DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 67
89uncu Birleşim
20 Nisan 2010 Salı
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV. - OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- TBMM
Başkan Vekili Sadık Yakutun, Şırnakta bir
saldırı sonucu şehit olan Jandarma Yüzbaşı Levent
Çetinkayaya Allahtan rahmet, yakınlarına ve Türk milletine
başsağlığı dileyen ve ayrıca Kayseride menfur
bir saldırı sonucu yaralanan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldıza geçmiş olsun dileklerini sunan ve
saldırıyı şiddetle kınadığına
ilişkin konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 20 milletvekilinin, taş
ocaklarının çevreye etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/678)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin,
okullaşmada yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/679)
3.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin,
kışlalardaki şiddet iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/680)
B) Önergeler
1.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın, (2/245) esas numaralı Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/203)
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/575) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 20/4/2010 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
2.- (10/391) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 20/4/2010 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- (10/353,
10/354, 10/677) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 20/4/2010 Salı günkü
birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadolun, Çorum Milletvekili Agâh Kafkasın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Eskişehir
Milletvekili M. Cevdet Selvinin, Çorum Milletvekili Agâh Kafkasın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlunun, Edirne Milletvekili Rasim Çakır
ve Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıçın, Sivas Milletvekili Malik Ecder
Özdemirin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
5.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, Zonguldak Milletvekili Ali Koçalın,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
VIII.-
AÇIKLAMALAR
1.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, Ergene Havzasındaki kirliliğin
Trakyanın büyük bir sorunu olduğuna ve bu sorunun mutlaka çözülmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcının, Ergene Havzasındaki
kirliliğin Trakyanın büyük bir sorunu olduğuna ve bu sorunun
mutlaka çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, Ergene Havzasındaki kirliliğin
Trakyanın büyük bir sorunu olduğuna ve bu sorunun mutlaka çözülmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
4.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, Kırıkkale
belediyeleri içinde MHPli belediyelere, İller Bankası ve
İçişleri Bakanlığının gönderdiği
paraların verilmemesi nedeniyle zor durumda olduklarına ilişkin
açıklaması
5.- Edirne
Milletvekili Necdet Budakın, iktidarları döneminde Trakyaya
cumhuriyet tarihinin en büyük yatırımlarının
yapıldığına ilişkin açıklaması
6.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Trakyanın
atardamarı olan Ergene Nehrinin tıkandığına, bu
damarın açılması gerektiğine ve Balıkesir Susurluk
Çayının da Ergene Nehri gibi olmaması için çevre
atıklarından korunması gerektiğine ilişkin
açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, Sivas Milletvekili Malik
Ecder Özdemirin konuşmasında Anayasa Mahkemesi kararını
okumasının AK PARTİ Grubuna sataşma olarak
değerlendirilemeyeceğine, Oturum Başkanının bu
değerlendirmeyle söz vermesinin İç Tüzüke uygun olmadığına
ilişkin açıklaması
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.- Kooperatifler
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı:
496)
5.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497)
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRT adına yapılan bir
röportaja ve TRTnin yayın politikasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/13468)
2.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRTnin Medya Derneğindeki
konumuna,
TRTdeki
bazı programlar için ödenen ücretlere,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/13483), (7/13485)
3.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, TRTdeki insan kaynakları yönetimine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/13486)
4.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, sivil toplum kuruluşlarına bütçeden
yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/13487)
5.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, esnafın prim borçlarına
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçerin cevabı (7/13557)
6.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRTdeki bazı sözleşmeli
personelin aldığı ücrete,
TRT-2
kanalının TRT Haber olarak değiştirilmesine,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/13574), (7/13575)
7.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Avrupa Birliği Genel
Sekreterliği müşavirlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Egemen Bağışın cevabı (7/13618)
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
13.03te açılarak altı oturum yaptı.
Gündemin Genel Görüşme
ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan:
(10/371) esas numaralı,
güvenlik güçlerinin toplumsal olaylarda çocuklara yönelik müdahalelerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 19/4/2010 Pazartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP,
(10/189) esas numaralı,
ülkemizdeki işsizlik sorunlarının ve buna bağlı
gelişen iç göçün araştırılarak,
insanlarımızın sıkıntılarının
giderilmesine yönelik çözümlerin geliştirilmesi, alınması
gereken önlemlerin tespit edilmesi ve bunlara ilişkin yapılacak
düzenlemelerin ele alınabilmesi için Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun
19/4/2010 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
MHP,
(10/676) esas numaralı
önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 19/4/2010 Pazartesi günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan 497 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin bu kısmın 5inci
sırasına alınmasına; bastırılarak
dağıtılan ve gelen kâğıtlar listesinde
yayımlanan 498 sıra sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Tasarısının 48 saat geçmeden gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 6ncı sırasına alınmasına;
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun, haftalık olağan çalışma
günlerinin dışında aşağıda tarihleri belirtilen
pazartesi, cuma, cumartesi ve pazar günlerinde de toplanması ve
aşağıda belirtilen saatlerde çalışmasına; bu birleşimlerde,
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşülmesine;
20 ve 27 Nisan 2010 Salı günkü birleşimlerde sözlü soruların
görüşülmemesine;
19 Nisan 2010 Pazartesi günkü
birleşimde 497 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci,
20 Nisan 2010 Salı günü
saat 15.00te toplanmasına ve bu birleşimde 497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci,
21 Nisan 2010 Çarşamba
günü saat 11.00de toplanmasına ve bu birleşimde 497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci,
22 Nisan 2010 Perşembe
günü saat 11.00de toplanmasına ve bu birleşimde 497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 11inci,
24 Nisan 2010 Cumartesi günü
saat 12.00de toplanmasına ve bu birleşimde 497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 15inci,
25 Nisan 2010 Pazar günü saat
12.00de toplanmasına ve bu birleşimde 497 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 18inci,
26 Nisan 2010 Pazartesi günü
saat 11.00de toplanmasına ve bu birleşimde 497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 22nci,
27 Nisan 2010 Salı günü
saat 15.00te toplanmasına ve bu birleşimde 497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 25inci,
28 Nisan 2010 Çarşamba
günü saat 11.00de toplanmasına ve bu birleşimde 497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 27nci,
Maddesinin
görüşmelerinin tamamlanmasına;
Belirlenen günlük
çalışmalara devam edilmesine; ayrıca yukarıda belirtilen
birleşimlerde gece 24.00te günlük programların tamamlanamaması
hâlinde günlük programların tamamlanmasına;
Kadar Genel Kurulun
çalışmalara devam etmesine;
498 sıra
sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine;
İlişkin AK
PARTİ Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
Başkanlığın
Genel Kurula Sunuşları kısmında bulunan sunuşlar
yapılmadan doğrudan grup önerileriyle Genel Kurulu
çalışmaya başlatmasıyla İç Tüzükü ihlal edip
etmediği konusunda,
Açılan usul
tartışmasında, söz istem sırasına göre söz vermeyerek
İç Tüzükün 61inci maddesine aykırı uygulama yapması
nedeniyle,
Oturum
Başkanının tutumu hakkında açılan usul
tartışmaları sonucunda, Oturum Başkanı, tutumunda bir
değişiklik olmadığını açıkladı.
Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
İzmir Milletvekili Oktay
Vural, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Şahsına
sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar.
AK PARTİ grup önerisinin
İç Tüzüke ve Anayasaya aykırı olup olmadığı
konusunda açılan usul tartışması sonucunda, Oturum
Başkanı, tutumunda bir değişiklik
olmadığını açıkladı.
Gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci sırasında
bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci sırasında
bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında değerlendirilerek
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun (1/499) (S.
Sayısı: 321),
3üncü sırasında
bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/761) (S. Sayısı:
458),
4üncü sırasında
bulunan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonları Raporlarının (1/811, 2/633) (S.
Sayısı: 496),
Görüşmeleri komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
5inci sırasına
alınan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
(2/656) (S. Sayısı: 497) birinci görüşmesine başlanarak
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı, 3üncü maddesine kadar kabul
edildi.
497 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifine ilişkin işlemlere geçilmesinden önce, Anayasanın 2,
4 ve 175inci maddeleri açısından, anılan teklifin
görüşülmesine yer olup olmadığı konusunda açılan usul
tartışması sonucunda, Oturum Başkanı, tutumunda bir
değişiklik olmadığını açıkladı.
Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, konuşmasındaki
Anayasa Mahkemesine gideceksiniz. ifadeleriyle hiçbir grubu
kastetmediğine ve İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
geçmişe ait tutanaklardan alıntılar yaparak dile getirdiği
sözlerinin hepsinin arkasında olduğuna ilişkin bir
açıklamada bulundu.
İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin, grubuna sataşması nedeniyle
bir konuşma yaptı.
20 Nisan 2010 Salı günü
saat 15.00te toplanmak üzere birleşime 06.57de son verildi.
|
Mehmet Ali
ŞAHİN |
|
|
Başkan |
|
|
|
|
Murat ÖZKAN |
|
Harun TÜFEKCİ |
Giresun |
|
Konya |
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
Bayram ÖZÇELİK |
|
Yusuf COŞKUN |
Burdur |
|
Bingöl |
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
|
Fatih
METİN |
|
|
Bolu |
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 125
II.-
GELEN KÂĞITLAR
20
Nisan 2010 Salı
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, MS hastalarına yönelik
çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2004) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, terör örgütü
mensuplarının ilaç bedellerinin karşılandığı
iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2005) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07/04/2010)
3.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, havaalanı yolcu hizmet ücretlerinin
artırılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2006) (Başkanlığa geliş tarihi:
07/04/2010)
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Gaziosmanpaşa Üniversitesinde
Veteriner Fakültesi açılmasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2007) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07/04/2010)
5.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Kızılay Genel Kuruluna
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2008)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
6.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, üreticilerin kullandıkları kredilere
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2009) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
7.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Osmaniyedeki üreticilerin kullandıkları
kredilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2010) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
8.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Avlan Gölünün yatırıma
açılmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2011) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
9.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanadaki üreticilerin kullandıkları
kredilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2012) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
10.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, tarımdaki
destekleme miktarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2013) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07/04/2010)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, ABDye yapacağı ziyarete
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13764)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
2.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, ekonomik sorunlara ve sosyal
etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13765) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
3.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, tasarruf tedbirlerine ve Ata
uçağının kullanımına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13766) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/04/2010)
4.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, bir milletvekilinin
Gönen ziyaretindeki uygulamaya ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/13767) (Başkanlığa geliş tarihi:
07/04/2010)
5.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, tekstil hammaddesi ihracatıyla ilgili
bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13768) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
6.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncünün, bazı intihar olaylarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13769)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
7.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, havaalanlarında alınan bir
ücrete yapılan zamma ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13770) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
8.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, TOKİnin peşin ödeme indirimi
uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13771) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
9.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, güvenlik güçlerinin bazı
eylemlerdeki tutumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13772) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
10.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Türkiyenin ABD ve İsveç
büyükelçilerinin görev yerlerine dönmelerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13773) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/04/2010)
11.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, intihar girişimlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13774)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
12.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, tedavi katılım payı
uygulamasındaki bazı sorunlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13775) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/04/2010)
13.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, bir ilacın kullanımına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13776)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
14.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, bir firmaya yönelik rüşvet iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13777)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/04/2010)
15.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Osmaniyede Karaçay su
yatağında inşaat yapılacağı iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13778)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/04/2010)
16.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, Erzurum Kapalı
Cezaevindeki doluluğa ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13779) (Başkanlığa geliş tarihi:
07/04/2010)
17.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, kadına yönelik bir şiddet
olayına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13780) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
18.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, cezaevlerindeki
bazı uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13781) (Başkanlığa geliş tarihi:
07/04/2010)
19.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, bir hükümlünün
bebeğinin muayenesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13782) (Başkanlığa geliş tarihi:
08/04/2010)
20.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, bir tutuklunun durumuna
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13783)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/04/2010)
21.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, Karadeniz sahilinde kurulacak bir petrol
dolum tesisine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13784) (Başkanlığa geliş tarihi:
07/04/2010)
22.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçının, belediyelerin çöp toplama
kapasitelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13785) (Başkanlığa geliş tarihi:
07/04/2010)
23.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçının, Karadenizdeki HES projelerine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13786) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
24.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, sulama kooperatiflerinin
kapatılacağı haberlerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13787)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
25.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Kahramanmaraştaki
projelere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13788) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
26.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir köyün gölet ihtiyacına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13789)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/04/2010)
27.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Güzeloba mesire alanında yürütülen
faaliyetlere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13790) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/04/2010)
28.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, TMSF personeline ve Kurul üyelerine ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/13791) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/04/2010)
29.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, kurulacak bir petrol dolum tesisinin
bazı etkilerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/13792) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
30.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, kadın istihdamına ilişkin Devlet
Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/13793)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
31.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanadaki kadın istihdamına
ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru
önergesi (7/13794) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
32.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, bir yabancı dizideki iddiaya yönelik
girişimlere ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13795) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/04/2010)
33.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, AİHMe yapılan
başvurulara ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13796) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/04/2010)
34.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, Karadeniz sahilinde kurulacak bir petrol
dolum tesisine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13797) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/04/2010)
35.- Antalya Milletvekili
Hüseyin Yıldızın, 2002-2009 yılları arasındaki
akaryakıt fiyatlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13798)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
36.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
enerji alanındaki özelleştirmelere ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13799)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/04/2010)
37.- Aydın
Milletvekili Recep Tanerin, kamu yararına çalışan derneklere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13800) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
38.- Hatay
Milletvekili Abdulaziz Yazarın, Osmaniye Valisinin bir
açıklamasına ve bazı çalışmalarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13801)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
39.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, Karadeniz sahilinde kurulacak bir petrol
dolum tesisine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13802) (Başkanlığa geliş tarihi:
07/04/2010)
40.- Hatay
Milletvekili İzzettin Yılmazın, Emniyet
Teşkilatındaki sivil memurların özlük haklarının
iyileştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13803) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/04/2010)
41.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, İl Genel Meclis
üyelerinin özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13804) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/04/2010)
42.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, Ankarada bir geçiş yoluna
konulan barikata ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13805) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/04/2010)
43.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelikin, Adana Valiliğinin bazı
öğrencilere verdiği cezaya ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13806)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/04/2010)
44.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, bir köyün yayla yoluna ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13807)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/04/2010)
45.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün, Elazığ Belediyesiyle ilgili
çeşitli iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13808) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/04/2010)
46.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Büyükorhan ilçesinde vekaleten yürütülen
müdürlüklere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13809) (Başkanlığa geliş tarihi:
08/04/2010)
47.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Büyükorhan ilçesindeki bazı köy
yollarının yapımına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13810)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/04/2010)
48.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, Beyoğlu Emek
Sinemasının yıkılacağı haberlerine ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13811)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
49.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, kurulacak bir petrol dolum tesisinin
turizme etkisine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13812) (Başkanlığa geliş tarihi:
07/04/2010)
50.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, Cumhurbaşkanının CSO
Konserlerine katılmasına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13813)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/04/2010)
51.- Adana Milletvekili
Tacidar Seyhanın, Seydişehir Alüminyum Tesisleri ve Oymapınar
Barajının özelleştirilmesine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13814) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/04/2010)
52.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, yabancılara toprak
satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13815) (Başkanlığa geliş tarihi:
07/04/2010)
53.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Avlan Gölünün yatırıma
açılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13816) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
54.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhanın, vergi adaletine ve e-haciz uygulamasına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13817)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
55.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, borsadaki kazançlara
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13818)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/04/2010)
56.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Uşak-Eşme ve
Muğla-Fethiyede iki öğrencinin ölümünün soruşturulmasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13819) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
57.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Düzcede 1999daki depremlerde hasar gören
okullara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13820) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
58.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, İstanbulda 1999daki depremlerde hasar
gören okullara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13821) (Başkanlığa geliş tarihi:
07/04/2010)
59.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Kocaelide 1999daki depremlerde hasar gören
okullara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13822) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
60.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, dershanelerin eğitim
sistemindeki yerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13823) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/04/2010)
61.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Elazığda okulların depreme
karşı güçlendirilmesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13824)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
62.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Erzurumda okulların depreme
karşı güçlendirilmesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13825)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
63.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Muşta okulların depreme
karşı güçlendirilmesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13826)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
64.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, öğretmenevlerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13827) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
65.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, eğitimde fırsat eşitliğine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13828) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
66.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, eğitim sistemindeki sorunlara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13829) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
67.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, dershane ücretlerini ödemekte
zorlananların durumuna ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13830) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/04/2010)
68.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, bir ilköğretim okulunun durumuna
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13831) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
69.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, bazı faaliyetlere ve
maaş promosyonunun şeffaflaştırılmasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13832) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
70.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, vakıf üniversitelerine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13833)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/04/2010)
71.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, bazı okullarda sekiz yıllık
kesintisiz eğitim verilememesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13834)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/04/2010)
72.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, dershanelerin
eğitim sistemindeki yerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13835) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/04/2010)
73.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, öğrencilerin yaşadığı
sınav stresine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13836) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/04/2010)
74.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursada güçlendirilmesi gereken okullara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13837) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/04/2010)
75.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir lisenin bazı ihtiyaçlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13838) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/04/2010)
76.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün, Diyarbakır Göğüs Hastalıkları
Hastanesinin kapatılmasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13839)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
77.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, Muştaki sağlık hizmetlerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13840) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
78.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın, Mersin
Üniversitesi Tıp Fakültesinde çalışanlara
yapıldığı iddia edilen bazı uygulamalara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13841)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
79.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğünün
cihaz ihalelerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13842) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/04/2010)
80.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, tarım arazilerine ve toplulaştırma
projelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13843) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/04/2010)
81.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin, borçlarını ödeyemeyen
çiftçilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13844) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/04/2010)
82.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, TMOnun mısır ticaretine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13845) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
83.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, çiğ süt
fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13846) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/04/2010)
84.- Hatay
Milletvekili İzzettin Yılmazın, araç muayenesinde yaşanan
sorunlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13847) (Başkanlığa geliş tarihi:
07/04/2010)
85.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelikin, karayollarının kalitesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13848)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/04/2010)
86.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRTnin Arapça yayın yapan
kanalına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/13849) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/04/2010)
87.- Hatay
Milletvekili Fuat Çayın, Samandağda açılan bir
soruşturmaya ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik)
yazılı soru önergesi (7/13850) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/04/2010)
88.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, sosyal yardım
hizmetlerine ayrılan kaynağa ilişkin Devlet Bakanından
(Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/13851)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/04/2010)
89.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, yabancı kaçak işçilere ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13852) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/04/2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 20 Milletvekilinin, taş
ocaklarının çevreye etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/678)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.02.2010)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin,
okullaşmada yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/679)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02.03.2010)
3.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin,
kışlalardaki şiddet iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/680) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.03.2010)
20 Nisan 2010
Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili Sadık Yakutun,
Şırnakta bir saldırı sonucu şehit olan Jandarma
Yüzbaşı Levent Çetinkayaya Allahtan rahmet, yakınlarına
ve Türk milletine başsağlığı dileyen ve ayrıca
Kayseride menfur bir saldırı sonucu yaralanan Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldıza geçmiş olsun dileklerini
sunan ve saldırıyı şiddetle kınadığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Şırnakta bir saldırı sonucu
şehit olan Jandarma Yüzbaşı Levent Çetinkayaya Allahtan
rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum,
ruhu şad olsun diyorum. Aynı zamanda Türk milletinin de
başı sağ olsun diyorum.
Dün Kayseride
menfur bir saldırı sonucu yaralanan Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Sayın Taner Yıldıza da geçmiş olsun dileklerimi
sunuyor, saldırıyı şiddetle kınıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış ve 20
milletvekilinin, taş ocaklarının çevreye etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/678)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Taş
ocaklarının çevreye verdiği zararların
araştırılarak, alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98. ve TBMM içtüzüğünün 104 ve
105. maddesi uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz.
1) Hasan Çalış (Karaman)
2) Reşat Doğru (Tokat)
3) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
4) Beytullah Asil (Eskişehir)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Oktay Vural (İzmir)
7) Atila Kaya (İstanbul)
8) Mustafa Enöz (Manisa)
9) Erkan Akçay (Manisa)
10) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
11) Akif Akkuş (Mersin)
12) Behiç Çelik (Mersin)
13) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
14) Zeki Ertugay (Erzurum)
15) Ahmet Bukan (Çankırı)
16) Mustafa Kalaycı (Konya)
17) Şenol Bal (İzmir)
18) İsmet Büyükataman (Bursa)
19) Osman Ertuğrul (Aksaray)
20) Cumali Durmuş (Kocaeli)
21) Rıdvan Yalçın (Ordu)
Gerekçe
Çok eski
uygarlıklara ev sahipliği yapmış bulunan ülkemiz
toprakları, doğal güzelliklerinin yanı sıra tarım
çeşitliliği bakımından da önemli bir konuma sahiptir.
Verimli ve bereketli topraklarımızda çok güç koşullarda
yetiştirilen ürünler, yılardır dünya pazarlarında önemli
alıcılar bulmaktadır. Hep birlikte koruyup, kollayarak bugünlere
kadar getirdiğimiz eski uygarlıklara ait eserlerimiz ise dünyanın
dört bir köşesinden ülkemize gelen turistlere sunulmaktadır.
Bu hizmetlerden
elde ettiğimiz tarım ve turizm gelirleri, ülkemizin en önemli gelir
kaynakları arasında yer almaktadır. Her ikisi de hem ekonomiye,
hem de istihdama büyük katkı sağlamaktadır. Ne yazık ki tarım
ve turizm alanlarımıza yakın yerlerde kurulan taş
ocakları her iki önemli değerimizi de tehdit etmektedir.
Son yıllarda
özellikle turizm ve tarım alanları başta olmak üzere
yerleşim bölgelerinde işletmeye açılan taş ocakları,
ülkemizin en önemli çevre sorunlarından birisi hâline gelmiştir.
Ülkemiz
genelinde; hizmet veren taş ocaklarının birçoğu verimli ve
bereketli topraklara komşu alanlarda ve birçoğu da turizm bölgeleri
güzelim ormanlarımızda kurulmuştur. Çevreye vereceği
zararlar iyi hesaplanmadan verilen işletme ruhsatları, zaman zaman
taş ocağı işletmecileri ile bölge halkını da
karşı karşıya getirmektedir. Hayatlarını hiçe
sayan vatandaşlarımız taş ocaklarına karşı
sadece iş makinelerinin önlerine geçmekle kalmayıp,
kapatılması konusunda da bir dizi dava açmaktadır.
Bunun da en
önemli nedeni taş ocakların her bakımdan çevre kirliliğine
sebep olmasıdır. Verimli ve bereketli topraklara zarar veren taş
ocakları, çok eski uygarlıklara ev sahipliği yapmış
tarihî eserlerimize ve yemyeşil güzelim ormanlarımıza zarar
vermektedir. Millî serveti yok etmektedir.
Ülkemizde
taş ocağı olarak kullanılan alanlar, genellikle
kireçtaşı alanlarıdır. Kireçtaşı, yer altı
su kaynaklarının meydana gelmesinde çok önemlidir. Çünkü yer yüzüne
düşen yağmur sularının büyük bir kısmı,
kireçtaşı alanlarından, çatlaklar vasıtasıyla yer
altına geçmekte ve yer altı sularını devamlı
beslemektedir. Kireç taşları olmadığı zaman
yağmur suları, yüzeysel akışla sahadan hızla
uzaklaşmaktadır.
Su
kaynaklarımızı ve havayı kirleten taş ocakları
ruhsat alınan sahadan itibaren atmosfere, rüzgârın hızına
ve şiddetine göre çevreye kireç tozu, duman ve katı atıklar
atabilmektedir. Atmosfere atılan toz tabakası bölgede yetişen
bitkilerin yapraklarındaki gözenekleri kapatmakta ve gaz alış
verişi dahil olmak üzere bitkilerin solunum ve fotosentez gibi
çeşitli yaşamsal işlevlerini engellemektedir.
Kirlenme, yeterli
suyu ve ışığı alamayan bitkilerin
yapraklarını bozmakta ve büyüme hızını
yavaşlatmaktadır. Bu da üretimde önemli oranda verim
kayıplarına yol açmaktadır. Taş ocakları nedeniyle
bölgedeki yeşillikler kaybolmakta, ekolojik denge bozulmaktadır.
Ortaya çıkan kirlilik yerleşim alanlarında yaşayan
vatandaşlarımız arasında solunum hastalıklarına
da neden olmaktadır.
Ayrıca,
taş ocaklarında patlatılan dinamitler çevrede deprem etkisi
yapmaktadır. Başta yerleşim alanları olmak üzere turizm ve
tarım alanları patlamalardan olumsuz yönde etkilenmektedir.
Sayıları bugün 6 bini bulan taş ocakları, ülkemizin birçok
yerleşim bölgesinde büyük çevre sorunları yaratmaya devam etmektedir.
Güzelim
ormanlarımızı, verimli ve bereketli
topraklarımızı, Türkiye turizminin parlak geleceğini
taş ocaklarının çevre kirliliğinden korumalıyız.
Bu konuda Yüce Meclisimize önemli görevler düşmektedir. Çevre
kirliliğine sebep olan taş ocaklarıyla ilgili
araştırma yapılarak gerekli önlemlerin alınması son
derece önemli ve gerekli hale gelmiştir.
Bu nedenle,
Anayasanın 98. ve TBMM içtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca
bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması gerekli önlemlerin
alınması bakımından yerinde olacaktır.
2.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş
ve 19 milletvekilinin, okullaşmada yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/679)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Eğitim
öğretim kurumlarımızdaki devam ve devamsızlık
sebeplerinin bütün boyutlarıyla araştırılarak, gerekli
çalışmaların yapılması için Anayasanın 98inci,
İçtüzüğün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca bir Meclis
Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
02.03.2010
1) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
2) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3) Ayla Akat Ata (Batman)
4) Bengi Yıldız (Batman)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Emine Ayna (Mardin)
7) Fatma Kurtulan (Van)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Ülkemizde gün
geçtikçe ağırlaşan eğitim sorunlarına her gün bir
yenisi daha eklenmektedir. 2002 yılından bu yana öğrencilere
verilen şartlı nakit transferleri okullarda öğretmenlerle
velileri karşı karşıya getirmiştir. Bunun yanında
yapılan şartlı nakit transferlerinin okul bazında yeterli
sayıda olmaması ve ödenen paranın miktarının
yetersizliği ayrı birer problemken, toplumda sadaka kültürünü
geliştirmesi de şartlı nakit transferinin en olumsuz yönüdür.
Temel amacı
kız çocuklarının okullaşma oranını artırmak
olan şartlı nakit transferi bu amacı
gerçekleştirememiştir. Bunun en son örneği Şanlıurfa
ilimizde yaşanmıştır. Kız
çocuklarımızın okullaşma oranını artırmak
için 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununa
dayanarak okula gönderilmeyen her bir öğrenci için velilerine günlük 15
TLlik cezalar gönderilmiştir.
Anlayış
olarak kız çocuklarımızın okullaşma
oranlarının yükseltilmesi tabii ki çok önemlidir. Ancak bu
yapılırken cezayı müeyyideler dışında daha
kazandırıcı yöntemler kullanılmalıdır. Her alanda
olduğu gibi popülist politikaları bir an evvel uygulama yerine daha
gerçekçi politikalar üretmek zorunda olduğumuz gerçeğini hatırlayarak
sorunun kaynağına inilmesi inancındayız.
Bu bağlamda
Şanlıurfa ilimizde çocuklarımızın çoğunun eylül
ayında okula başlaması gerekirken kasım veya aralık
ayının sonunda okula başladıkları; ayrıca haziran
ayının 2. haftasına kadar okula devam etmesi gerekirken,
çocuklarımızın ancak mart nisan ayına kadar okula devam
edebildikleri Millî Eğitim Bakanlığının
istatistiklerinde de görülecektir.
Bu durumun sebebi
ailelerin ekonomik yetersizliklerinden dolayı mevsimlik işçi olarak
göç etmek zorunda kalmalarıdır. Ailesi ve akrabaları göç eden
bir çocuğun da tek başına evinde kalması mümkün
değildir. Dolayısıyla çocuğun ailesinin göç nedenlerinin
ortadan kaldırılması bir zorunluluktur. Bu yönüyle
çocuklarımızın okullaşamama sebeplerine
bakıldığında derhal bir Meclis araştırma
komisyonunun kurulması yararlı olacağı kanısındayım.
3.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş
ve 19 milletvekilinin, kışlalardaki şiddet
iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/680)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kışlalarda
yaşandığı iddia edilen sözlü ve fiziksel şiddetin
nedenlerinin araştırılması, bu konudaki iddiaların
üzerine gidilerek gizlenen şiddetin açığa çıkarılmasının
sağlanması ve elde edilecek bulguların kamuoyu ile
paylaşılması amacıyla Anayasanın 98inci, TBMM
İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1- Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
2- Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3- Ayla Akat Ata (Batman)
4- Bengi Yıldız (Batman)
5- Akın Birdal (Diyarbakır)
6- Emine Ayna (Mardin)
7- Fatma Kurtulan (Van)
8- Hasip Kaplan (Şırnak)
9- Hamit Geylani (Hakkâri)
10- İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11- M. Nuri Yaman (Muş)
12- Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13- Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14- Osman Özçelik (Siirt)
15- Özdal Üçer (Van)
16- Pervin Buldan (Iğdır)
17- Sebahat Tuncel (İstanbul)
18- Sevahir Bayındır (Şırnak)
19- Sırrı Sakık (Muş)
20- Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Ülkemizde 20
yaşını dolduran her erkek belli bir süre orduda görev yapmakla yükümlüdür.
Ancak askerlik kurumlarında bazen basına da
yansıdığı üzere bazı şiddet olayları
yaşanmaktadır. İddia edilen şiddet olaylarını ise
çoğunlukla üstün asta yönelik sözlü ve fiziksel şiddeti
oluşturmaktadır. Mevcut kurumsal ve hukuksal kurallarda şiddetin
tanımının net olmaması; şiddet olgusu hakkında
istatistiklerin tutulmasını, denetimin tarafsız bir şekilde
yapılmasını, yaşanan şiddetin su yüzüne
çıkmasını engellemektedir.
Hayatın
hemen hemen her alanında karşı karşıya
kaldığımız şiddet, iddialar göz önünde
bulundurulduğunda, askerlik kurumlarında da üzerinde önemle
durulması gereken bir boyuta varmıştır. Ancak iddialar bu
yönlü olsa da hiçbir dönem bu iddiaların üzerine gidilmemiştir.
Neredeyse her askerin sözlü hakarete ya da fiziksel şiddete maruz
kaldığı en az bir öyküsü bulunurken, kimi askerlerin gördükleri
şiddet sonucunda hayatını kaybetmiş olduğu olaylar
kamuoyuna yansımaktadır. Üstün asta uyguladığı iddia
edilen şiddet, Askeri Ceza Kanununda açık bir şekilde suç
teşkil etmesine rağmen, geldiğimiz aşamada şiddet
uygulayan üstler hakkında genellikle işlem yapılmamakta ve
şiddet doğal bir olgu olarak görülmektedir.
Bu durumun suç
olduğuna ilişkin, hukuksal haklarının farkında olmayan
ve bu hakları konusunda bilgilendirilmeyen askerler, maruz
kaldıkları sözlü hakaretleri ve fiziksel şiddeti
gizlemektedirler. Buna karşın açılan kimi davalarda çıkan
kararlarda üstün uyguladığı şiddet suç olarak görülmemekte
ancak bir hizmet kusuru olduğu görüşüne varılmaktadır.
Askeri Ceza
Kanununun 115. maddesinde emir vermek yetkisini veya memuriyet nüfuzunu
kötüye kullanarak mevzuatın tayin ettiği ahvalden başka bir
suretle herhangi bir gerçek veya tüzel kişi yahut astı hakkında
keyfi bir işlem yapan yahut yapılmasını emreden amir veya
üst, bir aydan iki seneye kadar hapis cezası ile
cezalandırılır hükmü; aynı kanunun 117. maddesinde ise
madununu kasten itip kakan, döven, veya sair suretlerle cismen eza verecek
veya sıhhatini bozacak hallerde bulunan veyahut tazip maksadıyla
madunun hizmetini lüzumsuz yere güçleştiren veya onun diğer askerler
tarafından tazip edilmesine veya suimuamelede bulunulmasına müsamaha
eden amir veya mafevk iki seneye kadar hapsolunur hükmü bulunmaktadır.
Ancak aynı
kanunun 119. maddesinde bir madunun fiili taarruzlarını defetmek
yahut mübrem ve müstacel bir zaruret ve tehlike halinde verdiği emirlere
itaat ettirmek için bir mafevk tarafından yapılan müessir fiiller
makam ve memuriyet nüfuzunu suiistimal telakki edilmez ve suç sayılmaz
şeklindeki ibare 115. ve 117. maddeyi işlevsiz kılmaktadır.
119. maddede hangi fiilin suç olarak sayılabileceği açık bir
şekilde belirtilmediği için üste geniş bir yetki alanı
açmaktadır
İzmir
Barosunun 2003 yılında, işkencenin önlenmesinde
hukukçuların rolü projesi çerçevesinde Ege Üniversitesi, Psikoloji
Bölümü, Sosyal Psikoloji ana bilim dalından Doç. Dr. Melek Göregenlinin
yürüttüğü şiddet, kötü muamele ve işkenceye yönelik deneyimler,
tutumlar ve değerlendirmeler çalışmasının
sonuçları, askerlikteki sözlü şiddete karşı yüzde 93.3,
fiziksel şiddete karşı da yüzde 95.7 hiçbir şey
yapılmadığını ortaya koymuştu. Söz konusu
şiddet yaşanan örnekleri ile bu konuda acil önlem almayı
gerektiren boyutlara ulaşmıştır.
Son olarak
Elâzığda yaşanan olay tek başına bu konuda acil önlem
alınması için yeterli gerekçe olarak görülebilmelidir. Bilindiği
gibi 17 Ağustos 2009 yılında Elâzığda 4 askerin
hayatını kaybettiği olayla ilgili, resmî makamlar olayın
kaza olduğu yönünde bir açıklama yapmış ancak açılan
soruşturma sonucu yapılan incelemede, meydana gelen olaya,
komutanın ceza için nöbette uyuyan askerin eline verdiği pimi
çekilmiş bombanın yol açtığı ortaya
çıkmıştı.
Bütün bunlar göz
önünde bulundurularak, kışlalarda yaşanan sözlü ve fiziksel
şiddetin bir an önce gündeme alınması, şiddeti besleyen
nedenlerin tespit edilerek ortadan kaldırılması için
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir araştırma
komisyonu kurulmasını gerekli bulmaktayız.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- (10/575) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
20/4/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
BDP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 20.04.2010 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, oy birliği sağlanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Ayla
Akat Ata
Batman
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
Kısmının 463 üncü sırasında yer alan 10/575
yatılı İlköğretim bölge okullarındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin görüşülmesini, Genel Kurulun 19.04.2010 Pazartesi
günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Grup önerisi lehinde söz isteyen Özdal Üçer, Van Milletvekili.
Buyurun
Sayın Üçer. (BDP sıralarından alkışlar)
Diğer
konuşmacılar için, birden fazla müracaat olduğundan dolayı,
kura çekilecektir.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; grubumuz
adına önerimiz üzerinde konuşmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi en derin içtenliklerimle, sevgi ve
saygıyla selamlarım.
Kamuoyunun
gündeminde çok değişik konularla yer alan YİBOların
öğrenci potansiyeline ve hâlihazırda okutulmakta olan
öğrencilerin sayısına bakıldığında, 100
binleri bulan bir çocuk kitlesinin aslında eğitim amaçlarından
ziyade, bir düzeni içselleştirme, militarist bir zihniyeti
kanıksattırma, kendi aile ortamından uzaklaşıp ya da
uzaklaştırılıp toplumsal değer yargılarından
uzak, tabiri caizse, tavuk çiftlikleri konumunda YİBOlarda, sözde
eğitim amacıyla çocukların yaşamdan günbegün
koparılmasına ilişkin bir sorununa değindiğimizin
ifadesini sunmak isterim.
YİBOların
kuruluş amaçlarına teknik olarak bakıldığında
YİBOlara, köy koşullarının okullaşmaya elverişli
olmadığı, birbirine yakın köylere merkezî bir noktada,
çocukların pansiyonunda kalabileceği eğitim kurumları
ihtiyacının karşılanması şeklinde
bakılmaktadır. Aslında YİBOlara yapılan ekonomik
yatırımların, YİBOlara harcanan ekonomik gücün boyutlarına
bakıldığında bunun çok gerçekçi bir gerekçe
olmadığını, YİBOlara yapılan harcamalarla,
YİBOlara ayrılan bütçeyle, YİBOlardaki usulsüz harcamalarla,
denetimsiz harcamalarla aslında bir külfete dönüştürülen eğitim
harcamalarının her köye bir okul anlamı
taşıdığı, her köye bir okul yapılabilme gücü
varken -bu konuda eğitim kadrolarını yerleştirip
eğitim kadrolarının çalışmalarını bu anlamda
sağlayabilmek- çocuğun eğitim hakkı çerçevesinde en temel
hak olan yerinde, ailesiyle iç içe, yaşayarak eğitim
hakkının önüne geçilmeye
çalışıldığının görüleceği
açıktır. Fakat nedense YİBOlar çok büyük bir devlet
hizmetiymiş gibi hâlâ adlandırılmaya
çalışılmaktadır.
YİBOlarda
öğrencilere harçlık veriliyor, YİBOlarda giyecek, yiyecek
yardımı yapılıyor, YİBOlara öğrenci
başı şu kadar harcama yapılıyor. diye hükûmetler
övünegelmektedir. Elbette YİBO sorununun bütün sorumluluğu
başından günümüze AKP Hükûmetine ait değildir ama yedi
yıllık hükûmeti süresince eğitimin hiçbir sorununu
çözmediği gibi YİBOlar sorununu da çözmemiş olmak bugün
itibarıyla AKP Hükûmetinin sorumluluğundadır.
Öğrenci
başı harcamalara bakıldığında, eğer
çocukların okullaşma talebi söz konusuysa bu harcamalar
YİBOlara harcanmak yerine, öğrenci ebeveynlerine doğrudan
eğitim yardımı olarak yapılır ve öğrencilerin
okula gidip gitmediği denetlenerek eğitim hakkının
tamamlanmasına ilişkin bir proje geliştirilir. Neden Avrupa
Birliği projeleri kapsamında ya da Dünya Bankası kapsamında
doğrudan gelir desteği şeklinde tarımın kontrol
dışı yapılanmasına ilişkin kafadan Evet.
denebiliyor? Neden eğitim için doğrudan eğitim desteği gibi
bir proje hiçbir hükûmetin programında yer almıyor?
Bunu, tamamen bir
eğitimci hassasiyetiyle ifade ettiğimin bilinmesini istiyorum. Çünkü
sizlerin hiçbirinizin çocuklarınızı YİBOlarda
okutmayacağınızı, okutmak istemeyeceğinizi
bilmekteyim. Hiçbir ailenin zorunlu ekonomik koşullar
olmadığı takdirde çocuğunu isteyerek YİBOya
göndermeyeceğini, göndermediğini bilmekteyim. Hiçbir çocuğun da
kendi köyünde ya da evine yakın bir okulda ya da servisle gidip
geldiği bir okulda duymuş olduğu eğitim hazzını
YİBOlarda almadığını bilmekteyim.
Altı ile on
dört yaşındaki çocukların her akşam YİBOlarda askerî
nizamiye kapılarında bekletilen nöbetçiler gibi gelip giden bir
tanıdığı var mı, yok mu psikolojisiyle her gün
hasretlik yaşadığını bilen bir öğretmen olarak
bunları ifade etmekteyim. Bu çocuklar 150 bini aşkın sayıya
ulaşmış durumda ve bu çocukların eğer biz kendi
çocuklarımız muamelesiyle, kendi çocuklarımız
bakış açısıyla eğitim sorunlarını
değerlendirmezsek bunlar YİBOların kontenjanı 200 küsur
bindir, tamamlayalım. bakış açısıyla
değerlendireceğimiz şeylerdir.
İnanın,
YİBOların bugünkü ekonomik külfeti açısından
baktığımızda, bu 150 bin öğrencimizin ailesine
YİBOlar bağlamında harcanan miktarı doğrudan
eğitim yardımı diye ifade eder ve bu konuda ailelere
yardımda bulunursak bu çocukların hepsi mutlu bir eğitim
hayatı sürdürme şansına sahip olacaktır ama yok, biz
YİBOların yemekhane sorunlarını, YİBOnun
sağlık sorunlarını, YİBOnun teknik donanım
sorunlarını, hiç kullanılmayan spor salonlarının
tadilat sorununu, keşmekeşe dönüşmüş birçok sorununu
çözmeye çalışırken aslında hayatı harcanıp
gitmekte olan çocuklarımızı bir kenara bırakmış
olacağız.
YİBOlarla
ilgili basında yer alan haberler şöyle: İşte Okuldan kaçan
çocuklar donarak can verdi., Öğretmen dayağından bunalan çocuk
bilmem nerede bulundu. Ölüm haberleri, cinsel taciz haberleri, psikolojik
bunalım haberleri. Bunların hepsi eğer bizim yüreğimizi
yaralamıyorsa, ki yaralıyordur, her vicdanlı insanın
yüreğini yaralıyordur ve herkesin, o çocuklarla ilgili haberleri
duyduğunda ilkin kendi çocuklarına yönelik bir
çağrışımı zihinlerinde hissettiklerini biliyorum, ben
de öyle hissediyorum. Madem böyle bir hassasiyetimiz ortaksa, madem böyle bir
duyarlılığımız ortaksa YİBOların,
öğrenci yaşamı, sadece öğrencilerle ilgili değil
öğretmenlerle ilgili de birçok sorunu vardır. Sadece ders vermek için
ücretlendirdiğimiz öğretmenlerimizin gece yarılarına kadar
ya da sabahlara kadar YİBO öğrencilerinin sorunlarıyla
boğuştuğunu da bir öğretmen olarak bilmekteyim.
Eğitimcinin,
öğrencinin ve başka çevrelerin birçok sorun
yaşadığı YİBOların sorununun ne olduğuna ve
YİBOların gerekli olup olmadığına,
YİBOları kapatırsak ya da YİBO uygulamasından
vazgeçersek ilköğretim çağındaki çocukların, her akşam
anne babasını görebileceği ve anne baba şefkatini
hissedebileceği, aile ortamında eğitimine devam edebileceği
bir ortamı sağlamanın maddi külfetini bugünkü YİBO
uygulamasında ne kadara denk geliyor diye
karşılaştırmalı değerlendireceğimiz bir
araştırma pozisyonunda hangi sonuçlara
varacağımızı ve çözüm önerilerinizin ne olacağına
ilişkin ortaklaşmayı neden yaşamayalım?
Eğer
vicdanen biz aynı sorumluluğu yaşıyorsak, o
acıları, öğrencilerimizin yaşadığı
acıları, ailelerin yaşadığı acıları,
yoksulluğun getirmiş olduğu eşitsizliği, o psikolojik
sorunları, o küçük öğrenci yüreklerinde birikmiş büyük
sorunların bizim de yüreğimizde hissettiğini açıkça ifade
ediyorsak -ben ifade edildiğini bilmekteyim ki birçok durumda herkes belki
bunun üzerinde demagoji yaparak da siyaset yapabilme kaygısında
olanlar vardır ama eğer böyle bir ortaklık varsa- bu sorunu
çözmek için bu Meclis, bu Mecliste yer alan her milletvekili, hiçbir
kaygı, hiçbir tereddüt duymaksızın bu önergeyi oylayıp, bu
önergenin gerçekten Meclis gündeminde yer alması doğrultusunda evet
oyu vermesi sorumluluğunda olduğunu ifade etmek istiyorum. Ama yok,
biz politik hesaplarla eğitim sorunlarını, sayısı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Üçer.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) -
100 binleri geçen öğrencilerimizin psikolojik kişilik
sorunlarını, sosyal yaşam sorunlarını, onların
ailelerinin yoksulluk sorunlarını, eğitim hakkı,
fırsat eşitsizliğini bizler kabul etmeyeceksek, o zaman herkes
vicdanına göre hareket eder. Bu Meclis, 100 binlerce altı ila on dört
yaşındaki çocuğun geleceğini, hayatının
yaşamsal değerlerini bir kenara bırakmış ve ona göre
bir karar almış durumunda olacaktır.
Ben,
sayısı 150 bini geçkin YİBO öğrencilerinin ve YİBOda
çalışan eğitim emekçilerinin sorunlarının çözümü için
bu Meclisin Evet. oyu vereceğine olan inancımla hepinizi saygı
ve sevgiyle selamlıyorum.
Umuyorum ki
ülkemizde bütün çocuklar, hiçbir ayrıma tabi olmaksızın, hiçbir
ayrımcılığa maruz kalmaksızın en temel insani
hakkı olan eğitim hakkına herkes kadar hep eşit olarak
sahip olur.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi derin sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Üçer.
Önerinin
aleyhinde söz isteyen Fikri Işık, Kocaeli Milletvekili.
Buyurun
Sayın Işık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisinin Meclis araştırma önergesinin
aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, YİBOlar, yani yatılı bölge
okulları Anadolumuzun en ücra köşesindeki yavrumuzun eğitimden
mahrum kalmaması, çağın dışında kalmaması,
onun nitelikli bir birey olarak toplumda yer alması amacıyla,
gerçekten eğitim imkânlarının götürülemeyeceği köylerdeki
yavrularımızın eğitim olanaklarına
kavuşturulması amacıyla kurulmuş okullardır ve
şunun gerçekten altını çizmek gerekir ki, bu okullarda bugüne
kadar çok önemli eğitim hizmeti verilmiştir ve binlerce, on binlerce
yavrumuz bu okullardan yetişerek ülkemizin ve milletimizin hizmetine
katkı sağlamıştır. Bu noktada YİBOların
gerçekten Türkiyedeki özellikle dar gelirli, özellikle kırsal kesimdeki
yavrularımızın okuması noktasındaki
katkısını inkâr etmek mümkün değildir.
Elbette ki
şunu özellikle vurgulamalıyız: Çağ değişiyor,
çağ gelişiyor, gelişen çağın şartlarına göre
YİBOların da mutlaka bir değişim ve dönüşüm geçirmesi
mutlaktır, muhakkaktır. Zaten bunu çok iyi bilen
İktidarımız, iktidara geldiği günlerde öncelikli olarak
YİBO konusunu ele almıştır.
Değerli
arkadaşlarım, gerçekten, YİBOlar, AK PARTİ
İktidarıyla gündeme geldiğinde pek çok sorunu içerisinde
barındıran kurumlardı ancak çok önemli adımlar
atılmakla bugün YİBOlar çok çok daha iyi bir noktaya gelmiştir.
Öncelikle, fiziki şartlar YİBOlarda önemli bir değişime
uğramış, önemli birtakım iyileştirmeler
YİBOlarda yapılmıştır.
Eğitim
kadrosu ülkenin imkânları ölçüsünde güçlendirilmeye
çalışılmış; öğrencilerimizin fiziki
şartlardan, beslenmeden kitap ihtiyacına kadar, gıda
ihtiyacına kadar, giyim ihtiyacına kadar pek çok ihtiyacı devlet
tarafından ücretsiz karşılanmıştır.
Tabii, bugün
Anayasa paketini görüşeceğiz, bugün asıl gündemimiz Anayasa
ancak şunu özellikle vurgulamadan sözlerimi bitirmek istemiyorum.
YİBO konusunda Hükûmetimizin ve Millî Eğitim
Bakanlığımızın yeni bir yaklaşımı var,
o da şu: Kendi evinden, sıcak aile yuvasından okullara gitme
imkânı olan tüm bölgedeki YİBOlarda okuyan yavrularımızın
ailelerinin yanında kalmasını teşvik etmek. Bir örnek
vermek istiyorum: Ben Kocaeli Milletvekiliyim. Kocaelinde 1 tane YİBO
vardı, Akmeşe bölgemizde ama bizim mevsim şartlarımız,
özel şartlarımız çocuklarımızın evlerinden
taşımalı sistemle götürülmesine müsait olduğu için
YİBOnun kapatılma kararı alındı. Bütün yavrularımız
taşımalı sistem kapsamında kendi yuvalarından sabah
alınıyor, öğlen yemekleri ikram ediliyor, akşam da
yavrularımız tekrar taşımalı sistem kapsamında
evlerine bırakılıyor. Bunun mümkün olmadığı
bölgelerdeki, özellikle kış şartlarımızın
ağır geçtiği, özel durumların olmadığı
bölgelerdeki YİBOlarla ilgili çalışmaların devam
ettiğini de çok iyi biliyoruz. Bu sorun, elbette, eğitim sorunu
olduğu için, çocuklarımızın geleceğinin sorunu
olduğu için, hepimizin sorunudur. Buna bigâne kalmak durumumuz yoktur.
AYLA AKAT ATA
(Batman) YİBOları kışlaların içinden çıkarmak
lazım.
FİKRİ
IŞIK (Devamla) Ancak, Millî Eğitim
Bakanlığımızın bu konudaki
çalışmalarının devam etmesi ve bu konuda gerçekten
önümüzdeki süreçte çok daha güzel sonuçların alınacağına inanıyorum.
Bu sebepten
dolayı, hem Meclis gündemimizin Anayasa değişiklik paketine
odaklanmış olması ve hem de Millî Eğitim
Bakanlığımızın bu konudaki
çalışmalarının bir değerlendirilmesi noktasında
önergenin aleyhinde olduğumu bildiriyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Önerinin lehinde
söz isteyen Engin Altay, Sinop Milletvekili.
Buyurun
Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
BDPnin grup
önerisi üzerinde söz aldım. Gerçekten, yerinde ve anlamlı bir öneri.
Sayın Milletvekilim biraz önce Meclisin gündemi Anayasa, YİBOlarla
uğraşacak vaktimiz yok demese de o minval üzere konuştu ama
Sayın Milletvekilim, bilmenizi isterim ki, o YİBOlarda bu
cumhuriyetin geleceği olan çocuklarımız geleceğe
hazırlanıyor ve maalesef, çok kötü şartlarda, çok olumsuz
şartlarda hazırlanıyor.
Sayın
Milletvekilim az önce özellikle AKP ile birlikte YİBOlarda çok iyi
gelişmeler olduğunu, çok olumlu işlerin
yapıldığını, özellikle fiziki şartlar konusunda,
diğer konularda çok büyük mesafe alındığını
söyledi. Sayın Milletvekilimin bu söylediğini defaatle Sayın
Başbakan da, Sayın Millî Eğitim Bakanı da her gittikleri
yerde, her vesileyle söylerler. Birisi der ki: 140 bin derslik yaptık.,
birisi Bütün bilişim teknoloji sınıflarını biz
kurduk. der. Bunlar yanlıştır, bunlar millete yanlış
bilgi vermektir, daha Türkçesi bunlar millete yalan söylemektir.
Bir kavas
arkadaşımı da rica ediyorum yanıma. Sayın
Işık Fiziki şartlarını çok iyi hâle getirdik.
dediğiniz YİBOlarla ilgili ben size bir utanç ve ibret belgesi
sunuyorum. Bakın şu fotoğrafa, siz yakınsınız,
görüyorsunuz
Bakın şu fotoğrafa, görüyorsunuz... Bakın
şu fotoğrafa
Bakın şu fotoğrafa ve bakın
Bir
kavas rica ediyorum buraya, şunu Sayın Fikri Işıka verin.
Sayın
Milletvekilim, sizin Düzelttik, iyi yaptık. dediğiniz bu
fotoğraf Bingöl ili -Sinopta değil- Kiğı ilçesindeki bir
yatılı ilköğretim bölge okulunun son hâlidir, on gün önceki
hâlidir. Bana göre, bir iktidar için, bu çağda, bu teknoloji, bilişim
çağında, Türkiyenin içinde bulunduğu şu süreçte sadece ve
sadece bir övünç kaynağı değil, milletin gözüne bakamayacak hâle
gelecek şekilde, başınızı yere eğdirecek,
hepinizin utanmasına vesile olacak bir tablodur. Eğer Bu
fotoğraflar gerçek değil. derseniz onu bilmem ama ben sizi temin
ederim ki bu fotoğraflar Bingöl ilinden daha yeni geldi.
MİTHAT
EKİCİ (Denizli) Bir tane olabilir.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Bir tane değil.
Şimdi,
sayın milletvekilleri, ben okul müdürlüğünden Parlamentoya
gelmiş bir arkadaşınızım.
Şimdi,
yatılı ilköğretim bölge okullarının mazisi 1958lere
gider, Türkiyede 1958e kadar köylerde, büyük kısmında, yüzde
50sinde bir, iki ve üçüncü sınıflardan müteşekkil ilkokullar,
bir kısmında da birden beşe kadar ilkokullar kısmen varken,
ulaşım şartları vesaire düşünülerek ilk defa 1958de
Adana Ceyhan Mustafabeyli kasabasında bir yatılı okul
yapmış bu devlet, 1958. Sene 2010 ve 1963 yılından itibaren
yatılı kız öğrenciler de bu okullara alınmaya
başlamış.
Sayın
milletvekilleri, bilmenizi istiyorum, bugün itibarıyla, 2009-2010
öğretim yılı itibarıyla Türkiyede beş yüz yetmiş
dört adet yatılı ilköğretim bölge okulu vardır. Bundan üç
sene öncesine kadar bunlar ikiye ayrılıyordu: Pansiyonlu
ilköğretim okulu, yatılı ilköğretim bölge okulu.
Şimdi, hepsine YİBO diyoruz.
YİBO,
felsefe olarak karşı çıktığımız bir
anlayış değildir ama bir ülkede -mesela Amerikada ve Avrupada
da taşımalı sistem var- birleştirilmiş
sınıflı okul var, bir ülkede ikili eğitim yapan okul var,
bir ülkede normal okul var, bir ülkede YİBO var. Bu kadar çeşitlilik
seksen yedi yıllık cumhuriyet tarihimizde şimdiye kadar çoktan
çözmemiz lazım gelen bir tabloydu. Diyeceksiniz ki: Efendim, bu bizim
şeyimiz değil, bizden önce bu hâle gelmiş.
Size daha vahim
bir şey söyleyeyim sayın milletvekilleri: Türkiyenin geleceği
olan çocuklarımızın eğitim aldıkları
okulları konuşuyoruz. Döneminizde ikili eğitim yapan okul
sayısı arttı mı, azaldı mı? Şimdi,
Başbakan her vesileyle 140 bin derslik yaptık. diyor. Şimdi
zamanım yeterse rakamları vereceğim. Yahu bu da bir
ayıptır, döneminizde ilköğretimde, ortaöğretimde ve hatta
hatta okul öncesinde de -ki, okul öncesindeki ikili eğitim hiçbir
pedagojik yaklaşımla izah edilemez- ikili eğitim yapan okul
sayıları artmıştır. Siz daha neyle övünüyorsunuz?
Gelip sekiz yıl sonra şunu deseydiniz de ben de sizi
alkışlasaydım: Ey milletvekilleri, ey milletim, bak sekiz
yılda ikili eğitimi bitirdik, sabahçı-öğlenci diye bir
kavram kalmadı. deseydiniz de, ben de oradan bir eğitimci olarak
sizi alkışlasaydım. Ama şimdi sizi eleştirmek
zorundayız. Yanlış yapıyorsunuz. Her işte
yanlış yaptığınız gibi, eğitim alanında
da baştan sona yanlış yapıyorsunuz.
Sayın Bakan
dâhil, Sayın Başbakan dâhil, istediğiniz ortamda,
istediğiniz zeminde gelin şu eğitimi bir
tartışalım, gelin şu atanmayan 300 bin öğretmenin
trajik durumunu, sosyolojik durumunu bir tartışalım, gelin
-BDPnin verdiği önergeyi destekliyorum- YİBOların içinde
bulunduğu durumu bir tartışalım.
YİBO,
geleceğe öğrenci hazırlamıyor sayenizde; YİBO,
psikolojisi bozulmuş çocuk hazırlıyor; YİBO, ruh
sağlığını kaybetmiş, bütün temel değerleri
kaybetmiş çocuklar yetiştiriyor. Cumhuriyetin niteliklerini,
cumhuriyetin özünü, ruhunu reddeden çocuklar yetiştiren YİBOlar,
biliyoruz. Niye oluyor bu? YİBO müdürü olmak için imam olmak lazım.
İmam-hatip, ilahiyat mezunuysanız YİBO müdürü olursunuz.
Sonra bu
YİBOlarda zorunlu
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Ayıp oluyor ama!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
ENGİN ALTAY
(Devamla) Ya rica ederim, yedi yaşındaki çocuk gece zorla sahura
kaldırılır mı? Bunu Allah kabul etmez, Allah kabul etmez
bunu. Altı yaşındaki çocuğu sahura kaldırıp oruç
tutmaya zorluyorsunuz, böyle şey olur mu?
KÜRŞAD
TÜZMEN (Mersin) Bağırma, bağırmadan konuş!
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Ayıp oluyor ama.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri lütfen
ENGİN ALTAY
(Devamla) Şimdi, konuşma yeri burası
(Gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri, Sayın Hatibe müdahale etmeyin.
ENGİN ALTAY
(Devamla) İç Tüzükü açın, 157, 158, 159uncu maddelere bir
bakın.
Şimdi,
sayın milletvekilleri, YİBOlar her bakımdan tam bir
perişanlıktır. Uşak Eşmede yaşanan olayı
unutmadık. Yenilerinin yaşanmasını istemiyoruz da sizi onun
için burada eleştiriyoruz. O kaybolan çocuk, orada feci felaket bir
şekilde yaşamını yitiren çocuk bizim çocuğumuz. Benim
çocuğum kadar değerli ve önemlidir, siz öyle görmüyorsanız ben
onu bilmem. Ben Eşmede yaşanan trajediye böyle bakıyorum, bir
öğretmen olarak böyle bakıyorum, bir baba olarak böyle
bakıyorum, bir milletvekili olarak böyle bakıyorum. Ha siz diyorsunuz
ki: Aman canım çocuktan bol ne var. Böyle şey olur mu?
Sayın
milletvekilleri, gelişmiş Batı ülkelerinde böyle bir manzara
istifa sebebidir, istifa sebebidir, okul müdürünün, ilçe millî eğitim
müdürünün, il millî eğitim müdürünün istifa sebebidir.
Şimdi bir
YİBOda -bütçecilerin bilmesi lazım- M cetvelinde sabah, öğlen,
akşam yemeği için ayrılan iaşe parası kaç lira?
Sayın Taşar biliyor musunuz?
CEMAL TAŞAR
(Bitlis) Yüzde 300 artırdık.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Kaç?
BAŞKAN
Sayın Altay lütfen, Genel Kurula hitap edin,
karşılıklı konuşmayın.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bakın Yüzde 300 artırdık diyor. Bugün M cetvelini
açın bakın sabah kahvaltısı, öğlen yemeği,
akşam yemeği 4 lira 20 kuruş. (Gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bu da yüzde 300 artmış hâli. Demek AKPden önce çocuklar
YİBOda aç duruyormuş, açlık grevi yapıyormuş, böyle
şey olur mu?
Sayın
milletvekilleri, zamanım azalıyor.
Şimdi, bu
YİBOların ne kadarı boş? Yüzde 25i boş.
Yaklaşık 265 bin öğrenci YİBOlarda
eğitim-öğretim görüyor ama Türkiyedeki YİBO kapasitemiz bunun
yüzde 25i daha fazla. Niye boş? O, daha vahim bir durum.
Burada, Sinoptan
bir örnek vereyim: Sinopta Tekir Yaylası var, Sayın Hocam bilir.
Yahu, Tekir Yaylasına YİBO yapılmış. Yapanlar da
benim hemşehrim, bir şey demem ama yahu, orada öğretmen de
durmaz, öğrenci de durmaz, kimse durmaz; başka sebepler de var.
Yeşilobada bir YİBO binası yapılmış, yarım
bırakılmış.
Şimdi,
nerede sizin eğitim planlamanız? Eğitim planlamanız nerede
sayın milletvekilleri?
Şimdi
bakın -ama planlama yerine başka şeyler hesaplıyorsunuz-
haziran ayında SBS var. Türkiye buraya kilitlenmiş.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Altay, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi,
sayın milletvekilleri, bunu geçende de söyledim ama önemli bir konu
olduğu için tekrar söylüyorum: Nisanın 2sinde Ortaöğretim
Kurumları Geçiş Yönergesini değiştirdiniz, dediniz ki:
Her ne sebeple, her ne şekilde olursa olsun, uluslararası
yarışmalara katılan, derece alan öğrencilere ek
sınıf puanı verilir.
Varsayın bir
çocuğun, sekizinci sınıftaki bir çocuğun SBS toplamı
500e ulaştı. Maksimum sınır 500dür ve bu çocuk bir
organizasyonla bir yere gitti, bir dış ülkeye gitti ve
başarılı oldu, ek puan oldu. Bu çocuğun puanı 520ye
kadar çıkabiliyor. Matematiği de katlettiniz! Böyle şey olur mu,
böyle sınav olur mu?
Geçen söyledim,
Türkiyeye buradan sesleniyorum: Ey millet, çoluk çocuğunuzun hakkı
gasbediliyor. Çorluda 20 tane öğrenci Amerikaya gitti, derece aldı,
ek puan aldı. Böyle şey olur mu sayın milletvekilleri?
Adınız Adalet ama yaptığınız hiçbir işin
adaletin kenarından geçen bir yanı yok. Böyle bir manzara olmaz. Ben
bir eğitimci olarak bu yaptıklarınızdan üzülüyorum, bir
eğitimci olarak bu yaptıklarınızdan utanıyorum.
Öneriyi
destekliyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Altay, teşekkür ediyorum.
Önerinin
aleyhinde söz isteyen Avni Erdemir, Amasya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Erdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisinin YİBOların
sorunlarının tartışılmasına dair grup önerisinin
aleyhinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, yatılı bölge ilköğretim okulları
elbette bir ihtiyaçtan doğmuş okullarımızdır. Amaç,
Edirneden Karsa kadar hiçbir yavrumuzun eğitim hakkından mahrum
kalmamasıdır.
Anadolunun
ıssız köylerinde, kentlerinde, beldelerinde kendi kendine açıp
solan çiçekler olmasın diye YİBOlar açılmış,
YİBOlar büyütülmüş, teşvik edilmiştir.
Yeteri kadar
öğrencinin olduğu köylerimizde, beldelerimizde, mümkün olduğu
kadar okullarımızı açık tutup okulumuzun o köylerde,
beldelerde bir ışık olarak yanmasına özen gösterdik.
Öğrenci sayısının yetersiz olduğu köylerimizde,
coğrafi şartlar sebebiyle taşımanın mümkün
olmadığı köylerimizde çocuklarımız mutlaka eğitim
hakkından yararlansın diye YİBOları kurduk.
VAHAP SEÇER
(Mersin) Zihniyete bak, zihniyete
BAŞKAN -
Lütfen sayın milletvekilleri
AVNİ
ERDEMİR(Devamla) İlköğretim okulunu, YİBOları
bitiren öğrencilerimiz
ENGİN ALTAY
(Sinop) Siz kurmadınız, sizden önce de vardı YİBOlar.
BAŞKAN -
Sayın Altay, lütfen
AVNİ
ERDEMİR(Devamla)
YİBOları bitiren öğrencilerimiz liseye
giderken onlara yatılı okullarda kalma imkânlarını verdik.
Değerli
arkadaşlarım, bu sayede, binlerce öğrencimiz eğitim
hakkından mahrum kalacakken YİBOlar sayesinde eğitimle
öğretimle buluştu.
Elbette, bu
okulların sıkıntısı yok
ÖZDAL ÜÇER (Van)
O zaman bu okullar
BAŞKAN
Sayın Üçer, lütfen sabredin.
AVNİ
ERDEMİR (Devamla)
bütün problemler çözüldü, zorlukları yok
demiyoruz. Yedi yaşında bir çocuğun yerinin ailesi olduğu,
annesinin babasının yanı olduğunun da bilincindeyiz. Ancak
söz konusu olan, çocuğun eğitim hakkı ise, çocuğun
geleceği ise, taşıma mümkün değilse, ailelerimiz elbette bu
ayrılığa katlanmışlardır. Bu vesileyle, bu
okullarda bu yavrularımıza aile sıcaklığını
hissettirmemiz, mutlu bir şekilde onları geleceğe
hazırlamamız elbette zorunludur ve devletimizin görevidir.
Hükûmetimiz işte bu bilinçle YİBOlara gereken ilgiyi, desteği
göstermiş, ihtimamı göstermiş, okulların fiziki
şartlarını geliştirmiş, koğuş sisteminden
oda sistemine geçişi sağlamış ve iaşe bedellerini
yüzde 300ün üzerinde artırmıştır.
ENGİN ALTAY
(Sinop) 4 lira 20 kuruş
Allahtan kork, Allahtan!
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Bu sebeple, sevgili dostlarım, değerli
arkadaşlar, biraz önce arkadaşlarımız tabii,
görüşlerini ifade ettiler.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Doğruları ifade ettiler, lütfen, görüş meselesi değil.
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Bizim AK PARTİ İktidarında Allaha
şükür başımızı eğecek, utanacak hiçbir
icraatımız olmadı. Her şey kötü, her şey
yanlış mantığının ne kadar doğru
olduğunu milletimiz takdir ediyor. Cumhuriyetin değerleriyle AK
PARTİ İktidarının hiçbir problemi
olmadığını, bilakis cumhuriyetimizin vizyonu olan
çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmış bir Türkiyeyi
ancak AK PARTİ İktidarının inşa edeceğini de
milletimiz yine biliyor.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Bravo!
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
öğretmenlerimizi İngilizce öğretmeni, sınıf
öğretmeni, din kültürü öğretmeni diye tasnif etmenin ne kadar
yanlış olduğunu da yine öğretmenlerimiz ve milletimiz de
takdir ediyor.
Değerli
arkadaşlarım, muhalefet her gün yeni bir grup önerisi getiriyor.
Muhalefetin grup önerilerini Meclisimiz görüşmeye kalksa inanın
sadece bir muhalefet partisi grubunun önerisini seçime kadar görüşemeyiz.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Size mi soracağız be?
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Bu vesileyle ben diyorum ki muhalefetin
getirdiği
Evet, muhalefete göre getirdiği her öneri doğru, AK
PARTİ İktidarının Meclise taşıdığı
her öneri yanlış. Bunun da yanlış olduğunu yine
milletimiz takdir ediyor.
Ben bu vesileyle
Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisinin aleyhinde olduğumu
ifade ediyorum.
AYLA AKAT ATA
(Batman) Zaten çocuklar sizin probleminiz değil.
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) Milletimizin sabırsızlıkla
beklediği Anayasa değişikliğini ben de sabırsızlıkla
bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Erdemir.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, oylamaya geçmeden evvel yoklama talep
ediyorum.
BAŞKAN -
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisini oylarınıza
sunacağım ancak oylamadan önce bir yoklama talebi vardır, onu
yerine getireceğim.
Sayın
Anadol, Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Sevigen, Sayın
Özyürek, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Özdemir, Sayın
Karaibrahim, Sayın Ateş, Sayın Koçal, Sayın Bingöl,
Sayın Yazar, Sayın Ekici, Sayın Güvel, Sayın
Yalçınkaya, Sayın Arıtman, Sayın Altay, Sayın Arat,
Sayın Akıncı, Sayın Seçer, Sayın Hacaloğlu.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/575) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
20/4/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
BDP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2.- (10/391) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
20/4/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
MHP Grubu önerisi
20.04.2010
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 20.04.2010 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantısında, Siyasi Parti Grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisini İçtüzüğün 19 uncu Maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında
yer alan 10/391 esas numaralı, Esnaf ve Sanatkârlarımızın
yaşadığı sorunların tespiti ile çözüm
yollarının bulunması için Anayasanın 98. ve
İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis
Araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 20.04.2010
Salı günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Ertuğrul
Kumcuoğlu, Aydın Milletvekili.
Sayın
milletvekilleri, Genel Kurulda büyük bir uğultu var.
Buyurun
Sayın Kumcuoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biraz sonra o
gürültü kesilecektir ben konuşmaya başlayınca, ondan emin
olabilirsiniz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Egemenlik
Haftasının başlangıcında, bu yüce Meclisin
kurulmasında ve oluşmasında hizmeti ve emeği geçen
değerli büyüklerimizi rahmetle anıyorum, saygıyla anıyorum.
Yaptıkları, ortaya çıkardıkları büyük eser önünde
huşuyla eğiliyorum.
Değerli
Başkan, sayın milletvekilleri; şu kâğıda dikkatlice
bakar mısınız
Bu kâğıtta, dün Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaşın Anayasa
görüşme süreciyle ilgili önerisi var. Bu sabah Meclisten kaçta ayrıldınız?
Sabaha karşı yedide. Kaçta yatağa girdiniz? Sekiz-sekiz buçukta.
Kaçta kalkmak durumunda kaldınız? On bir buçuk-on ikiye doğru.
Ne kadar uyuyabildiniz? Üç-dört saat.
BAŞKAN
Sayın Kumcuoğlu, bir saniye.
Sayın
milletvekilleri, lütfen sessiz olalım, Sayın Hatibin
konuşması anlaşılamamaktadır.
Buyurun
Sayın Kumcuoğlu.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla)- Gelin, bu noktada biraz aklı durultalım.
Neden? Neden bu Anayasayı bu kadar yoğun bir tempoda on güne
sığıştırıyoruz da on beş günde
konuşmuyoruz? Sizin üstünüzde bu iradeyi koyan, sizi bu yönde yönlendiren
kişi ne yapmak istiyor? Sizi sağlıklı düşünmekten
alıkoymak istiyor. Siz uykusuz kalasınız, yorgun
olasınız, sağlıklı düşünüp sağlıklı
karar veremeyesiniz, o ne emrederse onu yapasınız diye sizi oyuna
getiriyor. Onun için, bu kâğıdın birer fotokopisini alın.
2011 yılı yazında çoğunuz burada milletvekili
sıfatıyla görevli olmayacağı için yaz tatilinde bu
kâğıda bakar, nasıl bir oyuna getirildiğinizi daha iyi
anlama fırsatını bulursunuz.
Peki, Sayın
Başbakan, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep
Tayyip Erdoğan niye sizi sağlıklı düşünmekten,
doğru düşünmekten alıkoyacak bir strateji izliyor? Çünkü
dikkatlerinizi bir yerden uzaklaştırmak istiyor. Nereden
uzaklaştırmak istiyor? Cambaza bakma oyununda sizin neyi görmenizi
istemiyor? Bizim neyi görmemizi istemiyor? Medyanın neyi görmesini
istemiyor? Türk halkının neyi görmesini istemiyor? Ekonominin içinde
bulunduğu durumu görmenizi istemiyor. Ekonominin içinde bulunduğu
kötü durumu anlamanızı istemiyor. Onun için, sabahlara kadar burada
sizi yoruyor, üzüyor, ondan sonra kendisi orada keyfine bakıyor.
Değerli
arkadaşlar, bakın, Tarım kenti Aydında çarşı
pazarda âdeta yaprak kıpırdamıyor. yerel gazete. Aydında
ASTİMde durum vahim. Aydın Sanayi Ticaret Merkezi Organize Sanayi
Bölgesinde kriz nedeniyle bugüne kadar 510 kişinin işten
çıkarıldığı öğrenildi. Birçok fabrikanın da
üretimi durdu. Aydın
Aydında 36 bin kişi icralık.
İcra takibine uğrayan kişi sayısının 2009
yılında bir önceki yıla göre yüzde 30 arttığı
söyleniyor. İcrada olanlar kim? Esnaf ve sanatkârlar.
Bir başka
gazete: Hacizler patladı. Geçen yıl haczedilen eşya
sayısı ve miktarıyla bu yıl arasındaki fiyat ve
eşya sayısında 5 kat artış var.
Bir başka
gazete haberi: İzmirde toplam 27 icra dairesi var. Her bir dairede 30
bini aşkın dosya var. Haciz için ancak on beş gün, bir ay
sonrasına gün alabiliyorsunuz.
İşte
krizin fotoğrafı, Türkiyenin tekstil devlerinden ismi
zikretmiyorum- falanca firma 20 milyon lira değerindeki fabrikası
alıcı çıkmadığı için icra kanalıyla 2,8
milyon liraya satılıyor.
Bir başka
gazete haberi, isim vermiyorum, isteyen benden alabilir: Faiz sarmalından
en kısa sürede kurtulmak isteyen çok sayıda yatırımcı
işletmesini de değerinin çok altında fiyat koyarak müşteri
için cazip hâle getirmeye çalışıyor. Amerika Birleşik
Devletleri merkezli bir İnternet sitesinde, müşteri bekleyen yağ
fabrikası, yedi yıl önce yaklaşık 40 milyon dolar gibi bir
maliyetle hizmete girmesine rağmen, şimdi 19 milyona müşteri
bulamıyor. Yani Türkiyede esnaf, sanatkâr, iş adamı, sanayici
müşkül durumda. Nereden belli? Bir başka gazete haberi: Kriz iş
adamlarının ruh sağlığını bozdu, psikiyatra
gidenlerde 5 kat artış oldu. Torbalının
hastalığı bulundu. Torbalıda intihar salgını
baş göstermiş, İzmir Sağlık Müdürlüğü
psikiyatrist görevlendirmiş, oraya gitmişler. Tespit gayet basit:
Hastaların ortak problemi işsizlik ve evde boş oturmak.
İşsiz olan ve boş oturan kimseler intihara teşebbüs
ediyor.
Değerli
arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği önerge,
Türkiyede esnaf ve sanatkârların sorunlarının bu Meclis
tarafından özel bir araştırmaya konu yapılmasına
yönelik bir önergeydi ve Türkiyede esnaf ve sanatkârın durumu bu. Aç
mezarı yok sözü Nazillide yalan oldu. Bakın, sadece psikiyatra
gitmiyor insanlar. Kredi borcu intihar ettirdi. Nazilli ilçesi İsabeyli
beldesinde marangozluk yapan falanca kişi kredi borçlarından
dolayı bunalıma girdi ve intihar etti. Bir başka esnaf aynı
akıbete uğramış ve işin ilginç tarafı, yine
Nazillide bir esnafımız intihar etmiş iş yerinde ve not
bırakmış. Ne demiş biliyor musunuz? Kriz bana teğet
geçmedi.
Şimdi,
tabii, Aydın, Adalet ve Kalkınma Partisine oran olarak 2007
seçimlerinde en az oyu veren il. O bakımdan, diyebilirsiniz ki, Adalet ve
Kalkınma Partisi de Aydını ve Aydınlıyı
cezalandırıyor. Olabilir ama bu sadece Aydınlının
sorunu değil. Durum Şanlıurfada da aynı, İzmirde de
aynı. Bu durumda arkadaşlar, Türkiyede işçinin, çiftçinin,
köylünün, esnafın, sanatkârın durumu çok kötü. Dolayısıyla,
siz bu insanların çaresizliğine çare aramak yerine, burada koskoca
Meclisi ve 72 milyonluk Türk milletini cambaza baktırmak siyasetini
ilelebet sürdüremezsizin. Bir kişiyi her zaman aldatabilirsiniz, çok
kişiyi bir defa aldatabilirsiniz ama herkesi her zaman
aldatamazsınız. Bunun hesabı yakın bir gelecekte
sandıkta görülecektir.
Değerli
arkadaşlarım, esnaf kimdir? Esnaf bu ülkede orta direktir. Esnaf
Türkiyede bu toplumun bel kemiğidir. Bugün bir gazetede okudum, bir yazar
diyor ki: Sayın Tayyip Erdoğan Turgut Özalın
devamıdır. Turgut Özal bütün siyasetini ve ekonomi
politikasını orta direğin üzerine kurdu, siz orta direği
yok ediyorsunuz. Orta direk bu memlekette millî ve ahlaki değerlere, dinî
değerlere sahip çıkan kesimdir. Eğer herhangi bir şekilde
bu ülkede esnaf ve sanatkârı yok ederseniz ülke bütünüyle
sıkıntıya girer, millet bütünüyle yok olma tehlikesiyle
karşı karşıya kalır.
Onun için, gelin,
hep beraber, böyle ketenpereye getirilmiş Anayasa düzenlemesi gibi
çalışmaları bir taraf bırakalım, bu memlekette
dikkatlerimizi, emeklerimizi ekonominin üzerine teksif edelim. Ekonomi kötü
durumda. Binlerce insan aç, işsiz. Binlerce, on binlerce, yüz binlerce
esnaf kepenk kapatıyor.
Esnaf, Sayın
Başbakana diyor ki: AVMler, alışveriş merkezleri pazar
günleri kapansın. O da diyor ki: Bakkallığın devri
kapanmıştır. O zaman ne yapalım? Benim
vatandaşım pazar günleri oraya gidiyor, eğleniyor, ben o
imkânı elinden alamam. O zaman pazartesi günlerini tatil yapmayı
düşün. Dünyanın pek çok yerinde lokantalar, çeşitli esnaf ve
sanatkâr kurumları, ticarethaneler pazartesi kapalı olur.
Hayır
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Lütfen tamamlayınız Sayın Kumcuoğlu.
Buyurun.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Ben esnafın derdini dinlemeyeceğim, ben
esnafın sorunlarıyla ilgilenmeyeceğim, ben kendi bildiğimi
yapacağım, ben burnumun dikine gideceğim.
yaklaşımı bu memleketin hayrına değil. Gelin bizim bu
önergemize evet deyin, hep beraber, el birliğiyle Türkiye ekonomisinin
ne durumda olduğunu dört başı mamur inceleyelim,
değerlendirelim, ne gibi önlemler alabiliriz ve bu memleketin orta
direğini nasıl kurtarabiliriz, bu ülkenin geleceğini nasıl
teminat altına alabiliriz; bunları tartışalım,
görüşelim.
Bu görüş ve
düşüncelerle, bu önergemize evet diyeceğinizi umuyor ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinin manevi şahsiyetini saygıyla
selamlıyorum.
Sağ olun.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum Sayın Kumcuoğlu.
Önerinin
aleyhinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
Sayın
Şandır, usulen söz aldım, yoksa esnafımızın,
zanaatkârımızın, bizler de yanındayız, bizler de
bizzat kendim iki araştırma önergesi verdim ve 2 milyonu
aşkın esnafımızın ve zanaatkârımızın
özellikle Anadolu gibi tarihî kökleri olan ülkemizde çok büyük bir zenginlik
olduğunu düşünüyoruz ve çok ciddi sorunlarla da
boğuştuklarını düşünüyoruz ve bir ata, bir Tillolu
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bu önergeyi gündeme alalım değil mi Sayın
Kaplan?
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Tilloyu bilen var mı içinizde bilmiyorum ama İsmail
Fakirullahın bir sözüyle bir şey söylemek istiyorum, diyor ki:
Anlarsa, uzağım yakınım; anlamazsa, yakınım
uzağımdır. Bu kadar. Yani bir siyaset, bir siyasi iktidar
eğer kendi felsefesini ve çerçevesini koyduğu zaman, toplumun en
dinamik iki kesimi olan çalışanlar, yani işçi ve memurlar
ağırlıklı olarak, esnaf ve sanatkârların
sorunlarını gündemine almadığı zaman, 2 milyon,
artı 15 milyon çalışan, 20 milyon yani Türkiyenin büyük
çalışan kesimi.
Şimdi,
burada, çok açık olarak, bölgelere göre esnafın, sanatkârların
durumu değişiyor. Örneğin, Konyadan, Niğdeden,
Nevşehirden, Mersin, Adana, Osmaniye, Antakya, Gaziantep,
Şanlıurfa ve Güneydoğu bölgesine kadar çok sayıda
şoför esnafımız -tır, tanker, nakliye, taksicilik- yine,
Türkiyede sayıları oldukça çok olan ve sarı sarı
taksileriyle metropol kentlerimizdeki taksici şoför esnafımız,
yine, uluslararası alanda çalışan tır, turizm
şoförleri, şehir taşımacılığında görev
yapıp can taşıyan insanlarımız; evet, çok zor görevler
yapıyorlar ama binlerle ifade edilen bu esnafımızın korsan
taksilerden haksız rekabete, vergilerin
insafsızlığından cezaların cenderesine kadar, büyük
şehirlerde can kayıplarına kadar, Iraktaki karmaşa
ortamında yaşamını yitiren şoförlerimize kadar,
yakın zamana kadar Zahoda yüzlerce taksici esnafının
-sınır ticaretinde- bir karton sigara için veya iki tane
tıraş kremi için günlerce bekletilmesine kadar, yine, bu
esnafımıza -odalarının ve meslek örgütlerinin bütün
çabalarına rağmen- yakın zamanda çıkan bir yasayla verilen
kredilerin ulaşamamasına kadar çok kapsamlı sorunlar yaşadıklarını
biliyoruz.
Örneğin,
yakın zamanda KOBİlere, küçük KOBİlere -KOSGEB daha önce
çıkmıştı- tüketici kredisi konusunda düşük faizle, bir
yasa çıkardık. Şimdi, vatandaş bu yasayı
işletemiyorsa bir sorun var. Örneğin, krediye ulaşım bir
sorun, alması bir sorun, kaynağındayken bankaların,
diğer kesimlerin haczetmesi ayrı bir sorun, icralık çekler
ayrı bir sorun, krediler, banka kayıtları ayrı bir sorun.
Ama, sağ olsun Sanayi Bakanı, zaman zaman bize il il gönderir.
Nerede ne yapılmış? diye ben sordum Ayla Hanıma;
Batmanda 3 kişi bu tür krediden bugüne kadar alabilmiş yani 3 esnaf,
Şırnakta da bana gelen resmî yazıda 1 kişi
almış. O zaman bunda bir sorun var yani koskoca bir vilayet neden bu
kadar az işletilebiliyor?
Burada
sayıları 2 milyonu bulan esnafın içinde özellikle sanatkâr bir
kesim var ki zamana, teknolojiye, bilişime, makinelere direnseler de bu
sanatkâr kesimin, ayakkabıcılıktan tutun da kilim dokumaya
kadar, kilim dokumadan tutun birçok alana, bakıyorsunuz, son nesillerinin
belgeselleri televizyonlarda veriliyor artık. Bunların
yaşatılması için bir teşvik, bir destek görmedikleri de
ortada.
İşsizlikle
ilgili büyük hedefler var, projeler var. Yine, Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde işsizlik ve yoksulluk oranlarının
düşüklüğü, gelir düzeyi, hayat standardı dikkate alınarak
bölgede bir planlamayı düşünüyor musunuz? diye zaman zaman bu
kürsüden konuşurum. Evet, GAPta 1 milyon hektar arazinin sulanması
için araziler ihaleye verildi. Sayın Bakan bu konuda bir çalışma
yürütüyor, zaman zaman bilgi de gönderiyor, soru önergelerimize de cevap
veriyor. Gerçekten, 1 milyon hektar arazinin sulanması ne demek? 1 milyon
hektar arazi demek, pamuk demek, keten demek, buğday demek, çavdar demek,
her şey demek.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) İstihdam demek.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bunun getireceği on binlerce esnafı düşünün. On
binlerce esnafı ve sulanan bu Mardin Ovası, Mardin denizi gibi,
Haburdan Gaziantepe kadar, bu alanın bu sulama sonrası
gelişecek sanayisini, yetişecek esnafının
planlandığını düşünün, bir planlama
yapıldığını, işte, o yeni bir Gaziantep
değil, yeni beş tane Gaziantep yaratılması demektir.
Beş tane sanayi esnaflığını bilen, işi bilen,
işi Orta Doğu, Afrika ve Irak dâhil Arap ülkelerinde geliştirilecek
bir dinamizmle birleştiren, bölgedeki şehirlerle yakın
dinamiğini kuran
Çünkü artık, bu tür şehirlerimiz, sanayi
kentlerimiz İstanbul gibidir. Nasıl ki İstanbul seksen bir
vilayetse inanın Gaziantep de öylesi bir durum.
Şimdi, bu
dokuz ili kapsayan bu projede, Sayın Bakan burada, yanımda, 1 milyon
hektarın sulanmasını tahayyül edelim ve Devlet Planlama
Teşkilatına lütfen bir sorun ve 1 milyon hektarı
suladığımız zaman, ne yaşanacak ne değişecek
ilk beş yılda, ilk on yılda? deyin ve sonra şu soruyu
sorun: Siz neden böyle bir planlama yapmıyorsunuz? Sorun, neden bir
planlaması yok? Neden, kalkınmada öncelikli bölgelerin bu
potansiyelini yerinde değerlendirmiyorsunuz? Neden eğitimine
şimdiden önem vermiyorsunuz? Neden altyapısını
şimdiden kurmuyorsunuz? Tarımın getireceği, tarım
endüstrisinin hangi alanlarının burada yaşama geçeceği
konusunda neden bu bereketli ovalara, Mezopotamyaya, dokuz ilimize, bu
potansiyelle getireceğiniz ve on binlerce insanın
çalışacağı alanda kendi sanayisini kuran bir sektörün
gelişeceğini, bütün yöredeki, dokuz ilin sanayi ve ticaret odalarından,
orada kurulan Dicle Kalkınma Ajansından
Yani, Allah
aşkına, bir şey yapıyoruz, orada para harcıyoruz,
kanallar yapıyoruz, sulama yapacağız, neden bir plan yok? Bu
kadar plansız, bu kadar programsız bir yaşam, hayatın
hiçbir yerinde mümkün değildir.
Evet, insanlar
yeni çareler aramak zorundadır. Yeni çareler, yeni arayışlar,
inanın, yeni kötülükleri de önler. Baconun bir sözü bu: Eğer çare
aramazsanız kötülükleri de beklersiniz. der. O zaman, bir mekanizmada
sakatlık var. Esnafımıza GAP bölgesinde kalkınma
ajanslarımızın yaptığı
çalışmaların, özellikle de Habur sınır ticareti,
Nusaybin sınır ticareti, sınır anlaşmaları
sonrası Halep-Antep arası, Antakya olayı, bütün bunlar dikkate
alındığında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaplan, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
HASİP KAPLAN
(Devamla) -
neden sınır ticaretinde belli limitlerle komşu
illerin insanlarına ticaret yapma imkânı tanımıyorsunuz?
Neden vergi ve cezaları uyguluyorsunuz? Neden kotalar
tanımıyorsunuz? Neden serbestî tanımıyorsunuz? Neden
Antakyadaki esnaf ile Halepteki esnaf ortak iş kurmasın? Halepte
de bir dükkân, Antakyada da bir dükkân olmasın? Nusaybinde de bir
dükkân, Kamışlıda da bir dükkân olmasın? Cizrede de bir
dükkân, Derikte de, Suriye Derikinde de bir dükkân olmasın?
Evet, hayat bu
kadar açık. Biz eğer hayatı planlamasını becerirsek
sorunları da çözmesini biliriz. Başıboş güç ayrı bir
şeydir, bilimin yol göstericiliğindeki güç ayrı şey derler.
Işık ve karanlık, aynı anda, aynı yerde olabilir mi?
Yalnız sermayeyi savunursanız emekçileri gözetebilir misiniz? Bu
dengeyi kuramaz mısınız toplumsal barış için diyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Kaplan, teşekkür ediyorum.
Grup önerisinin
lehinde söz isteyen Mehmet Ali Susam, İzmir Milletvekili.
Buyurun
Sayın Susam. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu
grup önerisinin lehinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu önerinin
lehinde söz almak, sadece bir prosedür gereği lehinde söz almak
değil; yürekten söz aldım, yürekten. Bugün Türkiyenin gerçek konusu
bu.
Akşam
seyrettim, Başbakan dâhil, burada Anayasa maddeleri 333, 336, 337 oy
aldığında alkışlayan AKPlilerin tavrını
ilgiyle izledim. Alkışladıkları şey sonucunda
Türkiyede ne oluyor diye düşündüm. Hangi zafer kazanılıyor?
Türkiyenin hangi ekonomik sorunu çözülüyor? Esnaf, sanatkâr bu ekonomik
sıkıntıda bu Anayasa değişikliğiyle ne oluyor
diye düşündüm. Sonra düşündüğüm tek şey vardı,
Türkiyenin gündemini değiştirmeye çalışan AKPnin, kendi
gündem değiştirme zaferini alkışlamasından başka
bir şey değildi. Siz gündemi değiştirmek istiyorsunuz ama
bu değişen gündem, sizi seçimde kurtaramayacak gündemdir.
Az önce Hocam
anlattı, çeşitli gazetelerden örnekler verdi, esnafın içinde
bulunduğu durumla ilgili örnekler verdi. Dün de Başbakan grupta bir
haftada neler yaptığını anlattı, dedi ki: Esnaf,
sanatkârla ilgili olarak toplantı yaptık, Esnaf ve Sanatkârlar
Değişim, Dönüşüm ve Destek Paketini açıkladık. Bir
kitap. Bu kitabı inceledim, bu kitapta değişim, destek ve
dönüşümle ilgili cek ve caktan başka, şu an iş yerini
yönetmekte zorluk çeken, hacze düşmüş, çekini ödeyememiş,
BAĞ-KUR borcunu ödeyememiş, vergisini ödeyememiş insanların
derdine çare olacak bir tane cek, bir tane cak yoktur.
Ya,
arkadaşlar, siz sekiz yıldır iktidardasınız, hâlâ
Yapacağız, edeceğiz. demek size yakışıyor mu?
Siz Yaptık. diyeceksiniz, Ettik. diyeceksiniz, Çözdük. diyeceksiniz.
cak, cakla konuşmak size yakışır mı?
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Henüz anlayamadılar hangi makamda olduklarını.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Alıştırma yapıyorlar
muhalefete.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Sekiz yıllık iktidarda yaptıklarınız
şu: Esnaf sayısını azalttınız, esnaf ve
sanatkârı icra kapılarına düşürdünüz, bu ülkede sekiz
yıldır bir hipermarket yasasını çıkaramadınız.
Bakınız, bu 3D paketinde de yazamamışsınız,
sonuçta Çözümlerde Hipermarket yasasını çıkaracağız.
diye yazamamışsınız. Burada esnafı tehdit eden
unsurları yazmışsınız, hipermarketlerin
baskısı demişsiniz, Çözümlerde Hipermarket kanunu
çıkacak. yok.
Peki,
arkadaşlar, siz şikâyet makamı mısınız, çözüm
makamı mısınız? Siz iktidar mısınız, muhalefet
misiniz? Sizin iktidarda sekiz yıldır bu ülkenin ekonomisini
getirdiğiniz nokta, köylüyü yok eden, esnafı yok eden, sanatkârı
yok eden, orta ölçekli işletmeleri yok eden, sanayiyi durduran,
ithalatı azdıran, sıcak yabancı paraya faiz verip ülkenin
borcunu sekiz yılda 1 kat artıran, iflas etmiş bir ekonominin
temsilcisisiniz. Başka hiçbir şeyiniz yok. (CHP
sıralarından alkışlar) Sizin ekonomi
anlayışınız bu, sadece borçlanmak ve ithalata dayalı.
Üreten insana saygınız yok, küçük işletmelere saygınız
yok.
Az önce Hocam
söyledi, Sayın Tayyip Erdoğan, Turgut Özala öykünüyor. dedi.
Turgut Özal, orta direk derdi. dedi. AVMlerle ilgili Sayın
Başbakanın o esnaf toplantısında söylediği sözleri
saydı. Evet, aynen katılıyorum. Başbakan ne dedi biliyor
musunuz o toplantıda? Ben biraz daha söyleyeyim: AVMler pazar günü
kapatılamaz. dedi. Benim vatandaşım çocuğunu alıp
oraya gidiyor. dedi. Geziyor tozuyor, sinemaya giriyor, yiyeceğini yiyor
ve oradan taze ve ucuz mal alıp gidiyor. dedi. Bu ne demektir biliyor
musunuz? Taze ve ucuz malı sadece AVMler satıyor demektir. Esnaf,
taze satmıyor, pahalı satıyor demektir. Böyle bir
anlayışı bir ülkenin Başbakanı söyler mi?
Şimdi
değiştirmeye çalıştığımız
Anayasanın 173üncü maddesi ne diyor? Devlet, esnaf ve sanatkârı
korur ve kollar.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) O eskidendi
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Siz, esnaf ve sanatkârı koruyup kollamak değil, yok
eden bir anlayışı hayata geçiriyorsunuz. Şimdi
değiştireceğiniz Anayasada da bir sürü madde koyuyorsunuz.
Koyduğunuz maddelerin üç tanesini bir kenara koyayım, biraz sonra
söyleyeceğim ama vatandaşın lehine olan maddeleri bile sadece
oraya, o üç maddeye oy almak için yazıyorsunuz, hayata geçirmek için
değil. Anayasanın ruhuna, yazdığınız maddeyi geçirmek
lazım hayata.
Siz bu ülkede
işsizliğin sanal olduğunu söylerseniz size kimse inanmaz.
İşsizlik var. diyen bu ülkenin gerçek girişimcisini susturmaya
çalışıyorsunuz. Sizin bu baskınız
karşısında TESK konuşamıyor. Şu boş olan
cek, caka TESK sesini çıkaramadı. Türkiye Odalar Borsalar
Birliği konuşamıyor. Başkanı çıkıp da
yaptığı toplantının ortak bildirgesini
açıklayamıyor. Neden? Sizin bugün çok bahsettiğiniz, demokrasi,
insan hakları, özgürlükler dediğiniz konuda o insanların
-meslek örgütünün başkanı olarak- özgürlüklerini
kıstığınız için konuşamıyor.
Korkuyor
insanlar, sindirdiniz insanları, korkuttunuz. Sizin
İktidarınızı eleştirmekten insanlar korkuyor, meslek
örgütleri korkuyor, basın korkuyor. Böyle bir demokrasi
anlayışı olur mu? Bu ülkeyi götürmeye
çalıştığınız yer, bu
yaptığınız Anayasa değişiklikleri, sizin
karşınızda olabilecek son noktaları da ele geçirmedir. Onun
için, bugün esnaf ve sanatkâr her şeyi görüyor. Onların örgütleri
konuşamayabilir, Türkiye Odalar Borsalar Birliği açıkça bunu
söyleyemeyebilir ama seçim sandığı geldiğinde, o seçim
sandığında o insanların vicdanı oya
dönüştüğünde sizin sekiz yıllık
İktidarınızın onlara verdiği tahribatın
hesabını soracaklardır. Hiç bundan tereddüdüm yok.
Değerli
arkadaşlar, sizlere vicdanen şunu söylemek istiyorum: Gidişiniz
doğru bir gidiş değil. Üreten insanların oylarıyla
geldiniz, esnafın, sanatkârın oylarıyla geldiniz, köylünün
oylarıyla geldiniz ama onlara yıkım, yoksulluk, icra,
borçlarını ödeyememe, vergiler ve sigorta borçları karşısında
çaresizlikten başka hiçbir şey vermediniz. Böyle bir iktidarın
zulmü karşısında bu insanlar, inanın ki, gerekli
olduğu zamanda, gerekli cevabı vereceklerdir.
Bırakınız
Anayasa değişiklikleriyle toplumun gündemini değiştirmeyi,
gerçek gündem -size söylüyorum- üç tane: Hemen esnafın vergi
borçlarını erteleyin. Hemen BAĞ-KUR, sigorta, sosyal güvenlik
borçlarını erteleyin. Üçte 2si, esnafın, BAĞ-KUR ve
sigorta borçlarını ödeyememiş durumda, vergi
borçlarını ödeyememiş durumda. Kredi Garanti Fonunu işletebildiniz
mi arkadaşlar? Kredi Garanti Fonundan insanlar kredi alabiliyor mu?
Bankalarda sicilin affını yaptınız, bankadan sicil
affı geçerli olup da esnaf banka kredisi alabiliyor mu? Hangi esnaf
doğru dürüst kredi alabiliyor? Bunu yapın, bunu hayata geçirin.
Çok açık,
hipermarket yasasını çıkarın AVMlerin güçlü lobileri
karşısında hemen pes etmek yerine. Bak, burada
tasarınızda vardı, açılış günlerinin
açılış ve kapanış saatlerini belediyeler verecekti.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Susam, lütfen tamamlayınız.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Başbakan son yaptığı açıklamada
-arkasından Sanayi ve Ticaret Bakanının da
yaptığı açıklamayla- Hayır, pazar günleri kapatmak
yok, yok. Alışveriş merkezleri açık olacak. dedi.
Arkadaşlar,
burada pozitif ayrımcılık koyuyoruz. 1inci maddede,
Anayasanın 1inci maddesinde kadın-erkek eşitliğinde
kadının lehine pozitif farklılıklar koyduk. Büyük
alışveriş merkezlerine karşı küçük işletmelere
pozitif ayrımcılık koymak sizin göreviniz değil mi?
Anayasanın size yüklediği görev değil mi?
Alışveriş merkezlerinin acımasız baskısı
karşısında şehir içlerinde o küçük işletmeleri
yaşatmak, onlara destek vermek bu Parlamentonun görevi değil mi?
Türkiyenin birinci sorunu bu değil mi? İşte, sorun bu ama ne
kadar sorunları erteletmeye çalışırsanız
çalışın, sizin iktidar olarak, son sözü söyleyecek olan seçimde
esnaftan alacağı cevap açıktır.
İktidarınıza
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Susam, teşekkür ediyorum.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Son sözümü söyleyecek, kapatacağım.
BAŞKAN
Süre verdim Sayın Susam.
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) Tamam, toparlıyorum.
Alacağınız
cevap şudur: Esnaf size sandıkta gerekli cevabı verecektir. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Susam.
Grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Abdulkadir Akgül, Yozgat Milletvekili.
Buyurun
Sayın Akgül. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDULKADİR
AKGÜL (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, tabii, konuşmamın başında, özellikle
konuşulanlara cevap verme gibi bir durumum söz konusu değil ama bir
iki hususu söylemeden geçemeyeceğim.
Özellikle
sınır ticareti ve sınır illerinin ticaret
eksikliğinden bahsedildi. İktidarımız döneminde
sınır illerimizin ihracatı, özellikle Doğu Anadolu ve
Güneydoğu Anadoluda çok artmıştır. 2002-2008 arasında,
örnek olarak, Hakkârinin ihracatı yüzde 4.800, Batmanın ihracatı
yüzde 3.600, Şırnakın ihracatı yüzde 6.200, Vanın
ihracatı yüzde 2.400 artmıştır.
AYLA AKAT ATA
(Batman) Kendi verilerinizle konuşuyorsunuz, sivil toplum örgütlerinin
verileriyle konuşun.
ABDULKADİR
AKGÜL (Devamla) Diğer bir konu da Değerli Arkadaşım
Mehmet Ali Beyin söylemiş olduğu söz. En azından
yapılanlardan bahsedilerek yapılmayanların
tarafımızdan burada söylenmesinin daha uygun olması gerekir.
Eğer esnafın vergi ve diğer borçlarını
yapılandırmaya veya affetmeye gideceksek önce kendi içimizden
başlamalıyız. Mesela İzmirden esnaf ve sanatkârın
vermiş olduğu aidatları affederek veya bu üst
kuruluşların çalışmalarını affederek de
başlayabiliriz.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Milletin kürsüsünde konuşuyorsun, ayıptır.
RECEP TANER
(Aydın) Daha önce aynısını mı yaptın?
ABDULKADİR
AKGÜL (Devamla) Değerli arkadaşlar, ülkemizin ekonomik ve
tarımsal yapısında çok önemli bir yer tutan esnaf ve
sanatkârlarımız ile KOBİlerimizin son yıllarda
çeşitli nedenlerle sıkıntılı bir süreçten geçtiği
malumlarınızdır. Önce 94, sonra 99 ve son olarak 2001 krizleri
en fazla esnaf ve sanatkârı olumsuz anlamda etkilemiştir. Yüksek
faizler, finansal dalgalanmalar ve daha birçok nedenlerle istenilmemesine
rağmen ticari ve ekonomik faaliyetler esnasında kredi borçları,
çek, senet ve kredi kartlarına ilişkin taahhütlerini yerine getiremez
olmuşlardır. Tüm bunların sonucunda esnaf ve sanatkârların
iş hacmi daralmış, sermayeleri kısıtlı ve
mütevazı olduğundan istenildiği düzeyde yatırım ve
üretim yapmakta zorlanır hâle gelmişlerdir. Ancak biliyoruz ki bu
büyük kesimi göz ardı ederek sağlıklı ekonomik politikalar
uygulanması ve başarılı sonuçlar elde edilmesi de pek
mümkün değildir çünkü esnaf ve sanatkârlar ile KOBİler bir yönüyle
ekonominin temel taşlarıdır; bunun da ötesinde toplumumuzun orta
direğidir; istihdama, gelir dağılımına, toplumsal
adalete yaptıkları katkı ekonomik katkılardan daha büyük
bir önem taşımaktadır. Kendileri ve aileleriyle birlikte
yanlarında çalışanlarıyla ülkemizin beşte 1ini
oluşturan bu kesimin desteklenmesi, korunması ve gelişmesi
yönünde sürekli politikalar üretilmesi gerekmektedir.
Bu kesimlerin
acil desteğe ihtiyaç duyduğu başlıca sorunu uygun
şartlarda finansman sağlanması ve bunun
kullanılabilmesidir. Bu gerçeklerin ışığında 2003
yılından bu yana kurulan hükûmetler esnaf ve sanatkâra özel bir önem
vermiş ve ilk örnek olma özelliği taşıyan bazı
uygulamaları hayata geçirmiştir. Bunlar arasında ilk akla
gelenler finansman sorunları ve bunlara yönelik çalışmalardır.
Değerli
milletvekilleri, gerek can suyu destek programları gerekse Esnaf ve
Sanatkâr Stratejisi ve Eylem Planı çalışmaları
esnasında esnaf ve sanatkârın en önemli sorunlarından olan
finansmana erişim konusunda tespiti ortaya konulmuştur. Esnaf ve
sanatkârımıza kredi ve kefalet kooperatifleri
aracılığıyla kullandırılan Türkiye Halk
Bankası kredileri piyasaya göre daha cazip bir oranda
ucuzlatılmıştır. Bugün için esnaf ve sanatkâr yüzde 6
oranında bir faizle kredi kullanmaktadır. Bunun daha
açığı, bugün 50 milyar lira Halk Bankasından esnaf destekli
bir kredi alan esnaf ve sanatkâr, dört yılın sonunda bütün kesintiler
ve masraflar dâhil 54.500 lira ödemektedir. Bugün dünyanın hiçbir yerinde
olmayan ucuzlukta, kolaylıkta bir kredi desteğidir.
Değerli
milletvekilleri, esnaf ve sanatkârlarımızın temsilcisi olan iki
büyük kuruluş, Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu ile
Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez
Birliği (TESKOMB) esnaf ve sanatkârların sorunlarının
çözülebilmesi adına özlenen iş birliği ve ortak
çalışmayı, uyum, birlik ve beraberlik içinde Sanayi ve Ticaret
Bakanlığımız başkanlığında,
önderliğinde gerçekleştiriyorlar.
Bu iş
birliğinin sonuçlarını, son yıllarda esnaf ve sanatkâra
yönelik çalışmaların nitelik ve nicelik olarak artmasıyla
almaya başladık. Kredi destek programları, geleceğe yönelik
planlamalar ve yol haritalarının çizilmesi, finansmana erişimin
kolaylaşması ve nihayetinde sicil affı, bu iş
birliğinin sağladığı etkiyle kısa vadede
sonuçlanan çalışmalardır. Bu birlikteliğin artarak verimli
bir iş birliğine dönüşeceğine ve devamının da
geleceğine yürekten inanıyorum.
Bu iş
birliğinin yönelmesi gereken alanlar hakkında TESKOMB, esnaf ve
sanatkârların finansman ihtiyacını uygun şartlarda
sağlamak üzere kurulmuş bir kurumdur. TESK ise esnaf ve
sanatkârların mesleki gelişimini sağlamak üzere kurulmuş
bir kuruluştur.
Günümüz
ekonomisinin anahtar kelimesi rekabet edebilirliktir. Hızlı ekonomik
gelişme süreci, bilgi paylaşımının hızı,
yaygınlığı ve küreselleşme, ülke ekonomilerini ve
bunun içindeki aktörlerin yapılarını
değiştirmiştir. Tüketiciler daha kaliteli, daha ucuz, kolay
ulaşılan, standartlara uygun, çevreyi koruyan mal ve hizmet
istemektedir. Bu talepleri karşılayabilen işletmeler ayakta
kalabilmekte, diğerleri ise bu dönüşüm sürecine ayak
uyduramadığı için süreç içinde elenmektedirler. Esnaf ve
sanatkâr işletmeleri için bu süre sancılı geçmektedir. Bu
işletmelerin taşıdığı özellikler, yapısal
değişim ve dönüşüm süreçlerine ayak uydurmalarını
güçleştirmektedir. Bu açıdan, esnaf ve sanatkâr işletmelerinin
rekabet edebilirliklerini artırmaya yönelik olarak desteklere
ihtiyacı bulunmaktadır. İşte tam bu bağlamda, üç
yıldır Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız önderliğinde
yapılan çalışmalar neticesine ulaşmış ve bu
çalışmalar Sayın Başbakanımız Recep Tayyip
Erdoğan tarafından 10 Nisan 2010 tarihinde İstanbulda kamuoyuna
açıklanmıştır. Bu açıklamalar içerisinde, tüm TESK
yönetimi, federasyon başkanları, birlik başkanları da bu
toplantıya dâhil edilerek Başbakanımızın
açıklamış olduğu bu strateji eylem planını
yürekten desteklemişlerdir.
31/3/2010
tarihinde Bakanlar Kurulunda görüşülen Esnaf ve Sanatkârlar
Değişim, Dönüşüm, Destek (3D) Strateji Belgesi Yüksek Planlama
Kurulu tarafından kabul edilmiştir.
Bu kabul edilen
planlamaya göre, özellikle ilk yedi başlık hâlinde sıralanan ve
esnaf ve sanatkârın geleceğine yönelik yapılan bu önemli
değişiklikler şunlardır:
1) Kredi ve
finansmanın şartlarının iyileştirilmesi, Halk
Bankası tarafından esnaf ve sanatkârlara kullandırılan
krediye erişim artırılacak ve
kolaylaştırılacaktır.
KOSGEB
desteklerinden esnaf ve sanatkârların etkin bir şekilde
yararlanması sağlanacaktır.
2) Vergi,
istihdam ve diğer yükümlülüklerin azaltılması, geleneksel,
kültürel ve sanatsal değeri olan ve kaybolmaya yüz tutan esnaf
muaflığı kapsamındaki meslek kollarının durumu
gözden geçirilecektir.
Hâlen esnaf
muaflığı kapsamındaki meslek kolları için vergiden
muaf esnaf belgesi uygulamasına geçilecektir.
Basit usulden
gerçek usule, esnaf ve sanatkârların şartlar oluştuğunda
basit usulde vergilendirilmelerine imkân sağlanacaktır.
Meslek
odalarına kayıtlı olmayan esnaf ve sanatkârın kayıt
altına alınması için çalışmalar
yapılacaktır.
3) Eğitim ve
danışmanlık hizmetlerinin geliştirilmesi.
4) Yenilikçilik
ve girişimciliğin geliştirilmesi.
5) Altyapı,
kümelenme, ortaklık faaliyetlerinin desteklenmesi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akgül, lütfen tamamlayınız.
ABDULKADİR
AKGÜL (Devamla) Tamamlıyorum.
6) Hukuki
düzenlenmelerin yapılması ve son olarak, esnaf ve sanatkârların
Avrupa Birliği programlarından faydalanmasının
sağlanması gibi esnaf ve sanatkârların tarihinde Sayın
Başbakanımızın yapmış olduğu bu girişim
ilk defa başlamıştır. İnşallah, bu girişim
hepimizin desteğiyle sonuçlandırılacaktır,
nihayetlendirilecektir. Bu konuda güvenimiz tamdır.
Çalışmaların tam manasıyla destekçisi
olacağımıza ve bu çalışmaların
başarılı bir şekilde gideceğine inancımız
tamdır.
Bu
düşüncelerle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akgül.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Şandır.
III.- YOKLAMA
(MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, oylamadan önce toplantı
yeter sayısının olup olmadığının
aranmasını istiyorum.
BAŞKAN
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisini oylarınıza
sunacağım ancak bir yoklama talebi vardır, onu yerine
getireceğim.
Yoklama talebinde
bulunan arkadaşların isimlerini tespit edeceğim: Sayın
Şandır, Sayın Büyükataman
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Lütfen sayın
milletvekilleri, İç Tüzükten kaynaklanan bir hakkı
kullanıyorlar.
İsimleri
tespite devam ediyorum: Sayın Uslu, Sayın Tankut, Sayın Cengiz,
Sayın Sipahi, Sayın Akkuş, Sayın İnan, Sayın
Enöz, Sayın Doğru, Sayın Işık, Sayın Orhan,
Sayın Akçay, Sayın Kumcuoğlu, Sayın Yalçın, Sayın
Özdemir, Sayın Özensoy, Sayın Asil, Sayın Ertugay ve Sayın
Taner.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/391) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
20/4/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
3.- (10/353, 10/354, 10/677) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
20/4/2010 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun, 20.04.2010 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisini İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Suha Okay
Ankara
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (10/353), (10/354) ile (10/677) esas numaralı
Meclis Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurulun,
20.04.2010 Salı günlü birleşiminde birlikte yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde söz isteyen Kemal Anadol,
İzmir Milletvekili.
Buyurun
Sayın Anadol. (CHP sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - Sayın Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri;
bugün 20 Nisan 2010, 1 Mayıs
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Şu sesi susturur musunuz? Herkes ayakta
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Evet, Sayın Başkan, bu dışarıda çok güzel
çay ikramı yapılıyor efendim.
BAŞKAN Bir
saniye
Sayın Anadol, bir saniye
Sayın
milletvekilleri, lütfen sessiz olalım, Sayın Hatibin
konuşması anlaşılamamakta.
Buyurun
Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Sayın Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri;
bugün 20 Nisan 2010, 1 Mayıs 2010a on gün kaldı. Her 1 Mayıs
yıl dönümü, emekçilerin yıl dönümü kutlamaları Türkiye için bir
sorun oluyor. Öteden beri böyle. İktidarınızda, 1 Mayısı
İstanbul halkına zehir eden ve 1 Mayısta hastanelere biber
gazı atılan, ÖDPye, DİSKe zorla sokulduktan sonra üzerlerine
biber gazı atılan milletvekilinin, bu kürsüde, biber gazı yiyen
milletvekillerinin olayı anlatan sahneler geride kaldı. Her şeye
rağmen Hükûmetin aldığı, İstanbul Valiliğinin
aldığı son kararı, bütün bunlara rağmen olumlu
karşılıyoruz ve 1 Mayısın emekçilere
açılmasını ve 1 Mayıs 2010un Taksim Alanında
kutlanmasını memnuniyetle karşılıyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
bunu tamamlayan, tamamlaması gereken yapacak işlerimiz var, Meclis
olarak yapacak işlerimiz var. Şu anda -biraz önce yoktu- Meclis
içinde gördüğüm sendikacı arkadaşımız Agâh
Kafkasın bir gazetede yayınlanan demecini de memnuniyetle okudum.
Milletvekili arkadaşımız, iktidar partisine mensup,
sendikacı milletvekili arkadaşımız Agâh Kafkas diyor ki: 1
Mayısta Taksim Alanına gideceğim ama asıl amacım, 1
Mayıs 1977deki kanlı pazar olayının açıklanması
için bir şeyler yapmak gerekiyor. Ben de o olayın gerçek faillerinin
bulunmasını istiyorum.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisinin bugün Meclis gündemine taşımak
istediği grup önerisinin anlamı bu. 1 Mayıs 1977 günü yüz
binlerce emekçi İşçi Bayramını kutlamak için Taksim
Alanını doldurmuştu. DİSK Genel Başkanı
Arkadaşlar,
değerli arkadaşlarım, çok güzel çay ikramı var
dışarıda. Beni dinlemek zorunda değilsiniz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri, öyle zannediyorum ki
Sayın Hatip muhtemelen çok güzel şeyler söyleyecek. Lütfen
kaçırmayınız. Lütfen
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Anadol, kendisini sadece oy
kullanma makinesi olarak görenler konuşabilirler, siz devam edin.
BAŞKAN -
Lütfen, sayın milletvekilleri
Buyurun
Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) 1 Mayıs 1977 günü Taksim Alanında bayramlarını
kutlamak isteyen emekçiler yüz binlerce kişiyle alanı
doldurmuşlardı. Merhum DİSK Genel Başkanı Kemal
Türkler konuşurken aniden silah sesleri duyuldu. Ardından, alana
hâkim olan Sular İdaresinin üstünden ve Intercontinental Otelin
odalarından, Pamuk Eczanesinin üstünden açılan ateşle 37
vatandaşımız derhâl can verdi, yüzlerce
vatandaşımız ezildi, yaralandı ve çok müessif bir olay
meydana geldi. Yıllarca bu olay, işte Taksim Alanının hâlâ
işçilere, emekçilere kapalı kalmasının nedeni olarak
söylendi, istismar edildi, solun aleyhinde propaganda olarak
kullanıldı. Oysa olay başkaydı. Intercontinental Otelin
beşinci katı polis tarafından, birtakım güçler
tarafından boşaltılmıştı.
Merhum Uğur
Mumcu, yazdığı bir kitapta bugün hâlâ güncelliğini koruyan
sorular soruyor: 510, 511, 512 numaralı odalarda kimler vardı? (AKP
sıralarından Ergenekon sesleri)
Ergenekon,
değil mi? Hemen yardımcı olun, onu da dâhil edersiniz davaya.
Ve buradan
meydana kimler ateş etti? Günaydın gazetesinde Necati Doğru
bizzat olaya tanık: Beşinci katta bir odanın kapısı
açıktı. Odanın pencerelerinden alanı seyreden kişiler
ve masa üzerinde teleobjektifli makineler gördüğüm için gazetecilerin bu
odada olduğunu sanarak içeri girdim. Adımımı atar atmaz
oldukça mütecaviz bir biçimde itilerek durduruldum. Garsona bu odadakilerin kim
olduğunu sordum, Polisler. yanıtını aldım.
Şimdi, o
odadan meydana ateş edildi. Intercontinental Otelin güvenlik müdürü
İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığından emekli
olan, soyadı Akzambak olan bir zattı. 37 kişi öldü. Olaylar
bütün dünyada infial yarattı. Ama 2 Mayıs günü, bir gün sonra
Intercontinental Otelin önünde bir bomba patladı, bütün camlar
aşağıya indirildi -çünkü o zaman ithal camlar
takılabiliyordu, yerli cam yoktu- kurşun deliklerinin bulunduğu
camlar bu şekilde tahrip edildi, otel müşterilere kapatıldı
ve on-on beş gün sonra camları yenilendikten sonra faaliyete geçti.
Sonra birtakım davalar açıldı güya, birtakım deliller yok
edildi ve dava giderek benzer davalar gibi zaman aşımına
uğradı.
Şimdi
mahkemede görülen bir dosya yok. Onun için, tam zamanıdır Meclisin
müdahale etmesi için. Mutlaka bir Meclis araştırması komisyonu
kurulması lazım. Zamanaşımına uğrayabilir dosya
ama insanlık suçu zaman aşımına girmez. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bu olaya el koyması lazım.
Değerli
arkadaşlar, sürekli -iktidar partisi milletvekilleriyle polemik için
söylemiyorum- demokratikleşmeden bahsediyorsunuz, geçmişle
yüzleşmekten bahsediyorsunuz, geçmişi tartışmaktan
bahsediyorsunuz. Bakın, orada bir önerge verdi DTP, askerî darbelerle
ilgili bir araştırma önergesi. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak
olumlu rey verdik. Çıktınız, aleyhinde konuştunuz ve
reddettiniz. JİTEMle ilgili bir önerge daha verildi, onu da reddettiniz.
Şimdi bir önerge verildi Ali Rıza Öztürk ve arkadaşları
tarafından, Sabahattin Aliden Hrant Dinke kadar siyasi cinayetlerin
araştırılması için, çıktınız onu da
reddettiniz.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Kabul edilenler var.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Faili meçhul cinayetlerle ilgili bir önerge daha geldi, onu da
reddettiniz ama bunu reddetmeyin.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gereği yapıldı.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Ama bunu reddetmeyin. Yani, demokratikleşme, geçmişle
yüzleşme diyorsanız, gladio burada, derin devlet burada. Buna
eğilmezseniz
(CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Anayasayı görüşelim ondan sonra
K. KEMAL ANADOL
(Devamla)
buna eğilmezseniz, o zaman bütün söylediklerinizi kara
tahtadaki tebeşir yazısı gibi silersiniz. Zaten
inandırıcılığınıza reddettiğiniz dört
önergeyle büyük gölge düştü. Hem burada basına
demokratikleşmeden bahsediyorsunuz, geçmişle yüzleşmekten
bahsediyorsunuz, bu tür ne kadar önerge varsa AKP oylarıyla reddediliyor,
reddediliyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) İşte onun için Anayasayı
değiştiriyoruz.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Turnusol kâğıdı bu önerge. Ya buna evet deyip yüce
Meclis tarafından kurulacak bir komisyonla gerçeği ortaya
çıkaracağız, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu faciaya büyütecini
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Anayasaya destek verin bugün,
çıkaralım.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Anayasadan sonra mı? Üç tane önergesi vardı Cumhuriyet
Halk Partisinin.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Bu Anayasa gündeme gelmeden önce neredeydiniz? Üç tane, bu üçüncü
önerge.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Niye bağırıyorsun?
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Bu üçüncü araştırma önergesi. Bahane, bahane. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Ben sizlerin ne
yapacağını bilmiyorum ama Sayın Agâh Kafkas
karşımda oturuyor, ondan olumlu oy bekliyorum. Sizlerin ne
yapacağını bilmiyorum.
Yüce Meclise
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Anadol.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Agâh Kafkas, Çorum Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kafkas. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Bugün 20 Nisan
2010. Egemenlik Haftasının içerisindeyiz ve yüce Meclis sabahlara
kadar Türkiyenin daha özgürleşmesi, daha demokratikleşmesi, daha
çağdaş normlarla insan kalitesinin ve demokrasi
standartlarının yükseltilmesi konusunda, tam da haftanın özüne
uygun bir çalışma sürdürüyor. Emeği geçen herkesi kutluyorum. Egemenliğimizin
kayıtsız, şartsız milletin olduğunu güçlendirecek her
adımı heyecanla ve umutla takip ettiğimi ve desteklediğimi
ilan ediyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Günaydın, Sayın Kafkas günaydın!
AGÂH KAFKAS
(Devamla) Aleykümselam
Değerli
arkadaşlarım, bugün Anayasa görüşmelerini ve Türkiyenin bu
demokratik önemli açılımını engelleme girişimlerinin
bir başka boyutunu beraberce izliyoruz. Herhâlde bu filmi biz bu süreç
içerisinde her sabah izleyecekmişiz gibi görünüyor.
Arkadaşlarımız için her gün yeni bir konu önemli hâle geliyor,
akıllarına geliyor ve bugün buraya getiriyorlar.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Demeç verdik iki gün evvel ya.
OKTAY VURAL
(İzmir) Senin aklına gelmiyor mu?
AGÂH KAFKAS
(Devamla) Ben, Sayın Anadolu içtenlikle kutluyorum, CHP Grubunu
kutluyorum. Hiç olmazsa bugün getirdikleri önerge çok da isabetli bir
yaklaşım tarzı. Tam da bugünün anlamına, önemine uygun bir
yaklaşım tarzı ve ben bu önergelerin üçünü de okudum,
değerlendirdim, baktım. Çünkü biraz aynı şeyleri
düşünüyoruz. Ben Türkiye Büyük Millet Meclisinde defalarca, komisyon
çalışmalarında defalarca, 1 Mayıs her gündeme
gelişinde -ki kanun teklifini veren ve Meclise gelmesinde
katkısı olan bir kardeşiniz olarak- her teklifin gelişinde
1 Mayısın karanlık noktalarını temizlemeden ne 1
Mayısı aklayabiliriz ne Türkiyede demokrasiyi
aydınlatabilirizi söylemiş birisiyim. Kimse gündeme getirmeden
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Tamam, oy vermiştik.
AGÂH KAFKAS
(Devamla) Benim ne yapacağımı biraz sonra göreceksiniz
Sayın Anadol, biraz sonra göreceksiniz.
Şimdi, olaya
şöyle bakalım: Bir defa, önce, şu 1 Mayıs ticaretinden
vazgeçelim siyaseten. Yani, 1 Mayıs, Türkiyede, ilk defa, cumhuriyet
tarihi boyunca, çağdaş, evrensel dünyadakiler gibi, özüne uygun,
Emek ve Dayanışma Günü olarak resmen devletin
tanıdığı gün hâline AK PARTİ İktidarıyla
gelmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2008de 1 Mayısı Emek ve Dayanışma Günü olarak Bakanlar
Kurulu kararıyla ilan ettik. 22 Nisanda, tam bir yıl önce, burada,
yüce Mecliste büyük bir konsensüsle de 1 Mayısı Emek ve
Dayanışma Günü olarak tatil ettik.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Bütün partiler oy verdi, sadece siz değil. Hepsini
söylesenize.
AGÂH KAFKAS
(Devamla) Konsensüs kelimesini anlarsan bunun sizi de
kapsadığını anlamış olursun.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) AKP deme o zaman.
AGÂH KAFKAS
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, biz, tatil yaptık.
1935te Cumhuriyet Halk Partisi döneminde de tatil edilmiş ama ne
yapılmış, biliyor musunuz, adına 1 Mayıs Bahar
Bayramı demişler.
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Ay ne kadar entelsin sen öyle!
AGÂH KAFKAS
(Devamla) Biz, ilk defa Emek ve Dayanışma Günü olarak tatil
etmişiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) İlk defa biz getirdik Meclise, 1979da.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) - Farkında olmadan yapmışsınız. Ne
yaptığınızın farkında değilsiniz.
AGÂH KAFKAS
(Devamla) 1 Mayısı tatil ederken de, 1 Mayısı Emek ve
Dayanışma Günü olarak tatil ederken de o gün demişiz ki:
Türkiye, karanlık noktalarından, defolarından kurtulmak
durumundadır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Tamam.
AGÂH KAFKAS
(Devamla) Eyvallah.
Şimdi
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) İlk defa Tekel işçileri biber gazı yedi sizin
zamanınızda.
AGÂH KAFKAS
(Devamla) Vallahi, Tekeli de konuşuruz, her şeyi de konuşuruz.
BAŞKAN
Sayın Kafkas, lütfen Genel Kurula hitap ediniz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bu tarafa bak, bu tarafa!
AGÂH KAFKAS
(Devamla) Emek dünyasında, AK PARTİ İktidarı, cumhuriyet
tarihinde, bugüne kadarki iktidarların hepsinden daha çok emeğe
katkı vermiştir, emeğin ekmeğini büyütmüştür,
demokrasiyi büyütmüştür. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Ekmeğini aldınız, işini aldınız,
daha ne olacak?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bırak bunu, bırak! Bu tarafa bak!
AGÂH KAFKAS
(Devamla) Bunu herkesle her zeminde konuşuruz. Tekel işçisini de
konuşuruz, bunu da konuşuruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) İşi olanı işsiz bıraktınız.
AGÂH KAFKAS
(Devamla) Tekelden söz edenlerin, Tekel işçisine bizim sunduğumuz
hakların yarısını sunmadığını biz çok
çok iyi biliriz.
OKTAY VURAL
(İzmir) İbretle seni izliyor işçiler.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Milletvekillerine biber gazı attınız.
AGÂH KAFKAS
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, şimdi, bir Anayasa
değişikliği görüşüyoruz.
Şimdi, benim
oyumun rengini merak eden ve sosyal demokrat değerli kardeşlerime bir
şey söylüyorum: Şimdi, biz, yarın bugün çalışma
hayatıyla ilgili devrim niteliğinde, Anayasada değişikler
yapacağız.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Senin oyunun rengi sarı, sarı
AGÂH KAFKAS
(Devamla) - Oyumun rengini göreceksin. Anayasada Türkiyede ilk defa kamu
çalışanlarına toplu sözleşme hakkı veren maddeye siz
ne oy vereceksiniz? Ben oyunuzun rengini çok merak ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Senin oyunun rengi sarı, sarı
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Grev, grev
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Grev nerede, grev?
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Sen sendikacısın, grev nerede?
AGÂH KAFKAS
(Devamla) - Türkiyede sendikal hareketin özgürleşmesi için, onun önünün
açılması için yapılan düzenlemelere, 51inci maddeye ne oy
vereceksiniz? Ne oy vereceksiniz, ben çok merak ediyorum?
OKTAY VURAL
(İzmir) Senin gibi sarı sendikaya hayır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Senin oyun sarı.
AGÂH KAFKAS
(Devamla) - Yine, ilk defa, cumhuriyet tarihinde bir siyasi iktidar
OKTAY VURAL
(İzmir) Uzlaştırma Kurulu kararına uymayan bakanlarla
mı oy vereceksin?
AGÂH KAFKAS
(Devamla) - Değerli dostlarım, cumhuriyet tarihinde ilk defa bir
siyasi iktidar kendisine karşı emek hareketinin elini güçlendirecek
OKTAY VURAL
(İzmir) Uzlaştırma Kurulu kararlarına uymayan Bakanlar
Kuruluna sözünü söyle.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Sayın Hatip, arkanı dönme.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
AGÂH KAFKAS
(Devamla) -
kendisine karşı cumhuriyet tarihinde ilk defa bir
cumhuriyet hükûmeti emekçilerin kendisine karşı elini güçlendirecek
kazanımları kendi elleriyle veriyor.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Grev nerede, grev?..
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Grev nerede, grev?..
AGÂH KAFKAS
(Devamla) - Toplu sözleşme hakkını veriyor kamu
çalışanlarına, işçilere de diyor ki: Grev esnasında
Bugüne kadar kısıtlamalarda, Anayasanın 54üncü maddesinde
Grev esnasında greve katılan işçilerin veya sendikaların
kasıt veya kusurlu hareketleri sonucu grev uygulanan iş yerinde sebep
oldukları maddi zarardan sendika sorumludur. hükmünü
kaldırıyor. Bu nedir? Çünkü bugüne kadar 12 Eylül
mantığında bunu buraya koyarken bütün sendikaları, bütün emek
hareketini, bütün işçileri potansiyel suçlu, emek düşmanı olarak
gören zihniyetin bu ürününü Anayasadan kazıyor bu iktidar ve sen buna ne
oy vereceksin, ben bunu merak ediyorum? Ben bunu merak ediyorum Sayın
Anadol. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sendikacılara Ayaklar baş olamaz. diyenler,
işçilere Ayaklar baş olamaz. diyenler kim?
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) Bağırma, ne bağırıyorsun!
AGÂH KAFKAS
(Devamla) - Yine diyor ki, siyasi amaçlı
OKTAY VURAL
(İzmir) Ayaklar baş olamaz. diyen, hakir görenler
AGÂH KAFKAS
(Devamla) - Bakın, çok önemli bir şey söylüyorum: Siyasi amaçlı
grev, lokavt, dayanışma grevi, iş yeri işgali, işi
yavaşlatma, verimi düşürme ve diğer direnişler
yapılamaz diye emek dünyasının önünü tıkayan, önemli bir sınıf
dayanışmasını elinden alan maddeyi Anayasadan
kaldırıyoruz.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Agâh Kafkas, yüzünden ne hayır gördük ki
arkanı dönüyorsun.
AGÂH KAFKAS
(Devamla) - Şimdi, Sayın Anadol, Sayın
Kılıçdaroğlu, siz bu maddeye ne oy vereceksiniz?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Senin rengin sarı, sarı
AGÂH KAFKAS
(Devamla) - Yine grubunuzu yasaklayacak mısınız? İçerideki
emek dostlarının yanlışlıkla oy vermesini engellemek
için yine oy kullandırmayacak mısınız? Yine
kullandırmayacak mısınız oyu? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Senin rengin sarı! Sen sarı sendikacısın!
AGÂH KAFKAS
(Devamla) - Bırakın Allah aşkına, demokrasiden söz
edeceksin, insanın sandığın başına gitmesini
engelleyeceksin. Var mı böyle üç kuruşa beş köfte? Var mı
böyle?
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Var, var, var!
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Var, var!
AGÂH KAFKAS
(Devamla) Sen demokratım diyeceksin, Türkiyenin karanlık
noktalarını aydınlatacaksın, buradaki demokrasi,
egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu bu
yüce Meclisin çatısı altında insanların özgürce oy
kullanmasına izin veremeyecek kadar
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hava atmak için demeç verme!
AGÂH KAFKAS
(Devamla) -
antidemokratik davranacaksın ve ondan sonra gelip, bana
demokrasi dersi vereceksin.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Senin rengin sarı, sarı, sapsarı! Sarı
sendikacı!
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Belli oluyor, belli oluyor kimin özgür
iradesiyle oy kullandığı!
AGÂH KAFKAS
(Devamla) Değerli dostlarım, değerli kardeşlerim; 1
Mayısın karanlık noktalarının
aydınlatılması konusunda biz AK PARTİ olarak bunun
yanındayız ama Türkiyenin önemli bir demokrasi olayını
engelleme aracı olarak asla size kullandırmayacağız bunu.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Demokrasi diye demeç verme! Artistlik yapma!
AGÂH KAFKAS
(Devamla) Ama burada başka bir şey söylüyorum: Ben bir Çorum
Milletvekiliyim. Değerli arkadaşlarım demişler ki: Burada
sadece 1 Mayıs değil, Kahramanmaraş ve Çorum olayları da
araştırılsın. Ben bir Çorumlu olarak
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Senin yaptığını Çorumlular yapmaz!
AGÂH KAFKAS
(Devamla) -
Türkiyenin demokrasi mücadelesinde Çorumun Çorum
olaylarıyla anılmasından, Kahramanmaraşın
Kahramanmaraş olaylarıyla anılmasından, Sivasın Sivas
olaylarıyla anılmasından biz Sivaslılar, Maraşlılar,
Çorumlular rahatsızız.
AYLA AKAT ATA
(Batman) Aydınlatın... Aydınlatın
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sekiz senedir niye ortaya çıkarmadınız?
AGÂH KAFKAS
(Devamla) - Bu karanlık noktalar Türkiyede aydınlatılmalı.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiyenin
Ergenekonunun uzantıları, geçmişleri temizlenmeli ama bunun
zamanlamasını birlikte tespit etmeliyiz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sekiz senedir ülke senin elindeydi niye ortaya
çıkarmadın? İstismar ediyorsunuz. İstismarcı!
AGÂH KAFKAS
(Devamla) Biz, bir demokrasi mücadelesinin
Türkiyedeki emekçilerin
kazanımlarını engellemenin ve Anayasa
değişikliklerinin önlenmesinin bir aracı olarak bunu
kullanmayın.
Değerli
kardeşlerim, şunu söylüyorum ya: Allah aşkına, 1977 1
Mayısından bu yana, AK PARTİ iktidara gelene kadar bu
takvimlerde 1 Mayıs yok muydu? Yok muydu? Siz iktidar olduğunuz zaman
bu takvimlerde 1 Mayıs yok muydu? Sizin iktidarda olduğunuz zaman
takvimlerden 1 Mayıslar çıkarılmış mıydı?
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Agâh, Tekel işçilerinden bahset, Tekel
işçilerinden! Gaz bombalarından, biber gazlarından bahset!
AGÂH KAFKAS
(Devamla) - Şimdi, onun için, gelin samimi olalım
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Samimi olmayan sensin! Bu Meclis ittifakla kabul etti onu.
AGÂH KAFKAS
(Devamla) -
gelin dürüst olalım, Türkiyeyi özgürleştirelim,
Türkiyenin demokrasi standartlarını yükseltelim
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kafkas, lütfen tamamlayınız.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Elini tutan mı vardı, niye yapmadın?
AGÂH KAFKAS
(Devamla) -
sonra da Türkiyenin bütün karanlık noktalarını da
birlikte aydınlatalım.
AHMET BUKAN
(Çankırı) Önce Meclisten başlayacaksınız
karanlık noktalara!
AGÂH KAFKAS
(Devamla) Ama Türkiyenin demokrasi standartlarını yükseltme
konusunda samimi olalım. Önce insanlarımıza güvenelim, önce
birbirimize güvenelim ve bu yüce Meclisin Türkiyenin bütün
sorunlarını çözme yeterliliğinin de olduğuna inanalım,
birbirimizi sevmeyi başaralım.
Ve ben bu
Egemenlik Haftası münasebetiyle tekrar bu milletin egemenliğini
hepimizin içine sindirmesi ve içselleştirmesi konusunda
duyarlılığımızı yükseltmemiz gerektiğini
düşünüyorum.
Bu duygularla
hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kafkas.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, teker teker isimlerimizden bahsederek
Sayın Kılıçdaroğlu ve bana sataştı.
BAŞKAN
Önce isterseniz karar verin, hanginiz söz isteyeceksiniz? Buyurun sayın
başkanlar.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hayır, ikimize de ayrı ayrı söyledi.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) İsmimden bahsederek
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Bir
saniye Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Anadolu dinliyoruz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) İsmimden bahsederek sataştı ve Anayasa
oylamasında işçilere karşı tavır koymakla beni
suçladı. Aynı suçlamayı Sayın
BAŞKAN
Sayın Anadol, buyurun, iki dakika süre veriyorum. Yeni bir sataşmaya
mahal vermeden
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun, Çorum
Milletvekili Agâh Kafkasın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, müsamahanızı kötüye
kullanmayacağım.
Şimdi burada
Anayasa oylaması ayrı, Anayasa oylamasında Cumhuriyet Halk
Partisinin tutumu ayrı. Buraya getireceksiniz sendikal hak ve
özgürlüklerle ilgili ama içinde grev hakkı olmayacak. Bu sarı
zihniyetin görüntüsüdür, bu sarı zihniyetin tescilidir. Bu bir.
İki: 1979
yılında 23 Nisan 1920den bu tarafa ilk kez 1 Mayısın
İşçi Bayramı olması için yasa önerisi hazırlayan ve
arkadaşlarımla Meclise sunan insan benim. Benim için şereftir.
Şimdi
AGÂH KAFKAS
(Çorum) - AK PARTİ İktidarı getirdi.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) AK PARTİ İktidarı getirmedi, Meclis getirdi. Orada
herkesin reyi var. Hem konsensüs diyeceksin hem de AK PARTİ
İktidarı getirdi. diyeceksin. Bu bir.
İki: Hava
atmak için gazeteye demeç vereceksin, Anayasa gene gündemdeyken, hava atmak
için Şimdi amacım
Ben 1 Mayısta Taksime gideceğim,
asıl amacım, bu olay, 77nin kanlı 1 Mayısı
aydınlatılmalıdır. diyeceksin, Meclise gelecek
kıvıracaksın. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ
(Samsun) Ayıp, ayıp! Çok ayıp oluyor.
HALUK İPEK
(Ankara) Yakışmadı.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) - Benim sarı sendikacılardan alacak sol dersim yoktur.
Sarı sendikacılardan alacak sol dersim yoktur, yüreği olan bu
öneriye oy verir ve kanlı 1 Mayısı ortaya çıkartır.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan kıvırma kelimesini
yan çizmek olarak kullandı.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Anadol.
Buyurun
Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Kafkas
konuşurken Bu soruya nasıl yanıt vereceksiniz? diye
(Gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu anlaşılmıyor.
Lütfen sayın
milletvekilleri, bir saniye.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Kafkas konuşurken
Sayın Kılıçdaroğlu, bu soruya nasıl cevap
vereceksiniz? diye sordu. Dolayısıyla ben de Sayın
Kafkasın merak ettiği soruyu cevaplandıracağım.
BAŞKAN Yok
böyle bir usul Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen, sataşma
varsa söz
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sataşma var efendim.
BAŞKAN
Hayır, lütfen
İç Tüzük ortada Sayın
Kılıçdaroğlu, yani burada siz soru sorulan makamda
değilsiniz ki
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Benim ismimden bahsederek söyledi
Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Sayın Hatibin konuşma tarzı gereği, sizin hatipler de
diğer hatipler de konuşurken zaman zaman karşılıklı
soru sorup cevap alıyor. Tüzükte böyle bir usul yok yani.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Her soru sorulana cevap vermek için izin
verdi sayın başkanlar efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sana mı bağlı bizim talebimiz! Diğer
sayın başkanlar söz verdiler efendim.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Oktay
Hiç kimseden öğrenecek değilim, hele sizden
hiç öğrenecek değilim ben burada idare tarzını. Oturun
lütfen yerinize! (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne olacak oturmazsam. Niye oturacağım? İç
Tüzükten öğreneceksin.
BAŞKAN
Elinizi indirin! Oturduğunuz yerden Başkanlık Divanına hep
sataşıp duruyorsunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Milletvekillerine ne biçim hitap ediyorsunuz! Hitabını
öğren önce! Sen ne biçim konuşuyorsun!
BAŞKAN
Muhatabım değilsiniz burada, Sayın
Kılıçdaroğluyla konuşuyorum ben.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne biçim konuşuyorsun sen orada!
BAŞKAN
Konuşurum!
OKTAY VURAL
(İzmir) Milletin önünde saygı göster.
BAŞKAN -
Burada muhatap siz değilsiniz. Sayın Kılıçdaroğluyla
konuşmamıza niye müdahale ediyorsunuz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Böyle hareketler yapıyorsunuz. Milletin iradesine
saygı göster! Ne biçim konuşuyorsun orada!
BAŞKAN
Oturun lütfen Sayın
OKTAY VURAL
(İzmir) Neymiş oturun? Ne olacak oturmazsam?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Yakut, Grup Başkan Vekilimizle böyle
konuşamazsın. Sözünü düzelt Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sözünü düzelt!
BAŞKAN
İstediğiniz kadar bağırıp çağırın
Sayın Oktay.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkan, sözünü düzelt!
BAŞKAN
Size hiçbir şey kazandırmayacaktır bu.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne diyorsun?
BAŞKAN
Hiçbir şey diyorum, kazandırmayacaktır bu.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkan, sözünü düzelt, Grup Başkan
Yardımcımızla böyle konuşamazsın.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tavırlarında dikkatli ol! Tavırlarında
dikkatli ol! (AK PARTİ sıralarından Oo! sesleri)
BAŞKAN
Lütfen
İstediğiniz kadar çağırın.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ben senin memurun değilim!
BAŞKAN
Kimsenin değilsiniz tabii
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen kimin memurusun, bilmiyorum.
BAŞKAN
Kimsenin değilsiniz tabii
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Seni çok iyi tanıyor millet.
BAŞKAN Siz
de Başkana karşı konuşurken dikkatli olun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Burada milletvekilleri taleplerini Başkaları talep
etti, etmedi diye değerlendiremezsiniz. Herkesin talebi kendinedir.
BAŞKAN
Muhatap siz değilsiniz, Sayın Kılıçdaroğlu
Değerlendirmesini yapar Başkan burada İç Tüzük gereği.
OKTAY VURAL
(İzmir) Nerede İç Tüzük gereği? Tavrınızda nezakete
davet ediyorum sizi. Nazik olun.
BAŞKAN Ben
naziğim, tüm
OKTAY VURAL
(İzmir) Milletvekillerine hitap ederken, millete hitap ederken nazik
olun.
BAŞKAN
Burada tüm Türkiye seyrediyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Meclisin mehabetine uyun.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Lütfen saygılı olun, sözünüzü tashih edin,
düzeltin.
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanı Sayın Oktay Vurala karşı
tavrınızdan dolayı sizi şiddetle kınıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Kınayabilirsiniz Sayın Şandır, kınayabilirsiniz,
buyurun.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ve bu tavrınız devam ederse sizin
yönettiğiniz toplantıları çalışamaz hâle getiririz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Şandır, o sizin takdiriniz
OKTAY VURAL
(İzmir) Takdirimiz tabii
BAŞKAN -
ama burada Sayın Kılıçdaroğluyla
karşılıklı konuşuluyor, bir talebi var, bu
değerlendiriliyor.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hayır. Sayın Başkan, siz grup başkan
vekillerini azarlayamazsınız.
BAŞKAN Ben
kimseyi azarlamıyorum Sayın Şandır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne azarlaması! Aynen iade ederim. Yok öyle bir şey.
Burada Meclis Başkanını azarlayanlara cevap veremeyecek insanlar
yok.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Bağırma, bağırma!
BAŞKAN
Burada ben kimseyi azarlamadım, azarlamıyorum da.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yok öyle
Yok, yok
BAŞKAN
Hiçbir grup başkan vekilinin de Türkiye Büyük Millet Meclisini idare eden
Sayın Başkan ve sayın başkan vekillerini azarlama
hakkı yoktur.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Düzeltin o zaman.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hitabınızı düzeltin. Nezaket içerisinde hitap
edin.
BAŞKAN
Yerinden söz ister, talepte bulunur, talebi değerlendirilir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Nezaket içerisinde et
Et
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hiçbir şekilde size saygısızlık
ortamı yok ama orada
Mürebbiye, azarlama makamı değil
orası.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne zannediyorsunuz, Ali kıran baş kesen mi oldunuz?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yani o kürsü azarlama kürsüsü değil.
OKTAY VURAL
(İzmir) Susacak mıyız? Orada, iki tane
kaşlarını çattın diye susacak mıyız? Hitabı
öğren! Bizim kimlerin karşısında
susmadığımızı bilirsin sen!
BAŞKAN
Lütfen Sayın Kılıçdaroğlu, sataşma varsa hangi sözleri
söylediyse söyleyin.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Onu da söyleyeyim efendim.
BAŞKAN
Buyurun söyleyin.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Dönüp bizim grubumuza dedi ki: Niçin
milletvekillerini özgür bırakmıyorsunuz? Daha bundan başka
sataşma ne olabilir?
BAŞKAN
Sayın Anadol cevap verdi ona, oy kullanma şekliyle ilgili.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Olur mu efendim? Milletvekilinin
özgürlüğünü bizim kısıtlamamız söz konusu olabilir mi?
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Hatibin, Cumhuriyet Halk
Partisinin Anayasa oylaması sırasında oylama şekliyle ve tutumuyla
ilgili konuşmasından dolayı Sayın Anadol söz istedi. Zaten
sizin her ikiniz de söz istediğinizde, ben Önce bir karar verin, hanginiz
söz isteyeceksiniz ve konuşacaksınız? diye sordum, Sayın
Anadol söz istedi ve sizin söylediğiniz konularla ilgili sataşmadan
dolayı cevabı verdi.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, ikimizin de
isminden söz etti. Sadece Sayın Anadolun isminden söz etseydi
itirazım olmayacaktı zaten.
BAŞKAN
Hayır, sizin isminizden bahsederek nasıl sataştı? Onu
anlamadım ben, onu soruyorum size. Herhangi bir sataşma olarak
değerlendirmiyorum, yok böyle bir şey diyorum.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, bir dakikalık
süre istiyorum efendim, bir dakika.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Ver iki dakika, ne olacak.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Kolay değil yani irade kullanmak.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Kılıçdaroğlu, eğer
maksadınız bu süreyi uzatmaksa bu başka bir şey, ama
(CHP
ve MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Böyle bir laf kullanamazsınız.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Ben yerimden de konuşabilirim
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hatibin Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili konuşmasından
dolayı Sayın Anadol söz istedi, verdik.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Şahsi bir şey söz konusu değil, grup adına
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) O zaman tutanaklara girmesi için izin
verirseniz şunu söyleyeyim: Cumhuriyet Halk Partisi sarı
sendikacılardan ders alacak bir parti değildir.
BAŞKAN
Sayın Anadol cevap verdi bütün bunlara
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sendika ağaları burada olabilir.
Ama o sendika ağalarından biz hesap soracağız.
BAŞKAN -
fazlasıyla da söyledi zaten, dinledin, takip ettin.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Onlar işçilerin paralarıyla
altlarına Mercedes çekip gezebilirler ve burada bize demokrasi dersi
verirler. Onların böyle bir hakları da yoktur, yetkileri de yoktur.
Onlar sadece ve sadece işçileri pazarlarlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sözleriniz tutanaklara geçti Sayın Kılıçdaroğlu,
teşekkür ediyorum.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Sayın Başkan
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Evet şahsınızı
kastediyorum, buyurun.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kafkas.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Sayın Başkanım, tutanaklara geçmesi
açısından izin verirseniz bir düzeltme yapmak istiyorum. Bir
sendikacıya en büyük hakaret sarı sendikacı demektir.
Kendileri herhâlde bu tür sendikacıları iyi tanıyor olabilirler,
onlarla çalışmış olabilirler ama ben bunu kendilerine aynen
iade ediyorum.
İki:
Hesabı biz Allaha veririz, hesap vermeye de kimsenin gücü yetmez.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Kafkas, sözleriniz tutanaklara geçti, teşekkür ediyorum.
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Bir dakika
Bir dakika
BAŞKAN
Sayın Selvi, buyurun.
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Hakarettir. Sayın Kafkasın hakareti
karşısında, sataşması karşısında söz
istiyorum.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Selvi, bu karşılıklı olacak değil.
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Ne münasebet! Söylediği lafa eğer ciddiyetle
bakarsanız ne anlama geldiği açıkça görülüyor. Siz sarı
sendikacılarla çalışmışsınızdır, öyle
zannediyor. diyor. Bunu hakaret saymıyorsanız söylenecek hiçbir
şey yok.
BAŞKAN
Sayın Selvi, geçti zaten tutanaklara sözleriniz, teşekkür ediyorum.
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Hayır, bunu hakaret saymıyorsanız burada
oturmanın âlemi yok.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Selvi
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Hayır, rica ederim
İşte burada, şu
anda ne söyledi? Biz sarı sendikacı değiliz. Sarı
sendikacılarla çalıştığı için CHP veya siz onu
zannediyorsunuz
dedi. Yok öyle şey! Hayatımız boyunca bize
sarı sendikacı demeye hiçbir kimse cesaret göstermedi, bu hakareti
kabul etmem.
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Selvi, sizin isminizden bahsetti mi?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Cumhuriyet Halk Partisinde kaç tane sendikacı var?
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Sendikacılıktan, emekten, tarihinden bilen bir
sendikacı için şöyle veya böyle sarı demek dünyanın en
büyük hakaretidir. Bunu siz anlayamıyorsanız emekten bahsetme
imkânınız yoktur. Bu bir hakarettir. Söz istiyorum.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Selvi, herkes anlıyor burada. Sarı
sendikacılık tartışmasını başlatan sizin
Grup Başkan Vekiliniz Sayın Anadol oldu Sayın Selvi, lütfen.
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Sayın Başkanım, müsaade ederseniz
BAŞKAN
Sayın Meral, buyurun.
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Hayır, sataşmadan söz istiyorum. Bu öyle
çocukça bir şey değil, bu ciddi bir olaydır.
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Selvi, lütfen Sayın Selvi, oturun. Sayın Bayram
Meral Beyi dinleyelim, ondan sonra.
Buyurun.
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Ses çıkarmadık diye, nezaket gösterdik diye
gözümüze baka baka hakaret ettiriyorsunuz. Ben kabul etmem böyle şeyi.
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Sayın Başkanım, müsaade ederseniz
BAŞKAN
Sayın Meral, anlaşılmıyor sözleriniz efendim.
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Burada buna bir açıklık getiremezsem son
derece yanlış bir uygulama olur. Müsaade ederseniz kısa bir
açıklama yapmak istiyorum.
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Sarıyı, yeşili anlatalım da herkes
bilsin. Öyle şey mi olurmuş?
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, siz Grup Başkan Vekilisiniz.
Sayın Meral ve Sayın Selvinin sarı sendikacılıkla
ilgili söz talepleri var sataşmadan dolayı. Sadece birinize grup
olarak söz vereceğim. Zaten Sayın Selvinin ve Sayın Meralin de
isimlerini zikretmediler.
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Sendikacılar için ismini zikretmeye lüzum yoktur.
Bütün Türkiye, bütün işçi sınıfı, bütün namuslu insanlar
hepsini bilir.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Selvi. (CHP sıralarından alkışlar)
Yalnız, yeni
bir sataşmaya mahal vermeden Sayın Selvi
İki dakika
söz veriyorum.
MEHMET
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) Cevap verecekse Kemal Anadola cevap versin,
asıl sarı sendikacı Kemal Anadoldur.
HÜSEYİN
GÜLSÜN (Tokat) Önce Kemal Anadola, sonra Agâh Kafkasa cevap verin.
2.- Eskişehir Milletvekili M. Cevdet Selvinin, Çorum
Milletvekili Agâh Kafkasın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Türkiyede özgürlükleri yok edecek dikta rejiminin altyapısının
oluştuğu bir Anayasa değişikliği konusunda önemli bir
uluslararası konunun, evrensel bir günün burada tartışması
yapıldı. Öylesine çelişkiler vardı ki, hayatı boyunca
asgari ücretlinin sırtından ağalık yapanlar burada
birdenbire emeğin yanında olduğunu anlatmaya
çalıştı. CHP seslerinden Bravo sesleri, alkışlar)
MEHMET
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) Sosyal
demokratlığınızı hatırlatırız.
M. CEVDET
SELVİ (Devamla) - Türkiyede emeği, demokrasiyi, insan
haklarını tarihi boyunca, yaşadığı sürece herkes
kanıtlamıştır. Sendikacılık kapı
arkalarında yapılmaz, kitleler görür, yıllarca birikir.
Namusluca işlevini yerine getiren, gerçek emekçi ve emekten yana olanlar,
özgürlükten yana olanlar, kardeşlikten yana olanlar kendilerini
kanıtlamışlardır. İktidarların koltuğunun
altına girip yasaları, iktidar olmanın avantajlarını
kullanıp işçileri perişan eden, sendikalı oldu diye 100
binlerce işçiyi, sadece sendikalı oldu diye, ekmeğinden edenler,
ailece açlığa sevk edenler, bunu seyredenler buraya gelip sendika,
emek ve özgürlükten bahsetme hakkına sahip değildir. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Sekiz yılda
100 bin insan Susurlukta, YÖRSANda, Bursada şoförleri, el emekçilerini,
Türkiyenin her yerinde sadece anayasal, sadece uluslararası onaylanmış
hakları olmasına rağmen
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
M. CEVDET
SELVİ (Devamla) -
sendikalı oldu diye aç bıraktınız.
Şu anda beni duyanlar, eğer paraları olsa, kapının
önüne gelip para istemedim, pul istemedim
BAŞKAN
Sayın Selvi, teşekkür ediyorum.
M. CEVDET
SELVİ (Devamla) -
demokratik hakkımı kullandım ama
çoluğum çocuğumla aç kaldım diye önünüze çıkarlar. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Provokasyon yapma, provokasyon.
BAŞKAN
Lütfen Sayın milletvekilleri.
Sayın Selvi
M. CEVDET
SELVİ (Devamla) - Hangi hakla, hangi düşünceyle
yaşadığım bu gerçekler karşısında, siz,
emekten yana, özgürlükten yana diye zeytinyağı gibi işin üstüne
çıkıyorsunuz. Halk aç, halk özgürlüklerini kullanamıyor.
BAŞKAN
Sayın Selvi, teşekkür ediyorum.
M. CEVDET
SELVİ (Devamla) - Sendikalar düştü, 600 bine düştü. [AK
PARTİ sıralarından alkışlar (!)] Sendikacılar,
özellikle AKP döneminde 600 bin sendikacı kalmıştır
Konfederasyonda. Bu utanç verecek, bu emeğe karşı mahcup olunacak
bir olaydır.
BAŞKAN
Sayın Selvi, lütfen, teşekkür ediyorum.
M. CEVDET
SELVİ (Devamla) - Hâlâ buraya çıkıp açıkça
konuşmalarını hayretle, ibretle kınıyorum. Hele hele
sendikacı geçinenlerin bu ortamdaki bu konuşması üzüntü verici.
Tüm emekçiler bunun ne anlama geldiğini görecekler. Hep beraber de o
sağlıklı noktaya ulaşacağız. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Selvi.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/353, 10/354, 10/677) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
20/4/2010 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Akın Birdal,
Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun
Sayın Birdal. (BDP sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Sayın Başkanım, bizi görmemezlikten
geldiniz.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Meral, oturur musunuz.
Buyurun.
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi, geçen yıl biz de 1 Mayısın işçi
sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma gününün
kutlanması doğrultusunda kapatılan partimiz Demokratik Toplum
Partisi adına bir yasa önergesi vermiştik ve sonra dört partinin
ortak önerileri birleştirilerek bu, evrensel işçi
sınıfının, emekçilerin günü Emek ve Dayanışma
Günü olarak kabul edildi.
Şimdi, biz
bu günün, 1977deki kanlı 1 Mayısta öldürülen 36 kişinin
katilini arıyoruz. Şimdi, mesele, burada sadece bunun katillerini
bulmak için Meclis araştırma komisyonunu istemekle kalmıyoruz,
1980 askerî darbesine götüren ilk adımın 1 Mayıs katliamı
olduğunu biliyoruz ve sonra 1980e nasıl gittik ve 1980 sonrası
ne oldu? Emin olun, bugün emekçilerin, ezilenlerin, işçilerin,
çalışanların aleyhine izlenen ekonomi politikaların
uygulamaya konulmasının, IMFnin, Dünya Bankasının
reçetesinin uygulanması sağlandı. Kimin
aracılığıyla? Kontrgerilla
aracılığıyla. Şimdi, burada, emekçilerin işine,
ekmeğine, yarattığına göz koyanların
yaptığı darbeyi savunmak, bir sendika adına, emek
adına ne kadar ayıp, utanç verici.
Şimdi, o
nedenle, ben doğrusu Cumhuriyet Halk Partisinin, Sayın
Konuşmacı Kemal Anadolun, AKP temsilcisi Sayın Agâh
Kafkasın 1 Mayısta Taksimde olacağını duyunca
sevinmiştim çünkü biz de orada olacağız. 1 Mayıs kaç
yıldır... 1978de en son bir araya geldik emekçilerle. Biz de
işçi sınıfının bağlaşı, ittifakı
olarak emekçi köylülerin örgütü KÖY-KOOP olarak orada
toplanmıştık ve o günden bu yana o alan yasaklandı. 1977 1
Mayısında o alan 1 Mayıs Alanı olarak ilan
edilmişti.
Şimdi,
elbette ki, Emek, Barış ve Dayanışma Gününün kabul
edilmesi, tatil edilmesi ve bugün 1 Mayıs alanının da
yasaklarının, barikatların kaldırılmış
olması elbette önemli ama bence şunu iyi sorgulamak gerekiyor: 1
Mayısta,1 Mayıs alanında olmak ne demektir biliyor musunuz?
Bugün AKPnin izlediği neoliberal politikalara karşı çıkmak
demektir. 1 Mayısta olmak ne demektir biliyor musunuz? Gerçekten bütün
siyasi suikastların araştırılıp arkasındaki
gerçeği bulmak demektir, bunun için oy vermek demektir ve bunun için bir
araştırma komisyonunun oluşturulmasını kabul etmek
demektir.
Ee, şimdi,
siz faili meçhul cinayetlere karşı çıkacaksınız,
JİTEM, kontrgerillanın oluşturulmasına karşı
çıkacaksınız, darbelere ve bunun
araştırılmasına karşı çıkacaksınız
ve gerçekten bugün emekçilerin yarattığı değerlere el koyan
politikaları savunacaksınız, ondan sonra da bunun emek
adına olduğunu söyleyeceksiniz. Olmaz böyle bir şey. O nedenle,
kim ezilenlerden yanaysa, emekçilerden yanaysa, 1980 darbesini hazırlayan
koşulların yüzleşmesini ister, yani Kahramanmaraş
katliamının faillerinin açığa
çıkarılmasını ister, Sivas katliamının
faillerinin açığa çıkarılmasını ister, 16 Martta
Beyazıtta 7 devrimci gencin katledilmesinin faillerini ister ve The
Marmara Otelinde beşinci, altıncı katta
konuşlanmış olan kontrgerillanın peşine düşer.
Hâlâ bunların hesabı sorulmadan 1 Mayısı emekçilere Emek Bayramı
olarak armağan ettiğinle övünülür. Bu,
karşılığı olmayan bir şeydir.
Örneğin,
işte, bakın, bugünkü, tam da ilgisi, bugün tartışılan
Anayasanın kaynağı buradadır. 1980 darbe
Anayasasıdır. 24 Ocak kararlarını hayata geçiremeyen
uluslararası tekelci sermayenin havale ettiği silahlı kuvvetler
aracılığıyla rejime el konulmuştur ve 80 öncesi
10larca aydın suikasta kurban götürülmüştür ve bir
yazarımızın dediği gibi, gerçekten hep kalleşçe ve
alçakça -çünkü başkalarında düello var, bizde pusu var- pusuya
yatmıştır CIA elemanları, kontrgerilla elemanları ve
36 emekçimiz öldürülmüştür, arkasından da 24 Ocak Kararları
hayata geçirilmiştir.
Bakın,
şimdi, bence, bu kanlı 1 Mayısın
araştırılmasını istemek demek, İttihat
Terakkiyle yüzleşeceğiz demektir. Bu araştırma
komisyonunun oluşturulmasını istemek demek, 1955 6-7 Eylül
saldırılarını sorgulamak demektir. Bu araştırma
komisyonunun oluşturulması, bütün azınlıklara
karşı izlenen baskıcı, yasakçı, retçi
politikaların sorgulanması demektir. Şimdi bunları
sorgulamadan biz nasıl 1980 darbe Anayasasıyla
yüzleşeceğiz? Şimdi, örneğin AKP tarafından getirilen
Anayasa değişikliği işte 1980 darbesinin gerekçelerini
ortadan kaldırmıyor. O nedenle, şimdi biz örneğin
Şunu
söylüyorlar sekiz yıldır ve nitekim az önceki AKPnin Sayın
Konuşmacısı: Bu anayasayı engellemek için bu Meclis araştırma
komisyonunu veriyor. Peki, çıksınlar, burada halkımıza söz
versinler, bu anayasa geçtikten sonra ya da geçmedikten sonra Üç ay sonra biz
böyle bir Meclis araştırma komisyonunun oluşturulmasını
AKP olarak Genel Kurula getireceğiz. desinler, biz bunu kabul edelim ama
ne yazık ki bu tarihle yüzleşmekten kaçınılıyor ve
çekiniliyor. Biraz empati yapmak gerekiyor, gerçekten 1980 öncesi
Örneğin
buraya geldi aileler, Sabahattin Aliden günümüze, Hrant Dinke kadar aileler
geldiler ve bütün grupları dolaştılar. Siyasi suikastlarda
hayatını kaybedenlerin yakınlarına böyle bir
araştırma komisyonunun oluşturulacağı sözü verildi
ama, şimdi, neden bu sözün arkasında durulmuyor, bu açıklanmalıdır.
Örneğin, JİTEM, JİT, TİT, kontrgerilla ve de bugün
adlandırılan Ergenekonun açığa çıkarılması
için neden araştırma komisyonunun oluşturulmasından
kaçınılıyor? Bu nedenle işçi sınıfından,
emekçilerden yana olmak, gerçekten bugün Tekel işçilerinin maruz
bırakıldığı saldırıya karşı
çıkmak demektir, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde resmî rakamlara göre ilk
kez yüzde 14ü aşan işsizliğe ve de emek
konfederasyonlarının açıklamalarına göre 6 milyon
işsizliğe, yoksulluğa karşı çıkmak demektir.
Yoksa, emekten, demokrasiden, barıştan, özgürlükten söz etmenin
hiçbir karşılığı yok.
Şimdi, 1
Mayıs 2010da, gerçekten orada biz de olacağız ve emekçilerden
özür dileyeceğiz. Elbette ki özür dilemesi gereken, önce, emekçileri
işsizliğe, yoksulluğa, açlığa ve emek
alanını özelleştirmeye, taşeronlaşmaya terk eden AKP
olmalıdır. Bugün AKPdir, yarın başka birinin
adıdır ama egemen güçlerin siyasi iradesidir ve onlar 1 Mayısta
emekçilerden özür dileyeceklerdir. Umuyoruz, 80 öncesi ve sonrası da giden
aydınlardan özür dileyeceklerdir.
Şimdi,
Egemenlik Haftasından söz ediliyor. İki gün sonra, burada, Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle yine konuşulacak. Yani bununla
ne kadar övünebiliyorsunuz? Çocukların ana dilini reddederek,
çocukların kendi dillerinde eğitim hakkını yok sayarak,
çocukların gerçekten elinde taş izi arayarak, çocukları zindanlara
atarak nasıl bu Çocuk Bayramını kutlayacaksınız ve
bununla nasıl övüneceksiniz? O nedenle, gerçekten, Türkiye Cumhuriyetinin
çocuklara armağan ettiği bir bayram olmaktan eğer övünülüyorsa,
bütün çocuklarımızın eşit, özgür, demokratik bir Türkiyede
büyümesine ve gelişmesine yardımcı olmalı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Birdal, lütfen,
tamamlayınız.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan, bitiriyorum.
ve bu yolda
eşitlikçi, özgürlükçü bir anayasa ve yasa çıkaralım. Yoksa
ayrımcılık ve ırkçılığı, emek
düşmanlığını, özgürlük
düşmanlığını burada bu Parlamento çatısı
altında kimse savunamaz ve övünemez. Bu bakımdan bu Meclis
araştırması komisyonunun oluşturulmasından yana oy
kullanacağız. Gelin bir kez de siz gerçekten AKPnin değerli
milletvekilleri, böyle bir Meclis araştırması komisyonunun
oluşturulmasını sağlayalım ve bu katliamın
arkasındaki ekonomik, politik, siyasi gerçekleri açığa çıkaralım.
Yoksa biz
Karıncaya sormuşlar, aslan sormuş Nereye gidiyorsun?
demiş, o Kâbeye. demiş ama ben Kübaya diyeyim
SUAT KILIÇ
(Samsun) Bırak Kâbeye gitsin ya
AKIN BİRDAL
(Devamla) - Kübaya gidiyorum. demiş, E yetmez senin ömrün!
demişler. Olsun, yolunda ölürüm! demiş; biz de emekçilerin,
özgürlüğün, kardeşliğin ve barışın yolunda
yürüyüşümüze devam edeceğiz.
Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum Sayın Birdal.
Grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Yılmaz Tunç, Bartın milletvekili.
Buyurun
Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan (10/353), (10/354) ile (10/677)
esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin
görüşmelerinin Genel Kurulun bugünkü bir-leşiminde birlikte
yapılması önerilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma gündeminin
belirlenmesi için dünkü birleşimde bütün siyasi parti
gruplarımızın grup önerileri görüşülmüş ve Genel Kurul
AK PARTİ Grubu önerisini kabul ederek, 497 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifini gündeme
alarak Anayasa değişikliğinin görüşüleceği takvimi belirlemiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin dünkü birleşiminde Anayasa
değişiklik teklifinin geneli üzerinde görüşmeler, 1inci ve
2nci maddeler üzerindeki görüşmeler tamamlanarak Genel Kurulumuz
tarafından -Anayasamızda öngörülen nitelikli çoğunluk
tarafından- görüşmelere geçilmesi, 1 ve 2nci maddelerin kabul
edilmesi kararlaştırılmıştır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi bugün de, dün kararlaştırdığı gibi,
Anayasa değişikliğinin 3üncü, 4üncü ve 5inci maddelerini
görüşmeye devam edecektir. Dünkü birleşimde, Anayasa
değişikliğinin gündeme alınmaması ve görüşmelerin
geciktirilmesi için muhalefet partilerimiz, İç Tüzük hükümlerinin
verdiği hakları kötüye kullanarak görüşmelerin engellenmesi için
çok büyük çaba gösterdiler, bugünkü grup önerileri de bunun bir örneği.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sen anlamazsın onları.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Cumhuriyet Halk Partisinin (10/353), (10/354), (10/677) esas
numaralı Meclis araştırma önergelerinin bugün gündeme
alınmasının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Anayasa
değişikliği gibi önemli bir çalışmaya
başlamış olması nedeniyle doğru olmayacağı
kanaatindeyim.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Önemli olan 1 Mayıs, açlık, yoksulluk.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi çok önemli bir Anayasa
değişikliğini gündemine almıştır. Toplumun büyük
bir kesiminde değişmesi konusunda mutabakatın olduğu
Anayasa değişikliklerinin bir an önce görüşülmesini milletimiz
bizlerden beklemektedir.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Hayır öyle değil, yanlış
söylüyorsun.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Ülkemizin demokrasi standardının yükseltilmesi, hukuk
devletinin güçlendirilmesi, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkma
hedefindeki engellerin ortadan kaldırılması için
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Yolsuzluk ne olacak?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla)
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gerçekleştirdiği bu
tarihî görüşmelerin, dünkü birleşimde
kararlaştırdığımız takvime göre
tamamlamasını milletimiz bu yüce Meclisten istemektedir.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Deniz feneri ne olacak?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) CHP grup önerisi aslında demokratikleşmeyle ilgili bir
sorundur, bunun için de önce Anayasamızın demokratik standartlara
kavuşturulması gerekir. AK PARTİ, her alanda olduğu gibi
çalışma hayatında da önemli icraatlara imza atmaktadır.
Yıllardır konuşulan, hiçbir iktidarın yapamadığı
1 Mayısı, AK PARTİ İktidarı, Emek ve
Dayanışma Bayramı olarak ilan etmiştir. Anayasa
değişikliklerine ve demokratikleşmeye engel olmak isteyen
Cumhuriyet Halk Partisinin, grup önerisinde samimi
olmadığını düşünüyorum. Bu nedenle, CHP grup
önerisinin bugünkü gündeme alınması Anayasa
değişikliği görüşmeleri takviminin aksamasına neden
olacağından önerinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, Anayasa
değişikliklerinin ülkemize ve milletimize hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Hangi anayasa! Hangi anayasa!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tunç.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Kabul edilmiştir Başkanım, sayı çok.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Tamam ya, daha ne sayıyorsunuz? İlla orayı
bekliyorsunuz, orayı bekliyorsunuz! Oyla!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Yanlış bir şey yapıyorsunuz yani
burada var, işte çoğunluk var. Bitmiştir, kabul edilmiştir
Başkan.
BAŞKAN
Anladım da
(CHP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Oyla! Ne bekliyorsunuz!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Çoğunluk var burada, bekletemezsiniz.
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, çok ayıp ediyorsun.
BAŞKAN
Kâtip üyeler arasında uyuşmazlık olduğu için elektronik
sistemle oylama yapacağım. (Gürültüler)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hadi canım sende!
BAŞKAN Ne
diyorsun?
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Ayıp! Ayıp!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Olur mu böyle şey ya! Ayıp! Ayıp! Hem
çetelere karşı olacaksınız hem aleyhine oy
kullanacaksınız! Rezalet bunlar!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Adaletmiş! Ne adaleti be! Meclisi çoğunluk grubu
basıyor, çoğunluk grubu basıyor bu Meclisi. Olacak iş mi
ya!
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, öneri reddedilmiştir, karar yeter
sayısı vardır. (Gürültüler)
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.44
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 18.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN
(Giresun),
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Biraz önceki,
süreyle ilgili
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, oylamayı yenilemeniz
lazım, bir dakika erken kapattınız.
BAŞKAN - Bir
saniye Sayın Ağyüz, o konuda açıklama yapıyorum.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Bir dakika erken kapattınız.
BAŞKAN
Tutanakları getirttim:
Başkan
Kâtip üyeler arasında uyuşmazlık olduğu için elektronik
sistemle oylama yapacağım. (Gürültüler)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hadi canım sende!
BAŞKAN Ne
diyorsun?
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
Ben İki
dakika süre veriyorum. dedikten sonra, süreyi başlatan, teknik eleman
ama, daha önce üç dakika verdiği için, benim İki dakika süre
veriyorum. sözünden sonra iki dakikada süreyi kesen, yine teknik eleman.
Başkanlıktan ve tarafımdan kaynaklanan herhangi bir hadise yok,
yanlışlık da yok.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sonucu nasıl ilan ettiniz?
BAŞKAN -
Süreyi iki dakika verdim. Benim söylememe göre de, her zaman olduğu gibi,
teknik eleman iki dakikada süreyi kesiyor. Buyurun, tutanakları
inceleyebilirsiniz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sonucu nasıl ilan ettiniz? Tutanağa bakar
mısınız.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Bir dakika vardı, ekranda bir dakika görünüyordu.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sonucu nasıl ilan ettiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Şunu soracağım efendim: Tutanağa göre sonucu
nasıl ilan ettiniz? Bakar mısınız.
BAŞKAN Bu
tutanakta sonuç gelmedi efendim, yeniden onu getirmemiz lazım, o
kısım yok tutanakta.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karar yeter sayısı vardır. dediniz.
BAŞKAN
Hayır, reddedildiğini ifade ettim Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ama, sonuç başka, o başka.
BAŞKAN -
İsteyelim, onu da isteyelim, onu da açıklayalım. Hayhay, tabii
ki.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bakalım. Gelsin, ondan sonra söz istiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, on dakika ara verdiniz; bu saate kadar
beklemeniz tutanak için miydi?
BAŞKAN
Sayın Vural, tutanakları bekledim efendim, tutanaklar için, evet.
OKTAY VURAL
(İzmir) Anlıyorum, yani tutanaklara girsin amacıyla
söylüyorum
BAŞKAN
Tamam, tutanakları bekledim
OKTAY VURAL
(İzmir)
çünkü bu Meclisin de herhâlde bir
saygınlığı vardır.
BAŞKAN
eğer tutanaklar gelmemiş olsa yeni bir tartışma çıkar
diye.
OKTAY VURAL
(İzmir) Dolayısıyla, Meclise saygınlık açısından
bunu ifade etmeniz gerekiyor.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
İç Tüzükün
37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma
önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Önergeler
1.- Edirne Milletvekili Rasim Çakırın, (2/245)
esas numaralı Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/203)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/245 Esas
Numaralı Kanun Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca
doğrudan gündeme alınması hususunu saygılarımla arz
ederim.
Rasim
Çakır
Edirne
BAŞKAN
Önerge sahibi adına söz isteyen Rasim Çakır, Edirne Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
Bir saniye
Sayın Çakır.
Sayın
milletvekilleri, tutanaklar geldi. Sonucun açıklanması
anlamında: Sayın milletvekilleri, öneri reddedilmiştir, karar
yeter sayısı vardır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karar yeter sayısıyla ne alakası var?
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Oylamanın sonucu neydi yani?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Çakır.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; İç Tüzük
37nci maddeye göre Trakya Su ve Kanalizasyon İdaresi ismiyle
vermiş olduğum kanun teklifinin doğrudan gündeme
alınmasını talep etmiştim. 37ye göre, Komisyonda
görüşülmeyen kanun teklifim Genel Kurulda görüşülecek ve diliyorum,
vermiş olduğum kanun teklifine bütün arkadaşlarım destek
verirler.
Değerli
arkadaşlarım, 22nci Dönem Parlamentosunda Ergene Nehrinin
kirliliğiyle ilgili bir Meclis araştırması istedik, daha
bir aylık milletvekiliyken. Bir Meclis araştırması
komisyonu kuruldu, ciddi bir çalışma yapıldı, bir rapor
hazırlandı, rapor Genel Kurula, millî iradeye sunuldu, oy
birliğiyle kabul edildi.
O günden bugüne,
soru önergeleriyle, kürsüde konuşmalarla, sivil toplum
çalışmalarıyla, yerel medyayla, Ergene Nehrinin
kirliliğinin temizlenmesi adına olağanüstü yoğun gayretler,
çabalar, mitingler, eylemler, toplantılar yapıldı, yaptık,
öncülük ettik ve sorunun ne olduğuna, sorunun nasıl çözülmesi gerektiğine
kafa yorduk, ders çalıştık, araştırdık,
inceledik. Sonunda -bir milletvekilinin yapabileceği en önemli şey-
sorunun çözümüne yönelik bir kanun teklifi hazırlayıp Parlamentoya
verdik. Ama, maalesef, verdiğimiz kanun teklifi
Sayın Bakan Çok
güzel. dedi, bürokratlar Çok güzel. dedi, bilim adamları Çok güzel.
dedi, herkes Çok uygun. dedi ama kanun teklifi Komisyona bile maalesef
getirilmedi, gelmedi.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, mevcut kanunlar, yasalar, yönetmelikler ve
devlet örgütlenmesi Ergene Nehrinin kirliliğini önlemeye yönelik çözüm
üretmiyor. Yapısal bir sıkıntı var, dolayısıyla
çözüme yönelik yapısal bir alternatif oluşturmak mecburiyetindeyiz.
Bu anlamda, sorunu yaratan Trakyada yaşayan 1 milyon 800 bin kişiyi
sorunun çözümüne ortak etmeliyiz -eğer çözmek istiyorsak, çözümü bir
yerlerden, birilerinden beklememeliyiz- çevreciliğin evrensel
kurallarını göz önünde bulundurarak Kirleten öder, kirlettiği
kadar öder. prensibini göz önünde bulundurmalıyız -hep kanun
teklifinde bunları yapmaya çalıştık- ve sorunun
kaynağında çözüm aramak mecburiyetindeyiz. O anlamda, Trakyanın
yer altı ve yer üstü su kaynaklarını bir merkezde toplamak ve
atık suyunu bir merkezde arıtmak ve katı
atığını da Trakyada bir merkezde
ayrıştırmak, imha etmek veya entegre etmek gibi bir projeyi,
alternatif yapısal bir değişikliği öngören bir projeyi
kanun teklifi hâlinde değerli Meclise sunduk. Hani dersiniz ya Siz hiç
öneride bulunmazsınız, hep eleştirirsiniz. Hayır, biz hem
eleştiririz hem de doğrunun ne olduğunu sizlere göstermeye
çalışırız, göstermeye çalıştık ama benim,
sekiz yıllık gece gündüz, mücadele ederek, araştırarak,
emek vererek, bir evlat gibi büyüterek ortaya çıkarmış olduğum
bu kanun teklifi maalesef bugün bu Genel Kurulda beş dakikalık bir
konuşmanın neticesinde Edenler
ve Etmeyenler
oylamasıyla
nihayet bulacak. Lütfen beni yanıltın, lütfen beni
utandırın.
O günden bugüne
üç tane hükûmet, üç tane Çevre Bakanı gördük. Herkes burada Ergeneyle
ilgili hamasi nutuklar söyledi, bakanlar sözler verdi, yapın, edin, derhâl
falan dendi ama bugüne kadar Ergeneyle ilgili maalesef bu iktidar döneminde en
ufak ciddi bir eylemde, girişimde bulunulmadı değerli
arkadaşlarım. Eğer yaptık diyorsa Sayın Bakan,
çıksın burada söylesin. Bugüne kadar Ergeneye
atıklarını, evsel atıklarını bırakan yerel
yönetimler var, altmış yedi tane. Bir tanesinde arıtma tesisi
yok, bir tanesinde arıtma tesisi yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çakır, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Nüfusu 10 binin altında olan yerel yönetimlerle ilgili
arıtma tesisi ve kanalizasyonda Bakanlık destek verecek. denildi,
biz de sevindik. Bütün belediye başkanlarımızı
çağırdık, dosyalarını tekâmül ettirdik, projelerini
aldırdık, her şeyini yaptık ama sevgili
arkadaşlarım, yani bu nasıl bir iktidar
anlayışıdır? Sayın Bakan lütfen çıksın
şurada, Bakan olduğu günden bugüne kadar hangi belediyeye kaç para
vermiştir? Bu belediyelerin kaç tanesi Cumhuriyet Halk Partilidir, kaç
tanesi Milliyetçi Hareket Partilidir, kaç tanesi Adalet ve Kalkınma
Partilidir? Bugüne kadar bu ülkede hiçbir siyasal iktidar, iktidarını
bu kadar insafsızca siyaset adına kullanmamıştır.
Sayın Bakan,
Sayın Çevre Bakanı, sen Allahtan korkmaz mısın, senin hiç
vicdanın yok mu? Sen, Ergene zehir akarken, Trakyadaki insanlar kanserden
ölürken hâlâ bu kürsülere gelip hamaset nutukları mı yapacaksın?
Bugün eğer benim bu kanun teklifimin görüşülmesine evet demezseniz,
ahdım var ki, bir tane milletvekilinizi Trakyada gezdirmem, peşinden
giderim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çakır, teşekkür ediyorum.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Bir tane milletvekilinizi orada görsem peşinden giderim, halka
şikâyet ederim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN KILIÇ
(Sivas) Sen kimsin?
BAŞKAN
Sayın Çakır
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Halka şikâyet ederim, peşinden giderim, laf söyletmem.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
NECDET BUDAK
(Edirne) Ben her hafta gidiyorum.
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlarım
BAŞKAN
Sayın Çakır, ek sürenizi
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Sayın Başkanım, sözümü tamamlamak için otuz saniye
BAŞKAN
Teşekkür için, buyurun.
OSMAN KILIÇ
(Sivas) Kürsü adabına yakışmıyor.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, ben kürsü adabını da
bilirim, insanlık adabını da bilirim, vicdanı da bilirim,
ahlakı da bilirim. Ama ben topraklarımı bir Kızılderili
kabile reisinin aşkıyla seviyorum. Nerede o milletvekilleri, göreyim
onları. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çakır.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
NECDET BUDAK
(Edirne) Her hafta Edirnedeyim ya, her hafta. Sen neredesin?
BAŞKAN
Önerge üzerinde bir milletvekili adına söz isteyen Tansel Barış,
Kırklareli Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Edirne Milletvekili Rasim Çakır ve arkadaşlarının
verdiği Trakya Su ve Kanalizasyon İdaresi Kurulmasına
İlişkin Yasa Teklifi hakkında söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, evet, Ergene Nehrimiz bugün zehir akıyor. Burada size
Ergenenin coğrafi konumundan bahsedecek değilim arkadaşlar.
Çünkü bugüne kadar biz bu kürsülerde Ergeneden çok bahsettik. Ben en
azından üç beş defa bahsettim. Trakya milletvekilleri bu konuda çok
söz almışlardır. Ama bugün Ergene yine zehir akıyor
arkadaşlar. O nedenle Sayın Çevre Bakanım burada, umarım
şu anda bize bu konuda detaylı bilgi verir ve Trakya halkına
Ergeneyle ilgili yapılanları açıklar. Ama benim bildiğim
kadarıyla bugün Ergeneyle ilgili, taşkına bağlı
birtakım çalışmalar haricinde bir çalışma yapılmamıştır
çünkü Ergeneye hâlâ zehir akmaya devam ediyor arkadaşlar. Çevredeki
fabrikaların, belediyelerimizin maalesef sanayi atıkları ve
evsel atıklar hâlen Ergeneyi kirletmektedir. Bugün insanlarımız
Ergenede hasta olmakta, hayvanlarımız ölmekte, ürünlerimiz
verimsizleşmekte ve maalesef çocuklarımızın geleceği
bu nedenle pek aydınlık görülmemektedir.
Değerli
arkadaşlarım, Ergene, Trakya bölgesinde, Türkiyedeki ayçiçeğin
yüzde 60ını, buğdayın yüzde 14ünü ve çeltiğin yüzde
42sini yetiştirmektedir ama gelecekte bunları bulmak hayaldir
arkadaşlar çünkü Ergene topraklarımızı zehirliyor, yer
altı sularını zehirliyor ve daha önemlisi
insanlarımızı zehirliyor.
Sayın
Bakanım, bu konuda Trakya sizden bir cevap bekliyor, sizden en
azından müjdeli bir haber bekliyor Trakyanın suyu artık
zehirlenmesin. diyor. Trakyadaki sular maalesef Ergene yüzünden kirlenmekte
ve içme sularımız tehlike altında. Benim endişem ileride
toplu ölümlerin olmasıdır. Bu nedenle, bu konuda, Sayın
Bakanım, lütfen, Trakya halkına buradan müjdeli bir haber bekliyoruz.
Evet, çözüm
istiyoruz. Çözüm acaba bu konuda ne? Sayın Bakanım bu konuda herhâlde
bir şeyler açıklayacaktır. Çözüm var mı? Varsa, çözüm ne?
Ve biz çözümü şimdi istiyoruz arkadaşlar, çünkü sekiz
yıllık AKP İktidarı her zaman Biz Ergeneyle
ilgileniyoruz. diyordu ama bakıyoruz, sekiz yıl sonra yine aynı
noktada değerli arkadaşlarım.
Bu nedenle,
bizler insanlarımızın hasta olmaması için,
hayvanlarımızın ölmemesi için, yer altı sularının
kirlenmemesi için Ergenede çözüm bekliyoruz. Trakya halkı
yıllardır bu dertten muzdarip. Her zaman bize söz veriliyor
Trakyada Ergene kurtarılacaktır. deniyor ama bugün bakıyoruz
yine Trakyada Ergene kan ağlıyor, Trakya toprakları kan
ağlıyor ve insanlarımız kan ağlıyor. Ergene,
bizim göz bebeğimiz ama maalesef o göz bebeğimiz bugün insanları
zehirliyor arkadaşlar.
Sayın
Bakanımız burada. Burada olmasından da çok mutlu oldum çünkü
kendisinden bizler, Trakyayla ilgili ve Ergeneyle ilgili bir cevap
bekliyoruz. Ben, üç yıl önce, bu dönem başladığı
zaman, Sayın Bakanıma bu soruyu yine sormuştum ve Çözüm
hazır. Çok yakında biz bu çözüme ulaşacağız ve
Ergeneyi kurtaracağız. demişti ama bugün bakıyorum
değişen bir şey yok Sayın Bakanım.
22nci Dönemde,
bu Mecliste, Ergene Komisyonu kuruldu Sayın Rasim Çakır onu çok iyi
biliyor- ve bu arkadaşlarım, günlerce, aylarca bu Komisyonla beraber
çeşitli topluluklarla görüştüler ve güzel bir rapor hazırladılar.
Bu rapor, Mecliste kabul edildi ve Hükûmetin karşısına
çıkarıldı ancak o zaman, Sayın Bakanım şunu
demişti bana: Evet, rapor geldi ama bizde para yok. Sayın
Bakanım, birtakım şeylere ve çok şeylere para buluyorsunuz
da Ergene gibi çok hayati konumda olan bir duruma niye para
bulamıyorsunuz? Umarım, bu dönem bitmeden Ergeneye bir el
atarsınız ve Ergenede zehir akmasını önlersiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Barış, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
TANSEL BARIŞ
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ergene suyu
artık zehir akmasın. Trakya halkı artık bu konudan
kurtulsun ve bizler otuz sene önceki gibi Ergene Nehrinde pırıl
pırıl su akmasını, içinde balıkların
olmasını, kenarında piknik yapılmasını özlüyoruz
ve bizler o günlerin gelmesini bekleyerek Sayın Bakanımdan bu müjdeli
haberi bekliyoruz.
Yüce heyete
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Barış.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Bakanım.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, ismimi
söyleyerek sataştı. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Ne
diye sataştı Sayın Bakanım, ne söyledi de sataştı
size?
Bir saniye,
sayın milletvekilleri, lütfen
Anlaşılmıyor.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Barış ve
özellikle Sayın CHPli vekiller ayrımcılık
yaptığımı, destek vermediğimi söyleyerek
sataştı.
BAŞKAN
Sayın Bakan, yeni bir sataşmaya mahal vermeden, İç Tüzükün
69uncu maddesi gereğince üç dakika süre veriyorum.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun,
Edirne Milletvekili Rasim Çakır ve Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Esasen Ergene,
Trakyaya yapılan yatırımlar, özellikle benim taraf
tuttuğumu veyahut bilhassa CHPli belediyelere destek vermediğim
şeklinde, böyle, Sayın Milletvekili ithamda bulundu.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Aynen öyle, aynen öyle!
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) O bizim kitabımızda
yazmıyor, biz herkese eşit davranıyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bir kere
şunu söyleyeyim: Edirneye, Trakyaya Hükûmetimiz döneminde son yedi sekiz
yılda yapılan yatırımlar seksen yılda yapılan
yatırımlardan fazladır. Bunu açıkça söylüyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Hani, nerede?
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Rakam ver, rakam.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın, şu anda, son beş
yılda biz Edirneye tam 450 milyon TL Bakanlık olarak
yatırım yapmışız. (CHP sıralarından
gürültüler)
Lütfen bir susar
mısınız! Bakın, Edirne
CANAN ARITMAN
(İzmir) Para vermedin
BAŞKAN
Sayın Arıtman, lütfen oturun.
Sayın
milletvekilleri
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Müsaade ederseniz
(CHP
sıralarından gürültüler)
Değerli
milletvekillerim, özellikle Edirneye, Trakyaya çok büyük yatırımlar
yaptı Hükûmetimiz.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Ergeneden bahsetsene! Ergeneden bahset!
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bir kere şunu ifade edeyim: Daha
önce Ergene Nehri tamamen ıslah edilmemişti. Yirmi yılda sadece
5-10 kilometrelik ıslah yapılmışken ben DSİ Genel
Müdürüyken tam 150 kilometrelik ıslahı iki yılda yaptım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Nerede? Nerede?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ayrıca hiçbir Hükûmet Trakyaya,
Edirneye baraj yapmadı. Şu anda biz orada Hamzadere
Barajını yapıyoruz, inşallah bu sene bitireceğiz;
Çakmak Barajını yapıyoruz, inşallah önümüzdeki yıl
bitireceğiz.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Ergeneden bahset!
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ayrıca, Sayın Vekilin memleketine
olan Meriç Nehrinden 12 kilometrelik iletim hattını biz
yapıyoruz. Sultanköy sulamasını biz bitiriyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bunun
dışında, özellikle Yenikarpuzlu sulamasını kim
bitirdi? Yapılan çok sayıda on beş-yirmi tane- göleti, sulamayı
kim yaptı? Edirne susuz kalacaktı. Süloğlu Barajından
Edirneye yıldırım harekâtıyla isale hattını biz
döşedik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ayrıca
şunu ifade edeyim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bunun dışında tabii
söylenecek çok şey var, ancak vaktim sınırlı.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şunu ifade edeyim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) Efendim, Ergene Nehriyle alakalı şunu
ifade ediyorum.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Hatip
sataşmadan mı söz istedi, yoksa Hükûmet Programını mı
anlatıyor? Neden bahsediyor?
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Kılıçdaroğlu.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Biz, sadece Ergene değil
Mesela,
ben daha geçenlerde İzmirde Gedizdeydim. Hangi belediye olursa olsun,
her belediyeye, Gediz ve Ergene için üçte 1 nispetinde, hangi partiye mensup
belediye başkanı olursa olsun, projesini getirsin, üçte 1
oranında destek vereceğiz dedik, ama atık su arıtma
tesisini kurmak belediyelerin görevidir. Onu açık söyleyeyim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Sayın Bakanım, Ergeneden bahset! Ergeneye ne
yaptın? Demagoji yapma!
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ama buna rağmen, proje desteği
vereceğim, üçte 1 destek vereceğiz, Ergeneyi de kurtaracak
anlaşılan biziz.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Ergeneden bahset! Ne yaptın Ergeneye?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Teşekkür ediyorum. Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) Sayın Bakan, hiç çevrecilikten bahsetme, üç bin
yıllık tarihî geçmişi olan Amasraya termik santral
yapıyorsunuz!
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Şovdan başka bir şey yapmadın! Şov
yapma!
BAŞKAN
Sayın milletvekili, lütfen.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, İç Tüzükün 60ıncı
maddesine göre sayın milletvekilleri söz istediler, önce onları bir
dinleyeyim. Bir saniye. Dinleyeceğim Sayın
Kılıçdaroğlu, lütfen oturur musunuz.
Sayın Yaman,
söz talebiniz var. Ne için söz istediniz?
M. NURİ
YAMAN (Muş) Ben de konuya katkı sunma amacıyla, o konuyu bilen
bir kişi olarak...
BAŞKAN
Sayın Yaman, bir saniye.
İç Tüzükün
37nci maddesine göre söz talebi hakkınız yok Sayın Yaman, ama
60ıncı maddeye göre bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
VIII.- AÇIKLAMALAR
1.- Muş Milletvekili M. Nuri Yamanın, Ergene
Havzasındaki kirliliğin Trakyanın büyük bir sorunu
olduğuna ve bu sorunun mutlaka çözülmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
M. NURİ
YAMAN (Muş) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Gerçekten Trakya
milletvekillerinin gündeme getirdikleri bu konuyu, İçişleri
Bakanlığının teftişlerinde benim de sahip olduğum
bilgilerle Genel Kurulun bilgisine sunma ihtiyacını duydum. Bu
konunun polemik konusu olmayacağına inanıyorum. Bu konu
gerçekten Trakyanın önemli bir sorunu. Her İçişleri Bakanlığı
müfettişleri Trakyayı denetlediklerinde, gerek Edirneyle ilgili
gerekse Tekirdağla ilgili, konunun genel durum raporlarında sürekli
dile getirdiklerini biliyorum. Bu konuları, ben de bu illeri denetlerken
genel durum raporu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yaman.
Sayın
Nalcı, size de bir dakikalık süre veriyorum.
Buyurun.
2.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin
Nalcının, Ergene Havzasındaki kirliliğin Trakyanın
büyük bir sorunu olduğuna ve bu sorunun mutlaka çözülmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakan zannedersem, sadece
Genel Kurulda Ergeneyi gündeme getiriyor. Biz defalarca, daha öncesinde
Ergeneyle ilgili, Tekirdağla ilgili ve üç vilayeti ilgilendiren bir
konuyla ilgili birkaç kere görüştük. Fakat, Sayın Bakanımız
hep bu konuların çözümleriyle ilgili
çalıştıklarını söylüyorlar.
Sayın
Bakanım, bu konuda acaba orada hastalıklar başladıktan
sonra mı çözüme geçeceksiniz? Çözüm belli. Çözüm, Çerkezköyden
başlayan ve Muratlıda biten bir kuşaklama hattı
yapacaksınız ve orada bölgesel bir arıtma yapmanız
gerekiyor ve bu,
22nci Dönem,
23üncü Dönem araştırma komisyonlarının raporları
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Nalcı.
Sayın Uslu,
size de İç Tüzükün 60ıncı maddesine göre bir dakika süre
veriyorum.
Buyurun
Sayın Uslu.
3.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslunun, Ergene
Havzasındaki kirliliğin Trakyanın büyük bir sorunu
olduğuna ve bu sorunun mutlaka çözülmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ergene
Havzası Trakya için çok önemli mesele gerçekten. Bunun kirliliğinin
giderilmesi lazım. Burada, bugün konu edilen husus da budur esasında.
Ancak Sayın Bakan Edirneye, özellikle Hamzadere ve Çakmak
barajlarıyla ilgili yaptıklarını ifade etti. Evet, bu
konuda Edirne halkı olarak bu girişimlerinizden dolayı
teşekkür ediyorum, tabii yapılması lazım ve yıllardan
beri bir çözüme kavuşması gereken husustur bunlar. Bir an önce bitirilmesi
Edirnedeki tarımsal potansiyelin ortaya çıkarılması
bakımından önemlidir. Ancak, burada asıl sorun Ergene
havzasının kirliliğinin giderilmesi olması iken, bunun
çözümünü sizin söylemeniz gerekirken başkaca faaliyetlerden bahsetmek çok
doğru değil Sayın Bakanım.
Bir an önce
bitirilmesini bu yatırımların Edirne halkı olarak
bekliyoruz gerçekten ama bu Ergenenin kirliliğinin giderilmesi çok
önemlidir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Sayın
Durmuş, buyurun.
Bir
dakikalık süre veriyorum İç Tüzükün 60ıncı maddesine
göre.
4.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun,
Kırıkkale belediyeleri içinde MHPli belediyelere, İller
Bankası ve İçişleri Bakanlığının
gönderdiği paraların verilmemesi nedeniyle zor durumda
olduklarına ilişkin açıklaması
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, Sayın Bakan
tarafsız davrandığını, her yere yardım
ettiğini söyledi. Kırıkkale belediyeleri içinde MHPli
belediyelere Sayın Bakanım, ne İller Bankasından ne de
İçişleri Bakanlığının gönderdiği paralardan
para gönderilmiyor. Şu anda Hasandede beldesi, Bahşılı ve
Yahşihan ilçemiz kirlenen Kızılırmak nedeniyle, Makine
Kimya ve TÜPRAŞ nedeniyle çok zor durumdadır.
Bu konuda ben
sizin sözünüze güvenmek istiyorum ve takipçisi olacağım.
İnşallah, Kırıkkale MHP belediyelerine de destek
verirsiniz.
Sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Durmuş.
Sayın Budak,
yine İç Tüzükün 60ıncı maddesine göre bir dakika.
Buyurun.
5.- Edirne Milletvekili Necdet Budakın,
iktidarları döneminde Trakyaya cumhuriyet tarihinin en büyük
yatırımlarının yapıldığına ilişkin
açıklaması
NECDET BUDAK
(Edirne) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben özellikle
muhalefet partisi milletvekili arkadaşların Çevre ve Orman
Bakanına teşekkür etmeleri gerektiğini düşünüyorum Edirne
için.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kime? Hitabı kime?.. Muhalefet partisinden kime?
NECDET BUDAK
(Edirne) - Türkiyenin en verimli topraklarının olduğu Trakyaya
450 trilyon yatırım yapıldı. Hamzadere Barajına
cumhuriyet tarihinde en büyük yatırımlar yapıldı; yüzde
1den yüzde 90a getirildi. O topraklar, o topraklar
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Sen Ergeneden bahset!
NECDET BUDAK
(Edirne) (A), (B) partisi çok daha iyi şeyleri hak ediyor ama maalesef
geçmişte hiçbir parti, yüzde 1 temel atanlara teşekkür ediyoruz
Ama
AK PARTİ İktidarı döneminde, Başbakanımızın
özel talimatıyla
Seksen iki yaşındaki adam Trakyada ilk kez
baraj gördüğü için şükür namazı kıldı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Budak.
NECDET BUDAK
(Edirne) O, bu dönemde oldu. Bunun hakkını teslim edelim. Ama
Ergene Nehri kirliliğiyle ilgili yapılan çok güzel
çalışmalar var ama yeterli değil. Bunun birlikte mücadelesini
verelim. Nehir yatağı temizliği yapıldı. Şu anda
Çevre Kanunu ile cezalar artırıldı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECDET BUDAK
(Edirne) Ayrıca her hafta Edirnedeyim. Siz yoksunuz, ben oradayım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Budak.
Sayın Bulut,
son söz
Buyurun.
Sayın Bulut,
buyurun.
6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun,
Trakyanın atardamarı olan Ergene Nehrinin
tıkandığına, bu damarın açılması
gerektiğine ve Balıkesir Susurluk Çayının da Ergene Nehri
gibi olmaması için çevre atıklarından korunması
gerektiğine ilişkin açıklaması
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakan, Ergene, Trakyanın
atardamarıdır. Bu atardamar tıkanmıştır
Sayın Bakan. Bu konuya, diğer yaptığınız,
bahsettiğiniz güzel hizmetlerin yanı sıra bu atardamarı
açmanın gayretini sizlerden bekliyoruz.
Balıkesir
Susurluk Çayı Ergene olma yolundadır. Çevre atıklar hiçbir
engelle karşılaşmaksızın buraya
akıtılmaktadır. Bu konuda da tedbir alarak çevrenin
korunması adına gereğini yapacağınıza
inanıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Önergeler (Devam)
1.- Edirne Milletvekili Rasim Çakırın, (2/245)
esas numaralı Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/203) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.33
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.45
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat
ÖZKAN (Giresun),
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89uncu Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince şimdi sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S.
Sayısı: 458)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın; Kooperatifler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kooperatifler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman
ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633)
(S. Sayısı: 496)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci
sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
birinci görüşmesine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656)
(S. Sayısı: 497) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın
milletvekilleri, geçtiğimiz birleşimde teklifin 2nci maddesinin
oylaması tamamlanmıştı.
Şimdi 3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 23 üncü maddesinin beşinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Vatandaşın
yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç
soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim
kararına bağlı olarak sınırlanabilir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde gruplar ve şahıslar
adına konuşmalar yapılacaktır.
Gruplar
adına ilk konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
olmak üzere Kırşehir Milletvekili Sayın Metin Çobanoğlu.
Süresi on
dakikadır.
Sayın
Çobanoğlu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
METİN ÇOBANOĞLU (Kırşehir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 497 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddeleri Üzerinde
Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifinin
3üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış buluyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, anayasalar siyasetin ve zamanın üstündeki birer
metinlerdir. Birey, toplum ve devletin ortak hukukunu belirleyen temel ve
çerçeve hukuk metinleridir. Hukuk sistemimizin hiyerarşik
sıralamasında anayasalarımız en üst hukuk normumuzdur.
Anayasalar toplumsal sözleşmelerdir, devletin yapısını,
organların işleyişini, bireyin temel hak ve özgürlüklerini belirlerler.
Değerli
milletvekilleri, millet olarak yüz kırk dört yıllık bir Anayasa
geçmişine sahibiz. 1876dan itibaren alacak olursak beş ayrı
anayasayı yaşamış bir millete mensubuz. Öncelikle
Kanunuesasi, daha sonra 1921 Anayasası, 24 Anayasası, 61 Anayasası
ve 1982 Anayasası.
(x)
497 S. Sayılı Basmayazı 19/04/2010 tarihli 88inci Birleşim
Tutanağına eklidir.
Anayasalar kutsal
metinler değildir ve değiştirilebilir. Zaten bu süreç
içerisinde, 1876dan beri anayasalar zaman zaman
değiştirilmişlerdir.
Tabii ki,
anayasaların değiştirilmesiyle ilgili özel birtakım
şekil, usul şartları yer almıştır, bu da
doğrudur. Tabii, anayasaların değiştirilmesi
noktasında mutlaka ve mutlaka hukuk kurallarına uyulması
gerektiği gibi temayüller de göz önüne alınmalı. Madem toplumsal
metinlerdir anayasalarımız, en üst hukuk
normlarımızdır, mutlaka, bu normlar değiştirilirken
bir uzlaşma, toplumsal uzlaşma aranmak durumundadır.
Bugün üzerinde
konuştuğumuz, yapılan değişikliklerle ilgili, bakacak
olursak bu toplumsal uzlaşma ve mutabakat sağlanabildiğini
söylememiz mümkün değildir. Bu Anayasa AKPnin tek başına
hazırladığı ve AKPnin ihtiyaçlarından hasıl
olarak hazırlanmış ve önümüze bir dayatma şeklinde
getirilmiş bir Anayasa değişiklik teklifidir.
Değerli
milletvekilleri, bu Anayasa değişiklikleri gündeme geldiğinde
Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli bunu çok açık,
net bir şekilde ifade etmiş, anayasaların
değiştirilebileceğine, bu değişiklik
yapılırken de mutlaka uzlaşmanın, toplumsal
uzlaşmanın da aranması gerektiğini ifade etmiş, bu
değişiklikle ilgili de Mecliste bir uzlaşma komisyonunun
kurulması gerektiğini, parti gruplarının bu komisyonlara
üye vermelerini ve bu komisyonlarda yapılan görüşmeler neticesinde
ortak metinler ortaya çıktığında bunların imza
altına alınmasını ve bu Meclisin değil, önümüzde erken
veya zamanında yapılacak genel seçimlerden sonra oluşacak
24üncü Dönem Millet Meclisinde bu mutabık kalınan bu metinlerin ve
değişikliklerin yapılması gerektiğini ifade
etmişizdir.
Değerli
milletvekilleri, ama gelinen süreci Mecliste hep beraber yaşadık. Bir
metin hazırlandı ve parti gruplarına, şu kadar süre içinde,
ki başka ülkelerde yapılan anayasa değişikliklerine
baktığımızda bu süre yılları alabilmiştir,
ama bizde, AKP İktidarının hazırladığı bu
anayasa, parti gruplarına Çok kısa bir sürede görüşlerinizi
bildirin. diye âdeta dayatılmıştır.
Yine, Anayasa
Komisyonundaki görüşmeler çok kısa ve çok yoğun bir şekilde
devam etmiş, yine iktidar partisinin çoğunluğuna dayanarak
oradaki görüşmeler kısa sürede bitirilmiş, bugün de Meclis Genel
Kurulunda iki gündür de bu görüşmelere devam edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu Anayasa değişiklikleri Türkiyenin ihtiyacı
olan Anayasa değişiklikleri değildir. Biraz önce de ifade ettim,
anayasalar değiştirilebilir, ama bunun yapılabilmesi için
mutlaka toplumsal ve siyasi uzlaşmanın sağlanması
gerektiğini de hep ifade etmişizdir. Bugün bu
değişikliğe baktığımızda böyle bir
uzlaşmayı bulmak mümkün değildir. AKP Grubu dışında
bütün parti grupları bu konudaki muhalefetlerini sürdürmektedirler.
Değerli
arkadaşlarım, buradan sormak istiyorum: Bu Anayasada yapılan
değişikliklerle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yapısını değiştirdiğinizde Türk adaletinin acaba
sorunlarına bir çözüm bulabilecek miyiz? Yine Anayasa Mahkememizin üye
sayısını 19a çıkardığımızda,
vatandaşımıza, işsizimize, yoksulumuza, yolsuzluklara acaba
bir çözüm üretilebilecek midir? Yine adalet hizmetlerinin denetiminde
yapılacak değişikliklerle acaba Anadolu insanının
hangi problemlerine çözüm üreteceksiniz?
Değerli
milletvekilleri, yine sekiz yıla yakın bir süredir Adalet ve
Kalkınma Partisi tek başına iktidardadır. Niye zamanlama
noktasında bugün seçilmiştir? İşte, bunu da şöyle
ifade etmek istiyorum: Geçtiğimiz günlerde Şark
kurnazlığı diye bir polemik konusu yapıldı.
İşte bu Anayasanın gündeme getirilmesi de tabiri caizse tam bir
Şark kurnazlığını ifade etmektedir. Sebebine gelince,
ülke gündemi vatandaşımızın gerçek gündeminden
uzaklaştırılıp suni birtakım gündemlerle
vatandaşımızın kafası
karıştırılmak isteniyor. Bakın ülkemizin ekonomik
yapısına, Kriz teğet geçti. derken, bu ülke
insanını, özellikle dar gelirli, işçi, memur, çiftçi, esnaf ve
emekliyi gerçekten çok ciddi sıkıntılara sokarak bu ekonomik
kriz üzerimizden geçmiştir. İşsizlik cumhuriyet tarihinin en
yüksek oranlarına gelmiştir. Geçtiğimiz günlerde açıklanan
TÜİK verilerine göre yüzde 14,5 işsizlikle karşı
karşıyayız. Cumhuriyet tarihinin en yüksek işsizliğini
yaşıyoruz. Yine, esnafımız perişan hâldedir, palyatif
tedbirlerle düzelmesi mümkün değildir.
Türk çiftçisi
bitirilmiştir. Üzülerek söylüyorum, ülkemizin en verimli
topraklarında, Çukurovada, Egede sulu tarımla üretim yapan
çiftçimiz, artık, tarlasını ekmekten, biçmekten vazgeçmek
üzeredir. Hele hele, benim ilim gibi, Kırşehir gibi, İç Anadolu
Bölgesinde kuru tarımla üretim yapan çiftçimiz, üzülerek söylüyorum,
sosyal dayanışma vakıflarından gelecek bir poşete
mahkûm olmuş durumdadır.
Değerli
milletvekilleri, bu kadar sıkıntının üzerinde, bir de
açılım rezaletini hep beraber yaşadık. İşte,
açılım rezaletinin kamuoyundaki infialinden sonra, hele hele Habur
Sınır Kapısında o görüntülerden sonra, hepimiz,
Türkiyenin geleceğiyle ilgili endişe duymaya başladık
fakat Sayın Başbakan, o günlerde, Haburdaki görüntülerden sonra
İyi şeyler olacak. demiştir, buna hep beraber şahidiz. Bu
görüntülerden sonra, Türkiyenin geleceğiyle ilgili ümitli olmamak, mutlu
olmamak mümkün mü? diyebilmiştir. Bunu sizlere demiştir değerli
milletvekilleri ama milletimizde çok ciddi bir sıkıntıya yol
açmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çobanoğlu, on dakikalık süreniz doldu. Size iki dakika
daha süre veriyorum. Lütfen bu süre içinde konuşmanızı
tamamlayın.
METİN
ÇOBANOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim.
O görüntülerden
sonra hepimizin yüreği endişeyle çarpmaya başladı.
Milletimiz, geleceğiyle ilgili, Türkiye Cumhuriyeti devletinin toprak
bütünlüğüyle ilgili, bin yıllık kardeşliğiyle ilgili
ciddi endişeler duymaya başladı ve bu, kamuoyu araştırmalarına
da yansıdı, sizler de bunu çok yakından takip ettiniz, Hükûmetimiz
de bunu çok iyi gördü ve derhâl bu Anayasa tartışmalarına
girdiniz.
Bugün, bu Anayasa
değişikliklerinin gündeme gelmesinin en önemli nedeni, artık,
vatandaşa gidip sekiz yıllık tek başına
İktidarınızdan sonra söyleyebileceğiniz hiçbir şey
kalmamıştır; işçiye ne diyeceksiniz, çiftçiye ne
diyeceksiniz, esnafa ne diyeceksiniz, işsize ne diyeceksiniz, emekliye ne
diyeceksiniz? İşte böyle bir şeyle, tekrar Cambaza bak.
diyorsunuz, yani Anayasa değişiklikleriyle ülke gündemini işgal
etmeye devam ediyorsunuz. Ama biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ülkemizin
gerçek gündemini, vatandaşımızın
sıkıntılarını, problemlerini Anayasa
değişiklikleri vasıtasıyla da veya fırsatını
bulduğumuz her platformda vatandaşımıza hatırlatmaya
devam edeceğiz.
Bu
değişikliklerle bu ülkenin bir yere varması mümkün değil.
Bunu da şuradan ifade etmek istiyorum: Zaman zaman tek parti dönemlerinde,
hep böyle, o iktidar partisinin, Mecliste çoğunluktaki partinin
yapacağı birtakım değişikliklerle ilgili bu
düzenlemeler yapılır ama sonuçta ne olur biliyor musunuz? Sonuçta bu
iş, bir gün bir başkası bu Mecliste çoğunluğa
geldiği zaman bu yaptığınız değişiklikler
sizlerin aleyhine döner.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çobanoğlu, ek süreniz de doldu.
METİN
ÇOBANOĞLU (Devamla) Temenni etmiyorum ama geçmişte bunlar
yaşanmıştır, inşallah bu sefer siz
yaşamazsınız diyor, hepinize saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, 3üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Zonguldak Milletvekili Sayın Ali İhsan Köktürk konuşacaklar.
Sayın
Köktürk, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz
on dakika efendim.
CHP GRUBU ADINA
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 497 sıra sayılı Anayasanın bazı
maddelerinin değiştirilmesine yönelik kanun teklifinin 3üncü maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti laik,
demokratik, sosyal bir hukuk devletidir. Laik, demokratik, sosyal hukuk
devletimiz Anayasanın 2nci maddesinde ve Anayasanın
Başlangıç metninde ifadesini bulan yasama, yürütme, yargı
erklerinin birbirinden bağımsızlığı yani
kuvvetler ayrılığı ilkesi temelinde
şekillenmiştir.
Yine hepimiz
biliyoruz ki kuvvetler ayrılığı ilkesi erklerin birbirine
üstünlüğü anlamına gelmemektedir; tam tersine, Anayasadaki metnin
tanımlamasıyla erklerin arasındaki medeni bir iş
birliği anlamını taşımaktadır.
Yine
Anayasamızın egemenliği düzenleyen 6ncı maddesine göre,
egemenlik kayıtsız şartsız Türk milletinindir. Türk
halkı, halkımız, egemenliği, Anayasanın koymuş
olduğu esaslara göre, değişik organlar
aracılığıyla, organlar kanalıyla kullanır. Yani
değerli milletvekilleri, gerek bizim Anayasamız gerekse bütün
demokratik anayasalar egemenlik kavramını sadece yürütmeye, sadece
siyasal iktidara has bir kavram olarak tanımlamamıştır.
Egemenlik kavramı sadece yürütmeye tanınan mutlak bir yetki
değildir. Bu nedenle bütün demokratik anayasalar egemenlik yetkisini
dağıtmış, parçalamış, hiçbir kişiye,
sınıfa, zümreye, gruba veya tek bir siyasal partiye veya iktidara, hangi
oyla gelirse gelsin tek bir siyasal iktidarın mutlak egemenliğine
bırakmamıştır.
Yine demokrasinin
olmazsa olmaz koşulu olan kuvvetler ayrılığının
doğal sonucu yargı bağımsızlığının
ve hâkimlik teminatının güvence altına alınmasıdır.
Bu, aynı zamanda hukuk devletinin ön koşuludur.
Değerli
milletvekilleri, ancak dünden bu yana, Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
kuvvetler ayrılığı ilkesini ortadan kaldıran, parmak
çoğunluğuna dayanarak yasamaya egemen olan yürütmenin yargıya da
hâkim olmasını sağlayacak, hukuk devletinin norm ve ilkelerini
ortadan kaldıracak, parti devletine gidişin son
aşamasını yaratacak bir değişiklik paketini
görüşüyoruz. Bu değişiklik paketiyle açlık ve yoksulluk
sınırının altında yaşam mücadelesi veren
halkımızın temel sorunlarını bir kenara
bırakarak, bundan tam iki yüz yılı aşkın bir süre
öncesine giderek, 1789 tarihli Fransız Yurttaş Hakları
Bildirgesinde tanımlanan Hakların güvence altına
alınmadığı, erkler ayrılığının
sağlanmadığı bir toplumun anayasası yoktur.
anlayışını Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu kadar süre
sonra, iki yüz küsur yıl süre sonra yeniden tartışmaya,
değerlendirmeye açıyoruz. Bundan iki yüz altmış-iki yüz
yetmiş yıl kadar önce yaşamış Montesquieunün bütün
gerçek demokrasilerde kabul gören Eğer yargı gücü yürütme ve yasama
güçlerinden ayrılmazsa, o ülkede özgürlük yoktur. ifadesinin gerisine
düşen bir iktidar anlayışını, bir AKP
anlayışını hayretle ve ibretle izliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, yazdıkları hukuk kitaplarında bu temel
normları öğrencilerine ders kitabı olarak okutan, katıldıkları
sempozyumlarda az önce belirtmiş olduğumuz genel ilke ve
normları kararlılıkla savunan, ancak bugün Onlar bizim
kişisel görüşümüzdü, şimdiki söylemlerimiz resmî
görüşümüz. diyebilen iktidarın Adalet ve Anayasa komisyonları
başkanlarının AKPnin kanatları altında siyasal ikbal
uğruna geldikleri noktayı izlerken ülkemiz adına gerçekten büyük
kaygı, onlar adına büyük üzüntü, büyük beis duyuyoruz.
Değerli
milletvekilleri, tartışmasız gerçek şudur ki, bu
değişiklik teklifi, aslen bu değişiklik tasarısı
üç temel konu üzerinde şekillenmiştir: HSYK ve Anayasa Mahkemesinin
yapısının değiştirilmesi ve hangi şart ve
koşullarda olursa olsun parti kapatmalarının mutlak olarak
önlenmesi dışında kalan diğer maddeler, Sayın
Başbakanın deyimiyle, Halkımızın bu hapı kolay
yutmasına yönelik, bunu kolaylaştırıcı
düzenlemelerdir. ve diğer bir başka deyimle, tavşan-havuç
yöntemiyle, tavşan-havuç modeliyle tasarıya yerleştirilen ve
arkasındaki gerçek ve arkasındaki gerçek ölüm kapanını
gizleyen önerilerdir.
Nitekim, görüşmekte
olduğumuz 3üncü madde bu değişiklik tekliflerinden birini
oluşturmaktadır. Bu maddeyle, Anayasanın 23üncü maddesindeki
yerleşme ve seyahat özgürlüğü düzenlenmektedir. Değerli
milletvekilleri, ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altındaki tüm siyasi grupların üzerinde anlaşabilecekleri bu
temel hak ve özgürlüklere yönelik düzenleme dahi, madde yazımındaki,
maddenin düzenlenmesinde teklif sahiplerinin özensizliği ve
dikkatsizliği nedeniyle Anayasa Komisyonunda uzun tartışmalardan
sonra neticelendirilebilmiş, Genel Kurulun gündemine
getirilebilmiştir. Değişiklik tasarısıyla aslen
öngörülen Anayasanın 23üncü maddesinin beşinci fıkrasında
değişiklik yapılması olmasına karşın,
Anayasa Komisyonunun önüne gelen metinde Anayasanın 23üncü maddesinin
üçüncü fıkrasının değiştirileceği ifade
edilmiş, Komisyonda yer alan Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin
yoğun çabaları ve konuyu uzun uzun anlatmaları sonucunda ancak
bu madde şimdiki hâliyle, kısmen de olsa düzeltilerek Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna taşınmıştır.
Değerli
milletvekilleri, değiştirmek istediği fıkra numarasına
dahi dikkat etmeyen Adalet ve Kalkınma Partisi anlayışı, üç
temel konu dışındaki önerilere aslında kör bakması
nedeniyle, temel hak ve özgürlüklere yönelik bu Anayasa maddesi konusunda
gereken özeni, gereken saygıyı, gereken itinayı dahi
göstermemiştir. Ayrıca Vatandaşın yurt
dışına çıkması ancak suç soruşturması veya
kovuşturması nedeniyle hâkim kararına bağlı olarak
sınırlanabilir. şeklindeki hak ve özgürlükleri genişleten
düzenleme, tasarı metnindeki ceza kovuşturması
kavramını çıkartarak, daha genel bir ifade, daha genel bir
kavram olan suç soruşturması ve kovuşturması
kavramını Anayasa maddesine geçirerek hak ve özgürlüklerin
sınırlanmasının alanını daha da
genişletmiştir.
Değerli
milletvekilleri, ayrıca, burada söylemek istediğimiz husus şu:
Tabii ki Anayasa metinlerinde temel hak ve özgürlüklerin önünü açan
düzenlemelere hepimiz sahip çıkmak zorundayız, hepimiz bu hukuki
düzenlemelerin yanında olmak zorundayız, ancak aslolan, bu Anayasa
değişikliklerinin, temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesinin
soyut kavramlar olarak Anayasaya girmesi midir yoksa sosyal ve ekonomik
yaşam koşullarının buna yönelik düzenlemeleri
geliştirmek suretiyle yaşama geçmesini sağlamak mıdır?
Ben burada teklif
sahibi sayın milletvekillerine ve Bakanlar Kurulu sıralarında
oturan değerli bakanlara sormak istiyorum: Değerli bakanlar,
değerli milletvekilleri, teklif sahibi milletvekilleri; bu getirilen
düzenleme, seyahat özgürlüğüne yönelik sınırlamaları
daraltan düzenleme, oğlunun cebine, çocuğunun cebine 1,5 milyon lira
harçlık koyarak okula gönderemeyen, çocuğunun okul
masraflarını karşılayamayan ailelerin acaba seyahat
özgürlüğünü genişletecek mi? Ben bunu merak ediyorum. Acaba her gün
iş bulurum umuduyla evden çıkan ancak bir tek ekmek alarak eve
dönemeyen 7 milyon işsizin seyahat özgürlüğüne acaba bir katkı
sağlayacak mı? Asgari ücretin altında maaş alan ancak, buna
rağmen sadece çocuklarının değil torunlarının
dahi geçimini üstlenmek zorunda kalan, bir bardak çayı kahvede
boğazına düğümlenerek içen, bir bardak çaya para ödememek için
evinden ayrılarak kahveye dahi gidemeyen emeklilerimizin acaba seyahat
etmesini, sayın başbakanlar gibi, sayın bakanlar, sayın
cumhurbaşkanları gibi değişik ülkeleri, değişik
memleketleri görmesini sağlayacak mı?
Yine, bu
getirdiğiniz düzenleme, her gün kapısına kilit vuran, sigorta,
BAĞ-KUR primlerini ödeyemeyen, BAĞ-KUR primlerini ödeyemediği
için çalışma sürelerini
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Köktürk, süreniz doldu. Size de ilave süre veriyorum iki dakika,
lütfen tamamlayınız efendim konuşmanızı.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Devamla)
sildirmek zorunda kalan
esnaflarımızın da -dediğimiz gibi- seyahat etmesini sağlayacak
düzenlemeler mi?
Sayın
iktidar yetkilileri, sayın teklif sahipleri, sayın bakanlar;
asıl olan, soyut tasarılarla Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmek
değil, somut olarak bu hak ve özgürlükleri yaşama geçirecek gereken
tedbirleri almaktır siyasal iktidarın görevi. Yoksa burada ne kadar
konuşursak konuşalım, hangi düzenlemeleri getirirsek getirelim,
az önce saydığımız toplum katmanları, sayın
bakanlarımız, Sayın Başbakanımız, Sayın
Cumhurbaşkanımız gibi, maalesef o özgürlüklerden
faydalanamayacaktır, o özgürlüklerden yararlanamayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bütün bunlar göstermektedir ki Adalet ve Kalkınma
Partisinin hedefi temel hak ve özgürlükleri genişletmek, bunların
önündeki sınırlamaları daraltmak, ülkemizdeki demokrasi
standardını yükseltmek değildir. Bu değişiklik
teklifinin hedefi, 12 Eylül Anayasasını ideal hukuk devletlerinde,
anayasalarında yer alan en üst hukuk normlarına ulaştırmak
da değildir. Tam tersine, hedef, AKPnin kuyruğuna yargıyı
bağlayarak, hangi koşullarda olursa olsun parti kapatmayı
önleyerek, yargı siyasallaştırıp hesap vermesi gerekenlerin
yargı önünde hesap vermesini engelleyecek düzenlemeleri bir Anayasa normu
hâline getirmektir. Yapılmak istenen, yargı bağımsızlığına
ve genel anlamıyla ülkenin demokrasisine vurulacak ağır bir
darbedir; yargıdan kaçanların, dokunulmazlıkların
arkasında, dokunulmazlıkları adi suçlara, yüz
kızartıcı suçlara kalkan yapanların,
halkımızın fakirleşmesi pahasına her gün servetine
servet katanların, Tekel işçisine, emekliye, memura vermedikleri
paraları damat holdinglerine aktaranların ulaşmak istediği
nihai aşamadır sayın milletvekilleri.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Köktürk, ilave süreniz de doldu. Lütfen
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) Sonuç olarak, bu Parlamento, bu Parlamentonun
anayasal denetim organı ve egemenliğin gerçek sahibi olan
halkımız, meşru, hukuki ve ahlaki olmayan bu Anayasa
değişiklik tasarısına geçit vermeyecektir.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi yürekten saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Köktürk, teşekkür ederiz.
Sayın
milletvekilleri, şimdi de söz sırası Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Van Milletvekili Sayın Özdal Üçere
aittir.
Sayın Üçer,
buyurun.
Sizin de süreniz
on dakika.
BDP GRUBU ADINA
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlar; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına, 497
sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinde düzenlenmekte
olan Anayasanın 23üncü maddesiyle ilgili söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlarım.
Temel hak ve
özgürlükleri güvence altına almaya dönük her türlü oluşumu, her türlü
yaklaşımı benimsemek, özümsemek ve desteklemekle birlikte,
Anayasa tartışmalarının ülke kamuoyunda çok yoğunluklu
bir şekilde yer aldığı bir süreçte Adım
Hıdır, elimden gelen budur., Cami ne kadar büyük olursa olsun imam
bildiğini okur. tarzıyla düzenlenen bir Anayasaya çok da taraf
olmayacağımızı, aslında köhnemiş,
yıkılmaya yüz tutmuş ve altında insanların can
vermesine neden olacak köhne bir binanın tadilatı gerekirken, hatta
onu yıkıp aynı temel üzerine, aynı arsa üzerine yeni bir
bina yapmak, yeni güçlendirilmiş temel yapmak, yeni bir yaşam
alanı oluşturmak yerine, o köhnemiş binanın pencerelerini
boyamaya benzeyen bir Anayasa çalışmasının, pratiğini,
AKPnin ülke sorununa karşı Ben bildiğimi yaparım.
tavrını açıkça kınadığımızı da
belirtmek isterim.
Anayasa,
toplumsal bir sözleşmedir. Toplumun bütün kesimlerinin
ortaklaştığı ve yüreğine sindirdiği bir ortak
anlaşma metnini toplumun önüne getirmek hepimizin ortak
sorumluluğudur. Maalesef ki başta Sayın Başbakan olmak
üzere AKP Hükûmeti, bu sorumluluğunu yerine getirememiştir. Olsun, bu
ülkenin ihtiyacı olan ve toplumun tüm kesimlerinin, Türklerin, Kürtlerin,
farklı etnik tabanlı bütün insanların, farklı inanç
gruplarının, emek çevrelerinin, sosyal çevrelerin, dezavantajlı
grupların, herkesin kendini içinde bulacağı bir anayasa
çalışmasının önümüzdeki seçim sonucunda bu Meclise bir görev
olarak yeniden geleceğini belirtmek isterim.
3üncü maddede
Anayasanın 23üncü maddesiyle ilgili bir düzenleme yapılmakta,
vatandaşlık ödevi ya da ceza soruşturması yerine hâkim
kararına bağlı olarak, ancak suç soruşturması
kavramları yerleştirilerek olumlu bir yapılanma mevcuttur. Bunu
biçimsel olarak desteklememek çok doğru değildir. Biz
Anayasanın hazırlanışına ilişkin genel
tavrımızı bütününe ilişkin sürdüreceğimiz için, bu
konuda parti yetkililerimizin, genel başkanlarımızın
açıklamış olduğu tutumumuz devam etmekle beraber, bu
düzenlemedeki olumluluklardan da bahsetmemek doğru olmaz diye
düşünüyoruz.
Suç ve suçlulukla
mücadelenin kamusal yararı ile bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin
korunmasındaki kamu yararı arasında bir denkleşim kurulmaya
çalışılmaktadır. Uluslararası metinlerde ve çağdaş
hukuk metinlerine baktığımızda, bu iki ana unsur
arasındaki dengeyi sağlayan yapılanma en önemli noktadır.
Bir, kamu güvenliğini, kamu huzurunu ve hukuku koruma altına
alacaksınız; ikincisi, bireysel hak ve özgürlükleri. Artık,
hangisini daha çok önemsersiniz, o sizin bakış açınıza
bağlıdır ama dünyada, temel noktada, özgürlük-güvenlik
çelişkisi içerisinde tartışabilecek bir maddedir bu.
Biz elbette ki
siyasal özgürlükler temelinde değerlendirerek, bireysel temel hak ve
özgürlükler temelinde değerlendirerek, her şeyden önce bireysel hak
ve özgürlüklerin güvence altına alınmasından yanayız. Hâkim
kararına bağlı olması olumlu bir özellik olmasına
rağmen, Türkiyede hâkim kararlarının da bağımsız
yargının tartışıldığı süreçlerde
aslında yargı birimlerinin de çok da bağımsız
olmadığı, bağımsız kararlar veremediği bir
ülkede hâkim kararının ne kadar bağımsız
olacağına ya da ne kadar keyfiyetten uzak olacağına
ilişkin kimi soru işaretleri hatırlatmaktadır. Biz
şuna çok iyi tanık oluyoruz
Hatta, birçok yerde, gidiyoruz ki kolluk
kuvvetleri cebinden tarih ibaresi boş bırakılmış
mahkeme kararlarını karşımıza çıkarıyor. 3
kilometrelik yol içerisinde aynı günde alınmış üç
farklı mahkeme kararıyla karşımıza çıkabiliyor.
Yani, burada, örnekten anlaşıldığı üzere, mahkeme
kararlarının da aslında sadece metin
bağlayıcılığı söz konusu değildir.
Bir ülkede
hukukun, adaletin, demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin yaşam
bulması aslında demokratik zihniyet sorununa bağlıdır.
Hangi açıdan değerlendirirseniz değerlendirin, eğer biz bu
ülkede demokrasi kültürüne hepimiz kendi cephemizden bir güç katamazsak, bir
demokrasi kültürü getiremezsek ve bunu kendi çocuklarımıza miras
olarak bırakamazsak, biz hangi tartışmaları yürütürsek
yürütelim, bu ülkede demokrasi yaşam bulmayacaktır, bu ülkede
toplumsal huzursuzluk sürgit devam edecektir, bu ülkede çatışmalar
devam edecektir, bu ülkede kan akmaya devam edecektir, bu ülkede emek
sömürülmeye devam edilecektir. Bunun için, bu Mecliste yer alan herkesin ortak
sorumlulukta hareket etmesi, toplumun tüm kesimlerinin ortak sorumlulukta
hareket etmesi gerekmektedir.
AKPnin özellikle
bütün oluşumlarda ölümü gösterip sıtmaya razı etme
politikasının aslında artık prim
yapmadığını herkes biliyor. Bu konuda diğer
partilerin
İşte, AKPnin kamuoyuna Aslında biz iyi şeyler
yapmak istiyoruz. ya da Kürt tabanına Biz iyi şeyler yapmak
istiyoruz, MHP, CHP bunun önünde engel. gibi söyleminin de artık bir
anlam taşımadığını ifade etmek istiyoruz.
Bizimle
değerlendirmeler de yapılırken, BDPye yönelik değerlendirmeler
yapılırken Evet, biz, onların görüşlerini bir şekilde
kayda almak istiyoruz ama bunu MHP, CHP istemiyor. gibi kamuoyunda reklama
dönüştüren politikalarının da artık toplumda yeri yok. Bu
konuda muhalefetin de çok dirayetli olması ve istikrarlı,
tutarlı olması, ortak düşünceyi dile getirmesi noktasında
sorumlulukları vardır.
Ülkemizde vergi
borcu olduğu için, banka borcu olduğu için ya da siyasi suçlardan
yargılanan kişiler hakkında mahkeme kararı olduğu için
yurt dışına çıkamayan binlerce insanımız var.
Evet, bir kişinin, bu ülkenin maddi değerlerine zarar veren
dolandırıcılar için tedbir alabiliyorsak mahkeme kararı
önemlidir ama sadece birilerinin siyasi düşüncesini baskılamak için
keyfiyete neden olabilecek bir mahkeme kararına razı olabiliyorsak
bunun da tartışmalı olduğunu ifade etmek isteriz.
Bir
büyükşehir belediye başkanının, dünyanın neresinde
görülmüştür ki bir büyükşehir belediye başkanının
makamını, mevkisini, halkını terk edip başka bir
ülkeye kaçma düşüncesinin olabileceği! Siyasetten yargılanan
insanların hakkında herhangi bir hüküm olmadığı hâlde
onların yurt dışına çıkma yasağının
Birçok insan bugün ülkeye dönmek için, bizim kanunen sürgün edilmiş yurttaşlarımız,
belki bir yasal düzenleme olur da ben ülkeme, evime, yurduma dönebilirim
muradıyla yaşayan binlerce insanımız şu an sürgün
illerde. Kaldı ki eğer belli sorunlarla boğuşan bir
kişilik değilse, bütün insanlar memleket hasretiyle kendi ülkesine
dönmek gayretindeyken biz bu tür baskılamaları yapan bir
anlayışı ne kadar makul görebiliriz, sizlere soruyoruz.
Evet, keyfiyetin
önüne geçilmeli. Gece yarısı ev baskınlarının önüne
geçilmeli. Yargılanmayıp tutuklu bulunan ve onlar için kurdele
taktığımız arkadaşların cezaevinde
yaşamış oldukları haksızlığın önüne
geçilebilmeli.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Üçer, sizin de on dakikalık süreniz doldu.
Size de
diğer arkadaşlarım gibi iki dakikalık ek süre veriyorum. Bu
süre içinde konuşmanızı tamamlayın efendim.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Yaşayanlar
bir gün ölür, bir gün ölür elbette.
Ağaçlarla,
balıklarla, kuşlarla ben, amenna.
Ağlayanlar
bir gün güler, bir gün güler elbette.
Uyanmakla,
anlamakla, bilmekle ben, amenna.
Kısa çöp
uzun çöpten hakkını alır elbette.
Direnmekle,
kurtulmakla, barışla ben, amenna. diyen Ruhi Su pasaport
alamadığı için hayatını yitirdi. Bu ülkenin,
cumhuriyet tarihinin en büyük halk ozanlarından biri, tedavisini yurt
dışında yapmak zorundaydı fakat siyasal engellemelerden
dolayı, bu Kanundan dolayı tedavisini gerçekleştiremedi ve
yaşamını yitirdi. Ruhi Su benim hemşehrimdi, Ruhi Su
Ermeniydi, Ruhi Su halk ozanıydı. Bu vesileyle Ruhi Suyu büyük bir
özlemle, büyük bir devrim aşkıyla anmak istiyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Destek verecek misiniz?
AHMET YENİ
(Samsun) Oy vereceksiniz değil mi?
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Ağaç demiş ki baltaya:
Sen beni
kesemezdin ama
Ne yapayım
ki sapın benden.
Bak şu
ağacın bilincine sen,
Ölen ben, öldüren
benden.
Bunca analar
ağlayıp durur da
Akıp gider
gelinciklerden,
Kör müdür,
sağır mıdır bu ırmak?
Ölen ben, öldüren
benden.
Her yerde böyle
olmuş bu.
Önce dağa,
taşa, ağaca söyletmiş halk.
Sonunda
sabahın bir yerinden,
Uyanıp
kalmış ayağa ırmak.
Ölen ben, öldüren
benden. demiş Ruhi Su.
İşte bu
duyarlılıkta olan sanatçılarımız can verdi,
siyasetçilerimiz can verdi 82 Anayasasından dolayı.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Destek verecek misiniz?
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Bütününü değiştirecekseniz sonuna kadar destek
vereceğiz. (AK PARTİ sıralarından Bırak, bırak
sesleri.)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Üçer, ek süreniz de doldu, çok teşekkür ederim.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Ama, kandırmaya yönelik bir şey olacaksa bu konuda
Barış ve Demokrasi Partisini ve halkı
kandıramayacağınızı artık bilmek zorundasınız.
BAŞKAN Çok
teşekkür ederim.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Hepinizi sonsuz sevgi, saygıyla selamlarım. (BDP
sıralarından alkışlar)
KÜRŞAD
TÜZMEN (Mersin) Ama, fakat, keşke
Kullanma bunları, tamam mı;
bu üç kelimeyi kullanma. Ama, fakat, keşke yok, açık olun, samimi
olun.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 3üncü madde üzerinde gruplar adına son
konuşma Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına olmak üzere,
Bayburt Milletvekili Sayın Ülkü Gökalp Güneye aittir.
Sayın Güney,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz
on dakikadır.
AK PARTİ
GRUBU ADINA ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin Anayasanın 23üncü maddesinde değişiklik yapan
çerçeve 3üncü maddesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin
başında iki gün önce görevi başında şehit olan
Jandarma Yüzbaşısı Levent Çetinkayaya Allahtan rahmet
diliyorum, kederli ailesine başsağlığı diliyorum.
Ayrıca,
Değerli Bakanımız Sayın Taner Yıldıza Kayseride
yapılan, hiçbir formüle, hiçbir akla, hiçbir insaniyete uymayan çirkin
saldırıyı da burada, huzurlarınızda bir milletvekili
olarak, AK PARTİye mensup bir arkadaşınız olarak
kınıyorum, içtenlikle kınıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu madde hakkında, bu saate kadar konuşan
değerli grup mensubu arkadaşlarımın hepsinin gruplar
adına yaptıkları konuşmalarını dikkatle dinledim.
Bu maddeyle ilgili, bu maddenin içeriğiyle ilgili beyanda
bulunmadılar, genel anlamda Anayasayla ilgili fikirlerini beyan ettiler.
Ben, diğer
gruplardaki arkadaşlarımın aksine, bu 23üncü maddenin üçüncü
fıkrasının niçin değiştirildiğini, bunun
getirisinin ülkemize, insanlarımıza neler
kazandırdığını bu kısa süre içerisinde anlatmaya
gayret edeceğim.
Yurt
dışına çıkma hürriyeti 1982 Anayasasının
Yerleşme ve seyahat özgürlüğü başlıklı 23üncü
maddesi kapsamında düzenlenmiştir. Anayasamızın 23üncü
maddesi üçüncü fıkrası Vatandaşın yurt
dışına çıkma hürriyeti, vatandaşlık ödevi ya da
ceza soruşturması veya kovuşturması sebebiyle
sınırlanabilir. şeklindedir.
Maddenin üçüncü
fıkrasında yapılan değişiklikle, teklifin gerekçesinde
de açıkça belirtildiği gibi, idare tarafından
vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyetinin
sınırlandırılmasına son verilmektedir,
altını çizerek bunu tekrar ifade etmek istiyorum, bu maddenin temel
özü budur. Yani idare tarafından vatandaşın yurt
dışına çıkma hürriyetine son verilmiş, ibare şu
şekilde değiştirilmiştir: Yurt dışına
çıkma hürriyetinin sadece suç soruşturması veya
kovuşturması sebebiyle ve yargı kararına bağlı
olarak sınırlandırılabilmesi ilkesi benimsenmiştir.
Yani bundan sonra bir vatandaşın vergi borcu da olsa yargı
kararıyla ancak yurt dışına çıkması
sınırlanabilmektedir. Aksi hâlde vatandaşın en temel hak ve
hürriyetlerinden biri olan seyahat özgürlüğü -keyfî bir şekilde
demeyelim- sadece bürokratik bir şeyle, dahası Pasaport Kanunundaki
bir maddeye dayanarak durdurulamayacaktır. Nedir bunun faydası?
Şimdi ona bakacağız.
Ülkemizde yurt
dışıyla ilgili ihracat yapan ve yurt dışıyla
ilişkileri olan, hele son yıllarda, şöyle
baktığımız zaman etrafımıza sayısız
işverenlerimiz, iş adamlarımız vardır. Bu
insanlarımız globalleşen bu dünyada işlerini artık
yurt dışıyla yapmaktadırlar. Dolayısıyla
bunların yurt dışına çıkışlarının
kesintiye uğraması ama sadece bir yasanın bugünkü şartlara
uymayan maddesiyle kesintiye uğraması bunların işlerini
altüst etmekte, o insanlardan vergiyi tahsil edebilelim diye
uğraşırken tümüyle, yekûnuyla bütün insanlarımız
varlıklarını kaybetmektedirler, müteşebbislerimiz.
Bunları siz tanıyorsunuz, ben de tanıyorum, bunların
isimlerini, firmalarını burada söylememizin bir anlamı yok.
Şimdi, bu
teklifin uluslararası hukuk standartlarıyla da uyum
sağladığını görüyoruz.
Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi uyarınca bu husus, sözleşmenin 4üncü
Protokolünün Serbest Dolaşım Özgürlüğü kenar
başlıklı 2nci maddesinin iki ve üçüncü fıkrasında
düzenlenmiştir. Söz konusu fıkralar Herkes, kendi ülkesi de dâhil,
herhangi bir ülkeyi terk etmekte serbesttir. demektedir.
Ayrıca Bu
haklar, ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, kamu düzeninin korunması,
suç işlenmesinin önlenmesi, sağlık ve ahlakın veya
başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için,
demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler olarak ve yasayla öngörülmüş
sınırlamalara tabi tutulabilir. demiştir.
Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin konuya yaklaşımını
değerlendirdiğimizde de yakın tarihteki bir karar bu konuya
ışık tutmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
27/5/2006 tarihli Riener Kararında, Bulgaristandaki vergi borcu
nedeniyle yurt dışı yasağını sözleşmeye
aykırı bulmuştur. Bununla ilgili çok misaller verebilirim,
zamanım kısa, sadece bu misali vererek geçmek istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, uluslararası
hukuktan dönüp ulusal hukukumuza baktığımızda, yüksek
yargı organımız Anayasa Mahkemesinin az önce ifade ettiğim
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Riener Kararına da atıf
yaparak, uluslararası hukuk kriterlerini işaret eden kararından
bahsetmekte fayda görüyorum.
5682
sayılı Pasaport Kanununun 22nci maddesinin birinci
fıkrası Yurt dışına çıkmaları mahkemelerce
yasaklananlara, memleketten ayrılmalarında genel güvenlik
bakımından mahzur bulunduğu İçişleri
Bakanlığınca tespit edilenlere, vergiden borçlu olduğu
pasaport vermeye yetkili makamlara bildirilenlere pasaport veya seyahat
vesikası verilmez. demektedir. Ancak yabancı memleketlere gitmeleri
mahkemelerce yasaklananlar dışında kalanlara zaruri hâllerde
İçişleri Bakanının teklifi, Başbakanın
onayıyla seyahat vesikası veya pasaport verilebilir. deniyor.
Söz konusu hüküm
Vergiden borçlu olduğu pasaport vermeye yetkili makamlara
bildirilenlere
ibaresi Anayasa Mahkememiz tarafından 18/10/2007
tarihinde 2007/4 ve 2007/81 sayılı Kararla iptal edilmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Güney, size de iki dakikalık ek süre veriyorum. Lütfen,
konuşmanızı tamamlayın efendim.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yani bu yurt
dışı yasağıyla ilgili karar, aynı zamanda Anayasa
Mahkemesi tarafından da o kanun bu şekliyle iptal edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi iptal kararında ölçülülük, elverişlilik, zorunluluk
ve oranlılık ilkelerine uyulmadığından
bahsetmiştir.
Değerli
milletvekilleri, aynı zamanda, Anayasa Mahkememiz bu Kanunun
Anayasamızın 2nci, 13üncü ve 23üncü maddelerine de
aykırı olduğuna işaret etmiştir.
Bütün bu
bahsettiğimiz gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gerekse Anayasa
Mahkemesi kararları ışığında uluslararası ve
ulusal hukuk standartları salt vergi borcunun ödenmemesi olgusuna
bağlı olarak otomatik bir biçimde uygulanan bir yasağın
ölçüsüz olduğunu ortaya koymaktadır. Kişinin seyahat hürriyetini
sınırlandırmada bir gerekçe olmaktan artık bunun
çıkarılması gerekiyor. Bu nedenle Anayasamızda bu
değişiklik teklifi yapılmıştır. Kanımca
yerindedir, ihtiyaç, fazlasıyla buna ihtiyaç vardır, hatta gecikilmiştir.
Artık, yurt
dışına çıkış yasağı, vergi yükümlüsünün
seyahat özgürlüğüne devletin müdahalesi ortadan kalkıyor, tamamen
yargı kararlarıyla yurt dışına çıkabilme
imkânı getirilebiliyor. Daha hafif ve uygun yöntemler mevcutken en
ağır yöntemin bugüne kadar seçilmesi anayasal koruma altında
bulunan temel hak ve özgürlüklerden
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Güney, ek süreniz de doldu efendim.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Devamla) Tek bir cümle kaldı efendim.
BAŞKAN
Sadece selamlama bakımından size bir süre vereceğim, daha
doğrusu mikrofonu açacağım.
Lütfen Genel
Kurulu selamlayın efendim, lütfen
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tek cümle olarak
şunu söyleyeceğim: Ülkemizde sadece özgürlüklerin
kısıtlanması yoluyla vergilerin tahsil edilmesine
çalışılması hem amaca bu şekilde ulaşmıyor
hem de dünyadaki gelişmelere ters yönlü ilerleyen bir beyhude çaba olarak
önümüzde duruyor.
İşte,
bunu önlemek, bunu kaldırmak için bu düzenleme gelmiştir. Doğru
bir düzenlemedir. Bunun ülkemize yararlar getireceğine ve diğer parti
gruplarının, değerli arkadaşlarımızın
tümünün bu maddeye katılacaklarını umuyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Güney, teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, 3üncü madde üzerinde gruplar adına yapılan konuşmalar
tamamlandı.
Şimdi
şahıslar adına konuşmalara geçiyoruz.
Şahıslar
adına ilk söz Manisa Milletvekili Sayın Recai Berbere aittir.
Sayın
Berber, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, arkadan çok gürültü geliyor. Lütfen sayın
milletvekilleri
RECAİ BERBER
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin Anayasanın 23üncü
maddesinde değişiklik yapan çerçeve 3üncü maddesi hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, teklifin 3üncü maddesi, biraz önce grubumuz adına da
konuşan Sayın Milletvekilimizin de belirttiği gibi,
Anayasanın 23üncü maddesinde değişiklik öngörerek yurt
dışına çıkma hürriyetinin sadece suç soruşturması
veya kovuşturması sebebiyle ve hâkim kararına bağlı
olarak sınırlandırılması ilkesini getirmektedir.
Anayasamız
vergi ödevini bir vatandaşlık ödevi olarak kabul etmektedir. Anayasa
bütünü içinde vergi ödevini düzenleyen 73üncü maddenin sistematik
değerlendirmesi bunu ortaya koymaktadır. Anayasanın 23üncü
maddesindeki Vatandaşın yurt dışına çıkma
hürriyeti, vatandaşlık ödevi ya da ceza soruşturması veya
kovuşturması sebebiyle sınırlanabilir. hükmü
vatandaşlık ödevi nedeniyle, yurt dışına çıkma
hürriyetinin sınırlandırılabileceğini öngörmektedir.
Yurt
dışına çıkış yasağı uygulaması
devletin vergi mükellefinin seyahat özgürlüğüne yaptığı bir
müdahaledir. Bu nedenle özgürlüğün sınırlandırılmasını
ifade eden bu müdahalenin meşru ve ölçülü yapılıp
yapılmadığı hukuk devleti uygulaması
açısından belirlenmesi gereken bir konu olarak durmaktadır.
Mükelleflerin
yükümlülüklerini zamanında yerine getirmelerinin sağlanması,
amme alacağının tahsilinin güvence altına
alınması ve tahsilatın hızlandırılması
amacıyla vergi borcu belirli bir miktarın üzerinde bulunan
mükelleflere yurt dışı yasağı uygulanmaktadır.
Vergi yükümlüsünün seyahat özgürlüğüne getirilen
sınırlamanın yasal dayanağını hâlen Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanunda yer alan hükümler belirlemektedir. Yurt
dışı yasağına ilişkin borç miktarına
ilişkin sınır, borcun nevi, yasağın
kaldırılması koşul ve usulleri bu Kanunda
düzenlenmiştir ve bununla ilgili sınır da şu anda
bildiğiniz üzere 100 bin TL gibi bir sınırdır, 100 bin
TLnin üzerinde borcu olanlar için otomatik olarak yurt dışı
yasağı uygulanmaktadır. Kanun gereğince, özellikle limitet
şirket ortakları şirketten tahsil imkânı bulunmayan vergi
borçlarından dolayı sermaye hisseleri oranında doğrudan
doğruya sorumlu olduklarından, özellikle bu şirketlerde yurt
dışı çıkışı yasağı konusunda büyük
sıkıntılar ortaya çıkmaktadır. Anonim şirket
statüsündeki şirketlerde ise yönetim kurulu veya genel müdür, yönetim
kurulu üyeleri şirketin kanuni temsilcisi pozisyonunda olduklarından
şirketin ödenmeyen vergi borçlarının tamamından şahsi
mal varlıkları ile müştereken ve müteselsilen sorumlu olmakta ve
bunların hepsi için yurt dışı çıkış
yasağı uygulanmaktadır. Anayasanın 23üncü maddesinde
öngörülen sınırlama nedenleri ve bunlar arasında yer alan
vatandaşlık ödevi genel nitelikte soyut bir kavramdır. Yasa
koyucunun getireceği her sınırlayıcı düzenlemede bu
nedenleri somutlaştırması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Amerikan hukukunda yurt dışına
çıkış yasağı verginin tahsilini sağlamaya yönelik
araçlardan biridir ve vergi idaresinin tahsil imkânlarını koruma
amacını taşır. Bu uygulama mükellefin bedensel varlığına
değil, mal varlığına yöneliktir. Amerikan İş
Gelir Yasası çerçevesinde vergi yasalarının uygulanması
için yurt dışına çıkış yasağının
uygulanabilmesi, ancak mahkeme kararı ile mümkün olmaktadır.
Mahkemeden çıkış yasağı kararı isteyen idare,
olayın bütün olgu ve koşullarını ortaya koymak
durumundadır. Mükellefin vergi borcu olduğunu, mal
varlığını yurt dışına transfer etme
amacının ve daimî olarak yurt dışına kaçma niyetinin
bulunduğunu ispat etmek durumundadır. Aynı şekilde, biraz
önce Sayın Milletvekilimiz de belirtti, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin de konuyla ilgili kararı Riener Kararında bu
yasağın sözleşmeye aykırı olduğu
belirtilmiştir. Anayasa Mahkememiz bile Anayasadan, bu
değişiklikten önce davranarak Pasaport Kanunundaki buna ilişkin
hükmü iptal etmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Amerikan hukuku uygulamaları, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararları
ışığında uluslararası ve ulusal hukuk
standartları salt vergi borcunun ödenmemesi olgusuna bağlı
olarak otomatik bir biçimde uygulanan bu yasağın ölçüsüz
olduğunu ortaya koymaktadır. Aynı zamanda, bu temel hak ve
özgürlüğünün sınırlandırılmasıyla ilgili yetkinin
bir yasa maddesinde iki kelimeyle yer alması, kanımca Anayasaya
uygunluk açısından da yeterli değildir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu noktada bir temel hak ve hürriyet
olan vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyetinin
soyut ve genel bir kavram olan vatandaşlık ödeviyle
sınırlandırılmasının, günümüzde küreselleşen
dünyanın gereksinimleriyle de bağdaşır bir tarafı
yoktur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Berber, süreniz doldu.
Bir dakika size
de ilave süre veriyorum. Lütfen konuşmanızı tamamlayın.
RECAİ BERBER
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Özellikle
Hükûmetimiz tarafından, başta komşularımız ve pek çok
ülke ile son yıllarda ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkileri daha da
pekiştirmeye yönelik atılan adımlar,
karşılıklı vizelerin kaldırılması
uygulamaları, mevcut yasal düzenlemeler ile bir tenakuz teşkil
etmektedir. Bu Kanundaki hükümlerin dayanağı olan Anayasa hükmü bu
değişiklikle ortadan kaldırılmakta, daha doğrusu,
artık, bir yargı kararıyla ancak kısıtlama
getirilmektedir, ki Anayasamızda bu pakette yapılan temel hak ve
özgürlükler ile demokratik standartlarımızı yükseltmeye yönelik
düzenlemeler tam bir uyum ve mutabakat oluşturmaktadır.
Görüşülmekte
olan Anayasa değişikliğiyle ilgili hükümlerin ülkemiz ve
milletimize hayırlı olmasını diliyor, bu
değişiklikler için emeğini ve yüreğini koyan herkese
teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Berber, teşekkür ederim.
Şimdi
şahısları adına ikinci söz Bitlis Milletvekili Sayın
Nezir Karabaşa ait.
Sayın
Karabaş, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz
beş dakika efendim.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Anayasa
değişiklikleri her ülke için, tarihin her döneminde önemli
olmuştur. Özellikle Türkiye gibi, 1960tan bu yana son iki anayasası,
61 ve 82 Anayasası askerî cunta sonucu darbeciler tarafından
yapılan bir ülkede bu daha önemli.
Şimdi,
herkes şunu biliyor: Türkiyede 82 Anayasasının hemen
sonrasında kurulan siyasi partiler ve yapılan seçimlerden sonra o
dönemdeki Özal ANAPından bu yana, her siyasi parti, toplumun tüm
kesimleri 82 Anayasasını tartışmış ve 82
Anayasasında değişiklik yapılmasıyla ilgili bir
talebin, bir tartışmanın, bir mücadelenin içinde olmuştur.
Yine, Hükûmet,
AKP İktidarı, 2002 yılında da, 2004 yerel seçimlerinde de,
2007 genel seçimlerinde de, seçim politikasını,
propagandasını, halka vaatlerinin temelini Anayasa
değişikliği üzerine ve sivil Anayasa yapma üzerine kurmuş.
Şimdi,
bizler, partimiz, daha önce kapatılan partilerimiz, kadın, gençlik
temsilcilerimiz, halkımız, tabanımız, kitlemiz,
Anayasanın değiştirilmesi konusunda en ağır bedelleri
ödemiş, can bedeli ödemiş, kan bedeli ödemiş bir partiyiz.
Şimdi, AKP,
Kürt sorununun çözümü, gerçek anlamda demokratik bir ortamın
yakalanması ve farklılıkların, kültürlerin zenginlik
sayılacağı bir zihniyetle yeni bir anayasa getirme yerine,
Anayasanın ruhunu, Anayasanın zihniyetini değiştirip, bu
ülkede gerçekten Anayasanın hem birlikte yaşama hem kardeşçe
yaşama hem tüm çatışmaların, savaşın,
şiddetin durduğu bir zemin yapma yerine, seçime gidiyorken, belli bazı
maddelerle -ki, içinde olumlu olan, kimsenin reddetmeyeceği maddeler var-
bir halkın talebi olan Anayasa değişikliklerini erteleme gibi
bir anlayışla karşımıza geliyor ve sonra da, bizim bu
Anayasayı neden desteklemediğimizi -demokrasiyi istiyorsak,
eğer Türkiyede Anayasanın değişmesini istiyorsak- bu
değişikliğe niye destek vermediğimizi soruyor. Evet, bizce
Türkiyenin en temel sorunu Anayasanın değişmesi sorunudur.
Anayasa değişmediği sürece, mevcut Anayasa ve onun
yarattığı zihniyet değişmediği sürece Türkiyede
barış olmaz, kardeşlik olmaz, kan durmaz, annelerin
gözyaşı dinmez. diyoruz, Ama bu anayasayla da, bu taslakla da
olmaz. diyoruz, Bu taslak sorunları çözmez. diyoruz. Biz onun için bu
değişikliğe, Türkiyenin farklı olması gereken zemini
varken, herkesin beklentisi varken, gerçekten yaratılabilecek, oluşturulabilecek,
toplumun tüm kesimlerinin ve Parlamentoda da -bir bütün olmasa bile- toplumun
tüm kesimlerinin talepleriyle birlikte bir sivil anayasa oluşturma zemini
varken, gelip tüm bu talepleri, bu umutları ertelemeye karşı
çıkıyoruz, bu zihniyete karşı çıkıyoruz.
Şimdi, siz
bu zihniyeti değiştirmediğiniz sürece, bu başlangıç
ilkeleriyle, bu anlayışla yarın bu maddelerin çok anlamı
olmayacaktır. Daha önce konuşan Sayın Özdal Üçer Bey dile
getirdi, eğer bu ülkede gerçek sivil bir anayasa ve zihniyet
değişikliği olmazsa, hâkim güvencesi neye yarar? Bu ülkenin
hâkim ve savcıları arasında yapılan bir
araştırmada, bu kesimlerin, hukuku herkes için eşit uygulamakla
görevli olan bu kesimlerin yüzde 70inin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Karabaş, süreniz doldu. Size de ilave bir dakika süre
veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın efendim.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Teşekkür ederim Başkan.
Benim için
hukuk değil, önemli olan devletin çıkarları. diyen bir
zihniyetle bu değişiklikler ne kadar çözüm getirebilir?
Başlangıç
ilkelerini değiştirmiyorsunuz çünkü zihniyet, değişmesi
gereken şey başlangıç ilkelerindedir. Din ve vicdan hürriyetiyle
ilgili gerçekten, türbanlının, Alevinin, Sünninin, tüm kesimlerin,
herkesin inancını özgürce yaşayabileceği, birilerinin,
devletin inancına göre ve devletin düzenlediği, Diyanetin
dayattığı bir anlayışa göre değil özgürce
yaşadığı bir Anayasa değişikliği
getirmiyorsunuz. İnsanların dilinde özgürce eğitim
yapabileceği, kendisini ifade edebileceği değişiklikler
getirmiyorsunuz. Toplu sözleşme ve grev hakkı getiren bir sendika
yasası getirmiyorsunuz. Vicdani reddi de içeren, insanların o
hakkını kullanmasını getirmiyorsunuz. Ondan sonra, biz
bunlar için savunmuyoruz, biz bunlar için bu yasanın yetersiz
olduğunu söylüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) - Biz gerçek bir anayasadan, 12 Eylül darbe
Anayasasının tümüyle ortadan kaldırıldığı
bir anayasadan yanayız. Onun için bu yetersizdir diyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Karabaş, teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, 3üncü madde üzerinde gruplar ve şahıslar adına
yapılan konuşmalar tamamlandı. Ancak Meclis
Başkanlığımıza İç Tüzük 72nci madde
gereğince, görüşmelerin devamını amaçlayan iki tane önerge
geldi. Şimdi bu önergeleri okutacağım ve sonra yine 72nci madde
gereğince işlem yapacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Değişiklik Teklifinin 3. maddesinin TBMM
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca, görüşmelerin
devamına karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz.
|
Faruk Bal |
Oktay Vural |
Mehmet
Şandır |
|
Konya |
İzmir |
Mersin |
|
Sabahattin
Çakmakoğlu |
Behiç Çelik |
S. Nevzat
Korkmaz |
|
Kayseri |
Mersin |
Isparta |
|
Mehmet Günal |
Abdülkadir
Akcan |
Ahmet Orhan |
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
Manisa |
|
Gürcan
Dağdaş |
Hasan
Çalış |
Hüseyin
Yıldız |
|
Kars |
Karaman |
Antalya |
|
Mümin İnan |
Şenol Bal |
Akif Akkuş |
|
Niğde |
İzmir |
Mersin |
|
Mithat Melen |
Reşat
Doğru |
Recep Taner |
|
İstanbul |
Tokat |
Aydın |
|
İsmet
Büyükataman |
Alim
Işık |
K. Erdal Sipahi |
|
Bursa |
Kütahya |
İzmir |
|
Erkan Akçay |
Süleyman L.
Yunusoğlu |
Muharrem
Varlı |
|
Manisa |
Trabzon |
Adana |
|
Ahmet Duran
Bulut |
Hakan
Coşkun |
Münir Kutluata |
|
Balıkesir |
Osmaniye |
Sakarya |
|
D. Ali Torlak |
Kürşat
Atılgan |
E. Haluk Ayhan |
|
İstanbul |
Adana |
Denizli |
|
Mustafa Enöz |
Metin Ergun |
Mehmet
Serdaroğlu |
|
Manisa |
Muğla |
Kastamonu |
|
Ertuğrul
Kumcuoğlu |
Tuğrul
Türkeş |
|
|
Aydın |
Ankara |
|
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, milletvekillerimizin isimleri var
orada. Önerge olduğu gibi okunsun, bir kısaltma hakkını
haiz değil.
BAŞKAN
Biliyorsunuz İç Tüzüke göre
OKTAY VURAL
(İzmir) Geçerlilik için beş imza
BAŞKAN
Biliyorsunuz beş imza okunur İç Tüzüke göre.
Beşini de
okudunuz mu? Okudu.
Gerekçe:
Anayasalar,
vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan,
siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen
kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
Türkiyenin iki
ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen demokrasisini;
21.
yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
Asırlık
anayasa tartışmalarından kurtarmanın,
Her kesimin
benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin,
Tek yolu
toplumsal uzlaşmaya dayalı bir anayasa yapmayı
sağlamaktır. (CHP sıralarından Anlayamıyoruz.
sesleri, gürültüler)
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Sayın Başkan, yavaş okusun, anlayamıyoruz.
BAŞKAN - Bir
saniye
Ses düzeniyle ilgili problem mi var?
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Çok hızlı okuyor, anlayamıyoruz.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Beş defa okundu,
anlamayıversinler!
BAŞKAN
Lütfen,okuyun
MHP bu sebeple;
Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu kurulmasını,
Partilerin
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını,
Siyasi partilerin
hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna
duyurulmasını,
Her partinin
görüş ve tavrının, yapılacak ilk seçimde milletin takdirine
sunulmasını,
Seçimler sonunda
oluşacak Meclisin ilk iş olarak anayasa değişikliğini
gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti
kucaklaştıracak,
Milletin
değerleri ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile
Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın
temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez
bütünlüğünü üniter yapı içinde sağlayacak ve Devleti kurum ve
kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi
iyileştirecek,
Cumhuriyetin
temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi
teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir
sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma kararını ilan
etmiştir.
Anayasa
değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHPnin bu
teklifine kulak tıkamış, kendisi için
hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa
değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak
için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKPnin Anayasa
Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif hedefine ulaşmak için
hazırlanmıştır.
Bu teklif ile
kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve
denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal
sonucu olarak başta parti kapatma, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem yerine
ucu diktaya açık bir başkanlık sistemi getirilmektedir.
Bu teklif,
parlamenter demokrasi esasına göre inşa edilen Anayasaya
aykırıdır.
Bu teklifin
içinde Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKPden
bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKPden
yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKPden
iş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKPden
düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak
ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8
yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP millete
değil, kendine çalışmaktadır.
AKP, iyi niyetli
değildir, bu teklif ile başlattığı PKK
açılımı için anayasal zemin hazırlamaktadır. Bu
sebeple yargıyı etkisiz hâle getirmektedir.
Bu hususlarda
uzlaşmaya varıncaya kadar görüşmelere devam edilmelidir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğün
72. maddesi uyarınca, görüşülmekte olan 497 Sıra
Sayılı Yasa Teklifinin 3. maddesi üzerindeki görüşmelerin devam
ettirilmesini arz ve talep ederiz.
|
Kemal
Kılıçdaroğlu |
Şahin
Mengü |
Atila Emek |
|
İstanbul |
Manisa |
Antalya |
|
M. Ali Özpolat |
Ali İhsan
Köktürk |
Orhan Ziya
Diren |
|
İstanbul |
Zonguldak |
Tokat |
Gerekçe:
Anayasa teklifi ile
Türkiye tarihi birikimine ters bir istikamete doğru çekilmek istenmektedir
Anayasa
değişikliği toplumsal bir talepten ve ihtiyaçlardan
kaynaklanmamıştır. Ne çiftçi, ne esnaf, ne işçi, ne emekli,
ne memur, ne de işsiz yurttaşımız Türkiyede bir Anayasa değişikliği
yapılmasına ilişkin bir talep ortaya koymamıştır
Kaldı ki, Anayasa değişikliği teklifi halkın hiçbir
somut sorununa, hiçbir somut çözüm getirmemektedir. Yani Anayasa değişikliğinin
içeriği ile halkın sorunları örtüşmemektedir.
Anayasa
değişikliği teklifi, halkın değil, siyasi
iktidarın gündemidir. Yoksulluk, işsizlik ve yolsuzlukları
perdelemek ve önümüzdeki seçimleri Anayasa tartışmaları içinde
toplumun gerçek gündeminden uzaklaştırma amacını
gütmektedir.
Bu Anayasa
değişikliği siyasi iktidarın güncel
çıkarlarını gerçekleştirmek üzere ortaya
atılmıştır. Bu nedenledir ki, Parlamento içindeki hiçbir
siyasi parti tarafından desteklenmemektedir.
Bu Anayasa
değişikliği teklifi bir toplumsal mutabakatın değil,
siyasi iktidarın talebi olarak ortaya çıkmıştır. Bu
açıdan toplumu birleştirmeye değil ayrıştırmaya
yönelik bir tekliftir. Türkiyeyi ayrıştıran, Türkiyeyi
parçalamaya yönelik çok tehlikeli kamplaşmaların kaynağı niteliğindedir.
Anayasa
değişikliği teklifinin tüm maddelerinin birlikte oylanması hem
Parlamentoya hem Türk halkına yapılan dayatmayı ortaya
koymaktadır. Tüm maddelerin birlikte oylanması bazı şeyleri
gözlerden kaçırmanın bir ifadesidir. Milletin vekiline maddeleri
teker teker oylama hakkı verilirken, milletin kendisinden bu hakkın
kaçırılması asla demokrasi anlayışıyla
bağdaşmaz.
Bu anayasa
değişikliği teklifi bir dayatma niteliğindedir. Toplum
kesimlerinin desteği yerine Parlamento çoğunluğunun
dayatması ile hayata geçirilmeye çalışılmaktadır.
Böyle bir durum ancak darbe dönemlerinde olur, darbe dönemlerinde Anayasa
dayatılır.
Bu Anayasa
değişikliği teklifi, anayasal sistemimizin temel
dayanağını oluşturan üç temel erkten yargı erkini
özensiz, usule aykırı bir yaklaşımla siyasi iktidarın
hegemonyası altına alma planının uygulanma belgesidir.
Siyasi iktidar yargıyı ele geçirilmesi gereken bir unsur olarak
değerlendirmektedir. Yargının yürütmenin emrinde olduğu bir
sisteme demokrasi denilemez. Yargının siyasetin güdümüne
sokulması ancak, dikta özlemi ile açıklanabilir.
Bu Anayasa
teklifi Sayın Başbakanının ve siyasi iktidar yetkililerinin
kendilerini kurtarmak üzere kurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesinin
şekillenmesi Başbakan ve bakanları Yüce Divanda aklanmaya
yöneliktir. Çoğunluğu hukukçu olmayan bir mahkeme
kurgulandığından hukukçu olmayanların ceza
yargılaması yaptığı bir düzen kurulmaktadır.
İdarenin
eylem ve işlemlerinin odaklaşmanın tespitinde
gözetilmeyeceği ilkesi Anayasaya konularak, siyasetçiler sorumluluktan
arındırılmaktadır. Geçici 15. madde
kaldırılırken, siyası iktidarlara kalıcı
dokunulmazlık getirilmektedir. Bu düzenleme iktidar partisinin hiçbir
şekilde kapatılmayacağına ilişkin bir düzenlemedir.
Böylece iktidar mensuplarına hem sorumsuzluk hem de dokunulmazlık
getirilmektedir.
Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı da tamamen
değiştirilmektedir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu siyasi
iktidarın hedefi haline getirilmiştir. Adalet Bakanı ve
müsteşarının konumunun yargı
bağımsızlığı açısından
sorgulanırken, başka bakanlık memurlarının da HSYKya
dahil edilmesi ile yargı bağımsızlığı daha
da zedelenir noktaya taşınmıştır. Yine hakim ve
savcıların soruşturmalarında Adalet Bakanına mutlak
yetki verilmesi günümüzde yaşanan olaylar düşünüldüğünde vahim
sonuçlar doğuracağı açık bir düzenleme olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Anayasalar
toplumsal mutabakat metinleridir. Bu nedenle oluşturulmalarında
mutlaka tüm toplum kesimlerinin katkısı sağlanmalıdır.
Anayasa metinlerinin toplumsal mutabakat değil toplumsal çatışma
metinlerine dönüştürülmesi toplumsal birlikteliği zarar verir. Toplumu
gererek, ayrıştırarak siyaset yapma belki belirli bir zaman
diliminde bazı siyasi partilerin çıkarına olabilir. Ancak
unutulmamalıdır ki, Türk halkı kendini iradesini istismar eden
siyasi partilere mutlaka ve mutlaka sandıkta bunun hesabını
sorar.
Bu açıdan
söz konusu düzenlemenin görüşmelerine devam edilmelidir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 72nci maddesine göre
verilmiş, görüşmelerin devamını isteyen iki önerge de
aynı mahiyettedir. O nedenle, ikisini birleştirerek
oylarınıza sunacağım.
Kabul edenler
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Toplantı yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı istiyorsunuz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Evet.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Geçti efendim, geçti.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Geçmedi efendim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Oylamaya geçmedi
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Kabul edenler
BAŞKAN Bir
dakika
Bir dakika
Sayın
Kılıçdaroğlu, oylamaya geçmiştim ama siz toplantı yeter
sayısı istediniz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, soru sordunuz
BAŞKAN
Oylamaya geçmiştim. Siz İç Tüzükü çok iyi
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, oylamaya geçerken isteniyor zaten.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Bir soru sordunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Oylamaya geçmeden nasıl istenecek?
BAŞKAN
Hayır
Ama Kabul edenler... tabiri ağzımdan
çıkmıştı.
Peki efendim.
Ben, lüzumsuz tartışmalara mahal vermek istemiyorum.
Sayın
Öztürk, Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Köse, Sayın
Özdemir, Sayın Emek, Sayın Mengü, Sayın Keleş, Sayın
Güvel, Sayın Diren, Sayın Yalçınkaya, Sayın Aydoğan,
Sayın Çöllü, Sayın Dibek, Sayın Barış, Sayın
Süner, Sayın Sönmez, Sayın Paçarız, Sayın Yıldız,
Sayın Tütüncü, Sayın Erenkaya.
Şimdi,
elektronik cihazla yoklama yapacağım.
İki dakika
süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN
İki önergeyi birleştireceğimizi ve buna göre oylama
yapacağımızı ifade etmiştim.
İç Tüzük
72nci maddeye göre, görüşmelerin devamını öngören iki önergeyi
birleştirerek oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, soru-cevap faslına geldik.
Bilindiği
gibi, maddeler üzerinde soru-cevap için süremiz on dakikadır, beş
dakikası soru, beş dakikası cevaptır.
ORHAN ZİYA
DİREN (Tokat) Sayın Başkan, önergemiz vardı.
BAŞKAN Ne
önergesi efendim?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkan, değişiklik önergemiz
vardı daha önce verdiğimiz. Soru-cevaptan sonra mı olacak?
BAŞKAN
Tabii tabii, daha sonra, önergeler daha sonra, soru-cevaptan sonra.
Teşekkür
ederim.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, tabii, yoklama için sisteme girince söz
isteyen arkadaşlarımızın isimleri siliniyor ama ben bunu
daha önceden düşündüğüm için ismen kâğıda dökmüştüm.
Şimdi, o sıraya göre arkadaşlarımıza sorularını
sorabilmeleri için imkân sağlamaya çalışıyorum.
Sayın Uslu,
buyurun efendim, sorunuzu yöneltin.
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
müfettiş raporuyla vergi kaçırdığı tespit edilen ancak
hakkında henüz hâkim kararı olmayan birisi bu düzenlemeden sonra yurt
dışına çıkabilecek midir?
Anayasa gibi
ciddi bir konuda bu düzenlemeyi niçin getiriyorsunuz? Özel olarak himaye etmek
istediğiniz birileri mi var?
Ekonomik krizden
dolayı vergi borcu olanların seyahat özgürlüğünü kanunla da
düzenlemek mümkündür. Bu düzenlemeyle vergi kaçakçılarına yurt
dışına kaçma imkânı sağlamış olmuyor
musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
bu Anayasa değişikliğiyle yurt dışında
yaşayan insanlarımızın temel ve bireysel hakkı olan oy
verme ve kullanabilme hakları ne ölçüde pratik hayata uygulanabilecektir?
Mevcut Anayasamız yurt dışındaki
insanlarımızın oy verme hakkını güvence altına
aldığı hâlde, bu vatandaşlarımızın anayasal
hakları olan seçme haklarını tam anlamıyla
kullanamadıkları bilinmektedir.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Sayın
Başkanım, duyamıyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakan duyamıyor
efendim.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Yine, mevcut Anayasamız bireysel hak ve özgürlüklerle ilgili
pek çok konuyu güvence altına almışken
BAŞKAN
Görevli arkadaşlarım, sesin duyulmadığı ifade
ediliyor. Soru soran Sayın Tankutun da gerçekten sesi çok cılız
geliyor. Sayın Bakan da duyamadığını ifade etti.
Lütfen teknik arkadaşlar bir müdahale etsinler.
OKTAY VURAL
(İzmir) Uğultu var da ondan dolayı efendim.
BAŞKAN
Bitti mi, Sayın Tankut, sorunuz?
YILMAZ TANKUT
(Adana) Bitmedi efendim, yarım kaldı.
BAŞKAN
Tamam, iyi şu anda sesiniz ama. Biraz, belki
yaklaştırmadınız, o nedenle ses
YILMAZ TANKUT
(Adana) Yeniden alalım.
BAŞKAN
Tamam, peki.
Bitti değil
mi sizin sorunuz efendim? Bitti, tamam.
Sayın Çelik
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakana
şu soruyu yöneltmek istiyorum: Vergi kaçakçılığı
ahlaken ve hukuken en ağır suçtur ancak ceza kovuşturması
bazı hâllerde engellenmektedir. Vergi kaçakçılığı suçu
mali bürokrasi tarafından tespit edildiği zaman mükelleflere
karşı adil işlem yapacaklarına kefil olur musunuz?
İki: Ceza
kovuşturma veya soruşturması, başta Anayasa olmak üzere
değişik kanunlarda dokunulmazlık sebebiyle
başlatılamamaktadır. Başta bakanlar dâhil olmak üzere tüm
vergi kaçakçılığı suçları için
dokunulmazlığın kaldırılmasını
düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın
İnan
MÜMİN
İNAN (Niğde) Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum:
Yasalar ve anayasalar toplumların huzurlu bir biçimde yaşamaları
için tanzim edilirler, onları yöneticiler uygular. Döneminiz, maalesef,
birçok yasa ve Anayasa kuralları ihlalleriyle doludur. Kanunların
dışına çıkılarak, açılım denen
yıkım projesinin bir parçası olarak, terör örgütü
mensupları, Habur Sınır Kapısından, seyahat özgürlükleri
kısıtlanmadan, düğün alayı karşılanır gibi
karşılanmıştır. Diğer taraftan, Ankarada
haklarını arayan Tekel işçilerinin haklarını arama
sürecinde uğradıkları mağduriyetler bir yana,
sendikalarına gitmelerine mâni olunmuş ve seyahat özgürlükleri
engellenmiştir. Bu Anayasa değişikliği elini kolunu
sallayarak ülkeye giren ve çıkan suçluların girişine ve
çıkışına Durun bakalım, nereye? diyebilecek midir?
Haklarını arayan işçilerin seyahat özgürlükleri artık
engellenmeyecek midir? İşlerini kaybeden işçilerin işlerini
geri iade edebilecek midir bu Anayasa değişikliği?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Varlı
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Hükûmete sormak istiyorum: Bu Anayasa değişikliğiyle,
yapılan yolsuzluklar neticesinde suç işlemiş bakan veya
milletvekillerinin yargılanmasını engellemek mi istiyorsunuz?
Hâlihazırdaki
Anayasa hükümlerinde tarımla ilgili birçok hüküm vardır. Yine,
Hükûmetiniz döneminde çıkarılan birçok yasa vardır ama
tarımın durumu ortadadır. Bu Anayasa
değişikliğiyle çiftçilerimize ne vereceksiniz? Mesela,
mısır, pamuk, buğday daha mı çok para edecek veya mazot,
gübre, tohumda indirim mi yapacaksınız? Çiftçilerimize,
insanlarımıza hangi katkıda bulunacaksınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ekonomik ve
sosyal çöküntülerin, yükselen asayişsizliğin ve bölücü terörün,
yolsuzluğun, yoksulluğun ve yozlaşmanın
arttığı günümüzde bu değiştirilen Anayasa ile çözüm
bulunacak mıdır?
Görüşülmekte
olan 3üncü maddeyle özgürlükler genişletilmektedir. Ancak, Tokat ili gibi
birçok ilden gelen Tekel işçileri, Ankaraya özlük haklarını
savunmak, anlatmak için gelmelerine rağmen il girişlerinde
engellenmişler ve çeşitli şekilde şiddete maruz
kalmışlardır. Bu değişiklikle o yönlü özgürlüklerine
kavuşacaklar mıdır? İşçilere saldırılardan
dolayı siyasi iktidar özür dileyecek midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Öncelikle
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan, ben sualimi tamamlayamadan kesmiş
oldunuz. Müsaade ederseniz tamamlayayım.
BAŞKAN
Size ayrılan bir dakika süre dolduğu için mikrofonunuz otomatik
olarak kapandı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ama siz yediniz süresini.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Siz kestiniz efendim...
BAŞKAN Ama
siz bayağı sormuştunuz sorularınızı. Sayın
Bakan cevap verecek. Şu anda başka bir imkânım yok.
Çok teşekkür
ederim. Bir başka maddede inşallah
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakan da bir başka maddede
cevaplandırsın efendim!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle sorulan
soruları kısa süre içerisinde cevaplandırmaya
çalışacağım ama bu çerçevede öncelikle Anayasanın
ilgili maddesinde yapılan değişikliğin, Yerleşme ve
seyahat hürriyeti başlığı altında yapılan
düzenlenmenin anlatılması gerekiyor.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Bakan, duymuyoruz, sesiniz
anlaşılmıyor.
BAŞKAN
Efendim, şöyle gelir misiniz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Öncelikle
Anayasanın ilgili maddesinde yapılan bu düzenleme, 23üncü maddede
gerçekleştirilen Yerleşme ve seyahat hürriyeti
başlığı altındaki bu düzenleme, hem uluslararası
normlar açısından hem de temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasının ancak kanunla ve hâkim
kararıyla gerçekleştirilmesine ilişkin bir düzenleme.
Doğrusu, çok
uzun yıllardır bu ilgili madde üzerinde çalışma
yapmış birisi olarak, bugün burada bu değişikliğin
gerçekleşiyor olmasından büyük bir heyecan duyuyorum çünkü hepinizin
de bildiği gibi, burada bir şeyi karıştırmamak
gerekiyor. Bir yandan da bu sorulara cevap vermiş olayım.
Şimdi, vergi
kaçakçılığı suçu ile bir vergi ödevinin yerine
getirilmemesi karşılığında yurt dışına
çıkış yasağı konulması meselesi farklı
algılar. Nitekim, düzenlemede, Anayasanın düzenlemesinde Yurt
dışına çıkma hürriyeti, ancak bir suç
soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim
kararına bağlı olarak sınırlandırılabiliyor.
diyor. Oysaki şu anki Pasaport Kanununda ve başkaca
kanunlarımızdaki düzenlemelerde, sizlerin de bildiği gibi,
herhangi bir nedenle -küçük esnaf da olabilir- bir vergi ödevini, borcunu
yerine getirmediği için yurt dışına çıkış
yasağı konuluyordu. Bu nasıl konuluyordu? İlgili vergi
dairesi müdürlüğünün emniyete bildirmesiyle mümkündü. Çoğu zaman
kişiler kendileri hakkında bir vergi borcunun doğmuş
olduğundan dahi haberdar değillerdi. Dolayısıyla bu yöndeki
kısıtlamaların, en temel özgürlüklerden olduğunu düşündüğümüz
seyahat hürriyetini kısıtlaması konusunda bir düzenleme yapılması
gereği vardı.
Öncelikle seyahat
hürriyetinin sınırlarının bu anlamda genişletilmesi,
temel hak ve özgürlüklerin tamamı neredeyse Anayasa sistematiği
içerisinde, hepinizin de bildiği gibi, önce hakları tanımlar,
sonra ama der ve sınırlandırmaları düzenler. Hepinizin de
bildiği gibi, temel hak ve özgürlükler ancak kanunla ve hâkim
kararıyla sınırlandırılabilir. Peki, şu anki
uygulama doğru bir uygulama mı? Elbette değil.
Şimdi,
burada, vergi kaçıran, vergi kaçakçılığı yapan
herhangi birinin cezasının ortadan kaldırılacağı
gibi bir yorum yapıldı. Şimdi, her şeyden önce vergi
kaçakçılığı suçu vergi kanunlarında düzenlenmiş
olduğu gibi, burada herhangi bir anayasal vatandaşlık ödevinin
yerine getirilmemesi çerçevesi içerisinde bir kişi hakkında
açılmış bir suç kovuşturması söz konusu ise o takdirde
yine hâkim kararıyla sınırlandırılabilir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Soruşturma yok ki, müfettiş var.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Biz, burada,
bir hâkim kararıyla sınırlandırılmasını bir
temel hakkın sınırlandırılmasının genel
çerçevesini çizmesi açısından son derece önemli buluyoruz.
Bir
tahsilatı gerçekleştirmek için, bir borcun tahsili için
insanların hapsedilmesi veya kanunda öngörülmeyen bir hürriyetin
sınırlandırılması, belirli olmayan bir tedbirin
uygulanması artık insan hakları anlayışının
çok dışında. Dolayısıyla dünyada da bu eğilim
böyle olduğu gibi ülkemizde de çok uzun yıllardır, Türk Ceza
Kanununda yapılan değişiklikler çerçevesinde Anayasanın
bu maddesinin uyumlulaştırılması gerekiyordu. Şöyle
ki: Türk Ceza Kanununun yeni düzenlemesinde cezalar, kabahatler ve cezalar,
kabahatler ve tedbirler sıralanmıştır. Şimdi, bir
kişinin yurt dışına çıkışına
ilişkin bir yasağın bir vergi idaresi müdürü tarafından
konulması doğru bir yaklaşım mıdır? Belki de
böyle bir borcu yoktur, belki de buna itiraz edecektir, belki de yargı
kararıyla bunu ortadan kaldıracaktır.
BAŞKAN
Sayın Bakan, teşekkür ederim, süreniz doldu efendim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Sayın
Başkanım, bu düzenlemenin ülkemize hayırlı
olmasını temenni ediyorum. Gerçekten Anayasada yer alması
gereken temel hürriyetlerin altını çizmesi açısından çok
anlamlı buluyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Ama
cevaplandıramadığınız sorulara da yazılı
cevap vereceğinizi ifade etseniz İç Tüzüke uygun davranmış
olursunuz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Efendim?
BAŞKAN
Cevap veremediğiniz sorular var, onlara da yazılı cevap vermeniz
gerekir.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Tamam
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 16 önerge var, ancak İç Tüzük
gereği biliyorsunuz maddeler üzerinde milletvekillerince sadece 7 önerge
verilebilmektedir. Aynı anda gelen 16 önerge arasında çekilen kurada
çıkan 7 önergeyi okutacağım. Şimdi bu önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ara vermeyi düşünmüyor musunuz? Milletvekillerinin, yani
medeni bir şekilde
Yani bu zorlama neden? Nasılsa vereceksiniz.
Nedir bu ya? Yani saat 20.30.
BAŞKAN
Efendim, izin verir misiniz.
Tabii ki ara
vereceğim ama lütfen onun takdirini bana bırakın.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, o takdir sadece sizin yemek yeme düzeninize
bağlı değil.
BAŞKAN Ara
vereceğim, oylama bittikten sonra.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ara vereceksiniz. Ne programı efendim?
BAŞKAN
Efendim, lütfen benimle kavga eder gibi konuşmayın. Bu bir grup
başkan vekiline yakışmaz, hele size hiç yakışmaz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sizin memurunuz değil efendim milletvekilleri. Medeni bir
şekilde ara verelim.
BAŞKAN
İzin verirseniz onun takdirini ben yapayım. Burayı ben
yönetiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani size verilen sürede mi bitirmek zorundasınız?
Bizi düşünmeyecek misiniz?
BAŞKAN
Efendim, lütfen oturur musunuz. Lütfen oturur musunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) İstediğiniz zaman vereceksiniz! Şu işe
bakın ya!
BAŞKAN
Şimdi, işleme aldığım 7 önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesiyle
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 23 üncü
maddesinin 5 inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Abdullah
Çalışkan
Kırşehir
Vatandaşın
seyahat hürriyeti, ancak suç soruşturması ve kovuşturması
sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak
sınırlandırılabilir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesiyle
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 23 üncü
maddesinin 5 inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ali
Öztürk
Konya
Vatandaşın
seyahat hürriyeti, ancak suç soruşturması ve kovuşturması
sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak
sınırlandırılabilir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının
CANAN ARITMAN
(İzmir) Hiçbir şey anlamıyoruz.
BAŞKAN
Biraz anlaşılır şekilde yavaş okuyun. Arkadaşlar
anlayamıyorlar.
Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
anlaşılmıyor.
BAŞKAN -
Tamam efendim, uyardım. Uyardım Sayın
Kılıçdaroğlu.
çerçeve 3 üncü
maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
23 üncü maddesinin 5 inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
İkram
Dinçer
Van
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, lütfedip
dinlerseniz
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, anlayamadım, ne dediniz?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Efendim, lütfedip buradan dinlerseniz
hiçbir şey anlaşılmadığını sizler de göreceksiniz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Önergeler önümüzde Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sakin sakin okuyun.
Sayın
Kılıçdaroğlu, elimden geldiği kadar yardımcı
olmaya çalıyorum, lütfen
CANAN ARITMAN
(İzmir) Yavaş yavaş, tane tane
OKTAY VURAL
(İzmir) Acele giden ecele gider.
BAŞKAN
Buyurun.
Vatandaşın
seyahat hürriyeti, ancak suç soruşturması ve kovuşturması
sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak
sınırlandırılabilir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesiyle
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 23 üncü
maddesinin 5 inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
Vatandaşın
seyahat hürriyeti, ancak suç soruşturması ve kovuşturması
sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak
sınırlandırılabilir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 3.
maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
23. maddesinin 3. fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesi arz ve teklif ederiz.
|
İsa Gök |
Atilla Kart |
Malik Ecder
Özdemir |
|
Mersin |
Konya |
Sivas |
Seyahat hürriyeti, hâkim
kararıyla, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç
işlenmesini önlemek;
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Akın
Birdal |
Pervin Buldan |
Sevahir
Bayındır |
|
Diyarbakır |
Iğdır |
Şırnak |
|
M. Nezir
Karabaş |
Hasip Kaplan |
|
|
Bitlis |
Şırnak |
|
Madde 3:
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 23 üncü maddesinin beşinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir
Vatandaşın
yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç
soruşturması veya kovuşturması sonucunda
kesinleşmiş mahkeme kararı ile infaz sonuna kadar
sınırlanabilir
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutacağım ve işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa değişikliği teklifinin 3. maddesinin teklif
metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Oktay Vural |
Mehmet
Şandır |
|
Konya |
İzmir |
Mersin |
|
S. Nevzat
Korkmaz |
Behiç Çelik |
Mehmet Ekici |
|
Isparta |
Mersin |
Yozgat |
|
E. Haluk Ayhan |
Beytullah Asil |
Gürcan
Dağdaş |
|
Denizli |
Eskişehir |
Kars |
|
Osman
Ertuğrul |
Bekir Aksoy |
H. Hamit
Homriş |
|
Aksaray |
Ankara |
Bursa |
|
|
Metin
Çobanoğlu |
|
|
|
Kırşehir |
|
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Bakan?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim, konuşacak mıyız?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçe okunacak efendim.
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların
temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet
organlarının görev ve yetkilerini belirleyen kanunlar
hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
Türkiyenin iki
ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen demokrasisini;
21.
yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
Asırlık
anayasa tartışmalarından kurtarmanın,
Her kesimin
benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin,
tek yolu
toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı
sağlamaktır
MHP bu sebeple;
Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu kurulmasını,
Partilerin
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını,
Siyasi partilerin
hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna
duyurulmasını,
Her partinin
görüş ve tavrının, yapılacak ilk seçimde milletin takdirine
sunulmasını,
Seçimler sonunda
oluşacak Meclisin ilk iş olarak anayasa değişikliğini
gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile
milleti kucaklaştıracak,
Milletin
değerleri ile devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile
Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın
temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez
bütünlüğünü üniter yapı içinde sağlayacak ve devleti kurum ve
kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi
iyileştirecek,
Cumhuriyetin
temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi
teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir
sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma kararını ilan
etmiştir.
Anayasa
değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AK PARTİ
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, lütfen
BAŞKAN
Biraz sakin, biraz sakin okuyun.
Efendim, tamam,
ben de takip ediyorum Sayın Şandır, lütfen
Anlaşılır
şekilde, lütfen.
MHPnin bu
teklifine kulak tıkamış, kendisi için
hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AK PARTİ,
Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten
kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, ama olmaz efendim, önergede ne
yazıyorsa onu okuyacak.
OKTAY VURAL
(İzmir) Önergede değişiklik yapmasın, olmaz! PKKyı
da mı açarak okuyacak?
BAŞKAN Ne
oldu ki?
FARUK BAL (Konya)
Metinden okumuyor!
BAŞKAN
Anlayamadım?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Orada AKP yazılı.
BAŞKAN
Orada ne yazıyorsa onu okuyun.
Tamam, oturun
kardeşim.
Gerekçeyi okumaya
devam edin.
AKPnin Anayasa
Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif hedefine ulaşmak için
hazırlanmıştır.
Bu teklif ile
kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve
denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal
sonucu olarak başta parti kapatma, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem
yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi getirilmektedir.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Burası hızlı okuma yarışması
değil!
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Yavaş yavaş!
Bu teklif,
Parlamenter demokrasi esasına göre inşa edilen Anayasaya
aykırıdır
Bu teklifin
içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKPden
bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKPden
yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKPden
İş beklemektedir. Aş beklemektedir
Millet, AKPden
düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak
ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8
yılı heba etmiştir.
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Başkan, AK PARTİ.
BAŞKAN
Orada ne yazıyorsa onu okuyacak.
Milletin
beklentilerini karşılayamamıştır.
AKP millete
değil, kendine çalışmaktadır.
AKP, iyi niyetli
değildir, bu teklif ile başlattığı PKK
açılımı için anayasal zemin hazırlamaktadır. Bu
sebeple yargıyı etkisiz hale getirmektedir.
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Sayın Başkan, anlaşılmıyor!
BAŞKAN
Okuyun.
AKP 8
yıllık iktidarında vergi ve askerlik mükellefi vatandaşlar
için hiçbir şey yapmamıştır
AKP, vergi
yüzsüzlerini ve yandaşı vergi kaçakçılarının
suçlarını affetmiştir.
AKP, vergisini
namusu ile ödeyen mükellefleri mağdur etmiştir.
AKP, vergide
sosyal adaleti sağlamamıştır.
AKP, PKK terör
açılımı kutuplaşma ve gerilim politikası ile
vatandaşı askerlikten soğutmuştur.
AKP, bütün
bunların halka hesabını vermek yerine suçu anayasanın
üstüne atmak istemektedir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı, gerekçesini okuduğumuz önergeyi
oylarınıza sunacağım: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 497 sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 3 ncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Akın
Birdal (Diyarbakır) ve arkadaşları
Madde 3:
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 23 üncü maddesinin beşinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Vatandaşın
yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç
soruşturması veya kovuşturması sonucunda
kesinleşmiş mahkeme kararı ile infaz sonuna kadar
sınırlanabilir.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Konuşacak mısınız, gerekçe mi?
AYLA AKAT ATA
(Batman) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Peki.
Gerekçe:
Suç
soruşturma ve kovuşturmaları uzun sürmekte, hazırlık
ve mahkeme aşamasında verilen ve bir tedbir niteliğinde olan
yurtdışı yasağı âdeta bir cezaya dönüşmektedir.
Bazı özellikli suç tiplerinde yurt dışı yasağı,
sanığın ailesine ve çocuklarına dahi uygulanmaktadır.
Bu durum temel insan hak ve hürriyetlerine aykırı olup masumiyet
karinesi ve uluslararası sözleşmeler dikkate alınarak
kesinleşmiş yargı kararları ile
sınırlanmalıdır.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Hükûmetin ve Komisyonun
katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 3.
maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
23. maddesinin 3. fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesi arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök (Mersin) ve arkadaşları
Seyahat
hürriyeti, hâkim kararıyla, suç soruşturma ve kovuşturması
sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek;
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Başkanım,
katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN -
Sayın Özdemir, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika efendim.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Değişikliği
Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergemizin
lehinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2002 yılında iş
başına gelen AKPnin ve Tayyip Erdoğanın
değişmez, ertelenemez, olmazsa olmaz bir hedefi vardı. Bu hedef,
laik demokratik cumhuriyeti ortadan kaldırmak, onun yerine yeni bir
siyasal rejim ikame etmekti. Bu hedefe ulaşabilmek için her şeyin,
her yolun mübah olduğu bir anlayışla karşı
karşıyaydık. Sekiz yıllık iktidarı boyunca AKP,
bu hedefe varmak için hiçbir zaman geri adım atmadı, kimi zaman
kavgayla, kimi zaman şantajla, kimi zaman kurumları teslim alarak,
bazılarını tasfiye ederek kurumların, kimilerini korkuyla
sindirerek, sindiremediklerini de hapishanelere atarak
Türkiye bugün bu
noktaya böyle geldi.
Değerli
arkadaşlarım, bugün burada yapılan işlemi, Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine getirilen bu Anayasa değişiklik teklifinin
özünü ve amacını doğru algılamamız gerekiyor. Bugün
burada yapılmak istenen şey, Büyük Millet Meclisine
yaptırılmak istenilen şey, birilerinin söylediği gibi daha
sivil bir anayasa yapmak, daha fazla insan hakları, daha vesayetsiz bir
demokrasi falan değil. Samimi olmamız gerekiyor. Bu iddiaya hiç kimsenin
inanması mümkün değil. Bugün burada yapılmak istenen şey,
sekiz yıllık iktidarı boyunca AKPnin yarattığı
yeni siyasal rejimin adını koymak, bu siyasal rejime göre mevcut
Anayasamızı organize etmektir. Bir başka ifadeyle, AKP, mevcut
Anayasaya uymamış, Anayasayı şimdi AKPye uydurmaya
çalışmaktadır. Bir örnek vermek istiyorum: Anayasa Mahkemesi
kararıyla laikliğe karşı hareketin odağı hâline
gelmiş olan AKP bu hareketten, bu suçtan vazgeçmek yerine, bugün
getirdiği teklifle laikliğe karşı hareketlerin
odağı olmayı suç olmaktan çıkarmaya
çalışıyor değerli arkadaşlarım. Eğer bugün,
bu yasayı bu önümüzdeki günlerde kabul edersek, daha önceki
konuşmacıların söylediği gibi, yasamanın, yürütmenin,
yargının bağımsızlığından söz etme
olanağımız kalmayacaktır. Dolayısıyla
Anayasamızda tarif edilen parlamenter rejim olmaktan rejimimiz
çıkacaktır. Yeni rejimin adı artık, sandıklı
monarşi mi olur, padişahlık mı olur, hilafet mi olur, diktatörlük
mü olur ya da Sayın Başbakanın deyimiyle başkanlık
sistemi mi olur bilemem. Buradan AKPlilere ve Sayın Başbakana bir
önerim var, Samimice gelin, bu işin adını koyun, yeni siyasal
rejimin adını Anayasada koyarak bu işlemi bitirin. diyorum.
Değerli
arkadaşlarım, sekiz yıllık süreçte zaman zaman AKPye
-kendi adıma söylüyorum- haksızlık ettiğimi düşündüm.
AKP, cumhuriyeti değiştirerek yerine ılımlı
İslam devleti, ılımlı İslam cumhuriyeti kuracak.
iddiaları vardı. Bu, benim açımdan, benim gibi düşünenler
açısından belki demokrasimizin kazanımlarını kaybetmek
adına bir talihsizlik olabilirdi ama toplumun büyük bir kesimi, özellikle
mütedeyyin yurttaşlarımız, Ya, eğer bu iş
demokrasiyle, hukukla olmuyorsa, İslam kurallarıyla, İslam
ahlakıyla çözülebilecekse bırak öyle çözülsün. diyen
yurttaşlarımız vardı, İşsiz olan çocuğuma
eğer iş bulabileceksem, kendisi açken komşusu tok yatmayacaksa,
beytülmale el uzatan iktidarlar, başbakanlar olmayacaksa varsın
rejimin adı demokrasi değil ılımlı İslam
olsun. diyen yurttaşlarımız vardı. Ancak ne yazık ki
geldiğimiz bu noktada gördük ki ne AKPnin ne Tayyip Beyin böyle bir
derdi de yok. AKPnin ve Tayyip Beyin yapmak istediği şey
başka.
Tayyip Bey
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda
belediye duvarlarına yazdırırken sözü, Rüşvet alan da
veren de melundur. diyen Tayyip Bey gitti, tam tersine
başbakanların, bakanların çocuklarının bir gecede
zengin olduğu bir başka siyasal anlayış geldi. O nedenle,
değerli arkadaşlarım, adını doğru koymak gerekiyorsa
bence sekiz yıllık AKP İktidarı laik, demokratik
cumhuriyetin kurumlarını tasfiye etmek adına
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Süreniz doldu Sayın Özdemir.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Sayın Başkanım, herkese iki dakika ek
süre verdiniz.
BAŞKAN
Size de bir dakika süre veriyorum.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Bir dakika süre rica ediyorum.
BAŞKAN
Efendim, on dakika konuşmalar için iki, beş dakika için bir dakika
süre veriyorum. Böylece adil davranmaya çalışıyorum.
Buyurun.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) Peki, Sayın Başkanım, o zaman bu
yapılanları zaten hepimiz biliyoruz.
Ben kısaca
bir şey arz etmek istiyorum: Sayın Başbakan, şiir
okumayı çok seviyor. Yine geçenlerde Ahmet Arifin Hasretinden Prangalar
Eskittim şiirini okuyarak Demokrasimiz üzerindeki prangayı
kaldıracağız. dedi. Nazımın Güzel günler
göreceğiz çocuklar, güneşli günler göreceğiz. şiirini
okudu, güzel günler göreceğimizi söyledi. Ben ve toplumun büyük kesimi,
artık siz bu zihniyetle, bu kafayla gittiğiniz sürece güzel günler
görme şansımızın olmadığını biliyoruz.
Şimdi,
şiiri çok seven Sayın Başbakana Nazımın bir
başka şiiriyle seslenmek istiyorum:
Hürriyet
Kavgası
Yine
kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler,
Dalga dalga
aydınlık oldular,
Yürüdüler
karanlığın üstüne.
Meydanları
zaptettiler yine.
Daha gün o gün
değil, derlenip dürülmesin bayraklar.
Dinleyin,
duyduğunuz çakalların ulumasıdır.
Safları
sıklaştırın çocuklar,
Bu kavga
faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Evet, ilave süreniz de doldu. İlave süreniz de doldu Sayın Özdemir.
Teşekkür
ederiz efendim.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Kılıç, buyurun. (CHP sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlarım, bir saniye.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan, konuşmacı hitabı
sırasında AK PARTİ Grubunun ve milletvekillerinin hiç hak
etmediği iftiralarda bulunmuştur. Tarafımızca kabul
edilmeyen, onaylanmayan, açıklanmayan görüşler de
BAŞKAN
Hangi ifadesi nedeniyle?
SUAT KILIÇ
(Samsun) Efendim, AK PARTİ İktidarının ve Grubunun
demokratik ve laik cumhuriyet açısından bir tehdit
oluşturduğunu ifade etmiştir. Düzeltmek üzere söz talep
ediyorum.
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Mahkeme kararı var!
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Anayasa Mahkemesi kararı var!
BAŞKAN
Tabii, buyurun. O tür bir cümlesini burada ben de takip ettim.
Ama yeni bir
sataşmaya meydan vermemek üzere üç dakikalık süre veriyorum
Sayın Kılıç.
Buyurun efendim.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Samsun Milletvekili Suat Kılıçın, Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemirin, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri;
Anayasa görüşmeleri devam ederken, doğrusu, böyle bir konu üzerinde
düzeltme amaçlı olarak söz hakkımızı kullanma
ihtiyacını hiç hissetmemiş olmayı tercih ederdik (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri, lütfen
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Ama maalesef, birileri var ki bu çatı altında, AK
PARTİ İktidarı demokrasiye sahip çıktıkça, AK
PARTİ İktidarı laik cumhuriyete sahip çıktıkça
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Cumhuriyeti tasfiye ediyorsunuz tasfiye, tasfiye etmeye
çalışıyorsunuz.
SUAT KILIÇ
(Devamla) -
AK PARTİ İktidarı demokratik cumhuriyetin olmazsa
olmaz niteliklerine sahip çıktıkça rahatsız olan, başı
ağrıyan, karnı ağrıyan bir zümre var bu çatı
altında. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Bu zihniyeti kınıyorum ve ayıplıyorum.
Bu yaklaşım doğru bir yaklaşım değil.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Cumhuriyetin temel ilkelerinden bir şey
kalmadı!
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, biz her defasında, başta
CHPli milletvekili arkadaşlarımız olmak üzere kendilerine
şunu hatırlatıyoruz: Demokrasi ve laikliği marjinal bir
zümreye mal etmek onları güçlendirmez, cumhuriyetin temel niteliklerini
marjinal bir kitleye mal etmek bu cumhuriyetin temel niteliklerine kuvvet
kazandırmaz. (CHP sıralarından gürültüler)
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Marjinal sizsiniz!
SUAT KILIÇ
(Devamla) Ne zaman ki bu ülkenin iktidar partisiyle birlikte muhalefet
partileri ve ne zaman ki bu ülke insanlarının tamamı laik
cumhuriyeti demokratik meşruiyeti içselleştirir ve birlikte bu
değerleri sahiplenirse bu değerler o zaman bu milletin tamamına ait
değerler olarak güç kazanacaktır. (CHP sıralarından
gürültüler)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Anayasada tarif edilen devletin bütün niteliklerini yok
ettiniz, bütün niteliklerini!
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Laik cumhuriyeti babanızın evinden getirmediniz.
Demokrasi kimsenin babasının tapulu malı değil.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) - Sosyal devleti kaldırdınız, hukuk
devletini kaldırdınız, iane devleti kurdunuz.
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Bu ülkenin insanları laik demokrasiye, cumhuriyetin temel
niteliklerine inanmış durumdadır.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Daha dürüst olun, cumhuriyet ilkesini de
kaldırın!
SUAT KILIÇ
(Devamla) Elbette ki AK PARTİ Grubu ve milletvekilleri bu değerlere
sahip çıktıkça sizler elinizdeki siyasi istismar sermayenizi
kaybettiğiniz için rahatsızlık duyuyorsunuz. Elbette ki bizler
bu değerlere sahip çıktıkça sizin için siyasetin alanı
daralıyor çünkü kendinizi bir sebep-sonuç içerisinde bu değerlerin
sahibi, maliki, banisi zannediyorsunuz ama öyle değil. (CHP
sıralarından Öyle, öyle. sesleri)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Siz de olun, siz de!
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Sekiz senedir iktidardayız. Sekiz senedir
uygulamalarımız, icraatımız ortada. Demokratik cumhuriyet,
hukuk devleti prensibi bütün değerleriyle, bütün kavramlarıyla,
burada bulunan milletvekili arkadaşlarım, AK PARTİ Grubu, AK
PARTİ Hükûmeti ve tam dört seçimdir AK PARTİyi desteğiyle
ayakta tutan milletimiz tarafından bu değerler sahiplenilmiştir,
içselleştirilmiştir. (CHP sıralarından gürültüler)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Kürt açılımıyla mı yapıyorsun,
Alevi açılımıyla mı yapıyorsun, Haburdaki görüntüyle
mi yapıyorsun? Hangi anlayışınla, hangi icraatınla
yapıyorsun?
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Az önceki cümleler maalesef tutanakların üzerine kara bir leke
olarak düşmüştür. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Az önceki cümleleriniz tutanaklara kara bir leke olarak
düşmüştür. AK PARTİnin ak anlayışıyla o kara
lekeyi aydınlığa kavuşturduk. (CHP sıralarından
gürültüler)
Sizleri
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkanım
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) İcraatınızla sahip çıkın
icraatınızla. Haburdaki yaptığınız rezillikle mi
bu millete sahip çıkacaksınız?
SUAT KILIÇ
(Samsun) Senin niyetin başka.
BAŞKAN -
Lütfen
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Benim niyetim ortada.
BAŞKAN -
Değerli arkadaşlarım, lütfen birbirimize daha saygılı
olmaya özen gösterelim. Bu Parlamentoda
(CHP sıralarından
gürültüler)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Evet efendim, daha saygılı olmaya
özen gösterelim.
BAŞKAN - Bir
saniye
Bunu herhangi bir arkadaşımızı, herhangi bir
grubumuzu kastederek söylemiyorum, genel olarak söylüyorum.
SUAT
BİNİCİ (Samsun) Tarafsız ol, tarafsız.
BAŞKAN -
Kuşkusuz ki düşüncelerimizi açıklarken,
meramımızı anlatırken uygun cümleler seçeceksiniz ama
bunlar kırıcı olmamalı, tahrik edici olmamalıdır.
SUAT
BİNİCİ (Samsun) Sen de tarafsız olmaya bak.
BAŞKAN -
Bunu, söz alan tüm arkadaşlarım için söylüyorum, belki de önce kendim
için söylüyorum.
Sayın
Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, hangi gerekçeyle
BAŞKAN -
Sayın Kılıçdaroğlu, şimdi, tabii, önergeyi oylamadım,
izin verirseniz onu oylayalım, sonra sizi dinleyeyim, olur mu?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Peki efendim. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Ama
oylama asıldır, onun için diyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN -
Şimdi, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı ve
Sayın Özdemirin de biraz önce kürsüde gerekçesini izah ettiği
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın
Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Hatibe
hangi gerekçeyle söz hakkı verdiniz? Ben, doğrusu merak ediyorum.
BAŞKAN
Efendim, ben buradan hatiplerin konuşmalarını takip ediyorum.
Siz genellikle birbirinizle konuşuyorsunuz, tabii, sizin
şahsınızı kastetmiyorum ama konuşmasına girerken
Sayın Kılıçın demin ifade ettiği o cümleyi kullanarak
başladı, benim de çok dikkatimi çekti.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hangi cümle efendim?
BAŞKAN
Şimdi zabıtları getirebilirim. (CHP sıralarından
gürültüler)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır efendim, dinlediğinizi
söylediniz Sayın Başkan.
BİLGİN
PARÇARIZ (Edirne) Zabıt mı istenir Sayın Başkan!
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Nasıl kanaat oluştu o zaman?
BAŞKAN
Efendim, izin verir misiniz.
Sayın
Kılıç da onu tespit etmiş ki söz istedi.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır efendim, Sayın
Kılıçın
BAŞKAN - O
bir sataşmaydı. Sataşma nedeniyle söz verdim, o da
çıktı cevap verdi. Siz ne diyorsunuz şimdi? Sayın
Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Özdemirin söylediği cümle
bir sataşma cümlesi değildi. Hatipin orada söylediği, Anayasa
Mahkemesi kararı doğrultusunda yaptığı bir
açıklamaydı. Eğer siz bunu sataşma olarak kabul
ediyorsanız doğru değil bu. Yani, mahkeme kararını
sataşma olarak
BAŞKAN Ben
öyle değerlendirdim efendim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Olmaz efendim.
BAŞKAN Ben
öyle değerlendirdim Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Öyle değerlendirdiniz
BAŞKAN Ben
öyle değerlendirdim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Tamam. Bunu niye söylemiyorsunuz?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Niye yanlış değerlendiriyorsunuz o zaman
Sayın Başkan? Ben Anayasa Mahkemesinin kararından bahsediyorum.
BAŞKAN Son
önergelere geliyoruz. Söyleyeceğiniz bir şey var mı efendim?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Var efendim. İzin verirseniz kürsüden
söyleyeceğim.
BAŞKAN Siz
hangi sebeple istiyorsunuz efendim?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Mahkeme
BAŞKAN Siz
nereye dayanarak, hangi cümlesinin sataşma olduğunu ileri
sürerek
(CHP sıralarından gürültüler)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Tutumunuz hakkında efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanın tutumuyla ne
alakası var? (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, bir saniye
Sayın
milletvekili arkadaşlarım, niye, lütfen, yerlerinizden
konuşuyorsunuz hiddetli hiddetli, elinizi sallayarak? Bir milletvekiline
yakışıyor mu? Bakın, televizyonları başında
vatandaşlarımız bizi izliyor.
Davranışlarımızla, sözlerimizle
vatandaşlarımıza örnek olmak mecburiyetindeyiz.
Sayın
Kılıçdaroğlu, Sayın Kılıçın hangi cümlesi
sataşma anlamında değerlendi, onu cümle
(CHP
sıralarından gürültüler)
SUAT
BİNİCİ (Samsun) Tarafsız ol, tarafsız!
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Marjinal dedi, daha ne desin? Marjinal kendisi!
BAŞKAN
Efendim, ben Sayın Kılıçdaroğluna söz verdim, size ne
oluyor!
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Marjinal ifadesini kullandı efendim,
marjinal diyor. Kim marjinal efendim?
BAŞKAN
Peki, buyurun gelin, üç dakika da size veriyorum, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın
Kılıçdaroğlu, lütfen, yeni bir sataşmaya mahal vermeyecek
şekilde.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Meclisin zamanını üç dakika boşu boşuna
harcadınız.
VIII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlunun, Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemirin
konuşmasında Anayasa Mahkemesi kararını
okumasının AK PARTİ Grubuna sataşma olarak değerlendirilemeyeceğine,
Oturum Başkanının bu değerlendirmeyle söz vermesinin
İç Tüzüke uygun olmadığına ilişkin
açıklaması
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, şunu bir sefer
kabul etmemiz gerekiyor: Cumhuriyet Halk Partili arkadaşımız
konuşurken
BAŞKAN
Değerli arkadaşlarım, lütfen
Sayın
Kılıçdaroğluna söz verdim, lütfen sükûnetle dinleyelim.
Buyurun
Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Sayın Başkan, önce tutumunuz
hakkında.
Anayasa
Mahkemesinin vermiş olduğu bir kararı burada dile getirdi diye
bir arkadaşımız, İktidar grubuna sataşma
vardır. diye söz verirseniz sizin de o mahkeme kararını
tanımadığınız anlamına gelir. Bunu burada,
kürsüde açıkça ifade ettiniz. Biz bunu bir sefer doğru kabul
etmiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkan, bu açıdan sizi
Eğer bu çatının altında
hukuk devleti varsa, hukuk varsa, hukukun gereğini birileri yapması
gerekiyorsa onu önce sizin tesis etmeniz gerekiyor.
Anayasa
Mahkemesinin kararını elbette tartışabiliriz ama Anayasa
Mahkemesi kararını bir sataşma unsuru olarak asla ve asla kabul
etmiyoruz ve bu konuda sizin yapacağınız
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Sayın Kılıçdaroğlu, konuşmayın,
Başkan dinlemiyor. Başkan dinlemiyor ki!
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Sayın Mehmet Ali Şahin, dinle!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) Bir başka önemli nokta Sayın Başkan: Siz
aranızda konuşurken ben hatibi dinliyorum. diyordunuz. Ben size
sataşmanın hangi cümle olduğunu sorduğumda,
Tutanakları getireceğim. dediniz. Madem dinliyordunuz tutanağa
niye ihtiyacınız var? Ama biz burada dinliyorduk. Siz
konuştuğumuzu zannediyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, ben hem tespit ettim, ispat için de
Tutanakları getirtebilirim. dedim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) O zaman o cümleyi hâlâ şimdi söyleyin
efendim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Söyleyemez.
BAŞKAN
Söyleyeyim mi efendim?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Söyleyemezsiniz efendim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ
(Samsun) Böyle bir şey olur mu? Ayıp ya!
BAŞKAN Bir
dakika
Söyleyeyim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Evet
(AK PARTİ sıralarından
İnanmıyor musun? sesi, gürültüler) O nedenle söylüyorum.
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Özdemir
konuşmasına başlarken, sekiz yıldır iktidarda bulunan
Adalet ve Kalkınma Partisinin laik rejimi yıkmak için gelmiş bir
parti olduğunu söyledi. (CHP sıralarından Doğru,
doğru! sesleri, gürültüler)
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Mahkeme kararı var.
BAŞKAN Bir
milletvekili arkadaşımıza bu yakışmazdı.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Peki Sayın Başkan
BAŞKAN O
nedenle bunu tespit eden ve bunu gerekçe gösteren Sayın Kılıça
söz verdim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Güzel
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Mahkeme kararı var. Ne cumhuriyet kaldı, ne
demokrasi kaldı, ne hukuk devleti kaldı. Yalan mı söylüyoruz?
(AK PARTİ sıralarından Yalan! sesleri, gürültüler)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Bu karar kime ait Sayın Başkan? Bu
karar Anayasa Mahkemesinin 11 üyesinin 10 üyeyle verdiği bir karar,
değil mi?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Aynen yapıyorsunuz. Ortada hukuk devleti
bırakmadınız, ortada sosyal devlet bırakmadınız.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Laikliği
tartışalım. diyen Başbakan Yardımcısı orada
oturuyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Değerli arkadaşlarım, lütfen
Sayın
Kılıçdaroğlu, buyurun.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ülkenin başına bela oldunuz, bela! Ülkenin
başına bela oldunuz! İnşallah en kısa zamanda Türkiye
bu beladan kurtulacak.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Sayın Kılıça da şunu
hatırlatmak isterim: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2nci
maddesinin her siyasal parti tarafından savunulmasından biz ancak
memnuniyet duyarız. Sayın Kılıçın da bunu içtenlikle
savunmasını dileriz, Adalet ve Kalkınma Partisinin de bunu
içtenlikle savunmasını dileriz.
Anayasa Mahkemesi
kararının herkese ders olması gerektiğinin de açıkça,
özenle altını çizmemiz gerekiyor.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Peki Sayın Kılıçdaroğlu, çok teşekkür ederim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S.
Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN
Şimdi diğer önergeyi okutacağım ancak değerli
arkadaşlarım, dört önerge aynı mahiyette. O nedenle önergeleri
birlikte işleme almak durumundayım ve istemleri hâlinde de önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi
ve diğer önergelerin imza sahiplerini şimdi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesiyle
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 23 üncü
maddesinin 5 inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
Vatandaşın
seyahat hürriyeti, ancak suç soruşturması ve kovuşturması
sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak
sınırlandırılabilir.
|
Abdullah
Çalışkan |
Ali Öztürk |
İkram
Dinçer |
|
Kırşehir |
Konya |
Van |
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, aynı mahiyette olsalar bile, hepsini
dinlememiz lazım bizim, bir kelimesi değişik olabilir. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN -
Efendim, İç Tüzük kuralları içerisinde işlem yapıyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Evet, doğru söylüyorum Sayın Başkan, diğerlerini
de bilmemiz lâzım. Mahiyeti aynı olabilir!
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN -
Birleştirerek görüşmekte olduğum önergelere Komisyon
katılmıyor.
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN -
Hükûmet katılmıyor.
Peki,
konuşacak mısınız efendim?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN -
Gerekçeleri okutuyorum
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, Sayın Başkan! Önergelerin hepsini
dinlemek istiyorum, bu benim hakkım! Hepsini okutacaksınız!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Dağıtıldı, grubunda var.
BAŞKAN -
Sayın Engin, lütfen
ENGİN ALTAY
(Sinop) Aynı mahiyette deyip geçiyorsunuz. Böyle şey olmaz!
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Taraflı davranma!
BAŞKAN -
Burada yapılan işlem tamamen İç Tüzüke uygundur,
uygulamalarımıza uygundur.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Tamamen aykırı. Böyle şey olur mu!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, siz oylamaya geçin.
BAŞKAN -
Lütfen, bakın, böyle celalli şekilde elinizi kolunuzu sallayarak
Başkanlık Divanına bu şekilde
davranışınız hiçbir zaman uygun değil. Özellikle,
size, bir eğitimci olarak size, öğrencilerimize iyi örnek olması
gereken size hiç yakışmıyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Size hiç yakışmıyor!
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Bu ortamı yaratan sizsiniz! Güven vermiyorsunuz,
taraflı davranıyorsunuz!
ENGİN ALTAY
(Sinop) Tamam, şimdi, bu hâlde bana söz vermeniz lazım.
BAŞKAN
Lütfen oturun
Lütfen oturun, size söz vermedim. Size söz vermedim, oturun.
Bakın
ENGİN ALTAY
(Sinop) Şu tavrımla bana söz vermeniz lazım. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN -
Lütfen, oturun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Size, sizin hukukçuluğunuza yazıklar olsun!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Sana
yazıklar olsun!
BAŞKAN
Lütfen oturun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Benim eğitimciliğimi dilinize alıyorsunuz, sizin
hukukçuluğunuz
BAŞKAN
Bakın, hakaret ediyorsunuz.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ben şu hareketi yaptığım zaman
BAŞKAN
Hakaret ediyorsunuz, oturun lütfen. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ben şu hareketi yaptığım zaman bana söz vermek
zorundasınız.
BAŞKAN
Lütfen oturun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, oylamaya geçtik.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ben bu hareketi yaptığım zaman Ne diyorsun? diye
sormak zorundasın.
BAŞKAN Söz
verip vermeme takdiri bana aittir. Şu anda önergelerle ilgili işlem
yapıyoruz, lütfen oturun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçeyi okutun da Sayın Başkanım
BAŞKAN
Lütfen oturun.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, oylamadan önce
BAŞKAN
Şimdi, bir saniye
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, şu hareketi yapan milletvekiline Ne
diyorsun? diye sormak zorundasın. (AK PARTİ sıralarından
Sordu. sesleri)
BAŞKAN
Dinledim ben sizi.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Hayır
BAŞKAN
Dinledim Önergelerin hepsini okutun. dediniz. Ben de İç Tüzüke uygun
değil. dedim. Lütfen oturun. Talebinizi aldım, uygun değil,
uygun görmedim.
Buyurun, oturun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Başka bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN
Sayın
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
Sayın Başkan
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Şu harekete söz vermek zorundasın,
bu harekete
BAŞKAN
Bakın, hiç uygulamak istemiyorum, hiçbir milletvekili
arkadaşımı bu disiplin hükümleriyle karşı
karşıya getirmek istemem.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bir milletvekili ayağa kalkıp elini
kaldırdığı zaman Başkan milletvekiline
meramını sorar.
BAŞKAN
Sordum ve cevabını verdim. Lütfen oturun.
ÖMER İNAN
(Mersin) Atın dışarı.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bunu bilmiyorsanız sizin hukukçuluğunuza yazıklar
olsun! ( AK PARTİ sıralarından Aa sesleri, gürültüler)
BAŞKAN
Hakkınızda disiplin hükümlerini uygulayacağım.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ne münasebet? Ayağa kalkıp söz istedim, değil mi? Öyle
şey olur mu?
BAŞKAN
Şimdi, değerli arkadaşlarım, ilk defa
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
Sayın Başkan, işinizi
öğrenin.
BAŞKAN Ya
özür dilersiniz yahut disiplin hükümlerini uygulayacağım.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
. Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen grubunuzdaki milletvekillerine
sahip çıkın.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Böyle şey olmaz. Bir milletvekili ayağa kalkıp
BAŞKAN
İç Tüzükün 161inci maddesini okuyorum, disiplinle ilgili:
Görüşmeler sırasında Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük
Millet Meclisine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanına, Başkanlık
görevini yerine getiren Başkanvekiline hakarette bulunmak
(CHP
sıralarından Hakaret yok. sesleri,gürültüler)
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Hakaret yok.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Hakaret etmedi.
BAŞKAN -
Meclisten geçici çıkarma cezasını gerektirir.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Hakaret etmedi size.
BAŞKAN
Hiçbir arkadaşım hakkında bunu uygulamak istemiyorum.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Siz de ona hakaret ettiniz,
öğretmenliğine laf ettiniz.
BAŞKAN
Lütfen oturunuz, sadece hatırlatıyorum şimdi.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Siz benim eğitimciliğimi oradan yakıştırmıyorsunuz
da
BAŞKAN
Oturun
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ne münasebet! Ne münasebet!
BAŞKAN
Gayet tabii. Meclis Başkanınız olarak bir milletvekili
arkadaşıma
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, ben söz talep etmişim.
BAŞKAN
örnek davranışlar içerisinde bulunduğunu hatırlatmak benim
görevimdir.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yanlış bir uygulama yaptığınızı
söylüyorum size.
BAŞKAN
Lütfen oturun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, ben buradan bir şey söylemek istiyorum,
beni dinlemek zorundasınız.
BAŞKAN Lütfen
oturun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Beni dinlemek zorundasınız.
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen milletvekilinize sahip olun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ne demek! O nasıl laf ya! O nasıl laf!
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Oturun yerinize.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Oturmuyorum, beni dinlemek zorundasınız. (CHP ve AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Size önce
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, buna müsaade etmeyin.
BAŞKAN
Sayın Altay
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Altay
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, oradan siz benim eğitimciliğimi
sorgulayamazsınız. Ben sizin hukukçuluğunuzu sorgulayınca
nasıl rahatsız oluyorsunuz
BAŞKAN Ben
sizin eğitim yönünüzü takdir ederek söyledim
ENGİN ALTAY
(Sinop) Eyvallah!
BAŞKAN
Eğitimcisiniz dedim, Eğitimci olan, herkese örnek olur. dedim.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bana söz vermek zorundasınız.
BAŞKAN Bu
size hakaret değil, size iltifat etmektir. Niye farklı
anlıyorsunuz?
Gerekçeleri
okutuyorum:
Gerekçe:
Seyahat
hürriyeti, yurt dışına çıkma hürriyeti de dâhil olmak üzere
daha geniş kapsamlı olduğundan ifade tercih edilmiştir.
BAŞKAN
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Meclis
Başkanlığımıza yazılı bir başvuru var.
TBMM
Başkanlığına
497 sıra
sayılı teklifin 3. maddesinde Sn. Abdullah Çalışkanın
verdiği önergenin oylamasının açık
yapılmasını arz ederiz.
|
Behiç Çelik |
Osman
Durmuş |
S. Nevzat
Korkmaz |
|
Mersin |
Kırıkkale |
Isparta |
|
Kemalettin
Nalcı |
Reşat
Doğru |
Prof. Dr. Tunca
Toskay |
|
Tekirdağ |
Tokat |
Antalya |
|
Rıdvan
Yalçın |
Cemaleddin Uslu
|
Ahmet Kenan
Tanrıkulu |
|
Ordu |
Edirne |
İzmir |
|
Osman
Çakır |
Hüseyin
Yıldız |
Recep Taner |
|
Samsun |
Antalya |
Aydın |
|
Alim
Işık |
Hakan
Coşkun |
Ahmet Duran
Bulut |
|
Kütahya |
Osmaniye |
Balıkesir |
|
Mustafa Enöz |
İzzettin
Yılmaz |
Süleyman Latif
Yunusoğlu |
|
Manisa |
Hatay |
Trabzon |
|
Muharrem
Varlı |
Beytullah Asil |
|
|
Adana |
Eskişehir |
|
BAŞKAN
Açık oylama istemi, Anayasa, kanunlar ve İç Tüzük gereğince
işaret oyuna yahut gizli oya başvurulması zorunlu olmayan
hâllerde açık oylama yapılması, en az 15 milletvekilinin
yazılı istemine bağlıdır.
Ayrıca,
87nci maddede -fıkrasını sonra tespit ederiz-
önergeler
işaret oyuyla ayrı ayrı oylanır. deniyor. O nedenle,
önergelerin söylediğiniz gibi açık oylama şeklinde
oylanması 87nci maddenin bu açık hükmü karşısında
mümkün değildir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, müsaade ederseniz,
müracaatımızın gerekçesini açıklamak istiyorum.
BAŞKAN
Tabii, buyurun.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Evet, önergelerin işaret oyuyla oylanması
İç Tüzükün 87nci maddesinde geçmektedir ama yine aynı şekilde,
15 milletvekilinin talebiyle açık oylama yapılabileceği de yine
İç Tüzükün amir hükmüdür. Ayrıca, İç Tüzükün 142nci maddesinin
son cümlelerinde Anayasanın değiştirilmesine dair kanun
tekliflerinin her bir maddesiyle tümü ve bu İçtüzüğün emredici
hükümleriyle belirtilen diğer hususların oylanması açık
oylamayla yapılır. deniliyor. Tümü ve maddelerinin açık
oylamayla yapılması İç Tüzük gereği olan bir konuda
önergenin de açık oylaması yine İç Tüzükün amir hükmü
gereği, 15 milletvekilinin talebiyle mümkündür. Buna dayanarak açık
oylama istiyoruz.
BAŞKAN
Sayın Şandır, görüşmekte olduğumuz herhangi bir kanun
tasarısının veya teklifinin maddelerinin, 87nci maddeye
rağmen, açık oylama şeklinde yapılması mümkün
değil. Sizin bu izahınız, 87nci maddenin o
fıkrasını ortadan kaldırmıyor. O nedenle, bu müracaatınızı
işleme alamayacağım.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, tutanaklara geçsin ama bizim
isteğimiz İç Tüzüke uygundur.
BAŞKAN
Şimdi, birlikte işleme aldığım önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler..
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ne olduğunu bilmiyoruz bile diğerlerinin.
BAŞKAN -
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri
OKTAY VURAL
(İzmir) Katılmış mıydı Sayın Komisyon ve
Hükûmet?
BAŞKAN
Evet, sormuştum efendim.
3üncü madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
maddenin oylaması gizli oylama şeklinde yapılacaktır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, ara vermeyecek misiniz?
BAŞKAN -
Gizli oylamanın ne şekilde
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim
Söyledim, işleme almayacağım dedim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ara vermeyecek misiniz?
BAŞKAN
Gizli oylamanın ne şekilde
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, ara vermeyecek misiniz?
BAŞKAN -
Oylamayı yapacağız, oylamadan sonra dedim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ne zaman?
BAŞKAN
Gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını
şimdi arz ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, lütfen, kimse yerinden kalkmasın. İsmi
okunmayan hiçbir arkadaşım da oy kullanma mahalline gelmesin.
Komisyon ve
hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden komisyon
sırasındaki Kâtip Üye Adanadan başlayarak İstanbula kadar
(İstanbul dâhil), hükûmet sırasındaki Kâtip Üye ise
İzmirden başlayarak Zonguldaka kadar (Zonguldak dâhil) adı
okunan milletvekiline, biri beyaz, biri yeşil, biri de
kırmızı olmak üzere 3 yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve
pul ve zarf verilen milletvekili ad defterinde işaretlenecektir.
Milletvekilleri, Başkanlık kürsüsünün sağında ve solunda
yer alan kabinlerden başka yerde oylarını
kullanmayacaklardır.
Tekrar
uyarıyorum: Dışarıda oy kullanan
arkadaşlarımız var. Mutlaka kabine girerek oy
kullanacaksınız.
Vekâleten oy
kullanacak bakanlar da yerine oy kullanacakları bakanın ilinin
bulunduğu bölümde oylarını kullanacaklardır.
Bildiğiniz
üzere, bu pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı
ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak
sayın üye, kâtip üyelerden 3 yuvarlak pul ile mühürlü zarfı
aldıktan ve adını ad defterine işaretlettikten sonra
kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu
burada zarfın içine koyacak, diğer 2 pulu ise ıskarta kutusuna
atacaktır.
Bilahare oy verme
yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı
Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna
atacaktır.
Oylamada adı
okunmayan milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.
İsmi
okunmayan hiçbir milletvekili arkadaşım lütfen sıraya girmesin.
Şimdi, gizli
oylamaya Adana İlinden başlıyoruz.
(Oyların
toplanmasına başlandı)
Hakkı Suha
Okay
BAŞKAN
Değerli arkadaşlarım, kabine aynı anda 2 milletvekili
arkadaşımızın girdiğine dair
Başkanlığımıza bir şikâyet geldi. Lütfen
Kabinde
oy kullanacak arkadaşımız tek başına orada oyunu
kullanacaktır. 2 kişinin aynı anda girmesi usule uygun
değildir. Böyle bir şey olacağını da pek zannetmiyorum
ama uyarı açısından bunları söyleme ihtiyacını
duydum.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN
Oyunu kullanmayan sayın milletvekilimiz kaldı mı efendim?
Oy kullanma
işlemi bitmiştir. Oy kutularını lütfen yerlerinden
alalım ve tasnif işlemine başlayalım.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin gizli
oylama sonucu:
Oy Sayısı : 408
Kabul : 337
Ret : 71
Çekimser : -
Boş : -
Geçersiz : -
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Yusuf
Coşkun |
Yaşar
Tüzün |
|
Bingöl |
Bilecik |
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, birleşime 22.15te başlamak üzere ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 21.36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.18
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
4üncü maddeyi
okutuyorum efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bir hukukçu bakan yok mu hükûmet
sırasında oturacak?
BAŞKAN Var
efendim, var.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bir hukukçu otursaydı bari.
BAŞKAN
Bakan var efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Bakan var ama hukukçu olsaydı.
BAŞKAN
Size de bakan beğendiremiyoruz Sayın Genç.
Maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 41 inci maddesinin kenar
başlığı I. Ailenin korunması ve çocuk hakları
şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
Her çocuk,
korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça
aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve
doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.
Devlet, her türlü
istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri
alır.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 4üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun görüşlerini aktarmak üzere İzmir Milletvekili Sayın
Canan Arıtman söz istemişlerdir.
Sayın
Arıtman, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır efendim.
CHP GRUBU ADINA
CANAN ARITMAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Şahsım ve grubum adına yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Bu madde,
amacı itibarıyla, vatandaşa yutturulmak istenen zehirli
hapın üzerindeki şekerlerden biridir, yani şeker maddesidir,
kandırmaca, yutturmaca maddesidir. Sekiz yıllık iktidarları
boyunca çocukları hiç düşünmemiş olanların kendi
çıkarları için çocukları kullandığı bir maddedir,
yani iktidarın çocuk istismarıdır. Halka tuzak kurmak için
hazırlanmış bir kamuflajdır. Ayıplı bir maddedir.
İki büyük
ayıbı vardır:
Birincisi, gerçek
amaca ulaşabilmek için çocukların arkasına saklanmak,
çocukları kullanmak, halkı çocuklarla kandırmak
ayıbıdır.
İkincisi,
çocuk hakları temel haklar arasındadır. Türkiyeyi temel
hakları oylayan bir ülke konumuna düşürmek ayıptır,
haksızlıktır.
Temel hak ve özgürlüklerin
olası bir referandumla oya sunulması yanlıştır. Bugün
çocuklara istismar, özürlülere ayrımcılık referanduma sunulursa
yarın birileri çıkar, başka temel haklar oylama vesilesi olur ve
olumsuz bir netice alınırsa ne olacaktır?
Daha önce
taş atan çocukların arkasına Öcalanı sakladınız,
şimdi de kendinizi saklıyorsunuz. Bu anlayışın
taş atan çocukların arkasına saklanan anlayıştan ne
farkı vardır?
İktidarın
tek derdi var, o da demokratik hukuk devletini, yargı
bağımsızlığını ortadan kaldırmak. Parti
devleti yapılanmasında son aşama olarak son kaleyi
düşürmek, yüksek yargıyı da parti devleti yargısı
hâline getirmek. Partinizin kapatılma olasılığını
ortadan kaldırmak. Yüce Divanda yargılanmaktan kaçmak.
İktidardan uzaklaşmamak ve bu arada demokratik, laik hukuk devleti
rejimini de tarihe gömmek ve Hitlervari bir rejimle AKP diktası kurmak.
İşte amaç budur.
Anayasa
Değişikliği Teklifinde bu amaçlara ulaşmayı
sağlayacak üç maddeyi referandumla geçirebilmek için diğer maddeleri,
bu arada çocuk haklarıyla ilgili bu maddeyi de araç olarak
kullanıyorsunuz. Halk oylamasında evetleri çoğaltabilmek için
bu tür düzenlemeler yapmak, bunlardan siyasi bir rant arayışına
girmek ahlaki değildir. Torba imzalarla, hile ve hülle yaparak,
kadınların ve çocukların arkasına saklanarak amaçlara
ulaşmak ayıptır. Demokrasiyi araç olarak kullananlar,
demokrasiyi ortadan kaldırmak için çocukları da araç olarak
kullanmaktan hiç çekinmemektedirler.
Amacınız,
derdiniz çocuklar olmadığı için ve ayrıca çok da aceleniz
olduğundan, büyük bir telaş içerisinde
hazırladığınız Anayasa değişikliğinin
ilk teklifinde bu 4üncü maddeyi öyle özensiz yazdınız ki, medyada
alay konusu oldunuz. Devlet, çocuk istismarı, cinsellik ve şiddete
karşı çocukları koruyucu tedbirler alır. şeklindeki
düzenlemeniz, hem sivil toplumdan hem de hukukçulardan yoğun tepki
alıp basında da alay konusu olunca düzeltmek zorunda
kaldınız. Aceleden, yazdığınızı bile
okumadan kanun teklifi veriyorsunuz. Çünkü, bu madde ve çocuklar sizin için
önemli değildir.
Bir kadın
akademisyen Bırakın anayasa yapmayı, kira sözleşmesi bile
yapamazlar. demişti doğrusu çok haklıymış. Sekiz
yıldır iktidarda olmanıza rağmen, çocukların
başta cinsel istismarı olmak üzere pek çok konudaki ihmal ve
istismarını önlemek amacıyla verilen onlarca yasa teklifini
görmezden geldiniz, gündeme bile almadınız. Benim, çocukların
cinsel istismarını önlemek için Ceza Yasasının 103üncü
maddesine verdiğim kanun teklifim, vatandaşlarımızdan 1
milyon 300 bin destek oyu almasına rağmen, bunun belgelerini
Sayın Adalet Bakanına ve Başbakana sunmama ve şahsen
ricacı olmama rağmen görmezden gelindi ama iktidar Hüseyin Üzmezleri
kurtarmak için elinden geleni yaptı.
Bakın, bir
buçuk yıl önce Adalet Bakanlığındaki bir
çalışmada cinsel istismar suçlarında yaş
sınırının on dörde çekilip, mağdur yerine ailesinin
şikâyetçi olma şartının aranması şeklinde bir
düzenleme yapıldı. Bunu Meclise getirirseniz, dünyayı
başınıza yıkarız! dedik de, engelleyebildik. Belediye
başkanlarınız Dokuz yaşındaki kız çocukla evlenilebilir.
diye kitap bastırıp halka dağıttı. İşte,
çocuklara bakış açısı bu olan bir partinin şimdi
çocukların cinsel istismarını önlemeyi gerçekten istediğine
inanıyor musunuz? Eğer gerçekten çocukları
düşünüyorsanız, bu maddeleri, sizin derdiniz olan o üç maddeden
ayrı olarak görüşelim, yüksek oyla Meclisten geçirelim, referanduma
gerek kalmasın. dedik. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Sayın Genel
Başkanımız seviyesinde defalarca çağrıda bulunduk. Ne
oldu? Çamura yattınız. Her türlü ahlaki, vicdani, insani değer
yargısını hiçe sayıp kendi amaçlarınıza
ulaşmak için çocukları kullanıyorsunuz; yazıktır,
günahtır. Çocukların arkasına saklanıp onların
geleceklerini yok edeceksiniz, onları, demokrasinin ve hukukun
olmadığı bir ülkede yaşamaya mahkûm edeceksiniz. Bu Anayasa
Değişikliği Teklifiniz gerçekleşirse zaten ortada çocuk
haklarını koruyacak bir hukuk devleti de kalmayacaktır, çocuk
hakları diye bir şey de kalmayacaktır, çocuklarımız
var olan haklarını bile yitireceklerdir ve onları kapkara bir
gelecek bekleyecektir, ancak biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, emellerinize
ulaşmak için çocukları bir yem gibi kullanıp halkı
kandırmanıza izin vermeyeceğiz, bütün
planlarınızı halka anlatacağız.
Şimdi
soruyoruz: Çocukların cinsel istismarını, şiddete
uğramasını engellemek için Anayasa değişikliğine
ihtiyaç var mıdır? Çocuk istismarını önleyecek yasal
düzenlemeler yapmak için mevcut Anayasamız bir engel teşkil ediyor
mu? Cevap, tabii ki hayır. Sekiz yıllık
İktidarınızda, umurunuzda olmadığı için
yapmadığınız yasal değişiklikler ve
almadığınız önlemler yüzünden on binlerce çocuk mağdur
oldu; hepsinin vebali üzerinizdedir.
Bugüne değin
ülkemizde çocuk haklarının anayasal dayanağı yok muydu?
Tabii ki var. Başta Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesi olmak üzere, taraf olduğumuz tüm uluslararası
sözleşmeler zaten Anayasanın 90ıncı maddesiyle üst
hukukumuz durumundadır. Çocuk Koruma Kanunu gibi ulusal
yasalarımız da var ama ne yazık ki hepsi kâğıt
üzerinde kalıyor. Çocuk ihmal ve istismarının, çocuğa
yönelik şiddetin en yüksek olduğu ülkelerden biriyiz. Devri
İktidarınızda çocukların her türlü istismara ve
şiddete karşı korunamamasının nedeni Anayasanın
41inci madde başlığında çocuk hakları
yazmaması mıydı? İnsanları güldürmeyin ve
kandırmayın.
Cinsel tacize
uğramış mağdur çocuğu, tecavüzcüsüyle aynı
otobüse bindirip, Vandan İstanbula Adli Tıpa gönderip, 20
kişinin huzurunda, ayrıca mahkemede, nasıl tecavüze
uğradığını en az 10 kez anlattırıp, tekrar
tekrar örselenmesinin, mağduriyetinin artmasının nedeni
Anayasada bugün teklif edilen değişikliklerin olmaması
mıdır? Bunları engellemek için elinizi tutan mı vardı?
Şimdi, madde başlığına çocuk hakları yazmakla
bunları engelleyebilecek misiniz? Üstelik, teklif edilen
değişiklik ile aslında çocuk hakları
kısıtlanmaktadır, maddi içeriği çocuk hakları ve
sosyal eşitlik kavramlarının içini boşaltır
niteliktedir. Çocuk hakları, yeterli korunma ve bakımdan yararlanma
ile yüksek yararına aykırı olmadıkça ana ve babasıyla
kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakları ile
sınırlandırılmış. Yeterli koruma ve bakımdan
yararlanma yani çocuğun devlet tarafından korunma hakkı,
çocuğun dört temel hakkından sadece biridir. Çocuğun yaşama,
gelişme ve katılım hakları niçin bu madde metnine
alınmamıştır? Çünkü amaç çocuklar değildir; çocuklar,
AKP anayasasında bir araç olarak kullanılmaktadır. Korkunç bir
çocuk sömürüsü ile karşı karşıyayız. Amaç çocuk
hakları ise yapılacak düzenlemeler bunu kısıtlamamalı,
sınırlandırmamalı, devletin temel prensibi her durumda çocuk
haklarının bütününü korumak olmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, seçim ufukta gözüktü. Seçim meydanlarında, sekiz
yıllık İktidarınızda hakları gasbedilmiş,
örselenmiş, ihmal ve istismara uğramış, gece yatağa aç
girmek zorunda bırakılmış milyonlarca çocuğumuzun,
onların masum gözyaşlarının hesabını seçim
sandıklarında soracağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Arıtman, süreniz doldu. Size de iki dakika ek süre veriyorum,
konuşmanızı tamamlayın lütfen.
CANAN ARITMAN
(Devamla) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu arada, bir
şey sormak istiyorum. Neden bu Anayasa Değişikliği
Teklifine Devlet, vatandaşın işsizlik ve yoksulluğunu da
önlemekle yükümlüdür. diye bir madde yazmadınız? Halkın
işsizliği, yoksulluğu, sizin yüksek yargıya hâkim
ayarlamanız kadar önemli değil midir? Belki sizin haberiniz yok ama
vatandaş hâkim değil, geçim derdindedir. Halkın önceliklerini
gözetmeyenler, önünde sonunda sandıkta bunun hesabını verir.
Dinlediğiniz
için teşekkür eder, saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Arıtman, teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, gruplar adına ikinci konuşma Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Şenol Bala
aittir.
Sayın Bal,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz
on dakika efendim.
MHP GRUBU ADINA
ŞENOL BAL (İzmir) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; görüşülmekte olan Anayasa Değişikliği
Kanun Teklifinin 4üncü maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlarım.
Sayın
milletvekilleri, daha önceki hatiplerimizin de ifade ettiği gibi,
bazı konular üzerinde durmak istiyorum. Anayasa, biliyorsunuz, tüm
vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına
alır. Anayasa, milletin bir arada yaşama arzusu ve toplumsal
değerlerini korur. Anayasa, devletin yapısını, siyasi
rejimini, organlarının görevi ve yetkilerini belirler ve anayasa,
kanunlar hiyerarşisinin en üstünde bulunan, en temel hukuk normudur. Bu
özelliklere sahip olduğundan ve devleti kuran kurucu iradenin ürünü
olduğundan, Anayasanın değiştirilmesi de öyle, bugün
önümüzde olan Anayasa değişiklik paketi gibi, gelişigüzel bir
usulle olamaz. Anayasa değişiklikleri, biliyorsunuz, bilimsel
yöntemlere de uygun olmalıdır. Anayasa değişiklikleri,
demokratik bir ortamda tartışılmalıdır. Yine, Anayasa
değişiklikleri, milletin her kesiminin kabul edebileceği bir
uzlaşma sürecinden geçmelidir ve milletin iradesiyle toplumsal bir
sözleşme niteliği taşımalıdır.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, 15 defa değişikliğe uğramış ve 86
maddesi değiştirilmesine rağmen hâlen toplumsal bir mutabakat
belgesi niteliğini kazanamayan 1982 Anayasasının
değiştirilmesi gerektiğine inandığımızı
her defasında ifade ettik. 21inci yüzyılda, her kesimin
belirleyebileceği bir anayasaya kavuşabilmenin yolu, bugün Meclise
bir dayatmayla getirilen bu paket olabilir mi saygıdeğer
milletvekilleri? Milliyetçi Hareket Partisinin Genel Başkanı
Sayın Devlet Bahçeli, uzlaşma kültürüne dayalı bir anayasa önerisini,
2007 yılında, seçimden hemen sonra dile getirdi. Konuyu hem siyasi
partilerle hem de aziz milletimizle sık sık paylaştı ve
Anayasa değişikliğinin şartlarını ve nasıl
olması gerektiğini hiç bıkmadan anlattı.
Evet,
saygıdeğer milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak dedik
ki: Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan partilerin eşit
sayıda temsil edildiği bir Anayasa değişiklik uzlaşma
komisyonu kurulmalıdır. Partiler kendi fikir ve katkılarını
bu çalışmalarda ortaya koymalıdır ve ortak bir metin
arayışı içinde çalışmalarında uzlaşma
sağlamalıdır. Ve yine dedik ki: Bu komisyon
çalışmaları sonunda, üzerinde uzlaşılan hususlar
belirlenmeli ve demokratik bir sözleşmeye bağlanmalıdır ve
bu sözleşmeyle, siyasi partilerin hangi konularda, nasıl
uzlaştığı kamuoyuyla paylaşılmalı ve her
partinin duruşu ve Anayasa konusundaki görüşü, yapılacak ilk
seçimde milletin takdirine sunulmalıdır. Ve dedik ki: Yeni
seçimlerden sonra oluşacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk işi,
Anayasa değişikliklerini gerçekleştirmek olmalıdır.
Sayın
milletvekilleri, ancak böyle geniş katılımla sağlanacak
mutabakat ile bir asırdır devam eden Anayasa
tartışmalarını sona erdirebiliriz ve ancak böylelikle
Türkiyenin bütün imkân, kaynak ve kabiliyetlerini harekete geçirebilecek azmi
yeniden yakalayabiliriz.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, devlet ile milleti kucaklaştıran, milletin
değerleriyle devletin değerlerini barıştıran,
cumhuriyet ile demokrasiyi uzlaştıran bir anayasayı öngörüyoruz.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, milletimizin birlik ve beraberlik içinde, birlikte
yaşama arzusunu güçlendiren, müşterek değerleri koruyan,
toplumsal bir sözleşme niteliğinde bir anayasa öngörüyoruz.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, cumhuriyetimizin temel nitelikleriyle,
Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek
maddelerini tartışmasız kabul eden bir anayasayı
öngörüyoruz.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, bireyin temel hak ve hürriyetlerini evrensel insan
hakları standartları seviyesine yükselten bir anayasa öngörüyoruz.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, milletlin bölünmez bütünlüğünü, devletin üniter ve
millî yapısını tartışmasız kabul eden bir anayasa
öngörüyoruz.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, devletin siyasi rejimini erkler
ayrılığına dayalı parlamenter demokratik düzen olarak
benimseyen, yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında
çatışma ve müdahale yaratmayan, uyumu gözeten bir anayasa öngörüyoruz
ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yine bu üç erk arasında denge ve
denetimin hukukun üstünlüğüne, hukukun üstünlüğünün ise yargı
bağımsızlığına bağlı olarak
değerlendirildiği bir anayasayı öngörüyoruz.
Sayın
milletvekilleri, siz bunları istemiyor musunuz? Gerisi mutabakatla
halledilebilecek maddeler değil mi? Peki şimdi ortaya konan bu pakete
bir bakalım: Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan çoğunluğun
gücüne dayanarak ve AKPnin ihtiyaç duyduğu şekilde
hazırlanmış Anayasa değişikliği
dayatılıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekillerine
dayatılıyor. Yani, seçim sürecine girildiği böyle bir dönemde
gerginlik, kutuplaşma ve gerilim ortamına ihtiyaç var değil mi
sayın milletvekilleri? 2007 seçimlerinde kullanılan taktik
şimdi, bu seçimler öncesinde de kullanılmak isteniyor? 2007
seçimlerinden itibaren kurumlar içinde ve kurumlar arasında hiç durmadan
yaratılan gerginlik de boşa değil. Niyet hiç halis değil,
yapılmak istenilen ortadadır. AKP, acele ve telaş içinde,
kendine göre bir anayasa ve siyasi yapı yaratmak peşindedir. AKPnin
Anayasa değişikliğiyle, millete yutturulmaya çalışılan
hapın üzerindeki boyayı teşkil eden maddeler bir kenara
konulursa, özünü teşkil eden zehirli maddelerle Türk milleti teslim
alınmaya çalışılmaktadır.
Herkes ve her
siyasi parti Türkiyede yargı reformuna ihtiyaç olduğunu söylüyor ve
istemiyor mu sayın milletvekilleri? Ancak bu getirilen yasa teklifinin
amacı, yargı reformu yapmak değil, kendine tabi yargı
yaratmaktır. Bu teklifle yargı
siyasallaştırılmıyor mu ve yargı
bağımsızlığı ihlal edilmiyor mu? Bu değişiklik
teklifi yasama ve yürütme gücünün hukuk ile
sınırlandırılması ilkesine dayalı parlamenter
demokratik sistemin özüne aykırı değil mi sayın
milletvekilleri?
Bakınız,
erkler ayrılığına dayalı parlamenter rejimde
cumhurbaşkanı sorumsuzdur ve bu sebeple de yetkisiz olması
gerekmiyor mu? İktidar partisi dâhil herkesin, her siyasi partinin ittifak
ettiği 1982 Anayasasının Cumhurbaşkanına
aşırı yetki ve görev verdiği söylenmiyor muydu, tenkit
edilmiyor muydu? Bu teklifle Cumhurbaşkanının yetkileri
artırılmıyor mu sayın milletvekilleri?
Başbakan
başkanlık sistemini istediğini açıkladı, yani tek adam
olma özlemini biliyoruz Sayın Başbakanın. Bu anlayışa
göre, Başbakanın kendisini hazırladığı o makam
için bir alt zemin bu teklifle karşımızda değil mi?
Anayasa
Mahkemesinin üye yapısının değiştirilmesi, üyelerin
seçiminde Cumhurbaşkanının daha etkili hâle getirilmesi, yasama
organını dengeleyecek ve denetleyecek Anayasa Mahkemesinin gücünü
zayıflatmak istemesi ortada değil mi? Anayasa Mahkemesinin gücünü
zayıflatmakla, böylelikle kuvvetler ayrılığı parlamenter
sistemin özü bozulmak istenmektedir.
Bu, parlamenter
sistem anlayışına ters düşen bir durum değil midir
Sayın İyimaya? Ülkeyi parti devletine mi götürmek istiyorsunuz? Bu
nasıl bir demokrasi anlayışıdır? Çoğulcu
demokrasi ilkelerini göz ardı ederek çoğunluk tahakkümünü esas
alacaksınız, sonra dönüp demokrasiden bahsedeceksiniz.
Anayasa
değişiklik tekliflerinde siyasi partilerin kapatılmasıyla
ilgili maddeler, HSYK üye seçimi, Anayasa Mahkemesinin yapısına ve
üye seçimine ilişkin maddeleri objektif bir şekilde
incelendiğinde her ihtimalin ne kadar ince ince
hesaplandığını, anayasa maddesi hâline
dönüştürüldüğünü görüyorsunuz. Bu teklifle düzeltmek, daha düzgün
hâle getirmek yerine, iktidarın bir intikam alma hissiyatını ve
bugüne kadar ölçüsüzce yaptıkları uygulamaların,
davranışların hesabını vermekten kaçınmak
istediğini göreceksiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bal, süreniz sona erdi. Size de ilave süre veriyorum, lütfen
konuşmanızı tamamlayın efendim.
ŞENOL BAL
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Yani at
pazarlığına alışık bir yapının milletin
Anayasasına da at pazarlığı yaparcasına, kendileri
için gereken maddeleri teklif ederken referandum süreciyle kitlelerin evet
oyunu almak için araya muhtelif kesimin hoşlanacağı maddeleri
serpiştirmiş olmaları, bir siyasi yozlaşmanın tezahürü
değil mi sayın milletvekilleri?
CEVDET ERDÖL
(Trabzon) Çocuk haklarından hiç bahsetmediniz.
ŞENOL BAL
(Devamla) - O yüzden, görüşmekte olduğumuz bu teklifte, 4üncü
maddede olduğu gibi, doğru mu yanlış mı
tartışmasını yapmanın abesle iştigal
olduğunu söylüyorum. Yargının
siyasallaştırılması ve kontrol altına
alınmasıyla ilgili maddelerin arasına serpiştirilen ve
çocuk hakları gibi evrensel insan haklarının ve çocuk
haklarının böyle ikincil duruma düşürülmesini de burada
şiddetle kınıyorum sayın milletvekilleri. Bu yüzden,
41inci maddede yapılan değişiklik üzerinde görüş beyan
etmedim.
Bir paket olarak,
Mecliste şartlar gerçekleşirse referandum olarak
vatandaşlarımızın oyuna sunulacak olan bu paket teklif
insan haklarına da aykırıdır. Paket hâlinde referanduma
sunulan 1982 Anayasasından bu Anayasa değişiklik paketinin ne
farkı var sayın milletvekilleri? Üstelik, o dönem de olağanüstü
şartların hüküm sürdüğü bir dönemken, bugün kendilerini
demokrasi havarisi olarak ilan edenlerin uygulaması ve
vatandaşlarımızı iki cami arasında bırakması
gerçekten demokrasimiz adına utanç verici.
O yüzden,
değerli milletvekilleri, Anayasa Değişikliği Teklifinin
tümüne, hazırlanma ve usulüne ve esaslarına muhalifiz ve buna
Hayır. diyoruz, sizleri de Hayır. demeye davet ediyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bal, teşekkür ederim.
Barış
ve Demokrasi Partisinin 4üncü madde üzerindeki görüşlerini
Şırnak Milletvekili Sayın Sevahir Bayındır dile getirecekler.
Sayın
Bayındır, buyurun efendim. (BDP sıralarından
alkışlar)
Sizin de süreniz
on dakikadır.
BDP GRUBU ADINA
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasa değişikliği üzerine sunulan
değişiklik teklifi üzerine partim adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz küçükken de
hep Bugün 23 Nisan, neşe dolar insan. derdik. O çocukluk düşümüzle
hakikaten neşeli olduğumuzu varsayıyorduk. Bugün 20 Nisan,
cumhuriyetin kuruluşu yıl dönümü. Belki kuruluş günü ve
zamanı itibarıyla kısmen sevinçliydik. Ancak 1924ten itibaren
ne yazık ki bu sevinci paylaşamıyoruz, üzüntülüyüz. Hele 21inci
yüzyılın şu ilk on yılında cezaevlerinde çocuklar
mahkûmken, çocuklar ana dilinde konuşamazken, çocuklar emeğiyle
sömürülüyorken, çocuklar sokaklara terk ediliyorken, çocuklar cinsel
saldırılarla yüz yüzeyken ne yazık ki sevinç dolmuyoruz; bu bir
yanılsama, bir kandırmaca. Artık uyanmak gerekiyor.
Uyanın diyoruz artık. Biz neşeli değiliz, üzüntülüyüz.
Çünkü biz bugün çocuk haklarının bu pakette bir istismar konusu
olarak pazarlanmasını doğru bulmuyoruz, vicdani bulmuyoruz,
hukuki bulmuyoruz, adil bulmuyoruz. Bu mudur adaletiniz?
Çocuk
haklarının evrensel bir hak olarak korunması gerekir.
Sözleşmeye imza atmışsınız. Birleşmiş
Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesini imzalamışız ama
17, 29 ve 30uncu maddelere de çekince koyarak tabii, kerhen. Nedir o
çekinceler? Yeri geldiğinde Sayın Başbakan da dâhil Kürtler bu
ülkenin asli kurucularındadır. Azınlık değil onlar,
çoğunluktur. diyor ama bu çoğunluk azınlık
haklarından dahi yararlanamıyor; ana diliyle konuşamıyor,
ana diliyle okuyamıyor, ana diliyle yazamıyor, ana diliyle siyaset
yapamıyor, yani suçlu, yasaklı pozisyondadır hâlâ.
Dolayısıyla bugün siz bu Anayasanın 41inci maddesine bir
kelime ilave ederek düzelttiğinizi sanıyorsanız
yanılıyorsunuz, çünkü biz sizi şuna davet ediyoruz: 2005te
Terörle Mücadele Yasasını çıkararak Birleşmiş
Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesini ihlal edip suç işlediniz,
hâlâ bu suçu işliyorsunuz. Ne yaptınız? On beş yaşla
on sekiz yaş çocuğu çocuk değil. dediniz. Bunu ne hakla, hangi
akılla ve hangi vicdanla yaptınız, sorarız size. Kürt
oldukları için mi? Kürt çocuklarıysa çocuk değildir, onlar
zulmün pençesinde erken büyürler diye mi bunu yaptınız? Onlar, bu
sistemin bütün zorbalıklarına, haksızlıklarına ve
hukuksuzluklarına tanıklar.
Ahmet Arifin
dediği gibi Tanıdılar ve erken büyüdüler diye mi çocuk
saymıyorsunuz? Bu sebeple mi Terörle Mücadele Yasasını
değiştirerek çocukları erişkin yaptınız, erken
büyüttünüz, ağır ceza mahkemelerinde yargıladınız?
Dünyanın hiçbir yerinde çocuklar ağır ceza mahkemelerinde
yargılanmaz. Çocuklar, Medeni Yasaya göre, Medeni Kanuna göre
Çocukları korumak üzere, çocukların kendini gerçekleştirmesini
sağlamak, eğitiminin tamamlanması, travmadan, şiddetten
uzak durması, kendini kişilik olarak, bilinç olarak
geliştirmesini korumakla yükümlü bir Hükûmet, bir sistem nasıl oluyor
da çocukları koruması gereken yerde çocuklara bu kadar zalimane
davranabiliyor, çocuk da olsa, kadın da olsa vurun diyebiliyor? Böyle
bir şey oluyor da siz nasıl samimi olabilirsiniz, nasıl
inandırıcı olabilirsiniz ki? Siz, Kenan Evren cunta
yasasına dokunmadan önce kendinizin çıkardığı yasalara
dokunun. O inkâr eden, yok sayan, çocukları kendi yaşından daha
büyük cezalara çarptırmadan önce, önce o çocuklardan özür dileyin, önce o
cezaevlerinin kapılarını açın. O çocukların
annelerinin yanında, babalarının yanında, kardeşlerinin
yanında, mahallesinde, arkadaşlarıyla kendi dilinde
okumasını sağlayın; kendi okulunda, çevresinde
okumasını sağlayın.
Nedir suçumuz?
Yeter diyoruz artık, yıllardır yeter dedik artık.
Kürtler bu coğrafyada vardı, bölücü değiller, bin yıl önce
bu topraklarını bölüştüler. Bölücü diyenler, Kürtlere de,
Anadoludaki tüm halklara ihanet ediyorlar. Kürtler neyi böldü? Evet,
paylaştı; toprağını paylaştı, evini
paylaştı, kültürünü paylaştı, geleceğini
paylaştı, inancını paylaştı. Suç değil mi
Kürtlere bölücüdür demek? Suç değil midir Kürdü yok saymak? Gelip bu
bağdakini kovmak suç değil mi, günah değil mi? Nereye kadar? Ne
zamana kadar? Neyin antrenmanını yapmaya
çalışıyorsunuz?
O nedenle, biz,
bu maddenin bu şekilde, sadece bir Anayasa değişikliği
sunuluyor gibi, çocukların hakkını koruyoruz gibi çok hileli bir
yaklaşımınızı hiç samimi bulmuyoruz çünkü önce
düzeltmeniz gereken şeyler var.
Yine, Meclisimiz,
kayıp çocuklar sebebiyle bir Meclis araştırma komisyonu
oluşturdu. UNICEFin Komisyonumuza verdiği bilgiler vardı.
Dünyanın Hindistandan sonra 2nci büyük iç göçü yaşayan ülkesi
Türkiye. Kim göç etti? Kimler göç ettirildi? Büyük çoğunluğu Kürt
coğrafyasından Kürtler ya ekonomik ya da savaş
koşullarından dolayı köyleri yakılarak zorunlu göçe tabi
tutuldu ve peki, bu göçün maliyeti nedir? Bir, zaten kimliği,
toprağı, hakları elinden alınmış bir topluluk
yeniden göçe maruz bırakılarak gittiği yerde çocukları da
dâhil en büyük risk altındadır. Yani göç ettirilmiş topluluk
gittiği yerde ekonomik olarak zorluk yaşamakta, çocuklarına
zaman ayıramamakta, çocuklarını koruması gereken aile
kendisi de korumasız bir pozisyonda. Yani, bugün kaçırılan,
sokakta suç örgütleri aracılığıyla kullanılan
çocuklar, istismar edilen çocuklar, bütün bunlar bu ekonomik, sosyal, siyasal,
kültürel ve hukuki haksızlıkların yarattığı
devasa bir sorundur ve ciddi tehlikeleri barındırıyor.
UNICEFin de
ısrarla, Komisyonumuza da sunduğu bilgiler ve yaptığı
çağrılar budur.
Eğer
Türkiyede ekonomik kriz bu şekilde devam ederse, işsizlik bu
hızla devam ederse, yoksulluk bu kadar derinleşirse ve
çalışmak için yirmi dört saat sömürülmek zorunda kalırsa
aileler, ne yazık ki çocukları da korumasız kalacak ve çocuklar
her türlü suç karşısında korumasız bir şekilde
hayatlarını sürdürmek zorunda kalacaklar.
Bu nedenle biz
diyoruz ki AKP Hükûmeti öncelikle şu verilerine bakarsa bile
Adalet
Bakanı Sayın Sadullah Ergine verdiğimiz soru önergesine
verdiği cevapta
2002den bu yana çocukların hem
yargılanması hem de tutuklanması nedir? diye. Örneğin 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanunundan kaynaklı çocuklara dönük
açılan dava sayısı 2002de 472, sanık sayısı 975.
Peki, altı yıl sonra, 2008de nasılmış bu veri?
Açılan dava sayısı 2.643, sanık sayısı 6.688. Kaç
bin kat artırmışsınız çocuklara dönük. Peki, on sekiz
yaş altı sanık sayısı: 2002de 27, 2008de 496
kişi. Adaletiniz bu mu?
Çocuklara dönük
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bayındır, süreniz doldu, size de ek süre veriyorum, lütfen
konuşmanızı tamamlar mısınız.
SEVAHİR
BAYINDIR (Devamla) Yine, çocuklar hakkında denetimli serbestlik
kararı verilmiş, 2006dan 2009a kadarki verileri sunuyorum size:
2006da 3.773 çocuk hakkında denetimli serbestlik kararı
verilmiş, 2007de 7.453 çocuk hakkında, 2008de 8.080 çocuk
hakkında, 2009un ilk on bir ayı için 9.022 çocuk hakkında
denetimli serbestlik kararı verilmiş.
Peki, çocuklar
mı suçlu, siz mi suç ortamını yarattınız, yoksa niye
herkesi bu kadar cezaevlerine atıp yargılama pozisyonuyla
karşı karşıya bırakıyorsunuz? Nedir? Bunu
etkileyen nedenler nedir?
Yine çocuk
işçiliği
Her türlü kötü şartlarda çalışan çocuk
işçi sayısı 1 milyon! 1 milyon arkadaşlar! Bu da kayıt
dışı olan yüzde 42nin dışındadır. Yani,
kayıtlı işçi, çalışan olarak tespit edilen yüzde
57lik birim içindedir, ama neredeyse çalışanların
yarısına yakın da kayıt dışı çalışmakta
ve bu kayıt dışı çalıştırılanların
büyük çoğunluğu da kadınlar ve çocuklardır. O nedenle
Barış getiriyoruz, özgürlük getiriyoruz; hak, hukuk getiriyoruz. diye
kendinizi kandırabilirsiniz, ama o cezaevinde o soğuk duvarlar
içinde, o demir parmaklıklar arasındaki çocukları
kandıramazsınız, yoksul insanları
kandıramazsınız, inkâr edilen çocukları, insanları
kandıramazsınız, savaş tamtamları altında
yaşayan insanları kandıramazsınız. Kendinizi
kandırabilirsiniz, cevabınızı alacaksınız
yakın zamanda, eminim.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 4üncü madde
üzerinde gruplar adına son konuşma, AK PARTİ Grubu adına
Mersin Milletvekili Sayın Zafer Üsküle aittir.
Sayın Üskül,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz
on dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir kez daha bir
Anayasa değişikliğiyle uğraşıyoruz.
Değiştirmeye çalıştığımız Anayasa,
anayasa hukukçularının dilinde yapılışı
itibarıyla bir Ferman Anayasa. Bu ferman Anayasadan kurtulup
halkın temsilcilerinin özgür iradeleriyle oluşturduğu bir
anayasayı yapamamanın üzüntüleriyle sözlerime başlıyorum.
Egemenlik
Haftası içindeyiz. Egemenlik Haftasının içinde, egemenliğin
sahibi olan milletin temsilcilerinin hâlâ demokratik bir anayasa
yapamamış olması gerçekten çok acı. Özgürlüğün de,
eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası millî egemenliktir.
diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürkün anısına saygılı olarak
bir yeni anayasayı yapamamanın üzüntüsünü yaşıyorum.
Sonuç olarak,
yeni bir anayasa yapamasak da elimizdeki Anayasanın eksikliklerini
gidermek hepimizin ortak görevi. Benim üzerinde konuşma
yaptığım madde çocuk haklarıyla ilgili. Çocuk hakları,
elbette insan hakları kapsamı içinde değerlendirilir. Ancak
çocukların özel durumu onların haklarıyla özel olarak
ilgilenmemizi gerektirir. Aslında, Türkiye Cumhuriyeti devleti,
uluslararası alanda yürürlüğe konulan neredeyse çocuklarla ilgili tüm
sözleşmeleri, uluslararası antlaşmaları imzalayarak çok
önemli adım atmıştır. Ancak bütün bunların iç
hukukumuza yansıtılması Anayasanın 90ıncı
maddesine rağmen bir zorunluluk olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bu nedenle çocuk haklarıyla ilgili, çocuk
haklarını daha güvenceli bir hâle getirecek bir Anayasa
değişikliği yapmanın ne gibi bir sakıncası
olabilir? Bu sorunun cevabını herhâlde bütün milletvekilleri tek tek kendisine
sorup, vermelidir.
1924
yılında Cenevre Çocuk Hakları Bildirisinde bu düşünce
ortaya çıktı. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi de bu konuya
değindi.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Peki, eğer hayır geçerse ne olacak?
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Devamla) 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından
kabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşme çocuk haklarını
önemli ölçüde geliştirdi; Türkiye de bunu imzaladı.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Çocuk haklarından vaz mı geçeceğiz?
BAŞKAN
Lütfen Sayın Milletvekili, lütfen
Böyle bir usulümüz yok.
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Devamla) Peki, çocuk haklarını güvence altına almak,
korumak için ille Anayasa değişikliği yapmak mı gerekirdi?
Anayasa değiştirilmeden, Anayasaya bu konuda bir hüküm konmadan bir
şeyler yapılamaz mıydı? Elbette yapılabilirdi ve çok
şey yapıldı. Yapılanların tamamını anlatmaya
zamanım elvermez ama bazı örnekler vermek isterim hızla.
Türkiyede
uygulamada, daha önceleri olduğu gibi AK PARTİ döneminde de
sağlıktan eğitime, sosyal güvenlikten yargıya kadar hemen
hemen tüm alanlarda çocukların haklarını teslim edecek
düzenlemeler yapılmıştır. Sağlık hizmetlerinden
yararlanma konusunda Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesinin öngördüğü gereklilikler önemli ölçüde dikkate
alınarak ilerlemeler sağlanmıştır. Çocuk ölümleri
azalmış, anne ölümleri azalmıştır. Çocukların
aşılanması konusunda çok ileri düzeye gelecek uygulamalar
gerçekleştirilmiştir. Bugün çok değişik alanlarda
çocuklarımız yüzde 96ya varan bir oranda
aşılanmaktadır. On sekiz yaşına kadar tüm
çocukların ücretsiz sağlık hizmetlerinden
yararlanmasını bu siyasi iktidar sağlamıştır.
Çocukların
aile ortamında yetiştirilmesi hem Birleşmiş Milletler
sözleşmesinin bir gereğidir hem de son derece insani bir
ihtiyaçtır. Bu anlamda Aileye Dönüş Projesi uygulamaya konulmuş,
binlerce çocuğumuzun aile içine yerleştirilerek aile ortamında
büyümeleri, gelişmeleri sağlanmıştır ve bu
çalışmalar, çabalar devam etmektedir. Koruyucu ailelere
yerleştirilen çocukların sayısı da binlerle ifade
edilebilmektedir.
Eğitim
hakkının kullanılması konusunda yaşanan ilerlemeler,
gerçekleştirilen ilerlemeler defalarca bu kürsüde dile getirildi. 350 bin
kız çocuğumuz bu siyasi iktidar döneminde okula kavuştu. Okul
öncesi eğitim yüzde 11den yüzde 33e çıktı.
İlköğretimde yüzde 91den yüzde 98e ulaştı okullaşma
oranı; ortaöğretimde yüzde 51den yüzde 59a. Bunlar yeterli mi?
Elbette yeterli değil ama yapılan uygulamaların,
gerçekleştirilen ilerlemelerin de gözden uzak tutulmaması gerekir. Kız
çocuklarımızın ilköğretimdeki okullaşma oranı
2003ten bu yana 10 puanlık bir artışla yüzde 96ya
çıkartılmıştır.
Çocuklarımızın
ders kitapları ücretsiz dağıtılmakta, teknoloji
sınıfları kurulmaktadır.
Elbette,
çocukları suçlu olarak niteleyemeyiz. Çocuklar suça itilebilirler ama
onları ağır ceza mahkemelerinde yargılamamak da bizim
görevimizdir. Onların tutuklanmalarının doğurduğu
sakıncaları elbette hepimiz biliyoruz.
Yargıçlarımızın tutuklama kararı verirken Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarında ortaya konulan ölçütleri
dikkate alarak karar vermeleri gerektiğini ısrarla her defasında
vurguluyoruz.
AYLA AKAT ATA
(Batman) Bu yasaları siz çıkardınız! Yargıçlara
sorumluluk yüklemeyin, yasaları siz çıkardınız.
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Devamla) Ama Adalet Komisyonumuzda görüşülmekte olan bir yasa
tasarısı, eminim ki bu konuda yaşanan
sıkıntıları çok büyük ölçüde ortadan
kaldıracaktır. Biz de İnsan Hakları İnceleme Komisyonu
olarak o yasa tasarısının daha yararlı, daha olgun bir biçimde
çıkartılabilmesi için çabalarımızı sürdürüyoruz.
Çocuk
istismarına, çocuğa karşı uygulanan şiddete hepimiz
karşıyız. Ama uygulamada bu durumlarla
karşılaşmıyor muyuz? Karşılaşıyoruz,
doğru. Bunları engellemek için elimizden gelen çabayı
gösteriyoruz. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu muhalefet partilerimizden temsilcilerin de
katıldığı bir alt komisyonla tüm çocuk
yuvalarını, gençlik evlerini, kreşleri inceleme altına
almıştır, aynı şekilde yatılı bölge ilköğretim
okullarında incelemelerini sürdürmektedir. Bu çalışmalar devam
edecektir. Biz bu konularda herhangi bir hak ihlaliyle
karşılaştığımız zaman herhangi bir
başvuru beklemeksiniz, resen harekete geçerek işlem yapıyoruz.
Birkaç gün önce Hakkâride bir çocuğumuzu iki kolundan tutarak sürükleyen
polisler açığa alınmıştır. Komisyonumuzun, o
polislerin açığa alınmasında katkısı vardır,
müdahalesi vardır. Aynı şekilde, birkaç gün önce yine,
Antakyada bir ana sınıfında bir öğretmenin
uyguladığı işkence üzerine o öğretmen açığa
alınmıştır. Komisyon olarak bu tür olayları haber
aldığımız anda derhâl harekete geçiyoruz, müdahale ediyoruz
ve gereğinin yapılmasını idareden istiyoruz.
Çocuklarımızın
çok değişik sıkıntıları var. Cinsel istismara
uğrayan çocuklarımızdan söz edildi, doğrudur. Bunların
Adli Tıpta yıllarca sırada beklediklerini biliyoruz. Büyük bir
ıstırap kaynağıdır bu. Daha geçenlerde, on-on beş
gün önce Sağlık Bakanımızdan rica ettim, Adli Tıp
Kurumumuzda çocuk psikiyatristi uzmanı azdı, yetersizdi, bu nedenle
çok bekleniyordu, şu anda iki kadro, mecburi hizmetli kadrosu konuldu ve bu
kadrolara atamalar yapıldığında Adli Tıp Kurumuna 2
yeni çocuk psikiyatristi atanmış olacak. Bugün Adli Tıp Kurumu
Başkanımız beni aradı, teşekkürlerini iletti. Bu
yılın sonuna kadar bekleyen bütün tasfiyelerin, bu 2 hekimin göreve
başlamasıyla gerçekleştirilebileceğini söyledi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Üskül, süreniz doldu.
Size de ek süre
veriyorum iki dakika. Lütfen konuşmanızı tamamlayın
efendim.
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Atatürkün
çocuklarımıza ithaf ettiği içinde bulunduğumuz bu Millî
Egemenlik Haftasında sürekli olarak Meclis yapamaz., Meclis seçemez.,
Meclis karar veremez. diye karşımıza çıkanlara Atatürkün
şu sözlerini hatırlatmak isterim: Millet ve memleket adına ve
hesabına tek başvurulacak yer burasıdır; yani Yüksek
Meclisinizdir. Bu yasal hakkı, bu millî hakkı, bu doğal
hakkı hiçbir sebep ve bahaneyle ve hiçbir düşünceyle, hiçbir kimseye
ve hiçbir kurula terk edemeyiz. Biz böyle düşünüyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Milletin temsilcilerinin, bütün
sorunları burada görüşüp, çözüme kavuşturması gerekir.
Bazı
arkadaşlarımız bu Anayasa değişikliği teklifinde
bazı konuların yer almadığını söyledi. Önerdiniz
de ret mi ettik? Neden önermediniz?
ŞERAFETTİN
HALİS (Tunceli) Önermedik mi?
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Önerdik, reddettiniz.
ZAFER ÜSKÜL
(Devamla) Değerli milletvekilleri, sonuç olarak bir Anayasa
değişikliği gerçekleştiriyoruz. Bu Anayasa
değişikliklerini gerçekleştirdiğimiz zaman referanduma
gidileceği belirtiliyor ve insan haklarıyla ilgili konuların
referanduma götürülemeyeceği söyleniyor. Doğrudur, oy verin,
referanduma götürmeyelim; bu, Meclisin elindedir. Eğer bu
değişiklikler referanduma gidecekse oy vermeyenler düşünmeli
neden referanduma gitmek zorunda kalındığını. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, sözlerime son verirken, gerçekleştirilecek bu Anayasa
değişiklikleriyle Anayasa sorunumuzun ortadan
kalkmayacağını bir kez daha ifade ediyorum. Ümit ediyorum ki,
çok da geç olmadan demokratik bir yeni, sivil Anayasayı yapabilecek iradeyi
bulabiliriz, ortaya koyabiliriz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Üskül, teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, böylece 4üncü madde üzerinde gruplar adına
konuşmalar tamamlandı.
Şimdi
şahıslar adına iki milletvekili arkadaşıma söz
vereceğim.
İlk söz
Adana Milletvekili Sayın Fatoş Gürkana ait.
Sayın
Gürkan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FATOŞ GÜRKAN
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1982
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve
bizi izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Anayasanın 41inci maddesi Ailenin korunması
kenar başlığı altında Aile, Türk toplumunun temelidir
ve eşler arasında eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin
huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların
korunması ve aile planlamasının öğretimi ve
uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır,
teşkilatı kurar. şeklindedir.
Ülkemizin de
taraf olduğu çocuk haklarına ilişkin uluslararası ve
tarihte geniş kabul gören insan hakları belgelerinin en
önemlilerinden birisi Çocuk Haklarına Dair Sözleşmedir. 1989 tarihli
Sözleşme, bugün -ikisi hariç- Birleşmiş Milletler üyesi yüz
doksan bir ülke tarafından imzalanmıştır.
Başlıca
başlıkları Yaşama hakkı, Eksiksiz biçimde
gelişme hakkı, Zararlı etkilerden istismar ve sömürüden
korunma hakkı, Aile, kültür ve sosyal yaşama eksiksiz katılma
haklarıdır.
Sözleşmeye
yön veren temel değerler ise ayrım gözetmeme, çocuğun yüksek
yararının gözetilmesi, yaşama, gelişme ve
katılımla özetlenecek olup çocuk dünyanın neresinde olursa
olsun bu ilkeler geçerlidir.
Getirilmek
istenilen düzenlemeyle, tarafı olduğumuz Çocuk Haklarına Dair
Sözleşme, Çocuk Hakkının Kullanılmasına
İlişkin Avrupa Sözleşmesi ve diğer uluslararası
belgelerde yer alan ve çocuk haklarıyla ilgili kabul gören evrensel
ilkeler ülkemizde ilk kez bu Anayasa teklifi ile Anayasaya dâhil edilecektir.
Her çocuğun himaye ve bakımdan yararlanma hakkı olduğu
vurgulanmakta ve çocuğun ana ve babasıyla kişisel ve
doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olduğu
belirtilmektedir.
Getirilen
düzenleme ile ayrıca, devlete, her türlü istismara ve şiddete
karşı çocukların korunmasına yönelik gerekli tedbirleri
alma ödevi de yüklenmektedir.
Teklifin kabul
edilmesi hâlinde, çocuklarla ilgili yasal çalışmalara dayanak
teşkil edecektir.
Anayasanın
41inci maddesi Ailenin korunması kenar başlığı
altında iken kenar başlığa çocuk hakları ibaresi
eklenmiştir. Teklifin 4üncü maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 41inci maddesinin kenar başlığı
Ailenin korunması ve çocuk hakları şeklinde
değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar
eklenmiştir:
Her çocuk,
korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça
aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve
doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, her
türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu
tedbirleri alır.
Evet, nüfusun
üçte 1ini on sekiz yaşından küçüklerin oluşturduğu
ülkemiz, çocuk hakları ve çocukların korunması noktasında
ileri ülkeler arasındadır. Toplumsal yapımız, kültürel
geleneklerimiz ve dinimizin emirleri gereği de aile kavramına ve
çocuklarımıza çok fazla değer veren bir milletiz. Örneğin
yetim hakkı yemek büyük günahlardan sayılmıştır, yetim
çocukların korunması ve hakkının gözetilmesi
gerektiğine işaret edilmiştir. Buna rağmen dünyada olduğu
gibi ülkemizde de çocuklar maalesef istismara uğramakta, şiddete
maruz kalabilmekte, korunmaya muhtaç hâle gelebilmektedir. Bir anne olarak ben
ve eminim hepimiz hiçbir çocuğun saçının bir teline bile zarar
gelmesini istemeyiz.
Dünyada bir ilk
olarak, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, çocuklarımıza millî bir
bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını
armağan etmiştir. Mustafa Kemal Atatürk Çocuklar geleceğimizin
güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu yarının
büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir.
demiştir.
Sağlıklı
bireylerin ve sağlıklı bir toplumun oluşabilmesi için
çocuklarımızın sorunlarına hassasiyetle
yaklaşmalı, onların gelişimi ve korunması için gereken
tüm tedbirleri almalıyız. Bu konuda hem devletin hem de biz
bireylerin sorumluluğu vardır.
Ailenin
korunması ve çocuk hakları konusu siyasi tartışmalara
kurban edilemeyecek kadar hassas olup Sayın
Başbakanımızın ve AK PARTİ hükûmetlerinin en hassas
gördüğü konulardandır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Gürkan, size de bir dakika ilave süre veriyorum, lütfen
tamamlayınız.
FATOŞ GÜRKAN
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Evet, AK
PARTİ hükûmetleri döneminde bu alanda birçok iyileştirme, düzenleme
ve koruma tedbiri alınmıştır ancak yeterli değildir.
Zira, değişen ve gelişen dünyaya göre yeni düzenlemeler
gerekmektedir.
Bu teklifle
devlete daha fazla yükümlülük getirilmektedir. Amacımız bütün çocukların
mutlu, kardeşçe, güven içinde yaşayacağı çağdaş
ve gelişmiş bir Türkiyedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
teklifinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını
diliyor, bu cuma günü kutlayacağımız 23 Nisan Ulusal Egemenlik
ve Çocuk Bayramını şimdiden kutluyor, tüm
çocuklarımızı sevgiyle kucaklıyorum.
Teklifin
hazırlanmasında emeği geçenlere, bakanlarımıza,
Komisyon Başkanımıza ve tüm arkadaşlarımıza
teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Sayın Gürkan, teşekkür ederim.
Şahısları
adına ikinci söz İstanbul Milletvekili Sayın Ayşe Jale
Ağırbaşa aittir.
Sayın
Ağırbaş, buyurun.
AYŞE JALE
AĞIRBAŞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi Demokratik Sol Parti ve
şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Demokratik Sol
Parti, Anayasa değişikliği konusu gündeme geldiği günden
beri bu konudaki görüşlerini net bir şekilde ortaya koydu. Türkiyede
bir değişim ya da dönüşüm yaşanacaksa bunun dayatmayla
değil, uzlaşmayla, tüm toplumu kavrayan bir yaklaşımla
gerçekleştirilmesi gerektiğini belirtti. Halkın
tamamını kucaklayacak, tüm kesimlerin üzerinde
uzlaştığı bir Anayasa değişikliğinin
gerekliliğine inanarak adımlarımızı attık çünkü
anayasalar toplumsal sözleşmelerdir. Bu nedenle, Anayasa
değiştirilirken de yeniden yapılırken de toplumsal
mutabakat gerekmektedir.
Hükûmetin de bu
uzlaşmacı tutum içerisinde olması konusunda gayretler sarf
ettik. Ancak Hükûmet, yine her zamanki gibi bildiğini okuyan
tavrını sergiledi. Türkiyenin bir Anayasa problemi olduğu
geniş bir çevre tarafından kabul edilmektedir. Bu sorunun temelinde
82 Anayasası yatmaktadır çünkü 1982 Anayasası antidemokratik
yöntemle yapılmıştır. Bu antidemokratik içerikteki 82
Anayasasını değiştirmek için en kapsamlı
çalışmayı 2001 yılında Demokratik Sol Parti,
Milliyetçi Hareket Partisi ve ANAP Koalisyon Hükûmeti yaptı. Bu
değişikliği, Mecliste bir uzlaşma komisyonu kurarak tüm
siyasi partilerin görüşlerini alarak gerçekleştirdik. Yapılan
değişiklikler ve bugün üzerinde görüşmelerde bulunulan
değişiklikler, 82 Anayasasının üzerindeki antidemokratik
vesayeti kaldırmaya yetmemektedir.
Ancak, Hükûmetin
bugün Anayasanın değiştirilmesi hususunda izlediği yöntem,
82 Anayasasının yapılışı tekniğini
andırmaktadır. Partilerle ve toplumun tüm kesimleriyle
uzlaşmadan ortaya konacak Anayasa değişikliği, askerî
ihtilallerden sonraki Anayasa değişikliğinden farklı
olabilir mi? Anayasa değişikliklerinde dayatma olmamalıdır
oysa bu değişiklik tam manasıyla bir dayatma görüntüsü
vermektedir.
Muhalefet,
alternatifleri de ortaya koyarak yapılır. Bu nedenle, Demokratik Sol
Parti olarak, Anayasa Değişikliği Teklifiyle ilgili önerilerde
bulunarak parti kapatılmasını zorlaştıran,
HSYKnın ve Anayasa Mahkemesinin yapısının ve
işleyişinin yeniden düzenlenmesini içeren, memurların sendikal
haklarıyla ilgili tekliflerin de olduğu yirmi maddelik
taslağı mart ayı içinde parti liderlerine götürdük; Siyasi
Partiler Yasası ve Seçim Yasasında değişiklikler içeren
yasa tekliflerini de Meclis Başkanlığına verdik; seçim
barajının düşürülmesi ve partilerin uzlaşacağı
bir Anayasa değişikliği yapılması gerektiğini söyledik;
Anayasa değişikliği için bir uzlaşma komisyonu kuralım
önerisini getirdik ancak bu konudaki önerilerimiz beklediğimiz ölçüde
dikkate alınmadı. DSP, üzerinde uzlaşılmayan Anayasa
değişikliğine destek vermeme
kararlılığındadır. Hükûmet diyor ki: Uzlaşmaya
ne gerek var? Biz değişiklik paketini topluca referanduma götürürüz.
Ama bunda da bir kurnazlık göze çarpıyor. Teklifin 4üncü maddesiyle
Anayasanın 41inci maddesine, çocuk haklarıyla ilgili
uluslararası belgelerde kabul gören evrensel ilkeler dâhil edilmektedir.
Bu, son derece yerinde bir düzenlemedir. Referandum oylamasında, 4üncü
madde gibi, uygun gördüğünüz değişiklikler nedeniyle Evet.
derseniz aynı paketteki beğenmediğiniz maddeleri de
onaylamış oluyorsunuz; paketteki bir değişikliğe
Hayır. derseniz, beğendiğiniz maddeleri de reddetmiş
olacaksınız. Hükûmet, kurnazlık sergileyerek,
vatandaşın yeni tanınan haklara Evet., bunların
çiğnenmesi durumunda etkisiz kalabilecek bir yargıya Hayır.
deme olanağını elimizden almaktadır.
Diğer
sakıncalı husus ise uzlaşmanın önünü tıkayan üç
konunun kabul edilmesi için temel insan haklarının referandum konusu
edilmesidir. AKPnin bu tavrı, Türkiyeyi temel insan haklarını
tartışan ülke konumuna düşürecektir, bu
yanlıştır. Venedik Komisyonu kararına göre, referandumda,
seçmenlerin aralarında bir bağ olmayan sorunların hepsine birden
cevap vermek zorunda bırakılmaması gerekmektedir.
Biz samimiyetten,
Türkiyenin yarınlarına olumlu etki edecek, uzlaşı
kültürünün ortaya konduğu değişikliklerin yapılmasından
yanayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ağırbaş, sizin de süreniz doldu.
Size de ilave bir
dakikalık süre veriyorum, lütfen konuşmanızı
tamamlayınız.
AYŞE JALE
AĞIRBAŞ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hükûmete
sesleniyorum: İleride büyük sıkıntılar
yaşanmasına sebep olacaksınız. Yargının bölünüp
parçalanmasına
HSYKnın Adalet Bakanlığı
sekreteryasına dönüşeceği, yürütmenin yargı üzerinde egemen
olduğu yapı size bugün yarar sağlayabilir ama bu
değişikliklerden ileride hem siz hem de ülkemiz büyük zarar
görecektir, bundan vazgeçin. Amaç demokrasinin yerleşmesiyse Türkiyenin
demokratikleşmesinin önünü açabilecek yasalar var, daha doğrusu ele
alınması gereken yasalar var. Mesela, Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Kanunu,
Sendikalar Kanunu; bu yasalarda değişiklikler
yapılmalıdır.
AKPnin,
Anayasayı, toplumun ihtiyaçlarına cevap vermek yerine yargı
bağımsızlığını kendi kontrolüne alacak
şekilde değiştirmesi kabul edilemez. Tüm partilerin üzerinde
uzlaşacağı bir Anayasa metninin oluşturulması için
hâlâ vakit var.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ederim Sayın Ağırbaş.
Sayın
milletvekilleri, böylece, 4üncü madde üzerinde gerek gruplar gerekse
şahıslar adına konuşmalar tamamlandı.
Soru-cevap
faslına geçeceğim ancak bundan önce, İç Tüzükün 72nci
maddesine göre Meclis Başkanlığımıza verilmiş
görüşmelerin devamına dair bir önerge var.
Önergeyi
okutuyorum, sonra işlem yapacağım ilgili madde gereği.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğün
72. maddesi uyarınca, görüşülmekte olan 497 Sıra
Sayılı Yasa Teklifinin 4. maddesi üzerindeki görüşmelerin devam
ettirilmesini arz ve talep ederiz.
|
Kemal
Kılıçdaroğlu |
Ali Koçal |
Turgut Dibek |
|
İstanbul |
Zonguldak |
Kırklareli |
|
Ensar Öğüt |
Fevzi Topuz |
Abdullah Özer |
|
Ardahan |
Muğla |
Bursa |
|
Ali Rıza
Ertemür |
Enis Tütüncü |
Ramazan Kerim
Özkan |
|
Denizli |
Tekirdağ |
Burdur |
|
Zekeriya
Akıncı |
Şevket
Köse |
Ergün
Aydoğan |
|
Ankara |
Adıyaman |
Balıkesir |
|
Bihlun
Tamaylıgil |
Eşref
Karaibrahim |
Mevlüt
Coşkuner |
|
İstanbul |
Giresun |
Isparta |
|
Kemal Demirel |
Onur Öymen |
|
|
Bursa |
Bursa |
|
Gerekçe:
Anayasa teklifi
ile Türkiye tarihi birikimine ters bir istikamete doğru çekilmek
istenmektedir
Anayasa
değişikliği toplumsal bir talepten ve ihtiyaçlardan
kaynaklanmamıştır. Ne çiftçi, ne esnaf, ne işçi, ne emekli,
ne memur, ne de işsiz yurttaşımız Türkiyede bir Anayasa
değişikliği yapılmasına ilişkin bir talep ortaya
koymamıştır. Kaldı ki, Anayasa değişikliği
teklifi halkın hiçbir somut sorununa, hiçbir somut çözüm getirmemektedir.
Yani Anayasa değişikliğinin içeriği ile halkın
sorunları örtüşmemektedir.
Anayasa
değişikliği teklifi, halkın değil, siyası
iktidarın gündemidir. Yoksulluk, işsizlik ve yolsuzlukları
perdelemek ve önümüzdeki seçimleri Anayasa tartışmaları içinde
toplumun gerçek gündeminden uzaklaştırma amacını
gütmektedir.
Bu Anayasa
değişikliği siyasi iktidarın güncel
çıkarlarını gerçekleştirmek üzere ortaya
atılmıştır. Bu nedenledir ki, Parlamento içindeki hiçbir
siyasi parti tarafından desteklenmemektedir.
Bu Anayasa
değişikliği teklifi bir toplumsal mutabakatın değil,
siyasi iktidarın talebi olarak ortaya çıkmıştır. Bu
açıdan toplumu birleştirmeye değil ayrıştırmaya
yönelik bir tekliftir. Türkiyeyi ayrıştıran, Türkiyeyi
parçalamaya yönelik çok tehlikeli kamplaşmaların kaynağı
niteliğindedir.
Anayasa
değişikliği teklifinin tüm maddelerinin birlikte oylanması
hem Parlamentoya hem Türk halkına yapılan dayatmayı ortaya
koymaktadır. Tüm maddelerin birlikte oylanması bazı şeyleri
gözlerden kaçırmanın bir ifadesidir. Milletin vekiline maddeleri
teker teker oylama hakkı verilirken, milletin kendisinden bu hakkın
kaçırılması asla demokrasi anlayışıyla
bağdaşmaz.
Bu anayasa
değişikliği teklifi bir dayatma niteliğindedir. Toplum
kesimlerinin desteği yerine Parlamento çoğunluğunun
dayatması ile hayata geçirilmeye çalışılmaktadır.
Böyle bir durum ancak darbe dönemlerinde olur, darbe dönemlerinde Anayasa
dayatılır.
Bu Anayasa
değişikliği teklifi, anayasal sistemimizin temel
dayanağını oluşturan üç temel erkten yargı erkini
özensiz, usule aykırı bir yaklaşımla siyasi iktidarın
hegemonyası altına alma planının uygulanma belgesidir.
Siyasi iktidar yargıyı ele geçirilmesi gereken bir unsur olarak
değerlendirmektedir. Yargının yürütmenin emrinde olduğu bir
sisteme demokrasi denilemez. Yargının siyasetin güdümüne
sokulması ancak, dikta özlemi ile açıklanabilir.
Bu Anayasa
teklifi Sayın Başbakanının ve siyasi iktidar yetkililerinin
kendilerini kurtarmak üzere kurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesinin
şekillenmesi Başbakan ve bakanları Yüce Divanda aklanmaya
yöneliktir. Çoğunluğu hukukçu olmayan bir mahkeme
kurgulandığından hukukçu olmayanların ceza
yargılaması yaptığı bir düzen kurulmaktadır.
İdarenin
eylem ve işlemlerinin odaklaşmanın tespitinde
gözetilmeyeceği ilkesi Anayasaya konularak, siyasetçiler sorumluluktan
arındırılmaktadır. Geçici 15. madde
kaldırılırken, siyası iktidarlara kalıcı
dokunulmazlık getirilmektedir. Bu düzenleme iktidar partisinin hiçbir
şekilde kapatılmayacağına ilişkin bir düzenlemedir.
Böylece iktidar mensuplarına hem sorumsuzluk hem de dokunulmazlık
getirilmektedir.
Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı da tamamen
değiştirilmektedir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu siyasi
iktidarın hedefi hâline getirilmiştir. Adalet Bakanı ve
müsteşarının konumunun yargı bağımsızlığı
açısından sorgulanırken, başka bakanlık
memurlarının da HSYKya dâhil edilmesi ile yargı
bağımsızlığı daha da zedelenir noktaya
taşınmıştır. Yine hakim ve savcıların
soruşturmalarında Adalet Bakanına mutlak yetki verilmesi
günümüzde yaşanan olaylar düşünüldüğünde vahim sonuçlar
doğuracağı açık bir düzenleme olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Anayasalar
toplumsal mutabakat metinleridir. Bu nedenle oluşturulmalarında
mutlaka tüm toplum kesimlerinin katkısı sağlanmalıdır.
Anayasa metinlerinin toplumsal mutabakat değil toplumsal çatışma
metinlerine dönüştürülmesi toplumsal birlikteliğe zarar verir.
Toplumu gererek, ayrıştırarak siyaset yapma belki belirli bir
zaman diliminde bazı siyasi partilerin çıkarına olabilir. Ancak
unutulmamalıdır ki, Türk halkı kendini iradesini istismar eden
siyasi partilere mutlaka ve mutlaka sandıkta bunun hesabını
sorar.
Bu açıdan
söz konusu düzenlemenin görüşmelerine devam edilmelidir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, İstanbul Milletvekili Sayın
Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarınca verilen, İç
Tüzükün 72nci maddesine göre görüşmelerin devamına dair önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemini yapacağız.
Süre on
dakikadır; beş dakikası soru, beş dakikası da cevap
için ayrılmıştır.
Sayın
Tankut, buyurun efendim.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Bakan, AKP olarak 2007 seçimlerinin hemen akabinde, yeni
bir anayasa taslağı çalışması için bir akademisyen
heyetine görev verdiniz ve tartışmaları
başlattınız. Bu süreçte pek çok sivil toplum örgütü ve siyasi
parti de kendilerine göre yeni Anayasa taslakları
hazırladıklarını söyleyerek ve kamuoyuna yansıtarak
tartışmaları hızlandırmışlardı.
Şimdi sormak
istiyorum: O dönem başlattığınız ve bir grup
akademisyene hazırlattığınız Anayasa taslak
çalışmalarından, ne gibi gelişmeler oldu da vazgeçtiniz?
Yine o dönemde
Başbakan Yardımcısı Sayın Çiçek bir sohbette Türkiye
gibi ülkelerde Anayasa yapmak petrol bulmaktan zordur. demişti.
Türkiyede hangi petrol rezervlerine ulaşıldı da bugün
görüşmekte olduğumuz Anayasa taslağını jet
hızıyla Meclisten geçirmeye çalışmaktasınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Akkuş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Bakan, ülke tarihinin en büyük
işsizliğinin yaşandığı günümüzde milyonlarca
kişinin açlık ve yoksulluk sınırı altında
yaşadığı, fabrikaların kapandığı, zirai
ve sınai üretimin âdeta yok olduğu bir dönemde Türkiye Büyük Millet
Meclisinin vatandaşın bu sıkıntılarını
giderecek tedbirler alması, yasa ve kanunlar çıkarması bir
zaruret hâlinde iken gündeme daima bunların dışında konular
getirilmiştir. Anayasa tartışmaları da aciliyeti olmayan,
âdeta paravan bir konu. Vatandaşın gerçek
sıkıntılarına neden bigâne kalıyorsunuz? Bunu ne kadar
sürdüreceksiniz?
İki:
Günümüzde çocuklar terör örgütü, uyuşturucu, gasp, porno çeteleri gibi suç
örgütlerince maalesef istismar edilmektedir. Bugüne kadar bu suç örgütlerinin
çete reisi ve üyelerine neler yaptınız, gelecekte ne gibi
yaptırım çalışmalarınız olacaktır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın İnan
MÜMİN
İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
Sayın Başbakan yeni Başbakan olduğu dönemlerde dile
getirdiği başkanlık sistemi düşüncesini son günlerde
yeniden 2011de başkanlık sistemine geçmeyi düşünebiliriz.
diye gündeme getirmiştir ve basında bolca yer
almıştır. Ancak Sayın Başbakan yine bugün basında
yer alan başka bir haberde, başkanlık önerisi için 1993te
verdiği bir röportajda Bu bir emperyalist öneridir. Başkanlık
sisteminin ortaya çıkışı bir özentinin sonucu ya da Amerikan
emperyalizminin bize dayatmasıdır. demiştir. Ayrıca,
Türkiye Türklerindir tezi yanlış, eyalet sistemi gibi bir şey
yapılabilir. diye düşüncelerini 1993te
açıklamıştır.
Şimdi
soruyorum: Acaba Sayın Başbakan bugün başkanlık sistemini
yine emperyalist ABDnin bize bir dayatması olarak kabul ediyor mu ve
Sayın Başbakan Amerikaya özenip hâlâ eyalet sistemine geçmeyi
düşünüyor mu?
Ayrıca, bu
Anayasa değişikliği okula gidemeyen çocukların
eğitimini, mendilci ve baklavacı çocukların
sorunlarını çözebilecek midir?
Teşekkür
ediyorum efendim.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Anayasada çocuk haklarıyla ilgili olarak öngörülen bu
değişiklik öncesinde, kimsesiz, kaybolan, taciz edilen, sokaklarda
yaşayan ve örneğin, Uşak Eşmede foseptik çukurunda ölü
bulunan çocuğumuz gibi çocuklarımızla ilgili olarak
Hükûmetinizin hangi olumlu girişimleri Anayasa engeline
takılmıştır? Bu değişiklikle ne tür yeni
faaliyetlerinizin önü açılacaktır? Yoksa bu madde de Sayın
Başbakanın yüce milletimize hazmettire hazmettire yutturmak
istediği hapın tatlandırıcılarından birisi midir?
İkinci
sorum: Uşak Eşme YİBOda 22 Mart 2010 tarihinde kaybolarak on
gün sonra ölü bulunan Umut Balık isimli çocuğumuzla ilgili olarak
başlatılan soruşturma ne olmuştur? Adı geçen
çocuğumuzun ailesine Bakanlığınızın nasıl
bir katkısı olmuştur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Cengiz
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Bakanlığınızca tespit edilen, sokakta yaşayan veya
sokak çocukları olarak ifade edilen kaç çocuk veya genç vardır?
İki: 2009
yılında sokağa terk edilen çocuk sayısı nedir?
Üç:
Bakanlığınıza bağlı çocuk bakımevlerinde
şu an kaç adet çocuk mevcuttur?
Dört: Çocuğa
şiddet uygulayan veya tespiti yapılan kaç kamu görevlisi
açığa alınmıştır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Getirdiğiniz
Anayasa Değişiklik Teklifiyle yürütmenin iş ve
işlemlerinin denetlenemeyeceği, yandaş yüksek yargı
organlarının yaratılacağı, yandaş suçluların
korunacağı, ne suç işlerse işlesin partilerin
kapatılamayacağı sonucunu elde edeceksiniz; bunlar size. Ya
vatandaşa, bir de onlara bakalım: Sekiz yıllık AKP
iktidarlarında yarattığınız yokluğa, yoksulluğa,
işsizliğe, bulabilirlerse asgari ücrete mahkûm ettikleriniz,
tarlasını ekemeyen çiftçimizi, dükkânında siftah yapamayan
esnafımızı, işsiz üniversite mezunu gençlerimizin
ailelerini ve çocuklarını nasıl koruyacaklarını
öneriyorsunuz? Tedbirleriniz nelerdir? İktidarınızda
ayrılan eşlerin rekorlar kırdığı, kaderleriyle
baş başa kalan çocukları nasıl koruyup
kollayacaksınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI
SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasa taslak çalışmalarıyla alakalı, bir
milletvekilimiz, Anayasa taslak çalışmaları sırasında
sivil toplum kuruluşları ve bir kısım kurumlardan
görüş alınmadığı şeklinde bir soru yöneltti.
Anayasa taslak çalışmaları yapılırken, ilgili
kurumların ve sivil toplum kuruluşlarının yazılı
görüşleri alınarak, hazırlanan bu taslakta
katkılarından faydalanılmıştır.
Kurumlarımla
ilgili gelen sorularda
Çocuk ve gençlik merkezlerimizden yararlanan 8.756 tane
sokaklarda çalıştırılan çocuklarımız vardır.
ÇOGEM dediğimiz çocuk ve gençlik merkezlerimizden bu
çocuklarımızın eğitim almaları, sosyal rehabilitasyon
almaları sağlanmaktadır.
Yine, sokağa
terk edilen, cami kenarına, karakola, kaldırıma terk edilen
çocukların akıbeti soruldu. Cami kenarına, karakola ve
kaldırıma terk edilen 600 tane yeni doğmuş kimsesiz bebek,
bunlar kısa sürede işlemleri tamamlanmak suretiyle, evlat edinmek
isteyen ailelere evlatlık olarak verilmişlerdir.
Sayın
Başkanım, geri kalan soruların cevaplarını
yazılı olarak soru sahiplerine ileteceğim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN On
dakikalık süre henüz dolmadığı için Sayın Çelikte
sıra.
Behiç Bey,
buyurun.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Efendim, teşekkür ediyorum.
Şimdi,
Sayın Bakanım, çerçeve 4üncü madde ile ailenin korunmasına
ilaveten çocuk hakları ibaresi getirilerek çocukların
korunması, bakımdan yararlanması ve istismara karşı
devletin ödevleri düzenlenmektedir. Bu ödevler hâlihazırda
değişik kanunlarda da mevcuttur. Buna göre,
1) Son
yıllarda kayıp çocukların sayısında artış
olmuş mudur? 2009 yılında kayıp çocuk sayısı
nedir? Ne gibi icraatlarınız olmuştur?
2) İstismara
karşı alınmış önlemler var mıdır?
3) Sokak
çocuklarının rehabilitasyonu için projeniz var mıdır,
hayata geçirecek misiniz?
Teşekkür
ederim.
DEVLET BAKANI
SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) Sayın Yıldız,
kuruluşlarımızdan izinsiz olarak ayrılan çocuk
sayısı bugün itibarıyla 590dır. Ancak bu çocukların
büyük bir bölümü suça itilmiş ya da suç mağduru olan, 5395
sayılı Yasa kapsamında olan çocuklarımızdır.
Bunlar sokağın kontrolsüz yaşamına alışkın
oldukları için Kurum bakımını reddeden ve Kurumda kalma
noktasında istikrar göstermeyen çocuklarımızdır, ancak
emniyetin bilgisi dâhilinde dışarıda da bulundukları
yerlerden toparlanarak tekrar bize getirilen, kendileriyle iletişim
içerisinde olduğumuz çocuklardır. Yine, bu 590 çocuğumuzun
içerisinden bir kısım da izinli olarak akrabalarının ve
yakınlarının yanına giden ama kayıtları bizim
üzerimizde, bizim kurumlarımızda olan ve izinli olarak
ayrıldığı sürenin bitiminde yine kurumlarımıza
dönen çocuklardır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Varlı...
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Deminki maddede
de sormuştum, yine yinelemek istiyorum: Bu
çıkaracağınız Anayasa taslağıyla milletimiz ne
kazanacaktır? Çiftçimize ne vereceksiniz? Adana, Türkiyede işsizlik
oranında Şırnaktan sonra ikinci vilayet oldu, Adanadaki
işsizlere ne vereceksiniz? Esnafımıza ne vereceksiniz?
Dolayısıyla Türkiyede yaşayan açlık, sefalet içerisindeki
insanlarımız bu taslakla ne kazanmış olacaklar, ellerine ne
geçmiş olacak? İşsizliği önleyebilecek misiniz?
Teşekkür
ederim.
DEVLET BAKANI
SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) Yapılan bu düzenlemelerle Türkiyenin
önü açılmak istenmektedir. Mevcut Anayasa Türkiyeye dar gelen,
kalıpları itibarıyla Türkiyeyi belli sınırlar
içerisinde sıkıştıran bir Anayasadır. Yeni
yapılan ve bundan sonra da yapılması düşünülen,
yapılacak birtakım düzenlemelerle ekonomik anlamda Türkiyenin daha
büyük hamleleri gerçekleştirmesini sağlamak hedeflenmiştir.
Tabii ki artan refahtan vatandaşlarımız da bireysel olarak pay
alacaktır.
BAŞKAN
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde on beş önerge var. İç Tüzük
gereği yedi önerge verilebilmekte her madde için. Kura ile tespit sonucu
oluşan yedi önergeyi okutacağım ve sonra
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü maddesiyle
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 41 inci maddesine eklenen 2 nci
fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
Devlet her türlü
istismara, suça sürüklenmeye ve şiddete karşı çocukları
koruyucu tedbirler alır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü maddesiyle
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 41 inci maddesine eklenen 2 nci
fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Azize
Sibel Gönül
Kocaeli
Devlet her türlü
istismara, suça sürüklenmeye ve şiddete karşı çocukları
koruyucu tedbirler alır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü maddesiyle
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 41 inci maddesine eklenen 2 nci
fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Yılmaz
Tunç
Bartın
Devlet her türlü
istismara, suça sürüklenmeye ve şiddete karşı çocukları
koruyucu tedbirler alır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü maddesiyle
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 41 inci maddesine eklenen 2 nci
fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
Devlet her türlü
istismara, suça sürüklenmeye ve şiddete karşı çocukları
koruyucu tedbirler alır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4.
maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 41. maddesine eklenen 3.
fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
İsa Gök |
Atilla Kart |
Selçuk Ayhan |
|
Mersin |
Konya |
İzmir |
Her çocuk,
yetişme ve gelişme, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek
yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve
babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme
hakkına sahiptir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 497 sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Akın
Birdal |
Pervin Buldan |
Sevahir
Bayındır |
|
Diyarbakır |
Iğdır |
Şırnak |
|
Şerafettin
Halis |
Hasip Kaplan |
Sebahat Tuncel |
|
Tunceli |
Şırnak |
İstanbul |
Madde 4:
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 41 inci maddesinin kenar
başlığı I. Ailenin korunması ve çocuk hakları
şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir: Her çocuk, korunma ve bakımdan
yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça,
ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve
sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, her türlü istismara ve şiddete
karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır. Çocuk
hakları sözleşmeleri çekincesiz olarak uygulanır
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi, maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa değişikliği teklifinin 4. maddesinin teklif
metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
|
H. Hamit
Homriş |
Faruk Bal |
Oktay Vural |
|
Bursa |
Konya |
İzmir |
|
Mehmet
Şandır |
Alim
Işık |
Behiç Çelik |
|
Mersin |
Kütahya |
Mersin |
|
Necati Özensoy |
S. Nevzat
Korkmaz |
Beytullah Asil |
|
Bursa |
Isparta |
Eskişehir |
|
Yılmaz Tankut |
Hüseyin
Yıldız |
Mümin İnan |
|
Adana |
Antalya |
Niğde |
|
Ahmet Orhan |
Mithat Melen |
Şenol Bal |
|
Manisa |
İstanbul |
İzmir |
|
Akif Akkuş |
Reşat
Doğru |
Mehmet Günal |
|
Mersin |
Tokat |
Antalya |
|
İzzettin
Yılmaz |
K. Erdal Sipahi |
Süleyman L.
Yunusoğlu |
|
Hatay |
İzmir |
Trabzon |
|
Ahmet Duran
Bulut |
Atila Kaya |
Erkan Akçay |
|
Balıkesir |
İstanbul |
Manisa |
|
Muharrem
Varlı |
Hakan
Coşkun |
Ertuğrul
Kumcuoğlu |
|
Adana |
Osmaniye |
Aydın |
|
Ali
Uzunırmak |
Abdülkadir
Akcan |
S. Turan Çirkin |
|
Aydın |
Afyonkarahisar |
Hatay |
|
D. Ali Torlak |
Ahmet Bukan |
Sabahattin
Çakmakoğlu |
|
İstanbul |
Çankırı |
Kayseri |
|
Kürşat
Atılgan |
E. Haluk Ayhan |
Gürcan
Dağdaş |
|
Adana |
Denizli |
Kars |
|
Zeki Ertugay |
Mustafa Enöz |
A. Deniz
Bölükbaşı |
|
Erzurum |
Manisa |
Ankara |
|
|
İsmet
Büyükataman |
|
|
|
Bursa |
|
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Efendim, gerekçeyi mi okutacağız?
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır, Sayın Alim Işık konuşacak
efendim.
BAŞKAN
Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 497 sıra
sayılı 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerine
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında grubumun
görüşlerini paylaşmak üzere huzurunuzdayım. Hepinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi anayasalar vatandaşların temel
hak ve hürriyetlerinin teminat altına alındığı, siyasi
rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen
kanunlar hiyerarşisinin en üstündeki temel hukuk normlarıdır.
Türkiyenin iki
ihtilal ve üç muhtırayla üzerine gölge düşürülen demokrasisini,
21inci yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
asırlık anayasa tartışmalarından kurtarmanın, her
kesimin benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin tek yolu,
toplumsal uzlaşmaya dayalı bir anayasa yapmayı
sağlamaktır.
Milliyetçi
Hareket Partisi, bu sebeple anayasa değişikliği uzlaşma
komisyonu kurulmasını, partilerin uzlaştıkları
hususlarda demokratik bir sözleşme yapılmasını, siyasi
partilerin hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna
duyurulmasını ve her partinin görüş ve tavrının
yapılacak ilk seçimde milletin takdirine sunulmasını, seçimler
sonunda oluşacak Meclisin ilk işinin anayasa değişikliğini
gerçekleştirmek olmasını uzun zamandan beri teklif
etmiştir.
Milliyetçi
Hareket Partisi bu kapsamda, devlet ile milleti kucaklaştıracak,
milletin değerleri ile devletin değerlerini
bağdaştıracak, demokrasi ile cumhuriyeti
barıştıracak, vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini
evrensel standartlara yükseltecek, milletin bölünmez bütünlüğünü üniter
yapı içinde sağlayacak ve devleti kurum ve kuruluşları ile
uyum içinde çalıştıracak, kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi
iyileştirecek, cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma
kararını ilan etmiştir. Anayasa değişikliği,
böylece milletin iradesine dayandırılmış olacaktır.
AKP, Milliyetçi
Hareket Partisinin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi için
hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır. AKP, Anayasa değişikliğini seçmene
ve yargıya hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmış
ve kullanmaya devam etmektedir. AKPnin Anayasa değişiklik teklifi
kendi subjektif hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklifle
kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve
denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal
sonucu olarak başta parti kapatma, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk devleti
ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem yerine
ucu diktaya açık bir başkanlık sistemi getirilmektedir.
Bu teklif,
parlamenter demokrasi esasına göre inşa edilen Anayasaya
aykırı bir tekliftir. Bu teklifin içinde millet yoktur, milletin
iradesi yoktur, milletin beklentisi de yoktur.
Millet, AKPden
bölücü terörü bitirmesini beklemektedir. Millet AKPden yoksulluğun,
yolsuzluğun, hayat pahalılığının ve
işsizliğin hesabını vermesini beklemektedir. Yine millet,
AKPden iş beklemektedir, aş beklemektedir. Millet AKPden
düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak
ve hürriyetlere güvence beklemektedir. AKP, geride
bıraktığımız yaklaşık sekiz yılı
heba etmiştir, milletin beklentilerini
karşılayamamıştır. AKP, bu sürede millete değil
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, bir dakika
Burası muhabbet yeri
değil.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Otur yerine!
BAŞKAN
Sayın Işık, siz devam edin lütfen.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Dinlemeyenler çıksın dışarıya!
BAŞKAN Ben
gerek görürsem uyarırım Sayın Vural.
Sayın
Işık, siz devam edin.
ALİM
IŞIK (Devamla) AKP, bu sürede millete değil, kendine
çalışmış ve çalışmaya devam etmektedir. AKP,
Anayasa değişikliği girişiminde iyi niyetli değildir.
Bu teklif ile başlattığı PKK
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Süreniz doldu, bir dakika ilave süre veriyorum Sayın Işık;
lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ALİM
IŞIK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
AKP, Anayasa
değişikliği girişiminde iyi niyetli değildir. Bu
teklif ile daha önce başlattığı PKK açılımı
için anayasal zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı
etkisiz hâle getirmektedir.
Yine, bu teklifin
4üncü maddesinde geçen çocuk haklarıyla, konulara
baktığımızda, AKP, sekiz yıllık iktidarında
çocuk hakları ve menfaatleri için hiçbir şey
yapmamıştır, çocukları istismara karşı
koruyamamıştır, çocukların şiddete maruz
kalmalarını engelleyememiştir.
Yine AKP,
çocukların şiddet ve teröre alet edilmesini önleyememiş, sekiz
yıllık iktidarındaki bu başarısızlığının
suçunu Anayasa üzerine atmak istemiştir.
Bu gerekçelerle
önergemize desteğinizi bekler, tekrar saygılarımı
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı, Sayın Işıkın da
gerekçesini izah ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 497 sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Akın
Birdal (Diyarbakır) ve arkadaşları
Madde 4:
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 41 inci maddesinin kenar
başlığı I. Ailenin korunması ve çocuk hakları
şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir: Her çocuk, korunma ve bakımdan
yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça,
ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve
sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı
çocukları koruyucu tedbirleri alır. Çocuk hakları
sözleşmeleri çekincesiz olarak uygulanır
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçe mi, konuşacak mısınız efendim?
AYLA AKAT ATA
(Batman) Sebahat Hanım konuşacak.
BAŞKAN
İstanbul Milletvekili Sayın Sebahat Tuncel önerge üzerine
konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Tuncel. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerine verdiğimiz
değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu,
burada özellikle iktidar partisine mensup sayın vekilleri
dinlediğimde büyük bir hayrete kapılıyorum. Biraz önce de
Sayın Üskül aslında yeni bir anayasa yapamamanın üzüntüsünü
ifade etti. Sayın Üskül, elinizi tutan yok, bu toplumun yeni bir anayasaya
ihtiyacı varsa buyurun, lütfen gerçekleştirin, biz de sizi
destekleyelim. Ancak yapılmak istenen şey yeni bir anayasa
değil, maalesef yeni bir anayasa talebinin önüne geçmektir. Bunu bir kez
daha ifade etmek istiyoruz.
Sayın
milletvekillerim, biz, 23 Nisan vesilesiyle bu haftayı çocuklar, Çocuk
Bayramı olarak ve Ulusal Egemenlik Bayramı olarak kutluyoruz ve
çocuklarımıza ilişkin sorunları
tartışıyoruz. Oysa burada tartışmamız gereken,
çocuklarımıza barış içerisinde bir Türkiye
bırakabilmek olmalıydı. Ülkemizde yaşanan
savaşın, çatışmanın bitirilmesi ve bunun için
gerçekten demokratik sivil bir anayasayı tartışmak
olmalıydı. Ama ne yazık ki bütün bu sorunlar ortada dururken biz
bazı maddelerdeki değişikliği tartışıyoruz
ve bu değişikliği de ülkenin geleceği açısından
büyük bir demokrasi değişimi, demokrasi gücü olarak
değerlendiriyoruz. Bununla Türkiye toplumunun
kandırılacağını zannediyorsanız hiç öyle
değil çünkü toplum izliyor, yapılanların ne anlama geldiğini
biliyor. Eğer bu ülkede çocuk emeği sömürülüyorsa, eğer bu
ülkede çocuklar Terörle Mücadele Kanunu çerçevesinde yargılanıyorsa,
eğer bu ülkede çocuklar kaçakçı diye arkasından öldürülüyorsa,
eğer bu ülkede çocuklar, hatta bebekler, öldürülüyorsa bu ülkede ciddi
sorun var demektir. Biz bu sorunları görmeden Çocuklarımız için
şöyle bir gelecek, böyle bir gelecek değerlendiriyoruz. diye söz
söylemek mümkün değildir.
MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) Molotofkokteyli atıyor!
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Sayın Vekil, bu ülkede bir savaş var, çatışma
var, siz molotofkokteyli atıyor diye çocukları
cezalandırıyor olabilirsiniz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Yok efendim
savaş falan, terör var.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Terör değil Sayın Bakan.
BAŞKAN
Sayın Tuncel
Sayın Tuncel, bir saniye.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Sayın Bakan, bu ülkede savaş var, adını
koyalım, terör değil.
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Tuncel.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Siz bu konuda istismar ediyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Tuncel, bir saniye.
Bu ülkede bir
savaş var. derseniz Türkiye Cumhuriyeti güvenlik güçlerinin başka
bir ülkenin güvenlik güçleriyle çarpıştığı
anlamına gelir. Türkiyede güvenlik güçlerimiz sadece terörle mücadele
etmektedir ve halkımızın can güvenliğini sağlamaktadır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şu çatı
altında görev yapan hiç kimse terör örgütünü sanki Türk Silahlı
Kuvvetleriyle çarpışan bir başka ülkenin silahlı
gücüymüş gibi takdim edemez, buna hakkınız yoktur. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Lütfen tavzih
edin sözlerinizi, lütfen.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Sayın Başkan, milletvekillerinin böyle
alkışlayarak bu ülkede bir sorun yokmuş gibi, bu ülkede
çatışma yokmuş gibi
BAŞKAN Bu,
yanlış anlamalara mahal verebilir, belki sürçülisan ettiniz.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla)
bu ülkede insanlar ölmüyormuş gibi davranmanın bir
anlamı yoktur. Bu konuda da Sayın Başkan sizin de tarafsız
olmanızı öneririm.
BAŞKAN Ben
tarafsızım.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Bu ülkede bir çatışma var.
BAŞKAN Ben
Türkiye Cumhuriyeti devletinden yana tarafım.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Biz de bu ülkede yaşıyoruz Sayın Başkan. [AK
PARTİ sıralarından alkışlar (!)]
BAŞKAN Biz
bu ülkeyi yolda bulmadık.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Biz de bu ülkede yaşıyoruz ve biz de bu ülkenin
demokratik geleceğinde tarafız. Bu tavrınızla, aksine, bu
ülkedeki milliyetçiliği, yaşanan çatışmaları
BAŞKAN Siz
de öyle olmalısınız.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) -
yaşanan ölümleri destekliyorsunuz.
BAŞKAN Bu
çatı altında olan her milletvekilimiz tabii ki Türkiye Cumhuriyeti
devletinden yana olacaktır.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Lütfen Sayın Başkan, tarafsız olunuz.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Sayın Meclis Başkanı, eğer
konuşturtmuyorsanız
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BENGİ YILDIZ
(Batman) - Böyle bir hakkınız yok, müdahale hakkınız yok.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Sayın Başkan siz
BAŞKAN Her
milletvekili yeminine sadık kalıyor.
Lütfen oturur
musunuz. Oturun
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Ama siz de herkese eşit davranın.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Biz istediğimiz düşünceyi burada ifade etme hakkına
sahibiz.
BAŞKAN Siz
grup başkan vekilisiniz, bu sözleri tashih etmeniz lazım.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Bir dakika Sayın Başkan
Biz bu ülkenin
İBRAHİM
KAVAZ (Erzurum) Parmağını indir, parmağını!
BENGİ YILDIZ
(Batman) Kime diyorsun?
İBRAHİM
KAVAZ (Erzurum) Sana diyorum.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Diyemezsin! Nasıl konuşuyorsun?
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Diyemezsin!
BAŞKAN Bir
saniye
Bir saniye
Değerli
arkadaşlar
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) - Bu ülkenin gerçeklerini örteceğinizi mi zannediyorsunuz?
BAŞKAN Bir
partinin grup başkan vekili konuşuyor.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Parmağını Sayın Meclis Başkanına
sallarken onu tahkir etme amacıyla söylemiyor burada.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Bu ülkede yaşananları böyle alkışlayarak, yok
sayarak, yok mu sayacaksınız? Bu ülkede Kürtleri yok mu
sayacaksınız? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu
ülkede ölümleri yok mu sayacaksınız? Nasıl olacak şimdi?
AHMET GÖKHAN
SARIÇAM (Kırklareli) Ne alakası var? Ne alakası var,
gelmişsin işte buraya.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Bu ülkede barışı tartışamayacaksak, bu
ülkede çocuklarımızın geleceğini
tartışamayacaksak ve siz burada şakşakçılık
yapacaksanız bunun anlamı nedir yani? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Sebahat Tuncel, lütfen önerge üzerinde konuşun, önerge üzerinde
görüşlerinizi anlatın.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Sayın Başkan, izin verirseniz
AHMET GÖKHAN
SARIÇAM (Kırklareli) - Ne biçim konuşturuyorsunuz bunu! Provokatör mü
bu!
BAŞKAN
Önerge üzerinde konuşun.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla)
izin verirseniz konuşacağım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Yapmış olduğunuz yemine sadık kalarak konuşun lütfen.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Size rağmen buradayız, rağmen
buradayız. Lütuf değildir bizim burada olmamız.
BAŞKAN
Evet, size bir dakika daha ilave süre veriyorum.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Lütfen, bir dakika değil
BAŞKAN -
Lütfen, önerge üzerinde görüşlerinizi yemininize sadık kalarak konuşmaya
devam edin.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Sayın Başkan, hakkımı gasbettiniz.
BAŞKAN Bir
dakika daha süre veriyorum.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Sayın Başkan, hakkımı gasbettiniz. Beş
dakika istiyorum çünkü siz benim konuşma hakkımı elimden
aldınız. Lütfen
Aksi takdirde bu konudaki şeyi kabul etmiyorum.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) İnsan haklarını korumaya yemin
ettiniz, herkese eşit davranacağınıza yemin ettiniz.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) Şimdi, izin verirseniz şunu ifade etmek istiyorum: Kabul
etmiyoruz çünkü biz bu ülkede demokrasinin teminatıyız, çünkü biz bu
ülkede gerçekleri ifade ediyoruz. Siz rahatsız olabilirsiniz, üç
maymunları oynayabilirsiniz ama biz bu ülkede gerçekleri
halkımızla paylaşmak zorundayız.
KÜRŞAD
TÜZMEN (Mersin) Bu bayrak senin bayrağın mı?
BENGİ YILDIZ
(Batman) Sabahtan beri müzik dinliyorsun, saygısızlık
yapıyorsun bu Mecliste. Takmışsın şeyi, buradakilere
saygılı olsaydın müzik dinlemezdin sabahtan beri.
Saygısız herif!
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Sen ne kadar saygısızsın!
BAŞKAN
Sayın Yıldız, oturun lütfen. Sayın Yıldız,
oturun.
Sayın
Tuncel, tamamladınız mı sözünüzü?
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) - Sayın Başkan, bu ülkede savaşı destekleyen bir
Parlamentoda konuşmaktan büyük bir utanç duyuyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Tuncel, bu Parlamento doksan yıl önce
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Ne bağırıyorsun! Kes sesini! Terbiyesiz! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN -
Lütfen oturur musunuz
Lütfen oturur musunuz
Bu Parlamento
doksan yıl önce Millî Kurtuluş Savaşını
başlatmış ve cumhuriyeti kurmuş olan bir Parlamentodur. Bu
Parlamento Yurtta sulh, cihanda sulh ilkesi üzerine kurulmuştur ve
dolayısıyla
Evet, ben Türkiye Cumhuriyeti devletinden yanayım,
Türkiye Büyük Millet Meclisinden yanayım.
AYLA AKAT ATA
(Batman) Sen mi getirdin bizi oraya.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Tahammül edeceksiniz bize.
AYLA AKAT ATA
(Batman) Haddini bileceksin! Haddini bileceksin!
BAŞKAN -
Lütfen
AHMET GÖKHAN
SARIÇAM (Kırklareli) Sen bana burada haddimi soramazsın? Sen bana
burada haddimi soramazsın!
(Batman
Milletvekili Bengi Yıldız AK PARTİ sıralarına
doğru yürüdü)
AHMET GÖKHAN
SARIÇAM (Kırklareli) Artistlik yapma.
BAŞKAN -
Lütfen
Sayın milletvekilleri,
beş dakika ara veriyorum.
Kapama Saati: 00.01
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 00.14
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89uncu Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
İstanbul
Milletvekili Sayın Sebahat Tuncel ve arkadaşlarının
önergesinde idik.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeye geçiyoruz:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4.
maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 41. maddesine eklenen 3.
fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök (Mersin) ve arkadaşları
Her çocuk,
yetişme ve gelişme, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek
yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve
babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme
hakkına sahiptir.
BAŞKAN
Komisyon?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
SELMA ALİYE KAVAF ((Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Konuşacak mısınız üzerinde, gerekçe mi efendim?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Ayhan konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Ayhan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır efendim.
SELÇUK AYHAN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
gerilimli bir aradan sonra hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime
başlamak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, bu Anayasa değişikliklerini öyle bir
ortamda görüşüyoruz ki, sanki büyük bir şirketten bir iş
almışız, on gün süre verilmiş, on gün içinde bu işi
bitiremezsek ciddi bir tazminat belirlenmiş her gün için ve 550ye
yakın milletvekili arkadaşımız kulislerde koltukların
üzerinde horlayarak, hırlayarak, yüzünü yıkayarak
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Terbiyeli ol!
SELÇUK AYHAN
(Devamla) Özür diliyorum
Özür diliyorum
Özür diliyorum
Halkımız
biliyor.
ne yazık ki
sabahlara kadar bunu görüşmek zorunda kalıyoruz. Bunu esefle
karşılıyorum, öncelikle bunu belirtmek istiyorum.
Şimdi, bizim
verdiğimiz önergeyi hemen baştan Kabul etmiyoruz. dedi
çıktı Sayın Bakan ve Komisyon. Hâlbuki yapmak istediğimiz
şu: Anayasanın 58inci maddesi gençlerin gelişimi ve
korunmasını güvence altına almış. Çocukların
gelişimi ve güvencesini de Anayasanın 58inci maddesine paralel bir
şekilde güvence altına alalım diye bir önerge veriyoruz ama
önerge bizden geldiği için baştan reddedilmesi gerekiyor. Herhâlde
verilen görevler bu şekilde.
Şimdi,
Türkiyede bir gündem oluşturma merkezi var, GÜM. İnşallah
gümleyecek! Bu merkezin son projesi Anayasa değişikliği projesi.
Şimdi, milletin böyle istediği söyleniyor.
Değerli
arkadaşlar, bunu, 1968 yılında Şemsi Bellinin ilk defa
yayımlanan bir şiiriyle sizlere sunmak istiyorum, belki geriliminiz
de biraz azalır:
Şavatadan
Angaraya ses getmir.
Biz getmeğe
guvvetimiz heç yetmir.
Malımız
yoh,
Yolumuz yoh.
Angaraya ses
verecek dilimiz yoh.
Ganadımız,
golumuz yoh
Bu ne biçim
memlekettir, hooyyy baboo?
Yerin yurdun
adresesin bilmirem
Angarada Anayasso
Ellerinden öpir
Hasso.
Yap bize de
iltimasso.
Bu işin
mümkini yoh mi hooyyy baboo?
Bakın, bunu
türkü olarak da dinlemek isterseniz, kuliste, öğretecek
arkadaşlarım var.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bir de bu Anayasa değişikliğinin
buradan referanduma gitmesi için ciddi bir çaba içindesiniz. Bakın, size
kısa bir referandum yapacağım. Aşağıdaki
hayvanları seviyorsanız Evet. deyin, sevmiyorsanız
Hayır. deyin:
At, eşek,
arslan, kaplan, sırtlan, yengeç, akrep, solucan, salyangoz, hamam
böceği, fare.
Seviyorsanız
Evet. deyin, sevmiyorsanız Hayır. deyin. (AK PARTİ
sıralarından Hepsini seviyoruz. sesleri, gürültüler)
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) Seni de seviyoruz.
SELÇUK AYHAN
(Devamla) Halka sunduğunuz tasarı ne yazık ki bu. Halka ne
kadar saygı gösterdiğinizin bir belirtisi, bir göstergesi bu
değerli arkadaşlar. Bu işler böyle olmaz.
ABDURRAHMAN
DODURGALI (Sinop) Seni de seviyoruz.
SELÇUK AYHAN
(Devamla) - Laf atmakla da bir yere varılmaz. Şimdi, sizler burada
yoğun, sabahlara kadar, yedi buçuk-sekizlere kadar kalarak çektiğiniz
sıkıntının acısını kürsüde
konuşanlardan çıkarmaya çalışmayın.
Değerli
arkadaşlar, çocuklarla ilgili Anayasa maddesi içinde güvence altına
almak, bu işin sosu, şekeri, ilaçlı gazozudur. Bunu hepimiz
biliyoruz ama güzel bir maddedir,
itirazımız yok, güzel bir maddedir. Kabul etmenin
koşullarını sizlere sunduk, uzlaşma
koşullarını sunduk, birlikte yapalım, görüşelim,
tartışalım, bir yere birlikte varalım dedik ama kabul
etmediniz. Çünkü
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Reddetmeyi bile bilmiyorsunuz!
SELÇUK AYHAN
(Devamla) - Hayır
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ret oyu bile kullanamıyorsunuz!
SELÇUK AYHAN
(Devamla) Şimdi, bakın, bu tasarı var ya bu tasarı, sizin
tasarınız değil arkadaşlar
BAŞKAN
- Teklif, Sayın Ayhan, teklif
SELÇUK AYHAN
(Devamla) Bu tasarı, size dayatılmış, size sunulmuş,
bu tasarıyı da On gün içinde geçireceksiniz. denmiş. Onun için
bu kadar eziyeti
İçinde iş adamı, profesörü, doçenti,
kaymakamı, valisi, mühendisi, mimarı, doktoru olan ve gerçek
yaşamında saygın olan şu insanları biraz da küçülterek
şurada zorla geçirtmeye çalışıyorsunuz. Bunu da esefle
karşılıyorum değerli arkadaşlarım.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Biz şikâyetçi değiliz.
SELÇUK AYHAN
(Devamla) Bakın, en son İstanbul Emniyet Müdürlüğünün bir
araştırmasına göre millî eğitimde 232 tane suçlu,
sabıkalı, 17si aranan olmak üzere insan tespit edildi değerli
arkadaşlar. Bunun içinde kız çocuklarının tacizcisi var,
bunun içinde uyuşturucu kullananı var, uyuşturucu
satıcısı var. Bunlar bu Hükûmetin, bu devletin gözünden kaçacak
şeyler mi?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ayhan, bir dakika size de ilave süre veriyorum. Lütfen
konuşmanızı tamamlayın.
SELÇUK AYHAN
(Devamla) Tamam Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, bir şeyleri kâğıt üzerinde yazmak önemli
değildir, bir şeyleri belge hâline getirmek önemli değildir.
Niyetiniz samimiyse, niyetiniz iyiyse bu ülkede o kadar sokak çocuğu
olmaz, o kadar kayıp çocuk olmaz, yetiştirme yurtlarında
çocuklar işkence görmez, bu ülkede bazı çocuklar en iyi olanaklarla
okurken bazıları sokaklarda sürünmez. Türkiyenin gerçeği bu,
bunu hepinizin yüzüne haykırıyorum.
Ve son olarak,
1940lı yıllarda Tan gazetesini basan Selahattin Ertürkün bir
sözüyle konuşmamı tamamlıyorum: Zaman kararsız bir rüzgâr
olmuşsa, sen de bir fırıldak olmaktan çekinme.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı, Sayın Ayhanın da gerekçelerini izah
ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergelere geçiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım dört önerge de aynı
mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım ve istemde
bulunmaları hâlinde önerge sahiplerine de ayrı ayrı söz
vereceğim.
İlk önergeyi
ve diğer önergelerin imza sahiplerini okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü maddesiyle
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 41 inci maddesine eklenen 2 nci
fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
Devlet her türlü
istismara, suça sürüklenmeye ve şiddete karşı çocukları
koruyucu tedbirler alır.
Diğer önerge
sahipleri:
|
Yılmaz
Tunç |
Azize Sibel
Gönül |
Ahmet
Aydın |
|
Bartın |
Kocaeli |
Adıyaman |
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu efendim?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Çocukların
korunması, bakım ve gözetimi hususlarında devletin koruyucu
tedbirler alması ve özellikle küçük yaşta suça
karışmasının önlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı, gerekçesi okunan,
birlikte işleme aldığım önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, 4üncü madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
4üncü maddenin gizli oylamasına başlıyoruz.
İlgili
arkadaşlarımız hazırlıklarını
yapsınlar.
Oyların
nasıl kullanılacağını, gizli oylamanın nasıl
yapılacağını 3üncü madde oylamasından önce sizlere
ifade etmiştim.
İsmi
okunmayan hiçbir milletvekili arkadaşımız lütfen sıraya
girmesin ve ayrıca oylar kapalı mekânda, kabinlerde
kullanılacak. Bu hususa da azami gayret göstermelerini milletvekili
arkadaşlarımızın istirham ediyorum.
Evet, gizli
oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar
toplandı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, oyunu kullanmayan arkadaşımız
kaldı mı?
Sayın
milletvekilleri, oy kullanma işlemi tamamlanmıştır. Oy
kutularını lütfen Divan üyesi arkadaşlarımızın
önüne koyuyoruz. Sayım ve tasnif işlemi başlıyor.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin gizli
oylama sonucu:
Oy Sayısı : 408
Kabul : 336
Ret : 69
Çekimser : 2
Boş : -
Geçersiz : 1
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Harun Tüfekçi |
Yaşar
Tüzün |
|
Konya |
Bilecik |
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
5inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5- Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 51 inci maddesinin dördüncü
fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, böyle bir müzakere şekli yok. Ara
verin.
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Bayram Meral.
Burada mı
efendim Bayram Bey?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Kaptan konuşacaklar Sayın Başkan.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Osman
Kaptan.
Sayın
Kaptan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR Sayın Başkan, Genel Kurulun bir oturma düzeni çözülsün.
BAŞKAN
Sayın milletvekili arkadaşlarım lütfen yerlerimize
oturalım.
CHP GRUBU ADINA
OSMAN KAPTAN (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilli
arkadaşlarım; görüşülmekte olan Anayasanın Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 5inci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Sayın
arkadaşlarım, gecenin bu saatinde, milletimizin,
insanlarımızın, işçilerimizin, çiftçilerimizin büyük bir
bölümü uykudayken, iktidar, siyasal iktidar Anayasada değişiklik
yapıyor, biz de, bu değişiklik karşısında,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak ve muhalefet partileri olarak milletimizin
hakkını, hukukunu savunmaya çalışıyoruz.
Sayın
arkadaşlarım, siyasal iktidar Örgütlenme hakkını
savunuyoruz. diyor ama örgütlenen işçileri perişan ediyor.
Sendikaların, sendikalı işçilerin haklarını ellerinden
alıyor, onlara bir bakıma köle muamelesi yapıyor. Hak arayan
Tekel işçilerine şiddet uyguladınız. İşçileri,
kışın ayazında soğuğunda, eksi 10 derecede suya
attınız, hak arayan işçilerimizin üzerine biber gazıyla
gittiniz, milletvekili arkadaşlarımıza bile biber gazı
sıkılmasına göz yumdunuz ve seyirci kaldınız. Polis
copuyla işçilerimizi dağıttınız. Anayasada toplantı
ve gösteri hakkı zaten var, siz bu özgürlüğü işçileri coplayarak
gösteriyorsunuz. Memura sözleşme hakkı veriyor ama grev hakkı
vermiyorsunuz.
Sayın
milletvekilleri, şu anda devlette 1 milyonun üzerinde taşeron
işçisi var. Bunlar sendikasız, bunlar toplu sözleşmesiz, bunlar
grev hakkı verilmeyen insanlarımız. Ömür boyu asgari ücret
mahkûmu bir sistem yarattınız. Şimdi de, bize, sözde, örgütlenme
ve demokrasi lafları ediyorsunuz. Sayın arkadaşlar, bu laflara
karnımız tok.
Sayın
milletvekilleri, AKP yandaş sendika yarattı bir de. AKPyi
destekleyen bir memur sendikasının üye sayısı bu
İktidar döneminde yüzde 770 oranında arttı. Bu
artışı AKPnin yandaş, yanlı iradesi
sağlamıştır. Eğer bir yandan İş akdini
feshederiz, işten atarız. tehdidiyle
Örneğin
Orman-İş Sendikasından işçiler istifa ettirilerek
Hak-İşe üye olmaları sağlanmıştır. Bu
haksızlıklar Antalyada olmuştur, Muğlada olmuştur ve
diğer orman bölgelerimizde olmuştur. Bu bir zalimliktir, bu zulümdür,
bu baskıdır, haksızlıktır, adaletsizliktir; Adalet ve
Kalkınma Partisi diye Adalet ile başlayan bir partinin ismine
yakışmayan uygulamalardır.
Değerli
arkadaşlarım, işsizlik çığ gibi
artmıştır. İşsizlerin yüzde 6,7si yani yüzde 7si
İşsizlik Fonundan maaş almaktadır, yüzde 93ü ise herhangi
bir destek alamamaktadır. Yani kısaca, işçilerimiz
perişandır, emeklimiz perişandır; emeklimiz açtır,
sefildir; emeklimiz ve işçilerimiz anasından doğduğuna bin
pişmandır; emeklimiz icralıktır, emeklimiz evini
satıyor, emekli böbreğini satıyor; emekli çocuğunu
okutamıyor, emekli kendisini ve ailesini tedavi ettiremiyor, devlet
emeklisine sahip çıkamıyor.
Sayın
milletvekilleri, ülkemizde 9,2 milyon emeklimiz var. BAĞ-KUR
emeklilerimizin yüzde 99u, işçi emeklilerimizin yaklaşık yüzde
82si, memur emeklilerimizin de yüzde 29u açlık
sınırının altında maaş almaktadır. Bu
değişiklikle bu açlık sınırının altında
maaş alan insanlarımıza bir şey getirilmemektedir. Ortalama
olarak emeklilerimizin yüzde 75i açlık sınırının
altında yaşamakta, yüzde 74ü de borç yükü altında ezilmektedir.
Sayın
arkadaşlarım, daha bu yılbaşında Emeklilerimize
haklarını teslim ediyoruz, ahde vefamızı gösteriyoruz.
Emekli vatandaşlarımızın durumlarını
iyileştirmek için devrim niteliğinde düzenlemeler yaptık. diyor
Sayın Başbakan ama görüyoruz ki şu ana kadar yapılan
herhangi bir şey yok.
Sayın
Başbakan, 2008de Mersin Ziraat Bankası önündeki 1 kilometrelik
emekli maaş kuyruğu sanki sizin devri İktidarınızda
olmadı mı?
2009da Batmanda
yaşlılık maaşını almak için PTT önünde kuyrukta
beklerken ölen vatandaşımız, yılbaşında Sivasta
donarak ölen emekli işçimiz, daha dört beş ay önce Muğla
Milasta açlıktan ölen gazimiz
Sizin devri İktidarınızda
bu olaylar yaşanmadı mı?
Emekliyle alay
eder gibi 60 lira artış yapmak mı ahde vefanız? SSK ve
BAĞ-KUR emeklileri arasındaki haksızlık, hukuksuzluk
giderilmemiş, intibak sorunları çözümlenmemişken devrim
niteliğinde hangi sorunu çözdünüz? En düşük SSK emekli
aylığı 403 lira, en düşük esnaf emekli
aylığı 476 lira, en düşük BAĞ-KUR tarım emeklisi
aylığı 306 lira iken 60 lira vererek devrim mi yapmış
oluyorsunuz? Müftü ve ilahiyatçıların belirttikleri gibi, emeklilerin
fitre ve zekâta muhtaç hâle getirilmesi midir sizin ahde vefanız? Zaten
yılbaşından beri temel ihtiyaç maddelerine koyduğunuz
zamlar, yaptığımız maaş artışının
2-3 katını aldı götürdü.
Sayın
arkadaşlar, Hükûmet önce ilgili bakanıyla açıklama yaptı,
Emekli maaşlarına yapılacak zam Başbakanca AKP Grubunda
açıklanacaktır. diye. Bütün emekliler yılbaşında, 5
Ocak 2010da AKP Grup toplantısına kilitlendi. Bu arada yandaş
medya, sanki en az emekli maaşının açlık
sınırının üstüne çıkarılacağı, 800-900
lira olacağı gibi bir beklenti oluşturdu. Sonra ne oldu?
Yaklaşık 9 milyon emeklinin 7 milyonuna 60 lira artış
yapıldı. Yani, sevgili arkadaşlarım, kısaca, dağ
fare doğurdu. Hükûmet, kanunu çıkarmadan zam lafını
çıkardı. Ocak ayı içinde emekliler bankaya koştular, ancak
hayal kırıklığıyla geri döndüler. Memur emeklilerinin
maaşlarında ise herhangi bir iyileştirici düzenleme
yapılmaması da ayrı bir eksiklikti.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; emeklilerimize yapılan zam yetersizdir.
Emeklilerimizin insanca yaşamlarını sürdürebilmelerini
sağlayacak ciddi artışlar yapılmalıdır, intibak
sorunları çözülmelidir. Bu konuda biz, gazi ve şehit
maaşlarına ve tüm emeklilerimize 300 lira maaş
artırılması yönünde kanun teklifi verdik ama AKP
İktidarı tarafından bunlar kabul edilmedi. Sayın
milletvekilleri, ömrünü devlet hizmetine vermiş emeklilerimize, iki gözü,
iki ayağı olmayan bir gazimize, eşini, babasını,
evladını vatana feda etmiş olan şehit ailelerimize 300 lira
maaş artırımını fazla görmemek gerekir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu Hükûmet için en iyi emekli, az
maaş alan veya erken ölen emeklidir. AKP için en iyi emekli, kendisine
çiçek veren emeklidir. Artık emeklilerimiz bu Hükûmeti çok iyi
öğrendi. Emekli için devrim yaptık. demenin Emekliyle dalga
geçtik. demek olduğunu; Emekliye ahde vefamızı yerine
getirdik. demenin boş vaat demek olduğunu, emekliyle alay etmek
olduğunu artık emeklilerimiz çok iyi öğrendi. Hükûmetin, Anayasa
değişikliğiyle emeklinin de, işçinin de, çiftçinin de
herhangi bir sorununu çözmediği ortada. Emeklilerin başkanı bu
Hükûmete çiçek verse de emekliler AKPye oy vermeyecek, AKPyi
sandığa gömecektir. 9 milyon emekli, aileleriyle birlikte 20
milyondan fazladır. AKPyi iktidardan götürmeye emeklilerin gücü yeter de
artar bile.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaptan, süreniz doldu, size de ilave süre veriyorum.
Buyurun.
OSMAN KAPTAN
(Devamla) Sayın Başkan, sayın milletvekili
arkadaşlarım; emekliler ya yaşayacaklar ya da sürüneceklerdir.
AKP iktidarda kalırsa emekli bitecek, emekliler bitmemek için AKPyi
bitireceklerdir.
Bu Hükûmeti
emeklilerimize havale ediyor, işçilerimize havale ediyor, tüm
emeklilerimize ve tüm milletimize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaptan.
5inci madde
üzerinde gruplar adına ikinci söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İsmet Büyükataman, Bursa Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın
Büyükataman, buyurun.
MHP GRUBU ADINA
İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Anayasa Değişikliği Kanun Teklifinin 5inci
maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesile ile yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Anayasanın 51inci maddesi Aynı zamanda aynı
iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunamaz. hükmünü ihtiva
etmektedir. Bu hüküm, sivil toplumları geliştirmek, sendikaları
güçlendirmek amacıyla düzenlenmiştir. Bu hükmün ortadan
kaldırılması sendikacılığı zaafa sokacak ve
oluşturulan yandaş kurumlar arasına yeni yandaş
sendikaların katılmasına vesile olacaktır. Dikkat
edildiğinde, yeni Anayasa taslağındaki düzenlemede yine
değişen hiçbir şey olmadığı gibi,
çalışma hayatı ve kamu sendikacılığı
açısından tuzaklarla dolu bir düzenleme olduğu açıkça
görülmektedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Anayasa değişikliği, bir siyasi parti ya da
toplumun herhangi bir kesimine hizmet etmek üzere yapılamaz. Anayasa,
milletin bütününü kapsayan, gelecek nesilleri de ilgilendiren ve millî bir
mutabakat gerektiren toplumsal bir sözleşmedir. Toplumsal uzlaşma
sağlanmadan çıkacak yeni anayasa hem kaos ve memnuniyetsizlik
oluşturacak hem de Anayasanın meşruiyetini her zaman
tartışmaya açık bırakacaktır.
Yaklaşık
sekiz yıldır uyguladığı siyasetle millî ve manevi
değerlerimize zarar veren AKP, sivil dikta özlemiyle müdahil
olamadığı devlet kurumlarına âdeta savaş
açmıştır. Sosyal barış, kanun maddeleriyle değil,
gönülle, vicdanla ve ahlakla sağlanır. AKP zihniyetinin
yitirdiği ve eksikliğini hissettirdiği esas değerler
bunlardır. Anayasanın sivil ve demokratik olmasının gerek
ve yeter şartı, onun sadece siviller eliyle ve bir parlamento marifetiyle
yapılmış olması değildir; sosyal kesimlerin
katılımı ve rızası önceliklidir. Yeni bir
mağduriyet alanı oluşturma adına hazırlanan Anayasa
değişikliği paketinde ilk göze çarpan unsur, toplumu
ilgilendiren zorunlu ve insani hizmetlerin makyajlanarak öne
çıkarılmak istenmesidir. Milliyetçi Hareket Partisi, yeni
anayasanın toplumsal uzlaşmayla yapılması gerektiğine
inanmaktadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, AKPnin Anayasa
Değişikliği Teklifine usulden ve esastan karşı
olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum çünkü değişiklik
teklifi, Anayasa değişikliği yapma usulüne uygun bir süreç
izlenmeden hazırlanmıştır. Teklif ile getirilen hususlar,
devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit edecek
gelişmelere fırsat verecektir, ayrıca Anayasanın 2nci
maddesinde bir amaç olarak belirlenen toplumun huzuru, millî
dayanışma ve adalet anlayışına zarar verecektir.
Ülkemiz ve milletimiz için çok değerli yılları insafsızca
heba eden AKP zihniyetinin, bunca seneden sonra, milletimizi
aldatacağı yalanı kalmamıştır. Terörün sona
ereceğine dair sözler tutulmamış, bitirilmesi bir yana, bilakis
teröristler hasretle kucaklanarak silahla yapmayı düşündüğü
bütün ihanetler siyasetin malzemesi hâline getirilmiştir.
Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetleri, aziz milletimizi peşine takacakları
bütün vaatleri ve bahaneleri geride kalan yıllarda
harcamıştır, oynayacağı son koz, Anayasa
değişiklik teşebbüsüdür. AKPnin bu kozdan ve
oluşturacağı gerilimden başka saklanacağı ve
sığınacağı yer kalmamıştır. AKP,
başarısız siyasetinin, teslimiyetçi zihniyetinin, iflas
etmiş politikalarının bahanesini, şimdi Anayasaya
bağlama arayışındadır. Adalet ve Kalkınma
Partisinin referanduma kadar götürmeyi hesapladığı Anayasa
değişikliklerindeki maksadı, ne ülkemizi çağdaş
anayasaya kavuşturma isteği ne de siyasi vesayet
tartışmalarına son verme arayışıdır. AKP,
ucuz hesapların ve nafile oyunların peşindedir. Bütün gayreti,
bütün mücadelesi, ne demokrasi içindir ne de millet hayrınadır. Yaklaşan
seçime girerken, demokrasi arayanlar ile demokrasi karşıtları
gibi sanal iki cephe oluşturarak bu ayrışmadan yararlanmak
arayışındadır.
Değerli
milletvekilleri, partimiz, anayasaları değişmez kurallar bütünü
olarak görmediği gibi, Anayasayı değiştirme konusunda da
millî hassasiyetler haricinde, menfi düşünceye sahip değildir. Ancak,
AKP, yirmi sekiz yıldır tartışma konusu olan böyle önemli
bir meseleyi, iktidarından yedi buçuk yıl sonra ve hemen seçim
öncesinde, âdeta bir oldubittiye getirmek istemektedir. Bu değişiklik
teklifinde AKP samimi değildir. AKP, bu teklifle, hukuku, demokrasiyi ve
özgürlüğü kendine maske yapmaktadır. Toplumda 82
Anayasasının uzlaşma içinde değişmesiyle ilgili bir
beklenti mevcuttur. Darbe Anayasasını en fazla eleştiren,
değişmesini isteyen ve bunu, 1999, 2002 ve 2007 seçim beyannamelerinde
de ifade eden Milliyetçi Hareket Partisidir. Uzlaşma kültüründen uzak olan
bu teklif, milletin ihtiyaçlarından değil, AKPnin
ihtiyaçlarından doğmuştur. Bu teklif, bu hâliyle tam bir
dayatmadır, samimi değildir, gayriciddidir, dürüst değildir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, AKPnin açılım ve çözüm adı altında hayata
geçirmeye çalıştığı bir sürece şahit oluyoruz.
Bu süreç,
Anayasamızın değişmez hükümlerinde ifadesini bulan,
devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne ve kuvvetler
ayrılığı prensibine alenen aykırı olan,
Türkiyenin millî devlet niteliğinin ve üniter siyasi
yapısının tasfiye sürecidir. Bu süreçte Türkiye etnik
farklılıklar temelinde ayrışarak sözde demokrat olacak,
millî birliğinin temellerini yıkarak sözde demokratikleşecek ve
parçalanarak çağdaşlaşacak, böylece güçlü bir devlet
olacaktır. Bu bölünme sürecinin çağdaşlık ve demokrasi
adıyla içine nüfuz edilmeye çalışılan temel doküman ise
Anayasa maddeleridir.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Başbakan Erdoğan 17 Nisan 2010 günü
katıldığı bir televizyon programında Anayasa
değişikliği konusunda şunları söylemiştir:
Anayasa değişikliği önerimiz, açılım projemizin,
millî birlik ve kardeşlik projemizin önemli bir parçasıdır;
açılım kapsamında atacağımız adımların
önünü açıyor, altyapısını hazırlıyor.
Başbakan bu açıklamasıyla, Anayasa değişikliği
amacının PKK açılımını hayata geçirmek
olduğunu, bölünmez bütünlük aleyhine fiilleri, bu düşünce ve hesapla,
parti kapatma nedeni olmaktan çıkarmayı öngördüklerini itiraf
etmiştir.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Ayıp ya! Milletin gözünün içine baka baka yalan
söylüyorsunuz.
İSMET
BÜYÜKATAMAN (Devamla) Bu itibarla, Hükûmetin Anayasa
değişikliklerini, bir toplumsal ihtiyaçtan öte, bu sinsi niyetin
hayata geçirilme çabası olarak görmek gerekmektedir.
Bugünkü
tekliflerin içinde açılım denen yıkımla ilgili maddelerin
açıkça bulunmaması kimseyi aldatmamalıdır. Yapılmak
istenen, bir sonraki Anayasa değişiklik paketlerinde yer alacak sinsi
planların önünün açılmasıdır ve pürüzlerin şimdiden
ortadan kaldırılmasıdır. Bunların tamamı,
aldatma, kandırma, yalan ve riyadan başka bir şey değildir.
AKPnin
saklandığı yalanların başında
demokratikleşme iddiaları gelmektedir. Ne var ki Anayasa
değişiklikleriyle amaçlanan, asla demokrasi değildir. AKPnin
demokrasiden ne anladığı, sekiz yıla yaklaşan
zorbalıkları ve icatlarıyla ortaya
çıkmıştır.
Sayın
milletvekilleri, Türk milletinin gündemi Anayasa değişikliği
değildir. Milletin gündeminde, emeklinin açlık
sınırının altında yaşıyor olması, her
evde en az 1 işsizin bulunması, çiftçinin gelir desteğiyle
yaşamaya mahkûm edilmesi, her gün binlerce iş yerinin kapanması
ve halkın yardımlarla yaşamaya mecbur bırakılması
bulunmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Büyükataman, size de ilave süre veriyorum, lütfen
konuşmanızı tamamlayın efendim.
İSMET
BÜYÜKATAMAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yangın
yerine döndürdüğü memleketin içler acısı hâlini görmezden gelen
AKP, Anayasa değişikliğiyle, halkın gerçeklerini,
sefaletini, yokluğunu, dibe vuran şartlarını,
işsizliğin ana babalara verdiği acıları gözden
kaçırmaya çalışmaktadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, anayasalar kirli ellerin, kirli zihniyetlerin ve lekeli
alınların kendilerini aklayacakları, arkasına
saklanacakları istismar malzemeleri ve paravanlar değildir ve
olmamalıdır (MHP sıralarından alkışlar) ve
eğer bir yerden değişikliğe başlanacaksa, temiz
toplum, temiz siyaset, temiz yönetimin sağlanması ve dokunulmazlıkların
kaldırılmasıyla işe başlanmalıdır.
Sözlerime burada son
verirken Anayasa değişikliği için oy kullanacak milletvekili
arkadaşlarımın tarih önünde sorumlu olduklarını
tekraren hatırlatıyor, yüce heyetinizi en derin saygı ve
hürmetlerimle selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum
efendim.
Kapanma Saati: 01.27
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 01.32
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89uncu
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
5inci madde
üzerinde gruplar adına görüşmelere devam ediyorduk.
Şimdi
sıra Barış ve Demokrasi Partisi Şırnak Milletvekili
Sevahir Bayındırda.
Sayın
Bayındır, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasanın bazı maddeleri üzerine sunulan kanun
değişikliği teklifinin 5inci maddesi üzerine Barış ve
Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken bir hatırlatmayı borç biliyorum. Bir: DTP ve bugün BDP
olarak burada temsil edilen bütün vekiller, herkesten belki de daha çok
halkın iradesiyle buradalar. Çünkü seçimden hemen önce, hiçbir
şekilde buluşamayan AKP, MHP ve CHP, kutsal bir ittifak yaparak
Kürtlerin özgür seslerinin buraya yansımaması için hilelere
başvurdular. Size rağmen geldik, bu ittifaka rağmen buraya
geldik. Bir daha kimse bize Buradasınız ya. deme hakkına sahip
değildir, bu halkın iradesine yapılmış bir
saygısızlık olarak alırız, bir.
İkincisi:
Biz burada yemin ettik. Kimse bize yemini hatırlatmasın. Biz insan
haklarını koruyacağımıza dair söz verdik, değil
mi arkadaşlar? İnsan hakları nedir? İnsan hakları
evrensel belgelerinde neler yer alır? Biz bu sözümüzün
arkasındayız. Herkesin insan haklarını savunmaya yemin
ettik ve bu yeminimizin gereklerine sonuna kadar devam edeceğiz.
Bir zamanlar,
savaşın en yoğun olduğu zamanda Genelkurmay
Başkanlığını yapan Doğan Güreş dedi ki: Bu
ülkede adı konulmamış, düşük yoğunluklu bir savaş
yaşandı. Bunları biz söylemedik tek başımıza.
Kabul etseniz de etmeseniz de savaş sadece sınırların
ötesinde gelişmiyor, savaş iç savaş olarak da
tanımlanıyor, dünya literatüründe de yeri var. Türkiyede bir iç
savaş yaşandı ve hâlâ da belli boyutlarıyla devam ediyor.
Şimdi,
Anayasayı böyle yamayarak, darbe yasalarını böyle süsleyerek,
cilalayarak bir yere varamazsınız. Yargıtayda CHPli olmuş
ne olacak, AKPli hâkim olmuş ne olacak? Kanunlar ortada. Kürtçede bir
söz var
(*) Yani Çıplak, ha suyun bu tarafında olmuşsun
ha suyun öbür tarafında olmuşsun. Bizim için değişen bir
şey yok, işçi için değişen bir şey yok, yoksul için
değişen bir şey olmayacaktır. Dolayısıyla bizler
burada, bu cunta anayasasının, seksen yıllık resmî
ideolojinin bütün duygu, düşünce, hukuk kalıplarıyla problem
yaşıyoruz, hak ihlali yaşıyoruz.
(*)
Bu bölümde Hatip tarafından, Türkçe olmayan bir dille birtakım
kelimeler ifade edildi.
Biz hak ve hukuk
mücadelesini veriyoruz. Emekçinin de hak ve hukuk mücadelesini veriyoruz,
kadınların da hak ve hukuk mücadelesini veriyoruz, çocukların da
hak ve hukuk mücadelesini veriyoruz, farklı farklı inançlara mensup,
Alevilerin de, hakiki demokrat Müslümanın da, herkesin, Romanın da,
Yahudinin, Hristiyanın, Ermeninin de hak ve özgürlük mücadelesini
veriyoruz.
Biz ülke olarak,
toplum olarak, hükûmetler olarak gerçeğimizle yüzleşmek
zorundayız. Arkadaşlar, size acı geliyor değil mi? Daha
önce hiç duymadınız, hep siz söylediniz birileri dinledi. Bu hakikat,
hiç bu kadar çıplak söylenmedi belki de, belki de bu yüzdendir bu kadar
canınız acıyor ama acıyacak çünkü bu acıları
yaşattınız, yaşanıyor yani. Hepimiz bu
acıların ortadan kalkması için ortaklaşmak zorundayız.
Yoksa iktidara kilitlenmiş kavgaların ve iktidar erkinin nasıl
el değiştirdiğinin hesabı ve pazarlığıyla
bizim işimiz olmaz. Biz, özgürlüğün mücadelesini vermeye varız
ve bu mücadelemizi de hiç kimse zapturapt altına alamaz.
Ellerimizi
kelepçeleyebilirsiniz, hapishanelere atabilirsiniz; attılar da, hâlâ da
hapishanelerde insanlar. Milletvekilleri de öldürüldü, öldürülebiliriz de ama
hak ve özgürlük mücadelemizden vazgeçmedik ve vazgeçmeyeceğiz de.
O nedenle, bu
Mecliste adaleti gerçekleştirmek, herkesten önce, adalet kelimesini
partisine şiar edinmiş Adalet ve Kalkınma Partisinin işi
olmak zorunda ama yok, çoktan seçmeli gibi Ben cunta anayasasının
şu maddelerini beğenmiyorum ama şunlar başımın
tacı. diyeceksiniz. Diyeceksiniz ki: Ben bu Anayasanın milliyetçi
ruhunu, tekçi ruhunu koruyacağım ama iktidarda ben
olacağım. Bana ne senin iktidarından, sen gelsen ne olacak,
öbürü kalsa ne olacak, ne değişecek?
Siz, şimdi,
referanduma gitseniz, halk hangi heyecanla gelecek sandık
başına, neyi oylayacak, ne sundunuz? Hele hele kurnazlıklar
yaparak
Şu anda
görüştüğümüz Sendikalar Yasası. Sendika yasalarının
değiştirilmesine ilişkin gerekçe koymuş ILOnun gerekleri
diye. Sayın Bakan, ILO sadece toplu sözleşmeyi mi öngörüyor? Niye
böyle parçalıyorsunuz bu hak, hukuku? Niye yaralıyorsunuz, niye
kullanılmaz hâle getiriyorsunuz? Hakların
kullanılmasının önüne niye yeni bentler kuruyorsunuz? Çünkü
emekçiler isyanda size karşı değil mi? İsyan ettirmemek,
hak ve hukukunu kullandırmamak için suç işliyorsunuz. ILO
konferansındaydı Sayın Bakan da haziran ayında.
Sendikalarla ilgili yasayı komisyondan geçmiş hâliyle ILO kabul
etmedi, Beceremediniz. dedi, Sizi izlemeye aldım. dedi, Ben
geleceğim, yapacağım. dedi. Şimdi, bu Anayasayı
nasıl kabul edecek bu hâliyle? Yine diyecek: Beceremediniz. Ben gelip
yapacağım diyecek o zaman. Grevsiz toplu sözleşmenin ne anlamı
var? Siz kimi kandırıyorsunuz tuzaklar kurarak? Bu halk kanar mı
artık? Siz yolunuza devam edebilir misiniz bu tuzaklarla? Hayır,
kimse geçit vermeyecek, ne Tekel işçisi ne emeği görülmeyen evde
çalışan kadınlar ne sokaktaki işsizler ne de sefalet
ücretine mahkûm olmuş o sözleşmeli personeller.
Türkiyede
hukuksuzluğun bu kadar ayyuka çıktığı bir durumda yani
siz 80 yılından bugüne bile baktığınızda,
sendikalı işçi sayısı ile nüfus oranına
baktığınızda nasıl bir ters orantı yani hak,
hukuk kullanmada nasıl bir geriye gidiş olduğunu çok rahat
görebileceksiniz. Mesela 1982de 2 milyon 200 çalışan, iş
sözleşmesinden yararlanabiliyor. 1983 yılında yine 2 milyon 232
kişi sözleşmeden yararlanabiliyor. O zaman Türkiyenin nüfusu
-1980de- 44 milyon, şu anda 70 milyon ancak 1.247 işçi toplu
sözleşmeden yararlanabiliyor. Yani nüfus 2 katına
çıkmış ama sendikal hak özgürlüklerinden yararlanabilen
çalışan sayısı yarısına düşmüş hatta
daha az. İşsizlik cennetine dönüştürmüşsünüz ülkeyi. Çalışanı
taşerona, patrona mecbur bırakmışsınız.
İşsizi kısmen iş sahibi olanın kurdu
yapmışsınız ve bir kişi çalışabilmek için
bütün haklarından imtina etmek zorunda kalmıştır. Kimin
sayesinde? Bütün hükûmetler, ama son sekiz yıl içinde de AKP Hükûmetinin
icraatları ve yaptığı eserlerdir. Şimdi, siz hangi
haktan bahsedeceksiniz, hangi hukuktan bahsedeceksiniz?
Bir de
yandaş sendikalar oluşturarak, suskun, onaylayan, direnmeyen, hani
işçiler hep der ya Direne direne kazanacağız, siz de Direte
direte sizi teslim alacağız. demek istiyorsunuz.
Bundan, vazgeçin
bu akıllardan. Yani bu mantığın bir toplumsal
sözleşmeyle hiç bağlantısı yok. Bu Anayasa
değiştirme mantığı olsa olsa AKPnin kendini aklama
mantığıdır, var olan darbeci zihniyete devam etmektir.
Niye peki, 77
yılında katledilmiş işçilerin katillerinin bulunması
yolunda oy kullanmadınız?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bayındır, lütfen sözlerinizi tamamlayınız, size
de ek süre veriyorum.
SEVAHİR
BAYINDIR (Devamla) Teşekkürler.
Niye bugünkü
araştırma önergesine oy vermediniz madem özgürlükçüsünüz, madem
hakikatleri ortaya çıkarıyorsunuz, madem gerçeğin ortaya
çıkmasını istiyorsunuz? 70li yıllarda mayalandı bu
Ergenekon ve Özel Harp Dairesi.
Siz köküne
inmeden, yapraklarını kopardığınızı
varsayarak kendinizi zararlılardan koruduğunuzu mu sanıyorsunuz?
Değil. Kandırmayın kendinizi, kimse kanmıyor size.
Gecenin bu
ilerleyen saatlerinde, bu kadar yangından mal
kaçırırcasına, toplumdan tartışmayı
saklarcasına, siz bu tartışmayı yaparak sanmayın ki
insanlar duymayacaklar, sanmayın ki insanlar kör ve sağır
kalacaktır. İnsanlar görüyor, duyuyor, düşünüyor ve sorguluyor,
sorgulamaya devam edecekler ve bu cuntacılığı, cunta
zihniyetleri devam ettirerek, Türkiyede iç barışın
sağlanması yönünde adım atmayarak daha fazla vebal altına
girmiş oluyorsunuz.
Neyi
açtınız, açılım, açılım dediniz? Bu muydu
açılımınız? İktidarının yolunu açmak
mıydı açılımın adı acaba? Savaşa yol açmak
mıydı yeniden acaba açılımın adı? Sorarız.
Tüm vekillerimiz gitsinler bir sorsunlar kendilerine. Yeniden savaşın
yolunu açmak mıydı? Sizden insanlar barış istiyordu,
kardeşlik istiyordu, ama öyle bin yıllık kardeşlik lafta
olmaz, hukukta, adalette, dilde, tarihte, kültürde bir kardeşlik olacak.
Yoksa, onun adı başka bir şey olur diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, gruplar adına madde üzerinde son söz, AK
PARTİ Manisa Milletvekili Sayın Hüseyin Tanrıverdiye ait.
Sayın
Tanrıverdi, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
bazı maddelerinde değişiklik öngören teklifin 5inci maddesi
üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Burada 5inci
madde üzerinde söz alan arkadaşlarımızı çok ciddi bir
şekilde dinledim. Doğrusu, dinledikçe, 5inci madde üzerindeki
konuşmalarını gördükçe, sanki bu Parlamentoda değiller,
sanki bu ülkede yaşamıyorlar ve Türkiyede gelişen,
değişen güzellikleri görmüyorlar.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Tam tersi
Tam tersi
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) Doğrusu bu kadar çarpıtmanın, bu
kadar farklı bir şekilde yorumlamanın hangi akılla, hangi
dille yapılabildiğini anlamakta zorluk çekiyorum.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Aynen
Aynen
BENGİ YILDIZ
(Batman) Anlama sıkıntınız var zaten.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Siz gerçeklere karşı kör,
sağırsınız.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) Ülkemiz Anayasa değişikliğinin
BENGİ YILDIZ
(Batman) Anlama sıkıntınız var.
SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) - Bu zamanda yaşamıyorsunuz çünkü,
farklı zamanlarda yaşıyorsunuz.
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) Ben çok sabırla dinledim, konuşan
arkadaşlarımızın hiçbirine bir kelime söz etmedim.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Edecek sözün olsa ederdin.
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) Dolayısıyla öncelikle
arkadaşlarımız benim gibi dinlemesini öğrenmeliler.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Biz biliyoruz dinlemesini, dinlet.
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) Değerli milletvekilleri, ülkemiz ve milletimiz
açısından çok önemli olan bu Anayasa değişikliği
çalışmalarının Millî Egemenlik Haftasında yüce
Meclisin gündeminde olması daha da anlamlıdır.
Cumhuriyetin
kuruluşundan bu yana yapılan anayasalara
baktığımızda, hepsinin olağanüstü dönemlerde
yapıldığını görmekteyiz.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Ne farkı var bunun?
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) 1961, 1962, bunların farkına
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, böyle bir usul yok. Yerinizden Hatibe soru
soramazsınız. Böyle bir usul yok. Lütfen
Lütfen, böyle bir şey
olmaz!
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) Bunların farkına hâlâ
varamadıysanız, zaten konuşacak bir şey yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Burası kuzu Meclisi değil efendim!
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) 1961 ve 1982 anayasalarının toplumun
istek ve taleplerinin yansımasından daha çok topluma ölçüsüz
giydirilmiş bir anayasa olduğunu söylemek yanlış
olmayacaktır.
1982 Anayasası bugüne kadar 9u AK
PARTİnin çoğunlukta olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından 16 kez değiştirilmiştir. Sosyolojik gerçeğe
ters yapılanan toplumsal terzilikler sonucundaki yapılanmalar, uzun
yıllardır süregelen sınırlandırıcı ve
baskıcı girişimler toplumumuzu bunaltmıştır.
Türkiye, artık bu yükü taşıyamıyor.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Bugünü mü anlatıyorsun?
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) Halkımız da değişimden
yanadır.
Değerli
milletvekilleri, hemen her toplumsal kesimin üzerinde mutabık
kaldığı Anayasa değişmelidir. beklentisi bugün
hayata geçmektedir. Bu çalışmalar, âdeta bir turnusol
kâğıdı olacaktır.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Doğru, sizin için öyle!
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) Milletimiz kimin samimi, kimin statükocu
olduğunu açıkça görmekte ve değerlendirmektedir. Milletin önünde
hesap vermekten kimse kaçamayacaktır.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Kaçan sizsiniz!
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) Biz insanımızı, doğusuyla
batısıyla, güneyiyle kuzeyiyle herkesi kucaklıyoruz. Bu buram
buram sevgi kokan topraklar üzerinde huzur, sükûnet ve mutluluk olsun diyen,
kardeşlik olsun diyen herkese kollarımızı açıyoruz.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) MHPliler hariç!
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) Bizim oyunlarla, oyalamalarla,
geçiştirmelerle, kurnazlıklarla, kandırmalarla işimiz yok.
Anayasa değişsin ama şu şu maddeler olmasın. diye
teklifler geldi. Neden? Çünkü o maddeler, kendisini milletin iradesinden daha
üstün gören statükonun yerini sarsacak.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Sizi kurtaracak!
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) Çünkü o maddeler, demokrasinin, hakkın,
hukukun, adaletin üstünlüğünü getirecektir. Halktan ve hayattan kopuk bir
anlayış ve düşünceler geride kaldı. Türkiye artık
önüne bakmaktadır. Değişim karşısında direnenler
tarihin paslı sayfalarına mahkûm kalacaklardır.
Değişim iradesini gösterenler ise her zaman bu milletin gönlünde
olacaktır. Umuyor ve bekliyoruz ki bu çatı altındaki 23üncü
Dönem Parlamento bir kez daha doğruyu, güzeli, hakkı ve hukuku üstün
tutacaktır. Sosyal adaleti, sosyal devleti, halkçılığı
savunduklarını söyleyenlerin, meydanlarda emek, ekmek ve barış
kelimelerini dillerinden düşürmeyenlerin, Darbelere, cuntalara
hayır! sloganları atanların bugün sendikaların, sivil
toplumun ve özgürlüklerin önünü açan bu düzenlemeleri istememesi
sanırım sadece bizleri değil, yaşasaydı Karl
Marxı bile şaşırtırdı, hatta isyan ettirirdi.
Değerli
milletvekilleri, 1982 Anayasasında çalışma hayatı ile
ilgili düzenlemeler yapılırken, 1980 öncesinde yaşanan
olayların baş suçlusu olarak emekçiler görülmüş,
dolayısıyla onların örgütleri için çok özel önlemler Anayasaya konulmuştur.
Sendikalar, demokrasinin, demokratik ortamın ürünü olan
kuruluşlardır. Ortam demokratikleştiği zaman sendikal
faaliyet gelişmiş, yaygınlaşmış ve
hızlanmıştır. Sivil toplumun önünü açmayı, sivil
inisiyatifin demokratik süreçlere katılmasını her zaman
önemsedik, çalışma hayatındaki birçok yasal düzenlemeleri
gerçekleştirdik. Yasal düzenlemelerin getirdiği olumlu hava
çalışma hayatına da yansımıştır.
Bakın,
geçmişte korku ve endişelerle adı ve tarihi hafızalarda her
zaman olumsuz olarak yer eden 1 Mayıslar artık AK PARTİ ile
birlikte Emek ve Dayanışma Günü olarak kutlanmaktadır.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Sekiz yıl sonra, sekiz!
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) 1 Mayıs, geçtiğimiz yıl 22 Nisan
2009 tarihinde bu çatı altında Emek ve Dayanışma Günü
adıyla tatil günü oldu. 1 Mayıs gerilimin, kavganın ve
şiddetin adı olmaktan artık çıkıyor.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Kim yaptı? Kim yaptı?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) - Geçmişte birçok kanlı 1
mayısları yaşadık, gördük.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Biber gazını siz icat ettiniz!
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) - 1977de Taksimde, 1996da Kadıköyde
emekçilerimizi kaybettik. Kaldırım taşlarının sökülüp
camların kırıldığına, lalelerin
koparıldığına hep beraber şahit olduk. Bugün, 1
Mayıs, güven ve huzur içinde bayram ve şenlik havasında, hem de
otuz yıldır emekçilere kapalı olan, yasak olan Taksim
Meydanı açılarak kutlanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, biz AK PARTİ olarak çalışma hayatında
diyaloğu hedefledik. Sosyal tarafları sosyal ortak olarak gördük. Bu
anlayışla sorunları konuştuk, çözüm yollarını
aradık. Bu çerçevede, çalışma hayatına ilişkin olarak
gerek iş barışı ve iş güvenliğine gerekse
emeğin hakkının korunmasına yönelik adımlar
attık. 1980 darbesiyle ortadan kaldırılan hak grevi AK
PARTİyle tekrar kazanılmıştır.
Sendikalaşmanın
önündeki engellerin kaldırılması için, sendikal hakların
engellenmesiyle ilgili olarak Türk Ceza Kanununun 118inci maddesinde cezai
müeyyide getirdik.
Başbakanımızın
Çalışanın devletten alacağı olmamalı,
kalmamalı. yaklaşımıyla yıllarca Kayıtta var
ama kasada yok. denilen 14 katrilyon tutarındaki zorunlu tasarruf yarasını
yine AK PARTİ sardı. KEY ödemelerini biz yapıyoruz.
Özelleştirme
sonucu işsiz bırakılan, kapı önüne konulan işçilere
kapılarımızı biz açtık, sokağa terk etmedik. Yine
Başbakanımızın talimatıyla, geçmişte yapıldığı
gibi hangi dönemde işe alındığına, siyasi
kimliğine bakılmaksızın 219 bin geçici işçiye kadro
verildi. 219 bin ailenin gelecek kaygıları umuda ve mutluluğa
dönüştü.
Üzerinde şu
an konuştuğumuz Anayasa Değişiklik Teklifinde, ekonomik ve
sosyal konsey uygulaması anayasal güvenceye kavuşturulmakta, kamu
çalışanlarına toplu iş sözleşmesi hakkı
sağlanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, çalışanlara sağlanan en önemli güvencelerden
biri, kişilerin istedikleri örgütleri kurmaları ve bu örgütlere üye
olmalarıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Bismillah de, çarpılacaksın! Doğruyu
söylemiyorsun.
BAŞKAN
Sayın Tanrıverdi, size de ek süre veriyorum iki dakika. Lütfen süre
içerisinde konuşmanızı tamamlayın efendim.
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) Çalışanların sendikal olarak iş
yeri, iş kolu, federasyon, konfederasyon gibi çeşitli düzeylerde
örgütlenmelerini engelleyen yasal düzenlemeler, Türkiyenin de tarafı
olduğu Uluslararası Çalışma Örgütü ILOnun 87
sayılı Sözleşmesine aykırılık teşkil
etmektedir.
Anayasanın
51inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan Aynı zamanda ve
aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunamaz. hükmü ile
sendika üyesi olma hakkı kısıtlanmaktadır. Söz konusu
hüküm, 87 sayılı Sözleşmenin 2nci maddesinde yer alan,
herkesin dilediği sendikaya girme hakkının bulunduğuna
ilişkin temel ilkeyle çelişmektedir. Tek sendikaya üyelik koşulu
ne şekilde düzenlenirse düzenlensin sendika özgürlüğü ile
bağdaşmamaktadır.
Bu nedenle,
teklifin 5inci maddesiyle, Anayasanın 51inci maddesinin dördüncü
fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır. Bu
değişiklik hem sendikaların hem de çalışanların
ortak görüşü olarak alınmış ve teklifimize girmiştir.
Değerli
milletvekilleri, insanıyla barışık, milletiyle
bütünleşmiş bir Türkiye için bundan sonra da çabalarımız
devam edecektir. Nihai amacı insan refahının yükseltilmesi
olmayan ekonomik yaklaşımlar sosyal felaketlerle sonuçlanır. Biz
AK PARTİ olarak, insanımız için ne uygun ise,
vatandaşımız için hangisi daha ulaşılabilir ise o
hizmeti getirmeyi, o politikayı uygulamayı tercih etmekteyiz çünkü
halkını tüketen bir devletin kendisi de tükenir. Bizim temel
felsefemiz İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
anlayışıdır.
Bu duygularla
sözlerimi tamamlarken, görüşülmekte olan Anayasa
değişikliklerine ilişkin hükümlerin ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyor
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) Selamlayacağım Sayın Başkan.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Yok, herkes yattı.
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) Siz varsınız.
BAŞKAN
Sadece selamlamak için.
Buyurun.
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Devamla) Bizleri ekranlardan izleyen milletimizi ve yüce
Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, MHP sıralarından
alkışlar [!])
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi şahısları adına iki
milletvekili arkadaşımıza söz vereceğim.
İlk söz,
Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Durduya aittir.
Sayın Durdu,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
MAHMUT DURDU
(Gaziantep) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; necip milletimizin yüksek huzurunda hepinize
saygılar sunarım.
Her ülkenin
kendine özgü bir adalet sistemi olması lazım. Ben bir
arkadaşınız olarak geçen dönem beş sene boyunca Adalet
Komisyonunda çalıştım. Hukuk sisteminde ceza ve hukuk
ayağıyla birlikte bir adalet sistemi yapmaya
çalışıyoruz. Bugün de, siz saygıdeğer
arkadaşlarımla birlikte bir anayasal çalışma
yapıyoruz. Ben Anayasa Komisyonundayım ve Anayasa Komisyonundaki
Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımın, Millî Hareket
Partisinden ve Barış Demokrasi Partisinden
(MHP
sıralarından Milliyetçi Hareket Partisinden sesleri.)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Milliyetçi Hareket Partisi.
MAHMUT DURDU
(Devamla) -
arkadaşlarımızın çalışmalarına
yakinen şahit oldum, bilmüşahede gördüm ki hepsi
RECEP TANER
(Aydın) AKPli, Millî Hareket yok, Milliyetçi Hareket Partisi var,
düzelt.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisinden demek istedi, düzeltiyoruz efendim.
MAHMUT DURDU
(Devamla) Milliyetçi Hareket Partisi dedim ben.
Değerli arkadaşlarım,
ben orada da söyledim, burada da söylüyorum, hepimiz vatanperveriz, hepimiz bu
memleketi severiz ve sevmek mecburiyetindeyiz. Bu bayrağa, bu vatana
muhtacız biz.
Değerli
arkadaşlarım, bizim Anayasa çalışmalarımızdan
şu kısa süre içinde bir özetleme yapmak istiyorum. Anayasa
hukukçuları derler ki: Türkiyemizde 1808 Senedi İttifak ile 1836-39
Tanzimat Fermanı, 1856 Islahat Fermanı, 1876 tarihindeki Kanunuesasi
ve 1908 tarihindeki İkinci Meşrutiyet. Geliyoruz cumhuriyet dönemine;
1921, 1924 anayasaları ve 1961 Anayasası, en son, üzerinde müzakere
yaptığımız 1982 Anayasası
Değerli
arkadaşlarım, hepimiz insan haklarına, evrensel aklın
ulaştığı gerçek hakikatlere muhtacız. Sendikal
faaliyetler bunun bir cüzüdür. Ben Anayasa Komisyonunda söyledim, önemine
binaen burada da söylüyorum; Bektaşiye demişler ki: Biz iki tane
şarap yapıyoruz ama bugünkü konjonktürde birini
bırakacağız, birine devam edeceğiz. Şunun tadına
lütfen bak. Erenler, senin ağız tadın iyidir. İçmiş,
demiş ki: Onu üretin. Erenler, sen bunun tadına bakmadın.
demişler. Bilmem. Bu çok berbat, o bundan iyidir. demiş. Sizin
yaptığınız şu çalışmalarla, şunu
iddiayla söylüyorum ki mevcuttan iyisini yapıyoruz.
Şimdi, Millî
Hareket Partisinden
(MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Milliyetçi Hareket Partisi
MAHMUT DURDU
(Devamla) Milliyetçi Hareket Partisinden olan arkadaşlarımı
bire bir dinledim, Cumhuriyet Halk Partisinden olan
arkadaşlarımı bire bir dinledim, hepsi, ama hepsi dediler ki:
Ya, şu Anayasayı değiştirelim. Seçim beyannamenizde bu
var, parti programınızda bu var fakat diyorlar ki: 24üncü hükûmette
yapalım. Peki, şu yüce Meclis kara günler için mi bekleyecek? Kara
günler için mi bekleyecek? Bu milletimizin tahammülü var mıdır?
Behiç Beye dedim
ki: Kardeşim, senin dediklerine katılıyorum ama şu son
cümlen hoşuma gitmiyor: 24üncü hükûmete bırakalım. Laf
mı yani bu! (CHP ve MHP sıralarından Hükûmet değil,
dönem. sesleri) Elhamdülillah, siz ve biz, donanımımızla
şu Anayasayı yapmaya muktediriz.
Değerli
kardeşlerim, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım;
bakınız, siz ülke olarak ILO sözleşmelerinin altına imza
atmışsınız ve Anayasanızda değişiklik
yapmışsınız, 90ıncı maddede; demişsiniz ki:
Uluslararası anlaşmalara biz uyacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Durdu, size bir dakika ilave süre veriyorum. Lütfen bu süre içinde
konuşmanızı tamamlayın efendim.
MAHMUT DURDU
(Devamla) Teşekkür ederim.
Değerli
kardeşlerim, şimdi, siz o anlaşmayı kabul etmişsiniz, dolayısıyla
siz kendi mevzuatınızı Avrupa standartlarına çekmenin
taahhüdünü vermişsiniz. Bugünkü yaptığınız şey de
bu taahhüdü yerine getirmektir.
Ben hepinize bu
hakiki günde güzel çalışmalarınızdan dolayı
teşekkür ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Durdu, teşekkür ederim.
Şahısları
adına ikinci söz Edirne Milletvekili Sayın Rasim Çakırın.
Sayın
Çakır, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Anayasa
değişikliğiyle ilgili iddia şu: Bu Anayasa
değişiklikleri yapıldığında Türkiyede emek daha
özgür olacak, demokrasi daha çok gelişecek. İktidar partisi
milletvekili arkadaşlarımızın iddiaları bu.
Değerli
arkadaşlarım, 22nci Dönem Parlamentosunda daha yeni Parlamento
çalışmalarına başladığımızda
İş Yasasını yine böyle bir çalışma
performansıyla cumartesi pazar dâhil sabahlara kadar sizler çıkarmadınız
mı? O İş Yasasında emeğin alınıp
satıldığı, emeğin kiraya verildiği, emeğin,
işveren gerekli gördüğünde hiçbir gerekçe göstermeksizin işten
çıkardığı, emeğin köleleştirildiğini o
İş Yasasını sizler çıkarmadınız mı? 12
Eylül faşist cuntasının vermiş olduğu
sınırlı demokratik hakların bile, emek, sizin
çıkardığınız İş Yasasıyla daha
gerisine gitmedi mi değerli arkadaşlarım? Beraber
çıkardık o İş Yasasını
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Manisa) Okudunuz mu o Yasayı?
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Siz bu ceylan derisi koltuklarda otururken
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Siz oturmuyor musunuz?
RASİM ÇAKIR
(Devamla) -
Türkiyede emeğin ne kadar özgürleştiğini,
emeğin ne kadar demokratikleştiğini anlayamazsınız!
Eğer o İş Yasasından sonra emek özgürleştiyse, bunu,
o fabrikalara gideceksiniz, madenlere gideceksiniz, o işçilerle
konuşacaksınız. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Değerli arkadaşlarım, dünyanın hiçbir
demokratik ülkesinde emek bu yaptığımız çalışma
gibi bir çalışmayla özgürleşmez. Emek nasıl
özgürleşir? Emek, fabrikalardan yükselen seslere kulak vererek
özgürleşir. Emek, direniş meydanlarında özgürleşir. Emek,
yer altı madenlerinden yükselen seslere kulak vererek özgürleşir.
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Manisa) Madene girdiniz mi?
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde emek bu şekilde
özgürleşmez.
Sevgili
arkadaşlarım, size soruyorum: Padişah ferman buyurdu
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Size padişah oy kullanmama fermanı mı
buyurdu?
RASİM ÇAKIR
(Devamla)
dedi ki: Gece gündüz çalışacaksınız,
sabahlara kadar çalışacaksınız
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Siz oy kullanamıyorsunuz.
FEHMİ MURAT
SÖNMEZ (Eskişehir) Sayın Başkan, niye müdahale etmiyorsunuz?
BAŞKAN Ee,
siz de yapıyordunuz.
RASİM ÇAKIR
(Devamla)
bu Anayasa değişikliğini nasıl nasıl
yapıp geçireceksiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Size padişah oy kullanmama fermanı mı
buyurdu? Oy kullanamıyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olalım.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Sizler kendi emeğinize bile saygısı olmayan, kendi
emeğinin özgürlüğünü bile bilemeyen milletvekilleri nasıl
emeğin özgürlüğünü savunacak bu ülkede? Önce kendi emeğinize
saygı duyun. (CHP sıralarından alkışlar)
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Hadi oyunuzu kullanın! Özgürseniz oyunuzu
kullanın!
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Önce kendi emeğinize saygı duyun. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Oyunuzu kullanın.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Önce kendi emeğinizi özgürleştirin. Önce talimatla
çalışmaktan vazgeçin değerli arkadaşlarım. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Hadi oyunu kullan!
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Evet, evet, talimatla çalışmaktan vazgeçin. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Bu çalışma yöntemi hangi ILO sözleşmelerinde var?
BAŞKAN
Lütfen Hatibe müdahale etmeyelim.
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Hadi bakalım, sen hürsen, oyunu kullan! Niye oyunu
kullanmıyorsun?
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Böyle bir çalışma usulü hangi ILO şartlarında
var?
BAŞKAN
Lütfen Hatibe müdahale etmeyelim.
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Siz oyunuzu kullanamıyorsunuz!
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Oyunu kullanacaksın, ondan sonra
konuşacaksın.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Bana laf yetiştirmektense, önce kendinize bakın.
BAŞKAN
Lütfen Hatibe müdahale etmeyelim.
FEHMİ MURAT
SÖNMEZ (Eskişehir) Sayın Başkan, niye müdahale etmiyorsunuz?
BAŞKAN Siz
de biraz önce konuşan hatibe aynı şekilde
sataşıyordunuz. Ne yapayım ben? Siz de biraz önce
sataşıyordunuz.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Önce kendinize bakın.
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Hadi bakalım, oyunuzu kullanın!
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlarım
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Şimdi, sevgili arkadaşlarım
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) İradeniz yok sizin!
BAŞKAN
Sakin olun
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Eğer dinlersen anlatacağım.
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Neyi anlatacaksın?
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Söyleyecek lafın varsa da buraya çıkıp
söyleyeceksin. Söyleyecek lafın varsa buraya çıkıp
söyleyeceksin.
BAŞKAN
Sayın Çakır, siz Genel Kurula hitap edin.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Şimdi, bundan sonraki maddede diyor ki: Kamu emekçilerine,
memurlara sendikal hak. Efendim, ne olacakmış? Uzlaşma olmazsa
Ne kuruluyormuş? Kamu Görevlileri Hakem Kurulu. Bu Hakem Kurulunun verdiği
karar da geçerli olacakmış, toplu sözleşme hükmünde
olacakmış. Ama sonunda da demiş ki. Bu Hakem Kurulu kanunla
tespit edilir; nasıl kurulacağı, kimler tarafından
olacağı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Şimdi, bu Anayasa değişikliği referandumdan
dönecek de
BAŞKAN
Sayın Çakır, size de bir dakika ilave süre veriyorum. Bir dakika
içinde tamamlayın lütfen.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Ola ki geçerse bu Parlamentoya üç maddelik kanun gelecek, üç
maddelik: Hakem kurulunun oluşmasında Recep Tayyip Erdoğan
yetkilidir: Madde 1. Madde 2: Bazı hâllerde Recep Tayyip Erdoğan
yetkili olmayabilir. Madde 3: Bu hâllerde 1inci madde geçerlidir. Aynen böyle
bir kanun gelecek bu Parlamentoya. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Siz kimi
kandırıyorsunuz arkadaşlar? Hadi kendinizi
kandıracaksınız, bu memlekette çocuk mu uyutuyorsunuz? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) İradenizi kullanamıyorsunuz!
RASİM ÇAKIR
(Devamla) - Biz çocuk muyuz!
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Buraya gel de oy kullanmayı öğren!
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Hadi, hadi, oy kullanmaya!
RASİM ÇAKIR
(Devamla) - Böyle bir anayasayla hangi emeği özgürleştiriyorsunuz?
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Hadi oyunu ret olarak kullan!
RASİM ÇAKIR
(Devamla) - Hangi emeğe demokratik haklar veriyorsunuz?
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Erkeksen, yiğitsen ret kullan, ret!
RASİM ÇAKIR
(Devamla) - Sizin bu faşist anlayışınızla bu ülkede
emek hiçbir zaman özgürleşmez.
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) Kullanabiliyor musun!
RASİM ÇAKIR
(Devamla) - Sizler kendi emeğine saygı duymayan
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Anayasaya ret oyu kullan, hadi!
RASİM ÇAKIR
(Devamla) -
kendi emeğinin özgürlüğünü bilmeyen
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Madem özgürsün, hadi ret kullan, ret!
RASİM ÇAKIR
(Devamla) -
milletvekilleri olarak bu ceylan derisi koltuklarda bu ülkede
emeğin nasıl özgürleşeceğini bilemezsiniz! (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
O bakımdan,
değerli arkadaşlarım
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çakır, teşekkür ederiz.
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Hadi serbest bıraksınlar da ret oyu kullan.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) - En fazla sen alkışla, sarı sendikacı!
BAŞKAN
Sayın Çakır, teşekkür ederiz.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) - Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Çakır, teşekkür ederiz.
Sayın
milletvekilleri, 5inci madde üzerinde gruplar ve şahıslar adına
yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Oturmayın lütfen! O kırmızı
koltuklara oturmayın!
BAŞKAN -
Lütfen sakin olalım.
Sayın
milletvekilleri, İç Tüzükün 72nci maddesine göre verilmiş iki adet
önerge vardır. Önergeler, görüşmelerin devamı amaçlı
önergelerdir.
Aynı
doğrultuda olduğu için, aynı mahiyette olduğu için
birleştirerek işlem yapacağım.
Şimdi, iki
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Değişiklik Teklifinin 5. maddesinin TBMM
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca, görüşmelerinin
devamına karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz.
|
Faruk Bal |
Oktay Vural |
Mehmet
Şandır |
|
Konya |
İzmir |
Mersin |
|
S. Nevzat
Korkmaz |
Behiç Çelik |
Mithat Melen |
|
Isparta |
Mersin |
İstanbul |
|
Sabahattin
Çakmakoğlu |
Şenol Bal |
Necati Özensoy |
|
Kayseri |
İzmir |
Bursa |
|
S. Nevzat
Korkmaz |
Y. Tuğrul
Türkeş |
İzzettin
Yılmaz |
|
Isparta |
Ankara |
Hatay |
|
Mehmet Günal |
Hüseyin
Yıldız |
Mümin İnan |
|
Antalya |
Antalya |
Niğde |
|
Ahmet Orhan |
Gürcan
Dağdaş |
Akif Akkuş |
|
Manisa |
Kars |
Mersin |
|
Alim
Işık |
K. Erdal Sipahi |
Hamit
Homriş |
|
Kütahya |
İzmir |
Bursa |
|
Atila Kaya |
Erkan Akçay |
Süleyman L.
Yunusoğlu |
|
İstanbul |
Manisa |
Trabzon |
|
Muharrem
Varlı |
Ahmet Duran
Bulut |
Beytullah Asil |
|
Adana |
Balıkesir |
Eskişehir |
|
İsmet
Büyükataman |
Hakan
Coşkun |
Ertuğrul
Kumcuoğlu |
|
Bursa |
Osmaniye |
Aydın |
|
Abdülkadir
Akcan |
S. Turan Çirkin |
D. Ali Torlak |
|
Afyonkarahisar |
Hatay |
İstanbul |
|
Ahmet Bukan |
Ali
Uzunırmak |
Mustafa Enöz |
|
Çankırı |
Aydın |
Manisa |
|
Deniz
Bölükbaşı |
E. Haluk Ayhan |
Reşat
Doğru |
|
Ankara |
Denizli |
Tokat |
Gerekçe:
Anayasalar,
vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan,
siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen
kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
Türkiyenin iki
ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen demokrasisini;
21.
yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
Asırlık
anayasa tartışmalarından kurtarmanın,
Her kesimin
benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin,
tek yolu
toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı
sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu kurulmasını,
Partilerin
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını
(AK PARTİ ve
CHP sıralarından bir grup milletvekili karşılıklı
ayağa kalktılar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri, lütfen sakin olalım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, okunan önergenin bir kelimesi
duyulmadı. Beş dakika ara verin, sakinleşsinler.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen oturur musunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, beş dakika ara verin.
BAŞKAN -
Efendim, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.14
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 02.20
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89uncu Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
5inci madde
üzerinde, İç Tüzükün 72nci maddesi gereğince verilmiş iki
önerge üzerinde işlem yapmaya başlamıştık. Sonra, ara
vermek durumunda kaldık.
Milletvekili
arkadaşlarım, lütfen, sakin olalım. Halk, televizyonları
başında, bu saatte de olsa bizi izliyor. Biz milletvekilleri olarak
halkımıza karşı sorumluyuz, sözlerimizle,
davranışlarımızla sorumluyuz. O nedenle, mümkün olduğu
kadar sakin olacağız ve birbirimize saygılı
davranacağız. Lütfen
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Önce, Genel Kurula saygı.
BAŞKAN
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Değişiklik Teklifinin 5. maddesinin TBMM
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca, görüşmelerinin
devamına karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz.
|
Mithat Melen |
Faruk Bal |
Oktay Vural |
|
İstanbul |
Konya |
İzmir |
|
Mehmet
Şandır |
Behiç Çelik |
Kürşat
Atılgan |
|
Mersin |
Mersin |
Adana |
|
Sabahattin
Çakmakoğlu |
Şenol Bal |
Necati Özensoy |
|
Kayseri |
İzmir |
Bursa |
|
S. Nevzat
Korkmaz |
Y. Tuğrul
Türkeş |
İzzettin
Yılmaz |
|
Isparta |
Ankara |
Hatay |
|
Mehmet Günal |
Hüseyin
Yıldız |
Mümin İnan |
|
Antalya |
Antalya |
Niğde |
|
Ahmet Orhan |
Gürcan
Dağdaş |
Akif Akkuş |
|
Manisa |
Kars |
Mersin |
|
Alim
Işık |
K. Erdal Sipahi |
Hamit
Homriş |
|
Kütahya |
İzmir |
Bursa |
|
Atila Kaya |
Erkan Akçay |
Süleyman L.
Yunusoğlu |
|
İstanbul |
Manisa |
Trabzon |
|
Muharrem
Varlı |
Ahmet Duran
Bulut |
Beytullah Asil |
|
Adana |
Balıkesir |
Eskişehir |
|
İsmet
Büyükataman |
Hakan
Coşkun |
Ertuğrul
Kumcuoğlu |
|
Bursa |
Osmaniye |
Aydın |
|
Abdülkadir
Akcan |
S. Turan Çirkin |
D. Ali Torlak |
|
Afyonkarahisar |
Hatay |
İstanbul |
|
Ahmet Bukan |
Ali
Uzunırmak |
Mustafa Enöz |
|
Çankırı |
Aydın |
Manisa |
|
Deniz Bölükbaşı |
E. Haluk Ayhan |
Reşat
Doğru |
|
Ankara |
Denizli |
Tokat |
BAŞKAN
İki önergeyi de, aynı mahiyette olduğu için birlikte işleme
alıyorum, bir tanesinin gerekçesini okutuyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, devamıyla ilgili gerekçeyi biz bilmeden neyi oylayacağız?
Hangi amaçla?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Genel Kurulun kararı
BAŞKAN
Peki efendim, ikisini de okutuyoruz; daha önceki uygulamamıza paralel
olarak her iki önergenin de gerekçesini okuyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) İşlem aynı, gerekçeler ayrı ayrı.
BAŞKAN
Birlikte işleme alacağım. Gerekçelerini okuyoruz:
Gerekçe:
Anayasalar,
vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan,
siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen
kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
Türkiyenin iki
ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen demokrasisini;
21.
yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
Asırlık
anayasa tartışmalarından kurtarmanın,
Her kesimin
benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin,
tek yolu
toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı
sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu kurulmasını,
Partilerin
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını,
Siyasi partilerin
hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna
duyurulmasını,
Her partinin
görüş ve tavrının, yapılacak ilk seçimde milletin takdirine
sunulmasını,
Seçimler sonunda
oluşacak Meclisin ilk iş olarak anayasa değişikliğini
gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile
Milleti kucaklaştıracak,
Milletin
değerleri ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile
Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın
temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez
bütünlüğünü üniter yapı içinde sağlayacak ve Devleti kurum ve
kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi
iyileştirecek,
Cumhuriyetin
temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi
teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir
sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma kararını ilan
etmiştir.
Anayasa
değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHPnin bu
teklifine kulak tıkamış, kendisi için
hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa
değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak
için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKPnin Anayasa
Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif hedefine ulaşmak için
hazırlanmıştır.
Bu teklif ile
kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve
denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal
sonucu olarak başta parti kapatma, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem
yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi getirilmektedir.
Bu teklif,
Parlamenter demokrasi esasına göre inşa edilen Anayasaya
aykırıdır.
Bu teklifin
içinde; millet yoktur, milletin iradesi yoktur, milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKPden
bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKPden
yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKPden
iş beklemektedir, aş beklemektedir.
Millet, AKPden
düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak
ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8
yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır. AKP millete değil, kendine
çalışmaktadır.
AKP, iyi niyetli
değildir, bu teklif ile başlattığı PKK
açılımı için anayasal zemin hazırlamaktadır. Bu
sebeple yargıyı etkisiz hale getirmektedir.
Bu hususlarda
uzlaşmaya varıncaya kadar görüşmelere devam edilmelidir.
,
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğünün
72. maddesi uyarınca, görüşülmekte olan 497 Sıra
Sayılı Yasa Teklifinin 5. maddesi üzerindeki görüşmelerin devam
ettirilmesini arz ve talep ederiz.
|
Hakkı Suha
Okay |
Şahin
Mengü |
Şevket
Köse |
|
Ankara |
Manisa |
Adıyaman |
|
Enis Tütüncü |
Ali Koçal |
Abdullah Özer |
|
Tekirdağ |
Zonguldak |
Bursa |
|
Abdulaziz Yazar |
Malik Ecder
Özdemir |
|
|
Hatay |
Sivas |
|
Gerekçe:
Anayasa teklifi
ile Türkiye tarihi birikimine ters bir istikamete doğru çekilmek
istenmektedir.
Anayasa
değişikliği toplumsal bir talepten ve ihtiyaçlardan
kaynaklanmamıştır. Ne çiftçi, ne esnaf, ne işçi, ne emekli,
ne memur, ne de işsiz yurttaşımız Türkiyede bir Anayasa
değişikliği yapılmasına ilişkin bir talep ortaya
koymamıştır. Kaldı ki, Anayasa değişikliği
teklifi halkın hiçbir somut sorununa, hiçbir somut çözüm getirmemektedir.
Yani Anayasa değişikliğinin içeriği ile halkın
sorunları örtüşmemektedir.
Anayasa
değişikliği teklifi, halkın değil, siyasi
iktidarın gündemidir. Yoksulluk, işsizlik ve yolsuzlukları
perdelemek ve önümüzdeki seçimleri Anayasa tartışmaları içinde
toplumun gerçek gündeminden uzaklaştırma amacını
gütmektedir.
Bu Anayasa
değişikliği siyasi iktidarın güncel
çıkarlarını gerçekleştirmek üzere ortaya
atılmıştır Bu nedenledir ki, Parlamento içindeki hiçbir
siyasi parti tarafından desteklenmemektedir.
Bu Anayasa
değişikliği teklifi bir toplumsal mutabakatın değil,
siyasi iktidarın talebi olarak ortaya çıkmıştır. Bu
açıdan toplumu birleştirmeye değil ayrıştırmaya
yönelik bir tekliftir. Türkiyeyi ayrıştıran, Türkiyeyi
parçalamaya yönelik çok tehlikeli kamplaşmaların kaynağı niteliğindedir.
Anayasa
değişikliği teklifinin tüm maddelerinin birlikte oylanması
hem Parlamentoya hem Türk halkına yapılan dayatmayı ortaya
koymaktadır. Tüm maddelerin birlikte oylanması bazı şeyleri
gözlerden kaçırmanın bir ifadesidir. Milletin vekiline maddeleri
teker teker oylama hakkı verilirken, milletin kendisinden bu hakkın
kaçırılması asla demokrasi anlayışıyla
bağdaşmaz.
Bu Anayasa
değişikliği teklifi bir dayatma niteliğindedir Toplum
kesimlerinin desteği yerine Parlamento çoğunluğunun
dayatması ile hayata geçirilmeye çalışılmaktadır.
Böyle bir durum ancak darbe dönemlerinde olur, darbe dönemlerinde Anayasa
dayatılır.
Bu Anayasa
değişikliği teklifi, anayasal sistemimizin temel
dayanağını oluşturan üç temel erkten yargı erkini
özensiz, usule aykırı bir yaklaşımla siyasi iktidarın
hegemonyası altına alma planının uygulanma belgesidir.
Siyasi iktidar yargıyı ele geçirilmesi gereken bir unsur olarak
değerlendirmektedir. Yargının yürütmenin emrinde olduğu bir
sisteme demokrasi denilemez. Yargının siyasetin güdümüne
sokulması ancak, dikta özlemi ile açıklanabilir.
Bu Anayasa
teklifi Sayın Başbakanının ve siyasi iktidar yetkililerinin
kendilerini kurtarmak üzere kurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesinin
şekillenmesi Başbakan ve bakanları Yüce Divanda aklanmaya
yöneliktir. Çoğunluğu hukukçu olmayan bir mahkeme
kurgulandığından hukukçu olmayanların ceza
yargılaması yaptığı bir düzen kurulmaktadır.
İdarenin
eylem ve işlemlerinin odaklaşmanın tespitinde
gözetilmeyeceği ilkesi Anayasaya konularak, siyasetçiler sorumluluktan
arındırılmaktadır. Geçici 15. madde
kaldırılırken, siyasi iktidarlara kalıcı
dokunulmazlık getirilmektedir. Bu düzenleme iktidar partisinin hiçbir
şekilde kapatılmayacağına ilişkin bir düzenlemedir.
Böylece iktidar mensuplarına hem sorumsuzluk hem de dokunulmazlık
getirilmektedir.
Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı da tamamen
değiştirilmektedir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu siyasi
iktidarın hedefi hâline getirilmiştir. Adalet Bakanı ve
müsteşarının konumunun yargı
bağımsızlığı açısından
sorgulanırken, başka bakanlık memurlarının da HSYKya
dâhil edilmesi ile yargı bağımsızlığı daha
da zedelenir noktaya taşınmıştır. Yine hâkim ve
savcıların soruşturmalarında Adalet Bakanına mutlak
yetki verilmesi günümüzde yaşanan olaylar düşünüldüğünde vahim
sonuçlar doğuracağı açık bir düzenleme olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Anayasalar
toplumsal mutabakat metinleridir. Bu nedenle oluşturulmalarında
mutlaka tüm toplum kesimlerinin katkısı sağlanmalıdır.
Anayasa metinlerinin toplumsal mutabakat değil toplumsal çatışma
metinlerine dönüştürülmesi toplumsal birlikteliğe zarar verir.
Toplumu gererek, ayrıştırarak siyaset yapma belki belirli bir
zaman diliminde bazı siyasi partilerin çıkarına olabilir. Ancak
unutulmamalıdır ki, Türk halkı kendini iradesini istismar eden
siyasi partilere mutlaka ve mutlaka sandıkta bunun hesabını
sorar.
Bu açıdan
söz konusu düzenlemenin görüşmelerine devam edilmelidir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, gerekçelerini dinlediğiniz, İç Tüzükün
72nci maddesine göre verilmiş iki önergeyi birleştirerek
oylarınıza sunuyorum.
III.- Y O K L A M A
(MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi var.
Yoklama talebinde
bulunan arkadaşlarımızı ismen tespit edeceğiz.
Sayın
Şandır, Sayın Vural, Sayın Çakmakoğlu, Sayın
Coşkun, Sayın Cengiz, Sayın Çelik, Sayın Korkmaz,
Sayın Bal, Sayın Tankut, Sayın Orhan, Sayın Yunusoğlu,
Sayın Doğru, Sayın Taner, Sayın Akkuş, Sayın
Paksoy, Sayın İnan, Sayın Ural, Sayın Serdaroğlu,
Sayın Yalçın, Sayın Yıldız.
Evet, elektronik
sistemle yoklama yapacağız.
İki
dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyoruz
efendim.
(Elektronik
cihazla yoklamaya başlandı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, biz girelim mi? Bizim girmemize gerek var mı? Bunu
belirtmeniz gerekiyordu, sisteme girmemeleri yolunda uyarmanız
gerekiyordu, aksi takdirde
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Mükerrer olur.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, yoklama talebinde bulunan
arkadaşlarımız sisteme girmesinler lütfen.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, mükerrer oy giriyorlar!
OKTAY VURAL
(İzmir) Girildi, ne olacak şimdi Sayın Başkan? Tekrar
bakıp mükerrer olmaması için tedbir almanız lazım!
BAŞKAN
Biz, arkadaşlarımızın İç Tüzükü bildiklerini farz
ediyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yoklama olduğu için efendim.
BAŞKAN
Biz, arkadaşlarımızın İç Tüzükü en az bizim kadar
bildiklerini farz ediyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Değil mi efendim? Grup başkan vekilleri
İç Tüzükü bilmek durumundadır, hatırlatmak olmaz.
(Elektronik
cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Birleştirerek
işleme aldığım önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemi başlatıyorum, on
dakika süreyle.
Tabii, yoklama
yaptığımız için, arkadaşlarımızın
kayıtları silindi. Arkadaşlarımızın tekrar
sisteme girmelerini istirham ediyorum.
Daha önceki
uygulamamızda olduğu gibi, isimleri tespit etmiştik, bu isimlere
bağlı kalarak soru sormalarını sağlamaya
çalışacağız.
Sayın Akçay,
buyurun.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Venedik
Kriterlerinin Referandumda İyi Uygulamalar Kılavuzunun 30uncu
maddesinde İçerik birliği, özgür oy iradesinin önemli bir
şartıdır. Seçmenler, aralarında bir bağ olmayan
farklı sorulara aynı anda oy vermek zorunda bırakılmamalıdır.
Seçmenin sorulardan birini desteklerken bir başkasına karşı
olabileceği dikkate alınmalıdır. Bir metinde yapılacak
değişiklik çok sayıda farklı unsuru kapsıyorsa, halka
bir dizi soru sorulmalıdır. denilmektedir.
Anayasa
Değişikliği Teklifinde parti kapatma konusunda Venedik
Kriterlerini esas aldığınızı söylüyorsunuz. Anayasa
değişikliğinin halk oylamasına sunulmasında Venedik
Kriterlerine neden uymuyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakana soruyorum: Sayın Bakan, son beş yılda
sendikalı işçi sayısında azalma mı var, yoksa
artış mı? Son beş yılın yıllar
itibarıyla sendikalı işçi sayılarındaki
değişmeyi açıklayabilir misiniz?
İkinci sorum
çocuk istismarıyla ilgili: Terör örgütü, uyuşturucu çeteleri, gasp
çeteleri, dilenci çeteleri gibi değişik çeteler maalesef
çocukları istismar etmektedir. Çocukları istismar eden suç
örgütlerinin başındaki azmettiricilerle mücadeleyle ilgili çalışmalarınız
var mı? Varsa, ne gibi sonuçları vardır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Işık...
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
hâlen ülkemizdeki çalışanların ne kadarı bir sendikaya üye
olmuşlardır?
İkinci
sorum: Anayasanın 51inci maddesinde yapılan bu değişiklik
sonrasında işçilerimiz istedikleri sendikaya veya sendikalara üye
olduklarında eğer bu sendika ya da sendikalar AKP
İktidarının icraatlarına karşı çıkarlarsa
işçilerimiz yine coplanacak ve biber gazıyla geri püskürtülecekler
midir? Yandaş sendika kayırmacılığına son
verilebilecek midir?
Bir diğer
sorum: ASELSANda çalışırken öldürülen 3 mühendisin hangi
sebeplerle ve kimler tarafından öldürüldükleri belirlenebilmiş midir?
Bakanlığınızca bu konuda bir girişimde bulunulmuş
mudur? Bulunulduysa ne yapılmıştır?
Son sorum:
Memurlara grev hakkının verilmesiyle ilgili
çalışmalarınız ne aşamadadır? Grevsiz toplu
sözleşmeyi ne derece demokratik buluyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Anayasamızın 45inci maddesinde Devlet, bitkisel ve hayvansal
ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline
geçmesi için gereken tedbirleri alır. denilmektedir. GAP bölgesinde ve
Adıyaman ilimizde Anayasamızın devlete verdiği bu görevin
yerine getirildiğini söyleyebilir misiniz?
İkinci
sorum: Anayasamızın 173üncü maddesinde Devlet, esnaf ve
sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirler alır. denilmektedir.
Buna göre geçtiğimiz yıl kaç esnaf ve sanatkâr devlet tarafından
korunurken kepenk kapatmıştır, açıklar
mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, bu düzenlemeyle işçilere ikinci bir
sendikaya üye olma hakkı tanınmaktadır. Sarı
sendikacılığın böylesine revaçta olduğu bir dönemde
yapılan bu düzenleme işçilere ne kazandıracaktır?
İkincisi, bu
düzenleme yerine İşsizlik Sigorta Fonunda biriken meblağ
Hükûmet tarafından başka amaçlarla kullanılamaz. maddesini
getirseydiniz çok daha faydalı bir hizmet yapmış olmaz
mıydınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
Sayın Başbakan birkaç gün önce iş dünyasını hedef
alarak Acımasızca emek sömürüsü yapılıyor. dedi.
Ülkemizde 4
kişilik bir ailenin açlık sınırının 843 TL,
asgari ücretin ise net 576 TL olduğu malumunuzdur. Hak arama mücadelesi
veren Tekel işçilerini 4/Cye mahkûm etmeye çalışmak emek
sömürüsü değil midir? Millî Eğitim Bakanlığında
Sözleşmeli öğretmenlik ve Vekil öğretmenlik adı
altında 550-600 TLye öğretmen çalıştırmak emek
sömürüsü değil midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Evet, Sayın İnan.
MÜMİN
İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
acaba bu Anayasa değişikliği döneminizde zirve yapan
işsizliği düşürecek midir? Yoksulluk ve açlık
sınırında yaşayanların karnını doyuracak
mıdır? Emeklilerin insanca yaşayacağı bir ortamı
sağlayacak mıdır? Ayrıca, döneminizde sendika
değiştirilmesi konusunda yapılan baskılar bu
değişiklikle azalacak mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle
şunu belirtmekte yarar görüyorum: Gerçekten de bizim ülkemizde sendikal
hak ve özgürlüklerle ilgili ve özellikle de sendikal örgütlenmeyle ilgili ciddi
sorunlarımız vardır.
Arkadaşlarımız
sendikalı işçi sayısı ve oranlarıyla alakalı
sorular soruyorlar. Gerçekten, Türkiyenin sendikalı işçi
sayısı veya oranı itibarıyla dünyadaki en kötü ülkelerden birisi
olduğunu söyleyebiliriz. Bugünlerde sendikalı işçi oranı
yüzde 6lar civarındadır.
Peki, şimdi
ben size bir soru soruyorum: Türkiyede sendikalı işçi
sayılarının bu kadar az olmasının arkasındaki
temel sebep nedir? (MHP sıralarından AK PARTİ sesleri)
Türkiyedeki sendikal özgürlüklerin, toplu sözleşme, grev ve lokavt
haklarıyla ilgili düzenlemelerin yetersizliği ve Anayasadan
kaynaklanan sınırlamalar acaba sendikalı işçi olma
konusunda ne oranda etkili olmaktadır? Buna dair bir ölçünüz var mı?
(MHP sıralarından Var sesleri) Yoksa, benim bir ölçüm var, ben size
söyleyeyim. Benim bu konuda bir ölçüm var. Türkiyede işçilerin
sendikalı olmalarını engelleyen pek çok sorunun arkasında
bugünkü Anayasanın getirdiği sınırlamalar vardır.
Çünkü, Anayasa mesleki örgütlenmelere izin vermemektedir, çünkü Anayasa toplu
iş sözleşmelerinin teşmil edilmesine izin vermemektedir, çünkü
Anayasa federasyon kurulmasına izin vermemektedir. Öyleyse, bütün bu
alanlarda meydana getirilecek olan özgürleşme ve serbestleşme tabii
ki bu konudaki iyileşmeyi de beraberinde getirecektir.
Bir başka
husus, yine bununla alakalı sorulan, özellikle bugün Anayasada meydana
getirilen değişikliklerin işsizlik sorununu çözüp
çözmeyeceğiyle ilgili. Bunun defalarca sorulduğunu ben görüyorum.
Bir kere
arkadaşlar, şunu çok açık ve net bir şekilde ortaya
koymalıyız ki, demokratikleşme ile ekonomik gelişme
arasında doğrusal bir ilişki vardır. Şayet çevre
şartları değişmiyorsa, insan kaynaklarınız yeteri
kadar varsa ve finansman kaynaklarınız güçlüyse, yeterliyse belki
otoriter ve merkezî idarelerde de kalkınmayı sağlamak mümkün olabilmektedir,
ama, sürekli değişen, rekabetin olduğu ortamlarda, maalesef,
otoriter ve merkeziyetçi yönetim yapıları ekonomik gelişmenin
önünde bir engel oluşturmaktadır. Bu açıdan, ülkemizde
demokrasiyi ne kadar geliştirirsek, iktisadi gelişmeye de o kadar çok
fırsat verme imkânını yakalayacağız.
Başka bir
ifadeyle, demokratikleşmeyi, özellikle de özgürlük alanlarını
genişletmek insanlarda güveni artıran, kendi karar verme
kabiliyetlerini ve girişim kabiliyetlerini ortaya çıkaran bir
fırsat yaratacaktır. Bu açıdan bakıldığında,
evet, sorunuza açık ve net bir şekilde söylemek gerekir ki,
Anayasada özgürlükleri artıcı tavırlar Türkiyedeki
işsizliği önlemeye de yardımcı olacak yaklaşımlardır.
Üzerinde
duracağım bir başka husussa daha çok emek sömürüsüyle alakalı
mevzudur. Türkiyede emek sömürüsü ile ilgili eğer meseleyi
tartışacaksak, üzerinde duracağımız çok sayıda
iş vardır ve çok sayıda sorunumuz vardır. Hakikaten, acaba,
Türkiyede bugün kıdem tazminatını alabilen işçi
sayısı hakkında bilgimiz var mı? Gerçekten bir yıldan
daha üzeri
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakan, siz soru sormak durumunda
değilsiniz.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Arkadaşlar,
ben bu soruların cevabını vereceğim size zaten, merak
etmeyin.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) İktidar mısın, muhalefet misin
Sayın Bakan? Böyle bir uygulama var mı?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Soru sordunuz, Sayın Bakan da
cevaplandırmaya çalışıyor. Sükûnetle dinleyin.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sorumluluk makamındasın, sorumlu davran!
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Kriz bahane
edilerek Türkiyede insanlar kapının önüne konulmuş mudur
konulmamış mıdır?
BAŞKAN
Yani siz soru sorarken, Sayın Bakana mı sordunuz nasıl cevap
vereceğini! Şimdi size mi soracak nasıl cevap vereceğini?
Lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Bakan, siz cevap verin, biz dinliyoruz.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)- Sayın
Başkanım, ben
BAŞKAN
Buyurun, lütfen
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Sayın
Başkanım, ben cevabımı veriyorum zaten.
BAŞKAN
Tabii, buyurun.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Türkiyede bu
alanda ortaya çıkarılacak olan gelişmeler ve esneklikler
Anayasadaki bu değişikliklerden sonra mümkün olabilecektir.
RECEP TANER
(Aydın) Konuyla ne alakası var?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)- Bu açıdan
bakıldığında, 4/C diye bahsettiğiniz kanun, 657
sayılı Kanunda vardır Sayın Vekil. 657 sayılı
Kanunun ne zaman çıktığını en az benim kadar biliyor
olmalısınız.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) 4/Cyi siz çıkardınız.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)
Dolayısıyla 4/Cyi biz çıkarmadık, 4/Cyi etkin bir
şekilde uyguladık. Sizlerin döneminizde kapı
dışarı ettiğiniz işçilere biz 4/C ile yeni bir
fırsat verdik ve onlara yeni bir iş imkânı sunduk. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) O açıdan
bakıldığında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Evet, Sayın Bakan süreniz doldu.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Peki,
teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Diğer sorulara arzu ederseniz yazılı olarak cevap
verebilirsiniz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakanın kaç
soruya cevap verdiğini
OKTAY VURAL
(İzmir) Hangi sorulara cevap verdi? Sizin adınıza soruyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim, onlar zabıtlarda yazılıdır, kayıtlı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yazılı cevap verecek.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 16
önerge var; ancak 7 tanesiyle ilgili işlem yapmak durumundayım. Kura
ile çıkan 7 önergeyi şimdi okutacağım ve sonra önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa değişikliği teklifinin 5. maddesinin teklif
metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Oktay Vural |
Mehmet
Şandır |
|
Konya |
İzmir |
Mersin |
|
Behiç Çelik |
Hamit
Homriş |
S. Nevzat
Korkmaz |
|
Mersin |
Bursa |
Isparta |
|
Tuğrul
Türkeş |
İsmet
Büyükataman |
Sabahattin
Çakmakoğlu |
|
Ankara |
Bursa |
Kayseri |
|
Recep Taner |
Beytullah Asil |
Gürcan
Dağdaş |
|
Aydın |
Eskişehir |
Kars |
|
Hüseyin
Yıldız |
Mümin İnan
|
Şenol Bal |
|
Antalya |
Niğde |
İzmir |
|
Necati Özensoy |
Akif Akkuş
|
Reşat
Doğru |
|
Bursa |
Mersin |
Tokat |
|
K. Erdal Sipahi
|
Erkan Akçay |
Süleyman L.
Yunusoğlu |
|
İzmir |
Manisa |
Trabzon |
|
Muharrem
Varlı |
Ahmet Duran
Bulut |
Hakan
Coşkun |
|
Adana |
Balıkesir |
Osmaniye |
|
Ertuğrul
Kumcuoğlu |
Abdülkadir
Akcan |
D. Ali Torlak |
|
Aydın |
Afyonkarahisar |
İstanbul |
|
Ahmet Bukan |
S. Turan Çirkin
|
Kürşat
Atılgan |
|
Çankırı
|
Hatay |
Adana |
|
E. Haluk Ayhan |
Mithat Melen |
Atila Kaya |
|
Denizli |
İstanbul |
İstanbul |
|
Ali
Uzunırmak |
İzzettin
Yılmaz |
Mustafa Kemal
Cengiz |
|
Aydın |
Hatay |
Çanakkale |
|
|
Mehmet Günal |
|
|
|
Antalya |
|
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5 inci maddesinde geçen
dördüncü fıkrası ibaresinden sonra gelmek üzere 01.09.2010
tarihinden itibaren ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
İkram
Dinçer
Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 5 inci maddesinde geçen dördüncü fıkrası ibaresinden
sonra gelmek üzere 01.09.2010 tarihinden itibaren ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederim.
Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 5 inci maddesinde geçen dördüncü fıkrası ibaresinden
sonra gelmek üzere 01.09.2010 tarihinden itibaren ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederim.
Abdurrahman
Arıcı
Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5 inci
maddesinde geçen dördüncü fıkrası ibaresinden sonra gelmek üzere
01.09.2010 tarihinden itibaren ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5.
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
İsa Gök |
Ali Koçal |
|
Mersin |
Zonguldak |
Madde 5- Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 51. maddesinin dördüncü fıkrası
yürürlükten kaldırılmış ve 5. fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
İşçi
niteliği taşımayan kamu görevlilerinin sendika kurma hakkının
kullanılmasında uygulanacak, şekil, şart ve usuller kanunda
gösterilir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 497 sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Sevahir
Bayındır |
M. Nezir
Karabaş |
Pervin Buldan |
|
Şırnak |
Bitlis |
Iğdır |
|
Hamit Geylani |
Sebahat Tuncel |
|
|
Hakkâri |
İstanbul |
|
Madde 5: Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 51 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Herkes
çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini
korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar
ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe
çekilme hakkına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da
üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.
Sendika ve üst
kuruluşlarının tüzükleri, yönetim ve işleyişleri,
demokrasi esaslarına aykırı olamaz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa değişikliği teklifinin, 5. maddesinin teklif
metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutuyoruz efendim?
OKTAY VURAL
(İzmir) Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasalar,
vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan,
siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen
kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
Türkiyenin iki
ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen demokrasisini;
21.
yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
Asırlık
anayasa tartışmalarından kurtarmanın,
Her kesimin
benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal
uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu kurulmasını,
Partilerin
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını,
Siyasi partilerin
hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin
görüş ve tavrının, yapılacak ilk seçimde milletin takdirine
sunulmasını,
Seçimler sonunda
oluşacak Meclisin ilk iş olarak anayasa değişikliğini
gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile
Milleti kucaklaştıracak,
Milletin
değerleri ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile
Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın
temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez
bütünlüğünü üniter yapı içinde sağlayacak Devleti kurum ve
kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi
iyileştirecek,
Cumhuriyetin
temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi
teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir
sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma kararını ilan
etmiştir.
Anayasa
değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHPnin bu
teklifine kulak tıkamış, kendisi için
hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa
değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak
için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKPnin Anayasa Değişiklik Teklifi,
kendi sübjektif hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile
kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve
denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal
sonucu olarak başta parti kapatma, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter
sistemin yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklif,
parlamenter demokrasi esasına göre inşa edilen Anayasaya
aykırıdır.
Bu teklifin
içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKPden
bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKPden
yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabının verilmesini beklemektedir.
Millet, AKPden
İş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKPden
düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak
ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8
yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP millete
değil, kendine çalışmaktadır.
AKP, iyi niyetli
değildir, bu teklifle başlattığı PKK
açılımı için anayasal zemin hazırlamaktadır. Bu
sebeple yargıyı etkisiz hâle getirmektedir.
Değişiklik
teklifinin 5. maddesi aşağıdaki sebeple teklif metninden
çıkartılmalıdır.
Anayasanın
51. maddesi Aynı zamanda aynı iş kolunda birden fazla sendikaya
üye olunamaz. hükmünü ihtiva etmektedir. Bu hüküm sivil toplumu
geliştirmek, sendikaları güçlendirmek amacıyla
düzenlenmiştir.
Her ne kadar ILO
Meslek Sendikacılığını geliştirmek amacıyla
prensip bazında birden fazla sendikaya üye olmayı teşvik ediyor
idiyse de, ülkemizde işkolu istatistiklerinin hazırlanması ve
yayımında yaşanan sıkıntılar ve sahtecilikler
dikkate alındığında, işkolu seviyesinde yapılan
kanuni düzenlemelere rağmen, yeni kanuni düzenleme ihtiyacının
duyularak ek düzenlemelere gidilmiş olması, işkolu yetkili
sendika belirlenmesinde kargaşaya neden olabilecek olması, aynı
iş yeri ve işkolu çalışanları arasında
kargaşaya neden olarak iş barışına zarar verebilme
ihtimaline dayanarak maddenin metinden çıkartılması gerekmektedir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 497 sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Sevahir
Bayındır (Şırnak) ve arkadaşları
Madde 5: Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 51 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Herkes
çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini
korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar
ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe
çekilme hakkına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da
üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.
Sendika ve üst
kuruluşlarının tüzükleri, yönetim ve işleyişleri
demokrasi esaslarına aykırı olamaz.
BAŞKAN
Sayın Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutalım, konuşacak mısınız?
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Konuşacağım.
BAŞKAN
Sayın Karabaş, buyurun.
Süreniz beş
dakikadır.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
teklifin 5inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu yasa
teklifinin diğer maddelerinde olduğu gibi sendikalarla ilgili
değerlendirmeler yapıldığında iktidar
milletvekillerini dinledik. Bilmeyen, mevcut yasalardan haberdar olmayan,
Türkiyedeki işçinin, kamu emekçisinin, emeklinin, işsizin, mevsimlik
çalışanın sorunlarını ve önündeki örgütlenme ve
sendikal engelleri bilmeyen Türkiyeyi âdeta bir sendikalar, sendikalı
olma, sendikal özgürlükler cenneti sanır!
Sayın
milletvekilleri, şu anda, hem Anayasamızda hem de
yasalarımızda, sendikalı olma, sendikal örgütlenme,
sendikaların özgürce faaliyet yürütmesi, sendikaların toplu
sözleşme ve grev yapma hakları önünde bir sürü engel var. Tabii,
şu andaki değişiklik teklifinde sendikal haklarla ilgili
bazı düzenlemeler var. Onlarla ilgili yeri geldiğinde daha
detaylı değerlendirmeler yapacağız.
51inci maddedeki
değişikliğe baktığımızda, birden fazla
sendikaya üye olmanın önündeki engelin kaldırılması
önemlidir. Ancak, burada, millî güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık,
genel ahlak, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması
amacıyla sendika kurmanın önüne engeller konulabiliyor.
Şimdi,
bizler, hem Türkiyede hem benzer ülkelerde, böyle, genel, millî güvenlik,
kamu düzeni, genel ahlak denildiği zaman ne kadar geniş
tutulduğunu, yeri geldiği zaman sendikaların tümüyle
faaliyetlerinin engellendiğini veya kuruluşlarının
engellendiğini biliyoruz. Bu madde duruyorken, bu bent duruyorken sadece
bir bendin değiştirilmesi ve buna devrim denilmesi kabul edilebilir
değil.
Yine Toplu
sözleşme diyoruz. Toplu sözleşme
Tabii ki işçinin, emekçinin,
kamu emekçisinin, sendikalı olanın işverenle -bu işveren
ister kamu olsun ister tüzel kişi olsun ister şahıs olsun- pazarlık
yapma ve anlaşamadığı zaman da işçi
sendikalarının, sendikal örgütlenmenin, çalışanın
örgütlenmesinin bugüne kadarki silahı grevdir. Sizin grev
hakkını koymadığınız andan itibaren işçinin,
emekçinin, memurun sendikal örgütlenmesinin, toplu sözleşme görüşme
yapabilmesinin hiçbir anlamı yoktur.
Yine, Türkiyede
birçok kesimin sendika kurmasının ve sendikalı
olmasının önünde engel var. Biraz önce Sayın Bakana sorulan bir
soru vardı ve Sayın Bakanın da işte Biz, onlar işsiz
ve boşta kalıyorken Hükûmetimiz, iktidarlarımız döneminde
4/Cyi çıkararak onları iş sahibi yaptık. Şimdi
4/Cler başta olmak üzere, Türkiyede başta kamu
çalışanları olmak üzere, birçok kesimin sendikalı olmasının,
örgütlenmesinin önünde engel vardır. Soruyoruz burada hem AKPnin değerli
sendikacıları -gündüz bir konuşma yaptı Sayın Agâh
Kafkas- çalışanlara, işçilere bugüne kadar hükûmetleri,
iktidarları döneminde ve bugün de bu değişiklikle çok önemli
haklar tanıdıklarını söyledi. Şimdi, 4/Clilerin
sendikalaşma hakkı var mı?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Karabaş, süreniz
doldu, lütfen tamamlayınız.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Tamamlayacağım Başkan.
Peki,
sözleşmeli, geçici, bir sürü adla çeşitli kurumlarda
çalıştırdığınız ve şu anda güvencesi olan
işçi ve 657ye tabi memurdan sayı anlamında kat kat olan
kesimlerin ki bunlar devletin işverenin yanında, tüzel kişinin,
özel kişinin yanında çalışıyorken bile,
çalışanın bu uluslararası yasalardan kaynaklanan
haklarının korunması gerekiyorken, kamuda bu kesimlere
örgütlenme, sendikalaşma ve kendi haklarını savunma hakkı
vermeden bunları nasıl bu kürsüden dile getirebilirsiniz?
Yine, birçok
sözleşmede, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11inci
maddesi, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi,
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve
Türkiyenin de imza attığı birçok sözleşmede diyor ki:
Herkesin örgütlenme, sendika kurma hakkı var. işçinin,
işsizin, emeklinin, mevsimlik işçinin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Efendim, ilave süreniz de doldu; lütfen selamlayınız Genel Kurulu.
Çok teşekkür
ederim Sayın Karabaş.
NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Bunların hiçbiri getirilmemişken, bu konuda
birçok engel varken
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sağ olasınız, çok teşekkür ederiz.
Sayın
Bayındır ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5.
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İsa
Gök (Mersin) ve arkadaşı
Madde 5- Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 51 inci maddesinin dördüncü
fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve 5.
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
İşçi
niteliği taşımayan kamu görevlilerinin sendika kurma
hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart
ve usulleri kanunda gösterilir.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Konuşacak mıyız efendim?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Ali Koçal
BAŞKAN
Sayın Koçal, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan yasa teklifinin 5inci maddesiyle
ilgili verdiğimiz değişiklik önergesine yönelik söz
almış bulunuyorum. Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım
adına yüce Meclisi selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, geçen oturumda üç ciddi olay gerçekleşti Meclis
çatısı içerisinde. Bunlardan bir tanesi, şahsı adına
söz alan Rasim Bey Arkadaşımız konuşmasını
yaparken AKP milletvekili arkadaşlarımızın neredeyse
saldırısına uğradı; doğru şeyler
söylediği için, doğru tespitler yaptığı için, emekten
bahsettiği için, AKPnin emeğe karşı saygılı
olmadığını çok özgün bir biçimde anlattığı
için AKPli arkadaşlar tarafından sözlü saldırıya
uğradı; bu, bir.
İkincisi:
Yine, burada Meclis çalışmaları devam ederken önceki dönemde
AKPde milletvekilliği ve bakanlık yapmış bir
arkadaşımız, daha sonra da yine AKPnin üst yönetiminde görev
almış olan bir arkadaşımız, hem Meclis
çatısı altındaki milletvekillerine hem şahsına
yakışmayacak birtakım davranışlarda bulundu ve arkadaşlarımızdan
bazılarını, Cumhuriyet Halk Partisi sıralarında oturan
yetkili arkadaşlarımızdan bazılarını
dışarıya kavgaya neredeyse davet etti ama kavgaya davet ederken
de işin ilginç yanı
Yani böyle efelik yaparken efeliğin de bir
biçimi, bir şekli vardır bizim bildiğimiz kadarıyla, yani
ayağa kalkıp önünü iliklemek, kravatını düzeltmekle
dışarıya davet edilmez, efelik yapılmaz; bizim
bildiğimiz efelik, ceket çıkartılır, kollar
sıvanır, eğer bir şey yapılacaksa o yapılır;
bu böyle olur, bizim bildiğimiz budur, bizim
alışkanlıklarımız böyledir. (CHP
sıralarından alkışlar) Böyle bir şey olursa o zaman
gerekli cevabı biz de veririz. Bunlar yakışık
almamıştır.
Diğer bir
konu: Sayın Bakan, sorulan sorulara nedense yeterli cevapları
verememiştir. Hangi soruya cevap verdiği belli
olmamıştır. Çok duyarsız davranmıştır. O
nedenle, bu durumu da sizlerle paylaşmak istedim ve dolayısıyla
bu İktidarın emeğe karşı olan tavrının,
emeğe karşı olan düşüncesinin ve
yaklaşımının ne olduğunu da böylece görmüş olduk.
Değerli
milletvekilleri, aslında, AKP iktidara geldiğinden bu yana
Türkiyemizde hiçbir soruna çözüm bulunamamıştır; aksine,
sorunlar artarak devam etmiştir. Ülkemizin en temel sorunları olan
işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluğa çare bulunamamıştır,
bunun üzerine temel hak ve özgürlüklere kısıtlamalar da
eklenmiştir. Türkiyemizde kurumlar birbirine düşürülmüş ve
böylece, düşürülmeye çalışılarak da bir korku
imparatorluğu oluşturulmaya çalışılmaktadır
değerli arkadaşlar. Dolayısıyla, toplumun tüm kesimleri bu
mevcut durumdan şikâyetçidir; köylüsü, esnafı, işçisi,
çalışanı, çalışmayanı, sokaktaki insan, herkes bu
durumdan şikâyetçidir ve herkes, sıkıntısını
anlatabilmek için sokaklardadır, sokaklara dökülmüştür, sokaklarda
sıkıntılarını anlatmaya çalışıyor ama
anlayan kim, anlayacak olan kim, muhatap bulamıyor. En son, işte,
Tekel işçileriyle ilgili Hükûmetin ve AKP yetkililerinin tavrını
çok net olarak, birlikte gördük, müşahede ettik. Tabii tek memnun olan
Burada kimse memnun değil ama memnun olanlar var aslında. Memnun
olanlar kimler? Bakıyorsunuz, memnun olanlar, AKPliler, AKPnin
taraftarları, yandaşları çünkü onların işi iyi,
tıkırında, tuzları kuru, gayet iyi,
alışverişleri de iyi, kazançları da iyi, durumları,
pozisyonları da iyi, dolayısıyla bunların bir
sıkıntısı yok ama esas sıkıntı, halkın
sıkıntısı, sokaktaki insanın
sıkıntısı. Bunlara dikkatinizi çekmek istiyorum
değerli arkadaşlar.
Böylece, AKP
yavaş yavaş kendini tüketiyor; uyarıyoruz sizi, kendini
tüketiyor çünkü AKP bugüne kadar verdiği sözlerin hiçbirin arkasında
durmamıştır. Böylece de AKP bir güven bunalımı
içerisindedir. Bu İktidarın ülke çıkarlarına bugüne kadar
hiçbir şey yapmadığını hep birlikte müşahede
ediyoruz; ülke çıkarlarına değil, aksine kendi
çıkarlarına birtakım iş ve işlemler yaptığı
için de ülke insanları büyük bir kaygı içerisindedir.
Dolayısıyla bunca kadrolaşma, sosyal ve ekonomik çöküntü
hepimizi endişelendirmektedir değerli arkadaşlar.
Hiç kimse
şunu söyleyemez. Yapılan istatistikler gösteriyor ki değerli
arkadaşlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Koçal, süreniz doldu efendim.
Sözlerinizi
lütfen tamamlayın, size ilave bir dakikalık süre veriyorum.
ALİ KOÇAL
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hepimiz biliyoruz
ki değerli arkadaşlar, sokaktaki insanın çok büyük
sıkıntısı var. Bu memlekette, birçok insanın işi
yok, aşı yok, parası yok, sefilleri oynuyor, büyük bir
sıkıntı içerisinde ama tabii, bu sıkıntıyı
görerek bu sıkıntıya karşılık verecek bir Hükûmet
ne yazık ki yok ve bunun sonucunda, aslında
vatandaşlarımız AKPnin gerçek yüzünü görmüş oluyor
değerli arkadaşlar. AKP insanları işsiz
bırakmıştır, aç bırakmıştır, namerde
muhtaç etmiştir, kandırmıştır,
oyalamıştır ve AKP her şeyi bugüne kadar kendi menfaati
için yapmıştır, AKP yetim hakkı yemiştir, AKP haram
yemiştir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Canikli, buyurun.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Konuşmacı, biraz önce, AK
PARTİmize, grubumuza haksız bir saldırıda
bulunmuştur. Sataşmadan dolayı söz istiyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hangi cümle? Haram yemiştir. ifadesi
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Evet Haram yemiştir. dedi.
BAŞKAN
Peki, buyurun.
Yeni bir
sataşmaya mahal vermeden lütfen.
Üç dakikalık
süre veriyorum.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
5.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; AK PARTİ, onun tüm kadroları, millet iradesinin
ne anlama geldiğini çok iyi bilir, milletin ne anlama geldiğini çok
iyi bilir; millet iradesinden korkmaz, millet iradesinden çekinmez, milletle
problemi yoktur ve milletin bir parçasıdır, kendisini milletin bir
parçası olarak görür; yetkiyi milletten alır, hizmeti de millete
götürür. Ama, birileri ne yapar? Yetkiyi, gücü milletten alır ama
başkalarına hizmet eder. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Elitaşın ne işi var orada Sayın
Başkan? Ne işi var orada?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - İşte, gerçek haramzade, yetkiyi
milletten alıp hizmeti başkasına götürendir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, hangi sıfatla oturuyor Grup Başkan
Vekili orada? Hangi sıfatla oturuyor? Kaldırır
mısınız onu.
BAŞKAN
Sayın Elitaş
Sayın Elitaş
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, İsa Gök ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi okutacağım dört önerge de
aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme
alıyorum. İstemeleri hâlinde önerge sahiplerine ayrıca söz
vereceğim.
İlk önergeyi
ve diğer önergelerde imzası bulunanların isimlerini okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5 inci maddesinde geçen
dördüncü fıkrası ibaresinden sonra gelmek üzere 01.09.2010
tarihinden itibaren ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
Diğer
önergelerin imza sahipleri:
|
Abdurrahman
Arıcı |
Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu |
İkram
Dinçer |
|
Antalya |
Siirt |
Van |
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Birlikte işleme aldığım önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sormuyorsunuz bile Sayın Başkan.
BAŞKAN
Affederseniz
Gerekçe mi okutalım, konuşacak mısınız?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Uygulamada
yaşanacak sıkıntıları gidermek amacıyla bu önerge
verilmiştir.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Önerge sahiplerinin her birine ayrı ayrı sorun Sayın
Başkan.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Her birine sorun Sayın Başkan. Böyle bir şey olmaz ya! Grup
Başkan Vekili gerekçe okutuyor. Böyle bir şey olur mu ya?
BAŞKAN
Evet, önergeleri birleştirerek işlem yapıyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
5inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
5inci madde gizli oylamaya tabi olduğu için, Adana ilinden başlamak
üzere oylama işlemini başlatıyoruz.
Bir milletvekili
arkadaşımız rahatsızdı, sanıyorum hastaneden
buraya geldi oy kullanmak için. Şanlıurfa Milletvekili
Arkadaşımız Mustafa Kuşun öncelikle oy
kullanmasını bilgilerinize arz ediyorum.
Ayrıca,
değerli milletvekili arkadaşlarım, şu zarflar
kapatılmadığı takdirde muhtemelen içine konan pul
düşmektedir. O bakımdan, üstündeki şu şeridin
kaldırılarak yapıştırılmasında zaruret
vardır. Arkadaşlarımıza hatırlatıyorum.
İsimleri
okunmayan arkadaşlarımıza lütfen zarfları ve pulları
vermeyiniz.
(Oylar
toplandı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, oyunu kullanmayan arkadaşımız var
mı?
Oy kullanma
işlemi tamamlanmıştır.
Oy
kutularını, lütfen, yerinden alıp görevli arkadaşların
önüne koyalım ve tasnif çalışmalarına başlayalım.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5inci maddesinin gizli
oylama sonucu:
Oy Sayısı : 405
Kabul : 333
Ret : 70
Çekimser : 1
Boş : -
Geçersiz : 1
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Murat Özkan |
Harun Tüfekçi |
|
Giresun |
Konya |
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 21 Nisan 2010 Çarşamba günü (bugün) saat 11.00de
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
03.53