DÖNEM: 23 CİLT: 65 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
82nci
Birleşim
6 Nisan 2010 Salı
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak
içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- İzmir Milletvekili
Canan Arıtmanın, Türk kadınına belediye seçimlerinde seçme
ve seçilme hakkını tanıyan yasanın kabul edilişinin
80inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, Öldürülen Gazeteciler Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Türk polis teşkilatının
kuruluşunun 165inci yıl dönümüne ve Polis Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
ÇEŞİTLİ İŞLER
1.- Genel Kurulu
ziyaret eden Hollanda Senato Başkanı Rene van der Lindene
Başkanlıkça Hoş geldiniz denilmesi
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Sinop
Milletvekili Engin Altay ve 31 milletvekilinin, eğitim fakülteleri
mezunlarının istihdamındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/654)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin,
askerlik hizmetini Doğu ve Güneydoğu Anadoluda yapan kişilerin
travma geçirdiği iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/655)
3.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 20 milletvekilinin, Edirnede yaşanan su
taşkınları sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/656)
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Bulgaristan
Türklerinin ülkemizde ve Bulgaristanda yaşadıkları
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/657)
C) Tezkereler
1.- (10/67, 75,
82, 122, 141, 180, 193, 208, 216, 229, 304, 309, 320, 324, 336, 337, 342, 374,
377, 388, 404) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin bir ay
uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1154)
D) Önergeler
1.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, (2/526) esas numa-ralı Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/200)
E) Duyurular
1.- (2/650) esas
numaralı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin, bazı üyelerin imzalarını geri almaları sonucu
imza sayısı Anayasanın 175inci maddesinde öngörülen
sayının altına düştüğünden, ilk imza sahibine iade
edildiğine ilişkin duyuru (4/201)
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 165inci yıl dönümüne, Polis
Gününe ve Fenerbahçe Acıbadem Voleybol Takımının Avrupa
ikinciliğine ilişkin açıklaması
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Türk polis teşkilatının
kuruluşunun 165inci yıl dönümüne ve Polis Gününe ilişkin
açıklaması
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahyada görevi başında
hayatını kaybeden polis memuruna ve polis teşkilatının
kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması
4.- Van
Milletvekili İkram Dinçerin, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Deniz Baykalın, il kongresi nedeniyle Vana
yaptığı ziyarette meydana gelen olaylara ilişkin
açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı Deniz Baykala Vanda yapılan
saldırının bazı AKP mensupları tarafından
organize edildiğine ilişkin açıklaması
6.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Deniz Baykalın, Vanda kendisine karşı
yapılan saldırıyla ilgili olarak, henüz olay
araştırılmadan, doğrudan doğruya AK PARTİ
teşkilatına suçlamada bulunmasını
yadırgadıklarına ilişkin açıklaması
7.- Konya
Milletvekili Özkan Öksüzün, Konya Milletvekili Faruk Balın, Cihanbeyli
Organize Sanayi Bölgesinin kurulmasına Sanayi Bakanlığınca
izin verilmemesi ve Cihanbeyli Belediyesinin katı atık borcunun
İller Bankası tarafından tahsil edilmesi konusunda
yanlış bilgiler verdiğine ilişkin açıklaması
8.-
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin, Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, konuşmasında dile
getirdiği esnaf, küçük işletme sahiplerinin borçlarına
ilişkin açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Tanın, (10/618) esas numaralı önergeyle faili
meçhul siyasi cinayetler konusunda Meclis araştırması
komisyonunun oluşturulmasının, Anayasa
tartışmalarının yapıldığı bugünlerde
zamanlaması bakımından da yerinde olacağına
ilişkin açıklaması
10.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemirin, Konya Milletvekili Ayşe
Türkmenoğlunun, Madımak katliamını kınıyor
olmasını teşekkürle karşıladığını
ancak Madımak katliamının faili meçhul cinayetlerden
sayılmasının doğru olmadığına, faillerinin
belli olduğuna, bu cinayeti işleyenlerin hâlâ yakalanamamış
olmasının Hükûmetin aczi olduğuna ilişkin
açıklaması
11.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, sözlü sorular cevaplandırılırken
zaman aşımına uğrayan konularla ilgili yapay cevaplar
verildiğine, dönemin Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından
atamaları yapılan Aslan Sinirle ilgili yolsuzluk iddiasına ve
Kızıltepedeki üniversite sınav uygulamasının
düzeltilmesine gidilip gidilmeyeceğine ilişkin açıklaması
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/589) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 6/4/2010 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
2.- 321 sıra
sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısının
görüşmelerinin Genel Kurulun 6/4/2010 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına, bundan başka bir konunun görüşülmemesine
ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- (10/618) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 6/4/2010 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
4.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Konya
Milletvekili Faruk Balın, Konya Milletvekili Özkan Öksüzün
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, RTÜKe alınan personele
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçtan sözlü soru önergesi (6/914) ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
2.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, yönetici atamalarıyla ilgili iddialara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1395) ve Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçunun cevabı
3.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, iptal edilen öğretim
programlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1413) ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahyadaki okul eksikliklerine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1426) ve Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçunun cevabı
5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, üniversite-sanayi işbirliğinin
geliştirilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1469) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
6.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, bilgisayar öğretmenlerinin
sorunlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1473) ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
7.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Şırnaktaki okul
ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1494) ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
8.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Şırnaktaki
öğretmenlerin ek ödenek ve lojman sorunlarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1495) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı
9.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Şırnaktaki
öğretmen açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1496)
ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
10.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Güçlükonak-Fındık
beldesindeki okul ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1497) ve
Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
11.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Beytüşşebaptaki
okul ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1498) ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
12.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, İdildeki okul
ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1500) ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
13.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Uluderedeki okul
ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1501) Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
14.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaşın, bir sendika şube
başkanı hakkında soruşturma açılmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1503) ve Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçunun cevabı
15.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, bir okulun sosyal tesis ihtiyacına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1550) ve Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçunun cevabı
16.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, taşımalı eğitim yapılan
okullardaki bazı ihtiyaçlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1551) ve
Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
17.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, öğretmenlik mesleğine
münhasır yasa yapılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1638) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
18.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, öğretmen atamalarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1650) ve Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçunun cevabı
19.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Açık Öğretim Fakültesi
öğrencilerine tek ders sınav hakkı tanınmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1654) ve Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçunun cevabı
20.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, sözleşmeli öğretmenlerin
durumuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1658) ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
21.-
İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin, anadil eğitimi veren
üniversitelere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1660) Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
22.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, İLKSANın bir ihalesine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1703) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı
23.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Niğdedeki okul ve öğretmen
ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1748) ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
24.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin, bir grup üniversite öğrencisi
hakkında açılan soruşturmaya ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1755) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
25.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Tokatın bazı ilçelerindeki yeni okul
ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1806) ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
26.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, okullarda madde
bağımlılığına karşı yürütülen
çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1807) ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLAR-DAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.- Ankara
Milletvekili Haluk İpekin, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve 18 Milletvekilinin, Afyonkarahisar Milletvekili Halil
Ünlütepe ve Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizli Milletvekili
Hasan Erçelebi ve 10 Milletvekilinin, Diyarbakır Milletvekili Gültan
Kışanak ve 19 Milletvekilinin, Şırnak Milletvekili Sevahir
Bayındırın, Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi ve 5 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ile Anayasa Komisyonu Raporu (2/636, 2/123, 2/200, 2/288, 2/304,
2/342, 2/364, 2/474, 2/596) (S. Sayısı: 490)
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Başkanına yönelik komplo iddialarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı
(7/11459) (Ek cevap)
2.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, Tekirdağ F Tipi Cezaevindeki uygulamalara
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı
(7/12146)
3.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, bir suç duyurusuna
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı
(7/12147)
4.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, ceza ve infaz kurumlarındaki
sağlık hizmetlerine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Sadullah Erginin cevabı (7/12252)
5.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, Iğdırda bir
operasyon sonrası hazırlanan dava dosyasına ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/12255)
6.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, görevden uzaklaştırma kararlarına
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı
(7/12493)
7.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özerin, Bursa Adli Tıp Kurumunun yerinin
değiştirilmesine ve personel ihtiyacına ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/12690)
8.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Tekel işçilerinin
okullarda yardımcı hizmetler kadrosunda değerlendirilmesine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/12866)
9.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, Edirnede su
taşkınlarının önlenmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/12883)
10.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, bir öğretmenin
durumuna ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/12901)
11.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, TRTnin kurum dışına
yaptırdığı programlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/12920)
12.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, Edirnedeki taşkın önleme
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/12942)
13.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, DSİde çalışan ziraat
mühendislerinin bazı sorunlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/12944)
14.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, Boyabatta afet konutu yapımı
işine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/13006)
15.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Elbistandaki TOKİ
konutlarının yönetimi ile TOKİnin konut üretimi ve
satışına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/13013)
16.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, emekli aylıklarından
bazı derneklere para kesilmesine ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/13025)
17.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, İşsizlik Sigortası Fonunun
kullanımına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/13026)
18.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, emekli aylıklarından bir
derneğe yapılan kesintiye ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/13027)
19.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRTdeki bazı personel
hareketlerine,
TRTnin iptal ve
ihdas edilen kadrolarına,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/13028), (7/13029)
20.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararlarının tebliğine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat
Ergünün cevabı (7/13085)
21.- Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepenin, emekli aylıklarından
yapılan bir kesintiye ilişkin Başbakandan sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı
(7/13088)
22.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün, emekli maaşlarından bir derneğe
yapılan kesintiye ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/13106)
23.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homrişin, emekli maaşlarından bir
derneğe yapılan kesintiye ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/13107)
24.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, emekli maaşlarından bir
derneğe yapılan kesintiye ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/13108)
25.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, çevre görevlisi uygulamasına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/13111)
26.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Samsat Pompaj Sulama
Projesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/13112)
27.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, TRTnin Parlamento bürosundaki elemanlara
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/13114)
28.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, bazı istisnai memuriyet kadrolarına
yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/13115)
29.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, bazı istisnai memuriyet kadrolarına
yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Egemen
Bağışın cevabı (7/13153)
30.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, bazı istisnai memuriyet kadrolarına
yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Mustafa Demirin cevabı (7/13156)
31.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, Çatalzeytin TOKİ afet
konutlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/13167)
32.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, işçi emeklilerinin
maaşından yapılan bir kesintiye ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı
(7/13189)
33.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Medula Reçete Provizyon
Sistemine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/13192)
34.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, bir taş ocağı için verilen
ÇED raporuna ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/13195)
35.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, Tekirdağ Kültür
Merkezinin yapımına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/13216)
36.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, Çimpe Kalesinin restorasyonuna ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/13217)
37.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepte tarih ve kültür
varlıklarına yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/13218)
38.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, OSBlere bedelsiz arsa tahsisine
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergünün cevabı
(7/13239)
39.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Kemalpaşa OSBnin genişleme
alanındaki kamulaştırmalara ilişkin sorusu ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Nihat Ergünün cevabı (7/13240)
40.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, AB fonlarının kullanımına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Egemen Bağışın
cevabı (7/13256)
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.00te açılarak beş oturum yaptı.
Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat, su kaynakları ve kullanımına,
Karabük
Milletvekili Cumhur Ünal, Karabük Demir Çelik Fabrikalarının ve
Karabükün kuruluşunun 73üncü yıl dönümüne,
Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkaya, Kocaeli Şekerpınarda yaşayan bir
kısım vatandaşların imarla ilgili sorunlarına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Van Milletvekili
Kerem Altun, Vanın düşman işgalinden kurtuluşunun 92nci
yıl dönümüne ilişkin bir açıklamada bulundu.
Moldova
Cumhuriyeti Gökoğuz Halk Topluşu heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin
uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin (6/1912) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri
verildiği bildirildi.
İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 25 milletvekilinin, ekonomi politikası
konusunda genel görüşme (8/12),
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 24 milletvekilinin, kadına yönelik
şiddetin nedenlerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi (10/651),
Bursa
Milletvekili Kemal Demirel ve 24 milletvekilinin, İstanbul Çevre Düzeni
Planının olası etkilerinin araştırılması
(10/652),
BDP Grubu adına
grup başkan vekilleri Batman milletvekilleri Ayla Akat Ata ve Bengi
Yıldızın, hayvancılık sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi (10/653),
Amacıyla
birer Meclis araştırması;
Açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemde
yerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü
sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/761) (S. Sayısı: 458),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
4üncü
sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan,
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/769) (S. Sayısı: 486) kabul edildi ve kanunlaştı.
5inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Ankara Milletvekili Haluk İpekin, Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 18 Milletvekilinin,
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemürün, Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 10
Milletvekilinin, Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak ve 19
Milletvekilinin, Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın,
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 5
Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Anayasa Komisyonu
Raporunun (2/636, 2/123, 2/200, 2/288, 2/304, 2/342, 2/364, 2/474, 2/596) (S.
Sayısı: 490) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı;
maddelerine geçilmesi kabul edildi.
Konya
Milletvekili Faruk Bal, Anayasa Komisyonu Başkan Vekili ve Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer Üstünün, şahsına sataşması
nedeniyle bir konuşma yaptı.
6 Nisan 2010
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşime 19.49da son
verildi.
|
|
Şükran
Güldal MUMCU |
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
|
|
|
Yusuf
COŞKUN |
|
Fatih
METİN |
|
Bingöl |
|
Bolu |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 114
II.- GELEN KÂĞITLAR
2 Nisan 2010 Cuma
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, vergi ve prim
borçlarının yeniden yapılandırılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12810)
2.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirelin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin kredi
kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12812)
3.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirelin, Bursa Büyükşehir Belediyesinin kredi kullanımına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12813)
4.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirelin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin kredi kullanımına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12814)
5.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkayanın, TEKELe ait bir binanın
kiralanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12815)
6.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, demokratik açılım
projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12817)
7.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirelin, Rize Belediyesinin kredi kullanımına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12818)
8.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirelin, Sakarya Büyükşehir Belediyesinin kredi kullanımına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12819)
9.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğanın, valilerle yapılan bir
toplantıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12820)
10.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, kayıp çocuklara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12837)
11.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın,
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yardım kuponları ile
ilgili bir iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12838)
12.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemirin, valiliklerde
dağıtılan kitap ve broşürler ile makam odalarındaki
resimlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12839)
13.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, Erzurum
Büyükşehir Belediye Başkanı hakkındaki bir
soruşturmaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12840)
14.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, misyonerlerin
faaliyetlerine ve çocuk kaçırma olaylarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12841)
15.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçalın, kayıp ve kaçak enerji
sorununa ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12842)
16.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürekin, TEKELin bir
binasının tahsisine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12843)
17.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun,
İzmirdeki okulların elektrik ve su borçlarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12844)
18.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Vandaki ikili eğitime ve
sınıflardaki ortalama öğrenci sayısına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12845)
19.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Şanlıurfadaki ikili
eğitime ve sınıflardaki ortalama öğrenci sayısına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12846)
20.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
öğretmenlerin il içi yer değiştirmeleriyle ilgili bir
yazıya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12847)
21.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, taşımalı
eğitimde yaşanan trafik kazalarına ve diğer sorunlara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12848)
22.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, bir köydeki kapatılan
ilköğretim okuluna ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12849)
23.- Manisa Milletvekili Şahin Mengünün, tutuklu bulunan subay ve
astsubayların bazı özlük haklarına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12850)
24.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, sınır ve
iç güvenlik iskan tesislerinin TOKİ tarafından inşa edilmesine
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12851)
25.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, bazı askeri
personelin özlük hakları sorunlarına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12852)
26.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Karsta
kış sporları müsabakaları düzenlenmesine ilişkin
Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi
(7/12858)
27.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekicinin, Ankara-Yozgat-Sivas
Hızlı Tren Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12859)
No.: 115
5 Nisan 2010 Pazartesi
Teklif
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin; 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/656) (Anayasa Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2010)
Raporlar
1.- Kamu Hastane Birlikleri
Pilot Uygulaması Hakkında Kanun Tasarısı ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/439) (S. Sayısı: 493)
(Dağıtma tarihi: 5.4.2010) (GÜNDEME)
2.- Türk Dili Konuşan
Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/800) (S. Sayısı: 494) (Dağıtma tarihi: 5.4.2010)
(GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Siirtte battaniye üretiminin teşvikine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1956)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
2.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Siirtteki köy yollarının asfaltlanmasına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1957)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
3.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Siirt şehirlerarası otobüs terminaline
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1958)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
4.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Siirt-Kurtalana Halkbank şubesi açılmasına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) sözlü soru önergesi (6/1959) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/03/2010)
5.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Siirtteki öğretmen açığına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1960)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
6.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Siirtteki camilerin bakım ve onarımına
ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) sözlü soru önergesi (6/1961)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
7.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, bazı atıl konutların yurt olarak
değerlendirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1962) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/03/2010)
8.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Siirt Devlet Hastanesindeki personel açığına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1963)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
9.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Siirtteki altyapı yetersizliğine ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1964)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
10.- Karaman Milletvekili Hasan Çalışın, Sarıveliler
ilçesinde Ziraat Bankası şubesi açılmasına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
sözlü soru önergesi (6/1965) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/03/2010)
11.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, muhtarların özlük
haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1966) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
12.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun,
kayısıdaki tarım sigortası uygulamasına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1967)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
13.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Malatyada don
olayının oluşturduğu hasara ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1968)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
14.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Malatyadaki
don olayına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1969) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/03/2010)
15.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan Gençlik ve Spor
İl Müdürlüğünün bütçesine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk
Nafız Özak) sözlü soru önergesi (6/1970) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/03/2010)
16.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, çok amaçlı bir lisenin
bina ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1971) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahandaki internet evine
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1972)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
18.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Kura nehri projesine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1973) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/03/2010)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, muayene ve ilaç
katılım paylarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13464) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/03/2010)
2.- Hatay Milletvekili Süleyman
Turan Çirkinin, Ziraat Bankasının halka arzına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13465)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
3.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, ülkemizde bulunduğu iddia edilen nükleer
silahlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13466) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
4.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Bulgaristandan gelen bazı
soydaşların durumuna ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13467) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
5.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürkün, TRT adına yapılan bir röportaja ve TRTnin
yayın politikasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13468) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
6.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateşin, keçi yetiştiriciliğine ve
hayvancılıktaki bazı sorunlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13469) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/03/2010)
7.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateşin, MTA Tabiat Tarihi Müzesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13470) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/03/2010)
8.- Zonguldak Milletvekili
Ali Koçalın, Kalkınma Bankasında hizmet alımıyla
çalıştırılan personele ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13471) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/03/2010)
9.- Amasya Milletvekili
Hüseyin Ünsalın, TOKİ ve iştiraklerinin emlak
satışlarını gerçekleştiren firmaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13472)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
10.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, bir
toplantıyı izlemek isteyen bazı muhabirlerin engellendiği
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13473) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
11.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, bir köyün
bazı sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13474) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
12.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, Devlet Bakanı
Selma Aliye Kavafın bazı ifadelerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13475) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/03/2010)
13.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, bir şirketin
katıldığı ihalelere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13476) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/03/2010)
14.- Batman Milletvekili Bengi Yıldızın, bir cezaevinde
yaşandığı iddia edilen bir olaya ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13477)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
15.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Almanyadaki Deniz
Feneri Davası kapsamındaki bir isteme ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13478)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
16.- Van Milletvekili Fatma Kurtulanın, Van F Tipi Cezaevinde
yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13479)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/03/2010)
17.- Bursa Milletvekili Abdullah Özerin, Bursadaki bir hastanenin SGK
mevzuatına aykırı işlemler yaptığı
iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13480)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
18.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, toplum yararına
çalışma programı kapsamında çalıştırılan
bazı işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13481)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
19.- Edirne Milletvekili Rasim Çakırın, istifa eden
memurların emekli ikramiyelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13482)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
20.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRTnin Medya
Derneğindeki konumuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/13483) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
21.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepenin, RTÜKün bazı
üyeleri hakkındaki iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/13484) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/03/2010)
22.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRTdeki bazı
programlar için ödenen ücretlere ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/13485) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/03/2010)
23.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekicinin, TRTdeki insan
kaynakları yönetimine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/13486) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
24.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, sivil toplum
kuruluşlarına bütçeden yapılan yardımlara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent
Arınç) yazılı soru önergesi (7/13487) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/03/2010)
25.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın,
kadınlara yönelik şiddet olaylarına ilişkin Devlet
Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/13488)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
26.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın,
medyadaki cinsiyetçi yaklaşımlara ve bir reklama ilişkin Devlet
Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/13489)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/03/2010)
27.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının,
Tekirdağdaki belediyelerin ihalelerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13490)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
28.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının,
Tekirdağ toptancı halindeki dükkan yetersizliğine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13491)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
29.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Edremit Belediyesi
eski Başkanı hakkındaki yolsuzluk iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13492)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
30.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, basında yer
alan bazı illerde İstiklal Marşı okunmadığı
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13493) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/03/2010)
31.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, bir köy yolunun
asfaltlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13494) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/03/2010)
32.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Boğaziçi
öngörünümündeki kaçak yapılaşmaya ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13495)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
33.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Osmaniye Belediyesinin taraf
olduğu davalara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13496) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/03/2010)
34.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Osmaniyedeki trafik
suçlarına ve kazalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13497)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
35.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Osmaniye İl Genel
Meclisince tahsis edilen ve satılan taşınmazlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13498)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
36.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın,
gözaltındaki kötü muamele iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13499)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
37.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, doğal afetten zarar gören
bazı köylere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13500) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/03/2010)
38.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, İstanbul Çevre Düzeni
Planına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13501) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/03/2010)
39.- Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamanda
kullandırılan mikro kredilere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13502)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
40.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Şişlideki
bir arsanın imar durumunda yapılan değişikliklere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13503) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
41.- Ankara Milletvekili Tekin Bingölün, Ankara Büyükşehir
Belediyesiyle ilgili yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13504)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
42.- Van Milletvekili Fatma Kurtulanın, kaybolan bir YİBO
öğrencisine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13505) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/03/2010)
43.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün, kamu
taşınmazlarının turizm yatırımlarına
tahsisine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13506) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
44.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçalın, bandrol işlemlerinde
istenen banka dekontuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13507) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/03/2010)
45.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, Londrada
bulunan bir müzedeki Atatürk heykeline ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13508)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
46.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Karsta kamu
kuruluşlarının esnaftan et almasına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13509)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
47.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuzun, KİTlerde
çalışan bazı personelin özlük haklarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13510)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
48.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkayanın, Bartındaki elektrik kesintilerine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13511)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
49.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Kırklarelindeki
TEKEL taşınmazlarına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13512) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/03/2010)
50.- Samsun Milletvekili Osman Çakırın, Devlet Memurları
Kanununun 76. maddesine göre yapılan personel atamalarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13513) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
51.- Samsun Milletvekili Osman Çakırın, yazarlık
yazılım ihalelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13514) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/03/2010)
52.- Samsun Milletvekili Osman Çakırın, açılan
soruşturmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13515) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/03/2010)
53.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, bazı
personele ödenmesi gereken ücretlere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13516)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
54.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, bir beldedeki
taşımalı eğitime ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13517)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
55.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Ders Aletleri
Yapım Merkezinin yönetimine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13518) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/03/2010)
56.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, ilköğretim
müfettişlerinin sorunlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13519)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
57.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, Uşak Eşme
Yatılı Bölge İlköğretim Okulunun yönetimine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13520) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/03/2010)
58.- Van Milletvekili Fatma Kurtulanın, kaybolan bir YİBO
öğrencisine ve okullardaki şiddet iddialarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13521)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/03/2010)
59.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Çukurova Kadın Doğum
Hastanesi Başhekimi hakkındaki iddialara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13522)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
60.- Muğla Milletvekili Ali Arslanın, bazı genel
müdürlerin farklı yerlerde görevlendirildiği iddiasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13523) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
61.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhanın, tarım sigortası
uygulamalarının değerlendirilmesine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13524)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
62.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhanın, Manisada don afeti
mağduru çiftçilerin durumuna ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13525)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
63.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepenin, don afetinin
oluşturduğu mağduriyete ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13526)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/03/2010)
64.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhanın, tarım
dışı kullanıma açılan tarım arazilerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13527) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
65.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halisin, PTT personelinin
çalışma saatlerine ve taşeronlaşmaya ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13528)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
66.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
ulaştırma sektörü kaynaklı karbondioksit salımına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13529) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2010)
67.- Antalya Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalya Havalimanında
yabancı turistlerden alınan bir ücrete ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13530)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
68.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, bir
televizyon kanalında yayından kaldırılan diziye
ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru
önergesi (7/13531) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
69.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaşın, Karsın
Yapı Denetim Kanunu kapsamına alınmasına ilişkin
Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13532) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2010)
70.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, sivil toplum
kuruluşlarına bütçeden yapılan yardımlara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek)
yazılı soru önergesi (7/13533) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/03/2010)
71.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, sivil toplum
kuruluşlarına bütçeden yapılan yardımlara ilişkin
Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi
(7/13534) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
72.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, sivil toplum
kuruluşlarına bütçeden yapılan yardımlara ilişkin
Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi
(7/13535) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
73.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, sivil toplum
kuruluşlarına bütçeden yapılan yardımlara ilişkin
Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi
(7/13536) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
74.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, sivil toplum
kuruluşlarına bütçeden yapılan yardımlara ilişkin
Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi
(7/13537) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
75.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün, yanan orman
alanlarının ağaçlandırılması projesine ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13538)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2010)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Kayseri Milletvekili
Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Kayseri Eğitim ve
Araştırma Hastanesindeki kadro fazlalığına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12035)
2.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, sigara yasağının yeniden düzenlenmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12058)
3.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankutun, yardımcı sağlık hizmetlerinin
taşeron şirketlere yaptırılmasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12096)
4.- Bursa Milletvekili Hamza
Hamit Homrişin, boş kalan kadrolara sözleşmeli personel
atamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12097)
5.- Antalya Milletvekili
Hüseyin Yıldızın, yaptırılan hastanelere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12098)
6.- Antalya Milletvekili
Hüseyin Yıldızın, Bakanlıkta çalışan mimar ve
mühendisler ile avukatlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12099)
7.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, diyabet
hastalarına yönelik çalışmalara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12100)
8.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankutun, verem hastalığına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12101)
9.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, bazı personele yapıldığı iddia
edilen uygulamalara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12102)
10.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Simav Devlet
Hastanesindeki uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12103)
11.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, anti-depresan ilaç
kullanımına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12104)
12.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın, anayasa
değişikliği çalışmalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12128)
13.- Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın, Batman Cezaevindeki
şartlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12251)
14.- Antalya Milletvekili Mehmet Günalın, bir soruşturmaya
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12253)
No.: 116
6 Nisan 2010 Salı
Tasarı
1.- Nükleer Enerjinin
Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/842) (Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.3.2010)
Teklifler
1.- Yalova Milletvekili
İlhan Evcinin; Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü
Mülkiyetindeki Bir Kısım Arazinin Yalova Üniversitesi ve İl Özel
İdaresine Tahsis Edilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/657) (Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23.3.2010)
2.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateşin; Ayaş Organik Tarım Destekleme ve
Geliştirme Enstitüsü Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/658)
(Plan ve Bütçe; Avrupa Birliği Uyum ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.3.2010)
3.- Karaman Milletvekili
Hasan Çalış ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 3 Milletvekilinin; Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/659) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.3.2010)
Tezkereler
1.- Mardin Milletvekili Emine
Aynanın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1147) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.04.2010)
2.- Siirt Milletvekili Osman
Özçelik ve Mardin Milletvekili Emine Aynanın Yasama
Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1148) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.04.2010)
3.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan ve Mardin Milletvekili Emine Aynanın Yasama
Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1149) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.04.2010)
4.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındırın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1150) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.04.2010)
5.- Batman Milletvekili Ayla
Akat Ata ve Siirt Milletvekili Osman Özçelikin Yasama
Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1151) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.04.2010)
6.- Batman Milletvekilleri
Bengi Yıldız ve Ayla Akat Atanın Yasama
Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1152) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.04.2010)
7.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındırın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1153) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01.04.2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Sinop Milletvekili Engin
Altay ve 31 Milletvekilinin, eğitim fakülteleri mezunlarının
istihdamındaki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/654) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24.03.2010)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin, askerlik hizmetini
Doğu ve Güneydoğu Anadoluda yapan kişilerin travma
geçirdiği iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/655)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.02.2010)
3.- Edirne Milletvekili
Cemaleddin Uslu ve 20 Milletvekilinin, Edirnede yaşanan su
taşkınları sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/656)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.02.2010)
4.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, Bulgaristan Türklerinin ülkemizde
ve Bulgaristanda yaşadıkları sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/657) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.02.2010)
6 Nisan 2010 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun Tüfekçi (Konya)
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 82nci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz kadınların belediye meclislerine seçme ve seçilme
hakkını kazanmalarının 80inci yıldönümü münasebetiyle
söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Canan Arıtmana aittir.
Buyurun Sayın
Arıtman. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtmanın, Türk
kadınına belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını tanıyan
yasanın kabul edilişinin 80inci yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
CANAN ARITMAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Nisan 2010 tarihi, Türk
kadınına belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını
tanıyan yasanın kabul edilişinin 80inci yıl dönümüdür.
Atatürk gerçek anlamda
çağdaş, demokratik ve sürdürülebilir kalkınması olan bir
ülke hedeflediği için kadın-erkek eşitliğini bir devlet
politikası olarak yaşama geçirdi. Cumhuriyetin daha ilk on yılında
yapılan devrimler aslında bir kadın devrimidir ve bu nedenledir
ki Atatürk, yüzyılın en büyük kadın hakları savunucusu
olmuştur. Atatürk, Türk kadınını cumhuriyet devriminin
odağı, öznesi yaptı, kadınları yükselterek cumhuriyeti
kurdu. Dünyada kadının statüsünün yükseltilmesinin bir uygarlık
aşaması olduğunu görebilen nadir liderlerden biri Atatürktür.
Ünlü ozanımız Nazım Hikmetin dizelerindeki gibi, Sofradaki
yeri öküzümüzden sonra gelen ve sanki hiç yaşamamışçasına
ölen kadınlarımız
Bizim kadınlarımız Atatürkün
sayesinde bir neslin kafeslerin ardından Millet Meclisi kürsüsüne
çıkışını gördü. Kadınlarımız 1930larda
yerel seçimlerde, 1934te milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme
hakkını kazandığında dünyada sadece on yedi ülke
kadınının siyasal hakkı vardı ve kadın parlamenter
oranıyla dünyada 2nci sıradaydık, bugün ise 136ncı
sıradayız. Avrupa sıralamasında ise liste sonuncusuyuz.
Yerel parlamentolardaki kadın oranlarımızla, dünya
sıralamasında sondan 8inci sıradayız, kadın belediye
başkanı oranıyla sondan 3üncü sıradayız, Avrupa
sıralamasında ise yine liste sonuncusuyuz.
Değerli milletvekilleri,
siz kadınları yok saydığınız içindir ki biz
burada onların derdini, sorununu dile getirmeye
çalışıyoruz. Bir kadın parlamenteri, kadının
siyasal hakları konusunda, bugün siyasette olmaması konusunda burada
derdini anlatmaya çalışırken dinlememeniz büyük bir
saygısızlıktır, sizleri kınıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, yerel
parlamentolar için şahsi katılım hakkını
kazandıktan seksen yıl sonra geldiğimiz nokta hazindir.
Kadın belediye başkanı oranımız sadece binde 8dir.
Seksen yılda yüzde 1 bile olamadık, bir arpa boyu bile yol
alamadık.
Belediye meclislerindeki
kadın üye oranı yüzde 4,5; il genel meclislerinde yüzde 3,5tur. 81
ilimizin 39unun il genel meclisinde hiç kadın üye yoktur. Meclislerimiz
erkek meclisidir. Dolayısıyla demokrasimiz de erkek demokrasisidir,
dolayısıyla da ayıplı demokrasidir. Bu ayıp gözüküyor
burada ama 21inci yüzyılın Türkiyesi bu ayıptan bir an önce
kurtulmalıdır.
Bakın, ülkemizde kadın
belediye başkanı oranı yüzde 1 bile değilken AB ülkelerinde
her 5 yerel yöneticiden 1i kadındır. Komşumuz Yunanistanda
yerel parlamentoda kadın oranı yüzde 47 iken Kostarikada,
örneğin, yüzde 72,5tur, bizde sadece yüzde 4tür. 2007 seçimlerinde
kadın oranının yüzde 4,5tan yüzde 9a çıkmasıyla
sevinenler, övünenler sadece iki yıl sonraki yerel seçimde yine yüzde 4e
düşen oranlarla umarım ayılmışlardır. Bugün
dünyadaki cinsiyet eşitliği raporlarında liste sonlarında
yer alan Türkiyenin kadına yönelik şiddette liste başı
olması tesadüfi değildir. Aile içi şiddet nedeniyle öldürülen
kadın sayısının AKP İktidarında yüzde 1.400
oranında artmış olması da nedensiz değildir.
Kadın-erkek eşitliği, toplumsal cinsiyet eşitliği
sağlanmadan, nüfusun ve seçmenlerin yarısını oluşturan
kadınların siyasete adil ve eşit katılımı
sağlanmadan çağdaş demokrasi ve kalkınma hedefine
ulaşılamaz. Günümüzde kadınların talep ettiği salt
eşitlik değildir. Bu bir demokrasi talebidir. AKP İktidarı,
yok Demokratik açılım., yok Demokratik Anayasa.,
Hazmettireceğim., Hap yapıp yutturacağım. diyor.
Kadını hedeflemeyen, odağında kadın olmayan
açılımların hiçbirisinin demokrasiyle alakası yoktur. Tüm
bunlar koskoca bir aldatmacadan ibarettir. Zaten demokrasiyi amaç değil
araç olarak görenlerin hedefi de demokrasi değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
CANAN ARITMAN (Devamla)
Cumhuriyet tarihimiz boyunca gerçek anlamdaki tek demokratik açılım
Atatürkün yaptığı cumhuriyet devrimidir. Onu yıkmak
isteyenlerin yaptığı Anayasa hapını bu millet
yutmayacaktır. Kadınlarımız, Ananı da al, git.
diyenlere Erkek meclislerde yaptığın anayasanı da al,
git. diyeceklerdir.
Saygılar sunarım.
Sayın Başkana teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Arıtman.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Hollanda Senato Başkanı Rene
van der Lindene Başkanlıkça Hoş geldiniz denilmesi
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın
Mehmet Ali Şahinin resmî davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan
Hollanda Senato Başkanı Sayın Rene van der Linden Genel
Kurulumuzu teşrif etmişlerdir. Kendilerine yüce Meclisimiz adına
hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)
Gündem dışı
ikinci söz Öldürülen Gazeteciler Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul
Milletvekili Sayın Sebahat Tuncele aittir.
Buyurun Sayın Tuncel.
(BDP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, Öldürülen Gazeteciler
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 6 Nisan
Öldürülen Gazeteciler Günü vesilesiyle gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
1909 yılının 6
Nisanında Serbesti gazetesinin hem Başyazarı olan hem de
Yazı İşleri Müdürü olan Hasan Fehmi İstanbulda Galata
Köprüsünde kurşunlanarak yaşamını yitirmiştir. Ölümüne
neden olan şey, dönemin iktidarını eleştirmek, İttihat
ve Terakkiye karşı eleştirileri sunmak olan bu gazeteci ilk
öldürülen kişi olması vesilesiyle 6 Nisan, Öldürülen Gazeteciler Günü
olarak ilan edilmiştir. Ama ne yazık ki bu ilk olarak
kalmamış, Türkiyede 1909dan bugüne 83 gazeteci, muhalif gazeteci
öldürülmüştür. Bugüne kadar birçok gazetecinin failleri de
yakalanmış değildir.
Sabahattin Ali, Adem Yavuz,
Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Turan Dursun, Uğur Mumcu, Musa Anter,
Hüseyin Deniz, Ferhat Tepe, Muzaffer Akkuş, Metin Göktepe, Ayşe
Sağlam, Ahmet Taner Kışlalı, Hrant Dink, Engin Ceber bu 83
arkadaştan, 83 gazeteciden bir kısmıdır. Ne yazık ki
bu gazetecilerin bugüne kadar ne failleri ortaya çıkartılmış
ne de yargılanmıştır. Özellikle muhalif olması itibarıyla
bir yandan Türkiye siyasetine muhalif olan kişiler 90lı yıllara
kadar sol, sosyalist olduğu için ya da komünist olduğu için
eleştirilmiş ve ölüm fermanları
çıkartılmıştır bir şekilde ne yazık ki,
90lı yıllarda da özellikle Kürt coğrafyasında yoğun
bir baskıyla karşı karşıya kalmıştır.
Otuz yıldır yaşanan savaşın belki de en büyük bedelini
bu dönemde yaşamıştır gazeteciler. Sadece gazeteciler
değil, aslında o dönem dağıtım yapan birçok kişi
de ne yazık ki yaşamından olmuştur. En son Azadiya Welat
gazetesi Adana çalışanı Adanada portakal ağacına
asılı olarak bulunmuş. Metin Alataş aslında daha önce
tehdit edildiğini, gözaltına alındığını,
dövüldüğünü ifade etmiş, savcılığa da
başvurmuş ama ne yazık ki gereken işlemler
yapılmamış, birkaç gün sonra da ölüsü bulunmuştur.
Türkiyede basın
özgürlüğü, ne yazık ki bu gösterilen örneklerle de ciddi problem
yaşamaktadır. Ne zaman ki muhalif olan bir basın varsa onlar
kapatılmış, baskı altına alınmış,
siyaseten iş yapamaz noktaya getirilmiş. Özellikle Kürt basını
bundan nasibini alanlardan birisidir. Özgür Gündem, Özgür Ülke, Gündem
gazeteleri çok sık aralıklarla kapatılmış, Türkiyede
tek Kürtçe yayın yapan günlük gazete Azadiya Welat da 2006dan bugüne 7
kez kapatılmıştır, yayın yönetmenine de beş yüz
yirmi beş yıl ceza istenmektedir. Daha önceki yayın
yönetmenlerinin birçoğu da ceza almış durumdadır. Bu bile
aslında Türkiyede basın özgürlüğünün ne durumda olduğunu
gösteriyor. Siyasi iktidarın da bu konudaki yaklaşımları
ciddi bir problemdir. Geçenlerde Sayın Başbakanın
İstanbulda sanatçılara verdiği yemekte bütün basın, ulusal
basından herkes davet edilirken, Dicle Haber Ajansının
muhabirleri özellikle seçilerek Siz bu toplantıyı izleyemezsiniz
diyerek dışarı çıkartılmıştır.
Sayın Başbakana sorduk, bunun nedeni nedir, neden Dicle Haber
Ajansına yönelik böyle bir saldırı vardır? Henüz
cevabını ifade etmedi ama bu bile aslında hâlâ günümüzde bile
Kürt basınına yönelik, özgür basına yönelik saldırıların
boyutunu göstermektedir. Ne zaman ki iktidarın, muhalefetin
basını olmayan, bu konuda özgür basıncılıkta
ısrar eden, özellikle dürüst, etik, halkın doğru haber alma
hakkını savunan ve bunun için mücadele eden birçok gazetecinin ne
yazık ki bu ya hayatına mal olmuş ya da onlarca yıl
cezaevinde kalmak durumunda kalmışlardır. Bunun bir kader
olmadığını, özellikle burada görevli bulunan siyasi
partilerin mensuplarının bu işe dur demesi gerekiyor. Eğer
bugün, işte iktidar partisinin, basın iktidarın yayın
organı olacaksa ya da bir grup, siyasi grubun yayın organı olacaksa
basın özgürlüğünden nasıl bahsedeceğiz, demokrasiden
nasıl bahsedeceğiz?
Basının tabii ki
görevi halkın haber alma, dürüst, etik haber alma ihtiyacını
karşılamaktır. Bu yapılmadığı sürece de
Türkiyede gerçek anlamda bir demokrasinin, gerçek anlamda bir özgürlüğün
olması mümkün değildir. Hele bugünlerde, demokratikleşme
tartışmasını yaptığımız bir dönemde...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Demokratikleşme
tartışmalarının olduğu bir dönemde basın
özgürlüğü mutlaka ele alınması gereken bir durumdur. Ben, 6
Nisan vesilesiyle, bugüne kadar gazetecilik alanında mücadele eden ve
mücadele ederken yaşamını yitiren bütün gazetecileri bir kez
daha anıyorum ve umuyorum ki Hrant Dinkten Musa Antere, Engin Cebere,
Abdi İpekçiye, bunların sorumluları bir an önce
yargılanır. Ama ne yazık ki Türkiyede tuhaf bir durum var;
katilleri kahraman ilan eden bir ülke! Bu anlayıştan vazgeçilmediği
sürece Türkiyede çok değişim olmayacaktır. Türkiyede katiller
yargılanmalıdır, katiller kahraman ilan edilmemelidir.
Bu, Türkiye toplumunun
vicdanın da bir görevidir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tuncel.
Gündem dışı
üçüncü söz, 10 Nisan Polis Günü münasebetiyle söz isteyen Gaziantep
Milletvekili Sayın Hasan Özdemire aittir.
Buyurun Sayın Özdemir.
(MHP sıralarından alkışlar)
3.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin, Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 165inci yıl dönümüne ve
Polis Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mensubu
olmaktan gurur duyduğum Türk polis teşkilatımızın
kuruluşunun 165inci yıl dönümü nedeniyle şahsım adına
gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Dün Kütahyada görevi
başında şehit edilen polis memuru kardeşim Melih Çimene
Allahtan rahmet diliyorum ve kederli ailesine ve emniyet teşkilatına
başsağlığı diliyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Emniyet
teşkilatımızın kuruluşunun 165inci yıl dönümü
nedeniyle tüm meslektaşlarımın Polis Bayramını
kutluyor, yuvalarında aileleriyle birlikte sağlıklı ve
mutlu bir yaşam, meslek hayatlarında üstün başarılar
diliyorum. Bu vesileyle, şehitlerimize Allahtan rahmet, gazilerimize ve
emeklilerimize uzun ömür diliyorum.
Türk polis
teşkilatı 10 Nisan 1845 yılında kurulduktan sonra şan
ve şerefle yazdığı mazisi, yasalardan aldığı
güç ve milletimizden aldığı destekle birleşerek ülkemizin
birliği, huzur ve güvenliğini korumayı başarmış
büyük, güçlü bir teşkilattır. Bu amacını
gerçekleştirmek için insan odaklı hizmet
anlayışını benimseyerek güvenlik hizmetlerini
çağın teknolojisiyle donatmıştır. Bu konumuyla sadece
Türkiye sınırları içerisinde değil dünyada saygın
yerini almış olmanın haklı gururunu
taşımaktadır.
Teknolojinin ilerlemesiyle
birlikte bilişim suçları da yaygınlaşmış,
çağımızda mali suçlar, kredi kartıyla ilgili İnternet
üzerinden işlenen suçlar, terörle mücadele, organize suçlar, asayiş, narkotik
suç ve suçlularla mücadeledeki üstün araştırmalarda polisimizin
modern teknolojinin gereklerine uygun donanıma kavuşturulması
büyük önem taşımıştır. Bu konuda destek olanlara
Meclis huzurunda teşekkür ediyorum. Hizmet anlayışı,
eğitim kalitesi, nitelikli personeli, MOBESE sisteminin
kullanımı, bilgi teknolojisi kullanımı emniyet
teşkilatımızın başarısını daha da
artırmıştır ancak yeterli değildir, vatandaşımızın
huzur ve güvenliği için emniyet teşkilatına ayrılan
kaynakların daha da güçlenmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, suç
işlenmesinin önlenmesi ve suçluların yakalanabilmesinde halk
desteğinin önemi büyüktür. Daha güzel günler için polis-vatandaş daha
fazla el ele olmalıdır. Tüm bunların yanında, yasama ve
yürütmenin de böylesine önemli bir görevi üstlenmiş polislerimizin gerek
görevleriyle ilgili yasal düzenlemelerde gerekse özlük haklarına
ilişkin olarak destek olması şarttır.
Eski bir polis müdürü, vali
ve Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili olarak bu kürsüden üçüncü kez Polis
Bayramı nedeniyle sesleniyorum: Artık polisimizin zor
çalışma koşullarından, ekonomik zorluklardan
bahsetmeyeceğim, bunlar bilinmektedir. Tedbir almak ve problemleri acilen
çözmek gerekir, bu da Hükûmetin görevidir, bu konuda biz kendilerine tamamen
destek oluruz.
Bu amaçla, emniyet
teşkilatı mensuplarımızın çalışma
koşullarındaki zorluklar ve özlük hakları bakımından
alınacak önlemleri tespit etmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunmuş olduğum Meclis
araştırma önergesi de bu hafta perşembe günü Meclis Genel
Kurulunda görüşülecek olup kabulü yönünde tüm milletvekillerimizden destek
bekliyoruz.
Bununla birlikte, bugün bu
kürsüden, polislerimizin özlük hakları ve maaşlarının
iyileştirilmesi için vermiş olduğum ve ana komisyon olarak Plan
ve Bütçe Komisyonuna, tali komisyon olarak İçişleri Komisyonuna sevk
edilen Devlet Memurları Kanunu, Emniyet Teşkilatı Kanunu ile
Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne
İlişkin Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifimin bir an önce Meclis gündemine alınması
için çağrıda bulunmak istiyorum. İktidarı ve muhalefetiyle
el birliği içerisinde polisimizin mali problemlerini çözmeliyiz; bu
başarı ise Türkiye Büyük Millet Meclisindeki tüm milletvekillerinin
olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HASAN ÖZDEMİR (Devamla)
Değerli milletvekilleri, böylece Hükûmetin terörden, ekonomik kriz ve
işsizlikten bunalmış bir toplumun huzur ve güvenliğini
sağlamak için gece gündüz görevi başındaki polislere
verdiği desteği göstereceğini bekliyorum.
Sözlerime son verirken,
emniyet teşkilatımızın 165inci kuruluş yıl
dönümünü tekrar kutluyor, tüm polislerimizin bayramını tebrik ediyor,
üstün başarılar diliyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP,
AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özdemir.
60ıncı maddeye
göre iki söz talebi vardır.
Sayın Aslanoğlu,
iki dakikanız var; buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 165inci yıl dönümüne, Polis
Gününe ve Fenerbahçe Acıbadem Voleybol Takımının Avrupa
ikinciliğine ilişkin açıklaması
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Efendim, tabii polis teşkilatımızı
yürekten kutluyorum.
Ayrıca, Fenerbahçe
Acıbadem Voleybol Takımını Avrupa ikinciliğinden
dolayı yürekten kutluyorum. Ayrıca, Acıbadem Grubu Yönetim
Kurulu Başkanı Sayın Mehmet Ali Aydınlar, ciddi ve tutarlı
bir şekilde takımlarımızın desteklenmesinden
dolayı büyük başarıların geleceğini görmüş. Bu
nedenle kendisine teşekkürlerimi iletiyor,
başarılarının devamını diliyorum. Bir
Beşiktaşlı olarak herhangi bir kulübümüz Avrupada
başarı elde ederse hepimiz buna seviniriz.
Ben tekrar Fenerbahçe
Acıbadem Voleybol Takımını yürekten kutluyorum. (CHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Genç
2.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Türk polis
teşkilatının kuruluşunun 165inci yıl dönümüne ve
Polis Gününe ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de polisimizin 10 Nisan
Polis Gününü kutluyorum. Gerçekten çok zor görev gören bu kitleye görevlerinde
başarılar diliyorum. Bu uğurda görevini yaparken şehit olan
polislerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Ancak, AKP iktidara
geldiği zaman, polisimiz, maalesef o Atatürkçülük düşüncesine
bağlı, insan sevgisine bağlı davranış ve görev
yapma anlayışından uzaklaştırılmaya
çalışılmaktadır. Bir defa, kendileri, polisin
maaşını artıracaklarına dair daha ilk geldiğinden
beri söz verdiler, daha bugüne kadar ciddi bir şey yapmadılar polise
karşı. Ayrıca da polisin gerçek düşüncesinden
saptırılıp Atatürkçülüğe ve cumhuriyetin kuruluş
felsefesine aykırı davranışlar içinde olması için
maalesef başta İçişleri Bakanlığından kaynaklanan
saptırmalar var. Özellikle polis kolejlerinin başına getirilen
kişilerin eğitim gördükleri yerler ve kimlerin talimatıyla
buraya geldikleri de ortada. Ben AKPlileri özellikle ikaz ediyorum.
Polisimizi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, kapandı efendim.
BAŞKAN Sayın
Genç, şimdi açıyorlar. İkişer dakika vermiştim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Devam
edebilir miyim efendim?
BAŞKAN Evet,
şimdi bir dakikalık süreniz var.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Peki.
Sayın
Başkanım, özellikle polisin ekonomik durumunun düzeltilmesi için
kendisine gerekli katkı sağlanmalıdır. Ayrıca da
polisin görev yapması için de siyasi iktidarın polisi rahat
bırakması lazımdır. Bana göre, Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanına karşı Vanda girişilen, özellikle
polisin de içinde olduğu aşağı yukarı izlenimini
yaratan hareketlere polisin karıştırılmaması gerekir.
Siyasi iktidar da gücü varsa kendisi bu işlere girişsin. Maalesef,
kendi çirkin aletlere polisi alet etmemesi için de AKPyi uyarıyorum
efendim.
Yine, polisimizin 10 Nisan
Gününü kutluyorum, başarılar diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Işık
3.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Kütahyada görevi
başında hayatını kaybeden polis memuruna ve polis teşkilatının
kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Kütahyada görevi
başında dün hayatını kaybederek bugün defnedilen
değerli polisimize Allahtan rahmet dilerken, ailesine ve polis
camiasına başsağlığı diliyor, polis
teşkilatının kuruluşunun yıl dönümü vesilesiyle tekrar
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Dinçer
4.- Van Milletvekili İkram Dinçerin, Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı Deniz Baykalın, il kongresi nedeniyle Vana
yaptığı ziyarette meydana gelen olaylara ilişkin
açıklaması
İKRAM DİNÇER (Van)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlarım; geçtiğimiz cuma
günü, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal
partisinin il kongresi nedeniyle Van ilimize bir ziyaret
gerçekleştirmişlerdir. Bu ziyaret sırasında, hepinizin
bildiği gibi, ne yazık ki istenmeyen olaylar meydana gelmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, siyasetçileri tasvip etmemek veya herhangi bir konuda
düşüncelerini ifade etmek, demokrasilerde son derece normaldir ama bu
protestoların amacını aşarak saldırıya
dönüşmesi de kabul edilemez bir tutumdur. Bunun için, Sayın Baykala
yapılan saldırılar bizleri son derece üzmüştür ama bizleri
üzen bir diğer tutum ise CHP tarafından partimize yönelik
amacını aşan açıklamalardır. Burada Sayın
Baykala yapılan saldırılar bizleri ne kadar üzdüyse, bu olaydan
AK PARTİ Genel Başkan Yardımcısı ve Van
Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Çelik ve şahsımın ve ayrıca
teşkilatlarımızın da sorumlu tutulması bizleri
aynı şekilde üzmüştür. Olaydan hemen sonra, Sayın Çelik
başta olmak üzere, benimle birlikte diğer Van milletvekili
arkadaşlarımız Sayın Baykala yapılan
saldırıyı kınayarak üzüntülerimizi belirtmiştik. Yaşananların
partimiz mensuplarıyla uzaktan yakından bir ilgisi
olmadığını ifade ettik. Kaldı ki protesto edenlerin
büyük bir çoğunluğu Cumhuriyet Halk Partisine oy veren
vatandaşlarımızdı, cebinde CHP üye kartı bulunan
vatandaşlarımız bu protestonun içindeydiler. Bütün bu gerçeklere
rağmen, bu üzücü olaydan dolayı partimizin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bitti, iki
dakika vermiştim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, Vanda yapılan
saldırının bazı AKP mensupları tarafından
yapıldığını, organize edildiğini
BAŞKAN Şimdi siz
oturun, ben açacağım, sisteme girin.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Yazıklar olsun yahu! Ayıp yahu!
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu
Buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu.
5.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykala Vanda
yapılan saldırının bazı AKP mensupları
tarafından organize edildiğine ilişkin açıklaması
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Vanda yapılan
saldırının bazı AKP mensupları tarafından
yapıldığını
-elimizde fotoğraflar var- kimlerin olduğunu biliyoruz ama biz
istiyorduk ki bu işi doğrudan doğruya Van Emniyeti alsın,
çözsün, kimin kim olduğunu açıklasın ama şu ana kadar
hiçbir açıklama yapılmadı. Biz hem kimliklerini, isimlerini,
olay mahallinde çekilen fotoğrafları ve videoları önümüzdeki
günlerde basın toplantısıyla açıklayacağız.
Sayın
Başbakanın dün yaptığı açıklamayı da
yadırgadığımızı ifade edelim. Kim olursa olsun,
hangi siyasal parti olursa olsun şiddete başvurulan bir protestonun
doğru olmadığını hepimizin kabul etmesi gerekir ama
Sayın Başbakan, sanki CHPye karşı yapılan bir eylemi
CHP bilinçli olarak AKPnin üstüne atıyormuş gibi bir görüntü verdi.
Bu görüntü kesinlikle doğru değil.
Eğer Sayın Dinçer
merak ediyorsa elimizdeki fotoğrafları veririz. AKP gençlik
kollarının oradaki başkan yardımcısı kimdir,
başkanı kimdir, orada parti yöneticileri kimdir, onların ikinci
başkanı kimdir isimleriyle ve fotoğraflarıyla, olay
mahallinde çekilmiş gazetecilerin fotoğraflarıyla verebiliriz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Elitaş
6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı Deniz Baykalın, Vanda kendisine
karşı yapılan saldırıyla ilgili olarak, henüz olay
araştırılmadan, doğrudan doğruya AK PARTİ
teşkilatına suçlamada bulunmasını
yadırgadıklarına ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Biraz önce Sayın İkram Dinçer, Vana gelen
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına karşı yapılan
olayı hem Van milletvekilleri olarak kınadıklarını,
genel başkan yardımcısını da bu konuda kınadıklarını
ifade ettiler. Ama henüz olay araştırılmadan,
sıcağı sıcağına Sayın Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanının doğrudan doğruya AK
PARTİ milletvekillerini ve AK PARTİ teşkilatını
karşı karşı duruma getirerek bir ithamda, bir suçlamada
bulunması yadırganacak bir durum. Bunu araştırıp,
inceleyip ellerinde bir şey varsa, o belgelerde varsa, kimse, AK
PARTİli hüviyetini üzerinde taşıyan şahıs da bu
yanlışlığı yapıyorsa cezasını
çekmelidir. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Tamam, öyle söyleyin.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Ama Cumhuriyet Halk Partili, Cumhuriyet Halk Partisinin içerisinde
olup da üye sıfatını cebinde taşıyıp o eylem
içerisinde bulunan varsa onlar da cezasını çekmelidir.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Tabii, tabii.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Biz yapılan yanlışlıklara ortak karar ve kanaat
bildirmek durumundayız. Dün Sayın Başbakanın söylediği
de odur. Bugün herkes her şeye farklı tepkilerde bulunabilir,
amacını aşan tepkilerde bulunabilir ama bizim burada
yapmamız gereken, ortak kanaatlerimizi oluşturup yanlışa
gidenleri hep birlikte deşifre etmeliyiz ve
dışlamalıyız.
Bunu belirtmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu,
gündemin Sözlü Sorular kısmında yer alan sorulardan 1, 128, 136,
144, 174, 176, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 230, 231, 297, 307, 309,
312, 314, 349, 383, 389, 431 ve 432nci sıralarındaki soruları
birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu
istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, önergeleri ayrı ayrı okutacağım.
İkinci sırada
okutacağım Meclis araştırması önergesi beş yüz
kelimeden fazla olduğu için önergenin özeti okunacaktır ancak
önergenin tam metni Tutanak Dergisinde yer alacaktır.
Önergeleri okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Sinop Milletvekili Engin Altay ve 31 milletvekilinin, eğitim
fakülteleri mezunlarının istihdamındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/654)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Anayasanın 42.
maddesinin ilk fıkrasında kimse, eğitim ve öğretim
hakkından yoksun bırakılamaz hükmü yer almaktadır.
Toplumun eğitim-öğretim talebine, kamunun arz sürecinin öğretmen
boyutu karşılanamamaktadır. Eğitim sistemimizin ana
omurgası olan öğretmenlerimize Cumhuriyetin kuruluş sürecinde
verilen değer ve önem Türk toplumunun hafızalarında derin yer
bulmuştur.
Ancak özellikle 1980
sonrası gerek uygulanan yapısal programlar gerekse öğretmen
yetiştirme sürecinde yapılan eksiklikler ve hataların sonucunda
bir eğitim planlaması hayata geçirilememiştir. Eğitim sisteminde
söz sahibi olan kurumların öğretmen yetiştirme süreci,
zamanı, müfredatı, istihdamı ve sorumluluk paylaşım
eksikliği ile birlikte, kurumlar arası koordinasyonsuzluk
yıllardır süregelmektedir. Bunun en güzel örneğini sistemde
derin yaralar açan lisans mezunu herkesin öğretmen yapılması ile
kendini göstermiştir. Buna karşın öğretmenlik
mesleğinin kanunla belirlenmiş bir özel ihtisas mesleği
olduğu geri planda kalmış, AKP hükümetleri döneminde istihdam
şekillerindeki çeşitlilik arttırılarak mesleğin
saygınlığı da büyük darbe almıştır.
Sistemde yaşanan
plansızlık sonucu eğitim fakültesi mezunlarının
sayısı hızla artmış, kamu, mezunları sisteme
dâhil edememiştir. 2009 yılı KPSS öğretmenlik
sınavına giren mezun eğitimci sayısı 243 569'dur. Buna
karşın 2003-2009 yılları arasında 147 702
öğretmen sisteme dâhil edilmiştir. 2009 yılında KPSS
sonrası alınan öğretmen sayısı ise 30 464'dür. Bu
durumda sadece 2009 yılı KPSS sınavına göre 213 105
eğitim fakültesi mezunu açıkta kalmıştır. Ayrıca
Bakanlığın çeşitli branşlarda öğretmen almaması,
bazı branşları kapatması gibi nedenlerle yaklaşık
70 000 mezun sınava başvuru bile yapmamıştır.
Oysa Millî Eğitim
Bakanlığı İç Denetim Birimi
Başkanlığının Şubat 2010 tarihinde
yayımladığı faaliyet raporunda Mevcut norm hesaplama
kriterlerine göre sistemde olması gereken öğretmen sayısı
717 824'tür. Buna rağmen mevcut öğretmen sayısı 584
507'dir. Öğretmen açığı 133 317'dir" ibaresi yer
almaktadır.
Bu durum, gerek 2009 KPSS
sınavına girenler gerekse sınav dışı bekleyen
eğitim fakültesi mezunları ve sistemde sözleşmeli, ücretli ve
vekil olarak çalışan 300.000'i aşkın mezun aileleriyle
birlikte 1.500.000 yurttaşımızı olumsuz bir şekilde
etkilemektedir. Güç koşullarda hazırlanarak girdikleri ve büyük
sıkıntılarla okudukları üniversite eğitimleri
sonucunda yaklaşık 10 yıldır atama bekleyen,
yaşamlarının baharındaki gençlerimiz büyük bir ekonomik
sıkıntı ve sosyal çöküntü içerisindedirler.
Anne-babalarının, eşlerinin ve hatta çocuklarının
nezdinde bozulan psikolojileri her geçen gün değişik şekillerde
topluma yansımaktadır.
Eğitim fakültesini
bitirerek Millî Eğitim Bakanlığından hakları olan
atamayı bekleyerek ömür tüketen gençlerimizin, içinde bulunduğu
olumsuz sosyal, psikolojik ve ekonomik koşulların, eğitim
sisteminin öğretmen gereksiniminin, YÖK'ün insan gücü
planlamasının irdelenmesi ve acilen bu sosyal vakaya çözüm
yollarının belirlenmesi gerekmektedir.
Belirtilen nedenlerden
dolayı Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 104. ve 105.
maddelerine göre bir Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Engin
Altay (Sinop)
2) Suat
Binici (Samsun)
3)
Şevket Köse (Adıyaman)
4) Hulusi
Güvel (Adana)
5) Metin
Arifağaoğlu (Artvin)
6) Ali
Topuz (İstanbul)
7) Ali
Rıza Ertemür (Denizli)
8) Akif
Ekici (Gaziantep)
9) Necla
Arat (İstanbul)
10)
Abdurrezzak Erten (İzmir)
11) Rasim
Çakır (Edirne)
12) Orhan
Ziya Diren (Tokat)
13)
Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
14) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
15) Tekin
Bingöl (Ankara)
16)
Muharrem İnce (Yalova)
17) Atila
Emek (Antalya)
18)
Mehmet Fatih Atay (Aydın)
19) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
20) Erol
Tınastepe (Erzincan)
21)
Turgut Dibek (Kırklareli)
22)
Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
23)
Hüseyin Ünsal (Amasya)
24) Ali
Koçal (Zonguldak)
25) Fatma
Nur Serter (İstanbul)
26) Nesrin
Baytok (Ankara)
27) Ali
Oksal (Mersin)
28) Durdu
Özbolat (Kahramanmaraş)
29)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
30)
Mevlüt Coşkuner (Isparta)
3) Mehmet
Ali Özpolat (İstanbul)
32)
Nevingaye Erbatur (Adana)
2.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19
milletvekilinin, askerlik hizmetini Doğu ve Güneydoğu Anadoluda
yapan kişilerin travma geçirdiği iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/655) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesi'nde askerlik hizmetini yapmış kişilerin görev
başında yaşamış olduğu travma ve bu
travmanın görev sonrası sivil yaşamlarına ve topluma
etkilerinin araştırılması amacıyla Anayasa'nın
98, İçtüzüğün 104 ve
1)
Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
2) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
3) Ayla
Akat Ata (Batman)
4) Bengi
Yıldız (Batman)
5)
Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Emine
Ayna (Mardin)
7) Fatma
Kurtulan (Van)
8) Hasip
Kaplan (Şırnak)
9) Hamit
Geylani (Hakkâri)
10)
İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M.
Nuri Yaman (Muş)
12)
Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13)
Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman
Özçelik (Siirt)
15) Özdal
Üçer (Van)
16)
Pervin Buldan (Iğdır)
17)
Sebahat Tuncel (İstanbul)
18)
Sevahir Bayındır (Şırnak)
19)
Sırrı Sakık (Muş)
20)
Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe Özet
Dünya Psikoloji literatüründe
Travma Sonrası Stres Bozukluğu olarak bilinen TSSB, olağan insan
deneyimlerinin çok dışında yaşanan ve bu deneyimden geçen,
hemen herkes için sıkıntı kaynağı olabilecek bir
olayın ardından gelişen psikiyatrik belirtiler olarak
tanımlamaktadır. TSSB'nin bu tanımından yola çıkarak,
en önemli belirleyicisinin yaşanan travmatik deneyim olduğu ve bu
deneyimin kişinin yaşamını veya fizik bütünlüğünü
tehdit eden durumlara yol açtığıdır. Bu durumun özellikle
savaş ya da çatışma bölgelerinde bulunan kişilerde
yoğun olarak görüldüğü yapılan çalışmalarla ortaya
konmuştur.
Kısa bir süre önce,
Dağlıca Tabur Komutanlığı'nda askerliğini yapan
eski komando Şafak Köksal'ın Zonguldak Çaycuma'da
gerçekleştirdiği aile katliamı dikkatleri, askerlik görevini
Doğu ve Güneydoğu gibi çatışmalı bölgelerde yapan
kişilerin üzerine çekmiştir. Zonguldak Çaycuma'da yaşanan olayının
en önemli nedenlerinden birisi olarak görülen ve "güneydoğu
sendromu" olarak da tanımlanan bu olay, bölgede yaşanan olaylara
tanık olan, çatışmalara katılan kişilerin
yaşamış olduğu travmanın askerlik sonrası da
devam ettiğinin göstergesi olarak kabul edilmektedir. Son otuz
yıldır yaşanan çatışmanın bölgede görev yapan
askerlerin üzerinde bıraktığı etki sınırlı
sayıdaki araştırmalarla da ortaya konmuştur.
Bu araştırmalardan
biri, 1992 yılında GATA bünyesinde ikisi asker kökenli biri sivil üç
psikiyatrist tarafından gerçekleştirilen ve 1995 yılında
Nöropsikiyatri Arşivi dergisinde yayımlanan "Güneydoğu'da
Görev Yapan Askeri Popülasyonda Görülen Travma Sonrası Stress
Bozukluğu Üzerine Bir Çalışma" başlıklı
araştırmadır. Araştırma 1992'den önceki son üç
yılda, Güneydoğu'da görev yapan askerlerde "Travma Sonrası
Stress Bozukluğu"nun görülme sıklığının üç
kat arttığını göstermektedir.
GATA'da yapılan bir
başka araştırma ise, Doktor Ulvi Reha Yılmaz'ın
'Çatışma bölgesinde görev yapan ve GATA Psikiyatri Anabilim
Dalı'na başvuran askeri personelde, silahlı çatışmaya
katılacak olmanın stresi ile silahlı çatışmaya
katılmış olmanın psikopatolojik etkilerinin
araştırılması ve çatışma sonrası psikolojik
durumun incelenmesi' başlıklı uzmanlık tezidir.
Yapılan bu çalışmanın önemli sonuçlarından biri,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde görev yapan askerlerde TSBB
belirtilerine yüzde 27.8 oranında rastlanmış
olmasıdır. Diğer ilginç bir saptama ise psikolojik
bozuklukların, bölgede çatışmaya katılan askerlerden çok çatışmaya
katılmamış askerler arasında görülmüş
olmasıdır. Yine Güneydoğu' da görev yapan askerlerin yüzde
21.19'unun uykuya dalma güçlüğü, yüzde 18.61'inin çabuk sinirlenme ve öfke
patlamaları gösterdiği, yüzde 14.14'ünün kendisini her an tetikte
gibi hissettiği, yüzde 13.05'inin suçluluk duygusu hissettiği, yüzde
12.8'inin olayları hatırlatan durumlarda otonom belirtiler
gördüğü, yüzde 12.78'inin düşüncelerini
yoğunlaştırmada zorluk çektiği, yüzde 12.76'sının
aşırı irkilme tepkisi gösterdiği, yüzde 11.18'inin
olayı tekrar tekrar hatırladığı, yüzde 10.8'inin
olayı rüyasında gördüğü, yüzde 10.54'ünün olayı
hatırlatan durumlarda psikolojik sıkıntı çektiği,
yüzde 10.31'inin olayı yeniden yaşıyormuş gibi
hissettiği ve davrandığı, yüzde
Yine Nadire Mater'in
yazmış olduğu ve hakkında toplatma kararı verilen
Mehmedin Kitabı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde askerlik
yapmış kişilerin yaşamış olduğu travmayı
ortaya koyan önemli diğer bir çalışmadır.
Konu ile ilgili
yapılmış araştırmalar, çatışmanın neden
olduğu travmanın etkilerinin, travmayı doğrudan
yaşayan kişiden başlayarak, kişinin ailesini,
arkadaşlarını, yakınlarını ve giderek bütün
toplumu etkileyen değişik boyutları ve sonuçları
karşısında yetersiz kalmaktadır.
3.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 20 milletvekilinin,
Edirnede yaşanan su taşkınları sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/656)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Edirne ilimizde Meriç ve
Tunca Nehirlerinde taşkın önlemesi amacıyla yapılması
planlanan projelerin zamanında bitirilmemesi nedeniyle her yıl sel
taşkınları yaşanmaktadır. Bu taşkınlar
sonucu, geçimlerini büyük oranda tarımsal faaliyetlerden sağlayan bir
çok insan arazilerinin ve evlerinin sular altında kalması sonucu
zarara uğramaktadır. Her yıl yaşanır hâle gelen bu su
taşkınları nedeniyle bir çok vatandaşımızın
yaşamakta oldukları ekli gerekçede belirtilen sorunlarının
araştırılarak, alınabilecek önlemlerin belirlenmesi
amacıyla, Anayasamızın 98 ve İç Tüzüğün 104 ve 105
maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ve teklif ederiz. 23/02/2010
1)
Cemaleddin Uslu (Edirne)
2) Oktay
Vural (İzmir)
3)
Rıdvan Yalçın (Ordu)
4) Mümin
İnan (Niğde)
5)
Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
6)
Mustafa Kalaycı (Konya)
7) Mehmet
Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
8)
İzzettin Yılmaz (Hatay)
9) Kamil
Erdal Sipahi (İzmir)
10) Atila
Kaya (İstanbul)
11) Ahmet
Orhan (Manisa)
12)
Hüseyin Yıldız (Antalya)
13)
Gürcan Dağdaş (Kars)
14) Bekir
Aksoy (Ankara)
15) Zeki
Ertugay (Erzurum)
16)
Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
17) Hasan
Özdemir (Gaziantep)
18)
Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
19)
Yılmaz Tankut (Adana)
20) Osman
Durmuş (Kırıkkale)
21) Alim
Işık (Kütahya)
Gerekçe:
Her yıl olduğu gibi
Edirne İlimiz son günlerde basın yayın organlarında yine
sel taşkınları ile gündeme gelmektedir. Trakya Bölgesi ve Edirne
İlimizde yaşayan vatandaşlarımızın büyük
çoğunluğunun tarımsal faaliyetlerden geçimlerini sağladıkları
gerçeği göz önüne alındığında su
taşkınları en çok ekili alanları etkilemekte ve
çiftçilerimizin bir yıllık emeğinin heba olmasına sebep
olmaktadır. Yaşanan bu olumsuz durum insanımızı hem
ekonomik hem de psikolojik olarak etkilemekte, arazileri ve evlen sular
altında kalan vatandaşlarımızın büyük zarara
uğramasına sebep olmaktadır. Bu su
taşkınlarının yaşanmasında Meriç ve Tunca
Nehirlerinde taşkın önlemesi amacıyla yapılması
planlanan projelerin zamanında bitirilmemesi, yaşanan bu sel felaketlerinde
en büyük etkendir. Ayrıca, komşumuz Bulgaristan ile bu nehirler
üzerinde bulunan Barajların işletilmesi konusunda koordinasyon
eksikliğinin olması, enerji üretimi ve taşkın önlenmesi
amacı ile Bulgaristan sınırında yapılması
planlanan Su Akacağı Barajının henüz hayata
geçirilememiş olması da bu sel felaketinin etkisini
artırmaktadır. Bu nedenle Komşumuz Bulgaristan ile bu konuda
sıkı bir işbirliği yapılması isabetli
olacaktır. Türkiye-Bulgaristan sınırına yapılması
düşünülen baraj inşaatının bir an önce hayata geçirilmesi
hem ülke hem de bölge ekonomisine büyük katkılar sağlayacaktır.
Türkiye-Bulgaristan sınırına yapılacak baraj
inşaatının bir an önce hayata geçirilebilmesi, işlerin
hızlandırılması için tüm diplomatik çabaların zaman
kaybedilmeden olumlu olarak sonuçlandırılması gerekmektedir.
Çünkü meydana gelen su taşkınlarından binlerce dekar arazisi
sular altında kalan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları zarar
görmekte, mağdur olmaktadır. Ancak; öncelikle yıkılan
seddelerin yapılması yanında, Meriç ve Tunca nehirleri üzerinde
yeni geniş açıklıklı köprüler yapılması, Meriç
Nehri yatağının derinleştirilip genişletilmesi, nehir
çevresine yeni seddeler yapılması su taşkınlarının
sebep olduğu zararların azalmasına ve bölgede yaşayan
insanımızın yaşadığı mağduriyetlerin
kısmen önlenmesine fayda sağlayacağı aşikardır.
Ülkemizin Yunanistan ile bağlantısını sağlayan
Pazarkule Sınır Kapısına giden yolun da su
taşkınları nedeniyle trafiğe kapandığı
gerçeği dikkate alındığında, buraya su
taşkınlarından etkilenmeyecek ve TEM oto yoluna
bağlantı sağlayacak bir köprünün acilen yapılması
gerekmektedir. Meriç, Tunca ve Arda nehirlerinde meydana gelen su
taşkınları nedeniyle bölgede yaşanan manzara Ülkemize
yakışmamaktadır. Biran önce su taşkınlarının
bir daha yaşanmaması konusunda, gelişen teknolojinin
imkanlarından yararlanarak acilen yapılabilecek
yatırımların neler olduğu ve vakit geçirilmeden nelerin
yapılabileceği konularında etkin ve ivedi bir çalışma
yapılmalıdır.
Bu çerçevede, hem ülke
ekonomisi, hem de bölge ekonomisini olumsuz etkileyen su
taşkınlarının bir daha yaşanmaması, yaşanan
bu olumsuzlukların son bulması ve bölgemiz insanının
tarımsal faaliyetlerine olumlu katkı sağlayabilmek amacıyla
yaşanmakta olan sorunların tespiti ve çözüm önerilerinin belirlenmesi
ve taşkınların önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla, Anayasamızın 98. ve İç Tüzüğün 104 ve 105.
maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu
kurulması uygun olacaktır.
4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin,
Bulgaristan Türklerinin ülkemizde ve Bulgaristanda yaşadıkları
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/657)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bulgaristan Türklerinin gerek
ülkemizde gerekse Bulgaristan'da karşılaştıkları
sorunların giderilmesi ve alınması gereken tedbirler konusunda
Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Meclis araştırması yapılmasını arz ve teklif
ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Beytullah Asil (Eskişehir)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
5) Hüseyin Yıldız (Antalya)
6) Mustafa Enöz (Manisa)
7) Muharrem Varlı (Adana)
8) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
9) Hakan Coşkun (Osmaniye)
10) Hasan
Özdemir (Gaziantep)
11) Ahmet
Duran Bulut (Balıkesir)
12)
Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
13) Mümin
İnan (Niğde)
14) Recep
Taner (Aydın)
15)
Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
16)
Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
17)
Rıdvan Yalçın (Ordu)
18)
Alım Işık (Kütahya)
19) Metin
Ergun (Muğla)
20) Meral
Akşener (İstanbul)
21) Emin
Haluk Ayhan (Denizli)
Gerekçe:
Ülkemizin pek çok bölgesinde
yüz binlerce soydaş ve bunların yakınları
bulunmaktadır. Bu soydaşlarımızdan biri de Bulgaristan'dan
yurdumuza gelen vatandaşlarımızdır.
Bulgaristan Türklerinin gerek
ülkemizde gerekse bulundukları yerlerde
karşılaştıkları sorunlar her geçen yıl
artmaktadır. Bulgaristan'da siyasilerin vaatleri üzerine oy kullanarak bir
partiyi iktidar ortağı yaptıkları hâlde yine aynı eza
ve cefaya maruz bırakılmaktadırlar.
Soydaşlarımız
ikilem içinde bırakılmıştır. Bulgaristan'da iş
imkânları verilmemektedir. Gizli ve derinden bir asimilasyon
uygulanmaktadır. Öncelikle Türk isimleri değiştirilmekte,
değiştirmeyenler işsiz ve aşsız bırakılmaktadır.
Bu yüzden çoğu soydaşımız yaşamlarını idame
ettirebilmek için bu baskılara boyun eğmiştir.
Aynı şekilde
oradaki vatandaşlıklarını devam ettirmek isteyenler, dil
ile birlikte milli ve manevi eğitimlerini de sağlamakta
zorlanmaktadırlar.
1921/1922 Eğitim
Öğretim yılında Bulgaristan'da 1.673 ilkokul, 39 ortaokul, 2.013
Türk öğretmen ve 60.481 Türk öğrenci vardı. Yani Türk
çocukları kendi dillerine örf ve adetlerine göre yetişmişlerdir.
Bu esaslara göre yetişen Türk öğrenciler Bulgaristan'da "Türk Milli
Kimliği'nin" korunmasını sağlamışlardır
hatta bunu bir adım daha ileri götürerek Bulgaristan Türklerinin
aydınlanmasını da sağlamışlardır.
Bulgaristan'daki Türk
eğitiminin günümüzdeki durumuna göz atacak olursak durum son derce
vahimdir. Türk okullarını, Türk öğretmenlerini bir tarafa
bırakın Türkçe dersi bile yok denilebilir. Belki tam anlamı ile
yok değil, ama aldatmacadan göz boyamadan ileri gidebilecek bir durum da
söz konusu değil. Bulgaristan Anayasası'na göre
azınlıkların ana dilde eğitimlerine hakkı var. Fakat
yasanın uygulanma şekli tam anlamı ile bir aldatmacadan
ibarettir.
Vakıf malları
Bulgaristan'da çok olmasına rağmen tam tespiti
yapılmış değildir. Mevcut olan vakıf
mallarının bir kısmı bazı şahıslar
tarafından satılmış veya peşkeş çekilmiştir.
Kiraya verilen malların gelirleri ise menfaat odaklarına gitmektedir.
Bunların tespiti ve Türk Ulusuna kazandırılması
gerekmektedir. Bulgaristan'daki vakıf mallarının büyük bir
çoğunluğu ise hala elde edilememiştir.
Bulgaristan Türklerinin bütün
sorunlarının temelinde Milli Bilinç yoksunluğu yatmaktadır.
Bu da ancak başta eğitim olmak üzere yukarıda
saydığımız diğer çözümlerin çözümü ile mümkün
olacaktır.
Sorunlar gerçekçi olarak
tespit edilmeli başkalarının çözüm getirmesi beklenmemelidir.
Çünkü Avrupa Birliği ve Avrupa, İnsan Haklarını, söz konusu
Türkler olunca amaç olarak değil araç olarak kullanmaktadır.
Batı Trakya, Kıbrıs ve Bosna bunun en güzel örneğidir.
Buralarda hangi soruna hangi çözüm getirilmiştir?
Ülkemizde yaşayan
Bulgaristan Türklerinin ve yakınlarının ikametleri 11.02.2002
tarihinde yayınlanan genelgede 2 yıl süre ile
uzatıldığı halde bu gün 3er aylık dönemlerde ikamet
hakkı verilmektedir. İkamet işlemleri bedel karşılığında
yapılmaktadır. Çalışma hakları ve sosyal güvenceleri
yoktur.
Konunun Meclis
tarafından araştırılması bu sorunlarının
giderilmesi ve çözüme kavuşturulması bu
soydaşlarımızı daha rahat bir yaşam seviyesine
kavuşturacaktır.
Araştırma önergemiz
bu amaçla hazırlanmıştır.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Madencilik Sektöründeki
Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken
Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan (10/67, 75, 82, 122, 141, 180,
193, 208, 216, 229, 304, 309, 320, 324, 336, 337, 342, 374, 377, 388, 404) Esas
Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının Komisyonun görev süresinin
uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
C) Tezkereler
1.- (10/67, 75, 82, 122, 141, 180, 193, 208, 216, 229, 304, 309, 320,
324, 336, 337, 342, 374, 377, 388, 404) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi
(3/1154)
05/04/2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Madencilik Sektöründeki
Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken
Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün
104 ve 105. maddeleri gereğince kurulan (10/67, 75, 82, 122, 141, 180,
193, 208, 216, 229, 304, 309, 320, 324, 336, 337, 342, 374, 377, 388, 404) Esas
Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu 13.01 2010 tarihinde
göreve başlamıştır.
Anayasa ve İçtüzük
gereği kendisine verilen 3 aylık süre içerisinde
çalışmalarını tamamlayamayan Komisyonumuz 13 Nisan 2010
tarihinden itibaren 1 aylık ek sure istenmesine karar vermiştir.
Gereğini bilgilerinize
arz ederim.
Mehmet
Altan Karapaşaoğlu
Bursa
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN İç
Tüzükün 105inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
Araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen komisyona bir
aylık kesin süre verilir. hükmü gereğince Komisyona bir aylık
ek süre verilmiştir.
Barış ve Demokrasi
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/589) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 6/4/2010 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
06.04.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun
06.04.2010 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, oy birliği sağlanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Ayla
Akat Ata
Batman
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmının 477 inci
sırasında yer alan 10/589 Doğu ve Güneydoğu Anadoluda Hançer
Timi adlı grupların var olduğu iddialarının
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin görüşülmesini, Genel Kurulun
06.04.2010 Salı günlü birleşiminde birlikte yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde, Şırnak Milletvekili
Sayın Sevahir Bayındır. (BDP sıralarından
alkışlar)
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hançer Timinin araştırılması için vermiş
olduğumuz araştırma önergesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye,
kayıplarını arıyor, kayıt dışı iş
yapanları arıyor. Türkiye, yıllardır hukuksuzca
işlenen cinayetlerin sorumlularını arıyor. Türkiye,
yıllardır darbelerle kesintiye uğramış demokrasisini
arıyor. Türkiye, özellikle 90lı yıllar itibarıyla 17 bin
faili meçhul cinayetin sorumlusunu arıyor ve bu hukuk dışı
örgütlenmeler aracılığıyla işlenen cinayetlerin
sorumluları sorgulanmadığı gibi, binlerce ailenin
kardeşi, eşi, annesi, babası, yetim çocuğu hâlâ kaybedilen
yakınının kemiklerini arıyor, mezarını
arıyor ve yerini arıyor.
Dolayısıyla,
şu anda demokrasi havarisi kesilen AKP Hükûmetine: Siz Kenan Evren
yasasının, Anayasasının zaten kamu vicdanında
yargılanmış bu Anayasanın kâğıt üzerinde, usulen
değişikliğiyle uğraşacağınıza, gelin,
yaşamı doğrudan ilgilendiren, yaşama müdahale eden hâlâ
canlı organizmaların, canlı örgütlenmelerin ve demokratik
kültürü sınırlandıran, engelleyen, yok sayan, bastıran
kafanızı değiştirmeye çalışın diyoruz.
Binlerce insan bar bar
bağırıyor: Ben kaybolan yakınımı istiyorum.
Adres de gösteriyor; biliniyor da bunların, bu kayıpları
kimlerin kaybettiğini.
Daha önce de bu kürsüde
defalarca grubumuz aracılığıyla ifade ettik, bizzat da
ifade ettik ve dedik ki: Soğuk savaş döneminin hukuk
dışı gladio örgütlenmeleri, Türkiye'de Özel Harp Dairesi
olarak, kontrgerilla olarak örgütlendi, JİTEM olarak örgütlendi ve
Ergenekon olarak şu an sözde yargılanmaya
çalışılıyor. Aynı zamanda bu hukuk dışı
örgütlenmelerden biri olan Hançer Timinin de sorgulanarak bu örgütlenmenin
tüm mekanizmalarının, yasal, hukuksal, fiilî tüm
mekanizmalarının bir an önce ortadan kaldırılması
gerekiyor. Bu son yarım asırda, özellikle de son çeyrek asırda
yoğunlaşmış kayıt dışı örgütlenme,
hukuk dışı örgütlenmelerin yaptıklarının bir an
önce artık yargılanması, faillerin gerekli cezayı
alması lazım.
Biliyorsunuz, geçen yıl
temmuz ayında Şırnakın Beytüşşebap ilçesinin
festivalinin yapıldığı bir zamanda 2 tane DTPli yurttaşımız,
üyemiz Necman Ölmez ve Ferhat Ediş bir anda kayboldular, sır oldular
ve kayboldukları andan itibaren aileler ve bizler, başta Vali,
İçişleri Bakanı, bölgedeki jandarma komutanlarına başvurmamıza
rağmen bu kayıplar hakkında kıllarını bile
kıpırdatmadılar, yine kayıplarını aramak ailelere
düştü. Bütün aile seferber oldu, 25 Temmuz akşamı saat
beşten gece on bir buçuğa kadar arazi taradılar ve sonuçta
kaybedilerek öldürülen 2 insanımızın cesedini buldular. Bu arada
bizim, gerek Vali gerek İçişleri Bakanlığı nezdinde
yaptığımız temaslar sonucu bölgede ne korucu
aracılığıyla ne de askerî güçler
aracılığıyla bir arama yapılmadı ve sonunda biz
olayın üzerine gittik, gördük, aileler kayıplarını
buldular. O anda gece saat on bir buçukta biz kayıpları öğrendik.
Gece saat on ikide Şırnak Valisi Sayın Ali Yerlikaya beni
arayarak 2 ceset bulundu ama sebebi ticariymiş. dedi ve ben o gün -o
kayıtlardan, telefonlardan aranıp çıkarılabilir- dedim ki:
Bu olayın işlendiği yer, işlendiği zaman ve
koşulları ele aldığımızda bu hiç de ticari bir
cinayet değildir. Ticari cinayet kılıfına ustaca
büründürülmek istenen siyasi cinayetlerdir. Ve akabinde, ertesi gün aileler,
bu kayıplarının faillerini bulmak için dedektif gibi iş başına
düştüler ve sonunda -şu an, ses kayıtları da dâhil- bu
faili meçhullerin faillerini buldular; kendi vicdanlarında ve kendi
çabalarıyla buldular. Aile taziye için oturmadı, bire bir bu
olayların peşine düştü ve sonuçta, bu olayı işleyenler
arasında, daha önce Beşağaç köyünde 11 insanın minibüste taranmasına
katıldığı düşünülen o köyün, Beşağaç
köyünün korucu başının da
içinde olduğu bir grup insan göz altında ve 16 Nisanda da
bunların mahkemeleri görülecek. Eğer, aileler
kayıplarının cesetlerini bulmamış olsaydı,
eğer aile dedektif gibi işin peşine girmiş olmasaydı,
bugün, bu olayın da üstü örtülmüş olacaktı.
Bu olayla birlikte, Hançer
Timi denen olgu, artık, soyut, hayalî dolaşan bir hortlak olmaktan
çıkmış, suç üstünde yakalamış bir organize suç
şebekesi olduğu ayan beyan ortaya çıkmıştır. Meclisimizin,
bu olayla, olay şahsında, özellikle JİTEMle başlayıp
daha sonra Hançer Timi olarak örgütlenen bu hukuk dışı
örgütlenmelerinin, nerede, hangi merkezde örgütlendiği, kimlerin buna
katıldığı, nasıl icra ettiğini bir an önce
açığa çıkarması gerekiyor ve yine bu Meclisin, o
Beşağaç köyünde kaybolan, öldürülen 11 kişiye karşı
sorumluluğu var. İnsan Hakları Komisyonu oluşturulup
gidildi ama İnsan Hakları Komisyonu, insanların özgürce, rahatça
kendisini ifade edip olaylara tanıklık etmesi için gerekli zemin
yaratılmadığı için olay örtbas edildi, o zaman PKKnin
üzerine atılmaya çalışıldı ve aynı yerde
işlenen bu iki cinayeti aslında bir çorap söküğü gibi geriye
doğru eğer doğru bir şekilde ele alabilirsek, bugüne kadar
ister JİTEM ister Hançer Timi aracılığıyla
öldürülmüş, katledilmiş, kaybedilmiş binlerce insanın hem
cesetlerine ulaşabileceğiz hem de bu suçları işleyenlerin
failleri gerçek anlamda hukuksal karşılığı bulan
cezayla karşılaşacak ve insanların vicdanında en
azından adalet tecelli edilmiş olacaktır. Dolayısıyla
eğer AKP bir demokrasi sınavı vermek istiyorsa gerçek anlamda,
buyursun gelsin, bu organize örgütlerinin, bu işte korucunun da içinde
olduğu, askerî bağlantıları olduğu,
itirafçıların da içinde yer aldığı bu organize suç
örgütlerinin tasfiye edilmesini sağlasın. Anayasayı yazı
üzerinde değiştirmek, sadece Şu hâkim gelsin. CHPli hâkim mi
gelsin, AKPli hâkim mi gelsin? derdi bizim derdimiz değildir. Bizim
derdimiz, hâlâ, hangi hâkim-savcı gelirse gelsin, var olan Anayasa, var
olan ceza yasalarının düşünceye, düşünce özgürlüğüne,
insan hak ve özgürlüklerine karşı nasıl yine ceza
yağdırmaya çalıştığını görmesi
lazım, biz bunu görüyoruz. Dolayısıyla üsten iktidar erklerini
değiştirmek hiçbir şeyi değiştirmez hayatın
akışı içinde, insanlar yine yargılanmış olacak,
yine yargısız infazlara sebep olmuş olacak, yine yok yere
öldürülmüş olacak.
Yine bu sebeple dikkatinizi
bir şeye daha çekmek istiyorum: Özellikle son bir ay içinde
Şırnakın Uludere ilçesine bağlı köylerinde, yine
Şenoba beldesinde Hazım Babatı hepiniz bilirsiniz, bir cinayet
şebekesidir tek başına. Bulunduğu köyde, o köyden
başka bir yere gitmek isteyen sivil insanlarımız bir paket
sigara taşıyor diye askerler tarafından öldürüldü. Bir paket
sigarayı taşımanın bedeli ölümse yolsuzluklarla hortum
hortum götürenler, sizlerin ya da bunu yapanların cezası ne olacak?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEVAHİR BAYINDIR
(Devamla) Bir paket sigarayı çalmanın bedeli ölümse, kamu
bankalarını, yine hazinenin parasını hortumlayıp
çalanlara ne kâr edecek, hangi cezayı öngöreceksiniz? Nasıl
90lı yıllarda insanlara Ya korucu olacaksınız ya
burayı terk edeceksiniz. diye bir politika dayatılıyordu ise
bugün de Ya koruculuğu kabul edersin ya da öldürülürsün. ikilemiyle
karşı karşıya kalmaktadır. Bu nedenle, özellikle
kaçakçılık gerekçe yapılarak Dur! demeden, Dur! dese bile
duyulmadan öldürmeyi kendine hak gören ve bu kanunu çıkaran AKP, eğer
adım atacaksa kendi bozduğunu yapmakla adım atsın. Polis
vazife ve salahiyetlerini öldürmek üzerine değil de toplumu yaşatmak
üzerine dönüştürsün ki, bilelim ki evrenin evrensel yasaları olmayan,
adı evren kendisi zulüm olan yasaların devamcısıdır ya
da değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SEVAHİR BAYINDIR
(Devamla) - Bu nedenle, bir sınavla karşı karşıyaysa
AKP, her şeyden önce bu cinayetleri ve bunu yapan örgütleri tasfiye etmek,
açığa çıkarmakla sorumludur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Umuyorum ki bu
araştırma önergeme oy vereceksiniz. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bayındır.
Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde, Bursa Milletvekili Sayın Canan
Candemir Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CANAN CANDEMİR
ÇELİK (Bursa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisi üzerine
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Hançer Timi olarak
adlandırılan grupların var olup olmadığı, varsa
kime bağlı oldukları, hangi yasal mevzuat çerçevesinde
faaliyette bulundukları, görev alanlarına ilişkin bilgilerin ne
olduğu ve bu tim grubunun bölgede karıştığı iddia
edilen olaylardaki misyonlarının araştırılarak, bundan
sonraki süreçlerde bu tür insan hakları ihlallerinin ve hukuk
dışı uygulamaların yaşanmaması için Meclis
araştırmasının açılması gerekliliği önem arz
etmekte olup, ancak Genel Kurul gündeminin önceden belirlenmiş olması
ve yoğunluğu nedeniyle ileri bir tarihte görüşülmesi
gerektiği düşüncesiyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çelik.
Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu önerisinin lehinde Şırnak Milletvekili Sayın Hasip
Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına, Hançer Timiyle ilgili
araştırma önergesi lehinde söz almış bulunmaktayım.
Aslında, hukukun rafa
kaldırıldığı ve yargının
işlemediği dönemlerde faili meçhul cinayetlerin pervasızca
nasıl işlendiğine yakın tarihimizde tanık olduk. Bizim
araştırma önergemizin konusu olan Hançer Timiyle ilgili vakanın
çok yakın bir tarihte olması ve olayların
yaşandığı bölge dikkate alındığı zaman,
özellikle askerî yasak bölge kapsamında olan bir alan, korucuların
yoğun olduğu bir alan ve bu alanda işlenen cinayetler dikkate
alındığı zaman -Şırnak Milletvekilimiz Sayın
Sevahir Bayındırın da belirttiği gibi- bu tür olaylar
konusunda eğer çok ciddi üzerinde durulmazsa ve bu olayların failleri
ve sorumluları aydınlığa kavuşturulmazsa, bunun,
maalesef daha büyük olaylara sebebiyet verdiği, yaşam
hakkının, insan hak ve özgürlüklerinin en başında gelen
yaşam hakkının ayaklar altına alındığı
bilinmektedir.
Aslında, faili meçhul
cinayet derken çok uzaklara gitmeye gerek yok, yakın bir zaman kesitini
alarak bu olaya baktığımız zaman bugün Meclis olarak
üzerimize düşen görev ve sorumlulukların nasıl da arttığını
görebiliriz. Özellikle 90lı yıllarda başlayan faili meçhul
cinayetleri JİTEMin kuruluşuyla birlikte ele almakta, o dönem
oluşturulan yasa dışı suç organizasyonlarının,
çetelerinin durumunu ele almakta büyük yarar vardır. Yüksekova çetesi,
derken, İstanbulda Kocaeli çetesi, değişik çetelerin,
organizasyonların içine baktığımız zaman güvenlik
güçlerinin, orada bulunan yerel güçlerin, korucuların, çetelerin ve
itirafçıların bir ekip oluşturduğu ve bu ekiplerin zaman
zaman devlet ve ülkeyi koruma adı altında kendilerini gerçek koruyucu
ve hukukun üstünde gördüğü ve cinayetleri işlediği ama asıl
gerçek kazındığında bunların hepsinin
kaçakçılık yaptığı, rüşvet aldığı,
başkalarından zorla para tahsil ettiği, gasbettiği,
mallarına mülklerine el koyduğu gerçeğiyle
karşılaşırsınız.
Şimdi, bu olayları
bu bütün içinde ele aldığımız zaman şu ortaya
çıkıyor: Çatışmalı ortamlarda, özellikle 93 ve 97
arası 17 bin faili meçhul cinayet Türkiyede nasıl işlendi? dediğimiz
zaman Susurluk raporuna biraz göz atmakta yarar var. Susurluk raporundaki
şu dehşet cümleler cinayet işlemenin uzatmalı çavuş
düzeyine kadar düştüğü, hatta ve hatta itirafçı ekiplerin bu
konuda nasıl görev aldığı, daha sonra
itirafçıların beyanları, beyanlarıyla ortaya çıkan
delillerin varlığı, Aygan gibi diğer itirafçıların
da birlikte katıldığı cinayetlerden, Musa Anterden, Vedat
Aydından günümüze Uludere ve Beytüşşebapta işlenen
cinayetlere kadar gelirsiniz. Bu tehlike geçmiş değildir. Bunu çok
açıklıkla ifade ediyorum.
Şu an, daha yeni
bölgeden geldik ve Şırnakta üç kocaman askerî yasak bölge var. Bu
yasak bölgelerde güvenlik güçleri hareket hâlinde ve burada zaten polis görev
yapmıyor. Burada görev yapan askerî birlikler var. Askerî birliklerle
beraber korucu olarak görev yapan ekipler var. Şimdi, bu korucu olarak görev
yapan 80 binin -ki bunun 20 bini gönüllü, 60 bini de kadrolu korucudur- içinde
bir nüve, bir çekirdek Hançer Timi oluşturulmuş ve bu Hançer
Timi, bir dönem, işlediği cinayetlerin
karşılığında para alan bir ekip olarak bu işleri
meslek hâline getirmiş ve bu faili meçhul cinayetlerin
-dosyalarının- bir kısmının Diyarbakır 3.
Ağır Ceza Mahkemesinde de davası devam etmektedir.
Şimdi, bakıyoruz,
bölgede bir yığılma var, bir askerî birlik
yığılması var, bir güç yığılması var.
İşte, dün, bugün televizyonda okuduk: Cizre Tank Taburundan -tutun-
tank atışlarının yapıldığını,
İkizce Taburundan tankların Gabar Dağına doğru
harekete geçtiğini ve Gabar Dağında büyük bir operasyonun
olduğu söylenmektedir.
Şimdi, orada
yaşayan birimlerdeki, Güçlükonak ve orada yaşayan yetmişe
yakın köylerdeki vatandaşlarımız, bir tek, oradaki güvenlik
güçlerinin insafı ve vicdanıyla karşı karşıya
kalmaktan başka hiçbir güvenceye sahip değildir. Burada yargı
gidemiyor, savcı bir cinayet olayının arkasından bir
keşfe, bir otopsiye gidemiyor. Oradaki hukuki deliller toplanamıyor
ve bu tür yasa dışı oluşumların cinayetlerine de
açık kapı aralanıyor. Eğer günümüz süreci, Türkiyedeki
siyasi atmosfer, Ergenekon soruşturmaları dikkate alınacak
olursa çok rahat provokasyon ortamlarının yaratılması, bu
Hançer Timinin çok daha büyük tehlikeli işlerde kullanılması
kaçınılmazdır. Buna karşı Hükûmetin son derece
uyanık ve dikkatli olması gerekiyor. Sonuçta bunun siyasi sorumluluğu
elbette ki siyasi iktidara aittir, Hükûmete aittir. Şimdi soruyoruz: Ne
oldu da bahar günü, bu baharda, nisan ayında hiçbir yerde
çatışma yokken, tek taraflı ateşkes varken neden şu an
her tarafta bir operasyon ihtiyacı duyuluyor? Neden operasyona
çıkılıyor? Neden çatışma ortamı
yaratılıyor? Neden korucular, hepsi, bu görevlendirmenin içinde
fiilen yer alıyor? Bu alınan görevlendirmelerin tek tek tespiti
hâlinde aslında bu tehlikelerin önüne de geçmiş olunacaktır.
Türkiyede insan
haklarının başında gelen yaşama hakkını,
yaşam hakkını garanti altına almadan bir hukuk devletinin
kurulması mümkün değildir. Yakın tarihimiz siyasi cinayetlerle
doludur. 12 Eylül öncesinin siyasi cinayetlerini alın, 12 Eylül
sonrası yaşanan olayları alın ve günümüze kadar
Yakınlarda,
biliyorsunuz, 12 Eylül öncesi siyasi cinayetlerde kurban giden ve 12 Eylül
sonrası da işlenen cinayetlere kurban gidenlerin aileleri Meclise
geldi, bizlerle de görüştüler. Bizim önergemizden sonra siyasi
cinayetlerle ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi gelecek. O önerge
üzerinde, elbette ki, konuşma hakkımız söz konusu değil
çünkü orada bir görevlendirme gereği
Ancak şunu ifade etmek
istiyoruz: Kemal Türklerin, Uğur Mumcunun, Doğan Özün ve ismi
bilinen, tanınan yazarlarımızın, siyasetçilerin, gazetecilerin
hepsinin aileleri Meclise geldi, bizleri de grubumuzu da ziyaret etti ve Bu
siyasi cinayetleri aydınlatın. diyorlar. Eğer Türkiye önünü
görmek istiyorsa, Türkiye gerçekten bir hukuk devleti olmak istiyorsa,
Türkiyede can ve mal güvenliğinin sağlanması isteniyorsa Türkiyede
Meclisin bu siyasi cinayetleri araştırma basiretini ve kudretini
göstermesi gerekiyor. Biz buradan açık destek veriyoruz. Bu siyasi
cinayetlerin araştırılmasını, bu önergelerin
araştırılmasını biz de destekliyoruz. Cumhuriyet Halk
Partisinin verdiği siyasi cinayetlerin araştırılmasıyla
ilgili önerge, yine bizim destek vereceğimiz bir önerge olduğu gibi,
bizim bahsettiğimiz Hançer Timiyle ilgili cinayetlerle ilgili önerge de
bunun bir benzeridir. Bu açıdan baktığımız zaman
Meclisin duyarlı olması gerektiğini düşünüyoruz.
Evet, siyasi cinayetleri
aydınlatamayan, faili meçhul cinayetlerini aydınlatamayan, yasalarla
güç alan, silah kullanma yetkisini kendinde bulan, delilleri karartan ve
sorgusuz sualsiz insanların canına kasteden eğer yasa
dışı çete ve örgütlenmeler, oluşumlar varsa, eğer
bunları kullanan, provoke eden güçler varsa bunları tespit etmek en
başta gelen görevlerimizden birisidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Bitiriyorum efendim.
Değerli milletvekilleri,
eğer Şırnakta veya Hakkâride veya Vanda siyasi cinayetlerin,
Hançer Timi gibi karanlık örgütlenmelerin işledikleri cinayetlerin
üzerine gidilmezse, o bölgede görev yapan komutanlar, valiler, görevliler,
adliye, herkes ve bütün siyasi partiler zan altındadır çünkü bizim
birinci derecede görevimiz, insanların yaşam hakkını
savunmaktır, bu yaşam hakkı doğrultusunda çalışma
yapmaktır, üstüne gitmektir. Susurluk raporunda
yaşadığımız dehşetleri bir daha Türkiye'nin yaşamaması
için, Türkiyede faili meçhul cinayetlerin, siyasi cinayetlerin, çete
cinayetlerinin, rant cinayetlerinin olmaması için duyarlılık
göstermek gerekiyor.
Evet, bu şekilde gelen
önergelerin iktidar partisi tarafından reddedildiğini biliyoruz ancak
tarih ve tutanaklar bunu yazıyor. Sizi vicdanlarınızla baş
başa bırakıyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Barış ve Demokrasi
Partisi Grubunun önerisinin aleyhinde Eskişehir Milletvekili Sayın
Tayfun İçli.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Çok saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Barış ve Demokrasi
Partisi grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Değerli
arkadaşlarım, hem Barış ve Demokrasi Partisinin grup
önerisi içerik olarak hem Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi içerik olarak
faili meçhul cinayetlerle ilgili, daha doğrusu, Anayasaya
aykırı, yasalara aykırı birtakım oluşumların
araştırılmasıyla ilgili. İçerik olarak sonuna kadar katılıyorum.
Bunu öncelikle belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, mutlaka bu konular araştırılmalı ve
gizli kalan konular açıklığa kavuşturulmalıdır
ama burada da tabii ki çok dikkatli davranılmalıdır. Eğer
bir olay araştırılırken ifrata kaçılır, evrensel
birtakım haklara, anayasal birtakım haklara aykırı
davranışlar içerisine girilirse bu araştırma da
amacından sapar.
Değerli
arkadaşlarım, faili meçhul cinayetler, daha doğrusu cinayetler,
insanın en temel hakkı olan yaşam hakkına yapılan en
ağır ihlallerdir. İnsanın en temel hakkı olan
yaşam hakkına saldırıyı sadece, değerli
arkadaşlarım, cinayetler oluşturmamaktadır. Yaşam
hakkı, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinde ve Anayasamızda güvence altına
alınmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasamızın 17nci maddesinin
başlığı Kişinin dokunulmazlığı, maddî
ve manevî varlığı başlıklıdır ve orada Herkes, yaşama, maddî ve manevî
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
dedikten sonra üçüncü fıkrasında Kimseye işkence ve eziyet
yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya
muameleye tâbi tutulamaz. demiştir.
Anayasamızın
15inci maddesine 2004 yılında
yapılan değişiklikle de çok önemli bir düzenleme
getirilmiştir değerli arkadaşlarım. Bakın, burada
kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî
varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan,
düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan
dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu
mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.
der.
Konuşmamın
başında ifade ettiğim gibi, yaşam hakkına
saldırı sadece cinayetlerle olmuyor, yaşam hakkına
saldırı başka türlü de olabiliyor. Onun için, evrensel hukuk
kurallarında ve Anayasamızda yaşam hakkıyla ilgili,
kişinin maddi ve manevi varlığıyla ilgili birtakım
koruyucu tedbirler alınmış ve bu haklar garantiye
bağlanmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, bunu ifade ettikten sonra güncel konularla bu işin
biraz bağlantısını kurmak da gerekiyor. Şimdi,
AKPnin, hepinizin bildiği gibi, gündeme getirdiği bir Anayasa
değişiklik teklifi var. Çok değerli
arkadaşlarımız Anayasanın 145inci maddesiyle ilgili
birtakım değişiklikler yapmışlar, onu öngörmüşler.
Şimdi, öngördükleri bu madde değişikliğinden okuyorum,
onların verdiği metinden. Bu madde askerî yargıyı
düzenlemektedir: Askerî yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri
tarafından yürütülür. Bu mahkemeler; asker kişilerin sadece askerlik
hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri askerî suçlara ait
davalara bakmakla görevlidir. dedikten sonra, bu fıkranın son
cümlesinde Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin
işleyişine karşı suçlara ait davalar her hâlde adliye
mahkemelerinde bakılır. diye de bir hüküm getirmişler.
Değerli
arkadaşlarım, hepimizin çok iyi bildiği gibi, son dönemlerde,
adına balyoz, kafes denilen birtakım operasyonlar
yapılıyor. Geçtiğimiz günlerde de İstanbul özel yetkili
savcıları ve özel yetkili mahkemesinin tasarruflarına, garip
tasarruflarına tanıklık ettik. İlginçti, 1 Nisana denk
geldi tahliyeler ve birtakım köşe yazarları, siyasetçiler bu
asker kişilerin tahliyelerine ve tutuklanmasına 1 Nisan
şakası olarak baktılar ve böyle değerlendirdiler.
Değerli
arkadaşlarım, İstanbuldaki özel yetkili savcıların ve
özel yetkili yargıçların Anayasa ve kanunları hiçe sayarak,
kendi tasarruflarından ve düşüncelerinden kaynaklanan 1 Nisan
şakası yapma hakları yoktur. Bakın, daha, AKP, bu Anayasa
değişiklik teklifiyle, Anayasanın 145inci maddesini yeniden
düzenleyip adliye mahkemelerine yetki vermekle ilgili çaba içindedir.
Hatırlayın, yine AKPli arkadaşlarımız, Ceza
Muhakemeleri Kanununda yapılan bir değişikliğe gece
yarısı önergesiyle dâhil, dahi gibi birtakım kelime
oyunlarıyla değişiklik getirmiş ve Anayasa Mahkemesi, Ceza
Muhakemeleri Kanununda yapılan bu değişikliği iptal
etmiş ve yürürlüğü durdurmuş idi. Anayasayı
beğenmeyebilirsiniz, işte böyle değişiklik teklifleriyle
değiştirebilirsiniz. Anayasa Mahkemesinin kararlarını da
beğenmeyebilirsiniz, onu da eleştirebilirsiniz ama Anayasaya ve
Anayasa Mahkemesinin kararlarına uymakla yükümlüsünüz. Anayasa, hiçbir
şekilde, hiçbir savcıya, hiçbir yargıca, hiçbir milletvekiline
Anayasayı, evrensel hukuk kurallarını keyfî yorumlama
hakkını vermemektedir ve insanın yaşam hakkıyla ilgili
olan konularda insanlara, yakınlarına eziyet etme, işkence
olarak algılanabilecek bir muamelede bulunma yetkisi de vermemektedir.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu olaya baktığınız zaman, Anayasa
Mahkemesi, özel yetkili savcıların, asker kişilerin askerî
mahallerde asker olarak yaptıkları suçlarla ilgili bir düzenlemeyi
iptal etmiş ama bakıyorsunuz, 2003 yılındaki bir harekât
planıyla ilgili ordu komutanları, subaylar, muvazzaf subaylar, emekli
subaylar paldır küldür gece yarısı sabaha karşı
alınıp götürülüyor. Hemen bir parantez açayım, yanlış
anlaşılmasın, ben suç işleyen kişileri korumuyorum
burada. Suç işleyen kişilerin üzerine gidilsin ama giderken yine
faili meçhul, Atlantik ötesinden veyahut başka yerlerden gelen
imzasız elektronik postaları kanıt olarak alıp,
generalleri, askerleri, başsavcıları, bilim
adamlarını, profesörleri, gazetecileri birkaç kişinin keyfî yorumlarına
terk edip ondan sonra onlara 1 Nisan şakası yapma fırsatı
verilmemelidir çünkü eğer bu fırsat verilirse, bu kötü emsal emsal
olursa, suiemsal emsal olursa yarın bir gün yine birileri Ben böyle
yorumluyorum. diyerek, Anayasayı hiçe sayarak, Anayasa Mahkemesinin,
yüksek yargı organlarının kararlarını hiçe sayarak
yarın bir gün sizler hakkında da aynı işlemi yapabilir. O
zaman, sizler, tabii ki bizler milletvekili olarak yasama
dokunulmazlığına sahibiz ama değerli
arkadaşlarım, evrensel hukuk kuralları hiçe sayılır,
birtakım işler, faili meçhul kişiler tarafından
İlla
silahla öldürülmesi lazım değil. Faili meçhul dediğiniz, kim
olduğu belli olmayan kişiler tarafından bir insanın maddi
ve manevi varlığına yapılan saldırıdır,
yaşam hakkına yapılan saldırıdır. Bir
insanın, suçsuz bir insanın bir gün polis karakolunda gözaltında
tutulması bile evrensel hukuk normlarına göre suçtur ama siz dört gün
gözaltı süresinde sabaha kadar insanlık haysiyetiyle
bağdaşmayan muamelelere tabi tutacaksınız profesörleri, aydınları,
gazetecileri, birtakım insanları, ondan sonra bir bakıyorsunuz
tahliyeler gelmeye başlıyor. Mahkemenin başkanı muhalefet
şerhi veriyor ama iki üye nedense farklı düşünüyor. Bir mahkeme
tahliye ediyor, üç gün sonra, o kadar insanın savunmasını,
değerli arkadaşlarım, olağanüstü zeki de olsalar, olağanüstü
birikimleri de olsa, ya, arkadaşlar, bir iki saatte bunlar klasörlerce
dosyayı inceleyip de böyle birbirine aykırı kararı
nasıl verebilir?
İşte, değerli
arkadaşlarım, bunun adı faili meçhul cinayettir. Cinayet illa
insan öldürmek değildir, insanın yakınlarını
kirletmektir, insan haysiyetiyle bağdaşmayan muameleye tabi
tutmaktır. Bu, biraz evvel okuduğum gibi, Anayasamıza göre
suçtur, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine göre suçtur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesine göre suçtur, Anayasamızın
90ıncı maddesine göre, artık bizim yasalarımızdan da
üstün olan, yasalarımızla çatıştığı zaman
onu uygulamamız gereken evrensel, uluslararası sözleşmelere göre
suçtur değerli arkadaşlarım. Eğer bunları biz yasama
organı olarak dikkate almazsak, bu konuları araştırmazsak,
insanlar keyfî davranmaya devam edeceklerdir. Devleti devlet yapan, devlet gücünü
kullanan insanların yarın bir gün adaletin yakalarına
yapışacağından emin olmasından, ondan korkmasıyla
devlet oluruz. Bir demokratik devlet, kabile toplumundan ancak böyle
ayrılır; bir demokratik toplum, diktatörlükten
sınırını böyle ayırabilir.
Evet, millet bize vekâlet
vermiştir, biz burada milleti temsil ediyoruz. Milletin
çoğunluğunun görüşü budur. Belirli konular
karartılmış olsa dahi, millet artık uyanmaktadır. Onun
için, vekiller olarak işin gereğini yapmak bizim üzerimize
düşüyor diyorum.
Sabırlarınız
için hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın İçli.
Barış ve Demokrasi
Partisi Grup önerisini oylarınıza sunuyorum, karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.37
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
2.- 321 sıra sayılı Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının görüşmelerinin Genel Kurulun 6/4/2010
Salı günkü birleşiminde yapılmasına, bundan başka bir
konunun görüşülmemesine ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun
06.04.2010 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantısında, Siyasi Parti Grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu Maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Sözlü Sorulardan sonra Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler Kısmında
yer alan 321 Sıra Sayılı "Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı" görüşmelerinin Genel Kurulun 06.04.2010
Salı, 07.04.2010 Çarşamba ve 08.04.2010 Perşembe günlü
birleşimlerinde yapılması, bundan başka bir konunun
görüşülmemesi önerilmiştir.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde Konya Milletvekili
Sayın Faruk Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisini sizlerle paylaşmak üzere söz
almış bulunuyorum. Sayın Başkan, zatıalinizi ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerini saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği
gibi, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı 2009 yılı Kasım
ayında yapılan görüşmeler sırasında yarım
kalmıştı. Milliyetçi Hareket Partisi, Borçlar Kanunu
Tasarısının...
RIDVAN
YALÇIN (Ordu) Sayın Başkan, çok uğultu var, Hatibi
duyamıyoruz.
FARUK BAL
(Devamla) Sayın Başkanım, sayın milletvekillerini lütfen
uyarır mısınız, gürültü olması nedeniyle duyulmuyor.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, sükûneti tesis edersek iyi olacak.
Buyurun
Sayın Bal.
FARUK BAL
(Devamla) Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi, Borçlar
Kanunu Tasarısını gündelik hayatı ilgilendiren,
doğumumuzdan ölümümüze kadar her gün pek çok maddesinin gündelik
hayatımızda bize uygulandığını ve ekonomik
ilişkilerde Borçlar Kanununun temel bir kanun olması nedeniyle pek
çok uygulama alanı bulunduğunu ifade ederek bir uzlaşma kanunu,
bir genel mutabakat sağlama kanunu hâline getirilebilmesi için
görüşlerini yüce Meclise arz etmişti ve tasarının şu
gerekçelerle eksik ve yanlış olduğunu ilan etmişti:
1)
Yarım bırakılan Borçlar Kanunu akademik ve yargı
çevrelerinde yeterince tartışılmamıştı.
2)
Yarım bırakılan Borçlar Kanununun sivil toplumun görüşü
alınmadan Meclisin huzuruna getirildiğini ifade etmişti.
3)
Yarım bırakılan Borçlar Kanunu Tasarısının
siyasi partilerin görüşü alınmadan, AKP görüşü olarak Meclisin
gündemine getirildiğini ifade etmişti.
Diğer
taraftan, Kanunun tamamen değiştirilmesinin seksen altı
yıllık hukuk uygulamasını, hukuk hafızasını
ve hukuk kültürünü tahrip edeceğini ileri sürmüş, hukuki terim ve
terminoloji kargaşası yaratacağını ilan etmiş,
kullanılan dilin anlaşılmaz olduğunu, ilgili yasalar ile
uyum, bağlantı ve yeterli bağın
sağlanmadığını, pek çok maddesinde fahiş hukuki
hatalar bulunduğunu ilan etmişti. Dolayısıyla Milliyetçi
Hareket Partisinin bu görüşleri kabul görmedi yüce Mecliste, ancak AKPnin
de bunu kanunlaştırmaya gücü yetmedi.
Kasım
ayında yapılan görüşmelerde eğer Milliyetçi Hareket
Partisinin önerdiği, AKPli yetkililerle yapılan görüşmelerde
eğer Milliyetçi Hareket Partisinin düşünceleri müzakere
edilebilseydi, bugün nisan ayına geldik, Borçlar Kanununa, Türkiye, yeni
bir Borçlar Kanununa kavuşmuş olurdu. 21inci yüzyılda
Türkiyenin gelişen dünya şartları içerisinde değişen
ekonomik şartlara cevap verebilen modern bir Borçlar Kanununa kavuşması
mümkündü ancak bu olmadı.
Milliyetçi
Hareket Partisini, TÜSİAD, MÜSİAD, TİM, TOBB gibi ekonomiyle
doğrudan ilgili reel sektörün temsilcileri ziyaret etmek suretiyle
yaşadıkları sıkıntıları anlattılar;
toplumsal ve ekonomik hayatta içinden çıkılmaz hâle gelen ekonominin
açıklığa kavuşturulabilmesi için Borçlar Kanununda
düzenleme yapılması ihtiyacını ifade ettiler. Milliyetçi
Hareket Partisi, bu görüşleri dikkate almak suretiyle, içinde
bulunduğumuz ekonomik çöküntünün 21inci yüzyılda Türk
müteşebbislerinin, 21inci yüzyılda bütün
vatandaşlarımızın, modern ve teknolojinin gelişmesine
uyumlu bir Borçlar Kanununa kavuşturulması için hazırdır
ve kararlıdır. Buna katkıda bulunmaya da gayretli
olacaktır. Ancak AKP, sıcak gündemden kaçan AKP, yarattığı
dış politikadaki teslimiyetçilik anlayışının
yarattığı Türkiyenin üçüncü sınıf özürlü bir ülke
görüntüsünden kaçan, ekonomideki çöküşten kaçan, çiftçinin derdinden
kaçan, esnafın derdinden kaçan, tüccarın derdinden kaçan, sanayicinin
ithalata bağımlı hâle gelmiş ve üretimsiz, verimsiz
görüntüsünden kaçan AKP, sanal gündemler ile milletin gözünü boyatmakta ve
ekonomide akan kanın üstünü sanal gündemlerle örtmeye
çalışmaktadır. İşte bu sanal gündemlerle örtülemeyecek
kadar, çiftçinin, işsizin, köylünün, tarımla meşgul
olanların dertlerini birkaç örnekle sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Cihanbeylinin Taşpınar beldesi vardır.
Taşpınar beldesinde 2004 yılında 900 aileye toprak
dağıtımı yapılmıştır.
Dağıtılan bu toprakların bedelini çiftçi ödeyemez hâldedir.
Ödeyemez hâle düştüğü içindir ki AKP idaresindeki kamu gücü
çiftçilerin ensesine Demoklesin kılıcı gibi binmiştir,
koyunundan kuzusuna, traktöründen pulluğuna kadar, bu çiftçilerin yüzde
80ini haczettirmiştir. Dolayısıyla, borcunu ödeyemeyecek kadar
acze düşmüş olan Taşpınar beldesinin değerli
sakinlerinin bugünkü durumu kanayan yaraya bir örnektir. Bu kanayan yaraya
derman olmak sizin görevinizdir. Bu güncel bir olaydır. Bu güncel olaya
cevap vermeniz gerekirken, sanal gündemlerle konuyu farklı alanlarda
tartışmaya açıyorsunuz.
Yine, söz
Cihanbeyliden açılmışken, Cihanbeyli Belediye
Başkanının -Taşpınar Belediyesi de tabii ki Milliyetçi
Hareket Partisinde, Milliyetçi Hareket Partisi kazanmıştır-
Milliyetçi Hareket Partili Belediye Başkanının belediye
hizmetlerini sunmasını engellemek için elinizden geleni arkanıza
koymamaktasınız. Organize sanayi bölgesi kurulmasına
ilişkin talepleri reddedilmiştir ve İller Bankasıyla
ilgili
Katı atık dağıtımıyla ilgili olmak üzere,
İller Bankası, bütün AKPli belediyelere uyguladığı
toleransı Cihanbeyli Belediyesine uygulamamakta, onun yerine, İller
Bankasındaki gelirlerine haciz uygulamaktadır ki bu, yanlı ve
yandaş bir uygulamadır.
Diğer
taraftan, MEDAŞ aylık elektrik borçlarını tahsil etme
kararını almıştır. Elimde Karapınar Ziraat
Odası Başkanlığının yazısı vardır.
Yunak, Çeltik, Tuzlukçu, Akşehir, Ereğli, Halkapınar ve
güneydeki Bozkır, Taşkent, Hadim velhasıl Türkiye'nin her
yerinde özelleştirilen elektrik idareleri, aylık borç tahsili
nedeniyle, aylık geliri olmayan çiftçinin karşısında icralarla
bir zebella gibi dikilmektedir. Bu kanayan bir yaradır. Bu yaraya derman
bulmak sizin boynunuzun borcudur. Bu borcu ödemenizin zamanı
gelmiştir.
Esnaf
perişandır. demiştik. Esnafın 2002 yılında
-Nereden nereye! söylemiyle ifade ediyorsunuz- 499 bin protestolu senedi
vardı, iki depreme rağmen, iki krize rağmen 499 bin protestolu
senet 2009 yılında 1 milyon 600 bin protestolu senede
yükselmiştir. Deprem yok, kriz yok ama bir başka felaket var. Bu
ülkenin başına AKPnin teslimiyetçi ekonomik uygulamaları büyük
bir felaket olarak karabasan gibi çökmüştür.
Karşılıksız
çek sayısı 2002 yılının sonu itibarıyla iki
depreme, iki krize rağmen 748 bin idi. 2009 yılında bu
yaklaşık 3,5 kat artmıştır, 1 milyon 910 bin 700e yükselmiştir.
Çağın afeti dediğimiz deprem yok, kriz yok ama 3,5 kat artan bu
karşılıksız çek sayısı, ekonomide taraflı,
yanlı, yandaş zengin üreten AKPnin bir felaket olarak
uygulamış olduğu teslimiyet politikalarının ürünüdür.
Dönün
gerçek gündeme, dönün milletin kanayan yarasına, sanal gündemlerle milleti
meşgul ederek hesap vermekten kaçmanın size hiçbir faydası
olmayacaktır çünkü hesap gününden kaçış yoktur. Nasıl
Cenabı Zülcelalin bir hesap günü var ise siyasi partilerin de bir hesap
günü vardır. Sizin hesap gününüz yaklaşan seçimdir. Erken de olsa,
zamanında da olsa o hesabı vereceksiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FARUK BAL
(Devamla) Sanal gündemlerle hesap gününün üstünü örtmek mümkün değildir.
Sanal gündemler yaratarak milleti kutuplaştırmanın bir
anlamı yoktur. Sanal gündemlerle Haburda yaşanan milleti bölme
politikalarına alet olmanın bir anlamı yoktur. Bu yaratılan
sanal gündemle, Anayasa değişikliğiyle önümüzdeki günlerde
milleti meşgul edeceksiniz ancak milletin kanayan yarası devam
edecektir. Her kanayan yaradan akan kan sizin hesap gününüzde verilecek birer
ciddi, zor gün olarak karşınıza çıkacaktır diyor,
önergemizi yüce Meclisin takdirlerine sunuyor, Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Sayın
Öksüz, niçin, nedir?
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Sayın Başkanım, Sayın Bala bu Cihanbeyli
Belediyesiyle ilgili gerçeği söylemek istiyorum.
BAŞKAN
Hangi gerçeği?
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Şimdi, OSByle ilgili
BAŞKAN
Hayır, siz şimdi ne nedenle istediniz?
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Efendim, ben Konya milletvekiliyim.
BAŞKAN
Anladım.
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Cihanbeyliden sorumlu olan bir milletvekili olarak, Sayın
Bal bu konuda yanlış bilgi vermiştir, doğru bilgi vermek
istiyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Şahsa sataşma yok ki.
FARUK BAL
(Konya) Sayın Başkan
Sayın Başkan
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) OSBnin yazmış olduğu yazı burada, okumak
istiyorum.
BAŞKAN
Siz neye göre söz
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Yani şu anda yanlış
BAŞKAN
Bakın, ben başka bir şey soruyorum size. Siz neye göre
istiyorsunuz söz?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sataşma yok.
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) 62ye göre söz istiyorum.
BAŞKAN
Kaça?
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) 62ye göre söz istiyorum.
BAŞKAN
62ye göre yok.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) 63
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, 60a göre kısa bir
açıklama yapmak istiyor.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Nereye uyarsa oraya göre Başkan.
OKTAY
VURAL (İzmir) 63e göre efendim, sataşmadan dolayı.
BAŞKAN
60ıncı maddeye göre pek kısa söz talebiniz mi var?
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Evet.
BAŞKAN
Buyurun, açtım mikrofonunuzu.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Konya Milletvekili Özkan Öksüzün, Konya
Milletvekili Faruk Balın, Cihanbeyli Organize Sanayi Bölgesinin
kurulmasına Sanayi Bakanlığınca izin verilmemesi ve
Cihanbeyli Belediyesinin katı atık borcunun İller Bankası
tarafından tahsil edilmesi konusunda yanlış bilgiler
verdiğine ilişkin açıklaması
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkanım, Cihanbeyli Belediye Başkanımız organize
sanayi bölgesi için Sanayi Bakanlığımıza
başvurmuştur. Sanayi Bakanlığının göndermiş
olduğu yazının bir paragrafını okuyacağım:
Yatırım programında yer alacak OSB ve küçük sanayi siteleri alt
projelerinin seçimi ve ödenek tahsisinde uyulacak usul ve esasların 8inci
maddenin dördüncü fıkrasındaki Yeni bir OSB projesine
başlanabilmesi için il genelinde mevcut OSBlerde bulunan toplam
parsellerin en az yüzde 75inde üretim veya inşaata geçilmiş
olması ve yer seçimini tamamlaması gerekmektedir. hükmü
gereğince, Bakanlığımız kayıtlarında
yapılan incelemelerde, Konya ili OSBlerindeki parsel üretim ve istihdam
bilgileri doğrultusunda, il genelinde üretim ve inşaat
safhasındaki sanayi parsellerinin toplam parsellere göre doluluk
oranı yaklaşık yüzde 34tür. Bu itibarla, Cihanbeyli ilçesindeki
sanayi sitesi, tuz fabrikaları, ticaret borsası, plastik boru
fabrikasının içerisinde bulunduğu alanın yukarıda
adı geçen kanun kapsamında ve mevcut OSBlerde bulunan toplam
parsellerin en az yüzde 75inde üretim veya inşaata geçilmemiş
olması nedeniyle OSB olarak değerlendirilmesi ve OSB kurulması
amacıyla çalışmaların başlaması mümkün
değildir. deniyor. Yani Sayın Bakanımız yanlış
bilgilendirmiştir.
Diğer
konuya gelince: Katı atıkla ilgili her belediyenin ödemesi gereken
bir miktar var. Cihanbeyli Belediyemiz bu miktarı şu ana kadar
ödememiş, bundan dolayı katı atık projesinden mesul olan
Başkan İller Bankasına başvurmuş ve İller
Bankasındaki kesintilerinden kesilmiştir. Daha sonra Belediye
Başkanımız bir dilekçeyle başvurarak bu, taksite
bağlanmıştır ve taksite bağlanarak ödeme
yapılmaktadır.
BAŞKAN
Evet, bakın, 60ıncı maddeye göre iki dakika söz verdim.
Tamam.
FARUK BAL
(Konya) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun.
FARUK BAL
(Konya) Sayın Hatip, benim yanlış bilgi verdiğimi ifade
ederek konuşmuştur, sataşmıştır. Söz istiyorum
lütfen.
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Hayır, bir sataşma yok ki. Ben bilgi verdim sadece.
FARUK BAL
(Konya) Yanlış bilgi verdiğimi ifade etmedin mi?
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Başkanım, Bakanlığın göndermiş
olduğu yazıyı okudum, ben sataşma yapmadım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - 60a göre yerinden söz talep ediyor Sayın
Başkanım.
OKTAY
VURAL (İzmir) 63e göre istiyoruz biz efendim.
BAŞKAN
Şimdi her kafadan bir ses çıkarsa olmaz.
Siz de
yeni bir sataşmaya mahal vermeden, yeni bir eklentiye mahal vermeden
Size
de iki dakika veriyorum.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Konya Milletvekili Faruk Balın,
Konya Milletvekili Özkan Öksüzün şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
FARUK BAL
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hiçbir zaman
polemiğe girmeyi arzu etmem, doğruları söylerim.
Cihanbeyli
Belediye Başkanının organize sanayi bölgesi talebi
reddedilmiştir, sonuç budur. Bürokrasi olmazı on kelimeyle de
anlatabilir, bürokrasi olmazı zatıalinizin okuduğu yazıda
olduğu gibi on sayfada da anlatabilir ama yapmaya karar verdiği zaman
da hizmet etmeye karar verdiği zaman da onu olduracak başka
kanunları da bulur.
Buradaki
fark şudur: Cihanbeyli Belediye Başkanı Milliyetçi Hareket
Partilidir, oraya hizmet gitmemesi gerekir.
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Hiç alakası yok.
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) Kanun var ortada.
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Hiç alakası yok.
FARUK BAL
(Devamla)
çünkü seçimler sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
oy verirseniz size hizmet gelmeyecektir. denilmiştir. Verilmiştir
Milliyetçi Hareket Partisine oy, hizmetin gitmesi engellenmektedir. Ne kadar
engellerseniz engelleyin, oraya hizmet gidecektir.
MEHMET
EMİN TUTAN (Bursa) Polemik bunlar.
FARUK BAL
(Devamla) - Diğer taraftan, katı atıkla ilgili
Katı
Atık Toplama Projesine dâhil olan belediyelerden bir tek Cihanbeyli
Belediye Başkanlığına bu ceza verilmiştir. Niçin
diğerlerine verilmemiştir?
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Öbürleri taksitlerini ödüyor, Cihanbeyli ödememiş.
BAŞKAN
Sayın Öksüz, lütfen
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Ama yanlış bilgi veriyor.
BAŞKAN
- Lütfen
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Cihanbeyli ödememiş.
FARUK BAL
(Devamla) Niçin AKPli belediyelere verilmemiştir? Onun
hesabını vermeniz gerekmektedir diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- 321 sıra sayılı Türk
Borçlar Kanunu Tasarısının görüşmelerinin Genel Kurulun
6/4/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına, bundan
başka bir konunun görüşülmemesine ilişkin MHP Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde Malatya Milletvekili
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) Bak, doğru bilgilendirdi.
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Yanlış bilgi.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Öksüz ikna olmuş!
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Burada, burada
Gazeteler de burada, hepsi burada.
OKTAY
VURAL (İzmir) Olsaydı konuşurdunuz.
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Yanlış bilgi
Sayın Bakanım, yapmayın,
yanlış bilgi veriyorsunuz.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Okuduğunu anlamıyorsun Sayın Özkan.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Anlıyor da Başkan ondan yana değil.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, hatibin konuşmasını sakinlikle
dinlememizi rica ediyorum.
Buyurun.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği Borçlar Kanunuyla
ilgili önergenin aleyhinde şunun için söz aldım: Çoktan geçti bu.
Neden bugüne kadar getirmedik bunu? Neden getirmedik bugüne kadar?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Daha önce gelmesi lazımdı.
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) Siz karşı çıktınız.
OKTAY
VURAL (İzmir) Elitaşa sorun.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Burada, Borçlar Kanununu yarın
değil, dün çıkarmamız lazımdı. Bunun için aleyhte söz
aldım.
Değerli
arkadaşlarım, Borçlar Kanunu yaşamın bir
parçasıdır, herkesi ilgilendiren bir yasadır ancak birkaç örnek
vereceğim, birkaç anekdot vereceğim. Bir gecikme faizi var
biliyorsunuz, temerrüt faizi diyoruz, toplumun her kesimini ilgilendiriyor
arkadaşlar. Eğer, devlet hâlâ temerrüt faizini çiftçiden, elektrik
borcu olandan ve krizde krize yakalanan, 2009 krizinde krize yakalanıp bu
vergi borçlarını, sigorta borçlarını ödeyemeyen, her
bankanın ittiği
Bugün bu gerçekleri konuşalım
arkadaşlar. 2009 yılının Ağustosundan yıl sonuna
kadar gerek ticari kesime gerek esnafa gerek küçük sanayiciye tüm krediler
kesilmiştir. Ondan sonra da bazı bankalar çıktı,
şakır şakır Biz şu kadar kâr ettik. dediler ve
ihtarname çekerek o küçük esnafa İki gün içinde ödemezsen
haczedeceğim. dediler. Bu gerçekleri hepimiz unutmayalım. Ama bu
insanlar o bankaların borçlarını mı ödesinler, bu insanlar
vergi borçlarını, sigorta borçlarını mı ödesinler?
Birçoğu yok oldu. Hâlâ bir sürü, vergi ve sigorta borcu olan bir sürü
esnaf var. Sayın Çalışma Bakanı, Sayın Maliye
Bakanı bu konuda açıklama yaptılar, dediler ki: Krizden
etkilenen esnafın, küçük esnafın vergi ve sigorta
borçlarını
Affedin demiyorum, ödeyene yazık olur. Bak, bunu da
söylüyorum ama krizden etkilenen, bir şekilde her türlü mali
olanağı zayıflayan insanları da korumamız, kollamamız
lazım. Bu insanlar özellikle Anadoluda istihdam yaratan, özellikle
Anadoluda küçük esnaf dediğimiz, küçük sanayici dediğimiz
Eğer insan çalıştırıyorsa bu insanlara
yardımcı olmamız lazım ama arkadaşlar, devlet hâlâ
yüzde 2 temerrüt faizi uyguluyor, aylık yüzde 2. Aylık yüzde 2 ne
demek arkadaşlar, biliyor musunuz? Enflasyonun nereye geldiği
Aylık yüzde 2 temerrüt faizi demek o esnafın sırtına bir
hançer daha vurmaktır. Zaten ödeyemiyor, zaten yok olmuş, siz hâlâ
sigorta ve vergi borçları için aylık yüzde 2 temerrüt faizini devam
ettirirseniz onları idam ettirmiş olursunuz. Gelin, önce buradan
başlayalım. Borçlar Kanununu getirelim, çok gecikti ama
yapılması gereken daha şeyler var. Temerrüt faizini indirmek
Borçlar Kanununa bağlı değil. Temerrüt faizini düşürmek
için ilgili kurumlar, Sosyal Güvenlik Kurumu, Maliye Bakanlığı
der ki: Ben, bundan sonra 6183e göre uygulayacağımız temerrüt
faizini aylık 1e düşürüyorum. Aylık 1 demek yüzde 12 demektir.
Arkadaşlar, bunun kümülatifi yüzde 16ya gelir.
Değerli
arkadaşlarım, bazı gerçekleri de bilmemiz lazım. Bugün
Sayın Bakan açıklama yaptı sigorta prim borçlarıyla ilgili.
İnsanların kafası karışık. Bir daha söylüyorum:
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız bir açıklama
yaptı. Bu borçlarla ilgili herkesin kafası karışık.
Özellikle krizden etkilenen ve borçlarını ödemeyen insanlara çok net
bir şekilde bizim bunu izah etmemiz lazım. Hâlâ bu insanlar bekliyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu Meclis, Türkiyede 1 kişi
çalıştıran, istihdam yaratan, hâlâ üretimini devam ettirmeye
çalışan herkese şükran borçlu olmalıdır. Dürüstçe,
namusluca çalışan, insanlara ekmek veren ve insana istihdam yaratan
küçük esnafın sorununu hep beraber çözmeliyiz. Bu hepimizin görevi.
Değerli
arkadaşlarım, onun için, vergi ve sigorta borçları konusunda,
başta, aylık temerrüt faizi dediğimiz faizi mutlaka ödenebilir
bir seviyeye çekmemiz lazım ve bu insanların borçlarını
yeniden yapılandırmamız lazım ki bu insanlar üretimlerine
devam etsin, bu insanlar istihdam yaratmaya devam etsinler.
Ben bu
konuda Hükûmeti bir kez daha uyarıyorum. Özellikle temerrüt faizleri
konusunda, krizden etkilenip sigorta ve vergi borçlarını ödeyemeyen
insanlarla ilgili mutlaka, acilen, bir tedbir getirmemiz lazım. Hatta
bunların elektrik borçlarıyla ilgili
Ben Kimsenin borcunu affedin.
demiyorum -altını çiziyorum- ama ödenebilir bir borç
yapılandırması yapmamız lazım arkadaşlar ve bu
faizlerle değil. Gene aylık yüzde 2 temerrüt faiziyle beraber,
minimum, basit faiz olarak yüzde 24 dediğimiz olay, yüzde 36yı
buluyor arkadaşlar. Zaten yok olmuş bir esnafın bu faizin
altından kalkmasının imkânı yok.
Ben, bir
kez daha, temerrüt faizleri konusunda Hükûmeti uyarıyorum. Özellikle
biriken vergi ve sigorta borçları konusunda ve elektrik borçları
konusunda mutlaka ve mutlaka bir çözüm getirmemiz lazım değerli
arkadaşlar. Bunu yapmamız lazım. Borçlar Kanunu, toplumun
Yani
aleyhte değil aslında konuşmamın şeyi ama bu
gerçekleri de görmemiz gerekiyor.
Değerli
arkadaşlarım, bir başka konu var, özellikle yine Borçlar
Kanunuyla ilintili, bir şekilde piyasayı direkt etkileyen Çek Kanunu
var. Yani bu, Borçlar Kanunuyla direkt ilintili. Burada yine geçici olarak bir
yıllık bu Meclis
O zaman hepimiz
Ben özellikle çok üzerinde durdum.
Yani hakikaten krizde, 2009 yılı Eylül ayında defalarca söylememe
rağmen nihayet değiştirdiniz Aralık ayında. Özellikle
krizin piyasaları daha derin etkilememesi yönünde -küçük
esnafımızı- Çek Kanununda yapılan iki
değişiklikten bahsedeceğim. Bunları bir yıl süreyle
yaptık arkadaşlar. Bunların bir yılı dolmak üzere.
Eğer biz bunu normal Borçlar Kanununa göre ve Çek Kanununa göre tekrar
değiştirmezsek piyasada yeniden sorunlar doğar özellikle küçük
esnaf yönünden. Bir: Çekten caymayı, biliyorsunuz, borçlunun talebiyle
değil, borçlunun ispat etmesi gerekir. Yani iki satır yazı
yazıyordu eskiden bankaya: Ben bu çekten caydım, çekim
çalınmıştır. Hâlbuki böyle bir şey yok. Yani kötü
niyetli borçluyu korumak yerine, iyi niyetli alacaklıyı korumak
istedik. Doğrusu da buydu ve bu Meclisten öyle bir karar
çıkardık ama bunun süresi bitiyor. Doğrudur, uygulama piyasaya
bir itibar getirmiştir, uygulama piyasada dürüst borçluyu korumuştur
ama dürüst alacaklıyı da korumuştur. Mutlaka bu
uygulamanın
Yani her önüne gelen Ben çekten caydım, bu çek
çalınmıştır
On tane, elli tane ciro geçirmiş, hâlâ
Çek çalınmıştır. diyor, altı ay önce vermiş
çeki, son gününe geldiği gün. Böyle bir şey olmaz. Bu doğru bir
uygulamaydı ama bir şekilde artık bu uygulamanın tekrar
sabit kalması lazım.
Bir
diğer konu ise: Çekte vade olmaz, doğrudur ama piyasa
gerçeğidir, vadeden önce takasa
Özellikle krizde bankalar -biliyor bir
banka- bir borçludan, kredi verdiği bir insandan çek alıyor, Bu
krediyi bu çeklerle ödeyeceksin. demesine rağmen -üç aylık, dört
aylık, beş aylık çeklerle- ama maalesef o anlı
şanlı dediğimiz -ismini veremiyorum- bazı bankalar, o
borçluya ait, kendisini bırak, ciro edilmiş, yedi sekiz cirolu
çeklerin tümünü takasa sürdü. Kendisini yok ettiği gibi yedi sekiz tane
ciro geçiren insanları da yok etti.
Değerli
arkadaşlarım, bu uygulamada
Ama ben bunu ta eylül ayında
Plan-Bütçede söyleyememe rağmen -2009 veya bütçe geldiğinde ama-
herhâlde şubat ayında falan buradan geçirdik. O altı ayda
bunların çanlarına ot tıkadılar ve nitekim bu uygulamayla
kredi kuruluşları artık o çekin üzerinde yazılı
tarihten önce takasa ibraz edemediler, kimsenin üzerine gidemediler. Vadesinde
geldi, vadesinde çekler ödendi, paralarını aldılar ama maalesef
hem bunu yap, ondan sonra çık anlı şanlı Ben şöyle
bankaydım, ben böyle kâr ettim
Lanet olsun senin kârına! Bir sürü
insanı yok ettin. Onun için bu iki uygulamanın devam etmesi
lazım piyasadaki istikrar açısından, özellikle istihdam
açısından, üretim açısından, üretimin devamı
açısından. Ben, bir kez daha Borçlar Kanununa paralel bunu söylemek
isterim arkadaşlar. Yani bu açıdan bu iki tane, iki gerçeği bir
an önce, süre dolmadan getirmemiz lazım.
Değerli
arkadaşlarım, bir kez daha buradan Sayın Maliye Bakanına ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına, özellikle küçük esnaf ve
küçük sanayicinin vergi ve sigorta borçları konusunda ve
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Sayın Başkanım, bitiriyorum.
temerrüt faizinin hâlâ aylık yüzde 2
seviyesinde kalmaması konusunda bir kez daha piyasa adına
İşçi çalıştıran, istihdam yaratan insanlara hepimizin
bir şükran borcu olması lazım. 50 kişi
çalıştırıyorsa, 20 kişi
çalıştırıyorsa, 10 kişi
çalıştırıyorsa bu insanlara hepimizin bu ülkede
Benim
anlayışım budur. Ülkede
artık ekmek çok önemli.
Ben, bir
kez daha sigorta, sosyal güvenlik primleri konusunda krizden etkilenen,
elektrik borçları konusunda -özellikle sulama birliklerinin, ödenemez bir
boyuta gelmiştir- ve yine krizden etkilenen vergi borçları konusunda
bir kez daha küçük esnafımız adına, küçük sanayicimiz adına
bu Meclisten önemli bir uygulama bekliyorum. Aksi hâlde biz bugün üreten
insanları yok ederiz.
Hepinize
teşekkür ederim, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Dinçer, 60ıncı maddeye göre söz istediniz.
Size iki
dakika süre veriyorum.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, konuşmasında dile getirdiği esnaf, küçük
işletme sahiplerinin borçlarına ilişkin açıklaması
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok
değerli arkadaşlar, Sayın Milletvekilinin az önce dile
getirdiği esnaf, küçük işletme sahiplerinin prim borçlarıyla
alakalı husus konusunda bir açıklama yapmak istiyorum.
Gerçekten
de 2009 yılında sanayici, esnaf, küçük işletme sahibi, çiftçi
olarak çok zor bir yıl yaşadık. Sadece işverenlerimiz
değil, aynı zamanda işçilerimiz de çok
sıkıntılı ve zor günler geçirdiler. 2010 yılında
inşallah bunları aşacağımızı da ümit
ediyoruz.
Tabii,
bizim kurumlarımızın yaşayabilir olması için
primlerini sağlıklı ve etkin bir şekilde toplaması
gerekiyor. Kriz döneminde iş adamlarımızın karşı
karşıya kaldığı sorunları göz önünde bulundurarak
yeni tedbirler almak da bizim görevimiz. Ancak şunu söylemek isterim:
Özellikle yeniden yapılandırma gibi veya af gibi hususlar bu zamana
kadar çoğu kere hem beklenen sonuçları vermemiş hem de
Türkiyede bu sistemlerin yerleşik ve ciddi bir nitelik kazanmasına
mâni olmuştur. Bu açıdan bakıldığında biz ne
affı -kesinlikle- düşünüyoruz ne de borçların yeniden
yapılandırıl-masıyla ilgili bir teşebbüsümüz var.
Böyle bir şey yapmayı istemiyoruz. Ancak iki konuda açıklama
yapmak yerinde olur kanaatindeyim. Onlardan bir tanesi şu: Kurum olarak
bizim, esnafımızın, işletme sahiplerimizin
borçlarını otuz altı ay süreyle taksitlendirme imkânımız
var. Herhangi bir hukuki düzenleme yapmaya gerek kalmaksızın kendi
inisiyatifimizle bunu yapabilme imkânımız var. Dolayısıyla
zor durumda olan esnaf ve işverenlerimizin bize müracaat etmeleri hâlinde
bu inisiyatiflerimizi kendi lehlerine kullanıyoruz.
İkincisi
ise belki güzel, iyi bir haber: Bu prim borçlarının ödenmemesinden
dolayı karşı karşıya kaldıkları faiz
yükleriyle ilgili yeni bir düzenleme yapıldı, yakında ilan
edeceğiz. Biliyorsunuz, ilk üç ayda -yüzde 3, yüzde 3, yüzde 3 olmak
üzere- çok ağır bir faiz yükü vardı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) -
Dolayısıyla ilk üç aydaki çok ağır faiz yükünü yüzde 2ye
indirerek oradan 3 puanlık bir indirim sağlanacak. Belki daha fazla
indirmemiz mümkündü ancak Maliye Bakanlığının vergi
gelirinin tahsiliyle ilgili düzenlemece de uygunluk sağlansın diye
Maliye Bakanlığının faiz oranlarında da yüzde
yarımlık bir indirim sağlanacak aylık olarak ama üç aydan
sonraki dönemde oldukça düşük bir faiz oranı bindiriliyor. Bu
açıdan bakıldığında, esnafımıza da bir
kolaylık sağlamış bulunuyoruz. Yakında bu da
kamuoyuyla paylaşılacak.
Hepinize
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, nedir konu?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Efendim, 60a göre tek bir kelime
Bilgi
vereceğim, bilgi vermek açısından.
BAŞKAN
Sürekli bir bilgi hâli gidiyoruz yalnız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, İç Tüzükte bu grup
önerilerinde 60a göre cevap vermek, kısa bir açıklama yok efendim.
BAŞKAN
Şimdi, İç Tüzüke göre Sayın Bakanın da yok, burada bütün
gruplara verdiğim
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Öksüz konuştuğu zaman
bir şey demedin de şimdi bana niye söylüyorsun Sayın
Elitaş?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, biraz önce Değerli
Konuşmacı
BAŞKAN
Bir saniye
O
Başkanın inisiyatifinde olan 60ıncı maddeye göre
Mesela
Sayın Öksüzünki de aynıydı. 62nci maddeye göre isteyemez, 69a
göre hiç isteyemez, 60a göre verdik ama söylemeye
çalıştığım şey şu
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkanım, vazgeçtim,
istemiyorum.
BAŞKAN
Peki, tamam.
Şimdi,
iyi niyetle
Ben, bütün grup başkan vekilleri açısından
söylüyorum: İyi niyetle ben 60ıncı maddeyi işletiyorum
yani milletvekillerimiz dertlerini anlatabilsin diye. Bunu istismar etmemek
tabii ki sizlerin inisiyatifinde. Bütün grup başkan vekilleri ve
milletvekili arkadaşlarımız açısından söylüyorum.
İyi niyetle, milletvekillerinin lehine olmak üzere 60ıncı
maddeyi işletiyorum, bugüne kadar öyle yaptım ama siz de bunu
istismar etmeyin, tamam.
Vazgeçtiniz.
Ne yapalım
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkanım, teminat
istiyorlar. Sayın Bakan teminatı çözsün ama bunlar da bilsin, onlar
da bilsin.
BAŞKAN
Orada o zaman beraber gidip bir konuşun, sonra onunla konuşun.
Peki,
teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- 321 sıra sayılı Türk
Borçlar Kanunu Tasarısının görüşmelerinin Genel Kurulun
6/4/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına, bundan
başka bir konunun görüşülmemesine ilişkin MHP Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, saygıdeğer
üyeler; Türk Borçlar Kanunu Tasarısının öncelikle gündeme
alınması yönündeki Milliyetçi Hareket Partisinin önerisinin lehinde
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türk Borçlar Kanunu 1926 yılında yürürlüğe
girmiştir. Seksen beş yıllık bir uygulama alanına
sahiptir. Günün ekonomik koşulları, küreselleşme,
sanayileşmenin getirdiği sorunlar, işçi-işveren
ilişkileri, kiracı-kiralayan ilişkileri, yani ekonominin temel
konuları seksen beş yıl önce çıkarılan bir yasayla
giderilmeye çalışılmaktadır.
Bu
Yasanın değiştirilmesi yönündeki ihtiyaç 1990lı
yıllarda kendisini göstermiş ve 1998 yılından itibaren
Adalet Bakanlığında yapılan çalışmalarla Borçlar
Kanununun değiştirilmesi yönünde ciddi çabalar harcanmıştır.
1998 yılında yapılan bu çalışmalar 2008
yılında bir tasarı hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisine
getirilmiştir. İki yıllık bir zaman dilimi içinde Türk
Borçlar Kanunu Adalet Komisyonunda tartışılmış,
yeterli düzenlemeler yapılmış ve bu düzenlemelerin sonucunda da
Genel Kurulun gündemine gelmiştir.
Değerli
arkadaşlar, bu yasal düzenlemenin ivedilikle Türk Parlamentosunda
görüşülerek yasalaşması yönünde Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliğinin, TÜSİAD Sayın Başkanının ve
TÜSİAD yöneticilerinin, her ildeki ticaret ve sanayi odası
başkanlarımızın devamlı istekleriyle karşı
karşıya kalıyoruz. Günün ekonomik koşullarının
giderilebilmesi amacıyla bu Yasadaki değişikliklerin
yapılması iş âlemince talep edilmektedir.
Ayrıca,
siyasi iktidar da 2009 yılı içinde adli yargı stratejisinin
oluşturulması yönünde Avrupa Birliğine sunduğu belgede
şu gerekçeleri koymaktadır: Son hazırlanan yargı reformu
stratejisinde ülkenin ihtiyaçları, Avrupa Birliği müktesebatına
uyum sürecinin gerektirdiği mevzuat çalışmaları içinde Türk
Borçlar Kanunu Tasarısının kısa dönemde Parlamentodan
çıkartılması Bakanlık tarafından da Avrupa
Birliğine ulaştırılmıştır. Elbette, Avrupa
Birliği müktesebatında bu yasal düzenlemelerin yapılması
gerekirken asıl olan Türk halkının bu yasaya dünden daha fazla
ihtiyaç duyduğudur.
Ekonomiyle
uğraşanlar, bu yasanın bir an önce çıkmasını
istemektedir. Hatta zaman zaman Parlamentoda, Meclis araştırması
konularını ve denetim yollarından olan soru önergelerini belirli
dönemlerde iktidar partisinin oylarıyla gündeme almayarak bu Parlamentonun,
bu dönem Türk Ticaret Yasası ve Türk Borçlar Yasasının
çıkartılmasını ısrarla istemiştir.
Şimdi,
siyasi iktidar, dün bu yasanın öncelikle konuşulması, öncelikle
çıkması için çaba harcarken hiçbir neden gösterilmeden bunu
Parlamentonun gündeminden çekmiştir. Bunu ben şuna yorumluyorum: Bir
şeylere iyi başlıyorsunuz ama sonunu getiremiyorsunuz. Nedir?
Avrupa Birliği açılımı, sonu gelmedi. Nedir? Alevi
açılımı, sonu gelmedi. Ermeni açılımı, sonu
gelmedi. Kürt açılımı, elinize yüzünüze
bulaştırdınız. Roman açılımı, onun da ne
olacağı belli değil. Yahu siz açıkça ne yapmak
istiyorsunuz! Bunu ben anlamakta ciddi olarak zorlanıyorum.
Adalet
Komisyonunda bu yasanın öncelikle çıkması için Cumhuriyet Halk
Partisi olarak olumlu katkılarda bulunduk. Bu yasa bir temel yasadır.
Türk Ceza Kanununu 22nci Dönemde bu Parlamento çıkarttı. Ceza
Muhakemeleri Kanununu çıkarttık. Türk Medeni Kanunu 21nci Dönemde
çıktı. Bu temel yasalardaki en önemli faktörlerden birisi, öncelikle
ve ivedilikle Borçlar Kanunu görüşülmeli. Elbette çekince koyduğumuz
yerler var ama bunlar, sayın grup başkan vekillerinin, Sayın
Bakanın birbiriyle diyalog içinde olmalarının sonucunda gruplar
arasında bir uzlaşma sağlanarak bu temel yasayı
çıkartabiliriz diye düşünüyorum.
Türkiye'nin
gündemi bana göre ekonomidir. Ekonomik sorunların ve ekonomik
sorunları düzenleyen yasaların öncelikle Parlamentoda
görüşülmesi gerekir. Türkiye'nin bana göre en önemli sorunlarından
birisi işsizlik, yoksulluk. Günden güne bu işsiz insan
sayısı artıyor, yoksul insan sayısı artıyor.
Sanayici fabrikasının elektrik ücretini ödeyemiyor. Sanayici
işveren çalıştırdığı insanların
ücretini gününde, zamanında ödeyemiyor. Hâl böyleyken biz gündemi
devamlı değiştiren ve Türkiyede gündemi saptırmaya yönelik
çalışmaların içine giriyoruz. Elbet buna siyasi iktidar
girebilir ama Parlamento bu konuda öncelikle Türkiye'nin önemli
konularını yasalaştırmak, yasama organında
tartışmak zorundadır. Gündemin yürütme organının
istediği doğrultuda tespiti bizi atıl bir duruma düşürür,
yasama organını verimsiz bir çalışma yönteminin içine çeker.
Esnaf,
borcunu borçla ödüyor bugün, banka kredisini başka bir bankadan
aldığı krediyle ödüyor. Eğitim sistemi felç olmuş.
Geçen hafta içinde Eşmedeki, devlete teslim edilmiş olan küçücük bir
çocuğun can hayatının sona erdirilmesi bence Parlamentonun öncelikle
yaşam hakkı üzerinde ekonomik olan yasal düzenlemelere eğilmesi
gerektiğini düşünüyorum.
İki
üç gün önce Fethiyede olan bir olay. Gencecik bir çocuğun annesinin
cezaevine girmesinden sonra, eğitimin özelleştirilmesi sonucunun
getirdiği sonuçları da dikkate alırsak, bunda hiçbir vebaliniz
veya vebalimiz yok mu yasama olarak? Bunları niçin düzenleme yönteminin
içine girmiyoruz? Niçin bir temel yasa olan Borçlar Kanununu
tartışmanın içine girmiyoruz? Elbette bu tür bir yasal düzenlemeyi
bırakarak, Türkiye'nin gündeminde olmayan bir Anayasa
değişikliğinin Türk toplumuna getirebileceği yararlar
nedir? Halk bir Anayasa değişikliğiyle ilgilenmiyor. Halk
işsiz, halk aç, halk yoksul. Bu sorunların çözümlenmesini ve bu
sorunların üzerine gidilmesini istiyor. Halk yolsuzluklardan dolayı
utanır bir duruma gelmiş. Siyasilerin yolsuzluklarını
tartışıyor. Kimseye güven bırakılmamış.
Böyle bir ortamda Anayasa değişikliği yapsanız ne olur,
yapmasanız ne olur? Neyi çözecektir ki?
Sayın
Başbakanın birtakım sorunlarının çözümünün önüne
geçmek için bir kişiye endeksli bir Parlamento
çalışmasını yönlendirmek bu yüce Meclise
yakışmaz. Bu yüce Meclis gündemindeki konuları tespit edebilmeli
ve gündemine hâkim olmalıdır.
Bu
nedenle, Borçlar Yasasında temel özelliklerde bir iki
başlığa farklı boyutta Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bakıyoruz, ama onun dışında biraz önce de söylediğim
gibi temel konularda uzlaşılmıştır.
O
yasanın komisyonda görüşülmesinde Sayın Bakanın
söylediklerini çok iyi hatırlıyorum: Bir an önce çıkmalı, işverenler
bunu bekliyor. demişti. İşveren temsilcilerinin
konuşmalarını çok iyi hatırlıyorum. Türkiye'de
ekonomik hayatın yeniden düzenlenmesi, ekonominin canlılıkla
dönüşebilmesi için Borçlar Yasasının ve daha sonra da Türk
Ticaret Yasasının gündeme gelmesi gerektiğini ısrarla
söylüyorlardı. Bunu getiren sizsiniz. Avrupaya bu Adli Yargı
Strateji Belgesinin raporunu sunarken, bunu sunan Sayın Adalet
Bakanı, tahmin ediyorum, Meclis Başkanımızdı. Bir bakan
bir kuruma bir raporu sunuyorsa ve o raporun gereğinde de Borçlar
Yasası kısa sürede çıkarılacak. diyorsa o sözü yerine
getirmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Tamamlamaya çalışıyorum Sayın Başkanım.
Yani
Sayın Bakan bir raporu dış temsilciliklerden birisine sunuyorsa
o Türkiyeyi bağlar. Sayın Bakan sözünün arkasında durmuyor.
Grup günlük olaylara kendisini kaptırmış durumda. Parlamento
verimli bir çalışmanın içine giremiyor. Açıkçası,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak düşüncemiz, Türkiye'nin gündemi ekonomik
yasalardır, ekonominin düzenlenmesidir, ekonomide
çıkışın bulunmasıdır. Bu
çıkışı bulacak olan da yüce Parlamentodur.
Ben bu
düşüncelerle, Milliyetçe Hareket Partisi tarafından öncelikle görüşülmesi
istenen Borçlar Kanunu Tasarısının öncelikle görüşülmesi
yönündeki teklifin lehinde düşüncelerimi belirttim.
Yüce
heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ünlütepe.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde Kayseri Milletvekili Sayın
Mustafa Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Elitaş, şu temerrüt
faizlerine de biraz değinin.
MUSTAFA
ELİTAŞ ((Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
Sayın Ünlütepe burada bir ifade kullandı, herhâlde amacını
da aşan bir ifadedir diye tahmin ediyorum. Şu anda, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bugün, yarın ve öbür gün gündemini belirlemek üzere
Parlamentomuzun değerli üyelerinin görüşlerine sunulmak üzere
Barış ve Demokrasi Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve biraz sonra
da Cumhuriyet Halk Partisi, en sonda da Adalet ve Kalkınma Partisinin grup
önerilerinin değerlendirilmesi değerli milletvekillerimizin
onayına sunulacak. Milletvekillerimiz kabul ettiği takdirde, o gündem
çerçevesinde devam edeceğiz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
hâkim olduğunu ifade etmek istiyorum.
İkinci
konu, biraz önce, ismini zikrederek söyleyeceğim, ama Sayın Bal,
benim ismini zikretmemin, tahmin ediyorum iyi niyetli olduğunu
düşünecek ve karşılığında Sataşma
vardır. diye söz almayacaktır diye ümit ediyorum.
Biraz
önce, bir bilgilendirme konusunda, Cihanbeyli ile ilgili bilgilendirme,
organize sanayi bölgeleri konusunda haksızlık olduğunu iddia
eden bir konuşması vardı.
Biz AK
PARTİli milletvekilleri, AK PARTİ Grubu ve AK PARTİli
İktidar Hükûmeti olarak hiçbir siyasi partiye karşı farklı
davranmamayı ilke edinmişiz. Hiçbir siyasi partiden seçilmiş belediye
başkanını veya herhangi bir göreve gelmiş kişi, kurum
ve kuruluşları o partiye oy vermiş diye dışlamak
değil, onlara da o bölge insanına da hizmet etmek, seçilen bir
belediye başkanının kendi bölgesindeki insanına hizmet
ettiğinin bilinciyle, biz bu kanaatimizi ifade ediyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Maliye Bakanlığı da dâhil mi Mustafa Bey?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakınız, Cihanbeyli Belediye
Başkanımız bir ilan vermiş. Saygıdeğer
hemşehrilerime saygıyla duyurulur
Bu ilan,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığına yazdığı,
Cihanbeylide hâlen mevcut olan tuz fabrikalarının bulunduğu ve
ticaret borsasının da inşa edilip faaliyet gösterdiği,
plastik boru fabrikaları veya fabrikasının bulunduğu bir
bölgeyi uzun yıllardır sanayi alanı olarak veya küçük sanayi
sitesi olarak faaliyet hâlinde bulunan bir bölgeyi organize sanayi bölgesi
kapsamına alıp imar planı içerisine sokmak istemektedir.
Bizim
22nci Dönemde yaptığımız Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununda, sizin 21inci Dönemde yaptığınız Organize
Sanayi Siteleri Kanununda maalesef böyle bir hüküm mevcut değildir.
Sadece sizin 21inci Dönemde yaptığınız Organize Sanayi
Bölgeleri Kanununda ki, Sanayi Bakanlığının Kuruluş
Kanununun 1nci maddesine göre kurulmuş, 1969 yılından beri bu
ülkede faaliyet gösteren organize sanayi bölgeleri yönetmeliklerle ve Sanayi
Bakanlığının 1inci maddesiyle ilgili düzenlemeyle idare
ediliyordu. Sizin döneminizde yapılan düzenlemeyle organize sanayi
bölgeleri bir yasal statü kazanmıştır. Ama orada da organize
sanayi bölgelerinin kurulmasıyla ilgili düzenlemede mevcut
yapılanmanın olduğu bölgelerde organize sanayi bölgesi
oluşmasıyla ilgili herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.
Yine
sizin koyduğunuz, bizim de 23üncü Dönemde birlikte
yaptığımız kanunda Bir ilde organize sanayi bölgelerinin
yüzde 75inin yapılaşmaya geçmesiyle birlikte yeni bir organize
sanayi bölgesine imkân verilebilir. hükmü çerçevesinde maalesef Cihanbeyliye
organize sanayi bölgesi kurulmasına imkân verilmemiş,
bulunamamıştır.
Konyada,
alınan bilgiler çerçevesinde Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının yazdığı yazı
doğrultusunda mevcut organize sanayi bölgelerinin yapılaşma ve
işletmeye açılma oranı yüzde 34 bulunmaktadır. Yüzde 34ten
de öte, mevcut yapılanmış, yapılaşmış, uzun
yıllardır faaliyet gösteren tuz fabrikalarının, plastik
fabrikalarının ve ticaret borsasının bulunduğu bir
yeri organize sanayi bölgesi kapsamına almak, nitelikli bir bölgeyi ve
organize edilmiş bir bölge içerisinde daha aktif, daha uygun, olumlu
şartlarla çağın imkânlarına daha paralel bir şekilde
çalışacak Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa yapılan bir
yanlıştır diye düşünüyorum.
Öte
yandan, atık suyla ilgili, sizin Belediye Başkanınızın
bir yazısı var, biraz önce Değerli Konya Milletvekilimiz
Sayın Özkan Öksüz getirdi. Atık su arıtmayla ilgili Cihanbeyli,
Kulu, Altınekin İlçe, Belde ve Köyleri Çevre Koruma Birliği
Başkanlığı var, atık suya hepsi ortaklar. Cihanbeyli
Belediye Başkanlığının 72.921 Türk lirası buraya
borcu var. Bu Kalkınma, Çevre Koruma Birliği İller
Bankasına müracaat eder, der ki: Ben Cihanbeyli Belediye
Başkanlığından alacağımı tahsil edemiyorum,
tahsil edemediğimden dolayı İller Bankasındaki Cihanbeyli
Belediyesinin istihkaklarına haciz konulmasını talep ediyorum.
Cihanbeyli Belediye Başkanlığı 12 Ocak 2010 tarihinde biraz
önce söylediğim Birliğe yazı yazar, der ki: Bakınız,
ben bu şartlarda taahhüdümü yerine getiremedim. Eğer uygun görürseniz
on bir taksitte ödemek istiyorum, İller Bankası üzerindeki haczimi
kaldırın. Ve Birlikten bunlara yazı yazarlar, derler ki: 75.272
lira olan İller Bankası tarafından kesilen paranızın
iptali mümkün olmadığından ve isteğiniz doğrultusunda
bundan sonraki borcunuzun 4.567 lira her ay olmak üzere on bir ayda ödenmesini
kooperatif taahhüt etmiş ve Belediye Başkanlığına
bildirilmiştir. Bu konuya açıklık getirmek istedim.
İkinci
konu, değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi grup başkan
vekili ve diğer siyasi parti grup başkan vekilleri, dün haftalık
olarak yaptığımız telefon konuşmasında
İlk
önce Cumhuriyet Halk Partisinden, Milliyetçi Hareket Partisinden ve
Barış ve Demokrasi Partisinden başlayarak bu haftanın bütün
gündemiyle ilgili, arkadaşlarımızla fikir teatisinde
bulunuyoruz. Diyoruz ki: Bizim gündemimizdeki konular şudur. Bu çerçevede
bilgileriniz olsun. Ki biraz sonra Sayın Nimet Çubukçu sözlü sorulara
cevap verecekler. İlk, Cumhuriyet Halk Partisinden
arkadaşlarımızla görüşme imkânımız olamadı,
en son görüşmemiz gerekirken Barış ve Demokrasi Partisi milletvekili,
sayın grup başkan vekiliyle konuştuk. Dedik ki: Diğer
partilerle görüşemedik ama bizim kanaatimizce şudur,
şunları şunları görüşmeyi düşünüyoruz. Bizce
bir problem yok. dediler. Arkasından Sayın Şandırla
görüştüm. Sayın Şandır, grup önerisi getireceklerini, Türk
Ticaret Kanununun çok önemli olduğunu, Borçlar Kanununun
görüşülmesi gerektiğini ifade ettiler. Grup önerisi gelecek.
dediler. Uygun. dedik, Bakarız. dedik. Sonra da Sayın
Kılıçdaroğluyla bu telefon görüşmesini yaptık çünkü
sizden aldığım bilgiyi de ona aktarmak mecburiyetindeydik;
aynı silsile farklı şekilde devam ediyordu.
Bakınız,
bugün Meclis Başkanımızın
Başkanlığındaki yaptığımız
Danışma Kurulunda da şunu ifade ettik: Eğer Milliyetçi
Hareket Partisi bu teklifinde samimiyse; Sayın Bal ve Sayın
Yalçın bu konuyla ilgili önemli çalışmalar katettiler,
Cumhuriyet Halk Partisinden de Sayın Ünlütepe ve diğer
arkadaşlarımız bu konuyla ilgili önemli çalışmalar
katettiler, bizim de hukukçu milletvekili arkadaşlarımız, bu
konuda emek vermiş, ter dökmüş, zaman ayırmış,
hakikaten iyi olması için gayret göstermiş
arkadaşlarımız komisyon oluştursunlar, önergeleri birlikte
değerlendirelim ve önergelerle birlikte, gelecek hafta bir anda bu
işi bitirelim, geçelim. Ama Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Vuralın ifadesi şu: Biz önergelerimizi veririz; bu
önergeler doğrultusunda -kabul edersiniz veya etmezsiniz- devam ederiz.
Bakın,
değerli arkadaşlar, Türk Ticaret Kanunu 1.539 madde. 1.539 maddenin
76 maddesini bitirmişiz. 26 Kasım, 27 Kasım, 3 Aralık ve 4
Aralık günleri çalışmışız. Toplam
çalışma saatimiz çerçevesinde baktığımızda, 1.539
maddenin her birine yarım saat ayırmışız. Bu
yarım saatlik süreyi biz çarptığımızda, 3.100 saate
yakın bir süre ediyor, çalışma süresini
yaptığımızda. 3.100 saatlik bir çalışma süresini
böldüğümüzde günde 8 saat çalışırsak 400 güne yakın
bir süre. Borçlar Kanunu 649 madde, 649 maddeyle ilgili 8 tam gün
çalışmışız. 7 Ekimde başlamışız,
11 Kasımda bırakmışız. Eğer böyle devam ederse
biz yaklaşık 500 saatlik bir zamanı bu çerçevede devam
edeceğiz. 500 günlük çalıma süresinin, şu anda Parlamentonun
seçimlerinin yenilenmesi 17 Temmuz 2011 dediğimize göre 14 aylık süre
var. Cumartesi, pazarı da dâhil olmak üzere hiç grup önerisi vermeseniz,
hiç yoklama istemeseniz, hiç karar yeter sayısı istemeseniz, normal
çalışma şartları dâhilinde devam ettiğimiz sürece
24üncü Dönem de bu kanunun bitmesine imkân vermeyecek. Onun için biz şunu
diyoruz: Eğer Milliyetçi Hareket Partisi
Biraz önce Sayın
Balın söylediği gibi, Odalar Birliğinin, MÜSİADın,
TÜSİADın ve sivil toplum örgütlerinin, Sayın Mevlüt Beyin
söylediği gibi Türk Ticaret Kanununda çok önemli bir madde önergesini
kabul ettik. Kimlerle ilgili? Kefaletlerle ilgili. O kefaletin faizine
katlanabilmesi için kendisine tebligat yapıldığı andan
itibaren diye önergesini kabul ettik. Ne zaman? 2008 yılında. Bugün
2010 yılındayız. Eğer bu şekilde bir samimiyetimiz
varsa sadece Borçlar Kanunu değil, Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu,
Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanununa uyum yasalarıyla birlikte
komisyon oluşturalım, bu komisyon çerçevesinde değerlendirelim
ve önümüzdeki hafta 10undan başlayan, herhâlde 8inden veya 10undan
başlayan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Anayasayı bırak da oraya bak!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
10undan başlayan hafta çerçevesinde biz bir
hafta içerisinde Ceza Kanununda yaptığımız, 699 maddelik
kanunda 99 maddeye verdiğimiz önergede olduğu gibi çok kısa
zamanda bitiririz diye düşünüyorum.
Bakınız
değerli arkadaşlar, Mevlüt Beyin oradan lafıyla ifade etmek
istiyorum. Anayasa değişikliğini önlemek kastıyla bunu bize
getiriyorsanız, açıkçası niyetiniz samimi değildir
demektir. Ama tekrar açıkça ifade ediyorum: Şu andan itibaren konuyla
ilgili hukukçu arkadaşlarımız toplansınlar, önergelerini
hazırlasınlar, önergelerle birlikte biz önümüzdeki hafta, hatta
cumartesi, pazar günü de çalışabiliriz bu hafta, bu seçim
yasalarını bitirip üniversitelerle ilgili yasayı bitirdikten
sonra, cumartesi, pazar, pazartesi, salı günü Türk ticareti kanununu,
borçlar kanununu bitirebiliriz diye ümit ediyorum.
Değerli
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Elitaş.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza
III.- Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, yoklama talep
ediyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini
tespit edeceğim: Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın
Öztürk, Sayın Aslanoğlu, Sayın Ünlütepe, Sayın Bingöl,
Sayın Güvel, Sayın Çöllü, Sayın Arat, Sayın Oksal,
Sayın Köse, Sayın Emek, Sayın Güner, Sayın Köktürk,
Sayın Özdemir, Sayın Anadol, Sayın Ünsal, Sayın Kart,
Sayın Yalçınkaya, Sayın Sevigen, Sayın Hacaloğlu.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- 321 sıra sayılı Türk
Borçlar Kanunu Tasarısının görüşmelerinin Genel Kurulun
6/4/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına, bundan
başka bir konunun görüşülmemesine ilişkin MHP Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN
- Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
3.- (10/618) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
6/4/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi
06.04.2010
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun, 06.04.2010 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Kemal
Kılıçdaroğlu
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan (10/618) esas numaralı Meclis
Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun, 06.04.2010
Salı günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde ilk söz Mersin Milletvekili
Sayın Ali Rıza Öztürke aittir.
Buyurun
Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce Vanda Genel Başkanımız Sayın Deniz
Baykala yönelik saldırıyı şiddetle kınıyorum.
Umuyorum ve diliyorum ki siyasi iktidar kendisinden beklenilen görevi yerine
getirir, bu saldırının sorumlularını bir an önce
açığa çıkarır ve adalete teslim eder. Yoksa bu da Türkiye
cumhuriyet tarihinde birtakım siyasi olayların failleri gibi meçhul
hâle bırakılmaz diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyetinin tarihine
baktığımız zaman çok sayıda faili meçhul
bırakılan cinayetlerle doludur. Aslında Türkiye Cumhuriyeti
âdeta faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerin
mezarlığı hâline getirilmiştir. 1948 yılında
Sabahattin Ali ile başlayan faili meçhul cinayetler serisi devam
etmiş, 12 Eylül öncesi ve 12 Eylül sonrası had safhaya
çıkmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, öncelikle şunu belirtmek lazım: Faili meçhul
olan olay ya da cinayet söz konusu değildir, faili meçhul
bırakılan olaylar ya da cinayetler söz konusudur. Devletin görevi, bu
cinayetlerin faillerini ortaya çıkarmaktır, şu veya bu nedenle
olayların üzerini örtmek, failleri gizlemek değildir. Devlet
sırrı diyerek hiçbir siyasi cinayet aydınlatılmaktan
bırakılamaz çünkü hiçbir sır, katilleri saklama onursuzluğunu,
aşağılamayı taşıyacak kadar önemli değildir.
Türkiyede
12 Eylülü hazırlayan koşullara baktığımız zaman,
12 Eylül dikta yönetiminin getirilmesi sürecindeki bütün siyasi cinayetlerin
failleri aradan kırk yıla yakın bir süre geçmiş
olmasına rağmen hâlâ bulunamamıştır.
Sabahattin
Ali neden öldürüldü? Sabahattin Alinin öldürülüş nedeni neydi? Bunu
Sabahattin Alinin yakınlarının bilme hakkı vardır.
Yine, Sabahattin Alinin mezarının dahi bugün nerede olduğunun
bilinmemiş olması, demokratik hukuk devleti olduğunu iddia eden
bir ülke açısından utanılacak kara bir lekedir değerli
arkadaşlarım.
12
Eylülden sonra, özellikle 1990lı yıllarda faili meçhul cinayetler
serisi giderek artmıştır. Gerek öncesi gerek sonrası faili
meçhul cinayetlere baktığımız zaman, bunların hem fiil
hem de failleri bakımından bunların belirli ellerden
işlendiği izlenimi, kuşkusu toplumda var olmaktadır. HEP
Milletvekili Mehmet Sincar Batmanda neden öldürülmüştür? Yine,
Diyarbakır HEP İl Başkanı Vedat Aydın evinden
alınarak öldürülmüştür. Bu öldürülenlerin failleri belli değil
midir?
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye'nin geçmişinde karanlık bir tünel
vardır. Bu karanlık tüneli aydınlatmak ve buna
ışık saçmak öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevidir
çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi, geçmişindeki karanlıkları
aydınlatacak yegâne ışık kaynağıdır diye
düşünüyorum.
Aradan
otuz yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen, Abdi
İpekçinin kızı Nükhet İpekçi babasının
kanlı gömleğini televizyon ekranlarından göstererek Ben hâlâ
adalet arıyorum. diyebiliyor ise bu, demokratik hukuk devletinde
olmaması gereken bir manzaradır.
Yine,
daha dün Hrant Dinki katledenlerin
Gerçekten katledilişin
arkasındaki organizasyonlar açığa
çıkarılmamışsa ve bu Hrant Dinkin kardeşi Ben
adalete güvenmiyorum. diye haykırıyor ise bu da üzerinde
düşünülmesi gereken bir durumdur diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bugüne kadar faili meçhul cinayetlerin
araştırılması, soruşturulması,
yargılanması yapılamamıştır.
Yargılanıyormuş gibi yapılmıştır.
Mahkemelerin önü tıkanmıştır. Devlet sırrı
kavramı adı altında birtakım bilgiler demokratik hukuk
devletinin en temelini oluşturan mahkemelerden gizlenmiştir. Bu
mahkemelerin ısrarlı taleplerine rağmen bu bilgiler gönderilmemiştir.
12 Eylül
öncesinin baş olayları olan 16 Mart 1978 İstanbul
öğrencilerinin bombayla ve tüfeklerle taranmasının failleri bir
türlü bulunamamıştır.
Yine 1
Mayıs 1977deki olayı düzenleyen katiller
bulunamamıştır.
Yine Abdi
İpekçilerin, Uğur Mumcuların, Bedrettin Cömertlerin, Ümit
Kaftanların, Tarık Dursunların
Gerçekten bu olayları
örgütleyenlerin gerçek kimlikleri ortaya
çıkarılamamıştır ve bu insanlar hâlâ daha bu
olayların ortaya çıkarılması için
koşturmaktadırlar.
Bakın,
geçenlerde, bundan bir iki ay önce, şubat ayının içerisinde bu
faali meçhul bırakılan cinayetlerde yakınlarını
kaybeden gruplar kendi arasında Toplumsal Bellek Platformunu
oluşturmuşlar ve 11 Şubat günü Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin olmak üzere başta, tüm
milletvekillerini, tüm grupların grup başkan vekillerini ziyaret
etmişler ve bu faali meçhul bırakılan cinayetlerin
aydınlatılması için, yargı sürecinin zaman
aşımı ya da başka manevralarla kapatılmaması için
Türkiye Büyük Millet Meclisinin araştırma komisyonu kurma talebini
iletmişlerdir. Bu yakınlarını bu toplumsal, siyasi
cinayetlerde kaybeden bu kişiler, Türkiye Büyük Millet Meclisine gezmeye
gelmemişlerdir, piknik yapmaya da gelmemişlerdir, millî iradenin
temsilcisi olduğunu gösteren Türkiye Büyük Millet Meclisinden artık
Türkiye'nin karanlık noktalarının aydınlatılması
için Türkiye Büyük Millet Meclisini göreve çağırmak için
gelmişlerdir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın
Mehmet Ali Şahine de verdikleri dilekçede açıkça şunu söylemektedirler:
Dava süreçlerimizin altında yatan gerçekleri ve ardındaki güçleri
öğrenmek istiyoruz. demektedirler. Yakınlarımızın
neden katledildiklerini bilmek zorundayız ve bu konuda somut
kanıtlarla bizi aydınlatmanın devletin görevi olduğunu
düşünüyoruz, bu görevin yerine getirilmesi benzeri olayların bir daha
yaşanmaması için bir gerekliliktir. diyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, bu talepten daha doğru, daha haklı bir talep
olabilir mi ve bu kişiler bu taleplerini tüm partilerin grup başkan
vekillerine iletmişlerdir ancak aradan üç aya yakın bir süre
geçtiği hâlde bu taleplerine karşı bir duyarlılık
gösterilmemiştir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, demokratik
hukuk devleti olduğunu iddia eden bir devlette geçmişinde
karanlık noktaların olmaması için ve geçmişteki siyasi
cinayetlerde yakınlarını kaybeden ve faili meçhul olarak
bırakılan bu cinayetlerin neden işlendiğini, neden bu
kişilerin öldürüldüğünü bunların yakınlarının
bilme haklarına duyduğumuz saygıdan dolayı, Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekilleri olarak, Sabahattin Aliden başlayarak bütün siyasi
cinayetlerin meçhul bırakılan faillerinin gün
ışığına çıkarılması nedeniyle bu Meclis
araştırma önergemizi verdik. Biz, Türkiye'nin artık gelecek
kuşaklarda, geçmişinde faili meçhul bırakılan cinayetlerle
dolu bir Türkiye olmaması için, gelecek kuşaklarımıza
gerçekten faili meçhul cinayetleri aydınlatılmış,
demokratik bir hukuk devleti bırakmak adına bu önergemizi verdik.
Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu cinayetlerde yakınlarını
kaybedenlerin bu taleplerinin yerine getirilmesine ilişkin dilekçeyi bir yazı
ekinde tüm gruplara göndermiştir. Bizim grubumuza da gelmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının gereği takdir
edilmek üzere gönderdiği bu talebe biz de uyuyoruz. Bu nedenle, bu
olayların araştırılması, incelenmesi için Meclis
gündemine getirdik değerli arkadaşlarım.
Gerçekten
artık bugün gelinen aşamada faili meçhul bırakılan olaylara
devletin seyirci kalması ve devletin bizzat bu olayları örtbas
etmekte olduğu konusundaki toplumdaki kuşkuların ortadan
kaldırılması adına önergemizin desteklenmesi
gerektiğini düşünüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Zaten Türkiye Büyük Millet Meclisini ziyaret eden bu
insanlara hem AKP grup başkan vekilleri hem de Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı hem de diğer grup başkan vekillerinin bu
araştırma önergesinin yapılması gerektiği konusunda en
azından söylemleriyle umut verdiklerini düşünüyorum ben.
Değerli
arkadaşlarım, gelinen aşamada devleti faili meçhul cinayetlere
seyirci kalmaktan çıkarıp, gerçekten devletin görevini yerine
getirmesi adına kurulacak bir Meclis araştırma komisyonu
aslında tarihsel görev yapacaktır. Bu komisyon, kurulmuş olmak
için kurulmamalı. Bugün gerçekten demokratikleşme iddialarının
had safhaya çıktığı bir süreçte bu komisyona tarihsel
görevler düşebilir, düşmektedir. Dün kurulan komisyonlar, dünkü
koşullar içerisinde değerlendirildiğinde, belki kuruluş
amaçlarını gerçekleştirmemiş olabilirler. Eğer bugün
Türkiye'nin gerçekten demokratikleşme konusunda daha da ileri
gittiğini düşünüyorsak bu komisyon görevini yapabilir diye
düşünüyorum. Bu nedenle, önergemizi desteklemenizi talep ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi aleyhinde, Eskişehir Milletvekili Sayın
Tayfun İçli.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, sizleri tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz aldım. Bir önceki konuşmamda
belirttiğim gibi hem Cumhuriyet Halk Partisinin hem Barış ve
Demokrasi Partisinin grup önerilerine karşı değilim, prensip
olarak bunu destekliyorum ancak hepimizin bildiği gibi, burada
sayısal çoğunluk AKPde olduğu için bu grup önerileri
reddedilecek ve Meclisin asli görevlerinden biri olan denetleme yetkisi bir
şekilde de ihmal edilecek.
Değerli
arkadaşlarım, birazdan AKPnin grup önerisi oylanacak ve sayısal
çoğunluk olduğu için bu öneri kabul edilecek. AKPnin her grup
önerisi, aslında Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini bir yazboz
tahtasına çeviriyor. Bunu her seferinde, her konuşma
fırsatı bulduğumda ifade etmeye çalıştım.
Değerli
arkadaşlarım, demokratik ülkelerde parlamentoları, meclisleri
saygın yapan, o parlamentoların aldığı kararların
hukuka uygunluğu kadar, o parlamentodaki kararlara iradesini koyan
milletvekillerinin saygınlığı da önemli yani
kararların istikrarı da önemli.
Biraz
evvel AKP Grup Başkan Vekili arkadaşımız Milliyetçi Hareket
Partisinin önerisinin aleyhinde söz aldığı zaman kendince
haklı nedenler ileri sürdü.
Değerli
arkadaşlarım, şu elimdeki -vatandaşlarımızın
görmesi açısından söylüyorum- dağıtılan Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemini bu yüce Meclis belirliyor. Tabii ki sayısal
çoğunluk AKPde olduğu için onların oyları belirliyor.
Bakın,
onların oylarıyla yani AKPli milletvekillerinin oylarıyla
gündemin 1inci sırasına hangi kanun tasarısı
getirilmiş? Türk Ticaret Kanunu. Ne zaman getirilmiş? 8 Temmuz 2008
tarihli Danışma Kurulu önerisi gelmiş, burada bütün
milletvekillerinin iradesiyle 2008 tarihinde bu birinci sıraya
getirilmiş ve konuşulmaya başlanmış. Türkiye Büyük
Millet Meclisi bunu bölümler hâlinde görüşüyor fakat Hükûmet oturmuyor
sıraya, Türk Ticaret Kanunu görüşülmüyor. İki: Borçlar Kanunu,
hangi tarihte gelmiş? 25/8/2009 tarihli Danışma Kurulunun
önerisiyle, yani sizlerin oyuyla, iradesiyle gelmiş. Şimdi ne
olmuş? Ona da Hükûmet oturmuş ama kalkmış.
Değerli
arkadaşlarım, Bu iki temel kanun önemlidir. diye Hükûmet bunları
bizim önümüze getirmedi mi? E, peki, biz önemlidir diye buna oy vermedik mi?
Peki, Türkiyede ne değişti de bunları artık -Hükûmet
sıralarına oturmadan- görüşmüyoruz da, sürekli, AKP grup
önerisiyle başka başka, gündemi saptıracak birtakım konuları
gündeme getiriyoruz?
Değerli
arkadaşlarım, biraz evvel söylediğim gibi, parlamentoları
saygın yapan, kendi aldığı kararlara uymasıdır.
Hukuka uygun kararlar alma tabii öncelikli. Bunu öncelikle bir belirteyim.
Değerli
arkadaşlarım, gerçek gündem -hep bunu söylüyorum- açlık,
işsizlik, yoksulluk, yokluk, gerçek gündem bu. Ama Türkiyede biz neyi
konuşuyoruz? İşte, son günlerin en moda olayı Anayasa.
Anayasa, nedir? Bir anayasa teklifi. Ama teklife bakıyoruz, şimdi
AKPli milletvekili arkadaşlarımız imzaladıkları
imzayı geri çekiyorlar, çarşamba günü yapılması gereken
Anayasa Komisyonu toplantısı iptal ediliyor. Evet, burada da
aynı şeyi söylüyorum: Parlamentoları saygın yapan,
milletvekillerinin davranışıdır. Eğer bu Parlamento
sahtekârlık iddiasıyla zan altında kalıyorsa, buna sebep
olanların bunun bedelini ödemesi lazım. Yani, imza veririm,
imzayı çekerim, ıslak imza, kuru imza
Bu yüce Meclisi hiçbir
milletvekilinin bu davranışıyla lekelemeye hakkı yoktur.
Bunu da ifade edeyim. Demek ki, bizler, bu Parlamentonun saygın
olmasını istiyor isek davranışlarımızla ve
aldığımız kararla da saygın insanlar gibi
davranmalıyız. Ama ne acıdır ki son dönemlerde bunlara özen
gösterilmiyor.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasa dedim, Anayasa çok önemli bir olay, bugünü bağlamayacak.
Anayasa değiştirmek o kadar kolay iş değil. Gelecek
kuşakları, torunlarımızı belki bağlayacak temel
hukuk kuralları, tepe kurallar, kanunların üzerinde kurallar;
bunları değiştirirken belirli bir yöntemle hareket etmemiz
lazım, belirli özeni göstermemiz lazım, belirli hassasiyeti
göstermemiz lazım. Ne yapmak lazım, nasıl yapmak lazım?
Bunun örnekleri Avrupada, işte Avrupa bunu yapmış diye
Avrupaya gitmeye gerek yok değerli arkadaşlarım. Bunun
örneği elimdeki bu kanun teklifinde var. Yıl 2001
2001de teklif
geliyor Türkiye Büyük Millet Meclisine ve bakın elimdeki tekliften
okuyorum: Teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi
partilerin eşit şekilde temsil edildiği Partilerarası
Uzlaşma Komisyonunca hazırlanmıştır. diyor. Zaman dar
olduğu için bunun hikâyesini anlatmayacağım. Bu teklif Anayasa
Komisyonuna geliyor. Anayasa Komisyonunda o tarihte altı siyasi parti var.
O zaman Fazilet Partisinden dolayı Saadet ve AKP diye iki parti
kurulmuş, onların iki temsilcisi de Partilerarası Uzlaşma
Komisyonunda olduğu gibi Anayasa Komisyonunda da var ve Anayasa
Komisyonunda bu teklifteki maddeler bütün arkadaşlarımızın
oy birliğiyle Genel Kurula getiriliyor. Değerli
arkadaşlarım, sadece bu mu, teklifin oy birliğiyle gelmesi mi?
Biz o tarihte Partilerarası Uzlaşma Komisyonu olarak
çalışırken ilgili tüm tarafları dinledik. Eğer bir
madde siyasi partilerle ilgiliyse siyasi partilerin görüşlerini
aldık, zaten temsilcileri vardı. Başka? Üniversitelerden
görüş geldi, sivil toplum kuruluşlarından, yargıdan.
Eğer yargıyla ilgili bir düzenleme yapıyorsak Anayasa Mahkemesi,
Danıştay, Yargıtaydan görüşler geldi. Sendikal haklarla
ilgili yapıyorsak bütün sendikalardan, memur ve işçi
sendikalarından geldi. Biz bunları harmanladık, geceli gündüzlü
çalıştık ve böyle bir metin getirdik. İşte saygın
bir Anayasa yöntemi yapma olayı budur, ama değerli
arkadaşlarım, bir hafta önce veriliyor Anayasa teklifi, imzalar
çekiliyor, yeniden veriliyor. Değerli arkadaşlarım, anayasa
yapmak çocuk oyuncağı değil. Anayasa yapmak, ciddi bir iş.
Anayasa yapmak, toplumun her kesimiyle uzlaşmak demektir; anayasa yapmak,
kendinizi kurtarmak
Kişiye özel, bir partiye özel, bir zümreye özel
anayasa değişikliği yapamazsınız. Yaptığınız
takdirde bu, bir kere ahlak, insan vicdanında yerini bulmayacağı
gibi, evrensel hukuk kuralları nezdinde itibar bulmaz, saygınlık
kazanmaz. Şimdi bakıyorsunuz, bunlar yapılıyor.
Bakın,
bir de bu Anayasa teklifinde -hep söylüyorum- arkadaşlar,
yapılması gerekenler yapılmamış, hiç
yapılmaması gerekenler yapılıyor. Zaman çok dar ama
bakın, yapılması gerekenlerle ilgili, bizim üye olmak
istediğimiz aslında Avrupa Birliği Komisyonu -hep diyorum-
istişare ziyaret raporları ve fasıl var yargıyla ilgili.
Bakın, orada diyor ki: Yargıçlar ve savcılar idari yönden
Adalet Bakanına bağlıdırlar. Bu, Anayasanın
140ıncı maddesinde düzenlenmiş, bunu çıkartın.
diyorlar. Adalet Bakanı ve Müsteşarının Hâkim
Savcılar Yüksek Kurulunda olması olmaz. diyorlar,
Çıkartın. diyorlar; sadece bir raporda değil, dünya kadar
Çıkartılmıyor.
Cumhurbaşkanının üye seçimi konusunda Cumhurbaşkanı
yürütmedir, bunu çıkartın. diyorlar, bakıyorsunuz, o
çıkmamış.
Değerli
arkadaşlarım, on iki tane başlık var burada çok önemli.
Hâkim ve savcıların mesleğe kabulü, hâkim ve
savcıların denetlenmesiyle, soruşturmasıyla ilgili
Teftiş kurullarının Adalet Bakanına bağlı
olmasını çok ciddi eleştiriyorlar ve üç uluslararası
sözleşmeye, taraf olduğumuz sözleşmeye atıflar
yapılıyor. Peki, bu
Değerli
arkadaşlarım, elimdeki metin Adalet Bakanlığının metni,
ben kafamdan uydurmuyorum ama bakıyorsunuz, bu taslakta bu yok. Bu
taslakta hiç yapılmaması gerekenler yapılıyor değerli
arkadaşlarım.
Bakın,
en vahim olayı
Tabii ki yargı
bağımsızlığında Anayasa Mahkemesinin
yapısı tartışılır, Hâkim-Savcılar Yüksek
Kurulunun yapısı tartışılır. Bakıyorum,
televizyonlarda hep bunlar tartışılıyor. Evet, bu çok
önemli. Bu, Anayasanın başlangıç hükmüne ve cumhuriyetin
nitelikleriyle ilgili yargı bağımsızlığı,
hukuk devleti ilkesine aykırı ama çok daha vahim bir şey söyleyeceğim
sizlere: Anayasanın 69uncu maddesinin beşinci
fıkrasını yürürlükten kaldırıyor bir cümleyle.
Anayasanın 69uncu maddesinin beşinci fıkrası,
Anayasanın 68inci maddesinin dördüncü fıkrasındaki eylemlerin,
tüzük ve programdakileriyle ilgili.
Değerli
arkadaşlar, ben inanıyorum ki bırakın burada bir parti
ayrımı
AKP içindeki sağduyulu
arkadaşlarımızın bilgisine sunuyorum çünkü birçok
milletvekili arkadaşımla konuştuğumda bu konudan bilgisi
yok arkadaşların. Anayasanın 68inci maddesinin dördüncü
fıkrası şudur: Hiçbir siyasi partinin tüzüğünde ve
programında şunlar olamaz, bunlar olamaz; ne olamaz?
Devletin
bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti
ilkelerine, millet egemenliğine
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Bitireceğim Sayın Başkanım.
demokratik
ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya
zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü
savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz, suç işlenmesini
teşvik edemez. diyor.
Şimdi,
siz bunu kaldırırsanız bütün partilerin programında,
tüzüğünde bunlar olacak. Gerekirse faşizmi öven
Ülkeyi bölme,
federalizm, hepsi olacak bunun içinde. Diktatörlüğü savunmayla ilgili
tüzük, programlarında koyacaklar. Bu bir barış, bir özgürlük
anayasası değil. Bakın, faşizm, Almanyada, Alman
Anayasasına bakın, değişmez, değiştirilmesini
teklif edilemez hükümlere
Değiştiremezsiniz. Almanyada nasyonal
sosyalist bir parti kuramazsınız. Bırakın parti
kapatmayı, kuramazsınız. Alman Anayasasının 20nci
maddesinde anayasal rejimi değiştirmeye karşı
vatandaşların direnme hakkı vardır, birçok Avrupa
anayasasında vardır. Nereye gidiyoruz arkadaşlar? Bölünmeye mi
gidiyoruz, parçalanmaya mı gidiyoruz, sevgisizliğe mi gidiyoruz?
Birileri bizi bölmeye çalışıyor ama bizlerin
kaynaşmamız lazım
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla)
etnik kimlikle uğraşmamamız
lazım diyorum.
Sürem de
bitti, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İçli.
Sayın
Tan, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- İstanbul Milletvekili Ahmet
Tanın, (10/618) esas numaralı önergeyle faili meçhul siyasi
cinayetler konusunda Meclis araştırması komisyonunun
oluşturulmasının, Anayasa tartışmalarının
yapıldığı bugünlerde zamanlaması bakımından
da yerinde olacağına ilişkin açıklaması
AHMET TAN
(İstanbul) Bu araştırma önergesiyle ilgili bir iki cümle de
ben söylemek istiyorum yakınları öldürülen ailelerin feryatları
konusunda. O öldürülen, şehit olan aydınların birçoğuyla
arkadaşlığımız, beraber
çalışmışlığımız, meslektaşlığımız
var. Eğer uygun görürseniz bu konuda
BAŞKAN
Ben açtım işte, konuşun.
AHMET TAN
(İstanbul) Peki efendim, çok teşekkür ederim.
Şimdi,
efendim, 1982 Anayasasının izleri silinmek isteniyor yeni anayasa
değişikliğiyle, bir anlamda geçmişle hesaplaşma
iradesi ortaya konmak isteniyor. Tam zamanlaması bakımından bu
araştırma önergesinin kabulü son derece önemli çünkü o darbe
ortamını hazırlayan kaosta bu aydınlarımız
halktan koparılıp öldürüldüler ve
o günden bu yana da doğru dürüst üzerinde durulmadı bu
konunun. O yüzden, bu ailelerin çığlığına Büyük Millet
Meclisinin bir karşılık vermesi gerekiyor. Böyle bir komisyonun
oluşturulması, son derece, zamanlaması bakımından da
Anayasa tartışmaları bakımından da yerinde
olacaktır.
Bu
konudaki görüşlerimi ifade etme fırsatı verdiğiniz için çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/618) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
6/4/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin lehinde ikinci söz hakkı Van Milletvekili Sayın Özdal
Üçere aittir.
Buyurun
Sayın Üçer. (BDP sıralarından alkışlar)
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar;
Cumhuriyet Halk Partisinin
araştırma önergesinin lehinde söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Türkiye
Cumhuriyetinin kurulduğu günden bugüne insanların belleğinde
yer edinmiş birçok karanlık olay vardır. Bunların
birçoğunda istiklal mahkemelerinin ismi geçer, birçoğunda güvenlik
güçlerinin ismi geçer, birçoğunda farklı örgütlenmelerin ismi geçer.
Anılan güçler ne olursa olsun sonuç ortadadır. Sonuçta, ya bir
siyasetçi ya bir yazar ya bir akademisyen ya da geleceği farklı bir
şekilde yönlenebilecek bir genç ya da bir çocuk yaşamını
kaybetmiş ve bunların yakınlarının yüreği
yanmış. Bunlara yakın olsun ya da olmasın, insani
duyarlılığı kendi vicdanında hisseden herkesin
yüreği yanmış. İster siyasi düşüncesiyle ortak olsun
ister olmasın, bir insanın canını kaybediyor
olmasından dolayı bir siyasetçi için çok farklı görüşteki
insanlar üzülmüş. Çok farklı gazete çalışanları,
sırf bir gazetede yayın yönetmenliği ya da habercilik
yaptığı için yaşamını kaybeden başka bir gazeteci
için üzülmüş. Analar başka insanların çocukları için
üzülmüş ama hükûmet ya da devlet politikalarına
baktığımızda, birçoğunun yüreğinin
yangısını hafifletecek, biraz da Bu ülkede adalet oluştu,
adalet var, adalet yerini buldu, bu suçu işleyenler hak ettiği
cezayı aldı, bu ülkede bundan sonra bu olay bir ibret olur, kimse
kolay kolay suç işleyemez diye, hiçbir yakınını kaybedenin
yüreğine su serpmedik. Serpmedik diyorum, sanki biz sorumlusuymuşuz
gibi değerlendirme yapılabilir. Eğer Mecliste görev
alıyorsak, eğer bu ülkenin çok değişik yerlerinde çok
değişik söylemlerle de olsa bu ülkede
yaşanmışlıkları paylaşma arzusundaysak, bundan
önce yaşanmış bütün olumsuzluklardan kendimize bir sorumluluk
biçmek, bundan sonra yaşanabilecek bütün olumsuzluklar için kendimize bir
sorumluluk biçmek durumundayız.
Bu
Meclis, kendinden önce yaşanmış bütün olumsuzlukların
açığa çıkarılması ve kendi döneminden sonra
gelişebilecek bütün olumsuzlukların bir nevi sorumluluğunu
taşıyor. Geçmişi aydınlatabilme gücü, kudretini kendinde
bulabilirse bu sorumluluğunu yerine getirebilir. Gereken dirayetli
duruşu sergileyip demokrasi için, tam demokrasi için gereken insan
haklarını muhafaza altına alabilecek yasaları
çıkartabilirse geleceğin de teminatı olmuş olur. Ya bu
dönem milletvekillerinin tamamı da, diğer önceki dönemlerdeki gibi,
karanlıkta kalmış bütün cinayetler için sessiz kalacaktır
ya da bundan önce işlenmiş bütün karanlık cinayetlerin
açığa çıkartılması için bir misyon üstlenecektir ve
gereken yasal tedbirleri alıp bundan sonra siyasetçilerin, akademisyenlerin,
gazetecilerin, yazarların, din adamlarının, çocukların,
gençlerin öldürülmesine ilişkin tedbirler alınacaktır. Evet,
siyasetçiler dedik, taa Mustafa Suphiler olayından bugüne birçok siyasetçi
karanlık bir şekilde canından olmuştur. Abdi İpekçiler,
Uğur Mumcular gibi gazeteci, araştırmacı yazarlar canından
olmuştur. En son, gazeteci olarak, belki birileri tasvip etmiyor olabilir,
belki bu ülkede Kürtçe basın yayın yapan bir kuruluşu çok içine
sindirmemiş insanlar bile Metin Alataşın ölümüne ilişkin
söyleyebilecek bir cümle bulabiliyorsa -yani sahiplenme ya da bunun
gerekliliğine dair- bizim söyleyecek hiçbir şeyimiz yoktur.
Çalıştığı gazete hangisi olursa olsun ya da siyasi
düşüncesi ne olursa olsun, hiçbir şey, hiç kimsenin ölüm gerekçesi
olamaz.
Dünyadaki,
yeryüzündeki insanlık tarihinin başından bu yana en kutsal hak,
yaşam hakkı olarak tanımlanmıştır, bütün hukuk
sistemlerinde, bütün inanç sistemlerinde. Ama yaşam hakkı ihlallerine
baktığımız zaman, 1959dan bu yana -ki 1987den itibaren
AİHM başvuruları Türkiyenin kabul edilmektedir- mevcut yaşam
hakkı ihlali davalarının, yani cinayet olaylarının
devlet güçlerince ya da direkt ya da endirekt, dolaylı ya da doğrudan
cinayetlerin, devlet sorumluluğunda olan olayların üçte 1i
Türkiyenindir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 217 karar vermiş
o süreçten bugüne, 76sında Türkiyeyi direkt ya da endirekt,
insanların ölümünden sorumlu olarak tuttuğu için ceza vermiş.
Yani devlet güçlerince öldürülmüş her 3 insandan 1i bizim
yurttaşımız. Bütün Avrupa toplumlarının oranı
bizimkilerin üçte 1i kadar. Keşke bizim ekonomimiz de bu orantıya
sahip olmuş olsaydı, keşke Türkiye'nin demokrasisi de
Bunlar
benim söylediğim şeyler değil, AİHMdeki resmî dosya
sayılarıdır ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu davalardan
dolayı tazminat ödediği dosyalardır.
Evet,
sayısını burada net bir şekilde belirleyemeyeceğimiz
ya da belki de kayıplarda ismi bile bilinmeyen faili meçhul cinayetler
olmuştur.
Fıratın
öte yakası deniyor. Siyasi, idari yapılanma olarak değil,
Osmanlı döneminde bile Kürdistan olarak tanımlanan bölgede 20 bini
aşkın sivil insan yaşamından olmuş. Bunların araştırmalara
tabi tutulması lazım. Asit çukurlarında, ölüm çukurlarında
insanlara ölüm hükmü verilmiş ve yargısız infazlar
yaşanmış. Belki ölenler için bunun zorluğunu ifade etmek
çok mümkün değildir ama yaşayanların kaybettiklerinin
ardından yaşadığı acıyı tanımlamak için
gidip yakınlarını kaybedenlerin dinlenmesi gerekiyor, onların
görgü ve tanıklıklarına başvurulması gerekiyor,
ifadelerine başvurulması gerekiyor.
Evet,
devlet güçleri tarafından işlenmiş suçlar kapsamında
yaşamını kaybedenler, Uğur Kaymazlar, Ceylan Önkollar belki
bir siyasetçi değillerdi, belki akademisyen değillerdi, belki
gazeteci değillerdi, en son Vanın Çaldıran ilçesinde on dört
yaşında yaşamını kaybeden lise öğrencisi Mehmet
Nuri Tançoban belki iyi bir siyasetçi değildi, herhangi bir etiketi yoktu
ama Uğur Kaymazlara, Ceylan Önkollara, Mehmet Nuri Tonçobanlara bu
şans tanınmış olsaydı, on yıl sonra, on beş
yıl sonra belki karşımıza çok büyük siyasetçiler, çok büyük
sanatçılar veyahut da yaşamın herhangi bir yerinde büyük
insanlar olarak karşımıza çıkabilirlerdi.
İnsan
Hakları Komisyonunun bu konuda sorumluluğu olduğunu ifade etmek
isterim özellikle bahsettiğim Çaldırandaki ölümle ilgili çünkü
İnsan Hakları
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ÖZDAL
ÜÇER (Devamla) Teşekkür ediyorum.
İnsan
Hakları Komisyonun bu konuyla ilgili sorumluluğunun olduğunu
ifade etmek isterim. Bu konuyla ilgili daha evvel başvuruda
bulunduğumuz hâlde, Sınırda kaçakçılık yapıyor
gerekçesiyle kırka yakın vatandaşımız bizzat güvenlik
güçleri tarafından katledildi. dediğimizde, bizim
yaptığımız başvuru sonucunda lütfetmişler de
kaymakamlıklara yazı yazmışlar, kaymakamlıklar da
şöyle cevap vermişler. Çaldırın Kaymakamının resmî
cevabını okuyorum size:
hususlarla ilgili olarak işkence
yapılmadığı gibi son bir yıl içerisinde
sınırlarımızda ölüm hadisesinin
yaşanmadığı, iddiaların aksine
vatandaşlarımızla güvenlik güçlerimizin ilişkilerinin son
derece iyi olduğu ve bu hususta köylülerimizin güvenlik güçleriyle bir
sorun yaşamadıkları tespit edilmiştir.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ne güzel!
ÖZDAL
ÜÇER (Devamla) Keşke böyle olsaydı, keşke bir bidon mazot
taşıdığı için güvenlik güçlerince Nuri Tançoban
öldürülmemiş olsaydı ama bunun acısını sonsuza kadar
yüreğimizde taşıyacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZDAL
ÜÇER (Devamla) Umarım, İnsan Hakları Komisyonu
Başkanımız Sayın Zafer Üskül de bu acıyı
taşır.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Konya Milletvekili Sayın Ayşe
Türkmenoğlu
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYŞE
TÜRKMENOĞLU (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği
gibi, ülkemizde maalesef yıllardır pek çok değerli
insanımız faili meçhul cinayetlere kurban gitmiştir. Sabahattin
Aliden Abdi İpekçiye, Uğur Mumcudan Hrant Dinke, 1 Mayıs
katliamından Madımak katliamına kadar suikasta ve katliama
uğrayan onlarca değerli insanımız vardır.
Faili
meçhul cinayetlerin nihai amacı devleti çalışamaz hâle getirmek,
toplumda yılgınlık ve bezginlik yaratmak ve kargaşa
ortamından yararlanmaktır. Demokratik bir Türkiyeye kavuşmak
için söz konusu bu cinayetlerin aydınlatılması gerekmektedir. Bu
faili meçhul cinayetlerin üzerindeki sır perdesinin
kaldırılması ve somut adımlar atılması
gerekmektedir. Halkımızda, Meclis araştırma komisyonlarının
kurulmasıyla, bu komisyonların faili meçhul cinayetleri aydınlatıp
failleri yakalayacağı konusunda bir beklenti
oluşturulmaktadır. Ancak Meclis araştırma
komisyonlarının görevi, yetkileri itibarıyla, faili meçhul
siyasal cinayetleri işleyen kişileri ortaya çıkarmak ve
yakalatmak değildir. Meclis araştırma komisyonları hükûmeti
denetlemek görevini yapmakta, bu konuda hükûmetin bir ihmal ve
kastının bulunup bulunmadığını tespit ile
alınması gereken önlemlerin alınmasını tavsiye
etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi faili
meçhul cinayetler konusunda şimdiye kadar altı tane komisyon
kurmuştur. Kurulan Meclis araştırma komisyonları 19 ve
20nci Dönemlerde ağırlığını göstermektedir.
22nci Dönemde ise milletvekili lojmanlarında Mustafa Güngörün
öldürülmesinin aydınlatılması amacıyla bir Meclis
araştırması komisyonu kurulmuştur. Bizler de tabii ki AK
PARTİ Grubu olarak bu tip cinayetlerin aydınlatılması ve
bunların önlenmesi ve bu konuda ne tedbir alınması
gerektiği konusunda hemfikiriz fakat bunun gibi önemli bir konunun bu
şekilde oldubittiye getirilerek, herhangi bir görüşme, Meclis grup
başkan vekilleriyle görüşme yapılmaksızın direkt
Meclis Genel Kuruluna getirilip komisyonla bu iş halledilebilirmiş
gibi bir pozisyona sokulmasına karşıyız. Bizler de tabii ki
bu cinayetlerin aydınlatılmasını istiyoruz. Bu konuda da
Hükûmet olarak da grup olarak da elimizden geleni yapmaktayız.
Görüldüğü
gibi, mevcut Tüzükle, bu tip araştırma komisyonlarında tam
olarak kayda değer bir sonuç elde edilmesi mümkün değildir. Bu
komisyonlardan daha etkin bir sonuç alabilmek için Türkiye Büyük Millet Meclisi
İç Tüzüğünde de değişiklik yapılması
gerekmektedir.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Yapalım değişikliği Sayın
Hatip.
AYŞE
TÜRKMENOĞLU (Devamla) Hükûmetimiz döneminde faili meçhul cinayetlerin
üstüne daha cesaretle gidilmekte olup Meclis İç Tüzüğünde
yapılacak değişikliklerle Meclis araştırma
komisyonlarında etkinlik sağlandığı zaman bir faili
meçhul siyasi cinayetler komisyonunun kurulmasının daha faydalı
olacağını düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Özdemir, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- Sivas Milletvekili Malik Ecder
Özdemirin, Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlunun, Madımak
katliamını kınıyor olmasını teşekkürle karşıladığını
ancak Madımak katliamının faili meçhul cinayetlerden
sayılmasının doğru olmadığına, faillerinin
belli olduğuna, bu cinayeti işleyenlerin hâlâ yakalanamamış
olmasının Hükûmetin aczi olduğuna ilişkin
açıklaması
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Milletvekilimizin Madımak katliamını kınıyor
olmasını teşekkürle karşılıyorum ancak
Madımak katliamının faili meçhul cinayetler
sıralamasında sayılması doğru değil. Madımak
katliamının failleri belli, cinayetleri yapanlar belli.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Hepsinin belli, hepsinin.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ancak bu cinayeti işleyenlerin hâlâ
yakalanamamış olması bence iktidarın, Hükûmetin aczidir.
Bunu arz
etmek istiyorum, teşekkür ediyorum. Sağ olun.
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) - Sizin zamanınızda yapıldı, siz
yakalasaydınız.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/618) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
6/4/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
- Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Toplantı yeter sayısı
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Yoklama talebinde bulunan arkadaşların isimlerini tespit
edeceğim
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Cinayet işlendiği zaman siz iktidardınız.
Siz iktidardaydınız, niye yakalamadınız? SHP sizdeydi,
bakanlık sizdeydi.
BAŞKAN
- Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Öztürk
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hadi kaldıralım. Söz verdiniz, ne oldu?
Şimdi birazdan göreceğim.
BAŞKAN
- Sayın Aslanoğlu, Sayın Özdemir
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Zamanında yapmadınız, başkasına
yüklemeyin.
BAŞKAN
- Sayın Köse, Sayın Güvel
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Oyları göreceğim birazdan, göreceğim
oyları.
BAŞKAN
- Sayın İçli
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Başkasına yüklemeyin.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Meclis Başkanı olarak söz verdiniz, grup
başkan vekilleriniz söz verdi. Şimdi birazdan
oylarınızı göreceğim. Ne kadar samimi olduğunuz ortaya
çıkacak.
BAŞKAN
- Sayın Oksal, Sayın Güner
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) İşine bak sen!
BAŞKAN
- Sayın Çöllü, Sayın Arat
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sen bak işine!
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Niye zamanında yapmadınız?
BAŞKAN
- Sayın Emek, Sayın Tütüncü, Sayın Paçarız
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ne kadar samimi olduğun görülecek şimdi.
Samimi misin, gayrisamimi misin, göreceğiz. Siz, darbenin
edebiyatını yaparsınız, darbeden beslenirsiniz,
karşı çıkamazsınız ki.
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Darbeden nemalanan sizsiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Sayın Bingöl, Sayın Sönmez
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Karşı çıkamazsınız. Faili
meçhullerin aydınlanmasını istemezsiniz.
ÖZKAN
ÖKSÜZ (Konya) Darbeyle iktidar oldunuz, başka zaman iktidar
olmadınız zaten.
BAŞKAN
- Sayın Karaibrahim, Sayın Ağyüz, Sayın Anadol
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Siz faili meçhullerin aydınlanmasını
istemezsiniz. Göreceğiz şimdi.
MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) - Şimdiye kadar siz
aydınlattınız herhâlde!
BAŞKAN
- Sayın Ünsal, Sayın Okay, Sayın Kart.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Biz iktidara gelseydik aydınlatırdık.
MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) - Şimdiye kadar aydılatılanları
siz mi yaptınız?
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Aydınlatırdık. Sekiz yıldır
iktidardasınız, niye aydınlatmadınız?
Hablemitoğlu ne oldu, ne zaman oldu?
MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) - Bizim zamanımızda faili meçhul yok.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Yok, tabii yok! Hablemitoğlu hangi dönemde öldü?
Darbeye karşılarmış! Edebiyat yapıyorlar sadece, halkı
kandırıyorlar.
BAŞKAN
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/618) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
6/4/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri reddedilmiştir.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkanım, AKP oylarıyla
reddedildiğini yazarsanız daha iyi olur. AKP oylarıyla
reddedildi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Halk bilsin, halk
bilsin.
BAŞKAN
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.40
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
4.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK PARTİ
Grubu önerisi
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Danışma
Kurulu 06.04.2010 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda
siyasi parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler
kısmında yer alan 476, 472, 474, 475 ve 279 sıra
sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 8, 13,
14, 15 ve 16 ncı sıralarına alınması, diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi.
Genel
Kurulun; 06 Nisan 2010 Salı günkü birleşiminde 490 sıra
sayılı kanun teklifinin 1 inci bölümündeki 17 nci maddenin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 07 Nisan 2010 Çarşamba
günkü birleşiminde 490 sıra sayılı kanun teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 08 Nisan 2010 Perşembe
günkü birleşimde ise 479 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi.
Önerilmiştir.
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz Samsun
Milletvekili Sayın Ahmet Yeniye aittir.
Buyurun
Sayın Yeni. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET
YENİ (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun Meclise sunduğu gündemle
alakalı önerinin lehinde söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, bu öneri ile çalışma sürelerini yeniden
belirliyoruz, ayrıca görüşeceğimiz kanunların gündemdeki
sıralarını yeniden düzenliyoruz. Yaptığımız
iş budur, bunun dışında herhangi bir konu burada yok. Bu
önerimize Mecliste bulunan tüm parti gruplarının ve
milletvekillerimizin destek vermesini bekliyorum. Bir an önce Genel Kurulun
kanunların görüşmesine geçmesini de diliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Mersin
Milletvekili Sayın Mehmet Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Adalet ve
Kalkınma Partisinin grup önerisi aleyhinde söz almış
bulunuyorum.
Yeni bir
haftanın ilk günündeyiz. Meclisimizin, Genel Kurulun çalışma
saatlerini ve gündemini belirleme görüşmelerine üç saattir devam ediyoruz
-hatta dört saat olmuş, devam ediyoruz- dolayısıyla bunu her
hafta da yaşıyoruz. Maalesef bunu bir türlü aşamadık.
Tabii,
her hafta aynı şeyleri söylemekten gına geldi gerçekten. Geçen
hafta da söyledik, dedik ki: Bakınız, aylık getiriyorsunuz grup
önerisini ama önümüzdeki hafta yeniden geleceksiniz, yeni bir gündem
getireceksiniz. Yani Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi getirmemiş
olsaydı, AKP, grup önerisi getirmeyecek diye bir şey yok. O noktada
Sayın Elitaşın sorduk, ona göre düzenledik. demesi çok
doğru değil. Kendi kararları, bu Seçim Kanununun
tamamlanması için bitimine kadar çalışmayı bir zorunluluk
gördüklerini biliyorum, onu kendileri de söylediler. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak biz geçen haftadan zaten söylemiştik, denizcilik sektörünün
sorunlarının Meclis Genel Kurulunda hiç olmazsa kırk dakika
konuşulmuş olması gerekiyor, sektör temsilcileri bunu bizden
talep ettiler: Bu sorunlara Genel Kurul toplumun dikkatini çeksin. diye. Biz
bunu söyledik, arkadaşlarımız, diğer gruplar
katılmayınca, diğer gruplar grup önerisi vermeyince saatleri
değiştirmek gereğini duymadılar ama bu hafta yine böyle bir
şeyi, yine Ülke gündemindeki, toplumun gündemindeki bir konunun Meclis
Genel Kurulunda hiç olmazsa kırk dakika grupların
katılımıyla görüşülmesinde bir gereklilik var, bir ihtiyaç
var. dememiz tabii ki iktidarı da bu yönde bir tedbir almaya mecbur bıraktı.
Ancak
itiraz ettiğimiz hadise şu: Sayın Elitaş konuşurken
birkaç defa samimiyseniz diye tekrarladı. Gerçekten, değerli
arkadaşlar, bu samimiyet sorgulamasını yapmak gerekiyor.
Eğer burada yaptığımız yeminin gereği, milletten
aldığımız yetkinin sorumluluğu doğrultusunda
samimiysek, bu Meclisi, bu ülkenin çıkarları doğrultusunda,
ihtiyaçları doğrultusunda çalıştırmak gibi bir
mecburiyetimiz var. Bu mecburiyet hepimizin, buna hiç itiraz etmiyorum,
iktidarıyla muhalefetiyle Türkiye Büyük Millet Meclisini,
komisyonları ve Genel Kuruluyla toplumun beklentileri, ülkenin ihtiyaçları
doğrultusunda hukuk oluşturmak amacıyla
çalıştırmak hepimizin sorumluluğu ama şunu milletlin
huzurunda ifade ediyorum: Bu sorumluluk öncelikle siyasi iktidarın çünkü
bu millet, halkımız, takdiri kendine, sebebi kendine ait olmak üzere
ülkeyi yönetmek sorumluluğunu AKPye bırakmıştır. Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak milletin takdirine saygı duyuyoruz ama
Adalet ve Kalkınma Partisi yüklendiği bu sorumluluğun
gereğini de yerine getirmek mecburiyetinde, mazeret üretmek, bahane
üretmek, birilerini samimi olmak veya olmamakla suçlamak hakkına sahip
değil. Samimi iseniz diye başlayan cümle, AKPye, AKP Grubuna,
Sayın Hükûmete çok önemli bir sorumluluk yüklemektedir.
Değerli
arkadaşlar, uzlaşma, bu Meclisin, uzlaşmayla çalışma,
katılımcı bir müzakere bu Meclisin sorunlara çözüm üretmek
noktasındaki tek imkânıdır; başka bir yol yok. Eğer
Meclis grupları, parti grupları kendi aralarında
uzlaşır, birlikte karar verir, gündemi belirlerlerse, Hangi
kanunları öne alalım, ne şekilde görüşelim. diye birlikte
karar verirlerse; yani biz burada harcadığımız bu dört
saatin bir saatini Danışma Kurulunda birbirimizi ikna etmek için
harcasak bu kör dövüşünden bu ülkeyi de, bu Meclisi de kurtarmış
oluruz. Ama uzlaşma dediğimiz hadise, önde olanın ikna etmesi
mecburiyetini beraberinde getirir.
Şimdi,
Türk Ticaret Kanunu, Türk Borçlar Kanunu ve diğer kanunlar yani -ben,
burada şöyle inceledim buraya gelirken- her hafta yeni bir
sıralamayla getirdiğiniz kanunlarla, ötelediğiniz,
görüşmesini ertelediğiniz kanunlara bir bakınız. Bunlar
ülkemizin ihtiyacı değil mi, bunlar öncelikli olmak durumunda
değil mi? Yenilenebilir enerji kaynaklarının hukukunu
komisyonlarda tüm partilerin katılımıyla birlikte
hazırladınız, şimdi niye öteliyorsunuz? Her hafta biraz
daha geriye giden veya hiç girilmeyen bu kanun tasarı veya teklifleri bu
ülkenin ihtiyacı, bu toplumun beklentisi değil mi?
Sayın
Elitaş, kısacası şu: Uzlaşma sorumluluğunu,
uzlaşmayı temin etmek sorumluluğunun üzerinizde olduğunu
bilerek samimiyetle buna emek vermeniz gerekiyor. Her defasında, varılan
uzlaşmayı bozarak Ben iktidarım sayısal
çoğunluğum var, önemli değil biraz zaman harcanmış
olur, çıkmasa da olur diyerek samimiyet sorgulaması
yapamazsınız.
Bakın,
Türk Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu, bu ülkenin, inanınız ki
Anayasadan da Seçim Kanunundan da çok daha önemli, öncelikli, ivedilikli
sorunları. Yani, Türkiye ekonomisi insanlarımızın
hayatını belirleyen hususlardaki hukuk eğer ihtiyaca cevap
vermiyorsa ve bunu bu konunun tarafları olan sektörler, örgütlü güçler,
yani Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, TÜSİADı,
MÜSİADı, tüm ekonomik kurulları, Türk Ticaret Kanunu
çıkmalı, Borçlar Kanunu çıkmalı, bununla ilgili uygulama
kanunları çıkmalı. diye feryat ediyorlarsa, bunu temin etmek
sorumluluğu sizin, iktidarın. Diyemezsiniz ki efendim muhalefet
bizimle uzlaşmıyor; uzlaşın muhalefetle.
Şimdi,
Borçlar Kanununda, başlarken bir itiraz koyduk. Dedik ki;
arkadaşlar, Medeni Kanunda 21inci Dönemde yapılan
yanlışlığı Türk Ticaret Kanununda yaptınız.
Kanunun sistematiğini bozdunuz, hiyerarşik
yapılanmasını bozdunuz, dilini bozdunuz, yargıyı bir
kargaşaya ittiniz; bir çıkmaza soktunuz yargıyı, zaten
üzerindeki yük çok fazla. Bu yeni sistem içerisinde de karar vermeyi öyle zor
hâle getirdiniz ki, tanımları değiştirdiniz, dili
değiştirdiniz, madde sistematiğini değiştirdiniz, bir
kaosa sebep oldunuz. Aynı yanlış Türk Medeni Kanununda 21inci
Dönemde yapılan yanlışın devamı, ama şimdi
aynı yanlışı Borçlar Kanununda da yapmaya kalkarsanız
bu doğru olmaz. Bizim söylediğimiz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
ısrarla söylediğimiz şey bu. Dilini değiştirmeyelim bu
kanunun, bu bir temel kanundur. Bu, hem sektörler tarafından, yani ticaret
erbabı tarafından bilinen bir dildir hem de bu konuda çıkacak
ihtilafları çözecek mahkemelerin karar vermesi için bilinen bir dildir.
Bunu değiştirmeyelim. Madde sistematiğini de
değiştirmeyelim.
Ama yani
bu noktada benim gösterdiğim uzlaşma gayretini siz göstermediniz.
Benim talebim doğrultusunda Sayın Adalet Komisyonu
Başkanının danışmanlarıyla bizim bu konuda görevlendirdiğimiz
Sayın Faruk Balın danışmanları bir araya geldiler ama
bir saat bir araya geldiler. Bir ısrarınız yok, ikna etmek için
bir özel gayretiniz yok. Şimdi nasıl çıkartacaksınız
2.500 maddelik kanunu? Muhalefet uzlaşmıyor. diyerek bu milletin önünde
iktidar olmak sorumluluğunuzu, çözmek sorumluluğunuzu nasıl
ifade edeceksiniz? Demek ki ikna etme kabiliyetiniz yok! Böyle bir niyetiniz
yok çünkü!
Değerli
dostlar, değerli milletvekili arkadaşlarım, gerçekten çelik
çomak oyunu oynamıyoruz. Ülkemiz zor durumda, vatandaşımız
zor durumda. Siyaset için söylemiyorum. Kendi bölgelerinizde gittiğinizde
bunu görmüyor musunuz? Sabah televizyonları seyredemez hâle geldik. Köy
muhtarı diyor ki: Ya, köyü sattık, icra memurunun biri geliyor biri
gidiyor.
İşte
biraz önce arkadaşlar söyledi, yani borcunu ödeyemediği için intihar
eden insanlar, cinnet geçiren aileler, çocuğunu katleden
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Yani
bunları söylemek bana keyif vermiyor ama kendi ülkemizin gerçeğini
kimden saklıyoruz? Bu gerçeğin gereği burada hukuk
oluşturmak sorumlususunuz. Hiç kimsenin kimseyi suçlamak gibi bir
hakkı yok ama tekrar ediyorum, iktidar olduğunuzun farkına
varın lütfen ya. Bu millet sizi iktidar olarak seçti. Bu ülkenin
sorunlarını muhalefete rağmen çözmek mecburiyetindesiniz,
muhalefeti ikna ederek çözmek mecburiyetindesiniz. Ben yaptım oldu, ben
böyle düşünüyorum, sayısal çoğunluğum var; önemli
değil, zaman geçsin, kanunu erteleyelim. diye bir yaklaşımla
siz bu Meclisi çalıştıramazsınız.
Çalıştıramayacağınız bugüne kadar ortaya
çıktı, bundan sonra da aynı süreci yaşamak hiç akıl
kârı bir davranış değil. Dolayısıyla biz, AKPyi
bir daha bir sorgulamaya, samimiyet sorgulaması yapmaya davet ediyoruz.
Muhalefet partileriyle uzlaşmadan bu Genel Kurulu
çalıştırmak ısrarınızdan ve inadınızdan
vazgeçmeye sizi davet ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde ikinci söz Kayseri Milletvekili
Sayın Mustafa Elitaşa aittir.
Buyurun
Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisinin Değerli Grup Başkan Vekili Sayın
Şandır aslında önemli şeyler söyledi, uzlaşma
adına çok önemli şeyler söyledi. Samimi olma konusunda ben incitmek
amacıyla söylemedim ama hep bu getirdiğiniz önerge
doğrultusundaki görüşlerinizin hangi noktada hız
alabileceği konusunu değerlendirmek adına söylüyorum.
Sayın
Şandırın söylediğinden şu andaki
çıkarımlarımız, bizim bugünden itibaren veya yarın bu
konuyla ilgili, Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunuyla ilgili Sayın Genel
Başkan Yardımcısı Faruk Bal, bizden milletvekili
arkadaşlarımız, bu konuyla ilgili çalışan
arkadaşlarımız, Cumhuriyet Halk Partisinden Sayın Ünlütepe,
Barış ve Demokrasi Partisinden herhâlde Sayın Kaplan veya bir
arkadaşımız bir an önce bir araya gelebilirler, bununla ilgili
düzenlemeleri çalışırlar; katkı
sağlayacağımızı ümit ediyoruz.
Uzlaşmak
için gayret göstermeniz gerekir. dedi. Sayın Şandıra
teşekkür ediyorum.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Bizden isim veriyorsun da sizden niye isim
vermiyorsun Sayın Elitaş?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Uzlaşmak için elimizi uzatıyoruz ama
lütfen kolsuz, elsiz numarası yapmayın bize.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Nasıl?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Uzattığımız eli, ellerinizi
saklayarak, elsiz numarası yaparak göstermeyin. Biz
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bu Mecliste çok net bir şey var,
aldatılmışlık duygusunu yerleştirdiniz. Her
defasında söz vererek sözünüzde durmadınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Şandır, biz kimseyi bugüne
kadar aldatmadık, kimseyi de aldatma zafiyeti içerisinde bulunduğunu
itham etmedik, söylemedik.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yani ben size çok örnek veririm burada.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Elitaş,
aldattığınızı ispat edebilirim o kürsüden.
Doğruyu söylemiyorsunuz, kusura bakmayınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Açıkçası biz iyi niyet çerçevesi
içerisinde yapmaya gayret ediyoruz.
Bakınız,
ben örneklerden hareketle söylüyorum: Ceza Kanunu Uyum Yasası tahmin
ediyorum 700 madde civarındaydı. Bu 700 maddeyi biz gruplar olarak,
konuyla alakalı arkadaşlarımız bir araya geldiler, 99 tane
önerge hazırladık. 99 tane önergeyi ortak imzalarla yaptık ve
bir hafta içerisinde 700 maddelik Ceza Uyum Yasasını bu Genel Kuruldan
çıkardık. Şu anda 2.500 madde olduğunu ifade ettiğimiz
Türk Ticaret Kanunuyla ilgili kısım
Bakın, Türk Ticaret
Kanununda 76 madde çıkarmışız. 76ncı maddeyle ilgili
çalışma zamanımız, her bir maddede, temel yasa
olmasına rağmen, yarım saat. 1.600 maddelik yasada 800 saate
ihtiyacımız var. 800 saat günde hiç yemeden, içmeden 8 saat
çalıştığımızı varsayarsak 100 gün eder.
Borçlar Kanunu ve Uyum Yasasıyla ilgili olan kısım da bin
madde.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yine aynı şeyleri söylüyorsun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Yine o bin maddeyle ilgili 45 dakika sürmüş
Borçlar Kanunundaki her bir madde. Biz buna 1.500 saat dersek, 8 saat
çalışsak yemeden içmeden yaklaşık 1.700 saat eder. Bu 1.700
saatin geliş zamanı 300 gün eder. Hiç zaman ayırmasak, cumartesi
pazar demesek 300 gün eder. Ben bu teklifi, uzlaşma teklifini önemli bir
mesaj olarak alıyorum Sayın Şandırdan. Sayın
Kılıçdaroğlu da oradan işaret ediyor
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Aldattın dedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bu arada Sayın Aslanoğluna
teşekkür ediyorum konuşma hakkını bana verdiği için.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Aldattın dedi, Aldattın, onu
duymadın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ben bugüne kadar hiç kimseyi aldatmadım.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Dedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bugüne kadar hiç kimseyi aldatmadım. Yani,
bazı arkadaşlarımızın da
aldatılmışlık hisleri de varsa o konuyu da
tartışırız. Hangi konuda
aldattığımızı da ortaya çıkarırız, en
azından içimiz rahatlamış olur.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Aldattınız, söz verdiniz yapmadınız.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Şahsınız demedi.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Parti dedim, parti.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hiçbir konuda aldatmadık.
Aldattığımızı da ifade etmek istemiyoruz, çünkü
aldatmak da hoş değil, aldanılmak da hoş değil. Biz ne
aldatan olmak istiyoruz ne aldatılan olmak istiyoruz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Verilen sözün arkasında durulmadı
Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, biz Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemi yazboz tahtası hâline getirmedik. Geçen haftadan
konuşmaya başladığımız Seçimlerin Temel Hükümleri
Yasasındaki değişiklik için yaptığımız 34
maddelik bir teklif var. Bu teklifle ilgili iki siyasi parti grubumuzdan
milletvekili arkadaşlarımız, Barış ve Demokrasi
Partisinden de milletvekili arkadaşlarımız bu konuyla ilgili
teklif vermişler, birleştirildi.
Başladığımız işi bitirmek adına bunu yapmaya
gayret ediyoruz.
Şunu
ifade etmek istiyorum: Sayın Şandırla dünkü görüşmemizde
dedim ki: Eğer birinci bölümü bitirirsek
Saat 19.00da bitirelim,
gidelim; 19.30da bitirelim, gidelim. Çarşamba günü de 13.00te
başlıyoruz, 15.00te bitirelim, 17.00de bitirelim, gidelim. Perşembe
günkü program da bu şekilde olsun. diye ifade ettim. Yani bitimiyle
ilgili karar gece yarısı, sabahlara kadar olma anlamında
değil. Çünkü bununla ilgili uzlaşmayı, anlaşmayı biz
hep birlikte yaptık; üç siyasi parti grubuyla birlikte, muhalefette olan
arkadaşlarımızla birlikte bu uzlaşmayı,
anlaşmayı yaptık.
Biz,
hemen hemen iki buçuk senedir burada milletvekilliği görevini
yapıyoruz, grup başkan vekili arkadaşlarımızla büyük
oranda da mutabık kaldığımıza inanıyoruz.
Bazı önemli konularda mutabakat olmadığı, mutabakat
sağlayamadığımız durumlar oluyordu, her bir siyasi
partinin kendi siyasi tercihleri çerçevesinde de onu da makul
karşılamak lazım, uygun karşılamak lazım. Bunu da
eleştiri anlamında söylemiyorum ama ben, şu anda Sayın
Şandırın söylediğini, samimi bir şekilde ifade
ettiğini alıyorum, algılıyorum
Yine bir televizyon
programında kendisiyle karşı karşıya geldiğimizde
-herhâlde iki aylık süre olmuştu- orada da karşılıklı
tekliflerimiz olmuştu. İnşallah grup başkan vekilleri
olarak burada bizler bir araya geliriz, ilgili
arkadaşlarımızı tespit ederiz, en yakın zamanda
önergelerini hazırlarlar ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu iki önemli
yasayı, bağlantılı olan iki yasayla birlikte dört
yasayı en kısa zamanda çıkaracağımızı ümit
ediyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Elitaş.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz Tunceli Milletvekili
Sayın Kamer Gençe aittir.
Buyurun
Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisinin getirdiği grup önerisinin her zaman
karşısında da oldum, yine de olacağım çünkü bu
memlekete, millete faydalı hiçbir şey getirmediler.
Şimdi,
biraz önce dinledik Mustafa Beyi, diyor ki: Burada dört grup var,
anlaşalım. Yahu burada bir Kamer Genç partisi var, bilmiyor musun
sen daha! Burada bağımsız arkadaşlar var, onlar
milletvekili değil mi! Daha hâlâ kafanız bu! Yani, ben dört tane
Anlaş bakalım, hadi bakalım, nasıl çıkaracaksın?
Nasıl çıkaracaksın? Biz burada bağımsız
varız, milletvekili varız. Burada herkese saygılı olmak
zorundasın.
Şimdi
diyor ki: Efendim, gelelim dört grup anlaşalım. Yani 13.30da
başlayalım 15.30da bitirelim. Yahu burası düğün salonu mu
arkadaşlar! Burası ne acaba yahu! Burası Türkiye Büyük Millet
Meclisi salonu. Burada memleketin sorunları çözülecek, burada ülkenin
sorunlarına çare bulunacak. Sizin rahatınız yerinde! Devletin
bütün kaynaklarını almışsınız elinize, efendime
söyleyeyim, istediğiniz malı istediğinize satıyorsunuz,
istediğiniz yerde müteahhitleri kendi yandaşlarınızı
tayin ediyorsunuz, ondan sonra karşınızda bir güç
bırakmıyorsunuz; ee anlaşalım! Yahu ne kadar güzel! Bu
memlekette bu kadar işsiz insan var, açlıktan intihar edenler var,
işsizlikten intihar edenler var, hiç mi kulağınız duymuyor
yahu, siz nerede yaşıyorsunuz!
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye AKPyle beraber dünyadaki
saygınlığını kaybetti.
Şimdi,
Tayyip Bey Genel Başkanları. Yahu Allah rızası için bunun
yüzünde bir güne bir gülümseme gördünüz mü, gülücük? Kin dolu, nefret dolu,
karşısında âdeta bir düşman gibi
Yani bu Türkiye
devletinde kendisiyle düşüncelerini paylaşmayan insanları âdeta
bir düşman gibi gören, bir Yunanlıyla gidip sarmaş dolaş
olan ama Türkiyede bu memleketin menfaatini koruyan insanlara ve bu devletin
kurucularına karşı kin ve nefret dolu, yargısına
karşı kin ve nefret dolu, bu memlekette doğruyu söyleyen kişilere
karşı böyle acayip bir kin içinde. Böyle bir yönetim olur mu, böyle
bir lider olur mu arkadaşlar! Olmaz. Ne diyor? Cübbeni çıkar gel.,
efendim İyot gibi açığa çıktın. diyor,
İnandığını söyleyemezsin. diyor. Kime söylüyor bunu?
Yargıtay Başkanına diyor. Şimdi, senin okuma yazman yok mu
Tayyip Bey yahu! Şu Anayasayı aç oku! Sen buraya hangi kurala göre
iktidar olmaya geldin? Sen buraya Anayasaya göre geldin. O Anayasada ne
diyor? Kuvvetler ayrılığı diyor. Kuvvetler
ayrılığında yasama kime ait? Meclise ait. Yargı kime
ait? Yargıya ait. Şimdi senin diploman ne yahu, sen nereden mezunsun?
Ben onun diplomasını sordum: Hangi sene, hangi okula girdi? Nerede,
ne diploma, ne hukuk bilgisi var? Şimdi bu memlekette Yargıtay
Başkanı, Danıştay Başkanı olmak o kadar kolay
değil ki, yılların deneyimini kazanmış bu insanlara
karşı Sen cübbeni çıkar... Adam sana cübbe çıkarma
peşinde değil ki. Diyor ki: Ey yasama organı, sen Anayasaya
sadakat yemini yapmışsın, bu sadakat yeminine uygun işlem
tesis et, kanun çıkar. Yani Getirdiğin kanunla beni yok edemezsiniz.
diyor.
Değerli
milletvekilleri, 80lerde biz bu kürsülerde işkence yapan güvenlik
görevlileriyle uğraşıyorduk. Bugün şu anda -maalesef
başta ordu mensupları olmak üzere- AKP iktidarı zamanında
en büyük işkenceyi gören ordu mensupları maalesef, bunların
içinde de bir grup. Şimdi, nasıl olur da bir memlekette, bir günde 86
tane asker, 2 tane savcı -ve belli nasıl karar verdikleri de-
birdenbire içeri alınıyor. Arkasından bir başsavcı
çıkıyor bunları görevden alıyor.
Şimdi
sayın milletvekilleri, bu bir sivil darbedir, bir Fethullah Gülen
darbesidir bu memlekette. Şimdi bu Meclis bunlarla uğraşmayacak
da neyle uğraşacak? Yani bir memlekette
Yani bir olay oluyor, bir
ordu yok edilmeye çalışılıyor. Peki bu ordunun hakikaten,
gerçekten böyle bir suçlama var mıdır, yok mudur? Bu, Meclisin
görevidir. Bu bir nevi ihtilaldir.
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) Ona yargı karar verecek, yargı, yargı
KAMER
GENÇ (Devamla) - Dolayısıyla, bunu burada Meclis nazara almak
zorundadır.
Bakın
bir bakanınız ne diyor: Maalesef çete reisleri rektörler var,
profesörler var, dekanlar var, bu da yetmiyormuş gibi nöbetçi hâkim ve
nöbetçi savcılar oluyor, böylesine derin çevreye nüfuz ettiğini
görüyorsunuz. Yani aklı başında olan bir kişi, bir hâkim
bir karar verdi diye bunu çetenin hâkimi der mi? Böyle bir şey der mi
arkadaşlar? Bu memlekette görev yapan hâkim acaba böyle bir şey
söyleyebilir mi? Anlamıyorum. Yani siz
Şimdi bu Tayyip Erdoğan
çıkıp da bu lafları söylediği zaman sizin hoşunuza
gidiyor mu? Gidiyor mu yani? Efendim diyor: Cübbeni çıkar. Yahu insana
Sen öyle inandığın gibi düşünemezsin. demek
hakkını kimden buluyor bu Tayyip Erdoğan ya, kimden buluyor?
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) Cübbeyle
siyaset yapılmaz.
KAMER
GENÇ (Devamla) - Beyler bu, bu memlekete karşı yapılan en büyük
zulümdür. Benim karşımda konuşma
Sen kimsin yahu? Sen kimsin,
senin karşında konuşmayacağız? Sen gel, hesap ver,
hesap! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Anayasanın
3üncü maddesini kaldıralım, Meclis soruşturmasını
bakanlar ve başbakanlar hakkında kaldıralım, o zaman
mahkeme karşısına gidelim, yiğitliğiniz varsa
yargılayalım.
Tayyip
Bey, sen 750 milyon doları bankalardan alıp da kendi bilmem
şeyine verdiğin zaman, damadına, onun hesabını
vermeyecek misin? Senin Cemil Çiçekin gidip de bilmem TOKİden o bir
günde 1,5 trilyon lira damadı kazanırken neredeydin?
Arkadaşlar,
İstanbul Belediye Başkanınız -bakın, daha işte
Danıştay kararı burada, 10/3/2010da çıkmış-
İstanbuldaki bütün köprü, alt geçit gibi ihaleleri kendi adamlarına
pazarlık usulüyle vermiş. Hakkında
4734 sayılı
Kanuna göre görevini ihmal etmiş. Hatta, bir tane şey
yapmış, bir tane kavşak yapmış. Kavşak 4,5 milyar
trilyon- liraya mal olduktan sonra gitmiş, o zaman rahmetli Hasan
Doğan diyor ki: Ya, bu benim evin manzarasını kapatıyor
Tayyip Bey. Tabii, yani hukuk devletinde sorumluluk taşıyan bir
adam böyle der mi? Ya, o kavşağı kaldırın. diyor,
oradan hemen kaldırıyor. 4,5 trilyon
Bunun hesabını kim
verecek? Bakın, bunun günahı, vebali hep size; bunun sorumluluğu
size çünkü siz bu memlekette yapılan soyguna, talana Dur demeniz yerine
destek veriyorsunuz.
İşte,
size söylüyorum, bak, Danıştay diyor ki: İçişleri
Bakanınız var bir tane, her türlü suistimal üzerine soruşturma
izni vermiyor. İşte, Soruşturma izni vermemesine ilişkin
işlemin kaldırılmasına ve dosyanın İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine
Ben
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısını her gün bundan sonra
çıktığımda söyleyeceğim: Sen, İstanbul Belediye
Başkanı Kadir Topbaşı görevden aldırıyor musunuz
aldırmıyor musun arkadaş? Hakkında, işte nasıl
ki
Ondan
sonra, o en büyük çete, en büyük Ergenekon, aslında, devletin
malını talan eden insanların yaptıkları eylemdir.
Yoksa ki efendim, şimdi 1900, 2000 yıllarında, 2002
yıllarında birileri kendi aralarında konuşmuş, Vay
efendim, ihtilal yapıyoruz. Yahu, herkes çıkıyor diyor ki:
İhtilal yok. Peki, niye bu kadar bu memlekette şey ediyorsunuz?
Şimdi,
siz, Türkiye Cumhuriyeti devleti çağdaş, laik bir ülke, bunu
nasıl bir Araplaştırmaya çalışıyorsunuz? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Burada bir
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu
Nereden geldiği
belli değil, ne politika yaptığı belli değil
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) Hadi oradan be, hadi oradan be!
KAMER
GENÇ (Devamla) Ondan sonra, ben, diyor ki
AHMET
YENİ (Samsun) Senin nereden geldiğin belli değil.
KAMER
GENÇ (Devamla) Komşularla sıfır, sıfır
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Komşularla sıfır
problem diyor, başarısı sıfır! Hangi komşuyla
sıfır problem yaratmış, hangi başarıyı
kazanmış?
İRFAN
GÜNDÜZ (İstanbul) Hepsi sıfır, hiçbir problem yok.
KAMER
GENÇ (Devamla) Efendim, her gün
Bütün adamlarınız, tutuyor
uçaklara biniyor, Allah haram etsin. O benim vergimle yedikleri yemekleri,
Allaha dua ediyorum, burunlarından cayır cayır getirsin. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Yahu böyle bir memleket olur mu?
Türkiye'nin en büyük uçaklarını alıyorlar, Tayyip Beyin keyfi
istediği zaman yandaşlarını dolduruyor götürüyor, Abdullah
Beyi götürüyor, efendime söyleyeyim, onlar da yetmiyor karıları
getiriyorlar. Devletin uçaklarını benim verdiğim vergiyle
karılarını alıyor, gidiyor başkalarının
düğünlerine gidiyorlar. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
AHMET
YENİ (Samsun) Şu ağzından çıkana bak.
KAMER
GENÇ (Devamla) Böyle bir memleket olur mu arkadaşlar yahu? Böyle bir
memleket olur mu yahu? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu
memlekette insanlar aç, çıplakken, iş bulmazken, kendilerini intihar
ederken bunun günahını kim şey ediyor? Bu paralar nereye?
Devleti ekonomik yönden yok ettiniz arkadaşlar, ekonomik yönden yok
ettiniz; tarımı bitirdiniz, vergi almıyorsunuz,
yandaşların hesabını incelemiyorsunuz, yandaş
belediyelerinizin hesaplarını inceletemiyorsunuz.
Dolayısıyla her şeyi örtbas etmeye
çalışıyorsunuz. Şimdi de getirdiğiniz kapkara bir
rejim, kapkara bir dikta rejimi.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Tam senin gibi, için gibi kapkaranlık.
KAMER
GENÇ (Devamla) Bu kapkara dikta rejimi altında zannediyorsunuz ki
yargıyı da susturmak suretiyle biz bu işin altından
kalkacağız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Göreceksiniz, referanduma da gideceğiz, referandumda kimin ne
olduğunu görecek bu millet. Yani görecek, ondan sonra
ALİ
TEMÜR (Giresun) İstifa edecek misin?
KAMER
GENÇ (Devamla) Ben istiyorum. Niye ben size
Referanduma giderim, o zaman
göreceğim sizi, o zaman orada göreceğim sizi. Hodri meydan!
Şimdi,
sizin bir tane Bakanınız var; Bülent Arınç, tuu ulan diyor
basın mensuplarına tuu sizin üzerinize. O tükürdüğü
kişilere getiriyor, yemeğin içine tükürüyor onları yediriyor.
Böyle bir şey olur mu ya? Ya böyle bir şey olur mu ya?
AHMET
YENİ (Samsun) Hadi oradan be!
KAMER
GENÇ (Devamla) Tuu diyor, ondan sonra gelin size yemek yedireyim, bunun
anlamı odur, Tükürdüğüm yemekleri yeyin. diyor.
AHMET
YENİ (Samsun) Ne kadar yalan konuşuyorsun.
KAMER
GENÇ (Devamla) İşte sizin desteklediğiniz, sizin bu memlekete
yapmak istediğiniz, yaptığınız görüntüler bu. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli
milletvekilleri
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
TEMÜR (Giresun) Başımızı ağrıttın.
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KAMER
GENÇ (Devamla) Şimdi, ben, sizin o Sanayi Bakanınızı
istifaya davet ediyorum. Bir memleketin hâkimine ve savcısına
görevini yaptı diye buna çete diyemezsin sen, buna çete diyemezsin. Bu
memlekette eğer siz hakikaten o Anayasaya göre
yaptığınız yemine sadakat gösteriyorsanız, bakın,
bu memleketi keyfî yönetenleri, bu memleketin malını talan edenlerden
hesap sorun; sormazsanız yarın sizden sorarlar.
Şimdi,
Hazreti Peygamber Efendimiz diyor ki: Sakın münafıklara
inanmayın. diyor. Diyorlar ki: Münafık kim? Diyor ki:
Verdiği sözü tutmayan, yalan söyleyen ve devletin malına el
uzatandır. diyor.
AHMET
YENİ (Samsun) Evet, işte yalan söyleyen, iftira eden, yalan
konuşan!
KAMER
GENÇ (Devamla) İşte en büyük münafık sizlerden geliyor
maalesef.
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Münafık görmek istiyorsan aynaya bak.
SONER
AKSOY (Kütahya) Münafık sensin.
KAMER
GENÇ (Devamla) Ben burada, bakın, size bazı gerçekleri söylüyorum.
Bu gerçeklere riayet edin. Yani şurada bir seneniz kaldı. Bence siz
de vicdanınıza danışın. Bu memleketi bu kadar
tehlikeye götürüyorsunuz, memleketi bir kardeş kavgasına doğru
götürüyorsunuz, bunun önünü önleyin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SONER
AKSOY (Kütahya) Kardeş kavgası olsa sen göbek atarsın.
KAMER
GENÇ (Devamla) Bunun için maalesef bu memleket sizin zamanınızda
büyük bir sıkıntıya düştü.
Sayın
Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Grup
önerisini oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, öneri kabul edilmiştir.
İç
Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
D) Önergeler
1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlunun, (2/526) esas numaralı Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/200)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/526
esas numaralı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifim, süresi
içinde ilgili komisyonda görüşülmediğinden İçtüzüğümüzün
37. maddesi gereğince doğrudan gündeme alınmasını saygılarımla
arz ederim. 26/10/2010
Mehmet
Serdaroğlu
Kastamonu
BAŞKAN
Teklif sahibi Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; kredi kartı borçlarının tüketici kredisine
çevrilmesiyle ilgili kanun teklifimin doğrudan gündeme alınması
için söz aldım. Sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yüzde 50sinden fazlası yabancıların elinde
olan bankacılık sistemimiz şeytanın dahi aklına
gelmeyecek türlü türlü oyunlarla, Sülün Osmanı bile gölgede
bırakacak taktiklerle vatandaşlarımıza bir kredi kartı
cehennemi yaşatmaktadırlar.
Değerli
milletvekilleri, kredi kartı cehenneminin zebaniliğini yapan bankalar
yüzünden kararan hayatları, dağılan yuvaları, borç içinde
yarınından ümidini kesmiş vatandaşlarımızı
görmezden gelemeyiz. Hemen hemen her gün, aile facialarına neden olan bir
kredi kartı mağduru haberini duymaktayız. Bakın, daha
birkaç gün önce kredi kartı faciası adıyla, bir polisimiz
eşini iki çocuğunun önünde öldürmüş ve intihar etmiştir.
Bankalar,
kanunen yasak olmasına rağmen, aklınıza gelemeyecek her
yerde kredi kartı dağıtıyorlar. Kart
dağıtırken vahşi kapitalizmin binbir pazarlama
taktiğini ve tekniğini uyguluyorlar. Kart verdikleri
müşterilerinin ödeme güçlerine, maaşlarına, yaşına
başına bakmadan, yediden yetmişe yakaladıkları herkese
kredi kartı dağıtıyorlar. İktidarınız
sayesinde kazancıyla geçinemeyen vatandaşlarımız da
maalesef bankaların tuzağına düşüyor.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde 26 milyon kişi, toplam 36 milyon kredi
kartı kullanıyor. Kredi kartlarıyla 36 katrilyon liralık
harcama yapılıyor. Bu rakamın 3 katrilyonu takipli olan,
bankaların ümit kestikleri alacaklardır. İktidar, bankalara bu
alacaklarını tahsil etme imkânını sağlamak için bir
kanun çıkardı ama o zaman da söylediğimiz gibi, bu kanun hiçbir
işe yaramadı. Sorun her geçen gün artarak büyümektedir.
Çok
değerli milletvekilleri, asıl tehlike 3 katrilyonluk temerrütteki
kart alacakları değil, asıl tehlike 14-15 katrilyonluk asgari
tutarı ödenerek çevrilmeye çalışılan kredi kartı
borçlarıdır. Tefecilere, taklacılara borçlanarak, o karttan
çekip başka bir karta yatırarak borcun asgarisini ödemeye
çalışanların sayısı maalesef inanılmaz bir
hızla artmaktadır. Hepsi bir bir, bunların, temerrüde
düşmektedir. Eğer bunlara bir ödeme kolaylığı
sağlanmaz ise 3 katrilyonluk kredi kartı batağı 20
katrilyon liraya çıkacak, esas bomba da işte o zaman
patlayacaktır. Kredi kartı bombası hem bankaları hem
vatandaşlarımızı hem de bütün ekonomimizi vuracaktır.
Bu çöküş sadece ekonomide olmayacak sosyal patlamalarla toplumsal
sorunlara neden olacaktır.
Çok
değerli milletvekilleri, Ekonomiden Sorumlu Başbakan
Yardımcısı Sayın Ali Babacan da ve bankacılık
sektörünün önde gelen yöneticileri de kredi kartı borçlarının
tüketici kredisi çekilerek kapatılmasını öneriyorlar ama onlar
da bilmiyorlar mı ki bankalar bu durumda olan
vatandaşlarımıza maalesef tüketici kredisi vermiyor. Böylece
bankalar borcunu ödeyemeyen kart sahibinin limitini artırarak
vatandaşın kanını son damlasına kadar emmeye devam
ediyorlar.
Her geçen
gün büyüyen kredi kartı borçlarının yeni intiharlara, aile
facialarına, cinayetlere neden olmaması için yeniden
yapılandırılarak tüketici kredisine çevrilmesi mutlaka
gerekmektedir. İşte, kanun teklifimiz ile temerrüde düşsün veya
düşmesin bütün kredi kartı borçlarını bankaların
ortalama tüketici kredisi faizi üzerinden yirmi dört ay vade ile tüketici
kredisine çevrilmesini istemekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, buradan iktidarın siz sayın milletvekillerine
sesleniyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET
SERDAROĞLU (Devamla) - Vatandaşlarımızı içine
düştükleri kredi kartı cehenneminden kurtarmak için böyle bir ödeme
kolaylığına şiddetle ihtiyaç vardır. Teklifimizin
gündeme alınması ve yasallaşması
vatandaşlarımız için bir umut olacaktır. Vereceğiniz
her Evet. oyu belki de bir can kurtaracaktır, Hayır.
oylarınız ise cehennem ateşini daha da
harlandıracaktır.
Sizleri
bankaların yanında değil, kredi kartı
mağdurlarının yani vatandaşın yanında olmaya
davet ediyor, bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.
Denizli
Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan. (MHP sıralarından
alkışlar)
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, muhterem milletvekilleri; İç Tüzükün 37nci maddesine göre,
Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlunun, Banka
Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin gündeme alınmasına
ilişkin önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Kredi
kartları borçlarının tüketici kredisine çevrilerek
yapılandırılması ve yirmi dört aya
uzatılmasını teklif istiyor.
Şimdi
bakalım: 2005 yılından bu yana ferdi kredi borcunu ödememiş
kişi sayısı 704.658. Bu sayı 2005 yılında 7.781
imiş, 2009 yılında 436.907ye yükselmiş. Kredi
kartlarına gelince: 2005 yılından bu yana 1 milyon 390 bin 827
kişi kredi kartı borcunu ödememiş, 2005 yılında kredi
kartlarını ödememiş kişi sayısı 82.635, 2009
yılında ise 645.733 kişi. Hem ferdî kredi hem de kredi
kartları ödemeyenlerin sayısı 2 milyon 95 bin 485. Bu sayı
2005 yılında 90 bin 416, 2009 yılında 1 milyon 82 bin 640
kişi. Bu sonuçlar neyi gösteriyor? AKP İktidarının ülkeyi, bireyleri
ne hâle getirdiğini gösteriyor.
Şimdi,
bu tablo, mutluluk tablosu mudur? AKP bu tablodan zevk mi almaktadır?
Ülkemizde hane halklarının yüzde 53ü elde ettiği gelirlerle
geçimini zor karşılamaktadır. Araştırmalarda hane
halklarının yüzde 10u kazançlarıyla kolay geçindiğini
söylüyor. O zaman yüzde 90ı zor geçiniyor.
2009
yılında bireyler daha ucuz ürün tüketmeye başlamış,
yüzde 34ü borçlanmış. Hane halkı faiz ödemeleri artıyor,
hane halkı borcu artıyor. Faiz ödemelerinin hane halkı
harcanabilir geliri içindeki payı artıyor. Hane halkı
borçlarının hane halkı harcanabilir geliri içindeki payı da
artıyor. Bireysel kredilerin hane halkı tüketim harcamaları
içindeki payı artıyor. Firmaların temerrüde düşme
oranları artıyor.
İşsizlerin
sayısı 6 milyona dayanmış. İşsizlerin yüzde
75inin sosyal güvencesi yok. İşsizlerin yüzde 23ü altı ay,
yüzde 40ı son bir yıl içinde işsiz kalmış. 100
işsizin evinde 40ı kirada oturuyor. 100 işsizin evinin
40ında çalışanı yok. 100 işsizin 50si yirmi-otuz yaş
grubu arasında. 100 işsizin 93ünün başka geliri yok. 100
işsizden 75i vasıflı. 3 milyon kişi kredi takibinde.
Takipteki
krediler arttı mı? Arttı. Döneminizde ülkenin borçları
ikiye katlandı mı? Katlandı. İşsizliği
artırdınız mı? Artırdınız. 10 milyar TL
olacak, dediğiniz bütçe açığı 50 milyar TLnin üzerine
çıktı mı? Çıktı. 50 milyar, dediğiniz cari
açık 13 milyar dolar olunca sevinebildiniz mi? Sevinemediniz. Sosyal
güvenlik açıkları arttı mı? Arttı. Mahalli idarelerin
açıkları arttı mı? Arttı. Şimdi, bunda istismar
var mı? Var. Yapıyor musunuz? Yapıyorsunuz. 2010 yılı programında
yazmışsınız seçim öncesi lüzumsuz mahalli idareler
harcamalarının olduğunu, hem de Bakanlar Kurulu kararı
eklerinde.
İhracat
şubat ayının ilk beş gününde yüzde 400 arttı
diyorsunuz, ilk iki ayda yüzde 1 azalıyor. İthalat aldı
başını gidiyor. Dış ticaret açığı
artışı şubatta yüzde 400leri aşıyor. Çiftçinin
ürünü para etmiyor. Desteklemelerde verilen sözler birbirini tutmuyor. Para
eden et, vatandaşın iflası pahasına. Daha hedefler bu
çatıda görüşülürken, hedeflerin...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) - ...yüzde 25 altında gerçekleşecek diye bir
sayın bakan söylüyor.
Bankalardan
krediyi kimler alıyor? Hükûmete yakınlar alıyor. Çocuğunu
dershaneye gönderip bin lirayı ödeyemeyen anne hapse giriyor, çocuğu
buna dayanamayıp intihar ediyor. Bunda hiç mi
uyguladığınız politikaların etkisi yok? Bundan hiç mi
vicdanınız rahatsız olmuyor?
Tabii ki
önce Kürt, sonra demokratik, daha sonra millî birlik, ondan sonra Roman ve
geleceği ne olduğu bilinmeyen açılım teraneleri var.
Hükûmet ne yaptığını bilmiyor, ne dediğini bilmiyor.
Açılımı, Haburdaki olayları gördükten sonra her tarafınıza
bulaştırdınız ve vazgeçtiniz. Rezillik diz boyu. Emekliye
açılım yok, memura açılım yok, tüccara açılım
yok, KOBİye açılım yok, sanayiciye açılım yok,
öğrenciye açılım yok, başörtülüye açılım yok,
çiftçiye açılım yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) Hedefi yüzde 4 büyüme koyup, sonra Yüzde 6
küçü-leceğiz. deyip, daha sonra Yüzde 4,7 küçüldük. diye sevinenlere ne
demeli?
AHMET
YENİ (Samsun) Ne zaman bitecek Sayın Başkan?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Ayhan, bir dakikalık ek süre de bitti.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) Daha bir dakika var. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bir dakika bitti.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) Bakın, hepimiz gerek kamu gerekse özel
yatırımların nasıl azaldığını
görüyoruz. Bu işsizliği çözecek mi? Yatırım olmayınca
iş imkânı olur mu?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Ayhan, süre bitti.
AHMET
YENİ (Samsun) İkinci dakikan da bitti.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) Söylediklerimden çok mu rahatsız oluyorsunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Yıldız da uyarıyor sizi!
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
E) Duyurular
1.- (2/650) esas numaralı, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin, bazı üyelerin
imzalarını geri almaları sonucu imza sayısı Anayasanın
175inci maddesinde öngörülen sayının altına
düştüğünden, ilk imza sahibine iade edildiğine ilişkin
duyuru (4/201)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, (2/650) esas numaralı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, bazı üyelerin
imzalarını geri almaları sonucu imza sayısı
Anayasanın 175inci maddesinde öngörülen sayının altına
düştüğünden ilk imza sahibine iade edilmiştir.
Bilgilerinize
sunulur.
Birleşime yarım saat ara veriyorum. Kapanma
Saati: 19.47
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin
Sözlü Sorular kısmına geçiyoruz.
IX.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Gaziantep Milletvekili Yaşar
Ağyüzün, RTÜKe alınan personele ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçtan sözlü soru
önergesi (6/914) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
2.- Manisa Milletvekili Mustafa Enözün,
yönetici atamalarıyla ilgili iddialara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1395) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
3.- Gaziantep Milletvekili Yaşar
Ağyüzün, iptal edilen öğretim programlarına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1413) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı
4.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Kütahyadaki okul eksikliklerine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1426) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı
5.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, üniversite-sanayi işbirliğinin
geliştirilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1469) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
6.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, bilgisayar öğretmenlerinin sorunlarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1473) ve Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçunun cevabı
7.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Şırnaktaki okul ihtiyacına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1494) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı
8.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Şırnaktaki öğretmenlerin ek ödenek ve lojman
sorunlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1495) ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
9.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Şırnaktaki öğretmen açığına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1496) ve Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçunun cevabı
10.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Güçlükonak-Fındık beldesindeki okul ihtiyacına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1497) ve Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçunun cevabı
11.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Beytüşşebaptaki okul ihtiyacına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1498) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı
12.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, İdildeki okul ihtiyacına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1500) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı
13.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Uluderedeki okul ihtiyacına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1501) Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
14.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir
Karabaşın, bir sendika şube başkanı hakkında
soruşturma açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1503)
ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
15.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, bir okulun sosyal tesis ihtiyacına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1550) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı
16.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, taşımalı eğitim yapılan okullardaki
bazı ihtiyaçlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1551) ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
17.- Adana Milletvekili Kürşat
Atılganın, öğretmenlik mesleğine münhasır yasa
yapılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1638) ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
18.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, öğretmen atamalarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1650) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı
19.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Açık Öğretim Fakültesi öğrencilerine tek
ders sınav hakkı tanınmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1654) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
20.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
sözleşmeli öğretmenlerin durumuna ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1658) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
21.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur
Serterin, anadil eğitimi veren üniversitelere ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1660) Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçunun cevabı
22.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
İLKSANın bir ihalesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1703) ve
Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
23.- Niğde Milletvekili Mümin
İnanın, Niğdedeki okul ve öğretmen ihtiyacına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1748) ve Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçunun cevabı
24.- Tunceli Milletvekili Şerafettin
Halisin, bir grup üniversite öğrencisi hakkında açılan
soruşturmaya ilişkin sözlü soru önergesi (6/1755) ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
25.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Tokatın bazı ilçelerindeki yeni okul ihtiyacına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1806) ve Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçunun cevabı
26.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, okullarda madde bağımlılığına
karşı yürütülen çalışmalara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1807) ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet
Çubukçu gündemin Sözlü Sorular kısmında yer alan sorulardan 1, 128,
136, 144, 174, 176, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 230, 231, 297, 307,
309, 312, 314, 349, 383, 389, 431 ve 432nci sıralardaki soruları
birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.
Şimdi
soruları sırasıyla okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Devlet Bakanı Sayın Prof. Dr. Mehmet Aydın
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
1. Radyo
ve Televizyon Üst Kurulunun göreve başladığı 15.07.2005 tarihinden
bugüne kadar var olan personele ilaveten kaç personel
alınmıştır?
Naklen
alınan personel hangi kurumlardan alınmış ve özellikleri
nedir?
2. Bölge
Müdürlüğü atamaları Kurum içinde 5 yıl
çalışmış olmak koşuluna uygun olarak mı
yapılmaktadır?
Görevden
alınan ve yeni atananlar kimlerdir? Özellikleri nedir?
3.
Başkanlık Müşavirliğine atananların meslek,
öğrenim ve tecrübe özellikleri nedir?
4.
İzleme ve Değerlendirme Daire Başkanlığınca
dinleme ve kayıttan çıkarılan Radyolar var mıdır?
Var ise
hangi kriterlere göre çıkarılmıştır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Mustafa
Enöz
Manisa
Millî
Eğitim Bakanlığında 657 sayılı DMK 76. maddesine
dayanılarak onlarca eğitim kurumu yöneticisi ataması
yapılmıştır.
Tamamen
keyfî olarak yapılan bu atamalar, eğitim kurumlarında büyük
infial uyandırmış; öğrenci, veli ve öğretmenlerin
tepkisine neden olmuştur.
Sorular:
1)
Haksız ve liyakatsiz olarak yapılan bu atamalar sizce doğru
mudur? Bu atamaları iptal etmeyi düşünüyor musunuz?
2) 2005
ve 2006 yılında müdür yardımcılığı
sınavını kazanıp, atama başvuruları alınan
aday idarecilerin atamalarını ne zaman yapmayı
planlıyorsunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Danıştay
8. Dairesi Bakanlığınız döneminde değiştirilen
öğretim programlarından bir kısmını iptal etti.
Türkçe
(1.2.4.5.Sınıflar) Hayat Bilgisi (1.2.3.Sınıflar)
programlarının iptal edilmesi, Talim ve Terbiye Kurulu onay
kararlarının iptali anlamına gelen bu yargı kararı,
1)
Öğretim programlarınızın yargıya
taşınması ve iptali Bakanlığınız
kadrolarının yaptığı yanlışlık sonucu
mudur?
2)
Yaklaşık 5 milyon öğrenciyi ilgilendiren bu iptal üzerine yeni
Eğitim-Öğretim döneminde aynı kitapları mı
dağıtacaksınız?
3)
Yargı kararma uyup aynı kitapları
dağıtmayacaksanız nasıl bir karar alacaksınız?
4)
Talim-Terbiye Kurulu Başkanlarının ve İlköğretim Genel
Müdürünün yaşanan istifalarının bu konuyla ilgisi var
mıdır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Milli Eğitim Bakanı Sayın
Nimet Çubukçu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
için gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Birçok
ilimizde olduğu gibi Kütahya ilimizde de okullaşma oranı ne
yazık ki beklenen düzeyde değildir. Kütahya ilinde ilköğretim ve
ortaöğretimde ihtiyaç duyulan okulların yapımına yönelik
olarak;
1.
Bakanlığınız 2009 yılı programında Kütahya
ilinde hangi ilköğretim ve ortaöğretim okullarının
yapımına başlanacaktır? Bu okul
inşaatlarının muhtemel tamamlanma tarihleri nasıldır?
2.
Aslanapa ilçesinde aynı binada eğitim öğretim faaliyetlerini
sürdüren ilköğretim ve ortaöğretim okullarının
ayrılarak kendi binalarında eğitim öğretim yapmaları
ne zaman sağlanabilecektir?
3.
Çavdarhisar ilçemizde ihtiyaç duyulan ortaöğretim binası ne zaman
yapılabilecektir?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Başbakan Sayın Recep Tayyip
Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Ülkemizde
uzun yıllardır oluşturulmaya çalışılan
üniversite-sanayi işbirliği konusunda hâlâ istenen düzeyde bir
işbirliği kurulamamıştır. Bu konuda yaşanan en
önemli sıkıntılardan başında, sanayi kuruluşlarıyla
ortak araştırma yapan üniversite öğretim üyelerinin Döner
Sermaye gelirlerinden yapılan kesintinin fazla olması ve birçok
teknoparkın faaliyete geçirilememesi gelmektedir. Bu konuyla ilgili
olarak;
1. Sanayi
işletmelerimizle ortak araştırma ve geliştirme faaliyetinde
bulunan üniversite öğretim elemanlarının Döner Sermaye
gelirlerinden yapılan kesintinin azaltılması konusunda bir
çalışmanız var mıdır? Varsa çalışma ne
aşamadadır ve ne zaman uygulamaya geçebilecektir?
2.
Üniversite-sanayi işbirliğinin geliştirilmesi ve yaşanan
sorunların giderilmesi konusunda Hükümetinizin eylem planı
nasıldır? Bu konuda hangi tedbirler alınmış ya da
alınmaktadır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Milli Eğitim Bakanı Sayın
Nimet Çubukçu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
için gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Bakanlığınıza
bağlı okullarda bilgisayar öğretmeni olarak görev yapan
öğretmenlerin diğer öğretmenler gibi yaz tatili
yapamadıkları, okul döneminde yoğun olarak
çalıştırıldıkları halde yaz döneminde de formatör
olarak görevlendirildikleri yönünde iddialar ve rahatsızlıklar söz
konusudur. Bu konuyla ilgili olarak;
1.
Bakanlığınız bünyesinde bilgisayar öğretmeni olarak
görev yapan kaç kişi bulunmaktadır? Bunların ortalama aylık
ders yükü ne kadardır?
2.
Bilgisayar öğretmenlerinin yazın tatil dönemlerinde de formatör,
laboratuvar memurluğu vb. gibi işlerde görevlendirildikleri
iddiaları doğru mudur? Doğru ise bu tür görevlendirmeler normal
midir?
3.
Bilgisayar öğretmenlerinin sorunlarının çözümüne yönelik olarak
bakanlığınızca alman tedbirler nelerdir? Bu konuda bir
çalışmanız olmuş mudur?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu
tarafından, Anayasanın ve İçtüzüğün 98 nci maddesi
uyarınca sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
23.06.2009
Hasip
Kaplan
Şırnak
Şırnak
ilinde Anadolu Öğretmen Lisesi IMKB tarafından yapıldı,
Şırnak Üniversitesine verildi. Şu anki bina fiziki
şartları yetersiz, pansiyonu da yok.
Soru:
1)
Anadolu Öğretmen Lisesi ile hâlâ binası olmayan İmam Hatip
Lisesi, Ticaret Meslek Lisesi ve ihtiyaç duyulan Kumçatı ile Balveren
belde liseleri ile ihtiyacı olan Bahçelievler, Yeni ve Gündoğdu
mahalleleri, Yeniaslanbaşer köyünün okulları ne zaman yapılacak?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu
tarafından, Anayasanın ve İçtüzüğün 98 nci maddesi
uyarınca sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
23.06.2009
Hasip
Kaplan
Şırnak
Şırnak
ilinde 2184 kadrolu, 1476 sözleşmeli, 198 asker öğretmen
çalışmaktadır. Toplam 3858 öğretmen
çalışırken mevcut açık 1485tir. Gelen öğretmen
sayısı 1482 olup ayrılan öğretmen sayısı 882dir.
Soru:
1)
İlköğretimde en büyük sorun öğretmen sirkülasyonu, ek ödeme
yapılmayan öğretmenlerin en büyük sorunu konut sorunu.
Öğretmenlere lojman çalışması ve ek ödeme için bir
çalışma yapılmakta mıdır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu
tarafından, Anayasanın ve İçtüzüğün 98 nci maddesi
uyarınca sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
23.06.2009
Hasip
Kaplan
Şırnak
Şırnak
ilinde 2184 kadrolu, 1476 sözleşmeli, 198 asker öğretmen
çalışmaktadır. Toplam 3858 öğretmen
çalışırken mevcut açık 1485tir.
Soru:
1)
Şırnak ilinde 1485 öğretmen açığı
bulunmasına rağmen, neden öğretmen tayinleri
yapılamamaktadır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu
tarafından, Anayasanın ve İçtüzüğün 98 nci maddesi
uyarınca sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
23.06.2009
Hasip
Kaplan
Şırnak
Güçlükonak
ilçesinde Fındık beldesinde bir genel lise ihtiyacı bulunmakta,
ayrıca ilçe merkezinde iki ilköğretim okuluna ihtiyaç vardır.
Soru:
1) Bu
okulların açılması için bir çalışma yapılmakta
mıdır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu
tarafından, Anayasanın ve İçtüzüğün 98 nci maddesi
uyarınca sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
23.06.2009
Hasip
Kaplan
Şırnak
Beytüşşebap
ilçesinde genel lise binası yeni yapıldı, ancak Başaran
köyü civarında bir pansiyonlu genel lise açılırsa çevre
köylerdeki öğrencilerin ihtiyacı karşılanacak. İlçe
merkezinde de bir ilköğretim okuluna ihtiyaç var.
Soru:
1-
İhtiyaç duyulan okulların açılması düşünülmekte midir?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu
tarafından, Anayasanın ve İçtüzüğün 98 nci maddesi
uyarınca sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
23.06.2009
Hasip
Kaplan
Şırnak
İdil
ilçesinde Anadolu Lisesi binası yok, Endüstri Meslek Lisesi
laboratuvar-atölye ve bölümleri eksik. İlçenin bir kız meslek
lisesine ihtiyacı var. Öğrenci sayısı fazla ve iki
İlkokula daha ihtiyaç var.
Soru:
1- Söz
konusu okulları ne zaman açmayı düşünüyorsunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu
tarafından, Anayasanın ve İçtüzüğün 98 nci maddesi
uyarınca sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
23.06.2009
Hasip
Kaplan
Şırnak
Uludere
ilçesinde Lise eskimiş ve ihtiyaca cevap vermiyor, yeni bir
ilköğretim okuluna ihtiyaç var.
Soru:
1-
Uludere ihtiyacı olan okulları ne zaman yapmayı
düşünüyorsunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
saygılarımla arz ederim. 23.06.2009
Mehmet
Nezir Karabaş
Bitlis
Bitlis
Eğitim-Sen şubesinin 17.03.2009 tarihinde düzenlediği
etkinlikten dolayı Bitlis Valiliğince şube başkanı hakkında
soruşturma açılmıştır.
Soru 1-
Etkinliğe, DTP il başkanı, il yöneticisi ve belediye başkan
adayının katılımı konusunda yasalarımızda
herhangi bir kısıtlama var mıdır?
Soru 2-
Şube başkanının yaptığı
açılış konuşmasında, demokratik ve hukuk
sınırları içinde kalmak koşulu ile toplumu ilgilendiren
konularda görüş beyan etmesi ve yerel yönetim uygulamalarından
memnuniyetsizliğini belirtmesi, yasal mevzuatımıza göre
sakıncalı mıdır?
Soru 3 -
Adalet ve Kalkınma Partisini, kısaltılmış olarak AKP
diye telaffuz eden şube başkanının bu söylemi
"Edepsizlik" olarak nitelendirilmesi dışında yasal
mevzuatımızda bir müeyyideye tabi midir?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu tarafından sözlü
olarak cevaplan-dırılmasını arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru:
Tokat ili Merkez Mehmet Özgün İlköğretim Okulu taşıma
uygulanan okullardandır. Buraya öğrenciler için sosyal tesisler
yapmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet ÇUBUKÇU tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru:
Millî Eğitim Bakanlığı olarak verilen karar gereği
ilköğretim öğrencileri taşıma ile öğretim
yapılmaktadır. Ancak taşıma yapılan okullarda
öğrenciler sosyal ihtiyaçlarını gidermek için bir yer tespit
edilmemiştir. Öğrenciler yemeklerini sınıflarda yemekte,
dinlenmek için bir yer bulunmamaktadır. Bu da mağduriyete sebep
olmaktadır. Bu konuda ülke genelinde bütün okullarda bir çalışma
yapmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Kürşat
Atılgan
Adana
Soru: 24
Kasım Öğretmenler Günü'nü ne yazık ki içimiz buruk olarak
kutlayacağız. Çünkü öğretmenlerimizin sorunları her geçen
gün katlanarak artmaktadır. Öğretmenlerin aldıkları
ücretler onların görev harici işler yapmalarına neden olmaktadır.
Bu sebeple öğretmenlerimizin gerek sayı olarak kamu içindeki
hatırı sayılır oranları ve gerekse öğretmenlik
mesleğinin kutsiyeti bakımından içinde bulundukları
durumdan kurtarılmaları için çalışma esaslarını
ve özlük haklarını düzenleyecek ayrı ve müstakil bir
yasanın çıkartılması düşünülmekte midir?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın
Nimet Çubukçu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
için gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Ülke
genelinde çalıştırılmak üzere
Bakanlığınızca 2009 yılı içinde 10.000
öğretmen atanacağına ilişkin basın ve medyada yer alan
haberlerle ilgili olarak;
1. Söz
konusu atamalar için hangi dallara kaçar kişilik kontenjan
ayrılmıştır? Bu dallara yapılacak atamalara
sözleşmeli mi yoksa daimi kadrolu mu olacaktır?
2.
Atamaların yapılacağı kadrolardan bir
kısmının daha önce sözleşmeli olarak atanmış
öğretmenlerin daimi kadroya aktarılması için
kullanılacağı iddiaları doğru mudur? Doğru ise
kaç adet kadro bu amaçla kullanılacaktır?
3. Halen ülkemizde
toplam kaç öğretmen adayı gencimiz bulunmaktadır? Bu
gençlerimizin branşlara göre dağılımı
nasıldır? Ülkemizin öğretmen ihtiyacının
branşlara göre dağılımı nasıldır?
4.
Bakanlığınızca sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik
uygulamasına ne zaman son verilecektir?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın
Nimet Çubukçu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
için gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim IŞIK
Kütahya
Anadolu
Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesinde okuyan ve mezuniyet
aşamasına gelmiş çok sayıda öğrencimizin, öğrenim
sürelerinin uzamaması ve normal suresi içerisinde kayıtlı
oldukları ön lisans veya lisans programlarından mezun olarak
diplomalarını alabilmeleri için diğer örgün Yüksek Öğretim
Kurumlarında olduğu gibi tek ders sınavı hakkının
tanınması yönünde talepleri bulunmaktadır. Bu konuyla ilgili
olarak;
1. Halen
A.Ü. Açık Öğretim Fakültelerine kayıtlı
öğrencilerimizden kaçı tek dersten dolayı normal öğrenim
sürelerini uzatmış durumdadırlar?
2. Bu
durumdaki öğrencilerimize örgün öğretim programlarındaki
uygulamaya benzer şekilde tek ders sınav hakkı tanınabilir
mi?
3. Bu
konuda bakanlığınızca yürütülen bir çalışma var
mıdır? Varsa çalışma ne aşamadadır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın
Nimet Çubukçu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
için gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim IŞIK
Kütahya
Bakanlığınız
bünyesinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B maddesine
göre istihdam edilen Sözleşmeli Öğretmenlerin kadroya
geçirileceği yönünde yapılan açıklamaların ardından bu
durumdaki çalışanların beklenti içine girdikleri bilinmektedir.
Bu konuyla ilgili olarak;
1. Hâlen
Bakanlığımız Merkez ve Taşra Teşkilatında
sözleşmeli olarak görev yapan kaç öğretmen bulunmaktadır?
2. Bu
öğretmenlerin kadrolu eşdeğerlerine göre mali, özlük ve sosyal
haklar açısından hangi kayıpları veya mağduriyetleri
söz konusudur?
3.
Sözleşmeli öğretmenlerin kayıp veya mağduriyetlerinin
giderilmesi ve daimi kadrolara atanmaları yönünde
Bakanlığınızca yürütülen bir çalışma var
mıdır? Varsa çalışmanın içeriği ve uygulama
planı nasıldır?
25.11.2009
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,
Aşağıda
yer alan sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip
Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
saygılarımla arz ederim.
Fatma
Nur Serter
İstanbul
1.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına resmi dilimiz olan Türkçe
yanında seçmelik ders olarak anadil eğitimi veren YÖK kapsamında
kaç tane üniversite ya da üniversiteye bağlı kuruluş
vardır?
2. Bu
eğitimi veren hangi üniversitelerdir ya da üniversitelere bağlı
hangi kuruluşlardır?
3. Bu
eğitimin yasal dayanakları nedir?
4. Bu
üniversite ya da bağlı kuruluşlarda anadil eğitimi veren
kaç öğretim üyesi vardır, bunlar kimlerdir?
5. Bu
üniversitelerde ya da bağlı kuruluşlarda anadil eğitimi
veren öğretim üyeleri hangi yasa kapsamında istihdam
edilmişlerdir.
6. Bu
üniversitelerde ya da bağlı kuruluşlarda anadil eğitimi
alan kaç öğrenci vardır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Millî Eğitim
Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandı-rılmasını arz ederim.31.12.2009
Kamer
Genç
Tunceli
İlkokul
Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı
(İLKSAN) tarafından 20.10.2009 tarihinde ihaleye çıkarılan
Sosyal Tesis Binası Yapım İşine iştirak eden Zy
İnş. Taah. Turz. San. ve Tic. Ltd. Şti. ve Çözüm Mühendislik
Mim. İnş. Ltd. Şti. tarafından en uygun teklif
verilmiştir.
Söz
konusu yapım işi, en uygun teklif rakamı 2.952.002,41- TL
olmasına rağmen altıncı sıradaki 3.698.000,00- TL
teklif veren bir İnş. A.Ş.'ne verilmiştir. Aradaki
sandığın zararı olan rakam ise 880.272,20- TLdir.
1-
İhale en ucuz ve uygun fiyatı veren firma yerine neden daha
pahalı fiyat veren firmaya verilmiştir?
2- Burada
kurumu zarara sokan yöneticiler hakkında ne gibi işlem yapmayı
düşünüyorsunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
yazılı sorumun Millî Eğitim Bakanı Sn. Nimet Çubukçu
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını arz ederim.
Mümin
İnan
Niğde
Soru 1-
Ülkemizde kaç kişiye bir kütüphane düşmektedir?
Soru 2-
Niğde ilimizin 2010 yılı, Okul ve Öğretmen ihtiyacı ne
kadardır? Okul ihtiyacının karşılanması için
bütçeden ne kadar ödenek ayrılmıştır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Aşağıdaki
sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sn. Nimet Çubukçu
tarafından Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 98. maddeleri
gereğince, sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 19.01.2010
Şerafettin
Halis
Tunceli
17.11.2009
tarihinde, İstanbul - Mecidiyeköy metrobüs durağında otobüs
zamlarını protesto eden grubun arasında oldukları
iddiasıyla, Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencilerine okul
idaresi tarafından soruşturma açılmıştır.
Ulaşım
temel insan haklarından biridir. Bu hakka sahip çıkmak, hakkı
engelleyen aşırı bir zammı protesto etmek de, her
insanın hakkı ve görevidir. Bu hakkı kullanmak,
kısıtlı olanaklar içindeki öğrenciler ve yoksullar için
daha da önem arz eder.
Kaldı
ki, İstanbul 10. İdare Mahkemesi de, protesto edilen yüzde 33'lük
zammı "Sosyal adalete aykırı" bularak iptal
etmiştir.
Bu
bilgiler ışığında;
1) Okul
kampusu dışında demokratik bir eyleme katılan
öğrencilere, okul idaresi hangi hakla, hangi yasaya göre soruşturma açabilir?
2) Bunun
bir hukuksuzluk olduğunu kabul ediyor musunuz? Konuyla ilgili ne
yapmayı düşünüyorsunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru:
Tokat ili Erbaa, Niksar, Turhal, Zile ilçelerindeki okullarda
sınıflar aşırı kalabalık olup eğitim ve
öğretim sağlıklı bir şekilde
yapılamamaktadır. Bu ilçelerde yeni okullar açmayı
planlıyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru:
Ülkemizde madde bağımlılığı ve uyuşturucu
kullanımı günden güne artmaktadır. Konunun öneminden dolayı
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda bu konu
ile ilgili öğrenciler ve velileri aydınlatıcı,
uyarıcı çalışmalar yaptırılmakta mıdır?
Okullardaki madde bağımlılığı ve uyuşturucu
kullanımı ile ilgili istatistiki bilgi var mıdır?
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Otuz bir
dakika süre veriyorum size.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Gaziantep
Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüzün sözlü olarak cevaplandırılmasını
istediği (6/914) esas numaralı soru önergesini cevaplandırmak
üzere söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Radyo ve
Televizyon Üst Kuruluna 2005 ve 2010 tarihleri arasında açıktan ve
naklen toplam 108 kişinin ataması yapılmış olup bu
sayı hâlen görev yapan personeli kapsamamaktadır. Bu kişilerden
60ını 2007 yılında gerçekleştirilen sınav sonucu
ataması yapılan uzman yardımcıları oluşturmaktadır.
Uzman yardımcıları dışında kalan 48 kişi ise
kamu kurum ve kuruluşlarından naklen ve açıktan atama suretiyle
Üst Kurulun çeşitli kadrolarına atanmışlardır.
Bölge
müdürlerinden İzmir Bölge Müdürü Cengiz Karakaşoğlunun bu
göreve ilk atanması 2001 tarihinde yapılmış olup atama
tarihi itibarıyla Üst Kuruldaki hizmeti yaklaşık yedi yıldır.
İstanbul Bölge Müdürü Ebubekir Akkaymakın ise 2005 tarihinde Üst
Kurula daire başkan yardımcısı olarak, boş bulunan
müdür kadrosuna bölge müdürü olarak ataması
yapılmıştır. Söz konusu atamalar 3984 sayılı
Kanunun 2002 tarih ve 4756 sayılı Kanunla değişik 15inci
maddesinin beşinci fıkrasındaki Daire başkanları ve
daha üst düzeydeki görevliler Kurul Başkanının önerisi ve Üst
Kurulun kararı ile atanır. hükmü uyarınca Üst Kurul ve Üst
Kurul Personel Yönetmeliğinin 62nci maddesi esasları göz önünde
bulundurularak yapılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Manisa Milletvekili Sayın
Mustafa Enözün (6/1395) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: 13/8/2009 tarihli ve 27318 sayılı Resmî
Gazetede yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim
Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirmelerine
İlişkin Yönetmelikin geçici 2nci maddesinde Bu Yönetmeliğin
34üncü maddesiyle yürürlükten kaldırılan yönetmelik çerçevesinde
müdür yardımcılığı seçme sınavında
başarılı olanlardan herhangi bir eğitim kurumu müdür
yardımcılığına atanamayanların
kazanılmış hakları saklıdır. hükmüne yer
verilmiştir. Bu hüküm çerçevesinde Yönetmelikin uygulama kılavuzunda
yöneticilikleri boş bulunan ve eğitim kurumlarına atamaya
ilişkin takvim belirlenmiş, söz konusu takvime göre ülke genelinde
2005 yılında yapılan müdür yardımcılığı
seçme sınavında söz konusu yargı kararlarına
bağlı kalarak 2008 yılında yapılan son değerlendirmelerde
başarılı olup bugüne kadar herhangi bir nedenle
yöneticiliğe asaleten atanamayanlar ile 2009 yılında müdür
yardımcılığı sınavında
başarılı olanların başvuruları birlikte
alınarak puan üstünlüğüne göre atamaları
gerçekleştirilmiştir. Diğer taraftan, 2006 yılında
yapılan müdür yardımcılığı seçme
sınavının geçerlilik süresi bittiğinden bu sınava
dayalı müdür atamaları gerçekleştirilememektedir.
Gaziantep
Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüzün (6/1413) esas numaralı
soru önergesini cevaplandırıyorum: Bir öğrenci velisince yeni
öğretim programlarından dolayı öğrencisinin
başarısız olduğu iddiasıyla ilköğretim hayat
bilgisi, matematik, sosyal bilgiler, Türkçe ve fen-teknoloji dersleri
hakkında açılan dava kapsamında söz konusu öğrencinin not
ortalamasının 4.66 olduğu, dolayısıyla programlarla
ilgili iddia edilen hususun teyit edilmediği de mahkeme kararından
anlaşılmaktadır.
2009-2010
eğitim öğretim yılı için dağıtılan ders
kitaplarında hazırlanan bu yeni programla uyumlu programlardır.
Konuya
ilişkin durum belirtilenlerden ibaret olup, bunun dışındaki
değerlendirmelerin gerçekle ilgisi bulunmamaktadır.
Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işıkın (6/1426) esas numaralı
soru önergesini cevaplandırıyorum: Bu ilimizde yürütülen soruya konu
projeler kapsamında 21 okul, 4 ilköğretim okuluna ek derslik
yapımı yer almakta olup, 2009 yılı programlarında bunların
ikisi hariç tamam-lanma tarihleri 2009 ve 2010dur.
Aslanapa
İlköğretim Okulu 12 derslik olarak 2009 yılı İl
İlköğretim Yapım Programına alınmış olup
2011 yılında tamamlanmasını müteakip ilköğretim ve
ortaöğretim ayrılarak kendi binalarında eğitim ve
öğretime devam edeceklerdir.
Diğer
taraftan, her yıl, Kütahya ili de dâhil olmak üzere bütün illerimizin
yatırım ihtiyaçları ihtiyaç ödeneklerine göre
değerlendirilecektir.
2010
yılı devlet yatırım programında Çavdarhisar ilçesinde
konuya soru bir yatırım programımız da yer
almamaktadır.
Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işıkın (6/1469) esas numaralı
soru önergesini cevaplandırıyorum: Konuya ilişkin Yüksek
Öğretim Kurulu Başkanlığınca verilen bilgiye göre,
sanayi işletmelerimizde ortak araştırma ve geliştirme
faaliyetinde bulunan üniversitelerimiz elemanlarının döner sermaye
gelirleriyle ilgili düzenlemeler Maliye Bakanlığı
tarafından yapılmaktadır. Üniversite ve sanayi iş
birliğinin geliştirilmesi için, yaşanan sorunların giderilmesi
için Bakanlar Kurulu ekinde KOBİlere sağlanan ARGE destekleri
etkinleştiriliyor ve yaygınlaştırılmaktadır.
Yine
Sayın Alim Işıkın (6/1473) esas numaralı soru
önergesini cevaplandırıyorum: Resmî eğitim
kurumlarımızda bilişim teknolojileri alanında, 10.309
kadrolu, 1.350 sözleşmeli olmak üzere 11.659 bilişim teknolojileri
öğretmeni görev yapmaktadır. Bilişim teknolojileri
öğretmenleri, görev yaptıkları okulların özelliği,
alanları itibarıyla genel bilgi ve meslek dersleri öğretmeni,
atölye ve laboratuvar öğretmeni olarak görev yapmaktadırlar ve
bilişim teknolojileri formatör öğretmenleri illerde altışar
aylık görevlendirmelerle çalışmaktadırlar, kurs ve
seminerler düzenlemekle de yükümlüdürler. Okulların gerekli tedbirleri
almak kaydıyla bu öğretmenlerin yarıyıl ve yaz
tatillerinden yararlandırılmalarında herhangi bir sakınca
görülmemektedir. Bunların laboratuvar memuru olarak görevlendirilmesi gibi
bir durum da söz konusu değildir.
Sayın
Hasip Kaplanın (6/1494) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Şırnak Anadolu Öğretmen Lisesi
binası, üniversitenin yeni açılmış olması ve acil
ihtiyacı bulunması nedeniyle geçici olarak tahsis edilmiştir ve
merkez imam- hatip lisesi, mahallî imkânlarla on altı derslikli bir hizmet
binası yapılarak geçici olarak kabulü
yapılmıştır. Ticaret meslek lisesi için Valilikten
Bakanlığımıza intikal eden bir yatırım
programı yer almamaktadır, böyle bir talep yoktur. Valilikten
alınan bir başka bilgiye göre Bahçelievler ve Yeni Mahallede
yapımına başlanan birer ilköğretim okulunun
inşaatları da bitirilmiş olup geçici kabul aşamasındadır.
Ayrıca Gündoğdu Mahallesinde mevcut on iki derslikli prefabrik okul
yıkılarak yerine yirmi dört derslikli ilköğretim okulu
yapılması kararlaştırılmış, ihale
sürecindedir. Yeniaslanbaşar köyünde ise bir adet sekiz derslikli okul
mevcut iken ikinci bir sekiz derslikli ilköğretim okul inşaatı
bitirilmiş, geçici kabul aşamasındadır.
Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplanın (6/1495) esas numaralı soru
önergesini cevaplandırıyorum: Bakanlığımıza
bağlı resmî eğitim kurumlarının ihtiyacı kadrolu,
sözleşmeli, ücretli ve vekil öğretmenler kanalıyla
giderilmektedir. Zorunlu hizmet bölgesi kapsamında bulunan
Şırnak ilinin öğretmen ihtiyacı da her yıl
Bakanlığımızca gerçekleştirilen ilk defa öğretmen
alımları, isteğe bağlı ve zorunlu nakil dönemlerinde
ve yer değiştirmelerle karşılanmaya
çalışılmaktadır.
Bakanlığımızca
2010 yılı ilköğretim yapım programında yer alan
Şırnak Valiliğine toplam 6 milyon 538 bin TL ödenek tahsis
edilmiş olup bütün eğitim giderleri İlköğretim ve Eğitim
Kanununun 76ncı maddesi gereği oluşturulan bütçeden
karşılanmak üzere planlanmakta ve uygulanmaktadır.
Şırnak Valiliğinden alınan bilgiye göre beş ayrı
yerleşim yerine ikişer daireli lojman inşaatı da yapılmış
ve TOKİ tarafından ilin merkez ilçe bünyesinde yapımına
başlanan konutlardan 100ünün öğretmenlerin hizmetlerinde
kullanılmak üzere tahsisi talebinde bulunuldu.
Kumçatı
beldesinde İstanbul Sanayi ve Ticaret Odası tarafından sekiz
daireli öğretmen lojmanın yapımının da proje
aşamasında olduğunu ifade etmek isterim.
Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplanın (6/1496) esas numaralı soru
önergesini cevaplandırıyorum: Bakanlığımıza
bağlı öğretmen ihtiyacı, az önce de söylediğim gibi,
İLSİS norm kadro modülündeki bilgiler de dikkate alınarak
dengeli bir şekilde giderilmeye çalışılmaktadır.
Yine,
Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplanın (6/1497) esas
numaralı soru önergesini cevaplandırıyorum: Fındık
beldesi, genel lise açılması şartlarını
taşımamaktadır. Beldede ilköğretim okulu son
sınıfların öğrenci sayısı 17dir.
Öğrencilerin istemesi hâlinde pansiyonlu liselere yerleştirilecektir.
Yine,
Güçlükonak ilçe merkezinde biri 10, diğeri 8 derslikli olmak üzere toplam
öğrenci sayısı 480 olan iki ilköğretim okulu bulunduğu
ve ilköğretim okuluna bu bölgelerde de ihtiyaç olmadığı
belirtilmiştir.
Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplanın (6/1498) esas numaralı soru
önergesini cevaplandırıyorum: Şırnak ili
Beytüşşebap ilçesinin okul ve derslik ihtiyacını
karşılamak üzere devlet yatırım programı
kapsamında yaptırılan lise tamamlanmış, eğitim ve
öğretime açılmıştır. İlçede derslik ihtiyacı
bulunmamaktadır. Ancak, Başaran köyü de lise açılması
kapsamında uygun şartları taşımıyor ama yirmi
dört derslikli bir ilköğretim okulu tamamlanmıştır.
Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplanın (6/1500) esas numaralı soru
önergesini cevaplandırıyorum: Bu ilçede de yirmi dört derslikli
eğitim öğretim binası ve atölyeden oluşan Endüstri Meslek
Lisesinin inşaatı devam etmektedir.
İdil
Anadolu Lisesi 2006-2007 yılında hizmete açılmış olup
şu anda bir bina ihtiyacı bulunmamaktadır. Çok Programlı
Lise, Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğüne göre faaliyette
bulunmakta olup erken çocukluk eğitim dalıyla ilgili genel lise
programı bulunmaktadır zaten.
Sayın
Hasip Kaplanın (6/1501) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Bakanlığımızca liselerin
onarımında kullanılmak üzere Şırnak Valiliğine
ödenek gönderilmiş olup, Bakanlığımıza intikal eden
herhangi bir yeni lise yapılması teklifi de bulunmamaktadır.
Valilikten
alınan bilgiden, yine ilçe merkezindeki dört ilköğretim okulu ve
lisede eğitim ve öğretimin sürdürüldüğü, eğitime engel bir
durumun bulunmadığı, ilçenin coğrafi durumu nedeniyle de
arsa problemi bulunduğu ve arsa sorununun çözümü durumunda da
ilköğretim okulunun yapılacağı
anlaşılmaktadır.
Bitlis
Milletvekili Sayın Mehmet Nezir Karabaşın (6/1503) esas
numaralı soru önergesini cevaplandırıyorum: Bitlis
Valiliğinden alınan bilgiye göre 4688 sayılı Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanununda, düzenlenen etkinliklere siyasi parti
temsilcilerinin katılamayacağı hususunda bir düzenleme
bulunmadığını ancak söz konusu kişinin Eğitim-Sen
Şube Başkanlığının yanı sıra fiilen
öğretmenlik de yaptığı ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa tabi olduğu, dolayısıyla hakkında
gerçekleştirilen soruşturmanın 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa uygun olduğu ve eyleminin sübuta erdiği
anlaşılmaktadır.
Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğrunun (6/1550) esas numaralı
soru önergesini cevaplandırıyorum: 222 sayılı
İlköğretim Kanunu gereği ilköğretim
yatırımları valiliklerin sorumlulukları ve yetkisinde
planlanmakta ve gerçekleştirilmektedir. Tokat Valiliğinden
alınan bilgiye göre ilde doksan taşıma merkezi bulunduğu,
okullarda öğle yemeği için oluşturulan uygun ortamlarda yemek
verildiği, bütçe imkânları doğrultusunda öncelikle derslik
alanların iyileştirilmesi ve daha sonra sosyal alanların
iyileştirilmesi yönünde çalışmaların sürdüğü
bildirilmektedir.
Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğrunun (6/1551) esas numaralı
soru önergesini cevaplandırıyorum: Yine ilköğretim
yatırımları valiliklerin yetki ve sorumluluklarında
planlanıyor ve gerçekleştiriliyor. Bu kapsamda sosyal tesis
yapımından ziyade -soru biraz birbirinin benzeri- bütçemizi derslik
yapımına ayırdık. Bunların tamamlanması durumunda
elbette sosyal tesisler için de bu harcamalar yapılacaktır.
Adana
Milletvekili Sayın Kürşat Atılganın (6/1638) esas
numaralı soru önergesini cevaplandırıyorum:
Bakanlığımız personelinin çalışma
şartları, emek-ücret ilişkisi, ek ders ve özlük haklarında
personelin kıdem ve öğrenim niteliğinin yanı sıra
görevin önemi, görevi çerçeveleyen şartlardaki zorluk, personelin
sorumluluk durumu ve başarı derecesi ölçüt alınarak
iyileştirmeye yönelik çalışmalar sürdürülmektedir.
Ayrıca,
öğretmenlerin çalışma ve özlük haklarının
düzenlenmesine yönelik hâlihazırda yürütülen bir çalışma
bulunmamaktadır.
Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işıkın (6/1650) esas numaralı
soru önergesini cevaplandırıyorum: 2009 yılında
yapılması düşünülen 10 bin atamaya ilişkin bir soruydu. Bu
atama gerçekleştirildi. 10 Aralık 2009 tarihinde gerçekleşen bu
atamaya sözleşmeli kadrolardan 6.122 pozisyona denk, 165 kadroya ise
kadrolu öğretmen ataması ile ilgili başvuruya ilişkin
kılavuz Personel Genel Müdürlüğümüz tarafından web sitesinde yayınlanmış,
başvurular yapılmıştır.
Bir
diğer soru: 89 farklı alandan sözleşmeli öğretmenliğe
başvurabilecek potansiyel aday sayısı 247.988, kadrolu
öğretmenliğe başvurabilecek aday sayısı ise potansiyel
olarak 299.259dur.
Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işıkın (6/1654) esas numaralı
soru önergesini cevaplandırıyorum: Yükseköğretim Kurulu Başkanlığından
alınan bilgiye göre, uzaktan eğitim sisteminde eğitim
öğretim veren açık öğretim iktisat ve işletme
fakültelerinde eğitim öğretim süresine yönelik herhangi bir
kısıtlama olmadığından, ayrıca hiçbir süreye
bağlı olmaksızın öğrenimlerine devam ettiklerinden,
44üncü maddede bu durum Açık öğretim öğrencileri,
öğrencilik haklarından yararlanmamak kaydı ile bu sürelerle
kısıtlı değildirler. hükmüyle mevcuttur. Bu nedenle,
açık öğretim sistemine göre öğrenim yapan fakültelerde herhangi
bir şekilde birer kez ara, yıl sonu ve bütünleme sınavı
yapılacağı belirtilmiş olup, ek sınav ve tek ders
sınavı öngörülmemektedir.
Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işıkın (6/1658) esas numaralı
soru önergesini cevaplandırıyorum: Sözleşmeli öğretmenlerde
devlet memurlarında aranacak şartlar bakımından
öğretmen olarak atanacaklarda aranacak özel şartlar
arandığından bunların ödev, hak ve yükümlülükleri de
kadrolu öğretmenlerle aynıdır. Öğretmenlerin atama, yer
değiştirme işlemleri, hepinizin bildiği gibi, norm kadro
kriterleri çerçevesinde yarıyıl ve yaz tatillerinde
gerçekleştiriliyor. Eş ve sağlık durumu özrü nedeniyle
görev yeri değişikliğine ilişkin istekler de, kadrolu öğretmenlerde
olduğu gibi, sözleşmeli öğretmenler için de uygulanıyor ve
yarıyıl ve yaz tatillerinde eş durumu özrü ile eşinin ve
bakmakla yükümlü oldukları çocuklarının herhangi bir
hastalığı nedeniyle sağlık kurulu raporu ibraz
etmeleri durumunda da boş pozisyon olması hâlinde kadrolu
öğretmenlerle aynı dönemde yer değişiklikleri
gerçekleştirilmektedir. Söz konusu sözleşmeli öğretmenlerimizin
kadroya geçirilmesine yönelik çalışmalar sürdürülmekte olup,
çalışmalarımız sonuçlandığında Bakanlığımızın
İnternet sitesinde
duyuracağız.
İstanbul
Milletvekili Sayın Fatma Nur Serterin (6/1660) esas numaralı soru
önergesini cevaplandırıyorum: Yükseköğretim Kurulu
Başkanlığından alınan bilgiye göre, yükseköğrenim
kurumlarımızda seçmeli ve zorunlu olarak Türkçe
dışında diller öğretilmekle birlikte bu dillerin hiçbirisi
öğrencilerin ana dili olması nedeniyle okutulmamaktadır.
Tunceli
Milletvekili Sayın Kamer Gençin (6/1703) esas numaralı soru
önergesini cevaplandırıyorum: Konuya ilişkin Sandık
tarafından yapılan açıklamaya göre, ihalenin açık ihale
usulüyle yapıldığını, ihaleye on üç firmanın
teklif sunduğunu, Kamu İhale Kurumunun en düşük maliyeti
belirlediğini ve bu maliyetin altında teklif verenin Çözüm
Mühendislik Mimarlık Taahhüt Şirketi olduğunu,
aşırı düşük teklif değerin altında kalan üç
firmadan açıklama yapmaları istendiğini, isteklilerin ihale
komisyonuna gerekli açıklamaları yaptığını ve
ihale süreci sonucunda düşük sınır değer tutarına
ekonomik açıdan en avantajlı teklife verildiğini, kamu ihale
mevzuatı gereğince teklifleri uygun bulunmayan isteklilerin önce idareye
şikâyet başvurusunda bulunma hakları olduğu, idare
tarafından bu şikâyetin reddedilmesi hâlinde Kamu İhale Kurumuna
şikâyet başvurusunda bulunma hakları olduğu, soru önergesinde belirtilen iş
ortaklığının idareye şikâyet başvurusunda
bulunduğu ve istekliye 11/1/2010 tarih, 490 sayılı yazıyla
şikâyet başvurusunun reddedildiğinin bildirildiğini, ancak
isteklinin Kamu İhale Kurumuna idare tarafından belirtilen
eksiklikler nedeniyle süresi içerisinde itiraz başvurusunda
bulunmadığı belirtilmektedir.
Niğde
Milletvekili Sayın Mümin İnanın (6/1748) esas numaralı
soru önergesini cevaplandırıyorum: Söz konusu kütüphaneler
Bakanlığımızın değil Kültür ve Turizm
Bakanlığının uhdesinde bulunmaktadır. Niğde
ilinde Bakanlığımız kayıtlarına göre bir
dersliğe 30, 35 ve 40 öğrenci hedefine göre, ilköğretimde sadece
30 hedefine göre 8, ortaöğretimde ise 59, 41 ve 29 dersliğe ihtiyaç
bulunmaktadır. Bu ilimizde Bakanlığımızın
bütçesinden 2010 yılı için ortaöğretim okullarının
onarımı için 658.285, devlet yatırım programında yer
alan projeler için 1,5 milyon,
ilköğretim ve okul öncesi okulların yapım ve onarımı
için 1 milyon 743 bin olmak üzere toplam 3 milyon 901 bin 285 TL ödenek tahsis
edilmesi planlanmıştır.
Yine
Bakanlığımızca bütün illerimizdeki öğretmen ihtiyacı
Maliye Bakanlığınca Bakanlığımıza verilen
kadro kullanımı izni sınırlılığında
kadrolu ya da sözleşmeli pozisyon çerçevesinde il millî eğitim
müdürlüklerimizce, İLSİS kontenjan modülüne yansıtılan
alanlar ve eğitim kurumu bilgileri doğrultusunda kadrolu ve sözleşmeli öğretmenler
ataması, görevlendirmesi yapılarak karşılanmaya
çalışılmaktadır. Bu şekilde karşılanamayan
eğitim kurumlarımızın öğretmen ihtiyacı ise vekil
ve ücretli öğretmen görevlendirmeleriyle karşılanmaktadır.
Tunceli
Milletvekili Sayın Şerafettin Halisin (6/1755) esas numaralı
soru önergesini cevaplandırıyorum: Konuya ilişkin
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca verilen bilgiye
göre, Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı ve
İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünün ilgili yazıları
üzerine, olaya karıştıkları tespit edilen 2 öğrenci
hakkında idari yönden işlem yapılmak üzere idari birimlere
rektörlük tarafından bildirim yapılmıştır. İlgili
idari birimler tarafından da Yükseköğretim Kanunu, Yükseköğretim
Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği ve mevzuat hükümlerine
uygun olarak disiplin soruşturması
başlatılmıştır.
2547 sayılı Kanun ve yönetmelik
maddelerine göre yükseköğretim öğrencilerinin kanun, tüzük ve
yönergelerin öğrencilere yüklediği görevleri yerine getirmeleri,
öğrencilik onur ve erdemlerine aykırı davranışta
bulunmaları hâlinde ise bu fiil ve davranışlarının
yükseköğrenim kurumu dışında gerçekleşmesi disiplin
cezası verilmesine bir engel oluşturmamaktadır ancak,
ayrıca, Danıştayın 8. Dairesinin 24/12/98 gün ve 98/4045
esas sayılı ve 98/4564 karar sayılı kararı da yine
aynı zamanda İdari Dava Dairelerinin 20/3/92 gün ve 1992/68 esas
sayılı kararı da bu hususa dayanak teşkil etmektedir.
Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğrunun (6/1806) esas numaralı
soru önergesini cevaplandırıyorum: Tokat Valiliğinden alınan
konuya ilişkin bilgiden, ilçe merkezleri bazında ilköğretimde
derslik başına düşen öğrenci sayısının
Erbaada 28, Niksarda 24, Turhalda 26 ve Zilede 22, ortaöğretimde
derslik başına düşen öğrenci sayısının Erbaa
ve Niksarda 28, Turhalda 29 ve Zilede 34 olduğu
anlaşılmaktadır. Bu oranlar Türkiye ortalamasının
altında olup bütün illerimizde olduğu gibi Tokat ilinde de her
yıl, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu
gereğince mahallinde valiliklerce planlanan ve uygulanan ilköğretim
kurumları yapım programlarında yer alan yatırımlar ve
Bakanlığımızca merkezden planlanan yatırımlarla
mevcut durumun daha da iyileştirilmesine
çalışılmaktadır.
Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğrunun (6/1807) esas numaralı
soru önergesini cevaplandırıyorum: Çocuk ve gençlerimizin risklerden
korunmasını sağlamak ve onları psikososyal anlamda daha
sağlıklı ortamlarda yetiştirmek amacıyla
Bakanlığımızın 2006 yılı Ağustos
ayında yürürlüğe koyduğu Eğitim Ortamlarında
Şiddetin Önlenmesi ve Azaltılması Strateji ve Eylem Planı 2006-2011
çalışmaları sürdürülmektedir. Bu kapsamda sigara, alkol ve
diğer madde kullanımını önlemeye yönelik olarak 2008-2009
eğitim öğretim yılında seksen bir il bazında
eğitim ve öğretim faaliyetleri uygulanmıştır. Sigara,
alkol ve diğer madde kullanımını önlemeye yönelik olarak
gerçekleşen eğitim, seminer ve konferanslar sonucunda toplam 1 milyon
806 bin 950 öğrenci, 474.838 veli ve 129.284 öğretmen
bilgilendirilmiştir. Gelişimsel rehberlik anlayışıyla
hazırlanan İlköğretim ve Ortaöğretim Kurumları Sınıf
Rehberlik Programı, 2006-2007 eğitim öğretim yılında
uygulanmaya konulmuş olup, Programın genel amacı
öğrencilerin sağlıklı psikososyal gelişimlerini
desteklemektir.
Ayrıca,
Bakanlığımız, Çıraklık ve Yaygın Eğitim
Genel Müdürlüğü koordinatörlüğünde Avrupa Birliğinin mali
katkısı ve UNICEFin teknik desteğinde başlayan Önce
Çocuklar, Çocuk Koruma Mekanizmalarının İl Düzeyinde
Modüllenmesi Projesi kapsamında Bakanlığımız
tarafından geliştirilen 7-19 Yaş Aile Eğitimi Programı
ve Yaşam Becerileri Eğitimi Programı çerçevesinde madde
bağımlılığı ve kullanımıyla ilgili
devam eden eğitim ve önleme çalışmaları da bu kapsamda
kullanılmaktadır.
Diğer
taraftan, Bakanlığımız, çocuk ve gençlerimizi risklerden
koruma amaçlı önleme faaliyetleri yürütmekte olup okullarda madde
kullanımı ve bağımlılığıyla ilgili
istatistiki bilgiler tutulmamaktadır.
Saygıyla
sunulur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
2 -soru
soran- arkadaşımız var, zamanımız da var, onun için
üçer dakika veriyorum.
Sayın
İnan
MÜMİN
İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, geçtiğimiz hafta Fethiyede annesi dershane
parasını ödeyemedi diye hapse giren ve bunalıma girip intihar
eden Soner gencin acısı, Soner gencin kaybı Türk eğitim
sistemi için bir ayıp olsa gerek diye düşünüyorum. Bugün ekonomik
kriz içerisinde sadece esnafta, sanayicide ve diğer sosyal kesimlerde
değil, maalesef dershanelere de borcunu ödeyemeyip
sıkıntıya düşen birçok velimiz bulunmaktadır. Dolayısıyla
bu konunun dikkatli bir biçimde ele alınması gerektiği de
apaçık bir gerçek olarak ortada durmaktadır.
Diğer
taraftan, Ankaraya
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Karabaş
MEHMET
NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Teşekkür ederim Başkan.
Şimdi,
öncelikle benim soruma tam cevap verilmedi. Eğitim-Sen Bitlis Şube
Başkanı hakkında,
1)
Eğitim-Senin etkinliğine DTP yöneticilerinin katılması,
2)
Eğitim-Sen Şube Başkanının, Belediye
Başkanının icraatlarını eleştirmesi,
3)
Eğitim-Sen Şube Başkanının AK PARTİye AKP diye
hitap etmesinden kaynaklı soruştur-ma açılmıştı.
Şimdi,
Valinin verdiği cevapta şöyle diyor; diyor ki: Sendikanın
etkinliğine siyasi partiler katılabilir. Zaten Eğitim-Sen
Şube Başkanı olarak soruşturma açılmamış,
657 sayılı devlet memuru olduğu için soruşturma
açılmış. diyor. Peki, şimdi, kamu emekçilerinin,
memurların sendikaları var. İşte, KESK, Memur-Sen, Kamu-Sen
ve bunların da hepsinin genel merkez yöneticileri, şube
başkanları, şube yöneticileri memurlardan oluşur. O zaman,
soruşturma açılmaması için, sendikaların, şube
başkanlarını ve yöneticilerini memur olmayanlardan, kendilerinden
olmayanlardan alması gerekiyor. Bu nedenle, hem Valinin verdiği cevap
aslında şeye denk gelmiyor. Eğer sendikalar etkinliklerine
siyasi partileri davet edebiliyorsa, siyasi partilerin sendikaların
etkinliklerine katılmasında yasal bir sakınca ve engel yoksa, bu
konuda Valiliğin açtığı soruşturma da
haksızdır ve yine, en ilginç olanı, işte, AK PARTİye
AKP dediği için
Ben
Sayın Bakanlığa soruyu sorduğum zaman, soruşturma
gerekçesini de iliştirmiştim. Bunların hepsi vardı, bunlar
birlikte verilmedi.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Üçer, siz girdiniz ama sorunuz olmadığı için siz
soru soramıyorsunuz İç Tüzüke göre.
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Soru sormuyorum da, yerimden kısa bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN
İşte o olmuyor.
Şimdi,
soru-cevap işleminde soru soran arkadaşlar yeniden soru
sorabiliyorlar. Ha iş bittikten sonra 60ıncı maddeye göre
olabilir.
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Ben işlem bitti diye
BAŞKAN
Hayır, soru-cevap meselesinde olamıyor. Yani İç Tüzük olarak
söylüyorum.
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Sayın Başkan, şimdi, ben zaten soru-cevap
esnasında söz talebinde bulunmadım. Arkadaşlarımın söz
talebinden sonra, soru-cevap işlemi bittikten sonra
BAŞKAN
Daha bitmedi, bitsin o zaman vereceğim.
ÖZDAL
ÜÇER (Van)
yerimden eğitim sorunlarıyla ilgili kısa bir söz
hakkı talep ediyorum.
BAŞKAN
O zaman vereceğim. Şimdi, Sayın Bakan yani onu izah etmek
için
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Tamam, teşekkür ederim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Sayın İnanın
sorusu
Bu geçtiğimiz günlerde Muğlanın Fethiye ilçesinde
dershane borcunu ödeyemediği için annesinin cezaevine girdiğini ve
intihar eden bir gencimizin dramını hep birlikte okuduk. Gerçekten
her şeyden önce eğitim ve öğretim çerçevesi içerisinde bir
konuyla ilişkili bir intiharın olması, bir aile
dramının yaşanmış olması hepimiz adına,
hepimiz için de son derece üzüntü vericidir. Elbette ki ben Millî Eğitim
Bakanı olarak bu olaydan çok daha büyük bir üzüntü duydum ve meseleye
Fethiye İlçe Millî Eğitim Müdürlüğümüz devreye girdi ve borcu
ödedi ama şu olması gerekirdi: Keşke böyle bir olaydan biz çok
daha önce haberdar olsaydık. Bugüne kadar bizlere yansıyan, mümkün
olduğu kadar, hepiniz, eğitim ve öğretim adına, Millî
Eğitim Bakanlığı olarak çocuklarımızın
zaruri ihtiyaçları, ders kitapları, giyim kuşamları,
öğle yemekleri, taşıma ücretleri gibi eğitim ve
öğretim adına, gençlerimizi en iyi şekilde yetiştirmeye,
korumaya ve kollamaya çalışıyoruz. Tabii ki dershaneler de bizim
eğitim sistemimizin bu anlamda bir parçası. Yaptıkları
iş her ne kadar ticari bir yönü olsa dahi her şeyden önce bir
eğitim öğretim faaliyeti olduğunun farkına
varılması, özellikle alacakların tahsilinde bu kadar belki de
hoyrat bir yöntemin kullanılmaması gerekir. Bu vesileyle bunu
belirtmek isterim ve ölen gencimize Allahtan rahmet, ailesine de sabır
temenni ediyorum.
Niğdede
derslik ihtiyacına ilişkin bir soru ilave etti Sayın İnan
ve son yıllarda üniversiteye giren öğrenci sayısında bir
düşüş olduğu...
Niğdede
derslik ihtiyacının giderilmesi bütün illerimizde olduğu gibi
ihtiyaçlar doğrultusunda illerden aldığımız bilgiler,
o ilin gelişimine uygun ve Maliye Bakanlığı tarafından
tarafımıza tahsis edilen ödenekler çerçevesinde eşit, objektif,
adil bir şekilde dağıtılıyor. Dolayısıyla
Niğde iline özel bir muamele yapılmadığı gibi olumsuz
özel bir muamele de yapılmıyor. Niğde de -benim bilgim dâhilinde
olan çerçevede- derslik ihtiyacı bakımından sorunlu illerimiz
sıralamasında yer almıyor.
Üniversiteye
girme konusundaki il sıralamaları konusu çok mevzu ediliyor.
Özellikle iller bu konuda, üniversiteye öğrenci yerleştirme konusunda
Son sıradayız. veya Gerilerdeyiz. diye şikâyetçi oluyorlar
ama üniversiteye giriş sınavı merkezî bir sınav, hepinizin
de bildiği gibi bir sıralama sınavı her şeyden önce.
Türkiye bir sıralamaya tabi tutulduğunda da 1inci il ile 81inci il
arasında biz Bakanlık olarak ne kadarlık bir puan farkı
var, öğrencilerin ortaöğretimdeki öğrenme becerileri ve
başarıları arasındaki bir vasatın arasında bir
uçurum var mı, doğrusu biz buna bakıyoruz. Bu anlamda çok büyük
bir puan farkı yok 1inci il ile sonuncu il arasında ama üniversiteye
yerleşme konusunda... Her şeyden önce üniversiteye yerleşme bir
başarı ölçme değerlendirme değil, bir sıralama
sınavı. Dolayısıyla kontenjanların
sınırlı olduğu ve yükseköğrenim görme talebinde
bulunan genç sayısının yüksek olduğu sürece böylesi bir
merkezî sıralama sınavına ihtiyaç olduğu ortada.
Sayın
Nezir Karabaşın sorusunu ben tam anlamıyla açıklıkla
cevapladığımı düşünüyorum. Bir kez daha... Her
şeyden önce AK PARTİye AKP dediği için bir soruşturma
geçirmemiştir kendisi. Bir siyasi faaliyetlerle ilgili, Eğitim-Senin
etkinliğine katıldığı için de, Eğitim-Senin
sendikal faaliyeti çerçevesinde olduğu için de değildir bu. Tekrar
hakkında gerçekleştirilen soruşturma 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 7nci maddesinin birinci fıkrasında yer
alan açmak için söylüyorum- Devlet memurları siyasi bir partiye üye
olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin
yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta
bulunamazlar; görevlerini yerine getirirken dil, ırk, cinsiyet, siyasi
düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiç
bir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde
bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar. hükmüne aykırı
hareket ettiği ve buna sübut bulduğu
MEHMET
NEZİR KARABAŞ (Bitlis) İktidarları eleştiremezler mi
Sayın Bakanım?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (Devamla)
Dolayısıyla, tabii ki detayları var. Sadece AK PARTİye
AKP dediği için değil, bir memurun herhangi bir şekilde
kullanmasının mümkün olmadığı ifadeler var. Soruşturma
bu çerçevede tamamlanmış ve
sonuçlandırılmıştır.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, gündemin Sözlü Sorular kısmında yer alan
sorulardan 1, 128, 136, 144, 174, 176, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 230,
231, 297, 307, 309, 312, 314, 349, 383, 389, 431 ve 432nci
sıralarındaki sorular cevaplandırılmıştır.
Sayın
Üçer, iki dakikalık süre veriyorum.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, sözlü
sorular cevaplandırılırken zaman aşımına
uğrayan konularla ilgili yapay cevaplar verildiğine, dönemin Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından atamaları
yapılan Aslan Sinirle ilgili yolsuzluk iddiasına ve
Kızıltepedeki üniversite sınav uygulamasının
düzeltilmesine gidilip gidilmeyeceğine ilişkin açıklaması
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Sayın Başkan, teşekkürler.
Birkaç
yıldır soru önergeleri verdiğimiz hâlde sözlü soru önergelerinin
hikâyesini biliyoruz zaten. Zaman aşımına uğrayan konularla
ilgili yapay cevaplar verilmekte.
Bir
yolsuzluk olayını dile getirmiştik bizzat öğretmen, müdür
yardımcısı tarafından
İktidar tarafından
korunan, dönemin Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından
atamaları yapılan Aslan Sinirle ilgili yolsuzluk iddiasında
bulunmuştuk. Her nedense ceza verilmiş olmasına rağmen
habire terfi eden bir öğretmen bu. En son, tekrar, başka birinin
yerine, hak etmediği bir yere ataması yapılmış. Yani
Müdür Yardımcılığına atanmış biri, Orhan
Okay Lisesine ataması yapılan Sinan İmamoğlu belli bir
gerekçe olmadan Proje Müdürlüğüne alınıyor, onun yerine Aslan
Sinir atanıyor.
Aslan
Sinir kimdir? Hangi yetkiyle bütün bakanları bile farklı bilgiler
vermeye sevk edebiliyor? Gülen cemaatinin yakını olan KÖY-DERin ve
VÖDERin başkanlığını yapmış olması
onun siyasi etkisinin ana sebebi midir? Biz öyle düşünmekteyiz. Fakat
bunun resmî bir açıklamasının yapılması
gerektiğine inanıyoruz. Öğrenciler için ayrılmış
iaşeyi kendi zimmetine geçiren ve bu sebepten dolayı okul idaresi
tarafından disiplin cezası verilen bir kişi neden bu kadar çok korunmakta,
kollanmakta ve atamasına yardımcı olunmaktadır?
Ayrıca
Kızıltepeyle ilgili, Kızıltepedeki üniversite sınav
uygulamasının düzeltilmesine gidilecek midir?
Başka
bir sorun da Aslan Sinir hakkında soruşturma talebinde bulunan
öğretmenler hangi gerekçelerle
cezalandırılmışlardır? Bunlara neden disiplin
cezası verilmiştir? Birini şikâyet etmek suç mudur? Gülen
cemaatinin kontrolünde olan Van Öğretmen Derneğinin...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Alınan karar gereğince, diğer denetim konularını
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan, Ankara Milletvekili Sayın Haluk İpekin;
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu ve
18 milletvekilinin, Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe ve
Denizli Milletvekili Sayın Ali Rıza Ertemürün, Denizli Milletvekili
Sayın Hasan Erçelebi ve 10 milletvekilinin, Diyarbakır Milletvekili
Sayın Gültan Kışanak ve 19 milletvekilinin, Şırnak
Milletvekili Sayın Sevahir Bayındırın, Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Sayın Oktay
Vural ve Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandırın,
Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Gençin, Denizli Milletvekili Sayın
Hasan Erçelebi ve 5 milletvekilinin benzer mahiyetteki kanun teklifleri ile
Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
4.- Ankara Milletvekili Haluk İpekin,
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 18
Milletvekilinin, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve
10 Milletvekilinin, Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak ve 19
Milletvekilinin, Şırnak Milletvekili Sevahir
Bayındırın, Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi ve 5 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ile Anayasa Komisyonu Raporu (2/636, 2/123, 2/200, 2/288, 2/304,
2/342, 2/364, 2/474, 2/596) (S. Sayısı: 490) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
Geçen
birleşimde, İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmış
ve maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci
bölüm 1 ila 17nci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci
bölüm üzerinde söz isteyen bütün grupları okuyorum: Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Sayın Sevahir Bayındır, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Mustafa Ataş.
Şahısları
adına: Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik, Konya Milletvekili
Sayın Atilla Kart.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan yasal düzenlemenin birinci bölümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu şahsım ve grubum adına
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, sekiz yıla yakın bir süreden bu yana Türkiyeyi
yönetmekte olan Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı, seçimlerin
dürüst ve güvenilir olmasını sağlamak amacıyla bu yasal
düzenlemenin getirildiğini ifade ve iddia etmektedir.
Öncelikle
ve önemle ifade ediyoruz: Getirilen bu teklif, esas itibarıyla Hükûmetin
bilgi, talimat ve yönlendirmesiyle hazırlanmış olması
sebebiyle, özü itibarıyla tasarı niteliğindedir. Hükûmet, ilgili
kurumların görüşlerini almak istememiştir, bu kurumların
muhtemel aykırı görüşlerinin resmî kayıtlara intikal
etmesini istememiştir.
Seçim
sathı mailine girildiği bir dönemde böylesine önem arz eden bir
teklifin komisyona intikali ve görüşülmesinde de -en hafif deyimiyle ifade
ediyorum- tuhaflıklar yaşanmıştır.
298
sayılı Yasayla ilgili olarak sekiz adet kanun teklifinin
varlığı, mevcut olduğu Komisyon Başkanı
tarafından bilinmekte olmasına rağmen bu teklif sahiplerine
duyuru yapılmadan emrivaki ve oldubittiyle komisyon
çalışmaları sürdürülmüştür. Bu konudaki
değerlendirmelerimizi ve uyarılarımızı komisyon
aşamasında ayrıntılı olarak yaptık. Bu tablonun
alt komisyon çalışmaları esnasında da
yaşanmış olması, devam etmiş olması bu
tasarıya yönelik kuşkularımızı daha da
artırmıştır.
Değerli
milletvekilleri, teklif artı tasarı niteliğinde olan bu
düzenlemede bir taraftan mülki idarenin etkinliği artırılmakta,
diğer taraftan ise bu anlayışla bağlantılı olarak
kolluk gücünün, polisin oy kullanma sürecine müdahalesini sağlayacak, bu
ortamı yaratacak bir altyapı hazırlanmaktadır. Özellikle
2007 seçimlerinde bu yönde çalışmaların, bu yönde müdahalelerin
yapıldığına dair ciddi endişelerimiz var, bilgilerimiz
var. Seçimlerde kolluk gücünün ve polisin her türlü usulsüzlüğü yaptığına
dair ciddi bulgular söz konusu oldu, 2007 seçimlerinde bunları
yaşadık. Bunları ifade ederken elbette belli bir sayıdaki
grubu kastediyorum, güvenlik güçleri bünyesindeki belli bir grubu kastediyorum.
Burada görev ve sorumluluk anlayışı içinde üstün bir görev ve
sorumluluk anlayışıyla görevini yapan emniyet
camiasını, tüzel kimliğini ayırarak bu değerlendirmeyi
yapıyorum.
Bu
süreçte şunları biliyoruz: Bazı haber ajansları
mensuplarının tüm Türkiyede tüm sandıklarda görev
üstlendiklerini, âdeta ikinci bir görev üstlendiklerini, parti memuru
anlayışı içinde görev yapan emniyet mensuplarıyla, belli
bir bölüm emniyet mensuplarıyla iş birliği içinde oldukları
bilinmektedir. Polisin ve valilerin bir bölümünün parti memuru, parti komiseri
disipliniyle görev yaptığı bir ortamda seçim güvenliği
denetiminde zorlukların yaşanacağı bir gerçektir.
Yine, bu
süreçlerde sandık sonuçlarına ilişkin tutanakların ilçe
seçim kurullarına nakli esnasında ekip arabalarında sahte
imzalarla ve hazır oy torbalarıyla değiştirmelerin
yapıldığı, itirazlarda gerçeğin ortaya
çıkmaması için gerçek oy torbalarının belirlenmiş ve
kontrol altındaki bazı yerlere atıldığı,
gizlendiği ya da yok edildiği, ilçe ve il seçim
sonuçlarının Yüksek Seçim Kuruluna elektronik olarak
aktarılması esnasında da dijital oynamaların
yapıldığına dair ciddi kuşkular hâlen
varlığını korumaktadır.
Bu
kuşkular, geldiğimiz dönemde, geldiğimiz süreçte daha da
artmıştır. Siyasi iktidarın seçimi kaybedeceği
endişesi ve paniğiyle kamu gücünü kötüye kullanmak suretiyle
sandığa her türlü müdahaleyi göze alacağından endişe
ediyoruz. Böyle bir tablonun yaratabileceği vahim sonuçları ise
ayrıca ifade etmeyi gerek görmüyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu kuşkular kamuoyu vicdanını tatmin edecek bir
şekilde mutlaka giderilmelidir. Bu tasarı bu kuşkuların
giderilmesi için bir fırsat ve imkândı ancak bu kuşkular
giderilememiştir, giderilememiş durumdadır. Gelinen aşamada
emin bir şekilde ifade ediyoruz ki muhalefet partilerinin bu süreçte
yapmaları gereken şudur: Âdeta gölge il ve ilçe seçim kurulları
oluştururcasına belli bir disiplin içerisinde sandıkları
takip etmeleri zorunluluğu vardır. İlçe seçim kurulunda manuel
sonuçların tutanağa bağlanması mutlaka takip edilmelidir.
Ancak bu takdirde yapılan usulsüzlüklerin seçim anında eş
zamanlı olarak tespiti mümkün olabilecektir. Siyasi partilerin kendi örgüt
ve temsilcilerini bu anlamda mutlaka eğitmeleri zorunluluğu
vardır.
Bu tespitlerimizi
yaptıktan sonra bir diğer konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum
değerli milletvekilleri. Geldiğimiz aşamada şöyle bir
tabloyla karşı karşıyayız: Türkiye, kurumlar
arasında nüfus ve seçmen sayısı
farklılığını hâlen yaşıyor. Bu noktada,
Sayın Bakan ve ilgili bürokratlar yanlışımız varsa
bizi lütfen uyarsınlar çünkü son derece vahim rakamlardan ve tablolardan
söz edeceğim. Temenni ederim ki yanılmış olalım ama
aradan geçen yedi yıla rağmen nüfus sayısında ve seçmen
sayısında 4 milyon civarında bir boşluk varsa ve bu
boşluk hâlen giderilemiyorsa, bu konuda tatminkâr bir açıklama
yapılamıyorsa orada seçim güvenliğinden hiçbir şart
altında söz etmek mümkün değildir.
Bakın,
değerli milletvekilleri, TÜİK rakamlarına dayanarak söylüyorum
ve Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü
kayıtlarına dayanarak söylüyorum: Teknik bir devlet
yapılanmasında, ciddi bir devlet yapılanmasında, takdir
edersiniz ki bu iki kurumun gerek nüfus sayımı bilgilerinin gerekse
seçmen sayımı bilgilerinin birbirlerini tamamlaması gerekir ama
neyi görüyoruz? Bakın, tablo şu değerli arkadaşlarım,
TÜİK rakamlarına göre söylüyorum, 29 Mart 2009 tarihi itibarıyla
söylüyorum: Kayıtlı seçmen sayısı 48 milyon 49 bin 446
-bunların kayıtlara intikal etmesi gerekiyor- oy kullanan seçmen
sayısı 40 milyon 932 bin 260. 31 Aralık 2009 itibarıyla,
TÜİK kayıtlarına göre nüfus 72 milyon 561 bin 312 değerli
milletvekilleri.
Peki,
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü
kayıtları nasıl bir tabloyu gösteriyor? Orada da bakıyoruz
ki değerli arkadaşlarım, on sekiz yaş üstü seçmen
sayısı 52 milyon 510 bin 835. Nüfus ne kadar? Nüfus, 76 milyon 175
bin 83 değerli milletvekilleri. Bunun açıklaması, bunun
anlamı nedir? Bakıyorsunuz, Türkiye Cumhuriyetinin iki kurumunun
hesapladığı seçmen sayısı arasında 4 milyon 461
bin 389 kişilik bir fark vardır. Değerli arkadaşlarım,
50-100 bin kişilik bir farktan söz etmiyorum, aşağı
yukarı 5 milyona yakın bir farktan söz ediyorum.
Peki,
aradan geçen yedi yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarına rağmen bu fark neden giderilemiyor, bu farkın
giderilmesi noktasında bugüne kadar yapılan çalışmalardan
neden sonuç alınamıyor; bunun açıklık kazanması
gerekiyor değerli arkadaşlarım. Siz Hükûmet olarak, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin yönetim sorumluluğunu üstlenen idari birimler
olarak, siyasi güç olarak, siyasi erk olarak böylesine fahiş bir
aykırılığı bugüne kadar giderememiş iseniz orada
ciddi bir soru işareti var demektir, orada
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ATİLLA
KART (Devamla) -
seçim güvenliğine yönelik olarak
cevaplandırılması gereken ciddi sorular vardır. Burada
seçim güvenliğini, seçimlerin dürüst bir şekilde
yapılmasını sağlamaya yönelik olarak getirildiği ifade
edilen, iddia edilen bu teklif artı tasarının
görüşmelerinde, Hükûmetin en başta bu konuya açıklama getirmesi
gerekiyor. Burada neyi görüyoruz? Türkiye Cumhuriyeti yönetiminin, yönetilmesi
aşamasında, ekonomide ve siyasetin finansmanında yaratılan
kayıt dışı yapılanmanın seçmen sayısında
ve nüfus sayısında da hâlen sürdürüldüğünü görüyoruz. Bu konuda,
Hükûmet, hem kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi sorumluluğu
adına hem de yasama denetiminin gereğinin yapılması
adına gerekli açıklamaları yapmak zorundadır.
İlerleyen aşamalarda bu konuları anlatmaya devam edeceğiz
ve bu konuda bilgilendirilme talebimizi ısrarla dile getireceğiz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kart.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın
Sevahir Bayındır. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU
ADINA SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 490 sıra
sayılı yasa değişikliği üzerine Barış,
Demokrasi, Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz
gibi, Barış Demokrasi Partisi diyemedim, Demokratik Barış
Partisi dedim. Sebebi de bu Siyasi Partiler Yasası ve Anayasa sorunudur.
Eğer 23üncü Dönem AKP Hükûmeti değişimde, siyasal temsilde,
adaleti sağlamada bütün düşüncelerin bu Meclise
yansımasını isteseydi, her şeyden önce partilerin
kapatılmasını engeller ve bunun devamında da yapılacak
olan seçimde eşit, adil temsiliyetin önünü açardı. Bu, alfabenin a,
b, csinin ası gibidir. Eğer siz demokrasiden bahsederseniz,
demokrasiden dem vurduğunuzu varsayıyorsanız, bunun birinci
şartı, demokrasinin birinci şartı temsilde adalettir.
Eğer temsilde adaleti sağlamak size bu kadar aykırı
geliyorsa lütfen, Adalet ve Kalkınma Partisinin o adalet bölümünü
ortadan kaldırın. Adınıza yakışmıyor,
adınız gibi temsil edilmiyorsunuz, adınızı
taşımıyorsunuz, yani o kavramları, o değerleri
taşımıyorsunuz. Biz isterdik ki ta 2008 yılında Siyasi
Partiler Yasasında ve yine seçim yasalarında değişiklik
yapılmasına dair verdiğimiz kanun değişikliği
tekliflerini de sadece bu hazırlanan kitapçığa
yapıştırıp işte Şöyle bir hazırlık da
yapılmıştı, onu da yapıştırdık...
Böyle bir zahmete girmeden gerçek anlamda bizim verdiğimiz kanun
değişikliği tekliflerinin biraz üzerinde düşünerek, biraz
gereklerini yaparak bu konuda adım atmalıydınız. O zaman
sormazlar mı, Siz neyi değiştirmeye
çalışıyorsunuz? Siyasi Partiler Yasasında barajı
olduğu gibi tutuyorsunuz, baraj değişmiyor, cinsler arası
eşitliği sağlayacak kota sistemi getirmiyorsunuz, cinsler
arası bu ayrımcılığa devam ediyorsunuz. Yine ne
yapıyorsunuz? Sadece sandığa giderken
Zaten bizler, bizim gibi
partiler seçim sürecinde o güvenlik güçleriyle cebelleşmekten hâlimiz viran,
perişan oluyor. Sanırım bu da yetmedi size, sandık
alanında, işte
Dolayısıyla,
eğer demokrasinin havarisi olarak kendinizi ifade ediyorsanız bunu
mutlaka pratikleştirmek zorundasınız. Bunun pratik
adımları da belirttiğimiz gibi, temsilde adalet, cinsler
arası eşitliği sağlamak, farklı inançların,
farklı kültürlerin, farklı siyasal düşüncelerin bu Meclis
çatısı altında birlikte var olmasını sağlamaktan
geçer. Ama ne hikmetse, her iktidar seçim barajını koruyor ve en son
kendisi barajın altında kalıyor. Biliyorsunuz, DSP de çok
direndi, Anavatan Partisi de çok direndi, 2002 seçimi öncesinde barajı
tutmakta çok kararlı ve ısrarlıydılar. Yani, kendi
imhasına, kendi intiharına dahi tercih edilen bu barajın
adı nedir? Bu baraj kime konmuş bir barajdır? İşte,
Kürtlerin, farklı kesimlerin, özgürce buraya gelip hakkaniyetçi bir ölçüde
burada yeterli sayıda kendisini temsil etmesinden korkuluyor, bu sesten
korkuluyor. Özgürlük sesinden, eşitlik sesinden, demokrasi sesinden
korkulduğu için, barajla bu ses sınırlandırılmaya çalışılıyor.
Bu, oy hırsızlığıdır aslında. Eğer siz
usulsüz ve demokratik olmayan yöntemlerle hak etmediğiniz kadar oy
alıyorsanız ya da vekil alıyorsanız, bu âdeta, açık
açık hırsızlıktır, oy
hırsızlığıdır, vekillik
hırsızlığıdır, halkın iradesinin temsili değil,
teslimiyeti çabasıdır. Yani, bu kadar teslim olmaya ve teslim almaya
dönük bir işleyiş hiç kimseye hayır getirmemiştir, sizlere
de hayır getirmeyecek. Bunun hayırsızlığını
bu dönem belki kurtarmaya çalışacaksınız ama asla ebedî
olmayacaktır. Bunu da bilmeniz lazım.
O yüzden,
demokrasi, her zaman herkese lazım, AKPye de lazım, CHPye de
lazım, MHPye de lazım ve bugün bu demokrasiyi getirmeyip de kendisi
tarihin dışına, yaşamın dışına
atılmış, sadece adı anılan bütün partilere gerekliydi,
size de gerekli olacak, bundan sonra gelecek olanlara da gerekli olacak.
Dolayısıyla
Siyasi Partiler Yasasını tartışırken aynı
zamanda Anayasa değişikliğinden bahsediliyor ve Anayasa
değişikliğinde kadınlara pozitif
ayrımcılıktan bahsediliyor.
Anayasanın
10uncu maddesi zaten eşitliklerden bahsediyor, 90ıncı madde
zaten uluslararası evrensel haklardan, hukuktan bahsediyor. Sorun bu
değil ki. Sorun, yasalarda bunun müeyyidelerini getirmek, bunun
yükümlülüğünü ilgili taraflara yüklemektir. Bu da nasıl olur?
Eğer siz cinsiyetçi yaklaşımdan vazgeçtiğinizi
varsayıyorsanız ya da pozitif ayrımcılığı
uygulayacağınızı taahhüt ediyorsanız bunun somut
göstergesi ancak kotayla olabilir. Çünkü dünya deneyimleri göstermiştir ki
ancak kota uygulandığında kadınların temsiliyeti artabilmiştir.
Yani 1990larda dünya parlamentolarında kadınların temsil
oranı yüzde 10 iken 2000li yıllarda yüzde 17lere yükselmiştir.
Nasıl yükselmiştir? İşte, ilgili parlamentolar kota
sistemini getirerek bunun önünü açmıştır, buna vesile
olmuştur.
Dolayısıyla
toplumsal cinsiyet ayrımcılığını ortadan
kaldırmanın, cinsler arası eşitliği
sağlamanın tek yolu, her şeyden önce, bu iktidarın erkek
egemenliğinden, erkek zihniyetinden, erkek erkinden alınıp
seyreltilmesi ve kadın temsiliyetinin katılmasıyla, katılımının
önünün açılmasıyla mümkün olur. Bunun, işte, iktidar
ilişkileri üzerinde ötekileştirilmiş, iktidar ilişkilerinin
erkek lehine kullanılmasından kaynaklı, kadının üzerinde
ekonomik, siyasal, özel, her türlü şiddetin uygulanmasının da
sebebi olduğu belirtilmiştir. Uluslararası toplantılarda,
kadın konferanslarında ve Birleşmiş Milletlerin
toplantılarında da bu teyit edilmiştir yani kadına
karşı ayrımcılık ve şiddetin, özellikle
iktidarın erkek eliyle uygulanmasından kaynaklı olduğu
tespit edilmiştir ve bu tespitten yola çıkılarak
Birleşmiş Milletlere üye olan tüm devletler Kadınlara
Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi
Uluslararası Sözleşmesini taahhüt etmiştir ve bu taahhüdün
gereği olarak da tüm bu üye devletler ve hükûmetler kendi önlerine kısa, orta, uzun vadeli
programlar koyarak bu ayrımcılığı ortadan
kaldıracağını taahhüt ediyor ve Türkiye de bu
sözleşmeye imza atmıştır ve yükümlülük altına
girdiğini beyan etmiştir.
Yine,
siyasi partilerde, bakıyoruz, erkekler hâkim. Dolayısıyla biz
verdiğimiz yasa değişikliği teklifinde eş
başkanlık sistemini öngördük. Yani bu zorunlu olmayabilir ama eş
başkanlık sistemi de bir yasal sistem olarak, bir hukuk sistemi
olarak kabul edilmelidir. Biz parti olarak bütün bu deneyimlerimizden
Yani
kadınlar belediyelerde, Parlamentoda, partinin ilgili kurullarında ve
hayatın her yerinde eğer bugün özgün, özerk örgütlenebiliyorlarsa,
eğer bugün bu kadar bir temsiliyeti geliştirebiliyorlarsa bunun tek
yolu kadınların tabii ki mücadelesi, aynı zamanda bu mücadelenin
bir hukuk zemininde güvenceye kavuşturulmasıyla mümkündür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEVAHİR
BAYINDIR (Devamla) Teşekkürler.
Bizim
partimizde yüzde 40 cinsiyet kotası vardır. Dolayısıyla her
iki cinsten en az yüzde 40 temsiliyet zorunlu görülmüştür. Yine, eş
başkanlık sistemini getirerek o tekçi ve erkekçi zihniyete en
merkezinden müdahale etmişizdir. Dolayısıyla, toplumsal iş
bölümü, rol paylaşımı tekçi ve erkekçi yaklaşımdan
alınıp -orada yeni bir imaj yaratıyorsun- cinsler arası
eşit temsil, cinsler arası eşit sorumluluk ve cinsler arası
bu sorumluluktan kaynaklı, kadının hem görünür
kılınması ve rol model olması açısından önemli
mihenk taşı rolünü görmüştür.
Bu
nedenle, Siyasi Partiler Yasasının mutlaka, bir an önce, bizim de
sunduğumuz, hem barajı içeren
Yine siyasi partilerde kadınlara
ekonomik bütçenin ayrılması lazım. Yani nasıl ki evde evin
reisi kadına istediği zaman istediği parayı veriyor ve
kadını her dakika kendine mecbur bırakıyorsa Siyasi
Partiler Yasasında eğer bu değişiklik yapılmazsa
erkek egemenliği kadını sadece mutfakta arka planda
çalıştıran bir pozisyondan çıkamayacaktır.
Bu duygu,
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum, başarılar diliyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bayındır.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.
(MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 490 sıra sayılı, 298 sayılı Kanun ile
2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununda değişiklik yapan
kanun teklifi üzerinde MHP Grubu adına birinci bölüm hakkında
konuşmak için söz aldım. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Anayasamız
uyarınca seçimler yargının genel yönetim ve denetimi
altında yapılır ve Türk demokrasisinin de kapısı
şüphesiz ki seçimdir. Burada Türk demokrasisi dediğimiz zaman
aklımıza ilk gelecek metin sanırım 298 sayılı
Kanundur. İşte bu kadar önemli bir kanun üzerinde
değişiklikleri görüşüyoruz ve bu kanun ve değişiklik
hükümlerine baktığımız zaman, öncelikle 1inci maddeden
başlayarak en çok oy alan ilk dört siyasi partinin Yüksek Seçim Kurulunda
temsilci bulundurabilmesi, açık yerlerde, güneşin batmasından
sonra sözlü propaganda yapılamaması, seçim bürolarına
ilişkin düzenlemeler, özellikle büroların devlet ve kamuya ait bina
ve tesislerde açılamaması ve diğer yandan da büro adresi ve
sorumlusunun kimlik bildiriminin mülki
amire, daha sonraki süreçte de ilçe seçim kuruluna vermesiyle açılmış
olması ve seçim bürolarının sözlü propaganda amacı
dışında da kullanılabilmesine imkân tanınması, diğer yandan siyasi
partilerin açık ve kapalı yer toplantılarının radyo ve
televizyonlardan canlı yayınlanabilmesine imkân tanıması
ama burada açıklık ilkesi gözetilerek şeklinde bir hükmü ne
yazık ki içermemesi nedeniyle bir eksiklik olarak görüyoruz.
Vatandaşın
e-posta adreslerine gönderi yapılmaması ve vatandaşın elektronik
saldırıya uğramaması konusunda bir düzenleme ve medya
araçları ile kamuoyu araştırmaları, anketler, tahminler,
bilgi ve iletişim telefonları yoluyla mini referandum gibi adlarla
bir siyasi partinin veya adayın lehinde veya aleyhinde veya
vatandaşın oyunu etkileyecek biçimde yayın yapılmasının
ve herhangi bir surette dağıtımının yasaklanması.
El
ilanları ve her türlü matbualar üzerinde Türk Bayrağı ve dinî
ibarelerin kullanılmaması ve radyo ve televizyonlarda ve diğer
seçim propagandalarında Türkçenin kullanılması zorunluluğu
gibi birtakım hükümler içermekte ve bunun yanında 60ıncı
maddeyi düzenleyen 8inci madde hükmü de yine madde
başlığını değiştirerek seçimin
başlangıç tarihinden itibaren sona erdiği tarihe kadar bayrak,
afiş, poster, pankart ve benzeri malzemelerin asılabilmesi hükmünü
getiriyor ve seçimin son otuz gününde sabit ilan ve reklam yerlerinden
yararlanma -parasız ya da ücretli,
ticari amaçlı- billboardların tahsisinin düzenlenmesi hususu,
seçimin son gününden kırk gün öncesine kadar ilan ve reklam yerlerinin
ilçe seçim kurullarınca belirleneceği ve üç gün içinde de ilçe seçim
kurullarınca siyasi partilere bunun duyurulacağı ve kiralama
amaçlı duyurulacağını düzenliyor.
İlan
ve reklam yerleriyle ilgili yasaklar getiriliyor ve burada mülki makam yetkili
kılınıyor. Seçim takviminin son otuz günlük süresi
dışında mülki amir, son otuz gün içinde de ilçe seçim kurulu ve
bu 10uncu maddede de seçim sandıklarıyla oy verme kabinlerinin
boyutları ifade edilmekte. Ayrıca 11de birleşik oy
pusulası ve zarflara bir standart getirilmesi düzenlenmiş ama bu
arada Yüksek Seçim Kurulunun o 16 Mart 2010 tarihli yazısının
gereğinin de yerine getirilmediği netlikle görülmektedir ve yeni bir
kavram olarak da sandık çevresi getirilmekte ve sandık çevresinde
çağrı üzerine gelen kolluk güçleri şeklinde bir kavram
geliştirilmekte. Medya mensuplarının sağlık çevresinde
sandık başı işlemlerine engel olmamak şartıyla
haber amacıyla görüntü ve bilgi elde etmelerinin serbestiyeti
tanınmakta, bunun da nasıl uygulanacağı ve nasıl
kullanılacağı konusunda tereddütler içermektedir.
Yine,
sandık alanında alınacak güvenlik önlemleri ve yasaklar
konusunda özellikle sandık alanında bina sorumlusunun kolluk
güçlerini çağıracağı hükmünü amir bir düzenleme
yapılmakta. Bina sorumlusu yoksa sandık kurulu başkanı veya
sandık kurulu üyesinin de çağırabileceğini düzenlemektedir.
15inci
madde de, onaylı sandık seçmen listelerinde kayıtlı
olmayanların oy kullanması, seçme yeterliliğini bu esnada
kaybetmiş olanların, tutuklu sandık seçmen listesine
kayıtlıyken tahliye olanların ve hüküm giymiş
olanların oy kullanamayacağını düzenlerken, diğer
yandan, Türkiye Cumhuriyeti kimlik no.su olmayanların oy
kullanabileceğine ilişkin yeni bir düzenleme getiriliyor. Burada,
seçmen bilgi kâğıdı ya da Yüksek Seçim Kurulunca kabul edilen
kimlikle oy vermeye işaret ediyor.
Yine
17nci madde de ayrıca kapalı oy verme yerinde uyulması gereken
hususları düzenle-mektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 298 sayılı Yasanın
ilk 17nci maddesinde, yani birinci bölümünde yapılmakta olan bu
düzenlemelerin çok önemli bir kısmının Yüksek Seçim Kurulunun
ilgili genelgeleri uyarınca zaten uygulanageldiğini bilgilerinize
sunmak isterim ancak 298 sayılı Kanunda yeni bir düzenlemeye
gidilmesinin zamanlamasının şu aşamada yanlış
olduğunu düşünmekteyiz. Çünkü zaten uygulanmakta olan ve şu ana
kadar en ufak sorun çıkarmayan seçim uygulamalarının 298 olarak
bugünlerde getirilmesinin başka anlamlar
taşıdığını biz ciddiyetle düşündük ve
bunların, özellikle başta da ifade ettiğim gibi, demokrasinin
kapısının özellikle seçim olduğuna ve seçim
düzenlemelerinde hakkaniyeti, adaleti, eşitliği en iyi şekilde
korumamız gerektiğine biz gerek alt komisyonda gerekse Anayasa
Komisyonunda vurgu yapmıştık. Ancak biz, her şeye
rağmen, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Anayasa Komisyonu üyeleri
olarak komisyon çalışmalarında -gerek Sayın Faruk Bal gerek
şahsım gerekse Nevzat Korkmaz- birlikte söz konusu kanun teklifinin
içeriğinin birçok bölümünün yanlış olduğunu belirterek, bu
bölümlere katkı yaparak hiç olmazsa düzeltilmesi yönünde
katkılarımızı ifade ettik ama bunların iktidar partisi
mensupları tarafından kısmen dikkate
alındığını ve bizim uyarılarımızın
tamamıyla dikkate alınmadığını burada özellikle
dikkatlerinize sunuyoruz.
Güvenlik
güçlerinin kullanılması seçimde fevkalade önemlidir. Güvenlik güçlerini
olur olmaz, alelusul ya da farklı şekillerde istihdam ederek,
farklı yerlere kaydırarak ya da onların görev
anlayışını ve intizamını bozacak şekilde
kullanmak ve sandık ve çevresinde görevli olanların
dürüstlüğünün ve bütün partilere aynı mesafede olmasının
çizgisini bozmuş olursak Türk demokrasisi için en büyük yarayı
açmış oluruz. Buna özellikle dikkat etmek gerekiyor.
Bunun
dışında şunu ifade edebilirim, toplarsam: Aslında,
kanun teklifi olarak gelen bu metnin, demokrasimiz için fevkalade önemli olan
bu kanun teklifinin tasarı olarak Genel Kurula sunulması çok daha
anlamlı ve uygun olurdu. Buna dikkat edilmemiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
BEHİÇ
ÇELİK (Devamla) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ayrıca,
seçimin dürüst ve hakkaniyete uygun yapılmasını sağlayacak
tedbirler ve hükümler içermeliydi. Bu konuda birtakım soru işaretleri
mevcuttur ve Yüksek Seçim Kurulunun 16 Mart 2010 tarihli
yazısının gereği yerine getirilmeliydi, buna da
uyulmamıştır. O nedenle, bu eksiklikleri yüce heyetinize
özellikle bildirmek ve vurgulamak isterim.
Şahsım
adına alacağım bundan sonraki konuşmamda kalan bölümü ifade
etmeye çalışacağım.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Mustafa Ataş.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı ve
Ankara Milletvekilimiz Sayın Haluk İpek Beyin Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair, Meclisimizde bulunan
siyasi partilerin temsilcilerinin de bir kısmı arkadaşlarla
birlikte verdikleri, ayrıca bağımsız milletvekillerimizden
yine bazılarının bu değişiklikle ilgili verdiği
kanun teklifi üzerinde grubumuz adına birinci bölüm hakkında söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 298 sayılı Kanunda zaman içerisinde bazı
değişiklikler yapılmış ancak elli yıldan beridir
uygulamalarda -eski bir kanun olması münasebetiyle- yapılan
değişiklikler bugün yetersiz hâle geldiği için ve bazı
hükümler de özel kanunlarla yapılan değişikliklerle uygulanamaz
hâle gelmiştir.
Şimdi,
Mecliste grubu bulunan siyasi partiler olsun, Meclisin dışındaki
tüm siyasi partiler olsun, seçimlerde özellikle arzu edilen şey üç temel
başlıkta toplanabilir.
Her
siyasi parti ve kamuoyu, öncelikle, seçimlerin güvenli olmasını ve
demokratik bir ortamda olmasını arzu ederler.
Yine,
bütün siyasi partiler ve kamuoyu, seçim sonuçlarının kontrol
edilebilir bir pozisyonda olmasını arzu ederler.
Yine,
bütün siyasi partiler ve kamuoyu, seçim sonuçlarının en
hızlı şekilde sonuçlanmasını arzu ederler.
Bu
ortamlar sağlandığı zaman, herhâlde seçim kanunlarıyla
ilgili diğer teknik konular kamuoyunda ve siyasi partiler nezdinde
güvenilir olmak, hızlı sonuç alınabilir olmak ve kontrol
edilebilir olmak yani tekrar sayılabilir olmak herkesin ortak arzusudur
diye düşünüyorum.
Şimdi,
yapılan değişikliklerle, benden önceki konuşmacı
arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi -her siyasi
partinin- il seçim kurullarında ve ilçe seçim kurullarında mutlaka en
çok oy alan dört siyasi partinin birer temsilcisi bulunur. Ancak Yüksek Seçim
Kurulunda bugüne kadar Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin dışında
belirlenen bu dört en çok oy alan siyasi partinin temsilcilerinin bulunmaması bir eksiklik
olarak görülmüş ve böyle bir teklif Meclisimize gelmiştir. Tabii,
buraya gönderilen siyasi partilerin temsilcilerinin oy kullanmadan sadece
temsilci sıfatıyla orada bulunmaları, demokrasimizin
gelişmesi ve kamuoyunun daha güvenilir bir pozisyon olarak görmesi
açısından önemli bir değişikliktir diye düşünüyorum.
Yine,
Meclisimizin gündeminde bulunan bir başka husus: Milletvekillerimizin birçoğu, siyasi
olarak, gün batımını aşan ve seçimlerdeki siyasi konuşmalarından
dolayı suçlu olarak görülmekte ve dokunulmazlıklarından
dolayı da bu davalara bakılamamaktadır. Bunun önüne geçmek için
gün batımını aşan iki saatlik süre içerisine kadar bu yasak
süresi uzatılmıştır. Bu da önemli bir değişiklik
diye düşünüyorum.
Yine,
seçim bürolarıyla ilgili düzenlemeler talep edilmiş. Tabii, gerek
bağımsız adaylar açısından gerek milletvekili
adayları açısından gerekse siyasi partilerin halkla bire bir
ilişkilerini kurma noktasında halkla temas sağlamak için
açılan seçim irtibat bürolarının daha düzenli ve kamuoyuyla daha
iyi ilişkiler sağlaması noktasında, çevreye
rahatsızlık vermeden, vatandaşlara rahatsızlık
vermeden bir düzenleme içermektedir, bununla ilgili açıklamalar
yapılmıştır.
Tabii,
her şey kanunla düzenlenemeyebilir. Seçim irtibat bürolarıyla ilgili
en önemli hususlardan birisi, siyasi partilerin bu irtibat bürolarını
denetleyebilir şekilde bir hassasiyet içerisinde olmaları, çevreye
zarar vermeden, gerek gürültüsüyle gerekse orada yapılan propagandalarla
çevreyi rahatsız etmeden bir düzen içerisinde bu
çalışmaların yürütülmesi siyasi partilerin de görevidir diye
düşünüyorum.
Bir
diğer husus: Bu düzenlemede önemli olan hususlardan birisi de, seçim
başlangıç tarihinden itibaren oy verme saatinin yirmi dört saat öncesine
kadar radyo ve televizyonlarda propaganda serbestliğidir. Biliyorsunuz,
son on gün bu propaganda yapılamıyordu. Bu propaganda süresinin son
yirmi dört saate kadar uzatılması da yine demokrasimiz
açısından uygun bir tekliftir diye düşünüyorum.
İnternet
ve cep telefonuyla propaganda yapılmasının yasaklanması
Evet, ilgisiz insanların bu anlamda siyasi partiler tarafından
rahatsız edilmesi de yine doğru bulunmayan bir
davranıştır diye düşünüyorum. Ancak, siyasi partiler kendi
üyelerine, kendi taraftarlarına istediği kadar mesaj çekebilir, seçim
propagandası yönünde çalışma yapabilir ama A siyasi partisinin B
siyasi partisinin mensuplarına böyle bir mesaj göndermesi ve o
insanları rahatsız edici bir şekilde davranış
sergilemesi doğru değildir diye düşünüyorum.
Bir
başka husus: Yine kamuoyunu etkileme anlamında seçimlerden on gün
öncesinde, yani oy verme gününden on gün öncesine kadarki süre içerisinde
herhangi bir kamuoyu yoklamasının gerek yazılı basında
veya gerekse görsel basında halkın yanlış yönlendirici ve
yanlış kanaatlerle kamuoyunun yanıltıcı bilgilerden
uzak tutulması için böyle bir yasak getirilmesi de yine doğru bir
tekliftir diye düşünüyorum.
Yine,
özellikle bu teklif içerisinde de belirtilen bir husus, siyasi partilerimizi
yakından, yakinen ilgilendiren bir husustur. O da siyasi partilerin,
propaganda amaçlı, caddeleri ve sokakları, çevreyi kirletici ve
toplumu rahatsız edici bir şekilde bayraklarla, reklam amaçlı
propaganda malzemeleriyle süslemesi artık gerilerde kalmalıdır
diye düşünüyorum. Dolayısıyla siyasi parti il, ilçe
binaları, teşkilat binaları ve
seçim irtibat bürolarının dışında kalan yerler
seçim kurullarının öngördüğü ve belirlediği yerlerin
dışındaki alanların çevreyi kirletecek şekilde
bayraklarla, malzemelerle donatılmasının doğru
olmadığını düşünüyoruz ve bu anlamda da bu teklifte
yer almıştır, ama bunun uygulanabilirlik noktasında siyasi
partilerin de gerekli hassasiyeti göstererek bu anlamda bir gayret içinde
olmaları, gelişen dünyamızda propaganda malzemelerinin
değiştiği bilişim dünyasında artık bunların
kullanılmaması doğru bir davranıştır diye
düşünüyorum.
Değerli
milletvekillerimiz, yine oy sandıkları
Hâlâ tahta sandıklarla
oy kullanılması gelişen dünyamızda Türkiye için bir
ayıptır diye düşünüyorum. Bunun şeffaf sandıklar
hâline dönüştürülmesi, böyle bir değişikliğin
yapılması da, aynı zamanda, oy kullanma mahallindeki oy verme
kabinlerinin de o çirkin görüntülerden, karton kutularla oy kullanma kabini
yapılan görüntülerden kurtarılarak belirli standartları olan
paravanların içerisinde oy kullanma sistemine geçiş de, evet
Türkiyenin modern bir ülke olduğunu şeffaf sandıklarla birlikte
ortaya koyacaktır diye, katkı sağlayacaktır diye
düşünüyorum. Ayrıca oy zarflarının ve oy
pusulalarının da bu anlamdaki gelişen teknolojiye ve
gelişen dünyaya ayak uydurması noktasında hem renkli oy
pusulalarının basımı hem de oy pusulalarının
zarflara sığamama gibi bir çirkinlik içerisinde olması
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MUSTAFA
ATAŞ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Oy
pusulalarının zarflara sığamamasından dolayı
yaşanan sıkıntıların da oy pusulalarındaki
ebatların değişikliğiyle giderileceğini
düşünüyorum.
Sandık
çevresindeki düzenin sağlanmasıyla ilgili siyasi partilerin
görevlendirdiği ve ilçe seçim kurullarının görevli
olduklarına dair verilen belgelerle sandık başında
görevlilerinin dışında görevleri olmayanların sandık
alanında, sandık bölgesinde bulunmaması da herhâlde hepimizin
arzusudur diye düşünüyorum. Maalesef, 29 Mart yerel seçimlerinde,
bazı bölgelerde, görevi olmayan kişilerin, kimliklerin sandık
bölgesinde bir tahakküm kurarak seçmen üzerinde âdeta yaptırıcı
ve onlara baskı uygulayarak oy kullandırma gibi bir eyleme hepimizin
şahit olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla, sandık
başında görevli olmayanların oy verme işlemi bittikten
sonra bölgeyi terk etmelerinin doğru bir davranış olduğunu
düşünüyorum.
Bu
kanunun ülkemize, milletimize ve siyasi partilerimize hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ataş.
Şahıslar
adına ilk söz, Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelikte.
Buyurun
Sayın Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490
sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde, tekrar, şahsım
adına söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.
Grubum
adına yapmış olduğum konuşmada ifade ve arz etmiş
olduğum hususlar dışında birkaç konuya
değineceğim, bir hatırlatmada bulunmak isterim.
Öncelikle,
tabii Demokrasinin kapısı seçimdir. derken, bu kapıyı iyi
muhafaza etmemiz, birilerine kırdırtmamamız, demokrasimizin
sonsuza dek yaşaması açısından fevkalade önemlidir. Ancak
burada görünün husus şu: Özelikle sandığın güvenliği,
sandık kurulunun, başkanın ve üyelerin müşahitlerin
bulunmasının yanında orada malum medyadan mı acaba birileri
olacak? Bir.
İkincisi,
sandık çevresi ve alanı ayrımına niçin ihtiyaç duyuldu ve
sandık çevresi içine kadar ve sandık alanında da sürekli hangi
güvenlik güçleri objektif ve subjektif iyi niyet kuralına göre bulunacak?
Bu
soruların cevabı şu anda boşlukta ancak ben şunu ifade
etmek isterim söz seçimden açılmışken: Bugün, medya,
toplumları doğrudan olumlu ya da olumsuz etkileyebilen en önemli
kitle iletişim araçlarının başında gelmekte ama bugün
sürekli hepimize bilgi bombardımanı şeklinde gelen bilgilere
baktığımız zaman artık bir yandaş medya
kavramıyla karşı karşıyayız. Medyayı bu
duruma getiren AKP İktidarıdır. AKP İktidarı,
Türkiyede medya üzerinden kontrolü sağlamak için demokrasinin âdeta
kalbine hançeri saplamıştır. Medyada kötü işler
olmuştur, olmaktadır ve AKP iktidarda kaldığı sürece
de olmaya devam edecek.
Diğer
bir konu, devletin ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının
Anayasaya göre sosyal devlet ilkesinin gereği olarak yapılmakta olan
yardımların yani hazinenin yani beytülmalın
yardımlarının âdeta bir siyasi partinin mensuplarının
kendi cebinden yaptığı yardımlar gibi sunularak
yoksullarımıza, fakirlerimize dağıtılması ve
bunun üzerinden oy devşiriciliği yapılması iktidar partisi
tarafından demokrasinin kapısının
kırıldığına en önemli işarettir.
Yeşil
kart uygulaması
2007 seçimlerinde yaşadık arkadaşlar. Ne
yapıldı burada? 15 milyon sayısına kadar çıkan bir
yeşil kart dağıtımı yapıldı. Seçim biter
bitmez bizim aziz vatandaşlarımızın yeşil
kartları elinden alındı. Aşağı yukarı 7
milyon civarında yeşil kart alındı ve böylece oy
simsarlığının en bayat, en bayağı örneklerini
2007 seçimlerinde de yaşadık ve kamunun tören ve
açılışları yapıldı. Tutuldu, TOKİ
açılışları adı altında bütün iktidar
mensupları giderek, oraya insanları zorla getirterek yoğun ve
yanlı, partizan ve eşitliksiz, adaletsiz, dürüst olmayan bir
propaganda faaliyetini icra ettiler. Böylece devletin imkânları tarumar
edildi ve böylece medyada, kamu kurum ve kuruluşlarında sosyal devlet
ilkesinin gereği olarak yapılan bütün aktivitelerde
insanlarımız istismar edildi. Bürokratlara dayatıldı ve
bunun yanında, geçici işçiler zorla getirilerek oy
kullandırıldı ve atılmakla tehdit edildiler ve siyaset
böylece, beytülmalin maalesef iktidar partisi tarafından kötü
kullanımı sonucu soyuldu, dağıtıldı ve bunun
sonucu olarak da haramın içerisine gark olmuş bir siyasal
iktidarı ne yazık ki Türk milleti gördü, yaşadı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
BEHİÇ
ÇELİK (Devamla) Artık, bu Seçim Kanunu görüşülürken bu tür
şeyleri hatırlatmak lazım ki, aynı hatalara düşmemek
ve demokrasinin hepimiz için gerekli olduğuna inanmak gerekiyor.
Demokrasiyle kumar oynamak, millî iradeyi istismar etmemek gerekir.
Değerli
arkadaşlar, ekonomi şu anda çökmüş durumda ve halk çaresiz,
perişan. Devlet kurumlarıyla kavga şiddetlenmiş durumda.
Tam bir fetret ve başıbozukluk dönemini hep birlikte idrak ediyoruz
ama biz Anayasayla, Seçim Kanunuyla burada uğraşıyoruz yani
bir anlamda demokrasinin kapısını kırıyoruz,
kırılan kapıdan kimler girer onu hep birlikte göreceğiz.
Her şeye rağmen güzel şeyler olsun istiyoruz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak.
Bu
duygularla hepinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Konya
Milletvekili Sayın Atilla Kart. (CHP sıralarından
alkışlar)
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan düzenlemenin birinci bölümü üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, seçim güvenliğini sağlamaya yönelik olarak
Bilgisayar Destekli Merkezî Seçmen Kütüğü Sistemi yani SEÇSİS
sisteminin bir müddetten bu yana uygulamaya girdiğini biliyoruz ancak bu
sisteme yönelik olarak da 2007 seçimlerinden itibaren çok ciddi
endişelerin olduğu da bir gerçek. Bu sebepledir ki tüm muhalefet
partileri bu konudaki kuşkularını muhtelif soru önergeleriyle
Hükûmete hep yönelttiler ancak burada hiçbir aşamada Hükûmetten tatminkâr
cevapların alınmadığını, daha doğrusu cevap
alınmamanın ötesinde cevap verilmediğini biliyor ve görüyoruz.
Bakın,
bu sorularda, soru önergelerinde neler soruluyor: Yüksek Seçim Kurulunda seçim
amaçlı kullanılan, SEÇSİS Projesinde kullanılan
işletim sisteminin özellikleri, bunların yarattığı
güvensizlik ve bazı Avrupa Birliği ülkelerinde bu sistemin
yasaklanıp yasaklanmadığı soruluyor. Bu projenin hangi
yazılım dili ya da dilleriyle gerçekleştirildiği soruluyor.
Bu projenin hangi veri tabanını kullandığı soruluyor.
Seçimlerde aday olamayacakların tespiti amacıyla Adli Sicil ve
İstatistik Genel Müdürlüğüyle on-line sisteminin, iletişiminin
kurulup kurulmadığı soruluyor. Seçmen olamayacakların
tespiti için Millî Savunma Bakanlığı Askeralma Dairesi
Başkanlığı ile bu iletişimin, bu
bağlantının kurulup kurulmadığı soruluyor. Siyasi
partilerin seçime katılıp katılmayacağını ve ülke
genelinde teşkilatlanma düzeylerini tespit amacıyla Yargıtayla
gerekli iletişimin kurulup kurulmadığı soruluyor.
Değerli
milletvekilleri, bu sözünü ettiğim soruların tamamı, takdir
olunur ki tamamen idari çalışmaya yönelik, idari sürece ilişkin
ve seçim güvenliğini doğrudan ilgilendiren konular. Ancak neyi
görüyoruz? Burada Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin imzasıyla
Yüksek Seçim Kurulunun cevabı esas alınarak şu cevabın
verildiğini görüyoruz: Verilen bütün cevaplarda, Yüksek Seçim Kurulunun
yaptığı çalışmaların yargı
çalışması niteliğinde olduğu, yargı yetkisinin
kullanılmasına yönelik olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir
denetim görevinin yapılamayacağı gerekçesiyle bu konulara cevap
verilmediği ve bundan böyle de verilmeyeceği ifade ediliyor.
Sayın Adalet Bakanı da bunları esas alarak, soru önergesine
cevap olarak ilgili milletvekillerine cevaben iletiyor.
Değerli
arkadaşlarım, şu çok açıktır ki, Yüksek Seçim
Kurulunun hem idari işlevi vardır hem adli işlevi vardır.
Burada Yüksek Seçim Kurulunun ilke kararının neden o yönde
kullanıldığına dair bir soru yöneltmiyoruz, doğrudan
idari nitelikte ve seçim güvenliğine yönelik olarak sorular yöneltiliyor
ama burada Adalet Bakanının, ilgili Bakanın Yüksek Seçim Kurulunun
bu cevabını esas alarak, soru önergesine cevap verilmediğini,
ısrarla cevap verilmediğini görüyoruz. Bunun yasama denetimiyle
bağdaşır bir yönü olabilir mi değerli milletvekilleri? Bu
durum, biraz evvel konuşmamda sözünü ettiğim nüfus ve seçmen
sayısı belirsizliği yanında bir başka boyutu, bir
başka belirsizliği, bir başka kuşkuyu doğrulayan çok
önemli, çok somut bir belirsizliği beraberinde getiriyor. Burada Hükûmet
bu konuya mutlaka açıklama getirmeli, mutlaka cevap vermelidir. Normal
şartlarda seçime bir yıldan fazla bir sürenin bulunduğu bir
dönemdeyiz. Bir yıl içinde bu konulara mutlaka açıklama
getirilmelidir. Bu açıklama getirilmediği takdirde, Hükûmetin bu
belirsizlikten yarar sağladığı yönündeki
kuşkularımız, endişelerimiz bir kez daha doğrulanmış
olacaktır.
Bir
seçimde seçmen sayısına yönelik olarak, nüfus sayısına
yönelik olarak iki ana kurumun, TÜİK ile Nüfus ve Vatandaşlık
İşleri Genel Müdürlüğünün verileri arasında 5 milyona
yakın bir fark varsa burada gerçekten vahim bir tablo var demektir. Bunu
hiçbir şekilde görmezden gelemeyiz, geçiştiremeyiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ATİLLA
KART (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Düşünebiliyor
musunuz, toplam seçmen sayısının yüzde 10u seviyesindeki bir
belirsizlikten söz ediyorum değerli milletvekilleri. Bunun anlamı
şudur: Seçimlerin meşruiyeti konusunda ciddi bir kuşkuyu
sürdürmeye devam ediyoruz. Bunun başka açıklaması olamaz. Bu
sebeple, henüz zaman müsait iken, henüz zaman yeterli iken Hükûmetin bu konuda
da mutlaka kamuoyunu tatmin edecek bir çalışma içine girmesi ve
yasama denetimi görevini engelleyen bir tavır içinde olmaması
gerektiğini bir kez daha ifade ediyor, bu değerlendirmelerle Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kart.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Soru için
giren bütün arkadaşlarımıza, cevap verebilmek için, birer dakika
süre vereceğim. Ama hızlı hızlı sorarsak herkese
sıra gelir.
Sayın
Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, seçim işlerinden Millî Eğitim Bakanı mı sorumludur?
Değilse, ilgili bakanın burada bulunmaması Meclise ve
milletvekillerine saygısızlık değil midir?
Sayın
Bakan, 4üncü maddeyle, siyasi partilerin ve adayların, televizyonlarda,
ayrı ayrı, açık oturumlara, ya da birlikte
katılabileceği ifade edilmektedir. Burada TVlerden yararlanmada bir
eşit zaman kullanma söz konusu olacak mıdır? Seçim döneminde AKP
para gücüyle ve yandaş medyasıyla televizyon ekranlarından
AKPlilerle yüz yüze akraba mı olacağız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Kart...
ATİLLA
KART (Konya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, biraz evvel yaptığım her iki konuşmada da TÜİK
ile Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün
nüfus ve seçmen sayısına yönelik kayıtları arasında 4
milyon 461 bin 389 kişilik bir farkın olduğunu ifade ettim.
Bunları, aslında daha evvelki süreçlerde, Cumhuriyet Halk Partisi
sözcüleri muhtelif aşamalarda dile getirdiler. Ancak Hükûmetin bu konuya
gerekli ciddiyet ve sorumlulukla yaklaşmadığını
görüyoruz. Takdir olunur ki seçmen sayısının yüzde 10u
seviyesindeki bir rakama isabet eden bu belirsizlik, beraberinde demokratik meşruiyet
kavramını da seçimlerin geçerliliği kavramını da
tartışmaları da belirsizlikleri de ve daha da ötesi bu
sürdüğü takdirde şaibeleri de getirecektir. Bu konuda açıklama
istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Uslu...
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, bu kanun tasarısıyla, sandık çevresini
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın İnan...
MÜMİN
İNAN (Niğde) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, kanunun gerekçesinde Özgürlükçü, çoğulcu parlamenter
rejimlerin temelinin özgür seçimlere dayandığı,
işleyişinin özgür ve eşit, dürüst seçimlerden
kaynaklandığı bilinen bir gerçektir. Özgür, eşit ve dürüst
seçimlerin yapılmadığı bir ülkede demokrasinin varlığından
söz edilemeyeceği kuşkusuzdur diye 1979 yılında YSK
Başkanının söylediği bir söz yer almaktadır. Fakat
görüyoruz ki son seçimlerde, devlet eliyle iktidar partisinin kendisine birçok
avantajlar sağladığı apaçık bir gerçektir.
Dün
Niğde-Bor ilçesini bir ziyaretimde Sosyal Yardımlaşma Fonunun
yönetimine, oradaki idaresine AKP Gençlik Kollarından bir
kardeşimizin atandığını gördüm ve AKP Kadın
Kollarında görev yapan kadın kardeşlerimizin ev ev
dolaşarak, Sosyal Yardımlaşma Fonundan, eğer kendilerine
oy verilirse destek vereceklerini ifade ettiklerini gördüm. Bunları
seçimde kullanacak mısınız, kullanmayacak
mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER
GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP Grubu
maalesef bu Parlamentonun karşısına, milletvekillerinin
soracağı sorulara bilgiyle cevap verecek kişilikte, nitelikte ne
hükûmet çıkarıyor ne komisyon çıkarıyor.
Bir:
Anayasanın 78inci maddesinde, bir seçim döneminde ara seçim
yapılır deniliyor, Anayasanın kesin hükmü. Niye ara seçim
yapmıyorsunuz?
İki:
Bu Seçim Kanununa bir tane fıkra ilave edelim: Her kim ki -siyasi parti
ve bağımsız- seçimlerde para dağıtarak, kömür
dağıtarak, herhangi menfaat dağıtarak oy alan olursa
şerefsizdir, namussuzdur. Vatandaşın oyu namus ve şereftir.
Vatandaşın namusunu ve şerefini satın almaya
çalışanlar da şerefsiz oğlu şerefsizdir. Bunu bir
fıkra olarak ilave etmeyi düşünüyorlar mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Üçer
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Sanırım Sayın Bakan seçimlerle ilgili, yetkili
bakanımız olmadığı için ben eğitimle ilgili
sorular soracağım.
Vandaki
proje geliştirme bölümüne atanan 18 öğretmenin neden 15i Gülen
cemaatine bağlı VÖDER derneğindendir? Maaşla ödüllendirilen
öğretmen ve idarecilerin kaç tanesi VÖDERlidir?
Sandık
görevlileri belirlenirken son iki seçimde neden özellikle Memur-Sen
temsilcileri sandık kurul görevine ya da sandık kurul
başkanlığına atanmıştır?
Seçim
Yasasıyla ilgili, dille ilgili
Zaten insanlar
doğallığında konuşuyorlar. Kendi dilini konuşma
hakkını çok ilkel bir yaklaşım olarak değerlendiriyor
musunuz?
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, bu tasarıda,
seçimlerde hediye dağıtan aday ve partilere ceza uygulaması
getiriyor musunuz?
İki:
Hediye dağıtan kamu görevlilerine kim suç duyurusunda bulunacak? Bu
kamu görevlileriyle ilgili bir ceza getiriyor musunuz?
Üç:
Sosyal yardımlaşma vakıflarının yaptığı
yardımları seçimlerden belli bir süre önce durdurup seçimler bitince
tekrar dağıtmayı ve buna göre de bir uygulama getirmeyi
düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Sayın Sakık
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bilindiği
gibi 2007 seçimleri öncesi burada ulusal bir ittifak yapılarak
bağımsızlara karşı bir hile yapılmış,
birleşik oy pusulasına bağımsızların ismi dâhil
edilmişti. Burada tabii biz bağımsız olarak seçimlere
katıldık ama isimlerimizi mercekle arayarak öyle buluyorduk,
büyüteçle.
Şimdi,
o dönem bölge milletvekilleri, AKPlisi, CHPlisi ve diğer siyasi partiler
bir bütün olarak Biz bu hileyi yaparsak Kürt halkı zaten okuryazar
değil
Böyle hukuken bir hile yaptılar. Bütün yasaların
üzerinde bir yasa vardır, o da vicdan yasasıdır. Acaba bu vicdan
yasası ne zaman harekete geçecek? Bu antidemokratik uygulamaları ne
zaman ortadan kaldıracaksınız? Yani bu hilelere başvurmadan
demokratik bir seçim yapma şansımız var mıdır yok
mudur? Onu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, sekiz dakikanız var.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Öncelikle,
bu kanunun görüşmeleri esnasında burada oturuyor olduğuma ve
Millî Eğitim Bakanı olarak bu konulara ilişkin sorumluluğum
olmadığına dair bir değerlendirme yapıldı.
Hükûmetin
bir üyesi olarak, bir hukukçu olarak, eski bir Anayasa Komisyonu üyesi olarak,
yapılan bu kanun hakkında yeteri kadar bilgi sahibiyim, bu konuda
sorulan tüm sorulara da cevap verebilecek düzeydeyim, dolayısıyla
Hükûmeti temsilen burada bulunmamda herhangi bir sakınca
olmadığı gibi, Genel Kurulun sorularına da cevap
verebilecek durumdayım.
Seçim
Kanunu veya Seçimlere yönelik çalışmalar denildiği zaman,
genellikle soruların niteliği, AK PARTİnin siyasi kampanya
esnasındaki kullanacağı gücü veya propaganda araçları
üzerinde yoğunlaşıyor. Türkiye Cumhuriyetinin belki de en büyük
kazanımlarından bir tanesi, kırk elli yıldır
demokratik seçimlerini gizli ve düzenli bir şekilde yapabiliyor olmasıdır.
Dolayısıyla, Türkiyede seçimler, her ne kadar seçimi kaybeden
partiler veya arzu ettikleri düzeyde oy almayan partiler tarafından seçime
yönelik şaibe iddiaları olmuş ise de, Türkiye Cumhuriyeti, hem
Yüksek Seçim Kuruluyla hem de tüm kurum ve kurullarıyla demokratik bir
seçim yapma, yönetimlerini seçimle değiştirme gücüne ve
olgunluğuna sahip bir ülkedir. Dolayısıyla, AK PARTİ de
seçimlerde, seçim kanunlarında kendisine tanınan ve Siyasi Partiler
Kanunu çerçevesindeki propaganda araçlarından yararlanmak suretiyle ve bu
propaganda araçlarından istifade etmek suretiyle seçimleri
götürmüştür. Bugüne kadar partimiz AK PARTİ hakkında seçim
kanunlarına aykırı bir propaganda aracı
kullandığına dair de herhangi bir işlem
yapılmamıştır.
ATİLLA
KART (Konya) Tunceli Valisi mahkûm olmuştur!
KAMER
GENÇ (Tunceli) Giresun Valisi mahkûm oldu!
ATİLA
EMEK (Antalya) Giresun Valisi mahkûm oldu Sayın Bakan, haberiniz yok mu?
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, lütfen
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) - Israrla
vurgulanan
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, lütfen
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) - Israrla
vurgulanan, yardımlar, özellikle, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Fonu çerçevesinde yardıma muhtaç
vatandaşlarımıza yapılan yardımlar, her nedense,
seçimle ilişkilendirilmiştir. Oysaki, 2002 yılından bugüne
kadar Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu, belki de ilk
kez, kuruluş amacına uygun olarak, sosyal desteğe ihtiyacı
olan dezavantajlı kesimlerin ihtiyaçları doğrultusunda
yardım yapmaktadır. Bu, elbette ki sosyal adalet duygusu, sosyal
devlet ilkesi çerçevesi içerisinde gerçekleştiriliyor. Öyle ki, insanlara
sadece gıda yardımı değil, bazen evinde yardıma
muhtaç, bakıma muhtaç bir çocuğun bakımı için görevli tutulmasına
kadar, bazı ailelerin giyim kuşam ihtiyacı olabilir, bazı
ailelerin beyaz eşya ihtiyacı olabilir, bazı ailelerin her ay
belli nakit bir paraya ihtiyacı olabilir.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Vali mi dağıtır bunları Sayın
Bakan?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
Dolayısıyla, bu çerçevede yapılan yardımlardır.
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Seçimden sonra da ihtiyacı olabilir!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Fonunun kaynakları sadece
seçim döneminde değil, hükûmet olduğumuz günden bugüne kadar, 2002
yılından bugüne kadar, eşit, adil, objektif kurallara
bağlı olarak uygulanıyor. Bunların seçimlerle hiçbir ilgisi
yok fakat Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonunun
(Gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Fonunun
(Gürültüler)
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Seçimden önceki iki ay içinde ve seçimden sonraki iki ay içinde
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Bakana soru sordunuz,
cevabını dinlemiyorsunuz.
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Cevapların soruyla ilgili olması lazım.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Soruya doğru cevap vermiyor.
BAŞKAN
Ben de duyamıyorum.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Fonunun kaynakları
genellikle bütçe açıklarının kapatılmasında ve
fonlanmasında kullanıldığı için, bugüne kadar da
gerçek amacına uygun hiçbir zaman kullanılmadığı için,
bu, mutlaka bununla ilişkilendiriliyor. Ama AK PARTİ, sosyal devlet
olma ilkesini gerçekleştirmiş ve özellikle toplumun muhtaç
kesimlerinin, dezavantajlı kesimlerinin yoksulluk
sınırından kurtulmaları için gerekli destekleri
yapmıştır. Şimdi, bu konunun sürekli bununla
ilişkilendirilmesi karşısında
Bu
hediye verme yasaklanacak mı? deniyor. Birçok muhalefet partisinin de
seçim meydanlarında baş örtüsü dağıtmaktan tutun da her
şeyi dağıttıklarına biz de şahit olduk. Bu seçim
kampanyalarına iki dönemdir milletvekili olarak biz de
tanığız ama bunların özellikle devlet politikası olarak,
sosyal devlet ilkesinin gerçekleşmesi çerçevesinde yapılan sosyal
yardımlarla ilişkilendirilmesi tamamen, AK PARTİnin sosyal
devlet olma ilkesi yolunda uygulamış olduğu bu olumlu
politikaların halk üzerindeki olumlu izlerini silmek, bunu seçimle
ilişkilendirmek şeklinde gerçekleşiyor. Hiçbir şekilde de
böyle bir propagandaya AK PARTİnin ne ihtiyacı vardır ne de
böyle bir şeye tevessül eder.
TEKİN
BİNGÖL (Ankara) Bak sen!
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Tunceli Valisi niye mahkûm oldu Sayın Bakan?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Sayın
Özdal Üçer Sandık görevlileri belirlenirken Memur-Sen üyeleri niye
görevlendiriliyor? diyor. Hiçbir sendika mensubuna bir özellik gösterilmiyor
ve seçimlerde görev alacak memurların görevlendirme kuralları ve
koşulları da önceden belli. Bunlara uygun bir şekilde
görevlendirme yapılıyor.
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Hayır yani öyle değil. Sendikalara göre yüzdeliği
kaçtır Sayın Bakan?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. Sanıyorum cevaplandırdım.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Başkan, sizin
aracılığınızla Sayın Bakana soru soruyorum. Sorum
gayet net ama cevaplarım dolambaçlı. Böyle bir şey olabilir mi
Sayın Başkanım? Sizin aracılığınızla
soruyoruz. Sorularıma doğru cevap vermek zorunda Sayın Bakan.
Veremeyecekse o zaman bir başka verebilecek bakan gelip oraya oturacak.
Kendisi ifade ediyor, diyor ki Ben Hükûmetin üyesiyim. Hükûmetin
faaliyetlerinden sorumluyum, konuya da hâkimim. Soru soruyorum, diyorum ki:
Siyasi partiler ve adaylar, radyo ve televizyonlarda birlikte ya da ayrı
ayrı programlara katılabilirler, röportajlar yapabilirler. diyor
kanunun 4üncü maddesinde. Bu maddede siyasi partiler bu televizyonları
eşit oranda mı kullanacak? diyorum. Hiç o tarafa basmıyor
Sayın Bakan; anlatıyor bana Sosyal Yardımlaşma Fonunun
faaliyetlerinden, meziyetlerinden, bunu nasıl
kullandığından. Sayın Bakanım, bunu size sordum.
AGÂH
KAFKAS (Çorum) Böyle bir yöntem var mı Sayın Başkan?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Sayın
Başkan, bu kanuni düzenleme çerçevesi içerisinde yer almayan hususlar
Yüksek Seçim Kurulu tarafından belirlenecektir ve Yüksek Seçim Kurulunun
belirleyeceği bir hususu bana soruyorsunuz.
Teşekkür
ederim.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Böyle bir, kanunun üzerinde Yüksek Seçim Kurulu olur mu
Sayın Bakan?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Böyle bir
usul var mı Sayın Başkan?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Yüksek Seçim Kurulu kanunu uygular Sayın Bakanım.
BAŞKAN
Evet, teşekkür ederim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Böyle bir
usul var mı Sayın Milletvekilim?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Derebeylik değil orası.
BAŞKAN
Soru-cevap işlemini bitirdik.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.52
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
490
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Burada.
Hükûmet?
Burada.
Birinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci
madde üzerinde iki önerge vardır.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 1.
maddesi ile değiştirilen 298 sayılı yasanın 17.
maddesinin 1. fıkrasına 3. cümle olarak aşağıdaki
cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Şahin Mengü |
Atilla Kart |
İsa Gök |
|
Manisa |
Konya |
Mersin |
|
Ali İhsan Köktürk |
Rahmi Güner |
Ali Rıza Öztürk |
|
Zonguldak |
Ordu |
Mersin |
"Bilgisayar
ortamında veri akışının güvenli ve aleniyet içerisinde
sağlanmasını teminen, yukarıda belirtilen partilerce,
ayrıca bilgisayar ya da elektronik uzmanı görevlendirilebilir."
BAŞKAN
Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1. Mad-desinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Akın Birdal |
Hamit Geylani |
|
Batman |
Diyarbakır |
Hakkâri |
|
Hasip Kaplan |
Sebahat Tuncel |
Pervin Buldan |
|
Şırnak |
İstanbul |
Iğdır |
|
M. Nezir Karabaş |
Osman Özçelik |
|
|
Bitlis |
Siirt |
|
Madde 1-
26/4/1961 tarihli ve 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanunun 17 inci maddesine aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"Seçime
katılan siyasi partiler, o siyasi parti genel başkanları
tarafından yazılı olarak yetki verilmiş olması
şartıyla Yüksek Seçim Kurulunda da bir asıl bir yedek temsilci
bulundurabilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet Katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Birdal. (BDP sıralarından alkışlar)
AKIN
BİRDAL (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 490 sıra sayılı Yasa Teklifi üzerine söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
bu tartışmalar yapılırken bence bu yasadan murat edilen
neyse, eğer gerçekten eşitlikçi, özgürlükçü bir yasa olacaksa, buna
felsefi olarak bakmak gerekiyor ve demokrasi kapsamında ele
alınması gerekiyor. Şimdi, bizim bu yasadan
anladığımız, önce, dilin özgür olması gerekiyor;
düşüncenin özgür olması gerekiyor; propagandanın eşit ve
özgür olması gerekiyor; ülkenin batısında ve doğusunda,
serbest, güvenli ve adil olması gerekiyor; seçimlerin güvenliği kadar
seçilmişlerin de güvenliğinin olması gerekiyor; temsilde adaleti
engelleyecek yasal, ekonomik ve sosyal engellerin ve barajların
kaldırılmış olması gerekiyor ki bu seçim demokratik
olsun, eşit olsun, adil olsun ve seçmenlerin iradesini ve halkın
iradesini yansıtabilmiş olması gerekiyor.
Şimdi,
önce düşünce özgür değil. Gerçekten, eğer seçimlerin adil, serbest
yapılabilmesi için herkesin düşüncelerini özgürce dile getirmesi
gerekiyor. Bakın şimdi paradoksa, örneğin, Demokratik Toplum
Partisinin Genel Başkanı Sayın Ahmet Türkün ve daha önceki
Eş Başkanımız Sayın Tuğlukun, seçimlerde
yaptıkları konuşmalardan ötürü partinin kapatılmasına
gerekçe oluşturuldu ve sonra da milletvekillikleri ellerinden
alındı. O nedenle, sadece, bu seçimlerde, gerçekten nasıl böyle
bir kürsünün özgürlüğü varsa seçimlerde kürsüler, konuşmalar özgür
olmalı. İkincisi çok önemli, seçimlerde dilin özgür olması
gerekiyor. Yani, şimdi örneğin, sözlü propaganda serbest ama
yazılı, görsel, broşür ve benzeri bütün araçlar yasak. E,
şimdi bu nasıl eşit oluyor? O nedenle, propagandada, gerçekten,
dil üzerindeki yasakların bütünüyle kaldırılması gerekiyor.
Herkesin istediği gibi, istediği şekilde kendi diliyle
propaganda yapması gerekiyor, yazılı ve sözlü olarak.
Hazine
yardımı zaten baştan aşağı adaletsiz.
Baraja
gelince: Zaten burada bütün maddeler üzerinde ayrıntılı
konuşulacak ama işte, üyesi bulunduğumuz topluluklarda en yüksek
baraj bizde. Yüzde 7 ile de hemen komşumuz, kuzeyimizde Rusya
Diğer
ülkeleri de, sırası geldiği zaman hangi ülkede ne kadar baraj
olduğunu da konuşacağız.
Ayrıca,
bu darbelerin
Örneğin darbe Anayasasına karşı olunduğu
söyleniyor ki doğrudur, 15inci maddenin de kaldırılması
isteniyor -geçici madde- ama ne yazık ki yine darbenin getirdiği
yasaklara, barikatlara sığınılıyor. İşte,
yüzde 10 baraj da bunun bir örneği.
Bağımsız
adaylar konusu, gerçekten bu seçimlerin adil ve eşit olmasının
önünde büyük bir engel. Birleşik oy pusulasında
bağımsız adayların adlarının yer almış
olması ve de çok küçük olması, ayrıca, yine, bu seçimlerin
demokratik olmadığının önemli örneği.
Seçimlerin
güvenliği kuşkusuz çok önemli. Örneğin bölgedeki seçimlerin
-özellikle çatışma hâlinde- eğer gerçekten demokratik,
eşit, adil ve demokrasiye, evrensel hukuka uygun olması isteniyorsa
bu Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü
sağlanmalı. Çatışmalı değil, serbest bir ortamda
seçimleri mümkün kılmak gerekiyor. Aksi takdirde bu
çatışmalı ortam, seçimlerin güvenliği gerekçesiyle
gerçekten birçok hilenin karışmasına neden oluyor ki biz
bunları somut olarak yaşıyoruz.
Şimdi,
seçimlerin gerçekten adil ve demokratikliği ne kadar önemliyse seçildikten
sonra insanların güvenliği de önemli. Bakın şimdi,
örneğin -yine onu tartışamadık- son bir haftada
Büyükşehir Belediye Başkanımız Osman Baydemir üzerindeki
tehditler. Tam bir paradoks.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AKIN
BİRDAL (Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Örneğin,
dört kez tehdit alıyor, beşinci kez şimdi birisi geliyor, 19
Mart, nevrozdan iki gün önce Osman Baydemiri öldürmek için geldiğini
ama sonradan Neden buradayım? diye kendisine soru sorup gidip karakola
teslim olduğunu
Bu hikâyeyi de ayrıca bir Genel Kurulunuzda yüce
Meclisle paylaşacağız. O nedenle, seçimlerin demokratikliği,
güvenliği ne kadar önemliyse seçilenlerin de güvenliği o kadar
önemli. Seçim anketlerinin, kararsız seçmen kitlesinin nasıl
etkilendiği
O nedenle, hukuka, gerçekten seçmenin iradesine dayalı
bir seçim ancak adil ve demokratik olur ve temsilde adaleti sağlayabilir.
Aksi takdirde egemen güçlerin otoritesine, militarizmin demeçlerine,
medyanın tayin edici gücüne bağlı seçim sonuçları olur ki
bunun da demokrasiyle ilişkisi olamaz.
Hepinizi
bu duygularla saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 1.
maddesi ile değiştirilen 298 sayılı yasanın 17.
maddesinin 1. fıkrasına 3. cümle olarak aşağıdaki
cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Şahin
Mengü (Manisa) ve arkadaşları
Bilgisayar
ortamında veri akışının güvenli ve aleniyet içerisinde
sağlanmasını teminen, yukarıda belirtilen partilerce,
ayrıca bilgisayar ya da elektronik uzmanı görevlendirilebilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önerge üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hepimizin
bildiği gibi, seçimler demokrasinin başlangıcıdır, ilk
çıkış noktasıdır. Millî iradenin tam, özgür olarak
yansıtılması için seçim sürecinin başlangıcından
sonuna kadar olan tüm sürecinin doğru ve dürüstlük kurallarına uygun
olarak yürütülmesi, yönetilmesi gerekmektedir. Bunun için de seçim
güvenliğinin sağlanması ve seçmen iradesinin sakatlanmaması
asıldır. Bir ülkede yaşayan insanların tümünün seçme
hakkını kullanırken bu seçme hakkını özgürce
kullanmaları asıldır.
Seçmenin
oyunu alabilmek için seçmen iradesinin sakatlanması aslında oy
hırsızlığından, oy avcılığından
başka bir şey değildir. Sayın Bakanımız -az
önceki oturumda- AKPnin seçimler öncesi yapılan yardımlarına
ilişkin açıklamasında dedi ki: Bu, sosyal devlet olma ilkesinin
bir gereğidir. Her nedense AKP ve yöneticilerinin aklına sosyal
devlet seçimlerden önce geliyor. Oysa seçimlerin dışında da
sosyal devletin görevleri vardır.
Sosyal
devlet olan bir ülkede, sosyal devlet ilkesinin hâkim olduğu bir ülkede
herhâlde gazileri sokakta açlıktan ölmez. Sosyal devlet ilkesinin geçerli
olduğu bir ülkede o ülkenin memurları pazarlar
dağıldıktan sonra pazar yerlerinden artık toplamak
durumunda kalmaz. Emeklileri yine çöplüklerden ekmek toplamak durumunda kalmaz
değerli arkadaşlarım.
Sosyal
devlet süreklilik ister, sadece seçimlerde olmaz. Eğer siz bir ülkede
nohut kamyonlarının, kömür kamyonlarının, buzdolabı ve
çamaşır makinesi kamyonlarının şoför mahalline
devletin valisini ve kaymakamını oturtarak devletin tüm
olanaklarıyla edinilen bu nohutları, kömürleri, çamaşır
makinelerini ve buzdolaplarını dağıttırıyor
iseniz, burada seçimlerin doğru dürüst yapıldığından
söz etmemiz mümkün değildir. Bu nohut kamyonlarının, bu kömür
kamyonlarının, buzdolabı ve çamaşır makinesi
kamyonlarının şoför mahalline kim oturuyor? Devletin
kaymakamını, devletin valisini buraya oturtan irade kimdir? Bu
kişiler Sayın Başbakanın emir ve talimatıyla buraya
oturmuyorlar mı? Demin söylenildi, efendim, AKPnin hukuka
aykırı hiçbir işlemi olamazmış. Tunceli Valisi
Sayın Mustafa Yaman, Yargıtay 8. Ceza Dairesince yedi ay on beş
gün hapse neden mahkûm edildi? Hangi suçu işledi de mahkûm edildi? Seçim
Kanununda
Buzdolabı dağıttığı için,
çamaşır makinesi dağıttığı için mahkûm
edilmedi mi? Bu eylemi yaparken bu kişi kendiliğinden mi yaptı?
Sayın Başbakan televizyonlara çıkıp Benim valim, benim
kaymakamım elbette ki bu kömür kamyonlarının şoför
mahallinde gidecek, ev ev dolaşacak. demedi mi?
Şimdi,
şu anda ve seçimlerden sonra acaba Sayın Başbakanın valisi,
Sayın Başbakanın kaymakamı bu kamyonların şoför
muhalline binip niye kömür dağıtmıyor, niye buzdolabı
dağıtmıyor, niye çamaşır makinesi
dağıtmıyor? Niye seçim zamanları bu dağıtma olayı
akıllara geliyor?
Değerli
arkadaşlarım, bakın, ülkede hukuksuzluğu, keyfîliği
gerçekten egemen, olağan bir yönetim biçimi hâline getirdiniz. Siz,
yaptığınız her eyleme, kendinizce doğru olduğunu
saydığınız her eyleme doğru diyenlere sadece
saygı gösteriyorsunuz. Yapılan işlemlerin hukuka, yasaya
aykırı olup olmadığına bakmıyorsunuz bile. Bu
ülkede gerçekten halkımızın en temel taleplerinden bir tanesi,
Türkiyedeki herkesin düşüncesinin özgür olarak Parlamentoya yansımasıdır,
yani temsilde adalet ilkesinin gerçekleştirilmesidir. Bir yandan darbe
edebiyatı yaparak 12 Eylül darbesi ürünü olan yasalara, Anayasaya
karşı çıktığınızı belirtiyorsunuz ama
işinize gelen darbe ürününün yasalarını, Anayasasındaki
maddeleri, hangileri işinize geliyorsa onlara da sıkı
sıkı sarılıyorsunuz değerli arkadaşlarım.
Böyle bir
çifte standartla demokrasi anlayışı olmaz. Demokrasi,
kişilere göre, kişilerin kendi yararlarına göre
olmamalıdır. Gerçekten bu konuda çifte standart
olmamalıdır. Dolayısıyla bu seçim kanunu, bugün halkın
ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir kanun
değildir, halkımızın
beklentilerini karşılamaktan çok uzaktır. Halkımız,
bugün, gerçekten demokratik temsiliyet ilkesine uygun olarak, gerçekten
temsilde adalet ilkesini gerçekleştirecek bir seçim kanunu istemektedir.
Herkes düşüncesini özgürce, seçme hakkını özgürce kullanabilmeyi
istemektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Bunun da yolunu, yöntemini bulmak, bu konudaki kuralları
koymak Parlamentonun görevidir ama, bunları uygulamak da siyasi iktidar
olarak AKPnin görevidir. Siyasi iktidar bu ülkede seçim güvenliğini
sağlamak durumundadır. Her seçimden sonra seçimlerde hile
yapıldığı konusundaki tüm kuşkular,
tartışmalar toplumda yükselmiyor mu değerli
arkadaşlarım? Yani, bir seçimin dürüstlüğü
tartışılıyorsa, o toplumda gerçekten bu kuşkular
giderilmemişse, üstünde Parlamentonun düşünmesi gerekmiyor mu diye
düşünüyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Toplantı yeter sayısı
istiyoruz efendim.
BAŞKAN
Yoklama talebi vardır.
ÖMER FARUK
ÖZ (Malatya) Oylamaya geçtiniz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
- Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Gök, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Öğüt, Sayın Kulkuloğlu, Sayın
Emek, Sayın İçli, Sayın Ünlütepe, Sayın Güner, Sayın
Kart, Sayın Hacaloğlu, Sayın Susam, Sayın Tüzün, Sayın
Köktürk, Sayın Öztürk, Sayın Bingöl, Sayın Oksal, Sayın
Okay, Sayın Ertemür, Sayın Genç, Sayın Mengü.
Yoklama
için üç dakika veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Ankara Milletvekili Haluk İpekin,
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 18
Milletvekilinin, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve
10 Milletvekilinin, Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak ve 19
Milletvekilinin, Şırnak Milletvekili Sevahir
Bayındırın, Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi ve 5 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ile Anayasa Komisyonu Raporu (2/636, 2/123, 2/200, 2/288, 2/304,
2/342, 2/364, 2/474, 2/596) (S. Sayısı: 490) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
1inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci
madde üzerinde üç önerge vardır, ilk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 2.
maddesi ile değiştirilen 298 sayılı yasanın 50.
maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Şahin Mengü |
Atilla Kart |
İsa Gök |
|
Manisa |
Konya |
Mersin |
|
Ali İhsan Köktürk |
Rahmi Güner |
|
|
Zonguldak |
Ordu |
|
Açık
yerlerde saat 23.00ten saat 06.00ya kadar toplu olarak sözlü propaganda
yapılamaz.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 2. Maddesi ile düzenlenen 298 Sayılı Kanunun
50. Maddesinin son fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Açık
yerlerde, akşam saat 23.00ten sonra ertesi gün saat 08.00e kadar toplu
olarak sözlü propaganda yapılamaz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
S. Nevzat Korkmaz |
Oktay Vural |
|
|
Isparta |
İzmir |
|
BAŞKAN
Şimdi son önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Akın Birdal |
Hamit Geylani |
|
Batman |
Diyarbakır |
Hakkâri |
|
Pervin Buldan |
Osman Özçelik |
M. Nezir Karabaş |
|
Iğdır |
Siirt |
Bitlis |
|
Hasip Kaplan |
Sebahat Tuncel |
|
|
Şırnak |
İstanbul |
|
Madde 2
26/4/1961 tarihli ve 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanunun 50 inci maddesinin son fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Açık
yerlerde, gece saat 23:00ten, sabah saat 08:00e kadar toplu olarak, sözlü
propaganda yapılamaz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Buldan. (BDP sıralarından alkışlar)
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 490 sıra sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 2nci maddesinde değişiklik önergesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Verdiğimiz
değişiklik önerisiyle Açık yerlerde, güneşin
batmasını müteakip iki saatin sonundan güneşin
doğmasına kadar toplu olarak, sözlü propaganda yapılamaz.
ifadesine açıklık kazandırmayı amaçladık.
Bildiğiniz üzere, Türkiye'nin doğusu ile batısı
arasında yetmiş altı dakikalık bir zaman farkı bulunmaktadır.
Dolayısıyla güneş her seçim bölgesinde farklı saatlerde
doğmakta ve farklı saatlerde batmaktadır. Bu durum ülke geneli
üzerinde mutabık olunan bir zaman belirlenmesinde muğlaklık
oluşturmaktadır. Bu nedenle, saatlerin net olarak belirlenmesi meydana
gelebilecek karışıklıkları önleyecektir.
Değişiklik önergemizi bu niteliği sağlamak amacıyla
vermiş bulunmaktayız. Ne var ki Seçim Kanununun tek ve en önemli
handikabı bu maddeyle sınırlı değildir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz üzere, yurdumuzun
her bölgesinde güneş aynı saatte doğup aynı saatte
batmadığı gibi, her bölgemizde aynı diller de
konuşulmamaktadır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgesinde
halkın büyük bir çoğunluğu Kürtçe konuşmakta ve yine önemli
bir çoğunluğu da Türkçe bilmemektedir. Kürtçenin cumhuriyet tarihi
kadar uzun bir süredir yasaklanmış olması bu gerçekliği
değiştirmemiştir. Değişen dünyada bu yasakçı
zihniyetin Türkiye yasalarına hâlâ hâkim olması ve siyasal
alanın da bu yasakçı anlayışla düzenlenmesi bir demokrasi
ayıbıdır ve bu konuda hiçbir girişimde bulunmayan Hükûmet
üyeleri de bu ayıbın sahipliğini üstlenmekte, resmî ideolojinin
bu yasakçı uygulamalarına devam etmektedirler, üstelik demokrasi,
demokratik açılım, insan hakları sözcükleri Hükûmet
tarafından son süreçte çokça telaffuz edilmesine rağmen.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Seçim Yasasında mevcut bulunan
Türkçe dışında başka dil ve lehçelerde propaganda
yapmanın yasaklanmış olması da bu noktadaki en önemli
sorunlarımızın başında gelmektedir. Hepimizin
bildiği gibi, propaganda, anlatma ve anlama sürecini kapsayan bir
iletişim süreci içerisinde gerçekleşir. Yani seçmen sizin ifade
ettiklerinizi anlıyorsa propaganda yapmış olursunuz ve aynı
zamanda siz de kendinizi en iyi ifade edebileceğiniz dilde
konuşursunuz. Tabii, eğer, kendinizi halka anlatmak ve halkın
hangi düşünceye oy verdiğini bilmesini amaçlamak gibi bir
kaygıya sahipseniz.
Başta
Kürtler olmak üzere farklı etnik aidiyetleri olan halklar bu
antidemokratik yasal uygulamalardan dolayı yıllardır mağdur
edilmektedirler. Çok sayıda parti üyemiz ve partimizin seçim
çalışmalarına katılan arkadaşlarımız bu
nedenle sayısız cezalara çarptırıldılar. Seçim
çalışmasına katılmamış dahi olsa birçok
yurttaşımız sadece Kürtçe konuştuğu için Kürtçe
propaganda yapmak suçu kapsamında yargı önüne
çıkarılmış, cezalandırılmışlardır.
Şimdi
soruyorum size: Dünyanın neresinde olursa olsun bir dili konuşmak suç
sayılabilir mi? Sizi empati yapmaya çağırıyorum. Türkçeden
başka bir dil bilmeyen bir halka, Fransızca dışında
bir dille seslenmenin yasaklanması kabul edilebilir bir durum mudur?
İngilizce, Türkçe, Kürtçe fark etmez, hangi faktörler bir dilin yasak ilan
edilmesine yeterli gerekçeyi oluşturabilir? Uygarlık tarihi cahiliye
dönemlerini, Orta Çağı, bu dönemlerin baskı ve
zorbalıklarını geride bırakmıştır.
Yeryüzündeki bütün insanlar için insan haklarına dayalı evrensel bir
hukuk sistemi oluşturulmuştur. Gelin, baskı ve zorbalık
zihniyetinin bir ürünü olan bu yasaları değiştirelim. Açık
söylemek gerekirse, bu yasa bu hâliyle kalsa da şimdiye kadar olduğu
gibi biz bu suçu işlemeye devam ederiz. Bundan en ufak bir çekincemiz
yoktur. Nitekim Kürt kökenli AKP milletvekilleri de bu suçu bölgede
sıklıkla işlemek zorunda kalmaktadırlar. Lakin biz,
kardeşliğin, eşitliğin, her şeyden önemlisi insan
haklarının bir gereği olarak adil bir hukuk sistemi ile hiçbir
ilgisi olmayan bu yasanın bir an önce değiştirilmesini talep
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Buldan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 2. Maddesi ile düzenlenen 298 Sayılı Kanunun
50. Maddesinin son fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Açık
yerlerde, akşam saat 23.00ten sonra ertesi gün saat 08.00e kadar toplu
olarak sözlü propaganda yapılamaz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Komisyonun ve Sayın Bakanlığın
katılmadığı önerge şu anlama geliyor: Seçimlerde
propaganda saatleri gün batımı ve gün doğumu ile ifade
ediliyor, tanımlanıyor. Gün batımı ve gün doğumu
tanımı
Dünyanın meridyenler diye ifade ettiğimiz
çizgilerinin arasındaki
Değerli
arkadaşlarım, yürütme organının emir ve komutasındaki
emniyet güçlerinin benim şahsımla ilgili yaptığı bir
işlemi sizlerle paylaşacağım, ondan sonra da sözlerime
devam edeceğim.
Adana
seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisinin propagandasını yapmak
üzere gittim:
Sayın
Bakan dinliyor musunuz beni?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Dinliyorum.
FARUK BAL
(Devamla) Lütfen
Çok önemli çünkü.
Bu
seçimlerde televizyon konuşması yaptım. Yürütme
organının emrindeki polisler Faruk Bal, tarafsız yayın
yapmıştır. diye hakkımda zabıt tuttular ve bunu
Cumhuriyet Savcılığına bildirdiler. Cumhuriyet
Savcısı üç ay beklettikten sonra Böyle bir suç olmaz. diye
takipsizlik kararı verdi. İşte bu, yürütme organının
denetlenebilir nitelikte olmayışının en vahim
örneğidir. Bu, bugün benim başıma gelebilir, Milliyetçi Hareket
Partisinin başına gelebilir, ama yarın sizin
başınıza gelecektir. Böyle dengesiz ve denetimsiz bir
organın, seçimlerin niçin bağımsız yargı organı
gözetimi altında yapılması gerektiğine dair Anayasa
ilkesini bir kez daha hatırlamamıza vesile olmalıdır.
Değerli
arkadaşlarım, bunun gibi, yürütme organının emrindeki
şu kaymakam, bu Gönen Kaymakamı, seçim yetkilerini nasıl adil
kullanacaktır? Seçimde kendisine verilen görevleri nasıl adil
kullanacaktır, nasıl eşit kullanacaktır? Bu kaymakam ne
yapmış? AK PARTİ İl Danışma Kurulu
toplantısı yapılıyor Gönende. AKP Genel Başkan Yardımcısı
bu toplantıya gidiyor. Pazar günü bu toplantıya katılacak olan
AKP Genel Başkan Yardımcısını kaymakam, emniyet
müdürünü, jandarma komutanını ve ilin, ilçenin bütün
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FARUK BAL
(Devamla) -
daire amirlerini manga gibi esas duruşa geçiriyor, AKP Genel
Başkan Yardımcısını kendisini denetlenmesine imkân
sağlıyor. Bu kaymakam, seçimlerde eşit, dürüst nasıl
davranacak Sayın Bakanım? Dolayısıyla bunun gibi teklifin
geneli üzerinde yaptığımız görüşmede Tuncelide beyaz
eşya dağıtarak AKPye oy devşiriciliği yapan,
Elâzığda one minute tercihinde bulunan Vali, buralarda
yapılacak seçimlerde nasıl vatandaşa eşit
davranacaktır, nasıl adil davranacaktır? Elindeki devlet
yetkisini ve kamu gücünü ve kamu kaynağını nasıl eşit
bir şekilde kullanacaktır? Bizim, işte, bu yasada Yürütmenin
yetkileri daraltılsın ve denetlenebilir hâle getirilsin. derken
ifade ettiğimiz budur, anlatmak istediğimiz budur.
Sayın
Bakan, şahsınıza değil sözüm, ancak biraz önce sizin
yerinizde oturan Sayın Bakan, özellikle Fak-Fuk-Fonu konusunda
yapılan eleştirilere Hükûmetin bir temsilcisi gibi değil de
AKPnin bir temsilcisi gibi cevap vermiştir. Onlarla ilgili fikirlerimizi
ileride önergelerimizde sizlere ifade edeceğiz.
Saygı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 2.
maddesi ile değiştirilen 298 sayılı yasanın 50.
maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rahmi
Güner (Ordu) ve arkadaşları
Açık
yerlerde saat 23.00ten saat 06.00ya kadar toplu olarak sözlü propaganda
yapılamaz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Güner. (CHP sıralarından alkışlar)
RAHMİ
GÜNER (Ordu) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 490 sıra sayılı yasa
tasarısının çerçeve 2nci maddesiyle değiştirilen 298
sayılı Yasanın 50nci maddesinin son fıkrasının
değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, 298 sayılı Yasa, gerçekten demokrasinin ve
demokratik düzenin en önemli kanunlarını düzenleyen kanunlardan
birisidir. Değerli arkadaşlarım, kişilerin
haklarını, kişilerin özgürlüklerini en iyi şekilde
belirleyen yine 298 sayılı Yasaya göre yapılan seçimlerdir.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiyenin en ücra köşesinde üreticilik yapan,
çiftçilik yapan, Türkiyenin en ücra köşesinde işçi olarak
çalışan, emeğinin hakkını isteyen ve Türkiyede
yaşayan kamu kesimindeki vatandaşlarımızın, emeklilerimizin,
bu devletin millî hasıladan ve yaşama hakkını en iyi
şekilde düzenleyecek olan yasaların çıktığı
Mecliste ve o Meclisten çıkan Hükûmetin bu
vatandaşlarımızın hakkını koruması ve
koruyabilmesi için ve koruyup korumadığının da belirlenmesi
için işte 298 sayılı Yasanın getirmiş olduğu
kurallara göre yapılan demokratik seçimdir.
Değerli
arkadaşlarım, 1973 senesinden beri seçim geçirmekteyim. Bu
seçimlerden son yapılan 2007 seçimi ve 2009 yılı seçimlerinde
uygulanan antidemokratik uygulamaları gördüm. Nasıl o seçmenin özgür
iradesinin baskı altına alındığı, o özgür
iradenin nasıl yönlendirildiğini bu seçimlerde gördük. Çünkü -demin
bir arkadaşım anlattı- seçim zamanı beyaz eşya dağıtımları,
seçim zamanı başka türlü hediyeler, seçim zamanı başka
türlü baskılar yapılmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, o halkın oyunu almak için nasıl ki 2007
yılında 16 milyon kişiye yeşil kart veriliyor, seçimin
akabinde bunun 7 milyonu iptal ediliyor değerli arkadaşlarım,
işte seçimde yapılan antidemokratik uygulamalar bunlardır.
Değerli
arkadaşlarım, işte Türkiyede seçimlerin daha adil olması
için, seçimlerin daha baskılardan korunması için, halkın
sorunlarını çözecek olan Parlamentoyu teşkil etmek için, daha
onun menfaatini koruyan parlamenterleri seçmesi için, işte özgür iradenin
korunması gerekli. İşte onun için, bu seçim yasaları da bu
yönden çok önemli.
Değerli
arkadaşlarım, işte bu özgür olarak seçimin yapılması
için, özgür iradenin temsili için bağımsız yargı çok da
önemli. Güncel konumuz bugün, kuvvetler ayrılığı sisteminin
korunmasını istiyoruz. En büyük nedenlerinden birisi de halkın
özgür iradesini en iyi şekilde temsil edecek parlamenterlerin ve seçilecek
olan kişilerin seçimde güven içinde olmaları için, işte,
yargı bağımsızlığı gereklidir, hukukun
üstünlüğü gereklidir ve bu yönden güncel bir konu olan şu andaki
kanun tasarıları Meclise gelmek üzere. O bakımdan çok önemli
değerli arkadaşlarım. Türkiyenin demokratik, çok daha özgür ve
Türkiyede halkın sorunlarına çok daha eğilen parlamenterlerin
bu Meclise gelmesi için, işte bu seçim yasasının ve bu seçim
yasasında maddeleri uygulayacak olan kişilerin
bağımsız yargıdan olması düşüncesinde
olduğumuzu ayrıca belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, işte Türkiyenin en büyük sorunlarından
birisi bu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
RAHMİ
GÜNER (Devamla) - Bugün yasa tasarısında görüyoruz, yürütme
organının mensubu olan valilerin, kaymakamların ve diğer
kamu kesimlerinde çalışanların köy muhtarlarına, mahalle
muhtarlarına, kamu kesiminde çalışanlara nasıl baskı
yaptıklarını, nasıl onları etkilediklerini, tehdit
ettiklerini açıkça görmekteyiz.
Değerli
arkadaşlarım, esasında sorun budur. Bu kutsal Meclise seçilecek
olan milletvekillerinin ve ayrıca bu Meclise gelen milletvekillerinin o
saydığım işçinin, esnafın, üreticinin, halkın,
emeklinin hakkını koruyacak olan bu Meclisin teşekkül etmesi
için özgür iradeyle, özgür düşünceyle, özgür takdir etme hakkıyla
seçmenlerin oyunu kullanması gereklidir. Ben, sunmuş olduğumuz
önergenin daha çok idari yöneticilerin ve kolluk güçlerinin
baskısından
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RAHMİ
GÜNER (Devamla)
daha çok yargı mensuplarının denetiminde bir
seçimin yapılmasını istiyor, önergemin kabul edilmesini istiyor
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
3üncü
madde üzerinde üç önerge vardır, ilk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 3.
Maddesi ile eklenen MADDE 51/A hükmünün son fıkrasında yer alan
|
Ayla Akat Ata |
Akın Birdal |
Hamit Geylani |
|
Batman |
Diyarbakır |
Hakkâri |
|
Hasip Kaplan |
M. Nezir Karabaş |
Sebahat Tuncel |
|
Şırnak |
Bitlis |
İstanbul |
|
Osman Özçelik |
Sırrı Sakık |
|
|
Siirt |
Muş |
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 3. Maddesi ile 298 Sayılı Kanuna eklenen 51/A
Maddesinin birinci fıkrasında yer alan bankalar ve sendikalara ait
bina ve tesisler ibaresinden sonra gelmek üzere ve bu gibi kamu hizmeti
görülen binalar ibaresinin eklenmesini saygılarımızla arz ve
teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
S. Nevzat Korkmaz |
Oktay Vural |
Akif Akkuş |
|
Isparta |
İzmir |
Mersin |
BAŞKAN
Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Teklifinin çerçeve 3. maddesi ile 298
sayılı Yasaya eklenen 51/A maddesinin ikinci ve üçüncü
fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Şahin Mengü |
Atilla Kart |
İsa Gök |
|
Manisa |
Konya |
Mersin |
|
Ali İhsan Köktürk |
Rahmi Güner |
Halil Ünlütepe |
|
Zonguldak |
Ordu |
Afyonkarahisar |
"Seçim
bürosu, siyasi partilerin il ve ilçe başkanlıkları ile
bağımsız adayların, büronun adresini ve en az bir
sorumlusunun kimlik ve iletişim bilgilerini içeren bildirimi ilçe seçim
kuruluna vermeleriyle açılmış sayılır.
Açılma
şartlarını taşımayan seçim bürolarının
ilgilisine bu eksikliklerin üç gün içinde tamamlanması için süre verilir.
Bu süreye uyulmaması halinde bürolar, şartları tamamlanıncaya
kadar seçim kurulunca kapatılır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Ünlütepe konuşacak
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ünlütepe.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, saygıdeğer
üyeler; seçimlerin temel hükümleriyle ilgili yasa tasarısının
3üncü maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Düzenlemede
seçim bürolarının açılmalarında siyasi parti il ve ilçe
başkanlıkları ve bağımsız adayların büronun
adresini ve en az bir sorumlusunu seçimin başlangıcından
itibaren en büyük mülki amire bildirilmesi esas alınmaktadır. Bizim
değişiklik önergemizde ise buradaki mülki amiri yerine ilçe seçim
kurullarının görevlendirilmesi esas alınmıştır.
Niçin böyle bir yönteme gidiyoruz?
Hepinizin
de bildiği gibi seçimlerin yapımı ve yöntemi Anayasa
teminatı altındadır. Anayasanın 79uncu maddesinde
yargı organlarının yönetim ve denetimi altında
yapılmaktadır. Seçimlerin yargı denetimi altında
yapılmasının asıl sebebi, seçmen iradesinin doğru ve
düzgün bir şekilde tespitini sağlamaktır. Zaten demokrasinin
temel öğelerinden birisi de halk iradesinin doğru olarak tespit
edilmesidir. Böyle bir ortamda mülki amirlere seçim bürolarının açılışıyla
ilgili olarak bir başvuruda bulunulmasının getirebileceği
sakıncaları uygulamalardan çok iyi görmekte ve bilmekteyiz. Elbette
sayın valiler, mülki amirler devleti temsil etmesine rağmen zaman
zaman mülki amirlerin seçimin sonucunu etkileyebilecek olan davranışlarda
bulunduklarını hepimiz görmekteyiz, bilmekteyiz ve üzüntüyle de
karşılamaktayız.
Bu
nedenle buradan amaçladığımız asıl konu, seçimlerle
ilgili işlemlerin seçimin başlangıç tarihinden itibaren tamamen
seçim kurullarına yönlendirilmesidir. Artık mülki idare amirlerinin,
kaymakamların bu konuda devre dışı
bırakılmasının uygun olacağı kanaatindeyiz. Hatta
zaman zaman kamuoyunda tartışıldığı gibi fukara,
yoksul kişilere seçim dönemlerinde yapılacak olan sosyal
yardımların da mülki amirlerden alınarak, bunların da seçim
kurulları eliyle yurttaşlara
ulaştırılmasının çok daha doğru bir karar
olacağına yürekten inanıyorum. Bununla ilgili, bu son
seçimlerde, Vakıflar Genel Müdürlüğü elemanlarının
seçimlerden bir gün önce pek çok ilçelerimizde sosyal yardımları
dağıttıklarını gördük. Elbette bu insanların
sosyal ihtiyaçları karşılansın ama seçimlerdeki seçmen
iradesini etkilememek amacıyla, dağıtılacak olan
kişilerin tespitinden de ilçe seçim kurullarının sorumlu hâle
getirilmesi bence hem hakkaniyete hem de seçmen iradesinin daha uygun bir
şekilde tespitine daha yararlı olacağı kanaatindeyim. Bu
nedenle, seçim bürolarının açılması, kapatılması
konusunda idareye yetki verilmesi konusunda Komisyonda yapmış
olduğumuz eleştiriler dikkate alınmamış. Bu
önergemizle bu konudaki duyarlılığımızı Genel
Kurulla paylaşma ihtiyacı bulmuş bulunuyoruz. Kuşkusuz
siyasi iktidarın güdümünde bir seçim süreci yaşanmasını
istemiyoruz. Demokrasinin gerçekten seçmen iradesini yansıtması için
yasal düzenlemelerde daha dikkatli ve daha özenli davranılması
gerektiği inancındayız.
Bu
nedenle, vermiş olduğumuz, seçim bürolarının
açılışının parti il ve ilçe
başkanlıklarınca mülki idareden alınarak ilçe seçim
kurullarına bildirilmesi yönündeki önergemizin Genel Kurulca dikkate
alınmasını ve bu konudaki önergemizin kabulü yönünde oy
vermenizi diler, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ünlütepe.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 3. Maddesi ile 298 Sayılı Kanuna eklenen 51/A
Maddesinin birinci fıkrasında yer alan bankalar ve sendikalara ait
bina ve tesisler ibaresinden sonra gelmek üzere ve bu gibi kamu hizmeti
görülen binalar ibaresinin eklenmesini saygılarımızla arz ve
teklif ederiz.
Akif
Akkuş (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akkuş. (MHP sıralarından
alkışlar)
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490
sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ile Milletvekili Seçimi
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 3üncü maddesinde yapılması
istediğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, 298 sayılı Kanunun 51inci maddesine eklenen 51/A
maddesi ile seçimler sırasında açılacak olan seçim
bürolarının açılması ve çalışma prensipleri
düzenlenmektedir. Ancak, bu büroların daha önceki seçim yasalarında
da olduğu malumunuz. Bu bakımdan ele aldığımızda,
böyle bir kanuna gerçekten ihtiyaç var mıydı, yok muydu; bu da pek
anlaşılmıyor. Elbette teknolojinin değişmesi,
bilgisayar ve İnternetin hayatımıza girmesi bazı yenilikler
yapmamızı gerektiriyor. Ancak, burada belirtilen maddelerin her
birinin uygulanmasının Yüksek Seçim Kurulunun yeni kural ve kaideler
koymasına bağlı olduğu da gözlemlenmektedir. Bu yüzden,
seçim sonuçlarının kaydedilmesi ve iletilmesinde, propagandada
İnternetin kullanılması konusu da YSKnın bir önergesiyle
gerçekleştirilebilirdi çünkü bu maddede belirtilen seçim büroları
daha önceki yasa maddesinde de hemen hemen aynı idi. Kısaca, zihniyet
değişmedikçe kanunu ne kadar değiştirirsek
değiştirelim fazla bir değişiklik olmayacağı
kanaatindeyim.
Buna
göre, daha önceki seçimlerde olduğu gibi, seçime katılan aday ve
partiler kendi seçim çevrelerinde seçim çalışmalarını
yürütmek üzere seçim büroları açabilmektedirler. Ancak, devlete ait
binalar, vakıflar, üretici birlikleri, kooperatif birlikleri, bankalar ve
sendikalara ait bina ve tesisler bu amaçla kullanılamıyor.
Seçim
büroları, adayın vatandaşla iç içe olduğu, seçimlerin en
hareketli mekânlarından birisidir; seçmenlerin kolayca
ulaşabildiği, bazı istek ve sorunlarını dile
getirdiği birinci basamak teşkilat organlarıdır.
Büroların parti teşkilatının kontrolünde olması ve
partinin belirleyeceği bir görevli tarafından açılıp
kapanması ve çevreden talep edilen araç ve gereçlerin il ve ilçe
teşkilatlarına bildirilmesi için, il ve ilçe
başkanlarının seçim bürosunun adresini ve bürodaki görevliyi
mahallin en büyük mülki amirine bildirmesiyle açılmaktadır fakat
seçim büroları seçimin süresinin başlamasından sonra da
açılabilmektedir.
Seçim
bürosu açılışıyla ilgili belgelerin mahallin en büyük mülki
amirine verilmesi ve bu belge ve bilginin mülki amir tarafından ilçe seçim
kurullarına gönderilmesi bazen gecikebiliyor. Bu sırada da özellikle
emniyet güçleri ile büro görevlisi arasında bazı olumsuzluklar
yaşanabiliyor. Bu yüzden büroyla ilgili bilgi ve belgelerin bir
nüshasının seçim bürosu görevlisi tarafından ilçe seçim kuruluna
iletilmesi uygun olur kanaatindeyim. Seçim bürolarının geçici yerler
olmasından dolayı kısa zamanda açılması ve
çalışmalarına başlaması gerekiyor. Seçim
bürolarının açıldığı yerlerde bulunan
karşı seçmenlerin şikâyeti sık
karşılaşılan olaylardandır. Açılma
şartları arasında yer alan büro açılacak yerin sahibinden
izin alınması, açılışı geciktiren konuların
başında gelmektedir.
Bunun
yanında sesli propaganda da seçim bürosu çalışmalarında
dikkat edilmesi gereken bir konudur. Nadiren olsa da bu konuda da
anlaşmazlıklar çıkabilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, seçim bürolarının çalışma sürelerini
09.00dan 23.00e kadar açık. diye belirtiyoruz ancak seçim
büroları etrafı rahatsız etmeyecek şekilde bu saatler
dışında da açılabilmeli ve vatandaş buralarda oturup
seçim kritikleri yapabilmelidir. Aksi takdirde bazı seçim büroları
açık kalırken bazılarına Kapatın. uyarısı
gelebilir çünkü bunları daha önceki dönemlerde de sık sık
gördük. Yani bakıyoruz, özellikle iktidar partisinin seçim büroları
açıkken bizim bürolara geliyorlar, diyorlar ki: Geç oldu, artık
kapatın. Özellikle gece 23.00ten sonra sesli propagandanın büro
dışından duyulacak şekilde olması yasaklanabilir ancak
içeride, etrafı rahatsız etmeden çalışmaların devam
etmesi gerektiği kanaatindeyim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AKİF
AKKUŞ (Devamla) Teşekkür ederim efendim.
Seçim
bürolarının seçimlerin vazgeçilmez unsurları olduğunu
yukarıda belirtmiştim. Ancak buraların dikkat edilmediği
takdirde birtakım olaylara da sebep olabileceği kanaatindeyim çünkü
buralar kenarda, kıyıda olabilir. Böyle yerlere birtakım
saldırıların gerçekleşmesi de söz konusu.
Bu yüzden
buraların açılmasından sonra da gerek emniyet güçleri gerekse
parti teşkilatları tarafından kontrol altında
tutulması ve korunup bunların birtakım anarşi odakları
hâline gelmesinin önlenmesi de gerekmektedir diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Bu önergemize olumlu oy kullanacağınızı
umut ediyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın
Akkuş.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 3.
Maddesi ile eklenen MADDE 51/A hükmünün son fıkrasında yer alan
Sırrı
Sakık (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN
- Komisyon, önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
- Hükûmet, katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Sakık. (BDP
sıralarından alkışlar)
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
bu önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi,
aslında söylenecek çok sözümüz var. Biraz önce Sayın Bakana sordum,
yani 2006da burada Cumhuriyet Halk Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi
gelip burada oturdular, anlaştılar. Yani, ne olabilir? O dönem
Demokratik Toplum Partisi bağımsız seçimlere katılabilir. E
sizde hile çok, oturdunuz, hemen, alelacele anlaştınız. Hiçbir
konuda yan yana gelmeyen iki siyasi parti, sorun biz olunca hemen, alelacele
bir şekilde bu değişiklik yapıldı. Şimdi, bütün
hilelere rağmen, bütün bu yasaklara rağmen ya, Kürtler beceremezler,
zaten yıllardır bu hilelerle onları yönettik ya
Ama Kürtler size
bir demokrasi dersi verdi. Bizim ismimizi birleşik oy pusulasında,
yaşı ellinin üzerinde olanlar gerçekten büyüteçle arayıp
buluyorlardı; buna rağmen grup oluştu, buna rağmen buraya
geldiler. 1938lerde Seyit Rıza diyor ki: Biz sizin hilelerinizle
baş edemedik, bu bize ders olsun ve size boyun eğmedik, bu da size
ders olsun. Bakın, siz de buradan ders çıkarmalısınız
yani hilelerle, şerlerle demokrasiyi oturtamazsınız. Siyasi
Partiler ve Seçim Kanunu bu olduğu müddetçe
TÜSİADın
geçen gün yayımladığı bir kare var burada, bakın:
Adalet ve Kalkınma Partisi, bütün bireyler Sayın Tayyip Erdoğan;
Cumhuriyet Halk Partisi, bütün şahsiyetler Deniz Baykal; yine, Milliyetçi
Hareket Partisi, bütün şahsiyetler Sayın Bahçeli. Bu ne demek?
Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar, sürekli, bu aktörler bu
Parlamentonun kaderini çizdiler. Onun için, gelin, herkesin kendi iradesini, bu
Parlamentoda gerçekten kendisini temsil edebilecek bir siyasi parti yasası
ve seçim kanunu birlikte çıkaralım. Eğer gerçekten hepimizin
kimliği Sayın Erdoğanın, Sayın Baykalın,
Sayın Bahçelinin kimliğine kilitlenecekse bunun adı demokrasi
değildir, bu, demokrasinin bir ayıbıdır.
Bakınız,
Adalet ve Kalkınma Partisi 12 Eylülün kalıntısı,
uzantısı olan 12 Eylül Anayasasını değiştirmek
için mini bir paket hazırlıyor, gönderiyor. Kabul, iyi. E peki, sizin
yapabileceğiniz
12 Eylülün ürünü olan Siyasi Partiler Yasasına ve
Seçim Kanununa, niye onlara sığınıyorsunuz?
İşinize geldi mi onlara sığınıyorsunuz.
İşine geliyor yüzde 10luk baraja sığınmak.
İşinize geliyor, devletin hazinesini üç parti kendi arasında
bölüşüyor, paylaşıyor ama Demokratik Toplum Partisi de sizin
kadar iradedir, hazineden tek lira almıyor, DSP almıyor, diğer
milletvekilleri almıyor. Peki, bu ülke sizin çiftliğiniz mi? Allah aşkına,
böyle bir demokrasi olur mu? Böyle bir kardeşlik olur mu?
İşte,
o vesileyle arkadaşlar, bu antidemokratik yasaları
değiştirin. Biz bütün hilelerin nasıl
yapıldığını biliriz. Siz ne yaparsanız
yapın, birleşik oy pusulasını getirin,
bağımsızları onlara dâhil edin, bütün hileleri de getirin,
dünyada olmayan yüzde 10luk barajın yanında bir 5 daha ekleyin, emin
olun, bu Parlamentoda bu grup olacaktır, size rağmen olacaktır
çünkü bu halkın iradesiyle geliyor, bu grubumuz burada olacak. (BDP
sıralarından alkışlar) Siz buradan hilelerle artık
Kürtleri ve Türkiye demokrasi güçlerini susturamazsınız. Siz yan yana
gelerek
Hele buradan Kürt vekillerine sesleniyorum: Siz 2006da
çıkarılan yasada günah işlediniz, kardeşlerinizin gelmemesi
için gidip hile yaptınız hukuka karşı. Yani bu mevki,
makamlar, hepsi gelip geçicidir. Hukuka karşı hile yapabilirsiniz,
bir dönem daha milletvekili olabilirsiniz ama bu özgürlük ve demokrasi
mücadelesinde bu halkı susturmaya hakkınız yoktur; onun için ilk
önce bu antidemokratik yasalara sizin dur demeniz gerekir, sizin buna karşı
durmanız gerekir.
Şimdi,
beş dakikalık süre içerisinde dramımızı
anlatamıyoruz. Emin olun
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bana bir
on dakikalık süre verseniz, on saatlik süre verseniz, bu hileleri anlatsak
emin olun ki bitmez.
Bakın,
çok yakın tarihte 29 Mart seçimlerini geride bıraktık.
Nasıl cebelleştiğimizi biliyoruz. Bir gün kala Muşta,
Adalet ve Kalkınma Partisi belediye başkan adayı, Vali,
Kızılay Genel Başkanı ve oradaki yetkililer Muş
belediye başkan adayının evinde ne iş
yapıyorlardı? Seçimlere hile karıştırmak üzere bir
aradaydılar. Akşamleyin
Şimdi,
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Apoletli demokrasi.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü
madde üzerinde üç önerge vardır.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 4üncü
Maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan
siyasi partiler veya adaylar
ibaresinin Siyasi partiler ile adaylar ve
bağımsız adaylar olarak ikinci cümlesinde yer alan Siyasi
partiler veya adayların
ibaresinin de Siyasi partiler ile
adayların ve bağımsız adayların şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Hamit Geylani |
Hasip Kaplan |
|
Batman |
Hakkâri |
Şırnak |
|
M. Nezir Karabaş |
Sebahat Tuncel |
Osman Özçelik |
|
Bitlis |
İstanbul |
Siirt |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 4. Maddesi ile 298 sayılı Kanunun 55/A
Maddesine eklenen 2. fıkrada yer alan adaylar kelimesinden sonra gelmek
üzere eşitlik ilkesi gözetilerek ibaresinin eklenmesini ve 2.
fıkrada bulunan gününden ibaresinin metinden
çıkarılmasını, yerine oy verilmeye başlanılan
saatten ibaresinin eklenmesini saygı ile arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
S. Nevzat Korkmaz |
Oktay Vural |
|
|
Isparta |
İzmir |
|
BAŞKAN
Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 4.
maddesi ile 298 sayılı yasanın 55/A maddesine eklenen ikinci
fıkranın son cümlesinin metinden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
|
Şahin Mengü |
Atilla Kart |
İsa Gök |
|
Manisa |
Konya |
Mersin |
|
Ali İhsan Köktürk |
Rahmi Güner |
Atila Emek |
|
Zonguldak |
Ordu |
Antalya |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Atila Emek konuşacak.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Emek. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLA
EMEK (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Teklifin çerçeve 4üncü
maddesi ile 298 sayılı Yasanın 55/A maddesine eklenen ikinci
fıkranın son cümlesinin metinden çıkarılması için
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Seçim Yasasını görüşüyoruz. Seçim
yasaları, toplumlarda anayasalar kadar önemli, temel yasalardır ve bu
yasaların görüşülmesi hiçbir şekilde aceleye getirilmeden,
toplumun ilgili bütün kesimlerinin görüşleri alınarak ve ilgili
kurumların gerekli katkıları sağlanarak çağdaş,
demokratik bir seçim yasasının yapılması temel
amaçtır. Ancak görüyoruz ki görüşmekte olduğumuz yasa teklifi
çok aceleyle getirilmiştir ve -önümüzde seçimlere bir yıl gibi bir
zaman kalmış olmasına karşın âdeta o seçimlerde
uygulanmak üzere- şimdi zamanla yarışıyoruz değerli
arkadaşlarım. Bakınız, gecenin saat 24.00ünde ben şu
anda kürsüde konuşuyorum. Saat 15.00te Genel Kurul çalışmaya
başladı, dokuz saati aşan bir süredir Parlamento
çalışıyor ve gecenin bu saatinde temel bir yasayı, seçmen
iradesinin yansımasını sağlayacak ve demokrasiye
işlerlik kazandıracak bir yasayı görüşüyoruz. Öyle
sanıyorum ki birçok arkadaşımızın ilgisi koptu. Yani,
sadece Genel Kurulda zorunlu bir bulunuş noktasında Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu, yoklamalar istendiği zaman içeri giriyor.
Böylesine bir durum ve atmosfer içerisinde bu yasayı görüşüyoruz.
Şimdi,
özellikle seçimlerin temel hükümleri olan bu durumu değerlendirirken
seçmen iradesinin sandığa yansıyıncaya kadar olan bölümünde
yani seçimlerin propaganda bölümünde seçmen iradesinin her türlü baskıdan
uzak ve seçmenin, bütün o seçim çalışmalarında gerek maddi gerek
manevi her türlü baskıdan uzak olması gerekir. Yani, seçimleri
demokratik kılan, bireyin, seçmenin özgür iradesiyle
sandığın başına gidip her türlü baskıdan uzak
kalması, sandığa giren oyun da, altın değerinde olan
oyun da sandıktan seçmenin tercihi gibi çıkması gerekir.
Komisyonda bunları değerlendirdik.
Şimdi,
çok yaşadığımız bir durum, özellikle 2007 seçimlerinde
de yerel seçimlerde de yaşanılan durumlar. Seçmenin açıkça
çeşitli nedenlerle baskı altına
alındığını Türkiye'nin bir gerçeği olarak
yaşadık. Şimdi, biraz önce arkadaşlar da ifade ettiler ama
hepimiz bölgelerimizde yaşadık, artık, yürütmenin etkisi
altında olan bütün idari mekanizmalar ve onların bütün güçleriyle,
bir siyasi partinin, iktidar partisinin resmen propagandasını yapmak
üzere seçmene baskı yapıldığı çok açık ve ortada.
Böyle bir ortam içerisinde, şimdi -bu maddenin özellikle- seçimlerin
başlangıç tarihinden itibaren oy verme gününden önceki yirmi dört
saate kadar bütün yayın kuruluşlarında propagandanın
yapılacağı düşünüldüğünde, bunun hiçbir kurala
bağlanmadan, özellikle iktidar partisinin artık yandaş
medyasını oluşturduğu bir ortamda seçmenin iradesinin
yönlendirilmesi, şekillendirilmesinde nasıl bir baskı
yapacağını bir kere gecenin bu saatinde, yorgun olduğunuz
bir saatinde düşünmenizi istiyorum.
Bunun
düzenlenmesi için Komisyonda gerekli tartışmaları yaptık
ama hiçbir değişikliğe gitmediniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ATİLA
EMEK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
sınırsız bir şekilde bütün medya gruplarının ve
özellikle, Türkiyede artık etkili yandaş medyayı
oluşturduğunuz bir dönemde bu yayınların
kullanılması hâlinde seçmen iradesinin nasıl
şekilleneceğini düşünmenizi istiyorum. Bu nedenle de önergemizin
kabulüyle madde metninden bunun çıkarılmasını önerdik. Bunu
kabul edin, hiç olmazsa seçimlere, bu yönüyle de seçmen iradesine gölge
düşmesin diyoruz.
Yüce
Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 4. Maddesi ile 298 sayılı Kanunun 55/A
Maddesine eklenen 2. fıkrada yer alan adaylar kelimesinden sonra gelmek
üzere eşitlik ilkesi gözetilerek ibaresinin eklenmesini ve 2.
fıkrada bulunan gününden ibaresinin metinden
çıkarılmasını, yerine oy verilmeye başlanılan
saatten ibaresinin eklenmesini saygı ile arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
değişiklik önergesi verdiğimiz maddenin metni şöyledir:
Seçimin başlangıç tarihinden itibaren oy verme gününden -gününden
kelimesinin çıkarılmasını istiyoruz- önceki 24 saate kadar
olan sürede
Çünkü, 24 saat ve gün ile ifade edilen iki tane zaman dilimi
vardır, bu iki zaman diliminden muğlak olanı, açık
olmayanı gün ifadesidir. Oy verme günü yirmi dört saattir, hangi
saatinden itibaren yirmi dört saat önce propaganda yapılmasına
ilişkin hükümler uygulanacaktır; günün başladığı
cumartesi gününün yirmi dördüncü saatinden sonraki dakika mı, yoksa oy
verme günü oy verme işleminin başladığı saat mi ya da
oyların sayım saati mi?
Şimdi,
buna bir netlik getirmek, açıklık getirmek amacıyla bu önergeyi
verdik, şaşırtıcı bir şekilde, Sayın
Komisyon Başkanı ve Sayın Bakan bunun aleyhinde kanaat
belirttiler.
Diğeri
de siyasi partilerin yapacağı propagandalarda eşitlik
kuralının uygulanması gerektiğini, eşitlik ilkesi
gözetilerek bu propagandaların yapılması gerektiğini ifade
ettik, bunun da aleyhinde kanaat ifade ettiler. Anlaşılıyor ki
Adalet ve Kalkınma Partisine mensup milletvekilleri de o gösterilen yolda
karar verecek, önerge reddedilecektir.
Önergenin
mefhumu muhalifinden çıkan sonuç şudur:
Bir:
Seçim iş ve işlemlerinin düzenleneceği günden önceki
propagandalar belirsiz bir saatte yasaklansın veya propagandaya
başlansın. Bu belirsizlik iktidar partisine bir avantaj
sağlayacaktır.
İki:
Propagandalar yapılırken propagandaların
yapılacağı radyo ve televizyonlarda siyasi partilere
eşitlik ilkesi uygulanmasın. Yani? Yani, bu propagandayı yapacak
olan radyo ve televizyonlar ve diğer organlar siyasi partiler
arasında eşitlik ilkesini gözetmeyeceğine göre eşitlik
ilkesinden yararlanacak olan partiler
sığınabilecekleri hukuki, güvenli bir liman bulamasın.
Bulamadıkları takdirde ne olacaktır?
Bir: Türk
medyasının yüzde 60ına yaklaşmış olan
yandaş basın sadece AKP propagandası yapacaktır.
İki:
Türk medyasının geriye kalan yüzde 40lık korkutulmuş yani
vergi borcuyla korkutulmuş yani hapse atılarak korkutulmuş olan
medyası da AKPnin propagandasına alet olacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, bu kadar açık, bu kadar net ve demokratik toplum
gereklerine bu kadar uygun bir önergenin reddedilmesinin amacı, kabul
edilmemesinin amacı, AKP İktidarının devamını
sağlayabilecek alelusul bir seçim. İşte bu kanunun da alelacele
yapılmasının sebebi hikmeti, gündeme getirilmesinin sebebi
hikmeti budur. Bu kanunun gecenin bu saatinde bizi izleyen
vatandaşlarımızın gözlerinden ırak bir şekilde
Mecliste görüşülmeye mecbur bırakılmasının sebebi
hikmeti de budur. Acele işe şeytan karışır.
demiştim, Acele eden ecele gider. demiştim.
Değerli
arkadaşlarım, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu acele iş
ile Seçim Kanunundaki açıklığın,
şeffaflığın ve eşitliğin bu aceleciliğe
kurban edilmemesi için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz ve önergelerle düzeltmeye
çalışıyoruz. Ancak anlaşılan odur ki, yürütme
organını elinde bulunduran ve yürütme organını seçim
iş ve işlemlerinde AKPye oy devşirme aracı olarak kullanan
AKP, önümüzdeki seçimlere acele bir kanun değişikliğiyle buna
ihtiyaç duyduğunu ve bu ihtiyacı da acımasız bir
şekilde kullanacağına işaret olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, seçim, vatandaşın seçme hürriyetinin, en
mukaddes hürriyetinin, ülkesinin geleceği hakkında kanaat belirtme
hürriyetinin uygulandığı bir demokratik süreçtir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FARUK BAL
(Devamla) Sağ olun Sayın Başkanım.
Bu
demokratik süreçte devletin kamu gücünün, devletin kamu kaynaklarının
kullanılarak bir parti lehine oy devşirme aracı olarak
kullanılması demokratik ahlakla, siyasi ahlakla bağdaşmaz.
Siyasi ahlakla ve demokratik ahlakla bağdaşmayacağını
22 Temmuz tarihinde yapılan seçimlerde, haziran ayının
sıcaklığında, devletin kaynağı olan kömürlerin
haziran ayının sıcaklığında nasıl oy
devşirme aracı olarak kullanıldığını bu
millet görmüştür.
Önümüzdeki
süreçte bunların tekrarlanmaması düşüncesiyle bu kanunun
demokratik hâle getirilebilmesi için çalışmalarımız ve
önerilerimiz devam edecektir. Bundan sonraki önergelerimizde de sizlerle bu
açıklığı, şeffaflığı içeren önerilerimizi
paylaşmaya çalışacağız. Bakalım bu oylama bir
demokratik mikyas olacak mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 4üncü
Maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan
siyasi partiler veya adaylar
ibaresinin Siyasi partiler ile adaylar ve
bağımsız adaylar olarak ikinci cümlesinde yer alan Siyasi
partiler veya adayların
ibaresinin de Siyasi partiler ile
adayların ve bağımsız adayların şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayla
Akat Ata (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Karabaş. (BDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kanun tasarısı üzerine verdiğimiz önergeyle
ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, bu
süreçte, bu dönemde, 12 Eylül Anayasasının, yasalarının
değiştirilmesinden, Türkiyenin demokratikleşmesinden,
Türkiyenin Avrupa Birliğine uyumundan bahsediyoruz ama bir taraftan da
mevcut birçok maddesi hiçbir şekilde demokratik olmayan Seçim Kanunu ve
Siyasi Partiler Kanunu varken, bizim bu saate kadar üzerinde tartışma
yürüttüğümüz maddelere bakın.
Şimdi,
arkadaşlar belirttiler, baraj, dil engeli, bağımsız
adaylarla ilgili engellemeler, partilerin hazineden yardım alması,
önseçimin olmaması, cins ayrımcılığı, parti
ittifakları ve ortak listeyle seçimlere gitmenin engellenmesi, tüm bunlar
varken bunları tartışmıyoruz.
Yine,
Siyasi Partiler Kanununun 81inci maddesini okuyacağım. Şimdi,
demokratikleşmeden bahseden AKP Hükûmeti, bu madde burada duruyorken bu
yasayı getirip bir de demokrasiden, seçimlerin demokratikliğinden
bahsediyor.
81inci
madde: Siyasi partiler: a) Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde milli veya dini
kültür veya mezhep veya ırk veya dil farklılığına
dayanan azınlıklar bulunduğunu ileri süremezler.
Peki
sayın iktidar milletvekilleri, size soruyorum: Sayın
Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, AKPnin bakanları,
milletvekilleri ve Türkiyede demokrasiden yana olan tüm kesimler
çıkıp, Türkiyenin bir kültürler mozaiği olduğunu, birçok
kültürün, dilin, inancın olduğunu ve bunların özgür olması
gerektiğini söylüyor ve 81nci maddeye göre siyasi partiler Türkiyede farklı
dillerin olduğunu söyleyemeyecekler; Türkiyede farklı
inançların olduğunu, farklı kültürlerin olduğunu
söyleyemeyecekler. Bu madde burada duruyorken biz bilmem hangi
ayrıntıların üzerinde duracağız? Peki, bu madde burada
duruyorken hangi demokrasiden bahsedeceğiz?
Yine (b)
bendinde deniliyor ki: b) Türk dilinden veya kültüründen başka dil ve
kültürleri korumak, geliştirmek veya yaymak yoluyla Türkiye Cumhuriyeti
ülkesi üzerinde azınlıklar yaratarak millet bütünlüğünün
bozulması amacını güdemezler ve bu yolda faaliyette
bulunamazlar.
Şimdi,
bu maddeye göre, Siyasi Partiler Kanunu 81/bye göre Türk dilinden başka,
Kürt dili, Çerkez dili, Çeçence, Arapçayı korumak, onun gelişmesi
için çaba sarf etmek siyasi partilerin yasakları arasındadır.
Peki, bu siyasi partiler neyle ilgilenecekler? Biz farklılıkların,
insanların düşüncesini, inancını özgürce
yaymasının önünü açacağız diyoruz ve siyasi partilerde
bunlar yasak.
Tabii,
bir de (c) bendi var: c) Tüzük ve programlarının yazımı ve
yayınlanmasında, kongrelerinde, açık veya kapalı salon
toplantılarında, mitinglerinde, propagandalarında Türkçe'den
başka dil kullanamazlar; Türkçe'den başka dillerde
yazılmış pankartlar, levhalar, plaklar, ses ve görüntü
bantları, broşür ve beyannameler kullanamaz ve dağıtamazlar;
bu eylem ve işlemlerin başkaları tarafından da
yapılmasına kayıtsız kalamazlar. Ancak, tüzük ve
programlarının kanunla yasaklanmış diller
dışındaki yabancı bir dile çevrilmesi mümkündür.
Peki,
soruyorum Sayın Bakan, sayın milletvekilleri; hani kanunla
yasaklanmış dil yoktu? Peki, eğer kanunla yasaklanmış
dil yoksa bu madde neden burada duruyor? Neden Siyasi Partiler Kanununun
81inci maddesi değiştirilmiyor? Peki, bu burada duruyorken
Sayın AKP milletvekilleri, bakanları diyorlar ki Biz, Kürtçenin
konuşulması önündeki engeli kaldıracağız. ve yine,
diyorlar ki: Biz, bu konuda yapacağımız bir düzenlemeyle yasak
kapsamından çıkaracağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET
NEZİR KARABAŞ (Devamla) Teşekkür ederim Başkan.
Peki,
şu ana kadar partimiz en fazla 81inci maddeden ceza aldı ve her
seferinde 81inci madde önümüze çıktı. Bunu hiç
tartışmıyorken, bunu değiştirmiyorken Biz, dilin
önündeki engelleri kaldırdık. sözü ne kadar samimidir? Günlerdir,
haftalardır, bu tasarı geldikten bu yana birçok medya, özellikle
medyaya çıkan AKP yetkilileri diyorlar ki: Biz, Kürtçenin önündeki
engelleri kaldırdık. Peki, yasaklı diller varken siz dilin
önündeki engelleri nasıl kaldırmış oluyorsunuz? Biz
bunları tartışmadan, Siyasi Partiler Kanunundaki bu tür
maddeleri ve biraz önce saydığım, tüm arkadaşların
dile getirdiği maddeleri tartışmadan demokratikleşmeden
nasıl bahsedeceğiz? Peki, o zaman size yöneltilen AKP, kendi yasalarını
çıkarıyor. söylemini nasıl değiştireceksiniz, bu
konuda samimiyetinizi nasıl ispatlayacaksınız?
Hepinize
saygılar sunarım. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Karabaş.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, toplantı yeter
sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Evet.
SUAT
KILIÇ (Samsun) Geçti Sayın Başkan, oylamaya geçildikten sonra
istedi.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Karar yeter sayısı istiyorum. (AK
PARTİ sıralarından Geçti, geçti sesleri, gürültüler)
BAŞKAN
Vazgeçtiniz
Peki, bir dahaki sefere
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Karar yeter sayısını arayacağım şimdi.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.37
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 00.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
490
sıra sayılı Tasarının 4üncü maddesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Burada.
Hükûmet?
Burada.
5inci
madde üzerinde üç önerge vardır, ilk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 5inci
Maddesi ile Kanunun 55/A maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 55/B maddesinin
üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan Bu sürenin
dışında yapılacak yayınların,
tarafsızlık, gerçeklik
ibaresinden sonra gelmek üzere
eşitlik ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
M. Nezir Karabaş |
Sebahat Tuncel |
|
Batman |
Bitlis |
İstanbul |
|
Osman Özçelik |
Akın Birdal |
|
|
Siirt |
Diyarbakır |
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 5.
maddesi ile 298 sayılı yasaya eklenen 55/B maddesinin üçüncü
fıkrasının ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Şahin Mengü |
Atilla Kart |
İsa Gök |
|
Manisa |
Konya |
Mersin |
|
Ali İhsan Köktürk |
Rahmi Güner |
|
|
Zonguldak |
Ordu |
|
Oy verme
gününden önceki 30 günlük sürede, yazılı, sözlü ve görsel basın
ve yayın araçları ile kamuoyu araştırmaları, anketler,
tahminler, bilgi ve iletişim telefonları yoluyla mini referandum gibi
adlarla yayın yapılması ve herhangi bir surette
dağıtımı kesinlikle yasaktır.
BAŞKAN
Şimdi en aykırı önergeyi okutup, işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 5. Maddesi ile 298 Sayılı Kanunun 55/A
Maddesinden sonra gelmek üzere düzenlenen 55/B maddesinin son
fıkrasında bulunan ilkeleri kelimesinden sonra gelmek üzere ve
basın, iletişim araçları ve internet ile yapılacak propagandalarda siyasi partiler ve adaylar
arasında fırsat eşitliğinin sağlanması, tek yönlü
taraf tutan yayın yapılmaması ilkeleri gözetilerek ibaresinin
eklenmesini ve maddeye Bu maddeye aykırı hareket edenlere 149/A
Maddesi uygulanır. fıkrasının eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
S. Nevzat Korkmaz |
Oktay Vural |
|
|
Isparta |
İzmir |
|
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
değişiklik için önerge verdiğimiz madde siyasi partilerin
seçimlerde yapacağı propagandayla ilişkilidir ve bu propaganda
basın, iletişim araçları ve İnternette yapılacak
propagandayla ilişkilidir.
Seçim
Kanunumuz, propagandaya ilişkin pek çok maddeyi sevk etmekte ve bu
maddelerin hepsinde siyasi partiler arasında fırsat
eşitliğini ortaya koymakta, bir ilke olarak bunu benimsemektedir.
Ancak her nedense bu maddede fırsat eşitliği şeklindeki
bizim seçim hukukumuza girmiş olan bir sınırlama ve bu
sınırlamaya uymayanlar hakkında herhangi bir müeyyide
bulunmamaktadır. İşte bunu temin etmek ve siyasi partiler
arasında propaganda açısından fırsat eşitliğine
imkân sağlayacak bizim hukukumuzda mevcut olan RTÜK Kanunundaki bir
maddeyi aynen Seçim Kanununa transfer etmek suretiyle bu değişiklik önergesini
verdik ve siyasi partilere fırsat eşitliği tanımayanlara
karşı da yaptıkları yanlı yayından dolayı
bir cezai müeyyide uygulanması açısından ek bir fıkra ihdas
edilmesini önerge olarak verdik.
Sayın
Komisyon ve Sayın Bakan bu önergeye karşı olduklarını
ifade ettiler. O zaman neye evet demiş oluyorlar? Şuna evet
demiş oluyorlar: Propaganda eğer belirli kurallara bağlanmaz
ise, siyasi partiler arasındaki propaganda fırsat
eşitliğine dayandırılmaz ise orada kaos olur, orada
propaganda aracı olarak değerlendirilen basın, iletişim
araçları ve İnternete parayı basan düdüğü çalar hâle
gelir! Dolayısıyla, siyasi partiler kanaatlerini, gelecek
hakkında seçmene ulaştırmak istedikleri fikirlerini eşit
olmayan bir zeminde ulaştırma imkânından yoksun olur. O zaman ne
olur? Biraz önceki önergemizde ifade ettiğim gibi, bu araçlar AKPnin
sekiz yıllık iktidarı içerisinde yandaş hâle
getirilmiştir. Yazılı ve görsel basının yüzde 60a
yakını bir yandaş uygulama içerisindedir, bakiyesi ise
korkutulmuş hâldedir. Korkutulan ya da yandaş hâle gelen basın
önümüzdeki seçimlerde AKPnin düdüğünü öttürmek zorunda kalacaklardır
ve seçmenin kirli bilgiler ile tek yanlı, taraflı bir şekilde
beyni bulandırılacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, 21inci yüzyıla girdiğimiz bu süreçte bu
antidemokratik uygulama size bir fayda sağlamayacaktır. Çünkü
geçmişte görülmüştür; geçmişte siyasi baskılara kamu
gücünün ve kaynaklarının olağanüstü şartlar dâhilinde bir
partiye yönlendirilmesine ilişkin uygulamaların hepsi tersine
dönmüştür. Bunun en belirgin örneği, maalesef, demokratik
hayatımızın başlangıcında açık oy/gizli
sayım esasına bile bu millet Dur, söz milletindir.
diyebilmiştir. Sizin bu uygulamalarınıza da bu milletin her
zaman güvendiğimiz sağduyusu Dur, söz milletindir. diyecektir diye
ifade ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu kadar açık, bu kadar net ve bu kadar
şeffaf olan bir uygulamanın reddedilmiş olmasını
demokratik toplum değerleriyle
bağdaştıramadığımız gibi, demokrasi
havariliği yapan Adalet ve Kalkınma Partisinin söylemlerinde de çifte
standart uyguladığı aklımıza gelmektedir. Bu çifte
standart belki bir müddet için size bir fayda sağlayacaktır ama
alelacele hazırlanan bu kanun netice itibarıyla Acele eden ecele
gider. sözünün sonucu olarak, demokratik toplum gereklerine uygun
olmasına özen gösterdiğimiz seçim mevzuatımızı, seçim
hukukumuzu ecele götürmesinden korkarız. Seçimlerde adaletin, seçimlerde
tarafsız yayın yapmanın, seçmenin iradesinin
oluşturulmasında her fikri duyabilme hürriyetinin, seçme
hakkını dilediğince kullanabilme özgürlüğünün kirli
bilgilerle, yanlı bilgilerle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FARUK BAL
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Seçmenin
siyasi tercihini belirlemede yanlı bilgilerle, kirli bilgilerle
yönlendirileceği kaygısındayız. Bu kaygı Türkiyeye
fayda getirmeyecektir, bu kaygı size de fayda getirmeyecektir diyor,
önergemizi yüce Meclisin değerli üyelerinin takdirine sunuyoruz. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 5.
maddesi ile 298 sayılı yasaya eklenen 55/B maddesinin üçüncü
fıkrasının ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oy verme
gününden önceki 30 günlük sürede, yazılı, sözlü ve görsel basın
ve yayın araçları ile kamuoyu araştırmaları, anketler,
tahminler, bilgi ve iletişim telefonları yoluyla mini referandum gibi
adlarla yayın yapılması ve herhangi bir surette
dağıtımı kesinlikle yasaktır.
İsa
Gök (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
İSA
GÖK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 298
sayılı Yasanın, yani Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanunun 55inci maddesinin üçüncü
fıkrasının ilk cümlesinin değiştirilmesini istiyoruz.
Neden? Arkadaşlar, Kanunun, yani 298 sayılı Kanunun üçüncü
fıkrası kısaca yazılı, sözlü, görsel basın ve
yayın araçları ile kamuoyu araştırmaları, anketler,
tahminler, bilgi ve iletişim telefonları yoluyla mini referandum
gibi adlarla seçimin maniple edilmesini engellemeye dönük bir maddedir.
Komisyonun kabul ettiği çerçeve 5inci maddede bu fıkranın
aslında kaynağı Kanunumuzun 61inci maddesinin üçüncü
fıkrasıdır. Şimdi, AKP Grubunun da CHPnin de MHP ve
Barış ve Demokrasi Partisinin de ortak arzularımız
seçimlere çok az bir süre kala seçimin anketlerle -gazete veya televizyon-
maniple edilmesini engellemek. Bu konuda hiçbir grup arasında fikir
ayrılığı yok.
Peki,
şimdi, geçtiğimiz seçimleri lütfen düşünün. Seçim günü dahi
anketler yayınlandı. Seçim günü dahi referandumlar yapıldı,
mini anketler yayınlandı. Halk kanalize edildi. Bu yasak değil
miydi? Yasaktı. Neye göre yasaktı? 61inci maddenin üçüncü
fıkrasına göre yasaktı. Kanunumuzun 61inci maddesi üçüncü
fıkrası aynen hatta şunu diyor: Milletvekili genel seçimlerinde
seçimin başlangıç tarihinden itibaren bunlar yasak. Seçimin
başlangıç tarihinden itibaren oy verme gününe kadar anketler,
şunlar, bunlar yasak diyor. Neden, peki, bu yasak uygulanmadı? Neden
seçim günü dahi bu anketler yayınlandı? Çünkü, Kanunda bir
yazım hatası var. 61inci maddenin üçüncü fıkrası okunursa,
aynen şunu diyor: Bu yasaklar, referandum gibi şeyler bir siyasi
partinin veya adayın leh ve aleyhinde veya vatandaşın oyunu
etkileyecek biçimde yayın yapılması yasaktır. diyor. Bu
referandumları, bu anketleri yayınlayan basın, yayın,
görsel medyanın hepsi buna dayandı yani Ben kimsenin oyunu
yönlendirmeye çalışmıyorum ki! savunmasını
yaptılar. Bu savunmaya göre de seçimlere bir gün kala dahi anket
yayınladılar. Bunun çözümü ne? Sayın Haluk İpekin çözümü
şu oldu: Evet, kanun, eski kanun seçimin başlangıç yani son
doksan gününde bu anketlerin yayınlanmasını yasaklıyordu,
uygulanmıyordu. Biz buna oy verme gününden önceki son on gün diyelim,
doksan günü on güne indirelim, o güne sıkı sarılalım, bu
yasağı uygulatalım. dedi ama sorun, seçimin başlangıç
tarihi veya son on gün olması değil; sorun, bu anketi
yayınlayanların Ben vatandaşın oyunu bakın, aynen-
etkileyecek biçimde -kanun lafzı bu- anket yayınlamıyorum.
savunmasıydı. Bu savunmanın ortadan kaldırılması
gerekiyor mu? Gerekiyor çünkü tüm gruplar, tüm dört parti de neyi istiyor?
Seçim günü, arkadaşlar, anket yayınlanmasın, vatandaşa
bırakılsın. Bizim önerimiz ne? Bu Kanunun yanlış yazımının
düzeltilmesi. Bunun da çözümü çok basit. Olacak olan şey şu: Üçüncü
fıkrada bir siyasi partinin veya adayın lehinde veya aleyhinde veya
vatandaşın oyunu etkileyecek biçimde kelimesini
çıkardığınızda son on gün deyin, önemli değil
veya otuz gün deyin, önemli değil, süreyi size bırakıyoruz ama
bu sürede yani koyacağınız herhangi bir tarih süresi içerisinde
Vatandaşın oyunu etkileyecek biçimde yayın yapmadım.
savunmasını kaldırmak için yasağı kesinleştirmek.
Önergemiz takdir edilecek. Biz otuz gün dedik, on gün de diyebilirsiniz. Bu
sürede referandum, mini referandum; yazılı, sözlü, görsel
basında araştırma; anket, bilgi ve iletişim
telefonlarıyla, mini referandum gibi adlarla yayın
yapılmasının ve herhangi bir surette
dağıtımının yasaklanması
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
İSA
GÖK (Devamla) Sağ olun.
Yani dört
grubun da amacı seçimlere birkaç gün kala anketler
yayınlanmasını engellemekse, bunun çözümü bu önergeyle yasak
koymak. Yasak koyduk. diyorsunuz ama bu fıkranın ortasındaki o
bir cümle, yasağı delmek isteyen medya organlarına imkân
tanıyor. Parayı bastır anket yayınlat, parayı
bastır referandum yaptım de; bir şey yayınlat, bir mini
referandum yap, kamuoyu yoklaması yayınlat ve vatandaşı
etkile. Bu yanlış.
Bu
sebeple, eğer ki önergemize evet oyu verirseniz, o yanlış
yorumlanan ve kendilerini kurtarmaya sebebiyet veren o iki satır
çıkacak, dediğiniz on gün veya otuz gün, o sürede her türden anket
yayınlanması yasaklanacak.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 5inci
Maddesi ile Kanunun 55/A maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 55/B maddesinin
üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan Bu sürenin
dışında yapılacak yayınların,
tarafsızlık, gerçeklik
ibaresinden sonra gelmek üzere
eşitlik ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sebahat
Tuncel (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tuncel. (BDP sıralarından alkışlar)
SEBAHAT
TUNCEL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
490 sıra sayılı yasanın 5inci maddesi üzerine
verdiğimiz değişiklik önerisi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu
maddede basın, iletişim araçları ve İnternette propaganda
üzerine değişiklik tartışılıyor ancak burada
önemli olan şey siyasi partilerin, aslında, aldıkları oyun
bir şekilde Parlamentoya yansıması, temsilde adalet meselesi
önemli. Yoksa burada tartıştığımız Siyasi
Partiler Yasasının ya da seçimle ilgili değişiklikler
Ne
kadar değişiklik yaparsak yapalım eğer bu adalet
sağlanmadığı sürece hiçbir anlamı olmayacaktır.
Birilerinin kendi iktidarını korumak için dayattığı
yüzde 10 seçim barajı tam da bu temsilde adaletin önüne engeldir.
Öncelikle bu Parlamentonun aslında Türkiyenin önünde büyük bir sorumluluk
olarak duran ve halkın iradesinin Parlamentoya yansımasına engel
olan bu yüzde 10luk seçim barajı için çalışması, bunun
kaldırılması için çalışması gerekirdi ama ne
yazık ki biz bazı yasal düzenlemeler, propaganda üzerindeki
düzenlemeler üzerine çalışıyoruz.
Ben
bazı örnekler vermek istiyorum, Türkiye sonuçta Avrupa Birliğine aday
ülke ve Avrupa Birliği konusunda bazı ev ödevleri yapmaya
çalışıyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek
1 No.lu Protokolü Serbest Seçim Hakkı başlıklı 3üncü
maddesi, protokole taraf ülkelerin -ki Türkiye bu protokole taraftır-
yasama organının seçilmesinde halkın kanaatlerinin özgürce
açıklamasını sağlayacak şartlar içinde, makul
aralıklarla, gizli oyla serbest seçimler yapmayı taahhüt ettiklerini
belirtir. Seçmenin denetim organı olan Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi de sözleşmeye taraf ülkelerdeki seçim sistemini işte bu
maddede yer alan halkın kanaatlerinin özgürce açıklanması
ibaresi üzerinde denetlemektedir.
Türkiyenin
taraf olduğu bir diğer önemli insan hakları sözleşmesi de
Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesidir.
Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi de tıpkı Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi gibi herhangi bir seçim sistemi ya da seçim
barajını düzenliyor değildir. Ancak tıpkı Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesindeki hüküm gibi Medeni ve Siyasi
Haklar Sözleşmesinde 25inci maddesinde seçim haklarını
düzenleyen bir hüküm yer almaktadır. 25inci maddesinde seçim
haklarını düzenleyen hükümde hangi seçim sisteminin tercih
edileceği devletlerin iradesine bırakılmıştır.
Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 25inci maddesine göre her
vatandaş genel, eşit ve gizli oyla belirli dönemlerde yapılan
seçimlerin iradelerini özgürce ortaya koymalarını garanti eden seçimlerde
oy kullanma ve seçilme hak ve fırsatına sahiptir. Özetle, yüzde
10luk seçim barajı insan haklarıyla ilgili Türkiyenin
imzaladığı uluslararası bütün sözleşmelere
aykırı durmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, Anayasanın 67nci maddesinde Seçim kanunları
temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak
şekilde düzenlenir. demektedir. Başta iktidar partileri olmak üzere
ana muhalefet partisi CHP, daha sonra MHP bu gerekçeyi ileri sürerek hep yüzde
10 barajının bugüne kadar kalması yönünde tavır gösterdi,
bugün de bu tavırlarını devam ettiriyorlar. Ancak bu maddede yani Anayasanın 67nci
maddesinde temsilde adalet ilkesi bu yaklaşımla ihlal edilmektedir.
2002
seçimlerinde Meclise iki parti girdi. Biri AKP, 11 milyon oy aldı;
diğeri CHP, 6 milyon oy alarak Meclise girdi. Her iki partinin toplam oyu
17 milyon. Oysa Türkiyede seçmen sayısı 41 milyon olduğu
düşünüldüğünde 24 milyon seçmenin iradesi ne yazık ki buraya
yansımadı.
2007
seçimlerinde de durum bundan farklı değil. AKP 16 milyon oy
aldı, CHP 7 milyon, MHP 5 milyon oy aldı. Üç partinin toplam
aldığı oy 28 milyon. Yine, 14 milyon seçmenin oyu, iradesi
buraya yansımadı.
Bugün
yüzde 5 barajı, eğer yüzde 5e düşürülürse, bu 2,5 milyon seçmen
ediyor yaklaşık, bu da yaklaşık 30 dolayında
milletvekili anlamına geliyor. Yani aslında bu ülkede biz bu seçim
kanununu tartışmadan önce bu temsildeki adaletsizliği ve
halkın iradesinin buraya yansımamasını tartışmak
gerekiyor. Bu sadece Barış ve Demokrasi Partisinin sorunu değil
yani baraj sadece Kürtlere değil, Alevilere, kadınlara, ötekilere,
işçilere, emekçilere, toplumun tüm kesimlerine yönelik bir baraj var. Bu
baraj bugün belki bizim sorunumuz olarak görülüyor ama önümüzdeki dönem
mutlaka, başta AKP olmak üzere diğer siyasi partilerin de bir sorunu
olacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEBAHAT
TUNCEL (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kaldı
ki Barış ve Demokrasi Partisi barajı
anlamsızlaştırmıştır. 2007 Temmuz seçimlerinde
bağımsız olarak girdik. Bizim açımızdan baraj
anlamsız hâle gelmiştir. Ancak halkımızın iradesinin
buraya yansıması önemlidir. Bu aynı zamanda kadınların
iradesinin de buraya yansımadığını gösteriyor.
İşte sadece 50 milletvekilimiz vardı. Birisinin
milletvekilliği düşürüldü sayenizde. 49 kadın milletvekili
arkadaşımız var. Avrupada yüzde 50lere varan, İsveçte
örneğin yüzde 55 bu oran... Bunu düşündüğünüzde bile
aslında Türkiye hem kadınlar açısından hem Türkiyedeki
diğer toplumsal kesimler açısından adaletli ve adil bir
Parlamento değil ne yazık ki. Umarım bu ayıptan bir an önce
döneriz. Gecenin bu saatinde nasıl bunları
tartışırız bilemiyorum ama en azından biz sorumluluğumuz
gereği bunu burada ifade etmeyi bir görev biliyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
6ncı
madde üzerinde üç önerge vardır.
İlk
önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M.
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı yasa tasarısının 6.
maddesinin sonundaki on sekiz yaşını doldurmuş
ifadesinden sonra gelmek üzere ve hukuki ehliyete sahip olması
şarttır ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
|
Ali Rıza Öztürk |
Atila Emek |
|
Malatya |
Mersin |
Antalya |
|
Hüsnü Çöllü |
Halil Ünlütepe |
|
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
490
sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
6 ncı maddesine aşağıda yazılı cümlenin
eklenmesini arz ederiz.
Bu
maddenin uygulanmasına yönelik usul ve esaslar Yüksek Seçim Kurulunca
belirlenir.
|
K. Erdal Sipahi |
Rıdvan Yalçın |
Necati Özensoy |
|
İzmir |
Ordu |
Bursa |
|
Hamit Homriş |
Mehmet Şandır |
|
|
Bursa |
Mersin |
|
BAŞKAN
Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
6ncı Maddesi ile değiştirilen 57nci maddesinin birinci
fıkrasının ilk cümlesinden sonra gelmek üzere Seçime
katılan siyasi parti ve adayların kendilerini tanıtıcı
nitelikte düzenleyecekleri broşür, el ilanları, parti
bayrağı, poster, afiş, ses ve görüntü içeren CD, DVD gibi
yayınların Türkçenin dışındaki farklı dil ve
lehçelerde hazırlaması serbesttir. cümlenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Özdal Üçer |
Sebahat Tuncel |
|
Batman |
Van |
İstanbul |
|
Sevahir Bayındır |
Akın Birdal |
Pervin Buldan |
|
Şırnak |
Diyarbakır |
Iğdır |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Üçer. (BDP sıralarından alkışlar)
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar;
6ncı madde, 298 sayılı Kanunun 57nci maddesinde
değişikliği öngören maddeyle ilgili değişiklik
önergemiz üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Aslında
dün başladığımız yasama faaliyetlerinin bugüne
sarkmış olması ve harcanan zamanın değişimle
paralel bir düzeyde olmadığını, yani aylarca, günlerce
gündemde kalan siyasi partilerle ilgili, seçimlerle ilgili yenilik
yapıyoruz reformuna yönelik çalışmalar bugünkü
çalışmalara çok yansımadı. Sanki biraz, dağ fare
doğurdu gibi bir sonuç ortaya çıkarıyor. Her nedense, çok, böyle
reklamı bol icraatlar, söylemi bol icraatlar yapıp ortada sonucu
fiyasko olan şeyleri AKP üzerinde görmeye alıştık. Yani burada
açılımla ilgili böyle şeyler vardı, Anayasa değişikliğiyle
ilgili şeyler vardı, balon ekonomik modellerle ilgili şeyler
vardı.
Tabii
teknik anlamda, Türkiyede yapılmakta olan seçimlerin teknik boyutuyla
ilgili birçok düzenlemenin yapılmış olması gerekiyordu.
Bunlar, çok teknik düzeyde kalan ve bu kadar üzerinde konuşmayı
gerektirmeyen düzenlemelerdi. Bunlar, Meclis alt komisyonunda mutabakatla
çözülebilecek sorunlardı. Aslında Türkiyenin demokrasi sorununun ana
kaynağında yer alan siyasi partilerle ilgili değişimin,
Anayasayla ilgili değişimin yapılmadığı durumda
böylesi teknik şeylerle uğraşmak biraz anlamsız gibi
geliyor. Çünkü, Meclis alt komisyonunda bununla ilgili bütün grupların
teknik boyutta hemfikir olduğu bir mutabakat metni çıkardı, çok
da üzerinde tartışılmaya gerek duyulmadan bir düzenleme
yapılırdı. Siyasi partilerin adil ve demokratik seçimlere
katılma boyutuyla ilgili sorunların, farklı siyasi
düşüncelerin Meclise kendisini taşıyabilmesi açısından
sorunların, farklı dillerin, kültürlerin, propaganda hakkıyla
ilgili, barajla ilgili sorunların bugün burada
tartışılıyor olması gerekiyordu ama maalesef
tartışılmıyor. Umuyorum ki sizlerin, özellikle AKP
milletvekillerinin sayısının en yakın seçimde biraz daha az
olduğu, daha demokratik bir ortamda bizim bunları
tartışabileceğimizi düşünmekteyiz ve bizlerin
sayısının biraz daha fazla olduğu platformlarda
bunları adil bir şekilde görüşme şansı
bulacağız.
Şimdi,
bağımsızlarla ilgili, aslında bağımsızlar
Biz bağımsız değildik, bağımsız olarak
girdik seçimlere, mevcut yasal düzenlemelerin azizliğinden kaynaklı.
Ama yine de, bağımsız olarak seçimlere girmek isteyen
adayların burada, oy pusulalarıyla ilgili maddede, oy
pusulalarının her zaman dağıtılmasına
ilişkin ve oy pusulalarının milletvekillerinin seçiminde çok
büyük bir adaletsizlik oluşturduğunu ve
Maalesef burada, iktidar ve
muhalefet partisinin sadece Kürtlerin siyasi iradesi nasıl daha güç
yansıtılır. mutabakatıyla böylesi bir düzenlemeye gidildi.
Ama bütün bu uygulamalara rağmen, yaşlı bir kadın
vardı, okuma yazma bilmiyordu. Seçim çalışması yaparken biz
şöyle tereddüt içerisindeydik Ya, nasıl olur? diye. Kadın
Türkçe de bilmiyordu. Aynen şöyle söyledi:
(x) Yani Saymayı da
mı bilmiyorum? diye kendisi buna bir çözüm buluyordu. Mutlak surette,
belli yasal engellemeleri aşan belli kesimler olacaktır ama
demokrasiyi tam demokrasi bilinciyle algılamak lazım. Kendine göre
değil, herkes için eşit paydayı oluşturmak ilkesinden yola
çıkmak lazım. Eğer böyle bir demokratik ortamı oluşturabileceksek
biz, bu ülkede huzurlu bir yaşamı tesis edebileceğiz.
Demokrasinin olmadığı her platformda başka alanlar
oluşacaktır ve başka alanlar mutlaka çatışmalara
açık olacaktır. Kimse tatmin olmadığı bir ortamda
zorla kalmak boyutunda olmayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ÖZDAL
ÜÇER (Devamla) Teşekkür ediyorum.
CD ve
DVDlerle ilgili, ses görüntüleriyle ilgili şeyler var burada, hediye,
eşantiyon, promosyon dağıtımıyla ilgili. Yalnız,
eğer düzenleme yapılacaksa seçimlerin olduğu dönemde kamu kurumu
ihalelerinin de olmaması gerekiyor çünkü biz son iki dönemde kamu kurumu
ihalelerinin özellikle iktidar partisinin siyasi yandaşlarına
nasıl peşkeş çekildiğini çok iyi gördük. Teklifsiz
ihalelerin nasıl yapıldığını öğrenmek, bu
konuda bizlerin abartılı söylemlerde bulunduğunu ifade etmek
isteyenler varsa Van Karayolları Müdürlüğü bünyesinde ihalelerin
hangi milletvekilinin yakınlarına ve hangi milletvekiline ne kadar
para ödenerek yapıldığını
araştırmasını isteriz.
Söylenecek
çok şey var, vaktimiz de çok, daha sonraki zamanlarda sizlerle
paylaşacağız görüşlerimizi. Süremiz bitti.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
490
sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
6 ncı maddesine aşağıda yazılı cümlenin eklenmesini
arz ederiz.
Bu
maddenin uygulanmasına yönelik usul ve esaslar Yüksek Seçim Kurulunca
belirlenir.
K.
Erdal Sipahi (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Sipahi.
KAMİL
ERDAL SİPAHİ (İzmir) Sayın Başkan, size ve yüce
Meclise saygılar sunarım.
490
sıra sayılı Kanun
Teklifinin 6ncı maddesiyle ilgili olarak bir değişiklik
önergesi vermiştik. Önergenin verilme mantığı şuydu:
5inci maddeden itibaren, 8inci madde dâhil, propaganda ve benzeri
unsurları kapsayan maddeler. 5 ve 8inci maddelerde teferruatı
gerektiren hususlarda Yüksek Seçim Kurulunun belirleyeceği esasların
dikkate alınmasıyla ilgili maddeler vardı. Benzer maddeler
olarak 6ncı maddeye de bu ibarenin eklenmesinin daha açık,
anlaşılır ve bu propagandayla ilgili bir seri maddenin ruhuna
uygun olacağını düşündük. Ayrıca 6ncı maddede
yazılmış olan propagandayla ilgili birtakım malzemelerin,
orada yazılanlar dışında bazı malzemeler gündeme
geldiğinde Yüksek Seçim Kurulunu bu konuda bir inisiyatif sahibi yapmak
istedik, ancak her zamanki gibi klasik ret olayını yaşadık.
Buna hayret etmiyoruz, millet iradesinin ülke idaresine çevrildiği bu çok
önemli konu, maalesef, hükûmet tasarısı yerine bir milletvekilinin
teklifi hâlinde, haiz olması gereken ciddiyetten uzak bir
anlayış, bir acele ve telaşla gündeme getirilmeye
çalışılmıştır. Bu yasa teklifinde ana ilkeleri,
seçim konusunda temel anlayışı, kısa, açık, net ve
anlaşılır ifadelerle Meclis iradesine sunmak yerine genelge
anlayışıyla, gelişigüzel, akla gelen her şey
yazılmıştır.
Aslında
buna hayret etmemek gerekir, en temel hukuk manzumesi olan Anayasa
değişikliğinin bile ilk adımında bir imza rezaletiyle
başlaması, bu konudaki bir kanun teklifine hayret etmemizi
gerektirmez. Bir Anayasa değişikliği düşünün, en kısa,
en veciz ifadelerle dolu olması gereken Anayasa
değişikliğini düşünün, geçici madde 20den ki, daha önceki
ilk taslakta geçici madde 19da yazılmıştı- bir satır
okuyorum: Kurulun Başkanı dışındaki asıl
üyelerine 30.000 gösterge rakamının memur aylıklarına
uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda
aylık ek tazminat ödenir. Bunun adı anayasa maddesi. Yazılan
şey anayasa maddesi mi yoksa maaş bordrosu mu? Bu kadar gayriciddi,
göstergeli, kat sayılı, çarpmalı, bölmeli, dört işlemli bir
anayasa örneğini dünyada görmek mümkün mü? Takdirlerinize sunarım.
Hani, eksik olan ne Anayasada? Geçici görev yolluklarıyla demirbaş
döşeme listesi de eklenseydi herhâlde bu, Anayasanın
mantığına ters olmazdı.
Artık,
Türkiye'de AKP menşeli hiçbir gelişmeye hayret etmiyoruz. Açlık
ve işsizliğin rakam cambazlıklarıyla ve suni gündemlerle
saklanmasına alıştık.
Millî
vasfını kaybetmiş eğitimimizde yatılı bölge
okullarında işkenceden kaçan çocukların ölümüne, dershane
parası ödeyemeyen anaların hapse, intihar eden çocukların mezara
girmesine hayretle bakmıyoruz. Bunlara içi sızlaması gereken
birçok bakanımızın ise 550 bin TLlik yeni makam
arabalarıyla dolaşmasına artık bizler de alışmaya
başladık, aynen kendilerinin alıştığı gibi.
Komşularla
sıfır sorun deyip sıfır gururlu, sıfır
haysiyetli dış politikamızın İsrailde Büyükelçimizin
oturtulduğu sandalye seviyesine indirilmesine
şaşırmıyoruz.
Ermeni
konusunda tavır alacağız deyip İsveç Büyükelçisinin bir
haftalık göstermelik tatilden sonra geriye gitmesine hayret etmiyoruz.
Sayın Başbakanın ise Ermeni diasporasına ve Dış
İlişkiler Komisyonuna gecikmiş Paskalya tebriği için ABDye
Büyükelçiyi de yanına alıp gitmesine hiç hayret etmiyoruz.
Akdamar
Adasının Ermenilere peşkeş çekilmesinden sonra şimdi
de ibadete açılmasına, hastane ziyaretine gitmeyi beceremeyen
hanımların Başbakanlık uçağıyla Arap
şeyhlerinin düğünlerine, devlet parasıyla takı takmak için
Katara uçmalarına hiç şaşırmıyoruz.
MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) Ayıp, ayıp!
KAMİL
ERDAL SİPAHİ (Devamla) Yargıya açılım diye PKK
açılımını örtülü olarak Anayasaya sokma girişimlerine
hiç hayret etmiyoruz. PKK iş birlikli anayasa değişikliklerine
de artık bir noktada alıştık. Uzlaşma
arayışında samimiyiz. deyip İmralı ve PKK ile
uzlaşma samimiyetini yansıtan anayasa anlayışına da
hayret etmiyoruz.
Son
olarak, bir Başbakan Yardımcımızın 30 Ağustostan
rahatsız olmasına da hiç şaşırmadık. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
SUAT
KILIÇ (Samsun) Yok öyle bir şey, yok. 30 Ağustostan
rahatsızlık yok.
ABDURRAHMAN
DODURGALI (Sinop) Okuduğunu anlamıyorsun.
KAMİL
ERDAL SİPAHİ (Devamla) 30 Ağustos Bayramından kendileri
bu kadar rahatsızlarsa
SUAT
KILIÇ (Samsun) 30 Ağustostan kimsenin rahatsızlığı
yok.
KAMİL
ERDAL SİPAHİ (Devamla)
benim kendilerine tavsiyem, 4 Temmuzdaki
Amerikan Özgürlük Gününe katılsınlar 30 Ağustos yerine. (MHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SUAT
KILIÇ (Samsun) Oraya sen katılırsın, sana
yakışır.
ABDURRAHMAN
DODURGALI (Sinop) Sen git katıl oraya.
KAMİL
ERDAL SİPAHİ (Devamla) Türk askerinin başına çuval
geçiren Amerikalı generali üçlü mekanizma diye Ankaraya
çağırıp ayakta karşılayan zihniyete 4 Temmuzda
Amerikan Özgürlük Gününe 30 Ağustos yerine katılmak
yaraşır. (MHP sıralarından alkışlar)
SUAT
KILIÇ (Samsun) İyi yolculuklar. Geç kalırsın, hemen git, hemen
yola çık.
KAMİL
ERDAL SİPAHİ (Devamla) Evet, seçim kanununa gelince: Şaibeli
2007 seçimlerinden sonra şaibeli 2009 mahallî seçimlerini hep beraber
yaşadık. Bir bilişimci bilim adamının İnternete
yansıttığı gibi, saat 22.00ye kadar işleyen
işler normal, sonra ne olduysa 22.00 ile 03.00 arasında tüm yurtta
istisnasız AKP oyları artıyor, diğer partilerinki
azalıyor. Bilgisayara birilerinin elinin değdiği belli. En
insani ve dinî yardım duygularının deniz pisliğine
bulaştırıldığı Türkiyede seçime hile
bulaşmış, dış politikaya ABD talimatları
bulaşmış, Anayasaya Venedik Kriterleri bahanesiyle PKK
bulaşmış, hiç fark etmiyor.
Yüce
Meclise saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.34
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
490
sıra sayılı Tasarının 6ncı maddesi üzerindeki
İzmir Milletvekili Sayın Kamil Erdal Sipahi ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M.
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı yasa tasarısının 6.
maddesinin sonundaki on sekiz yaşını doldurmuş
ifadesinden sonra gelmek üzere ve hukuki ehliyete sahip olması
şarttır ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gece saat
01.45teyiz. Şimdi, gerçekten merak ediyorum. Şeklen teklif olan ama
özde Hükûmetin tasarısı olan bu tasarının hikmeti nedir ki
gecenin bu saatine kadar görüşülme ihtiyacı duyuluyor? Bu ihtiyaç
nereden kaynaklanmıştır? Bu kanun tasarısı
HALUK
İPEK (Ankara) Teklif, teklif.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Devamla) -
Türkiyedeki demokratikleşmeye, hukuk devletinin
güçlenmesine hizmet mi edecek, mevcut Seçim Kanunundaki antidemokratik hükümlerin
kaldırılmasına hizmet mi edecek, yoksa halkımızın
içinde bulunduğu, halkımızın gerçek gündemi olan
açlık, işsizlik, yokluk ve yoksulluğu ortadan mı
kaldıracaktır?
Değerli
milletvekilleri, bu kanun teklifi, şeklen kanun teklifi olan bu Hükûmet
tasarısı bu kadar önemli ise, gecenin 01.45inde görüşülmesini
gerektirecek kadar önemli ise bugüne kadar neden getirilmedi? Gerçekten siz bu
tasarı ile Türkiyedeki açlığı, yokluğu,
yoksulluğu, demokrasiye, hukukun gelişmesine katkıda
bulunacaksanız niye bunu bugüne kadar getirmediniz, beklettiniz?
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, AKPnin halkın gerçek gündemiyle
uzaktan yakından ilgisi olmadığı yaşanan olaylarla
sabittir. AKPnin demokrasiyle, insan haklarıyla, özgürlükler ile
alakası olmadığı yaşanan olaylarla sabittir. Bugün
Türkiyede hâlihazırda demokrasinin özünü oluşturan hukuk devleti,
kuvvetler ayrılığı, bağımsız ve
tarafsız mahkemeler gibi kavramlarla arası hoş olmayan, hak
arama mücadelesi için yola çıkan Tekel işçilerinin üzerine devletin
polisini süren, copuyla, panzeriyle, topuyla, tüfeğiyle polisi süren, 1
Mayısı, uluslararası İşçi Bayramı olan 1
Mayısı Taksim alanında kutlamaya çalışan
işçilerin üzerine yine devletin polisini süren, muhalefeti susturan, kendi
siyasal düşüncelerine katılmayan, herkesi susturan, demokrasi
sofrasından nasibini hiçbir zaman alamamış bir AKP iktidarı
vardır. İktidarını sınırlayan basını,
üniversiteleri, mahkemeler gibi kurumları fethetmeye uğraşan bir
AKP iktidarı vardır. Yetkilerini Anayasadan alan, egemenlik
kapsamında yargı yetkisini kullanan mahkemeler tarafından
siyasal iktidarının sınırlanmasını içine
sindiremeyen, kabul edemeyen, bunun hukuk devletinin bir gereği
olduğu hiç mi hiç onu ilgilendirmeyen bir AKPnin iktidarı
vardır. Böyle bir siyasal iktidarın yapacağı yasaların
demokratik olduğunu kabul etmek mümkün değildir, bunu beklemek de
hayalciliktir.
İşte
Seçim Yasası önümüzde. Seçim Yasasında getirdikleri
değişiklikler hangi gerekçe ile hangi ad altında olursa olsun,
getirilen değişikliklerin hiçbirinin toplumun ihtiyacını
karşılamadığı, ancak ve ancak AKPnin
ihtiyacını karşılamaya yönelik olduğu çok
açıktır. Çünkü AKP, yedi yılı aşkın siyasal
iktidarı döneminde, sadece ve sadece bu Parlamentoda kendi
ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik yasa çıkarmayı
alışkanlık hâline getirmiştir. Parlamentoyu, yasama
organını yürütmeye bağlayarak Başbakanın emir ve
talimatlarıyla yasama organının yürütme tarafından
yönetilir, yönlendirilir hâle gelmesini sağlamıştır.
İşte, bu kanun tasarısını da gecenin bu saatine kadar
görüşmemizin tek bir nedeni vardır. Bu neden de
Sayın
Başbakanın yasama organına verdiği emir ve talimatın
gereği burada yerine getiriliyor değerli arkadaşlarım.
Bugüne
kadar hangi milletvekilinin teklifi bu saatlere kadar burada
görüşülmüş değerli arkadaşlarım? Şimdi, yasama
organını yürütmenin emrine bağlayan ve yasama
organının yürütme tarafından yönlendirilmesini içine sindiren
bir siyasal anlayışın demokratik olduğunu kabul etmek
mümkün değildir değerli arkadaşlarım.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
7nci
madde üzerinde dört önerge vardır.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin Çerçeve 7 nci
maddesi ile düzenlenen 298 sayılı Kanunun 58 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif
olunur.
Madde
58- Propaganda için kullanılan el ilanları ve diğer her türlü
matbuat üzerinde Türk Bayrağı ve dini ibareler bulundurulması
yasaktır.
Siyasi partiler
ve adayların yapacakları propagandalarda Türkçe
kullanılması esastır.
|
Suat Kılıç |
Ahmet Aydın |
Ali Bayramoğlu |
|
Samsun |
Adıyaman |
Rize |
|
Safiye Seymenoğlu |
Ayşenur
Bahçekapılı |
|
|
Trabzon |
İstanbul |
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 7. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Madde 7- 298 Sayılı Kanunun 58 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 58-
Propaganda için kullanılan el ilanları ve diğer her türlü
matbuatlar üzerinde Türk Bayrağı, dini ibareler bulundurulması
yasaktır. Radyo ve televizyonlarda yapılacak propaganda
yayınlarında, diğer seçim propagandalarında Türkçenin
yanı sıra farklı dil ve lehçeler de kullanılabilir."
|
Ayla Akat Ata |
Özdal Üçer |
Sebahat Tuncel |
|
Batman |
Van |
İstanbul |
|
Pervin Buldan |
Akın Birdal |
|
|
Iğdır |
Diyarbakır |
|
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı
ayrı söz vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 7. maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Behiç Çelik |
Oktay Vural |
|
Konya |
Mersin |
İzmir |
|
Hüseyin Yıldız |
Kemalettin Nalcı |
Nevzat Korkmaz |
|
Antalya |
Tekirdağ |
Isparta |
|
|
Mehmet Şandır |
|
|
|
Mersin |
|
T.B.M.M.
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı yasa tasarısının 7.
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
|
Tekin Bingöl |
Atila Emek |
|
Malatya |
Ankara |
Antalya |
|
Turgut Dibek |
Ensar Öğüt |
|
|
Kırklareli |
Ardahan |
|
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
Kılıçdaroğlu, sizden kim konuşacak?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Tekin Bey.
BAŞKAN
Tamam.
Buyurun.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun
teklifinin en önemli maddesi, 298 sayılı Seçim Kanununun 58inci
maddesinde yapılan bu değişikliktir. Aslında bu
değişiklik kanun teklifinin sahibi tarafından öngörülmemiş,
önerilmemiştir ama alt komisyonda -niyet sorgulaması yapmıyorum
ama- bir önergeyle 298 sayılı Kanunun 58inci maddesine bu hüküm
eklenmiştir. Eklenen hükümle, Türkçe dışında, yerel
dillerde ve lehçelerde propaganda yapılması imkân dâhiline, serbest
hâle getirilmiştir. Bu yanlış bir hadisedir, bu
Anayasamıza da aykırıdır değerli arkadaşlar. Çok
iyi niyetle, daha adil, daha eşitlikçi, daha şeffaf bir seçim
kanunuyla, demokrasiyi, demokrasinin sonuçlarının kabul edilebilir,
ülke yönetimine yansıtılabilir olabilmesini sağlamak için yapılan
bu kanun değişikliği teklifi bu değişiklikle
sakatlandırılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, burada yaptığımız her çalışma
bugüne belki çözüm üretebilir ama geleceği de tanzim edeceğini
unutmayalım. Dil birliği bizim en büyük ortak paydamızdır.
Dil birliğini parçaladığımız takdirde, ortak paydamızı,
birlikte zamanı paylaşma sebebimizi ortadan kaldırmış
oluruz.
Dil
birliği Anayasamızın da değiştirilemez hükmüdür.
Burada Anayasayı değiştirebiliriz, burada kanunları
yeniden yazabiliriz ama bu devletin kurucu hukukunu değiştirme
hakkımız yok. Buna teşebbüs edersek
yaptığımız iş meşru olmaz. Türkiye Cumhuriyeti
devletini kuran iradenin, kurucu kahramanların bu devletin
tanımında belirledikleri ve her Anayasamızda
değiştirilemeyen, değiştirilmesi teklif edilemeyen
Başlangıç hükümlerinde dil birliği esastır. Dil
birliğini hiçbir şekilde, hiçbir niyetle gevşetecek, bozacak bir
teşebbüs hukuki olmaz, meşru olmaz, doğru olmaz, faydalı
olmaz. Şimdi herkes kendine bunu söylemeli. Biz farklılıklarımızı
konuşarak, farklılıklarımızı öne çıkartarak
birliğimizi tanzim edemeyiz, Ne farkımız var? diyerek
birliğimizi tanzim edebiliriz. Farklılıklarımız
zenginliğimizdir ama farklılıklarımızı
kimlikleştirerek birlikte yaşamanın kuralı hâline getirmeye
kalkarsak yığınakta yapılan yanlış -işte
askerî bir tabir olmakla beraber- hayatın geleceğini zindana çevirir.
Farklılıklarımız
olabilir ama biz farklı olmayan taraflarımızı
güçlendirerek, paylaştığımız ortak
paydalarımızı güçlendirerek birliğimizi koruyabiliriz.
Birliğimiz olmadığı takdirde değerli milletvekilleri, dirliğimizin
olup olmayacağını hiç denemeye kalkmayalım.
Birliğimizi güçlendirecek ne kadar sebebimiz varsa bunları birlikte
savunmamız, ortak paydamız hâline getirmemiz gerekir. Dil
birliği bizim en büyük birliğimizdir, en büyük zenginliğimizdir.
Dolayısıyla Siyasi Partiler Kanunu gibi, Seçim Kanunu gibi, Anayasa
gibi temel kanunlarda, hayatı tanzim eden, birliğimizi,
birlikteliğimizi tanzim eden hukuk belgelerinde
farklılıklarımızı bir hak hâline getirirsek, bir hukuk
hâline getirirsek inanınız ki yalnız bugün için değil
ülkemizin geleceği için de çok stratejik anlamda yanlışlık
yaparız. Yanlış olmuştur, iyi niyetle hazırlanan bu
kanun teklifini
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla)
alt komisyonda yapılan bu değişiklik
resmen sakatlamıştır. Bunun için geliniz
Ben yasaklardan yana
değilim. Eski kanunumuzda 58inci maddede yasaktır kelimesi
geçiyor. Bu beni rahatsız ediyor ama dil birliğini bozacak
şekilde, Türkçe dışında lehçe ve dillerde propaganda yapılmasını,
siyaset yapılmasını
Bu çünkü daha sonra siyaset yapmaya
götürecektir, siyasi örgütlenmeye götürecektir, bu bir başka yerlerin
talebidir. Dolayısıyla bu yanlış olur, bu gelecek
açısından çok ciddi yanlış olur. Bizim verdiğimiz,
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği ve teklif sahibinin de öngörmediği
bu değişikliği ortadan kaldırmamız lazım. Kanunun
eski şekline dönülmesi veya bir başka şekil geliştirilmesi
gerekir. Anayasamıza da aykırı olur, değiştirilmesi
teklif edilemeyen maddelere yani dil birliği ilkesine aykırı
olur. Bu yanlışlığı yapmayalım,
çıkardığımız kanunu sakatlamayalım.
Bu
önergemizin kabulünü sizlerden bu gerekçelerle talep ediyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Diğer
önerge üzerinde Ankara Milletvekili Sayın Tekin Bingöl. (CHP
sıralarından alkışlar)
TEKİN
BİNGÖL (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin 7nci
maddesiyle ilgili verilen önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, seçim süresince yapılan çalışmalardan birisi de
malumunuz radyo ve televizyonlar aracılığıyla yapılan
propaganda çalışmalarıdır. Bu çalışmalar seçime katılan
tüm siyasi partiler için eşit bir şekilde uygulanmalı ve
aynı şekilde yayın yapan televizyon ve radyo
kuruluşlarının da mutlaka tarafsız yayın yapma
zorunluluğu olmalıdır. Ancak son dönemlerde devletin resmî
yayın organı olan, yayın kuruluşu olan TRTnin
yayınlarına baktığımızda, gerek haber
programlarında gerekse TRT içinde hazırlanan ya da
dışarıdan satın alınan programların hemen tamama
yakınında iktidar yanlısı, partizanca yayınlar
yapılabilmekte ve maalesef bu yayınlar artarak devam etmektedir.
Bugün on
üç televizyon kanalı olan TRTnin bu kanallarının
birçoğunda yanlı yayın yapılabilmekte, haber
programları çarpıtılmakta ve maalesef dışarıya
hazırlatılan programlarda ise tümüyle iktidar yanlısı
yayınlar yapılabildiği gibi, diğer siyasi partiler aleyhine
çarpıtıcı yayınlar yapılabilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, uzun süreden beri TRTnin zarar ettiği, fazla personel
çalıştırdığı konuşulagelmiştir, ama
bugün, İbrahim Şahinin genel müdürlüğünden sonra
kadrolaşma hızlandırılmış ve maalesef TRT
içerisinde çalışan yetkin kadroların hallaç pamuğu gibi
atıldığı da görünen bir gerçek.
Bugün
TRTde, bütün ısrarlara rağmen, farklı kesimlerin bütün
taleplerine rağmen TRT yayınları yapan programların,
satın alınan programların ve sözleşmeli
çalıştırılan kadroların ücretleri kamuoyuyla
paylaşılmamaktadır, ısrarla bundan
kaçınılmaktadır, ama konuşulan rakamlar dudak
uçuklatıcı cinstendir ve çok daha güçlü yayın
kuruluşlarının dahi telaffuz edemediği fiyatlar TRT
tarafından rahatlıkla ödenebilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bugün İbrahim Şahinin genel müdür olduğu ve
Sayın Bülent Arınçın Bakanlığının
kontrolünde olduğu bir TRTnin, seçim döneminde, daha şimdiden ne
menem yayınlar yaptıkları göz önüne
alındığında, yansız ve bağımsız
yayın yapmasını beklemek hayalden başka bir şey
olamaz.
Bugün,
TRT yayınlarının yanı sıra, yaratılan yandaş
medyanın da seçim dönemlerinde tarafsız, seçim kurallarına
uyarak yayın yapmasını beklemek de herhâlde iyimserlik olsa
gerek.
Bugün
sadece TRT yayınlarıyla olaya bakmamak lazım: Önemli olan,
çıkarılan bu yasaların, uygulayıcıları
tarafından nasıl uygulandığına, nasıl hayata
geçirildiğine bakmak gerekiyor. Sıklıkla bu kürsüde vurgu yapılıyor,
29 Mart seçimleri sırasında bazı vali ve kaymakamlar, âdeta
Adalet ve Kalkınma Partisinin ilçe başkanları, il
başkanları gibi davranmışlardır. Eksi 18 derecedeki
bir sıcaklıkta Tuncelinin dağlarındaki mezralara
buzdolabı dağıtarak, orada sadece çökeleği ve tandır
ekmeği olan kadınlarımızın o buzdolabında neyi
muhafaza edeceği düşünülerek o buzdolapları
dağıtıldı? Yaz aylarının, ilkbaharın suyu mu
çıkmıştı! Evinde elektriği olmayan
kadınlarımıza bulaşık makinesi
dağıtmanın anlamı neydi acaba! Asıl olan o malzemeler
alınırken yine kayırmacı bir anlayışla AKP
yanlılarına onların alınmasını
sağlamaktı ve alelacele seçim döneminde bu tür yardım
kampanyalarını hayata geçirmekti ve dönüp bunun savunması
yapılırken de sosyal devlet ilkesinden hareketle, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Fonunun bu yardımları
yaptığı söyleniyordu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
TEKİN
BİNGÖL (Devamla) Sağ olun Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, az önce bahsettiğim gibi, uygulayıcılar çok
önemli. Yasalar çıkarılabilir ama onu hayata geçirenler eğer
tarafgir davranıyorlarsa o yasalar hiçbir anlam ifade etmez. Son
dönemlerde Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidar olduğu sekiz
yıllık süre içerisinde yaşanan seçimlerde daha seçimin
yaşandığı gün çöplüklerden, çöp kutularından oy pusulaları
toplanmakta. Allah aşkına, henüz seçimler sürüyorken, sayımlar
devam ediyorken ve muhtemelen itirazların da olabileceği
sandıkların oy pusulalarının çöplüklerde ne işi var?
İşte bunlar beraberinde birtakım şaibeleri getiriyor.
Yine,
Ankarada yaşadığımız birçok olay bize seçimlere hile
karıştırıldığını net bir şekilde
göstermiştir. Görevli olmayan araçlarda oy pusulalarının ve
sandıkların yakalandığı görülmüş, hiç
alakası olmayan, sokaklarda sadece oy kullanılan okulların
elektrikleri dahi kesilebilmiştir. Bütün bunlar eğer iktidarın,
seçim yasası çıkarmasına rağmen, anlayışı
partizanca bir anlayışsa onu uygulayanlar bu seçim yasasını
ihlal edeceklerdir ve yine partizanca seçimler yaşanacaktır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili
Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 7. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 7-
298 Sayılı Kanunun 58 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Madde 58-
Propaganda için kullanılan el ilanları ve diğer her türlü
matbuatlar üzerinde Türk Bayrağı, dini ibareler bulundurulması
yasaktır. Radyo ve televizyonlarda yapılacak propaganda
yayınlarında, diğer seçim propagandalarında Türkçenin
yanı sıra farklı dil ve lehçeler de kullanılabilir."
Ayla
Akat Ata (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özçelik. (BDP sıralarından alkışlar)
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının çerçeve 7nci
maddesine ilişkin verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu
maddede yapılan bir değişiklik var, 298 sayılı
Yasanın 58inci maddesine ilave edilen bir bölüm var: Radyo ve
televizyonlarda yapılacak propaganda ve yayınlarda, diğer seçim
propagandalarında Türkçenin kullanılması esastır.
deniliyor. Buna ek bir madde olarak, paragraf olarak: Ancak siyasi partiler ve
adaylar seçim döneminde, Cumhuriyetin Anayasada belirtilen temel niteliklerine,
Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı
olmamak şartıyla, Türk vatandaşlarının günlük
yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları yerel dil ve
lehçelerde de sözlü propaganda yapabilirler.
Propaganda
bir düşünce ürünüdür. Düşünce ile dil arasında çok yakın,
doğrudan bir bağlantı vardır. Düşünce özgürlüğünü
eğer savunacaksak, düşüncenin her şekilde ifadesini de
savunmamız lazım. Düşünce özgürlüğünü kısıtlamak,
düşüncenin özgürlüğünü
Dili yasaklayarak düşünce
özgürlüğünü savunamayız. Yani insanlar kendi düşüncelerini ifade
etme özgürlüğüne sahip olmalıdırlar, sözlü, yazılı ve
görsel biçimde bu düşüncelerini ifade etme özgürlüğüne sahip
olmalıdırlar.
Bu
tasarıda sadece sözlü propagandaya olanak tanınıyor, üstelik
sadece seçim döneminde. Seçim dönemi dediğimiz, seçim
propagandalarının açıkça yapıldığı son on
güne ilişkin bir süredir. Yani, Türkçe dışında propaganda
yapmak isteyen siyasetçiler sadece on gün ve sözlü olarak bu dili
kullanabilecekler. Bu, dilin özgürce kullanımı anlamına gelmez.
Üstelik bir engel daha var. Siyasi Partiler Yasasının 81inci
maddesi Türk dilinden ve kültüründen başka dil ve kültürleri korumak,
geliştirmek veya yaymak yoluyla Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde
azınlıklar yaratarak millet bütünlüğünün bozulması
amacını güdemezler ve bu yolda faaliyette bulunamazlar. demektedir.
Yani, bu sözlü propaganda döneminde Kürtçe konuşmak veya Türkçe
dışında başka bir dil konuşmanın, ülkenin
bütünlüğü aleyhinde propaganda maddesine sokularak doğrudan
engellenmesi mümkündür.
Nitekim
hepimizin, özellikle partimiz grubuna mensup
arkadaşlarımızın aleyhine açılan davalar ve Meclise
gönderilen fezlekeler Türkçe dışında Kürtçe
yaptığımız konuşmalarla ilgilidir. 20 milletvekili
için getirilen 600 -yaklaşık- fezleke vardır. Yani, kişi
başına 30 fezleke gelmiştir. Bunların hemen hemen
tamamı Kürtçe konuşma yaptığımız içindir.
Şimdi, böyle bir engel var iken bunu rahatlattık, bunun yolunu
açtık demek mümkün değil.
Yazılı
pankart, CD, DVD ve başka malzemelerin kullanılması da yine
yasaklanıyor. Siyasi Partiler Yasasında bu maddeler duruyor. Bu
madde cunta Anayasasının, darbe Anayasasının
getirdiği antidemokratik hükümlere dayanmakta idi ve dünyada ilk kez bir
anayasaya kanunla yasaklanmış dil kavramı getirilmişti.
Kanunla yasaklanmış dil kavramı rahmetli Turgut Özal döneminde
kaldırıldı ama bu Anayasaya bağlı olarak
hazırlanan yasalardaki engeller hâlâ duruyor, Siyasi Partiler
Yasasında ve diğer yasalarda. Bu Seçim Yasasında
yapılacak değişiklik sorunu çözmüyor, bu nedenle yeterli
görmüyoruz.
Biz
Kürtçe konuşmaya devam edeceğiz. Bugüne kadar
yaptığımız konuşmaların yanında bundan sonra
da yazılı olarak da kendimizi ifade edeceğiz, Kürtçe ifade
etmeye devam edeceğiz. 30 fezlekemize bir 30 fezleke daha gelse, 600
yıl cezanın yanına bir 600 yıl ceza daha gelse biz kendi
ana dilimizi konuşmaya devam edeceğiz.
Zoraki
birlik, beraberlik sağlanamaz; birlik, beraberlik gönüllü birlik ve
beraberliğe dayalıdır. Farklılıklarımız
zenginliğimizdir. demek yeterli değil,
farklılıklarımızı korumak, geliştirmek ve
saygılı olma durumunda birlik ve beraberliği
sağlayabiliriz. Farklılıkları inkâr ederek,
farklılıkları yok etmeye çalışarak, asimile etmeye
çalışarak birlik, bütünlük sağlanamadı bugüne kadar, bundan
sonra da sağlanamaz. Karşılıklı saygı ve sevginin
esası birbirine saygılı olmaktır, bunu geliştirmek
için gerekli yasal düzenlemeleri yapmaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
OSMAN
ÖZÇELİK (Devamla) Otuz yıldır süren çatışmanın
önüne geçmek de bununla mümkündür. Anayasalar değiştirilmezmiş,
anayasaların bazı maddeleri değiştirilmezmiş.
Hayır, bütün hukuk metinleri değiştirilebilir; toplumsal
gerçeklik, tarihsel gerçeklik, sosyolojik gerçeklik neyi gerektiriyorsa yasalar
ona uymak zorundadır, hukuk ve yargı sistemi ona uymak
zorundadır. Yapay yargı sistemiyle, yapay hukuk sistemiyle birlik ve
bütünlüğü, beraberliği sağlamak mümkün değildir. Bu nedenle
Kürtçenin ve diğer dillerin propagandada serbestçe, özgürce, Türkçede ne
kadar kullanılabiliyorsa o kadar kullanılmasına olanak
sağlamak lazım. Ortak dilimiz olan Türkçenin yasaklanması
sizleri ne kadar rahatsız ediyorsa, edecekse, Kürtçenin yasaklanmasının
da bizi bu kadar rahatsız ettiğinin bilinmesi lazım. Ben
Türkçenin yasaklanmasına karşı çıkarım dünyanın
her yerinde, Türkiyede de. Ama benim dilimin de yasaklanmasına tepki
koymaya devam ederim. Bunun cezası idam bile olsa ben ana dilimi koruyacak
ve kullanmaya devam edeceğim.
Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin Çerçeve 7 nci
maddesi ile düzenlenen 298 sayılı Kanunun 58 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.
Madde
58- Propaganda için kullanılan el ilanları ve diğer her türlü
matbuat üzerinde Türk Bayrağı ve dini ibareler bulundurulması
yasaktır.
Siyasi
partiler ve adayların yapacakları propagandalarda Türkçe
kullanılması esastır.
Suat
Kılıç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; 490 sıra sayılı Teklifin çerçeve 7nci
maddesini değiştirecek olan bir önerge üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle şunu ifade edeyim ki, ülkemize olan hizmet
aşkımızdan dolayı gecenin bu saatlerine kadar hep birlikte
çalışıyoruz. Hayırlı ve güzel bir kanunu
çıkartmak adına bu gayretleri sürdürüyoruz ve bu emeği veren
herkese de ben teşekkür etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu değişiklik önergesinde hem mevcut Yasada hem de
teklifte öngörülen birinci fıkra aynı şekilde muhafaza ediliyor.
Propaganda için kullanılan el ilanları ve diğer her türlü
matbuat üzerinde Türk Bayrağı, dinî ibareler bulundurulması
yasaktır. Ayrıca bu yasağın ihlalini düzenleyen yine 298
sayılı Yasanın 151inci
maddesinde de bu yasak devam edecek ve bu yasağı
çiğneyenlerle ilgili olarak da altı aydan bir yıla kadar hapis
cezası verilecek.
Yine
önergemizde ikinci paragraf olarak -az önce Sayın Şandır da
ifade etti, Ben yasaklara karşıyım aslında. dedi- Siyasi
partiler ve adayların yapacakları propagandalarda Türkçe
kullanılması esastır. Yani Türkçe dışında
başka bir dil kullanması yasaktır değil, asıl olan
Türkçe, Türkçe kullanmak esastır. deniyor.
Yine,
bizim -inşallah yarın görüşeceğiz- 151inci maddesini
değiştirmek üzere vermiş olduğumuz bir başka önergede
de 58inci maddenin birinci paragrafının yasak kapsamında
devamı noktasında. Kaldı ki devamı noktasında
önergemiz. Onun dışında ikinci paragrafla ilgili olarak da
yasağı kaldıran bir önergemiz olacak, yani esas olan eğer Türkçeyse
bu esas olmakla birlikte vatandaşlarla iletişimin gerekli
kıldığı, gerekli gördüğü hâllerde başka bir dil
kullanılması da serbest hâle gelecek. Bu hem demokrasinin bir
gereği hem de bence insani bir husustur, bunu bu şekilde
algılamak lazım.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki düşünce ve ifade hürriyeti, Anayasamız,
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, İnsan Hakları
Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar
Sözleşmesi ve Paris Şartında ayrıntılı bir
biçimde düzenlenmiştir.
Siyasi
partilerin kuruluş ve çalışmalarını özgürlük içinde
yapması esastır. Yine, demokratik sistem içinde herkese eşit,
herkes için özgür ve herkese açık siyasal katılımla ancak
demokratik sistemi
gerçekleştirebiliriz. Eğer siz çoğulculuğu
sağlayamazsanız demokrasiyi de sağlayamazsınız.
Yine,
değerli arkadaşlar, Yargıtay 8. Ceza Dairesinin vermiş
olduğu bir karar var. Bu kararda Kürtçe el bildirisi dağıtmak
suretiyle Seçim Kanununa muhalefet etmek suçundan dava açılmış
ve bu davada yerel mahkeme -az önce ifade ettim- 151/2ye göre mahkûmiyet
kararı vermiş, ancak konu Yargıtaya gittiği zaman,
Yargıtay Savcılığı tebliğnamesinde, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin ifade özgürlüğü ve örgütlenme
özgürlüğü maddeleri çerçevesinde azınlık oluşturma
kastı olmadıkça Kürtçe konuşulmasının suç olmadığı
Anayasanın 90ıncı maddesine göre Siyasi Partiler Yasası
ve Seçim Yasasındaki Türkçeden başka dille konuşma
yasağı ve propaganda yasağı ve çatışması
nedeniyle uluslararası sözleşmelerin üstün tutulacağı ve
mutlak bir Kürtçe yasağından söz edilemeyeceği belirtilmektedir.
Yani, burada, sadece sözlü propagandayı değil, yazılı
propagandanın dahi suç olmadığını
Yargıtayımız ifade ediyor. Yargıtay 8. Ceza Dairesi
11/10/2006 tarih 2005/753 esas, 2006/7496 karar sayılı Kararı.
Sonuçta da yerel mahkeme, kararı, usul ve yasaya aykırı bularak
mahkûmiyet kararının bozulmasına karar veriyor.
Değerli
arkadaşlar, yine, Anayasa Mahkemesi, önüne giden bir dava nedeniyle
vermiş olduğu bir kararda şöyle diyor: Anayasanın 3üncü
maddesinde Türkiye devletinin dilinin Türkçe olduğu belirtilmiş,
Anayasanın Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti
başlıklı 26ncı ve Basın Hürriyeti
başlıklı 28inci maddelerinde 3/10/2001 günlü 4709
sayılı Yasayla değişiklik yapılarak düşüncelerin
açıklanması ve yayılmasında kanunla yasaklanmış
olan herhangi bir dilin kullanılamayacağı ve bu dilde yayın
yapılamayacağı şeklindeki düzenlemeler Anayasa metninden
çıkartılmak suretiyle düşünce ve anlatım özgürlüğünün
sınırları genişletilip vatandaşların günlük
yaşamlarında farklı dil ve lehçeleri kullanmaları ve
yayım yapmalarına olanak tanınmıştır. Bu, Anayasa
Mahkememizin vermiş olduğu bir karar.
Yine,
değerli arkadaşlar, bütün uluslararası ve ulusal mevzuata
baktığımızda, siyasi partilerin serbestçe faaliyette
bulunması, programlarını ve görüşlerini serbestçe
vatandaşa anlatabilmeleri
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AHMET
AYDIN (Devamla)
özgürlükçü, demokratik bir düzenin gereğidir, insan
olmanın da, insan olarak iletişim kurmanın da aynı
şekilde bence bir gereğidir. Bugüne kadarki çağdaş normlara
baktığımızda ve gelişen demokrasi
anlayışına baktığımızda, özgürlüklerin de
genişleten bir yaklaşımla yorumlandığı nazara
alındığında ve yine özellikle ülkemizde yerel dil ve
lehçelerle kurslar açılabildiği, üniversitelerde enstitülerin
kurulabildiği, TRT Şeşin yayın yapabildiği, özel
radyo ve televizyonlarda yayın serbestisinin olduğu, Anayasa ve
yasalardaki değişikliklerle uluslararası mevzuata
baktığımızda yerel dil ve lehçelerle de propaganda
yapmanın mümkün olması gerektiği, hatta kendini ifade edebilecek
tarzda insanların bir başka insanla, seçmeniyle propaganda
yapmasının normal karşılanması gerektiği
düşüncesiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8inci
madde üzerinde iki önerge vardır.
İlk
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı yasa tasarısının 8.
maddesinin 3. paragrafındaki miting alanı çevresindeki
güzergahlarda ifadesinin tüm güzergahlarda şeklinde
değiştirilmesini arz ederiz.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Ensar Öğüt |
Atila Emek |
|
Malatya |
Ardahan |
Antalya |
|
Hüsnü Çöllü |
Turgut Dibek |
Rahmi Güner |
|
Antalya |
Kırklareli |
Ordu |
|
|
Halil Ünlütepe |
|
|
|
Afyonkarahisar |
|
BAŞKAN
Son önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 8inci
Maddesi ile değiştirilen 60ıncı madde
başlığı İlan ve reklam yerleri ifadesinin İlan
ve reklam yerlerine ilişkin usuller şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Özdal Üçer |
Sebahat Tuncel |
|
Batman |
Van |
İstanbul |
|
Pervin Buldan |
Akın Birdal |
|
|
Iğdır |
Diyarbakır |
|
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Uras.
Sizin imzanız
yok Sayın Uras, gelin atın, usule uygun yapalım.
MEHMET
UFUK URAS (İstanbul) Sayın Başkan, değerli vekiller;
galiba, Fransız Devriminde sokak hareketleri olurken, iki aristokrat
kahvede oturuyor, diyor ki: Biz kazanacağız. Biz kimiz? Onu
yarın öğreniriz. diyor. Yani hep kazanandan, güçlü olandan yana
olmak, haklı olduğumuz anlamına gelmiyor. Ahlaklı olmak,
mağdur olanı anlamak ve ondan yana olmaktır.
İktidarıyla
ve muhalefetiyle, maalesef bu yüzde 10 barajı konusundaki
eleştirilerimiz hep duvara tosladı. Hâlbuki siyaset derslerinde
öğrencilerimizden bir tanesi çıksa, dese ki: Yüzde 10
barajını savunuyorum çünkü koalisyonları önlüyor, istikrarı
sağlıyor. Biz sınıfı geçirmeyiz çünkü demek ki
bilmiyor, AK PARTİ öncesi yüzde 10 barajı olmasına rağmen
bir koalisyon olduğunu deriz ya da demek ki öğrencimiz bilmiyor, 1965
seçimlerinde nispî temsil millî bakiye vardı ama Adalet Partisi tek
başına iktidara geldi diye. Yani 12 Eylül rejiminin
yasaklarından beslenerek biz demokrasiyi nasıl inşa
edeceğiz?
İşte,
bugün mesela, Dışişleri Komisyonunda Moldova heyetiyle
beraberdik. Bize anlattılar, resmî dilin yanında Gagavuzların
kendi dilini ve kültürünü ifade etmelerini bir zaaf olarak değil, bir
zenginlik olarak gördüklerini. Hepimiz çok mutlu olduk ama bu demokrasi bu
Misakımillî sınırının içine geldiği zaman
tedirgin olmaya başlıyoruz. Bulgaristanda Todor Jivkov
soydaşlarımıza yaptığı muameleye tepki
gösteriyoruz ama Türkiyeye geliyoruz, yerli Todor Jivkovlardan geçilmiyor.
Dolayısıyla dünyanın her yerinde demokrasi ve özgürlüğün
standartlarına uzaktan bakmanın anlamı yok. Uzaktan
bakılarak usta olsaydı kediler kasap olurdu. lafı bu durumlar
için söylenmiş. Christoph Colomb Amerikaya gidiyor, diyor ki: Altı
tane yerliyi aldım, dil bilmiyorlar, onlara İspanyolca öğretmem
lazım. Yani İspanyolca bilmiyorsa dil bilmiyor anlamına
geliyor. Bu Batılıların, egemenlerin, hâkimlerin gözüyle dünyaya
bakmaktan vazgeçmenin faydası vardır.
Padişahlara
yol gösterici metinlere eskiden siyasetname denirdi. Bizim siyasetnamemizin
de bugün temelinde mutlaka herkes için demokrasi, özgürlük, eşitlik
olmalı. Herkes dinini, dilini, inancını özgürce ifade etmeli ve
hakikaten bir seçme ve seçilme özgürlüğü olmalı. Vehbi Koça
soruyorlar: Sandıktan kim çıkacak? Ben diyor. Nasıl yani?
diyor gazeteciler. Kim çıkarsa bana çalışacak. diyor.
Üniversiteye hazırlık sınavlarında çocuklara soruyorsunuz
Nasılsın? diye Seçenekleri, şıkları söyle. diyor.
Yani çoktan seçmeli önümüzde şıklar var, hangisini seçersen seç yüzde
10 barajı devam ediyor, 12 Eylül rejiminin yasakları devam ediyor.
Dolayısıyla bizim, bir şekilde yarışı, tek
atın katıldığı bir yarış ve sonucun da
baştan belli olduğu bir yapılanmayı sorgulamamız
gerekiyor.
Şimdi
burada seçim zarfının ebadını falan konuşuyoruz ama
zihinsel ebatlarımızın aynı kalmasında problem var.
Yani zihinsel ebatlarımızı, standartlarımızı ne
zaman evrensel standartlara kavuşturacağız diye bir
problemimizin olması gerekiyor. Şimdi, size ait olmayan bir şeyi
çaldığınızda bunun adı gasptır,
hırsızlıktır ama size ait olmayan oylar
alındığı zaman buna sessiz kalabiliyoruz. Fikrî rekabetten,
politik rekabetten kaçınmak bir öz güven sorunudur ve hakikaten temsilde
adalete karşı çıkan bir iktidar ve muhalefet ile biz demokrasiyi
nasıl derinleştireceğiz? Barış ve Demokrasi
Partisinin, beş bölgede birinci parti olan bir partinin baraj sorununun
kalkması önerisi birçok demokratik ülkede uygulanıyor, işte
Almanyaya falan bakıyoruz
Bu Pazarlık yapmam. lafları da
tuhaf. Burada yaptığımız iş de pazarlık
değil, bir müzakere. Demokrasinin olmazsa olmaz koşulu bu tür
müzakereler. Nasıl Almanyada PDS, sol parti bu imkânlardan
yararlandı, Türkiyede de pekâlâ demokrasinin derinleşmesi
açısından Avrupadaki sistemden yararlanabilmemiz mümkün.
İşte, bir Avrupalılaşma fırsatı önümüzde.
Hazine
yardımı gündeme geliyor. Yurttaşlarımızın
ödediği vergilerle bizim seçmenlerimizin ödediği vergilerin
karşılığını alıyorsunuz ama yine biz hazine
yardımıyla ilgili ciddi problemlerle karşı
karşıya kalıyoruz. Peki bunun adı siyasi
otlakçılık olmuyor mu? Siyasette bence bir yolun sonuna geldik.
Ağır kamyon şoförleri derler ki: Yolun sonuna geldiyseniz
dönemece gelmişsinizdir. Bu dönemeci, demokrasiyi, özgürlükleri,
eşitlikleri derinleştirerek gerçekleştirmemiz gerek.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET
UFUK URAS (Devamla) Jim Morrison diye bir şarkıcı var
Otoriteyi kabul eden onun bir parçası olur. diyor. 12 Eylül rejiminin
yasaklarına yaslanarak demokrasiyi inşa etmemiz kolay gözükmüyor.
Demokrasiyi inşa etmemizin de yolu toplumsal muhalefet örgütlerine,
emekçilere, kadınlara siyasetin önünü açmaktan geçiyor. Siyaseti kim
yapıyor? Boş zamanı olanlar. Kimin boş zamanları var?
Tuzu kuru olanların. Emeğiyle geçinenlerin, kadınların daha
fazla siyasete dâhil olması çok önemli.
Bakın,
teker teker partilerimizde kadın oranları yüzde 8, BDPde kadın
oranı yüzde 35. Hep Batıdan örnekler verilir, Bahreynde yüzde 25i
kadın, Tanzanyada 75 kadın milletvekili var. 109 ülke içinde
kadın haklarında Birleşmiş Milletler insani yaşam endeksinde
101inci sıradayız.
Daha çok
kadın arkadaşımızın, daha çok gencin, daha çok
emekçinin katıldığı bir seçimle Türkiyenin daha
güzelleşeceğine inanıyorum. Kolaylıklar diliyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı yasa tasarısının 8.
maddesinin 3. paragrafındaki miting alanı çevresindeki
güzergahlarda ifadesinin tüm güzergahlarda şeklinde
değiştirilmesini arz ederiz.
Ensar Öğüt (Ardahan) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öğüt.
ENSAR
ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
görüşülmekte olan 490 sıra sayılı kanunun 8inci maddesi
üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, 8inci maddede şöyle bir şey diyor: Şehir
dışında karayolları kenarında bulunan sabit ilan ve
reklam yerlerini de aynı usulle belirlemeye ve tahsis etmeye il seçim
kurulu yetkilidir. Ancak il seçim kurulu bu yetkisini, yetkili ilçe seçim
kuruluna devredebilir. Şimdi, burada il seçim kurulu yetkiyi alıyor,
isterse devredebilir.
Benim
düşüncem ve bizim teklifimiz şudur: İl ve ilçe seçim
kurulları yetkilidir dersek, uygun olur. Şimdi, düşünün,
Vanın Erciş ilçesi Vana
İkinci
bir şey değerli arkadaşlar, bizim derdimiz seçimi doğru
dürüst yapmak. Bir kere rakımı yüksek olan yerlerde -ki benim bölgem
Doğu Anadoluda, hatta Güneydoğuda da var, rakım yüksek
olduğu için kışı çok ağır geçiyor-
kışın yani kasım ayında seçim yapılmasın.
Yapılacaksa ekimi geçmesin. Bu çok önemli. Yazın da haziran, temmuz,
ağustos değil.
Bakın,
temmuz ayında bir seçim geçirdik değerli arkadaşlar,
batıdaki insanlar yazlığa gitti, doğudaki insanlar yaylaya
çıktı. Yaylaya sandık koyamadığınız için ne
oldu bu defa? Yayladan insanları taşımaya kalktık. Hepiniz
biliyorsunuz. Ama ne oluyor? Yaylanın yolunu devlet yapmıyor. Niye
yapmıyorsun? Diyor ki: Böyle bir yasa yok kardeşim. Ben ancak
KÖYDESle köy yollarını yaparım, BELDESle de belediye
yollarını yaparım. Yaylanın yolunu niye yapmıyorsun
kardeşim? Ben yapmam. Nasıl olacak? Dozeri veririm ama mazot yok.
diyor. Seçmen geliyor, diyor ki: Yaylanın yolunu yapacağız.
Dozer al ama mazotu da sen koy. Mazot kaç para? 15 milyar, 10 milyar, 7
milyar, 8 milyar.
Değerli
arkadaşlar, bakın, ben bölgemde -biliyorsunuz, diğer
arkadaşlar da biliyor- yayla yollarını yaptırmak için,
yemin ediyorum, dünya kadar cebimizden para harcadık. Yol da doğru
dürüst yapılmadı. Yoldan bir traktör geçiyor, yolu yine bozuyor. Bu
anlamda, ben istirham ediyorum. Yani tabii ki batıda insanlar tatile
gidiyor, bilmem ne yapıyor, zengin gider gelir, oyunu verir, ayrı bir
konu; beş yıldızlı, yedi yıldızlı otellerde
kalıyor, o da ayrı bir konu ama Doğu Anadoluda insanlar
perişan oluyor. Sizden istirham ediyorum. Yani temmuz ayında hani
zamanında yapılsın diyor ya Sayın Başbakan- seçim
inanın bir işkencedir. Onun için, yani eğer seçim
yapılacaksa temmuzda değil, mayısta yapılsın...
İSMAİL
BİLEN (Manisa) Ekimde yapılsın.
ENSAR
ÖĞÜT (Devamla) Hayır, erkene alınsın kardeşim,
ekimde yapılsın, ayrı bir konu. Karar alın. Çünkü, yani
inanın, bu konuda biz Doğu Anadoluda perişan oluyoruz.
Bakın, 3 Kasım 2002de bir seçim yapıldı. Ben dağ
köylerine gidemedim. Yani 3 Kasım 2002de. Ekimin 15inden sonra bizim
orada kar yağmaya başlıyor. Dün yine televizyon gösterdi, kar yağdı.
Neredeyiz? Nisan ayındayız. Şimdi, burada, Ankarada herkes
oturuyor, rahat, kırmızı koltukta, kararı böyle alalım
diyor. Ama git Doğu Anadoluya kardeşim, politika yap bakayım;
gör bakayım, dağa çık da oy iste vatandaştan. Adamın
gidip elini sıkmasan, hâlini hatırını sormasan, onu insan
yerine koymasan hem oy vermiyor hem de devlete küsüyor. Bırakın bana,
kime oy verirse versin.
İSMAİL
BİLEN (Manisa) Ensar Ağabey, seçimden seçime değil, önce
gideceksin.
ENSAR
ÖĞÜT (Devamla) Şimdi, seçimden seçime değil, işte her
zaman gidebilmek için, onun için dağ köylerinde de mutlak suretle
gidebilmemiz için vatandaşa ulaşmamız lazım. Hangi
partiden, hangi milletvekili olursa olsun hiç önemli değil. O insan
kendisine bir değer verildiğini görüyor, devlet ayağıma
geldi diyor. Yolunu yapsın, yapmasın ayrı bir konu ama zaten
şu anda, inanın...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ENSAR
ÖĞÜT (Devamla) KÖYDESle ilgili şu anda yollar yapılıyor.
İnanın dünya kadar para harcanıyor, yüzde 70i de bozuluyor.
Bunu hepiniz biliyorsunuz. Stabilize yollar. Yayla yollarını niye
yapmıyorlar? Ben kanun teklifi verdim, hâlen de İç Tüzük 37ye göre
Genel Kurula getiremedim. Yani bu yayla yollarının
yapılması lazım değerli arkadaşlar.
Hayvancılığı, tarımı geliştirmek
istiyorsanız
İnsanlar yazın yaylaya çıkıp orada bir
şeyler yapmak istiyor, hayvanını orada otlatmak istiyor, çünkü
ova sıcak. O anlamda, yayla yollarının mutlak surette
yapılması lazım.
Yazın
değil, kışın da değil, sonbahar ve ilkbaharda
seçimlerin olmasının Türkiyenin hayrına
olacağını düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
9uncu
madde üzerinde üç önerge vardır, ilk önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı yasa tasarısının 9.
maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Ali Rıza Öztürk |
Kamer Genç |
|
Malatya |
Mersin |
Tunceli |
|
Ali Oksal |
M. Ali Susam |
|
|
Mersin |
İzmir |
|
Denetim
sonunda yasalara aykırı olarak belirlenen işlemler için gerekli
suç duyurusunda bulunulur.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 9uncu
maddesi ile değiştirilen 61inci maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan
ve masrafları
ilgilisinden tahsil edilir. ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Özdal Üçer |
Sebahat Tuncel |
|
Batman |
Van |
İstanbul |
|
Sevahir Bayındır |
Pervin Buldan |
Akın Birdal |
|
Şırnak |
Iğdır |
Diyarbakır |
BAŞKAN
Şimdi, en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı kanun teklifinin 9. maddesinin 2.
fıkrasına
Seçimin başlangıç tarihinden oy verme gününü
takip eden güne kadar; şehir içi veya şehir dışında,
toplu taşıma amacıyla kamu hizmetlerinde kullanılan hava,
kara, deniz ve raylı sistem taşıtlarında yer alan reklam
yerleri ve araçlarında siyasi propaganda içeren yayın yapılamaz
hükmünden sonra gelmek üzere aşağıdaki hükmün eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Ahmet Orhan |
Kemalettin Nalcı |
Süleyman L. Yunusoğlu |
|
Manisa |
Tekirdağ |
Trabzon |
|
Hakan Coşkun |
Akif Akkuş |
|
|
Osmaniye |
Mersin |
|
Seçimin
başlangıç tarihinden oy verme gününü takip eden güne kadar hava,
kara, deniz ve raylı sistem araçlarında tek bir televizyon
kanalından yayın yapılamaz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yunusoğlu. (MHP sıralarından
alkışlar)
SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu maddesinde vermiş
olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Seçim
kanunları usul kanunlarıdır ve demokrasinin namusu olan
kanunlardır. Seçim kanunları seçimlerin anayasasıdır. Seçim
kanunları seçmen tercihlerinin sağlıklı bir şekilde
sandığa yansımasının usulünü belirler.
Bizim
seçim usulümüzü belirleyen 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve
Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun 2 Mayıs 1961 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. 1961 yılından bugüne kadar otuz sekiz defa bu
Kanunda değişiklik yapan kanun ve kanun hükmünde kararname
çıkartılmıştır. Bu görüşmekte olduğumuz otuz
dokuzuncu değişikliktir. Seçim kanunları üzerinde bu kadar
oynamak millet iradesine de demokrasiye de müdahale etmektir.
Seçim
kanunları muhalefetin öneri ve uyarılarını dikkate alarak
büyük bir uzlaşmayla yasalaşmalıdır. Yoksa, daha seçim
süreci başlamadan, oylar sayılmadan şaibe iddiaları ortaya
çıkar. İktidar diğer kanunları çıkarırken
izlediği baskıcı, dayatmacı, uzlaşmaz
tavrını seçim kanunları görüşülürken kesinlikle
göstermemelidir. Millî iradeye şaibe bulaşmasının
demokratik düzenimizin meşruiyetini tartışılır hâle
getireceğini kimse unutmamalıdır. Seçimlerde seçmenlerimiz
oylarını gönül rahatlığıyla kullanmalı ve
oylarının hangi partinin hanesinde olduğu konusunda en ufak bir
şüpheye düşmemelidir. Öyle bir seçim kanunu yapmalıyız ki,
iktidar gücünü elinde
bulunduranların millet iradesine yön verme, vatandaşın oyunun
yönünü değiştirme girişimlerine asla izin vermemeliyiz.
Değerli
milletvekilleri, 1961 yılındaki mülki idare amirleri, bugünkü
İktidarın emrindeki mülki idare amirlerine benzemedikleri için, o
zamanki kanun koyucu, seçimlerin yönetiminde mülki amirlere geniş yetkiler
vermiştir. Bu kanun teklifi bu geniş yetkileri muhafaza etmekte,
devam ettirmektedir. Biz Yüksek Seçim Kurulu kararlarına ve
açıklamalarına rağmen Başbakanın arkasında durduğu
beyaz eşyacı valilere mi güveneceğiz, yoksa kömür kamyonunun
direksiyonuna geçen valilere mi?
Kanun
teklifinin 9uncu maddesinde ilan ve reklam yerleri ile ilgili yasaklar hükme
bağlanmaktadır. Bu yasaklarla ilgili işlem yapma yetkisinin,
seçimin başlangıç tarihinden, oy verme gününden önceki otuzuncu güne
kadar mülki makamlara, son otuz gün içinde ilçe seçim kurullarına ait
olduğu düzenlenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, kısa adı İDO olan İstanbul Deniz
Otobüsleri, bir televizyon kanalıyla anlaşarak, yolculara sadece o
televizyon kanalını izletmektedir. Biz o televizyon
kanalının nasıl bir yayın politikası
yaptığını iyi biliyoruz. O televizyon kanalı Hükûmetin
propagandasını yapan yayınlar yapmaktadır. Bu önergeyle
toplu taşıma araçlarında bu yayınların önüne geçilmesi
amaçlanmaktadır. İDO sadece bir örnektir. Parti devleti
anlayışı içinde kamunun imkânları ve kamunun
kaynakları kullanılarak seçmen davranışları etkilenmek
istenmektedir. Bugün İDO, yarın başka şehirlerdeki toplu
taşıma alanlarında bu tür televizyon kanallarıyla
anlaşma yapılarak seçmenin iradesine baskı uygulanmak
istenebilir. Tek kanal yayınının demokratik
olmadığı da açıktır. Bu sebeple bu önergemize destek
vereceğinize inanıyor, yüce Meclisinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.43
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 02.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
490
sıra sayılı Teklifin 9uncu maddesi üzerinde verilen Trabzon
Milletvekili Sayın Süleyman Latif Yunusoğlu ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet burada.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 9uncu
maddesi ile değiştirilen 61inci maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan
ve masrafları
ilgilisinden tahsil edilir. ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayla
Akat Ata (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tuncel. (BDP sıralarından alkışlar)
SEBAHAT
TUNCEL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan madde üzerine verdiğimiz değişiklik
önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Doğrusu
burada muhalefetin ne kadar rolü var bilemiyorum -Komisyon
katılmıyor, Hükûmet katılmıyor- biz sadece sözlerimizi
söylemeye çalışıyoruz. Tabii burada bu Seçim Kanununu
değerlendirirken sonuçta bunu bir bütün olarak ele almak gerekiyor, sadece
bir seçim yasası olarak değerlendirmek dar kalacaktır diye
düşünüyoruz. Özellikle Türkiyede çok geniş kesimlerin, toplumsal
kesimlerin artık bu darbe Anayasasıyla devam edilemeyeceği,
mutlaka bu Anayasanın değişmesi gerektiği üzerinde bu
kadar geniş mutabakatının olduğu bir dönemde, bunu
tartışmak, bunu geliştirmek yerine ya da bu Seçim Kanununu yeni
anayasaya göre ya da yeni zihniyete göre düzenlemek yerine, eskiye göre
uyarlamaya çalışıyoruz. Bu da ilginç bir durum,
sanırım bir tek Türkiyede böyle bir durum vardır. Herkes,
muhalefetiyle, iktidarıyla bu Anayasanın değişmesi
gerektiğini söyleyecek ama bu Anayasanın değişmemesi için
de bu kadar yoğun çaba harcayacak! Sanırım bu ilginç bir durum,
başka yerlerde örnekleri var mı, çok zannetmiyorum.
Sayın
milletvekilleri, bu Anayasa tartışmaları gündeme
geldiğinden bugüne, çok çeşitli kesimler bu Anayasanın
değişmesi gerektiği ve bu Anayasanın değişmesi
konusundaki görüş ve önerilerini sunuyorlar. Ne yazık ki
İktidar, Anayasayı kökten değiştirme yerine, bir paketle
karşımıza geldi. Bu konuda da yine çok geniş bir kesim
aslında bu pakette neler olması gerektiği üzerinden de
görüş ve önerilerini sundu, partimiz de dâhil olmak üzere, ama ne
yazık ki İktidar bunu da ifade etmedi. Biz, Anayasanın ilk üç
maddesi de dâhil, ilk üç maddenin değiştirilemeyeceğini söyleyen
4üncü maddesi de dâhil, bütün hepsinin değiştirilmesi,
çağdaş, demokratik bir anayasa olması gerektiğini
düşünüyoruz. Bu görüşte olan bir de Anayasa Kadın Platformu var.
Biliyorsunuz, bu Parlamentoda, belki de Türkiyede en temel sorun,
kadınların karar ve uygulama mekanizmalarında yer almaması,
bu Parlamentoda yer almaması. Hep yurdumuzun Anadolu olmasından
övünüyoruz. Yurdumuz Anadolu ama maalesef, Meclisimiz baba dolu! Bu kaderi
değiştirebilmek ancak kadınların karar ve uygulama
mekanizmalarında yer alması
Seçim Kanunu
tartışılırken de aslında kotanın bir şekilde
siyasi partilerde zorunlu hâle getirilmesi gerekiyor, şu an insafa
kalmış durumda, sadece partimizde yüzde 40 oranında ama birçok
parti uygulamıyor, sadece niyette bir kadın temsilini ifade ediyor
ama kadınlar yaşamın her alanına ilişkin kendi
görüş ve önerilerini sunmaya devam ediyor çünkü biz bu toplumun
yarısını oluşturuyoruz, biz de yaşıyoruz ve hem
Anayasa değişikliğinde hem yasal değişikliklerde
sözümüzü söylemenin önemli olduğunu düşünüyoruz.
Birkaç
başlık ifade edeceğim, Anayasa Kadın Platformunun
önerilerine ilişkin. Anayasa Kadın Platformunun bir tespiti var, bu
önemlidir. Türkiyede aslında gittikçe kutuplaşan bir yapı
olduğunu, dolayısıyla bu kutuplaşmanın Türkiyeyi hiç
de iyi bir yere götürmediğini, dolayısıyla bunun
iktidarıyla muhalefetiyle iyi değerlendirilmesi gerektiğini,
farklılıkların bir birlik anlamında,
farklılıkları yok sayarak değil, farklılıklarımızla
birlik projesinin mutlaka geliştirilmesi gerektiği üzerinden
kaygılarını ifade ediyorlar ve birkaç önerileri var, sizlerle
paylaşmak istiyorum:
İfade
ve örgütlenme özgürlüğünü engelleyen antidemokratik anayasal ve yasal
engellerin kaldırılmasını talep ediyor Anayasa Kadın
Platformu ki, bu Platformda seksene yakın kurum var.
Yine
Anayasa ve Seçim Yasasında değişiklik yaparak seçim
barajı kaldırılmalıdır. diyor çünkü bu baraj en çok
da kadınları vuruyor. Yani baraj olduğu sürece kadınlar
Parlamentoda daha az temsil ediliyor ne yazık ki.
Yine
Anayasanın 10uncu maddesine Devlet, kadın-erkek arasındaki
fiilî eşitliği sağlamakla yükümlüdür. hükmünün açıkça
yazılmasını istiyor.
Yine
Anayasa Kadın Platformu, 10uncu maddeye, cinsiyet yönelimi ve cinsiyet
kimliği nedeniyle ayrımcılık yapılmamasını
ve bunun 10uncu maddede güvence altına alınmasını, medeni
hâl, yaş ve engellilik konularının yazılmasını
istiyor.
Yine kamu
denetçiliği mekanizmasının yanı sıra, kadın-erkek
eşitliği kamu denetçiliği, toplumsal cinsiyet eşitliği
kurumu, eşitlik kurumu, ayrımcılıkla mücadele kurulu, ulusal
insan hakları kurumu, işkenceye karşı ulusal önleme
mekanizması ile kolluk şikâyet mekanizması gibi, hak ihlallerini
izleme ve önleme kurullarının bağımsız, özerk ve sivil
kurullar olarak STÖlerle birlikte oluşturulmasını öneriyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEBAHAT
TUNCEL (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Partilerin
hazine yardımından yararlanmasını ve bunun mutlaka
şeffaf olmasını, bu hazine yardımının önemli bir
kısmının partinin kadın çalışmalarına tahsis
edilmesini, partilerin ve adayların seçim harcamalarının
sınırlarının belirlenmesini, bunun için
bağımsız bir kurum oluşturulmasını öneriyorlar.
Yine,
milletvekilliği dokunulmazlığının kürsü
dokunulmazlığıyla sınırlı kalmasını,
Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde siyasi etik yasasının
çıkartılmasını; yine, okullarda zorunlu din dersinin ve
nüfus cüzdanındaki din hanesinin kaldırılmasını,
ailenin korunması ve çocuk haklarına ilişkin düzenlemede
Devlet, çocuk istismarı ve şiddete karşı çocukları
koruyucu tedbirler alır. demelidir diyor ve Uluslararası Çocuk
Hakları Sözleşmesinde Türkiye'nin koyduğu çekincelerin de
kaldırılmasını istiyor.
Bu
vesileyle, Anayasa Kadın Platformunun taleplerini iletmek istiyorum.
İyi akşamlar. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı yasa tasarısının 9.
maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Denetim
sonunda yasalara aykırı olarak belirlenen işlemler için gerekli
suç duyurusunda bulunulur.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yasalara
aykırı olan işlemlerin cezalandırılması
amacıyla.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
10uncu
maddede üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin Çerçeve 10.
maddesi ile 298 sayılı Kanunun 68. maddesine eklenen 3. fıkrada
geçen boyu
|
Mustafa Elitaş |
Haluk İpek |
Ahmet Yeni |
|
Kayseri |
Ankara |
Samsun |
|
Enver Yılmaz |
Ahmet Aydın |
İsmail Göksel |
|
Ordu |
Adıyaman |
Niğde |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
10uncu Maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer
alan
zorunlu hallerde
ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Özdal Üçer |
Sebahat Tuncel |
|
Batman |
Van |
İstanbul |
|
Sevahir Bayındır |
Pervin Buldan |
Akın Birdal |
|
Şırnak |
Iğdır |
Diyarbakır |
BAŞKAN
Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 10. maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
S. Nevzat Korkmaz |
Oktay Vural |
Beytullah Asil |
|
Isparta |
İzmir |
Eskişehir |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 10uncu
maddesinin teklif metninden çıkarılması için vermiş
olduğumuz değişiklik önergesinin gerekçesini izah için söz
aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, teklif metninin 10uncu maddesinde Oy
sandıkları, eni 40, boyu 55, yüksekliği
Değerli
arkadaşlarım, Yüksek Seçim Kurulu oy sandıklarının ve
oy verme kabinlerinin standartlarını
belirlemeye yetkili olduğuna göre, sanki bir ihale şartnamesi
düzenler gibi, kanun metninin bu şekilde yazılmış
olması kanun tekniğine de aykırılık içerdiğinden,
ayrıca mevcut ve kullanılabilir seçim malzemelerinin
kullanılamaması sonucunu da doğuracak bir hüküm olması
itibarıyla israfa yönelik bir madde olarak düzenlendiği için teklif
metninden bütünüyle çıkarılmasını teklif ediyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu konuda Yüksek Seçim Kurulu
Başkanlığının 18/3/2010 tarihli görüş
yazısında da Başkanlığımız bünyesinde hâlen
toplam 752.491 adet seçim sandığı bulunmakta olup tahminî bir
hesaplamayla bunların bugünkü değeri 25 milyon TLdir. Teklifte
öngörülen sandıkların tahminî bedeli 55-60 milyon lira
civarındadır. Getireceği mali yük göz önüne alındığında,
sandıkların tamamının değişimi yerine, ilave
değişikliklerle, peyderpey değişimini öngören düzenlemenin
yapılması uygun olacaktır. denilmektedir.
Şimdi,
bütün bu nedenlerle, Yüksek Seçim Kurulu bu oy sandıklarının ve
oy verme kabinlerinin standartlarını da belirlemeye yetkili
olduğuna göre, bu düzenlemenin kanun metninden
çıkarılmasını ve bu şekilde yasalaşması
noktasında teklifimizin kabulünü yüce heyetinize arz ediyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
10uncu Maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer
alan
zorunlu hallerde
ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayla Akat Ata (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BENGİ
YILDIZ (Batman) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz
konusu madde metninde yer alan ifadenin hangi durumları içerdiğinin
belirtilmemesi nedeniyle yasanın kapsamını
belirsizleştireceği için tasarıdan çıkarılması
uygun görülmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin Çerçeve 10.
maddesi ile 298 sayılı Kanunun 68. maddesine eklenen 3. fıkrada
geçen boyu
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım?
SUAT
KILIÇ (Samsun) Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Oy
kabinlerinin rahat kullanılabilmesi ve seçimden sonra depolanması için kabinlerin boyu 30
santim kısaltılmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi
bu arada herkesin gerekçe okunsun demeye başladığı andan
itibaren ben de her seferinde on beş dakika, on beş dakika ara
verirsem ne olur? (Gülüşmeler)
11inci
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı yasa teklifinin 11. maddesiyle
değiştirilen 298 sayılı kanunun 78. maddesinin birinci
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini
arz ederim.
Cümle:
Bağımsız adayların ad ve soyadları oy pusulasında
siyasi parti isimleri büyüklüğündeki harflerle yazılır.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 11. Maddesi ile düzenlenen 298 sayılı Kanunun
78. maddesinin ikinci fıkrasının teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
S. Nevzat Korkmaz |
Oktay Vural |
Mustafa Enöz |
|
Isparta |
İzmir |
Manisa |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Enöz
BAŞKAN
Buyurun Sayın Enöz. (MHP sıralarından alkışlar)
Ben, on
beş dakikaları işletmeye başlayayım, hazır
uykumuz da kaçtıktan sonra
MUSTAFA
ENÖZ (Manisa) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 490 sıra sayılı Seçim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
11inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, seçim, esas anlamını demokratik sistemlerde bulan
bir kavramdır. Bundan dolayı da demokrasilerin var olduğu ve
yaşandığı yerler seçimin de anlamlı olduğu
yerlerdir. Bununla beraber, demokrasi, sadece yönetenlerin seçimle
işbaşına gelmelerini sağlamaz, aynı zamanda daha önce
seçilenlerin seçimle görevden uzaklaştırılmalarına da neden
olur. Çünkü demokrasilerde vatandaşlar, kendilerini yönetecek olan
temsilcilerini genel katılımla seçebilme ve böylece öncekileri
değiştirebilme imkânına sahiptirler.
Demokratik
sistemlerde esas olan, milletin yönetim yetkisinin kaynağı
olmasıdır, yani bütün vatandaşların hepsinin
katılacağı bir seçim demokrasinin varlığını
bize hissettirebilir. Demokrasilerin en büyük göstergelerinden biri olan seçim,
sistemi iktidarlar tarafından sürekli değiştirilip
dönüştürüldüğünde, seçim, halkın görüşünü parlamentoya
yansıtmaya değil, yararlı hiçbir faaliyette bulunamayan bir
temsilci grubu oluşturmaya yarayan bir araç hâline gelebilir. Oysaki bu
durum, ülkenin hem politik hem ekonomik hem de toplumsal hayatı için
oldukça riskli bir durumdur.
Sayın
milletvekilleri, vermiş olduğumuz önerge ile görüşmekte
olduğumuz yasanın 11inci maddesi ile düzenlenen 298 sayılı
Kanunun 78inci maddesinin ikinci fıkrasının teklif metninden
çıkarılmasını talep etmekteyiz; çünkü, Yüksek Seçim
Kurulunun birleşik oy pusulası ve zarfların
standartlarını düzenleme yetkisi vardır. Birtakım özelliklerin
ve gereksiz detayların kanun metnine ilave edilmesi, yapılacak
ihalede firma tanımını
çağrıştırmaktadır. Mevcut basılı malzemenin
kullanılmaması da israfa neden olacaktır. Esasen YSKnın bu
konudaki yetkisi teklifin son cümlesine yazılmak suretiyle
benimsendiğine göre, ilgili teklif metni anlamsızdır.
Sayın
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak gerek Anayasa
değişikliğinde gerekse bu özellikleri itibarıyla seçim
mevzuatının değiştirilmesine ilişkin tasarı ve
tekliflerde uzlaşma yöntemiyle bu değişikliklerin
gerçekleştirilmesine inanmaktayız. Görüştüğümüz kanun
teklifi, maalesef, uzlaşmaktan uzak dayatmacı bir tekliftir. Devlet
yetkilerini iktidarın emrine vererek seçmen iradesini iktidar istekleri
doğrultusunda gerçekleştirmeyi amaçlamıştır. Zaten
teklif Genel Kurula gelmeden, başta Yüksek Seçim Kurulu olmak üzere
devletin ilgili kurum ve kuruluşlarının bilgisinden ve
onların bu çalışma hakkında katkılarından
gerektiği kadar yararlanılmamıştır.
Bu teklif
komisyonda da alelacele görüşülmüş, komisyonda hükûmet teklifi tek
yanlı olarak değerlendirilmiş, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak üzerinde hassasiyetle durduğumuz, seçmen iradesini yansıtacak,
sandığa giren oyların iradeye dönüşmesini sağlayacak
tedbirler maalesef hiç dikkate alınmamıştır.
Yine
komisyonda, Seçim Kanununu uygulayan başta Yüksek Seçim Kurulu olmak
üzere, Nüfus İdaresi ve diğer kurum ve kuruluşların
görüşlerine itibar edilmemiştir. Dolayısıyla üzerinde fazla
çalışılmadan ve bir mutabakat sağlanmadan Genel Kurula indirilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, konuşmamın başında da belirttiğim
üzere demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan siyasi partiler demokratik usul ve
esaslara göre yarışmak zorundadırlar. Onun için seçim
demokrasinin vazgeçilmez temel unsurlarındandır. Vatandaşlarımız
seçim kanunlarıyla seçmen eğilimlerini millî iradeye
dönüştürmektedirler. Seçme ve seçilme hakkı evrensel bir
insanlık hakkıdır. Bu yüzden seçme ve seçilme hakkı
kullanılırken son derece hakkaniyetli olunmalı ve evrensel hukuk
kurallarına uyulması temel hedef olmalıdır. Bir ülkenin
demokratik bir ülke olabilmesi o ülkenin seçim kanunlarının
demokratik olmasıyla doğrudan ilişkilidir. Yani bir ülkenin
seçim kanunları demokratik hükümler içermiyorsa o ülkede demokrasiden söz
etmek mümkün olmayacaktır.
Bu duygu
ve düşüncelerle önergemizin kabulü yönünde oy kullanmanızı
bekler, yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBM
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı yasa teklifinin 11. maddesiyle
değiştirilen 298 sayılı kanunun 78. maddesinin birinci
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini
arz ederim.
Cümle:
Bağımsız adayların ad ve soyadları oy pusulasında
siyasi parti isimleri büyüklüğündeki harflerle yazılır.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Oy
pusulasında bağımsız adayların isimlerinin
rahatlıkla okunacak biçimde yazılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
12nci
madde üzerinde bir önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 12. maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
S. Nevzat Korkmaz |
Oktay Vural |
|
|
Isparta |
İzmir |
|
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni bir
gündeyiz. İnşallah, yeni günün güzelliğiyle Seçim Kanunumuzdaki
bu maddeyle ilgili düşüncelerimiz yüce kurul tarafından
sağlıklı bir şekilde değerlendirilir.
Bu madde,
Türk seçim hukukunda yıllardır uygulanan sandık alanı
denilen, seçimin en önemli usul işlemlerinin gerçekleştirildiği
alanda bir değişiklik yapmaktadır ve
Değerli
milletvekilleri,
Sandık
alanının
FATOŞ
GÜRKAN (Adana) Biraz önce de söylemiştiniz aynı şeyi.
FARUK BAL
(Devamla) Efendim? Hanımefendi, bana eğer konuşuyorsanız
duyayım sesinizi, cevabınızı vereyim.
FATOŞ
GÜRKAN (Adana) Biraz önce de söylemiştiniz aynı şeyi.
FARUK BAL
(Devamla) Tekrar söylüyorum, tekrar tekrar söylemekte fayda var çünkü bu
fotoğraf Türkiyede AKPnin ne kadar demokrat olduğunu, ne kadar adil
olduğunu ortaya koyan bir fotoğraftır. Bu fotoğraftan sizin
ders almanız lazım, hepinizin ders alması lazım, hepimizin
ders alması lazım. Şimdi, bu fotoğrafın
gerçekleşeceği bir alanı sandık kurulunun içerisine bu
kanunla yerleştirirseniz, sizin, Sayın Suat Beyin ifade ettiği
gibi -bugün de tekrarlayacağım- mahkemei kübranız nasıl
karşılayacak...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FARUK BAL
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Evet,
değerli arkadaşlar, Suat Bey hatırlattı bana, Bugün
mahkemei kübradan bahsetmediniz. diye, bahsedeyim. Mahkemei kübra iki tanedir,
birincisi Cenabı Zülcelalin mahkemei kübrası, o öbür tarafta
yapılacak iş, yattığı yerde yatamayacakların
işidir, bir de bizim mahkemei kübramız var, o
vicdanımızdır. İşte o vicdanın en önemli görev
yeri ülkesi için, geleceği için, çocuklarının geleceği için
yönetim şeklini belirleyecek, iktidarı belirleyecek olan seçim
anı ortaya çıkacaktır. O seçim anında mahkemei kübraya
devletin gücünü koyar AKP lehine tarttırmaya çalışır iseniz
bu eşit olur mu, bu adil olur mu?
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) Vicdan var ya, vicdan!
SUAT
KILIÇ (Samsun) Böyle bir şey olmaz, rahat olun.
FARUK BAL
(Devamla) Evet, vicdan bu, vicdan bu. Bu vicdana uygun davranmak gerekir
diyor, önergemizi yine sizin mahkemei kübranıza havale ediyoruz. (MHP
sıralarından alkışlar)
SUAT
KILIÇ (Samsun) Biz iki mahkemei kübrada da rahatız.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
13üncü
madde üzerinde iki önerge vardır.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 13.
maddesi ile değiştirilen 298 sayılı Yasanın 82.
maddesinin 8. fıkrasının ikinci cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Şahin Mengü |
Atilla Kart |
İsa Gök |
|
Manisa |
Konya |
Mersin |
|
Ali İhsan Köktürk |
Rahmi Güner |
|
|
Zonguldak |
Ordu |
|
BAŞKAN
Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 13. maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
S. Nevzat Korkmaz |
Oktay Vural |
|
|
Isparta |
İzmir |
|
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önceki
maddede belirlenen sandık alanı ve sandık çevresiyle ilgili
düşüncelerimizi arz etmiştik. Burada ortaya çıkacak
rahatsızlıkların bir sonraki maddede ne derecede vahim sonuçlara
sebep olacağını da ifade etmiştik. Bu ifademizi de sizlerin
mahkemei kübranıza, vicdanınıza havale etmiştik. Mahkemei kübra,
kuyumcu hassasiyetiyle, başta kul hakkı olmak üzere seçmen
hakkını da tartan çok hassas bir terazidir. Ama sizin terazinizin bu
hassasiyeti taşımadığını gördük.
İnşallah 13üncü maddede tekrar tartıya çıkarız, bu
defa da pancar kantarına dönmez!
Değerli
arkadaşlarım, 13üncü maddede, seçim zamanında görev yapacak
olan sandık çevresinin düzeninin sağlanması düzenlenmiştir.
Sandık çevresinin düzeninin sağlanması sandık kurulu
başkanına aittir. diyor, doğrudur. Ancak, ilerleyen
fıkralarda gerektiğinde bu sadece başkana, gerektiğinde
sadece sandık kurulu üyelerinden birine terk edilebilmektedir. Bunun
anlamı kaostur.
Diğer
taraftan, sandık çevresi içerisinde bulunabilecek kişiler
sayılmaktadır. Bunların içerisinde medya mensuplarının
da bulunabileceği ifade edilmektedir. Bu, özel bir maddedir. Bu özel madde
2007 seçimlerinde Türkiyede bütün sandıklarda bir medya grubunun ya da
bir ajansın muhabirlerinin görevlendirilmesiyle ilgili olarak Türk seçim
hayatında çok sıkıntılı, seçimlerin sonucunu
etkileyen, mikrofonu seçmene tutarak onun kanaatini değiştiren ve
AKPye oy toplayan bir uygulamaya dönüşmüştür. O dönemde Milliyetçi
Hareket Partisi bunu gerek Yüksek Seçim Kuruluna gerekse o ajansın
yöneticilerine iletmiştir. Ajansın yöneticileri bir saat içerisinde
durumu düzelteceklerini ifade etmişlerdir, birtakım yerlerde
düzelmiştir, ama Türkiyenin genelinde bu ajans -yani medya diye buraya
sıkıştırılan ifadeyle- gibi AKP lehine görev yapmaya
hazır olan bazı medya gruplarına imkân sağlayan bir
maddedir.
Değerli
arkadaşlarım, bu, bugün size veya önümüzdeki seçimde size fayda
sağlayacağını düşündüğünüz bir tedbir olabilir.
Ancak bu tedbir sizin vicdanınızda seçmenin gelecekle ilgili
kanaatini değiştirecek bir noktaya dönüştüğünde mahkemei
kübra dediğimiz yerde tartıya muhtaç olan bir eşitsizliğe
sebep olan bir tedbirdir. Bu tedbir AKPye belki üç oy, beş oy, on oy,
elli oy, yüz oy veya daha fazla bir fayda sağlayabilir, ama AKP
İktidarının böyle hak etmediği bir desteği, hak
etmediği bir şekilde, hak etmediği bir kaynaktan alarak milletin
iradesini yanıltmasında vicdanlarınızda ileride ciddi
sıkıntılara ve yaralara yol açacaktır.
Aynı
şekilde, seçim sandık seçmen çevresinin dışında kalan
emniyet güçlerinin suistimal edebileceği ve seçmen iradesinin mülki
amirlerin -bazı adaletsiz davranan mülki amirlerin- denetiminde -yine bu
fotoğrafta görüldüğü gibi- emir komutayla hareket edecek olan
zabıta güçlerinin seçmen iradesini AKP lehine
değiştireceğine dair kanaatler sizlere saydığım
örneklerle ifade edilmiştir. Bunların içerisinde
Zabıta
güçlerimizin, emniyet güçlerimizin tamamının böyle olduğunu
iddia etmiyorum. Bunlar içerisinde, elbette vicdanlarıyla hareket edecek
dürüst insanlar vardır. Ama Adana seçimlerinde olduğu gibi, bir
partinin -ki Milliyetçi Hareket Partisidir- mensubunun -ki benim- televizyonda
yaptığı bir konuşmada Tarafsız yayın
yapıyor. diye tutanak tutup bu tutanağı adliyeye kadar
gönderebilecek haysiyetsiz bir uygulamayı seçen zabıta
memurlarının
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FARUK BAL
(Devamla) Sağ olun Sayın Başkanım.
yapacağı
hile, yapacağı tehdit, yapacağı baskı seçimler için
sizi hiçbir zaman abat etmeyecektir. Hilenin, baskının, tehdidin sonu
afettir, abat değildir. Bunu, hem afet açısından hem abat açısından
mahkemei kübranızın birer kefesine koyarak değerlendirmenizi ve
ülkeniz için, seçmeniniz için doğru karar vermenizi temenni ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 13.
maddesi ile değiştirilen 298 sayılı Yasanın 82.
maddesinin 8. fıkrasının ikinci cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Şahin
Mengü (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Mengü. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sabahın
bu saatinde demokrasi oynuyoruz, demokrasiyi yapmıyoruz. Önergem üzerinde
konuşmadan evvel bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Daima
Parlamentoda bir uyumsuzluktan, bir iş birliği
olmadığından bahsediliyor. Şu yasanın maddelerine
geçildiği andan itibaren herhâlde muhalefetin verdiği asgari
kırk tane önerge var. Bu kırk önergeden -bütün iyi niyetimle
söylüyorum- en az iki üç tanesi tesadüfen iyidir arkadaşlar, tesadüfen.
Şimdi böyle bir mantık olur mu? Yani kırk tane önerge veriliyor.
Mesela biraz evvel bir olay yaşadık. Ondan evvel Barış ve
Demokrasi Partisi milletvekillerinin verdiği dille ilgili önergeler
vardı, reddettiniz. Arkasından, dolanarak, nasıl
yaptınız, bir maddeyi ikiye böldünüz ve bir önerge verdiniz,
aynı şeyi kabul ettiniz. Uzlaşma diyorsunuz,
uzlaşmanın temel mantığı yok. Ben şimdi burada
bir şeyler söyleyeceğim de nasıl olsa reddedeceksiniz. Allah
razı olsun, Komisyon Başkanı oturduğundan beri hiç
Katılıyoruz. demedi muhalefete, hep prensip olarak Hayır
diyor.
CEVDET
ERDÖL (Trabzon) Katılıyoruz. diyemez ki.
ŞAHİN
MENGÜ (Devamla) Niye?
CEVDET
ERDÖL (Trabzon) Çoğunluk yok ortada.
ŞAHİN
MENGÜ (Devamla) Sizinkinde nasıl söylüyorsa aynısını
söyler. Olumlu mütalaayla takdire bırakıyorum. der, öyle söyler.
Senin kadar ben de biliyorum İç Tüzükü.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, getirilen ve çıkartılmasını
istediğimiz madde, hakikaten kontrolü mümkün olmayan bir madde. Cep
telefonuyla sandık kurulu üyelerinin konuşması
Görevleri
icabı konuşuyorsa nasıl ayıracağız, kim
ayıracak, hangi konuşma görevi gereği, hangisi değil?
Şimdi bunu anlamak da mümkün değil. Bir yasa tekniği içinde bir
şeyleri koyarken bir anlamı olması lazım, bir müeyyide
uygulanabilmesi lazım. Kim tespit edecek? Tespit ettiniz. Kime, ne
şikâyet edeceksiniz? Çünkü o çevrenin amiri o. Böyle bir maddenin yasaya
konulması yanlış. Bakın, bir yasayı hazırlarken
biraz daha dikkatli, özenli davranmak lazım. Anayasa
tartışmalarında da gelecek. Bir fıkrayı
kaldırdığınızı söylüyorsunuz,
değiştirdiğinizi söylüyorsunuz; altındaki fıkra aynen
duruyor! Yanlış yazmışsınız. Üçüncü fıkra
diyorsunuz, dördüncü fıkra duruyor. Hâlbuki değiştirmek
istediğiniz belki de dördüncü fıkra! Yani yasa yaparken biraz daha
ciddi olmak lazım. Bu yasaları yarın birileri alıp
Sadece
biz konuşmayacağız, yarın bunun
uygulayıcıları da bu işi tartışacaklar.
Nasıl bir yasadır, tabii kimse bilmez sabaha karşı saat
5te, 3te geçtiğini, emir komuta zinciri içinde geçtiğini. Burada
kimse bugün sağlıklı bir tartışma yapmıyor. Böyle
bir ortamda sağlıklı tartışma da olmaz ama kendimizi
kandırıyoruz.
Hepinize
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Mengü.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
14üncü
madde üzerinde bir önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 14. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 14-
298 sayılı Kanunun 83 üncü maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Sandık
Alanında Suç İşlenmesi:
Madde 83-
Sandık alanında bir suç işlenmesi halinde, sandık kurulu,
durumu tutanağa geçirir ve sanığı zabıtaya teslim
eder.
Sandık
kurulunun görev yaptığı yerde cep telefonu ile görüşme
yapmak yasaktır. Ancak sandık kurulu başkan ve üyelerinin,
görevleri gereği yapacağı görüşmeler bu hükmün
dışındadır. Bu hükme aykırı davranan kimseler
kurul başkanı tarafından uyarılır. Bu uyarıya
rağmen görüşmesini sürdüren kimse, derhal oradan
çıkarılır.
Basın
mensuplarının sandık alanında, sandık başı
işlemlerine engel olmamak ve seçmen eğilimini etkilememek
şartıyla, haber amacıyla görüntü ve bilgi elde etmeleri
serbesttir.
2. ve 3.
fıkraya aykırı haller 1. fıkra hükmüne tabidir.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
S. Nevzat Korkmaz |
Oktay Vural |
Hasan Özdemir |
|
Isparta |
İzmir |
Gaziantep |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sandık
alanı uygulaması seçim hukukumuzda yerini almış ve uygulama
ile bir tecrübe zenginliği oluşturmuştur. Sandık
alanının içinde
Müteakip
maddelerden sandık alanı olarak tanımlanan bölüme güvenlik
güçlerinin yerleştirileceği ve
bunlara aynı sandıkta oy kullanma hakkı
tanınacağı anlaşılmaktadır
Yürütmenin
emir ve komutasındaki güvenlik güçlerinin sandık alanı içine
girmesi seçimlerin bağımsız yargı gözetiminde
yapılmasını gerektiren Anayasa hükmüne aykırıdır.
Bu durum
seçimlerin dürüstlüğü, açıklığı ve seçmen iradesine
müdahale edilmemesi ilkesi ile bağdaşmaz.
Teklif
kötü niyet taşımamakta ise maddenin metinden
çıkarılması gerekir.
Sandık
alanında cep telefonu kullanılmak suretiyle seçmen iradesi ifsat
edilmekte, istenilen oyun verilmiş olduğu telefon kullanılarak
teyit edildikten sonra ahlak ve hukuk dışı ilişki tesis
edilmektedir.
Sandık
alanı içine giren bazı kişiler basın mensubu görüntüsü altında,
basının kullandığı mikrofon ve kamera gibi
araçları da kullanarak seçmen iradesini değiştirmek ve belli bir
parti lehine oy verme günü propaganda yapmaktadır.
Bazı
hallerde basın mensubu kişiler de aynı yasak propaganda suçunu
sandık alanı içinde de işlemektedir. Teklif bu durumun önlenmesi
amacı ile verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
15inci
madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 15.
maddesi ile değiştirilen 298 sayılı yasanın 86.
maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Şahin Mengü |
Atilla Kart |
İsa Gök |
|
Manisa |
Konya |
Mersin |
|
Ensar Öğüt |
Ali İhsan Köktürk |
Rahmi Güner |
|
Ardahan |
Zonguldak |
Ordu |
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Gök, buyurun.
İSA
GÖK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çerçeve
15inci maddeye ilişkin itirazımızı sunuyorum.
Şimdi,
arkadaşlar bu kanunda sandık seçmen listesinde kayıtlı olma
yeter, tek, olmazsa olmaz koşulumuz. Sandık seçmen listesinde
kaydı olmayan seçmen oy kullanamaz. Şimdi, muhtarlık bölgesinde
askıya çıkarttınız, muhtarlık bölgesinde askıda
kesinleştirdiniz. İtiraz mı var? İtirazı
aldınız, ilçe seçim kuruluna getirdiniz, burada netleştirdiniz;
ilçe seçim kurulu bunu çoğalttı, sandık kurullarına verdi
sandık seçmen listelerini.
Şimdi
arkadaşlar, SEÇSİS sistemini uyguluyoruz kaç yıldır,
2007de uyguladık bunu, Bilgisayar Destekli Merkezî Seçmen Kütüğü
Sistemi. Bu maddede -alt komisyonda da itiraz ettim, daha sonra itiraz ettim-
anlaşılmaz bir şey var, o da şu: Seçmen listesi ilçe seçim
kurulunda kesinlik kazanıyor, burada çoğaltılıyor, sandık
kurullarına gönderiliyor. Bu madde bir istisna koyuyor. Seçim kurulunda
çoğaltılıp sandık kurullarına gönderilen listede bir
şahıs olacak, bu şahıs ilçe seçim kurulundaki listede
adı olacak ama çoğaltılıp muhtarlığa gönderilen
listede adı olmayacak. Böyle bir şey olabilir mi? Olamaz. Çünkü ilçe
seçim kurulundaki liste çoğaltılıyor, sandık kuruluna bu
liste gönderiliyor. Şimdi, burada bir istisna tanınıyor, deniyor
ki: İlçe seçim kurulu başkanı eğer sandık kurulundaki
listede şahsın adı yok ama seçim kurulundaki listede adı
varsa bir belge verecek, o belgeyle şahıs bu sandık kurulunda oy
kullanacak. Bu işin mantığı yok. Bu iş, mümkün
olmayan bir şey. Siz buna izin verdiğinizde seçim kurulundaki listeye
o zaman daha sonra ilave yapılma ihtimalini doğuruyorsunuz, seçim
kurulu başkanı da sandık kuruluna kesinleşmiş seçim
kurulundaki listenin sureti olan sandık kuruluna ilaveten seçmen kaydetme
imkânı tanıyorsunuz. Bunun denetimi nasıl olacak? Bunun denetimi
olamaz. Bir de üstelik sandık kurulunda o seçmen listesi bilgisayar
destekli merkezî seçmen kütüğü sistemine tabi liste. Yani sandık
kurulu başkanı bu bilgisayar destekli listeye göre oy
kullandıracak ama ilçe seçim kurulu başkanı bir belgeyle Git
sandıkta oy kullan. diyecek. Mahallî seçimler var. Bir seçimde bir oyla
belediye başkanlığı değişiyor. Seçim kurulundaki
listede ilk başta kesinleşen ve sandık kuruluna gönderilen
listenin aynı olma zorunluluğu muhakkak. Böyle bir istisnayı
niye koydunuz? Bu istisnayla yarın kimler zarar görecek?
Arkadaşlar,
bu işin mantığı yok. Bu işin SEÇSİS sisteminde
mantığı yok. Sandık kurulu başkanına eziyet,
seçime ciddi bir şüphe; seçim kurulu başkanı üzerinden seçim
kurulundaki listede giriş yaptırma imkânı tanıyarak
sandık kurullarına ilave seçmen kaydırma, seçmen yaratma
çalışmasının önünü açar. O yüzden diyoruz ki: 86ncı
maddede, yani çerçeve 15inci maddede yapılan değişiklikte ilk
satır kalmalı, yani: Bu Kanunda sayılan istisnalar
dışında, sandık seçmen listesinde kaydı
olmayanların oy kullanmalarına izin verilmez. Burada kesilmeli.
SEÇSİS sistemi bunu amirdir. Bundan sonraki cümle
çıkartılmalı ki böyle bir kötü niyet, böyle bir suistimal
engellensin. İlçedeki liste üzerinden oyun oynanılarak sandık
kurullarına ilave seçmen gönderilme imkânı kapatılsın.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedildi.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edildi.
16ncı
madde üzerinde bir önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 16. maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
Nevzat Korkmaz |
Oktay Vural |
Recep Taner |
|
Isparta |
İzmir |
Aydın |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Çelik.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
çerçeve 16ncı madde üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum.
16ncı
madde Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası olmayan seçmenin oy
kullanabilmesine imkân tanıyan bir düzenlemeyi içeriyor. Burada, tabii
kimlik numarası olmayan bir kişinin kimlik no.su olmadan seçmen bilgi
kâğıdını ibraz ederek ya da Yüksek Seçim Kurulu
tarafından ilan edilen bir belgeyi ibraz etmesi suretiyle oy
kullanabilmesine imkân tanıyor. Burada, bizim önergemizde
belirttiğimiz husus, bu maddenin tamamen teklif metninden
çıkarılmasına ilişkin. Çünkü söz konusu madde, bizatihi 298
sayılı Yasanın 44üncü maddesinin ikinci fıkrasına
aykırılık teşkil etmektedir. İkinci fıkra
şunu söylüyor: Seçmen bilgi kâğıdı hiçbir surette kimlik
belirlemesinde belge olarak kullanılmaz. Bu husus kâğıdın
üzerine yazılır. diyor. Buna aykırı. Yine Nüfus Kanununun
47nci maddesine de açıkça aykırılık teşkil
etmektedir. Çünkü adrese dayalı nüfus kayıt sistemi bu hususu
düzenlemektedir. Bu itibarla söz konusu önergemizin dikkate
alınmasının önemini heyetinize, dikkatinize sunarak teklif
ediyorum ve teklif metninden söz konusu hükmün
çıkarılmasını öneriyorum. Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 03.50
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 03.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
490
sıra sayılı Teklifin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Burada.
Hükûmet?
Burada.
17nci
madde üzerinde iki önerge vardır.
İlk
önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin 17. maddesi ile
değiştirilen Madde-92nin 1. paragrafında geçen makul bir süre
verilerek ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Prof. Dr. Akif Akkuş |
Ahmet Orhan |
Hakan Coşkun |
|
Mersin |
Manisa |
Osmaniye |
|
Alim Işık |
Süleyman Yunusoğlu |
Kemalettin Nalcı |
|
Kütahya |
Trabzon |
Tekirdağ |
BAŞKAN
Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 17.
maddesi ile değiştirilen 298 sayılı yasanın 92.
maddesinin ikinci fıkrasının sonuna aşağıdaki
cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Şahin Mengü |
Atilla Kart |
İsa Gök |
|
Manisa |
Konya |
Mersin |
|
Ali İhsan Köktürk |
Rahmi Güner |
|
|
Zonguldak |
Ordu |
|
Aksine
davrananlar hakkında 298 Sayılı Kanunun 134. maddesinde
düzenlenen seçim suçları ve cezaları hükümleri uygulanır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Gök.
İSA
GÖK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi, herkesin ortak amacını, kapalı oy verme yerinde
seçmenin uyması gereken kurallar
Ne istiyoruz? Kapalı oy verme
yerine seçmen girdiğinde cep telefonu, fotoğraf veya film makinesi
gibi görüntü kaydedici veya haberleşme sağlayıcı cihazlarla
kapalı oy verme yerine girilmesini istemiyoruz. Neden? Çünkü bu, suistimal
edildi. İçeri gir, oyunu kullan, görüntüyü al, dışarı gel;
gelmezsen müeyyidesi var. Ha kimisi para teklif etti, kimisi Ya canın ya
malın. dedi. Bunlar yaşandı Türkiyede. Şimdi, bunu
önlemek istiyoruz. Arkadaşlar, çerçeve 17nci maddeyle 298
sayılı Kanunun 92nci maddesine bu satırları yazdık.
Güzel, ne dedik buraya? Seçmenin cep telefonu, fotoğraf veya film
makinesi gibi görüntü kaydedici veya haberleşme sağlayıcı
cihazlarla kapalı oy verme yerine girmesi yasaktır. Tamam. Bu tür
cihazlar kapalı oy verme yerine girmeden önce kapatılarak sandık
kurulu başkanına teslim edilir ve oy kullanma işlemi bittikten
sonra seçmene iade edilir. Güzel. Arkadaşlar, verilmedi; arayabilir mi
üstünü sandık kurulu başkanı? Arayamaz, çünkü ceza hâkiminin
kararı lazım, anayasal engel var. Peki ne olacak? Dedi ki şahsa
Telefonunu ver. Vermedi.
Fotoğraf makinesini şuraya bırak. Bırakmadı,
içeri girdi, görüntü alacak. Ne yapacak sandık kurulu başkanı?
Var mı bunun bir müeyyidesi? Maddede yok. Diyoruz ki bunu uygulamak
istiyorsak, bakın, kapalı oy verme yerine gelen seçmen
dışarı çıktığında hem o şahsın can
güvenliği -her ne derseniz deyin- hem onun güvenliği hem de seçimin
salimen
Milletin sandığa hür iradesini yansıtmasını
istiyorsak o zaman sandık kurulu başkanının elini
kuvvetlendirmeniz lazım. Ne diyoruz? Bu cümlenin sonuna Aksine davrananlar
hakkında 298 sayılı Kanunun 134üncü maddesinde düzenlenen
seçim suçları ve cezaları hükümleri uygulanır. Ne bu madde
arkadaşlar? Bu madde şu: Kurulların tedbirlerine riayetsizlik
yani seçim işlerinin cereyanı sırasında, seçimin düzenli
yürütülmesini sağlamak maksadıyla, bu kanunda yazılı
kurullar -sandık kurulu bunlardan birisidir- veyahut kurul
başkanları tarafından alınan karar ve tedbirlere, ihtara
rağmen riayet etmeyen kişilere 200 Türk lirası idari para
cezası verilir. Bu, sembolik bir ceza. Burada yapmaya çalıştığımız
şey, kapalı oy verme yerine gelen insanların
dışarı çıkarken görüntü, haberleşme, fotoğraf
çıkartmamalarını temin. Müeyyide koymazsanız, buraya
koyduğunuz kuralı nasıl uygulayacaksınız?
Uygulayamazsınız.
Bizim
size önerimiz, mademki hepimizin düşüncesi bir, kapalı oy verme
yerinden çıkan seçmenin dışarıya rahat, gönül
rahatlığıyla çıkmasını istiyoruz, birilerinin
dışarıda zorlamasını istemiyoruz -sorunlardan siz
bahsettiniz- o zaman buraya idari para cezası, sembolik bir ceza dahi olsa
bunu koyarsanız seçim güvenliğini sağlarsınız.
İkinci, üçüncü fıkra yani herhangi bir şekilde alınan karar
ve tedbirlerin uygulamasını
Bir kamu görevlisi yaparsa cezalar
artıyor ama burada asıl uygulanacak olan şey, bu seçim
güvenliğidir ve tüm grupların da ortak arzusu bu fotoğraf
makinesi, bu cep telefonu, görüntü alma belasından kurtulmak. Buyurun,
size yöntemini söylüyoruz, anlayana!
Çok
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin 17. maddesi ile
değiştirilen Madde-92nin 1. paragrafında geçen makul bir süre
verilerek ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Prof.
Dr. Akif Akkuş (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Bu
düzenleme ile makul süre kavramındaki belirsizliğin giderilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 7 Nisan 2010
Çarşamba günü saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 04.01