DÖNEM: 23 CİLT: 62 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
66ncı
Birleşim
25 Şubat 2010 Perşembe
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş
ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Konya
Milletvekili Mustafa Kabakcının, Hocalı katliamının
18inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Atila Kayanın, Hocalı katliamının 18inci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylaninin, 21 Şubat Uluslararası Ana Dil Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 22 milletvekilinin, GDOlu ürünlerin
sağlığa etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/591)
2.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 19 milletvekilinin, kanuni takibe
düşen krediler sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/592)
3.-
İstanbul Milletvekili Sacid
Yıldız ve 21 milletvekilinin, Çağdaş Sanatlar Müzesi ihtiyacının
karşılanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/593)
4.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 21 milletvekilinin, özel çevre koruma
bölgelerinde yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/594)
V.-
GENSORU
A)
ÖN GÖRÜŞMELER
1.-
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu Adına Grup
Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay,
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, Demokratik açılım olarak
adlandırılan proje
kapsamında gizli görüşmelerde bulunduğu, terör örgütü
mensupları hakkındaki yargı sürecini etkilediği
iddiasıyla İçişleri Bakanı Beşir Atalay
hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/10)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okayın, Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, AK PARTİ, CHP ve MHP
grupları adına konuşan milletvekillerinin, partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serterin, Batman Milletvekili Bengi
Yıldızın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürekin, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, CHP Grubu Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Muş Milletvekili
Sırrı
Sakıkın, İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürekin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.-
İzmir Milletvekili K. Kemal
Anadolun,
İçişleri Bakanı
Beşir Atalayın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, İstanbul Milletvekili Fatma Nur
Serterin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
8.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın, Gaziantep Milletvekili Akif Ekicinin,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
VII.-
AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, İçişleri Bakanı Beşir
Atalayın, Böyle bir Meclis olur mu? ifadelerinden dolayı Meclisten
özür dilemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
2.-
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın Böyle bir Meclis olur
mu? ifadesini kullanmadığına ilişkin açıklaması
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Arsa Üretimi
ve Değerlendirilmesi Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili
Recai Berber ve 5 Milletvekilinin, 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/762, 2/475) (S.
Sayısı: 455)
4.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın, Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna
Sunulması Hakkındaki
Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/566) (S. Sayısı: 462)
5.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
6.- Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/786) (S. Sayısı: 460)
7.- Avusturya
Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve
Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/783) (S.
Sayısı: 447)
8.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/755) (S. Sayısı: 426)
IX.-
OYLAMALAR
1.- Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili
Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal Anadolun,
Demokratik açılım olarak adlandırılan proje
kapsamında gizli görüşmelerde bulunduğu, terör örgütü
mensupları hakkındaki yargı sürecini etkilediği
iddiasıyla İçişleri Bakanı Beşir Atalay
hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesinin oylaması
2.- Arsa Üretimi
ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin, 2985 Sayılı
Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin oylaması
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, yabancı bir ülkede
domuz gribi aşısı yaptırdığı iddiasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı (7/11253)
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
domuz gribi aşısına ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/11313)
3.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, kirlilikten etkilenen deniz ürünlerinin insan
sağlığına etkilerine ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/11314)
4.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, bir açıklamasına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/11315)
5.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki
Kulkuloğlunun, H1N1 aşısı uygulamasına ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
(7/11316)
6.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
küçük eczanelerin kapanacağı iddialarına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/11317)
7.- Aydın
Milletvekili Fatih Atayın, domuz gribi aşısına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/11418)
8.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, ilaçların raf ömrünün
uzatılmasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağın cevabı (7/11419)
9.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcının, bir sağlık
ocağının personel ihtiyacına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/11421)
10.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barışın, Şanlıurfada hastanede
verilen kanla AIDSe yakalanan bir çocuğun ve ailesinin durumuna
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/11423)
11.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, domuz gribi aşısına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/11424)
12.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karstaki çocuk doktoru ihtiyacına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/11425)
13.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahandaki diyabet uzmanı
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı (7/11426)
14.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat Devlet Hastanesinin göz doktoru
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı (7/11527)
15.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemürün,
Denizlide depreme yönelik önlemlere ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/11528)
16.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Kars Devlet Hastanesinde kanser
hastalarına hizmet verilememesine ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/11529)
17.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Osmaniyede kamu hastanelerinde hizmet satın
alma yoluyla istihdam edilen personele,
Adanada kamu
hastanelerinde hizmet satın
alma yoluyla istihdam edilen personele,
Kamu
hastanelerinde hizmet satın alma yoluyla istihdam edilen personele,
İlişkin
soruları ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/11531), (7/11532),
(7/11533)
18.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, bir ilacın
raf ömrünün iki yıl
uzatıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/11848)
19.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, şampiyonaların illere
yayılmasına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Faruk Nafız Özakın cevabı (7/11895)
20.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Erzurum Oltu Kapalı Spor Salonunun
bakım ve onarımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Nafız
Özakın cevabı (7/11896)
21.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Erzurumun Narman ve Oltu ilçelerindeki yurt
ihtiyacına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Faruk Nafız Özakın cevabı (7/11897)
22.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, görevine son verilen
müfettişlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı (7/11935)
23.-
Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçükün, futbol maçları
yayın ihalesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Nafız
Özakın cevabı (7/11976)
24.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Kayseri Spor Kulübündeki
bazı olaylara ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Faruk Nafız Özakın cevabı (7/11987)
25.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamandaki 100.
Yıl Havuzunun durumuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Nafız
Özakın cevabı (7/11988)
26.- Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, uzay çalışmalarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydının
cevabı (7/12042)
27.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
çocukların ve gençlerin spor
aktivitelerine ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Faruk
Nafız Özakın cevabı (7/12126)
28.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, yabancılara taşınmaz mülk
satışına
ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı (7/12127)
29.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, açılacak TİKA temsilciliklerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/12250)
30.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, Altınova
sahilindeki erozyon sorununa
ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Mustafa Demirin cevabı (7/12256)
31.- Trabzon Milletvekili
Süleyman Latif
Yunusoğlunun, kadastro sonucu kullandıkları arazi elinden
çıkan köylülere ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Mustafa Demirin cevabı (7/12257)
32.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, bir caminin
yıktırılmasına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/12335)
33.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, camilere kurulan baz istasyonlarına
ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/12479)
34.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, Genel Kurul Salonunda kullanılan GSM
sinyal kesici cihaza ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı
(7/12694)
35.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, TBMMnin kuruluş yıldönümü
etkinliklerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Nevzat Pakdilin cevabı (7/12695)
I.
- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.03te açılarak üç oturum yaptı.
Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut, Balıkesirin
Dursunbey ilçesine bağlı Odaköydeki bir kömür ocağında 23
Şubatta meydana gelen grizu patlaması sonucunda göçük altında
kalarak hayatını kaybeden 13 işçiye Allahtan rahmet, kederli
ailelerine metanet, yaralılara acil şifa, Türk milletine
başsağlığı dileyen bir konuşma yaptı.
Trabzon
Milletvekili Safiye Seymenoğlu, Trabzonun düşman işgalinden
kurtuluşunun 92nci yıl dönümüne,
Muğla
Milletvekili Gürol Ergin, hayvancılıkta yaşanan sorunlara,
Niğde
Milletvekili Mümin İnan, emekli aylıkları arasındaki
farklılıkların giderilmesi için intibak yasasının
çıkarılmasıyla ilgili yapılan çalışmalara,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol,
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural,
İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras,
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç,
Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı,
Balıkesirin
Dursunbey ilçesine bağlı Odaköydeki bir kömür ocağında 23
Şubatta meydana gelen grizu patlamasına ilişkin birer
açıklamada bulundular.
Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve 23 milletvekilinin, Havran ilçesinde
yapılan barajın yarasalar ve zeytincilik üzerindeki etkilerinin
(10/587),
İstanbul
Milletvekili Atila Kaya ve 19 milletvekilinin, üniversite öğrencilerinin
sorunlarının (10/588),
Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu
Anadoluda Hançer Timi adlı grupların var olduğu
iddialarının (10/589),
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 21 milletvekilinin, sulama birliklerinin
sorunlarının (10/590),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
3üncü
sırasında bulunan, Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili
Recai Berber ve 5 Milletvekilinin, 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının (1/762,
2/475) (S. Sayısı: 455) görüşmelerine devam olunarak 7nci
maddesine kadar kabul edildi.
İç Tüzükün
87nci maddesinde belirtilen sayıdakinden daha az önergeyi işleme
alması nedeniyle Oturum Başkanının tutumu hakkında
açılan usul tartışması sonucunda, Oturum Başkanı,
tutumunda bir değişiklik olmadığını
açıkladı.
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, İstanbul Milletvekili Mustafa Ataşın,
şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
25 Şubat
2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00te
toplanmak üzere birleşime 20.00de son verildi.
|
Sadık YAKUT |
|
Başkan
Vekili |
|
Bayram ÖZÇELİK Murat
ÖZKAN |
|
Burdur Giresun |
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
No.: 88
II. - GELEN KÂĞITLAR
25 Şubat 2010 Perşembe
Tasarı
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Finlandiya Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/812) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.2.2010)
Teklifler
1.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının; Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/614)
(Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.2.2010)
2.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın; İş Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/615)
(Adalet ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.2.2010)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, Genel Kurul Salonunda kullanılan GSM
sinyal kesici cihaza ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/12694)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, TBMMnin kuruluş yıldönümü
etkinliklerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/12695) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/02/2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 22 Milletvekilinin, GDOlu ürünlerin
sağlığa etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/591) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.1.2010)
2.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 19 Milletvekilinin, kanuni takibe
düşen krediler sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/592)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.1.2010)
3.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 21 Milletvekilinin, Çağdaş
Sanatlar Müzesi ihtiyacının araştırılarak
karşılanması için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/593) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29.1.2010)
4.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 21 Milletvekilinin, özel çevre koruma
bölgelerinde yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/594) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.1.2010)
25 Şubat 2010 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz Hocalı katliamı hakkında söz isteyen
Konya Milletvekili Mustafa Kabakcıya aittir.
Buyurun
Sayın Kabakcı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Konya Milletvekili Mustafa Kabakcının,
Hocalı katliamının 18inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
MUSTAFA KABAKCI
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 26 Şubat
1992de Ermenilerin Azerbaycan Hocalıda yaptıkları ve tarihe
Hocalı katliamı olarak geçen olayların 18inci yıl
dönümünde yapılan zulümle ilgili tarihe not düşmek üzere söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, Balıkesirin Dursunbey ilçesine bağlı
Odaköydeki maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında
hayatını kaybeden işçilerimize Allahtan rahmet, geride kalan
kederli ailelerine sabırlar, yaralı kardeşlerimize acil
şifalar diliyorum. Böyle faciaların son bulması da tek
dileğimiz.
Ayrıca, 13
Şubat 2009 tarihinde vefat eden ve geçtiğimiz günlerde ölüm yıl
dönümünü kutladığımız Türk dünyasının
çağdaş Mehmet Âkifi Bahtiyar Vahapzadeye de Allahtan rahmet
diliyorum.
Zulüm, hangi
çağda ve hangi coğrafyada, kimden ve ne şekilde olursa olsun
zulümdür. Her yerde ve her çağda çirkindir. Ardında
bıraktığı manzara savunmasız insanların mazlum
bedenleridir. Şimdi, öyle Birinci Cihan Harbi zamanı değil, çok
yakın bir tarihte, bundan on sekiz yıl önce, 26 Şubat 1992de
Hocalıda yaşanan vahşeti ve katliamı tekrar
hatırlatalım. Ermenilerin toprak genişletmek arzusuna, tarihten
gelen Türk düşmanlığı ve nefretini de ekleyerek
yapmış oldukları bu mezalimle Hocalıda büyük bir katliam
ve bir vahşet yaşanmıştır. Olayı gören ve anlatan
Ermeni gazetecilerden olanlar vardır ve bunlar yaralı olan
çocukların nasıl yakıldığını, annelerin
karınlarının nasıl deşildiğini, ölen insanlara
eziyet olsun diye beyinlerinin nasıl
çıkarıldığını kendi hatıralarında da
anlatmaktadırlar.
Bunlardan bir
tanesi, Davud Kehriyan diye bir gazeteci diyor ki: Bazen ölü
vücutlarının üstünden yürümemiz gerekti. Hatta Daşbulak denilen
bölgenin yakınlarındaki bir bataklığı geçmek için ölü
bedenlerden kendimize yol yaptık. Ben ölü vücutların üstünden
yürümeyi reddettim. Ardından Albay Oganyan bana korkmamamı emretti,
Askeri yasalardan biridir bu. dedi. Hâlbuki bu bir vahşetti. Daha sonra,
yaralı dokuz on yaşlarında bir kızın göğsüne tek
ayağım ile basarak geçmek zorunda kaldım, makinem ve üstüm kan
içinde kaldı. diyor ve bunu yıllarca
unutmadığını anlatıyor.
Saygıdeğer
milletvekilleri, aslında köklü ve büyük milletler geçmişe dönerek
eski sayfaları tekrar karıştırarak ağlayıp
sızlamayı pek beceremezler, kendilerine acıma ve
acındırmayı zillet sayarlar. Bu sebepten dolayı bizim
kültürümüzde yaşadığımız başka felaketler için de
matem edebiyatı çok gelişmemiştir. Ancak tarih denen o büyük
kitabın içindeki yaşananları unutmamak başkadır.
Onları gündelik yaşantıdan siyasete, kültürden sanata kadar
hayatın bütün sahalarına total bir ideoloji olarak getirmek
başka bir şey, unutmamak ayrı bir şeydir. Ermenilerin her
yıl 24 Nisan yaklaştığında dünyanın dört bir
yanında başlattıkları uydurma soykırım
kampanyalarını maalesef ibretle görüyoruz. Bugün sözde
soykırım iddialarıyla Türkiyeyi suçlayan Ermenistan, 1992
yılının 25 Şubatını 26 Şubata bağlayan
gece, eski Sovyetlerin Yukarı Karabağda konuştuğu
366ncı birliğinin de desteğiyle girişini ve
çıkışını kapattığı Hocalı
kasabasına saldırmış ve oradaki kardeşlerimizden 613
tane çocuk ve kadından oluşan kardeşimizi hunharca
katletmiş ve 1.275 kişiyi de alıp götürmüştü. 150
kişinin akıbeti bugün bile belli değildir.
Biz bugün, hâlâ
Ermenistanın işgal altında tuttuğu Karabağın,
jeopolitik ve jeostratejik açıdan son derece önemli bir konumdaki
Karabağın işgalden kurtulması için Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak tavrımızı sürdürüyoruz ve tarihin her döneminde
olduğu gibi bugün de aynen bu kanaatimiz devam ediyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kabakcı, lütfen tamamlayınız.
MUSTAFA KABAKCI
(Devamla) Tamamlıyorum.
Azerbaycanlı
kardeşlerimizin 1915te olduğu gibi yanında olduk, bugün de
yanında olmaya devam ediyoruz. Hocalı katliamını yapanlar
bugün sağdırlar. Dünya yapılan bu katliamı unutmamalı
ve herkes adalette bunun hesabını vermelidir.
Bu
konuşmalarda, yaptığımız törenlerde işimiz kin ve
nefreti geliştirmek değil ama yapılmış bir
haksızlığı da unutmamaktır ve bunun
hesabının sorulmasını istemektir.
Sözlerimi
tamamlarken rahmetli Bahtiyar Vahapzadenin iki kıtasıyla sözlerime
son vermek istiyorum. Rahmetli Bahtiyar Vahapzade diyor ki:
Biz baştan
ayağa rahmiz, şefkatiz,
O kindar,
garazkâr, o goreşendir.
Biz evvel
insanız, sonra milletiz,
O, insan olmadan
milletleşendir.
Ben öz
komşuma da gerçek olanı
Anlatamıyorum,
hakkım kesilmiş.
O ise yalanla
bütün dünyayı
Bizim üstümüze
kaldırabilmiş.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA KABAKCI (Devamla)
Dünyanın üstümüze kalkması hiçbir gerçeği ortadan
kaldırmayacaktır. Hocalı katliamında şehit olan bütün
kardeşlerimizi rahmetle anıyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kabakcı.
Gündem
dışı ikinci söz yine aynı konuda söz isteyen İstanbul
Milletvekili Atila Kayaya aittir.
Buyurun
Sayın Kaya. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Atila Kayanın,
Hocalı katliamının 18inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
ATİLA KAYA
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
bundan yaklaşık on sekiz yıl önce Azerbaycanın
Dağlık Karabağ bölgesindeki bir kasaba olan Hocalıda
Ermeni çeteleri tarafından gerçekleştirilen ve 20nci
yüzyılın sonlarının en büyük katliamlarından biri
olarak nitelendirilebilecek Hocalı katliamını hatırlamak,
hatırlatmak ve Hocalı katliamı mağdurlarını anmak
için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, sözlerimin başında öncelikle bugün idrak
edeceğimiz mübarek Mevlit Kandilini tebrik ediyorum ve Türk-İslam
âlemi için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Yine, bundan iki
gün önce Balıkesirde, Dursunbey ilçemizde gerçekleşen, meydana gelen
grizu patlaması neticesinde hayatını kaybeden işçilere,
emekçilere Cenabıallahtan rahmet diliyorum, yakınlarına
başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Yine, bugün
acı bir haber olarak aldığımız ve kendisi de bir Irak
Türkmeni olan, Irak Türkmenlerine büyük emeği, hizmeti geçen, aynı
zamanda Türk bilim hayatına önemli katkıları olan değerli
bilim insanı İhsan Doğramacıyı kaybetmenin de derin
üzüntüsü içerisindeyiz. Kendisine rahmet, ailesine ve Irak Türkmenleri
başta olmak üzere bütün milletimize başsağlığı
dileklerimi iletmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Hocalı katliamı, biraz önce ifade ettiğim gibi,
20nci yüzyılın sonunda, çok geniş bir coğrafyaya
dağılmış milletimizin Dağlık Karabağ
bölgesinde yaşayan mensuplarına karşı yöneltilmiş bir
katliamdır. Bu katliam, bölgede bulunan Rus birliklerinin desteğiyle
icra edilmiştir ve Uluslararası İnsan Hakları İzleme
Örgütü bu Hocalı katliamını şu şekilde
tanımlamıştır: Hocalı katliamı, Dağlık
Karabağın işgalinden bu yana gerçekleşen en kapsamlı
sivil katliamı olarak nitelendirilmiş ve tespit edilmiştir.
Hocalıda meydana gelen bu katliamda yaklaşık
Ki Hocalı 11
bin nüfuslu bir kasaba iken daha sonra saldırılar neticesinde orada
yaşayan insanlar orayı terk etmek mecburiyetinde kalmışlar,
ancak terk edemeyenlere 25 Şubatı 26 Şubata bağlayan gece
Rus kuvvetlerinin de desteğiyle Ermeni çeteleri tarafından bir
saldırı gerçekleştirilmiş ve bu saldırıda 83ü
çocuk 106sı kadın, 70i yaşlı olmak üzere toplam 613
kişi hayatını kaybetmiş, 1.200e yakın insan rehin
alınmış ve 475 tane de ağır yaralı olmuştur.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, burada esas dikkatinizi çekmek
istediğim husus şudur: Hocalıda bu katliam
gerçekleştirilirken bu katliamı icra edenler, yönetenler o zaman
Dağlık Karabağdaki Ermeni kuvvetlerine komuta edenler
kimlerdir? Bunlardan birisi, şimdiki Ermenistan
Cumhurbaşkanından bir önceki Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan,
diğeri de yine o bölgede Ermeni güçlerine komutanlık görevini yapan
bugünkü Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyandır.
Bakınız, bugünkü Ermenistan Cumhurbaşkanı, bu Hocalı
katliamıyla ilgili, bir İngiliz gazetecisine vermiş olduğu
bir demeçte neler söylüyor, diyor ki: Hocalıdan önce
Azerbaycanlılar bizim şaka yaptığımızı
sanıyordu. Ermenilerin sivil topluma karşı el
kaldırmayacaklarını sanıyorlardı. Biz bunu
kırmayı başardık ve olay işte bu. Aynı zamanda o
delikanlıların yani katliamı gerçekleştirenleri
kastediyor- arasında Baküden ve Sumgaitten kaçanların
olmasını da anlamalıyız. Yani bu Hocalı
katliamının kendilerinin bilgisi dâhilinde, kendilerinin emir
komutaları altında gerçekleştirildiğini ve bu
katliamın da aynı zamanda bir intikam amaçlı katliam
olduğunu itiraf ediyor ve değerli milletvekili
arkadaşlarım, dikkatinizi çekmek istediğim husus şudur: Bu
katliamı yaptığını, emir verdiğini itiraf eden Ermenistan
Cumhurbaşkanını bir maç diplomasisi vesilesiyle bizim
Cumhurbaşkanı ziyaret ediyor, daha sonra da aynı
Cumhurbaşkanı Türkiye'de beş yıldızlı bir
ağırlamayla konuk ediliyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaya, lütfen tamamlayınız.
ATİLA KAYA
(Devamla) Dolayısıyla, bu hususa dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bugün,
sevindirici bir gelişme olarak Bosnada Müslümanlara karşı
soykırım gerçekleştirenler uluslararası mahkemelerde bunun
hesabını veriyorlar. Aynı şekilde, Azerbaycanda,
Dağlık Karabağda, yalnız Hocalıyla
sınırlı kalmayarak Azerbaycanın ve Dağlık
Karabağın tamamını, Azerbaycanın da
topraklarının beşte 1ini işgal edenler, buralarda
katliamları gerçekleştirenler de bunun hesabını vermelidir.
Bu duygu ve
düşünceler içerisinde, Hocalıda hayatını kaybedenleri
tekrar rahmetle anıyor, bir daha bu tür katliamlarla hiçbir kimsenin,
milletimiz başta olmak üzere insanlığın hiçbir mensubunun
karşı karşıya gelmemesi dileğiyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaya.
Gündem
dışı üçüncü söz 21 Şubat Uluslararası Ana Dil Günü
münasebetiyle söz isteyen Hakkâri Milletvekili Hamit Geylaniye aittir.
Buyurun
Sayın Geylani. (BDP sıralarından alkışlar)
3.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylaninin, 21 Şubat
Uluslararası Ana Dil Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2000 yılında UNESCO tarafından yürürlüğe konulan 21
Şubat Uluslararası Ana Dil Günü nedeniyle söz aldım, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, dün akşam yaşamını yitiren Hakkâri
eski milletvekillerinden merhum Ahmet Zeydana ve Balıkesirde grizu
patlamasında yaşamını yitiren tüm
yurttaşlarımıza Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı diliyorum. Ayrıca, bu akşam idrak
edeceğimiz kandilin de ülkemize sağduyu ve barış
getirmesini diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, ana dil, insanların doğuştan itibaren ve
doğal olarak sahip oldukları, insana kişilik kazandıran ilk
olgudur. Bu olgu beşerî, felsefi, ilahî, meşru ve de hukukidir.
Bilimselliği düşünce dilini, dil de düşünceyi besler ve her
birey ana dilinde daha güvenli ve daha üretkendir. Ana dilleri yasaklamak
bireylere verilebilecek en ağır cezadır.
Bakınız,
daha dün, İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde
göz muayenesi olmak isteyen yaşlı bir Kürt kadının hiç
Türkçe bilmediği için doktor tarafından muayenesi
yapılmamış ve Türkçe bilmediği için büyük ölçüde
hakaretlere maruz kalmıştır. İzmir İnsan Hakları
Derneği Şubesi, cumhuriyet savcılığına ve
Sağlık Bakanlığına gereken yasal işlemler için
başvurmuştur. Değerli arkadaşlar, biz de insanlık
dışı bu anlayışı bu kürsüden kınıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, uluslaşmış hiçbir halk topluluğu homojen
ve tek kültürlü değildir. Demokrasiyi uygulayan ve demokrasiye geçiş
iradesi gösteren ülkelerde, farklı kültürlere sahip toplulukların
dillerini özgürce kullanma, ana dilde eğitim ve kültürlerini
geliştirme hakları sağlanmıştır. Bu nedenle,
özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra batı
demokrasilerinde vazgeçilmeyen yöntem çok kültürlülüğün eşit haklar
temelinde çözülmesidir.
Özet olarak dünya
pratiğinden birkaç örnek verirsek, üniter devlet yapısı içinde
dil ve kültür özerkliğini uygulayan ülkeler Fransa, İtalya, Avusturya,
Amerika ve Finlandiyayla Yunanistandır. Çok kültürlülük içinde
toprağa bağlı ya da eyalet sistemi uygulayan ülkeler
İspanya ve İngilteredir. Çok kültürlülük içinde federasyon sistemi
uygulayan ülkeler İsviçre, Kanada, İsrail ve Belçikadır. Birden
fazla resmî dilli ülkeler Güney Afrika Cumhuriyeti, Çin, Hindistan, Belçika,
Lüksemburgun da içinde bulunduğu otuzu aşkın ülke
bulunmaktadır. Sorunu ulusal bağımsızlık yöntemiyle
çözen ülkeler ise Çek Cumhuriyeti, Slovak Cumhuriyeti, Çeçenistan ve
bağımsızlığını 2008de ilan eden
Kosovadır. Çok kültürlülüğü reddeden, ırkçılık ve
asimilasyon uygulayan ülkeler Fas, Cezayir, Tunus, Suriye ve ne yazık ki
Türkiyedir. Oysaki Türkiye'nin de imzalamış ve Anayasanın
90ıncı maddesi gereğince uygulamak zorunda olduğu çok
kültürlülük ve ana dil konusunu çözüme kavuşturan onlarca
uluslararası temel belge vardır ve cumhuriyetin kuruluşunda da
başta Kürtler olmak üzere tüm kimlikler de ülkenin asli kurucu
unsurları arasında yer almıştır. 1921
Anayasasının özü ve Lozan Antlaşmasının 39uncu
maddesi de bunun bir belirgin ispatıdır. Ne var ki cumhuriyetle
yaşıt bir süreçte Türkçenin dışındaki diller kanuni
engellerle yasaklanmıştır.
Değerli
arkadaşlar, bir dilin yasaklanması onun ölümüdür, Andersonun da
belirttiği gibi bir dilin ölümü de insanlığın ölümüdür.
Onun için, ana dil algısı tüm diller için aynı olmalı ve
siyasetin de dil konusunda demokratikleşmesi gerekiyor. Ne var ki
Türkiye'nin siyasal ve yasal anlamda ana dil algısı tekçi
niteliktedir. Ulus inşası sürecinde Türkçenin
dışındaki dillerin hiç var olmadığı ve
olamayacağı anlayışı hâkimdir. Uzun bir süre resmî
ideolojinin Kürtçeye bakışı var olmayan dil
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Geylani, lütfen tamamlayınız.
HAMİT GEYLANİ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, uzun bir süre Türkiyede resmî dilin
Kürtçe diline bakışı var olmayan dil, bilinmeyen dil,
anlaşılmayan dil, daha sonra Türkçenin bozuk bir hâli, en sonunda
da Türkçe olmayan, Farsçanın bir şivesi olarak gösterilmiştir
ama gelinen noktada tüm bu gülünç yakıştırmalar ve
yaklaşımlar iddia sahiplerini de gülünç duruma düşürmüştür.
Bu
ayıbın sonlandırılmasının tek yolu, ana dil
özgürlüğünün tüm haklar temelinde kabulünü ve gelişimini demokratik
bir anayasal güvenceye kavuşturmak, demokratik bir zemine
taşımakla sonuçlanır. İşte, çeyrek asrın
şiddet sarmalını da sonlandıracak projenin özü budur. Yirmi
beş yıl önce Kürt dili üzerinde bu yasaklar olmasaydı, dil
özgürlüğü ve her yaşam alanındaki haklar tanınmış
olsaydı, yaşananlar yaşanmayacaktı.
Bu
düşüncelerle, tüm halkların 21 Şubat Dünya Ana Dil Gününü
kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Geylani, teşekkür ediyorum.
Sayın Bal,
Sayın Çelik ve Sayın Uras, söz istediniz, sisteme girdiniz.
Sayın Bal,
ne için istiyorsunuz efendim?
ŞENOL BAL
(İzmir) Efendim, konuyla ilgili ve
başsağlığıyla ilgili.
BAŞKAN -
Anlaşılmadı Sayın Bal.
ŞENOL BAL
(İzmir) Hocalı konusunda katkı sağlamak, aynı
zamanda bir başsağlığı dilemek üzere.
BAŞKAN -
Sayın Bal, zaten gündem dışı söz verildi, partinize ait bir
sayın milletvekili de gündem dışı konuştu.
ŞENOL BAL
(İzmir) Efendim, bir dakika lütfen, katkıda bulunmak üzere
OKTAY VURAL
(İzmir) Milletvekilinin kendi grubu dışındaki takdiridir.
ŞENOL BAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Efendim, benim uygulamalarımda ve İç Tüzükün 60ıncı
maddesindeki şey bu konuyu kapsamıyor. Ancak, dünkü olduğu gibi
olağanüstü bir hâl olduğu takdirde, her gruba eşit şekilde
ŞENOL BAL
(İzmir) Olağanüstü kabul etmiyor musunuz bu konuyu efendim?
BAŞKAN -
Dünkü uygulamamızda olduğu gibi, her gruba eşit şekilde
gündem dışı haricinde söz veriyoruz. Onun için
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu kadar laf söyleyeceğinize söz verseydiniz bitmişti
zaten.
ŞENOL BAL
(İzmir) Sayın Başkan, konuyu olağanüstü olarak
nitelemiyor musunuz?
BAŞKAN -
Anlaşılmadı Sayın Bal.
ŞENOL BAL
(İzmir) Konuyu olağanüstü olarak değerlendirmiyor musunuz?
BAŞKAN -
Sayın Bal, zaten Sayın Milletvekili Atila Kaya Bey konuştular.
ŞENOL BAL
(İzmir) Efendim, olabilir. Benim de belki söyleyeceğim farklı
bir şey olabilir bu konuyla ilgili.
BAŞKAN -
Efendim, İç Tüzük kapsamıyor bunu. Ben İç Tüzükü uyguluyorum,
kusura kalmayın.
Sayın Çelik,
aynı şekilde mi efendim?
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, ben de aynı konuya
bağlı olarak Ermeni protokolleriyle ilgili bir cümle ifade etmek
istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çelik. Uygulamamda yok efendim.
Sayın Uras
BENGİ YILDIZ
(Batman) O da aynı konuya ilişkin Sayın Başkan.
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) Hocalı katliamıyla ilgili görüşlerimi arz
edecektim efendim.
BAŞKAN
Sayın Uras, uygulamamızda yok.
Teşekkür
ediyorum.
Sayın
Sakık, sizinki de aynı şekilde zannediyorum. Zaten gündem
dışı konuşuldu.
Teşekkür
ediyorum.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, ben de, Tekel işçilerinden biri
yaşamını yitirmişti, bunu Genel Kurula sunmak
istemiştim.
BAŞKAN Yok
efendim.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 22
milletvekilinin, GDOlu ürünlerin sağlığa etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/591)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Genetiği
Değiştirilmiş Organizmalı (G.D.O) ürünlerin toplum sağlığına
olan zararlarının araştırılarak, alınması
gereken tedbirler amacıyla Anayasanın 98. İçtüzüğün 104. ve
105. Maddeleri gereğince Meclis araştırması yapılmasını
arz ve teklif ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
4) Mustafa Enöz (Manisa)
5) Necati Özensoy (Bursa)
6) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
7) Recep Taner (Aydın)
8) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
9) Erkan Akçay (Manisa)
10) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
11) Hakan Coşkun (Osmaniye)
12) Mümin İnan (Niğde)
13) Yılmaz Tankut (Adana)
14) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
15) Hasan Özdemir (Gaziantep)
16) Hüseyin Yıldız (Antalya)
17) Akif Akkuş (Mersin)
18) Süleyman Lâtif Yunusoğlu
(Trabzon)
19) Mustafa Kalaycı (Konya)
20) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
21) Hasan Çalış (Karaman)
22) Mehmet Günal (Antalya)
23) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
Gerekçe:
Genetik
Mühendisliği çeşitli teknikler kullanarak, canlıların
hücrelerine etki ederek yapılarını bozmakta ve yeni ürünler
ortaya çıkarmaktadır. Yani bir bitkinin kendi öz doğal
yapısı bozulmakta, yapısı değiştirilmiş
gıdalar ortaya çıkarılmaktadır. Bu yollarla tarım
ürünlerine verimin arttırılması, ürünlerin zararlılardan
etkilenmemesi, uzun ömürlü gıdaların oluşması
sağlanabilmektedir.
Kısaca
günümüzde bir organizmadaki genler kopyalanarak başka bir canlıya
aktarılabilmektedir. Ancak G.D.O'lu ürünlerin bir çok tehlikeyi de
beraberinde getirebileceği unutulmamalıdır.
Önceleri bu tür
çalışmaların tarım ürünleri konusunda büyük gelişmeler
sağlayacağı, dünyada açlığın giderilmesinde
kullanılacağı düşünülmüştür. Ancak bu
çalışmalar, bioteknoloji üniversitelerden özel şirketlerin eline
geçmiş ve bunlar büyük maddi kazanç getirecek başka
çalışmalara yönelmiş durumdadır.
Genetik
yapısı değiştirilmiş bir hayvan ya da
organizmanın başlangıçta insanlar için yararlı gibi görülse
de ileride olumsuz sonuçlar yaratmayacağından, çevreye zarar
verebileceğinden veya dengeler üzerine kurulan tabiatta, ekolojik dengeyi
bozmayacağından nasıl emin olabiliriz? Bugün dünyada pek
çok G.D.O'lu ürün vardır.
Buğday, ayçiçeği, mısır, soya, domates, kabak, patates,
bazı balık türleri bunlardan bazıları sayılabilir.
Bitkisel ve
hayvansal gıda üretimi esnasında G.D.O'lu kullanılmış
pek çok ürün vardır. Yani mısır, soya genleri ile oynanan
ürünler, çeşitli gıdaların üretilmesinde yan ürün olarak
kullanılmaktadır. Mısır ve soyadan üretilen yağı,
un, nişasta, glikoz şurubu içeren gıdalar günlük tüketim
maddeleri arasında yer almaktadır.
Örneğin
bebek mamaları, şekerlemeler, çikolatalar, gofretler, bisküvi,
kraker, bazı kaplamalı çerezler, hazır çorbalar, mısır
ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvansal gıdalar ile
pamuk başta gelmektedir.
Sadece
mısırdan üretilen ve çeşitli gıdalarda bileşen veya
katkı maddesi olarak kullanılan yan ürün sayısı 700ü,
soyadan üretilen ürün sayısı da 900ü buluyor. Yani bu yan ürünleri
içeriğinde kullanan her bir işlenmiş ürünün G.D.O'lu olma riski
bulunuyor.
Son zamanlarda
fareler üzerinde yapılan deneylerde kanserojen, yani kanser
yapıcı özelliği de ispatlanmaktadır. Bu insanda olmaz
mı, denilebilir. Araştırma yapmak gerekmektedir. Ayrıca
Viyana Üniversitesinde yapılan bir araştırmada G.D.Olu
domatesleri yiyen farelerin üç nesil sonra kısırlaştığı
görülmüştür.
Almanya'da ve
Fransa'da G.D.O'lu ürünlere yasaklamalar getirildi. Birçok ülke de bu tür
ürünleri artık kullanmamak için çalışmalar yapıyor.
Özellikle son yıllarda bebeklerin G.D.O'lu ürünlerle beslenmemesi için
yoğun çalışmalar yapılıyor. Sağlık ve
Tarım Bakanlıkları bu konularda yeni çalışma
grupları kurarak, dünya tıp ve gıda literatürünü tetkik etmeli
ve araştırmalar başlatmalıdır. G.D.O'lu ürünlerin
bebek ve çocuklarda, bebek mamaları, devam mamaları, ek besinlerde
kullanılmaması için karar almaları ve sıkı bir denetim
yapmaları gerekmektedir.
Konunun Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından araştırılması toplum
sağlımızın korunması ve gelecek nesillerin daha
sağlıklı olmasına çok büyük bir destek
sağlayacaktır.
Araştırma
önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.
2.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış ve 19
milletvekilinin, kanuni takibe düşen krediler sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/592)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kanuni takibe düşen kredilerle ilgili
araştırma yapılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın
98. ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
1) Hasan Çalış (Karaman)
2) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Ali Uzunırmak (Aydın)
5) Zeki Ertugay (Erzurum)
6) Mümin İnan (Niğde)
7) Gürcan Dağdaş (Kars)
8) Hasan Özdemir (Gaziantep)
9) Ahmet Orhan (Manisa)
10) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
11) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
12) Beytullah Asil (Eskişehir)
13) Osman Ertuğrul (Aksaray)
14) Necati Özensoy (Bursa)
15) Erkan Akçay (Manisa)
16) Behiç Çelik (Mersin)
17) Ahmet Bukan (Çankırı)
18) Akif Akkuş (Mersin)
19) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
20) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
Gerekçe:
Ülkemizde her
alanda kendisini iyice hissettiren ekonomik kriz, hükümet kanadından
yapılan açıklamaların tam aksine daha da
derinleşmiştir. Basit bir durgunlukmuş gibi sunulmak istenen
ekonomik kriz sanayide, imalatta, üretimde, istihdamda, ihracatta ve hemen
hemen her alanda dibe vurmuştur.
Kriz, toplumsal
alanda en büyük etkiyi işsizlik konusunda göstermiştir. Binlerce
vatandaşımız işini, aşını kaybetmiştir.
İşsiz vatandaşlarımıza her geçen gün yeni
işsizler eklenmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK)
Aralık 2009'da yaptığı açıklamaya göre, Türkiye'de
işsizlik oranı yüzde 13.4'e yükselmiştir. Böylece, 2009
yılı içinde işsiz vatandaşlarımızın
sayısı 795 bin kişi artarak, 3 milyon 396 bin kişi olarak
gerçekleşmiştir. Bu rakamlarla, Türkiye yüzde 19.1'lik işsizlik
oranı ile birinci sırada yer alan İspanya'nın ardından
dünya sıralamasında ikinci sıraya yerleşmiştir.
Bu dönemde
kapanan şirket sayısı yüzde 5.6 oranında artarak, 8 bin 860
olarak gerçekleşirken, geçen yıl ihracat yüzde 25 oranında
azalmıştır. Sanayi alanındaki daralma, pek çok işyeri
ve imalathanenin kapanmasına yol açmıştır. Üretimdeki
gerileme istihdama olumsuz yönde yansımıştır. Sanayi
alanındaki bu daralma hızla hizmet ve finans alanlarına
doğru yayılmıştır.
2009
yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 3.3 küçülen Türkiye
ekonomisi, protesto edilen senet ve karşılıksız çıkan
çek sayısını da artırmıştır. 2009
yılı içinde 6.5 milyar liralık senet vadesinde ödenmediği
için protesto olmuştur. Yine aynı yıl, protesto edilen senet
sayısı 1 milyon 342 bin, karşılıksız çek
sayısı da 1 milyon 77 bine yükselmiştir.
Yaklaşık
200 bin Küçük ve Orta Boy İşletme (KOBİ), kredi borcunu
ödeyememiştir. Kredi borcu takibe düşen KOBİ sayısı
bir yılda yüzde 83 oranında artarak 195 bin 700'e
ulaşmıştır. 165 bin 993'ü makro işletme
niteliğinde olan bu işletmelerin sayısı son bir yıl
içinde 90.2 oranında artmıştır. Takipte kredi borcu bulunan
küçük işletmelerin sayısı yüzde 39 oranında artarak 24 bin
361'e, orta ölçekli işletme sayısı ise yüzde 136 oranında
artışla 5 bin 346'ya çıkmıştır. Böylece takipteki
KOBİ kredilerinin hacmi ise yüzde 67'lik artışla 6.8 milyar
liraya yükselmiştir.
Büyük umutlarla
bankalardan çekilen taşıt, konut ve ihtiyaç kredilerinin önemli bir
bölümü de takibe düşmüştür. Binlerce
vatandaşımızın kira öder gibi konut sahibi olma hayali ne
yazık ki, iyi yönetilemeyen ekonomiye kurban gitmiştir. Türkiye
Bankalar Birliği (TBB) verilerine göre, 2009 yılı üçüncü
çeyreğinde Kanunu takibe düşen krediler bir önceki yılın
aynı dönemine oranla yüzde 100 artarak 955 milyon TL'ye
çıkmıştır. Dönem içinde Kanuni takibe düşen kredilerin
yüzde 17'sini taşıt, yüzde 24'ünü konut ve yüzde 58'ini ihtiyaç
kredileri oluşturmaktadır.
Kanuni takibe
düşen taşıt, konut ve ihtiyaç kredilerinin bir önceki yıla
oranla yüzde 100 artması, ekonomik krizin boyutlarının hangi
alanlara ulaştığının önemli bir göstergesidir.
Özellikle Kanuni takibe düşen kesimler içinde yer alan işçi, memur,
emekli, esnaf ve küçük ve orta boy işletmeler çok zor günler
yaşamaktadır.
Kendine ait konut
ve yeni bir araba hayaliyle kredi kullanan, yeni bir işletme açmak veya
işletmesini büyütmek amacıyla kredi kullanan ve aldıkları
bu kredileri ödeyemeyen vatandaşlarımızın durumları
mutlaka yeniden gözden geçirilmelidir. Bu kesimlere hem nefes aldıracak,
hem de kullandıkları kredileri geri ödeyecek imkânlar
sunulmalıdır.
Bu nedenle,
Kanuni takibe düşen krediler ile ilgili araştırma
yapılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla, Anayasa'nın 98. ve TBMM içtüzüğünün 104 ve 105.
maddesi uyarınca bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması
yerinde olacaktır.
3.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız ve 21
milletvekilinin, Çağdaş Sanatlar Müzesi ihtiyacının
karşılanması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/593)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Müzeler; bilim,
kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili yer üstünde ve yer altındaki tüm
taşınır ve taşınmaz belgeler olarak nitelenen kültür
varlıklarını saptayan, açığa çıkaran, inceleyen
ve değerlendiren, koruyan, tanıtan, sürekli ve geçici olarak
sergileyen kurumlardır. Toplumun kültür seviyesini ve sanat zevkini
yükseltmesi, çok hızlı bir şekilde gelişen teknoloji
karşısında kaybolmaya yüz tutan geleneksel kültürümüzü
yabancı etkilerden korumaya yardımcı olması nedeniyle de
müzeler her zaman ihtiyaç duyulan kurumlardır.
Müze kurma fikri,
kültürel mirasımız olan, önemli sanatçılara ait orijinal
eserlerin korunması, değişik nedenlerden dolayı
kaldırıldıkları karanlık ve izbe depolardan gün
ışığına çıkması fikrinden
doğmuştur. Müzelerin, bulunduğu şehrin ve ülkenin
görsel-kültürel yapısına farklı bir bakış
açısı kazandırma gibi bir hedefi de vardır. Müzeler
aynı zamanda sanatın araştırıldığı,
korunduğu ve geliştirildiği yerler olması nedeniyle
entelektüel ortamların olmazsa olmazları arasındadır. Bu
nedenle özellikle gelişmiş ülkelerde müzelere ayrı bir önem
verilmektedir. Ülkemizde ise sanatsal ve kültürel etkinliklere devletin
bütçeden ayırdığı payın yeterli
olmadığı tartışılmayacak bir gerçek olarak kabul
edilmektedir. Ayrıca yetersiz bütçe konusu üniversitelerin Güzel Sanatlar
Fakültelerinin öğretim elemanları, sanatçılar, entelektüel
insanlar ve aydınlar tarafından sıkça dile getirilmektedir.
Özellikle ülkemizin vitrini olan büyük şehirlerde, geçmişin ve
günümüzün sanatsal birikimine sahip resim, heykel, fotoğraf, grafik
sanatları, video gibi hareketli görsel sanatlara ait eserleri sergileyen,
güncel sanattaki gelişmeleri izleyen Kültür Bakanlığına
bağlı bir Çağdaş Sanat Müzesi'nin olmaması ve ilgili
kişilerin bu konuya duyarsız kalmaları tartışılan
konuların başında gelmektedir.
Türkiye'de 19.
yüzyıldan günümüze uzanan önemli eserler Kültür
Bakanlığı'na ait Resim ve Heykel Müzelerinin koleksiyonlarında
bulunmaktadır. Fakat bu müzelere giren yapıtların son elli
yılın sanat alanındaki üretimini tam anlamıyla temsil
ettiği söylenemez. Mevcut Resim ve Heykel Müzelerindeki sanat
koleksiyonları günün giderek güçlenen sanatçılarını temsil
edebilecek aşamaya getirilememiştir. Bu nedenle bu görevi
kısıtlı bütçelerine rağmen üniversiteler yüklenmek zorunda
kalmış ve çeşitli bağışlarla üniversiteye
bağlı kendi sanat müzelerini kurmuşlardır.
Türk
sanatının gereksinim duyduğu araştırma, toplama, koruma,
belgeleme ve gelecek kuşaklara aktarmanın yapılabilmesi, var
olan müzelerin bu sorumlulukları yüklenmesi ya da yeni müzelerin
açılmasıyla mümkündür. Ekonomik kalkınmayı benimserken
sosyokültürel kalkınmayı göz ardı etmemek gerekmektedir. Günümüz
toplumuna ve sanatına sahip çıkan sanatçılar, sanatseverler,
üniversiteler ve aydınlar verdikleri uğraşıya
karşın yeni bir Çağdaş Sanatlar Müzesi'nin henüz
kurulmamış olmasını üzüntüyle
karşılamaktadırlar. İstanbul'un 2010 Kültür Başkenti
seçilmiş olması ve henüz Kültür Bakanlığı'na
bağlı bir Çağdaş Sanatlar Müzesi'nin bulunmaması büyük
bir eksiklik olarak görülmektedir.
Türkiye'nin
sanatsal yaratıcılığını kitlelere daha iyi
ulaştırabilmek, kültürel kimliğimizi uluslararası sanat
ortamlarıyla paylaşmak, çağdaş sanat alanlarındaki
üretimleri sanatseverlerin erişimine sunmak için İstanbul'da Kültür
Bakanlığı'na bağlı bir Çağdaş Sanatlar
Müzesinin açılması için gereken yerin tespiti, bu konudaki dünya örneklerinin
incelenmesi, ortaya çıkabilecek sorunların araştırılarak
çözüm yollarının bulunması amacıyla Anayasanın 98. ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri
uyarınca Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Sacid Yıldız (İstanbul)
2) Nevingaye Erbatur (Adana)
3) Çetin Soysal (İstanbul)
4) Zekeriya Akıncı (Ankara)
5) Orhan Ziya Diren (Tokat)
6) Mehmet Sevigen (İstanbul)
7) Tayfur Süner (Antalya)
8) Tekin Bingöl (Ankara)
9) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
10) Atila Emek (Antalya)
11) Hulusi Güvel (Adana)
12) Şevket Köse (Adıyaman)
13) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
14) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
15) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
16) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
17) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
18) İsa Gök (Mersin)
19) Canan Arıtman (İzmir)
20) Ahmet Küçük (Çanakkale)
21) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
22) Ensar Öğüt (Ardahan)
4.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 21
milletvekilinin, özel çevre koruma bölgelerinde yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/594)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Özel Çevre Koruma
Kurumu Başkanlığı'nın sorumluluğu altında
olan 14 özel çevre koruma bölgesinin ve bölgede yaşayan
yurttaşların sorunlarının araştırılabilmesi
için TBMM içtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri ve Anayasa'nın 98.
maddesi gereğince bir meclis araştırması
açılmasını arz ederim.
1) Nevingaye Erbatur (Adana)
2) Sacid Yıldız (İstanbul)
3) Zekeriya Akıncı (Ankara)
4) Çetin Soysal (İstanbul)
5) Orhan Ziya Diren (Tokat)
6) Mehmet Sevigen (İstanbul)
7) Tayfur Süner (Antalya)
8) Tekin Bingöl (Ankara)
9) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
10) Atila Emek (Antalya)
11) Hulusi Güvel (Adana)
12) Şevket Köse (Adıyaman)
13) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
14) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
15) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
16) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
17) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
18) İsa Gök (Mersin)
19) Canan Arıtman (İzmir)
20) Ahmet Küçük (Çanakkale)
21) Ensar Öğüt (Ardahan)
22) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
Gerekçe:
1976 tarihinde
Barcelona'da imzalanan "Akdeniz'in Kirliliğe Karşı
Korunması Sözleşmesi" ne dayalı olarak, 12.06.1988 tarih ve
88-13019 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı gereğince
Başbakanlığa bağlı Özel Çevre Koruma Bölgesi
Başkanlığı geçici olarak ihdas edilmiştir. Söz konusu
protokole ve 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 9. maddesinde yer alan
"Bakanlar Kurulu, ülke ve dünya ölçeğinde ekolojik öneme haiz olan,
çevre kirlenme ve bozulmalarına duyarlı alanların, doğal
güzelliklerinin gelecek nesillere ulaşmasını emniyet altına
almak üzere, gerekli düzenlemelerin yapılabilmesi amacıyla Özel Çevre
Koruma Bölgesi tespit ve ilan etmeye, bu alanlarda uygulanacak koruma ve
kullanma esasları ile plan ve projelerin hangi Bakanlıkça
yürütüleceğini belirlemeye haizdir" hükmü gereğince; 13.11.1989
tarih 20341 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 383
sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı kurulmuştur.
Bu kararnamede
Özel Çevre Koruma Bölgesi tespit ve ilan edilecek alanlarda "Bölgelerin
sahip olduğu çevre değerlerinin korunması, mevcut çevre
sorunlarının giderilmesi için tüm tedbirleri almak, bu alanların
koruma kullanma esaslarını belirlemek, her ölçekteki imar
planlarını yapmak ve resen onaylamak yetki ve görevi" Özel Çevre
Koruma Kurumu Başkanlığına verilmiştir.
383
sayılı KHK ile kurulan Başbakanlık Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı, 444 sayılı KHK ile 21.08.1991
tarihinde kurulan Çevre Bakanlığına
bağlanmıştır.
Kurum 1.5.2003
tarih ve 4856 sayılı Kanun ile Çevre ve Orman
Bakanlıklarının birleşmesi üzerine Çevre ve Orman
Bakanlığına bağlanmıştır. Özel Çevre Koruma
Kurumu Başkanlığı, kamu tüzel kişiliğine haiz
özel bütçeli bir kamu kuruluşu olarak çalışmalarını
sürdürmektedir.
Kurumun
sorumluluğu altında Belek, Foça, Datça-Bozburun, Fethiye-Göcek,
Gökova, Göksu Deltası, Gölbaşı, Ihlara, Kaş-Kekova,
Köyceğiz-Dalyan, Pamukkale, Patara, Tuz gölü ve Uzungöl Özel Çevre Koruma
Bölgeleri yer almaktadır.
Ancak bölgelere
yönelik sorunlar yirmi yılı aşkın bir süredir hâlen çözüme kavuşturulabilmiş değildir.
Ayrıca yukarıda değinilen ve kurumun temel vazifelerinden olan
imar planlarının da henüz tamamlanamamış olması bölge
vatandaşlarını büyük sıkıntıya sokmakta,
vatandaşların mülkiyet haklarını kullanmalarını
engellemektedir. İmar planlarının tamamlanamaması yöre
halkını, vatandaşları mağdur etmektedir. Ortada bir
plan olmadığı için özellikle yoğun turizm alanı olan
bölgelerde vatandaşlar mülkiyet haklarını
kullanamamaktadır. Marmaris Datça Yarımadası'nda bulunan pek çok
belde ve köyün nâzım ve uygulama imar planı hâlen
tamamlanamadığı için, bu yerlerde yaşayan vatandaşlar
büyük mağduriyet içindedir. Ülkemizin diğer köylerinde köy
yerleşik alanları ve gelişme alanları içinde yeri olan köy
sakinleri, İmar Yasası'nın 27'nci maddesinde belirtilen ve
ruhsat alma zorunluluğu olmayan köy evi ile tarımsal amaçlı
yapılarını rahatlıkla yapabilirken özel çevre koruma
bölgesinde ikamet eden köylülere inşaat ruhsatı ve yapı kullanma
izni alma zorunluluğu getirilmiştir. Köylü, kendi tarlasında
ekim-dikim yapamaz hâle gelmiştir.
Ayrıca
koruma bölgelerine dahil olan kimi kıyı yerlerinde denetimsiz
işletilen balık çiftlikleri doğaya, flora ve faunaya büyük zarar
vermektedir.
Özel Çevre Koruma
Kurumu ile ilgili bir diğer önemli sorun, koruma bölgelerinin Türkiye
yüzölçümüne oranla azlığıdır. Ülkemizde varolan doğal
güzellikler ve korunması gereken flora ve fauna kapsamı çok
geniştir. Dolayısıyla kurumun yetki alanı
artırılmalıdır. Örneğin Adana'da bulunan lagünlerin
korunması için kurum bünyesine alınması
sağlanmalıdır.
Yukarıda
değinilen sebeplerden ötürü, özel çevre koruma bölgelerine dair
sorunların araştırılabileceği, yöre halkının
sıkıntılarının dinlenebileceği ve uzmanlar
eşliğinde çözüm önerilerinin tartışılabileceği
bir Meclis araştırmasının açılmasının uygun
olacağı düşünülmektedir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin Özel
Gündemde Yer Alacak İşler kısmına geçiyoruz.
Bu
kısımda yer alan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup
Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal
Anadolun; Demokratik Açılım Olarak Adlandırılan Proje
Kapsamında Gizli Görüşmelerde Bulunduğu, Terör Örgütü
Mensupları Hakkındaki Yargı Sürecini Etkilediği
İddiasıyla İçişleri Bakanı Beşir Atalay
Hakkında Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı
Maddeleri Uyarınca Bir Gensoru Açılmasına İlişkin
(11/10) esas numaralı Gensoru Önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelere başlıyoruz.
V.- GENSORU
A) ÖN GÖRÜŞMELER
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup
Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal
Anadolun, Demokratik açılım olarak adlandırılan proje
kapsamında gizli görüşmelerde bulunduğu, terör örgütü
mensupları hakkındaki yargı sürecini etkilediği
iddiasıyla İçişleri Bakanı Beşir Atalay
hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/10)
BAŞKAN
Hükûmet? Yerinde.
Önerge daha önce
bastırılıp dağıtıldığı ve Genel
Kurulun 18/2/2010 tarihli 63üncü Birleşiminde okunduğu için tekrar
okutmuyorum.
Sayın
milletvekilleri, Anayasanın 99uncu maddesine göre, bu görüşmede,
önerge sahiplerinden birer üyeye, siyasi parti grupları adına birer
milletvekiline ve Bakanlar Kurula adına Başbakan veya bir bakana söz
verilecektir.
Konuşma
süreleri, önerge sahibi için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer
dakikadır.
Şimdi, söz
alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: Önerge sahibi Hakkı Suha
Okay, Ankara Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Fatma Nur
Serter, İstanbul Milletvekili; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Bengi Yıldız, Batman Milletvekili.
İlk söz,
önerge sahibi Hakkı Suha Okay, Ankara Milletvekili.
Buyurun
Sayın Okay. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İçişleri Bakanı hakkında vermiş olduğumuz gensoru
önergesi sahibi olarak söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli
arkadaşlarım, bundan sekiz ay kadar önce Sayın Başbakan
Suriye gezisi sırasında Kürt açılımı diye bir
projeyi ifade etti ve siyasal iktidarın muhtelif projelerinden biri olarak
Türkiye'nin gündeminde yer alan bu projenin daha sonra ismi defaatle
değişti, en son bu isim Demokratik açılım oldu. Ancak, bu
proje kapsamında ismi değişmeyen bir tek kişi vardı, o
da Sayın İçişleri Bakanıydı ve İçişleri
Bakanı bu projenin koordinatörüydü, İçişleri Bakanı bu projenin
organizatörüydü.
Bu proje
sürecinde Meclis Genel Kurulunda da görüşmeler yaptık. Ancak ne
yazık ki bu projeyle ilgili somut, net, açık hiçbir veri, hiçbir
sunum olmadı. Ancak, bu projenin bir tek ismi oldu demokratik
açılım değil, Habur açılımı oldu.
Açılımdaki tek proje de Habur gerçeğiydi.
Habur
gerçeğinde yaşanan ise, terör örgütü ile müzakerenin ve bu
müzakerenin bir kısmının da gizli yapılma süreciydi.
Sayın Bakan başlangıçta, açıklamalarında bu
müzakereleri açık, şeffaf, tüm kamuoyunun önünde
yapacağını ifade etti ama 17 Ekim görüşmesini herkeslerden
sakladı. Aslında -17 Ekimden ve- o tarihlerde Mahmur ve Kandil
Kampından gelecek olan 34 teröristten ki 4ü çocuk, onları
ayırıyoruz, 30 teröristin geleceği ifade edildi.
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Çocuklara terörist mi diyorsunuz?
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) - Fakat şunlar da ifade edildi: Dört saat sonra bunlar serbest
bırakılacaklar.
Tabii, 17 Ekim
görüşmesinde Sayın Bakanın Atatürk Orman Çiftliğinde,
Tarım Bakanlığına ait özel bir mekânda, kapatılan
Demokratik Toplum Partisi Genel Başkanı Sayın Ahmet Türk ile bu
Haburda karşılanacak olan terörist kadronun nasıl
karşılanacağına dair görüşmeler yapıldı.
Sayın Bakan bunu uzun süre
sakladı ancak 23 Ekim günü itiraf etmek zorunda kaldı.
SIRRI SAKIK
(Muş) Terörist dediğiniz insanlardan 4ü çocuk.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Milletvekili, lütfen
Sabredin lütfen, bitsin.
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) 23 Ekim günü itiraf etmek zorunda kaldı ve bu arada
SIRRI SAKIK
(Muş) Gelen bebeklere terörist diyen anlayışa neyi
lütfedeceksin!
BAŞKAN
Lütfen Sayın Milletvekili
GÜROL ERGİN
(Muğla) Kardeşlerini mi koruyorsun?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, Hatibi dinleyelim.
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) -
bu arada o görüşme yapılan mekânda koruma görevlisi
olan 2 kişinin de bu görüşmeleri ifşa ettiler isnadıyla
işlerine son verildi.
Aslında, 19
Ekimden önce Haburda gümrük sahası içerisinde bir çadır mahkemesi,
bir mobil mahkeme kurulduğu da zaten biliniyordu kamuoyunda.
Enteresandır, o çadır mahkemesi, o mobil mahkemede 5 savcı, 1
hâkim ve 30 avukata göre de yer organize edildi. Daha sonra, 18 Ekim günü
Diyarbakırda bir başka buluşma gerçekleşti. Yine
İçişleri Bakanlığının Müsteşarının,
Diyarbakır Başsavcısının ve
Sayın Bakan, buradan
bir kez daha soruyorum: Adalet Bakanı Müsteşar
Yardımcısı da orada mıydı, değil miydi? Ona da
net bir cevap bekliyorum burada.
Birlikte bir toplantı yaptılar ve bu üst düzey bürokratlar 19
Ekim gününü programladılar. 19 Ekim günü üniformalarıyla lüks
ciplerde, ellerinde terör örgütünün bayrağıyla, o 30 terörist geldi
ve o 30 teröristi devletin müsteşarları, valileri, emniyet müdürleri,
savcıları hep birlikte Haburda karşıladılar.
Aslında bu
sürecin bir başka yansıması vardı. Bu yansımada,
başlangıçta Sayın Başbakan çok memnundu. Nitekim 19 Ekim
gününden sonra 20 Ekim günü AKP grup toplantısında Sayın
Başbakan aynen şunları dedi: Dün Habur Sınır
Kapısında yaşanan manzara karşısında
umutlanmamak mümkün mü? Bu bir umuttur. Türkiye'de bir şeyler oluyor, iyi,
güzel şeyler oluyor, umut verici gelişmeler oluyor. Esasen bu
ifadesi, Sayın Başbakanın aynı tarihlerde Ağrı,
Erzurum dönüşünde gazetecilerle yapmış olduğu sohbetin de
bir farklı yansımasıydı çünkü Sayın Başbakan da
bu süreci yakından izliyordu. Nitekim Sayın Başbakan bu Mahmur
ve Kandilden gelen teröristler için Onları geldiklerinde kimler
karşılayacak? Emniyet karşılayacak, yargı
karşılayacak; ondan sonra da gereken yapılacak, sonra herkes
gideceği yere gidecekti. diyor. Nitekim Sayın Başbakanın
da söylediği oldu, karşılandılar ve gidecekleri yere
gittiler.
Burada sorun ne?
Hâkimin ne işi var? Aslında savcıların da gitmesi hukuken
yanlıştı da hâkimin ne işi var?
Değerli
arkadaşlarım, Ceza Muhakemesi Kanununun 91inci maddesi açıkça
Yakalanan kişiyi cumhuriyet savcısı bırakmazsa
soruşturmanın tamamlanması için en yakın hâkim veya
mahkemeye gönderir. diyor, Ceza Muhakemesi Kanunu madde 91. Peki, ne
olmuş? Kişiler Habur gümrük sahasında, Silopiden hâkim, yetkisiz
olarak Habura getiriliyor ve buna da güvenlik gerekçesi gibi bir meşru
gerekçe bulunuyor.
Değerli
arkadaşlarım, hâkim teröristin ayağına gitmez, hâkim hiç
kimsenin ayağına gitmez. (CHP sıralarından
alkışlar) Ama terörist hâkimin ayağına gelecek. Bunun
gerekçesi de yok.
Şimdi,
şu söyleniyor: Efendim, bu
SIRRI SAKIK
(Muş) İmralıya hâkim göndermediniz mi?
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Sırrı otur yerine Allahını seversen!
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, lütfen
SIRRI SAKIK
(Muş) - Göndermediniz mi İmralıya hâkim?
BAŞKAN
Sayın Milletvekili
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Şimdi, buna kimileri İmralıyı, kimileri
Silivriyi örnek göstermek istiyorlar. Değerli arkadaşlarım,
orada ilk ifadedir, sorgu ifadesidir. Sorgu ifadesi ile yargılamayı
karıştırmayalım. Silivride yapılan
yargılamadır ama Silivrideki yargılama sürecinde,
başlangıçta o şüpheliler Beşiktaş Adliyesinde ifade
verdi, daha sonra mahkeme kararıyla Silivriye taşındı.
Kaldı ki bu husus yine kamuoyundan saklanmak istendi. Biz burada kimi yasalar
görüşülürken Adalet Bakanına sorduğumuz sorularda, Adalet
Bakanından da bu konuda yeter cevap alamadık.
Bir başka
husus daha oldu arkadaşlarım: Türk Ceza Kanununun 221inci maddesi,
Türk Ceza Kanununun 221inci maddesi çok açıktır; etkin
pişmanlık maddesi. Gelen terörist Ben terör örgütünün liderinin elçisi
olarak geldim. Şu mektupları da Cumhurbaşkanına,
Başbakana, Meclis Başkanına, Genelkurmay Başkanına
vermek üzere geldim. diyor, Pişman değilim. diyor, Hayır
kardeşim, sen pişmansın. deniliyor.
Aslında
burada bir başka gelişme daha oldu. Zaten bu 30 kişiden 5
tanesinin mahkeme tarafından serbest bırakılacağı
söyleniyordu. Bir başka şey daha oldu: Bu teröristlerden bir
tanesinin bir para cezası ödemesi gerekiyordu, dediler ki: Kardeşim,
biz burada hemen bir vezne oluşturalım, elden tahsilat yapalım.
Hazine yerine biz elden tahsilat yapalım ki sen bir an evvel serbest
bırakıl.
Şimdi, bütün
bunlar yaşanırken, bu gerçekler ve Başbakanın bu
açıklamalarından sonra AKP Grubu bir kitapçık
hazırladı Millî Birlik ve Beraberlik Projesi diye. Orada da bu Habur
karşılamasıyla ilgili olarak bu görüntülerin tasvip edilemez
olduğunu söylediler. Aslında, bu, açıkçası bir yanardöner
politikaydı, takiye politikasıydı. Hayretle izledik. Dün ne
söyledin, bugün ne diye bunları kitaba da yazıyorsun?
Değerli
arkadaşlarım, saklı mekânda buluşma, gizli görüşme,
daha sonra devletin bürokratlarıyla yapılan özel toplantılar,
teröristler gelmeden önce, dört saat sonra, dört saat gözaltında
kalıp bırakılacakları söyleniyor, bu ülkede 1
başsavcının yedi saat gözaltında ifadesi
alınıyor, 3 tane kuvvet komutanı yetmiş iki saat emniyette
hukuksuz yere tutuluyor ama terörist başına sekiz dakikada serbest
bırakılacağı taahhüt ediliyor ve pişman olmayana,
Pişman değilim. diyene Sen pişmansın. deniliyor ve
serbest bırakılıyor. Ondan sonra, eski bir DEP milletvekili
diyor ki: Hâkimleri ayarladıklarını söylediler. Bu sefer de
AKP Grubu diyor ki: Yahu, sen onun sözüne niye inanıyorsun, o zaten
DEPli.
Değerli
arkadaşlarım, kimin söylediği değil, ne söylediği
önemli. Söylemenin de ötesinde, yaşanan gerçekler tüm kamuoyunun bilgisi
dâhilinde.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Okay, lütfen tamamlayınız.
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, siyasetin meşruiyet
kaynağı hukuktur. Ama siyasete hukuk araç hâline gelmiştir,
hukuka güven sarsılmıştır ve bu işlerin hepsini yapan,
bu organize işlerden sorumlu olan da Sayın Bakandır. Onun için
koordinatör İçişleri Bakanı hakkında bu gensoruyu verdik ve
bu gensorunun gündeme alınması gerektiğini düşünüyoruz.
Ancak gensoruyla ilgili düşüncelerimi ifade ederken Meclis İç
Tüzüğündeki saygın bir kurum olan gensoru ve bu Parlamento döneminde
5inci kez görüşülen gensoruya hiç kimse böyle bir müesseseye yalama
diyemez. Ama bir şey yalama olmuştur, o da hukuk yalama olmuştur
Türkiye'de. (CHP sıralarından alkışlar)
Sözlerimi
tamamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Okay, üç dakika ek süre verdim, tamamlayabilirsiniz.
Buyurun.
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Ben bir dakikasında tamamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, şunu ifade edeyim: Bilesiniz ki bu gensoru,
Sayın Başbakanın da yalama diye ifade edip daha sonra da
Zaten bu kabul edilmeyecek. dediği ve yasamadaki AKP milletvekillerinin
oylarıyla reddedileceğini ifade ettiği bir gensoru. Zannetmeyin
ki bu gensoru Parlamento gündemine alındığında, Sayın
İçişleri Bakanı, bu bütün iddialara rağmen görevinden
istifa etmiyorsa, bu gensorudan kurtulacağını zannediyorsa
yanılıyor. Belki bugün bu gensorudan kurtulacak ama bu ayarlama işlerinden dolayı Yüce Divandan
kurtulamayacak. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, biz tüm bu nedenle, bu işlerin koordinatörü ve
organizasyonu yapan Sayın İçişleri Bakanı hakkında
vermiş olduğumuz gensoru önergemizin gündeme
alınmasını talep ediyoruz.
Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Okay.
Sayın Kaplan
ve Sayın Erçelebi, söz talebiniz var.
Ne için
Sayın Kaplan?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, Hatip konuşurken Gizli
görüşmeler yapıldı Sayın Bakanla dedi. O görüşmelerde
ben de bulundum. Ona açıklık getirmek için söz istedim. O konuda, ben
Şırnak Milletvekili olarak bunu açmak istiyorum, doğru
bilgilendirmek istiyorum sizleri, yüce Meclisi.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Erçelebi, siz ne için istemiştiniz?
HASAN ERÇELEBİ
(Denizli) - Efendim, konuyla ilgili, gensoruyla ilgili istiyorum. Elâzığ Valisinin
yaptığı açıklama konusunda Sayın İçişleri
Bakanımızın yaptığı bir muamele var mı diye
soracaktım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Erçelebi.
Tutanaklara
geçmiştir.
Sayın
Kaplan, Anayasanın 99uncu maddesinin ikinci fıkrası Bu
görüşmede, ancak önerge sahiplerinden biri, siyasî parti grupları
adına birer milletvekili, Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya
bir bakan konuşabilir. diyor.
Teşekkür
ediyorum Sayın
HASİP KAPLAN
(Şırnak) - Daha önceki açıklamalarında isimlendirmeler
basına da yansıma olduğu için
BAŞKAN -
Dolayısıyla talebinizi yerine getiremiyorum Sayın Kaplan.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Fatma Nur Serter, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Serter. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanı
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen gensoru önergesi
doğrultusunda Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ancak, bizleri
televizyonlarından izleyen ve Genel Kurulun bu tablosunu göremeyenlere,
Genel Kurulda AKP sıralarının boş olduğunu çünkü
burada söyleyeceklerimizi duymaya tahammüllerinin
olmadığını da iletmek istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
SONER AKSOY
(Kütahya) Bizim sıralara değil, kendi sıralarınıza
bakın.
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, lütfen
Sabredin.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay 17 Ekim
günü, bilindiği üzere, Atatürk Orman Çiftliğinde, kapatılan
DTPnin Genel Başkanı ve bazı milletvekilleriyle bir
görüşme yapmıştır. Aslında görüşmenin gizli
olduğu, altı çizilmesi gereken bir konudur. Bu görüşme gerçekten
gizli midir? Neden gizli bir görüşme yapılma ihtiyacı
duyulmuştur? Bu görüşmenin gizli olduğuyla ilgili çeşitli
ipuçlarını bulmak mümkün. Bakınız, bunlardan birini sizinle
paylaşmak istiyorum.
Bu
görüşmenin basında yer almasından kısa bir süre sonra
Atatürk Orman Çiftliğinin 2 çalışanı, gizli tutulması
gereken göreve müteallik sırları ifşa etmek gerekçesiyle
işlerinden atılmıştır ve bu kişiler idari
yargıya bu gerekçeyle dava açmışlardır, dava sürmektedir.
İçişleri
Bakanı bu görüşmeyi gizli tutmayı başaramayınca, bu
defa, basında yer alması üzerine, Habur girişinden üç gün sonra,
yani, yirmi üçünde bir açıklama yapmıştır görüşmenin
içeriğiyle ilgili. Bakalım bu açıklamada Sayın Bakan ne
demiş. Diyor ki: Ben, DTPyi, bu şovları yapmayın, bu
provokasyonları yapmayın, süreci tıkarsınız, sürece
zarar verirsiniz diye uyardım. İçişleri Bakanı, Habur
girişinden iki gün önce, demek ki, DTPnin böyle bir şov
yapacağını biliyor. Kendisi böyle özel bir yeteneğe sahip
olmuş olabilir ama eğer böyle özel bir yeteneğe sahipse, o
zaman, bildiği hâlde, bu şovu engellememiş olmaktan suçludur, bu
sorumluluğu yerine getirmemiş olmaktan suçludur.
Aradan geçen
zaman, bu görüşmenin içeriği konusunda kamuoyunu
aydınlattı. DEP eski milletvekili Hatip Dicle avukatı
aracılığıyla cezaevinden bir açıklama yaptı ve bu
açıklamada, O günkü görüşmede İçişleri Bakanının
Hâkim ve savcılar ayarlandı, geldikleri gibi geçecekler sözünü
verdiğini paylaştı kamuoyuyla. Bu sözün neden verildiğinin
gerekçesi bu sözün kendisi kadar önemlidir. Çünkü İçişleri
Bakanı bu sözü verirken DTPliler tarafından
uyarılmış, eğer geldikleri gibi geçmezlerse tekrar
PKKnın terör eylemlerinin başlayabileceğini ve açılımın
sonuca ulaşmayacağını söylemiştir. O nedenle bu pazarlığın
içeriği son derece önemlidir.
FATMA KURTULAN
(Van) Yalan söylüyorsun!
AYLA AKAT ATA
(Batman) Sayın Başkan, Hatip nereden bilgilenmiş, bizi de
bilgilendirsin.
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Bu pazarlık, aslında, Habur girişlerinin PKKyla
mücadeleyi bir kenara koyup müzakere sürecini
başlattığını ve bunun bir PKK projesi olduğunu
açıkça ortaya koymaktadır.
Ahmet Türk ve
Emine Ayna, Habur girişinden iki gün sonra yaptıkları
açıklamalarda farklı kelimeler kullanarak, Abdullah Öcalanın
tarihî bir hamlesi olarak Habur girişini kamuoyuna
açıklamışlardır. O hâlde neymiş? Abdullah
Öcalanın tarihî bir projesi PKKyla müzakere edilerek hayata
geçirilmiştir. Bunun tartışılabilir bir tarafı yoktur
ve bu çok vahim bir tablodur.
Şimdi,
gelelim Haburda yaşanan olaylara: Haburda gelenlerin serbest
bırakılacaklarına dair söz verilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, sorgulama ve yargılama öncesi bunlar yapılmadan bu
sözü İçişleri Bakanı nasıl vermiştir? Hangi yetkiyle
vermiştir? Bu sözü bir hukukçu vermemiştir, bu sözü bir siyasetçi
vermiştir. Nasıl vermiştir bu sözü? Gelenlerin dört saat
içerisinde bırakılacakları sözü de verilmiştir. Peki, bu
söz nasıl verilmiştir? Gelenlerin, dört saat içinde 34 kişinin
bırakılacağı sözünün verildiğini, kimilerinin
Türkiyede çok itibar ettiği bir gazete, Habur girişinden bir gün
önce Dört saatte bırakılacaklar diye manşetten
duyurmuştur ve gerçekten dört saat içinde
bırakılmışlardır. (BDP sıralarından
gürültüler)
AYLA AKAT ATA
(Batman) Orada mıydınız Sayın Hatip, orada
mıydınız?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Değerli milletvekilleri, geri kalan kişiler, 5 kişi
mahkemeye sevk edilmiş, onlar da aynı gün içinde
bırakılmışlardır. Şimdi, burada sorulması
gereken çok önemli bir soru daha var: Haburda Adalet
Bakanlığının üst düzey yetkilileri, Adalet
Bakanlığı Müsteşarı ne aramaktadır? Adalet
Bakanlığı Müsteşarı bu ayarlama işini
gerçekleştirmek için mi oraya gönderilmiştir, yoksa sorgu
sırasında etkin pişmanlık hükmünden yararlanmak üzere
sorguya alınan ve yargılananlar Biz pişman değiliz, buraya
Abdullah Öcalanın talimatıyla geldik. O bizim önderimizdir. deyip
ona övgüler düzerken bunların tutanaklarda yer almasını
engellemek için mi orada görevlendirilmişlerdir? (CHP
sıralarından alkışlar)
Habura Adalet
Bakanlığı Müsteşarının ve görevlilerin
dışında devlet taşınmıştır değerli
milletvekilleri, devlet. Devlet, Haburda teröristlerin ayağına
götürülmüştür ve ne yazık ki AKP Haburda teröre teslim olmuştur.
Sözde bayraklarla, Öcalan posterleriyle, terörist kıyafetleriyle
kahramanlar gibi karşılama yapıldıktan sonra, biraz önce
Sayın Okayın da dediği gibi, Başbakan bu sevinç tablosunu
Sınırdaki manzara karşısında umutlanmamak mümkün
değil. sözleriyle ifade etmiştir. Aslında bu bir sevinç tablosu
değildir, bu bir utanç tablosudur. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu tablo Türkiye'nin tarihine kara bir leke olarak
geçmiştir, bu tablo Türkiye'nin yüreğini kanatmıştır,
şehit ailelerinin yaralarını dağlamıştır. Ama
AKPnin kafasındaki karışıklık zaten
açılımın başından bu yana belliydi. Önce Kürt
açılımı, sonra Demokratik açılım, sonra bir
baktılar bu açılım milleti ayrıştırmaya ve
bölmeye başladı, açılımın adı Demokratik
açılımdan Millî birlik açılımı olarak
değiştirildi. Bu popülist yaklaşımları biz biliyoruz.
Ama kafasının karışıklığı sadece
bununla da sınırlı değil. Bakınız, Sayın
Başbakan bu konuda neler düşünüyor? Sayın Başbakan 24
Aralık 2002de şöyle diyor: Türkiyede Kürt sorunu yok. Sorun var
diye inanacaksan sorun olur. Yok dersen sorun ortadan kalkar. Keşke biz
de bazı şeylere Yok diyebilsek.
Ardından,
Sayın Başbakan 2005te aydınlarla yaptığı
görüşmede bu soruna bir ad koymaya gerek duymuş İlla soruna bir
ad koymak gerekiyorsa ister Kürt sorunu deyin ister Güneydoğu sorunu
deyin. diyerek olayı noktalamış.
Peki, sonra ne
olmuş? Sonra, Başbakan Siirte gitmiş. Siirtte çok ilginç
açıklamaları var, diyor ki: Ülkemde birçok sorunlar var. Doğu
sorunu var, Güneydoğu sorunu var, vatandaşların, Kürt
vatandaşların kendilerine ait sorunları da var.
Bakınız, demek ki neymiş? Kürt sorunu, orada yaşayan
insanların bireysel sorunuymuş. Bunu biz söylemiyoruz, hiçbir zaman
söylemedik. Cumhuriyet Halk Partisi 1989dan beri bu soruna en doğru
teşhisi koyan siyasi parti olmuştur. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
HAMİT
GEYLANİ (Hakkâri) Belli oluyor.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) - Bunu Başbakan söylüyor.
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri
FATMA NUR SERTER
(Devamla) Sonra ne olmuş? 3 Kasım 2008de Başbakan Hakkâride
Tek millet, tek vatan, tek devlet, tek bayrak demeyenlerin Türkiyede yeri
olmadığını söylemiş yani Ya sev ya terk et.
demiş Başbakan.
Bundan yedi sekiz
ay sonra, 23 Temmuz 2009da, Kürt açılımını
başlattığını ilan edip hazmettire hazmettire kabul
ettireceğini söylemiş. Bütün bunları biz söylemiyoruz, bütün
bunları Başbakan söylüyor.
Başbakanın
2009 yılında bu ani fikir değişikliği, hiç
kuşkusuz ki bu konuda dış odaklarca yapılan yönlendirmenin,
ABDde pişirilip Kuzey Irakta otonom yönetimde kotarılan projenin ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Cumhurbaşkanının Meclis
açılış konuşmasında açıkça itiraf ettiği
girişimlerin bir sonucudur. Cumhurbaşkanı, kendi sorununu kendi
iradeleriyle çözemeyen devletlerin başkalarının istismarına
açık olduğunu söyleyerek, ulusal egemenlik
haklarımızın nasıl ipotek altına
alındığını açıklaması, gerçekten Türkiye
için ve Türkiye Büyük Millet Meclisi için de bir utanç vesilesidir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bu sorunun
paydaşları bir bakıyorsunuz Karayılan. Karayılan diyor
ki: Diyalog yeri İmralıdır. Bir AKP milletvekili
-Diyarbakır Milletvekili- Hiç kimse PKK ve Öcalanı görmezden
gelemez. diyor. Bir bakıyorsunuz İçişleri Bakanı,
Karayılanın İmralıyı işaret etmesinden hemen
sonra, Karayılanın düşüncelerinin çok önemli olduğunu
açıklıyor. Apo Yol haritasını
açıklayacağım. dedikten hemen sonra, AKP Genel Başkan
Yardımcısı Bülent Arınç, Öcalanın yol
haritasının tartışılabilir olduğunu ve MGKda ele
alınabileceğini söylüyor. Bütün bunlar, terörün nasıl koruma
altına alındığı ve terör örgütünün nasıl ibra
edilmeye çalışıldığının açık
göstergeleri.
Tokatta verilen
7 şehidi unutmadık. Tokatta 7 şehit verildiğinde
bunların PKK tarafından değil Ergenekon girişimiyle
şehit ettirildiklerini söyleyen AKPnin üst düzey bir yöneticisiydi. AKP,
PKKyı aklamaya, ibra etmeye çalışmıştır. Terörle
Mücadele Yasasında art arda iki defa yapmayı planladığı
değişiklikle Öcalanı af kapsamına sokmaya ve yeniden
yargılanmanın önünü açmaya çalışmış, ama CHPnin
girişimleriyle bunu başaramamıştır.
AKPnin
yargı terminolojisi yeni bir terminoloji olarak Türkiye'nin gündemine
girmiştir. AKPye göre iki tür yargı vardır: Bir, tarafsız
yargı; iki, ideolojik yargı. Kimdir bu tarafsız yargı?
AKPden yana taraf olan, baskı altına alınabilen, cumhuriyetçi
aydınları, üst düzey komutanları, yargıda hukukun
üstünlüğünü savunan yargı mensuplarını tutuklayıp
gözaltına alanlar, bunlar tarafsız yargıdır. Bunlar,
Türkiye için hayırlara vesile olacak kararları alan ve bu
kararların mübah olduğunu kamuoyuna anlatan, işaretini veren
yargıdır. İkincisi kimdir? İdeolojik yargı.
Bunların başında, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay,
Hâkimler-Savcılar Yüksek Kurulu gelmektedir. Bunlar ne yapıyorlar?
Bunlar, yargı darbesi yapmakla AKP tarafından suçlanan ideolojik
yargıyı temsil ediyorlar. Bu ideolojik yargıya arada bir
sopanın ucunu göstermek gerektiğini düşünmektedir AKP. Ne zaman
başı sıkışsa, sepetinden, yargının
bağımsızlığını engelleyecek ve onu
yürütmenin denetimine sokacak bir yargı reformu paketi çıkararak, bu
ideolojik yargıyı, AKP terminolojisine göre ideolojik
yargıyı terbiye etmeye çalışmaktadır. Tabii, bu
ideolojik diye adlandırılan yargının gerçekte
bağımsız olan, hukukun üstünlüğüne inanan yargı
mensuplarına neler yaptığı, nasıl bir baskı uyguladığı
Türkiyenin hâlen gündemindedir. Ergenekon davasına bakan bir hâkimin
üzerinde kurumsal baskı olduğu için görevinden istifa etmesi çok
somut bir örnek değil midir? Erzincan Cumhuriyet Başsavcısına
yürüttüğü cemaat soruşturmasıyla ilgili olarak Başbakan
Yardımcısının telefon edip Bu durum seçim öncesi partimizi
zor durumda bırakır, gözaltındakileri serbest bırak. demesi
çok somut bir baskı değil midir? Sincan Ağır Ceza Mahkemesi
Başkanına uygulanan baskı Türkiyenin hâlâ gündemindedir.
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, HSYK ve birçok yargı
mensuplarının telefonlarının sürekli yasa
dışı dinletilmesi yargıya yönelik baskının somut
kanıtı değil midir? Ya Adli Tıp Kurumu
Adli Tıp
Kurumuna yapılan baskılar, kadrolaşma, ıslak imza sürecinde
oraya atanan kişiler
Peki, bir de
şu tanıklara bakalım, tanıklara; çok önemli tanıklar,
Türkiyede Ergenekon sürecini yönlendiren tanıklar. Bu
tanıkların suç dosyaları o kadar kabarık ki bunlardan sadece
birkaç örnek vermek gerekir çünkü zaman müsait değil. Bakınız,
bunlardan bir tanesi, kim bu kişi? 9 numaralı tanık; Cumhuriyet
gazetesini bombalamış, Danıştay olayında bizzat etkili
bir konumda. Bu kişi, kasten adam öldürmeye teşebbüsten dokuz
yıl hüküm giymiş, ablasını öldürmekten yirmi yıl hüküm
giymiş, nüfus cüzdanında sahtecilikten ceza almış, öz
yeğenini fuhşa teşvik etmekten iki buçuk yıl hüküm
giymiş. İşte buyurun
İşte buyurun, tanıklar
bunlar. Bunlar bilinenler, bir de gizli, daha gizli olanlar var.
İşte, AKPnin hukuk anlayışı bu tanıkların
suç dosyalarıyla da kendisini ortaya koymaktadır.
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) İsmini ver ismini, o kadar biliyorsan.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) - AKP ile birlikte Türkiyede görülen davalarda farklı
farklı hukuk anlayışlarına tanık olunmaktadır.
Şimdi bakın, biraz önce Sayın Okay da söyledi. Mesela Ergenekon
davasında bir komutan alınıyor ya da bir üniversite hocası,
rektörü alınıyor, yedi saat, sekiz saat sorgulanıyor.
Sorgulansın. Peki, Haburda otuz dört kişi dört saatte nasıl
sorgulanıyor? Sorgulanır
Sorgulanır çünkü biri Silivri
hukukudur, öbürü Habur hukukudur. Ha, bir de Deniz Feneri hukuku var. Aman onu
unutmayalım, Deniz Feneri hukuku. Ayrıcalıklı, koruma
altına alınan, yayın yasağı getirilen bir
dolandırıcılık davası AKPnin himayesi altında
devam etmektedir.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; gerçekten, AKP Türkiyede
hukukta çığır açmıştır. Bazı AKPli
milletvekillerinin sözleriyle, fişledikleri kanı bozukları
kanıtla değil, iddiayla mahkûm etme sürecini AKP başlatarak Türk
hukuk tarihine kapkara bir leke olarak geçirmiştir. (CHP
sıralarından alkışlar) AKPnin Türkiyede hukuka, hukukun
saygınlığına, hukuk anlayışına verdiği
zarar çok büyüktür. O nedenle, Sayın İçişleri
Bakanının hukuku ayarlaması aslında AKPnin teamülü.
Geliştiği, bütün geliştirdiği süreç içinde doğal bir
yaklaşımdır. Böyle bir hukuk anlayışına sahip
olan bir siyasi partinin İçişleri Bakanının hukuku
ayarlaması aslında kendi içinde bir meşruiyet göstergesidir.
AKPnin hukuk anlayışına sahip çıkan ve bunu hayata geçiren
bir tutum sergilemiştir. Özetle, terör örgütü ile gizli bir pazarlık
yaparak hukuku yok sayan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Serter, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Üç dakika süre veriyorum,
buyurun.
FATMA NUR SERTER
(Devamla)
bu konuda özel bir yargı düzeni kurarak devletin
olanaklarını seferber eden, terör örgütü üyelerinin ifadelerini
tutanaklara geçirtmeyen, Terörle Mücadele Kanununun 221inci maddesine
aykırı işlem yapılması konusunda yargıyı
baskı altında tutan İçişleri Bakanı Beşir Atalay
hakkında Anayasanın 98inci ve 99uncu maddeleri ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İç Tüzüğünün 106ncı maddesi gereğince
gensoru açılmasını teklif ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Serter.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.24
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
İçişleri
Bakanı Beşir Atalay hakkındaki (11/10) esas numaralı
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmelere kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Hükûmet yerinde.
Şimdi, söz
sırası, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Batman
Milletvekili Bengi Yıldıza aittir.
Buyurun
Sayın Yıldız. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
BENGİ YILDIZ (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün mübarek Mevlit Kandili. Halkımızın ve
İslam âleminin kandilini kutluyorum; bugünün barışa ve
kardeşliğe vesile olmasını diliyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu tarafından
İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay hakkında
verilen gensoru önergesi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Benden önceki
hatip ve hatipler belirli bilgileri verdiler. Öncelikle onlara cevap vermekle
başlayayım.
Haburdan gelen
34 teröristten bahsettiler sayın milletvekilleri. Haburdan gelenlerin 8i
Kandilden, 4ü çocuk, diğerleri de köyleri
boşaltıldığı, bombalandığı için Mahmur
Kampına gitmek zorunda kalan insanlardı ama görüyoruz ki, Cumhuriyet
Halk Partisinin gözünde Kürtlerin tamamı, nereden gelirse gelsin, terörist
olarak kabul edilmektedir.
Sayın Nur
Serter bizim İstanbul Üniversitesindeki hocamızdı. Tabii,
Haburdaki sorgu odalarından önce İstanbul Üniversitesinde kendisi
de, başı kapalı olan arkadaşlarımıza dershaneye
girmeden önce sorgu odaları kurdurtmuştu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Onun için bu sorgulama yöntemine çok
yabancı değil ve buradan gerçekten de onu izleyen öğrencileri, o
günleri tekrar hatırlamıştır. Ben de tekrar
hatırladım ve Sayın Nur Serterin hâlen aynı noktada
olmasına da, aynı noktada durmasına da çok üzüldüğümü
belirtmek isterim.
Taraf gazetesini
burada koca koca bir çıktıyla alıp gösteriyor. O Taraf
gazetesine çok inanıyorsanız, o Taraf gazetesi sizin Ergenekonla
bire bir ilişkili olduğunuzu da söyledi. Bunu da buradan tekrar
kamuoyuyla paylaşmak istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Gönül isterdi ki,
bu Meclisin çatısı altında ülkemizin en netameli meselelerinden
biri olan Kürt sorunu bütün boyutlarıyla masaya yatırılsın,
ortak akıl ve uzlaşma sağlanarak Türkiyenin önünü açacak çözüm
projeleri ortaya konulsun. Yıllardır barışını
arayan bir ülkenin arzusu ve beklentisi bu yöndeyken, ne yazık ki
Meclisimizin çözüm üretmekten oldukça uzak bir noktada durmakta olduğunu
ve enerjisini boşa harcadığını görmekteyiz.
Önergenin
içeriğinden de anlaşılacağı üzere, Haburdaki
gelişmelerin özünü saptıran, Türkiyeyi yeniden
çatışmalı bir ortama doğru sürüklemeye çalışan
çatışmalı bir siyaset anlayışıyla karşı
karşıyayız. Oysa Habur doğru okunsaydı, doğru
sonuçlar çıkarılabilseydi, belki de ülkemiz bugün bu noktada
olmayacaktı. Aslında Habur süreci, Türkiyede Kürt sorunundan,
çözümden ve halklarımızın ekmek, su kadar ihtiyacı olan
barıştan kimin ne anladığını, kimlerin
savaştan beslendiğini, kimlerin anaların ağlamasından
yana olduğunu, kimlerin cenazeler üzerinden siyaset
yaptığını çok açık bir şekilde ortaya
koymuştur.
Habur süreciyle
ilgili olarak o gün yaşananların özünü, buradan bir kez daha sizlerle
paylaşmak istiyoruz. Barış Grubu üyeleri,
çatışmasızlık ortamının kalıcı hâle
gelmesi, Türkiyede barış sürecinin tesis edilebilmesi ve demokratik
açılım sürecinin önünü açmak amacıyla gelmişlerdir. Akan
kanın durması ve insanlarımızın ölmemesi için
atılan önemli bir adımdı. Nitekim kendiliğinden harekete
geçen yüz binlerce insan, Barış Grubunu, barışa
duyduğu özlem adına ve çocuklarının artık sağ
salim döneceğine olan umutları adına büyük bir coşku ve
sevgiyle karşılamış, sahiplenmiştir. Bu tablo,
barışın bu topraklarda yeşerecek olmasına duyulan
büyük inanç ve özlemin bir ifadesi olmuştur. Nitekim Barış
Grubunun serbest bırakılması, bu umutları ve beklentileri
daha da arttırmıştır. Ancak halkın bu coşkusuna
bile tahammül edemeyen muhalefet partileri, toplumsal barış
adına ilk kez doğru işleyen hukuku mahkûm etmeye
çalışmış; şimdiye kadar yaşanan
hukuksuzluğun devamından yana bir tavır ortaya koymuştur.
Muhalefet, açıkça Barış Grubu üyelerinin sağ değil,
ölü olarak Türkiyeye girmesini savunmuştur.
Şimdi,
soruyoruz: Haburda yüz binlerce Kürtün sevinmesine üzülen, bu sevinçten
rahatsız olan Türk halkı mıdır, yoksa seçkinci elit tabaka
mıdır? Eğer bir üst kimlikten bahsediliyorsa, bunun adı
Türk, Türkiyelilik, nasıl tanımlarsak tanımlayalım, bu
üst kimlikte buluşanların tasada, kıvançta ortaklaşması
lazım. Eğer deniliyorsa ki oradaki Kürtün sevinmesine diğer
vatandaşlar kızmış ve üzülmüştür ve bu bir gerçekse
durum vahimdir, aradaki makas açılmıştır. Bundan en
başta bu Meclis sorumludur. Çatışmalı ortamın
sürmesinde ısrar eden muhalefet milliyetçiliği ve şovenizmi
körüklemiş, toplumsal barışa ciddi anlamda zarar vermiştir.
Öyle ki muhalefetin milliyetçi tehditleri ve saldırıları
karşısında ürkek davranan AKP Hükûmeti, başlangıçta
umut verici gelişme olarak nitelediği Habur sürecini sahiplenmekten
vazgeçmiş, muhalefetle milliyetçilik yarışına
girmiştir. Sayın Başbakanın Gerekirse sil baştan
alırız. sözlerine de yansıdığı üzere, zaten
açılım konusunda kararsız duran ve kaçamak için bahane arayan
AKP Hükûmeti, Haburun faturasını DTPye çıkartarak, samimiyetsizliğini ortaya
koymuştur.
Bu
gelişmelerin akabinde neler yaşandığı herkesin
malumudur. Muhalefet liderlerinin Hukuk katledilmiştir., İstanbul
Silopi değildir. gibi sözleri sokakta
karşılığını bulmuş ve batı illerinde
yaşayan Kürtlere karşı linç saldırıları
yaşanmıştır. Yargı da bu havanın etkisiyle DTPyi
kapatmış, Sayın Ahmet Türk ve Sayın Aysel Tuğlukun
milletvekilliklerini düşürmüş ve 35 Kürt siyasetçiyle birlikte
beş yıl siyasetten yasaklamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gelinen noktada, sosyal demokrat bir
parti olma iddiasındaki bir partinin ülkenin en temel meselesini bir
istismar konusu yapmasını
yadırgadığımızı, bu hususu Türkiyedeki soysal
demokratlara, Alevilere, Kürtlere ve tüm ezilenlere şikâyet
ettiğimizi belirtmek isteriz. Son yıllarda Kürtlerin demokratik
haklarına ilişkin en ufak bir adım girişimi dahi, bu
gensoruda olduğu gibi, dış güçlerin desteği olarak
saptıran bir CHP zihniyetiyle karşı karşıyayız.
Kürtlerin idam edilmesine, sürgüne gönderilmesine, 1938de olduğu gibi
katledilmesine, faili meçhul cinayetlere uğramasına, elleri
kelepçelenerek tutuklanmasına sesini dahi çıkarmayan bu zihniyet,
Haburda olduğu gibi, en ufak bir hukuksal açılım
yapıldığında ise ayağa kalkıyor, engellemek için
elinden geleni yapıyor. Bu, tanıdık bir zihniyettir,
inkârcıdır, asimilasyoncudur, imhadan, çatışmadan, kan ve
gözyaşından yanadır. İnkârcılıkları o kadar
yaygındır ki, yıllar önce ortaya koydukları kendi
raporlarına bile sahip çıkamamaktadırlar. Bu konudaki bazı
çarpıcı örnekleri burada paylaşmak istiyorum. Bugün
açılım sürecine karşı çıkan Sayın Baykal, 3
Kasım 2002 seçimleri öncesi 20 Ekim 2002de, Diyarbakırda
düzenlediği bir seçim mitinginde ne demiş? Kendi unutmuş
olabilir, biz hatırlatalım: Şu geçmişi aşmalıyız,
geçmişin ipoteğinden kendimizi kurtarmalıyız. On beş
yıllık acı olayları, kaybettiğimiz 30 bin
evladımızı, o günleri, sıkıntıları, o
dağdaki, ovadaki birbirine karşı çıkarılmış
insanları düşünüyoruz. Bir barış dönemi, bir af dönemi,
kardeşlik dönemi açmak, kucaklaşmak istiyoruz. Bunu
başaracağız. diyor Sayın Baykal.
Yanlış
duymadınız, barıştan, aftan, dağdakiyle
kucaklaşmaktan bahseden Sayın Baykal, peki, Habur süreci de
dağdakiler ile ovadakilerin bir kucaklaşması değil miydi?
Hangi kucaklaşmaktan yanaydınız? İlk kez, o dağdakiler
sağ salim ailelerine kavuştu. Bundan niye rahatsızlık
duydunuz? Hani yeni bir dönem başlatmaktan yanaydınız? Neden
sırtınızı çevirdiniz? Neden elinizi uzatmadınız?
Neden çark ettiniz? Nerede kaldı o seçim meydanlarındaki sözleriniz?
Devam edelim.
Sayın Baykal aynı konuşmasında 1989 tarihli Kürt raporuyla
ilgili olarak şunları söylüyor: Bu rapordan dolayı
hakkımızda tahkikatlar açıldı ve DGMlerde ifade verildi.
Bugün, on beş yıl önce söylediklerimizi herkes kabul ediyor. Eğer
on beş yıl önce kabul etseydiler Türkiye buraya gelmezdi.
Peki, neden
şimdi bu raporlarınıza sahip çıkmıyorsunuz? Sizin on
beş-yirmi yıl önce söyledikleriniz bugün kabul edilmesine
rağmen, peki neden şimdi bunu engellemeye, önünü kesmeye
çalışıyorsunuz? Yoksa sizin çözüm raporlarınız da
mı dış güçlerin bir oyunuydu?
Bir başka
örnek verelim: CHPnin 2003teki 30uncu Olağan Kurultayında kabul
edilen Temel Sorunlar ve Çözümler Bildirgesinde bakın nasıl bir
çözüm öneriliyor: CHP, Kürt sorununu da, öncüsü olduğumuz bu
anlayış çerçevesinde, eşit anayasal yurttaşlık, sosyal
hukuk devleti, insan hakları, sosyal, ekonomik kalkınma, eşitlik
ve özgürlük ilkeleri eşliğinde kalıcı çözüme kavuşturmaya
kararlıdır. Bunları, şimdi Kürt sorunu yoktur, terör
sorunu vardır. diyen, anayasal yurttaşlığı etnik
bölücülük olarak gören CHP, bundan tam yedi yıl önce söylüyor.
CHPnin 1999
raporunda, bakınız ana dille ilgili olarak ne öneriliyor: Kürt
kökenli yurttaşlarımız, kendi ana dillerinde yazılı
basın, radyo ve televizyon dâhil her türlü medya
aracılığıyla yayın yapabilme, özel okullarda kendi ana
dilleriyle eğitim yapabilme, Kürt kültür ve dili üzerinde
araştırma yapacak enstitüler ve benzeri kurumların kurulabilmesi
haklarına kavuşmalıdır.
Aynı raporda
çarpıcı bir başka ayrıntı daha var: Kürt sorununun aşılarak Kürt
kimliğinin tanınması, iç barışımızın
kökleştirilmesi ve demokratikleşme çabalarımızın en
kritik noktalarından biri olarak görülmelidir. On bir yıl önce ana
dilde eğitimi savunan Sayın Baykal, şimdi ne diyor? Ana dilde
eğitim ülkeyi böler. diyor. İşte, asıl, Türkiyeyi bölecek
olan dil budur.
Bir diğer
örnek: Bizim Güneydoğu da dâhil Türkiyenin bütün bölgeleri için
önerdiğimiz Demokratik Özerklik Projesini bölücülük, federasyon olarak
suçlayan CHPnin 2000 yılında hazırladığı Yerel
Yönetimler Programına bir göz atalım: Raporda, yerel meclislerin
güçlendirilmesi, belediyelerin belirli bir nüfus büyüklüğünden itibaren
radyo veya televizyon kurmaları öneriliyor. Tüm kültürlerin kendini
geliştirme hakkının savunulacağı belirtiliyor. Trafik
hizmetlerinden sorumlu olma karşılığında, motorlu
taşıtlar vergisinin bir yerel yönetim vergisine dönüştürülmesi
hedefinden söz ediliyor. Hâlen merkezî yönetimde olan yetkilerden iç
işleri, dış, dış politika, millî savunma, adalet,
maliye, sosyal güvenlik, bayındırlık, ulaştırma,
enerji ve benzeri hizmetlerin, kısmen ise sağlık ve
eğitimle ilgili, ülke ölçeğinde genel planlama, eş güdüm ve
denetim dışında kalan tüm yetkilerin beş yıl içinde
yerel yönetimlere aktarılacağı ve yerel yönetimlere özerklik
sağlanacağı sözü veriliyor.
AKPnin
açılım adı altında sunduğu başlıklara
baktığımızda, CHPnin bu önerilerinin onda 1ini bile
karşılamamasına rağmen, bugün, Sayın Baykalın
kendi raporlarındaki adımları dahi bölücülük olarak görmesi,
açılıma akamete uğratmaya çalışması herhâlde
siyaset tarihinin en hazin çelişkilerinden birisi olsa gerek. Ya CHPnin o
günkü raporları yanlıştı, bölücüydü ya da bugün CHP zihniyeti
yanlış yerde durmaktadır. Bunun takdirini kamuoyuna bırakıyoruz.
Ancak şunu
da söylemeden geçemeyeceğiz: Bugün, demokratikleşmeden insan
haklarına, kalkınmadan sosyal refaha kadar Türkiyenin
yaşadığı temel krizlerin en önemli nedeni, neredeyse
cumhuriyetle yaşıt olan bu Kürt sorununun çözümsüzlüğüdür.
İnsan kaynaklarını, ekonomik olanakları bu savaşta
heba eden, IMFnin kredilerine muhtaç, savunmada dışa
bağımlı, dış politikada taviz üstüne taviz veren
Türkiyeyi bu noktaya getiren, Kürt sorununu savaşla, imhayla
bastırma, yok etme politikalarıdır. Bu politikaların iç
barışa hizmet etmediğini, Türkiyenin dış güçlere daha
fazla teslim olmasına zemin sunduğunu herkes çok iyi görmelidir.
Bugün, Heron uçaklarıyla, ABDnin istihbarat desteğiyle
sınır ötesi operasyonlar yapılıyorsa bundan kimler
kazançlı çıkıyor, Türkiye mi kazanıyor yoksa silah
tüccarları mı kazanıyor? Oysa bu savaş sona erdirilmiş
olsaydı bundan Türkiye kazançlı çıkacaktı. Bu kadar
açık ve nettir. Savaşta ısrar edenlerin kimlere hizmet
ettiğinin çok iyi görülmesi gerekir. Barışı, çözümü
dış güçlerin oyunu olarak görenlerin, milliyetçilikle,
ırkçılıkla halkları karşı karşıya
getirmeye çalışan odakların aslında Türkiye'nin
çıkarlarına hizmet etmediğini, başta başka güçlerin
değirmenine su taşıdığını herkes görmelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ne yazık ki gelinen nokta
itibarıyla AKPnin tutumu da çözüm üretmekten oldukça uzaktır.
Aslında, iktidar ve muhalefet, birbirinden beslenen bir siyaset üretmekte
ve bunun sonucu olarak sorunu çözümsüzlüğe mahkûm etmektedirler. CHP
nasıl geçmiş çözüm raporlarına sahip çıkmıyor,
arkasında duramıyorsa AKP Hükûmeti de kendi
açılımını sahiplenememekte, arkasında
duramamaktadır.
Sayın
Başbakan, güzel gelişme dediği Haburun arkasında
duramamıştır, bu süreci halka doğru anlatamamıştır.
Hükûmet, aslında söylem düzeyinin ötesine geçmeyen içi boş
açılım vaatleri karşılığında Haburdan
girişlerin artacağı, yüzer, iki yüzer kişilik gruplar
hâlinde silah bırakılacağı, herkesin gelip teslim
olacağı gibi yanlış bir hesap ve beklentinin içerisine
girmiştir. Hükûmet, gerçekçi çözümler üretilmeden, diyalog ortamı
kurulmadan silah bırakma sürecinin başlamayacağını
görememiştir. Bu yanlış hesabın Haburdan dönmesiyle
birlikte, Hükûmet, gerçek niyetini ortaya koymuş, başından beri
yürüttüğü tasfiye politikasının deşifre olması sonucu
faturayı Kürtlere kesmiştir. Böylece, açılımın
içeriği de Hükûmetin planlamaları da açıkça ortaya
çıkmıştır.
Sayın
Başbakan, ağustos ortalarında açılıma yönelik olarak
Yıl sonuna kadar kısa vadeli adımlar atılacak.
demişti. Yine Sayın İçişleri Bakanı, açılım
süreciyle ilgili olarak Sorunun çözümünde öngördüğümüz model Türkiye
modeli olacak ve dünyaya örnek olacak. demişti. Gelinen noktada Hükûmetin
attığı kısa vadeli adımlar, DTPnin
kapatılması, halkın seçilmiş iradesi olan belediye
başkanlarının kelepçelenerek tutuklanması, KCK adı
altında siyasi operasyonların tüm hızıyla sürdürülmesi ve
yüzlerce tutuklu çocuğa en ağır cezaların verilmesi
olmuştur. İşte, AKPnin açılımla ilgili olarak
geliştirdiği Türkiye modeli budur. Halkımız buna kelepçeli
açılım modeli demiştir. Bu modelden de
anlaşılacağı üzere Bedeli ne olursa olsun geri adım
atmayacağız. diyen Sayın Başbakan bedel ödememiştir,
bedel ödeyen Kürt halkının kendisi olmuştur. Nitekim, Hükûmetin
bir bakanının Kelepçeye razı olun, eskiden faili meçhuller
vardı. yönündeki tehditkâr sözleri bunu açıkça teyit etmiştir.
Bakınız, 1.500 dolayında DTP-BDPli siyasetçi 14 Nisan 2009dan
bu yana hâlen cezaevinde tutukludur ve neredeyse bir yıldır
yargı önüne çıkarılmamıştır. Bu hukuksuzluk
ortadayken Hükûmetin hangi açılımından ya da samimiyetinden söz
edilebilir? Kardeşleşme projesi bu mudur? Böyle mi açılım
yürüteceksiniz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yıldız, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelinen nokta
itibarıyla Türkiye çok ciddi bir siyasi tıkanmayla karşı
karşıyadır. Bu krizin aşılabilmesi için burada ortak bir
çözümü üretmek zorundayız. Kürt sorununu, Türkiye'nin kaderini
doğrudan ilgilendirmesi hasebiyle siyaset üstü, partiler üstü bir
anlayış ve yaklaşımla ele almak durumundayız. Esas
olan, gençlerimizin ölmemesi, anaların gözyaşları dökmemesidir.
Bu açıdan herkesin ortak bir sorumluluk duygusuyla yaklaşması,
ölümlerin durdurulması için elini taşın altına koyması
gerekir. Yoksa, yaşanacakların vebali siyasilere ve ülkeyi
yönetenlere ait olacaktır.
Biz, çözüm
önerimizi ve tespitlerimizi buradan bir kez daha sizlerle paylaşmak
istiyoruz: Kürt sorununun özünü, Kürtlerin kimliksel, dilsel, kültürel ve
demokratik haklarının yasal, anayasal güvence altında
olmayışı oluşturmaktadır. Bugün milyonlarca Kürte
ilişkin, eğitim sisteminde olumlu bir tanımlama yoktur, ya
zararlı Kürt cemiyetleri vardır ya isyancılar ya şakiler
diye tanımlanmıştır inkılap tarihi kitaplarında.
Bu tanımlamayla, bu algıyla kardeşlik tesis edilemez. Bin
yıldır birlikte yaşıyoruz. söylemi içinde Kürtlerin rolüne
ilişkin en ufak bir tespit yoktur.
Sayın
Başbakan Asimilasyon bir insanlık suçudur. diyor, doğrudur,
ancak cumhuriyet hükûmetleri, seksen beş yıldır bu suçu
işliyor, siz de aynı suçu işlemeye devam ediyorsunuz. Devlet,
vatandaşı olan Kürtlerin dilinin ve kültürünün korunmasını
ve geliştirilmesini, ana dilleriyle eğitim görmesini sağlayacak
yasal değişiklikleri yapmak yükümlülüğüyle karşı
karşıyadır. Türkiye'nin uluslararası sözleşmelerde
özellikle ana dile ilişkin çekinceler koyması, vatandaşı
olan Kürtleri rencide etmektedir. Devlet, Türkiyede yaşayan tüm
farklılıkları koruyan ve kollayan bir devlet olduğu sürece
güçlenir ve demokratikleşir. Bu açıdan, Türkiyedeki bütün
farklı kimlik ve kültürlerin haklarını tanımlayan ve
güvence altına alan bir yasal, anayasal değişiklik elzemdir.
Türkiye bunu gerçekleştirebilirse hem çoğulculuğa ve çok
kültürlülüğe dayalı kendi modelini geliştirmiş olur hem de
ülkesinde, bölgesinde model bir ülke konumuna gelir.
Bunların
yanı sıra, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının
gereği yerine getirilmelidir ve normalleşme için, cezaevlerinde
bulunan BDPli, DTPli tutsakların, tutukluların bir an önce serbest
bırakılması, özellikle de
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yıldız.
BENGİ YILDIZ
(Devamla) -
tutuklamanın istisnai bir tedbir olduğunu da dikkate
alarak bu arkadaşlarımızın
tutuksuz
yargılanması için bir
an önce yargıçların devreye girmesi gerektiğine inanıyoruz.
Bu duygu,
düşüncelerle yüce heyetinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Sayın Başkanım, 69uncu madde gereğince
söz istiyorum. Hatip şahsıma sataşma yapmıştır.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Şahsınıza doğruyu söylemişim.
BAŞKAN
Hangi nedenle?
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Sataşma var, söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Serter, hangi nedenle?
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) 69a göre çok açık sataşma
yapmıştır
BAŞKAN
Hayır, ne söyledi size?
FATMA NUR SERTER
(İstanbul)
hatta iftira etmiştir.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Söylediklerimiz doğrudur Sayın Başkan. Herkes
tarafından biliniyor, bütün kamuoyu biliyor.
BAŞKAN
Sayın Serter, bugün siyasi parti gruplarının temsilcileri
buradaki konuşmalarında diğer siyasi partilerin temsilcilerini
ve konuşmacılarını eleştirdiler. Ben eleştiri
sınırları içerisinde görüyorum.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Bu eleştiri değil Sayın Başkanım.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Yoo! Şahsına
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Serter
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) İftira etmiştir, açıkça
sataşmıştır, adımı zikretmiştir; söz
hakkım doğmuştur, söz vereceksiniz.
BAŞKAN Siyasi
partiler ve temsilcileri mutlaka farklı düşünecekler ve farklı
şeyler söyleyeceklerdir.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Şahsına yapılmış.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Şahsımı, adımı zikretti.
BAŞKAN Ne
dedi Sayın Serter?
Sayın Okay,
bir saniye
Ne söyleyerek
sataştı?
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Siz dinlemediniz herhâlde. Benim adımı zikrederek
BAŞKAN
Sayın Serter, yazılı olarak yazar mısınız.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul)
bana Ergenekonla ilişkim olduğunu, ayrıca,
sorgu odaları gibi imalarla beni iyi tanıdığını
söyleyerek açıkça iftira etmiştir ve sataşmıştır.
AYLA AKAT ATA
(Batman) Tutanaklara bakın Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Serter, lütfen yazar mısınız. Sayın Vuralı
ve Sayın Bakanı dinledikten sonra değerlendireceğim. (CHP
sıralarından Şimdi değerlendirin. sesleri)
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına önerge üzerinde söz isteyen Oktay Vural,
İzmir Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
Balıkesirde, maden ocağında meydana gelen patlama sonucunda
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifa diliyorum.
Henüz Bursada
meydana gelen kazanın yaraları sarılmadan meydana gelen bu
patlamanın milletimizde açtığı derin teessür, umarım,
iş güvenliği konusuyla ilgili Bakanın görevlerini yerine getirme
konusundaki sorumluluğu da kalbinde hissettirir.
Sayın
milletvekilleri, bugün, burada, 19 Ekim 2009 tarihinde Haburda
yaşananlarla ilgili olarak İçişleri Bakanı için verilen
gensoruyu görüşmek üzere toplanmış bulunuyoruz.
Evet, burada,
Sayın Bakan yanında herhâlde 2 tane sayın bakanı buldu. Bu
gidişle, Bakanlar Kurulunda çok yalnız
Kendisini destekleyecek
başka bakan bulamadı herhâlde. Doğrusu, Sayın Bakanın
bu yalnızlığını da gerçekten bu açılım
konusundaki başarısızlığına da
bağladığımı ifade etmek istiyorum. Topu topu orada 2
sayın bakan yanında bulunabilmiştir. (MHP sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) O tarafı görmüyorsunuz.
OKTAY VURAL
(Devamla) Sayın Başbakan, bu gensoru verildiğinde, Maalesef,
gensoru da artık bu ülkede yalama oldu. diyebilmiştir. 23üncü
Dönemde, 3ü Milliyetçi Hareket Partisine ait olmak üzere sadece toplam 10 tane
gensoru verilmiş. Aslında, yalama olan gensoru müessesesi değil,
hakkında gensoru verilmiş olan bakanlıklardır.
Başbakan, gensoruya yalama diyeceğine, bugün burada ele
alacağımız Haburda meydana gelen gelişmelerde yalama olan
kamu yönetimi anlayışını sorgulasa, hem Hükûmeti adına
hem de milletimiz adına daha hayırlı bir değerlendirme
yapmış olacaktı, hiç olmazsa görevini yapmış olacaktı.
(MHP sıralarından alkışlar)
Başbakan
Bir netice alamayacaklarını bildikleri hâlde ikide bir gensoru
diyerek demokrasi anlayışını da ifade etmiştir.
Milletin denetiminden ve sorgulamasından rahatsız olan zihniyet,
milletimizi kul gören, göbeğini kaşıyan adam olarak kabul eden
zihniyetten farklı değildir.
Biz burada millet
adına bulunuyoruz, millet adına sorguluyoruz,
hakkımızı kullanıyoruz. Bu iradeyi kullanırken,
hakkın sesini dile getirirken kimseden icazet alacak da değiliz, size
soracak da değiliz! Her şeyden önce, milletin iradesini, milletin
sorusunu da hazmetmeyi bileceksiniz. Millet adına kullanılan bu
yetkiyi hakir görmeniz sizin demokrasi anlayışınızın
deşifresidir.
Size göre,
yaptığınız her şey doğrudur; size göre de sizden
başka herkes haksızdır. İşte, bu zihniyet fişçi
zihniyettir, hazımsızdır, saygısızdır. Bu
bakımdan, millet iradesiyle bu yüce Mecliste bulunanların Anayasa ve
İç Tüzük uyarınca haklarını kullanmasına tahammül
etmeyi öğrenmeniz gerekmektedir. Biz de bunu öğretmeye kararlıyız.
Sayın
milletvekilleri, bu çatı altında bulunan hepimiz devletin
varlığı ve bağımsızlığını,
vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız
ve şartsız egemenliğini koruyacağımıza, hukukun
üstünlüğüne, büyük Türk milleti önünde namusumuz ve şerefimiz üzerine
yemin ederek buraya geldik. Hepimiz bu yeminle Türk milletini temsil ediyoruz
ve Türk milletinin egemenliğini kullanıyoruz. Bu bakımdan Habur
ekseninde yaşananları bir sorumluluk duygusu içerisinde
vicdanınızla baş başa
kalarak değerlendirmeniz gerekmektedir. Tarihe ve millete
karşı sorumlu olduğumuzu unutmayalım.
Biz bugün burada
aslında ülkemizin bölünmez bütünlüğünü tehdit eden açılım
adlı pis bir oyunun Haburda sergilenen gala töreninin iç yüzünü bütün
boyutlarıyla ortaya koyacağız. Yüce milletimiz adına bu
oyunun başrol oyuncularını sorgulayacağız.
Habur
aslında açılımın özüdür, amacıdır ve hedefidir.
Habur, azdan çok şey anlamamızı gerektiren bir olaydır. Bu
nedenle Habur çözümlemesi, aslında açılımın yol
açacağı uçurumu ortaya koymaktadır. Habur, ABD
Başkanının Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yaptığı konuşma sonrası dışarıda
hazırlanmış senaryoların fiiliyata getirildiği bir
uygulama alanı olmuştur. PKKnın sivil
uzantısının 21-27 Temmuz 2009da başlattığı
PKK açılımının, daha sonra 1 Ağustosta
İçişleri Bakanı tarafından Polis Akademisinde yapılan
toplantı dizisinin hangi safhaya getirilmek istendiği Haburda ortaya
çıkmıştır. Aslında demokratik açılım olarak
sunulan süreç içerisine hazmettirilmek istenen Haburda yaşanan gelişmelerle
ortaya çıkan sonuçlardır. Bu bakımdan Habur, tesadüfen ortaya
çıkmış bir gelişme değildir,
planlanmıştır, düzenlenmiştir ve
uygulanmıştır. Orada bir suçüstü hâli vardır. Bu suçüstünün
kimlere, milletimizin hangi değerlerine, hangi hukukuna karşı
yapıldığını ve kimlerin seyirci
kaldığını bugün burada deşifre etmeye devam
edeceğiz.
Burada
aslında gensoru olarak görüştüğümüz konu milletimizin içinde
kanayan bir yara olarak tartışılmaya devam etmektedir. Bu
bakımdan, bu olayın başaktörünün sorumluluğunu
hatırlatmak milletimizin verdiği bir görevdir. Gensoruda bu tabloyu
değerlendireceğiz. Başbakanın ifadesiyle, bu gensorudan
muhtemelen parmaklarınızla bir sonuç alınamayacağı
görülmektedir ama ben her şeyden önce bu Haburu vicdanlarınıza
sığdıramadığınızı biliyorum ve Türk
milletini temsil eden bir milletvekilinin de bunu kesinlikle vicdanına
sığdırabilmesini de kabul edebilecek değilim. O
bakımdan o yaşanan kara gün Türk milletinin hafızasından
silinmeyecektir.
19 Ekim 2009
tarihinde Kandilden ve Mahmurdan gelen terör örgütü üyeleri, sözde elçileri,
getirdikleri talep listeleriyle Haburdan davulla zurnayla giriş
yapmışlar, devletin görevlileri karşılamada bulunmuş,
ardından kurulan mobil mahkemeyle salıverilmişlerdir. O gün
ülkemiz adına bu gensoruyla bile geçiştirilemeyecek kadar son derece
vahim bir olay gerçekleşmiştir. O gün Bermuda şeytan üçgeninde
birçok değerimiz hortumlanmıştır. Her şeyden önce
milletimizin vicdanı yaralanmıştır. Bölücü terörle
mücadelemiz yara almıştır. Devletimiz maalesef boyun eğer
konuma düşürülmüş, bölücü terör örgütü muhatap alınmıştır.
Millet adına yargı, teröristlerin ayağına
götürülmüştür.
Sayın
milletvekilleri, Haburda yaşanan o gün aslında, bir AKP
milletvekilinin ifade ettiği gibi, Yahudi menşeli, İsrail
menşeli bir proje olan Büyük Orta Doğu Projesine hizmet eden
PKKnın neden muhatap alındığını da ortaya
koymuştur. Çünkü Büyük Orta Doğu Projesinin eş
başkanı maalesef Sayın Başbakandır ve
Başbakanın görevlendirdiği koordinatörün, bu Projeye hizmet
edenler için açılım ayarı yapmasının sınır
ötesi gerekçeleri olduğu açıktır.
Şimdi
soruyorum sayın milletvekilleri: Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak böyle
bir projenin içinde yer almasına yönelik bir iradeniz olmuş mudur
acaba? Böyle bir görev verdiniz mi? Vermediğinize göre İçişleri
Bakanı bu Projeye hizmet edenlere açılım yaptırırken
kimin iradesini kullanmaktadır? Kime hizmet edilmiştir? Kime hizmet
edilmektedir? Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu soruların
cevabını almamız gerekmektedir.
O gün
yaşananlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin PKK terör örgütünü bertaraf etmek
için verdiği sınır ötesi operasyon yetkisinin neden etkin bir
şekilde kullanılmadığını ve asıl amacın
siyasi çözüm olduğunu da ortaya koymuştur. 5 Kasım 2007de
Başbakanın ABD Başkanı Bushla yaptığı
görüşme sonrasında terörle mücadelede siyasi çözüm arayışları
başlatılmıştır. ABD Silahlı Kuvvetlerinin
yöneticileri William Fallon 25 Şubat 2008de, Ray Odierno 4 Mart 2008de,
teröristlerle müzakere yapılması gerektiğini, amacın PKKyla
müzakereyi sağlamak olduğunu belirtmiştir,
sınırlı askerî operasyonun amacının da PKKyla bir
müzakere zemini başlatmak olduğunu belirtmiştir.
O gün Haburda bu
gelişmelerin sonucunda maalesef PKK muhatap
alınmıştır. Gelenler İmralı canisinin
gönderdiği sözde barış elçileridir. Teröristbaşı,
barış gruplarının açılım sürecini devam ettirmek
için gönderildiğini, Türk devletine bir çağrı ve mesaj
gönderdiğini ifade etmiştir. Bu elçiler, açılım meyvesi
olarak Hükûmet tarafından pazarlanmıştır. Maalesef
İmralı muhatap alınmış, ondan medet umulmuştur.
Soruyorum
Sayın Bakan: Hangi cüretle bir teröristbaşının size elçi
göndermesini Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir bakanı olarak
hazmedebiliyorsunuz? Siz kiminle masaya oturdunuz farkında değil
misiniz? Siz hangi yetkiyle terör örgütünü muhatap alıp, sözde elçiler
için devleti ayaklar altına alıyorsunuz? Bu tablo, terör örgütünü
muhatap almaya yönelik girişimlerin nasıl başarıya
ulaştığını ortaya koymuştur.
Sayın
milletvekilleri, PKKyı bertaraf etmek için Hükûmete verdiğiniz
yetki, acaba, bu yetkiyle onları muhatap almak için herhangi bir yetki
verdiniz mi siz? Bu yetkinin içerisinde müzakere etmek var mıdır,
muhatap almak var mıdır? Maalesef, Hükûmet bu yetkiyi
kullanmamış, aksine PKKyı muhatap almak için bu yetkiyi etkin
bir şekilde kullanmaktan imtina etmiştir.
O gün terör örgütü
mensupları, sözde elçi olarak teröristbaşının talep
listesini teslim ederek millet egemenliğinin etnik kimliklere göre
bölünmesini, üniter devletimizde özerklik ve otonomiye gidecek bir süreci
içeren sözde demokratik açılımı sağlamak için geldiklerini
ifade etmişlerdir. Evet, terör örgütü mensuplarının
hazırladığı dokuz maddeden oluşan mektupta terör
örgütünün propagandası yapılmaktadır, hem de devlet nezaretinde
ve gözetiminde yapmaya gelmişler, mektubu da devletin vali
yardımcısına teslim etmişlerdir. Gelenler teslim olmaya
değil, Türk devleti ile pazarlık yapmaya gelmişlerdir. Soruyorum
Sayın Bakan: Egemenliğimizi ve üniter yapımızı bölecek
taleplere muhatap olmayı, onları muhatap kabul etme ve pazarlık
yapma görevini size kim verdi? Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
egemenliğimizi ve üniter yapımızı korumaya ant
içmişiz. Siz, nasıl olur da bu talepleri yapanları muhatap
olarak kabul edersiniz?
Evet, o gün Türk
milletinin birlik ve bütünlüğünü koruyan şehit ve gazilerimiz
hançerlenmiştir, analarımız ağlamıştır.
Soruyorum Sayın Bakan: Önceden hazırladığınız bu
karşılama töreninin milletimizin vicdanını
sızlatacağını düşünmediniz mi? Nasıl olur da
böyle bir kara günü tasarlayabildiniz? Türkiye Büyük Millet Meclisi size
nasıl güvenecektir? O gün, evet, Haburda devletin üst düzey görevlileri
terör örgütü mensuplarının girişlerini kolaylaştırmak
için maalesef teşrifatçı konumuna düşürülmüştür, devlet
irademiz kaybolmuştur. Soruyorum Sayın Bakan: Siz, bu yönetim
anlayışıyla nasıl ülkede huzuru sağlayacaksınız,
kamu otoritesini nasıl temin edeceksiniz? Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak İçişleri Bakanının milletin huzur ve
güvenliğini temin etme konusunda görev yaptığına nasıl
güvenebiliriz?
Evet, o gün
terörle mücadele eden polisimiz, askerimiz terörist kurşunuyla değil,
açılan merasim töreniyle kurşunlanmıştır.
Kırmızı kuşaklı sözde tim komutanları devletin
güvenliğinden ve adaletinden sorumlu olanlarca
karşılanmıştır. Bir kamu kurumu olan TRTnin Sakarya
Fırat dizisinde o kırmızı kuşağı elde etmek
için 7 askeri şehit etmek gerektiği ifade edilirken, bu
kuşaklılar maalesef -esefle ifade ediyorum ki- devletin
güvenliğini emanet ettiğimiz koordinatör bakanın görevlileri
önünde kahramanlar gibi karşılanmıştır. Bundan daha
büyük acıyı milletimize, şehitlerimize, gazilerimize
yaşatmak mümkün müydü?
Soruyorum
Sayın Bakan: O kıyafetleriyle, zafer işaretleriyle
yaptığınız töreni gören askerimizin, polisimizin boynunu
eğik düşürmeye hakkınız var mıydı? Siz ülkemizin
meşru güvenlik güçleriyle kamu gücünü kullanarak asayişi temin
etmeniz gerekirken suçlular karşısında onların onurunu
koruyamamayı Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak nasıl
hazmedebiliriz? Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak size nasıl güven
duyabiliriz?
Evet, sayın
milletvekilleri, o gün Türk hukuk tarihinde eşine rastlanılmayacak
bir örnek oluşmuştur. O gün, maalesef, terör örgütü üyeleri
TCK/220nci maddesine istinaden mobil bir mahkeme tarafından serbest
bırakılmış ve aklanmıştır.
Soruyorum
Sayın Bakan: Haburda yol verdiğiniz bu teröristler hangi örgütün
dağılmasını sağladı? Soruyorum Sayın Bakan:
Haburda yol verdiğiniz teröristlerden hangisi örgütten gönüllü olarak
ayrıldığını ifade etti? Soruyorum Sayın Bakan:
Haburda yol verdiğiniz teröristler kimin yakalanmasını
sağladı?
Değerli
milletvekilleri, şimdi tekrar soruyorum: Teslim olan bu teröristlerin
sorgulamalarında örgüt üyelerinden hangisi TCK/221e göre uygun bir
tavır sergilemiştir? Hangisi pişman olduğunu ifade
etmiştir? Sorgulama sırasında olanlar, kamuoyuna
yansıyanlar bunu bize açıkça göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu nedenle utanarak ifade etmeliyiz ki. Haburda bir hukuk
rezaleti yaşanmıştır. Yargının güvenliğini
sağlamak durumunda olanlar, teröristlerin güvenliğini sağlamak
için hâkimi teröristlerin ayağına kadar
taşımıştır.
Güvenli bir
ortamın olmadığı bir yerde yargı nasıl
bağımsız kalabilir? Güvenlik gerekçesiyle hâkimin, denetimsiz,
açık arazideki Habura gönderilmesi doğrudan yargıyı
etkilemektir. Yargı süreci, doğrudan terörün ve şiddetin
etkisine sokulmuş ve maalesef arzu edilen netice
alınmıştır. Bu sürecin yine koordinatör Bakan
tarafından planlanmış olduğu açıktır.
18 Ekim 2009
tarihinde Diyarbakır Valiliğinde saat 14.00te İçişleri
Bakanı Müsteşarı, Adalet Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı, Cumhuriyet Başsavcısı, İl Emniyet
Müdürü ve Vali, Haburdan girecek teröristlerin serbest
bırakılmaları sürecini ele almıştır.
Sayın
Bakanın Atatürk Orman Çiftliğindeki müzakere esnasında
Hâkimler ayarlandı. ifadesini kullanmadığını
söylemesinin maalesef içi boş kalmıştır. Burada, PKK
açılımını hazmettirmek için yapılan ön teslimatta
sorun yaşanmaması gerektiği konuşulmuştur. Grubun
serbest bırakılacağına dair beklentilerinin
ışığında bu sürecin sağlıklı
işlemesi için Sayın Bakan elinden geleni yapacağını
söylemiştir, kararlı olduğunu da eklemiştir. Bakan, bu
teröristlerin gelişini bir fırsat olarak kabul etmiş,
fırsatı kaçırmamak için bütün yetkisini
kullanmıştır, süreci olumsuz etkileyebilecek
davranışlardan kaçınılacağını
belirtmiştir.
Şimdi,
sayın milletvekilleri, bir sayın bakanın bu ifadeleri hangi
anlama gelmektedir acaba? Bu ayar değil de nedir? Sonuç ne olmuştur?
Fırsat değerlendirilmiştir, teröristler serbest
bırakılmıştır. Bu sürecin ayarsız
geliştiğini kim iddia edebilir? Hukuk ayaklar altına
alınmıştır.
Sayın
milletvekilleri, koruyacağımıza yemin ettiğimiz hukuk
devletinin üstünlüğü nerede kalmıştır? Millet adına
karar vermesi gereken yargı açılım adına karar
vermiş ve terörist lehine sonuç almasını temin etmiştir.
Burada asıl vahim olan, bu münferit olayın içinde aktörlerin konumu
değildir, siyasileştirilmiş yargı sürecinin hangi
sonuçları doğurduğu hususudur.
Evet değerli
milletvekilleri, aslında bu, PKKnın siyasallaşması ve
açılım sürecinin değerlendirilmesi konusunda
hazırlanmış yurt dışındaki raporlar, David
Phillipsin hazırladığı rapor, Henry Barkeyin
hazırladığı rapor, Atlantic Councilin
hazırladığı raporda katı, muhafazakâr
yargının reforma tabi tutulması gerektiği
söylenmiştir. Reformu neden istemektedirler? Haburdaki gibi bir
yargı oluşturmak için bir reform peşindeler. Onun için, burada,
bölücülüğü siyasallaştırmak isteyenlerin önünde, hukukun
üstünlüğünü sağlayacak yargı bir engeldir. O zaman, hukukun
üstünlüğünü değil açılımın üstünlüğünü
sağlayacak bir yargılama süreci oluşmalıdır. Yargı
reformundan beklenen budur.
Milletimizin
bölünmez bütünlüğünü ve üniter yapımızı oluşturan
hukuku üstün kılmak esas olmalıdır. Buna dayanmayan
yargının meşruiyet kaynağı
tartışmalıdır. Evet, o çiftlikte yapılan gizli
müzakerelerle açılım ayarı maalesef yargıya müdahalenin
amaç ve hedefleri konusunda şüphelerimizin derinleşmesine sebebiyet
vermiştir.
Evet, soruyorum
Sayın Bakan: 1984ten bu yana terörle mücadele kapsamında otopsi,
olay yeri inceleme ve keşif haricinde savcı ve hâkimlerin
teröristlerin ayağına gittiği Haburdan başka bir örnek
verebilir misiniz?
MURAT YILDIRIM
(Çorum) İmralı.
OKTAY VURAL
(Devamla) Bu organizasyonda Habura hâkim götüren hangi savcı
ödüllendirilerek Adalet Bakanlığında geçici olarak
görevlendirilmiştir?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen tamamlayınız.
OKTAY VURAL
(Devamla) Yetkisini kullanarak soruşturma açan başsavcılar
tutuklanırken, Habur organizasyonunda yer almış kamu görevlileri
hakkında idari ve adli bir soruşturma açılmış
mıdır?
Sayın
milletvekilleri, Haburda yaşananlar sonrasında, 20 Ekim 2009
tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın grup
konuşmasında söylediği sözler Türkiye Büyük Millet Meclisinde
ibret vesikası olarak yankılanmaktadır.
Ne diyor
Sayın Başbakan o gün yaşananlar için
(İzmir
Milletvekili Oktay Vural, cep telefonunu, içinde bulunan ses kaydını
dinletmek için mikrofona yaklaştırdı)
Dün Habur
Sınır Kapısında yaşanan manzara
karşısında umutlanmamak mümkün mü? Bu bir umuttur. Türkiye'de
bir şeyler oluyor, iyi şeyler oluyor, güzel şeyler oluyor, umut
verici gelişmeler oluyor.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkan, şov yapıyor!
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Yetkisi dışındaki biri konuşuyor!
AHMET YENİ
(Samsun) Kendileri konuşamayanlar!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
OKTAY VURAL
(Devamla) Evet, sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısında, sizin vicdanlarınızı
sızlattığını bildiğimiz o tabloya Sayın
Başbakan Umut verici gelişmeler oluyor. diye söylemiştir.
Peki, umut verici
gelişmeler oluyorsa niye devam ettiremediniz siz? Neden devam
ettiremediniz? Ne oldu? Millet azdan çok şey anladı. Millet azdan çok
şey anladı, ondan sonra da çark etmeye başladınız!
Şu demokratik açılım sürecinde Haburda o tablo
karşısında sergilenen görüntülere ne denir diye
Başbakanın o ifadelerini buraya yazmaktan niye
kaçındınız? Utandığınız bir şey mi var
acaba? Niye utandınız o sözleri yazmaktan? Ve o sözleri yazmaktan
kaçınanlar O tabloya ne denir? demek suretiyle kabul
edilemeyeceğini ifade edebilmiştir.
Evet, sayın
milletvekilleri, bütün bu rezaletlerin yaşandığı o gün, 19
Ekim 2009 günü, İçişleri Bakanı tarafından organize
edilmiş bir gündür. Devletin sahiplendiği, güzel şeylerin
olacağını söylediği o güne kadar gelen süreç içerisinde,
maalesef, koordinatör Bakanın kimlerle müzakere ettiği, kimlerle
masaya oturduğu ortaya çıkmıştır.
Evet, bunun
sorumluları hesap vermelidir. Eğer bu rezalet
yaşanmışsa, eğer bu rezalet planlanmışsa,
eğer egemenliğimiz, terörle mücadele azmimiz ayaklar altına
alınmışsa, eğer Habur çadır tiyatrosunda
yabancıların senaryoları uygulanmışsa, bunun
hesabı sorulmalıdır; elbette sorulacaktır ve
sorulmalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu hesabı
sormak, bizim namus ve şeref borcumuzdur. (MHP sıralarından
alkışlar) Bu hesabı sorarak, egemenliğin kayıtsız
şartsız millete ait olduğunu ortaya koymalıyız, hiçbir
kirli senaryo, hiçbir tezgâh altı pazarlık, hiçbir dayatmaya teslim
olmayacağımızı göstermeliyiz.
Gensorunun
gündeme alınmasına olumlu oy kullanacağımızı belirtiyor,
bu vesileyle mübarek Mevlit Kandilinizi kutluyor, bu Kandilin
vicdanların ve kalplerin aydınlatılmasına, fitne ve
fesadın defedilmesine vesile olmasını Cenabıhaktan
diliyorum.
Hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
Önerge üzerinde
AK PARTİ Grubu adına söz isteyen Suat Kılıç, Samsun
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekilleri; İçişleri Bakanımız
Sayın Beşir Atalay hakkında Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri tarafından verilen gensoru önergesi üzerinde AK PARTİ
Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, sözlerimin hemen başında, bu gece Mevlit Kandili,
Türk milletinin ve İslam âleminin Mevlit Kandilini tebrik ediyorum.
Milletimize ve İslam âlemine mübarek Mevlit Kandilinin barış,
esenlik, kardeşlik ve huzur getirmesini Allahtan temenni ediyorum.
Çok
saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki denetim
mekanizmaları bellidir. Elbette ki bu Meclis sadece bir yasama meclisi
değildir, Meclisimiz aynı zamanda bir denetim meclisidir ve
milletvekillerinin denetim mekanizmalarını ne şekilde
kullanabileceği Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
bulunmaktadır. Milletvekilleri sözlü soru önergesi verebilir,
yazılı soru önergesi verebilir, araştırma önergesi
verebilir, soruşturma önergesi verebilir, gensoru önergesi verebilir.
Bugün muhalefet
tarafından verilen bir gensoru önergesini görüşüyor
bulunmaktayız. Elbette ki gensorunun bu kadar sık başvurulan bir
yol hâline getirilmesinden duyduğumuz rahatsızlığı
sözlerimin başında ifade etmek istiyorum. Zira, bahse konu edilen
iddiaların hiçbiri sorulup da cevabını bulmamış
iddialar değildir. Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergine Habur
Sınır Kapısından girişler ve oradaki yargısal
işlemlerle ilgili olarak sorulan soruları hatırlatmak istiyorum.
Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin, İstanbul Milletvekili Atila
Kaya, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Giresun Milletvekili Murat
Özkan, yine Hatay Milletvekili Turan Çirkin ve Mersin Milletvekili Behiç Çelik.
6 ayrı milletvekili tarafından Adalet Bakanı Sayın Sadullah
Erginin cevaplaması istemiyle verilen yazılı soru önergeleri
var ve bu yazılı soru önergelerinin tamamında sorular tıpatıp
birbirinin aynısı ya da olabildiğince yakını
sayılabilecek sorular.
Adalet
Bakanı büyük bir sabırla ve yapması gerekeni yapan bir
anlayışla, sorumluluk anlayışıyla bu soruların
her birine ayrı ayrı cevabını vermiş, hukuk zemininde
vermiş.
Habur
Sınır Kapısından girişlerle ilgili olarak hukukun
kaideleri, CMK/250, CMK/251, 251/3 hükümleri doğrultusunda yapılan
yargısal işlemlerle ilgili olarak gerekli, doyurucu, tatminkâr
sayfalarca bilgi milletvekillerine verilmesine rağmen bugün aynı
yazılı soru önergelerinin buraya gensoru olarak getirilmiş
olmasını yasama ve denetim Meclisinin ciddiyetiyle bağdaşan
bir durum olarak değerlendiremiyoruz.
Uygulamaya esas
olan CMK/251/3tür ve burada hemen 251/3e atıfla, Adalet
Bakanının cevap metninden bir paragrafı paylaşmak
istiyorum: Soruşturma kapsamında sorguya sevk edilen 5
şüphelinin sorgusunun Habur Sınır Kapısıyla ilçe
merkezi arasındaki yolun binlerce kişi tarafından trafiğe
kapatılması ve Silopi ilçe merkezinde provokatif eylemlerin
olabileceği hususunda güvenlik birimlerinin bilgilendirmeleri üzerine
Silopi Sulh Ceza Hâkimi tarafından Habur Sınır
Kapısında yapıldığı yargısal
işlemlerin, kişilerin yanlarında getirdikleri mektupların
içeriğiyle ilgili olarak basında yer alan haberler ve
şüphelilerin propaganda içerikli konuşmalarıyla ilgili olarak
yürütülen diğer soruşturmaların hâlen devam etmekte olduğu
bildirilmiştir. Yani bütün soru başlıklarına açık ve
net cevaplar verildiği hâlde bu gensoru müessesesi bu şekilde
istismar edilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, yalanlanan bir iddia üzerine inşa edilen gensoru metni
ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisinin gerçekleri çarpıtma konusundaki
becerisinin de bir kanıtı niteliğindedir. Bu gensoru önergesi
CHP tarafından son aylarda oluşturulmak istenen çatışma ve
bunalım senaryolarına da işaret niteliğindedir. Haburdan
yurda girişler 19 Ekim 2009 tarihinde yaşandığı hâlde
verilen gensoru önergesinin taşıdığı tarih 17
Şubat 2010dur. 2009un 17 Ekiminden 2010un 17 Şubatına kadar
geçen süre yaklaşık dört aydır. Dört ay boyunca neden
beklenmiştir? Bu gensorunun amacı gündemi değiştirme
çabası mıdır? Bu sorular zaman içinde elbette ki
cevabını bulacaktır.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup başkan vekillerinin imzasını taşıyan bu
gensoru önergesi aynı zamanda CHPnin siyasi tarihinde bir utanç belgesi
olarak yerini alacaktır.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Sizin yaptığınız utanç!
Gensoru vermek utanılacak bir şey değildir.
SUAT KILIÇ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, bunun nedeni şudur: CHP
gensorusuna sözleri gerekçe olarak kabul edilen kişi, çok değil bir
hafta, on gün öncesine kadar yine CHP yönetimi ve milletvekillerinin bölücü
olarak adlandırdıkları bir isimdir. İçişleri
Bakanı Sayın Atalayla yapılan görüşmenin tüm
taraflarınca yalanlanmış yalanların gensoruyla Meclis
gündemine getirilmiş olması göz ardı edilmesi mümkün olmayan bir
ayıptır, bir eksikliktir. Burada söz konusu edilen kişilerden
biri Ahmet Türktür, yalanlamıştır; söz konusu isimlerden biri
Sırrı Sakıktır, yalanlamıştır. Hiçbirinin
ismini zikretmeye gerek de görmüyorum esasında, Türkiye Cumhuriyeti
İçişleri Bakanı Böyle bir görüşme
olmamıştır. diyorsa öyle bir görüşme
olmamıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar; CHP sıralarından Allah Allah sesleri,
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
SUAT KILIÇ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, CHP tarafından verilen gensoru
önergesi satır satır ele alındığında hiçbir
bilgiden, belgeden, delilden hareket edilmediği görülecektir. Metin
boyunca gördüklerimiz şunlardır: Yalanlar, karalamalar, iftiralar ve
çamur atmalar. Sürece ilişkin bir çözüm önerisi yok, yeni bir proje yok;
bir heyecan, yeni bir ses, yeni bir nefes, hiçbir şey yok. CHP
gensorusundaki iddiaları tek tek ele alıyorum, diyorlar ki:
Demokratik açılım sürecini siyasi iktidar, dış güç
merkezlerinin desteğiyle ortaya koymuştur.
ATİLA EMEK
(Antalya) Doğru
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, hepiniz bilmelisiniz ki AK PARTİ
Hükûmeti, CHPlilerin iddia ettiği gibi, yurt dışından
icazet alacak bir parti ve Hükûmet değildir, olmamıştır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler) Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi
olarak adlandırılan bu sürecin, Millî Birlik ve Kardeşlik
Projesi olarak adlandırdığımız bu sürecin sahibi de
muhatabı da Türk milletidir. Demokratik açılım süreci
yabancı dayatmasıdır. demek, bu millete inanmamaktır, bu
millete güvenmemektir, milleti yok saymaktır, milletin aklını
hafife almaktır. Oysa, değerli milletvekilleri, bu millet
altmış senedir Cumhuriyet Halk Partisini iktidara
yanaştırmayarak akıl ve sağduyu abidesi olduğunu
kanıtlamış bir millettir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İddia iki:
CHP gensorusu diyor ki: Projede nelerin öngörüldüğü, kimlerle hangi
pazarlıkların yapıldığı belli değildir.
Değerli milletvekilleri, bu iddianın sahiplerine sormak lazım:
Siz hangi ülkede yaşıyorsunuz? Halkın içine girmeye hâliniz,
mecaliniz yok, bunu anladık ama Türkiyede konuşulanları,
televizyonlarda tartışılanları da mı takip
etmiyorsunuz? AK PARTİ için demokratik açılım süreci bir
toplumsal kontrattır, bu nedenle tabanı geniş tutulmuştur.
Herkesle görüşülen şeyin sizden saklı tutulabilmesi mümkün
değildir. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, TÜSİAD,
MÜSİAD, Türk-İş, Hak-İş, DİSK, TİSK, Memur
Sendikaları, şehit aileleri ve daha onlarca sivil toplum örgütüyle
görüşmeler yapılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde
grubu bulunan bulunmayan bütün siyasi partilere görüşme önerisi
iletilmiştir. MHP Grubu bu öneriye kapısını peşinen
kapamış, Sayın Baykal ise demokrasi tarihimizde örneği
görülmeyen bir teklifte bulunmuştur. Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanını, ana muhalefet lideri, üç kameranın kayıt
altında olacağı bir ortamda dinleyebileceğini ifade
etmiştir. Devlet ciddiyetinde böylesi bir yaklaşımın,
değerli milletvekilleri, yeri yoktur. AK PARTİnin yol haritası
bellidir ve nettir. Bizde bölgesel milliyetçilik yoktur, bizde etnik
milliyetçilik yoktur, bizde dinsel milliyetçilik yoktur. Bizim milliyetçilik
anlayışımız Anayasada tanımını bulan
Atatürk milliyetçiliğidir. (CHP sıralarından Ooo sesleri,
gürültüler) Onun da hedefi Türk milletini muasır milletler seviyesinin
üzerine çıkarabilmektir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
CANAN ARITMAN
(İzmir) Sizde milliyetçilik yok, milliyetçilik!
SUAT KILIÇ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, üçüncü iddialarında diyorlar ki:
Haburda yaşanan süreci, siyasi iktidarla terör örgütü birlikte
planlamışlardır. Bunu söylemekle birlikte akılalmaz
evhamlarına, yüz kızartan yalanlarına bir yenisini daha ilave
etmiş oluyorlar.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, uyarın bu Hatibi lütfen, rica
edeceğim!
SUAT KILIÇ
(Devamla) AK PARTİ Hükûmeti, terör örgütü ve yandaşı
çevrelerle hiçbir eylemin içinde olmamıştır ve olamaz.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sabır sabır, nereye kadar? Ne demek bu? Akıl almaz
yalanları
Lütfen uyarın Hatibi! Daha dikkatli ve daha
saygılı konuşsun!
BAŞKAN
Sayın Kılıç, lütfen düzeltir misiniz.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Hakaret etmek istemiyorum kendisine, lütfen ikaz edin!
BAŞKAN -
Sayın Okay, lütfen oturun. Oturun lütfen Sayın Okay.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Aynı hakaretle cevap veririz.
SUAT KILIÇ
(Devamla) AK PARTİ Hükûmeti, terör örgütü ve yandaşı
çevrelerle hiçbir eylemin içinde olmamıştır ve olamaz.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Saygısız!
SUAT KILIÇ
(Devamla) Ama siz bu gensoru önergesini hazırlarken Hatip Dicle isimli
şahsın beyanlarına güvenmek sureti ile AK PARTİye
atfetmeye çalıştığınız hatayı kendi elinizle
işlemiş oldunuz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Duruşma tutanağında var.
SUAT KILIÇ
(Devamla) Bölücü terör örgütleri ile anlaşma
yapıldığı iddiası, iddiadan öte bir iftiradır.
Önerge konusu görüşmenin yapıldığı tarihte Ahmet Türk,
Demokratik Toplum Partisinin Genel Başkanıdır. Eğer
adı geçen parti terör örgütü ise terör örgütleri ile geçmişte Ahmet
Türkle aynı çatı altında siyaset yapmış olmaktan
dolayı el ele verenin sizin olması gerektiği kanaatini ifade
ediyorum. Ama şunu ifade edeyim, netlikle söyleyeyim, sizi rahatlatacak cümleyi
de buradan AK PARTİ sözcüsü olarak ben ifade edeyim: Değerli
milletvekilleri, hiçbir cumhuriyet hükûmeti terör örgütüyle birlikte plan
yapmaz.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Yaptınız, yaptınız; siz yaptınız.
SUAT KILIÇ
(Devamla) Ama bu ülkede hiçbir ana muhalefet partisi de terör örgütleri ile
el ele vermek sureti ile millete karşı planların içinde yer
alamaz, millete karşı plan yapamaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Hangi terör örgütü? İsmini söyle.
SUAT KILIÇ
(Devamla) Yani şunu ifade etmek istiyorum: Muhalefeti terör örgütleriyle
el ele göstermenin, muhalefeti teröre destek veriyor görüntüsü içine
sokmanın Türkiye'yi yöneten AK PARTİ Hükûmetine
sağlayacağı hiçbir katkı söz konusu değildir. Biz, bu
milletin gücünün, bu çatı altında bulunan herkesin cumhuriyetin
değerlerine sahip çıkmasıyla artabileceği kanaatini
taşıyan bir siyaset anlayışını temsil ediyoruz.
Dolayısıyla, bu ülkenin iktidarı da, bu ülkenin iktidara
alternatif olarak hazırlık yapması gereken ana muhalefeti de
bölücü cereyanların içinde olamaz, bölücü terör örgütleriyle dirsek
temasına giremez, bölücü örgütlerle el ele veremez. (CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
SUAT KILIÇ
(Devamla) Değerli milletvekilleri
Değerli milletvekilleri, cümleyi
anlamadınız. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
SUAT KILIÇ
(Devamla) Cümleyi anlamadınız. Vermemekte olduğunuzu
söylüyorum, CHPyi böyle bir süreçten tenzih ettiğimi ifade ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, devlet malına zarar veriyorsunuz, lütfen
SUAT KILIÇ
(Devamla) Cümleleri doğru anlamalısınız.
İSA GÖK
(Mersin) Uyarın Sayın Başkan! Uyar o çocuğu, uyar;
haddini bilsin!
BAŞKAN
Lütfen dinleyin.
İSA GÖK
(Mersin) - Uyar, haddini bilsin o çocuk!
RAHMİ GÜNER
(Ordu) O çocuk ne dediğini bilmiyor!
SUAT KILIÇ
(Devamla) Çok saygıdeğer milletvekilleri, burada pek çok şey
ifade edildi. İfade edilenleri dikkatle dinlediğimiz zaman bir
gerilim, bir kaotik ortam yaratma çabasına hiç kimsenin destek vermemesi
gerektiğine ilişkin kanaatimizi kararlılıkla ifade
ediyorum. Yanlış anladığınız cümleleri doğru
anlamanızı öneririm. Bu ülkenin hiçbir partisi Türkiye
Cumhuriyetinin devleti ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ve menfaatleri
karşısındaki şebekelerle birlikte olamaz, el ele veremez,
onlarla birlikte plan ve proje içine giremez. İfade ettiğim şey
budur ve doğru anlayın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Bizi kendinizle eş tutmayın.
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, yargı üzerinde pek çok şey
ifade edildi. AK PARTİnin kanaati, Anayasanın 138inci maddesi
çerçevesinde şekillenmiştir. Hiçbir merci, makam, organ veya
kişi hâkimlere veya mahkeme heyetlerine baskıda bulunamaz, tehditte
bulunamaz, yönlendirme yapamaz. Bizim, soruşturma süreçleriyle ilgili öz,
yalın ve net kanaatimiz bu istikamettedir. Bunun dışındaki
bir yol, iktidar partisi için ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti için geçerli bir
yol değildir, geçerli bir yöntem değildir, kabul edilebilir bir durum
değildir. Ama, kimlerin yargıyı hangi tarihlerde, ne
şekilde hedef aldığı üzerinde durmak gerekirse şayet,
gensoru önergesinin sahibi olan partinin İnternet sitesindeki MYKya
sunulan raporları üzerinden hareket edilebileceği kanaatindeyim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Merkez Yürütme Kuruluna sunulan bir Erzincan Raporu var. Bu Erzincan
Raporundaki ifadeleri, orada yer alan ve aynıyla ifadesini bulan cümleler
üzerinden
Şu an, hâlâ İnternet sitesinde bu cümleler mevcut. Raporu
hazırlayan milletvekili diyor ki: Günlerden pazar olmasına
karşın Millî Savunma Bakanına ulaşarak izin konusunda
yardımcı olmasını istedim ve Erzincana geçerek bir evde
Başsavcıyla buluştum. Başsavcı ile görüşmemiz
gece geç saatlere kadar sürdü ve Erzincanda geceledim. Devamında
yaptığı görüşmeleri okuma ihtiyacı hissetmiyorum, bu
rapor zaten İnternet sitenizde mevcut. Arka sayfada, 2 numaralı
maddede, dinlemesi yapılan isimleri tek tek sayıyor. Kendisine
dinlendiği ifade edilen isimleri tek tek saydıktan sonra, parantez
içinde bir cümleye yer veriyor değerli milletvekilleri: Telefon
tespitleri CD olarak ekte arz edilmiştir. diyor ve sonuç
kısmının ilk cümlesi: Ekte sunduğum telefon dinleme
CDsinin de incelenmesinde görüleceği gibi Erzincanda
diye rapor devam
ediyor.
Değerli
milletvekilleri, bir İzmir milletvekilinin, Erzincan Cumhuriyet
Başsavcısıyla gece yarısından sonraki bir saatte ve
gecenin ilerleyen saatlerine kadar görüşme yapabilmesinin meşru,
makul dayanağı ne olabilir? (CHP sıralarından gürültüler)
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Yasak mı?
MUHARREM
İNCE (Yalova) Milletvekili sadece seçim bölgesinin milletvekili
değil çocuğum!
ATİLA EMEK
(Antalya) İnsan Hakları Komisyonu Üyesi.
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Burada söz konusu edilen CDler hangi yoldan, ne şekilde
alınmıştır, ne şekilde gündeme getirilmiştir?
Burada hemen
ifade edeyim: Bizim gündemimizde hiçbir şekilde yargı üzerinde
baskı kurmak da olamaz, soruşturma süreçlerine tesirde bulunmak da
olamaz. (CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Anayasanın 80inci maddesini oku.
SUAT KILIÇ
(Devamla) Anayasanın maddeleri açık, herkes bu maddeleri çok çok
iyi biliyor.
Eski Adalet
Bakanı Mehmet Moğultayın yargıda kadrolaşmayla ilgili
sözlerine şu an burada girme ihtiyacını bile hissetmiyorum.
Değerli
milletvekilleri, pek çok gazete kupürü
Siz de burada bir gazete kupürü
getirdiniz. Doğrusu şunu ifade etmek isterim: Haburdan yurda
girişler sırasında Dört saatte bırakılacaklar
şeklinde Taraf gazetesinin kupürü Meclis kürsüsüne taşınmış
oldu. Şimdi buradan sormak isterim: Taraf gazetesinin diğer bütün
manşetlerine de aynı ölçüde güveniyor musunuz,
inandırıcı buluyor musunuz? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Doğru çıktı.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Doğru çıktı, olaylar doğruladı.
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Bir diğer konu, sayın milletvekilleri: Haburdan yurda
girişler sırasında yaşanan görüntülerin iktidar partisine
zarar vermekte olduğu kanaatinden hareket ediyorsunuz ve unutulduğu
zannıyla, unutulduğundan hareketle bu konuyu yeniden gündeme
getirmenin bir aracı olarak gensoru müessesini değerlendiriyorsunuz.
Eyvallah. Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünde bu yöntem
bulunabilir ve siz de bunu kullanmış olabilirsiniz. Burada
itirazım yok ama içeriğinde yer alan iddiaların sağlam ve
sağlıklı delillere, inandırıcı dayanaklara
yaslanıyor olması gerektiği de bir zarurettir.
Bir başka
milletvekili buradaki konuşmasında şunu söyledi: Haburdan
girişler sırasında Sayın Başbakanın büyük
mutluluk duyduğuna ilişkin cümlesi. Değerli milletvekilleri,
Sayın Başbakan Habur sonrası görüntülerin istismarından
sonra o cümleyi kullanmamıştır; öncesinde, silah
bırakıp yurda giren teröristlerin güvenlik güçlerine ve adli
makamlara teslim olması karşısında sarf edilmiş bir
cümleyi, sonrasında söylenmiş gibi istismar etmeye hiçbirinizin
hakkı yoktur.
CANAN ARITMAN
(İzmir) PKK bayraklarıyla, PKK üniformasıyla girdiler.
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Yalanlardan medet umularak siyaset yapılabilmesi mümkün
değildir.
Değerli
milletvekilleri, elbette ki eleştirilerinizi seslendireceksiniz elbette ki
muhalefetin görevi muhalif kalmaktır, eleştirmektir,
yanlışları söylemektir ama muhalefeti de yaparken doğrular
üzerinden, ülkenin ihtiyaçları üzerinden
gitmek herkes açısından
kaçınılması mümkün olmayan bir zarurettir.
Biz, Cumhuriyet
Halk Partisi tarafından verilen gensoru önergesinin içeriği konusunda
ikna olmadık, inandırıcı bir delil göremedik, sabit bir
dayanak bulamadık. Dört ay öncesinde kalan, tartışılan,
yargı makamları tarafından yalanlanan, valilikler
tarafından yalanlanan mesnetsiz bir gensoru önergesi burada
görüşüldü.
ŞENOL BAL
(İzmir) Daha ne olacak!
SUAT KILIÇ
(Devamla) Ama burada ikna çabalarının yeterli olmamasından
hareketle şunu ifade etmek isterim: Geçmişte üniversite
kapılarında on sekiz-yirmi yaşındaki kız
çocukları ikna odalarında ikna edilmiş olabilir ama 72 milyon
Türk milletini ikna edecek ölçüde bir ikna odası inşa edebilmeniz
mümkün değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Şeyhülislama sor, şeyhülislama!
SUAT KILIÇ
(Devamla) Çok saygıdeğer milletvekilleri, burada
bazılarının rahatsız oldukları şey, esasında
Türkiye'nin
MUHARREM
İNCE (Yalova) Kayınpederinin sayesinde milletvekili oldun.
SUAT KILIÇ
(Devamla) -
pek çok bölgesinde siyaset
yapma zeminini kaybetmiş olmalarıdır. AK PARTİ bir Türkiye
partisi olarak hareket ediyor ve
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
Değerli
milletvekilleri, bakın, tezahüratlarınızı anlıyorum,
şu rakamlar elbette tezahüratla karşılanacak rakamlardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CANAN ARITMAN
(İzmir) PKK severler partisi!
BAŞKAN
Sayın Kılıç, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Karadeniz yüzde 52,6, İç Anadolu yüzde 54, Marmara yüzde 44,
Ege yüzde 37, Akdeniz yüzde 38, Güneydoğu Anadolu yüzde 51, Doğu
Anadolu yüzde 56; 22 Temmuz 2007 seçimlerinin grafiği. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAHMİ GÜNER
(Ordu) O zaman seçime gidin!
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Bir diğer grafik size göstermek istiyorum: AK PARTİnin
penceresinden bakıldığı zaman, değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin bir bölümü değil, Türkiye'nin tamamı
görülüyor. AK PARTİ penceresinden baktığım zaman AK
PARTİnin milletvekili çıkardığı illeri görüyorum, 81
vilayetin 80 tanesinden AK PARTİ milletvekili çıkaran bir partidir.
Bu Parti alkışı hak ediyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu Parti Türkiye'nin millî
birliğini, beraberliğini, kardeşliğini temsil ediyor.
Burada sadece Tunceli var milletvekili
çıkaramadığımız. Tunceliye de haksızlık
etmek istemiyorum, 29 Mart 2009 seçimleri il genel meclisi sayım
sonuçları milletvekili seçimine uyarlanacak olsa Tuncelide de 2
milletvekilliğinden 1ini AK PARTİ olarak biz kazanmış
oluyoruz yani inşallah 2011 yılında ve tam zamanında
yapılacak milletvekili seçiminde AK PARTİ Türkiyede 81 vilayetin
81inden de milletvekili çıkarmış olacak. (CHP
sıralarından gürültüler)
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Buzdolabı dağıtarak mı alacaksın oyu? Vali
ceza yedi, Vali!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
SUAT KILIÇ
(Devamla) Bir diğer grafik size göstermek istiyorum değerli
milletvekilleri. Cumhuriyet Halk Partisinin penceresinden
bakıldığı zaman Türkiyede bu iller maalesef görünmüyor.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Onlar tarih oldu tarih! Onlar tarihe geçti!
SUAT KILIÇ
(Devamla) Kastamonu, Karabük, Çankırı, Sakarya, Düzce, Bolu,
Kütahya; buralarda yoksunuz. Kırıkkale, Kırşehir, Yozgat,
Nevşehir, Aksaray, Niğde, Karaman, Osmaniye, Kilis, Gümüşhane,
Bayburt, Erzurum; buralarda yoksunuz. Kars, Iğdır, Ağrı,
Muş, Bingöl, Tunceli, Elâzığ, Batman, Bitlis; buralarda
yoksunuz. Vanda yoksunuz, Siirtte yoksunuz, Şırnakta yoksunuz,
Hakkâride yoksunuz. 11 milletvekili çıkaran Şanlıurfada
yoksunuz, 10 milletvekili çıkaran Diyarbakırda yoksunuz.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Haburda siz varsınız ama, Silopide siz
varsınız.
SUAT KILIÇ
(Devamla) - 46 ilde milletvekiliniz var, 35 ilde milletvekiliniz yok sizin.
Elbette ki AK PARTİyi anlamayacaksınız, elbette ki demokratik
açılım sürecini anlamayacaksınız, elbette ki Millî Birlik
ve Kardeşlik Projesini anlamayacaksınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Can
sıkıcı olabilir ama birkaç ildeki oy oranlarınızı
size hatırlatmak istiyorum: Vandaki oy oranınız yüzde 2,2 [AK
PARTİ sıralarından Bravo(!) sesleri, alkışlar],
Ağrıdaki oy oranınız yüzde 2,0 (AK PARTİ
sıralarından alkışlar), Muştaki oy oranınız
yüzde 1,4 (AK PARTİ sıralarından alkışlar),
Hakkârideki oy oranınız yüzde 0,06. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Çok
saygıdeğer milletvekilleri, Arif Nihat Asya der ki: Sen
ışığı önüne al yürü, gölgen arkandan ister gelsin
ister gelmesin. Bizim ışığımız millettir.
Milleti önümüze aldık yürüyoruz. Muhalefet arkamızdan ister gelsin
ister gelmesin.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan
BENGİ YILDIZ
(Batman) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Yıldız.
Sayın Okay,
buyurun.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, mutlaka Hatibin konuşmasını
dikkatle dinlediniz ve bu konuda
BAŞKAN
Yerinizden söyler misiniz Sayın Okay.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Efendim?
BAŞKAN
Yerinizden söyler misiniz, sesi açtırıyorum.
Önce, söylemek
istediğinizi söyleyin.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, Hatibi mutlaka dinlediniz çünkü bu
konuşmanın içeriğinde bu Parlamento adabına uymayan ama
Grup Başkan Vekili olduğum hem partime hem de gensoru önergesi imza
sahibi olarak gensoru önergesi imza sahiplerine yönelik çok ağır
ithamlarda bulundu.
BAŞKAN Ne
söyledi Sayın Okay? (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Ya Sayın Başkanım
BAŞKAN - Bir
saniye sayın milletvekilleri
Lütfen
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) - Ne söylediğini bir daha mı söyleyeceğiz
Allah aşkına.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
Hayır, soruyorum, Tüzük gereği soruyorum Sayın Okay.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, gerçekleri çarpıtma becerisinden terör
örgütüyle el ele olmaya, yüz kızartıcı belgeye kadar her türlü
hakaretamiz sözü söyledi ve sizim müsamahanızla söyledi. Rica
edeceğim
BAŞKAN
Hayır, benim müsamahamla söylemedi.
Şimdi,
Sayın Okay, ben uyardım; bir.
İkincisi:
Kürsü masuniyeti vardır. Kürsüye çıkan
(CHP sıralarından
gürültüler)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Bakın ben
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Okay.
Kürsüye çıkan
her sayın milletvekili ne konuşacağının
sorumluluğunda ve bilincindedir ve kendisine aittir.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Ama bazıları bilincinde değil, cevabını
alması lazım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tamam Sayın Okay, anladım. (CHP sıralarından gürültüler)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, ben de söz istiyorum.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Evet, Sayın Yıldız, söz vereceğim, bir saniye
BENGİ YILDIZ
(Batman) Mikrofonu açacak mısınız yoksa ayakta mı
söyleyeyim Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Sayın Yıldız, buyurun.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, ben
BAŞKAN
Sayın Okay, cevap vereceğim size, bir saniye
MUHARREM
İNCE (Yalova) Kızaktan sonra yaramadı size bu Başkan
Vekilliği. Grup Başkan Vekili gibi davranıyorsunuz.
BAŞKAN -
Sayın Milletvekili, karar vermedim; söz isteyen sayın
milletvekillerini dinleyeceğim, kararımı vereceğim.
Göreceksiniz taraflı mıyım, değil miyim. (CHP
sıralarından gürültüler)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Adil olun!
BAŞKAN Siz
karar veremezsiniz ona.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Ben de söz istiyorum.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bizim bildiğimiz Sadık Yakut böyle
davranmazdı.
BAŞKAN Ama
siz karar veremezsiniz. Davranmadım henüz, kararımı vermedim
Sayın Milletvekili. Bunu bilesiniz.
Sayın
Yıldız, buyurun.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Sayın Başkan, Hatip konuşurken, Sayın Ahmet
Türkle konuşmak terör örgütüyle konuşmaksa geçmişte Sayın
Ahmet Türk sizin partinizde el ele, kol kola oldunuz. şeklinde, her
hâlükârda Sayın Ahmet Türkü ve bizi rencide eden bir konuşma
yapmıştır.
Bu konuda ya
Sayın Hatip sözlerini düzeltsin, özür dilesin ya da kürsüden söz
hakkı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tutanaklara geçmiştir Sayın Yıldız sözünüz.
Buyurun
Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, biraz önce Hatip, ismimi vererek
Evet,
gerçekten bu gensoru gündeme gelirken bu görüşmede bulunmuştum. Ben
de toplumu ve Parlamentoyu bilgilendirmek istiyorum, ne konuştuk ne
tartıştık. İsmimden bahsetti söz istiyorum.
BAŞKAN Ne
diye bahsetti?
SIRRI SAKIK
(Muş) 69a göre
Ne diye gensoru verildi?
BAŞKAN
Hayır anladım da ne diye bahsetti sizden? Ne söyledi de
sataştı Sayın
SIRRI SAKIK
(Muş) Yani gensoru ne diye verildi? Ben o gecenin canlı
tanığıyım. Kamuoyunu ve toplumu, Parlamentoyu
bilgilendirmek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Sakık, burada sataşma nerede, onu soruyorum ben size,
Tüzük gereği soruyorum.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sataşma yoksa gensoru niye var? Yani niye gensoru var?
BAŞKAN
Hayır gensoru ayrı bir şey Sayın Sakık. Gensoruyla
sataşma
SIRRI SAKIK
(Muş) Şimdi, gensoru verilmiş, gensorunun birinci
ağızdan muhataplarına söz hakkı vermiyorsunuz.
BAŞKAN
Hayır
Gensoruyla sataşma aynı şeyler değil.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Türke, Sayın Dicleye burada dil
uzatılıyor ve biz buradayız, onlar bizim birer
parçalarımızdır, onlarla ilgili söz istiyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Sakık, sözleriniz tutanaklara geçti.
BAŞKAN -
Sayın Okay, yeni bir sataşmaya mahal vermeden buyurun, üç dakika süre
veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, eğer bize söz vermezseniz
kıyameti koparırız. Böyle taraf tutamazsınız.
BAŞKAN
Sayın Sakık, ben size sordum Ne diye sataşıldı?
diye. Sataşma yok. Orada bulunduğunuzu söylediniz.
Buyurun
Sayın Okay.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okayın,
Samsun Milletvekili Suat Kılıçın, grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel
AKP Grubu adına söz alan Değerli Grup Başkan Vekilinin,
aslında bu sözü aldığı andan itibaren burayı
gereceği ve üslubunu bozacağını hepimiz biliyoruz çünkü
işi bu. Ben, onun için, kimi zaman AKP grup başkan vekillerinin
buraya gelip
İç Tüzük 67: Konuşma üslubu, temiz dil, temiz
konuşma falan bunları okumayacağım. Şunu da söylemek
istemiyorum: Hani Lafa baktım laf değil adama baktım adam
değil. Bunlar zaten malum. (CHP sıralarından
alkışlar) Ama buraya gelip
SAFFET KAYA
(Ardahan) Bu ifadeniz yanlış.
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Buraya gelip haddini aşıp bir siyasi partiye yönelik
böylesine çirkin bir üslupta ve gerçekleri tahrif ederek söylediklerine
bakınca, hangisini düzelteyim dedim. Kelimelere bakıyorum, böylesine
bir üslup bu Parlamentoya yakışmıyor. Bu Parlamentoya
yakışmayan o kadar çok şey var ki, eh bu üslup da
yakışmıyor. Ama hiç olmazsa şurasını düzelteyim:
Sayın Başbakan, 20 Ekim günü AKP Grubunda yapmış
olduğu konuşmayı dahi çarpıtıyorlar. Bu, Anadolu
Ajansının bülteni. Ne diyor Sayın Başbakan? Dün Habur
Sınır Kapısında yaşanan manzara
karşısında umutlanmamak mümkün mü? Bu bir umuttur. Türkiyede
bir şeyler oluyor; iyi, güzel şeyler oluyor, umut verici
gelişmeler oluyor. Bu, doğrudan doğruya 20 Ekim -19 Ekim geride
kaldı- günlü konuşmaları.
Şimdi, bütün
bunlar varken bu gensorunun neden verildiğine müdrik olmadan, hangi amaca
matuf olduğu anlaşılmayan, kimi oy oranlarının
gösterilip kimi haritalar ortaya çıkarılmasının ne manada
olduğunu anlamak mümkün değil. Kardeşim, önce Haburun
hesabını vereceksin, Haburun hesabını vereceksin. (CHP
sıralarından alkışlar) Sen, Haburdan sonrakinin de
hesabını vereceksin. Bir daha da buraya
çıktığında dikkat edeceksin Cumhuriyet Halk Partisine hitaben
konuşurken.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Tehdit mi ediyorsun?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, tehdit ediyor.
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Seni uyarıyorum, ikaz ediyorum. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Bir partinin grup başkan vekiline yakışıyor
mu? Tehditle olmaz bu iş. Bir de
alkışlıyorlar tehdidi!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Okay.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, Hatip, konuşurken
hem AK PARTİ Grubunu tehdit eden bir üslup kullanmıştır hem
de burada Grup Başkan Vekilimiz Sayın Kılıçı ve
grubumuzu itham ederek Burada konuşurken dikkat edeceksiniz. ifadesiyle
tehdit eden bir üslup kullanmıştır. (AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
Sataşmadan söz istiyorum, 69a göre söz talep ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, sözleriniz tutanaklara geçmiştir. Zaten Sayın
Bakan şimdi -yirmi dakikalık konuşma süresi var- cevap
vereceklerdir.
Sayın
Sakık, buyurun.
2.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, AK PARTİ, CHP ve MHP grupları adına
konuşan milletvekillerinin, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
burada ne hikmetse, tartışmalar olunca günah keçisi Kürtler ve
Kürtlerin temsilcileridir. Buraya, Ahmet Türke, bir başkasına,
Hatipe dil uzatmak hiç kimsenin haddine değildir. Biz demokrasi ve
özgürlük mücadelesinde bedel ödeyerek buraya geldik. Bugünkü gensoruda
tartışılıp ve konuşulan konuda, evet, gece ben de
vardım. Sayın iki Bakanımız, Sayın Türk ve ben
birlikte oturduk. Bu gensoruyla ilgili tartışmaların hiçbirinde
bu tartışma geçmedi, bu konuşma geçmedi yani bir pazarlık
olmadı. Biz, birçok kez
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Niye bir araya geldiniz o zaman?
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bakın, şimdi söyleyeceğim.
Biz birçok kez
görüşmeler yaptık ama biz öyle terbiye aldık ki, bu ülkenin
barışı için birçok şey bizimle mezara gider ama şunu
açıkça söyleyeyim
(CHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Her şey de mezara gidiyor be kardeşim! Dünyadayken
öğrenelim şunları ya!
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Burada çıkıp bu gensoruyla ilgili
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Başbakan mezara götürür, Genelkurmay Başkanı
mezara götürür
Açıklayın şunu ya! Millet bir öğrensin
şunu.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Şimdi söyleyeyim size, şimdi söyleyeyim
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Her şey mezarda mı konuşulacak?
BAŞKAN
Sayın Özyürek, lütfen
SIRRI SAKIK
(Devamla) Sayın vekiller, yıl 1999, genel seçimlere gidiyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi barajın altında. Sayın Genel
Başkanınız bize elçi gönderdi, Genel Başkan
Yardımcısını ve birkaç kişiyi
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Yalan! Yalan! Yalan olduğunu biliyorum.
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Bakın, bize elçi gönderdi. Barajın altında
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Uydurmayın! Uydurmayın!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Sizinle ittifak yapmaya hazırız. Bırakın
(AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Hayır! Hiçbir zaman öyle bir şey olmadı.
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Tanık söyleyeceğim, söyleyeceğim
Söyleyeceğim
CANAN ARITMAN
(İzmir) Yalan söylüyorsun!
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Ben, Sayın Türk ve sizden bir heyet geldiler, oturduk,
konuştuk. Ben Sayın Türkü, Sayın Sakıkı, Sayın
Yurttaşı, Sayın Murat Bozdağı kaldıramam ama
bana yirmi tane militan gönderin, onları aday edeyim. dedi. Biz de
elimizin tersiyle
(AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler) Bakın, elimizin tersiyle
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Ayıp, ayıp be! Ayıp!
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Canlı tanığımız var, canlı
tanığımız var.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Ayıp, ayıp!
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Yeri ve zamanı gelince bunları söylersiniz. Şimdi,
biz o gün ne isek bugün de oyuz. Biz o gün de Kürt halkının ön
bahçesiydik, bugün de Kürt halkının ön bahçesiyiz.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Yok böyle bir şey.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) O gün terör örgütüyle beraber değildiniz şimdi
terör örgütüyle berabersiniz.
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Türkiye demokrasi güçlerinin ön bahçesiyiz. O gün bizimle ittifak
kurmaya hazır olanlar bugün bize tepeden bakıp bizim üzerimizden
siyaset yapmaya müsaade etmeyiz.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Yok böyle bir şey, yok böyle bir şey.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Kesinlikle yok böyle bir şey, yok böyle bir şey.
CANAN ARITMAN (İzmir)
Ayıp, ayıp.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Sıkışınca
AHMET YENİ
(Samsun) Vay be!
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Bakın, kimi günahlar vardır üstü örtülür, kimi günahlar
vardır kabir defterine yazılır. Sizlerin Kürt halkına ve
Kürt temsilcilerine karşı günahlarınız kabir defterine
yazılacak.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Ayıp ya!
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Bunu böyle bilmelisiniz yani onun için toplumu çıkıp
farklı şekilde yönlendirmeye hakkınız yok, gidin Genel
Başkanınızdan sorun...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Sakık, teşekkür ediyorum.
SIRRI SAKIK
(Devamla) -
kimi bize göndermişse o daha çok iyi biliyor. Onun için
Parlamentoyu tekrar
saygıyla
selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından
gürültüler)
AHMET YENİ
(Samsun) Her şey ortaya çıktı.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Serter, yeni bir sataşmaya mahal vermeden.
AHMET YENİ
(Samsun) Söyleyecek bir şey kalmadı, ne söyleyeceksiniz daha?
BAŞKAN -
Sayın Serter, sadece size söylenen konularla ilgili olarak cevap
vereceksiniz.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur
Serterin, Batman Milletvekili
Bengi Yıldızın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) BDP Grup Sözcüsü hakkıma yönelik, adımı da
zikrederek sataşmada bulunmuştur. Öncelikle Sayın Grup
Sözcüsünün, buraya çıkmadan önce verdiğimiz gensoruyu keşke bir
okusaydı diye sözüme başlamak istiyorum çünkü bu gensoru yargıya
yapılan baskıya ilişkin bir gensoruydu.
AHMET YENİ
(Samsun) Her şey deşifre oldu.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) - Oysa burada olaylar kişiselleştirilerek tamamıyla
spekülatif bir konuşma yapılmıştır. Şimdi,
Sayın Sözcü benim Ergenokonla ilişkim olduğunu iddia
etmiştir. Bu bir iftiradır. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) - Türkiye Büyük Millet Meclisinde 608 fezleke bulunmaktadır,
eğer benimle ilgili düzenlenmiş bir fezleke varsa çıkarsın
kanıtlasın. Bu tam bir iftiradır. Bu konuda kendisine dava açacağım,
iftirada bulunduğu için. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İki:
Yapmış olduğum konuşmada DTPnin adını
geçirmedim, DTPye yönelik herhangi bir iddia ve ithamda bulunmadım.
AYLA AKAT ATA
(Batman) Şov yapıyorsun!
FATMA NUR SERTER
(Devamla) - Buna rağmen PKKyla ilgili söylediklerimden anlaşılan
çok incinmiş ki doğrudan şahsımı hedef alan,
şahsıma yönelik karalama yapmayı hedefleyen bir konuşma,
üslupsuz bir konuşma sergilemiştir burada.
Haburdaki sorgu
odalarından herhangi bir haberim ve bilgim yoktur. İstanbul
Üniversitesinde hiçbir şekilde bir sorgu odası
açılmamıştır. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) Yalan söylüyorsun!
AHMET YENİ
(Samsun) İkna odaları... İkna odaları...
FATMA NUR SERTER
(Devamla) - Eğer açılmış olsaydı... Ne kadar
hoşunuza gitti değil mi? Size bir mavi boncuk attı.
AHMET YENİ
(Samsun) İkna odaları...
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) Sen yalancısın be! Yalan söylüyorsun.
BENGİ YILDIZ
(Batman) İkna odası Hocam, ikna...
FATMA NUR SERTER
(Devamla) - Sizden alkış aldı çünkü on senedir söyleyip söyleyip
aynı şeyi söyler durursunuz. Çok acınacak hâldesiniz, çok
acınacak... (CHP sıralarından alkışlar) Eğer bu
iddia edildiği gibi sorgu odası olmuş olsaydı, bir tek dava
açılmış olurdu. Bir tek dava yoktur. O, bir bilgilendirme
amacıyla yapılmış çalışmadır ama sizler bu
uğurda uğradığınız hezimetten dolayı, o genç
kızlarımızın üniversitede okurken başlarını
açıp üniversiteye girmelerinin hezimetinden dolayı...
SAFFET KAYA
(Ardahan) Yazıklar olsun sana!
FATMA NUR SERTER
(Devamla) - ...on senedir bunu söylüyorsunuz, on sene daha söyleyin. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Serter.
SAFFET KAYA
(Ardahan) Yazıklar olsun!
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Sırrı Sakık
gerçek dışı beyanda bulunarak Cumhuriyet Halk Partisini suçlamıştır.
Olayları yaşamış birisi olarak ben de bu yanlışı, bu yalanı
düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN
Hayır, Sayın Serter...
Eğer, biz
karşılıklı konuşmaların hepsini sataşma
olarak değerlendirdiğimiz takdirde... (CHP sıralarından
gürültüler)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Daha ne olacak?
CANAN ARITMAN
(İzmir) Olur mu? Allah aşkına adil olun.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Bakan... Bir saniye...
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Hayır...
BAŞKAN Bir
saniye...
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Sayın Başkan, çifte standart uygulamayın
lütfen. Sayın Sırrı Sakık Kim sataştı, ben
bildiklerimi anlatacağım. dedi. Çıktı, burada, hiç
alakası yok; Haburu anlatmadı, 99u anlattı ama 99u
saptırarak anlattı. Ben düzeltme yapmak istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tutanaklara geçmiştir Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Özyürek, buyurun, iki dakika veriyorum süre, yeni bir sataşmaya
mahal vermeden. (CHP sıralarından alkışlar)
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürekin,
Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın, CHP Grubu Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
bir güzel söz var, Bozacının şahidi şıracı.
derler. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Senin genel başkan yardımcındır benimle
görüşen.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Şimdi, Sayın Sakık AKPye yaranmak için
olayları saptırıyor, çarpıtıyor.
AYHAN YILMAZ
(Ordu) Gerçeği söylüyor, gerçeği.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Bir de, değerli arkadaşlarım, biz Cumhuriyet Halk
Partililer, Deniz Baykal daha HEPle SHPnin iş birliğine de
karşı çıkmıştı, 99da böyle bir ittifaktan
bahsedilmesi söz konusu değildir. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) O dönemde de Deniz Baykalın yakınında olan birisi
olarak söylüyorum ki bunlar yaşanmamıştır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Deniz Baykalla görüşmesini söylüyor ama
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Haburun sıkıntısı, PKKlıları özel
elbiseleriyle, özel bayraklarıyla ve mobil mahkemelerde hemen salıvermenin
sıkıntısıyla burada 99a gidilmektedir, yalan
yanlış beyanlarda bulunulmaktadır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Baykalla doğrudan
görüştüğünü ifade ediyor. O toplantıda siz var
mıydınız?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Cumhuriyet Halk Partisi hiçbir zaman terör örgütünü
kınamayanlarla iş birliği yapmamıştır ve
yapmayacaktır değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Baykal teklif etmiş ama Orada biz
beraberdik. diyor. Sen orada yoksun.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Onun için, herkes yerini, konumunu iyi tayin etsin. Biz Mustafa
Kemal Atatürkün kurduğu
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
AHMET YENİ
(Samsun) Geçti, geçti o işler
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla)
Misakımillî sınırları içinde herkesin özgürce
yaşamasını isteyen ama terörü kesinlikle lanetleyen bir
partiyiz. Teröre bulaşan hiç kimseyle de iş birliği
yapmamız söz konusu değildir. Terör örgütünü kınamayanlarla gece
yarısı Atatürk Orman Çiftliğinde gizli gizli görüşme
yapanlardan hesap sorduğumuz için şimdi herkes bunalmış,
yalan yanlış beyanlarda bulunuyorlar. Böyle bir görüşme
olmamıştır
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Baykalla ben görüştüm, muhatap
benim diyor. Görüşmesi yalan mı diyorsunuz?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) Ben bu doğruyu, bu yanlışı tarih kültürümle
ifade etmek istiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Özyürek...
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan
AHMET YENİ (Samsun)
Sayın Başkan, söz istedi.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, ben de konuşacağım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sataşma var.
SIRRI SAKIK
(Muş) Ben yalan yanlış beyanda bulunmadım, açıklamak
istiyorum. Kimler geldi
(CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ama yalan diyor Sayın Başkan, yalan
diye itham ediyor.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
SIRRI SAKIK
(Muş) Kamuoyunu yanlış bilgilendirdi. Ben kimlerle
görüştüğümüzü kendisine anlatacağım.
BAŞKAN
Sayın Sakık, bunu ne zamana kadar devam ettireceğiz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sataşma var.
BAŞKAN Ama
sataşmaya meydan vermeyeceksiniz Sayın Sakık, özellikle
söylüyorum.
İki dakika
süre veriyorum.
Buyurun.
(CHP
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) AKP sıralarına geç.
İSA GÖK
(Mersin) Kimin adına konuşuyorsun?
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri
5.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürekin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın milletvekilleri, şunu herkes çok iyi bilsin:
Şu grup ve ben, hiç kimseye yaranmak gibi bir derdimiz yok. (BDP
sıralarından alkışlar) Biz zorun, zulmün önünde boyun
eğersek namerdiz. Hiç kimseye yaranmak gibi bir derdimiz yok. O en sert
eleştirilerimiz iktidar partisine olmuştur ama Kürtler üzerinden
çatışarak, siyasi manevra yaparak doğru değil dedim.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Kürtlerin temsilcisi sen misin? Kürt milleti sana temsilcilik
mi verdi?
SIRRI SAKIK (Devamla)
Onun için, 1999 yılında sizin Genel Başkan
Yardımcınız ve yanında bir heyetle, Willy Brandt 1/1de
Sayın Baykalın temsilcisi olarak geldiler, oturdular ve biz, biz
elimizin
CANAN ARITMAN
(İzmir) Yalan söylüyorsun!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Beni daha çok konuşturtmayın.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Konuş ya, konuş!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Yine 1999a giderim. 1999da Eşref Erdemin evinde ve 1900
Yine
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Duyuluyor, sen devam et.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Senin dediğin parti adına değildir, Baykal
adına değildir.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Şimdi, bakın, ben
Şimdi, 1999 ve 1990ı da
var. Onun için, biz birçok görüşmeyi biliriz. Yeri ve zamanı gelince
ona sığınırsınız, yeri ve zamanı gelince
efendim, kınamadılar. Günaydın!
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Sayın Baykalla konuştunuz mu?
SIRRI SAKIK
(Devamla) Biz o gün de çocuklarımızla ilgili bir tek sözcük
ağzımızdan duydunuz mu? Hayır. En zor koşullarda
yargılanırken bile çocuklarımıza, kardeşlerimize sahip
çıktık, onları hiçbir gün rencide etmedik. Onun için, biz zor
süreçlerden geliyoruz. Kimin, hangi terör örgütüyle ilişkisi olduğu
belli. Sizin yeriniz neresi? Silivri. Neresi? Erzincan. Neresi? Erzurum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; CHP
sıralarından gürültüler) Onun için bize dönüp bir şey
CANAN ARITMAN
(İzmir) Biz vatanseverlerin yanındayız, vatan hainlerinin
safında değiliz. Aradaki fark bu.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bu beni ilgilendirmiyor.
Onun için, bize
laf edebilmek için
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bu vesileyle hepinize tekrar saygılar sunuyorum.
CANAN ARITMAN (İzmir) Vatanseverleri
savunmaktan onur duyuyoruz. Sizin gibi vatan hainlerinin safında
değiliz.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Vatan haini sensin!
V.- GENSORU (Devam)
A) ÖN GÖRÜŞMELER (Devam)
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup
Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal
Anadolun, Demokratik açılım olarak adlandırılan proje
kapsamında gizli görüşmelerde bulunduğu, terör örgütü
mensupları hakkındaki yargı sürecini etkilediği
iddiasıyla İçişleri Bakanı Beşir Atalay hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/10) (Devam)
BAŞKAN
Önerge üzerinde Hükûmet adına İçişleri Bakanı Beşir
Atalay.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hakkımda verilen gensoru ile ilgili olarak söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken, bugün idrak edeceğimiz Mevlit Kandilini tebrik ediyorum
milletimizin, Rabbim hayırlara vesile eylesin diyorum.
Balıkesirde
grizu patlamasında hayatlarını kaybeden işçilerimize
Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı
diliyorum.
Yine bugün,
Türkiye, yetiştirdiği değerlerden, önemli bilim
adamlarımızdan birini kaybetti. Ülkeler arası ismi olan,
ülkemizi yurt dışında temsil eden rahmetli İhsan
Doğramacıya buradan rahmet diliyorum, ailesine de başsağlığı
diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle belirtmem gerekir ki
gensoru önergesinde yer alan iddiaların tamamı mesnetsizdir.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Yemin edebilir misiniz? Bir yemin edin.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Bu iddiaların doğru
olmadığı söz konusu görüşmenin tüm taraflarınca
açıkça beyan edilmiştir.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Mevlit Kandili, bir yemin et.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
Buna rağmen, tutuklu bir eski milletvekilinin tamamen
mesnetsiz sözlerinden hareketle bu gensoru önergesinin verilmiş
olması büyük bir talihsizliktir.
Esasen bu gensoru
muhalefetin ne kadar zor durumda olduğunu da göstermektedir, her
şeyden, bu yalan yanlış gelişmelerden medet uman ve bunu
koca Meclise getirip buralarda böyle anlamsız vakit harcamaya sebep olan
muhalefetin çaresizliğinin de bir işaretidir. (CHP
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Sizden izin mi alacaktık!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Yine de bu gensoru -burada değerli hatipler gerçekten çok
güzel hususlara işaret ettiler- birçok şeyin konuşulmasına
vesile oluyor, ben de bu süreci bir defa daha hem yüce Meclise hem de
milletimize buradan anlatma imkânı bulmuş olacağım.
Aslında bunu, daha önce ayrıntılarıyla, Mecliste çok soru
önergesi verildi falan, onlara yazılı sorularla gönderdik ama tekrar
anlatmış olacağız.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; yaklaşık dört ay önce
Haburda neler olduğunu hepimiz aşağı yukarı
biliyoruz. Haburda bir grubun ülkemize giriş yapacağı ve bu
grubun gelişinde bir partinin de oralarda gösteriler düzenleyeceği.
gibi haberler bize ulaştığında, o zaman DTPnin Genel
Başkanı Ahmet Türkü ben aradım ve görüşmeye davet ettim.
Kapatılan DTPnin Genel Başkanı Sayın Türk, Sayın
Sakıkla birlikte Tarım Bakanımızın makamına
geldiler ve Tarım Bakanlığımızın makamında
Tarım Bakanımızla birlikte görüştük. Esasen bunu, hemen
birkaç gün sonra yaptığımız basın
toplantısında da açıkladık.
Görüşmemizin
konusu şudur, tutanaklarda olsun diye özel olarak bunları ifade
ediyorum: Yaptığımız bu görüşmede gelişler
sırasında herhangi bir yasa dışı eyleme, huzur ve
güvenliği bozacak bir olaya sebebiyet verilmemesi için herkesin sorumlu
davranması ve katkıda bulunması hususu ele alınmıştır.
Görüşmemizin tek konusu budur ve Sayın Türk Bizzat oraya
gideceğim ve bunları önleyeceğim. demiştir.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Ama düğün dernek yapılıyordu o gün orada!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Ama birçok şey
önlenememiştir. Ben de ondan sonra basın toplantımda Maalesef,
bu sürece büyük bir darbe vuruldu. demişimdir.
CANAN ARITMAN
(İzmir) PKKya düğün dernek yapıldı!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Süreç âdeta tahrip edildi.
demişimdir
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Ahmet Türk, emniyet müdürü mü Sayın Bakan!
İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla)
ve Başbakanımız da o
görüntülerle ilgili, Başbakanımızın o sözünü ettiğiniz
grup konuşmasını yaptığında henüz o görüntüler
yoktu.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Vardı Sayın Bakan!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) O görüntülerden sonra Sayın
Başbakanımız da o görüntüleri
onaylamadığımızı çok ileri ifadelerle dile
getirmiştir. Şimdi
Şimdi
(CHP sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Tarihlere doğru bakın Sayın Bakan!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyin.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli milletvekilleri, gensoru
önergesinde gizli diye nitelenen bu görüşmeyi aslında basın
toplantısında da açıkladık. Bir defa, İçişleri
Bakanı her görüşmesini basına açıklamak durumunda
değil. İki, İçişleri Bakanının Mecliste grubu
bulunan bir partinin Genel Başkanıyla Türkiyenin önemli bir
meselesini görüşmesi, yanlış değil, aslında daha çok
gerekir. Keşke bu diyaloglar daha çok olsa. Ben Sayın Baykalla bakanlığım
döneminde birkaç defa görüştüm, hiçbirisi basında yer almadı.
(CHP sıralarından Nerede? sesleri) Hiçbirisi basında yer
almadı
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Nerede görüştünüz?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
ama Sayın Baykala
çalışmalarla ilgili bilgi sundum.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Gizli değil ama, gizli değil o. Basın işi
değil, güvenlik korumalarının
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Susun da dinleyelim kardeşim ya! Bir susun ya!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Bir iki tasarıda hatta Anayasa
değişikliğinde Mecliste destek vermelerini istedim. Bu
yanlış değil arkadaşlar, bu güzel bir şey. Bir
bakanın ana muhalefet partisi Genel Başkanını araması,
randevu alması, bilgi sunması, desteğini istemesi çok normal bir
şey. Keşke ülkemizde bunlar daha çok olabilse. Bu, böyle bir
muhalefet anlayışı olmasa da diyaloga açık, güzel
şeyleri paylaşan, iktidara destek veren zaman zaman, zaman zaman
uyaran bir muhalefet olsa.
Şimdi,
burada kınanıyor, Niye görüştün? diye. Yani, aslında bu
durumlarda görüşülmemesi iyi bir şey değildir. (CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Niye görüştün değil, pazarlık pazarlık.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Şimdi, bakın Türkiyede
tabii, eleştirmek için değil, değerli arkadaşlar,
bakın, ülkemizin gerçekleri bunlar, maalesef üzücü şeyler.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Niye görüştün diye değil, ayarlamaları anlat
Sayın Bakan. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, müsaade edin lütfen.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Bir Başbakan ülkenin en
yakıcı sorununu ve bununla ilgili çözüm yollarını
görüşmek için muhalefet liderlerinden, ana muhalefet ve diğer
muhalefet liderlerinden randevu istiyor ama randevu vermiyorlar.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Verdik, verdik.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Böyle bir muhalefet
anlayışı! Onun için bu görüşmeler onlara tuhaf geliyor.
Birisi de Kameralar önünde görüşelim. diyor. Böyle bir muhalefet olur mu
arkadaşlar?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Olur, olur.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Böyle iktidar olmaz?
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Böyle Başbakana böyle olur.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Bunları ciddi ciddi ülkemizin
meseleleri olarak bizim çok düşünmemiz ve tartışmamız
lazım, esas büyük meseleler bunlar.
Efendim, orada,
gensoruda ifade edildiği gibi, işte, bir cümle söylenmiş, bu
cümleyle ilgili Ben bunu alayım, götüreyim gensoru vereyimden ziyade,
önceki söylediklerime kafa yoralım. Şimdi, bu olay ne? Ben Böyle bir
cümlem yok, böyle bir konu konuşulmadı. diyorum, aynen; taraflar
aynı şeyi söylüyor, Sayın Tarım Bakanımız
söylüyor
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Yemin edebilir misin?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
Sayın Sakık söylüyor,
Sayın Türk söylüyor. Haburla ilgili Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcısı açıklama yapıyor, Diyarbakır Valisi
açıklama yapıyor ama nedense ne ana muhalefet ne yavru muhalefet
bunun hiçbirine inanmıyor. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler;
MHP sıralarından Yuh sesleri)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Terbiyeli ol! Terbiyeli ol!
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Haddini bil!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Hiçbirine inanmıyor, sadece bir
kişiye inanıyor Cumhuriyet Halk Partisi, o da şu anda
cezaevinde, tutuklu olan birisi, sadece buna inanıyorlar. Ne bunlarla görüşülmüş
ne ben onu tanırım ama cezaevindeki bir kişiye inanarak böyle
CANAN ARITMAN
(İzmir) Ama hepsi onun dediği gibi oldu.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Şimdi, böyle bir Meclis olur mu
arkadaşlar?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sen Bakan olursan böyle olur tabii.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Böyle bir muhalefet olur mu? Allah
aşkına söyleyin. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, sakin olalım.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Giriş
yapanlarla ilgili tüm işlemler bağımsız yargı
organlarının görev ve yetkileri dâhilinde ve hukuk çerçevesinde
gerçekleşmiştir.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Hâkim nasıl girdi oraya?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Sınırdan giriş yapan
grupla ilgili hukuki işlemler 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununun 250nci maddesiyle yetkili ve görevli Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından yürütülmüştür.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hâkimin ne işi var, hâkimin?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığınca Diyarbakır Valiliğinden ve
ilgili güvenlik birimlerinden alınan bilgileri de değerlendirmek suretiyle,
soruşturma işlemlerinin kendi yetki alanında bulunan Habur
Sınır Kapısında gerçekleştirilmesi yönünde karar
verilmiştir, kendi yetki alanıdır. Anlaşılmıyor,
istismar ediliyor.
Bakın,
arkadaşlar, bu bölge, Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcısının özel olarak yetkilendirildiği bir
alandır. Şırnaka da gidebilir, Ağrıya da gidebilir,
Doğubeyazıta da gidebilir, hepsine gidebilir; kendi yargı ve
yetki alanıdır.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Hâkim nasıl gider?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Milletimize, bunu istismar ederek
çadır mahkeme falan diye anlatıyorsunuz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bırak savcıyı!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Çok ayıp ediyorsunuz,
yargıya hakaret ediyorsunuz, yargıyı rencide ediyorsunuz. (CHP
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Hâkim nasıl gider? Hâkimin nasıl gittiğini anlatın.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Diğer yandan, kişilerin ne
söyledikleri, vesaire, kimse bunu bilmiyor, bunu ancak yargı biliyor, o
dosyalardadır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hâkimin ne işi var orada?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Bunları da Diyarbakır
Başsavcısı açıklıyor, ona kulak verin, ben bilmiyorum
ne söylediklerini.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Hâkim nasıl gitmiş?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Şunu söylediler diye de
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Hâkimi kim gönderdi?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Ama burada ifade ediliyor.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Vali Yardımcısının eline mektup verdiler, onu
açıkla.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisinin
Sayın Sözcüsü kalktı, burada yalan ifade edildiğinden falan
Bakın, ben
bugünkü konuşmaları çıkarayım, sözcünüzün söylediğinin
yüzde 90ı yalan, Grup Başkan Vekilinizin söylediğinin yüzde
90ı yalan! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Senin söylediğinin hepsi yalan!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Yalanlarla gensoru veriyorsunuz,
yalanlarla! (CHP sıralarından gürültüler)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Senin söylediğinin hepsi yalan, yüzde yüzü yalan!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Evet
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Siz kendiniz gibi biliyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Bir Bakan böyle konuşuyorsa yalan konuşuyordur.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Efendim, evet, yalanlarla,
iftiralarla gensoru veriyorsunuz.
Müsteşarımın
görevlendirilmesi
Ben İçişleri Bakanlığıyım, iç
güvenlikten sorumluyum.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Hiç de belli olmuyor yani, hiç belli olmuyor.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Eğer bir bölgede birden fazla
ili ilgilendiren bir sorun varsa Müsteşarın sorumluluğudur ve
ben onu gönderirim. Göndermeseydim eğer belki Niye gitmedi? denmesi
lazımdı, Bu kadar önemli olaylar oluyor Müsteşar nerede,
İçişleri Bakanı nerede? demeniz lazımdı.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Mektubu ne yaptınız?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli arkadaşlar, bir de
mektup yalanı var. Tutanakta böyle bir şey yok, böyle bir mektup yok.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gazetelerde var Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Burada MHPnin sayın sözcüsü de
ifade etti, yalan!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gazetede var ama
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Böyle bir şey yok, yalan!
Bakın, biz öyle
CANAN ARITMAN
(İzmir) Televizyonlarda bültenlerde gösterdiler, 72 milyon gördü.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli arkadaşlar, biz
öyle, teröristbaşıyla, illegal örgütlerle falan pazarlık
yapmadık, yapmayız ve onu muhalefete de yakıştırmayız,
bu Meclis çatısı altında kimseye
yakıştırmayız, bundan da emin olun.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Herhâlde yuttunuz o mektubu!
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Sayın Başkan, ara verin, Bakan kalp
krizi geçirecek.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şunu da müsaadenizle ifade etmek istiyorum
CANAN ARITMAN
(İzmir) PKKyı baş tacı yaptınız.
BAŞKAN
Sayın Arıtman, lütfen
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Muhalefetin bu görüntüleri istismar
ederek, geri dönüşlerin ve teslim oluşların özünü gizleme
çabası kabul edilemez.
Burada bir
sayın bayan milletvekili var, ben ne zaman kürsüye çıksam
konuşmaya başlıyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Sanki milletvekili değil, buraya bağırmaya
gelmiş, böyle bir şey olamaz.
CANAN ARITMAN (İzmir)
Ben milletvekiliyim
BAŞKAN
Sayın Arıtman, lütfen
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Silah bırakan herkes
yasalarımız çerçevesinde dağdan inebilir ve inmelidir. Terörü
sonlandırmanın yolu terör örgütünün silah bırakmasından
geçmektedir. Benzer sorunlarla karşılaşmış olan
diğer ülkelerin tecrübeleri de bunu göstermektedir.
Değerli
arkadaşlar, bakın, dağdan inişlerin özünde işte bu
silah bırakma vardır. Eğer, eli silahlı bazı
kişiler silahlarını bırakıp ülkeye geliyorlarsa bu,
terörle mücadelenin hedeflediği durumlardan biridir. Ülkemizde de terör
örgütleri mensuplarının topluma yeniden
kazandırılması, toplumsal huzur ve dayanışmanın
güçlendirilerek devam ettirilmesi amacıyla değişik tarihlerde
buna benzer yasal düzenlemeler yapılmıştır. Bunun için ta
1985 yılından beri topluma kazandırma yasaları
çıkarılmıştır ve şu anda Ceza Kanununun 221inci
maddesi bu fonksiyonu görmektedir ve dolayısıyla
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Bunların hiçbiri çözüm değil Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
şu anda da uygulanan budur,
eğer gelirlerse uygulanacak olan budur, başka bir şey
değildir.
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Onlar gelmeyecekler zaten.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Meclis olarak bakın, muhalefet
olarak, böyle ciddi bir konuda insaflı olalım. Bakın, buna engel
oluyorsunuz. Biz istedik ki bunu beraber yürütelim. Şu anda AK PARTİ
bunu çözecek diye rahatsız oluyorsunuz. Bu çözülecek, terör bitecek,
Türkiyede kardeşlik kurulacak ve siz gelecekte
yargılanacaksınız, gelecekte
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Önce siz biteceksiniz, ondan sonra da o bitecek!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
milletin zihninde! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
CANAN ARITMAN
(İzmir) PKKyı baş tacı yapmayın!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Böyle, Türkiye'nin en
yakıcı terör sorununun çözülmesinde hiçbir katkı vermedikleri
gibi buna engel oldular bu muhalefet. diye zaten gençler bunu diyor
artık. Yakında zaten çağ dışı, ilkel bir
statükonun temsilcisi olan görüşleriniz falan rafa kalkacak, öyle bir
parti ve görüş olmayacak yakında, bunu da bilin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
CANAN ARITMAN
(İzmir) Neyse ki vatan haini değiliz! Neyse ki vatan haini
değiliz!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli milletvekilleri, AK
PARTİ hükûmetleri olarak baştan beri, Türkiye'nin sürekli ihmal
edilmiş ve kronikleşmiş sorunlarını çözmekle
meşgulüz. Sorunları istismar etmek, çözümsüzlüğü savunmak kolaydır,
muhalefetin yaptığı gibi. Bu yola başvurmak da büyük bir
kolaycılıktır, zor olan çözmektir, zor olan çözmektir.
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Yaptığın işi söyle Allah aşkına! Ne
yaptın, onu söyle!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Zira sorunları çözmek irade
ister, cesaret ister, kararlılık gerektirir, vizyon gerektirir
CANAN ARITMAN
(İzmir) PKKyla mücadele edenleri hapse tıkmaktır!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
en önemlisi de güçlü bir liderlik
gerektirir, güçlü! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CANAN ARITMAN
(İzmir) Öcalanı getireni hapse tıkmaktır!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Ben, Ahmet Türkün
Biraz önce,
Sayın Sakıka ifade ediyordunuz
CANAN ARITMAN
(İzmir) İmralı komutanını hapse tıkmaktır!
BAŞKAN
Sayın Arıtman, lütfen
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Ahmet Türkün Sayın Baykalla
eski görüşmelerine ilişkin çok şeyler biliyorum, onlar
gazetelere yansıdı.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Söyle ya!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Biz öyle, sırf bir olay
olmasın diye, İçişleri Bakanı, Tarım Bakanı, bir
siyasi parti genel başkanıyla görüşüyoruz. Sayın
Baykalın Sayın Türkle görüşmelerinin ne öyküleri var,
kendileri anlatıyor.
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Bilip de anlatmıyorsan namertsin!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Rakılı ciğer
yemeklerinde neler konuşmuşlar, bunları Türk anlatıyor.
CANAN ARITMAN (İzmir) Ayıp,
ayıp! Bir bakan
iftira atmaz, bir bakana iftira atmak yakışmaz.
BAŞKAN
Sayın Arıtman
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Bakın, biz küçük hesap
yapmıyoruz, biz büyük düşünüyoruz
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Belli, belli!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
ve çözümsüzlüğün değil,
çözümün peşindeyiz. İktidara geldiğimiz andan itibaren
Başbakanımızın liderliğinde (CHP ve MHP sıralarından
Ooo! sesleri) bu ülkenin konuşulmayan, tabu olarak kabul edilen
sorunlarını büyük bir cesaretle, kararlılıkla ele
aldık. İşte, o güçlü liderlik, bu unsurlardan en önemlisi, biraz
önce söyledim.
Ancak henüz yolun
ortasındayız, daha yapılması gereken çok şey var. Bu
süreci baltalamaya çalışanlara da üzerinde yürüdüğümüz çözüm
yolunun, dönüşü olmayan tek yön olduğunu hatırlatmak istiyorum.
Bunun dönüşü yok. Allahın izniyle Türkiye -büyük ülke- terörünü de
çözecek -Türkiye artık eski Türkiye değil- ve içerideki bütün bu
sosyal sorunlarını da çözecek. Demokratik açılım bunun
adıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Biz
yıkmıyoruz, yapıyoruz, yıllardır izlenen
yanlış politikalarla zedelenen toplumsal dokumuzu tamir ediyoruz.
İnsanımıza umutsuzluk değil, umut
aşılıyoruz. Biz negatif değil, pozitif siyaset
yapıyoruz. İktidara geldiğimiz andan itibaren büyük Türkiye'nin
önündeki engelleri kaldırmak için canla başla
çalışıyoruz.
Büyük Türkiye,
herkesin daha müreffeh, daha eşit ve daha özgür olarak
yaşadığı bir ülkedir. Büyük Türkiye, komşularıyla
sıfır sorun politikası izleyen, bölgesinde
barışın ve güvenliğin teminatı olan bir ülkedir. Büyük
Türkiye, küresel meselelerde belirleyici siyasi aktör olan Türkiyedir. Büyük
Türkiye, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olmak üzere,
uluslararası organlarda yer alan ve dünya politikalarında söz sahibi
olan Türkiyedir. Büyük Türkiye, G 20 toplantılarında diğer
büyük ülkelerle küresel meseleleri tartışan ve karar
mekanizmasında yer alan ülkedir.
Değerli
milletvekilleri, küreselleşme, tarihte hiç olmadığı kadar,
iç ve dış politikayı birbirine yaklaştırmış,
birbirini belirleyici hâle getirmiştir. Dış politikadaki
başarı, içerideki temel sorunların halledilmesine, huzur ve
barış ortamının konsolide edilmesine
bağlıdır. Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi, büyük
Türkiye'nin ayağındaki prangalardan kurtulmasını
sağlayacaktır.
Hepimizin çok iyi
bildiği gibi, terör, ülkemizin küresel bir siyasi aktör
olmasının önündeki en önemli engellerden biridir. Bu nedenle, Büyük
Türkiye idealinin gerçekleşmesi, içerideki terör gibi
ağırlıklarımızdan kurtulmakla mümkün olacaktır.
Biz, bu engeli ortadan kaldırmak için uğraşıyoruz. Terör
meselesini tüm boyutlarıyla ele aldık, içeride ve
dışarıda attığımız etkin adımlarla ve
kapsamlı çalışmalarla hedefe adım adım
yaklaşıyoruz.
Bizi üzen
şudur: Dışarıda devasa sorunları çözerken
Türkiyeye
dışarıdan baktığınızda dev bir ülke
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Vay be!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
ama ülkemizin içerisine
girdiğinizde, ceviz kabuğunu doldurmayacak meselelerde bile büyük bir
dirençle ve Çözdürmeyiz. lobisiyle mücadele etmek zorunda kalıyorsunuz.
Sadece Çözdürmeyiz
Yani doğrusu, insan buna Türkiye Cumhuriyetinin bir
vatandaşı olarak üzülüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen sözlerinizi tamamlar mısınız.
Buyurun.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Yılların terörü, 40 bin kişiye mal olmuş, 40 bin can
vermişiz, 40 bin
Enerjimiz gitmiş. Gelin, oturalım, bu sorunu
çözelim. diyoruz, bunu görüşelim, bunu görüşelim...
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Kiminle oturdunuz?
RAHMİ GÜNER
(Ordu) PKKyla mı?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Ama iki muhalefet partisi bunu
konuşmuyor bile. Peki, siyasi partiler ne için vardır
arkadaşlar? Siyasi partiler ne için vardır? Ülkenin
sorunlarını konuşmayacaksa, çözmeyecekse, siyasi partinin ne
anlamı vardır?
OKTAY VURAL
(İzmir) Mecliste konuşuyoruz ya, duymuyor musunuz?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Ve biz bu çatıyı bu
işlerin en önemli konuşma ve tartışma mercisi yaptık,
bu çatının altına getirdik. Hep dedik ki baştan beri: Meclisle
Ama Meclisteki partiler, bu konuda, Biz katiyen yer almayız, katiyen
çözdürmeyiz. Bu konu çözülmesin, devam etsin. diyorlar, Devam etsin
Bu, bu
demek, başka bir şey değil.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Öyle bir şey yok.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Öyle bir niyetimiz olamaz.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Bundan nemalananlar, statükonun
temsilcileri bunların çözülmesini istemiyor.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) O sensin!
MUHARREM VARLI
(Adana) O sensin, sen!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Bu, Parlamento dışında
da var, dış ülkelerde de var. Ama biz biliyorduk yola çıkarken
birilerinin bunu engellemek için uğraşacağını
OKTAY VURAL
(İzmir) Milletin birliğini, bütünlüğünü korumak niye statüko
olsun? Rahatsız mısınız korumamızdan?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
birilerinin bu konularda ne kadar
acımasız karşı çıkacağını biliyorduk.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yemin içtik biz, yemin! Biz yemin içtik milletin
bütünlüğünü koruyacağımıza!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
Provokasyonlar olacağını biliyorduk. Onun için de gayet
tedbirliyiz, gayet tedbirliyiz, gayet kararlıyız ve samimiyetle
-inşallah- ülkemizde kardeşlik tesis edilecek, güçlendirilecek. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın,
ülkemizin bir çakıl taşını, bir insanını feda
etmeyiz. Bu projede üniter yapımız güçlenecek. Resmî dilimizle,
eğitim dilimizle, o muhteşem bayrağımızla falan bu
konunun bir ilgisi yok; bunları tartıştırmayız biz.
Biz bunları tartıştırmayız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Haburda var mıydı? Bayrak var mıydı?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Milletin kafasını böyle
yanlış şeylerle yıkayanlar oldu ama millet şimdi
bunları daha iyi anlıyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Haburda Türk Bayrağı var mıydı?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Daha sakin sakin millet
değerlendiriyor
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
Sayın Bakan, yasaklamayla sorun çözülmez.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
ve bunun zaten muhatabı millet. Biz istedik ki milletin
temsilcileri, Meclis, el ele versin bu konuda ama Meclis vermiyor. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler) Bizim muhatabımız millet. Millet
anlıyor, anlatıyoruz ve milletin desteğiyle de -inşallah-
bu projemizi yürütüyoruz ve yürüteceğiz.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Haburda Türk Bayrağı var mıydı? Türk
Bayrağı var mıydı orada?
BAŞKAN
Sayın Arıtman, lütfen
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Ve bizim demokratik
açılımla sloganımız şu
CANAN ARITMAN
(İzmir) Neredeydi Türk Bayrağı?
BAŞKAN
Sayın Arıtman, lütfen
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Bütün toplumsal
sorunlarımızı çözerken sloganımız şu: Herkes
için daha fazla hak, daha fazla özgürlük ve daha fazla demokrasi.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Bayrak yok, bayrak!
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) Yaptığımız bütün
çalışmaların özünde bunlar olacaktır ve tamamıyla
hukukun içinde kalarak, hukuk sistemimizi güçlendirerek bu
çalışmaları yürüteceğiz. Bunun dışında
başka hiçbir şey olmayacak. Bütün dünyada terör adına, güvenlik
adına özgürlüklerin kısıtlandığı bir dönemde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)
Türkiye daima, daima özgürlükleri
güçlendirerek, özgürlükleri artırarak yoluna devam etmiştir ve biz de
aynı şekilde devam ediyoruz.
Ben sadece
şunları söyleyerek bitirmek istiyorum
Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum. Değerli milletvekilleri, iftira ve dedikodulara
dayanarak, hakkımda, yürüttüğümüz, Hükûmetimizin yürüttüğü
çalışmalar hakkında gensoru verilmesi, konunun tekrar gündeme
getirilerek vatandaşların kafalarının
bulandırılmaya çalışılmasının mantıkla
ve iyi niyetle izah edilecek hiçbir tarafı yoktur ve ben, bütün bu
açıklamalara rağmen karalama kampanyalarına devam edenleri
milletime havale ediyorum, Allaha havale ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından
gürültüler) Biz, gayet açık, şeffaf, ne yapıyorsak ülkemizin
geleceği için çalışıyoruz, ülkemizi bu belalardan kurtarmak
için ama muhalefeti de herkesi de bir kez daha sağduyulu ve sorumlu davranmaya
davet ediyorum ve bütün çalışmalarda olduğu gibi bu konuda da
halkımızın sağduyusuna güveniyoruz.
Bizim en büyük
desteğimiz yüce Türk milletidir diyor, hepinizi en derin saygılarla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Şimdi, Sayın Bakan konuşmasında ismen
Cumhuriyet Halk Partisini belirterek Karanlık ve ilkel bir zihniyetin
temsilcisi. şeklinde tanımladı.
İki: Genel
Başkanımızı ismen söyleyerek Ne
konuşmalarını biliyorum. dedi. Feryatlarımıza
rağmen ne bildiğini söylemedi. Çok kısa
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kayıtlara geçti Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Anadol, lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeden
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
İki dakika
süre veriyorum.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun,
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Vaktinizi
almayacağım, yüce Meclise çok kısa biçimde düşüncelerimi
arz edeceğim.
Şimdi,
Sayın Bakanı dikkatle dinledik, ona cevap vermek gibi bir usul yok.
Ben, iki noktaya değinip yerime oturacağım. Şimdi, önce Ana
Muhalefet Partisi Liderini ismen zikrederek Falancayla neler
konuştuğunu, ben çok şeyler konuştuğunu biliyorum.
deyip kendisine konuş, konuş denmesine rağmen susması bir
devlet adamı ciddiyetiyle bağdaşmazdı. Burası dedikodu
yeri değil, Meclis kürsüsü, bu bir.
İki, çok
kısa: Karanlık ve ilkel bir zihniyet
tarifi ve tanımı
bir eldiven gibi kendilerine yakışmaktadır.
Yüce Meclise
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Vural, daha önce bir söz talebi var, onu da
cevaplandırayım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Daha önce bir söz talebi var Sayın Atanın.
Yerinizden
buyurun Sayın Ata.
7.- Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın,
İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin, grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
AYLA AKAT ATA
(Batman) Sayın Başkanım, söz talebinde bulunduk ama
vermediniz, Sayın Sakıka verdiniz.
Biz, hem
konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna ait hatibin
BAŞKAN
Hayır, ne için söz talebinde bulunuyorsunuz?
AYLA AKAT ATA
(Batman) Belirtiyorum Sayın Başkanım.
Hatibin
konuşmasında Sayın Grup Başkan Vekilimizin
konuşmasına dair bir itham var. Sayın Grup Başkan
Vekilimiz, kendisine Ergenekon terör örgütüyle ilgili herhangi bir ithamda
bulunmamıştır. Ancak Sayın Hatip, çıkıp, milletin
kürsüsünde Taraf gazetesinin bir sayfasını göstermiştir ve
demiştir ki: Burada dört saatte yargılamanın
yapıldığı geçmektedir.
Bizim bu konudaki
itirazımız şudur ki: Eğer Taraf gazetesinin
beyanlarına dayanarak Türkiye'nin çözüm bekleyen en acil sorununu ele
alacaklarsa o gazetenin daha önce de yazıp çizmiş olduğu
şeyler vardır, bunlardan biri de Sayın Hatibe ilişkindir.
Eğer bu konuda davacı olacaksa Taraf gazetesi adına
olmalıdır.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ata. Sözleriniz tutanaklara geçti.
AYLA AKAT ATA
(Batman) Yine, tanık odalarına; yine, ikna odalarına dair,
isterse, o ikna odalarına giren kız öğrencilerin
tanıklığına başvurulabilir.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Vural,
buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın, Böyle bir Meclis
olur mu? ifadelerinden dolayı Meclisten özür dilemesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, Sayın Bakanın Türkiye Büyük
Millet Meclisinden özür dilemesini istirham ediyorum. Böyle bir Meclis olur
mu? Evet, bu Meclis var, Türk milletinin iradesi böyledir, hazmedeceksiniz
Sayın Bakan. Dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
yaptığı bu hakaretin tutanaklardan sildirilmesi konusunda, Meclisten
özür dilenmesi konusunda lütfen gerekli uyarınızı
yapmanızı istirham ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
Sayın Bakan,
açıklar mısınız neyi kastettiniz?
Buyurun
Sayın Bakanım.
2.- İçişleri Bakanı Beşir
Atalayın Böyle bir Meclis olur mu? ifadesini
kullanmadığına ilişkin açıklaması
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben o konuşmamda, muhalefet ve iktidarın böyle
önemli konularda, ülkenin en önemli konularında, terör gibi can yakıcı
konularında daha fazla diyalog içinde olmasını gönlümün
istediğini ifade ettim. Yoksa Meclise, yüce Meclise hakaret gibi falan
içimden öyle bir düşünce de geçmedi, ifademde de o yoktur. (MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Böyle bir Meclis olur mu? sözünü geri alın Sayın
Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katiyen öyle bir şey söz konusu
değildir. Sadece ben şunu ifade ettim
OKTAY VURAL
(İzmir) Geri alın.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara)
ben sadece şunu ifade ettim,
açıklama getiriyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Bunu demeye hakkınız yok. Darbeci zihniyete
sahipsiniz.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Ben sizi dinledim. Susun
(MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Yaşayacak, bu Meclis yaşayacak!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Açıklama getiriyor. (MHP
sıralarından gürültüler)
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Siz susun!
OKTAY VURAL
(İzmir) Sözümüzü de söyleyeceğiz.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Evet, şimdi, ben orada, böyle
önemli bir konuda bir başbakan, ülkenin Başbakanı randevu
istiyor ama iki tane muhalefet partisi genel başkanı randevu bile
vermiyor, konuşmaya bile gerek görmüyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Meclise yaptığınız hakareti geri alın.
Millete hakaret ettirmeyiz.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Benim gönlüm bunları
gerçekleştiren bir Meclis istiyor, ben bunu demek istedim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Muhalefete, Meclise hakaret ediyorsunuz, haddinizi bilin!
Haddinizi bilin!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, Böyle bir Meclis olur mu?
sözünü geri almasını temin edin. (MHP sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri
Hayır, söylemediğini söyledi zaten,
kastetmedi
(MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Biz muhalefetiz, sözümüzü söylüyoruz.
BAŞKAN -
Sayın Oktay
Bir saniye sayın milletvekilleri...
Sayın Oktay,
Sayın Bakanı dinledik. Söylemediğini ve kastetmediğini
söyledi. Bundan daha iyi
OKTAY VURAL
(İzmir) Söylemediğini söylemiyor.
BAŞKAN -
Konu anlaşılmıştır efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hazmedeceksiniz bu milleti, yok öyle yağma! Sifonu çekip de
kullanmayanların Meclisi değil burası!
V.- GENSORU (Devam)
A) ÖN GÖRÜŞMELER (Devam)
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup
Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal
Anadolun, Demokratik açılım olarak adlandırılan proje
kapsamında gizli görüşmelerde bulunduğu, terör örgütü
mensupları hakkındaki yargı sürecini etkilediği
iddiasıyla İçişleri Bakanı Beşir Atalay
hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/10) (Devam)
BAŞKAN -
Gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki oylamanın açık oylama şeklinde yapılmasına
dair bir önerge vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini
arayacağım.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gensoru
oylamasının açık oylama yoluyla yapılmasını arz
ederim.
Mehmet
Şandır? Burada.
Ertuğrul Kumcuoğlu?
Burada.
Behiç Çelik?
Burada.
Hüseyin
Yıldız? Burada.
Durmuş Ali
Torlak? Burada.
Cemaleddin Uslu?
Burada.
Mustafa Enöz?
Burada.
Şenol Bal?
Burada.
Erkan Akçay?
Burada.
Recep Taner?
Burada.
Kürşat
Atılgan? Burada.
Ahmet Bukan?
Burada.
Nevzat Korkmaz?
Burada.
Mehmet
Serdaroğlu? Burada.
Akif Paksoy?
Burada.
Süleyman Lâtif
Yunusoğlu? Burada.
Ahmet Orhan?
Burada.
Kadir Ural?
Burada.
Hasan Özdemir?
Burada.
Alim
Işık? Burada.
Beytullah Asil?
Burada.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Alınan karar
gereğince açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, (11/10) esas numaralı gensoru önergesinin
gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki açık
oylamanın sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 456
Kabul : 146
Ret : 310 (x)
Gündeme
alınması kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.45
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Biraz önce
yapılan açık oylama sonucuna göre, İçişleri Bakanı
Beşir Atalay hakkındaki (11/10) esas numaralı gensoru
önergesinin gündeme alınması kabul edilmemişti.
Şimdi
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
Birinci
sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
İkinci
sırada yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Üçüncü
sırada yer alan Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin;
2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5
Milletvekilinin, 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/762, 2/475) (S.
Sayısı: 455) (x)
(x)
455 S. Sayılı Basmayazı 18/02/2010 tarihli 63üncü Birleşim
Tutanağına eklidir.
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen
birleşimde tasarının 6ncı maddesi kabul edilmişti.
Şimdi
tasarının 7nci maddesini okutuyorum:
MADDE 7-
14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa;
a) Ekli (I)
sayılı Ek Gösterge Cetvelinin I- Genel İdare Hizmetleri
Sınıfı bölümünün (e) bendine Türkiye İstatistik Kurumu
Başkan Yardımcıları ibaresinden sonra gelmek üzere, Toplu
Konut İdaresi Başkan Yardımcıları ibaresi
eklenmiştir.
b) Ekli (II)
sayılı Ek Gösterge Cetvelinin 2. Yargı Kuruluşları,
Bağlı ve İlgili Kuruluşlar ile Yüksek Öğretim
Kuruluşlarında bölümünde yer alan Toplu Konut İdaresi
Başkan Yard. Kamu Ortaklığı İdaresi Başkan
Yardımcısı, ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Metin
Arifağaoğlu, Artvin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Arifağaoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 455 sıra sayılı TOKİye
ilişkin olarak çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasını
içeren kanun teklifinin 7nci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Toplu Konut
İdaresi denilince akla planlı kentleşme ve orta sınıfa
konut üreten kurum gelmektedir. Dar ve orta gelirlilere, yoksullara, gelir
düzeyi düşük vatandaşlara sosyal amaçlı projeler üretip orta
sınıfı konuta kavuşturmak Toplu Konut İdaresinin asli
görevi olmalıdır. TOKİ, bu görevin yanında lüks konutlar,
okullar, spor salonları, hastaneler, kütüphaneler, ticaret merkezleri
inşaatları yapmıştır, yapmaya devam etmektedir.
TOKİnin
yaptığı inşaatlar ülkemiz için yeterli midir? Elbette
yeterli değildir, özel firmaların konut üretimine ihtiyaç
vardır. Konut sektöründe iş yapan firmaların TOKİyle rekabet
hâlinde bulunmaları mümkün müdür? Mümkün değildir. TOKİ, bu
yapılan düzenlemelerle inşaat sektöründe ayrıcalıklı
kurum hâline getirilmiştir.
AKPnin iktidara
geldiği 2002 yılından bugüne kadar TOKİyle ilgili
yasalarda 11 kez değişiklik yapılmıştır, bugün
12nci değişikliği görüşüyoruz. Meclisin bu kadar çok
değişiklikle karşı karşıya
bırakılması kabul edilebilir bir durum değildir.
TOKİye
bedelsiz devredilen hazine arazilerine ilave, olarak, bu tasarıyla, arazi
üzerinde bina varsa binayla beraber devredilecek.
Ayrıca,
vergi teşvikleri var. Emlak vergisi muafiyeti getiriliyor, harç muafiyeti
var, damga vergisi muafiyeti var, KDV muafiyeti var. Bunlar yeterli
olmamış, TOKİye imar planı yapma yetkisi de
verilmiştir. İmar yoğunluğunu istediği gibi
artırabilir ve maliyeti aşağıya çekebilir. Yapı
denetim masraflarından muaf olan TOKİ ile konut üretimi yapan
firmaların yarışması mümkün olabilir mi? Elbette ki olamaz.
Bu durumu önlemek için TOKİ, sosyal sınıfın ihtiyacı
olan ve mümkün olduğunca ucuz konutlar üretmelidir. Kâr yapmaya yönelik
lüks konutlar ile iş merkezleri, ticaret merkezleri gibi inşaatlardan
uzak durmalıdır.
İşsizliğin
çok yüksek boyutlara ulaştığı ülkemizde en çok istihdam
sağlayan sektör inşaat sanayisidir. İnşaat sektörü krizden
oldukça etkilenmiştir. Bankaların düşük faizli konut kredisi
vermeleri dahi bu sektörün önünü açmamıştır. İnşaat
sanayi sektörü kriz ortamının getirdiği durgunluğu
yaşarken, ayrıca TOKİye tanınan muafiyetler nedeniyle
inşaat sektöründe haksız bir rekabet ortamı yaratılmaktadır.
Doğu ve güneydoğuda, kalkınmada öncelikli bölgelerimizde
TOKİnin konut, iş merkezi, hastane, okul ve pansiyon gibi
inşaatlar yapmasının doğru olduğunu düşünüyorum
ancak büyük şehirlerde TOKİnin devreye girip haksız rekabet
yaratmasını da doğru bulmuyorum.
TOKİye 54
kadro ilave edilmektedir. Bu kadroların 46sı uzman olarak, 4ü
avukat, 1i başkan yardımcısı ve 3 kişinin de daire
başkanı olarak görevlendirileceği belirtilmektedir. Toplu Konut
İdaresinin eleman ihtiyacı karşılansın, ancak işe
göre adam anlayışını esas almadan, adama göre iş
imkânı sağlanırsa elbette bunun adı kadrolaşma olur,
yandaşları koruma ve kollama olur. 54 ilave kadronun içinde neden
mühendis veya başmühendis kadrosuna ihtiyaç duyulmuyor? Kolaylık
olsun diye hepsi uzman olarak mı isimlendiriliyor?
Başbakanlığa
bağlı olarak hizmet vermeye çalışan TOKİ, kendisine
verilen görevlerden bazılarını nedense yapmıyor. Neden yeni
Yusufeli şehri için gereken hassasiyeti göstermiyor?
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 2008 yılı Nisan ayında
yeni Yusufeli şehrinin yerini belirleyen bir yasa
tasarısını bu yüce Mecliste müzakere edip
yasalaştırdık. Aslında 48 sıra sayılı yeni
Yusufeli şehrinin yerini belirleyen yasa tasarısı gündemin çok
geri sıralarında idi. Bir an önce inşaata başlanacak.
diye AKP grup önerisi ile öne alındı ve 16 Nisan 2008 günü Mecliste
görüşülüp kanunlaştı. Aradan yirmi iki ay geçti. Artvinin
Yusufeli şehrine 16 Ekim 2009 günü Meclis Başkanımız
Sayın Mehmet Ali Şahinle birlikte gittik. Yusufeli halkı,
barajla ve yeni Yusufeli şehriyle ilgili problemlerini Sayın Meclis
Başkanına ilettiler. Sayın Meclis Başkanı, Yusufeli
Kaymakamının odasından TOKİ Başkanı Sayın
Bayraktar ile telefonla görüştü. Meclis Başkanı TOKİ
hızlı bir şekilde bu inşaatlara başlayacak. dedi.
Toplu Konut İdaresinin imar planı yapma yetkisi var. Yeni,
çağdaş, modern bir Yusufeli şehrinin yapımına neden
başlanamamıştır?
Şu anda
mevcut Yusufeli şehri yapılacak Yusufeli Su Kavuşumu Barajı
Gölü içinde kalacak. Ben bu yüce kürsüden soruyorum, Çevre ve Orman Bakanı
Sayın Veysel Eroğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın
Taner Yıldız ve Bayındırlık ve İskan Bakanı
Sayın Mustafa Demir, sizlere soruyorum: Baraj gölü içinde kalacak Yusufeli
şehrinde yeni yapılaşmalara neden izin veriyorsunuz? Gidin,
Yusufeline bakın, yeni inşaatlar yükseldikçe yükseliyor. Bunlar
yetmiyormuş gibi yeni sanayi çarşısının temeli
atılıyor. Ayrıca geçen yıl meslek yüksekokulunun temeli de
atıldı. AKP Hükûmeti bütün bu olanlara seyirci kalıyor. Bu
anlayışla bu ülke nasıl kalkınacak? Vatandaş bina
yapmak istiyor. Neden yapılacak yeni Yusufeli şehrinden bu
vatandaşlara yer tahsis edilmiyor? Neden bu yeni inşaatlar yeni
Yusufeli şehrinde yükselmiyor? Kanunla belirlenen yeni Yusufeli
şehrinin yerini beğenmeyip değiştirmeye niyetiniz mi var?
Böyle bir niyetiniz varsa bunu da bilelim. Böyle bir niyet yoksa baraj gölü
içinde kalacak inşaatlara neden müsaade ediyorsunuz? Bu
anlayışla bu ülkeyi nasıl
kalkındıracaksınız?
Toplu Konut
İdaresinin geciken yeni Yusufeli Projesine bir an önce
başlaması gerekmektedir. Mevcut Yusufeli şehrinde
yapılaşmaların önüne geçmek için, TOKİ hızlı bir
şekilde yeni Yusufeli Projesine başlamalıdır. Yusufelinde
kanayan yaraya merhem olacak yeni projelerin hayata geçirilmesi ve Yusufeli
halkının çağdaş, modern, yeni bir Yusufeline
kavuşması beklenmektedir. Artık Hükûmetin bu konuya seyirci
kalmayıp gerekli yatırımları başlatmasının
zamanı geçmektedir.
Baraj
inşaatları büyük projelerdir. Mega projeler için büyük kararlar
alınır ve uygulamaya konur. Yusufeli Barajı için karar
aldınız, birtakım kamulaştırmalar yaptınız,
baraj eksenine yakın bir akaryakıt istasyonunu
kamulaştırdınız, inşaata başlayamadınız
ve bu akaryakıt istasyonu, Millî Emlak Müdürlüğü tarafından
kiraya verilmek üzere kiraya çıkarıldı ve kiraya verildi.
Bakın, ülkeyi ne hâle getirdiniz. Kiraya vermek için mi akaryakıt
istasyonunu kamulaştırdınız? Devletin böyle bir görevi
olabilir mi? Bu ülkeye yazık ediyorsunuz. Devletin imkânlarını
ve kaynaklarını iyi kullanmıyorsunuz. Devlet Su işleri
Genel Müdürlüğü kamu yararı adına kamulaştırma yapar.
Buna bir diyeceğimiz yok ancak kiraya vermek için hiçbir yeri
kamulaştıramaz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Arifağaoğlu, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
METİN ARİFAĞAOĞLU
(Devamla) - Böyle bir hakka sahip olamaz. Peki, burada hata veya
yanlış varsa kimindir? Devleti bu yanlışlığa
sürükleyen Bakanlar Kuruludur. Barajın durdurulmasına imza atan
Sayın Başbakan ve sayın bakanlardır. Yusufeli
halkının mağduriyetten kurtarılması için bir an evvel
yeni Yusufeli şehrine başlanılmalıdır ve yeni
Yusufelindeki inşaatların yeni Yusufeli şehrine kanalize
edilmesi doğrudur.
Haksızlık
ve kanunsuzlukların olmadığı gerçek hukuk devletine
kavuşacak günlerin çok uzak olmadığını düşünüyorum.
Hepinizin Mevlit Kandilini kutluyor, tekrar hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Arifağaoğlu.
Madde üzerinde
Milliyetçi Hareketçi Partisi Grubu adına söz isteyen Isparta Milletvekili
Nevzat Korkmaz.
Buyurun
Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 455 sıra sayılı Arsa Üretimi ve
Değerlendirilmesi Hakkında Kanun Tasarısının 7nci
maddesiyle ilgili olarak şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına görüşlerimi açıklamak üzere
huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, Türk bilim dünyasının bir büyük kaybı
merhum Profesör İhsan Doğramacıyı saygıyla, rahmetle
anıyorum, kederli ailesine, bilim dünyasına ve Türk milletine de
başsağlığı diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, artan nüfus ve ülke ekonomisinin getirdiği zor
şartlar dolayısıyla, özellikle tarım sektöründeki insanlar,
küçük esnaf, zanaatkâr bulundukları yerlerde geçimlerini sağlayamaz
duruma düşmüşler ve büyük şehirlere, büyük cazibe merkezlerine
göç etmeye başlamışlardır. Bu kontrolsüz göçün ortaya
çıkardığı çarpık kentleşme ve acil konut
ihtiyacı, yöneticileri, imar planları ve modern şehircilik kriterlerine
uygun olarak arsa ve konut üretmeye yönlendirmiştir. Anayasamızın
57nci maddesi de konut hakkını vurgulamış ve bu konuda
devlete tedbir alma yükümlülüğü getirmiştir. Bu amaçla kurulmuş
Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünü AKP bildiğiniz üzere kaldırmıştır,
bu görevi de TOKİye devretmiştir.
TOKİ son
yıllarda en çok eleştirilen kurumlardan biri hâline gelmiştir.
Düşük gelir grubundaki insanlara konut üretme sorumluluğu verilen
TOKİ, partizan yöneticilerinin elinde günlük siyasi
tartışmaların tam göbeğinde yer almış, iktidar
partisinin özellikle seçim dönemlerindeki her türlü siyasi şovunun
malzemesi, öznesi hâline getirilmiştir.
Verilen hizmetin
kamu hizmeti niteliğine bakmadan, milletimiz için stratejik olup
olmadığını değerlendirmeden, her şeyi âdeta öldüm
fiyatına özelleştiren AKP nedense inşaat sektörünü
devletleştirmiştir. Bu sektördeki binlerce mimar, mühendis,
müteahhit, inşaat ustası ve işçilerin ekmeğini elinden
almaya soyunan AKP Hükûmeti, konut üretme bahanesi ile üreten, istihdam yaratan
sektörleri iflasa doğru sürüklemektedir.
Gerekli tedbirler
alınmadığı takdirde, emek yoğun sektörlerden dün
tekstil sektörü bugün de inşaat sektörü bitirilme noktasına
getirilmiştir. Eleştirimiz konut üretilmesine değildir. Elbette,
hâli vakti yerinde olmayan vatandaşlarımız için devlet konut
üretmek durumundadır ancak biz bu yöntemin yanlış olduğunu
ve bu politikanın üreten sektörü çıkmaza sürüklediğini ifade
ediyoruz. Yapılacak doğru organizasyonlarla hem konut üretimi
gerçekleştirilebilir hem de binlerce kişiye ekmek ve iş veren
inşaat sektörü canlı tutulabilirdi. Maalesef, AKP, bu doğru yolu
yürümek yerine, binlerce kişinin ekmek yediği inşaat sektörünü
köreltip TOKİ yoluyla kendi parti yandaşları ve müteahhitlerine
iş vermek yolunu tercih etmiştir.
Tüm
İnşaat Müteahhitleri Federasyonu, sosyal konut üretimine
karşı olmadıklarını ancak TOKİnin sadece direkt
kendi kasasına para getiren projeleri desteklediğini ve bunun da
inşaat sektörünü vurduğunu söylemektedir. Peki,
karşılığında TOKİ Başkanı ne demektedir?
TOKİ Başkanı da müteahhitlik mesleğinin yasal ve objektif
kriterleri olması gerektiğini, zımni olarak da bu kriterlerin
olmadığını, dolayısıyla herkesin de müteahhit
olarak ortaya çıktığını vurgulamaktadır.
Müteahhitliğin
kriterleri var da Sayın Başkan, serbest rekabetin kuralları yok
mu? Yasal ve objektif kriterlerden bahsediyorum. Yani devlet yetkisini ve
devlet kaynağını kullanacaksın, hesap vermeyeceksin, vergi
vermeyeceksin, ürettiğini satmak gibi bir derdin olmayacak, sonra da
imalı imalı, müteahhitleri küçük göreceksin. Üstelik yedi
yıldır iktidardasın. İnşaat sektöründe eksiklikler
görüyorsan şikâyet etmek yerine neden düzeltmiyorsunuz? Neden objektif
kriterleri bugüne kadar ortaya koymadınız? Hükûmet olarak sen
yapmayacaksın da bunu kim yapacak? Yedi yıldır iktidarda
olduğuna bir inan artık. Sen çözüm makamısın, çözüm
mercisisin. Ne gerekiyorsa yap. Elini tutan mı var?
İnşaat
sektörü, beş yüz sektörü yakından ilgilendiren, ekonominin
lokomotifi, ana sektörlerden birisi ancak AKP tarafından TOKİ
üzerinden devletleştirilmiş inşaat sektörü, bu ekonomik kriz
ortamında birçok firmayı ciddi iflaslar ve yıkımlarla
karşı karşıya bırakmıştır.
İnsanlar asırlık varlıklarını, işlerini,
ekmek teknelerini kaybetme noktasına gelmişlerdir. Sektörün canı
boğazından çıkmadan önceki belki de son isteği,
TOKİnin gerçek hüviyetine dönmesi, işveren ve emekçiye yeni yükler
getirmemesidir.
Kuruluş
amacından uzaklaşarak akıllı evler, otel, plaza, hastane,
okul inşaatlarına kadar inmiş TOKİ, iktidarın siyasi,
ekonomik rantları ve komisyonları dolayısıyla karanlık
bir tünele doğru ilerlemektedir.
Milyonlarca
dolarlık borcu olduğu ifade edilen TOKİ, ekonomik açıdan
yeni bir kara delik gibidir. TOKİ, maalesef, AKPnin, üzerinden siyaset ve
ticaret yaptığı ve böylece binlerce kişiyi iflasa
sürüklediği bir kurumun, kaş yapayım derken göz çıkartmak
anlamına gelen bir beceriksizliğin adıdır.
TOKİ,
masumane duygularla ev sahibi olmak isteyen kitleleri siyaseten istismar edip
oy avcılığının maskesi vazifesini görürken millet
denetiminden de kaçırılmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına denetim yapan Sayıştay TOKİyi denetleyememektedir.
Silahlı Kuvvetlerin harcamaları denetim dışı
kalmıştır diye feveran edenlere diyoruz ki: Peki, hiçbir kamu
harcaması denetim dışı kalmasın. Buna Silahlı
Kuvvetler de dâhil. Ancak son yedi yıldır siyaset arenasının
başpehlivanlığına soyunan, tartışmaların
odağı hâline gelen, devletin her gücünü kullanıp vergiden muaf,
rakipsiz ticaret yapan TOKİ de denetlenmelidir. Var
mısınız? Şayet adınız gibi alnımız da
ak diyorsanız, veremeyecek hesabımız yok diyorsanız
yarın getirin değişikliği, bizler de destek olalım,
bir büyük iddiayı ortaya çıkaralım. Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulu denetliyor. Başbakanlığa bağlı bir
kurumu ne kadar denetleyebilir ki? KİT Komisyonu denetliyor. O
komisyondaki arkadaşlarımızın hem zamanı
sınırlı hem de pek çoğu denetim elemanı değil. O
yüzden illa ki Sayıştay denetlemelidir ve denetim raporları da
Meclise indirilmelidir diyoruz.
Aynı durum
belediye şirketleri için de geçerlidir. Ne zaman belediyeleri muhalefete
kaptırıyorsunuz, o zaman aklınıza denetlemek geliyor. Ama
Milliyetçi Hareket Partisi olarak buradan ilan ediyoruz ki
hırsızlığın, soygun ve talanın
hesabının sorulmasını ancak ve ancak geciktirebilirsiniz,
bunların hesabı mutlaka sorulacaktır. Buradan, iktidarın
payandalığına soyunmuş, kraldan fazla kralcılık
yapan bürokratlara da bir çift sözümüz var: Hiçbir şey yapanın
yanına kâr kalmayacaktır. Temiz toplum açısından siyaset
kurumu kadar idarenin de hesap verebilirliğini son derece önemsiyoruz ve
bunlar mutlaka denetim konusu yapılacaktır. Bugün bu
payandalığa soyunanların yarın çocuklarının
rızkına halel gelmemesi için bu soygun, talan ortamından uzak
durması gerektiğini hatırlatıyoruz çünkü yarın ağabeyin,
amcanın, dayının, parti büyüğünün mahkemede hiçbir gücünün
olmadığı görüldüğünde artık çok geç olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, desteklerin özel sektöre verilmesi gerektiği
düşüncemizi tekrarlıyor, arsa ve konut üretmek üzere kurulmuş
kurumların ve yöneticilerinin günlük siyasete malzeme olmaktan uzak
durması uyarısını tekrarlıyor, bugün akşam
itibarıyla kutlayacağımız mübarek kandilin de hem sizlere
hem de Türk ve Müslüman âlemine hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.
Şahsı
adına söz isteyen Eyüp Ayar, Kocaeli Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Ayar.
EYÜP AYAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 455 sıra
sayılı arsa üretimi hakkında kanun teklifi ve tasarısı
üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, son maddelerdeyiz, aşağı yukarı söylenecek
şeyler söylendi gibi. Kısaca özetleyecek olursak Türkiye'nin konuta
ihtiyacı var. Çünkü yoğun göç var, iç göç var, hem kırsaldan
şehirlere hem Türkiye'nin birçok bölgeleri batıya doğru göç
ediyor. Bundan dolayı bir konut ihtiyacı var, nüfus
artışından dolayı bir konut ihtiyacı var. TOKİ de
bunu yapıyor. TOKİ, Türkiye'nin tamamında, 1.600 şantiyede
410 bin konutun 300 binini tamamlamış. Ayrıca, hem maddi
imkânsızlıklardan dolayı hem de şehirlerdeki bu
gecekonduları da önlemek için, bu çirkin görüntüleri de önlemek için
belediyelerle birlikte kentsel dönüşüm projeleri uyguluyor. Bu da çok çok
önemli. Ayrıca, TOKİ, Türkiye bir deprem bölgesi, doğal afetler
oluyor, bunlarla ilgili de kaliteli konutlar üretiyor. Ve bir de yeni
anlayış getirmiş. TOKİ, yapmış olduğu
konutlarda sadece kuru binalar değil, bunun yanında tüm sosyal
donatı alanlarını, altyapısını, yolunu, okulunu,
hastanesini, sağlık ocağını, camisini vesaire, bütün
ihtiyaçlarıyla birlikte güzel bir mekân, güzel bir bölge ortaya
çıkarmış oluyor. O açıdan baktığımız
zaman TOKİ gerçekten görevini yapıyor.
7nci maddeyle
birlikte TOKİ başkan yardımcılarının özlük
haklarında birtakım iyileştirmeler yapıyoruz, ek
göstergeleri yükseliyor. Bu maddeyle bunu düzenliyoruz.
TOKİnin,
yapmış olduğu bu güzel işlerini devam ettirmesi
gereğine inanıyoruz. Çünkü Türkiye'nin buna ihtiyacı var. Bu
kadar yapılan güzel şeylerin aslında
kıskanılmaması lazım. Yani bir sözcü burada Tabii
TOKİ bu işlerin
diyor, Başbakan işte
açılışlar yapıyor, çok konut yapılıyor,
dolayısıyla AK PARTİnin de reklamı oluyor. gibi
şeyler de söyleniyor ama TOKİ Türkiye'nin her yerinde var. Bu
yapılan konutlarda insanlarımız oturuyor, bunlardan
faydalanıyor ve bunların da devamı yönünde de beklentisi var.
Ben tekrar
TOKİye yapmış olduğu bu güzel
çalışmalarından dolayı başarılar diliyorum,
kendilerini tebrik ediyorum ve yüce Meclisi de tekrar saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ayar.
Şahsı
adına söz isteyen Turan Kıratlı, Kırıkkale
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kıratlı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sayın Başkan, yazılı söz talepleri var
mı arkadaşların?
TURAN KIRATLI
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
455 sıra sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben de öncelikle,
Balıkesirin Dursenbey ilçesinde özel şirkete ait maden
ocağında bir kaza sonucu hayatlarını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum, yaralılara acil
şifalar niyaz ediyorum. Ayrıca, idrak ettiğimiz Kandilimizi de
tebrik ediyorum.
Tasarının
7nci maddesiyle, TOKİ başkan yardımcıları için
uygulanmakta olan 3600 ek gösterge rakamının 5300 ek göstergeye
çıkarılması düzenlenmektedir.
Değerli
arkadaşlar, biz bugün burada TOKİ'yle alakalı bir düzenlemeyi
konuşuyoruz. TOKİ, seksen bir vilayette yaptığı hizmetlerle
bilhassa 2003ten beri hep konuşuluyor. Belediye
başkanlarımız, muhalefet, iktidar, hemen hepsi TOKİ
projelerinin kendi illerinde uygulanması için âdeta birbirleriyle
yarışmaktadır. TOKİ, öyle oldu ki
halkımızın, bizlerin, Hükûmetin eli ayağı oldu.
Bölgemize konut, hastane lazım, köprü lazım, spor salonu lazım,
karakol, lojman lazım; can simidi gibi hepimiz TOKİ'ye
koşuyoruz. TOKİnin bu kadar güzel hizmetleri yapması için, bu
yükün altından kalkması için TOKİ'nin bu düzenlemeye
ihtiyacı var. TOKİ'ye hep beraber destek vermemiz gerekiyor.
TOKİ bu hizmetleri yaparken 800 bin kişilik de istihdam
sağlamaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; TOKİ'nin bu güzel
hizmetlerinden Kırıkkalemiz de ciddi ölçüde nasibini
almıştır. Kırıkkalemiz de Keskin,
Bahşılı, Yahşihan, Balışeyh ilçelerimizde 2.800
konut, 3 okul, 3 spor salonu, sağlık ocağı, camiler ve 3
ticaret merkezi tamamlanmış olup vatandaşlarımız
modern konutlarda oturmaktadırlar. Çelebi ilçemizde de doksan yedi konutun
inşaatı devam ediyor. Ayrıca, bu ilçemizde sosyal donatı
kapsamında ticaret merkezi ve cami de yapılmaktadır.
Karakeçili,
Sulakyurt, Delice ilçelerimizde de talep örgütlenmeleri devam etmektedir.
Yeterli talep olursa bu ilçelerimize de yapılacaktır.
TOKİ bununla
da kalmadı; ilimizde tıp fakültesi var, lakin uygun bir hastanesi
yoktu. TOKİ-Üniversite iş birliğiyle iki yüz yataklı kanser
araştırma ve yanık hastanesinin ihalesi 1 Martta yapılacak.
Ayrıca, Sağlık Bakanlığıyla yapılan protokol
kapsamında tek ve çift yataklı olmak üzere dört yüz yataklı,
dokuz katlı, yeni ve modern bir hastane binasının ihalesi de 12
Martta yapılacaktır.
Ben buradan
Kırıkkaleli hemşehrilerimize TOKİnin bir güzel hizmetini
daha duyurmak istiyorum: Yoksul vatandaşlarımız için dört yüz
kırk sekiz adet konut yapımı da başlamıştır,
Kırıkkalemize hayırlı olsun diyorum.
Bu vesileyle,
başta TOKİ Başkanı olmak üzere tüm TOKİ
çalışanlarına teşekkür ediyorum. TOKİnin
hızına hız katacak bu tasarının
kanunlaşmasını talep ediyor, hayırlı olsun diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kıratlı.
Sayın Öztürk
burada benim anons ettiğim sayın hatiplerin taleplerinin olup
olmadığını sorma gibi bir düşünceyi doğru
bulmuyorum.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Dikkatten kaçmış olabilir.
BAŞKAN
Öyle bir düşünceniz olursa burada gelir görevlilerden
sorarsınız.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Dikkatten kaçmasın diye sordum.
BAŞKAN
Sizin de kaçıncı sırada olduğunuzu buradan
öğrenirsiniz. Bu konuda tereddütleriniz varsa her maddeyle ilgili gelip
buradan bakarsınız.
Teşekkür
ediyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
Madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi vardır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Genç, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Uzunırmak,
Sayın Yıldız ve Sayın Şandır
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN -
söz talep etmiştir.
Sayın Genç,
buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim
BAŞKAN
Soru sorma şeyiniz var, buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, ben, biraz önce söylediğiniz şeyle ilgili
BAŞKAN
Sayın Genç, sorunuzu sorun lütfen.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, soracağım, bir dakika beni dinler misin.
BAŞKAN
Elinizi indirin aşağıya Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şimdi, hak ediyorsunuz.
BAŞKAN Hak
etmiyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evvela orada kimin soru soracağını, kimin söz
hakkı olduğunu okuyun baştan.
BAŞKAN -
Elinizi indirir misiniz Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) İç Tüzük diyor ki: Müzakereye başlamadan önce söz
isteyenler okunur.
BAŞKAN
Sayın Genç, Tüzükü hiçbir başkan vekili sizden öğrenecek
değil.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Çok öğrenmeye ihtiyacınız var
BAŞKAN En
az herkes de sizin kadar biliyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Öğrenmeye
ihtiyacınız var
BAŞKAN
Burası şov yapma yeri değildir Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Meclisi keyfî yönetiyorsunuz.
Sayın
Başkan, yani, biz her gün burada sinir kavgası yapıyoruz. Burada
İç Tüzük her şeyi belirlemiş. Diyor ki: Söz isteyenler
başta anons edilir. Siz eğer anons ederseniz kimin söz
istediğini burada Genel Kurul bilir, ondan sonra da tartışma
olmaz. Ama AKP öyle yapıyor ki sonra da getiriyor başkasının
söz hakkını veriyor. Böyle bir şey olmaz ki! Bizim
dediğimiz bu.
Şimdi, bu
TOKİyle ilgili daha önce de sorulan soruda 260 trilyon lira bir
müşavirlik ücreti ödendiğini burada Hükûmet söyledi. Bu 260 trilyon
liralık müşavirlik hizmeti hangi firmalara verilmiştir,
bunların sahipleri kimlerdir? Bunları istiyorum.
İkincisi:
TOKİ neden Emek Pazarlama İnşaat diye bir şirket kurdu?
Yüzde 49unu kendisi aldı, yüzde 51ini de yandaş firmalara verdi.
TOKİ bir devlet kuruluşu ise neden yüzde 51ini getirip de
başkalarına veriyor?
Üçüncü bir sorum:
Şimdi bu bizim Çemişgezek-Ulukaledeki şeylerde Sayın Bakan
dedi ki: Her konutu 90 milyar liraya satıyoruz. Peki, Çemişgezek
merkezinde bu 50 milyar lira. Bir köy yerinde nasıl 90 milyar oluyor? Bir
de buraya siz 16 trilyon yani birisini 162 milyar liraya mal ederken
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Arifağaoğlu, buyurun.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Artvin) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan,
Yusufeli şehrinin inşaatına başlanamamasının esas
nedeni nedir? Teknik olarak kanunda belirtilen yerin uygun
olmadığına dair bir görüş var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Arifağaoğlu.
Sayın
Uzunırmak
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana
sorum şu: Hangi sınıf veya kategorilerdeki konutların,
hangi illerde aynı zamanda, metrekaresi kaça mal olmuştur? Bunu
bilgilenmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Uzunırmak.
Sayın
Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
TOKİ, ürettiği konutlarla ilgili konut edinenlerle bir memnuniyet ya
da memnuniyetsizlik araştırması yapmış
mıdır, yapmamışsa düşünüyor musunuz?
TOKİ, 72
milyon nüfusumuzun ne kadar yeni konuta ihtiyacı olduğunu bilmekte
midir? Bu yönde bir araştırma yapılmış mıdır? Bir
planlama yapılabilmesi için bu araştırmaya gereksinim yok mudur?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben bir konuyu
öğrenmek istiyorum, hatta yardım istiyorum Sayın Bakandan,
Sayın Başkandan.
Mersin ili
Silifke ilçesinin hastane inşaatı başladı ama ne zaman
biteceği konusu tartışılıyor. Bu konuda
vatandaşımız da bizi dinliyor. Bir bilgi verir misiniz çünkü
zaman önemli. Silifkeye bir bölge hastanesi yapılacak. Bir merkezî ilçe,
çevre ilçelerin de bu konudaki ihtiyaçlarını
karşılayacağı açısından bu hastanenin bitiş
tarihi önemli. Sayın Bakan, bunu açıklar mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
dün sormuş olduğum bir soruya cevaben, TOKİnin nakit
ihtiyacını karşılamak üzere yaklaşık,
değişik bankalardan 900 milyon TL dolayında kredi
kullandığı ifade edilmiştir. Acaba bu kredi kamu ve özel
olmak üzere hangi bankalardan alınmıştır, öğrenebilir
miyim?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) Sayın Başkanım,
çok teşekkür ediyorum.
Sayın Gençin
sorusunda
Emek İnşaat
diye bir şirketi TOKİ kurmamıştır. Kurulmuş olan
şirketin
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ortak olmuşsunuz, ortak.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) Değil. Daha önce
kurulmuş olan şirketin kamuya, başka bir kamu kuruluşundan
intikal etmiş bir hisse oranıdır.
Bunun
dışında, Çemişgezekdeki konutlarla ilgili
açıklamalar
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Bakan, geçiştirme soruları canım! Yüzde
49 TOKİ ortak diyorsunuz, yüzde 51 hissesini şirketlere veriyorsunuz.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) Sayın Genç, Meclis
Başkan Vekilimize, her yere müdahale ediyorsunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Edeceğim tabii.
BAŞKAN
Sayın Genç, dinleyin lütfen. Soru sordunuz, dinlemesini bilin.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yanlış cevap veriyor.
BAŞKAN -
Sayın Bakan, cevap verin siz.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) Şimdi, sorunuzun
cevabını ben veriyorum: Toplu Konut İdaresi böyle bir
şirketi kurmamıştır, kurulmuş olan şirket
kendisine intikal etmiştir, oradaki hissesi de yüzde 49dur.
Diğer konu:
Çemişgezekle ilgili açıklamalar müteaddit kereler
yapılmıştır. Konunun netliğe kavuştuğu
kanaatindeyiz ama anlaşıldı, ayrıca size yazılı
bir cevap vermenin de çok daha yararlı olduğu anlaşılıyor.
Müşavirlikle
alakalı 260 trilyon hangi müşavirlik firmalarına ödenmiştir?
Bunun tam detay bilgisi size yazılı olarak takdim edilecek. Toplam
altmış dört adet ayrı müşavirlik ihalesi
yapılmıştır. Para da yaklaşık, demek ki,
bölünürse bir 3-4 trilyon civarında her firmaya ortalama bir miktar
düşer.
Yusufeliyle
alakalı, Sayın Arifağaoğlu, bir yer seçimi noktasında
inceleme devam ediyor. Onun için bir gecikme söz konusu. Süreç hızlı
bir şekilde hızlandırılıyor. Netleştiğinde
size de hem Sayın Başkan hem Çevre ve Orman Bakanımız, bu
konuda daha detay bilgi verilebilir ama sürecin şu anda gecikmesindeki
neden o.
TOKİ 72
milyon da
Konut ihtiyacıyla alakalı
Şu anda tespit edilen 3
milyon civarında konut ihtiyacı olduğu tahmin ediliyor
TÜİKin araştırmasına göre. Yıllık da Türkiyenin
600 bin konut üretimine ihtiyaç duyduğu tespit edilmiş vaziyette.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Memnuniyet araştırması yapıldı
mı, onu sormuştum.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) Oraya da geleceğim
Sayın Yıldız.
Memnuniyet
noktasında, anketleri her yıl Toplu Konut İdaresi tarafından
yapılıyor. Anket neticelerini, Sayın Başkan, Sayın
Milletvekilimize yazılı olarak iletelim.
Sayın
Şandırın ifadesinde, Mersin Silifkedeki devlet hastanesi
inşaatı 2011 yılının Ağustos ayında
tamamlanacak, tamamlama hedefleniyor. Muhtemelen bu hedeflere büyük çapta,
artık, ulaşıyoruz. En geç Ağustos ayında
tamamlanması hedeflenmiş oluyor.
900 milyon TLlik
kredi miktarı, Sayın Başkan, Ziraat Bankası, Halk
Bankası ve Vakıflar Bankasından temin edilmiş krediler
şeklindedir.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Benim sorum ne oldu Sayın Bakan, metrekaresi kaça
mal oluyor?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, benim de sorum vardı.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, ben bir soru sordum,
metrekaresinin kaça mal olduğunu; TOKİ, metrekaresinin kaça mal
olduğunu bilmiyor mu? Sayın Bakan, yazılı veya sözlü olarak
cevap vereceğini söylesin.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakanım.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) Hayır, hayır...
Soruyu, Sayın Başkan, benim önüme ifade etmiş, ben
atlamışım Sayın Vekilim, özür diliyorum, hemen
düzeltiyorum.
Metrekare
maliyeti; altyapı dâhil 700 bin lira civarında ortalama maliyet söz
konusu.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Şimdi, burada arsa payı ve birtakım
istisnalar söz konusu olduğunda müteahhitler bundan daha ucuza mal ediyor
Sayın Bakan. Vatandaşı niye kandırıyorsunuz?
BAŞKAN
Cevabınızı verin Sayın Bakan.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) Sayın Milletvekilim, bu,
şu anda Toplu Konut İdaresinin ortalama maliyet değeridir.
Metrekare maliyeti, proje proje, uygulama projelerinde fark eder.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Arsa payını koyun,
istisnalarınızı koyun üstüne, bedava...
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, lütfen... Karşılıklı
konuşma yok Sayın Uzunırmak.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Halk anlasın TOKİnin ne
yaptığını.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) Şimdi, tabii, Sayın
Milletvekilim, sizin, sorunuza arzu ettiğiniz anlamda bizden cevap bekleme
tarzınızı çok doğru bulmuyorum.
Toplu Konut
İdaresinin yaptığı inşaatlardaki metrekare maliyetinin
içerisinde yollar, çevre tanzimi, altyapılar, okullar, oradaki
alışveriş merkezleri, hepsi de dâhildir. Toplu Konut
İdaresinin yapmış olduğu inşaatları
bakarsanız- yalnızca daire olarak algılamamak lazım.
İyi bir kentleşme örneği, yüksek standartlarda kalite, o konutu edinen
vatandaşımızın sosyal, barınma, güvenlik ve emniyet
içerisinde barınmasını temine yönelik projelerdir. Onun için,
maliyetlerin de, bu ölçekler dikkate alındığında, serbest
piyasaya göre düşük maliyetler olduğu ve satışta da sosyal
konutlarda özellikle maliyetinin altındaki satışları da
gerçekleştirdiği malumdur.
Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, ben sorumu sorarken hangi
sınıf ve hangi kategoride diye bizzat belirterek sorumu yönelttim
Sayın Bakana. Yani bu işi çok farklı bir boyutta vatandaşa
sunmanın bir anlamı yok; hangi sınıf, hangi kategoride?
Dolayısıyla doğru bilgilenmek lazım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Uzunırmak, teşekkür ediyorum. Konu
anlaşılmıştır, tutanaklara da geçmiştir.
Cevabını yazılı şekilde verirler.
Teşekkür
ediyorum.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Ama doğru bilgi vermiyor Sayın Bakan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Soruya böyle cevap verilmez.
BAŞKAN
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde
dokuz adet önerge vardır, ancak her madde üzerinde milletvekillerince
sadece yedi önerge verilebildiğinden önce geliş sırasına
göre ilk yedi önergeyi okutacağım, sonra önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/762 esas
numaralı kanun tasarısının 7 nci maddesinin 1 inci
fıkrasının a) bendinde geçen Toplu Konut İdaresi
Başkan Yardımcıları ibaresinin Toplu Konut İdaresi
Teknik Başkan Yardımcıları olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ayhan
Sefer Üstün
Sakarya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/762 esas
numaralı kanun tasarısının 7 nci maddesinin 1 inci
fıkrasının a) bendinde geçen Toplu Konut İdaresi
Başkan Yardımcıları ibaresinin Toplu Konut İdaresi
Teknik Başkan Yardımcıları olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Azize
Sibel Gönül
Kocaeli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/762 esas
numaralı kanun tasarısının 7 nci maddesinin 1 inci
fıkrasının a) bendinde geçen Toplu Konut İdaresi
Başkan Yardımcıları ibaresinin Toplu Konut İdaresi
Teknik Başkan Yardımcıları olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
İkram
Dinçer
Van
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/762 esas
numaralı kanun tasarısının 7 nci maddesinin 1 inci
fıkrasının a) bendinde geçen Toplu Konut İdaresi
Başkan Yardımcıları ibaresinin Toplu Konut İdaresi
Teknik Başkan Yardımcıları olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/762 esas
numaralı kanun tasarısının 7 nci maddesinin 1 inci
fıkrasının a) bendinde geçen Toplu Konut İdaresi
Başkan Yardımcıları ibaresinin Toplu Konut İdaresi
Teknik Başkan Yardımcıları olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Hayrettin
Çakmak
Bursa
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı
ayrı söz vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 455 Sıra Sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 7nci maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif
Hamzaçebi F. Murat Sönmez Yaşar Tüzün |
|
Trabzon
Eskişehir Bilecik |
|
Engin
Altay Akif Ekici Hüseyin Ünsal |
|
Sinop Gaziantep Amasya |
|
Şevket
Köse Mehmet Sevigen Hulusi Güvel |
|
Adıyaman
İstanbul Adana |
|
Ergün
Aydoğan |
|
Balıkesir |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
455 sıra
sayılı kanunun 7. maddesinin, Kanun metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
|
Akif
Akkuş |
|
Mersin
|
|
Mehmet
Serdaroğlu Alim
Işık Beytullah
Asil |
|
Kastamonu
Kütahya Eskişehir |
|
Mehmet
Akif Paksoy |
|
Kahramanmaraş |
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Serdaroğlu konuşacak.
BAŞKAN
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu önergeler üzerinde
konuşacaklardır.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.
Göçük
altında kalıp hayatlarını kaybeden işçilerimize
Allahtan rahmet diliyorum. Ayrıca İhsan Doğramacı Beye
Allahtan rahmet diliyorum. Ailesine ve eğitim camiasına
başsağlığı diliyorum.
Bu vesileyle
mübarek Mevlit Kandilinizi kutluyorum. Hayırlara vesile
olmasını niyaz ediyorum.
Bunlarla
birlikte, bugün rahmetli olan Tekel işçisine Allahtan rahmet, kederli
ailesine ve arkadaşlarına başsağlığı ve
sabır diliyorum. Rahmetliyi arkadaşlarının dualarla ve
tekbirlerle uğurlamak istemelerine maalesef izin verilmemiştir. Bunu
buradan kınıyorum.
Şunu
üzülerek ifade ediyorum ki şehit cenazeleri veya cenazelerin tekbirlerle
uğurlanması, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarında
maalesef kabahat olmuştur. İnançlarımızda ve kültürümüzde
olmayan, şehit cenazelerinde tekbir yerine alkışlar ihdas
edilmiştir. Bunu büyük milletimin takdirlerine sunuyorum.
Öncelikle de
ifade ediyorum ki Milliyetçi Hareket Partisi olarak TOKİnin
varlığına karşı değiliz; karşı
olmadığımız gibi varlığının da
sürdürülmesinin yanındayız. Ancak Milliyetçi Hareket Partisi olarak
TOKİnin yönetim şekline ve amacı dışındaki
faaliyetler içinde olmasına karşıyız. TOKİnin,
iktidarın yakın ve yandaşlarına siyasi referansla ihaleler
vererek iş yaptırmalarına karşıyız.
TOKİnin
lüks konut adı altında yaptığı kalitesiz
yapılardan kazandığı yüksek kârları
mevzuatının dışında kullanarak belediyelerin
yapması gereken alt-üst geçit veya köprü gibi yapımlara
harcamasını buradan doğru bulmamaktayız. Özetle,
TOKİnin kazancını dar gelirliye konut üretme yerine kuruluş
gayesinin dışındaki alanlara harcamasına
karşıyız.
Çok değerli
milletvekilleri, TOKİ bakanlıklara bina yapmak için, TOKİ
belediyelere köprü, geçit vesaire yapmak için kurulmadı ve TOKİ
kazancını iktidarlara siyasi rant sağlamak içinse hiç kurulmadı.
Ayrıca TOKİ konut üretirken konut sektörünün en önemli istihdam
alanını oluşturan yap-sat müteahhitliğini bitirmek için de
kurulmadı. İşte geldiğimiz noktada TOKİ bu gerçeklerle
karşı karşıyayken inşaat üretiminde de maalesef arzu
edilen kaliteyi yakalayamamıştır. Bugün İstanbul
Belediyesinin bir yan kuruluşu olan KİPTAŞ dahi TOKİden
daha kaliteli ve daha ucuz konut üretmektedir.
Sayın
milletvekilleri, TOKİ devlet içinde en büyük KİT hâline
gelmiştir. TOKİ TOKKİT olmuştur. TOKİ
sınırsız yetkilerle donatılmış Ben
dilediğim arsayı alırım, el koyarım ve ben
dilediğim şekilde imar planları geliştirir, emsalleri
artırırım, ben dilediğim arsayı ticari, ben
dilediğim arsayı konut ve ben dilediğim arsayı ticari
artı konut imarına çeviririm ve ben arsaya el koyar, dilediğimde
kendim yaparım, dilediğimde kâr ortaklığı kurarım
veya dilediğimde kâr ortaklığı adıyla kat
karşılığı veririm. anlayışının
içine girmiştir. Bu nasıl bir TOKİ cumhuriyetidir, nasıl
bir TOKİ imparatorluğudur, bunu anlamak mümkün değil çok değerli
milletvekilleri.
Toplu Konut
İdaresi elbette dar gelirliye ucuz konut üretecek. TOKİ dar gelirliye
ürettiği konutun belli bir yüzdesi kadar da lüks konut imal edip ekstra
bir gelir elde edecektir. Bu çok doğaldır ancak TOKİ, bu ekstra
gelirle belediyelerin veya bakanlıkların yapması gerekenleri
değil, dar gelirliye ucuz konut yapmalıdır. Bu noktada
TOKİnin büyük eksikliği vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Serdaroğlu, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET SERDAROĞLU
(Devamla) Örneğin, TOKİ dar gelirli için üç yüz konut
yaptığında bu konutlara 3-5 bin kişi müracaat ediyorsa
burada TOKİnin bir eksikliği veya bir
yanlışlığı mutlaka var demektir. TOKİ mutlaka ve
mutlaka dar gelirliler için ucuz konut üretimindeki eksikliğini
gidermelidir ve bu konuya ağırlık vermelidir.
Değerli
milletvekilleri, bu ifadelerimizden alınmaya, kırılmaya, küsmeye
gerek yoktur. TOKİnin içinde bulunduğu bu gerçekleri görüp bütün bu
ifadelerimiz TOKİnin daha verimli hâle gelmesi için yapmaya
çalıştığımız katkı olarak
algılanmalıdır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Serdaroğlu.
Diğer önerge
üzerinde söz talebi?
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Sayın Başkan, ben
konuşacağım.
BAŞKAN
Akif Ekici, Gaziantep Milletvekili.
Buyurun
Sayın Ekici. (CHP sıralarından alkışlar)
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 455 sıra sayılı Arsa
Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle, bugün
altmış beş gündür direnen, örnek davranış sergileyen,
ülkemize unutulmuş olan emeğin değerini hatırlatan, bugün
de bir kaza sonucu hayatını kaybeden Tekel işçisine Allahtan
rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı, sabırlar
diliyorum. Ayrıca, altmış beş gündür birlikte mücadele
verdiği arkadaşlarının yanına en azından
cenazesinin yaklaştırılmamasını da bunu engelleyenleri
de şiddetle kınıyorum.
Dün
Balıkesirde yaşanan göçük kazası sonucu hayatını
kaybeden 17 kişiye de Allahtan rahmet dilerken Enerji
Bakanlığı ve yetkililerini de buradan ayıplıyorum ve
kınıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bizim görevimiz, bizim vazifemiz, bizim işimiz sadece
ölenlerin arkasından burada mikrofona çıkıp da milletvekilleri
olarak başsağlığı dilemek, Allahtan rahmet dilemek
değildir, gereğini yapmaktır. Dünyada bitmiş olan bu grizu
faciaları, grizu patlamaları ne yazık ki bizim ülkemizde hâlâ
daha bütün şiddetini koruyarak devam etmektedir. Bununla ilgili tedbir
almayan, sadece, ölen insanların cenazesinde bulunmakla görevini
tamamlamış sayan Sayın Bakanı ve ilgili kadrosunu da
buradan kınıyorum ve görevini yapmaya davet ediyorum değerli
arkadaşlar.
TOKİyi üç
günden beri konuşuyoruz. 1980 yılında kurulan TOKİ,
yoksulları konut sahibi yapmak için iyi niyetle kurulmuş bir kurum
idi. Maalesef, her konuda olduğu gibi 2003ten sonra AKP döneminde
hızla olumsuzluklara kayan bir yapı oluştu. Tek başına
bir imparatorluk, tek başına bir diktatörlük.
Biraz önce
Şimdi de gülüyor Sayın TOKİ Başkanımız. Çünkü bu
kadar yetkiyle donatılmış, bu kadar hak sahibi
yapılmış, direkt Başbakana bağlatılmış,
hiçbir denetlemesi olmayan, 30 milyar TL harcama yapan, 20 milyar TLsini
ödeyen, sonra da soru sorulamayan, cevap alınamayan bir TOKİ
Başkanı, tabii ki bu sorulan sorulara gülerek ve esneyerek cevap
verir. Ben buradan da yaptığınız hareketin yanlış
olduğunu söylüyorum ve düzgün davranmaya yönelmenizi rica ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Ekici, lütfen Genel Kurula hitap edin.
AKİF
EKİCİ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Muhatabın o değil!
ASIM AYKAN
(Trabzon) Muhatabın o değil, muhatabın orada oturuyor!
AKİF
EKİCİ (Devamla) - Burada
Meclis Başkanı var, sen otur yerine! Otur yerine sen!
ASIM AYKAN
(Trabzon) Haddini bil ya!
BAŞKAN
Lütfen
Sayın Milletvekilim, lütfen
AKİF
EKİCİ (Devamla) Burada Meclis Başkanı var, o idare eder!
Otur bakayım yerine! Saygısız adam!
BAŞKAN
- Sayın Ekici
Lütfen Sayın
Ekici
AKİF
EKİCİ (Devamla) Haddinizi siz bilmek zorundasınız
değerli arkadaşlar. Haddinizi bilmediğinizi her tavırla
ortaya koyuyorsunuz değerli arkadaşlar.
BAŞKAN
Sayın Ekici, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.
AKİF
EKİCİ (Devamla) Biriniz çıkıyorsunuz
Kahramanmaraşta diyorsunuz ki: AKPyi veya İktidarı
tanımayanların kanı bozuktur. Var mı böyle bir şey?
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
AKİF
EKİCİ (Devamla) Bu, sadece bir milletvekilinin fevri olarak söylemiş
olduğu bir söz değil. Bu, hepinizi söylemiyorum ama büyük bölümünüz
için, daha doğrusu sizin o çıkarttık dediğiniz millî
görüş gömleğinin özü budur özü değerli arkadaşlar; özü
budur, özü budur değerli arkadaşlar. Biri çıkıyor diyor ki:
Kanı bozuk. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Ekici,
lütfen konuyla ilgili Genel Kurula hitap edin.
AKİF
EKİCİ (Devamla) Değerli arkadaşlar, biz kime kanı
bozuk deriz? Biz, Kahramanmaraşta 110 kişiyi katledenlere
kanı bozuk deriz; biz, Çorumda 57 kişiyi katledenlere kanı
bozuk deriz; 37 kişiyi Sivasta Madımak Otelinde cayır
cayır yakanlara kansız deriz; bunları savunanlara,
bunların arkasında duranlara kansız deriz değerli
arkadaşlar; 1 Mayısta 37 işçiyi, 37 aydın insanı
katledenlere alkış tutanlara kansız deriz değerli
arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Biz de deriz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
AKİF
EKİCİ (Devamla) 12 Eylül ihtilalini yapanlara ve onu savunanlara,
ona alkış tutanlara kansız deriz değerli arkadaşlar.
Bunu bilmeniz gerekir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Biz de darbeleri savunanlara kansız deriz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Ekici,
lütfen, Genel Kurula hitap edin.
AKİF
EKİCİ (Devamla) Değerli arkadaşlar, tekrar
altını çizerek söylemek istiyorum, özellikle bu konuyla ilgili bir
milletvekili olarak benim vicdanım sızladığı için
söylüyorum. Balıkesirde grizu patlaması faciasında ölen
işçimizin bir tanesinin iki ay önce çocuğu oluyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ekici, lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
AKİF
EKİCİ (Devamla) Bir tanesi evlenmek için bir ay sonrasına gün
almış bir insanımız. İnsanın vicdanı sızlıyor
değerli arkadaşlar.
TOKİyi
nereye getirdik? Bir örnek vererek söylemek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, Eskişehir yolu üzerinde dört yüz sekiz konut -zaman çok
az kaldığı için özetleyeceğim, burada söyleyeceğim
bazı isimler var ve cevap isteyeceğim onlardan- toplam muhammen
bedeli 83 trilyon olmasına rağmen, acil TOKİnin para
ihtiyacı var diye 348 tanesi 60 trilyona satılıyor ve para
ihtiyacı var denen yer satıldıktan sonra, toplu
satıştan sonra İdare, stokunda kalan 60 daire için -yani
müşteri bulamayız diye- 100den az olmamak üzere toplu olarak
satıyor, fakat daha sonra, bu 348i sattıktan sonra elde kalan 60 alt
daire için yani giriş katındaki daire için satış
açılımı yapıyor, fiyatını da yüzde 10
artırarak yapıyor değerli arkadaşlar. Bu 60 konut için 824
müracaat oluyor ve bunların içerisinden kurayla satılıyor ama o
348 daire ne için toplu olarak satılıyor ve yarı fiyatına
satılıyor?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ekici, teşekkür ediyorum.
AKİF
EKİCİ (Devamla) Çünkü bunun içerisinde Veysel Eroğlu, Egemen
Bağış, Bekir Bozdağ
BAŞKAN
Sayın Ekici, teşekkür ediyorum.
AKİF
EKİCİ (Devamla) -
buradan
daire alan arkadaşlar, bunların
hatırına
yapılmış bir
işlemdir.
Sayın Başkanım, bir
dakika daha müsaade
edin, tamamlamam gerekiyor, ayarlayamadık zamanı.
BAŞKAN
Sürenizi verdim Sayın Ekici, teşekkür ediyorum.
AKİF
EKİCİ (Devamla) Peki, teşekkür ederim değerli
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
Sayın Başkan
Ama
bakın
BAŞKAN Bir
saniye, önergeleri oylarınıza sunayım, ondan sonra.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Karar yeter sayısı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Oylamaya geçtik.
BAŞKAN -
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Buyurun
Sayın Bozdağ.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN Ne
demek istiyorsunuz Sayın Bozdağ? Önce yerinizden, buyurun.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Hem ismimden bahsederek bir ifadede bulundu hem de
grubumuza dönük birtakım ağır ifadelerde bulundu. Bir
kısım milletvekili arkadaşlarımızın
beyanlarından hareketle haksız ithamda bulundu. 69a göre söz talep
ediyorum.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, Maraş olaylarına mı sebebiyet
verdiniz? Sivası siz mi yaktınız?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Okay, lütfen...
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, hem şahsıma dönük
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, ne dedi şahsınıza ve sayın
milletvekillerine?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Efendim, bakın, şahsıma dönük, bir yerden
daire aldığımı söyledi.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Maraşı sen mi yaktın?
Sivası sen mi yaktın? Burada onu mu savunacaksın? Sen daire
aldın mı almadın mı, onu söyle.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Söyleyeceğim, müsaade buyurun.
Sayın
Başkan
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, yeni bir sataşmaya mahal vermeden iki dakika.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
8.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın,
Gaziantep Milletvekili Akif Ekicinin, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; biraz önce konuşan değerli
arkadaşımız birtakım ifadelerde bulundu, işin
doğrusu üzüldüm. Yani, burada ifadede bulunurken bazı hassasiyetlere
biraz riayet etmek lazım.
Bizim 2 tane
değerli milletvekilimizin birtakım beyanları çıktı
kamuoyunda. Her 2 milletvekilimiz de daha sonra bu beyanlarından
dolayı kamuoyundan özür dilediler, yanlış
yaptıklarını ifade ettiler, açıkladılar. Ne zaman? Bu
açıklamalar yapıldıktan sonra, hemen arkasından bunu
yaptılar, bu bir. İkincisi: Biz parti olarak da ne yaptık? Bu
arkadaşlarımızla ilgili, grup yönetimi olarak disiplin
incelemesi başlattık ve bugün toplanan partimizin grup yönetim kurulu
da bu 2 arkadaşımızı geçici ihraç istemiyle müşterek
disiplin kuruluna sevk etti. Biz, kabul edilemez olan birtakım ifadeler
karşısında parti olarak tavrımızı koyduk,
arkadaşlarımız da üzüldüklerini ve Keşke söylemeseydik.
diye ifadede bulundular.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Üzülmek yetmiyor.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bütün bunlara rağmen, her defasında kürsüye
çıkıp bunu dile getirmek ve ithamda bulunmak, işin doğrusu,
çok büyük bir yanlışlıktır, onu ifade etmek istiyorum.
Bizim tavrımız bu ama ben, keşke, Dersimle ilgili beyanda
bulunulduğunda Sayın Öymenle ilgili, AK PARTİnin
yaptığı bir tavrı koysaydınız da sizi
alkışlasaydım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Keşke, Elmadağda hacılarla ilgili,
Sayın Savın konuşmaları karşısında böyle
bir tavır koysaydınız da hep beraber sizi
alkışlasaydık. Bizimle fark bu. Biz, yanlış yapan ve
öyle olduğuna inandığımız konularda bugüne kadar
tavır koyduk.
Diğer konu
da benim şahsımla ilgili. Bir yerde evin var mı? Doğru,
var. Aldın mı? Aldım. Anamın ak sütü gibi helal paramla
ben ev aldım. On yıllığına bankadan kredi
kullandım. Ben her ay 2,5 milyar kredi ödüyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Yarı fiyatına aldın, yarı
fiyatına.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bir şey söyleyeceğim: Bakın, orada 403
tane mi, 408 tane mi konut var.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) 408 tane.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bu konutların içerisinde oturanların
neredeyse tamamına yakını hâkim ve savcılardan
oluşuyor
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Hayır, hayır!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) -
onun içerisinde de birkaç tane milletvekili var.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Birkaç tane değil, yarısı. Bir
sayfa dolusu, yarısı.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Her defasında, siyaseten yıpratmak için,
insanlar bankadan kredi kullanarak alın teriyle, ana sütü gibi helal
parasıyla ev alıyor
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Bize niye satmıyor yani?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) -
siz bu insanları yolsuzlukla itham ediyorsunuz,
ayıptır, ayıp! Ayıp!
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Ayıp, size ayıp! Ayıbı siz
yapıyorsunuz! Ayıbın büyüğünü sen yapıyorsun!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Ben helal paramla aldım, helal paraya haram demek
ayıptır, ayıptır! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Ayıbın büyüğünü sen
yapıyorsun Grup Başkan Vekili olarak. En büyük ayıbı sen
yapıyorsun!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bozdağ.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Yarı fiyatına almışsın,
yarı fiyatına! Belgedir bu. Ana sütü gibi helal. diyorsun bir de.
Ana sütü gibi helal bu mudur? Bu mudur sana ana sütü gibi helal olan? Ana sütü
böyle mi olur? (AK PARTİ sıralarından Otur yerine! sesleri)
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
3.- Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5
Milletvekilinin, 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/762, 2/475) (S. Sayısı:
455) (Devam)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım beş önerge
aynı mahiyettedir. Bu önergeleri önce
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Soyuyorsunuz memleketi, ondan sonra ayıp
diyorsunuz. Ne ayıbı! Ayıbı yapıyorsunuz, en
büyüğünü!
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Akif Bey, orada CHPli milletvekili
arkadaşlarımız da var.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Olabilir CHPliler, kim varsa var, benim için
fark etmez, benim için fark etmez CHPli olması, o da yapmasın. Kim
varsa çık da sen de onu söyle! Ben seni söylüyorum, çık sen de beni
söyle!
BAŞKAN Bu
önergeleri okutup birlikte işleme alacağım, önerge sahiplerinin
istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/762 esas
numaralı kanun tasarısının 7 nci maddesinin 1 inci
fıkrasının a) bendinde geçen Toplu Konut İdaresi
Başkan Yardımcıları ibaresinin Toplu Konut İdaresi
Teknik Başkan Yardımcıları olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Hayrettin
Çakmak
Bursa
BAŞKAN
Diğer önergelerin imza sahiplerini okutuyorum:
Veysi Kaynak
Kahramanmaraş
İkram Dinçer
Van
Azize Sibel Gönül
Kocaeli
Ayhan Sefer Üstün
Sakarya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeleri okutuyorum:
Gerekçe:
Yönetimde teknik
anlamda başkan yardımcılarının da bulunması
amacıyla söz konusu önerge yerinde görülmüştür.
BAŞKAN
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istemiştim Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Arayacağım Sayın Genç.
Kabul etmeyenler
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur, birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 18.07
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 66ncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
455 sıra
sayılı Tasarının 7nci maddesi üzerinde verilen, Komisyon
ve Hükûmetin katılmadığı, beş önergenin birlikte
yapılan oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...
Sayın milletvekilleri, kâtip üyeler arasında
anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama
yapacağız.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önergeler
kabul edilmemiştir.
Şimdi, 455
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
7nci maddeyi
oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Tasarıya
yeni bir geçici madde ilave edilmesine ilişkin bir önerge vardır,
okutuyorum:
T.B.M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 455 sıra sayılı yasa tasarısına
aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ederiz.
Geçici madde: Bu
Kanunun 3. maddesiyle 2985 sayılı Kanuna eklenen ek madde 14 ile
eklenen geçici 4. maddeler hükümleri hâlen Yargıtaya intikal eden davalar
hakkında uygulanmaz.
|
Kamer
Genç Hüsnü Çöllü Şevket Köse |
|
Tunceli Antalya Adıyaman |
|
Hulusi
Güvel Atila Emek Akif Ekici |
|
Adana Antalya Gaziantep |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Sayın Genç söz istemişlerdir.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 455 sıra
sayılı Yasa Tasarısına bir geçici madde eklenmesine
ilişkin verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum ve
hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, önergem şu: Bu Türkiye Emlak
Bankasından TOKİye intikal eden gayrimenkuller var. Daha önce
bunlarla ilgili ihtilaflar var, vatandaş o zaman Emlak Bankası,
TOKİ aleyhine dava açmış. Şimdi getirilen geçici 4üncü
madde ve ek madde 14le âdeta o açılan davaları yok ediyorlar. Yani
şimdi alt mahkeme karar vermiş, olay şimdi Yargıtayda.
Şimdi getirilen maddede de diyoruz ki: TOKİ aleyhine
açılmış bu davalar
Ek madde 14e göre, 14üncü maddede diyor
ki: TOKİ sorumlu değil. Peki, TOKİye karşı
açmış, şimdi siz TOKİyi sorumsuz tutuyorsunuz, bu adam
hakkını nereden arayacak? Yani o zaman burada Hükûmet
çıksın desin ki: Bu açılan davalarda davayı hak eden
kişiler gidip şundan hakkını arayacaklar.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, şimdi Türkiye
Ben sizin yerinizde olsam, bu
Türkiye Cumhuriyeti devletini ekonomik yönde Recep Tayyip Erdoğanın
bir çiftliği hâline getiririm. Bu bir çiftlik. Şimdi öyle bir çiftlik
ki bu çiftliğin kâhyaları var. Bakın şimdi, bu TOKİ
yasasıyla, devletin en kıymetli mülklerine getirecek TOKİ el
koyacak, işte okul arsalarına el koyacak, korunması gerekli eski
eserlerin bulunduğu yerlere el koyacak. Bunların üzerinde
istediği arsayı, evi alacak, taşınmazı alacak ve ondan
sonra TOKİ ne yapacak? Bunların üzerinde her türlü imar faaliyetinde
bulunacak, ondan sonra da bundan hiç vergi vermeyecek. TOKİ -daha önce
burada birtakım sorular soruldu, bu sorularda bakın- bazı
firmalara iş yaptırıyor arkadaşlar. Bazı firmalara,
yaptığı işten dolayı 260 trilyon lira müşavirlik
hizmetini ödüyor. Yani bunu hangi kanuna göre ödüyor? Ne miktarda ödüyor? Neye
ödüyor? Belli değil. Tayyip Bey bunun başı, açıyor genel
müdüre Yahu, şuna şu kadar müşavirlik ücretini öde. En ilkel
toplumlarda, en sorumsuz toplumlarda böyle bir uygulama yok. Devletin
parası böyle yok edilemez.
Bakın,
şimdi ben TOKİ Başkanına bir şey tavsiye ediyorum:
Şöyle çok lüks bir yerde bir cezaevi inşa etsinler çünkü siz
iktidardan düştüğünüz zaman, burada yaptığınız
suistimallerin hesabını sizden soracaklar. Bakmayın şimdi
bürokrasiniz sizi pohpohluyorlar. Evvela bürokratların bu işlere karşı
çıkması lazım arkadaşlar.
Bakın,
şimdi, şurada bir liste var. Bu listede TOKİden inşaat
alan kişiler var. Yani birkaç tane vatandaşa işte bir ev yapma
doğru da fakat bunlar çok çerez mahiyetinde. Esas büyük rantlar kendi
yandaşlarına ve davetiye usulüyle verilen ihalelerdir ve bu ihaleler
Bakın,
işte bizim Çemişgezekteki olayı söylüyorum: Şimdi, sordum
defalarca
Burası bir iskân konutudur, deprem konutu değildir. Deprem
konutu niye yapıyorlar? Sırf davetiye usulüyle istedikleri adamlara
ihale vermek için çağırıyorlar. Burası Dingonun
ahırı değil ki burası devlet yahu! Yani burada hangi afet
olmuş, onu bir söyler misiniz bana. Onu söyleyemezsiniz. Üstelik de o
insanları kandırıyorlar.
Bakın,
Çemişgezek merkezinde bir konut 50 milyar liraya mal ediliyor, burada 90
milyar liraya Çemişgezekli vatandaşa, köylüye şey ediyorlar.
Bizim Nazımiyede 56 tane konut yapılmış, daha teslim
edilmiş, çevre duvarları çökmüş ve dört tane konuta da
oturulamaz diye rapor verilmiş. Düşünebiliyor musunuz
Yani
bakın, evet, bazı yerlerde bazı şeyler
yapılmış ama
Değerli
milletvekilleri, bunlar, devletin malı deniz, yemeyen domuz felsefesiyle
hareket edilen konular. Yahu, böyle bir şey olur mu? Denetimden yoksun,
istediği devletin arazisini alıyor, istediği hazine arazisini
alıyor, vergiden muaf, denetimden muaf, istedikleri en kıymetli
mülkleri alıyorlar, kendileri kullanıyorlar. Sormak istiyorum size:
Acaba siz muhalefette olsaydınız bu kadar bunlara destek verir
miydiniz? Bilakis, ben, eski sizin adamlarınızı tanıyorum
yani o kadar büyük bir şiddetle bu gibi olaylara karşı
koyuyorlardı ki buralarda bu tür kanunları geçirmek mümkün
değildi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
KAMER GENÇ
(Devamla) Yahu, bu, devlet malının talan edilmesidir
arkadaşlar, talan, talan, talan, biliyorsunuz değil mi, talan. Talan
ediliyor bu mallar. Niye? Şimdi burada denetim yok. İşte burada,
liste burada arkadaşlar. Bakın, öyle şeyler var ki yani
maliyetler 3 misli, 5 misli, 10 misli kabartılıyor. Ondan sonra son
bir keşif buldu Tayyip Bey, bunu afet konutuna sokuyor. Ya, afet
olabilmesi için evvela afet
Bunda gidecek, hak sahipliği tespit edilecek.
Yangın mıdır, deprem midir, çığ mıdır
onları tespit edecek. Bunlar, yok böyle bir şey. Sırf
davetiyeyle ihaleyi vermek için bu yola gidiyorlar. Bundan daha büyük
sahtekârlık olamaz sayın milletvekilleri. Bu, sizin
yaptığınız, Halife Osman zamanında, Müslüman
mallarını yok etmek için Halife Osmanın kendi
yandaşlarına talan ettirdiği Müslüman malları.
İşte o Ebuzer Gıffari diye bir tane büyük bir insan var. O,
onlara karşı mücadele ettiği için çöllere sürgüne gönderiliyor
ve maalesef öldürülüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) Sayın Başkan, bir dakika daha verir misiniz.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Devamla) Son cümlemi söyleyeyim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ
(Devamla) Sayın Başkan, ama şimdi
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 8- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Fevzi
Topuz, Muğla Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Topuz.
CHP GRUBU ADINA
FEVZİ TOPUZ (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun
Tasarısının 8inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına görüşlerimi belirtmek üzere söz aldım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
TOKİnin
kuruluş amacı, ülkenin arsa ve konut ihtiyacının
karşılanması, ucuz ve sosyal konut üretilmesi, konut
uygulamaları yapanlara devlet desteği sağlanmasıydı.
Ayrıca TOKİ, ihtiyaç sahibi ve alt gelir grubu vatandaşlara kira
öder gibi uzun vadelerde ev sahibi olabilmesi amacıyla kurulmuş bir
kamu kurumudur.
TOKİnin
amacı asla kâr amacı gütmek değil, dar ve orta gelirlilere
altyapısı hazırlanmış imarlı arsa ve toplu konut
kredisi desteğinde bulunmak ve kent arsalarının
kullanılmasında toplum yararına öncelik veren önlemleri
almaktır. Fakat AKP İktidarıyla birlikte TOKİnin
işlevi değiştirilmiş ve lüks konut
yatırımlarıyla, özel sermayeli bir şirket gibi
işletilmesiyle tartışılmaya
başlanmıştır.
TOKİ, 2003
yılında 4966 sayılı Kanun
Bu arada
TOKİ hasılat paylaşımı diye bir yöntem icat
etmiştir. Bu yönteme göre en değerli hazine arsaları, elde
edilecek gelir bilinmeden, müteahhitlere lüks konutlar yapmaları için
verilebilecektir. Hasılat paylaşımı kapsamında
yapılan lüks konutların ülke genelindeki payı ise yüzde 20dir.
Sosyal konut olarak yaptırdığını söylediği
diğer tüm konutlar ise yüzde 15-yüzde 40 arasında değişen
peşinatlarla ayda 700 ve 2 bin TL arasında değişen
taksitlerle satılmaya çalışılmaktadır. Bu da üst gelir
gruplarına hitap etmektedir.
Belediyeler
TOKİnin yaptığı uygulama planlarını denetlemeden
yoksundur. Bu planlar şehircilik ilkelerine ve yürürlükteki planlara
aykırı olsa bile geçerli sayılmaktadır. Bugün TOKİ,
devlet desteğiyle, vergilerden muaf, bedava arsalar üzerinde
yaptığı konutlarla tekel konumundadır. TOKİ toplu
konutları, ihale usulüyle iş yaptırmaktadır. İhaleyi
alan müteahhit belirli bir yüzde kazancı karşılığı
işleri taşeron firmaya veriyor, işi alan taşeron firma da
bir başka taşeron firmaya veriyor. Böylece taşeronlar zinciri
oluşturuluyor. Bu taşeron zincirinin sonucu konutların kalitesi
hızla düşmektedir.
Ayrıca,
TOKİ, Arsa Ofisinin, Emlak Bankasının iştiraklerinin,
gecekondu alanlarındaki kamu arsalarının tamamını
kullanma ve pazarlama yetkisini almıştı. Hazırlanan bu
kanun taslağı ile TOKİnin yetkileri genişletilerek yasal sınırların
dışına çıkılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, kanun tasarısına göre hazineye ait arsalar,
araziler ve hazine adına tescil edilecek arsa ve arazilerin mülkiyeti
ibaresinin hazineye ait taşınmazlar ve hazine adına tescil
edilecek taşınmazların mülkiyeti şeklinde değiştirildiği
görülmektedir. Bu düzenleme ile hazineden Toplu Konut İdaresi
Başkanlığına bedelsiz devredilen arsa ve arazilerin varsa
üzerinde bulunan tüm yapı ve tesisler de sorunsuz olarak
satılabilecektir.
Tasarıdaki
diğer bir düzenleme ise vergi muafiyetiyle ilgilidir. TOKİ, Vergi
Kanunu uyarınca arazi vergisinden daimî olarak muaf olmak istemektedir. Bu
şekildeki bir düzenlemeyle, vergiden daimî muafiyete sahip olan
mezarlıklarla aynı şekilde değerlendirilmesi
gerektiğini düşünebilecek kadar ileri gitmektedir.
TOKİnin,
konutları hangi arsalar üzerinde inşa ettiğinin
araştırılması artık bir zorunluluk hâline
gelmiştir. TOKİ, bu iş için hazine arazilerini kullanıyor
ve bu alanların içinde doğal kaynaklarımız, mera
alanlarımız, orman alanlarımız da var ama bu yetki de
yetersiz gelmiş olacak ki bir de arazi vergisinden muafiyet talep
etmektedir.
Bu arada
hatırlatmak gerekir ki, orman ve mera alanları, su
kaynaklarımız hepimizin korumakla yükümlü olduğu
alanlardır. Topraklarımızın, doğal, tarihî, kültürel
mirasımızın ticari birer meta hâline dönüştürülmesi, geri
dönüşümü olmayan bir sürecin başlaması ve yaşanabilir
kentlerin, kırların yitip gitmesi anlamına gelmektedir.
Değerli
milletvekilleri, 2001 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla, tasfiye
hâlindeki Türkiye Emlak Bankasının varlıkları TOKİye
devredilmiştir. Bu kapsamda, Emlak Bankasının 7.852 konutu
TOKİye devrolunmuştur. Yapılan bu düzenlemeyle devredilen
varlıklar ve bu varlıklara dair devirden önce yapılmış
akitlerle ilgili yükümlülüklerden TOKİ sorumlu tutulmasın deniyor.
Bu düzenlemenin Anayasaya aykırı olacağı
açıktır. Emlak Bankasının tüm mal
varlığını, ticari gayrimenkullerini, hisse
paylarını devralan TOKİ kurumun borçlarının
yükümlülüğünü kabul etmemektedir.
Hangi
mantıkla bugün TOKİ artık kuruluş amacı olan kamu
yararı ilkesi doğrultusunda dar gelirli vatandaşlara ucuz ve
kaliteli konut üretmek işlevinden uzaklaşmış, kamusal
araziler üzerinde rant elde etmekte taşeron olarak
konumlandırılmıştır? Bu kanun tasarısıyla
TOKİ büyümeye ve yetkilerle donatılmaya devam ediyor. Kamu
alanlarının yok edilmesine meşruiyet kazandıran yoksullara
konut balonunun sönüşünü izlemekteyiz.
Söz konusu yasa
tasarısındaki bir başka düzenleme Büyükşehir Belediyesi
Kanunuyla ilgilidir. Finans sektörünün gelişimini sağlamak üzere,
Sermaye Piyasası Kurulunun uygun görüşü alınmak kaydıyla,
aralarındaki mesafe 1 kilometreyi geçmeyen ve toplam büyüklüğü en az
250 bin metrekare olan parsellerden veya en az bu büyüklükteki tek parselden
oluşacak şekilde finans alanlarının sınırlarını
belirlemek ve bu alanlarda her türlü ölçekteki imar planlarını,
parselasyon planlarını ve her ölçekteki imar uygulamasını
ruhsatlandırma ve denetleme yetkisi büyükşehir belediyelerine
verilmektedir.
İmar
planı da süreci çok yönlü, çok çeşitli mevzuatı olan bir
süreçtir, çok sayıda meslek disiplinini ilgilendirmektedir. Yapılan
düzenlemede ise, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile
3194 sayılı İmar Kanununda yer alan ilçe belediyelerinin
parselasyon planlarını düzenleme ve ruhsatlandırma yetkisi yok
edilerek tüm yetkiler büyükşehir belediyelerine aktarılmaktadır.
Planlama sürecinde yer alması gereken kurum ve kuruluşlar
dışlanmakta olup, tüm yetkiler tek bir yerde toplanmaktadır.
Buradaki amaç, kendi partisinden olmayan ilçe belediyelerini baskı altına
alıp, etkisiz hâle getirmektir.
Tasarıda,
TOKİye 1 başkan yardımcısı, 3 daire
başkanı, 46 uzman, 4 müşavir avukat olmak üzere 54 kadro ihdas
edilmesi öngörülüyor. Gerçekten bu kadrolar ihtiyaçtan mı, yoksa
kadrolaşmadan dolayı mı isteniyor, açıklığa
kavuşması gereken konulardır.
Değerli
milletvekilleri, TOKİnin alt gelir gruplarına yönelik reklamı
yapılan kimi projelerinin göstermelik olmaktan öteye gitmediği, bu
projelerin yer seçiminde dahi ihtiyaçların değil tamamen siyasi
tercihlerin öne çıktığı görülmektedir. Ayrıca,
TOKİnin başına buyruk denetimden uzak projeleriyle devlet büyük
zararlara uğratılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, güvenli yapıların olmazsa olmaz koşulu olan
zemin, proje, malzeme ve yapı denetimlerinden muaf olan TOKİ
tarafından yaptırılan binaların güvenliği
tartışılır hâle gelmiştir.
TOKİ
işlerinin büyük bir kısmı 2000li yıllarda kurulan ve
büyüyen şirketler tarafından yapılmaktadır. Şirketlere
bakıldığında, AKP İktidarına siyaseten
yakınlığıyla tanınan, AKPyle yakın ilişkisi
bulunan sermaye gruplarının çoğunluğunu oluşturduğu
görülecektir.
Kamusal
kaynakların siyasal iktidarların koruması altındaki belirli
gruplara tahsis edilmesi sonucunda bir yandan yandaş sermaye
oluşturulmakta, diğer yandan da toplumdaki gelir
dağılımı hızla bozulmaktadır. Toplumun geniş
kesimlerinin işsizlik ve yoksulluk içinde
yaşadığını neden görmüyoruz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Topuz, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
FEVZİ TOPUZ
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, bu noktada TOKİyle
bağlantılı bazı yolsuzluklardan birkaç örnek vermek
istiyorum: Siirtte 22 bin TLye alınan arsanın TOKİye 100
katına, yani 2 milyon 200 bin TLye satıldığı ortaya
çıkmıştır. Bu arada, bu olayların arkasında
AKPli belediye başkanı ve yardımcısı ile 11 belediye
görevlisi ve TOKİnin sorumlu olduğu görülmektedir.
Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulunca TOKİnin yürüttüğü kâr amaçlı 7
projenin her birinde farklı usulsüzlükler saptandığı,
denetimden geçen 5i İstanbul Ataşehirde, 2si Ümraniye ve
İzmirde toplam 7 projede kamu zararı, günün rakamlarıyla 774
milyon olarak hesaplanmıştır. Yani, TOKİnin 774 milyon
TLyi yandaş müteahhitlere aktardığı ortaya
çıkmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, geçen, havaalanında, şöyle TOKİ
haberleri diye bir kitapçık ortaya konmuş, herhâlde, havaalanındaki
herkes, gelen geçen görsün diye.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FEVZİ TOPUZ
(Devamla) - Şu gördüğünüz projelerin, reklamı yapılan
arsaların, binaların hangisini dar gelirli vatandaşların
aldığını sormak gerekir Sayın Başkana ve Değerli
Bakanına.
Beni
dinlediğiniz için hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Topuz, teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Zülfükar İzol, Şanlıurfa
Milletvekili.
Buyurun
Sayın İzol. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜKAR
İZOL (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisin, yüce milletimizin mübarek kandillerini tebrik
ediyorum, nice kandiller diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 455 sıra
sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 8'nci maddesi hakkında Adalet ve Kalkınma
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
AK PARTİ
olarak amacımız, orta-alt gelirlilerin, yoksulların, şehit
ailelerinin, malullerin, dul ve yetimlerin, memurların, polislerin,
askerlerin ve çalışanların, kısacası evsizlerin kira
öder gibi taksitlerle ev sahibi olabilmelerini sağlamaktır. Bu
nedenle, TOKİ'yi hem mali yönden hem de mevzuat yönünden güçlendirmek ve
desteklemek gerekir.
Hükûmetimiz konut
sorununu toplumsal bir sorun olarak kabul etmiş, uzun vadeli düşünüp,
kâr amacı gütmediğinden, bu konuda da çok başarılı olmuştur.
Biz insanın temel ve vazgeçilmez haklarından biri olan barınma
ihtiyacını önemsedik. İnsanca yaşanabilecek konut ve
yaşama alanları konusunda gerekenin yapılmasını
kendimize görev saydık. TOKİ, insanlarımıza hak ettikleri
sağlam, kaliteli, çağdaş olanaklara sahip
sağlıklı ve güvenli yerleşim yerleri sunmada öncülük
ederken, yeni ve planlı kentleşme ve konut üretimi
anlayışını da oluşturmaya
çalışmaktadır.
Sayın
Başkan değerli milletvekilleri; ailenin ve sosyal yapının
güçlendirilmesi, AK PARTİ politikamızın bir gereği olarak,
insanımızın daha kaliteli konutlara uygun ödeme
şartlarıyla sahip olmasını sağlamak için Hükûmetimiz,
2003 yılında, cumhuriyet tarihimizde bugüne kadar görülmemiş bir
konut seferberliği başlatmıştır.
AK PARTİ
Hükûmetimiz, bugüne kadar toplam 420 bin konut, yüzlerce hastane, binlerce
derslik, yüzlerce sağlık ocağı, milyonlarca fidan ve yüz
binlerce kişiye iş imkânı sağlamıştır.
Türkiye'nin ve aslında bütün dünyanın kanayan yarası olan
işsizlik konusunda da ciddi adımlar attığı bir
gerçektir.
Değerli
arkadaşlar, Şanlıurfa ilinde TOKİ tarafından
gerçekleştirilen çalışmalardan da kısaca söz etmek
istiyorum: Şanlıurfa İlimizi modern ve planlı bir kent
yapmak, çarpık kentleşmeyi önlemek ve hemşehrilerimin konut
sorununun çözümü için TOKİ projeler üretti ve üretmeye de devam
etmektedir.
TOKİ,
2003'ten bugüne kadar Şanlıurfa'da 4.671 konut, lise, 4
ilköğretim okulu, 7 ticaret merkezi, sağlık ocağı, 4
cami, 5 spor salonu, 2 kreş ve engelsiz yaşam merkezi
yapmıştır.
Şanlıurfa
merkez Akabe'de 3.344 konut, sosyal donatı kapsamında lise,
ilköğretim, ticaret merkezi, sağlık ocağı, cami, spor
salonu, kreş, 4 adet engelsiz yaşam merkezi, 1 idari bina ve çocuk
sosyal rehabilitasyon merkezi tamamlanmıştır.
Halfeti'de 158
konut, Argıl beldesinde 100 konut yapılmış, 363 konutun
inşaatı ise devam etmektedir.
Birecik'te 429
konut tamamlanmış, sosyal donatı kapsamında ise yirmi dört
derslikli ilköğretim okulu, ticaret merkezi, cami, şadırvan
yapılmaktadır.
Ceylanpınar'da
sel felaketinden zarar gören vatandaşlarımıza yönelik olarak da
yatırım bedeli 10 milyon Türk lirası olan toplam 99 konut sekiz
ayda tamamlanmış, sosyal donatı olarak da on altı derslikli
1 ilköğretim okulu, 1 ticaret merkezi, 1 cami inşaatı da
yapılmıştır.
Viranşehir'de
20 adet hareket alarm iskân tesisi tamamlanmış, 200 yataklı
devlet hastanesi ile yirmi dört derslikli lise inşaatları ise devam
etmektedir.
Yukarıgöklü'de
90 konut yapılmıştır.
Siverek'te 409
konut tamamlanmış; sosyal donatı kapsamında ticaret
merkezi, 200 yataklı devlet hastanesi inşaatı ise devam
etmektedir.
Harran'da on
altı derslikli lise inşaatı devam etmektedir.
Hilvan'da otuz
iki derslikli ilköğretim okulu ile yirmi dört derslikli lise
inşaatları ise devam etmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İzol, lütfen tamamlayınız.
ZÜLFÜKAR
İZOL (Devamla) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Suruç'ta yirmi
dört derslikli ilköğretim okulu inşaatı devam etmekte;
ayrıca Siverek'te 528 konut, Argıl'da 80 konut, Yukarıgöklü'de
78 konut, Viranşehir'de 172 konut, Akçakale'de 150 konut, lise ve 3
atölye, Hilvan'da da 100 konut, 11 Nisan beldesinde 96 konutun yapımı
için ihale çalışmaları devam etmektedir.
Sonuç olarak
Şanlıurfa ilimizdeki TOKİ tarafından tüm projelerin
tamamlanması durumunda toplam 6.238 konut, 11 ilköğretim okulu, 6
lise, 14 spor salonu, 9 ticaret merkezi, 6 cami, 2 kreş, 2
sağlık ocağı, 3 atölye, belediye binası, çocuk
rehabilitasyon merkezi ve engelsiz yaşam merkezi yapılmış
olacaktır.
Bu nedenle tüm
Şanlıurfalı hemşehrilerimin adına, başta
Sayın Başbakanım Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere,
Kabinemizde görev alan eski ve yeni bakanlarımıza, TOKİ
Başkanımıza ve çalışan bütün
bürokratlarımıza ve yüce Meclisimize, muhalefetiyle iktidarıyla
herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum, tekrar Kandiliniz mübarek
olsun. diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sağ olun,
var olun.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İzol.
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Osman Aslan, Diyarbakır
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Aslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN ASLAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; 455 sıra sayılı Arsa Üretimi ve
Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının yürürlük maddesi yani 8inci maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii bu kanun
üzerinde üç gündür mütemadiyen görüşüldü, konuşuldu, çok güzel
şeyler söylendi. Bu kanunun gerçekten çok faydalı ve yararlı
olacağına inanıyorum ve bu inancımın temennisiyle, bu
kanunun tekrar milletimize, memleketimize hayırlı olması
vesilesiyle, aynı zamanda, idrak etmekte olduğumuz bu mübarek gecenin
de hem milletimize, memleketimize hem bütün İslam âlemine hayırlı
olmasını dilerken, bu mübarek gecede acı ve ıstırap
çeken, Balıkesir ilimizde grizu patlaması sonucu vefat eden
hemşehrilerimize de Allahtan rahmet, başsağlığı
dilerken yaralılara da Cenabı Allahtan acilen şifalar diliyor,
tekrar bu kanunun hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aslan.
Madde üzerinde on
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın
Öztürk, Sayın Taner, Sayın Genç ve Sayın Ural soru sormak
istemişlerdir.
Sayın
Öztürk, buyurun.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İç Tüzükün
61inci maddesi gereğince Başkan, görüşmeye başlamadan
önce, söz sırasına göre söz alanların adlarını
okutur. gerekliliğine uymamanız nedeniyle, kişisel söz verilen
hatibin yazılı talebinin olup olmadığını sormama
alınganlık göstermeniz tarafımdan
anlaşılamamıştır. Görevinizi baştan İç
Tüzüke uygun olarak yapmış olsaydınız, benim sorumla
karşılaşmış olmayacaktınız. Bu son maddede
söz talep eden 15 milletvekili için kura çekildiği görülmemektedir. Mevlüt
Çavuşoğlu, 3 ayrı milletvekiline, söz talebi
olmadıkları hâlde söz hakkını devretmiştir. Bunu neye
göre yapıyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, TOKİ inşaat yaptığı
yerleşim yerleriyle ilgili ekonomik durumu, konut gereksinimi, talep
araştırması yapmamaktadır mı ki bazı bölgelerde
yapılan konutlar elde kalmaktadır?
Bir diğeri:
Kurumlar arası yapılan protokoller ile TOKİ, 4 milyar 170 milyon
TLlik kamunun yapması gereken yatırımları kendi üzerine
almış ve yapmaktadır. Bu, Kamu İhale Kanunundan kurtulmak
için mi düzenlenmektedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Taner.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Demin de bir
sordum. TOKİ, bazı firmalara 260 trilyon liralık müşavirlik
hizmetlerinin parasını ödemiştir, ücretini. Bunlar hangi
firmalara ödenmiştir? Bunların ayrıntılarını
istiyorum, cevap verilmedi.
İkincisi:
İskan konutuyla afet konutu arasında faiz itibarıyla, taksitlendirme
itibarıyla ne fark vardır? Afet konutunun
Bir yerin afet konutu
olabilmesi için önce o yerde bir hak sahipliği tespit edilmesi lazım
ve o hak sahiplerinin müracaat etmesi lazım, buna göre bir plan
yapılması lazım. Buna rağmen, bazı yerlerde sırf
davetiyeyle ihaleye birtakım yandaşları sokmak için, bu,
bazı yerler afet konutu sayılmaktadır. Bu şekilde, iskân
konutu olmadığı hâlde, afet konutu şeklinde davetiyeyle
ihaleye çağırılan 2008, 2009 ve 2010da kaç yer vardır?
Bunlar kimlere verilmiştir? Onu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Sayın Ural
KADİR URAL
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle, kandil
gecesinin bütün Türk milletine hayırlar getirmesine vesile
olmasını diliyorum Cenabı Allahtan.
Sayın
Bakanıma sormak istiyorum: Mersin ili Silifkede yapılmakta olan
Silifke devlet hastanesi ne kadara ihale edilmiştir, ne zaman
bitirilecektir? Taşucu ve Silifke TOKİ konutları ne zaman teslim
edilecektir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Çalık
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) - Sayın Bakanım,
Malatyada Toplu Konut İdaresinin yapmış olduğu kentsel
dönüşüm projesi, Malatya Belediyemizle imzalamış oldukları
protokol çerçevesinde ne zaman gerçekleştirilecek? Malatyada
TOKİnin yapmış olduğu hizmetler için biz TOKİ
Başkanımıza ve bakanlarımıza teşekkürlerimizi
iletiyoruz, hem hastanemizin ihalesi yapılmış vaziyette hem
TOKİ Malatyaya bir stadyum kazandıracak hem de Toplu Konut İdaresi
Malatyaya yeniden bir şehir merkezi kazandıracak, kentsel
dönüşüm yapacak. Bunun başlayış tarihinin bilgisini almak
istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle
Sayın Tanerin sorduğu soruya cevap vermek istiyorum. Ekonomik talep
araştırmaları anlamında, nüfusu 40 binin altında olan
bölgelerde öncelikle talep alınıyor, talebe bağlı olarak
yapılıyor. Onun üstündekilerde daha farklı bir uygulama var.
Şu ana kadar
satışa sunulan konutların yüzde 87si satılmış
durumda. Bu gerçekten iyi bir performans ama piyasa koşullarına göre
elbette satış sıkıntısı olan lokal alanlar da
oluyordur. Ama genel performansa baktığımız zaman yüzde 87
gibi bir rakamla karşılıyoruz ki bu da iyi bir performans, hele
bu küresel
RECEP TANER
(Aydın) Bazı yerlerde yüzde 80i elde kaldı Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Yani lokal
Toplam tutara
baktığınız zaman, bütün Türkiye geneline
baktığınız zaman yüzde 87 gibi bir rakam görünüyor.
Niçin kamunun
diğer birimlerinin ihalelerini yapıyor? Tabii, uzman bir
kuruluş. Gerçekten çok sayıda ihale yapan, bu anlamda
uzmanlaşmış bir kuruluş. Diğer kurumlarımız
bu ölçüde ihale yapma becerisine, uzmanlığına sahip
olmayabiliyorlar, özel nitelikli işlerde. Dolayısıyla
onların talebiyle, onların ihtiyaçlarını görecek
şekilde yapılıyor. Sonuçta, her ikisi de kamu kuruluşu.
Önemli olan, işin en etkili, en hızlı şekilde
yapılması, yoksa onun dışında bir gerekçesi yok.
Müşavirlik
ihaleleriyle ilgili olarak da tabii çok sayıda firma var. Onun listelerini
yazılı bir şekilde aktaracağız, yazılı bir
şekilde
Sayın Gençin sorusuydu bu.
Yine, Sayın
Genç, Bu davetiyeyle çağrılar kaç yerde vardır? Kimler
yapmıştır? gibi
Burada bir listemiz var, isterseniz hemen
arada size iletilebilir bunlar ama tek tek okumaya çalışırsak
çok fazla vakit alır.
Mersin Silifke
ile ilgili bir sorumuz vardı, Kaça ihale edilmiştir? gibi. Silifke
hastanemiz 30 milyon TL bedelle ihale edilmiş ve 2011 Ağustosta
inşallah teslimatı yapılacak. Yani bu konuda ihale
gerçekleşmiş, şu anki termin planına göre 2011
Ağustosunda teslim edilecek.
Sayın
Çalıkın sorusu vardı. Sayın Çalık Malatyadaki
kentsel dönüşümle ilgili sormuştu. Hak sahipleri için şu anda,
Sayın Çalık, konut bedelleri tespitine dönük çalışmalar
yürütülüyor. Bu, yüzde 40 bir oranla, indirimli bir oranla inşallah
gerçekleştirilecek. Malatyada, Başkanımızdan da
aldığım bilgiye göre, yoğun bir şekilde bu
çalışmalar sürdürülüyor, bir sorun, bir sıkıntı
gözükmüyor. Malatya için hayırlı olsun diyoruz.
Ayrıca,
tabii, bunun dışında da, biliyorsunuz, biz, şeffaf bir
şekilde çalışıyoruz. Bilgi Edinme Hakkı diye bir
kanunu biz kendi iktidarımız döneminde çıkardık. Bu,
detaylı, müşavir firmalar
Hangi firma neyi almış, bu
konuda listelerimiz var, isteyenler buradan alabilirler veya kurumdan bilgi
edinme hakkı çerçevesinde de, sadece milletvekillerimiz değil, bütün
vatandaşlarımız da bu bilgileri her zaman alabilir.
Ben hepinize çok
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Öztürk,
bu maddeyle ilgili Sayın Bakana soru sorulması gerekirken bir konuyla
ilgili tarafıma soru yönelttiniz.
Sayın Öztürk,
İç Tüzükün 61inci maddesi gereğince görüşmeye başlanmadan
önce söz sırasına göre söz alanların adları okutulur,
doğru, Tüzük gereği. Ancak uygulamaya baktığınız
takdirde, geçmişe yönelik; şimdiye kadar zaman zaman
yapılmış ama çok defa yapılmamış bir uygulama.
Yani, isim sıraları okunmamıştır ama doğrusu
okunması gerekir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Başkan İç Tüzüke aykırı işlem yapamaz.
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Genç, Sayın Öztürke cevap veriyoruz.
Sayın
milletvekillerinin müracaatları ve sıraya konulması ne ben ne de
diğer Sayın Meclis Başkan Vekilleri tarafından
yapılmamakta, tamamen Kanunlar Dairesi tarafından yapılmakta.
Bugünkü bu maddeyle ilgili söz talebi, yani, Sayın Osman Aslana
nasıl geldi? Sayın Mevlüt Çavuşoğlunun hem söz talebi var
hem devir talebi var. Önce Sayın Çavuşoğlu talepte bulunuyor,
sonra devrediyor Sayın Rüstem Zeydana, daha sonra da Sayın Rüstem
Zeydanın Sayın Osman Aslana devretmesiyle Sayın Osman Aslan
söz sahibi oldu.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Listede devir talebi yok.
BAŞKAN -
Diğeri ise Sayın Yusuf Ziya İrbeç. Talebi var.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Devir alanların talebi yok.
BAŞKAN -
Sayın Öztürk, talepleri var, gönderdim size, incelediniz, tekrar
göndereceğim.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Hayır, 15 kişi içinde
BAŞKAN -
Daha sonra da Sayın Yusuf Ziya İrbeçin Sayın Zülfükar
İzola devir talepleri var.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Yok efendim, 15 kişi içinde devredenlerin listesi yok.
BAŞKAN - 15
kişinin devir talebi olması gerekmiyor Sayın Öztürk. İlk
sıradaki ilk 2 kişinin söz talepleri de var, devir talepleri de var.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde
dokuz adet önerge vardır; ancak her madde üzerinde milletvekillerince yedi
önerge verilebildiğinden önce geliş sırasına göre ilk yedi
önergeleri okutacağım, sonra bu önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/762 esas
numaralı kanun tasarısının 8 inci maddesinde geçen
yayımı tarihinde ibaresinin yayımından bir ay sonra
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yılmaz
Tunç
Bartın
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/762 esas
numaralı kanun tasarısının 8 inci maddesinde geçen
yayımı tarihinde ibaresinin yayımından bir ay sonra
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Ataş
İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/762 esas
numaralı kanun tasarısının 8 inci maddesinde geçen
yayımı tarihinde ibaresinin yayımından bir ay sonra
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/762 esas
numaralı kanun tasarısının 8 inci maddesinde geçen
yayımı tarihinde ibaresinin yayımından bir ay sonra
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İkram
Dinçer
Van
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/762 esas
numaralı kanun tasarısının 8 inci maddesinde geçen
yayımı tarihinde ibaresinin yayımından bir ay sonra
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Azize
Sibel Gönül
Kocaeli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/762 esas
numaralı kanun tasarısının 8 inci maddesinde geçen
yayımı tarihinde ibaresinin yayımından bir ay sonra
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Sefer Üstün
Sakarya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 455 Sıra Sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 8nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M.
Akif Hamzaçebi F. Murat Sönmez Akif Ekici |
|
Trabzon
Eskişehir Gaziantep |
|
Yaşar
Tüzün Hüseyin Ünsal Ergün Aydoğan |
|
Bilecik
Amasya Balıkesir |
|
Şevket
Köse Mehmet Sevigen Ensar Öğüt |
|
Adıyaman
İstanbul Ardahan |
|
Hulusi
Güvel Engin
Altay |
|
Adana Sinop |
Madde 8 Bu
Kanun 15/12/2010 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Ensar Öğüt konuşacak.
BAŞKAN
Ensar Öğüt, Ardahan Milletvekili, önerge üzerinde söz talep
etmişlerdir.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Arsa Üretimi
ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun Tasarısının
8inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, tüm İslam âleminin Kandilini kutluyor, mutluluklar
diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, gündeme girmeden önce bir konuyu arz edeceğim. Tekel
işçilerinin eylemine katılan bir arkadaşımız trafik
kazasında vefat etti. Bu işçi arkadaşımıza
Türk-İş binasının önünde tören yapılmak istendi. Ancak
onu son yoluculuğuna uğurlamak isteyen arkadaşlarımıza
oradaki yetkililer tören için izin vermediler. Ben buradan o yetkilileri
kınıyorum ve bir daha da böyle bir şey olmamasını
diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, TOKİ, planlı kentleşme, konut üretimi konusunda
çalışmalar yapıyor, bunlar güzel. TOKİ dar gelirli
insanlara da konut yapıyor, bu da iyi. Ancak, bana göre TOKİnin
özellikle kalkınmakta öncelikli illerde olduğu gibi ilçelerde de
konut üretimi yapması lazım. Ancak bunu yaparken daha sık
kontrol edilmesi lazım. Ben bir inşaatçı olarak öneriyorum. Ben
yurt dışında da inşaat yaptım. Türkiyedeki kontrollük
sistemi çok iyi, sağlıklı çalışmıyor.
Örneğin Ardahanda ve Gölede TOKİ bina yaptı -kendi bölgemle
ilgili örnek vereceğim- çatıları akıyor, duvarları
çatlamış, tuvalet ve banyolarında tıkanma var. Göledeki
TOKİnin ihata duvarı yok Sayın Başkanım, lütfen bunu
not alın. İhata duvarsız bir site olur mu? Yolları bozuk.
Şimdi,
burada kontrolörlük sistemini -belki sizde kabahat yoktur- iyi kurmazsanız
kalitesiz inşaatlar yapılır. Kalitesiz inşaatlar da üç
yıl, beş yıl sonra dökülüyor, yirmi yıl sonra yenisinin
yapılması gerekiyor. Yani çok sağlam betonarme bina ise, o zaman
hem depreme dayanıklı hem de en azından süresi kadar, kırk
yıl, elli yıl, daha iyi dayanması lazım. Örnek veriyorum:
Şimdi, bizim bölgemizin rakımı yüksek. Posof ilçemizde
TOKİnin konutu yok, Damalda TOKİnin konutu yok, Hanakta
TOKİnin konutu yok, Çıldırda yapılmadı, Göleye az
bir miktarda yapıldı. Şu anda Ardahana tekrar beş yüz
küsur tane yapılıyor, teşekkür ederim ama ilçelerimize
yapılması lazım. Oradaki şartlarda, ağır
koşullarda yaşayan insanlara ödeme kolaylığının
daha iyi yapılması lazım Sayın Başkanım. Yani
sadece Ardahan değil, Kars var, Iğdır var, Ağrı var,
Hakkâri var, Şırnak var.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) Yapılıyor, yapılıyor
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) - Tabii ki yapılmıştır, yapılıyor, ben
bir şey demiyorum ama daha yaygın yapılması lazım.
Zengine değil, yoksula hitap etmesi lazım TOKİnin.
Değerli
arkadaşlar, 17 Ağustos 1999 depreminde biliyorsunuz Marmara
sallandı ve çok büyük yıkım oldu. Ben o zaman İstanbulda
oturuyordum ve inşaat yapıyordum, hakikaten son derece
yıkım oldu. Şu anda depreme dayanıklı olmayan bir sürü
bina var, güçlendirme yapılmış. Kolonun dibine makineyi
koyduğunuz zaman, sallandıkça, mantolama ne kadar yaparsanız
yapın o binayı bir daha eski orijinal yapısına getiremiyorsunuz.
Şimdi, burada, örneğin Suadiye tarafını, E-5in
altını ele alalım, Tuzladan Kadıköye kadar veya
Yeniköyden ta Silivriye kadar. Şimdi, bu bölgenin yenilenmesi için ben
şunu öneriyorum: Kentsel dönüşüm projesinde mutlak surette orada kat yoğunluğu
vererek bu işin çözülmesi lazım, binaların yenilenmesi
lazım. Nasıl? Şimdi Suadiyede her şey, daireler
Caddebostanda, Pendikte, Kartalda, her yerde para ediyor ama burada
yoğunluğu fazla verirseniz, kat, beş katsa yedi kat verirseniz
bina yenilenirse o zaman o bina depreme dayanıklı olur ama
nasıl, yedi kat verirseniz ne oluyor? O zaman iki kat olduğu zaman
orada içinde oturan kişiler kat karşılığı -ki değerli yerler- verip üzerine de üç
kuruş para verildiğinde bütün
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öğüt, lütfen tamamlayınız.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) - Yani, yoğunluğu
biraz fazla verip katı biraz fazla verdiğiniz zaman binanın
içerisinde oturan mal sahipleri binasını kat
karşılığı verirlerse o zaman, biraz da az para
verdikleri zaman bütün binalar yenilenir. Yoksa, Allah göstermesin, bir
depremde inanın çok sayıda -işte bütün uzmanlar söylüyor-
insanımız ölür, çok sayıda binamız yıkılır.
Bu nedenle TOKİnin ve Bayındırlık
Bakanlığının bu konuya el atarak kentsel dönüşüm
kanunuyla ilgili bu çalışmaları yapmasını diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın
Öğüt.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Şimdi okutacağım
altı önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte
işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde de
kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/762 esas
numaralı kanun tasarısının 8 inci maddesinde geçen
yayımı tarihinde ibaresinin yayımından bir ay sonra
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yılmaz
Tunç
Bartın
BAŞKAN
- Diğer önergelerin imza
sahiplerini okutuyorum:
|
Mustafa
Ataş |
|
İstanbul |
|
Veysi
Kaynak |
|
Kahramanmaraş
|
|
İkram
Dinçer |
|
Van
|
|
Azize
Sibel Gönül |
|
Kocaeli
|
|
Ayhan
Sefer Üstün |
|
Sakarya |
BAŞKAN -
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Gerekçeleri
ayrı ayrı okutuyorum:
Gerekçe:
Önerilen yürürlük tarihinin daha uygun düşeceği
düşünülmektedir.
Gerekçe:
Yapılan teklif ile yürürlüğün ileri alınması
amaçlanmıştır.
Gerekçe:
Yapılan teklif ile yürürlük tarihinin bir ay ileri alınması
amaçlanmıştır.
Gerekçe: Teklif
ile yürürlüğün bir ay ileri alınması düşünülmüştür.
Gerekçe: Kanunun
yürürlüğünün ileri alınmasının uygun olacağı
düşünülmüştür.
Gerekçe: Kanun
uygulaması açısından yürürlüğün değiştirilmesi
uygun görülmüştür.
BAŞKAN
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
9uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 9- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Yaşar
Tüzün, Bilecik Milletvekili.
Buyurun
Sayın Tüzün. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; toplu konut kanununun 9uncu maddesiyle ilgili
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun tasarısını ve teklifini
geçtiğimiz salı gününden beri konuşuyoruz. Tabii bu Parlamentoya
saygısı olmayan AKP Hükûmetinin ve teklif sahibinin de bu
görüşmeler sırasında Genel Kurulda olmamasının
takdirini sizlere bırakıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu ortaklaşa verilen tasarı ve teklif, genel
olarak, Toplu Konut İdaresinin yetkilendirilmesi hususunda
Tabii Toplu
Konut İdaresi sahipsiz bir idare olduğu için, sahibi olmayan bir
kuruluş olduğu için, salı gününden beri, bakıyoruz,
zannediyorum Bakanlar Kurulu koltuğuna Hükûmet adına bir
Başbakan oturmadı, diğer bütün bakanlar oturdu! AB
müzakerelerinden sorumlu Devlet Bakanı oturdu, Bayındırlık
ve İskân Bakanı oturdu, Başbakan Yardımcıları
oturdu. Yani baktığımız zaman, salı gününden beri
20ye yakın bakan TOKİyi savunur, TOKİnin haklarını
korur noktasında açıklamalar yapıyor. Hâl böyle olunca TOKİ
gibi bir kuruluş ne kadar sahipsiz
TOKİnin uygulamalarında
Hükûmet -direkt Başbakana bağlı olmasından dolayı-
Genel Kurula, Türkiye Büyük Millet Meclisine
saygınlığını ifade edemez hâle gelmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, tabii TOKİnin genel uygulamaları neden,
niçin yüce Meclisten kaçırılır? Denetim yetkisi niçin
kullanılmaz? Salı gününden beri soru soran arkadaşlarıma,
maalesef ilgili idarenin başkanının yazmış olduğu
ufak dipnotlarla ilgili bakan açıklamaktadır. Şunu açık ve
net olarak söylemek gerekir sevgili arkadaşlar: Kontrolsüz güç güç
değildir, denetimsiz güç güç değildir. Gelin bu kuruluşu kontrol
edelim, denetleyelim. Meclis olarak, gerek 22nci Dönemde gerekse 23üncü
Dönemde Cumhuriyet Halk Partisi olarak Toplu Konut İdaresinin
uygulamalarının araştırılması konusunda Meclis
araştırma önergelerimiz var. Gelin bir komisyon kuralım, bu
komisyon TOKİyle ilgili incelemelerde bulunsun. Gerçekten TOKİnin
uygulamalarında memnuniyet söz konusuysa gelip kuracağımız
komisyonda TOKİ idaresine, başkanına, yetkililerine
teşekkür edelim, değilse de eksikliklerini söyleyelim. Toplu Konut
İdaresi için verilen Meclis araştırma önergeleri niçin gündeme
alınmıyor, niçin TOKİ için komisyon kurulmuyor? Tabii ki temel
sebebi denetimden, kontrolden kaçmaktır.
Sevgili
arkadaşlar, TOKİnin Başkanının kamuoyuna
yapmış olduğu açıklamalara baktığımızda
da yaklaşık 1 milyar dolar gibi kâr getiren bir kuruluş. Tabii
reel sektörde yıllarca inşaat sektörüne emek vermiş, sermaye
koymuş, bu işten para kazandığı ve para
kazandıktan sonra vergisini ödeyen, istihdam sağlayan inşaat
müteahhitlerine baktığımızda TOKİyle rekabet eder
hâlde değildir. Reel sektörde çalışan, üreten ve bu
kazancından bu devlete olan sorumluluğunu vergi, SSK primi gibi
ödemeler altında resim ve harç ödeyen müteahhitlere bir de yapı
denetimi mecburiyeti koymuşuz. Dolayısıyla, inşaat
maliyetine, sadece inşaat maliyetine yapı denetiminin bedeli yüzde 4
ila yüzde 8 arasında değişmektedir ama TOKİye
baktığımız zaman böyle bir uygulaması yok. TOKİ,
kendi Yasasıyla 11 defa buradan verilen yetkilerle devlet içinde devlet
olmuş, arsa sahibi TOKİ, imar uygulaması yapan TOKİ,
projeyi hazırlayan TOKİ, denetimi yapan TOKİ, ruhsatı veren
TOKİ, iskânı veren TOKİ. Yine geçtiğimiz dönemlerde iskân
yetkisini dahi Yerel yönetimlere yetki vereceğiz. deyip yerel yönetimden
gelen bir hükûmetin başkanı Başbakan, belediye
başkanlığından gelen Başbakan, belediyelerin elindeki
iskân ruhsatını alıp maalesef TOKİye devretmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, ne yaptığımızın farkında
mıyız? Yani bu kadar yetkiyle donatılmış bir
kuruluşu denetlememek, kontrol etmemek kimin haddine? Bunun
hesabını kim verecek? Yani bu gizlilik nedir? Bu gizliliğin
altında ne yatmaktadır? Gelin, denetleyelim, kontrol edelim. Yüce
Meclise verdiğimiz komisyon önergeleri var, bu önergeleri kabul edip
gerçekten denetleyip kontrol ettikten sonra iyi yaptıkları varsa
teşekkür edelim, yapmadıklarını da eleştirelim
değerli arkadaşlar. Toplu Konut İdaresi gelecek yüzyılda
TOKİ olarak adlandırılmayacaktır. Bana sorarsanız
TOKİ öyle bir noktaya gelmiştir ki artık TOKİnin adı
toplu götürme merkezi yani TOGÖM olarak değiştirilmelidir.
Uygulamalarında da maalesef, denetleme raporlarında da bu
zafiyetlerini görüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, aslında konuşulacak çok şey var ancak
TOKİnin yine değişik uygulamalarına
baktığımızda, özellikle kent merkezinde bulunan çok
değerli arsaları kentsel dönüşüm adı altında rantsal
dönüşüme çevirmiştir. Örneğin -bu akşam gerçi UEFA Kupası
maçı da var ama bunu da konuşmamız gerekiyor- Toplu Konut
İdaresi, İstanbulda, Galatasaray Stadyumuna ait alana yeni bir
stadyum yapılması adı altına bir proje başlattı.
Şimdi efendim neymiş, Mecidiyeköyde bulunan stadyumun alanı,
mevkisi çok değerli, Toplu Konut İdaresi başka bir alana stat
yapıp, burayı kendisine alıp burada bir proje geliştirecek.
Gerçekten, Galatasaray Spor Kulübüne devlet desteği burada söz konusu ama
diğer takımların başkanları, yöneticileri bu konuda
Rekabet Kuruluna müracaat etmiş olsalar idi bu proje yok olacaktı. O
nedenle Birinci Süper Ligde mücadele eden takımlarımızın,
örneğin Bursasporumuzun, örneğin Eskişehirsporumuzun,
örneğin seçim bölgem olan Bozüyüksporumuzun, Bileciksporumuzun
statları da kent merkezlerinde kalmıştır. Yani, Galatasaray
Spor Kulübüne bu imkân sağlanırken diğer kulüplerimize neden ve
niçin sağlanmıyor? İktidar partisinin milletvekilleri bu konuda
seçim bölgeleri için niçin hareket geçmiyor? Bunun takdirini de değerli
vatandaşlarımıza bırakıyorum.
TOKİ yine,
özellikle 2003 yılından beri, -bakın burası da çok önemli-
Toplu Konut İdaresi özellikle 2003 yılından beri, Türkiye Büyük
Millet Meclisini kullanır hâle gelmiştir. Diyeceksiniz ki bu da
nereden çıktı? Nereden çıktı: Toplu Konutun Ankara ilinde
yapmış olduğu uygulamalarda, projelerde, örneğin
Eskişehir yolunda, örneğin Yenimahallede, örneğin şimdi
son günlerde Gölbaşı semtinde başlatılan projeye çok az
sayıda milletvekilimiz katılmıştır çünkü
sağladığı bir avantaj yoktur. Ama TOKİ yönetiminin,
TOKİ Başkanının Parlamentoyu, Türkiye Büyük Millet
Meclisini kullanarak, özellikle Bu projede milletvekilleri de var. deyip
Milletvekilleri varsa da bir avantaj, bir imkân sağlanacaktır.
demesiyle halkımız daha fazla katılım
sağlamış, daha fazla ilgi göstermiştir.
Toplu Konut
İdaresi, oysa, bırakın Türkiye Büyük Millet Meclisine böyle
imkânları sunmayı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisinde olan
lojmanları devralıp bir başka firmaya, bir başka
şirkete devretmiştir. Dolayısıyla TOKİ,
yapmış olduğu uygulamalardaki bu kadar
yanlışlığa rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisini de bu
yanlışlıkların içerisine katmıştır.
Dolayısıyla
bundan sonraki uygulamalarında sayın TOKİ yönetiminin veya benim
adlandırdığım TOGİM merkezinin -toplu götürme
merkezinin- bu konuda daha dikkatli olmasını, Türkiye Büyük Millet
Meclisini kullanmamasını tavsiye ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tüzün, lütfen tamamlayınız.
YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) Evet, kuşkusuz, TOKİnin, yine, ek ikinci şirket
olarak kurmuş olduğu şirketin niçin ve neden kurulduğunun
bir haftadır bu yüce Mecliste görüşüldüğü hâlde hâlâ
açıklanmamasının sebebinin ne olduğunu öğrenmek
istiyoruz değerli arkadaşlar. Yani Toplu Konut yönetimi niçin ikinci
bir şirket kurmuştur? Niçin bu
ikinci şirketin hisselerinin yüzde 49u TOKİye aittir de yüzde 51i
şahıslara aittir? Yani Emlak Pazarlama, İnşaat, Proje
Yönetimi ve Ticaret AŞnin hisse oranlarının
dağılımı neden böyle kaynaklanmaktadır, neden böyle
kurulmuştur, bunun açıklamasının mutlaka
yapılması gerektiğine inanıyorum.
Bugüne kadar
Toplu Konutun yapmış olduğu örnek ve doğru projeler de
vardır- yiğidi öldürüp hakkını vermek gerekiyor- bu
projeler için de kendilerine, emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tüzün.
YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) Daha iyi yapılabilmesi ve daha iyi projelerin ortaya
konması için TOKİnin mutlaka denetlenmesi gerekir, kontrol edilmesi
gerekir. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğumuz Meclis
araştırması önergeleri vardır. İktidar partisi de bu
noktada bir önerge versin, gelin bir komisyon kuralım, TOKİnin bu
yaptığı uygulamaları denetleyelim, kontrol edelim, iyi
yaptıklarına teşekkür ederim, yapmadıklarını da
eleştirelim diyorum.
Mevlit
Kandilinizi kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tüzün.
Madde üzerinde
şahısları adına söz isteyenler: Harun Öztürk, Mikail Arslan.
Harun Öztürk,
İzmir Milletvekili.
Buyurun
Sayın Harun Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarı biraz
sonra oylarınızla yasalaşacak, ben düşüncelerimin bir
kısmını ancak ifade etme imkânı bulabiliyorum. Umarım
yasama faaliyetini daha sağlıklı yürütebilme konusunda hep
birlikte bir şeyler yapabiliriz.
Değerli
milletvekilleri, TOKİnin konutları düşük kaliteli ve gecikmeli
teslim ettiği dile getirildi. Kurum, teslimlerdeki gecikmeleri önlemek
yerine, temerrüde düşmekten kurtulmak için sözleşmelere koyduğu
bazı hükümlere sığınmaya çalışmaktadır.
Evet, bu çerçevede, ilk yaptığı sözleşmelere Gayrimenkullerin
yapımı sırasında gerek genel planlarda gerekse gayrimenkul
planlarında ve sözleşmelerinde teknik ve yönetimsel nedenlerle
gerekli göreceği her türlü değişiklikleri yapmak İdarenin
yetkisi dahilindedir. hükmünü koymuştur. Daha sonra bu hükmün kendisini
temerrüde düşürmekten kurtaramayacağını düşünmüş
olacak ki satış sözleşmelerine Adlarına gayrimenkul tahsis
edilen alıcılar ileride altyapı ve peyzaj
çalışmaları gecikmesinden dolayı herhangi bir hak ve
istekte bulunamayacaklarını peşinen kabul ederler. hükmünü
eklemiştir. TOKİ, teslimlerdeki gecikme nedeniyle kira talep eden
vatandaşlara da bu hükümlere dayanarak Akdedilen sözleşmede geç
teslimden dolayı kira kaybı ve bundan kaynaklanan kâr
kaybının ödeneceğine ve isteneceğine dair herhangi bir
hüküm bulunmamaktadır. şeklinde cevaplar vermektedir.
Değerli
milletvekilleri, TOKİ, bu hükümlere dayanarak teslimdeki gecikmeleri
belediyelerin altyapı çalışmalarını
tamamlayamamasına bağlayabilmektedir. Ankara Turkuaz örneğinde
TOKİ, yürütmenin bir parçası olarak Hükûmet adına atanan bir
başkan, Ankara Büyükşehir Belediyesi de aynı partiye mensup bir
belediye başkanı tarafından yönetilmektedir, biri diğerinin
gecikmesine altyapıyı ağırdan alarak diğerinin
imdadına yetişmektedir. Vatandaşlarımızı mağdur
etmeye yönelik bu tür mazeret ve oyunlar kabul edilemez. Bir kamu kurumuna da
bu yakışmamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, geçmişte TOKİ, daireleri hak sahiplerine süresinde
teslim ederken bugün ne olmuş da teslim edememeye
başlamıştır. Bu gecikmelerin bir kısmı kriz
nedeniyle duran satışlara bağlanabilse de tümüyle bu mazerete sığınmak
mümkün değildir.
TOKİnin
gerçekleştirdiği projelere baktığımızda para
ödeyen vatandaşlara konut yapmanın yanı sıra belediyelerin
yapması gereken bazı altyapı yatırımlarının,
anaokulundan başlayarak liseye kadar kamunun yapması gereken
okulların, hastane ve sağlık ocaklarının, vergi
dairelerinin afet evleri ve ucuz sosyal konutların, ibadethanelerin,
ticaret merkezlerinin, kütüphanelerinin de uygulanan projeler kapsamında
yapılmakta olduğunu görüyoruz. Bu sayılan yapıların
hepsi oturulacak bir sitede mutlaka olması gereken yapılardır.
Ancak bunlardan bir kısmı için vatandaşlardan vergi
toplanmaktadır, dolayısıyla bedelinin TOKİye bütçeden
transfer edilmesi gerekmektedir. Aralarında gönüllü bağışlarla
yapılması gereken yapılar da bulunmaktadır. Hem konut hem
de kamu yatırımlarının yapılması ve
yaptırılması görevinin TOKİye verilmesi,
vatandaşların satın aldıkları daireler için ödedikleri
paraların bir kısmının da bu yatırımlara
yönlendirilmesi sonucunu doğurmaktadır. Nitekim TOKİ
Başkanı komisyonda yaptığı açıklamada kamu
kurumlarından bu yatırımlar nedeniyle 2,5 milyar alacakları
olduğunu ve yapılan bu yatırımların bedelinin ilgili
idarelerden beş yıl içinde taksitler hâlinde tahsil edildiğini
belirtmiştir. Kamu yatırımlarının bu şekilde
finanse edilmesi nedeniyle TOKİnin taahhütlerinde meydana gelen
gecikmeler kabul edilemez.
Değerli
milletvekilleri, TOKİ uygulamalarının bugün için etkin bir
denetiminin yapıldığı da söylenemez. Öncelikle bütçesinin
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmemesinin bir eksiklik
olduğunu ifade etmeliyim. Sayın Bakanın geçtiğimiz
oturumlardan birinde Genel Kurulda yaptığı açıklamanın
aksine, TOKİnin 2985 sayılı Kanunun 6ncı maddesinde
yazılı hüküm çerçevesinde 832 sayılı Sayıştay
Kanununa tabi olmadığı açıktır. Sayın Bakan,
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun yaptığı
denetimlerde Sayıştay denetçilerinden yararlanıyor
olmasını Sayıştay denetimine tabi olmakla
karıştırmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztürk, lütfen tamamlayınız.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, TOKİnin mevcut ihalelerinin Kamu İhale Kurumu
mevzuatı çerçevesinde yapılıyor olması da uygulamanın
denetlendiği anlamına gelmemektedir. Bu nedenle, TOKİ, mutlaka
periyodik olarak Sayıştay denetimine tabi tutulmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, tasarının çerçeve 3 ve 4üncü maddeleriyle
yargıya intikal eden davalara müdahale edilmektedir. Bu nedenle söz konusu
maddelerin Anayasaya aykırı olduğunu ifade ediyor, yüce
heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde
söz isteyen Mikail Arslan, Kırşehir Milletvekili.
Buyurun
Sayın Arslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MİKAİL
ARSLAN (Kırşehir) Sayın Başkan, yüce Meclisimizin
değerli üyeleri; Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkındaki
Kanun Teklifi hakkında şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Mevlit Kandilinizi tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
İllerde
kasabalarımızı, ilçelerimizi, şehirlerimizi
dolaştığımız zaman binaların önünde otopark
sıkıntıları olduğunu görürüz; otoparkı
vardır, altyapısı yoktur, altyapısı vardır,
yeşil alanı yoktur. Toplu Konut İdaresinin yapmış
olduğu bütün yapı alanlarında altyapısıyla, park
alanıyla, yeşil alanıyla, aydınlatmasıyla bir
şehir kesiti çok güzel şekilde sunulabilmektedir. Bina projeleri,
zemin etütlerinden mimarisine kadar, mimarisinden ısı
yalıtımına kadar, statik projelerine kadar uzman mühendisler
tarafından hazırlanmaktadır. O yüzden Toplu Konut dairesinde
oturanlar ayrıcalıklı olduğunun farkında olurlar,
güvenli bir konutta yaşadıklarının da
farkındadırlar.
İşte,
bu statüde olmak üzere ilimizde de Toplu Konut İdaresi çok değerli
çalışmalar yapmıştır. Merkez ilçemizde, Kamanda, Çiçekdağında,
Akpınarda Toplu Konut İdaresi konutlar yaptığı gibi,
engelsiz yaşam merkezi, sevgi evleri, 300 yataklı devlet hastanesi, 4
adet ortaöğretim, lise binası, 2 tane spor salonu, 3 adet ticaret
merkezi, 2 adet cami ve tarımköy uygulamasını başlatmıştır.
Ayrıca, dolaştığımız zaman beldelerimizde de
Toplu Konut İdaresinin konut yapmasıyla ilgili ciddi talepler
olmuştur. Bunlardan bir tanesi, Yerköy-Çiçekdağı
birleşiğinde bulunan Köseli Belediyesidir. Köseli Belediyesi iki bin
tane dilekçeyi toplamış, önümüze koymuş ve en büyük
isteğinin Toplu Konut İdaresinin konut yapması olduğunu,
talep örgütlenmesinin başlaması hâlinde de bir haftada 600
kişinin müracaatının, peşinat bedelinin yatırılması
kaydıyla, başvuru bedelinin yatırılması kaydıyla
yapılacağını söylemiştir. Bu, Toplu Konut
İdaresinin başarısından kaynaklanmaktadır. Gerçekten,
beldelere kadar Toplu Konut İdaresi şayet konut yapıyorsa
halkın teveccühünün de çok açık bir göstergesidir. Aynı zamanda
Kaman ilçemizde ve merkez ilçemizde kentsel yenileme çalışmaları
başlamış, diğer ilçelerimizde de 2nci etap
çalışmaları talep edilmektedir.
Toplu Konut
İdaresi, üretilen konutlarının yüzde 85ini dar ve orta gelir
gruplarına yönelik yapmaktadır; üretilen 420 bin adet konutun 363 bin
adedi dar ve orta gelir grubuna, alt gelir ve yoksul grubuna gecekondu
dönüşüm alanlarında, afet konutlarında ve tarımköy
projelerinde kullanılmıştır, 56 bin 508 adet konutu ise
kaynak geliştirme amacıyla değerlendirmiştir.
Biliyorsunuz 775
sayılı Gecekondu Kanununda da şehir merkezinde bulunan
değerli arsalar değerlendirilerek kat
karşılığı satış veyahut inşaat
yapıp satmak şartıyla değerlendirilerek elde edilen
gelirler gecekondu dönüşüm alanlarında kullanılabilmektedir. 775
sayılı Yasada da olan bu uygulama Toplu Konut İdaresi
tarafından da kullanılmaktadır. Ben bu
çalışmalarından dolayı kendilerine özellikle teşekkür
ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Avrupada, yaşanan İkinci Dünya
Savaşından sonra şehirlerin birçoğu tahrip olmuştu,
bu tahrip olan şehirlerin yeniden inşasıyla ilgili 1950
yılından itibaren düzenli toplantılar yapıldı;
uzmanlar, şehir plancıları, mimarlar, mühendisler, sosyologlar,
akademisyenler bu toplantılara katıldılar ve kentsel yenileme
çalışmasını başlattılar. 1950 yılında
Avrupada başlayan kentsel yenileme çalışması Toplu Konut
İdaremiz vasıtasıyla Türkiye kamuoyunun da gündemine girmiş
bulunmaktadır. İşte, bu çalışmaların neticesinde
Esenboğa Havalimanının kenarında bulunan gecekondular
kaldırılmış ve gecekondu dönüşümüyle kentsel yenileme
çalışmalar başlamıştır. Bu açıdan kentsel
yenilemenin kazandırılması ve bunun getirisi açısından
da çok önemli bir çalışmayı yaptığını burada
ifade etmek istiyoruz.
Türkiyede Devlet
Planlama Teşkilatının ve Türkiye İstatistik Kurumunun
verilerine göre yenileme, dönüşüm ve nitelikli konut üretimi tarzında
olmak üzere üç milyon civarında acil konuta ihtiyaç vardır.
Ayrıca 2013 yılına kadar her yıl altı yüz bin tane
yeni konut yapılması gerekmektedir.
Ülkemizde konut
ihtiyacı talebini belirleyen beş tane temel unsur bulunmaktadır.
Bunlardan bir tanesi gecekondu dönüşümü ve kentsel yenileme
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Arslan, lütfen tamamlayınız.
MİKAİL
ARSLAN (Devamla) -
diğeri deprem riski nedeniyle dönüşüm, alt gelir
grubu ve yoksul vatandaşların konut ihtiyacı, mevcut konu
stokunun yaşı ve niteliğinin değerlendirilmesi ve ülkemizde
13,5 milyon şehir konutunun yaklaşık yarısının bu
faktörler çerçevesinde yenilenmesi gerektiği de aşikârdır.
Dolayısıyla, Toplu Konut İdaresi, bu ihtiyacın ancak yüzde
5 ila 10unu karşılayabilmektedir. O yüzden Toplu Konut
İdaresinin desteklenmesi ve çalışmalarına destek verilmesi
gerekmektedir. Bu, kentsel yenilemeyle ilgili köyler dâhil, yapılacak çalışmalarla
ilgili de uygulamalarda çıkan sorunların çözümüne dair Türkiye Büyük
Millet Meclisinin sürekli desteğine ve kanunlarla ilgili ihtiyaç
duyulduğu hâlde yenilemelere gerek duyulmaktadır.
Bu vesileyle,
tekrar, biraz sonra oylarınızla kabul edilecek olan kanunun
hayırlı olmasını Cenabı Allahtan temenni ediyor,
kandilinizi tekrar tebrik ediyor, hayırlara vesile olmasını
Cenabı Allahtan temenni ediyor, saygılar ve sevgilerimi sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Arslan.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
İç Tüzükün
86ncı maddesi gereğince tasarının üzerinde oyunun rengini
belirtmek için ve aleyhte olmak üzere söz isteyen Kamer Genç, Tunceli
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bana bela okuyorlar.
BAŞKAN
Yanlış yapıyorlar Sayın Genç, bugün bela okunmaz.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) O yukarıdaki biliyor kime bela vereceğini.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 455 sıra sayılı Yasa
Tasarısının tümünün oylanmasından önce oyumun rengini
belirtmek üzere, aleyhte söz almış bulunuyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum.
Evvela tüm
İslam âleminin ve vatandaşlarının mübarek kandilini
kutluyorum, kendilerine saadet ve mutluluklar getirmesini diliyorum.
Bugün, bir trafik
kazası geçiren Tekel işçisi kardeşimize, emekçimize de Allahtan
rahmet diliyorum. Bunu, buralarda süründüren insanların da Allah
belasını versin diyorum.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, tabii ki, Türkiyeyi Tayyip Erdoğanın
çiftliği hâline sokuyorsunuz. Bakın, bugün bir kandil gecesi. Bunda,
bir kandil gecesinin manasının olduğunu herkesin bilmesi
lazım.
Devlet
malına el uzatan insanların İslamla ilgisi yok.
İslamın özünde, dürüstlük vardır, ahlak vardır, tertemiz
duygular vardır, devlet malına el uzatmamak vardır.
Şimdi, öyle
bir kanun bugün kabul ediyorsunuz ki, bu kanunda -burada söylendi- ihaleyi
genel müdür istediğine veriyor. Tamamen Tayyip Erdoğanın emrine
bağlı bir şirket. Bu şirket istediği kişilere
istediği hazine malına el koyuyor. Bakın, Ankara, İstanbul,
İzmirde çok kıymetli okul arsaları var, Hükûmet
konaklarına ait arsalar var, kamu hizmetine tahsis edilen arsalar, arsalar
yetmediği gibi bu kanuna getirdiniz bir de binayı ilave ettiniz. Yani
demek ki gözünüze kestirdiğiniz çok kıymetli binalar var, o binalara
da el koyacaksınız. Ondan sonra getireceksiniz. TOKİ ne alacak?
Bunları özellikle Tayyip Bey ve kendi yandaşlarının tensip
edeceği insanlara çok büyük rant sağlayacak şekilde verecek.
Bakın, en
basiti, sizin Cemil Çiçek diye bir Bakanınız, Başbakan
Yardımcınız var. Bunun damadı TOKİden bir iş
aldı. Kaç lira kazandı? 300 milyarlık bir işten 1,5 trilyon
kazandı, cebine attı. Bunları sizin vicdanınız kabul
ediyor. Ben şimdi TOKİye soruyorum: Bu TOKİde verilen
ihalelerin en azından yüzde 40ı, 50si AKPnin ileri gelen
insanlarının aracılığıyla malzeme alıyor
arkadaşlar, hem kalitesiz malzeme alıyor hem kabarık malzeme
alıyor. Şimdi, niye kontrolden vazgeçiyorsunuz? Buyurun işte,
gidelim bu insanların aldıkları onayları kontrol edelim.
Hakikaten ihaleleri usulüne göre veriyor mu? Bakın, size, işte, bu
listeden gösteriyorum: Hangi ihaleleri hangi şirketlere vermiş ve
bunların büyük bir kısmında AKPli yöneticilerin
ortaklığı var. Şimdi, bunların denetim
hakkını bize vermiyorsunuz, diyorsunuz ki: Biz savcıları
işte göreve davet ediyoruz. Bu, devlet malının talan
edilmesidir, devlet malının yok edilmesidir. Sizin
yandaşlarınız olunca onlara gidip birtakım avantajlar
sağlanıyor.
Şimdi, dün,
burada birisi dedi ki, işte, mesela Tuncelide bir köyde afet nedeniyle
doksan dokuz ev yapılıyor. Hâlbuki o Çemişgezek ilçemizde.
Mesela Sarıbalta köyünde de afet oldu, Anılda da oldu, Uzungölde de
oldu, Doğanpınarda da oldu, Doğanköyde de oldu, Payamdüzünde
de oldu, Tekeli, Toratlıda da oldu, Gözlüçayırda da
Yani bütün
köyleri sayabilirsiniz. Peki, onlarda niye yani bu Toplu Konut gidip de orada
bir yapı yapmıyor da ille bir tane AKPli belediye meclis üyesi, imar
komisyonu üyesi bir kişinin ihalesini çok fahiş bir fiyatla
Yani
Çemişgezekte bir evin maliyeti, orada normal şehrin içinde
yapılan evin maliyeti 40 milyar, o 162 milyara yapıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, geçmişte bu Çankaya Köşkünde bir
muhafız alayı binası yapılıyordu. O muhafız
alayı binasını yapan insanlar oradaki yöneticinin
kişisiydi, ta Çinden taş getiriyordu, Çinden taş. Niye
getiriyordu? Çünkü müteahhit kâr etsin diye.
Şimdi, orada
da öyle yerlere getirip yapıyorsunuz ki yani normal ova dururken,
getiriyorsunuz, en kayalık yerlere birtakım şeyler
yapıyorsunuz ki burada müteahhit kâr etsin. Yahu, insanlarda Allah korkusu
olması lazım, insanlarda vicdan korkusu olması lazım.
Arkadaşlar,
şu saatlerde açlıktan kırılan insanlar var, ekmek bulamayan
insanlar var, her gün bizim büromuza gelip de açım diyen insanlar var;
bunlar hiç mi sizi rahatsız etmiyor sayın milletvekilleri? Devletin bu
kadar katrilyonlarını birileri getirip de peşkeş çekiyor,
siz de buna, hem gülerek hem de buna engel olanlara, bu kandil gecesinde Allah
belanı versin. diyerek Çıkıp burada söyleme. diyorsunuz.
Yahu, böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Bu memleket benim değil
ki, bu memlekette yalnız ben yaşamıyorum ki, hepiniz
yaşıyorsunuz ya! Siz halkın karşısına gitmiyor
musunuz?
Bakın,
arkadaşlar, o kadar büyük suistimaller var ki bunlardan ben hangisinden
bahsedeyim.
İşte,
diyorum, Sayın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, tamamlayınız lütfen.
KAMER GENÇ
(Devamla) 260 trilyon, arkadaşlar, 260 trilyon TOKİ komisyon
veriyor. Kime veriyor? Birtakım denetici kuruluşlara veriyor. Kim bu
260 trilyon parayı alıyor? İşte, Tayyip Beyin ve sizin,
birtakım insanların talimatıyla o insanlara veriliyor. Yahu,
günah değil mi bu insanların malı? Hâlbuki bu memlekette o kadar
işsiz var, o kadar mühendis var, hâlbuki o Bayındırlık
Bakanlığını feshettiniz, o Bayındırlık
Bakanlığı teşkilatında o mühendisleri
çalıştırsanız da orada, o 260 trilyon lirayla, şu anda
piyasada bir tane işsiz mühendis kalmaz arkadaşlarım ya! Yani
sırf 3-5 tane müteahhit, 3-5 tane yandaşınız parayı
alıyor, cebine dolduruyor diye, bu milletin yüzde 90ını
açlığa mahkûm etmenin bir vicdani izahı olur mu değerli
milletvekilleri? Yani, böyle kime hizmet ediyoruz? Bu devleti niye bu kadar yok
etmeye çalışıyoruz? Devleti ekonomik yönden niye bu kadar
çökertmeye müsaade ediyoruz? Hiç mi
Siz, acaba, bu sıralarda,
İktidara bu kadar neyinize mahkûmsunuz arkadaşlar ya? Bu kanunu
reddedin ben göreyim sizi ya! Bu kanun gerçekten Türkiye'nin başına
bir felakettir ya!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) - Talanın da soygunun da en önemli aracı olan bu kanun
arkadaşlar. Bu kanuna, bana göre, oy vermek hiçbir vicdan sahibinin kabul
edeceği bir şey değildir.
AHMET YENİ
(Samsun) Hadi oradan!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Sayın
milletvekilleri, biz de Başkanlık Divanı olarak Türk milletinin
Mevlit Kandilini kutluyoruz.
Ayrıca,
bugün, UEFA Avrupa Liginde ikinci tur rövanş maçlarına çıkacak
olan Galatasaray ve Fenerbahçe futbol takımlarına da
başarılar diliyoruz. (Alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre vereceğim.
Başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 455 sıra sayılı Kanun
Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 245
Kabul : 222
Ret :
23 (x)
Böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın
milletvekilleri, 4üncü sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın; Anayasa
Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkındaki Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın, Anayasa Değişikliklerinin
Halkoyuna Sunulması Hakkındaki Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/566) (S. Sayısı: 462)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci
sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S.
Sayısı: 458)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı
sırada yer alan, Milletlerarası İmar ve Kalkınma
Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Milletlerarası İmar ve Kalkınma
Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin
Onaylan-masının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve
Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/786) (S.
Sayısı: 460)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7nci sırada
yer alan, Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan
Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi
Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
7.- Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti,
Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco
Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/783) (S. Sayısı: 447)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8inci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti
Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
8.- Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti
Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/755) (S. Sayısı: 426)
(x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının
tümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen
Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kaplan.
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 426 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile
Sırbistan Cumhuriyeti arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının
onaylanması hakkındaki Kanun Tasarısıyla ilgili olarak
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle
Sırbistanın büyük Yugoslavya devletinin altıncı ve son
cumhuriyeti olduğunu hatırlatmak için söz aldım çünkü Yugoslavya
parçalandığı zaman -92 savaşlarından sonra, NATOnun
müdahale ettiği bir ortamdan sonra- Slovenya ayrıldı, ayrı
bir devlet kuruldu; Hırvatistan ayrıldı, ayrı bir devlet
kuruldu; Bosna-Hersek ayrıldı, ayrı bir devlet kuruldu;
Makedonya, Kosova, şimdi de Sırbistan Cumhuriyeti...
Ama, tarihsel
bağlarımız gereği bütün bunlarla Türkiye Cumhuriyetinin
ekonomik, sosyal, ticari, yol güzergâhı ilişkilerimiz var ama buradan
bir ders çıkarılması gerekiyor. Aslında burada söz almamın
nedeni, Yugoslavya örneğini ve
parçalanmışlığını biraz hatırlatmak,
Türkiye'nin bulunduğu konumla Yugoslavyanın parçalanmasından
sonra Sırbistanın geldiği o iç çatışmalardan,
Katoliklerle Ortodoksların, Ortodokslarla Müslümanların, etnik
boğazlaşmanın, dinsel boğazlaşmanın, mezhep
boğazlaşmasının o ülkeyi getirdiği nokta.
Sabah bir
açılım tartışması yaşadık. Eğer
Yugoslavya gerçeğini göremezsek sabah yaşadığımız
kısır tartışmanın da hiçbir getirisi
olmadığını anlayabiliriz. Burada şunu ifade etmek istiyorum:
Uluslararası Ceza Mahkemesinde yakın süreçte bir Miloseviçin
yargılanması vardır, bir Karadzicin yargılanması
vardır. Uluslararası Ceza Mahkemesinde savaş suçlusu olarak bu
yargılamalar yakın tarihtir. Bosna-Hersek İnsan Hakları
Mahkemesi kurulmuştur; orada, korkunç kayıplarla ilgili, ölümlerle
ilgili, Srebrenicayla ilgili, katliamla ilgili müthiş dosyalar
vardır. O tarihlerde Sırbistan, herkesi, insan haklarını
savunan örgütleri, temel hak ve hürriyetleri savunanları hep batı
ajanı, vatan haini diye damgalıyordu. Sırplar kendilerini
kuşatma altında hissediyordu ve savaş suçlusu olarak Miloseviç
dönemine denk gelen şikâyetlerde de genelde yolsuzluk vardı.
(x)
426 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Aradan
yıllar geçti. O tarihlerde, Türkiye, Avrupa Birliğine üyelik
başvurusunu
99da aday adayı üyeliği başvurusu oldu.
Türkiye o tarihte Sırbıstandan çok öndeydi ama ne yazık ki
aradan geçen yedi yıl sonucunda Sırbıstan Avrupa Birliği
yolunda son sürat ilerleyen, kendine güvenen bir ülkeye dönüştü. Bu
bölünme, parçalanma vakalarının üzerinden gelinen noktada
Sırbıstanın geldiği nokta bu. Türkiye'nin ise siyasetinde
-sivil topluma, sokaktaki insana, herkese- herkesin birbiriyle
didiştiği, devletin üst kurumlarının kriz
yaşadığı, itiştiği, aşırı
milliyetçiliğin ve linç kampanyalarının geliştiği bir
noktaya geldi.
Ben, buradan
samimi olarak bir şey anlatmak istiyorum. Sabahki tartışmalarda
İçişleri Bakanının Bakanlıktaki görüşmesinde yer
alan bir milletvekiliydim. Orada milletvekili olarak biz Türkiyede
barış sürecine nasıl katkı sunarız, nasıl
sağlıklı bir çözüm getirebilirizi konuştuk. Asla
yargıya müdahale, orada tahliye, bunlar konuşulacak konular
değil. Zaten konuşulacak mevki, makamlar olarak da Meclisin
üyeleriyle yürütmeden bir bakanın yapacağı şeyler
değil. Ama Şırnak Milletvekili olarak ben orada, Habur
Sınır Kapısında, olayın başından sonuna
kadar görev yapmış bir milletvekili olarak, uyumadan, durmadan ve en
az bir şekilde barış sürecine katkıyı düşünen,
düşünmesi gereken bütün arkadaşlarımızın
düşünmesi gereken bir süreci yaşayan birisi olarak, geldiğimiz
noktayı korkunç olarak nitelendiriyorum.
Burada 34 tane
teröristten durmadan bahsediliyor. Eğer gerçekten 34 tane terörist var
deniliyorsa şu resmi kameradan bütün vatandaşlarıma, 72 milyon
insana göstermek istiyorum: Şu kameradaki kadın, Mahmur
Kampında, kucağında bir bebek görüyorsunuz, onun hemen
ayaklarının altında beş yaşlarında bir kız
çocuğu var, bakın, hemen yanında kocasını görürsünüz.
Buna terörist demek için vicdanın kuruması lazım. Buna terörist
demek için, bu bebeğe, bu çocuğa, anasına;
insanlığımızı yitirmemiz lazım, bütün
sağduyumuzu yitirmemiz lazım, bu ülkeye karşı bütün
sorumluluğumuzu yitirmemiz gerekiyor. Nasıl, benim Şırnak
ilimde Uluderede, Şenobada, Beytüşşebapta köyleri
yakılan, anası babası katledilen ve Saddamın zulmünde
Iraka sığınan 12 bin yurttaşımız hâlâ şu an
Mahmurda yaşıyor. Bunun 26 tanesi Mahmurdan gelen
yaşlılar, çocuklar ve kadınlardı. Onları özel ağır
ceza mahkemesi savcılarının önüne çıkarmak hataydı.
Bunu ben söyledim bir hukukçu olarak; otuz iki yıllık hukukçuyum,
ceza avukatıydım, uluslararası hukuku bilen bir insandım.
Nasıl bu bebekleri sanık kürsüsüne getirebilirsiniz? Köyü
yakılmış, evi yıkılmış, kocasını
kaybetmiş, kardeşini kaybetmiş
Eğer bir terörizm
aranıyorsa o köyü yakanlar teröristtir, o masum insanları öldürenler
teröristtir. Kim olursa olsun, bunun karanlık örgütlenmesi, şu, bu
demiyorum. Bunu konuşurken sağlıklı konuşmuyoruz.
Evet, geri
taraftan Kandilden inen 8 tane de PKKlı geldi üniformasıyla; gizli
gelmediler, açık geldiler. Zahoda basın toplantısı
yaptılar, Haburdan girdiler. Ama Habura bir giriş var, bir de
çıkış var. Biz giriş bölümündeydik. Bölge baroları,
tam 90 tane avukat vardı; Diyarbakır Baro Başkanı,
Şırnak Baro Başkanı, Van Baro Başkanı, bütün
bölge baro başkanları. Şimdi, bu insanların hepsi orada bir
görev yaptılar. Bu görev yapılırken hepimizin ortak bir duyusu
vardı: Nasıl, otuz yıl süren bu çatışmayı bitirebiliriz?
Hepimizin yüreğinde duyduğu buydu, halkın istediği buydu.
Evet, bir gün önce de miting vardı, 50 bin kişi meydandaydı. Bir
milletvekili olarak ben, ambulans aracına binip megafonlarla,
sabırsızlıkla Haburun kapısına doğru ilerleyen
bu kitleyi geri getirip
Şimdi,
Sırbistanda yaşanan olayları, o acı hatıraları,
deneyleri getirip Türkiyedeki gelişmelerle kıyaslamadan biz burada
sorunlara çözüm bulamayız.
Elimdeki
belgelere bakıyorum. Çok şey söylemek istemiyorum, ilerleyen saat.
Belki de Galatasaray-Fenerbahçe maçına gitmek için can
atarsınız. Bu konuda uzlaşabilirsiniz, gruplar
konuşmayabilir. Hatta yüzde 10 barajında da
uzlaştığınız gibi çünkü yüzde 10 barajı üç
partinin çok işine yarıyor. Bakın, ortak noktalarınız
var, ne güzel ortak noktalarınız var; maçta uzlaşıyorsunuz,
yüzde 10 barajında uzlaşıyorsunuz. Bakın, ne güzel. Yani demek
ki hep iyi noktalarda uzlaşmıyorsunuz, bazen antidemokratik seçim yasalarında
da uzlaşıyorsunuz. Demek ki uzlaşı noktalarınız
var.
Ben buradan
şunu çok kısa ve net olarak söyleyeyim: Hiçbir gizli görüşmenin
olmadığı bir süreci ve halkın barışa olan
coşkusunu, halkın Barış geliyor, çatışmalar
bitecek, otuz yıl sonra Şırnakın dağlarında
yayla yasakları bitecek, özgür dolaşacağız köylerimizde.
diye düşünüp meydanlara döküldüğü zaman biz onu da anlayamadık,
yönetemedik. Bunu anlamak zorundayız, anlatmak zorundayız,
birbirimizi anlamak zorundayız, başka şansımız yok.
Varsa bir çözüm
20 milyon Kürt yurttaşımızı başka
türlü yani bu ülkede yaşamıyor saymak mümkünse öyle sayalım, ona
çözüm bulalım. Hani Millî Eğitim Bakanı Öğrenciler olmasa
okulları yönetmek çok kolaydır. diyordu ya, Kürtler de olmasa Kürt
sorununu çözmek çok kolay olacaktı! Ama değil, hayatın
gerçeklikleri şunu gösteriyor: Biz istesek de istemesek de birlikte
yaşamaya mecburuz. Gidin, şu an Şırnakta bir referandum
yapın, yüzde 99,9 birlikte yaşamaktan yana fikir beyan ederler.
Bu ülkeyi
birlikte kurduk İstiklal Savaşında, bu Meclisi de birlikte
kurduk; çatısının altında Kürdistan mebusları,
Lazistan mebusları vardı; Dersim mebusu denirdi, Bitlis mebusu
denirdi. Yani bu gerçekleri, arşivler açıldı, herkes okuyabilir.
Şimdi, bütün
bu gerçekliklerin içinde çok çok iyi biliyoruz ki bir gerçeklik daha var:
Sosyal demokratların Kürt sorununda tarihî bir görevi, sorumluluğu
var. Bu tarihî görev ve sorumluluğu yerine getirmediği zaman Türkiye
barışında, bundan sonra çıkacak her olayda,
çatışmada dökülecek kanda, cenazede, şehitte vebali ve
sorumluluğu tarih önünde, halkın önünde affedilmeyecek derecede
ağır olacaktır. Biz, bir şans, bu arada bu Mecliste
birbirimizi boğazlamadan, çatışmadan,
çok rahatlıkla bazı konuları konuşup çözebiliriz.
Bize Efendim,
çadır mahkemeleri kuruldu, hâkimleri, savcıları
ayarladı-lar. O gücüm olsaydı hâkimleri, savcıları
ayarlamak, benim kelepçelenen be-lediye başkanlarımı, il
yöneticilerimi, genel merkez yöneticilerimi, 1.500 tane kadrolum şu anda
cezaevindedir -Diyarbakırdadır, Midyattadır, Mardindedir,
Siirttedir, Ankaradadır, İzmirdedir, Antalyadadır,
Mersindedir, Adanadadır, İstanbuldadır- ben gider hâkimleri
ayarlardım, kendi arkadaşlarımı çıkarırdım.
Demek ki öyle bir gücümüz yok.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Gensoruyu senin için vermedik Hasip Bey, İçişleri
Bakanı için verdik.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Hayır, şimdi benim için gensoru vermenize gerek yok,
Haburda hep bizi vurmaya çalıştınız, Haburda sanki her
şeyin günah keçisi biziz, her şeyin sorumlusu biziz. Allahtan
korkun, Yüzyıl Savaşlarına bakın yirmi beş yıl
sürmüş, yirmi beş yıl! Otuz yıldır çatışma
sürüyor.
Gelin, sizi
Şırnaka davet ediyorum. Bir Maden Araştırma Komisyonu var,
mecbur gideceğiz milletvekili arkadaşlarla, belki birçok CHPli,
MHPli ve diğer partilerden arkadaşlarımız
Şırnakı görmemişlerdir.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Zaten gittik Şırnaka.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Getireceğiz, zaten beraber gideceğiz.
Aslında,
Fıratın öte yakasında biraz daha siyaset yapmanın
zamanı di-ye düşünüyorum. Belki birbirimizi anlamak daha
kolaylaşabilir ama şunu anlıyorum: Sırbistan, Yugoslavya,
Bosna-Hersek bunca acıları Avrupanın göbeğinde
yaşadı, merkezinde yaşadı. Merkezinde yaşadıktan
sonra, evet bölündüler ama bir düzen kurdular. Bugün bütün parçalanan, en iyi
ilişkilerimizin olduğu ülkeler Slovakya, Hırvatistan,
Bosna-Hersek, Kosova. Hepsiyle çok yakın ilişkilerimiz var, ama biz
kendi ülkemizin içinde farklı siyasetlere, farklı düşüncelere,
farklı partilere, farklı gruplara, farklı etnisitelere,
farklı kültürlere hâlâ öteki gözüyle bakan bir siyasi
anlayışın girdabında bu ülkeyi de sürüklüyoruz.
İnanın Bağımsız yargı diyoruz, yargı
krizinin temelinde Kürt sorunu var, bu çatışmalar var. İnanın
Ülkenin demokratikleşmesi diyoruz, yüzde 10 barajını Kürtler Meclise
girmesin diye koyduk, şimdi de işimize yarıyor, devam
ettiriyoruz. Oysaki demokratlığın çok temel ölçütleri var.
Burada, ben yaşananları görünce ürktüm, gerçekten korktum da.
Türkiyenin geleceği için, kardeşliğimiz için,
barışımız için, demokrasimiz için
Yani birbirimizi Kürt
sorunu üzerinden vurmaya kalkarsak hepimiz kaybederiz. Kürt sorunu, birbirimize
karşı kullanacağımız bir silah değildir.
RECEP TANER
(Aydın) Bir saatten beri onu konuşuyorsun ya!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Evet, konuşacağım, anlayacaksınız, güzel
güzel. Bakın, bunu konuşacağım. Sırbistan böyle bir
ülkeydi.
RECEP TANER
(Aydın) Bir saatten beri Kürt sorunundan bahsediyorsun sen ya!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Sırbistanda Türkler vardı, Kosovalılar vardı,
Arnavutlar vardı, Boşnaklar vardı, Katolikler vardı,
Ortodokslar vardı, herkes vardı, farklılıklar vardı.
Ne oldu? Bu olmasın Türkiye'de, bunu istiyoruz.
RECEP TANER
(Aydın) Şu anda Yugoslavya yok.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bunlar yaşanmasın Türkiye'de, bunu istiyoruz. Bunu
yaşamamak için, Türkiyenin birlik, bütünlük içinde bir hukuk devleti
olmasına ve demokrasiye ihtiyacımız var diye düşünüyoruz.
Bu açıdan bakıyoruz olaylara. Eğer bu açıdan bakarsak çok
şeyi aşabiliriz. Türkiyeyi çatışmasızlık
ortamına getirebilirsek ki getirmemek için ben çok büyük bir neden
görmüyorum; çok çok bir 12 Eylül darbe Anayasasının
değiştirilmesi, bir demokratik seçim yasaları, arkasından
bağımsız yargı konusunda gelecek anayasa reformları konusunda
uzlaşabilmek, ortak komisyonlar kurabilmek; bir anayasa reformunda yine
uzlaşabilmek, ortak komisyonlar kurabilmek, çalışabilmek. Ee
bunlar AK PARTİnin Avrupa Birliği uyum sorunuyla ortaya koyduğu
şeyler değil ki, hepimizin sorunu. O zaman, AK PARTİnin de bunu
tez elden gruplara getirip ortak uzlaşı komisyonlarını
kurması gerekiyor. Barış bütün bu yollardan geçiyor, tek yoldan
geçmiyor, tek tetikten geçmiyor. Sadece çelik, soğuk namlunun ucunda
değildir barış. Sorunların çözümü silahın, namlunun
ucunda değildir. Silahla çözüm araya araya bugüne kadar birbirimizi
kırdık, döktük, duygularımızı kırdık,
ayrıştık, ayrılıyoruz, bu noktalara geldik.
İşte, baskının dışında çözümler var,
bunların konuşulmasının zamanı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bunların dışında da barışçıl
çözümler var; diyalog var, konuşmak var, demokratikleşmek var.
Silahsız sorunu çözmek inanın çok yakındır, çok yakın,
yeter ki hep beraber biraz gayret edelim.
Kürt dilini,
türküsünü de yaşayacağız beraber diye düşünüyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Hakkı Suha Okay, Ankara Milletvekili.
Buyurun
Sayın Okay. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Cumhuriyet
Halk Partisi grup başkan vekilleri tarafından Sayın
İçişleri Bakanı hakkında bir gensoru önergesi verildi ve bu
gensoru önergesinin görüşmeleri tamamlandı. Bu gensoru önergesinin
görüşmeleri sırasında Parlamentoda grubu bulunan tüm siyasi
partilerin gruplar adına görüşleri açıklandı. Ancak bu açıklamalar
ve bu ifadeler yetmemiş ki, Sayın Hasip Kaplan, Sırbistanla
olan bu ikili uluslararası anlaşma nedeniyle söz alıp Yugoslavya
örneğinden hareket ederek Türkiyeye ilişkin kimi
değerlendirmelerde bulundu.
Değerli
arkadaşlarım, günün birinde, bu Sırbistanla olan ikili
uluslararası anlaşma nedeniyle birileri bu tutanaklara bakarsa,
Sayın Kaplanın ifadelerinde Sırbistan için neler
konuşulmuş ama Türkiyede de neler deniliyormuş, neler
denilmiş. diye şaşkınlık ve hayret içerisinde
kalabilir.
Aslında,
grup adına söz talebinde bulunmak istemedim ama buradaki hatip cep
telefonundan fotoğraf gösterip, elimdeki bu Türkiye Büyük Millet Meclisi
tutanaklarını hiç okumadan, hiç bunlara bakmadan kendisine göre
kurgusuyla bir şeyler ifade etti. Üzüntü veren tarafı şudur: 34
kişiden 4ü çocuktur ve ben, şahsım adına önerge sahibi
olarak konuşurken Gelecek 34 teröristten
diye başlıyorum ve
derhâl diyorum ki: 4ü çocuk, onları ayıracağız, 30 tanesi
terörist. Tutanak burada.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Uyardıktan sonra.
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Uyarmanızın sırası burada.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Uyardık, sonra oldu.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, lütfen
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Uyarının da sırası burada.
Şimdi burada
hem geleceksiniz bir sürü, ses tonunuzu yükselteceksiniz, sonra perdeyi
düşüreceksiniz ve gerilimli bir ortamda bir siyasi partinin
Türkiye'nin
partisi olmanız gerekirken sadece ve sadece birlikte et ve tırnak
gibi olduğumuz Kürt kökenlilerinin partisi olduğunuzu ifade
edeceksiniz, sonra gelip barış çağrısında
bulunacaksınız, olayları tahrif edeceksiniz. Gelin, bunları
yapmayalım. Hem diyeceksiniz ki Hep birlikte bu Parlamento, birlikte bir
sorumluluğu taşıyacak, barışı hep birlikte
kucaklayacağız. ondan sonra İstemiyorsanız biz 20 milyon
Kürt gideriz.
Sayın
Kaplan, 20 milyon Kürt dediğiniz, içimizde, her siyasi partide, her
örgütümüzde Kürt kökenli de var, Türk kökenli de var, Çerkezi de var,
Abazası da var, Gürcüsü de var ama biz, Türkiye'nin partisiyiz. Böylesine
ayrımcı bir üslupta burada ifadelerde bulunup ondan sonra, kucaklaşma
önerisinde bulunamazsınız.
Gelin,
birbirimizi tahrik etmeyelim. Birbirimizi tahrik edip Türkiyede yeni
gerilimlerin öncülüğünü yapmayalım ve burada konuşurken
kendimize göre hedefler belirleyip Bugün de canım sıkıldı,
şunu hedef alayım. deyip onunla ilintili bir üslupla yola
çıkmayalım. Sırbistanı konuşacaksak
Sırbistanı konuşalım ama olayları tahrif edip
gerçekleri görmezlikten gelerek ve -bu konuşmada hiçbir şekilde
uyarı da yok- bu konuşmadaki metni yok farz edip burada bir ajitasyon
yapacaksınız ve burada sanki Onu uyardık. Nerede uyardın?
Ben ayırıyorum, ben, senin uyarın daha sonra. Devam ediyorsunuz
siz, ben bir defa daha tekrar ediyorum. En azından Evet, sonrasında
bunu dedi. deyin, bunları hiç demiyorsunuz. Dört yerde diyorum bunu Hasip
Kaplan, dört yerde.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bebeği çıkardınız, anasını
terörist bıraktınız. 34ten 4 çocuk çıktı, anası
da kaldı, babası da kaldı.
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu kürsü milletin
kürsüsü. Bu kürsüde, her hatip gelecek, gayet doğal ki burada
konuşmasını yapacak ama bu kürsüde konuşurken, hele bir
uluslararası anlaşmada konuşurken, gerçekleri tahrif etmeden
konuşacak, daha dikkatli bir dil kullanacak ve Türkiyede ayrıştırmayı
çağrıştıran üslubu da bırakacak.
Bu vesileyle söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Okay.
Tasarının
tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Ahmet Aydın,
Adıyaman Milletvekili.
Buyurun
Sayın Aydın.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 426
sıra sayılı Yasa Tasarısı üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugüne kadar Türkiye'nin imzalamış olduğu 16
tane serbest ticaret anlaşması var, inşallah bununla bu
akşam hep birlikte 17nciye imza atmış olacağız,
kanunlaştırmış olacağız. Türkiye, bugüne kadar
yapmış olduğu ilkeli dış politikayla, hem ticaret
hacmini genişletmiş hem de dış itibarını sonuna
kadar yükseltmiştir.
Tabii, gecenin bu
saatinde, bir de mübarek bir gece -bu arada hepinizin kandilini de tebrik
ediyorum- zamanınızı çok fazla almak istemiyorum. Aynı
zamanda, bu akşam mücadele verecek olan Fenerbahçe takımına ve
aynı zamanda Galatasaraya başarılar diliyor, hepinize
hayırlı akşamlar diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
Şahsı
adına söz isteyen Ramazan Başak, Şanlıurfa Milletvekili.
Buyurun
Sayın Başak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN
BAŞAK (Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti
Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi Sayın
Meclis Başkanımızın şahsında saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bu Parlamentoda çok önemli kanunlar, çok önemli tasarılar
görüşülüyor. Adalet ve Kalkınma Partisi de bunların son derece
süratli bir şekilde geçmesi için mücadele ediyor ama tahminimce bir konuda
eksiklik bırakıyoruz: Muhalefet partileri madalyonun bir yüzü
üzerinde, bu kanun tasarıları üzerinde çok güzel siyaset
yapıyorlar, politika yapıyorlar, vatandaşa, seçim bölgelerine
mesajlar veriyorlar ama maalesef bizler kanun bir an önce çıksın diye
apar topar işi geçiştirmeye çalışıyoruz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, şu anda Sırbistanla bir ticaret anlaşması
yapıyoruz. Niçin yapıyoruz? Neden yapıyoruz? Kanun geliyor,
geçiyor. Ben bundan yaklaşık üç ay önce Sırbistana bir
ziyarette Sayın Cumhurbaşkanımıza eşlik ettim. Dostluk
Grubu Başkanıyım. Oraya gelen iş adamları oraya
traktör satmak için mücadele etti, biliyor musunuz. Peki, Ankaranın
Çiftlik bölgesindeki traktör fabrikasında çalışan binlerce
işçi kardeşim Sırbistana traktör satmasak nasıl iş
bulacak? İşte, bu hususlardan yola çıkarak ben bu akşam üç
beş dakika sabrınıza sığınacağım.
Arkadaşlar,
yaptıklarımızı anlatacağız. Bugün beni
Adapazarında Hyundai fabrikasında, Bursada çalışan
işçi kardeşim dinliyor. Ben Sırbistana araba satıyorum,
kara taşıtı satıyorum. İşte, bu anlaşmalarla
ilgili buraya çıkan hatip arkadaşlarımızın özellikle
birkaç hususu vatandaşın anlayacağı dilde anlatması
gerektiğine inanıyorum.
Bu, Sırbistanla
ilgili yaptığımız anlaşmanın en önemli
amacı, iki ülke arasında ticareti geliştirmek, ticareti
artırmak, varsa bürokrasideki, gümrüklerdeki engelleri ortadan
kaldırmak saygıdeğer arkadaşlar. İşte, bunun için
yapıyoruz değil mi? Ha, bunu yaparken 2009 yılında
Sırbistan
Saygıdeğer
arkadaşlar, AK PARTİ geziyor ama turistik bir geziye
çıkmıyor ha; gittiği ülkelerde eksikleri görüyor, oradaki
iş adamına destek veriyor, oradaki vatandaşına yalnız
olmadığını hissettiriyor saygıdeğer
milletvekilleri. Gezmezseniz, görmezseniz, eksikleri tespit etmezseniz,
dinlemezseniz ve anlatmazsanız, emin olun, bu dediklerimin hiçbirini
gerçekleştiremezsiniz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bahsi geçen hususların dışında çok önemli
bir husus var. Emin olun, saygıdeğer muhalefet partisindeki
milletvekili arkadaşlarım, sizler de hak vereceksiniz, biz,
Sayın Cumhurbaşkanımızla, o gezide, iş
adamlarıyla, işin ekonomik boyutunun dışında, Novi
Sada bir ziyarette bulunduk. Novi Sad neresi? Hani şu Barış
Şapeli var ya
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Bilmem.
RAMAZAN
BAŞAK (Devamla) İşte, ne için olduğunu ben izah edince
İyi ki de Sayın Vekil konuşmuş. diyeceksiniz
saygıdeğer ağabeyim.
Barış
Şapeli neresi? 26 Ocak 1699 tarihi, Karlofça Anlaşmasının
yapıldığı tarih. Üç yüz on yıl önce Osmanlı
İmparatorluğunun bahsi geçen güçlerle anlaşma
yaptığı yer.
Peki, bir
şey soracağım: Hani Orada dört kapı var, Osmanlı
İmparatorluğu da Osmanlının temsilcileri de doğu
kapısından girmişler.
diyorlar ya, hani Daha sonradan o kapı kapatıldı.
denilen yer. Peki, niye O kapıyı kapattılar. deniliyor?
Osmanlı bir daha bu bölgelere girmesin diye. Ben Sayın
Cumhurbaşkanıyla o doğu kapısından girdim biliyor
musunuz. Oradaki manevi duygularımı size anlatamam.
Peki, o doğu
kapısı üç yüz on küsur yıl kapalı kaldı da nasıl
açıldı? Adalet ve Kalkınma Partisinin, Sayın
Başbakanımızın, Sayın
Cumhurbaşkanımızın izlemiş olduğu
istikrarlı, dik duruşu barındıran dış politika
sayesinde o kapı çok kısa bir süre önce açıldı ve ben
girdim, emin olun sizin de görmenizi özellikle tavsiye ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, sabrınıza sığınarak son bir hususu
söyleyeceğim: Bu gezide Sırp Cumhurbaşkanı Sayın Boris
Tadiç bize eşlik etti. Sayın Tadiçin söylemiş olduğu bir
cümleyi özellikle ben Sayın Kaplanın sözleriyle birleştirerek
aranızdan ayrılacağım ama Parlamentodan değil kürsüden
ineceğim.
Bakın
-hatırlarsınız- Sayın Cumhurbaşkanı Tadiç ne
diyor -hata yapmamak için aynen kelimeleriyle ifade edeceğim- diyor ki:
Türkiye Cumhuriyeti devleti çok güçlü bir devlet. Hani Balkanlara önem
veriyoruz, Bosna-Herseke önem veriyoruz, Kosovaya önem veriyoruz,
Makedonyaya önem veriyoruz, Balkanların tümüne önem veriyoruz,
Balkanlardaki istikrar ve barışa önem veriyoruz. Gerisinde ne diyor
biliyor musunuz Sayın Tadiç: Türkiye büyük bir devlettir. Bugün
dünyanın hiçbir yerinde ve noktasında Türkiye ile barış
olmadan barış yapılmaz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bakın Türkiye Cumhuriyeti devleti büyük bir
devlettir. diyor ha. Kürtleri ayırmıyor, Alevileri
ayırmıyor, Sünnileri ayırmıyor; sadece Türk demiyor
Türkiye Cumhuriyeti devleti büyük bir devlettir. Türkiye Cumhuriyeti devleti
büyük bir devletse, bu, Türküyle, Kürtüyle, Lazıyla, Çerkeziyle bir
bütün olduğu için büyüktür saygıdeğer milletvekilleri. Biz bir
kere gücümüzü, birbirimizin gücünü iyi anlayalım ve sözü fazla uzatmadan
-çünkü Mevlit Kandili dedik- bu Mevlit Kandilinde az söz, çok dua
diyeceğim. Ne için dua edeceğiz? Bu ülkenin birlik beraberliğine
dua edeceğiz. Ne için dua edeceğiz? Bu milletin hak ettiği
yaşam standartlarına ulaşması için dua edeceğiz
diyorum.
Bu
anlaşmanın Türk sanayicisine, Şanlıurfadaki çiftçinin
ürettiği tarım sektörüne ve 72 milyon insana hayırlı
uğurlu olması temennisiyle hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Başak.
Tasarının
tümü üzerinde soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Genç,
buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, tabii AKP bizi konuşturmamak için hep korsan, işte söz
alınıyor, bizi konuşturmamak için
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Tabii ki burada biz de yasalardan
doğan, İç Tüzükten doğan hakkımızı
kullanacağız. Onlar, bakın, orada gruplarla gidip
anlaşıyorlar, en azından biz de bir konuşalım.
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen sorunuzu sorun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Soruyu soracağım Sayın Başkan, o kadar
sabırsızlanmayın.
Şimdi, ben,
biraz önce
BAŞKAN
Sayın Genç, burada siz konuşamıyorsanız AK PARTİ veya
bir başka partiden kaynaklanmıyor, elinizde çok iyi bildiğinizi
iddia ettiğiniz İç Tüzükten kaynaklanıyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Anladım
BAŞKAN
İç Tüzükteki bir haktan da faydalanıyorsunuz, soru soruyorsunuz.
Sorunuzu sorun lütfen.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Peki efendim, sorayım da yani şimdi çıkıp da
kürsüde Bu kanun çok iyidir. demek, bu konuşma mıdır?
BAŞKAN
Sizin ne kadar hakkınızsa o sayın milletvekilinin de o kadar
hakkı.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Eh, tamam, o da hakkıysa, size de o yakışıyorsa
mesele yok.
BAŞKAN
İç Tüzükün haricinde hiçbir söz veremeyiz size.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tamam Sayın Başkan, o kadar sesini yükseltme canım.
BAŞKAN
Yükseltirim ben buradan Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Niye yükseltiyorsun, kime yükseltiyorsun? Burada ben de
milletvekiliyim, sen de Başkansın.
BAŞKAN
Sorunuzu sorun lütfen.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Nasıl yükseltiyorsun sesini?
BAŞKAN
Soru sorar mısın.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Eh, tamam işte, soruyu soracağım.
BAŞKAN
Sor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani hiç mi bir şey söylemeyeceğiz Sayın
Başkan? Bir düşüncemizi söyleyelim.
Şimdi, biraz
önce konuşan Urfa Milletvekilimiz bir Sırbistan ziyaretinden
bahsetti. Bu Sırbistan ziyareti kaç liraya mal olmuştur? Hükûmete
soruyorum. Bu hangi fasıldan para ödenmiştir?
Yine geçen gün
Kosovadan bir Türk genci vatandaş geldi, beni ziyaret etti, dedi ki:
Efendim, bu Kosovada çok da Türk arkadaşlarımız var,
buranın Başbakanı Arnavuttur fakat Tayyip Beyin de iyi
arkadaşıdır. Bu Kosovadaki hiçbir Türke hiç hak verilmiyor,
hep Arnavutlar en üst görevlere getiriliyor. Fakat Türkiye, bizim hiçbir
hakkımıza sahip çıkmıyor. Bize ne kamu görevi doğru
dürüst veriyorlar ne hizmet geliyor. Hükûmete soruyorum: Bu doğru mudur,
değil midir; doğruysa veya yanlışsa onu izah edebilir mi?
Şimdi, biraz
önce burada konuşulan tabii Anayasa değişikliğiyle ilgili
Hükûmete bir soru sormak istiyorum: Bu Anayasa değişikliğiyle
neyi getirmek istiyorsunuz? İşte Abdullah Bey öyle diyor, Tayyip Bey
öyle diyor, diyorlar ki: Anayasayı değiştirelim. Ben bir
milletvekili olarak yani Yargı
bağımsızlığı derken, Hâkimler ve Savcılar
Kurulu üyeliğini Meclise mi seçtirmek istiyorsunuz yoksa
dolayısıyla RTÜKteki gibi, işte onun gibi birtakım
şeyler. Yine bu Meclis, iktidar partisi, iktidar partisinin
başı, her şeyin onun dudakları arasından çıkacak
bir sistemi mi istiyorsunuz yoksa gerçekten her kurumun bağımsız
olduğu bir adalet sistemi mi istiyorsunuz?
Ayrıca,
geçen gün bir yerde bir şiir okudum, diyor ki; Siyondan Piyona Mektup.
Orada Siyon Piyona diyor ki: Orduyu dağıtırsan çok sevinirim.
Şimdi, şu anda Deniz Kuvvetleri Komutanlığında
herhâlde komutan kalmadı. Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
biz acaba bu orduda ne oluyor, bu Türkiye Cumhuriyetinin bir kuvvetidir yani
yarın bir düşmanla karşı karşıya kalırsak bu
ülke savunmasını nasıl yapacağız? Bu konuda Hükûmetin
bir düşüncesi var mı efendim?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Sayın Bakan,
buyurun.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, Sayın
Gençin sorduğu sorulardan birincisi, bir ölçüde belki dolaylı yoldan
ilişkilendirilebilir gündemle, diğerleri konuştuğumuz
maddeyle ilgili değil.
Sırbistan
ziyaretini sormuş, Dostluk Grubu kapsamında yapılan bir ziyaret.
Dostluk grubu kapsamında yapılan ziyaretler de Meclisimizin
bütçesinden karşılanıyor. Bu tür konularda bütçe
tartışmaları yapmak ne derece doğru, ben bütün
milletvekillerinin takdirine bırakıyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Masrafı öğrenmek istiyorum.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Bunların fayda-maliyet analizi böyle diğer
projeler gibi ölçülemeyecek hususlar. Fakat bugünkü dünyada artık
diplomasi dediğimiz hadise sadece bürokrasi kanalıyla olmuyor,
bürokratlar kanalıyla olmuyor. Diplomasi, iş adamları,
parlamenterler, sivil toplum kuruluşları, çok çeşitli kesimlerin
katkılarıyla şekilleniyor. Bu kapsamda, meclislerin, özellikle
halkın iradesini yansıtan organlar olarak bu sürecin içinde
olması, uluslararası ilişkilerde görev ifa etmesi, ülkemizin, millî
menfaatlerimizin gereğidir diye düşünüyorum. Meclisimizin bu anlamda
eleştirilmesi, saygınlığının
yıpratılması hiçbir partiye ve hiçbir milletvekilimize bir fayda
sağlamaz diye de düşünüyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Bakan, saygınlıkla ilgisi yok ki, kaç lira
masraf yapıldığını soruyorum.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Diğer konularla ilgili tabii çok farklı,
Anayasadan yargı bağımsızlığına kadar çok
çeşitli konuları Sayın Vekilimiz dile getirdiler ama bu
konuştuğumuz gündemle hiçbir ilişkisi olmayan hususlar.
Yalnız burada da bütün ilgili tarafların... Tabii
konuştuğumuz hususlar Anayasa, yargı reformu, bunlar
yıllardır Türkiye'nin gündeminde olan, ilgili tüm kesimlerin
katkı sunması gereken -sadece güncel tartışmalarla ilgili
söylemiyorum- ülkemizin uzun vadeli menfaatleri, geleceği
açısından, hepimizin geleceği açısından
olabildiğince objektif, tarafsız bir şekilde, evrensel
prensipler neyse, kendimize göre prensipler değil bütün dünyadaki
prensipler neyse, Avrupadaki prensipler neyse bizim halkımızın
da buna layık olduğunu bilerek, bunun halkımıza çok
olmadığını görerek, bu konuda ilgili tüm tarafların
katılımıyla ben reformlar yapılmasını temenni
ediyorum. Bu tartışmaları da ülkemizin hayrına,
geleceğimizin hayrına görüyorum ama güncel tartışmalara,
tabii burada doğrudan gündemimiz olmayan konulara da girmek istemiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istedim.
BAŞKAN
Sayın Genç, Var diyor burada sayın kâtip üyeler.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Niye söylemediniz? Saydınız mı? Bak, kaç kişi
var şurada. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.32
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66ncı
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
426 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Çalışma
saatimiz tamamlandığı için, alınan karar gereğince
sözlü soru önergelerini, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan
gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 2 Mart
2010 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.34