DÖNEM: 23 CİLT:
62 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
68inci
Birleşim
3 Mart 2010 Çarşamba
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Adana
Milletvekili Necdet Ünüvarın, Yeşilay Haftasına ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Dumlupınar Üniversitesi Tıp
Fakültesinin kadro sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, Zonguldak Kozluda 263 madencinin vefat
ettiği grizu faciasının 18inci yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 25 milletvekilinin, Çukobirlikin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/599)
2.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 20 milletvekilinin, küçük esnaf ve
sanatkârların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/600)
3.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal ve 20 milletvekilinin, akaryakıt
kaçakçılığı sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/601)
4.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 19 milletvekilinin, kırmızı et
piyasasında yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/602)
B) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu
ziyaret eden Çek Cumhuriyeti Millet Meclisi Güvenlik Komisyonu
Başkanı Frantisek Bublan başkanlığındaki heyete
Başkanlıkça Hoş geldiniz denilmesi
VI.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim
1.- (10/333, 334,
335-3/1090) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda
açık bulunan üyeliğe seçim
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın, Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna
Sunulması Hakkındaki Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/566) (S. Sayısı: 462)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadolun, Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadolun, söylemediği konuda ifadede bulunarak şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Ankara
Milletvekili Ahmet İyimayanın, Mersin Milletvekili İsa Gökün,
yorumundan dolayı şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın,
Şırnak ilinin sosyal ve ekonomik durumuna ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı (7/12145)
2.- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, Muğladaki orman kadastrosuna ilişkin
sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı (7/12258)
3.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadolun, TRTnin dışarıya
yaptırdığı programlara ve personel alımına
ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/12344)
4.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, TRTnin bir sosyal tesisinin
kullanımına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/12372)
5.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRTnin bir sosyal tesisinin
kullanımına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/12373)
6.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, TRT kanallarında okunan
gazetelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/12411)
7.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRTnin TEKEL işçilerinin
eylemiyle ilgili bir habere yer vermemesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/12494)
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir gazetenin haberlerinin TRTde
yayınlanmamasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/12495)
9.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, TRTnin izlenilirlik ölçüm sisteminden
çekilmesine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/12588)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00te açılarak dört oturum
yaptı.
İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Urasın,
antipersonel kara mayınlarının yasaklanmasına ilişkin
Ottowa Sözleşmesinin Türkiyede yürürlüğe girişinin
altıncı yılında gelinen aşamaya ilişkin gündem
dışı konuşmasına Millî Savunma Bakanı Mehmet
Vecdi Gönül,
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susamın, esnaf ve
sanatkârların sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşmasına Devlet Bakanı Faruk Çelik,
Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcının,
Antalya ilinde yaşanan çevre sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşmasına Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlu,
Cevap verdi.
İstanbul Milletvekili Hasan Macit, yapılan
düzenlemelere rağmen, esnaflar primlerini ödeyemiyorsa sistemde bir
problem olduğuna, bu nedenle bunların ödenme
koşullarının iyileştirilmesi gerektiğine,
Kütahya Milletvekili Alim Işık, Kütahya ili
Simav, Pazarlar ve Şaphane ilçelerinde 2 Mart 2010 günü saat 02.36dan bu
yana 2,7 ile 4,4 arasında farklı şiddetlerde meydana gelen
yirmiye yakın depreme,
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam, gündem
dışı konuşmasına cevap veren Devlet Bakanı Faruk
Çelikin, dile getirdiği sorunlara değil farklı şeylere
cevap verdiğine,
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, esnaf
sayısında artış değil düşüş olduğuna,
Bursa Milletvekili Necati Özensoy, dün yirmi dört
yaşında vefat eden, çevreci ve hayvan korumacı olarak bilinen,
engelli Emine Atikin hayatının hem engellilere hem engelli
ailelerine ve hem de çevre konularına örnek olması
açısından incelenmesini önemli bulduğuna,
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan:
Burdur ili merkez Halıcılar, İnsuyu,
Gökpınar, Taşkapı, Kayaaltı köylerinde tarımsal
amaçlı sulamada kullanılan elektrik faturalarının icra
kapsamına girdiğine, konunun Enerji Bakanlığınca veya
Hükûmet yetkililerince incelenip çözüme kavuşturulması
gerektiğine,
Burdurun Gölhisar ilçesi Yusufça kasabası içerisinden
geçen derenin ıslahının ve arıtmasının
bitirilmesine,
Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü, Antalyada yaşanan
sel felaketinde mağdur olan vatandaşlara yönelik banka
mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda devletin katkı
sağladığına ancak, özel bankalardan kredi çeken
vatandaşların mağduriyetlerinin devam ettiğine, sel
felaketleri nedeniyle yapılması gerekenlere,
Adana Milletvekili Muharrem Varlı, Ceyhan Nehri
üzerindeki Aslantaş Barajının kapaklarının
açılması neticesinde Yumurtalık ve Karataş ilçelerindeki
bazı köy ve kasabaların sular altında kalması nedeniyle
şu ana kadar karpuz ekilemediğine,
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut,
Balıkesir Edremit bölgesinde son günlerde yaşanan sel felaketlerine,
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı, Meriç ve
Ergene nehir yataklarının ıslahı konusunun bir an önce
gündeme alınmasının Trakyayı ve Trakya çiftçisini çok
rahatlatacağına,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin:
Telif hakları konusunda yaşanan (10/595),
Bal
üreticiliğindeki (10/596),
GAP bölgesindeki
(10/597),
Basın
özgürlüğü konusundaki (10/598),
Sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu
Başkanlığının, (1/510) esas numaralı Devlet
Memurları Kanunu ve İş Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının, esas komisyon
olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna, tali komisyonlar olarak da Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonuna havale edildiğine, söz konusu kanun
tasarısının işçilerin ve memurların doğum
izinlerine ilişkin ayrımı kaldırarak, uluslararası
antlaşmalarla kabul edilmiş olan fırsat eşitliği ve
muamele eşitliğinin hayata geçirilmesini öngörmesi nedeniyle, İç
Tüzükün 34üncü maddesi uyarınca kendi komisyonlarında
görüşülmesinin temini için gereğinin yapılmasına
ilişkin tezkeresi okundu; Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonunun talebi Plan ve Bütçe Komisyonunca da uygun bulunduğundan, bu
istemin İç Tüzükün 34üncü maddesinin dördüncü fıkrası
uyarınca Başkanlıkça yerine getirildiği Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Muhtarların Sosyal Güvenlikleri
Hakkında Kanun Teklifinin (2/229) İç Tüzükün 37nci maddesine göre
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının:
1inci sırasında bulunan (6/756),
2nci
(6/815),
8inci
(6/891),
9uncu
(6/892),
10uncu
(6/893)
17nci
(6/941),
18inci
(6/974),
19uncu
(6/975),
20nci
(6/987),
22nci
(6/994),
34üncü
(6/1027),
35inci
(6/1028),
37nci
(6/1037),
47nci
(6/1062)
52nci
(6/1075),
63üncü
(6/1096),
64üncü
(6/1097),
67nci
(6/1104),
70inci
(6/1109),
79uncu
(6/1129),
82nci
(6/1137),
101inci (6/1170),
115inci (6/1207),
120nci (6/1219),
124üncü (6/1229),
126ncı (6/1234),
134üncü (6/1258),
139uncu (6/1267),
141inci (6/1271)
142nci (6/1272),
158inci (6/1291),
169uncu (6/1303),
178inci (6/1314),
192nci (6/1343),
199uncu (6/1352),
Esas numaralı sözlü sorulara Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçu cevap verdi; soru sahiplerinden Niğde
Milletvekili Mümin İnan, Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz,
Karaman Milletvekili Hasan Çalış, Kütahya Milletvekili Alim
Işık, Adana Milletvekili Yılmaz Tankut, Van Milletvekili Özdal
Üçer de cevaplara karşı görüşlerini açıkladı.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının:
1inci sırasında bulunan ve İç Tüzükün
91inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak
bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun (1/324) (S. Sayısı:
96),
2nci sırasında bulunan ve İç Tüzükün
91inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak
bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun (1/499) (S. Sayısı:
321),
Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda
hazır bulunmadığından ertelendi.
3üncü sırasında bulunan ve görüşmelerine
devam olunan Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Arasında
Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/755) (S. Sayısı: 426) görüşmeleri
tamamlanarak elektronik cihazla yapılan açık oylamadan sonra kabul
edildi ve kanunlaştı.
4üncü sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın,
Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkındaki
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/566) (S. Sayısı: 462) tümü
üzerinde bir süre görüşüldü.
3 Mart 2010 Çarşamba günü, alınan karar
gereğince saat 13.00te toplanmak üzere birleşime 20.03te son
verildi.
|
Nevzat PAKDİL |
|
Başkan
Vekili |
|
Fatih METİN Yaşar
TÜZÜN |
|
Bolu Bilecik |
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
No.: 92
II.- GELEN KÂĞITLAR
3 Mart 2010 Çarşamba
Tasarılar
1.- Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/814) (Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.2.2010)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/815)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25.2.2010)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Altyapı Projelerinde İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/816) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25.2.2010)
Tezkereler
1.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata ve Diyarbakır Milletvekili Gültan
Kışanakın Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1102) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01.03.2010)
2.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1103) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.03.2010)
3.- Mardin
Milletvekili Emine Aynanın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1104) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.03.2010)
4.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binicinin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1105) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.03.2010)
5.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın Yasama Dokunulmazlıklarının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1106) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.03.2010)
6.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylaninin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1107) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.03.2010)
7.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1108) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.03.2010)
8.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1109) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.03.2010)
9.- Trabzon
Milletvekili Mustafa Cumurun Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1110) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.03.2010)
10.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1111) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.03.2010)
11.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1112) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.03.2010)
12.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1113) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.03.2010)
13. - Siirt
Milletvekili Osman Özçelikin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1114) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.03.2010)
14.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldızın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1115)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01.03.2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 25 Milletvekilinin, Çukobirlikin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/599)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.2.2010)
2.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 20 Milletvekilinin, küçük esnaf ve
sanatkarların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/600) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.2.2010)
3.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal ve 20 Milletvekilinin, akaryakıt
kaçakçılığı sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/601) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.2.2010)
4.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 19 Milletvekilinin, kırmızı et
piyasasında yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/602) (Başkanlığa geliş tarihi:
5.2.2010)
3 Mart 2010 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar
TÜZÜN (Bilecik), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 68inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Ali Koçal Bey burada mı?
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Buradayım.
BAŞKAN Sayın Koçal, size, Enerji Bakanımız
galiba açıklamalarınızla ilgili olarak katkıda bulunacak,
onun için daha sonra alalım. Önce diğer arkadaşları
konuşturalım. Bir mahzuru var mı?
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Tamam.
BAŞKAN Sayın Necdet Ünüvar, Adana Milletvekilimiz?
Gündem dışı ilk söz, Yeşilay Haftası
münasebetiyle söz isteyen Adana Milletvekili Necdet Ünüvara aittir.
Sayın Ünüvar, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Necdet
Ünüvarın, Yeşilay Haftasına ilişkin gündem
dışı konuşması
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Yeşilay Haftası sebebiyle gündem dışı
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Yeşilay 5 Mart 1920de
İstanbulda kurulmuş bir cemiyet. İlk kuruluşu dernek
olarak kurulmuş bir sivil toplum örgütü. Cumhuriyetimizden önce de
kurulmuş bir önemli kuruluş. Birinci Dünya Savaşı
sonrasındaki karmaşık ortamda gençlerimizin özellikle
limanlarımıza yaklaşan yabancı gemiler
vasıtasıyla yurda kaçak olarak sokulan bağımlılık
yapıcı maddelerin fazla olarak kullanılması ve giderek
ciddi bir hâl alması üzerine kurulmuş bir teşkilattır.
Şu andaki resmî ismi Türkiye Yeşilay Cemiyetidir. İlk
kuruluş ismi Hilâl-i Ahdar yani Yeşil Hilal daha sonra
Yeşilay adını almış. Şu andaki resmî ismi de
Türkiye Yeşilay Cemiyetidir. Kuruluşunda Şeyhülislam
Haydarizade İbrahim Efendinin teşvikiyle Ordinaryüs Profesör Doktor
Mazhar Osman ve arkadaşları aktif rol almıştır. Ana
amacı, milletimizin geleceği olarak görülen çocuk ve gençlerimizi her
türlü kötü alışkanlıklardan korumaktır. İşte,
Yeşilay Cemiyetinin kuruluş tarihini de içine alan 1-7 Mart
arası ülkemizde Yeşilay Haftası olarak kutlanmaktadır. Ben
de bu vesileyle hem Yeşilay hakkında hem de konuyla ilgili
kanaatlerimi paylaşmak adına huzurlarınıza
çıktım.
Yeşilay, biraz önce de ifade ettiğim gibi, özellikle
gençlerimizin zararlı alışkanlıklardan korunması
amacıyla gerçekten çok önemli faaliyetler yapmış bir
kuruluşumuzdur ancak kanaatimce günümüzde bağımlılık
yapıcı etkenler oldukça farklılık
kazanmıştır, hem boyutu artmıştır hem çeşidi
artmıştır. Örneğin, biz madde
bağımlılığı dediğimiz zaman
aklımıza hemen sigara, alkol, uyuşturucu kullanımı
veya uçucu maddeler geliyor ama bağımlılık yapan
şeyler sadece bunlarla sınırlı değil. Bazen çok masum
gibi gözüken İnternet, bilgisayar oyunları, hatta televizyon bağımlılığı
çocuklarımızın hem beden hem ruh
sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir ve ülkemizin
gelecekteki umudu olan gençlerle aramızdaki bağları da giderek
azaltmaktadır. Bu sebeple, aslında bunu bir mesaj olarak da ifade
edebilirim, Yeşilay Cemiyetinin özellikle giderek daha çeşitli ve boyutu
yüksek olan bu nevi problemlere de birazcık daha eğilmesi gereği
de açıktır.
Şunu da vurgulamalıyım: Bu Meclis, gerçekten,
çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğiyle ilgili çok
önemli çalışmalar yaptı. 4207 sayılı Yasa gerçekten
medyunuşükran olduğumuz bir yasadır. Çıkaranlardan Allah razı
olsun. İki yıl önce sizler bu Yasayı revize ettiniz hep beraber
ve şu anda Türkiye âdeta dumansız hava sahası. Bu Yasa çok
başarıyla uygulanıyor. Bazı mecralarda ifade edildiği
gibi esasında toplumda çok geniş bir kabul görmüş de bir
yasadır. Bazı iş yerleriyle ilgili birtakım problemler
ortaya konuyor, konmaya çalışılıyor ama açık
söyleyeyim, ikram sektöründe gerçekten çok önemli gelişmeler de söz
konusu. Artık, insanlarımız dumansız bir ikramın
olabileceğini, eğlencenin dumansız da yapılabileceğini
kavradı ve giderek de bu artıyor.
Birtakım çabalar var bu Yasayla ilgili ama Sayın
Başbakanımız bizzat 4 Şubatta yine Yeşilayın bir
etkinliğinde son noktayı koydu ve artık Yasanın herhangi
bir revizyona uğramayacağını, bu Yasayla ilgili herhangi
bir değişiklik yapılmayacağını da ifade etti. Ben
de gerçekten bu Yasayla ilgili Sayın Başbakanımızın
çabalarının çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Tabii, sadece sigarayla ilgili değil, yine bu Mecliste pek
çok araştırma komisyonları kuruldu. Töre Cinayetlerini Araştırma
Komisyonu, okulda şiddet olaylarını inceleyen komisyon, sokak
çocuklarıyla ilgili komisyon, uyuşturucu başta olmak üzere madde
bağımlılığıyla ilgili komisyon ve nihayet on gün
kadar önce kurduğumuz, kayıp çocuklarla ilgili araştırma
komisyonu.
Gerçekten, bu çalışmalar, bu Meclisin ülkemizin
geleceği olan çocuklar ve gençlerle ilgili ne kadar önemli
çalışmalara imza attığını gösteriyor. Bu
vesileyle, ben, Mecliste grubu bulunan bütün parti yöneticilerimize gerçekten,
gönülden teşekkür ediyorum.
Bu vesileyle, sadece Yeşilay Haftasını değil,
ülkemizin geleceğiyle ilgili çok değerli
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECDET ÜNÜVAR (Devamla) Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurun efendim.
NECDET ÜNÜVAR (Devamla) Son cümlemi tekrar alıyorum.
Bu vesileyle, sadece, 1-7 Mart arasında kutlanan Yeşilay
Haftasını değil, ülkemizin geleceğiyle ilgili,
gençlerimizi, çocuklarımızı her türlü kötü
alışkanlıktan uzaklaştırmayı hedefleyen ve toplum
bütünlüğünü, toplumun refahını öne çıkarıcı yasal
çalışmalar sebebiyle bizzat siz saygıdeğer
milletvekillerimizi kutluyor, saygılar sunuyor,
başarılarınızın devamını diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ünüvar.
Gündem dışı ikinci söz, Dumlupınar
Üniversitesi Tıp Fakültesinin kadro sorunları hakkında söz
isteyen Kütahya Milletvekili Alim Işıka aittir.
Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesinin
kadro sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; bugün sizlerle, 1997-2007 yılları
arasında, yaklaşık on yıl süreyle, gerek öğretim üyesi
olarak gerekse rektörlük dışındaki tüm idari görevlerde
çalışma onurunu yaşadığım, ülkemizin çok güzel
bir mimariye sahip ve giderek gelişen üniversitelerinden birisi olan
Dumlupınar Üniversitesinde yaşanan ve duyanlara Bu kadarına da
pes! dedirtecek bir konuyu paylaşmak üzere gündem dışı söz
aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlarım.
Umarım, bu konuşmamın ardından sorumlular
küçük hesapları bırakıp kamu adına görevlerini yerine
getirerek daha büyük mağduriyetlerin yaşanmasının önüne
geçeceklerdir.
Sizlere, önce, Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesinin
kısa geçmişini özetleyerek bugüne gelmek istiyorum. Tarih 2
Aralık 2007, Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007/12785
sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla Kütahyada kurulmuştur. 7
Şubat 2008, Üniversite Rektörlüğünün fakülte bünyesinde bölüm, ana
bilim dalı ve bilim dalı açılmasına ilişkin teklifi
YÖK Genel Kurulunca kabul edilmiştir. 22 Mayıs 2008, 5765
sayılı Kanunla söz konusu Fakülteye 362si akademik, 498i de idari
olmak üzere toplam 860 kişilik kadro tahsisi yapılmıştır.
Eylül 2008 TUS sonuçlarına göre Dumlupınar Üniversitesi tıpta
uzmanlık programı kontenjanına yerleştirilen 19 tıp
doktoru, Tıp Fakültesi araştırma görevlisi kadrolarına
atanmışlardır.
16 Nisan 2009, YÖK Tıp Eğitimi Komisyonu üyelerinin
olumlu görüşleri doğrultusunda, YÖK Genel Kurulunun 11514
sayılı Kararıyla Fakülteye 2009-2010 eğitim öğretim
yılında 25 öğrenci alınması uygun görülmüştür. 21
Ocak-19 Ağustos 2009 tarihleri arası Rektörlük tarafından YÖK
Başkanlığına gönderilen beş farklı resmî
yazıyla, toplam 5 profesör, 10 doçent, 32 yardımcı doçent olmak
üzere 47 öğretim üyesi ve 6 TUS araştırma görevlisi kadrosuna
kullanım izni istenmiş ancak bu yazıların hiçbirisine cevap
dahi alınamamıştır. 8 Eylül 2009, 22 Ekim 2009 ve 25 Ocak
2010 tarihli Rektörlük yazılarıyla, anılan kadro talepleri ve
önemi YÖK Başkanlığına tekrar
hatırlatılmış ancak bugüne kadar bu yazıların da
hiçbirisine cevap alınamamıştır.
Bilgi Edinme Yasası gereğince normal bir
vatandaşın dahi on beş gün içerisinde bilgilendirildiği
ülkemizde önemli bir kurumun bu tutumunu yüce Meclisin ve
vatandaşlarımızın takdirlerine bırakıyorum.
18 Şubat 2009, YÖK Yürütme Kurulunca Fakültede öğretim
üyesi bulunmadığı gerekçesiyle Tıp Fakültesinde daha önce
göreve başlayan 19 araştırma görevlisinin eğitim
öğretimlerine başka tıp fakültelerinde devam etmelerine karar
verilmiştir. 30 Eylül 2009, 2009 Eylül dönemi tıpta uzmanlık
sınavı için Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesine verilen
ve ÖSYM sınav kılavuzunda yayınlanan 6 araştırma
görevlisi kontenjanına YÖK Başkanlığınca aynı
gerekçeyle kullanım izni verilmemiş, tercih aşamasında
sınav kılavuzunda değişiklik yapılarak Tıp
Fakültesinin araştırma görevlisi kontenjanları kılavuzdan
çıkarılmıştır.
5 Ekim 2009, Tıp Fakültesi, tüm bu olumsuzluklara
rağmen, 25 öğrencisiyle lisans eğitimine başlamış
ve sağlık yüksekokulunda bulunan 19 yardımcı doçentin
katkısıyla ve diğer birimlerdeki öğretim üyesi
desteğiyle bugüne kadar gelmiştir. Aynı zamanda, Tıp
Fakültesi uzun yıllardır yüz otuz yataklı hastanesiyle de
Kütahya halkına üçüncü basamak sağlık hizmetleri vermeye devam
etmektedir.
Değerli milletvekilleri, Kütahyada yaşayan herkesin
kuruluşundan son derece memnun olduğu Tıp Fakültesinde
yukarıda özetlediğim ve sadece üniversite yönetiminin bildiği bu
olaylar Ekim 2009da Kütahya basınına
yansımıştır. Kütahyanın sorunlarının
tartışılması amacıyla Sayın Vali,
milletvekilleri, Rektör, Belediye Başkanı ile Sanayi ve Ticaret
Odası yetkililerinin katıldığı bir toplantıda,
Sayın Rektör, basına yansıyan haberler hakkında
toplantıya katılanları bilgilendirerek sorunun çözülmesi
gerektiğini belirtmiştir.
Bu toplantının ardından, milletin bir vekili
olarak, önce Sayın YÖK Başkanını telefonla aradım,
kendisinin dört gün izinli olduğu bildirildi. İki gün sonra
Sayın YÖK Başkan Vekili geri dönerek beni aradı. Konuyu
kendisine anlattım. Kendisi de konuyu bildiğini ancak kadro
kullanım izinlerine Sayın Başkanın kendisinin karar
verdiğini ve talebimizin Sayın Başkana iletileceğini ifade
etti. Ben de kendisine teşekkür ederek sorunun çözümünü beklediğimizi
belirttim. Aradan geçen yaklaşık iki haftalık sürede herhangi
bir gelişmenin olmadığını öğrenince konuyu,
yazılı soru önergesiyle önce Sayın Millî Eğitim
Bakanına, ardından bütçe görüşmeleri sırasında bizzat
soru sorarak Meclis gündemine taşıdım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Işık,
konuşmanızı tamamlayınız.
ALİM IŞIK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Zamanı içerisinde cevaplanmayan önergeye iki buçuk ay sonra
Millî Eğitim Bakanlığınca verilen cevabi yazıda
Konuya ilişkin Yükseköğretim Kurulu
Başkanlığının yazısı gereğince 2009
yılı içerisinde kullanma izni talep edilen 3 profesör, 21
yardımcı doçent, 25 öğretim görevlisi ve diğer
yardımcı kadroların üniversiteye tahsis edildiği,
diğer taleplerin değerlendirmede olduğu beyan edilmektedir.
şeklinde yazı geldi. Bu konuyu Rektörle paylaştım ve
maalesef verilen kadroların Tıp Fakültesi kadrolarıyla hiç
ilgisi olmadığını ve diğer fakültelere verilen
kadrolar olduğunu öğrenince gerçekten şok oldum ve
şaşırdım. Elbette ki konu iktidar partisinin değerli
yetkililerinin de gündemindedir ve bu konuda bir öğrenci
toplantısında, maalesef bir yetkilinin Önce Rektörünüzün
değişmesi lazım, sonra işler düzelir. dediğini bir tutanakla ben de
aldım, mutlaka diğer yetkililer de almıştır.
Konu vahim ve acildir. Konunun çözümü talebiyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Işık.
Gündem dışı üçüncü söz, Kozluda 263 madencinin
vefat ettiği grizu faciasının 18inci yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Zonguldak Milletvekili Ali Koçala aittir.
Sayın Koçal, buyurun efendim.
3.- Zonguldak Milletvekili Ali
Koçalın, Zonguldak Kozluda 263 madencinin vefat ettiği grizu
faciasının 18inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün, Zonguldakta bundan on sekiz
yıl önce yaşanan büyük bir kazanın yıl dönümüdür, o nedenle
söz almış bulunuyorum.
On sekiz yıl önce bugün yani 3 Mart 1992 tarihinde Zonguldak
Türkiye Taşkömüründe yaşanan grizu faciası sonrası 263
yurttaşımızı şehit ettik. Bu, tabii çok acı bir
durum, çok dikkatle izlenmesi gereken bir durum. O günlerde yani on sekiz
yıl önce Zonguldakta 263 cenazeyi kaldırmak ve o insanların
acısını paylaşabilmek kolay bir olay
olmamıştır. Bu feci kaza sonucunda hayatını kaybeden
263 yurttaşımızı buradan rahmetle anıyorum ve bu
uğurda hayatını kaybeden maden şehitlerimizi de
saygıyla anmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, aslında Zonguldak yüz
altmış yıllık bir kömür üretimi geçmişine sahiptir.
Yüz altmış yıldır Zonguldakta taş kömürü üretiliyor.
Elbette bu üretim süresince bu kaza ne ilk olmuştur ne de son olmuştur.
Esas itibarıyla yüz altmış yıllık sürece
baktığımız zaman Zonguldakta 5 bin civarında madenci
şehidimiz vardır, yani Zonguldakta savaş falan
olmamıştır ama 5 bin madenci şehit olmuştur orada.
Yine 1983 tarihinde de Zonguldakta 103 madencimizi şehit ettik.
Değerli milletvekilleri, buna rağmen Zonguldakta kömürü
üretmek istiyor Zonguldaklılar ve ekonomiye katmak istiyorlar. Ülkemizin
20 milyon ton taş kömürüne ihtiyacı var ama buna
karşılık Zonguldakta 1,5 milyon ton TTK, buna yakın da
özel sektör kömür üretmekte, dolayısıyla 3 milyon ton kömür
üretilmekte, diğeri dışarıdan ithal edilmektedir ve
yıllık 2 milyar dolar civarında dışarıya para
ödemekteyiz. Bu gerçekten çok üzüntü vericidir. O nedenle de üretimi
artırmak için mutlaka Zonguldak Taşkömürüne üretim işçisi
alınması ve üretimin artırılması gerekmektedir.
Nitekim 2003 yılında Başbakanın Bakanla birlikte
Zonguldak'ı ziyaretinde Zonguldaktaki işçi sayısının
artırılacağı ve TTKnın 5 milyon ton, özel sektörün de
5 milyon ton kömür üreteceği sözü verilmiş olmasına
karşın bugüne kadar bu söz yerine getirilmemiştir, bu sözün
arkasında durulmamıştır, aksine 2002 yılında
Zonguldakta 16 bin işçi varken şu anda 10 bin işçi vardır.
O tarihlerde yine Zonguldakta 2,5 milyon ton kömür üretilirken şimdi 1,5
milyon ton civarında kömür üretilmektedir.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde ne yazık ki
madenciliğin sahibi yoktur. Önce, madenciliğe, madenlerimize sahip
çıkmamız gerekiyor, kömüre önem vermemiz gerekiyor,
dışarıya olan bağımlılığımızdan
kurtulmamız gerekiyor. Zonguldakta 1 milyar 300 milyon ton taş
kömürü mevcuttur, bizim de yıllık 20 milyon ton taş kömürüne
ihtiyacımız vardır, bunu dışarıdan
almamızın ve dışarıya bağımlı
kalmamızın bir anlamı yoktur. Zaten Zonguldakta bu kadar yüksek
miktarda taş kömürü olması nedeniyle o bölgeye demir-çelikler ve
termik santraller kurulmuştur. Dolayısıyla, bunu mutlaka dikkate
almamız gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, esasında söylememiz gereken
Tabii, madencilik, kömür madenciliği çok zor bir iş koludur. Öyle
olunca da kömür madenciliğinde, özellikle son günlerde giderek
kazaların daha da arttığını gözlemliyoruz. Madencilik
sektöründe Türkiye dünyada 3üncü, Avrupada 1inci sıradadır maden
kazaları bakımından.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Koçal, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ KOÇAL (Devamla) Son yıllarda kaza istatistiklerine
baktığımız zaman 2008 yılında 43, 2009
yılında 92 ve 2010 yılının ilk iki ayında da 19
madencimizin şehit olduğunu görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, yoğun birikim ve deneyime sahip
olan kurum ve kuruluşlar yerine, üretimin teknik ve altyapı olarak
yetersiz deneyim ve uzmanlaşmanın olmadığı kişi
ve şirketlere bırakılması, buna ek olarak denetimin de
yeterli ve etkin biçimde yapılmaması iş kazalarının
artmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, madencilik sektörü daha
yakından izlenmeli, değerlendirilmeli ve kaza önleme
çalışmalarına daha fazla ağırlık verilmelidir. Bu
konuda Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin verdiği Meclis
araştırma önergeleri ve yasa teklifleri vardır. Bu tekliflerin
bir an önce Meclise gelmesi ve yasalaşması hepimizin arzusudur.
Değerli milletvekilleri, tabii, bu kazaların önlenmesi
için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Koçal, son cümlenizi alalım efendim,
lütfen.
Buyurun.
ALİ KOÇAL (Devamla) Bu kazaların
sonlandırılabilmesi için alınabilecek önlemler vardır,
dünya standartları vardır, bu önlemleri alabilme olanakları
vardır ülkemizin. Dolayısıyla, Hükûmet yeniden bu işi ele
alıp madencilikte, maden sektöründe yaşanan kazaların önlenmesi
için her türlü yasayı çıkarmalı ve her türlü önlemleri
almalıdır.
Ben, tekrar, Zonguldakta yaşamını yitiren, maden
kazasında yaşamını yitiren
yurttaşlarımızı saygıyla anıyorum. Yüce Meclisi
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı konuşmaya Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız cevap vereceklerdir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Bakanım, buyurun.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gündem
dışı konuşan CHP Zonguldak Milletvekili Sayın Ali
Koçalın, grizu faciasıyla alakalı konuda aldığı
söz üzerine, ben de bu konuyla alakalı birkaç şey bahsetmek
istiyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, öncelikle Zonguldaktaki, Kozludaki TTK müessesesinde
bulunan ve 3 Mart 1992 yılında hayatını kaybeden bütün
işçi kardeşlerimizi ben de bir kez daha rahmetle anıyorum ve
yaralanmış olanların da sıhhatli bir yaşam sürmesini
temenni ediyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii ki son derece önemli bir
konudan bahsediyoruz, hem işçi sağlığımızla
alakalı, maden ocaklarında çalışan, kömür ocaklarında
çalışan kardeşlerimizin sağlığıyla
alakalı hem de Türkiye'deki yerli kaynaklarımızın
kullanılabilmesi, yerinde temin edilebilmesi açısından önemli
bir konu.
Tabii ki, özellikle biraz sonra rakamlarını
vereceğim, Türkiye Taş Kömürü İşletmelerinin kendi
işletmelerinde bulunan kaza oranlarıyla alakalı
sayıları vereceğim, ama bir kazanın dahi olması hepimizi
üzmektedir.
O kadar enteresan bir kaza, 116 tane işçimiz ilk anda vefat
ediyor, 147 işçi mahsur kalıyor. 6 Martta başlayan ocaklar
kapatılıyor, kısa bir müddet sonra tekrar açılıyor,
ama ocakta meydana gelen yangın sebebiyle tekrar durduruluyor ve
yaklaşık 5 milyon metreküp su basılıyor bu
yangını söndürmek için. 28 Haziranda tekrar ocak açılıyor
ve 147 kişiye peyderpey ulaşılıyor. Toplam 865 tane
işçinin çalıştığı o bölümde aslında kömür
tozuyla başlayan bir yangın oluşuyor, çok farklı sebepleri
var tabii ki bunun.
Farklı hükûmetler zamanında farklı kazalar oluyor
ve Türkiye Taşkömürü İşletmelerinde 1955 yılından bu
tarafa olan iş kazalarında gittikçe düşen bir ölü
sayısı var, gittikçe düşen bir kaza sayısı var, kaza
oranı var, ama bunların her birinin sıfıra kadar
ulaşmasını tabii ki temin etmek zorundayız, yalnızca
kamuda değil, özel sektörle de beraber bunu temin etmek zorundayız.
Hem teknolojik hizmetlere sahip olabilmesi açısından hem de en son
yaşadığımız Bükköy Kemalpaşadaki, Bursadaki ve
daha sonra yaşadığımız Dursunbey Balıkesirdeki
kazalarda da hem teknolojinin gelişimini, bunların yerinde takip
edilmesini, kamu ve özel sektör ayırımı yapmaksızın
hem de denetimlerinin yapılmasını temin etmek durumundayız.
Bununla alakalı yapılan çalışmalarda, bildiğiniz gibi
toplam Türkiyede kömürün de dâhil olduğu ve kıymetli,
kıymetsiz, kalker bütün ruhsatların sayısı şu anda
43.653. Bunların arama ruhsatı yaklaşık 32.595,
işletmede bulunan 10.923, ön işletmede bulunanlar 135 olmak üzere
toplam 43.653.
Bir yandan -arama ruhsat sayısının
artışının aramaların arttığı
manasına gelmediğini bilerek söylüyorum- hem arama faaliyetlerinin
artması hem işletme faaliyetlerinin artmasını temin etmek
zorundayız, çünkü yerli kaynağımıza mutlaka ulaşmak
zorundayız.
Türkiyede yürürlükte olan kömür işletme
ruhsatlarının sektörlere göre dağılımı ise;
TKİde şu anda fiili çalışan 21 tane, yani 424 tane toplam
ruhsat sayısının 21 tanesi TKİde çalışıyor.
EÜAŞta 3 tane, özel idarelerde 2 tane, belediyelerde yine 3 tane ve özel
sektörde de 217 tane olmak üzere, toplam 246 tane ruhsatımız var kömürde,
bunun 143 tanesi açık, 247 tanesi de kapalı işletme olmak üzere.
Denetlenen saha sayısı ise, toplam bu verdiğimiz
rakamlar içerisinde denetlenen saha sayısı ise, 2003
yılında, yani AK PARTİ hükûmetlerinin iktidara geldiği
yıldan itibaren 2.168ten başlıyor ve şu anda geldiği
rakam tedricen artarak, yıllara sari
yine söylüyorum: 2004 yılında 2.897, 2005 yılında
4.794, 2006 yılında 3.915, 2007 yılında 4.804, 2008
yılında 5.389 ve en son 2009 yılı içerisinde ise toplam
6.059 tane denetim yapılıyor. Bunlar son derece önemli, bu
sayılar.
Tabii, yapılan denetlemeler yaklaşık 217 tane
personel aracılığıyla yapılıyor. Özellikle
kömürün bulunduğu 5 tane toplam maden gruplarının içerisinde
biliyorsunuz 4üncü sırada yer alıyor ve bu denetim ekiplerine ek olarak
bir denetimin mutlaka düzenlenmesi lazım. Bununla alakalı 1985
yılında yürürlüğe giren Maden Kanununda bir madde var, 48inci
madde bildiğiniz gibi. 48inci maddede, yeminli teknik bürolar
kurulabileceğiyle alakalı bir madde işlenmiş ama -yine,
hepinizin de yakinen takip ettiği gibi- 1986 yılında, Anayasa
Mahkemesinin ilişkili hüküm kararıyla bu iptal edilmiş. Tabii ki
bu, kamunun yerine bir ihdas, bir ikame değil. Normalde bizim
düşündüğümüz, kamunun denetiminin yanına mutlaka bir özel
sektör, yine yeminli mali müşavirlerde olduğu gibi bir denetim
mekanizmasının daha da profesyonelce yerleştirilmesi
gerektiği kanaatindeyiz. Tekraren söylüyorum: Bu, kamudaki denetim
hizmetlerinin yerine ikame edilecek bir hizmet değil, aynı zamanda,
kamuyla beraber bunu yapabilmek açısından son derece önemli. Çünkü,
yine bu dönemler arasındaki ithalat oranına
baktığımızda, neredeyse yaklaşık 3 milyar
dolarlara varan bir kömür ithalatıyla karşı karşıyayız.
Bunun miktarına baktığımızda 20 ila 22 milyon ton
civarında bir kömürden bahsedebiliriz.
Bizim Türkiye Taşkömürlerinin ve özellikle Zonguldak
bölgesindeki taş kömürü havzalarına baktığımızda,
mutlaka yerli kaynak olarak bunun çıkartılması lazım ama
-dikkat ederseniz, biraz önce Sayın Milletvekilimiz de bu konuyla alakalı,
istihdam ve diğer rakamları da verdiler- kârlılıktan
vazgeçtik ama zararın mutlaka indirilmesi lazım. Şu anda,
Türkiye Taşkömürleri İşletmesiyle alakalı en son
geldiğimiz rakam 386 milyon TL civarındaki zarardır.
Yalnızca ekonomi, yalnızca fizibilite açısından
baktığınızda, Bu işletmelerin kapatılması
doğrudur. derler ekonomistler ama biz yalnızca bu gözle
bakmıyoruz. Oradaki vatandaşımızın, özellikle
istihdamla alakalı dengelerin tutturulması ve istihdamın da
mutlaka artırılmasına dönük, biliyorsunuz en son, 3 bin
kişi civarında oraya eleman alınmıştı
Eğer,
tamamen profesyonelce ve tamamen kömür işleme kotlarını dikkate
aldığınızda, oradaki o kadar işçi kardeşlerimizin
çalıştırılması fizibıl görünmüyor ama hem bir
yandan yerli kaynaklara ulaşabilmemiz hem de istihdamın orada
azaltılmadan devam etmesini teminen biz şu anda bu stratejiye devam
ediyoruz ve edeceğiz de. Oradaki işçi kardeşlerimizin iş
güvenliğiyle alakalı konulara bir yandan azami oranda dikkat ederken
bir yandan da istihdamla alakalı oranlara mutlaka dikkat etmemiz
lazım. Çünkü biraz sonra enerjiyle alakalı genel rakamları
verdiğimizde, Türkiyede 12,3 milyar ton civarında linyitin, 1,34
milyar ton civarında da taş kömürünün rezerv olarak ve çıkartılabilir
bir rezerv olarak olduğunu biliyoruz ve aynı zamanda yine şunu
da biliyoruz ki: Hem doğal taşlarda hem de kömürde bizim bu
kaynakları mutlaka ortaya çıkartmamız lazım. 44.342
civarındaki toplam MİGEMdeki ruhsatlar, özellikle hem kamudaki
ruhsatlar hem de özel sektördeki ruhsatlar açısından
baktığımızda, bunların işletmeye
dönüştüğünü görmemiz gerekiyor.
Biraz önce söylemiştim. Toplam 3,4 milyar dolar
civarındaki 2008 yılındaki ithalat miktarımızı,
2009 yılındaki hem fiyatlar itibarıyla hem de miktarlar
itibarıyla 3,1 milyar dolara düşürebilmişiz. Gönül ister ki
bunların her biri, Türkiyedeki çıkacak, kalorifik değerleri
itibarıyla da çıkacak kaynaklarla beraber ikame edilmiş olsun.
Linyit ve taş kömürü açısından
baktığımızda, EÜAŞın şu anda linyit
rezervlerinin dağılımı açısından 4,8 milyar ton
civarında, TKİnin 2,5 milyar ton civarında, MTAnın 2,6 ve
özel sektörün de 2,4 milyar ton civarında bir
dağılımının olduğunu görüyoruz. Üretimlere
baktığımızda ise, hem TKİnin hem de fakir ailelere
kömür dağıtımı yapılan miktara
baktığımızda, toplam 2 milyon ton civarında sırf
2009 yılı içerisinde dağıttığımızı
ve bunun bedelinin de yaklaşık 600 milyon TL civarında
olduğunu görüyoruz. Kömürün hem yerli olarak çıkartılmasına
hem de sosyal amaçlı olarak kullanılmasına aslında bence
güzel bir örnektir diye düşünüyorum. Türkiye Taşkömürleri
İşletmesinde ise üretim miktarı -yine milyon ton olarak
söyleyeceğim- 1,8 milyon ton civarında 2009 yılı içerisinde
ve 2010 yılı içerisinde hedeflediğimiz miktar da 2,4 milyon ton
civarında. Toplam, yaklaşık 23 milyon ton civarında kömürün
kullanıldığını düşünürsek bu sayının
mutlaka artırılması gerekmektedir.
Tabii ki 418 milyon TL civarında 2008 yılında zarar
etmiş Türkiye Taşkömürleri İşletmesi ve 2009
yılında 347 milyon TL civarında. İnşallah, hem bu
zararın azaltılarak devam etmesi, gittikçe düşürülmesi ve
sübvansiyonla değil, kendi ayakları üzerinde durabilecek bir
işletmenin hem işçi kardeşlerimiz açısından hem de
işletmelerimiz açısından ve kamunun işletmesi
açısından son derece önemli olduğu kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlar, bu denetimlerde, yaklaşık
10.923 tane işletme sahasından -bütün kömür, artı diğer
madenlerle alakalı söylüyorum- 2.170 tanesinin faaliyetleri durduruldu bu
dönem içerisinde. Bu az bir rakam değil. Şimdi, bazı
açıklamaları görüyorum, deniyor ki: Riskin sıfır
olabilmesinin tek yolu var. Bizim stratejilerimizde, yerli kömür ve yerli
kaynakların kullanılmasında hiç de akılcı olmayan bir
yol. Riski sıfıra indirmenin tek yolu var: Bütün maden
ocaklarını kapatırsınız, ithalatını getirirsiniz,
ithalatınızı artırırsınız. Bu, bizim hiçbir
zaman için tercih etmediğimiz bir yol. Bazı yorumları görüyorum
Bunlar nasıl aza indirilir? diye.
Değerli arkadaşlar, ister kamu ister özel sektör, hiçbir
idareci, hiçbir yönetici bu kazaların olmasını istemez. En son
Dursunbeydeki kaza yerine gittiğimizde, en kaliteli malzemeden, gerek
bilgisayar kontrollü
Önceki ocak için aynı şeyi
söyleyemeyeceğim, Bükköydeki ocak için ama Dursunbeydeki ocakta gerek
uzaktan kumandalı gerekse manuel olarak bütün gaz seviyelerinin
ölçümleriyle alakalı gerekli tedbirler yerinde alınmış.
Yaklaşık bir ay önce Çalışma Bakanlığı
tarafından gönderilen denetimde de bir kısım eksikler tespit
edilmiş ama bunlar fonksiyonel eksikler değil yani oranın
çalışmasına, faaliyetini sürdürmesine mâni eksikler değil.
Yine, Maden İşlerinden, MİGEMden gönderilen denetimlerde de,
oranın işletmesine mâni olacak, faaliyetlerini durduracak herhangi
bir eksiklik o anda tespit edilmemiş. Bakıyorsunuz
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Jeolojik bir sıkıntı
var.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) Ha, jeolojik olarak, evet, bazı riskler var.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Valiliğe yazı
yazmışsınız.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) Bakın, önceki maden kazasında, aynı işletmede
Çok enteresandır, sosyal yapıyı incelediğimizde, oradaki vatandaşlarımızla
konuştuğumuzda, muhtarıyla, nakliyecisiyle, kamyoncusuyla,
kahvede bulunan kardeşlerimizle konuştuğumuzda şöyle bir
gözleme vardık: Her iki kazada da bizzat köyleri dolaştık,
taziyelerimizi verdik, geçmiş olsun dileklerimizi yerinde ilettik. Çok
enteresan bir şey; önceki kazada ölen 17 işçiden sonra, köylü
vatandaşımız, nakliyeciler, kamyoncular, muhtarlar hepsi
toplanıyor ve diyorlar ki: Bu maden ocağını
kapatmayın lütfen. Özel sektörün kendisine gidiyorlar: Lütfen
kapatmayın, burası bizim ekmek kapımız. O anki
üzüntüsünden dolayı maden ocağı sahibi diyor ki: Hayır,
ben kapatacağım, ben de bu acıya dayanamıyorum. Biraz param
eksik olsun, ben buradan kazanmayayım ama ben burayı
kapatacağım.
Değerli arkadaşlar, oradaki bütün vatandaşlar
toplanıyor ve diyorlar ki: Hayır, burayı kapatma,
çalışalım. Allah vermesin, böyle bir kaza oldu, şimdi bana
orada soruyorlar, bir televizyoncu arkadaşımız sordu: Kader mi
diyorsunuz bu işe?
Değerli arkadaşlar, her şey kader içerisinde, ama
biz, sebepleriyle alakalı orada incelemeye gittik. Hangi sebepten
kaynaklandığını incelemeye gittik. Burada bir ihmal var
mı, herhangi bir işletmeye dayalı bir sıkıntı var
mı? İster kamudan kaynaklansın ister özel sektörden, orada
hiçbir işçi kardeşimizin bir tanesinin bile canına,
tırnağına değişmeyeceğimiz bir işletmeden
bahsediyoruz ve üzerinden siyaset yapılmayacak tek konu belki oradaki
işçi kardeşlerimizin ölümüyle alakalı konu. Dikkat ederseniz bu
konudaki üslubumuz son derece itinalıdır. Hiçbir konuda, özellikle bu
konuda partiyle alakalı hiçbir laf etmeden tamamen
sorumluluklarımızla alakalı çalıştık.
Çok enteresandır, maden çalışmaya devam ediyor.
Tekrar kaza oldu ve tekrar işçi kardeşlerimiz, en son 14üncü
yaralı olan yoğun bakımdaki kardeşimiz de, Allah rahmet
etsin, hayatını kaybetti. Ben orada cenazedeyken, babası,
işletme sahibine Geçmiş olsun, benim de oğlum burada gitti,
diğer oğlumu işe alır mısın? diyor, cenaze
ortada. Bakın, çok enteresan, acı bir gerçektir bu, çok acı bir
tercihtir bu.
FARUK BAL (Konya) İşsizlik, işsizlik Sayın
Bakan, işsizlik.
TACİDAR SEYHAN (Adana) Bunlar çok kötü bir örnek.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) Ha, evet...
Orada, ormanla alakalı, doğru söylüyorsunuz, ormanla
alakalı
Geçim kaynağı tamamen hayvancılık ve
ormancılık olan köylerde dolaştık, tek tek
dolaştık. Ben bu maden ocağının hâlâ
kapatılmasını istemiyorum. diyor. Özel sektörle beraber oturduk
ne yapabiliriz diye. Adam hüngür hüngür ağlıyor, diyor ki: Ben
bununla alakalı gece gündüz demedim, en son Bük köydeki,
Kemalpaşadaki kazadan sonra dedim ki, buranın tekrar eksiği var
mı arkadaşlar? Takdirdir, Bükköydeki kazaya ilk müdahale eden de bu
ocak. Kurtarma ekipleri olarak Dursunbeyden, Somadan, Tunçbilekten ve
Zonguldaktan giden kurtarma ekiplerinden daha önce, yakın olduğu
için, ulaşan bu ekip ve o arkadaşlarımız dediler ki: Biz
bir tane demir testeresiyle alakalı daha gelişmiş bir
eksiğimiz olduğunu gördük ve -ben ambalajıyla beraber gördüm
orada- beraber gittik, ambalajıyla bunu da aldık. Bu da en son
aldığımız aletlerden biridir. Hiç kullanma
imkânımız olmadı.
Ocağa bakıyorsunuz, bütün tedbirleri almış ve
ama buna rağmen, bilirkişi raporunu bekliyorum. Yine basına da
söyledim, kamuoyuna da söyledim, erken konuşmak istemiyoruz, ihmali,
kusuru olan varsa, tabii ki o cezasını çekecek ama olaya da net bir
teşhis koymamız lazım.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Geçen sene nisanda orada bir tespit
yapmışsınız Sayın Bakan. Jeolojik yapısından
kaynaklandığını ve üniversiteden bir heyeti
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) Ha, şimdi jeolojik yapısından kaynaklanan eksik
varsa, Ali Bey, bunun da sonucunu hep beraber göreceğiz. Üniversiteden de,
kamudan da, özel sektörden de
Bizim amacımız, oraya net bir
teşhis koyup gereğini yapmak.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Valilik görevini yapmamış
orada.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) Özel sektör kalkmış okul yapmış oradaki
köylere, oradan kazandığı paranın bir kısmıyla.
Bir kısmına yardımda bulunmuş. Oradaki vatandaş bize
Lütfen Sayın Bakanım, burayı kapatmayın. diyor. Biz
dedik, Hayır; biz teknik incelememizi yapacağız, ondan sonra
karar vereceğiz. Bir kahveye gittik. Yaklaşık 120-130 tane genç
toplandı. Arkadaşlar, bütün yetki sizde olsa, imza yetkisi sizde
olsa bu maden ocağını kapatmak isteyenler ile kapatmak
istemeyenler bir konuşalım dedik. Arkadaşın biri dedi ki:
Ben dayımın oğlunu kaybettim, bu maden ocağı
kapatılsın. Daha ben cevap vermeden kalktı bir tanesi dedi ki:
Bir dakika, ben de kardeşimi kaybettim. Nerede çalışmayı
düşünüyorsun? Burası bir ekmek kapımız. Biz hiç müdahale
etmeden yaklaşık yirmi dakika kahvedeki konuşmaları
dinledik. Dedik ki: Arkadaşlar, imza yetkisi sizde, siz karar verin.
Bize dediler ki: Lütfen burayı kapatmayın.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakan, kapatmayı
savunan yok.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) Biliyorum, kapatmayı savunan yok ama hep beraberce daha iyi
işletilmesini sağlamamız lazım. Yapılan denetimler
Bakın, biraz önce rakamlarını verdim. Yapılan denetimlerde,
özellikle bu konuda sayının İktidarımız döneminde 4
katı arttığını görüyoruz.
Artı bir şey daha söylüyoruz. Bu da yetmezse, evet,
Anayasa Mahkemesinin 1985 yılında almış olduğu
kararı gerekçelendirerek tekrar bunu gündeme getirelim. Nedir o?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakanım, konuşmanızı
tamamlar mısınız lütfen.
Buyurun.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Kamunun yerine ikame edilerek değil, denetimin her birini
özel sektöre devrederek değil, kamunun yanında özel sektörün de
takviyesiyle beraber bunun daha da artırılması gerekebilir.
Bununla alakalı kanun tasarımızda bunu gündeme getireceğiz,
iktidarıyla muhalefetiyle hep beraber bunu paylaşacağız.
Son kez olarak şunu söylemek isterim: Durdurulma nedenleri
arasında teknik nezaretçi atamamaları
Yani, 2.170 tane
ocağın faaliyetini durdurmuştuk. Bunun yaklaşık yüzde
85i teknik nezaretçi atamamalarından kaynaklanıyor. İzinlerinin
eksik olmasından kaynaklanan sebepler, 7nci madde, malum, onu da Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun gündemine getiriyoruz yakında. Can ve
mal güvenliği tehlikesi olması hasebiyle ve faaliyet raporu
vermemeleri hasebiyle. Bunların her birisini tek tek irdeledik ve hem
Çalışma Bakanlığımız tarafından, işçi
sağlığı ve iş güvenliğiyle alakalı
denetimlerin sıklaştırılması açısından hem
de kendi aramızdaki yaptığımız koordinasyon
açısından son derece önemli, ciddi mesafeler katedildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakanım, lütfen
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) Sayın Başkanım, hemen toparlıyorum.
TKİnin -vaktim olmadığı için veremiyorum-
kaza oranlarında çok ciddi düşüşler var.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Resmî kurumlarda var, özel sektörde
yok.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) -Ama buna rağmen bizim amacımız, inşallah,
kazasız belasız işçi kardeşlerimizin ekmeğini
yiyebileceği, Türkiye'nin yerli kaynaklarından üretimini artıracağı
bir noktaya gelmektir.
Ben, bütün bu duygu ve düşünceler içerisinde hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Biz de ölen işçi kardeşlerimize Allahtan rahmet
diliyoruz, bir daha da böyle kazaların olmamasını temenni
ediyoruz.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin dört adet önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Hulusi
Güvel ve 25 milletvekilinin, ÇUKOBİRLİKin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/599)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Çukurova bölgesinde pamuk üreticilerinin ürünlerini
değerlendirmek ve üreticiye destek sağlanması amacı ile
1940 yılında 2834 sayılı Tarım Satış
Kooperatifleri Yasası'na göre kurulan, 1985 yılında
yürürlüğe giren 3186 sayılı yasaya göre yeniden
yapılandırılan ve 2000 yılında yürürlüğe giren
4572 sayılı yasayla özerk yapıya kavuşturulan Çukobirlik,
günümüzde istihdam ettiği işçi sayısı, sahip olduğu
fabrikalar, üretim kapasitesi ve mal varlığı açısından
geçmişinin oldukça gerisindedir.
Yeniden yapılandırma çabalarına ve kurulması
öngörülen özerk yapıya rağmen istenen sonuç elde edilememiş,
Çukobirlik'in hâlihazırda sahip olduğu üretim tesisleri kapanma
tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır.
Bu nedenle, Çukobirlik'in var olan sorunlarının tespiti,
bölge ekonomisine katkılarının artırılması ve
üreticilerimizin kooperatifler aracılığı ile
desteklenmesine ilişkin sorunların ve alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci İç
Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz. 26.01.2010
1) Hulusi Güvel (Adana)
2) Ali Oksal (Mersin)
3) Tekin Bingöl (Ankara)
4) Şevket Köse (Adıyaman)
5) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
6) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
7) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
8) Birgen Keleş (İstanbul)
9) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
10) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
11) Ahmet Küçük (Çanakkale)
12) Osman Kaptan (Antalya)
13) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
14) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
15) İsa Gök (Mersin)
16) Canan Arıtman (İzmir)
17) Ensar Öğüt (Ardahan)
18) Atila Emek (Antalya)
19) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
20) Gökhan Durgun (Hatay)
21) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
22) Turgut Dibek (Kırklareli)
23) Tansel Barış (Kırklareli)
24) Gürol Ergin (Muğla)
25) Ali Koçal (Zonguldak)
26) Abdulaziz Yazar (Hatay)
Gerekçe;
2000'li yılların başında 42 kooperatifin
bağlı olduğu ve 3.000'in üzerinde işçinin
çalıştığı, gerek yarattığı istihdam,
gerek sağladığı hammadde ile bölge tarımı ve
tekstil sanayisinde büyük rol oynayan Çukobirlik uygulanan yanlış
politikalar ve yönetim hataları sonucunda günümüzde
varlığını sürdüremez hale gelmiştir.
On yıl öncesinde iplik, dokuma, boya, basma ve yağ
fabrikaları ile faaliyet gösteren Çukobirlik, 4572 sayılı
Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Yasası çerçevesinde
2000 yılından sonra küçülmek zorunda bırakılmış
ve tekstil sektöründe önemli katma değer yaratan fabrika ve
ekipmanları ile arazilerini yok pahasına elden çıkarmak zorunda
kalmıştır.
Merkez Entegre Tesisi içerisinde yer alan ve dünyanın üçüncü
büyük entegre tekstil tesisi olan iplik, dokuma ve boya-basma fabrikaları,
zarar ettiği gerekçesi ile 4572 Sayılı yasa çerçevesinde 2003
yılında kapatılmış, Çukobirlik'te çalışan
personel sayısı 200 kişiye kadar düşürülmüştür.
4572 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği Yasası çerçevesinde amaçlanan özerklik uygulamada
gerçekleşememiş, siyasi iktidarın Çukobirlik'in
borçlarından kaynaklanan baskıları sonucunda yeni stratejiler
belirlenememiştir. Bölgede önemli bir toplumsal işlev üstlenen
birlik, kendi dışındaki nedenlerle uzun yıllar zarar
etmiş ve yolsuzluklara konu olmuştur. Yolsuzluk iddiaları
günümüzde de sürmektedir. Son on yıl içinde Çukobirlik yönetiminin
yaptığı iddia edilen yolsuzluklar nedeniyle açılan dava ve
soruşturmalar hâlen devam etmektedir.
Denizli Mahallesinde yer alan kooperatif sahası, İnönü
caddesindeki eski Genel Müdürlük binası, Antakya Kooperatif sahası,
İskenderun Fabrikası sahası, Gazipaşa Bulvarındaki
gayrimenkul, Tarsus Kooperatif sahası gibi birçok gayrimenkul
satılmış veya satışa çıkarılmıştır.
Bu gayrimenkullerin satışından elde edilen gelirin nerelere
harcandığı konusunda soru işaretleri bulunmaktadır.
Hâlihazırda Çukobirlik 10 adet pamuk işleme tesisi ile
hizmet vermektedir. Birliğin sahip olduğu yıllık 120 bin
ton işleme kapasiteli yağ işleme fabrikası uygulanan
yanlış istihdam politikaları sonucunda kapanma riski ile
karşı karşıya kalmıştır. Yağ
fabrikasında çalışan personele ücretsiz izin verilerek üretim
durma noktasına gelmiştir. Bu tesiste çalışan
işçilerin gelecekleri konusunda belirsizlik bulunmaktadır.
Yıllık 44 bin ton üretim kapasitesine sahip olan
biyodizel tesisleri 2007 yılında tamamlanmış olmasına
rağmen kullanılmamakta, atıl durumda bekletilmektedir. 8 Milyar
TL maliyetle kurulduğu iddia edilen bu tesisin bitirilmesinin üzerinden üç
yıl geçmiş olmasına rağmen işletime geçmemesi
anlaşılır değildir. Biyodizel tesislerinde işlenmek
üzere ithal edilen kanolanın tesisin üretime geçmemesi nedeniyle heba
olduğu ve birliğin zarara uğratıldığı iddia
edilmektedir.
Ülkemizde doğru ve sürdürülebilir bir ulusal tarım
politikası oluşturulabilmesi için gerçek anlamda özerk üretici
birliklerine ihtiyaç duyulduğu ortadadır. Kurulduğu 1940
yılından 1980'li yıllara kadar Çukobirlik'in tarım ile
tarıma bağlı sanayi arasında üstlendiği işlevsel
rolün tekrar canlandırılması, yolsuzluğa olanak vermeyecek
biçimde yeniden düzenlenmesi gerektiği açıktır.
Geçmişte tarımsal sanayinin lokomotif kuruluşu olan
Çukobirlik bölge ekonomisi için yarattığı katma değer
açısından büyük önem taşımaktadır.
Bu nedenlerle bölge tarımında ve tarıma
bağlı sanayisinde önemli rol oynayan Çukobirlik'e işlev
kazandırılması ve üreticilerimizin kooperatifler
aracılığı ile desteklenmesine ilişkin sorunların
ve alınacak tedbirlerin Yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis
Araştırması açılmasının yerinde olacağı
kanısını taşımaktayız.
B)
Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Çek
Cumhuriyeti Millet Meclisi Güvenlik Komisyonu Başkanı Frantisek
Bublan başkanlığındaki heyete Başkanlıkça
Hoş geldiniz denilmesi
BAŞKAN Saygıdeğer milletvekilleri, Çek
Cumhuriyeti Millet Meclisi Güvenlik Komisyonu Başkanı Frantisek
Bublan ve üyelerinden oluşan bir parlamento heyeti şu anda Genel
Kurul salonumuzu teşrif etmişlerdir, kendilerine hoş geldiniz
diyorum. (Alkışlar)
A) Meclis
Araştırması Önergeleri (Devam)
2.- Karaman Milletvekili Hasan
Çalış ve 20 milletvekilinin, küçük esnaf ve sanatkârların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/600)
BAŞKAN Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Çarşı, mahalle ve sokak aralarında faaliyet
gösteren bakkal gibi küçük esnaf ve sanatkarların sorunlarının
araştırılarak, alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98. ve TBMM içtüzüğünün 104 ve
105. maddesi uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz.
1) Hasan Çalış (Karaman)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) İsmet Büyükataman (Bursa)
4) Beytullah Asil (Eskişehir)
5) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
6) Behiç Çelik (Mersin)
7) Hasan Özdemir (Gaziantep)
8) Osman Durmuş (Kırıkkale)
9) Erkan Akçay (Manisa)
10) Alim Işık (Kütahya)
11) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
12) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
13) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
14) Mustafa Enöz (Manisa)
15) Mustafa Kalaycı (Konya)
16) H. Hamit Homriş (Bursa)
17) Zeki Ertugay (Erzurum)
18) D. Ali Torlak (İstanbul)
19) Osman Ertuğrul (Aksaray)
20) Cumali Durmuş (Kocaeli)
21) Hakan Coşkun (Osmaniye)
Gerekçe
Daha önce mevcut eczaneleri tasfiye ederek, marketlerde eczane açmaya
çalışan Başbakan Recep Tayip Erdoğan şimdi de
çarşı, mahalle ve sokak aralarında yıllardır hizmet
veren bakkallar ve diğer esnafları hedef almıştır. Bir
alışveriş merkezi açılışında
Başbakanın, bakkallarla ilgili yapmış olduğu
açıklama toplumun tüm kesimlerini derinden üzmüştür.
Çünkü, dünden bugüne Türk toplumunun günlük hayatında
başta bakkal dükkanları olmak üzere, çarşı, mahalle ve
sokak aralarında hizmet veren tüm küçük esnaf ve sanatkarın önemi
büyüktür. Ekmeğiyle ve sütüyle büyüdüğümüz bakkalların devri, ne
şimdi ne de gelecek dönemlerde kapanacaktır. Son 7 yıldır
mahalle aralarına kadar giren büyük alışveriş merkezleri ve
ekonomik krize karşı çetin bir mücadele veren bakkal, terzi, berber,
ayakkabı tamircisi, kasap, manav gibi toplam sayıları 2 milyonu
bulan ve yaklaşık 60 meslek grubundan oluşan küçük esnaf ve
sanatkar kesimi ve ailelerinin karşısına şimdi
Başbakan yeni bir kriz olarak çıkmıştır.
Çağın gereği olan alış veriş
merkezleri elbetteki olacaktır. Hiç kimse bu tip yerlere karşı
değildir. Fakat, bu tip kuruluşlar küçük esnaf ve sanatkarları
sıkıntıya sokmayacak yerlere kurulmalıdır.
Başbakan tarafından eleştirilen çarşı, mahalle ve
sokak aralarındaki bakkal, manav, kasap, terzi gibi küçük esnaf ve
sanatkar kesimi; toplumun sosyoekonomik yapısı içinde sanayi ve
ticaretin temel unsurlarından birisi haline gelmiştir. Küçük
işletmeler, ülkemizde toplam işletmeler içinde yüzde 98, toplam
istihdam içinde yaklaşık yüzde 60, toplam üretim içinde yüzde 37 ve
toplam yatırım içinde de yüzde 26'lık bir paya sahiptir.
Esnaf ve sanatkarlarımız, ülkemizin ekonomik, toplumsal
ve siyasal hayatında göz ardı edilemeyecek derecede yere ve öneme
sahiptir. Bugün krizin olumsuz etkilerini en fazla hisseden kesim esnaf ve
sanatkar kesimi olmuştur. Tüketimin azalması sonucunda iyice daralan
iş hacmi esnafın iş yerini ayakta tutmasını
imkansız hale getirecek boyutlara ulaşmıştır.
İş yapamama bugün esnafın en önemli sorunu olmuştur. İş
hacminin daralması ve düşen satışlar, esnafın zorunlu
giderlerini bile karşılayamaz duruma düşmesine neden
olmaktadır. Aldığı kredisini ödeyemeyen, vergi ve sosyal
güvenlik primlerini yatıramayan esnaf ve sanatkârların
sayısı son yıllarda hızla artmaktadır.
Esnaf ve sanatkâr kesimi ekonomik krize karşı hükümet
tarafından yeterince desteklenmemiştir. Esnaf kesimi büyük
işletmelerin yanında üvey evlat muamelesi görmüştür.
Doğrudan esnaf ve sanatkâra yönelik destek paketleri acilen hayata
geçirilmelidir. Hükümet tarafından şimdiye kadar açıklanan paketler
büyük işletmelere yönelik destekleri kapsamaktadır. Elbette büyük
işletmelere de destek verilmelidir. Ancak yanlarında
çalışan ve aileleri ile birlikte ülke nüfusunun beşte birini
oluşturan esnaf ve sanatkâr kesimi de unutulmamalıdır.
Ekonominin canlanması ancak yeni işletmelerin
açılmasıyla sağlanabilir. Esnaf istihdam yaratır.
İşsizliğe çare olur. İş yeri açtıkları
sokağı canlandıran esnaf, o bölgeye hareket katar ve hayat
verir. Sosyalleşmeye ve ekonomiye de katkı sağlayan esnaf,
parası olmayan memurun, işçinin, çiftçinin, öğrencinin ve dar
gelirlinin adeta kara gün dostudur. Esnaf, bu camiaya yeri gelir borç para
verir, yeri gelir veresiye mal verir.
Sonuç olarak esnaf ve sanatkârlar hem ekonomik hem de toplumsal
olarak bu ülke için vazgeçilmezdir. Bu gerçekler toplumun tümünün bildiği
ve kabul ettiği gerçeklerdir. Bu nedenler, bu gerçeklere uygun olarak
esnaf ve sanatkârları destekleyecek onların gelişimini ve
büyümesini sağlayacak politika üretmek Hükümetin Anayasal görevidir. Çünkü
Anayasanın 173. maddesi esnaf ve sanatkârların desteklenmesini ve
korunmasını öngörmektedir.
Bu nedenle, çarşı, mahalle ve sokak aralarında
hizmet veren bakkal, manav, kasap, terzi, ayakkabı tamircisi gibi küçük
esnaf ve sanatkârlarının sorunlarının
araştırılarak, alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM içtüzüğünün 104 ve
105. maddesi uyarınca bir Meclis Araştırma Komisyonu
kurulması yerinde olacaktır.
3.- İzmir Milletvekili
Şenol Bal ve 20 milletvekilinin, akaryakıt
kaçakçılığı sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/601)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini ekte arz ettiğimiz Son Yıllarda
Akaryakıt Kaçakçılığındaki Artış ve Hükümet
Tarafından Alınan Önlemlerin Değerlendirilmesi amacıyla
Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104
ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz. 02.02.2010
1) Şenol Bal (İzmir)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Osman Çakır (Samsun)
4) Tunca Toskay (Antalya)
5) Faruk Bal (Konya)
6) Mehmet Şandır (Mersin)
7) Hasan Özdemir (Gaziantep)
8) Kadir Ural (Mersin)
9) Necati Özensoy (Bursa)
10) Beytullah Asil (Eskişehir)
11) Akif Akkuş (Mersin)
12) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
13) Ahmet Bukan (Çankırı)
14) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
15) Hakan Coşkun (Osmaniye)
16) Osman Durmuş (Kırıkkale)
17) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
18) Durmuşali Torlak (İstanbul)
19) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
20) Reşat Doğru (Tokat)
21) Mustafa Kalaycı (Konya)
Gerekçe:
Bilindiği üzere Türkiye muhtelif ülkelerden petrol ithal
etmektedir. İthal edilen petrol miktarı ile Türkiye'deki resmi
kayıtlar birbirinden çok büyük farklılık göstermektedir.
Hatırlanacağı üzere, bir Meclis
araştırması önergesi ile kurulan "Türkiye Büyük Millet
Meclisi Akaryakıt Kaçakçılığı Araştırma
Komisyonu" çalışmalarının sonucunu 16.11.2005
tarihinde genel kurula bir rapor halinde sunmuştur. 60.000 sayfalı bu
raporda akaryakıt kaçakçılığının boyutları,
akaryakıt kaçakçılığının yöntemleri ve bu konuda
alınacak önlemler detayları ile ortaya konmuştur.
Başbakan bu açıklamayla ilgili; "rapor
açıklandığında Türkiye'de yer yerinden oynayacak, hangi
gruplar ve kişiler olduğunu duyduğunuzda
dudağınız uçuklayacak" şeklinde açıklamalarda
bulunmuş ama daha sonra suskunluğa bürünmüştür.
Yine Başbakanın 13 Şubat 2007 tarihli grup
toplantısında yaptığı ihbar gibi açıklama
hafızalardadır.
Başbakan; "son 2,5 yılda akaryakıtta kaçak 38
milyar doları buluyor, Dış Ticaret
Müsteşarlığımız petrol ithal ettiğimiz 48 ülkeden
kayıtları istedi. Bu ülkelerin 31 'inden cevap geldi. Bu ülkeler
Türkiye bizden son iki buçuk yılda 28 milyar dolarlık petrol ithal
etti. Kayıtlarda görünen 9,3 milyar dolar, arada tam 18,7 milyar dolar
açık var, vergilerle bu fark 38 milyar dolara çıkıyor"
demiş ve mücadele edeceklerini, azimle üzerinde duracaklarım beyan
etmişti.
Başbakanın bu sözlerinin üzerinden 3 yıl
geçmiş olmasına rağmen; basına
yansıdığı kadarıyla Türkiye genelinde vergi
kayıplarıyla her yıl 7-8 milyar doları bulan kaçakçılığın
önüne geçilememektedir. Türkiye'ye yılda 2,5 milyon ton kaçak
akaryakıt girdiği, ülke genelinde tüketilen benzinin yüzde 20'sinin
kaçak olduğu iddia edilmektedir.
Bugüne kadar kaçakçılıkla ilgili yasal mevzuatta
yapılan değişikliklerin de kaçakçılığın
önlenmesinde, gümrüklerimizin keşmekeşliğinin düzelmesinde
yeterli olmadığı açıktır.
2005 tarihli Meclis Araştırma Komisyonunun raporundan
hükümet ne şekilde yararlanmış, alınan önlemler
çerçevesinde akaryakıt kaçakçılığının
önlenmesinde nasıl bir netice alınmıştır.
Yönetim zafiyeti kurumlar arası koordinasyon eksikliği,
uluslararası çeteleşme ve baskı, birilerinin korunma ve
kollanması gibi etkenlerin, kaçakçılığın önlenmesinde
engel teşkil edip etmediği çok yönlü
araştırılmalıdır.
4.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse ve 19 milletvekilinin, kırmızı et
piyasasında yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/602)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Ülkemizde başta ekonomi olmak üzere, tarım ve
hayvancılıkta uygulanan politikalar sıkça eleştirilerin
odak noktası olmuştur. Sonuçta her geçen gün kendi kendine yetebilen
bir ülke konumundan, dışa bağımlı bir ülke konumuna
gelmekteyiz. 1980 sonrası atılan her ekonomik adımla temel
gıda maddelerinde dahi dışa bağımlı hale
geldiğimiz gerçeği, yaşadığımız son günlerde
daha net ortaya çıkmaktadır. İşin daha üzücü yanı ise
gelecek dönemlerde ülkemizin bu konuda daha büyük güçlüklerle
karşılaşacağıdır.
Türkiye Kasaplar, Besiciler, Et ve Et Ürünleri Esnaf ve
Sanatkârları Federasyonu, kırmızı et konusunda ülkemizin
sürüklendiği felâket hakkında bir araştırma yaparak
kamuoyunu uyarmaya çalışmaktadır. Buna göre, Türkiye 10 yıl
boyunca kırmızı et ihtiyacının yarısını
dahi üretemeyecektir. Kırmızı etin miktarında yaşanan
bu azalma doğrudan fiyatlara da etki etmiş, yüksek fiyatlar
diğer sorunları peşi sıra getirmiştir. Mevcut
hayvancılık politikasının sonucu olarak
kırmızı ette iflasa sürüklenen ülkemizde, 1970li yıllarda
40 milyon nüfusa karşılık 50 milyonluk küçükbaş hayvan
varlığı bulunmaktaydı. Günümüzde nüfusumuz 72 milyonu
aşmış, küçükbaş hayvan sayısı ise maalesef 10
milyon civarına azalmıştır. Üretim azlığı
nedeniyle artan kırmızı et fiyatları yurttaşların
kırmızı ete ulaşımını engellemekte ve halk
sağlığı, gelecek kuşakların
sağlıklı yetişmesi konusunda büyük endişeler
doğmaktadır.
Türkiye Kasaplar, Besiciler, Et ve Et Ürünleri Esnaf ve
Sanatkârları Federasyonu, bu konuda daha önce uyarılarını
yaptıklarını; ama, sözlerinin dinlenmediğini belirtmekle
birlikte, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından
açıklanan küçükbaş hayvan sayısının gerçekle
örtüşmediğini vurgulamaktadır. Bakanlığın aşı
kayıtlarının, 10 milyon civarı küçükbaş hayvanın
varlığını doğruladığı kaydedilmektedir.
Ayrıca Kurban Bayramı'nda küçükbaş hayvan fiyatlarındaki
artış nedeniyle vatandaşların ortaklaşa olarak
büyükbaş hayvan kesimi yönünde tercih kullandıkları, besi
tesislerindeki bu boşalmaya karşılık, yerine koyacak hayvan
temininde sıkıntı yaşanmıştır.
Kırmızı et konusunda spekülasyonun önlenmesi için
küçük ve orta ölçekli işletmelerin sektörde tutulması bir zorunluluk
olarak görülmektedir. Hayvancılık ve besicilik konusunun sadece
gıda olarak değil, işsizlik ve köyden kente göçü önlemek için de
bir çare olduğu unutulmamalıdır.
Kırmızı et konusunda ülkemizde bir kaos
ortamına doğru gidilmektedir. Toplum sağlığından,
ekonomiye; köyden kente göçten, gelecek kuşakların
sağlığına kadar çok sayıda alanı etkileyen
kırmızı et konusunda zaman geçirilmeden önlemlerin
alınması mecburidir.
Kırmızı et piyasasında yaşanan
sorunların ve bunun topluma olan etkilerinin
araştırılması, sektörün temsilcilerinin ve uzmanların
görüşlerinin alınarak çözüm önerilerinin bulunması amacıyla
Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Bilgin Paçarız (Edirne)
3) Canan Arıtman (İzmir)
4) Rasim Çakır (Edirne)
5) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
6) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
7) Fevzi Topuz (Muğla)
8) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
9) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
10) Ahmet Küçük (Çanakkale)
11) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
12) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
13) Ensar Öğüt (Ardahan)
14) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
15) Ali Koçal (Zonguldak)
16) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
17) Atila Emek (Antalya)
18) Akif Ekici (Gaziantep)
19) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
20) Bülent Baratalı (İzmir)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
VI.- SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- (10/333, 334, 335-3/1090) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN Sivas Milletvekili ve Büyük Birlik Partisi Genel
Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve 5 kişinin
hayatını kaybettiği helikopter kazası ve kurtarma
çalışmalarının tüm yönleriyle araştırılarak
benzer durumların yaşanmaması için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla yeniden kurulan (10/333, 334, 335), (3/1090) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
düşen 1 üyelik için Ordu Milletvekili Mustafa Hamarat aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü
soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına
geçiyoruz.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın; Anayasa
Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkındaki Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
3.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın,
Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkındaki
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/566) (S. Sayısı: 462) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisiyle Barış ve Demokrasi Partisi Grupları adına
konuşmalar yapılmıştı.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
Milliyetçi Hareket Partisi adına konuşacak Sayın Faruk
Balın şahsı adına da söz talebi olduğu için
onları birleştireceğim.
Bu bakımdan, ilk sözü AK PARTİ Grubu adına Ankara
Milletvekili Ahmet İyimayaya veriyorum.
Sayın İyimaya, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Kart, sisteme girmişsiniz ama şimdi mi sonra
mı konuşacaksınız veya soru-cevap için mi?
ATİLLA KART (Konya) Soru-cevap için. Zaten sırada
varım.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Dünkü sırayı gönderirseniz
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun efendim.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET İYİMAYA (Ankara)
Değerli Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri;
görüşülmekte olan kanun teklifi üzerinde Adalet ve Kalkınma
Partisinin görüşlerini sizlerle paylaşmak üzere huzurunuzdayım.
Konuşmamın başında, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, görüştüğümüz kanun
teklifi, olası Anayasa değişikliklerinin belli oranlarda kabulü
hâlinde millete, halk oylamasına sunulması usulünü zaman
bakımından düzenleyen 1 maddelik tekliftir. Yürürlükteki Yasadaki
yüz yirmi günlük iç seçmenler bakımından var olan süre kırk,
dış seçmenler bakımından var olan kırk günlük süre ona
indiriliyor.
(x) 462 S. Sayılı
Basmayazı 02.03.2010 tarihli 67nci Birleşim Tutanağına
eklidir.
Teklifin gerekçesinde veya gerekçesi bakımından partiler
arasında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Tüm sorun, bu teklifin
uzantıları olan olası Anayasa projesinin değeri,
zamanı, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne katkı
noktalarında ortaya çıkmaktadır. Bir defa, halk oylaması,
demokrasi ve Anayasa geleneğimizde kökleşmemiş yeni bir kurumdur;
Anayasa değişikliğinde son sözü halkın söylediği bir
kurumdur. Ancak somut olay bakımından halk oylamasının
Anayasa değişikliğindeki temel işlevi Anayasanın,
Anayasa teklifi kabul metninin halk oylamasına sunulması hâlinde
Parlamentodaki teklif nisaplarının, görüşme
kusurlarının ve karar nisaplarının kendiliğinden
tasfiye olmasıdır. Çünkü sorun, asli kurucu iktidara tevdi
edilmiş olmaktadır. Ne halk oylamasının
başladığı süreden sonra ne de kabulü hâlinde halk
oylamasının gerçekleşmesi hâlinden, tarihinden sonra kurucu
iktidarın iradesinin denetlenmesi mümkün olmamaktadır.
Değerli arkadaşlar, Türk milleti yüz elli yıldan bu
yana, bizzat milletin yaptığı toplumsal sözleşme
niteliğindeki anayasalardan mahrumdur. 1982 Anayasasının bu
mahrumiyet içindeki birkaç karakterini, hem millî zabıtlara intikali ve
hem de sizlerle paylaşılması bakımından ortaya koymaya
çalışacağım.
Bu Anayasa doğuş dönemi itibarıyla
ayıplıdır, olağanüstü dönem anayasasıdır.
Tasarım yönüyle ayıplıdır. Devlet otorite ekseninde bir
anayasadır, özgürlük ve insan ekseninde değil. Öyle ki, başlangıç
maddesinde devlete yapılan atıf kutsal atıf ibaresiyle ortaya
konmuştur. Bu Anayasa, çıkış garantileriyle doludur -bu
terim çok önemli- olağanüstü dönem iradesini olağan dönemlerde de
geçerli kılan mekanizmaları, kurumları, kuralları
bünyesinde taşıyan anayasadır. Sıra yargı reformuna
geldiği zaman, sistem mühendisliğinin yargı
bağımsızlığına ve yargı
yapılanmasına aktardıklarıyla gerçek demokratik yapılanma
noktasını birlikte tartışacağız. Yine bu Anayasa
on beş operasyona, kurucu iktidar yetkisi kullanılarak
gerçekleştirilen düzeltime rağmen, devlet otoriter ruh ekseninden
insan özgürlük eksenine yoğunluklu şekilde
dönüştürülememiş, bilimsel anlatımla protez anayasadır
yahut çifte ruhlu bir anayasadır.
Değerli arkadaşlar, Türkiye, yoğun şekilde, 1985ten
bu yana, müthiş bir anayasa kritiği yaptı, ihtiyaçlar kondu,
öneriler geliştirdi; en az üç toplumsal sözleşme niteliğinde
anayasa üretebileceğimiz bir düşünsel müktesebatımız var, o
hâlde niye olmuyor? Burada siyaset kurumunun algısı sorunuyla
karşı karşıyayız. Bir defa, olağan dönem siyaset
kurumunun birinci görevi, ana misyonu olağanüstü dönem
Anayasasını tek maddeyle ilga ederek yürürlükten
kaldırması ve toplumsal sözleşme niteliğindeki insan,
özgürlük, hukukun üstünlüğü, demokrasi kalitesinde bir anayasa
üretmesidir. Siyaset kurumunun bu misyonunu yerine getirememesinin Türkiye otuz
yıldır sancısını çekiyor ve millet bu
sancıyı çekiyor. Bu, aslında, bugünün değil, geçmişin,
hepimizin ortak bir kusurudur, siyaset kurumunun kusurudur. Aslında
Değerli arkadaşlar, bir de söylem var, kısaca
değineceğim, sizlerle paylaşacağım: Anayasa
Mahkemesinin odak tespitine ilişkin bir kararı var. Bu
yaptırıma muhatap bir parti anayasa yapma girişiminde
bulunamaz. Demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan ve hâlen şu anda
var olan bir veya iki veya üç parti bakımından böyle bir değer
yargısını ortaya koymak, hele siyaset kurumunun bir tarafı
yönünden böyle bir değer yargısını ortaya koymak, kelimenin
veya cümlenin en hafif anlamıyla, saygısızlıktır!
Bugün, 12 Eylülde, o dönemin siyasal partilerini kapatan felsefe
hangi felsefe ise -vesayet iradesinin kendisi, doğrudan vesayet- şu
anda Adalet ve Kalkınma Partimizi odak tespitine mahkûm eden irade,
kişilere, Anayasa Mahkememize büyük saygı içerisinde- üç dakikada
ifade edemem- o irade de aynı iradedir çünkü bir vesayet iradesi.
Bakın, Anayasa Mahkemesinin kapatma davasının gerekçelerini
okuyun, davayı redde götürür. Anayasa Mahkememiz, Anayasanın
90ıncı maddesi yoluyla İnsan Hakları Sözleşmesine
yapılan atfı uygulasaydı yine aynı sonuca ulaşamayabilirdi,
Venedik Kriterleri vesaire. Sonra, arkadaşlar, anayasayı yapma
yetkisi partilerin değil, milletvekillerinindir, monopol bir yetkidir,
devri mümkün olmayan bir yetkidir. Sayın Faruk Bal kardeşimin millî
egemenliğin kendi parmağına yüklediği özgül
ağırlık neyse, Sayın Hakkı Suha Okayın da
parmağının özgül ağırlığı, Sayın
Suat Kılıçın da parmağının özgül
ağırlığı eşittir ve bu Parlamentoya bu
bühtanı, bu ithamı yakıştıramıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, tabii, Anayasa
değişikliğiyle ilgili bir proje çalışması var,
içeriği henüz belli değil ama burada yöntem önemli,
katılıyorum, keşke uzlaşma zemini, uzlaşma komisyonu
olabilse, katılıyorum ama imkânsızlık hâlinde kurucu
iktidar yetkisi ötelenebilecek bir yetki değil. Şahsen biz, düzenlediğimiz
alandaki sorunların yapısını, tabiatını,
doğru teşhis yöntemini benimsiyoruz; müktesebatımızdan,
evrimimizden, tecrübelerimizden yararlanıyoruz; dünya bu işi
nasıl çözüyor, nasıl düzenliyor, mukayeseli akıldan
faydalanıyoruz ve asla tepkici, reaktif bir anlayış içerisinde
olmayacağız. Eminim ki buradaki bütün arkadaşlar, aziz Türk
milleti, proje somutlaştırılıp kurumların
görüşlerine, partilerimizin görüşlerine sunuldukları vakit
göreceklerdir ki baştan hayır kanaatinde olanlar dahi vicdanen evet
noktasına gelebileceklerdir. Şimdi, yargı
bağımsızlığından, yargı
tarafsızlığından -olası yargı reformuna
yapılan atıf sebebiyle- söz edildi.
Değerli arkadaşlar, vatanı, Kurtuluş
Savaşıyla, kanımızla, canımızla
sınırlarını çizdiğimiz bir toprak parçasından
ibaret saymayalım; buna paralel olarak asıl vatan, hukuk ve adalet
vatanıdır, haklar vatanıdır. O adalet ve haklar vatanı
konusundaki hassasiyetlere hiçbir milletvekilimizin, hiçbir partimizin bigâne
kalmayacağını ve hassasiyetle üzerinde titrer olacağını
düşünüyorum ve bugün bu konuda en önemli olan, bu temel kabulden sonra,
yargı bağımsızlığı, bizim de ilkemiz;
yargı tarafsızlığı, tamam, bizim de ilkemiz; ama bugün
bu alanda reform yapılırken üç tane temel bozulmadan bahsetmek
isterim: Bir, bugün Anayasamızda yargı erkinin düzenlenmesi
sırasında yapılan iki tane temel kurgu, inşa hatası
var. Bir: Tasarımdan doğan bozucu yapı. Bugün, Anayasa
Mahkemesinin yapısıyla ilgili, Sayın Fikret Erene
Armağanda derece alan bir makalem yayınlandı. Çok yakından
izledim, mukayeseli vesaire
Bugün, Anayasa Mahkememizin, kişilere,
Mahkememize, Mahkemenin zorunluluğunun gerekliliğine büyük atıf
içerisinde şunu söyleyebilirim: Bugün, Anayasa Mahkememizin
yapısı, işlevi tamamen vesayet iradesini çıkış
garantisi olarak mümkün kılacak bir kompozisyonu ortaya
çıkarmaktadır. Nasip olursa o madde değişikliğinde
paylaşabiliriz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Şimdiye kadar yoktu,
şimdi niye oldu Sayın İyimaya?
AHMET İYİMAYA (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bakınız, bütün dünya anayasalarında genellikle, üyelerde,
otoritesi ve şöhreti tartışmasız hukukçu bürokratlar var;
bürokratik egemenlik.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Kim o ya?
AHMET İYİMAYA (Devamla) Anayasa Mahkemesi üyelik
yapısı. Çok değerli hukukçularımız var ama bürokratlar
var; çok önemli.
ATİLLA KART (Konya) Hukukçu olmayanlar var.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Muhasebe müdürleri var.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Bu modelleme, yine, Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu, çok zorunlu, çok gerekli ama Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulumuza, yine, kimliğine, kişiliklerine, her
biri, tanıdığım üyelere saygı içinde diyebilirim,
bugün, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulumuz, yapısal olarak
Danıştay ve Yargıtay temsilcileri yüksek kuruludur. Burada,
Avrupa Birliğindeki, kimi ülkelerdeki kriterleri, yapıları
değerlendirerek bir model oluşturabiliriz.
Yine, yargıyı en fazla bozan, değerli
arkadaşlar, koruyucu misyondur. Benim siyaset bilimine
kazandırdığım bir kavram var: Zor zamanlar kararı.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Yargı AKPli mi olsun?
AHMET İYİMAYA (Devamla) Zor zamanlar kararı.
Bakın, zor zamanlarda, yargının gerçek tavrı, demokratik
tavrı ortaya çıkar. Eğer zor zamanlarda yargı,
kararının gerekçesini referans olarak hukuka
dayandırıyorsa, orada yargı bağımsızlığı
var demektir, orada erkler ayrılığı var demektir, orada
hukukun bürokrasiyi terbiye misyonu işliyor demektir. Şimdi
soruyorum: Sayın Mengü makale yazdılar, 367 kararı kim
tarafından benimsendi? Referansı hukuk mu?
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Ne?
AHMET İYİMAYA (Devamla) Değil, referansı
hukuk değil.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Seninle
tartışırız onu.
AHMET İYİMAYA (Devamla) O kadar kararlar var ki
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Nedir o?
AHMET İYİMAYA (Devamla)
tek tek önümde ama
saymıyorum.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Anayasa Mahkemesinin
kararı
AHMET İYİMAYA (Devamla) Referansı vesayet
iradesi, referansı ideoloji, referansı
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Anayasa Mahkemesinin
kararını eleştirme!
AHMET İYİMAYA (Devamla)
iktidar kullanma olur ise
orada, arkadaşlar, yargı bağımsızlığı
yara alır. O yargı bağımsızlığı,
hepimizin yargı bağımsızlığı ve
yargımızın tarihsel misyonu, kötü Anayasaya rağmen,
Anayasayı yorumlarla özgürlükçü ruha kavuşturmaktı. Bu
dönüşümleri yapamadı. Fransa yaptı, İsviçre yaptı,
İngiltere yaptı, Almanya yaptı. Bu yargı bizim
yargımız. Biz muhtacız hak ölçümüne ama bu konuda reform
kaçınılmaz.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Tayyip Erdoğan
seçmeli.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Değerli arkadaşlar,
şimdi, siyasal parti özgürlüğünü bir teminata bağlayamayan bir
anayasa olabilir mi? Siyasal partilerin kapatılmasını,
eskimiş olan militan demokrasi teorisine dayanarak savunan bir siyaset
kurumu olabilir mi? Bu sorunların hepsini birlikte
tartışmamız lazım;
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Hangi siyasi partiler
kapatılıyor, hangi? Biraz da siyasi partilerin kendilerine çeki düzen
vermesi gerekmiyor mu Sayın Milletvekilim?
AHMET İYİMAYA (Devamla) Ve ben sözlerimin sonunda, dün
Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü değerli arkadaşımın,
Anayasamızın 67nci maddesinin son fıkrası hükmü sebebiyle
bu altmış günlük referandum hükmünün uygulanamayacağı
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) 79 da var.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Hepsini, hepsini
anlatacağım. Şahin Bey, rahat buyur, ben yorumu etraflı
yaparım, hiç merak etmeyin.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Çok rahatım ben,
sıkıntıda olan sensin.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Değerli arkadaşlar,
buradaki mesele şu
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Siz Anayasa Mahkemesinin
kararlarını eleştiriyorsunuz.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Anayasamızın 67nci
maddesi, bir, aynen: Seçim kanunlarında yapılan
değişiklikler -birinci unsur- yayımları tarihinden itibaren
bir yıl içerisinde gerçekleştirilecek seçimlerde uygulanmaz. Bu
kuralın mimarı benim, 2001 yılında, mimarı benim.
İzleyen seçimde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İyimaya, konuşmanızı
tamamlayınız, buyurun efendim.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın
İyimaya, birlikteydik.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Burada, nedir arkadaşlar?
Bir: Bu Anayasa normu. İki: Seçim kanunları birinci kriter.
Şimdi, atıf hukukuyla seçim hukukunu birbirine
karıştırıyoruz. Seçim kanunları
Açıkça, Anayasa,
doğrudan seçim kanunlarıdır. Referandumla seçim kurumsal olarak
aynı mı? Anayasamızda ayrı; 175e bakın, ayrı;
67ye bakın, birinci fıkraya, ayrı.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Niye 79u okumuyorsun?
AHMET İYİMAYA (Devamla) İki: Demokrasi teorisinde
aynı mı? Değil.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) 79u da oku da
anlaşalım.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Birisi yarı doğrudan
demokrasi aracı, öbürü temsilî demokrasi aracı.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) 79u da bir oku.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Üç: Yapı olarak aynı
mı? Seçim, partinin veya kişinin yarıştığı
bir halk tasarrufu. Öbürü ne, referandum ne? Obje konusunda, nesne konusundaki
görüştür.
Bu yorumun dinlenebilir dayanağı yok. Anayasamızın
79uncu maddesinin son fıkrası, Halk Oylaması Kanununun 1inci
maddesi, 298 sayılı Kanunun yine 1inci maddesi referandum
bakımından seçim mevzuatına atıf yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İyimaya, lütfen tamamlayınız
konuşmanızı efendim.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Bitti Başkanım.
Kıyas veya yasal analoji, zaten, bir yönüyle benzeyen iki
farklı kuruma yapılır. Analojiden ayniyet üretirseniz hukuk
başlangıcında kalırsınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, ben, gerçekten, sosyolojik
gelişimi, evrimi, doğrultuları görüyorum. Dünya dönüyor fakat
değişerek ve değiştirerek dönüyor. Bu değişimin
dışına kendimizi fırlatmamız mümkün değil.
Zamanın gereklerini yerine getiremeyenler tarih denen zamana göçmek
zorunda kalırlar.
Saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve şahsı adına
Konya Milletvekili Faruk Bal, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 462 sıra sayılı Anayasa
Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulmasına İlişkin Kanun
Teklifi hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini sunmak
üzere huzurunuzdayım. Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım adına
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, huzurda bulunan ve
görüştüğümüz 462 sıra sayılı Kanun Teklifi, Anayasa
değişikliklerinin halkoyuna sunulma usulünü gösteren bir maddesinde
değişiklik yapılmasını öngörmektedir. Bu
değişikliğe göre de yüz yirmi günlük halkoyuna sunulma süreci,
altmış güne indirilmektedir. Demek ki bu kanunun özü, bir usul
kanunudur. Bu kanun -tabir yerindeyse- bir zarftır. Zarfın
içerisindeki mektup önemlidir. Biz zarfla değil mektupla
uğraşacağız.
Değerli arkadaşlarım, eğer yüz yirmi günlük
halkoyuna sunulma süresi iktidar partisine mensup milletvekilleri
tarafından fazla gelmiş ise bunun kırk beş güne
indirilmesine ilişkin teklife biz Anayasa Komisyonundayken Bu bile fazladır,
otuz güne indirelim. şeklinde bir beyanda bulunmuştuk ancak
yapılan görüşmeler neticesinde altmış güne
çıkarılmıştır. Bu altmış günlük sürenin de
fazla olduğu kanaatimi bir kez daha beyan etmek istiyorum.
Şimdi bu zarfın içine konulacak mektupla ilgili
düşüncelerimizi anlatmak istiyorum:
Değerli arkadaşlarım, mektup Anayasa
değişikliğidir. Anayasa değişikliği
tartışmaları gündeme geldiğinde ilk akla gelen de 1982
Anayasasıdır. 1982 Anayasası bir ihtilal anayasasıdır.
1982 Anayasası rengini o tarihte yapılan ihtilalin renginden
almıştır, o tarihteki ihtilalin ruhuyla da ayaktadır.
Yürürlükte kaldığı on sekiz yıl içerisinde bu Anayasa on
dört defa değiştirilmiş ve seksen dört maddesi de
değiştirilmiş olmasına rağmen hâlâ toplumsal bir
kabule ulaşamamış, hâlâ tartışılır, hâlâ
Türkiye'nin Anayasa değişikliği açısından gündeminden
düşmemiş bir Anayasadır.
Milliyetçi Hareket Partisi bu Anayasanın
değiştirilmesinden yanadır. Milliyetçi Hareket Partisi, Anayasanın üç temel ayak üzerine
oturtulması gerektiğine inanmaktadır. Bir, bireyin hak ve
hukukunu evrensel değerlerin geliştirdiği en geniş
imkânlara kavuşturabilecek temel hak ve hürriyetlerden her
vatandaşımızın en geniş şekilde istifade etmesine
imkân sağlayacak bir Anayasa değişikliği. Diğer
tarafından toplumun birliği, bütünlüğü, genel ahlakı ve
sağlığını koruyabilecek nitelikte bir Anayasa
değişikliği ve nihayetinde devleti kurum ve
kuruluşlarıyla birlikte iyi işleyen, iyi çalışan bir
Anayasa değişikliği. Böyle bir Anayasa
değişikliğine Türkiye'nin 21inci yüzyılda ihtiyacı
vardır.
Türkiye, 1876 yılından beri Osmanlı
İmparatorluğunun çöküşünü engellemek amacıyla
Batıdan aldığı akla uyarak yapmış olduğu
1876 Anayasasından beri Anayasa tartışmaktadır.
Batıdan alınarak, akıl alınarak yapılan 1876
Anayasası, Osmanlı İmparatorluğunun o tarihte üç kıta
coğrafyasında yer alan bir devlet olmasına rağmen
çöküşünü engelleyememiştir. Neticede, 1921 Anayasasına
geldiğimizde, İmparatorluktan geriye Ankara, Kayseri ve
Konyanın bir kısım ilçesi olarak bir avuç toprak
kalmıştır.
Değerli arkadaşlarım, 1876 yılındaki
Anayasa, 1921 yılına kadar geliştirdiği süreç içerisinde
Niçin bu İmparatorluk çökmüştür?, Niçin bir Kurtuluş
Savaşı verilmiştir? ve Niçin bir millî devlet, bir üniter
devlet kurulmaktadır? sorularının cevabını 1921
Anayasası vermektedir. Kurtuluş Savaşı Kuvayımilliye
ruhuyla kazanıldıktan ve imparatorluktan, çok hukukluluktan millî bir
devlete geçildikten sonra, 1924 Anayasası ise devletin şeklini bu
tecrübenin ışığında cumhuriyet olarak
belirlemiştir. 1960 Anayasası bir ihtilal anayasasıdır.
1982 Anayasası da bir ihtilal anayasasıdır. Bu son iki
anayasadan ilki, yani 1961 Anayasası, sonradan topluma bol gelen elbise
olarak takdim edilmiş ancak temel hak ve hürriyetleri genişleten ve çoğunluk
hegemonyasına karşı sivil toplum örgütlerini ve demokratik denge
unsurlarını ortaya koyan bir anayasa olarak anayasa hukukumuzda yer
almıştır. 1982 Anayasası da ortaya çıkan -bol gelen
Anayasanın yarattığı- toplumsal çatışmalardan
güçlü bir devlet ve iktidar yaratan bir anayasadır ve bu nitelikleri
itibarıyla Türkiye, bugün geldiğimiz süreçte, anayasalarını
tartışa tartışa yüz kırk dört yılını
harcamış olan bir ülkedir ve 21inci yüzyıla geldiğimizde
artık bu Anayasanın tartışmasız bir şekilde,
toplumun tüm kesimleri tarafından kabul edilebilir hâle gelmesi
gerekmektedir.
İşte bu açıdan Milliyetçi Hareket Partisi olarak
bizim Anayasa değişikliklerinde belirlediğimiz ilkeleri yüce
heyetin bilgisine sunmak istiyorum. Bunlardan bir tanesi: Bilimsel
değerine uygun olarak anayasalar bir toplumsal sözleşmedir. Jean
Jacques Rousseaudan beri bu kimliği değişmemiştir ve
değişmeyecektir. O zaman Anayasa değişikliği diye
ifade ettiğimiz hususların toplumsal bir sözleşme hâline gelebilmesi
gerekir. Bunun için, ikinci paragrafta ifade ettiğimiz toplumsal
sözleşmeyi elde edebilmek için toplumsal bir mutabakata
ulaşmamız gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım, toplumsal bir mutabakata 72,5
milyonun ulaşabileceği zemin, 72,5 milletin mümessili olan, millî
iradenin temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi zeminidir. Türkiye Büyük
Millet Meclisinde siyasi partiler toplumsal uzlaşmaya ulaşabilmek
için bir uzlaşma komisyonu kurmak ve uzlaşma komisyonunun ortaya
koyduğu değerler itibarıyla uzlaşılabilen konuları
bir metin hâline dönüştürmek ve bu metni de kamuoyuna ilan etmek suretiyle
hangi konularda milletin temsilcilerinin Anayasa değişikliği
konusunda anlaşabildiğini onların bilgisine sunmaktır.
Kirli bilgilerden millî birliği, millî düşünceyi, millî iradeyi arındırarak
gerçek kimliğine dönüştürmemiz gerekmektedir. İşte bu
uzlaşma komisyonunun ortaya koyacağı metne biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak Demokratik sözleşme. diyoruz. Bu demokratik
sözleşme topluma anlatılmalı, millete anlatılmalı, millet
de hem devletin temeli hem milletin temeli hem de bireyin temel
haklarını düzenleyen Anayasada, partiler, ne gibi bir
değişiklik yapılacağını bilmeli ve önümüzdeki
seçimde iradesini ona göre koyarak bu Meclisi oluşturmalıdır.
İşte, belki, AKPnin anlaması gereken en önemli konu budur.
Kurucu iktidar dediğimiz -anayasa hukukunda- tali kurucu iktidar
dediğimiz, milletin iradesinin tecellisi dediğimiz
tartışmaları, sorunları kökünden çözecek ve ileride anayasa
yapıldığı takdirde, bu gibi konular ile sakatlık
iddiasında bulunulmayacak, bu gibi konular ile eleştirilmeyecek bir
anayasa ortaya çıkarabileceğiz.
Değerli arkadaşlarım, demek ki son olarak bu
bağlam içerisinde bu Anayasa değişikliklerinin, toplumsal bir
mutabakatın sağlanması, demokratik bir sözleşmeye
dönüştürülmesi ve halkın iradesinin buna göre tecelli etmesinden
sonra 24üncü Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
yapılması gerekir.
O dönemde de yapılacak işlerde Milliyetçi Hareket
Partisinin Anayasa değişikliğiyle ilgili düşüncelerini
sizlerle birkaç cümle içerisinde paylaşmak isterim.
Değerli arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisi,
biraz önce sıraladığım 1876 Anayasasının
Osmanlı İmparatorluğunu çökmekten
kurtaramayışının sebeplerini tetkik ve tahlil etmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi çok hukuklu, çok uluslu imparatorluk düzeninden 1921
Anayasası ile millî bir devlete geçişi tetkik etmiştir,
incelemiştir, analiz etmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi tebaa
düzeninden, Osmanlı tebaası düzeninden cumhuriyetin
vatandaşlık düzenine geçişini incelemiştir,
değerlendirmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi 1961
Anayasasının sebeplerini ve bol gelen neticelerini
incelemiştir. Milliyetçi Hareket Partisi 1982 Anayasasının
sebeplerini, toplumsal gerilim ve tartışma ortamlarını
incelemiş ve topluma dar gelen sebeplerini incelemiştir ve netice itibarıyla
Anayasa değişikliği konusunda şu öz düşüncelere
varmıştır:
Birincisi: Anayasa değişikliğinde Milliyetçi
Hareket Partisi üniter devlet yapısının bozulması,
aşındırılması, zedelenmesiyle ilgili hiçbir
düşünceyi tartışma konusu yapmayacaktır, değerlendirmeye
almayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisinin Anayasa
değişikliğindeki ilk kırmızı çizgisi üniter
devlet yapısından asla, katâ taviz verilmeyeceği
şeklindedir.
İkincisi: Bin yılda kurduğumuz kardeşlik
hukukunu bozacak, millî birliğimizi bozacak, millî bütünlüğümüzü
bozacak, bu değerli kavramları mozaiklere
ayrıştıracak, Türkiyelilik gibi bir ucube çerçevesi içerisinde
Türk kimliğini reddedecek, ikinci sınıf kimlik hâline
getirecek tartışmaların içinde, dışında,
kıyısında, ortasında olmayacağız. Bu
konuları asla bir Anayasa tartışması olarak
değerlendirmeyeceğiz çünkü bunlar 1921, 1924 anayasalarında ve
Lozanda çözülmüştür.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa
tartışmalarında cumhuriyetin temel niteliklerini asla
tartışmayacağız çünkü bu devlet bir kurtuluş
savaşıyla kurulmuştur. Kurucu iktidar her şeyi yapar, her
şeye kadirdir. lafları ile cumhuriyetin kuruluş sebepleri
tartışılamaz, cumhuriyetin ilkeleri ve nitelikleri
değiştirilemez. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, Anayasa
değişikliklerinde bunların tamamına karşı
olacağız.
Bu devletin siyasi yönetim biçimi parlamenter demokrasidir.
Parlamenter demokrasi kuvvetler ayrılığı ilkesine
dayanmaktadır. Kuvvetler ayrılığı ilkesini
değiştirecek başkanlık, yarı başkanlık ya da
ucube bir cumhurbaşkanlığı sistemi ya da ucube bir
başbakanlık sistemi gibi ucube düşüncelerin ve tekliflerin tam
karşısında olacağız.
Milliyetçi Hareket Partisi, bunun doğal sonucu olarak
kuvvetlerin denge ve denetim mekanizması, yani yasama erkinin, yürütme
erkinin denge ve denetim mekanizmalarını bozacak, yargı
bağımsızlığını zedeleyecek, hâkim
teminatını zedeleyecek fikirlerin, düşüncelerin, Anayasa
değişikliklerinin tam karşısında olacaktır.
Bu şekilde ilkelerimizi özetle ifade ettikten sonra, Anayasa
değişikliğiyle ilgili olmak üzere bugünkü kanunun içine
gireceğini düşündüğümüz ilk mektupla ilgili düşüncemi
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan
sanıyorum dün Adan Zye bir Anayasa değişikliğini
konuşmuyoruz. diyerek, yargı reformunun, yirmi yedi AB ülkesi ve
dünya genelindeki düzenlemelerin benzeri olacağını da kaydetti.
Demek ki ilk değişiklik teklifi bir bütün hâlinde gelmeyecektir,
sadece yargı reformu adı altında gelecektir.
Değerli arkadaşlarım, bunun adını
doğru koyalım. Şu reform kelimesi, Fransızların
Niçin Fransız İhtilalini yaptık? diye pişman
olacakları kadar yanlış kullanılan bir kelimedir. Reform
kelimesi eğer hakikaten yeniden şekillendirme, yani o tarihi, o içi
dolu anlamı ile kullanılacak ise bir diyeceğimiz yok. O takdirde
bu değişikliklerin reformla bir alakası yok.
Yeniden şekillendirme diye, şu şekli şu
şekle dönüştüreceğim anlamında kullanılacaksa, o zaman
bunun adı reform olmuyor, Benim yaptığım, benim
yaptığım. şeklinde oluyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, altı yedi
belki altı yedi demek yanlış olur- dört beş
yıllık aradan sonra, AKPnin Avrupa Birliği hayal ticareti
yeniden başlamıştır. Ancak bu ticaret iflas etmiştir.
Bu ticaret
Değerli arkadaşlarım, bunu gerçek olarak görelim ve
anlayalım.
Şimdi, burada Avrupa Birliğinden sorumlu Sayın
Bakan var; o, lütfen şu sorunun cevabını versin ve bu hayal
ticaretini bir düzeltelim.
Birincisi, bütün Avrupa Birliğinin dediklerinin hepsini
yapsak, tüm müktesebata uysak, Avrupa Birliğine girişle ilgili son
söz Güney Kıbrıs Rum kesiminin evet lafına bağlı
değil midir? Evet.
İkincisi, Fransa, Anayasasını
değiştirdi, Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyeliğini
referanduma tabi tutacak mıdır? Evet. Fransanın köylerini,
mahallelerini, caddelerini, sokaklarını gezerek nasıl, Ey
Fransızlar, bizi üye olarak alın. diyeceğiz de bunu kabul
ettirebileceğiz?
Avusturya, Anayasasına bu konuda hüküm koymadı mı?
Avusturyalı seçmeni nasıl ikna edeceğiz Gelin, bizi Avrupa
Birliğine alın. diyeceğiz? Hâlâ beyinlerinde İkinci Viyana
Kuşatmasının izleri var, yüzde 95i Türkiye'yi istemiyor! O
zaman bu bir hayal ticaretidir ve hayal ticareti iflas etmiştir, iflastan
sonra günü gelindi sıkışıldı, Avrupa Birliğine
tekrar sarılınmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bu Avrupa Birliği
müktesebatı
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bırakalım mı Avrupa
Birliğini?
FARUK BAL (Devamla) Dinle beni, dinle, öğreneceğiniz
çok şey var. Bu Avrupa Birliği denilen şey, müktesebatı,
evrensel insan hakları ve hukukunun bir parçasıdır, tamamı
değildir. Evrensel, insanlığın geliştirdiği insan
haklarının, hukukun, demokrasinin bir parçasıdır,
tamamı değildir.
Türk milleti, inançları, kültürü ve yarattığı
değerler itibarıyla bu insani değerlerin, evrensel değerlerin
oluşmasına dünyada en büyük katkıda bulunan millettir; üç
kıtada, altı yüz yıl, en hızlı ulaşım
aracının at olduğu bir devirde insanlar arasında din, dil,
ırk, soy sop ayrımı yapmadan adaleti sunabilmiş bir
millettir. Yarattığımız medeniyetlerden insanlık
istifade etmiştir ve İslam ile müşerref olduktan sonra onun
değerleriyle de bütünleşen değerlerimiz evrensel değerlere
katkıda bulunmuştur.
İşte, Avrupa Birliği müktesebatı
dediğiniz ifadelerin önemli bir kısmı 19uncu ve 20nci
yüzyıldan sonra ortaya çıkan metinlerden ibarettir. Özü
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Niye çıkardık uyum
paketlerini?
FARUK BAL (Devamla) Sesini kes ve beni dinle!
Sayın Başkan, siz de bana müdahale ettirmeyin.
BAŞKAN Sayın Tunç
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Uyum paketlerini niye
çıkardık o zaman?
FARUK BAL (Devamla) Uyum paketinde her şey var.
BAŞKAN Sayın Tunç, sataşmayın.
Sayın Bal, siz de lütfen ifadelerinizde daha dikkatli olun.
FARUK BAL (Devamla) Değerli arkadaşlarım, Avrupa
Birliğine onurlu bir şekilde gireceksek, önce, Sayın
Bakanın Avrupa Birliğine müracaat ederek Fransanın, Avrupa
Birliğine müracaat ederek Avusturyanın kendi iç hukukunu birlik
geleceğine uygun olarak düzenlemesini talep etmesi gerekir, ondan sonra
yürüyecek yolumuz vardır.
Şimdi, Avrupa Birliği müktesebatı budur. Avrupa
Birliğinin toplam 27 ülkesinin anayasa çalışmalarının
hepsini toplayın, bakın, bizdeki Anayasa
çalışmalarının zekâtı edecek midir?
1876 Anayasamız 7 defa değişmiştir, 36
maddesinde değişiklik yapmışız; bir tecrübedir bu. 1921
Anayasamız 1 defa değişmiş, 6 maddesini
değiştirmişiz; bir tecrübedir bu. 1924 Anayasası 5 defa
değişmiştir, 21 maddesi değişmiştir; bir
tecrübedir. 1961 Anayasası 7 defa değişmiş, 54 maddesi
değişmiştir; bir tecrübedir. 1982 Anayasası 15 defa
değişmiş, 84 maddesi değişmiştir; bir tecrübedir.
Yekûn 5 anayasa yapmışız, 35 defa değiştirmişiz
ve 199 maddesinde değişiklik yapmışız. Avrupa
Birliği müktesebatını oluşturan 27 ülkenin iç hukuku,
dış hukuku, müktesebatı, toplayın bakalım bu kadar bir
tecrübesi var mı? O zaman Avrupanın bizden öğreneceği var.
Bir adam gibi olalım, bir devlet yönetmesini öğrenelim ve kendi
değerlerimizle birlikte Avrupaya da ışık saçabilecek bir
millî anayasa yapmasını becerelim.
Değerli arkadaşlarım, demek ki bu Avrupa
Birliği eksenine sarılmak bir mazeretten ibarettir. Avrupa
Birliği ekseni, çerçevesi içerisinde günü geldiğinde müracaat
edilecek bir kapı olarak değerlendirmeyi bırakalım.
Milletin kendi iradesine tabi olabilecek, milletin kendi iradesinin
tecelligâhı olan bu Mecliste, bu gazi Mecliste, bu Kurtuluş
Savaşı veren Mecliste, 21inci yüzyıla bakan, 21inci
yüzyılı kucaklayan ve bir daha tartışmayı ortadan
kaldıran, Anayasa mevzusunda yüz kırk dört yıllık bir
tartışmayı sona erdiren bir çerçeve içerisinde, kendimize
yakışan, evrensel değerlerle buluşan bir anayasa
yapalım.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Adalet Bakanı
da Avrupa Birliği müktesebatına uygun yapıyoruz. dedi bu
Anayasayı ve Adalet Bakanlığı bütçesi görüşülürken
-zabıtlardan okuyorum- aynen şunları söyledi: 8-10 Haziran
2009 tarihinde -yargı reformuyla
ilgili ifade ediyor Sayın Bakan- Anayasa Mahkemesi, Yargıtay,
Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi,
Millî Savunma Bakanlığı, Barolar Birliği, Noterler
Birliği ve Yükseköğretim Kurulu temsilcilerinden oluşan bir
çalıştay yapılmıştır. Yargı reformuyla
ilgili bu çalıştayda herkes düşüncesini ortaya koymuştur.
Bunlar tartışılmış ve bir mutabakata
varılmıştır. Bu mutabakat zaptı da
imzalanmıştır. Buna uygun olarak da bir yargı reformu
stratejisi ve eylem planı oluşturulmuştur. diyerek, burada
Adalet Bakanı sıfatıyla değerli milletvekillerine bu
bilgiyi vermiştir.
Değerli arkadaşlarım, Adalet Bakanının
doğru söylediğini ümit ederdim, hele hele Meclisin huzurunda
doğru söylediğini varsaymak isterdim. Ancak, Barolar Birliğinin
kamuoyuna yansıyan feryadı figanını duyunca, Sayın
Yargıtay Başkanının kamuoyuna yansıyan feryadı
figanını duyunca, Sayın Danıştay
Başkanının kamuoyuna yansıyan feryadı figanını
duyunca, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Sayın
Başkanının kamuoyuna yansıyan feryadı ve
figanını duyunca bunların doğru olduğuna ihtimal
veremiyorum. Ve Sayın Bakanın, tarlayı sürerek AKPnin kendi
hedefleri doğrultusunda hazırladığı ve Avrupa
Birliğine de Biz bunu hazırladık, siz de bunu uygun görün.
şeklindeki bir belgeyi onların uygun görmesiyle stratejik bir belge
hâline dönüştürmesinin üzerinden Yüksek yargı organlarının
da bunları kabullendiği ve mutabakat zaptı
imzaladığı. şeklinde ortaya koyduğu düşünce,
tarlanın sürgülenmesi meselesidir ve bu, gerçeği
yansıtmamaktadır.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan, aynı
zamanda burada dedi ki: Biz zaten çok demokratız. Biz, herkesin
istediği, hukukun üstünlüğüne uygun bir şekilde, herkesin
istediği şeyi yapmak istiyoruz. Yani Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kuruluna bağımsız bir bütçe vermek istiyoruz. Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kuruluna Teftiş Kurulunu bağlamak istiyoruz.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna Personel Genel Müdürlüğünü
bağlamak istiyoruz. Yaptığımız iş budur. dedi ve
bu düşüncesiyle birlikte Sayın Bakan kendini ele verdi. Ne zaman?
Bunları yapacaksanız hemen yapın, Anayasa
değişikliğine gerek yok. Bunların değişikliğiyle
ilgili hiçbir kimsenin itirazı da yok. Ha, yapılacak iş şu:
Anayasayı değiştireceğiz, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun yapısını değiştireceğiz,
Danıştayın yapısını
değiştireceğiz, Anayasa Mahkemesinin yapısını
değiştireceğiz, ondan sonra bağlayacağız. Yani
sermayeyi AKPlileştirdik yetmedi, devleti AKPlileştirdik yetmedi,
şimdi yargıyı AKPlileştireceğiz, ondan sonra
bağlayacağız.
Değerli arkadaşlarım, bundan sonra
bağlayamazsınız. Neden? Dinleyin beni. Değerli
arkadaşlarım, dinleyin beni. Bu ülkede iki tane büyük tepki
anayasası oluşmuştur. Bunlardan birisi 1961 Anayasasıdır,
bir tepki anayasasıdır. Neye karşı tepkidir?
Çoğunluğun tahakkümüne karşı ihtilal sonucunu doğuran
bir tepki anayasasıdır. Çoğunluk, o zaman Demokrat Parti
yanlış mı yaptı, doğru mu yaptı? bunu
tartışmıyor, ancak ihtilal yapan gücün bunu böyle varsayarak
ihtilal yaptığını kabul ediyor ve bu çerçeve içerisinde de
ona karşı bir tepki anayasası yaptı. Bu tepki
Anayasası, tahterevallinin biri yukarı çıkarken diğeri
aşağıya indi ve dolayısıyla yaratılan düzen,
anayasal düzen topluma bol gelecek bir gömlek hâline geldi, toplum anarşi
süreci içerisinde bir keşmekeşliğe ve yönetilmez bir noktaya
sürüklendi. Tepki Anayasasının ömrü sadece yirmi iki yıl sürdü,
ikinci bir ihtilalle bu Anayasanın ömrü ortadan kalktı.
Değerli arkadaşlarım, 1982 Anayasası da bir
tepki anayasasıdır. Bu Anayasanın ömrü de, miadı da
dolmuştur. Bu Anayasa 2 defa komaya da girmiştir: Birincisi 28
Şubat, ikincisi e-muhtıra.
Şimdi, siz bu iki tarihî tecrübeyi dikkate almadan,
İktidarınızda yasama meclisini parti organı gibi kullanan
düşüncenize karşı çıkan, devlet yetkisini ve
kaynağını parti yetkisi ve kaynağı gibi
kullanmanıza karşı çıkan Anayasa Mahkemesi ve
Danıştayın yetkilerini tırpanlayarak, Anayasa Mahkemesi
için Meclisten, Danıştay için Bakanlar Kurulundan üye seçilebilecek
şekilde bir düzenleme yaparsanız bu tam bir tepki anayasası olur
ve ömrü uzun sürmez.
Değerli arkadaşlarım, tabii, AKP bundan ders
alabilecek son bir değişikliği de değerlendirmek
durumundadır. Cumhurbaşkanlığı
tartışmalarının her süreçte demokrasinin üzerine gölge
düşürebilecek boyutlara ulaştığını Milliyetçi
Hareket Partisi sizlerle paylaştı ancak 22nci Dönemde o
sağduyulu düşünceyi bir kenara bıraktınız, Mecliste
erken seçime gitmediniz, Mecliste bir uzlaşmaya
yanaşmadınız. Arkasından, doğan siyasi krizi hukuki
bir makamda çözdürmek için başvurulan yol 367 kararıyla ortaya
çıkmıştır ve e-muhtıra ile bütünleşen o sürece
karşı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bal, konuşmanızı
tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
FARUK BAL (Devamla)
Cumhurbaşkanı halk
tarafından seçilecektir. gibi bir masum düşünceyle Anayasa
değişikliği yaptınız. Bu Anayasa
değişikliğiyle devletin parlamenter demokratik düzeni
bozulmuştur, ucube bir cumhurbaşkanlığı sürecine
dönüşmüştür.
Değerli arkadaşlarım, ancak buradan bir fayda
sağlanmıştır, o fayda da şudur: O süreçte beş
yıla yakın iktidar olan AKP, yarattığı ekonomik
sorunların hesabını seçmene vermemiştir, yarattığı
toplumsal sorunların hesabını seçmene vermemiştir,
yarattığı işsizliğin hesabını vermemiştir
ve o seçim süreci Müslüman bir Cumhurbaşkanı seçilecekti,
seçilmedi. söylemiyle örtülmüş, hesap vermeden
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ne alakası var ya?
FARUK BAL (Devamla) Alakası şu: Sayın Bülent
Arınç
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Millet biliyor.
FARUK BAL (Devamla) Hemen, sordun, cevap vereyim: Sayın
Bülent Arınç alakayı kuruyor, ben değil. Bizim oyumuz yüzde 47
filan değildi, ben söylemedim ama Müslüman bir cumhurbaşkanı
seçilecektir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Müslüman değil,
dindar.
FARUK BAL (Devamla) Sayın Başkan, bir cümleyle
tamamlayayım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bal.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Millet yanlış mı
yaptı, ne diyorsun?
FARUK BAL (Devamla) Sayın Bülent Arınç veriyor
cevabı, ben değil: Bizim alacağımız oy yüzde 47 falan
değildi, çok çok altındaydı. Tek başına belki iktidar
olabilirdik ama çok daha altında bir oy oranımız vardı.
Müslüman bir Cumhurbaşkanı seçmek gerekir lafı, Seçecektik
ama seçtirmediler lafı bize bunu sağlamıştır. diyen
Sayın Bülent Arınçtır.
Şimdi yeni bir seçim dönemi başlamıştır,
yine milletin işsizliği, huzursuzluğu, bin yıllık
kardeşlik hukukunu bozan çözülme süreci başlamıştır,
yine bir zıtlaşma, inatlaşma sürecini AKP
başlatmıştır. Bu zıtlaşmanın, bu inatlaşmanın
sonu ne millete fayda getirecektir ne devlete fayda getirecektir ne de AKPye
fayda getirecektir.
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) Sorunları ne zaman
çözeceğiz? O seçim, bu seçim
FARUK BAL (Devamla) Aklımızı
başımıza alalım, huzur, sükûn içerisinde bir uzlaşma
komisyonu kuralım
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Milletin aklı başında.
FARUK BAL (Devamla)
bu Meclisin siyasi ömrü
tamamlanmıştır, 24üncü Döneme hazırlık olsun diye en
son görevi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Milletin aklı başında,
sen merak etme.
FARUK BAL (Devamla) Peki
Sayın Başkan teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
(CHP-MHP ve AK PARTİ sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) İşine
gelince, hemen sıkışınca darbe, başka bir şey
yok.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen sakin olalım.
Sayın Aslanoğlu, lütfen
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, zora gelince darbe, başka bir şey yok.
BAŞKAN Arkadaşlar lütfen
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bana sorulan AB ile ilgili bir iki soru var, onlara cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN Onlara soru-cevap kısmında cevap
verirsiniz.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) O zaman bir
açıklama yapın, Sayın Bakan cevap vermedi. demesinler.
BAŞKAN Şahsı adına Sakarya Milletvekili
Ayhan Sefer Üstün.
Buyurun Sayın Üstün. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağın;
Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkındaki
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu üzerinde söz aldım. Bu vesileyle Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, üzerinde
çalıştığımız 3376 sayılı Kanun 1987
tarihinde yüce Meclisimizden yasalaşmış.
Bu Kanunun amacı, Anayasa değişikliklerinin halk
oylamasına sunulmasında uygulanacak hükümleri içermektedir,
düzenlemektedir.
Bu Kanun, aslında, kısa bir kanun. Toplam on maddesi
var, beş de geçici maddesi var.
İşte, bu Kanunun 2nci maddesi Anayasa
değişikliğinin halkoylaması, ilgili Anayasa
Değişikliği Kanununun Resmî Gazetede yayımını
takip eden yüzyirminci günden sonraki ilk pazar günü yapılır.
hükmünü içermektedir. Teklifle birlikte bu sürenin altmış güne
indirilmesi düşünülmektedir. Yine, yurt dışında bulunan
vatandaşlarımızın da kırk gün öncesinden değil
de, yirmi gün öncesinden oy kullanmasını düzenlemektedir.
Değerli arkadaşlar, Komisyonda yapılan
görüşmelerde özellikle bu sürelerin uzun olduğu konusunda kısmi
bir mutabakat sağlanmıştır. Sadece bir muhalefet partimiz
bu konuda değişikliğe sıcak bakmamıştır.
Aslında teklifin orijinalinde bu süre kırk beş gün idi ancak
orada YSK temsilcilerinin de önerisiyle süre altmış gün olarak
komisyonumuzda değiştirilmiştir.
Şimdi, değerli arkadaşlar, aslında gerekçede
de var, gerekçede açık açık anlatılmış. Bu teklifi
vermenin veya bu sürenin yüz yirmi günden altmış güne indirilmesi
noktasında değişik gerekçeler sunabiliriz. Bunlardan bir tanesi:
Şu anda üzerinde çalıştığımız kanuna zaman
zaman geçici maddeler eklenerek zaten mevcut süre
kısaltılmıştır. Örneğin, geçici maddede bu yüz
yirmi günlük süre kırk güne çekilmiş ve bu şekilde bir halk
oylaması yapılabilmiştir. Yani, Sayın Faruk Balın
dediği gibi, aslında otuz günde de, kırk günde de artık
halk oylamasını yapabilecek bir altyapıya Türkiye kavuşmuştur.
Bunun dışında, aslında, orijinal metinde de
yine bu altmış gün idi, sonradan komisyonlarda görüşülürken yüz
yirmi güne çıkartılmış. Seçim kanunlarına paralellik
teşkil etsin diye başlangıçta yüz yirmi gün
yapılmış ama bizim seçim kanunlarımızda hiçbir zaman
neredeyse yüz yirmi günde seçim yapılamamış; işte, seçimler
öne alınmış, erken seçim olmuş, genellikle yetmiş
günde, seksen günde artık Türkiye seçime gidebilmiş.
Yine, arkadaşlar, halk oylaması bir seçim değildir.
Seçimlerde seçimin doğası gereği var olan ön seçim gibi, aday
tespiti gibi süreler burada yoktur; dolayısıyla, halk oylaması
artık kırk günde, altmış günde yapılabilir bir
durumdadır.
Değerli arkadaşlar, burada bir muhalefet partimiz buna
karşı çıkmıştır, Siz böylelikle propaganda
süresini kısaltıyorsunuz. demiştir. Oysa burada halk
oylamasına sunulan durum, olay bir Anayasa değişikliği
teklifidir. Anayasa değişikliklerinin Mecliste özel bir görüşme
usulü vardır. Zaten bunlar toplumda uzun süre
tartışılır, tartışılır, tartışılır,
ondan sonra yüce Meclisimize gelir, burada özel bir usulle görüşülür, 2
sefer oylanır ve burada herkes sözünü söyler. Belirli bir süreçten
geçtikten sonra, değerli arkadaşlar, kamuoyu zaten bilgilenmiş
hâlde halk oylamasına gider. Yani süreyi biz yüz yirmi günden
altmış güne çekmiş olmakla bu tartışma
ortamını aslında kısaltmıyoruz.
Bakın, yakın bir zamanda bir Anayasa
değişikliği yapıldı. Bu Anayasa
değişikliği, bir kanunun görebileceği bütün süreçleri
yaşadı, şu Mecliste 4 sefer oylandı; Sayın Cumhurbaşkanımıza
gitti referanduma, referandumdan önce Anayasa Mahkemesine gitti, orada
görüşüldü ve nihayet referandumda da yüzde 70e yakın bir oyla
kanunlaştı. O bakımdan, Anayasa değişiklikleri zaten
toplumun tartışa tartışa yoğurduğu bir süreçtir.
Değerli arkadaşlar, yine burada değerli bir
muhalefet partisi temsilcimiz dün yaptığı konuşmada,
yaptığımız işlemin bu kanun yasalaşsa dahi ancak
bir yıl sonra yürürlüğe girebileceğini ve
uygulamasının bir yıl sonra olabileceğini söyledi; bunu da
Anayasanın 67nci maddesinin son fıkrasına
dayandırdı. Şimdi Anayasanın 67nci maddesinin son fıkrasına
baktığımızda arkadaşlar
Gerçi biraz önce Sayın
İyimaya açıkladı ama
Seçim kanunlarında yapılan
değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir
yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz. Yani burada iki tane
şart var:
1) Yapacağınız değişiklik seçim
kanunlarında olacak.
2) Bu hükmün bir seçimde uygulanması gerekecek.
Şimdi, değerli arkadaşlar, halk oylaması bir
seçim midir? Halk oylaması bir seçim değildir, çok açık bir
şekilde. Halk oylaması, Anayasanın 175inci maddesinde
kısmen açıklanmıştır.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir)
Başlangıcını oku.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) Bakın, Anayasanın
175inci maddesinin son fıkrasında yine buna benzer bir hüküm
vardır. Diyor ki orada: Halk oylamasına, milletvekili genel ve ara
seçimlerine ve mahallî genel seçimlere iştiraki temin için, kanunla para
cezası dahil gerekli her türlü tedbir alınır. Şimdi,
burada çok açık bir şekilde saymış Anayasa koyucu: Halk
oylaması, milletvekili seçimleri vesaire. Arkadaşlar, yasama meclisi
abesle iştigal etmez. Eğer meramı 67nci maddede halk
oylaması olsaydı, aynı burada olduğu gibi açık
şekilde sayardı, seçimlerde, halk oylamasında derdi,
demediğine göre biz bunu kıyas yoluyla genişletemeyiz.
Değerli arkadaşlar, kaldı ki bir an bu
arkadaşlarımızın doğru düşündüğünü farz
edelim. Peki biz burada ne yapıyoruz? Yani biz burada işin
esasına yönelik bir düzenleme mi yapıyoruz? Yani işin esası
nedir burada? Bir seçim barajı olur, seçim sistemini değiştirirsiniz,
bunlarla ilgili düzenleme yaparsanız evet belki haklısınızdır.
Burada biz süreyle alakalı bir şey yapıyoruz. Peki süreler
değiştirilemiyor mu? Yani şimdi bazen bu Meclis, işte
beş yılı dört yıla, dört yıl olsa dahi erken bir seçim
kararı alabiliyor, yani süreyle ilgili bir tasarrufu var bu Meclisin.
Bunun dışında, bakın, Milletvekili Seçimi
Kanununun 9uncu maddesinde, çok açık: Seçimlerin yenilenmesine veya ara
seçimi yapılmasına karar verildiği hallerde, Yüksek Seçim
Kurulu, bu Kanun ile 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanunun ve 2820 sayılı Siyasî Partiler
Kanununun seçimlere ilişkin olarak tespit ettiği süreleri
kısaltarak uygulayabilir. Yani süreler işin esasına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) Toparlıyorum.
BAŞKAN Sayın Üstün, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla)
müteallik olsa Kanun bu yetkiyi
YSKya verir mi? Yani YSK süreleri aşağı yukarı çekecek,
şu yüce Meclisin bir kanundaki süreyle alakalı bir düzenlemeyi yapma
yetkisi olmayacak! Bu düşünülebilir mi arkadaşlar? Efendim, orada
sandık var
Arkadaşlar, burada da sandık vardı. Anayasa
değişikliklerini burada biz oylarken sandığa atıyoruz.
Her sandık olan yerde bir seçim olmaz. Oylamadan bahsediyoruz, oylamadan.
Şurada biraz sonra kanunun genelini oylayacağız. Oylama bir
seçim midir arkadaşlar? Halk oylaması, çok açık, bakın
şu Halk Oylaması Kanununda hiçbir zaman seçimden bahsetmiyor, hep
oylama, oylama, oylama diyor. Öyleyse nasıl bunu, oylamayı bir seçim
olarak kabul ediyoruz, Ahmeti Mehmeti mi seçiyoruz? Hayır, bir yasama
sürecinin devamı olarak evet veya hayır noktasında bir
oylama yapıyoruz. Bu oylamayı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) Sayın Başkanım,
toparlıyorum. Saygı ve selam için
BAŞKAN Sayın Üstün, arkadaşlar, bugün süreleri
biraz aşar gibi kullanıyor olduk. Bundan sonra lütfen süreyi
tamamlayalım.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) Selamlamak açısından
BAŞKAN Mesela, yirmi dakika, otuz dakika konuşan
hatipler de sonra sanki cümleleri hep son dakikaya sığıyor gibi
oluyor. Lütfen daha dikkatli olalım.
Buyurun Sayın Üstün.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Bir kez daha vurguluyorum değerli arkadaşlar: Bu bir
seçim değildir, bu bir halk oylamasıdır. Biraz sonra
oylarınızla, inşallah, bu kanunun genelini, maddelerine
geçilmesini oylayacaksınız.
Beni dinlediğiniz için hepinize tekrar saygılar
sunuyorum, kanunun hayırlı olmasını diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Üstün.
Sayın milletvekilleri, şimdi, tümü üzerinde soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Kart, buyurun efendim.
ATİLLA KART (Konya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakana şu kapsamda iki soru yöneltmek istiyorum.
Görüştüğümüz teklif esas itibarıyla demokrasi ve temel insan hak
ve özgürlüklerini teminat altına almayı hedefleyen bir teklif. Bu
kapsamda soruyorum: 2004 yılında İnsan Hakları
Danışma Kurulu Türkiyede çok önemli bir görevi, misyonu
üstlenmişti; toplumun tüm kesimlerinden, sivil toplumdan çoğulcu bir
katılımı sağlayan Kurul olarak görevini yapıyordu,
misyonunu yerine getiriyordu ancak İnsan Hakları Raporunun
düzenlenmesinden sonra siyasi iktidarla bir gerginliğin doğduğunu
ve sonuçta da bu Kurulun lağvedildiğini biliyoruz. Şimdi bunun
yerine, 11 kişiden oluşan ve doğrudan Başbakana
bağlı olan bir İnsan Hakları Kurumu Kurulmasına Dair
Tasarı gündemde. Bunu temel insan hak ve özgürlükleriyle, çoğulcu
demokrasi anlayışıyla ne ölçüde
bağdaştırıyorsunuz? Bunu sormak istedim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
Evet, dünkü listedeki duruma da dikkat ederek
arkadaşlarıma söz veriyorum.
Sayın Aydoğan
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, daha önce hazırlanan Anayasa
taslağının Türkiyeden önce okyanus ötesinde ve yabancı
ülkelerde görüşülmesinin anlamı nedir? Sekiz yıldır
yapmadığınız Anayasa değişikliğini bugün
getiriyor olmanızın son yaşanan olaylarla ilgisi var
mıdır? Yüksek yargının verdiği bazı kararlarla
ilgili olumsuz tavrınızın nedeni hukuka olan
güvensizliğinizden midir? Verilen kararlara göre hukuka bazen olumlu bazen
olumsuz değerlendirmelerde bulunmanızın anlamı nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Aydoğan.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan, Hükûmetin yargıyı
bağımlı hâle getirmeyi, yargının yetki ve görev
alanını daraltmayı hedefleyen Anayasa değişikliklerine
zemin hazırlamak için bu değişikliği yaptığı
tüm medyada tartışılmaktadır. Yani ana muhalefet partisi ve
diğer muhalefet partileri, yargının tüm temsilcileri, barolar
birliği ve sivil toplum örgütleri ile meslek oda ve
başkanlarıyla tartışılmamaktadır. Bu durumda, bu
referandum süresinin değişikliğiyle bundan sonraki
planladığımız Anayasa değişikliğine zemin
hazırlandığı doğru mudur? Bu, demokrasiyle
bağdaşmakta mıdır? Bunu nasıl
açıklarsınız? Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Köse.
Sayın Emek
ATİLA EMEK (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, son günlerde kamuoyunda, özellikle yargıyla
ilgili sivil toplum kuruluşlarında, özellikle özel yetkili
ağır ceza mahkemeleri ve gizli tanıklık kurumu
tartışılır hâle gelmiştir. Elimde bugün kamuoyuna
yansıyan Demokrat Yargı Birliğinin bir bildirisi var, burada iki
madde başlığı altında: Özel yetkili ağır
ceza mahkemeleri düşman ceza yargılama tehdidi
yarattıklarından
diye başlıyor, gizli
tanıklığın da siyasi kontrole müsait olduğu ifade
ediliyor. Hiçbir Avrupa Birliği ülkesinde böylesine gizli
tanıklık uygulamasının olmadığı da
düşünülürse, Hükûmetinizce özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin
ve gizli tanıklık kurumunun yeniden gözden geçirilip düzenlenmesi
düşünülmekte midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Emek.
Sayın Özdemir
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakana sormak istiyorum: Görünen o ki Meclis şimdi
yeni bir Anayasa değişikliği üzerinde çalışıyor.
Hepimiz biliyoruz ki yasalar ve anayasalar uygulanmak için yapılır.
Erzurum Cumhuriyet Başsavcısının düzenlemiş
olduğu iddianamede, cumhuriyet tarihimizde ilk defa yaşanan bir olay
Sayın Başkanım, 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk ve
Erzincan eski Başsavcısı hakkında düzenlenen iddianamede,
Başsavcı, 3. Ordu Komutanının Alevi köyleriyle özel
iletişim kurduğu, onlara özel hizmet götürdüğünü sanki bunun bir
suçmuş gibi iddianameye taşıyor olması Anayasanın
10uncu maddesine açıkça aykırılık teşkil etmiyor mu
ve yine Başsavcının suçlu diye, sanık diye iddiada
bulunduğu 3. Ordu Komutanı bugün 15 bin kişilik kuvvetle bir
askerî tatbikat yapıyor. Bu çelişkiyi, ülkeyi içine
düşürdüğünüz bu kaosu nasıl izah edeceksiniz?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Dibek
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi ben de Sayın Bakana şunu sormak istiyorum:
İktidarın, tabii Hükûmetin de bir Anayasa değişikliği
planladığı Sayın Başbakanın
açıklamalarıyla ortada. Bugün en son Sayın Anayasa Mahkemesi
Başkanı Haşim Kılıç bu konuda düşüncelerini
açıkladı ve dedi ki: Mutlaka tam bir uzlaşma olması
gerekir. Tüm kesimlerin içinde olduğu, tüm hassasiyetlerin ele
alınacağı bir ekibin, bir birlikteliğin olması
gerekir. dedi. Ben Sayın Bakana, Hükûmeti temsilen, şunu sormak
istiyorum: Bu görüşe katılıyor mu yani Anayasa
değişikliği için ülkede mutlaka bir toplumsal
uzlaşmanın olması, toplumsal koşulların bu yönde
gerçekleşmiş olması gerekli midir? Devamla, bugün Türkiyede,
ülkemizde böyle bir uzlaşma ortamı var mıdır? Bu konudaki
düşüncelerini almak istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dibek.
Sayın Akkuş
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın
Bakan; Avrupa Birliğinden sorumlu Bakansınız. Fransa ve
Avusturya Türkiyenin üyeliğini referanduma sunmuştur. Bu engeli
nasıl aşacaksınız?
İki: Mevcut Anayasa, dili ve gelişen dünya
şartları ve sosyal faktörler açısından bir
değişikliğe ihtiyaç duymaktadır ancak 1982
yılında yapılan halk oylamasında yüzde 92 oyla kabul
edilmiş bir anayasadır. Vatandaştan yüzde 92 oy alan bir
anayasayı neye dayanarak vesayet anayasası olarak
nitelendiriyorsunuz? AB Anayasasının imza töreninin Vatikanda
yapılmasını nasıl karşılıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Taner
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımız oy kullanma
hakkını tam olarak kullanamamakta iken mevcut kırk günlük süreyi
yirmi güne indirerek yurt dışındaki insanların oy kullanma
haklarını gasbetmiş olmuyor musunuz? Bu devamlı
bahsettiğiniz demokrasiyle ne kadar bağdaşmaktadır?
İkincisi: Sayın Başbakan Kıbrıstaki
askerlerimizi çekebiliriz. açıklamasını yaptı. Bunun
AByle ilgisi nedir? Askerlerimiz niçin Kıbrısa gitmişlerdi,
gerekçeleri ortadan kalkmış mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Gök
İSA GÖK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, tabii, hukukçu değilsiniz ama ben ne
soracağım şimdi? 67 son, bu engel aşılamazsa, bu
hukuki yanlış düzeltilemezse bir B planı var mı yoksa
Hükûmet hakikaten sırf gündemi değiştirmek, iki ay daha bizleri
oyalamak, var olan sorunları ötelemek, gizlemek için mi bizi
oyalıyor?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın İnan... Yok.
Sayın Öztürk
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Başkan, Yargı Reformu Strateji
Taslağının çalışmaları sırasında
kamuoyuna Larry Taman diye bir kişinin ismi çok sıkça geldi. Larry Tamanın
bu çalışmalar sırasındaki sıfatı sürekli uzman
olarak yer aldı ama neyin uzmanı olduğu belli olmadı ve bu
kişinin özellikle geri kalmış ülkelerdeki çalışmalarda
katkı verdiği söylenildi.
Şimdi, Larry Tamanla ilgili ben Sayın
Bakanlığa bir soru önergesi verdim, orada da neyin uzmanı
olduğu belirtilmemiş. Bunun akademik kariyeri nedir yani bu
nasıl bir uzmandır, titri nedir bu adamın?
Bir de, Türkiyede bu yargı reformunu yapabilecek bilgi
birikimine, deneyimine sahip hukukçu yok mudur da böylesine bir adam getirilip
çalıştırılmıştır?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Genç...
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Benim sorum Anayasa
Komisyonu Başkanından.
Şimdi, Başkan her gün çıkıyor televizyonlara
Yahu, işte, bu 367 ucubesi... diyor. Yani Meclisin
Cumhurbaşkanı seçmesi konusunda 367 oyun toplanması
gerektiği yolunda bir uygulama var, diyor.
Ben kendisine bir soru soruyorum: 1 Mart tezkeresi bu Mecliste
oylandı, 264 kabul, 253 ret ve 19 çekimser kaldı. O zaman İç
Tüzükü çok iyi bildiğini dünyaya ilan eden ve Meclis Başkan
Vekilinin odasına gidip de tehdit eden Bülent Arınç dedi ki: Bu
tezkere kabul edilmiştir. Sonra o sırada İç Tüzük hükümleri
hatırlatılarak Salt çoğunluk sağlanmadığı
için bu tezkere reddedildi. şeklinde Meclisten bir karar
çıktı. Şimdi, o 367yle
özellikle irtibat kurmak istiyorum. Bakın, o tezkerede ne kabulde ne redde
salt çoğunluk yok. Normal olarak Meclis eğer bunu, 367yi uygulamadığınız
takdirde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Kesildi Sayın Genç, süre bitti. Evet, yani o
konuyla ilgili görüşünü sordunuz.
Evet, bir arkadaşımız kalmıştı, ona
da bir söz vereyim, sonra Sayın Bakana vereceğim.
Sayın Sakık, buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Ben de Sayın Bakanıma soruyorum: Şimdi, referandum,
evet, iyi. Türkiyenin referanduma alıştığını
Sayın Başbakan da birkaç konuşmasında dile getirdi ve
demokratikleşme konusunda bir türlü adım atmayan
Mesela bu DGMlerin
yerine kurulan özel mahkemeler, Türkiyedeki yüzde 10luk baraj, bunu da
referanduma götürebilir miyiz?
İkincisi: Sürekli, kürsüye çıkan bütün hatipler bin
yıllık Kürt ve Türk halkının kardeşliğinden
bahsederler. Bunun adı meçhul asker midir yoksa Anayasada bu konuda bir
belirleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Evet, buyurun Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Vaktin elverdiği ölçüde sayın vekillerimizin
sorularına cevap vermeye çalışacağım. Öncelikle katkılarından
dolayı bütün milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
Sayın muhalefet milletvekilimiz burada konuşma yaparken
Avrupa Birliğiyle ilgili de bazı sorular sormuştu. Aynı
soruya benzer soruyu yine aynı partiden bir
arkadaşımızın da sorduğunu gördüm. Fransanın ve
Avusturyanın referandumu. Arkadaşlar, biz Türkiyeye güveniyoruz,
siz de güvenin. Korkmayın! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Türkiye, büyük bir ülkedir, güçlü bir ülkedir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Cevap ver ya!
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Türkiye,
rahmetli Menderesin 1959 yılında ilk başvuruyu yapmasından
tam kırk beş yıl sonra, 2004 17 Aralığında
iktidar-muhalefet el ele vererek burada uyum yasalarını
geçirdiği için, Avrupa Birliğini bize tarih vermeye mecbur bıraktığı
için bugün müzakereler devam etmektedir. Eğer biz Türkiye olarak üzerimize
düşeni yaparsak, Avrupa Birliği üyesi 27 ülkenin bir veya iki
tanesinin birtakım itirazları olmasına rağmen diğer
üye ülkeler Avrupa Birliğinin itiraz ortaya koyan ülkelerini Türkiyenin
üyeliği konusunda mutlaka ikna edeceklerdir. Bugün, Avrupa Birliği,
kendi ekonomik krizini, enerji krizini, yasadışı göçle mücadele
sürecini, uyuşturucuyla mücadele sürecini Türkiyenin katkısı
olmadan bir noktaya getiremeyecektir. Bu yüzden...
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkan,
Sayın Bakan bize cevap mı verecek, akıl mı verecek?
Sorulara cevap mı verecek, akıl mı verecek?
Sorulara cevap ver
Sayın Bakan!
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Geleceğim, sabredin. Geleceğim, onlara da geleceğim. ( CHP
sıralarından gürültüler)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sorulara açık ve net
cevap ver.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen...
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Yani
Türkiye tüm müktesebatı yerine getirse bile Rum kesiminin onayı
gerekmeyecek mi? diye sordunuz...
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ama biz soruları sakin sakin
sormuştuk.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Arkadaşlarınız sordu, müsaade edin, sorularına cevap
verelim.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Cevap verin, cevap.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sizinkine
de sıra gelecek, merak etmeyin.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Merakla bekliyorum.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Burada
saygıdeğer milletvekilleri konuşurken, Türkiyenin, bugün, bir
darbe ruhu içerisinde hazırlanmış Anayasayla yönetilmesinin
doğru olmadığını dile getiriyorlar, bunun
değiştirilmesi gerektiğine olan inançlarını dile
getiriyorlar ama bunu bu dönem değil, bir sonraki dönemki Meclis
yapsın diye. Siz kendinize güvenmiyor olabilirsiniz ama biz milletin bize
verdiği yetkiye güveniyoruz. (MHP sıralarından Size güvenmiyoruz!
sesleri)
Şimdi, arkadaşlar, evrensel bir anayasa yapalım
diyorsunuz. Avrupa Birliği süreciyle ilgili endişelerinizi dile
getiriyorsunuz. Ben görevi devraldığımda ziyaret ettiğim
Milliyetçi Hareket Partisinin Genel Başkanı Sayın Bahçelinin çok
mantıklı bir tavrı vardı, Avrupa Birliği süreci bir
devlet politikasıdır. Biz iktidardayken de bu sürece sahip
çıktık, size de elimizden gelen desteği vereceğiz.
demişti. Ben Sayın Bahçelinin sözlerinin arkasında
durmasını bütün milletvekillerimizden, özellikle kendi partisinin
üyelerinden bekliyorum.
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Yanlışa hayır!
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Teslimiyet değil,
teslimiyet!
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Teslimiyete
hayır!
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Yargı
reformu stratejisiyle ilgili burada birtakım söylemler dile getirildi.
Evet, bu, Kızılcahamamda Hâkimevinde yapılan toplantıda,
bütün kurumlarımızın altına imza koyduğu bir
gerekçeyle hazırlanmış bir yargı reformu stratejisidir.
Altında bütün kurumlarımızın imzası vardır. Daha
sonra o stratejinin gerekçeleri üzerinden Adalet
Bakanlığımız bir eylem planı ortaya koymuştur.
Teftiş Kurulu Başkanlığı ile
soruşturmaya izin verme yetkisinin Anayasa değişikliği
olmaksızın Hâkim ve Savcılar Yüksek Kuruluna devri Anayasanın
144üncü maddesine aykırıdır.
Şimdi, Sayın Kart, bu kurulacak, İnsan Hakları
Danışma Kurulunun yerine kurulacağını söylediği
Hâlbuki bağımsız bir insan hakları kurulu kurulmasına
yönelik bir kanun taslağı Meclise sevk edilmiştir. Bunun
Başbakana bağlı olduğunu iddia etmek de abesle
iştigaldir, Başbakana bağlı değildir.
ATİLLA KART (Konya) Kanunda yazıyor Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Hangi
üyenin hangi kurumlar tarafından belirleneceği taslak içerisinde
belirlenmiştir. O bağımsız bir insan hakları kurulu
olarak kurulacaktır.
ATİLLA KART (Konya) Tasarıda yazıyor Sayın
Bakan.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Bütçesi de
ayrı olacaktır, bağımsız olacaktır.
Atandıktan sonra da hiçbir mesuliyetleri olmayacaktır. Onu bir kez daha
gözden geçirmenizi özellikle tavsiye ederim.
Sayın Aydoğan Hukuka olan güvensizliğinizden mi
bazı endişeler taşıyorsunuz? dedi. Biz, Türkiyede
bağımsız olduğu kadar tarafsız olduğundan
endişe etmeyeceğimiz bir yargıya kavuşmak için sizlerle
iş birliği yapmaya hazırız. Gerçekten Türkiye'nin Avrupa
Birliği standartlarında, evrensel standartlarda bir yargıya
kavuşması için biz iş birliği yapmaya hazırız.
Yargının yetkilerini daraltmak gibi bir niyetimiz yok
Sayın Köse. Tam aksine, bütün vatandaşlarımızın
güvenebileceği, artık vicdanla cüzdan arasında
sıkışıp sıkışmadığı
tartışılmayan bir yargıya kavuşmak için hep beraber
çalışmamız gerektiğini düşünüyoruz.
Sayın Emek STKların birtakım özel yetkili,
ağırlaştırılmış ceza mahkemeleri ve gizli
tanıklarla ilgili tartışmalarını, bildirilerini okudu,
Avrupa Birliği üyesi ülkelerde gizli tanıklık
olmadığını söyledi. Herhâlde orada bir bilgi eksikliği
var, onu bir gözden geçirmesinde fayda var.
ATİLA EMEK (Antalya) Uygulama böyle değil. dedim
Sayın Bakan. Sayın Bakan, uygulama böyle değil, buradaki gibi
değil Avrupa Birliği ülkelerinde.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın
Özdemir Yasalar Anayasayı uygulamak için yapılır. dedi,
Alevi köylerine özel ilgi gösteren komutanlara herhangi bir şeyiniz mi
var? dedi.
Bakın, bir şeyi size söyleyeyim: Bugün cumhuriyet
tarihinde ilk defa din dersi kitaplarına Alevilikle ilgili gerçek
bilgileri koyan bir iktidarın mensubu olmaktan onur duyuyorum.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan, benim
soruma cevap verin. İddianamede böyle yazıyor, iddianamede, bu bir
anayasal suç mu değil mi?
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Bugün ilk
defa cumhuriyet tarihinde Alevi vatandaşlarıyla muharrem ayında
aynı sofrayı ve kederi paylaşan bir Başbakanın
partisinde bulunmaktan onur duyuyorum.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan, benim
soruma cevap verin.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Atatürkten
bu yana
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Savcının
iddianamesinde anayasal suç var mı yok mu, buna cevap verin.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Bakın,
ben sizi dinledim, dinlemeyi öğrenin. Dinlemeyi öğrenin
Atatürkten bu yana ilk defa bir cemevine giden...
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Alevi cemevlerine ne
yaptığınızı en iyi Aleviler biliyor zaten. Onların
sizin hakkınızdaki düşünceleri belli.
BAŞKAN Sayın Özdemir
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Cumhurbaşkanına oy vermiş olmaktan büyük onur duyuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Bu iddianame anayasal suç
işliyor mu işlemiyor mu?
BAŞKAN Sayın Özdemir, lütfen
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Onun için,
Alevi vatandaşlarımızı yıllarca istismar edenlerin,
bugün burada onlara destek olmaya çalışan, onların
sorunlarını algılamaya çalışan, onlara kulak vermeye,
empati kurmaya çalışan iktidara Alevi
vatandaşlarımızın üzerinden istismar yapmalarını
son derece ayıplıyorum.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan, benim
sorum, bu iddianameyi hazırlayan savcı anayasal suç işliyor mu
işlemiyor mu? Bunu anlayamadınız mı hâlâ?
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın
Anayasa Mahkemesi Başkanımızın bugünkü gazetelerde yer alan
düşünceleriyle ilgili görüşlerim soruldu. Anayasa Mahkemesi
Başkanımız da Türkiyenin Anayasasının
değişmesi gerektiğini vurguluyor.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Anayasal suç var mı
yok mu?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Mahkeme kararı o
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Bir paşanın
Alevi köylerine gidiyor olması suç mu?
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın
Anayasa Mahkemesi Başkanının söyledikleri arasında ülkenin
ciddi anayasal reforma ihtiyacı yok mu? Var.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Alevi
açılımınız ortada işte, belli.
AHMET YENİ (Samsun) Alet etmeyin o işleri. Alet
etmeyin, o iş bitti.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Siz ediyorsunuz, siz.
BAŞKAN Sayın arkadaşlar, lütfen
Karşılıklı konuşmayın
Lütfen
Sayın
Özdemir
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın
Anayasa Mahkemesi Başkanı
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Resmen Anayasaya
aykırılık suçu işliyorsunuz.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Başkanım, ben vakit istiyorum.
BAŞKAN Vaktinizi veririm Sayın Bakanım,
endişe etmeyin.
Sayın Özdemir, Sayın Yeni, lütfen
Buyurun efendim.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) O mahkeme sizin
talimatınızla iddianame hazırlıyor.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakanım
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkan,
hangi soruya cevap verdi Sayın Bakan?
AHMET YENİ (Samsun) Dinlemedin ki!
BAŞKAN Sayın Özdemir, karşılıklı
konuşarak cevap olmaz, lütfen sakince bekleyin. Verilmeyen cevap varsa
Sayın Bakana hatırlatırız, cevabını
alırız efendim. Daha konuşmaya başlamadan itiraz
ediyorsunuz. Lütfen
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Efendim, kusara
bakmayın ama hangi soruya cevap verdi Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın
Özdemir, bir müsaade edin bitireyim, beğenmezseniz yine sorun.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın
Başkanım, ben Sayın Bakana bir soru sordum
BAŞKAN Sayın Bakana hatırlatırız
Sayın Özdemir, lütfen buyurun.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) O zaman tekrar, bir kere
daha hatırlatmanızı rica ediyorum. Benim soruma Sayın Bakan
açık ve net cevap versin. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar
Arkadaşlar
Saygıdeğer milletvekilleri
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Bir başsavcı,
anayasal ayrımcılık suçu işliyor mu, işlemiyor mu?
BAŞKAN Sayın
Özdemir, bakınız şu
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ona yargı karar verir,
yargı!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) İşlem
yapması gereken bir durum var mı, yok mu?
BAŞKAN Sayın
Özdemir, lütfen efendim
AYŞENUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ona yargı karar
verir, kimi suçluyorsunuz? Sayın Bakan bir şey yapamaz.
BAŞKAN Sayın Özdemir
Sayın Özdemir
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Türkiye Büyük Millet
Meclisine soruyorum bunu. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
Özdemir, lütfen oturun
Arkadaşlar, buyurun, lütfen oturun
(AK PARTİ
ve CHP sıralarından gürültüler)
Saygıdeğer arkadaşlarım, siz soru
soruyorsunuz, cevabı Sayın Bakan veriyor, sizin sorma üslubunuz
farklı olabilir
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan, cevap
vermiyor ki, Sayın Bakan kendi kafasındaki konuları
BAŞKAN Sayın Bakanın cevap üslubu
farklı olabilir yani aynı şey ol-maz. Lütfen, sabırla
bekleyelim.
Buyurun.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, onlar istediği cevabı alamayınca,
işlerine gelmeyen cevabı alınca üzülüyorlar
BAŞKAN Sayın
Bakanım, lütfen efendim
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Aynı ordu
komutanı bugün tatbikat yapıyor. Bir taraftan savcı sanık
diyor, bir taraftan da ordu komutanı! Ayıp değil mi? (AK
PARTİ sıralarından Dinle, cevap veriyor. sesleri)
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sen nasıl
Bakansın!
AHMET YENİ (Samsun) Dinlesene be kardeşim!
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul)
Sayın Özdemir, bunlara da alışacağız.
Türkiye demokrasiyi gerçekten benimsemeye başladı, ben
Sayın Dibekin
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Nasıl Bakansın,
nasıl Meclisiz burada? Savcının sanık dediği
komutan, bugün askere komuta ediyor; ortada bir çelişki var,
ayıptır, düzeltin. Kim suçluysa, onun yakasına
yapışın!
BAŞKAN Sayın
Özdemir, lütfen efendim
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın
Dibekin sorusuna bir cevap vermek istiyorum
AYŞENUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Yargıya müdahale
etmeyin.
AHMET YENİ (Samsun) Alet etmeyin, bitti!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) İşinize
gelmeyince, yargıya müdahale etmeyin diyorsunuz!
BAŞKAN Sayın
Özdemir lütfen
Lütfen Sayın Özdemir
AYŞENUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Her zaman diyoruz.
BAŞKAN Lütfen
Sayın Özdemir
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın
Özdemir, burası yasama kurumu, keşke yargıyla ilgili
gösterdiğiniz hassasiyeti yasamayla ilgili de gösterip
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Hepsiyle ilgili
gösteriyoruz. Kandırmaca yapıp, oyun oynuyorsunuz. Tablo ortada,
ayıptır, utanın!
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Türkiyeye yakışır yargı
reformunu gerçekleştirmeye destek verseniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Keşke, Türkiyeye
yakışır anayasa reformuna destek verseniz
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Şu tablodan
utanmanız gerekir!
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Keşke,
bu tür tartışmaların ülkemizde yaşanmasına son verecek
anayasa reformunu yapmaya, yargı reformunu yapmaya destek verseniz de
bunları tartışmak zorunda kalmasak.
BAŞKAN Sayın
Bakanım, lütfen sorulara cevap vermeye devam ediniz siz efendim.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın
Dibek, Anayasa Mahkemesi Başkanımız Haşim
Kılıçın görüşlerine katılıp
katılmadığımı sordu. Bakın, Anayasa Mahkemesi
Başkanı ne demiş: Ülkenin ciddi Anayasa reformu ihtiyacı
yok mu? Var
Türkiye hak ettiği seviyeye yani bir hukuk ve demokrasi
ülkesi olma hedefine er geç varacaktır
MEHMET GÜNAL (Antalya) Atlama atlama, orayı da oku!
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Avrupa'nın, zamanında yaşadığı ve bizim tecrübe
etmediğimiz Rönesans ve reformu şimdi biz geçiriyoruz, tabii,
bedeller ödeyerek. Türkiye bugüne dek modernite ve demokrasiyi hep
yukarıdan aldı. Ama şimdi dalga alttan geliyor. Bu,
kalıcı, temelli olacak. Ama bu dalganın hiçbiri diğerini,
toplumun diğer katmanlarını yutmamalı.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Gazeteyi biz de okuruz
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
artık siyasetin kendi içinde karşılıklı samimiyetle
sorunları çözmeyi ve Türkiye için bir şeyler yapmayı
öğrenmesi lazım. demiş.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Sayın Başkan, böyle
şey olur mu?
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Bu mesaj,
bana olduğu kadar sizedir arkadaşlar.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Süre doldu Sayın Başkan.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Anayasa
Mahkemesi Başkanımız Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde Türkiyeyi rahatlatacak bireysel başvuru hakkının
önünün açılmasıyla ilgili adım atılmalı. demiş.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Meclise
saygısızlık yapmayın.
BAŞKAN Sayın Bakanım, Anayasa Mahkemesi
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Avrupadaki gibi bir Anayasa değişikliği yapılacaksa bence
hiçbir mahzuru yok. demiş.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Uzlaşmayla olur mu
olmaz mı
BAŞKAN Evet, Sayın Bakanım
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Kapatma
dedikodusu sadece demokrasiye ve ekonomiye zarar verir. demiş.
MEHMET GÜNAL (Antalya) İşinize gelmeyen yerleri
atlamayın Sayın Bakan.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Sayın Bakan, Sayın
Başbakan
BAŞKAN Sayın Bakan
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
İşinize gelen yerlerini okumayın.
Şimdi, Sayın Dibek demiş ki
BAŞKAN Arkadaşlar
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın
Dibek bana sordu Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Bakanım
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
dedi ki:
Böyle bir uzlaşma ortamı var mı?
Böyle bir uzlaşma ortamı var mı? sorusunu ben
size soruyorum. Gelin, beraber uzlaşalım; gelin, Türkiyeye
yakışır anayasayı beraber yapalım.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Bakan, hangi uzlaşma
ya? Böylesine uzlaşmayı nereden çıkarıyorsun? Orada polemik
yapacaksın, sorulara cevap vermeyeceksin, ondan sonra uzlaşma
diyeceksin.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Ben
Sayın Baykala Konyada Şebiarus töreninde dedim ki: Sayın
Baykal, siz bir anayasa hazırlayın, sizin taslağın
üzerinden gidelim. Sayın Baykal bana hâlâ cevap veremedi. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Bakanım
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Bilgisiz bakanları
oturtmasınlar, herkes kendi bildiğini söylüyor, sorulara cevap
vermiyor.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Bana cevap
veremeyen Sayın Baykal tarihe nasıl cevap verecek, onu merak
ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
Sayın Başkanım, yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızın oy kullanma süresini
kırk günden yirmi güne indirmenin, yurt dışındaki
vatandaşlarımıza oy kullanma hakkı vermeyle hiçbir
alakası yoktur. Birisi süreyle alakalıdır, birisi de
vatandaşlarımızın istedikleri siyasi partiye oy vermesiyle
alakalıdır. Onunla ilgili olarak da gerek Yüksek Seçim Kurulumuz
gerek İçişleri Bakanlığımız gerek
Dışişleri Bakanlığımız,
vatandaşlarımızın yoğun olarak
yaşadığı ülkelerle temas hâlindedir. Biz, Anayasamız
uyarınca yurt dışında yaşayan bütün
vatandaşlarımıza bütün seçimlerde oy kullandırma
hakkının verilmesini içtenlikle benimsiyoruz ama bunu o ülkelerin
kendi iç kuralları çerçevesinde yapabilmemiz için kendi Anayasamızda
da değişiklik gerekmektedir.
Yine, Türkiyenin bir Anayasa değişikliğine ihtiyaç
duyduğu ortadadır. O konuda da sizinle birlikte çalışmaya
hazırız.
BAŞKAN Tamam, Sayın Bakan
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın
Gök B planınız var mı? dedi. Türkiye gibi dünyanın
15inci, Avrupanın 6ncı büyük ekonomisi olan güçlü bir ülkenin her
konuda B planı da vardır, C planı da vardır, bundan hiç
kimsenin şüphesi olmasın.
Sayın Başkanım, zannediyorum vakit doldu, geri
kalanlara yazılı cevap göndereceğiz. Bütün milletvekillerimize
katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Uzlaşmacı tavrınıza
bakın!
BAŞKAN Sayın Komisyon Başkanımıza
Sayın Gençin bir sorusu vardı.
Buyurun Sayın Başkan.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Değerli arkadaşlar, Değerli Başkanım; Sayın Genç,
367yle alakalı olarak benim her fırsatta 367 ucubesi dediğimi
söylüyor. Bir daha söylüyorum huzurunuzda: Evet, 367 ucubesidir yapılan
husus. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, Türkiyede, Anayasa hukukçularının ve normal
aklın kabul etmeyeceği bir yorumdur o ama Anayasa Mahkememiz maalesef
buna imza attı.
RECEP TANER (Aydın) Sayın Başbakan 367den
bahsediyor.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Neyse o geçti, şimdi ben ikinci sorusuna geleyim.
İkinci sorusu: Diyor ki 1 Mart 2003 yılında Irak
tezkeresi reddoldu buradan Meclis Başkanlığımızın
buradaki ilanıyla. O zaman da bir tartışma
çıkmıştı, önce kabul filan dendi. Şimdi, oradaki
husus şu: 264 kabul almış, 261 ret almış. Normalde
kabul gibi gözüküyor, ilk etapta da zaten öyle düşünüldü fakat sonradan
Başkanlığın yorumu, 276 salt çoğunluk olması
gerekiyor çekimser oylarla beraber. Çekimser oy kullanmamış
olsaydın, o zaman tabii kabul edilmiş sayılacaktı.
Benim şahsi kanaatimi sorarsanız Sayın Genç, o
oylamanın yeniden yapılması lazımdı, yanlış
olmuştur. Yanlış olmuştu, yeniden yapılması
lazımdı. Gerçi ona itirazı sizin yapmanız
lazımdı, tezkereye kimler karşıysa onların
yapması lazımdı esasen, o zaman yapmadınız
bunları.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama niye yapmadıklarını
anlamamışsınız.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Çünkü ortada ret yoktu, yeniden oylamayla kabul çoğunluğu var mı
yok mu buna bakılması gerekiyordu, bakılmamıştır.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkan
Yanlış
bilgi verdi; 367 aranmıyor burada, salt çoğunluk aranıyor.
BAŞKAN Evet, diğer sorulara Sayın Bakan
yazılı cevap verecekmiş.
Saygıdeğer milletvekilleri, maddelerine geçilmesinin
oylamasından önce bir yoklama talebi vardır.
Şimdi, yoklama talebinde bulunan milletvekili
arkadaşlarımın burada olup olmadıklarını
arayacağım:
Sayın Aslanoğlu? Burada.
Sayın Emek? Burada.
Sayın Özdemir? Burada.
Sayın Kart? Burada.
Sayın Aydoğan? Burada.
Sayın Keleş? Burada.
Sayın Köse? Burada.
Sayın Ekici? Burada.
Sayın Dibek? Burada.
Sayın Güvel? Burada.
Sayın Tütüncü? Burada.
Sayın Kaptan? Burada.
Sayın Gök? Burada.
Sayın Tınastepe? Burada.
Sayın Süner? Burada.
Sayın Çöllü? Burada.
Sayın Altay? Burada.
Sayın Öztürk? Burada.
Sayın Seçer? Burada.
Sayın Meral? Burada.
İsmini okuduğum bu milletvekili arkadaşlarımın
elektronik cihazla yapılacak yoklamaya katılmamalarını
istirham ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, eğer ihtiyaç olursa
pusula gönderen arkadaşlarımın isimlerini okuyup burada olup
olmadıklarını kontrol edeceğim, lütfen
ayrılmasınlar.
III.-Y O K L A M A
BAŞKAN Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri toplantı yeter
sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın,
Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkındaki
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/566) (S. Sayısı: 462) (Devam)
BAŞKAN Teklifin maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.46
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.03
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar
TÜZÜN (Bilecik), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 68inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
462 sıra sayılı Teklifin görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
1inci maddeyi okutuyorum:
ANAYASA
DEĞİŞİKLİKLERİNİN HALKOYUNA SUNULMASI
HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 23/5/1987 tarihli ve 3376 sayılı Anayasa
Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanunun
2nci maddesinde yer alan yüzyirminci günden ibaresi
altmışıncı günden, 6ncı maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan Kanunun 94 üncü maddesi
uyarınca, yabancı ülkelerdeki vatandaşlar halkoylamasından
40 gün ibaresi Kanun uyarınca yabancı ülkelerdeki vatandaşlar
halkoylamasından yirmi gün olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN Saygıdeğer arkadaşlarım,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun ve AK PARTİ Grubunun talepleri
gelmemiştir. Sayın Şandır, şunun için ifade ediyorum:
Sayın Kartın, şahsı adına ve grup adına
konuşmaları var, birleştirmek istiyorum yani beraberce
görüşsün diye. Bunun için rica ediyorum yani gönderecek misiniz, göndermeyecek
misiniz bilmediğim için.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Göndereceğiz efendim.
Sayın Behiç Çelik bizim konuşmacımız.
BAŞKAN Behiç Çelik, evet.
İlk önce, Ufuk Uras Beyi bir çağırayım.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Sayın
Uras, buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Uras.
BDP GRUBU ADINA MEHMET UFUK URAS (İstanbul) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; nedenleri ve
çözüm yolları konusunda farklı düşüncelere sahip olsak bile
Türkiye'nin çok ciddi sorunlarla yüz yüze olduğu hususunda Mecliste ve
toplumda bir fikir birliği olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yalnızca son bir hafta içinde yaşadıklarımız, hepimize
yeterli fikri vermekte, hepimizi gereğinden fazla uyarmaktadır.
Kraldan fazla kralcı davrananların nasıl duvara
tosladıklarını, son, askerî, bilirkişi ve savcılığın
açıklamaları karşısında nasıl mahcup
olduklarını hep birlikte izliyoruz.
Hatırlatmak istiyorum, 2008 yılında bu Meclis'te
Sarıkız ve Ay Işığı isimli darbe
girişimleri iddiaları hakkında bir araştırma komisyonu
önergesi vermiştik. Şu andaki BDP Grubu dışındaki
grupların hiçbirinden bu konuda en ufak bir destek alamadık. Meclis,
kendisine karşı bir girişim iddiasını
araştıracak cesareti, feraseti ve basireti bile gösteremedi.
Bugünlerde de Balyoz ve İrticaya Karşı Eylem
Planları ile ilgili gelişmeleri hep birlikte izliyoruz. Türkiye
demokrasisini, atanmışların ve asker-sivil bürokrasisinin bir
kesiminin halk üzerindeki vesayet heveslerinden ve niyetlerinden bir an önce
kurtarmalıyız.
Dünyadaki demokratik evrensel standartlara direnmenin artık
bir anlamı kalmamıştır. Hele hele hâlâ 12 Eylül 1980
darbesinin başımıza tebelleş ettiği bir
anayasanın yarattığı olumsuzluklar ile
uğraşırken bunu algılamamak kabul edilemez.
Doğru dürüst, özgürlükçü, demokratik ve sosyal bir rejimde,
evrensel ve demokratik hukuk ilkelerinin geçerli olduğu bir demokraside bu
tür darbe ve cunta arayışlarının, askerî vesayet
heveslerinin hiçbir yeri yoktur, Türkiye'de de yoktur ve olmamalıdır.
Bu tür girişimler bağımsız ve tarafsız yargı
eliyle soruşturulmalı, bu soruşturmalarda demokratik hukuk
ilkelerine ve evrensel insan haklarına uygun
davranılmalıdır.
Evet, yargı bağımsız ve tarafsız
olmalıdır, siyasal odak gibi davranmamalıdır, millet
iradesi üzerinde bir rol oynamamalıdır, demokratik
olmalıdır. Siyasi yandaşlık yargısı olmaz,
yürütmenin yan kolu olan yargı da olmaz. Kimse de buna heveslenmemelidir.
Darbe öncesi ve sonrası dönemlerde, bağımsız
olmayan ve taraflı davranan yargıdan en fazla dert çekmiş
olanlar, bu ülkede demokrasi, insan hakları, özgürlükler, emeğin
hakları için mücadele etmiş olanlardır yani bizleriz, bu ülkenin
devrimcileri ve sosyalistleriyiz. Bu nedenle de bağımsız ve
tarafsız yargının önemini en iyi bizler biliriz.
Bu arada, DTP'nin kapatılması ve siyasi yasaklarla
ilgili, mağdurları sorumlu tutan yaklaşımları da son
derece yakışıksız buluyoruz. Yine mahcup duruma
düşmemek için AİHM sürecini beklemekte fayda vardır. Kenan Evren
de darbe yapıp partileri kapattığında Bu partilerin hiç mi
kabahati yoktu? demişti. Aynı argümanı dün Mecliste duymak bizi
çok üzdü. Francoların, Mussolinilerin, Evrenlerin
yaklaşımını benimseyerek mi bu ülkede demokrasi tesis
edilecek, darbe hukuku ortadan kaldırılacaktır?
Kimilerinin iddia ettiği gibi, sadece darbe yapanları
yargılamakla da yetinilemez, darbe ve cunta girişimleri de, yani
başarısız olan girişimler de başarılı
olanlar gibi yargılanmalıdır. Şarta dayalı hukuk
olmaz. Hukuk, darbe tehlikesi olup olmadığı
varsayımına göre, şartlı işletilemez. Bazı grup
toplantılarında yapılan bu tür yorumları hayretle
izliyoruz.
Temelinde anayasal tıkanmanın bulunduğu bir
sorunlar yumağı karşısında bulunuyoruz. Dökme suyla
değirmen dönmüyor. Zorla, zoraki demokrat olunmuyor.
Hayatımızı meşgul eden her siyasal, toplumsal,
inançsal, ekonomik, etnik ve kültürel sorunun çözümü yönünde ortaya konulan her
çaba, her demokratik girişim yıllardan beri Anayasa duvarına
çarpıp geri dönüyor. Meclis, halktan aldığı demokratik
iradeyle, pek muteber görülen ve geçici maddeyle korunan 12 Eylül darbeci ve
cuntacılarının dayattığı 1982
Anayasası'nın antidemokratik, vesayetçi ve halka tepeden bakan madde
ve kurumları yüzünden âdeta devre dışı kalmış
durumdadır.
40 milyonu aşkın seçmenin şahsında bu toplumun
iradesini temsil eden Meclis, sınırlı değişiklikler
dışında, ülkenin ve toplumun ihtiyaçlarına uygun bir
anayasanın yapılması için kendini ortaya koyamıyor. Korku,
bahane ve vesayetçi engellemelerle Meclis bundan alıkonuluyor.
Bazılarının bundan yarar umduğu, vesayetçi
sistemin devamının Anayasa'yı değiştirmemeye
bağlı olduğunu düşündükleri, bu nedenle de akıl almaz
bahaneler ve hukuksal atraksiyonlarla, militan ya da mutedil bir tarzda bunu
önlemeye çalıştıkları aşikârdır. Bu Anayasaya
bağlılık yemini edildi diye 12 Eylül Anayasasının değiştirilemeyeceğini
iddia etmek tamamıyla bir mugalatadır.
Sayın milletvekilleri, düşününüz ki, milyonların
iradesiyle bu sıraları dolduran topluluk, örneğin AKP-CHP
ittifakıyla, savaş kararı alabiliyor, tezkere
çıkarıyor, ittifaklara giriyor ve çıkıyor ama darbecilerin
yaptığı Anayasa'yı değiştiremiyor. Bu, ülke
adına, milyonlar adına utanç verici bir durumdur.
Biz bu utancı senelerden beri yaşıyoruz.
Dünyanın neresinde anayasa değiştirme yeteneğinden yoksun
bir meclis vardır? Sınırlı bazı
değişiklikler dışında, 12 Eylül darbecilerinin bu
militarist, vesayetçi ve baştan sona antidemokratik
Anayasa'sını, tarihte hak ettiği yere, çöpe gönderme becerisini
ne bu dönem Meclisi ne de öncekiler başarabildi. Bu konuda gösterilen
uzlaşmazlık ve direncin toplumsal hafızada iz bırakmayacağı
varsayımının bedelini er geç herkes ödeyecektir, tarih de
yazacaktır. Deniliyor ki: Referandum olumsuz çıkarsa Hükûmet
gitsin. Tamam gitsin. Peki, referandum sonucu olumlu olursa -ki biz öyle
olacağı kanaatindeyiz- bu bahse girenler yerlerinde çakılı
kalmaya devam edecekler mi, etmeyecekler mi?
Değerli milletvekilleri, gelinen nokta itibarıyla bütün
mağdur yurttaşları koruyucu şemsiyesi altına
alması için, demokrasinin tıkanan kanallarını açmak için,
toplumsal iradenin üzerindeki varlığını yıllardır
sürdüren vesayet kurumlarını demokratik bir çizgiye getirmek için
Anayasa değişikliğine ihtiyacımız olduğu
ortadadır. Yani özgürlüklerin daha geniş olarak sunulduğu,
devlet değil yurttaş merkezli bir anayasadır
aradığımız. Bunun için temel yönelimimiz 12 Eylül darbe
Anayasası'ndan kurtulmak olmalıdır. Özgürlükçü, demokratik ve
sosyal bir anayasa yapılmalıdır. Topluma giydirilen bu deli
gömleği bir kenara atılmalıdır. Deniyor ki: "Suni
gündem var." Bu suni gündem iddiasının sahipleri siyaseti suni
solunumla sürdürüyorlar. Yurttaşa "Ekmek mi, özgürlük mü?" diye
sorduğunuzda "Her ikisini de isterim, ne gramajı düşük ne
de hamuru eksik olsun." diyor.
Türkiye'de sivil anayasalar döneminin başlaması,
demokratikleşmenin sağlam, tutarlı ve kalıcı bir zemin
üzerinden gerçekleşmesini sağlayacaktır. Bu konuda atılacak
adımın ideali, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kendisinden bekleneni
ortaya koyarak bu değişiklikleri uzlaşma yoluyla
gerçekleştirmesidir çünkü yaşamakta olduğumuz gerilimler bunu
gerektirmektedir. Ancak bir süredir Anayasa değişiklikleri konusunda
süren tartışmalar, Parlamentonun böyle toplu bir iradeyi yine ortaya
koyamayacağını, Anayasa Uzlaşma Komisyonundan yine
kaçılacağını gösteriyor. Bu durumda, aciliyeti öne
çıkmış olan kısmi değişikliklere gidilmesi
kaçınılmaz olacaktır.
Umuyoruz ki sınırlı alanlarda da olsa yapılan
değişiklikler, demokrasinin tıkanan kanallarını açar
ve daha demokratik bir siyasal ve toplumsal sisteme gidişimize vesile
olur.
Değişiklik önerilerimiz şu noktalarda
toplanmaktadır:
Özgürlükçü, demokratik ve sosyal bir anayasa, evrensel olarak
kabul edilmiş insan haklarını ve uluslararası
anlaşmalarla teminat altına alınmış bireysel
hakları çekincesiz içermelidir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru hakkı sağlanmalıdır.
145inci madde askerlerin sivil mahkemelerde yargılanabilmesine
imkân verecek şekilde değiştirilmelidir. Askerî ve sivil yargı ikiliği ortadan
kaldırılmalı, disiplin suçları dışında asker
kişiler de yerel ve tabii mahkemelerde yargılanabilmelidir. Askerî
mahkemelerin disiplin suçlarına ilişkin kararlarının temyiz
mercisi Yargıtay ve Danıştay olmalıdır. YAŞ
kararları yargıya götürülmelidir. Bazı vekillerimizin Askerî
mahalde işlenen suçlara askerî mahkeme bakar. iddiası asla kabul
edilemez. Siz hiç lunaparkta, hamamda ya da kümeste darbe planı
yapıldığını gördünüz mü? Bu mantıkla Kenan Evreni
de yargılamanız mümkün değildir çünkü o da askerî mahalde 12
Eylül askerî darbesini tasarlamıştır. Bunların hepsi
tümüyle demagojidir.
Siyasi partilerin kapatılmasına yol açan maddeler
değiştirilmeli, Venedik Kriterlerine uygun hâle getirilerek
kapatmalar zorlaştırılmalıdır.
Toplumda farklı dilleri
ve kültürleri güvence altına alan bir anayasal zemin
yaratılmalıdır. Türkiye toplumunu oluşturan tüm etnik,
kültürel ve dinsel kimliklere devletin eşit mesafede olması
demokratik yaşam açısından elzemdir. Anayasal
yurttaşlık tanımı bu anlayışla ele
alınmalıdır.
Parlamentonun gerçekten bütün seçmenlerin iradelerinin
yansıdığı, siyasal meşruiyetin
tartışılmaz asli mekânı ve yürütmeyi denetleme
olanağına gerçekten sahip olabilmesi için yüzde 10
barajının kaldırılması elzemdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Uras, buyurun konuşmanızı
tamamlayınız.
MEHMET UFUK URAS (Devamla) Tamamlıyorum efendim.
Böyle bir barajın varlığına dayanan bir seçim
sistemine Türkiye milletvekilliği biçiminde bir yama yapmak, yasak
savmaktan öteye bir anlam taşımayacaktır. Meclisin gerçekten
milletin egemenliğini temsil etmesinin sağlanması, seçim
sisteminin yönetimde istikrar adına temsilde adaleti yok etmesine son
verilmesi şartına bağlıdır. Yasada partilerin seçim
öncesi siyasi ittifak yapmalarına imkân tanınmalı, hazine
yardımı ve esasları, adil yararlanma ilkesi ile düzenlenmelidir.
Bir Çin bedduası diyor ki: Umarım değişim
zamanlarında yaşarsınız. Biz de bu değişim
zamanlarında yaşıyoruz ve bizler siyasetin
mutaassıplarına inat, demokrasi ve eşitlikten yana bir
değişimin toplumun beklentilerini karşılayacağına
inanıyoruz ve desteğimizi sunuyoruz.
Teşekkür ederim. (BDP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uras.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Sayın Behiç Çelik.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 462 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde konuşmak üzere söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinin özü 1inci
maddedir. Diğer iki madde ise yürürlük ve yürütme maddeleridir. 3376
sayılı Kanunun 2nci maddesinde ifadesini bulan, Anayasa
değişikliklerinin halkoyuna sunulmasına ilişkin süre yüz
yirmi günden altmış güne indirilmektedir. Ayrıca yabancı
ülkelerdeki vatandaşlar için öngörülen kırk günlük sürenin de yirmi
güne indirilmesi düzenlenmektedir.
Acaba Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması
Hakkında 3376 sayılı Kanunda değişiklik talebinin
hikmeti nedir? Tabii ki, iktidarın Anayasa değişikliklerine
gideceğini göstermektedir. Kapalı kapılar ardında,
milletimizin hayrına olmayacak, dayatmacı, otokrat, keyfî bir
anlayışın Anayasa değişiklik metni ile
karşılaşacağımız anlaşılmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz ne istiyoruz? Yeni bir
toplum sözleşmesine ihtiyaç var öncelikle. Millî güvenlikten ve bin
yıllık kardeşlik hukukundan asla taviz vermemeyi özellikle
ortaya koyuyoruz. Liyakat sahibi, vizyon sahibi bir zihniyet ancak Anayasa
değişikliğini yapabilir. Anayasa değişiklikleri sicili
bozuk olanların, sabıkası kabarıkların işi
olmamalıdır. Anayasa değişiklikleri ülkenin yedi yılını
berhava etmiş olanların sığınma vasıtası da
olmamalı ve Vakıflar Kanununu, Türk Ceza Kanununun 301inci
maddesini, Mayın Temizleme Yasasını Türkiye Büyük Millet
Meclisinden geçiren iradenin Anayasa değişikliği konusunda
özürlü ve çarpık anlayışından dolayı asla iş
birliğine gidilemez. Devlet organlarını hırpalayan,
birbirine düşüren, kavga ve sürtüşmeyi her alana yayarak gerilimi
tırmandıran bir kafa yapısı tabiatıyla Anayasa
değişikliği yapamaz, yapmamalıdır. Devlette ahenk
yaratılmadan yapılmak istenecek değişiklik teşebbüsü
yeni rejim krizlerini ve hatta daha ileri düzeyde devlet krizini getirecektir.
Yıpranmış, meşruiyetinin sonuna yaklaşmış,
dökülen bir iktidarın yapacağı en hayırlı iş,
Anayasa değişikliklerini 24üncü Döneme terk etmek
olmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demokrasiyle
yönetilen ülkelerde halk oylaması yani referandum doğrudan
demokrasinin en önemli aracı olarak nitelendirilir. Ancak referandum
yoluna başvuran İsviçre ile hiç referandum uygulamayan Almanya da her
ikisi birden demokratik ülkelerdir. Referandum ile demokrasinin doğrudan
ve sıkı bir ilişkisini söylemek mümkün değildir. Ünlü
siyaset bilimci Maurice Duverger, dünyada toplum çeşitliliğince
yönetim olduğunu iddia eder. Türkiyeye uygun, uyumlu ama evrensel standartları
benimseyerek bunu içselleştirmiş bir demokrasiyi oturtmamız önem
arz etmektedir. Burada asıl vurgulamak istediğim husus, referandumu
iktidar nasıl ve hangi yönlendirmeyi yaparak halka götürecektir? Yani
referandumun halka demokratik ilkelerden ayrı, sonucu önceden tahmin
edilebilecek şekilde sunulması meselesini tartışmamız
gerekir.
Değerli arkadaşlar, referandumun AKPnin otokrat
himayesinde plebisite dönüşebilme riski taşıması söz
konusudur, yani adı referandum olan plebisit halkı aldatarak bir
metni onaylatırken aslında bir kişiye veya zümreye
sınırsız iktidar bahşedebilme yetisi olarak
karşımıza çıkabilir. Bu kafa yapısıyla bir halk
oylaması muhalefetsiz bir seçim ve rakipsiz bir yarış
olacaktır. Bu yola çoğunlukla kendi otokrat ve keyfî iktidarlarına
meşruiyet kazandırmak isteyen diktatör heveslilerinin
başvurduğu bir yöntem olarak anayasa hukukçularınca ifade
edilmektedir. Onun için referandumun yolu plebisite gitmeden halkın özgür
iradesini serbestçe ortaya koyabilecek düzenlemeleri içermesi gerektiği
net bir şekilde ortadadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halk
oylamaları art niyetli ve despot iktidarların elinde bir silah olarak
kullanılır, dolayısıyla biz AKP İktidarını
bu anlamda iyi niyetli görmüyoruz. Bunu Sayın İyimayanın dikkatine
de sunmak isterim.
Şimdi bakınız, 5678 sayılı Kanun
çıkarılmıştır ve şimdi her şey bu Yasa
nedeniyle tartışma gündemine gelmektedir. Bu Yasanın
içeriği genel seçimlerin dört yılda bir yapılması,
Cumhurbaşkanı görev süresinin beş yıl olması, 367 demokrasi
tıkacının ortadan kaldırılması, bu anlamda iyi
bir hüküm aslında ama bunun yanında 11inci
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören bir
Anayasayı değiştiren- yasa fakat bu, şu anda
tartışmaya açıktır çünkü bu Kanunun yürürlük tarihi 21
Ekim 2007 ve Cumhurbaşkanının seçimi daha önce, 28 Ağustos
2007de olmuştur. Burada, tabii, tartışmalara açık
dediğim, tepkiyle Anayasa değişikliğine giderseniz her
şeyi altüst edersiniz ve tartışmaya açarsınız.
Şimdi, bu konuda hukukçuların, bilim insanlarının,
siyasetçilerin ve devlet yetkililerinin hep
tartıştıkları temel mevzu, bu tür, palyatif, önceden
öngörülemeyen, Türkiye'nin vizyonu düşünülmeden hazırlanan metinler yüzünden
olmaktadır.
Demek ki tepkiyle, husumetle, öfkeyle ve otokrat yönetim anlayışıyla,
muhalefeti baskılayarak, toplum kesimlerini baskılayarak,
birtakım düzenlemelere gitmek, kurumları çatıştırarak
düzenlemelere gitmek memleketin hayrına değildir, bizatihi iktidarın
hiç hayrına değildir, bunu böyle bilmeleri gerekir.
Diğer bir konu, bu şartlarda
Cumhurbaşkanının halkoyuyla seçilmiş olması Türkiyede
bizim rejimimizi de tartışma gündemine getirdi. Acaba Türkiyedeki
rejim parlamenter rejim mi, yarı başkanlık sistemi mi, başkanlık
sistemi mi? Deve kuşu gibi hepsinden alınan ama ne deve olan ne de
kuş olan bir sistemin içerisine Türkiye, AKP İktidarıyla
sokulmuştur. Bunları el birliğiyle bu Parlamentonun ele alarak
bir uzlaşı içerisinde tartışıp 24üncü Döneme
hazırlık yapması gerektiğini düşünmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç
olarak, iktidarın en önemli görevi, adalet, huzur, refah ve
kalkınmadır ama AKP yedi yıldır bunu
sağlayamıyor, ardından Anayasa değişikliği
istiyor ve sanki Anayasa değişikliği olunca
başımıza nur yağacak, bolluk, bereket olacak, yolsuzluklar,
yoksulluklar ortadan kalkacak, terör ve bölücülük son bulacak. Böyle bir
şey tabii söz konusu değil.
Saygıdeğer milletvekilleri, Anayasa
değişikliği için uzlaşma şarttır, sosyal,
siyasal, ekonomik, hedefsel uzlaşma tam olarak
sağlanmalıdır. Şimdi böyle bir ortam mı var, ona
bakalım. Şimdi, tabii, uzlaşmaz ve itici tavırlar,
başına buyruk siyaset anlayışı, millî kimliği
tahrip uygulamaları, özürlü demokrasi anlayışı, bölücü
terörle girilen sıcak ilişkiler, etnik ayrışma projeleri ve
farklı düşünceleri aşağılama, böyle bir ortam
yaratılmışken, sonuç itibarıyla Anayasa
değişikliğini bu iktidarın yapması mümkün
değildir. Bu iktidar, aslında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Çelik, konuşmanızı
tamamlayınız.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Bu yapı içerisinde, bu iktidar aslında ömrünü tamamlamak
üzeredir ve kendi makûs kaderine doğru hızla ilerlemektedir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen kendine bak!
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Siz, laf atmadan,
arkadaşım, oturamıyor musunuz yerinizde? Niye böyle sürekli
müdahale ediyorsunuz? Susmasını öğrenin.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Siz kendinize bakın!
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Susmasını ve
dinlemesini öğrenin. Dinleyin!
BAŞKAN Sayın Tunç, Sayın Çelik, lütfen
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Biz, son olarak demekteyiz ki
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sizin söylediğiniz şeyler
yenilir yutulur şeyler mi?
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Çıkar konuşursunuz,
söz alırsınız konuşursunuz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Söyleyecek lafı yok ki!
BEHİÇ ÇELİK (Devamla)
Söz konusu Kanunda yapılmak istenen süre düzeltmesi elbette
mümkündür, ama Anayasa değişikliği yapmak demokratik değer
ve teamüller yönüyle şu anda mümkün değildir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Konya
Milletvekili Sayın Atilla Kart. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan teklifin 1inci maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, gelinen aşamada, aslında
beyhude bir tartışmanın ve görüşmenin içinde
olduğumuzu öncelikle ifade ediyorum. Aradan geçen sekiz yıl bize
şunu gösterdi: Adalet ve Kalkınma Partisi yönetimleri uygulamaya
geçirmek istedikleri tasarı veya teklifi, her ne pahasına olursa
olsun, dayatmacı bir anlayışla hep gerçekleştirdiler.
Türkiye'nin gerçek gündeminin tartışılmasını
engellemek amacıyla bu uygulama hep yapıldı; Anayasanın 10
ve 42nci maddelerinin değişikliğinde bunu yaşadık,
asker-sivil yargı olayında bunu yaşadık, mayınlı
araziler olayında bunu yaşadık, Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığı Yasasının görüşmelerinde
bunu yaşadık, Tanık Koruma Yasası da benzeri amaçla
düzenlendi, belediyeler mevzuatı ve mektupla oy verme süreçlerinde de
benzeri sonuçlar ortaya çıktı. Yaşanan bu süreçlere rağmen,
biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak düşüncelerimizi, uyarılarımızı
ve önerilerimizi kararlı bir şekilde anlatmaya devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, referandum elbette anayasal bir
kurumdur, aynı zamanda demokratik bir yöntemdir de. Bunun
dışında, referandumun azınlıkta kalanların
haklarıyla ilgili olarak bağlayıcı kararlar
alınmasına yol açmaması gerekir. Referandumda birbirinden
farklı konular aynı paket içinde oya sunulmamalıdır.
Seçmenin iradesi bu yolla iğfal edilmemelidir. Seçmenin iradesine değişik
yol ve yöntemlerle baskı oluşturulmamalıdır.
Endişemiz odur ki, iktidar referandum kurumunu da amacı
dışında kullanacaktır, tıpkı torba yasalar, torba
soruşturmalar gibi bu kez de karşımıza torba referandum
uygulamasının getirileceğini görüyoruz, ancak buna
şaşırmıyoruz. Çünkü, siyasi iktidarın yönetim karakteristiği
ve demokrasi anlayışı bu tabloyu bugüne kadar yarattı. Oysa
referandum yoluyla Anayasa yargısı, kuvvetler
ayrılığı, rejimin denge ve denetim mekanizmaları
hiçbir şekilde bertaraf edilmemelidir. Zira bu üçlü mekanizma hukuk
devleti ve demokrasinin özüdür, esasıdır.
Demokrasi, çoğunluğun egemen olduğu bir yönetim
olmakla beraber, bu durum azınlığın temel hak ve
özgürlüklerinin hiçbir şekilde bertaraf edilmesinin gerekçesi olamaz,
olmamalıdır. Bu sebeple referandum, esas itibarıyla, istisnai
olarak uygulanması gereken bir yöntemdir. Çoğunluk istiyor diye belki
de yüzde 49lara ulaşacak büyük bir grubun temel hak ve özgürlüklerini
kısıtlayamazsınız. Demokrasilerde bunun yeri yoktur.
Demokrasilerde asıl olan, azınlık ile çoğunluk
çatışmasının önlenmesidir. Demokrasiler, tahammüllü
tartışma ortamlarını yaratan ve adalet duygusunu
zedelemeyen, yok etmeyen rejimlerdir.
Peki, günümüze geliyoruz. Günümüzde nasıl bir tabloyla
karşı karşıyayız? Bakıyoruz, toplumsal
ayrışmanın artık her aşamada zirve
yaptığı bir ortam, anayasal kurumların kimilerine göre
çatışma içine girdiği, bize göre ise saldırıya maruz
kaldığı bir ortam, sivil toplumun
ayrıştırıldığı ve Türkiyenin yönetilemez bir
hâle geldiği bir fetret yapılanması. Bunu kimileri bir hafta, on
gündür telaffuz ediyor. Bunu biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak iki
yıldan bu yana söylüyoruz. Bu belirsizlik ortamından yararlanarak
birilerinin, fetret ortamının yarattığı belirsizlik
ortamından yararlanarak birilerinin Türkiyeyi yönettiği bir dönemi
yaşıyoruz. İşte böyle bir dönemde, bakıyoruz,
toplumsal sözleşme anlamına gelen Anayasa değişikliklerini
başlatacak yasal bir sürecin altyapısını hazırlayacak
bir teklifle karşı karşıya geliyoruz. Getirilen teklifle,
aslında siyasi iktidarın demokrasiyle, uzlaşma kültürüyle
bağdaşmayan karakteristiği bir kez daha ortaya
çıkıyor. Siyasi iktidar her hâlükârda diyor ki: Benim kafamda
birtakım Anayasa değişiklikleri var. Ben bunları tek
başına yapmayı göze alıyorum. Bu noktada uzlaşma
arayışına gerek görmüyorum. 330-367 aralığında
bir oy sağlayarak bu değişiklikleri
gerçekleştireceğim. diyor, Toplumsal kutuplaşmayı ve
gerginliği artırmak pahasına, gemileri yakmak pahasına bunu
yapacağım. diyor. Daha da ötesi, Ben, beni yargılaması
kaçınılmaz olan yargıç ve mahkemeleri de belirlemek istiyorum.
diyor, Ben, bu noktada ihtiyatlı davranmak durumundayım. diyor.
Bütün bunları yaparken de topluma şirin gelebilecek, sempatik
gelebilecek bazı havuçları araya serpiştirmek istiyor,
serpiştirecek; bunu görüyoruz, bunu öngörüyoruz.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisinin,
demokrasiyi geliştirmek gibi bir çabası yok, demokrasiyi
kurumsallaştırmak gibi bir arayışı yok.
Bakıyoruz, demokratikleşmeden söz eden, millî iradenin gereği
olarak partilerin kapatılmasının zorlaştırılması
gereğinden söz eden Başbakan, hemen bunun devamında, tam bu
dönemde, Meclisin partileri kapatmasından, Meclisin partileri
kapatmasında söz sahibi olmasının doğru bir yol ve yöntem
olabileceğinden söz ediyor.
Değerli arkadaşlarım, bundan daha büyük bir
demokrasi faciası olabilir mi? Daha büyük bir demokrasi cinayeti olabilir
mi? Partileri bir diğer parti kapatmaz, kapatamaz. Bu, eşyanın
tabiatına aykırıdır. Partileri seçimde vatandaş
kapatır ya da açar. Bu işin esası budur, demokrasinin esası
budur. E peki, bu noktada bile, demokrasiyi kavrayamayan bir zihniyeti
görüyoruz. Demokrasiyi Mecliste katletmeye yönelik vahim bir girişim
anlamına gelmez mi bu? Adalet ve Kalkınma Partisini Cumhuriyet Halk
Partisinin kapatması ya da Cumhuriyet Halk Partisini Adalet ve
Kalkınma Partisinin kapatması
Böyle bir şey düşünülebilir
mi değerli arkadaşlarım? Böyle bir şey varsayılabilir
mi?
AHMET İYİMAYA (Ankara) Böyle bir şey yok zaten.
ATİLLA KART (Devamla) Ama bunu öneri olarak ve bu paketin
temel bir unsuru olarak getirmek isteyen bir zihniyetten söz ediyorum.
Bakın, medya patronlarına talimat veren, gelen tepkiler
üzerine sözlerini tevil ederken özrü kabahatinden büyük olan bir başbakan
zihniyetinden söz ediyorum. Bakıyorsunuz, bu zihniyet, ilçeler düzeyinde istihbari
yapılanmayı devletin tüm birimlerini pasivize ederek belli bir grubun
tekeline bırakıyor ve kurumsal hâle getiriyor,
ayrışmayı bu düzeye getirebiliyor. Bakıyorsunuz, 2004
yılında insan hakları üzerine ciddi çalışmalar yapan,
çoğulcu yapıya sahip olan, sivil toplumu temsil eden, İnsan
Hakları Danışma Kurulunu lağveden siyasi iktidar, bu kez
demokratikleşme adına İnsan Hakları Kurumu adıyla
doğrudan Başbakana bağlı, Başbakanın emrinde olan
11 kişilik bir kurumu oluşturuyor ve buna da demokratikleşme
diyor. Bakıyoruz, Darbe girişimlerini, faili meçhulleri
sorguluyoruz. diyenler, bu konuda bir grubun verdiği, Barış ve
Demokrasi Partisinin verdiği Meclis araştırması önergesini
oy birliğiyle reddeden bir iktidar grubunu görüyoruz. Bizim dönemimizde
faili meçhul yoktur. diyenler, Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetlerinin
idari anlamda birinci derecede sorumlusu olan emniyet amirlerinin görevlerine
dönmesi için yargı aşamasında görevlerini kötüye kullanmaktan
kaçınmıyorlar.
Değerli arkadaşlarım, bu söylediklerimin hepsi
somut olaylardır ve bir siyasi iktidarın yönetim
anlayışını belirleyen temel olaylardır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Sözcüsü Sayın
İyamayaya bu noktada kısaca bir cevap vermek istiyorum.
Sayın İyimaya, konuşmanızda teorik olarak,
akademik olarak gerçekten mükemmel değerlendirmeler yaptınız.
Akademik kavramlara hâkimiyetinizi takdir ediyorum. Son derece yerinde
kavramları kullandınız, kullanıyorsunuz, ama kabul etmek
gerekir ki bunlar soyut ve teorik olmaktan öteye gitmiyor. Sorun bu. Burada bu
düzenlemelerle, Anayasa düzenlemeleriyle, hukuk reformuyla tepkici ve
reaksiyoner olmaktan kaçınacağınızı ifade ederken
biraz evvel dökümünü yaptığım şu somut olayları da
değerlendirseydiniz, bunlara da tatminkâr bir açıklama getirseydiniz
o konuşmanız daha inandırıcı olurdu, daha etkili
olurdu. Ama bakın, şu anlatımını
yaptığım olayların tamamı, aslında,
Başbakanın ve siyasi iktidarın tamamen tepkici ve reaksiyoner
bir anlayışla Türkiye'yi yönettiğini gösteren vahim
gelişmeler. Endişemiz işte burada yoğunlaşıyor
değerli arkadaşlarım. Bu tepkici ve reaksiyoner
anlayışın bundan sonra giderek daha da hız
kazanacağının endişesini yaşıyoruz. Bu sebeple,
bu noktada da sağlıklı bir değerlendirmenin
yapılmadığını hemen ifade ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, aslında, tabii, sorun büyük ölçüde şuradan
kaynaklanıyor: Türkiye, üzülerek ifade ediyorum, Türkiye'den yönetilmiyor.
Bakın, bir ay boyunca Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı Tasarısını konuştuk. O
konuda Sayın Bakanın bilgisi olmayabilir, görevi sebebiyle bilgisi
olmayabilir -bunu da aslında kabul etmek mümkün değil de- ama
İçişleri Bakanına huzurunuzda defalarca sorduk, diğer
milletvekili arkadaşlarım sordu. 5 Kasım 2007, Amerikadan -o
meşhur görüşmeden sonra- 35 güvenlik görevlisinin Türkiye'ye
geldiğini biliyoruz, Amerikalı. Elbette, güvenlik amacıyla,
istihbarat amacıyla, belli bir konuyla sınırlı olmak
kaydıyla, belli bir süre için bu
tip iş birlikleri yapılabilir, istihbari anlamda bilgi
alışverişleri yapılabilir, ama aradan iki yıldan fazla
bir süre geçti, o zaman 35 olan, şimdi belki de 135 olan, belki de 235
olan bu görevlilerin, bu istihbaratçıların hâlen Türkiye'de görev yaptığına
dair bilgilerimiz var. Bunu cevaplandıracak olan kim? Hükûmet değil
mi, İçişleri Bakanı değil mi? Israrla soruyoruz
İçişleri Bakanına, duymazdan geliyor, cevap vermiyor. En
nihayet, ısrarlı sorular üzerine
Bende bilgi yok. diyor değerli arkadaşlarım. Bunu, 3,
4, 5 defa tekrarlıyor.
Şunu da anlayabilirim: Devlet sırrı kavramı
kapsamında kalıyorsa bunu da bir şekilde ifade edebilirsiniz ama
Türkiye Cumhuriyetinin İçişleri Bakanı Bu konuda bende bilgi
yok. diyemez değerli arkadaşlarım. O zaman, o
İçişleri Bakanının Türkiye Cumhuriyetinin
İçişleri Bakanı olduğu konusunda
kuşkularımız doğar, endişelerimiz doğar. Daha
doğrusu, bu konudaki endişelerimiz daha da yoğun hâle gelir. O
zaman -tutanaklara geçtiği için bir kez daha ifade ediyorum- o bakana
sorarlar: Siz hangi ülkenin bakanısınız? Siz taşeron bakan
mısınız? diye sorarlar. Bunları soruyoruz, hâlen cevap
alamıyoruz değerli arkadaşlarım.
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Türkiyenin.
ATİLLA KART (Devamla) Bu soru
Bu soru
İşte o cevabı Bakanın vermesi gerekir. O,
Türkiye Cumhuriyetinin İçişleri Bakanı olan bir bakan, bu
sorumuza cevap vermek zorunda değil mi değerli arkadaşım?
Bunu siz sorgulamayacak mısınız? En başta sizin
sorgulamanız gerekir. Bunu bundan sonra sorgulamayı düşünmeyecek
misiniz? Ama öyle anlaşılıyor ki bundan sonra da
sorgulamayı düşünmeyeceksiniz, öyle anlaşılıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu, referandum süresini
kısaltan bu yasa ve devamında yapılacak Anayasa
değişikliklerinin temel amacı şudur: Bir taraftan Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Anayasa Mahkemesinin yapılanmasını
doğrudan siyasi iktidara bağlamak, bir taraftan da bu kurumların
görev ve yetki alanını daraltmak. Temel hedef bu.
Bakın, faili meçhulleri neden araştıramıyoruz?
Faili meçhulleri araştırıyoruz. diyenler, 1980 öncesine
kendilerince uzananlar, 1990dan sonraki faili meçhullerin
araştırılması yolundaki önergeye neden ret cevabı
veriyor? Neden Anayasanın geçici 15inci maddesinin
değiştirilmesi noktasında bir direniş içine giriyor?
Bunları sorgulamamız gerekiyor. Neden oluyor bu biliyor musunuz?
Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi, 12 Eylülün başaramadığını
başarma misyonunu üstlenen bir siyasi iktidar. Maalesef tablo bu
değerli arkadaşlarım. Bu anlamda, Adalet ve Kalkınma
Partisi, 12 Eylülün ürünü olan bir siyasi partidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kart, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) Bakın, bugüne kadar Türkiyede
yaşanan askerî darbelerin arkasında olan zihniyet ve organizasyon
bugün bu işlevini mevcut siyasi iktidar üzerinden daha organize bir
şekilde ve daha da maharetli bir şekilde sürdürüyor ve kabul etmek
gerekir ki bu konuda da ciddi bir mesafe almış bir durumda.
Değerli milletvekilleri, umumi manzara budur, Türkiye'nin
umumi manzarası budur. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu umumi
manzarayı değiştireceğimizden hiç kuşkunuz
olmasın.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Acınacak hâldesiniz.
ATİLLA KART (Devamla) Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
Şahsı adına Giresun Milletvekili Hasan Sönmez.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
H. HASAN SÖNMEZ (Giresun) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın; Anayasa Değişikliklerinin
Halkoyuna Sunulması Hakkındaki Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi referandum, halkın iradesinin
doğrudan ifadesidir. Doktrinde referandum, doğrudan ya da yarı
doğrudan, demokrasinin temel araçlarından olup parlamento
tarafından kabul edilmiş veya edilecek olan bir kanun metninin
halkın oyuna sunulması şeklinde tanımlanmaktadır.
Bugün görüşülmekte olan bu teklifle bir usul kanunu olan,
mevcut referandumu düzenleyen Kanunda belirlenmiş olan sürelerle ilgili
bir yeni düzenleme getirilmektedir. Bu düzenlemede, bilindiği gibi
teklifte, daha doğrusu hâlen yürürlükte bulunan düzenlemede yüz yirmi gün
olan süre altmış güne, keza oy verme süresi kırk günden yirmi
güne düşürülmüş bulunmaktadır.
Bu teklifle ilgili benden önce yapılan konuşmalar
sırasında, esasen bir usul kanunu olan söz konusu teklifteki
düzenleme üzerine görüşler serdedilmesi gerekirken, teklifle ilgili torba
referandum, Parlamentonun siyasi ömrü tamamlanmıştır.,
Çoğunluk istiyor diye yüzde 49un hakkını
kısıtlayamayız. şeklinde hatip arkadaşların
ifadeleri olmuştur. Doğrusu bir milletvekili olarak bunlardan
üzüldüğümüzü belirtmek istiyorum. Öncelikle Parlamentonun siyasi ömrü
tamamlanmıştır. ifadesi doğru bir yaklaşım
değildir. Parlamentonun ömrü Anayasa ve yasalarda belirlenmiştir.
Dolayısıyla Parlamento seçim yapılana kadar görevinin
başındadır. Son gün bile, Parlamento, kendisine Anayasa ve
yasalarla verilmiş olan görevi yapmakla mükelleftir. Bu bir keyfiyet
değil, bu bir mecburiyettir. Çünkü Parlamento ve parlamenter bir statüdür
ve bu statü içerisinde bulunan her arkadaşımızın bu
görevden kaçınması diye bir şey söz konusu olamaz.
Keza bir hatip arkadaşımız torba referandum
şeklinde bir kavram kullandı. Doğrusu bunu da çok yadırgıyorum.
Çünkü referandum, halkın bir konuyla ilgili, bir düzenlemeyle ilgili
iradesini doğrudan öğrenme yöntemidir. Halkı ilgilendiren,
halkın etkileneceği bir konuyla ilgili ne düşündüğünü halka
sormak bence yadırganacak değil, evleviyetle dikkate alınacak
bir yöntemdir. Bu nedenle bunu talihsiz bir açıklama olarak söylemek
istiyorum.
Şimdi elimde 1793 yılından bugüne kadar
kıtalarda yapılmış olan referandumlarla ilgili
istatistikler var, birkaç rakam vereceğim ve referandumun başka
ülkelerde başvuruluş miktarının, tarzının
anlaşılması açısından önemine inandığım
bu istatistikleri sizlere arz etmek istiyorum.
1793-1900 yılları arasında Avrupada 58 defa
referandum yapılmıştır. Keza yine Avrupada 1941-1950
yılları arasında yani on yıllık süre içerisinde 36,
1971-1980 yılları arasında 116, 1981-1990 yılları
arasında 129, 1991-2000 yılları arasında 245 kez, 2001 ve
2006 yılları arasında ise 105 kez referanduma
başvurulmuştur. Referandum, küçümsenecek bir husus değil,
halkın kendini ilgilendirecek düzenlemeler hususunda doğrudan
iradesini öğrenmenin yöntemidir, yoludur. Dolayısıyla, torba referandum
şeklinde bir ifade yakışıklı
olmamıştır.
Yine, Çoğunluk istiyor diye yüzde 49un hakkını
kısıtlayamayız. şeklinde bir ifade kullanıldı.
Doğrusunu belirtmek gerekirse bunun tersini mi düşünelim yani yüzde
49 bir düzenleme yapsın, yüzde
Diğer yandan, Uzlaşma arayışına gerek
görmüyorlar. şeklinde bir ifade kullanıldı. Doğrusunu
söylemek gerekirse uzlaşma konuşularak olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Sönmez.
H. HASAN SÖNMEZ (Devamla) Uzlaşmak için
konuşmamız lazım, konuşmak için iletişim kurmamız
lazım. Elleriniz sıkıysa yani yumruksa nasıl
tokalaşacağız, kapılar kapalıysa nasıl bir araya
gelip konuşacağız? Uzlaşmaya partimiz başından
beri vardır, bugün de vardır. Uzlaşma konuşularak,
uzlaşılarak olur. Yani Benim dediğim olsun. şeklinde AK
PARTİnin bugüne kadar bir dayatması, bir yaklaşımı
olmamıştır. Oturulur, konuşulur. Tabii ki uzlaşma
herkesin kendi istediğinin olması şeklinde bir şekilde
algılanıyorsa o zaten mümkün değildir. Peşinen Benim
dediğim olursa uzlaşma olur. şeklinde bir yaklaşım
olur ki bunu görüşmeye bile gerek kalmaz.
Dolayısıyla, burada bulunan bütün siyasi partiler, bütün
milletvekilleri milletin yararına olacak her konuda hiçbir ön
şartları olmadan, çekinceleri olmadan görüşebilmeli,
konuşabilmeli ve milletin hayrına olacak düzenlemeleri yapma
noktasında gayret içinde olmalıdır diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın Taner, buyurun efendim.
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın
yaşadıkları bölgelerde oy kullanabilmeleri için yapılan bir
düzenleme var mıdır? Neden Bulgaristanın yapabildiği yurt
dışı oy verme işlemlerini biz yapamamaktayız?
İki: Biraz önce Sayın Komisyon Başkanı 367
şartının bir ucube olduğunu söyledi. Sayın
Başbakan da parti kapatmada yetkiyi yargı ile Meclisin
paylaşmasını ve 367 şartını gündeme getirmekte.
Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Dibek
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Eğer Sayın Anayasa Komisyonu Başkanımız
uygun görürse ona bir soru sormak istiyorum. Bu konu
Çünkü hukukçu
kimliğiyle ancak o, Sayın Kuzu yanıt verebilir. Şimdi,
Erzincandaki olaydan sonra bir konu tartışılıyor
kamuoyunda. Yani Başsavcının soruşturma konusu
yapılması, gözaltına alınması, ifadesinin
alınması
Ben şunu sormak istiyorum: Ceza Muhakemeleri
Kanununun 250nci maddesine göre özel yetkili bir cumhuriyet savcısı
251inci madde bana bu yetkiyi vermiştir. diyerek Meclisteki bir
milletvekili hakkında terör örgütü olduğu iddiasıyla, talebiyle
o milletvekilinin o savcının talebiyle gözaltına
alınması, sorgulanması ve soruşturma aşamasına
tabi olması mümkün müdür? Bu konuda Sayın Kuzudan bilgi rica
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Öztürk
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum.
Demin de sordum: Yargı reformu stratejisi taslağı
çalışmaları sırasında görev alan bir yabancı
uzman diye sunulan Larry Taman
Bu kişinin uzmanlığı,
akademik kariyeri, titri, doçent mi, prof. mu nedir, bu konuyu sordum. Fakat
benim yaptığım araştırmalarda bu kişinin
genellikle az gelişmiş ülkelerde, Moğolistan, Bangladeş,
Bosna-Hersek gibi ülkelerde bu çalışmalara
katıldığı söyleniyor.
1) Bu kişinin uzmanlığı nedir?
2) Bu kişinin yapabileceği işi Türkiyede
yapabilecek nitelikte hukukçu bulamamış mıdır? AKP?
3) Bu kişi bu çalışmaların her
aşamasında, 16 Nisan 2009 tarihindeki bir seminerde Çok kısa
süre sonra Türkiye Anayasasında çok ciddi değişiklikler olacak,
bazı önemli reformlar yolda. Yüksek yargı organlarına Meclis üye
seçecek. diyor. Bu kişi bunları nereden biliyordu o tarihte,
müneccim miydi yoksa kâhin miydi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özkan
MURAT ÖZKAN (Giresun) Teşekkür ediyorum efendim.
Sayın Bakana -Avrupa Birliğinden sorumlu olduğu
için- geçen günlerde basına yansıyan Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın yapmış
olduğu bir açıklamayla ilgili olarak soru sormak istiyorum.
Efendim, Sayın Arınç diyor ki güncel konularla ilgili
bir değerlendirmesinde: Avrupa Birliğiyle müzakere sürecinin yüzde
50sini tamamlamış olan bir ülkeye bunları
yakıştıramıyorum.
Sayın Bakana soruyorum: Şu anda 35 fasıldan 1
faslın geçici olarak açılıp kapandığı ve
zatıalinizin de her hafta Bakanlar Kuruluna süreç hakkında bilgi
verdiğine dair bilgilerim var. Yani öyle olması gerekiyor, usul o
şekilde. Ancak bu açıklamayı yapan Arınça siz
yanlış mı bilgi veriyorsunuz, Başbakan
Yardımcısı yanlış mı bilgi alıyor, yoksa
toplantılara katılmıyor mu, süreci mi bilmiyor,
vatandaşı mı yanlış yönlendiriyor? Bu
açıklamanın yapılması sizi ne yönde etkiledi ve siz
doğruyu açıklamak gibi bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Sakık
SIRRI SAKIK (Muş) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Son günlerde TÜİKin yaptırdığı bir
araştırmada hava kirliliği konusunda özellikle Hakkâri, Bitlis,
Şırnak, Muş gibi iller en çok hava kirliliğinin olduğu
illerdi.
Şimdi, geçmişten günümüze sanayinin
olmadığı ve buralar da havanın en temiz olduğu
alanlardı. Son dönemlerde yardım adıyla yapılan
yardımda dağıtılan kömürlerle bölge bir bütün olarak bir
kirliliğe büründü. Burada bir kasıt var mıdır?
İkincisi: Sürekli soruyoruz
Yani yeri ve zamanı gelince
antidemokratik yasa Anayasa diyoruz, 12 Eylülün ürünü diyoruz ama yüzde
10luk baraj da 12 Eylülün ürünü. Neden bunu kaldırmıyorsunuz?
İşinize gelenin arkasında duruyorsunuz, işinize gelmeyeni
de kamuoyuyla paylaşıyorsunuz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bir kez daha katkıda bulunan, sorularıyla
yorumlarıyla katkıda bulunan saygıdeğer milletvekillerine
çok çok teşekkür ediyorum.
Şimdi, Sayın Recep Taner Yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızla ilgili ne gibi
çalışmalar yapılıyor oy kullanabilmeleri için? diye sordu.
Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın
büyük ölçüde yaşadıkları ülkenin başında Almanya
geliyor. Almanya, şu an itibarıyla yaklaşık 3 milyon
vatandaş ve soydaşımızın yaşadığı
bir müttefikimiz. Alman makamları, orada yaşayan
vatandaşlarımızın, diğer birçok ülkenin
vatandaşının olduğu gibi, oylarını posta yoluyla
kullanmalarını öneriyor. Alman makamları 3 milyon gibi çok büyük
bir nüfusa sahip olan bir milletin, Almanyanın çok farklı yerlerinde
yaşayan bir ulusun, orada oy kullanma sürecinin Almanyanın
içerisinde yeni bir seçim kampanyası sürecine dönüşeceğini ve
bunun kendi ekonomileri, kendi sosyal hayatları üzerinde etkileri
olacağı düşüncesiyle, ancak oy kullanma sürecinin mektup
yoluyla, zarf yoluyla yapılmasını öneriyor. Bu, bizim bugünkü Anayasamıza
maalesef aykırı. Bizim Anayasamız, bireyin oyunu kendi
gizliliği, mahremiyeti içerisinde kapalı bir mekânda kullanma
şartını getirmiş. Biz, yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımıza oy kullandırma konusunda
farklı alternatifleri gözden geçirirken bu alternatifi de
değerlendiriyoruz ama Anayasamıza aykırı olduğu
görülüyor. Yüksek Seçim Kurulu da ancak vatandaşlarımızın
kapalı bir mekânda tek başına oy kullanabilme imkânı olursa
bunun Anayasaya uygun olacağını söylüyor. Yurt
dışındaki vatandaşlarımızın oy
kullanabilmelerini sağlamak bizim de en büyük arzumuz,
Anayasamızın da bir gereği. On yedi yıl yurt
dışında yaşamış ve dernekçilik yapmış,
Amerika Birleşik Devletlerindeki Türk lobisinin kurulmasında görev
almış bir kardeşiniz olarak onun nasıl bir duygu
olduğunu ben de çok iyi biliyorum. Bu konuda bizzat kendim de çok
çabalıyorum ama maalesef şu anda henüz bir çözüm bulunabilmiş
değil. Ya burada hep beraber el ele vereceğiz, Anayasamızı
değiştirip mektupla oy kullanmayı, Amerikan
vatandaşlarının yaptığı gibi, işte
İtalyan vatandaşlarının yaptığı gibi, birçok
ülkenin vatandaşlarının başka ülkelerde yapabildiği
gibi biz de yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın
posta yoluyla oy kullanabilmesini sağlayacağız. Hatta ben
geçenlerde, Letonyada
Letonya Başbakanı kendi ülkelerinde
yaşayan vatandaşlarının yüzde 32sinin oylarını
İnternet üzerinden kullandığını söyledi ve çok
güvenilir bir sisteme kavuştuklarını söyledi ve bunu isteyen
bütün ülkelerle de paylaştıklarını söyledi ama bunu
yapabilmemiz için de yani bizim vatandaşlarımızın da
İnternetle veya posta yoluyla, teknolojiyi kullanarak oy kullanabilmeleri
için de burada hep birlikte el ele verip Anayasamızda gerekli
değişiklikleri yapmamız lazım, Seçim Kanununda
yapmamız lazım.
Parti kapatma konusunda ne düşünüyorsunuz? diye soruldu
yine Sayın Taner tarafından. Ben bu konuda, bakın, bugün
gazetelere yansıyan Anayasa Mahkemesi Başkanımızın
sözlerini çok anlamlı buluyorum. Sayın Haşim Kılıç
demiş ki: Kapatma dedikodusu sadece demokrasiye ve ekonomiye zarar verir.
Bu işlere devletin mekanizmaları bakar, dedikodu mekanizmaları
değil; itibar etmeyin. Biz hep söylüyoruz: Parti kapatmayla ilgili yasal
düzenleme yapılmalı, bu tür kapatmalarla ilgili düzenleme
yapılmalı. Siyasiler kendi içinde bunu halletmeli. Ancak Hiçbir
parti kapatılamaz. söylemi de pek doğru değil. Mesela
ırkçılık, bölücülük ve ayaklanmalar çıkaran bir parti
modern demokrasilerde de tolere edilmez. Avrupada da benzer uygulamalar var.
Son kapatılmada Avrupa kriterlerini esas aldık. demiş.
Şimdi, gerçekten de daha bundan iki hafta evvel Çek Cumhuriyetinde,
Avrupa Birliğinin üyesi olan Çek Cumhuriyetinde de bir siyasi partinin
kapatıldığına hep beraber şahit olduk, Avrupada da
var. Parti kapatılmasıyla ilgili davanın açılabilmesi için
Meclisin onayının alınması bir alternatif olabilir ama
bunları burada sizlerle birlikte değerlendireceğiz. Türkiye
Cumhuriyetinin Sayın Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı,
Başbakanı, Adalet Bakanı defalarca siyasi
gruplarımızla bir uzlaşma noktasını aramak için
çabalar içerisine girdi ama biz her Anayasa reformu, her Anayasa
değişikliği ile ilgili bir çaba içerisine girdiğimizde
istemezük tavrıyla karşı karşıya kalınca
üzülüyoruz. O zaman da milletin vekillerine değil, milletin aslına gideriz
düşüncesine kapılıyoruz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Güle güle.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Hâlbuki milleti bu kadar yormadan burada
kendi aramızda oturup
SIRRI SAKIK (Muş) Ama yapabilecekleriniz var, yüzde 10luk
barajı siz yapabilirsiniz.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Aklın
yolu bir, bakın, mantıksızlığın,
saçmalığın çok farklı yolları olabilir ama inanın
aklın yolu bir. Onun için biz o bir yolda buluşabiliriz diye
düşünüyorum.
Sayın Öztürk, bir yabancı uzmanla ilgili soru
sormuş. Larry Taman isimli bu yabancı uzmanı istihdam eden
kurum Adalet Bakanlığımız değildir, Adalet
Bakanlığımızla birlikte bir projede ortak çalışan
Birleşmiş Milletler Kalkınma Ajansıdır. Daha evvel bir
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilimizin hep beraber, hepimizin
desteğiyle bu Meclisten ayrılarak gidip başkanlık
yaptığı ve Türkiyeye gurur yaşattığı
Birleşmiş Milletler Kalkınma Ajansıdır. Sayın
Dervişin, biliyorsunuz, buradan hepimizin desteğiyle gidip en üst
düzey Birleşmiş Milletler yetkilisi olmasını sağlayan
kuruluştur.
Şimdi, Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programının Yargı Reformunun Desteklenmesi Projesi
kapsamında uzman görevlendirilmesi için yaptığı ilan
üzerine toplam 75 kişi başvurmuş, UNDP tarafından
yapılan değerlendirme sonucunda bu kişilerden 5 kişi
mülakata davet edilmiş, alanındaki çalışmaları,
deneyimleri ve bilgi birikimleri dikkate alınarak yapılan
değerlendirme sonunda soru önergesinde konu edilen yani sizin biraz evvel
sorduğunuz, hatta yazılı olarak da sorup yazılı olarak
da cevap aldığınız şahıs, uluslararası adli
reform, demokratikleşme ve şeffaflık konularında
uzmanlığı bulunan uluslararası bir danışman
olduğu Birleşmiş Milletler Kalkınma Ajansı
tarafından
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Neyin uzmanı Sayın
Bakan, profesör mü, doçent mi? Neyin uzmanı?
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Onu
Birleşmiş Milletler Kalkınma Ajansına sorun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Niye sorayım canım?
Adalet Bakanlığının işi. Sen yaptırıyorsun
işi, ben niye onu sorayım ki?
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
İstiyorsanız telefonlarını vereyim, onlara bir sorun. Onlar
onu istihdam etmişler.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Niye sorayım, siz ne iş
yapıyorsunuz?
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Ama Bu
arkadaş müneccim midir? diye sormuşsunuz. Onu ben bilemem. Biz
falcılık yapmıyoruz, zihin okumuyoruz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Peki niye söylemiş?
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Bu maalesef
sizin partinize has bir özellik. İnsanların gizli gündemi
olduğunu iddia etmek, insanların başka düşüncelere sahip
olduğunu iddia etmek, müneccimlik yetkisine sahip olduğunu iddia
etmek bize has bir özellik değil. Onu, ben, sizin benden çok daha iyi
bileceğinize inanıyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Size has bir özellik Sayın
Bakan, size has bir özellik. Demagoji yapıyorsun sen, sen başka
hiçbir şey yapmıyorsun.
BAŞKAN Sayın Öztürk, lütfen.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın
Özkan, Sayın Başbakan Yardımcımız Bülent Arınç
Beyin bir açıklamasıyla ilgili düşüncemi sormuş.
Bakın, Türkiyenin Avrupa Birliği süreci, 1959 yılında,
rahmetli Menderesin ilk başvuru yapmasından kırk beş
yıl sonra tarih almamızla başlamıştır. En zor
süreç Avrupa Birliğinden tarih alınmasıydı. Kırk
beş yıl sürmesinin çok sorumlusu vardır. Darbe yapıp
demokrasiye ara verenler, bu iş olmaz düşüncesiyle Bu işin yolu
Diyarbakırdan geçer. deyip hedef saptıranlar, Onlar ortak, biz
pazar oluruz. korkusuyla süreci engelleyenler. Bunların hepsinin mutlaka
hataları olmuştur ama bugüne kadar müzakerelere başlayıp da
bitiremeyen bir ülke olmadığı gibi Türkiye de müzakerelere
başlamıştır; şu an itibarıyla 33 faslın
12sini açmıştır, birini kapayabilmiştir. Diğer
fasılları kapayabilme hakkını elde etsek bile, Konsey
kararıyla şu anda fasıl kapayamıyoruz. Aynı sorunu
başka ülkeler de yaşadı. Slovenyada Hırvatistanın
üzerine engeller koyup Hırvatistanın fasıl kapamasını
engelledi.
BAŞKAN Sayın Bakanım...
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Bir buçuk
yıl boyunca fasıl kapayamadılar. Ama bir gün geldi, bir
uzlaşma noktası ortaya çıktı ve bir günde 12 fasıl
birden kapandı.
BAŞKAN Sayın Bakanım...
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Türkiyenin
de sorunları aşacağından benim hiçbir şüphem yoktur.
İSA GÖK (Mersin) Süre bitti, süre bitti, bırakın
hikâyeyi.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, son bir soru kaldı. Sayın Sakıkın
sorusu, hava kirliliğiyle ilgili.
BAŞKAN Evet.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Hava
kirliliğiyle ilgili kömürlerin etkisi var mıdır, yok mudur, onu
tabii bilemiyorum. Onunla ilgili bilimsel bir çalışma yapmamız
lazımdır. Ama Sayın Sakıkın Türkiyedeki bazı
gerçekleri ortaya çıkarma konusunda koyduğu cesareti çok takdir
ediyorum. Bunu Avrupada muhatap olduğu muadillerin de takdir ettiklerini
söylüyorlar.
BAŞKAN Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Gerçekten
Türkiyede kimin, neyi, ne yaptığını çok net bir
şekilde ortaya koyduğunuz için size teşekkür ediyorum. Bu
cesaret önemlidir. Bakın, kaplumbağalar bile başını
dışarı çıkardığı zaman mesafe alırlar.
Onun için başımızı kumdan dışarı
çıkarmak lazım. Türkiyenin sorunlarıyla yüzleşip kendi
irademizle çözmemiz lazım.
BAŞKAN Sayın Bakanım, teşekkür ederim
efendim.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Ben bütün
katkıda bulunan milletvekillerimize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Sayın Bakan, hakikaten
size Bakanlık yakışmıyor ha! Çok güzel demagoji
yapıyorsunuz. On tane sorudan bir tanesine cevap vermediniz.
BAŞKAN Saygıdeğer arkadaşlarım,
Sayın Dibekin bir sorusu vardı Sayın Komisyon
Başkanına.
Buyurun Sayın Başkanım.
SIRRI SAKIK (Muş) Ama Sayın Bakanımız, bu
baraj kirliliğinden bahsetseydiniz çok iyi olurdu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bir de gülüyorsunuz Sayın
Bakan yani! Bakan ciddiyetiyle gülüyorsun bir de! Sorulara çok güzel yanıt
verdin, gülüyorsun! Yakışıyor mu sana! Sana
yakışıyor mu!
BAŞKAN Sayın Öztürk, lütfen efendim.
Sayın Başkanım, buyurun.
Arkadaşlar, lütfen...
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ayıp ya!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Değerli arkadaşlar, Başkanınız konuşuyor, yani
Komisyon Başkanınız.
BAŞKAN Sayın Kuzu, lütfen soruyu
cevaplayınız.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Efendim, Sayın Dibek, Ceza Usul Yasasıyla alakalı 250nci madde
ve 251inci madde bağlamında Erzurum-Erzincan hattında
yaşanan bir olayın milletvekilliğiyle
bağlantısını anlayamadım, hangi nedenle sordu. Ama
milletvekilleriyle ilgili olarak malum, yargılama şekli 83üncü
maddede çok net olarak bildirilmiş, dava açılma şekli,
yargılanma biçimi. Dolayısıyla dava açma bakımından
ben bir engel görmüyorum ama dokunulmazlık konusu, hâliyle, yargılama
bakımından bir engel olarak gözüküyor.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Yani soruşturma
aşamasında gözaltına alınabilir, ifadesi alınabilir mi
Sayın Başkan?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Nasıl alacaksın? Anayasada alamaz diyor. Burada yazıyor
alamaz diyor, nasıl alacaksın? Demeseydi alırdı ama
alamaz.
BAŞKAN Sayın Kuzu, teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, madde
üzerinde bir adet önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 462 sıra sayılı Anayasa
Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
1. maddesinde yer alan altmışıncı ibaresinin
doksanıncı olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hakkı Suha Okay Ali Rıza Öztürk Atilla Kart
Ankara Mersin Konya
Şahin Mengü Ferit Mevlüt Aslanoğlu İsa Gök
Manisa Malatya Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Okay, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün bir maddesini
görüştüğümüz 3376 sayılı Yasanın 1987
yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisine ilk sunulduğu tarihte de
önerilen süre altmış gün. Ancak o tarihteki koşullar nedeniyle,
Yüksek Seçim kurulunun önerisiyle bu süre yüz yirmi güne
çıkarılmış. Nitekim bu Yasanın uygulanmasında
siyasi yasaklarla ilgili kullanılan referandum süresi yüz altı gün.
Daha sonraki yerel seçimlerin öne çekilmesiyle ilgili süre kırk dokuz gün.
Anayasanın 67nci maddesinin son fıkrasının 2001deki
değişikliğinden sonra referandum bir kez uygulanmış, o
da 2007de, Cumhurbaşkanlığı seçiminde süre yüz yirmi yedi
gün.
Şimdi sorun şu: Bu süreçte yüz yirmi gün
altmış güne indirilir ise bir yıl süreyle referandum
uygulanabilir mi, uygulanamaz mı? Biz testi kırılmadan bunu size
ikaz ediyoruz, hatırlatıyoruz. Geçmişte de birçok yasada Bunlar
Anayasaya aykırı. dediğimiz hâlde, Anayasaya aykırı
olduğunu bile bile bu Parlamentodan yasalar geçti, daha sonra Anayasa
Mahkemesinden geri döndü.
Şimdi, Anayasa Mahkemesince veyahut da bir başka yüksek
yargı organınca veyahut da Yüksek Seçim Kurulunca, bu yasanın
uygulamasıyla ilgili, ileride Hayır, süre yüz yirmi gündür. veyahut
da Bir sene süreyle Türkiyede referandum yapılmaz. denirse o zaman
-süreç nasıl gelişir bilinmez- şu ifade edilecek: Yüksek Seçim
Kurulu ideolojik karar verdi. Anayasa Mahkemesi ideolojik karar verdi.
Yargı siyasi iktidarın isteğine uygun davranmıyor, onun
için mağdur olduk. Kimi Anayasa değişikliklerini yapmak
istiyorduk buna engel olundu. Bile bile, bir hukuki hatayı göz göre göre
yapacaksınız, ondan sonra da bu hukuki hatadan dolayı
nemalanıp mağduru oynayacaksınız.
Süre altmış olur, yüz yirmi olur, onun önemi yok ama biz
sizlere, bu kürsüden, tarihe not düşmek için, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tutanaklarında bu düşüncelerimize bir kez daha yer verilmesi için
bunları ifade ediyoruz.
Bir değerli hatip diyor ki: Yasama meclisi abesle
iştigal etmez.
Şimdi, Birçok yasa Anayasa Mahkemesinden dönüyor. Bu söz,
yasama Meclisine bir töhmet değil mi? Yasama Meclisinin
yaptığı yanlışların hepsi abes mi?
Kaldı ki bir kez daha sizlerle Anayasanın 67nci ve
79uncu maddelerinin önemli fıkralarını paylaşmak
istiyorum. Bakın değerli arkadaşlarım, Anayasanın
67nci maddesinin ikinci fıkrasında Seçimler ve halkoylaması
serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve
döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi
diye devam ediyor.
Seçimler ve halk oylaması
Peki, Anayasanın 67nci maddesinin
başlığı ne: Seçme, seçilme ve siyasî faaliyette bulunma
hakları. Anayasanın 67nci maddesinin ikinci fıkrası çok
açık. Devam ediyorum, 79 sonu bir kez daha okuyayım. Diyor ki
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Millete gidecek.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Ya şimdi bu millete gidip
gitmeme, onu konuşmuyoruz, konuşulanı anlamadan böyle laf atmak
bir marifet zannediliyor. Ben diyorum ki, bunu yaparsanız gidemezsiniz,
bir sene süreyle gidemezsiniz, ben bunu anlatmaya çalışıyorum,
sen de bunu anlamaya çalışacaksın, anlamıyorsan bir kez
daha anlatacağız bunu.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Kafa lazım kafa!
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Şimdi, bakın Anayasa
değişikliklerine ilişkin kanunların halkoyuna
sunulması, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi
işlemlerinin genel yönetim ve denetimi de milletvekili seçimlerinde
uygulanan hükümlere
tabidir. Anayasanın 79 sonu. Anayasanın 67
sonu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Okay, buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız efendim.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Seçim kanunlarında yapılan
değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir
yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz. Yani, açıkçası
düzenleme şu: Halk oylaması işlemi, referandum işlemi,
seçim hukukuna tabidir. Seçim hukukundaki düzenleme de böyledir. Şimdi, bu
yasa buradan yüz yirmi gün altmış güne indirilerek çıkar ise
bilesiniz ki hukuk bir yıl süreyle referandum yapılmasına
engeldir. Bunun, süslü kelimelerle, seçimle, halk oylamasının
farklı şeyler olduğunun ifade edilmesinin hiçbir pratik
yararı da bulunmamaktadır. Bu konuda birçok anayasa profesörü de bu
hususu ifade etmiştir, bu konuda makaleleri de vardır ama onlara dahi
gerek yok, sadece Anayasayı okuyan bunu çok kolay anlar. Bu nedenle, bu
yasadan sonra, bir daha YSK veya Anayasa Mahkemesi veya bir başka
yargısal kurum ideolojik karar verdi. demeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Okay, lütfen, tamamlayınız.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Hemen bitiriyorum efendim.
Hatayı kendinizde arayacaksınız. Mağduriyet
edebiyatı da yapmayın diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, geçici madde eklenmesini öngören bir
önerge daha vardır. Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 462 sıra sayılı yasa
teklifine aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Geçici Madde: Bu kanunla kısaltmış olan süreler 23.
dönem milletvekillerince yapılacak Anayasa değişikliğinde
nazara alınmaz.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Genç, siz mi
konuşacaksınız?
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 462 sıra sayılı Yasa Teklifiyle ilgili olarak
verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum.
Benim verdiğim geçici madde önergesi, bu dönem, 23üncü Dönem
Parlamentosu tarafından Anayasada yapılacak
değişikliğe bu hükmün uygulanmaması biçimindedir. Tabii
maddelerde, işte AKP devamlı önergeleri kapattığı için
mecburen, böyle bir konuşma hakkını elde etmek için böyle bir
önerge verdim ve bana göre de yerinde.
Şimdi, değerli arkadaşlar, burada çok ciddi, böyle
heyecanlı konuşmalar, cafcaflı konuşmalar dinliyoruz.
Şimdi, sanki Türkiyede yaşamıyoruz. Bir Anayasa, bakın
Elbette ki bu Meclis Anayasa değişikliğini yapar, bunu zaten
engelleyen kimse yok, ama bu Meclisteki 340 kişinin ağzına
baktığı kişinin düşünceleri ortada. Diyor ki Efendim,
parti kapatmaya Meclis karar versin. Yargı nasıl benim hakkımda
karar verir? Yani Yargı, başkanları kendi hakkında karar
verir de ben niye kendim hakkında vermeyeyim? diyor. Diyor ki patronlara:
Bana bakın, siz emrinizde
çalıştırdığınız köşe yazarlarına
gerekli talimatı vereceksiniz, benim aleyhime yazı yazmayacak.
Yazarlarsa sizi sorumlu tutarım.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Öyle demiyor.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, diyor ki: Ben İstanbul
imamıyım. Bir memlekette laikle Müslüman bir arada gidemez.
SAFFET KAYA (Ardahan) Yapma.
KAMER GENÇ (Devamla) Artık cumhuriyetin sonu
gelmiştir. diyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, bakın, burada
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) İyi sallıyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Bir dinleyin kardeşim, dinleyin
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Yalanla dolanla şey
yapıyorsun. KAMER GENÇ (Devamla) Çık da dışarı git.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına
vurmalar)
Sayın Başkan, bunları susturacak mısın?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, diyor
İşte, bizim
kabul etmediğimiz konu bu: Siz laik Türkiye Cumhuriyeti devletiyle
barışık değilsiniz.
FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) Bunu sen söylüyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Böyle bir zihniyetle, bu cumhuriyetin, bu
Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü savunmayan bir zihniyetle yapılan
Anayasa değişikliği bu memlekete felaket getirir. Yoksa elbette
ki bu memlekette yargının verdiği, Yüksek Hâkimler Kurulunun
verdiği kararlara yargı yolu açılmalıdır, Askerî
Şûranın verdiği kararlara karşı yargı yolu
açılmalıdır, Cumhurbaşkanının verdiği
kararlara karşı yargı yolu açılmalıdır. Öyle bir
kişi gönderdiniz ki Çankaya Köşküne, üniversitelerin iradesini
sıfıra indiriyor. Bir yandan üniversiteler
Efendim, geçmişteki
yaptı
Geçmişteki yaptıysa yani kötü örnek örnek olur mu
sayın milletvekilleri? İzmir Üniversitesindeki Rektör alıyor
yüzde 47 oy, ona göre bir şey ifade etmiyor, rektör seçilme
yeteneğine sahip olmayanı atıyor. Boludaki Baysal
Üniversitesinde yapılan o keyfî uygulamalar, her şey ortada,
şimdi, sizin geçmişte getirdiğiniz şeyler ortada.
Burada, bakın Tayyip Bey diyor ki: Partileri Meclis
kapatsın. Yani siz, vicdanınıza, şurada
Mesela, bir
yetkiniz olsa, şimdi deseler ki Ya şu Kamer Gençi Meclisten atma
yetkisi bu Mecliste olsun. Siz beni anında atarsınız. Niye? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
M. NURİ YAMAN (Muş) Aynı gün!
SUAT KILIÇ (Samsun) Seni millet atacak, millet.
KAMER GENÇ (Devamla) Çünkü benim burada
varlığımdan çok rahatsızsınız. Hatta ateş
döküp diri diri yakarsınız çünkü öyle bir şeysiniz ki
bakıyorsunuz, ben orada oturuyorsam, söz hakkımı, hepsini
kapatıyorsunuz. Siz, evvela laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin
çağdaş, laik, ilerici bir devlet olmasına
alışmalısınız. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) Laikliği telaffuz bile edemiyorsun
daha.
KAMER GENÇ (Devamla) Alışamıyorsunuz.
Bakın, bu devleti
Aslında, Anayasayı yaparken bir
şeyi eksik bırakmışlar. Özellikle, siyasi partiler
suistimal ve soyguna katılıyorlarsa bence bunu da kapatma sebebi
yapmak lazım çünkü çağımızda en büyük hastalık,
özellikle sizin zamanınızda gelen en büyük uygulamayla, devlet
kaynaklarının büyük bir kesimi talan edildi, devlet
aşağı yukarı ekonomik yönden çökertildi ve devletin bütün
kaynakları yandaşlara kanalize edildi, transfer edildi. Aslında,
bence Anayasada eksik olan kısımlardan birisi de bu, bunu da
Anayasaya koymak lazım. Hangi iktidar, devleti ekonomik yönden çöküntüye
götürür ve suistimallere katılırsa o partinin de
kapatılması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, siz partilerin
kapatılmasına karşı çıkıyorsunuz da Ya, partiler
hukuk içinde kalsın, demokrasi içinde kalsın, dürüst
çalışsın, yasalara saygılı olsun. demiyorsunuz,
Efendim, bir suç işleyelim de ondan sonra bizi kapatmayın. Böyle
bir mantık olur mu arkadaşlar?
İSMAİL BİLEN (Manisa) Sen kendinle
karıştırıyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, bakın, sayın
milletvekilleri, bir genel başkanın -bu, faşist ülkelerde bile
yok- bir kişinin 550 milletvekili adayını belirlediği, bir
kişinin Cumhurbaşkanını belirlediği, Bakanlar Kurulunu
belirlediği, bir kişinin şimdi onun peşinden
koşuyorsunuz- yargıyı atadığı bir ülkede hangi
şeyden bahsediyorsunuz, hangi demokrasiden bahsediyorsunuz? Ya, insanlar
biraz vicdanlarının sesini dinler be kardeşim. Böyle bir
şey yok. Yani bu, hiçbir akıl ve mantığın kabul
ettiği bir şey değil. Hiçbir akıl ve hiçbir mantık,
ver Parlamentoya
Efendim, partileri partiler kapatsın. Böyle bir şey
olur mu arkadaşlar? Yani bunu gitseniz bir çocuğa sorsanız bunu
mantığı kabul etmez. Ama sizden biriniz bir güne bir gün Tayyip
Beye Ya, kardeşim, sen hatalı yapıyorsun bunu. Bunu
hatalı yapıyorsunuz? diyebiliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Diyemezsiniz çünkü o güç yok kimsede.
BAŞKAN Sayın Genç, son cümlenizi alayım.
KAMER GENÇ (Devamla) Karar yeter sayısını da
istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Karar yeter sayısını arayacağım.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde eklenmesini öngören bir önerge daha vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
462 sıra sayılı kanun teklifine 1 geçici madde
eklenmesine dair önergemin işleme konulmasını talep ediyorum.
Geçici madde ve gerekçesi aşağıda sunulmuştur.
Saygılarımızla arz ederiz.
|
Tayfun
İçli Kamer
Genç Recai
Birgün |
|
Eskişehir Tunceli İzmir |
|
Harun
Öztürk Hüseyin Pazarcı |
|
İzmir Balıkesir |
Geçici Madde 1 Bu kanunla yapılan değişiklik,
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde
yapılacak halkoylamalarında uygulanamaz.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın İçli, buyurun efendim.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; verdiğim önerge üzerinde görüşlerimi
belirteceğim. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bekir
Bozdağın verdiği bu kanun teklifi Anayasa Komisyonunda
görüşülürken, 20 Ocak 2010 tarihinde, Anayasanın 67nci maddesinin
son fıkrasına aykırı olduğunu ifade etmiştim. O
zaman arkadaşım Bekir Beyin komisyonda yaptığı
konuşmadaki niyetini de ben aslında algılamıştım
yani işim benim niyet okuyuculuğu değil. Şimdi, önümüzde bu
kanun teklifi görüşülüyor.
Değerli arkadaşlarım, neden Anayasayı
değiştirmeye kalkıyoruz? Önümüzdeki Anayasayı uyguluyor
muyuz? Anayasaya saygı gösteriyor muyuz? Son dönemlerde, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde özellikle, başta Türkiye Büyük Millet Meclisinde olmak
üzere, Anayasaya saygı maygı kalmadı, Anayasayı rafa
kaldırdık. Yorum yapıyoruz kendimize göre.
Değerli arkadaşlarım, Anayasada açıkça
yazılı olan hükümleri yorumlamaya gerek var mıdır ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinin başladığı bu kötü örnek,
birçok yargı organlarında da artık gözle görülür şekilde
Anayasayı rafa kaldırmak, Anayasayı hiçe saymak şeklinde
fiiliyatta uygulanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın,
Anayasanın 67nci maddesinin başlığı Seçme, seçilme
ve siyasi faaliyette bulunma hakları şeklindedir ve Anayasanın
67nci maddesi yedi fıkradan oluşmaktadır; son iki
fıkrası: Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar
ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenir. şeklindedir
altıncı fıkrası. Yedinci fıkrası da Seçim
kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde
uygulanmaz. şeklinde amir hüküm taşımaktadır.
Sayın İyimaya burada konuşurken AKP Grubu
adına Bunun ben müellifiyim. dedi. Tabii, onu kendine mal etti ama
Değerli Arkadaşım -çok iyi bilir ki- o tarihte Doğruyol
Partisinin milletvekiliyken, ben Demokratik Sol Partinin milletvekiliyken,
Partiler Arası Uzlaşma Komisyonunda görüşüldü, Anayasa
Komisyonundan geçmek suretiyle buraya eklendi. E, peki, 67nci maddenin ikinci
fıkrasında bakın ne diyor: Seçimler ve halkoylaması
serbest, eşit, gizli, tek dereceli
Sayıyor.
Değerli arkadaşlarım, halk oylaması bir seçim
kanunudur. Halk oylamasındaki seçim, Yüksek Seçim Kurulunun denetim ve
gözetimi altında yapılır. İllerde il seçim kurulları,
sandık başlarında siyasi partilerin görevlileri, Yüksek Seçim
Kurulunun kararıyla belirlenir. Halk oylaması takvimi Yüksek Seçim
Kurulunun bir seçim hukukudur. Yani, kusura bakmayın, Bu bir seçim hukuku
değildir. demek keyfiyetinde olamazsınız.
Yarın bir gün bu kanun çıkacak, siz nisan veyahut
mayıs ayında kafanızdan geçirdiğiniz bazı
konuları halk oylamasına sunacaksınız, topu Yüksek Seçim
Kuruluna atacaksınız. Yüksek Seçim Kurulunun iki seçeneği var:
Ya Anayasanın 67nci maddesindeki bu hükmü görmezden gelerek siyasetin
bulaşması şeklinde bir karar verecek ya da bir yıl içinde
uygulanamayacağı için mayıs ayında buradan, Türkiye Büyük
Millet Meclisinden geçen Anayasa değişikliği 2011lere kadar
sarkacak. O zaman da bu Anayasa değişikliği, yüce Parlamentonun
iradesi tecelli etmeyecek.
İşimiz kaos yaratmak mı? İşimiz kriz
yaratmak mı? İşimiz gerçek gündemi unutturup halkı bu
işlerle meşgul etmek mi? Yapmayın değerli
arkadaşlarım.
Anayasanın 79uncu maddesi de -Yüksek Seçim Kurulunun-
Seçimlerin genel yönetim ve denetimi başlıklıdır.
Bakınız, Seçimlerin genel yönetim ve denetimi. Peki, 79uncu
maddenin son fıkrası ne diyor? Anayasa değişikliklerine
ilişkin kanunların halk oylamasından bahsediyor. Kanunun,
79uncu maddenin birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü ve son
fıkrasını bir bütün olarak incelemezseniz, kendinize göre bir
yorum yaparsanız yanılgıya düşersiniz değerli
milletvekilleri.
Açın, elinizdeki Anayasanın şu ilgili maddelerine
lütfen bakın. Anayasanın 175inci maddesine bakın.
Anayasanın 175inci maddesinin başlığı şudur:
Anayasanın değiştirilmesi, seçimlere ve halkoylamasına...
Neymiş?
seçimlere ve halk oylamasına
Biraz evvel AKP Grubundan arkadaş 175inci maddenin son
fıkrasını okudu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın İçli.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Aslında, okuduğu o
son fıkra kendisini bağlıyor. Orada Halkoylamasına,
milletvekili genel ve ara seçimlerine ve mahallî genel seçimlere iştiraki
temin için, kanunla para cezası dâhil gerekli her türlü tedbir
alınır. demek suretiyle, halk oylamasının bir seçim hukuku
olduğunu, seçim kanunu olduğunu söyler.
Ha, bir şey daha söyleyeyim. Anayasanın geçici
16ncı maddesine bakın, geçici 16ncı maddesini çok dikkatli
okuyun. Bakın, Anayasanın halk oylamasına katılmayan
kişilerin beş yıl müddetle genel ve ara seçimlere ve mahallî
seçimlere, halk oylamasına katılamayacağına ve seçimlerde
aday olamayacağına dair de amir hüküm vardır. 298
sayılı Yasanın 1inci maddesine bakın, Halk
oylamasında 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Hakkında
Kanun uygulanır. der. Anayasa Değişikliğinin Halk
Oylamasına Götürülmesi Hakkında Yasanın 1inci maddesinde
bu
Kanun hükümleri uygulanır. Bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde 298
sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Hakkında Yasa hükmü
uygulanır. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi kaos yaratmak
değildir, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi halka örnek olmaktır.
Şu Anayasaya saygı göstereceğiz. Beğenmiyorsak, usulüne
uygun olarak değiştireceğiz. Yani, askerlerin darbe yapıp
Anayasayı rafa kaldırmasını burada herkes konuşuyor
ama sizlerin Anayasayı rafa kaldırması konusunda da hiç kimse
bir şey konuşmuyor diyorum ve saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İçli.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili İsa Gök.
Sayın Gök, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görünen o ki toplumda bir Anayasa değişikliği
ihtiyacı pompalanmaya çalışılıyor. Biraz tarihe
gidelim -Sayın İyimaya bakıyor bana- yıl 1995, on beş
madde değişti değil mi Sayın İyimaya? On beş
madde değişti. 2001 yılında altıncı uyum
paketiydi. İşte hükûmette DSP, MHP, ANAP vardı. Avrupadan
gözlemciler geldi, incelediler, baktılar taradılar Bu Anayasa
Avrupaya uymaz. dediler, doğrudur çünkü bir ama yasadır bu, her
özgürlüğün önünde engeller vardır.
Otuz beş kadar madde ayıklandı. Bu otuz beş madde bu
Anayasanın demokratik yapısını engelleyen maddelerdi ve
2005 yılında altıncı uyum paketi olarak otuz beş
civarı madde değişti arkadaşlar. Değişince Avrupa
alkışladı. Evet, bu Anayasa güzel bir anayasa oldu, bu Anayasa
sivil bir anayasa oldu. Sizi tebrik ediyoruz çocuklar. dedi bize. Biz de sevindik, hopladık zıpladık,
2001. Derken, 2002 yılından bu tarafa da biz bu kanunda
değişiklikler yaptık. Şimdi son dönemde bir anda Türkiyede
bütün sorunların çözümü Anayasa arkadaşlar, Anayasa. Doğuda
belediye başkanları kelepçeyle gidiyor, plastik kelepçeyle; çözüm
Anayasa. Erzincan; çözüm Anayasa. Erzurum; çözüm Anayasa. İşsizlik;
çözüm Anayasa. Tekel işçileri; çözüm Anayasa. Arkadaşlar, ne oluyor?
Bunların çözümü Anayasa değil. Demokratik bir zihniyet, insan haklarına
saygı, hukuk devleti bilinci. Bütün toplumda Anayasa
değişikliği diye bir ihtiyaç pompaladınız ki bunun
adı toplum mühendisliğidir. Bu yarın
gerçekleşmediğinde ne olacağını göreceğiz ama
yapılan bu tespiti dikkatle dinleyin lütfen, yanlış bir ihtiyaç
pompalıyorsunuz. Bu çok yanlıştır.
AKP, bir Anayasa değişikliği düşünüyor gibi
görünüyor veya farz ve kabul ediyoruz. Hangi alanda? Anayasa 145, askerî
yargı. 146, Anayasa Mahkemesi. 159, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu. 68, 69, siyasi partilerin kapatılması ki yargıyla
bağlantılı.
Bakın arkadaşlar, herkes her şeyin çözümünü
Anayasada bekliyor, toplumda böyle bir ihtiyaç pompalanıyor ama AKPnin
kafasında değişiklik -mini, maksi, ne derseniz deyin- o paketin
içinde yer alan maddelerin hiçbirisi, o toplumdaki Ahmet Amca,
Güneydoğudaki bilmem ne ağa, benim köydeki Osman Amcamın
ihtiyaçlarıyla alakalı değil, hepsi yargı. Üç beş
maddede yargıyı dizayn etmeye çalışıyorlar,
yargıyı. Yargı ne? Yasama, yürütme, yargı, en önemli
güçlerden birisi. Yargıda ne yapmaya çalışıyorlar? 146,
Anayasa Mahkemesinin dizaynı. Anayasa Mahkemesinin en önemli
işlevlerinden bir tanesi ne? Yüce Divan. Başbakanı,
bakanları yargılamak önemli. Anayasa Mahkemesini yeniden yapılandırmamız
lazım
159, HSYK, Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu. Niye
yapılandırmak lazım? Çünkü HSYKnın ciddi bir işlevi
var, Yargıtay ve Danıştay üyelerini seçer yani yüksek
yargıyı belirler. HSYKyı yeniden yapılandırırsan
yüksek yargıyı oluşturursun.
Demek ki AKPnin kafasının içerisinde, halkın
ihtiyacı olan, bizim de destekleyeceğimiz demokratikleşme, insan
haklarının gelişimi, sendikal özgürlüklerin önündeki engellerin
kaldırılması, memurlara toplu sözleşmeli, grevli sendika, sendikal hakkı, tarım,
ormanlar kalsın
Bu türden talepler yok, yalnızca yargı var.
Neden yargı var? Neden yargı var? Düşünüyorsun o zaman da.
İşte, dediğim maddeleri incelerseniz AKPnin kendini korumaya
çalıştığını görüyorsunuz ve yargıyı
dizayn etme, kendine bağlı kılmaya
çalıştığını görüyorsunuz. AKP böyle bir parti.
Bakın, ben size örnek okuyacağım arkadaşlar.
Anayasa, devlet memurlarının siyasetle
uğraşmasını yasaklar. Doğrudur, olması gerekir.
Ama bakınız, akademik kariyeri de var hazretin: Sayın Doçent Doktor
Hüseyin Çelik, Genel Başkan Yardımcısı. Bir yazı var
arkadaşlar. 1 Mart 2010 Pazartesi günü
Basın müşavirleri,
Anayasaya ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre devlet
memurudur. Bütün bakanlıkların basın müşavirlerini Hüseyin
Çelik -Hükûmette yok, bakan değil, devlet görevi yok kendisinin, AKP
içerisinde idari görevi var- bütün basın müşavirlerini antetli -AKP
diyeceğim ben, AK PARTİ yazıyor- kâğıdıyla AK
PARTİ Genel Merkezinde toplantıya çağırıyor: 1 Mart
2010 Pazartesi, saat 13.30. AK PARTİ Tanıtım ve Medya
Başkan Yardımcısı Muğla Milletvekili Mehmet Nil
Hıdır koordinasyonunda gerçekleştireceğimiz
bakanlıkların basın ve halkla ilişkiler müşavirleri
toplantısı 1 Mart 2010 Pazartesi günü saat 13.30da AK PARTİ
Genel Merkezi 6ncı kat, seminer salonunda yapılacaktır.
Adamlar işi bitirmiş. Devlet memurları AKP Genel Merkezinde
toplantıya çağırılıyor. Bakan değil, hükûmet
görevlisi değil, yalnızca AKP Genel Başkan
Yardımcısı, zihniyet bu. Şimdi, bu zihniyet
yargıyı da kendine bağlamaya çalışıyor, amaç bu.
Ama bu Anayasa değişikliğini -şimdi ben bir de kara kara düşünüyorum-
ya, nasıl yapacaklar? Hadi yaptılar, yasa ortada. Bu yasaya göre
Sayın Grup Başkan Vekilimiz başladı izah etmeye size.
Birkaç madde de ben okuyayım, bakın: 79/sonu okundu size, 79/son.
175/son var arkadaşlar. Nasıl uygulayacaksınız bu referandumu,
nasıl uygulayacaksınız? Ya bu tam bir cinlik, toplumda ihtiyaç
yaratıp uygulayamamak, mağdur edebiyatı İşte
uygulayamıyoruz. Ağla sızla, dövün, hüngür hüngür, oy iste.
Bırakın artık bunları ya, bırakın. Biraz daha
olgun siyaset yapmaya çalışın.
175/son, arkadaşlar, açıkça ne diyor 175/son? Diyor ki:
Halkoylamasına, milletvekili genel ve ara seçimlerine ve mahallî genel
seçimlere iştiraki temin için, kanunla para cezası dahil gerekli her
türlü tedbir alınır. Bir ceza hükmü içeriyor. Beraber yorumluyor
halk oylamasını, Milletvekili Seçimi Kanununu ve mahallî seçimleri.
Geçici maddemiz var Anayasada, 16
Bakın ne diyor geçici
16ncı madde: Anayasanın halkoylamasına ilişkin oy verme
kütüğünde ve sandık listesinde kaydı ve oy kullanma
yeterliği bulunduğu halde hukukî veya fiilî herhangi bir mazereti
olmaksızın halkoylamasına katılmayanlar, Anayasanın
halkoylamasını takip eden beş yıl içinde yapılacak
genel ve ara seçimleri ile mahallî seçimlere ve diğer
halkoylamalarına katılamazlar... Bir ceza hükmü koyuyor ve hepsini
beraber yorumluyor. Mahallî seçimler, milletvekili seçimleri, halk
oylaması, Anayasa değişikliği tek hükümde: Geçici madde 16.
Anayasa beraber yorumluyor.
Geçici madde 17 var: Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden
sonra
Bakın az önce İyimaya konuştu, peki, ben bir soru
sorayım kendisine: Bir seçim yapıyorsunuz, seçimle alakalı bir
şey değiştirmiyorsunuz, kullanılacak oy pusulası var.
Hani geçenlerde Ya bu Güneydoğuluları nasıl engelleriz? diye
harıl harıl çalıştınız ya, Birleşik oy
pusulasına bağımsızları koyalım. dediniz ya,
koydunuz ya, bu yalnızca bir birleşik oy pusulası
değişikliği.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Beraber koydunuz, beraber.
Beraber yürüdünüz o yollarda. Günahınız çok.
İSA GÖK (Devamla) Onu bırak. Hasip, sus, dinle.
Oy pusulası değişikliği, bu bir seçim
yasası değişikliği mi? Hayır, ama bakın Anayasa
geçici madde 17 ne diyor: Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra
yapılacak ilk genel seçimde, Anayasanın 67 nci maddesinin son
fıkrası
Bir yıllık yasak.
10/6/1983 tarihli ve 2839
sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun bağımsız
adayların birleşik oy pusulasında yer almasına ilişkin
hükümleri bakımından uygulanmaz. Demek ki 2007 yılında
yalnızca oy pusulasına dâhil etmenin dahi seçim hukukuna
girdiğini görüyorsunuz, geçici madde 17yi 2007de koyuyorsunuz Mayıs
ayında, koyarak iş yürütüyorsunuz çünkü biliyorsunuz ki 67/son engel.
Devam edelim, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri
Hakkında Kanun, Madde 1. Arkadaşlar, ne diyor bu Kanun? Özel
kanunlarına göre yapılacak milletvekili, il genel meclisi
üyeliği, belediye başkanlığı, belediye meclisi
üyeliği, muhtarlık, ihtiyar meclisi üyeliği, ihtiyar heyeti
üyeliği seçimlerinde ve Anayasa değişikliklerine ilişkin
kanunların halk oyuna sunulmasında bu Kanun hükümleri
uygulanır. 298 sayılı Kanun.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
İSA GÖK (Devamla) Geçelim, 3376 sayılı Kanunun
1inci maddesi, ad aynı şekilde. Anayasa gereğince
yapılacak olan halk oylamalarında bu Kanun hükümleri uygulanır.
Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 298 sayılı Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun bu Kanuna aykırı
olmayan hükümleri tatbik edilir.
Şimdi, bakın
İyimaya, böyle yapmayacaksın.
Bütün kanunları beraber yorumla. Puzzleın parçalarına tek tek
bakma, hepsini oturt, resme genel bak.
Geçici madde 16, ceza hükmünü beraber koyuyor. Geçici madde 17,
niye koymuşsunuz bunu? Uygulayamayacağınız için,
birleşik oy pusulasını, o yüzden Bu Yasa, bu seçimde
uygulanmaz. demişsiniz çünkü 67/son engel.
Siz şu anda aslında halkı
kandırıyorsunuz. Bir ihtiyaç yaratıyorsunuz, bir yıl boyu
referanduma götüremeyeceğiniz şeyleri, Yapacağız, aman
Türkiye güllük gülistanlık olacak. diyorsunuz ama şeytanlıkla,
aslında yapamayacağınızı biliyorsunuz çünkü 67/son
gayet açık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSA GÖK (Devamla) Başkanım, bitireyim, bir
satır kaldı.
BAŞKAN Buyurun efendim.
İSA GÖK (Devamla) Diyor ki: Seçim kanunlarında
yapılan değişiklikler yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz. Seçim
hukuku. Seçim hukuku değişikliğini
AHMET İYİMAYA (Ankara) Tarihi ne, tarihi? Bu
Anayasanın tarihi ne?
İSA GÖK (Devamla) Bakın, işin kötü yanı
şu: Yüz yirmi günlük kanunu az önce iptal ettiniz. Yüz yirmi günlük süre
gitti
BAŞKAN Sayın Gök, lütfen konuşmanızı
tamamlayınız.
İSA GÖK (Devamla)
altmış günlük süreyi
geçirdiniz, bundan sonra artık bu yolun geri dönüşü yok. Bir yıl
süre zarfında, yüz yirmi günlük kanun kalmadı, çöpe attınız
az önce, altmış günlük kanunu da bir yılda
uygulayamayacaksınız, elinizde referandum kanunu kalmadı
arkadaşlar. Kolay gelsin.
BAŞKAN Sayın Gök, lütfen tamamlayınız.
İSA GÖK (Devamla) Az sonra da yargı reformunun gerçek
boyutunu izah edeceğim sizlere.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Arkadaşlar, Mecliste çözemediklerimizde, beceremiyorsak,
birlikte uzlaşamıyorsak, konuşamıyorsak, çözemiyorsak, o
zaman gidecek bir adresimiz var, halka gitmek.
Bu yasayla yüz yirmi gün altmış güne iniyor. Buna
karşı olunmaz. Halka gitmek için yollara mayın konulmaz, barikat
konulmaz, halka en kestirmeden gitmek en doğrusudur. Seçim de
yakındır, o kadar uzak değil. Ha sonbahar, ha ilkbahar, bir
bahar vakti hep beraber sandığa gideceğiz. Yarını
beklesek de beklemesek de yarın gelecek. O zaman biraz daha makul
düşünürsek çok daha iyi olacak diye düşünüyoruz.
Bakın, bizim bu Anayasa konusunda düşüncemiz çok
açık. 5 tane general bir araya geldi, bir anayasa yaptı, bu Anayasayı
otuz senedir değiştiremiyoruz. Şu hazin tabloya bakın.
AK PARTİnin içinde de o dönemde Mecliste olanlar vardı
biliyoruz, Sayın Erbakan döneminde, Cumhuriyet Halk Partisi de vardı,
MHP de vardı. Generaller Meclisi de kapattı -İstiklal
Savaşından bu yana ilk kez kapandı- partileri de kapattı,
Zincirbozana götürdü. Şimdi dönmüşüz, o paşaların darbe
Anayasası meşru, bu Meclisin yapacağı anayasa meşru
değil diyoruz. Bu ne mantıktır? Bu ne çelişkidir?
Yazık ya! Yazık değil mi? (BDP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi Meclis anayasa yapamaz. Demin Sayın Hatip
açıkladı, Meclis
İşine gelince siyasi partiler
yapıyorlar ama. Ne yapıyorlar? Bağımsız aday Hasip
kaplan, arkadaşları milletvekili olmasın diye seçim
pusulasına adımızı küçük yazıyorlar, listeye
alıyorlar. Ama bir şey daha yapıyorlar, bunun da
açıklanması lazım, AK PARTİyi de bu konuda sorguluyorum:
Yüzde 10 seçim barajında niye uzlaşıyorsunuz? Ne
ihtiyacınız var kardeşim? İktidar partisine soruyorum:
Mademki oylarınıza, tabanınıza güveniyorsunuz, niye yüzde
10 seçim barajına sığınıyorsunuz? Siyasi Partiler
Yasası, Anayasa değişikliği de gerektirmiyor. Ne güzel
uzlaşıyorsunuz. Bak, hiç sesiniz çıkıyor mu? Üç tane parti
buradasınız, işte CHP, MHP, AK PARTİ. Demek ki,
uzlaştığınız noktalar var. Bu
uzlaştığınız noktalar, adalet, temsil, halkın
özgür iradesinin Meclise yansımasının önündeki nokta. Bu noktada
uzlaşıyorsunuz. Bu konuda bununla onur duyuyor musunuz? Diyebiliyor
musunuz ki: Bu yaptığımız doğru da
Ee, AK PARTİ
Anayasa değişikliği yapamaz veya bir başka parti bu konuda
böyle bir şey yapamaz?
Halk, tabii soruyor: Kırk yıldır niye liderler
değişmiyor? Kırk yıldır partiler niye
değişmiyor? Değişmez ki kardeşim! Ya şu seçim
barajını 3e indirin. Yüzde 3, 20 kişilik Meclis grubu
çıkaran oy oranıdır, 2 milyon seçmene tekabül ediyor. Ama Yok,
değiştirmeyiz. Niye? AK PARTİ diyor ki:
Değiştirirsem Saadet Partisi gelir. Gelirse gelir, halk getirirse
getirir. Sizin ömrünüz bitmişse halk başkasını getirir,
getiriyor. CHP diyor ki: Sarıgülün partisi geliyor, aman yüzde 10da
kalalım. MHP de diyor Ya Büyük Birlik Partisi gelirse? DSP de diyor:
Yani bize de bir kapı açılsa.
Ya, arkadaşlar, ne oluyor yani? Şimdi,
uzlaştığınız nokta bu. Böyle bir seçim sisteminde
uzlaşıyorsunuz. Uzlaştığınız noktaları
koyun ortaya. Şimdi, bunu koymuyorsunuz. Ondan sonra Biz ciğeri
kediye teslim etmeyiz. Ya, sekiz senedir ciğeri kediye teslim
etmişsiniz de yeni mi uyandınız Allah aşkına? Sekiz
senedir kimin sayesinde AK PARTİ iktidar?
Yani bakın, bunları
konuşmadığımız zaman Makyavelist bir çizgiye
geliyoruz. Makyavel ne demişti 15inci yüzyılda: Evet, politikada
amaç, iktidarı ele geçirmek ve korunmasıdır. Bütün araçlar bunun
için uygundur, mübahtır. diyor. Böyle bir anlayış olabilir mi?
Bu Anayasanın 74 tane maddesi değişmiş,
birlikte de değiştirilmiş. 2001de mevcut bütün partilerin
katılımıyla değişmiş. Daha sonra da
değişmiş. 2004te de değişmiş ve 2004te bir
şeyi daha değiştirmişsiniz beraber. O zaman tahterevalli
siyaseti yapıyordunuz iki parti, AK PARTİ ve CHP. Biri iktidar, biri
ana muhalefet. O zaman bizler yoktuk. Orada Terörle Mücadele
Yasasını değiştirdiniz üstelik Avrupa Birliği
ilerleme raporlarına dayanarak düşünce özgürlüğü ile ilgili,
dernek özgürlüğü, gösteri özgürlüğü ve bir şey daha
yaptınız o günlerde: Çocukları çocuk olmaktan çıkarıp
büyüttünüz, 12 Eylülün yaşını büyütüp idam ettiği Erdal
Eren gibi. Ne yaptınız? Çocukları, terörle mücadele özel
ağır ceza mahkemelerinde yargılamanın insafına
bıraktınız. O çocuklar, şimdi yaşları kadar ceza
alıyor. Ama o zaman buluştunuz, o zaman uzlaştınız. Bu
nasıl iştir? Çocuklar bugün yirmi sene ceza alıyor sayenizde. Ne
oluyor da bugün Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu konusunda
değişikliğe hepimiz Evet demiyor muyuz? Diyoruz. Peki, niye
ortak bir komisyon kurmayalım? Burada birbirimizi
laflayacağımıza, söyleyeceğimize, o Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu ile ilgili düzenlemeyle ilgili, her parti grubu
kendi projesiyle gelse ve kamuoyuna dese ki: AK PARTİ böyle bir düzenleme
getiriyor: Yargıç bağımsızlığının
teminatını kaldırıyor. Yargıda kadrolaşmak
istiyor. Benim de projem bu: Ben, yargıçların yeniden, şöyle,
şöyle seçilmesini istiyorum. Kendi içlerinden seçilmesini istiyorum, daha
sonra Meclise gelmesini istiyorum. Peki, bu projelerinizi koymanıza bir
engel var mı? Yok. Ne? Bu: Parti iktidar da olsa, bu Meclis Anayasa
değişikliği yapamaz
Siyasi Partiler Yasasına geliyor; her gün parti
kapatılıyor, ülke partiler mezarlığına döndü, bütün
partilerin uzlaştığı konular var, Aman, bu konu da
değiştirilemez
Niye? E bir yetki tartışması var.
Meclise mi verelim? Ya, başsavcıların insafına
bırakmışsınız bu ülkede parti kapatmayı. Bir
başsavcı, sabah kalkıyor, akşam oturuyor, parti kapatmaktan
başka bir şey düşünmüyor ama kafasındaki ve
düşüncesindeki partileri kapatmıyor; işi gücü yok, bakıyor:
E, Kürt mü bunlar? Kapatalım. E, bunlar farklı mı
düşünüyor? Kapatalım. Her gün oturuyor, iddianame yazıyor.
Artık, bilgisayarlarında hazır iddianame var. E, şimdi,
bırakın, demokrasilerde halk sandıkta partileri kapatsın,
halka bırakın, bunu zorlaştırın. Parti kapatma bir
idamdır, bir tüzel kişiliğin idamıdır. O zaman, parti
kapatmaları Türkiye gündeminden çıkaralım. Buyurun,
projelerinizi koyun, Biz, böyle, böyle düşünüyoruz
Biliyoruz, MHPnin
bir çalışması vardı, bir ara açıklandı da. E, CHP
kalkıyor, Sayın Genel Başkanı diyor ki: Hukukun
kapattığı iki parti
Allahtan korkun ya! Barış ve
Demokrasi Partisi adına bu kürsüdeyiz, daha dava açılmadı. Bizi
yargılamadan mahkûm bile ilan ettiniz; el insaf, el insaf!
Hadi bırakalım, hadi bırakalım, o Anayasa
Mahkemesi hangi hukuku uyguladı? Kenan Evren Anayasasının
hukukunu. Kim o Kenan Evren? O Evren Paşa, darbe yapan paşa. O darbe
yapan paşanın hukukuyla yargılanmışız ve bugün 3
Mart, biliyor musunuz, 1994, burada DEP milletvekillerinin
dokunulmazlığının kaldırıldığı
gün? O günleri unutmayın. Şimdi de Ahmet Türk, Aysel Tuğlukun
milletvekilliği düşürülüyor. Ama diyorsunuz ki: 12 Eylül, Kenan
Evren Anayasasının hukukuyla bu partiler kapatıldı.
İyi de, o Kenan Evren, o 12 Eylül, o hukuk sizleri kapatmadı mı?
Sizlerin partilerini kapatmadı mı? Sizi Zincirbozana götürmedi mi?
El insaf! Sayın Anadol, ben bizzat avukatken sizi Başsavcı
Süleyman Takkeciye İstanbulda teslim etmedim mi? Daha ne diyeyim, ne
diyeyim Allah aşkına? Yani azıcık, darbeler
karşısında, azıcık, hukuk karşısında
Sizinle bir gün kapıda bekledik teslim olmanız esnasında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Senin stajın yeni
bitmişti Hasip.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Bozkurt Nuhoğlu, Ketenci
Sen
de yanındaydın.
HASİP KAPLAN (Devamla) Ben yanındaydım, Ketenci
de yanımdaydı, tam bir gün başınızda durduk.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ben ettim. deme.
HASİP KAPLAN (Devamla) Teslim bile edemedik sizi, teslim
bile almıyorlardı. Teslim bile almadılar, tam bir gün Süleyman
Takkecinin kapısında durduk. İnanmıyorsanız da size
fotoğraflarını çekmişlerdi
Deniz Hanım vardı,
gazeteci bir bayan, Cumhuriyet gazetesinden, sonra
fotoğraflarımızı bize bir bayram günü hatıra olarak
çekip göndermişti.
Şimdi, biz diyoruz ki: Arkadaşlar, değişir,
değişime alışacağız. Neye
alışacağız? Bu Anayasa, darbe Anayasası
değişecek. Yargıyı güçlendireceğiz, bağımsızlaşacak.
Meclis etkin olacak. Bunları yapacağız. Korkmayacağız,
toplum korkmuyor artık, değişimden yana açık. O zaman,
elbette ki her siyasi partinin de çizgileri var, bizim de farklı
çizgilerimiz var. Her yasaya, her gelene peşinen Evet diyecek konumda
değiliz elbette ki.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Bitiriyorum, bağlıyorum
Başkanım.
Yani şimdi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluyla ilgili
bir değişiklik geliyor ve bu Kurulda kadrolaşma, partizan bir
atama durumu yok. Hakikaten gerekli, o zaman Evet diyeceğiz. Buna bir
yeşil ışık yakarız. Diyelim siyasi partiler ve seçim
sistemiyle ilgili bir düzenleme geliyor. Seçim barajında sizler üçünüz
uzlaşıyorsunuz parti olarak ama biz uzlaşmıyoruz. Bizim
kafamızda bir sarı ışık yanar. O sarı
ışık her zaman da
kırmızı ışık olabilir. Biz her şeye külliyen
Evet. demiş durumda değiliz ama konuşabiliriz, uzlaşabiliriz,
tartışabiliriz. Bir şey var ki, bu 12 Eylül askerî darbesini
artık bu Mecliste savunmak siyasetin en büyük günahıdır.
Yarın Münker de Nekir de bunun hesabını sizden sorar. Bu dünyada
da sorarlar sandıkta, öbür dünyada da melaikeler de sorar bunun
hesabını çünkü bu darbe Anayasasının bu ülkeye
faturası çok ağır olmuştu.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, ismimden
bahsederek sataştı.
BENGİ YILDIZ (Batman) Sataşmadı, iyi şeyler
söyledi.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sataştı.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Çok gençtin, çok
yakışıklıydın teslim ettiğimde sizi Sayın
Anadol.
BAŞKAN Buyurun Sayın Anadol. (CHP
sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadolun, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, çok
teşekkür ederim söz verdiğiniz için.
Yüce Meclisin vaktini fazla işgal etmek istemiyorum.
Sayın Hasip Kaplan ismimden bahsederek ve olay zikrederek burada
konuştuğu için açıklama yapmak benim için bir zorunluluk hâline
geldi.
Değerli arkadaşlar, Barış Derneği
yöneticilerinden, genel başkan yardımcılarından biri
olduğum için, Emekli Büyükelçi merhum Mahmut Dikerdemin Başkanı
bulunduğu Barış Derneği yöneticileri olarak gıyabi
tutuklama kararı verildiğini öğrenince Ankaradan
İstanbula gittim ve o arada vekâletimi hazırladım buradan.
Avukatım, baştan aşağıya, duruşmanın
başından sonuna kadar duruşmaları takip eden Sayın
Halit Çelenkti ve Ahmet Güryüz Ketenciydi. Bu arada, Hasip Kaplana da
teşekkür ederim, genç bir avukattı, stajı yeni bitmişti
HASİP KAPLAN (Şırnak) Siz de o zaman gençtiniz
Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
ve ben basın mensuplarıyla
beraber, Bozkurt Nuhoğlu, Ahmet Güryüz Ketenci, Hasip Kaplan da vardı
-teşekkür ediyorum tekrar- birlikte Sıkıyönetim Birinci Ordu
Komutanlığına giderek teslim oldum ve Süleyman Takkeci orada
bizi teslim alacak fakat kendisi ortada yok, yardımcılarından
birine çıktım, ifade verdik, Mustafa Gül ismi. Süleyman Takkeci
ortalarda yok ve mahkemenin karşısına Ankaradan gelenlerle
beraber çıktık, gıyabi tutukluluk vicahiye çevrildi ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
altı ay sonra duruşmaya
çıkabildik. İddianame hazırlandıktan altı ay sonra ve
duruşmaya çıkar çıkmaz, iddianame ilk duruşmada okunmadan
evvel basına açıkladığı için, basın
toplantısı yaptığı için Süleyman Takkeci hakkında
suç duyurusunda bulundum. Sonuna kadar da 12 Eylül yönetimiyle, zihniyetiyle
duruşmada mücadele ettim, bir sene hapis yattım. Şimdi
düşünüyorum da, o 12 Eylülün adaletsiz adaleti bile beni altı ay
sonra duruşmaya çıkartıyor ama iki senedir içeride yatan
insanlar var, Hasip Kaplan da onları alkışlıyor, bu
anlayışı. İki senedir içeride yatan adam var Silivride.
Silivride iki senedir
Ve iddianame hazırlanmadığı için
hakaret kabul eden Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Genel Sekreter
Yardımcısı Enver Arpalı intihar ediyor ve bu işlemleri
hukuk adına alkışlayanlar var, çok üzgünüm.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Onu
alkışlamıyoruz, her konuşmamızda mahkûm ediyoruz
Sayın Anadol.
BENGİ YILDIZ (Batman) Sayın Anadol,
arkadaşlarımız da bir yıldır yatıyor,
iddianameleri hazırlanmamış.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yanlış, yanlış.
BENGİ YILDIZ (Batman) Onlara da sahip çıkın.
Sadece oraya göndermede bulunmayın.
BAŞKAN Sayın Kaplan, şimdi açıklama
yaptı ki, iş hatıralara dönüşecek.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
söylemediğim konuda ifadede bulundu.
BAŞKAN Efendim?
HASİP KAPLAN (Şırnak) 12 Eylülle bugünkü
yargılamayı karşılaştırıp bugünkü
yargılamayı alkışladığımızı
söyledi. Bir sataşma var, ona cevap vereceğim.
BAŞKAN İki dakika...
Buyurun.
2.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplanın, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun,
söylemediği konuda ifadede bulunarak şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben, bir ceza avukatıyım,
uluslararası hukuk çalıştım ve -ne 12 Eylülde ne de
şimdi- adil yargılama hakkının ihlal edildiği her
yerde, karşısında durduk.
BENGİ YILDIZ (Batman) Ergenekon da dâhil.
HASİP KAPLAN (Devamla) Ergenekon dâhil bak, ama hâlâ
şunu birileri anlamak istemiyor: Ergenekonun suç dosyasının
kabarıklığını Fıratın ötesindeki dosyalar
oluşturuyor, sadece hükûmete yönelik suçlar değil.
Bakın, bütün soruşturmalarda sanık hakları
kutsaldır, savunma kutsaldır. Benim şu an 9 belediye
başkanım, 1.500 tane parti yöneticim KCKden yargılanıyor.
KCK, silahlı bir örgüt ama bir tek çakı yok, bir tek silahlı eylem
yok ve benim belediye başkanlarım, parti yöneticilerim bir senedir
mahkemeye çıkmadı Sayın Anadol daha.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yanlış.
HASİP KAPLAN (Devamla) Şimdi, bu ayrı bir hukuk.
Çeteler yargılanmasın demiyoruz, yargılansın, adil
yargılansın diyoruz. Sanık varsa adil yargılansın
diyoruz. Bu ülkede hüküm verilip kesinleşene kadar herkes masumdur
diyoruz. Bu çok açık. Bu konuda bir tereddüdümüz yok. 12 Eylül
sıkıyönetiminde nasıl savunma yapmışsak, nasıl
hukuk karşısında duruyorsak bugün de aynısını
duruyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Çifte standart yok.
HASİP KAPLAN (Devamla) Burada ikisini
karşılaştırıp birini savunuyoruz, birini yeriyoruz
gibi değerlendirmek, son derece talihsiz bir duruş olmuştur.
Bu ülke çetelerden kurtulduğu zaman, hukuk gelişecektir.
Bu ülke çeteleri bitirdiği zaman, demokrasi güçlenecektir. Bu ülke
çetelerden kurtulduğu zaman, kendini hukukun, yargının ve
devletin yerine koyanlarla hesaplaştıktan sonra, bu ülkede özgürlük,
eşitlik ve kardeşlik rüzgârları esecektir. Buna ben ve partim,
hepimiz yürekten inanıyoruz. Bu konuda da hiç kimsenin tereddüdü
olmasın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Sayın Anadol, sizin de zerre
kadar tereddüdünüz olmasın. Ergenekonda da, başka suçlarda da, adi
suçlarda da varsa bir hukuksuzluk, olduğu zaman, bunun
karşısında durmasını biliriz. Ama, insanları
stadyumlara toparlayanların da yargılanması gerektiği
hukukunu da herkes teslim edecek.
Teşekkür ederim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) 15inci maddeyi kaldıralım
dedik.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın,
Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkındaki
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/566) (S. Sayısı: 462) (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz
(MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, anayasa, devletin teşkilat
yapısını, dayandığı ilkeleri,
işleyişini, vatandaşların hak ve hürriyetlerini içeren
toplumsal mutabakat metnidir.
İnsanların huzur, güven ve uyum içerisinde bir arada
yaşayabilmesi için genel çerçeveyi, haklar ve ödevlerin alt ve üst
sınırlarını, devletin vatandaşlarına
taahhütlerini ve bu yükümlülüklere getirilen teminatları belirler.
Arzu edilir ki bu temel mutabakat metni günlük değişim
ve eğilimlerden en az derecede etkilensin, kolayca değiştirilmesin,
uzun ömürlü olsun, herkes bu metne bakıp hak ve ödevlerini bilsin. Bu
yüzden, bir ülkenin anayasası, o ülkenin demokratik
anlayışını ortaya koyan, toplumsal bakış
açısı ve değerlerine ışık tutan kurallar
manzumesidir.
Bu gerekçeyle, anayasa, parlamentodaki basit çoğunluk
tarafından kolayca değiştirilmesin diye özel usul ve
esasları öngörür; teklif verilmesi ve görüşülmesinde özel yöntemler,
nitelikli çoğunluk tarafından kabul edilmesi,
değişikliklerin Anayasa Mahkemesince denetlenmesi gibi.
Anayasa değişikliklerinde özel bir prosedüre tabi
olunması tüm ülkelerde rastlanan bir durumdur. Çoğunluk sık
sık anayasa değişikliği yaparsa kendisi gibi
düşünmeyenleri rahatsız edebilir, baskı yapabilir, böylece huzur
ve güven tesisi mümkün olmaz diye düşünülmüştür.
Millî iradenin tecellisi elbette çoğunluğun iktidar
olması demek ancak, azınlığın dikkate
alındığı, uzlaşılarak sürece
katıldığı ve farklı fikirlerin yaşayabilmesi için
gerekli ortamın oluşturulduğu ölçüde demokratlıktan
bahsedilebilir. Dünyayı kana bulayan Hitlerin, Mussolininin
sandıklardan çıktığı koca bir açık hava
hapishanesi olan diktatörlüklerin kendisini halkın demokrasisi diye
adlandırdığı, bugün AKPnin kankası olan birçok Körfez
ülkesi şeyhleri ve krallarının dahi kendilerini demokrat diye
tanımladıkları unutulmamalıdır.
Vatandaşlarını yönetime katmayan, fikirlerini önemsemeyen bu
rejimleri gerçek demokrasilerden ayıran en önemli özellik farklı
görüşlere ve muhalefete tahammül göstermemeleridir.
Günümüzde kitle iletişim imkânlarının ulaştığı
seviye ile organize grubun çoğunluğu yönlendirmesi, sanal gündem
oluşturması ve hakikatleri çarpıtması
kolaylaşmıştır. Artık yoğun medya
bombardımanı ile toplulukları bir noktaya sevk etmeniz ve
istediğiniz tepkileri oluşturmanız mümkün hâle gelmiştir.
Hele hele ülkemizdeki gibi iktidarın rant
dağıttığı sistemlerde iş dünyası ile göbek
bağı ilişkileri olan medya organlarını kendi
saflarınıza çekmeniz ve kullanmanız olağan
algılanır olmuştur. Hatta medyayı tehdit etmeniz, Ey medya
patronları, bana muhalefet eden filan yazarları kapının
önüne koyun. demeniz kendi yandaşlarınız arasında sessizce
kabulleniliyorsa, hakikatlerin üzerini partizanlık, demokrasinin üzerini
diktatörlük örtmüş demektir. AKPnin demokrasi
anlayışının, maalesef, geldiği nokta budur; bütün
medyayı elde etmek ve elde tutmak, muhalif görüşleri dillendiren
medyayı tasfiye etmek, çoğulculuğu tesis etmek yerine
çoğunluğun tahakkümünü sağlamak, demokrasi yerine kendi
iktidarını ebedî kılmak, muhalefeti kendi önünde bir ayak
bağı hatta ülkenin üzerinde bir yük gibi görmek. Bu süreçte AKPnin
maalesef Anayasayı bile istismar etmeyi göze aldığı
görülmektedir. Anayasa Mahkemesinin her iptal kararını, Muhalefetin
İç Tüzükün cevaz verdiği bütün hakları kullanmasını
kendisine yönelik bir tehdit olarak algılamakta, güçler
ayrılığı gibi dengeleri bir tarafa bırakarak, idare
gibi yargıyı da kontrol etmeyi siyasetlerinin başarısı
olarak değerlendirmektedir. AKP, Meclisteki çoğunluğunu yeterli
bularak muhalefetle uzlaşmayı boşa çekilen bir kürek gibi
görmekte, bu ülkenin, Anayasanın, aynı zamanda muhalefetin ülkesi ve
muhalefetin anayasası olduğunu unutmaktadır. Muhalefetin
demokrasiye verebileceği katkı önemsenmemiş, bugüne kadar hiçbir
teklifi ve önerisi dikkate alınmamıştır. Milliyetçi Hareket
Partisinin yaptığı haklı eleştirilere hakaretle cevap
verilmiş, iftiralar atılmıştır.
Türk Ceza Kanununun 301inci maddesi, Vakıflar Kanunu gibi
kanunlara evet derken, damarlarımızdaki asil kan hiç akla
gelmemiş ama dönüp millete Kanı bozuk! denilebilmiştir.
Muhalefet sıralarına saldırılmıştır. Özür
dilemek yerine zeytinyağı gibi mağdur rolüne talip
olunmuştur. Uzlaşmıyorlar. diye halka şikâyet
kolaycılığına kaçılmıştır. Bu
yapılırken komisyonlardaki uzlaşmaları neden Genel Kurulda
bozduklarını, Anayasa değişikliği
mutabakatlarında neden imzalarının arkasında
olmadıklarını, durmadıklarını
unutmuşlardır. AKPnin bu yaman çelişkisinin iki türlü
izahı olabilir: Bir, ya ne yaptığını bilmiyorsun ya da
bile bile yapıyorsun, çatışma ve kutuplaştırmayı
maharet kabul ediyorsun.
Değerli milletvekilleri, referandum, halkın karar
mekanizmasına katılmasının araçlarındandır.
Bazı demokrasilerde de zaman zaman başvurulan yöntemlerden birisidir.
Ancak, referandum deyince uzmanlar şu uyarıları da beraberinde
zikretmektedirler.
1) Tüm soruların evet, hayır gibi tek bir
cevabı bazen mümkün olmayabilir.
2) Sorulan soruların kamuoyunca nasıl
algılandığı son derece önemlidir.
3) Referandum demokrasinin olmazsa olmazı değildir, yani
birçok gelişmiş demokrasi bu yönteme hiç başvurmamaktadır.
Örneğin vatandaşa Vergilerinizi düşürelim mi? diye
sorduğunuzda alacağınız cevap bellidir, ancak bu cevap ülke
yararına mıdır ya da anlamlı bir cevap mıdır, bu
tartışılır.
4) Bir doğruyu halkoyuna götürüp medya
aracılığıyla kamuoyu algısını
değiştirmek her zaman mümkündür.
Evet, bu kriterlere hassasiyet gösterildiği ölçüde zaman
zaman halk oylamasına gidilebilir, ancak bu müesseseyi kendi
yanlış ve yıkıcı düşüncelerini manipülasyonlarla
halka mal etmenin bir aracı, halkı suça bulaştırmanın
bir yolu olarak görmemek gerekir. Sayın Başbakan buyurmuş:
Vatandaşın referanduma alışması lazım. Sanki
kendisi demokrasiyi, muhalefeti içine sindirmiş, eleştirilere alışmış
da bunun vatandaşa tavsiyesi hazrete kalmış. Önemli olan
zeytinyağı gibi suyun üzerine çıkmak değil, haklı
olmak ve haklı kalmak.
Değerli AKP milletvekilleri, bize verilen yüzde 47 oyu tevazu
ile karşılayıp daha fazla çoğulculuk, daha fazla
katılımcılık peşinde koşulmalı, siyasi öç
almak, muhalefeti ortadan kaldırmak, AKP İktidarını ebedi
kılmak girişimlerinden uzak durmalıydınız. Şimdi
Sivil ve demokratik bir Anayasa yapacağım. diye ortaya
çıkıyorsunuz. Sokaktaki vatandaş bile bilmektedir ki, AKPnin
niyeti Anayasa Mahkemesinin, Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun
yapısını değiştirmek, yıkım projesinin
unsurlarını Anayasanın içine serpiştirmek, devletin ve
cumhuriyetin ilkelerini ve temel niteliklerini tartıştırmak. Bu
mesele, bu Meclis, bu millet takiyeci, kanuna karşı hileci
yaklaşımlarınızı gördüğü için size itimat etmemektedir,
yoksa bu Mecliste, açık yüreklilikle söyleyeyim ki, sivil ve demokratik
Anayasayı istemeyen yoktur. Ne diyoruz? Ülke gündemi
sıkıştı, yanlışlarınız katmer katmer
oldu, siyaseti ve ülkeyi yönetemiyorsunuz, kurumlar birbirine düştü. Bu
yol sandığa gider. Bu ortamda yeni kavgalara, kutuplaşmalara
gerek yok. Üstelik, üstünde uzlaşılacak bütüncül bir Anayasa
değişikliği taslağını hazırlaman bile aylar
alır. Yetiştirilse bile sürekli tartışılan bir metnin
kime, ne faydası var? Bugün hazırlanmış ama üzerinde
uzlaşma sağlanmamış bir Anayasa mı yoksa seçimlerden
sonra mutabakatla çıkarılmış bir Anayasa mı? Hangisi
sivil ve demokratik bir rejime hizmet eder?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Bu önerilerimizi lütfen bir kez daha düşünün, eğer bu
millete gerçekten hizmet etmek istiyorsanız.
Ne diyoruz? İç Tüzük hazırlamada
yaptığımız gibi grupların temsilcilerinden oluşan
bir uzlaşma komisyonu kuralım. Bu temsilciler grupları
adına, Anayasanın hangi maddelerini değiştirecekse,
aralarında mutabakat sağlasın, tarihe söz veren bir demokratik
sözleşme imzalasın ve seçimlerden sonra, yani 24üncü Dönemde de
Meclisin ilk yapacağı şey Anayasa değişikliği
olsun. Bunun dışındaki her yöntem, Sayın Genel
Başkanımızın da belirttiği gibi, yapay ve zorlama
olur, yeni gerginlikler ortaya çıkarır.
Bugün, halkoyunun yüz yirmi günde mi, kırk beş günde mi
yapılması gerektiği hususu gerçekten teknik bir detaydır,
teferruattır. Kaldı ki bu Meclis ne derse desin, Yüksek Seçim
Kurulunun halkoyuna hazırlanabileceği asgari bir süre var, bunun
altına da inemezsiniz ya.
Bu vesileyle, Anayasa değişikliğiyle ilgili temel
öneri ve prensiplerimizi sizlere bir kez daha aktarmak istedim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Selamlamak istiyorum
Başkanım.
Bu vesileyle, Anayasa değişikliğiyle ilgili
önerilerimizi bir kez daha sizlere hatırlatmak istedim. Önemli olan,
kıymetli arkadaşlarım, mazruftur, zarf değil. Halk
oylamasından da kaçan, göçen yok, hepimiz buradayız.
Süre ne olursa olsun -yetiştirilebilecekse hatta, Yüksek Seçim
Kurulu, on beş gün bile olabilir-
yeter ki Anayasa değişiklikleri bu milletin hayrına olsun,
Türkiye'nin ve Türk milletinin önünü açsın diyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın
Fatoş Gürkan, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FATOŞ GÜRKAN (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 462 sıra sayılı Anayasa
Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkındaki Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
yürürlük maddesi olan 2nci maddesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Bizi izleyen aziz milletimizi ve yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle,
Türkiyede referandumun uygulanma sürecine kısaca değinmek istiyorum.
Halk oylaması yani referandum kavramı Türk hukuk
sistemine ilk kez 1961 Anayasasıyla girmiş, Türkiyede bugüne kadar
5 kez referandum yapılmıştır.
27 Mayıs 1960 müdahalesinden sonra oluşturulan Kurucu
Meclis tarafından hazırlanan Anayasa için cumhuriyet tarihinde ilk
kez halk oylaması yapılmıştır. 9 Temmuz 1961de
gerçekleştirilen halk oylamasıyla 1961 Anayasası yüzde 38,3
hayır oyuna karşılık yüzde 61,7 evet oyuyla kabul
edilmiştir.
İkinci halk oylamasına 1982 Anayasası için
gidilmiştir. 7 Kasım 1982de yapılan halk oylamasında
seçmenlerin yüzde 91,37si kabul, yüzde 8,63ü ret oyu
kullanmıştır.
Türkiyede üçüncü halk oylaması, 1982 Anayasasının
geçici 4üncü maddesiyle getirilen on ve beş yıllık siyasal
hakların kalkıp kalkmaması konusunda düzenlenmiştir. 6
Eylül 1987de yapılan halk oylamasında, evet oyları fazla
çıkmış, böylece geçici 4üncü madde yürürlükten
kaldırılmıştır.
Dördüncü halk oylaması yerel seçimlerin bir yıl erkene
alınıp alınmaması konusunda düzenlenmiştir. Bu halk
oylaması 25 Eylül 1988de gerçekleştirilmiştir. Seçmenlerin
yüzde 65i hayır yüzde 35i evet oyu kullanmış,
değişiklik kabul edilmediğinden erken yerel seçimler
yapılamamıştır.
Beşinci halk oylaması, hepimizin bildiği gibi, 21
Ekim 2007de Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini
öngören kanunun halkoyuna sunulmasına ilişkin olup büyük oranda
evet oyuyla kanun kabul edilmiştir.
Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması
Hakkında Kanunun 2nci maddesine göre, Anayasa
değişikliklerinin halk oylaması, ilgili Anayasa
değişiklik kanununun Resmî Gazetede yayımını takip
eden yüz yirminci günden sonraki ilk pazar günü yapılır. Anayasa
değişikliklerinin halkoyuna sunulması için öngörülen bu süre,
kitle iletişim araçlarının oldukça geliştiği günümüzde
değişiklik konusunda doğru ve çoğul bilgilere erişim
ve kanaat oluşumu için gerekli olan sürelerin hayli üstündedir ve halk
oylamasının güncelliğini eskitecek kadar da uzundur. Toplumu bu
kadar uzun süre halk oylamasına yoğunlaştırmanın
rasyonel demokrasi ilkeleriyle bağdaşır yanı da yoktur.
Halk oylaması için öngörülmüş yüz yirmi günlük süre,
seçim kanunlarına paralellik sağlamak amacıyla konulmuş
olsa da halk oylaması klasik anlamda bir seçim değildir. Burada, bir seçim
sürecinde olduğu gibi, ön seçim, aday tespiti, itiraz süreleri gibi zaman
alan süreler de işin doğası gereği yoktur. Kaldı ki
Anayasa değişikliği teklifleri özel bir usule tabi olup, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde yeteri kadar tartışılıp kamuoyunda lehte
ve aleyhte kanaatlerin oluştuğu ve olgunlaştığı
bir dönemde referandumdan beklenen, amaca uygun ve en kısa sürede
yapılması gerekmektedir. Süre kısaldığı takdirde
tartışmalar güncelliğini ve sıcaklığını
koruyacağından daha sağlıklı bir halk oylaması olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; arz edilen
nedenlerle Anayasa değişikliklerinin halkoyuna sunulması için
öngörülmüş olan yüz yirmi günlük süre çok uzun olduğundan
altmış gün olarak değiştirilmiş ve böylelikle halk
oylaması süresi kısaltılmıştır. Yabancı
ülkelerdeki vatandaşların halk oylamasından kırk gün önce
başlayan oy verme süreleri de kanunun 2nci maddesindeki
değişikliğe paralel olarak yirmi güne indirilmiştir. Teklifte
belirtilen süreler, gerçekleştirilen seçimler gözetildiğinde, oylama
işlemleri için de yeterlidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının 2nci maddesi yürürlüğü düzenlemekte olup tasarı
kanunlaştığında yayımı tarihinde yürürlüğe
girecektir.
Çağdaş demokrasinin gereği, gerektiğinde
halkın hakemliğine başvurulmalıdır. Millete gitmekten,
milletin görüşünü almaktan ve sonuçta milletin iradesine uymaktan kimse
korkmamalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle, kanunun ülkemiz ve milletimiz için
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gürkan.
Şahsı adına, Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk.
Sayın Öztürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Türkiyede esas olarak açlık, yokluk, yolsuzluk ve
yoksulluk hâkim iken ve insanlar inim inim inlerken, biz burada Anayasa
değişikliğinin altyapısına ilişkin bir kanun
teklifini görüşüyoruz. Bu nereden çıktı değerli
arkadaşlarım? Bu, AKP, öyle anlaşılıyor ki, Anayasa
değişikliği yapar gibi bir görüntü içerisine girip bir
tasarı gündeme getirmiştir. Aslında AKPnin de Anayasayı
değiştirip, gerçekten çağdaş, demokrat, özgürlükleri
geliştirici, insan haklarını güvence altına alan bir Anayasa
yapmaktan yana olmadığı, ancak böylesine bir kanunla Türkiye
kamuoyunu işgal edip ve ileride, akabinde Anayasa
değişiklikleriyle boşuna kamuoyunu
tartıştırmaktan ibarettir.
Değerli arkadaşlarım, bugün AKPnin savunduğu
Anayasa değişikliğinin aslında temel eksenini,
belkemiğini oluşturan, HSYKdan duyduğu
rahatsızlıktır. Yani bunun temeli, AKPnin yargı
denetiminden duyduğu rahatsızlıktır. Yasama ve yürütmenin
yargı denetimine tabi olması hukuk devletinin olmazsa olmaz
koşuludur. Bugün bu Anayasanın, 12 Eylül Anayasasının
taşıdığı antidemokratik hükümleri,
değiştirilmemesini savunan, bu Mecliste hiç kimsenin olduğunu
ben sanmıyorum. Cumhuriyet Halk Partililer olarak bizler, 12 Eylülün en
fazla mağduru olan kesim olarak bunu herkesten daha fazla istediğimizi
düşünüyorum. Ancak bu bugünkü aşamada bir toplumsal ihtiyaçtan
kaynaklanmamıştır, demin de söylediğim gibi AKPnin
HSYKyı hizaya getirme, yargıyı teslim alma ihtiyacından
kaynaklandığı çok açıktır.
Değerli arkadaşlarım, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
bu, demokrat ve çağdaş bir anayasa yapabilecek
anlayışın öncelikle demokrat ve çağdaş kişilerden
oluşması gerektiğini düşünüyoruz. Bugün özgür
basını susturan, üniversiteleri susturan, toplumsal muhalefeti
sindiren, insanları korkutan, Tekel işçilerini kışın
ortasında Ankarada havuzun içerisine döken, 1 Mayısı Taksim
alanında kutlamak isteyen işçilerin üzerine polisi saldırtan bir
siyasal anlayışın demokrat, çağdaş, insan haklarını
ve demokrasinin güvencesi olan özgürlükçü bir anayasayı yapabileceğine
inanacak kadar da saf olmadığımızı burada herkese ilan
etmek istiyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasayı
değiştirebileceği bir çoğunluğa eriştiğinde
gerçekten demokrat, özgür ve çağdaş bir anayasanın
yapılacağını da biz herkese söylüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, AKPnin yapmak istediği
şey gerçekten HSYKyı teslim almaktır ve yargı reformu
strateji çalışmalarının esasını bütün HSYK
oluşturmaktadır. Şimdi, AKP Anayasa değişikliğinde
neden bu HSYKya odaklanmıştır, neden siyasi parti
kapatmalarına odaklanmıştır? Yani Anayasada HSYKnın
yapısını AKPnin istediği gibi
değiştirdiğimizde Türkiyede demokratik hak ve özgürlükler
gelişecek midir, insan hakları daha üst düzeye taşınacak
mıdır? bu değildir; tüm mesele AKPnin kısmen de olsa
teslim alamadığı yargıyı tamamen teslim alarak, hatta
ve hatta HSYKyı gerçekten tek kişi olan Sayın
Başbakanın emir ve talimatı altına sokma
girişimleridir.
Bugün, Türkiyede yaşanan bu olayları demokrasinin
gelişimi, demokratik hukuk devletinin gereklerinin yerine getirilmesi
olarak açıklamamız mümkün değildir değerli
arkadaşlarım. Gerçekten demokrat bir anayasa isteyen
anlayış, 12 Eylülde 12 Eylülü yapan darbecilerin
yargılanmasını öngören Anayasa kuralının
kaldırılması konusunda samimi olurlardı, onun
kaldırılmasını savunurlardı. Gerçekten, 12 Eylül
Anayasasına karşı olan bir anlayış, darbelere
karşı olan bir anlayış, darbecilerle ilgili
araştırma yapılmasına ilişkin Meclis araştırma
önergelerini reddetmezdi değerli arkadaşlarım ama AKP bir yandan
demokrasi türkülerini çağırıyor ama bir yandan da kendisi gibi
düşünmeyeni ve tanımadığı, sevmediği
insanları gerçekten korkutma, sindirme operasyonlarına
girişiyor. Böyle bir antidemokratik anlayışın
yapabileceği demokrat bir anayasa olamaz. Zaten AKP de bunu kendisi çok iyi
bilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bakın, Adalet Bakanı, Stratejik Düşünce
Enstitüsü toplantısında yaptığı bir konuşmada,
siyasi partilere gittiği veyahut da yüksek yargı organlarına
gittiği, sözüm ona, uzlaşma ziyaretlerinin aslında
uzlaşmayı taşımadığını çok açık
bir şekilde söylemektedir. Orada aynen şunu söylüyor Sayın
Bakan: Taraflı bir yargı bağımlı bir yargıdan
daha kötü sonuçlar doğurur. Bu düşüncenin vardığı
sonuç şudur: Türkiyede yargı taraflı olduğuna göre
yargıyı tarafsız yapabilmek için yargının
bağımsızlığından taviz vermek gerekir. Adalet
Bakanının sahip olduğu anlayış budur.
Değerli arkadaşlarım, Anayasayı
değiştirmeden önce, mevcut kanunlarımızda gerçekten
antidemokratik bir sürü hüküm var; Anayasa değişikliğine ihtiyaç
olmaksızın bunların hepsi değişebilir. Ancak
bunların değişebilmesi için Sayın Bakanın öncelikle
kendi anlayışını gözden geçirmesi gerekmektedir.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Saygıdeğer milletvekilleri, soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın Emek...
ATİLA EMEK (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, biraz önce size sormuştum. Bu gizli
tanıklık müessesesi ve özel yetkili ağır ceza
mahkemeleriyle ilgili bilgi eksikliği gibi bir ifadeyi
kullandınız. Hukukçu kimliğimle, Avrupa Birliği ülkelerinde
de, Amerika Birleşik Devletlerinde de bu uygulamanın olduğunu
biliyorum. Herhâlde siz soruyu anlama eksikliği içinde oldunuz. Ben onun
için şunu ifade ediyorum: Özellikle kamuoyunda istismara açık hâle
gelen ve ciddi hukuk sivil toplum örgütlerinin ki, Demokrat Yargı
Birliği olarak vasıflandırdığımız bu
arkadaşların da incelemesinde ortaya koydukları durum nedeniyle,
bu, hiç olmazsa Avrupa Birliği standartlarında veya Amerika
Birleşik Devletlerinde uygulandığı gibi, bunu yeniden
Hükûmet olarak gözden geçirip düzeltme düşüncesinde olup olmadığınızı
sormuştum. Bu konuda sorumu bu şekilde yeniliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yaman
M. NURİ YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, AKP İktidarı gerek 2002
seçimleri programında ve gerekse 2007 seçimleri programında da 12
Eylül darbe Anayasasını değiştireceğini deklare etti
ve hatta Sayın Başbakanımız 2007 seçimi akşamı,
bu vesayet Anayasasının değiştirileceğini bildirirken
hemen yeni bir anayasa taslağı da hazırladı ve şu anda
raflarınızda duruyor.
1) Neden şimdi Anayasada böyle, tümden bir
değişiklik değil de parça parça bir değişikliğe
gidiyorsunuz? Bunun gerekçesini nasıl izah ediyorsunuz?
2) Bu değişiklik, referandum durumunu ortaya
getireceği kesin. Öyle anlaşılıyor ki 330u da
bulmanız ve referanduma gitmeniz de tehlikede. Bu durumda, bu parça parça
değişikliği yaptığınız takdirde, diyalog
kurmayı CHP ve MHP düşünmediğine göre, diğer partilerle ve
Barış ve Demokrasi Partisinin de öngördüğü birtakım
değişiklikleri yaparak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Bakan, 2001
Anayasa değişiklikleri sonucu Milletvekili Seçim Kanunuyla seçim
kanunlarında zorunlu değişiklik yapılması gerekirken
bugüne kadar yapılmadı; düşünüyor musunuz?
İnsan Hakları Üst Kurulu Ayrımcılıkla
Mücadele Komitesi yerine Avrupa Birliği ülkelerinde olan halkın
hakemi veya halkın avukatı ombudsman kurumunda tek bünyede bir
çalışma yapmayı neden düşünmüyorsunuz? Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Dibek..
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Şimdi, Erzincan Cumhuriyet Savcısıyla ilgili bir
dava açıldı diğer sanıklarla birlikte. Erzincan Cumhuriyet
Savcısı, daha önce İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin
bir kararıyla 2008 Ekim ayından 2009 Kasım ayına kadar
Ergenekon terör örgütüyle bağlantısı var diye telefonları
dinlenmişti. Bu dinleme, bu on üç aylık süre içerisinde herhangi bir
irtibat, herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı için de
hakkında takipsizlik kararı verilmiş ve bu dinleme
kayıtları yok edilmişti. Daha sonra, her ne kadar bu
kayıtlarda bir şey yoksa da gizli tanıklar vasıtasıyla
bu dava açıldı, dava devam ediyor.
Benim sormak istediğim şu Sayın Bakan: O telefon
kayıtlarının dinlenme sürecinde Kabinenin bir Bakanı,
Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek, bu
savcıyı o soruşturma nedeniyle aramıştı.
Baştan bunu kabul etmedi ama geçen hafta Fatih Çekirgeyle yapılan
röportajında bunu belirtti. Bu konu Bakanlar Kurulunda görüşüldü mü
hiç? Cemil Çiçek Ben bu konuda işte şu nedenle aradım. dedi
mi? Görüşülmediyse, siz, Bakanlar Kurulunun, Kabinenin bir üyesi olarak bu
konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz, Cemil Çiçekin
aramasını?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Son olarak Sayın Uras...
MEHMET UFUK URAS (İstanbul) Sayın Bakan, yurt
dışındaki yurttaşlarımızın oy kullanma
hakkını kazanması durumunda, 2007 seçimlerindeki
sınırlarda kullanılan oylamalarda olduğu gibi
bağımsız adayları kapsamayarak aynı
haksızlık sürdürülecek midir? Bu haksız rekabeti adil buluyor
musunuz?
2007 seçimlerinde yüzde 10 barajıyla ilgili CHP-AKP
ittifakı yüzünden, birinci bölgeden solun ortak adayı olmuştum.
82 bin civarında oy almama karşın arkamdan gelen MHPli adayla
2.500 oy farkı vardı. Bağımsız adaylara
karşı müthiş bir haksız rekabet oluşuyor, yurt
dışındaki oylar onları kapsamadığı takdirde.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, Sayın Emek, benim, sorusuna cevap verirken,
yanlış bir algılama veya bilgilendirme cümlemden yola
çıkarak, benim sorusunu yanlış anladığımı
belirtti. Çok doğaldır, ben de insanım, ben de bazı
şeyleri yanlış anlayabilirim. Yanlış
anladığım şekilde de anladığım
kadarıyla cevap verebilirim. Eğer sorunuz gerçekten buysa, bu gizli
tanıklık müessesesinin içerisindeki değişikliklerin
giderilmesiyle ilgili bir çalışmamızın olup
olmadığı veya düşüncemizin olup olmadığı
ise, o zaman biz yargı reformunu sizlerle el ele vererek yapmak istiyoruz.
Eğer yanlış giden bir şeyler varsa, gelin burada, birlikte,
bu ülkede her birimizin, hangi partiye sempatisi olursa olsun, hangi inanca
sahip olursa olsun, hangi etnik kökene sahip olursa olsun, hangi mesleğe
sahip olursa olsun bütün vatandaşlarımızın huzur
içerisinde, güvenebileceği bir yargıya kavuşacak düzenlemeleri
beraber yapalım diyoruz. Biz bütün görüşlere açığız,
bütün fikirlere açığız. Bugün bir gerçek var ki bu ülkede
yargıyla ilgili, Anayasayla ilgili bir fikir tartışması
var, bir görüş ayrılığı var. Bütün bu görüş
ayrılıklarını toparlayacak, bütün
vatandaşlarımıza huzur verecek bir düzenlemeyi yapmak istiyoruz.
Eğer sizi rahatsız eden bir düzenleme varsa şu an yürürlükte
olan, onu da görüşmeye hazırız ama bizim de temsil etmekten
büyük onur duyduğumuz, oyunu aldığımız 18 milyon
vatandaşımızın da hassasiyet duyduğu birtakım
konular var. Biz gerçekten tarafsız ve bağımsız
yargıya bu ülkenin kavuşmasının vaktinin geldiğine
inanıyoruz. O konuda sizlerle de iş birliği yapmaya hazırız.
İSA GÖK (Mersin) Yani değişikliğin özünün
yargı olduğu belli, o kesin.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın
Yaman AK PARTİ programı Anayasa değişikliği sözü
verdi, neden parça parça değişiklik yapılıyor? diye
Biliyorsunuz, 2007 seçimi sonrası, o akşam Sayın Genel
Başkanımız ve Başbakanımız bir açıklama yaptı,
Biz bize oy verenlerin olduğu kadar vermeyenlerin de
iktidarıyız. Bu ülkede bütün sorunları hep birlikte çözmek için
çabalayacağız. dedi. Biz kendimiz bir anayasa taslağı
hazırlamadık. Türkiye'nin en saygın, bu konudaki bilgisini
herkesin takdir ettiği 10 değişik anayasa profesörünü davet
ettik. Onlardan rica ettik, dedik ki: Bizim için bir anayasa taslağı
hazırlar mısınız? Türkiye'nin bütün sorunlarına cevap
verecek, gerçekten bu ülkeyi demokratik, gerçekten laik, gerçekten sosyal bir
hukuk devleti hâline getirecek bir anayasa için, Anayasanın
değişmez maddelerini hiçbir şekilde değiştirmeden
bizim için bir taslak çalışması yapar mısınız.
Bu akademisyenlerimiz oturdular, defalarca bir araya geldiler,
günlerce, haftalarca çalıştılar ve sonuçta ortaya bir taslak
çıktı. Bu taslak bazı yayın kuruluşlarının,
medya kuruluşlarının web sayfasında da yer aldı ama bu
taslağın ülkeye getireceği demokratik ortamı kendileri için
tehdit hissedenler bunun aleyhinde bir kampanya başlattılar. O süreci
hep beraber yaşadık. 2007de bu ülkede nasıl dört ayrı
seçim bu millete yaşatılmak zorunda bırakıldıysa,
2008de de bu ülkedeki her iki seçmenden birinin oyunu almış olan
iktidar partisine karşı açılan ve aylarca bu ülkeyi kilitleyen
bir kapatma davasının o Anayasa çalışmalarına da
nasıl darbe indirdiğine hepiniz şahit oldunuz. Ama biz, mademki
bu konuda hassasiyetler var, o zaman muhalefet partilerimizle de el ele vererek
ortak bir zeminde Anayasanın ilgili maddelerini tek tek değiştirelim
dedik. Şu anda benim mesuliyetini üstlendiğim Avrupa Birliği
müzakere sürecinde önümüze sık sık gelen bir kamu denetçiliği
konusu var, onunla ilgili de birtakım çalışmaları da yapmak
için birtakım adımları atmak istedik -ki Sayın Kaplan bunu
sordu- onda da Anayasa engeline takıldık. Biz bu konularda sizlerle
iş birliği yapmak istiyoruz ama siz Diyalog kurulması
düşünülmediğine göre. diye cümle kurarsanız yani
kapıları baştan kapatırsanız bizim bu millete ancak
sizi şikâyet etmekten başka elimizden bir şey gelmiyor.
Sayın Kaplanın sorusuna cevap vermiş olduk.
Sayın Dibek Yargıyla ilgili, Sayın Cemil Çiçekin
görüşmesiyle ilgili Bakanlar Kurulunda görüşüldü mü? diye bir
şey sordu.
Bakanlar Kurulu görüşmeleri gizlidir. Ben Bakanlar Kurulunda
ne görüşüldüğünü söyleyecek ehliyeti haiz bir insan değilim. Ben
kanunlara, Anayasama bağlıyım. Bakanlar Kurulunun
tutanakları vardır, onlar vakti zamanı gelince, belli bir süre
sonra zaten paylaşılacaktır.
Ha, benim nasıl değerlendirdiğimi
soruyorsanız, Sayın Çiçek o zaman Adalet Bakanı olarak kendi
Bakanlığının
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Başbakan
Yardımcısı
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Ya da
Başbakan Yardımcısı olarak şahsi ilişkisi olan
bir kişiyle görüşme yapmış mıdır
yapmamış mıdır bilmiyorum. Ben kendisine sormadım,
benim bilgim yok.
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Yaptığını beyan etti.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Ama
yapmışsa da benim de yakınlarım olan, dostlarım olan,
eşim dostum olan insanlar vardır, her meslek grubundan vardır;
doktoru vardır, askeri vardır, savcısı vardır,
milletvekili vardır, onlarla telefonla görüşürüm, ara sıra özel
günlerde onları arayabilirim, onlar da beni arayabilirler.
Sayın Uras, bağımsız adaylara karşı
gümrüklerdeki oyların haksızlığına değindi.
Maalesef, tabii, gümrükte oy kullanan vatandaşlarımızın
oyunu hangi seçim bölgesinde kullanmak istediğine dair bir tercih belirtme
imkânı olmadığı için böyle bir sorunla karşı
karşıya kalıyoruz. Ama eğer Seçim Kanununda
değişiklik yaparak yurt dışından gelen seçmenin
gümrükte oyunu kullanırken Ben, İstanbul birinci bölge adayları
arasından bir tercih yapmak istiyorum. diye bir daraltma imkânıyla
ilgili bir tasarı getirirseniz onu da değerlendirebiliriz. Bununla
ilgili şahsi fikrim olabilir ama biraz teknik çaba gerektirir ve yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımıza oy
hakkı verirsek onun sorunlarını aşabilirsek, yine aynı
şekilde onların seçim bölgesine yönelik bir çalışma yapmak
gerekir ya da parti programımızda da olan Türkiye
milletvekilliği önerisi var, belki o zaman 550 milletvekilinin 100ü,
barajı da indirerek yüzde 1 barajına indirerek farklı partilerin
az oy alsalar bile Mecliste söz hakkının olmasını
sağlayacak bir düzenleme düşüncemiz var, oraya yönelik olabilir. O,
Türkiye milletvekilliği olacağı için bütün partilerin ortak
listesi olabilir. Ama bununla ilgili birlikte tartışıp bu
Mecliste gerekli kararları almamız gerekir diye düşünüyorum.
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili
Sayın Atila Emek. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLA EMEK (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Değişikliklerinin
Halkoyuna Sunulması Hakkındaki Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin 462 sıra sayılı Teklifin 3üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Grubum ve
şahsım adına yüce Meclis saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, teklifin 3üncü maddesi, yürütme
maddesidir. Teklif, Anayasada yapılacak olan değişikliklerin
halk oylamasına sunulması hâlinde Yasada var olan yüz yirmi günlük
süreyi altmış gün, yabancı ülkelerdeki
vatandaşlarımızın halk oylamasına katılması
için kırk gün olan süreyi de yirmi gün olarak değiştirmektedir.
Sayın milletvekilleri, bu teklife ve Komisyon Raporuna
karşı vermiş bulunduğumuz muhalefet şerhinde
açıkladığımız üzere, demokrasi, çoğunluğun
egemen olduğu bir yönetim olmakla beraber bu durum
azınlığın temel hak ve özgürlüklerini bertaraf etme
gerekçesi olamaz, olmamalıdır. Demokrasi, belli bir
çoğunluğun yönetimi olmakla beraber azınlığın
hakları çoğunluğun iyi niyetine bırakılamaz.
Demokrasilerde esas olan, çoğunluk-azınlık
çatışmasının önlenmesidir. Demokrasinin üstün ve bariz olan
yönü, tahammüllü tartışma zemini ve adalet duygusunu yaratmaktır.
Değerli milletvekilleri, bu ilkeler çerçevesinde
değerlendirme yapıldığında, anayasal bir kurum olan
referandumun istisnai olarak uygulanması gerektiği
inancındayız. Referandumun çerçevesi, hangi konu ve amaca hizmet
edeceği net olarak ifade edilmelidir. Temel hak ve özgürlüklerin sadece
devlete karşı korunması yetmez, çoğunluğa
karşı da korunması gerekir, zira çoğunluğun temel hak
ve özgürlükleri tanımaması, yok etmesi kabul edilemez; bu takdirde,
demokrasinin varlığından söz edilemez.
Sayın milletvekilleri, günümüz Türkiyesinde toplumsal
ayrışmanın ve çatışmanın her alanda zirveye
ulaştığı bir yönetim süreci, anayasal kurumların
kimilerine göre çatışma içine girdiği ve biz Cumhuriyet Halk
Partisine göre ise anayasal kurumların saldırıya uğradığı
bir dönemi yaşıyoruz. Türkiyemiz AKP İktidarında iyi
yönetilmediği için toplumun bütün kesimlerinde siyasi, sosyal ve ekonomik
sıkıntılar had safhaya ulaşmış, işsizlik,
yoksulluk insanları canından bezdirmiş, insanımız
geleceğe olan umudunu ve güvenini kaybetmiştir. AKP
İktidarı açılım adı altında ülkeyi ve toplumu
çatışmaya, umutsuzluğa ve karamsarlığa
sürüklemiştir.
Sayın milletvekilleri, AKPnin sekiz yılı
aşkın iktidar dönemini milletimizle beraber yaşadık.
2002de 3Y formülüyle iktidar olan AKP, bugün 3Y ile bütünleşti;
ülkede yoksulluğun, yolsuzluğun ve yasakların artarak devam
etmesinin nedeni hâline geldi. AKP sözcülerinin ağızlarından
düşmeyen fakir fukara, garip gureba kaderlerine terk edildi. AKP
İktidarı, yarattığı kendi zenginleri ve
yandaşlarıyla bir mutluluk tablosu sergiledi. Bir eli yağda, bir
eli balda olan iktidar çevrelerinin mutlu yaşamlarındaki kesitler ile
halkın günlük yaşamındaki çektiği sıkıntılar
ve acı gerçekler gizlenemez boyuta geldi.
Değerli milletvekilleri, böyle bir ortamda, AKP
İktidarı, halkın sıkıntılarını çözmek
yerine toplumsal sözleşme olan Anayasa değişiklikleriyle yeni
gerginlikler, çatışmalar yaratarak toplumdaki işsizliğin, aşsızlığın,
çaresizliğin üstünü örtmek ve gündem değiştirmeye
çalışmaktadır, ancak AKP çevreleri, gidilecek bir referandumda
siyasi iktidarın perişan ettiği halkımızdan gerekli
desteği bulamayacağını görecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anayasalar
uzlaşıyla ve toplumun bütün kesimlerinin katkılarıyla
düzenlenen toplumsal, ana sözleşmelerdir. AKP İktidarı,
uzlaşıdan uzak, kendine göre ortaya koyduğu gündemleri
Parlamentoya ve topluma dayatma anlayışını
sürdüregelmiştir, bu teklifin altında yatan da bu anlayıştır.
AKP, uzlaşmaz tutumunun yanında toplumda ve kurumlarda
gerilime neden olmaktadır. AKP sözcüleri son günlerde yargıya
saldırmakta, Yargı yürütmeye müdahale etmemeli. ifadelerini
dillerinden düşürmemektedirler. Oysa yargı, Anayasanın 125inci
maddesinde açıkça ifade edildiği üzere İdarenin her türlü eylem
ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. hükmü
uyarınca görevini yapmaktadır.
Sayın milletvekilleri, yargının Anayasadan
doğan idarenin işlemlerine karşı denetim hakkına
karşı çıkan AKP sözcülerinin, yetkileri olmadığı
hâlde, AKP İktidar sorumlularının yargı mensuplarına
yön vermek ve yürütülmekte olan soruşturmalara müdahale etmelerine ne
demeli? Devri iktidarınızda yargıyı yıprattığınız
gibi, siyasallaştırma konusunda da gayretlerinizi sürdürdünüz. Özelleştirme
mağduru Tekel işçilerinin iki ayı aşkın bir zamandan
beri Başkentin ortasında, kışın en soğuk
günlerinde, çoluk çocuklarından ayrı, sağlıkları
tehdit ve tehlike altında, hak arama uğraşlarını
görmeyen, haklı taleplerini dikkate almayan AKP İktidarının
anlayışına yargı Dur demiş, hak arayan Tekel
işçilerine haklarını elde etme yolunda zaman ve umut
vermiştir.
Değerli arkadaşlarım, toplumda yoksulluk, yolsuzluk
had safhaya ulaşmış, toplumun her alanında AKP
İktidarının yanlış uygulamaları ayrışmaya
ve çatışmaya zemin hazırlamış, bin bir emekle okutup
yetiştirdiğimiz, ülkenin geleceği olan gençlerimiz işsiz ve
çaresiz, geleceğe olan umutlarını yitirmişlerdir. Böyle bir
ortamda, AKP İktidarı Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna
Sunulması Hakkında Kanunda değişiklik yapan teklifi
Parlamento gündemine getirmiştir. Bunun arkasında yatan
dayatmacı bir anlayışla AKP, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun, Anayasa Mahkemesinin, Danıştayın yapısında
ve üye seçiminde değişiklikleri sağlayacak Anayasa
değişikliğini gündeme getirmeyi amaçlamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP
İktidarı, devlet imkânlarıyla medya alanında
yaptığı ve yarattığı yandaş medya
anlayışını yargıda da mı yapmak istemektedir?
İşte, bunu yapamazsınız. Ne kadar müdahale ederseniz
ediniz, yargının bağımsızlığını ve
tarafsızlığını ortadan kaldıramazsınız.
Yargı herkes için güvencedir, Meclisin raflarında duran
soruşturma dosyalarında yargılama hakkı bekleyenler için de
bir güvencedir.
Yıllardır Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
dokunulmazlığın kürsü dokunulmazlığıyla
sınırlandırılmasını milletimize verilmiş bir
söz olarak bu yüce Parlamentoda hep dile getirdik, AKP olarak buna
yanaşmadınız. Milletin Meclisinin suçluların
sığınak yeri olmaktan çıkartılması için
Meclisteki dokunulmazlık dosyalarının ele alınıp
haklarında fezleke bulunan kişilere yargılama
haklarının verilmesini talep ettik, çoğunluğunuza dayanarak
bunları reddettiniz. Gün geldi sözcüleriniz Yargıya güvenmiyoruz.
dediler. Şimdi bütün bunlar için ve gelecekteki yargılama
süreçlerinde güveneceğiniz yargıyı yaratmak, medyada olduğu
gibi yandaş yargı oluşturmak için mi bu teklifin arkasından
Anayasa değişiklik paketini gündeme getirmeyi planlıyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, 2007 yılında AKPnin sivil
anayasa için oluşturduğu bilim kurulunda görev alan Sayın
Profesör Serap Yazıcı bakın ne diyor: Türkiye çok karanlık
bir tünelden geçiyor. Toplumdaki hoşgörüsüzlük, kutuplaşma iki
yıl öncesine göre çok daha arttı. Bana göre bu ortamda
bırakın yeni anayasayı kira kontratı bile yapılamaz,
hatta böyle bir girişim yeni çatışmalar doğurmaya neden
olur.
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) Ne zaman söyledi onu?
ATİLA EMEK (Devamla) Değerli milletvekilleri, teklifin
arkasındaki hesapların ve Anayasa değişikliği
hayallerinin ülkenin ve milletin hayrına değil, AKPnin özel
hesaplarına uygun düştüğü anlaşılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Emek, konuşmanızı
tamamlayınız, buyurun.
ATİLA EMEK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
ülkenin ve milletin gerçek gündemine uygun düşmeyen AKP dayatmalarına
ne biz ne de milletimiz izin vermeyecektir. Biz, ülkenin önemli
sorunlarını teşkil eden yolsuzluğa son vermeyi,
yoksulluğu ve işsizliği de çözmek istiyoruz. Siyasal
iktidarın ülkeyi ve milleti çatışmadan ve ayrışma
ortamından bir an önce çıkarmasını öneriyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP, milleti
canından bezdiren ve artarak devam eden işsizliğe,
yoksulluğa, aşsızlığa çare bulacağı yerde,
her gün yeni sorunlar yaratarak insanımızı umutsuzluğa sevk
ediyor. Milletimiz, bunun cevabını, yapılacak ilk seçimde
sandıkta verecek, AKP geldiği gibi halkın oylarıyla
iktidardan gidecektir. (AK PARTİ sıralarından Göreceksiniz!
sesleri, CHP sıralarından alkışlar)
Bu duygu ve düşüncelerle, yüce Meclise saygılar
sunarım.
Göreceğiz, göreceğiz!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Batman
Milletvekili Bengi Yıldız.
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA BENGİ YILDIZ (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Doğrusu, yeni bir seçime asgarisinden bir yıldan daha
fazla zaman olduğunu herkes kabul ediyor ve buna
baktığımızda da yeni bir Anayasa, yeni yasalar,
demokratikleşme noktasında bu Parlamentonun bu saatten sonra bir
şey yapamayacağı iddiasında olan partiler ve gruplar da
var. Bu bir yıl içerisinde ne yapacaklarını aslında
halkımıza anlatmaları gerektiğine inanıyoruz.
Parlamentodaki görevimiz, halkımızın ihtiyacı olan
yasaları ve başta da Anayasayı yapmak ve bu halkın özlem
ve istemlerine sahip çıkmaktır. Bunu, Barış ve Demokrasi
Partisi olarak tekrar halkımızla paylaşmak istiyoruz.
Başta Milliyetçi Hareket Partisi olmak üzere, aslında, Parlamentodaki
bütün grupların konuşmalarından, mevcut Anayasanın askerî
sistemin bir ürünü olduğu, toplumun ihtiyaçlarını
karşılamadığı ve yeni bir Anayasaya ihtiyaç
duyulduğu noktasında bir görüş birliği de var. Aynı
zamanda, Cumhuriyet Halk Partisinin sadece daha önceki raporlarına
değil, aslında 2009daki raporlarına
baktığımızda da demokratikleşme ve hukuk devleti
konusunda çok önemli saptamaların olduğunu görüyoruz ve bunu yüce
Meclisle de paylaşma gereğini duyuyoruz.
1982 Anayasası bir askerî müdahale sonucu
hazırlandığından ve hak ve özgürlüklerle ilgili bölümü bir
istisnalar rejimine tabi tuttuğundan Anayasanın temel hak ve
özgürlüklerle ilgili bölümünü uluslararası taahhütlerle uyumlu hâle
getirmemiz gerekir. diyor ve Kapsamlı bir adli reform gerçekleştirerek
yargının hızlı, adil ve bağımsız olması
sağlanmalıdır. şeklinde tespitleri var Cumhuriyet Halk
Partisinin.
Yine bu raporun ilerleyen kısmında Anayasa, özgürlükten
yana değildir. diye bir başlık altında
Çağımızda demokrasinin insan hakları kataloğunun
giderek genişleme sürecine girdiği, üçüncü kuşak haklarla
giderek teknolojik hakların geldiği, yeni hak ve özgürlüklerin de
eklendiği görülmektedir. Hak ve özgürlüklerimizin temel kaynağı
olan Anayasamızın ise bu gelişmelerin uzağında kaldığı
tespiti yapılıyor.
Bu maddeler ilk bakışta oldukça geniş hak ve
özgürlükler listesini ortaya koymakla beraber, 82 Anayasasının
aslında amalarla devam ettiği tespitinden sonra, Anayasamızda
hak ve özgürlüklerin kapsamlarının çok dar tutulduğu, getirilmiş
olan sınır ve istisnaların da içlerinin
boşaltıldığı tespiti yapılıyor.
Bu belirlemeler ve devam eden belirlemelerden, aslında
Parlamentodaki bütün partilerin yeni bir anayasadan yana tavır
koyduklarını, raporlarda ve seçim atmosferinde özgürlükten ve
demokrasiden çokça bahsettiklerini görüyoruz. Temel sıkıntı,
zamanı geldiğinde, Parlamento bu görevle karşı
karşıya geldiğinde, siyasi partilerin Biz yapmazsak diğer
partiler de yapmasın. şeklinde Türkiyede, aslında Türkiye
siyasal tarihinde çok yaygın olan bir hastalıkla karşı
karşıya olduğumuzu görüyoruz. Hâlbuki, muhalefet partilerinin
özgürleşme ve demokratikleşme konusunda iktidar partisinden çok daha
ileri bir durumda olması gerektiğini söylüyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz,
cumhuriyet tarihi boyunca, 1921 Anayasası dâhil olmak üzere, olağan
koşullarda ve halkın iradesi olan ve çokça da dillendirildiği
gibi bir mutabakat metni olan bir anayasaya kavuşamadı. 1921 ve 24
anayasaları olağanüstü koşulların ürünü olup resmî
ideolojinin toplumu biçimlendirme ve bir imparatorluğun bakiyesi olan
halkları ve inançları tekleştirme,
aynılaştırmanın aracı olarak
kullanıldığını görüyoruz. Bu modelin, Avrupanın
tersine, ulus devlet modelinden çok, devlet ulus modeliyle tarihimize cevap
verdiğini görüyoruz ve aynı zamanda, hem 61 Anayasasında hem 82
Anayasasında bu ideolojinin kendini şu şekilde formüle
ettiğini görüyoruz: Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün
olduğu şeklinde. Yani, önce bir devlet var, sonra bu devletin bir
ülkesi, sonra da bu devletin bir milleti olduğunu görüyoruz.
1960 darbesinin ürünü olan ve başbakanı asanlar
tarafından hazırlanmış 61 Anayasası ile 80 darbesinin
ürünü olan 82 Anayasasının, topluma zorla kabul ettirilen ve
şeklî olarak referanduma sunulan metinler olduğu Bilinen bir
gerçektir. Bu anayasaların meşruiyeti o darbeyi yapanların
meşruiyetiyle orantılıdır. Bu Anayasayı
değiştiremezsiniz çünkü bu Anayasaya bağlılık yemini
ettiniz. diyenlere soruyoruz: 1960 darbesini yapanlar ve o zamanki Parlamento,
1924 Anayasasına bağlılık yemini etmemişler miydi?
1980 darbesini yapanlar ve o dönemin Parlamentosu, 1961 Anayasası üzerine
yemin etmemişler miydi? O yeminlerin gereğini o parlamentolar yaptı
mı? Darbeyi yapanları, ortadan o Anayasayı
kaldıranların hesabını sordular mı? Bugün bu
Anayasanın Parlamento tarafından değiştirilme taleplerine
karşı ayaklananlar Bu Parlamento bunu yapamaz, seçime bir yıl
kala olmaz. diyenler kendi varlık nedenleri olan ve halk
egemenliğinin tecelli yeri olan kurumu güçten düşürmüyorlar mı?
Kekliğe sormuşlar Ayakların neden kırmızı?
diye. Mevsim kışmış. Keklik Kardan, kıştan
demiş. Bu cevabı duyanlar itiraz etmişler Ama biz seni
yazın ortasında da gördük yine ayakların
kırmızıydı. demişler. Mesele, seçime bir yıl
kala meselesi değil, hemen seçimin sonrasında da aynı
yaklaşım söz konusuydu. Mesele, bu askerî rejim ürünü olan
Anayasadan hoşnut olmadır. Mesele, bu Parlamento değil, askerî,
sivil seçkinci kesimin bu ülkeyi yöneteceğine olan sadakattir. Mesele,
Parlamentonun saygınlığının yüzde 40, 50lerde
seyretmesinden gocunmayanların, askerlerin
saygınlığının yüzde 70lerde olması
karşısında Rejim elden gidiyor. yaygarasını koparma
meselesidir.
Bu Parlamento anayasa yapamaz. diyenler bir ayıp içerisindedirler
ama sekiz yıldır bu Anayasayı değiştirmeyen Adalet ve
Kalkınma Partisi benzer bir ayıbın içerisindedir. Bu
iradesizliğin sebebi Parlamento değil, kendilerinin
beceriksizliğidir. Bu Parlamento her şeyi yapmaya muktedirdir.
Parlamento halktır. Halkın iradesini tanımayan hiçbir kurum ve
kuruluş saygıyı hak etmez. Parlamentonun gücüne, kudretine
inanmayanların Parlamentoda bulunma hakları yoktur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP
Hükûmeti, eğer devlet seçkinlerine Bugüne kadar siz yönettiniz,
nimetlerden siz faydalandınız, biraz da biz yönetelim, biraz da biz
faydalanalım. diyorlarsa ki şimdiye kadar icraatlarından bu
anlaşılıyor- bu arayışın
karşısında en sert muhalefeti Barış ve Demokrasi
Partisi yapacaktır.
Kürtler ve Türkler, ezilenler, farklılıklarından
dolayı zulme uğrayanlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yıldız,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
BENGİ YILDIZ (Devamla)
bu cumhuriyetin gerçekten
halkın cumhuriyeti, demokratik bir cumhuriyet, hukukun üstünlüğüne
dayanan bir cumhuriyet olması için mücadelelerini sürdüreceklerdir ve her
yerde ve sonuçta daima hakikat zafer kazanacaktır. Tarihe dönüp
baktığımızda hiçbir yerde hiç kimsenin diktatörleri ve
otoriter rejimleri saygıyla andığı görülmemiştir. En
kutsal değerler uğruna yapıldığı söylenen
haçlı seferlerinin dahi insanlığın vicdanında
nasıl mahkûm olduğu bilinmektedir.
Dolayısıyla, bu yüce Parlamento, bugünden
başlayarak seçimlere kadar, başta Anayasa ve yasalarda olmak üzere,
temel hak ve özgürlükler alanında bütün çalışmaları, yasal
düzenlemeleri yapmak kudreti ve gücüne sahiptir. Adalet ve Kalkınma
Partisi ve muhalefet partileri, Parlamentonun bu iradesine sahip çıkmak
zorundadırlar ve durumundadırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BENGİ YILDIZ (Devamla) Bu duygu ve düşüncelerle yüce
Parlamentoyu sevgi ve saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Şahsı adına Manisa Milletvekili Sayın
İsmail Bilen.
Buyurun Sayın Bilen.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, grup
adına konuşmamız vardı.
BAŞKAN AK PARTİ Grubu adına Sayın Bekir
Bozdağ, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa
Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkındaki Kanunda
değişiklik öngören teklifin 3üncü maddesi üzerinde AK PARTİ
grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer arkadaşlar, bu görüşmeler
yapılırken, görüşmelerin başından beri bir
tartışma yapılıyor. Bu teklif Anayasanın 67nci
maddesindeki engele takılır ve uygulanmayabilir yani dört ay
uygulanabilir veyahut da bir sene uygulanmaz, bir seneden sonra uygulanabilir.
şeklinde değerlendirmeler yapıldı. Bu değerlendirmeler
yapılırken de Anayasadan birtakım hükümler burada okundu ve
yorumlandı.
Şimdi müsaadenizle, bunu bir de ben değerlendirmek
istiyorum. Tabii bunun takdirini bizi izleyen siz değerli milletvekilleri
ve milletimiz yapacaktır, bu konuları inceleyenler de ileride
bunların üzerinde gerekli değerlendirmeleri yapacaktır.
Şimdi Anayasanın 67nci maddesinin son fıkrasını
beraber bir okuyalım: Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler
Çok net, seçim kanunlarında
yapılan değişiklikler.
yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz. Burası
da çok net, seçimlerde uygulanmaz.
Peki, şimdi soru şu: Anayasa Değişikliklerinin
Halkoyuna Sunulması Hakkındaki Kanun bir seçim kanunu mu? Önce bu
sorunun cevabını aramamız lazım. Şimdi, bunun için
gene Anayasaya bir müracaat etmekte fayda var. Bakıyoruz Anayasanın
67nci maddesinin birinci fıkrasına, diyor ki: Vatandaşlar,
kanunda gösterilen şartlara uygun olarak, seçme, seçilme ve
bağımsız olarak veya bir siyasî parti içerisinde siyasî
faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir.
Dikkat edin, virgül virgül ayırıyor, ayrı ayrı; o
ayrı, o ayrı, o ayrı, ondan sonra halk oylamasını da ayrıca
zikrediyor. Bunlar aynı olsa niye ayrı ayrı zikretme gereği
duydu.
Öte yandan, devam ediyoruz, ikinci fıkra: Seçimler ve halk
oylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık
sayım ve döküm esaslarına göre
devam ediyor. Ne diyor? Buna göre
yapılır. Seçimler böyle yapılır diyor. Bakın, daha ne
yapılır? Halk oylaması da böyle yapılır, diyor. Oy
kullanılırken şöyle şöyle olur. Hani seçimlerde diyordu ya
67ye son, eğer seçimlerden kasıt halk oylamasını da
içerisine alıyor ise Anayasa koyucu ve Anayasa, o zaman burada seçimler ve
halk oylamasında oy şöyle kullanılır diye oyla ilgili
birtakım nitelikleri zikrederken ayrı ayrı zikretme gereği
neden duyuyor?
Devam ediyoruz, üçüncü fıkra: Onsekiz yaşını
dolduran her Türk vatandaşı seçme -dikkat edin, seçme- ve halk
oylamasına katılma haklarına sahiptir diyor. Demek ki seçme
ayrı bir hak, halk oylamasına katılma ayrı bir hak.
Hepsini okumayacağım. Bunları sayıyor, sondan
bir önceki fıkraya gelip diyor ki orada
Hep yukarıda bir bir,
beraber, yan yana kullanıyor, Seçim kanunları
diye
başlıyor, temsilde adalet, yönetimde istikrar ilkesini
bağdaştıracak şekilde yapılır
Son
fıkrasında da diyor ki
seçim kanunlarında eğer
mantığa baktığınızda, silsileye
baktığınızda, seçimle halk oylamasını bu son
fıkra ayırmamış olsaydı aynen şunu derdi
yukarıdaki silsile gibi: Seçimlerde ve halk oylamasında veya seçim
kanunlarında veya halk oylaması kanunlarında diye başlaması
lazım ama bakıyorsunuz Anayasa koyucu bunu söylemiyor. Neden? Çünkü
seçim kanunları ayrı şey, halk oylaması ayrı şey.
Bir defa, bu kanunun adı seçim kanunu değil.
Bir başka şeye bakıyoruz: Anayasanın 175inci
maddesi, maddenin başlığına bakıyoruz:
Anayasanın değiştirilmesi, -daha- seçimlere ve
halkoylamasına katılma diyor. Anayasanın
değiştirilmesi, seçimlere ve halk oylamasına katılmadan
bahsediyor. Demek ki seçimlere katılma ayrı şey, halk
oylamasına katılma ayrı şey.
Yine bunun son fıkrasında da: Halkoylamasına,
milletvekili genel ve ara seçimlerine ve mahallî genel seçimlere iştiraki
temin için, kanunla para cezası dahil gerekli her türlü tedbir
alınır. Şimdi, burada da ayrı ayrı sayıyor.
Aynı şey olsa bu kadar ayrı saymasının ne gereği
var.
Gelelim Anayasanın 79uncu maddesine, o da çok önemli bir
madde. Bu madde de maalesef, farklı değerlendirmelere tabi tutuldu.
Nedir maddenin başlığı: Seçimlerin genel yönetim ve
denetimi Birinci fıkra aynen şöyle söylüyor: Seçimler, yargı
organlarının genel yönetim ve denetimi altında
yapılır. İkinci fıkra bunu biraz daha açıyor, ne
manaya geldiğini söylüyor, seçimlerin yargı organlarının
genel yönetim ve denetimi altında yapıldığını
söylüyor.
Şimdi son fıkrasını beraber okuyup bir kez
daha değerlendirelim. Ne diyor: Anayasa değişikliklerine
ilişkin kanunların halkoyuna sunulması,
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi
işlemlerinin -dikkat buyurun- genel yönetim ve denetimi de milletvekili
seçimlerinde uygulanan hükümlere göre yapılır. Ne
yapılırmış ona göre? Genel yönetim ve denetimi;
sandıkların oluşumu, listelerin olması, oraya
kurulların atanması, sayım, döküm ve benzeri gibi konular oradan
uygulanır diyor. Bunlar aynı olsaydı, bu de vurgusu yaparak,
ayrı bir fıkrada zikrederek, önceki burada da uygulanırdı
mantığı olabilir mi? Olamaz. Anayasanın hükümleri çok
açık. Halk oylaması ayrı şeydir, seçim kanunları
ayrı bir şeydir, Halk Oylaması Kanunu ayrı bir şeydir.
Bir defa bunu açık ve net olarak ortaya koyalım. Anayasa açık.
Peki, şimdi seçimlerde uygulanır diyor, dikkat
buyurun. Yani bu seçim kanunu olmadığına göre
Adı da
üzerinde. Ne adı? Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna
Sunulması Hakkındaki Kanun. Seçimlerin Temel Hükümleri veya Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun, Mahallî İdarelerle İlgili Seçim
Kanunu, Milletvekili Seçim Kanunu değil, Anayasa Değişikliklerinin
Halkoyuna Sunulması Hakkındaki Kanun. Bir defa kanunun adı
başka. Bu nedenle buraya girmez; bu bir.
İki, ne diyor: Seçim kanunlarında yapılan
değişiklikler, yürürlüğe girdikten sonraki bir yıl içinde
yapılacak seçimlerde uygulanmaz. Ben şimdi soruyorum değerli
arkadaşlar: Seçimlerden kasıt nedir? Siz seçimden
Adı üstünde,
seçim yapıyorsunuz, ya milletvekili seçiyorsunuz ya belediye
başkanı seçiyorsunuz veyahut da il genel meclisi seçiyorsunuz veya
belediye meclisi üyesi seçiyorsunuz. Seçimden murat birini seçmektir, evet
oyunu herhangi birine basmaktır, reddetmek yoktur orada ama halk
oylamasında bir seçim yoktur, ne vekil seçimi vardır ne belediye
başkanı seçimi vardır ne muhtar seçimi ne ihtiyar heyeti seçimi;
kimseyi seçmez halk oylamasında. Ne vardır? Kabul veya ret
vardır. Bir nevi millet kabulüne sunuluyor, vatandaş kabul ediyorum
diyorsa kabul ediliyor, Anayasanın aradığı çoğunluk
varsa, reddediliyorsa ret yapıyor. Seçim yok, birilerini seçme yok ve
burada da çok açık.
Öte yandan, bakın, bu, 2001de yapılan düzenlemeyle
Anayasaya konulan bir hüküm. Bunun gerekçesi de aynı şekilde.
24üncü maddeyle ekleniyor, orada diyor ki: Yeni eklenen bir fıkra ile
konjonktürel değişikliklerle seçim kanunları açısından
yer verilmemesi amaçlanmıştır. Amaç ne? Çok basit. Seçime
yakın Parlamento çoğunluğunu elinde bulunduranlar seçimde
kendilerine avantaj sağlayacak seçim kanunlarını
değiştirerek, birtakım düzenlemeler yaparak seçime gitmesinler
diye konulan bir engeldir yoksa halk oylaması lazım olduğu zaman
milletin oyuna müracaat edilmesin diye konulmuş bir düzenleme
değildir.
Şimdi, deniyor ki, şöyle bir şey söyleniyor, ben de
size sormak isterim: Şimdi, altmış güne indi, yürürlüğe
girdi; halk oylaması için süre altmış gün, doğru. Peki,
Anayasanın 67nci maddesini uyguladı, buna da getirdiler
uyguladılar; uygulayamazlar, uygulamaları mümkün değil ama
işte hukuku eğdiler, büktüler uyguladılar, o zaman hangisi
uygulanacak? Yüz yirmi gün de yürürlükten kalktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Başkanım,
bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim, tamamlayın
konuşmanızı.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bir kısım diyor ki:
Efendim, eskisi kalktığı için, yenisi de
uygulanmayacağı için bir sene sonra uygulanır. veya bir
kısım diyor ki: Burada boşluk doğar, o zaman YSK kendi
doldurur. Peki, sorum şu: Milletvekili seçimleri 17 Temmuz 2011de
yapılacak Kanuna göre. Şimdi, 17 Temmuza yakın -çok net
söylüyorum- Milletvekili Seçimi Kanununda veya Seçimlerin Temel Hükümleri ve
Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda biz bir değişiklik yapsak, bu
mantığa göre Yüksek Seçim Kurulu seçimlerin bir yıl
uzatılmasına mı karar verecek? Yani dört yılda değil
de beşinci yılda mı yapacak? Ne kadar mantıklı bir
iş bu, olabilir mi?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Yani o değişiklik
uygulanmayacak; seçim olacak ama o değişiklik uygulanmayacak. Sizinki
nasıl bir mantık!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) İki: Bakın, burada
açık hüküm, ne diyor: Milletvekili seçimi kanunlarında hüküm
uygulanır. Biz, Milletvekili Seçimi Kanununda bir değişiklik
mi yapıyoruz? Seçmen Kütükleri Kanununda bir değişiklik mi
yapıyoruz? Seçimle ilgili herhangi bir kanunun virgülüne mi dokunuyoruz?
Yok öyle bir şey.
Konuyu doğru okumak, doğru anlatmak gerektiğini
ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bozdağ.
Şahsı adına Manisa Milletvekili İsmail Bilen.
Buyurun Sayın Bilen. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İSMAİL BİLEN (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 462 sıra sayılı Anayasa
Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkındaki Kanun
Teklifi üzerine söz almış bulunuyorum, Parlamentoyu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, konu yeterince vuzuha kavuştu.
Birçok değerli parlamenter arkadaşım ve teklifi veren Grup
Başkan Vekilimiz konuyu izah ettiler. Burada Anayasa
değişikliklerinin halk oylamasına götürülmesiyle ilgili bir
düzenleme söz konusu. Sayın Bekir Bozdağ bu süreyi kırk güne
indirmeyi teklif etmişti, Komisyonumuzda bu süre YSKnın da talebi üzerine altmış güne
çıkarıldı. Burada önemli olan halk oylamasına gidilirken bu
sürelere riayet edilmesi. Benim de şahsi kanaatim, Sayın Bekir
Bozdağ gibi bunun bir seçim kanununda değişiklik teklifi olmadığı
yönünde ve dolayısıyla da bunun Anayasa Mahkemesinden dönmesi de söz
konusu değil.
Değerli arkadaşlar, bu teklifle
bağlantılı birçok arkadaşım Anayasa
değişiklikleri üzerinde de konuşmalar yaptılar. Bu Anayasa
değişikliği uzun yıllardır, partimiz kurulduğu
günden bu güne bizim de gündemimizde olan bir konu. Toplumda buna hiç sanki
ihtiyaç yokmuş gibi, durup dururken böyle bir taleple Parlamentonun ve
milletin huzuruna çıkmışız gibi birtakım iddialar
ortaya atıldı. Ben mesleğim gereği de takip ettiğim
kadarıyla Barolar Birliği, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği,
TÜSİAD, birçok sivil toplum kuruluşu, kurumu, hatta hatta siyasi
partilerimiz Anayasa değişikliği taslağı
hazırladılar, kimileri İnternet sayfalarında da
bunları yayınladılar. Bu Anayasa değişikliği
teklifleri veya taslakları belki daha önce gündemimize gelmesi gerekirdi
ancak konjonktürün de elvermemesi nedeniyle zamanında kamuoyunun da,
Parlamentonun da gündemine gelemedi. Kanaatimce bundan sonra gelecek. Ama bir
kısım arkadaşımız burada konuşma yaparken, bir
kısım kurum ve kuruluşların da yapısının
Anayasada değiştirilmesi veya Anayasa değişiklikleriyle
değiştirilmesi planlandığı yönünde endişelerini
veya şikâyetlerini dile getirdiler, o kurum ve kuruluşların
saygınlığına gölge düşürülmemesini özellikle ifade
ettiler. Ben de onlarla aynı fikirdeyim. Bu kurum ve
kuruluşların saygınlığını elbette hepimiz
korumalıyız ancak bizden önce, o kurum ve kuruluşların
içerisinde bulunan arkadaşlarımız bizden daha hassas
olmalılar.
Bir başka şeyi daha ifade ediyorum: Parlamento da bu
kurum ve kuruluşlardan bir tanesidir ve bunun da
saygınlığının mutlaka korunması gerekir.
Parlamentonun süresinin azlığı veya dolması bahane edilerek
bu Parlamentonun yasa veya Anayasa değişikliği yapamayacağı
yönündeki eleştiriler kanaatimce siyaset kurumunu da
yıpratmıştır, yıpratmaya yönelik de bir faaliyettir.
Düşünün, ilanihaye AK PARTİ iktidarda kalmayacak. Bir
gün belki, ihtimal, sizler de iktidara geleceksiniz, partileriniz de iktidar
olacak. Bu eleştiriler sizin gerekçelerinizle
(CHP sıralarından
gürültüler) Zor bir ihtimal ama ben muhali söylüyorum, hayali söylüyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sizin gibi düşünenleri çok
gördük.
BAŞKAN Sayın Bilen, lütfen
İSMAİL BİLEN (Devamla) Yani size de bu
eleştiriler getirilecek. Parlamentonun
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Çok gördük sizin gibi, tepetaklak
gittiler.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Ben de çok gördüm.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Tepetaklak gittiler.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bir grup başkan vekiliniz aynı
şeyi bana ifade etmişti, Siz gelemeyeceksiniz, CDlerinizle
büronuzda bunları izleyeceksiniz. demişti
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Cemil Çiçek ANAPın kudretli
adamıydı.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
ama o bahseden grup
başkan vekili arkadaşım, 2 tane milletvekiliniz gelemedi biliyor
musunuz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Cemil Çiçek ANAPın kudretli
adamıydı.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, millet iradesi değil mi, aslolan millet iradesi
değil mi? Milletin iradesine saygı göstereceğiz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Tabii Kabul oyu vereceksiniz,
ondan sonra burada değiştiremeyeceksiniz.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bakın, değerli
arkadaşlar, hiç sataşma yapmadım, sizleri de nezaketle dinledim.
Birçok hukukçu arkadaşım Anayasa ve
kanunlarımıza saygılı olmayı, üzerine yemin
ettiğimiz şu Anayasaya da sadakatle bağlı
olmamızı ifade ettiler. Anayasanın 138inci maddesinin üçüncü
fıkrasını, amir hükmünü okuyorum: Görülmekte olan bir dava
hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması
ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir
beyanda bulunulamaz. Bu Anayasa hepimizi bağlıyor mu? Eğer
hepimizi bağlıyorsa ve buna sadakati bize tavsiye ediyorsanız
önce kendinizin riayet etmesi lazım. Gerek Silivride gerekse Erzurum ve
Erzincanda yaşanan hadiselerle ilgili burada konuşma yapmak şu
Anayasaya aykırı. Sizi de bu sadakate, bu dürüstlüğe davet
ediyorum.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, siyaset
kurumunu yıpratmak ne size bir şey kazandırır ne millete.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL BİLEN (Devamla) Sayın
Başkanım, tamamlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayınız konuşmanızı
lütfen.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Siyaset kurumunun
güçlenmesi milletimizin lehinedir. Değiştirilmesi düşünülen veya
getirilmesi muhtemel olan birçok kurumun yapısında veya mevcut
bünyesinde bulunan, yüksek yargı mensupları da dâhil olmak üzere, bu
kurumların Avrupa standartlarında değiştirilmesini, en
azından kararlarının yargıya açık hâle getirilmesini
ve yapısının genişletilmesini bizatihi kendileri
istemektedirler. Onlardan daha fazla taassup içerisinde olmayı ben
doğrusunu isterseniz bir parlamenter olarak içime sindiremiyorum.
Bu kanunun ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını temenni ediyorum, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bilen, teşekkür ederim.
Şahsı adına Mersin Milletvekili Sayın İsa
Gök.
Sayın Gök, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bozdağ, zaten, biz, bugünkü konuşmalarla,
yarın eğilip bükülmek zorunda kalmayın, hatanın
altında ezilmeyin diye, tarihe not düşmek için, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu bu yanlışlığı izah ediyor, testiyi kırmadan
siz, izah ediyor. Yarın bu sorunla karşı karşıya
kalırsanız bu kanunu tam okuyamayan Sayın Bekir Bozdağ
bunun sorumlusu olacaktır, peşinen söylüyoruz. Yine bu kanunu
yanlış yorumlayan Ahmet İyimaya bu sorunun sorumlusu
olacaktır. Sakın ha mazlum edebiyatına girmeyin o tarihte.
Sayın Bakan -az önce ayrıldı gerçi ama, ha, tekrar
gelmiş, ne güzel- dedi ki: Daha önce bir Anayasa
değişikliği oldu işte, İnternetten görüldü,
konuşuldu.. falan. Hemen aklımıza geldi, arkadaşlar, evet,
bir Ergun Özbudun tasarısı ortaya çıktı. Ergun Özbudun
tasarısını siz AKPli vekiller siz de göremediniz, biz de
göremedik -Komisyon üyesi- ama önce Amerikada brifingi verilmeye gidildi,
Amerikadan bu tasarı için onay alınmaya, icazet alınmaya
gidildi.
Sayın Bakan Egemen Bağış acaba brifinge giden
heyette var mıydı soruyorum; Amerikada yeni
tasarımızı şirin gösterecek heyette acaba var
mıydı? Bir cevaplandırsın onu.
Diğer taraftan, hiçbir mutabakat yok bu kanunda
arkadaşlar; yargıda mutabakat yok, Danıştay karşı
bu yapılanmaya, HSYK karşı, Yargıtay karşı,
Mecliste mutabakat yok ama işte Sayın Başbakan fetva verdi,
ardından da Sayın Bülent Arınç hazretleri dedi ki: Mutabakat
aramayacağız, biz kanunu geçireceğiz. E kolay gelsin, buyurun
geçirin! Eğer ki amacınız hakikaten yargının
sorunlarını çözmek ise arkadaşlar hemen biz söyleyelim:
Bakın, Anayasa değişikliğine biz varız. Hemen madde
83, yasama dokunulmazlığını kaldırın, kürsüye
bunu hasredin, hemen varız, hemen! Gitmiyorsunuz buna, buna gelmiyorsunuz.
Niye? E çünkü suçlar ortada. Birkaçını okuyayım: Özel evrakta
sahtecilik, Devlet İhale Kanununa muhalefet, ihaleye fesat
karıştırmak, evrakta sahtekârlıkla kamu kurumunu dolandırmak,
zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmî evrak ve
kayıtlarda sahtecilik ile cürüm işlemek için teşekkül
oluşturmak, Vergi Usul Kanununa muhalefet, ihaleye fesat
karıştırmak, ihtilasen (nitelikli) zimmet, sahte belge
düzenlemek, ihaleye fesat karıştırmak, Karaparanın
Aklanması Kanununa muhalefet, kaçakçılık ve sahtecilik -bir de
yine özel bir şahıs var, arkadaşımız var- geçici
ithalat ve dâhilde işleme rejimine tabi eşyayı sahte belgeyle
yurt dışına çıkarmış gibi gösterme ve resmî
belgede sahtecilik
Yani sabıka bu, fezleke bu. Tabii ki
dokunulmazlığın kaldırılmasına gelmiyorsunuz.
Buyurun, gelin!
HASAN KARA (Kilis) İddianameye işinize geldiği
zaman inanıyorsunuz, işinize gelmediği zaman
inanmıyorsunuz.
İSA GÖK (Devamla) Hepsi arkadaşlarınız, isim
isim bende var.
Başka bir şeye gelin: Geçici madde 15. Hakikaten
darbecileri yargılamak istiyorsanız -baştan beri söylüyoruz-
Millî Güvenlik Konseyi, Anayasa geçici madde 15, gelin kaldıralım;
yargılansın darbeyi yaptıran. Ona da yoksunuz. Neye varsınız?
Diyor ki işte Bakan: Yalnızca yargı
Herkese ilan ediyorum. Ey
benim güzel Türkiyem, düşünülen şey yalnızca yargı!
Tasarıları elimizde, taslak elimizde. Yalnızca 159uncu madde
arkadaşlar Kurulun Başkanı, Adalet Bakanıdır. aynen
diyor. Oylama sistemini değiştiriyorsunuz Yargıtaya üye
seçiminde. Bunların hepsini değiştiriyorsunuz. Kurul
Başkanına özel yetkiler veriyorsunuz. Bakın ama, Hâkimler
Savcılar Yüksek Kurulunu o kadar çok ele geçirmek istiyorlar ki, bir de
geçici madde icat ediyorlar. Bakın arkadaşlar, bu maddeyi size
okuyorum: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 159uncu maddesinde
yapılan değişikliğin yani Hâkimler Savcılar Yüksek
Kurulunda yapılan değişikliğin Hükûmetçe belirlenmesinden
sonra, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içinde ilgili
kanunda değişiklik yapılır. Evet. İlgili kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış gün içinde kurul
üyeliği seçimleri yapılır ve bu sürenin sonunda mevcut üyelerin
görevi sona erer. Mevcut üyelerin görevi sona erer. Bütün cinlik, bütün
şeytanlık, Anayasa madde 159; yargı, Hâkimler Savcılar
Yüksek Kurulu
Tüm tasarı bu arkadaşlar, başka bir şey
değil. Bunun içerisine
Anayasa 175te yedinci fıkra var
arkadaşlar. Der ki Anayasamızın, yedinci fıkrası,
175in: Anlam bütünlüğü
Referanduma götürülecek maddeler arasında
birlikte veya ayrı ayrı götürme kararını Meclis verir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök, konuşmanızı
tamamlayınız.
İSA GÖK (Devamla) Ne yapacaklar şimdi bu maddeyi
aşmak için arkadaşlar? Anayasanın değiştirilen hükümlerinden
hangilerinin birlikte, hangilerinin ayrı ayrı
oylanacağını da karara bağlar Meclis. Karara
bağlayacaklar. Neyi? Ne kadar yargıyı etki altına alacak,
bağlayacak madde varsa bunları bir, içine iki tane de güzel madde
koyacaklar.
Arkadaşlar, yargı reformu kolay, Anayasayı
değiştirmeye gerek yok. Hemen söyleyeyim ben size: 2992
sayılı Kanun, Adalet Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun, Madde 15 Teftiş Kurulu
Başkanlığı, Madde 18 Personel Genel Müdürlüğü
Anayasa
144e gerek yok. Değiştirin şu kanunu, yarın getirin,
sorunu çözelim. Kanun değişikliği bu.
Yine, 2802 sayılı Yasa, Hâkimler ve Savcılar
Kanunu
Sorun ne? Mülakatta çocukları eliyorsunuz, günahsız
çocukları; mezhebinden dolayı, ailesinin
demokratlığından dolayı, şundan bundan dolayı.
(AK PARTİ sıralarından Yapma! sesleri)
Arkadaşlar, kolay, Madde 9/A
Getirin madde 9/Ayı
değiştirelim. Hâkimler Savcılar Kanunu madde 9/A... Madde 99,
Teftiş Kurulu, getirin değiştirelim. Madde 100, adalet
müfettişleri
Bunlar yargının sorunlarını çözmek için,
Anayasa değişikliğine gitmeden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSA GÖK (Devamla) Başkanım, bitiriyorum, bir
cümle. Zaten son konuşmacıyım, bitti artık.
BAŞKAN Hayır, bütün görüşmelerin son cümleleri
son dakikaya geliyor. Kanunu yetiştirelim bugün ve bitirelim.
Buyurun.
İSA GÖK (Devamla) Şimdi arkadaşlar, bakın,
yargının acil sorunlarının çözümü, iki tane kanun; 2992
sayılı Yasa, 2802 sayılı Yasa; bu yasalarda dört tane madde
değişikliğidir. Dört maddeyi siz isterseniz bir saatte
değiştiririz burada, bir saatte. Var mısınız buna?
Hayır, yok. Çünkü sizin sorununuz yargıdaki sorunu çözmek değil
yargıyı valiliklerdeki bayındırlık il müdürlüğü
gibi, köy hizmetleri gibi bir daireye çevirmek, size bağlamak, başka
bir şey değil ama tarih bunu asla affetmeyecektir çünkü yargıyla
oynamak enteresandır, mutlaka geri dönen bir silahtır.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
AHMET İYİMAYA (Ankara) Sayın Başkanım,
69a göre söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Efendim Sayın İyimaya
Ne söyledi Sayın İyimaya, ben
kaçırmış olabilirim?
AHMET İYİMAYA (Ankara) Hayır efendim, benim
yorumumu bir sorumluluğun nedeni sayarak bir defa değil bundan önceki
konuşmalarda da
İki veya üç cümle cevap vereceğim.
BAŞKAN Buyurun bakalım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yani size atfedilmeyen bir söz mü söyledi Sayın İyimaya?
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Ankara Milletvekili Ahmet
İyimayanın, Mersin Milletvekili İsa Gökün, yorumundan
dolayı şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET İYİMAYA (Ankara) Değerli arkadaşlar,
bir hukuk sorununun teşhisi, hukuk kuralının yorumu elbette ki
bir liyakat ister. Özenle yaptığım yorumun
doğrulukları eleştiriye açıktır ancak liyakat terazisi
herhâlde o eleştiriler olmamak gerekir. Yorumumun arkasındayım,
yorumumun sorumluluğu hangi noktada icap ediyorsa mert bir şekilde
onu üstlenmeye hazırım ama burada yasa koyucu, yorumlayıcı,
kural üretici İyimaya değil yüksek Genel Kuruldur. Reddeden parmaklar
da, kabul eden parmaklar da bu sonucun ortak mimarlarıdır, yönleri
değişiktir ama ben şahsen yorumumu tekrarlayarak değil, doğruluğuna
vurguyla işaret ederek saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın,
Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkındaki
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/566) (S. Sayısı: 462) (Devam)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın Köse, buyurun efendim.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, Sayın Malik Ecder Özdemir soru
sormuştu, cevap vermediniz, soruyu tekrar ediyorum.
Sayın Bakanım, Erzurum Cumhuriyet
Başsavcısının düzenlemiş olduğu iddianamede 3.
Ordu Komutanı Saldıray Berk ve Erzincan eski
Başsavcısı hakkında düzenlenen iddianamede,
Başsavcı, 3. Ordu Komutanının Alevi köyleriyle özel
iletişim kurduğunu, onlara özel hizmet götürdüğünü, sanki bunun
bir suçmuş gibi iddianameye taşıyor olması Anayasanın
10uncu maddesine açıkça aykırılık teşkil etmiyor mu
ve yine Başsavcının suçlu diye, sanık diye iddiada
bulunduğu 3. Ordu Komutanı bugün 15 bin kişilik kuvvetle bir
askerî tatbikat yapıyor. Bu çelişkiyi, ülkeyi içine
düşürdüğünüz bu kaosu nasıl izah edeceksiniz, açıklar
mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Genç...
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Aslında, ben, biraz önce Anayasa Komisyonu
Başkanına sorduğum soru tabii zaman yetmediği için şey
edemedim fakat isterse o konuyu kendisiyle bir televizyonda
tartışırım. Ben şimdi Egemen Beyden bir şey
soracağım.
Şimdi, Sayın Bakan, Tayyip Bey Amerikaya gittiği
zaman, Amerika Cumhurbaşkanıyla görüştüğü zaman maalesef
oradaki elçileri almıyor, yalnız sizi yanına alıyor. Son görüşmesinde
de ne görüşüldüyse birdenbire sizi Bakan tayin etti. Şimdi,
dışarıya akseden şeylerde Obama Tayyip Beye ekonomik
durumuyla ilgili özel birtakım sorular sormuş ve siz buna da
vâkıf olduğunuz için sizi Bakan tayin etmiş. Acaba böyle bir
şey var mıdır, yok mudur? Hakikaten Tayyip Beyin servetiyle
ilgili bir konuşma geçti mi, bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Gök...
İSA GÖK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Çok net bir şey soracağım: Ola ki Anayasa değişikliğini
getirdiniz. Anayasa değişikliğinin referandumu
sırasında, götürdüğünüzde, tek paket hâlinde mi
oylayacaksınız, yani bu vatanın, bu milletin, bu
insanların, bu yargının geleceğini karartan maddelerin
yanına iyi olabilecek olan, sendikal özgürlükle şununla bununla
alakalı birkaç tane güzel maddeyi sos olarak koyup tek maddede mi evet,
hayır diyeceksiniz, yoksa yüreklilik gösterip iyileri ayrı,
kötüleri ayrı bir anlam bütünlüğünde ayırıp ona göre mi evet,
hayır diyeceksiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Sakık
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Biraz önce bir hatip buradan sesleniyordu, ben de odamda izledim.
Efendim, anayasal değişiklik yapılırken 2007 seçimlerinde
şunu unutmuşlardı, yani burada bir konsensüs
sağlandığını ve o süreç içerisinde kendi siyasi
partilerinin de bulunduğunu unutmuştu ve şöyle diyordu:
Doğu ve Güneydoğuya uygulanan
Yani orada Doğu ve
Güneydoğu derken hâlen Kürt halkının ismini bile anmaktan
korkanların nasıl bir demokrasi mücadelesi vereceklerini merak
ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Şimdi, Sayın Gök burada konuşurken, ABDde bir
Anayasa değişikliğiyle ilgili brifinge gidildi. diye bir
iddiada bulundu, ithamda bulundu ve benim de bu brifinge gidip gitmediğimi
sordu.
Sayın Başkanım, ben daha evvel Amerika
Birleşik Devletleri-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu
Başkanlığı görevini yürütürken her sene birkaç defa
Amerikan Kongresinde gündeme gelen sözde Ermeni soykırım
iddialarıyla mücadele etmek için Meclis Başkanımızın
ve Hükûmetin, o zamanki Bakanlar Kurulunun verdiği görevleri yerine getirmek
kapsamında defalarca Amerika Birleşik Devletlerine gittim. Daha
evvel de on yedi yıl o ülkede yaşadığım için, o
ülkenin siyasileriyle şahsi ilişkiler kurabilme imkânım
olduğu için, onları değerlendirerek ülkemizin lobi
çalışmalarına katkıda bulunmak istedim. Şu anda
nasıl Meclisimizin Dışişleri Komisyonu Başkanı
Sayın Mercanın Başkanlığında Amerika Dostluk
Grubu Başkanı Sayın Kınıklıoğlunun da
içerisinde bulunduğu, Başkan Yardımcısı Sayın
Elekdağın da içinde bulunduğu bir heyet, yarın Amerikan
Kongresinin Dışişleri Komisyonunda gündeme gelme ihtimali yüksek
olan Ermeni soykırım tasarısıyla mücadele etmek için
nasıl canhıraş bir şekilde, hiçbir parti ayrımı
yapmadan mücadele ediyorlarsa, aynı şekilde bir mücadeleyi ben de o
zaman arkadaşlarımla birlikte yaptım.
İSA GÖK (Mersin) Anayasa konusunda mı?
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Hayır,
Ermeni soykırım iddialarına cevap konusunda.
İSA GÖK (Mersin) Ama ben Anayasayı sordum. Bizden
önce Hollandayı anlattınız.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Amerika
Birleşik Devletlerinde Türkiye Cumhuriyetinin Anayasasıyla ilgili
hiçbir çalışma içerisinde ben bulunmadığım gibi
bulunan kimseyi de ben tanımıyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Tamam, bunu söyle!
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Siz
birtakım haberlerin etkisi altında kalmış olabilirsiniz ama
böyle bir şey yoktur.
İSA GÖK (Mersin) Tasarıyı hazırladık.
Hocanızın kendi beyanı bu.
BAŞKAN Sayın Gök, lütfen dinleyelim.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın
Köse, şimdi bir iddianameyle ilgili bir soru sordu. Dedi ki: Oradaki,
işte, bir komutanımız Alevi köylerine hizmet götürdüğü
sanki suçmuş gibi gösterilerek iddianameyle ilgili ne
düşünüyorsunuz?
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) İddianamede geçiyor.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Şimdi,
ben de daha evvel bunu cevaplandırmıştım, herhâlde
duyamadılar, bir kez daha söyleyeyim: Cumhuriyet tarihinde ilk defa, ders
kitaplarına Alevilikle ilgili bilgileri koyan bir Hükûmetin üyesi olmaktan
onur duyuyorum. Cumhuriyet tarihinde ilk defa Alevi vatandaşlarıyla
muharrem ayı iftarında onların kederini paylaşarak...
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan,
iddianameye cevap ver, iddianameye!
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Oraya
geleceğim, geleceğim.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Aynı şeyi
söyleyip duruyorsun, ayıp!
BAŞKAN Sayın Özdemir, lütfen...
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
aynı
sofrayı paylaşan bir Başbakanının Hükûmetinin üyesi
olmaktan onur duyuyorum.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) İddianame burada,
soru da açık. İki defa sordum, cevap vermiyorsun.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
İddianameye geleceğiz, geleceğiz, sabret.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ne zaman geleceksiniz?
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Dur,
geliyoruz. Sabret, sabret!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Soruyorum: Bu iddianame
suç mu, değil mi; Anayasaya aykırı mı, değil mi?
BAŞKAN Sayın Özdemir, lütfen...
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Atatürkten, cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Atatürkten bu yana ilk
defa, bir cemevine giden bir Cumhurbaşkanını desteklemiş
olmaktan büyük onur duyuyorum.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Hâlâ Alevilere
yaptıklarınızdan bahsediyorsunuz. Ayıp be!
BAŞKAN Sayın Özdemir, lütfen...
Sayın Bakanım... Arkadaşlar...
Sayın Bakanım... Sayın Bakanım... Sayın
Bakanım...
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Alevi
kardeşlerimizin sıkıntılarını, Alevi
vatandaşlarımızın hassasiyetlerini buradan istismar etme
çabalarını da ayıplıyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Asıl sen istismar ediyorsun be!
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Bunları söyledikten sonra, şimdi, bu Cumhuriyet
Başsavcısının iddianamesine yazdığı konuya
gelelim.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Evet, lütfen. Çok
şükür!
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Cumhuriyet
Başsavcısının iddianamesinde yer alan konularla ilgili
yorum yapmak ne benim haddimdir ne sizin haddinizdir. Burası Türkiye
Cumhuriyetinin yasama kurumudur, yargı kurumu değil. Hatları
karıştırmayın. Bu ülkede yargı yasamanın
işini yapmaya kalkarsa, yasama da yargının işini yapmaya
kalkarsa işte o zaman memlekette sıkıntı olur.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Anayasayı ihlal
ettiriyorsunuz, Anayasayı Sayın Bakan. Ortada ne Anayasa kaldı
ne yasa kaldı, sayende!
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Bu mahkeme
iddianamesiyle ilgili karar vermesi gereken hâkim kararını
vermiştir, iddianameyi kabul etmiştir. Orada bir yargı
kararı vardır.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Suçlu dediği
komutan hâlâ bugün görevde, gereğini yap.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Bırakın yargı bağımsız kalsın. Yargıya
baskı yapmayın, alışkanlıklarınızdan lütfen
vazgeçin.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Komutan suçluysa komutan
hakkında gereğini yap, savcı suçluysa savcı hakkında
gereğini yap. Lafazanlık yapma!
BAŞKAN Sayın Özdemir, lütfen
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Siz böyle
baskı yaptığınız sürece ben Türkiyeyi Avrupa
Birliği standartlarına yükseltmekte çok sıkıntı
yaşarım. Bunu Avrupalılara anlatamam. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Lafazanlık yapma,
gereğini yap, iktidarsınız!
BAŞKAN Sayın Bakanım
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Avrupalılar, siz siyasilerin işinize geldiği zaman yargı
mensuplarına sahip çıkıp, işinize geldiği zaman da
onları eleştirmenizi anlamakta zorlanıyorlar.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Aynı şeyi sen
yapıyorsun, aynı şeyi siz yapıyorsunuz.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Lütfen,
böyle yapıp ülkemizin imajına zarar vermeyin.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Başbakan
yaptığı için zorlanıyorsunuz.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın
Kamer Genç bir ithamda bulundu. Sayın Genç, sizin ithamlarınıza
aslında cevap bile vermemek lazım ama bu Meclisin yüce üyelerinin
hatırına ben çok açık ve net bir şey söyleyeyim: Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
dört buçuk yıl danışmanlığını, iki yıl
partisinin Genel Başkan Yardımcılığını
yaptıktan sonra Bakanlar Kurulu üyesi olmuş bir kişiyim. Ben
geldiğim konuma öyle paraşütle gelmedim. On yedi yıl yurt
dışında ülkemin lobiciliğini yaptıktan sonra geldim
ülkeme, siyasete girdim, önce milletvekili oldum, sonra partimin Genel
Başkanının ve Başbakanın danışmanı
oldum, daha sonra Merkez Karar ve Yürütme Kurulu üyesi oldum, ondan sonra MYK
üyesi oldum, Genel Başkan Yardımcısı oldum, ondan sonra da
Bakanlık görevi verildi, onu da gücümün yettiği kadar yapmaya
çalışıyorum. Ama bütün bu süre zarfında, sekiz
yıldır siyasette bulunduğum süre zarfında Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın yakın çalışma arkadaşı
olmaktan büyük onur duydum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından alkışlar [!]) Onun
bütün toplantılarında sadece ülkemizin ve milletimizin
çıkarlarını koruduğuna şahit oldum. Hiçbir yerde,
hiçbir zaman kendi şahsi çıkarları veyahut da herhangi bir
şahsın çıkarları için bir girişimde
bulunmadığı gibi, hiçbir şekilde birinden bir talepte
bulunmadığına şahit oldum. Tek talebi olmuştur,
milletimizin refahı, ülkemizin kalkınması, bu ülkenin gerçekten
adalete ve kalkınmaya kavuşması. Onun için, bu
ithamlarınızı çok ayıp
karşıladığımı özellikle vurgulamak istiyorum ama
sizden de bunun dışında bir şey bekleyemeyeceğimizi
artık öğrendik. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bakanım
Lütfen arkadaşlar
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sayın
Gök Referandum sırasında bir tek oylamama mı olacak yoksa her
madde için ayrı ayrı oylama mı olacak? diye sordu.
İSA GÖK (Mersin) Konu birliği, iyi
anlamamışsın.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Yani Tek
paket mi yoksa her farklı şey için ayrı bir oylama mı
olur? diye sordu.
Arkadaşlar, biz referanduma giderken Anayasayı
değiştirmek için gideceğiz. Anayasayı
değiştirecek olan Meclistir, sizsiniz. Burada onun kararını
hep beraber verelim. Gelin, burada Anayasa değişikliğini de
beraber geçirelim, referanduma bile gitmemize gerek kalmaz. Gidilecekse de
hangi ölçüde gidileceğine bu Meclis karar verecektir, bunu Hükûmetin bir
üyesi olarak ben niye cevaplandırayım. Ona ben karar
vermeyeceğim, siz karar vereceksiniz, Türk milletinin yüce temsilcileri
karar verecekler. Onun için, burada, böyle, istismar yapıp insanların
kafasını karıştırmanın bir anlamı yok.
Sayın Sakıkın da yorumuna bir cevap vermek
istiyorum. Sayın Sakıkın, Sayın Kaplanın bugün
yaptığı açıklamaların çok anlamlı olduğuna
ben de inanıyorum. Ben de Türkiyenin güneydoğusunda
doğmuş, o bölgenin insanı olan bir kişi olarak bu ülkenin
Kürtü, Türkü, Çerkezi, Lazı Alevisi Sünnisi, askeri, sivili, genci,
yaşlısı, kadını, erkeği artık birbirimizle
uğraşmaktansa ortak paydalarımızda kenetlenmemiz gerektiğine
inanıyorum. Bu yüzden, bütün milletvekillerimizin Türkiyeye yakışır
yasaları değiştirmek için, Anayasayı değiştirmek
için iş birliği yapmasını ümit ettiğimi belirterek
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 462 Sıra Sayılı yasa
teklifinin 3. maddesindeki Bakanlar Kurulu ibaresinin Adalet Bakanı
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
|
Kamer
Genç Tayfun
İçli Vahap
Seçer |
|
Tunceli Eskişehir
Mersin |
|
Metin
Arifağaoğlu Yaşar
Ağyüz |
|
Artvin Gaziantep |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER
ÜSTÜN (Sakarya) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 462 sıra sayılı Yasa Teklifinin 3üncü maddesi
üzerinde verdiğim önergeyle ilgili görüşlerimi bildirmek üzere söz
aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi, sabahtan beri burada çok şeyler dinledik. Tabii,
beş dakikalık bir zaman içinde bir şey söyleyemezsiniz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, aklın yolu birdir,
eğer akıllı olanlar varsa onların aklının yolu da
birdir. Şimdi, eğer demokratikleşmek istiyorsanız, evvela
şu barajları bir indirin. Şimdi, çıktınız,
AKPliler dediniz ki, barış ve kardeşlik projesini getirdik.
Peki barış ve kardeşlik projesini getirdikten sonra Doğu
ve Güneydoğuda o kadar belediye başkanını kelepçelerle tek
sıra hâlinde mahkemelere getirmek, barış ve kardeşlik
konusu mudur? Bilakis, o konuya darbe vurdunuz. (BDP sıralarından
alkışlar) Yani, şimdi, söylediğiniz şeylere siz hiç
riayet etmiyorsunuz.
Şimdi, bakınız değerli arkadaşlar,
eğer bir ülkede ciddi bir sıkıntı varsa, o ülkenin
insanları, parlamentoları rizikoyu göze alır, gerekirse belirli
bir problemin çözümü için hukuku bile askıya alır. Mesela, Habur
konusunda yapılan eleştirileri ben şahsen çok fazla da yerinde
görmüyorum. Neden yerinde görmüyorum? Eğer, o tür olaylar silahlı
eylemleri sonlandıracaksa, belli bir süre için bu gibi uygulamaları
yaparak o silah taşıyan insanları getirelim, silahı
bırakırlarsa
Burada memleketin menfaati var. Amaç nedir? Amaç, yeni
kan dökülmesini önlemektir. (BDP sıralarından alkışlar)
Devlet yönetiminde sorumlu olan kişiler, sorumluluk alan kişiler
gerektiği zaman rizikoyu göze alır, problemini çözer ve onun sonucuna
da katlanır. Devlet adamlığının vasfı budur.
Böyle olmadan, şimdi çıkıp da burada
Ben sabahtan beri
dinliyorum.
Bakın değerli arkadaşlarım, şimdi, ben
1980den beri bu Meclisteyim, gördüğüm olay şu: Birileri
çıkıyor hep yani böyle, işte kimisi darbelere vuruyor, kimisi
işte partilere vuruyor, işte o Danışma Meclisinde de ondan
önceki partileri kötülüyorlardı, siz de biliyorsunuz. Yani şimdi
mesele şu: Mesele, biz ne yapıyoruz? Biz bu memleketi hakikaten
sağlıklı yönetebiliyor muyuz? Bir adım ileriye
götürebiliyor muyuz? Türkiye Cumhuriyeti devletine bir itibar
kazandırabiliyor muyuz? Bu memleketin kaynaklarını en iyi
şekilde kullanabiliyor muyuz? Bu memlekette işsizliği
halledebiliyor muyuz? Bu memlekette yapılan soygunları
cezalandırabiliyor muyuz? Bütün mesele bu. Bütün mesele, bu memleketi
sağlıklı yönetebiliyor muyuz? Burada bizim meselelerin üzerine
gitmemiz lazım.
Şimdi, burada, bir Anayasa değişikliğini
getirecekseniz, bir getirin bakalım neyi getireceksiniz, evvela onun
üzerinde konuşalım. Şimdi havanda su dövüyoruz.
Ben size bir eşek meselesini anlatayım arkadaşlar.
Şimdi, kervanın birinde bir deve ile bir eşek çok zayıflamış.
Kervancı Bunları bir dağa bırakalım, gitsin.
demiş. Gelmişler, bir yerde dağa bırakmışlar o
eşekle deveyi. Bir süre sonra, eşekle deve dağda yemiş,
içmiş, semirmiş. Bir gün o yoldan geçerken yine bir gürültü
kopmuş, çok gürültü kopunca, eşek Ben anıracağım.
demiş. Deve demiş ki: Anırma, bak, bizim yerimiz rahat,
anırmaya gerek yok, burada güzel güzel geçinip gidiyoruz. Yok,
anıracağım. demiş. Peki. Anırınca, bu defa,
gelmişler, bakmışlar ki böyle semirmiş eşekle bir deve
orada. Almışlar deveyle eşeği götürmüşler,
eşeğin sırtına palansız yük yüklemişler, devenin
de sırtına yük yüklemişler. Bir süre sonra, eşek
bakmış ki yükü taşıyacak durumda değil. Bu eşek
bu yükü taşımıyor. Ne yapalım? Bu eşeği devenin
sırtına bindirelim. demişler. Onu da bindirmişler fakat
deve de bir yarın başına gelince Vallahi benim canım
oynamak istiyor. Ne yapalım? demiş. Eşek Ya, oynama, bizi
tehlikeye atarsın. demiş. Yok, ben oynayacağım. demiş.
Oynayınca, deveyle eşek yardan düşmüşler.
Aşağı gidince eşek sormuş: Ne yaptık biz? Ya,
sen anırdın gereksiz yere, ben de gereksiz yere oynadım,
işte bu hâle geldik. Bundan herkesin kendisine bir ders alması
lazım. Bakın, bu memleket elden gidiyor, bu memlekette çok ciddi
sıkıntılar yaratıyorsunuz. Bu memleketi ciddi ciddi
yönetseniz, 340 milletvekilisiniz, bu memlekette
Bakın, sabahtan beri burada birtakım şeyler
söyleniyor. Yahu Allah rızası için, sizin İktidarınız
zamanında, sizin belirli makamlara getirdiğiniz insanlar doğru
dürüst bir atama yaptılar mı? Sol düşünceli insanların
hepsini ezdiler. İmtihanlara giriyor, hâkimlik imtihanına giriyor,
savcılık imtihanına giriyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Devamla)
ve bu insanlar yazılıda en büyük
puanları aldıkları hâlde, gidiyorlar
En fazla mağdur olan
bizim Tuncelililer. Neresi memleketin? Tunceli Git kardeşim, bizim
seninle işimiz yok. diyorlar. Bunları defalarca burada dile
getirdim. Onun için, değerli milletvekilleri, bakın, bu memleket
hepimizin memleketi. Bu kürsüden çok gelen giden oldu.
Geçen, Kandil gecesiydi, hiç olmazsa o gün
Hasip Bey
çıktı, burada bir konuşma yaptı, ben de bir on dakika
konuşmak istedim, konuşmalarımı kestiniz. O gün o kanunu
çıkarmanız lazımdı -sırf beni konuşturmamak için-
karar yeter sayısı da yoktu, Meclis Başkan Vekili de sizden
yanaydı. Hâlbuki benim gönlüm de istiyordu ki o gün, hakikaten o günün
anlamına uygun bir konuşma yapayım çünkü ben yılların
deneyimini taşıyan bir insanım. Sizin icraatlarınıza
karşı bir saygı duymadığım için ben burada gerçek
anlamda kendi düşüncelerimi söylemek istemiyorum çünkü neden söylemek
istemiyorum? Siz o düşüncede insanlar olmadığınız için
-iktidar grubu- onun için böyle hareket ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Dolayısıyla, burada, bu memleket
hepimizin. Burada bir yerde birleşmemiz lazım ama maalesef sizin
işte çoğunluğunuz var, işte böyle gülüyorsunuz, hâlbuki
ağlanacak hâlimize gülüyoruz. Ben burada gülünecek şeyler
söylemiyorum.
Bakın, bu memlekette
İşte, sabahtan beri havanda
su dövüyoruz. Şimdi, Bekir Bey çıkmış, kasaba
avukatlığından gelmiş, bana Anayasa dersi veriyor. Böyle
şey olmaz ki ya. Kardeşim, sen bunları bilmiyorsun. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) Sen kasaba avukatlığı bile
yapamazsın.
KAMER GENÇ (Devamla) Tamam, kasaba avukatları içinde çok
kaliteli insanlarımız var. Hukuk bilgisi karşısında
saygı duyduğumuz şeyler var ama
SUAT KILIÇ (Samsun) Sende hukukun hsi yok.
KAMER GENÇ (Devamla)
Bekir Beyin orada çıkıp da bize
Anayasa dersi vermesi yakışmıyor çünkü
SUAT KILIÇ (Samsun) Seni kim Danışma Meclisi üyesi
yaptı Meclise? Seni Danışma Meclisi üyesi yapan kim?
KAMER GENÇ (Devamla)
doğru şeyler söylemiyor
arkadaşlar. Onun için, bilgiyi bilgi sahibinden öğrenmek lazım
ama herkes çıkıyor burada kendi yetkisi, bilgisi, kabiliyeti içinde
olmayan konuları burada dile getiriyor.
BAŞKAN Sayın Genç
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Cevap ver, cevap.
KAMER GENÇ (Devamla) Onun için, burada deneyime, bilgiye bir
saygı duymamız lazım.
Bu huyunuz devam edebilir ama şunu bilesiniz ki yakında
seçime gidiyoruz, o seçimden sonra bu sıralarda sizin olmayacağınız
kesin.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Saygıdeğer arkadaşlarım, Sayın Genç,
bakınız, siz de söylediniz, Cumhuriyet Halk Partisi
sıralarında, Milliyetçi Hareket Partisi sıralarında, AK
PARTİ sıralarında da illerden, ilçelerden gelmiş olan
avukat arkadaşlarımız var yani Kasabadan gelmiş bir
avukat. sözü hepimizin gönlünü incitir. Öncelikle, avukat
arkadaşların doğrusu bu hususu sükûnetle
karşılamaları benim de garibime gitti. Onu da takdirlerinize
sunarım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oyunun rengini belirtmek üzere, lehte Kamer Genç, Tunceli
Milletvekili.
Sayın Genç, buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 462 sıra sayılı Yasa Teklifinin
oylanmasından önce, 86ncı maddeye göre oyumun rengini belirtmek
üzere, önergelerimin işleme girmeyeceği hesabıyla, daha önce de
aleyhte söz alan arkadaşımız olduğu için, lehte söz
aldım.
Tabii ki bence, bu kanunla referandumun altmış gün
içinde yapılmasında bir sakınca yok çünkü aslında,
hakikaten, yüz yirmi gün, devamlı, halkın bu konularla ilgilenmesi
ülkede birtakım sıkıntılar da yaratabilir ama bence yine de
altmış gün az çünkü bugün, iktidar partisinin elinde bir güç var.
Bakın, şimdi, Tayyip Bey konuşmaya başladığı
zaman, bütün televizyonlar yayını kesiyor, Tayyip Bey konuşuyor.
Şimdi, dünyanın hiçbir tarafında böyle bir şey yok.
Bakın, ben bir televizyon programına çıktım, Tayyip Beyle,
Cemil Çiçekle ilgili birtakım olayları dile getirdim. Dile
getirdiğim olaylardan birisi şu: Efendim, Cemil Çiçekin damadı
TOKİden bir iş almış 1 trilyon 800 milyar liraya, 300
milyar liraya birisine vermiş ve 1,5 trilyonu cebine koymuş.
Söylediğim olay şu, yine Tayyip Bey ile ilgili söyledim:
İşte bu -biliyorsunuz- iki bankadan 750 milyon dolar aldı, kendi
damadının başında bulunduğu şirkete
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) Bu kanunla alakalı ne diyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) Bir dakika canım, sen ne
sabırsızlanıyorsun, olaya geleceğim.
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) Sabah akşam konuşuyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) Ondan sonra, o 750 milyon lirayı
getirip de kendi damadının şirketine vermesi konusunu dile
getirdim.
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) Bu Meclisle dalga mı geçiyorsun
sen?
KAMER GENÇ (Devamla) Ayrıca da Deniz Feneri meselesini dile
getirdim. Deniz Fenerinde arkadaşlar yayın yasağı
getirmişler. Ben dedim ki: Niye yayın yasağı
getiriyorsun?
Ya, arkadaşlar, şimdi, bu Deniz Feneri olayından
dolayı Almanyadaki Frankfurt Vakıflar Bankasından 1 milyon 700
bin euro alınmış. Bu 1 milyon 750 bin euronun 400 bin eurosu
Tayyip Beyin oğlunun bacanağının hesabına
gönderilmiş, 400 bin eurosu. Yani işte, Haliç Limitet Şirketi
hesabına gönderilmiş. Yani TV8de konuştum ben bunu, dedim ki:
Ya, acaba, bu 400 bin euro ne amaçla Frankfurttaki Vakıflar Bankası
şubesinden alınmış da Tayyip Beyin oğlunun
bacanağının Haliç Limitet Şirketi hesabına
gönderilmiş? Bunu bana izah etsinler. Yani bunu birkaç defa söyledim.
Şimdi, hani diyorsunuz ya: Meclis seçsin Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunu. Meclisin seçtiği bir RTÜK var.
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) Seni Danışma Meclisine
nasıl seçtiler?
KAMER GENÇ (Devamla)
Bakın, RTÜK ne yapmış? Hemen, benim bu konuşmamdan
dolayı tutmuş TV8e ceza vermiş.
Sayın milletvekilleri, bir milletvekili, bir vatandaş
bir televizyon kanalına çıkar da oradaki olayları dile
getirirse, hem de gerçek olan olayları dile getirirse Tayyip Beyden
korkan o RTÜK üyeleri hemen oraya ceza verir mi? İşte sizin
yaptığınız, seçtiğiniz kurumların, AKPnin
seçtiği ve tarafsız olması gereken kurumların
uygulamaları ortada. Yani tamamen Tayyip Beyin gözüne girmek için Aman
ben ne yaparım! diye
Böyle bir ceza verilir mi? Peki, şimdi o
cezayı televizyon kanalına verdiğin zaman yarın hangi
televizyon kanalı beni kanalına çıkarır? Çünkü ben bu AKP
İktidarı zamanında yapılan birtakım soygunları,
keyfîlikleri dile getiriyorum, ihale yolsuzluklarını dile
getiriyorum.
Geçenlerde burada mesela, TOKİ Kanunu çıktı.
TOKİ Kanunu çıkınca benim Çemişgezek ilçemizde 100
metrekarelik bir inşaatı 162 milyar liraya yapıyorlar. Ben
burada dile getirince müteahhit gitmiş, oradaki işçileri kovmuş
Kamer Genç sizin aleyhinize konuştu. demiş. Yahu ben niye aleyhine
konuştum?
AHMET YENİ (Samsun) Aleyhinde konuştun tabii.
KAMER GENÇ (Devamla) Ben diyorum ki arkadaş, sen benim
ilimde 162 milyar liraya TOKİ olarak bir ev yapamazsın, o
vatandaşlar bu parayı vermez. Hâlbuki Çemişgezek merkezinde de
50 milyara yapıyorsunuz, onu da 50 milyara yap.
AHMET YENİ (Samsun) İşçilerin ekmeğiyle
oynadın.
KAMER GENÇ (Devamla) Dolayısıyla, o vatandaşlara
kazık atma çünkü senin ihale verdiğin kişi, ondan sonra, senin
Küçükçekmece Belediye Meclis Üyesi. Dolayısıyla, 6-7 trilyon liraya
mal olan bir inşaatı sen 16 trilyon 250 milyara mal ediyorsun. E bu
günah değil mi arkadaşlar? Bu günah diyorum. Bunları
söylediğimiz zaman milletin hoşuna gitmiyor. Dolayısıyla,
sizden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç, süreniz tekrar başladı,
bakın süre uzatıldı. Şimdi, kanunun görüşülmesi için
çok az bir zaman kaldı, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, bunları dile getirmek
bizim parlamenterlik görevimiz sayın milletvekilleri. Yarın siz de
bunları
Yarın siz muhalefete düştükten sonra zaten bu
sıralara da gelmezsiniz çünkü çok keyfî ve inanınız, halk
nazarında
Ben halkın içindeyim her gün, sizinle ilgili o kadar çok
övücü laflar söylüyorlar ki şimdi ben bunları burada söylemeyeyim ama
sizi yarına seçimde sandığa gömerler, hiç merak etmeyin.
Saygılar sunuyorum.
Ben çekimser oy veriyorum, kabul vermiyorum efendim.
BAŞKAN Oyunuzun rengini belirtmek üzere lehte
almıştınız, onu kamuoyunun takdirine
Evet, saygıdeğer arkadaşlarım
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, lütfen
Bir arkadaşımız daha oyunun rengini belirtmek üzere
konuşma yapacak. O bakımdan, zamanımız az kaldı.
Teklifin görüşmelerinin bitimine kadar çalışma
süremizin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oyunun rengini belirtmek üzere, aleyhte Konya Milletvekili
Sayın Atilla Kart.
Buyurun efendim.
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; İç Tüzükün 86ncı maddesi gereğince teklifin
tümü üzerinde ne yönde oy kullanacağımı ifade etmek üzere söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bu teklife neden
karşıyım? Bunu hemen ana başlıklarla ifade etmek istiyorum.
Çünkü siyasi iktidarın gündeminde dokunulmazlıklar ve geçici 15inci
madde düzenlemesi yok; seçim barajı yok; Siyasi Partiler Yasası yok;
başbakan ve cumhurbaşkanının görev, yetki ve
sorumluluklarıyla ilgili bir çalışma yok; Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun yargı tabanlı olarak yeniden
oluşturulmasına dair bir çalışma yok; Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun idari ve mali özerkliğinin
sağlanmasına dair bir çalışma yok; yine, adalet müfettişliği
kurumunun adalet bakanının emrinden çıkarılmasına dair
bir çalışma yok; keza, bununla bağlantılı olarak
bütüncül bir şekilde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve YAŞ
kararlarının yargı denetimine tabi tutulmasına dair bir
bütüncül çalışma yok. Yine, askerî ve sivil yargının
ayrımının objektif ve evrensel ölçülere uygun bir şekilde
yapılmasına dair hiçbir çalışmanın
olmadığını görüyoruz; keza, adli kolluk
çalışmasının yapıldığına dair hiçbir
öneri ve çalışmanın olmadığını biliyoruz;
toplu sözleşme ve genel grev hakkının düzenlenmesine dair hiçbir
çalışmanın olmadığını biliyoruz; yine,
sendikal haklara dair, örgütlenme özgürlüğüne dair bir
çalışmanın olmadığını biliyoruz;
bağlantılı olarak, Adli Tıp Kurumunun özerkliğinin sağlanmasına
dair hiçbir çalışmanın olmadığını biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, 1982 Anayasasının
yarattığı en büyük tahribat şudur: 1982 Anayasası
yargıyı ve yargıcı
bürokratlaştırmıştır. Bu noktada, yapılan bu
tahribata rağmen, yargı, kendi
kazanımlarıyla yargı hizmetlerini vermeye
çalışmıştır. Ancak siyasi iktidarın bu
yapısal zorlukları, yapısal zorlukların
yarattığı bu engelleri gidermesi gerekirken, siyasi
iktidarın bu yapısal zorlukları kalıcı hâle
getirdiğini ve kurumsal hâle getirdiğini, bütün gayretinin bu yöne
yönelik olduğunu görüyoruz. Bu teklif ile yargıya yönelik bu
yapının kalıcı ve kurumsal hâle getirilmesinin
altyapısının ön düzenlemesinin yapılmak istenildiğini
görüyoruz değerli milletvekilleri.
Tüm bu sebeplerle, bu düzenlemeler konusunda, anayasal
düzenlemeler konusunda ve anayasal düzenlemelerin esasını teşkil
edecek ön düzenlemeler konusunda siyasi iktidar güven vermediği için,
toplumsal uzlaşmayı önemsemediği için bu teklife karşı
olduğumu beyan ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kart, teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, teklifin
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Teklifin hayırlı olmasını diliyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 4 Mart 2010 Perşembe günü,
alınan karar gereğince, saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Size ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza
hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 20.02