DÖNEM: 23 CİLT: 66 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
88inci
Birleşim
19 Nisan 2010 Pazartesi
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV. - ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/371) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 19/4/2010 Pazartesi günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
2.- (10/189) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 19/4/2010 Pazartesi günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- (10/676) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 19/4/2010 Pazartesi günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
4.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; 498 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu
önerisi
V.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Başkanlığın
Genel Kurula Sunuşları kısmında bulunan sunuşlar
yapılmadan doğrudan grup önerileriyle Genel Kurulu
çalışmaya başlatmasıyla İç Tüzükü ihlal edip
etmediği konusunda Oturum Başkanının tutumu hakkında
2.- Açılan
usul tartışmasında, söz istem sırasına göre söz
vermeyerek İç Tüzükün 61inci maddesine aykırı uygulama
yapması nedeniyle Oturum Başkanının tutumu hakkında
3.- AK PARTİ
grup önerisinin İç Tüzüke ve Anayasaya aykırı olup
olmadığı hakkında
4.- 497 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifine ilişkin işlemlere geçilmesinden önce, Anayasanın 2,
4 ve 175inci maddeleri açısından, anılan teklifin
görüşülmesine yer olup olmadığı hakkında
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.- Kooperatifler
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496)
5.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497)
VIII.-
AÇIKLAMALAR
1.- Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin,
konuşmasındaki Anayasa Mahkemesine gideceksiniz. ifadeleriyle
hiçbir grubu kastetmediğine ve İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, geçmişe ait tutanaklardan alıntılar yaparak dile
getirdiği sözlerinin hepsinin arkasında olduğuna ilişkin
açıklaması
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlakın, İstanbulda sağlık
ocağı bulunmayan köylere ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/12570)
2.- Ordu
Milletvekili Rahmi Günerin, raf ömrü uzatılan bir ilacın
kullanımına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı (7/12677)
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Açıköğretim Fakültesi
laborant ve veterinerlik önlisans programından mezun olan personele
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/12678)
4.-
Çankırı Milletvekili Ahmet Bukanın, sözleşmeli personele
kadro verilmesine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı (7/12680)
5.-
Çankırı Milletvekili Ahmet Bukanın, Çankırıdaki
hekim ve hekim başına düşen hasta sayılarına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/12681)
6.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, kent içi ulaşım kurumu
kurulmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/13304)
7.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvinin, LPG dönüşümü yapılan araçların
gaz dolum ağızlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergünün cevabı (7/13317)
8.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, Samsundaki işsizliğe
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçerin cevabı (7/13332)
9.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, sivil toplum kuruluşlarına bütçeden
yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/13361)
10.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, ABGSnin uzmanlık
sınavına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Egemen Bağışın
cevabı (7/13376)
11.- İzmir
Milletvekili Şenol Balın, İzmirde binaların depreme
karşı güçlendirilmesine ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı (7/13406)
12.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, bir müşavir atamasına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/13408)
13.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, bir köydeki orman kadastrosu
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/13409)
14.- Mersin Milletvekili
Behiç Çelikin, Mersinde orman zararlılarıyla mücadeleye
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/13410)
15.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, Çaldağındaki madencilik
çalışmalarının tarihî alanlara etkilerine ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/13423)
16.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Türk Telekomun gayrimenkullerine
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/13446)
17.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, bazı tren seferlerinin
kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı (7/13447)
18.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Ankara-İzmir Otoyol Projesine
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/13448)
19.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Ankara-İzmir Hızlı
Tren Projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/13449)
20.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Antalya-İstanbul Hızlı
Tren Projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/13450)
21.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, karayolu istimlak bedellerinin
ödenmesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/13452)
22.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, LPGli araçların gaz dolum
ağzına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat
Ergünün cevabı (7/13457)
23.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, sivil toplum kuruluşlarına bütçeden
yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/13533)
24.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, sivil toplum kuruluşlarına bütçeden
yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı (7/13534)
25.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, yanan orman alanlarının
ağaçlandırılması projesine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/13538)
26.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokattaki TOKİ
konutlarının taksit artışlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/13550)
27.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, KOSGEB Başkanı olarak atanan
kişiye ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergünün
cevabı (7/13688)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.04te açılarak dört oturum yaptı.
Ağrı
Milletvekili Yaşar Eryılmaz, Ağrının düşman
işgalinden kurtuluşunun 92nci yıl dönümüne,
Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman, 12 Nisan 2010 tarihinde Samsunda, kapatılan
Demokratik Toplum Partisi Genel Başkanı Ahmet Türke yapılan
saldırıya,
Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal, köy enstitülerinin kuruluşunun 70inci yıl
dönümüne,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Kayseri
Milletvekili Yaşar Karayel, 8inci Cumhurbaşkanı Turgut
Özalın ölüm yıl dönümüne,
Hakkâri
Milletvekili Rüstem Zeydan, 12 Nisan 2010 tarihinde Samsunda, kapatılan
Demokratik Toplum Partisi Genel Başkanı Ahmet Türke yapılan
saldırıya,
İstanbul
Milletvekili Necat Birinci, köy enstitüleriyle ilgili gündem
dışı konuşma yapan Zonguldak Milletvekili Ali Koçalın
anlatımlarına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 19 milletvekilinin, spor kulüplerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi (10/674),
Ordu Milletvekili
Rıdvan Yalçın ve 21 milletvekilinin, ceza infaz personelinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi (10/675),
CHP Grup
Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay ve İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlunun, Anayasa değişikliği
teklifindeki imzalarla ilgili iddiaların araştırılması
(10/676),
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 23 milletvekilinin, 1 Mayıs 1977de
meydana gelen olayların araştırılması (10/677),
Amacıyla
birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Genel Kurulun, 19
Nisan 2010 Pazartesi günü saat 13.00te toplanarak gündemdeki Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ve
çalışmalarını saat 2400e kadar sürdürmesine ilişkin
AK PARTİ Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü
sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/761) (S. Sayısı: 458),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
4üncü
sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan,
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/808) (S. Sayısı: 487)
kabul edildi ve kanunlaştı.
5inci
sırasında bulunan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kooperatifler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporlarının (1/811,
2/633) (S. Sayısı: 496) tümü üzerinde bir süre görüşüldü;
verilen aradan sonra komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından görüşmeleri ertelendi.
İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, İzmir Milletvekili Harun
Öztürkün, konuşmasındaki Bezm-i Alem Üniversitesinin ve ondan önce
kurulan Sabahattin Zaim Üniversitesinin kuruluşunun usule aykırı
olduğu eleştirilerinin doğru olmadığına,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, kabul edilen bir önergeyle, 487 sıra
sayılı Kanun Tasarısının parasal konuları da
içermesi nedeniyle, İç Tüzükün 142nci maddesine göre, tümünün
oylamasının açık oylama şeklinde
yapılmasının zorunluluk taşıdığına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Başkanı ve Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Sağlamın, şahsına sataşması nedeniyle bir
konuşma yaptı.
496 S.
Sayılı Kanun Tasarısının görüşmeleri
sırasında verilen aradan sonra komisyon yetkilileri Genel Kurulda
hazır bulunmadığından ve çalışma süresinin
tamamlanmasına da çok az bir süre kaldığından, alınan
karar gereğince, 19 Nisan 2010 Pazartesi günü saat 13.00te toplanmak
üzere birleşime 19.44te son verildi.
Nevzat PAKDİL
Başkan
Vekili
Fatih
METİN Yaşar
TÜZÜN
Bolu Bilecik
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Gülşen ORHAN
Van
Kâtip
Üye
No.: 123
II.- GELEN KÂĞITLAR
16 Nisan 2010 Cuma
Teklifler
1.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/669) (Milli Savunma; İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.4.2010)
2.- Siirt
Milletvekili Afif Demirkıran ve Trabzon Milletvekili Mustafa Cumurun;
Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/670) (Plan ve Bütçe; Çevre; Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2010)
No.: 124
19 Nisan 2010 Pazartesi
Teklif
1.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelikin; 2839 Sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu
ile 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/671) (Anayasa Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.04.2010)
Raporlar
1.- Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonları Raporları (1/806) (S. Sayısı:
498) (Dağıtma tarihi: 19.04.2010) (GÜNDEME)
2.-
Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Bayram
Meral ve 20 Milletvekilinin; 5539 Sayılı Karayolları Genel
Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/788, 2/226) (S. Sayısı:
499) (Dağıtma tarihi: 19.04.2010) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, domuz gribi aşısına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12573)
2.- Mersin
Milletvekili Kadir Uralın, Abdullah Öcalanla ilgili basında
çıkan bazı iddialara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12589)
3.-Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Edremitte Körfez Üniversitesi
kurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13162)
4.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, sabit hatlardaki ücretlendirmeye
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13164)
5.- İzmir
Milletvekili Harun Öztürkün, sivil toplum kuruluşlarına bütçeden
yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13166)
6.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, TRTnin yaptırdığı
programlara ve personel alımına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13169)
7.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepenin, Marmara Depreminden sonra
getirilen vergilere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13171)
8.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkayanın, özürlü TEKEL işçilerinin istihdamına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13172)
9.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, deprem vergisi olarak bilinen vergilere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13174)
10.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, ABD Başkanı ile görüşmesine
ve Ermeni tasarısına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13175)
11.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin, Sabahattin Alinin ölüm olayına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13176)
12.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, meslek yüksekokulu mezunlarının
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13177)
13.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, işsizliğe ve meslek
edindirme kurslarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13178)
14.- Antalya Milletvekili
Hüseyin Yıldızın, Kamu Personeli Seçme Sınavına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13180)
15.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, muhtarların
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13181)
16.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, kredi kartı
borçlarının yeniden yapılandırılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13182)
17.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, çiftçilerin kredi kullanımına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13183)
18.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, ÖSYM sınavlarında alınan
ücrete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13184)
19.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, kayıt dışı
istihdama ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13190)
20.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürekin, bir yatırım
teşvikine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/13196)
21.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepteki sanayicilere verilecek enerji
destek primlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/13198)
22.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batman Gümrük Müdürlüğünün
kapatılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Hayati
Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/13199)
23.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarızın, Edirne Gümrüğündeki bir
uygulamaya ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı)
yazılı soru önergesi (7/13200)
24.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Irak seçimlerine gözlemci heyet
gönderilmesine ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13201)
25.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, bazı ülkelerdeki terör örgütü kamplarına
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13202)
26.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, otoprodüktörlerin elektrik enerjisi
satışına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13203)
27.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, Maden İşleri Genel Müdürlüğünün
bir AB Projesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13204)
28.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, Maden İşleri Genel Müdürlüğündeki
personel yönetimine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13205)
29.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, belediyelere gönderilen ödeneklere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13207)
30.-
İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlakın, Kadıköy
Salı Pazarının taşınmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13208)
31.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya Jandarma Er Eğitim Tabur
Komutanlığının taşınacağı
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13209)
32.- Yozgat Milletvekili
Mehmet Ekicinin, görev şehidi yakınlarının kamuda
istihdamına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13210)
33.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Kırıkkale Belediyesi
işçilerinin ücretlerinin zamanında ödenmediği iddialarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13211)
34.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, bazı belediyelerin hafta tatili gününü
değiştirmeye çalıştığı iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13212)
35.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvelin, Adanadaki trafik suçları ve kazalarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13213)
36.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, Elazığdaki depreme ve
depremlere yönelik önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13214)
37.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, uyuşturucuyla mücadeleye
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13215)
38.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, Bingöldeki
belediyelere aktarılan kaynağa ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13219)
39.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, Meram Elektrik
Dağıtım A.Ş.nin özelleştirilmesine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13220)
40.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, özelleştirilen kuruluşların
geçici personel olarak istihdam edilen çalışanlarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13221)
41.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, TEDAŞın aydınlatma direkleri
için yaptığı ödemelere ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13222)
42.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylaninin, ücretli öğretmen istihdamına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13223)
43.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, okulların
güvenliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13224)
44.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Simav ilçesine Fen Lisesi
açılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13225)
45.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerdeki okullarda ilkyardım
seti bulundurulmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13226)
46.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerdeki okullarda ilkyardım
seti bulundurulmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13227)
47.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, öğretim üyeleri hakkındaki intihal
iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13228)
48.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, bir lisede
yaşandığı iddia edilen olaylara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13229)
49.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Antalyanın üniversite
giriş sınavındaki başarı durumuna ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13230)
50.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, okul bahçelerinin otopark olarak
kullanılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13231)
51.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, bazı dönemlerde ek ders
ücretlerinin kesilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13233)
52.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, yargı tarafından
ataması iptal edilen personele ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13234)
53.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, hayvancılık sektöründeki bir
desteklemeye ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13241)
54.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, tarımsal sulamadaki elektrik borçlarına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13242)
55.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, hayvan alımlarında hibe
desteği uygulamasının
yaygınlaştırılmasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13243)
56.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, hayvancılıktaki bir teşvik
uygulamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13244)
57.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, gıda denetimlerine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13245)
58.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, bir sel felaketinden etkilenen çiftçilere
yapılacak desteklemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13246)
59.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, çiftçilerin sulamada kullandıkları
elektrik borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13247)
60.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, gübre, mazot ve et fiyatlarına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13248)
61.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, et ve süt ürünleri ihracatına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13249)
62.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, e-telgraf sistemine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13250)
63.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, İpsala Hudut Kapısı yol
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13251)
64.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyütatamanın, Bursanın hava
ulaşımına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13252)
65.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, Konya dış çevre yolu
projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13253)
66.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, bir tren yolu inşaatında
oluşan soruna ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13254)
67.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Andımızla ilgili
açıklamasına ve Danıştaya sunulan savunmaya ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13258)
19 Nisan 2010 Pazartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.03
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi var, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
IV.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- (10/371) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
19/4/2010 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
BDP Grubu önerisi
19.04.2010
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 19.04.2010 Pazartesi günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, oy birliği sağlanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Ayla
Akat Ata
Batman
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
Kısmının 285 inci sırasında yer alan 10/371 güvenlik
güçlerinin toplumsal olaylarda çocuklara yönelik müdahalelerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin görüşülmesini, Genel Kurulun 19.04.2010 Pazartesi
günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun
önerisi üzerinde lehte ve aleyhte söz vereceğim. Ancak, şu ana kadar
Başkanlığımıza sadece 1 milletvekili
arkadaşımız aleyhte söz talebinde bulundu. Kendilerini kürsüye
davet edeceğim. Eskişehir Milletvekili arkadaşımız
Sayın Tayfun İçli.
İSA GÖK (Mersin)
Sayın Başkan, hiçbir şey duyulmuyor, hiçbir şey
anlaşılmıyor.
BAŞKAN
Sesi yükseltin arkadaşlar. Milletvekili arkadaşlarım benim
sesimi duyamıyorlarmış.
Şimdi
nasıl?
İSA GÖK
(Mersin) Ekolu veriyorlar efendim.
BAŞKAN
Sayın İçli, buyurun efendim.
Süreniz on
dakika.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Değerli milletvekili
arkadaşlarım, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bugün ülkemiz
için önemli bir gün. Siz de fark etmişsinizdir, taktik savaşları
başladı. Gruplar grup önerileri veriyorlar, ki grup önerisini veren
siyasi parti Türkiye Büyük Millet Meclisinde yok ve önergenin tek aleyhinde
konuşan kişi de benim.
İçerik olarak
Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisine karşı
değilim. Çünkü herkes biliyor ki bugün Türkiye'nin gündemi Anayasa.
Anayasa üzerinde çok ciddi eleştiriler bulunmaktadır değerli
arkadaşlarım.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye'nin gündemi acil olarak bir anayasa
değişikliğini gerektirecek talepleri içeriyor mu? Değerli
arkadaşlarım, Türkiye'nin sorunu açlık, işsizlik,
yoksulluk, yolsuzluk. Bakın, birçok gazetemizin ekonomi sayfalarında
Türk ekonomisiyle ilgili çok ciddi araştırmalara yer veriliyor. Bir gazetemizin
birinci sayfasındaki manşet: Züğürt Ağa olduk.
Tarımdaki krizin vurduğu Gediz Ovasındaki çiftçilerin
feryatları yükseliyor. Bir zamanlar pamuk ve tütün zengini olanlar
şimdi hacizlerle, hapislerle boğuşuyor. diyor. Devam ediyor
gazetelerimizdeki haberler: İpoteksiz tek bir tarla kalmadı, sulama
trafosu bile icradan satılık. diyor. Borcunu kapatamayan
malını sattı, ikinci el traktör pazarı patladı. Yine
bir gazetemizin yine manşeti: Haciz ve Hapis Kıskacı. Vatan,
tarımdaki krizi yerinde araştırdı, durum vahim, çoğu
yerde neredeyse çiftçi sayısı kadar icra dosyası var, binlerce
traktör satışta. Evet, yine bir haber: Kayıtlı çiftçi
sayısı 17 bin, icra dosyası sayısı on altı bin.
Yine bir haber: Her 10 çiftçiden 9u borçlu, 3ü icra takibinde, 1i hapiste.
Değerli
arkadaşlarım, Türk tarımı bitmiş durumda sekiz
yıl içerisinde, ama AKPli arkadaşlarımız, bu Anayasa
teklifini veren arkadaşlarımız, bu Anayasa
değişikliğiyle, Türk çiftçisinin, Türk köylüsünün
sıkıntısına çare olabileceğini iddia ediyor ve AKP
Sayın Genel Başkanı Canım, halkın
tartışmasına gerek yok, biz bu teklifi hap hâline getirdik, Türk
halkına hap olarak sunacağız. diye birtakım söylemlerde
bulunuyor.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Erdoğanı bir doktor olarak kabul
edelim. Sekiz yıldır çiftçiye, köylüye, esnafa, işçiye, memura
hap vermeye çalıştı, tedavi etmeye çalıştı, ilaç
vermeye çalıştı. Dedi ki: Sizin
sıkıntılarınızı ancak ben giderebilirim. Bizim
AKP olarak ürettiğimiz hapı, ilacı alırsanız işte
sağlığınız yerine gelecek, daha zengin
olacaksanız, daha çok üreteceksiniz, daha çok
paylaşacaksınız. Türk halkı yaşayarak gördü.
İşte AKPnin ilaç diye, hap diye Türk halkına
dayattığı bu olay, işte, Türk çiftçisini, gazetelerden
aktardığım şekilde, mahvetti, duman etti.
Peki, sadece bu
mu, tarım mı? İşçilerimizin durumu, işte işsizlik
durumu Türkiye Cumhuriyetinin en büyük oranına ulaştı. Yani
artık insanlar kan ağlıyor; açlık, sefalet
Esnafımızın durumu belli; insanlar artık
dükkânlarını kapatıyor, herkes borçlu, herkes icralık.
Geçen gün bir eczaneye ilaç almak için gittim, orada başka bir manzarayla
karşılaştım. Doktorun verdiği reçeteye eczacıyla
pazarlık yapan vatandaşın durumunu gördüm. Sanki manava gidip
daha ucuz domatesi ister gibi, doktorun reçetede yazdığı ilacı
Bunun daha ucuzu yok mu, aynı eş değerde ama daha ucuzu yok
mu? diyen, doktorun verdiği iki ilaçtan birini alamayan
vatandaşın durumunu gördüm.
İşte,
değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin gerçek durumu bu ama
şimdi, alelacele ki oy kabinleri de konulmuş. Şimdi, AKPnin
grup önerisini de tabii göremedim. Sayın Başkan hemen Genel Kurulu
başlattı ve göremedik ne gibi öneriler geliyor ama
anlaşılıyor ki bugün Anayasa teklifiyle ilgili görüşmeler
başlayacak ve oylamalar başlayacak.
Değerli
arkadaşlarım, böyle genel bir girişte bulunduktan sonra, bu
Anayasa teklifinin, aslında, cumhuriyetin değişmez,
değiştirilmez, değiştirilmesi teklif edilemez hükümlerini
değiştirmeye yönelik bir teklif olduğunu görüyoruz. Bunu Anayasa
Komisyonunda da ifade ettim. Anayasamızın 2nci maddesi
gereğince cumhuriyetimiz, Başlangıçta belirtilen laik,
demokratik, sosyal bir hukuk devletidir. Yani Başlangıçta belirtilen
kuvvetler ayrılığına aykırı, Anayasada
değişiklik yapılamaz. Bu teklifin en can alıcı üç
konusu, siyasi parti kapatma, HSYK ve Anayasa Mahkemesinin görev ve
yapısıyla ilgili değişiklikler. Eğer bu
değişiklikleri gerçekleştirir isek teklif edilmesi mümkün
olmayan bir hususu burada teklif etmiş olur ve bunu yasalaştırmış
oluruz.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesinin AKP kapatma davasıyla ilgili
verdiği kararda -hep bunu sıklıkla söylüyorum ve bu
görüşmeler devam ettiği sürece de sıklıkla dile
getireceğim- bakın, AKP kapatma davasında Anayasanın 10 ve
40ıncı maddelerinin değişmesine dair Türkiye Büyük Millet
Meclisine o teklifin getirilmesi ve o teklifin yasalaşmasını,
Anayasa Mahkemesi, odaklaşmanın kabulü olarak kabul etti ve 11 üyeden
10u bunu söyledi: AKP laiklik karşıtı eylemlerin
odağı. dedi. Okuma alışkanlıklarını
yitirmeyelim değerli arkadaşlarım. Bakın, daha bunun, bu
kararın mürekkebi kurumadı. Bakın diyor ki, daha önceki
tespitlerini yaptıktan sonra: Anayasa Mahkemesinin 2008/16 esas, 2008/116
sayılı kararıyla iptal edilen 5735 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkındaki Kanunun teklif edilmesi ve
yasalaşmasının sağlanmasıyla davalı partinin bu
eylemleri benimsediği anlaşıldığından
odaklaşmanın kabulü gerekir. dedi. Hep söylüyorum: Anayasanın
153üncü maddesinin son fıkrası gereğince Anayasa Mahkemesi kararları
Resmî Gazetede yayınlanır, Anayasa Mahkemesi kararları yasama,
yürütme, yargı organlarını bağlar ve Anayasa Mahkemesinin
içtihatları, aynı konudaki içtihatlarının da mutlaka yasama
organı tarafından dikkate alınması gerekir.
Şimdi bir
öfkeyle, bir hesaplaşmayla, Anayasanın değişmez,
değiştirilmesi teklif edilemez olan hükümlerini
değiştirmeyi teklif eder ve burada ivedilikle, sanki yangından
mal kaçırır gibi, değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin önüne getirilirse, bunu teklif eden siyasi parti
hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
Anayasanın 68 ve 69 ve Siyasi Partiler Yasasının amir
hükümleri gereğince gerekli işlemi yapacaktır. Bir milletvekili
olarak, bir dost olarak sizleri burada uyarıyorum değerli
arkadaşlarım. Bakın, halk arasında bir söz vardır:
Acele işe şeytan karışır. Nedir bu aceleniz? Biraz
evvel söyledim, tarımın ne hâle geldiğini söyledim. Hiç mi köye
gitmiyorsunuz, hiç mi köyleri dolaşmıyorsunuz? Hiç mi işçinin,
esnafın arasında bulunmuyorsunuz? Hiç mi emekliyle
görüşmüyorsunuz? Şu getirdiğiniz teklifin bu
vatandaşımızın, milletin yarasını
sarabileceğini nasıl düşünebiliyorsunuz? Burada
vatandaşın evine giren ekmekle bir alakası var mı? Bu
teklifin sadece ve sadece bir amacı var; kişiye özel, partiye özel bir
düzenleme getirmeye çalışıyorsunuz. Evrensel hukuk
kurallarına göre, Anayasa, bu toplumsal sözleşme kişilerin ve
bir siyasi partinin çıkarları için değiştirilemez, bu
yanlıştır değerli arkadaşlarım. Anayasa,
birileriyle hesaplaşmak, bir yerleri kuşatmak amacıyla
kullanılamaz. Eğer bunu yaparsanız bu
yaptığınız işleme demokrasi denilmez.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İçli, süreniz doldu, size bir dakika ilave süre veriyorum;
lütfen bir dakika içinde sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Fazla
uzatmayacağım; zaten, dediğim gibi, taktik savaşları
olacak ve fırsat buldukça da bu görüşlerimi bu kürsüde ifade edip
tutanaklara geçireceğim.
Değerli
arkadaşlarım, bir kez daha söyleyelim, yapmayın, toplumu
germeyin. Toplumun huzura ve barışa ihtiyacı var, toplumun
üretime ihtiyacı var, toplumun hakça paylaşmaya ihtiyacı var ama
siz sürekli bir gerilim ortamı yaratıyorsunuz. Bu gerilimin
geçmişte size faydası olmuş olabilir ama tekrar söylüyorum, bu
gerilim artık size bu saatten sonra bir yarar getirmeyecek; size yarar
getirmeyeceği gibi ülkeye de yarar getirmeyecek, ülkeye zarar getirecek
diyorum.
Beni
dinlediğiniz için, sabrınız için sizlere teşekkür ediyorum.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, Genel Kurula Başkanlığın
sunuşları yapılmadan doğrudan grup önerileriyle Genel
Kurulu çalışmaya başlattınız. Açıkçası usule
aykırı davranılmıştır ve İç Tüzük 63üncü
madde uyarınca söz talebinde bulunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Okay, şu anda sunuşları yapıyoruz.
Sunuşlarda
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın İçlinin konuşması
BAŞKAN
Sunuşlarda önümüzde ne varsa sizlere onu takdim ettim.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın İçlinin konuşması nedir Sayın
Başkan? Ayrıca
BAŞKAN
İç Tüzük 19a göre verilen grup önerileri sunuşlar bölümünde
değerlendirilir.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, hem grup yoktu, ayrıca da
zatıaliniz orada, biraz evvel itiraz ettiğimizde Benim önüme hiçbir
sunuş gelmedi. dediniz. Siz Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanısınız ve siz Önüme sunuş gelmedi. dediniz.
BAŞKAN
Sunuş derken, siz dediniz ki Sunuşlarda araştırma
önergeleri görüşülür. dediniz. Araştırma önergeleriyle
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Bir dakika Sayın Başkan
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Evvela bir dinleyin Sayın Başkan.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Bunu diğer grup başkan vekillerinin de
tanıklığında ifade ettiniz. Şimdi, önünüzde sunuş
olduğunu ifade ediyorsunuz. Sayın Başkan, böylesine bir
şey, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı sıfatına
yakışmıyor, rica ederim...
BAŞKAN
Sayın Okay, teşekkür ederim de...
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Önüme sunuş gelmedi. diyen bir Başkanı
BAŞKAN
benim demin burada size ifade ettiğimi, lütfen, niye farklı
şekilde değerlendiriyorsunuz?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Sayın Başkan, biraz evvel ifade etmediniz mi siz?
BAŞKAN Siz
dediniz ki: Araştırma önergeleri okunurdu. Ben de:
Araştırma önergeleriyle ilgili sunuşlarda herhangi bir şey
yok. dedim ben size.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Önüme gelmedi. dediniz.
BAŞKAN
Gelmedi. Gelse okuturum tabii.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Doğrudan grup önerilerini okuttunuz.
BAŞKAN
Şimdi ne istiyorsunuz efendim?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Efendim, sunuşları yapmama
kararlılığınızdan dolayı usul
tartışması açmak istiyorum. Bizim itirazımız üzerine
sunuşları getirttiniz, o anlaşılıyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Doğrudan doğruya gündeme geçmek istediniz.
BAŞKAN
Şimdi bakın, 63te, birkaç nedenle usul tartışması
açılabilir.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Evet
BAŞKAN - Siz
bu nedenlerden hangisine dayanarak usul tartışması istiyorsunuz
efendim?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Başkanlığın sunuşlarını okumadan
ve Başkan olarak önünüzde de sunuş olmadığını
ifade ederek ve sunuş yapmayacağınız ve grup önerileriyle
başlatacağım beyanınız nedeniyle usul
tartışması açıyorum.
BAŞKAN
Sayın Okay, şu anda zaten Başkanlığın Genel
Kurula sunuşlarını görüşüyoruz.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Şu anda dört tane grup önerisi var. Grup önerisi,
Başkanlığın Genel Kurula sunuşlarıyla ilgilidir,
biz onu yapıyoruz.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, şu an önünüzde, Mecliste olan
araştırma önergeleri, okunmamış olan genel görüşmeler
var mı yok mu?
OKTAY VURAL
(İzmir) Önünüzde yok.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Talimat verdiniz mi bu konuda?
BAŞKAN
Yani burada, araştırma önergelerini sunuşlarda okuma diye bir
mecburiyet mi var?
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet. Okunmadan nasıl gündeme alacağız?
BAŞKAN
Nerede yazıyor efendim bu? Mutlaka, Genel Kurul
açıldığında araştırma önergeleri okunur diye bir
kural mı var İç Tüzükte?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Evet.
BAŞKAN -
Okuyun, söyleyin efendim bana. Nerede var? Hayır, efendim, yok böyle bir
şey.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, bu ne?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Siz bastınız, biz basmadık.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Bakın: Başkanlığın Genel Kurula
Sunuşları
OKTAY VURAL
(İzmir) Araştırma önergeleri okunmadan nasıl gündeme
alınacak?
BAŞKAN
Evet. E, biz de şu anda Genel Kurula sunuşları görüşüyoruz.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, araştırma önergeleri önünüzde var
mı, yok mu?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
Sayın Başkan
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Genel görüşme talepleri önünüzde var mı, yok mu?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, 63e göre
BAŞKAN
Peki efendim, siz 63e göre usul
tartışması mı istediniz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Evet efendim.
BAŞKAN
Peki efendim, buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, aleyhte
BAŞKAN
Peki, buyurun.
V.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Başkanlığın Genel Kurula
Sunuşları kısmında bulunan sunuşlar yapılmadan
doğrudan grup önerileriyle Genel Kurulu çalışmaya başlatmasıyla
İç Tüzükü ihlal edip etmediği konusunda Oturum
Başkanının tutumu hakkında
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis
olağanüstü bir gündemle Genel Kurul görüşmelerini yapmak üzere ve
AKP
BAŞKAN
Sayın Okay, affedersiniz, bir uyarıda bulunmayı ihmal ettim,
sürenizi ilave edeceğim.
Lehte ve aleyhte
2 arkadaşımıza usul tartışmasıyla ilgili söz
vereceğim.
Süreniz
beşer dakikadır efendim.
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Sayın Başkan, anlıyorum, aslında bu
tartışmaya hiç gerek yoktu. Meclisin olağan gündem
akışında Meclis Başkanlığına siyasi parti
grupları tarafından verilmiş olan, grupların veyahut da
milletvekillerinin araştırma önergeleri, genel görüşme
önergeleri veyahut da gensoru önergeleri öncelikle Meclis çalışmasında
gündem dışı söz alınmasından sonra, gündem
dışından sonra Genel Kurula Başkanlığın
Sunuşu bölümünde yer almaktadır. Nitekim, Başkanlık
tarafından dağıtılan gündemde de
Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları yer
almaktadır, ilk sırada. Ancak her nedense Sayın Başkan, bu
konuda kendisini ikaz ettiğimizde, kendisinin önünde Meclis
araştırma önergeleri ve genel görüşmelerin Başkanlık
makamına getirilmediği, o nedenle de doğrudan grup önerileri
görüşmelerine başlandığını ifade etti. Bu,
Anayasa görüşmelerinde Sayın Başkanın, daha dakika bir gol
bir, İç Tüzükü ihlal etme kararlılığının net
ifadesidir. Bu Parlamentoyu, çok doğal, siz çalıştırmak
isteyebilirsiniz Sayın Başkan ama bu Parlamentoyu
çalıştırırken İç Tüzüke uyarak
çalıştıracaksınız, İç Tüzükü ihlal etmeden
çalıştıracaksınız ve biraz evvel söylediğinizi,
Meclis personeli tarafından, Başkanlık Divanında görev
yapanlar tarafından eğer böyle bir evrak verilmediyse o personele de
bu evrakı niye vermediklerini soracaksınız. Anayasa
görüşmelerini bir an evvel, apar topar oldubittiye getirmek için Meclis
personelinin de zan ve töhmet altında kalacağı ama AKP Grubu
anlayışı içerisinde ve AKP milletvekili anlayışı
içerisinde bir Meclis Başkanlığı görevini sürdürmeniz
mümkün değildir.
Sayın
Başkan, bu Parlamentoda, açıkçası bu pazartesi gününden
itibaren, bizzat sizin gözetiminizde çok ciddi ihlaller
yaşanmaktadır. 23üncü Parlamento Döneminde hiçbir şekilde,
salı günü haricinde, grup toplantıları Meclis TVden verilmediği
hâlde ve bu konuda geçmişte de bu dönem için siyasi parti
gruplarının böylesine Başkanlığa başvuruları
olduğu hâlde maalesef onlara olumlu yanıt verilmemiş ama bugün
AKP Grup toplantısı, yine bizzat sizin bugünkü Danışma
Kurulundaki beyanınızdan da anlaşıldığı
üzere, sizin olurunuzla Meclis TVden naklen verilmiştir.
SONER AKSOY
(Kütahya) İnsaf yani, insaf!
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, burası Türkiye Büyük
Millet Meclisi. Sayın Başbakan grubunu toplayabilir. Grubunu
salı toplar, çarşamba toplar, pazartesi toplar. Bunlar pazartesi günü
de özel TVlerden verilebilir ama Meclis kurallarla çalışır.
Meclis, AKPnin arzusuna göre, istediği zaman dilimine göre ve
istediği gibi çalışmaz. Meclisteki çalışmayı da,
tarafsız olması gereken Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı bu sorumluluğu taşımakla yükümlüdür. Eğer
AKP Grubu tarafından sunulmuş olan Anayasa değişiklik
teklifinin bir an evvel görüşülmesi amacıyla Parlamentonun denetim
yollarının tamamen kapatıldığı bir aşamada
kalkıp da siz Genel Kurula Meclis Başkanlığının
sunuşlarını da yok farz ederek ve bunları okutmadan
geçerseniz, bu Parlamentoda eylemli olarak İç Tüzük ihlali
yaparsınız.
Sayın
Başkan, bu tutumunuzdan ve bu anlayışınızdan
vazgeçmeniz gerekir çünkü anlaşılan o ki, bu Parlamentoda Anayasa
değişikliğiyle ilgili çok ciddi tartışmalar
yapılacak. Başlangıcından itibaren Anayasa ihlaliyle
başlayan teklifin ilk imzalanma sürecinden bugüne değin gelinen
aşamada
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Okay, süreniz doldu. Bir dakika ilave süre veriyorum, lütfen
tamamlayınız sözleriniz.
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla)
Parlamentodaki tüm çalışmalar, korkarım, İç
Tüzük ihlaliyle sürdürülecek.
Onun için,
Sayın Başkan, şimdiden sizi ikaz ediyorum: Lütfen, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı sıfatınızla ve Parlamentonun,
yasamanın saygınlığını koruyacak, İç Tüzükü
göz göre göre ihlal ettirmeyecek bir tavır içerisinde olmanız
gerektiğini bir kez daha hatırlatıyorum.
O nedenle, Genel
Kurula Başkanlığın sunuşları yapılmadan
doğrudan grup önerilerine yönelmeniz ve Başkanlıkta da
araştırma ve genel görüşme önergeleri
olmadığını ifade etmeniz, bana göre açıkçası bir
İç Tüzük ihlali ve bu ihlali de arkanızdaki Meclis
çalışanlarına yıkmak arzusundadır.
O nedenle,
tutumunuzu gözden geçirmeniz gerektiğini ifade ediyor ve tutumunuzun
aleyhine söz aldım, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Evet, Sayın Okay, teşekkür ederim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Lehte Sayın Başkan
BAŞKAN -
Şahsımla ilgili ifadelerinize cevap vermeyeceğim çünkü Meclis Başkanları
görüşmelerde taraf olup cevap vermezler. İç Tüzükün 64üncü maddesi
bu konuda düzenleme içermiştir. Gerekli görürsem daha sonra bu beyanlarla
ilgili açıklama yaparım.
Şimdi, biz,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun önerileriyle ilgili usul
tartışmasına devam ediyoruz.
Aleyhte
konuşmuştu Sayın Okay.
Başka var
mı arkadaşlar?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, ben de söz istiyorum. Aleyhinde söz
istiyorum.
BAŞKAN
Başka var mı?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan...
ATİLLA KART
(Konya) Bunu devam ettireceksiniz.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Tutumunuzla ilgili tartışıyoruz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, 63üncü maddeye göre iki lehte, iki
aleyhte söz vereceksiniz.
BAŞKAN
Dedim efendim.
Başka var
mı?
Sayın
Canikli, siz mi söz istiyorsunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Evet Sayın Başkan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben de aleyhte istiyorum.
BAŞKAN
Alehyte mi efendim?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Lehinde istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Lehte istiyorsunuz.
Buyurun...
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, ben aleyhte istiyorum.
BAŞKAN
Peki.
AYLA AKAT ATA
(Batman) Biz de aleyhte istiyoruz.
BAŞKAN
Sayın Canikli, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Usul
tartışmasının lehinde, Sayın Canikli.
Süreniz beş
dakika efendim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; bugünden itibaren, son derece önemli
düzenlemeler içeren bir çalışmayı başlatıyoruz. Bu
çalışma süresi içerisinde, muhalefete mensup siyasi partilerimizin
sözcülerinin, bu tartışmaların çok sert geçeceği
anlamına gelebilecek ifadelerini hepimiz biliyoruz. Elbette bizim, İç
Tüzük hükümleri çerçevesinde, muhalefete mensup siyasi partilerimizin,
grupların ve arkadaşların yapacağı -tırnak
içerisinde söylüyorum- engelleme çalışmalarına söyleyecek
herhangi bir şeyimiz yok, elbette onların takdirleridir. Yani bu
çalışmanın, biz AK PARTİ Grubu olarak bir an önce
tamamlanmasını istiyoruz; bir an önce milletimizin takdirine ve
onayına sunulmasını istiyoruz. Bu nedenle de görüşmelerin
olabildiği ölçüde hızlı bir şekilde gerçekleşmesini...
Elbette tartışılması gerekir, elbette bütün
boyutlarıyla gündeme getirilmesi gerekir, değerlendirilmesi gerekir,
arkadaşlarımızın varsa eleştirileri ortaya
koyması gerekir ancak bütün bunların İç Tüzük hükümleri
çerçevesinde yürütülmesi gerekir.
Şimdi
63üncü madde çerçevesinde bir tartışma yapıyoruz. Nedir
tartışmanın konusu? Direkt grup önerilerine geçilmesinin İç
Tüzüke aykırı olduğu ve Sunuşlar bölümünün
okunmadığı, atlandığı şeklinde bir itiraz
üzerine bir usul tartışması açıldı.
Değerli
arkadaşlar, grup önerileri hangi fasılda takdim edilir, hangi
fasılda sunulur? Sunuşlar
bölümünde sunulur. Dolayısıyla, biz şu anda sunuşları
tartışıyoruz. Yani, arkadaşlarımızın itiraz
ettiği konunun geçerliliği bulunmamaktadır.
Evet, sayın
başkanların, sayın Meclis başkanlarının
yöntemlerini tartışmaya açabiliriz, ama bunun tutarlı
olması gerekir, İç Tüzük çerçevesinde bunun gerçekten
mantıklı bir gerekçesinin olabilmesi gerekir.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Genel görüşme ve araştırma önergesi var mı, yok
mu?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yani gelişigüzel kullanmaması gerekir,
söylemeye çalıştığımız o.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Var mı, yok mu, onu bir sor bakayım.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ben lehte söz aldım. Elbette Sayın
Başkanın tutumunun lehinde söz aldım, lehinde konuşuyorum,
son derece doğal değerli arkadaşlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Lehte olacağı açık zaten. Bir de aleyhinde
alsanız bari!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Tartışmaya evet, eleştiriye tamam,
arkadaşlar istedikleri kadar konuşsunlar, onlara hiçbir
itirazımız yok, ama bence bunu, hem İç Tüzük çerçevesinde hem
nezaket çerçevesinde hem de bir mantık çerçevesinde yürütmemiz gerekir.
Yani altının dolu olması gerekir, içinin boş olmaması
gerekir. Biz şu anda sunuşları tartışıyoruz
değerli arkadaşlar ve grup önerilerinin de
tartışılacağı yer doğal olarak neresidir?
Sunuşlardır. Neresi yanlıştır bunun? İç Tüzüke
de uygundur yapılan tartışma, yöntem.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Şimdiye kadar böyle bir uygulama oldu mu Canikli?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) En ufak bir aykırılık söz konusu
değildir.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Böyle bir uygulama oldu mu?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Sayın Başkan da Sunuşlar
bölümünde, grup önerilerine geçildiğini ifade etmiştir, çok net
olarak. Başka bir fasılda görüşemeyiz zaten.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ya, perşembe günü niye okundu Meclis araştırma
önergeleri?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) İç Tüzükün amir hükümleri bunu çok
açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Salı günü, çarşamba günü niye okundu? Hayret bir
şey ya!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Dolayısıyla, tamam, engellemenizi
bekliyoruz, engelleme için gereken her türlü çaba içerisinde
olacağınızı biliyoruz, bekliyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Dayatmayı beklemiyor, dayatma olmasın.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bunu kendiniz de söylediniz, arkadaşlar
ifade ediyorlar. Ama bunu kurallara uygun bir şeklide yapalım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu Meclis dayatmalara hayır der.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bütün milletimiz bizi seyrediyor, şık
bir şekilde yapalım, rahatsız etmeyecek bir şeklide
yapalım
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Aynen öyle, ama İç Tüzükü de uygulayalım.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
ve siyaset kurumunun itibarına katkı
sağlayacak tarzda yapalım değerli arkadaşlar.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) İşte onun için İç Tüzük
uygulansın. diyoruz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) İstediğimiz bu, talebimiz bu. Yoksa,
elbette Sunuşlar bölümünde sunulan, sunulması gereken
Bugüne kadarki
tüm uygulamalara bakın, grup önerilerini biz nerede
tartışıyoruz, hangi bölümde değerlendiriyoruz değerli
arkadaşlar?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Grup önerilerinden önce araştırma önergeleri okunuyor
mu, okunmuyor mu?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Elbette ki Başkanlığın
Sunuşları bölümünde değerlendiriyoruz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ya, bir şey soruyorum!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Dolayısıyla, eğer bu çerçeve
içerisinde Sayın Başkanın önüne, usulüne uygun bir şekilde
verilmiş ve zamanında gelmiş olan Danışma Kurulu
önerileri de varsa, onların da gereği yapılır. Olay bundan
ibarettir.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Gündemin 1inci maddesinde var Sayın
Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Dolayısıyla, Sayın
Başkanın bu çerçevede tutumunda mevzuata, İç Tüzüke herhangi
bir aykırılık söz konusu değildir.
Bu çerçevede söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Canikli, teşekkür ederim.
Usul
tartışmasıyla ilgili aleyhte söz isteyen, Tunceli Milletvekili
Sayın Kamer Genç.
Buyurun
Sayın Genç.
Sayın Genç,
sizin de süreniz beş dakikadır efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Şimdiye kadar araştırma önergeleri, genel
görüşme önergeleri okunmadan başlanan bir tane Genel Kurul
toplantısı söyler misiniz, bütçe haricinde?
OKTAY VURAL
(İzmir) İlk söz verdiğiniz zaman aleyhte söz istemiştim
ben.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Yetmiş tane örneği var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Canikliye söz verirken Aleyhte söz istiyorum. diye
belirtmiştim. Dolayısıyla, söz vermeden önce tutanakları
kontrol edip ondan sonra vermenizi istirham edeceğim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bana söz verildi artık.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ama önce Sayın Oktay Vural istemişti.
OKTAY VURAL
(İzmir) İşte yanlış ilikleyince böyle oluyor
Sayın Başkan.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Oktay Beye de versin canım!
OKTAY VURAL
(İzmir) Yanlış iliklemeye başladınız
düğmeyi. Bundan sonraki de hep yanlış
BAŞKAN
Sayın Vural, ben Var mı söz isteyen? dedim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır hayır, işte, değil öyle.
BAŞKAN -
Sayın Genç Ben aleyhte istiyorum. dedi. O nedenle
çağırdım.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hayır efendim, tutanaklara bir bakın.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen yazılı olarak başvursanız da bu tür
tartışmaları yapmasak olmaz mı?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, tutanaklara bakarsanız önce
Oktay Beyin söz istediğini görürsünüz.
BAŞKAN -
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, benim söz hakkım ne oldu?
Sayın Başkan, söz hakkımız ne oldu?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, o zaman onu hâlledin de ben ondan sonra
konuşayım.
BAŞKAN
Lehe konuşabilirsiniz efendim, bir tane lehe söz hakkı kaldı. Ne
yapalım
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, sizin lehinizde konuşacak bir icraat
yaparsanız memnuniyetle.
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen oturur musunuz.
Buyurun
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım
Sayın Başkanım
Sayın Başkan, ben söz istedim, tutanaklarda var,
dolayısıyla tutanaklara bakmadan benim söz hakkımı göz
ardı edemezsiniz. Yani bize de kürsüde birilerinin söylediği gibi bir
ifadeyi de kullanmak bizim edebimize uygun değil, Meclisin mehabetine de
uygun değil. Bizim saygımız vardır, dolayısıyla
lütfen tutanaklara bakın. (MHP sıralarından alkışlar,
AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Vural, Başkanlığımıza sözlü olarak
KAMER GENÇ
(Tunceli) Arkadaş konuşuyor, ben mecburum arkadaşa riayet
etmeye.
BAŞKAN
Lütfen
Siz Grup Başkan Vekilisiniz; bakın, ben bir Hatibi kürsüye
davet ettim, ona söz verdim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sizin davet edip etmemeniz benim söz hakkımı ortadan
kaldırmaz. Dolayısıyla yapmanız gereken iş belli.
Benim aleyhte söz talebim vardır, bu söz talebime bakarak söz vermeniz
gerekiyor.
BAŞKAN
Lütfen
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şimdi, İç Tüzükün 72nci maddesine göre tekrarlanabilir
efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Meclisi yönetmekle ilgili hususlarda İç Tüzüke uygun
hareket edilmesi gerekir.
BAŞKAN -
Sayın Vural, lütfen yerinize oturur musunuz. Lütfen oturun
Söz verdim
Hatibe, Hatip konuşacak.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, nasıl veriyorsunuz? Hangi hakka istinaden
veriyorsunuz?
BAŞKAN
Efendim, sizin bana yazılı bir başvurunuz var mı?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sözlü var efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yazılı var mı?
BAŞKAN
- Efendim, kendisi oradan talep etti,
ben onu gördüm, ben sizi fark etmedim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ben de kendim istedim.
BAŞKAN
- Fark etmedim efendim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, ben de kendim istedim.
BAŞKAN
- Fark etmedim.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Benim bu söz talebimin olup olmadığını
tutanaktan
BAŞKAN
- Peki efendim, tutanakları
isteyeceğim, bakacağım ama
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne olacak peki?
BAŞKAN - Efendim, ne olacak? (MHP
sıralarından Ara verin. sesleri) Lehe söz verebilirim ancak size
Size ancak lehe söz verebilirim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, tutumunuzun lehinde söz
istiyorum.
BAŞKAN
- Efendim, zabıtları
isteyeceğim
OKTAY VURAL (İzmir)
İşte yanlış yaparsanız böyle olur, yanlış
yapmayın; siz Meclis Başkanısınız, AKPnin
Başkanı değilsiniz! Ara verin, bakın tutanaklara! Ben
gerekirse söz hakkımı devrederim ama sizin benim söz
hakkımı ortadan kaldırmaya yetkiniz yok!
BAŞKAN
- Efendim, lütfen
Sayın Vural, siz
Grup Başkan Vekilisiniz, böyle bağırarak çağırarak
Herkese örnek olmanız gerekir, lütfen
Lütfen Sayın Vural, yerinize
oturur musunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, yok! Böyle bir şey olamaz.
BAŞKAN
- Bakın, ben bir hatibi kürsüye
davet ettim.
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) Ara verin, bir inceleyin!
BAŞKAN
- Aleyhte söz verdim
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN
- Lütfen
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, siz istediğinize söz veremezsiniz!
Kim olursanız olun!
BAŞKAN
Efendim, kimin, ne zaman, kimden önce söz istediğini ben nasıl tespit
edeceğim? Yazılı olarak
başvurmamışsınız. Nasıl tespit edeceğim?
(MHP sıralarından Tutanaklarda var! sesleri, gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Tutanaklarda var!
BAŞKAN
- Tutanakları getirir bakarız.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) İyi ama Oktay Beyin hakkı zayi olacak!
OKTAY VURAL
(İzmir) Tutanakları getirin bakın!
BAŞKAN
- Sayın Genç, buyurun,
konuşmaya devam edin.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Hayır, getirin
bakın Sayın Başkan! Sayın Başkan, bu tutumunuzla
ilgili de usul tartışması açalım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bunun bir yolu var: Efendim, İç
Tüzükün 72nci maddesine göre müzakereyi tekrarlayabilirsiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tamam, bu tutumunuzla ilgili de usul tartışması
istiyoruz, yok öyle bir şey! Bu Meclis, dayatmalara teslim olmayacak! (AK
PARTİ sıralarından Vay vay! sesleri, gürültüler) Olmaz! Keyfî
yönetim yok öyle!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
Sayın
Başkan, efendim, başlıyor muyum?
BAŞKAN
Evet.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında,
burada, Meclis, biliyorsunuz İç Tüzükün 54üncü maddesine göre normal
olarak salı, çarşamba, perşembe günleri toplanır.
Şimdi, geçen Perşembe günü bir karar alındı, ne denildi?
Deniyor ki: Genel Kurulun 19 Nisan Pazartesi saat 13.00te toplanarak
gündemdeki kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işlerin görüşülmesine
Yani, bugün biz niye toplandık? Sadece,
gündemdeki kanun tasarı ve teklifleri için toplandık. Yani özel bir
gündemle toplandı Meclis. Dolayısıyla, burada
sunuşların da yapılmaması lazım. Yani, niye
toplandık, artık, burada
Grup önerisindeki gündemdeki kanun
tasarısı ve teklifleri için toplandık, başka bir şey
için toplanmadık. Dolayısıyla, özel gündemle
toplanmışız. Özel gündemle toplandığımıza
göre, bu gündemin dışında bir şey yapamayız.
Şimdi, ancak, bugün bu gündemdeki konuları tartışırız,
yarına grup önerileri gelebilir çünkü sunuşlar yok.
Aldığımız çalışma kararında sunuşların
da bugün yapılacağı, Meclis araştırma önergelerinin,
soruların görüşüleceği konusunda bir hüküm yok. Burada oylanan
grup önerisi çok açık ve net ama maalesef, bu Türkiye Büyük Millet
Meclisini yöneten, özellikle AKPnin Meclis Başkanı ve başkan
vekilleri, yani ne doğru dürüst okurlar, ne doğru dürüst İç
Tüzüke bakarlar, grup onlara Bugün bunları yapalım. der,
onları geçirirler.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, herkes bu Meclisin çalışma
usullerine uymak zorundadır. Bundan önce yapılan
çalışmalarda, tutanaklara bakarsınız -eğer o
şekle giderseniz- önce Sunuşlar bölümünde Meclis
araştırma önergeleri veya genel görüşme önergeleri okutulurdu,
ondan sonra grup önerileri gelirdi ama şimdi, sırf, bir an önce,
milletvekilleri daha toplanmadan, yangından mal kaçırırcasına
bu konulara el atıldı. Ben anlamıyorum, neyin acelesi bu? Yani
burada bir Anayasa değişikliği varsa, elbette ki bu Anayasa
bütün milleti ilgilendiren bir anayasa. Şimdi, Tayyip Erdoğan çıkıyor
grupta öyle sert konuşmalar yapıyor, milletin karşısında
öyle gerçek olmayan düşünceler söylüyor ki.... Ya, Anayasa
değişikliğine karşı çıkan yok, Anayasa
değişikliği adam gibi yapılır. Bu Anayasa herkese
uygulanır. Bu Anayasanın uygulanacağı bütün kesimlerin
bunun hakkında bilgisine başvurulur, bu konuda yetkili kimselere
başvurulabilir ve hakikaten, memleketin geleceğine uygun, Türkiye'de
demokrasi getirecekse, çağdaş uygarlığı getirecekse,
hırsızlığı ve soygunu önleyecekse, özellikle Hükûmetten
hesap sorulacaksa bunu yapalım. Anayasa değişikliği yaparsanız,
buyurun, 100uncü maddeyi değiştirelim işte,kaldıralım
100üncü maddeyi. Yani bakanlar ve başbakanlar her türlü
hırsızlığı yapacak, ondan sonra, onları
soruşturmayacaksın. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar ya?
GÜROL ERGİN
(Muğla) Bravo!
KAMER GENÇ (Devamla)
Böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Yani bundan daha iyi zırh
olur mu? Yani başbakan ve bakanlar her türlü suistimali, soygunu,
talanı yapacak, biz bunları soruşturmayacağız! Böyle
bir şey olur mu? Bu memleketin önünün tıkayan bu.
Bugün,
bakın, geçmiş hükûmetlerde de bugünkü hükûmetlerde de büyük soygunlar
var, büyük suistimaller var. Yani bir Tayyip Erdoğan gidecek, devletin
bankasından alacak 750 milyon doları, getirecek, kendi
damadının şirketine verecek, biz bunu
soruşturmayacağız! Buraya gelecek, ondan sonra AKPliler Yok
ya, burada usulsüzlük yok. diyecekler. Böyle bir şey yok sayın
milletvekilleri. Bu memleketin en temel sorunu soygundur, işsizliktir;
işsizliği yaratan da soygundur.
Devlet maalesef
talan ediliyor. Binlerce olay var. Mesela, bana geldiler. Giresundaki SEKA
Fabrikasının arazisini kim almış biliyor musunuz? 650
dönümlük Giresundaki arazi alınmış, talan edilmiş. Sen
neredesin Canikli?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ne olmuş?
KAMER GENÇ
(Devamla) O SEKA arazisini kime sattınız, 650 dönümlük SEKA
arazisini? Oradaki o memleketin alın terini şimdi kimler
yağmalıyor?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bildiğin bir şey varsa söyle.
KAMER GENÇ
(Devamla) Orada bin tane işçi çalışıyordu, o bin tane
işçinin birisi şimdi var mı hayatta?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bildiğin bir şey varsa söyle.
KAMER GENÇ
(Devamla) Hepsi, oradaki, o fabrikadaki odunları sattılar, oradaki
arazileri talan ettiler. Kim aldı? Kime sattınız?
SONER AKSOY
(Kütahya) Yalan söylüyorsun!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bildiğin bir şey varsa söyle.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Var mı elinde belge?
KAMER GENÇ
(Devamla) Hayır, kime sattınız, kime? Orada bin tane işçi
çalışıyor, bin tane işçi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Varsa bildiğin bir şey söyle.
KAMER GENÇ
(Devamla) Giresundaki o SEKA işçisinin
BAŞKAN
Evet, Sayın Genç, süreniz doldu efendim.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, araziyi dağıttılar, ondan sonra o alan
BAŞKAN
Sayın Genç, süreniz doldu.
KAMER GENÇ
(Devamla) Tabii, eski genel
başkanınızın yakını aldı.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) İşin gücün çamur atmak.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bildiğin bir şey varsa söyle, ezbere
konuşma. Kim almış?
BAŞKAN Bir
dakika da size ek süre veriyorum.
KAMER GENÇ
(Devamla) Verin, tamam verin, bir dakika verin.
Şimdi, onu
alan eski genel başkanınızın yakını, o da getirdi
İranlıya sattı.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Yalancının
KAMER GENÇ
(Devamla) Bak, yalancıya
Gel, sen de milletvekilliğinden istifaya
var mısın! Var mısın!
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Yalancının
KAMER GENÇ
(Devamla) Var mısın!
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Var mı elinde belge?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bırak sen bırak! Görüntülere bak,
görüntülere! Sen gereğini yerine getir.
KAMER GENÇ
(Devamla) Yahu, niye siz bu memleketi talan edenlerin bu kadar yılmaz
bir savunucusu oluyorsunuz? Gidelim, işte ortalıkta arkadaş!
Giresundaki SEKA Fabrikasında bin işçi çalışmıyor
muydu? Şimdi bir tanesi çalışmıyor. Fabrikayı
dağıttılar, tırlarla getirilen o makineleri bedava
verdiler, oradaki o ağaçları kestiler, ondan sonra, Giresun Belediye
Başkanı CHPli olduğu için, onların istedikleri arsa
spekülasyonunu yapmadığı için, imar tadilatı yapmadığı
için şimdi getirmişler başkasına satıyorlar.
İşte, şimdi, Türkiye'nin başındaki en büyük mesele bu.
İşte,
Samsundaki Kumköy Santrali 56 trilyona mal oluyor, getiriyorsunuz birisine 5
trilyona veriyorsunuz. Bu devletin malı böyle yağma edilir mi? Sen
bunların kefili misin, oradan konuşuyorsun?
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Savcılara git, savcılara.
KAMER GENÇ
(Devamla) Kefili misin? Ya, bu devleti böyle talan edenler yapacak da biz
burada susacak mıyız?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Yüreğin varsa belgelerle savcılara git.
Yüreğin varsa, belgenle savcılara git. Savcıya git
KAMER GENÇ
(Devamla) Savcıya ne gideyim canım!
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Savcıya git
KAMER GENÇ
(Devamla) Savcıya kim emir veriyor!
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Sallama oradan! Çamur atma!
BAŞKAN
Sayın Genç, süreniz doldu. Lütfen efendim
KAMER GENÇ
(Devamla) Burada hep usulsüzlük yapılıyor.
BAŞKAN -
İlave süreyi de verdim, süreniz doldu.
KAMER GENÇ
(Devamla) Maalesef, hep keyfî işlemler yapılıyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Canikli, buyurun.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, çok açık bir
şekilde, Sayın Konuşmacı ismimi de zikrederek
sataşmada bulunmuştur şahsıma. Bu çerçevede söz istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sataşma nedeniyle söz istiyorsunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Evet.
BAŞKAN -
Size üç dakika süre veriyorum efendim.
Buyurun.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, yine bir hata yapıyorsunuz.
Usulle ilgili tartışma tamamlanmadan söz veriyorsunuz.
BAŞKAN
Lütfen efendim
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bırak canım sen de ya!
OKTAY VURAL
(İzmir) Usulle ilgili tartışma
Yine yanlış yapıyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Grup önerisi tartışması
yapılıyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Bu da bir usul tartışması.
BAŞKAN
Lütfen
OKTAY VURAL
(İzmir) - Yani 23 Nisan gibi yönetilmez ki!
BAŞKAN
Buyurun Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; biraz önceki konuşmacı ismimden bahsederek bir
sataşmada bulunmuştur. Konu, Giresun SEKA Fabrikasının
özelleştirilmesiyle ilgilidir.
Değerli
arkadaşlar, Giresundaki SEKA Fabrikasının özelleştirilmesi
2003 yılında gerçekleştirilmiştir ve dördüncü kez
özelleştirme ihalesi sonucunda gerçekleştirilmiştir. Ondan önce
üç defa, yani AK PARTİ hükûmetlerinden önce üç defa, önceki hükûmetler
döneminde ihaleye çıkartılmıştır.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) O zaman yağma yoktu, yağma. Şimdiki
yağma.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - İhaleye
çıkartılmıştır, ilan edilmiştir, bütün Türkiyeye
ve dünyaya duyurulmuştur ve buna rağmen,
özelleştirilememiştir ve 2003 tarihinden önce de büyük oranda,
Fabrika faaliyetlerini durdurmuştur, AK PARTİ hükûmetlerinden önce,
altını çizerek söylüyorum, AK PARTİ hükümetlerinden önce ve AK
PARTİ hükûmetlerinden önce üç defa ihaleye
çıkartılmıştır. Herkese açık bir şekilde,
tüm Türkiyede ilan edilmiş, dünyada ilan edilmiş, bütün
yatırımcılara davetiye gönderilmiş ve ihaleye girmeleri
istenmiş, 2003 yılından önce, AK PARTİ hükûmetinden önce
ama ihale edilememiş
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Kaça sattınız?
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Niçin?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
ve en son 2003 yılında, bu sürecin bir
devamı olarak 4üncü kez, altını çizerek söylüyorum, 4üncü kez
ihaleye çıkartılmış
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Siz girdiniz mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
ve bütün Türkiyeye çok açık, objektif
olarak ihale yapılmıştır, Özelleştirme İdaresi
tarafından.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Kaça sattınız, kaça?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Zaten, Sayın Konuşmacı, ihalenin
yöntemiyle ilgili, ihalenin yapılış biçimiyle ilgili, ihaleye
girişte herhangi bir sıkıntı olup
olmadığıyla ilgili en ufak bir açıklama yapmamaktadır.
İhaleye ihale şartlarını taşıyan herkes
girebilir, herkes teklif verebilir, tıpkı 2003ten önce yapılan
özelleştirme ihalelerinde olduğu gibi değerli arkadaşlar.
Eğer bu konuda herhangi bir itiraz varsa, bu konuda herhangi bir
sıkıntı varsa, bu konuda herhangi bir iddia varsa
çıkarsınız, konuşursunuz, söylersiniz ama AK PARTİ
döneminde yapılan tüm özelleştirme ihalelerinde olduğu gibi son
derece şeffaf, son derece açık ve televizyon kameralarının
gözü önünde
(Gürültüler)
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) ATV, Sabahta da öyle oldu, değil mi?
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
tüm Türkiye'nin ve dünyanın gözü önünde
yapılmaktadır bu ihaleler, bu özelleştirme ihaleleri.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Kaça sattınız, kaça?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Geçmiş dönemlerden bir farkı
vardır, evet, doğru, değerli arkadaşlar. Geçmiş
dönemlerde nasıl yapıldığını bilemiyoruz ama AK
PARTİ döneminde son derece şeffaf, açık, herkesin
girebileceği şekilde yapılmıştır. Bu konuda
itirazınız varsa söyleyin, aksi hâlde susun.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) ATV, Sabahta da öyle oldu, değil mi?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Kaça sattığınızı niye
söylemiyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şu anda usul tartışmasına devam
ediyoruz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Şimdi, bir tek lehte sözümüz kaldı Sayın
Kılıçdaroğlu.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, ben o konuda
demiyorum.
BAŞKAN -
Usul tartışmasını siz istediniz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır, Sayın Başkan, ben, o
konuda değil
Kürsüye çıkan hatip, AKP İktidarı döneminde
yapılan bütün ihalelerin şeffaf olduğunu söyledi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Doğru. Neresi yanlış bunun? Hepsi
doğru.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Tutanaklara girmesi için söylüyorum
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hepsi doğru bunların.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
AKP Hükûmeti döneminde yapılan
ihalelerin pek çoğu, yargı kararıyla, şeffaf
olmadığı için iptal edilmiştir. Bunu söylemek için söz
aldım.
BAŞKAN
Peki, tutanaklara geçti Sayın Kılıçdaraoğlu.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) - Efendim, SEKAyla ilgili bir açıklama
yapacağım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Her Giresunlunun burada konuşma hakkı
bulunmamaktadır.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) - İçindeki mallar ve içindeki makineler
sökülerek satılmıştır şu anda. Bizden önceki
belediyede imar planı yapıp bu yerin başkalarına
satılması sağlanacaktı ama bizim belediyemizde bu
engellenmiştir. Çok büyük bir rant elde edeceklerdi diye düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Peki, efendim, sizin sözleriniz de zabıtlara geçti.
Teşekkür
ederim.
V.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.- Başkanlığın Genel Kurula
Sunuşları kısmında bulunan sunuşlar yapılmadan
doğrudan grup önerileriyle Genel Kurulu çalışmaya
başlatmasıyla İç Tüzükü ihlal edip etmediği konusunda
Oturum Başkanının tutumu hakkında (Devam)
BAŞKAN
Usul tartışmasının lehinde
Yazılı
olarak bundan sonra bu tür talepleri Başkanlığa
arkadaşlarım ulaştırırlarsa, deminki
tartışmalara benzer tartışmaları yapmamış
oluruz.
Sayın
Elitaş, Kayseri Milletvekili, usul tartışmasının
lehinde söz istedi.
Buyurun
Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün, biraz önce, Değerli
Başkanımızın Başkanlığında, siyasi
parti gruplarımızın grup önerileri geldi, Danışma
Kurulu toplantısı yaptık. Geçen hafta perşembe günü
aldığımız karar gereğince bugün saat 13.00te
toplanarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde bulunan kanun tasarı
ve tekliflerini görüşmek üzere toplanma kararı aldık. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündeminde bulunan, en son gündemde 186ncı
sırada olan, 497 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine, 265
milletvekilimizin verdiği Anayasa değişikliğiyle ilgili
kanun teklifi üzerine görüşmenin öne alınması, gündemin 3üncü
sırasına alınmasıyla ilgili teklifimizi, biraz sonra
değerli milletvekillerimiz sizlerin oylarıyla eğer takdir
edilirse Anayasa değişikliğiyle ilgili görüşmelere devam
edeceğiz.
Ama, şu anda
yapılan usul tartışmasının esasına
baktığımızda Başkanlığın Genel Kurula
Sunuşları yapılmadı diye arkadaşlarımızın
itirazları var. Eğer dikkatle dinlenmiş olsaydı
Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları içerisindeki
ilk madde, Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisinin
okunmasıydı. O da Başkanlığın Genel Kurula
Sunuşları içerisinde yer alır ama arkadaşlarımız
şunu iddia ediyorlar, ifade ediyorlar, diyorlar ki: Araştırma
önergeleri geldiği zaman, Genel Kurulda okunur ve milletvekilleri bilgi
sahibi olur.
Değerli
arkadaşlar, bu, özel gündemle tabir ettiğimiz, sadece salı
günüyle ilgili, araştırma önergelerinin okunması konusu söz
konusudur. Şu anda, pazartesi günü çalışma takvimine
başladığımızdan dolayı, açıkçası bizim,
pazartesi günü Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları
olan birinci kısımdaki madde ifa edilmiştir. Bu konuyla ilgili
tartışmanın açılmasının yersiz olduğunu
görüyorum.
Öte yandan,
İç Tüzükün 63üncü maddesine göre, lehte veya aleyhte onar dakikayı
geçmemek üzere ikişerden dört milletvekiline söz verebilir. Sayın
Başkan bunu iki dakika da takdir edebilir, üç dakika da takdir edebilir.
Lehte veya aleyhte birer konuşmacıya -sayın milletvekiline- söz
hakkı verip o takdir hakkını da kullanma imkânı mevcut.
Nitekim,
perşembe günü yaptığımız usul
tartışmasında bir grup başkan vekili
arkadaşımız sayın başkan vekiline rica ettiler, Usul
tartışmasını açınız, usul
tartışmasında isterseniz bir dakika, isterseniz beş dakika
süre veriniz. dediler, ki sayın grup başkan vekilinin söylediği
de İç Tüzükün 63üncü maddesine çok uygun.
Bu yolda bir
istemde bulunulursa, onar dakikadan fazla sürmemek şartıyla, lehte ve
aleyhte en çok ikişer kişiye söz verilir. Yani en çok
şartını buraya koymuş. Sayın Başkan lehte ve
aleyhte birer kişiye de söz verebilir, onar dakika da verebilir, iki
dakika da verebilir, üç dakika da verebilir ama Parlamentonun en son zamandaki
oluşan geleneği içerisinde, baktığımızda,
sayın başkanlar usul tartışmasında üç dakika ile
beş dakika arasında söz veriyorlar.
Bu konuda
Sayın Başkanlığın uyguladığı
Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları ifadesi,
yani gündemin 1inci maddesi oluşmuştur. Bu konudaki usul
tartışmasının anlamsız olduğunu ifade ediyorum.
Başkanın
tutumumun lehinde konuştum. Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, sunuşlarda araştırma önergelerinin
yer almaması bir usul tartışmasına neden oldu.
Geçmişteki uygulamalarla ilgili, arkadaşlarımdan rica ettim,
sunuşların olmadığı şekilde birleşim
açılmış mı geçmişte? Bunun o kadar çok örneği var
ki. Mesela 3/12/2001, 29uncu Birleşim:
Başkan Türkiye Büyük Millet Meclisinin
29 uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır.
Sayın
milletvekilleri, Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan
Partisi Gruplarının İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre
verilmiş müşterek önerileri vardır; önce okutacağım,
sonra oylarınıza sunacağım
Aynısı
değil mi?
AYLA AKAT ATA
(Batman) Sayın Başkanım, grup hazır olmadan grup
önerisinin görüşülmesi örneği var mı?
BAŞKAN O
kadar çok örnek var ki bu konuda.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, bir sorum var. Bugün
OKTAY VURAL
(İzmir) Biz özel gündemle mi toplanıyoruz?
BAŞKAN O
nedenle tutumumda bir değişiklik olmamıştır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun önerisini görüşmeye devam
ediyoruz.
AYLA AKAT ATA
(Batman) Sayın Başkan, grup hazır olmadan görüşülmesinin
var mı örneği?
BAŞKAN -
Lehte söz isteyen Canan Arıtman, İzmir Milletvekili, buyurun
efendim...
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bir dakika efendim, bir dakika
Bitmedi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, önergem var, onu önce bir
AYLA AKAT ATA
(Batman) Henüz önerge sahibi konuşmadan, grup hazır olmadan
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ama işte, önerge sahibi
Sayın
Başkan, burada önerge sahibi adına konuşma yok, grup adına
da konuşma yok; lehte var, aleyhinde var.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bugün araştırma önergeleri niye yok? Siz mi emir
verdiniz, personel mi getirmedi? Onu soruyorum.
BAŞKAN
Hayır efendim, yok. Almadık efendim, almadık.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Almadınız mı?
BAŞKAN
Öyle değerlendirdik efendim, almadık. Bu Meclis
Başkanının takdirindedir, Meclis Başkanının
takdirindedir.
AYLA AKAT ATA
(Batman) Sayın Başkan, lehinde konuşma olmadan Canan
Hanıma söz hakkı veriyorsunuz.
BAŞKAN -
Sayın Oktay Vuralın yazılı bir beyanı var.
Yine aynı
konuyla ilgili usul tartışması istiyorsunuz Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, hayır, aynı konuyla ilgili değil.
Sayın
Başkanım, bakın, bugün özel gündemle toplanmadık.
Toplandık mı?
BAŞKAN
Efendim?
OKTAY VURAL
(İzmir) Değil mi, özel bir gündem yok?
BAŞKAN
Hayır efendim, hayır
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz geldiniz, yönetmeye başladınız. Neden
yönetmek için geldiğinizi bilmiyoruz henüz.
BAŞKAN Ben
Meclis Başkanı olarak istediğim zaman bu Meclisi yönetirim,
bunun talimatını da sizden falan alacak değilim. Lütfen
Lütfen
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet, güzel, Sayın
Başkan, ama istediğiniz gibi
yönetemezsiniz! Siz de istediğiniz gibi yönetemezsiniz!
BAŞKAN
Hayır, ben Anayasa ve İç Tüzüke uygun olarak yönetiyorum ve
yöneteceğim.
OKTAY VURAL
(İzmir) İstediğiniz gibi yönetemezsiniz!
BAŞKAN
Hayır, istediğim gibi değil, Anayasa ve İç Tüzük
hükümlerine göre yönetiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır!
BAŞKAN
Geçmişte de öyle yönettim, şimdi de öyle yönetiyorum, bundan sonra da
öyle yöneteceğim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Meclis Başkanıyla böyle
konuşamazsınız!
KÜRŞAD
TÜZMEN (Mersin) Sen istediğin gibi konuşacaksın, biz
istediğimiz gibi yönetemeyeceğiz!
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, ben de İç Tüzüke göre, 61e göre
söz istedim, bu sözümü, açıkçası, İçtüzükün bu maddesine göre
uygulamaya koymadınız. Bu tutumunuzla ilgili usul
tartışması açmanız gerekmektedir. Arzım budur efendim.
BAŞKAN
61i okuyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Okuyun, evet
BAŞKAN
Söz, kayıt ve istem
sırasına göre verilir.
Peki, sizin söz
istediğinize dair bizim bir kaydımız var mı?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Tutanakta var ya.
RECEP TANER
(Aydın) Tutanakta var.
BAŞKAN
Nerede var efendim?
OKTAY VURAL
(İzmir) Tutanakta var, istedim.
BAŞKAN
İsteteceğim, gelsin, ondan sonra değerlendiririm.
Şimdi,
Sayın Arıtmanı davet ettim.
Sayın
Arıtman, buyurun
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, keyfî yönetime tabi olmayacak bu millet!
BAŞKAN
Lütfen oturur musunuz
Lütfen oturur musunuz
OKTAY VURAL
(İzmir) Hukuka uygun hareket edeceksiniz!
BAŞKAN
Keyfî yönetmiyorum, İç Tüzüke uygun yönetiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) O sözü bu kürsüden Başbakana söyleyecektiniz siz! Bu
kürsüden Başbakana söyleyecektiniz!
BAŞKAN
Sayın Arıtman, buyurunuz
Sayın Arıtman
OKTAY VURAL
(İzmir) Otur yerine. diyecektiniz! Diyemediniz! Diyemediniz!
Diyemediniz!
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Sokakta mısın sen?
AYLA AKAT ATA
(Batman) Sayın Başkan, öneri, Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun önerisi.
BAŞKAN
Sayın Arıtman Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin
lehinde söz istedi.
Sayın
Arıtman, buyurunuz.
RECEP TANER
(Aydın) Beceremiyorsunuz bu işi, destek alın.
AYLA AKAT ATA
(Batman) Sayın Başkan, Barış ve Demokrasi Partisinin
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Arıtman konuşmuyorsa ben
konuşabilirim Sayın Başkan. (CHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Grup yok, açıyorsunuz; bu kadar nezaketsizlik olur mu?
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Sayın Başkan, önerge sahibi olarak önce efendim
izin verirseniz biz konuşalım, sonra
BAŞKAN
Vereceğim efendim, vereceğim, sırayla, size vereceğim.
Sayın
Arıtman, geliyor musunuz efendim? Yoksa başka bir
arkadaşımızı davet edeceğim.
Sayın
Arıtman, gelmiyorsanız, başka bir arkadaşımı
davet edeceğim, çünkü söz talepleri var.
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Lütfen Sayın Başkanım
BAŞKAN
Vereceğim efendim, vereceğim, vereceğim.
Buyurun
Sayın Arıtman.
IV.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/371) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
19/4/2010 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
BDP Grubu önerisi (Devam)
CANAN ARITMAN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; güvenlik
güçlerinin toplumsal olaylarda çocuklara yönelik müdahalelerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesi
lehine Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşmak üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Çocuklarımız
söz konusu olduğu zaman her şeyi bir tarafa bırakmamız
gerektiğini düşünüyorum çünkü o çocuklar -ki onlar hepimizin,
bizlerin çocukları- bu ülkenin geleceğidir, hepimizin umududur,
yaşam sevincidir ve hepimizin görevi onlara daha güzel, daha güvenli bir
ülkede, daha iyi bir gelecek sunabilmektir. Sanıyorum tüm Parlamentonun,
tüm milletvekillerimizin bu duyarlılıkla, en azından çocuklar
söz konusu olduğunda bir arada, olumlu davranması gerektiğine
inanıyorum.
Bu arada
sözlerime başlarken evvelki gün Samsunda hain bir terör
saldırısıyla, teröristlerin açtığı ateşle
şehit olan polislerimize, emniyet güçlerimize
başsağlığı diliyorum, Allah rahmet eylesin,
milletimizin başı sağ
olsun. Her gün terörle ilgili bu milletin yüreği kanamaktadır. Terör,
emniyet güçlerimizden askerimize, sivil vatandaşlarımızdan çocuklarımıza
kadar hepimizin yüreğini yakan acı olaylara neden olmaktadır.
Ama ne yazık ki iktidar partisi, sekiz yıldır iktidarda olan
AKP, terörün önünü almak için, bu milletin bu acılarını durdurmak
için gereken kararlılığı göstermemektedir. Onun için iktidarı,
Hükûmeti şiddetle kınıyorum.
Değerli
milletvekilleri, burada konuştuğumuz, söz konusu olan, genelde
çocuğa yönelik şiddettir. Son günlerde yine terörün tahrik etmesiyle
yaşanan olaylarda 72 milyonun içini acıtan görüntüler seyrettik
televizyonlarda. Bir evladımız, ne yazık ki, güvenlik
güçlerimizin hiç de olmaması gereken bir davranışıyla darp
edildi, yerlerde sürüklenerek, ağzı burnu kan içerisinde götürüldü.
Bu çok acı bir tabloydu, hepimizi derinden yaraladı. Bu ülkede hiçbir
evladımıza böyle bir muamele asla yapılmamalıdır. Bu,
kabul edilebilir bir olgu, kabul edilebilir bir görüntü değildir.
Bugün ne
yazık ki çok sayıda çocuğumuz -taş atan çocuklar diyoruz-
yaşları kadar cezalarla hapishanelerdedir. Bu da çok
acıdır, bu da 21inci yüzyılın Türkiyesine
yakışmayan bir durumdur. Ama genel olarak çocuklarımız
ülkemizde yaşamın her alanında şiddete maruz
kalmaktadırlar. Evde, sokakta, okulda, eğlence yerinde, her yerde
şiddete maruz kalıyor. Yapılan araştırmalar, bu ülkede
her 2 çocuktan 1inin şiddete maruz kaldığını
gösteriyor.
Şimdi,
İzmirde beş eğitim araştırma hastanesinin
yapmış olduğu bir araştırmanın neticelerini size
söylemek istiyorum çok kısaca. Bakınız, bu beş eğitim
ve araştırma hastanesi çocuk birimi kuruyorlar ve hastaneye gelen çocuk
vakalarının yüzde 35inde fiziksel şiddete maruz
kalmış çocukların olduğunu tespit ediyorlar ve çok daha
acısını söylemek istiyorum ki, bu çocukların ne yazık
ki yüzde 11i de maruz kaldıkları şiddet nedeniyle
hayatını kaybediyor. Bu çocukların büyük bir kısmı
ailesinde şiddet görüyor, önemli bir bölümü okulda şiddete maruz
kalıyor akranları veya eğitmenler tarafından.
Dünyada
çocuğa yönelik şiddetin en yüksek olduğu ülkelerden biriyiz.
Neden mi öyleyiz? Çünkü, değerli milletvekilleri, biz, toplum olarak
çocuğa yönelik şiddeti bir eğitim ve bir terbiye aracı
olarak görüyoruz. Bu çok büyük bir yanlıştır. Önce bu genel
bakış açımızı değiştirmeliyiz. Şiddet
ve çocuk asla yan yana gelmemesi gereken iki kelimedir. Şiddet hiçbir
zaman bir terbiye ve bir eğitim aracı olarak
kullanılmamalıdır. Ne yazık ki dilimiz ve deyişlerimiz
çocuğa yönelik şiddeti öngörür. Pek çok atasözü, pek çok deyiş
hatırlayabilirsiniz, işte Kızını dövmeyen dizini
döver. gibi. Öncelikle dilimizi çocuğa yönelik şiddeti teşvik
eden veya onaylayan bu sözcüklerden temizlememiz gerekir.
Biliyorsunuz
Mecliste bir komisyon kurduk kayıp çocuklarla ilgili. O komisyona geçen
gün çok değerli çocuk hâkimleri, çocuk mahkemesi hâkimleri, değerli
hukukçular katıldılar ve bir hukukçumuz şöyle bir söz söyledi,
hakikaten çok yüreğim incindi, dedi ki: Dünyada çocuk ağır ceza
mahkemesi olan bizden başka bir ülke yok. Hakikaten bu bir
ayıptır arkadaşlar, yani çocuk ağır ceza mahkemesi!
Siz zaten çocuğa Ağır ceza mahkemesinde
yargılayacağım. dediğiniz zaman ona şiddet
uyguluyorsunuz, onu ağır cezayla
cezalandıracağınızı söylüyorsunuz. Hâlbuki bizim
inancımıza göre çocuklar masumdur. Suçlu çocuk yoktur, suça
karıştırılan, suça mecbur edilen çocuklar, suça zorlanan
çocuklar söz konusudur.
Son zamanlarda ülkemizde
toplumsal olaylarda çocukların yoğun bir biçimde
kullanıldığını görüyoruz. Taş atan çocuklar
aslında istismar edilen çocuklardır. Terör örgütü veya
yandaşları diyebiliriz, bu çocukları ne yazık ki birer
robot hâline getirip onları ülkesine, devletine karşı terörize
etmektedirler ve kullanmaktadırlar bu çocukları. Aslında bu tür
toplumsal olaylarda çocukları kullanmak suçtur, suç olmalıdır.
Dilerim bu araştırma komisyonu kurulur ve dilerim o komisyon
raporunda bu görüş yer alır, çocukları toplumsal olaylarda
kullananların cezalarını arttıracak,
caydırıcılığı amaçlayarak düzenlemeler
yapılması teklif edilir; çünkü çocukları toplumsal olaylarda
kullanmak bir çocuk istismarıdır.
Bizim, evvelki
gün televizyonlarda gördüğümüz o yerlerde sürüklenen çocuk görüntüsü çok
içimizi acıttı ama kısa bir süre önce bizi mutlu eden görüntüler
de görmüştük. Polisimiz çocuklara muz, meyve dağıtıyordu,
onlarla top oynuyordu. Bizim hep görmek istediğimiz bu ama hiçbir
toplumsal olayda çocukların öne sürüldüğünü, çocukların ve
kadınların arkasına saklanıldığını
görmek istemiyoruz. Bunun önlenmesi gerekir diye düşünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, çocuklara yönelik -biliyorsunuz- fiziksel şiddet, sözel
şiddet, cinsel şiddet gibi şiddetin pek çok boyutu var.
Bakın, çıkın sokağa dolaşın. Şiddete maruz
kalmamış hiçbir çocuk göremezsiniz bu ülkede. En azından sözel
şiddete uğramıştır. Kendi çocukluğunuzu
düşünün. Acaba içerisinde ebeveyninden, öğretmeninden bir fiske
yememiş bir çocuk var mıdır? Yani şiddetle travmatize
edilmiş bir toplumuz. Neden bugün bu ülkede yaşamın her
alanında şiddeti bu kadar çok görüyoruz? Çünkü şiddet
öğretilebilen bir olgudur. Yapılan bütün bilimsel
araştırmalar, bırakın çocuğun şiddete maruz
kalmasını, şiddete şahit olmasının bile ona bir
şiddet öğretisi olduğunu ve bu çocukların ileride
şiddet uygulayıcısı olacağını gösteriyor.
Eğer biz şiddetin olmadığı bir toplumda yaşamak
istiyorsak -ki bunu istemeliyiz, insanca yaşamanın başka bir
yolu yoktur çünkü- o zaman bırakın çocukların şiddete maruz
kalmasını, onların şiddete şahit bile
olmamasını sağlamak durumundayız. Bu hepimizin görevidir,
çünkü bu çocuklar bu ülkenin çocukları. Tekrar söylemek istiyorum,
hepimizin yaşam umududur, yaşama sevincidir, sadece ailelerinin
değil, ülkelerinin de geleceğidir.
Onun için, onlara
şiddetsiz bir yaşam sunabilmek hep birlikte görevimiz
olmalıdır, bunun için her
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Süreniz doldu efendim, size de bir dakika ilave süre veriyorum, lütfen
tamamlayınız.
CANAN ARITMAN
(Devamla) Topluyorum Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, tabii, çocuk ve şiddet konusunda söylenecek çok söz var,
ama şunu da söylemek istiyorum ki bugün bu ülkede çocukların
uğradığı cinsel şiddet ve cinsel sömürü de asla göz
ardı edilemeyecek kadar ağır bir toplumsal sorun hâlindedir.
Bakın, bugün
Güneydoğuda bir ilimizde -ismini vermek istemiyorum- çocuk evliliği
oranı yüzde 69 gibi çok yüksek bir rakamdır. Yani çocuk yaşta
evlilik, erken yaş evliliği çocuğa yönelik bir şiddettir,
çocuğun insan hakları ihlalidir ve asla kabul edilemez.
O bölgedeki töre
cinayetleri çocuğa yönelik bir şiddettir. Çocuğun hiçbir
şekilde istemediği evliliklere zorlanması,
kaçırılması, alıkonulması, berdellerde değiş
tokuş ticareti yapılması, yani insan ticaretine
uğraması kabul edilemez.
Dolayısıyla,
ben dilerim ki bu kurulacak komisyonda sadece
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CANAN ARITMAN
(Devamla) Hemen topluyorum, yarım dakika Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim, ilave süre veremeyeceğim. Biraz önce oturumu açarken ancak bir
dakika verebileceğimizi, bir daha süre verme imkânımızın
olmadığını ifade etmiştim.
Lütfen
selamlayınız efendim, lütfen.
CANAN ARITMAN
(Devamla) Peki, efendim.
Dilerim ki bu
komisyonda, çocuğa yönelik şiddetin her türlüsünün önlenmesi için hep
birlikte çaba gösterelim.
Dinlediğiniz
için teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Arıtman.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
önerisinin lehinde, Diyarbakır Milletvekili Sayın Akın Birdal.
Buyurun
Sayın Birdal. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır efendim.
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
güvenlik güçlerinin gösteri, toplantı ve yürüyüşler üzerinde
çocuklara yönelik yaklaşımlarının ve onun
sonuçlarının araştırılması için bir Meclis
araştırma komisyonunun oluşturulması için Barış
ve Demokrasi Partisi olarak verdiğimiz öneri üzerine söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Kuşkusuz,
herkesin gündemi kendine! Örneğin, İktidar Partisinin gündemi, 17nci
kez değişiklik yapılacağı görüşüyle, 12 Eylül
darbe Anayasasının ruhunu koruyan vesayetçi bir Anayasa
değişikliğini bize getirmektedir ve bu değişikliklerin
toplumun beklenti ve gereksinmelerine karşılık verici bir
değiştirme olmayacağını düşünüyoruz.
Ayrıca,
bugün yeni bir gündem belirleniyor, başkanlık sistemi! Yani,
şimdi, toplumun, gerçekten halkımızın beklentileriyle
Sayın Başbakanın beklentileri farklı. Örneğin, temel
hak ve özgürlüklere gereksinme duyan ezilen emekçi halkların
gereksinmeleri ve beklentileri ile AKPnin ve Sayın Başbakanın
beklenti ve gereksinmeleri çok farklı.
O nedenle, bizim
Barış ve Demokrasi Partisi olarak da gündemimiz eksiksiz bir
demokrasidir, barıştır, temel hak ve özgürlükleri güvence
altına almış, eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik, sivil bir
anayasadır ve herkesin kendisini, diliyle, kimliğiyle, kültürüyle
ifade edebileceği demokratik bir sivil toplumdur. O nedenle, bizim
gündemimiz doğrultusunda çocuklarımızın da
karşılaştığı bu durumu dikkate alan bir yerden
Meclis araştırması önergesi verdik.
Şimdi,
gerçekten, örneğin, 1.627 çocuk var şu anda cezaevlerinde. 243 çocuk
hüküm giydi. Berivanın çığlığını duymadan,
son bir yılda ekrana da yansıyıp, kamuoyunun gördüğü
Hakkâride Neden Hakkârisi ise- üç kez, örneğin, kolu kırılan
çocuğumuz, dipçikle başı yarılan çocuğumuz, uzun süre
yoğun bakımda kaldı ve en sonunda on dört yaşındaki
Habip Kurtun yerlerde sürüklenişine tanık olduk. Aslında
yerlerde sürüklenen o çocuklarımız değil, insanlık yerde
sürünüyor. Bir rejimin gerçekten fotoğrafıdır o.
Şimdi, bu
çocukların suça itildiği ileri sürülüyor. Arkadaşlar, on üç-on
dört yaşında, çocukluklarını yaşayamadan başka
şeyler yaşayan çocuklar onlar. Onların ellerinde taş izi
arayarak, onların bedeninde ter izi arayarak ve onları suçlayarak bir
ülkede demokrasi olmaz ve çocukları sürekli potansiyel suçlu görerek o
ülkede barış olmaz. Çocukları cezaevine tıkarak,
onları özgürlüklerinden ve eğitim hakkından yoksun
bırakarak, burada çocukların suça itildiği söylenerek gerçekler
maniple edilemez.
Bakın
şimdi, taş attığı gerekçesiyle on üç-on dört
yaşında bir çocuk Terörle Mücadele Yasasının ilgili
maddeleriyle, Türk Ceza Yasasının ilgili maddeleriyle, Toplantı
ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına muhalefet ettiği gerekçesiyle,
güvenlik güçlerine karşı koydu diye ve de devlet malına zarar
verdi gerekçesiyle beş yasa maddesinden yargılanarak otuz-kırk
yıl ceza isteniyor.
Şimdi,
örneğin, açılımdan neyi kastediyorduk, beklentimiz neydi bizim?
Kürt sorununun demokratik, barışçıl çözümü değil miydi ve
Kürt halkının beklentilerine karşılık verecek bir
süreci başlatmak değil miydi?
Şimdi,
biliyor muyuz o çocukların gece yarısı evlerinden annelerinin,
babalarının, ağabeylerinin alınıp, bir daha
getirilmediğine bir daha getirilmediğine tanık
olduklarını? Biliyor muyuz, o çocukların gece yarısı
evlerinin basılıp yakınlarının, büyüklerinin
işkenceyle alınıp götürülüp bir daha evlerine dönmediğini? Biliyor
muyuz, o çocukların zorla köydeki evlerinin, bahçelerinin
yakılıp hayvanlarının öldürülerek, kendilerinin
arkadaşlarından koparılarak kente göç ettirildiklerini? Ve
biliyor muyuz, gerçekten her gün o kentlerde ve ekranlarda başka
arkadaşlarının ve çocukların nasıl
yaşadıklarını ve kendilerine reva görülen bu yaşam
biçimine o çocukluk onuruyla ve yüreğiyle nasıl karşı
çıktıklarını? O nedenle bu Meclis araştırma komisyonunu
oluşturarak derhâl bu sorunun çözümüne çare aramalıyız.
Tabii, işte
burada görüyoruz, bir şiddet ve çatışma kültürü bence bu yüce
Meclisin çatısı altında oluşturuluyor, besleniyor.
Örneğin bizim coğrafyamızda çocuklara bu denli şiddet
uygulanırken başka çocuklara uygulanmıyor mu? Onlara da
uygulanıyor. Örneğin paralı eğitime karşı çıkan,
üniversitelerin parasız olmasını isteyen, özel dershanelerin
kapatılmasını isteyen, son bir haftadır, DEV-LİSli
çocukların uğradığı saldırıya hepimiz
tanık olmadık mı?
Şimdi, Polis
Vazife ve Salahiyetleri Yasasını çıkarıyorsunuz üç
yıl önce ve üç yıldır 255 kişinin ölümüne neden olan bu
uygulamanın, bu tutumun sorgulanmasını istemiyorsunuz. Böyle bir
demokratikleşme olur mu? Böyle bir sivil toplum olur mu? Böyle bir hukuk
devleti olur mu? Açlık, yoksulluk ve korku üreterek bir imparatorluk
kurmaya çalışmanın adı demokrasi olamaz, hukuk devleti
olamaz.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Faşizm olur, faşizm!
AKIN BİRDAL
(Devamla) Elbette faşizmdir. Biz bunlara hep tanık olduk ve bu ülke
de bu fotoğrafları çok gördü, çok yaşadı.
Değerli
arkadaşlar, bilindiği üzere Türkiye, Birleşmiş Milletlerin
üyesidir ve Birleşmiş Milletlerce kabul edilen Çocuk Hakları
Sözleşmesinin 37nci maddesinin (a) bendi, Hiçbir çocuk, işkence ya
da diğer zalimce, insanlık dışı ya da
aşağılayıcı muamele ve cezaya tabi tutulamaz. derken
aynı maddenin (b) bendinde Hiçbir çocuk yasadışı ya da
keyfî biçimde özgürlüğünden yoksun bırakılamayacaktır. Bir
çocuğun tutuklanması, alıkonulması, düşünülüp, uygun
olabilecek en kısa süre ile sınırlı tutulacaktır.
demesine karşılık ve de biz bunu kabul etmişken ve de bu
Anayasanın 90ıncı maddesi, kabul edilen ulusal üstü hukukun iç
hukuk niteliği kazandığını emretmişken ne
yazık ki bunu da yok saymaktayız.
Şimdi,
ülkemizde yaklaşık yirmi beş yıldır süren, işte
bu çatışmanın yarattığı sonuçlardır ve bir
kültürdür bu. Bu bakımdan, çocuklarımızı koruyacak,
gözetecek birtakım yasal düzenlemeler yapılması yetmiyor.
Uygulama da kuşkusuz farklı. Yani kimi güvenlik güçlerinin şeker
dağıtması ve o anda çocuklarla insani bir ilişkisinin
ertesi gün biteceğini bilmek gerekiyor. O nedenle çocuklar, kaygıyla,
korkuyla büyütülmemeli ve bunun için de sevgi ve barış
ortamının önemi çok, olmazsa olmazdır. Özellikle bölgemiz
açısından, çocuklarımızın gereksinmelerine,
beklentilerine karşılık verebilecek bir anlayışı
politika ve kültür hâline getirmeliyiz, yoksa
On iki yaşındaki
Uğur Kaymazın hâlâ o bakan gözlerinin
rahatsızlığını duyuyoruz, bedeninde on üç
kurşunla babasıyla öldürülen Uğur Kaymazın! On sekiz
yaşındaki Mehmet Akbulut, dokuz yaşında Abdullah Duran,
sekiz yaşındaki Enes Ata, on yedi yaşındaki Mahsum
Mızrak, on yedi yaşındaki Emrah Fidan ve sekiz yaşında
İsmail Erkek ise hepimizin gözlerine bakarak yaşamlarını
yitirdiler. Üç yaşındaki Fatih Tekin ve on yaşındaki Mizgin
Özbek, 31 Mart 2006 tarihinde Batmanda çıkan olaylarda yine güvenlik
güçlerinin açtığı ateş sonucu yaşamını
yitirmiştir. Şimdi, ben soruyorum: Bu çocukların ölümüne neden
olan güvenlik güçlerinden kaç tanesi hakkında soruşturma yürütüldü,
kaç tanesi mahkûm edildi? Olmaz
O nedenle Polisin elini, güvenlik güçlerinin
elini soğutmayalım. anlayışı militarist, otoriter,
baskıcı ve yasakçı bir rejimde saklanmak isteyenlerin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Süreniz dolu. Size de bir dakikalık süre veriyorum. Sayın Birdal,
lütfen tamamlayınız.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
O nedenle,
değerli milletvekilleri, Berivanın, 14 yaşındaki
çocuğumuzun cezaevinden gelen sesine kulak vermenizi istiyoruz. Habip
Kurtun yerde sürünerek insanlık onurunun yerde sürülüşüne artık
görülmesini istiyoruz. Bugün, çünkü insan tomurcuklarıdır ve
demokrasinin tomurcuklarıdır. Eğer çocuklarımız varsa,
güvenle, sevgiyle ve kendi kişiliklerine bağlı değer
verilerek bir sistem yaratılmak isteniyorsa tam bir demokrasi, çocuk
haklarına, insan haklarına bağlı demokratik, sivil bir
anayasa ile inşasıyla mümkün olacaktır. Bu umutla hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Birdal, teşekkür ederim.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde İstanbul Milletvekili
Hasan Macit.
Buyurun
Sayın Macit.
HASAN MACİT
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce
heyetinizi şahsım ve Demokratik Sol Parti adına sevgi ve
saygılarla selamlıyorum.
Barış
ve Demokrasi Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz aldım ama
Barış ve Demokrasi Partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde
araştırılması istemiyle istediği bu
çocuklarımıza yönelik talebinin son derece haklı olduğunu
düşünüyorum. Sadece bu yetmez. Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil eden
siyasi partilerin grupları arasında genel bir mutabakatın
sağlandığı taş atan çocuklarla ilgili yasal
düzenlemenin de Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmesiyle ilgili daha önceki
yapılan görüşmeler ne yazık ki askıya alındı.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi, Türkiye'nin, Türk halkının gerçek
sorunlarını çözme yönünde, gerçek sorunlarını
tartışma yönünde adım atmıyor ama Türk halkını
çok fazla ilgilendirmeyen veyahut da bugün çok fazla ilgilendirmeyen konularla
ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi dizayn edilmeye
çalışılıyor.
Ben, esas,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bundan sonraki çalışma süresiyle
ilgili alınacak kararın aleyhine söz almış bulunuyorum.
Çünkü birazdan iktidar partisine mensup arkadaşlarımızın
oylarıyla Anayasa değişikliğiyle ilgili bir gündem
konuşulmaya başlanacak çünkü Sayın Başbakan bunun
kararını daha önceden aldı, daha önceden kamuoyuyla
paylaştı ve bu gündem doğrultusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi
yoğun bir mesaiye başlayacak.
Değerli
arkadaşlar, ben, Türk halkının gerçek gündeminin bu
olmadığını, sanal bir gündemle meşgul edildiğini
söyledim. Geçen hafta da bununla ilgili çok kısa bir açıklamayla
işsizlikle ilgili çalışmalar veya işsizlikle ilgili
düşüncelerimi paylaştım. Ben, tekrar, işsizlikle ilgili
konuyu gündeme getirmek istiyorum.
Gerçekten, Türk
halkının ocaklarına ateş düşüren en büyük sorunu, en
büyük sıkıntısı işsizliktir ve işsizlikle ilgili
bugün Milliyetçi Hareket Partisinin bir grup önerisi var; inşallah kabul
edilir ve tartışılır ama kabul edilmeyeceğini
düşünüyorum çünkü biraz önce söylediğim anlamda Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışma süresini Sayın Başbakan
belirlemişti.
Değerli
arkadaşlar, Demokratik Sol Parti olarak biz işsizlikle ilgili bir
araştırma yaptırdık. Tarafsız bir araştırma şirketinin
yaptığı araştırmanın çarpıcı birkaç
tane verisini sizlerle paylaşmak istiyorum. İnşallah, bu
verileri duyduğumuz zaman ne kadar sıkıntıda olduğunu
insanlarımızın hatırlarız ve bu doğrultuda
çalışma takvimimize işsizliği alırız diye
düşünüyorum.
Büyük bir
araştırma, ama çarpıcı bulduklarımı sizlerle
paylaşmak istiyorum: İşsizlerin yüzde 38i son altı
aydır işsiz olduğunu, yüzde 13ü ise beş yıldan uzun
süredir işsiz olduğunu söylüyor. Yani, işsiz olanların
yüzde 38i altı aydır işsiz konumundalar ve işsizlerin
yüzde 30u vasıflı işçi, yüzde 24ü ise vasıfsız
işçi. Yani vasıfsız insanların iş
bulamadığını biliyorduk ama vasıflı olan
uzmanlaşmış insanların işsizlerin içerisinde büyük bir
oranı teşkil etmiş olması düşündürücüdür diye
düşünüyorum.
Her dört
işsizden bir tanesi üniversite mezunu.
Daha önce
çalışan işsizlerin yüzde 41i son bir buçuk yılda kriz
nedeniyle işinden ayrılmış.
Düşük
eğitimliler sigortasız işlerde daha çok
çalışmış, buna rağmen üniversite
mezunlarının yüzde 37si son işinde sigortasız
çalışmış. Yani üniversite mezunu olan gençlerimizin yüzde
37si sigortasız olarak son işinde çalışmışlar,
ona rağmen işinden olmuşlar, işinden
atılmışlar ve bu işsizlerin yüzde 6,7si İşsizlik
Fonundan maaş alabiliyorlar. Bakın İşsizlik Fonunun
devasa bir paraya ulaştığını, büyük miktarlarda
parası olduğunu herkes biliyor, yazılıyor, çiziliyor, ama
işsizlerin ancak yüzde 6,7si buradan maaş alabiliyorlar. Demek ki
İşsizlik Fonunun miktarı, kaynakları, Hükûmetin bütçe
açıklarını kapatmak için veya yatırımlara kullanmak
için değil, işsizlerle ilgili kullanılması gerektiğini
bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, işsizlerin yüzde 51inin 250 TLnin altında
birikmiş parası var. Yani işsizlerin yarın ailesine alacak
ekmek parası yok, 250 liranın altında yüzde 51inin bu kadar
parası varmış.
Her 100
işsizin 42sinin evinde çalışanı yok, yani bakacak, onun
karnını doyuracak insanı yok.
Her 100
işsizden 56sı Mutlaka ve çok acele bir iş
bulmalıyım. diyor. İşsizlerin yüzde 54,5u 900
liranın altında bir ücretle çalışmaya razıyım.
diyor. İşsizlerin yüzde 84,1i Mesleğin dışında
bir iş bulursam çalışırım. diyor. Yani yüzde 84ü
kendi mesleğinin dışında bir işe dahi razı olan
konumda.
Gene aynı
çok ilginç ve çarpıcı bir bulgu: Üniversitelerin mühendislik
bölümünden mezun işsizlerin yüzde 67,2si Farklı bir sektörde
iş bulursam çalışırım. diyor. Devletimiz gencimizi
okutmuş, mühendis kimliğiyle diplomasını vermiş,
üniversiteden mezun olmuş ama bunların yüzde 67,2si kendi
mesleğinin dışında bir işte çalışmaya
razı. Yani işsizliğin hangi boyutlarda olduğunu bu
çarpıcı açıklamalarla herhâlde takdir edersiniz.
Acil iş
arayanların yüzde 63,4ü vasıfsız bir işte
çalışabileceğini söylüyor. Her 100 işsizden yüzde 59u
asgari ücretle çalışmaya hazır olduğunu söylüyor. Çok acil
iş bulmalıyım. diyenlerin yüzde 66,5u asgari ücretle
çalışabileceğini söylüyor. Üniversite mezunlarının
yüzde 23,4ü de Sigortasız bir işte çalışırım.
diyor. Yani üniversiteyi bitirmiş yüzde 24e yakın gencimiz sigortasız
bir işte çalışmaya razı!
Değerli
arkadaşlar, bu araştırma uzayıp gidiyor. Bu
araştırmanın sonucuna göre intihar etmeyi düşünenlerin
oranları çok yüksek. Evde ailesiyle her gün kavga ettiklerinin
oranları çok yüksek. Bu nedenle işsizlik kronik bir hâle gelmiş
ve ateş olmuş insanlarımızı, ailelerimizi
yakıyor, ailelerimizi parçalıyor. Bundan daha önemli bir konu, daha
önemli bir sorun olabilir mi? Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini bu konu
meşgul etmeyecek, bu konu konuşulmayacak da hangi konular
konuşulacak!
Ne yazık ki
bunlar böyle iken Hükûmetimizde de işsizlikle ilgili bir mutabakatın
olmadığını görüyoruz. Çünkü Sayın Başbakanın
bir söylemi: Bana göre işsizlik yapısal değil sanal bir sorundur.
diyor. Ama, bazı bakanlarımız, yaptıkları açıklamalarda,
işsizliğin yapısal bir sorun olduğunu, bunu çözebilmek için
zaman aldığını söylüyor. Yani, Sayın
Başbakanın işsizliğe bakışı ile bazı
bakanların işsizliğe bakışının çok
farklı olduğunu görüyoruz; önce, yürütmede işsizlikle ilgili
mutabakatın olmadığını görüyoruz. Bu demektir ki, bu
işsizliğe zaman ayıracak, vakit ayıracak veyahut da
işsizliği konu edinecek bir gündem oluşmayacağı
görülüyor; işte, birazdan, Anayasayla ilgili konular görüşülecek.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten, işsizlik, yapısal bir sorun hâline
gelmiştir. Bugün, Türkiyede nüfus artışı yıllık
700 bin olur iken nüfus artışına paralel bir istihdam
olanağı sağlayabilmemiz için Türkiye'nin yılda yüzde 5
oranında büyümesi gerekiyor, ancak bu nüfus artışını
istihdam edebiliriz. Stoktaki işsizleri eğer istihdam etme
olanağımız, fırsatımız düşünülecek olursa bu
büyüme oranının daha yüksek olması gerekiyor.
Hatta,
işsizlik o kadar büyük boyutlara ulaşmış ki, TÜİK,
sağ olsun, Hükûmetin işsizlik konusundaki bu beceriksizliğini,
başarısızlığını kamuoyuyla paylaşmamak
için, sokakta çöp toplayanları dahi işi var olarak gösteriyor ve
kriterlere öyle konuları alıyor ki işsizliği az
düşürebilmek için, daha önceden Son dört haftada işe baktın
mı, aradın mı? sorusunu değiştiriyor, Son iki haftada
iş aradın mı? diye dönüştürüyor. Yani bu şu demektir:
İşsizliği olabildiğince aşağılara çekmek,
olabildiğince azaltmak, kamuoyuna bu işsizlerin rakamını az
göstermek için bir manipülasyondur. TÜİKin, bugün, yürütmeye paralel
olarak yürütmenin emrinde ve güdümünde işler hâle gelmiştir, bilimsel
boyutu da tartışılır hâle gelmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Macit, süreniz doldu. Size de bir dakika ilave süre vereceğim.
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HASAN MACİT
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, her türlü manipülasyona rağmen, TÜİKin
İnternet sitesine girin bakın, bugün istihdam edilen sayıya bir
bakın, 2001 yılındaki kriz ortamında istihdam edilen
sayıya bir bakın, ikisi de aynı rakamdadır. Yani, bugün
istihdam edilen 21.5 milyon insanımız vardır, 2001
yılında da istihdam edilen 21.5 milyon insanımız
vardır. 2001 yılından 2010 yılına kadar dokuz
yılda Türkiye'nin artan nüfusunun ne kadar olduğunu, bu nüfusun
iş bulma, istihdama yansımadığının bir
göstergesini gözlerinizle göreceksiniz.
İşsizlik
konusundaki gündem oluşturmayla ilgili bu düşüncelerimizi sizlerle
paylaşmayı bir görev biliyorum, sizin vicdanlarınıza havale
ediyorum, umarım işsizlikle ilgili gündem oluşturursunuz diyorum,
hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Macit, çok teşekkür ederim.
III.- Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, oylamaya geçmeden önce yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi var.
Sayın
Anadol, Sayın Okay, Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın
Kart, Sayın Emek, Sayın Çöllü, Sayın Süner, Sayın Kaptan,
Sayın Oksal, Sayın Keleş, Sayın Paçarız, Sayın
Ergün, Sayın Köse, Sayın Güner, Sayın Akıncı,
Sayın Arat, Sayın Topuz, Sayın Bingöl, Sayın Meral,
Sayın Diren.
Teşekkür
ederiz.
Sayın
milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IV.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/371) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
19/4/2010 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
BDP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) Sayın Başkanım, yoklama devam ediyor.
BAŞKAN
Efendim, 200e yaklaşmış
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Olsun Başkanım, daha süre bitmedi.
BAŞKAN
Efendim, ne fark eder?
OKTAY VURAL
(İzmir) Bir milletvekilinin yoklamada bulunma hakkı var,
milletvekillerinin yoklamada bulunup bulunmama konusunda hakkı var.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Başkanım, eski köye yeni âdet getirmeyin lütfen.
BAŞKAN
Efendim, lütfen, bu konuda kaç kez uygulama yapılmıştır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Zamana karşı bir şey mi var Sayın
Başkan?
BAŞKAN -
Toplantı yeter sayısı vardır.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkanım, bir maruzatım olacak.
BAŞKAN
Buyurun.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Şimdi, İç Tüzükün 51inci maddesi, Sayın
Başkan, Gelen kâğıtlar listesi
başlığını taşıyor:
Başkanlığa
gelen kanun tasarı ve teklifleri, resmî tezkereler ve komisyon
raporları ile soru, genel görüşme, Meclis araştırması,
Meclis soruşturması ve gensoru önergeleri, gelen kâğıtlar
listesinde yayımlanır. Bunlardan Genel Kurula sevk edilenler bu
listede ayrıca belirtilir. Başkanlığa geliş tarihleri
de ayrıca gösterilir.
Gelen
kâğıtlar Meclisin toplantı günleri dağıtılır
ve tutanağa eklenir.
Gelen
kâğıtlar, tatile rastlamadığı takdirde, Cumartesi ve
Pazar hariç, her gün yayımlanır, ilan tahtasına asılır
ve ilk birleşim tutanağına eklenir.
Sayın
Başkanım, dışarı çıktım, tahta yerine
televizyon ekranı kullanılıyor ve kararmış,
arızalı deniyor. Ne zamandan beri arızalı, ne zamana
kadar bu durum devam edecek; belli değil. 51inci madde emredici hüküm
kapsıyor. Örneğin, bugün buraya gelen kâğıt geldi mi
yoksa personel mi getirmedi, ilan tahtası olmadığı için
bilmiyoruz. Bu durumda oturumların sağlıklı müzakeresi ve
İç Tüzüke göre yapılıp yapılmadığı belli
değil.
Arz ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Anadol, çok teşekkür ederim. Tabii, oradaki ekrandan benim
haberim yok. İlgili arkadaşlarımız şimdi konuyu takip
ederler.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ne olacak o? Bilgimiz yok. Tahtaya asılır. diyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Karartılmış, kara, kara!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi var, okutup
işleme alacağım ve sonra oylarınıza
sunacağım:
2.- (10/189) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
19/4/2010 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
MHP Grubu önerisi
Tarih:
19.04.2010
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 19.04.2010 Pazartesi günü (bugün) yaptığı
toplantısında, Siyasi Parti Grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu Maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan 10/189 esas numaralı, Ülkemizdeki
işsizlik sorunlarının ve buna bağlı gelişen iç
göçün araştırılarak, insanlarımızın
sıkıntılarının giderilmesine yönelik çözümlerin
geliştirilmesi, alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi ve
bunlara ilişkin yapılacak düzenlemelerin ele alınabilmesi için
Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince
Meclis Araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel
Kurulun 19.04.2010 Pazartesi günlü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun önerisi üstünde,
lehinde olmak üzere Antalya Milletvekili Mehmet Günal Bey söz istediler.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, benim usulle ilgili
yazılı bir müracaatım vardı.
BAŞKAN
Zabıtları inceliyorum efendim, yeni geldi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Zabıtlar bende var size göndereyim isterseniz, çok önce
geldi tabii. Ama siz, yine İç Tüzük 63e göre, diğer işlerden
önce konuşulacağına amir. Sizi yine İç Tüzüke uygun
yönetmeye davet ediyorum.
BAŞKAN
Tamamen İç Tüzüke uygun hareket ediyorum. Ben de inceleyeceğim, yeni
geldi. Yeni geldi, işleme alacağım efendim aynı
birleşim içerisinde. Sizin talebinizi görüşebilir
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, bakın usulle ilgili, sataşmayla ilgili
demiyorum, usulle ilgili, diğer işlerden önce -bu da yeni bir
iştir- konuşulur. amir hükmü vardır. Lütfen Sayın
Başkan, İç Tüzüke uygun Meclisi yönetiniz.
BAŞKAN
Sayın Vural, tamamen İç Tüzük hükümlerine göre bu Meclis
yönetilmektedir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Diğer işlerden önce. diyor.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Diğer işlerden önce bakmanız lazım
Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Önce
Dolayısıyla, bu konuda Aynı birleşim
içinde filan diye bir şey söz
konusu değil, öncelikli olarak görüşülür.
BAŞKAN
İnceleyeceğim ve yazılı müracaatınızı biraz
sonra değerlendireceğim.
OKTAY VURAL
(İzmir) İsterseniz bir heyet teşekkül ettirelim.
BAŞKAN -
Sayın Vural, lütfen oturunuz.
Sayın
Günalı Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisinin lehinde konuşmak
üzere davet etmiştim, kendisini dinleyelim; bu ara inceleyim, daha sonra
alacağım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, Meclis İç Tüzükü usulüne uygun
yönetmeye davet ediyorum sizi, ısrarla davet ediyorum. Önünüzde bu tutanak
olmasına rağmen hâlen inceleyeceğim diyorsunuz.
BAŞKAN
Yeni geldi efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Oysa ben bundan önce zatıalinizin yanına geldiğim
zaman bu konuda haklı olduğumu ifade etmiştiniz.
Dolayısıyla Sayın Başkan, çok üzülüyorum gerçekten!
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen oturur musunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Çok üzülüyorum. Meclis Başkanı olarak bu duruma
düşmenizden çok üzüldüğümü ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Günal, buyurun.
Sizi Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun önerisi lehinde davet ettim ve süreniz de on
dakikadır efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, sizleri ve yüce Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
İşsizlik
sorunu ve buna bağlı olarak gelişen iç göçün
araştırılarak sıkıntıların giderilmesi ve
çözüm geliştirilmesine yönelik grup önerimiz lehinde söz almış
bulunuyorum ama maalesef, bizim verdiğimiz önemi sizlerin vermediğini
bu konuya görüyorum.
Sayın
Başkanımız teşrif etti, sağ olsun, oturumumuzu da
yönetiyor ama böyle, ekonomik sorunlar olduğu zaman, Türkiyeyi
ilgilendiren, iş, aş sorununu ilgilendiren konular olduğu zaman
bu isteği, bu heyecanı maalesef göremiyoruz.
Ben öncelikle,
değerli arkadaşlarım, maalesef, önceki günlerde Sayın
Başbakanın işsizlikle ilgili talihsiz açıklamaları
üzerinde birkaç hususa değinmek istiyorum.
Biz,
işsizliğin neden olduğu göç sorunları, diğer sosyal
sorunlar ve şu anda açlık, yoksulluk sorunuyla
uğraşırken Sayın Başbakan, maalesef, bu sorunun
yapısal değil sanal bir sorun olduğunu söylüyor. Üstüne üstlük,
işverenleri de sömürü yapmakla suçluyor.
Sayın
Başkanım, uğultudan pek şey olmuyor galiba.
Arkadaşların bir şeyi varsa
BAŞKAN
Yok, sesiniz gayet net geliyor.
Değerli
arkadaşlarım, lütfen hatibi dinleyelim.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Yani dışarı çıkabilirler.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Sanal bir sorundur
İçinizde, gerçekten
işsizliği sanal bir sorun olarak algılayan var mı?
İşsizlik nasıl bir sanal sorun olabilir? Bir de üstüne üstlük,
Efendim, işverenler işçileri sömürüyor. tabiri var. Yani eğer
danışmanları ya da konuşma metnini yazanlar Sayın
Başbakanı yanıltmıyorsa o zaman Sayın Başbakan
bizi maniple etmeye çalışıyor diye düşünüyorum. Burada bir
eksiklik var.
Şimdi,
birkaç hususa değineyim, siz kendiniz karar verin. Değerli
arkadaşlar, işsizler nasıl sömürülür? İşsizlerin
hakkı olan İşsizlik Sigortası Fonundaki paraları
alıp normal bütçeye yamamak işsizleri sömürmek midir, değil
midir? 43,5 milyara ulaşmış bir para. Buradaki parayı
alıp işsizlere iş bulacak, iş gücünün kalitesini
artıracak bir ortam oluşturmak yerine, siz bunu bütçeye
açığı kapatmak üzere koyarsanız, işsizlere
verdiğiniz para -kuruluştan bugüne kadar İşsizlik
Sigortası Fonundan- yüzde 7 civarında kalırsa, ama onun 2
misline yakınını, 6 milyardan fazlasını bütçeye yama
yaparsanız, işsizleri sömüren kim oluyor? İşverenler mi
yoksa Hükûmet mi?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Fabrikasını satan!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Şimdi, nasıl oluyor da böyle İşsizlik sanal
bir sorundur. denilebiliyor? Asıl büyüme sanal, büyümenin sanal
olduğu yerde de işsizlik gerçek hâline geliyor.
Her gün
yaşadığınız haberleri görmüyorsunuz. Bir tane örnek
söyleyeyim değerli arkadaşlar, haberlerde kasım ayında yer
alan bir haber vardı, şimdi daha da çoğalıyor da: Halk
Bankası sınav açmış 1.250 kişi almak üzere, 300 bin
kişi başvurmuş. Bu sanal rakam galiba!
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Kaç kişi kaç?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) 300 binden fazla insan başvurmuş 1.250 kişinin
alınacağı yere, hem de 50şer lira başvuru parası
ödeyerek.
Değerli
arkadaşlar, eğer, siz, üretime dayalı olarak, imalat sanayisine
dayalı olarak istihdam yaratacak bir büyüme anlayışına
hâkim olmazsanız, sanayiniz büyümezse işsizliği
azaltamazsınız.
Şimdi,
Sayın Başbakan böyle diyor ama Sayın Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanımız da ondan bir süre önce -kendisi de burada-
Efendim, bu işsizlikte yapısal sorunlar var, biz bunu böyle
kısa sürede çözemiyoruz, kriz çıktı böyle oldu. diyordu.
Eğer ben yanılıyorsam, kendisi burada, söz isteyip düzeltebilir.
Şimdi, ben
bunu anlamıyorum yani işsizlik sorunu nasıl sanal bir sorun
hâline gelir değerli arkadaşlarım?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Hükûmeti bırakırlarsa çözülür.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) TÜİK açıklama yapıyor, şimdi, Sosyal Güvenlik
Kurumunun rakamı farklı Türkiye İstatistik Kurumunun rakamı
farklı. Eğer, siz, yüzde 70i ithalata dayalı bir büyüme ve
ihracat anlayışına sahip olursanız ve düşük kur,
yüksek faize dayalı politikayı dışarıdan sıcak
para gelsin
Ki ondan da kimin geldiği belli olmuyor, sürekli olarak 5
milyar, 6 milyar, 7 milyar hop bir aşamada böyle çantayla gelir gibi
geliyor, ondan sonra da paraların nereden geldiği nereye gittiği
de belli olmuyor, sonra da tekrar çıkıyor.
Bu
yapıyı devam ettirirseniz işsizliği çözemezsiniz. Zaten
kendiniz de orta vadeli programda da itiraf etmişsiniz ki bu kadar vahim
değilken onlar hazırlanmıştı. Önümüzdeki iki yıl
içerisinde de işsizliği daha düşük bir platoya çekmek mümkün
değil. 2000li yılların başında, 90larda daha
düşük düzeylerde olan işsizlik şimdi yüksek bir platoya
doğru, hele hele orta vadeli planı bile, sizin programı bile
dikkate alsak önümüzdeki iki yıl içerisinde de bir üst platoda yüzde
14ler düzeyinde yeniden istikrar kazanıyor. Bu sorun
yapısaldır, bu sorun sanal falan değildir.
Şimdi,
arkadaşlar, burada, bakınız, her 10 işsize 5 tane daha
işsiz eklenmiş. 2007 yılına gidiyorum, çok daha eskiye gitmeden
hemen söyleyeyim, krizden sonraki etkileri görmüş olalım. 2 milyon
376 bin kişi olan işsiz sayısı Ocak 2010da resmî
rakamlarla -biraz sonra gayriresmî olarak üzerine eklenenleri de
söyleyeceğim- 3 milyon 591 bin yani 3,6 milyon, sadece iki yıl içerisinde.
Sizce bu rakamlar sanal mı? TÜİKin rakamlarını okuyorum,
üzerlerine ekleyeceğim biraz sonra diğerlerini de. Şimdi,
iş gücüne katılma oranı bir anda artıyor, temmuzdan
itibaren tekrar tersine dönüyor. Gerçek işsiz sayısına
baktığımız zaman yani iş bulma ümidini kaybedenler,
iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar, mevsimlik
çalışanlar ve zamana bağlı eksik
çalışanların tamamını koyduğumuz zaman 6 milyon
740 bin kişiye yaklaşıyor. Bu da sanal bir rakam, TÜİKin
rakamlarından. Peki, TÜİKin rakamlarında olmayan ne var?
SGKnın bildirdiği rakamlarla TÜİKin rakamları
arasında 1,5 milyon kayıp var; 1,5 milyon kişi. Değerli
arkadaşlar, SGK kapsamındaki zorunlu sigortalı
sayısına baktığımız zaman 11 milyon 255 bin
kişi, TÜİKin daha yeni 15 Nisan 2010da açıkladığı
ücretli sayısı ise, Ocak 2010 hane halkı iş gücü anketine
göre, 12 milyon 825 bin kişi, aralıkta da 13 milyon 124 bin idi;
arada 1,5 milyonluk bir fark var. Yani TÜİKin verilerinde yüzde 15lik bir
kaçak var, resmî rakamlarla mukayese ettiğiniz zaman. O da resmî, gerçi
ikisi de, ama çalıştıran, sigorta primini alan, onları
takip eden Sosyal Güvenlik Kurumunun rakamları ile TÜİK
rakamları arasında 1,5 milyonluk fark var. İşte sanal rakam
bu. Sanal rakam işsizliğin kendisi değil, sanal olan
işsizlik sorunu değil; sanal olan büyüme, ithalata dayalı,
düşük kur yüksek faize dayalı ve istihdam üretmeyen büyüme
anlayışı. Buradan baktığımız zaman,
kayıt dışı istihdamın da artmakta olduğunu
görüyoruz.
Son zamanda çok
önemli bir şey dikkatimizi çekiyor değerli arkadaşlar. Büyüme
rakamları açıklanınca da gördük; her nedense böyle, son
çeyreğin içerisinde tarımda ilahi bir bolluk, bereket yılı
geliyor ve o son çeyrekte tarım, öncelerde düşük büyürken veya çok küçülürken,
bir anda yüzde 6, 7, 8, 9 büyüdüğü oluyor. Bu, bu yılın sorunu
değil sadece, geçmiş yıllarda da sürekli revizyonlar
yapıldı ama sadece bunu söylüyorum. Nedense, tarımda da son
yıllardaki azalmaya rağmen, sürekli Dünya Bankasının, IMFnin
baskılarıyla tarımsal ekim alanlarının
daralmasına rağmen tarım üretiminde ve istihdamda bir
artış var. Tabii, oradaki veriler
-demin
söylediğimiz gibi- anketlerin sağlıklı olmaması
nedeniyle düzgün toplanmadığı için, aradaki
boşlukların hepsi tarım sektörüne aktarılıyor.
Değerli
arkadaşlarım, burada köye dönüş sanki krize karşı
bir çözüm gibi anketlere yansıtılmış, tarım sektöründe
istihdam patlaması yaratılarak işsizlik buraya
düşürülmüş. Peki ne oluyor? Deminki söylediğimiz, bütün
işsizleri, iş bulma ümidini kaybedenleri, iş bulursa
çalışabilecek durumda olanları ve eksik istihdamı
eklediğimiz zaman toplam yüzde 25e yakın bir işsizlik
oranı çıkıyor. Sizce bu sanal mı? Üç üniversite
öğrencisinden birisi işsizse ve Sayın Başbakan Her
üniversite mezununa ben iş bulmak zorunda değilim. diyorsa, bu sanal
bir sorun mudur? Asıl sömürüyü Sayın Başbakan yapıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Günal, süreniz doldu. Size de bir dakika ek süre veriyorum, lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Asıl
sömürüyü AKP Hükûmeti ve Sayın Başbakan yapıyor çünkü bu kadar
gerçekler ortadayken bu rakamlarda tezat olmasına rağmen o
rakamları gerçek kabul ettiğimiz zaman bile 4 kişiden 1i
işsiz, eğitimli 3 kişiden 1i işsizken işsizlerimizle,
vatandaşlarımızla dalga geçer gibi Hem bu sorun sanaldır
hem de sömürüyorlar. demek bence ya bilgi eksikliğidir ya da
manipülasyondur demiştim. Gerçek
sömürüyü Sayın Başbakan yapıyor çünkü diğer bir husus: 820
bin lira yoksulluk sınırı varken 4 kişilik ailede -bu da
resmî rakamlarla- 605 bin lira asgari ücret vermek gerçekten işsizleri
sömürmek demektir. İşverenleri değil işçileri sömürmek
demektir ki sizin bu sömürü alışkanlığınız da
sadece yoksullarla, işçilerle değil,
vatandaşlarımızın din duygusunu sömürürken de diğer
hususlarda vatandaşlarımızı sömürürken de devam ediyor. Ben
sizi gereksiz Anayasa ve açılım tartışmaları yerine
Türkiyenin gerçek gündemi olan, sanal olmayan işsizlik gündemini
tartışmaya çağırıyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Günal, teşekkür ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi üzerine aleyhte Sebahat Tuncele söz
vereceğim ancak Sayın Vuralın bir yazılı
müracaatı vardı. Kendisi burada mı?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Birazdan gelecek efendim.
BAŞKAN
Peki.
İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel, aleyhte.
Sayın
Tuncel, buyurun.
Sizin de süreniz
on dakikadır efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yalnız hitap
ederken bütün gruplara eşit davranırsanız sanırım daha
iyi olur. Sayın ifadesini en az buradaki milletvekilleri kadar hak
ettiğimizi düşünüyorum.
BAŞKAN
Affedersiniz, öyle bir eksikliğim mi oldu? Sayın kelimesini hep
kullanırım, hiç farkında değilim.
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) İlk sunumunuzda
BAŞKAN
Öyle mi? Belki, mikrofona mı yansımadı yoksa.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Kullanmadınız Sayın Başkan ama sorun değil
bu ayrımcı şeyleri ifade etmek istedim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; MHP Grubunun önerisine, usulen aleyhinde
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yalnız grup
önerisi hakkında görüşlerimizi belirtmeden önce bir şeyi ifade
etmek istiyorum: Özellikle Türkiyede kadın sorunu çok
tartışılır bir noktada, özellikle kadına yönelik
şiddet ciddi bir sorun ve bu aynı zamanda Türkiyede siyasi
partilerin, kadın örgütlerinin gündeminde. Bu konuda mücadele edilmesi
gerektiği üzerinden çok tartışmalar yürütülüyor ama ne
yazık ki kadına yönelik şiddet bir devlet politikası
olarak, hatta son dönemde AKP İktidarının bir politikası
olarak gündemimize gelmiş durumda.
Geçen yıl
haziran ayında Diyarbakırda Demokratik Özgür Kadın Hareketi
çalışanı bir arkadaşımız evinde 4 sivil polisin
cinsel işkencesine maruz kalmıştı. Bu konuda soru
önergeleri verdik, İçişleri
Bakanlığını göreve davet ettik ama ne yazık ki bu
polisler açığa çıkartılmadı, sorumluları
yargılanmadı. Aradan bir yıl geçti, üç gün önce yine
Diyarbakırda, yine Demokratik Özgür Kadın Hareketi aktivisti bir
arkadaşımız asansörde cinsel işkenceye maruz kaldı.
Bu, ciddi anlamda
bir problem. Özellikle Barış ve Demokrasi Partisinin de içerisinde
yer aldığı Demokratik Özgür Kadın Hareketi Türkiyede
kadın mücadelesinde çok önemli bir kazanım sunmuştur.
Kadına yönelik şiddet konusunda, kadın özgürlüğü konusunda,
siyasette kadının katılımı konusunda bugüne kadar çok
büyük emek, çabanın sahibi olmuştur ve bunun ürünlerinin daha önce
DTP, Demokratik Toplum Partisinden 8 kadın milletvekilinin Parlamentoya
gelmesinde önemli etkisi vardır.
Sistem, bir
yandan Kürt kadınlarının yürüttüğü özgürlük mücadelesini
bir şekilde, baskılarla, cezaeviyle, tutuklamayla saf
dışı bırakmaya çalışırken, yetmedi, cinsel
işkenceyle kadınları demokrasi ve özgürlük mücadelesinden
alıkoymaya çalışıyor.
Biz bu
saldırıyı bir kez daha kınıyor, İçişleri
Bakanlığını göreve çağırıyor, hem haziran
ayında arkadaşımıza yönelik yapılan
saldırıyı açığa çıkartması hem de üç gün
önce yine Diyarbakırda Ofis semtinde gerçekleştirilen bu
saldırıyı bir an önce açığa
çıkartılmasını talep ediyoruz. Aksi takdirde bu
saldırıdan AKPyi sorumlu tutacağız, İçişleri
Bakanını sorumlu tutacağız. Bunu buradan bir kez daha ifade
etmek istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, Türkiyede işsizlik çok ciddi bir sorun. Belki burada
Hükûmetin çok gündeminde olmayabilir, Hükûmet ekonomik krizin teğet
geçtiğini söyleyebilir ancak emekçiler açısından,
halkımız açısından baktığımızda durum
hiç de öyle değil. Kaldı ki, aslında resmî rakamlar da işsizlik
meselesinin ne kadar vahim olduğunu gösteriyor. Benden önce konuşan
sayın vekil de ifade etti, 2010 Ocak ayı verilerine göre Türkiyenin
işsizlik oranı yüzde 14,5 yani 3 milyon 590 bin olarak
açıklanmış durumda ancak gerçek bundan çok daha farklı.
Özellikle DİSK, KESK ve Türk-İşin yaptığı
çalışmaya göre işsizlik oranı 6 milyonun üzerinde. Bu,
tabii, daha çok kayıtlı olan ve işten çıkarılan
işçiler üzerinden yapılan bir rakam. Kayıt dışı
çalışan ve işten her gün çıkartılan işçileri
düşündüğünüzde aslında bu rakam çok daha fazla. 10 milyona
yakın Türkiyede işsiz var ve iş bulamayan birçok insan var.
Eğer Türkiyede dört gençten birisi iş bulabiliyorsa ancak, bu
Türkiyedeki işsizlik durumunun ne hâle geldiğini gösteriyor.
Kaldı ki, birçok sendika, sivil toplum örgütleri, Türkiyedeki
işsizlik ve yoksulluk konusunda sorunlara dikkat çekiyor. Biz de
Barış ve Demokrasi Partisi olarak hem yoksulluğun
araştırılması hem Türkiyedeki işsizliğin
araştırılması, bunun önleminin alınması konusunda
araştırma önergeleri de verdik. Umuyoruz bu önergeler gündeme
geldiğinde iktidar da kabul eder çünkü işsizlik sadece muhalefetin
sorunu değil, iktidarın da sorunudur.
Türkiye 2001
krizi öncesinde işsizlik rakamlarını yüzde 9 dolayında
ifade ederken, 2001 sonrasında bu oran yüzde 11 bandına
yerleşmiş durumda. Ancak bu veriler, son ekonomik krizle beraber bir
üst veri bandına oturmuş durumda, yüzde 13 ila yüzde 14
aralarında görülmektedir. Ancak önümüzdeki bir yıllık dönem,
ekonomisinde oynanan taşların yerine oturması
açısından önemli olduğu için bu bir yıllık süreç
işsizliğin hangi noktada seyredeceğini de netleştirecektir.
Bu durumda ortaya
çıkan işsizlik artışına karşı
şaşkın davranmamak gerekir çünkü Türkiyede ekonomiyi harekete
geçiren temel bir dinamik hâlâ ortaya çıkartılmamıştır
yani hangi dinamiğin işsizliğe neden olduğu ya da ekonomiyi
geliştirdiği. Biz bu dinamiğin büyük oranda halkın
alım gücünden gelmesi gerektiğine inanıyoruz. Ancak, var olan
genel eğilim -İktidarın da politikası bu- neoliberal
iktisatçılar, sermaye hareketinden doğacak bir cari açık
telafisi ve sonrasında ortaya çıkacak ihracat ve sanayinin
toparlanması olarak durumu ve geleceği özetlemektedir. Ancak, bu
politik duruş son on yılda sadece ama sadece büyük oranda
işsizlik ve yoksulluk üretmiştir.
Hükûmet var olan
yüksek işsizlik düzeyini âdeta normalleştirmeye
çalışmaktadır. Ekonominin dinamiklerini emek tarafından
kopukmuş gibi göstermekte ve genel ekonomik verileri sadece sermaye
hareketleri, kredi notları, borçlanma faizi ve borsaya endekslemiş
durumdadır. Bu politika tam anlamıyla bir neoliberal
politikadır. Ancak Türkiyede bu politikaların yaratmış
olduğu yıkımlar, Hükûmetin taban bulmaya
çalıştığı yoksul kesimlerde reaksiyona neden
olmaktadır. Bunun içindir ki Sayın Başbakan, bu genetik
uyuşmazlığı, dönem dönem yaptığı gibi,
iş adamlarına Emeği insafsızca sömürüyorlar.
çıkışıyla gidermeye çalışmaktadır. Ancak, bu
çıkışın hiçbir anlamı ve ifadesi yoktur, çünkü saha
sermayenin, top patronlarındır, kuralları da IMF ve Dünya
Bankası koymaktadır. Durum böyle olunca, Türkiyede işçiler ve
emekçiler ne yazık ki bu politikaların altında ezilmektedir.
İşsizlik ve yoksulluk artışları belli tepkiler ve
karşı hareketler geliştirmekle beraber, sistem
açısından esasta tercih edilen bir durumdur. Çünkü artan
işsizlik sonrasında bu gibi ülkelerde devreye konan
tartışmalar ve çözüm önerileri daha çok esnek ve düşük ücretli
çalıştırma konularında yoğunlaşmaktadır, bu
da hükûmetlerin işine gelmektedir. Sermaye açısından, düşük
ücrete razı olan ülkeler daha fazla tercih edilir durumdadır. Bu
durum hükûmetler tarafından bir politik tercihe dönüşmüş
durumdadır ve AKP Hükûmeti de ne yazık ki bu politik tercihi
uygulamaktadır. Bu durum normal bir istihdam ve ücret rejimi olarak her
geçen gün daha da meşruluk kazanmaktadır.
Türkiyede özel
sektör yatırımlarına dönük bir ekonomi politikaları tercihi
gelecek konusunda daha fazla ip uçları vermektedir. Kriz döneminde
yıllık yaklaşık olarak yüzde 25 gibi oranlarda daralan özel
sektör sabit sermaye yatırımları
kırılganlıkların geçmesini bekleyecek ve kriz
dolayısıyla diğer ülkelerin artan yoksulluklarıyla
Türkiyenin artan yoksulluğu kıyaslanacaktır. Eğer Türkiye
daha fazla yoksullaşmışsa buralara gelecektir. Ancak, Türkiye,
hâlen, daha, açık yoksul kotasına sahiptir. Önümüzdeki dönem
işsizliğin bir üst bandı olan yüzde 13-14 düzeyinde
kalıcı olarak oturması ve yoksulluğun daha da kabul edilir
bir olgu hâline getirilmesi yılı olacaktır.
Sayın
milletvekilleri, işsizlik verilerine göre Türkiyede istihdam edilenlerin
yüzde 72,2sini erkekler oluşturmaktadır. Bu durum, ucuz iş gücü
olarak kadının sömürülme potansiyelinin gelecek dönemde daha da ön
planda olacağını göstermektedir. Yine, istihdam edilenlerin
yüzde 12,6sı ücretsiz aile işçisidir. Yine, yaptığı
işten dolayı Sosyal Güvenlik Kurumuna kayıtlı
olmayanların oranı geçen yılın aynı dönemine göre 1,5
puan artarak yüzde 42,3 olarak gerçekleşmiştir. Tarım sektöründe
bu oran yüzde 85,8dir. Yani tarımda çalışanlar tamamen
kaderlerine terk edilmiş durumdadır.
Bu verilere dahi
baktığınızda aslında Türkiyede işsizlik ve
yoksulluğun ne düzeyde olduğunu ortaya koyuyor. Ancak Meclis, bu
konuda sorumluluk almalı ve Türkiyedeki gerçek anlamda işsizlik
oranlarını, kayıt dışı
çalışanları, bu sektörde işten
çıkartılanları ve bunun toplumun sosyoekonomik ve kültürel
yaşamını nasıl etkilediğini araştırmakla
sorumludur. Burada sadece genel siyaset üzerinde konuşmak ne yazık ki
ülkenin sorunlarını çözmüyor. Aslında ülkede yaşanan temel
sorunların, işsizlik, yoksulluk gibi temel sorunların
buranın sorunu olması gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle
Hükûmetin eylem yapan Tekel işçilerinin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Süreniz doldu Sayın Tuncel. Size de bir dakikalık ek süre veriyorum,
lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
AKP
İktidarının eylem yapan işçileri, emekçileri bölücü,
öteki olarak tanımlaması ya da AKP iktidarını
yıpratmak için bunlar eylem yapıyorlar. gibi
yakıştırmalarla aslında işçi ve emekçilerin sesini
kısmaya çalışması önümüzdeki dönem AKPnin aslında
önüne çıkacak temel bir konudur. Gerçekten, bu ülkede yoksulların,
emekçilerin, işçilerin hak ve özgürlük mücadelesini sahiplenmeyenler, buna
çözüm gücü ürütemeyenler önümüzdeki dönemde bu ülkeyi yönetemezler. Ekonomik
olarak kendisini geliştirmemiş bir ülkenin, işçisini memnun
etmeyen, yurttaşını memnun etmeyen bir ülkenin gelecekte hiçbir
istikrarı olmayacaktır. Bunun herkes tarafından görülmesi
gerekiyor ve bu konuda bir araştırma önergesi
oluşturulmalı, en azından bu veriler, resmî olarak Meclis
tarafından sorumluluk üstlenilmelidir diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Evet, Sayın Tuncel, teşekkür
ederim.
Konuşmanıza
başlarken, size sayın diye hitap etmediğimden bahsettiniz,
zabıtları getirttim, aynen şöyle demişim: Sayın
Tuncel, buyurun.
Sizin de süreniz
on dakikadır efendim.
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) İlkinde demediniz.
BAŞKAN
- Peki.
Efendim,
şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde İstanbul
Milletvekili Bayram Meral.
Sayın Meral,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisinin
işsizlikle ilgili vermiş olduğu öneri üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel
Kurulu saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiyenin en önemli sorunlarından birisi
işsizliktir. Sabahleyin televizyonu izlerken bir açıklama
yapıldı: Türkiye dünyada işsizlik bakımından 3üncü
sırada. Bu, çok acı ve çok düşündürücü.
Değerli
arkadaşlarım, işsizlik nasıl önlenecektir? Elbette ki
yatırım yapılacaktır, yeni iş yerleri
kurulacaktır. İşsizlik bu şekilde belki ortadan kalkmaz ama
aza indirilir. Geçmişte, cumhuriyet kurulduğundan Hükûmetiniz
kuruluncaya kadar seksen küsur yıllık döneminde, o dönemin hükûmetlerinin
yaptığı iç ve dış borç 220 milyar dolar değerli
arkadaşlarım. Ne yapmış o parayla bu hükûmetler? 32 tane
şeker fabrikası kurmuş, 44 tane çimento fabrikası
kurmuş, TÜPRAŞı kurmuş, PETKİMi kurmuş,
Telekomu kurmuş, PTTyi kurmuş, Karayollarını kurmuş,
Devlet Su İşlerini kurmuş, üniversiteler kurmuş, okullar
açmış yani saymayla bitmez değerli arkadaşlarım, bir
devleti yaşatabilecek bütün müesseseleri hayata geçirmiş.
Hükûmetiniz
kurulduktan sonra iç ve dış borç değerli arkadaşlarım,
500 küsur milyar doları aşmış; 50 milyar dolar da
değerli arkadaşlarım özelleştirme gelirini katarsak, 45
milyar da İşsizlik Fonundaki parayı kullanırsa, onu da
katarsak 600 milyar doları aşmış bulunmaktadır.
Şimdi soruyorum değerli arkadaşlarım, saygıdeğer
bakanlarımızın büyük bir bölümü de burada: Ne yaptınız
bu parayla? Yeni PETKİMler mi kurdunuz? TÜPRAŞlar mı kurdunuz?
Çimento fabrikaları mı kurdunuz? Şeker fabrikaları mı
kurdunuz? Ne yaptınız da bu kadar borçlandınız?
Yoksulluğu mu aza indirdiniz? İşsizliği mi aza indirdiniz?
Tam tersi, değerli arkadaşlarım, görünürde yapılan hiçbir
şey yok.
Hiçbir
milletvekili arkadaşımın işsizlikten rahatsız
olmadığını düşünemiyorum, hepinizin kapısı
çalınıyordur mutlaka. Ama değerli arkadaşlarım, ne
yaptınız siz? Kâr eden müesseseleri bile baba baba
sattınız. Ne oldu peki şimdi? İşsizlik arttı,
elbette ki artacak. Burada değerli arkadaşlarım konuşurken
Özelleştirme yaptık ama adilane yaptık. diyor. Değerli
arkadaşlarım, bakınız, Telekomu iki buçuk yıllık
kârına yani oradan getirilen faizine sattınız; bu, Maliye
Bakanlığının Defterdarlığının
kayıtları. Daha söyleyeyim size değerli arkadaşlarım:
Manisadaki Sümerbankın arazisini il başkanına -parsellettiniz-
sattınız. Burada tartışmalar yapıldı. Adil, adil
yaptık. diyorsunuz ya! Dahası var değerli
arkadaşlarım: İstanbulda, sit alanı olmasına
rağmen Bomonti Bira Fabrikasını kime sattınız, kim
orada on altı katlı binaları yapıyor? Dahası var
değerli arkadaşlarım: Yine, Sümerbankın Zeytinburnundaki
arsalarını kime sattınız, kaça sattınız?
Açıklayın bunları. Hani adil, adil yaptınız ya!
Sümerbankın Malatyadaki 150 dönüm arazisini -şehrin göbeğinde-
kendi yakınlarınıza, il başkanınızın çevresi
diye adamlarına sattınız. Sayın Başbakanımız
da gitti, oradaki, Anadoludaki en büyük alışveriş merkezinin
açılışını yaptı. O alışveriş
merkezinin içerisinde Anadolu köylüsünün ürettiği satılmıyor,
yurt dışından gelen mallar satılıyor. Ondan sonra da
işsizlik arttı. Elbette ki işsizlik artacak.
Tarımı
çökerttiniz, hayvancılığı çökerttiniz, tarımla,
hayvancılıkla uğraşan vatandaş şehirlere
akın etti; köyler boş -hepiniz köyden geliyorsunuz- kimse yok, üreten
yok. Ne oluyor ondan sonra? Anadolu insanı şehre geliyor, iki önemli
şeye ihtiyacı var: Bir, başını sokacak bir eve
ihtiyacı var. İki, akşam çantasında götüreceği,
çoluğunun çocuğunun yiyecek ihtiyacını
karşılayacak bazı yiyecekler lazım. Bunlar için de
çalışması lazım.
Değerli
arkadaşlarım, işsizlik, işsizlik
İşsizlik bugün
yüzde 20leri buldu değerli arkadaşlarım, yüzde 20leri buldu.
Türk-İşin kayıtları, sendikaların
kayıtları
Ne olacak peki? Üniversiteyi bitiren gençler Okusam ne
olacak ki? diyor, bunu ortadan kaldırmamız lazım değerli
arkadaşlarım. Yani geleceğinden emin olmayan bir toplum
yetiştiriyoruz ve ondan sonra da bu gençlerden belli şeyler
bekliyoruz.
Bakınız,
değerli arkadaşlarım, acıdır, TÜPRAŞı,
TÜPRAŞın yüzde 61ini, tekrar ediyorum, yüzde 61ini 1 milyar 400
milyon dolara sattınız. Adaletten, adillikten bahsediyorsunuz!
Petrol-İş Sendikası itiraz etti, yargı iptal etti.
Altı ay sonra kaça sattınız biliyor musunuz? Yüzde 51ini, yüzde
61ini de değil, 4 milyar 140 milyon dolara! Saygıdeğer
milletvekilim, hani sizin adaletiniz? Bu mu adaletiniz? Bunun adı talan
değil, vurgun değil, sömürü değildir de, nedir bunun adı,
soruyorum size? Çıksın, eski Maliye Bakanı burada oturuyor,
Yalan söylüyorsun. desin. İşte, böyle talanları, böyle
vurgunları Türkiyede yaşattınız, sattınız
müesseseleri. Ondan sonra ne oldu? Türkiyeyi talan ettirdiniz.
Bakınız:
Türk Telekom Araplara satıldı, Telsim İngilizlere
satıldı, Turkcell Finlandiyalılara satıldı, Aria
Lübnana satıldı, çimento fabrikaları Fransızlara
satıldı, şeker fabrikaları Fransızlara satıldı,
PETKİM Kazak-Ermeni ortaklığına satıldı. Hangi
birisini sayayım değerli arkadaşlarım? Türk ekonomisinin
-sizin kendi yetkilileriniz açıklıyor- yüzde 75i yabancı
sermayenin eline geçti.
Yatırım
yapacaksınız. Hangi özel sektör doğuda, güneydoğuda yatırım
yapacak değerli arkadaşlarım? IMFnin programlarına
uydunuz, kamuyu devreden çıkardınız. Karma ekonomiyle bu
müesseseler hayata geçirilmişti. Yapsın bir özel sektör, gitsin
bakayım, hadi! Güneydoğuda, doğuda bir yatırım
yapsın, oradaki insanların akışını durdursun,
oradaki gençlere iş versin. Var mı bunu yapacak böyle bir zat
değerli arkadaşlarım? Yok. Ne olacak peki? Gençler Anadoludan
gelecek, şehirlere akın gidecek, ondan sonra burada bazı olumsuzluklarla
karşı karşıya geleceğiz.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, işsizlik daha da artıyor.
İşsizler ordusuna şimdi esnafı da kattınız.
Şurada bakıyorum, protesto olan senet sayısı 2002
yılında 498.748 iken, 2009 yılında değerli
arkadaşlarım, 816.171e çıkmış, 2 katı. Protesto
olan çekler de aynı durumda. Ne oluyor peki? İş yerlerini
kapatıyor esnaf, işsizlerin safına geçiyor. Bunlara çözüm
bulacaksınız muhterem arkadaşlarım, iktidar
olmanızın sorumluluğu bunu gerektiriyor. Uzağa gitmeyin, kayıt
dışından bahsediyor bazen Sayın Başbakan,
işverenlere bazen tosluyor Sömürü yapıyorsunuz. diyor.
Sayın Meclis
Başkanı yönetiyor, ben kendisinden rica ediyorum: Şurada bir
temizlik şirketi var, acaba burada işe alınan işçilerin
durumu nedir? Sürekli aynı işçiler mi çalışıyor yoksa
devridaim mi yapıyorlar değerli arkadaşlarım? Burada kaçak
işçi çalışıyor mu çalışmıyor mu merak
ediyorum.
İki müessese
oluşturdunuz Türkiyede, güvenlik görevlileri, temizlik şirketleri.
Devleti bu hâle getirdiniz saygıdeğer AK PARTİliler. Başka
bir müessese var mı? Çürüttünüz, dev gibi kamu
kuruluşlarını bitirdiniz değerli arkadaşlarım.
Binlerce insan orada çalışıyordu, üretiyordu, devlete katkı
sağlıyordu. Siz, istihdam olduğu zaman sanki işsizlere
iş bulunuyor gibi düşünüyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Meral, sizin de on dakikalık süreniz doldu. Size de bir
dakikalık ek süre vereceğim, lütfen tamamlayın.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) - Yapacağınız müessese üretecek, pazara
sunacaksınız, orada kâr sağlayacaksınız ve orada hem
müessese ayakta duracak hem üretim artacak hem istihdam artacak. Böyle bir
planınız, programınız yok değerli
arkadaşlarım. Sattınız, bir şey de kalmadı
Allaha şükür. E, şimdi ne oldu? Gelir de yok, onları da yedik,
gitti.
Yani bir hükûmet
düşünün ki, bir bütçe düşünün ki değerli arkadaşlarım,
yatırımlara 22 milyar ayırmış, faizlere 59 milyar
ayırmış, bütçe açığı da 50 milyar TL. Hangi
yatırımı yapacaksınız bununla? Bununla bir yatırım
yapabilir misiniz? Bütçeniz bu değerli arkadaşlarım, bununla bir
yatırım yapamazsınız. Özel sektör zaten kendi derdine
düşmüş, kendini kurtaramıyor, sizden ha bire kredi bekliyor.
İşte, getirdiğiniz Türkiye bu, Türkiyeyi bu hâle getirdiniz
değerli arkadaşlarım; üretimi yok, tüketimi çok, işsizi çok,
fakiri çok, hırsızı çok. İşte, sizin getirdiğiniz
Türkiye bu değerli arkadaşlarım. Size hayırlı olsun!
Yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Meral, teşekkür ederim.
Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi üzerinde, aleyhte olmak üzere son söz
Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikliye aittir.
Sayın
Canikli, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin
aleyhinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu grup önerisi vesilesiyle önemli bir konuyu
tartışıyoruz. İşsizlik konusu, gerçekten son derece
önemli, bütün toplumlar için, bütün ülkeler için, hayati sorunlardan bir
tanesi. Sadece bugünün sorunu değil, bütün dünya için, bütün ülkeler için,
geçmişin de en büyük sorunlarından bir tanesi ve muhtemelen,
gelecekte de her zaman tartışılmaya, değerlendirilmeye konu
olacak önemli bir konu.
Tabii,
arkadaşlarımız, burada, bu sorunla ilgili, işsizlikle
ilgili birtakım açıklamalarda bulundular, birtakım rakamlar
verdiler. Tabii, kullanılan rakamlar, TÜİKin rakamları
doğal olarak. TÜİK, uzun yıllardan beri, hane halkı iş
gücü araştırması yöntemiyle bu konuda kamuoyunu bilgilendirmekte
ve bir istatistik tutmaktadır ve bunları da
yayınlamaktadır. Bu konuyla ilgili, TÜİKin belirleme yöntemi
uzun yıllardan beri hiç değişmemiştir, aynıdır
yani TÜİK, bu rakamları belirlerken, bu tespitleri yaparken, bugün
hangi yöntemi kullanıyorsa geçmişte de aynı yöntemi
kullandı, on yıl önce de aynı yöntemi kullandı, yirmi
yıl önce de aynı yöntemi kullandı. Bu, son derece önemli çünkü
bazen, TÜİKin rakamlarıyla başka rakamlar
karşılaştırılıyor yani elmayla armut
karşılaştırılıyor. Tabii, böyle bir yöntem, doğru
sonuca ulaşmamıza engel teşkil eder. Bu itibarla, tutarlı
olabilmek için aynı rakamları kullanmamız gerekiyor yani
TÜİKin rakamlarını kullanmamız gerekiyor ki biraz önce
arkadaşlarımız bunu ifade ettiler.
En son, ocak
ayı itibarıyla TÜİKin yayınladığı rakamlara
baktığımızda, işsizlik oranı, 2009 sonuna göre 1
puan artmış gözüküyor yani 13,5tan 14,5a yükselmiş gibi
gözüküyor. Hakikaten genel işsizlik oranına
baktığınızda bu rakam böyle. Ancak burada
detaylandırılması gereken iki konu var. Bir tanesi: Aynı
dönemi, hangi dönemle karşılaştırıyorsak, bir önceki
yılın aynı dönemiyle karşılaştırmamız
gerekiyor.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) 2002 ile de karşılaştır.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yani biraz önce ifade etmeye
çalıştığım o tutarlı değerlendirme için
bunun mutlaka yapılması gerekiyor. Eğer şu anda biz ocak
ayı istihdam rakamlarını ve işsizlik rakamlarını
konuşuyorsak bunu 2009un Ocak ayı rakamlarıyla
karşılaştırmamız ve ona göre bir tespitte
bulunmamız, değerlendirme yapmamız gerekiyor. Aksi hâlde, varacağımız
sonuç doğru bir sonuç olmaz. Birincisi bu. Ha, bu açıdan
bakıldığında
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) 2002yle de karşılaştır.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Onların hepsine geleceğim.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Hiç, hikâye okuyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) 2009un Ocak ayında rakamlar, işsizlik
oranı yüzde 15,5.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Canikli, 2002yle başlamıyorsun.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) 2009un Ocak ayında genel işsizlik
oranı yüzde 15,5. 2010un Ocak ayında, yani en son yayınlanan
rakamlara baktığınızda, bu rakam yüzde 14,5a
gerilemiş. Yani 2009a göre, 2010da şu anda işsizlik
oranları 1 puan azalmış değerli arkadaşlar.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Vay be, vallahi helal olsun sana!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Evet, bunlar TÜİKin rakamları, çok
net, açık bakın. TÜİKin İnternet sitesine girin, karşınıza bu rakamlar
çıkacak. Hiçbir tereddüt yok, hiçbir sorun yok, aksini kimse söyleyemez.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Başbakan sabah öyle demedi ama.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yani bana kimse şunu söyleyebilir mi:
2009da TÜİKin rakamlarına göre işsizlik oranı yüzde 15,5
değildi. diyebilir misiniz? Diyemezsiniz, çünkü öyleydi. 2009un
Ocağında işsizlik oranları yüzde 15,5, şu anda 14,5. 1
puan azalmış. Bu bir gerçek, altını çizelim. Bu bir.
İkincisi,
daha önemlisi değerli arkadaşlar
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sanal bir işlem
yapmışsınızdır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Büyük başarı elde etmişler, bravo!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) İkincisi: Bakın, sanal bir
işsizlik vardır, sanal istihdam vardır. Bu doğrudur.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Kaç kişiyi istihdam ettiniz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ama nerede?
OKTAY VURAL
(İzmir) Sanal istihdam!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Arkadaşlarımızın
söylediği gibi değil, tarımda, değerli arkadaşlar,
tarımda.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) O zaman Hükûmet de mi sanal?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Tarım sektöründe gerçekten sanal bir
istihdam vardır.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Yani aslında yoktur.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Gerçek anlamda işsizlikte ve istihdamda
2002den
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen konuşan hatibe müdahale etmeyelim.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
2003ün başından itibaren ne gibi
gelişmeler olduğunu tam doğru tahlil edebilmek için tarım
sektörü ve tarım dışı sektör olarak ayırmamız
gerekiyor ve işsizlik rakamlarını da buna göre belirlememiz,
ortaya koymamız gerekiyor değerli arkadaşlar.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana)- Ayıp, ayıp!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bir tarım sektörü var, bir de biliyorsunuz,
tarım dışı sektör var.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Canikli, yalakalık bir iş midir?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bu konuştuğumuz işsizlik
oranları, genel işsizlik oranları.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Canikli, yalakalık bir iş midir?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Tarım ve tarım dışı
işsizlik oranlarına baktığımız zaman,
arkadaşlarımızın değerlendirmelerinin doğru
olmayacağı ortada değerli arkadaşlar.
Bakın,
eğer izin verirseniz ve benim tavsiyem, bütün
arkadaşlarımızın bunları dinlemesinde fayda var çünkü,
sonuçta bunlar Türkiye'nin rakamları, gerçek rakamlar.
Tarım
sektöründe çalışanlar var, tarım dışında
çalışanlar var. Bir ülkenin, bir ekonomi yönetiminin, bir hükûmetin
istihdamdaki, işsizlikteki gerçek performansı tarım
dışı alanda oluşturduğu yeni istihdam kapasitesiyle
ölçülür değerli arkadaşlar.
Yani fabrikada çalışan işçiler, hizmetlerde
çalışan işçiler, oralardaki işsizlik ve istihdam son derece
önemli, oraya bakmamız lazım esas itibarıyla, çünkü -ifade etmeye
çalıştım- tarımdaki çalışma sanal bir
çalışmadır.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Hani TÜİK değiştirmemişti hesaplama
yöntemini?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bunu ben söylemiyorum, bunu bütün
iktisatçılar söylüyor. Açın, bakın, iktisat fakültelerinin
birinci sınıflarında okutulan iktisat kitaplarında bu konu
belirtilir, denilir ki: Tarım sektöründe gizli işsiz diye bir
kavram vardır. Nedir bu gizli işsiz?
GÜROL ERGİN
(Muğla) Sayın Canikli, sinekten yağ çıkmaz,
uğraşma!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Aslında çalışıyor gibi
gözüküyor tarımda, istihdam rakamlarında yer alıyor ama gerçekte
çalışmıyor. Ona biz gizli işsiz diyoruz. Yani iktisat
bilimi diyor, biz demiyoruz.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Sokaklara bak kardeşim, sokağın hâline bak!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bunun ölçümü nasıl yapılır? Ölçümü
şöyle yapılır: Eğer o sektörde, yani tarım sektöründe
bazı çalışanlar sektörden ayrılmasına rağmen
üretimde bir azalma meydana gelmiyorsa o zaman demek ki orada gizli işsiz
vardır, sanal bir işsizlik vardır.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Cambazlığı bırak,
cambazlığı! Rakam cambazlığını bırak!
Olmuyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Neden? Çünkü, orada çalışanların
bir kısmı, tarımda çalışanların bir
kısmı oradan ayrılıyor, daha doğrusu,
çalışıyor gözükenlerin bir kısmı -özellikle aile
işletmeciliği bünyesinde çalışanların bir
kısmı- oradan ayrılıyor, başka alanlarda iş
aramaya gidiyor ama tarım sektöründe üretim azalmıyorsa, hatta
artıyorsa, orada bir gizli işsizlik vardır değerli
arkadaşlar, bir sanal istihdam vardır. Dolayısıyla,
şimdi rakamlara baktığınızda, 2002 yılında
tarımda kaç kişi çalışıyormuş Türkiyede?
Tarım kesiminde 2002 yılında yani AK PARTİ
devraldığında 7 milyon 458 bin kişi
çalışıyormuş, daha doğrusu çalışıyor
gibi gözüküyormuş, gerçek rakamlar bunlar. Peki, bugün durum nedir? Yani
2010un Ocağına baktığınız zaman tarımda
çalışanların sayısı, değerli arkadaşlar, 5
milyon 36 bine düşmüş yani yaklaşık olarak 2,5 milyon
kişi, 2,5 milyon çalışan gözüken insan tarım kesiminden
ayrılmış, diğer tarım dışı alana yani
imalat sanayisine yani hizmetler sektörüne, orada iş aramaya gitmiş
değerli arkadaşlar.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Yani orada iş bulmuş değil mi, iş
bulmuş?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Esasında bu 2,5 milyon kişi var ya yani
2002 yılında tarımda çalışıyor gibi gözüken ancak
gerçekte çalışmayan bu insanlar, üretimden ayrıldığı
hâlde yani tarım kesiminden ayrıldığı hâlde bu
sayı 7,5 milyondan yaklaşık olarak 5 milyona düştüğü
hâlde
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sen bunları vatandaşa anlat, vatandaşa!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
tarım kesiminde üretim azalması yok,
tam aksine tarım kesiminde üretim artmış. Dolayısıyla
bunlar gizli işsiz yani
tarımdan kopanlar gizli işsiz. Buna rağmen
tarımın istihdamdaki payı yani toplam
çalışanların tarım kesimi içerisindeki payı 2002
yılında yüzde 34ten, şu anda yüzde 23lere düşmüş
değerli arkadaşlar. Bu oran bile çok yüksek. Buradan bir sonuca
varacağım, gelişmiş ekonomilere, OECD ülkelerine
baktığınız zaman tarımda çalışanların
toplam istihdama oranı nedir biliyor musunuz değerli arkadaşlar:
Yüzde 5 ile 11 arasında değişir yani bu dönüşüm
gerçekleşecektir. Tarımda çalışıyor gözüken sanal
istihdam buradan kopacak, kopmaya devam edecek ve diğer alanda iş
aramaya başlayacak. Biraz önce söylediğim husus neydi?
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Tekel işçileri ne oldu, Tekel işçileri?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Hükümetin gerçek performansını ölçmek
istiyorsak, tarım dışında fabrikalarda ne olmuş,
ticarette ne olmuş, istihdam nasıl olmuş onlara bakmamız
lazım.
Bakın,
çarpıcı bir rakam değerli arkadaşlar: 2002
yılında tarım dışı alanda
çalışanların toplam sayısı ne kadar? 13 milyon yani AK
PARTİ hükûmetleri devraldığında tarım
dışında çalışan insanların toplam
sayısı 13 milyon 896 bin imiş. Peki, bugün ne olmuş? Hepsi
TÜİKin rakamları, bugün nedir biliyor musunuz bu rakam: Tam 16
milyon 126 bin değerli arkadaşlar. 16 milyon 126 bin, yani AK
PARTİ tarım dışı sektörde 3 milyona yakın, hatta
3 milyondan fazla bir istihdam oluşturmuş, iş imkânı
oluşturmuş.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) İşsizlik niye artmış o zaman?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Gerçek rakam bu, gerçek, dikkate alınması
gereken rakam bu değerli arkadaşlar. Aksi bir tespit bilimsel
değil. Ha bununla şunu söylemiyoruz: İşsizlik problem
değildir, büyük problem değildir demiyoruz, İşsizlik
oranı hâlen düşüktür demiyoruz. Tam aksine, işsizlik Türkiye'nin
en büyük problemlerinden bir tanesidir.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Artmış mı, azalmış mı, onu da
söyle.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ve istihdam geliştirmek için her türlü
politikanın üretilmesi gerekir. Söylemeye
çalıştığımız şu: AK PARTİnin ekonomi
politikası gerçek anlamda bir istihdam kapasitesi oluşturmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Canikli, size de bir dakika ek süre veriyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) AK PARTİ hükûmetlerinin sanal
dediğiniz, sanal diye hafife aldığınız o ekonomi
politikasıyla 2002den bugüne kadar tarım dışı
sektörde, değerli arkadaşlar, 3 milyondan fazla iş imkânı
ortaya çıkarılmış fabrikalarda, gelişen teknolojiye rağmen.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Türkiye batağa gidiyor, batağa.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, hem artan bir nüfus var, ona iş
bulacaksınız hem de biraz önce ifade ettiğim -ve bunun
sayısı 2002den bugüne kadar tam 2,5 milyon- tarım kesiminden
tarım dışı alanda iş aramaya gelen insanlara istihdam
imkânı sağlayacaksınız. Biz bunların hepsini
başarıyla gerçekleştiriyoruz. AK PARTİ bunu yapıyor
değerli arkadaşlar.
Sizin şuna
bir itirazınız var mı: 2002 yılında 13 milyon 800 bin
olan tarım dışı istihdam şu anda 16 milyona
çıkmış, buna bir itirazınız var mı? (MHP
sıralarından Var. sesleri) Var mı itirazınız?
Açın, bakın TÜİKin rakamlarına, çok net olarak
görebilirsiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sanal, sanal Nurettin, sanal o rakamlar.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Gerçeklerden korkmayalım değerli
arkadaşlar, gerçekleri konuşalım. Çok genel, yüzeysel bilgilerle
burada yapacağımız değerlendirmeler yanlış
olabilir, detaya inelim. Ayrıntılar detayda gizli ve gerçeği
yakalamak için detaya inmemiz lazım. Çok genel ifadelerle
konuştuğumuz zaman sizin sonucunuza ulaşılır, o
doğru değil. Gerçek sonuca ulaşmak için tarım ve tarım
dışı diye ayırmamız gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Köylünün, çiftçinin yanına beraber gidelim,
soralım bakalım, orada konuş.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Canikli.
Değerli
arkadaşlar, Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi üzerindeki
görüşmeler tamamlandı.
III.- Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir
yoklama talebi var.
Yoklama talebinde
bulunan milletvekili arkadaşlarımızın isimlerini tespit
edeceğiz.
Sayın
Anadol, Sayın Ergin, Sayın Özyürek, Sayın Yıldız,
Sayın Emek, Sayın Kart, Sayın Gök, Sayın Çöllü, Sayın
Özkan, Sayın Köse, Sayın Susam, Sayın Oksal, Sayın Meral,
Sayın Kaptan, Sayın Koçal, Sayın Sönmez, Sayın Diren,
Sayın Akıncı, Sayın Bingöl, Sayın Karaibrahim,
Sayın Arat.
Tamam efendim, 20
kişi olmuş, teşekkür ederiz.
Elektronik
sistemle yoklama yapacağız.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IV.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/189) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
19/4/2010 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Değerli
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisine geçeceğim
ancak İzmir Milletvekili ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan
Vekili Sayın Vuralın Başkanlığımıza
vermiş olduğu yazılı bir talebi var, okuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Usul
tartışmasını açtıktan sonra aleyhinde söz istememe
rağmen söz vermediniz. İç Tüzük 61e göre aykırı bir
uygulama yapılmıştır. İç Tüzük 63e göre usul
tartışması açılarak aleyhte söz talep ediyorum. diyor
Sayın Vural.
Değerli
arkadaşlarım, usul tartışmasıyla ilgili müzakereler
devam ederken, birçok arkadaşımız lehte ve aleyhte söz talebinde
bulundu, ben de tespit edebildiğim arkadaşlarıma, iki aleyhte,
iki lehte olmak üzere söz verdim.
Zabıtları
getirttim, inceledim, gerçekten Sayın Vural da söz talebinde bulunmuş
ama ben, o yoğun söz talebi içerisinde kendisinin bu söz talebini tespit
edememişim. Aslında İç Tüzüke göre bu taleplerin
yazılı olarak Başkanlığa sunulması gerekir. Daha
sonra kendisi söz talebinde bulunduğunu ifade edince, lehte bir
kişiye söz imkânı kalmıştı, ben söz vermek istedim ama
kendisi kabul etmediler.
Burada bir
kasıt falan söz konusu değildir, tespit edebildiğim,
görebildiğim arkadaşlarıma söz verdim, bunu kendisi de biliyor.
O nedenle İç Tüzüke aykırı bir hususun olmadığı
düşüncesindeyim.
Sayın Vural,
bir şey söyleyecek misiniz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, tabii, İç Tüzük gereği
63e göre bu yaptığınız işlem doğru
olmamıştır. Dolayısıyla, usul
tartışması açmanız gerekiyor.
BAŞKAN
Sayın Vural, şimdi diyelim ki bir tartışma yaptık,
bunun bir geri dönüşü var mı? Yani bunun sağlayacağı
bir fayda var mı bizim yasama faaliyetimize?
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, her usulsüzlüğe karşı
söyleyeceğimiz söz olacaktır bizim. Biz haksızlık
karşısında susan dilsiz şeytan değiliz.
BAŞKAN
Usul hakkında söz talebinde ısrarlısınız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet.
BAŞKAN
63üncü maddenin ikinci fıkrası Bu yolda bir istemde bulunulursa,
onar dakikadan fazla sürmemek şartıyla, lehte ve aleyhte en çok
ikişer kişiye söz verilir. demektedir.
Aslında usul
tartışması içinde usul tartışması yapıyoruz.
O nedenle, İç Tüzükün Başkanlığıma vermiş
olduğu buradaki imkânlar içerisinde, bir lehte, bir aleyhte
arkadaşıma söz vereceğim ve beşer dakikalık bir süre
kendilerine tanıyacağım.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Lehte, Sayın Başkan.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, yeni bir tartışmaya neden
olmayın, ikişer kişi
BAŞKAN
Efendim, İç Tüzükü okursanız bunun
Başka talep
var mı? Sayın Caniklinin lehte talebi var.
Sayın Vural,
buyurun.
V.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.- Açılan usul tartışmasında, söz
istem sırasına göre söz vermeyerek İç Tüzükün 61inci maddesine
aykırı uygulama yapması nedeniyle Oturum
Başkanının tutumu hakkında
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, siz Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Başkanısınız. Gerçekten, burada bir özel
gündemle de toplanmadık. Ama, özel bir gündemle toplanmış, özel
bir talimatla eğer buraya gelmişseniz, doğrusu Meclis
Başkanlığı sıfatıyla
yakıştıramadığımı ifade etmek istiyorum.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ
(Samsun) Ayıp! Ayıp!
OKTAY VURAL
(Devamla) Sizin buraya gelmeniz muhalefetin sesini kısmak, İç
Tüzükten kaynaklanan haklarımızı gasbetmekse kim olursanız
olun bu hakkımızı yedirmeyeceğiz. [MHP ve CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
Bravo(!) sesleri] Evet. Ne olacak?
BAŞKAN
Lütfen, arkadaşlar
Değerli
milletvekilleri, Sayın Vural konuşsun.
OKTAY VURAL
(Devamla) Ne yapacaksınız? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Burası serbest kürsü, hür kürsü.
Değerli
arkadaşlarım, lütfen
OKTAY VURAL
(Devamla) Uyarın efendim, grubunuzu uyarın.
BAŞKAN
Lütfen
Tüm gruplarımızı sükûnete davet ediyorum.
OKTAY VURAL
(Devamla) Grubunuzu uyarınız.
BAŞKAN Tüm
gruplarımızı sükûnete davet ediyorum.
OKTAY VURAL
(Devamla) Grubunuzu uyarınız.
BAŞKAN -
Değerli arkadaşlarım
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hayır efendim. Bizi niye uyarıyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen siz devam ediniz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - Sayın Başkan, bizi niye uyarıyorsunuz? Bizden ses
çıkmıyor, niye uyarıyorsunuz? Orayı uyarın.
BAŞKAN
Bakın, efendim, oradan da bağırıyorlar.
Sayın
Anadol, her taraftan sesler geliyor. Tabii iktidar partisi grubunu da
Lütfen
Sayın Vural,
devam edin, buyurun.
OKTAY VURAL
(Devamla) Efendim, sizden müsaade gelirse
Siz konuşuyorsunuz, siz
konuşurken bana konuşmak
Herhâlde haksızlık olur.
BAŞKAN
Sayın Vural, diyorsunuz ki: Arkadaşlarımızı ikaz
edin. Ben de ikaz ediyorum.
OKTAY VURAL
(Devamla) Sayın Başkanım, siz Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanısınız. Size söyledim, düğmenizi
yanlış iliklediniz.
BAŞKAN
Yok...
OKTAY VURAL
(Devamla) Ve bugün hangi amaçla geldiniz buraya?
BAŞKAN
Düğmem doğru efendim.
OKTAY VURAL (Devamla)
Merakınızdan dolayı mı? Yoksa, burada İç Tüzük
gereğince muhalefetin hakları karşısında, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak bugün ilk defa
rastladığımız, iki kişiye söz verilmesine rağmen,
bire indiriyorsunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Böyle bir hakkı yok.
OKTAY VURAL
(Devamla) - Güzel, tebrik ediyorum sizi! Hakikaten tebrik ediyorum sizi! Bugün
geldiğimiz bu noktada aslında, yasaları değiştirerek
keyfî yönetimi sağlamak isteyen zihniyetin iç yüzünü de görüyoruz. Bugün
keyfî bir yönetim var. İç Tüzükte yazıyor değerli
arkadaşlarım, İç Tüzükte yazıyor, diyor ki: İsteme
göre söz sırası verilir. Bakın burada, Sayın Başkana
söyledim. Üzülerek ifade ediyorum, bakın:
Sayın
Başkan 63e göre
Başkan - Siz
63e göre usul tartışması mı istediniz?
Oktay Vural
(İzmir) Evet.
Hakkı Suha
Okay (Ankara) Evet efendim.
Başkan
Peki efendim, buyurun.
Oktay Vural
(İzmir) Efendim, aleyhte.
Başkan
Peki, buyurun.
Siz hangi hakla
benim
Söylememe rağmen Tutanakları getirin. Yanlış
yapıyorsunuz. dedim size. Bakın yolu da gösterdim. Tutanakları
getirin. Gerekirse söz verdiğiniz hatibi indirmemek üzere söz
hakkımı da devretmeye hazır olurum. dedim.
Nedir bu?.. Bu
hırs nedir ya?.. Ne olacak?.. Yani ne olacak?.. Yani bu zalim yönetimlere
teslim edilecek milletimizin iradesi olmayacağını herkes
görecek. (AK PARTİ sıralarından Allah Allah! sesleri,
gürültüler) Herkes bunu böyle görecek. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler, MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Hiç
Allaha
şükür. Onun için, biz zulüm karşısında susmayız.
Elinizde bir imkân var, size söylüyoruz.
Sayın Meclis
Başkanı, Sayın Meclis Başkanım, bakın burada,
sizi İç Tüzüke davet ettim. Tutanakları getirin. dedim ve maalesef
bununla ilgili talebim olmasına rağmen Diğer işlerden önce
konuşulur. hükmü olmasına rağmen onu da
uygulamadınız.
Şimdi, biz
size nasıl güvenelim? Nasıl güvenelim söyleyin? İstirham
ediyorum, size nasıl güvenebileceğimizi ifade buyurunuz. Size,
bakın bütün bunları samimiyetimle, tutanaklara da geçmek üzere Ara
verin. dedim. Tutanaklara bakın, benim söz talebim var. dedim ve size
doğru yolu gösterdim, doğrusunu gösterdim. Ne bekliyorsunuz ya?.. Ne
yapacaksınız, bizi Meclisten mi atacaksınız ya? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Ha, ne yapacaksınız?
Sesimizi mi keseceksiniz? Sözümüzü mü keseceksiniz? Ha
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Tahrike devam!
OKTAY VURAL
(Devamla) Sen fazla tahrike geliyorsun galiba Bekir.
Evet, Sayın
Meclis Başkanım, bu İç Tüzük benim hukukumdur. Bakın, bu
söz vermeniz bile
Söz verdiniz, biraz önce siz söylediniz. Ne olacak peki?..
Ne olacak?.. Söz verdiniz. Usul hakkında, doğru olsa bile ne
yapacaksınız siz şimdi? Yapacağınız bir şey
yok. Ama bir Meclis Başkanının bu duruma düşmesinden biz
memnun mu oluyoruz? Niye memnun olalım yahu, niye memnun olalım? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Ha, biz burada Meclisi siz mi
yöneteceksiniz, ben mi yöneteyim? Siz mi uyaracaksınız, ben mi
uyaracağım? diyenlerden de değiliz. Onu dedikleri zaman da
hadlerini bildiren bir grup olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Vural, süreniz doldu efendim. Size de bir dakika ilave süre vereyim
ilave edeceğiniz bir şeyler varsa.
OKTAY VURAL
(Devamla) Evet, Sayın Meclis Başkanım
Bakın, Meclis
Başkanım diyorum çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Başkanısınız. Dolayısıyla burada bütün bu usul
tartışmalarıyla yıpranan sizin yönetiminiz ve konumunuzdur.
Meclis Başkanının parti faaliyetlerine katılamayacağı
hükmü aynı zamanda, sadece faaliyetlerine katılamama değil, bir
partinin meclis başkanı gibi yönetim gösteremeyeceğine dairdir.
Lafzıyla da ruhuyla da sizi Meclis Başkanı gibi davranmaya davet
ediyorum.
O bakımdan,
bu gibi konularda, yanlış yaptığınız bu usul
tartışması bile maalesef, bir Meclis Başkanı olarak
Meclis İçtüzüğüne uygun hareket etmediğinizi
ispatlamıştır. Bundan sonra da yönetiminize herhangi bir
güvenimizin olmadığını ifade etmek istiyorum.
Saygılarımla.
(MHP sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Usul tartışmasıyla ilgili, lehte Giresun Milletvekili Sayın
Nurettin Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, ben de aleyhte istiyorum efendim,
aleyhinize istiyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, ben de aleyhte istiyorum.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim, bir lehte, bir aleyhte kişiye
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Efendim, şimdiye kadar hep iki
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben de aleyhte istiyorum.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) İlk kez böyle bir uygulama
Bir şey mi yetiştiriyoruz
Sayın Başkan, aceleniz ne?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani 4-5 kişiye verilmez. diyor, en fazla
Ben de aleyhte
istiyorum Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Şimdi, değerli milletvekilleri, elinizdeki Tüzükü okursanız,
63üncü maddenin ikinci fıkrasını değerlendirirseniz
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Uygulama ne olacak Sayın Başkan? İlk defa böyle bir
uygulama oluyor.
BAŞKAN
Meclis başkanlarına bu inisiyatifin, bu hakkın verildiğini
göreceksiniz. Ben de burada tanınan imkânlar nispetinde, ölçüsünde bir
lehte, bir aleyhte söz verdim.
Şimdi
Sayın Caniklide söz.
Buyurun efendim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bu ilk defa oluyor yalnız, bu Mecliste bu ilk defa oluyor.
İlk defa oluyor bu.
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen oturunuz. Lütfen oturunuz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ne kadar tarafsız olduğunuz
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Değerli arkadaşlar, İç Tüzükün
63üncü maddesi çerçevesinde açılan tartışmada Sayın
Başkanın tutum ve davranışının İç Tüzüke
uygun olduğunu, bu çerçevede söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bakın, çok önemli çalışmalar yapıyoruz.
Burası milletin iradesinin tecelli ettiği kutsal bir mekân ve saat
13.00ten beri yaptığımız görüşmelerde, içeriğe
baktığınız zaman, tartışma üslubuna
baktığınız zaman sanki birileri burayı germeye
çalışıyor.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Geren Başkan!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Sanki bu çalışmaları
RECEP TANER (Aydın)
Meclis Başkanı
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Eleştiri olabilir, bakın değerli
arkadaşlar, bunun da bir yöntemi vardır, üslubu vardır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Geren orada, geren orada!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yani, şöyle bir zalim yönetim kavramı
gibi bir kavram hangi Türkiye Cumhuriyeti hükûmetine
yakıştırılabilir -geçmişte ve bugün- böyle bir
şey olabilir mi değerli arkadaşlar? Bu son derece büyük
haksızlık değil mi?
RECEP TANER
(Aydın) AKP Hükûmetine, AKPye
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bu ifade aslında millete yöneltilen bir
ifadedir.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Gerçeklerden kaçmayın!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - O Hükûmeti göreve getiren kimdir? O Meclisi seçen
kimdir? Millettir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Eğer zalim yönetim diyorsanız, bu ifade millete gidiyor. Ne
konuştuğunu herkesin bilmesi gerekir değerli arkadaşlar,
çok talihsiz ifadeler bunlar gerçekten.
Ne yaptı
Sayın Başkan? Bakın, biraz önce hep birlikte bu tartışmayı
yaşadık. (MHP ve CHP sıralarından gürültüler) Sayın
konuşmacı, talep eden sayın konuşmacı, önce gerçekten
söyledi fakat daha sonra, Sayın Başkan tekrar ettiğinde, o ara
ifade etmedi. Ben çok yakinen izliyorum buradaki tartışmaları.
Önceki talep unutulduğu için de -çok normal, olabilir yani- burada ne bir
kasıt var -açık olarak ortada- kasıt söz konusu değil.
Çünkü, sonuçta Sayın Vural da konuşsa muhalefete mensup bir
arkadaşımız konuşacaktı, konuşmacı da yani
diğer konuşmacı da, aleyhe konuşan konuşmacı da
muhalefete mensup bir arkadaşımızdı. Burada Sayın
Başkanın kastının olması söz konusu bile olamaz, çok
net olarak. Buradan yola çıkarak bu ifadeleri kullanmak gerçekten çok
büyük haksızlık.
Bakın, biz,
ısrarlı bir şekilde, bu değişikliği millet iradesine
götürmek istiyoruz, milletimizin kanaatini almak istiyoruz. Niye
kaçıyorsunuz değerli arkadaşlar?
ATİLA EMEK
(Antalya) Kim kaçıyor?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Neden
korkuyorsunuz? Milletten korkmayın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Millet
iradesinden korkmayın. Hepimizin gideceği yer orası, rahat olun.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Biz milletten korkmayız.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Eleştirinizi yapın,
tartışmaları yapalım ama millete gidelim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz millet değilsiniz demek ki! Buradakiler milleti temsil
etmiyor!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
Hakemliği millete bırakalım, takdiri millete
bırakalım.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Bunlar memurun herhâlde öyle mi? Senin memurun mu bunlar?
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, usul tartışmasını dinledik.
(MHP sıralarından Seçime gidelim sesi) Tutumumda herhangi bir
değişiklik olmamıştır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
IV.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/676) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
19/4/2010 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş önerisine geçiyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
Sayın Başkan
Yahu, söz
istiyorum, söz!
BAŞKAN
Okutacağım ve oylarınıza sunacağım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, tutumunuz hakkında
Bakın, usul tartışmasını
açtınız. 63üncü maddede diyor ki: En çok 2 kişiye söz
verilir. Orada En çok 2 kişi. diyor, 1 kişiye verilir. demiyor.
BAŞKAN En
çok
KAMER GENÇ
(Tunceli) Usul tartışmasının usulü vardır. Yani tek
kişinin yaptığı konuşmayla usul
BAŞKAN En
çoğun en azı da vardır Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bak, çok taraflı hareket ediyorsun!
BAŞKAN En
çok diyor, en az deseydi haklı olurdunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, bana söz vermek zorundasınız!
BAŞKAN -
Lütfen
Sayın Genç, lütfen oturur musunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Ben tutumun aleyhinde söz istiyorum.
BAŞKAN
Lütfen oturur musunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) 63üncü madde en çok
BAŞKAN
Lütfen oturun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben söz istiyorum.
BAŞKAN -
Lütfen oturunuz.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkan, orada
kısıtlayıcı yetkiniz yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, usul tartışmasını açtınız.
BAŞKAN
Sayın Hakkı Suha Okay, Ankara Milletvekili, CHP Grubu
Affedersiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Sayın Başkan, bir dinleyin efendim!
BAŞKAN -
Öneriyi okutuyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Usul tartışmasını açtınız, 1
kişiyle sınırlayamazsınız!
BAŞKAN Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun, 19.04.2010 Pazartesi günü (Bugün) yaptığı
toplantısında
BAŞKAN
Lütfen oturunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Efendim, bakın, usul tartışmasını
açtınız.
BAŞKAN
Uygulamam tamamen İç Tüzüke uygundur. Lütfen oturunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, keyfî hareket etme! Usul
tartışmasını açtınız.
BAŞKAN -
Lütfen oturunuz.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkan, 1 kişiyle
sınırlayamazsınız.
BAŞKAN
Okuyun.
siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisini İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Suha Okay
Ankara
Grup
Başkan Vekili
KAMER GENÇ
(Tunceli) Siz usul tartışmasını açtınız, söz
vermek zorundasınız! Söz vermek zorundasınız efendim!
BAŞKAN
Yerinize oturur musunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bu meseleyi halletsene!
BAŞKAN
Lütfen yerinize oturun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Söz istiyorum! Söz istiyorum!
BAŞKAN
Lütfen oturunuz yerinize.
KAMER GENÇ
(Tunceli) 63üncü maddeyi okusana! Diyor ki: En çok 2 kişiye söz
verilir. diyor. Yani 2 kişiden fazlasına söz verilmez. diyor.
Burada onu getirip, 1 kişiye söz verilir demez. Şimdiye kadar da tek
kişiye söz verilmemiştir.
BAŞKAN
Uygulama tamamen İç Tüzük sınırları içerinde
yapılmıştır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani ya orayı tarafsız yönet veyahut da o kürsüde
oturamazsın!
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen yerinize oturun. Lütfen
Lütfen oturunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ya orayı tarafsız yöneteceksin ya orada oturamazsın!
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi lehinde Ankara Milletvekili ve Grup
Başkan Vekili
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ya, ben burada laf söylüyorum! Benim söz hakkımı vermek
zorundasın!
BAŞKAN
Lütfen oturunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, burada kaba kuvvetle hareket etmiyoruz. (AK
PARTİ sıralarından Otur Yerine! sesleri)
BAŞKAN -
Sayın Hakkı Suha Okay, buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bak, Sayın Başkanım, yanlış
yapıyorsun!
BAŞKAN
Lütfen yerinize oturunuz.
Okuyun.
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan
KAMER GENÇ
(Tunceli) Usul tartışmasını açtın, sonunu getirmek
zorundasın!
BAŞKAN
Sayın Genç, bakın hakkınızda disiplin hükümleri
uygulayacağım. Lütfen
Lütfen oturunuz yerinize.
Okuyun.
(10/676) esas numaralı
Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun,
19.04.2010 Pazartesi günlü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Bana disiplin hükümlerini uygulatmak zorunda bırakmayın.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Disiplin hükümlerini uygula!
BAŞKAN
Lütfen
Sayın Okay,
buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, yani biz burada söz isteyince disiplin
hakkını mı uygulayacaksın? Yani orada oturanlar
Burada
konuşma hakkımı kısıtlayan sensin, aslında sana
disiplin uygulamak lazım!
BAŞKAN
Lütfen oturur musunuz yerinize.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Böyle bir şey olur mu? Söz hakkımı vermek
zorundasın.
(CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen oturunuz.
Sayın Okay,
buyurun.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) - Ortam müsait değil ya!
BAŞKAN
Lütfen oturunuz yerinize.
Sayın Okay
buyurun, davet ettim sizi.
Siz eğer
vazgeçmişseniz başka arkadaşı davet edeceğim. (CHP ve
MHP sıralarından gürültüler)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Hayır, dediğinizi anlamıyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Ne söylediğinizi anlamıyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bırakın orayı, bırakın! Terk edin!
BAŞKAN Ne
bağırıyorsunuz! Nedir bu hâliniz! Nedir bu hâliniz!
OKTAY VURAL
(İzmir) Kürsü sizin istediğiniz gibi
Ne demek ya?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ayıp yahu!
OKTAY VURAL
(İzmir) Ayıp be!
BAŞKAN Bir
grubumuzun önerisi üzerinde söz talepleri oldu.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, burada bir milletvekili
konuşuyor, ya onu susturacaksınız ya onu da
konuşturacaksınız burada.
Yani bu ikisi birden nasıl
olacak?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Kale almamak olur mu milletvekilini yahu! Yok mu sayıyorsun
bizi?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ya disiplini uygulayacaksınız
BAŞKAN
Efendim, usule aykırı bir tutumumun olmadığı
düşüncesiyle size söz vermiyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, İç Tüzüke aykırı bir şey değil,
söz istiyorum, söz. Söz istemek İç Tüzüke aykırı değil.
OKTAY VURAL
(İzmir) Keyfinize göre İstersem veririm, vermem
KAMER GENÇ
(Tunceli) Aç 63üncü maddenin ikinci fıkrasını, oku!
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu Meclisi böyle yönetemezsin!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Usul tartışması açılınca iki lehte, iki
aleyhte söz verilir.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Kısıtlayıcı
uygulayamazsınız Sayın Başkan.
BAŞKAN
Lütfen
KAMER GENÇ
(Tunceli) Çok açık yahu, en fazla iki
BAŞKAN Bu
Parlamentoyu usul tartışmalarıyla mı yöneteceğiz? (CHP
ve MHP sıralarından gürültüler)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani böyle bir şey olur mu?
OKTAY VURAL
(İzmir) Hangi dönemde böyle bir örnek var? Var mı burada böyle bir
örnek?
RECEP TANER
(Aydın) İç Tüzük var orada
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkan, Meclisin
uygulamaları var. Siz kısıtlayıcıyı
uygulayamazsınız.
BAŞKAN
Lütfen
Bakın, kanun istismarı kabul etmez.
KAMER GENÇ
(Tunceli) İç Tüzükü uygula!
BAŞKAN -
Sürekli İç Tüzük ihlali yapıldığı gerekçesiyle söz
isterseniz bu bir istismar olur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) İç Tüzükü uygulamak demek cezayı gerektirmez.
BAŞKAN
Meclis Başkanı olarak İç Tüzükün istismarına fırsat
vermeyeceğim. Lütfen oturunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, İç Tüzükü uygula!
BAŞKAN -
Lütfen oturunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Usul tartışmasını açtın, sonuna kadar
götür!
BAŞKAN
Lütfen oturunuz yerinize.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben istediğime söz veririm. Olur mu böyle şey!
BAŞKAN
Sayın Okay, buyurunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bu çok keyfî bir davranış. O Meclis
Başkanlığını yapamazsın sen! Çok keyfî bir
uygulama içindesin! Söz hakkını kısamazsın!
(CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen oturunuz yerinize.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Söz hakkını kısamazsın!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, ya burayı
susturacaksın
KAMER GENÇ
(Tunceli) Söz hakkını kısamazsın Sayın Başkan!
İç Tüzükün 63üncü maddesine göre başlattığın usul
tartışmasının sonucunu almak zorundasın.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Genel Kurulda iki işlem olmaz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Usul tartışmasında birer lehte birer aleyhte olmaz,
iki lehte iki aleyhte vereceksiniz.
BAŞKAN
Efendim, İç Tüzük buna izin vermiş, ben de o yetkiyi kullandım.
Lütfen
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şimdiye kadar bir tek uygulaması yok. Getirin, uygulama
varsa -oradakiler size söylerler- ben
özür dileyeceğim.
BAŞKAN
Evet, uygulamasını araştırırız, siz oturun
yerinize.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Peki, vereceksiniz ama söz. Söz vereceksiniz.
BAŞKAN Siz
oturun yerinize.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Eğer bir uygulaması yoksa vereceksiniz söz.
BAŞKAN
Lütfen oturunuz.
İç Tüzük son
derece açık, En fazla 2 kişiye diyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) En çok 2 kişiye verilir. diyor, 1 kişiye verilir
demiyor. En çok 2 kişiye verilir. diyor.
BAŞKAN
Sayın Okay
Lütfen oturunuz.
Lütfen oturunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Okuduğunu anlayabilecek kapasitede misin sen?
BAŞKAN
Lütfen oturunuz Sayın Genç. Lütfen oturunuz. (AK PARTİ
sıralarından Otur yerine! sesleri)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ya, ne var? Hakkımızı istiyoruz.
BAŞKAN
Sayın Okay buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hakkımızı istiyoruz. Bizim sözümüzü
kısıyorsunuz yani.
BAŞKAN
Sayın Okay, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Okuduğunu anlasın kardeşim, öyle çıksın
oraya ya! Böyle Başkanlık olur mu buraya yani!
BAŞKAN
Lütfen
KAMER GENÇ
(Tunceli) Böyle Başkan olur mu ya!
BAŞKAN
Lütfen oturunuz.
Sayın Okay,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi lehinde söz aldım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, burada, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
değiştirilmesi için ve bu değişiklik önerisiyle; hukukun
üstünlüğünün, hukukun güvenilirliğinin, hukuk devletinin, yargı
bağımsızlığının, yargıç
teminatının, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ortadan
kaldırılması amaçlanan ve demokrasiyi rafa kaldırmaya
yönelik bir teklif, antidemokratik yöntemlerle Anayasa ve İç Tüzüke
aykırı olarak Meclis Başkanlığına
sunulmuştur. Bu sunum sonrası kamuoyunda kimi tartışmalar
yaşanmıştır. Sizlerin de hatırladığı
gibi, bir şeylerin yetiştirilmesi ve apar topar Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının değiştirilmesi için yola çıkanlar, kendi
aralarında oluşturdukları kurmay heyetleriyle AKP
mutfağında Anayasa değişiklik teklifini taslak olarak
hazırladıklarını ifade ettiler. Sonra günün birinde, bir
pazartesi günü gece saat on bir sıralarında AKP sözcüleri Taslak metin
hazır, yarın saat 11.00de Meclis Başkanlığına sunacağız.
dediler ve ertesi gün, salı günü saat on birde AKPden 7 milletvekili
arkadaşı Meclis Başkanlık koridorlarında televizyonlar
gösterdi. Bu arkadaşlar Meclis Başkanlığına Anayasa değişiklik
teklifini sunduklarını açıkladılar ve bu teklifin
arkasında da çok doğal ki Anayasa hükmü gereği en az 184
imzanın yer alması gerekiyordu. Evet, görünürde 184ü aşan imza
vardı ancak işin enteresan tarafı bu teklifin
kapağındaki imzalar, teklifin içindeki imzalar da aynı
kişilerin elinden çıkmıştı.
Başlangıçta,
bu teklif, grupların yani CHP ve MHP grubu ve kimi basın yayın
organlarının eline geçtiğinde ilk başlangıçta, ilk
teklifte Başbakanın, bakanların, AKP Genel Başkan
yardımcılarının ve kimi grup başkan vekillerinin
imzasının olmadığını tespit ettik ve yine bu
teklifin altında excel tabloya göre Köksal Toptanın, Sayın
Meclis Başkanının da imzasının olmadığı
görülüyordu. On bir sayfalık teklifte başlangıçta sadece ve
sadece şu kapakta imzası bulunan 7 kişinin imzasının
geçerli olduğu tespit edildi. O zaman bu bir teklif miydi? Bu bir teklif
değildi çünkü bu teklifin arkasına konulan imzalar grubun kendi
arasındaki yoklama imzalarıydı, katalog imzalardı ve o
kadar çok iş apar topar yapılmıştı ki AKPnin kanı
bozuk diyen, o yüzden ihraç ettiği milletvekilinin ismi de bu katalog
listede vardı, Bundan sonra biz fişleyeceğiz. diyen
milletvekilinin ismi de bu katalog listede vardı, AKPden istifa eden
milletvekilinin ismi de bu katalog listede vardı ama isimlerinin üzeri
daksillenmişti ve on bir sayfalık sunulmuş olan bu imza listesi,
muhtemelen, Sayın Meclis Başkanının Adalet
Bakanlığı görevinden ayrıldıktan sonra, daha Meclis
Başkanı seçilmeden önce, bir vesileyle AKPnin belki
Kızılcahamam toplantılarında, belki Meclis grubunda
yapmış olduğu yoklamada almış oldukları
imzalardı.
Tabii, bu ortaya
çıkınca bir anda bir başka şeyle
karşılaştık: Bu on bir sayfalık katalog listenin
ikinci sayfası tartışmalı olanıydı. Kapağa
imza atanların içerideki imzalarının üzeri çizilmişti ama
ikinci sayfası sakıncalıydı, ikinci sayfası
tartışmalıydı. O ikinci sayfasının
değiştirilmesi lazımdı ve yeni bir ikinci sayfa imal
edilmesi lazımdı. Nitekim, excel tabloda milletvekillerinin bir ve
üçten on bire kadar olan sayfalarda aşağı yukarı 32-33
milletvekilinin ismi sıralandığı hâlde, ikinci sayfada bu
katalogda 32 olduğu hâlde, sonradan değiştirilende 28e indi.
28e inerken de AKP Antalya milletvekillerinden sadece Sadık Badakın
ismi burada yer aldı. Oysa, burada ismi yer alan Mevlüt Çavuşoğlu
Sayın
Sağlam
Sayın Sağlam, konuşmanızı
dışarıda yapın, biraz da düşük sesle yapın,
Meclis Başkanı uyarmıyor ama rica edeceğim.
Burada Mevlüt
Çavuşoğlu, Yusuf Ziya İrbeç ve Mehmet Ali Şahin. Ve Mehmet
Ali Şahinin imzası da buradaydı. Bu yok edilmesi gereken
listeydi. Hemen yerine şu liste imal edildi ama işin enteresanı
şu: Bu listedeki imzalarla, bu listedeki aynı isimlerin imzaları
arasında çok ciddi farklılıklar var.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) İmzalar ıslak değil.
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) - O arkadaşların isimlerini ben ifade etmeyeceğim ama
bu ikisini eline alanlar, birilerinin kendi adına imza
attıklarını görecekler.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Islak imza değil.
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, Bunun ne önemi
var? filan denildi, hatta Sayın Başbakan Canım 184ü geçiyor
zaten. dedi.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Velev ki
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) - Cumhurbaşkanı bu
işe müdahale etti Üzerine bir çizik atıveririz. dedi, sonra
birileri çıktı Şekli bırakın, esası
görüşelim. dedi. Değerli arkadaşlarım, usul esasın
kapısıdır. Yanlış kapıdan girerseniz
yanlış yere gidersiniz. Bu mantık sizi şuna getirir: O
zaman Anayasa oylamasında da 330 oy da şekil, 367 de şekil, ne
gerek var Mecliste görüşmeye, bu da bir şekil değil mi? Anayasa
değişikliğini doğrudan Resmî Gazeteye gönderin, Resmî
Gazetede yayınlansın.
Ben bunu ileri
sürerken bu Parlamentonun, parlamenterlerin
saygınlığını savunuyorum. Olması gereken
şuydu: Pazartesi gecesi saat 23.00te basına açıklama yapanlar,
salı günü saat on bire kadar bir kuyruk oluşturması lazımdı,
milletvekillerinin depo imzalarını, açığa
imzalarını, Anayasa değişikliği iradesini
taşımayan imzalarını Parlamentonun gündemine getirmemesi
lazımdı. Bunu yapanlar daha sonra bir mahcubiyet içerisine girdiler,
nasıl telafi edebilirize girdiler ve 61 imza geri çekildi. Filvaki bu da
bir başka tartışma konusu. Ama şimdi sorun şu: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Anayasa
değişikliği gibi çok önemli bir değişikliği sunanların,
maalesef, daha başlangıçtan itibaren Anayasayı ihlal etme gibi
bir kararlılığıyla karşı
karşıyayız ve maalesef, bu kararlılığı bugün
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu Genel Kurul çalışmalarında da
yaşıyoruz. Bu yok hükmünde olan evraka imzası olan Sayın
Meclis Başkanı, şu saate kadar yaptığımız
tartışmalarda, bir an evvel Meclis Genel Kurulunu AKP
doğrultusunda, isteğine uygun çalışmaya sokabilmek için bir
sürü usul tartışmasına neden olmuştur. Oysa Sayın
Başkan, siz Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanısınız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, bir taraftar gibi değil, bir
siyasi partinin mensubiyetinden sıyrılarak bu Meclisi yönetmekle
yükümlüdür.
Şimdi, talep
şudur: Bu ortaya çıktıktan sonra birileri korsan dedi, çakma
dedi, Suç duyurusunda bulunacağım. dedi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Okay, size de ilave bir dakika süre veriyorum, süreniz doldu çünkü.
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) - Ne oldu o çakma diyenler, korsan diyenler, Suç duyurusunda
bulunacağım. diyenler? Şimdi onu bekliyoruz ve onun ortaya
çıkması için, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygınlığı adına bunun
araştırılması lazım, bunun
araştırılması lazım. Kim katalog imzaları, stok
imzaları, açığa imzaları Anayasa değişikliği
için Meclisin gündemine getirmiştir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı nasıl böyle bir açığa imzaya göz
yummuştur? Onun için bu araştırma önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisinin saygınlığı adına da çok önemlidir ve imza
atan milletvekilleri adına da çok önemlidir. O nedenle, ben, her şeye
rağmen, yedi imzayla verilmiş olan ve hiçbir geçerliliği
kalmayan ama bir türlü yok hükmünde olan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Hemen bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sadece selamlamanız için efendim.
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) -
bu değişiklik teklifiyle artık bundan sonraki
süreçte de Parlamentonun önüne olası sahteciliklerin
taşınabileceği ihtimaline binaen Parlamentonun bu konuda bir
tavır alması gerektiğini düşünüyorum ve önergemizin
kabulünü talep ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Okay, teşekkür ederim.
Önerinin
aleyhinde Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun efendim.
(BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün çok önemli
bir gün aslında. Tarihî görüşme ve tartışmaların,
seviyeli, sağduyulu, bilimsel, akla fikre dayalı
tartışmaların olması gereken bir günde şu
Parlamentonun görüntüsünden, Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisinin
90ıncı yıl dönümünde Tayland Parlamentosuna çevrilmesinden
hicap duyduğumu burada belirtmek istiyorum. Hicap duyuyorum Tayland
Parlamentosuna çevrilmek üzere, 90ıncı yılını
kutlarken Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisinin.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, burası Tayland
Parlamentosuyla mukayese edilecek bir parlamento değil.
Dolayısıyla, lütfen
HASİP KAPLAN
(Devamla) Şimdi, burada, dışarıda
BAŞKAN
Sayın Kaplan, lütfen
OKTAY VURAL
(İzmir) Tayland Parlamentosu!
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Evet, Tayland Parlamentosundaki görüntüler burada
yaşanıyor ve bunu dile getireceğiz.
BAŞKAN
Lütfen tartışmalara yol açacak ifadelerden kaçınalım
Sayın Kaplan, lütfen.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Kimseyi bu konuda kastetmiyorum Sayın Başkanım ama
ümitsizliğin, umutsuzluğun, haksızlığın, hak
aramamanın, işsizliğin ve yoksulluğun gerdiği bir
toplum var dışarıda arkadaşlar. Her gün şiddet
hayatın her alanında, sokakta, okulda, ailede, her yere sinmiş
durumda. Birkaç gün önce Samsunda yaşanan yumruk hadisesi bugün
Kayseride yaşandı. Sayın Enerji Bakanına, burada hepinizin
huzurunda geçmiş olsun demek istiyorum. Evet, Hükûmetin bir bakanı
yumruklu bir saldırıya uğradı bugün. Şimdi, burada,
Samsunda hemen bir gün önce menfur bir saldırı oluyor. Ne oluyor?
Kim Türkiyeyi karıştırıyor? Giresunda barajda
çalışan ve Kürt olduğu için işçilerin üzerine onlar,
yüzler, binler yürüyor. Ne oluyor? Ve Batmanda, halkın oylarıyla
seçilmiş belediye başkanı içerideyken bugün Batmanda, Batman Barış ve Demokrasi Partisi
İl Başkanı il binasını açtığı zaman
kapının altından atılmış mermiler görüyor.
Şimdi, böylesi bir toplumdan, bir yönetmeden hepiniz memnun musunuz?
Memnun olduğunuzu ifade edebilir misiniz? Peki, memnun değilseniz bu
gidişattan, bu huzursuzluktan, bu gerilimden sıkıntı
duyuyorsanız, vicdanınız sızlıyorsa, bu yöntem, bu
tartışma, bu biçim doğru mudur? Bunun doğru olup
olmadığını biraz vicdanlarımızda ölçüp tartmak
gerekiyor. Siyaset ve Anayasa
Şu Anayasa, bakın. Otuz senedir
değiştirilmeyen 12 Eylül darbe Anayasası. Dün bir paşa öldü,
68leri idam ettirmişti. Bu 12 Eylül darbe Anayasası
değiştirilemiyor, taksit taksit, perakende perakende on yedinci kez
buraya geliyor, on yedinci kez yine birkaç maddesi değişecek.
Değişmez. Bunun girişinde, daha girişinde 12 Eylülün ruhu,
12 Eylülün felsefesi, 12 Eylül darbesinin tekçiliği, 12 Eylül darbesinin
farklılıkları ve çoğulculuğu reddeden
anlayışı sinmiş. Bu Anayasanın dibacesini,
başlangıcını değiştirmeden bu Mecliste sizler
hiçbir şey yapamazsınız. Bakın, açın, okuyun, Millî
Güvenlik Konseyi dönemindeki yasalar ve uygulamalara geçici 15inci maddeyle
getirilen dokunulmazlık zırhının
2010 yılında
Meclisin kuruluşunun 90ıncı yılındayız ve
90ıncı yılında, Millî Güvenlik Konseyi döneminde
başta Anayasa olmak üzere siyasi partiler, seçim yasaları, temel
kanunlar
Altı yüz temel yasa değiştirildi, binlerce klasör
genelgeler yayınlandı ve otuz senedir biz bunun temizliğiyle
uğraşıyoruz, taksit taksit, perakende
Yok perakende
arkadaşlar, yok! Bu ülke taksit taksit kurtulmadı, bu ülkede taksit taksit
kurulmadı, bu ülkede bu Meclis taksit taksit açılmadı. Bu
ülkenin bir kuruluş, bir felsefesi vardır. Bu ülkenin İstiklal
Savaşında farklılıkları, Kürtüyle, Türküyle,
Lazıyla, Çerkeziyle verdiği mücadelenin koşulları
altında, 920de bu Meclisin İstiklal Savaşı
koşullarında açtığı ve 23te yani birkaç gün sonra
90ıncı yıl dönümünü kutlayacağımız bu Meclisi, 5
general geldi, bütün liderleri rap, rap, rap Zincirbozana çekti, rap, rap,
rap ve partilerini kapattı, Atatürkün partisi dâhil. O günleri ne çabuk
unutuyorsunuz. Hiç mi hatırınıza gelmiyor, hiç mi
yaşamadınız?
Şimdi, böyle
bir olayda geliyoruz, tartışmalarla halka bir anayasa
götüreceğiz. Ne diyeceğiz bu Anayasa değişikliğiyle?
Halka -çıkacağız karşısına- diyeceğiz ki: Ey
halkım, biz Mecliste çözemedik, 367yi bulamadık. Soruyoruz size:
Kadınlar ve erkekler eşittir. Evet mi, hayır mı
diyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Soracağız.
Ey halkım,
çocuk cinsel tacizine, istismarına evet mi diyorsunuz, hayır mı
diyorsunuz?
Soruyoruz:
Kişisel hakların kullanılmasına evet mi diyorsunuz,
hayır mı diyorsunuz?
Daha sayayım
mı kaç madde? Dalga mı geçiyoruz halkla, dalga mı geçiyoruz?
Bunlar halka sorulacak sorular mı? Bu sorular insan haklarının
temel hukukudur. İnsan haklarının hukuku, temelin hukuku,
binlerce savaş ve mücadeleden süzüle süzüle gelen bu hakların
hiçbirisi oylanmaz, referandum konusu yapılmaz. Bu haklar tescillidir. Bu
Mecliste verilen yüzlerce sözleşmeyle bu tescil edilmiş. Nasıl
çıkarsınız, halka dersiniz Erkek ve kadın eşit
midir? Nasıl sorarsınız Cinsel tacize halk karşı
mıdır değil midir? Bunu nasıl sorarsınız,
vicdanınız sızlamıyor mu? Nasıl bu maddeleri
referandum konusu yaparsınız da uzlaşmazsınız? Burada
sesinizi çıkarırsınız, birbirinize
bağırırsınız, sinirleriniz gerilince saygıda
kusur etmeye başlarsınız her gün birbirinize bakan, birlikte
görev yapanlar.
Peki,
çıkıp da şöyle birisi dese ki: Ya, şöyle bir anayasa
yapmak istiyoruz: Bütün bireylerin evrensel hak ve özgürlüklere sahip
olduğu inancını taşıyoruz. Irk, dil, din, mezhep,
cinsiyet, cinsel yönelim, etnik köken ve benzeri hiçbir ayrım
yapmaksızın herkesin eşit olduğunu kabul ediyoruz.
Farklılıklarımızı kültürel zenginliğimizin
kaynağı ve toplumsal bütünlüğümüzün harcı olarak görüyoruz
ve tüm eylemlerinde adaleti gözetmesini ve her durumda insanların hak ve
hürriyetlerini güvence altına almasını devletin temel görevi
sayıyoruz. Ebedî barış idealini taşıyan bireyler
olarak, meşru müdafaa hâlleri dışında savaşı ve
başka halkların özgürlüğüne karşı güç kullanmayı
reddediyoruz. İnsan onurunu, hukukun üstünlüğünü,
barışı, özgürlüğü ve eşitliği temel alan bir
toplumsal düzen kurmayı hedefliyor ve bu anayasayı da bu
değerlere bağlılığımızın bir ifadesi
olarak kabul ve teyit ediyoruz.
Böyle bir
başlangıca böyle bir öneri getiriyoruz. Buyurun, sizler de
çıkın, üç partisiniz, her birinizin önerisini de görelim, gelin onu
fikrî olarak tartışalım, konuşalım. Yapmayın, bu
siyaset bu kadar ucuz değil, siyaset fantezi değil, siyaset,
yönetebilme sanatıdır. Bakın, dışarısı
yönetilemiyor. Dışarıda gerilim var, dışarıda kan
var, dışarıda cenazeler var ve siz kalkıp diyemezsiniz bu
ortamda bir kısmı Anayasa değişikliği görüşürken
Ben başkanlık sistemini savunuyorum. Savunabilirsiniz elbette ki
savunun ama savunduğunuz ülkenin demokrasisi gibi parlamentonuz özgür
olacak, askerin postalı önünde hiçbir siyasetçi esas duruşa
geçmeyecek, kongresi olacak, sivil toplum örgütleri gelecek, kongrelerinde
raporlar okuyacak ve o meclis özgür ve bağımsız olarak karar
aldığı zaman o kararın karşısında hiçbir güç
durmayacak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaplan, süreniz doldu, lütfen bağlayınız.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Öyle bir yargı olacak ki bağımsız, öyle bir
bağımsız yargı ki devlet başkanı da hesap verecek.
Evet, gelin, böyle bir hukuku yaratın, sonuna kadar, değil size
başkanlık, sultanlık, ne isterseniz, ne isterseniz
Bakın,
İngilterede kraliçe var, İsveçte var, Danimarkada var, birçok
ülkede var, kraliçe var, kral var; isteyene sultanlık, isteyene
başkanlık. Yeter ki insanlarımıza nefes alabilecekleri bir
hak, hukuk, adalet ve eşitlik ve özgürlük
İşte bütün mesele
burada.
Birazdan liderler
gelecek ve yine gerilim artacak ve yine sinirler gerilecek ve yine birbirimizi
gagalayacağız. Yok çünkü dağarcığımızda hak,
hukuk, adalet adına, 72 milyon insan adına, bu ülke adına
Meclisin 90ıncı yılında söyleyecek,
dağarcığımızda üç tane bilimsel proje ve tez yok. Bu,
Meclise yakışmıyor arkadaşlar, bundan hicap duyuyoruz.
Şu Anayasa kaldığı sürece hepimiz bunun
ayıbını taşıyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Şimdi, grup
önerisi lehinde İzmir Milletvekili ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Oktay Vural.
(MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Vural,
buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, bu
görüşmelerin gerçekten bu noktaya gelişine kadar bir sevinci
paylaşma fırsatı bulamadık. Yavru vatan Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde, oradaki halkın iradesiyle
Derviş Eroğlunun Cumhurbaşkanı seçilmesini gönülden
kutluyorum. (MHP sıralarından alkışlar) Telefonlar falan
kâfi gelmiyor, Clinton da arasa, AB de para gönderse, ne yaparsanız yapın,
milletin iradesi elhak hüküm icra ediyor.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sıra Türkiyede. Turuncu devrimler bitiyor.
OKTAY VURAL
(Devamla) - İşte o bakımdan, ibret olsun diye söylüyorum: Bu
devran dönecek inşallah, bu devran dönecek. Hiçbir dayatmaya bu milletin,
Türk milletinin hiçbir dayatmaya boyun eğmeyeceğini tarih
yazmış, yavrusu da, anası da bundan sonra yazacak; bugüne kadar
yazmış, bundan sonra da yazacaktır. Türk milletini temsil eden
milletvekilleri olarak bunu sizlerle paylaşırken gururla söylüyorum,
hepinizin de aynı duygular içerisinde olduğuna inanıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Ben inanmıyorum.
OKTAY VURAL
(Devamla) Evet, eleştirilerimiz olacak elbette,
tartışmalarımız da olacak çünkü ben burada milleti temsil
ediyorum, beni buraya millet gönderdi, milletin iradesi gönderdi. Milletimin
sesi, sözüyüm ben burada, kulağıyım aynı zamanda. Bu
bakımdan, bizim hakkımıza ve hukukumuza el uzatılması
hâlinde, elbette bu konuda İç Tüzükten kaynaklanan bütün
haklarımızı koruyacağız.
Bugün bu
tartışmaları Tayvan Parlamentosuna benzetmek
Gerçekten
haksızlık olacağını düşünüyorum. Türkiye
Cumhuriyetinin Kurtuluş Savaşını yönetmiş bir Meclis
olarak elbette bu Meclisin Saddam meclisi, Esad meclisi
olmadığını ortaya koymamız da bizim görevimizdir. (MHP
sıralarından alkışlar) Susmayacağız!
Haksızlık karşısında susmayacağız,
hakkımızı isteyeceğiz, soracağız. Kim olursa
olsun, hangi sırça köşklerde, hangi rakımlı tepelerde
otururlarsa otursunlar, açıkçası bu mağrurlara karşı
elbette milletimizin söyleyeceği söz olacaktır.
Bugün burada,
şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin bir grup önerisi
Nedir grup önerisi?
Gerçekten bence önemli çünkü bir anayasa değişikliği konusunda
Anayasa değişikliği için gerekli yeter sayıyla bir teklif
verildi ve bu teklif, açıkçası, Türkiye Büyük Millet Meclisinde komisyon
tarafından bize de gönderildi. İşte, komisyona gelen teklifle
Meclise gelen teklif arasında, ikinci sahifelerinde maalesef
değişiklikler var, ikinci sahifesinde. Bugün, Sayın Mehmet Ali
Şahin -var mıydı, yok muydu imzası bilmiyorum ama-
imzası varsa aslında yönetmemesi gerekiyor. Kendi teklifini
konuşacak. Dolayısıyla Meclis Başkanının bu
teklifi görüşmemesi,
görüşmelerinde bulunmamasında fayda var. Burada görüyoruz ki
değerli arkadaşlarım, çakma imzalar var.
Şimdi,
bakın, milletvekillerine haksızlık etmeyelim.
Milletvekillerimizin burada yüz seksen dört tane imzası
bulunamayacağını iddia etmemiz mümkün değil ama bir
milletvekilinin bir imzasının bu kadar kötüye kullanılması
o milletvekilini, seçen insanlar nezdinde zedelemiştir. O bakımdan
bence en önemli konu o milletvekillerinin düşürüldüğü konumdur. Yani
yörelerine gidecek olan milletvekillerine ne diyecekler? Bu imzaları siz
mi verdiniz? Ben vermediklerini biliyorum, ispatlarım da. Evet,
ispatlarım da. Yani bununla ilgili gerçekten, bakıldığı
zaman, ikinci sahifeleri değiştirilmiş bu metinde mesela gruptan
ihraç edilmiş olanların imzasının silindiğini
görüyoruz. Değer mi buna? Ne gerek var? Ne gerek var? İşte biz
dayatma derken bunu diyoruz. Vermeyecek misiniz? Veren olacaktır ki
nitekim verdiniz ama değmez. Kaybolan ne oluyor? Meclisin itibarı ve
milletvekilinin itibarı oluyor. Nasıl cevap vereceğiz? Ne
diyeceksiniz? Gerçekten buna değer miydi acaba? Biraz önce İç Tüzük
tartışmaları yaptık. Değer mi? İki konuşma
yerine bir konuşma. Ne olurdu? Beş dakika yerine üç dakika
verseydiniz ne olurdu? On iki dakika ederdi 4 kişiye. İki dakika için
değer mi? Bir Meclis Başkanına bunları ifade etmemiz için
zemin hazırlanması değer mi diyorum ya? Bu kadar niye gözümüz
kara? Ne oldu? Hiç mi idrakten yoksun, hiç mi idrak konusunda bir
söyleyeceğimiz söz yok? Niye böyle davranıyoruz? Bir saat sonra olsa
ne olur? Bir Meclis Başkanının İç Tüzüke uymama konusunda
birkaç defa usul tartışması açmaya izin verecek bir yönetimi
olduğu zaman -size soruyorum- nasıl bu ülkede hukuku üstün
kılacağız? Hukuku üstün kılmak demek ne demektir? Hukuka
uygun hareket etmek demektir ama Meclis Başkanı hukuka uygun hareket
etmiyor.
Gerçekten,
milletvekillerinin iradesine bakın. Bütün sayfaların hepsinde,
değerli arkadaşlarım, hepsinde aynı sayıda imza var
ama sadece 2nci sayfasında -açıkçası değiştirilende-
otuz iki, mevcut olanda yirmi sekiz tane imza var,
değiştirilmiş.
Onun için,
yapılması gereken nedir? Grup toplantısına girerken
atılmıştır muhtemelen, bilemiyorum ne amaçla atıldığını
ama gerçekten Meclisin itibarı ortadan kalkmıştır.
Asıl önemlisi, bu Meclis Başkanlığına verildiğine
göre Meclis Başkanlığından komisyona gidene kadar 2nci
sayfa nasıl değişiyor arkadaşlar? Yani maazallah birileri,
Allah korusun, bizim daha önceki imzalarımızı da altına
koyup Efendim, Milliyetçi Hareket Partisi de imza verdi. diyebilirdi o zaman.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Derler, derler.
OKTAY VURAL
(Devamla) Şimdi, böyle bir ortam içerisinde değerli
arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanı kalkıyor diyor
ki: Üstünü çizeriz, ne var? diyor. Aa!
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Millet de onu çizer canım günü gelince.
OKTAY VURAL
(Devamla) Yani nasıl böyle bir hukuksuzluğu makul gösteren bir
yönetim anlayışı? Türkiyeyi hukuk mu yönetecek yoksa keyfî yöneticiler
mi? İşte, hukuku üstün kılmak, hukuka uygun olmak demektir.
Bugün geldiğimiz bu noktada gerçekten bu imzalar değerli
arkadaşlarım... Burada hodri meydan diyorum. Hiç... Değerli
arkadaşlarım, hodri meydan... Buyurun. Bu çakma imzalar
Yani irade
yukarıdan, imzalar aşağıdan. Bunun bir dayatma olduğu
açık, milletvekillerinin hür iradesiyle hazırlanmış bir
teklif olmadığı açık.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Bizim adımıza konuşma!
OKTAY VURAL
(Devamla) Şimdi yapılması gereken nedir? Bunlar belki
ağırdır, yapılması gereken eleştiri belki
ağırdır. O zaman yapılması gereken husus, bu
eleştiriler karşısında bu imzayı atan değerli
arkadaşlarımızın ne zaman bu imzayı
attıklarına ilişkin bir tatbikat yapılsın.
Öğrenelim, sadece onu. İmza onun mu, değil mi? değil.
Buyurun, gönderelim bu imzaları. Bu imza hangi tarihte
atılmıştır? O zaman gerçekten o söylendiği tarihte
atılmışsa, gerçekten burada Türkiye Büyük Millet Meclisinin hem
itibarını koruruz hem de biz, bu iddialarımızdan
dolayı o imza sahibi milletvekillerinden de özür dileme fırsatı
buluruz. Milletvekillerinden özür dilememize gerek yok, çünkü bu
milletvekillerinin haberi yok bundan, haberi yok. Haberi
olmadığı için açıkçası, haberi olmadığı
için de zannederim grup yönetiminden özür dilememiz gerekecek.
O bakımdan,
bu imzaların açığa atılmış bir imza, üstü
sonradan doldurulmuş bir imza olup olmadığının tespit
edilmesi gerekiyor iki noktadan. Meclis Başkanı olarak siz havale
ettiğiniz zaman, havale ettiğiniz evrakın altında o kadar
imzayı gördünüz mü, görmediniz mi? O imzaların içinde sizin var
mıydı, yok muydu? Ondan sonra, yoksa, sadece üstünü
imzaladıysanız bu imzalar nerede tekemmül ettirildi, hangi noktada,
bürokratta mı yoksa komisyonda mı ikmal edildi? Bunların
açığa çıkarılması gerekiyor. Aksi takdirde
Parlamentonun üzerinde bir tartışma vuku bulacaktır.
Nasıl
buraya, oy hakkı olmayan Ahmet Davutoğlunun adına imza
atıp oylamaya katılmış gibi göstermeniz nasıl Meclis
itibarını zedelemişse, bunun da açıkçası Meclis
itibarını ve milletvekillerini özellikle şahsiyeti
bakımından önemli ölçüde, bir eksiklik demeyeyim de ama tereddüt
oluşturduğunu ben düşünüyorum. Eksiklik izafe etmem doğru
değil ama milletvekillerinin her şeyden önce böyle bir imza atılmamışsa,
AKP Grubu olarak belki de bu konularla ilgili hem milletten hem Türkiye Büyük
Millet Meclisinden özür dileme fırsatı olur. Ben bu imzayı atan
milletvekillerinin gerçek iradesinin olduğunu öğrenmek istiyorum.
Bugün burada görüşeceğimiz Anayasa, ne olursa olsun, milletvekillerinin,
kanun koyucunun gerçek iradesi. Acaba bu milletvekilleri o imzayı
attıkları zaman
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Vural, size de bir dakika ek süre veriyorum, lütfen
tamamlayınız.
OKTAY VURAL
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, bu
milletvekillerimizin hangi irade için imzayı attıklarını
bilme ve milletvekillerini seçen milletimizin de bu imzaların Anayasa için
mi başka bir şey için mi atıldığını
öğrenme hakkı vardır.
Şeffaf bir
yönetim diyoruz, hukukun üstünlüğü diyoruz. İmza da bir namustur. Bu
imzanın namusuna sahip çıkmak, imzanın hangi irade için
atılmış olduğunu bilmek zannederim bu yüce milletimizin de
arzusu ve isteği olacaktır. Bu bakımdan, ben, bu imzayı
atan milletvekillerimizin gerçek iradelerinin ne yönde olduğuna ilişkin
bir tespitin yapılması, gerekirse bu konuda
Gerçekten gizli
yapılır mı, yapılmaz mı bilmiyorum ama bir trafik
hatasıdır, yol kazasıdır diyerek de yapabiliriz ama bunun
açıklığa kavuşturulması gerekiyor açıkçası.
Bu bakımdan,
bu araştırma önergesinin işleme konulmasının lehinde
oy kullanacağımızı ifade ediyor, hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Vural, teşekkür ederim.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde, aleyhinde olmak üzere, son
olarak İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk söz istediler.
Sayın
Öztürk, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisinin (10/676) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin aleyhinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önergenin
aleyhinde oluşumun nedeni, yapılan işlemi
onayladığım anlamına gelmiyor. Cumhuriyet Halk Partisinin
gerektiği şekilde takip ettiği kanaatindeyim ancak usulsüzlükler
yapılmaya devam ediliyor. Dolayısıyla bunun daha sıkı
bir şekilde sürdürülmesinde yarar gördüğümü ifade ederek sözlerime
başlamak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Anayasanın 148inci maddesinin ikinci
fıkrasında kanunların şekil bakımından
denetlenmesinde son oylamanın öngörülen çoğunlukla yapılıp
yapılmadığına, anayasa değişikliklerinin ise
sadece teklif ve oylama çoğunluğuyla ivedilikle
görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığına
bakılacağını hükme bağlamaktadır.
İç Tüzükte
ivedilikle görüşmeyle ilgili hükümler 90ıncı maddenin birinci
fıkrasında ve 128inci maddesinde yer alan hükümlerdir. Bu hükümler
kanun hükmünde kararnamelerin diğer kanun tasarı ve tekliflerinden
önce ve ivedilikle görüşüleceğine ilişkindir.
Anayasanın
175inci maddesinde Anayasanın değiştirilmesi hakkındaki
tekliflerin Genel Kurulda iki defa görüşüleceği, görüşülmesi ve
kabulünün bu maddedeki kayıtlar dışında kanunların
görüşülmesi ve kabulü hakkındaki hükümlere tabi olacağı
öngörülmektedir. Bu maddede anayasa değişiklik tekliflerinin 148inci
maddedeki ivedilikle görüşülemeyeceği yolundaki hükme
açıklık getiren bir hüküm bulunmamaktadır. Sadece kanun
tasarı ve tekliflerinden ayrı olarak iki kez
görüşüleceğinden hareketle ivedilikle görüşmenin ihlalini tek
tur görüşme hâline bağlamanın doğru
olmadığını düşünüyorum. Bugüne kadar yargı
organlarında bu yönde değerlendirmelerin yapılmış
olması da bu değerlendirmelerin anayasa koyucunun amacına uygun
düşmediği kanaatindeyim.
Değerli
milletvekilleri, anayasalar bütün toplumu kucaklayacak biçimde olabildiğince
geniş bir uzlaşıyla kabul edilmelidir. Yapılan
değişikliklerin hem toplumsal mutabakatı ortadan
kaldırmaması hem de kurucu iktidar
tarafından ortaya konulan anayasal düzenin iskeletine zarar
vermemesi gerekir. Bunun içindir ki, anayasa koyucu, anayasa değişikliklerinin
ivedilikle görüşülmemesi gerektiğini ortaya koymuştur.
Durum böyleyken,
getirilen Anayasa Teklifinin görüşmelerine Genel Kurulun ilke olarak
çalışmadığı pazartesi günü başlanması ve
hafta sonları devam edilmesi, hazırlanırken, yüksek yargı
dâhil, bilim insanlarının görüşlerinin alınmaması,
kamuoyuyla paylaşılan kaygı ve endişelere itibar
edilmemesi, Genel Kurulun olağan
çalışma saatleri dışında görüşmelerin on birden
program tamamlanana kadar sürdürülmesi, maddeler üzerindeki kişisel söz ve
değişiklik önerge haklarının iktidar grubuna mensup milletvekilleri
tarafından engellenmesi, biraz önce açılan usul
tartışmasında olduğu gibi Sayın Başkanın
bugüne kadar teamüldeki uygulamanın aksine usul
tartışmasında 2 kişiye söz vermesi gibi tespitler, Anayasa
Değişiklik Teklifinin Anayasaya aykırı bir biçimde
ivedilikle görüşüldüğünü ortaya koymaktadır. Nitekim, AKP Grubu
Başkan Vekili Sayın Canikli, 88inci Birleşimde, yani bugün,
görüşmelerin hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesini
istediklerini itiraf etmiştir. Tutanakları açıp bakabilir. Bu
durumun Genel Kurulun uygun göreceği değişikliklerin usul
yönünden iptali sonucunu doğurabileceği uyarısını
yapmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakan bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda başlayacak görüşmelerde tasarıyla ilgili
esaslı bir değişiklik olmayacağını ifade
etmiştir. Teklif değil, tasarı ifadesini kullanmasına
dikkatlerinizi çekmek istedim. Dikkatlerinizi çekmek istediğim bir
diğer husus daha var:
Sayın
Başbakanın daha görüşmeler başlamadan Türkiye Büyük Millet
Meclisi adına Genel Kurulda esaslı bir değişiklik
olmayacağını söylemesi siz değerli milletvekillerinin
iradelerine büyük bir saygısızlık olmuyor mu?
Değerli
milletvekilleri, ayrıca, Sayın Başbakan, Anayasada
düşünülen değişikliklerin burada yapılanlardan ibaret
olmadığını söylemektedir. Seçimlere giderken Anayasada
yapmak istedikleri köklü değişikliklerin neler olduğunu millete
anlatacaklarını ve bunu yapmak için yetki isteyeceklerini söylüyor.
Bu beyanatıyla Sayın Başbakan, grubunda değişiklikleri
yetersiz görenlere Sabırlı olun ve beni izlemeye devam edin. demek
istemektedir; anayasal sistem konusunda başka düşüncesi olanlara da
Siz de sabırlı olun, bu paketi destekleyin, sizin isteklerinize de
sıra gelecek. demek istemektedir. Sayın Başbakan yapmak isteyip
de bugün yapamadığı değişikliklerin neler
olduğunu, düşündüğü ideal anayasanın ne olduğunu bu
millete zaman geçirmeden açıklamalıdır. Aslında,
perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Sayın Başbakanın
ideal anayasasının ne olduğu o kadar sır değildir.
Hele Anayasa Mahkemesinin yapısı bir değişsin, ondan sonra,
Anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerinin
doğrudan değiştirilmesine sıra gelecektir.
Değerli
milletvekilleri, demokrasi, hukuk devleti ve insan haklarının
güvencesidir. Güçler ayrılığı işliyorsa hukuk devleti
vardır. Hukuk devleti varsa demokrasi vardır. Güçler
ayrılığının yok edilmesine ve yargı
bağımsızlığının ortadan
kaldırılmasına göz yummak, hukuk dışı bir
yönetime boyun eğmek demektir.
Değerli
milletvekilleri, biraz önce, yine, AKP Grubu Başkan Vekili bu kürsüden
işsizlikle ilgili olarak bazı rakamlar dile getirdi ve sadece
Türkiye'de istihdamın yapısal durumuna değinerek tarımdan
bir kopuş olduğunu ve dolayısıyla bu kopuşa sistemin,
ekonomik sistemin çözüm ürettiği ve bir şekilde diğer
sektörlerde istihdam edildiği anlamına gelen sözler ifade etti. Bir
kere şu tespiti yapmak durumundayız: Tarımdan ayrılanlar,
tarımda karnı doymadığı için ayrılanlardır,
yoksa başka sektörde iş olduğu için, daha iyi koşullarda
iş olduğu için o sektörlere gidenler değillerdir.
Şimdi,
milletimizin, rakamların çarpıtılmasına izin vermemesi
açısından, 2002 yılı sonu istihdam rakamlarını
2009 yılı sonu istihdam rakamlarıyla dikkatlerinize sunmak
istiyorum: 2002 sonunda 21 milyon 354 bin kişi istihdamdaymış,
2009 yılında, sonuna geldiğimizde 21 milyon 277 bin kişinin
istihdamda olduğunu görüyoruz. Ne olmuş? Yedi yılda 77 bin
istihdamımız azalmış, oysa hükûmetler her yıl iş
gücüne katılan 600-650 bin yeni kişiye iş yaratmak
zorundadır. Peki, AKP Hükûmeti -hadi son yılını diyelim ki
krize bağladı- yedi yılda ne yapmış? Yani yedi
yılda bir tek istihdam yaratamamış ve 77 bin kişi
azalmış. Peki, işsiz sayısı neymiş 2002 sonunda?
2 milyon 464müş, 2009 sonunda ne olmuş Sayın Canikli? 3 milyon
471 bin.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Tarım dışı ne olmuş?
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) Kaç kişi artmış işsiz sayısı?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Tarım dışında ne kadar
olmuş?
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) 1 milyon 7 bin.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Tarım dışı
Tarım
dışı
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) - İşsizlik oranı neymiş? 10,3; 10,4e
çıkmış. Tarım dışı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztürk, sizin de süreniz doldu. İlave süre veriyorum bir
dakika, lütfen tamamlayın.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) Peki Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Tarım
dışı işsizlik oranı 14,5tan 17,4e
çıkmış. İş gücüne katılma oranı 49,6dan
47,9a düşmüş. Burada, her bir puanın düşüşü 520 bin
işsizin saklanması anlamına gelmektedir. Tarımda 2 milyon
204 bin kişi işini kaybetmiş. Sanayide ne istihdam
yaratabilmişsiniz? Sadece, yedi yılda 176 bin kişiye yeni
istihdam imkânı yaratabilmişsiniz. Rakamların çarpıtılmaması
için bu rakamları sizlerle ve milletimle paylaşmak istedim.
Hepinize tekrar
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, oylamadan evvel yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama istiyorsunuz.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisiyle ilgili görüşmeler tamamlandı.
Oylamaya
geçeceğim ancak ondan önce bir yoklama talebi var.
Yoklama talebinde
bulunan milletvekili arkadaşlarımın isimlerini tespit ediyoruz:
Sayın Anadol, Sayın Özyürek, Sayın Mengü, Sayın Gök,
Sayın Özdemir, Sayın Arıtman, Sayın Coşkunoğlu,
Sayın Emek
HALUK İPEK
(Ankara) Sayın Başkan, Medeni Kanun 2nci maddeyi bundan sonra göz
önünde bulundurun. Medeni Kanun 2nci madde: Hakkın kötüye
kullanılması.
BAŞKAN -
Sayın Özkan, Sayın İçli, Sayın Köse, Sayın Ergün,
Sayın Tüzün
HALUK İPEK
(Ankara) - Daha önceden uygulanmış Başkanım, Medeni Kanun
2nci madde.
BAŞKAN -
Sayın Yıldız, Sayın Ağyüz, Sayın Oksal,
Sayın Keleş, Sayın Paçarız, Sayın Güner, Sayın
Akıncı, Sayın Arat, Sayın Yalçınkaya, Sayın
Bingöl, Sayın Ekici.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, yoklama yapacağız.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IV.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/676) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
19/4/2010 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisinin önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Değerli
milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.42
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 17.04
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih
METİN (Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN -
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır;
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım
.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, biraz başınızı kaldırın
da dinleyin, burada milletvekili konuştuğu zaman sesini duyun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Türkiye Büyük Millet Meclisi açılırken
Başkan bir şeyler söylüyor. Söz versin , ondan sonra konuşun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şimdi, diyorum ki biraz önceki usul
tartışmasına baktınız mı? Hiç örnekleri var
mıdır?
BAŞKAN
Baktım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ne zaman olmuş?
BAŞKAN
Göndereyim mi size?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yok, orada okuyun, millet duysun.
BAŞKAN
Sayın Genç, bu konuyla ilgili madde gerekçesini getirttim. Lehte veya
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, şimdiye kadar
BAŞKAN
Dinler misiniz lütfen.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Peki, dinleyeyim efendim.
BAŞKAN
Lehte veya aleyhte sadece birer kişi konuşabilecektir. Başkan
gerekli görürse lehte ve aleyhte olmak üzere birer kişiye daha söz
verebilir. Gerekçe bu şekilde.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama bakın, bugüne kadar hep uygulama 2 kişiydi. Zaten
bunun mantığı da böyle.
BAŞKAN
Anayasa Komisyonundan da bu şekilde geçmiş ve 13/2/1973 tarihli
56ncı Birleşimde bu İç Tüzük kabul edilmiş ve şu anda
numarası değiştiği hâlde aynı madde devam ediyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, bugüne kadar bunu ilk uygulayan sizsiniz çünkü orada
Yani bunun bir mantığı da var.
M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) Sana öğretmek zorundalar mı?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Usul tartışmasında en azından 2 kişi
lehte, 2 kişi aleyhte olursa olay aydınlanır ama 1 kişi
BAŞKAN
Sayın Genç, ben de tereddüt ettim ama
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani, şurada, bizim istediğimiz, bakın, ya
doğru yapılsın
Bundan sonra zaten bu Meclisin
çalışmasına azami ambargo konuluyor. Bizim orada
konuşmalarımız
Geçen, Sadık Yakut geldi, birinci
sırada benim sözüm vardı, vermedi, başkasına geçti.
BAŞKAN
Sayın Genç, gerekçeyi okuduğumda uygulamamın doğru
olduğu kanaatine vardım.
Teşekkür
ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani olmaz ki!
BAŞKAN
Okutuyorum:
4.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun
çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 498 sıra
sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
Sayı: 654 19/4/2010
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 19.04.2010 Pazartesi günü (bugün) yaptığı toplantıda
siyasi parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
Kısmında yer alan 497 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin bu kısmın 5 inci
sırasına alınması, Bastırılarak
dağıtılan ve Gelen Kağıtlar Listesinde Yayımlanan
498 sıra sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısının
48 saat geçmeden Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler Kısmının 6 ncı
sırasına alınması, diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
haftalık olağan çalışma günlerinin dışında
aşağıda tarihleri belirtilen Pazartesi, Cuma, Cumartesi ve Pazar
günlerinde de toplanması ve aşağıda belirtilen saatlerde
çalışması, bu birleşimlerde Gündemin Kanun Tasarı Ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
Kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,
20 ve 27 Nisan
2010 Salı günkü birleşimlerde Sözlü Soruların
görüşülmemesi,
Genel Kurulun;
19 Nisan 2010
Pazartesi günkü (bugün) birleşimde 497 sıra sayılı kanun
teklifinin 2 nci maddesinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
20 Nisan 2010
Salı günü saat 15.00'te toplanması ve bu birleşimde 497
sıra sayılı kanun teklifinin 5 inci maddesinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
21 Nisan 2010
Çarşamba günü saat 11.00'de toplanması ve bu birleşimde 497
sıra sayılı kanun teklifinin 8 inci maddesinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
22 Nisan 2010 Perşembe günü saat 11.00'de
toplanması ve bu birleşimde 497 sıra sayılı kanun
teklifinin 11 inci maddesinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
24 Nisan 2010 Cumartesi günü saat 12.00'de
toplanması ve bu birleşimde 497 sıra sayılı kanun
teklifinin 15 inci maddesinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
25 Nisan 2010 Pazar günü saat 12.00'de
toplanması ve bu birleşimde 497 sıra sayılı kanun
teklifinin 18 inci maddesinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
26 Nisan 2010 Pazartesi günü saat 11.00'de
toplanması ve bu birleşimde 497 sıra sayılı kanun
teklifinin 22 nci maddesinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
27 Nisan 2010 Salı günü saat 15.00'te
toplanması ve bu birleşimde 497 sıra sayılı kanun
teklifinin 25 inci maddesinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
28 Nisan 2010 Çarşamba günü saat 11.00'de
toplanması ve bu birleşimde 497 sıra sayılı kanun
teklifinin 27 nci maddesinin oylamasının
sonuçlandırılmasına kadar,
Belirlenen günlük
çalışmalara devam edilmesi, ayrıca yukarıda belirtilen
birleşimlerde gece 24.00'te günlük programların tamamlanamaması
halinde günlük programların tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam edilmesi,
498 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının İçtüzüğün 91.
maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki
cetveldeki şekliyle olması,
Önerilmiştir.
498 Sıra
Sayılı
Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısı (1/806)
Bölümler Bölüm
Maddeleri Bölümdeki
Madde
Sayısı
1. Bölüm 1
- 26 26
2. Bölüm 27-50
(Mad.46;
2.Fıkra (a) bendi, 3. Fıkra; Geç.Mad.1) 27
Toplam
Madde Sayısı 53
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin
lehinde olmak üzere Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın söz
istediler.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, burada 498 sayılı
kanunun, temel kanunun görüşülmesi gündemde yok ama
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Dağıtıldı,
dağıtıldı Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Gündemde yer almamış.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gündeme girmemiş.
OKTAY VURAL
(İzmir) Gündeme girmeyen bir konuyu nasıl biz burada müzakere
edeceğiz? Bunu bir tezekkür eder misiniz Başkanlık olarak.
BAŞKAN Bu
sırada arkadaşımızın
OKTAY VURAL
(İzmir) Ama efendim, belki değiştireceklerdir önerilerini
yani
BAŞKAN
Nedir Sayın Elitaş konu?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, sizin
Başkanlığınızda yapılan Danışma Kurulu
toplantısında, ben arkadaşlara, 498 sıra sayılı
Kanun Tasarısının iki bölüm hâlinde temel yasa olarak
görüşülmesini teklif ettim, basılıp
dağıtılıp dağıtılmadığıyla
ilgili bilgi aldım, dağıtıldığını ifade
ettiler. Dağıtıldığından dolayı bu gündemin
ön sırasına çekilmesinde herhangi bir sakınca yoktur efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Dağıtılmış olsa buraya girer
efendim. Yani, bu gündem, Meclisin Genel Kurulunun Gündem
kitapçığına girmesi için
BAŞKAN
Dağıtılmış olması kâfi olmuyor mu?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Girmemiş efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, basılıp
dağıtılması kâfi efendim. Bundan önce daha örneklerimiz
var, onu uyguladık.
BAŞKAN
Bildiğim kadarıyla uygulama da bu şekilde, daha önce de
dağıtılmış olması hâlinde
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Siz
bilmiyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim, yukarıdaki Öneri bölümünde, Sayın Vural,
Bastırılarak dağıtılan ve Gelen Kâğıtlar
Listesinde Yayımlanan 498 sıra sayılı Veteriner Hizmetleri,
Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısının 48 saat geçmeden Gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının
6 ncı sırasına alınması, diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi ibaresi var.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gündeme alınmayan bir kanununu siz burada programa
koyamazsınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bastırılıp
dağıtılan diyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, nerede?
BAŞKAN
Efendim, dağıtılmış, sadece kırk sekiz saat
geçmeden gündeme alınması burada oylanıyor. O nedenle bir
İç Tüzüke aykırı hususun olmadığı kanaatindeyiz.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Dağıtılmış mı?
BAŞKAN
Dağıtılmış efendim,
dağıtılmış.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, böyle bir kırk saatle ilgili
bir şey
BAŞKAN
Yukarıda efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) İlk başta
BAŞKAN
Öneri diye başlıyor ya
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet.
BAŞKAN
Orada.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Gelen kâğıtlarda yayımlanmış mı
Sayın Başkan?
BAŞKAN
Yayımlanmış efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ne zaman yayımlanmış?
BAŞKAN
Sayın Genç, yayımlanmış.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ne zaman yayımlanmış, bilelim canım.
BAŞKAN
Efendim, benim yanımda yok, ilgili arkadaşlarımız size
gönderirler.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, Internetten baktık, yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, hangi gelen kâğıtlarda
yayınlanmışsa izah edilsin efendim.
Yayınlanmamışsa nasıl gündeme alacaksınız?
BAŞKAN
Şimdi dağıtacaklar arkadaşlar, şimdi
dağıtıyorlar. (AK PARTİ sıralarından
Dağıtılmış. sesleri)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Şimdi dağıtılıyor olur mu?
RECEP TANER
(Aydın) Keyfî uygulama oluyor Sayın Başkan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Olmaz Sayın Başkan!
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Dağıtılmış.
Dağıtılmış efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Nerede peki?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Bastırılıp
dağıtılmış.
BAŞKAN
Efendim, burada dağıtılmaz ki, sizin odalarınıza gider
bunlar. Ama arzu eden arkadaşlarımıza ilgili
arkadaşlarımız getirsinler, şimdi getirirler size.
RECEP TANER
(Aydın) Dağıtılmadan
dağıtılmış diyemezsiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Değerli arkadaşlarım, bastırılıp
dağıtılmış. Odalarınıza gitmiştir, siz
buradasınız, sabahtan beri çalışıyorsunuz, birden
beri.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, bunu sorgulamak bizim görevimiz herhâlde.
BAŞKAN
Gayet tabii göreviniz, ben de cevap vermeye çalışıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Mesela gelen kâğıtlarda yayımlanmamışsa
ne yapacaksınız?
BAŞKAN Size
gönderiyorum şimdi, tamam
Peki,
teşekkür ederim duyarlılığınız için.
OKTAY VURAL
(İzmir) Aynı duyarlılığı sizin göstermeniz
lazım benim adıma.
BAŞKAN
Tamam, beraber gösteririz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ama ben sizin adınıza gösteriyorsam o doğru
değil.
BAŞKAN
Sayın Vural, çok teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bir de Sayın Başkanım, biraz önce okunan önerge
biraz sonra konuşulacak ama önceden ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN
Grup önerisini mi kastediyorsunuz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Özel gündemle Anayasa görüşmesini yapıyorsunuz. Bu
doğru değil. Emredici hükümler olmadığı müddetçe genel
hükümlere göre çalışması gerekir. Siz bugün özel gündemle
çalışma takvimi sağlayan bir önergeyi yürürlüğe
koyuyorsunuz. İç Tüzükümüzün 50nci maddesine göre özel gündem, İç
Tüzükün emredici hükümleri gereğince olanlarda özel gündem
oluşturulur. Bugün bu çalışma şekli, özel gündem
belirlenmesi hükmündedir. Anayasa gibi bir konuda özel gündem belirlenmesi,
Anayasanın hazırlanması ve görüşülmesinin ruhuna
aykırıdır, bunu ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN
Peki, Sayın Vural, açıklamanız tutanaklara geçti.
Ben,
Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydını, lehinde olmak
üzere önerilerinin, konuşmak için kürsüye davet ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır
Sayın Aydın.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; AK PARTİ grup önerisinin lehinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, geçtiğimiz hafta vermiş olduğumuz grup
önerimizle Meclisin bugün de toplanması
kararlaştırılmış sizlerin yüksek oylarınızla
ve bugün de yine Danışma Kurulu toplanmış,
Danışma Kurulunda gruplar arasında oy birliği
sağlanamadığından, öğleden sonra saat 1den beri
diğer grupların grup önerileri konuşuldu,
tartışıldı ve oylandı.
Şimdi, AK
PARTİ olarak bizler de bugün bir grup önerisiyle,
halkımızın bizden çok acil olarak beklediği ve Türkiye'nin
önündeki demokratikleşme noktasındaki engellerin ortadan
kaldırılması, demokrasimizin geliştirilmesi, temel hak ve
hürriyetlerin en üst düzeyde bu ülke insanına hak ettiği şekilde
yaşatılabilmesi adına özlemle beklenen bir Anayasa
değişikliği paketini getirdik. Tabii gönül arzu ederdi ki, inşallah,
tamamını bir şekilde değiştirelim, hep birlikte o da,
uzlaşı, mümkün mertebe yüksek uzlaşıyla da. Ancak şunu
görüyoruz: Hakikaten halkımızda çok büyük bir uzlaşı var,
kamuoyunda bu konuda büyük bir konsensüs var, ancak sabahtan beri bir türlü
anlam veremediğim, gruplarımız, muhalefet partilerine ait gruplarımız
bu süreci tıkamak adına bizatihi, Medeni Kanunun 2nci maddesinde
belirtildiği gibi, hakkın suistimaline yol açabilecek şekilde,
olur olmadık usul tartışmalarıyla ya da başka birtakım
engellemelerle bu süreci tıkamaya çalışmaktadır ancak
halkımızın bu beklentisi uğruna bizler de inşallah,
getirmiş olduğumuz grup önerimizle birlikte, 28 Nisan Çarşamba
günü saat 11.00den başlayıp bitimine kadar ilk, birinci tur
görüşmeleri bitirmek üzere bir çalışma takvimi belirledik.
Değerli
arkadaşlar, bu çalışma takvimine göre, bugün, inşallah, 497
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmamıza devam
edeceğiz.
RECEP TANER
(Aydın) Tamamlanmasından kasıt ne Ahmet Bey?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Yine, aynı şekilde, 20 Nisan 2010 Salı günü 15.00te
toplayarak 5inci maddenin bitimine kadar, 21 Nisan 2010 Çarşamba günü
11.00de toplanması ve 8inci maddenin bitimine kadar, 22 Nisan 2010
Perşembe günü saat 11.00de toplanarak 11inci maddenin bitimine kadar, 24
Nisan 2010 cumartesi ve pazar günleri de çalışacağız-
Cumartesi günü 12.00de toplayarak 15inci maddenin
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Enerjiniz yetmez, enerjiniz.
AHMET AYDIN
(Devamla) -
bitimine kadar, 25 Nisan 2010 Pazar günü saat 12.00de toplanarak
18inci maddenin bitimine kadar, 26 Nisan Pazartesi günü 11.00de toplanarak
OKTAY VURAL
(İzmir) Emrin olur!
AHMET AYDIN
(Devamla) -
22nci maddenin bitimine, 27 Nisan Salı günü 15.00te
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Başka bir emriniz var mı!
AHMET AYDIN
(Devamla) -
toplanarak 25inci maddenin bitimine kadar, 28 Nisan 2010
Çarşamba günü de saat 11.00de toplanmak suretiyle 27nci maddenin
oylamasının sonuçlanmasına kadar hep birlikte, burada,
inşallah, Türkiye'nin hayrına olabilecek, ülke
insanımızın hayrına olacak güzel çalışmaları
sergileyeceğiz. Ben bu çalışmaların şimdiden
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, önergenin aleyhinde olmak üzere, Mersin
Milletvekili ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın
Mehmet Şandırın söz talebi var.
Kendilerini
kürsüye davet ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Şandır, sizin de süreniz on dakika efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. AKP Grubunun
vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde söz aldım.
Değerli
milletvekilleri, hazırlanış usulünün yanlış
olduğunu, içeriğinin Türkiye'nin geleceği açısından
tehdit ve tehlike teşkil edeceğini iddia ettiğimiz, ifade
ettiğimiz Anayasa değişiklik teklifinin Meclis Genel Kurulunda
bu hafta içerisinde AKPnin grup önerisiyle alınmasına
karşı çıkacağız. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak biz, bu değişiklik teklifine usulden ve esastan
karşı çıkacağız, muhalefet edeceğiz. Bunu çok
baştan, çok net, çok açık ifade ediyoruz. İç Tüzükün bize
verdiği, muhalefet partilerine veya her partiye verdiği
imkânları kullanarak burada bu yasa değişiklik teklifine sonuna
kadar muhalefet edeceğiz ve İç Tüzükün verdiği imkânları
kullanacağız. Dolayısıyla, bunu bilerek, burada
değerli sözcülere, muhalefet partileriyle ilgili değerlendirmelerinde
bu hususu bilerek konuşmalarını tavsiye ederim.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle şunu söylemem gerekir: Sayın Grup
Başkan Vekilimiz Oktay Vuralın ifade ettiği gibi, İç
Tüzükün 50nci maddesinde özel gündem oluşturulması hâlinde belli
bir sürede sonuçlanması gereken konuları alabilirsiniz. Eğer
özel gündem değilse böyle süreyi belirsiz hâle getirebilmek İç
Tüzüke aykırı olur.
Şimdi, AKP
milletvekillerine yani iktidar partisi, bu önerinin sahibi olan siyasi parti
grubunun milletvekillerine de ifade ediyorum: Bitime kadar usulü her
şeyden önce insan onuruna aykırı bir husus. Ne demek bitime
kadar? Bitmezse ne yapacağız arkadaşlar?
HALİL
MAZICIOĞLU (Gaziantep) Devam edeceğiz.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Ne zamana kadar?
HALİL
MAZICIOĞLU (Gaziantep) Bitene kadar.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Böyle bir usul var mı? Böyle bir usulü siz
kendinize hak görüyor musunuz? Böyle bir şey olur mu?
Değerli
arkadaşlar, zannediyorum yaptığınız işin
ciddiyetinin ve millete karşı olan sorumluluğunuzun idrakinde
değilsiniz. Yani Anayasa gibi çok temel bir kanunda değişiklik
yapıyorsunuz, bu değişikliği yaparken uzlaşma
aramıyorsunuz, böyle bir gayret göstermiyorsunuz, hatta bunu çok da
gerekli görmediğinizi çok açık, net, en üst düzeyde ifade
ediyorsunuz. Üç gün süre verdik, görüşlerinizi bildirirseniz bildirin,
bildirmezseniz siz bilirsiniz. diyen Sayın Başbakan, zannediyorum
sizin de Başbakanınız.
Uzlaşma
aramayarak bu milletin hukukunu değiştirmek, böyle bitime kadar
gibi bir dayatmayla, bir zorlamayla, bir metazoriyle, yani milletin hukukunu
hukuksuzlukla, hukuku zorlayarak değiştirmek, inanın ki ne bu
Meclise yakışıyor, ben size de yakıştıramıyorum.
Bu sebeple, her
defasında uyardığımız, her defasında Lütfen
diye başlayarak uyardığımız AKP Grubunun grup
yöneticilerini bu bitime kadar hususunu gözden geçirmeye davet ediyorum bir
defa daha.
Değerli
arkadaşlar, geçen gün saat dörtte gidildi bu Meclisten. Şimdi
ayın 28ine kadar, yaklaşık on gün, on bir gün, bu tempoda
bitime kadar çalışmayı bu Meclise dayatmak ve buna, işte,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak Sayın Başkanın
itiraz etmemesi kabul edilebilinir bir husus değil.
Bu sebeple, biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu öneriye hayır oyu vereceğiz.
Bu öneri, görüşülecek olan bu kanunun selameti açısından, önemi
açısından, anlamı açısından bir çelişkidir.
Değerli
milletvekilleri, yedi buçuk yıldan bu yana iktidardasınız. Bu
millete verilmiş sözünüz var. Anayasayı
değiştireceğinize dair bu millete söz verdiniz. Yedi buçuk
yıl beklediniz, bir adım atmadınız. Dönemin sonuna geldik,
seçimin önündeyiz, bu aceleciliğin anlamı ne? Yani, şu Anayasa
değişikliğine uzlaşarak hazırlanılsa,
tartışılsa, toplumun tüm kesimlerinin katkısı
alınsa, birlikte hazırlanılsa ve şu Genel Kurulda bu
tartışmalar olmadan kanunlaştırılsa daha
şık, daha güzel, daha yakışır olmaz mı? Ama niye?
Komisyonda gecenin saat üç buçuğuna kadar çalışıyorsunuz.
Şimdi, bugün, muhtemel, yine üç buçuk, dörtte biter bu oylamalar. Bunda ne
hayır var? Bunda ne hayır var arkadaşlar?
Değerli
milletvekilleri, bakınız size bir şey söyleyeceğim. Tabii
hitabım size değil, siz, gerçekten bir arkadaşımız
Baskı altındasınız: deyince itiraz ettiniz ama, sizin
itiraz edecek hâliniz yok, ne diyorlarsa onu yapıyorsunuz.
MUSTAFA CUMUR
(Trabzon) Kendi adına konuş.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) - Ama millet vicdanında mahkûm
olacaksınız. Bakınız, size bir husus
açıklayacağım.
Değerli milletvekilleri
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Bu üslup size yakışmıyor Sayın
Şandır.
BAŞKAN
Lütfen, sayın milletvekilleri
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakın, burada ne
yaparsanız yapın, hangi gerekçeyle hangi eylemi ortaya
koyarsanız koyunuz, bir mecburiyetiniz var. O nedir? Toplumun huzurunu
bozmamak. Anayasanın 2nci maddesini açıp okumanızı
tavsiye ederim. Toplumun huzurunu bozmamak mecburiyetindesiniz,
dayanışmayı ayrıştırmaya dönüştürmemek
mecburiyetindesiniz, adalet duygusunu yaralamamak mecburiyetindesiniz. İç
Tüzüke uymayarak, bir uzlaşma aramayıp bir gerginlik ortamında
Yani, biraz önce yaşanan tartışmaları hak görüyor musunuz,
yakışır buluyor musunuz? Şimdi, tekrar ifade ediyorum:
Toplumun huzurunu temin etmekle sorumlu olan Parlamento ve başta iktidar
partisi grubu olarak sizler, milletvekillerine bu dayatma içerisinde, Türkiye
Büyük Millet Meclisine bu dayatma içerisinde bir hukuk oluşturmak
yetkisini nereden alıyorsunuz? Bunda hangi faydayı görüyorsunuz
değerli milletvekilleri?
Bakınız,
Anayasa değişiklik teklifini burada usulden ve esastan
sorgulayacağız. Ama bu Anayasa değişiklik teklifinin
görüşülmesinin gündeme alınması da bir hukuki işlem. Bu
hukuki işlem de, Anayasanın değiştirilemez,
değiştirilmesi teklif edilemez 2nci maddesine göre, toplumun
huzurunu bozan, işte ayrışmaya sebep olan ve gerçekten İç
Tüzük ihlalleriyle gerçekleştiği için de adalet duygusunu yaralayan
bir süreçte gerçekleşiyor. Bunun sonucundan hayır beklemek mümkün mü?
Ama tekrar soruyorum: Nedir mecburiyetiniz? Yedi buçuk yıl bekledikten
sonra, ille bu kadar dar zamanda, bu kadar tartışarak görüşmeye
mecburiyetiniz ne?
Değerli
milletvekilleri, Türkiyenin gündemi bu değil. Sizi
vicdanlarınızla baş başa bırakıyorum. Türkiyenin
gündemi, böyle gece yarılarına kadar çalışarak
Anayasayı değiştirmek değil. Türkiyenin gündemi sokaklar.
Sokaklarda işsizlik, yoksulluk
Toplum bir cinnet içerisinde.
Farkında mısınız, insanlık sokaklarda sürükleniyor.
Teslim oldum diyene, kafasına kurşun sıkılıyor.
Farkında mısınız, toplum, sebebi kendine ait, önüne geleni
yumrukluyor. Bu sonucun sorumlusu siyaset değil mi? Siyasi iktidar
değil mi? Evet, Kayseride yaşanan hadiseyi hiç kabul edebilmek
mümkün değil.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Geçmiş olsun...
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) - Geçmiş olsun, ama niye geçsin? Hiç olmasa daha iyi
değil mi değerli arkadaşlarım? Niye oluyor? Niye oluyor?
Niye?
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Niye soruyorsunuz?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Bunu kendinize bir sorun, bu ülkeyi siz yönetiyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Şandır, süreniz doldu. Size de bir dakikalık ek süre
veriyorum, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
KADİR URAL
(Mersin) İktidar sizsiniz, size soruluyor, Bunlar niye oluyor? diye
size soruluyor, size!
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Bu iktidar
KADİR URAL
(Mersin) Niye olduğunun cevabını verin!
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Bu iktidar millete karşı sorumluluğunun
gereğinin idrakinde değil.
KADİR URAL (Mersin)
Ya, Sayın Başkan, sen de bize dönüyorsun, öbür tarafa dönsene!
BAŞKAN
Hepinize söylüyorum.
KADİR URAL
(Mersin) Niye bize dönüyorsun, dönsene öbür tarafa!
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Siz tribünde misiniz? Tribündeki seyirci misiniz siz?
Bu ülkenin sokaklarında Türkiye'ye yakışmaz, zamana
yakışmaz gelişmeler oluyor.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Keşke Meclis Başkanı bu duruma düşmeseydi!
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Ama siz temenniden öte, tespitten öte bir şey
söylemiyor-sunuz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hiçbir Meclis Başkanına bu yapılmadı!
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Geçmiş olsun. desek neyi değiştiriyor
Sayın Bakan? Türkiye Cumhuriyeti devletinin bakanına bugün yumruk
atılıyor, bir siyasi partinin genel başkanına yumruk
atılıyor, cevaben 2 tane polis şehit ediliyor; bunu içinize
nasıl sindiriyorsunuz? İşsizliği ne yapacaksınız?
Yoksulluğu ne yapacaksınız? Bunları
tartışmayacaksınız, buraya gelip bu dar zamanda, Anayasa
gibi bir temel konuda hiç uzlaşma aramadan, bu gerginlikle temel hukuk
oluşturacaksınız. Böyle bir hakkınız yok,
yaptığınız şey meşru değildir. (MHP
sıralarından alkışlar) Çünkü Anayasanın 2nci
maddesine göre, milletin huzurunu kaçırıyorsunuz, milleti
ayrıştırıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Şandır, ek süreniz de doldu.
Çok teşekkür
ederim.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN
Selam mı vereceksiniz?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Evet.
BAŞKAN
Peki.
Sadece Genel
Kurulumuzu selamlamak için kendisine söz verelim.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Değerli milletvekilleri, sizi uyarıyoruz.
Bakın, bu günler geçer, yarın vicdanlarınızla baş
başa kalırsınız ve sonuç itibarıyla bugün bu
yapılan yanlışın bedelini çocuklarımız öder,
gelecek nesiller öder. Eyvah! demenin hiç kimseye bir faydası yok.
Onun için, biz bu
yapılanların doğru olmadığını, milletin
hayrına olmadığını düşünüyor ve bu gündemi bize
dayatan bu öneriye Hayır. diyoruz.
Bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisinin, şimdi, aleyhinde olmak üzere
Eskişehir Milletvekili arkadaşımız Sayın Tayfun
İçlinin söz talebi var, kendisini kürsüye davet ediyorum.
Sayın
İçli, sizin de on dakika süreniz.
Buyurun.
RECEP TANER
(Aydın) Lehte konuşma vardı Sayın Başkan... Bir
keyfî uygulama daha!
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, sizleri saygıyla selamlıyorum. Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanlığı önerisinin aleyhinde
söz aldım.
Değerli
arkadaşlarım, AKP grup önerisine baktığınızda,
Anayasa teklifinin bugün görüşülmesi isteniyor ve bugün 2nci maddenin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmaların devam
etmesini istiyor AKP Grubu. Peki, bu grup önerisi, değerli
arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul
edildi mi? Daha görüşüyoruz. Doğrudur, AKPnin sayısal
çoğunluğu vardır, bu grup önerisi buradan çıkacaktır
ama şu skandal nedir? Gizli oy kabinleri, oy sandığı burada
ve Sayın Meclis Başkanı da orada otuyor; bu bir skandaldır.
Bu, yasama organına yapılmış çok büyük bir
nezaketsizliktir. Yani, bir grup önerisi daha görüşülmeden, oylanmadan,
sanki kabul edilmiş gibi gizli oylamaya ilişkin kabinler orada yer
almış. E peki, normal, bu pazartesi günü çalışmayı biz
perşembe günü AKP grup önerisiyle kabul edip bugün sıradaki
kanunları görüşmeyecek miydik?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Tayfun Bey, kabul edecekler de
oraya sıralanmış; ne farkı var?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Evet
Yani, şimdi,
evet, öyle yapacaktık. Peki, bu Meclisi başkan vekilleri yönetmiyor
muydu? Peki Sayın Başkan, siz orada ne arıyorsunuz?
ŞENOL BAL
(İzmir) Oturuyor!
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Yani 336 milletvekili
Tabii siz oy
kullanamayacaksınız Anayasa değişikliğinde, onun için
orada oturuyorsunuz ama bu grup önerisi kabul edilmedi ki siz orada
oturuyorsunuz. Sayın Başkan, bu bir skandaldır. Bu sadece
Türkiye için değil, dünya parlamento tarihine geçen bir skandaldır.
(Bakanlar Kurulu sıralarından Allah Allah! sesi) Evet, Allah Allah,
öyle! Yani siz, burada görüşmeden
Siz bir de Bakanlar Kurulundan laf
atıyorsunuz, sesleniyorsunuz. İşte, sizin demokrasi
anlayışınız bu!
OKTAY VURAL
(İzmir) Bakanlar Kurulu da mı laf atıyor?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın,
şimdi, bu grup önerisini neye göre getiriyor değerli
arkadaşlarımız? İç Tüzükün 49uncu maddesine göre,
değil mi? (AK PARTİ sıralarından Başkanın
yetkileri
sesi) Şimdi, bakın, Başkanın yetkileri
Başkanın yetkileri İç Tüzüktür. Karnınızdan
konuşmayın, bilerek konuşun. Burada ben size, bakın, madde
okuyorum. Neye göre getiriyorlar? 49a göre. Ne diyor 49? Gündem belirlenirken
8inci sırada bulunan
Yani, kanun tasarı ve tekliflerinin sırası
neyle değişir? Başkanın lüzum görmesi hâlinde ve
Danışma Kurulunun Genel Kurulun bilgisine sunması hâlinde
değişir. der. Ama son iki fıkraya
baktığınız zaman, yedinci fıkrasında:
Başkan birleşimi kapatırken, -yani 8inci sıradaki
sıranın değiştirilmesi olurken- gündemde bulunan
hususlardan hangilerinin gelecek birleşimde veya birleşimlerde
görüşüleceğini Genel Kurula bildirir. Bu husus ayrıca ilan
tahtasında ilan edilir. İç Tüzükün 1inci maddesine göre
birleşim ne demektir? Gün demektir, gün. O zaman, grup önerisi buraya
geldiği zaman, başkan da getirebilir, grup önerisi de getirir,
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre, ama başkan birleşimi
kapatırken, yani bugünü kapatırken, bir sonraki birleşimde, bir
sonraki günde nelerin görüşüleceğini ilan eder ve ilan tahtasına
asar. E, şimdi, AKP grup önerisi burada kabul edilecek. Birleşim
kapanmıyor ki, bugünkü birleşim devam ediyor. Bugünkü birleşim
neymiş? 88inci Birleşimmiş. İç Tüzüke göre 88inci
Birleşim kapatılmadan grup önerisiyle görüşülemez. Bu
açıkça İç Tüzük ihlalidir, Anayasa ihlalidir. Bu nettir, açın,
okuyun.
Bakın,
şimdi, bundan sonra da bir önerge vereceğim, usul
tartışmasıyla ilgili ve orada, o önergede de Anayasa
Mahkemesinin kararlarını sizlerin bilgisine sunacağım ve
tutanaklara da geçireceğim. Bakın, burada çok açık bir İç
Tüzük ihlali vardır değerli arkadaşlarım. Her şeyden
önce
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) - Tayfun Bey, sözünde dur, sözünde.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Haa, neden, nasıl, neye göre getireceğiz
bunu? Bakın, der ki İç Tüzükün 52nci maddesi, Genel Kurulda
bekletilme süresi: Bu süre geçmeden gündeme alınması, gündemdeki
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işlerden birine öncelik verilerek bakın, öncelik verilerek- bu
kısmın ilk sırasına geçirilmesi, Hükümet veya esas komisyon
tarafından gerekçeli olarak Genel Kuruldan istenebilir. der.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İkinci fıkra o, birinci
fıkrayı oku.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Birinci fıkrayı okuyayım: Genel
Kurula sevk edilen bir komisyon raporu veya herhangi bir metin, aksine karar
alınmadıkça dağıtımı tarihinden itibaren
kırksekiz saat geçmeden görüşülemez. Birinci fıkra.
İkinci
fıkra: Bu süre geçmeden gündeme alınması, gündemdeki kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işlerden
birine öncelik
Bakın öncelik verilerek
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Danışma Kurulu istemeden Hükûmete ve
esas komisyona verilen yetkidir o.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Değildir efendim. İşte onu ben
tartışacağım. Ben size Anayasa Mahkemesi kararı
getireceğim.
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen, karşılıklı konuşmayalım.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Hiç burada tartışmayalım, laf
atmayın.
Birazdan 63üncü
maddeye göre bir önerge vereceğim. Burada size Anayasa Mahkemesinin iki
kararını getireceğim. O zaman sizin teziniz mi benim tezim mi
doğru olacak, ona bakacağız.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, bunlar çok önemli. Türkiye Büyük Millet
Meclisini keyfî olarak yönetemezsiniz. Sayın Başbakan grupta talimat
veriyor -ya, ne kadar güçlü bir genel
başkanmış- ve Türkiye Büyük Millet Meclisini tek parti
diktatörlüğü gibi şekillendirmeye çalışıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bunu, bana yapılmış bir
saygısızlık olarak kabul etmiyorum, bu, millet iradesine de
ambargo koymaktır. Bu kadar peşin yargılı
Ya,
düşünebiliyor musunuz, oy sandıkları burada. Neyi kabul ettik de
buraya oy sandıkları koyuyoruz arkadaşlar? Gizli oy kabinlerini
neye göre koyuyoruz? Bugün Anayasa
görüşmelerini neye göre yapıyoruz?
Anayasanın
148inci maddesi Anayasa Mahkemesinin Anayasa değişikliklerini
şekil açısından ne
şekilde inceleyeceğine dair hükümler içermektedir. Anayasa
Mahkemesinin bu konuda birçok kararı vardır. E siz buna Benim
dediğim dedik. Ben böyle yorumluyorum. Böyle bir şey olmaz. Böyle,
toplumu ilgilendiren çok önemli konularda bir siyasi partinin baskısıyla
Anayasa ve İç Tüzük ihlal edilemez. Yarın bir gün bunlar hep Anayasa
Mahkemesinin önüne gidecek, ondan sonra bağıracaksınız:
Anayasa Mahkemesi hatalı karar verdi. Hatalı verdiği birkaç
kararı örnek göstermek suretiyle, size göre hatalı verdiğine
inandığınız birkaç kararı gerekçe göstermek suretiyle,
sözde, Anayasa Mahkemesini millete şikâyet etmeye kalkacaksınız.
Siz, burada
yaptığınız işlemlerle millet iradesini hiçe
sayıyorsunuz. Millet iradesini temsil eden sadece AKPli milletvekilleri
değil. İşte burada grubu bulunan siyasi partiler,
bağımsız milletvekilleri de millet iradesini temsil ettiği
gibi, Parlamento dışında olan siyasi partilerin temsilcileri de
bir anlamda millî iradenin tecellisi için çaba sarf etmektedir. Yani, ben
anlamakta zorluk çekiyorum son gelişmeleri ve sizin bunu -en azından,
bakın, tırnak içinde nezaketsizlik diyorum- şu
nezaketsizliği hoş görmenizi kabul edemiyorum ve özellikle Sayın
Başkan, sizin böyle, bu şekilde, taraflı bir şekilde
burayı yönetme anlayışınızı da kabul edemiyorum
ve bunların
ŞENOL BAL
(İzmir) Dinlemiyor.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Beni dinlemiyorsunuz, orada tabii ki bürokratla
konuşuyorsunuz ama benim bu sözlerim size Sayın Başkan. Bu
sözlerimi arkadaşlarıma değil size söylüyorum. Onun için, ben
konuşurken beni dinlemenizde bence büyük yarar vardır. Taraflı
yönettiğinizi iddia ediyorum.
Bu kabinleri
buraya hangi yetkiye dayanarak koyduruyorsunuz Meclis Başkanı olarak?
AKP grup önerisi kabul edildi mi de buraya koyduruyorsunuz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Daha karar alınmamış, kabin koyuyorsunuz ya!
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Böyle peşin yargılı bir hüküm nerede
var? Yani, bir insan yargılanmadan, mahkeme önüne çıkmadan -gerçi
Türk yargı sisteminde artık bunu da olağan
karşılıyoruz- adamların ifadesi alınmadan
adamları mahkûm kılıyoruz ve belirli gazete köşelerinde de
bu adamların suçlu olduğuna dair yorumlar yapıyoruz; bu da
işte peşin yargılı. Sanki bu kabul edilmişmiş
gibi kabin koyuyorsunuz buraya, oy sandığını koyuyorsunuz.
Belki reddedecek milletvekilleri.
KADİR URAL
(Mersin) Oy sandığının içine de bak.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Oy sandığının
Hayır,
kamera da koymuş olabilirler.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Vardır, vardır.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Korkum, kimin ne şekilde oy
kullanacağına dair belki kabinlerin içinde kamera vardır, ses
cihazları vardır! Artık Türkiyede her şey oluyor. Tabii
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Vebale giriyorsun, vebale.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, ben sizi
kastetmiyorum, niye alınıyorsunuz? Ben, bakın, bunu
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Yargısız infazdasın.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Hayır, bu benim işim değil, bu sizin
işiniz, çünkü sizi kontrol edecekler, ben oy kullanmaya girmeyeceğim.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Öyle bir şey var mı?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) İşte siz kontrol edin. Ben, çünkü, burada
muhalefetimi yapacağım ama Genel Kurula şaibe olmasın diye
girmeyeceğim, oy kullanmayacağım, ama şaibe altında
kalacak sizlersiniz, laf atanlarsınız.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Gir de Evet ver.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) O sandığı bir kontrol edin
bakayım, gizli kamera var mı orada, dinleme cihazı var mı,
ona bakın. Yani, onun için
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Ayıp, ayıp!
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, bakın,
damarınıza bastım, değil mi, damarınıza
bastım. Bu kadar onurluysanız -ki, onurlu olduğunuza
inanıyorum- bu yapılan işlemlere karşı tepki
göstereceksiniz. Öyle, biat kültürüyle, genel başkan ne derse, tak, topuk
selamıyla Emredersin sayın genel başkan. demeyeceksiniz.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Buraya nasıl geldin sen?
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Onu dediğiniz an, işte demokrasi yok.
Öyle, grup toplantılarında
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Lütfen
sayın milletvekilleri, hatibe müdahale etmeyelim.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Evet, lütfen
BAŞKAN -
Burası hür kürsüdür, arkadaşlarımız düşüncelerini
özgürce ifade edecekler.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Grup toplantılarında, sonra, basına
kapalı neler söyledi Sayın Başbakan? Gizli kamera mı
koyuyoruz dedi? Ya, ya, işte!
Değerli
arkadaşlarım, benim görevim kendi düşüncemi sizlere
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İçli, on dakikalık süreniz doldu, size de ilave bir dakikalık
süre veriyorum, lütfen tamamlayınız konuşmanızı.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Selamlayacağım Sayın
Başkanım.
Değerli
arkadaşlarım, biraz işi daha yumuşatmak lazım. Ben
burada dostane, bir arkadaşınız olarak bu yapılan
nezaketsizliği, sizlere, Türkiye Büyük Millet Meclisine yapılan
nezaketsizliği anlatıyorum. Benim algılamam bu. Siz bunu bir
nezaketsizlik olarak kabul etmiyorsanız, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
olağan bir çalışması olarak kabul ediyorsanız, temsil
ettiğiniz millete en azından saygısızlık etmiş
olursunuz diyorum, sabrınız için teşekkür ediyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP ve Bağımsızlar
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın İçli, çok teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, bir konuyu arz etmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bir grup önerisi görüşüyoruz. Başkanlığa
intikal etmiş, Hükûmet ya da esas komisyonun kırk sekiz saat geçmeden
gündemin sırasına alınmış bir iradesi Genel Kurula
okunmadı. Dolayısıyla, okunmadığına göre bu
İç Tüzük gereğince ön sırasına alınması ve
kırk sekiz saat geçmeden gündeme alınmasıyla ilgili bir talep
var mı acaba şeyin?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kırk sekiz saat geçmiş, yüz saat
olmuş, yüz! İkinci talep 498le ilgili.
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet, 498 diyorum ben, 498i söylüyorum.
Sayın
Başkanım, diyor ki: Bu süre geçmeden gündeme alınması,
Hükûmet veya esas komisyon tarafından gerekçeli olarak Genel Kuruldan
istenebilir. Burada diyor ki: Kırk sekiz saat geçmeden 6ncı
sırasına alınması.. diyor. Şimdi, bu durumda esas
komisyonun ve Hükûmetin talebi olmadan bir grup olarak bu konuda hangi İç
Tüzükün ilgili maddesine göre, kırk sekiz saat dolmadan gündemin ön
sırasına alınmasını sağlamıştır?
Dolayısıyla bu önergenin görüşülmesi mümkün değil
Sayın Başkanım.
Bu konuda daha
önce de tartışma olmuştu, Sayın Canikli önerisini geri
çekmişti.
BAŞKAN
Evet, önerge sahibi Sayın Elitaş, buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kürsüden mi efendim?
BAŞKAN Yok
yok, yerinizden.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, lehinde konuşma
hakkım var, müsaade ederseniz
BAŞKAN
Vereceğim, vereceğim de, bu konuyla ilgili
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Belgeleriyle, müsaade ederseniz, konuşma
yaptığımda açıklayacağım onu.
BAŞKAN
Peki.
Şu anda grup
önerisinin lehinde söz isteyen Kayseri Milletvekili ve AK PARTİ Grup
Başkan Vekili Sayın Mustafa Elitaşa söz veriyorum.
Buyurun
Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Herhâlde Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarihinde İç Tüzükün bu kadar farklı bir
şekilde yorumlandığıyla ilk defa karşı
karşıya geliyoruz. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Tıpkı Anayasa değişikliği gibi!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - İzin verirseniz, konuşmama
başlamadan önce, bugün Kayseride, üç gün önce Şırnakta
şehit olan Kayserili hemşehrimiz Jandarma Yüzbaşı Levent
Çetinkayanın cenazesine katılmak üzere, şehidimizi son yolculuğuna
uğurlamak üzere İçişleri Bakanımız ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanımız Kayseriye gittiler. Ama, cenaze
namazının kılınıp şehidimizin Kayserideki
şehitliğe defnedilmesi esnasında kendini bilmez bir kişinin
Sayın Bakanımıza yaptığı saldırıyı
şiddetle ve nefretle kınıyorum. Sayın Bakanın
saldırı esnasında gözlüğü kırılmış,
burnunda iki üç dikiş atılacak şekilde yara ortaya
çıkmış; hamdolsun, burnunda herhangi bir kırık vuku
bulmamış ama şunu ifade ediyorum ki, bugün Türkiye'nin huzur ve
istikrarından rahatsız olan bir kısım var. Önce, Vanda
başlatıp bir siyasi parti genel başkanına yapılan
yumurtalı saldırı
(CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Sayın Başkan, sayenizde!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
arkasından, Samsunda eski bir siyasi parti
genel başkanına yapılan yumruklu saldırı ve bugün de
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanına, bir şehitle ilgili son görevini
yapan Hükûmet temsilcisine yapılan saldırıyı şiddetle
ve nefretle kınıyorum. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Hükûmet sizsiniz, kimi kime şikâyet ediyorsunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakınız,
biraz önce bir sayın milletvekili 52nci maddeyle ilgili
İkinci
fıkrasını okudular. İkinci fıkra, Sayın
Milletvekili, 52nci maddenin ikinci fıkrası
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Birincisini de okudum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Birinci fıkrayı da okuyacağım.
52nci maddenin birinci fıkrası Genel Kurula sevk edilen bir
komisyon raporu veya herhangi bir metin, aksine karar alınmadıkça
dağıtımı tarihinden itibaren kırk sekiz saat geçmeden
görüşülemez. Şimdi, biz, kırk sekiz saatten önce
görüşülmek üzere bir irade beyan etmişiz.
İkinci
fıkrayı okuyorum: Bu süre geçmeden gündeme alınması,
gündemdeki kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işlerden birine öncelik verilerek bu kısmın ilk
sırasına geçirilmesi, Hükümet veya esas komisyon tarafından
gerekçeli olarak Genel Kuruldan istenebilir. Bu takdirde, Genel Kurul,
işaret oyuyla karar verir.
Sayın
Milletvekilim, 19uncu maddenin son fıkrasını okursanız,
Danışma Kurulu gündemle ilgili görüşlerini beyan ederken kendi
arasında ittifak varsa o ittifak burada oylanır, ittifak yoksa siyasi
parti grupları kendi önerilerini getirir, bugün olduğu gibi.
Bu ikinci
fıkra, 52nci maddenin ikinci fıkrası, Hükûmet veya esas
komisyonun 19uncu maddeye bağlı kalmadan, Danışma
Kurulunun toplanması ihtiyacını hissetmeden, Hükûmet veya esas
komisyona verilmiş bir yetkidir ve bugüne kadar da bu yetki hiçbir zaman
kullanılmamıştır. Hükûmet de kullanmamış,
komisyon da kullanmamıştır.
Bakınız,
şimdi size bir Danışma Kurulu önerisi okuyacağım.
5/11/2001 tarihli genel kâğıtlarda yayınlanan 753 Sıra
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bir Maddesinin
Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının sekizinci sırasına
alınmasına
Kim vermiş
bu önergeyi? Meclis Başkanı Sayın Ömer İzgi, Grup
Başkan Vekilleri Emrehan Halıcı, Mehmet Şandır, Ali
Rıza Gönül, Yaşar Dedelek, Hüseyin Çelik, Ömer Vehbi Hatipoğlu.
Bu, sayın grup başkan vekillerinin imzasıyla birlikte kırk
sekiz saat geçmeden öne alınmasıyla ilgili bir teklif.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Peki, öne alıyorsunuz, görüşebiliyor musunuz? Otuz gün
görüşemeyeceksiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Şimdi, yine bir Danışma Kurulu
önerisi okuyorum. Genel Kurulun 24 Eylül 2001 Pazartesi günkü
toplantısında Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin maddelerine
geçilmesi hususundaki oylamanın tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir. Ne diyor?
Şimdi bugün bizim teklif ettiğimiz gibi: Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının değişiklik teklif eden kanun teklifinin 2nci
maddesinin oylamasının bitimine kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışılması teklif edilmiştir. Ne fark var bununla
onun arasında? İkisi de aynı.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) O doğru mu? O da yanlış.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) O da yanlış, o da yanlış.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Şandır, bakınız,
yine aynı örnekler; 19 Şubat 2009: Gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 100 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bu kısmın 4üncü sırasına
alınması, kırk sekiz saat geçmeden görüşülmesi. Kimlerin
imzası var? Nihat Ergün, Hakkı Suha Okay, Mehmet Şandır,
Hasip Kaplan. Daha elimde çok örnekler var.
Değerli
arkadaşlar, daha önceki yapılan icraatlar burada aynı
şekilde devam ediyor; Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalıştığı usul ve esaslar, Türkiye Büyük Millet
Meclisince yapılan bütün gelenekler aynı şekilde devam ediyor.
Bakınız,
az önce bir milletvekili arkadaşımız itiraz etti, 498 sıra
sayılı Kanun Tasarısının bastırılıp
dağıtılmadığıyla ilgili. Hâlbuki 498 sıra sayılı
Kanun Tasarısı bastırıldı ve
dağıtıldı ama Türkiye Büyük Millet Meclisini tıkamak,
çalışma saatlerimizi İç Tüzükün kendilerine verdiği imkân
çerçevesinde yok etmek uğruna maalesef bu işler yapılıyor.
Bir de imzayla
ilgili bir şey söyleyeceğim değerli arkadaşlar. AK PARTİ
Grubunun Anayasa değişikliği teklifine imza atan milletvekili
arkadaşlarımızı rahatsız edici, hiçbir milletvekiline
bu tür ithamın yakışmayacağı şekilde bir itham
edildi. İlk Anayasa değişikliği teklifinde 213 milletvekili
ve 11 civarında milletvekilimizin sonraki katılımlarıyla
birlikte 224 milletvekilinin verdiği Anayasa değişikliği
teklifi maalesef gereksiz tartışmalarla gündem oluşturmaya
başladı ama çok önemli diye gördüğümüz bu otuz maddeye
yakın Anayasa değişikliği teklifinin imza
tartışmasının gölgesinde kalmaması adına, 61 tane
milletvekili arkadaşımız hassasiyet gösterip imzalarını geri
çektiler ve yeni veren
milletvekili arkadaşlarımızın -265 artı 29
milletvekilinin- imzasıyla yeni Anayasa değişikliği teklifi
Meclis Başkanlığına sunuldu.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Çarpılacaksın Elitaş,
çarpılacaksın!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Şimdi, burada itham ettiğiniz hiçbir
milletvekili arkadaşım O imza benim değildir. diye irade
beyanında bulunmamasına rağmen milletvekili
arkadaşlarımızı töhmet altında
bıraktınız.
Yine size iki
tane belge okuyorum. Sayın Başkan, biliyorsunuz, Çin Halk
Cumhuriyetinin Sincan Uygur Bölgesindeki yapılan
saldırıyı hep beraber telin etmiştik. Onunla ilgili,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri hassasiyet gösterdiler, dediler ki:
Sincan Uygur Bölgesindeki Uygur Türklerine yapılan bu
saldırıyı kınamak adına Çin Halk Cumhuriyeti Dostluk
Grubundan istifa ediyoruz. diye AK PARTİ Grubundan milletvekili
arkadaşlarımız teker teker imzalarını verdiler.
Şimdi, bakın elimdeki belge:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Çin Halk
Cumhuriyeti Sincan Uygur Bölgesinde Uygur Türklerine yönelik
saldırılar toplu etnik katliam boyutlarına
ulaşmıştır. En sonuna geliyorum: Bu çerçevede,
Türkiye-Çin Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkan Vekili Manisa
Milletvekili Sayın Ahmet Orhan, Yönetim Kurulu Asıl Üyesi
İstanbul Milletvekili Sayın Meral Akşener ile Dostluk Grubuna
üye milletvekillerimiz bu Dostluk Grubu üyeliğinden istifa etmişlerdir.
Bilgilerinize arz
olunur.
Oktay
Vural
MHP
Grup Başkan Vekili
İzmir
Milletvekili
Arkaya bakıyoruz kimlerin imzası var diye, ne kuru imza
var ne ıslak imza var! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RECEP TANER (Aydın) Dilekçeler gitti oraya Sayın
Elitaş, o üst yazı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Yani Sayın Başkan,
şu anda Çin Halk Cumhuriyeti Dostluk Grubunda şurada ismi
sayılan milletvekillerinin üyelikleri aynı şekilde devam
etmektedir. Bir grup başkan vekilinin irade beyanıyla, bir grup başkan
vekilinin talimatıyla hiç kimse bir yerden istifa etmemiştir,
edememiştir. Etmemesi gerekir, milletvekili özgürlüğü bunu
gerektirir.
İkinci belge:
Türkiye-İsrail Parlamentolararası Dostluk Grubuna üye
milletvekillerimiz bu Dostluk Grubu üyeliğinden istifa etmişlerdir.
Bilgilerinize arz olunur.
Oktay
Vural
İzmir
Milletvekili
MHP
Grup Başkan Vekili
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Onları bugünler için mi sakladın?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Yine altına bakıyoruz, ne ıslak
imza var ne kuru imza var! Ama arkada üç tane imza var.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
23üncü dönem Türkiye-İsrail
Parlamentolararası Dostluk Grubu üyeliğinden istifa ediyorum.
29/12/2008
Kim? Mehmet
Şandır, Mersin Milletvekili.
Yine, bir
milletvekili, Samsun Milletvekili Sayın Osman Çakır istifa
etmiş.
Yine, Sayın
Kadir Ural, Mersin Milletvekili, kendi ıslak imzalarıyla istifa
etmiş, ama geriye kalan milletvekili arkadaşlarımızdan
hiçbirisi, 53 milletvekilinden 50 tanesinin imzası yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Süreniz tamamlandı efendim, size de bir dakikalık ilave süre
veriyorum Sayın Elitaş, lütfen tamamlayın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Oktay Vural, kimden yetkiyi
aldıysa milletvekillerinin imzalarına vesayet koyma hakkını
almış ve buradaki 53 milletvekiliyle (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) 58 Çin Halk Cumhuriyeti Dostluk
Grubundaki milletvekilinin iradesini, hiç kimseye sormadan, sorma ihtiyacı
hissetmeden onların adına karar vermiştir.
Bu bilgileri,
değerli milletvekilleri, Parlamentoyla paylaşıyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RECEP TANER (Aydın) - Yalan söylüyor, yalan!
BAŞKAN
Sayın Elitaş, teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Vural, buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) İsmimi kullanarak, yani minareyi çalanlar kılıf
hazırlama misali
BAŞKAN
Estağfurullah, daha uygun cümlelerle
OKTAY VURAL
(İzmir) Bunu bir gerekçe olarak gösteriyorlar. Sataşmadan
dolayı söz talebim var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Belgelerle konuştum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Zannederim bu konuda
BAŞKAN
Peki, evet, isminizden bahsetti, bunu ben de duydum.
Sataşma
nedeniyle size söz vereceğim, ancak yeni bir sataşmaya mahal
vermeyecek şekilde konuşacağınızdan eminim.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Hayır efendim, tabii burada
BAŞKAN
Buyurun, sataşma nedeniyle söz verdim efendim.
Üç dakika
içerisinde sanıyorum meramınızı
anlatırsınız.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
OKTAY VURAL
(İzmir) Doğrusu, AKP Grup Başkan Vekilinin bizim İsrail
Dostluk Grubundan istifa etmemizden niye rahatsız olduğunu
anlamadım yani. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hiç rahatsız değilim. Vesayete
karşı, vesayete
OKTAY VURAL (Devamla)
Yani, niye rahatsız oldu, anlamıyorum. Yani, tabii,
düğünlerinize çağırırsınız
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İmzaları o kadar güzel
açıkladın ki.
OKTAY VURAL
(Devamla) -
ondan sonra düğünlerinize
çağırdıklarınızı, atarsınız,
tutarsınız birbirlerinize; niye rahatsızlık duyuyorsunuz?
Uygur Türklerine yapılanla ilgili niye rahatsızlık duyuyorsunuz?
Şimdi, işte, bilgi sahibi
olmadan fikir sahibi olursanız böyle olur, çünkü bilginiz yok. Neden yok?
Çünkü bu konuda istifayla ilgili talepler Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna
gelmiştir. (MHP sıralarından alkışlar; AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna
gelmiştir. Niye fitne, fesatla uğraşıyorsunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) O senin mesleğin
OKTAY VURAL
(Devamla) Hep aklınız niye fitne, fesatta? Yani fitne, fesat
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) O senin mesleğin
OKTAY VURAL
(Devamla) Milletvekillerimin iradesi var, adam gibi imzaları da var
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hani, nerede?
OKTAY VURAL
(Devamla)
adam gibi de kabul ediyorlar, adam gibi de istifa ettik işte.
Ne var bunda? (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Nerede bu adamlar?
OKTAY VURAL
(Devamla) Bir kere -işte bunu da idrak edemiyorsunuz- istifalar bireysel
olunca toplu listede imza olmaz Beyefendi, yaa!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Vay anasını!
OKTAY VURAL
(Devamla) İstifa, bireysel girişimdir. Toplu
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Çok hoşunuza
gitti bakıyorum Kürşad Bey. Siz nasıl istifa etmiştiniz
acaba ha? Nasıl istifa ettirildiniz de, onu açıklayın
bakalım siz önce. Hadi bakalım
KÜRŞAD
TÜZMEN (Mersin) Bana bulaşma!
OKTAY VURAL
(Devamla) Evet, bu ülkede, evet, milletvekillerimizce, İsrailin ve
Çinin yaptığı uygulamalardan dolayı, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubuna, bu dostluk grubundan çıkmak istediklerine ilişkin
irade beyanları yapılmıştır. Bu irade beyanları
Meclis Başkanlığına gönderilmiştir. Meclis
Başkanlığından da bu dostluk gruplarının listesi
istendiği zaman da Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinin
olmadığını da göreceksiniz. Çakma imzalarla bir şey
yapmamıza gerek yok Allaha şükür. Bizim, Gazzede yapılan o
zulme karşı imzasını atacak yürekli parlamenterlerimiz var,
ona göre! (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Boş, boş
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, oylamadan önce yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama istiyorsunuz, değil mi efendim?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Evet.
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ grup önerisi üzerindeki
görüşmeler tamamlanmış, ancak bu arada bir yoklama talebi var.
Sayın Okay,
Sayın Anadol, Sayın Özyürek, Sayın Emek, Sayın Mengü,
Sayın Kart, Sayın Ünsal, Sayın Özdemir, Sayın Arıtman,
Sayın Ağyüz, Sayın Ekici, Sayın Çöllü, Sayın Susam,
Sayın Paçarız, Sayın Köse, Sayın Tütüncü, Sayın Oksal,
Sayın Sönmez, Sayın Ergün, Sayın Akıncı, Sayın
Arat.
Kâfi efendim, çok
teşekkür ederiz. Buyurun, oturabilirsiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim?
OKTAY VURAL
(İzmir) Biraz önce, size, kırk sekiz saat geçmeden esas komisyon ya
da Hükûmetin bir talebi olup olmadığını sormuştum,
var mıdır yok mudur diye bakacaktınız. Bu durumda esas
komisyon ve Hükûmetin kırk sekiz saat geçmeden 498 sıra
sayılı kanunun gündeme alınmasına yönelik gerekçeli bir
önergesi var mı yok mu? Önergesi yoksa
BAŞKAN
Sayın
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, İç Tüzüke göre
işlem yapıyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) İç Tüzükün hangi maddesine göre işlem yapıyoruz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 19a göre, 52/1.
OKTAY VURAL
(İzmir) 52nci madde açıktır. Lütfen bu konuda esas Komisyon
veya Hükûmetin var mı bir talebi?
BAŞKAN
Sayın Elitaş, buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, İç Tüzükün
19uncu maddesine göre
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkanım
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, Sayın Elitaş ne
Komisyon üyesi ne Hükûmet temsilcisi!
BAŞKAN Bir
saniye arkadaşlarım.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Dinliyorum.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, Sayın Elitaş
vesayet altında olduğumuzu söyledi. Biz imzamızı Meclis
Başkanının önünde atmamız gerekirse, atarız.
Söz istiyoruz
efendim, sataşmadan...
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İç Tüzükün 19uncu maddesinde
Danışma Kurulunun nasıl oluşacağıyla ilgili
beyanı var. Burada açık metin. 19uncu maddeye göre siyasi parti
grupları gündemin oluşturulmasıyla ilgili grup önerileri
vermişler. İlk, Barış ve Demokrasi Partisinden, Milliyetçi
Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, hepsi de İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre grup önerileri vermişlerdir. Sayın Vuralın
söylediği İç Tüzükün 52ye ikinci fıkrasını ifade
ediyor ki, bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yaptığımız inceleme, İç Tüzük 52/2 hiç
uygulanmamıştır; hep 19uncu maddeyle bağlantılı
olarak bu yapılmıştır. Yapılan işlem
doğrudur. Nitekim, grup önerimizde 498 sıra sayılı Kanun
Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden görüşülmesi 52/1 ve 19uncu
madde gereğince onu arz ettik efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, bakın, bu konuda amir bir
hüküm vardır: Hükûmet veya esas komisyon tarafından gerekçeli
olarak
Bu, kırk sekiz saat geçmeyle ilgilidir. Dolayısıyla
bugün daha önceden şu yapılmış, bu yapılmış
BAŞKAN
Sayın Vural, izin verir misiniz?
Gayet tabii,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin tabii ki uygulamaları da vardır,
teamül hâline gelmiştir. Bakın, aynı şekilde daha önce 2002
yılında verilmiş olan bir öneride kırk sekiz saat geçmeden
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının 13üncü sırasına
alınmasıyla ilgili bir önerge verilmiş ve bu işlem burada
tekemmül ettirilmiş. Sayın Şandırın da altında
imzası var yani demek ki Türkiye Büyük Millet Meclisinde
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır ama yanlış biliyorsunuz! O konuda esas
komisyonun bir talebi olup olmadığını bilmeden
konuşuyorsunuz. Esas komisyonun bir talebi varsa elbette grup önerisiyle
getirecekler.
BAŞKAN
Benim uygulamam hakkında bir usul tartışması mı açmak
istiyorsunuz efendim, bunu mu söylemek istiyorsunuz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, İç Tüzüke aykırı davranıyorsunuz,
uyarıyorum.
BAŞKAN
İç Tüzüke aykırı bir husus görmedim. Eğer siz aksi
düşüncedeyseniz
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Sayın Başkan, taraflı davranıyorsunuz,
taraflı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, ama bir şey söylüyorum size.
BAŞKAN
Buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sizin bu keyfî yönetiminizle sürekli olarak Usul
tartışması açıp
demenin bir anlamı var mı, ne
anlamı var? Yani kimi kandırıyoruz burada?
BAŞKAN
Şu ana kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinde kırk sekiz saat geçmeden
kanun teklifleri ve tasarıları gündemin ilk sıralarına
alınmış ve uygulama Meclisimizde bu şekilde devam
etmiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Alınmıştır,
alınmadığını söylemiyoruz ki!
BAŞKAN
Tamam, ne diyorsunuz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Ama esas Komisyon ve Hükûmetin talebi var mı diye
soruyorum.
BAŞKAN
Böyle bir şey de aranmamış efendim geçmişte.
OKTAY VURAL
(İzmir) Aranmadığını nereden biliyorsunuz?
BAŞKAN
Uygulamalara baktığımızda bunu görüyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır, öyle bir şey yok. Bundan önce de Nurettin
Caniklinin zamanında oldu ve geri çektiler.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, öyle bir şey olmadı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet, geri çekildi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hep karıştırıyorsun bugün, her
şeyi birbirine karıştırıyorsun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bakın, Sayın Başkanım, siz Adalet
Bakanlığı yaptınız, şimdi Meclisi yönetiyorsunuz ve
hakem olmanız gerekiyor. Diyor ki size Esas komisyon ve Hükûmet ister.
kırk sekiz saatle ilgili gerekçeli kararla.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, İç Tüzük 52/1de
yazıyor efendim zaten.
OKTAY VURAL
(İzmir) Daha önce yapılmış, edilmiş. Daha önce de
367yle ilgili aranmıyordu, öyle oldu. Ne yapacağız Sayın
Başkanım?
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Aynı konuda bir önerge verdim Sayın
Başkanım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, 52/1 açık ve net.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Sayın Başkan, grup başkan vekillerini
toplayın ve altmış dakika mola verin.
BAŞKAN
Sayın Vural, sizin dayandığınız 52nci maddenin ikinci
fıkrası, birinci sıraya alınmasıyla ilgili bir
düzenleme içermektedir ama burada birinci sıraya değil, başka
bir sıraya alınması keyfiyeti söz konusudur. O nedenle, ben
uygulamamızın İç Tüzüke uygun olduğu düşüncesindeyim.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkan, ilk sıra
değil, bir de Öncelik ibaresi var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Gündeme alınması da dâhil. Bakın, bu süre
geçmeden gündeme alınması
Demek ki gündeme alınması
tarihi, yine esas komisyon
Neden? Çünkü Hükûmet sürpriz olmadan bir kanun
görüşülmesini istemez, esas komisyon da istemez. Yani böyle bir şey
olur mu? Hükûmetin haberi yok, biz görüşüyoruz. Böyle bir şey
olabilir mi? Esas komisyonun haberi yok, biz görüşüyoruz. Yani Hükûmetin
bununla ilgili süre yapması tamamıyla
BAŞKAN
Sayın İçli, siz ne diyeceksiniz efendim?
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım, aynı
konuda -biraz evvel konuşmamda ifade ettim- Anayasa Mahkemesinin öncelikle
görüşmeyle ilgili iki tane kararı var. Usul tartışması
açıyorum. 52nci maddenin ikinci fıkrası daha önce Meclis Dahilî
Nizamnamesinde de tartışılmıştı ve Anayasa Mahkemesi
Anayasanın 148inci maddesinde ivedilikle görüşme ile öncelikle
görüşme arasında iki ayrı karar vermiştir. O nedenle ben
usul tartışması açmak istiyorum ve uygulamanızın da
taraflı olduğunu iddia ediyorum.
BAŞKAN Net
şekilde anlaşılamadı hangi konuda usul
tartışması açılması isteğiniz?
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Efendim, biraz evvel, kırk sekiz saat,
öncelikle
BAŞKAN
Sayın Vuralla paralel şeyler mi?
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Paralel şeyler, evet.
BAŞKAN
Usul tartışması açılmasını istiyorsunuz?
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Evet.
BAŞKAN
Sayın Vural, siz de mi aynı düşüncedesiniz? Usul
tartışması mı
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, ben
BAŞKAN Ben
uygulamamızın doğru olduğu kanaatindeyim.
Yerleşmiş uygulamalarımızın bu istikamette olduğu
düşüncesindeyim, uygulamamızın doğru olduğu
düşüncesindeyim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN Siz
aksi düşüncedeyseniz, aksi düşünceyi taşıyorsanız ve
bir usul tartışması Sayın İçli gibi-
açılmasını istiyorsanız, evet, görüşümde
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, bu bir uygulamayla ilgili bir şey
değil, amir bir hüküm vardır. Aramanız gereken şeklî bir
husustur.
BAŞKAN
Efendim, izin verirseniz bunun takdirini ben yapayım Sayın Vural, ben
yapayım bu takdirini.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, başlamış
bir işlem var. Sayın Başkanım, yoklama işlemi
başlamış, bunu bitirmemiz gerekir. Yani başlamış
bir işlem varken sayın milletvekilleri orada
Yoklamayı
tamamlayalım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Yoklamamız yapılmıştı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu işlem bittikten sonra
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yapmadık Sayın Başkan,
yoklamayı yapmadık.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Affedersiniz, tespiti yaptık, şimdi oylamaya geçeceğim.
(Gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, başlamış
bir iş var.
BAŞKAN
Yoklamayı bir yapalım, daha sonra usul tartışması
yaparız. (Gürültüler)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Oylamadan önce usul tartışması
RECEP TANER
(Aydın) Oylamadan önce.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yoklama yapıyor, oylama yapmıyor.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN -
Değerli arkadaşlar, size, yoklama talebi var. Yeter sayıda
arkadaşımız yoklama talebinde bulundu.
İki
dakikalık süre veriyorum, yoklama için süremiz
başlamıştır.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
IV.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
4.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun
çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 498 sıra
sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Evet, toplantı yeter sayısı vardır.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım, usul
tartışması...
OKTAY VURAL
(İzmir) Bir dakika efendim...
BAŞKAN -
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
OKTAY VURAL
(İzmir) Öneriyi oylayamazsınız!
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım, önergem var.
BAŞKAN -
Etmeyenler...
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, öyle bir şey olur mu?
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkan, usul
tartışması için önergem var.
BAŞKAN -
Kabul edilmiştir efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Böyle bir usul yok! Böyle bir şey olmaz!
BAŞKAN -
Kabul edilmiştir. (MHP ve CHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan... Sayın Başkan...
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkan, önergeyi işleme
alın lütfen.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.11
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.40
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Alınan karar gereğince gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
Sayın
İçli, buyurun.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım, bir önceki
oturumda usul tartışması için önerge vermiştim.
Tutanakları getirttirdim. Sizin ifadenizle Yoklamayı bir
yapalım, daha sonra usul tartışmasını açarız. demiştiniz
fakat oturumu kapattınız, terk ettiniz Genel Kurulu. Onun için, önergenin
işleme alınmasını istiyorum.
BAŞKAN
Şu önergenizi mi?
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Evet. Anayasa Mahkemesinin iki
kararının tutanaklara geçmesini arz ediyorum.
BAŞKAN
İzin verirseniz bir okuyayım.
Sayın
milletvekilleri, Sayın İçli Başkanlığımıza
vermiş olduğu dilekçesiyle Genel Kurulca kabul edilen AKP grup
önerisi İç Tüzüke ve Anayasaya aykırıdır. Genel Kurul
İç Tüzük değişikliği mahiyetinde uygulama yapamaz. Böyle
bir uygulama Anayasa 95, 148, İç Tüzük 181 madde hükmüne aykırıdır.
İç Tüzük 63
maddesine göre usul tartışması açılmasını ve bu
konuda görüşlerimi Genel Kurula sunmak için tarafıma söz verilmesini
arz ederim. diyorsunuz.
Şimdi, grup
önerisi Genel Kurulun oyuna sunuldu.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ama sunmadan evvel söz verecektiniz.
BAŞKAN
Ama, bakın, yoklama ile oylama arasına başka bir işlem
alamayız.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım, bakın,
tutanağı getirttirdim. Siz oturumu kapattınız. Siz, bu
tartışmalar yapılırken söz vereceğinizi söylediniz.
Hatta bana dediniz ki: Sayın İçli, önergeniz Sayın Vuralla
aynı mahiyette mi? dediniz. Burada yazıyor. Evet dedim ve söz
vereceğinizi, önergemi işleme alacağınızı
söylediniz. Ama işte bu işleminiz dahi İç Tüzük 63e
aykırıdır, taraflı davrandığınızı
göstermektedir. Bundan neden kaçınıyorsunuz? Ben...
BAŞKAN
Yoklama ile oylama arasına başka bir işlemin girmemesi
bakımından...
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) O zaman niye söylediniz efendim? Tutanakta var.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Peki, buyurun Sayın İçli, buyurun.
V.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
3.- AK PARTİ grup önerisinin İç Tüzüke ve
Anayasaya aykırı olup olmadığı hakkında
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Lehte söz istiyorum Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Aleyhte istiyorum ben de.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kaç kişiye vereceksiniz Sayın
Başkan?
BAŞKAN
Efendim, usul tartışması açtım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bir lehte, bir aleyhte mi?
BAŞKAN
İki lehte, iki aleyhte arkadaşımıza söz vereceğim.
Konuşma
süreleri beşer dakikadır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Lehte istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Arkadaşlar tespit etsinler. Lütfen... Arkadaşlar, lütfen
yazılı olarak gelsin benim önüme.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bir önceki konuşmamda İç
Tüzükün 52nci maddesinden bahsetmiştim. Sayın Elitaşda
farklı görüşler ortaya koydu ve Genel Kurulun farklı
uygulamalarından söz etti. Bakın, ben size burada Genel Kurulun
farklı uygulamalarından değil, Anayasa Mahkemesinin... Önce
doktrinde Profesör Şinin bir görüşünü aktarayım. Anayasa
değişikliklerinin... Bakın, şöyle bir tartışma
var: Anayasa 148, ivedilikle görüşme yasağı ve eski 61
Anayasasında da bu var. Anayasa Mahkemesine Anayasa
değişikliğiyle ilgili götürülüyor iki olayda ve Anayasa
Mahkemesi diyor ki: İvedilikle görüşülme yasağı ile
öncelikle görüşülme farklı kavramlardır. İvedilikle
görüşme Anayasa değişikliğinin Mecliste 2 defa görüşülmesini
gerektirir. der. 1982 Anayasası, 1987de değişmiş,
ivedilikle görüşme yerine 2 kez görüşme şartı
getirilmiştir. Ama Anayasa Mahkemesi iki kararında öncelikle ve
ivedilikle görüşmeye ayırdıktan sonra söz konusu anayasa
değişiklik teklifinde bakın ne diyor: Dâhilî Nizamnamenin
Yani 1973te yürürlüğe giren şu İç Tüzükten önceki Dâhilî
Nizamname aynı ifadeleri taşımaktadır. İç Tüzük 52 ile
Dâhilî Nizamname 74 diyor ki: Anayasa Mahkemesine götürenler her ne kadar
ivedilik şartıyla ilgili bir inceleme isteminde bulunmamış
olsalar da biz bunu inceliyoruz. Diyorlar ki sonuç olarak: Bir kanun
tasarısı veya teklifinin gündemde bulunan öteki maddelerden önce
görüşülmesini yalnız hükûmet veya bir komisyon ancak yazı ile ve
gerekçesi de gösterilerek istenebilir. Hangi tarihte söylüyor? Tutanaklara
geçmesi için söylüyorum, Anayasa Mahkemesinin 15/4/1975 tarih, 1973/19 esas,
1975/87 sayılı Kararı. Başka? Yine Anayasa Mahkemesi
13/4/1971 gün, 1970/41 esas, 1971/37 sayılı Kararında, her iki
kararında ivedilikle görüşmekle öncelikle görüşme kavramına
ayırmış ve bir yasa teklifinin Genel Kurulda
görüşülebilmesi için, 52nci maddede belirtilen
Bakın Bir yasa
teklifinin öncelik verilerek bu kısmın ilk sırasına
geçirilmesi, Hükümet veya esas komisyon tarafından gerekçeli olarak Genel
Kuruldan istenebilir. diyor. Şimdi, Hükûmet ve esas komisyon bunu
gerekçeli olarak Genel Kuruldan istememiştir. Yapılan nedir? AKP
Grubu İç Tüzük 49 ve 19a göre, bir kanun tasarı veya teklifinin
sıralarının değiştirilmesiyle ilgili bir işlem
yapmıştır. Bakın, 49uncu maddenin yedinci
fıkrasında Başkan birleşimi kapatırken der. Evet,
grup önerisi gelir. Burada Genel Kurulun bilgisine sunulur. Genel Kurul oylar.
Oyladıktan sonra bunun sırası değişir ama
birleşimi kapatırken. İç Tüzük madde 1, birleşim demek gün
demek, oturum demek değil. Başkan birleşimi kapatırken,
yani Sayın Başkan birleşimi kapatırken gündemde bulunan
hususlardan hangisinin gelecek birleşimde -yani yarın, çünkü
çalışma kararını yarına aldık- veya birleşimlerde
görüşüleceğini Genel Kurula bildirir.
Başkan
burayı terk ederken size bildirecek, bize bildirecek ve ne yapacak
başka? Bu husus ayrıca ilan tahtasında ilan edilir. Edilebilir
filan değil, edilir, yapılır.
Şimdi,
İç Tüzük 49
Evet, Danışma Kurulunun oy birliğiyle karar
alamadığı olaylarda İç Tüzük 19a göre gruplar öneri
verebilir ama öncelikli görüşme meselesi
Anayasa 148, şekil yönünden
Anayasa Mahkemesi inceleyecek. Bakın, ben size burada iyilik ediyorum. Ben
size burada farklı bir düşünce değil, Anayasa Mahkemesinin çok
kapsamlı
Burada beş dakikada bunları anlatamam. Anayasaya
aykırı davranıyorsunuz. Genel Kurulun oylaması İç
Tüzük değişikliği şeklinde olamaz.
İç Tüzük
nasıl değişir? Anayasamızda belirtildiği gibi,
İç Tüzükümüzün sanıyorum 188inci maddesinde, aynı Anayasa
değişikliği gibi Anayasa Komisyonunda görüşülecek, rapora
bağlanacak, Genel Kurula gelecek, oylanacak, bir karara bağlanacak.
Şimdi, siz
burada, Anayasanın ve İç Tüzükün emredici hükümleri varken
sayısal çoğunlumuz var diye bunu yaparsanız, bu Anayasa
Mahkemesine götürüldüğü zaman Anayasa Mahkemesi bunu iptal eder.
Emeklerimize yazık değil mi? Şimdi sabahlara kadar
çalışacağız. Yarın öbür gün şikâyet edeceksiniz.
Etmeyin diye söylüyorum, açtığım usul tartışması
bu. Yalvarıyorum size! Burada bir partili veya partisizlik meselesi
değil. Bütün vatandaşlar bizi dikkatle izliyor. Açın, Anayasa
Mahkemesinin şu iki kararını hukukçu
arkadaşlarımızla, bir saat ara verelim, yorumlayalım,
burada tartışalım. Benim dileğim bu değerli arkadaşlarım.
Onun için,
Sayın Meclis Başkanının uygulaması
tarafsızlık ilkesini zedelemektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Süreniz doldu Sayın İçli.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Sayın Başkanı uymakla yükümlü
olduğumuz Anayasaya ve İç Tüzüke davet ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İçli.
Usul
tartışmasının lehinde, Giresun Milletvekili Sayın
Canikli.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İç Tüzükün
63üncü maddesi çerçevesinde açılan usul tartışmasında
Sayın Başkanın tutumunun İç Tüzüke uygun olduğu
kanaatiyle lehte söz aldım.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Senin okuma yazman var mı? Okuduğunu anla, anla
Diyor
ki: Komisyon ve Hükûmet ister. Sen isteyemezsin.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, 49uncu madde çok açık. 49uncu madde
çerçevesinde Danışma Kuruluna konu götürülmüş, yani 498
sıra sayılı kanunun sırasının öne
alınmasına ilişkin öneri Danışma Kurulunda
görüşülmüş, Danışma Kurulunda kayıtlara geçmiş.
Bakın, değerli arkadaşlar
KAMER GENÇ
(Tunceli) Komisyon veya Hükûmet isteyebilir, sen isteyemezsin!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Oraya
geleceğim, 52nci madde, oraya geleceğim.
Danışma
Kurulunda kayıtlara geçmiş, tutanağa dâhil edilmiş ve
dolayısıyla, 49uncu madde çerçevesinde Danışma Kurulunda
gündeme getirildiği için burada, 49uncu madde çerçevesinde herhangi bir
usul hatası söz konusu değil.
Şimdi,
tartışılan esas konu 52nci madde. 52nci maddenin eğer birinci
fıkrası geçerli ise ikinci fıkrasına bakmaya gerek yok. Bir
başka ifadeyle, ikinci fıkrada belirtilen hususlar, birinci
fıkra kapsamına girmeyen işlemler için geçerlidir. 52nci
maddenin birinci fıkrası: Genel Kurula sevk edilen bir komisyon
raporu veya herhangi bir metin, aksine karar alınmadıkça
dağıtımı tarihinden itibaren kırksekiz saat geçmeden
görüşülemez. Aksine karar alınmadıkça. Ki, bu, görüşme
için ayrıca. Aksine kim karar alacak? Türkiye Büyük Millet Meclisi karar
alacak. Eğer, birinci fıkra çerçevesinde aksine karar
alınmış ise Genel Kurul tarafından, o zaman ikinci
fıkraya bakmaya gerek yok. Birinci fıkrayı ihmal eder, onu yok
sayarsanız, sadece ikinci fıkraya bakarsanız, yanlış
olur. Bu değerlendirmeler, bunu esas alarak bu çerçevede yapılan
değerlendirmeler doğru olmaz.
Bakın,
Danışma Kurulunda gündeme gelmiş. Biraz önceki
arkadaşlarımızın söylediği gibi değil,
konuşulmuş, orada tartışılmış,
Danışma Kurulu ıttılaına girmiş ve
kayıtlarına geçmiş. Biliyorsunuz, orada tutanak tanzim ediliyor.
Danışma Kurulunda yapılan görüşmeler ve grupların
getirdiği öneriler orada kayıtlara geçiyor,
tartışılıyor, değerlendiriliyor ve tutanak tanzim
ediliyor en sonunda. Belki bazı arkadaşlarımız
hatırlayabilirler, hatırlarlar, orada konuşulmasına
rağmen, sehven kayıtlara geçmediği için, tutanağa
geçmediği için bir konuyu burada görüşememiştik fakat burada
öyle problem yok. Danışma Kurulunda gündeme getiriliyor 498 sıra
sayılı kanun tasarısının öne alınması için,
orada konuşuluyor, tartışılıyor, tutanakta yer
alıyor; dolayısıyla, 49uncu madde çerçevesinde en ufak bir
problem yok.
İç Tüzükün
52nci maddesi çerçevesinde baktığınızda da orada Genel
Kurulca aksine karar alınmadıkça ifadesi var. Karar alma yetkisi, bu
İç Tüzükün uygulanmasında buraya aittir, Genel Kurula aittir.
Dolayısıyla aksine karar alınmadıkça ifadesini tahakkuk
ettirecek olan irade, bu Meclisin iradesidir ve bu irade de
gerçekleşmiştir, tahakkuk etmiştir yani Türkiye Büyük Millet
Meclisi aksine bir karar almıştır İç Tüzükün 52nci maddesinin
birinci fıkrasına uygun olarak. Dolayısıyla, artık,
52nci maddenin ikinci fıkrasından yola çıkarak bunun prosedüre,
teamüle uygun olmadığını söylemek kesinlikle söz konusu
değildir ve yapılan işlem, yapılan uygulama İç
Tüzüke, hukuka uygundur. Bu çerçevede en ufak bir sorun bulunmamaktadır.
Teşekkür
ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Canikli, teşekkür ederim.
Aydın
Milletvekili Sayın Ali Uzunırmak
Lehinde istediniz değil mi
efendim? Bir yanlışlık olmasın.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Evet.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Efendim, lehte Sayın Elitaş istedi.
BAŞKAN
Ama, yazılı olarak başvurmuş ve lehinde istemiş.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hayır efendim, aleyhinde
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, lehte ben istedim.
BAŞKAN
Öyle mi? Aleyhinde mi efendim?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Aleyhte benim, ben aleyhte istemiştim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Ben lehinde istedim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Lehinde istemiş efendim, yazılı olarak başvurusu var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, siz konuşmayı
açar açmaz lehinde ve aleyhinde konuşma talepleri oldu
BAŞKAN
Efendim, önceden geldi yazılı
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ama açar açmaz
BAŞKAN
Yazılı metni önceden geldi Sayın Elitaş, önceden geldi.
Buyurun
KADİR URAL
(Mersin) Sana mı soracağız ya? Hayret bir şey ya!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Lehinde ben istemiştim.
BAŞKAN
Hayır, hayır
Sayın Uzunırmak lehinde söz istedi efendim.
KADİR URAL
(Mersin) Sana mı soracağız?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Açar açmaz sözlü olarak istedik, kayıtlara
geçti.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, önceden geldi efendim; kendisi yazılı olarak
başvurdu, sizin müracaatınız daha sonraydı. Lütfen
Yazılı metni burada.
Sayın
Uzunırmak, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; usul tartışması
hakkında Sayın Başkanın yönetiminin lehinde söz aldım.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, insanların veya yönetenlerin kararlarında ve
davranışlarında etkin olan bazı saikler vardır.
Bunlardan inançlarımız, duygularımız, isteklerimiz,
aklımız, mensubiyetimiz ve kurallar olarak alanlarına göre sınırlayabileceğimiz
saikler söz konusudur. Dolayısıyla, eğer kural koyucular
kurallarını koydukları alana göre, duygu, akıl, istek, arzu
örtüşmesine uygun kurallar konabiliyorsa o kuralların
uygulanmasında bir problem doğmaz çünkü her şey
örtüşmüştür ama Sayın Başkan kendi açısından
doğrusunu yapıyor. Sayın Başkanın burada kurallara
uygun yönetmek gibi mecburiyeti yok çünkü demokrasi ve halk iradesinin hukuk
olarak örtüşmesine baktığınızda, demokrasinin, halk
iradesinin hukuka bağlılığı uygulamalarını
eğer ortaya koymak istediğinizde, hukuka bağlılık,
hukukun üstünlüğünü tanımak diye bir mecburiyetiniz yoksa o zaman
mensubiyetinize göre karar vereceksiniz. Mensubiyetinize göre verdiğiniz
kararda da AKP demokrasisi, hatta ve hatta -çok özür diliyorum ama- Sayın
Başbakanın, Recep Tayyip Erdoğanın demokrasisi söz konusu
olacak; kurallar ve hukuk olmayacak, mensubiyete göre karar vereceksiniz,
Parlamento da mensubiyete göre yönetilecek.
Adıyamanda,
Sayın Meclis Başkanımızın daha oradaki Tekel
işçileriyle ilgili koyduğu tavırda, acaba bir Meclis
Başkanı tavrını mı sezdi Türk halkı veya yüce
Parlamentonun mensupları yoksa bir AKP mensubiyetinin tavrını
mı sezdi? Dolayısıyla, o gün orada o tavrı koyan
Başkan, bugün burada bu mensubiyet tavrı içerisinde, kural
tanımadan, hukuk tanımadan, nizam tanımadan mensubiyetine göre
yönetmek gibi bir hakka sahiptir.
Dolayısıyla,
ben, Sayın Başkanı takdir ediyorum bundan dolayı ve
destekliyorum, mensubiyetine göre yönetmelidir. Dolayısıyla, o zaman
ancak Türkiye, bu gibi kargaşanın içerisinden çıkabilir
kanaatini taşıyorum.
Tabii ki
değerli milletvekilleri, Türkçenin ders alınması gereken çok
güzel atasözleri, deyimleri vardır: Anlayana sivrisinek saz, anlamayana
davul zurna az.
Ben, hepinize
saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, çok teşekkür ederim.
Şimdi, usul
tartışmasının aleyhinde söz isteyen İzmir Milletvekili
ve CHP Grup Başkan Vekili Sayın Anadol.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer
üyeleri; burada, biraz sonra, gerçekten tarihî bir oturumun
dakikalarını, saatlerini yaşayacağız. Bütün
halkımız televizyon ekranında gelişmeleri izliyor, bu
Anayasa değişiklik teklifinin safahatını merak ediyor,
merakla inceliyor.
Şimdi, böyle
önemli bir oturumda en önemli olay, en işlevli kişi, makam Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı, elbette, siyasal geçmişini bildiğimiz, siyasal
yaşamını tanıdığımız, belirli bir
ideolojinin savunmasını yapmış kişidir, olabilir,
saygı duyuyoruz ama buraya seçildikten sonra, o Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Başkanıdır, herhangi bir keyfî davranışa
izin vermemelidir; kendisi yapmamak bir tarafa, bütün partilerin, grubu
olanların, olmayan milletvekillerinin, hepsinin yüzde yüz tam güvenini
taşımalıdır.
Şimdi,
baştan başlayalım. Basit, öyle uzun uzun madde tahlilleri
yapmayacağım. Doğru bir uygulama yaptı Sayın
Başkan, 63e göre usul tartışması açılıyor; 4
kişiye söz verdi, 2 lehte, 2 aleyhte, doğrusu bu. Şimdi, ben
Başkana soruyorum: Bir oturum evvel, niye 1er kişiye söz verdiniz
Sayın Başkan? Yırtındık yerimizden,
bağırdık: 63e göre 2 lehte, 2 aleyhte söz vereceksiniz,
verin. On dakikadan fazla olmuyor. Tamam, siz on dakika verin, şimdiye
kadar bütün uygulamalar böyle. Bir oturumda ne değişti
arkadaşlar? Beş dakika, on dakika, üç dakika
Yani bu kadar önemli
bir Anayasa değişikliğinde biz, üç dakikanın, beş
dakikanın, on dakikanın hesabını yaparsak millete bunun
sağlıklı biçimde çıktığını nasıl
anlatacağız arkadaşlar? Evvela keyfîlik olmayacak, bu bir.
İkincisi, bakın, ben çok basit şeyler söylüyorum ama bu basit
şeyler uygulanması gereken kurallar. Madde 51, demin yerimden okudum,
ayağa kalktım Başkanlığa gelen kanun tasarı ve
teklifleri, resmî tezkereler ve komisyon raporları ile soru, genel
görüşme, Meclis araştırması, Meclis soruşturması
ve gensoru önergeleri, gelen kâğıtlar listesinde
yayımlanır. Bunlardan Genel Kurula sevk edilenler bu listede
ayrıca belirtilir. Başkanlığa geliş tarihleri de
ayrıca gösterilir.
Gelen
kâğıtlar Meclisin toplantı günleri dağıtılır
ve tutanağa eklenir.
Gelen
kâğıtlar, tatile rastlamadığı takdirde, Cumartesi ve
Pazar hariç, her gün yayımlanır, ilan tahtasına asılır
ve ilk birleşim tutanağına eklenir. Kural mı bu? Eklenir
diyor, emredici hüküm. Tahtaya baktım, tahta yerine kulislerin
girişinde iki tane televizyon ekranı var, simsiyah,
kararmış. Başkana söyledim, Benim haberim yok. dedi. Haberiniz
olacak Sayın Başkan. İlan tahtasına bu gelen kâğıtlar
asılmazsa buradaki oturumun meşruiyeti kalmaz. Ama Benim haberim
yok., Ben görmedim., bilmiyorum, Memurlar yapmamış. bunlar
mazeret değil. Hem Anayasayı değiştireceksiniz hem de en
basit kurallara riayet etmeyeceksiniz, bunun adı keyfîliktir, bunun
adı şudur arkadaşlar: Hep demokrasiden, reformlardan filan
bahsediyorsunuz. Şu, yargıyı idarenin tahakkümü altına alma
teşebbüsünüzü de reform diye tanıtıyorsunuz, tanıtmaya
çalışıyorsunuz. Oysa demokrasi Biz çoğunluktayız, ne
dersek olur. anlayışı değildir, bu demokrasi filan
değildir, çoğunluğun tahakkümüdür, dikta eğilimidir, tek
adam rejimidir, oraya doğru gidiyorsunuz oraya doğru gidiyorsunuz. En
basit İç Tüzük kurallarını paspas gibi çiğneme cesaretini
buluyorsanız ve Meclis oturumları böyle yönetiliyorsa buradan
çıkacak Anayasa değişikliklerinin meşruiyetine kimseyi
inandıramazsınız.
Teşekkür
ederim, saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bir soru sorabilir miyim.
BAŞKAN
Sayın Genç, Meclis Başkanlarına, İç Tüzükün 100üncü
maddesine göre soru sorabilirsiniz
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır hayır, şöyle
BAŞKAN -
ama onu siz çok daha iyi bilirsiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şimdi, esas Komisyon veya Hükûmet veya Başkanlıkça,
bu kanunun öncelikle görüşülmesi konusunda Danışma Kuruluna bir
istek var mıdır, bir teklif var mıdır?
BAŞKAN
Sayın Genç, oturumları yöneten Meclis Başkanlarına soru
sorulabilir ancak İç Tüzükün 100üncü maddesine göre. Lütfen orayı
okuyun, ona göre sorun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, AKP Grubu adına çıkan
arkadaş dedi ki
BAŞKAN
Tutumumu değiştirmeye mahal bir husus olmadığı
kanaatindeyim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) AKP Grubu adına çıkan kişi dedi ki
Sayın
Başkan, bakın, bir şey söylüyorum size
BAŞKAN O
nedenle
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bakın, çok önemli bir konu.
BAŞKAN O nedenle
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmını görüşmeye başlıyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bir soru soruyorum, diyorum ki bakın,
İç Tüzükün 49uncu maddesinde
BAŞKAN
Bana soruyu 100üncü maddeye göre soracaksınız efendim. Başkan
tartışmalara katılabilir mi?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bir şey soruyorum size, diyorum ki İç Tüzükün 49uncu
maddesinde diyor ki: Bir kanun teklifinin veya tasarısının
Danışma Kurulunda görüşülebilmesi için ya Başkanlık
bunu teklif edecek ya da Hükûmet veya Komisyon teklif edecek.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Olur mu öyle şey canım, bırak!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Konuştuk, tartıştık efendim,
usul tartışması açıldı.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Aç oku kardeşim, aç oku!
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen yerinize oturur musunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Aç oku, aç oku! Bu konuda Başkanlığın,
Komisyonun veya Hükûmetin bir teklifi var mı? Ben bunu öğrenmek
istiyorum.
BAŞKAN
Ben, bu görüşmelerde taraf değilim efendim. Lütfen, bana soru
sormayın.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, biraz önce, AKP Grubu adına çıkan dedi ki: Biz
bunu Danışma Kurulunda görüştük.
BAŞKAN -
Benimle ilgili bir soru sorma ihtiyacı varsa İç Tüzükün 100üncü
maddesine göre sorabilirsiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hâlbuki yanlış söylüyor. Burada, Danışma
Kurulunda görüşülmemiştir.
BAŞKAN
1inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
KADİR URAL
(Mersin) Sayın Başkan
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
KADİR URAL
(Mersin) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun.
KADİR URAL
(Mersin) Biraz önceki ara vermenizden önce de söz istedim. Sayın
Elitaşın, kürsüden ismimi söyleyerek sataşması var.
Deminden beri el kaldırıyorum, buradan istiyorum, hâlen
görmüyorsunuz.
BAŞKAN
Yazılı olarak göndersenize efendim.
KADİR URAL
(Mersin) Sayın Başkan, her şeyi yazılı olarak
mı söyleyeceğiz?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, aynı oturumda
isteyebilir. Oturum değiştiği için sataşmadan söz
isteyemez.
BAŞKAN
Nereden bileceğim efendim ben sizin söz istediğinizi. Siz neye göre
söz istiyorsunuz efendim? İç Tüzükün hangi hükmüne göre söz istiyorsunuz?
KADİR URAL
(Mersin) Efendim, Sayın Elitaşın biraz önceki
konuşmasında, ismim zikredilerek
BAŞKAN
Peki efendim, zabıtları getirteceğim, eğer size bir
sataşma söz konusuysa size uygun
KADİR URAL
(Mersin) İsmim geçti Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Efendim, isminiz geçmiş olabilir, lütfen
Bakacağım.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, oturum
değiştiği için, efendim, sataşmadan söz verilemez,
aynı oturum içerisinde söz verilir.
BAŞKAN
Bakacağım efendim, İç Tüzüke göre değerlendireceğim.
Lütfen oturunuz.
KADİR URAL
(Mersin) Sayın Canikli, oturumdan önce istedik.
BAŞKAN
Sayın Ural, lütfen
Lütfen oturur musunuz. Zabıtları
isteyeceğim. İç Tüzüke uygunsa söz vermem, size söz veririm. İç
Tüzük açısından değerlendireceğim.
KADİR URAL
(Mersin) İsrail Parlamentosuna bizi hedef gösteremez!
ALİ KUL
(Bursa) Niye bağırıyorsun ya?
KADİR URAL
(Mersin) Sen İsrail Dostluk Grubu Başkanı mısın?
İsraillilere
niye hedef gösteriyorsun bizi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Islak imzanla istifa et.
KADİR URAL
(Mersin) Sen kim oluyorsun da hedef gösteriyorsun? Sen kimsin?
BAŞKAN
2nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S.
Sayısı: 458)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın; Kooperatifler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kooperatifler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633)
(S. Sayısı: 496)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 5inci sıraya alınan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin; 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun birinci görüşmesine başlayacağız.
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
497 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Bir müracaat var,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
497 Sıra
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine
ilişkin işlemlere geçilmesinden önce, Anayasanın 2, 4 ve 175
inci maddeleri açısından anılan teklifin görüşülmesine yer
olup olmadığı konusunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 63 üncü maddesi uyarınca usul hakkında söz
talep ediyorum.
Benzeri uygulama
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22. Dönem 1. Yasama Yılı 39.
Birleşimde 1 Mart Tezkeresinin görüşüldüğü oturum ile 4. Yasama
Yılı 124. Birleşiminde Lübnan'a Türk Silahlı Kuvvetlerinin
gönderilmesine izin verilmesine ilişkin Tezkerenin görüşüldüğü
oturumlarda da kabul edilmiştir. Keza 23. Yasama Döneminin 59.
Birleşiminde 6 Şubat 2008 tarihli oturumda da, Anayasanın 10 ve
42. maddelerinde değişiklik yapılmasına yönelik
değişiklik teklifinin görüşmelerinde de söz konusu talep
uygulamaya konulmuştur.
Açıkladığımız
sebeplerle talebimiz İçtüzüğün 63. maddesine uygun olduğu gibi
22 ve 23. Yasama Dönemlerindeki uygulamaları da paraleldir.
Gereğini
saygıyla talep ederim.
İsa Gök Şahin Mengü Atilla Kart
Mersin Manisa Konya
Atila
Emek
Antalya
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, yazılı metni biraz önce dinledik. Benim
bu metinden anladığım, Anayasanın bazı maddelerinde değişiklik
öngören bu teklifin Anayasaya aykırı olması nedeniyle
görüşülmemesi gerektiği ve Meclis Başkanı olarak benim bunu
görüşmemem gerektiği, iade etmem gerektiği şeklinde bir
düşünceyle yazıldığı anlaşılıyor.
Doğru mu
anlamışım?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hayır, müzakere edilmesi, müzakere.
BAŞKAN
Şimdi, değerli arkadaşlarım, önce Meclis
Başkanlığı kendilerine gelen tekliflerin ve
tasarıların, özellikle bu Anayasa değişikliği ise
ancak şekil ve usul bakımından incelemesini yapabilir,
içeriğiyle ilgili herhangi bir değerlendirme yapmam, yapmamız
Başkanlık olarak mümkün değildir. Anayasaya
aykırılıkla ilgili ihtisas komisyonu Anayasa Komisyonu bu konuda
tabii ki çalışmasını yaptı ve şu anda Genel
Kurulun gündemine girdi.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teklifi mümkün olmayan maddenin teklifi kabul edilemez.
BAŞKAN
Eğer bu Anayasa değişikliği metninin içerisinde Anayasaya
aykırı düzenlemeler var ise tabii ki o maddeler görüşülürken
herhâlde teklif sahibi arkadaşlarımız Anayasaya
aykırılıkla ilgili önergeler vereceklerdir. Bu, sırası
geldiğinde görüşülür diye düşünüyorum ama benim bu tutumumu bir
usul tartışmasına dönüştürme düşüncesindeyseniz, ki
öyle anlaşılıyor, bir usul tartışması açmayı
talep ediyorsunuz
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, henüz
başlamadık ki. Neyin usulünü, neyin yöntemini
tartışacağız Sayın Başkan?
BAŞKAN
Efendim
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Henüz başlamadı ki görüşmelerimiz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Başlamadan olur zaten. Zaten o başlamadan evvel olur.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, bu kadar kötüye
kullanılmaz, bu kadar suistimal edilemez. Bu kadar yanlış
uygulamaya konu edilemez Sayın Başkan.
BAŞKAN
Görüşülüp görüşülmemesiyle ilgili bir usul tartışması
talebinde bulunuyorlar. Ben demin ifade ettim, böyle bir uygulamanın
doğru olmadığı ve bu teklifin burada görüşülmesinin
gerekli olduğunu düşünüyorum. Yaptığımız
işlemin İç Tüzüke uygun olduğunu düşünüyorum ama
arkadaşlarımız aksi düşüncedeler
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Israr ediyoruz.
ATİLLA KART
(Konya) Evet
Evet
BAŞKAN
..ve bir usul tartışması açılmasını istiyorlar.
V.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
4.- 497 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifine ilişkin işlemlere
geçilmesinden önce, Anayasanın 2, 4 ve 175inci maddeleri
açısından, anılan teklifin görüşülmesine yer olup
olmadığı hakkında
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kart. (CHP sıralarından alkışlar)
İki lehte,
iki aleyhte söz vereceğim, beşer dakikadır süreleri.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bozdağ.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, lehinde söz istiyorum.
BAŞKAN
Evet, lehinde söz istediler Sayın Bozdağ.
Sayın Kart,
buyurun.
ATİLLA KART
(Konya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tarafımızdan verilen önerge üzerinde görüşlerimizi beyan etmek
üzere söz almış bulunmaktayım. Ancak Sayın Başkan, bu
görüşmenin her konuşmacı için asgari şartlarda on dakikayla
sınırlı olması gerektiğini hemen ifade ediyorum çünkü
-daha evvel önergemizde de ifade edildiği gibi- gerek 22nci Yasama Dönemi
gerek 23üncü Yasama Döneminde, bu tür tartışmalarda, madde
üzerindeki değişiklik önergelerinin dışında, tümü
üzerinde yapılan bir aykırılık önergesi, aykırılık
iddiası söz konusu olduğu için, bu noktada, on dakika olarak
görüşme süresinin değerlendirilmesini önemle takdirlerinize sunuyorum
ve konuşmamı buna göre yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Kart, beş dakika süre verdim, bir dakika daha ilave
yaparım. Lütfen siz düşüncelerinizi Genel Kurulla paylaşın.
ATİLLA KART
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, sayın milletvekilleri;
getirilen teklifin esası şu: Konuyu çok uzatmak istemiyorum,
doğrudan işin esasına girmek istiyorum. Siyasi iktidar,
kişisel ve siyasi hesap ve kaygılarla kendi kontrolünde olan bir
yargı yapılanmasını gerçekleştirmek istemektedir.
Bunun için de hukuk devleti ve demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olan
yargı bağımsızlığını, yasama
teminatını, kendi kontrolüne, tümden kendi kontrolüne almak
istemektedir. Demokrasi söylemini dilinden düşürmeyen siyasi iktidar, iki
yüz yıl öncesinden kabul edilen akademik ve siyasi ilkeleri ayaklar
altına almaktan çekinmemektedir. Kuvvetler
ayrılığının en önemli halkası olan
yargıyı bağımlı hâle getirerek erkler gasbına yol
açmak istemektedir. Öyle ki yargı faaliyetini Türkiye Büyük Millet Meclisi
bünyesine taşımaktan kaçınmamaktadır. Bu bir demokrasi
cinayetidir.
Bir siyasi
partinin kapatılması süreçlerinde bir başka siyasi partinin rol
ve görev üstlenmesi hiçbir şekilde demokrasiyle
bağdaşmayacağı gibi, siyaseten de, ahlaken de doğru
değildir. Bu söylemi, beş yıl kadar evvel Adalet Komisyonu
Başkanı da ifade ediyordu, günümüzün Adalet Komisyonu
Başkanı da beş yıl evvel bu düşünceyi ifade ediyordu.
Yine, Anayasa
Mahkemesi yapılanmasında 1982 Anayasasının
yaratmış olduğu hukukçu olmayan yargıç
yapılanmasının hukuk devleti ve yargı
bağımsızlığı kavramlarıyla
bağdaşmadığını,
bağdaşmayacağını bilimsel olarak ifade eden Anayasa
Komisyonu Başkanı da, mevcut teklifte hukukçu olmayan yargıç
yapılanmasının yarıdan fazla olmasına yol açacak bir
teklifi hararetle savunabilmektedir. Burada da, yine demokrasiyle
bağdaşmayan, siyaseten ve ahlaken doğru olmayan bir tavrın
ve teklifin olduğunu üzüntüyle, kaygıyla ve ibretle görüyoruz.
Peki, Adalet ve
Kalkınma Partisini, demokrasiyi katletme cinayetinin, böyle bir
girişimin içinde olmaya iten temel sebep nedir? Bir siyasi parti, neden
kendisine vücut veren bir sistemi tahrif etmekten ya da işlevsiz hâle
getirmekten kaçınmaz hâle gelebilir? İşte, burada Adalet ve Kalkınma
Partisinin çıkmazını görüyoruz. Bir taraftan kendisini
yargılaması kaçınılmaz olan yüce divan
yapılanmasını şimdiden kontrol etmek, yine bir taraftan
siyasi partilerin kapatılması sürecini kendi kontrolüne alarak ve
devamında da muhalefeti tehdit eden, baskı altına alan bir anayasal
ve fiili bir durumu yaratmak ve nihayet kendi kontrolü altındaki Anayasa
Mahkemesi aracılığıyla Anayasaya aykırı olan
yasal düzenlemeleri hızla hayata geçirerek, anayasal denetimden
kaçırarak toplumsal ve sosyoekonomik dönüşümü tamamlamak. Bu tablo
bütün gerçekliğiyle somut olarak ortaya çıkmıştır.
Ortak akıl,
Cumhurbaşkanı düzeyindeki sorumluluk, toplumsal uzlaşma,
akademik ve mesleki geçmişler ayaklar altına alınmak
pahasına bu siyasi proje hayata geçirilmek istenilmektedir. Bütün bu
tablonun üstüne, ülkemizin yaşadığı tıkanma devlet
yönetiminde en üst seviyede yaşanmaktadır.
İmzasının
varlığından bihaber olan ve teklifi işleme koyan bir Meclis
Başkanı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kart, size bir dakika ek süre veriyorum, lütfen sözlerinizi
tamamlayınız efendim.
ATİLLA KART
(Devamla)
bu gelişme karşısında Velev ki olsa ne olur
diyen bir Başbakan, Olsun, gerekirse çizik atarız, uzlaşma
olmasa da olur. diyebilen bir Cumhurbaşkanı
Toplumsal bir
sözleşme olan Anayasa değişikliği aşamasında bile
cumhurun Başkanı olduğunu hatırlamayan, idrak etmeyen ya da
umursamayan bir Cumhurbaşkanı.
Türkiye
Cumhuriyetini en üst seviyede yöneten 3 kişinin aslında bu
uygulamalarında parti devleti yapılanması bütün
çıplaklığıyla ve ibret veren boyutlarıyla
karşımıza çıkıyor. Bu anlayışa sahip olan
siyasi iktidarın millî iradeyi iğfal etmek pahasına hap
yutturmak istediğini görüyoruz geldiğimiz aşamada -Sayın
Başbakanın ifadesiyle söylüyorum- ancak inanıyorum ki Türkiye
Büyük Millet Meclisi sorumluluk ve sağduyu sahibi olan milletvekillerini
hâlen bünyesinde barındırıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kart, ilave süreniz de doldu efendim.
ATİLLA KART
(Devamla) Sayın Başkan, bir dakika istirham ediyorum. Zaten
yetersiz süre verdiniz. Bir dakika daha lütfen
BAŞKAN -
Sadece Genel Kurulu selamlayabilmeniz için size söz veriyorum. Lütfen
Lütfen
ATİLLA KART
(Devamla) İnanıyorum ki milletin vekilleri millî iradenin
iğfal edilmesini mutlaka engelleyeceklerdir. Buna yürekten
inanıyorum.
Bu
düşünceyle, Anayasanın 2 ve 4üncü maddelerini doğrudan ihlal
eden, dolaylı olarak değil, doğrudan ihlal eden,
yargıyı ayaklar altına alan, yargıyı
bağımlı hâle getiren, yargıç teminatını ortadan
kaldıran bu değişiklik teklifinin görüşülmesinin
Anayasanın esasına aykırı olduğunu ifade ediyor, bu
konuda iktidara mensup milletvekillerini bir kez daha sağduyulu ve sorumlu
davranmaya davet ediyor, Genel Kurulu bu düşüncelerle saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Kart, teşekkür ederim.
Değerli
milletvekilleri, usul tartışmasının lehinde söz isteyen
Ankara Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya.
Sayın
İyimaya, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET
İYİMAYA (Ankara) Değerli Başkanım, yüksek Genel
Kurulun saygıdeğer üyeleri; sözlerime hepinizi selamlayarak
başlıyorum.
Yüce Genel
Kurulun millet adına Anayasadan kaynaklanan toplumsal sözleşme yapma
yetkisini kullanırken hasıl olan sonucun yine hayırlı
olmasını diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, biz şu anda Anayasa değiştiriyoruz. Elbette ki
değiştiren teklif, değiştirilecek olan Anayasa hükmüne
tabii olarak aykırı olacaktır. Ayrıca, herhangi kanunu
görüşmüyoruz. Bir tamamen yepyeni kurucu iktidar yetkisi
kullanıyoruz. Kurucu iktidar yetkisinin anayasal sınırları
bellidir. Gerçekten, yasama organında Anayasanın 1inci ve 4üncü
maddelerinin doğrudan değiştirilmesine ilişkin bir önerge,
bir teklif görüşülemez ancak Anayasa değişikliklerinin herhangi
bir maddesini yorumlama yoluyla, 1inci maddeye aykırı, 2nci maddeye
aykırı, 3üncü maddeye aykırı yoluyla bir tez üretirseniz,
Parlamentonun kurucu iktidar yetkisini, Anayasaya aykırı olarak,
Anayasayı ihlal ederek yaralamış olursunuz.
ATİLLA KART
(Konya) Yorumlama yoluyla değil, doğrudan
AHMET
İYİMAYA (Devamla) - Anayasamızın Türk anayasa hukukundaki
geleneksel çizgisinde değiştirilemez madde, devlet şeklinin
cumhuriyet olduğu maddesidir. 1924 öyledir, 1961 öyledir,
Danışma Meclisindeki görüşmeler sırasında 1982
Anayasasının ilk projesi böyledir. Bakın, Danışma
Meclisi gerekçesinde ne deniyor: 1961 Anayasası düzenlenirken böyle bir
endişe artık kaybolmuştur -cumhuriyetin değiştirilmesi
ilkesi için diyor- Atatürkün kurduğu ve gençliğe emanet ettiği
cumhuriyet rejiminden geriye dönüşün mümkün olamayacağı
tartışılmaz bir gerçek olarak Türk milletince kabul
edilmiştir. Buna rağmen, sadece tarihî niteliğinden dolayı
cumhuriyet ilkesinin değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği
1961 Anayasasına konmuştur. Komisyonumuz da aynı şekilde
hükmü tekrarlamıştır. Şu anda önümüzdeki diğer
maddelerle ilgili -2, 4 maddeyle ilgili- teklif, gerekçesiz olarak, madde,
Millî Güvenlik Konseyinin maddesidir.
Arkadaşlar,
bu maddelerin yürürlüğünü, geçerliliğini, etkisini
tartışmıyoruz ancak yasama organı bir anayasa
değiştirirken anayasal sınırları neyse onunla
bağlıdır, siyaset kurumu da onunla bağlıdır,
siyasal partiler onunla bağlıdır. Bu projede, bu maddelerde 1,
2, 3, 4üncü maddelerin doğrudan değiştirilmesine ilişkin
bir madde var mı teknik olarak? Yok. Peki, dolaylı olarak
(CHP ve
MHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Dolaylı var mı, dolaylı?
AHMET
İYİMAYA (Devamla) Bakın arkadaşlar, yasama organı,
ne Meclis Başkanı ne iktidar partisi ne de muhalefet partisi
Anayasanın ilk dört maddesini doğrudan değiştirmeyen
maddelerle ilgili içerik değerlendirmesi yaparak Anayasanın o
maddelere aykırılık sonucuna varamaz, Genel Kurul
müzakerelerinde Genel Kurul bu maddeleri kabul edebilir, ret de edebilir.
Bakın,
Anayasa Mahkememizin
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hukuk devleti ilkesini kaldırırsa nereye gider bu?
AHMET
İYİMAYA (Devamla) Değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkememiz,
meşhur, ondan evvel üç kararda yetkisizlik kararı kurmasına
rağmen, 10 ve 42nci maddelerinde karar oluştururken
Açınız Anayasayı önünüze, bakınız, 148inci maddede
diyor ki: Teklif şartına uyulup uyulmadığı. Anayasa
böyle demiyor, teklif ve oylama çoğunluğu diyor. Teklif
şartı, ivedilikle görüşme yasağıyla ilgili. Anayasa
Mahkememiz dahi normu okurken parantez içerisine metne atıf yaparak metni
tahrif yoluyla bu sonuca varmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İyimaya, size de bir dakikalık ilave süre veriyorum,
lütfen tamamlayın.
AHMET
İYİMAYA (Devamla) Bitiriyorum.
Bugün,
arkadaşlar, hukuk devleti, yargı
bağımsızlığı, tarafsız yargı, iddia
olarak, inanç olarak, değer olarak ne Adalet ve Kalkınma Partisi ne
Cumhuriyet Halk Partisi ne Milliyetçi Hareket Partisi ne diğer
partilerimiz bu iddianın, bu davanın gerisinde olamazlar. Adalet,
hukuk, yargı bağımsızlığı hepimizin. O
maddeler geldiği zaman somut olarak da aykırılık
teşkil etmediğini, küresel standartlar ve kaliteler
bakımından ortak iyiliği ve ortak modeli ortaya koyduğunu
birlikte göreceğiz. Hepimiz aynı sonuca varacağız
zannediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın İyimaya, teşekkür ediyorum.
Şimdi usul
tartışmasıyla ilgili aleyhte söz talebinde bulunan Mersin
Milletvekili arkadaşımız Sayın Mehmet Şandır.
Sayın
Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sizin de süreniz
beş dakikadır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle saygılarımı sunuyorum.
Çok önemli bir
konuda çok önemli bir iddiada bulunuldu: 497 sıra sayılı AKP
Anayasa Değişiklik Teklifi Anayasanın değiştirilemez
maddelerine aykırıdır. denildi. Bu önemli bir görüş,
önemli bir iddiadır. Sayın Meclis Başkanının bunu
ciddiye alması ve bunun üzerinde düşünmesi,
tartışması, bir karara ulaşması gerekir. Ama buna hiç
gerek görmeden doğrudan kanunun görüşmelerine başlamış
olmasını usule aykırı bulduğum için Sayın Meclis
Başkanının bu tavrının aleyhine söz aldım.
Değerli
milletvekilleri, bakınız, gerçekten bu Anayasa değişiklik
teklifi Sayın Ahmet İyimayanın iddia ettiğinin aksine,
Anayasanın değiştirilemez maddelerine dolaylı olarak
karşı. Anayasanın 3üncü maddesindeki devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğüne karşı suç işlenmesini
Anayasanın 69uncu maddesinden çıkartarak, parti kapatma
meselesinden çıkartarak Anayasanın değiştirilemez hükmü
olan bölünmez bütünlük maddesine aykırı bir husus getirmektedir.
Dolayısıyla
ASIM AYKAN
(Trabzon) - Yorumla alakalı.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) - Yorumla ilgili değil, çok doğrudan
söylüyorum. Bakınız, Milliyetçi Hareket Partisi olarak söylüyorum,
Siyasi partiler eğer terörü bir araç olarak kullanmıyorlarsa,
şiddeti bir siyaset olarak kullanmıyorlarsa
kapatılmasınlar, bireysel sorumluluk sorgulansın,
cezalandırılsın, ama demokrasinin olmazsa olmaz kurumu olan siyasi partiler devam etsin.
diye teklifi var, talebi var. Çok açık ve samimi ama
Anayasamızın, burada yaptığımız yeminin
gereği, bu ülkenin bölünmez bütünlüğüyle ilgili eylemlerinden
dolayı milletvekillerini suçlu bulmazsanız, idarenin eylem ve
söylemini suçlu bulmaz, bunun için parti kapatmaya bunu odak yapmazsanız
getirdiğiniz teklifin 8inci maddesinde Anayasanın 69uncu maddesini
bu kapsamda değiştiriyorsunuz, o zaman bu ülkenin bölünmez
bütünlüğüne karşı işlenen suçları affetmiş olursunuz,
ona yol vermiş olursunuz. Bu, Anayasanın değiştirilemez
maddesi olan 2nci maddesine, 3üncü maddesine ve 4üncü maddesine
aykırı bir durumdur. Dolayısıyla, bu yasa teklifinin
Anayasanın değiştirilemez maddelerine karşı
olduğu iddiası, hükmü doğru bir hükümdür ve bunun ciddiye
alınması, bu teklifin Genel Kurulun gündemine alınmaması
gerekir.
Bir başka
husus: Değerli arkadaşlar, anayasalar bir toplum sözleşme
belgesidir. Dolayısıyla, bu toplumun tüm unsurlarını bir
mutabakat belgesi etrafında toplamanız, Anayasa yapmada ve Anayasa
değiştirmede çok temel bir hukuk maddesidir. Eğer bu
mutabakatı temin edemezseniz toplumu ayrıştırmış
olursunuz. Bakın, bugün burada başladık görüşmelerine ama
işte, muhalefet partilerinin -grubu bulunan muhalefet partilerinin, grubu
bulunmayan muhalefet partilerinin- tamamı bu yasa değişiklik
teklifine karşılar. Dolayısıyla, siz bunu yok
sayamazsınız. Yani bu muhalefet partilerine oy vermiş
milyonlarca insanı, siz, ayrıştırmış oluyorsunuz,
dayanışmayı, Anayasanın 2nci maddesindeki amir hüküm
olan millî dayanışmayı ayrıştırmaya
dönüştürüyorsunuz. Böyle de olunca getirdiğiniz teklif,
Anayasanın değiştirilemez maddelerine aykırı bir
tekliftir. Bu iddianın ciddiye alınması
Bu iddia Anayasa
Komisyonunda da yapıldı ama parmak çoğunluğunuzla,
sayısal çoğunluğunuzla bunu dikkate almadan, bunu ciddiye
almadan -bana göre de talihsiz bir beyan olarak- Sayın
İyimayanın mantığıyla reddettiniz. Anayasa
değişiklikleri, değiştirilmek istenen Anayasaya tabii ki
karşı olacak. E, böyle bir hak yok. Anayasaya saygı
esastır ve bu bir zorunluluktur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Değerli Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN
Sayın Şandır, size de ilave süre veriyorum. Lütfen
tamamlayınız.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Bir başka husus: Değerli arkadaşlar, çok stratejik
bir yerde bir yanlışı daha yapıyorsunuz. Kurucu devlet
hukukunu değiştiremezsiniz, böyle bir hak yok. Hiçbir sayısal
çoğunluğun buna gücü yetmez. Devletin kuruluşunda var olan
hukuku sonra sayısal gücünüzle değiştiremezsiniz.
Değiştirirseniz meşru olmaz, hukuki meşruiyeti
tartışılır.
Şimdi, bizim
devletimizin, 1924 Anayasasıyla getirilen cumhuriyet sistemimizin temeli
kuvvetler ayrılığıdır. Siz burada kuvvetler
ayrılığını birbirine karıştırarak
yargıyı yürütmenin emrine veriyorsunuz. Bu hak değil, bu
doğru değil, bu evrensel hukuka da aykırıdır, bu
meşruiyet tartışmasını getirecek bir sonuçtur.
Dolayısıyla, Anayasaya aykırılık
iddiasının ciddiye alınmasını, bunun
değerlendirilmesini Sayın Meclis Başkanının, öncelikle
Meclis Başkanının, sonra Genel Kurulun dikkatine sunuyor,
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Şandır, teşekkür ederim.
Şimdi, usul
tartışmasıyla ilgili, lehinde olmak üzere, son söz Yozgat
Milletvekili Sayın Bekir Bozdağa ait.
Sayın
Bozdağ, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
usulle ilgili tartışmada Başkanlığın tutumu
lehinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte
olan Anayasanın Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkındaki Teklifin burada görüşülemeyeceği yönündeki iddialar
Anayasaya uygun, İç Tüzüke uygun iddialar değildir, uzaktan
yakından da ilgisi, alakası yoktur. Bakın, Anayasanın
148inci maddesi çok açık, diyor ki: Anayasa değişiklikleri
sadece şekil bakımından denetlenir. Arkasından ikinci
fıkrası diyor ki: Anayasa değişikliklerinde ise, denetim
yaparken teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle
görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığına
bakılır. 175inci maddeye geliyoruz, orada da çok açık 184
tane milletvekilinin imzasıyla teklif edilir, Genel Kurulda 2 defa
görüşülür ve beşte 3 çoğunluk aranır. diyor. Bunun
dışında bir şey aranmaz ve Anayasa Mahkemesi verdiği
muhtelif kararlarda da bunu açıkça ifade etmiştir, bu bir.
İki:
Anayasada yer alan hükümler arasında bir hiyerarşi söz konusu
değildir. Onun için, Sayın İyimayanın ifadesi
yanlış değerlendirilmesin. Anayasada yer alan her hüküm
diğeriyle eşittir. Arasında astlık, üstlük ilişkisi
kesinlikle söz konusu değildir, böyle bir değerlendirme yapmak da
yanlıştır.
Üçüncüsü: Hukuk
devleti evrensel bir ilke midir? Evrensel ilkedir. Peki, Amerikada ayrı,
Türkiyede ayrı, Fransada ayrı, İtalyada ayrı olabilir
mi? Kuralları, unsurları her neyse değişebilir mi?
Değişmez. Madem evrensel, her yerde aynı olması lazım.
Ben şimdi bakıyorum, Fransada HSYKnın yapısına
bakıyorum; 1 tane Danıştay üyesi var, 6 hâkim, 6 savcı var,
3 tane de seçkin vatandaş var. Şimdi Fransa hukuk devleti değil
mi? Şimdi bakıyorum, başka ülkelere bakıyorum,
İtalyaya bakıyorum; 7 üyeyi yasama organı seçiyor, 16 üyeyi
hâkimler kendi arasından seçiyor, başkanı
cumhurbaşkanı. Burası hukuk devleti değil mi? Fransa öyle,
İtalya öyle, Almanya öyle, bakıyorsunuz, evrensel hukukun ilkeleri
orada geçerli mi? Geçerli. Peki, o zaman bunlarda olan sistem Türkiyeye
gelince hukuk devletinin hangi ilkesi zede görüyor?
Anayasa
Mahkemesine bakıyorsunuz, yine Anayasa Mahkemesiyle ilgili dünyadaki
uygulamalara bakıyorsunuz. Almanya 16; 8 tanesini Federal Meclis, 8
tanesini Konsey seçiyor, tamamını yasama seçiyor. Orada hukuk devleti
tatile mi çıktı? Niye aykırı değil?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Salt çoğunlukla mı seçiyor, hangi oylamayla?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Peki, Avusturyaya bakıyorsunuz, Federal Hükûmet 8
tane, Ulusal Konsey 3 tane, Federal Konsey 3 tane, önerileri üzerine Devlet
Başkanı tarafından atanıyor. Belçikaya bakıyorsunuz;
6 tane Valonlar, 6 tane Flemenkler içinde bölünmüş ve yine orada
tamamını yasama seçiyor. Peki Hukuk devleti ilkesi burada yok.
diyebilir miyiz?
ATİLLA KART
(Konya) Hangi çoğunlukla seçiyor?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Salt çoğunlukla mı seçiyor?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Gelelim Türkiyeye. Bizim Anayasamızda hukuk
devleti ne zaman yer aldı? 1961 Anayasasında var, doğru mu?
Doğru. Uygulaması var mı? Doğru. Peki, değişmez,
değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeler orada da var
mıydı? Vardı. Şimdi bakıyoruz, Anayasa Mahkemesinin
yapısıyla ilgili ilk hâline bakıyoruz. Anayasa Mahkemesinin
yapısında Millet Meclisi 3 tane seçiyor, Senato 2 tane seçiyor. Daha
sonra bu seçim varken, hukuk devleti ilkesi orada duruyorken, bu uygulama
varken ve Anayasa Mahkemesi -konu değişik zamanlarda da- huzuruna
başka vesileyle gelmiş. Hiçbir biçimde Hukuk devletine
aykırı. diyen olmuş mu? Şimdi Hâkimler- Savcılar Yüksek Kuruluna
bakıyorsunuz, 1961in ilk hâline. Orada Cumhuriyet Senatosu 3 tane
seçiyor, Millet Meclisi 3 tane seçiyor, kürsüdekiler seçiyor 6 tane ama 12 Mart
1971de muhtırayı yiyince, orada seçemez millet, kürsü de seçemez.
Hukuk devletine bir ayar veriliyor, balans ayarı ve oradan,
değişiklikle sadece Yargıtayın seçtiği bir yapıya
dönüyor.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, hukuk devleti o zaman da var mı
Anayasamızda? Var. Türkiyenin bu noktada pratiği var mı? Var.
Aykırı mı? Değil. Şu anda yapılan düzenleme ne?
ATİLLA KART
(Konya) O zaman Adalet Bakanı var mıydı?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Kürsüdeki hâkimlere deniyor ki: Siz, kendi içinizden
doğrudan Hâkimler-Savcılar Yüksek Kuruluna üye seçin.
ATİLLA KART
(Konya) Müsteşar var mıydı o zaman?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Hukuk devletine bu mu aykırı? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yargıtay doğrudan
seçemiyor, Danıştay doğrudan seçemiyor, şimdi deniyor ki
Danıştaya, Yargıtaya: Siz doğrudan üye seçin.
deniyor. Doğrudan üye seçin demek
mi hukuk devletine aykırı?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
K . KEMAL ANADOL
(İzmir) Yahu kaç tane seçiyor!
ATİLLA KART
(Konya) Doğru söylemiyorsun Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, size de ilave süre veriyorum efendim, lütfen
tamamlayınız.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Teftiş
Kurulu Adalet Bakanlığına bağlı diye
eleştiriliyordu. Şimdi, Hâkimler-Savcılar Yüksek Kuruluna
bağlanıyor. Herkes bunu istiyor, hukuk devletinin gereği bu
değil miydi? Peki, şimdi niye eleştiriliyor?
ATİLLA KART
(Konya) Bakanın ne işi var orada?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Bütün bunlara baktığınız zaman,
yapılan bu düzenlemenin tek bir şekilde ifadesi mümkündür, o da
Anayasanın 2nci maddesinde yer alan cumhuriyetin niteliklerinden hem
demokrasi niteliğini hem hukuk devleti niteliğini güçlendiren,
taçlandıran bir düzenlemedir. Onları aşağı çeken,
bugünkü hâlden geriye götüren bir düzenleme değildir diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bozdağ teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, usul tartışmasıyla ilgili
iki aleyhte, iki lehte, arkadaşlarımızın düşüncelerini
dinledim.
Biraz önce
açıkladığım, gerekçelerini ifade ettiğim şekilde,
tutumumu değiştirmeyi gerektirecek bir husus görmüyorum.
O nedenle,
teklifin tümü üzerindeki görüşmelere geçiyorum.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN
Teklifin tümü üzerinde gruplar adına söz isteyen değerli milletvekili
arkadaşlarımı sizlere sunuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Deniz Baykal, AK PARTİ Grubu
adına Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal, Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Ayla Akat
Ata; ayrıca şahıslar adına da Samsun Milletvekili Suat
Kılıç ve İzmir Milletvekili Oktay Vural.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına tümü üzerindeki düşüncelerini Genel Kurula sunmak
üzere Antalya Milletvekili Sayın Baykalı kürsüye davet ediyorum.
Sayın
Baykal, buyurun. (CHP sıralarından ayakta alkışlar)
Süreniz yirmi
dakikadır efendim.
CHP GRUBU ADINA
DENİZ BAYKAL (Antalya) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Anayasa değişikliği paketiyle ilgili Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun değerlendirmelerini sunmak üzere
huzurunuzdayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, tarihî bir oturumu gerçekleştirmekte olduğumuz
açıktır. Türkiyenin anayasal deneyiminin çok önemli bir
noktasında, şimdi, Türkiye, bir tarihî viraj alma durumuyla
karşı karşıya kalmıştır. Türkiyede hukuk
devletini kökleştirme, demokrasiyi geliştirme doğrultusunda
geride bıraktığımız tarihî süreç içinde
atılmış olan adımların Türkiyeyi getirdiği bu
noktada hepimiz hukuk devletini daha güçlendirecek, demokrasimizi daha
kökleştirecek bir istikamette gelişme bekleyişi içindeyken,
Türkiyenin yaşadığı deneyimleri giderek doğru biçimde
değerlendirmesi ve gerçekten bir hukuk devletine, bir demokrasiye
dönüşmesi için yeni reformların, adımların
atılması gerekirken, şimdi, Türkiye, tarihî birikimine ters bir
istikamete doğru çekilmek istenmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, önümüzde bir Anayasa değişikliği paketi
var. Bu Anayasa değişikliği paketi 1982 Anayasasının
birçok maddesini değiştirmeyi amaçlıyor. Bugüne kadar
yürürlükteki Anayasa 16 kez değiştirilmiştir. Bu 17nci kez
Anayasanın değiştirilmesi girişimidir. Gene bugüne kadar
Anayasanın 177 maddesinin 85 tanesi değiştirilmiştir. 85
maddesi değişmiş olan bu Anayasaya şimdi 29 yeni maddenin
eklenmesi söz konusudur.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasanın zaman içinde, zaman zaman, sık
sık kapsamlı bir şekilde değiştirilmekte olduğuna
tanık oluyoruz. Bu değişiklik paketi en kapsamlı, en
dikkate değer değişim paketlerinden birisidir. Sadece
değiştirmeyi amaçladığı madde sayısı
bakımından bunu söylemiyorum, Anayasanın özünü, ruhunu,
temelini ilgilendiren değişiklikleri amaçladığı için
de bunun geçmiş Anayasa değişikliklerinden daha temel bir
değişiklik olduğuna inanıyorum. Böylesine önemli bir
Anayasa değişikliği geçmişte bunca defa
yapılmış olan değişikliklerden çok temel bir noktada
farklıdır. Bu 17nci Anayasa değişikliği daha önceki
16 Anayasa değişikliğinden köklü bir biçimde
farklıdır. Nedir o farklılık?
Bugüne kadar
yapılmış olan Anayasa değişikliklerinin tümü sadece
iktidar partisinin kararlaştırdığı, sadece onun
tercihiyle şekillenmiş, sadece onun gündeme getirdiği Anayasa
değişikliği niteliğinde değil idi. Şimdi, ilk kez
Türkiyede çok köklü, Anayasamızın temellerini ilgilendiren bir
Anayasa değişikliği paketi sadece iktidar siyasi partisinin
kendi gündeminin bir parçası olarak, kendi zihniyetinin
doğrultusunda, kendi tercihleri icabına göre değiştirilmek
istenmektedir. Bu ilk kez karşı karşıya
kaldığımız bir olaydır. Bugüne kadar daima Anayasa
değişiklikleri birden çok siyasi partinin el birliği, iş
birliği ve tartışmasıyla ortaya
çıkmıştı ama şimdi sadece AKPnin kendi takdiriyle,
bir siyasi partinin iç işi olarak algılamasıyla, siyasi parti
mutfağının çalışmasıyla, kendi siyasi parti
kadrolarının oluşturmasıyla Türkiyeye bir Anayasa
değişikliği önerilmektedir.
Bir defa bu, en
temel Anayasa zafiyetidir çünkü söz konusu olan Anayasadır. Anayasa bir
mutabakat belgesidir. Anayasa bir siyasi partinin zihniyetinin
damgasını vuracağı bir çerçeve olamaz,
olmamalıdır. Daha kapsamlı, daha geniş, genel bir mutabakatı
yansıtan bir belge olmak durumundadır ama şimdi huzurunuza
getirilmiş olan bu Anayasa değişikliği paketi tamamen bir
parti içi olay, bir AKP projesi, hatta daha da net bir şekilde ifade
edeyim, bu bir Sayın Recep Tayyip Erdoğan projesi olarak Parlamentonun
gündemine gelmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)
Böyle bir Anayasa
değişikliği için toplumsal bir talebe tanık olmuş
değiliz. AKPnin talebi, toplumun talebi değil. Bugün toplumun önünde
çok ciddi konular var, çok ciddi meseleler var, ekonomik sosyal sorunlar var,
yolsuzluk konuları var. Türkiye, çok ciddi, ulusal bütünlüğünü tehdit
eden tehlikelerle karşı karşıya. Hükûmetin tutumundan
kaynaklanan yanlışlıklar bugün Türkiyeyi çok tehlikeli bir
ayrışmanın kritik noktalarına taşımıştır.
Bunlar Türkiyenin gerçek meseleleri. Türkiye bunları konuşuyor.
Terörü konuşuyor, şehitleri konuşuyor, tırmanan
çatışmayı konuşuyor, Türkiyedeki toplumsal bütünlüğün
sarsılmakta oluşunu konuşuyor, işsizliği
konuşuyor, geceleri yatağa aç giren milyonlarca insanı
konuşuyor, çocuğunu okulda okutabilmek için cezaevine girmeyi göze
alan, annesinin cezaevine girdiğini görünce canına kıyan
çocuğu konuşuyor Türkiye. Böyle bir ortamda AKP, günlerdir
Türkiyenin gündemini kilitledi Anayasa değişikliği diye.
Anayasa değişikliği çiftçinin talebi değildir, esnafın
talebi değildir, işsiz insanların talebi değildir,
Türkiyede ekonominin talebi değildir; AKPnin talebidir, AKPnin
projesidir, Sayın Erdoğanın projesidir, onun
ihtiyacıdır. Peki, o ihtiyacı Parlamentodaki bir siyasi partiyle
paylaştı mı, ana muhalefetle paylaştı mı, grubu
olan diğer partilerle paylaşabildi mi? Bunun bir anlamı yok mu?
Bunun bir önemi yok mu? O siyasi partiler, AKP dışındaki siyasi
partiler, Türkiyenin geleceğini yönetecek olan bu Anayasa konusunda söz
hakkına sahip değildir diye düşünerek bir Anayasa
dayatmasıyla, Türkiyeye, çoğunluğumuz müsait, denk getiririz,
yaparız diye yola çıkıp bir Anayasa değişikliğini
dayatmanın, Anayasanın ruhuna, bir mutabakat belgesi olma
kimliğine, hepimizin içimize sindirmesi zorunluluğuna uyması
mümkün mü? Niye bu dayatma?
Anayasa,
Türkiyeyi birleştirir değerli arkadaşlarım. Siyasi
partiler tartışır, çekişir, mücadele eder? Toplumda
başka mücadeleler vardır? Bütün bu mücadeleleri kucaklayacak olan ana
belge Anayasadır. Anayasa bütünlüğü etrafında hepimiz o tartışmaları
götürürüz. Şimdi, Türkiyeyi bütünleştirmesi gereken bizatihi
Anayasanın kendisi, Türkiyeyi ayrıştıran, Türkiyeyi
parçalamaya yönelik çok tehlikeli kamplaşmaların kaynağı
hâline dönüşecek. Yani bu kadar, sadece bir siyasi partinin iradesine dayatılmış
bir Anayasa söz konusu olabilir mi? 16 tane, geçmişteki Anayasanın
hiçbirisinde böyle bir dayatma yokken, niye acaba şimdi, seçime bir
yıl kala, Parlamentonun siyasi dengeleri çok köklü bir değişim geçirmiş
olduğu hâlde, hiçbir başka partiye itibar etmeden, dediğim dedik
diye bir Anayasa dayatmanın makul, kabul edilebilir bir tarafı var
mı?
Bakın, daha
geçenlerde Anayasa Mahkemesi Başkanı tarihî bir uyarı yaptı
Ben yaptım oldu zihniyetiyle bu işler olmaz. dedi. Çok doğru
söyledi. Mutabakat lazım. dedi, Mutabakat olmazsa konu bizim önümüze
gelir. dedi. Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesi
Başkanı bu sürecin başında bu uyarıyı yaptı.
Ne oldu o süreç içinde? Bir mutabakat gelişti mi, bir dayanışma
gelişti mi? AKPnin iç işi olarak başladı, AKPnin iç
işi olarak kaldı. Değerli arkadaşlarım, bu
yanlıştır, bu sakıncalıdır. Anayasa bizi
barıştıracak, kaynaştıracak belgedir. Şimdi siz,
bizi kavga ettirecek, çatıştıracak bir belge hâline
Anayasayı da dönüştürmeyi başarmak üzeresiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Türkiyedeki
bütün temel mutabakatları allak bullak ediyorsunuz, kırıp
döküyorsunuz, paramparça ediyorsunuz. Şimdi, bir Anayasa
kalmıştı el atmadık, Anayasayı da sadece kendinize
özgü iradenizle, kendi hesabınız, çıkarınız, gelecek
planlamanız doğrultusunda Türkiyeye dayatmak için bu yola
girmiş bulunuyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, bu anayasa, anayasal sistemimizin temel
dayanağını oluşturan üç temel erkten yargı erkini
özensiz, usule aykırı bir yaklaşımla iktidarın siyasi
hegemonyası altına sokma planının uygulanma belgesidir. Bu
önümüzdeki anayasa değişikliği üç temel erkten,
bağımsızlığından söz edebileceğimiz elde
kalmış tek erkten yani yargıdan bu kimliğini alma ve siyasi
hegemonyayı, iktidarın siyasi hegemonyasını, bizzat
Başbakanın kişisel siyasi hegemonyasını Türkiye'nin
yargı sistemine dayatma girişimidir.
Değerli
arkadaşlarım, düşünün ki yargıyı yani sistemin bir
anlamda dengesini, frenini sağlayacak, bazen iktidara
yaptığı yanlış dolayısıyla olmaz diyecek,
Parlamentoya bazen yanlış diyecek, bazen idareye olmaz diyecek,
bir fren işlevini yerine getirecek yargının bu kimliğini
ortadan kaldırırsanız Türkiyeyi frensiz, tepetaklak sürüklenen,
freni patlamış yokuş aşağıya giden bir arabaya
döndürürsünüz.
Değerli
arkadaşlarım, ne yazık ki son dönemde alınan tarihî
kararlar, bu Meclisin bünyesinde tartışmış olduğumuz
bazı tarihî kararlar Türkiyeyi Cumhurbaşkanının fren
işlevini kullanma şansını ortadan
kaldırmıştır. Maalesef Cumhurbaşkanı Parlamentoyu
ve iktidarı, muhalefeti, ülkenin toplumsal güçlerini,
kurumlarını iş birliği içinde bir arada tutacak müdahaleyi
yapacak bir konumdan uzaklaştırılmıştır. AKPnin
üç kurucu çekirdek üyesinden birisi, Anayasamıza göre bağımsız
olması gereken, sadece partisinden istifa dilekçesini vererek formel
bağını kesti görüntüsünü vermekle yetinen değil gerçekten
bağımsız olması gereken, gerçekten Hükûmete Çok gereksiz
zorluyorsunuz Türkiyeyi. Yanlış bu, yapmayın. diyebilecek olan
bir Cumhurbaşkanlığı şansını ne yazık
ki Türkiyeden uzaklaştırmış bulunuyorsunuz. Bunun
sonucunda da bugün Cumhurbaşkanlığı freni olmayan, bir süre
sonra bu değişiklik yürürlüğe girerse yargı freni ortadan
kalkacak bir iktidarın karakuşi zihniyetine, anlayışına
Türkiyeyi teslim etmek tehlikesi ortaya çıkacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, dikkatinizi çekiyor, yargıyı tahrip etmeye
yönelik bir proje -sadece sükûnetle, teknik bir şekilde bu
yapılmıyor- yargıya savaş açılarak
yapılıyor. Başbakanın bu dönem içinde yargıyı
hedef olarak seçmiş olması, bir anlamda yargıyı sistematik
şekilde suçlamaya büyük önem vermesi, yerli yersiz yargıyı bir
boy hedefi hâline dönüştürmüş olması da yargıya
açılmış olan savaşın çok açık bir örneğidir.
Değerli arkadaşlarım, bu girişim, hiç kuşku
duymuyorum, üniformasız, apoletsiz bir darbeyle yargıyı
işgal etme girişimidir! (CHP sıralarından
alkışlar)
Başbakan
yargıya Cübbenizi çıkarın. diyor, yargıçlara Cübbenizi
çıkarın. diyor ama bu değişikliğe bakınca
görüyoruz ki, Başbakan yargıçlara Recep Tayyip Erdoğan cübbesini
giydirmek istiyor, kendi cübbesini yargıçlara giydirmek istiyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, bu paketin referanduma gitmesi hâlinde nasıl
oylanacağı konusu önemli. Başbakan Biz bunu hap yaptık, bu
hapı vatandaşlarımız içer gibi yutsunlar, kabul etsinler.
diyor. E peki 29 tane soru soracaksın, 1 tane cevap istiyorsun. 29 soruya
1 cevap hak mıdır? 29 soruya 1 cevap akla mantığa
sığar mı? Yani onu diyor milletvekilleri teker teker
oyladı. Milletvekilleri teker teker oyladı o nedenle sen
düşünme, sen tek başına oy veriver. Peki, milletvekilleri teker
teker oyladı da Anayasa değişikliği kabul edildi mi?
Anayasa değişikliği hâline dönüşecek mi milletvekillerinin
teker teker oylamasıyla? Dönüşmezse, ancak halkın iradesiyle
Anayasa değişikliğine dönüşmesi şansı olacak.
Peki, o aşamada milletin vekiline sen maddeleri teker teker oylama
hakkını tanıyorsun da milletin kendisine, henüz
değişiklik yasalaşmadığı hâlde, niye teker teker
oylama hakkını çok görüyorsun? Bu millî iradeye
sığıyor mu? Halka saygıya sığıyor mu?
Demokrasi anlayışına sığıyor mu? (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesi 17 üye; 3ünü Türkiye Büyük Millet
Meclisi seçecek, 14ünü Cumhurbaşkanı seçecek! 4ünü doğrudan
seçecek, 6sının hukukçu olması zorunlu ama 11inin hukukçu
olması zorunlu değil. Anayasa Mahkemesi Yüce Divan olarak
çalışacak, Yüce Divan 12 üyeyle toplanabilecek yani hukukçu olmayan
11 üye, 1 hukukçu üyeyle birlikte toplanarak Yüce Divan olarak
çalışabilecek getirilen anayasaya göre ve üyeler değişebileceği
için, 12 üyeyle her toplantı yapılabileceği için, bir
yargılama sürecinde, bir yüce divan sürecinde hâkimin sürekli olarak
davada temsil edilmesi, bulunması ihtiyacı da ortadan
kalkmış olacak.
Değerli
arkadaşlarım, bu karakuşi bir düzenleme, tamamen siyasi
amaçlarla göz önünde bulundurulmuş. Meclis 3 üyeyi seçerken her
milletvekili 3 üyeye oy kullanabilecek ama Cumhurbaşkanının
önüne gidecek olan adaylar, ilgili kurumlar tarafından seçilecek üye
sayısınca seçilemeyecek, sadece herkes bir oy kullanacak, böylece
kurumun ortak anlayışını yansıtan bir adaylık söz
konusu olmayacak, bir siyasi ayrışma ince bir planlamayla buraya
yerleştirilecek ve Cumhurbaşkanı önüne gelecek olan,
seçeceği 10 üye için 30 tane aday arasından tercih yapma
şansına kavuşacak. Ne o? Bunu kurumlar önerdi de yaptık.
diyeceğiz.
Değerli
arkadaşlarım, bunda iyi niyet de yoktur, projenin amacı da
bellidir. Bu, tamamen, iktidara yakın bir siyasi kadroyu Parlamentoya
yerleştirmeyi amaçlayan bir niteliktedir.
YÖK,
Yargıtay kadar üye teklif edecek, üye seçtirecek. Kurumlar arasındaki
temsil dengesi bana yakınlık anlayışıyla
düzenlenmiş, çok açık bir şekilde bu gözüküyor.
Değerli
arkadaşlarım, üye seçilen, Yargıtay ve Danıştay gibi
kurumlara mensup kişilerin her boş üyelik için ancak bir oy
kullanmasıyla siyasi iktidarın hukukla bağdaşmayan
anlayışı ortaya çıkmıştır ve bu
kurumların yapacağı seçimin nihai olması
öngörülmemiştir. Kurumlar nihai bir seçim yapma durumunda
değildirler. Bu kurumların seçiminden sonra,
Cumhurbaşkanının ayrıca belirleyici olması ve çok
seçenekli bir kadronun önüne gelmesi çok ince bir şekilde
planlanmıştır. Bunun çoğulculukla,
katılımcılıkla, demokratik temsille hiçbir ilgisi yoktur,
tamamen bir siyasi tuzaktır.
Değerli
arkadaşlarım, Cumhurbaşkanının yetkilerinin fazla
olduğundan Cumhurbaşkanı da şikâyet ediyordu, herkes de
şikâyet ediyordu. Şimdi, dört tane doğrudan ve gerisi de
dolaylı olarak Cumhurbaşkanı tarafından atanacak Anayasa
Mahkemesi üyelikleri Cumhurbaşkanına
bırakılmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Baykal, yirmi dakikalık süreniz doldu. Size ilave iki dakika
daha veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlarsanız sevinirim.
Buyurun efendim.
DENİZ BAYKAL
(Devamla) Evet, değerli arkadaşlarım, bunu süreç içinde hep
konuşacağız. Ortada çok açık ihlaller gözüküyor. Yani hiç
kuşku yok, bu düzenleme bir siyasi düzenleme olarak öngörülmüştür.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu da çok ince mekanizmalarla, yani
Başkana tanınan özel yetkilerle, hâkimler üzerindeki soruşturma
yetkisinin Bakanın iznine bağlanmış olmasıyla ve bu
iznin yargıya götürülememesini öngören ince, zarif düzenlemelerle
-Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu- Adalet Bakanının mutlak
denetimi altına alınmıştır. Geçmişle mukayese
edilmeyecek şekilde bu gerçekleştirilmiştir. Bunun sonucunda,
önümüzde artık Türkiye'nin bağımsız yargı
oluşturma konusundaki büyük tarihî mücadelesi noktalanacaktır ve
bürokratik bir yargı, bürokratikleştirilmiş bir yargı,
bürokrata dönüştürülmüş bir hâkim gerçeği Türkiyeye bu Anayasayla
dayatılacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, partilerin hukuki denetimiyle ilgili getirilen
düzenleme de evlere şenlik. Yani parti gruplarının temsilcileri,
partilerin hukuki denetimi için izin verecek ya da vermeyecek. Evlere
şenlik! Yani hülle partilerinin kurulmasına müsait durum var, iki
siyasi partinin Parlamentoda grup sahibi olması hâlinde ortaya
çıkacak açmazlar var. Bütün bunlar bir tarafa, partileri fiilen kapatmak
da imkânsız hâle getirilmiştir. Yani partiler şiddet, terör,
bölücülük yapsalar, milis yetiştirseler, milislerini kamplara götürüp
oralarda askerî eğitim verseler, partilerin genel merkezlerinin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Baykal, ilave süreniz de doldu.
DENİZ BAYKAL
(Devamla) Bir dakika içinde tamamlıyorum.
BAŞKAN
Peki efendim, lütfen tamamlayınız.
DENİZ BAYKAL
(Devamla) -
altına silah ve cephane deposu kursalar dahi
kapatılmaması mümkündür. Bu hangi zihniyeti temsil ediyor, gerçekten
anlamak mümkün değildir. Yani bölücülüğü uygulamaya koyan bir siyasi
partiyi kapatamayacaksınız, şiddeti öneren bir siyasi partiyi
kapatamayacaksınız, terörü açıkça sahiplenen bir siyasi partiyi
kapatamayacaksınız, milis oluşturan bir siyasi partiyi
kapatamayacaksınız.
Değerli
arkadaşlarım, bu, çok açıkça Türkiye'nin bir ihtiyacı ve
talebi olmaktan tamamen uzak, Sayın Başbakanın önümüzdeki seçim
sonrasında ortaya çıkacak siyasi denge içinde kendisini ve AKPnin
üst yönetimini güvence altına alma ihtiyacı içinde çıktığı
bir arayıştır. Bu arayışın, Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından irdelenmesi gerektiğine inanıyorum. AKPli
sağduyu sahibi, aklı başında milletvekillerinin bu
gidişe fırsat vermemesinin tarihî bir sorumluluk olduğunu bir
kez daha burada ifade etmek istiyorum.
Hepinize
sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından ayakta
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Baykal, teşekkür ederim.
Değerli
milletvekilleri, birleşime otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.05
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.46
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Şimdi söz
sırası AK PARTİ Grubu adına Yozgat Milletvekili ve Grup
Başkan Vekili Sayın Bekir Bozdağda. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın
Bozdağ buyurun.
AK PARTİ
GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin tümü üzerinde, AK
PARTİ Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, anayasa, yasama, yürütme, yargı gibi devletin temel
organlarının kuruluşunu, işleyişini, birbiriyle
ilişkilerini düzenleyen, ayrıca insanların temel hak ve
hürriyetlerini tanzim edip teminat altına alan ve devleti bu noktada
sınırlayan, siyasal iktidarları sınırlayan toplumsal
bir sözleşmedir. Bizim tarihimize baktığınız zaman,
1876 tarihli Kanuni Esasi, 1921 tarihli Teşkilatı Esasiye Kanunu ve
1924 Teşkilatı Esasiye Kanunu, 1961 Anayasası ve 1982
Anayasası olmak üzere, anayasa tarihimizde dört tane anayasanın
bulunduğunu görüyoruz. Ama, bir tespiti yapmakta fayda görüyorum, o da
şu: Bu dört anayasanın dördü de olağan dönemde, olağan
şartlar altında yapılmış değildir. Maalesef,
hepsi, olağanüstü koşullar altında yapılmış
anayasalardır.
Bakıyorsunuz,
1921 Anayasası Kurtuluş Savaşının devam ettiği
dönemde yapılıyor. 1924 Anayasası, savaşın
bittiği, cumhuriyetin ilan edildiği, monarşiden cumhuriyete
geçildiği ve o dönemin koşullarını
düşündüğünüzde, yine olağanüstü şartlar altında
hazırlandığını, yürürlüğe konulduğunu
görüyoruz. Öte yandan, 61 Anayasası ve 82 Anayasasının da darbe
ürünü anayasalar olarak yürürlüğe konulduğunu görüyoruz ve bu
hazırlanış itibarıyla Türkiye'nin ihtiyacı olan bir
şey var, o da şu: Türkiye, olağan koşullar altında,
herkesin kendisini hür hissettiği bir ortamda ve milletin temsilcileriyle
yeni bir anayasayı hayata geçirmek zorundadır ama maalesef böylesi
bir anayasayı bugüne kadar milletimiz hayata geçirme imkânını
bulamamıştır. Şu anda Türkiye'nin yönetildiği anayasa,
1982 Anayasası.
Bakın, bir
metin okumak istiyorum: 1982 Anayasası, gerek
hazırlanışı gerek özü ve içeriğiyle demokratik olmayan
bir anayasadır. Böyle bir anayasa demokrasinin bütün kurum ve
kurallarıyla işleyişini önleyici niteliktedir. Bu nedenle
Anayasa değişikliği, TBMMnin aşması gereken temel
sorunlardan biridir. 1982 Anayasasının sınırlı
düzeltme ve iyileştirmelerle demokrasiye ve hukukun temel ilkelerine uygun
duruma getirilmesi hemen hemen imkânsızdır. Anayasa
değişikliğinin savsaklanması, çözüme bağlanmaması,
ağırlığı artan ortak sorunlara yol açmaktadır,
giderek bir rejim bunalımına dönüşme tehlikesi göstermektedir.
Bu sözlere
katılıyor musunuz? Bu sözler, Deniz Baykal -Genel Başkan-
tarafından CHP adına 3/3/1993te Meclis
Başkanlığına verilmiş bir önerinin ön
yazısında yer alıyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Bir daha okur musun, kaçırdık.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Neden? Doğruyu söylüyor, biz de
alkışlıyoruz. Hakikaten 82 Anayasasını böyle anlatmak
hoş bir şey.
Ama bir
bakıyorsunuz hazırlanışına, emir-komuta zinciri
içerisinde darbe olmuş.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Aynen bugünkü gibi.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Daha sonra Meclis kalkmış, Meclisin,
Senatonun bütün yetkileri Millî Güvenlik Konseyine geçmiş. Daha sonra
Kurucu Meclis kurulmuş ve Kurucu Mecliste de yasama yetkisinin Millî
Güvenlik Konseyiyle ve Danışma Meclisiyle beraber yürütülmesi Kurucu
Meclis Hakkında Kanunla hüküm altına alınmış ve
Meclisin hem Anayasa Komisyonunun hem de Genel Kurulun kabul ettiği değişiklikler
bir de Millî Güvenlik Konseyinin süzgecinden geçmiş.
Bakıyorsunuz,
177 maddelik Anayasanın 125 maddesini Millî Güvenlik Konseyi Anayasa
Komisyonu, daha doğru bir ifadeyle Millî Güvenlik Konseyi revize
etmiş, değiştirmiş. Genel Kurul burada. Olmaz. Anayasa
Komisyonu orada. O da olmaz. Bir de oraya gidecek, orası da 125 tanesini
değiştiriyor. Geçici 16 tane madde var, bu 16nın 12sini de
Millî Güvenlik Konseyi değiştiriyor ve halk oylaması sonucu bu
Anayasa yürürlüğe giriyor. Baktığınız zaman,
Türkiyede toplumsal sözleşme anlamında bir anayasa
olmadığı çok açık. Ne var? Darbe sözleşmesi
anlamında bir anayasa var, darbe sözleşmesi anlamında
Gerçi, bu
Anayasaya danışmanlık yapan birtakım darbe bilginleri var
ama darbe bilginlerinin olması bu Anayasayı toplumsal bir
sözleşme hâline dönüştüremez.
Değerli
arkadaşlar, 1982 Anayasası yürürlüğe girdiği günden bugüne
kadar tartışma konusu olmuş. Herkes
tartışmış, herkes eleştirmiş ve pek çok aksayan
yönleri dile getirilmiş. Bakıyorsunuz, Anayasaya göre, devlet üstün
ve kutsaldır, hikmeti hükûmet esastır ve layüsel olan yapılar
vardır. YAŞın kararları layüseldir, HSYKnın
kararları layüseldir, uyarma, kınama cezası veren amirlerin
kararları layüseldir. Yani, layüsel olan dukalıklar
oluşturmuş ve bakıyorsunuz, hikmeti hükûmet her yerde hazır
ve nazır, her şeyin altında bir sır, her şeyin
altında bir esrar var. Devletin resmî bir ideolojisi de var bu Anayasada.
Eğitim buna göre, bilim, sanat, kültür bile buna göre. Yani, özgürce bilim
yapma, özgürce sanat yapma imkânı maalesef vermiyor bu Anayasa.
Bakıyorsunuz, egemenlik kayıtsız milletin ama kullanması
kayıtlı ve şartlı hâle getirilmiş ve milletin
egemenliğini doğrudan kullanmaya imkân vermeyen bir anayasa.
İnsan haklarına dayalı değil, insan haklarına sadece
saygı duyan bir anayasa. Hâlbuki, biz diyoruz ki: İnsan
haklarına dayanan bir anayasaya Türkiye'nin ihtiyacı var. Bizimki
sadece saygı duyuyor. 61 ne diyordu? İnsan haklarına dayanan
bir anayasa. diyordu. Biz 82de, maalesef, 61in de gerisine gittik.
Herkes
eşittir, sınıf zümre yoktur, kimseye imtiyaz,
ayrıcalık tanınmaz ama
hem devletin yapısı içerisinde hem de toplum içerisinde
imtiyazlı yapılar, ayrıcalıklı durumlar, kurumlar
ortaya çıkaran hem de temel eşitlik ilkesine rağmen bir anayasa.
Herkesin kişiliğine bağlı, devredilmez, vazgeçilmez,
dokunulmaz haklar var derken öte yandan bu hakların dokunulması için
her türlü yolu açan, vazgeçilmesi için her türlü imkânı tanıyan ve
kullanılması için her türlü yolu kapayan bir anayasa. Herkesin
hürriyetini tanıyor. Her şey
Örnek olsun diye söylüyorum:
Düşünce ve kanaat hürriyeti serbest, istediğiniz kadar
düşünebilirsiniz ama ifade etmek istediğiniz zaman o biraz
yiğitlik ister, bin defa düşünüp sonra kısık sesle bir defa
söylemeye imkân veren bir anayasa. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Onun için çok eleştiri almış ve yine bu
Anayasa temel hak ve hürriyetleri hak ekseninde almayan, insanlara sadece hakla
yetinmeyip bunu bir de ödev olarak yükleyen, hak ekseninde bu konuyu
değerlendirmeyen bir anayasa. Bakıyorsunuz, bir yandan Siyasi
partiler demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.
diyen bir anayasa ama öte yandan en kolay vazgeçilen unsuru olsun diye her
türlü hukuki altyapıyı ortaya koyan bir anayasa. Demokrasi tarihimizi
siyasi partiler mezarlığına hem de dünyanın en birinci
siyasi partiler mezarlığına dönüşmesine ve
dönüştürülmesine imkân ve zemin veren bir anayasa. Yine bakıyorsunuz,
iktisadi hürriyetleri, kamu yararı ve benzeri birtakım keyfî
değerlendirmelere tabi tutulacak birtakım ilkeler, kavramlar
çerçevesinde her türlü müdahaleye, kontrole açık tutan bir anayasa.
Kısaca, baktığınız zaman herkesten korkan bir anayasa
görüyorsunuz. Milletten korkuyor, yasamadan korkuyor, yürütmeden korkuyor,
yargıdan korkuyor, hiç kimseye güvenmiyor. Dolayısıyla herkesi
potansiyel bir tehlike gibi gören ve bu tehlikelere karşı sürekli
teyakkuz anlayışı içerisinde inşa edilmiş bir anayasa.
O nedenledir ki bu Anayasa, yürürlüğe girdiği günden beri
tartışılıyor. Demin söyledim, Sayın Baykalın
Türkiye eğer bu sorunu aşmazsa rejim bunalımına gider.
dediği laf 1993 yılında ama Türkiye'nin yeni anayasa
arayışı bu Anayasanın yürürlüğe girdiği günden
beri var. Bakıyorsunuz, 1992de TÜSİAD yepyeni bir anayasa
hazırlıyor, Türkiye'nin ihtiyacı var. diyor. 1993te -demin
okuduğum ifadeler dâhil- Mecliste olan olmayan bütün siyasi partiler,
Meclis Başkanının daveti üzerine anayasa önerilerini Meclis
Başkanına sunuyorlar. 2000de TOBB yepyeni bir anayasa önerisi kamuoyuna
açıklıyor. 2001de Barolar Birliği aynı şeyi
yapıyor. 2007de AK PARTİ seçime giderken yeni anayasa vaadinde
bulunuyor ve bilim kurulu bir taslak metin hazırlıyor ve bu taslak
metin kamuoyuyla paylaşıldı. Aynı biçimde, 2007 yılında
Türkiye Barolar Birliği, 2001 Anayasa önerisini revize ederek yeni bir
anayasa projesiyle ortaya çıktı. Öte yandan sendikalar, siyasi
partiler, başkaca sivil toplum örgütlerinin tamamı yeni anayasa
talebini dile getirdi. Demin söylediğim gibi, sadece dile getirmekle de
kalmadı, bunları somut metinlere de döktüler, somut bir biçimde
ortaya da koydular ama maalesef Türkiye, bu somut talepleri hayata geçirme
imkânını, konsensüs zeminini bir türlü yakalayamadı, onun
yerine, parçalı değişikliklerle 1982 Anayasasını değiştirmenin
yollarını seçti.
Bugüne kadar, 1982
Anayasası 15 defa değiştirilmiş, 15 defa ve bu
değişikliklerin bugün 16ncısını görüşüyoruz.
1876 Kanuni Esasi -tatilde olduğu dönemleri bir yana koyarsak- toplamda,
kırk beş yılda 7 defa değişmiş. 1921
Anayasası 1 defa değişmiş, üç yıl içerisinde. 1924
Anayasası, yaklaşık otuz sene içerisinde 4 defa
değişmiş. 1961 Anayasası, yaklaşık yirmi yıl
içinde 7 defa değişmiş, ama 82 Anayasasına geldiğiniz
zaman, yirmi sekiz sene içerisinde 15 defa değişmiş ve hâlâ da
değiştirilmesi için herkesin mücadele ettiği, talep ettiği,
arayış içinde olduğu bir Anayasa. Şimdi değiştire
değiştire bu Anayasayı özgürleştirebilir miyiz?
Değiştire değiştire bu Anayasayı demokratikleştirebilir
miyiz? Değiştire değiştire bu anayasayı insan
haklarına gerçek anlamda dayalı bir anayasa hâline getirebilir miyiz?
Bence getiremeyiz. Neden getiremeyiz? Çünkü 1982 Anayasasının hem
ruhu hem de sözü, özgürleşmeye, demokratikleşmeye, insan
haklarına dayanmaya, demokrasinin standartlarını yükseltmeye imkân
vermez. Bu ruhtan kurtulmadığı sürece Türkiyenin demokratik bir
anayasayı yapma imkânı maalesef yoktur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Olma imkânı da gözükmüyor. Onun
için, biz, bu ruhun peşinden gitmektense, artık 21inci yüzyılda
Türkiye Cumhuriyetinin insanları, evlatları ve Türk milleti olarak
yepyeni bir ruhla, 21inci yüzyılın düşüncelerine uygun bir
anlayışla standardı yüksek yeni bir anayasayı hayata
geçirmek zorundayız. Umarım, bu tartışmalar, önümüzdeki
seçimde bütün siyasi partilerin milletin huzuruna giderken, bu
değişikliklerle bu iş düzelmez, Türkiye rahata ermez, yeni
anayasaya ihtiyaç var, milletten yeni anayasa talebiyle herkes oy ister, seçimi
bir nevi yeni anayasa için oluşacak Mecliste daha fazla söz sahibi
olayım diye bir seçim havası içerisinde geçirir ve Meclis yeni
anayasayı yapma imkânını daha geniş bir biçimde ortaya
koyma gayreti içerisinde olur.
Değerli
dostlar, biz yeni anayasayı hayata geçirmeye söz verdik;
hatırlarsanız, seçim beyannamemize de koyduk, ama bir bilim komisyonu
oluşturuldu, eleştirildi. Dendi ki: Mutfakta hazırlanıyor,
partinin anayasası, böyle sipariş üzerine olmaz. Daha sonra bu
kaldı.
Sivil toplum
örgütleri dediler ki: Meclis Başkanı inisiyatif alsın, o
inisiyatif çerçevesinde yeni bir anayasa arayışı olsun. dendi
ve Meclis Başkanı Sayın Köksal Toptan da 2008
yılının Eylül ayında Mecliste grubu bulunan siyasi
partilerin sayın genel başkanlarına Anayasa ile ilgili
uzlaşma komisyonu kurmak üzere bir yazı gönderdi. Hem MHP hem DTP
anayasa komisyonu için üye verirken Cumhuriyet Halk Partisi bu komisyona üye
vermedi. Dolayısıyla komisyon oluşamadı; uzlaşmak
üzere oluşamadı, uzlaşma üzerine bir anayasa yapmak üzere
oluşamadı. Uzlaşma komisyonları oy birliği ile karar
alır, herkes bir araya gelirse çalışır, çoğunlukla
karar alma özelliği yoktur ama maalesef böylesi bir komisyon
oluşamadı, bu kaldı.
Daha sonra
demokratik açılım sürecinde bir paket olmadan kamuoyunun huzuruna
çıktık, dedik ki: Bu sorun ortak sorun, çözümü de ortak olmalı,
ortak aklı beraber hayata geçirmeliyiz. Bu sefer de dendi ki: Bunlar ne
yaptığını bilmiyor, eli boş bize gelmişler. Önce
bir Hükûmet ne yapacağına karar versin de sonra görüşelim.
Bu sefer yeni
Anayasa değişiklik teklifi kamuoyuyla paylaşılırken
dendi ki bir taslak ortaya koyalım, üzerinde müzakere olsun, sonucunda bu
müzakerelere göre bunu şekillendirelim dedik ama bir kısmı çay
içirerek bizi gönderdi, diğer bir kısmı kapağını
bile açmaya değer görmedi ve sonuçta bununla ilgili bir uzlaşı
zeminini, bir müzakere zeminini bir türlü maalesef yakalayamadık. Ama hazırlanan
teklife baktığınız zaman, Türkiye'nin bugüne kadar
teorideki bütün anayasa bilgilerini; Anayasa Mahkememizin
içtihatlarını; Meclisimizin pratiklerini,
yaptıklarını; sivil toplum örgütlerinin, meslek örgütlerinin
ortaya koydukları her şey geniş kapsamlı bir şekilde
incelenmiş ve teklife dönüştürülen metin kamuoyunun takdirini
toplamıştır. Hemen hemen herkes 27 maddelik bu teklifin 24ünde
olduğunu söyleyen, 3 tanesini eleştiri konusu yapan bir noktaya
gelmiş. Bu da şunu gösteriyor: Bu teklif büyük bir konsensüs zemini
üzerinde inşa edilmiştir, ortak bir akıl arayışı
içerisinde inşa edilmiş ve bir noktaya getirilmiştir.
Değerli
dostlar, değerli milletvekilleri; şimdi, Türkiye'nin bir sürü sorunu
var, doğru mu? İşsizlik sorunu var, ulaşım sorunu var,
eğitim sorunu var, binlerce sorunu var çiftçimizin,
esnafımızın, doğru mu? Doğru. O zaman, bu kadar sorun
varken, Türkiye, Anayasa değişikliğini konuşabilir mi?
Bakarsanız, konuşamaz. Zamanı mı şimdi bunun, seçime
şurada kalmış işte bir seneden biraz fazla bir zaman var,
şimdi sırası mı? denebilir ve deniyor.
Baktığınız zaman, bizim 1921 Anayasamız savaş
zamanında hazırlanmış.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) O zaman hiç anayasa yoktu.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Yani, düşmanla savaş var ve Meclis
toplanmış yeni bir anayasaya hazırlıyor ve hiç kimse
çıkıp da o zaman Kardeşim, ne yapıyorsunuz siz, yeni
anayasa zamanı mı? dememiş ama o Anayasayı hayata
geçirmiş.
1924
Anayasası hazırlanırken, bakın, cumhuriyet yeni
kurulmuş, ülke savaştan çıkmış, savaşın
acıları, yaraları, sıkıntıları ortada,
açlık, yoksulluk had safhada. O ortamda da bu Meclis oturmuş ve
Türkiye'nin önünü bu Anayasayla açarız. demiş ve yeni bir anayasa
yapmış, kimse bunu tartışmamış.
Şimdi, 1961
Anayasası -darbeciler geldi- yapılırken eğitim
sorunları tatile mi çıktı, sağlıkla ilgili sorunlar
bitti mi, darbe oldu diye işsizlik bitti mi? 1982 darbesi olduğunda
da aynı şeyler mi oldu? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) O zaman, hiç ama hiç kimse şunu demedi: Yani,
şimdi sırası mı bunun? Gerçi, o zaman demek de biraz
zordu, deme imkânları da yoktu ama ben bir tespitte bulunmak için diyorum.
Peki, 1982
Anayasası değişti mi? Değişti. 1987
değişikliğine bakıyoruz, ilk değişikliğe,
seçimin biraz öncesine geliyor. 1995te 16 maddenin
değiştirildiği değişikliğe bakıyoruz; o
zaman da, tam da seçimin arifesinde, yani 1995 seçimlerinin hemen öncesinde,
Meclis, 16 maddelik bir değişiklik yapıyor.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Uzlaşma vardı o zaman, genel uzlaşma
vardı, genel bir konsensüs vardı.
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - En son, bakın, 2001 yılında, Mecliste, parlamento
tarihimizin, 1982 Anayasasında en kapsamlı
değişikliği yapılıyor hem de 35 maddelik bir kanun
burada görüşülüyor.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Uzlaşmadan, anlaşmadan
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Ne zaman? 10 Ekim 2001de, 4709 sayılı Kanun
görüşülüyor. Ortama bakın, 21 Şubat
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Bütün Anayasa değişikliği oy birliğiyle
geçti, uzlaşma vardı.
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, sizin de yirmi dakikalık süreniz doldu, ilave süre
veriyorum iki dakika, lütfen tamamlar mısınız efendim.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım.
ekonomik krizi
Türkiyeyi kavuruyor, seçimin de o zaman henüz kararı
alınmamış ama sinyalleri ortada. Böyle bir ortamda faizler
almış gitmiş başını, fabrikalar çatır
çatır kapanıyor ama hiç kimse bunu getirip laf, söz konusu
yapmadı. Neden? Çünkü Türkiye, sorunları arasında hiyerarşi
kuran bir ülke değil, bu ilkel bir anlayıştır
Sorunları arasında Ben elektrik işini çözmeden suya bakmam,
sıva işini halletmeden mobilya işine bakmam. diyebilir misiniz
siz? Bir ülkenin eğitimi, sağlığı,
ulaşımı, her sorunuyla ilgilenecek kurumları, şeyleri
vardır, Meclisin görevi ayrıdır, onlar ayrıdır; herkes
işini yapacak, herkes görevini yapacak. Şu anda da Meclis görevini
yapıyor ve Türkiye'nin önünü açacak Anayasada önemli
değişiklikleri, önemli dönüşümleri, önemli reformları
hayata geçiriyor. O nedenle önemli bir müzakerenin öncesindeyiz, tarihî bir
müzakere yapıyoruz.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Yargıyı ele geçirme operasyonu!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Keşke herkes Bu müzakere daha iyi olsun. diye
katkı verse, daha iyi bir noktaya getirse bu işi, daha güzeli, daha
olgunlaşmış hâlini ortaya koyalım diye gayret ederek de bu
işten çıksa daha iyi olur.
Bakın,
uzlaşmayla ilgili son bir şey söyleyip huzurlarınızdan
ayrılmak istiyorum. 2001 Anayasa değişiklik görüşmeleri
Mecliste görüşülüyor. O zaman partiler uzlaşmış,
demişler ki: Şöyle olacak. Meclise gelmiş, Komisyondan
geçmiş, Genel Kurulda konuşuluyor. 76ncı madde görüşülüyor
yani orada ideolojik suçlarla ilgili bir ifade var, o terör olarak
değiştiriliyor ve uzlaşma olduğu hâlde, burada Recep
Tayyip Erdoğan bundan istifade edecek. diye, uzlaşmaya rağmen,
bu Mecliste bu madde hem 1inci oylamada hem de 2nci oylamada imzalara
rağmen geçmedi biliyor musunuz.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Başbakanın önünü biz açtık. Ayıptır
ya!
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Nankörlük etmeyin, nankörlük etmeyin!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Peki, bir şey söyleyeceğim ama önemli bir
şey daha söyleyeceğim: Bu konu o zaman Sayın Başbakana arz
edildiğinde o tarihî ifadeleri de sizinle paylaşmak istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Evet, Sayın Bozdağ, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Son cümlem Sayın Başkanım, bitiriyorum.
Sayın
Başbakan arkadaşlara şunu söylüyor: Arkadaşlar, bu
değişiklikler bu milletin hayrına mıdır, değil
midir? Hayrınadır. Öyleyse hayırlı olsun, gidin destek
olun. Bizim anlayışımız bu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yeter ki milletin hayrına
olsun, yeter ki bu ülkenin hayrına olsun.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) AKPnin hayrı ile milletin hayrını
karıştırıyorsun!
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Evet, bu AKPnin hayrına, AKPnin hayrına!
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Bu AKPnin hayrına olabilir! İkisini birbirine
karıştırıyorsun!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Biz her türlü desteği vermeye hazırız.
Ben bu vesileyle hem Anayasa Komisyonunun değerli üyelerine,
Başkanına, verdikleri mesaiden dolayı, hem de yüce Meclisin siz
saygıdeğer milletvekillerine, verecekleri mesaiden dolayı
teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, teşekkür ederim.
Şimdi
gruplar adına tümü üzerinde üçüncü söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Konya Milletvekili Sayın Faruk Balda.
Sayın Bal,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Anayasa Değişikliği Kanun Teklifi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini
açıklamak üzere huzurunuzdayım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, anayasalar, vatandaşların temel hak ve
hürriyetlerini teminat altına alan, milletin bir arada, birlikte yaşama
arzusunu ve toplumsal değerlerini koruyan, devletin
yapısının, siyasi rejiminin ve organlarının görev ve
yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır. Anayasalar devleti kuran iradenin ürünü olup,
yapılması da değiştirilmesi de özel bir usule tabidir.
Çünkü değişiklikler, mevcut anayasanın kurduğu denge ve
denetim düzenini bozabilir, siyasi rejim değişikliği sonucunu
doğurabilir, sistemi diktaya dönüştürebilir, devleti kuran iradeyle
çelişebilir. Nitekim dünyada parlamenter demokrasiyle idare edilen pek çok
ülkede anayasa değişikliği diktaya dönüşmüştür.
İşte burada bu konuda önemli fikirleri olan Elgie ile Sartori
şunu söylemektedir bize: Kuvvetler arasındaki denge ve denetim
mekanizması bir defa bozulur ise bir daha düzeltilemez, diktaya gidiş
önlenemez. Bu sebeple Anayasa değişikliğinin demokratik bir
ortamda tartışılması, milletin her kesiminin kabulünü
mümkün kılacak bir uzlaşma sürecine geçmesi ve milletin iradesiyle
toplumsal bir sözleşme niteliğine kavuşturulması
gerekmektedir. Bu temel bilgiler ışığında Milliyetçi
Hareket Partisi 1999, 2002 ve 2007 seçim beyannamelerinde ve parti
programında yüz otuz dört yılda 5 defa Anayasa yapan, bu
Anayasalarda 35 defa değişiklik yaparak yüz otuz dokuz maddesini
değiştiren, iki askerî darbe ve üç muhtıra yaşanan Anayasa
tartışma sürecini sona erdirecek, 12 Eylül askerî darbesinin ürünü
olan antidemokratik hükümler taşıyan 1982 Anayasasının
demokratikleştirilmesini ve milletimize 21inci yüzyılın
değerleriyle donatılmış bir anayasa sunulması hedefini
benimsemiştir.
Sayın
milletvekilleri, Türkiyeyi asırlık anayasa
tartışmalarından kurtarıp her kesimin
benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin tek yolu
vardır, o da toplumsal uzlaşmayı sağlamaktır.
Toplumsal uzlaşma için Milliyetçi Hareket Partisi izlenmesi gereken yol
hakkında görüşlerini açıklamıştır. Buna göre
Mecliste bir anayasa değişikliği komisyonu
kurulmalıdır, partiler, üzerinde uzlaştıkları
hususları demokratik bir sözleşmeye bağlamalıdır, bu
sözleşmeyle siyasi partilerin hangi konularda
uzlaştığı kamuoyuna duyurulmalı ve her partinin
görüşü ve tavrı yapılacak ilk seçimde milletin takdirine
sunulmalıdır. Seçimlerden sonra oluşacak Meclisin ilk işi
anayasayı gerçekleştirmek olmalıdır. Bu uzlaşma,
aynı zamanda, sosyal uzlaşmayı, siyasi uzlaşmayı,
ekonomik uzlaşmayı ve hedeflerde uzlaşmayı da
kapsamaktadır. Anayasa değişikliği böylece milletin
desteğine ve iradesine dayandırılmalıdır. Milliyetçi
Hareket Partisinin bu görüşünü Sayın Genel Başkanımız
Devlet Bahçeli 2 Ekim 2007 tarihinde kamuoyuna şu sözlerle
açıklamıştır:
Milliyetçi
Hareket Partisi, Türkiyeyi içine kapalı, demokrasisini
geliştiremeyen ve evrensel değerlere açılamayan bir ülke olarak,
çağın dinamiklerini kavramasının mümkün
olmadığının bilincindedir.
Türkiye'nin
toplumsal ve ekonomik kalkınmasını sürdürmesi için demokratik
gelişmesini tamamlaması şarttır. İstikrar içerisinde
demokrasi ve demokrasi içinde istikrarın sağlanması ülkemiz
açısından çok önemlidir. Bu maksatla gereken ilk şey, millî bekamızı
esas alarak hoşgörü ve uzlaşma zemininde millî egemenliği temel
meşruiyet çerçevesi olarak kabul eden daha demokratik, daha
çağdaş bir anayasa yapmak ya da mevcut Anayasamızı bu
özelliklere kavuşturmaktır.
Türk milleti
millî birliğini, demokrasisini ve kalkınmasını birlikte
geliştirip mükemmel hâle getirecek tecrübe birikimine ve kaynaklarına
sahiptir. Türk siyaseti ve siyasetçisi bu birikimin
ışığında fiziki ve beşerî kaynaklarını kullanarak
ülkesini ve milletini geleceğe hazırlayıp taşımakla
mükelleftir.
Sayın
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi, bu tespitler
ışığında, devlet ile milleti
kucaklaştıracak, milletin değerleriyle devletin değerlerini
bağdaştıracak, demokrasi ile cumhuriyeti
barıştıracak, vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini
evrensel standarda yükseltecek, milletin bölünmez bütünlüğünü sağlam
temeller üzerine oturtacak, üniter yapı içinde devleti kurum ve
kuruluşlarıyla uyum içinde çalıştıracak, kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokratik düzeni
iyileştirecek, yasama, yürütme ve yargı kuvvetleri arasında
çatışma ve müdahale yerine uyumu esas alan denge ve denetim
mekanizmasını kuracak, kuvvetler arasındaki denge ve denetimi
hukukun üstünlüğü ilkesiyle sınırlandıracak, hukukun
üstünlüğünü ise yargı bağımsızlığı ve
hâkim teminatı ilkesiyle sağlayacak, cumhuriyetin temel nitelikleri
ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek
maddelerini koruyacak bir Anayasa değişikliğini kamuoyuna ilan
etmiştir.
AKP, bütün bu
sayılanlara kulak tıkamıştır. AKP, kendisi için
hazırladığı teklifi partilere ve millete
dayatmıştır. AKPnin bu dayatmasına esastan ve usulden
karşıyız.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bekir Bozdağ ve arkadaşlarının
verdiği teklifte Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde görülmemiş
bir imza rezaleti yaşanmış, bazı milletvekillerine
imzaları geri çektirilmiştir. İmzasını geri çekenler
ve çektirenlerin ahlaki değerlendirmesini milletimiz yapacaktır.
Ancak ilk teklifin, Anayasa Komisyonunda müzakere edilmeden, hukuki
ayıbı ve teklif olarak varlığı çözüme
kavuşturulmadan Komisyon Başkanının kararıyla
işlemden kaldırılması ve alelacele Sayın Recep Tayyip
Erdoğan ve arkadaşları tarafından verilen aynı
nitelikteki teklifin Anayasa Komisyonunda görüşülmesi Anayasaya ve
İç Tüzüke aykırıdır.
Değerli
milletvekilleri, AKP cin fikirlidir. AKP, alicengiz oyunuyla yandaş
yargı ve kendine uygun anayasa yaratma niyetini bazı temel hak ve
hürriyetlerin arkasına gizlemiştir. Bunları oy
devşiriciliğine malzeme etmiştir. Böylece halk oylamasında
evet sonucunu elde edebilmek için seçmene sunduğu acı hapın
üstünü tatlandırıcıyla kapatmıştır. Acı hap
ve üstündeki tatlandırıcının birlikte referanduma
sunulması, halk oylamasını düzenleyen uluslararası
belgelere ve Anayasaya aykırıdır. Ayrıca, AKPnin cin
fikri, oy kullanacak seçmeni ya yârdan ya serden vazgeçmeye zorlayacaktır,
vicdani muhasebenin kabul etmeyeceği bir ikilemin içine sürükleyecektir.
Değerli
milletvekilleri, AKP acelecidir. Bir pazartesi günü teklifi partilere
dağıtmış, iki gün içinde cevap beklemiş, milletvekillerine
dağıtıldıktan iki gün sonra Anayasa Komisyonunda on bir, on
beş ve on yedi saat süren toplantılarda görüşülmüş
görüntüsü verilmiş ve yangından mal kaçırırcasına yüce
Meclisin huzuruna getirilmiştir. Görülmektedir ki AKPnin acelesi
vardır, çünkü seçim sathı mailine girilmiştir. Çünkü sekiz
yıla yakın bir süre içerisinde tek başına iktidar olan
AKP, halka hesap vermekten kaçacak yer
aramaktadır. AKP, 2007 yılı seçimlerinde de dört buçuk
yıllık iktidarının hesabını vermekten
kaçmıştı. AKP, 2007 yılında yarattığı
kriz ve kutuplaşma ortamında ekonomik ve sosyal çöküntüyü, artan
asayişsizliği, azan bölücülüğü, yolsuzluğu,
yoksulluğu, yozlaşmayı, işsizliği, iflasları,
yandaşlarını zenginleştirmeyi, yandaş basın,
yandaş yargıç yaratmayı, kamunun kaynaklarını ve
gücünü parti çıkarına kullanmayı ve dış politikadaki
teslimiyetçiliği seçim sürecinde kirli ve yönlendirici bilgilerle seçmenin
ilgisinden uzaklaştırmıştı.
2007 seçiminin
gündemini Cumhurbaşkanlığı seçimi krizi
oluşturmuştu. E-muhtıra, 367 kararı, Müslüman bir
Cumhurbaşkanı söylemi ve mukaddesat istismarıyla zihni
meşgul edilen seçmen AKPden hesap soramamıştı. 367
kararını, e-muhtırayı seçim malzemesi olarak kullanan ve
manevi değerleri istismar eden AKP, 2007 yılı Mart ayında
yüzde 30 civarında olan oyunu dört ay sonra yüzde 47ye
çıkarmıştır. 2007 yılı Mart ayında
seçimlerin yapıldığı temmuz ayına kadar geçen dört
aylık süre içerisinde ülkenin hâli pürmelalinde ve vatandaşın
hâli perişanında hiçbir değişiklik olmamıştı
ancak AKP yarattığı yandaş basın ile kamuoyunu
yanlış ve kirli bilgilerle seçmeni germiş,
kutuplaştırmış, Müslüman bir Cumhurbaşkanı
söylemiyle oy devşirmiştir. 2007 yılında elde ettiği
bu zahmetsiz oyun tadını alan AKP, şimdi bu teklifle aynı
oyunun ikinci versiyonunu pazarlamak istemektedir. Zamanlama aynıdır,
aktörler aynıdır, senaryo aynıdır. 2007 yılı Mart
ayında AKPnin oyu yüzde 30dur, 2010 yılı Mart ayında
AKPnin oyu yüzde 30dur. 2007 yılı Mart ayında Türkiye seçim
sürecindedir, 2010 yılı Mart ayında Türkiye seçim sürecindedir.
2007 Mart ayına göre Türkiye daha kötü durumdadır, halk daha
fakirdir, işsizlik diz boyudur, köylü perişandır, esnaf
perişandır, tüccar perişandır, sanayi üretimi
komadadır; dış politika Washingtona, Brüksele, Erivana,
Erbile teslim edilmiştir. Ermeni açılımı, PKK terör
açılımı milletin vicdanını
yaralamıştır, Habur görüntüleri milletin bütünlüğünü tahrip
etmiştir.
İşte,
AKP seçim sürecinde yarattığı bu kara tablonun
hesabını seçmene vermemek için kaçacak yer aramaktadır. AKPnin
acelesi bundandır, AKPnin niyeti halis değildir.
Değerli
milletvekilleri, AKP telaş içerisindedir çünkü yandaş yargıç
yaratma, yargıyı siyasallaştırma ve korkutma
aşamasını tamamlayan AKP sekiz yıllık iktidarında
yolsuzluklarının, devleti partileştirmenin, sermaye transferiyle
yandaş zenginleştirmenin, yandaş basın yaratmanın ve
Anayasa suçlarının hesabını yargıda vermekten kaçmak
için Yüce Divanı yandaş yargı kurumu hâline getirmek
istemektedir. Bu teklifle, ucu diktaya açık bir ucube
cumhurbaşkanlığı ve PKK terör örgütü
açılımının önünde engel gördüğü Anayasa Mahkemesinden
bir an önce kurtulmak istemektedir. AKPnin telaşı bundandır,
AKPnin niyeti yargı reformu ve demokratikleştirme değildir,
niyeti halis değildir.
Değerli
milletvekilleri, teklifin içinde millet yoktur, milletin iradesi yoktur,
milletin beklentisi yoktur. Millet, AKPden, teröre, asayişsizliğe
karşı mal ve can güvenliğinin korunmasını
beklemektedir. Millet, AKPden, yoksulluğa, yolsuzluğa, hayat pahalılığına
ve işsizliğe çare beklemektedir. Millet, AKPden, ekonomik
çöküşe çare beklemektedir, iş beklemektedir, aş beklemektedir.
Millet, AKPden, antidemokratik unsurları tasfiye ederek düşünce,
inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere
teminat beklemektedir. Millet, AKPden, devletimizin dünyaya Ankara vizyonuyla
bakabilen bir kudret hâline gelmesini beklemektedir. Ne AKPnin sekiz
yıllık icraatında ve ne de bu teklifte milletin bu
beklentilerinden eser yoktur çünkü AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.
Çünkü AKPnin niyeti halis değildir.
Değerli
milletvekilleri, teklif subjektiftir. Teklif, AKPnin tepkisinden ibarettir.
Anayasa değişikliği objektif şartlardan ve toplumsal
ihtiyaçlardan kaynaklanmalıdır. Teklifin özünde daha önce
yaşanmış siyasi olayların intikamı vardır.
Teklif, bu olaylara AKPnin tepkisinden ibarettir. 1961 ve 1982
anayasaları da öncesinde yaşanmış olaylara tepki
niteliğindeydi. Tepkinin ürünü olan bir ihtilal anayasası bir
başka ihtilal anayasasıyla ortadan kaldırılmış ve
demokrasimizin üzerine, biri 12 Mart, diğeri 28 Şubat, bir
diğeri de e-muhtıra olmak üzere üç ayrı karabasan
çökmüştür. Bütün bunların ortak sebebi bu anayasal düzenlemelerin
subjektif kasıt altında yapılmış olmasıdır.
Bütün bunlardan çıkarılacak ortak sonuç, alınacak ortak ders
objektiflik ölçüsünden uzaklaşılmamasıdır. Oysa teklif,
AKPnin subjektif kastına dayalıdır, intikam alma hissi
uyandırmaktadır. AKP hâletiruhiyesi ve tepkisinin derecesi bu
teklifin, siyasi partilerin kapatılması, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun yapısı ve üye seçimi, Anayasa Mahkemesinin
yapısı ve üye seçimi maddelerine aynen
yansımıştır. AKPnin subjektif
davranışındaki ölçüsüzlüğü ise kazuistik metotla, her
ihtimal ince ince hesaplanarak, sayfalarca Anayasa maddesi hâline
dönüştürülerek ortaya konmuştur. Bu hâliyle teklifin
demokratikleşme ve yargı reformuyla ilgisi yoktur. Teklif, olsa olsa
AKPnin tepkili olduğu yargıya ve hedefine ulaşabilmek için araç
olarak değerlendirdiği parlamenter demokrasiye karşı bir
operasyondur. Teklif, Anayasa Mahkemesinin yapısının ve
üyelerinin seçiminde Cumhurbaşkanını daha etkili hâle
getirmiştir. Teklif, Anayasa Mahkemesinin gücünü
zayıflatmıştır. Teklif, iktidarın yargı
üzerindeki etkisini azaltma amacıyla oluşturulmuş Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun yapısının ve üye seçiminin
yürütme organının tesirine açık hâle getirilmiştir,
yargı bağımsızlığı ilkesini
zayıflatmıştır. Teklif, ölçüsüz bir şekilde parti
kapatılmasını ve milletvekilliği
dokunulmazlığının kaldırılmasını
imkânsızlaştırmıştır. Teklif, yargıyı
siyasallaştırmaktadır, yandaş yargı kurumu
yaratmaktadır. Teklif, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesini
zedelemektedir. AKPnin niyeti esasen yargı reformu değildir, AKPnin
niyeti halis değildir.
Sayın
milletvekilleri, kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
sistemde Cumhurbaşkanı sorumsuz ve yetkisizdir. Sorumsuz
Cumhurbaşkanına aşırı yetki veren teklif bu sebeple
parlamenter sistemi ucube bir Cumhurbaşkanlığı sistemine
dönüştürmüştür. Bu durum, Sayın Başbakanın
başkanlık sistemine özenmesi, Cumhurbaşkanlığı
hevesini gizlememesi ve tek adam yönetim anlayışıyla birlikte
değerlendirildiğinde şaşırtıcı
değildir. Başbakan kendine göre bir anayasa istemektedir. Nitekim
bunu dün akşam ikrar etmiştir. Ancak, çoğunluk tahakkümünün, tek
adam yönetiminin acı hatıraları, hem insanlık tarihinde ve
hem de bizim tarihimizde bütün canlılığıyla
hafızalardadır. Hassas bir denge ve denetim mekanizması olan
parlamenter sistemi bir defa bozar iseniz bir daha düzeltemezsiniz, diktaya
gidişi önleyemezsiniz. Amerika dışında başkanlık
sistemini uygulayan ülkelerin tamamının diktaya dönüştüğünü
bilmiyor musunuz? Fransa dışında yarı başkanlık
sistemi uygulayan ülkelerin tamamının diktaya dönüştüğünü
bilmiyor musunuz? Ucu diktaya açık bir
cumhurbaşkanlığı sisteminin nereye kadar gideceğini
kestiremiyor musunuz? Yoksa siz, Eşbaşkanlığını
yaptığınız Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında
okyanus ötesinde planlanan, mübarek İslam dinine ılımlı sıfatını
yapıştıran senaryonun oyuncusu musunuz? Okyanus ötesinde
yazılan senaryonun, içine Kürt açılımı dediğiniz PKK
terör açılımının ilk adımının olduğunu
bilmiyor musunuz? Dürüstçe bu millete doğruyu söyleyin. İkinci,
üçüncü ve sonuncu adımlar ne olacaktır? Bu işin sonu nereye
varacaktır?
Değerli
milletvekilleri, parlamenter demokratik sistemin denge ve denetim
mekanizmalarını bozan, parlamenter sistemdeki yasama
organını denetleyecek olan Anayasa Mahkemesini
siyasallaştıran, parlamenter demokratik sistemdeki yasamayı ve
yürütmeyi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bal, size de iki dakikalık ek süre veriyorum, lütfen
konuşmanızı tamamlar mısınız.
FARUK BAL
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Parlamenter
sistemdeki iktidarın her türlü eylem ve işlemini hukuka göre
denetleyen ve hukukun üstünlüğünü de yargı bağımsızlığı
ve hâkim teminatı altında bünyesinde barındıran Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunu siyasallaştıran ve Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu üzerinde iktidarın etkisini artıran bu
düzenleme, parlamenter demokrasinin özüne aykırıdır, hukukun
üstünlüğüne aykırıdır, yargı
bağımsızlığına aykırıdır. Devleti
parlamenter sistem olmaktan çıkaracaktır, ucube bir
cumhurbaşkanlığı sistemine dönüştürecektir. Bu
sistemin nereye varacağını dün akşam Sayın
Başbakan hayalindeki başkanlık sistemi olarak ilan etmiştir
ancak gideceği yer, Kırgızistanda
yaşadığımız olayda olduğu gibi, diktanın ta
kendisidir. Diktaya yönelik bu Anayasa değişikliğine Milliyetçi
Hareket Partisi usulden ve esastan karşıdır.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bal, ben de teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, görüşmekte olduğumuz teklifin tümü
üzerinde son söz, Barış ve Demokrasi Partisi adına söz isteyen
Batman Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Ayla Akat Ataya
aittir.
Sayın Ata,
buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
BDP GRUBU ADINA
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
497 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi hakkında Barış ve Demokrasi
Partisinin görüş ve önerilerini sunmak üzere söz hakkı
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, bugün Kayseride fiziki saldırıya
uğramış olan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımıza
geçmiş olsun diyor ve saldırıyı
kınadığımızı belirtiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye tarihinde cumhuriyetin ilanıyla birlikte
yapılan bütün anayasalar, devlet üstünlüğünü esas alan ve tekçilik
üzerine kurgulanan bir mantığa dayanmaktadır. Bugün, bu
mantıktan uzaklaşılması gerektiğini yoğun bir
şekilde tartışıyoruz. Bu tartışmalar
göstermektedir ki demokratik bir anayasanın nasıl
oluşturulabileceğine ilişkin bir çabanın içerisine acil bir
şekilde girilmesi gerekmektedir.
Fransız
siyasetçi Charles de Gaulle Anayasa nedir? sorusunu Anayasa, bir felsefe,
bir kurumlar sistemi ve bir pratiktir diye cevaplamıştır. Bu
tanımıyla anayasalar, birey ve devlet ilişkisini tanımlayan
ve bu ilişkiyi düzenleyen bir felsefe üzerine kurulmuştur. Bu
açıdan Anayasa tartışmalarına, anayasalara yüklenen anlam
üzerinden bakmak gerekmektedir.
Osmanlı
İmparatorluğundan cumhuriyete geçişle birlikte Türkiyenin,
Osmanlı toplumunun çoğulcu, heterojen toplum yapısını
aynen devraldığı, sosyolojik ve tarihsel bir gerçekliktir.
Osmanlı, farklılıklardan oluşan toplum
yapısını kendi anayasa sistemi içinde tanımış, bu
durum daha sonrasında, kuruluş anayasası olarak kabul edilen
1921 Anayasasına yansıtılmıştır. Ancak
cumhuriyetin ilanı sonrasında Anayasa konusunda en büyük
kırılma, 1921 Anayasasına hâkim olan
farklılıkların birlikte yaşama iradesinin yerini, 1924 ve
sonrasında yapılan anayasalarda farklılıkları
reddeden, tekçiliği merkeze alan anlayışa bırakmasıyla
yaşanmıştır. Bu nedenle, 1921 Anayasası, daha sonra
hazırlanan 24, 61 ve 1982 Anayasalarından hem yapılış
bakımından hem de içerik bakımından farklılıklar
arz etmektedir. 24, 61 ve 82 Anayasaları öz itibarıyla, başta
Kürtler olmak üzere tüm farklılıkların
varlığını yadsıyan, asimilasyoncu, tek millet tek
devlet esasına dayalı, tekçi ulus devlet ideolojisine göre
şekillendirilmiştir. Oysa, 1921 Anayasası böyle bir ideolojiye
yer vermediği gibi, tüm farklılıkları, Kürtlerin genel ve
yerel demokratik haklarını güvenceye kavuşturmuş bir
anayasadır. Hem cumhuriyetin kuruluş anayasasıdır hem de
demokratik içerikli ve demokratik cumhuriyet anlayışına uygun
bir anayasa olup, halkın iradesini esas alan, yönetimde salt
merkeziyetçiliğe dayanmayan bir yapıda düzenlenmiştir.
Anayasanın
yapılış süreci ve bu süreçte oluşmuş 1921
Anayasasına temel teşkil eden, anayasal nitelikte belgeler olan
Misakımillî, Amasya Tamimi, Büyük Millet Meclisi Beyannamesi ve Mustafa
Kemalin bu süreçteki konuşmaları ve yaklaşımı
birlikte ele alındığında, 1921 Anayasasının ruhu
ve bu Anayasaya egemen olan demokratik anlayış da ortaya
çıkmaktadır. Kaldı ki 1921 Anayasasının özüne
damgasını vuran bu protokoller aynı zamanda, kurulacak yeni
devletin ilk sosyal ve siyasal sözleşmesi niteliğini de taşımaktadırlar.
Tüm bu belgelerde Kürtlerin kurucu rolüne açıkça vurgu yapılmış,
bu durum 1921 Anayasası ile gerek Parlamento gerekse de yerel yönetimler
bağlamında devlet yapısına kadar
taşırılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, cumhuriyetin ilk millet meclisi olan Birinci Büyük Millet
Meclisi, bugünkü gibi toplumsal ve siyasal çoğulculuğu
zayıflatılmış bir meclis özelliğini
taşımamaktadır. Nitekim, ilk Meclisin çoğulcu
yapısını ve niteliğini Mustafa Kemal 1 Mayıs 1920
tarihli konuşmasında şöyle ifade etmektedir: Yüce Meclisimizi
oluşturan şahsiyetler yalnız Türk değildir, yalnız
Çerkez değildir, yalnız Laz değildir, yalnız Laz
değildir. Bu nedenle, korumaya ve savunmaya
çalıştığımız milletler doğal olarak bir tek
unsurdan ibaret değildir. Elde etmeye çalıştığımız
birlik yalnız Türk, yalnız Çerkez değil, hepsinin
karışımıdır. Bu birliktelik 18 Kasım 1921
tarihli anayasal belge niteliğindeki Büyük Millet Meclisi Beyannamesinde
geçen Türkiye halkı kavramında ifadesini bulmuştur. Bu temel
üzerinde şekillenen devlet de 1921 Anayasasına göre Türkiye
devleti olacaktır.
Yine, 1921 Anayasası,
farklılıklara kendi etnik ve kültürel özellikleriyle genel yönetim
düzeyinde siyasal temsil imkânı sağlamasının yanı
sıra, yerinden yönetim sistemiyle nüfus olarak yoğunluklu
bulundukları alanlarda kendi öz yönetimlerini özgürce kurabilme
olanağını da hukuken tanımıştır. Bütün
bunlar, 1921 Anayasasının tek etnik kimliğe dayalı
ideolojiyi dışlayan, toplumsal realiteyi gözeten ve buna uygun siyasi
ifadelendirmelere özen gösteren toplum sözleşmesine yakın bir
anlayışla ele alındığını ortaya koymaktadır.
Dönemin tüm olumsuz koşullarına karşın egemen olan ve
hayata geçirilmeye çalışılan zihniyet, demokrasi sistemiyle
yönetilmesi arzulanan cumhuriyettir. Dolayısıyla, 1921
Anayasası, Kürt realitesine, gerek yerel yönetimler düzeyinde gerekse de
Kürtlere etnik kimliğiyle genel siyasi yapıda da temsil imkânı
vererek kendi sistemi içinde çözüm getirmiştir. Oysa 24, 61 ve 82
Anayasaları, 1921 Anayasasının ruhundan uzaklaşarak,
Kürtlerin varlığını yadsıyan, tek millet esasına
dayalı ulus devlet ideolojisine göre şekillendirilmiştir.
Bugün yürürlükte
olan, 12 Eylül askerî rejimi tarafından hazırlanan 1982
Anayasası, devlet düzenini insan hak ve özgürlüklerine karşı
korumak gibi demokratik anayasa fikriyle bağdaşmayacak bir
anlayışla hazırlanmıştır. 1982 Anayasası
aynı dönemde hazırlanan çağdaşlarıyla
karşılaştırıl-dığında, olağanüstü
askerî ara rejimin şekillendirdiği bir vesayet belgesi olma
özelliğini taşımakta, aynı dönemde hazırlanan
Yunanistan, Portekiz ve İspanya anayasaları ise hem yapım tarzı
hem de içerik bakımından, demokratik olmayan rejimlere tepki olarak
ortaya çıkan birer uzlaşma belgesi özelliğini
taşımaktadırlar.
Değerli
milletvekilleri, dünyada bu konuda yaşanmış deneyimlere
baktığımızda da Türkiyedekiyle benzer paralellikler gösteren
örnekler olduğu görülmektedir. Nasıl ki, ekonomik ve sosyal
hakların olmayışı, iki dünya savaşı
arasındaki dönemde totaliter rejimlerin gelişmesine yol açtıysa,
farklı dil ve kültürel hakların yok sayılması da aynı
şekilde pek çok çatışmaya yol açmıştır.
Milliyetçi ulus devletlerin yol açtığı çatışmalara
karşı, özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra
Birleşmiş Milletler öncülüğünde insan haklarına üçüncü
kuşak denilen halkların hakları, dil ve kültürel haklar, kendi
kaderini tayin hakkı, dayanışma hakkı, barış
hakkı, çevre hakkı, kadın ve çocuk hakları, gelişme
hakkı gibi yeni hak kategorileri katılmıştır.
Bu hakların
uygulamada yaşam bulması ise demokratik anayasacılık
hareketleri veya demokrasiye ve insan haklarına dayanan
anayasacılığın gelişmesiyle mümkün olabilmiştir.
Böylelikle, tarihin en büyük savaşlarına ve ekonomik, sosyal
tahrifatlara yol açan milliyetçi ulus devlet anlayışı terk
edilerek, demokratik ulusçuluğa dayalı anayasalar sürecine girilmiştir.
Böylece anayasalar, artık farklılıkların kabul ve onay
gördüğü, farklılıkların bir arada özgür ve eşit
şekilde yaşadığı demokratik birlik belgeleri hâline
getirilmiştir. Nitekim Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, Portekiz,
İsviçre, Güney Afrika, İtalya ve İspanya anayasaları önemli
örnekler olarak önümüzde durmaktadır.
Amerika
Birleşik Devletlerinin çoğulcu toplum yapısı özgürlük,
eşitlik, farklılıklara saygı gibi demokrasi ilkeleri
etrafında birleştirilmiştir. ABD Anayasasıyla, her
yurttaşın ister bireysel olarak isterse de örgütlü olarak kendilerini
dil, din, kültür gibi hemen her konuda özgürce geliştirme ve ifade etme
hakkı anayasal güvence altına alınmıştır. Bu
anlamıyla ABD Anayasası, çoklukta birlik ilkesi üzerinde inşa
edilen, farklılıklara onay veren, çok kültürlü demokratik bir
örgütlenme belgesi niteliğindedir.
Amerika
örneğini model alan Kanada da uzun yıllar süren yasal
ayırım, sosyal ön yargı ve bunun sonucunda yaşanan
ırklar savaşı, yerini demokrasi, özgürlük, eşitlik
ilkelerine bırakmıştır. Kanada Halklar Bildirgesindeki
eşitlik güvencesini Kanada Yüksek Mahkemesi Farklılıkların
onay görmesi gerçek eşitliğin özüdür. şeklinde yorumlayarak
özde bir anlayış benimsediğini de ortaya koymuştur.
Başka
ülkelere esin kaynağı olmuş olan Fransız
aydınlarının fikirlerinin Fransada hayata geçirilmesi 1900lü
yılların ikinci yarısına denk düşmektedir. 1951
tarihli Dixion Dil Yasası ile beş bölgesel dili resmen ve hukuken
tanımıştır. 2 Mart 1982 Reform Yasasıyla birlikte
bölgesel dillerin öğretimi olanağı da isteğe
bağlı hâle getirilmiş, devlet ile yerel yönetimler arasında
yetki paylaşımı yapılmıştır, daha da ileri
gidilerek Korsika Meclisine kimi konularda yasa çıkarma yetkisi
verilmiştir. Böylece, yerel ve bölgesel yönetimlerin yetkilerinin
artırılması yoluyla çözüme gidilme yöntemi tercih
edilmiştir. Fransa hâlâ diğer Avrupa ülkelerinin gerisinde olsa da,
1950lerden bu yana atılan adımlar doğrultusunda,
Fransızlaşmayı içeren etnik temelli, millî birlik, üniterlik
zihniyetinden, demokratik, siyasal birlik anlamındaki üniterliğe
doğru bir zihniyet değişimine geçilmiştir.
Bu ülkeler
arasında özellikle öneme sahip olan İspanya, demokrasi
karşıtı Franco rejimine karşı Demokratik
Anayasacılar hareketinin mücadelesine sahne olmuştur. Bu mücadele,
İspanya demokrasisinin gelişimine imkân sağlamış,
İspanyadaki farklı kültürler ve kimlikler anayasal düzeyde güvence
altına alınmıştır. İspanya, Fransadan bir
adım daha ileri giderek, 78 tarihli İspanya Anayasası ile Anayasa,
İspanyol ulusu birliğinin ayrılmazlığını ve
bütün İspanyolların ortak vatanının bölünmezliğini
kesinlikle belirtir ve onu oluşturan bölge ve milliyetlerin özerklik
hakkını ve aralarında dayanışmayı garanti eder.
diyerek, İspanyol üst kimliği altında,
farklılıkları anayasal düzeyde resmen kabul etmiştir. Bu
durum çoklu İspanya kavramıyla tarif edilmektedir.
Yine
İsviçre, daha da ileri giderek, Anayasasında Fransızca,
İtalyanca ve Almancayı eşit biçimde ulusal resmî diller olarak
tanımıştır. İsviçre demokrasisinin
ulaştığı boyutu göstermek açısından, 38de
yapılan referandumla, ülkenin güneydoğusunda 50 bin kişilik
azınlık bir grubun konuştuğu Romanşçanın resmî
diller arasına alınması çarpıcı bir örnektir.
Örnekler
verdiğimiz bu ülkeler, demokrasiyi esas alarak, her bir toplumsal gruba
kendi geleceğini belirleme hakkını vererek demokrasilerin
gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Sonuçta, heterojen
toplum yapılarıyla uyumlu anayasal yapılanmalar, ister federatif
tarzda olsun ister ulus devletlerin demokratikleştirilmesi şeklinde
olsun, hepsi de demokrasinin her ülke koşullarına
uygulanmış birer biçimini ifade etmektedirler. Bu usullerden
hangisinin tercih edileceği, o ülkenin özgünlüklerine ve
yurttaşlarının, topluluklarının siyasal, toplumsal,
kültürel taleplerine göre belirlenmiştir. Avrupa Birliğine girme
iddiasında olan ülkemiz de bugün üye olan devletlerin demokrasilerini
geliştirmelerini kendisine esas alarak, bu yönde gecikmiş de olsa
demokrasiye geçiş sürecini hızlandırmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede son dönemde yaşanan gelişmeler ve Anayasa
tartışmalarında öne çıkan toplumsal gerçekliğe
aykırı olarak tekçilik üzerine kurgulanan cumhuriyetin kendisini bu
hâliyle artık devam ettiremediği görülmektedir. Türkiye, hiçbir
dönemde olmadığı kadar bu dönemde çok kültürlü toplum
yapısı gerçeğini tartışmakta ve son otuz
yıllık çatışmalı süreçten de hareketle inkâr ve imhaya
dayanan tekçi yapıda ısrarcı olmanın artık bir sonuca
götürmediğini dillendirmektedir. Bu nedenledir ki, uzunca bir süredir
bilinen ve istenen sivil, demokratik, çoğulcu anayasa ve siyaset ihtiyacı
bugün bizi böyle bir tartışma sürecine
taşımıştır. Katı merkeziyetçi ulus devlet olarak
örgütlenen devletin siyasi ve idari mekanizmaları, mevcut sorunlara çözüm
üretmek bir yana, sorunların başlıca nedeni hâline
gelmiştir. Türkiyede, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana millet
iradesinin her şeyin üstünde olduğu söylemi sıkça dile
getirilmesine karşın, halkın devlet yönetimine
katılımını sağlayacak mekanizmalar demokratik bir
şekilde oluşturulamamıştır. Katı merkeziyetçi bir
şekilde örgütlenen devletin siyasi ve idari mekanizmaları,
sorunların yerelde yani sorunların yaşandığı
yerde ve sorunu yaşayanlarca tartışılıp çözüldüğü
çağdaş demokrasilerle kıyaslandığında
tıkanmış bir durumdadır. Yaşanan bu
tıkanmanın aşılabilmesinin yolu ise demokratik birliği
esas alan, demokrasiyi genel bir meclise hapsetmeyen, halkın
tartışma ve karar alma mekanizmalarına tam anlamıyla
katılımını sağlayan, toplumun sorunlarını
yerinde çözüme kavuşturan siyasi ve idari bir yapılanmadan
geçmektedir; sivil, demokratik, çoğulcu bir anayasa talebiyle ortaya
konulan, farklılıklardan oluşan toplum yapısının
açığa çıkarılması ve bu farklılıkların
da kendi aralarındaki ilişkilerin yeni bir sözleşmeyle yeniden
tanımlanmasıdır.
Demokratik
anayasa, birlikte yaşamanın temel kurallarını ve siyasal
yapıya ilişkin tercihleri belirleyen, toplumsal mutabakata dayanan
bir sözleşme niteliğindedir; bu tanım doğrultusunda,
toplumsal yaşamın ve siyasal sistemin temel ilkelerinin
yurttaşlar tarafından belirlendiği ana belgedir. Anayasayı
bir toplumsal sözleşme olarak görmek, tarafların eşit özneler
olarak görülmesi esasına dayanır; Alman siyaset bilimci Hannah
Arendtin ifadesiyle, yatay toplum sözleşmesi, bireylerin birbirlerini
muhatap aldıkları ve birbirlerine karşılıklı
sözler verdikleri bir ilişkiler ağıdır. Bu nedenle, bir
siyasal toplum meydana getirmek, demokratik bir anayasanın
başlıca işlevidir. Yani bir topluluk kendi anayasasını
yaparak siyasal toplum hâline gelebilir. Yeni bir anayasa yapmanın yöntemi
ise yapım sürecinin her aşamasında toplumun bütün kesimlerinin
görüşlerini açıklayabilecekleri, tartışabilecekleri
koşulların yaratılması ve bu süreçte çıkacak belgeyle
inşa edilecek düzende de belirleyici konumda olmalarıdır. Bu
nedenle, sivil anayasa, yurttaşların kendi kendilerini yönetmelerinin
mekanizmalarını tesis eder ve bu şekliyle demokratik siyaset
anlayışına dayanır.
Anayasa
tartışmalarında cevap aranması gereken, birey ve devlet
ilişkisinin nasıl tanımlanacağı, merkezî yönetim ve
yerel yönetim anlayışının yeniden nasıl kurulacağı,
her an gelişen ve değişen dünya düzeninde bütün bu
ihtiyaçların demokratik toplum, siyaset ve anayasa
oluşturulmasında nasıl yer alacağıdır. Ancak,
AKPnin hazırladığı Anayasa değişiklik
tasarısı, sınırlı birtakım düzenlemelerin ele
alınması beklentilerine cevap vermediği gibi, amaçlanan sivil,
demokratik, çoğulcu bir anayasa isteği ve
tartışmalarının da önünü tıkamaktadır. Nitekim,
değişik tarihlerde mevcut Anayasa üzerinde pek çok defa değişikliğe
gidilmesine rağmen, bugün hâlâ bir anayasa problemi varsa, bu, kısmi
değişiklikler yoluyla meselenin çözülemeyeceğinin de
kanıtı niteliğindedir. Bugün de mevcut İktidar
tarafından üzerinde 17nci kez değişikliğe gidilen 82
Anayasası, yapımı sürecine hâkim olan olağanüstü
şartlar nedeniyle, kısmi değişikliklerle demokratik,
özgürlükçü bir ruha kavuşturulabilecek bir metin değildir. Çünkü 1982
Anayasası, yasakçı, vesayetçi, devletçi ve otoriter bir felsefeye
dayanmakta ve bu felsefe Anayasanın pek çok maddesine sinmiş
bulunmaktadır.
Demokratik bir
anayasanın en başta gelen şartı, siyasal, ideolojik anlamda
nötr olmasıdır. Anayasanın belli bir ideolojiyi öngörmesi,
dinamik ve değişken olan yaşam ve gelişmeler
karşısında peşinen dogmatik bir kalıp altına
alınması sonucunu ortaya çıkaracaktır. Yine olmazsa olmaz
şartlardan biri de farklı dil ve kültürlerin doğal
yapılarından doğan bireysel ve toplumsal, kültürel ve siyasal
hakların anayasal ilke düzeyinde resmen tanınmasıdır. Bu
anlamda, demokratik ve özgürlükçü anlayışı esas alan bir
anayasanın başlangıç kısmı, insan haklarına
aykırı olmayan, toplumsal farklılıkları
kucaklayıcı, herhangi bir kişi, kurum ya da değere
kutsallık atfetme ya da meşruiyet kazandırma
kaygısından uzak, ırk, dil, din, mezhep, cinsiyet
ayrımı, etnik köken ve benzeri hiçbir ayrım yapmayan, insan
onurunu, hukukun üstünlüğünü, toplumsal barışı,
eşitliği hedefleyen nitelikte olmalıdır.
Barış
ve Demokrasi Partisi olarak biz de Anayasa değişiklik
tasarısı gündemimize geldiğinde, konu üzerinde
ayrıntılı bir çalışma yaptık. Ama tabii, bu
çalışmamızın, AKP Hükûmetinin yürütmüş olduğu
çalışmadan bir farkı vardı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ata, sizin de yirmi dakikalık süreniz doldu. Size de iki
dakikalık ilave süre veriyorum. Lütfen, konuşmanızı
tamamlayınız efendim.
AYLA AKAT ATA
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biz,
çalışmamızı yürütürken, anayasa profesörlerine de,
düzenlemenin yapılmış olduğu, değişikliklerin
yapılmış olduğu toplumsal kesimlere de,
tabanımıza da giderek, tasarıya ek bir metin ve tasarı hakkında
iyileştirme metni düzenledik. Ama, bununla beraber, aynı
şekilde, bir anayasa değişikliğini gerektirmeyen acil bir
demokrasi paketi ihtiyacına da parmak bastık. Ancak, gördük ki, AKP
temsilcisi Sayın Hatip, burada ifade ederken, çay içmeye davet edenleri,
kapağını kapatıp geri gönderenleri burada
saymıştır ancak grubumuzun görüş ve önerilerini ifade etme
gereği bile duymamıştır. Bunu bir sürçülisan olarak kabul
ediyoruz. Kaldı ki zaten bugüne kadar var olan sorunlar, tekçi
yapıdan kaynaklanan inkâr ve imha zihniyetinden, yok saymadan
kaynaklıdır. Görüyoruz ki bugün, bu zihniyetin temsilciliğini
AKP İktidarı yapmaktadır, bugün Parlamentoda siyasi parti olarak
bir grubu bulunan partimizin görüş ve önerilerini yok saymaktadır.
Bizler, metin
üzerinde değerlendirme yaparken, öncelikle seçim barajının
düşürülmesi gibi, sadece bir yasal değişiklikle gündeme
alınabilecek bir noktaya da parmak bastık. Evet, bu Parlamentoya
geldiğimizde, 23üncü Dönemin başında, burada, dört siyasi
partinin grubu, altı siyasi partinin genel başkanı ve de yedi
siyasi partinin temsiliyeti vardı. Yeni bir anayasa yapmak için, 82den
beri var olabilecek en çoğulcu yapıya sahip Meclisti.
Ancak AKP
İktidarı toplumun acil ihtiyacı olan yeni bir anayasa yerine,
bugün, karşımıza, bu ihtiyaçların ertelenmesini öngören ve
hatta toplumdaki tartışmaları kısıtlayacak bir
teklifle çıkmaktadır.
Öncelikle
şunu ifade edelim: Bugün darbe anayasasıyla yönetiliyoruz ancak bugün
darbe yasaları, bölgede, ülkemizde birçok çocuğun
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ata, ek süreniz de doldu, lütfen
Selamlamanız için mikrofonu
açıyorum.
AYLA AKAT ATA
(Devamla) Sözlerimi tamamlıyorum.
birçok
çocuğun, birçok annenin, birçok babanın, toplumsal tüm kesimlerin
mağduriyetini doğurmaktadır. Bu yasaları bir an önce
gündemine almak ve bu yasal değişiklikleri yapmak AKP
İktidarının görevi ve halka karşı borcudur. Bu yasalar
AKP İktidarı döneminde çıkarılmıştır, bir
darbe anayasasının ürünü değildir.
Bu duygularla
hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, gruplar adına yapılan konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi
şahıslar adına yapılacak konuşmalara geçiyoruz.
Şahıslar
adına ilk söz, Samsun Milletvekili Sayın Suat Kılıça aittir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Kılıç, buyurun.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri;
Anayasa değişikliği teklifi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çok
saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri;
gerçekten çok doğru, çok tarihî, çok isabetli bir Anayasa
değişikliği teklifinin tümü üzerinde görüşmelere devam
ediyoruz. Bugün Anayasamızda yapılması yönünde ilk adımın
atılacağı bu değişiklikler, Türkiye'nin demokrasi görünümüne,
Türkiye'nin özgürlüklerine, Türkiyede bireyin hukukuna ve Türkiyede hukuk
devleti kavramına gerçekten çok tarihî, çok eşsiz ve gelecekte önemi
daha ziyadesiyle anlaşılacak çok büyük katkılar
sağlayacaktır.
Şuna
inanıyorum ki, gelecek yıllarda ya da dönemlerde bu Anayasanın
tamamı üzerinde yeni bir anayasa çalışması yürütmeye
niyetlenecek olanların gelecekte en az dokunma ihtiyacı
hissedecekleri maddeler, muhtemelen, bugün ve bugünden itibaren görüşmelerine
ve kabulüne katkı sağlamaya gayret edeceğimiz maddeler olacak.
Muhalefetimizin
temsilcilerini, sözcülerini dikkatle dinledim. Dinlediklerim çerçevesinde
öncelikle Anayasamızın 2nci maddesine ve ilk üç maddeye
ilişkin hassasiyetlere yönelik yaklaşımlarımızı
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Çok
saygıdeğer milletvekilleri, pek tabiidir ki Türkiyede hukuk
bilgisinin çok derin olmasına gerek yok. Türkiyede hayatı, siyaseti
ve bu Anayasanın A, B, Csini az bir miktar bilen herkes bilir ki,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının ilk üç maddesine aykırı
bir anayasa değişikliği teklifi vermek mümkün değildir. Bu
yönde bir anayasa değişikliği teklifini Türkiye'nin gündemine
getirmek de mümkün değildir, doğru da değildir. Böyle bir
yaklaşım, tamamen abesle iştigal bir yaklaşımdır.
Dolayısıyla, Anayasamızın ilk üç maddesine yapılan
atıflarla bu Anayasa değişikliği paketinin hukuk devleti
kavramı bağlamında malul kılınmak istenmesine yönelik
yaklaşımları, kesin bir anlayışla ve sağlam bir
kanaatle, öncelikle ve peşinen reddediyoruz.
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 2nci maddesi çok açık, çok net bir
hukuk devleti, çok sarih bir cumhuriyetin temel nitelikleri
tanımı vermektedir ve bu Anayasanın 2nci maddesini okuyan hiç
kimsenin buna rağmen bu hükümlere aykırılık içerecek bir
teklifin altına imza koyması ya da bu mahiyetteki bir teklifi
milletin Meclisinde, milletin kürsüsünde gelip savunması, savunabilmesi
sureti katiyyede mümkün olmayan bir şeydir. Türkiye Cumhuriyeti, toplumun
huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde,
insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine
bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti devletinde ne demokrasiyi
laiklikten ayırmak mümkündür ne de laiklik kavramını demokrasiden
ayrı düşünebilmek mümkündür. Bu ülkede ne sosyal devleti bir tarafa
terk etmek ne de hukuk devleti prensibinden vazgeçebilmek mümkündür. Türkiye
Cumhuriyetinin değerleri arasından demokrasiyi alıp bir kenara
bırakacak olursanız, Türkiye, Türkiye olmaktan çıkar, başka
bir şey olur. Türkiye Cumhuriyeti devletinin değerleri arasından
laiklik kavramını alıp bir kenara fırlatacak
olursanız, Türkiye Cumhuriyeti devleti, Türkiye Cumhuriyeti devleti
olmaktan çıkar, başka bir şey olur, başka bir model olur ve
hiç arzu etmediğimiz bir model olur. Dolayısıyla bu Mecliste
bulunan herkes ve bu Mecliste bulunan milletvekillerini, tek tek verilmiş
anaların ak sütü kadar helal oylarla buraya gönderen milletimizin
tamamı bu dört değeri, demokrasiyi, laikliği, sosyal devleti ve
hukuk devletini bizlerin bir arada yaşatmasını, bir arada diri
tutmasını, hukuk devletinin bütün gereklerini içselleştirmemizi
bizlerden bekliyor ve şu ana kadar
yapılan hazırlıklar bu yönde yapılan
hazırlıklardır.
Değerli
milletvekilleri, 12 Eylül 1980 sonrasında hazırlanan ve kabul edilen
1982 Anayasası, hazırlandığı dönemin hassasiyetlerine
paralel olarak dizayn edilmiş bir anayasadır. 82 Anayasasında
demokrasi, güvenlik ihtiyacının gölgesinde kalmıştır.
82 Anayasasında özgürlük kavramı güvenlik ihtiyacının
gölgesinde kalmıştır. 82 Anayasasında bireyin hukuku ve
insan, güvenlik ihtiyacının gölgesine
bırakılmıştır. 1982 Anayasası, bu kadar
arkasında durulacak; 1982 Anayasası, söz konusu demokrasi
olduğunda, söz konusu özgürlükler olduğunda, bireyin hukuku
olduğunda, söz konusu hukuk devleti olduğunda, 1982 Anayasası,
bu kadar hararetle savunulacak, arkasında durulacak bir anayasa kesinlikle
değildir.
Değerli
arkadaşlarım, 82 Anayasasını yapanlar tarafından
kapatılan iki siyasi parti bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde Türk
milleti adına muhalefeti temsil eder konumda bulunmaktadır.
Dolayısıyla 82 Anayasasını hazırlayanların Türk
siyasetini nasıl köşeye sıkıştırma gayesiyle
hareket ettikleri, 82 Anayasasını hazırlayanların siyasetin
meşruiyet alanını nasıl daralttıkları,
demokrasiyi nasıl baskıladıkları, özgürlük
alanını nasıl kuşattıkları, burada bulunan ve
80de kapatılan iki partimizin varlığı ile bile bilinen,
kayda geçen, sabit olan bir husustur.
82
Anayasasını yapanların hukuksuzlukları, hukuka yönelik
müdahaleleri, hukuku askıya almaları, demokrasiyi ve Meclisi
fonksiyonlarından uzaklaştırmaları, sadece partilerin
kapısına kilit vurmakla kalmamış, aynı zamanda, o
partilerin arka planındaki Türkiye gençliğini, solcusuyla ülkücüsüyle,
bu memleketin geleceğine baş koyan gençlerimizi, okumuş bir
nesli, okumakta olan bir nesli, bir jenerasyonu, cezaevlerinde, zindanlarda,
hücrelerde, gelecek hayallerinden koparmıştır, hayata olan
bağlılığını sarsmıştır, insan
olarak kendisine olan güvenini yok etmiştir, ortadan
kaldırmıştır. Dolayısıyla, 82
Anayasasının kuşattığı özgürlüklerin önündeki
engelleri gelin beraber kaldıralım, bu yasakçı anlayışı
gelin birlikte değiştirelim.
Çok
saygıdeğer milletvekilleri, Türkiyede paradigma değişiyor;
baskıcılığın yerini,
kuşatmacılığın yerini, siyasi alanı daraltan
girişimlerin yerini, özgürlükçü, demokratik, çağdaş, evrensel
değerlere inanmış bir yönetim anlayışı, bir
siyaset anlayışı alıyor artık. Paradigmadaki bu
değişimi kaçıranlar, Türk milletinin reyini alma, desteğini
kazanma, gönlünü kazanma noktasındaki reflekslerini de emin olun
kaçırmış olacaklardır.
Bakınız,
bu altına imza koyduğumuz Anayasa değişikliği
teklifini bugüne kadar maalesef bütün maddeleriyle birlikte
tartışmadınız, tartışamadınız. Sadece
Anayasa Mahkemesine, sadece Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna ve siyasi
partilerin kapatılmasını güçleştiren hükümlere
takılıp kaldınız.
Değerli
arkadaşlarım -aynı yerden gidecek olursak- Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunda ne oldu? Bugün Adalet Bakanına
bağlı olan Teftiş Kurulu, yeni düzenlemeyle Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kuruluna bağlı hâle getiriliyor. Yeni düzenleme
hayata geçtiğinde, Adalet Bakanının Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulundaki daire toplantılarına katılması ve oy
kullanması hakkı ortadan kaldırılıyor. Yeni düzenleme
hayata geçtiğinde, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
toplantıları, bugün, Adalet Bakanı Müsteşarı
katılamadığı için bazı durumlarda toplanamayan ve
bundan dolayı eleştirilen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
toplantıları, Adalet Bakanı Müsteşarının
katılmasına gerek olmayan yeni bir nitelik, yeni bir hüviyet
kazanıyor.
Ben, Adalet
Bakanımız Sayın Sadullah Ergine doğrusu teşekkür
etmek istiyorum. Görevinin başındaki hiçbir Adalet Bakanı, HSYK
üzerindeki yetkilerinin bu kadar tırpanlanmasına zemin
hazırlayan bir Anayasa değişikliğine muhtemelen destek
vermezdi. Sayın Bakanı bundan dolayı kutlamak lazım. Adalet
Bakanının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundaki temsili
-değerli arkadaşlarım, bu maddeleri lütfen okuyun- sembolik
boyuta indirgeniyor, yeni teklifle beraber, tamamen sembolik boyut. Ha, buna
destek verirsiniz, üç beş sene sonraki yeni bir anayasa paketinde Adalet
Bakanının HSYKdaki varlığı tamamen
değiştirilebilir, ama bugün yapılan bu düzenleme, mevcut
düzenlemeden kesinlikle çok daha demokratik bir düzenlemedir.
Bakın,
değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
imkânı getiriliyor. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
kararlarına karşı yargıya gitme imkânı getiriliyor.
Memurlar hakkındaki kınama kararlarına karşı
yargı yoluna gitme imkânı getiriliyor. Yüksek Askerî Şûra
kararlarına karşı yargı yoluna gitme imkânı
getiriliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinde ihdas edilecek olan kamu
denetçiliği müessesesine bireysel başvuru imkânı getiriliyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Size de iki dakika süre veriyorum Sayın Kılıç.
SUAT KILIÇ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, bütün bu bireye tanınan haklarla
beraber, Türkiyede ilk defa olarak kamu çalışanlarına sendikal
haklar tanınıyor. Anayasada 12 Eylülcüler tarafından
konulmuş olan ve sendikal hayatı kuşatan, sıkboğaz
eden bütün sendikal örgütlenme engelleri ortadan kaldırılıyor
yeni Anayasa teklifiyle. Siyasi amaçlı grev ve lokavt imkânı
getiriliyor. Memura, kamu çalışanlarına toplu sözleşme
imkânı getiriliyor. Bununla beraber emeklilerin toplu sözleşme
hükümlerinden yararlanması imkân dâhiline sokuluyor.
Değerli
arkadaşlarım, bütün buradan baktığınız zaman, bu
Anayasa teklifini içerik olarak eleştiremeyebilirsiniz ama şunu
eleştirebilirsiniz: Türkiyede bu zamana kadar hiçbir çoğunluk
iktidarı kendisine karşı kullanılması muhtemel
olabilecek bir sendikal örgütlenme hakkını
tanımamıştır, geniş bir sendikal örgütlenme
hürriyetine imkân sunmamıştır ama bizim anlayışımız
özgürlük. Bizim çıkış noktamız,
yaklaşımımız, felsefemiz daha fazla demokrasi,
sınırsız demokrasi ve bizim olaya bakışımız
siyasetin meşruiyet alanını genişletmektir.
Bakınız,
bu zamana kadar bu ülkede bunca sosyal demokrat iktidar 1 Mayıs tarihini
İşçi Bayramı olarak kabul edemedi. Bunu yapan AK PARTİ
İktidarı, Sayın Recep Tayyip Erdoğan Hükûmeti. Kendisini
tebrik ediyoruz, teşekkür ediyoruz, kutluyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bir diğer
konu, 1 Mayıs tarihinde, değerli arkadaşlarım, Taksim
Meydanı Türkiye'nin kâbusu olarak görülmüştür. Taksim Meydanı bu
1 Mayıstan itibaren işçilerimizin bayram etkinliklerine,
kutlamalarına açık hâle getiriliyor. Emin olun, inanın bu
Anayasa Türkiyeye daha fazla demokrasi, bu Anayasa Türkiyeye daha fazla
özgürlük, bu Anayasa Türkiyeye daha fazla hak, hürriyet ve birey hukuku, insan
odaklı yaklaşım getirecektir.
Anayasa Komisyonu
Başkanına, üyelerine ve siz değerli milletvekillerine
teşekkür ediyorum, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, Komisyonun söz talebi var.
Komisyon
adına Komisyon Başkanı Sayın Burhan Kuzu.
Sayın Kuzu,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakikadır efendim.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Tabii, Anayasa
Komisyonundan geçmiş olan bir metin üzerinde benim hiç söz söylememem
doğru olmazdı, o açıdan huzurunuza çıkmış
bulunuyorum, teşekkür ediyorum.
Şimdi,
efendim, evvela şu üç ciltlik kitap, bu gördüğünüz Komisyondaki
çalışmaları ihtiva eden bir metin. Yani, üç gün içerisinde
Anayasa Komisyonu bu üç ciltlik kitabı dolduracak kadar konuşma
yapmıştır. Bu aslında
KAMER GENÇ
(Tunceli) Anayasa Komisyonunda konuşturmadın ki
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) En son sen
konuşacaksın! Bırak, bırak... Kaç defa orada zaten geldin
gittin, şimdi germe ortalığı, yeter artık. Komisyonda
gerekli cevabı verdim, beni üzme.
BAŞKAN Lütfen
karşılıklı konuşmayalım değerli
milletvekilleri.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Efendim, netice
itibarıyla, benim Başkanı olduğum Anayasa Komisyonuna gelip
de bu Anayasa tartışmaları sırasında Söz
almadım., Sözümü kesti., Birkaç defa istedim, vermedi söz. diyen bir
vekil yalan söyler.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yalancı sensin!
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Buradan söylüyorum, yalan
söyler.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yalancı sensin!
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Evet, bütün Türkiye buna
şahittir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yalancı sensin!
BAŞKAN
Sayın Genç
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Dolayısıyla, bunu
önemsiyorum ben. O bakımdan
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yalanı sen söylersin.
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Anayasa Komisyonu özgür bir alandır. Herkes ne diyecekse
orada demiştir, bu kitapta da herkesin dediği vardır.
Şimdi
gelelim bu Anayasa değişikliği konusundaki bazı
hatırlatmalara. Değerli arkadaşlar, tabii, anayasalar, temel
metinler. Anayasaların değiştirilmesi özel usullere tabi
tutulmuş. Bunlar çok doğaldır, çok normaldir. Dünyada anayasa
metinleri, elbette ki bir yasa değiştirilecek kadar kolay metinler
değildir.
Ne var ki bizim
anayasalarımızın hazırlanmasında bu Meclis evvela
demeli ki bu milletin anayasası nerede? Bunu soruyorum. Bu milletin
yaptığı anayasa nerede? Evvela buna bir cevap bulmamız
lazım. Nerede? 1961den önceki Anayasayı
çıkarırsanız, 1961 de, 1982 Anayasası da darbe dönemlerinin
ürünüdür ve darbe döneminde oylamalarla çıkmış
anayasalardır. Dolayısıyla her iki anayasa da özürlüdür, her iki
anayasa da kurucu iktidar olan millete rağmen yapılmıştır
ve olağanüstü hâllerdeki oylamalar sonunda kabul edilmiştir.
1961
Anayasasına bakıyorsunuz
Ondan biraz daha öne gidelim. 1876
Anayasası ilk yazılı anayasamız. Millet, bu Anayasa
yapılırken meydanda yok, tebaanın haberi yok ve yapılan
araştırmada diyor ki Celalettin Arif Bey: Sorduk,
kıraathaneleri gezdik -şimdiki kahvehane denen yerler- Anayasa
hazırlanmış, ne diyorsunuz? Alınan cevaplardan gördük ki
yüzde 80i tebaanın avcılık nizamnamesi yayınladığını
zannediyor; kurtlar, kuşlar ne zaman avlanır, hangi mevsimde
gidilir?
Pekâlâ,
cumhuriyet dönemine geldiğimiz zaman Ya istiklal ya ölüm! parolası
atılmış, Meclis burada çalışıyor, düşman
Eskişehire gelmiş, bu ortamda Anayasa yapmış o günkü yüce
Meclis ve bizim en millî ilk Anayasamızdır o; Kuvayımilliye
ruhu vardır, çarıklı erkân ruhu vardır ve millî
egemenliği en üst noktaya çıkaran, Egemenlik milletindir. sözünü en
güzel şekilde vurgulayan ve bunu
yerine getirme görevini de bu yüce çatıya veren bir anayasadır. Ne
var ki 61 Anayasasını yapan ekip, maalesef, bu Anayasayı
onarmak, düzeltmek, eksik olanları gidermek gibi bir yönteme
başvurmadan, Anayasayı yürürlükten kaldırma gibi, öfkeyle,
kinle, garazla hareket ederek Anayasayı kenara atmışlardır
ve 61 ve 82 Anayasası da dediğim gibi öfkeyle
yapılmıştır ve bu öfkenin hiddetini ve şiddetini
Anayasaya yansıtmıştır.
Peki, nedir o?
Değerli arkadaşlar, 61 ve 82nin en önemli özelliği millî
iradeye güvensizliktir -bunun altını çiziyorum- siyasetçiye
güvensizliktir, sandıktan çıkan iradeye güvensizliktir. Peki, bunu
nerede görüyoruz? Bunu kuvvetler dengesinde görüyoruz arkadaşlar.
Yasama-yürütme-yargı biçiminde ayrılmıştır,
askerî-sivil otoriteye yetkiler verilmiştir, milletin seçtiği Meclis
de bu paylaşımdan bir şey kalırsa bunu uygular duruma gelmiştir.
Birinci elden yetkili olması gereken Meclis maalesef en son plana
atılmıştır ve siyasetçiye güvensizlik doruk noktada
olmuştur.
Pekâlâ, millet
tabii ki bütün bu düğümleri çözmek için zaman zaman ataklara geçmiş
ve gösterilen plan dışında birtakım hükûmet modelleri
oluşturabilmiş ama maalesef darbelerle onların önü
kesilmiş, askerî-sivil bürokrasi hep ağır basmış. Bu
çerçevede de yeni bir Anayasa yapma imkânı kalmayınca mecburen bölük
pörçük Anayasa yapma yoluna gitmek zorunda kalmış bu millet.
1970-1980,
on yılda on
iki tane hükûmet
kurulmuş bu memlekette -dokuz aylık hükûmetler, ömrü dokuz ay
bile yok- ve 80 öncesinde 5 bin genç ölmüş, üniversite gençleri maalesef
ve o şartlarda yapılan bu Anayasa da tabii ki özgürlük
alanını kısıtlayarak yapılmış.
Şimdi
deniyor ki: 61 Anayasası neden yüzde 60 oyla kabul edildi, 82 yüzde
92yle kabul edildi? Aslında 61 Anayasası daha düzgün, yazım
itibarıyla ve Türkçesi çok daha güzel, özgürlük alanını çok daha
genişletmiş bir anayasa. Buna rağmen, aradaki fark, birinci
Anayasa hazırlanırken (61) bu milletin yüzde 50si kenarda
bırakılmıştır, Demokrat Partiye rey verenler
Anayasanın dışında tutulmuştur. 82 Anayasası
hazırlanırken buna dikkat edilmiş ama bu sefer de
Anayasanın övülmesi serbest, yerilmesi yasak; bu ortamda referanduma
gidilmiş. Zaten dünyada olağanüstü dönemde referanduma gidip de
reddolmuş anayasa hiç yok. Bir Fransada oldu 46da, o da bir buçuk ay
sonra kabul edilmek durumunda kaldı.
Şimdi, peki,
bu Anayasa neden bu kadar büyük oranda oy aldı? Gayet basit.
Anayasanın sahibi olduğunu iddia eden o günkü Kenan Evren
gittiği yerlerde dedi ki: Bu Anayasanın kefili benim. Bu Anayasaya
evet deyin, terörün kökü kazınacak. Ve o Anayasaya evet denmek
suretiyle
Kefili benim. dedi ve bu millet Anayasayı oylarken bir
anayasa değil de terörle mücadele yasası oylar gibi davrandı.
Ama maalesef, söylediğim gibi, orada dengelerin düzgün şekilde
kurulamaması, organlar arasındaki farklı oluşumlar,
yasama-yürütme-yargı arasındaki denge bozuklukları maalesef
sürekli bir çatışma ortamını oluşturmuştur.
61 Anayasası
için lüks dediler, Bu Anayasayla memleket yönetilemez. dediler, Bu
Anayasa boldur, içinde oynamaya başladık. dediler. 82 Anayasası
bu zihniyette yapıldı. Bu sefer de Dar bir anayasa
yapıldı, içinde kıpırdayamaz olduk. dediler. Bu millet
zaman zaman bu Meclis aracılığıyla değişikliklere
imza attı. Kimisi referandumla kimisi buradaki çoğunlukla
gerçekleşti. Aşağı yukarı seksen küsur maddesi
değiştirilen bir anayasayla karşı karşıyayız.
Pekâlâ, bu
Anayasayı değiştirme yöntemi olarak bu yapılan
değişiklik yöntemi doğru mudur? Tabii ki doğru
değildir. Elbette ki doğru olan, oturup sil baştan, Türkçesi
düzgün, güzel bir anayasa yapmak ve maddeler arasındaki
bağlantıları koparmamak, ama maalesef ona fırsat
verilemediği için bu memlekette, şu sebep, bu sebep; neticede Meclis ve o Meclisteki
çoğunluklar bazen bir araya gelerek, bazen kendi çoğunluğuna
dayanarak ister istemez perakende usulü seçiyorlar. Sonuçta da yamalı
bohçaya dönüyor bu anayasalar, bağlantılar daha da kopuyor, ama
başka da çare kalmıyor. Şimdi, şu ana kadar yapılan
seksen altı maddelik değişikliğin tamamına imzamı
atarım. Demek ki aklın yolu birdir, bunu da burada önemsiyorum.
Yalnız, bu yapılan değişiklerin hemen hemen tamamı
özgürlükle alakalı bölümlerle ilgilidir.
İkinci bir
sorun bu Anayasada kuvvetler arası dengededir diyorum. Nedir o? Egemenlik
dediğimiz ortada bir güç var. Bu güçten devletin yetkili organları
payını alacaktır, bunda da bence aslan payının Meclise
verilmesi gerekir prensip olarak, çünkü egemenliğin birinci elden hesap
veren burasıdır. İşte arkadaşlar, bundan
dolayıdır ki, bizim anlayamadığımız bir şey
var. Mesela Anayasa Mahkemesinin oluşumunda dünyada meclisler neden
ağırlıklı olarak üye seçiyorlar? Hâkimler Yüksek Kurulunda
neden belli oranda siyasetçinin ya da Meclisin bir oranda üye ataması
yoluna gidiliyor? Bunun tamamen sebebi, her iki organın da bildiğimiz
tipik yargı organı olmamasından kaynaklanıyor. Arkadaşlarımızın
bence hatası şurada: Yani, bunu tipik bir Yargıtay modeli
zannediyorlar, halbuki bu, tamamen siyasi bir organdır. Dünyanın
hiçbir ülkesinde, daha doğrusu bazı ülkelerinde anayasa mahkemesi de
yoktur. Elbette ki bizim yerleşmiş bir anayasa mahkemesi modelimiz
61den bu tarafa var; bu, tabii ki devam edecektir, ama bu yoktur diye de bir
ülkede demokrasi yok şeklinde de algılamak, bu da doğru
değildir, ama her yerde Yargıtay tipi mahkeme var, her yerde alt
mahkemeler var, yargı bir şekilde bulunmaktadır.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, elimizdeki metin de işte bu çerçevede
hazırlanmış bir metin olarak gözüküyor. Anayasa yapılma
noktasında iki tane temel faktörün beraber olması gerekiyor.
Bunlardan birisi, telaşsız bir ortam olması lazım, ama
maalesef Türk siyasi tarihinde telaşsız ortam bulmakta
zorlanıyorsunuz. Çünkü Türk siyasi hayatının yüzde 60ı
olağanüstü hâlle geçmiş. Alın, rakam olarak koyduğunuz
zaman, maalesef yarıdan çoğunun olağanüstü hâlle geçtiğini
görüyorsunuz. Pekâlâ, konsensüs, ikinci şarttır, bu çok önemlidir ama
maalesef, bu da her zaman olmuyor. Böyle olduğu zaman da işte,
Anayasa, millet bu konsensüsü sağlasın diye referandum usulünü
öngörmüş oluyor.
Yapılacak
anayasa ayrıntıya inmemeli, yönetmelik düzeyine dönüşmemeli.
Ama maalesef, bizim getirdiğimiz bu metin dâhil, ister istemez bu yola
gidiyorsunuz.
Peki, sebebi ne?
Sebebi şu: Türkiyede metinleri açık yazmadığınız
zaman, maalesef, benim de karşı olduğum kazuistik yönteme gitmek
zorunda kalıyorsunuz ister istemez. 367 rezilliği bu memlekete yaşatılmıştır.
367 nereden doğdu? Adamın rüyasına girmez bu. Girdi, bu
memlekette bu gerçekleşti ve Anayasa Mahkememizin verdiği birçok
kararlar, maalesef, ister istemez bu tür düzenlemeye, ayrıntı
düzenlemeye gitmek zorunda bırakmıştır bu Meclisleri.
Hâlbuki dünyada, baktığınız zaman, küçük küçük anayasalarla
devletler yönetiliyor ve gelişmiş ülkelerin, değerli
milletvekilleri, anayasa metinleri kısa oluyor ama şöyle bir şey
de yok yani: Mesela, İngilterede yazılı olmayan anayasa, 7
maddelik Amerikan Anayasası, Kıta Avrupası. 100 madde
civarında, biraz fazla filan... Doğuya gittiğiniz zaman
artıyor. Niye? Gelişmekle alakalı ama şöyle bir
kolaylık yok: Anayasamızı biz kısa yazalım,
gelişelim. Yok, geliştiği zaman kısa yazıyoruz.
Dolayısıyla, daha herhâlde epeyce bir uzun anayasa yapmak durumunda
kalacağız. Hiç mi bunda yargının
yaklaşımının suçu yok, günahı yok?
Şimdi,
değişmez maddeler her ülkede olabilir. Mesela -elimdeki metinlerden
bakıyorum- birçok ülkede var; kimi federal yapıyı
değiştirmiyor, kimi cumhuriyet ilkesini değiştirmiyor, kimi
Demokrasi değişmez. diyor. Bizde daha geniş olarak
almış. Buna bir itiraz olamaz. Yani, bunlar zaten hepimizin ortak
değerleri ama sorun, bunun yorumundan kaynaklanıyor değerli
arkadaşlar.
Şimdi, bizim
Anayasa Mahkememiz 1970li yıllarda bir yorum yaparak -işte, muhalefet partilerimizin bu
muhalefet şerhinde yazmış olduğu, ona cevap vermek
gerekiyor- bir ilke koymuştur. Diyor ki: Anayasa
değişikliklerine sadece şekil bakımından bakar Anayasa
Mahkemesi.
Peki, niye bu
yola gitti? Çünkü teklif yasağı şeklindeki bir yorumla,
aslında adı şekilden denetim derken esastan denetim
yaptı maalesef. Böyle olunca -ben o günleri hatırlıyorum,
asistandım o zaman ve elimde kaynaklar var burada- Türkiyedeki bütün
sosyal demokrat hocalar, hepsi hücum ettiler, Meclis, efendim, tahakküm
altına alınmıştır, bu şekilde yaklaşım
olamaz, Anayasa Mahkemesi haddini bilsin falan
Bütün burada var, kaynaklarda
var.
Şimdi
bakıyorum, aynı sosyal demokrat öğretim üyeleri, maalesef, 10 ve
42nci maddedeki Anayasa Mahkemesinin yanlış yorumuna seyirci
kalmışlardır. Nasıl olsa AK PARTİye karşı
bu yapılan bir yorumdur. Hâlbuki bu böyle olmamalı ve biz bunun
üzerinden hep beraber, birlikte çıkıp gelebilmeliydik değerli
arkadaşlar.
Şimdi,
tabii, Anayasa Mahkemesi bu yorumu yapacak, doğal olarak elbette ki
yapacak. Ama bütün mesele burada şu: Doğrudan mı dolaylı
mı? Doğrudan olduğu zaman bu zaten çok açık belli oluyor.
Dolaylı dendiği zaman, işte orada yorum konusu gündeme
geliyor, Anayasa Mahkemesinin vicdanı ve yaklaşımı gündeme
geliyor bu durumda. Toplumdaki adalet duygusu, ülkenin
şartlarını dikkate alarak bir yorum yapıyor; doğru ya
da yanlış. Burada ben şimdi size soruyorum
Anayasa Mahkememizin
yorumu çerçevesinde dört madde, sosyal devlet, laik devlet, hukuk devleti,
demokratik devlet, yani başka ilkeler var ama bu dört temel ilke; buradan
soruyorum hukukçulara özellikle: Bu maddelerle Anayasa içerisinde bu ilkelerle
uzaktan yakından ilgisi olmayan bir tek madde bulabilir miyiz? Yok. Peki, o
zaman şu demektir bu: Sizin yapacağınız her
değişikliğe, Anayasa Mahkemesi bir şekilde yorum yaparak
hukuk devletine aykırı diyebilir, filan ilkeye aykırı
diyebilir. O açıdandır ki, zaten, Anayasa koyucu net olarak
saymış, Şekil bakımından bu üç hâle bakabilirsin.
demiş. Anayasa Mahkememiz bunu aşağı yukarı dört
beş kararında değerlendirdi, Benim yetkim bundan ibarettir,
başkasına bakamam. dedi ve doğru verdi. 2007dir bunun iki
tanesi mesela, 87, 88 var. Ama, maalesef, daha sonraki kararlarında -10 ve
42nci madde kararlarında- rejimi, sistemi koruma- kollama saiki,
Anayasayı doğru yorumun da üzerine çıkarak, Anayasayı da
çiğnemeyi de göze alarak çok yanlış bir karar vermiştir
arkadaşlar. Bu Meclis iktidarı ve muhalefetiyle o gün ayağa
kalkmadı, burada ayağa kalkmalıydı, açık söylüyorum.
Bugün bu Meclisin Anayasayı değiştirme yetkisi hukuken
vardır, fiilen yoktur; açık söylüyorum, yoktur. Siz, tamamen, bu
yaptığınız değişikliği Anayasa Mahkemesinin
insafına bırakıyorsunuz.
Dünyada anayasa
değişikliklerini inceleyen iki tane ülke var. Almanya var, açık
olarak Anayasada yok, uygulamada yapıyor, bugüne kadar verdiği bir
tek iptal yoktur. Avusturyada var, şekil bakımından bakar,
fakat çok az iptal etmiştir. Ya Anayasa Mahkememiz? Maalesef, yorumu kendi
kanaatiyle yapmak suretiyle çok farklı noktaya götürebiliyor.
Değerli
arkadaşlar, Anayasa değişikliği o kadar Türkiyenin
gündemine girmiş ki, şu gördüğünüz metin, bir
vatandaşın gönderdiği bir metin. Sürmeneli Osman Soygenç,
KÖYDER, diyor: Nasıl bir Anayasa? Vatandaş bununla ilgileniyor.
Görüyorsunuz, şöyle göstereyim de muhalefet partilerimiz de görsünler
bunu. Efendim, bakın, vatandaş ilgileniyor, siz de bence ilgilenin
bununla.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Vatandaş aç, çıkardığınız
Anayasayla alakası yok.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) İşte öyle, ufak,
küçük, büyük, neyse
Vatandaş gönderiyor. Dolayısıyla, gelin,
hep beraber bu Anayasa değişikliğini beraber, birlikte
yapalım ki netice almaya çalışalım.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, önemli bir husus da bu siyasi parti kapatma
meselesi. Demokrasi kendini korur, kollar; çok doğaldır bu.
Yalnız bu koruma-kollama meselesi bizde çok farklı
algılanıyor. Siyasi partileri kapatarak koruma-kollama zayıf
kalır. Size soruyorum, bugüne kadar kapatılan siyasi partiler çok
daha gür bir şekilde geldi mi, gelmedi mi? Geldi. Demek ki çözüm
değil. O zaman hiç bu yola girmemek lazım. Efendim, AK PARTİ
yüzde 47 rey aldı, işte efendim, hormonlu oy
Organik oy gerçi de
hormonlu diyenler var, neyse
Şimdi, peki o zaman adama sormazlar mı,
27 Nisan bildirisi yayınlandığı zaman neredeydi muhalefet?
Ayağa kalksaydı bu oyu bize verdirmemek adına.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Onu siz yayınladınız, siz.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Öyle ya.
Cumhurbaşkanı seçilmediği zaman neredeydi muhalefet? Deseydi ki:
Biz buna karşıyız, girmek durumundayız. şeklinde
denilseydi. Şimdi demek ki demokrasinin normal sürecine dokunduğunuz
zaman faturasına katlanmak zorundasınız. Bu böyle.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) O bildiriyi yayınlayanla ne konuştunuz? Ne
konuştu Başbakanla? Büyükanıt ile Erdoğan ne konuştu?
Onu söyleyin.
ATİLLA KART
(Konya) Hangi pazarlıkları yaptınız?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen hatibe müdahale etmeyelim.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Demokrasinin gidişine
dokunmamak lazım, benim gördüğüm o.
Şimdi, evet,
devam ediyorum, bitireceğim, toparlıyorum.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Hangi kapatılan partinin devamısınız?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Değerli arkadaşlar,
burada tabii ki sistem kendisini koruyup kollarken Avrupadaki ülkelerin takip
ettiği yolu takip etmesi lazım. İki tane yöntem var: Bunun bir
tanesi Fransız modelidir, parti kapatma durumu söz konusu olamaz.
Anglosakson kültüründe zaten parti kapatma yok, Kanada, İngiltere,
özellikle Amerika
Kıta Avrupasında İtalya ve Almanyada parti
kapatma durumu var. O da, 1952, 1956da iki tane parti
kapatılmış, Faşist ve Komünist Parti, en son Batasuna
Partisi, elli yılda üç parti, hadi diyelim beş parti, bizde yirmi
beş parti. Bırakın, millet kapatsın.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Niye hep sizin partiniz kapatılıyor?
Başka partiler kapatılmıyor da niye hep sizin partiniz
kapatılıyor?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Millet kapattı mı
atıyor dehlize, kömürlüğe, kimse bir daha çıkaramıyor
oradan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bırakın, millet kapatsın.
Dolayısıyla
arkadaşlar, gelin, bu parti kapatmayı gündemden çıkaralım.
Bu memlekete iyilik yapmış olursunuz, açık söylüyorum.
Müdahaleci demokrasi bizim demokrasimizin adı. Alman ekolünden
alınmadır ama bilesiniz ki değerli dostlar, Almanya bunu
artık yavaş yavaş terk ediyor. Şimdi o da yetmedi,
müdahaleci demokrasi adını aldı militan demokrasi. Yani
nasıl bir şey biliyor musun? Benim demokrasim senin demokrasini
döver, militan çünkü. Bu yaklaşım yanlıştır
değerli dostlar.
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Sana göre yanlış!
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Şunu desek olur:
Diyebiliriz ki, Bizim demokrasimiz arızadır, müdahalecidir, militandır
ama geçici bir durumdur bu, şimdilik buna dayanacağız. Tamam,
buna bir şey denmez. İdeal gibi gösterip kitaplar yazsak koca,
militan demokrasi diye Türkiyede, gençlere iyilik yapmayız değerli
arkadaşlar. O bakımdan, bence, gelin bu tutumu beraber sürdürelim.
Bakın,
2008deki o karardan sonra Sayın Devlet Bahçelinin bir pasajını
okuyacağım, yüzde yüz katıldığım. Şöyle
diyor, yani o 42nci maddeden sonraki verilen karar üzerine Anayasa
Mahkemesinin: Meclis yetkilerine müdahale edilmiş, yargı
ipoteği altına alınmıştır
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kuzu, size de ilave süre veriyorum efendim.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Kuvvetler
ayrılığı ilkesinin temeli tahrip edilmiştir. Meclis
hareketsiz kalmamalı. Bu vahim durum demokrasinin geleceğini
ilgilendirmektedir. Gerekli düzenlemelerin yapılması
kaçınılmaz olmuştur. Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerini
düzenleyen Anayasa maddeleri dâhil, yapılması kararlaştırılacak
değişiklikleri samimiyetle ele almaya, 70 milletvekiliyle
katkıda bulunmaya MHP hazırdır. Ve bunu çok önemsiyorum bu
yaklaşımı ve doğru bir yaklaşımdır. Buna
yürekten katılıyorum değerli arkadaşlar. Hakikaten bugün
Anayasa Mahkemesinin siyasete yapmış olduğu durum budur. Mutlak
surette bu mahkeme ve diğer kurumların Avrupa düzeyinde, Türkiyenin
tabii ki hassasiyetini dikkate alarak, düzeltilmesi gerekmektedir.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Kuzu, teşekkür ediyorum.
Hükûmet
adına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Sayın Cemil Çiçekin de söz talebi vardır.
Sayın Çiçek,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hükûmet işi mi bu efendim?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Sözlerimin
başında, yapmakta olduğumuz bu müzakerelerin milletimiz için
hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hangi konuda görüş ifade edecek Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) İçinde
bulunduğumuz hafta millî egemenlik haftası. Böyle bir haftada millet
iradesinin pozitif hukuka en üst düzeyde yansıdığı bir
metin olan Anayasa konusunu konuşmuş olmamızın fevkalade
önemli ve anlamlı olduğunu düşünüyorum. Ümit ederim ki
görüştüğümüz bu metin yasalaşır, Anayasa hükmü hâline
gelir, gerçekten bu haftayı da böylece en anlamlı bir şekilde
değerlendirmiş oluruz.
Evvela bir iki
hususu tespit etmek istiyorum. Şüphesiz millî egemenlik millî
mücadelemizin bize kazandırdığı en önemli değerdir, en
önemli ilkedir ve bu egemenliğin tecelli ettiği en önemli organı
da burasıdır. Dolayısıyla bu Meclis hepimizin iftiharla
söylediği gibi gazi Meclistir. Gazi Meclis millî mücadeleyi
başarmış, İstiklal Harbini yapmıştır ve tüm
dünyaya da bu mücadele örnek olmuş, ilham vermiştir. Açıkça
ifade etmeliyim ki İstiklal Harbini yaptık ama çok partili hayata
geçtiğimiz günden beri bir sivil anayasa yapamadık. Yokluklar
içerisinde kazandığımız bir mücadele var ama bir sivil
anayasayı milletimize armağan edemedik. Dolayısıyla bu,
siyaset kurumunun bence en önemli eksikliğidir, belki hepimizin de ortak
ayıbıdır. Dolayısıyla 2010 Türkiyesinde artık bu
ülkede yeni bir anayasa yapılmalıdır, yapılabilmelidir.
Birinci tespitim budur.
İkincisi:
Hepimizin ittifak ettiği bir konu var. Şu an yürürlükte bulunan
Anayasa, dünyada yürürlükte olup da en çok tartışılan
Anayasadır ve Batı demokrasilerinde hâlen bu kadar ayıplı
olan bir Anayasayla yönetilen, böyle bir Anayasaya sahip olan başka bir
ülke de kalmamıştır. Yirmi sekiz yıldır bu konuyu
tartışıyoruz. Bu Anayasayla ilgili olumsuz anlamda söylenmedik
hiçbir söz, hiçbir niteleme kalmadı. En ağırını
söyledik, en hafifini söyledik; hepimiz bu Anayasanın değişmesi
gerektiği konusunda uzlaştık, mutabık kaldık.
Şimdi uzlaşma diyoruz da uzlaştık böyle bir
Anayasanın artık değişmesi gerektiği konusunda,
ittifak ettik ama icra edemedik. Sorun burada zaten. Birçok konularda ittifak
ediyoruz, Evet, doğrudur. diyoruz, Değişmesi
lazımdır. diyoruz, Mutlaka değişmesi lazım. Bir gün
bile bu Anayasaya tahammül etmek mümkün değildir. diyoruz. Bunu yirmi
sekiz yıldır söylüyoruz ama geldiğimiz noktada hâlen aynı
noktadayız, aynı sözleri söylemeye devam ediyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, ittifak
ettiğimiz bu konuyla ilgili hepimizin milletimize taahhüdü var.
Şimdi, biraz evvel burada ifade edildi ki: Bu kimin ihtiyacı, bu
değişiklik nereden çıktı, kim istiyor, neyin nesidir?
Yazılı bir çağda yaşıyoruz. Ne söylüyorsak
kayıtlara geçiyor. Eğrisiyle doğrusuyla geçiyor. Diyoruz ki
bundan on yedi sene evvel: Bu Anayasa bir darbe Anayasasıdır.
Öncelikleri farklıdır, içeriği farklıdır. Demokratik
işleyişi zorlaştırıyor. Bu değişikliğin
bir an evvel yapılması lazım, savsaklanmaması lazım.
Bu Anayasa yürürlükte olduğu süre içerisinde sorunlarımız her
geçen gün ağırlaşacak ve giderek, korkarız ki bir rejim
bunalımına dönüşecektir.
Şimdi, rejim
bunalımı çıkaracak kadar eksiklikleri, arazları
sıkıntıları olan bir Anayasa, hâlen, on yedi yıl sonra
bir değişikliğe tabi tutuluyorsa Bu ihtiyaç nereden
çıkıyor? demek, bence gerçeği görmemek anlamına gelir.
Hatta bırakalım onu, şimdi tartışmakta olduğumuz
metnin muhalefet şerhlerine baktığımızda aynı
ifadeleri orada da görmek mümkündür. Deniliyor ki burada: 1982
Anayasasının değiştirilmesinin Türkiye için ihtiyaç hâline
geldiğini ve bu hususta toplumsal bir beklentinin oluştuğunu
görebiliriz. Demek ki bir toplumsal beklenti var. Bu toplumsal talep hâline
gelmiş. Neden?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ama bunları yapın diye değil.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Neden? Çünkü
Türkiyenin bugün en önemli sorunu Anayasa sorunudur. Bütün sorunlar Anayasaya
çıkıyor. Bir ülkede Anayasa sorunu varsa, bunun kaçınılmaz
olarak tabii sonucu anayasal sorunlardır.
İşte,
Türkiye, yirmi sekiz yıldan beri, özellikle ilk değişikliğe
tabi olduğu 1987den bugüne kadar gelirsek, sayısında bile
ihtilaf ediyoruz, on beş midir, on altı mıdır? İster
on beş deyin ister on altı deyin, her bir buçuk senede bir, bir
Anayasa değişikliği Türkiyenin gündemine geldiyse bu bir
toplumsal ihtiyaçtır, toplumsal talep var, toplumsal beklenti var.
Kaldı ki,
bir şey daha ifade etmek istiyorum: Bakınız biz bu konuyu
gündeme getirdiğimizde, başta siyasi partilerimiz olmak üzere tüm
sivil toplum örgütlerine gittik. Bunlar toplumun çok önemli bir kesimini temsil
eden örgütler idi. Bunların bütün genel kurullarında
yayınladıkları raporlara baktığınızda,
Türkiyenin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu ve gecikmemesi
gerektiği hep ifade edilmiştir. Biz bu teklifi götürdüğümüzde, Bu
nereden çıktı? diye kimse bize söylemedi. Hatta itiraz olarak denildi
ki: Yeni bir anayasaya ihtiyaç var, sizin getirdiğiniz yeterli
değil, eksik., lüzumu yok, gereği yok. denmedi, Nereden
çıktı? denmedi. Tam tersi, bir an evvel yeni bir anayasa
noktasındaki daha yüksek bir beklentiyi ifade etmeye
çalıştılar.
Onun için,
değerli arkadaşlarım, bu bir toplumsal ihtiyaç. Bu sorun, bir AK
PARTİ sorunu değil. Bunun altını özellikle çiziyorum.
Milletimizin önünde konuşuyoruz. Bu bir AK PARTİ sorunu değil,
AK PARTİ ile başlayan, AK PARTİ olmadığında
ortadan kalkacak bir sorun değil, yirmi sekiz yıldır
uğraşılan bir konudur. Milletimize daha fazla eza ve cefa
yapamayız. Siyaset kurumu olarak kaç defa bu konuda hepimiz söz verdik.
Bunun gereğini yapmakla mükellefiz. Şimdi yapacağımız
iş bu kadar doğru ise, bu kadar acil ise bugünün işini niye
yarına bırakıyoruz? On yedi yıldır
bırakmışız, yirmi yedi yıldır
bırakmışız...
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sekiz yıldır da
bırakmışsınız.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Ondan sonra diyoruz
ki: Şimdi olmasın, bir dönem sonra, bir dönem sonra. Her
defasında böyle denilmiş. Bir dönem sonra, bir dönem sonra. Yirmi
sekiz yılı artık geride bırakıyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bir dönem sonraya siz de bırakıyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Emin olun,
bakınız, burada ifade ediyoruz, bu konuşmalarımız da
tutanaklara geçiyor. Bir dönem sonra bu konu gündeme geldiğinde belki siz,
biz olmayabiliriz ama yine benzer itirazlar olacak. Şimdi sırası
değil, Türkiyenin başka sorunları var, öncelikli sorunları
var.
Bakınız,
kalkınmış ülkeler, çağdaş, demokratik ülkeler
sorunlarını alt alta yazmaz, önemli sorunlarını yan yana
yazar. Alt alta yazmak bence çok doğru bir iş değildir. Bu
ülkenin birden fazla önemli sorunları var. Hepsinin üstesinden gelecek de
bu ülkenin gücü de var, birikimi de var. Bir taraftan Anayasa
değişikliğini yapabiliriz, yapmalıyız, öbür taraftan
da önem verdiğimiz konuları aynı derecede yan yana koymak
suretiyle onlara da gerekli ilgiyi, gerekli dikkati gösterebiliriz.
Şimdi
deniliyor ki: Bu tip metinler düzenlenirken uzlaşma aranır. Elhak,
doğrudur. Uzlaşma sihirli bir kelime. Hep aranır da bugüne
kadar da hiç bulunmayan bir şeydir, onu da ifade edeyim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Demin söyledim, konunun özünde
ittifak var, ittifak var: Bu Anayasa değişmeli. Ama her
defasında, yirmi sekiz yıldır bu uzlaşmayı da bir
türlü gerçekleştirememişiz!
OKTAY VURAL
(İzmir) Şimdi ABDyle mi ittifak yaptınız?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Hadi, bugün bizden
kaynaklanıyor diyelim bu sıkıntı. Peki, bizden evvel, ondan
evvelki, ondan evvelki değişikliklerde niye bu uzlaşma
sağlanamamış?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sağlandı, sağlandı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Elinizi cebinizden çıkartın.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Hatta başka bir
şey daha ifade edeceğim, başka bir şey daha. Hatta,
uzlaştığımız başka konular da var. Kamuoyu önünde
uzlaşır gözüktük, sonra oylamanın gizliliğine
sığınıp, Meclisin de itibarını yerle bir edecek
bu uygulamaları geçmişte biz beraber yaşadık.
Şimdi
hatırlayın bakınız, 1997de yine bugünkülerine benzer
şu dokunulmazlık konusu gündeme geldi. O zaman dokunulmazlık
konusunda 83üncü maddeyle ilgili değişikliğe taraftar olmayan
bir tek parti vardı. Refah Partisi dedi ki: Ben bu
değişikliğe taraftar değilim. 158 milletvekili var. Onun
dışındaki dört parti dedi ki: 83üncü maddede bir
değişiklik yapacağız. İttifak ettik, uzlaştık.
Kanun teklifi var, Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli; Anavatan Partisi Genel
Başkanı, Rize Milletvekili Mesut Yılmaz; Doğru Yol Partisi
Genel Başkanı, İstanbul Milletvekili Tansu Çiller; Demokratik
Sol Parti Genel Başkanı, İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit;
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı, Antalya Milletvekili Deniz
Baykal ve 292 arkadaşımızın imzaladığı bir
metin. İttifak var mı? Var. Uzlaşma var mı? Var.
Sayımız ne kadar o zaman? 392. 158i 550den
çıkarırsanız, 392. Peki, bu metin ne oy aldı? 213; 213 o
tarihte ve hâlen onu konuşuyoruz, konuşuyoruz. Demek ki bazı
konularda uzlaşıyoruz deyip, sonra gizliliğin arkasına
sığınıp, Meclisin de itibarını yerle bir eden
uygulamalara da baktık.
Şimdi, o
zaman yapılacak şey şu: Yaptığımız iş
doğru mu yanlış mı, evvela ona bakacağız.
Türkiye'nin ihtiyacı mıdır değil midir, milletin lehine
midir değil midir, ona bakarız. Buna karar verdikten sonra bu teklifi
getirenler uzlaşı arar, herkesin kapısını çalar. Biz
de herkesin kapısını çaldık. Ama uzlaşmayı
ittifak olarak anlıyorsak bugüne kadar hiç olmadı, ittifak ettiğimizi
de gerçekleştiremedik. Şimdi, biz herkesin kapısını
çaldık. Denildi ki: Efendim, bu iş Meclis Başkanıyla
olsun.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Yani inanarak çalmadınız!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Tamam
4 Eylül 2008.
O metin burada. Uzlaşma komisyonuna bir partimiz üye vermedi -canı
sağ olsun- o zaman ne olacak? Eğer herkesin gönlü olsun, ittifak
edelim, bir araya gelelim diyorsak, olmadı. Nitekim 411 ile
geçirdiğimiz burada karar oldu. İstedik ki bu kanayan yara Türkiyenin
gündeminden çıksın. Uzlaşı aradık, iki partimiz destek
vermedi. Biz bir araya geldik ama ne oldu? Ne oldu? Demek ki bazı
konularda uzlaşmayı aramak lazım ama uzlaşma olacak diye de
işi uzunca süre kimse sürüncemede bırakamaz,
bırakmamalıdır. Onun için biz herkesle uzlaşı
aradık, bugün bu saat itibarıyla da uzlaşı arıyoruz
ama şu ana kadar yapılan konuşmalarda ithamdan ve isnattan
başka konunun özüne yönelik herhangi bir teklif gelmedi, bir katkı
gelmedi. Biz sizlerden katkı bekliyoruz. Katkı bekliyoruz ama
Katkı da vermem, oylamaya da katılmam. diyorsak bu bence çok
doğru bir gidiş olmaz, çok doğru bir yöntem olmaz; biri budur.
İkinci
olarak ifade edeceğim husus şu: Tabiatıyla biz burada
tartışacağız, konuşacağız,
uzlaşmayı sonuna kadar arayacağız. Ama
olmadığı takdirde bu işin gideceği yer millettir çünkü
biz burada millet adına görev yapıyoruz. Millî egemenliğin
tecelli ettiği yer burası. Ama Ben millete gitmem de mahkemeye
giderim. diyorsak millet iradesinin yerine başka bir makamın
kararını ikame edemeyiz. Bu, çağdışı bir
demokrasi anlayışı olur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
CANAN ARITMAN
(İzmir) Mahkemeye gitmek suç mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Evet,
anlaşabilirsek anlaşırız, anlaşamazsak millete
gideriz. Millet ne diyorsa eyvallah, o başımızın üstünedir.
OKTAY VURAL
(İzmir) 82 Anayasası da başının üstünde miydi?
Başının üstündeydi 82 Ana-yasası da değil mi?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Bugüne kadar millet
her zaman doğruyu yaptı. Çünkü millet iradesinin rolü, fonksiyonu
farklıdır, mahkeme kararlarının rolü farklıdır.
Milletin alternatifi hiçbir zaman mahkemeler olamaz. Mahkeme kararları olamaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bunun altını çiziyorum.
Çünkü, eğer biz ihtilafımızı millete değil de başka
bir yere çözdürmeye çalışırsak, milleti
dışlamış oluruz; milleti dışlayanı millet de
dışlar. Bu ise demokrasi açısından son derece üzücü bir
akıbet olur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bir şeyi
daha ifade etmek istiyorum: Tabiatıyla, biz kendi görüşlerimizi
söyledik, muhalefet partilerimiz de görüşlerini söyleyecek, söylemesinde
de şüphesiz pek çok fayda olacak. Biz bunlardan gerekli
değerlendirmeleri yapar, gerekli dersleri de çıkarırız ama
bir şey var ki, onu önemsiyoruz: Şimdi, getirilen bir teklif var. Bu
teklifle ilgili muhalefet şerhlerine baktığımızda Bu
teklif İç Tüzüke aykırı. Görüşme tarzı, İç
Tüzükün 38inci maddesine aykırı ve bu teklif Anayasanın 2nci
ve 4üncü maddelerine aykırı. Peki, uzlaşırsak bu
aykırılıklar bir anda nasıl buharlaşıyor?
Nasıl buharlaşıyor?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Niye uzlaşalım sizinle?
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Hangilerinde uzlaşacağız?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Uzlaşırsak
hiçbir şey yok, her şey düzgün; uzlaşamazsak usulden de
aykırı, esastan da aykırı! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Böyle bir değerlendirme
yapılabilir mi? Böylesine önemli bir metin, böylesine ayaküstü bir
değerlendirmeye tabi tutulabilir mi? Bu çok doğru bir
yaklaşım olmaz.
Kaldı ki,
getirdiğimiz düzenleme doğru ise niye bir yıl sonraya
bırakıyoruz, bu düzenlemeden milletimiz istifade etmesin?
Yanlış ise bir yıl sonra kendiliğinden nasıl
düzelecek?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sekiz yıldır niye beklediniz?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Nasıl düzelecek
işi zamana bırakarak? Böyle bir mantık olabilir mi? Onun için,
değerli milletvekilleri, bir şeyi hepimizin kabul etmesi lazım:
Bu çatı altında görev yapan bütün partilerimiz, bütün
milletvekillerimiz eşittir ve eşit değerdedir. Hiçbirimiz
diğerimizin onay makamı değiliz. Bir siyasi partimizin
tecrübesine, birikimine, geçmişine elbette saygı duyuyorum ama rejim
meselesi olduğunda, Anayasaya uygunluk veya aykırılık
meselesi söz konusu olduğunda onay makamı gibi Benim dediğime
uyarsanız Anayasaya uygun, değilse uygun değil.
tarzındaki bir ikileme her meseleyi sokarsak, o zaman, ben açıkça
ifade edeyim, Parlamentoda öyle onay makamları filan yoktur, onay
makamı sadece millettir bu türlü meselelerde. Gideceğiz, millet ya
onaylayacak ya onaylamayacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yoksa kimsenin kimseden icazet almasına gerek yok.
Bakın,
burada birçok mantıksal yanlışlıklar ve
tutarsızlıklar oluyor. Uzlaşırsak tamam, uzlaşmazsak
mahkemeye gideriz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Nerede uzlaşacağız ya?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Tabii, mahkemeye
gitmek anayasal haktır, ona hiçbir şey demeyiz, ona saygı da
duyarız, verilen mahkeme kararları kafamıza yatmasa da
doğru bulmasak da uygularız, o ayrı bir olay ama daha işin
başlangıcında Mahkemeye gideriz tarzındaki bir mesele
mahkemeyi de zan altında bırakır. O takdirde Ben millete
gitmem, mahkemeye giderim -geçmişte de gördünüz siz bunu- ben bu işi
oradan bozdururum, oradan bu işi hallederim. diyorsak, gelin, hiç
meseleyi böylesine bir şeytan üçgeni içerisine sokmayalım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan
Sayın Başkan
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla)
Dolayısıyla burada yanlışlıklar var.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Burada
yanlışlıklar var, bu yanlışlıkları hep
beraber görmemiz lazım.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir
saniye
Konuşmasını tamamlasın
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Hatip,
Anayasa Mahkemesini zan altında bırakıyor. Böyle açıklama
olabilir mi? Böyle şey olabilir mi?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Elbette
BAŞKAN
Lütfen
ATİLA EMEK
(Antalya) Adalet Bakanlığı da yaptın Sayın Bakan.
BAŞKAN Bir
saniye
Konuşmasını tamamlasın
ATİLA EMEK
(Antalya) Adalet Bakanlığı yaptın ya, ayıp!
BAŞKAN
Lütfen
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Ben burada
düşüncelerimi söylüyorum. Bakın, hiçbir parti ismi filan vermeksizin,
bu yanlışı kim yapıyorsa ben onları söylüyorum,
söylemeye de devam ederim. (CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar)
ATİLA EMEK
(Antalya) Ayıp
Ayıp
BAŞKAN
Lütfen, sayın milletvekilleri
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Çünkü bir önemli
meseleyi konuşuyoruz, önemli meseleyi konuşurken bunun her yönünü
konuşmak mecburiyetindeyiz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Onun için mi yandaş hâkimleri Hükümlüleri
bırakın. diye telefonla aradınız?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Millete gidecekse,
millet, her parti, her şahıs, her milletvekili olaya nasıl
bakıyorsa bunu hem bilmek hakkıdır hem de öğrenecek ona
göre tercihini yapacak, ona göre kararını verecektir.
Bu düzenlemelerin
Türkiye'de amaçladığı bir tek şey var, kimsenin bu
düzenlemeleri şu veya bu istikamette saptırmasına gerek yok. Bu
düzenlemenin amacı, Türkiye'de demokrasinin standartlarını
yükseltmektir
ATİLA EMEK
(Antalya) Laikliği yok etmektir.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla)
Anayasada var olan
hakları daha büyük güvence altına almak, daha teminatlı hâle
getirmektir, siyaset alanını genişletmektir, gerçekten hukukun
üstünlüğünü bu ülkede tesis etmektir. Çünkü bir ülkenin demokrasisinin
kalitesi en evvel anayasalarına bakılarak belirlenir. Anayasada
eğer haklar ve özgürlükler yerli yerinde ise, yeterli teminatlar varsa,
bunlar rahatlıkla kullanılabiliyorsa, yerli yersiz bir kısım
kısıtlamalar yoksa ve buna uygun da uygulamalar varsa, o ülkede
yüksek standartta bir demokrasi vardır, bizim de hedefimiz budur. Bunun
dışında hiç kimse bu teklifin önünde, arkasında başka
bir anlam aramasın, başka bir mana da çıkarmasın. Çünkü
bunların hepsini milletimizin gözü önünde yapıyoruz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ya, bu teklif değil, tasarı, tasarı!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Kaldı ki bir
şey daha yapıyoruz, bir şey daha
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Tasarı!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Bu düzenlemeleri
yaparken, bize mahsus diye yapmıyoruz. Çünkü bu düzenlemeler, evrensel
düzenlemeler.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Tasarı bu, neresi teklif!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Temel hak ve özgürlükler
artık bir iç hukuk meselesi değil bunlar evrensel değerdir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, bu teklif değil, tasarı,
tasarı! Hükûmet adına konuşuyor, tasarı! Ne teklifi!
BAŞKAN
Ne oldu Sayın Anadol? Bir saniye
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Bu evrensel
değerlere uygun bir düzenlemeyi yapıyoruz. Bu düzenlemeler eğer
sadece
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ne teklifi! Tasarı!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) -
bize mahsus
olsaydı bunu anlardım. Getirilen kurumlarla ilgili yapısal
değişiklikler, içinde yer almak istediğimiz ve tam üye olmak
istediğimiz Avrupa Birliği standartları neyse, uygulamaları
neyse, yapılanmaları neyse onlara benzer düzenlemelerdir, hatta
bazı noktalarda sırf uzlaşma adına onlardan geri, nitekim
yasamanın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çiçek, size de ilave süre veriyorum efendim, lütfen
konuşmanızı tamamlayınız.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Tamam bitiriyorum Sayın Başkanım.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) İşinize geldi mi Avrupa Birliği, işinize geldi
mi ABD.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu düzenlemeler bizim yüzde 100
kendi görüşümüzü de yansıtmıyor ama bir uzlaşma arzusu
izhar edildiği için, uzlaşma adına, Parlamentonun, yasama
erkinin hakkını ketmederek, onu bir tarafa bırakarak, sırf
uzlaşma olabilsin diye Avrupa normlarından ve uygulamalarından
da geride bir düzenleme yaptık, bunun da farkındayız, nitekim bu
da eleştiri konusu olmaktadır.
Şuna
inanıyoruz ki bu düzenlemeler yasalaştığı ve Anayasa
hükmü hâline geldiğinde Türkiye bir başka Türkiye olacaktır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Doğru!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) Türkiye'nin siyaset
alanı genişleyecek
ATİLA EMEK
(Antalya) Doğruyu söylüyorsun!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) -
Türkiyede
gerçekten demokrasinin nimetlerinden insanlarımız daha fazla istifade
edecek ve hak ve özgürlüklerin kullanılması daha kolay hâle
gelebilecektir.
İnşallah
buradaki katkılarınızla bu teklif daha da olgunlaşır.
Eğer buradan gerçekleştirebiliyorsak ne âlâ, bu mümkün
olmadığı takdirde milletimize gideriz. Milletimiz bugüne kadar
hep doğru karar verdi, inşallah bu konuda da doğru karar
verecektir; biz buna inanıyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Geçmeyecek ki Meclisten.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Çiçek, teşekkür ederim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
(Gürültüler)
BAŞKAN Bir
saniye arkadaşlar
Sayın
Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Hatip kürsüde konuşurken,
Cumhuriyet Halk Partisinin söylemediği düşünceleri sanki Partimizin
düşünceleriymiş gibi söyledi. O nedenle sataşma var, söz
istiyorum efendim. (Gürültüler)
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Ben CHP diye bir
şeyi kastetmedim. Hiç, bir tek CHP lafı kullanmadım.
BAŞKAN Ben
de Hatibin konuşmasını dikkatle izlemeye
çalıştım. Bir sataşma tespit etmedim ben Sayın
Kılıçdaroğlu.
ATİLA EMEK
(Antalya) Daha ne olacak Sayın Başkan?
BAŞKAN - Ama
siz bir sataşma olduğu iddiasındaysanız, hemen
arkadaşlarımız tutanakları getirsinler, eğer böyle bir
sataşma olduğu gerçeği ortaya çıkarsa
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hemen söyleyeyim mi efendim?
ATİLA EMEK
(Antalya) Olacak iş mi bu Sayın Başkan?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) Hiç parti ismi konuşmadı.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan Anayasa Mahkemesine gideceksiniz,
gidersiniz. derken hangi partiyi kastetti? Kimi kastetti?
ATİLA EMEK
(Antalya) Evet.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Siz mi gideceksiniz? Sizinle ne alakası var?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ne alakası var? Kim gidecek?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Hayır, Anayasa
Mahkemesine muhtelif şekillerde gidilebilir. Ben bir parti kastederek
söylemedim.
BAŞKAN
Sayın Çiçek Bir partiyi kastetmedim. diyorlar. Sayın Çiçek bir
partiyi kastetmediğini söylüyor yerinden.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Ben bir parti
kastetmedim Sayın Başkan, sadece bir
yanlışlığı ifade ettim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır efendim. Anayasa Mahkemesini
ATİLA EMEK
(Antalya) Adalet Bakanlığı yaptı Sayın Bakan.
BAŞKAN Ben
bir sataşma tespit etmedim. Tutanaklar gelsin, inceleyeceğim.
Eğer gerçekten bir sataşma varsa, sizin kastedildiğinize dair
bir izlenim edinirsem size söz veririm.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Lütfen, sakin olun.
Şimdi,
şahısları adına son söz İzmir Milletvekili Sayın
Oktay Vurala ait.
Sayın Vural,
buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Doğrusu,
tabii Hükûmet adına konuşma yapan Sayın Bakan bunun bir Hükûmet
tasarısı olduğunu ifade etti, Hükûmet adına getiriyoruz.
dedi, Yapıyoruz dedi, İstiyoruz dedi. Oysa sizin, Hükûmet
adına bu tasarının Türkiyeye ne getireceğini ne
götüreceğini anlatmanız gerekirdi ama siz, maalesef, bunun bir
dayatma olduğunu itiraf ettiniz. Dolayısıyla, imza sahibi
değerli milletvekillerinin aslında bu kendilerinin iradesi midir,
yoksa sırça köşklerde birtakım kurmaylar tarafından
hazırlanmış bir dayatma mıdır, değil midir
hususunu takdirlerinize sunuyorum.
Gerçekten hayret
ediyorum. Biraz önce, Sayın Bakan Demokratikleşmede insan
haklarının önünü açacak. dedi. Allah Allah! Bekir Bozdağ:
Değiştire değiştire bu Anayasayı demokratikleştirebilir
miyiz? Değiştire değiştire bu Anayasayı insan
haklarına gerçek anlamda dayalı bir anayasa hâline getirebilir miyiz?
Bence getiremeyiz. Yani getiremeyeceklerini söylüyor Sayın Bakan, oradan
Demokratikleşmede önemli adımlar atıyoruz. diyerek gerçekten
getiremeyeceğini söylüyor burada. Demokratikleşmeye, insan
haklarına dayanmaya, demokrasinin standartlarını yükseltmeye
imkân vermez. diyor. Bunu kim söylüyor? İlk çakma imzada ilk imza sahibi
olan. Yani çakma imzalı teklifte! (MHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, Sayın Bakan diyor ki: Demokratikleşmenin önünü
açıyoruz. Yani şimdi, sorarlar
Anlaşıldı! Yani demek
ki Hükûmetin düşüncesiyle sizin düşünceniz farklı. Yani
dolayısıyla Meclise
Yani burada laf ola beri gele.
Vatandaşlarımız bizi izliyor. Demokratikleşmeden,
özgürleşmeden bahsediyorsunuz diğer taraftan diyorsunuz ki: Bu, 82
Anayasasıyla olmaz kardeşim, ruhu bile aykırı. Bu ne
perhiz bu ne lahana turşusu? Ee, sizin elinizi tutan mı var! 30 maddelik
Anayasa teklifi getiriyorsunuz da 82 Anayasasının tamamını
değiştirmeye niye gücünüz yetmiyor! Niye? Cesaretiniz mi yok? Hani
hazırlığınız vardı? Yok! Milleti ne
yapacaksınız? Tartıştıracaksınız, kutuplaştıracaksınız.
Seçim için kılıf hazırlıyorsunuz. Seçim için
kılıf hazırlıyorsunuz, asıl amacı bence budur.
Gerçekten,
Sayın Bozdağ dedi, 2001de uzlaşma
Sayın Recep Tayyip
Erdoğan orada uzlaşmanın dışında teklif gelince
Olmaz, milletimiz için hayırlıysa, ne dediysek
arkasındayız. Çok doğru bir davranış gerçekten,
gerçekten doğru bir davranış.
Değerli
arkadaşlarım, imza bir namustur. Evet, sözünde durmak, dün buydu,
bugün bu. Bakınız, değerli arkadaşlarım Adalet ve
Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi toplanıyor, diyor ki:
Anayasanın 10 ve 42nci maddeleri ile Yükseköğrenim Kanununun ek
17nci maddesinde ekte sunulan değişikliğin yapılması
konularında mutabakata varmışlardır. Bu konuda, Anayasa ve
yasa değişiklik teklifleri, iki partinin ortak önerisi olarak,
Anayasa ve İç Tüzükte belirlenen esas ve usullere göre Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulacaktır.
Kamuoyuna
saygıyla arz olunur. 28 Ocak 2008
Değerli
arkadaşlarım İmza: Sayın Cemil Çiçek, Sadullah Ergin,
Burhan Kuzu, Bekir Bozdağ. Benim de imzam var, Sayın
Paçacının, Faruk Balın da imzası var.
Evet,
uzlaşma için sonuna kadar varsanız, niye bu imzanın namusuna
sahip çıkılmadı? Niye çıkılmadı? (MHP
sıralarından alkışlar) Niye? Hayırlı
değildi, değil mi? Onun için mi vazgeçtiniz? Hayırlı
değildi, onun için mi? Niye?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) On dört gün sonra
dava açıldı.
OKTAY VURAL
(Devamla) - Niye bu Anayasada bu imzanın sahibine, bu imza sahiplerinin
411inin namusuna sahip çıkacak bir iradeniz yok? Niye ha? Niye? Sizin
amacınız çözmek değil; sizin amacınız, bu milleti
çatıştırmak, bunun üzerine rant kurup siyaset üretmek.
İşte,
dün, Fazilet Partisinde o zaman, Sayın Cemil Çiçek diyor ki: Gönül arzu
ederdi ki böyle parça parça, konfeksiyon mağazasına taksit öder gibi
Anayasa değişikliği yapmak yerine Anayasanın tümünü
dikkate alarak bir değişikliği Meclisin gündemine getirseydik.
Ne oldu Sayın Bakan, konfeksiyon mağazasındasınız
galiba! Sipariş verdiniz değil mi, nereden geldi! (MHP
sıralarından alkışlar)
Evet, ne diyor
Sayın Cemil Çiçek: Anayasa değişiklikleri, Mecliste grubu bulunan
bütün partilerin iş birliğiyle, uzlaşmasıyla
gerçekleştirilebilecek değişikliklerdir. Siyaseti hep kavga
olarak gören ya da anlayan bir kesim açısından bu
uzlaşmanın da önemli olduğunu düşünüyorum. Dün dündür,
bugün bugündür değil mi?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Yok, hayır.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Gömlek değişti, gömlek!
OKTAY VURAL
(Devamla) - Yaa, yaa, yaa!
Sayın Bülent
Arınç, değerli arkadaşlarım, evet Milletvekillerinden bir
komisyon değil. diyor. Bakın, 2001 yılındaki Anayasa
değişikliği: Milletvekillerinden bir komisyon değil,
partiler arası bir uzlaşma komisyonuydu. Partileri temsil eden
milletvekillerinin imzaları değil, partilerin asıl iradesi vardı.
Demokrasi bir uzlaşma rejimidir. Beş siyasi partinin temsilcileri
şunu hazırlamışlar, önümüze getirmişler. Benim
şahsen karşı çıktığım on madde var ama
mademki uzlaşma vardır, biz buna sonuna kadar Evet. dedik ve
diyeceğiz.
Dün buydu
değil mi? 2001 yılında, işte. Uzlaşma aramak,
yapabilmek cesaret ister. O gün burada çoğunluğu olan partilerin bu
uzlaşma konusunda gösterdiği cesareti bugün sizin gösterememenizi
acaba neye bağlamamız gerekiyor?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) İyi niyete, iyi niyete!
OKTAY VURAL
(Devamla) Sayın Mehmet Ali Şahin, evet, Sayın Başkan,
diyorsunuz ki: Bir uzlaşma teklifi. Çok anlamlı bir
çalışma yaptığımız inancındayım. 2001
yılında çok anlamlı bir çalışma
yaptığınız inancındasınız, peki bugün hangi
inançtasınız? Çok mu anlamlı yaptığınız? Bu
milletin hukukunu yok sayarak, uzlaşmayarak hangi
inancınızı belirtiyorsunuz burada? (MHP sıralarından
alkışlar)
FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) Uzlaşmayan sizsiniz yalnız, uzlaşmayan
sizsiniz, biz değil.
OKTAY VURAL
(Devamla) Sayın Mehmet Ali Şahin yine diyor ki: 2001
yılında yaptığımız Anayasa
değişikliği anlamlıdır. 21inci yüzyılın
yeni Türk vatandaşı tipini de ortaya çıkarıyor. Bunlarla
ilgili yaptıklarımızı ifade ediyor Sayın Başkan.
E, biraz önce söyledik. Bekir Bozdağ Bunun demokratikleşmeyle filan
alakası yok. Olmaz, yapılmaz. 82 Anayasasının ruhu
aykırı bir kere. İçi boş işlerle
uğraştırıyor sizi. diyor, sayın milletvekilleri,
sizlere onu söylüyorlar.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Çarpıtma, kapıları kapatan sizsiniz.
OKTAY VURAL
(Devamla) Evet, değerli arkadaşlarım, yine, 2001
yılında, burada, Bülent Arınç diyor ki: Türkiye,
Anayasasında önemli değişiklikler yapıyor. Bu bir
şereftir. Bu şeref Parlamentomuzun tümüne aittir. Niye bu
Parlamentoya bu şerefi getirmek için çalışma yapmıyorsunuz?
Niye? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yaa
Evet, evet.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Ahmet İyimaya neler demiş 2001
yılında, bakın: Partilerimiz seçimden önce yepyeni bir anayasa
teklifiyle milletin huzuruna gitmeliler, seçim vaadi olarak bunu dile
getirmeliler. Var mı? Var mı? (AK PARTİ sıralarından
Var. sesleri) Yok.
Bu güzelim
vatan, millet, protez anayasalara, takma bacak anayasalara layık
değildir arkadaşlar. diye söylüyorsunuz. Şimdi ne
yapıyorsunuz? Ve burada diyorsunuz ki: Partilerarası Uzlaşma
Komisyonunun uzlaşma semeresidir, hiç kimseye mal edilemez. Ve burada
diyorsunuz ki: Büyük Meclis, bu konuda, Başkanı
aracılığıyla -Başkanı
aracılığıyla- bilimsel paneller düzenletmeli, kamuoyu
yoklamaları yaptırmalı ve sosyal taleplerin içeriği
belirlenmeliydi. Nerede yaptınız bunları, nerede
yaptınız? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) AKP Genel Merkezinde.
OKTAY VURAL
(Devamla) Yaa
Yaa
Evet. Sayın Başkan, tutanaklar yalan söylemez.
Bakın,
Sayın Başbakan bir Yargıtay Başkanının yargı
bağımsızlığı konusunda söz söylemesine maalesef
tahammül edemiyor. O gün, orada yine AKP Grubu adına Sayın Hüseyin
Çelik diyor ki Sami Selçukun beyanlarına dayalı olarak, Bu Meclis
Anayasayı yapamaz. demesine dayalı olarak: Sami Selçuk bu Meclisin
Anayasada değişiklik yapamayacağını söylemiyor.
Sayın Selçuka yapılan saldırıları haksız
buluyorum. Biz yargı ile yüce Meclisi, yargının
başındaki insan ile yüce Meclisi karşı karşıya
getirecek tartışmalardan da uzak durmalıyız. diyor.
İbret verici, değil mi? Cenabıhak bizi bunlardan imtihan edecek,
değil mi? Şimdi ne yapılıyor? Yargıtay
Başkanına dil uzatılıyor. Şimdi, karşı
karşıya getirilmiyor mu?
FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) Sen tasvip ediyor musun Yargıtay
Başkanının söylediklerini?
OKTAY VURAL
(Devamla) Evet, değerli arkadaşlarım, ne yapıyor
Sayın Salih Kapusuz? 2002 yılında, AKPnin ilk dönemi. Diyor ki:
Bu yeni dönemde, yeni siyaset anlayışımızla, diyaloğa
ve uzlaşmaya oturtmak istemekteyiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Vural, size de iki dakikalık ek süre veriyorum, lütfen
konuşmanızı tamamlayınız.
OKTAY VURAL
(Devamla) Dolayısıyla, burada iktidar ve muhalefet
ayrımı yapılmaksızın yasamanın
kurallarının doğru dürüst belirlenmesini istiyoruz. diyor 2002
yılında.
Peki, değerli
arkadaşlarım, Dengir Mir Fırat ne diyor yine 2002
yılında? Diyor ki: Anayasalar toplumsal bir mutabakatı meydan
getirir. Nerede toplumsal mutabakat?
HALİL
MAZICIOĞLU (Gaziantep) Her yerde.
OKTAY VURAL
(Devamla) Kiminle mutabakat oluşturdunuz? Değil mi? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Yaa
Yaa
Evet.
Şimdi,
Sayın Cemil Çiçek dedi ki: Seçimden sonra, Seçimden sonra, seçimden
sonra... Gerçekten, 3 Mayıs 2007: Millete götürelim, Parlamento
çatısı altında tartışmaları millete götürelim.
Millete götürelim diyorsunuz da hepimiz, millet böyle düşünüyor, millet
böyle istiyor
O hâlde en kısa sürede bunları neticelendirmenin yolu
seçimleri öne almak. Biz de onu diyoruz. Diyoruz ki: Seçimleri yapalım
millete götürelim, seçimleri yapalım irade gelirse milletin iradesi belli
olur, çözeriz. İşte, işte buyurun. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) O da gelecek merak etme.
OKTAY VURAL
(Devamla) Evet, biz ne istiyoruz? Uzlaşma istiyoruz değerli
arkadaşlarım. Bakın
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Değerli arkadaşlarım, burada şunu okumak
istiyorum
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen sayın milletvekilleri
OKTAY VURAL
(Devamla) Arkadaşlar, demokrasi uzlaşma ve paylaşma
rejimidir. Uzlaşabiliyorsak demokrasinin en güzel yönü bu. Ortaya
çıkan sonuç hepimizi memnun eder. Hepimizi olduğu kadar bütün milleti
temsil eden, bütün milletimizin değerlerini temsil eden büyük kitleleri de
memnun eder. Kim demiş?
HALİL
MAZICIOĞLU (Gaziantep) Kim? Kim?
FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) Bizden biri söylemiştir.
OKTAY VURAL
(Devamla) 6 Kasım 2001, Sayın Bülent Arınç. [AK PARTİ
sıralarından Bravo(!) sesleri, alkışlar(!)] Görüyor
musunuz, nerede uzlaşma? Ve orada
söylüyor Sayın Başkan
FEHMİ HÜSREV
KUTLU (Adıyaman) Ne güzel
söylemiş.
OKTAY VURAL
(Devamla) Sayın Başkan Es sulhu seyyidül ahkâm.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL
MAZICIOĞLU (Gaziantep) O nedir?
OKTAY VURAL
(Devamla) Aa, Sayın İyimaya ne diyorsunuz orada? Ne diyorsunuz
burada?
Yasin
Hatiboğlu diyor ki: Es sulhu seyyidül ahkâm. Bülent Arınç
söyleyemiyor, diyor ki: Hükümlerin en güzeli sulhtur.
BAŞKAN
Sayın Vural ilave süreniz de doldu. Konuşmanızı
tamamlayabilmeniz için mikrofonu tekrar açıyorum, lütfen sön sözleriniz
efendim.
OKTAY VURAL
(Devamla) Sayın İyimaya ne diyor: Konsensüs. Nerede konsensüs?
Nerede uzlaşma? (AK PARTİ sıralarından millet, millet
sesleri) Bu millete, bu milletin vekilleriyle, siyasi partilerle
uzlaşmayı meydana getirmediniz, bir dayatmayla açıkçası bu
teklifi görüşüyorsunuz.
Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, milletvekili olarak, millete yapılan bu
dayatmanın yargıyı siyasallaştırmak ve
açıkçası milletin hukukunu dolanmak amacıyla
yapıldığını hissediyoruz.
Evet, milletin
iradesinden kaçmak mümkün değildir, milletin iradesi hâkim olacaktır
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayser) Aynen öyle
OKTAY VURAL
(Devamla)
ama milletin hukukundan da kaçmak mümkün değildir
HALİL
MAZICIOĞLU (Gaziantep) - Doğru, doğru
OKTAY VURAL
(Devamla) -
Yüce Divandan da kaçmak mümkün değildir; hangi
yargıcı atarsanız atayın, hakkınızdaki hüküm icra
edilecektir. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Vural, teşekkür ederim.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN
Sayın Çiçek, buyurun efendim.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, tutanakları incelemeyecek misiniz?
BAŞKAN Bir
saniye efendim
Sayın Çiçek
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, tutanakları incelemeyecek misiniz?
BAŞKAN
- Bir saniye
Bir saniye
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Peki, incele de ondan
sonra ver.
BAŞKAN -
Sayın Çiçek ne için?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - İncele ondan
sonra ver, madem öyle söz veriyorsunuz.
BAŞKAN -
Sataşma nedeniyle söz mü istiyorsunuz?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Tutanakları bir inceleseniz Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir
saniye
VIII.- AÇIKLAMALAR
1.- Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin, konuşmasındaki Anayasa
Mahkemesine gideceksiniz. ifadeleriyle hiçbir grubu kastetmediğine ve
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, geçmişe ait tutanaklardan
alıntılar yaparak dile getirdiği sözlerinin hepsinin
arkasında olduğuna ilişkin açıklaması
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Ben sataşma nedeniyle
çünkü ben kendi konuşmamda hiçbir tüzel kişiliği kastederek bir
şey söylemedim, tekrar ifade ediyorum. Çünkü, Anayasa Mahkemesine bu tip
teklifleri tüzel kişilikler değil 110 milletvekili götürür, ben onun
farkındayım. Kimseye sataşmak için değil, sadece bir
zihniyet yanlışlığını söylemek istedim; bu bir.
İkincisi:
Sayın Vuralın söylediği sözlerin hepsinin
arkasındayım. Şimdi, okuduğu metindeki imzadan on dört gün
sonra kapatma davası açıldığının herhâlde
farkındadır.
OKTAY VURAL
(İzmir) YÖKteki 17nci maddeyi niye getirmediniz? İmza namus
değil mi?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Şimdi, zaten on
dört gün sonra kapatma davası açıldı; en önemli gerekçeleri de bu
çıkardığımız yasadır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz Anayasa Mahkemesinin iptal etmesini istediniz!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Şimdi,
bakın, başka bir şey daha söyleyeceğim: Zaten, o Anayasa
Mahkemesinin kararlarında aynen şöyle söylüyor, diyor ki: Bu ülkede,
herkese hukuk aynen uygulanmıyor. Aynı lafı falancalar
söylediğinde
Önümüzdeki celse, istiyorsanız, o mahkeme
kararını da getireceğim, Anayasa Mahkemesinin muhalefet
şerhini de. Eğer, aynı lafı falancalar söylerse dava
konusudur, başkaları söylerse hiçbir dava konusu olmaz
Zaten
Türkiyede şikâyet edilen konuların başında bu geliyor.
Bunun en önemli göstergesi de 14 Mart günü partimizle ilgili
açılmış olan kapatma davasıdır, en önemli gerekçesi de
bu düzenlemedir. Bunu kimse göz ardı etmesin; bir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Doğru söylemiyorsun!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - İkincisi:
Bizimle ilgili şunu söyleyebilirsiniz, bunu söyleyebilirsiniz ama bizim
cesaretimizle ilgili, birisi bir şey söyleyecekse, bizim Hükûmetimizin
cesaretinin zekatı bile birçoğuna yeter de artar bile. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Ne
oldu Sayın Anadol? Bir saniye
Ne oldu?
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, neye göre söz verdiniz?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, niçin söz verdiniz?
OKTAY VURAL
(İzmir) İç Tüzükün hangi maddesine göre söz verdiniz?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) İç Tüzükün hangi hükmüne göre söz verdiniz?
BAŞKAN
Yerinden kısa bir açıklama yapmak istedi, ben de söz verdim efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, kısa bir açıklama.
BAŞKAN
Tabii.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, burada Anayasa
değişikliğinden bahseden Sayın Bakan, YÖK Kanununda
mutabakata vardığımız değişikliği nedense
unutuyor. Yaa, burada imzası var, niye getirmediniz? Getirseydiniz. Niye
getirmedin? İptal etmesini istedin onun için, bilmiyor muyum, yaa.
İptal etmesini istedin Anayasanın.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, zabıtlar şimdi geldi, ama bu
kargaşada henüz inceleme imkânı bulamadım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Başörtülülerin oyunu almaya gelince alırsın, ama
çözüm için adım atmazsın.
BAŞKAN -
Değerli milletvekilleri, İç Tüzükün 72nci maddesine göre
görüşmelere devam edilmesine dair bir önerge ulaştı
Başkanlığımıza. Şimdi okutup oylarınıza
sunacağım.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bir dakika ya! Oraya söz verdiniz, niye Kemal
Kılıçdaroğluna
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, önce
BAŞKAN
Buyurun okuyun:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Değişiklik Teklifinin TBMM İçtüzüğü'nün 72.
maddesi uyarınca, tümü üzerindeki görüşmelere devamına karar
verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz.
Faruk Bal Oktay Vural Mehmet Şandır
Konya İzmir Mersin
Behiç
Çelik Nevzat
Korkmaz
Mersin Isparta
Gerekçe:
Anayasalar,
Vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan,
siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen
kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
Anayasa
değişikliğinde; Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile
üzerine gölge düşürülen demokrasisini 21. yüzyılın evrensel
değerlerine kavuşturabilmek ve asırlık anayasa
tartışmalarından kurtarmak, her kesimin benimseyebileceği
bir anayasaya kavuşturabilmenin tek yolu toplumsal uzlaşmayı
sağlamaktır.
Teklif
hazırlanmadan önce AKP uzlaşma arayışına
girmemiştir. Parti olarak ihtiyaçlarını tatmin için
hazırladığı Meclise dayatmıştır.
Yapılan görüşmelerde uzlaşma sağlanamamış,
değişikliğin Millete mi, AKP'ye mi hizmet edeceği
açıklığa kavuşturulamamıştır.
Toplumsal
uzlaşma için MHP "Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını, Partilerin uzlaştıkları
hususlarda demokratik bir sözleşme yapılmasını, siyasi
partilerin hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna
duyurulmasını ve her partinin görüş ve tavrının
yapılacak ilk seçimde milletin takdirine sunulmasını, seçimler
sonunda oluşacak Meclis'in ilk işinin anayasa değişikliği
olmasını teklif etmiştir.
MHP;
Devlet ile
Milleti kucaklaştıracak,
Milletin
değerleri ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile
Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın
temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez
bütünlüğünü sağlayacak üniter yapı içinde Devleti kurum ve kuruluşları
ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokratik düzeni
iyileştirecek,
Cumhuriyetin
temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi
teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir
sözleşme belgesi niteliğinde anayasa değişikliği
kararını ilan etmiştir.
Anayasa
değişikliği böylece milletin desteğine ve iradesine
dayandırılmalıdır.
AKP bütün bu
sayılanlara kulak tıkamış, kendisi için
hazırladığı teklifi partilere ve millete
dayatmıştır.
Anayasa
değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak
için malzeme olarak kullanan, AKP'nin acele ve telaş içinde
hazırladığı ilk tekliften imzaların çekilmesi ve
aynı teklifin başka imzalar ile Meclise sunulması işin
başında Anayasa ve İçtüzüğe ayrılık teşkil
etmektedir.
AKP'nin Anayasa
Değişiklik Teklifi kendi sübjektif hedefine ulaşmak için
hazırlanmıştır.
Bu teklif ile
kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve
denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmakta, bunun doğal sonucu
olarak başta parti kapatma, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem
yerine ucu diktaya açık ucube bir cumhurbaşkanlığı
sistemi getirilmektedir.
Teklifin içinde
Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den
inançlarına göre yaşarken başörtüsü, imam hatip okulu mezunu
olması gibi sebepler ile devletin kendisine eşit hizmet
sunmamasına çözüm beklemektedir. Meydanlardaki sözlerini
tutmasını, ahde vefa göstermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den
teröre ve asayişsizliği bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den
yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den
İş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den
düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak
ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
Ne AKP'nin 8
yıllık icraatında ve ne de bu Teklifte Milletin beklentisinden
eser yoktur.
AKP millete
değil, kendine çalışmaktadır. Çünkü niyeti halis
değildir.
AKP Ali Cengiz
oyunu ile dikta niyetini bazı temel hak ve hürriyetlerin arkasına
gizlemiştir.
Temel hak ve
hürriyetleri, niyetinin halis olmadığı maddeler için oy
devşiriciliğine malzeme etmiştir.
Böylece, halk
oylamasında "EVET" sonucunu elde etmek için seçmene sunduğu
acı "HAP"ın üstünü tatlandırıcı ile
kapatmıştır.
AKP'nin cin fikri
oy kullanacak seçmeni yardan ya da serden vazgeçmeye zorlayacaktır,
vicdani muhasebe kabul etmeyen bir ikilemin içine sürükleyecektir.
Bu anayasaya ve
halk oylamasını düzenleyen uluslararası belgelere
aykırıdır.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, lütfen Kâtip Üye gerekçede ne
yazılmışsa onu okusun.
BAŞKAN
Öyle yaptı zaten.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yok, maalesef okumadılar. Dolayısıyla,
kısaltma varsa kısaltmaları okudu.
BAŞKAN
Hayır efendim, aynen
OKTAY VURAL
(İzmir) Eğer bizim düzeltmemiz gerekirse biz düzeltiriz.
BAŞKAN
Efendim, aynısını okudu.
Sayın
milletvekilleri
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, oylamadan önce yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Peki.
Sayın
milletvekilleri, şimdi izin verirseniz, yoklamayla ilgili tespiti yapmadan
önce, Sayın Kılıçdaroğlunun bir sataşma sebebiyle söz
isteği olmuştu, ben de zabıtları getirteceğimi ifade
etmiştim. Zabıtlar geldi. İzin verirseniz, sizin itiraz
ettiğiniz o konuyla ilgili bölümü kısaca okumak isterim.
Sayın Çiçek
diyor ki: Bakın, burada birçok mantıksal yanlışlıklar
ve tutarsızlıklar oluyor. Uzlaşırsak tamam,
uzlaşmazsak mahkemeye gideriz. Tabii, mahkemeye gitmek anayasal
haktır, ona hiçbir şey demeyiz, ona saygı da duyarız,
verilen mahkeme kararları kafamıza yatmasa da doğru bulmasak da
uygularız, bu ayrı bir olay ama daha işin
başlangıcında mahkemeye gideriz tarzındaki bir mesele
mahkemeyi de zan altında bırakır.
Şimdi,
bakıyorum yani size bir sataşma
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, o paragraf
değil.
BAŞKAN
Burası değil mi efendim?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Ondan önceki efendim, ondan önceki
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, bakın, sizi, sizin partinizi ifade
eden, onun isminin geçtiği herhangi bir bölüm, ifade, cümle bulamadım
yani ben burada bir sataşma görmüyorum. Ben bir sataşma görmüyorum
burada.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, şu anda
Parlamentoda ana muhalefet partisi
BAŞKAN
Biraz önce Sayın Çiçeke sordum, dedim ki: Siz Cumhuriyet Halk Partisini
mi kastettiniz o ifadelerinizle? Hayır, ben hiçbir partiyi kastetmedim.
dedi.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hayır, hayır, milletvekillerini.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Milletvekillerini
Ben bir milletvekiliyim.
BAŞKAN
Efendim, lütfen
Sayın
Kılıçdaroğlu, her şey apaçık ortada, bir sataşma
söz konusu değil, söz veremeyeceğim, özür dilerim.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN -
Şimdi, yoklama talebi olmuştu, yoklama isteyen arkadaşları
(CHP sıralarından gürültüler)
Yoklamadan vaz
mı geçtiniz efendim?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hayır.
BAŞKAN
Yoklamadan vazgeçtiyseniz 72ye göre verilmiş önergeyi
oylarınıza sunacağım.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, bir dakikanızı rica edeceğim.
BAŞKAN
Buyurun.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Çiçekin ifade ettiği husus şuydu: Siz hem bu
önergelere yok hükmünde geçersiz diyorsunuz, sonra da uzlaşalım
diyorsunuz; bir taraftan yok hükmünde kabul ettiğiniz bu önergelerde
nasıl uzlaşacaksınız
ve Cumhuriyet Halk Partisinin
uzlaşmazlığını ifade ediyordu. Elinizdeki tutanakların
daha önceki bölümünde bu vardı. Eğer bu süreçte Cumhuriyet Halk
Partisinden başka böyle bir tavır içerisinde olan bir parti varsa
Bu
onun ifadesi.
BAŞKAN
Sayın Okay, sizin partinizin isminin geçtiği herhangi bir bölüm
bulamadım, bulsam değerlendireceğim, yok efendim.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Efendim, geçmesin, ben de Sayın Çiçekin isminden
bahsetmeyeyim, Sayın Bakan diyeyim, oldu mu şimdi? Kimin
söylediği belli değil mi?
BAŞKAN -
Sayın Çiçek Ben Cumhuriyet Halk Partisini kastederek
konuşmadım. diyor.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara)- Kime ne söylediği belli değil mi?
BAŞKAN
Niye zorlama yapıyorsunuz efendim? Lütfen
Lütfen Sayın Okay
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, bakın, bunu teklif eden
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
BAŞKAN
Sayın Anadol, yoklama talebiniz devam ediyor mu efendim?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Evet.
BAŞKAN O
zaman lütfen
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, bu konuda bir karar verin, veyahut da
Sayın Bakan gibi ben de yerimden bir on dakika konuşayım müsaade
edin.
BAŞKAN
Anlayamadım.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Bakan gibi ben de yerimden konuşayım.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Bakan oradan konuştu. Bize
de izin verin, biz de konuşalım.
BAŞKAN
Buyurun oturun yerinize, buyurun.
Buyurun
yerinizden.
Üç dakika
kendisine süre verelim.
Buyurun
Sayın Okay, buyurun.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Verin söz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Verin efendim.
BAŞKAN Siz
mi konuşacaksınız Sayın Kılıçdaroğlu?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Evet efendim.
BAŞKAN
Buyurun, yerinizden.
Üç dakika
efendim.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlunun, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Cemil
Çiçekten daha farklı bir konuşma beklerdik. Ama Sayın Çiçek
muhtelif zamanların muhtelif partilerin muhtelif bakanı olarak bu
kürsüye çıkıp Anayasa Mahkemesine başvurmayı sanki bir
suçmuş gibi kamuoyuna açıklamasını doğrusunu
isterseniz ben bir türlü kabullenemiyorum. Bari
dinime dahleden Müslüman olsa! Sayın Cemil Çiçek bakanken hangi
yüzle, hangi anlayışla, hangi hukuk anlayışıyla
savcıya telefon edip Suçluları serbest bırakın.
diyebiliyor? (CHP sıralarından alkışlar) Ve bunu söyleyen
birisi de bakan olarak çıkıp burada bize ders veriyor!
Ve Sayın
Cemil Çiçek bir çam daha devirdi.
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Olur mu efendim!
BAŞKAN -
Siz, sataştığını
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Evet efendim. Bir çam daha devirdi.
BAŞKAN
iddia ettiğiniz kişiye cevap verirken yeni sataşma örnekleri
sergiliyorsunuz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Önümüzdeki celsede getireceğiz.
diyor.
BAŞKAN Ama
lütfen
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Burası Parlamento, burası celse
değil. Nereden biliyor buranın celse olduğunu! Ama
meraklanmasın, hangi yasayı getirirlerse getirsinler, onları
Yüce Divana çıkarmak bizim boynumuzun borcudur. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, sayın milletvekilleri
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Bunlara verilecek
cevabım var ama
Söz hakkımdan vazgeçiyorum.
BAŞKAN
Peki efendim.
İç Tüzük
72ye göre verilmiş önergenin oylaması öncesi bir yoklama talebi
olmuştu.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
BAŞKAN
Sayın Okay, Sayın Anadol
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Değerli milletvekilleri lütfen
Sayın milletvekilleri
İktidar grubuna mensup arkadaşlarım, bir siyasi parti İç
Tüzükte kendilerine tanınmış olan bir hakkı
kullanıyor. Lütfen
Sayın
Kılıçdaroğlu, Sayın Gök, Sayın Kart, Sayın Emek,
Sayın Özdemir, Sayın Mengü, Sayın Arıtman, Sayın
Özdemir, Sayın Kaptan, Sayın Süner, Sayın Ağyüz, Sayın
Ekici, Sayın Köse, Sayın Güner, Sayın Paçarız, Sayın
Diren, Sayın Bingöl, Sayın Karaibrahim, Sayın Sönmez. Tamam
20yi aştı. Tamam efendim oturabilirsiniz.
Şimdi
değerli arkadaşlarım, elektronik sistemle yoklama
yapacağım.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum.
Buyurun.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Hep beş dakika süre verdiniz, şimdi neden bir
dakika süre veriyorsunuz?
BAŞKAN Hep
iki dakika verdim efendim. Sayın Öztürk, siz yeni geldiniz herhâlde.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayımız vardır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN -
72nci maddeye göre verilmiş önergeyi oylarınıza
sunacağım: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Uzlaşmak için biraz daha görüşelim dedik, siz ona bile
yanaşmıyorsunuz.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, kanun teklifinin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Acele iş, acele!
BAŞKAN - Teklifin
tümü üzerinde şimdi soru-cevap işlemi yapılacaktır İç
Tüzükün 81inci maddesine göre.
Soru-cevap süresi
yirmi dakikadır. Bu yirmi dakikanın on dakikası soru için,
diğer on dakikası da cevap için kullanılacaktır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, yananları söndürdünüz. Zannederim
elinizde liste var. Buna göre arkadaşların girmesini temin ederseniz
BAŞKAN
Var, okuyacağım efendim, şimdi okuyacağım. Liste var,
liste var
Sayın
milletvekilleri, soru için sisteme girmiş olan
arkadaşlarımıza bir dakika süre vereceğim, bir dakika
içerisinde sorularını sormalarını istirham edeceğim.
Sayın
Yıldız, buyurun.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, öncelikle İsrail ve Çin Dostluk Grubundan kendi irademle
istifa ettim. İstifa dilekçemi grubuma gönderdim. AKPliler gibi çakma
imza kullanmadım. Yanıltıcı bilgi verdiği için
Sayın Elitaşı şiddetle kınıyorum.
BAŞKAN Bu
soru mu oldu efendim?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Soruyorum Sayın Başkan, heyecanlanma sen, merak
etme soru da gelecek.
BAŞKAN
Peki, peki.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) AKP 1982 Anayasasını değiştireceklerini
parti programlarında, seçim programlarında, acil eylem
planlarında da belirtmelerine rağmen, yedi buçuk yıldır
niçin bir adım atmadınız?
Anayasa
değişikliği düşünceniz 30 maddeyle mi
sınırlıydı yoksa AKPnin bugünkü ihtiyacı bu kadar
mıdır? Değiştireceğiniz başka maddeler var
mıdır? Varsa niçin şimdi getirmiyorsunuz?
Anayasa, en
kısa anlamıyla toplumsal sözleşme metni olarak
tanımlanmaktadır. AKPnin getirmiş olduğu
değişiklikler
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Evet, Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Bakan, insanlık uzun süreler otokrasi -yani
şahsi ve keyfî idareyle- demokrasi -yani yasal halk iradesi- arasında
bocalamıştır. Ancak 21inci yüzyıl dünyası, tam olarak
her yerde olmasa bile tercihini demokrasiden yana yapmıştır. Bu
uğurda da yüksel bedeller ödemiştir. Demokrasinin olmazsa olmaz
şartı ise yargının yasama ve yürütmeyi yasalar çerçevesinde
denetlemesidir. Yapmak istediğiniz anayasa, bu açıdan
değerlendirildiğinde tersine bir gidiş olmayacak
mıdır?
Diğer sorum:
Getirmiş olduğunuz Anayasayla ilgili değişiklikler
gerçekleştiği takdirde toplumumuzun refah düzeyinde bir iyileşme
olacak mıdır? Yani, mesela, yüzde 14,5 olarak TÜİK
tarafından geçtiğimiz günlerde açıklanan resmî işsizlik
oran düşecek midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Işık, buyurun.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sırayı değiştirdiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hayır, önümdeki ekranda kimin ismi çıkıyorsa ona göre veriyorum
efendim.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Önceki sıra o değil.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, ilk sorum
sizedir.
AKPli bir grup
milletvekili tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilen ilk Anayasa değişiklik
paketine imza atan milletvekilleri arasında sizin de imzanızın
olduğu yönünde basına da yansıyan haberleri nasıl
değerlendiriyorsunuz? Bu haberler doğru mudur, doğruysa bu olay
bir hukuk skandalı olarak değerlendirilebilir mi?
İkinci sorum
Sayın Bakanadır: Bu Anayasa değişiklik paketindeki hangi
değişiklikler bugün vatandaşlarımızın içinde
bulunduğu işsizlik, yokluk, yolsuzluk ve yozlaşma
sorunlarının çözümüne katkı sağlayabilecektir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bu ekranda sanıyorum sonradan girişler
olduğu için bir karışıklık oldu. Ben elimdeki listeye
göre, izin verirseniz, arkadaşlarımın isimlerini okuyarak
sorularını alacağım.
Sayın
Öztürk
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Aracılığınızla
Sayın Bakana sormak istiyorum: Öngörülen Anayasa
değişikliğinin gerçekleştiğini farz edelim.
Değişikliğe göre yeniden oluşturulacak Anayasa Mahkemesi
üyeleri kendilerine de vücut veren bu Anayasaya aykırılık
iddiasıyla önlerine geldiği takdirde bu iptal başvurusunu
inceleyip sonuçlandırabilecekler midir? Bu başvuruyu
inceleyebileceğini düşünüyorsanız Anayasa Mahkemesi üyeliği
seçimiyle ilgili bir değişikliğin yani kendileriyle ilgili bir
değişikliğin Anayasaya
aykırılığını tarafsız olarak nasıl
değerlendirebileceklerdir? Bu çarpıklığı önlemek için
bir tedbiriniz var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle
İsrailin Gazzede yaptığı vahşet üzerine İsrail
Dostluk Grubundan istifa dilekçemi verdiğimi belirterek Sayın Bakana
soru sormak istiyorum.
Anayasada
değişiklik istenilen kanun teklifiyle her geçen gün daha da kötüye
giden ekonomimizin indirttiği on binlerce kepenk, kapısına kilit
vurulan atölye, binlerce işletme ve fabrika ile işsiz
bırakılan yüz binlerce çalışan ile bağlısı
milyonlarca ekmek bekleyen aile bireylerinin derdine derman mı olunacak,
kapatılan, kilitlenen kapılar mı açılacaktır? Yine,
yıllardır ürününü kıymetlendiremeyen çiftçi, sanatkâr ile küçük
esnafın bankalara olan kredi borçları mı ödenecek, el
konulmuş malları mı iade edilecek, birikmiş vergi
borçları mı ödenecektir? Sayın Bakan, acelemiz nedir diye
soruyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın İnan
MÜMİN
İNAN (Niğde) Aracılığınızla Sayın
Bakana sormak istiyorum: Bir toplum sözleşmesi olan anayasalar, korku, kin
ve nefret üretmekten uzak olmalı, toplumun bütün kesimlerini sevgiyle
kucaklamalıdır. Uzlaşmayla hazırlanmalı, millet
iradesi önde olmalı, bütün kesimlerin ve kurumların olumlu
görüşleri alınmalı ve milletin beklentileri yönünde
olmalıdır. Ancak görüşmekte olduğumuz teklifler toplumsal
bir sözleşme olmaktan ziyade Ben size gösteririm!
mantığıyla hazırlanmış bir AKP
dayatmasıdır.
Sayın Burhan
Kuzu 1961 Anayasası Demokrat Partiye oy verenleri dışlayan bir
Anayasadır ve adaletsizdir. derken, bugün bu yasa
değişiklikleri de AKPyi oy vermeyenleri dışarıda
tutmaktadır ve adaletli değildir.
Sayın Bakan,
sizlere hatırlatmak isterim: Maide Suresinde Cenabı-allah: Sizin
herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin sizi asla adaletsiz olmaya
itmesin. demektedir. Dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisi olarak
adaletli ve uzlaşmayla yapılacak bir Anayasa
değişikliğini talep etmektedir. Buna bağlı olarak,
Milliyetçi Hareket Partisinin Anayasa değişikliği uzlaşma
komisyonu oluşturulmasını neden kabul etmediğinizi
öğrenmek isterim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla
Sayın Bakana sormak istiyorum: Bugün Türkiyede toplumsal problemler had
safhaya ulaşmışken, Parlamentoda hiçbir siyasi partiyle bir
uzlaşma sağlanmadan Genel Kurulun gündemine getirilen ve dayatmayla
toplumun iradesini hiçe sayan bu Anayasa değişikliğinden
beklentiniz nedir? Bu Anayasa değişikliği yolsuzlukları
ortadan kaldıracak mıdır? Bu Anayasa değişikliği
gelir dağılımındaki adaletsizliği çözecek midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akkuş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakanım; Türk
milleti çok uzun süredir, bir başka ifadeyle asrı aşan bir
süredir Anayasa tartışmalarıyla zaman geçirmektedir. Millet
olarak bu tartışmalardan ders çıkartarak, akıl ve
idrakimizin ışığında milletimizin huzur, refah,
mutluluğu ve karnının doyması için çalışmaktan
niçin imtina ediyorsunuz?
İki: Adalet
bir millet ve toplum hayatının temelidir. Adaletin bir yüzü ise
eşitliktir. Eşit katılımın olmadığı
dayatma bir Anayasa değişikliğiyle adaleti nasıl
sağlamayı düşünüyorsunuz?
Bir üçüncü soru:
Sayın Hükûmet temsilcisi, dün, kabinenin bir üyesi bakan Kayseride
yumruklandı ve burnu kırıldı. Samsundaki
saldırıdan sonra emniyet müdürü ve birkaç polisi görevden
almıştı. Bu defa ne yaptınız? Elinizdeki geniş
istihbarat imkânlarını kullanamadığınız ve idare
edemediğiniz anlaşılıyor. İçişleri
Bakanının görevinden ayrılma erdemini
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Asil, buyurun.
ŞENOL BAL
(İzmir) Kaçıncı sırada Sayın Başkan?
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Anayasa değişikliklerinde vazgeçilmez ölçü Anayasamızın
başlangıç ilkelerinde anlamını bulan temel değerler ve
devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ve temel hak ve
özgürlükleri korumak olmalıyken yapılan değişikliklerle
yolsuzlukların hesabının sorulacağı Yüce Divan
makamı olan Anayasa Mahkemesinin yapısının
değiştirilmeye çalışılmasını, millî ve
üniter varlığımızı güvenceye alan
Anayasamızın başlangıç maddesinde ifadesini bulan
kabullere ve cumhuriyetin kurucu değerleriyle bağdaşmamasını
nasıl karşılıyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
ŞENOL BAL
(İzmir) Sayın Başkan, niye sırayı
atladınız?
BAŞKAN
Evet, Sayın Tanere geldi. Bir de onun sorusunu alalım çünkü birkaç
saniye var.
ŞENOL BAL
(İzmir) Sayın Başkan, ben 8inci sıradayım.
BAŞKAN
Sayın Bal, özür dilerim. Elimdeki listeye göre herhâlde atladım.
ŞENOL BAL
(İzmir) Evet.
BAŞKAN
Tamam, buyurun.
ŞENOL BAL
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Çiçeke sormak istiyorum ve samimiyetle cevaplamasını rica ediyorum.
Şimdi,
yapılmış olan bu Anayasa değişiklik paketi Türk
milletinin problemlerini çözmek için mi yoksa yürütmenin ve yürütmenin
başındaki Recep Tayyip Erdoğanın isteklerini
karşılamaya ve korkularını gidermeye yönelik mi?
İkinci
sorum: Çoğulcu demokrasi ilkelerini göz ardı ederek, çoğunluk
tahakkümünü esas alarak bu Meclise dayatmayla getirdiğiniz Anayasa
değişiklik paketi ve çıkarmaya
çalıştığınız bu paketle ilgili özellikle size
soruyorum: Demokrasi anlayışınıza uyuyor mu Sayın
Çiçek? Eğer Uyuyor. diyorsanız lütfen demokrasiyi bir kere daha
tanımlayınız.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Efendim, şimdi Hükûmetin ve Komisyonun cevap hakkı ve süresi
başlıyor.
Önce, herhâlde
Komisyon Başkanımız sorulara cevap verecekler.
Sayın Kuzu,
buyurun.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Sayın Yıldızın sorusunda 82 Anayasasından bu tarafa
AK PARTİnin neden bir Anayasa değişikliği
hazırlığı olmadığını... Biliyorsunuz,
2007 seçimi öncesinde AK PARTİnin seçim beyannamesinde bir paragraf buna
ayrıldı ve seçimden sonra da yeni bir Anayasayı akademik bir
heyete hazırlattı ama maalesef, bilindiği gibi, daha anayasa
doğmadan boğuldu, değişik eleştirilere maruz
kaldı. Doğrudur, yanlıştır ama o süreç
tıkandı. Yoksa, hazırlık yapılmadığı
anlamına gelmez.
Sayın
Tankutun sorusunda, 21inci yüzyıl demokrasiden yana tavır
almıştır. Doğrudur bu tespit. Tabii burada önemli olan
hakikat yargının denetleme yetkisidir, gerek yasamanın gerek
yürütmenin işlemlerini. Bunda esasen bir değişiklik yok. Burada
yapılmakta olan usul şu: Yargının oluşumunda siyasi
ayağın özellikle hesap verebilirlik boyutunu kurmak Avrupadaki
gelişmelere paralel olarak. Ayrıca, bir de, tabii, yerindelik
denetimine dönüşen yargının buna dikkat etmesini sağlamak
açısından biraz da hatırlatmada bulunmak, yoksa
yargının bu asli fonksiyonunda herhangi bir değişiklik söz
konusu elbette ki değildir.
Bu yapılan
değişiklikler toplumda refahı sağlayacak mı? Elbette
ki sistem güzel işlerse, Hükûmetin icraatları da bir şekilde
yansırsa, tabii bunun sonucunda vatandaş elbette ki bu huzur
ortamından, istikrardan kesinlikle istifade edecek ve işsizlik de
belli oranda tabii ki azalacaktır.
Efendim,
Sayın Öztürkün sorusu: Yeni Anayasa Mahkemesi üyeleri, neticesinde
Anayasaya ağırlıklı olarak dava açılacak olan, yani
Meclisin işlemlerine karşı açıldığı zaman inceleme
bakımından bir sıkıntı çıkarmaz mı?
Başka ülkelerde de aynıdır durum. Yani demin örnekler verildi,
şimdi onlara girmeyeyim. Birçok ülkede anayasa mahkemesi üyelerinin
tamamını meclis seçiyor; orada da denetliyor o icraatları,
meclisin yasalarını. O açıdan bence bu bakımdan bir sorun
yok.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Sadece bu teklifi görüşebilecek mi diyorum.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Ee, tabii ki, yani,
kendisiyle alakalı yeri denetleyecektir, gayet doğal, bunda bir
şey yok ki. Ama Anayasa değişikliğine şekil
bakımından bakacak, onun altını çizeyim evvela. Yani
bakacağı şeyler belli.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Bunu duymak için sordum.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Efendim, tabii,
uzlaşma üzerinde çok duruldu -Sayın İnan olsun, Uslu olsun,
Paksoy olsun- bunlar, uzlaşma Anayasa yapmalı
Demin de
konuşmamda değindim, konsensüs hakikaten çok önemli. Ama her zaman
maalesef gerçekleşemiyor, gerçekleştiği durumlar da olmuştur,
olsa daha iyi olur. Hâlâ da bence süreç geçmedi, görüşmeye yeni
başladık. Biz, efendim, Anayasa Komisyonunda muhalefetimizin
verdiği değişiklik önergelerinde çok az da olsa
bazılarına uyarak, bir kısmını da onların
ikazı üzerine kendimiz önerge vererek değiştirdik. Bunun da
altını çiziyorum burada, iyileştirdik, on-on bir maddeyi
değiştirdik orada da. Ama söylediğim gibi, uzlaşmak
gönlümüz isterdi ama maalesef o süreç olamadı, yaşanamadı
Türkiyede.
Evet,
aşağı yukarı bunlar Sayın Başkan.
BAŞKAN
Evet, peki Sayın Kuzu.
Sayın Çiçek,
buyurun efendim.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu safhada
gerçekleştirilen soru-cevap İç Tüzükün 81inci maddesine göre
yapılmaktadır ve yapılırsa faydalı olur. 81inci
maddede Tasarı veya teklifin tümünün görüşülmesinden sonra
soru-cevap işlemi yapılır deniliyor. Demek ki soruların ve
verilecek cevapların, doğrudan doğruya görüşülmekte olan
tasarı ve teklifle ilgili olması icap etmektedir. Bunun da sebebi
ileride bu konuyu yorumlayanlar, yazanlar, tahlil edenler açısından
kanun koyucunun iradesinin anlaşılabilmesi ve bir kısım
muğlaklıklar varsa ifadelerde onu vuzuha kavuşturmak
bakımındandır.
Değerli
arkadaşlarımızın bir kısmının soruları,
bu İç Tüzükün 81inci maddesine uygun değil, genel siyasi
değerlendirmelerin konusudur. Elbette bunlar da sorulabilir ama bununla
ilgili denetim yolları var; yazılı soru önergesi verilebilir,
sözlü sorular olabilir veya diğer yollardan biriyle bu
gerçekleştirilebilir. Bunu ifade etmek istiyorum.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Cevap mı veriyorsunuz? Onlarla da soruyoruz Sayın
Bakan. Bir sene sonra cevap veriyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) İkincisi,
anayasalar tedbir paketleri değildir, bir ekonomik tedbir paketi veya bir
sosyal paket değildir. Bir kısım değerlerin ve
kurumların nasıl işleyeceğiyle ilgili düzenlemelerin, temel
hak ve özgürlüklerin maddeleştiği metinlerdir. Dolayısıyla
Anayasada olabilecek olanlarla olmayacak olanları gerçekten iyi
ayırt etmek icap eder. Değerli arkadaşlarımızın
sorduğu soruların bir kısmı belki kanun konusu
olabilecektir, belki de kanun konusu değil, idari tedbirlerle üzerinde
durulabilecek konulardır.
Bir başka
hususu daha ifade etmek isterim. Tabiatıyla tartışmalar,
genellikle iki üç madde üzerinde cereyan ediyor. Hâlbuki bu
değişiklik teklifine bakıldığında, özellikle
çalışanlarla ilgili çok önemli düzenlemeler var. Senelerden beri
Türkiyenin en çok tenkide maruz kaldığı konuların başında
sendikal haklar ve uygulamalarla ilgili, bununla ilgili çok önemli düzenlemeler
getiriliyor. ILO sözleşmeleriyle ilgili Türkiyeye yönelik tenkitlerin
önemli bir kısmı karşılanmış oluyor. Bu, sosyal
barış, iş barışı bakımından önemli
olduğu gibi, aynı zamanda sendikaların faal olmasının
tabii sonucu olarak çalışanların haklarının elde
edilebilmesi bakımından önemli bir mekanizma getiriliyor.
Yine,
memurlarımız bakımından toplu görüşmeden toplu
sözleşme dönemine geçilmiş oluyor ki bu, hem memurlar hem de o
emekliler bakımından önemli bir ilerlemedir diye düşünüyoruz.
Bunun
dışında, günümüz demokrasisi katılımcı
demokrasidir. Eğer toplumdaki meslek örgütleri ve sivil toplum örgütleri
alınacak tedbirlere ve uygulanacak politikalara ne denli
katılabilirlerse, o zaman alınacak tedbirlerden beklenen fayda da
azami ölçüde sağlanabilmiş olacaktır. Bu açıdan
baktığımızda, ilk defa, doğru dürüst kanun konusu bile
olmayan ve hükûmetlerin iradesine bağlı, gelişigüzel toplanan
Ekonomik ve Sosyal Konsey, ekonomi ve sosyal politikalarla ilgili konularda
sürece daha aktif bir şekilde katılabilmek bakımından bir
anayasal kurum hâline getiriliyor. Bu önemli bir düzenlemedir diye
düşünüyoruz.
Yargı
bağımsızlığıyla ilgili konu, hiç tereddüt
edilmesin ki bugünkünden çok daha ileri bir noktada olacaktır. Bununla
ilgili maddelere gelindiğinde zaten hem yeterli tartışmayı,
müzakereyi yaparız hem de soru-cevap kısmında bunlara gerekli
cevabı verme imkânı da olabilecektir.
Yalnız,
burada yeri gelmişken bir şey daha ifade ediyorum. Bu 81inci maddeye
göre soruların hangi maksatla sorulması gerektiğini söyledim.
Kişiselleştirme yaparak bir değerlendirme yapılırsa
İç Tüzüke çok uygun bir uygulama olmaz Sayın Başkan. Sayın
Başbakanın problemlerinden bahisle bu anayasa değişikliğinin
gündeme geldiği gibi bir değerlendirme yapılıyor. Bu
doğru değil. Sebebi şu: Başbakanı da bu millet
seçiyor. Bu millet iyiyi kötüden ayırt edemiyor mu ki bunca problemsiz
adam varken problemli birini Türkiye'nin en büyük partisinin başında
Başbakan olarak seçiyor? Bu sorunun cevabını aslında
herkesin kendisine sorması lazım. Eğer sizin söylediğiniz
anlamda Sayın Başbakanda bu millet nakisa görüyorsa, eksiklik
görüyorsa, yanlışlık görüyorsa o zaman niye seçiyor? O zaman
milletin tercihini burada sorgulamış olmamız gerekir ki, buna da
çok fazla hakkımızın olduğunu zannetmiyorum.
Bu
değişikliklerden ne murat ediyoruz, maksadımız nedir? Bu,
hem teklifin genel gerekçesinde hem de her maddenin gerekçesinde çok açık
olarak ifade edilmiştir. Dolayısıyla bu gerekçeler objektif
olarak değerlendirildiğinde yüksek standartta bir demokrasi, hukukun
üstünlüğünün sağlanması, siyaset alanının
genişletilmesi, var olan hakların daha fazla teminat altına
alınması, kullandığımız bir kısım
haklarla ilgili olarak da anayasal dayanakların sağlanması
amacıyla bu teklif getirilmiştir.
Saygıyla arz
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Bakan, teşekkür ederim.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Başkan, Sayın Bakan, her oraya
oturduğunda, sorduğumuz sorulara 81inci maddeye göre soru
sormanız gerekiyor. diye milletvekillerini terbiye ediyor. Ancak kendisi
milletvekillerinin neler soracağına, sormayacağına karar
verecek konumda değildir. Sorulan sorulara da asla cevap vermiyor, orada
sadece kendi aklına gelenleri ifade ediyor.
BAŞKAN
Efendim, kendi takdiridir.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ben de kendisine bunu söylemek durumundayım.
Teşekkür ediyorum. Bir dahaki sefere inşallah yapmaz diyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bir milletvekili arkadaşım da
bana soru yöneltmişti benim cevaplandırmam talebiyle ancak
bilindiği gibi, İç Tüzükün 60ıncı maddesine göre
görüşmeler sırasında sadece hükûmete ve komisyona soru
sorulabilmektedir. Meclis Başkanı olarak bana veya başkan
vekillerine soru sormak isteyen arkadaşlarımız İç Tüzük
100üncü maddeye göre yazılı veya sözlü soru sorma imkânına
sahiptirler.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Anayasa değişikliğine dair
teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Teklifin
maddelerine geçilmesi hususunda gizli oylama yapacağız.
Gizli
oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum:
Komisyon ve
Hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden Komisyon
sırasındaki Kâtip Üye Adana'dan başlayarak İstanbul'a kadar
(İstanbul dâhil), Hükûmet sırasındaki Kâtip Üye ise
İzmir'den başlayarak Zonguldak'a kadar (Zonguldak dâhil) adı
okunan milletvekiline, biri beyaz, biri yeşil, biri de
kırmızı
(CHP sıralarından Ne oluyor yahu! sesleri,
gürültüler)
Bir saniye
Değerli arkadaşlarım, lütfen oturunuz. Değerli
arkadaşlarım lütfen
Tüm milletvekili arkadaşlarım
yerlerine otursunlar, henüz daha oylamayı başlatmadım. Oylama
usulünün nasıl yapılacağını izah ediyorum, büyük bir
dikkatle lütfen dinleyiniz.
Şimdi tekrar
ediyorum arkadaşlar:
Komisyon ve
Hükûmet sıralarında yer alan üyelerden Komisyon sırasındaki
Kâtip Üye Adana'dan başlayarak İstanbul'a kadar (İstanbul
dâhil), Hükûmet sırasındaki Kâtip Üye ise İzmir'den
başlayarak Zonguldak'a kadar (Zonguldak dâhil) adı okunan
milletvekiline biri beyaz, biri yeşil, biri de kırmızı
olmak üzere üç yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve pul ve zarf verilen
milletvekilini ad defterinde işaretleyecektir. Milletvekilleri,
Başkanlık kürsüsünün sağında ve solunda yer alan
kabinlerden başka yerde oylarını kullanmayacaklardır.
Vekâleten oy
kullanacak bakanlar da, yerine oy kullanacakları bakanın ilinin
bulunduğu bölümde oylarını kullanacaklardır.
Bildiğiniz
üzere, bu pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı
ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak
sayın üye, Kâtip Üyeden üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı
aldıktan ve adını ad defterine işaretlettikten sonra
kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu
burada zarfın içerisine koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta
kutusuna atacaktır.
Bilahare oy verme
yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı
Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna
atacaktır.
Oylamada adı
okunmayan milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.
Şimdi, gizli
oylamaya Adana ilinden başlıyoruz
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, ne oylaması?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, bir tasnif heyeti
(Gürültüler)
BAŞKAN -
Anlayamadım efendim?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, bir tasnif heyeti
(Gürültüler)
BAŞKAN
- Ama başlatıyorum dedim ve
okutuyorum
(Gürültüler) Bir saniye, arkadaşlar, bir dakika
Sayın Okay,
buyurun anlayamıyorum, şöyle biraz yaklaşır
mısınız.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, önce bir tasnif heyeti seçeceksiniz.
İki, biraz
evvel okuduğunuz metinde sayın bakanların yerine vekâleten oy
kullanmadan bahsettiniz, oysa Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Kanunda, malumunuz burada mektupla oy kullanma, Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edildi ve gizli oyda bir kişinin bir
başkası adına oy kullanabilmesinin mümkün olmadığı
söylendi. Geçmiş uygulamalarınızı bilmem ama Anayasa
Mahkemesinin bu kararı olduğu sürece artık, burada olmayan bakan
adına bir başkasının vekâleten oy kullanması da mümkün
değildir. Eğer aksi bir düşüncede iseniz bu yönde usul tartışması
açılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN
Şu anda, bana gelen bilgiye göre vekâleten oy kullanacak sayın bakan
yok ama o
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Ayrıca, Sayın Başkan, bakın
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, bugüne kadar
BAŞKAN Bir
saniye, sözünü tamamlasın Sayın Okay.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Bir saniye, sen de konuşursun.
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, bir saniye
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Ayrıca, bakın, daha isimler okunmadan her iki tarafta da
milletvekili arkadaşlarım birikti.
BAŞKAN Ben
de uyardım efendim, doğru, haklısınız.
ATİLLA KART
(Konya) Uyarmakla yetinmeyin, gereğini yapın.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasa değişikliği
gibi gizli bir oylamanın yapıldığı bir yerdir.
Böylesine, milletvekillerinin birbirini kontrol edeceği Anadolu
otogarına dönen bir üslupla gizli oylama yapılmaz. Onun için, rica
edeceğim, yeni tartışmalara sebebiyet verilmemesi için, kâtip
üyeler özenle ve dikkatle, her ili ve
Milletvekilinin gizli oy
kullanabileceği şekilde oy kullanmasının temin edilmesinden
Başkan olarak siz sorumlusunuz. Onun için, ismi okunmayan milletvekilinin,
önceden
BAŞKAN
Evet, Sayın Okay, biraz önce ifade ettim İsmi okunmayan milletvekili
arkadaşımıza pul ve zarf verilmeyecektir. dedim. Şimdi,
buradan takip etmeye çalışacağım mümkün olduğu kadar,
görevli arkadaşları da ikaz ediyorum.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Ayrıca, Hükûmet üyelerini kabinlerin önünden alalım.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Boşaltacaksınız, boşaltacaksınız
orayı.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN
Evet, şimdi, görevli arkadaşlarım
Teşekkür ederim.
Sayın
Bozdağ, buyurun.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN Ama
gürültüden duyamıyorum arkadaşlar.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Boşaltın burayı bakalım, oy vereceğiz.
BAŞKAN
Efendim, bir saniye
Bir Grup Başkan Vekiline söz verdim.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Herkes kendi yerine geçsin bakalım.
BAŞKAN
Arkadaşlarım şöyle, lütfen, oturur musunuz efendim.
Buyurun
Sayın Bozdağ.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, bugüne kadar
yapılmış olan bütün Anayasa değişikliklerinde
GÜROL ERGİN
(Muğla) Ya, onlar sandık muhafızı mı orada?
Alın onları oradan.
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, duyamıyorum sizi.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, bugüne kadar
yapılmış olan bütün Anayasa değişiklik tekliflerinin
Genel Kurulda görüşülmesi sırasında bakanlar yerine bir
başka bakan vekâleten oy kullanmıştır.
BAŞKAN
Sayın Okay bir Anayasa Mahkemesi kararından bahsetti.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Bakın, bu konudaki -93, 87, 95, 99, 2001- bütün
değişikliklerde kullanılmıştır ve herhangi bir
itiraz da söz konusu değil. Ben durumu bilgilerinize arz etmek istedim.
BAŞKAN
Biliyorum kullanılmıştır, ben de kullandım Bakanken,
ancak bir Anayasa Mahkemesi kararından bahsettiniz, ondan sonra
kullanmaz dediniz, onu bir inceleyelim biz Sayın Okay, olur mu?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, aksine düşünce varsa usul
tartışması açılmasını arz ederiz.
BAŞKAN
Yok, hayır. Zaten şu anda öyle bir sorun yok.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın bakanlar ve AKP grup yöneticilerini lütfen milletvekili
sıralarına alalım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Okay, şu anda öyle bir sorun olmadığı bana
bildirildi.
Şimdi,
tekrar ediyorum, demin okudum: Değerli milletvekili
arkadaşlarım
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Tasnif heyeti
BAŞKAN -
ismi okunmayan milletvekili arkadaşımız lütfen oy kullanma
kuyruğuna girmesin ve görevli arkadaşlara tekrar ihtar ediyorum:
İsmi okunmayan sayın milletvekiline oy zarfları ve içerisindeki
yuvarlaklar verilmesin.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) - Tasnif heyetini kurdunuz mu Başkanım?
BAŞKAN -
Alfabetik sıraya göre okutuyoruz efendim.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Ya
Sayın Anadol, ne yapabilirim başka? Ne yapabilirim? İsmi
okunacak, başlayacağız.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Başkan vekilinin orada ne işi var?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Olmaz. Milletvekili değil mi?
BAŞKAN
Kimler?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Adı okunmadı, niye oturuyorlar orada?
BAŞKAN -
Efendim, orada gördüğüm benim Divan Kâtibi.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Öyle şey yok, orada kimse oturmayacak.
BAŞKAN
Efendim, sayın bakanları kastediyorsunuz herhâlde siz, sayın
bakan onlar.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Bakanlar kalksın oradan Sayın Başkan!
BAŞKAN
Evet, Adana ilinden başlıyoruz, lütfen
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Bakanlar kalksın oradan! Bakanların ne işi var
orada!
BAŞKAN
Lütfen, Adana ilinden başlıyoruz
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Bakanlar orada efendim, bakanlar orada!
BAŞKAN - Ya
kimse yok efendim orada, bakan onlar.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Bakanlar kalksın oradan.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Başlayınca kalkarlar.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Komisyon Başkanı bile kalktı.
BAŞKAN -
Efendim, biraz önce, Sayın Okay, bir de tasnif heyetinden bahsettiniz.
Kâtip üyelerin görevleri arasında oyları saymak var
dolayısıyla kâtip üyeler bu işlemi yapacaklar, geçmişte
olduğu gibi İç Tüzüke uygun olarak.
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederiz.
BAŞKAN -
Evet, şimdi başlıyorsunuz Adana ilinden.
Arkadaşlar,
lütfen kurallara uyalım.
(Oyların
toplanmasına başlandı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Kayseri Milletvekilimiz ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanımız Sayın Taner Yıldız da burada,
kendilerine geçmiş olsun diyoruz. Rahatsızlığı
sebebiyle, oyunun daha önce kullanılması konusunda yardımcı
olalım.
Geçmiş olsun
efendim.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN
Oyunu kullanmayan başka milletvekili arkadaşımız var
mı? Yok.
Oy kullanma
işlemi bitmiştir.
(Oyların
ayrımına başlandı)
BAŞKAN
Değerli arkadaşlarım, Divanda görevli olan
arkadaşlarımız burada. Kâtip üye arkadaşlarımız o
işi yapar. Kâtip üye arkadaşlarımızın
dışındaki arkadaşlarımız lütfen yerlerine otursunlar.
(Oyların
ayrımına devam edildi)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 497 sıra sayılı Kanun Teklifinin
maddelerine geçilmesine ilişkin gizli oylama sonucunu
açıklıyorum:
Oy Sayısı : 410
Kabul : 333
Ret : 73
Çekimser : 2
Boş : 2
Geçersiz : -
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Murat
Özkan Harun
Tüfekçi
Giresun Konya
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin maddelerine geçilmesine
dair gizli oylamanın sonucunu açıkladım.
Teklifin
maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ BAZI
MADDELERİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1-
7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasına Bu maksatla
alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak
yorumlanamaz. cümlesi ve maddeye bu fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Çocuklar,
yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve
yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik
ilkesine aykırı sayılmaz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde gruplar adına ilk söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın
Mehmet Şandıra aittir. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
Şandır, süreniz on dakikadır efendim.
Buyurun
Sayın Şandır.
MHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. AKP
Anayasa Değişiklik Teklifinin üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım.
Değerli
milletvekilleri, bize göre bu Anayasa Değişiklik Teklifi,
hazırlanış şekliyle uzlaşmayı temin
etmediği, uzlaşma aramadığı için Anayasada
değişiklik yapma usulüne ve teamüllerine uygun
hazırlanmamıştır. Ayrıca, bu değişiklik
teklifi, getirdiği değişiklikler dolayısıyla, devletin
ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit edecek birtakım
gelişmelere fırsat verecek ve toplumun huzuru, millî dayanışma
ve adalet anlayışına zarar verecektir.
Bir başka
husus, özellikle getirdiği hususlar açısından, yenilikler veya
değişiklikler açısından Türkiye Cumhuriyeti devletinin
kurucu hukukunun getirdiği kuvvetler ayrılığı, hukuk
devleti olma ilkesi ve hukukun üstünlüğü ilkesine de
aykırılıklar teşkil etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
sürekli burada ifade edildi, tekrar söylüyoruz: Anayasalar toplum
sözleşmeleridir; birey, toplum ve devlet arasındaki temel
ilişkileri belirleyen, hukuku belirleyen temel ve çerçeve
kanunlardır. Anayasalar hazırlanırken ve
değiştirilirken toplumun tüm kesimlerinin hukukunu koruyacak,
beklentilerini karşılayacak, katılımını temin
edecek bir mutabakat zemini oluşturulması, bir uzlaşma
gayretinin ortaya konulması esastır. Bu esas, Anayasada
yapılacak değişikliğin meşruiyetinin ve
maksadının, ruhunun gereğidir, kaynağıdır. Buna
dikkat edilmediği takdirde, yapılacak değişiklik millette
dayanışmayı, birliği, ortak paydayı
güçlendirmeyecektir; ayrışmaya, kutuplaşmaya, cepheleşmeye
sebep teşkil edecektir. Dolayısıyla, uzlaşma temin
edilmeden yapılacak anayasa değişiklikleri toplumun ve milletin
hayrına olmayacaktır. Bu sebeple, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
biz, yapılan bu Anayasa değişiklik teklifine usulden
karşıyız, itiraz ediyoruz, doğru iş
yapılmadığını, millete karşı
haksızlık yapıldığını ifade ediyoruz.
Her ne kadar
Sayın Bakan Herkese gittik, herkesle uzlaşma aradık. diyorsa
da bu Anayasa değişiklik teklifinde bir haftalık, on günlük bir
süreç
Pazartesi günü siyasi partiler ziyaret edildi, üç günlük de süre
verildi. Yani, gelin birlikte bir anayasa yapalım, gelin bizim
düşündüklerimizi, sizin düşündüklerinizi bir araya getirelim, ittifak
anlamında değil ama ortak aklı oluşturalım yönünde bir
gayret ortaya konulmadı. Hatta Üç gün içerisinde siz bilirsiniz, bir
katkı verecekseniz buyurun. denilmiş olması bazı partileri
ümitlendirmiş ve bir teklif, bir öneri, bir katkı yapmak gibi bir
gayrete düşürmüşse de iktidar partisi tarafından bu Şark
kurnazlığı olarak değerlendirilmiş ve uzlaşma
arayışının önü tıkanmıştır.
Dolayısıyla, getirilen bu teklif bir toplumsal mutabakat belgesi, bir
toplumsal sözleşme ortaya koyma gayreti, niyeti, amacı
taşımamaktadır. Bir toplumsal sözleşme mahiyetinde olan,
olması gereken, Anayasa ve Anayasada sistemle ilgili temel değişikliklerde
takip edilmesi gereken uzlaşma arayışı bu
değişiklik teklifinin ne içeriğinde vardır ne niyetinde
vardır ne başlangıcında vardır. Çok doğrudan
söylüyorum: Bu değişiklik teklifi AKPnin değişiklik
teklifidir, AKPnin dayatmasıdır. Milletin anayasası olması
gereken Anayasa, maalesef bu değişikliklerle, içeriği doğru
da olsa, toplumun katmanlarının katkısını talep
etmediği için, özellikle de siyasetin, Parlamentonun
katkısını talep etmediği için bir anayasa değişiklik
teklifinden çok AKPnin ihtiyaçlarına cevap veren, AKPnin Anayasa
değişikliği mahiyetindedir ve toplumda bir huzur, uzlaşma
temin etmekten çok uzaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu noktada çok açık ve net söylüyorum: Samimi
değilsiniz. Eğer samimi olunmuş olsaydı, Milliyetçi Hareket
Partisinin 2 Ekim 2007 tarihinden bu yana ısrarla devam ettirdiği,
Gelin bir anayasa yapalım, yeni bir anayasa yapalım, 82
Anayasasını toplumun beklentileri doğrultusunda,
çağın, zamanın değişimi doğrultusunda birlikte değiştirelim
ve bu Anayasa tartışmalarını bitirelim. teklifine bir cevap
verirdiniz. Bu teklifimiz 2007 seçimlerinden hemen iki ay sonra, 2 Ekim 2007
tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi grup toplantısında Sayın
Genel Başkan tarafından topluma ve sizin dikkatinize sunuldu ama bize
bir cevap bile verme gereğini duymadınız. Bir yıl sonra,
2008in Eylül ayında Sayın Meclis Başkanının dört
komisyon kurarak
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, böyle bir Meclis olabilir mi ya?
Anayasa gibi çok önemli bir konuyu tezekkür ediyoruz, sayın vekiller
ayakta, konuşuyor. Yani, milletin anayasasını milletin vekilleri
böyle yapmaz. Kuzu gibi anayasa olmaz böyle efendim.
BAŞKAN
- Sayın milletvekili
arkadaşlarım
Sayın Vural,
teşekkür ederim uyarınıza.
Sayın
Şandır, siz konuşmanıza devam edin.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Dolayısıyla, değerli milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisinin, 82 Anayasasında köklü, milletin beklentisi
doğrultusunda ve sizlerin topluma verdiğiniz sözlerin gereği
değişiklik yapma teklifini, maalesef, AKP yedi buçuk yılı
da tamamlayarak, şimdi dönemin sonuna geldiğimiz, seçimin önünde ve
bir uzlaşma arayışı içerisinde olmadan, bir
ısrarın içerisinde olmadan, uzlaşmak için bir gayret de sarf
etmeden bugün burada gecenin bu saatinde geçirmeye çalışıyor.
Burada samimiyet aramak mümkün değil.
Bakınız
Sayın Grup Başkan Vekili, Sayın Bakan 82 Anayasasının
mutlaka değiştirilmesi gerektiğini Bugüne kadar, yirmi sekiz
yıldan bu yana 82 Anayasasının değiştirilmemiş
olması siyasetin ayıbıdır. diye ifade etti,
Eksiğidir. diye ifade etti, doğrudur ama şunu çok doğrundan
da söylemek gerekir ki bu ayıp öncelikle sizin
ayıbınızdır. Sekiz yıla yakın
iktidarınızda topluma söz vermiş olmanıza rağmen
bugüne kadar Anayasayı bu kapsamda değiştirmek gayretine
girmeyişiniz, bugün kalkıp buradan bunu bir meziyetmiş gibi
ifade etmek, gerçekten Sayın Başbakanın dediği gibi
Şark kurnazlığı. Böyle bir şeye hakkınız
yok. Efendim, eksiğimiz var, uzlaşma sağlanamıyor, arzu
ediliyor ama sağlanamıyor. demeye de hakkınız yok.
Milliyetçi Hareket Partisinin 2007 2 Ekiminde size yaptığı teklife
bugüne kadar bir cevap verebilmiş değilsiniz.
Ayrıca,
değerli milletvekilleri, 1inci maddede konuşuyoruz, Anayasanın
10uncu maddesini değiştiriyorsunuz, özgürlükleri, eşitlik
ilkesini değiştiriyorsunuz ama daha önce bu maddede birlikte
oluşturduğumuz mutabakatın arkasında yine durmuyorsunuz.
Baş örtüsü sorunu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Şandır, on dakikalık süreniz doldu. Size ilave süre
veriyorum efendim iki dakika, lütfen tamamlayın.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Baş örtüsü sorunu artık sorununuz olmaktan
çıktı mı? Hani çözülecekti? Hani bir toplumsal sorundu? Hani
yasakları kaldıracaktınız? Üniversitelerin, fakültelerin
kampüslerinin kapılarında baş örtüsünden dolayı okuluna
giremeyen, sınavına giremeyen çocuklar artık sizin sorununuz
olmaktan çıktı mı? Şimdi 10uncu maddeyi düzeltiyor,
düzenliyor, istisnalar getiriyorsunuz ama bu başörtülü çocuklarla ilgili
daha önce varmış olduğumuz mutabakatı niye buraya yansıtmıyorsunuz?
Hesap kitap yapıyorsunuz. Sayın Bakanın dediği gibi, ondan
dolayı kapatma davası açıldı. E o zaman söyledik,
Sayın Kuzu ifade etti, o zaman söyledik Gelin, bu Anayasa Mahkemesinin
yapısını değiştirelim. diye. Niye gelmiyorsunuz?
Çünkü gerçekten bu noktada samimi değilsiniz, gerçekten böyle bir
meseleniz yok. Yani 82 Anayasasını başından sonuna
değiştirebilmek için bir kararınız yok, böyle bir niyetiniz
yok. Eğer olsaydı
Sayın Bakan çok iyi biliyor, 1999 yani
21inci Dönemde, Milliyetçi Hareket Partisinin de içinde olduğu üç partili
koalisyon, beş partili Meclis uzlaşmayı da temin ederek
Anayasanın çok temel konularında çok temel değişiklikleri
uzlaşarak yaptı ama iki sene çalıştı. O
uzlaşmayı temin etmek için iki sene çalıştı,
uzlaşma temin edildi, hiçbir tartışma olmadan Anayasanın
34 maddesi buradan oy birliğiyle çıktı. Bunun örneği var
önümüzde. Uzlaşma ararsanız bulursunuz ama uzlaşma aramaz da
siz, anayasa gibi bir temel konuda toplumu gererek bunun üzerinden siyaset
yapmayı hesaplarsanız, bunun politikasını yaparsanız,
yani Şark kurnazlığı yaparsanız sonuç itibarıyla
bu topluma haksızlık yaparsınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Şandır, iki dakikalık ek süreniz de doldu.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Bitiriyorum efendim, bir dakika istiyorum.
BAŞKAN
Lütfen bir selam verin, konuşmanızı bitirin efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Yine bir seçim öncesinde bu milleti aldatmaya
hakkınız yok, bu milleti yanıltmaya, istismar etmeye
hakkınız yok.
Yedi buçuk
yılı doldurdunuz, bunun hesabını bu millete vereceksiniz.
Yedi buçuk yılda Anayasayı değiştirmeyenlerin kalkıp
bugün Anayasa üzerinden tartışma yaratmaya, toplumu germeye
hakkı yok. İnanıyorum ki millet bunun cevabını
sandıkta size soracaktır, inanıyorum ki bu hesap ahrete
kalmayacaktır, bu hesabı bu millet sizden soracaktır diyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Şandır, teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, 1inci madde üzerinde gruplar adına söz isteyen
milletvekili arkadaşlarımı sizlere sunuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Sebahat Tuncel ve AK PARTİ Grubu adına da
Gaziantep Milletvekili Sayın Fatma Şahin. Şahıslar
adına da İstanbul Milletvekili Sayın Hasat Macit ve yine
İstanbul Milletvekili Sayın Lokman Ayva.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.02
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 01.19
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Yusuf COŞKUN
(Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
1inci madde
üzerinde şimdi söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna ait.
1inci madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili
Sayın Halil Ünlütepe konuşacaklar.
Sayın
Ünlütepe, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır
efendim.
CHP GRUBU ADINA
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Anayasa değişikliği teklifi üzerinde
çalışmalarımızı yürütüyoruz. 1inci madde üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün bir Anayasa hükmü oluşturmaya
çalışıyoruz. Bu Anayasa hükmünü oluştururken sizlerle bir
hükmü paylaşma ihtiyacı duydum: Hiç kimse zorla
çalıştırılamaz. Angarya yasaktır. Gene bir Anayasa
hükmü: Kimseye eziyet yapılamaz; insan haysiyetiyle bağdaşmayan
muameleye tâbi tutulamaz. Temel bir hukuk normu oluşturmaya
çalışıyoruz, Anayasa hükmünü oluşturmaya
çalışıyoruz. Bu Meclis bugün öğlen üzeri saat 13.00te
çalışmalarına başlamış, aradan on iki saat
geçmiş hâlâ temel bir hüküm olan Anayasa hükmünü oluşturmaya
çalışıyoruz.
Sayın
Başkan, Meclis öncelikle çıkarttığı yasaları
uygulamakla yükümlüdür. İnsan haklarıyla bağdaşmayan bu tür
bir çalışmayla bir Anayasa hükmü oluşturmak insan
haklarıyla bağdaşmaz. Öncelikle bunu sizlerle paylaşmak
istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, bu bir tasarı mı, teklif mi? Buna
baktığımızda, bu bir tasarıdır. Niçin
tasarı diye yorumluyoruz? Öncelikle, bu kanun teklifi Türkiye Büyük
Millet Meclisine verildikten sonra sayın bakanlar bizzat grupları
ziyaret ettiler. Ayrıca, sayın bakanlar bizzat
bağımsız milletvekillerini ziyaret ederek bu tasarı
hakkında destek ve yardım istediler.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Uzlaşma adına.
OKTAY VURAL
(İzmir) İkna odaları
HALİL ÜNLÜTEPE
(Devamla) - Ayrıca, bugün Hükûmet adına konuşan Sayın Cemil
Çiçek bu kürsüde yaptığı konuşmada, Hükûmet
tasarısı gibi savundu, doğrusunu yaptı. Biz de zaten Bu,
bir teklif değil, Hükûmet tasarısıdır. diyoruz. Hâlbuki,
Anayasa değişiklikleriyle ilgili çalışmalar, Hükûmet
tasarısı şeklinde yorumlanamaz ve getirilemez.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi, yargı
bağımsızlığını sağlayamayan toplumlar,
hukuk dışı yönetime boyun eğerler. Bu yönetimin adı,
herhâlde demokrasi değildir. Demokraside, hukuk devleti ve insan
hakları esastır. Yapılması düşünülen Anayasa
değişikliklerinde, siyasi iktidar, toplumsal uzlaşmayı
sağlayacak bir yöntem tercih etmemiştir. Toplumda yeterince
tartışılmadan, konunun uzmanlarına değerlendirme yapma
olanağı tanınmadan, Anayasanın çeşitli maddelerinde
değişiklik yapılmaya çalışılmaktadır. Hukuk
devletini yaşama geçirmek için, hukuk üstünlüğünün
gerçekleşmesini engelleyen düzenlemelere son verilmesi gerekir. Hukuk
devletinin gerçekleşmesinin önündeki engellerden biri de yargı
karşısındaki dokunulmazlıklardır. Bunun en önemlisi,
milletvekilliği dokunulmazlığıdır.
Milletvekilliği dokunulmazlığı kapsamı bu kadar
geniş tutulan bir başka ülke bulmak zordur. Milletvekilliği
dokunulmazlığını hukuk devleti ilkesine engel olmaktan
çıkarmamız gerekir. Bunun için, siyasi partiler söz verdi. Türkiye
Büyük Millet Meclisinde en büyük gruba sahip parti, seçim öncesi, topluma,
dokunulmazlıkları sınırlandırmak için söz verdi.
Verilen söz yerine getirildi mi? Hayır. Bu teklifin içinde var mı?
Hayır. Teklifin gerekçesine bakıyoruz, Sayın Bakanın
açıklamalarına bakıyoruz: Demokrasinin gelişimi. Hani
nerede demokrasinin gelişimi? Ayrıcalıklı insanların
olması demokrasilerle bağdaşır mı? Bağdaşmaz
elbette.
1982
Anayasasının olağanüstü koşullarda kabul edildiği,
günümüze kadar 16 kez değiştirildiği belirtildi. Kuvvetler
ayrılığı sisteminden kuvvetler birliğine yol açacak,
parti devletine doğru gidişi sağlayacak yeni düzenlemeler içeren
değişikliklerin bir dikta yönetimine yol açacağı
aşikârdır. Ülkemizin temel niteliklerinden biri olan hukukun
üstünlüğü, Anayasada yapılacak değişikliklerle, keyfî
yönetimin egemen olduğu hâle dönüşmektedir.
Anayasa
değişikliğinin temel amacı, yasama ve yürütmeden sonra
siyasi iktidarın yüksek yargıyı da ele geçirme girişimidir.
Hâlbuki hukuk devleti, yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki
güç dengesine bağlıdır, en etkili güvence de yargı
denetimidir.
Toplumun
öncelikli sorunları ve gündemi açlık, işsizlik, yoksulluk ve
yolsuzluktur. Sekiz yıllık AKP İktidarı döneminde
işsiz insan sayısı ve işsizlik oranı arttı. Cadde
ve sokaklarda yoksul insanlardan geçilmiyor ve yolsuzluklar ülkenin olağan
gündemi hâline gelmiştir. Hâlbuki açlık, yoksulluk, işsizlik ve
yolsuzluk bu ülkenin kaderi değildir.
Halkı
düşünüyorsanız Hükûmetinizin gündemi bu konulara çözüm
olmalıdır. Ama nerede? Kendi yolsuzluklarınızı
kapatmak için sizin öncelikli konularınız belli.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; bu yapılan değişiklik
önerisiyle, 1inci maddede, kadın ve erkek arasındaki eşitliği
sağlamaya yönelik bir uygulama getirilmektedir; ayrıca, özel suretle
korunması gerekenlerle ilgili tedbirler alınmaktadır.
1982
Anayasasında çeşitli zamanlarda değişiklikler
yapılmıştır. Anayasanın 10uncu maddesinde 2004
yılında değişiklik yapılmış ve yapılan
değişiklikle ihtiyaçların karşılandığı
ifade edilmiştir. 2004 yılında yapılan
değişiklikler sırasında, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, pozitif
ayrımcılığın öne çıkarılması için
grubumuz tarafından önerge verilmiştir. O önergede şu belirtilmiştir:
Bu amaçla alınacak geçici önlemler ve yapılacak düzenlemeler
ayrım ve imtiyaz sayılmaz. O dönem verdiğimiz önerge Genel
Kurulda tartışılırken bugün Hükûmet adına
düşüncelerini açıklayan Sayın Cemil Çiçek aynen şunu
söylüyordu: Bu değişikliklerin esas amacı, Türk toplumunu hak
ve özgürlükler açısından Avrupa Birliği standartlarına
yükseltmektir. Avrupa Birliği ülkelerinden, örneğin Belçika
Anayasasının 10uncu maddesinden, Finlandiya Anayasasından,
Portekiz Anayasasından, Lüksemburg Anayasasından, Malta -Avrupa
Birliğine yeni girdi- Anayasasından, Avusturya
Anayasasının Eşitlik ve siyasi haklar başlıklı
bölümünden, Estonya, Fransa, İtalya ve Hollanda anayasalarından
hükümleri okuyarak, yapılan düzenlemelerin pozitif
ayrımcılığı karşılayabileceği iddia
edilmiştir. Geçen dönem aramızda bulunan seçkin hukukçu, anayasa
profesörü Sayın Oya Araslı bu yapılan düzenlemenin pozitif
ayrımcılığı
karşılamayacağını, bu düzenlemenin verilen önergeyle
düzeltilebileceğini iddia etmesine rağmen, Sayın Bakan, Avrupa
Birliğindeki on dört ülkenin anayasalarından örnekler vererek,
pozitif ayrımcılığın sağlanacağını
iddia etmiştir. Aradan altı yıl geçti, şimdi yeni bir
düzenleme daha getiriyorsunuz. Bu düzenlemede, bizim altı yıl önce
burada gündeme getirdiğimiz o önergeyi aynen yerine getiriyorsunuz.
Şimdi,
Sayın Çiçek, o dönem -altı yıl önce- bu Parlamentoda, bu kürsüde
konuşma yaparken hem Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunuzu hem de
dinleyenlerinizi yanıltacak bir şekilde pozitif
ayrımcılık hükümlerinin uygulanabileceğini iddia ederken,
bugün de Batı Avrupa ülkelerinin pek çok anayasalarında hâkimler ve
savcılar yüksek kurulu ile anayasa mahkemesinin kuruluşunda benzer
hükümler olduğunu belirterek dün yanıldığınız
gibi acaba bugün de yanılmayacak mısınız? Siz Bakan olarak
güven vermediniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ünlütepe, size de iki dakika ilave süre veriyorum, lütfen
konuşmanızı tamamlayınız.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan,
bağlamaya çalışacağım.
Siz, cumhuriyet
hükûmeti adına burada konuşmanızı yaparken toplumu
yanıltıcı, parti üyelerinizi yanıltıcı
açıklamalarda bulundunuz ve altı yıl içinde
yanıldınız. Bu nedenle bugün de Sayın Çiçekin
yaptığı konuşmalara itibar etmiyoruz çünkü dün yanılan
yarın da yanılabilecektir. Hükûmetin adına
yaptığınız açıklamalar, bunun bir tasarı
olduğu üzerinde ısrarla durmaktayız.
Değerli
arkadaşlar, bugün burada şu değişiklikler
yapılmaktadır: Özürlülerin korunmasıyla ilgili tedbirlerin
alındığı belirtilmektedir. Zaten bunlar Anayasanın
61inci maddesinde var, yer almış durumda. Sizin elinizi tutan
mı vardı? Sekiz yıldır iktidardasınız, o
özürlülerin hakkını, hukukunu korumakta size kim karşı çıktı?
Daha, çok değil, iki ay önce bir gazi Muğlada açlıktan,
yoksulluktan öldü gitti. Onun için ne yaptınız? O yoksul insanlar
için ne yaptınız? O özürlü insanlar için hangi tür bir uygulama ve
düzenlemeye gittiniz? Şimdi, toplumu yanıltabilmek, bu Anayasada ve
eğer referanduma giderse, onlar adına, lehinde birtakım hükümler
ileri sürdüğünüzü, düzenlediğinizi sağlamak amacıyla bu tür
bir düzenlemeyi getiriyorsunuz, inançtan değil.
Bakın,
kadın ayrımcılığıyla ilgili bir cümle söylemek
istiyorum: Bundan on beş gün önce bu Parlamentoda seçim
yasalarını değiştirdik. Bu seçim yasalarını
değiştirirken kadınlarla ilgili ayrımcılıkta bir
hüküm getirdiniz mi? Getirmediniz. Kadınları oy deposu görüyorsunuz,
kadınlara 3 çocuk yapın diye eziyet ediyorsunuz. O, kadınlar
üzerinde baskı değil midir? (CHP sıralarından
alkışlar) Kadını kuma gibi görüyorsunuz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Daha neler
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Ben inandıklarımı söylüyorum, kuma gibi
görülüyor kadınlar.
Sevgili
arkadaşlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ünlütepe, iki dakika ek süreniz de doldu. Lütfen, sadece
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Teşekkür etmek için
BAŞKAN
Tamam, peki, sadece selamlamanız için açtım, buyurun.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Devamla) Teşekkür etmek amacıyla, evet
Ben, bu
duygularımı sizlerle paylaşma ihtiyacı duydum. Bir
ihtiyaçtan değil, başka bir düzenlemeyi sağlayabilmek için araç
olarak kullanılan bir maddedeki düzenlemedir. diye yorumluyorum. Bu duygu
ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkan, gösterdiğiniz müsamahadan dolayı size de teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Ünlütepe, ben de teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, şimdi 1inci madde üzerinde Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Sebahat Tuncel
konuşacaklar. (BDP sıralarından alkışlar)
Sayın
Tuncel, buyurun.
Sizin de süreniz
on dakikadır.
BDP GRUBU ADINA
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
tasarının 1inci maddesi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi
olarak söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Doğrusu
bugün bu kürsüde çok önemli şeyler söylendi, hem de iktidar partisi tarafından; hem
Sayın Çiçek hem de Sayın Burhan Kuzu tarafından. Bizim tam,
benim de kişisel olarak katıldığım, bu ülkenin
gerçekten, demokratik, sivil bir anayasaya ihtiyacı olduğu.
Dolayısıyla, bu yapılan paketin aslında bu talebi
karşılamadığı, bu ülkenin geniş kesimlerinin
böyle bir talebi olduğu ve bunu gerçekleştirmek gerektiği, bunun
için de toplumsal bir uzlaşının olması gerektiği
üzerindeki görüşleri önemlidir.
Yine, 61 ve 82
darbe Anayasalarının, halka rağmen, halk adına ve halk
iradesinden korkulduğu için yapıldığı ifade ediliyor
ama ne yazık ki bunu söyleyen İktidar, söz ya da konu kendisine
geldiğinde aynı şeyi kendisi de yapıyor. Bugün, AKP
İktidarı yeni bir anayasa yapmayarak aslında halktan
korktuğunu ya da halk iradesine güvenmediğini bir kez daha ortaya
koymuş durumda.
Yine geniş
kesimlerin anayasa talebini gerçekleştirmemekle, sadece bir paketi önümüze
getirmekle aslında, anayasa yapmayacağını ifade
etmiştir. Sayın milletvekilleri de söyledi, sekiz yıldır
AKP İktidarı iktidardadır,
sekiz yıldır yeni demokratik bir sivil anayasaya ihtiyaç
olduğunu söylemektedir, sekiz yılda yapmamaktadır. Yeni bir
seçim döneminde yeniden Sayın Başbakan da ifade etmiştir, yeni
bir anayasa yapacağı konusunda toplumumuza vaatte bulunmaktadır.
Artık bu konudaki vaatten vazgeçip, bir an önce, iktidar olması
itibariyle de bunu uygulaması gerekirdi ama ne yazık ki AKP
İktidarında bu cesareti göremiyoruz.
Şimdi
görüşmekte olduğumuz 1inci madde çok önemli. Aslında tam da bu
söylediğimiz Anayasanın eşitlik ilkesini düzenliyor. Şimdi
biz burada da eşitlik ilkesine dair görüşler sunacağız, ama
eşitlik konusunda çok ciddi sorunları olan, darbe sonrası
gerçekleştirilen ve Türkiyedeki bütün farklı kimlik ve kültürleri,
etnik yapıları, farklı düşünceleri düşman olarak
görecek bir anayasa zihniyeti üzerinde nasıl eşitliği
şekillendireceğiz, bunu sormak istiyorum. Şimdi, bir yandan,
herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din,
mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetmeksizin kanun önünde
eşittir diyeceksiniz, ama diğer yandan Alevileri bu ülkede öteki
göreceksiniz, başörtülüleri öteki göreceksiniz, Kürtleri öteki
göreceksiniz, eşcinselleri öteki göreceksiniz, peki burada nerede olacak
bu eşitlik? Siz, eşitliğin temeline eğer adaleti
oturtmazsanız, yapacağınız hiçbir değişikliğin
anlamı yok.
Şimdi, yine
iktidar partisinden grup başkan vekili şunu ifade ediyor: Efendim,
biz bir değişiklik yapıyoruz, ancak, bu değişiklik,
Anayasa değişim talebi önemlidir, ilk üç madde değişemez,
değiştirilmesi bile abesle iştigaldir. Şimdi bu zihniyeti
savunan bir yaklaşım gerçek anlamda nasıl bir eşitliği
ve adaleti savunacak, doğrusu bizim açımızdan merak konusudur.
Bu zihniyetle ne anayasa değişimi yapılabilir ne de aslında
bu değişiklikle gerçek anlamda Türkiyeyi demokrasiye
taşır.
Şimdi,
Türkiyenin temel sorunlarından birisinin biz demokratikleşme olduğunu
söylüyoruz ve demokratikleşmenin iki temel öznesi var bize göre:
Birincisi, farklılıkları zenginlik olarak görüp, farklı
kimlik ve kültürlerin özgürlüğünü savunmak, bunun için gerekli önlemleri
almaktır. Yani Türk ne kadar değerliyse bu ülkede Kürt de o kadar
değerlidir, Alevi ne kadar değerliyse başörtülü de o kadar
değerlidir ve devletin yapması gereken, bu konuda herkese eşit
şekilde davranmaktır. Ama ne yazık ki mesele Kürtlere
geldiğinde -bu, çocuk ya da genç ya da kadın, fark etmiyor- bu demokrasinin
temel ilkesi yıllardır, seksen yıldır inkâr, imha
politikalarıyla, asimilasyon politikalarıyla devam ettiriliyor. Çok
ilginç bir örnek: Bugün Şırnakta 2 çocuğa ceza verildi.
Sayın Ahmet Türke yönelik yapılan saldırıyı protesto
etmek için
Çocukların tutuklanmasının üç nedeni var: Örgüt
üyesi olmak, taş atmak, propaganda yapmak. Yani hâlâ bu ülkede Kürt
çocukları işte örgüt üyesi oluyor, sözler söylediği için
tutuklanıyor ve biz hâlâ burada eşitlik meselesini
tartışıyoruz. Nasıl tartışabiliriz ayrı?
Hâlâ bu ülkede Kürtlerin ana dilini kullanması yasak. Hâlâ bu ülkede
Aleviler zorunlu din dersi görüyor. Hâlâ bu ülkede başörtülü kadınlar
okula gidemiyor, kamusal alanda iş bulamıyor. Hâlâ bu ülkede Romanlar
öteki olarak değerlendiriliyor. Burada eşitlik nerede? Siz bu
felsefeye eşitliği oturtmadığınızda nasıl
söyleyeceksiniz Biz samimiyiz, gerçek anlamda değişim istiyoruz...
Bu bizim açımızdan çok gerçekçi değil.
Diğer bir
konu, demokrasinin diğer temel öznesi de kadın özgürlüğüdür.
Aslında burada olmayan temel şeylerden birisi de kadın
özgürlüğüdür. Meclise baktığımızda bunu çok net olarak
görüyoruz. Kamu kurum ve kuruluşlarında, iş yaşamında,
istihdamda, karar ve uygulama mekanizmalarına
baktığımızda aslında demokraside ne kadar ileri
olduğumuzu görüyoruz! Demokratikleşmiş ülkelere ya da hep
hedefte olduğumuz Avrupa Birliğine -süreci çok önemsiyoruz-
baktığımızda aslında onların demokrasisinin temel
etkenlerinden birisi de çok kimlikli kültürlülüğün yanında kadın
özgürlüğüdür. Türkiyede durum ne yazık ki böyle değil.
Şimdi burada
bir düzenleme var eşitlik konusunda: İşte, kadınlar lehine
düzenleme. Bu, eşitliğe aykırı geliştirilemez ama siz
kotayı getirmiyorsunuz, pozitif ayrımcılığı getirmiyorsunuz.
Yani kadınlar ve erkekler zaten eşit değil bu toplumda.
Eşit olmadığı bir ortamda sadece işte eşittir
diye yasalar üzerinden bunu söylemek ya da İşte, kadınlar,
seçme ve seçilme hakkını Türkiyede diğer ülkelerden daha erken
aldı. demek, meseleyi kurtarmıyor. Bunun için özel önlemler almak
gerekiyor ve özel önlemler için de yasalar çıkarmak gerekiyor.
Geçtiğimiz
günlerde Siyasi Partiler Yasasını değiştirdik. Siyasi
Partiler Yasasında grup olarak da hem kota, pozitif
ayrımcılığın uygulanması hem de eş
başkanlık sisteminin uygulanması konusunda bir öneri verdik, ne
yazık ki burada dikkate alınmadı tıpkı seçim
barajı gibi. Dolayısıyla bunlar ciddi sorunlar.
Seçim
barajının şöyle bir şeyi var, daha önce de bu kürsüden
ifade ettim: Baraj, sadece, aslında, Kürtlere, sosyalistlere, feministlere
yönelik bir baraj değil; kadınlara da, yani toplumun öteki kesimine
de uygulanıyor ve bu barajdan en çok kadınlar etkileniyor. Zaten
siyasi partiler kadınları aday göstermiyor, bir de baraj
olduğunda, kadınlar olarak yer almıyoruz.
Kaldı ki
Türkiye, zaten, uluslararası sözleşmelerde, bu eşitlik politikasını yaşama geçirme
konusunda taahhütlerde bulunmuş. İşte, CEDAW, Kadına
Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Giderilmesi
Sözleşmesi
Dünyada 170 ülke buna taraftır ve Türkiye de bu taraf
ülkelerden biridir. Bu konuda CEDAW Sözleşmesi
bağlayıcıdır ama ne yazık ki gerekleri yerine
getirilmiyor çünkü bunun için yasalarını da buna göre düzenlemesi
gerekiyor Türkiye'nin. İşte, Pekin artı 5 Sözleşmesi var.
Kadın-erkek eşitliğinin sağlanması konusunda devletin
yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekiyor.
Yani sadece
burada İşte, herkes eşittir. demekle ne yazık ki
Türkiyede eşitlik sağlanmıyor. Eğer, siz, gerçek anlamda
eşitlikten, demokrasiden, insan haklarından, özgürlüklerden
bahsedecekseniz, bunun gereklerini yerine getireceksiniz. Bunun gerekleri
nedir? Demokratik, sivil bir anayasayla, yani yeni bir sözleşmeyle
işe başlayabilirsiniz çünkü mevcut Anayasa, sizin yapmak
istediğiniz bu şeylerin hiçbirini kabul etmiyor çünkü bugünkü Anayasa
güvenlik konsepti içerisinde kurulmuş. İşte, doğal olarak,
militarist bir yapılanma yapmış, askerler yapmış.
Devlet bir yana, yurttaş bir yana; yurttaş, devlete hizmetle
yükümlüdür ve aslında, devlete karşı olan her düşünce, her
davranış, her fikir bölücülükle -genel anlamda söylüyorum- öteki olmakla
karşı karşıyadır. Eskiden komünistler bu ülke için
tehlikeliydi, sosyalistler tehlikeli oldu bir dönem, şimdi Kürtler
tehlikelidir, yarın da işte feministler tehlikeli olacak, bir dönem
de başörtülüler tehlikeli oldu yani bu meseleyi eğer biz ortadan
kaldırmazsak hep bu tehlikeler devam edecektir. Güvenlik konseptine göre
ele alınan bir yasal düzenleme olamaz. Oysa devletin işi, devletin
görevi, toplumun eşit ve özgür bir şekilde bir arada
yaşamasını sağlayacak, işini kolaylaştıracak
bir mekanizma olmalıdır. Oysa karşımızda çok devasa
bir şey var. Yani insanlar devleti neyle tanıyor? Askeriyle
tanıyor, polisiyle tanıyor ve o da bir şekilde korkulan noktada.
Bu değişmediği sürece Türkiyede gerçek anlamda
eşitliğin, gerçek anlamda demokrasinin olması mümkün değil.
Demokrasinin olmadığı yerde de özgürlükler olamaz.
Özgürlükler bugün
şöyle anlaşılmasın: Barış ve Demokrasi Partisi,
bu konuda, işte partisi kapatıldı, milletvekillikleri
düşürüldü, işte Kürtlerin hak ve özgürlük talebi
Bugün bize
yarın size. Bu sistemden bugüne kadar hem Kürtler zarar gördü hem Aleviler
hem sosyalistler hem sosyal demokratlar ve bu sistem değişmediği
sürece de görmeye devam edilecek.
Diğer bir
konu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Süreniz doldu, size de iki dakika ek süre veriyorum Sayın Tuncel, buyurun
devam edin.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, bu yasal düzenlemede bir de ilginç bir durum var tabii, yani
aslında bunun bile ne kadar politik bir düzenleme olduğunu, günü
kurtarmak amaçlı olduğunu çok net şuradan görüyoruz: Buraya,
işte kadınları ekledikten sonra Harp ve vazife
şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak
tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz. diye bir madde
konulmuş. Bu maddenin gerekçesi nedir çok anlayamadık ama şöyle
bir şey ifade ediliyor: Aslında bir şekilde milliyetçi duygulara
hitap etmek, oradan militarist kültürü bir şekilde devam ettirmek ve bunun
devlet politikası olduğunu bir kez daha yâd etmek için galiba buraya
konulmuş durumda, yoksa -bu konuda yasal düzenlemeler var daha önceden de
yapılmış- bu bir yasal düzenlemeyle getirilebilirdi. Bunu neden
anayasal bir şey hâline getiriyoruz ya da bu vazife şehitlerini neye
göre belirleyeceğiz? Örneğin, kot taşlama işçilerini yani
kot kumlamadan kaynaklı silikozis hastalığına yakalanan
işçiler ölüyor. Bunlar vazife şehitleri olacak mı, bunların
ailelerine yardımda bulunulacak mı? Ya da Tuzla tersanelerinde
-sonuçta bu ülkenin ekonomisi için hizmet ediyorlar bu insanlar- ölen
işçilerin yakınları için bu uygulanacak mı, yoksa sadece
askerler için mi uygulanacak? Bunu neye göre belirleyeceksiniz? Bu da
başka bir tartışma konusu diye düşünüyorum.
Sonuç olarak
şunu ifade etmek istiyorum: Tabii ki Anayasanın temelini bu madde
oluşturuyor, eşitlik maddesi oluşturuyor. Eşitliğin
olmadığı hiçbir yerde adalet ve özgürlük olmaz.
Dolayısıyla, bu yasanın düzenlenmesi gerekir. Ancak, sadece bu
yasanın düzenlenmesiyle mesele bitmiyor, bu yasaya aykırı olan
bütün maddelerin, yani Anayasanın kendisinin de yeniden gözden
geçirilmesi gerektiğini ifade ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Tuncel, teşekkür ederim.
Şimdi
gruplar adına son konuşma, AK PARTİ Grubu adına Gaziantep
Milletvekili Sayın Fatma Şahine ait.
Sayın
Şahin, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerine
grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Anayasa, bireyin,
toplumun ve devletin birbiri arasındaki hakkını hukukunu koruyan
toplumsal bir mutabakattır ve hukukun temel metnidir. Böyle
baktığımız zaman, Anayasanın çağın
gereklerine uygun ve toplumun ihtiyaçlarına göre 1924, 1961 ve 1982
yılındaki değişimini görebiliyoruz. Eşitlik ilkesi
1924te ilk kez Anayasaya girdiği zaman, vatandaşların birbirine
karşı eşit olduğu, ailelerin, sınıfların,
kişilerin ayrımcılık yapılmadan, eşitliğe
karşı olunmadan duruşu çok net bir şekilde 1924
Anayasasında belirtildi. 1961 Anayasasında ilk kez, herkesin dil,
din, cinsiyet, siyasi görüş, felsefi inancı ne olursa olsun eşit
olduğu ibaresi, cümlesi 61 Anayasasında net bir şekilde oraya
ilave edildi. 82 Anayasasında da 61 Anayasasındaki
değişim aynı şekilde korundu, fakat 82
Anayasasının temel felsefesine baktığımız zaman,
12 Eylülden sonra hazırlanmış olduğundan dolayı
güvenlik esaslı bir anayasa zihniyeti oluşturuldu. Güvenliği
korumak için de yasakların devam etmesi gerektiği, temel hak ve
özgürlüklerden, eğer genişletilirse temel hak ve özgürlüklerin
güvenliği zedeleyebileceği mantığıyla, yasakçı
bir zihniyetle hazırlandı. Yıl 2010, dünya değişiyor,
Türkiye değişiyor, bizler bu siyasiler olarak, değişimin,
dönüşümün adresi olarak, toplumdan gelen bu talebi yönetmek
zorundayız.
2004te AK
PARTİ Hükûmeti sırasında kadın-erkek eşitliği
10uncu maddede, Kadın-erkek eşittir, eşitsizlik durumunda
devlet gerekli müdahaleyi yapar. metni ilk kez kadın-erkek
eşitliği olarak vurgulanmıştır. Geldiğimiz
noktada da kadın-erkek eşitliğiyle beraber bugün özel koruma
tedbirleri almamız gereken engelliler, çocuklar, yaşlılar,
şehit aileleri ve gaziler adına yapılacak pozitif
ayrımcılığın eşitlik ilkesine aykırı
olmayacağı anayasal hüküm olarak bugün teminat altına
alınmış bulunmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekillerim; bu mantıkla, bu kronolojik
sırayla baktığımız zaman, AK PARTİ
İktidarı Önce insan. İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın anlayışıyla yoluna devam etmektedir ve yola
çıkarken Yeter, söz de, karar da milletindir. demiştir, Hâkimiyet
kayıtsız şartsız milletindir. demiştir. Bu çerçevede
özellikle önce yasal düzenlemelerde ve arkasından da yürütmenin
yapmış olduğu, eğitimden sağlığa,
istihdamdan şiddeti önleme noktasındaki eylem planlarında,
aslında bugün teminat altına aldığımız şeyi
uygulayan bir Hükûmet programını yedi buçuk yıldan beri
uyguladığımızı görüyoruz.
Cumhuriyetin
kuruluş felsefesine baktığımız zaman, Mustafa Kemal
Atatürk Kurtuluş Savaşındaki Anadolu kadınının
gayretini görmüş ve şu cümlelerle çok net bir şekilde ifade
etmiştir: Dünyadaki hiçbir milletin kadını Ben, Anadolu
kadını kadar milletimin kurtuluşunda ve milletimin zafere
ulaşmasında gayret gösterdim. diyemez. demiştir ve AK
PARTİ Genel Başkanı Sayın
Başbakanımızın da söylemiş olduğu Kadına
karşı ayrımcılık ırkçılıktan beterdir.
diye koyduğumuz felsefeyle, en son 8 Martta yine Sayın
Başbakanımızın ifadesiyle Kadın, siyasetin nesnesi
değil öznesidir ve siyasetin merkezindedir. anlayışıyla
politikalar üretilmiştir.
Toplumun her
kesimini, özürlüsü sağlamı, yaşlısı genci, her
kesimini birinci sınıf vatandaş olarak koruyan, kollayan bir
anlayışla yolumuza devam ediyoruz. 2002de özellikle Türk Ceza
Kanununda yapmış olduğumuz yasal düzenlemelerle -ki bu çok
temel bir yasadır ve ilk kez otuz beş yıl sonra
değişmiştir- en çok da kadınımızın ve
çocuklarımızın hakkını koruyan bir Türk Ceza Kanunu
oluşturulmuştur.
Arkasından,
İş Kanununda Eşit işe eşit ücret çok net bir
şekilde ifade edilmiş, doğum izinleri ve süt izinleri
artırılmıştır.
Belediyeler
Kanununda kadın milletvekili arkadaşlarımızın
verdiği önergeyle kadın sığınma evinin açılması
yerel yönetimlere bir görev olarak verilmiş ve bugün sayı yetersiz
olsa bile elli yediye ulaşılmıştır.
Ayrıca,
Ailenin Korunması Kanunu, aile mahkemelerinin kurulması yine bizim
dönemimizde yapılmış olan çok önemli yasal düzenlemelerdir.
Ailenin Korunması Kanunu dediğimiz şey, aslında 1998
yılında çıkmış fakat aile mahkemeleri
kurulamayınca bir türlü hayata geçememiştir. Oradaki, Ailenin
Korunması Kanununda yapılan şey de, şiddet uygulayan
erkeğin evden uzaklaştırılması. Kadın
çocuğuyla sokakta kaldığı zaman daha da büyük problemlerle
baş etmesi ihtiyacından dolayı kadını evden
bırakan, şiddet uygulayan erkeği evden uzaklaştıran
yasanın uygulamaları ve Yargıtay içtihatları bu konuda
çalışmaya başlamıştır.
Yürütmede bakacak
olursak değerli milletvekili arkadaşlarım: Eğitimde
özellikle yapılmış kampanyalar, Haydi Kızlar Okula
kampanyaları, Baba Beni Okula Gönder kampanyaları, Anne-Kız
Okuldayız kampanyalarıyla beraber 350 bin kızımız
okullaştırılmış, 209 bin kadınımız da
okuma yazma öğrenmiştir ve bu yapılırken, yoksulluğun
eğitimin önünde bir engel olmaması için kız çocuklarına
erkek çocuklarından daha fazla para ödenmiş ve bu para annelere
ödenmiştir. İşte pozitif ayrımcılık budur, yasal
altyapı, anayasal altyapı olmadan da, inanırsak bunu, bu
işi başarabileceğimizin en büyük göstergesidir.
Sağlıkta
-Sağlık Bakanımız karşımızda- değerli
arkadaşlarım, en önemli Avrupa Birliği kriterleri, anne ve çocuk
ölüm hızıdır. Anne ölüm hızında on binde 20nin altına,
bebek ölüm hızında da binde 20nin altına inmeyi
başardık. Yetti mi? Yetmez. Hedefimiz bunları binde
10ların altına getirmek. Çünkü bebeğimiz de annemiz de bizim
için çok kıymetli. Bunu nasıl başarıyoruz? Bunu
başarırken de, hastanede doğum yapması, gebelik
sırasında da kadınlarımıza otomatik olarak aylık
kontrollerini yaparken bedava vitaminler, demirler verilerek bebeğin
sağlığının korunması
sağlanmıştır.
İstihdama
gelecek olursak: Dünyada 1929dan sonra en büyük kriz yaşandı. Bu
yaşanan ekonomik krizde, aslında, dönüp
baktığımız zaman bütün dünya ülkelerinde -Amerikada,
Japonyada- işsizliğin 2 katına
çıktığını görüyoruz. Bizim Türkiyede bunu nasıl
bu şekilde tuttuğumuza bakacak olursak, özellikle mayıs ayı
itibarıyla arka arkaya çıkardığımız kısa çalışma ödenekleri,
İŞKURun işsizlik sigortasının
artırılması ve en önemli, kadına pozitif
ayrımcılık dediğimiz şey, eğer kadın ve genç
çalıştırıyorsan kadındaki üst yaş
sınırı da kaldırılmıştır, beş
yıl boyunca işverenin ödeyeceği primi devletin ödeyeceği
şekilde bir pozitif ayrımcılık, yasal olarak altyapı
oluşmuştur. Peki, olduktan sonra Nasıl oldu? diyecek
olursanız, istatistik verilerine göre, değerli milletvekili
arkadaşlarım, ilk kez, işe girenlerde kadının
erkeği geçtiği bir rakamla karşı karşıyayız.
700 bin kişi işe girmiştir, genelde bunlar şu ana kadar, bu
yasa çıkana kadar erkekler lehine olmasına rağmen, bu yasa
çıktıktan sonra kadınlar lehine
çalışmıştır.
Biraz önce
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına burada söz alan ve 3 çocuk
şeklinde eleştiri yapan arkadaşıma şunu söylemek istiyorum:
Bunu anlayabilmek için istatistiki verileri iyi bilmek gerekiyor, bilimi iyi
kullanmak gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Bilimle ne alakası var?
BAŞKAN
Sayın Şahin, süreniz doldu, size de ilave iki dakika süre veriyorum,
lütfen konuşmanızı tamamlayın.
FATMA
ŞAHİN (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Bugün hane
başına düşen çocuk oranı 2,1dir ve gelişmiş
ülkelerde 2nin altına düşmüştür. 2nin altına düşmesi
demek, toplumun yaşlanması demektir. Sayın
Başbakanımızın 3 çocuk demesindeki ifade, gelecek
nesiller adına bu toplumun genç olarak devam edebilme iradesini gösteren
bir ifadedir.
HÜSEYİN
ÜNSAL (Amasya) Bir tek Başbakan biliyor, başka kimse bilmiyor!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
FATMA
ŞAHİN (Devamla) Değerli milletvekilleri, hedefimiz,
cumhuriyetin 100üncü yılı hedefimiz de, dünyanın onuncu
ülkesine giren, ekonomik kalkınmasını sağlamış,
Avrupa Birliği standartlarını yakalamış, tam
demokratik, tam laik, sosyal bir hukuk devletini yakalamaktır ve zaman,
hangi ırktan, hangi cinsten, hangi inanç grubundan olursa olsun herkesin
birinci sınıf vatandaş olduğu bir Türkiyeyi
yakalamaktır.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, biz korkmuyoruz. Eflatunun söylediği
gibi Korkaklar zafer anıtı dikemezler.
Bu takım,
gelecekte hayırla yâd edilecektir ve zafer anıtı dikecektir
diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Şahin, teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, şimdi, 1inci madde üzerinde
şahıslar adına iki arkadaşımıza söz
vereceğim.
İstanbul
Milletvekili Sayın Hasan Macit
Buyurun
Sayın Macit.
Süreniz beş
dakikadır efendim.
HASAN MACİT
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Anayasa, bir
devletin temel kurumlarının nasıl işleyeceğini
belirleyen, bazı ülkelerde yazılı, bazılarında ise
yazısız, genel kabul görmüş kurallar dokümanı olarak
tanımlanmaktadır. Tanımda görüldüğü gibi anayasa, devletin
temel kurumlarını içermekte ve bu kurumların nasıl
işleyeceğini düzenlemektedir. Şimdi tek taraflı olarak
hazırlanarak Meclise ve milletimize dayatılmış olan bir
anayasa teklifini görüşüyoruz. Yapılmak istenen değişikliklerle
Anayasamız, Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve
arkadaşlarının devleti kendi kurallarına göre nasıl
işletileceğinin dokümanı yapılmak isteniyor.
Görüşmekte olduğumuz teklifin özü budur.
Anayasa denilen
belgeyle kişilerin temel hak ve özgürlükleri güvence altına
alınır. Burada ise sadece AKPlilerin hak ve özgürlüklerinin güvence
altına alınması hedeflenmektedir.
Anayasa bir
devletin yönetim biçimini belirtir. Devletin temel kanunudur. AKP, ülkemizdeki
anayasal devleti ortadan kaldırıp, anayasalı bir devlet yapmak
istemektedir. Bilindiği üzere anayasalı devlet, şeklen anayasası
olan ancak anayasanın gereklerini yerine getirmeyen, temel hak ve
özgürlükleri güvence altına almayan devlettir. AKPnin bu
tasarısının şu veya bu şekilde hayata geçmesi hâlinde
artık anayasal bir devletten söz edilemez, o zaman Türkiye sözde Anayasası
olan anayasal devlet konumundan öteye gidemez. Yapılmak istenen
değişiklik her şeyden önce kuvvetler
ayrılığı ilkesine terstir. AKP, Anayasamızın
ruhu olan kuvvetler ayrığı ilkesini kuvvetler birliğine
dönüştürmek istemektedir. Çarpık Siyasi Partiler Yasasının
bir sonucu olarak Mecliste aldığı oydan çok üstünde milletvekili
çıkaran AKP bu gücünü koruyabilmek için devletin temel
taşlarını yerinden oynatmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, Türkiyede askerî rejimin getirdiği 1982 Anayasası 5
Konsey üyesi tarafından Türk halkına
dayatılmıştı. Bugün ise demokratik hukuk devletine,
Anayasamızın ruhu olan kuvvetler ayrılığı
ilkesinin yok edilmesi tek kişi tarafından Türk halkına dayatılmaktadır.
Bu nedenle bu düzenleme, 1982 Anayasasından daha çarpık ve antidemokratik
bir sonuç doğuracaktır. AKP bu Anayasa değişikliğine
giderken bir uzlaşma arzusunda olmamıştır. Bundan önce iki
büyük çaplı, birkaç da küçük çaplı değişikliklerde hep uzlaşma
sağlandı. Şu anda Mecliste grubu bulunan veya bulunmayan
muhalefet partilerinin hiçbirisi bu değişikliğe onay
vermemektedir. Demokratik Sol Partinin iktidarda olduğu dönemde
yapılan değişikliklerde Meclisteki tüm partilerin
uzlaşması sağlanmıştır. Şimdi, yakın
geçmişte yaşanmış böyle bir örnek varken, bu
uzlaşmacı tutum dikkate alınmadan Anayasa
değiştiriliyor. Mecliste çoğunluğu olması AKPye veya
başka herhangi bir partiye bu hakkı vermez. Dünyanın hiçbir
ülkesinde tek lider, tek parti dayatmasıyla anayasa değişikliği
yapılmaz, yapılması da doğru olmaz. Ayrıca AKPnin Anayasayı
değiştirme konusunda samimi olmadığı uzlaşmaz
tutumundan bellidir. AKP bu teklifi kabul ettirdiği takdirde devleti
tamamen ele geçirmiş olacaktır. Bu durumda kendisi
açısından sorun yoktur. Eğer değişiklik Meclisten
geçmezse ve referanduma ihtiyaç duyulursa, bu konuyu yaklaşan seçimlerde
yine mağdur edebiyatına malzeme yapacaktır. Seçmenlerin
duygularını sömürerek Türk siyasetine soktuğu en büyük
mağduriyet edebiyatı silahıdır. Değişim
gerçekleşirse de AKP yargıyı yürütmenin emrine alacaktır.
Böylece, Türkiye Cumhuriyeti bazı yurt dışı hayranı
aydınlarımızın hararetle beklediği ikinci cumhuriyete
geçişin önemli bir adımını atmış olacaktır.
Cumhurbaşkanı
makamı AKP kökenli bir milletvekilince doldurulmuştur. Yasama erki
oluşturan Meclisin büyük çoğunluğu yüzde 10 barajının
verdiği haksız güçle AKPnin elindedir. Başbakanlık ve
Hükûmet AKPdedir ve devlet bürokrasisi en üsttekinden en alttakine kadar
yandaşlara ve cemaat üyelerine emanet edilmiştir. Emniyet
teşkilatının...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Macit, süreniz doldu. Size de bir dakika ilave süre veriyorum.
Lütfen konuşmanızı tamamlayın efendim.
HASAN MACİT
(Devamla) - ...iktidarın polis gücüne dönüşmediğini kim
söyleyebilir? TRT âdeta iktidarın, Başbakanın ve yardımcısının
halkla ilişkiler organı hâline getirilmiştir. AKPnin elinde
bulunan belediyeler her türlü iltimas ve
kayırmacılığın yerel merkezi durumundadır.
İktidar partisi sadece devletle yetinmemektedir çünkü
taşıdığı misyon çok daha büyük güce ihtiyaç duymaktadır.
Geçen sekiz
yılda yandaş bir medya yaratıldı. Yandaş
basının yanında yandaş sendikalar da örgütlendi ve
geliştirildi. Görmek isteyen, bu sendikalardaki anormal üyelik
artışına bakabilir. AKP İktidarının en büyük
başarılarından biri de kendi sermaye grubunu
pazarlamasındaki performansıdır. Yandaş sermaye ve
yandaş işveren örgütleri AKPnin en önemli güçleri
arasındadır. Kısacası AKP, devlet bürokrasisi, cemaat
örgütlenmesi, yeşil sermaye ile toplumun çok önemli bir kesimini kontrol
altına almıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Macit, ek süreniz de doldu efendim. Sadece Genel Kurulu
selamlamanız için size yeniden söz veriyorum.
HASAN MACİT
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, bu anayasal
değişiklikle halkımızın hiçbir sorunu çözülmeyecektir,
tam tersi AKPnin devleti kuşatması gerçekleşecektir. Bunu
buradan sizlere sunmayı bir görev biliyorum.
Hepinize
saygılar sunarım.
BAŞKAN
Sayın Macit, teşekkür ederim.
Şimdi,
şahıslar adına ikinci söz İstanbul Milletvekili Sayın
Lokman Ayvaya aittir.
Sayın Ayva,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır Sayın Ayva.
LOKMAN AYVA
(İstanbul) Sayın Başkan ve aziz milletimin kıymetli
vekilleri; yüreğimden gelerek hepinizi hürmet ve muhabbetle
selamlıyorum, iyi akşamlar diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yakamdaki
çiçeğin ve bayramlık tıraşımın anlamı
şu arkadaşlar: Bugün benim gibi özürlü olan insanların
arifesidir, inşallah işlemler bittikten sonra da bayramı olacak.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunun için hepinize
şükranlarımı sunuyorum.
Ben arife veya
bayram kavramına nereden geldiğimi kendi hayatımdan örnekler
vererek anlatmak istiyorum. Diğer arkadaşlarımızın
özel hayatları anlamında sıkıntı olabilir diye
kendimden bahsetmek daha doğru olur diye düşünüyorum.
Ben kör
olduğumda on bir yaşımdaydım ve ne benim kör olduğum
kimsenin umurundaydı, ne okul vardı, ne okul bulabiliyordunuz. Kimse
sana Gel, şöyle okutalım, böyle okutalım. demeyi, toplumun
içine bile almıyorlardı. On altı yaşında bir radyo
programı aracılığıyla okul hayatına
başladım. Ortaokulda çok başarılı bir öğrenci
olmama rağmen beni liseye almadılar, kör olduğum için. Sonra,
Konya Valiliğinden bir tanıdık bulduk, onun
aracılığıyla, talimatla, zorla kabul edildim. Üniversiteye
geldim, çok çeşitli sıkıntılar yaşadım ve master
için yurt dışına gitme anlamında sınava girmek için
başvurduğumda YÖK beni sınava almadı. Tek nedeni yine kör
olmamdı ve ben masterı da Türkiyede bitirdim. Sonra iş aramaya
başladığım yerlerde de hep kapılardan kovuldum. Sosyal
hayatta da aynı şekilde pek çok sıkıntıyla, evlilik
hayatı, eş dost hayatı, arkadaşlık hayatı
noktasında çok benzeri sıkıntılar yaşadım,
dışlandım, itildim, kakıldım.
Ve ben,
değerli arkadaşlar, hiçbir zaman bir bankayı hortumlamadım.
Zaten bana banka da teslim edilmezdi ki yani o anda. Ve ben ne bir namus
meselesinde hiçbir kimseye gözümü diktim ne de hiçbir konu komşunun
malına, mülküne, canına kastettim. İnanır mısınız,
belediye otobüslerinde bile yaşlı, hamile, çocuklu bayanlar
geldiğinde kalkar, kavga dövüş yer verirdim. Böylesine kurallara,
adaba, görgüye, şuna buna uyan bir insandım ve size şunu temin
ederim: Ben hayatımda hiçbir kimseye, hiçbir Allahın kuluna Allah
belanı versin de demedim. Ama hep dışlandım, hep itildim,
kakıldım ve bunlardan dolayı hiçbir kimseye ne
kırgınım ne üzgünüm ve hakkımı tamamen helal ediyorum.
Çünkü hiçbiri benim şahsımla ilgili değil. Oluşmuş
olan, yüzlerce, binlerce yıldan beri oluşmuş olan özürlü
paradigmasıyla beni algılıyorlardı ve aynı
şekilde, Anayasamızın 61inci maddesinin mantığı
da aynıdır şu anda. Ve benim çeşitli iş hayatı
vesairde yaşadığım süreçlerden sonra, milletvekili olduktan
sonra, düşünebiliyor musunuz -2002de ben oldum-Türkiyenin ilk kör
milletvekiliyim. Şimdiye kadar niye olmadı? Bu çok önemli bir
sorudur. Şimdiye kadar niye üniversite mezunları olmadı
memlekette? Özürlülük engel değildi. Şimdiye kadar niye iş
hayatında özürlüler olmadı? Çalışabiliyoruz hamdolsun,
üretebiliyoruz ama şimdiye kadar hiç olmadı, biliyor musunuz.
İşte, ben geçmiş dönemlerini bilmiyorum ve herhangi bir
eleştiri ya da veseair değerlendirme yapmaya kendimi yetkili
bulmuyorum ama 22nci ve 23üncü Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi ve yine
bu dönemlerdeki Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri özürlüleri bağrına
bastı ve özürlüleri hayatın içine alan bir vizyon oluşturdu. Bu
esas değişim o zaman başlamıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şunu da
sevinçle görüyorum: Şu ana kadar hiçbir partimizde özürlülerin aleyhinde
hiçbir kanun, bir kaza hariç -o da düzeltilecek inşallah- onun
dışında hiçbir şey olmadı. Şu Mecliste aleyhte
hiçbir karar çıkmadı, 22 ve
23üncü Dönemde. Ama Anayasamızın felsefesi de hamdolsun bugünden
itibaren değişecek. Neden Anayasamızın felsefesi bizim
açımızdan önemli?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ayva, süreniz doldu, size de bir dakikalık ek süre veriyorum,
lütfen konuşmanızı tamamlayın.
LOKMAN AYVA
(Devamla) Şimdi, birisi geliyor diyor ki: Şu mürekkep
baskılı kitabı oku. Ben de diyorum ki: Okuyamıyorum.
Sen acizsin ve ben sana yardım etmeliyim, seni korumalıyım.
diyor. Ben de ona Ben sana kabartma kitabı vereyim, yersen sen oku.
diyorum. Yani hem bana şartları sunmuyorsun hem de acize alıp
güya lütfediyorsun, hakkım olan şeyi vermiyorsun. İşte
bugünkü değişiklik budur, lütuftan hakka geçen bir yöntemdir.
Yine bir kamu
kuruluşunun teşkilat kanununu görüşüyoruz komisyonda. Kanunda ne
diyor, biliyor musunuz? Tasarı gelmişti o ara, önceden
hazırlanmış bir tasarıydı. Özürlülere gelen
maddelerde
Herkese şunu yapar, şu görevini yapar. filan diye
kurumun görevlerini sayıyor, özürlülere gelince de diyor ki: Özürlülere
şu noktada yardımcı olur, bu noktada yardımcı olur
Sayın Genel Müdüre dedim ki: Sayın Genel Müdür, bu kanunda
yardımcı olur kısmındaki hizmetleri yaparken bu personel
maaş almayacak mı? Alacak. Diğer insanlara yapılan görev
oluyor da özürlülere yapılan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ayva, selamlamanız için mikrofonu tekrar açıyorum, lütfen
Genel Kurulu selamlayın efendim.
LOKMAN AYVA
(Devamla) Tabii.
Şimdi,
özürlülere gelince niye yardımcı olmak oluyor bu? Hayrına
mı yapacak bu işi? Ama inşallah, hamdolsun bu zihniyet
değişiyor. Bu anlamda ben
Bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin hem
geçen dönemi hem bu dönemini seçen
Öncelikle sizlere çok teşekkür
ediyorum, sizin seçtiğiniz Hükûmetimize çok çok teşekkür ediyorum,
Anayasa Komisyonumuza çok çok teşekkür ediyorum ve hepimizi buraya
gönderen, bu vizyondaki insanları gönderen aziz milletimize
şükranlarımı sunuyorum. Talebim, temennim, dileğim odur ki
sizlerden, bu maddeyi en yüksek oyla geçirebilirsek ve bu, hepimizin ortak bir
ürünü hâline gelebilirse Türkiye esas o zaman değişecek ve dönüşecektir
diyorum ve desteğinizi bekliyorum. Yapmazsanız da, Vermeyince
Rahman, ne yapsın Lokman!
Hepinize iyi
günler diliyorum efendim. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Ayva, teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde gruplar ve şahıslar adına
konuşmalar tamamlandı.
Başkanlığımıza
İç Tüzükün 72nci maddesi uyarınca görüşmelerin devamına
karar verilmesi talepli bir müracaat olmuştur.
Şimdi, bu
müracaatı okutuyorum efendim:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Değişiklik Teklifinin 1. maddesinin TBMM
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca, görüşmelerin
devamına karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz.
Faruk Bal Oktay Vural Mehmet
Şandır
Konya İzmir Mersin
Behiç
Çelik S. Nevzat
Korkmaz
Mersin Isparta
Gerekçe:
Anayasalar,
Vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan,
siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen
kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
Türkiye'nin iki
ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen demokrasisini 21.
yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
asırlık anayasa tartışmalarından kurtarmanın ve
her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin tek
yolu toplumsal uzlaşmayı sağlamaktır.
Teklif
hazırlanmadan önce AKP uzlaşma arayışına
girmemiştir. Parti olarak ihtiyaçlarını tatmin için
hazırladığı teklifi meclise dayatmıştır.
Yapılan görüşmelerde uzlaşma sağlanamamış,
değişikliğin Millete mi, AKP'ye mi hizmet edeceği
açıklığa kavuşturulamamıştır.
Toplumsal
uzlaşma için MHP "Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını, partilerin uzlaştıkları
hususlarda demokratik bir sözleşme yapılmasını, siyasi
partilerin hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna
duyurulmasını ve her partinin görüş ve tavrının
yapılacak ilk seçimde milletin takdirine sunulmasını, seçimler
sonunda oluşacak Meclisin ilk işinin anayasa
değişikliği olmasını teklif etmiştir.
MHP;
Devlet ile
Milleti kucaklaştıracak,
Milletin
değerleri ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile
Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın
temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez
bütünlüğünü sağlayacak üniter yapı içinde Devleti kurum ve
kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokratik düzeni
iyileştirecek,
Cumhuriyetin
temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi
teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir
sözleşme belgesi niteliğinde anayasa değişikliği
kararını ilan etmiştir.
Anayasa
değişikliği böylece milletin desteğine ve iradesine
dayandırılmalıdır.
AKP bütün bu
sayılanlara kulak tıkamış, kendisi için
hazırladığı teklifi partilere ve millete
dayatmıştır.
Anayasa
değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak
için malzeme olarak kullanan AKP'nin, acele ve telaş içinde
hazırladığı ilk tekliften imzaların çekilmesi ve
aynı teklifin başka imzalar ile Meclise sunulması işin
başında Anayasa ve İçtüzüğe aykırılık
teşkil etmektedir.
AKP'nin Anayasa
Değişiklik Teklifi kendi sübjektif hedefine ulaşmak için
hazırlanmıştır
Bu teklif ile
kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve
denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmakta, bunun doğal sonucu
olarak başta parti kapatma, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem
yerine ucu diktaya açık ucube bir cumhurbaşkanlığı
sistemi getirilmektedir.
Teklifin içinde
Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den
inançlarına göre yaşarken başörtüsü, imam hatip okulu mezunu
olması gibi sebepler ile devletin kendisine eşit hizmet
sunmamasına çözüm beklemektedir. Meydanlardaki sözlerini
tutmasını, ahde vefa göstermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den
terörü ve asayişsizliği bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den
yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den
iş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den
düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak
ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
Ne AKP'nin 8
yıllık icraatında ve ne de bu Teklifte Milletin beklentisinden
eser yoktur.
AKP millete
değil, kendine çalışmaktadır. Çünkü niyeti halis
değildir.
AKP Ali Cengiz
oyunu ile dikta niyetini bazı temel hak ve hürriyetlerin arkasına
gizlemiştir.
Bu temel hak ve
hürriyetleri, niyetinin halis olmadığı maddeler için oy
devşiriciliğine malzeme etmiştir.
Böylece, halk
oylamasında "evet" sonucunu elde etmek için seçmene sunduğu
acı "hapın üstünü tatlandırıcı ile
kapatmıştır.
AKPnin cin fikri
oy kullanacak seçmeni ya yardan ya da serden vazgeçmeye zorlayacaktır,
vicdani muhasebe kabul etmeyen bir ikilemin içine sürükleyecektir.
Bu anayasaya ve
halk oylamasını düzenleyen uluslar arası belgelere
aykırıdır.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, oylamadan evvel yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımız tespit ediyoruz:
Sayın
Anadol, Sayın Öztürk, Sayın Özyürek, Sayın Ergin, Sayın Gök,
Sayın Kart, Sayın Özdemir, Sayın Emek, Sayın Güvel,
Sayın Tüzün, Sayın Köse, Sayın Ekici, Sayın Oksal,
Sayın Keleş, Sayın Tütüncü, Sayın Diren, Sayın Koçal,
Sayın Karaibrahim, Sayın Paçarız, Sayın Yıldız,
Sayın Güner.
Sayın
milletvekilleri, elektronik sistemle yoklama yapacağız.
İki dakika
süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum efendim.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S.
Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN -
Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal ve arkadaşlarının
görüşmelere devam edilmesine dair önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Sorular için
beş dakika süre ayırmak durumundayız, cevaplar için de beş
dakika.
Sayın
Yıldız, Sayın Tankut, Sayın İnan, Sayın Uslu,
Sayın Özdemir, Sayın Işık, Sayın Ağyüz,
Sayın Taner soru sormak istemişlerdir.
Sayın
Yıldız, buyurun.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
1982 Anayasasını 5 kişiden oluşan Millî Güvenlik Kurulunun
seçtiği sivil komisyon hazırlayınca sivil anayasa olmuyor. Recep
Tayyip Erdoğanın tek başına seçtiği komisyon
hazırlayınca Anayasa nasıl sivilleşmiş oluyor? Anayasa
değişiklik metnini hazırlarken toplumun hangi kesimleriyle
görüştünüz? Kimleri dinlediniz? Hangi uluslararası beklentilere cevap
veriyorsunuz?
YÖKe yandaş
yöneticiler atanınca şikâyet etmiyor, Anayasa
değişikliği olarak getirmiyorsunuz; neden?
Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu ve Anayasa yandaşlaşınca sıra
hangi kurumlara gelecek?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bu Anayasa değişikliği ile Türkiye, terör, yoksulluk, yolsuzluk,
hayat pahalılığı ve işsizlik belalarını
yenmiş bir ülke olacak mıdır?
Diğer sorum:
Mevcut Anayasanın 61inci maddesinde şehit, dul, yetim, çocuk ve
yaşlılar ile diğer muhtaçların hak ve menfaatlerinin
devletin koruması altında olması apaçık ortada iken, bu
zamana kadar mevcut Anayasa hükümlerinden dolayı mı söz konusu bu
kesimlere haklarını veremediniz? Bunun için mi 1inci maddeyle bu
kesimlere verilecek haklar eşitlik ilkesine aykırı olamaz
ibaresini koydunuz. Bu haklar zaten 61inci maddede mevcut değil midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın İnan
MÜMİN
İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
AKP iktidarları döneminde özellikle kamuda çalışanlar üzerinde
cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir biçimde psikolojik baskılar
uygulanmaktadır. İster sendikalı işçiler olsun ister
memurlar olsun kurum amirleri tarafından sendika değiştirmeye
zorlanmaktadır ve iktidara yakın sendikaların üyeleri hızla
artmaktadır. Çalışanlar, ekmekleri ve hür düşünceleri
arasında tercihe zorlanmaktadır. İşçilerin,
memurların, 4/Clilerin durumu bu Anayasa ile iyileşecek midir?
Ülkemizin siyasal
yapısındaki antidemokratik unsurları tasfiye ederek modern
demokrasilerde olduğu gibi düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme
ve benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetleri güvence altına alan
demokratik devlet yapısına kavuşacak mıdır?
Sayın
Başbakan, fikirlerini beğenmediği sivil toplum yöneticilerini
azarlamaktan ve onları tehdit etmekten vazgeçecek midir?
Sayın
Başbakanın ve yürütmenin yasama ve yargı üzerindeki tahakkümü
devam edecek midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Ülkemiz büyük bir ekonomik kriz ortamından geçmektedir. Milletimiz terör,
yoksulluk, yolsuzluk, hayat pahalılığı ve en önemlisi de
işsizlik belasının kıskacında inim inim inlemektedir.
İktidarınız döneminde bugün görüşmelerine başladığımız
Anayasa değişikliği, milletimizi inim inim inleten terör,
yoksulluk, yolsuzluk, hayat pahalılığı ve
işsizliğe çare olacak mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili olarak
23üncü Dönem milletvekilleri için şu ana kadar Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanına ulaşan fezleke sayısı nedir? Bu
fezlekelerin kaçı yolsuzluklarla ilgilidir? Hâlen Kabinede kaç bakan
hakkında yolsuzluk dosyası bulunmaktadır? Anayasa
Değişiklik Teklifinde bu yolsuzluklarla ve
dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili bir hükmün
bulunmamasının acaba Kabinedeki bakanların yolsuzluklarıyla
bir ilişkisi var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkanım, yabancı ve yerli
literatürde Anayasa bir toplumsal mutabakat belgesi deniyor. Böyle
olduğuna göre, bu değişikliğinizde emeklilere sendika kurma
hakkı neden vermiyorsunuz? Memurlar için grev hakkı neden
tanınmıyor?
Alevi
açılımı dediniz. Din dersi mecburiyetini kaldırma
olanağınız var, neden kaldırmıyorsunuz?
Hep şikâyet
ettiğiniz YÖKü neden rafa kaldırdınız?
Özürlüleri övdük.
Elinizde 60 bin kadro var. Bunu kullanmak için bu eşitlik ilkesinin
ortadan kalkmasını mı beklediniz?
Kimi
kandırıyorsunuz bu cicili bicili maddeleri ortaya koyarak? Ana nedeni
neden ortaya koymuyorsunuz? Ana neden, Yüce Divandan Tayyip Erdoğan ve
Hükûmet üyelerini kurtarmak değil midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkanım, özellikle üzerinde görüşülmekte olan Anayasa
değişiklik teklifinin 1inci maddesi, Anayasanın
hâlihazırda 10uncu maddesinde düzenlenmiş olan, kanun önünde
eşitlik ilkesinin düzenlenmesine ilişkin bir değişiklik
teklifi. Tabii, hem sorularda hem de muhalefet sözcülerinin
konuşmalarında, Anayasanın hangi maddesi üzerinde, ne tür
değişikliklerin görüşüldüğünün anlaşılması
pek mümkün değil.
Bugün, burada
özellikle görüşülen, kanun önünde eşitlik maddesinin düzenlenmesinin,
ülkemiz açısından, ülkemizdeki dezavantajlı gruplar
açısından ne anlama geldiğini ifade etmek istiyorum: Her
şeyden önce, bu kanunda, hepinizin de bildiği gibi, bu
Anayasanın ilgili maddesinde, 2004 yılında da Kadınlar ve
erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin hayata
geçirilmesini, yaşama geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür.
şeklinde bir düzenleme vardı. Hepinizin de bildiği gibi, kanun
önünde eşitlik ilkesi ve hak bağlamında eşitlik ilkesi, artık
uluslararası normlarda aşılmış, bunun yerine,
fırsat eşitliğini sağlayacak ve dezavantajlı gruplara,
toplumdaki dezavantajlı gruplara, dezavantajlarını giderecek
özel hukuki düzenlemeler yapılmasının, yani birtakım
pozitif ayrımcılık yapılmasının genel
eşitlik kuralıyla çelişmeyeceğine dair düzenlemeler
eklenmiştir.
İşte,
tam bu nedenledir ki bugün burada yapılan düzenleme de toplumun
dezavantajlı kesimleri olarak kabul ettiğimiz veya uluslararası
belgelerde de dezavantajlı olduğu düşünülen ve dezavantajlarından
dolayı birtakım olumsuz ayrımcılığa yol açan
düzenlemelerle karşı karşıya gelme-lerinin önündeki
engelleri kaldırmak, onları anayasal anlamda güvenceye
kavuşturmak amacını taşıyor.
Burada eklenen
fıkra Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife
şehitlerinin dul ve yetimleriyle
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sorularımıza cevap verilmiyor.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
malul ve
gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı
olamaz. şeklindedir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakanım, konuşmak istiyorsanız kürsüye
çıkın.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Şimdi,
sorulan
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sorulara lütfen cevap verir misiniz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Sayın
milletvekilleri, sorduğunuz soruların hiçbirisinin maddeyle bir
ilgisi yok. Ben de cevaplarımı sizin sorularınız
doğrultusunda vermek durumunda değilim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Lütfen sorulara cevap verin.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Ben madde
üzerinde
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Gerek yok zaten.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Ayrıca,
sorulardan bir tanesinde yer alan, Anayasanın
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, Sayın Bakanı
sorularımıza cevap vermesi konusunda uyarabilir misiniz.
BAŞKAN
Sayın Bakan nasıl cevap vereceğini kendisi tayin eder
arkadaşlar.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
10uncu
maddesinde yer alan düzenleme 61inci maddede düzenlenmiş olmasına
rağmen, neden 10uncu maddede yeniden böyle bir düzenleme
yapıldığına ilişkin bir soru geldi. Az önce, özellikle
bu girişle açıklamaya ve anlatmaya çalıştığım
konu, Anayasanın eşitlik kuralını düzenleyen maddesi,
aynı zamanda sosyal devlet ilkesi içerisinde yer alan sosyal haklarda
koruyucu düzenlemelere engel olmadığı gibi, Anayasanın
eşitlik ilkesine aykırılık yönünde bir iddiada
bulunulmasının da önünü kesmek amacıyladır.
Dolayısıyla
OKTAY VURAL (İzmir)
Bugüne kadar, ne zaman bulunulmuş ki? Elinizi tutan mı vardı?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Altı sene evvel önerge verdik, reddettiniz. Önerge
vardı, altı sene evvel reddettiniz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Özellikle
Anayasanın Meclise sevkine ilişkin eleştiriler var ve
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Şimdi o
önergeyi getiriyorsunuz. Altı sene önce
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
Anayasanın düzenlenme şekline ilişkin itirazlar var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Demek bugüne kadar hiç yaşlılara şehitlere bir
şey yapmadınız!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Bunlardan en
önemlisi, özellikle
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Boyayıp boyayıp getiriyorsunuz buraya.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
Sayın Başbakanın
yasama ve yargı üzerinde bir baskı uyguladığına dair
bir görüş, soru olarak değil, bir görüş olarak iletildi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yalan mı?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Her şeyden önce yasama, yürütme ve
yargının, anayasal olarak, kuvvetler ayrılığı
prensibi çerçevesinde, güçleri, görevleri, yetkileri belirlenmiştir.
Dolayısıyla, her kurum yürütmede, yargıda, yasamada yetki
sınırları içerisinde hareket etmek durumundadır.
Dolayısıyla, bu yetki sınırlarını aşan hangi
kurum olursa olsun, elbette ki eleştirilir, elbette ki
değerlendirilir.
Anayasanın
Meclise sevki, milletvekillerinin kanun teklifi şeklinde, yeterli
sayıda ve demokratik bir ortamda, bütün kesimlerin uzlaşma
arayışıyla gerçekleşmiştir. Bütün bunlar Türkiyede,
milletin gözü önünde, kamuoyunun gözü önünde cereyan etmiştir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir)- Yapma ya!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Anayasa
değişikliği bir ihtiyaçtır. Üstüne üstlük, 1982
yılından bu yana üzerinde uzlaşılmış,
değişmesi, değiştirilmesi mutlaka gerekli olduğu
iddiasında olunan bir anayasadır. AK PARTİ
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Bitti efendim.
BAŞKAN
Evet efendim, süreniz doldu.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Peki. Teşekkür ederiz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bundan sonra test usulü soralım efendim Sayın Bakana,
ÖSYM gibi yapalım!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Test yapacağız Sayın Bakan bundan sonra, test
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Bundan sonra test yapalım.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Konuyla
ilgili soru sorun.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bilmiyorsunuz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Hepsini
biliyorum. İstediğimi söylerim.
BAŞKAN -
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - 2004te önerge verdik Sayın Bakan. 2004te önerge verdik,
reddettiniz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 16 önerge var. Ancak, bilindiği
gibi, her madde üzerinde milletvekillerince 7 önerge verilebileceğinden,
aynı anda gelen ilk 15 önerge arasından çekilen kurada çıkan 7
önergeyi okutacağım, sonra bu önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum efendim:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci maddesiyle
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 10 uncu maddesinin 2nci
fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkrada geçen "malul
ve gaziler" ibaresinden sonra gelmek üzere "gibi özel surette
korunması gerekenler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Abdurrahman
Arıcı
Antalya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 1inci maddesiyle
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 10 uncu maddesinin 2 nci
fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkrada geçen "malul
ve gaziler" ibaresinden sonra gelmek üzere "gibi özel surette
korunması gerekenler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Yılmaz
Tunç
Bartın
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 1inci maddesiyle
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 10 uncu maddesinin 2 nci
fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkrada geçen "malul
ve gaziler" ibaresinden sonra gelmek üzere "gibi özel surette
korunması gerekenler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 1inci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nın 10 uncu maddesinin 2nci fıkrasından sonra
gelmek üzere eklenen fıkrada geçen "malul ve gaziler"
ibaresinden sonra gelmek üzere "gibi özel surette korunması
gerekenler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Abdullah
Çalışkan
Kırşehir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 1inci maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
10uncu maddesinin ikinci fıkrasının sonuna eklenen "Bu
maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak
yorumlanamaz." cümlesinin "Bu amaçla alınacak geçici özel
önlemler ve yapılacak düzenlemeler ayırım ve imtiyaz
sayılmaz." cümlesi ile değiştirilmesini, arz ve teklif
ederiz.
Nevingaye Erbatur Canan Arıtman Fatma Nur Serter
Adana İzmir İstanbul
Bihlun
Tamaylıgil Nesrin
Baytok Necla
Arat
İstanbul
Ankara İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 1nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Önergeyi Sunanlar:
Ayla Akat Ata Şerafettin Halis Hamit Geylani
Batman Tunceli Hakkâri
M. Nezir
Karabaş Nuri
Yaman Sebahat
Tuncel
Bitlis Muş İstanbul
Madde: 1
7/11/1982 tarihli
ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10 uncu
maddesinin ikinci fıkrasına "Bu maksatla alınacak tedbirler
eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz ve kanunla
düzenlenir" Cümlesi ve maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiştir
"Herkes
kültürel kimliğine saygı gösterilmesini isteme ve kültürel
kimliğini geliştirme hakkına sahiptir."
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Değişikliği Teklifinin 1inci maddesinin
çıkarılması arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Oktay Vural Mehmet Şandır
Konya İzmir
Mersin
Behiç
Çelik S.
Nevzat Korkmaz
Mersin
Isparta
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge hakkında konuşacak mısınız yoksa gerekçeyi mi
okutuyoruz?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasalar,
vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan,
siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen
kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
Türkiye'nin iki
ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen demokrasisini 21.
yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin ve
asırlık anayasa tartışmalarından kurtarmanın her
kesimin benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin tek yolu
toplumsal uzlaşmayı sağlamaktır.
Toplumsal
uzlaşma için MHP "Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını, Partiler arasında
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını, siyasi partilerin hangi konularda
uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını ve her
partinin görüş ve tavrının yapılacak ilk seçimde milletin
takdirine sunulmasını, seçimler sonunda oluşacak Meclisin ilk
işinin anayasa değişikliği olmasını teklif
etmiştir.
MHP;
Devlet ile
milleti kucaklaştıracak,
Milletin
değerleri ile devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile
cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın
temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez
bütünlüğünü sağlayacak üniter yapı içinde devleti kurum ve
kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokratik düzeni
iyileştirecek,
Cumhuriyetin
temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi
teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir
sözleşme belgesi niteliğinde anayasa değişikliği
kararını ilan etmiştir.
Anayasa
değişikliği böylece milletin desteğine ve iradesine
dayandırılmalıdır.
AKP bütün bu
sayılanlara kulak tıkamış, kendisi için
hazırladığı teklifi partilere ve millete
dayatmış.
Anayasa
değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak
için malzeme olarak kullanan, AKP'nin acele ve telaş içinde
hazırladığı ilk tekliften imzaların çekilmesi ve
aynı teklifin başka imzalar ile Meclise sunulması işin
başında Anayasa ve İç Tüzüke ayrılık teşkil
etmektedir.
AKP'nin Anayasa
Değişiklik Teklifi kendi sübjektif hedefine ulaşmak için
hazırlanmıştır.
Bu teklif ile
kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve
denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmakta, bunun doğal sonucu
olarak başta parti kapatma, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir Parlamenter sistem
yerine ucu diktaya açık ucube bir cumhurbaşkanlığı
sistemi getirilmektedir.
Teklifin içinde
millet yoktur, milletin iradesi yoktur, milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den
inançlarına göre yaşarken başörtüsü, imam hatip okulu mezunu
olması gibi sebepler ile devletin kendisine eşit hizmet
sunmamasına çözüm beklemektedir. Meydanlarda verdiği sözü
tutmasını, ahde vefa göstermesini beklemektedir.
Oysa AKP
Anayasanın eşitlik maddesini düzenleyen 10uncu maddesinde pozitif
ayrımcılık düzenlemesi yaparken başörtülülere ve imam hatip
okullarına yüksek öğretim kurumlarında yapılan
eşitsizliğe göz yummaktadır.
Millet, AKP'den
teröre ve asayişsizliği bitirmesini beklemektedir
Millet, AKP'den
yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir
Millet, AKP'den
iş beklemektedir, aş beklemektedir
Millet, AKP'den
düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak
ve hürriyetlere güvence beklemektedir
Ne AKP'nin sekiz
yıllık icraatında ve ne de bu teklifte milletin beklentisinden
eser yoktur.
AKP millete
değil, kendine çalışmaktadır. Çünkü niyeti halis
değildir.
AKP, Ali Cengiz
oyunu ile PKK terör açılımını gizlediği madde ile
yargıyı siyasallaştırma amacı ile düzenlediği
maddeleri temel hak ve hürriyetlerle ilgili bu maddenin arkasına
saklamıştır.
Böylece halk
oylamasında seçmene sunduğu "acı hapı" bu madde
ile tatlandırarak oy devşiriciliğine soyunmuştur.
AKP'nin cin fikri
oy kullanacak seçmeni yardan ya da serden vazgeçmeye zorlayacaktır,
vicdani muhasebe kabul etmeyen bir ikilemin içine sürükleyecektir.
Bu Anayasaya ve
halk oylamasını düzenleyen uluslararası belgelere
aykırıdır.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, oylamadan önce yoklama
yapılmasını istiyoruz. [AK PARTİ sıralarından
alkışlar(!), CHP sıralarından alkışlar(!)]
BAŞKAN
Önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi var.
Yoklama talebinde
bulunan milletvekili arkadaşlarımız: Sayın Anadol, Sayın Öztürk,
Sayın Ergün, Sayın Erbatur, Sayın Emek, Sayın Seyhan,
Sayın Gök, Sayın Arıtman, Sayın Keleş, Sayın
Koçal, Sayın Ağyüz, Sayın Ekici, Sayın Baytok, Sayın
Oksal, Sayın Süner, Sayın Coşkuner, Sayın Paçarız,
Sayın Diren, Sayın Yazar, Sayın Karaibrahim, Sayın
Aydoğan.
Sayın
milletvekilleri, elektronik sistemle yoklama yapacağım.
İki dakika
süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN
Sayın Mehmet Şandır ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeye geçiyoruz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 497 sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ayla Akat Ata (Batman) ve
arkadaşları
Madde: 1
7/11/1982 tarihli
ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10 uncu
maddesinin ikinci fıkrasına "Bu maksatla alınacak tedbirler
eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz ve kanunla
düzenlenir" cümlesi ve maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Herkes
kültürel kimliğine saygı gösterilmesini isteme ve kültürel
kimliğini geliştirme hakkına sahiptir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim, Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyle
ilgili gerekçeyi mi okutalım Sayın Ata, konuşacak
mısınız?
BENGİ YILDIZ
(Batman) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa metinleri
genel metinler olup, Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife
şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak
tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.
Fıkrası çıkarılarak pozitif ayrımcılık
alanının sınırlaması sonucu doğuracak düzenleme
kaldırılarak, pozitif ayrımcılık alanının
daha da genişletilmesi amaçlanmıştır.
Eklenen
fıkra ile farklılıkların, kültürlerin saygı görmesi ve
geliştirilmesi hakkı getirilmiştir.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz. [AK PARTİ
sıralarından alkışlar(!), CHP sıralarından
alkışlar(!)]
BAŞKAN
Gerekçesini dinlediğiniz, Hükûmetin ve Komisyonun
katılmadığı önergeyi oylamadan önce bir yoklama talebi
vardır.
Yoklama talebinde
bulunan arkadaşlarımızı tespite çalışıyoruz:
Sayın Anadol, Sayın Öztürk, Sayın Ersin, Sayın Ergin, Sayın
Emek, Sayın Seyhan, Sayın Baytok, Sayın Çöllü, Sayın Süner,
Sayın Arıtman, Sayın Ağyüz, Sayın Keleş,
Sayın Tütüncü, Sayın Coşkuner, Sayın Ekici, Sayın
Aydoğan, Sayın Paçarız, Sayın Köktürk, Sayın
Karaibrahim, Sayın Diren, Sayın Köse, Sayın Barış
Tamam efendim, yeter sayı var.
Sayın
milletvekilleri, elektronik sistemle oylama yapacağım.
Bir dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum efendim:
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN
Sayın Ayla Akat Ata ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1inci
maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10uncu maddesinin
ikinci fıkrasının sonuna eklenen "Bu maksatla alınacak
tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz." cümlesinin
"Bu amaçla alınacak geçici özel önlemler ve yapılacak
düzenlemeler ayırım ve imtiyaz sayılmaz." cümlesi ile
değiştirilmesini, arz ve teklif ederiz.
Nevingaye
Erbatur (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Sayın
Başkanım, katılmıyoruz. Zaten bu geçici özel önlemler
SEDAVa göre zaten geçici, aynı anlama geliyor iki cümle.
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Nevingaye Erbatur, konuşacaksınız.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika efendim.
NEVİNGAYE
ERBATUR (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin
bu saatinde hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Sabah, sabah sesleri) Sabah, sabah! Artık böyle
herhâlde yirmi gün gece gündüz çalışacağız! Bu, en temel
insan hakları ihlali oluyor. Bu en temel insan hakları ihlalini de
böylece yaşamış oluyoruz.
Şimdi, bu
önergeyi şunun için verdim: Burada arkadaşlarım var onlara
hatırlatmak istiyorum. 30 Nisan 2004 tarihinde Anayasa Komisyonunda
Anayasanın 10uncu maddesiyle ilgili bir değişiklik
yapıldı. Bu değişiklik yapılırken Anayasanın
bu maddesine Kadın-erkek eşittir, devlet bu eşitliği
sağlamak için önlemler alır. Bu alınan önlemler
ayrımcılık sayılmaz. şeklinde bir ibare eklenmesi
istendi fakat ibarenin bu şekilde olması Komisyonda
tartışmalara sebep oldu ve sadece ilk kısmı Kadın-erkek
eşittir, devlet bu eşitliği sağlamak için gerekli önlemleri
alır. kısmı kaldı.
Şimdi,
burada Cumhuriyet Halk Partisi, bunun kadın-erkek eşitliğini
sağlamak için yeterli olmadığını, kadın-erkek
eşitliğinin, fiilî kadın-erkek eşitliğinin
sağlanması için, mutlaka, alınacak geçici özel önlemlerin
ayrımcılık ifade etmeyeceğinin, bu hükme, bu maddeye
girmesini istedi fakat o gün arkadaşlarımız dediler ki
Sayın Burhan Kuzu burada. Sayın Nimet Çubukçu Komisyonun üyesiydi ama
o gün toplantıda yoktu. O gün sadece 2 kadın milletvekili vardık
toplantıda, ben ve Sayın Oya Araslı. Bu yeterli. dediler,
Anayasanın zaten 90ıncı maddesini de değiştirdik,
bu yeterli. dediler. Biz o gün ısrar ettik Bu yeterli değil, bu
sorunu çözmez, bu, ülkemizdeki kadınların hak ettikleri yere
gelmesini sağlamaz. dedik.
Şimdi, bugün
karşımıza bu Anayasa değişikliğinde yeni bir
madde getiriliyor. Bunu niye getiriyorsunuz? Madem yeterliydi Sayın Burhan
Kuzu -o gün bütün gazeteler yazdı- bugün bunu niye getiriyorsunuz?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Altı sene sonra!
NEVİNGAYE
ERBATUR (Devamla) O zaman, yeterliyse bunu getirmenize gerek yok. Ben, bunun
arkasında acaba başka bir şey var mı diye düşünüyorum.
Yeterliydi. O zaman, arkadaşlar, kotayı getirmeniz gerekirdi. Sizin
bunu değil, Anayasaya kotayı koymanız gerekirdi. Seçim
Kanununu değiştirdiniz, oraya kotayı koymanız gerekirdi
eğer sizin yapmak istediğiniz gerçekten kadın ve erkeği
fiilen eşit hâle getirmekse.
Şimdi,
demin, arkadaşım Fatma Hanım konuştu. Önemli
değişiklikler yaptık. Evet, ben de bunların bir
parçasıyım, iki dönemdir bu Parlamentoda çalışıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi çok destek verdi bu tür değişikliklerin
yapılmasına ve yasal anlamda kadınların
eşitliğinin sağlanabilmesi için ama fiilî anlamda bunu
sağladık mı arkadaşlar? Kaç tane kadın milletvekili
var şu Parlamentoda? Kaç tane kadın vali var? (AK PARTİ
sıralarından CHPye sor. sesleri) Arkadaşlar, bu polemiği
yapmayın. 337de 30 milletvekiliniz var yüzde 9,1. Biz yüzde 9,3üz.
BDPnin oranı yüzde 30, onlar hepimizden daha fazla.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Yüzde 37
NEVİNGAYE
ERBATUR (Devamla) O hâlde, burada Biz daha fazlayız. diyecek yüzünüz
yok, bizim de yok. (CHP sıralarından alkışlar) Ama biz
şunu söylüyoruz, Bunların, bu yasal önlemlerin yapılması
gerekir. diyoruz. Şimdi, siz bunu görmezden geliyorsunuz. Kadın
valimiz var mı arkadaşlar? İktidarsınız, niye
kadın vali atamıyorsunuz? Niye atamıyorsunuz? Kadın
müsteşar var mı? Yok. Niye atamıyorsunuz? (CHP
sıralarından alkışlar) Kadınlar yeteneksiz mi, bunu
yapamıyorlar mı? Çok yetenekli kadınlar var bürokraside, çok
yetenekli insanlar var vali olabilecek. Niye yapmıyorsunuz?
ALİ KOYUNCU
(Bursa) 2 bakan var arkanızda.
NEVİNGAYE
ERBATUR (Devamla) Bu sizin elinizde, bunun için Anayasa
değiştirmenize gerek yoktu. Bugüne kadar yapabilirdiniz.
Birleşmiş
Milletler Kalkınma Fonu çalışma yapıyor her sene, ülkelerin
gelişmişlik endeksine bakıyor. Türkiye, biliyor musunuz, 2000
yılından bu yana düşüş gösteriyor. Niye böyle olsun? Ben
bir kadın olarak, bu ülkede yaşayan bir kadın olarak bunu kabul
etmiyorum. Bugün, Türkiye, gelişmişlik endeksine
baktığınız zaman 109 ülkede 101inci sırada. 2000de
64teydi, 2006da 72ydi, 2009da 101 oldu. Nereye geldik arkadaşlar?
İlerledik mi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Erbatur, süreniz doldu. Size sözlerinizi tamamlayabilmeniz için bir
dakika daha süre veriyorum, buyurun efendim.
NEVİNGAYE
ERBATUR (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dolayısıyla,
kadınların önündeki engellerin kaldırılması için
hayatın tüm alanlarında gerçek bir fırsat ve uygulama
eşitliğinin sağlanması gerekir. Bunu sağlamak
hükûmetlerin görevidir. Eğer isterse hükûmetler bunu yapabilirler
getirdikleri yasalarla. Bugün Anayasaya bu değişikliği getirip
eğer Seçim Kanununda kotayla ilgili, listelerin oluşmasıyla
ilgili herhangi bir değişiklik yapmıyorsanız, bu
yaptığınızın gerçekten, yürekten, inanarak
yapılan bir değişiklik
olduğuna inanmamız mümkün değil. Ben görmek istiyorum, hemen
yarın görmek istiyorum kadın valilerimizi, kadın
müsteşarlarımızı, kamudaki kadın yöneticilerimizi.
Çok teşekkür
ederim Sayın Başkan, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz. [AK PARTİ
sıralarından alkışlar (!)]
BAŞKAN
Önergenin oylamasına geçmeden önce bir yoklama talebi vardır.
Yoklama talebinde
bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Anadol, Sayın Öztürk, Sayın Ersin, Sayın Ergin,
Sayın Çakır, Sayın Emek, Sayın Seyhan, Sayın Gök, Sayın
Arıtman, Sayın Ünsal, Sayın Güvel, Sayın Çöllü
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, duyamıyoruz, lütfen
çoğunluk grubuna müdahalede bulunur musunuz?
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, lütfen, isim tespiti yapıyorum.
Sayın
Baytok, Sayın Topuz, Sayın Ergün, Sayın Ekici, Sayın
Ağyüz, Sayın Keleş, Sayın Tütüncü, Sayın Sönmez.
Teşekkür
ederiz.
Elektronik
sistemle yoklama yapacağız.
Bir dakika süre
veriyorum ve süreyi başlatıyorum efendim.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN
Sayın Erbaturun önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeye geçiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım dört önerge de aynı
mahiyette olduğundan, önergeleri birlikte işleme alacağım.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Çakma mı, çakma?
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, Anayasa gibi son derece önemli
bir metinde, böyle kapatma önergelerle, bu Mecliste temsil edilen
milletvekillerinin iradesinin Meclise yansıtılmasını
engellemeye yönelik bir girişimle karşı
karşıyayız. Dolayısıyla, bu bir engellemedir. Tornadan
çıkmış
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Çakma
OKTAY VURAL
(İzmir) - İmzalar çakma, tornadan çıkmış önergelerle
milletvekillerinin önerge verme hakkı kısıtlanıyor. Böyle
anayasa yapılmaz!
BAŞKAN
Sayın Vural, sayın milletvekili arkadaşlarımızın
nasıl önerge vereceklerinin tayinini biz yapmayız.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Böyle anayasa
yapılmaz! Böyle, milletin iradesi engellenemez.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Engellenemez! İşte böyle engelliyorsunuz.
BAŞKAN - Buyurun
Sözleriniz zabıtlara geçti.
Önergeleri
birlikte işleme alacağımı ifade etmiştim.
İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 esas
numaralı, 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 1inci maddesiyle
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10uncu maddesinin ikinci
fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkrada geçen malul
gaziler ibaresinden sonra gelmek üzere gibi özel surette korunması
gerekenler ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Abdullah
Çalışkan
Kırşehir
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın
Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge sahiplerinden konuşmak isteyen var mı?
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Benzer durumda
olanların da bu madde kapsamında istifade etmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Gerekçeleri aynı mahiyette ve birleştirerek görüşmekte
olduğumuz
K . KEMAL ANADOL
(İzmir) Öbür önergeleri okumayacak mısınız?
OKTAY VURAL
(İzmir) İsimleri okumadınız.
BAŞKAN
Biraz önce okuduk efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Şu, şu önergeler diyerek, isimleri okuyarak
birleştirme yapmanız gerekiyordu.
BAŞKAN
Lütfen okur musunuz Murat Bey.
Ahmet
Aydın Yılmaz
Tunç Abdurrahman
Arıcı
Adıyaman Bartın Antalya
Hükûmetin ve
Komisyonun katılmadığı önergeleri
III. YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K.KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.[AK PARTİ
sıralarından alkışlar (!)]
BAŞKAN
Sayın Anadol, Sayın Öztürk, Sayın Ersin, Sayın Ergin,
Sayın Çakır, Sayın Emek, Sayın Seyhan, Sayın Gök,
Sayın Arıtman, Sayın Ünsal, Sayın Güvel, Sayın Çöllü,
Sayın Baytok, Sayın Topuz, Sayın Ergün, Sayın Ekici,
Sayın Ağyüz, Sayın Keleş, Sayın Tütüncü, Sayın
Sönmez.
20 tane oldu
efendim.
Yoklama için bir
dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Efendim, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN -
Biraz önce okunan, Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı
önergeleri birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, 1inci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
maddenin gizli oylamasına Adana ilinden başlayacağız.
Biraz önce
nasıl oy kullanılacağını sizlere ifade etmiştim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Her oylamadan önce ifade etmeniz gerekiyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Yeniden tertip alıyoruz.
İsmi
okunmayan bir milletvekili arkadaşımız oy kullanma mahalline
gitmeyecek ve görevli arkadaşlarımız da ismi okunmayan
milletvekiline zarf ve diğer oy pusulalarını vermeyecek.
Başlıyoruz.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, oylamaya geçmeden önce sayın bakanlar
orayı boşaltsınlar.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, oylarınızı kapalı kabine
girerek kullanacaksınız. Geneli üstündeki oylamadan önce
yaptığım açıklamayı hatırlatıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, böyle bir gizli oylama var mı?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, bu oylama gizli oylama mı?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen kabine girerek oylarınızı
kullanınız. Herhangi bir tartışmaya ve itirazlara mahal
vermeyelim arkadaşlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, gizli oylamaya gizlilik ortamı
sağlamıyorsunuz. Dışarıda pullar isteniyor, Salih Bey
burada takip ediyor, baskı yapıyor.
BAŞKAN
Uyarıyorum efendim.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Herkes kabine girecek.
BAŞKAN
Uyarıyorum efendim.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN
Oyunu kullanmayan milletvekili arkadaşımız var mı?
Varmış. Lütfen
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, bitti herhâlde. Bitti efendim. Sordunuz, yok kimse.
BAŞKAN
Demin sordum ve oy kullanmamış milletvekili vardı,
kullanıyordu.
Şimdi,
tekrar soruyorum: Oyunu kullanmayan milletvekili arkadaşımız
kaldı mı? Tamam.
Oy kullanma
işlemi bitmiştir.
Oy
kutularını kaldırıyoruz.
(Oyların
ayrımına başlandı)
BAŞKAN
Oy kullanma işlemi
bitmiştir, kutuları kaldırın. dedim. Bundan sonra
artık oy kullanılamaz.
Buyurun.
(Oyların
ayrımına devam edildi)
BAŞKAN
Arkadaşlar, görevli arkadaşlarımızın
dışında diğer milletvekili
arkadaşlarımızın tasnif heyetinin
çalışmasına katkı sağlamasını değil, uzaktan
izlemesini rica ediyoruz.
(Oyların ayrımına
devam edildi)
BAŞKAN
Sayın Milletvekilleri, 497 sıra sayılı Kanun Teklifinin
1inci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Oy Sayısı : 407
Kabul : 336
Ret : 70
Çekimser : -
Boş : -
Geçersiz : 1
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Murat
Özkan Yusuf
Coşkun
Giresun Bingöl
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, teklifin 2nci maddesini okutuyorum:
MADDE 2- Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 20 nci maddesine aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
Herkes,
kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme
hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel
veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların
düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda
kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi
de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya
kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel
verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.
BAŞKAN
Değerli arkadaşlarım, 2nci madde üzerinde gruplar adına
ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Sayın Şenol Bala aittir.
Sayın Bal,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır efendim.
Değerli
arkadaşlarım, lütfen yerlerinize oturunuz, buradan görüntü pek
hoş görünmüyor. Bir grup sözcüsü arkadaşımız
çıktı, 2nci madde üzerinde düşüncelerini, görüşlerini
bizimle paylaşacak; lütfen arkadaşlar, yerlerimize oturalım.
MHP GRUBU ADINA
ŞENOL BAL (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 2nci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, arkadaki müzakereyi sona erdirir
misiniz lütfen. Böyle bir müzakere Meclisi olur mu efendim?
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, lütfen oturur musunuz yerinize. Arkadaşlar,
lütfen
Sayın Bal,
devam edin.
ŞENOL BAL
(Devamla) - Sayın milletvekilleri, eminim birçoğunuz
hatırlayacaktır, bir televizyon kanalında arkası
yarın şeklinde bir yabancı dizi vardı. İzleyenlere
Böyle entrikalar olur mu, böyle bir anlayış nasıl olabilir?
dedirten bu dizinin adı, hatırlarsınız Yalan
Rüzgârıydı. Hâlen birçoğumuzun zihinlerinde filmden bazı
kesitler ve portreler kalsa da neticede bu bir dizi filmdi, seyredildi, büyük
oranda unutuldu; benzerleri yapıldı ama neticede dizi
mezarlığının çöplüğü içinde kaybolup gitti.
Sayın
milletvekilleri, ülkemizde sekiz yıla yakın bir süredir
yaşananlar, emin olun, âdeta bu dizi film niteliğinde cereyan ediyor.
Bu asil millete bu dizide hem figüran olarak rol veriliyor hem de bu filmin
esas kurbanı aziz milletimiz oluyor. Evet, 2002de kurulan çok uluslu
ampul filmcilik anonim şirketi sayesinde dizi filmlerini artık
aramıyoruz! Yapımcısı, yönetmeni, senaristi küresel
aktörler olan bu anonim şirket, sekiz yıldır, yerli kuvvetlerin
katkısıyla, yazılan senaryoları uygulamaya devam ediyor,
sık sık yeni uzmanlarla da kadrolar zenginleştiriliyor ve sekiz
yıldır çok uluslu ampul filmcilik anonim ortaklığı
iftiharla sunuyor!
Çekimleri
itinayla yapılan Arkası Yarın dizisinde neler gördük, neler
öğrendik, lütfen bir hatırlayalım. Milletin teveccühüyle tek
başına iktidara gelinip nasıl mağdur ve mazlum rolü
oynanır? Toplum nasıl gerilir? Cepheleşme, kutuplaşma
nasıl gerçekleştirilir? Toplumda farklılıklar nasıl
çoğaltılır, öne çıkarılır, müştereklikler
nasıl ötelenir? Nasıl kardeş kardeşe düşman edilir,
nasıl bin yıllık kardeşlik tehlikeye atılır?
Nasıl bir millet parçalara bölünür, millî kimlik nasıl unutturulmaya
ve yok edilmeye çalışılır? Teröristler nasıl sempatik
hâle getirilir, bölücü terör nasıl siyasallaştırılır?
Devlet kurumları nasıl birbiriyle
çatıştırılır, yıpratılır ve
darmadağın edilir? Nasıl sözde kahramanlıklar
yaratılır, icat edilir ve uygulamaya nasıl sokulur?
Dış politikadaki hezimetler, verilen tavizler nasıl
başarı olarak gösterilir? Nasıl milletin gerçek gündeminin üstü
hile ve desiseyle örtülür ve millet başka konularla oyalatılır?
Medya kuruluşları, yazar çizerler nasıl yandaş hâle
getirilir? Nasıl Kul hakkını yedirtmeyiz. diyerek kul
hakkı göz göre göre yenir? Bir millet, üretmekten nasıl
alıkonulur? Sayın milletvekilleri, daha neler var bu dizide.
Nasıl birbirine hiç benzemeyenler oluşturulan menfaat ortamında
aynı ağızdan konuşmayı başarır?
Yapılanlara, uygulamalara karşı duranların, muhalif
olanların mukavemeti nasıl kırılır, nasıl
susturulur? Bir ülke Büyüyoruz. naralarıyla borç batağının
ortasına nasıl düşürülür? Dinî ve manevi duygularla oynanıp
istismar ve din tüccarlığı nasıl yapılır?
Nasıl bir milletin tarihi ve geçmişi göz göre göre karalanır ve
çarpıtılır? Millete ait kaynaklar ve değerler hak hukuk
tanımadan yandaşlara ve yabancılara nasıl peşkeş
çekilir? Nasıl demokrasi kavramının içi
boşaltılıp anlamı değiştirilerek araç olarak
kullanılır? Nasıl insan hak ve özgürlükleri nutukları
atarken insan hak ve hürriyetleri ayaklar altına alınır?
Nasıl insanların işsizlik, yoksulluk problemleri ve
uğradıkları adaletsizliklerin üstü ustaca örtülür? Nasıl
iktidarı elde tutabilmek için her olay ustalıkla oya tahvil
edilebilir? Nasıl bir gün önce söylenenler ertesi gün farklı hâle
getirilebilir? Nasıl eskiden beri hiçbir şeyden
yılmamış, azimli ve çalışkan bir millet canından
bezdirilir, umutsuzluğa sürüklenir ve güvenini yitirir?
Evet değerli
milletvekilleri, çok uluslu ampul filmcilik anonim ortaklığı
sayesinde bunları yaşadık ve gördük. Senaryoya göre hâlen
istenilenler yapılamadı, bu filmi seyredenler de azalmaya
başladı, gerçekler de anlaşılmaya başlandı. Durum
vahim, seçim yaklaşıyor ve hesap verme ortamı doğuyor.
Şimdi bu oyunu yeniden kurgulamak gerek. Yapımcı ve yönetmen
senaryonun istenildiği gibi uygulanmamasından da çok rahatsız.
Evet, ampul filmcilik anonim şirketi yeniden kolları sıvadı
ve çalışmalarına son sürat devam ediyor: Sekiz yıldır
iktidarı elinde bulunduranların yaptıkları
tahribatları ve yolsuzlukları aklamak için nasıl bir yol
izlenmelidir? Yargılamanın önü nasıl
kapatılmalıdır? Yargı kurumu nasıl tam yandaş
hâle getirilmelidir? Tüm çabaya rağmen uygulamada sıkıntı
yaşanan PKK açılımına nasıl bir anayasal hukuki alt
zemin hazırlanmalıdır? Tek adamlığa,
Başkanlık sistemine geçişin temelleri nasıl
oluşturulmalıdır? Türk milletine kabul ettirilmek istenilen bu
konular süslenip gizlenerek ve boyanarak hap hâline getirilip nasıl
yutturulmalıdır?
Sayın
milletvekilleri, bugün burada görüşülmekte olan Anayasa
değişiklik paketi, ampul filmcilik anonim
ortaklığının şaşaalı takdimiyle
huzurlarınızda!
Sayın
milletvekilleri, bu Anayasa değişiklik paketinin 2nci maddesi, Başbakanın
ifadesiyle, Anayasa değişiklik paketinin hap hâline getirilirken
hapın dış boyasını teşkil eden maddelerinden
birini teşkil ediyor. Bu yüzden, bu maddeleri irdelemeyeceğim, çok
detayına inmeyeceğim ama biliyorsunuz ki Türk Ceza Kanununun 135inci
maddesinde var olmasına rağmen ortalığa dökülen
konuşma kayıtlarına bakıldığında, bu
yasaların bu Hükûmet tarafından işletilmediği ortaya
çıkmaktadır.
Biliyorsunuz ki
ayrıca Anayasanın 90ıncı maddesi milletlerarası
anlaşmaları kanunların üzerinde görüyor. Biz, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesine taraf değil miyiz? Yine Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündeminde bulunan Kişisel Verilerin Korunması
Kanun Tasarısı sırada bekliyor.
Anayasalar,
değerli milletvekilleri, çerçeveleri çizer, çıkarılan kanunlar
anayasa çerçevesine uygun detayları ortaya koyar, yönetmeliklerle de daha
da detaya inilir. İnsan temel hak ve hürriyetleri, uluslararası
standartlarda artık her ülkenin anayasaya koyma ihtiyacı duymadan
uyguladığı bir konu değil midir değerli milletvekilleri?
Kanunların
işletilebilmesi için her kanun maddesinin detaylarını anayasaya
dâhil etmek nasıl bir anlayıştır? O zaman ayrıca bir
kanun yapmaya gerek yok. Bakın, yargıyla ilgili bu kanun tasarısında
üç buçuk sayfayla sınırlanmış bir madde var. Anayasayla
her şey, o zaman, idare edilsin. Ama özetlersek, zarfa baktırarak
mazruf gözden kaçırılmaya çalışılıyor.
Yıpranmış, yönettiği kurumlarla kavgalı bir
iktidarın mutabakat olmadan bu milletin Anayasasında yapılacak
değişiklikleri kendi çıkarları doğrultusunda
çıkarmaya çalışması, gayri ahlaki bir durumdur değerli
milletvekilleri.
Bu
değişiklik paketiyle kaldıracağınızı ilan
ettiğiniz, ama aslında bunun da bir göz boyamaca olduğunu
buradan ifade etmek istediğim geçici 15inci maddenin yerine, arkadan dolanarak
kendileri için yeni 15inci madde oluşturuluyor. Ama daha net
olmanızı tavsiye ediyorum 58inci, 59uncu ve 60ıncı
hükûmetlerde görev yapan Başbakan ve Bakanlar Kurulu üyeleri her türlü
karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezai, mali veya hukuki
sorumluluk ileri sürülemez ve bu maksatla yargı mercisine
başvurulamaz. diyen bir değişiklik önergesi verin, hatta bu
maddenin değiştirilemez olduğunu ifade eden başka bir
değişiklik önergesi vererek
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bal, süreniz doldu, size de ilave iki dakika süre veriyorum, lütfen
konuşmanızı tamamlayın efendim.
ŞENOL BAL
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
durumu
sabitleyin. Yani arkadan dolanmayın, net bir tavır sergileyin. Yani
siz de kendi anayasanızı hazırlıyorsunuz. Ha Hasan Ali, ha
Ali Hasan; değişmiyor, zihniyet hep aynı.
Değerli
milletvekilleri, ben bu kürsüden, bu teklife oy vermeyi düşünen
milletvekillerine bir kere daha seslenmek istiyorum. Sayın
milletvekillerini, vicdanlarının sesine kulak vermeye, yapılan
yanlışlara alet olmamaya çağırıyorum. Gerçekten bu
ülkenin geleceğini düşünüyor iseniz, demokratik parlamenter rejimden
yanaysanız, Türk milletinin bölünmez bütünlüğüne inanıyorsanız,
yürütmenin yasama üzerinde uyguladığı baskıdan, tehditten
rahatsızsanız, sizi seçen vatandaşlarımızın
gerçek isteklerinin ne olduğunun farkındaysanız bu teklife
Evet. diyemezsiniz. Bu oturduğunuz koltukların hiç kimseye baki
kalmadığının şuurunda olarak, yapılan
yanlışa Dur. demelisiniz sayın milletvekilleri. O zaman tarihî
bir görev yapmanın huzuru içinde, bir oyuna alet olmamanın şuuru
ve bu millete layık olmanın gururuyla başınız dik,
alnınız açık olarak yaşarsınız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 04.06
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 04.25
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
2nci madde
üzerinde şimdi söz sırası Barış ve Demokrasi Partisi
Grubuna ait. Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş
Milletvekili Sayın Nuri Yaman.
Buyurun
Sayın Yaman. Süreniz on dakikadır efendim. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
M. NURİ YAMAN (Muş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 497 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2nci maddesiyle ilgili
olarak Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Bu nedenle hepinizi en içten duygularımla
selamlıyorum.
Bilindiği
üzere Avrupa Konseyinin 28 Ocak 1981 tarihinde imzaya açtığı 108
sayılı Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi
Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması
Hakkındaki Sözleşme 1985 yılında yürürlüğe girmiş
ve 1999 yılında ise bazı değişikliklere tabi
tutulmuştur. Türkiye tarafından bu sözleşme imzalanmış
ancak onaylanmamıştır. Bir başka deyişle onay kanunu bugüne
değin çıkarılamamıştır. Çünkü sözleşmenin
Türkiye tarafından onaylanabilmesi için sözleşmeyi imzalayan devletin
bu sözleşmede öngörülen ilkelere uygun olan bir kanunu çıkarması
zorunludur ama Türkiye böyle bir kanunu henüz kabul edememiş
durumdadır. Resmî Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulunun, Avrupa
Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye
Ulusal Programı ile Avrupa Birliği Müktesebatının
Üstlenilmesini İlişkin Türkiye Ulusal Programının
Uygulanması, Koordinasyonu Ve İzlenmesine Dair Kararı için de
kişisel verilerle ilgili düzenleme vardır ve yürürlüktedir.
Ayrıca yasalarda yapılacak değişiklikler ve kişisel
veriler hakkındaki düzenleme Türkiye 3üncü Ulusal Programının
Siyasi Kriterler, Yargının İşlevselliği ve
Verimliliği bölümünde de şöyle yer almaktadır: Kişisel
verilerin korunması hakkında kanun çıkarılacaktır. denilmektedir.
Tasarıdan sorumlu bakanlık Adalet Bakanlığıdır ve
mevzuat uyum takvimi bakımından ise tasarının kabulüyle
kanunlaşmasının yayım tarihî 2009 yılı olarak
gösterilmiştir. Uyum mevzuatı çerçevesinde Adalet
Bakanlığı tarafından kişisel verilerin korunmasıyla
ilgili bir kanun tasarısı hazırlanmış, beklemektedir.
Bu kanun tasarısı Bakanlar Kurulunca 7/4/2008 tarihinde kabul
edilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
22/4/2008 tarihinde gönderilmiş, 2008 yılı Ekim ayı
itibarıyla tasarı Türkiye Büyük Millet Meclisinde Adalet Alt
Komisyonunda hâlen incelenmeyi beklemektedir. 2009 yılı içinde bu
kanun ne yazık ki hâlen yasalaşmamış durumdadır.
Değerli
milletvekilleri, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu
ile kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydetmeyi,
başkasına vermeyi suç olarak kabul eden bir ülkeyiz. Buna
karşılık, söz konusu kanun tasarısını 2008
yılından beri bir türlü kanunlaştıramamışız.
Durumu daha da enteresan kılan husus şudur: 2010 Türkiyesinde
kişisel verilerin gizliliğini Anayasa teklifi içinde anayasal bir hak
olarak düzenlemek istiyoruz ve de bu maddeyi referanduma götürmek gibi bir
komiklikle de şu anda karşı karşıyayız. Bu,
artık, AKPnin böylesi uygulamalarını hep gördük ve
kanıksamış durumdayız. Bu çelişkili durum kamuoyunda
çokça bilinen veciz ifadesiyle ancak şöyle değerlendirilebilir:
Şaşkın ördek suya tersten dalarmış. Ne diyelim, Allah
şaşırtmasın kimseyi.
Değerli
milletvekilleri, kişisel veriler deyince Türkiyede herkesin aklına
fişlenme gelmektedir. Bu ülkenin yurttaşları şimdiye kadar
kendi devleti tarafından o kadar çok fişlendi ki Anayasanın
20nci maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliği ve korunması
hükmü yıllarca hiçe sayıldı ve ayaklar altına
alındı.
Kamu
kurumları sözde kamusal yetkilerden yola çıkarak kendi
vatandaşlarını bugüne dek hep fişledi. Örnek vermek
gerekirse genel bilgi toplama kelimelerinin baş harflerinden oluşan
ve vatandaşların korkulu rüyası hâline gelen GBT, bu fişleme
yöntemlerinden sadece birisidir. Üstelik bu sözüm ona husus da yasal
olanıdır. Bu fişlemelerin örnekleri ve çelişkili
konumlarını meslek hayatım içinde binlerce kez izledim ve
inceledim.
Bilindiği
üzere Türkiyede bu GBT fişlemesi bir yönergeyle yapılmaktadır.
Adı ise, Kaçakçılık İstihbarat, Harekât, Bilgi Toplama
Yönergesidir. Emniyet Genel Müdürlüğü web sitesinde bu yönergenin bol bol
ismini görürsünüz ama kendisini bulamazsınız çünkü bu yönerge
yayınlanmamıştır. Türkiye hâlâ gizli kanunlar,
kararnameler, yönetmelikler, gizli idari düzenlemeler ülkesidir. Bir diğer
deyişle ülkemizde vatandaşlar bilemedikleri kanunlara, düzenlemelere
uyarak yaşamak zorunda bırakılmışlardır.
Bir insanla
ilgili kişisel bilgiler içeren devletin GBT kayıtları, maalesef
o kişilere kapalıdır, gizlidir yani. Bırakın bilgileri,
bu bilgileri tutmaya güya yasal dayanak olan Bilgi Toplama Yönergesinin
bizatihi kendisi dahi gizlidir. Sormak lazım: Vatandaş ülkesinde
geçerli düzenleyici bir idari işleme, dokümana nasıl
ulaşacaktır? İstediğiniz kadar AB müktesebatına
uyumdan, vatandaşın bilgiye erişim hakkından ve anayasal
güvenceden bahsedin, temel mantık hep aynı kalmaktadır.
Bu ülkede
devlet dediğimiz kurum, bazı şeyleri gizli yapar ve
vatandaşlarına hesap vermez. Kısacası, mahkemenin iptal
edeceği şüphesini taşıdığı yönergesini dahi
yayınlatmaz ve bu iş böylece sürüp gider.
Değerli
arkadaşlar, yönerge, bir yasanın bir kamu kurumuna verdiği
görevin nasıl yürütüleceğini düzenleyen emirnamelerdir. Hukukta bu
tür işlemlere adsız düzenleyici işlemler denir ve yönetmelik
niteliğindeki işlemler olarak kabul edilir. Dolayısıyla
yönergenin yayınlanması veya ilanı suretiyle duyurulması da
gerekmektedir. İçinizden bazıları, Emniyet, usulüne uygun bir
yönetmelik çıkarabilir ve bu sorunu çözebilir. diye düşünebilirsiniz
ama konu bu kadar basit değildir. Çünkü emniyetin Bilgi Toplama
Yönergesinin kendisine yetki verdiğini iddia ettiği iki yasa da ona
böyle bir hak ve yetkiyi vermemektedir. Birincisi, emniyet yönergesinin 3152
sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun 13/c maddesine dayandığını
iddia etmektedir. 1985 tarihli yasanın bu maddesi, emniyete sadece suç
işleyip de ele geçmeyen kişilerin kayıtlarını tutma
yetkisini vermektedir. Bir kere söz konusu madde, suç işleyen
kişilerle, yani hakkında bir
suçla ilgili kesin hüküm bulunan kişilerle ilgilidir. Yani
hakkında kesin hüküm bulunmayan bir kimse hakkında bu maddeye
dayanarak Bilgi Toplama Yönergesine göre işlem yapamazsınız.
İkinci
nokta, bu yasa teşkilat yasasıdır ve anılan daire ise esas
itibarıyla kaçakçılık dairesidir, yani görevi
kaçakçılık suçlarıyla sınırlı olan bir birimdir.
Bir an için tersi düşünülse bile, bilgi toplamanın nasıl
yapılacağı, bilginin ne olduğu, bilginin silinmesi ve
görevlilerin sorumlulukları gibi konular, Anayasanın 13üncü maddesi
gereğince ancak yasa ile ayrıntılı olarak düzenlenebilir.
Sözüm ona,
sizler, Anayasayı demokratikleştiriyorsunuz ama görünen o ki
Anayasanın var olan maddeleri bile alt mevzuat tarafından
katledilmekte ve yok sayılmaktadır.
Yönergeyle ilgili
ikinci yasal dayanak ise 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyeti
Kanununun ek 7nci maddesidir. Madde, 1985 yılında eklenmiş
olup polise ülke seviyesinde istihbarat faaliyetlerinde bulunma yetkisini
vermektedir. Peki, böyle bir şey mümkün müdür?
Emniyetin önleyici
kolluk ve adli kolluk hizmetleri olmak üzere iki temel görevi vardır.
Önleyici kolluk hizmeti kapsamında emniyetin, tabii ki yasayla
ayrıntılı olarak düzenlenmek şartıyla istihbarat
yetkisi vardır ve bunu kullanabilmektedir. Ancak, bu istihbarat yetkisi
keyfî, genel ve vatandaşı fişlemeye imkân verecek
genişlikte değildir ve böyle kullanılmamalıdır.
Önleyici kolluk hizmeti kapsamında istihbarat mutlaka ama mutlaka somut
bir suç ihtimaline karşı toplanmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yaman, süreniz doldu, size de ilave iki dakikalık süre
veriyorum, buyurun.
M. NURİ
YAMAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yani devlet Bu
kişiler nasıl olsa suç işleyecekler. mantığıyla
hareket edemez. Üstelik, tek başına istihbarat bilgilerinin hiçbir
hukuki değeri de yoktur. Bu bilgiler ne zaman ki ciddi suç emarelerine,
bilgilerine dönüşmeye başlar ise işte o zaman polisin önleyici
kolluk hizmeti sona erer, burada adli kolluk hizmeti başlar.
Değerli
milletvekilleri, hiç kimse bize Anayasayı değiştiriyoruz.
sözünün arkasına sığınarak demokrasi havariliğine
soyunmasın. Biz, her tarafından antidemokratiklik
fışkıran 12 Eylül darbe Anayasasının vermiş
olduğu sınırlı hakların bile birtakım
yönergelerle, genelgelerle nasıl da budandığını ve yok
sayıldığını çok iyi bilmekteyiz. Kendisini devletin
sözde gerçek sahibi gören kesimler, Türkiyede dünyanın en demokratik
anayasası yapılsa bile devletin bekası adına bildiklerini
okuyacak ve hakları ve özgürlükleri ellerinden geldiğince
sınırlayacaklardır. Hepimiz bilmekteyiz ki bu karanlık
odaklar güçlerini siyasal iktidarlardan alıp sürdürmektedirler.
Yapılmak
istenen bu Anayasa değişikliğinin 12 Eylül darbe
Anayasasının tekçi, ulusalcı ve ırkçı ruhu ile
felsefesinin yeniden onarılmasından başka bir durum
olmadığını bir kez daha vurgularken burada sözlerime son
verir, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Yaman, teşekkür ederim.
Şimdi söz
sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Sayın İsa Göke aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Gök,
buyurun.
CHP GRUBU ADINA
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Anayasa
değişiklik paketi, çerçeve madde 2, Anayasa madde 20, özel
hayatın gizliliği ama asıl buradaki kavram kişisel veriler.
Arkadaşlar, madde güzel gibi geliyor, işte bu şeker maddelerden
biri gibi görünüyor ama şimdi maddeyi beraber inceleyeceğiz.
Kişisel veri
kavramı ne, önce ona bakmak lazım. Kişisel veri kavramı,
belirli veya kimliği belirlenebilir olmak şartıyla bir
kişiye ilişkin bütün bilgileri ifade etmektedir. Bu bilgiler belli
bir kimsenin kimliğine, etnik kökenine, fiziksel özelliklerine veya
sağlık, öğrenim ve istihdam durumuna ilişkin olabileceği
şekilde, bir kişinin bireysel ve aile içi yaşantısına
ilişkin bilgiler ile başkalarıyla gerçekleştirdiği
haberleşmeler de kişisel veri niteliği
taşımaktadır. Benzer şekilde, bir kimsenin ikamet, emniyet
ve kredi kartı bilgileri ile kişisel düşünce ve inançları
ve hatta alışveriş alışkanlıklarına
ilişkin bilgileri de kişisel veri kapsamında yer alıyor.
Bu verilerin
korunması ne peki? Kişisel veri niteliği taşıyan
bilgilerin toplanması, depolanması, değiştirilmesi, yok
edilmesi, kamuya açıklanması ve üçüncü kişilere
aktarılması işlemlerinin hangi amaç ve yöntemler çerçevesinde
yapılabileceğinin belirlenmesini ve bu sınırların
aşılması hâlinde hangi hukuki yollara
başvurulabileceğinin düzenlenmesini ifade ediyor.
Kişisel
bilgi niteliği taşıyan verilerin korunmasıyla aslında
kişilerin maddi ve manevi varlıklarının korunması
hedeflenmektedir. Zira, bu tür
bilgilerin ele geçirilerek bankacılık, elektronik ticaret ve benzeri
alanlarda kullanılması mümkün olduğu gibi, bir kimseye ait özel
bilgilerin izinsiz olarak çeşitli ortamlarda açığa
vurulması da söz konusu olabilmektedir. Buna bağlı olarak ilk
durumda maddi zarar ortaya çıkmakta, ikinci durumda ise özel hayatın
mahremiyeti ve dolayısıyla da kişilik hakkı ihlal edilen
kişiler, manevi anlamda zarara uğramaktadır. Bu nedenle,
kişisel bilgi niteliği taşıyan verilerin
korunmasındaki gerçek amaç, kişilerin maddi ve manevi
varlıklarının korunması olup söz konusu verilerinin
korunması bu amaca hizmet eden bir araç işlevi görmektedir.
Arkadaşlar,
kişisel verilerin toplanması, yani enformasyonu zamanla gelişti.
1953 yılında IBMin 701 modeliyle başlayan elektronik veri
işletim sistemlerinin gelişimi, 1983te geliştirilen ilk veri
bankalarından günümüz veri işletim sistemlerine
ulaşmıştır. Artık, bankacılıkta, sigortacılıkta
her alanda veriler toplanmaktadır. Bu iş o denli önemli ki bizim
dışımızdaki dünyada yani uluslararası hukukta belli
doneler oluşturulmuş vaziyette. İlki OECD. Arkadaşlar,
uluslararası bir temel teşkil edecek şekilde OECD, 1980
tarihinde bağlayıcı olmayan ilkeler kabul ederek kişisel
alanın ve sınır aşan kişisel veri trafiğinin
korunmasına dair ilkeler belirledi. Olay bu kadar önemli. Daha sonra
Avrupa Konseyi. Avrupa Konseyi veri korumasının tarihsel
gelişimine bakıldığında bir uluslararası hukuk
belgesi çıkıyor. Avrupa Konseyinin 28 Ocak 1981 tarihli 108 no.lu
Sözleşmesi çıkmaktadır: Kişisel Nitelikteki Verilerin
Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında
Şahısların Korunmasına Dair Sözleşme. Bakın,
uluslararası burada bitmiyor arkadaşlar. Birleşmiş
Milletler teknik ilerlemeye bağlı olarak 1990 yılında bu
konuda bağlayıcı kurallar koydu. Avrupa Birliği yine
kurallar koydu. Avrupa Birliği özde dört temel düşünce üstüne
kurulmuştur biliyorsunuz: Malların, kişilerin, hizmetlerin ve
sermayenin serbest dolaşımı. Bu dört temel hedefin yerine
getirilmesinde kişisel verilerin toplanması ve işlenmesi bir
zorunluluk arz etmektedir.
Pekâlâ, önümüze
gelen tasarı ne getiriyor bize arkadaşlar? Herkes, kendisiyle ilgili
kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu
hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında
bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya
silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp
kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. diyor,
tasarı bu. Artı -tasarıyı bilerek diyorum Sayın
Başkan- Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde
-bakın, kanunda öngörülen hâllerde- veya kişinin açık
rızasıyla işlenebilir. Açık rızaya hukuki engel
vardır. Şöyle ki: Medeni Kanunun 23üncü maddesi, kişiliğin
rızayla yapılan saldırılara karşı
korunmasını düzenlemektedir. Buna göre, hak ve fiil ehliyetlerini
koruyan Medeni Kanun 23/1e göre, hiç kimse hak ve fiil ehliyetlerinden
kısmen de olsa vazgeçemez ama bizim bu tasarı vazgeçme
imkânını tanıyor. Benzer şekilde, Medeni Kanun madde 23ün
ikinci fıkrası, kimsenin özgürlüklerinden vazgeçemeyeceğini veya
onları hukuka ya da ahlaka aykırı olarak
sınırlayamayacağını belirtiyor. Dolayısıyla,
tasarının bu fıkrasında bir hukuka aykırılık
var.
Tasarının
alt tarafına geldiğimizde arkadaşlar başka bir şey
göreceğiz. Bakın, ne diyor: Kişisel verilerin korunmasına
ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir. Ne güzel değil mi? Ama
bu anayasal hükmün bir kanuni temeli daha önce hazırlanmaya
çalışıldı. Ne zaman çalışıldı?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu Tasarısı Meclise sevk edildi, komisyona geldi.
Arkadaşlar, bu kanunda neler yazıyor biliyor musunuz? Bakın,
dikkatli dinleyin: Özel niteliği olan kişisel veriler. Özel
niteliği olan veriler arkadaşlar. Kişilerin ırk
-bakın ırk- siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep veya
diğer inançları, dernek, vakıf ve sendika üyeliği,
sağlık ve özel yaşamları -bu konuda herhâlde Sayın
Aliye Kavaf karşıdaydı, Sayın Bakan da çok ilgili çünkü
cinsel tercihler dahi bu gruba giriyor- ve her türlü mahkûmiyetleriyle ilgili
kişisel veriler işlenemez. diyor. Veri işleyemiyorsunuz ama
aynı tasarının alt tarafında bir şey daha
yazıyor, ikinci satırda arkadaşlar. Bakın, ne yazıyor
ikinci fıkra: Birinci fıkrada belirtilen kişisel verilerin,
özel hayatın ve aile hayatının gizliliğinin
korunmasını sağlayacak yeterli önlemlerin alınması
şartıyla, aşağıda sayılan hâllerde işlenmesi
mümkündür. Arkadaşlar, fıkra üç, bakın ne diyor fıkra üç:
Bakın, siz insanın cinsel tercihini, mezhebini, etnik kökenini,
vakfını, her şeyini işleyeceksiniz, bunu
işlediğiniz gibi
Bir şart var, bir kural konuyor: Temel kamu
yararlarının gerektirmesi hâlinde, ilgili mevzuatta yeterli koruma
tedbiri bulunması kaydıyla, Kurul, -bir kurul var- özel niteliği
olan kişisel verilerin işlenmesine karar verebilir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Reform ya, reform!
İSA GÖK
(Devamla) Reform! Mezheplerimiz, cinsel tercihimiz, okuduğumuz gazete,
her şey fişlenebilecek. Ne güzel demokrasi, ne güzel! Bu
tasarıda Recep Tayyip Erdoğanın imzası var.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Demokratikleşme!
İSA GÖK
(Devamla) Pekâlâ, bu kadarla mı? Hayır. Devam edin arkadaşlar:
Yurt dışına bilgi aktarımı. Bakın, ne diyor:
Kurulun izninin bulunması hâlinde de kişisel veriler yurt
dışına aktarılabilir. Madde 14, fıkra üç. Ne güzel
demokrasi, ne güzel demokrasi! Siz insanın mezhebini, tercihini,
vakfını, etnik kökenini, ırkını, kanını, her
şeyini saptayın, işleyin bunu, bunu fişleyin, insanları,
yurt dışına aktarabilin! Bir kurul karar veriyor. Bu kurul
nasıl oluşuyor arkadaşlar?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yurt dışına nereye aktarılıyor?
İSA GÖK
(Devamla) - Bu kurul ise, arkadaşlar, Bakanlar Kurulunca seçilen 7 üyeden
oluşuyor -Bakanlar Kurulu- aynı Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı gibi. Bir merkez kuruluyor, bu merkezde 72,5
milyon insanımızın tüm verileri toplanıyor, bir banka. Her
tür özel bilgilerini toplayacaksınız, bu bilgileri
işleyebileceksiniz, yurt dışına gönderebileceksiniz ve
anayasal dayanağını oluşturuyorsunuz. Demokrasi! Ne güzel
demokrasi! Faşizan demokrasi!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Nereye yurt dışına, Fethullaha mı?
İSA GÖK
(Devamla) Yurt dışına
Şimdi, devam
ediyoruz arkadaşlar. Bizde, aslında, Ceza Kanunumuzda 134 var,
TCKda, özel hayatın gizliliğini ihlal, 135 var, kişisel
verilerin kaydedilmesi ama bunları takibe bağlı suç
yapmışız, madde 139 ama yine olay bununla bitmiyor. Bakın
arkadaşlar, bu tasarı üzerine yani Anayasa
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Gök, süreniz doldu. Size de ilave iki dakika süre veriyorum.
İki dakika içinde lütfen konuşmanızı tamamlayın.
İSA GÖK
(Devamla) Teşekkür ediyorum, sağ olun.
Şimdi, bu
kişisel verileri bir bankada, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı
gibi, toplayıp -Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığını arkadaşlar unutmayın, bir
bağlantı kurun orayla- bu verileri işleyecekler, bu verileri
kullanabilecekler ve yurt dışı aktarımı var.
Arkadaşlar,
Jandarma Genel Komutanlığı bu tasarıyı incelediğinde
dedi ki Meclise, dedi ki Hükûmete, dedi ki komisyona: Bu kanun
tasarısı çok tehlikelidir, temel hak ve özgürlüklere karşı
tehdit içermektedir. dedi Jandarma Genel Komutanlığı, Jandarma
İstihbarat. Herhâlde, AKPnin utanması lazım, utanması
lazım. Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla gelen bir kanun
tasarısına karşı bir istihbarat birimi bunu yazıyorsa
Hükûmetin utanç duyması lazım ama hayır, utanç ne kelime, utanç
olmadığı gibi, şu anda, Anayasa 20de kanunla düzenlenir
lafı altında, kişisel verilerin kişinin açık
rızasıyla işlenme lafları altında, bu
tasarının tek elde toplanan verilerin kullanılması yolu
açılarak, arkadaşlar, yepyeni bir ajan faaliyeti, yepyeni bir bütün
insanları fişleme faaliyeti başlıyor.
Arkadaşlar,
bu yapılanma faşizan bir yaklaşımdır, bu
yapılanma kabul edilemez. Anayasada özgürlük diye getirdiğiniz
şeyin perde arkası aslında, tüm toplumu etnik kökenine,
mezhebine, okuduğu gazeteye, yaşadığı yere, cinsel
tercihine göre fişlemektir. Kişisel verileri siz korumuyorsunuz,
onları işleyip kullanmanın yolunu açıyorsunuz. Yolunuz kötü
yol.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, gruplar adına son söz AK PARTİ Grubu
adına Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunça aittir.
Sayın Tunç,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
2nci maddesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Teklifin 2nci
maddesiyle herkesin kendisiyle ilgili kişisel verilerin
korunmasını isteme hakkı anayasal bir hak olarak teminat
altına alınmaktadır. Kişisel verilerin korunması
hakkı ilk kez Anayasamıza girmiş olacaktır.
Günümüzde
kişisel verilerin özellikle bilgisayarlar gibi elektronik vasıtalarla
kaydedilmesi, saklanması ve transferi işlemleri büyük boyutlara
ulaşmış, bu sayede ticaret, bankacılık,
sağlık, eğitim, kamu düzeni ve güvenliği gibi hayatın
hemen her alanında milyonlarca vatandaşa aynı anda
ulaşabilecek şekilde çok çeşitli hizmetlerin verilmesi mümkün
hâle gelmiştir. Daha önce kâğıt ortamında,
ulaşılması ve işlenmesi zor bir şekilde tutulan
kişisel veriler, artık bilgisayarların dijital
hafızalarında, muazzam boyutlarda, çok uzun sürelerle
saklanabilmektedir. Neredeyse herkes banka kartı, SIM kartı, kredi
kartı ve müşteri kartları gibi nerede olduğumuza ve ne
yaptığımıza ilişkin kayıtların elde
edilmesine imkân verecek araçları kullanmakta, her gün milyonlarca
kişiye ait bilgi çeşitli şekillerde toplanmakta, incelenmekte,
başkalarına aktarılmakta ve değişik işlemlere
tabi tutulmaktadır.
Özellikle son
yirmi otuz yılda, kişisel verilerin gelişigüzel ve kimi zaman
hukuka aykırı olarak toplandığı, denetimsiz olarak
işlendiği veya yetkisiz bir şekilde üçüncü kişilere
açıklandığı ve bu şekilde vatandaşların
kişilik haklarının ihlal edildiği görülmektedir. Hukuk
devleti ilkesine dayanan bir anayasal düzende, insan onuru ve özgürlükleri,
bütün hukuk düzeninin en yüksek amacını oluşturmaktadır.
Günümüzde bireyin kişisel verilerinin sınırsız bir
şekilde toplanması, kullanılması ve işlenmesi
karşısında, bireyin temel hak ve özgürlüklerinin korunması
için anayasa hukukunun verdiği cevap niteliğinde olan kişisel
verilerin korunması hakkı, insan onuru bağlantısıyla
kişiliğin serbest geliştirilmesi hakkı yani genel
kişilik hakkına dayanmaktadır. Bu hak, esasen, kişisel
verilerin toplanması, kullanılması ve başkalarına aktarılması
konusunda bireyin kendisinin söz sahibi olmasını gerekli
kılmaktadır. Bireyin kişisel verilerinin korunması,
toplumsal düzenin demokratik yapısı bakımından da önem
taşımaktadır. Zira, vatandaşların kendi bilgilerinin
kimler tarafından, hangi amaçlarla toplandığını ve
işlendiğini bilme imkânı yoksa böyle bir hukuk düzeni içerisinde
bireyin kişisel verileri üzerindeki hakkının korunmasından
da söz edilemeyecektir.
1960lı
yılların başlarından itibaren teknolojideki hızlı
gelişmeler sayesinde kişisel verilerin toplanması ve
işlenmesi faaliyetlerinin gelişip artmasının bireylerin
özel alanlarına ilişkin ciddi tehditler oluşturması
karşısında, başta Avrupa Konseyi olmak üzere çeşitli uluslararası
kuruluşlar, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak toplanması
ve işlenmesini engellemek üzere belirli ilke ve normlardan oluşan bir
çerçeve oluşturmaya çalışmıştır.
Ekonomik
İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı, 1980
yılında, kişisel alanın ve sınır aşan
kişisel verilerin korunmasına dair birtakım ilkeler belirlerken Avrupa
Konseyinin 1981 tarihli ve 108 sayılı Kişisel Nitelikteki
Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması
Karşısında Şahısların Korunmasına Dair
Sözleşmesiyle, kişisel verilerin toplanması, işlenmesi,
saklanması ve transferi gibi işlemler birtakım kurallara
bağlanmıştır.
Birleşmiş
Milletler ise 1990 yılında Bilgisayarla İşlenen
Kişisel Veri Dosyaları Hakkında Yönlendirici İlkeler
adını taşıyan belgede kişisel veri
dosyalarının bilgisayar
aracılığıyla işlenmesinde genel ilkeler
öngörmüştür. Bu gelişmeleri takip eden Avrupa Birliği 1995
yılında kabul ettiği Veri Koruma Yönergesi ile Birliğin
veri koruma hukukunun temelini oluşturmuş, daha sonra yürürlüğe
koyduğu çeşitli yönergelerle bu çerçeveyi geliştirerek
kapsamını genişletmiştir.
Kişisel
verilerin korunmasıyla ilgili uluslararası belgelerle kişilere
bilgi edinme hakkının da ötesinde çok önemli somut ve pratik haklar
tanınmaktadır. Bu kapsamda ilgili kişiler, kamu kurumu veya özel
sektör, tüm veri işleyen kuruluşlardan kendileri hakkında
tutulan veriler, tutma amaçları ve şekilleri gibi belli konularda
bilgi edinme ve hatta önceden bilgilendirilme hakkına sahip
olmaktadır.
Bunun
yanında, ilgili kişiler bu verilerin hukuka aykırı olarak
tutulduğunu veya yanlış olduğunu düşünüyorlarsa
bunların silinmesini veya düzeltilmesini isteyebilecekler, bu taleplerini
yerine getirmeyen kuruluşlar hakkında bu amaçla oluşturulan
mercilere şikâyette bulunabileceklerdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kişisel verilerin
korunması konusu, Avrupa Birliği katılım sürecinde de
başta 2008 Katılım Ortaklığı Belgesi ve ilerleme
raporları olmak üzere çeşitli raporlar ve resmî belgelerde gündeme
getirilen önemli hususlardan birisini oluşturmakta, bu önemine binaen,
yargı ve temel haklar, adalet, özgürlük ve güvenlik ile bilgi toplumu ve
medya gibi birçok müzakere faslında ele alınmaktadır.
Mevcut Anayasa
teklifinde de başta Avrupa Temel Haklar Şartı olmak üzere,
uluslararası hukuktaki gelişmelere paralel bir şekilde
kişisel verilerin korunması ayrı bir temel hak olarak anayasal
bir temele oturtulmaktadır. Buna göre, her vatandaş kendisiyle ilgili
kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip
olacaktır. Bu hak, aynı zamanda vatandaşlara sağlanan bilgi
edinme, verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep
etme gibi ek güvenceleri de içermektedir. Teklifte öngörülen düzenlemeyle,
kişisel verilerin işlenmesinde temel kural olarak kabul edilen
kişinin rızası ve yasal düzenleme şartına yer
verilmektedir. Böylece kişisel veriler ancak kanunda öngörülen hâllerde
veya kişinin açık rızasıyla işlenebilecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak kişisel verilerin
korunması hakkının 2001 tarihli Avrupa Temel Haklar
Şartında olduğu gibi temel bir hak olarak Anayasada yer
almasının, kişisel verilerin korunmasının anayasal
güvence altına alınması bakımından büyük
faydaları olacaktır. Bu çerçevede öngörülen değişiklikle
kişisel verilerin korunması alanında getirilen bu anayasal garantiler
ile vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlükleri bilhassa
özel hayatın gizliliği bağlamında geliştirilerek
güçlendirilmektedir.
Görüşmekte
olduğumuz 2nci madde ve Anayasa değişiklik teklifinin
diğer maddeleri, milletimizin bizden beklediği demokratik
standartları yükseltecek, hukukun üstünlüğünü ve hukuk devleti ilkesini
güçlendirecek önemli değişikliklerdir. Bu değişikliklerin
ülkemize ve milletimize hayırlı uğurlu olmasını
diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Tunç, teşekkür ederim.
Şimdi, 2nci
madde üzerinde şahısları adına iki
arkadaşımıza söz vereceğiz: Tunceli Milletvekili Sayın
Kamer Genç, Bilecik Milletvekili Sayın Fahrettin Poyraz.
Sayın Genç,
buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 497 sıra
sayılı Anayasa Değişikliği Teklifinin 2nci maddesi
üzerinde kişisel söz almış bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii, bakın, arka sıralara bakıyorsunuz,
nasıl insanlar uyuyor., sabah saat beş.
Şimdi
bakın, Türkiye bir dikta rejimi altındadır. Türkiye Büyük Millet
Meclisi bir dikta rejimi altındadır. Recep Tayyip
Erdoğanın bir kelimesine karşı çıkabiliyor musunuz?
Evvela bu Meclisi yöneten siz bu saate kadar bu insanları burada uykusuz
bırakmanın bir anlamı var mı? Neyin acelesini
yapıyorsunuz? Satılık bir memleket mi var? Burada iki gün daha
bu Anayasayı müzakere edemez miyiz? İnsanların belirli bir
kapasitesi var. Sonra bu sabahın beşinde hangi kafa
çalışır ki doğru dürüst, çıkıp da bu kürsülerde
konuşmaya.
Ben
konuşmama başlamadan önce, Kıbrısta yapılan
seçimleri, yiğitçe, mücadele vererek, AKP İktidarının
baskılarına boyun eğmeyerek, Avrupalıların
verdiği o paralara boyun eğmeyerek onurlu ve şereflice
Derviş Eroğlunu Cumhurbaşkanı seçen Kıbrıs
halkına çok teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar) Ve onun, Türk halkına da bir örnek olmasını
diliyorum. Yarın seçime gidildiği
zaman AKP İktidarının vatandaşlara verdiği o
buzdolaplarını, çamaşır makinelerini ve başka
işte makarnaları almalarını, yemelerini ama oy
vermemelerini diliyorum.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, maalesef evvela Türkiye Cumhuriyetinin
kurtulması için, Türkiye'nin dikta rejiminden kurtulması için en
başta Türkiye Büyük Millet Meclisinin kişiliğini kazanması
lazım. Bir kişi diyor ki sen şunu yapacaksın
Böyle bir
şey olur mu? Böyle bir şey
Şimdi biraz önce Cemil Çiçeki
burada dinledik Oo, ne kadar demokrat, insan haklarından yana, yargı
bağımsızlığından yana! Yahu, Cemil Çiçek,
Erzincan Savcısının tarikatlar ve cemaatler hakkında
yaptığı soruşturmada Erzincan Savcısına telefon
açıp da Yahu, bunu soruşturma, bunları tevkif etme. diyen sen
değil misin? Senin hangi kafan demokrattır, h-angi kafan yargı
bağımsızlığına sadakatle saygı gösterir, bir onu söyler misin?
Senin damadın TOKİden bir iş aldı, küçük bir iş, 300
milyar liralık işi aldı da 1 trilyon 800 milyar lira
kazandı. Ayrıca da gidelim bakalım, TOKİnin
müteahhitlerine, hangi malzemeleri, kimler, ne fiyatla veriyor? Bunlar
çıktı mı ortaya? Çıkınca Efendim, ben ne yapayım?
Gidin, damadımdan bunu tahsil edin. Damadım benden habersiz bir
şey yapmış... Olur mu arkadaşlar? Şimdi, ben veya
herhangi birinize, bir yetki sahibi olmadan, gidip de size bir ihale verirler
mi, böyle pahalı ihaleleri? Demek ki senin sahip olduğun o
Bakanlık yetkisi, Bakanlık forsun dolayısıyla ona o
işler veriliyor.
Değerli
milletvekilleri, her vesileyle söylüyorum: Türkiye Cumhuriyeti devletinin en
büyük sorunu ekonomide yapılan talandır. Ekonomide yapılan
talanın önünü kesmedikten sonra, hırsızları
cezalandırmadıktan sonra, Anayasanın 100üncü maddesindeki o
Bakanlar Kuruluna getirilen zırh kaldırılmadıktan sonra,
burada bizim, hep havanda su dövmek dışında bir iş
yaptığımız yok.
Şimdi,
Türkiyede, AKPnin iktidara gelmesiyle temel hak ve özgürlükler askıya
alındı arkadaşlar. Yani, Türkiyede siz, demokrat,
çağdaş bir kişiyi hangi kamu görevine aldınız?
İşte, burada oturuyor Adalet Bakanlığı Makamında
oturan kişi. Bir tane sol düşünceli bir insanı, bir tane Alevi
inançlı bir vatandaşı hâkimlik savcılık
imtihanında kazandırdınız mı, bir tane
kaymakamlıkta kazandırdınız mı? Daha hangi
eşitlikten, hangi hukuktan, hangi adaletten bahsediyorsunuz?
Buraya
getirdiğiniz Anayasa, Türkiyeyi faşizme götüren bir Anayasa. Darbe
Anayasası diyorsunuz da, yahu, darbe Anayasasındaki
getirdiğiniz yargı bağımsızlığını ileriye
mi götürüyorsunuz, geri mi götürüyorsunuz? Burada Darbe Anayasasında
dediğiniz, orada temel yargı
bağımsızlığını tehlikeye sokan Adalet
Bakanı ve Müsteşarı değil midir? Adalet Bakanı ve
Müsteşarı aylarca, oradaki hâkim ve savcıların
atanmasını, sırf kendi istekleri doğrultusunda atama
yapmadıkları için engellemiyorlar mı? Eğer hakikaten
yargı bağımsızlığını istiyorsanız,
buyurun, buyurun arkadaşlar, o zaman, Adalet Bakanı ile
Müsteşarını çıkaralım, orada yargının
içinden gelmiş
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, süreniz doldu, bir dakika ilave süre veriyorum. Lütfen,
sözlerinizi tamamlayınız.
KAMER GENÇ
(Devamla) Vermeyebilirsiniz de, sizden pek süre de istemiyorum, ama yine de
konuşayım.
Ondan sonra
MUSTAFA ÜNAL
(Karabük) Ne biçim konuşuyorsun? Bu ne biçim konuşma?
KAMER GENÇ
(Devamla) Sana ne ya! Sana konuştum mu, sana ne oluyor? Sen ne oradan
elini kolunu böyle yapıyorsun!
MUSTAFA ÜNAL
(Karabük) Palavra atıyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) Palavrayı sen atıyorsun.
Şimdi böyle
olunca, değerli milletvekilleri, tabii beş dakikada Anayasayı
nasıl müzakere edeceğiz ya. Anayasayı, bu
Yani beş
dakikada bir şey söyleyemezsiniz ki. Sizin istediğiniz, bu saatlere
kadar halktan gerçekleri saklamak. Çıkıyorsunuz
Bütün televizyonlar
sizin emrinizde, Tayyip Erdoğandan korkuyorlar, bir tane NTV, bir tane
CNN Türk, bilmem o büyük televizyonların hiç birisi bizi
çıkarmıyor televizyona. Çıkarsa da, bizim, sizin
yaptığınız o talanları, yalanları, bu memlekete
yaptığınız kötülükleri biz dile getirebiliriz ama maalesef
ben televizyona çıkıyorum, Bülent Arınça bağlı olan
RTÜK hemen diyor ki: Kamer Genç senin televizyonuna çıktı. Ona
uyarı cezası veriyor. Böyle rezalet görülmüş müdür
arkadaşlar ya! Böyle bir rezalet olur mu ya!
Ondan sonra da
Meclis Başkanı, şurada gizli oylama yaptırmıyorsunuz
ve açık oylama yaptırıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) Burada gerekli tedbiri almıyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Genç, ilave süreniz de doldu teşekkür ederim
KAMER GENÇ
(Devamla) Tamam, neyse, konuşacağız daha, yarın da
konuşacağız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına ikinci söz, Bilecik Milletvekili Sayın
Fahrettin Poyraza ait.
Sayın Poyraz
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Saygıdeğer Başkanım, değerli
milletvekilleri; 497 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin, Anayasanın Özel
hayatın gizliliği kenar başlıklı 20nci maddesinde
değişiklik yapan çerçeve 2nci maddesi hakkında görüşlerimi
sizlerle paylaşmak üzere söz almış bulunmaktayım.
Tabii, bu konu
üzerinde arkadaşlarımız epeydir görüşlerini belirtiyorlar.
Bu konuyu çok fazla tartışacak değilim gecenin bu ilerleyen
saatinde. Burada bizim getirmeye çalıştığımız,
bireysel hakları daha da sağlam bir zemine oturtmak, özellikle
kişisel veri dediğimiz ve teknolojinin, bilimin ilerlediği bu
çağda artık kişisel bilgilere çok daha kolay
ulaşıldığı ve bu bilgilerin de herhangi bir kötü
niyetle kullanılmasının önlenmesi noktasında önemli bir
düzenleme olduğu kanaatindeyim. Dolayısıyla daha önce
arkadaşlarımızın da anlattığı şekliyle,
pek çok uluslararası kuruluşun da bu konuda daha önceden
yapılmış olan düzenlemelerine paralel bir düzenleme yapma
ihtiyacı Anayasamıza zaten gerekmekte. İnşallah daha sonra
da, bu düzenlemeden sonra da şu anda hâlâ taslak konumunda olan ve
üzerinde daha çok konuşacağımız, tartışacağımız,
komisyonda bekleyen kanun üzerinde de daha detaylı, daha esaslı bir
çalışma yapma imkânımız ortaya çıkacak.
Değerli
arkadaşlar, neticede kişisel verilerin korunması, kişinin
temel hak ve hürriyetlerinin başta gelenlerinden bir tanesi. Burada ince
bir çizgi var, o da kamu düzeninin korunmasıyla kişinin, bireyin hak
ve özgürlüklerinin korunması noktasında bu ince çizgide de
bildiğiniz gibi kanunlar ve nihayetinde yine kanunların yetki
verdiği hâkimler bu anlamda önemli rol üstlenecekler, hakem rolünü
görecekler. Dolayısıyla biz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak yaptığımız
ve yapacağımız kanunlarla bu alanı milletimizin
yararına, vatandaşlarımızın yararına
düzenleyeceğiz ve her zaman dürüstlüklerine ve adaletlerine
inandığımız hâkimlerimiz, savcılarımız da bu
kanunları uygularken bireyin hak ve hürriyetlerini kişisel verilerin
korunması anlamında koruyacaklardır.
Burada,
değerli arkadaşlar, önemli şeyler yapıyoruz Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak tıpkı bundan önce, bizlerden önce bu
Parlamentoda görev almış olan milletvekilleri gibi. Burada bazı
arkadaşlarımızın iddia ettiği gibi film falan
çevirmiyoruz. Burada hiçbir parlamenter ve bizden önceki hiçbir hükûmet film
çevirmemiştir. Eğer biz çıkıp burada AK PARTİnin veya
herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti hükûmetinin film çevirdiğini iddia
edersek aslında şunu da sorgulamış oluyoruz, diyoruz ki:
Biz siyasetçiyiz. Siyaseti kim için yapıyoruz, muhatabımız
kimdir? Muhatabımız millettir. Biz siyasetçiler olarak, devleti
yönetenler olarak muhatabımız milletse o zaman yaptığımız
işlerin neticesinde dönüp dolaşıp hesabını da yine
millete vereceğiz. Eğer sizler çıkıp AK PARTİ
hükûmetlerinin sekiz yıldır burada film çevirdiğini iddia
ediyorsanız, o zaman biz de şunu söyleriz, deriz ki: Arkadaş,
biz sekiz yıldır film çeviriyorsak, 2 tane genel seçim, 2 tane yerel
seçim, 1 tane de referandum geçirdik. Ya bir insan bir filmi 1 kere izler, hadi
bilemedin 2 kere izler. Bir film 2 kere, 3 kere, 4 kere, 5 kere izlenir mi
arkadaşlar?
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Geçti o zaman. Film koptu, haberiniz yok.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) - Demek ki, o zaman, biz, AK PARTİ hükûmetleri olarak,
doğru şeyler yapıyoruz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Film koptu, film. Film koptu, haberiniz yok.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Biz, AK PARTİ olarak, milletin yararına güzel
şeyler yapıyoruz ki millet bizim arkamızda ve biz, AK PARTİ
olarak, neredeyse her 2 vatandaşımızın 1inin
desteğini almışız.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Deniz Feneri ne oldu, Deniz Feneri?
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Hani biz milliyetçiydik, hani biz vatanseverdik, biz
milletimizin tarihten gelen örfünü, âdetini, geleneğini,
inançlarını, ferasetini, basiretini kabul ediyorduk? O zaman, kabul
ediyorsak, milletimiz sandığa gittiği zaman da, milletimizin
sandıktaki iradesine de bu anlamda saygı duymamız gerekiyor.
Eğer siz çıkıp milletin oy verdiği, kahir ekseriyetle
desteklediği bir partiyi film çevirmekle itham ediyorsanız, o zaman,
aynı zamanda da bu milleti ferasetsizlikle, basiretsizlikle suçluyorsunuz
demektir ki bu, siyasetçinin asla ve asla düşmemesi gereken bir konumdur.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kendi kusurlarınızı millete atfetmeyin. Millete
hakaret etmeyin.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) - Sonuçta biz şunu söylemiyoruz birilerinin iddia
ettiği gibi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Efendim, süreniz doldu. Size de bir dakika ilave süre veriyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, burası milletimize hakaret yeri
değil.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Türkiyede diktatörlük var, Türkiyede baskı rejimi
var.
Arkadaşlar,
biz, AK PARTİ olarak, seçimle geldik ve milletimizin iradesinin de
baş tacı olduğunu kabul ediyoruz. Eğer yanlış
yaparsak, eksik yaparsak, millet gelecek bunun hesabını bizden
soracak.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - Sormasın diye bunları getiriyorsunuz.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) O zaman siz doğru yapıyorsanız, geçersiniz
hükûmeti kurarsınız. Biz, milletimizin iradesine bu anlamda
saygılıyız, bu anlamda yanlış
yaptığımız zaman da, yanlışımızın
da her daim milletimize hesabını vermeye de hazırız.
Ben, bu çerçevede
yapılacak olan değişikliklerimizin milletimize hayırlar
getirmesini temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Poyraz, çok teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, İç Tüzük 72ye göre bir önergemiz
var.
BAŞKAN -
Peki.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Faruk Bal, Oktay Vural ve Mehmet Şandır
arkadaşlarımızın, İç Tüzükün 72nci maddesi
uyarınca görüşmelerin devamına karar verilmesiyle ilgili bir
talepleri var, okutuyorum efendim:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Değişiklik Teklifinin 2. maddesinin TBMM
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca, görüşmelerin
devamına karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz.
Faruk Bal Oktay Vural Mehmet Şandır
Konya İzmir Mersin
Recep Taner Metin Ergun Cemaleddin Uslu
Aydın Muğla Edirne
Mümin
İnan Necati
Özensoy Emin Haluk Ayhan
Niğde Bursa Denizli
Alim
Işık
Osman Çakır Şenol
Bal
Kütahya Samsun İzmir
Hüseyin
Yıldız Beytullah
Asil Süleyman L.
Yunusoğlu
Antalya Eskişehir Trabzon
Reşat
Doğru Mehmet
Serdaroğlu Behiç
Çelik
Tokat Kastamonu Mersin
Yılmaz Tankut S. Nevzat Korkmaz
Adana Isparta
Gerekçe:
Anayasalar,
vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan,
siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen
kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
Türkiye'nin iki
ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen demokrasisini 21.
yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
asırlık anayasa tartışmalarından kurtarmanın ve
her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin tek
yolu toplumsal uzlaşmayı sağlamaktır.
Teklif
hazırlanmadan önce AKP uzlaşma arayışına
girmemiştir. Parti olarak ihtiyaçlarını tatmin için
hazırladığı teklifi Meclise dayatmıştır.
Yapılan görüşmelerde uzlaşma sağlanamamış,
değişikliğin millete mi, AKP'ye mi hizmet edeceği açıklığa
kavuşturulamamıştır.
Toplumsal
uzlaşma için MHP "Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını, partilerin uzlaştıkları
hususlarda demokratik bir sözleşme yapılmasını, siyasi
partilerin hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna
duyurulmasını ve her partinin görüş ve tavrının
yapılacak ilk seçimde milletin takdirine sunulmasını, seçimler
sonunda oluşacak Meclisin ilk işinin anayasa
değişikliği olmasını teklif etmiştir.
MHP;
Devlet ile
Milleti kucaklaştıracak,
Milletin
değerleri ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile
Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın
temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez
bütünlüğünü sağlayacak üniter yapı içinde devleti kurum ve
kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokratik düzeni
iyileştirecek,
Cumhuriyetin
temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi
teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir
sözleşme belgesi niteliğinde anayasa değişikliği
kararını ilan etmiştir.
Anayasa
değişikliği böylece milletin desteğine ve iradesine
dayandırılmalıdır.
AKP bütün bu
sayılanlara kulak tıkamış, kendisi için
hazırladığı teklifi partilere ve millete
dayatmıştır.
Anayasa
değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak
için malzeme olarak kullanan AKP'nin, acele ve telaş içinde
hazırladığı ilk tekliften imzaların çekilmesi ve
aynı teklifin başka imzalar ile Meclise sunulması işin
başında Anayasa ve aykırılık teşkil etmektedir.
AKP'nin Anayasa
Değişiklik Teklifi kendi subjektif hedefine ulaşmak için
hazırlanmıştır
Bu teklif ile
kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve
denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmakta, bunun doğal sonucu
olarak başta parti kapatma, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem
yerine ucu diktaya açık bir cumhurbaşkanlığı sistemi
getirilmektedir.
Teklifin içinde
Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKPden
inançlarına göre yaşarken baş örtüsü, imam-hatip okulu mezunu
olması gibi sebepler ile devletin kendisine eşit hizmet
sunmamasına çözüm beklemektedir. Meydanlardaki sözlerini
tutmasını, ahde vefa göstermesini beklemektedir.
Millet, AKPden
terörü ve asayişsizliği bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKPden
yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat pahalılığının
ve işsizliğin hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKPden
iş beklemektedir, aş beklemektedir.
Millet, AKPden
düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak
ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
Ne AKPnin sekiz
yıllık icraatında ve ne de teklifin milletin beklentisinden eser
yoktur.
AKP millete
değil kendisine çalışmaktadır. Çünkü niyeti halis
değildir.
AKP dikta
niyetini bazı temel hak ve hürriyetlerin arkasına gizlemiştir.
Bu temel hak ve
hürriyetleri, niyetlerinin halis olmadığı maddeler için oy
devşirmeciliğine malzeme etmiştir.
Böylece, halk
oylamasında Evet sonucunu elde etmek için seçmene sunduğu acı
hapın üstünü tatlandırıcıyla kapatmıştır.
AKPnin fikri oy
kullanacak seçmeni ya yardan ya da serden vazgeçmeye zorlayacaktır,
vicdani muhasebe kabul etmeyen bir ikilemin içine sürükleyecektir.
Bu, Anayasaya ve halk oylamasını
düzenleyen uluslar arası belgelere aykırıdır.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, yeni gelen arkadaşlara Hoş
geldiniz diyorum ve yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük 72ye göre verilmiş önergenin
oylamasına geçmeden önce bir yoklama talebi vardır.
Yoklama talebinde
bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğiz:
Sayın Anadol, Sayın Kaptan, Sayın Öztürk, Sayın Öğüt,
Sayın Kart, Sayın Mengü, Sayın Altay, Sayın Güner,
Sayın Çöllü, Sayın Emek, Sayın Güvel, Sayın Arıtman,
Sayın Ağyüz, Sayın Baytok, Sayın Ergin, Sayın Topuz,
Sayın Sönmez, Sayın Oksal, Sayın Paçarız, Sayın Diren
ve Sayın Seyhan.
Elektronik
sistemle yoklama yapılacaktır.
Bir dakika süre
veriyorum.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bundan sonraki oylamalarda da hep bir dakika olmasını
temenni ediyoruz.
BAŞKAN -
Süremiz başladı.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN
Sayın Mehmet Şandır ve arkadaşlarının
verdiği İç Tüzük 72ye göre görüşmelerin devamına karar
verilmesi istemli önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Haydi, devam edelim...
Nefesiniz yetmiyor.
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Başkan, Sayın Başkan, onlar yoklamaya
nasıl katılıyorlar?
SUAT KILIÇ
(Samsun) Yoklamaya her zaman katılabilirler.
BAŞKAN -
Sayın milletvekili arkadaşlarım, şimdi soru-cevap
faslına geçiyoruz.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, yoklama yapıldığı için
söz istemiyle sisteme giren arkadaşlarımın isimleri silindi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ara verin efendim, tekrar tespit edersiniz.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) On beş dakika ara
BAŞKAN
Yalnız, silinmeden önceki hâlini tespit etmiştim yazılı olarak.
O nedenle, oradan başlayarak arkadaşlarımıza soru sorma
imkânı tanıyalım.
Sayın
Köseydi ilk sırada.
Sayın Köse,
Sayın Aydoğan, Sayın Yıldız, Sayın İnan,
Sayın Taner, Sayın Bukan, Sayın Işık, Sayın
Özdemir, Sayın Tankut, beş dakikalık süre içerisinde
sorularını Sayın Bakana veya Komisyon Başkanına
yöneltecekler.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, görüştüğümüz yasa tasarısı Mecliste kabul
edildikten sonra şayet referanduma sunulursa seçmene yirmi dokuz tane soru
sorulacak ve karşılığında tek bir cevap istenecektir.
Bu durum sizce demokratik midir? Diğer bir deyişle millî iradeye
sığar mı?
Yine bu Anayasa
değişikliği çiftçinin, esnafın, işsiz insanların
ve Türkiye ekonomisinin talebi midir, yoksa AKPnin bir siyasi projesi midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Evet, Sayın Aydoğan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, bu
Anayasanın başlangıç yılının yüz elli
yıllık olmasının anlamını soruyorum, yani 1860
yılından başlatmış ve Anayasa
değişikliğini milletin huzuru için yapıyorsunuz,
yarattığınız huzursuzluğun anlamı nedir? Anayasa
değişikliği bir toplumsal barış için ise
değişiklik sırasında yarattığınız
çatışmaya ne diyeceğiz? Anayasa değişikliği
toplumun mutluluğu için yapılıyorsa, değişiklik
sırasında mutsuzluğu ve kavgayı nasıl
yorumlayacaksınız? Anayasa değişikliği toplumun tüm
kesimlerini birleştirmek için yapılıyorsa, değişiklik
sırasında yaratılan ayrışmanın nedeni nedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Anayasa değişikliği kabul edilirse eğer AKP
İktidarının insanları Şimdi fişleme
sırası bize geldi, şimdi biz fişliyoruz. diye ikrar eden
sayın milletvekillerinin bu sözüne dayanak, fişlenmemle ilgili tüm
bilgileri öğrenebilecek miyim?
Yine, AKP
Hükûmetine muhalefet edenlerin kan tahlili
yapıldığını
ikrar eden sayın milletvekilinin sözüne dayanarak, AKP Hükûmetine
muhalefet ettiğime göre tahlillerimle ilgili bilgilerimi alabilecek miyim?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, Anayasanın 20nci maddesiyle anayasal
güvence altına alınmış olan kişisel ve özel bilgilerin
korunması hakkındaki kanun şu anda yürürlükte. Bu Anayasa
maddesi yürürlükte olmasına rağmen gazetelerde çarşaf
çarşaf telefon dinleme kayıtları nasıl
yayınlanabilmektedir veya bazı liderlerin kişisel olan mal
varlıkları nasıl basının eline geçmektedir? Bu konularda
Bakanlık olarak bu uygulamalarla ilgili Anayasa suçu işleyenler
hakkında bir işlem yapılmış mıdır?
İki, gerek
biraz önce görüştüğümüz 10uncu madde ve gerekse şimdi
görüştüğümüz 20nci maddede yapılan makyaj
değişiklikler ana gayeyi kamufle etmek için midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Elimdeki listeye göre isimlerinizi okuyorum.
Sayın Bukan
Girmemiş.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
geçtiğimiz pazar günü Sayın Başbakan gazetecilerle birlikte
olduğu bir canlı yayın televizyon programında bundan
sonraki adımlarının başkanlık sistemine geçiş
olabileceğini ifade etmiştir. Yapılan bu Anayasa
değişiklikleri başkanlık sistemine geçiş için yeterli
midir? Yeterli değilse bundan sonra hangi dayatma maddelerle hangi
değişiklikler yapılacaktır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Özdemir
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
soruyorum: Türkiye, birbirinden uzaklaşmamış, birbirine
yabancılaşmamış bir millet yapısıyla etnik köken,
inanç, mezhep gibi doğallıkları millî kimliğin ve bin
yıllık kardeşliğin zenginliği olarak görüldüğü
bir toplum hayatına ulaşacak mıdır?
İkinci
sorum, devletimiz taviz ve teslimiyet döngüsünden kurtulup,
bağımsız karar verebilen, yeryüzünde sözü geçen ve dünyaya
başkent Ankara vizyonuyla bakabilen bir kudret hâline gelecek midir bu
Anayasa değişikliğinde?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
kişisel verilerin anayasal çerçevede güvence altına
alınması konusuyla ilgili olarak telefon dinlemeleri,
e-postaların ele geçirilmesi, e-devlet uygulamaları çerçevesinde
kişilerin bütün bilgilerine devletin değişik kurumlarından
vatandaşlık numarasıyla ulaşılabilmesinin ve
diğer yollarla elde edilebilmesinin önüne geçilebilecek midir?
Kişisel verilerle ilgili olarak anayasal güvenceyi sağlayabilmek için
acil ne gibi teknik ve pratik önlemlerin alınması
düşünülmektedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Süre doldu.
Sayın
İnan, tam size gelmişti sıra ama süre maalesef yetmedi, bir
başka sefer
Sayın Bakan,
buyurun.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
İlk olarak
Sayın Kösenin sorusuna cevap vermek istiyorum.
Referandumda
-şayet bu teklif referanduma sunulur ise- vatandaşa 29 soru
sorulacaktır, tek cevap verilmesi istenecektir. Bu demokratik midir? diye
bir soru sordu Sayın Köse.
Değerli
arkadaşlar, bugüne kadar Türkiyede on altı anayasa
değişikliği yapıldı 82 Anayasası üzerinde, bu
olur ise on yedincisi olacak. Bu on yedi anayasa değişikliğinin
en az on beş tanesinin değişiklik metninde Bu
değişiklik şayet halk oyuna sunulur ise birlikte oylanır.
hükmü tüm değişiklik metinlerinde ortak düzenleme olarak mevcut idi.
En son, AK PARTİnin işbaşına gelmesinden önce yapılan
ve otuz dört maddeyi içeren anayasa değişikliği -ki, o dönem
koalisyon hükûmeti tarafından gerçekleştirilmiş bir
değişiklik idi- o da bu Parlamentoda görüşülürken Bu
değişikliğin halk oyuna sunulması hâlinde birlikte
oylanır. hükmü otuz dört maddelik teklif için de aynen yazılmış
idi. Yani bizim burada 29 soru sorulacaktı ama bundan önce yapılan
son büyük değişiklikte otuz dört madde değiştirilerek otuz
dört soru sorulacak bir referandum için Birlikte oylanır. hükmü muhafaza
edilmiş idi. Her nedense birtakım sualler AK PARTİye yönelik
olarak akıllara, zihinlere gelmektedir. Bunun dünyadaki uygulamaları
da bu şekildedir. En son Avrupada yapılan Lizbon
Anlaşmasının onaylanmasına dair İrlandadaki
referandumda da birçok maddenin değişikliği yine tek oylamayla
belirlenmiştir. Dolayısıyla Türkiyedeki uygulamalar, bundan
önceki yapılan düzenlemeler bu şekildedir. Kaldı ki bunun
pratiğinin Türkiyede daha önce denenmemiş olması da bizi bu
yöne sevk etmiştir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hani Venedik Komisyonu vardı ya. Parti kapanırken
Venedik Komisyonu var da burada niye yok?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Onun dışında Sayın
Yıldızın bir sorusu var. Anayasa
değişikliğindeki bu madde kabul edilir ise, kişisel
verilerin korunmasıyla ilgili bu düzenleme kabul edilir ise bizlerin
fişlenmeyeceği ya da kan tahlillerimizin sonuçlarının
alınıp alınamayacağı şeklinde bir soru
sormuştur. Bizim getirmiş olduğumuz bu düzenleme modern
demokrasilerin tamamında olan düzenlemedir. Buna yönelik olarak 2007
yılında Barolar Birliğinin hazırlamış olduğu
Anayasa teklifinde de aynı madde, aynı düzenleme 33üncü madde olarak
düzenlenmiştir. Dolayısıyla modern demokrasilerde,
çağdaş hukuk sistemlerinde vatandaşların
haklarını koruyan, kişisel verilerini koruyan bu tür
düzenlemeler söz konusudur. Bunu Türk Anayasasına kazandırmak bizim
için büyük bir onurdur, büyük bir şereftir diye düşünüyorum.
Onun
dışında, Sayın Tanerin bir sorusu var, o da özel
hayatın gizliliğini ihlalle ilgili Türk Ceza Yasasında
düzenleme olmasına karşın, gazetelerde, televizyonlarda
çarşaf çarşaf telefon konuşmalarının
yayınlandığını, özel hayatın gizliliğini
ihlal eden yayınların olduğunu ifade ettiler. Buna
karşı ne yapıyorsunuz? şeklinde bir sual yöneltildi.
Değerli
arkadaşlar, Türk Ceza Yasasının bu hükümlerinin ihlaline dönük
olarak 4 binin üzerinde soruşturma açılmış, bu
soruşturmaların bir kısmı kovuşturmaya
dönüştürülüp dava hâline getirilmiş, bir kısmında da hüküm
aşamasına gelinmiştir. Burada, 2004 yılından sonra
Adalet Bakanlığının soruşturmaları başlatma
yetkisi Adalet Bakanlığından alınmıştır. Bu
konuda savcılarımızın resen harekete geçmesi esastır.
Nitekim, 5 bine yakın soruşturma ve kovuşturma devam etmektedir.
Sayın
Işıkın bir sorusu var. Sayın Başbakan bu hafta sonu
bir televizyon programında programda soru soran gazetecilerin bir sorusunu
cevaplar iken başkanlık rejimine ilişkin kanaatlerini
paylaşmıştır. Burada Sayın Başbakanımız
konuyu kendisi gündeme getirmemiş, gazetecinin sorusuna cevap
vermiştir ve başkanlık sisteminin Türkiyede de tartışılması
gerektiğini, rahmetli Özal döneminde de bunun
tartışıldığını ve Türkiye için böyle bir
sistemin daha dinamik, daha istikrar sağlayıcı bir düzen
olabileceği kanaatini paylaşmıştır. Ancak buna dönük
olarak henüz grubumuzda, partimizde yapılmış,
başlatılmış bir çalışma söz konusu değildir
ama elbette ki bu hususlar Türkiye Büyük Millet Meclisinde ya da siyaset
kurumları arasında tartışılabilecek bir konudur. Bunda
herhangi bir sakınca görmemekteyiz.
Sayın
Başkanım, cevaplayamadığım sorulara da
yazılı olarak cevap vereceğim.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Başkan, 2nci sırada
sorduğum sorulara da cevap alamadım. Cevap verilmeyecekse niye soru
soruyoruz?
BAŞKAN
Efendim Yazılı cevap vereceğim. dedi, Sayın Bakanın
takdiridir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Versin Sayın Bakan.
BAŞKAN
Şimdi, değerli arkadaşlarım, madde üzerinde on beş
önerge vardır. Bilindiği gibi, her madde üzerinde milletvekillerince
yedi önerge verilebilmektedir. Aynı anda gelen ilk on dört önerge
arasında çekilen kurada çıkan yedi önergeyi okutacağım,
sonra bu önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 2 nci maddesiyle
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20 nci maddesine eklenen
fıkranın 3 üncü cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
"Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya
kişinin yazılı muvafakatiyle işlenebilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 2 nci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın
20 nci maddesine eklenen fıkranın 3 üncü cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Abdullah
Çalışkan
Kırşehir
"Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya
kişinin yazılı muvafakatiyle işlenebilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 2 nci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın
20 nci maddesine eklenen fıkranın 3 üncü cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
"Kişisel
veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin yazılı
muvafakatiyle işlenebilir."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2.
maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20. maddesine eklenen
fıkranın 3. cümlesinde yer alan "veya" ibaresinin metinden
çıkarılmasını ve "rızasıyla"
ibaresinden sonra "özel hayatın gizliliğini ve
korunmasını ihlal etmeden" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
İsa
Gök Tacidar
Seyhan
Mersin
Adana
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 497 sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ayla Akat Ata Şerafettin Halis Hamit Geylani
Batman Tunceli Hakkâri
Nuri
Yaman Sebahat
Tuncel
Muş
İstanbul
Madde:2
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 20 nci maddesine aşağıdaki
fıkra eklenmiştir. "Herkes, kendisiyle ilgili kişisel
verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak;
kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında
bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya
silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp
kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar.
Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin
açık rızasıyla işlenebilir. Kesinleşmiş
yargı kararına dayanmayan tüm fişlemeler silinir. Kişisel
verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla
düzenlenir."
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım en aykırı
iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri birlikte işleme
alacağım ve istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum efendim:
T. B. M Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan anayasa değiştirme teklifinin (2). maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Değişikliği Teklifinin, 2. maddesinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Oktay Vural Mehmet Şandır
Konya İzmir Mersin
S.
Nevzat Korkmaz Behiç
Çelik
Isparta
Mersin
BAŞKAN
Sayın Komisyon, katılıyor musunuz efendim?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Şandır, konuşacak mısınız, gerekçeyi
mi okutacağız efendim?
OKTAY VURAL
(İzmir) Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN
Peki efendim.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasalar,
vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan,
siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen
kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır
Türkiye'nin iki
ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen demokrasisini 21.
yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
asırlık anayasa tartışmalarından kurtarmanın ve
her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin tek
yolu toplumsal uzlaşmayı sağlamaktır
Toplumsal
uzlaşma için MHP "Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını, Partilerin arasında
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını, siyasi partilerin hangi konularda
uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını ve her
partinin görüş ve tavrının yapılacak ilk seçimde milletin
takdirine sunulmasını, seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk
işinin anayasa değişikliği olmasını teklif
etmiştir.
MHP;
Devlet ile
Milleti kucaklaştıracak,
Milletin
değerlen ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile
Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın
temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez
bütünlüğünü sağlayacak üniter yapı içinde Devleti kurum ve
kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokratik düzeni
iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel
nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif
edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir
sözleşme belgesi niteliğinde anayasa değişikliği
kararını ilan etmiştir.
Anayasa
değişikliği böylece milletin desteğine ve iradesine
dayandırılmalıdır.
AKP bütün bu
sayılanlara kulak tıkamış, kendisi için
hazırladığı teklifi partilere ve millete
dayatmıştır.
Anayasa
değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak
için malzeme olarak kullanan, AKP'nin acele ve telaş içinde
hazırladığı ilk tekliften imzaların çekilmesi ve
aynı teklifin başka imzalar ile Meclise sunulması işin
başında Anayasa ve İç Tüzüke aykırılık
teşkil etmektedir.
AKP'nin Anayasa
değişiklik teklifi kendi sübjektif hedefine ulaşmak için
hazırlanmıştır.
Bu teklif ile
kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve
denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmakta, bunun doğal sonucu
olarak başta parti kapatma, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem
yerine ucu diktaya açık bir cumhurbaşkanlığı sistemi
getirilmektedir.
Teklifin içinde
millet yoktur, milletin iradesi yoktur, milletin beklentisi yoktur.
Millet AKP'den
telefon dinlemeleri ile ihlal ettiği özel hayatın gizliliğinin
hesabını vermesini bekliyor.
Millet AKP'den
kendi milletvekilinin ikrarı ile sabit olan "vatandaşları
fişlemesinin" hesabını vermesini bekliyor.
Millet AKP'den bu
Anayasa değişikliği teklifi ile özel hayatın gizliliği
aleyhine işlediği kanun dışı fiillerin üstünü örtmemesini
bekliyor.
Millet AKP'den
terörü ve asayişsizliği bitirmesini beklemektedir.
Millet AKP'den
yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet AKP'den
iş beklemektedir, aş beklemektedir
Millet AKP'den
düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak
ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
Ne AKP'nin 8
yıllık icraatında ve ne de bu teklifte milletin beklentisinden
eser yoktur.
AKP millete
değil, kendine çalışmaktadır. Çünkü niyeti halis
değildir.
AKP, PKK terör
açılımını gizlediği madde ile yargıyı
siyasallaştırma amacı ile düzenlediği maddeleri temel hak
ve hürriyetlerle ilgili bu maddenin arkasına saklamıştır.
Böylece halk
oylamasında seçmene sunduğu "acı hapı" bu madde
ile tatlandırarak oy devşiriciliğine soyunmuştur.
AKP'nin fikri, oy
kullanacak seçmeni yardan ya da serden vazgeçmeye zorlayacaktır, vicdani
muhasebe kabul etmeyen bir ikilemin içine sürükleyecektir.
Bu, Anayasaya ve
halk oylamasını düzenleyen uluslararası belgelere aykırıdır.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Sayın Başkan, anlayamadık, yeniden
okusun.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, aynı mahiyette olduğu için birlikte
işleme aldığım ikinci önerge Sayın Kamer Gençe ait.
Sayın Genç,
konuşacaksınız değil mi efendim?
KAMER GENÇ (Tunceli)
Konuşacağım.
BAŞKAN
Buyurun.
Sayın Genç,
sürenizin beş dakika olduğunu biliyorsunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa
değişiklik teklifinin 2nci maddesinin çıkarılmasıyla
ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
On altı
saattir burada çalışıyoruz. Bu, çok büyük bir işkence.
Bakın, arkada AKPlilerden en azından 20 kişi uyuyor. Bunu
tutanaklara geçirelim de, yarın öbür gün
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
FATİH ÖZTÜRK
(Samsun) Değiştir, değiştir, yenile, hep aynı
muhabbet.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Bir de sayın milletvekilleri, bu salonda çok ciddi meselelere
şahit oluyorum. Tabii, ben en köşede oturduğum için burada kimin
neler yaptığını görüyorum. Maşallah, komisyoncular
çalışıyor, ayarlamalar da yapılıyor, bazı
arkadaşlar üzerinde baskı da kuruluyor.
Bir de
şundan şüphe ettim: Yahu, bundan önce saat beşlerde,
altılarda bu Meclis salonuna gelmeyen birtakım
arkadaşlarımız, Allah Allah bugün geliyor! Yani gelmesine gerek
de yok. Enteresan bir tespit bu. Yani, AKPlilerin nasıl
çalıştığını biraz insanlar bilsin diye bunu
söylüyorum.
Şimdi,
bakın, burası kürsü. Burada tarihe şahitlik yapıyorum, not
düşüyorum. Bu Anayasa değişikliğinde hangi koşullarda
ve nasıl birtakım insanlara birtakım şeyler vaat edilmek
suretiyle oy alınmaya çalışıldığını
vurgulamak için bunu söylüyorum. Tamam mı? Onun için bunu herkes de
bilsin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Ayıp ediyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, bunun Anayasa
Komisyonundaki müzakeresine katıldım ben. Şimdi, burada biraz
önce Burhan Kuzu diyor ki: Biz Komisyonda çok geniş müzakere ettik.
Bilakis, bize söz vermedi. Geldim oraya, AKPliler o oradan söz atıyor, o
oradan tehdit ediyor, Başkan bilmem şey ediyor
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Ne ediyor?
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani ben hayret ediyorum, burada, bir milletvekili olarak,
bağımsız olarak düşüncelerimi özgürce söyleyecek bir ortam
yakalayamıyorum.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Çarpılırsın, bir tarafın eğrilir!
KAMER GENÇ
(Devamla) Maalesef, işte buralarda da böyle geliyoruz.
Şimdi, biraz
önce, Adalet Bakanlığı makamında oturan kişi diyor ki:
2001 yılında otuz dört tane maddenin hepsi tip madde gelmiştir.
Bu, halkoyuna gittiği takdirde birlikte oylanır.
Bu tamamen
safsata. Bu, gerçekleri saklamak demek. Bakın, arkadaşlar, 2001
yılında, daha önceki Anayasa değişikliğinde ben Meclis
Başkan Vekiliydim ve orada tıkanan şeyleri anlaşarak
aştık. Hatta, ilk yapılan maddelere geçilmesine ilişkin
oylamada 330 oy alınmadı, reddedilmiş gibi gösterildi ama
sonradan grup başkanları geldi.
Anlaşmayla yapılan bir Anayasa değişikliğiydi.
Yani böyle yalnız AKPnin kendi tüzüğünü yapar gibi Anayasa
yapılmadı. Bütün Parlamentoda bulunan gruplar bir araya geldiler ve
hakikaten demokrasinin önündeki tıkanıklıkları
kaldıran, özellikle sizin arkadaşlarınızın da her
Anayasa değişikliğinde istedikleri tek şey vardı:
Partilerin kapatılmasını zorlaştıralım,
istediğiniz değişikliği yapalım. diyorlardı.
Yani ilk bizden, o zaman Meclisten istedikleri buydu. Yani orada 34 madde
Parlamentoda anlaşarak referanduma
Zaten referanduma gitme ihtimali de
yoktu da, yani anlaşıldığı için bütün partilerin
tabanındaki insanlar buna oy vereceklerdi ama şimdi bu Anayasa
değişikliği, öyle bir şey değil ki. Bu Anayasa
değişikliğinde tamamen AKPnin tek taraflı bir
dayatmasıyla, temel hak ve özgürlüklere çok önemli sınırlamalar
getirerek, yargı bağımsızlığını yok
ederek, yargı yetkisini Türkiye Büyük Millet Meclisi üzerine alarak
Yahu
dünyanın neresinde görülmüştür ki, bir kişi kendisi hem suç
işleyecek hem de kendi suçuna kendisi ceza verecek! Bunu hiçbir akıl,
mantık kabul eder mi? Hiçbir akılsız, mantıksız böyle
bir teklif de yapmaz. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Yani, ben suç
işleyeceğim, efendim kendime diyeceğim ki, ya ben kendime ceza
vereceğim. Efendim, bir siyasi parti eğer kapatma için dava
açılırsa önce gelecek de Mecliste verecek. Şimdi, bir kuvvetli
parti, 20 kişilik bir grup. İçinizden kaç tane grup çıkar?
İcabında 10 tane grup çıkar. Ondan sonra hülle grup çıkar,
ondan sonra sırf senin partinle ilgili kapatmayı yok etmek için ne
kadar şey olursa oradan çıkarırsınız, bunlar
işlemez. Şimdi, bakın, Türkiye Cumhuriyeti devletini bölmeye
yönelik eylemleri suç olmaktan çıkarıyorsunuz. Laikliği
kaldırmaya yönelik suçları çıkarıyorsunuz. Türkiye
Cumhuriyeti devletini âdeta bir terör devleti hâline getirmeye
çalışıyorsunuz. Zaten sizin hedefiniz de bu. Bu memlekette bir
kaos olsun, insanlar birbirine girsin, biz zaten büyük bir servet edindik, bu
servetimizi rahat rahat yiyelim. Şimdi, Tayyip Bey diyor ki, Ben
başkan olacağım. Yahu Tayyip Bey, senin ne deneyimin var, ne
kültürün var? Diyor ki: Ben yedi buçuk senedir Başbakanlık
yapıyorum. E bir güne bir gün bu Meclise geldin mi? Sen şu Meclisin
Eğer yazıp da eline vermeseler bu Meclisin çalışması
hakkında bir bilgisi var mı? Yok. Yani, onun için, belli makamlarda,
özgürce, belli yerlerden doldurma bilgiler almamak için, idare etmek için belli
bir kültüre, belli bir eğitime ve belli bir deneyime sahip olmak
lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) Senin gibi mi?
KAMER GENÇ
(Devamla) Elbette ki benim gibi.
BAŞKAN
Sayın Genç, süreniz doldu, bir dakika daha süre veriyorum.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Peki.
Onun için, bu
meseleler
Tabii zaman da çok olmadığı için çok
ayrıntılı da konuşma imkânımız yok.
Bugün, Türkiye'de
yargı çok büyük baskı altındadır. Tayyip Bey, kendisi,
siyasi rakip olarak siyasi partileri seçmesi gerekirken bürokratları
seçiyor, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanını
seçiyor, Yargıtay Başkanını seçiyor, Danıştay
Başkanını seçiyor. Ya arkadaşlar, bu
arkadaşlarımız bağımsız mahkemelerdir. O
makamlardaki bir hâkimin ne kadar bağımsız olup
olmadığını anlamak için o mesleği yapmak lazım.
Onlar millet adına karar veriyor, siyaset adına vermiyor. Onlar
vatanını ve milletini
Hak ve adaletin sağlanması konusunda
vicdanlarının sesini dinliyorlar ama siyasilerin bir kısmı,
iktidar eline geçtiği zaman devletin bütün kaynaklarını kendi
yandaşlarına talan ettiriyorlar. İşte, siyasetçilerin hepsi
de böyle değil ama aslına bakarsanız, yargıda en
azından böyle bir zihniyet yok, böyle bir karakter yok. Onun için,
bunları tabii anlamak için o makamlarda bulunmak lazım ama maalesef
hep karşımızda bürokratları seçiyoruz.
Saygılar
sunarım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Birlikte işleme aldığım önergeleri oylamadan önce bir
yoklama talebi oldu.
Sayın
Anadol, Sayın Barış, Sayın Koçal, Sayın
Yalçınkaya, Sayın Kumkumoğlu, Sayın Yazar, Sayın
Tamaylıgil, Sayın Dibek, Sayın Hamzaçebi, Sayın Öztrak,
Sayın Çoşkunoğlu
MEVLÜT
COŞKUNER (Isparta) Coşkunoğlu değil, Coşkuner.
BAŞKAN
Sayın Çobanoğlu, Sayın Ekici, Sayın Koç, Sayın Ergin,
Sayın Karaibrahim, Sayın Seçer, Sayın Ağyüz, Sayın
Arslan.
Sayın
milletvekilleri, elektronik sistemle yoklama yapacağım.
Bir dakika süre
veriyorum ve süreyi başlatıyorum efendim.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Başka başkan vekili bir dakika süre verirse sakın
itiraz etmeyeceksiniz arkadaşlar.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) İçtihat oluştu, içtihat. Meclis Başkanı
içtihat oluşturdu.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Başkaları bir dakika verirse sizi örnek gösterecekler.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Meclis Başkanı içtihadı oluşturdu.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN -
Birlikte işleme aldığım, Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 497 sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ayla Akat Ata (Batman) ve
arkadaşları
Madde: 2
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 20 nci maddesine aşağıdaki
fıkra eklenmiştir. "Herkes, kendisiyle ilgili kişisel
verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin
kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirme, bu verilere
erişme, bunların düzeltilmesi veya silinmesini talep etme ve
amaçları doğrultusunda kullanılıp
kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar.
Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin
açık rızasıyla işlenebilir. Kesinleşmiş
yargı kararına dayanmayan tüm fişlemeler silinir. Kişisel
verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla
düzenlenir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Sayın Nuri Yaman söz almak istiyor.
Sayın Yaman,
buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
M. NURİ
YAMAN (Muş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 497
sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 2nci maddesinde değişiklik yapılmasına
ilişkin Barış ve Demokrasi Partisi adına verilen önerge
üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu nedenle hepinizi en içten
duygularımla selamlıyor ve hepinize hayırlı sabahlar
diliyorum.
Kişisel
verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin sadece kanunla
düzenlenmesinin tek başına yeterli olamayacağı bir
gerçektir. Oysa Hükûmet, gerekli korumayı sadece bu yolla
sağlamayı düşünmekte ve ona göre yasal düzenlemeler
getirmektedir. Bunu da söz konusu değişikliğin son cümlesinden
değil, hâlihazırda Adalet Komisyonunda görüşülmekte olan
22/4/2008 tarih ve 1/576 sayılı Kişisel Verilerin Korunması
Hakkında Kanun Tasarısının 26ncı maddesinden
rahatlıkla anlamaktayız. İlgili madde, kurulması planlanan
kişisel verileri koruma kurulunun yapısını ve görevlerini
düzenlemektedir ancak böyle bir kurum mutlaka anayasal güvence altına
alınmalıdır. Bunun yanında, böyle bir kurumun
işleyişi ve nitelikleri de çok daha önem ve anlam kazanır. Söz
konusu yasa tasarısı, bize AKP İktidarının daha
şimdiden oluşturulacak olan kurul hakkındaki
anlayışını açığa çıkarmaktadır.
Tasarıda kişisel verileri koruma kurulunun işleyişiyle
ilgili olarak kamu kurum ve kuruluşları lehine istisnalar
tanınmakta, deyim yerindeyse, kurulun, bu kurum ve kuruluşlara
karşı olan yaptırım gücü istişari danışma
organı düzeyine indirgenmektedir. Bu durum, aynı zamanda gerekli
düzenlemeleri yapmakla ve mevzuatı uygulamakla görevli, idari ve mali
yönden özerk bir kurum yaratma düşüncesiyle de tamamen çelişir
durumdadır. Karşılaştırmalı hukuktaki örnekleri
de incelendiğinde görüleceği üzere, bu kurumların devlet
organlarına karşı bağımsızlığı ve
tarafsızlığı, üyelerinin seçimindeki belirlenen usul, kurum
mensuplarına tanınan özlük hakları ve kuruma tahsis edilen idari
ve mali özerklikle sağlanmaya çalışılması da bir
gerçektir. Yani Avrupa Birliği ülkelerindeki örnekler, kurumun sahip
olduğu fonksiyonlara ve ifa ettiği görevlere uygun olarak
konumlanmamaktadır. Tasarıyla oluşturulmak istenen,
istişari niteliğe sahip, hiçbir yaptırım gücüne sahip
olmayan bir kurum ile maalesef arzu edilen amaçlara ulaşmak mümkün
olmayacaktır. Kurulun idareye karşı gerçek anlamda bir
yaptırım gücüne sahip olmaması, devletin kişisel verilerin
işlenmesi konusunda denetlenmesini engellemektedir. Tasarının,
özel hukuk kişilerini de kapsamı içine aldığı
düşünülürse kurulun yapısı içerisinde özel sektör ve sivil
toplum kuruluşlarından temsilcilere de yer verilmesi zorunluluk
hâlini almaktadır. Aynı zamanda, başkan dışındaki
diğer üyelerin kuruldaki görevleriyle birlikte asıl görevlerini de
sürdürmesi kurulun bağımsız ve özerk yapısına ters
düşen bir durumdur.
Yani sözüm ona,
kişisel verilerin korunmasını Anayasayla güvence altına
alıyorsunuz, sonra bunların korunmasına ilişkin usulleri
yasayla düzenleyeceğinizi söylüyorsunuz, yasada üst kurulu ön görüyorsunuz
ancak bu üst kurulu tamamen işlevsiz ve güdük bir hâle getiriyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, AKP İktidarının gerçek yüzünü 20nci maddedeki
değişiklik kadar diğer maddelerdeki hiçbir değişiklik
ele verememiştir. Şimdiye kadar bizzat devletin ihlal ettiği kişisel
verilerin korunması hakkını, yeni oluşturacağınız
devlet güdümlü bir kurumla mı güvence altına almayı
düşünüyorsunuz? Yoksa her zamanki gibi yapmaya
çalıştığınız bir adım ileri, iki adım
geri saplantınızı mı bizlere göstermek istiyorsunuz?
Eskiden, bunu gizli yapardınız. Oysa artık gizlemeye bile
ihtiyaç duymayacak bir konuma geldiniz. Özgürlükleri dilinden düşürmeyen
Hükûmet, uygulamada özgürlüğün en gaddar düşmanı hâline
gelebilmektedir bu tasarıyla.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yaman, süreniz doldu, size de bir dakika ilave süre veriyorum.
Lütfen, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
M. NURİ
YAMAN (Devamla) Teşekkür ederim, sağ olun.
Demokrasi,
kendisine demokrat olan ama başkalarına Demoklesin
kılıcı kesilen bir zihniyetle asla yerleşemez. Buradan bir
kez daha sesleniyor ve söylüyoruz ki: Kurulun
bağımsızlığı ve tarafsızlığı,
mutlaka, anayasal güvence altına alınmalıdır. Aksi
takdirde, Meclise sunulan kanun tasarısında olduğu gibi, insan
hakları konusunda işlevsizleşmiş birçok başka kurum
gibi bu kurul da kurumlar mezarlığındaki yerini yakında
alacaktır.
Bu belirlemeyi
yaptıktan sonra, bu düzenlemelerin göz önüne
alınacağını düşünüyor ve sözlerime son verirken yüce
Meclisinizi saygıyla tekrar selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Yaman, teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım: Hükûmetin ve Komisyonun
katılmadığı önergeyi kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeye geçiyoruz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2.
maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20. maddesine eklenen fıkranın
3. cümlesinde yer alan "veya" ibaresinin metinden çıkarılmasını
ve "rızasıyla" ibaresinden sonra "özel hayatın
gizliliğini ve korunmasını ihlal etmeden" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın
Başkanım, katılamıyoruz çünkü kanunda gösterilen hâlleri
çıkarmaya yöneliktir. Hâlbuki o zorunlu bir zaruretten doğabilir. O
açıdan katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu efendim?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılamıyoruz Başkanım.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Tacidar Seyhan konuşacak.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Seyhan, süreniz beş dakikadır.
TACİDAR
SEYHAN (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Her ne kadar
özel hayatın gizliliği ibaresi kanunla tanımlanmış
olsa da, değerli arkadaşlar, burada ciddi bir hata
yapılıyor. Anayasaya çok ciddi bir detay getiriliyor ancak bu detay
içerisinde kamunun gözetilmesi zorunlu hâlleri var; vatandaş istemese de
gözetim altında tutması gereken, bazı tutulması gereken
hakları var. Tapu kadastrodan, bireysel bilgilerden, nüfus bilgilerinden
tutun -bunlar zorunlu hâllerdir- ve bunun dışında birçok konuda,
Maliye kayıtları, belediyeler, özlük hakları, sosyal güvenlik,
bunlar kamunun özel durumlarıdır, zorunlu hâlleridir.
Bir de kamunun
hiçbir zaman kayıt altına alamayacağı hâller vardır.
Her ikisinde de Anayasaya bir ölçüt konulmamış arkadaşlar.
Kamunun zorunlu hâllerinin ölçütü yok; kamunun kayıt altına alabileceği
bilgilerin bir ölçütü, bir sınırlaması yok. Nereye
bırakılmış? Kanuna.
Peki, bizim
haklarımız, yani kendi isteğimize göre kayıt altına
alınacak bilgiler hangileri? Kanunun tanımladığı
bilgilerin dışındakiler. Bu şu demektir: Benim bireysel hak
ve özgürlüklerim kanundan arta kalan kısımda,
kısıtlanıyor. Peki, burada bir ölçüt var mı? Hayır,
Anayasada yok. Peki, nereye güveneceksiniz? Siyasi iradeye.
Bakın,
siyasi iradeye -hep arkadaşlarımın soruları
cevaplandı- şimdi, nasıl güveneceğimizi bir iki örnekte
göreceğiz. Özel hayatın gizliliğinde Sayın Adalet
Bakanı dedi ki: Beş bine yakın soruşturma var elimizde.
Şimdi, iki bakan da burada. Ulaştırma Bakanlığına
bağlı TİB diyor ki: Biz 70 bin kişiyi dinledik. Yasal
olarak da Dinlenen kişide suç unsuruna rastlanmazsa on beş gün
içerisinde kişiye dinlendiği bildirilir ve suç unsuruna
rastlanmadığı bildirilir. diyor. Aynı yıl içerisinde
Adalet Bakanı açıklama yapıyor, diyor ki: Biz 13 bin kişiye
dinlendiğini bildirdik.
Değerli
arkadaşlar, 57 bin kişinin bireysel hak ve özgürlüğünü elinden
alan bir bakana ben nasıl güveneceğim? İşte, kendisi
burada, neden bildirmediğini açıklasın bakalım. Sen
çiğnemişsin, sen ihlal etmişsin bu hakları.
Yine, devam
ediyorum. Ergenokon kapsamında
bilgilerine el koyulan insanların
Hani, bilgilerin saklanması da
bireysel hak ve özgürlüktü ya. Bilgilerine el konulmuş, CDlerine el
konulmuş ama tam 20 kişi tutuklanmıyor, serbest
bırakılıyor. Kendisi tutuklu değil, CDsi, bilgisayarı
tutuklu. Bunların 17 tanesine arıza nedeniyle iade edilmiyor, 3 tane
de kayıp var. Hani bu kişisel hakların korunmasıydı?
Nasıl koruyorsunuz değerli arkadaşlar? Kendi tutuklu olmaz da
bir adamın CDsi, bilgisayarı, kitapları nasıl tutuklu hâle
getirilebilir? Böyle bir adalet anlayışına biz nasıl
güveneceğiz? Dolayısıyla, arkadaşlar, bu istismar zinciri
gider.
Bakın,
bundan sonra -özgürlükten yanayız diyorsunuz- hakikaten, kanunlardaki bu
esneklik yarın bir gün etnik konuda bizi nüfusta kodlarsa, nüfusta
şablonlaşırsa, Afrikadaki Tutular ile Tutsilere döneriz. Böyle
bir şey olamaz. Buna anayasal çerçeve getirmek zorundasınız,
kanunla çizemezsiniz. Nelerin ölçüt altına
alınacağını, ölçütün ne olacağını mutlaka
belirtmek zorundasınız. Avrupada var mı? Var ama temel ölçütler
ve kriterler de doğru dürüst tanımlanmış ve Avrupanın
örnek aldığı bir dolu sözleşme var, kabul ettiği bir
dolu sözleşme var. Biz daha yolun yarısında,
kanunlaştırma döneminde sancılar taşıdığımız
bir yasayı sınırsız bir özgürlük kapsamı içerisinde
siyasetin iradesine teslim ediyoruz. Niye? Siyasetçi doğru yapacak,
siyaset egemen olsun. Bunun gideceği yer ciddi bir istismar değerli
arkadaşlarım. Bunun dışında bir şey daha ifade
etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, burada dijital kayıtlar alınacak, modern
gelişmeler olacak, dünya değişti diyen
arkadaşlarımız
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Seyhan ilave süre veriyorum bir dakika, lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
TACİDAR
SEYHAN (Devamla) Keşke bu maillerin nasıl kaydedildiğini bir
bilseler, nasıl oluşturulduğunu. Bu serbestlik içerisine
Arkadaşlar, neyi bana soracaksınız, neyi? Maillerimi
kayıdedip etmeme isteğimi mi soracaksınız? Ee, ediliyor
zaten. Konuşmalarımın kaydını mı
soracaksınız? Yer ve konum bilgilerinin kaydını mı
soracaksınız? Şimdi çatısı altında
bulunduğunuz bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde, üç tane
çıkışı olmayan baz istasyonu sizin yerinizi, konumunuzu,
e-mail numaranızı zaten kaydediyor. Size mi soruldu bu? Neye güveneceğim
ben? Bakın, istismar üstüne istismar geliyor.
Sürem bitmeden
bir istismarı da söylüyorum: Anayasal olarak aykırılık var.
Oylama yapılıyor, sözde, bu gizli oylama ama perdeler açık,
birçok arkadaşım oraya girmeden oyunu atıyor, Meclis
Başkanı da oradan seyrediyor. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Bu, Anayasaya aykırı arkadaşlar, olmaz.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Anayasa ihlali yapılıyor.
TACİDAR
SEYHAN (Devamla) Bakın, sizden rica ediyorum, Meclis
kayıtlarında oylamanızı bir izleyin, hiç bana bir şey
söylemeyin. Elinizi vicdanınıza koyun, Meclis kayıtlarından
oylamayı izleyin. Böyle gizli oylamayı biz yaparsak yüreğinize
su serper mi bu? Halk adına adalet istiyorsanız, bunu
yapmazsınız. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Seyhan.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Sayın Seyhan ve arkadaşlarının önergesini oya sunmadan önce
bir yoklama talebi var.
Sayın
Anadol, Sayın Öztürk, Sayın Ekici, Sayın Aydoğan,
Sayın Paçarız, Sayın Barış, Sayın Yazar,
Sayın Altay, Sayın Kaptan, Sayın Arifağaoğlu,
Sayın Köse, Sayın Güner, Sayın Ağyüz, Sayın Mengü, Sayın
Sönmez, Sayın Dibek, Sayın Yalçınkaya, Sayın Durgun,
Sayın Tamaylıgil, Sayın Kulkuloğlu, Sayın Hamzaçebi,
Sayın Öztrak, Sayın Çakır, Sayın Ergin.
Elektronik
sistemle yoklama yapacağım.
Bir dakika süre
veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge de aynı
mahiyette olduğundan, önergeleri birlikte işleme alacağım.
İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
İlk önergeyi
ve diğer önergelerin imza sahiplerini okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 2 nci maddesiyle
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 20 nci maddesine eklenen
fıkranın 3 üncü cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
"Kişisel
veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin yazılı
muvafakatiyle işlenebilir."
Diğer önerge
sahipleri:
Abdullah
Çalışkan Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu
Kırşehir
Siirt
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Konuşacak mısınız, gerekçe mi
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeler
Gerekçe:
Kişisel
verilerin korunmasının güvence altına alınması
açısından yazılı muvafakat şartı
getirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkanım, şimdi bu üç ayrı önerge
aynı mahiyette olabilir, ancak sizin, diğer önerge sahiplerine de
Konuşacak mısınız? diye sorup, konuşmasa da
gerekçeyi okutmanız gerekir. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Evet, evet, öyle, aynen öyle!
BAŞKAN
Efendim, bir söz talebi olmadı.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Diğer önergelerde de sorulması lazım.
BAŞKAN Bir
söz talebi olsaydı mutlaka verirdim.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hayır efendim, sorun, doğru söylüyor.
BAŞKAN - Söz
talebi olmadı, gerekçe okundu.
Hükûmetin ve
Komisyonun katılmadığı önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, 2nci madde üzerindeki görüşmeler böylece
tamamlanmıştır.
Şimdi
maddenin gizli oylamasına Adana ilinden başlıyoruz
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, deminki oylama gizli
olmamıştır. CD kayıtlarını
aldıracağım, Anayasa Mahkemesine dilekçeye ekleyeceğiz.
Lütfen
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bir kez daha uyarı yapıyorum: Gizli
oylamadır, gizli oylamanın nasıl yapılması
gerektiğini, hangi hususlara riayet edilmesi gerektiğini geneli
üstündeki görüşmeler esnasında ifade etmiştim. Şimdi de
lütfen, aldığınız oy pusulalarını ve
zarfları kapalı mekânda kullanınız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, bakın, oylama yapıldı!
İptal edin. İsimler okunmadan, bakın, verilmiş bulunan zarf
atılmış! İptal edin.
BAŞKAN
Değerli arkadaşlarım, isimler okunmadan
Şimdi, oradaki
görevli arkadaşlarımız, isimler okunmadan milletvekiline
OKTAY VURAL
(İzmir) Getirir misiniz onları Sayın Başkanım.
Bakın, orada işaretlenmiş
BAŞKAN
Tamam efendim.
Bana da talimat
vermeyin lütfen ya!
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, olur mu canım!
BAŞKAN
Yani, bir öğretmenin öğrencisine talimat veriyormuş gibi
davranmayın lütfen ya! Lütfen
Lütfen
OKTAY VURAL
(İzmir) Böyle bir şey olur mu!
BAŞKAN -
Bana bırakın bu idareyi, ben yönetiyorum burayı, oturun
yerinize! Arkadaşlar, lütfen
Lütfen
Lütfen
Arkadaşlar, isim okunmadan hiç kimseye zarf
vermeyeceksiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, oylama başlamadan işaretleme
yapılmıştır, tespit edilmesini istiyorum.
BAŞKAN -
Oylamayı başlattım, okuyun lütfen.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tespit edin, tespit ettirin.
BAŞKAN
Okuyun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır efendim.
Sayın
Başkanım, bakın, oylama yapılmadan işaretleme
yapıldı, önce onların bakılmasını istirham
ediyorum.
BAŞKAN
Bakın, var mı, bir şey yaptınız mı orada?
OKTAY VURAL
(İzmir) Getirir misiniz
Getirin, getirin
BAŞKAN
Okuyun isimleri.
Efendim, Adana
ilinden başlatıyorum dedim, okunmaya başladı işte.
Arkadaşlar,
lütfen kapalı mekânlara girerek oylarınızı
kullanınız.
(Oylar
toplandı)
BAŞKAN Oy
kullanmayan milletvekili arkadaşımız var mı?
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, Genel Kurulda oy kullanmayan
milletvekilimiz olmadığına göre
BAŞKAN
Var dediler de onun için bekliyorum. Buyurun işte, bak,
kullanıyorlar!
Efendim, orada oy
kullanmayan var mı?
Oy kullanma
işlemi bitmiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bizim de gelmeyen var efendim, bir saat ara verirseniz!
BAŞKAN
Olmaz efendim tabii böyle bir şey, yani siz de biliyorsunuz!
OKTAY VURAL
(İzmir) Bize sormuyorsunuz ama AKP Grup Başkan Vekillerine
soruyorsunuz Sayın Başkan. İşaret yapıyor orada, biraz
daha idare edin diye. Bekleyin yarım saat daha, gelecekler var efendim!
BAŞKAN - Oy
kullanma işleminin bittiğini ilan ettim.
Şimdi oy
kutularını alıyoruz ve görevli arkadaşlarımız
saymaya başlıyorlar.
(Oyların ayırımına
başlandı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, bu seçime usulsüzlük
karışmıştır. (AK PARTİ sıralarından
Hadi be! Hayret bir şey! sesleri)
(Bir grup
milletvekili kürsü önünde toplandı)
BAŞKAN
Arkadaşlar, şu kürsünün önünü bir boşaltır
mısınız, görevli arkadaşlarımız
çalışmalarını yapsınlar.
Arkadaşlar,
İdare Amiri arkadaşlarım
Lütfen
Şu kürsünün önünü
boşaltın.
İdare Amiri
arkadaşlarım... Lütfen...
Arkadaşlar,
arkadaşlarımız görevlerinin idraki içindedirler. Onlar
çalışmalarını yapsınlar... Lütfen...
Divan üyesi,
Divanda görevli arkadaşlarımızın dışındaki
arkadaşlarımız lütfen kürsünün önünü boşaltın.
(Oyların
ayırımına devam edildi)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 497 sıra sayılı Kanun Teklifinin
2nci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Oy sayısı : 405
Kabul : 337
Ret : 68
Çekimser : -
Boş : -
Geçersiz : -
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Harun
Tüfekçi Murat
Özkan
Konya Giresun
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 20 Nisan 2010 Salı günü, bugün, saat 15.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Yoğun
tempoları nedeniyle tüm milletvekili arkadaşlarımıza
şükranlarımı sunuyorum.
Kapanma Saati: 06.57