DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 61
62nci Birleşim
17 Şubat 2010 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- İzmir Milletvekili
Tuğrul Yemişcinin, İzmir İktisat Kongresinin 87nci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
2.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, Muğla Milas ilçesi Güllük beldesi Dalyan
bölgesinde balıkçılık sektöründe yaşanan sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Bayburt
Milletvekili Ülkü Gökalp Güneyin, Bayburtun düşman işgalinden
kurtuluşunun 92nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, İzmir İktisat
Kongresinin 87nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
2.- İzmir
Milletvekili İbrahim Hasgürün, İzmir İktisat Kongresinin
87nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
3.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, İzmir İktisat Kongresinin 87nci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
4.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susamın, İzmir İktisat Kongresinin
87nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
5.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Bayburtun düşman işgalinden
kurtuluşunun 92nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
6.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın Orduya
sığınanlar, böyle, ordunun darbe artığı,
Parlamentoda hâlâ yer alanlardır. ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Muş Milletvekili
M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, yatılı ilköğretim bölge
okullarındaki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/575)
2.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, okula gidemeyen
ilköğretim çağındaki çocukların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/576)
3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 25
milletvekilinin, yapımı tamamlanamayan kültür merkezleri sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/577)
4.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, tütün üreticiliğindeki
sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/578)
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıçın, İzmir Milletvekili Şenol
Balın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
3.-
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın, Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, ileri sürmüş oldukları görüşten
farklı bir görüşü kendilerine atfetmesi nedeniyle konuşması
4.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıçın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
OYLAMALAR
1.- Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının oylaması
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.02de açılarak dört oturum yaptı.
Antalya
Milletvekili Yusuf Ziya İrbeçin,
Antalyada 8 Şubat 2010 tarihinde meydana gelen sel felaketine
ilişkin gündem dışı konuşmasına Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.
Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu, 29 Ocak olayları ve Batı Trakyadaki
Türk azınlığın yaşadığı sorunlara,
Gümüşhane
Milletvekili Kemalettin Aydın, Gümüşhanenin düşman
işgalinden kurtuluşunun 92nci yıl dönümüne,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, son günlerde yoğun
yağışlardan dolayı, Edirnede, Tunca, Arda ve Meriç
nehirlerinin taşarak çevrede sebep olduğu felaketlere ilişkin
açıklamasına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Eker cevap verdi.
Bulgaristan
Dış İlişkiler ve Savunma Komisyonu Başkan Vekili Dimo
Gyaurov ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun
bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Eskişehir
Milletvekili Beytullah Asilin (6/1709) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri
verildiği bildirildi.
Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun
(10/563),
İzmir
Milletvekili Canan Arıtman ve 21 milletvekilinin, kaybolan ve
kaçırılan çocuklar sorununun (10/564),
Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 25 milletvekilinin, çocuk kaçırma
olaylarının (10/565),
Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici ve 27 milletvekilinin, kaybolan ve kaçırılan
çocuklar sorununun (10/566),
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, çocuk kaçırma ve
kaybolma olaylarının (10/567),
Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin,
kaçırılan ve kaybolan çocuklar sorununun (10/568),
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve 28 milletvekilinin, kayıp çocuklar
sorununun (10/569),
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 27 milletvekilinin, sokakta yaşayan çocuklar
sorununun (10/570),
İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen ve 21 milletvekilinin, sokakta yaşayan ve
dilendirilen çocuklar sorununun (10/571),
Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 24 milletvekilinin, sokakta yaşayan
çocuklar sorununun (10/572),
Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan ve 23 milletvekilinin, sokakta yaşayan ve
çalışan çocuklar sorununun (10/573),
İstanbul
Milletvekili Alev Dedegil ve 21 milletvekilinin, cinsel istismara maruz kalan
çocuklar sorununun (10/574),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
İspanya
Parlamentosu Dışişleri Komisyonunun davetine icabetle, 24-27
Şubat 2010 tarihleri arasında Madridde düzenlenecek olan AB
Ülkeleri Dışişleri Komisyonu Başkanları Toplantısına
katılmak üzere Eskişehir Milletvekili ve Dışişleri
Komisyonu Başkanı Hasan Murat Mercanın İspanyaya resmî
ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul
edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan 471 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bu kısmın 10uncu sırasına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; 16 Şubat 2010 Salı günü, gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan (10/90, 190, 210, 235, 312, 433,
438, 466, 474, 496, 531, 539, 558) ve bugün okunarak Genel Kurulun bilgisine
sunulan ve gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan (10/563, 564,
565, 566, 567, 568, 569, 570, 571, 572, 573, 574) esas numaralı, kaybolan
ve kaçırılan çocuklar sorununun araştırılmasına
yönelik Meclis araştırması önergelerinin birleştirilerek
görüşülmesi ve görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılmasına; Genel Kurulun, 17
Şubat 2010 Çarşamba günkü birleşiminde 383 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesine; 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul
edildi.
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, AK
PARTİ Grubu Başkanına sataşması nedeniyle bir
konuşma yaptı.
Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, 8/5/2006 tarihli ve 3285 sayılı
Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
(2/22) İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edilmedi.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının:
1inci sırasında bulunan (6/674),
2nci (6/678),
4üncü (6/708),
5inci (6/725),
7nci (6/744),
9uncu (6/761),
12nci (6/808),
13üncü (6/809),
17nci (6/830),
18inci (6/839),
19uncu (6/844),
21inci sırasında bulunan (6/854),
22nci (6/860),
24üncü (6/878),
37nci (6/901),
40ıncı (6/922),
41inci (6/926),
42nci (6/927),
44üncü (6/945),
48inci (6/977),
49uncu (6/978),
50nci (6/979),
51inci (6/980),
52nci (6/985),
71inci (6/1033),
79uncu (6/1042),
80inci (6/1044),
85inci (6/1054),
86ncı (6/1055),
87nci (6/1056),
88inci (6/1057),
89uncu (6/1058),
96ncı (6/1071),
102nci (6/1079),
108inci (6/1091),
121inci (6/1115),
127nci (6/1124),
160ıncı (6/1188),
161inci (6/1189),
163üncü (6/1191),
179uncu (6/1225),
244üncü (6/1334),
286ncı (6/1404),
358inci (6/1504),
366ncı (6/1515),
Esas
numaralı sözlü sorulara Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Eker cevap verdi; soru sahiplerinden Karaman Milletvekili Hasan
Çalış, Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Niğde
Milletvekili Mümin İnan, Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut da
cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.
Muş Milletvekili
Sırrı Sakık, tütün mağdurlarının durumuna,
Gümüşhane
Milletvekili Kemalettin Aydın, Gümüşhane ilinin damızlık ve
et yetiştiriciliği tebliğinde yer almasına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Anayasa,
Adalet,
Millî Savunma,
İçişleri,
Dışişleri,
Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor,
Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm,
Çevre,
Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler,
Tarım, Orman
ve Köyişleri,
Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji,
Dilekçe,
Kamu
İktisadi Teşebbüsleri,
Avrupa
Birliği Uyum,
Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği,
Komisyonlarında
boş bulunan 1er üyeliğe;
Plan ve Bütçe
Komisyonunda boş bulunan 2 üyeliğe;
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubunca aday gösterilen milletvekilleri seçildiler.
Birleştirilerek
görüşülmesi kabul edilen (10/90, 190, 210, 235, 312, 433, 438, 466, 474,
496, 531, 539, 558, 563, 564, 565, 566, 567, 568, 569, 570, 571, 572, 573, 574)
esas numaralı, kaybolan ve kaçırılan çocuklar sorununun araştırılmasına
yönelik Meclis araştırması önergelerinin yapılan
görüşmelerden sonra kabul edildiği açıklandı.
Kurulacak
komisyonun :
16 üyeden
teşekkül etmesi,
Çalışma
süresinin, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi
tarihinden itibaren üç ay olması,
Gerektiğinde
Ankara dışında da çalışması,
Kabul edildi.
Devlet
Bakanı Selma Aliye Kavaf, Adana Milletvekili Nevingaye Erbaturun,
Bakanlığına bağlı kurumlardaki çocukların
korunması ve kollanmasıyla ilgili sorumluluklarını
yeterince yerine getirmediklerini ima eden ifadelerine ilişkin bir
açıklamada bulundu.
17 Şubat
2010 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00te
toplanmak üzere birleşime 22.55te son verildi.
Nevzat PAKDİL
Başkan
Vekili
Yusuf
COŞKUN Yaşar
TÜZÜN
Bingöl Bilecik
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 82
II.- GELEN KÂĞITLAR
17 Şubat 2010 Çarşamba
Tasarı
1.- Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısı (1/806) (Adalet; Avrupa Birliği Uyum ile Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.02.2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, yatılı
ilköğretim bölge okullarındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/575) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11.1.2010)
2.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, okula gidemeyen
ilköğretim çağındaki çocukların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/576) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.1.2010)
3.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 25 Milletvekilinin, yapımı tamamlanamayan
kültür merkezleri sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/577)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.1.2010)
4.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, tütün üreticiliğindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/578)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.1.2010)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, sağlık hizmeti alımındaki
bazı sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11076)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, eczacıların bazı
sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11236)
3.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, grip
hastalıklarına ve aşılarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11237)
4.- Aydın
Milletvekili Fatih Atayın, bir hastanenin kliniğe
dönüştürülmesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11724)
17 Şubat 2010 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, İzmir İktisat Kongresinin yıl
dönümü münasebetiyle söz isteyen İzmir Milletvekili Tuğrul
Yemişciye aittir.
Sayın
Yemişçi, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişcinin,
İzmir İktisat Kongresinin 87nci yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir İktisat Kongresinin
87nci yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz aldım.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
17 Şubat
1923 tarihinde İzmirde Büyük Önder Atatürk ilk iktisat kongresini
topladı. Değerli arkadaşlar, zamanlamaya dikkatinizi çekmek
istiyorum. Cumhuriyetimizin ilanından sekiz ay önce, Lozan Barış
Konferansının 4 Şubatta ekonomik konulardan dolayı
tıkanmasıyla, İsmet Paşa başkanlığındaki
Türk heyetinin yurda dönmesinin ardından, ekonomik durumu gözden geçirmek
için, Türk milletine ve dünyaya Türkiye'nin ekonomi politikalarında neler
yapacağını âdeta ilan eden kongre olması
bakımından büyük önem arz etmektedir. Kongre, tüm illerden gelen
çiftçi, tüccar, sanayici ve işçileri temsil eden 1.135 delege ve toplam 3
bin kişinin iştirakiyle İzmirde yapıldı. Kongrenin
tertiplenmesinde emeği geçenler, Onursal Başkanı Gazi Mustafa
Kemal Atatürk başta olmak üzere İktisat Vekili İzmir Mebusu
Mahmut Esat Bozkurt, Kongre Reisi Manisa Sanayi Delegesi Kâzım Karabekir
Paşa ve tüm delegeleri rahmet ve minnetle anıyorum.
Atatürk
açılış konuşmasındaki Siyasi ve askerî zaferler ne
kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa
kazanılacak başarılar yaşayamaz, az zamanda söner. Bu
kuvvetli ve parlak zaferimizi de taçlandıracak olan
bayındırlık yolunda sonuç alabilmek için, ekonomik
egemenliğimizin sağlanması ve güçlendirilmesi gerekir.
sözleriyle âdeta Kurtuluş Savaşımızın zaferinin
ekonomiyle de taçlandırılması ve pekiştirilmesinin
gereğini işaret etmiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürkün şu
sözleri yabancı sermayeye davettir: Ekonomik alanda düşünür ve
konuşurken, sanılmasın ki dış sermayeye
karşıyız. Hayır. Bizim memleketimiz geniştir. Çok emek
ve sermayeye ihtiyacımız var. Kanunlarımıza uymak
şartıyla dış sermayelere gerekli olan teminatı vermeye
her zaman hazırız. Yabancı sermaye
çalışmalarımıza eklensin ve bizim ile onlar için
yararlı sonuçlar versin.
1923lerin
yoklukları içerisinde tertiplenen kongrede 1.135 delegenin
konaklayacağı tesis olmadığı için delegeler
İzmirlilerce evlerde misafir edilmişlerdir. Kongre için tüm delege ve
misafirleri alacak salon olmadığından Hamparsumyan
Üzüm-İncir İşletmesi Binası salon olarak
düzenlenmiştir. Sonraki yıllarda İzmir iktisat kongreleri,
2ncisi 1983te, 3üncüsü 1992de, 4üncüsü ise 2004 yılında
yapılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, İzmir iktisat kongrelerinin dördü de uygun olmayan
salonlarda yapılmak durumunda kalmıştır çünkü İzmirde
böyle 2-3 bin kişiyi alabilecek kongre merkezi, maalesef, hâlâ yoktur.
Misafirleri ağırlayacak otellerimiz vardır ancak kapalı
spor salonları veya fuar sergi salonları dışında hâlâ
böyle büyük organizasyonlar için salon olmaması biz İzmirliler için
üzüntü vericidir.
Toplantı
sonunda, İzmirlilerce, kongre anısına bir anıt
yapılması kararı alınmıştır.
Bırakın anıt yapılmasını değerli
milletvekilleri, daha büyük üzüntümüz ise Büyük Önder Atatürkün
hatırasına da sahip çıkılmamış ve ilk kongrenin
toplandığı tarihî bina CHPli belediye tarafından
yıkılmıştır.
İzmirli
hemşehrilerimiz, Valilik, Büyükşehir Belediyesi, sivil toplum
kuruluşları ve İzmirdeki tüm üniversitelerimiz iktisat
kongrelerinin belli periyotlarda, uluslararası bir organizasyona
dönüşmesini arzu etmektedirler. İzmir Ekonomi Üniversitesi bu konuda
bir araştırma merkezi kurmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
TUĞRUL
YEMİŞCİ (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Abdullah Gül ve Hükûmetimiz, yapılacak Beşinci İzmir
İktisat Kongresi için desteklerini bildirmişlerdir. İzmirli
hemşehrilerimiz adına Sayın Cumhurbaşkanımıza ve
Hükûmetimize, ayrıca Devlet Bakanımız Sayın Cevdet
Yılmaza teşekkürlerimizi arz ederiz.
Değerli
milletvekilleri, temennimiz, belirli yıllarda tekrarlanan,
uluslararası kimliğe kavuşmuş İzmir iktisat
kongrelerinin, kendi salonlarında bir enstitü çatısı
altında yapılmasıdır.
Sözlerime burada
son verirken, tekrar İzmir İktisat Kongresinin 87nci
yılını kutlar, yüce Meclisi saygılarımla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yemişci.
Gündem
dışı konuşmaya Devlet Bakanı Sayın Cevdet
Yılmaz cevap vereceklerdir.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İzmir Milletvekilimiz Tuğrul Yemişci Beyin yaptıkları
gündem dışı konuşmaya cevap vermek üzere
huzurlarınızda bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlarım.
İzmir
ilimiz, gerçekten Türkiyede son derece önemli bir konuma sahip. 2008
yılı nüfusuyla 3 milyon 796 bin nüfusa sahip. Türkiye içinde yüzde
5,3lük payı olan bir ilimiz ve büyük oranda şehirleşmiş,
yüzde 91 oranında şehirleşmiş bir ilimiz. Bu ilimize,
2003-2009 yılları arasında, kamu yatırımları
itibarıyla, 4,1 milyar Türk liralık bir yatırım
gerçekleştirildi. Eğitim açısından
baktığınızda, Türkiye ortalamalarının üstünde bir
eğitim seviyesine sahip nüfus. Derslik başına öğrenci
sayısı Türkiye ortalamaları civarında. Sağlık
göstergelerinde Türkiye ortalamalarının üzerinde. Tabii, esas
itibarıyla gelişme durumuna baktığımızda,
özellikle özel sektörün dışa açık bir şekilde gelişme
politikalarımızı destekleyebileceği gerçekten potansiyeli
çok yüksek bir ilimiz. Burada biz çabalarımıza devam ediyoruz, kamu
yatırımlarıyla da buna uygun bir ortam oluşturmaya gayret
ediyoruz.
2006
yılında bir kalkınma ajansı da kurduk İzmirimize,
İzmir Kalkınma Ajansı. Bu, pilot olarak kurduğumuz bir
ajans ve gerçekten çok güzel çalışmalar yürütüyor. İzmir
ajansımızın yaptığı hibeler, proje teklif
çağrılarıyla, KOBİlere, sosyal kalkınmaya destekler
verdik. Ayrıca, şu an itibarıyla kırsal kalkınmaya ve
turizme dönük proje teklif çağrıları da geçerli ve buralarda
İzmirden, İzmir halkımızdan projeler bekleniyor. KOBİlerden,
kırsal alandan, sivil toplum kuruluşlarımızdan gelen projelere
yerinde tespitler yaparak destekler sağlıyoruz. Bu da İzmirimiz
için gerçekten önemli bir yenilik oldu. Burada çok güzel bazı proje
örnekleri var ama onlara girmek için çok fazla vaktinizi almak istemiyorum.
Yalnız bunu özellikle incelemenizi istirham ediyorum.
Kalkınma
ajanlarını Türkiye'nin değişik bölgelerine de kuruyoruz
fakat İzmirimiz öncü bir il olarak çok güzel bir örneklik teşkil
ediyor. Burada özellikle yerel düzeyde ihtiyacı, potansiyeli belirleyerek
ve yerel aktörleri devreye sokarak bir kalkınma sürecini başlatmak
anlamında öncü bir ajans, tıpkı İzmirde yapılan
Türkiye İktisat Kongresi gibi.
Şimdi
İzmir İktisat Kongresi diyoruz ama asıl adı -tabii, mekân
olarak İzmirde yapılıyor ama esas itibarıyla bunlar-
Türkiye iktisat kongreleri. İlki, biliyorsunuz, Büyük Önder Mustafa Kemal
Atatürkün talimatıyla 17 Şubat - 4 Mart 1923 tarihinde
yapıldı, İzmirimizde. Burada, savaştan
çıkmış Türkiye'nin envanterinin çıkarıldığı,
yol haritasının belirlendiği ve bütün dünyaya izlenecek ekonomik
politikaların ilan edildiği bir kongre gerçekleştirildi.
Yine
İzmirimizde yapılan İkinci Türkiye İktisat Kongresi 2 - 7
Mart 1981 tarihinde gerçekleştirildi. Bu tarihte de yine Türkiye'nin ithal
ikameci politikalardan dışa açık, özel sektör
ağırlıklı politikalara geçiş sürecinde
İzmirimizde yapılan İkinci Türkiye İktisat Kongresi önemli
politika önceliklerini ortaya koydu.
Üçüncü Türkiye
İktisat Kongresi yine İzmirde yapıldı ve 1990lı
yılların başlarında, 21inci Yüzyıla Doğru
Türkiye temasıyla yapıldı, 4-7 Haziran 1992 tarihinde. Burada
da, yine, 80 sonrası dönüşüm ve 90lı yıllarda
hızlanan dönüşüm süreci değerlendirildi. Özellikle de tabii
küreselleşme, soğuk savaş sonrası dünyanın ekonomik
olarak aldığı şekillenme ve bunun içinde Türkiye olarak izleyeceğimiz
politikalar tartışıldı, son derece faydalı
birtakım öneriler geliştirildi.
Nihayet Dördüncü
Türkiye İktisat Kongresi, yine İzmirde yapılan kongremiz, 5-9
Mayıs 2004 tarihinde gerçekleştirildi. Burada da, yine, Türkiyemizin
Avrupa Birliği müzakere sürecinde geldiği nokta, müzakerelerin
başlayacağı bir aşamada ve 2007-2013 dönemine dair
Dokuzuncu Yedi Yıllık Kalkınma Planımız öncesinde son
derece önemli, yine kritik bir zamanlamayla gerçekleştirildi. Burada da
önemli tartışmalar yaşandı, önemli açılımlar,
önemli yol gösterici öneriler geliştirildi. Bütün bunlar, tabii, özellikle
80 sonrası dönemde Devlet Planlama Teşkilatımızın
koordinasyonunda ilgili bütün kurumlarımızın iş birliğiyle
yapıldı.
Bu dört kongreye
baktığımız zaman, dört tane Türkiye İktisat Kongresi,
İzmirde yapılan, bu nedenle İzmir İktisat Kongresi
olarak bir anlamda markalaşan bu süreç hep kritik dönemlerde
yapılmış ve geleceğe dönük gerçekten ışık
tutmuş. Şimdi, baktığımız zaman birinci ile
ikinci kongre arasında elli sekiz yıl gibi bir süre geçmiş.
İkinci ile üçüncü arasında on bir yıl. Üçüncü ile son kongre
arasında da on iki yıl geçmiş. En son 2004 yılında
yapmışız. Biz, prensip olarak yerel düzeyden, meslek
kuruluşlarımızla, değerli milletvekillerimizle bu
konuları son aylarda tartıştık, gündeme geldi. Prensip
olarak tekrar bir Türkiye iktisat kongresi yapılmasında yarar
görüyoruz çünkü gerçekten bu dönem, içinde bulunduğumuz dönem önemli bir
kırılma noktası olarak görülebilir. Bir taraftan küresel kriz ve
kriz sonrası dünyada yeniden şekillenen ekonomik politikaları
görüyoruz. Dünyadaki ekonomik yönetişimin, ekonomiye ilişkin
kuralların, devletin ekonomideki rolüne ilişkin
tartışmaların yeniden canlandığı bir dönem
görüyoruz. Diğer taraftan, küresel ısınma ve bunun etkilerine,
özellikle de enerji politikalarında ne tür etkiler
doğuracağına ilişkin önemli bir süreç yaşıyoruz.
Ayrıca,
Avrupa Birliğinin yine 2020ye ilişkin yaptığı
birtakım çalışmalar, öngörüler var. Bunlara paralel bir
şekilde, bizim de en büyük pazarımız olan ve üyesi olmaya
çalıştığımız Avrupa Birliğinin
izleyeceği politikaları ele almamız ve onlarla aramızdaki
bağlantıyı, entegrasyonu değerlendirmemiz önem
taşıyor.
Dünyada nüfus
artışı, gıda güvenliği, tarımsal
yapıların dönüşümü yine önemli bir gündem maddesi olabilir diye
düşünüyoruz. Fakat şunun özellikle altını çizmek istiyorum:
Hep tarihî -dediğim gibi- noktalarda, kırılma noktalarında
gerçekleştiği için, biz, bunu böyle aceleye getirmek istemiyoruz;
etraflıca düşünüp, formatını, katılımcı
profilini, tartışılacak konuları hem yerel düzeyden
aktörlerle hem merkezî düzeyle, tabii, birlikte, Kalkınma
Ajansımızı kurduk, belki bir taraftan onun
sağlayacağı desteklerle İzmirde bir iktisat kongresi
yapmak istiyoruz, prensip olarak bunu istiyoruz. Ancak zamanlaması ve
formatı, içeriği, tartışılacak konular çok dikkatli
bir şekilde değerlendirilmeli, aksi takdirde bu kongrenin tarihî
ağırlığını, önemini azaltmış oluruz
diye düşünüyoruz. Yani bu tarihî niteliğine uygun,
yakışır bir şekilde bunları gerçekleştirmemiz
gerekir diye düşünüyoruz. Bu konuda da yine hep birlikte, değerli
milletvekillerimizle, yerel yönetimlerle, meslek kuruluşlarıyla,
Kalkınma Ajansıyla, tabii Devlet Planlama
Teşkilatımızın koordinasyonunda bu
çalışmaları yürüteceğiz, teknik bir düzeyde bunlar
sonuçlandıktan sonra, tabii, kararlarımızı
alacağız ama dediğim gibi çok kısa vadede yapmamak gerekir,
çok iyi bir hazırlıkla, iyi bir planlamayla gerçekleştirmek
gerekir.
Ben, bu vesileyle
bu konuyu tekrar gündeme getirdiği için Sayın Tuğrul Yemişciye
çok teşekkür ediyorum. Bu konuda bütün desteğimizi
sunacağımızı tekrar belirtmek istiyorum ve hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim?
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlunun, İzmir İktisat Kongresinin 87nci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, gerek Değerli
Milletvekilimiz gerek Sayın Bakan konuşurken İkinci Türkiye
İktisat Kongresinin 1982 yılında
yapıldığını ifade ettiler. İkinci Türkiye
İktisat Kongresi 1948 yılında İstanbulda
yapılmıştır. Bunun tutanaklarını Devlet Planlama
Teşkilatı da basmıştır. Ama maalesef o kongreye
dönemin hükûmeti fazla ilgi göstermediği için tutanaklarını
ancak çok sınırlı yerlerde bulup yayınlama imkânı
ortaya çıkmıştır.
Bu bilgiyi de
tutanaklara geçsin diye arz ediyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kılıçdaroğlu.
Sayın
Hasgür, sisteme girmişsiniz. Ne konusuyla ilgili efendim?
İBRAHİM
HASGÜR (İzmir) Aynı kongreyle ilgili bir katkıda bulunmak
istiyorum.
BAŞKAN
Kısaca görüşlerinizi söyleyeceksiniz.
Buyurun efendim.
2.- İzmir Milletvekili İbrahim Hasgürün,
İzmir İktisat Kongresinin 87nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
İBRAHİM
HASGÜR (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de bu konuyu
tekrar gündeme getirdiği için, Türkiye'nin, özellikle İzmirin
iktisadi kalkınmasında ve gelişmesinde bir kilometre
taşı teşkil eden İzmir İktisat Kongresiyle ilgili
yaptığı konuşmadan dolayı Sayın Yemişciye
ve bu minvalde aynı konuda takviye eden Sayın Değerli
Bakanımıza teşekkür ediyoruz ve Bakanımızın
iktisat kongreleriyle ilgili yaptığı bu konuşmada bir
kongre daha yapma isteğini biz İzmire verilmiş bir söz olarak
kabul ediyoruz ve en kısa zamanda inşallah bunun gerçekleşmesini
diliyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Sipahi, buyurun efendim.
3.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin,
İzmir İktisat Kongresinin 87nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu İzmir
İktisat Kongresinin İzmirde yapılması gayet tabii bir
İzmir Milletvekili olarak hepimizi gururlandırır. Ancak, ben
konunun biraz geçmişine değineyim. 1923te, daha cumhuriyet
kurulmadan önce İzmirde Şubat ve Mart aylarında
yapılıp millî ekonomiye yön veren İktisat Kongresinin bir
cumhuriyet geleneği hâline getirilmesi ve millî ekonominin merkezinin
İzmir kabul edilerek bu toplantıların periyodik hâle getirilmesi
ve önemli ekonomik kararların İzmirde alınması
gereğini 2008 yılında ilk defa gündeme getiren MHPli İzmir
milletvekilleri olarak bizleriz. Maalesef o tarihte, 2008 yılında o
soru önergesine aldığımız cevap da bizleri hiç tatmin
etmemişti. Üç dört ay sonra bu soru önergesi gene MHP İzmir
milletvekilleri olarak bizler tarafından dile getirilmişti, o soru
önergesine hiç cevap alamamıştık. Aradan bir buçuk iki sene
gecikmeyle de olsa, bizim Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak
gündeme getirdiğimiz bu İzmir İktisat Kongresinin yarından
itibaren bir sempozyum şeklinde de olsa yürürlüğe girmesinden gayet
tabii memnunuz, ancak bunun bir cumhuriyet geleneği olarak, millî
ekonominin merkezi İzmir kabul edilerek süreklilik
kazandırılmasında ve periyodik bir hâle getirilmesinde ve
uluslararası boyut kazandırılmasında büyük yarar umuyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Susam
4.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susamın,
İzmir İktisat Kongresinin 87nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) - Sayın Başkanım, İzmir İktisat
Kongresinin tarihsel geçmişiyle ilgili olarak Tuğrul
Yemişcinin yaptığı konuşmada, Atatürkün önemli bir
süreçte, Lozan Konferansı başlamadan önce, askerî zaferlerden sonra
iktisadi zaferlerle taçlandırılması gerektiği
düşüncesiyle başlattığı iktisat kongreleriyle ilgili
konuşmasının önemli bir kısmına katılıyorum.
Katılmadığım bir tek şeyini söyleyeyim: Böyle önemli
bir konuyu, Türkiyenin iktisadi alandaki konusunu, bu ilk
yapıldığı alanın Cumhuriyet Halk Partili belediye
tarafından yıkılmıştır. şeklindeki,
polemiğe açık konuşmasını talihsiz bir benzetme
olduğunu düşünüyorum.
İkinci bir
konu: Sayın Bakanın o konuşmaya cevap niteliğinde
çıkıp yaptığı konuşmada Aslında İzmir
İktisat Kongresi değil, bunlar Türkiye iktisat kongresidir. şeklindeki
sözünü de aslında talihsizlik olarak değerlendiriyorum. Onlar
İzmir İktisat Kongresidir, Türkiyenin iktisadi
sorunlarını görüşebilirler, ama o tarihî toplantıların
yapıldığı şehirlerle hep
anılmıştır o
kongreler. Yani, bu anlamıyla İzmir İktisat Kongresini
bundan sonraki yapacağınız kongrenin de merkezi olarak ve böyle
algılamanız lazım. Yani, Lozanda yapılan toplantılar
Lozanı mı ilgilendiriyordu? Davosta yapılan dünya ekonomik
forumları Davosu mu ilgilendiriyor? Lizbonda alınan kararlar sadece
Portekizi mi ilgilendiriyor? İzmir İktisat Kongresi bundan sonra da
bu anlayışla yaşayacaktır.
Siz, İzmire
yaptığınız yatırımları söylediniz.
İzmire de yapamadıklarınızı ve İzmir
İktisat Kongresinin ruhunu bundan sonra yapılacak toplantıya
vermek zorundasınız. Onun birinci yanı da şudur: Türkiyede
uyguladığınız ekonomik politikanın
BAŞKAN
Sayın Susam, şunu istirham edeyim: Bakınız, buradaki
konuşmalar sadece bir milletvekilinin o husustaki görüşlerini
belirtmek için verilmiş olan fırsattır.
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Aynen o anlamıyla söylüyorum.
BAŞKAN Ama
şöyle: Siz Bakanla bu hususta polemiğe girerseniz, Bakana cevap
vermeye çalışırsanız, olmaz. Bakınız, biraz önce
Sayın Sipahi de konuştu, bir ifadeler yaptı. Siz lütfen kendi
görüşlerinizi belirtin ki kapatalım, yoksa şimdi bu süre yetmez.
Biraz sonra ben mikrofonu kapattığımda
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Toparlayacağım Sayın Başkan,
toparlayacağım.
BAŞKAN
Lütfen. Yani, kendi görüşlerinizi açıklayın ki şey
olmasın.
Buyurun.
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Toparlayacağım.
Bu anlamıyla
İzmir İktisat Kongresinin yapılmasında emeği
geçenlere ve bundan sonra yapılacak iktisat kongrelerine katkı koyan
herkese teşekkür ederiz ama iktisat kongrelerinin temel
mantığı, ülke ekonomisinin ihtiyaç duyduğu ulusal
kalkınmayı hayata geçirecek bir program çerçevesinde
olmalıdır. Yeni iktisat kongresine de bu mantıkla
bakacağınızı düşünüyorum ve iktisat kongresinin,
birincisinde olduğu gibi İzmir İktisat Kongresi olarak devam
etmesi gerektiğini düşünüyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı ikinci söz, Muğlada balıkçılık
sektöründe yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Muğla
Milletvekili Fevzi Topuza aittir.
Sayın Topuz,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuzun, Muğla
Milas ilçesi Güllük beldesi Dalyan bölgesinde balıkçılık
sektöründe yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
FEVZİ TOPUZ
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla
Milas ilçesi Güllük beldesi Dalyan bölgesinde balıkçılık
sektöründe yaşanan sorunlar üzerine gündem dışı söz
aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
üzere, denizlerde, göllerde, karada insan kontrolünde su ürünü
yetiştiriciliği, diğer adıyla kültür
balıkçılığı yapılmaktadır. Sektör, üretim
boyutu, istihdam olanakları, ihracat potansiyeliyle ülke ekonomisine
katkıda bulunmaktadır.
Deniz, ada
kıyıları 8.300 kilometre, doğal göl kıyıları 178 bin kilometre, 3.400 kilometre baraj gölü
kıyılarıyla, Türkiye, su ürünleri üretim alanları
bakımından zengin bir ülkeyiz.
Balıkçılık
sektörünün, toplumsal beslenmeyi sağlayan, ekonomik yönden güçlü, iyi bir
istihdam alanı yaratan özelliğine karşın bu sektörün
sorunları ısrarla çözülmemektedir. Gıda seçenekleri
artıracak ve ekonomiye katkı sağlayacak deniz ürünlerimizden
neden istediğimiz gibi yararlanamıyoruz? Balıkçılık
sektörünün Türkiye ekonomisine yıllık katkısı 2 milyar 300
milyon dolar olduğunu ve dolaylı etkenlerle birlikte 130 bin
kişiye iş istihdamı yaratmaktadır.
Dünya gıda
platformunda en çok desteklenen ve gelişme gösteren sektör kültür
balıkçılığıdır. Dünya su ürünleri üretimi 140
milyon tondur. Bunun yüzde 33ü, yani 46 milyon tonu yetiştiricilik, yani
kültür balıkçılığından elde edilmektedir. Avrupa
Birliği ülkelerinde 1,5 milyon ton su ürünü yetiştirilmekte olup
kişi başına 23 kilogram düşmektedir, bizde ise 8,6 kilogram
balık düşmektedir.
Ülkemizde toplam
olarak 311 balık çiftliği bulunmakta olup bu alanlarda 25 bin
kişiye iş istihdamı yaratılmaktadır. Kültür
balıkçılığımız, 1 milyar dolarlık sabit
yatırımı, 500 milyon dolar değerinde canlı balık
değeri, 400 milyon doları da aşan ihracatı
bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türk halkının yılda 20 kiloya yakın
balık tüketme olanağı vardır, yeter ki üreticinin önündeki
engeller kaldırılsın. Plan, proje yapamıyorsanız hiç
olmazsa üreticinin bu konuda çalışmasına engel olunmaması
gerekiyor.
Bölgedeki bir
olayı anlatarak üreticimizin nasıl zor durumda
bırakıldığını örnekleyeceğim: Muğla
Milas ilçesi Güllük beldesi Dalyan bölgesinde balıkçıların geçim
kaynağı olan Güllük Dalyanının 1991 yılından bu
yana Güllük Su Ürünleri Kooperatifi tarafından, ilk başta beşer
yıllık, sonraları da üçer yıllık aralıklarla
kiralanmaktaydı. 2007 yılında Muğla İl Özel
İdaresi kira sözleşmesinin yenilenmeyeceğini Kooperatife
bildirdi. Bu arada, İl Özel İdaresi, Güllük Dalyanının
işletmesine, Tarım Bakanlığına sunulan projenin
onaylanmasına kadar Güllük Dalyanını Milas Köy Hizmetleri
Birliğine verilmiştir. Kooperatif yönetimi il özel idare
müdürlüğü hakkında dava açtı. Davaya bakan Muğla Birinci
İdare Mahkemesi 22 Ekim 2009 tarihinde, yasa hükmüne göre Dalyan gibi
yerlerdeki su ürünleri üretim hakkının öncelikle o yörede kurulan
kooperatiflere, Devlet İhale Kanunu esaslarına göre il özel idaresi
tarafından kiraya verilmesine hükmetti. Ayrıca, ilgili yargı ve
ihaleden Güllük avlak sahasının Milas Köylülere Hizmet Götürme
Birliğine verilmesinin mevzuata ve hukuka aykırı olduğuna
karar verdi. Dalyan avlak sahasının ihalesi mahkeme kararına
rağmen yapılmadığı gibi, daha da ileriye götürülerek
Milas Köylere Hizmet Götürme Birliğinin personeli Dalyanda kaçak
balık avlanmasına izin verilmiştir. Basına da yansıyan
bu olay
Güvenlik birimlerince olay yerinde yakalanan bu kişilerle ilgili
tespit tutanakları yapılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Güllük Körfezi gerçekten de
dünyanın ilk balık pazarının kurulduğu bir körfezdir.
Güllük Körfezinde üretilen balıkları Güllük balığı
olarak markalaştırmak, ihracat yapan bir belde olarak adı
duyurulmaya çalışılmaktadır. Bu arada kamu idarecileri tek
kelimeyle yasaları alt üst ederek üreticileri mağdur etmektedir. 95
üyeli balıkçı kooperatifi büyük sıkıntı içinde. Bu
kooperatif zor koşullardadır. 200 bin Türk liralık geçmişe
dönük borçlarının idareciler tarafından
yatırıldığı takdirde kendilerine bu kooperatifin ve bu
dalyanın verileceğini söylemelerine rağmen daha herhangi bir
mesafe alınmış değil. Bu haksız uygulama mahkeme
kararıyla durdurulduğu hâlde neden beklenildiğini bir türlü
anlamış da değiliz. Bu türden yerlerdeki işletmelerin
nasıl işletileceği yasayla belirleniyor. Buradaki örnekte olduğu
gibi, öncelikle mahallî birlik, kooperatif gibi geçimini bu işten
sağlayan üretici kuruluşlara verilmesi gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Topuz, konuşmanızı tamamlar mısınız
efendim. Buyurun.
FEVZİ TOPUZ
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Kısacası,
Muğla İl Genel Meclisi tarafından komisyon üyeleri ve İl
Genel Meclisinin oy birliğiyle bu avlak sahasının ihaleye
çıkması için karar çıktı ama hâlâ ihaleye
çıkarılmış değil. Bölgede kaçak balıkçılık
yapılıyor, mahkeme kararı uygulanmıyor. Üretici mağdur
ediliyor, üreticinin daha fazla mağdur edilmemesi gerekiyor. AKP
İktidarı, yandaş medyadan sonra yandaş sermayesini de
kurduğunu herkes biliyor. Yeni bir olaya da tanık oluyoruz. AKP
milletvekilleri ve bölgedeki AKP yetkilileri, kamu görevlileri Dalyan
bölgemizde yandaş kooperatif kurdurulmaya
çalışılmaktadır, buradaki amaç yeni kurulan kooperatif
üzerinden balık üreticileri üzerinde baskı altına almaktır.
Üreticiler üzerinde partizanlık yapılmak isteniyor. Kamu
görevlilerinin bu olaylara taraf olmayıp bir an önce kendi asli görevlerini
yapmalarını bekliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, balıkçılığımız, bu nedenle,
birkaç zorunlu düzenlemeler dışında bugüne kadar herhangi bir
değişiklik yapıldığını AKP
İktidarı döneminde görmemekteyiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FEVZİ TOPUZ
(Devamla) - Toparlıyorum
Başkanım.
Bölgemizdeki bu
sorunların yanında, bu balıkçılık sektörünün
sorunlarının da, balıkçılarımızın ve
kooperatiflerimizin sorunlarının da bir an önce çözülmesi
dileğiyle Bakanımızın bu konuda ivedilikle üzerine
düşen görevi yapıp kooperatifle ilgili 1380 sayılı Su
Ürünleri Kanununun bölgedeki kurulan kooperatiflere verilmesini diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Topuz.
Gündem
dışı üçüncü söz, Bayburtun düşman işgalinden
kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Bayburt Milletvekili
Ülkü Gökalp Güneye aittir.
Sayın Güney,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Bayburt Milletvekili Ülkü Gökalp Güneyin, Bayburtun
düşman işgalinden kurtuluşunun 92nci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Bayburt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bayburtumuzun düşman işgalinden kurtuluşunun 92nci yıl
dönümü nedeniyle gündem dışı
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken, bir daha o acı ve karanlık günlere dönmemeyi
Cenabı Allahtan niyaz ediyor, aziz şehitlerimizi minnet ve
saygıyla anıyorum. Bu vesileyle bu kısa süre içerisinde
ilimizdeki olumlu gelişmeleri ve beklentilerimizi de kısaca
satır başları olarak sizlerle paylaşmak istiyorum.
İlimiz
tarihî İpek Yolu üzerinde Karadenizi doğu ve güneydoğuya
bağlayan önemli bir merkezdir. Cumhuriyet döneminin
kazanımlarıyla birlikte özellikle 1989 yılında il
oluşuyla büyük gelişmeler göstermiştir. İl olmasıyla
devletin yatırımları ve destekleri artmış ve son
yıllarda Hükûmetimizin üstün gayretleriyle müspet gelişmeler
olmuştur. Sizlere bunlardan birkaç misal vermek istiyorum:
Takriben bir
yıl önce altyapısı hayırsever Bayburtluların ve
yöneticilerimizin katkısıyla, ayrıca Erzurum Atatürk
Üniversitesinin desteğiyle kurulmuş olan Bayburt Üniversitesi
şehrimize sosyal ve ekonomik boyutuyla büyük katkı vermeye
başlamıştır. Şu anda 3 fakülte, 2 yüksekokulla
yakında açılacak olan Aydıntepe ve Demirözü ilçelerindeki
yüksekokullarıyla gelişimini sürdürecektir. Amacımız sadece
sayısal değil, niteliği ve bilimsel
araştırmalarıyla da bölgemize örnek bir üniversite olmasıdır.
Şu anda 2.500 civarında öğrencimiz vardır. Bu
öğrencilerimizin ekonomik olarak şehrimize bu rakamla bile büyük
katkıları bulunmaktadır.
Bugün Bayburtta
asfalt yolu olmayan köy yok denecek kadar azdır. Bayburt ilinin yüzde 95
köy yolları asfaltlanmıştır. Bu, son iki üç yıl
içerisinde olmuştur.
Bayburt için en
önemli yatırım olan, hayvancılığa en büyük
desteği verecek olan Demirözü Barajımızın 1986da temeli
atılmış fakat son iki yıldaki büyük gayretlerle,
Hükûmetimizin verdiği desteklerle şu anda yüzde 77si bitme
alanına gelmiş, bitiş noktasına gelmiş, bu sene 30
trilyon para ayrılmış, önümüzdeki sene, 2011 yılında
da bu baraj bitecektir. Bununla birlikte Bayburttaki sulanacak arazi takriben
11.339 hektardır.
Değerli
milletvekilleri, hayvancılık Bayburtun en önemli
uğraşı alanı ve geçim kaynağıdır. 12 Ocak 2010da
çıkarılan Bakanlar Kurulu kararıyla hayvan üreticilerine
inşaat, hayvan alımı ve teknik malzeme temininde yüzde 40a
varan hibe son derece önemli ve olumlu bir karardır. Umuyor ve diliyorum
ki, bu Bakanlar Kurulu kararı en kısa zamanda ve bürokratik
engellerin de asgariye indirilmesiyle hemen hayata geçer ve önemli bir
adım atmış oluruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Güney, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ayrıca, bu
ay sonunda TOKİ vasıtasıyla, TOKİnin yapacağı
bir ihaleyle şehrimize ikinci modern bir hastanenin temeli
atılıyor. Bu, o bölgede teknik donanımı açısından
örnek bir hastane olarak bir yıl içerisinde bitirilip ve teslim
edilecektir.
Bunları, bu
olumlu gelişmeleri saymakla bitmez kısaca bu süre içerisinde.
Ancak, tabii
sıkıntılarımız da vardır. Bunu burada ifade etmek
mecburiyetindeyim. İlimizin en önemli sorunu işsizlik ve göçtür. Biz,
hayvancılığa yapılacak desteğin -ki demin de ifade
ettim, Bayburttaki uğraşımız, geçim
kaynağımız budur- ve hayvancılığın
gelişmesiyle Bayburttaki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Güney.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Devamla)
işsizliğin mutlaka azalacağına,
duracağına inanıyoruz ve Hükûmetimizin yapacağı bu
destekleri bekliyoruz. Ayrıca, yine bizim yöremizde
taşçılık, arıcılık, maden sektörlerine yapılacak
desteklerin de bize büyük getirisi olacağına inanıyorum.
Yine beklentimiz,
Bayburtu Erzuruma bağlayan transit yolunda Kop Tünelinin -ki
fizibilitesi yapılmış, ihaleye çıkmak üzeredir- bir an
evvel bitirilmesi. Ayrıca, yine Doğu Karadenizi Erzuruma ve güneye
bağlayacak olan -bunun da planları yapılmış- demir
yolunun zamanı geldikçe Bayburttan geçmek kaydıyla realize
edileceğini düşünüyoruz ve bunu da şehir olarak bekliyoruz.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; bizim yörelerimiz küçük
yörelerdir ve gelişmekte olan yörelerdir ve göç veriyoruz ama
dışarıdaki iş adamlarımızdan, hepinizin
huzurunuzda Bayburta yatırım yapmalarını temenni ediyorum.
Özellikle altyapısı bitmiş olan organize sanayiye
yatırım yapmalarını diliyorum. Kendi memleketlerine bu
katkıda bulunmalarını istiyorum.
Sayın
Başkan, sabrınıza teşekkür ediyorum; değerli
milletvekilleri, beni dinlediğiniz için sizlere teşekkür edip yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Doğru
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Bayburtun düşman işgalinden kurtuluşunun 92nci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Birinci Dünya
Savaşı sonrası Mayıs, Haziran, Temmuz 1916
yılında Rus orduları Bayburtu işgal etmişlerdir. Bura
halkı Sivas, Tokat ve Kayseri şehirlerine göç etmişlerdir. Fevzi
Paşa komutasında Türk ordusu Ruslara karşı şiddetli
direniş göstermiş ve çok şehit vermiştir. Ancak
Rusların bölgeye gelişine o bölgede yaşayan Ermeniler çok
sevinmiş ve Türk köylerine saldırmışlardır. En büyük
katliamlar ise Rusların buradan çekilmesi esnasında olmuştur.
Tokat, Erzincan ve Bayburt bölgesinde Ermeniler masum insanlara
saldırmışlardır, hatta ölüleri bile
yakmışlardır. Daha sonra Vehip Paşa, Kâzım Karabekir
Paşa insanlarımızı Ermeni çetelerinin elinden
kurtarmıştır.
Milletimizin
tekrar düşman işgaline uğramaması ve kurtuluş günleri
olmaması temennisiyle teşekkürlerimi arz ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğru. Biz de temennilerinize
katılıyoruz.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19
milletvekilinin, yatılı ilköğretim bölge okullarındaki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/575)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Yatılı
İlköğretim Bölge Okullarında yaşanan sorunların bütün
boyutları ile araştırılarak, alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98inci, İç Tüzüğün 104.
ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılması için gereğini arz ve teklif ederiz. 11.01.2010
1- M. Nuri Yaman (Muş)
2- Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3- Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
4- Emine Ayna (Mardin)
5- Akın Birdal (Diyarbakır)
6- Ayla Akat Ata (Batman)
7- Bengi Yıldız (Batman)
8- Fatma Kurtulan (Van)
9- Hasip Kaplan (Şırnak)
10- Hamit Geylani (Hakkâri)
11- İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12- Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13- Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14- Osman Özçelik (Siirt)
15- Özdal Üçer (Van)
16- Pervin Buldan (Iğdır)
17- Sebahat Tuncel (İstanbul)
18- Sevahir Bayındır (Şırnak)
19- Sırrı Sakık (Muş)
20- Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe
Bilindiği
gibi Yatılı İlköğretim Bölge Okulları, nüfusu az,
dağınık, okulu bulunmayan veya ilköğretim hizmetlerinin
götürülmediği yerleşim yerlerinde, zorunlu öğrenim
çağındaki öğrencilerin parasız yatılı;
çevresindeki öğrencilerin ise gündüzlü olarak eğitim-öğretim
gördükleri ilköğretim okullarıdır. Çağdaş eğitim
sistemlerine ters ve verimi düşüren bir eğitim yöntemi
olmasının yanında, YİBO'larda fiziki yapıdan, idari
işleyişe kadar hemen hemen her açıdan sorunlar
yaşanmaktadır. Yıllardır eğitim siteminin diğer
sorunlarının gölgesinde kalan ve genellikle yemek zehirlenmeleri ile
gündeme gelen YİBO'lar fiziki yapıdan idari işleyişe kadar
âdeta bir sorunlar yumağı hâline gelmiştir. 2003
yılında Millî Eğitim Bakanlığı Müşaviri
Kadir Kellecioğlu'nun, YİBO'larla ilgili yaptığı
inceleme sonucu hazırladığı raporda, bu okullarda acil
önlem almayı gerektiren sorunlar olduğunu açıkça ortaya
koymuş ancak bu kamuoyundan saklanmıştı. Ayrıca Kadir
Kellecioğlu'nun bilgileri basınla paylaştığı için
görevinden alındığı iddia edilmişti. YİBO'larda
yaygın olarak gözlenen sorun, yemekhane şartlarının
hijyenik olmaması olarak yansısa da bu okullarda bir an önce önlem
almayı gerektiren yüzlerce sorun yaşanmaktadır. Çocukları
mutsuz eden bu ortam, birçok çocuğun okuldan kaçmasına sebep olmakta
ve kaçışların bir kısmının kış
aylarında olması ise birçok çocuğun yolda donarak ölmesine sebep
olmuştur. Yurtlardaki banyolar yetersiz ve çoğunda kabinli banyo mevcut
değildir. Öğrenciler günlük temizliklerini tam olarak yapamamakta,
bitlenme, uyuz gibi sağlık sorunları yaşanmaktadır.
Birçok okulda rehber öğretmen bulunmamaktadır. Yatakhanelerin
koğuş sistemi biçiminde olduğu okullarda, odalarda da
kapasitelerinin üstünde öğrenci kalmaktadır. Büyük yaştaki
öğrencilerin küçük yaştaki öğrencilerle aynı odalarda
kalması ise çeşitli istismarlara neden olmaktadır. Ayrıca
öğrencilere verilen kırtasiye malzemeleri yetersiz ve öğrenciler
sorunlarını velilerine iletmekte zorlanmaktadırlar.
Öğrenciler, okul yöneticilerinden ve öğretmenlerinden fiziki
şiddet gördüklerini iddia etmektedirler. Ayrıca öğrenciler,
kendi aralarında bile Kürtçe konuşmalarına yasak
konulduğunu ileri sürmektedirler. Çocuklar için travma sayılabilecek bu
uygulama, çoğu çevrelerce bir asimilasyon politikası olarak
yorumlanmaktadır. Okulların bütçesi hazırlanırken,
okulların bulunduğu coğrafi bölge, gelişmişlik düzeyi
ve iklim koşulları göz önünde bulundurulmamaktadır.
Öğrencilerin, aileleri ile görüşebilmeleri için ücretsiz telefon vb.
iletişim araçları bulunmamaktadır. YİBO'larda
görevlendirilen öğretmenler isteğe bağlı atanmamakta ve
çoğu sözleşmeli olarak görev yapmaktadır. Yaşanan sorunlar öğretmenleri
de en az öğrenciler kadar etkilediğinden, YİBO'larda uzun süre
görev yapan öğretmenlere hemen hemen rastlanmamaktadır. Bu okullarda
görev yapan öğretmenler, öğrencilerin bütün sorunlarıyla
ilgilenmek zorunda kalmaktadırlar. Bu zor koşullar altında
çalıştırılan öğretmenler, diğer
öğretmenlerle aynı ücreti almaktadırlar. Bütün gün okulda olan
öğretmenler bu koşullar altında verimli olmakta
zorlanmaktadırlar. YİBO'larla ilgili birtakım
iyileştirmelerin yapılacağı söylenmişse de bu konuda
önemli bir gelişme sağlanamamıştır. Sürekli olarak bir
arada olan öğrenci ve öğretmenler zor şartlarda eğitim ve
öğretim faaliyetlerini sürdürmektedirler. Bu şartlar altında
eğitime devam etmek, mutsuz, sosyalleşmemiş ve geleceğe
dair umut beslemeyen bireyler yetiştirmekten başka bir anlam ifade
etmemektedir. Yatılı İlköğretim Okulları'nda
yaşanan sorunların, bir an önce kamuoyu ile paylaşarak,
kalıcı çözümlere kavuşturulması gerekmektedir. Bu nedenle
bir Araştırma Komisyonu'nun kurulmasında yarar
bulunmaktadır.
2.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19
milletvekilinin, okula gidemeyen ilköğretim çağındaki
çocukların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/576)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İlköğretimde
okula devam edemeyen öğrencilerin sorunlarının tespit edilerek,
gerekli önlemlerin alınması amacıyla, Anayasa'nın 98,
İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 12.01.2010
1) M. Nuri Yaman (Muş)
2) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
4) Emine Ayna (Mardin)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Bengi Yıldız (Batman)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe
İlköğretim;
kadın erkek tüm yurttaşların beden, zihin, duygu ve ahlâk
bakımından gelişmelerine hizmet eden temel eğitim ve
öğretim aşamasıdır.
İlköğretim
sadece orta öğretime öğrenci hazırlayan bir öğrenim
basamağı değildir. Aynı zamanda bireyi yaşama
hazırlar. Bir yurttaşın gerektiğinde tek başına
yaşamını sürdürebilmesi, mutlu olabilmesi, hatta toplumsal
kalkınmaya katkıda bulunabilmesi için bilmesi gerekenlerin
öğrenildiği/öğretildiği bir öğrenim
basamağıdır.
Bize yaşam
boyu gerekli olan bilgi ve becerilerin temeli ilköğretimde
atılır. İlköğretim, uygar bir yaşam için; okuma yazma,
okuduğunu anlama, ana dilini iyi ve doğru kullanma, temel matematik
işlemlerini yapabilme, yakın çevreyi tanıma, toplumsal
yaşam kurallarını öğrenme ve öğrenme isteği yaratmak
için yapılır.
222
sayılı "İlköğretim ve Eğitim" yasasına
göre ilköğretim, 6-14 yaş grubundaki tüm yurttaşlar için zorunlu
ve devlet okullarında parasızdır. Fakat çeşitli nedenlerden
dolayı 6-14 yaş grubundaki tüm yurttaşlara parasız sunulmak
zorunda olunan ilköğretim hakkından bütün çocuklar
yararlanamamaktadır.
Diğer bir
deyişle, ilköğretimde %100 okullaşma oranına
ulaşılamamaktadır. Eğitimin en önde gelen
sorunlarından birisi olan okullaşma sorunu, hâlâ çözülmemiştir.
Türkiye'de okullaşma oranları kentlerden kırsala, batıdan
doğuya doğru düşüş göstermektedir. Türkiye'de köyde ya da
şehirde yaşamak eğitim hakkına erişimi önemli ölçüde
farklılaştırmaktadır. Bu nedenle okullaşma
oranlarını değerlendirirken köylerde ve şehirlerde
yaşayan nüfusun eğitim düzeyinin dikkate alınması gerekir.
Bu açıdan bakıldığında, özellikle kız
çocuklarının okullaşmasında hala ciddi sorunlar
yaşandığı görülmektedir.
Milli Eğitim
Bakanlığının yayınladığı 2008-2009
"Milli Eğitim İstatistikleri"nde 2009 yılında
ilköğretim de okullaşma oranın erkek öğrenciler için %96,99
kız öğrenciler için %95,97, toplamda ise % 95,97 olduğu
anlaşılmaktadır. 2009 yılında okul çağında
olduğu halde eğitim-öğretime devam etmeyen yaklaşık
yarım milyon öğrenci bulunmaktadır. 2010 mali yılı
performans programınızda belirlenen hedefleriniz arasında
ilköğretimde %100 okullaşma oranı
sağlanacağını belirtilmiştir. Fakat
yıllardır aynı hedef dile getirilmekte bir türlü okullaşma oranı
%100'e ulaşmamaktadır.
Anayasanın
42. maddesine göre "kimse eğitim ve öğretim hakkından
yoksun bırakılamaz.", "İlköğretim, kız ve
erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında
parasızdır" hükümleri yer almasına karşın; ailelerin
gelir seviyelerinin düşüklüğü, çocukların çalışmak
zorunda bırakılması, devletin yeterli kaynağı
ayırmaması ve gerekli yatırımları zamanında
yapılmaması gibi nedenlerle bu çocuklar eğitim-öğretim
hakkından yoksun kalmaktadır.
İlköğretimde
%100 okullaşma hedefine ulaşma her şeyden önce
sayıları yaklaşık yarım milyonu bulan
öğrencilerin eğitim-öğretimden yoksun kalmalarının
nedenlerinin doğru ve gerçekçi analizlerle ortaya koyulduktan sonra çözüm
önerileri geliştirilmesi ile mümkündür. Bu gerekçe çerçevesinde,
ilköğretimde okula devam edemeyen öğrencilerin sorunlarının
tespit edilerek, gerekli önlemlerin alınması amacıyla Meclis
Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 25 milletvekilinin,
yapımı tamamlanamayan kültür merkezleri sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/577)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Bireyler
arasında sosyal ve kültürel etkileşim ortamının
kurulmasını ve ulusal kültürün yaşatılmasını
amaçlayan; güzel sanatlar, sinema, geleneksel ve çağdaş sanatlar
aracılığı ile eğitim, öğretim ve bilimsel
çalışmalarının yapıldığı yerler olan,
kültürel ve sanatsal etkinliklerin halkla buluşturulmasında önemli
görevler üstlenen kültür merkezleri kurma görevi Kültür ve Turizm
Bakanlığına verilmiştir.
Bakanlığın
görev alanı içinde olmakla birlikte, diğer kamu kurum ve
kuruluşları tarafından yapımına başlanan kültür
merkezi yatırımlarının gerçekleştirilerek kamunun
hizmetine sunulmasını sağlayacak düzenlemeler olmasına
rağmen ülkemizde bu konuda önemli sayılabilecek ilerleme
sağlanamamıştır.
Yapımına
uzun yıllar önce başlanmış pek çok kültür merkezi bu konuda
ihtiyaç sürdüğü hâlde tamamlanamamakta ülkemiz âdeta bir kültür merkezi
mezarlığı hâline gelmektedir. Yapımlarına 1990'lı
yıllarda başlanan Kültür Merkezi inşaatlarının
çoğunun fiziki gerçekleşme oranının yüzde ellinin
altında kaldığı gözlenmektedir.
Bu nedenle
yıllardır yapımı tamamlanamayan kültür merkezlerinin
tamamlanmama nedenleri ile inşaatlarına ilişkin sorunların
saptanması ve alınacak tedbirlerin Yüce Meclisimizce belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, iç Tüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz. 12.01.2010
1) Hulusi Güvel (Adana)
2) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
3) Tacidar Seyhan (Adana)
4) Canan Arıtman (İzmir)
5) Necla Arat (İstanbul)
6) Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
7) Nesrin Baytok (Ankara)
8) Atila Emek (Antalya)
9) Mehmet Sevigen (İstanbul)
10) Hüsnü Çöllü (Antalya)
11) Birgen Keleş (İstanbul)
12) Çetin Soysal (İstanbul)
13) Tekin Bingöl (Ankara)
14) Sacid Yıldız (İstanbul)
15) İsa Gök (Mersin)
16) Abdulaziz Yazar (Hatay)
17) Kemal Demirel (Bursa)
18) Osman Kaptan (Antalya)
19) Gökhan Durgun (Hatay)
20) Rasim Çakır (Edirne)
21) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
22) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
23) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
24) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
25) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
26) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
Gerekçe:
4848
sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun'un 12'nci maddesinde il ve ilçelerdeki kültür
merkezlerinin inşa, onarım, yönetim, işletme ve diğer mali
işlerini yürütmek görevi Kültür ve Turizm Bakanlığı'na
verilmiştir. Ancak il ve ilçelerde halkın kültürel etkinliklerle
buluşmasında önemli işlevleri olan ve eğitsel ihtiyaçlarının
giderilmesinde etkin rol oynayan kültür merkezlerinin inşa sürecinde
sorunlar yaşanmaktadır.
Kültür ve Turizm
Bakanlığı tarafından yapımı üstlenilmiş
ancak halen tamamlanmamış elli iki kültür merkezinden kırk sekiz
adedinin yapımına 1990'lı yılın başında
başlanmıştır. Aradan geçen süre içinde bu inşaatlar
bitirilemediği gibi çoğunun fiziksel gerçekleşme
oranlarının yıllardır aynı düzeyde kaldığı
gözlenmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı yatırım
programlarında iz ödenekle yer alan bu projelere yıllardır
ödenek ayrılmamakta, bu projeler temeli atılmış biçimde
bekletilmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığınca
yaptırılan kültür merkezlerine ek olarak on beş adet kültür
merkezi inşaatı Bakanlıkça yerel yönetimlere, valiliklere veya
üniversitelere devredilmiş ancak bunlar da bitirilememiştir.
Temel seviyesinde
terk edilen veya yarım kalan kültür merkezi inşaatlarının
bakımsız bırakıldığı gözlenmekte, otopark,
çöplük veya hayvan otlatma yeri olarak kullanılan kültür merkezi
inşaatlarına rastlanmaktadır.
İçlerinde
yer alan gösteri mekânları, sergi salonları, çalışma ve
kurs atölyeleri vasıtasıyla halkımızın kültürel
aktivitelere ulaşmasında aracılık eden kültür merkezi
inşaatlarına ödenek verilmemesi nedeniyle yapılan
yatırımlar boşa gitmekte, söz konusu projeler
yıllardır sürünmektedir. Bu inşaatların yıllardır
bitirilmemesinin nedeni olarak ödenek yetersizliği gösterilmekle beraber
plansızlık en temel sorun olarak göze çarpmaktadır.
Örneğin
Adanada 1994'te Kültür Bakanlığı tarafından ihale edilen
Çukurova Kültür Merkezi, inşaatına başlandıktan bir süre
sonra temel seviyesinde bırakılmış, daha sonra belediyeye
devri gerçekleştirilmiş ancak yapımı dondurulmuştur.
Kültür ve Turizm
Bakanlığı yatırım programında yer alan Adana ili
Ceyhan, Kozan ve Tufanbeyli kültür merkezi inşaatları ihale
edildikleri tarihten bu yana başlangıç seviyesinden öteye
gidememiştir.
Nüfusu iki
milyonu aşan Adana ili merkezi, ilçeleri ve beldelerinde yapımı
Sabancı Holding ve Türk Eğitim Vakfı ile ortaklaşa
gerçekleştirilen ve kullanım hakkı Kültür ve Turizm
Bakanlığına devredilmiş olan 368 kişi kapasiteli
Hacı Ömer Sabancı Kültür Merkezi ile ilçe belediyesine ait bir kültür
merkezi dışında kültür merkezi bulunmamaktadır.
Bu örneğin
de gösterdiği üzere kentlerimizde kültür merkezi sayıları ve
kapasiteleri ile ihtiyaçları karşılamaktan çok uzaktadır.
Buna rağmen kültür merkezi inşaatlarına gerekli ve yeterli
destek verilmemektedir.
Pek çok kültür
merkezi inşaatı on beş yılı aşkın süredir
beklemektedir. Çoğunun fiziki gerçekleşme oranı yüzde ellinin
altındadır. Örneğin Tekirdağ Kültür Merkezi
inşaatı on yedi yıldır sürmektedir ve fiziki
gerçekleşme oranı yüzde otuzdur. 1976 yılında
yapımına başlanan Antalya-Elmalı Kültür Merkezi yüzde
doksan beş oranında tamamlanmış olmasına rağmen bitirilememiştir.
Kültür ve Turizm
Bakanlığı yatırım programında yer alan kültür
merkezi projelerinden fiziki gerçekleşmesi yüzde 50'nin üzerinde olanlara,
kent niteliğinde olma, üniversiteye ve fazla nüfusa sahip olma gibi
kıstaslara göre ödenek tahsisinde öncelik verileceği belirtilmekle
beraber bu konuda da kayda değer gelişmeler gözlenmemektedir.
Yukarıda
belirtilen gerekçelerle, ülkemizin pek çok yerinde yıllardır devam
eden kültür merkezi inşaatlarına ilişkin sorunların
saptanması ve alınacak tedbirlerin Yüce Meclisimizce tespiti
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasının
yerinde olacağı kanısı taşımaktayız.
4.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19
milletvekilinin, tütün üreticiliğindeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/578)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Tütün üretimi,
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren 2000'li yılların
başına kadar tarımsal ekonominin çekici gücü olmuş, yüz
binlerce insanımıza istihdam sağlamış ve kırsal
alanların tarıma elverişli hale getirilmesindeki rolü ile ülke
ekonomisine hizmet etmiştir. Çiftçi başına düşen ortalama
4-5 dekarlık alanlarda, emek yoğun nitelikli olarak üretim
yapılmaktadır. Üretim sürecine, tütün çiftçisinin aile bireylerinin
dâhil edilmesi ile oluşturulan istihdam özellikle kırsal alanlardaki
işsizliği bir nebze olsun çözüm olmuştur. Özellikle 2000'li
yıllardan itibaren uygulanan yanlış tarım politikaları
sonucunda tarımsal üretimimiz ve aynı zamanda tarımsal ürün
ihracatımızda önemli bir paya sahip olan tütün ve tütün üreticisi yok
olma noktasına gelmiştir. Tütün üretimi ve tütün üreticilerinin
içinde bulunduğu olumsuz durumun incelenmesi ve alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın 98, TBMM
İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Araştırma Komisyonu kurularak sorunun
araştırılmasını arz ederiz.
1- M. Nuri Yaman (Muş)
2- Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3- Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
4- Emine Ayna (Mardin)
5- Akın Birdal (Diyarbakır)
6- Ayla Akat Ata (Batman)
7- Bengi Yıldız (Batman)
8- Fatma Kurtulan (Van)
9- Hasip Kaplan (Şırnak)
10- Hamit Geylani (Hakkâri)
11- İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12- Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13- Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14- Osman Özçelik (Siirt)
15- Özdal Üçer (Van)
16- Pervin Buldan (Iğdır)
17- Sebahat Tuncel (İstanbul)
18- Sevahir Bayındır (Şırnak)
19- Sırrı Sakık (Muş)
20- Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Cumhuriyetin
ilanından hemen sonra ele alınan konuların başında
gelen tütün kadar, kültürel, sosyal, ekonomik ve politik yönleri ile
tartışılan başka bir tarımsal ürün yoktur. 1925
yılında Reji şirketini satın alınarak tütünde Devlet
Tekeli oluşturulmuş, tütün üretimi ve tütün politikası yeniden
yapılandırılmıştır.
400 yıldan
beri Anadolu topraklarında yetiştirilen tütün, milyonlarca
insanımızın geçim kaynağı oldu. 1940
yılından bu yana destekleme kapsamında devlet tarafından
satın alınan tütün, 2000'li yılların başına kadar
ortalama 550 bin üreticinin ailesi ile birlikte yaklaşık 3 milyon
vatandaşımızın yegâne geçim kaynağıydı.
Tütün üretmek
için 14 ay gereklidir. Önce tütünün fidesi hazırlanır, dikilir,
çapalanır, dip sıyrılır, bir daha çapalanır, birinci
el, ikinci el, üçüncü el, dördüncü el olmak üzere yaprakları
toplanır, dizilir, kurutulur, basarak balyalanır ve tütün elde
edilir. Oldukça zahmetli olan bu sürece ailenin tüm bireyleri, genci ve
yaşlısı hemen herkes katılır. Bu yönüyle kırsal
kesimde yaşayan işsiz yığınlara iş
kapısı açan ve istihdam yaratan tütüncülük aile tarımının
en güzel örneğini oluşturur.
Tütün üretimi
ortalama 4-5 dekarlık kıraç, verimsiz ve genellikle eğimli
topraklarda yapılmaktadır. Tütünün yetiştiği topraklarda
yetişecek ve alternatifi olabilecek başka ürün yok gibidir. Uygulanan
politikalarla, topraklarında alternatif bir ürün üretme şansı
olan tütün üreticileri oldukça zahmetli olan tütüncülüğü
bırakmışlardır. Bugün tütün üretmeye devam etmeye
çalışan çiftçiler, kıraç topraklarında tütünden başka
hangi ürünü üretirlerse üretsinler, ailelerinin geçimini sağlayamayacak
olanlardır. Başkaca çıkar yolu olmayan ve küçük arazilerinde
tütün ekimi ile geçimlerini sağlamaya çalışan çiftçilerimiz,
hükümetlerin yanlış politikalarıyla, küçücük topraklarından
kopartılarak büyük kentlerin varoşlarında sefalete itilmiştir.
Fakir toprakların ürünü olan tütün yerine aynı arazilerde alternatif
ürün dayatmasının tütün üreticisinin derdine derman
olamayacağı ortadadır.
Tütün
Dünyanın 120 ülkesinde üretilen endüstriyel bir üründür. Şark tipi
tütün üretiminde 120 üretici ülke içinde ülkemizi üst sıralara
taşıyan tütün çiftçilerimizin ödülü, 2002 yılında
yürürlüğe giren 4733 sayılı yasayla uygulamaya konulan kotalar,
açlık ve sefalet oldu. Şark tipi tütün üretiminde tartışmasız
dünya birinciliğimiz ve yıllık 500 milyon dolarlık ihracatımızın
gerçek kahramanları tütün çiftçisidir.
Tütün sektöründe
1997 yılı üretici sayısı; 560 bin, üretim miktarı; 300
bin ton, ihracat miktarı; 163 bin ton ve ihracat bedeli; 565 milyon
dolardır. Bu rakamlar 2003 yılında, üretici sayısı;
400 bin, üretim miktarı; 160 bin ton, ihracat miktarı; 112 bin ton,
ihracat bedeli; 330 milyon dolar olmuştur. 2009 yılında ise
rakamların geldiği boyut hayli kaygı vericidir, üretici
sayısı; 181 bin, üretim miktarı; 93 bin ton, ihracat
miktarı; 43 bin ton, ihracat bedeli ise 173 milyon dolara
gerilemiştir.
Tütün üretimi ve
ihracatındaki düşüş ile tütün çiftçilerinin içerisinde
bulunduğu durumunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin tespit
edilmesi yerinde olacaktır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/704) (S. Sayısı: 383) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının
17nci maddesi kabul edilmişti.
Sayın
milletvekilleri, tasarının çerçeve 18inci maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları, (3) numaralı fıkrasının
(a) ve (b) bentleriyle (4) ve (5) numaralı fıkraları ayrı
maddeler hâlinde işlem görecektir.
Şimdi
18inci maddenin (1) numaralı fıkrası üzerinde önerge
işlemine başlıyoruz.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, madde üzerinde dört adet önerge
vardır; önergeleri geliş sırasına göre okutup
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Birinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kanun tasarısının 18.
Maddesinin (1). Fıkra b bendindeki İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürü
ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İl Sosyal
Etüt, Değerlendirme ve Proje Müdürü
Beytullah Asil Yılmaz Tankut Ertuğrul Kumcuoğlu
Eskişehir Adana Aydın
Hasan
Çalış Mehmet
Şandır
Karaman Mersin
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge
metinden çıkarmaya yönelik olup aynı mahiyettedir. Okutup birlikte
işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı
ayrı söz vereceğim.
Buyurun:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 18. maddesinin 1.
fıkrasının madde metninden çıkarılması ve
diğer fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Turgut Dibek Ali İhsan Köktürk
Malatya Kırklareli Zonguldak
Atilla Kart Şahin Mengü Rasim Çakır
Konya Manisa Edirne
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 18/1 maddesinin yasa metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayla Akat Ata Sırrı
Sakık İbrahim
Binici
Batman Muş Şanlıurfa
Şerafettin
Halis Hamit Geylani Hasip Kaplan
Tunceli Hakkâri Şırnak
Akın Birdal Sebahat Tuncel Sevahir Bayındır
Diyarbakır İstanbul Şırnak
Osman Özçelik M. Nezir Karabaş Pervin Buldan
Siirt Bitlis Iğdır
Bengi
Yıldız
Batman
TBMM Başkanlığına
383 sıra
sayılı tasarının 18. maddesinin 1.
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Hüseyin Pazarcı Emrehan
Halıcı
İzmir Balıkesir Ankara
Tayfun
İçli Recai
Birgün
Eskişehir İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge sahiplerinden ilk olarak kim konuşacak?
ATİLLA KART
(Konya) Ben konuşacağım efendim.
BAŞKAN
Sayın Kart, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ATİLLA KART
(Konya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tarafımızdan verilen önerge üzerinde konuşmak üzere söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, maddeyle ilgili değerlendirme yapılmadan
evvel, bu değerlendirmeyi yapmadan evvel yargıda yaratılan
partizan yapılanma gelişimlerini ve bunun yarattığı
vahim sonuçları özet olarak değerlendirmek istiyorum. Aslında bu
tasarıda da yine bu amaca yönelik olarak bir hizmet etmeyi amaçlayan ve
bununla bağlantılı olarak bir altyapı oluşturmayı
amaçlayan girişimlerin olduğunu biliyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye iki gündür Erzincan ve Erzurum arasındaki
yetki ve görev çatışmasından kaynaklanan ya da o şekilde
sunulmaya çalışılan bir çatışmayı dehşetle
ve ibretle izliyor. Oradaki iddia nedir? Orada hakkında öyle veya böyle
görev suçu iddiasıyla, yirmi altı yıl hapis cezası
talebiyle Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı hakkında dava
açıldığını biliyoruz. Ama öylesine bir iklim
yaratılıyor ki, öylesine bir devlet yönetimi anlayışı
artık Türkiyede hâkim ki bu İktidarı, İktidar
mensuplarını bu yargılama kesmiyor. O Erzincan Cumhuriyet
Başsavcısına haddini bildirmek anlamında, bakıyoruz;
tırnak içinde söylüyorum, yeni bir mekanizmanın devreye
girdiğini görüyoruz. Erzurum Cumhuriyet Başsavcısı nereden
güç alıyor ise, hangi odaktan güç alıyor ise, hangi karanlık
odaktan güç alıyor ise bakıyoruz, yeni bir soruşturma adı
altında, cumhuriyet tarihinde, hukuk tarihimizde örneği görülmeyecek
bir şekilde bir süreci başlatıyor. Orada iddia nedir? Efendim,
örgüt iddiası, bağlantısı ileri sürülüyor. Peki,
savcılara ve yargıçlara yönelik olarak örgüt iddiasıyla da olsa
başka bir savcının, başka bir başsavcının
soruşturma yapma yetkisi var mı? Yok. Ceza Muhakemesi gayet açık,
Ceza Muhakemesinin 250nci maddesinin üçüncü bendi gayet açık, diyor ki
orada: Örgütlü suçlarda da Yargıtay soruşturmasına tabi
olanların o özel hukuku, onlar hakkındaki özel soruşturma
hükümleri korunur. diyor. Bunu bir başsavcının bilmemesi mümkün
mü, bir savcının bilmemesi mümkün mü, bir hukuk fakültesi
öğrencisinin bilmemesi mümkün mü? Bunu bildiği hâlde bu
girişimler, bu soruşturmalar hangi güçle yapılıyor? Bu
destek nereden alınıyor? Hangi siyasi güçtür ki, hangi siyasi
himayedir ki Erzurum Başsavcısı böyle bir girişimde
bulunuyor?
Çünkü, Erzurum
Başsavcısının şahsında bu Hükûmet diyor ki,
İçişleri Bakanlığı diyor ki, Adalet
Bakanlığı diyor ki; Siz birilerine dokunursanız,
bakın, akıbetiniz budur. diyor, bu mesaj veriliyor. Erzurum
Başsavcısının şahsında, burada, aslında,
sadece bürokrasiye değil aynı zamanda yargının tümünü hedef
alan bir gözdağı mesajı var.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Hükûmetle ne alakası var bunun?
ATİLLA KART
(Devamla) Bunun Hükûmetle alakası var çünkü Hükûmet olarak bunun altyapısını
oluşturmak konusunda olağanüstü bir çalışma içindesiniz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Yargının verdiği kararın Hükûmetle ne
ilgisi var?
ATİLLA KART
(Devamla) Burada Hükûmete günlerdir soruyoruz, Sayın İçişleri
Bakanına günlerdir soruyoruz
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Yargının işine niye bu kadar
karışıyorsunuz? Yargının işine bu kadar
karışma.
ATİLLA KART
(Devamla) Sayın İçişleri Bakanına günlerdir soruyoruz,
diyoruz ki, Sayın Bakan, Sayın Bakan diyoruz ki: 5 Kasım
2007den sonra Amerikadan 35 tane uzman Türkiyeye gönderildi. Bunlar
istihbarat konusunda, bunlar güvenlik konusunda uzman olan kişiler. Üç ay
süreyle Türkiyede görev yapmaları istendi. Yabancı uzmanların
bu anlamda Türkiyede görev yapmasını gerektiren ihtiyaç nedir, o
ayrı bir konu, onu ayrıca elbette sorgulayalım ama bu
kişilerin hâlen Türkiyede görev yaptıklarına dair ciddi bir
iddia var. Sayın Bakana soruyoruz bunu, bir kez daha soruyoruz; Mersin
Milletvekili Arkadaşımız Ali Rıza Öztürk sordu, ondan sonra
bizler sormaya devam ediyoruz: Sayın Bakan, bu bilgi doğru mudur,
değil midir? diyoruz. O bilgi niçin önemli? Çünkü o yapı bugün
Başbakanlık, İçişleri ve Adalet Bakanlığı
bünyesindeki karargâhı oluşturuyor, artık legal olmaktan
çıkan karargâhı oluşturuyor.
Sayın Bakan
nasıl bir cevap veriyor, ısrarlı sorularımıza
nasıl bir cevap veriyor? Önce duymazdan geliyor, ısrarlı sorular
üzerine diyor ki: Bende bilgi yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kart, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
ATİLLA KART
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, bunu söyleyen Türkiye
Cumhuriyetinin İçişleri Bakanı. Bunu tasavvur edebiliyor
musunuz? Bu cevabı sizler içinize sindirebiliyor musunuz?
Siz, Sayın
Bakan, o koltukta nasıl oturmaya devam edebiliyorsunuz? Bunu içinize
nasıl sindirebiliyorsunuz? Siz Türkiye Cumhuriyetinin İçişleri
Bakanı mısınız yoksa birilerinin yarattığı
iklimin, yarattığı karargâhın sonucunda, o talimatlar
üzerine taşeron olarak mı görev yapıyorsunuz?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Hakaret etme!
ATİLLA KART
(Devamla) Sizin bu cevabınız üzerine bu soruları, bu
eleştirileri yapma hakkını görüyoruz. Bu soruları
aslında benden evvel biraz sorumluluk sahibi olan, biraz sağduyu
sahibi olan tüm milletvekillerinin sorması gerekir. Şu sorumda bir
yanlış varsa bunun cevabını söyleyin değerli
arkadaşlarım.
Tekrar soruyorum:
Türkiye Cumhuriyeti'nin İçişleri Bakanı Bu konuda bende bilgi
yok. nasıl diyebilir? Siz bunu içinize sindirebiliyor musunuz, böyle bir
cevabı içinize sindirebiliyor musunuz?
Değerli
arkadaşlarım, teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Kart, teşekkür ederim.
Diğer önerge
sahibi Sayın Harun Öztürk.
Sayın
Öztürk, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının 18inci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge
nedeniyle söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yeni bir teşkilat kurulmasını öngörmesi,
sözleşmeli personel ve uzman istihdamına, bunların statüleri,
ücretleri ve kadrolarına dair personel rejimine ilişkin hükümler
içermesi nedeniyle, tali komisyon olarak görevlendirilen Plan ve Bütçe
Komisyonu da bu tasarı hakkında mutlaka görüş belirlemeliydi.
Bazı
tasarı ve teklifleri Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının havale ettiği aynı gün
gündemine alan Plan ve Bütçe Komisyonunun bu tasarıyı niçin gündemine
almadığı Genel Kurula açıklanmalıdır.
Aynı
şekilde, İçişleri Komisyonunun kendilerine 12/5/2009 tarihinde
havale edilen tasarıyı İç Tüzükün 37nci maddesi gereği
Plan ve Bütçe Komisyonunun on günlük görüş bildirme süresi dahi
beklenmeden niçin sekiz gün içinde görüşüp sonuca
bağladığı da senaryolar peşinde
olmadığını söyleyen Hükûmet tarafından
açıklanmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, 11/2/2010 günlü Birleşimde AKP Grup Başkan Vekili
Sayın Canikli, muhalefete mensup bir milletvekilinin eleştirilerini
beğenmediğini belirterek, muhalefetten tasarının
iyileştirilmesi yönünde katkı beklediklerini ifade etmiştir.
Hükûmet ve AKP yönetimi söyledikleri hiçbir konuda samimi değildir.
Tasarının
4, 6 ve 13üncü maddelerinin iyileştirilmesi yönünde vermiş
olduğum önergelerimin işleme alınması, İç Tüzükün
vermiş olduğu bir hak, AKP tarafından kötüye kullanılarak
engellenmiştir. Görüşmesi tamamlanan söz konusu maddelerle ilgili
düşüncelerimi tutanaklara geçirtmek için bilgilerinize sunmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, tasarının amaç maddesi terörle mücadeleye
ilişkin politika ve stratejiler geliştirmek için yeni bir
müsteşarlık kurulmasını öngörmektedir. Tasarıda bir
terör tanımı yapılmadığı gibi, terör
tanımının yapıldığı 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanununa bir atıf da yer almamaktadır. Denilebilir
ki terörle mücadele konusunda bir müsteşarlık kurulduğuna göre
terörden ne anlaşılması gerektiği konusunda elbette ilgili
kanuna bakılacaktır. Bu mantık doğru bir mantık
değildir. İlgili kanuna bir atıf yapılmadığı
için kurulan Müsteşarlık kendisine göre terör tanımları
geliştirip durumdan vazife çıkartabilecektir.
Sayın Bakan
da zaten esnek bir yapılamayı amaçladıklarını
saklamamaktadır. Tasarı bu hâliyle yasalaştığı
takdirde AKP Hükûmeti muhalif sendika hareketlerini, sivil toplum hareketlerini
ve her türlü toplumsal muhalefeti terör olarak değerlendirebilecektir.
Ergenekon soruşturmasında gelinen nokta, Hükûmete hiçbir şekilde
güvenmememiz gerektiğini açıkça ortaya koymuştur. Bugün
iktidarı destekleyen tarikatlar hakkında soruşturma yapan bir
savcı için sözde Ergenekon terör üyesi suçlaması yapılabiliyorsa
böylesine ucu açık bir yetkiyle görevlendirilen siyasi
Müsteşarlığın iktidara yönelik her türlü muhalefeti terör
eylemi olarak değerlendireceğini görmemek saflık olur. Bu
nedenle, iktidara böylesine belirsizlik içinde yetkiler verilmesi demokratik
toplumun geleceği açısından son derece tehlikeli olacaktır.
Parlamento bu yetkiyi Hükûmete vermemelidir.
Değerli
milletvekilleri, terörle mücadelede askerî önlemlerin yanı sıra
ekonomik önlemlerin de gerekliliği konusunda hemen hemen hepimiz
hemfikiriz. Bu nedenle, 4üncü maddede yer alan Terörle Mücadele Koordinasyon
Kurulu üyeleri arasına Maliye Bakanlığı
Müsteşarlığı ile Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığının da dâhil edilmesi doğru olurdu.
Tasarının
6ncı maddesinde, Müsteşarlığın görevleri
arasında Terörle mücadele alanında; inceleme ve denetim yapmak ya da
yaptırmak. şeklinde bir ifade yer almaktadır.
Müsteşarlığın terörle mücadele alanında inceleme ve
denetim yapması kadar doğal bir şey olamaz ancak terörle
mücadele alanında inceleme ve denetleme görevini başkasına
yaptırması için yetki alınması
anlaşılamamıştır. Denilebilir ki: Buradaki
yaptırmaktan kasıt, yetkili bakanlık teftiş
kurullarına denetim ve inceleme görevi yaptırmaktır.
Geçmişte yapılan düzenlemelerde de benzer hükümlere yer
verilmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, geçmişte benzer düzenlemelerin yapılmış
olması, yapmakta olduğumuz düzenlemelerin doğru olduğu
anlamına gelmez. Başka bakanlık, kurum ve kuruluşların
denetim yapmakla görevli birimlerine inceleme ve denetim görevi yaptırmak
üzere böyle bir yetki verilmesine ihtiyaç yoktur. Amaç mali denetim
yaptırmak ise Sayıştay ve Maliye Bakanlığına
ilgili yasalarla verilen görev ve yetkiler çerçevesinde, burada bir şey
yazmamış olsanız da, söz konusu denetimleri
yaptırabilirsiniz. Yok, eğer amaç
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kuruluna bazı
denetimleri yaptırabilmek ise bunun için de bu yasada bir düzenleme
ihtiyacı yine yoktur çünkü 2443 sayılı Kanunda Devlet Denetleme
Kurulunun tüm kamu kurum ve kuruluşlarında her türlü inceleme,
araştırma ve denetlemeleri yapabileceği öngörülmektedir. Geriye
Sayın Bakanın esnek yapılaşma beyanı
doğrultusunda Müsteşarlığın resmî kurumlar
dışında başkalarına da denetim yaptırabilme
konusu kalmaktadır ki bu yetkinin verilmesi doğru değildir
diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Sayın
Yıldız, konuşacak arkadaşımız var mı?
BENGİ YILDIZ
(Batman) Sayın Karabaş konuşacak efendim.
BAŞKAN
Nezir Karabaş, Bitlis Milletvekili, buyurun.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri,
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığıyla ilgili
tasarının 18inci maddesinde verdiğimiz değişiklik
önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, tüm
maddelerde belirttik, birincisi: Bir müsteşarlığın
kurulması ve adı da güvenlik müsteşarlığı ve
görevinin de terörle mücadele olduğu belirtildikten sonra böyle bir
müsteşarlığın, böyle bir kurumun sonuç
almayacağını baştan belirttik.
Tabii, burada
güvenlik politikalarını ve sosyoekonomik politikaları birlikte
ele almaktan bahsediliyor. Bugüne kadar hem geçmiş hükûmetler hem askerî
yetkililer, bölgede terörle mücadele iddiasında olan tüm kurumların
söylemi sadece güvenlik politikalarının, terörle mücadelenin
yetmeyeceğini, bunun yanında sosyal, toplumsal, ekonomik, kültürel
tedbirlerin alınması gerektiğini söylemediler mi ve bu yönde
birçok kurum oluşturulmadı mı?
Şimdi, bu
yasa tasarısı ve bu yasa tasarısıyla ilgili başta
Sayın İçişleri Bakanı olmak üzere diğer yetkililerin,
Hükûmet yetkililerinin dile getirdikleri ve üslup ve tarzları bugüne
kadar, bu ülkede çatışma ve savaş ortamından bugüne kadar
sürdürülen politikalardan ve kullanılan söylemden hiç farklı
değil.
Şimdi,
kullanılan tabirlere bakalım:
1) Terörist ile
vatandaşı kesinlikle ayıracağız. Biz, Sayın
Bakan, terörist ile vatandaşın ayrılmasının ne
olduğunu yıllardır deneyimlerimizden, pratiklerimizden gördük.
2) Terörle
mücadele yanında, güvenlik politikaları yanında sosyal,
ekonomik, kültürel politikalar da uygulayacağız. Onları da
gördük, özellikle AKP döneminde çok daha yoğun yapılıyor.
Güvenlik
politikalarının yanında ekonomik, sosyal, kültürel politikalar
nedir biliyor musunuz sayın milletvekilleri? Oradaki
vatandaşların eğer muhalifse, eğer devlet ve Hükûmet gibi
düşünmüyorsa onun sosyal yaşamını, ticaretini, ekonomik
ilişkilerini, sosyal, toplumsal ilişkilerini denetim altına
almaktır; onun toplumda nefes almasını engellemektir.
Yine, çok ilginç
tespitlerde bulunuluyor: Geleneksel örgütlenme modelinin yerine
hızlı ve etkin karar almaya müsait esnek bir teşkilatlanma.
deniliyor. Biz bu tür çok hızlı, etkin ve esnek karar alma
yeteneğine ve hakkına sahip olan yapıların bölgede nelere
sebep olduklarını, 17 bin faili meçhulü, asit kuyularında,
insanların asit kuyularında yakılmasını, eritilmesini
çok iyi biliyoruz. Esnek çalışma biçimi budur; geçmişte
uygulanmıştır, çok etkili uygulanmıştır, çok hızlı
uygulanmıştır ve esnek olmuştur.
Yine Bugüne
kadar sosyal ve ekonomik alanda yaptığımız reformlar,
bölgesel adaleti sağlamak için attığımız dev
adımlara ilaveten daha kuşatıcı adımlar atmayı
planlıyoruz. Daha kuşatıcı adımlar
Sorunlarımızın çözümü için bugüne kadar yapılanlardan daha
fazlasını yapmak istiyoruz. Bugüne kadar yapılanlardan daha
farklı bir politika uygulayacağız, denilmiyor. Bugüne kadar
yapılanlardan daha farklı bir yol alacağız, denilmiyor.
Daha fazlasını yapacağız. deniliyor. Bugüne kadar
yapılanları bizler, sizler, tüm Türkiye kamuoyu, tüm dünya kamuoyu
iyi biliyor.
Yine
Kuşatıcı adımlar denildiği zaman,
kuşatıcı adımlar ilginç bir söylem. Acaba DTPnin
kapatılması, BDPye yönelik binlerce kişinin, kadronun,
yöneticinin, belediye başkanlarının alınması bu
kuşatıcı adımlarla mı ilgili? Kuşatıcı
adımlar bunu da içeriyor mu? Evet, eğer buysa, zaten bu
politikaları uygulamaya geçirdiniz.
Yine, kurulacak
bu Müsteşarlığın illerdeki ayağının adı
da ilginç.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Teşekkürler Başkan.
Güvenlikle ilgili
bir müsteşarlık kuruluyor, her ile bununla ilgili bir yetkili
atanıyor ve bu yetkili kurumun adı: İl Sosyal Etüt ve Proje
Müdürlüğü. Güvenlikle ilgili bir müsteşarlık ama ildeki adı
İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü oluyor. Yani bu, şu anlama
geliyor: Orada artık eskisi gibi çok kaba, insanları imha eden, yok
eden, asit kuyularına atan politikalar yerine, insanların
yaşamını, ticaretini, sosyal yaşamını, devletle
ilişkisini
Böyle davranacaksınız, mevcut, şimdiye kadarki
düşüncenizden, davranışınızdan, ilişkilerinizden
vazgeçeceksiniz veya devlet her yönde, her alanda sizin
yaşamanızı, ticaretinizi, ilişkilerinizi engelleyecek.
denilmektedir.
Onun için biz bu
bakışın, bu mantığın sonuç getirmeyeceğini,
bu yasanın bir an önce geri çekilmesini istiyoruz. Bu yasanın
aleyhine oy kullanacağız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Karabaş.
Önergeleri
birlikte oylayacağım.
KADİR URAL
(Mersin) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Tamam Sayın Ural.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.27
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Tasarının
18inci maddesinin (1)inci fıkrasının metinden
çıkarılmasına ilişkin, Komisyon ve Hükûmetin
katılmadığı önergelerin birlikte yapılan
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önergeler kabul
edilmemiştir.
Tasarının
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Madde üzerindeki
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kanun tasarısının 18.
maddesinin (I). Fıkra b bendindeki İl Sosyal Etüt ve proje Müdürü
ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İl Sosyal
Etüt, değerlendirme ve Proje Müdürü
Beytullah Asil
(Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Asil, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 383 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 18inci maddesinin (1)inci
fıkrasının (b) bendinde sözü geçen İl Sosyal Etüt ve Proje
Müdürü ibaresinin İl Sosyal Etüt, Değerlendirme ve Proje Müdürü
olarak değiştirilmesi için verdiğimiz önerge üzerinde söz
aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun yürürlüğe girdiğinde bu müdürlük kurulacak
ancak kurmak, oluşturmak yeterli bir eylem değil. O nedenle, bir
örnek üzerinde bu konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Değerli
arkadaşlarım, 222 sayılı İlköğretim ve
Eğitim Kanunu oluşturulmuş.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, salonda çok fazla gürültü var.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen sakin olalım.
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) Bu Kanunun 1inci maddesinde Bu Kanun Hükmünde
Kararnamenin amacı; özel eğitim gerektiren bireylerin, Türk Millî
Eğitiminin genel amaçları ve temel ilkeleri doğrultusunda, genel
ve meslekî eğitim görme haklarını kullanabilmelerini
sağlamaya yönelik esasları düzenlemektir. demektedir.
Yine aynı
Kanunun 7nci maddesinde Tanısı konulmuş özel eğitim
gerektiren çocuklar için okul öncesi eğitimi zorunludur. Bu eğitim
özel eğitim okulları ile diğer okul öncesi eğitim
kurumlarında verilir. denilmektedir.
Yine aynı
Yasanın 8inci maddesinde Okul öncesi eğitimini tamamlayan veya
zorunlu ilköğretim çağına gelmiş özel eğitim
gerektiren çocuklar için hazırlık sınıfları
açılabilir.
Hazırlık
sınıflarının amacı, öğrencilerin gelişim ve
bireysel özellikleri ile gereksinimleri doğrultusunda onları örgün
eğitimi izleyebilecekleri duruma getirmektir. denilmektedir.
Yine aynı
Yasanın 13üncü maddesinde Benzer yetersizlikleri olan akranları
ile birlikte ayrı bir okul veya kurumda eğitim görmeleri gereken özel
eğitim gerektiren öğrencilerin eğitimi, uygun
kaynaştırma modelleri ile düzenlenerek, özel eğitim okul ve
kurumlarında sürdürülür. denilmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, yine bunlara dayanılarak engellilerin eğitimi
ile ilgili 31/5/2006 tarih ve 26184 sayılı Resmî Gazetede
yayınlanan Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliğinin 12nci
maddesinde Özel eğitim hizmetleri kurulu, özel eğitim
değerlendirme kurul raporu doğrultusunda özel eğitime
ihtiyacı olan bireyi uygun resmî okul veya kuruma yerleştirir.
demektedir.
Değerli
arkadaşlarım, milletvekili olduğum ille ilgili bu konuda bir
örnek vererek konuşmamı sürdürmek istiyorum. Eskişehirde
engellilerin eğitimiyle ilgili, eğitilebilir öğrenciler ve orta
ve ağır düzeyde eğitim alması gereken öğrenciler için
devlet olarak iki tane okul yaptırılmış. Bu okullarla
ilgili -az önce sizlere okuduğum- yerleştirme kurullarının
çalışmaması nedeniyle, geçen yıl rehberlik,
araştırma, eğitim merkezlerinden 150nin üzerinde öğrenciye
bu okullarda eğitim alması gerektiği ifade edilirken, maalesef,
bu okullarda 200e yakın kapasitenin ancak 95i doldurulabilmiştir.
Yani ülkemizde 7 milyonun üzerinde engelli, 1 milyonun üzerinde de eğitim
çağında engelli nüfusumuz olmasına rağmen, devlet olarak
bütün bunları kanunlarımıza, yönetmeliklerimize dercetmemize
rağmen, aynı şekilde, bu kurumları
çalıştıramamamız nedeniyle bugün engellilerimiz, özürlü
gençlerimiz eğitim alamamakta, bunlar için oluşturduğumuz
kurumlar da maalesef, atıl olarak kalabilmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
BEYTULLAH
ASİL (Devamla) İşte, bugün çıkaracağımız
yasa görüşmeleri esnasında da milletvekili
arkadaşlarımız tarafından Sayın Bakana pek çok soru
yöneltildi bu yasayla ilgili, bu yasanın çıkartılması ve
maddeleri içerisindeki söylemler, amir hükümlerle alakalı ama bugüne
kadar, şu saate kadar, bu kendisine yöneltilen, Sayın Bakana yöneltilen
soruların hiçbirine doğru ve tatmin edici cevap verilmedi.
Bu yasa da yine
çıkartılıp, uygulama noktasında aynı
sıkıntılarla karşılaşılmaması
dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
kabul edilmemiştir.
18inci maddenin
(1)inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
18inci maddenin
(2)nci fıkrası üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 sıra sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği
Teşkilatı Müsteşarlığı yasa
tasarısının, 18. maddesinin 2 nci fıkrasında geçen
(a) bendinde yer alan ve terörle mücadele ibaresi yürürlükten
kaldırılmış ve ibarelerinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Behiç Çelik Prof. Dr. Alim
Işık Prof. Dr.
Akif Akkuş
Mersin Kütahya Mersin
Hasan
Çalış Yılmaz
Tankut Hasan Özdemir
Karaman Adana Gaziantep
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 18. maddesinin 2.
fıkrasının madde metninden çıkarılması ve
diğer fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Turgut Dibek Ali İhsan Köktürk
Malatya Kırklareli Zonguldak
Şahin Mengü Atilla Kart Rasim Çakır
Manisa Konya Edirne
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Sayın Dibek, buyurun efendim.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
18inci maddenin (2)nci fıkrası üzerinde vermiş olduğumuz
önerge hakkında söz aldım. Öncelikle Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, geçtiğimiz hafta içerisinde Sayın Bakan son olarak
söz aldığında, Söylenecek olan her şey söylenmiştir,
ya daha fazla uzatmayın bu konu bir an evvel geçsin. şeklinde
serzenişte bulunmuştu ama ben, bu kanunla ilgili olarak diğer
konulara girmeyeceğim- söylenecek daha çok şeyin olduğunu
düşünüyorum ve burada siyaseten, siyasi konulara da girmeden, hukuken bu
kanunla ilgili endişelerimi, bu kanunla ilgili olarak kurulacak olan
Müsteşarlığın göreve başladığında,
görevlerini yapmaya başladığı andan itibaren
karşısına çıkacak olan anayasal ve hukuki birtakım
sorunların burada tespitini yaparak bunlarla ilgili düşüncelerimi
paylaşmak istiyorum.
Öncelikle
kanunun, biliyorsunuz, 4üncü maddesinde Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu
kuruluyor değerli arkadaşlar. O Kurulda görev yapacak olan kimler
var, sayılmış. Onlara ek olarak da iki temsilci daha var; bir
tanesi Genelkurmay İkinci Başkanı, bir diğeri de Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı.
Şimdi,
Sayın Bakana ve oradaki, İçişleri Komisyonundaki değerli
arkadaşlarımıza şunları hatırlatmak istiyorum,
tabii ki sizlere de: Değerli arkadaşlar, Anayasamızın
117nci maddesinin dördüncü fıkrası var. Anayasamızın
117nci maddesinin dördüncü fıkrasında, Genelkurmay
Başkanının kim tarafından önerileceği, kimin
atayacağı ve kime karşı sorumlu olduğu yazıyor.
Genelkurmay Başkanını Bakanlar Kurulu teklif ediyor,
Cumhurbaşkanı atıyor ve Genelkurmay Başkanı
Başbakana karşı sorumlu, idare olarak; Anayasada bu açık
bir şekilde yazılı.
Genelkurmay
İkinci Başkanının konumunu bu çerçevede değerlendirmek
lazım bana göre. Yani her ne kadar 4üncü maddedeki Terörle Mücadele
Koordinasyon Kurulunda Genelkurmay Başkanı değil, Genelkurmay
İkinci Başkanı ismi varsa da
Değerli arkadaşlar,
Genelkurmay İkinci Başkanının durumu anayasal olarak ve
yasal çerçevede farklı mıdır? Yani Genelkurmay İkinci
Başkanı da anayasal ve ast-üst ilişkisi içerisinde, sorumluluk
silsilesi içerisinde Genelkurmay Başkanına bağlı değil
midir? Genelkurmay Başkanından farklı bir konumu var
mıdır Genelkurmay İkinci Başkanının? Yoktur.
Şimdi,
buradan şöyle bir mantıkla düşünmek lazım: Yani Genelkurmay
Başkanına bağlı olan ve dolayısıyla
Başbakana bağlı olan Genelkurmay İkinci Başkanı
bu Kurulda, Koordinasyon Kurulunda İçişleri Bakanının
Başkanlığında Ha, onu da unuttum az önce söylemeyi, bu
Koordinasyon Kurulunun Başkanı da Sayın Bakan- görev yapacak.
Değerli arkadaşlar, nasıl ilişki sürdürecekler, ben onu
merak ediyorum? Yani bir sorun çıkmayacak mı, anayasal bir sorun?
İdari teşkilatımızın, bizim cumhuriyet tarihinde belli
kuralları, belli teamülleri var, ikisi arasındaki ilişki
nasıl olacak? Genelkurmay İkinci Başkanının İçişleri
Bakanıyla ne alakası var? Şimdi, bu bir.
Diğer konu:
Bu mantığı Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarı için de götürmemiz mümkün. Onun da kanununa
baktığımızda, 2937 sayılı Kanuna
baktığımızda kanunun 3üncü maddesi çok açık, Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı -kanunun
ismini kısaltıyorum, uzatmadan, 3üncü maddesinde-
Başbakanlığa bağlı olarak kurulur. diyor. Şimdi,
değerli arkadaşlar, orada da Millî İstihbarat
Teşkilatı Başkanının bağlı olduğu
kişi Başbakan. Şimdi, o da İçişleri
Bakanının Başkanlığında oluşturulmuş
olan bu Koordinasyon Kurulunda görev yapacak.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Müsteşarlığın görevlerine,
6ncı maddede de diğer kurulacak daire başkanlıkları
var, onların görevlerine baktığımızda, yani bu
görevler yerine getirilirken idari teşkilatlanmamız içerisinde
ilişkiler nasıl sürdürülecek? Yani doğrudan Başbakana
bağlı olan, Başbakana karşı sorumlu olan bu
kişiler Koordinasyon Kurulunda Sayın İçişleri
Bakanının Başkanlığında görev yapacaklar. Bir
defa, buradan mutlaka bir çatışma çıkar, bir sorun çıkar,
çıkmaması mümkün değildir, anayasal sorun çıkar.
Şimdi, bu
konular düşünülmüş müdür? Yani kanun metni hazırlanırken
ileride bu sorunlar ortaya çıktığında ne yapılacak
diye düşünülmüş müdür, onu bilmiyorum.
Devam ediyorum
değerli arkadaşlar, yine, 2937 sayılı Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı Kanununun bir de 5inci
maddesi var değerli arkadaşlar. Şimdi, kanunun 5inci maddesine
de baktığımızda, burada bakanlıkların, diğer
kamu kurum ve kuruluşlarının görevleriyle ilgili bir başlık
içerisinde ne diyor biliyor musunuz: Bakanlıklar ve diğer kamu kurum,
kuruluşları istihbaratla ilgili bilgileri elde ettiği anda,
anında bu bilgileri Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığına iletmek zorundadırlar. diyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Dibek, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Bunu söyleyen kanun, emredici bir hüküm.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, buradan da bir mantık yürütelim, bu kanunun
8inci maddesine bakalım, yani tasarının 8inci maddesine de
baktığımızda, aynı şekilde, tüm istihbarat bilgisi
alan kurumlar bilgilerini bu Müsteşarlığa aktaracaklar.
Şimdi,
Türkiyedeki bakanlıklar, ilgili kamu kurum ve kuruluşlar
istihbaratla ilgili bilgileri 2937 sayılı Kanuna göre mutlaka millî
istihbarat kurumuna bildirmekle yükümlü. Oraya bildirecek, oradan sonra da
millî istihbarat kurumu bu kanunun 8inci maddesine göre tekrar bunu
İçişleri Bakanlığının başındaki bu
Müsteşarlığa bildirecek.
Yani şimdi,
burada da bir sorun var değerli arkadaşlar. Şimdi, Nasıl
bir sorun var derseniz, yani idare bunu kendi içerisinde nasıl çözecek?
Yani bunu, idare hukuku, bir yargı kararı olmaksızın
kendiliğinden bu konuyu çözemez değerli arkadaşlar.
Şimdi, sürem
bitti ama bir sonraki önergede de bu konuda ortaya çıkacak olan
sorunları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dibek.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 sıra sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği
Teşkilatı Müsteşarlığı yasa
tasarısının, 18. maddesinin 2 nci fıkrasında geçen
(a) bendinde yer alan ve terörle mücadele ibaresi yürürlükten
kaldırılmış ve ibarelerinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Behiç Çelik (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Akkuş, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 383 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 18inci maddesinde yapılmasını
istediğimiz değişiklik önergesi hakkında söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Yasa
tasarısının bu maddesinin (2)nci fıkrasının (a)
bendinde bulunan terörle mücadele ibaresi yürürlükten kaldırılmak
isteniyor. Ancak bakıyoruz 4üncü maddede Terörle Mücadele Koordinasyon
Kurulu kuruluyor yani burada, bir yerde bir önceki madde içerisinde
Koordinasyon Kurulu kurulurken burada terörle mücadele tabiri
kaldırılmak isteniyor. Bu pek anlaşılır gibi
değil. Bu yüzden bunun yerinde kalmasını arzu etmekteyiz.
10/10/1984 tarih
ve 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü
Hakkında Kanunun 12nci maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendi Başbakanlığın iç güvenlik, dış güvenlik ve
terörle mücadele konusunda görevli kuruluşlarla ilişkilerini
yürütmek, gerektiğinde bu kuruluşlar arasında koordinasyonu
sağlamak
diye devam etmekteydi. Buradaki Terörle mücadele tabiri
kaldırılıyor. Terörle mücadele tabiri burada olduğu gibi
korunmalıdır çünkü terör, sadece bir güvenlik konusu değil,
özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgemizde, büyük şehirlerimizde ve
sonuçları itibarıyla tüm ülkemizi ilgilendiren ve derin acılara
sebep olan bir şiddet olayıdır.
Bu yasayla
kurulmasına çalışılan Müsteşarlık, operasyonel
faaliyetlerden olmayan daha çok istihbarat çalışmaları yapacak
olsa da Terörle mücadele adı altında bir birimin olması mutlak
bir zaruret hâlindedir. Operasyona katılacak birimler doğrudan
doğruya bu Müsteşarlığa bağlanmayacak olsa da terörle
mücadele iç ve dış güvenliği sağlayacak bir kurumda mutlaka
bulunmalıdır çünkü terör sadece bir güvenlik olayı olmayıp,
uluslararası boyutu olan olaylar bütünüdür ve basite alınamaz. Terör,
ancak bu konuda özel yetiştirilmiş ekip, ekipman ve elemanlarla
önlenebilir.
Değerli
milletvekilleri, devletler ilk kuruldukları günden itibaren içten ve
dıştan gelecek tehdit ve tehlikelere karşı korunma
içgüdüsüyle hareket etmişlerdir; istihbarat teşkilatları
kurmuşlar ve bu teşkilatları çağdaş teknolojilerle
donatırken bu tehlikeleri daha doğarken bertaraf etmeye de
çalışmışlardır.
Günümüzde terör,
ülke ve toplumları tehdit eden en büyük belalardan biri hâline
gelmişken ve özellikle PKK terörü 1984ten beri ülkemizi ekonomik, sosyal
ve siyasi olarak büyük mağduriyetlere düşürmüşken Terörle
mücadele tabirinin yasa maddesinden çıkartılmasını istemek
zımnen teröre destek olmakla eş değerdir. İç ve
dış güvenlik tabirleri Terörle mücadeleyi karşılamaktan
uzaktır. Bir devletin vatandaşının güvenini kaybetmemesi ve
güvenini sağlaması, ister dağda isterse şehirde olsun bir
tek terörist kalmayıncaya kadar, kararlı bir şekilde mücadele
etmesiyle sağlanabilir. Bugün AKP Hükûmetine bu konudaki güven
azalmıştır. Terörle mücadeleden vazgeçme anlamı
taşıyan bu tür teröre görmezden gelme anlayışı güveni
daha da azaltacaktır. Buna hiç kimsenin, hiçbir grubun ve partinin
hakkı bulunmamaktadır. Bilimsel olarak terör ve şiddet söz
konusu olduğunda, terör ve şiddetin olduğu yerde devlet zaaf
içerisindedir ve vatandaşa güven vermez, güven veren güçlü bir devletin
olduğu yerde de terör ve şiddet olmaz. Bu tür olaylara yeltenenler
derhal derdest edilerek etkisiz hâle getirilmelidir. Terörle mücadeleyi,
özellikle operasyonları neresi yapacak? Terör başlı
başına bir güvenlik sorunudur. Terörle mücadele adı konmadan
mücadeleyi hangi kuruluş yapacak? Jandarma mı, polis mi belli
değil. Bunun yasada belirtilmesi gerektiği kanaatindeyim. Polisin
şehirlerde terör ve şiddetle mücadelesi yetersiz kalmakta, teröre
sahne olan sokak, cadde ve meydanlarda büyük maddi hasarların
oluşması yanında can güvenliği dahi tehdit altına
girmektedir. Polise ağır silahlar alınmak isteniyor.
Alınacak ağır silahlar şehir içi terör olaylarını
önlemede mi kullanılacak? Bu olaylarda canı pahasına görev
yapan, belindeki silahı bile kullanamayan polisin olayları önlemesi
imkânsız görünmektedir. Yarın ah vah etmemek için bir daha
düşünelim ve terörle mücadele ibaresini kanunda olduğu gibi
koruyalım diyorum.
Değerli
milletvekilleri, elbette ki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akkuş.
AKİF
AKKUŞ (Devamla) -
terörün son günlerde âdeta şehirlerimizi,
özellikle büyük şehirlerimizin sokaklarını kasıp
kavurduğunu görmekteyiz, bunlara hepimiz şahit oluyoruz. Bu
bağlamda, dün de burada görüşüldü, kaybolan çocuklar gibi çocuklarla
ilgili bir Meclis araştırması yapılması kararı
alındı. Bu çocukların, bu teröre bulaşan kişilerin
birçoğu, maalesef, bu çocuklardır.
Bu yüzden biz
terörle mücadeleyi âdeta ilkokullardan itibaren çocuklarımız
arasında teröre alet olmayacak insanlar yetiştirerek, gençler
yetiştirerek önleyebiliriz diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akkuş.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısını arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.03
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Tasarının
18inci maddesinin (2)nci fıkrası üzerinde Komisyon ve Hükûmetin
katılmadığı önergenin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyelerimiz
arasında ihtilaf var, onun için oylamayı elektronik oylama
cihazıyla yapacağım.
İki
dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
18inci maddenin
(2)nci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Üçüncü
fıkranın (a) bendi üzerinde dört adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 esas
numaralı kanun tasarısının 18 inci maddesinin 3
numaralı fıkrasının a) bendiyle 3152 sayılı
kanunun 28 inci maddesine eklenen fıkrada geçen uyumlu bir şekilde
ibaresinin uyumlu ve sistemli bir şekilde olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 esas
numaralı kanun tasarısının 18 inci maddesinin 3
numaralı fıkrasının a) bendiyle 3152 sayılı
kanunun 28 inci maddesine eklenen fıkrada geçen uyumlu bir şekilde
ibaresinin uyumlu ve sistemli bir şekilde olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 sıra sayılı tasarının 18. maddesinin (3).
fıkrasının (a) bendiyle eklenen fıkranın ilk
cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ederiz.
İç
güvenlik, proje ve uygulamaları ile sosyoekonomik proje ve
uygulamalarının uyumlu bir şekilde yürütülmesini sağlamak
üzere, illerde sosyal etüd ve proje müdürlüğü kurulmuştur
Recep Taner Nevzat Korkmaz Şenol Bal
Aydın Isparta İzmir
Alim
Işık Cemaleddin
Uslu Hüseyin
Yıldız
Kütahya Edirne Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni
Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 18. maddesinin 3/a
fıkrasının madde metninden çıkarılması ve
diğer fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Turgut Dibek Ali İhsan Köktürk
Malatya Kırklareli Zonguldak
Atilla Kart Şahin Mengü Rasim Çakır
Konya Manisa Edirne
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN -
Evet, önerge sahipleri adına Edirne Milletvekili Rasim Çakır.
Sayın Çakır,
buyurun.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önerge üzerine
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, birkaç gündür hepinizin de yakinen takip ettiği gibi
Edirnede yaşanmış olan sel felaketi ile ilgili Edirnelilere
geçmiş olsun dileklerimi sunarak sözlerime başlamak istiyorum.
Bu, bizim, sekiz
yıldır, her yıl yaşadığımız bir sorun.
Her yıl da işte bakanlar, Başbakan, bizler gider, Edirnelilere
Geçmiş olsun. deriz. Sorunun çözüm yolları da bellidir,
yapılacak olanlar bellidir; nehir yataklarının ıslahı,
barajların yapılması, Edirneye bir ilave, Karaağaç
bölgesine köprünün yapılması gibi hep konuşulur,
yazılır, çizilir, taahhütler verilir fakat maalesef bugüne kadar yine
Bakanlar Kurulundan Edirneye geçmiş olsun kararından başka
herhangi bir somut adım atamadık. Sıkıntı büyüktür.
Gerek ekili alanların su altında kalması, kum altında
kalması gerekse evlerin, ahırların su altında kalması,
yolların kapanması, yolların bozulması gibi ciddi
sıkıntılarımız vardır. Bu konuda Hükûmetin
gerekli duyarlılığı göstermesini, bir Edirne milletvekili
olarak sizlerin huzurunuzda talep ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, kanunun 1inci maddesi görüşülürken yine
Sayın Bakana bir soru yöneltmiştim. Bu soru, Edirne Belediyesinde bir
buçuk ay önce ele geçirilen dinleme ve izleme cihazı ile ilgiliydi.
Sayın Bakana bugüne kadar, bir buçuk aydır bu televizyonun içerisine
konulmuş olan cihazla ilgili şu ana kadar herhangi bir mahkeme
kararı maalesef ortaya çıkmış değil ve bu cihazın
kim tarafından konduğunu ve kime ait olduğunu Sayın
Bakandan açıklamasını arz etmiştim ama maalesef o sorumun
yanıtını alamadım. Şimdi, yine huzurunuzda, sesimi
yükseltmeden, bütün samimiyetimle, bütün iyi niyetimle Sayın Bakandan
yanıt bekliyorum. Bu alet kim tarafından konmuştur? Bu alet
kimindir? Devletin hangi biriminindir ve bugüne kadar niye bir mahkeme
kararı ortaya çıkmamıştır? Ne amaçla konmuştur?
Lütfen, Sayın Bakana yüce Meclise saygısı varsa, milletvekillerine,
seçilmiş milletvekillerine karşı muhalefet de olsa bir
saygısı varsa bu sorunun, bu konunun açık bir biçimde, açık
bir dille burada dile getirilmesini ben sizin huzurunuzda yeniden soruyorum.
Değerli
arkadaşlarım, gelişmeler öyle ki bu görüştüğümüz kanun
teklifi ile dünyanın hiçbir demokratik parlamentosu yürütmeye bu kadar ucu
açık, bu kadar sınırsız yetki vermez. Hiçbir demokratik
parlamento da böyle bir yetkiyi yürütmeye ve Başbakana vermez.
BAŞKAN
Sayın Çakır, birkaç saniyenizi rica edeyim.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, Genel Kurulda bulunan arkadaşlar, lütfen...
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çünkü
değerli arkadaşlarım, bu kanunda verilen yetkinin ucu
açıktır, sınırsızdır, keyfîliğe
açıktır; görev, sorumluluk, yetki tanımlaması yetersizdir
ve bu yetki insanı kötü yola iter. Kanunda sözü geçen terörist veya
terör örgütü bir süre sonra iktidar partisine muhalefet eden Tekel
işçileri terörist muamelesi görür, üniversite öğrencileri terörist
muamelesi görür, iktidar partisini eleştiren Cumhuriyet Halk Partililer
terörist muamelesi görür, Milliyetçi Hareket Partililer terörist muamelesi
görür yani kim ki Başbakana, kim ki bu İktidara eleştiri
yöneltiyorsa terörist kapsamına girerek bu Müsteşarlığın
görev alanı içerisine girebilir. Hatta hatta değerli
arkadaşlarım, AKP Grubunun içerisinden bile mevcut AKP yönetimine ola
ki muhalefet etmek isteyen birileri olursa onlar da terörist kapsamı
içerisine girebilir, onların da telefonları, günlük
yaşamları izlenebilir, onların da siyaset alanları
daraltılabilir. Yani böyle bir yetkiyi Hükûmete ve Başbakana
vermekle, aslında yüce Parlamento kendi elinde bulundurulması
gerektiği bir yetkiyi devretmekle, Türkiyede gelecekte bir rejim
sıkıntısı hâline getirebilecek, rejim sorunu hâline
gelebilecek bir yolu açmış olur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) - Bu açılan yoldan ilerlediğimiz noktada bu yolun sonucu
faşizmdir değerli arkadaşlarım. Bu yol bizi faşizme
götürür. Bu sınırsız yetki, keyfî kullanım arzusu bizi
faşizme götürür ve bu sonuçtan sadece muhalefet partileri ve muhalefet
partileri milletvekilleri değil, hepimiz etkileniriz.
O bakımdan,
henüz daha her şey bitmemiştir. Özellikle iktidar partisi
milletvekillerinin kendi geleceklerini de düşünerek yarın verdikleri
bu yetkiden belki de en büyük zararı kendilerinin görebileceğini
düşünerek bu gidişe dur demelerini istiyorum.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çakır.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 sıra sayılı tasarının 18. maddesinin (3). fıkrasının
(a) bendiyle eklenen fıkranın ilk cümlesinin
değiştirilmesini arz ederiz.
İç
güvenlik, proje ve uygulamaları ile sosyoekonomik proje ve
uygulamalarının uyumlu bir şekilde yürütülmesini sağlamak
üzere, illerde sosyal etüd ve proje müdürlüğü kurulmuştur
Recep
Taner (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Şenol konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Şenol Bal, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
ŞENOL BAL
(İzmir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 383
sıra sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 18inci maddesinin (3)üncü
fıkrası (a) bendi hakkında vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Atalay bu yasa tasarısıyla ilgili Meclis
kürsüsünden konuşurken Güvenlik devletin temel varlık nedeni,
güvenlik en önemli insan haklarından birisi dedi. Evet, bunlar güzel
sözler Sayın Bakan. Ancak bugüne kadar güvenliğin
sağlanması adına yaptığınız ve
yapacağınızı ifade ettiğiniz tüm icraatların,
esasen kamu güvenliğinin ve sosyal barışın temellerine
dinamit koymakla eş değer olduğunun farkında
olmayacağınızı düşünemiyorum. Ülkeyi bir kargaşa
ve kaos ortamına sürüklediğinizi görmüyor olamazsınız.
Dolayısıyla, yapmak istediklerinizin neticelerini düşündükçe
dehşete kapılmamak da mümkün değil. Hükûmet olarak
yaptığınız kamplaşma, cepheleştirme ve toplumsal
ayrışmaya sebebiyet veren icraatların acı meyvelerini tüm
Türkiye sathında görüyoruz.
Evet, siz Hükûmet
olarak terörle mücadele konusunda hiç samimi olmadınız Sayın
Bakan. Zira, terörün, ancak teröristin talepleri
karşılandığında biteceği anlamına gelen PKK
açılımı, bu Hükûmetin dört elle sarıldığı
yegâne yoldur. Bu açılımı dikkatle incelediğimizde,
muhtevasının, PKK kanlı terör örgütünün katil lideri
tarafından çeşitli vesilelerle ortaya konan talep ve şartlarla
bire bir örtüştüğü herkesin malumudur. İmralı canisinin
terörün sona ermesi için ortaya koyduğu şartlar, Hükûmet
tarafından âdeta talimat olarak algılanıp açılım
programı adı altında uygulamaya konmak istenmektedir. Bu
çerçevede değerlendirdiğimizde, kurulması öngörülen Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığının da bu maksada uygun
çalışmalar yapmasından tabii ki endişe duyuyoruz. Hani
Sayın Başbakan demiyor mu ki Bu açılım bir devlet
politikasıdır. Bu sözünün gereğini ve gerekçelerini belki de bu
Müsteşarlığa hazırlatmak istiyor. Konuyu biraz daha açarsak
AKP Hükûmeti bu açılım projesiyle kamuoyundan gördüğü büyük
tepki üzerine kendini hedef olmaktan çıkarmanın yollarını
arıyor.
Şimdi
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla oluşacak bu
Müsteşarlık, bir devlet kuruluşu olarak, AKPnin PKK
açılım programını sahiplenecek, böylelikle AKP kamuoyu
tepkisinden kurtulmuş olacak. Aynı zamanda, Başbakanın
açılımın devlet politikası olduğu iddiası delil
kazanmış olacak. Oynanan oyun budur. AKP Hükûmetinin terörle
mücadeleden anladığı da budur yani teröriste istediklerini
vererek terörü durduracağını sanmaktadır. Zaten bu
Hükûmetin tüm politikaları ver, kurtul ve sat, kurtul şeklinde
olmamış mıdır? Bu kanunu çıkartmakla Hükûmet, hem
terörle mücadele ettiğine milleti inandırmak istiyor hem de
açılım projesinin içeriğini bu kurum vasıtasıyla
uygulamak istiyor.
Sayın
Hükûmet, bir türlü açıklama cesaretini gösteremediğiniz
açılım projesinin içeriğini bu kurum vasıtasıyla
mı ortaya koyacaksınız? Bu Hükûmetten millet yararına
hiçbir icraatın ortaya konulmayacağı konusunda bu zamana kadar
yaşadığımız tecrübelere dayanarak kanaat sahibi olduk.
Bu teşebbüsünüzün de altındaki niyetin halisane
olmadığı düşüncesindeyiz. Zira, AKP Hükûmeti dış
odakların memuru gibi, taşeronu gibi iş yapmaktadır. Böyle
bir Hükûmetten ülke ve millet yararına icraat beklenebilir mi?
Sayın Bakan,
bu Müsteşarlıkta yabancı uzmanlara da yer verileceğini
ifade ediyorsunuz. Ben şimdiden size bazı yabancı uzmanları
tavsiye edeyim: PKK açılımında fikir önderliğinizi yapan
Henry Barkey, David Philips gibi kişileri de bu kurumlarda
görevlendirmeniz son derece isabetli olacaktır. Yine, ayrıca, bu
yıkım projesinde sizleri başından beri destekleyen ve hatta
yol gösteren, akıl veren sözde aydın, yazar-çizer güruhtan malum
zevatı da bu kurumda görevlendirirseniz çok çok çok isabetli
olacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
ŞENOL BAL
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi sözcülerinin bu kürsüden dile
getirdiği gibi güvenlik politikası ve sosyal, ekonomik politika
tespiti bir müsteşarlığa verilemez. Politika tespiti hükûmete
aittir. Bu Müsteşarlık hükûmet tarafından tespit edilen
politikaları uygulanabilir projeler hâline getirmekle görevli
olmalıdır.
İşte
buradan da anlaşılacağı gibi, hükûmet, bir türlü cesaret
edip kamuoyuna açıklayamadığı PKK açılımı
projesinin içeriğini bu kuruma açıklatmayı düşünmektedir.
Müsteşarlığa bağlı il sosyal etüt ve proje
müdürlüklerinin görevinin Müsteşarlıkça tespit edilecek projelerin
oluşmasına katkıda bulunabileceği varsayılsa da esas
görevleri proje uygulamalarıyla ilgili olmalıdır.
Bu değişiklik
önergesine evet demenizi diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim.
SUAT KILIÇ
(Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Hatip tarafından parti
grubumuza yönelik olarak hiçbir şekilde ifade etmediğimiz
görüşler atfedilmiştir. Kabul edilmesi mümkün olmayan bu
görüşlerle ilgili düzeltici açıklamamızı yapmak üzere söz
talebinde bulunuyorum.
BAŞKAN Ne
gibi mesela Sayın Kılıç?
SUAT KILIÇ
(Samsun) Terör örgütünün talepleri doğrultusunda iktidar partisi
grubunun bir siyasal çözüm paketi hazırladığı
noktasında bir ithamda bulunmuştur.
ŞENOL BAL
(İzmir) Grubu demedim, Hükûmetin dedim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Parti grubuyla ilgili bir şey yok efendim,
Hükûmet dedi.
KADİR URAL
(Mersin) Parti grubu diye bir şey söylemedi.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Bu anlamla ilgili düzeltici açıklama ihtiyacı var.
ŞENOL BAL
(İzmir) Zabıtlara bakın.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Kılıç.
ŞENOL BAL
(İzmir) Hayır efendim, zabıtlara bakın.
KADİR URAL
(Mersin) Siz de üstünüze alındınız mı Sayın
Başkan?
SUAT KILIÇ
(Samsun) Üstüme alınmadım, onu anlatacağım.
KADİR URAL
(Mersin) Sana sormuyoruz, Başkana soruyoruz, o da alındı
mı diye.
BAŞKAN - Sayın Kılıç, herhangi bir
sataşmaya sebebiyet vermeyelim, lütfen kısaca bir açıklama
yapınız. İki dakikalık süre veriyorum.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Suat Kılıçın,
İzmir Milletvekili Şenol Balın, grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri;
sükûnet içerisinde Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığına ilişkin kanun
tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz ve elbette ki
muhalefet, görüşlerini seslendirecek; adı üstünde muhalefet,
muhalif kalacak. İktidardan gelen her kanun tasarısına evet
demelerini zaten beklemiyoruz. Elbette ki eleştireceksiniz, elbette ki
yanlış bulduğunuzu yanlış bulduğunuz
şeklinde ifade edeceksiniz.
ŞENOL BAL
(İzmir) Görüşümüz bu.
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Görüşlerinizi
demokrasinin olgunluk sınırları içerisinde bu kürsüden ifade
edeceksiniz ama görüş açıklarken iftira etmek, görüş
açıklarken hamaseti, husumeti ve hakareti siyasetin dili hâline getirmek,
bu Meclisin çatısına da bu çatı altında milletvekili
sıfatıyla görev yapan siz değerli milletvekillerinin hiçbirisine
de maalesef yakışmıyor; bunu ifade etmek durumundayım.
ŞENOL BAL
(İzmir) Ona siz karar veremezsiniz!
SUAT KILIÇ
(Devamla) - İktidar partisi ve iktidar
grubu hiçbir zaman terör örgütünün talepleri doğrultusunda hareket
etmemiştir, etmez ve etmeyecektir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Türkiye
Cumhuriyetinde bugüne kadar işbaşı yapan, göreve gelen
DSPsiyle, CHPsiyle, MHPsiyle, ANAPıyla ve diğerleriyle hiçbir
iktidar partisi, terör örgütünün talepleriyle kendini bağlı
hissetmemiştir, o doğrultuda bir çözüm önerisi
geliştirmemiştir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Siz öyle zannedin!
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Bu cümle sadece AK
PARTİ Grubuna değil, bu cümle temsilcisi olduğumuz Türk
milletine yönelik ağır bir itham, büyük bir hakaret, kabul edilmesi
mümkün olmayan bir iftiradır.
ŞENOL BAL
(İzmir) Millet görüyor!
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Bu iftirayı sahiplerine
iade etmiyorum. Çünkü, sizleri de terör örgütüyle kol kola girmekten, beraber
çözümler üretmekten ve terör örgütünün taleplerine tercümanlık yapmaktan
uzak tutuyorum. Böyle bir ayıptan, böyle bir ilkellikten sizleri bile
sakınıyorum.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Sen kimsin!
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Çok saygıdeğer
milletvekilleri, birbirimizi itham ederek, karalayarak, suçlayarak; hakareti,
hamaseti, husumeti
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Kılıç, lütfen,
konuşmanızı tamamlayınız.
SUAT KILIÇ
(Devamla)
gündelik lisanın olmazsa olmazı hâline getirerek siyaset
yapmak doğru bir yol değildir. Bu siyaset tarzının,
temsilcisi olduğumuz Türk milletine de önünü açmaya
çalıştığımız Türkiye Cumhuriyetine de hiçbir
faydası yoktur. Demokratik açılımın amacı,
kapsamı, şümulü, sınırları bellidir.
SUAT KILIÇ
(Devamla) Demokratik açılım, bir demokratikleşme projesidir,
bir hukuk projesidir, bir özgürleşme projesidir, millî birlik ve
kardeşlik projesidir.
ŞENOL BAL
(İzmir) Kimi kandırıyorsunuz?
SUAT KILIÇ
(Devamla) Demokratik açılım süreci, terörle mücadelenin alternatifi
değildir.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Yalama oldu.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Haburdan gelenler ne oldu, nereye gitti?
SUAT KILIÇ
(Devamla) Türkiye Cumhuriyeti devleti terörle mücadelesine de devam
edecektir, demokratik açılım sürecini sabırla,
kararlılıkla, bir kardeşlik projesi olarak yürütmeye de devam
edecektir.
AK PARTİ
Hükûmetine atılı iftiralardan sakınıyorum.
Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Muhalefet söz isteyince
BAŞKAN
Sayın Şandır, bakınız, buradaki ifadeler şu
Ben
söz vermeden, şimdi, karşılıklı bu şekilde
başlarsak
Bakınız, İktidarı taşeronlukla ifade
edildi, bunu duydum, onun için verdim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Anladım ama
BAŞKAN
Şimdi söz
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Muhalefet söz isteyince sinirleriniz bozulmasın.
BAŞKAN
Efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Muhalefet söz isteyince sinirleriniz bozulmasın
lütfen.
BAŞKAN
Sayın Şandır, lütfen, istirham ederim
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ama ben söz istiyorum, Evet. diye
bağırıyorsunuz.
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bizi dinleyin lütfen.
BAŞKAN Ben
gayet sakinim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sakin olun, evet, sizin sakinliğe
ihtiyacınız var.
BAŞKAN O
sözünüzü, ifadenizi geri almanız size uygun olacaktır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Hatibi, sayın grubu hiç ilzam etmeyecek
bir konuşma yaptı arkadaşımız, görüşlerini ifade
etti.
BAŞKAN
Öyle mi? Olabilir
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Tutanağı getirip okutabilir, ondan sonra söz
verebilirsiniz.
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Hakaret vardı cümlede.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Taşeron suçlamasından daha büyük itham mı olur Allah aşkına?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Muhatabı Hükûmettir, Hükûmete görüşlerini
ifade etti ama Sayın Hatip Siz diye başlayan, bizi ilzam edecek
laflar etti.
SUAT KILIÇ
(Samsun) İlzam etmedim, Siz de yapmazsanız. dedim.
BAŞKAN
Sayın Şandır, ben söz hakkı size veririm ama ben
baştan ifade edeyim, benim sinirlerim gayet iyidir, sağlamdır, o
husustaki görüşünüzü paylaşmadığımı ifade
ediyorum. Lütfen, siz de başkalarına hitap ederken daha olumlu davranırsınız
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hayır, sesinizi yüksek tutuyorsunuz.
BAŞKAN
Hayır efendim, öyle bir şey yok.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ben, söz isteyince Evet. diye
BAŞKAN
Sesim yüksekse daha hafif konuşayım o zaman. Tamam, ben hafif
konuşunca sinirlerimiz sakin mi oluyor? Peki.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Siz Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanısınız
BAŞKAN
Tamam.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin)
AKP Grubunun sözcüsü veya savunucusu durumunda
olamazsınız. (AK PARTİ sıralarından Ne alakası
var? sesleri)
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) Hiç alakası yok.
SUAT KILIÇ (Samsun)
Ne alakası var ya?
BAŞKAN
Değil. Öyle bir iddiada bulunmadım zaten Sayın Şandır.
Meclisi
(Gürültüler)
AYHAN YILMAZ
(Ordu) Sakin olalım arkadaşlar.
BAŞKAN -
Arkadaşlar, lütfen, sakin olunuz.
Bakınız,
dün de güzel bir şekilde bütün grup başkan vekili
arkadaşlarıma, milletvekili arkadaşlarıma
teşekkürlerimizi, şükranlarımızı ifade ettik.
Oturumlar yapıyoruz, birbirlerimizin görüşlerine
katılırız, katılmayız; ayrı bir meseledir bunlar.
Sataşmalar olursa cevap verebilir, açıklayabilir arkadaşlar.
Buyurun
Sayın Şandır, size de iki dakikalık süre vereyim,
açıklayın görüşünüzü. (MHP sıralarından
alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
Samsun Milletvekili Suat Kılıçın, grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Gerçekten,
burada, hiç olmazsa, bazı görevleri yapanlar suhuletini, sükûnetini
muhafaza etmek mecburiyetindeler.
RECEP KORAL
(İstanbul) Grup başkan vekilleri de dâhil.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Grup başkan vekilleri de dâhil ama başta
Meclis başkan vekilleri olmak üzere.
Meclis
Başkan Vekili, ben söz isteyince sesini yükselterek, bana göre sinirli bir
tavır ortaya koyunca itirazım önce ona oldu.
Değerli
milletvekilleri, bakınız, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bize göre
AKPnin PKK açılımı olan -bunun adını sizin
koyduğunuz şekilde telaffuz etmiyorum- bu açılıma bir isim
koyduk.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Adını bizim koyduğumuz derken PKK
açılımı diyorsunuz. Koyduğun adı başkasına
yüklemeyi
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) Kardeşlikten hoşlanmıyor musunuz?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) O sizin algılamanız, o sizin
Mersin
sokaklarındaki kardeşlik değil Sayın Ocakden.
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) Kardeş olmaktan kimse bu memlekette zarar görmedi.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Evet, siz öyle zannediniz. Eğer ki
sorunları...
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) Siz ne zannediyorsunuz?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Ben size bir soru soruyorum.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen karşılıklı konuşmayalım.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Sorunları etnik temelde tartışırsanız
bu milleti ayrıştırırsınız ama
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) Yetmiş yıldır aynı şeyleri söylüyorsunuz.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Etnik misin sen!
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
açılıma, Genel Başkan düzeyinde ve çok resmî grup
toplantılarında tanımımızı yapıyoruz, ifade
ediyoruz, arkadaşım da onu ifade etti burada. Biz bu
açılımı alkışlamak mecburiyetinde değiliz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Bu açılım size göre
kardeşlik olabilir ama bu açılım AKPnin
ayıbıdır, bu açılım bu Hükûmetin
ayıbıdır çünkü bu açılım -görüşlerimi ifade
ediyorum, görüşlerimizi ifade ediyorum- Türkiyeyi etnik temelde
ayrıştırıp cepheleştirip çatıştıran bir
açılımdır.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Size göre.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Sokaklar bunu göstermektedir, hep beraber izliyoruz
sokakları. Yakışıyor mu sokaklarda yaşanan hadiseler?
Dolayısıyla, Sayın Sözcünün, Sayın Grup Başkan
Vekilinin, Milliyetçi Hareket Partisini de ilzam edecek şekilde bizim bu
nitelememizi bir ayıp olarak değerlendirmesini
yadırgadığımı, kınadığımı
ifade ediyorum. Ayıp olan sizin yaptığınızdır,
ayıp olan Haburda yaşananlardır ve buna sebep olanlar ayıp
yapmıştır. Bunun milletimiz tarafından böyle bilinmesini
saygıyla sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
SUAT KILIÇ
(Samsun) Size de yakıştıramadım. dedim.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun efendim.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Başkan, bu konuyla
ilgili olarak 60ıncı maddeye göre söz istiyorum çünkü Hükûmete çok
büyük suçlamalar yapıyorlar. Efendim Terör örgütü başının
talimatı. falan diye
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakan, bu suçlama bugün değil, bu
suçlama baştan bu yana yapılıyor.
ŞENOL BAL
(İzmir) Sayın Bakan, işte, aynı suçlamayı
yapıyoruz?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) - Genel görüşme açın, tekrarlayalım
suçlamalarımızı. Bu suçlama bir konuşma kapsamında
değil, sürekli söylenen bir suçlama.
BAŞKAN
69uncu maddeye göre Sayın Bakana söz veriyorum, Hükûmetin kastetmediği bir husus
kendilerine isnat edildiği gerekçesiyle.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
3.- İçişleri Bakanı Beşir
Atalayın, Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, ileri
sürmüş oldukları görüşten farklı bir görüşü
kendilerine atfetmesi nedeniyle konuşması
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, önemli bir
tasarıyı görüşüyoruz. İnşallah, ülkemizin güvenlik
alanında, çağımızın belası olan,
uluslararası bir belası olan terörle mücadele alanında
faydalanacağımız bir birimi oluşturmak için burada bir
tasarıyı görüşüyoruz ama tasarıyla da ilgili ilgisiz, tabii
değerli arkadaşlarımız, değerli muhalefet partisinin
temsilcileri böyle, hakaret eden şeyler söylüyorlar. Doğrusu, muhalefet
belki bir gerginlik politikasını Her şeyde suçlayalım,
küfredelim, hakaret edelim. gibi benimseyebilir ama biz, iktidar partisi
olarak istikrarı savunuyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakan küfür etmiyoruz. Sayın Bakan, ne
zaman küfrettik?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Sadece hakaretlere cevap veriyorum:
PKK liderinin taleplerini talimat olarak alan
Böyle bir sözü hiçbir
milletvekiline, Türkiye Cumhuriyetinin hiçbir vatandaşına
yakıştıramıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunu söyleyenlere de yakıştıramıyorum
ve Değerli Grup Başkan Vekilimizin dediği gibi -ne kadar zarif
bir konuşma yaptı- Biz, bunu ne muhalefete ne burada bir
milletvekiline
ŞENOL BAL
(İzmir) Bire bir örtüşüyor Sayın Bakan
yaptıklarınız.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli arkadaşlar,
konuları görüşürken ne olur bu kadar ileri gitmeyelim.
KADİR URAL
(Mersin) Yol haritası nerede Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Bunlar ayıptır
arkadaşlar.
KADİR URAL
(Mersin) Yol haritası nerede?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Siz beni, ben sizi
KADİR URAL
(Mersin) - Eylül ayından beri soruyoruz, yok ortada.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Yol haritası
Efendim
KADİR URAL
(Mersin) Nerede? size soru soruyorum.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Demokratik açılımın
her şeyini, Mecliste huzurunuza geldik, uzunca listeler hâlinde arz ettik.
Evet...
ŞENOL BAL
(İzmir) Açıklayamıyorsunuz Sayın Bakan,
açıklayamıyorsunuz, korkuyorsunuz.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Ama yine konuşturmuyorsunuz. Biz
burada konuştuk arkadaşlar, başka yerde değil. Türkiye
Büyük Millet
(Gürültüler)
KADİR URAL
(Mersin) - Yok, yol haritası yok. diyorsunuz Sayın Bakan, yok.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli milletvekili
Sayın
Başkan, müdahale eder misiniz.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, lütfen efendim
KADİR URAL
(Mersin) Siz müdahale edin Sayın Bakan.
BAŞKAN -
Sayın Ural, lütfen
KADİR URAL
(Mersin) - Gel bir de döv. Gel, bir de döv Sayın Bakan.
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Sayın Başkanım
KADİR URAL
(Mersin) Polis mi zannettin burayı? Tekel işçisi mi var
karşında?
BAŞKAN
Sayın Ural, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerçeği duymak istemiyorlar.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Dövmek sizin işiniz, bizim
değil, onu siz bilirsiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RECEP TANER
(Aydın) Nasıl olsa alışkınsınız.
KADİR URAL
(Mersin) Tekel işçisi mi var kaşında? Gel, döveceksen döv!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) O yöntemler sizin yönteminiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KADİR URAL
(Mersin) Gel, yapabiliyorsan gel!
BAŞKAN
Sayın Ural, lütfen
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın milletvekillerine böyle bir itham olmaz.
Milletvekilline karşı böyle bir itham olmaz.
BAŞKAN -
Sayın Şandır
(Gürültüler)
Lütfen
arkadaşlar
Sayın
Bakanım, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Her
çıktığınızda burada küfrediyorsunuz.
KADİR URAL
(Mersin) Kime küfrediyoruz ya?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Bana.
KADİR URAL
(Mersin) Sayın Bakan, ayıp ediyorsun ama!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) PKK liderinden talimat alıyor.
demek küfürdür, hakarettir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Küfretmiyoruz, siz öyle algılıyorsunuz.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Her
çıktığınızda öyle hafife alıyorsanız,
ayıptır arkadaşlar!
BAŞKAN
Sayın Bakanım, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Onun dışında,
bakın, bu
KADİR URAL
(Mersin) Sayın Meclis Başkanım, niye müdahale etmiyorsun?
BAŞKAN
Sayın Ural, lütfen efendim, sakin olun.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli milletvekilleri
KADİR URAL
(Mersin) Niye müdahale etmiyorsun?
BAŞKAN -
Müdahale ediyorum, bak, Sayın Ural, lütfen
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli milletvekilleri, bu bir
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Ne bağırıyorsun yahu!
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Sus be sus!
KADİR URAL
(Mersin) Hayrola ya! Ne oldu?
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Otur yerine terbiyesiz!
BAŞKAN
Arkadaşlar
KADİR URAL
(Mersin) Ne oldu ya?
BAŞKAN
Sayın Bakanım
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Ne konuşuyorsun?
BAŞKAN -
Muhyettin Bey, lütfen
KADİR URAL
(Mersin) Ne oldu? Gel, gel.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, lütfen yerinize oturunuz.
Arkadaşlar,
grup başkan vekilleri
KADİR URAL
(Mersin) Kimin geldiğini görüyorsun Sayın Bakan.
BAŞKAN -
Sayın Bakanım, sözünüzü tamamlayınız lütfen.
KADİR URAL
(Mersin) Kimin geldiğini görüyorsun.
BAŞKAN -
Buyurun efendim.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli milletvekillerimiz
MUHARREM VARLI
(Adana) Gel, buraya gel, yakına gel.
BAŞKAN
Arkadaşlar
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli milletvekillerimiz
KADİR URAL
(Mersin) Kim geliyor, görüyorsunuz ama canım!
BAŞKAN
Lütfen
KADİR URAL
(Mersin) Müdahale edin.
BAŞKAN -
Söyledim Kadir Bey, ikaz ettim ona, oturun dedim.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli milletvekillerimiz, ama
hiç susmadan konuşursanız olmaz ki arkadaşlar.
KADİR URAL
(Mersin) Müdahale etmiyorsunuz ama.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ama size hakaret yok Sayın Bakan, size küfür
KADİR URAL
(Mersin) Siz yapıyorsunuz Sayın Bakanım.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Buraya çıkan birisi
konuşurken hep öyle bağırılmaz ki.
KADİR URAL
(Mersin) Siz yapıyorsunuz bunu.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız
efendim, lütfen.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Ama ayıp bir şey! Ayıp
bir şey arkadaşlar!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ama Sayın Bakan, yanlış olan şu
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Bakın, Türkiye Cumhuriyetinin
bir Bakanı gelmiş sizin sözcünüzün konuşmalarına cevap
veriyor, niye bağırıp duruyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Bakanım, lütfen
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ama bunu küfür olarak nitelerseniz, bu, kavgaya sebep
olur. Size küfür eden yok.
BAŞKAN -
Sayın Şandır, lütfen
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Biz, arkadaşlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Bitireceğim Sayın
Başkan, konuşturmadıkları için
AHMET YENİ
(Samsun) Niye dinlemiyorsunuz arkadaşlar? Dinleyin de biz de dinleyelim.
BAŞKAN -
Sayın Yeni
MUHARREM VARLI
(Adana) Ahmet Yeni, yiğitlik yapma.
BAŞKAN -
Sayın Bakanım
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Bitiriyorum, iki cümle
Başkanım.
KADİR URAL
(Mersin) - Gel bu tarafa konuş, gel!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ne olur oraya gelince? Oraya 1 metre
yasağı var!
BAŞKAN -
Arkadaşlar, lütfen
Saygıdeğer
grup başkan vekilleri, lütfen
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Sayın Yeni, lütfen efendim
Sayın
Bakanın da sözünü kesmeyiniz, birbirimize de lütfen nezaketli
davranalım.
KADİR URAL (Mersin)
Buraya gelmeye alıştınız, onun için yani gelin.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu bir yıkım projesi değil, bu bir yapım
ve kardeşlik projesidir.
ŞENOL BAL
(İzmir) Belli, belli!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Bakanım, siz Genel Kurula hitap
ediniz, buraya ifade ediniz, millet dinliyor sizi.
BAŞKAN
Arkadaşlar
Sayın
Bakanım, siz Genel Kurula hitap edin efendim.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Bu bir restorasyon projesidir.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Millet dinliyor sizi, boş verin siz onları.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Konuşmacının sözlerini
ifade ediyorum arkadaşlar. Demokratik açılım bir
yıkım projesidir. diyor.
ŞENOL BAL
(İzmir) Hayır öyle demedim, PKK açılımı
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bilmeden konuşuyor Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Arkadaşlar, bu bir
BAŞKAN
Sayın Bakanım
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Ya arkadaşlar, siz söylediniz,
ben de cevap veriyorum. Müsaade edin
ŞENOL BAL
(İzmir) Ben öyle demedim Sayın Bakan PKK açılımı
dedim.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Aynen öyle. Ben yazdım,
getirelim.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, lütfen efendim, konuşmanızı
tamamlayınız.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Bakın arkadaşlar, burada
insafsız suçlamalar yapmayalım
ŞENOL BAL
(İzmir) Yumuşatmayın!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
yüz yüze bakıyoruz. Biz,
muhalefet, iktidar olsak da aynı ülkenin insanlarıyız, milletvekilleriyiz.
ŞENOL BAL
(İzmir) O zaman düşüneceksiniz.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Burada, Hükûmeti böyle Terör
örgütünden talimat alır. falan diye suçlarsanız
ŞENOL BAL
(İzmir) Örtüşüyor.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
yazık edersiniz yazık,
ülkeye yazık edersiniz.
ŞENOL BAL
(İzmir) Siz ediyorsunuz ülkeye yazık, vazgeçin.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bu yoldan vazgeçin Sayın Bakan.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, teşekkür ederim efendim.
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Zaten yazık ettiniz, ne kaldı?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ne kaldı? Türkiyenin çivisini
çıkardınız. Daha neyi konuşuyorsunuz?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Ben tabii, burada, bir iki hususu da
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, ben teşekkür edebilir miyim size efendim.
Tamamlandı Sayın Bakanım, buyurun efendim.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
başka, diğer sözcüler dile
getirsinler.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Saygıdeğer arkadaşlarım, kendim dâhil hepimizin eksiği
olabilir, hatası olabilir, bunları kabul edebiliriz, bunlar bir
erdemli davranıştır.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Ayıp bir şey ya, talimat
almışız PKKdan!
BAŞKAN -
Biraz önce Sayın Şandır söyledi, ben dedim ki sesimi daha sakin
bir şekilde ifade edeyim.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Ne kadar normal onlar için talimat
almak. Talimatı siz alırsınız alırsanız.
BAŞKAN -
Lütfen, birbirimizin hukukunu çiğnemeyelim, hukukumuza rıza
gösterelim.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/704) (S. Sayısı: 383) (Devam)
BAŞKAN
Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati . 15.49
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
383 sıra
sayılı Tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
18inci maddenin
(3)üncü fıkrasının (a) bendi üzerinde, kalan iki önergenin
işlemini yapacağız.
Her iki önerge de
aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 esas
numaralı kanun tasarısının 18 inci maddesinin 3
numaralı fıkrasının a) bendiyle 3152 sayılı
kanunun 28 inci maddesine eklenen fıkrada geçen "uyumlu bir
şekilde" ibaresinin "uyumlu ve sistemli bir şekilde"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 esas
numaralı kanun tasarısının 18 inci maddesinin 3
numaralı fıkrasının a) bendiyle 3152 sayılı
kanunun 28 inci maddesine eklenen fıkrada geçen "uyumlu bir
şekilde" ibaresinin "uyumlu ve sistemli bir şekilde"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeleri okutuyorum:
Gerekçe:
Verilen teklif
ile ibarenin uygulama açısından netleşmesi
amaçlanmıştır.
Gerekçe:
İbarenin
değiştirilerek, sistemli çalışmanın hükme eklenmesi
amaçlanmıştır.
MUHARREM VARLI
(Adana) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Arayacağım.
Evet, önergeleri
oylarınıza sunup karar yeter sayısını
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.00
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 16.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
18inci maddenin
(3)üncü fıkrasının (a) bendi üzerinde Komisyon ve Hükûmetin
katılmadığı, birlikte oylanan iki önergenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
383 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
18inci maddenin
(3)üncü fıkrasının (a) bendini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
18inci maddenin
(3)üncü fıkrasının (b) bendi üzerinde üç adet önerge
vardır. Önergeleri okutuyorum:
T.B.M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 sıra sayılı yasa tasarısının 18.
maddesinin 3/B bendinde geçen (ve) ekinin (ile) olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Kamer Genç Harun Öztürk Recai Birgün
Tunceli İzmir İzmir
Süleyman
Yağız Emrehan
Halıcı
İstanbul Ankara
TBMM Başkanlığına
Görüşülen
tasarının 18. maddesi 3. fıkrası b bendinde
fıkrasına kelimesinden sonra c bendinden sonra gelmek üzere
ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Rıdvan
Yalçın Mehmet
Şandır Kadir
Ural
Ordu Mersin Mersin
Alim
Işık Hasan
Çalış
Kütahya Karaman
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 18. maddesinin 3.
fıkrasının b bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu M. Rıza
Yalçınkaya Rasim
Çakır
Malatya Bartın Edirne
Tayfur Süner Bihlun Tamaylıgil Turgut Dibek
Antalya İstanbul Kırklareli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Dibek, buyurun efendim.
Önerge sahipleri
adına Turgut Dibek. (CHP sıralarından alkışlar)
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Değerli arkadaşlar, 18inci maddenin (3)üncü
fıkrasının (b) bendi üzerinde verdiğimiz önerge
hakkında söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben, az önce (2)nci fıkra üzerindeki önergede
konuşurken bazı konulara değinmiştim ama sürem
yetmediği için ilaveten söylemem gereken birkaç şey var, onlara
öncelikle değinmek istiyorum.
Ben, bu kanun bu
şekilde -bu Müsteşarlık- çıktığında,
yürürlüğe girdiğinde ve Müsteşarlık göreve
başladığında ciddi sorunlar çıkacağını,
yasal sorunlar, hukuki sorunlar, anayasal sorunlar
çıkacağını belirttim. Gerekçelerini de birkaç hususta
burada dile getirdim, değerli arkadaşlar, bir tanesi de şu:
Tabii, MİT Kanunu var 2937 sayılı. Bu Kanunun bir 5inci
maddesi var. 5inci maddesinde kamu kurumlarının ve
bakanlıkların yükümlülükleri var, ne yapacakları belirtiliyor.
Şimdi, orada, tüm bakanlıklar ve kamu kurumları,
kuruluşları ele geçirdikleri, sahip oldukları bilgileri derhâl,
anında MİT Müsteşarlığına bildirmek zorunda
deniyor. Şimdi, bu kanun böyle çıkarsa, ben, ne olacak diye sordum.
Değerli arkadaşlar, bu kanun böyle çıkarsa İçişleri
Bakanlığı yönünden bu sorumluluk ortadan kalkmış
mı olacak? Yani şimdi İçişleri Bakanlığı
daha önce mevcut eski Yasaya göre yani mevcut olan Yasaya göre -öyle diyelim-
bu 2937 sayılı Kanuna göre eline geçirmiş olduğu bilgileri
artık MİTe iletmeyecek mi? Çünkü mevcut Yasada da 8inci maddede
şu var: Tüm kurumlar, istihbarat örgütleri, istihbarat birimleri
bunları Bakanlığa iletecek. Burada bir çatışma olacak
mı? Yani çıkan kanun, İçişleri Bakanlığı
açısından o eski hükmü ortadan mı kaldırıyor? Bunun
bir sorun olacağını da burada belirtmek istiyorum. Bunu da
Sayın Bakanın ve kamuoyunun takdirine sunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, burada diğer önemli bir olay da şu: Şimdi, ben
daha önce
BAŞKAN
Sayın Dibek, birkaç saniyenizi
Saygıdeğer
arkadaşlarım, Genel Kurulda oturup sohbet etmeden durmak zordur ama
lütfen daha sükûnetli bir şekilde konuşalım.
Buyurun efendim.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar,
Müsteşarlığın görevleri var. Şimdi bu görevleri
6ncı maddede belirtilmiş, bunlar özel olarak muğlak ve yuvarlak
ifadelerle yazılmış. Bu benim kişisel görüşümdür,
zannediyorum arkadaşlarımız da bu kanunu okuduklarında
Ki
bunu burada biz dile getirdiğimizde, Sayın Bakan Siyasi yorumlar
yapıyorsunuz. demişti. Bakın arkadaşlar, ben, bunları
yazan, bu kanun tasarısını hazırlayan kimse, bu kadar yetersiz,
bu kadar eksik bilgiye sahip olduğunu kesinlikle düşünmüyorum.
Bakarsanız, tüm görevler yuvarlak ve muğlak ifadelerle
belirtilmiş.
Değerli
arkadaşlar, sayılmış sayılmış
sayılmış, şimdi her yöne çekilebilecek görevler var. Burada
çekincelerimizi belirtmiştik, hatta Sayın Bakan da Nereden
çıkarıyorsunuz bunları arkadaşlar, bizim öyle bir niyetimiz
yok. dedi ama sonunda bir (2)nci fıkra var, (2)nci fıkrada da
Müsteşarlığın güvenlikle ilgili operasyonel bir görevi
yoktur. diyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, burada inancım odur ki -Bu kanun
tasarısı içinde de var- işte yabancı uzmanlar, yeri
geldiğinde
Sayın Bakan onu farklı belirtiyor Kısa süreli
yabancı uzmanlardan da biz destek alabiliriz, yardım alabiliriz.
diye. Bana göre, bu kanun hazırlanırken de yabancı uzmanlardan
destek alınmış değerli arkadaşlar. Hatta kişisel
görüşümdür, İstanbulda İstinyede yüksek duvarları olan
bir elçilik var, oradan da destek alınmış. Bu kanun bu
şekilde bilerek hazırlanmış. Buradan neticede şu
çıkıyor arkadaşlar: Her şey sayılmış,
yuvarlak yuvarlak sayılmış, insanların kafası
karışmış ama sonunda Bir operasyonel görev yoktur.
denmiş. Ben de buradan şöyle anlıyorum bunu: O zaman diyorum ki,
buna aksini kanıt yöntemi de diyebiliriz, Operasyonel olmayan her türlü
görevi vardır bu Müsteşarlığın da denebilir. Yani bu
Müsteşarlık görev yaparken Operasyonel olmayan her şey benim
görev alanımdadır. deme hakkına sahip olsun diye bu ifadelerin
bu kadar belirsiz ve yuvarlak -görevle ilgili olan tanımlamalardan
bahsediyorum- konulmuş olduğunu düşünüyorum. Bunu burada
sayın yüce heyetin, Meclisin bilgisine de sunmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, anayasal bir sorun çıkacaktır bu kanunun
uygulamasıyla ilgili olarak. Ortada, Anayasada, kurulmuş olan bir
Millî Güvenlik Kurulu var. Bu Müsteşarlık böyle çıkarsa, bu
kanun böyle çıkarsa Millî Güvenlik Kuruluna ne kadar ihtiyaç
vardır-yoktur tartışmaları olacaktır.
Az önce
belirtmiş olduğum diğer sorunlar da mutlaka uygulamada, idare
hukuku uygulamasında ortaya çıkacaktır. Belirtmiştim, orada
Genelkurmay İkinci Başkanının konumu ve MİT Müsteşarının
konumu mutlaka tartışılacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Dibek, buyurun efendim.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Bu konuları dile getirmek isterim.
Kalan sürede de
bir başka konuya değinmek istiyorum. Tabii, gündemde birtakım
valilerimizin, bazı valilerimizin açıklamaları var
arkadaşlar. Biri hakkında, biliyorsunuz, mahkeme kararı verildi
ama Elâzığ Valisi de açıklamalarıyla yine gündeme
düştü. Onunla ilgili, bilmiyorum, Bakanlık ne yapıyor ama
Ben buradan, 4
Kasım günü bir telefon konuşmasını Meclis kürsüsünden,
buradan, Sayın Bakan, dile getirmiştim. Telefon konuşması,
Bitlis Valisi Nurettin Yılmaz ile Yeni Şafak imtiyaz sahibi Ahmet
Albayrak arasındaki bir metindi, konuşma metniydi. O
konuşmayı burada kelime kelime Sayın Meclisin huzurunda
açıklamıştım. Orada, Sayın Vali, çok açık bir
şekilde, yerel seçimlerin olduğu gece, Ahmet Albayrakın
araması üzerine, çok net bir şekilde göreviyle bağdaşmayan
cümleler kurmuştu. Yani Sayın Albayrak kendisine Bitlisteki durumu
soruyor. O Bitliste iyiyiz ama Tatvanda durum iyi değil, Saadet Partisi
bizi sıkıntıya soktu, oraya çok ağırlık
vermiştik. diyor.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Bitlis Valisi görevdeyken
TURGUT DİBEK
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, bunun üzerine Bitlis Valisi hatta
daha da ileri gidiyor Trabzonda durumumuz nedir? diye soruyordu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK
(Devamla) - Ben şunu merak ediyorum: Aradan üç buçuk ay geçti, bu Valiyle
ilgili olarak bir soruşturma yaptınız mı? Kamuoyu bunu
öğrenmek istiyor.
BAŞKAN
Sayın Dibek, konuşmanızı tamamlar mısınız
efendim.
TURGUT DİBEK
(Devamla) - Bu konuyu sizden rica ediyorum Sayın Bakan, uygun bir
fırsatta yanıtlarsanız
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, bir kısım arkadaşlarımız
kendileri konuştukları için Genel Kuruldaki uğultuyu fark
etmiyorlar ama samimiyetle söylüyorum, sizin oradaki
konuşmalarınız, buradan benim hatibi dinlememi engelliyor.
Takdirlerinize sunuyorum, yapacak başka bir şey yok çünkü.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülen
tasarının 18. maddesi 3. fıkrası b bendinde
fıkrasına kelimesinden sonra c bendinden sonra gelmek üzere
ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Rıdvan
Yalçın (Ordu) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge sahipleri adına Ordu Milletvekili Sayın Rıdvan
Yalçın.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Çok değerli
milletvekilleri, önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, niyetim ortamı germek değildir fakat burada bu,
Milliyetçi Hareket Partisinin baştan beri yıkım projesi diye
adlandırdığı sürece ilişkin öteden beri ifade
ettiği görüşlerin söylenmesinden Sayın Bakanın biraz da
Sağlık Bakanına imrenir gibi bir reaksiyon göstermesini
açıkçası yadırgadığımı ifade etmek isterim.
Sayın
Bakanım, hissiyatınızı anlıyorum, gerçekten bir
Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanının Haburdan
girişlerde terör örgütü üyeleri gelip geçsinler diye hâkim
ayarladığına ilişkin bir itham orta yerde dururken
hissiyatınızı anlıyorum ve bundan gerçekten ben de bu
ülkenin bir vatandaşı, bu yüce Parlamentonun bir üyesi olarak üzüntü
duyduğumu ifade ediyorum fakat sizden bizim beklentimiz, bu sürece
karşı eleştirilerini ifade eden milletvekillerine
gösterdiğiniz reaksiyonu, şahsınıza böyle bir ithamı
iletenlere karşı da göstermenizdir Sayın Bakan. Sayın Bakanım,
sizden buradaki reaksiyonu, terörist cenazelerini şehit cenazelerine
döndürenlere karşı da göstermenizi bekliyoruz; sizden, bu
reaksiyonları, henüz PKK terör örgütü üstlenmeden Tokattaki son
saldırıyı Türk askerinin üzerine yıkmaya
çalışanlara karşı da göstermenizi bekliyoruz Sayın
Bakanım. (MHP sıralarından alkışlar) Belki o zaman
sizinle aynı noktada buluşma ihtimalimiz de doğabilir.
Değerli
arkadaşlarım, burada önceki konuşmacılar tarafından
kısmen ifade edilen birkaç hususa değinmek istiyorum:
Yakın zaman
önce Sayın Başbakanımız bir valiler toplantısı
gerçekleştirdi ve bu valiler toplantısında, adı bir türlü
konamayan, demokratik açılım, millî birlik, kardeşlik
açılımı, en başta Kürt açılımı gibi sürecin
bir devlet projesi olduğu ve bu devlet projesinin valiler tarafından
illerinde anlatılması tembih edildi. Ve bu konuşma
yapılırken Sayın Başbakan bir şeyi daha ifade etti,
gözlerden kaçan bir hususu da burada tekrar gündeminize getirmek istiyorum.
Sayın Başbakan Bana, yasa izin vermiyor mazeretiyle gelmeyin.
diyebildi.
Değerli
arkadaşlarım, geçmişte de bir meşhur rahmetli siyasetçimiz
Anayasayı bir kez ihlal etmekle bir şey olmaz. demişti.
Şimdi aynı durumu Sayın Başbakan ifade ediyor.
Bakın,
değerli arkadaşlarım, bu ülkenin temeli hukuktur. Siz kendiniz
Anayasayı ihlal etmekle bir şey olmaz., Kanuna uymak
mecburiyetiniz yok. derseniz, kanunla karşı karşıya olan
bütün vatandaşlarımızın da aynı hakka sahip
olduğunu kabul etmek durumunda kalırsınız ki bunun sonucu
kaos olur.
Bir
başbakana yakışan ifade Sizi hizmet etmede hangi yasa
engelliyorsa, bunu getirin, bize ifade edin, Mecliste biz o yasayı
uygulanabilir hâle getirelim. demek olmalıdır. Yoksa Bu yasayı
tanımayın. demek doğru değildir.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başbakanın bu talimatlarına
uyan valilerimiz oldu. Bir defa, şunu özellikle vurgulamak isterim: Devlet
projesi dediğiniz nedir? Devlet projesi dediğiniz bir olgu, mesela
geçmişte Kıbrıs meselesinde yaşanmıştır, bu
ülkenin bütün fertleri Kıbrıs Türklerinin hakkı adına tek
yürek olmayı başarabilmiştir.
Şimdi, siz
bir devlet projesinden bahsediyorsunuz, burada, Parlamentoda bir mutabakat
olduğundan bahsetmek mümkün mü değerli arkadaşlarım?
Burada, iktidar partisi dışındaki bütün parti
gruplarının, farklı sebeplerle bile olsa, baştan beri
yüksek perdeden itiraz ettikleri bir süreci yaşıyoruz. Hatta daha
ilginç bir şey söyleyeyim size, değerli arkadaşlarım, acaba
iktidar partisi kendi grubu içerisinde mutabakatı bu konuda
sağlayabilmiş midir? Zaman zaman basına yansıyan,
sağduyulu arkadaşlarınızın, bu açılım süreci
hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin hassasiyetleriyle aynı ölçüde
beyanlarda bulunduğunu görüyoruz. Yani AKP, kendi içerisinde
mutabakatı sağlayamadığı bir konuyu nasıl oluyor
da bir devlet projesi olarak takdim edip, valilere, anlatmak görevi
verebiliyor?
İşte
buradan, bu cümleden kendini görevli sayan bir il valisi, değerli
arkadaşlarım, bakın, lütfen dikkat buyurunuz Demokratik
Açılım ismiyle bir konferans düzenleyebilmiş, bu konferansa,
siyasi görüşleri bilinen Mehmet Metiner isimli yazar konuşmacı
olarak davet edilebilmiş
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yalçın, buyurun efendim.
RIDVAN YALÇIN
(Devamla) -
ve Sayın Vali tarafından konuşmacı olarak
takdim edilebilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, orada konuşmacı, CHP ve MHPnin PKK
karşıtlığından siyaset yaptığını
söyleyebilmiştir Sayın Valinin önünde.
Arkadaşlar,
burada, partinizin düştüğü durum şudur: Demek ki, MHP ve CHP PKK
karşıtlığından siyaset yapıyorsa iktidar
partisinin böyle bir hassasiyeti bulunmamaktadır. Onun için, sizlere de bu
konuşmacıyı düzeltme imkânı vermek adına bunları
sizlere söylüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, mesela bir vali çıkıp açılım
karşıtı bir konuşmacıyı çağırabilecek
midir? Mesela, bir Yılmaz Özdil bir valinin konuğu olup bu konudaki
fikirlerini ifade edebilecek midir?
Bu konuları
anlatırken, Bekir Aksoy Bey bana dedi ki: Bu
anlattıklarını şuna benzetiyorum: 82 Anayasasından
sonra Konsey, vali ve kaymakamlara yeni Anayasa için dağıtılan
broşürleri dağıtmaları emrini vermişti.
Arkadaşlar, bu yaptığınızla 82 Anayasasının
kabulü için yapılan propaganda arasında hiçbir anlayış
farkı yoktur. (MHP sıralarından alkışlar)
Onun için, ben
Sayın Bakandan bundan sonraki süreçte sayın valilere hukuka
uymalarını emretmesini diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yalçın.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
T.B.M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 sıra sayılı yasa tasarısının 18.
maddesinin 3/B bendinde geçen (ve) ekinin (ile) olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Kamer Genç (Tunceli) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 383 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 18-3/b maddesiyle ilgili
olarak verdiğim bir önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu kanunun ismi Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığıdır. Bu kanunun ismi bu ama, bu kanunun
getirdiği, kamuda faşizmi kurmaktır, devlette diktayı
getirmektir. Devlet yönetimini diktalaştırmak demektir.
Şimdi, bu
kadar dikta rejimine hevesli bir yönetimin başta bulunduğu bir
sırada tabii ki, böyle bir yasanın getirilmesi gerçekten bizi hayrete
düşürmemiştir. Çünkü kurmak istedikleri rejimin ismi bu.
Şimdi,
evvela bu, Anayasanın 123üncü maddesine bağlı
Şimdi,
teşkilatlanmayla ilgili 5inci maddesine bakıyorsunuz, ne diyor
5inci maddede: Gerekli görüldüğünde görevleri ve hizmet süreleri
belirtilmek kaydıyla Müsteşarın teklifi ve Bakanın
onayı ile özel ihtisas ve araştırma komisyonları
kurulabilir. Anayasanın 123üncü maddesi ne diyor: İdare bir
bütündür. Ancak, kuruluş ve görevleri kanunla kurulur.
Şimdi, bir
müsteşarın teklifi ile siz komisyonlar, hangi komisyonlar
kuracaksınız? Kaç kişi olacak? Ne görev vereceksiniz?
Müsteşar, efendim, 10 tane müşavir getirecek. Bu müşavirler
terör konusunda uzman olacak. Kaç lira maaş vereceksiniz? Kimleri getireceksiniz
buraya?
Şimdi,
değerli milletvekilleri, görüyorsunuz ki, İçişleri
Bakanına, şu kanun başladığından beri ben,
Hükûmet sırasında oturan bu kişiye soru sormadım. Çünkü
biliyorum, sorduğum şeylere doğru cevap vermeyecek ki.
Doğru cevap vermeyecek kişiye ben niye yorulayım da soru sorayım?
Şimdi,
Beşir Atalay, Kırıkkale Rektörü; hangi nedenle görevden
alındınız?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Dinlemeye takıldı.
KAMER GENÇ
(Devamla) İrticanın rektörü olarak görevden
alındınız. Kim bunu söylüyor? O zamanki YÖK Başkanı
söylüyor. Peki, değiştiniz mi? Hayır, değişmediniz,
daha da o işi, o düşüncelerinizi koyulaştırdınız.
Şimdi, TRT
size bağlandı, TRTye yaptığınız atamalar ortada.
Ben şimdi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir vatandaşı ve
milletvekili olarak bir güne bir gün TRTyi dinlemiyorum, hiçbir
kanalını dinlemiyorum çünkü o kadar, Türkiye'nin gerçeklerinden
uzaklaşan bir TRT çıktı ki meydana.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, atadıkları kişiler ortada.
Amerikadan getirilen kişiler ortada bu Bakanın zamanında. Polis
Akademisi Başkanlığına kimi getirdiniz? Gelen kişi
belli. TESEV ile ilgili düzenlediği raporda ne diyor? Türk Silahlı
Kuvvetlerinin kaldırılmasını istiyor. Türk Silahlı
Kuvvetleri kendisi hakkında suç duyurusunda bulundu mu? Bulundu.
Peki, siz
Amerikaya polis gönderiyorsunuz. Normal olarak Amerikada iki sene veya üç
sene kalması lazım. Tam sekiz sene orada devletin parasını
veriyorsunuz, kimlerle ne türlü icraatlarda olduğu belli ve üç ayda bir de
rapor alıyormuş beyefendi: Uçakla seyahat edemez. Sonra nasıl
etti? Bunları niçin orada tutuyorsunuz? Bunların, geldikleri zaman,
Türkiye Cumhuriyeti devletine bakış açısı ortada.
Bir
milletvekilinizin kocası çıkıyor, Efendim, orduyu
kaldıralım. diyor. Zaten sizin de hedefiniz bu. Bugün, Deniz
Kuvvetleri içinde, Deniz Kuvvetlerinde 7 tane subay intihar etti. Bunun hiç mi
sorumluluğu yok? Deniz Kuvvetlerinin 2 tane paşasını
mahkemeye çağırıyorsunuz. Şimdi, suçlu varsa, Türkiyede
hukuk var, hukuk içinde sorulması lazım.
Ali Dibo diye
birisini getirdiniz, Adalet Bakanlığının başına
oturttunuz ve maalesef adalet sistemi denilen bir sistem bırakmadı.
(CHP sıralarından alkışlar) Ondan sonra, öyle bir kadro
oluşturdunuz ki Türkiye Cumhuriyeti devleti diye bir devlet ortada yok.
Amerikalı general Türk askerinin başına çuval geçirdi, geldi
buraya; sen gittin, hemen başının üzerine taç ettin; getirdin,
her yerde ziyafetler verdin. Ben dün de burada söyledim: Siz, o Amerikalı
generale niye karşı çıkmadınız? İki şeye
bağladım: Ya Türk askerinin başına çuval geçirilmesini siz
Amerikalılara tavsiye ettiniz
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) İyice saçmalamaya başladın!
KAMER GENÇ
(Tunceli) -
veyahut da
Amerikalılar sizlerle ilgili o kadar büyük sırlar biliyor ki onlar
size ne deseler onları yapacaksınız.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Aynen
ASIM AYKAN
(Trabzon) İyice saçmalıyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Bunun dışında başka bir şey var mı?
Bunun dışında başka, arkadaşlar, şey var mı?
Bakın, Amerika devleti, sizin İktidarınız zamanında
Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı bir müstemleke devleti gibi
davranıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Sen kendi iktidarın dönemine bak!
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Türkiye Cumhuriyeti devleti hiçbir dönemde müstemleke devleti
olmamıştı. Sizin zamanınızda maalesef böyle bir muameleyle
karşı karşıya kalıyor. Bu Türkiye Cumhuriyeti
devletini bu duruma düşürme hakkını nereden buluyorsunuz?
Nereden buluyorsunuz?
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Kafanı kumdan çıkar, kendi iktidarın
dönemine bak!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakın, bu memleketin en önemli
organı ordusudur ama orduda öyle bir tahrifat yapıyorsunuz ki, suçlu
varsa tabii ki suçunu çeksin
Biz de geçmişte birtakım olaylarla
karşı karşıya kaldık ama sizin hedefiniz, evvela,
kafanızda kurmayı tasarladığınız o ilkel bir
devlet sistemini oluşturmak için en önemli şeyi, orduyu yok etmeye
çalışıyorsunuz. Böyle bir şey olur mu? İnsanların
artık can güvenliği yok, insanların telefonda
konuşması yok; uygulamalarınız ortada. Maalesef Türkiye
Cumhuriyeti devleti, sizin zamanınızda, hukuk devleti olma
dışında her şeyi kazandı, her türlü devlet sistemine
girdi. Böyle, siz ne istiyorsunuz ya? Bu memleket, insanlar artık
Türkiye
Cumhuriyeti devletini yaşanmaz bir hâle soktunuz. Böyle bir şey olur
mu? Böyle bir devlet olur mu?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) Böyle bir idare olur mu? Buraya
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Trabzon) Geç yerine, geç!
KAMER GENÇ
(Devamla) Sana ne? Geçmesem ne olacak?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Arkadaşlar,
lütfen
KAMER GENÇ
(Devamla) Evet, tabii, bunları aslında sizin düşünmeniz
lazım.
BAŞKAN -
Sayın Genç, teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bu devlette yarın hepimiz beraber yaşayacağız
BAŞKAN
Tamam efendim.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Siz iktidar milletvekilliği yaptınız.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ama size herhâlde büyü yapmışlar, büyü! Büyü
yapmışlar size!
BAŞKAN -
Sayın Genç, teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Arkadaşlar,
lütfen karşılıklı konuşmayalım, lütfen... Lütfen
KAMER GENÇ (Devamla)
O büyünüzü sökeceğim, merak etmeyin.
BAŞKAN - Sayın Genç, teşekkür ederim
efendim.
KAMER GENÇ
(Devamla) Karar yeter sayısını istiyorum.
BAŞKAN -
Tamam efendim.
III.- YOKLAMA
(MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Sayın Bal, Sayın Şandır, Sayın Durmuş, Sayın
Ural, Sayın Özdemir, Sayın Paksoy, Sayın Bal, Sayın
Doğru, Sayın Kumcuoğlu, Sayın Bukan, Sayın Taner,
Sayın Korkmaz, Sayın Çalış, Sayın Bulut, Sayın
Serdaroğlu, Sayın Sipahi, Sayın Işık, Sayın
Kutluata, Sayın Homriş, Sayın Yunusoğlu.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, ismini yazmış olduğumuz
arkadaşlarımız lütfen sisteme girmesinler.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/704) (S. Sayısı: 383) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, çerçeve 18inci maddenin (4)üncü fıkrası üzerinde
üç önerge vardır; önergeler aynı mahiyette olduğu için okutup,
birlikte işleme alacağım.
T. B. M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 sıra sayılı yasa tasarısının 18.
maddesinin 4. fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Kamer Genç Emrehan Halıcı Tayfun İçli
Tunceli Ankara Eskişehir
Harun
Öztürk Recai
Birgün
İzmir İzmir
T.B.M.M.
Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 383 sıra sayılı tasarının 18. maddesi
4. fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Uzunırmak Hasan Çalış Kadir Ural
Aydın Karaman Mersin
Alim
Işık D.
Ali Torlak
Kütahya İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 18. maddesinin 4.
fıkrasının madde metninden çıkarılması ve
diğer fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Turgut Dibek Ali İhsan Köktürk
Malatya Kırklareli Zonguldak
İsa Gök Atilla Kart Şahin Mengü
Mersin Konya Manisa
Rasim
Çakır
Edirne
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Gök, buyurun efendim.
İSA GÖK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar,
bu kanunla yapılmak istenen yapılanmanın bir örneği şu
anda yaşanıyor zaten. Erzincanda bir şeyler oluyor. Bir
başsavcı, İsmailağa cemaatine karşı tahkikat
açtı. Tahkikatla beraber ortalık karıştı. Derken
ilkler yaşanmaya başlandı. Bu Başsavcı nasıl
İsmailağa cemaatine dokunur? Fethullah Gülen tahkikatı
arkasından geldi çünkü. Hemen Başsavcıya karşı
Başbakanlıktan telefon açıldı; Sayın Cemil Çiçek, iki
gerekçe öne sürdü: Cezaevleri dolu. İkincisi de arkadaşlar 29 Mart
öncesi sorun yaşarız, tutuklamayın, bir şey yapmayın,
el değmeyin. dendi. E tabii, cemaate dokunulur mu? Ama Başsavcı
durmadı, durmayınca devreye Erzurum girdi, Erzurum Özel Yetkili
Savcısı, madde 250, CMK, dosyayı istedi. İsteyemez. Neden?
Silahlı örgüt yoksa 250ye göre yetkisi yoktur. Ama Erzurum Başsavcısı
-yine o ihbarsız mektuplar ve bir de böyle gizli tanıklar var ya,
gene böyle bir peygamber gibi gizli tanık çıktı, ihbarsız
mektup çıktı- Yetki benim kardeşim. dedi, Ben yetkiliyim.
dedi. Neden? Bir Zekeriya Öz var İstanbulda, Başbakanın bir tane
yaveri var, birisi daha lazım. Erzincanda olmadı, Erzurumda var,
Sayın Şanal var. Yiğit oradan çıktı, yiğit
bağırıyor: Ben de Zekeriya Öz olacağım, ben de
dağıtacağım buraları. diyor ve derken dosyayı
zorla alıyor. Derken bir telefon konuşması takılıyor
arkadaşlar. İki tarikat üyesi Aman ha, sevindik. diyor,
Dosyamız Erzincandan Erzuruma gitti, artık rahatladık.
diyor. Telefon kayıtlarında var bunlar, dosyada. Seviniyorlar. Neden?
Erzurum Başsavcılığı kurtuluş. Özel yetkili
savcılık kurtuluş.
HALUK İPEK
(Ankara) Nereden biliyorsun?
İSA GÖK
(Devamla) - Aç oku.
Ne olmuş
peki Erzincanda arkadaşlar? Bir tahkikat var. Bu tahkikatta 235 tane
şüpheli var, içinde önemli isimler var: Kadir Topbaş var,
İstanbul Belediye Başkanı; derken Mahmut Ustaosmanoğlu var,
cemaat lideri, büyük adam, saygı duymak lazım; Ahmet Mahmut Ünlü var,
Cübbeli Ahmet Hoca, çok makbul bir şahıs.
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) Baykal Geçmiş olsun. dedi.
İSA GÖK
(Devamla) - Bir şahıs daha var: Ahmet Albayrak, Yeni Şafak
gazetesi sahibi. Şahıslar önemli. Önemli olunca, Erzurum dosyayı
alıyor, zorla alıyor. Bir ilk daha yaşanıyor, bir
savcı, Erzurum Başsavcısı, Özel Yetkili Savcısı,
Erzincan Savcısının yetkisini kaldırıyor. Ne yetkiyle,
hangi kanuna dayanarak? Ne kanunu efendim, burada farklı kanunlar geçiyor
Türkiyede. Yetkiyi alıyor, bu dosya
235 tane şüpheliyi 16ya
düşürüyor arkadaşlar. 16 ildeki tahkikatı engelliyor. Emniyete
yazı yazıyor Erzurumdaki Özel Yetkili Savcı: Başsavcıyı
dinlemeyeceksiniz, operasyon yapmayacaksınız, illere gitmeyeceksiniz,
cemaat odalarına, Medine Vakfına gitmeyeceksiniz. diye talimatlar
yağdırıyor Bay Zekeriya Özün yeni junioru, yeni yavrusu.
ASIM AYKAN
(Trabzon) Çok ayıp ediyorsun! Yargıya müdahale ediyorsun.
Soruşturmaya müdahale ediyorsun.
İSA GÖK
(Devamla) Hiç ayıp değil.
Yetmiyor
arkadaşlar, 16 kişiden de 8i tutuklanıyor.
Başka ilkler
de oluyor ama. Neden? Türkiyede polis MİT bölge müdürlüğünü
basıyor. Niye? Sen kimsin de İsmailağa cemaatini
soruşturursun? Sen kimsin de Fethullah Gülen tarikatını
soruşturursun? MİT basılıyor, MİT bölge müdürü, iki
yardımcısı göz altına alınıyor, sonra
tutuklanıyor. Ama yetmiyor gene. Neden? Çünkü Türkiyede birileri cemaatin
ayağına bastı. Bir tarikatın ayağına bastı.
Olur mu? Olmaz! Hemen bu sefer jandarma istihbarat birimine saldırı
gerçekleşiyor. Binbaşı, üsteğmen, astsubaylar
tutuklanıyor ama yine yetmiyor. Çünkü, günümüz dünyası cemaatime
dokunma dünyası. Ta Eskişehirden alay komutanı alınıyor
cezaevine tıkılıyor. Yetti mi? Yeter mi? Yeter mi? AKPye yeter
mi? Ne oluyor bu sefer? O Başsavcının başı kesile
Sayın padişah emir buyurdu: Başsavcının başı
kesilecek. Tunceli ağır cezada dava açılıyor, yirmi
altı yıl. Niye? Sahtecilik falan, şu bu, bir de adliye
lojmanında ahşaptan oturak yeri yaptı diye. Ne büyük bir suç.
Yapabilir misin sen? Nasıl hâkimler oturacaklar
Yirmi altı yıl
ceza verile
Padişah emir buyurdu. Ama gene yetmiyor arkadaşlar.
Neden? Bu sefer de Erzurumda çıkan junior Zekeriya Öz tekrar -bu Savcının
başı alınacak ya, talimatlar gitti ya- Savcının
başını almaya çalışıyor. Ne yapıyor bu
sefer? 250/3, açın okuyun; 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Kanunu 82nci madde, açın okuyun; 89uncu madde, açın okuyun; Anayasa
144, açın okuyun. Yetki aşımı değil, yetkinin
gaspı var, hem de Allahına kadar gaspı var. Yetkiyi gasp
ediyor, Başsavcıyı içeri alıyor. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Hangi yetkiyle,
kime güveniyor? Kanuna mı? Hayır. Kanuna güvenmediği kesin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Gök, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
İSA GÖK
(Devamla) Kanuna güvenen yiğit açar kanunun gereğini yapar. Kanun
hiçe sayılıyor, Anayasa hiçe sayılıyor, çünkü cemaatine
dokundun.
Arkadaşlar,
eğer ki cemaatine dokundun, İsmailağaya, Fethullah Gülene
dokundun diye başsavcılar içeri girecekse bu silahın yarın
kime döneceği belli olmaz. Bu dünya etme bulma dünyasıdır, bu
dünya mutlaka hesabın sorulduğu dünyadır. Cumhuriyet
çocukları var olduğu müddetçe başarıya ulaşma
imkânınız yok.
ASIM AYKAN (Trabzon)
Biz neyin çocuğuyuz? Cumhuriyet çocuğu değil miyiz?
İSA GÖK
(Devamla) İçişleri Bakanı -polisin başı- Adalet
Bakanı Sadullah Ergin çıksınlar, kol kola girsinler, Türkiyeyi
getirdikleri bu durumdan dolayı özür dileyerek, utanarak
ASIM AYKAN (Trabzon)
Söyler misin, biz cumhuriyet çocuğu değil miyiz?
İSA GÖK
(Devamla) Ben, bilmiyorum ne çocuğu olduğunuzu, bilemiyorum.
istifa etsinler,
istifa. Başka lamı cimi yok bunun, başka lamı cimi yok!
Çünkü Adalet Bakanlığıyla İçişleri
Bakanlığı, polisle bazı Zekeriya Öz juniorları bir
araya gelerek Türkiyede darbe yapıyor, darbe. Dün Türkiyede bir darbe
yapıldı arkadaşlar. Bu darbenin hesabını bu cumhuriyet
çocukları soracaktır, günü gelecektir.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Cumhuriyetle ne alakası var bunun!
ÜNAL KACIR
(İstanbul) İsa, senden iyi tiyatrocu olur.
ASIM AYKAN
(Trabzon) Ayıp şey bunlar ya! Tamamen bölücü oldunuz, bölücü;
olduğu gibi bölücüsünüz!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 383 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 18inci maddesindeki bir fıkranın
metinden çıkarılmasıyla ilgili verdiğim önerge üzerinde
şahsım adına söz talep ettim. Hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi,
evvela, sayın milletvekilleri, biraz önce Sayın Gökün burada dile
getirdiği bu İsmailağa cemaatiyle ilgili, biliyorsunuz, çok
önemli olaylar oldu. Bir defa İsmailağa Camisinde bir vatandaş öldürüldü.
Bu öldüren vatandaşı da orada tekrar linç ettiler. Muzaffer Ergin
diye bir vatandaş diyor ki: Bu İsmailağa cemaati kadı
mahkemesini kurdu. Kadı mahkemesi kuruyor ve bir kişiyi idama mahkûm
ediyor. Ondan sonra gidiyorlar bu kişiyi kurtarıyorlar. Bu Cübbeli
Ahmet Hoca, işte o İsmailağa cemaatinin önde gelen
kişileri, bunların bir kısmı da Türkiye Büyük Millet
Meclisinde ihale alıyor, Ankara Belediyesinde ihale alıyor
arkadaşlar.
HAMZA
YERLİKAYA (Sivas) Var mı belge?
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, zaten inkâr etmiyor. İhale alıyor.
Şimdi, bu
kadar güçlü bir cemaat. Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti devleti bugünkü AKP
İktidarı nedeniyle bu cemaatin emrine girmiş. Sıkıysa
üzerine gidin! Şimdi siz sade bir vatandaş olarak
Şimdi, bu
İsmailağa cemaatiyle ilgili Erzincan Savcısı bir tahkikat
açmış. Tahkikat açtığı için, orada kendisine
yardım eden astsubay, subay, jandarma komutanları içeri
alınıyor mu! Ondan sonra, o yetmiyor, 3. Ordu Komutanı mahkemeye
çağrılıyor. Şimdi siz vatandaş olsanız Yahu, bir
cemaati, kardeşim, yani bir ordu komutanı bununla ilgili mahkemeye
çağrılıyorsa biz nasıl bu cemaatle ilgili bir laf
söyleyebiliriz, mümkün mü? Bundan daha büyük bir korku olabilir mi sayın
milletvekilleri? Şimdi sizin Hükûmetinizde çıt yok.
Burada biraz önce
birtakım konuları dile getirdik, kimse cevap vermiyor. Sizin bir
Anayasa Komisyonu Başkanı Kuzu var. Bir gün bir şey söyledi
burada, bu 367yle ilgili bir hususu dile getirdi: Efendim, o 367yle ilgili
Mecliste milletvekilinin birisi konuşma yapmış, cevap
verilmediğine göre o doğrudur. dedi. Yani sizin Anayasa Komisyonu
Başkanı söylüyor bunu. Demek ki burada söylenen şeylere
eğer Hükûmet veya Komisyon aksini söylemiyorsa, bunlar doğrudur.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, burada bir de gizli, örtülü ödenek veriyorsunuz.
Şimdi, ben bu Beşir Atalayın başında bulunduğu
bu Bakanlığa verilecek örtülü ödeneğin nasıl
kullanacağına kesinlikle güvenmiyorum. Bakın, sizin Tayyip Beye
verdiğiniz gizli ödenek 2008de 510 trilyon lira, 2009da 634,4 trilyon
lira. Arkadaşlar, bunlar korkunç rakamlar. Bu paralar nereye gidiyor,
hangi cemaatlere gidiyor, kimlere harcanıyor? Yok, böyle bir düzen yok,
dikta rejimlerinde yok. Şimdi, sizin bir bakanlarınız var,
işte, ikide bir Arabistana, Katara, ondan sonra Suudi Arabistana
Yahu,
şimdi Türkiyenin rayını değiştirdiniz, Türkiyenin
dengesini değiştirdiniz. Türkiyede hani Avrupa Birliği
diyorsunuz; e, bir güne bir gün sizin bir tane bakanınız veyahut da
üst seviyedeki kişiniz Avrupaya gitmiyor.
Bir gün Tayyip
Bey Amerikaya gitti, sonra birdenbire bu Egemen Bağış bakan
oldu. Şimdi, tevatür çeşitli. Acaba nereden birden
Yahu yani,
bilmiyorum doğru mu yanlış mı, dışarıda
konuşulan- deniliyor ki: Ya, işte, Obama, Tayyip Beyin mal
varlığıyla ilgili
Hani Tayyip Bey başkasını
yanında götürmüyor ya, tercüman; çünkü ne büyükelçiyi götürüyor ne Türk
elçisini götürüyor, hep Egemen Bağışı götürüyor. Egemen
Bağış da orada birtakım sırlara sahip oldu, e, onu da
sussun diye bakan yaptı. Böyle bir devlet yönetimi olur mu arkadaşlar?
Niye daha önce yapmadı bunu? Niye onu yapmadı? Acaba ne
konuşuldu? Peki, Tayyip Bey, böyle, yani, hiçbir bilgisi
olmadığı konularda, devletin hafızasını silecek
şekilde gidip de bu yabancılarla konuşurken niye devletin
Dışişlerinden, elçiliğinden sorumlu kimseleri getirmiyor?
Getirmiyor, yani diyor ki: Ben
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, konuşmanızı tamamlar mısınız.
KAMER GENÇ
(Devamla)
bu devleti istediğim gibi yönetirim. İşte bu
getirilen kanun da dikta bir yönetimin kurulmasının en büyük gücünü
veriyor arkadaşlar.
Burada bir
müsteşarlık kuruluyor. Bu Müsteşarlık ne yapıyor?
İstediği yerde denetleme yapıyor, denetleme
yaptırıyor. Nasıl denetim yapacak, hangi konuda denetim yapacak,
neyi denetleyecek, burada belirtelim. Yarın, hoşuna gitmeyen
adamın gece bastı evini -yani o kadar geniş yetkiler veriliyor
ki
Kamu özgürlükleriyle ilgili verilen yetkilerin
sınırlarının açık, net belirtilmesi lazım- ya da
gece, kendilerine muhalif olan birisinin evine bir polis gider basar, Ben
gönderdim. der, Denetlettim efendim, denetledim
Böyle bir şey olur mu?
Yani, kamu
özgürlüklerini ortadan kaldıran, temel hak ve özgürlükleri ortadan
kaldıran bu kanunun bu kadar, burada tartışılmadan, hem de
temel kanun olarak görüşülmesi, bence Türkiyeye yapılan en büyük
kötülüktür. Bunun en büyük zararını siz çekeceksiniz. Şurada bir
sene sonra seçim var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) Göreceksiniz, bunun en büyük darbesini siz yiyeceksiniz. Ben sizi
ikaz ediyorum. Bu ikazlarıma dikkat edin. Şu bakanları da
buradan indirin.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Bunlar Türkiyeyi yönetecek bakanlar değil, bu seviyede
insanlar değil.
Evet, yine karar
yeter sayısını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir
arkadaşımız daha var.
Sayın
Uzunırmak, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sıra sayısı 383 olan Tasarının 18inci maddesinin
4üncü fıkrasında verdiğimiz önerge üzerine söz aldım.
Hepinizi saygılarla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Anayasamız daha 1inci maddesinde Türkiye Devleti bir
Cumhuriyettir. diyor ve ardından cumhuriyetimizin temel niteliklerini ve
devletin özelliklerini sayarken
demokratik, lâik, sosyal hukuk Devletidir.
diye 2nci maddesini tamamlıyor. Dolayısıyla, buradaki bütün
yasalarda dikkat edilmesi gereken ve esas alınması gereken bu
nitelikler olmalıdır.
Kamu düzeni
dediğimizde anladığımızın, Alanları, görev,
yetki ve sorumlulukları Anayasa ve yasalarla düzenlenmiş kurumlar
manzumesidir veya yönetimidir. olması gerekir. Dolayısıyla,
burada, biz, kamu düzeni ve güvenliği yasasını görüşürken,
bizim, hukuk devletine, sosyal devlete, laik devlete ters düşmememiz
gerekir.
Değerli
milletvekilleri, demokrasi, cumhuriyet, hukuk üstünlüğü, üretim, laisizm
niteliklerini kavramların tarifleri ve kabulleri verir ve birbirleriyle
olan -demokrasi-hukuk, demokrasi-laisizm, hukuk-laisizm gibi- ilişkilerini
bu kavramlar tamamlar ve birbirleriyle olan ilişkiler bunları
zenginleştirir. Dolayısıyla, yönetme bir mantıksa, bugün
eğer kuvvetler ayrılığından bahsediyor isek, bu
kuvvetler ayrılığının Türkiyede yöneticilerin
mantığında teşekkül ettiğine ben bir milletvekili
olarak inanmıyorum ve bunu belgelerle, söylemlerle ve
davranışlarla sabitlemek de mümkündür değerli milletvekilleri.
Dolayısıyla,
kamu güvenliği ve düzeni gibi önemli bir konuda da endişemiz
şudur: 2002 yılında
Eğer bu tasarının gerekçesi
terörle mücadele ise, terörle mücadele bir örtü olarak kullanılıp
eğer hakikaten kamu düzeniyle Hükûmet düzeni
karıştırılarak iktidarın diktası kurulmak
istenmiyor ise, burada, 2002 yılında sıfıra inmiş
terörün nasıl sıfıra indirgendiğini Hükûmet
araştırırdı ve onlardan örneklemeler çıkararak, ders
çıkararak alınması gereken tedbirleri daha o noktada almaya
başlardı. 2002 yılında sıfıra inmiş bir
terörle devralınan bir Türkiye 2009-2010 yılında kamu
güvenliği ve düzeni adında bir tasarıyla Meclis gündemine
geliyor ve âdeta Hükûmet düzeni kurmak istiyor.
Değerli
milletvekilleri, yönetim mantığını demokrasi ve hukuk
düzeniyle, kuvvetler ayrılığı ile
bağdaştıramadığımı, nerede; sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Hükûmetimizin
Sayın Bakanı bundan daha üç beş gün önce burada diyor ki:
Türkiyede Necip Hablemitoğlu cinayetinin dışında bütün
faili meçhuller aydınlandı. diyor. Değerli milletvekilleri,
Yargıtayın daha onamadığı, mahkemeleri devam eden
insanları, hukukun karar vermediği bir olayı siz nasıl
kesinleştirebiliyorsunuz Sayın Bakan? Devam eden mahkemeler
vardır, her alanda devam eden mahkemeler vardır. Bu insanlar daha
hâlen zanlıdır ve bir noktada Yargıtay onayıncaya kadar da
suçsuzdurlar.
Sayın Bakan
buradan diyor ki: Halk iradesi ne diyorsa o olacak. diyor. Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakanla burada birleşmemiz mümkün değil.
Demokrasilerde halk iradesi olmazsa olmazdır ama, o, merdivenin birinci
basamağıdır. Merdivenin diğer basamaklarında daha
farklı, halk iradelerinin demokrasiyle olan ilintileri vardır.
Eğer siz azda kalanların görüşlerini, hak ve hukukunu teminat
altına alamıyorsanız orada demokrasiden bahsedemezsiniz. Onun
bir adım ötesinde, hele ki azda kalanların eğer denetleme
faaliyetlerini kısıtlıyorsanız, Sayın Başbakandan
başlayıp bütün Hükûmet üyelerine varıncaya kadar Parlamento
baskı altına alınmıştır. Soruşturma
önergeleri, gensorular sulandı diye Sayın Başbakan
tarafından bahsedilmektedir. Yargı âdeta bastırılmaya
çalışılmaktadır. Dolayısıyla burada biz Kamu
Güvenliği ve Düzeni Tasarısının yarınlarda Hükûmet
düzeni şekline dönüşmesinden endişe etmekteyiz ve
anlaşılmasından endişe etmekteyiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Uzunırmak, tamamlayınız konuşmanızı.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Hükûmetin bir üyesi Sayın Bakan Tekel
işçilerinin arasına teröristlerin
karıştığından bahsediyor. Şimdi, bu Kamu Düzeni
ve Güvenliği Yasasında da toplum desteğinden başka
alanlara varıncaya kadar psikolojik harekâtlardan bahsediliyor.
Dolayısıyla, burada bunun Hükûmet alanıyla, Hükûmet düzeniyle,
iktidar düzeniyle, kamu düzeninin sınırları ne mantıkta, ne
yasada, hiçbir alanda birleşmiş değildir.
Ayrıca,
Sayın Bakandan bir şeyi vuzuha kavuşturmasını
istiyorum: Acaba bu açılım sürecinde, açılım
programında, hazmettirilmeye çalışılan programda
İmralının talep maddeleri ile açılımın maddeleri
arasında örtüşen maddeler var mıdır? Bunu Sayın
Bakandan bizzat cevaplamasını rica ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aynı
mahiyetteki önergeleri birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir. Karar yeter
sayısı vardır.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
18inci maddenin
(5)inci fıkrası üzerinde iki adet önerge vardır; önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 sıra sayılı yasa tasarısının 18.
maddesinin 5. fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Harun Öztürk Kamer Genç Recai Birgün
İzmir Tunceli İzmir
Tayfun
İçli Emrehan
Halıcı
Eskişehir Ankara
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 18. maddesinin 5.
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Turgut Dibek Ali İhsan Köktürk
Malatya Kırklareli Zonguldak
Şahin Mengü Atilla Kart Rasim Çakır
Manisa Konya Edirne
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, her iki önerge aynı mahiyette olduğundan
birlikte işleme alacağım.
Sayın
Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge sahipleri adına, Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugünlerde hepimizi hayrete düşüren, şaşırtan ve
Türkiyede neler oluyor? dedirten olaylar yaşanıyor, bir süreç
yaşanıyor. Ancak üzücü olan, bu olayların veya böyle bir sürecin
yaşanması değil hukuk dışı olayları
önlemekle görevli olanların ve bunun için yol ve yöntem bulması
gerekenlerin, kendilerinin bu süreci yönetirken hukuka bağlı
olmamaları, Anayasayı ve hukuk kurallarını ihlal
etmeleridir. Ve gerçekten bugün ülkemizde yasanın ve hukukun
dışına çıkılarak hukuka uygunmuş gibi gösterilen
korkulu bir dönem yaşanılmakta hatta açıkça hukuka
aykırı olduğu olağanüstü hâl yönetimlerinde bile görülmeyen
olaylar yaşanmaktadır. Demokratik hukuk devletinin temeli adalete dayanır. Temeli adalete
dayanmayan hukuk devletinden bahsetmek mümkün değildir ve adalet de her
şeyden önce bir toplumda gücünü toplum vicdanından alır.
Eğer toplum vicdanını acıtan bir adalet söz konusu ise o
demokratik hukuk devletinin adaleti olamaz, o, olsa olsa otoriter bir rejimin
adaleti olur.
Söylemek
istediğim konu şudur değerli arkadaşlarım: Biliyorsunuz
hukuk kurallarını uygulamakla görevli savcı ve yargıçlar,
bu ülkede, bunlarla görevlidir. Son zamanlarda, bundan iki yıl önce
Erzincanda İsmailağa cemaatine yönelik soruşturmalarıyla
gündeme gelen Erzincan Cumhuriyet Savcısı hakkında öteden beri
bir baskı kampanyası ve süreci izlenmektedir. Hükûmet savcıya
baskı yapıyor, polis MİTi basıyor, savcı
başsavcının yetkisini kaldırıyor, soruşturma
yapan savcının evi ve iş yeri yani adalet üreten, adaleti
dağıtan adalet evi yani adliye Türk hukuk tarihinde belki de
demokratik hukuk devletlerinde olmayacak şekilde ilk defa baskın
yapılarak araştırılıyor. Bir savcının özel
yetkili savcı olması demek diğer savcıların amiri
olduğu anlamına gelmez. Burada Erzincan Cumhuriyet
Savcısına yapılan işlemler Hükûmet eliyle
yönlendirildiği konusunda kamuoyunda çok ciddi kuşkular vardır.
Çünkü Haburda yargıç ve savcıları ayarlamak suretiyle yasa
dışı örgüt üyelerinin serbest bırakılması
şeklindeki hukuk dışı uygulamayı başlatanlar
ayarlanamayan yargıç ve savcıları çeşitli yöntemlerle
ayarlamaya, hizaya getirme çalışmalarını devam
ettirmektedirler. Adalet Bakanı telefon dinlemelerini bile savcılar
eliyle yapmak konusunda yeni formüller üreteceğini beyan etmiştir.
Yine, aynı Adalet Bakanı savcılar eliyle Anayasaya aykırı
bir şekilde soruşturma ve gözaltına alma
uygulamalarını devam ettirmektedirler.
Değerli
arkadaşlarım, açık ve net olarak söylüyorum: Erzincan Cumhuriyet
Savcısına karşı yapılan eylem ve işlemler, hem
Anayasamızın 144üncü maddesine, Hâkim ve Savcılar Kanununun
89, 90ıncı maddesine, CMKnın 253üncü maddesindeki öngörülen
yargıç güvencesi ilkelerine temelde aykırıdır. Bugün
yapılanlar hukukun üstünlüğü ilkesinin egemen olduğu bir yönetim
anlayışından sapıldığının,
keyfîliğin ve hukuksuzluğun egemen olduğu bir anlayışa
sahip olan yönetime doğru gidildiğinin çok somut göstergeleridir.
Değerli
arkadaşlarım, CMK 250nci maddesinin üçüncü fıkrası
Birinci fıkrada belirtilen suçları işleyenler sıfat ve
memuriyetleri ne olursa olsun bu Kanunla görevlendirilmiş ağır
ceza mahkemelerinde yargılanır. Anayasa Mahkemesi ve
Yargıtayın yargılayacağı kişilere ilişkin
hükümler ile savaş ve sıkıyönetim hâli dahil askerî mahkemelerin
görevlerine ilişkin hükümler saklıdır. diyor. Yani şunu
söylüyor: Anayasa Mahkemesinde ve Yargıtayda yargılanacak
kişiler bu mahkemelerde yargılanamaz. diyor.
Devam ediyoruz
değerli arkadaşlarım, biz, bir an için bu uygulamaların
doğru olduğunu varsaysak bile tutuklama kararını Erzurum
Özel Görevli Ağır Ceza Mahkemesinin vermeye hakkı ve yetkisi
yoktur çünkü Hâkimler ve Savcılar Kanununa göre tutuklama kararı
verme yetkisi ilgilinin görev yaptığı yer ağır ceza
mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine aittir. Erzurum Özel
Görevli Ağır Ceza Mahkemesinin yetki sınırları bu
mahkeme özel görevli olduğu için sadece Erzurumla sınırlı
değil Erzincanı da içine almaktadır. Somut olayda Erzincan
Cumhuriyet Savcısına yüklenmek istenen suç Ergenekon
kapsamındaki suçlardan olduğu iddiasıyla CMK 250nci madde
kapsamına girdiği nedenle bu suçlar bakımından, Erzincan,
Erzuruma bağlıdır. Kanuna göre tutuklama kararı verme
yetkisi en yakındaki ağır ceza mahkemesindedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) CMK/250 söz konusu olduğunda bu ifade En yakında
yer alan görevli ağır ceza mahkemesi. diye
anlaşıldığında, Erzincanda görevli bir
savcının CMK/250ye giren bir suçtan dolayı soruşturulması
sırasında koruma kararları dâhil, tutuklama kararı vermeye
yetkili yer Erzurum Özel Görevli Ağır Ceza Mahkemesi değil,
buraya en yakın olan Tunceli Ağır Ceza Mahkemesidir değerli
arkadaşlarım.
Neresinden
bakarsanız bakın bu savunulabilir, kabul edilebilir bir uygulama
değildir. Eğer Erzincan Ağır Ceza Savcısının
tutuklanması, göz altına alınması ve yakalanmasındaki
hukuki gerekçeleri doğru kabul edersek, o zaman Sayın
Başbakanın, sayın bakanların ve milletvekillerinin
aynı gerekçeyle bir savcı tarafından alınıp, göz
altına alınıp yakalanması ve tutuklanmasını da
doğru kabul etmek gerekecektir çünkü aynı olayda CMK/250nin üçüncü
fıkrasında bunlar için de bir istisna getirilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, bu, siyasi düşüncelerimiz ne olursa olsun,
görüşlerimiz ne olursa olsun
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) -
yaşadığımız ülkeyi
demokratikleştirme ve yaşadığımız ülkeyi
özgürleştirme iddialarıyla çelişen uygulamalardır. Bunlar
kabul edilebilir uygulamalar değildir.
Savcının
özel yetkili olması demek, kendisinin diğer savcılar üstünde
olduğu anlamına, hukukun üstünde olduğu anlamına gelmez.
Kendisinin Ali kıran baş kesen olduğu anlamına gelmez.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, süreniz doldu, lütfen
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Hukuk devletinde elbette ki suç işleyenler
suçlarının cezalarını görmelidirler. Bir tek yolla
görmelidirler, var olan kanunlara ve hukuk kurallarına uygun bir
şekilde bu cezalandırması yapılmalıdır.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, cümlenizi tamamlamak için verdim. Lütfen efendim
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Hepinize teşekkür ediyorum. Sayın
Başkanıma da teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Yine, fıkra üzerinde Sayın Kamer Genç, Tunceli Milletvekilinin
önergesi var.
Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 383 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 18inci maddesinin (5) no.lu
fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasıyla
ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum ve
hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, getirilen bu kanunla Türk personel sistemi yok
edilmiştir. Şimdi, bakın, burada ücret sistemi
getirilmiştir. Ücrette kime ne
Mesela bunlarda diyor ki: Ayrıca
özel uzmanlık isteyen konularda kadro karşılığı olmaksızın
tam gün veya kısmi gün veya belli bir konu veya proje bazında, konu
veya projenin süresi ile sınırlı olmak koşuluyla
sözleşmeli personel ve yabancı uzman
çalıştırılabilir. Bunlara ödenecek ücret
Müsteşarın teklifi üzerine Bakan onayı ile belirlenir.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, burada deniliyor ki: Proje. İşte
terörle mücadele projesi, başı belli değil, sonu belli
değil! İşte Ergenekon projesi, başı belli değil,
sonu belli değil! Kimi getirip çalıştıracaksın burada?
Ben size söyleyeyim: Fethullah Gülenin, işte Amerikanın Utah
Eyaletinde iyi eğitim almış ve Zaman gazetesinde
çalışan Emrullah Uslu, Önder Aytaç, şimdi şeyin
başına getirdiğiniz Zühtü Aslan; askeriyeye karşı
yapılanmanın bir numaralı fikir babaları. Bunun yanında,
acaba Talibanın ve Hamasın böyle vurucu güçlerini de getirip
çalıştıracak mısınız? Getirecek tabii, niye
getirmesin efendim, engelleyen ne var ki yani? Yani yabancı değil mi
bu? Yabancı uzman, o Arap. Ne getirecek? Getirip
çalıştıracak. Ben buradan söylüyorum da inşallah getirmez.
Ya bir de getirirse ne olacak? Bu dediğim insanları burada getirip de
o Müsteşarlık bünyesinde çalıştırdığı
zaman ben çıkar size sorarım burada. Ben bunu söylediğim zaman
Aa! dediniz. Ben de işte güvenmediğim bir teşkilat da onun
için. Yani bu ülkede laik düzenin ortadan kaldırılması için her
türlü tertibin içinde olan zihniyetin bulunduğu bir yerde, her türlü
düşünceyi bu kürsülerde dile getirmek bizim görevimiz.
Değerli
milletvekilleri, geçenlerde burada bir arkadaşımız dedi ki:
Abdullah Gülün Çankaya Köşkünde oturmaması bu Meclisimizin bir
ayıbı. Ben de sordum yerimden. Bu ne ayıbıdır ya,
bir öğrenelim dedik. Sonra bize söylenmedi bir şey. Arkasından
bir başkası çıktı, dedi ki: Efendim, bu Çankaya
Köşkünde niye Muhafız Alayı, o askerler duruyor? İşte
bizim Abdullah Bey onun için orada oturmuyor. diye burada bir açıklamada
bulundu ama ne Hükûmet sırasından ne İktidar
sırasından ne başkasından tıs, bir şey yok. Böyle
şey olur mu?
Sayın
milletvekilleri, bakın, ben otuz senedir bu kürsülerdeyim. Bu kürsülerden
devlete, devletin kurumlarına, devletin organlarına yönelik her
hakaret, her kötü söz muhakkak iktidar partisi tarafından alınır
düzeltilirdi, bu kürsüde oturan başkan vekili alır düzeltirdi. Ama
kardeşim, devri iktidarınızda bu devlete her şey
söyleniyor, burada devletin organlarına her şey söyleniyor ama siz
sanki bu devleti yöneten bir kadro değilsiniz. Böyle bir şey olur mu?
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) En çok sen söylüyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) Bu devletin sahibi kim arkadaşlar, kim ya? Yani kim? Ona göre
söyleyin.
Şimdi niye
Abdullah Gül, peki, Çankaya Köşkünde oturmuyor?
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) Sayın Cumhurbaşkanı!
KAMER GENÇ
(Devamla) Söyleyin bakalım, niye oturmuyor? Niye 60 trilyon lira
getirdi, Atatürkün bütün izlerini sildi orada? Şimdi, Fethullah Gülenin
mi yolunu açmaya çalışıyor? Yani zaten bu kanunun arkasında
geçen de o. Onlar diyorlar ki: Türkiye'nin en büyük organı kim? Ordu. Bu
orduyu tasfiye edelim.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sapıtıyorsun, sapık sapık
konuşuyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) Zaten tasfiye etmek için her türlü oyun oynanıyor, her türlü
hileye başvuruluyor. Arkadaşlar, yani Türkiye Cumhuriyeti gibi bir
devlette, bu coğrafyada güçlü bir ordu olmazsa bu memleket yaşamaz.
SIRRI SAKIK
(Muş) Güçlü demokrasi, ne güçlü ordusu?
KAMER GENÇ (Devamla)
Yani gidip de yarın siz Suriyeyle mi beraber hareket edeceksiniz? Yani
gidip de Suudi Arabistanla mı beraber hareket edeceksiniz? İranla
mı edeceksiniz, bu Türkiyeyi kurtaracaksınız? Bunların hepsini size ikaz mahiyetinde
söylüyorum. Ben güçlü ordu istiyorum, ben
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) Sen bildiğini kendine sakla ya!
SIRRI SAKIK
(Muş) Ben güçlü demokrasi istiyorum.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben de güçlü demokrasinin güçlü orduyla
Efendim, ordu içinde
haksızlık yapan varsa hesabını sorarım. Siz daha
onların üzerine gitmeden, ben olağanüstü hâl zamanında,
sıkıyönetim zamanında, nerede, hangi güvenlik kuvveti
tarafından vatandaşın hak ve özgürlüklerine yapılan her
saldırının karşısına gittim, gittim, cenazeler de
kaldırdım; Vanda da kaldırdım, Muşta da
kaldırdım, Diyarbakırda da kaldırdım, Midyatta da
kaldırdım. Ben o olayları bilen biriyim. Bu olay şimdi
orayı aşmış.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Saçmalıyorsun Sayın Kamer!
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Burada bitirilmek istenen Türk Ordusudur. Bizim orduya
ihtiyacımız var. Ben Ordunun olduğu yerde demokrasi yoktur.
diyen iddiaların tamamen karşısındayım.
Arkadaşlar, bugün ordu tamamen kendisini savunmaya geçmiş. Her gün
bir yerde
Yahu, arkadaşlar, silahı elinde tutan insanın
onuruyla bu kadar oynanmaz. Bakın, yazık oluyor bu insanlara. Bu
insanlara karşı, insanların sabrını
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bakın, ihtilallere en fazla
karşı olan benim ama bir insanın onuruyla bu kadar oynanmaz.
Efendim, her gün
darbe
Siz istiyorsunuz ki darbe olsun biz kurtulalım! Çünkü sizin
kurtuluşunuz darbeyle olur ama ben şuna inanıyorum ki kimse
darbe yapmaz Türkiyede. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sapla samanı karıştırıyor
Sayın Başkan!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Her gün açıyorsunuz, ha darbe olacak, ha darbe olacak. Yahu,
kim darbe yapmış?
2003
yılından belgeler çıkmış ortaya. Eğer darbe
yapılsaydı 2003ten bugüne kadar yapılırdı, yok böyle
bir şey. Yani arada zaman aşımı var. Yani bu memleketin
kurumlarıyla bu kadar oynamayın.
AHMET YENİ
(Samsun) Demokrasiden nasibi almayanlar!
KAMER GENÇ
(Devamla) Beni de yanlış anlamayın; ordu, benim ordumdur ama
antidemokratik her hareketin de karşısındayım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) - Kimse benim demokratik düşüncelerimi ölçemez. Benim
geçmişim bellidir, herkesin de geçmişi belli ama ben bu memleketin
bir vatandaşı olarak bu memleketin hak ve menfaatlerinin nasıl
korunması gerektiğini bilen bir insanım, Anayasada
yaptığım yemine de sadık bir insanım.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Sayın
Başkan, karar yeter sayısı
BAŞKAN
Tamam.
Teşekkür
ederim.
Önergeleri
birlikte işleme alacağımı söylemiştim.
Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.14
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 17.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
383 sıra
sayılı Tasarının
18inci maddesinin (5)inci fıkrası üzerindeki Komisyon ve Hükûmetin
katılmadığı önergelerin birlikte yapılan
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
383 sıra
sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, çerçeve 18inci maddeyi bağlı fıkra ve
bentleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1
üzerinde altı adet önerge vardır.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 esas
numaralı kanun tasarısının geçici 1 inci maddesinde geçen
(d) bendine göre ibaresinin (d) bendi hükmüne göre olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 esas numaralı kanun tasarısının geçici 1
inci maddesinde geçen (d) bendine göre ibaresinin (d) bendi hükmüne göre olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının geçici 1 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Beşir
Atalay
İçişleri
Bakanı
Geçici Madde 1-
(1) Müsteşarlığın 2010 mali yılı harcamaları
için gereken ödenek ihtiyacı, 25/12/2009 tarihli ve 5944 sayılı
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (ç) bendine göre karşılanır. Bu
Kanunun 17 nci maddesi ile ihdas edilen kadrolara yapılacak atamalar 5944
sayılı Kanunun 22 nci maddesinin birinci fıkrasında yer
alan sınırlamalara tabi değildir.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, dört, beş ve altıncı önergeler aynı
mahiyette olduğundan okutup önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 383 sıra sayılı tasarının geçici madde
1in kanun tasarısından çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ahmet Duran Bulut Şenol Bal Reşat
Doğru
Balıkesir İzmir Tokat
Hasan
Çalış Nevzat
Korkmaz
Karaman Isparta
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının geçici 1. maddesinin yasa
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayla Akat Ata Sırrı
Sakık İbrahim
Binici
Batman Muş Şanlıurfa
Hasip Kaplan Hamit Geylani Şerafettin Halis
Şırnak Hakkâri Tunceli
Akın Birdal Sebahat Tuncel Sevahir Bayındır
Diyarbakır İstanbul Şırnak
Osman Özçelik M. Nezir Karabaş Pervin Buldan
Siirt Bitlis Iğdır
Bengi
Yıldız Ufuk
Uras
Batman İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni
Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının geçici 1. maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Malik Ecder Özdemir Birgen Keleş
Malatya Sivas İstanbul
Atilla Kart Şevket Köse R. Kerim Özkan
Konya Adıyaman Burdur
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Kart mı konuşacak?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Evet.
BAŞKAN
Sayın Kart, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ATİLLA KART
(Konya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tarafımızdan verilen önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, tasarının şu ana kadar olan
görüşmelerinde hep şunu ifade ettik: Başından sonuna kadar
yasal anlamda, siyasi anlamda, bürokratik anlamda sakat olan bir
tasarıyı görüşüyoruz, tartışıyoruz. Bu
tasarı niye bu kadar sakat bir tasarı? Çünkü temel hak ve
özgürlüklerin siyasi iktidar aracılığıyla kurumsal olarak
kötüye kullanılması anlamında çok ciddi bir süreci
başlatıyor, bu yönüyle gerçekten endişe verici, kaygı
verici özellikler içeriyor. Bu eleştirilerimizi, bu
uyarılarımızı somut olarak dile getiriyoruz, madde madde
olay ve yer belirterek bunları dile getiriyoruz. Bu noktada Sayın
Bakanın açıklamalar yapmasını istiyoruz ama geldiğimiz
aşamada, hâlen Sayın Bakanın güven vermediğini, karartma ve
bilgi kirliliği yaratmaya devam ettiğini görüyoruz. Bunu,
geldiğimiz aşamada bile sürdürmesi, buna tenezzül etmesi Sayın
Bakanın, gerçekten anlamlıdır, düşündürücüdür; onun için,
Sayın Bakana geldiğimiz aşamada bir kez daha
hatırlatıyoruz: Sayın Bakan, uyarı ve eleştirilerimize
soyut ve genel değerlendirmeler yapmadan tatminkâr ve somut
açıklamalar yapınız. Karartma yapmadan, geçiştirme
yapmadan, hamaset yapmadan ve öfkelenmeden, öfkelenerek olayı
geçiştirmeye çalışmadan soru ve eleştirilerimize cevap
vermek zorundasınız ve bu gerekçeyle, bu yaklaşımla bir kez
daha soruyoruz değerli arkadaşlarım. Biraz evvel, Sayın
Bakan tarafından bir önergenin verildiği ifade edildi. Orada
yapılacak kadrolara 2010 yılı bütçesindeki
sınırlamalara bağlı olmadan ödeme yapılmasına
dair bir önerge getirildi. Bu, biraz sonra, öyle anlaşılıyor ki
iktidarın oylarıyla destek görecek, geçecek.
Onların
dışında şunu soruyoruz Sayın Bakan, ısrarla
soruyoruz: 5 Kasım 2007, ki Türkiye'nin yakın tarihindeki
kırılma tarihlerinden birisidir, dönemeçlerden birisidir, 35
Amerikalı güvenlik uzmanının Türkiyeye geçici olarak
geldiğini biliyoruz ama aradan geçen iki yılı aşkın
süreye rağmen, güvenlik konusunda, istihbarat konusunda uzman olan bu
kişilerin hâlen Türkiyede görev yaptıkları ve bu kişilerin
karargâhta görev yaptıklarına dair bilgiler var. Siz, Türkiye
Cumhuriyeti İçişleri Bakanı olarak bu konuda Bende bilgi yok.
diyemezsiniz; bunu diyorsanız, siz görevinizin sorumluluğunu müdrik
değilsiniz demektir Sayın Bakan. Buna açıklama getirmek, cevap
vermek zorundasınız; kızmadan, hamaset yapmadan, öfkelenmeden
buna cevap vermek zorundasınız.
Devam ediyoruz
sorularımıza. Deniz Feneri soruşturmasını soruyoruz.
Orada, İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi
Başkanlığının raporu var, otuz dört sayfalık
rapor var. O rapor 50 trilyonluk bağış ve 17 trilyonluk yurt
dışı ödeme usulsüzdür. Burada dernekler mevzuatı ihlal
edilmiştir. diyor. Biz bunu size hatırlatıyoruz, siz Bu süreç
yargıya intikal etti, beni ilgilendirmez. diyorsunuz. Biz de Sayın
Bakan, tamam, elbette yargıya ilişkin bölümüne siz müdahale
edemezsiniz, etmemelisiniz; keşke öyle olsa, onu geçiyoruz ama onun
dışında, idari anlamda sizin görev ve
sorumluluklarınız var. Böyle bir derneğin kamu yararı
statüsünü neden korumaya devam ediyorsunuz? Bu konuda idari anlamda üzerinize
düşen görevi neden yapmıyorsunuz? diyoruz ve siz bunları
geçiştiriyorsunuz, bunlara cevap vermiyorsunuz. O sebeple de diyoruz ki:
Siz Hükûmet olarak Deniz Feneri gibi ilişkilerde doğmuş olan o
kirli ilişkileri korumakla, himaye etmekle o karanlık ilişkileri
Hükûmet olarak sürdürüyorsunuz. Bunun anlamı budur. Bunun başka bir
açıklaması yoktur ve o karanlık ilişkiyi de hâlen
sürdürmeye devam ediyorsunuz. Bunlara cevap vermek zorundasınız
Sayın Bakan.
Soruyoruz,
Sayın Bakan açıklama yapıyor Efendim, bu tasarıyla biz,
terörün arşivini, terörün hafızasını -mücadele
anlamında- oluşturuyoruz. diyor Sayın Bakan. Bunu gerekçe
olarak dile getiriyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kart, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
ATİLLA KART
(Devamla) - O zaman biz diyoruz ki: Siz sekiz yıldan bu yana ne
yapıyordunuz Sayın Bakan? Sekiz yıldan bu yana bu arşivi,
bu hafızayı neden oluşturamadınız, bunun bir
açıklamasını yapar mısınız? O hafızayı
Başbakanlık oluşturamamış. Başbakanlığa
yetki vermişiz, terörle mücadele konusunda, koordinasyon konusunda üç
yıl evvel yetki vermişiz. Başbakanlığın
başaramadığını İçişleri
Bakanlığı bünyesindeki bir grup mu başaracak? Buna
açıklama getirmek zorundasınız Sayın Bakan. Bu
tasarının temel gerekçesi bu ve siz temel gerekçe konusunda
inandırıcı değilsiniz, siyaseten dürüst değilsiniz,
tutarlı değilsiniz, burada güven vermiyorsunuz, karartma yapmaya
devam ediyorsunuz. Şu soruyu soruyoruz: Bu nasıl bir güçtür ki
İçişleri Bakanlığı bünyesinde bir birim devletin tüm
bürokratik hiyerarşisini altüst etmek pahasına
Başbakanlığı kendisine bağlayabiliyor? Bunun anlamı
bu. Buna bir açıklama getirmek zorundasınız Sayın Bakan,
bunu geçiştiremezsiniz.
Bu soruları
sormaya devam edeceğiz değerli arkadaşlarım.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yıldız, kim konuşacak efendim?
BENGİ YILDIZ
(Batman) Sayın Sakık.
BAŞKAN
Sayın Sakık, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Tabii, uzun
süredir hep arkadaşları dinledik, izliyoruz. Buraya çıkıp
konuşan herkes, güvenlikten, otoriter bir yapıdan bahsediyor ama hiç
kimse çıkıp yani bu ülkede gerçekten özgürlüklere
ihtiyacımız var
Yani, hukukun, huzurun, demokrasinin, özgürlüğün
oluşabilmesi için hiç kimse bir şey söylemiyor. Güçlü ordu, güçlü
yasalar, bilmem ne
E hep bunlar oldu, sorunlarımız çözüldü mü?
Hayır. Evet, ordu olsun ama ordu hukuka bağlı olsun, ordu sivil
otoriteye bağlı olsun istiyoruz yani hiçbirimiz demiyoruz, bu
şeytan üçgeninde olan Kafkaslardan Balkanlara kadar, Orta Doğuya
kadar ordu olmasın; böyle bir belalı coğrafyada
yaşıyoruz, kimse böyle bir şey demiyor ama ordu olacaksa ordu
hukuka bağlı olmalıdır, demokrasiye bağlı olmalıdır,
sivil iradeye bağlı olmalıdır.
Şimdi, biz
hepimiz, uzun yıllardır bu ülkede otoriter anlayışla bu
ülkenin nasıl yönetildiğini çok iyi biliyoruz ama
sorunlarımız çözüldü mü? Hayır. Şimdi, bugün de yeniden bir
güvenlik yasası. Peki, bu ülkede hep olağandışı
rejimlerle ülke yönetilmedi mi? Özellikle Kürt coğrafyasından yani
cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar, Şark İstiklal
Mahkemelerinden devri İsmete kadar, sonra Dersim kanunlarına,
olağanüstü hâl uygulamalarına kadar, sıkıyönetime kadar,
bütün yol, yöntemler uygulanmadı mı? Uygulandı. Peki, buralardan
barış çıktı mı? Hayır. Peki, neden yeniden
özgürlükleri çağrıştıracak bir projemiz, bir
programımız yok? Yeniden güvenlik yasaları... Bu güvenlik
yasaları Türkiyeyi özgürleştirmiyor.
Sayın
Bakanım, birkaç gün önce burada çıktınız, konuştunuz.
Zamanımız çok kısıtlı olduğu için
konuşmanızdan alıntı yapamayacağım ama bir iki
şey söylemek istiyorum. Dediniz ki: Niyetimiz iyi, bir şeyler yapmak
istiyoruz; Allah adına, bizim niyetimiz iyi. Biz, Türkiyede,
aydınlarla, bu konuda emek sarf eden bütün kesimlerle görüştük, sivil
toplum örgütleriyle görüştük. İyiydi, görüştünüz, ne
yaptınız? Sonradan da döndünüz, geldiniz, dediniz ki: Elhamdülillah,
hepimiz Türküz. Ama bununla çözülmüyor ki! Eğer hepimiz gerçekten
Türksek neden bu sorun bugüne kadar bu kadar can alıyor, bu kadar uzun
yıllardır acı bedeller ödeniyor?
Yine bir
konuşmacı, buradan bir hatip çıktı, konuştu, sonra
geldi: Ben böyle demek istemedim. Belki niyeti o değil ama biz bu
yönetimi, bu anlayışı tanıyoruz. Legal ve illegal
yönetimden bahsetti. Peki bu legal ve illegal yönetimler nedir? Biz, hepimiz
biliriz; biz bu illegal yönetimlerin mağdurlarıyız. Hepimiz, bu
DTP Grubundan gelen bütün arkadaşlarımız,
yakınlarını, onlarca insanı illegal mücadelede feda ettiler.
O illegal
mücadele dedikleri nedir? İşte, bugün Ergenekon denilen, o illegal
mücadelenin bir uzantısıdır. Onlar Kürt coğrafyasında
şekillendiler, orada büyüdüler, orada nemalandılar ve orada
yeşerdiler. İllegal budur.
Bu
konuşmayı yapan arkadaşımız bir mülkiyeliydi, devlette
görev almıştı, devletin ne kadar kirlilikler içerisinde
olduğunu biliyordu. Allah söyletti, mağdurların sesini Allah o
gün buradan söyletti size.
İşte,
onun için hepimiz oturup yeniden muhasebe yapmalıyız. Gerçekten, bu
illegal yönetimlerle bu ülkede çok acı dolu yılları hepimizin
nasıl yaşadığını biz biliriz ve bunlar bu ülkeyi
bugün bu noktaya getirdiler.
Allah
aşkına, buraya çıkıp konuşan
arkadaşlarımız, hepiniz, Erzurumdaki, Erzincandaki olup biten
hukuksuzluğa karşı bu kadar feryat ettiniz; peki, halkın
iradesiyle seçilmiş belediye başkanlarının arkasında
yüzde 80 halk desteği vardı, bir tek insan çıkıp bu
Parlamentoda, bu kürsüde veyahut da bir toplantıda Ya, siz halkın
iradesine nasıl kelepçe vurabilirsiniz
ATİLLA KART
(Konya) Söyledik Sayın Sakık, söyledik.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Söyledik, söyledik. Bir daha söyleyeceğiz.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Söyleyene teşekkür ediyoruz.
ATİLLA KART
(Konya) Söyledik, söyleriz.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Söyleyin. diyoruz işte. Hukuk kişiden kişiye
değişirse, hukuk farklı uygulanırsa bu ülkede iç
barışımızı sağlayamayız.
Onun için,
Türkiye'nin güvenlik yasalarına ihtiyacı yoktur, Türkiye'nin özgürlük
yasalarına ihtiyacı vardır. Türkiye'nin farklılıklara
Evet, farklılıklarımız bizim zenginliğimiz ise bunun
gereği yapılmalıdır. Sayın Bakan bir taraftan Evet,
hepimiz -bir sorunumuz yok- sorunu çözmek istiyoruz ama Türküz
Türklük
çözmüyor, teklik çözmüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Sakık, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Sayın Bakanımızın o iyi niyetleri yani mistik
inançları
Yani, kumdan kaleler felaketlere karşı sigorta
oluşturmuyor, mistik inançlar bizi felaketlere karşı korumuyor
ama biz, bu ülkenin gerçeğine uygun, gerçekten oturup konuşabilirsek
Dün akşam,
mesela, Parlamentoda bu konuda bir uzlaşı oldu kayıp çocuklarla
ilgili. Eğer gerçekten ülkemizin sorunlarını çözmek istiyorsak
hepimizin ortaklaşması gerekir, bu Türkiye'nin temel
sorunlarında bir birlik oluşturmamız gerekir. Gerçekten çok
acı dolu yıllar yaşadığımızı hepimiz
biliyoruz. Yani, bu yaşanan yılların, artık Türkiye'nin
yeniden bunları yaşamaması için
Önümüzdeki bahar tehlikeli bir
sürece giriyoruz. Onun için, Parlamentonun bu konuda bir duyarlık
göstermesi gerekir ve önümüzdeki süreçte yeniden çatışmaları
tetikleyecek sürecin önünü bu Parlamento tıkamalıdır. Bunun için
de bir projesinin, programının olması gerektiğine
inanıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Son cümleler yakışmadı! Son cümleler
yakışmadı!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Neyi söylüyorum?
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Çatışma diyorsunuz.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Bahar demekle neyi kastediyorsunuz? Ne yani?
SIRRI SAKIK
(Devamla) Ben tehlikeleri görüyorum. Bir siyasetçi gördüklerini sizinle
paylaşıyorsa bundan mutluluk duymanız gerekir. Ben ülkemin
vatandaşıyım ve bu ülkemde olup bitecek bütün tehlikeleri
görüyorum ve Parlamentoda bunu dile getiriyorum, Parlamentonun da bu işin çözüm
anahtarı olması gerektiğini söylüyorum. Başka bir
arayışım yok. Onun için buradasınız.
BAŞKAN
Sayın Sakık, teşekkür ediyorum, sağ olun.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (BDP
sıralarında alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Reşat Doğru konuşacak efendim.
BAŞKAN
- Sayın Doğru, buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 383 sıra sayılı
Tasarının geçici 1inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, kanunu
görüşüyoruz, aşağı yukarı da son bir iki maddesi
kalmıştır, kanunlaşmış olacaktır.
Tabii, bir
müsteşarlık kuruluyor. Kurulmakta olan Müsteşarlık terörle
ilgili, terörün konusuyla ilgili olan bir müsteşarlık olacaktır.
Ancak tabii insan düşünmeden de edemiyor, madem böyle bir
müsteşarlık kuracaktınız da sekiz yıldan beri niye
beklediniz? Esasında bu Müsteşarlığın içerisi daha
farklı şekilde doldurulup, her noktası farklı şekilde
değerlendirilip çıkartılmış olsa daha iyi olmaz
mıydı diye de düşünmeden edemiyoruz. Tabii, sadece bu
Müsteşarlık kurulmamalı, bundan sonraki aşamalarda da
Türkiye'nin önemli konuları üzerinde süratli bir şekilde kanunlar
getirilebilmelidir.
Bakınız
şu anda ülkemizin en önemli konularından bir tanesi de
-uyuşturucuyla ilgili mücadelede- uyuşturucu tacirlerinin kazanmakta
olduğu paralardır. Şu anda terör örgütü PKKnın en büyük
kaynağı uyuşturucudan elde etmiş olduğu
paralardır. Gelin bu kanundan sonra, bununla ilgili, uyuşturucuyla
ilgili komisyonun almış olduğu kararlar doğrultusunda yeni
bir genel müdürlük oluşturalım, yeni bir kurum oluşturalım
ve akabinde de güzel bir araştırmayla beraber terörün
kaynaklarını hem ülkemizin içerisinde hem de
dışarısında kurutmanın mücadelesini verelim.
Sayın
milletvekilleri, bugün bir ateş çemberinden geçmekte olan ülkemiz, devlet
ve millet olarak çok önemli karar aşamasına gelmiştir.
Artık ülkemizi etnik tuzaklara çekmek isteyen küresel oyunun ve iş
birliği aktörlerinin ne düşündükleri ve ne yapmak istedikleri ortaya
çıkmıştır. Türkiyeyi kimlik tahrikleriyle kavga ve iç
çatışmaya çekerek bin yıllık kardeşliği bozmak
istedikleri ve ülkemizin geleceğini karartmak düşünceleri artık
ortaya çıkmıştır. Bölücü heveslere verilen cesaret,
ülkemizin millî birlik ve beraberliğini, kardeşliğini katledecek
tarihî bir ihanet olarak tarih sayfasına geçmektedir.
Sayın
milletvekilleri, 2002 senesinde neredeyse durmuş olan bu terör hadisesi
neden önümüze siyasal bir boyut olarak çıkmıştır? AKPnin
sekiz yıllık iktidarında ekonominin batışından,
dış politikadaki başarısızlığın
yanında PKK terör örgütünün nerelere geldiği her Türk
vatandaşı tarafından iyice incelenmeli ve ona göre de karar
verilmelidir. Adalet ve Kalkınma Partisi, 2002 ve 2007 seçimlerinde yüce
milletimiz tarafından büyük oy oranıyla Hükûmet
yapılmıştır. Alınan yetki, hem ekonominin hem de
ülkemizin iç ve dış güvenliğiyle ilgili her konunun çözülmesi
şeklinde neden bu zamana kadar kullanılmamıştır?
Bugün, ülkemizde çiftçi, esnaf, memur, emekli, iş adamı
batmış, ekonomi felç olmuştur; açlık
sınırına doğru insanlar süratle gitmektedir.
Bakınız,
şu anda ülkemizin en önemli sorunlarının başında
işsizlik, aşsızlık ve yoksulluk gelmektedir.
İnsanlarımız iş konusunda büyük sıkıntılar
yaşamaktadırlar. Türkiyemizin her tarafında neredeyse
işsizlik ayyuka çıkmış ve dünyanın da
şampiyonları arasına süratli bir şekilde gitmekteyiz. Tabii
bunların içerisinde Tekel işçileri, TEDAŞ işçileri,
şeker fabrikası işçilerini de önümüzdeki zaman içerisinde
katarsak herhâlde nereden nereye gelinmiş olduğunun da bir göstergesi
olacaktır.
Ayrıca
aynı durumu çiftçilerde de yaşıyoruz. Bakınız,
geçtiğimiz günlerde Tokat ilinin Kazovasını ziyaret ettim,
Kelkit Vadisine, Artovasına gitmiş olduğumuz zaman çiftçilerin
çok büyük oranda sıkıntılar içerisinde olduğunu da sizlere
söylemek istiyorum. Çiftçi kardeşlerimizin hepsi de açılım
bekliyorlar. Çiftçiler şu anda pancar üreticisinden buğday
üreticisine kadar çok büyük üretim sıkıntısıyla
karşı kaşıyalar. Önümüzdeki dönemde yani üretim mevsiminde
neredeyse traktörüne mazot koyamayacak konuma gelmişlerdir. Ondan
dolayı da süratli bir şekilde çiftçilerimize ne yapacaksak
yapalım.
Hayvancılık
üretimi neredeyse durma aşamasına gelmiştir. İşte size
o konulardan bir tanesi. Hayvancılığın desteklenmesi ve
ortadan kalkmaması noktasında da çalışma yapmak görevimiz
değil midir?
Bakınız,
şu anda, emekliler yıllarca bekliyorlardı, yine aynı
şekilde iyileştirmeyi beklediler ama maalesef ki almış
oldukları zamlar ekmeğe yapılan zam veyahut da beraberinde
diğer girdilere yapılan zamlarla
karşılaştırılmış olduğu zaman nerelere
gelinmiş olduğunun açık bir göstergesidir. İşte bu
ağır şartlar içerisinde insanlarımız yaşam
mücadelesi veriyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Doğru, konuşmanızı
tamamlayınız.
REŞAT
DOĞRU (Devamla) İşsizlik rakamları, gençlerimizin
psikolojik sıkıntıya girmesine sebep olmuş,
umutlarını tüketmektedir. Yatırım, üretim, istihdam tamamen
durma noktasına gelmiştir. Bu ağır ekonomik tablonun
yanında ülkemizin millî birlik ve beraberliğinin
tartışılır olması bütün ülke
insanlarımızı da derinden yaralamaktadır.
İnanıyorum ki aklı baliğ olacaktır ve insanlar
gerçekleri görecektir.
Bu duygu ve
düşünceler içerisinde, yeni farklı kanunların gelmesi yani
terörü bitirmek istiyorsak yeni, radikal kanunların gelmesi, iradenin tam
noktada konmasıyla ilgili çalışmaların
yapılmasını umut ediyor, yüce Meclisi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeleri
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 sıra sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının geçici 1 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Beşir
Atalay
İçişleri
Bakanı
Geçici Madde 1-
(1) Müsteşarlığın 2010 mali yılı harcamaları
için gereken ödenek ihtiyacı, 25/12/2009 tarihli ve 5944 sayılı
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (ç) bendine göre karşılanır. Bu
Kanunun 17 nci maddesi ile ihdas edilen kadrolara yapılacak atamalar 5944
sayılı Kanunun 22 nci maddesinin birinci fıkrasında yer
alan sınırlamalara tabi değildir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Yüce Meclisin takdirine bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı
Komisyonda görüşülürken 2009 yılında
kanunlaşacağı tahmin edilerek, kurulan
müsteşarlığın 2009 yılı mali harcamaları
için doğal olarak 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa
atıf yapılmıştır. Ancak Tasarı 2009
yılında kanunlaşmadığından bu atfın 2010
yılı için ve 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa
yapılması gerekmektedir. Önerge ile bu teknik güncelleştirme
yapılmaktadır. Ayrıca, 2010 yılına ilişkin kamu
kurumlarının açıktan ve naklen atama kontenjanları
belirlenmiş ve kurumlara dağılımı
yapılmıştır. Tasarı ile kurulan Müsteşarlık
bu kurumlar arasında yer almadığından, Önerge ile
Müsteşarlık kadrolarına yapılacak atamaların bu
kontenjana gerek kalmaksızın yapılabilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Evet, bu durumda,
bu önergeyi kabul ettiğimiz için diğer iki önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 1inci maddenin kabul edilen önerge doğrultusunda
oylanmasından önce bir yoklama talebi vardır.
Şimdi,
yoklama talebinde bulunan milletvekili arkadaşlarımızın
burada bulunup bulunmadıklarını arayacağım.
Sayın
Kılıçdaroğlu? Burada.
Sayın Kart?
Burada.
Sayın
Öztürk? Burada.
Sayın
Özbolat? Burada.
Sayın Ekici?
Burada.
Sayın Güner?
Burada.
Sayın
Aydoğan? Burada.
Sayın
Erbatur? Burada.
Sayın
Kaptan? Burada.
Sayın Arat?
Burada.
Sayın Emek?
Burada.
Sayın Süner?
Burada.
Sayın Ünsal?
Burada.
Sayın
Ağyüz? Burada.
Sayın Yazar?
Burada.
Sayın Gök?
Burada.
Sayın Küçük?
Burada.
Sayın
Keleş? Burada.
Sayın Koçal?
Burada.
Sayın
Anadol? Burada.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/704) (S. Sayısı: 383) (Devam)
BAŞKAN -
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2 üzerinde
beş adet önerge vardır.
Önergeleri
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz tasarının (383 sıra
sayılı) Geçici Madde -2- deki altı ay ibaresi bir ay olarak
değiştirilmiştir. Arz ve teklif ederiz.
Hasan
Çalış Mehmet
Şandır Sabahattin
Çakmakoğlu
Karaman Mersin Kayseri
Kadir Ural Akif Akkuş Reşat
Doğru
Mersin Mersin Tokat
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 esas numaralı kanun tasarısının Geçici
2nci maddesinde geçen altı ay ibaresinin bir ay olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 esas numaralı kanun tasarısının Geçici
2nci maddesinde geçen altı ay ibaresinin iki ay olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni
Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının geçici 2. maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Malik Ecder Özdemir Birgen Keleş
Malatya Sivas İstanbul
Atilla Kart Şevket Köse R. Kerim Özkan
Konya Adıyaman Burdur
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının geçici 2. maddesinin yasa
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayla Akat Ata Sırrı
Sakık İbrahim
Binici
Batman Muş Şanlıurfa
Şerafettin
Halis Hamit Geylani Hasip Kaplan
Tunceli Hakkâri Şırnak
Akın
Birdal Sebahat Tuncel Sevahir
Bayındır
Diyarbakır İstanbul Şırnak
Osman Özçelik M. Nezir Karabaş Pervin Buldan
Siirt Bitlis Iğdır
Bengi
Yıldız Ufuk
Uras
Batman İstanbul
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, son iki önerge aynı mahiyette
olduğu için birlikte işleme alıyorum.
Sayın
Komisyon katılıyor musunuz?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, buyurun efendim. (BDP sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iki
gündür toplumda bir gerginlik, Mecliste bir gerginlik
Doğru dürüst
konuşamıyoruz, sorunlarımızı
tartışamıyoruz. Oysaki Meclis çözüm yeri diyoruz ve bir
bakıyoruz, terörle mücadele için bir süper müsteşarlık
kuruyoruz. Bu süper müsteşarlık birkaç bürokrat Türkiye'nin bütün
sorunlarını çözecek. Haburu konuşuyoruz bir taraftan, bir
taraftan oramiraller savcılığa çağrılıyor, bir
taraftan ordu komutanları çağrılıyor, bir taraftan
başsavcılar, bir taraftan Yüksek Hâkimler-Savcılar Kurulu hemen
olağanüstü toplanıyor. Bir çifte standart hayatımıza hâkim
olmuş.
Şemdinli
davasında Van Cumhuriyet Başsavcısı görevden
alındığı zaman susanlar, Yüksek Hâkimler-Savcılar
Kurulu kararı karşısında, bugün alelacele toplanıp
Erzurum yetkili savcısını görevden aldığı için
yargıya müdahale ediyor.
Ergenekon
davasında yargı sürecinde bir tarafa müdahil olanlar, olayları
tartışırken yargıya müdahale ediyor. Yani şimdi,
yargı kendi içinde bu sefer karmaşalaşıyor ve bir soruna
çözüm bulunamıyor. Çözüm yeri de Meclis.
Şimdi,
burada, şunu bir kere net tespit etmek gerekiyor: Türkiye'de terörle
mücadele deyince neyi kastediyoruz? Yani terör deyince, devletten de terörist
oluyor, gruplardan da oluyor, örgütlerden de oluyor.
Bunun da
Birleşmiş Milletlerde alınmış kararlar var.
Örneğin Birleşmiş Milletler Evrensel Beyannamesi Kişisel ve
Siyasi Haklar Sözleşmesi, çok açık olarak özgürlükleri yok etme
özgürlüğünün tanınamayacağını kurala
bağlamış ve bu devletleri de kapsıyor.
Örneğin
devletlerin teröre destek vermesi söz konusu olduğu gibi, bazı
muhalif grupların bastırılmasında antidemokratik
yapılı devletlerin yasa dışı şiddete
başvurduğundan bahsediliyor ve bir şey söyleniyor: Çok partili
demokratik bir yönetime dayanan, basın özgürlüğüne yer veren, hukuk
devleti koşullarına uyan bir devlette devlet terörü bulunması
mümkün değil. Bütün mesele bu. En büyük terörü, bu Meclis 12 Eylül darbesinde
yaşadı. Bütün partiler kapatıldı, liderleri içeri
atıldı, yetmedi, Anayasası değiştirildi, yetmedi,
Siyasi Partiler Yasası değiştirildi, seçim yasaları
değiştirildi, hukuk düzeni, altı yüz elli tane temel yasa değiştirildi.
Biz, burada birbirimizle konuşurken bu gerçeği nedense göz ardı
ediyoruz. Avrupa Birliği sürecinde bir ülkeyiz, demokratikleşmeden
bahsediyoruz, reform paketlerinden bahsediyoruz, ama hâlâ darbe
anayasasıyla yönetiliyoruz.
Burada temel
sorun şu: Hükûmetin sekizinci yılda geldiği ve görmediği
bir nokta, geleneksel bürokratik anlayış ne diyor? Bölgede Kürt
sorunu yok ve dolayısıyla da sorun yalnızca bir terör
sorunudur. Bu, bir boyutu. Bunu, bu şekilde 80lerde
tanımlayabilirsiniz, ama 2010lu yıllara geldik, otuz yıldır
çatışma sürüyor. Gelinen noktada, kimlik nedir? Kürt sorunu nedir?
Ana dil nedir? Eğitim, sanat, kültür nedir? Bunlar terörizm midir?
Rojdanın türkü söylemesi terörizm midir değil midir? Veya bir
sanatçının, bir kitabın, bir eserin terörizm olup
olmadığını hâlâ birbirinden
ayrıştıramıyorsak elbette ki mücadele yönteminde de
yanlışa düşeriz. Bütün mesele burada.
Biz,
başından beri, parti olarak çok açık şunu söyledik, dedik
ki: Bugüne kadar baskı yasalarının tümünü koydunuz.
Sıkıyönetimler geldi, savaş hâli geldi, örfi idare geldi,
olağanüstü hâl geldi, bölge valilikleri geldi, ama çözülmedi. 17 bin faili
meçhul cinayetle de çözülmedi, 4 bini aşkın köyün
yakılmasıyla
Gele gele geldik bugüne de bir süper müsteşar
mı çözecek bunu? Yani, burada kendi kendimizi kandırmıyor muyuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) Türkiye, Avrupa Birliği müzakere sürecinde bir ülke.
Bakın, şu gördüğünüz muska değil, Avrupa Birliğinin 54
tane temel ilkesi bunun içinde var ve bu temel ilkelerden bir tanesi de
güvenlik ve özgürlüklerdir. Bu Müsteşarlığı çıkarmak
isteyen iktidar partisinin Avrupa Birliği müzakere sürecinde bu güvenlik
ve özgürlük denkleminden ne anladığını bir okuması
lazım. Bunun için de gidin Avrupa Parlamentosuna, şunları
görürsünüz, böyle 57 tane maddenin içinde olduğu kitapçıkları
dağıtırlar.
Şimdi,
bunları yapmayacaksınız, Anayasayı
değiştirmeyeceksiniz, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan
şikâyet edeceksiniz, sekiz sene, başınıza dolanacak. Bu
kadar basiretsizlik olmaz. Değiştireceksiniz, HSYKyı da
değiştireceksiniz, arkasında da duracaksınız, böyle
istediği zaman istediği kararları da almayacak. Siyasi Partiler
Yasasını da değiştireceksiniz. Orada yüzde 10 seçim
barajını da değiştireceksiniz. Halkın özgür iradesinin
önünü açacaksınız.
Bakın,
düşünce
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaplan, süreniz doldu. Teşekkür cümlenizi alayım, buyurun.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Peki, teşekkür ederim.
Toplumu
demokratikleştirmeden hiçbir şekilde terörle mücadele etmenin
mümkinatı yoktur. Bunun tek
güvencesi hukuktur, demokrasidir. Hukuku ve demokrasiyi güçlendirmekten,
Meclisi çalıştırmaktan başka şansımız
yoktur.
Bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Evet, diğer
önerge sahipleri adına Sayın Atilla Kart, Konya Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART
(Konya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tarafımızdan verilen önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
değerli milletvekilleri; bu tasarının 18inci maddesiyle
şöyle bir yapılanma gerçekleştiriliyor: İçişleri
Bakanlığı bünyesinde kurulan 94 kişilik personelin
yanına, ayrıca her ilde il sosyal etüt ve proje müdürlüğü, 81
ilde il sosyal etüt ve proje müdürlüğü birimi oluşturuluyor.
18inci maddenin
yine devamında da şu getiriliyor: İhtiyaç hâlinde illerde
oluşturulan il sosyal etüt ve proje müdürlüklerinin ilçelerde de büro
açması yetkisi getiriliyor.
Bunun anlamı
nedir? Bunu çok iyi görmek, çok iyi okumak gerekiyor. Bunun anlamı,
değerli milletvekilleri, Türkiye'nin her ilçesinde bu nitelikte bir
büronun kurulması. Bu büronun personel yapılanmasında tamamen
sözleşme esasları esas alınacaktır, geçici görevlendirmeler
söz konusu olacaktır, personel yapılanmasında ucu açık bir
örgütlenme yapılacaktır. Öylesine ucu açık bir örgütlenme ki,
biraz evvel Sayın Bakan tarafından verilen önergeyle orada finansman
harcamaları, örtülü ödenek harcamaları noktasında da bütçedeki
kısıtlamalara tabi olmadan ödemeler yapılması imkânı
söz konusu olacaktır.
Bunun Türkiye
gerçeklerindeki, Türkiye şartlarındaki uygulaması şudur,
hepimiz Anadoludan geliyoruz, inanıyorum ki vicdani değerlendirme
yaptığınız zaman sizler de aynı kanıya
varacaksınız: Oradaki yetkili büronun amiri emniyeti de
yönlendirecektir, jandarmayı da yönlendirecektir, orada mülki idareyi de
yönlendirecektir. Nasıl bir çalışma içinde olacaktır?
İnsanları siyasi düşüncelerine göre, insanları etnik
yapısına göre, dinî inançlarına göre tasnif eden bir anlayışın
başladığını göreceksiniz. Orada
yaptığınız personel yapılanması her türlü, ucu
açık, keyfî ve sınırsız esaslara dayalı olduğu
içindir ki orada o yapılan çalışmaların denetimi de mümkün
olmayacaktır. Bunun anlamı nedir? Bunun anlamı: Hitler
Almanyasındaki Gestapo yapılanmasıdır. Bunun anlamı
nedir? Rusyadaki KGB yapılanmasıdır değerli
arkadaşlarım. Bunun anlamı, çok açık olarak söylüyoruz: On
yıllar boyunca belki de giderilemeyecek tahribatları, toplumdaki
ayrışmaları kurumsal hâle getirmektir, böyle bir
yapıyı inşa etmektir. Bunu görmeniz gerekiyor, bunu
değerlendirmeniz gerekiyor değerli milletvekilleri.
Bu
söylediklerimize Hükûmetin, Bakanın açıklama getirmesi gerekir.
Aslında bunlara, her maddede bu söylediklerimize bir şekilde
açıklama getirmesi gerekir ama Sayın Bakanın bu medeni cesareti,
bu siyaseten dürüst olma anlayışını geldiğimiz noktada
hâlen gösteremediğini görüyoruz. Sayın Bakan şimdi
çıkacaktır, son aşamada üç beş cümleyle, yine hamaset
yaparak, yine kendince öfkelenerek, bu olayı yine geçiştirmeye
çalışacaktır. Aslında, Sayın Bakanın ve Hükûmetin
zaten bu karartan tavrı, bu güven vermeyen tavrı, bizim bu
endişelerimizin, uyarılarımızın ne kadar yerinde
olduğunu, ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Burada,
bakıyoruz, değerli arkadaşlarım yine, bu
değerlendirmelerle paralel olarak söylüyorum- 16ncı maddede,
Müsteşarın uhdesine ödeneğin verildiğini, konulduğunu
görüyoruz yani doğrudan, kurulacak olan Müsteşarlığın
tasarrufuna örtülü ödeneğin verildiğini görüyoruz. Değerli milletvekilleri,
örtülü ödenekler siyasetçiye verilir, Başbakana verilir,
İçişleri Bakanına verilir, Dışişleri
Bakanına verilir, onların ahlakına tevdi edilir, onların
sorumluluğuna tevdi edilir; bu, millî iradenin de bir gereğidir. Siz
kalkıp örtülü ödeneği de bürokratın emrine veriyorsanız, en
azından bu izlenimi yaratacak bir düzenleme getiriyorsanız,
işte, bu söylediklerimizde haklı olduğumuz bir kez daha
doğrulanmış olur; yapılan budur. Bu noktada da mutlaka
tasarıda bir açıklama getirilmeli, bu noktada da mutlaka bir
düzenleme yapılmalıdır.
Yapılan
düzenlemenin esası şudur değerli milletvekilleri, bu
tasarıyla yapılan düzenlemenin esası: Terörle mücadeleyi etkin
hâle getirme görüntüsü ve gerekçesinin ardına
sığınılarak kamu düzenini yönlendirmek için siyasi ve
münhasır güç kullanımı odak hâle getirilmektedir. Bu
tasarının esası budur. Hem de nasıl odak hâle getirme?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kart, konuşmanızı tamamlayınız.
ATİLLA KART
(Devamla) İlçeler düzeyinde odak hâle ve kurumsal hâle getirmeyi esas
alan bir tasarıyı bugün burada görüşüyoruz.
Şunu
görmemiz gerekiyor, samimi kanaatim şudur, gözlemim şudur: Türkiyede
bugün şimdiye kadar yaşadığımız askerî darbelerin
arkasında olan zihniyet ve organizasyon maalesef günümüzde, farklı
yol ve yöntemlerle, bugün, mevcut siyasi iktidarın arkasındadır.
Bu anlayışla getirilen ve kurumsallaştırılan,
olağanüstü bir projeyle kurumsallaştırılan bir
tasarıyla karşı karşıyayız. Bu
tasarının anlamı budur, özü budur. Tarih umarım bizi
yanıltır; bu, yürekten temennimdir ama maalesef gerçek budur. Ancak,
elbette bunu söylerken çok karamsar bir tablo da çizmek istemiyorum. Türkiye
Cumhuriyeti bunu demokrasi içinde, seçim içinde, hukuk devleti
yapılanması içinde sandıkta aşacaktır. Buna olan
inancımı da ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer üç
önerge aynı mahiyette olduğu için okutup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 esas numaralı kanun tasarısının Geçici
2nci maddesinde geçen altı ay ibaresinin iki ay olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 esas numaralı kanun tasarısının Geçici
2nci maddesinde geçen altı ay ibaresinin bir ay olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Biri iki, biri bir ay; farklı önergeler.
BAŞKAN
Özür dilerim, son okuttuğum önergeyle şimdi okutacağım
önerge aynı mahiyette. İlk okuttuğum önerge farklıydı.
Buyurun.
TBMM
Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz tasarının (383 sıra sayılı) Geçici
Madde -2- deki altı ay ibaresi bir ay olarak değiştirilmiştir.
Arz ve teklif ederiz.
Hasan Çalış (Karaman) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Çalış, buyurun efendim.
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 383 sıra sayılı
Tasarının geçici 2nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, önergemizle, geçici 2nci maddeyle 19uncu madde
arasındaki tezat ortadan kaldırılmaya
çalışılmıştır. Nitekim 19uncu maddede
verdiğimiz önergeyle de yine bunu bir ay olarak teklif ettik.
Bu önergemize
destek verirseniz -burada kamu yararı olduğunu düşünüyoruz,
keyfî uygulamaların önüne geçileceğini düşünüyoruz- bu
desteğiniz yararlı olacak diye düşünüyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, bu vesileyle iki hususun üzerinde durmak istiyorum. Birinci
husus şudur: Tasarıyla kurulan Müsteşarlığa yüklenen
görev nedeniyle, görevlendirilecek kişilerin ehil olması son derece
önemlidir. Bilgi donanımı, teknik ve bilimsel altyapısı,
tecrübesiyle kamu düzeni ve güvenliği bir hususta, terörle mücadelede
başarılı işlere imza atabilecek kişiler
olmalıdır. Ancak tasarının 10uncu ve 13üncü maddesinde
verilen önergelerle ihdas edilen kadrolar kafalarımızı
karıştırmıştır.
Sayın
Bakandan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak istediğimiz şudur: Yeni
kurulan bu Müsteşarlık bünyesinde görevlendirilecek
arkadaşların kadro nitelikleri yasa ve yönetmeliklere açık
olarak koyulmalıdır. Sayın Bakan, bu yapılmazsa talepler
sizi de bunaltır, kamuoyunda yandaş olarak algılanacak, ehil
olmayan kişileri görevlendirmek zorunda kalırsınız. Ehil
olmayan kişilerin görev almalarıyla ilgili, devlet
hayatımızda, millet hayatımızda, terörle mücadelede çok
örnekler vardır. Ben iki tane güncel örneği kısaca özetlemek
istiyorum, farklı bir konuda. Nedir? Son on beş gündür sel felaketi
yaşıyor ülkemiz. Edirnede, Antalyada, Ege Bölgesinde bu
felaketlerde zarar gören vatandaşlarımıza partimiz adına
geçmiş olsun diyorum. Yine, bu felaketlerde vefat eden
vatandaşlarımızın yakınlarına
başsağlığı diliyorum, vefat edenlere de Cenabı
Allahtan rahmetler diliyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, Gediz Nehrinin taşmasıyla ilgili yaşanan olay
trajik bir olaydır. Edirnedeki olay da, ehil kadrolar görev alırsa
ne olacağını gösteren bir olaydır. Nehir taşıyor,
güzergâhı boyunca ne varsa götürüyor, insanlar malını
kaybediyor, insanlar canını kaybediyor, arabasından
çıkıp bir ağacın dalına sığınıyor
yedi saat bekliyor; kurtarma görevlileri seyrediyor, bekliyor. Ne zamana kadar?
Ta ki eşinin, dostunun yardımıyla kurtarılana kadar.
Nitekim birisi de yedi saat dayanamıyor, daha sonra vefat ediyor ve
sığındığı ağacın 100 metre ilerisinde
bulunuyor. Bu olayda kurtarmayla ilgili görevlilerin, meteorolojiyle ilgili
görevlilerin, Devlet Su İşleri görevlilerinin ihmali yok mudur? Kara
yolu trafiğe niye kapatılmamıştır? Sayın Bakana
soruyorum, görevinin ehli olmayan bu görevlilerle ilgili ne yaptınız?
İkinci bir
husus: Kıymetli arkadaşlar, terörle mücadele gibi, kamu düzeni ve
güvenliği gibi çok önemli bir konuda düzensizliklerin beslendiği
sosyolojik ve ekonomik nedenlerin ortadan kaldırılması gerekir.
Yoksulluğun önlenmesi gerekir, yolsuzluğun önlenmesi gerekir. Terörü
besleyen ekonomik ve sosyolojik nedenlerin kaldırılması,
kurutulması gerekir.
Kıymetli
arkadaşlar, bugün, Türk köylüsünün, Türk çiftçisinin, esnafın,
zanaatkârın, sanayicinin, iş adamının düştüğü
durum ortadadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Çalış, konuşmanızı
tamamlayınız.
HASAN ÇALIŞ
(Devamla) Ekonomiyi getirdiğiniz yer, işsizliği
getirdiğiniz yer ortadadır. Gizli işsizleri de buna eklersek
tablo vahimdir. Bugün toplumun en önemli problemi yoksulluktur, giderek
çoğalan açlıktır. Maalesef, sizlere teğet geçen kriz
vatandaşımızı çok derinden yaralamıştır. Bu
gerçeği haykıran insanlara bağırarak, azarlayarak, tehdit
ederek maalesef problemler çözülmüyor. İşte, en son Kızılay
Meydanında yaşadığımız Tekel işçilerinin
düştüğü durum. Bu manzara karşısında ailesinin düştüğü
durum sonucu intihar eden çocuğun vebalini kim üstleniyor? Babası
burada beklerken intihar eden çocuğun vebalini üstlenen var mı
değerli dostlar? Hesabını verecek kimse var mı?
Kıymetli
arkadaşlar, bu duygu ve düşüncelerle hepinize
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe: Verilen
teklif ile sürenin aşağı çekilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 esas
numaralı kanun tasarısının Geçici 2 nci maddesinde geçen
altı ay ibaresinin iki ay olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: İbarenin değiştirilerek, sürenin kısa
tutulması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde 2yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni bir geçici madde ihdasına
dair önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı kanun
tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Kamer Genç Harun Öztürk Ali İhsan Köktürk
Tunceli İzmir Zonguldak
Süleyman
Yağız Şevket
Köse
İstanbul Adıyaman
Geçici Madde 3 -
Bu Kanun kapsamında yürütülen ve gizlilik ihtiva eden işler için 5018
sayılı kanunun 24 ncü maddesinin gerektirdiği ödenek 2010
yılında Başbakanlık bütçesinden aktarılır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Salt çoğunluğumuz bulunmadığından
katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarıya bir geçici madde eklenmesine dair vermiş olduğum önerge
üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AKPnin engellemesi nedeniyle ilgili maddelerde ifade etme
fırsatı bulamadığım görüşlerimi, tutanaklara
geçmesi açısından, bilgilerinize sunmaya devam etmek istiyorum.
Tasarının
12nci maddesinin (3)üncü fıkrasında, diğer kurum ve
kuruluşlarda görevli personelden Müsteşarlıkta görevlendirileceklere
en yüksek devlet memuru aylığının yüzde 200üne kadar
tazminat ödenmesi öngörülmektedir. Bu düzenleme ilk bakışta nitelikli
personelin çalıştırılmasına imkân tanıyan bir düzenleme
gibi görünse de, zamanla, uygulamada, iktidara yakın personelin
Müsteşarlıkta görevlendirilmesiyle sonuçlanabilecektir. Bu da
Müsteşarlıktan beklenen görevlerin yerine getirilmesini engelleyecek
hantal bir yapının ortaya çıkmasına yol açacaktır.
Tasarının
13üncü maddesinin (2)nci fıkrasına göre,
çalıştırılacak sözleşmeli personel ve yabancı
uzmanlara ödenecek ücretin belirlenmesinde Maliye
Bakanlığının görüşünün de alınması, kamuda
genel ücret dengelerinin gözetilmesi açısından yerinde
olacaktır.
Tasarının
16ncı maddesinde, yeni kurulan Müsteşarlık bütçesine örtülü
ödenek konulabileceği öngörülmektedir. Bu düzenleme 5018 sayılı
Kanunun 24üncü maddesinde yer alan hükümlere uygundur çünkü söz konusu
maddede kanunlarla verilen görevlerin gerektirdiği istihbarat hizmetlerini
yürüten diğer kamu idarelerinin bütçelerine de örtülü ödenek
konulabileceği hükme bağlanmaktadır. Ancak, örtülü ödeneğin
doğrudan Başbakanın sorumluluğunda ve tek elden
yönetilmesinde büyük yarar vardır. Bu nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
örtülü ödenekle ilgili uygulamanın tek elden yönetilmesi için ilgili
yasada gerekli değişiklikleri yapmasının uygun
olacağı düşüncesindeyim.
Tasarıya
ekli (2) sayılı cetvelde kadro dereceleri dikkate alınarak brüt
taban ve tavan ücretleri belirlenmiştir. Bugün söz konusu kadro
derecelerini işgal edenlerin dereceleri yıllar geçtikçe terfi ile
değişeceğinden taban ve tavan ücretlerinin ya görev
unvanları itibarıyla ya da her unvan için bütün kadro dereceleri
dikkate alınarak belirlenmesi uygun olurdu. Plan ve Bütçe Komisyonunun
görüşü alınmadığı için komisyon aşamasında
düzeltilmesi gereken bu hata Genel Kurulda önergeyle düzeltilebilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, tasarı ile koordinasyonu sağlamak üzere yeni
örgütlenmeye gitmek, işleri daha da karıştırmaktan
başka bir işe yaramayacaktır. MİT Müsteşarlığının
bağlı olduğu bakanlık Başbakanlıktan
alınıp İçişleri Bakanlığına bağlansa ve
kurumlar arasında var olan güvensizlik ortamı ortadan kaldırılsa,
iç ve dış güvenlik konuları ile terörle mücadele
kapsamındaki bütün faaliyetler mevcut yapı içinde İçişleri
Bakanlığı tarafından daha iyi koordine edilemez miydi?
Hükûmet bu seçenek üzerinde acaba niçin durma gereği
duymamıştır? Durmamıştır çünkü Hükûmetin
amacı üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir. Hükûmet, bu
tasarı ile kurumlar arasında var olan güvensizliği aşmak
yerine, uyum sağlayamadığı kurumları devre
dışı bırakmayı hedeflemektedir. Hükûmet, kurumlarca
elde edilen istihbari bilgilerden istediklerini ilgili kurumlarla
paylaşmak, istemediklerini paylaşmamak için yeni bir örgütlenme
yolunu seçmektedir. Her türlü muhalif hareketleri terör kapsamına almak
üzere yeni bir yapılanmaya gidilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarı ile Millî Güvenlik Kurulu tümüyle baypas
edilmektedir. Hükûmet, sınama/yanılma yöntemleriyle ülkeyi yönetmeye
çalışmaktadır. Terörle mücadelede koordinasyonu sağlamak
üzere 2006 yılına kadar hiçbir şey yapmadan beklemiştir.
Hükûmet 2006 yılında Başbakanlığa bırakılan
koordinasyon görevini yerine getiremediğini üç yıl geçtikten sonra
anlayabilmiştir. Bu tasarı da derde deva olmayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmet tasarısını savunmak üzere Sayın
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı da burada olduğuna göre,
Hükûmetin yedi yıllık işsizlik karnesiyle ilgili bir
hatırlatma yaparak sözlerimi bitirmek istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
2009
yılı Kasım ayı işsizlik verileri
açıklanmıştır. Bu veriler 2002 son çeyreğine tekabül
etmektedir. Yedi yıllık 2002 son çeyreği ve 2009 son
çeyreği karşılaştırdığımızda
işsiz sayısının 581 bin kişi arttığı
görülüyor. Yalnız bu rakam gerçek işsiz sayısı
değildir çünkü 2002 son çeyreğinde 50,3 olan iş gücüne
katılma oranı 2009 son çeyreğinde 48,1e düşmüştür.
Her 1 puan 519 bin işsizi işsiz göstermemektedir.
Dolayısıyla 2,2 puanın karşılığı 1
milyon 38 bin kişi de Hükûmet döneminde yedi yılda işsiz
kaldığı hâlde işsiz gösterilmemiştir diyor, yüce
heyeti tekrar saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Yeni bir geçici
madde eklenmesine dair bir önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
TBM Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 sıra sayılı yasa tasarısına
aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ederiz.
Geçici madde: Bu
kanunun 13. maddesiyle getirilen ve yabancı personel
çalıştırılmasını öngören hükmü, kanunun
yürürlüğünden itibaren çıkarılacak bir tüzükten sonra uygulamaya
konulur.
Kamer Genç Turgut Dibek İsa Gök
Tunceli Kırklareli Mersin
Ahmet
Ersin Yaşar
Ağyüz
İzmir Gaziantep
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 383 sıra
sayılı Yasa Tasarısına bir geçici madde ilavesiyle ilgili
olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, biz milletvekiliyiz, milletvekili Türkiye
Cumhuriyeti devletindeki her vatandaşın vekilidir. O devletin içinde kim
haksızlığa uğruyorsa onun hakkını savunmak
zorundadır. Bugün, biz geçmişte işkencelerle mücadele ettik,
hatta ben bu kürsüde yemin ederken işkence ve işkencecilerle mücadele
edeceğime dair namusum üzerine yemin ettim, ilk defa yemin
değişikliği oldu o zaman. Şimdi, o zamanlar hakikaten
ülkede 1980 ihtilalinden sonra çok korkunç derecede işkence, hukuk
ihlalleri her şey vardı, ama şimdi AKP İktidarıyla
beraber en mağdur olan kesimin başında ordu geliyor. Biz
şimdi güçlü bir ordu isterken, güçlü ordu sıkıyönetimin
olmadığı, olağanüstü hâlin olmadığı, bütün
temel hak ve özgürlüklerin kurallarına göre her vatandaşın
yararlandığı bir seviyedeki bir demokratik düzenin olduğu
bir devleti ve bir yönetimi istiyoruz; yoksa yani bugün, mesela maalesef AKP
iktidara geldiğinden beri âdeta ihtilalden medet uman bir
davranış içinde. Birtakım, işte, Amerikada Utah diye bir
eyaletten bazı bilgiler Türkiyeye fakslanıyor, buradan efendim her
gün ihtilal de ihtilal, her gün darbe de darbe bahaneleri altında birçok
insanlar mağdur ediliyor. Bu insanlar bizim insanlarımız. Bugün
Deniz Kuvvetlerinde 7 tane albayımız, subayımız intihar
etti arkadaşlar. Yani bu çok önemli bir olay değil midir? Şimdi,
bunların hakkını savunmak ve haksız yere, işte, devlet
güvenlik mahkemesinde Ergenekon iddialarına maruz kalan insanlarla
Yani,
bunlar, böyle mi gidecek bu Türkiye Cumhuriyeti? Ben bunları istiyorum,
bunları savunuyorum, bunların hakkını savunuyorum. Yoksa
çıkıp da böyle bahane, birtakım işte ucuz
kahramanlıklar peşinde olan insanları tasvip etmiyorum.
Onun için,
memleket bizim, kurumlar bizim, bu memlekette herkes kendi görevini hakkaniyet
içinde yaparsa, başta Parlamento hakkaniyet içinde yaparsa bu memlekette
hak da olur, hukuk da olur, hiç kimsenin bu memlekette bir burnu kanamaz.
Dolayısıyla,
bu bir gerçektir ama çıkıp da burada bilmem ülkeyi coğrafyalara
bölmek de
Yani tasvip edilecek bir şey yoktur. Türkiyede bir tek
coğrafya vardır, Türkiye Cumhuriyeti devletinin coğrafyası
var arkadaşlar. Bunu da herkesin bilmesi
lazım.
SIRRI SAKIK
(Muş) Yedi bölge yok.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Onun için
Yani ben kimseye de cevap da vermek istemiyorum. Ben bir
milletvekili olarak burada göreve başlarken bir yemin ettim, o yeminin
gereğini de yerine getiriyorum.
Şimdi, AKP
İktidarıyla beraber Türkiyede düzen bozuldu. Türkiyede, geldiler
Şimdi, yarına bizim ilimizdeki, işte Malatya, Elâzığ,
Bingöldeki TEDAŞ özelleşiyor. Yani bu özelleşmekle
birtakım insanlara rant sağlıyorsunuz.
Bakın,
Ankara TEDAŞ, elektrik özelleşince o toplama işi, faturalar 2
misline çıktı. Niye? Hep belli kesime fayda sağlıyorsunuz,
hep belli güç odaklarına vatandaşın cebinden para
sağlıyorsunuz.
Şimdi,
Tuncelinin bir köyüne, Bingölün bir köyüne, bilmem Elâzığın
bir dağ başındaki köyüne hangi özel teşebbüs gidecek de
efendim, 10 kişilik veya 5 kişilik bir aileye elektrik direği
dikecek, 1 milyar lira para verecek? Bunların hepsi bence bu memleketin
üzerine kurulan tuzaklardır.
Değerli
milletvekilleri, buraya getirilen bu kanun da vatandaşı susturma
kanunudur, terörle mücadele değil, terörü yaratan bir kanundur. Dikta bir
bakanlık kuruluyor, dikta bir müsteşarlık kuruluyor. Yani
şimdi gel
Sen İçişleri Bakanının geçmişini
biliyorsun, Beşir Atalayın geçmişini biliyorsun,
uygulamalarını biliyorsun, ondan sonra Fethullah Gülenle
ilişkilerini biliyorsun; Fethullah Gülenin orada, Amerikada
yetiştirdikleri elemanları buraya hangi şartlarda
getirdiği, bunların devletin hangi kademelerinde görev
yaptıklarını, bunların devletin en kutsal
organlarını yok etmek için nasıl tertipler içinde olduğunu
bilen bir insan olarak
Bu tabii beş dakikalık zaman içinde dile
getirilecek konular değil değerli milletvekilleri. Onun için AKP
İktidarına güvenmiyorum, bakanlarına güvenmiyorum; bu memlekete
hiç doğru, ciddi bir hizmet yapmadılar, devletin kaynaklarını
talan ettiler, yok ettiler, ceplerini doldurdular ve maalesef, bu memleketin
geleceği karanlıklara doğru sürükleniyor. İşte bu
kanun, bu karanlıklara sürüklenen bir ülkenin
vatandaşlarının...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Devamla) - ...hak ve özgürlüklerinin elinden alındığı,
savunma reflekslerinin kaldırıldığı, başta dikta
bir bakanlık oluşturulmak suretiyle onun karşısında
vatandaşların savunmasız geldiği bir kanundur.
Ha, bu seçimden
sonra ben dilerim ki bu millet artık görecek. Yani Tayyip Bey
çıkıp da ikide bir ağlayarak Yahu, falan tarihte benim
başıma böyle acı bir olay gelmiştiyi de artık
vatandaş yutmayacak arkadaşlar. Efendim, Bülent Arınç, Efendim,
bana şey hazırlanıyor bilmem- ben öldürülüyorum
Artık
yalanlarına kimse inanmayacak. Yani diyor ki Bülent Arınç: Bana
suikast yapılıyor. Kim yapıyor? Ordu yapıyor. Yahu
arkadaşlar, el insaf!
AHMET YENİ
(Samsun) Aynı şeyleri tekrarlayıp duruyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani Türkiye Cumhuriyeti devleti ordusu çıkacak, Bülent
Arınça suikast yapmayı düşünecek, ondan sonra da Bülent
Arınça
Yahu, böyle bir şey olur mu? Ve bu bahaneler, bu telefonlar
nereden geliyor? Amerikadan geliyor, belli çevrelerden geliyor. O çevrelerin
de yok etmek istediği kurumlar ortadadır. Bunları millet biliyor
ama bu bildiği şeyleri burada dile getirmekte yarar var. O itibarla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Başkan, bir sürü yalan konuştu.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Tahrikçi ve provokatörsün.
BAŞKAN
Arkadaşlar
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Kılıç, lütfen
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Karar yeter sayısını arayacağım.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan, oylamadan önce söz talep ediyorum.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Tahrikçi ve provokatörsün, başka bir şey
değil.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
Sayın
Kılıç, yerinize bir oturunuz efendim, şu oylamayı
yapayım, oturum devam ediyor çünkü.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Oylamadan önce, sataşmadan dolayı
BAŞKAN
Oturum devam ediyor. Lütfen oturur
musunuz.
Evet, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Sayın
Kılıç, buyurun efendim.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan, Hatip, konuşmasında grubumuza
atfen İç Tüzük 67nin hükümlerine tamamen aykırı, kaba,
yaralayıcı, çirkin ve temiz olmayan bir dille sataşmada
bulunmuştur, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Kılıç, bir oturun, şu şeylere devam edeyim, ben
tutanaklara da bir bakayım, ondan sonra size söz vereyim.
Buyurun efendim.
19uncu madde
üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 19.
maddesinin Bu Kanun yayımı tarihinden bir ay sonra yürürlüğe
girer şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alim
Işık Ertuğrul
Kumcuoğlu Erdal
Sipahi
Kütahya Aydın İzmir
Hasan Özdemir Hamit Homriş Yılmaz Tankut
Gaziantep Bursa Adana
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan tasarının 19. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza
Öztürk Atilla Kart Canan Arıtman
Mersin Konya İzmir
Rahmi
Güner Birgen
Keleş
Ordu İstanbul
Madde 19- (1) Bu
kanun 01.07.2010 tarihinde yürürlüğe girer.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 19. maddesinin yasa metninden
çıkartılmasını arz
ve teklif ederiz.
Sırrı
Sakık İbrahim
Binici Ayla
Akat Ata
Muş Şanlıurfa Batman
Şerafettin
Halis Hamit Geylani Hasip Kaplan
Tunceli Hakkâri Şırnak
Akın
Birdal Sebahat
Tuncel Sevahir
Bayındır
Diyarbakır İstanbul Şırnak
Osman Özçelik M. Nezir Karabaş Pervin Buldan
Siirt Bitlis Iğdır
Bengi
Yıldız
Batman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Birdal, buyurun efendim. (BDP sıralarından
alkışlar)
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ilgili yasanın 19uncu maddesinin değiştirilmesine ilişkin
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Şimdi, kamu
düzeni ve güvenliğiyle ilgili müsteşarlığın
oluşturulmasına ilişkin görüşmelerde kimi
konuşmacılar, burada, ne yazık ki büyük bir talihsizlik
içerisinde, ordunun, polisin ve onların gücüne bağlı bu
sorunların çözüleceği gibi bir handikap içinde.
Şimdi,
gerçekten demokrasinin gücüne, hukukun gücüne, insan haklarının ve
özgürlüklerin gücüne ve en önemlisi de insanlık onuruna bağlı
bir sığınma aramak gerekirken -ki bu yüce Parlamento bize o
iradeyi vermektedir, o yetkiyi vermektedir- ordunun, polisin, şiddetin,
çatışmanın, militarizmin gücüne sığınma gibi bir
hezeyan içindeyiz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Doğru konuş
Doğru konuş
AKIN BİRDAL
(Devamla) Aslında demokrasinin güçlü olduğu ülkelerde orduya
sığınılmaz. Orduya sığınanlar, böyle,
ordunun darbe artığı, Parlamentoda hâlâ yer alanlardır.
(BDP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi,
gerçek demokrasilerde, emin olun -eğer izlenirse yakından
görülecektir- demokratik ülkelerde artık ordunun sayısı
azaltılmakta, bütçeden savunma ve silah gücüne ayrılan ödenekler
aşağı çekilmektedir. Şimdi, örneğin Belçika,
örneğin İsviçre, örneğin İsveç, Danimarka
Bunlar biraz
yüzlerini militarizme, kışlaya değil de dünyaya ve
insanlığa ve özgürlüğe çevirsinler ama kıblelerini hep
kışlaya çevirdikleri için böyle görüyorlar ve
karşılarında üniformalı bir asker görüyorlar ve selama duruyorlar.
Oysa, kıblesi artık insanlığın özgürlük olmalı,
haklar olmalı, hukuk olmalı.
Şimdi,
orduyu geçelim. Gerçekten, örneğin hemen bakın, Egenin iki
yakasında komşumuzun sıkıntıları
Bu duruma biz
de düşeceğiz böyle gidersek yakın zamanda, hiç merak etmeyin.
Şimdi öyle teğet geçiyor falan, kendimizi aldatıyoruz. Şimdi,
Egenin iki yakasında, Egeyi barış gölüne çevirmek yerine
yıllarca birbirimiz üzerinde tehdit yaratarak silahlanma ve asker
sayısını arttırma, savunma harcamalarını
arttırma komşumuzu bu duruma düşürmüştür. Merak etmeyin,
eğer önlem alınmazsa demokratikleşme, sivilleşme,
demokratik çözüm, halklarımızla bir arada yaşama kültürünü ve
hukukunu oluşturamazsak emin olun birkaç yıl sonra Türkiyenin durumu
da Yunanistan ve başka ülkelerden farklı olmayacaktır.
Şimdi,
eğer Polis Vazife ve Selâhiyet Yasası ile kamu düzeni
sağlanmış olsaydı, işte, kamu düzeni ve güvenliği
sağlanabilirdi. Tam tersi, Polis Vazife ve Selahiyet Yasası insan
hakları alanındaki ihlalleri daha da artırmıştır.
Şimdi, son günlerde sıkça ki bugün Barış ve Demokrasi
Partisi olarak Sayın Başbakanla yine üzerinden- Meclis
Başkanlığına bir araştırma önergesi verdik. Son
günlerde Meclis İç Tüzüğünün 105inci maddesi ve yine Ceza
Yasasının 47nci maddesi uyarınca -CMUKun- devlet sırrı,
hukuk dışı eylemler, cinayetler, saldırılar devlet
sırrı gerekçesiyle açıklanmıyor ve son günlerde gördük,
kozmik odada 22 dosyanın 7sinin devlet sırrı gerekçesiyle
açıklanmaması istenmiştir. Yine geçtiğimiz hafta
konuştuğumuz gibi Hrant Dinkin katledilmesinde polis muhbirliği
yapan Erhan Tuncelin ifadeleri imha edilmiştir. Şimdi, demokratik
bir devlette, bir hukuk devletinde devlet sırrı diye bir şey
olur mu?
O nedenle, biz
kamu düzeni ve güvenliğini eğer sağlamak istiyorsak gerçekten
şiddetin gücüne, silahın gücüne, üniformaların gücüne
değil, hukukun ve taraf olduğumuz evrensel insan hakları
standartlarının ve hukukun normlarına ve onun gücüne
sığınmalıyız ve ancak bu şekilde biz bu
Parlamentodan halkımızın beklentilerine karşılık
verebiliriz ki bunun itici gücü emekçilerdir, ezilenlerdir, Kürt
halkıdır, azınlıklardır. Gelin, bakalım,
gerçekten
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Birdal, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
...demokratikleşme,
sivilleşme, özgürleşme ve barış yolunda bu itici güçlerle
diyalog kurma ve konuşma ve birlikte sorunlara çözüm aramak yerine onlarla
aramızdaki uzaklığı daha da uzaklaştırarak olmaz.
Gelin, yakınlaştıralım, Tekel işçilerinin ne dediğine
kulak verelim. Gerçekten KCK adı altında yetişkin, legal zeminde
demokratik siyaset yapan Kürt siyasetçilerinin operasyonlarına son
verelim, onları salıverelim ve yine birkaç gün sonra
duruşması olacak ve bütün sol ve sosyalist çevrenin
ilişkilendirildiği Devrimci Karargâh davasıyla, operasyonuyla
yaşam hakkını yok etmek yerine yaşatan bir devlet
kimliğini yaratalım ve birlikte böyle bir geminin gerçekten
yelkenlerini bırakalım. İşte, özgürlük rüzgârı bizi
insanlığın gideceği yere götürür.
Hepinizi bu
umutla, saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkanım...
BAŞKAN
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, konuşmacı dedi ki: Bu Parlamentoda darbe
artıkları var. dedi.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Sen darbe artığı mısın?
SIRRI SAKIK
(Muş) Hiçbirimiz gocunmadık.
BAŞKAN
Arkadaşlar, bir sakin olalım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, kim darbe artığıysa lütfen
söylesin yani Meclis...
SIRRI SAKIK
(Muş) Hiçbirimiz gocunmadık.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Sayın Başkan, kim artık olarak kendini hissediyorsa
gelsin, söylesin.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bakın, Parlamentoya hakaret ediyor. Kim burada darbe
artığı ise lütfen söylesin. Bizim bir hakkımız bu.
BAŞKAN
Sayın Birdal, bir kısım milletvekili
arkadaşlarımız bir husus söylüyor. Yani bu hususta bir
kastınız mı var? Buyurun, bir dakikalık süre içinde
açıklayınız meramınızı.
Buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın
Orduya sığınanlar, böyle, ordunun darbe artığı,
Parlamentoda hâlâ yer alanlardır. ifadelerine ilişkin
açıklaması
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi, Meclis çalışma saatimizi tamamladıktan sonra
sokağa çıkalım, 10 kişiye soralım, 9u nasıl
yanıt verecektir, onun yanıtı gerçektir. (BDP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/704) (S. Sayısı: 383) (Devam)
BAŞKAN
Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan tasarının 19. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve
arkadaşları
Madde 19- (1) Bu
kanun 01.07.2010 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, buyurun.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, öncelikle hukuksuzluk nerede, kimin tarafından
nasıl yapılıyorsa yapılsın, ta başından beri
söylüyoruz: Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu hukuksuzlukların tümüne
karşıyız, keyfîliğe karşıyız, hukukun egemen
olmasını istiyoruz, adalete dayanan bir hukuk devletini savunuyoruz.
O nedenle, Habur Sınır Kapısından geçiş yapan, örgüt
üyelerinin geçişi sırasında yaşanan hukuksuzluklara da
karşı çıkıyoruz. O nedenle, Güneydoğu ve Doğu
Anadoluda seçilmiş belediye başkanlarının ellerinin
kelepçeli bir şekilde hakka, hukuka ve mevcut yasalara aykırı
bir şekilde maruz kaldıkları muamelelere de karşı
çıkıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, çünkü hukuk hem demokrasinin hem insan
haklarının hem özgürlüklerin hem bireyin gelişmesinin temel
sigortasıdır. Ancak savunulan hukuk yandaş hukuk
olmamalıdır, savunulan hukuk herkes için hukuk olmalıdır.
Bakın, deminden söyledik, Erzincan Savcısına yönelik
soruşturmada Adalet Bakanı soruşturma izni veriyor ancak Erzurum
Özel Yetkili Ağır Ceza Savcısına yönelik şikâyet
konusunda aynı Adalet Bakanı soruşturma izni vermiyor, dava
açılıyor, dava henüz devam ediyor değerli
arkadaşlarım. Bu bir hukuksuzluktur, bu bir çifte standarttır.
Yine söylüyorum:
Habur Sınır Kapısında terör örgütünün üyelerinin
ayağına hâkim götürülüyor, savcı götürülüyor ve orada bu
insanlar, çok açık bir şekilde kendilerinin örgüt üyesi
olduklarını söylemelerine rağmen ve kendilerinin
yaptıkları eylem ve işlemlerden pişman
olmadıklarını mahkeme huzurunda beyan etmelerine rağmen ve
TCK 221den yararlanmak istemediklerini söylemelerine rağmen hâkim diyor
ki: Hayır, yararlanacaksın.
Ama değerli
arkadaşlarım, Batmanda
düzenlenen bir mitingde, o gösteriye katıldığı
nedeniyle bir kız çocuğu hakkında yedi yıl dokuz ay hapis
cezası veriliyor. Şimdi neyiniz varsa benim için feda edin. Ben
hapisten çıktıktan sonra çalışırım, size öderim.
Kurtarın beni buradan. Ben niye buradayım? Benim suçum yok. Kötü
şeyler yaşıyorum burada, dayanamıyorum. Hapishaneden
taşan Kurtarın beni buradan, kurtarın.
çığlıkları on beş yaşındaki bu kız
çocuğunun dayısına yazdığı bir mektup. Siz on
beş yaşında bir kızsınız, mitinge
katıldınız, katılmadınız, örgüt üyesisiniz veya
değilsiniz, polise taş attınız veya atmadınız ama
on beş yaşındasınız, üç aydır hapistesiniz, bu
iddialardan dolayı suçlu bulunuyorsunuz, hem de tek celsede ve yedi
yıl dokuz ay hapse mahkûm oluyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, bu kız çocuğu bu
yaşında alkollü bir şekilde araç kullansaydı ve ehliyetsiz
olarak araç kullansaydı, birisinin ölümüne neden olsaydı bu kadar
ceza almayacaktı. Şimdi, bu ceza sisteminin, verilen bu cezanın
adaletli olduğunu savunabilir miyiz? Bu insanın, bu on beş
yaşındaki bir kız çocuğunun gözümüzün önüne baka baka
açmadan solan bir gonca gül gibi solmasına izin vermemiz mümkün mü
değerli arkadaşlarım? Ne oldu? Demokratikleşmeden
yanaydık, terörle mücadele mağduru olan içerideki çocuklar konusunda
hem devlet olarak hem birey olarak hem toplum olarak üç maymunları
oynuyoruz. Burada, terörle mücadele konusunda çocukları kurban etmek
adaletli bir hukuk anlayışı olabilir mi? Siz, bu gösterilerde bu
çocukları kullananlara ceza vermeyeceksiniz ama bu çocukların
ömürlerini, gençliklerini hapishanelerde çürüteceksiniz. İşte biz bu
hukuksuzluklara karşıyız değerli arkadaşlarım.
Biz, bir babanın, oğlunun mezar taşına
yazdığı sözlerden dolayı iki yıl hapis cezası
almasının adalet kurallarına uymadığını
düşünüyoruz, toplumun vicdanını sızlattığını
düşünüyoruz değerli arkadaşlarım. Biz, gerçekten, bu ülkede
katledilen aydınların, demokratların ve
Hrant Dinkin
kardeşinin şu feryatlarına ben katılıyorum: Bu
ülkenin adaletine güvenmiyorum. diyor. Kim diyor? Hrant Dinkin kardeşi
diyor değerli arkadaşlarım.
Eğer
gerçekten bu ülkede demokratik hukuk devletinin tüm kurum ve kurallarıyla
yerleşmesini savunuyorsak, gerçekten demokrasinin, insan
haklarının gelişmesini, geliştirilmesini savunuyorsak,
demokrasi ve özgürlük mücadelesini sadece askerin etki alanının
daraltılması, askerin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztürk, buyurun, konuşmanızı tamamlayın.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Biz gerçekten bu ülkede demokrasi, insan hakları ve
özgürlüklerin geliştirilmesini, kalıcı bir şekilde
geliştirilmesini savunuyorsak, sadece kendi yandaşlarımız
için değil, bu ülkede yaşayan herkes için ama herkes için demokrasiyi
savunuyorsak, demokrasi, insan hakları ve özgürlük mücadelesini sadece ve
sadece ordunun geriletilmesi, askerin etki alanının
daraltılması eksenine dayatamayız. Böyle bir demokrasi
anlayışı olmaz arkadaşlar. Demokrasi, insan hakları ve
özgürlük mücadelesi bir bütündür. Hayatın her alanında bir yaşam
biçimi olarak savunulması gerekir. İşte Cumhuriyet Halk Partisi
bu yaşam biçiminin savunucusudur ve takipçisidir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 19.
maddesinin Bu Kanun yayımı tarihinden bir ay sonra yürürlüğe
girer şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Kumcuoğlu, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kanun yapmak ciddi ve önemli bir
iştir çünkü kanun yapmak ciddi ve önemli bir iş olan devlet yönetiminin
en temel fonksiyonlarından biridir.
Şimdi, bu
kanunun bu maddesinde, 19uncu maddesinde Bu Kanun, neşri tarihinde
yürürlüğe girer. diyoruz. Bu kanun neşri tarihinde yürürlüğe
girer mi? Hayır giremez. Bu kanunun neşri tarihinde orada o
müsteşar oturuyor olacak mı? Olmayacak. O
Müsteşarlığın çalışması için ne
yapılması lazım? Bazı yönetmeliklerin
hazırlanması lazım. Bu yönetmelikler için verdiğiniz süre
ne? Altı ay. Altı ay içinde teşkilatı kuramıyorsunuz,
teşkilatı kuramadığınız için bu yönetmelikleri
hazırlayacak adamınız yok. Hâlbuki, bu teşkilatın
kurulmasıyla ilgili çalışmaların başka bir merci
tarafından yani İçişleri Bakanlığı
tarafından tamamlanması ve bu kanunun neşrinden belli bir süre
sonra yürürlüğe girmesi lazım çünkü kanunlar emredicidirler. Kanun
böyle emrediyorsa ona uyulmalıdır. Uyulmayacaksa öyle kanun
yapılmaz. Dolayısıyla ben bu önergeyi verdim.
Bunun
dışında, müsaade ederseniz, bu kanunla ilgili çok ciddi
başka sıkıntılarımız da var arkadaşlar.
Bakın Devletin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin
gerektirdiği asli ve sürekli görevler memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin
nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri,
aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir.
diyor. Hâlbuki bu kanun ne diyor? 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu ve diğer kanunların sözleşmeli personel
çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı
olmaksızın sözleşmeli personel
çalıştırılabilir. diyor. Hangi personeli? Yukarıdan
aşağıya, müsteşardan aşağıya bütün personeli
sözleşmeli olarak çalıştırabilirsiniz. Hangi usul ve
esaslar dâhilinde? Meçhul. Layüsel bir kurum kuruyorsunuz, hiçbir kanuni yükümlülüğü
yok, hiçbir kanuni mecburiyeti yok; müsteşar böyle istiyor, bakan öyle
emrediyor, oluyor. Hâlbuki, Anayasanın 128inci maddesi gayet sarih,
Bunu kanunla düzenlersiniz. diyor.
Şimdi,
arkadaşlar, bu koordinasyon kurulunda, bu memleketin Genelkurmay
Başkanı memur statüsünde olabiliyor mu? Olabiliyor. MİT Müsteşarı
memur statüsünde olabiliyor mu? Olabiliyor. İçişleri
Müsteşarı mecburen memur statüsünde, Emniyet Genel Müdürü memur
statüsünde, bu Müsteşar memur statüsünde değil! Bu hizmet devletin
asli ve sürekli görevlerinden değil mi? Yani, neden bu
farklılığı arıyoruz, ne oluyor? Niçin ikinci
defadır bu Mecliste herhangi bir kanuni düzenlemeye, özellikle 657 ve
tamamlayıcı mevzuata tabi olmayan kamu görevlileri istihdamı
konusunda bu Hükûmet ısrar ediyor? Acaba bu Hükûmet 657 sayılı
Kanunun 670 sayılı Kanunla değişik 6ncı maddesinden
mi rahatsız oluyor? Bakın, söz konusu madde ne diyor: Devlet
memurları Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve kanunlarına
sadakatle bağlı kalmak ve milletin hizmetinde Türkiye Cumhuriyeti
kanunlarını sadakatle uygulamak zorundadırlar. Devlet
memurları bu hususu yeminle belirtirler. Bundan mı kaçırmak
istiyorsunuz Sayın Bakan bu adamları? Devletin bu kadar önemli
görevini, devletin istihbaratının başındaki
adamını siz devlete sadakat yemininden muaf tutmak için mi
bunları sözleşmeli personel statüsüne sokuyorsunuz? Bu yeminde ne
sizi rahatsız ediyor? Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, Atatürk
inkılap ve ilkelerine, Anayasada bulunan Türk milliyetçiliğine
sadakatle bağlı kalacağı mı sizi rahatsız ediyor?
(MHP sıralarından alkışlar) Yoksa bu memurların
Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını, milletin hizmetinde olarak
tarafsız ve eşitlik ilkelerine bağlı kalarak
uygulayacağından mı huzursuz oluyorsunuz? Türk milletinin millî,
ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyip, koruyup bunları
geliştirmek için çalışacağından mı endişe
ediyorsunuz? Niçin bu kadar önemli ve hayati bir kurumda çalışan
insanlar memur statüsünden kaçırılmak isteniyor? Amaç nedir, maksat
nedir? Bunu burada açıklamak zorundasınız çünkü Anayasa
emrediyor, Devletin asli ve sürekli görevleri memurlar eliyle görülür. ve siz
burada bundan kaçınıyorsunuz ve Bu adamlar hiçbir hukuka tabi olmaz.
Bunların nasıl istihdam edileceğine dair usuller ve esaslar,
Müsteşar tarafından hazırlanan bir onay ve Bakan oluruyla olur.
diyorsunuz. Beyefendiler ikaz ediyorum: Sayın Bakan, Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
bütün yetkinizi oradaki Müsteşara devrediyorsunuz ama sorumluluğu
devredemezsiniz. Bunun, gelir, bir gün hesabı sorulur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kumcuoğlu, buyurun efendim, konuşmanızı
tamamlayınız.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Onun için, niçin bu kadar hayati bir kurumda, böyle,
Müsteşardan aşağı kapıcısına kadar herkes
sözleşmeli personel olur diye çırpınılıyor, anlamak
mümkün değil. Maaş yetmiyorsa, MİT Müsteşarının
maaşı nasıl yetiyor veya İçişleri
Bakanlığı Müsteşarının maaşı nasıl
yetiyor? Bizim Emniyet Genel Müdürümüz neyle geçiniyor? Bu zatı
muhteremler, kapıcısından müsteşarına kadar devletin
kanunla verilmiş ücret rejimine sığamıyorlar ve
bırakın, onun ötesinde, hiçbir kanuni düzenlemeye
sığamıyorlar, bütünüyle layüsel. Bu kadar layüsel bir kurum
kurmaya hakkımız yok. Lütfen, yaptığımız işi
ciddi yapalım. Bu devlet hepimizin ve devlet bugüne kadar
insanlığın keşfettiği en büyük icattır, bunu
hırpalamayalım.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kumcuoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın
Kılıç, tutanakları okudum, inceledim; evet, size iki
dakikalık bir süre vereceğim.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Samsun Milletvekili Suat Kılıçın,
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi İç Tüzüğünün 67nci maddesini, özellikle bu kürsüyü
sık sık kullanan ama 67nci maddeyi ihlal etmeyi de
alışkanlık hâline getiren milletvekilinin anlaması
açısından özenle ve dikkatle okuyorum: Genel Kurulda kaba ve
yaralayıcı sözler söyleyen kimseyi Başkan derhal, temiz bir
dille konuşmaya, buna rağmen temiz bir dil kullanmamakta ısrar
ederse kürsüden ayrılmaya davet eder.
Şimdi,
tabii, söz konusu konuşmacının üzerinden birkaç konuşma
geçti. Adını da anmak istemediğim için söylediklerini de tekrar
etmek istemiyorum ancak bu kürsüden konuşan milletvekili, kendisini seçen
millete hürmeten ve o milletin saygınlığına aynı
saygıyla mukabelede bulunma ihtiyacına binaen doğru
konuşmalıdır, düzgün şeyler konuşmalıdır,
ahlaklı konuşmalıdır, temiz bir dil kullanmayı
alışkanlık hâline getirmelidir.
Bu kürsü
seçilmiş her milletvekili tarafından mutlaka
kullanılacaktır ama bu kürsüye gelen her milletvekili temiz, düzgün,
iyi ve sağlam bir dil kullanmayı kendisine şiar edinecektir,
yoksa Her söze verilecek bir cevabımız mutlaka vardır -ecdadımızın
dediği gibi- ama önce söylenene bakarız laf mı diye, sonra
söyleyene bakarız adam mı diye.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/704) (S. Sayısı: 383) (Devam)
BAŞKAN
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının 20. maddesinin Bu kanun
hükümlerini İçişleri Bakanı yürütür. şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı
Sakık İbrahim
Binici Bengi
Yıldız
Muş Şanlıurfa Batman
Sebahat Tuncel Hamit Geylani Ayla Akat Ata
İstanbul Hakkâri Batman
Şerafettin
Halis Hasip Kaplan Akın Birdal
Tunceli Şırnak
Diyarbakır
Osman Özçelik M. Nezir Karabaş Pervin Buldan
Siirt Bitlis Iğdır
Sevahir
Bayındır
Şırnak
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Yıldız, siz mi konuşacaksınız?
BENGİ YILDIZ
(Batman) Evet.
BAŞKAN
Buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
BENGİ YILDIZ
(Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birazdan kamu
güvenliği yasa tasarısı yasalaşacak. Kamuoyuyla şunu
paylaşmak istiyoruz: Biz de ülkemizde istihbaratın, onun koordinasyonunun
Hükûmetin, sivil idarenin kontrolünde olması gerektiğine
inanıyoruz. Genelkurmayın ayrı bir istihbaratı,
Jandarmanın ayrı, Emniyetin ayrı
Birbirleriyle istihbaratı
paylaşmayan yetkili ama sorumsuz kurumların ülkemizde geçmişte
hesap sorulabilir kurumları yaratmadığını görüyoruz.
Bu anlamda da keşke ülkemiz diğer yasal değişiklikleri
yaparak sivil otoritenin emrinde ve onun kontrolünde hesap verebilir bir kurum
yaratabilseydik. Ne yazık ki bu yasa buna vesile olmayacak çünkü daha
geçen gün, ülkemizde herkes tarafından kabul edilen JİTEM diye bir
kurumun varlığı mahkemeler tarafından Genelkurmaya soruldu
ve Genelkurmay böyle bir kurumun, kuruluşun olmadığını
söyledi. Biz, Batmanda yaşadık; Batmanın Valisi Salih
Şarmanın Ben bu kurumla birlikte çalıştım ve çok da
iyi çalıştı. şeklinde açıklaması oldu. Batmanda,
şu anda, Batman Valiliğinin o dönemlerde
hazırladığı telefon rehberlerinin içerisinde JİTEM
ibaresinin karşısında o kurumun telefonları vardır ama
bu ülkede, ne yazık ki bu hâlen inkâr edilmektedir. Dolayısıyla,
biz diyoruz ki: Keşke bu kurum ve kuruluşlar, gerçekten de böyle bir
koordinasyonla bu istihbaratı paylaşabilsin, biz de ülkemizdeki
olumsuz gelişmelerden dolayı, o zaman Hükûmeti, sivil otoriteyi
sorumlu tutabilelim.
Değerli
arkadaşlar, dünyada 11 Eylül saldırılarından sonra,
ülkemizde ise cumhuriyetin kuruluşundan beri güvenlik mi, özgürlük mü
tartışmaları yapılıyor. Dünyanın hiçbir
demokratik ülkesinde bu tartışma yapılmaz. Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 5inci maddesi ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin kararlarının tamamında hemen hemen,
özgürlük ve güvenlik birbirini tamamlayan, birbirini bütünleyen
kavramlardır ama ülkemizde ve ne yazık ki dünyada da 11 Eylül
saldırılarından sonra, özgürlükleri kısıtlamaya
çalışan kesimler, özgürlük ve güvenlik kavramlarını
çatıştırarak güvenlik lehine, demokratik hak ve özgürlüklerin
aleyhine belirli kazanımlar elde etmeye çalışıyorlar.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, ülkemizde, İnsan Hakları
Vakfının, İnsan Hakları Derneğinin 2009 İnsan
Hakları Raporundan belirli kısımları size
aktarıyorum. Bizim anladığımız, güvenliği,
otoriteyi, devletin kutsallaştırılan kurumlarını
savunmaktan çok, devletin de onun kurumlarının da insan için var
olduğu
Dolayısıyla, insan güvenliğinin en ön planda
olması gereken bir sisteme inanıyoruz. Bu sistemin adı da demokrasidir.
Ama ne yazık ki ülkemizde 2009 yılının on ayı
içerisinde güvenlik güçlerinin şiddetinde önceki yıllara oranla
hiçbir azalma olmamıştır yapılan tespitlerde. 1 Aralık
2009 tarihine kadar 5 kişi gözaltında, 33 kişi ise cezaevlerinde
yaşamını yitirmiştir. Yargısız infaz, dur
ihtarı, rastgele ateş açma olaylarında güvenlik güçlerinin
ateş açması sonucu 46 kişi yaşamını
yitirmiştir. 2009 yılında 17 faili meçhul cinayet işlenmiştir.
Yine Türkiye İnsan Hakları Raporuna göre kötü muamele ve
işkenceden dolayı 436 kişi bu kuruma başvurmuş,
bunlardan 252si bu yıl içerisinde işkence gördüğünü
belirtmiştir. Toplantı ve gösterilerde yapılan
aşırı güç kullanımı sonucu 9 toplantı ve
gösteride 5 gösterici öldürülmüş, 269u ise yaralanmıştır.
Cezaevlerinde tutuklu bulunan insanların sayısı 2009
yılının Kasım ayı itibarı ile
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yıldız, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
BENGİ YILDIZ
(Devamla) - ...117 bin kişidir ve bunlardan 2.603ü çocuktur ne yazık
ki. Bu verilerde, insan hakları, demokratikleşme, özgürlük ve
güvenlik konusunda ülkemizin epey katetmesi gereken yolu olduğunu
görüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, burada çıkıp ülkemizin temel sorunları
konusunda otoriteyi, daha çok şiddeti öneren birçok hatip oldu. Keşke
zamanımız olsa ki ileriki günlerde olacak- cumhuriyet tarihinden
günümüze kadar ülkemizin seksen beş-doksan yıllık cumhuriyet
tarihi boyunca olağan olarak geçirdiğimiz yılların sayısı
beş on yılı geçmiyor. Diğerlerinin hepsi, istiklal mahkemeleri,
takriri sükûnlar, umumi müfettişlikler, sıkıyönetimler ve
olağanüstü hâllerde geçmiştir, olağan âdeta bir dönemi
geçirmemişiz. Buna rağmen, ülkenin temel problemlerinde hâlen
şiddeti, daha fazla otoriteyi savunanlar var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BENGİ YILDIZ
(Devamla) - Bunun için de tarihimize, geçmişimize bir bakmayı
öneririm, seksen beş-doksan yıllık tarih içerisinde ne
kadarını olağan geçirmişiz, ne kadarını
olağandışı geçirmişiz. Ondan sonra da gelip bu
geçmişimizden ve tarihimizden ders çıkaralım diyorum.
Yüce heyetinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümünün oylamasından önce oyunun rengini belirtmek üzere aleyhte, Ufuk
Uras Beyin bir talebi var.
Sayın Uras,
buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli vekiller; sosyal
güvenlikle ulusal güvenlik arasında doğrusal bir bağlantı
olduğu ortada. Bu ülkenin sosyal güvenliğini geliştirirsek
ulusal güvenlik de teminat altına alınır. Bu, dünya genelinde de
böyledir. Dünya genelinde mesela, askerî harcamaları yüzde 50
indirdiğinizde bütün açlığı ortadan kaldırmak mümkün.
Bu, denemeye değmez mi?
Biz
zamanında, Yunanistandaki kardeş partilerle
karşılıklı olarak askerî harcamaların indirilmesi
konusunda anlaşmaya varmıştık. Bu, Türkiye'nin ve bölge
hükûmetlerinin politikası olsa ne kadar iyi olur. Patriot füzeleri
üzerinde soru soruyorum, maliyeti, alternatif maliyeti vesaire, yanıt
geliyor Bu devlet sırrıdır. diye. Bu devletteki sır
perdesini kaldırmak ahir ömrümüzde mümkün olmayacak mı? Yani güvenlik
değil, sosyal devleti temin etmek açısından, ülkede huzuru
sağlamak açısından yapılanları daha önce de bir bir
ifade ettik.
Bir şey
yapmanın en büyük düşmanı, bir şey yapıyor gibi
gözükmektir. Değirmen buğday öğütür ama içinde bir şey
yoksa kendini öğütmeye başlar. O yüzden, seçimler
yaklaştıkça, kongreler yaklaştıkça bütün partilerimiz
Değişeceğiz, artık bambaşka olacağız.
vesaire diyor ama bu değişiklik, kravat, gömlek değişikliği
gibi değildir ki. Zihniyet değişikliğinin turnusol
kâğıtları bellidir. Bu zihniyet değiştirilmediği
müddetçe, yani demokratikleşme sağlanmadığı müddetçe,
hak ve özgürlükler alanını genişletmediğimiz müddetçe sonuç
almak mümkün değildir.
Biraz önce burada
bir tartışma oldu, kim cumhuriyet çocuğu, kim daha iyi
cumhuriyet çocuğu vesaire diye. Cumhuriyet 86ncı yılında.
Biz hâlâ çocuk kalacaksak işimiz zor. Cumhuriyeti
olgunlaştırmanın, cumhuriyetin teminatının yolu,
cumhuriyeti demokratikleştirmekten geçiyor.
Bu vesileyle bir
kere daha hatırlatmak isterim: Yüzde 10 barajı konusunda ne
düşündüğü söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. (BDP
sıralarından alkışlar) Yani birbirinizle
tartışmamanız açısından ortak olduğunuz
konuları ortaya atıyorum ki Meclis buradaki birlik ve
beraberliği görsün.
Sayın
Başbakan diyor ki: Türkiye buna hazır değil. E, bütün dünya
hazır. Niye bir türlü buna hazır olmuyoruz? Muhalefet partileri diyor
ki: Demokrasi ayrı; siyasi katılım, temsilde adalet ayrı.
Peki, iktidar ve muhalefet yakın tarihimize baktıklarında
görmüyorlar mı? İki önceki hükûmette gene yüzde 10 barajı
vardı ama CHP destekli Anasol İktidarı da vardı.
Yine,
iktidarı ve muhalefetiyle görmüyor muyuz? 1965 seçimlerinde nispi temsil
vardı, baraj falan da yoktu ama Adalet Partisi tek başına
iktidara gelmişti. Yani yakın tarihimize baktığımızda,
bu yüzde 10 barajını savunmak mümkün değil ama iktidarıyla
muhalefetiyle bir yurttan sesler korosu oluşuyor ve bu konuda bir inatla
karşı karşıya kalıyoruz.
Deniyor ki: Yüzde
10 barajını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de savunuyor
Sizin için uygundur. diyor. Bu, utanç verici bir karar. Siz bir Orta
Doğu ülkesisiniz, siz üçüncü dünya ülkesisiniz, sizin için yüzde 10
barajı problem değildir. açıklamasını biz nasıl
gerekçe hâline getirebiliriz? Peki, istikrarsızlık nedeni oluyorsa
bugün hiçbir barajın olmadığı Finlandiyanın,
İrlandanın, İzlandanın, İsveçin ve bir dizi ülkenin
istikrarsız olması gerekiyor.
O yüzden, sevgili
arkadaşlar, Siyasi Partiler ve Seçim Yasasını
demokratikleştirmek bizim açımızdan çok önemli.
Bırakınız bütün renkler kendilerini ifade etsinler ve bu yüzde
10 barajı gibi bir tür oy hırsızlığını, bir
tür siyasi ahlak dışı davranışı hep beraber
reddedelim. Başkalarının oyları üzerine hak etmediğimiz
ağırlıkta temsili hiç kimse bize kabul ettiremez. Hele, sol
adına yüzde 10 barajını savunabilmek
Dünyada başka bir
örneği yoktur. Sağı bilemem, sağ belki böyle bir
yaklaşımı kendine uyumlu görebilir ama sol değerler
açısından, temsilde adalet, siyasi katılım bizim
açımızdan çok önemli.
Burada sürekli
bir Habur meselesi gündeme geliyor. Hepiniz televizyonlardan izlediniz. Ben
Mardin-Habur hattı üzerine gittim. Orada bir dizi şekil
hataları, sakillikler olabilir ama işin esasını
kaçırıyorsunuz arkadaşlar. İşin esasını
kaçırdığınızda, bölge insanının duyduğu
sevinci, Nihayet çocuklarımız geldi, çocuklarımız
canlı geldi, çocuklarımız ölmeyecek, bu memleket
normalleşecek. hâletiruhiyesini anlamazsanız
AHMET YENİ
(Samsun) Sol tarafa söyle, öbür tarafa bak.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Terörü yapmasalardı ölmezlerdi.
MEHMET UFUK URAS
(Devamla) - Bir ayar verilecek, bir ayar verilecek ama o ayarı seçmen
verecek arkadaşlar.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Terörü yaratmasalardı ölmezlerdi.
MEHMET UFUK URAS
(Devamla) Bölge halkının oradaki hassasiyetine ben kendim
tanık oldum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Uras, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET UFUK URAS
(Devamla) Mardin-Habur arasında insanların sevincine tanık
oldum. Empati yapalım, diğer bölgelerin hassasiyeti için de
yapalım ama o bölgede gördüğüm sevinç ve duygudaşlık çok
önemli. Türkiye'nin vicdanını, Türkiye'nin aydınlık yüzünü
ortaya çıkaracaksak, hakikaten, oradaki ruh hâlini görmemiz lazım.
Kimden ve nereden
gelirse gelsin her türlü şiddet ve teröre karşı olduğumuzu
çok açık ifade ediyoruz. Şiddet keyfîliktir, şiddet
kuralsızlıktır. O yüzden, şiddetin ortadan
kaldırılmasıyla 12 Eylül rejiminin tasfiyesini hep birlikte
senkronize etmemiz gerekiyor. Sopa ve havuç politikaları artık iflas
etmiştir. Yurttaşları ikna edecek bir havuç bulmak da artık
mümkün değildir. O yüzden gelin elbirliğiyle bu Anayasa
değişikliğini yapalım, Siyasi Partiler, Seçim
Yasasını demokratikleştirelim ve 2011 seçimine öyle gidelim.
Yurttaşımız da ona göre kararını versin ve
inanıyorum ki toplumun ekserisi demokratikleşmeden yana irade ortaya
koyacaktır.
Saygılarımı
sunuyorum. (BDP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu
yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı
ile imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama
için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının -Sıra
sayısı: 383- açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı : 252
Kabul :
215
Ret :
37 (x)
Genel Kurulumuzun
bu kabulünden sonra Sayın İçişleri Bakanı Beşir
Atalayın bir teşekkür konuşması olacaktır.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yoğun bir mesai sarf edildi bu tasarının
yasalaşması için. Üçüncü hafta neredeyse, dördüncü yasama günü
üzerinde çalışılmış oldu. Ben, katkı veren bütün
milletvekillerimize ve Meclis başkan vekillerimize çok teşekkür
ediyorum.
Önemli
eleştiriler oldu burada, özellikle Cumhuriyet Halk Partisi fazla karamsar
göründü, fazla karamsar tablolar çizdi ama
ATİLLA KART
(Konya) Sorumluluğunuz çok ağır Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
göreceksiniz mahcup edeceğiz,
mahcup olacaksınız.
ATİLLA KART
(Konya) Tarih sizi affetsin.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Ben, hem iktidar partisine hem
muhalefet partilerimize, katkılarınız için hepinize çok
teşekkür ediyorum.
ATİLLA KART
(Konya) Tarih affetsin.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Etkili bir koordinasyon birimi olacak
ve burada hayırlı işler yapacağız. Göreceksiniz, yani,
sizin o eleştirilerinizin hepsini de biz yine
ATİLLA KART
(Konya) Keşke bizi mahcup etseniz Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
daima kulak ardında
tutacağız, onu da ifade edeyim.
ATİLLA KART (Konya)
Keşke mahcup etseniz, mahcup olmak isteriz.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Onları da önemli görüyoruz.
Çalışmalarımızda, buradaki söylenenlerin hepsini de biz
daima hatırlayacağız.
Hepinize çok
teşekkür ediyorum, iyi akşamlar diliyorum, saygılar sunuyorum.
Sağ olun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Sayın Bakanımıza ve
olgunluk içinde görüşmeleri yürüten gruplarımıza, grup
başkan vekillerimize, tüm emeği geçen arkadaşlarımıza
teşekkür ediyoruz. Kanunun da ülkemize hayırlar getirmesini
diliyoruz.
Kanun tasarı
ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 18 Şubat 2010 Perşembe günü,
alınan karar gereğince, saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Sizlere ve bizleri
izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar
diliyorum efendim.
Kapanma Saati: 19.23