DÖNEM: 23 CİLT: 51 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
9uncu
Birleşim
21 Ekim 2009 Çarşamba
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Hükümetin Gündem Dışı
Açıklamaları
1.-
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun 10 Ekim 2009
tarihinde Zürihte imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Ermenistan Cumhuriyeti
Arasında Diplomatik İlişkilerin Kurulmasına Dair Protokol
ve Türkiye Cumhuriyeti ile Ermenistan Cumhuriyeti Arasında
İlişkilerin Geliştirilmesine Dair Protokol konusunda gündem
dışı açıklaması ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural, Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş, İstanbul
Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ ve Adana Milletvekili Ömer
Çelikin grupları adına; Balıkesir Milletvekili Hüseyin
Pazarcının şahsı adına açıklamaları
B) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptanın, Antalya ili Kumluca ilçesi
sınırları içinde 14 Ekim Çarşamba günü meydana gelen sel
felaketine ilişkin gündem dışı konuşması ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı
2.- Muş
Milletvekili Seracettin Karayağızın, Türkiyede kan
davaları ve sosyal sonuçlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, konut edindirme yardımı
ödemelerine ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Rize
Milletvekili A. Mesut Yılmazın, Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlunun gündem dışı konuşmasına
ilişkin açıklaması ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun cevabı
2.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun gündem dışı konuşmasına
ilişkin açıklaması ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun cevabı
3.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem dışı
konuşmasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
4.- İzmir
Milletvekili Şenol Balın, Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun gündem dışı konuşmasına
ilişkin açıklaması ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun cevabı
5.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Urasın, Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlunun gündem dışı konuşmasına
ilişkin açıklaması ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun cevabı
6.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlunun gündem dışı konuşmasına
ilişkin açıklaması ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun cevabı
7.- Mersin
Milletvekili Kadir Uralın, Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun gündem dışı konuşmasına
ilişkin açıklaması ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun cevabı
8.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlunun gündem dışı konuşmasına
ilişkin açıklaması ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun cevabı
9.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homrişin, Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlunun gündem dışı konuşmasına
ilişkin açıklaması ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun cevabı
10.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, AK PARTİ Grubu adına
konuşan Adana Milletvekili Ömer Çelikin, Türkiye'nin geçmişini ilzam
edecek, geleceğini de risk altına sokacak, itham edecek beyanlarda
bulunduğuna ve düzeltilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adana
Milletvekili Ömer Çelikin, Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, partisine ve şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Adalet
Bakanı Sadullah Erginin, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 27 milletvekilinin, üniversite
öğrencilerinin barınma sorununun araştırılarak
ailelerin korunması için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/441)
2.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, genetiği
değiştirilmiş organizmalı ürünler konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/442)
3.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, demokratik hukuk devletini
tehdit eden gelişmelerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/443)
B) Duyurular
1.-
Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün resmî davetlisi olarak ülkemizi ziyaret
etmekte olan Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayevin
22/10/2009 Perşembe günkü birleşimde Genel Kurula hitaben
konuşma yapma isteğine ilişkin
VIII.-
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, şeker ithalatına ve
kaçakçılığına ilişkin Devlet Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayandan sözlü soru önergesi (6/568) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
2.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, faiz oranlarındaki
artışın etkilerine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/821) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
3.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, ihraç edilmek üzere ithal edilen çayın iç
piyasaya sürüldüğü iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/850) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
4.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, yüksekokul mezunu genç
işsizlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/852) ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı
5.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, kırmızı et
tüketimine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/853) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı
6.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, yurt dışı seyahatlerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/861) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
7.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Sabah Gazetesi ve ATVnin bazı ödemelerine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/862) ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
8.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, milletvekillerinin Hükümet üyeleri ile birlikte
katıldığı yurt dışı seyahatlere ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/863) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
9.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, sektörlerdeki iş
güvenliğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/879) ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı
10.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, enflasyondaki düşüşe ve
esnafın sıkıntılarına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/902) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçekin cevabı
11.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, beyaz eşya fiyatlarındaki
artışın evliliklere etkisine ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/905) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
12.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, kredi kartı borçlularına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/906) ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
13.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, Merkez Bankasının kara
listesine giren esnafa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/907) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçekin cevabı
14.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, emeklilerin sorunlarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/908) ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
15.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, kaçak kol saatlerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/909) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
16.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, cemevlerinin aydınlatma giderlerinin
ödenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/915) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı
17.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, Türk bayrağının
indirildiği bazı olaylara ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/920) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
18.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, bazı yol
yapımı projelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/921) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçekin cevabı
19.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, Ankara Büyükşehir Belediyesi
ve ODTÜ arasındaki kaçak yapı sorununa ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/924) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçekin cevabı
20.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, şehit aileleri
yardımlaşma derneklerine yapılan yardımlara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/929) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
21.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, TRTnin Güngörendeki terör
olayıyla ilgili yayınına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/940) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
22.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, TOKİ hakkında düzenlenen YDK
raporlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/942)
Cevaplanmadı
23.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, TOKİ ihalelerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/944) Cevaplanmadı
24.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, esnafın ekonomik durumunun
iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/946) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçekin cevabı
25.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, YAŞ toplantısında ihraç kararı
alınmamasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/953) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçekin cevabı
26.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, TOKİnin arsa
değerlendirmelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/957) Cevaplanmadı
27.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Şehitkamil ilçesinde yapılacak
TOKİ projesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/959)
Cevaplanmadı
28.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, yurt dışı seyahatlerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1396) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, mayın ya da silah
atıklarının patlaması sonucu ölenlere ve yaralananlara
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı
(7/8402)
2.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Van ilindeki eğitim sorunlarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/8493)
3.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, ÖSS sonuçlarının
değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/8897)
4.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, Tedavi Yardımına ve
Uygulama Tebliğine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/9090)
5.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Atatürk Üniversitesinin çevre düzenlemesine
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/9092)
6.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Selçuk Üniversitesinin bir
taşınmazı üzerindeki tasarruflara ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/9099)
7.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Çankırının Orta ilçesine
fakülte açılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/9104)
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batman Üniversitesinde bir fakülte
açılmasına,
Dicle
Üniversitesinde bir fakülte açılmasına,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
(7/9107), (7/9108)
9.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebinin, Gazi Üniversitesinin ihaleye konu bir
arsasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/9115)
10.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, ÖSS sonuçlarının
değerlendirilmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçunun cevabı (7/9116)
11.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, yükseköğretim sistemine ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/9117)
12.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, YÖK ve yükseköğretim sistemine ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/9121)
13.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, öğretmenlerin yer
değiştirilmesindeki bir uygulamaya ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı (7/9525)
14.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlunun, TÜİKin açıklaması
gereken bazı verilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı (7/10019)
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak dört oturum yaptı.
Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe, siyasi iktidarın yargı
bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkelerini
zedeleyici tutum ve davranışlarına,
İstanbul
Milletvekili Lokman Ayva, özürlülerin temel hak ve özgürlüklerine,
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme
Merkezinin yapmış olduğu sınavlara,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, İstanbul Milletvekili Lokman Ayvanın
gündem dışı konuşmasına ilişkin bir
açıklamada bulundu.
Afganistan Senato
Meclisi Uluslararası İlişkiler Komitesi,
Pakistan Ulusal
Meclisi Keşmir Özel Komisyonu,
Parlamento heyetlerinin
ülkemizi resmî ziyaret etmelerinin uygun bulunduğuna;
Avrupa Konseyi
Parlamenterler Meclisi ve Batı Avrupa Birliği Geçici Avrupa Güvenlik
ve Savunma Asamblesi; Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter
Asamblesi; Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu; Avrupa
Akdeniz Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek
grupları oluşturmak üzere, siyasi parti grup
başkanlıklarınca aday gösterilen asıl ve yedek üyelerin
isimlerine;
İlişkin
Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı ve 19 milletvekilinin, çocuklarını
yetiştirme yurtlarına terk eden ailelerin sorunlarının
(10/438),
CHP Grubu
adına Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Kemal Anadol,
Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay ve İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlunun, GAP kapsamındaki sulama projelerinin
durumunun (10/439),
Hatay
Milletvekili Fuat Çay ve 25 milletvekilinin, Antakya başta olmak üzere
Hatay ilinin turizm sorunlarının (10/440),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Azerbaycan Millî
Meclisi Uluslararası ve Parlamentolararası Komisyonunun vaki davetine
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan Parlamento heyetinin
icabet etmesine,
Brezilya
Temsilciler Meclisi Başkanının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerinden oluşan Parlamento heyetini davetine icabet edilmesine,
İlişkin
Başkanlık tezkereleri kabul edildi.
Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan tarım sektöründeki
çeşitli sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/45,
10/79, 10/107, 10/167, 10/188, 10/197, 10/207, 10/225, 10/389, 10/394 ile
10/418) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin
görüşmelerinin Genel Kurulun 20/10/2009 Salı günkü birleşiminde
birlikte yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi,
Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, 2981 Sayılı İmar ve Gecekondu
Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı
İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanunda ve 3194 Sayılı
İmar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin (2/372), İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi,
Yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, Adıyaman Milletvekli Şevket Kösenin,
(2/372) esas numaralı Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınması önergesi üzerinde bir açıklamada bulundu.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının:
1inci sırasında bulunan
(6/544),
22nci (6/757),
28inci (6/807)
33üncü (6/820),
38inci (6/835)
53üncü (6/866),
93üncü (6/930),
103üncü (6/954),
161inci (6/1050),
187nci (6/1089),
200üncü (6/1106),
201inci (6/1107),
204üncü (6/1110),
206ncı (6/1112)
207nci (6/1113),
214üncü (6/1122),
222nci (6/1134),
238inci (6/1152),
259uncu (6/1185),
275inci (6/1212),
290ıncı (6/1230),
293üncü (6/1233),
341inci (6/1298),
366ncı (6/1316),
374üncü (6/1327)
422nci (6/1388),
423üncü (6/1389),
464üncü (6/1436)
Esas
numaralı sözlü sorulara Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün cevap
verdi; (6/1110), (6/1050), (6/1230), (6/1233), (6/1185), (6/1134), (6/1388),
(6/1436), (6/807) esas numaralı soruların sahipleri de cevaplara
karşı görüşlerini açıkladı.
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, hazırlığı
yapılmış olan Hal Yasasıyla ilgili tasarı üzerinde
biraz daha çalışılması gerektiğine ilişkin bir
açıklamada bulundu.
Birleştirilerek
görüşülmesi kabul edilen ve görüşmeleri yarım kalan (10/60),
(10/63), (10/99), (10/242), (10/243), (10/244), (10/245), (10/246), (10/254),
(10/256) esas numaralı, deprem riskinin araştırılarak
deprem yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin ön görüşmeleri Hükûmet Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
Birleştirilerek
görüşülmesi kabul edilen (10/67), (10/75), (10/82), (10/122), (10/141),
(10/180), (10/193), (10/208), (10/216), (10/229), (10/304), (10/309), (10/320),
(10/324), (10/336), (10/337), (10/342), (10/374), (10/377), (10/388), (10/404)
esas numaralı, madencilik sektörünün sorunları ve yer altı
kaynaklarımızla ilgili Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergelerin ön görüşmelerine devam
olunarak üzerinde bir süre görüşüldü.
21 Ekim 2009
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak
üzere birleşime 19.58de son verildi.
|
|
Şükran
Güldal MUMCU |
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
Fatih
METİN |
|
Harun
TÜFEKCİ |
|
Bolu |
|
Konya |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 12
II.- GELEN KÂĞITLAR
21
Ekim 2009 Çarşamba
Tasarı
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Ermenistan Cumhuriyeti Arasında Diplomatik
İlişkilerin Kurulmasına Dair Protokol ve Türkiye Cumhuriyeti ile
Ermenistan Cumhuriyeti Arasında İlişkilerin
Geliştirilmesine Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/760)
(Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.10.2009)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 27 Milletvekilinin, üniversite
öğrencilerinin barınma sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/441) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.06.2009)
2.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin, genetiği
değiştirilmiş organizmalı ürünler konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/442) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19.06.2009)
3.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin, demokratik hukuk devletini tehdit
eden gelişmelerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/443)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.06.2009)
21 Ekim 2009 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9uncu
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, bugün Hükûmet adına Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlunun, Türkiye ile Ermenistan arasında Zürihte
imzalanan protokoller konusunda açıklama yapmak üzere İç Tüzükün
59uncu maddesine göre söz talebi vardır. Gündeme geçmeden önce bu talebi
yerine getireceğim. Sayın Bakanın açıklamasından
sonra, istemleri hâlinde, siyasi parti gruplarına ve grubu bulunmayan
milletvekillerinden birine söz vereceğim.
Konuşma
süreleri; Hükûmet için yirmi, siyasi parti grupları için on, grubu
bulunmayan milletvekili için beş dakikadır.
Buyurunuz
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Hükümetin Gündem
Dışı Açıklamaları
1.- Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun 10 Ekim 2009 tarihinde Zürihte imzalanan Türkiye
Cumhuriyeti ile Ermenistan Cumhuriyeti Arasında Diplomatik
İlişkilerin Kurulmasına Dair Protokol ve Türkiye Cumhuriyeti ile
Ermenistan Cumhuriyeti Arasında İlişkilerin
Geliştirilmesine Dair Protokol konusunda gündem dışı
açıklaması ve İzmir Milletvekili Oktay Vural, Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş, İstanbul Milletvekili Şükrü
Mustafa Elekdağ ve Adana Milletvekili Ömer Çelikin grupları
adına; Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının
şahsı adına açıklamaları
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
10 Ekim 2009
tarihinde Zürihte imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Ermenistan Cumhuriyeti
Arasında Diplomatik İlişkilerin Kurulmasına Dair Protokol
ve Türkiye Cumhuriyeti ile Ermenistan Cumhuriyeti Arasında
İlişkilerin Geliştirilmesine Dair Protokol konusunda bilgi
sunmak üzere huzurunuzda bulunuyorum.
Bildiğiniz
gibi, Dışişleri Bakanı olarak atandığım
günlerde Parlamentoda grubu bulunan partilerimizin sayın liderlerini 22
Mayıs günü ziyaret ederek onlara dış politika hedeflerimizi
sunmuş, bu çerçevede Güney Kafkasyaya bakışımızı
ele almış ve Türkiye ile Ermenistan arasında yürütülen
normalleşme müzakereleri konusunda da bilgi arz etmiştim ve orada
değerli liderlerimizden son derece faydalı görüşler
almış, bunu da Bakanlığımızda ve Bakanlar Kurulunda
Hükûmetimizle değerlendirmiştik. Keza, 31 Ağustos tarihinde
Türkiye, Ermenistan, İsviçre tarafından yapılan üçlü ortak
açıklama sonrasında Parlamentodaki partilerimizin liderleri ve yüzde
1in üzerinde oy almış Parlamento dışındaki siyasi
partilerin liderleriyle görüşüp onlara da bu süreç hakkında
detaylı bilgi sunmuş ve ayrıca mutabık
kaldığımız, imzaya açtığımız
protokolleri de doğrudan kendilerine takdim etmiştim. Ben, burada,
her iki toplantıda, her iki görüşmede, benimle buluşarak,
randevu vererek buluşmamı sağlayan siyasi parti lider ve
yöneticilerimize bize aktarmış olduğu bilgiler,
yaptıkları eleştiriler dolayısıyla da teşekkürü
bir borç biliyorum. Bundan sonra da bütün önemli dış politika
konularında gerek Meclisimizi gerek siyasi parti temsilcilerimizi ve
liderlerimizi bilgilendirmeye devam edeceğiz, çünkü bizim
anlayışımızda dış politikamızın nihai
meşruiyeti, millî iradenin tecelligâhı yüce Meclisimizdedir.
Türkiye'nin
dış politikasının esasları sağlam temellere
oturmuş ve belirgindir. Burada en temel esas, her zaman
vurguladığımız gibi, ülkemizin etrafında bir
barış, istikrar, refah kuşağı yaratmaktır. Bu,
dış politikamızın en öncelikli hedefidir. Gerek Orta
Doğu gerek Balkanlar gerek Kafkaslar gerek Karadeniz ve Akdeniz, bütün
çevre bölgelerimizde, mücavir bölgelerde, kara ve deniz havzalarında kalıcı
bir barış, istikrar ve refah kuşağı oluşturma
çabalarımızı sürdüreceğiz. Bu çerçevede
baktığımızda son derece ilkesel bir politika takip ediyoruz
ve bu anlayışı yerleştirebilmek için de bütün bu bölgelerde
dört ana ilkeyi hayata geçirmeye çalışıyoruz.
Birincisi: Bu
bölgedeki herkes için, çevre bölgelerdeki herkes için güvenlik ve istikrar
düzeni kurmak, güvenliği ve istikrarı teminat altına almak.
İkincisi:
Sorunlar olduğunda sorunların diyalog yoluyla çözülmesi ve
uzlaşı yönetimini temin etmek üzere siyasal diyalog zeminini
güçlendirmek.
Üçüncüsü:
Ekonomik alanda karşılıklı
bağımlılıklar oluşturmak ve bu ortaya çıkan
ekonomik düzenle de barışın önündeki engelleri ortadan
kaldırmak.
Dördüncüsü:
Kültürel alanda yan yana yaşayan, iç içe yaşayan farklı dinî,
mezhebî, etnik, ideolojik ayrımlardaki ülkelerin, toplulukların
birlikte bu farklılıkları içselleştirerek bir
barış içinde yaşamalarını temin etmek.
Şimdi bu
perspektiften baktığımızda şu anda Kafkasyadaki
statüko bizim bu vizyonumuzla örtüşmemektedir. Çünkü güvenlik riskini
ortaya çıkaran, her an bir güvenlik problemi ortaya çıkarabilecek
donmuş krizler mevcuttur. Geçen sene hep beraber Gürcistan krizinde ve
daha sonra Gürcistan-Rusya ihtilafında bunu yaşadık. Donmuş
krizler çevre bölgelerde elimizde patlamaya hazır bombalar gibi.
Bunların birer birer tasfiye edilmesi lazım. Tasfiye edilemezlerse
barışçıl yöntemlerle, her an risk oluştururlar.
Yine Güney
Kafkasyada bu krizlerin çözümü için sağlam bir siyasal diyalog zemini
maalesef yoktur. Bölge içinde, ülkeler arasında
karşılıklı güvene dayalı siyasal diyalog zemini
yoktur. Bunun da güçlendirilmesi lazım.
Yine
baktığımızda, Kafkasyada şu anki statükoda maalesef
karşılıklı ekonomik ilişkiler de son derece
zayıftır. Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan arasında üçlü
yürütülen projeler dışarıda tutulursa bütün bölgeyi kuşatan
ve halkları birbirine yakınlaştıracak olan ekonomik
projeler yeterli ölçüde değildir. Karşılıklı ekonomik
bağımlılık olmadan, bir bölgede ekonomik refah alanı
oluşmadan kalıcı barışı tesis etmek mümkün
değildir.
Yine maalesef
bugün Güney Kafkasyada kültürel anlamda farklı unsurlar birbirinden
gittikçe kopmakta ve yüz yüze temas imkânlarını kaybetmektedir. Böyle
bir statüko mevcut iken, Türkiyede, Anadolu topraklarında,
Kafkasyanın kaderini tarih boyunca belirlemiş bir millet olarak, bu
statüko karşısında kayıtsız kalmamız mümkün
değil. Ne yapmak lazım, bu statükoyu hangi yöntemlerle
değiştirmek lazım? Bizim benimsediğimiz ve Yurtta sulh,
cihanda sulh ilkesine dayalı tek yöntem vardır;
barışçıl yöntemlerle, siyasi diyalogları artırarak bu
statükoyu -bizim istediğimiz- ortak güvenlik alanı oluşturan,
siyasal diyalog zeminini güçlendiren, ekonomik ilişkileri pekiştiren
ve kültürel çoğulculuğa saygılı bir düzen etrafında
yeniden şekillendirmek.
Peki, bu statüko
herhangi bir ülkenin menfaatine mi, bakalım: Dost ve kardeş
Azerbaycanın menfaatine mi? Değil, çünkü bu statüko üzerinden
kardeş Azerbaycanın toprakları on yedi yıldır
işgal altında. Bu statüko Ermenistanın menfaatine mi? Değil.
Görünüşte bir başka ülkenin toprağını işgal
edecek askerî bir başarı göstermiş gibi görünüyor ama gittikçe
fakirleşiyor ve Ermenistan nüfusu Ermenistanı terk etmeye
başlıyor. Bu statüko bizim menfaatimize mi? Değil, çünkü
bölgenin en güçlü ülkesi olarak biz bölgede böylesi bir belirsizlik
ortamında gerekli etkinliği kullanamıyoruz. Her şeyden önce
tabii, kardeş Azerbaycanla ilgili olarak sıkıntıları
da ta içimizde hissediyoruz ve bu bizim iç siyasal gündemimizin de bir
parçası hâlinde kalıyor.
O zaman biz ne
yapmaya çalıştık? Biz öylesine bir şekilde
barışçıl yöntemlerle bu statükoyu değiştirmeye
çalışalım ki, yeni bir risk ortaya çıkmasın, yeni bir
gerilim alanı ortaya çıkmasın ve bütün alanlarda paralel
işleyen normalleşme süreçleri devreye girsin. Biz birkaç sene önceden
başlayarak Kafkasyada bu süreci işletmeye
başlattığımızda üç temel hedefi öne
çıkardık:
Bir, Türkiye
Cumhuriyeti ile Ermenistan Cumhuriyeti arasında yani yan yana yaşayan
ve bundan sonra da yaşayacak olan komşu iki ulus devlet arasında
iyi komşuluk ilişkilerinin tesis edilmesi. Bütün
komşularımızla olduğu gibi Ermenistanla da biz iyi
komşuluk ilişkisi kurmak istiyoruz. Son dönemde Suriye ve Irakla
geldiğimiz ilişkilerin düzeyi malum.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Azerbaycanla ilişkilerimizi bozmak pahasına.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Müsaade ederseniz ben bilgilendirmeyi
tamamlayayım, eleştiri hakkı her zaman saygı
duyduğumuz bir haktır, bilgilendirdikten sonra belki çok daha
sağlıklı eleştirirsiniz, büyük bir memnuniyetle dinlerim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çünkü o konuya
geleceğim.
İkinci
hedefimiz, yüzyıllar boyu birlikte yaşamış Türk ve Ermeni
milletleri arasında sadece bölgede değil, Fransada, Amerikada,
Pariste, Los Angelesta da bazı bölgelerde yan yana yaşayan Türk ve
Ermeni milletleri, halkları arasında geçmiş acılara
dayalı, istismara dayalı ortamı ortadan kaldıracak
sağlıklı bir iletişim kanalı kurmak ikinci hedef.
Üçüncüsü,
Azerbaycan-Ermenistan ihtilafının uluslararası hukuk
normlarına ve Azerbaycanın toprak bütünlüğüne sadık
kalarak ve uluslararası kuruluşların kararına uygun olarak
çözümünün önünü açmak ve bu çözüm yoluna ivme katmak. Bunlar birbirini
destekleyen unsurlardır. Birini yapmanız, diğerini
yapmamanız ya da diğerini yok saymanız anlamına gelmez, ki
bunun nasıl böyle birbirini desteklediğini de arz etmeye
çalışacağım.
Birinci noktaya
gelirsek: Acaba bu üç hedefe ulaşıyor muyuz bu protokoller yoluyla ya
da bu protokollerin devreye girmesiyle ortaya çıkan süreç bizim bu üç
hedefi de birlikte gerçekleştirmemize zemin sağlıyor mu? Soru
bu; hepimizin ilgilenmesi gereken soru bu. Bir bütüncüllük içinde
baktığımızda bu soruya cevap arayalım:
Birincisi, hedefe
ulaştık mı? Yani Türkiye ile Ermenistanın
karşılıklı saygı içinde, toprak bütünlüğüne, iyi
komşuluk ilişkilerine dayalı yeni bir zeminde ilişki
kurmasını sağlıyor mu bu protokoller? Bu soru önemli ve
cari bir sorudur. Bu soruyu cevaplamak bizim yükümlülüğümüzdür, bu süreci
yürütenler olarak.
Baktığımızda,
protokollerin Türkiye Cumhuriyeti ile Ermenistan Cumhuriyeti arasındaki
ilişkileri tanzim etmeye yönelik birçok maddesi var. Eminim, hepiniz
protokollere ulaştınız; ben görüştüğümde siyasi parti
liderlerimize bizzat takdim etmiştim, daha sonra kamuoyuyla da
paylaşıldı. Onun için, doğrudan protokolleri kullanmaktansa
vakitten tasarruf açısından biraz süratle bu maddelere atıfta
bulunacağım.
Türkiye ile
Ermenistan arasında normal ilişkinin tesis edilmesi için
birbirlerinin sınırlarını tanıyacaklarını ve
karşılıklı olarak toprak bütünlüğü ilkesine saygı
göstereceklerini teyit etmeleri önemli bir koşuldur. Diplomatik
İlişkilerin Kurulmasına Dair Protokolde bu husus sarih bir
şekilde yer almaktadır. İki ülke arasında -Protokol
maddesini okuyorum- aralarındaki mevcut sınırı
uluslararası hukukun ilgili anlaşmalarında tarif edildiği
şekliyle tanıdıklarını teyit etmektedir ülkeler.
Hiçbir şek ve şüphe bırakmaksızın, hiçbir çekince
olmaksızın mevcut sınır her iki ülkece tanınıyor.
Yani birçok kereler böyle zihnen ortaya konduğu gibi, Ermenistanın veya
herhangi bir ülkenin, Türkiyeden, topraklarından bir şey talep
etmesine kimse cüret de edemez ama burada bu kesin bir şekilde kayıt
altına alınıyor.
Ayrıca yine
aynı Protokolün diğer bir paragrafında toprak bütünlüğü ve
sınırların dokunulmazlığı ilkelerine saygı
taahhüdü yer alıyor. Böylece Ermenistanla aramızda sınır
anlaşmazlığı olduğu, Ermenistanın toprak
talebinde bulunduğu gibi iddiaların hukuken herhangi bir
geçerliliği olmadığı Ermenistan tarafından da teyit
ediliyor, garanti altına alınıyor. Peki, bu teyit neye
dayanıyor? Bu teyit yeterince güçlü bir teyit mi, yoksa zamanla
aşındırılabilecek bir teyit mi? Müsaade ederseniz bunu da
arz edeyim. Hangi hukuki zemine atıfta bulunuyor bu teyit? Mevcut
sınırı uluslararası hukukun ilgili anlaşmalarında
diyerek bir anlaşmaya, anlaşmalara atıfta bulunuyor.
Bütün siyasi
diplomasi tarihine baktığımızda Türkiye ile Ermenistan
arasındaki sınırı tanımlayan iki anlaşma var,
üçüncü bir anlaşma, müzakere, metin yok: Birisi Moskova
Anlaşması, 16 Mart 1921; ikincisi Kars Anlaşması, 13 Ekim
1921. Peki, bu anlaşmalara teyit bu anlamda sağlam zemine mi
oturtuluyor? Evet, onu da arz edeceğim. Kars Anlaşması da,
Moskova Anlaşması da
Zaten Moskova Anlaşmasının daha
1inci maddesinde, 10 Ağustos 1920de imzalanan- ki, bizim o zamanki dönem
Meclisimizin kabul etmediği, hiçbir zaman da Türk milletinin kabul
etmediği- Sevr Anlaşmasının geçersiz olduğu
kayıt altına alınıyor, Moskova Anlaşmasınca da,
Kars Anlaşmasınca da. Dolayısıyla, Sevr
Anlaşmasının herhangi bir şekilde tekrar gündeme
getirilmesine yol açacak herhangi bir husus söz konusu değildir.
Kars
Anlaşmasında ne var? Kars Anlaşması, bir yandan Sovyet
Sosyalist Cumhuriyetler Birliği diğer yandan Ermenistan, Azerbaycan
ve Gürcistan Sovyet cumhuriyetleriyle akdediliyor, yani Ermenistan Sovyet
Cumhuriyeti de orada anlaşmaya taraftır. Bugünkü Ermenistan
Cumhuriyeti Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin
ardılıdır -bunu biraz daha açacağım- ve devletler
hukukunun temel norm ve ilkelerine göre Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler
Birliğinin taraf olduğu sınır anlaşmaları bugünkü
Ermenistan Cumhuriyetini de bağlamaktadır. Niçin bağlıyor?
Çünkü, devletler hukukunun temel norm ve ilkelerinin yanı sıra Viyana
Anlaşmalar Hukuku Sözleşmesi ve yine Viyana Devletlerin Antlaşmalara
Ardıl Olması Sözleşmeleri bunu kayıt altına
alıyor. Ne diyor Viyana Anlaşmalar Hukuku Sözleşmesi?
Şartların Esaslı Şekilde Değişmesi (ahde vefa)
başlıklı 62nci maddesinde 2/A paragrafına göre, bir
anlaşmanın devletler arasında sınır tesis etmesi
hâlinde şartlarda meydana gelen esaslı değişiklik gerekçe
gösterilerek bu anlaşmanın sona erdirilmesi veya ondan çekilinmesi
mümkün değildir. Yani bir anlaşma iki ülke arasında
sınır tesis etmişse bu anlaşmanın geçersiz addedilmesi
mümkün değil. Rejimler değişebilir, ama o sınır tabi
kalır. Pozitif örneği bizim başka bir
sınırımızdan vereyim. Hep övünürüz; Türkiyenin
İranla sınırı üç yüz elli yıllık, 1639dan beri
değişmedi. Safaviler ile Osmanlılar arasında bir
anlaşma o. Safaviler gitti, Kaçarlar geldi. Kaçarlar gitti, Pehleviler
geldi. Onlar devrildi, İran İslam Cumhuriyeti kuruldu; ama o
anlaşma orada. Osmanlı Devleti yıkıldı, cumhuriyetimiz
kuruldu; o anlaşma orada. Sınır tesis eden anlaşmalar devletlerin
nitelikleri değişti diye ortadan kalkmazlar.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Ermenistan bunu kabul etmiyor Sayın Bakan. Ben bunu kabul
etmiyorum. diyor yıllardan beri.
DIŞIŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Müsaade ederseniz bitireyim, cevap
bulacaksınız.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Herkes sizinle aynı görüşte değil.
DIŞIŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Müsaade edin, bitireyim.
Bu, uluslararası hukuk metinleridir ve
herhangi bir ülkenin kabul edip etmemesiyle ilgili değil. Ermenistan ki,
Viyana Anlaşmalar Hukuku Sözleşmesine taraftır. Yani bunu
burada bir kere daha teyit edeyim.
Yine şöyle
bir soru gelebilir: Ardıl devlet olması bakımından
Ermenistanın durumu özel mi? 23 Ağustos 1978 tarihinde Viyanada
imzalanan Devletlerin Anlaşmalara Ardıl Olması
Sözleşmesinin 34üncü maddesi ve 11inci maddesi şunu öngörüyor: Bir
anlaşmayla çizilen sınırların ve sınır
anlaşmalarından doğan hak ve yükümlülüklerin devletlerin
ardıl olmalarıyla değiştirilemeyeceği kayıt altına
alınıyor.
Şimdi,
Sovyetler Birliği dağıldığında üç grup ülke
çıktı. Bir, Sovyetler Birliğinin devamı olduğunu,
ardılı değil devamı olduğunu söyleyen ve bu sebeple
Sovyetler Birliğinin uluslararası forumlardaki temsilciliğini
üstlenen, mesela Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyindeki
temsilciliğini üstlenen Rusya; özel bir durum. Bir, Baltık devletleri
gibi Sovyetler Birliğine iltihakı hep meşkuk (şüpheli)
görülen ülkeler; onlar ardıl gibi kabul edilmedi. Ama diğer bütün
ülkeler Sovyetler Birliğinin ardılı kabul edildi ve Sovyetler
Birliğinin imzaladığı bütün imzalarla yükümlü addedildiler.
Bunu daha da teyit etmek için 21 Aralık 1991de Ermenistanın da
dâhil olduğu diğer ülkeler Almatıda bir araya geldiler
Kazakistanda ve şu deklarasyonda bulundular, dediler ki: Biz bundan
sonra bağımsızız, ama Sovyetler Birliğinin
yaptığı her anlaşma bizi bağlar. Eğer bu
olmamış olsa Baltık Denizinden Vladivostoka kadar olan her
yerde bir kaos doğardı. Herkes bütün o anlaşmaları
açardı. Sadece bizimle değil ki bu, Çinle de var, Moğolistanla
da var, bir sürü anlaşma
Böyle bir şey söz konusu değil. Kimse
bu konuda herhangi bir tereddüt içinde olmamalıdır.
Kars ve Moskova
Anlaşmaları ve bu anlaşmanın getirdiği
Nahcivanın garantörlüğü de dâhil olmak üzere, bu protokollerde
Türkiyenin sınırları mutlak bir şekilde tahkim
edilmiştir uluslararası hukuk bağlamında ve bu çerçevede
şu anki protokoller Lozan Anlaşmasını tahkim eden
protokollerdir. Bu yolla protokoller, Türkiye ile Ermenistan arasında
ilişki kurulduğunda bu ilişkinin hangi esaslara göre
yürütüleceğini belirleyen birçok hüküm içeriyor. Ayrıca, ilişki
kurulduğu takdirde iş birliği alanlarını da tadat
ediyor. Ermenistan üzerine düşen yükümlülükleri, kendisinden beklenenleri
yerine getirdiği takdirde, iki komşu devlet arasındaki
ilişkiler başka birçok ülkeye ve coğrafyaya örnek olacak
şekilde, sağlıklı bir şekilde normalleşme
sürecinin önünü açıyor. Bu, iki ülke arasındaki, komşu olarak
yaşayan iki ulus devlet arasındaki düzenlemeyle ilgili hususlar.
Bir husus burada
gündeme gelebilir, belki de zihninizde var. Nihayet, peki, Kars Anlaşması
niçin burada açıkça zikredilmedi? Özü itibarıyla öylesine
tanımlanmış şekilde yer aldı ki
Nihayet burada,
müzakere eden taraflar, her iki taraf ve burada empoze edilen bir metin
değil, müzakere yoluyla gelen bir süreç var ve bu müzakereler yolunda ulaştığımız
noktada bu hükümden çok açık bir şekilde Kars ve Moskova
Anlaşmaları çıkıyor, başka hiçbir anlaşma yok
atıfta bulunan. Mutlaka görmüşsünüzdür, Kars ve Moskova Anlaşmalarına
bakarsanız, beni bile okuduğumda -daha önce, akademik hayatta-
şaşırtacak kadar detaylı, köy köy, nehir nehir, dağ
dağ, tepe tepe tanımlıyor sınırı, hiçbir
şüphe bırakmaksızın tanımlıyor ve başka
tanımlayan herhangi bir anlaşma da yok.
Şimdi ikinci
unsura gelelim. Yani birinci hedefimiz, Türkiye ile Ermenistanın
normalleşmesi iki devlet olarak. Biz, bu protokollerin bunu
sağladığını düşünüyoruz. İkinci husus, ortak
tarih komisyonu çerçevesinde, özellikle tarih yorumları üzerinden
Türklerin ve Ermenilerin dünyanın her köşesinde birbirini düşman
olarak görmesine yol açan tarih yorumu, sözde soykırım iddiaları
karşısında acaba biz, bu protokollerde bazı yeni
çerçeveleri oluşturabildik mi? Çünkü bu, yüce Meclisimiz
açısından da önemlidir. Yüce Meclisin Türkiye ile Ermenistan arasında
ortak tarih komisyonu kurulması konusunda 13 Nisan 2005 günü oy
birliğiyle yani sadece AK PARTİ Grubunun desteğiyle değil o
günkü Mecliste bulunan Cumhuriyet Halk Partisi ve diğer Doğru Yol
Partisinden de üyelerin olduğu bir Meclis yapısında ortak olarak
kabul edilen ve buradaki birçok değerli milletvekilimizin katkıda
bulunduğu, Türk ve Ermeni uluslarını barıştırmak
amacına dönük olarak Ortak Tarih Komisyonu Kararı var. Buna
istinaden Sayın Başbakanımızın Ermenistan
Cumhurbaşkanına yazdığı bir de mektup var 10 Nisan
itibarıyla. 13 Nisanda da yüce Meclisimiz bunu kabul etti. Zürihte
imzaladığımız
CANAN ARITMAN
(İzmir) Sayenizde tarih oldu. O da tarihe geçti!
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Bir dinle, sabret ya.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Müsaade ederseniz
Tarih
olmadı, tarihi şekillendirecek. Bundan sonra bu metinler tarihi
şekillendirecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Zürihte
imzaladığımız Türkiye Cumhuriyeti ile Ermenistan
Cumhuriyeti Arasında İlişkilerin Geliştirilmesine Dair
Protokolde, iki halk arasında karşılıklı güvenin tesis
edilmesi amacıyla mevcut sorunların tanımlanmasına ve
tavsiyelerde bulunulmasına yönelik çalışmalar yapacak bir
tarihsel araştırma komisyonu kurulması öngörülüyor. İki
hükûmet arasında oluşturulacak komisyonun çatısı
altında yer alacak bu tarihsel boyut alt komisyonunun yapacağı
çalışmalarda -buraya dikkatinizi çekmek istiyorum- tarihsel kaynak ve
arşivleri tarafsız ve bilimsel bir incelemeye tabi tutması
protokolde kayıt altına alınıyor. Tarafsız bilimsel
inceleme demek, bunu kayıt altına alarak Ermenistan
tarafının da bunu kabullenmesi demek, bu konunun sadece tek
taraflı hafızalarla çözümlenmeyeceğinin kabulü demek. Niye bugün
böyle bir problemle karşı karşıyayız? Çünkü biz asil
ve bir anlamda çok tecrübeli bir milletiz. Kendi
yaşadığımız hatıraları nakletmiyoruz.
Acı hatıralar, Balkanlardan, Kafkaslardan son derece acı
hatıralarla dolu göç hikâyelerimiz var, bunları biz
nakletmemişiz ama başka birçok millet bunları nakletmiş ve
tek taraflı hafızalar oluşmuş, bize dönük tek taraflı
hafızalar. Bizim yapmaya çalıştığımız
şu: Hiçbir milleti karşımıza almadan adil bir hafıza
oluşturmak. Adil hafıza demek, herkesin herkesin kendi
hafızasını ortaya koyup
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Peki. Birkaç dakika müsaade ederseniz
Lütfen
Çünkü konunun önemine istinaden biraz detaya girme ihtiyacı
hissettim.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Genel görüşme olsaydı daha iyi olurdu, değil mi?
Gündem dışı çok hafif kalıyor.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Tabii.. Peki
Türkiye, bu
çerçevede, bu alt komisyon bu çalışmalara başlayacak,
protokoller yüce Meclisimiz tarafından onaylandığı zaman.
Üçüncü hedefimiz
CANAN ARITMAN
(İzmir) Getirecek misiniz?
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Bakan, Genel Kurula hitap edin efendim, biz sizi
dinliyoruz.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Üçüncü hedefimiz
Üçüncü hedefimiz
RECEP KORAL
(İstanbul) Kasıtlı mı oturttunuz onu oraya?
BAŞKAN
Lütfen, sakin dinleyiniz sayın milletvekilleri.
Buyurunuz
Sayın Bakan, devam ediniz.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Üçüncü hedefimiz, bu Protokol,
Türkiye-Ermenistan normalleşmesine paralel olarak Kafkasyada genel bir
normalleşme zemininin oluşması yani bunun adını koymak
gerekirse Azerbaycan-Ermenistan arasındaki ihtilafın çözüme
kavuşturulması.
Şimdi, yine
metinde, birçok yerde, birçok paragrafta ikili ilişkilerin
normalleştirilmesine ve bu suretle tüm bölgede barış, güvenlik
ve istikrarın ileri götürülmesine atıfta bulunuluyor.
Yine,
İlişkilerin Geliştirilmesine Dair Protokolün giriş
bölümünde, bölgesel ve uluslararası uyuşmazlık ve
çatışmaların uluslararası hukuk ilkeleri ve normları
temelinde barışçıl şekilde çözümlenmesine atıfta
bulunuluyor. Yani metnin birçok yerinde -daha vurgulayacağımız
bölümler var ancak vaktimiz yetmiyor- bu normalleşme sürecinin bölgesel
gelişmelere olan irtibatı sağlanıyor. Toprak bütünlüğü
ve sınırların dokunulmazlığı ilkelerine
saygı gösterilmesi vurgulanıyor.
Peki, bu vurgular
dışında son bir yıl içinde
yaşadığımız pratik ne? Son bir yıl içinde
yaşadığımız pratik şu: Türkiye-Ermenistan
normalleşme süreciyle ilgili müzakereler sürerken, paralelinde, on yedi
yılda görülmemiş şekilde, Azerbaycan-Ermenistan
ihtilafının çözümü ve işgal altındaki Azerbaycan
topraklarında işgalin son bulmasını amaçlayan müzakereler
hız kazanmıştır. Son beş ay içinde Azerbaycan ve
Ermenistan cumhurbaşkanları beş kere buluştular.
Geçtiğimiz ay içinde ilk defa, on yedi yılda ilk defa teknik bir askerî
heyet Laçin koridoruna giderek, bir çözüm hâlinde, Laçin koridorunun hangi
genişlikte nasıl bir uluslararası kontrol altında
olacağını tartışmaya başladı, ki bu,
Azerbaycanlı kardeşlerimizin de teyit ettikleri gibi çok önemli bir
aşama. Ha, çözüme çok yakın mıyız? Daha müzakere edilecek
çok husus var. Yerleşmiş statükoları bir hamlede
değiştirmek mümkün değil. Bunun yavaş yavaş ve
sabırla örülerek barışın kurulması lazım.
Şimdi, son
bir yıl içinde niçin bu kadar büyük bir ivme kazandı bu
görüşmeler? Çok açık bir şekilde, Türkiye ile Ermenistan
arasındaki normalleşmenin ortaya çıkardığı
momentumdur buna yol açan. Bizim her vesileyle
vurguladığımız gibi, Sayın Başbakanımızın
Azerbaycan Parlamentosunda, benim her vesileyle vurguladığım
gibi Türkiye için Azerbaycanın toprak bütünlüğü
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Son kelimeler, lütfen
Türkiye için
Azerbaycanın toprak bütünlüğü bizim toprak bütünlüğümüz kadar
azizdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve bu konuda
çabalarımızı... On yedi yıldır Türkiye kadar bu konuda
çaba göstermiş ikinci bir ülke yoktur ve bu konudaki çabalarımızı
da hiç aksatmadan sürdüreceğiz her diplomatik zeminde. Daha geçen hafta
Sayın Cumhurbaşkanımız Sayın Obamayla, Sayın
Medvedevle bu konuları görüştü birkaç gün içinde. Sayın
Başbakanımızın New Yorkta her görüşmesinin en temel,
herhangi bir başka konu açmadan ilk açılan konusu Karabağ
meselesi oldu. Yine, benim, imza öncesinde, Amerika Birleşik Devletleri
Dışişleri Bakanı Clintonla yaptığım
görüşmenin ana esası bu oldu, bundan sonra da olmaya devam edecek.
Uluslararası
bölgesel ikili konjonktür ne olursa olsun, biz bu ihtilafın çözülmesi için
elimizden gelen her şeyi yapacağız ve şuna inanıyoruz
ki, bölgede normalleşme ancak kapsamlı olduğu zaman
gerçekleşebilir. İki ülkenin tek başına ilişkilerini
normalleştirmesi kapsamlı bir normalleşme olmaksızın
gerçekleşemez. Bu bilinçle biz, kapsamlı bir normalleşmenin
önünü açmak üzere bu protokolleri iki senedir son derece yoğun bir
çabayla, Hükûmetimiz, benden önceki Değerli Dışişleri
Bakanımız Sayın Ali Babacan, Dışişleri
Bakanlığımız büyük bir emekle hazırladı ve biz
şunu çok özgüven içinde söylüyoruz ki, bu yolla hem Türkiye-Ermenistan
ilişkileri yeniden tanzim edilecek iki iyi komşu olarak hem Türk ve
Ermeni milletleri tekrar birbirlerini anlayacak bir ortak adil hafızada
bulaşacak hem de aziz bildiğimiz Azerbaycanın toprak
bütünlüğünü temin edecek bir barışın önü açılacak.
Bunların hepsini bir arada gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Bu
perspektifte bu protokolleri yüce Meclisimize sevk ettik. Ne zaman, nasıl
onaylanacağı ise sadece ve sadece yüce Meclisimizin takdiridir,
bunlar sizin takdirinizdir.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Davutoğlu.
Gruplar
adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Oktay Vurala ait.
Buyurunuz
Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
(MHP
sıralarından Nereye? Niye kaçıyorsunuz? Dinleyin! sesleri)
Sayın
milletvekilleri, biraz sakin olursanız.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Başkan, dönsünler bunlar.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Vural.
MHP GRUBU ADINA
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına hepinize
saygılarımı arz ediyorum.
Tabii Türkiyenin
gündeminde olan bir konuyu Sayın Bakanın lütfedip gündem
dışı bir konuşmayla Meclise getirmesini de takdirlerinize
sunuyorum. Böylesine önemli bir konuyu gündem dışı bir
fırsatla Meclise getirmek aslında Meclis iradesine olan
saygının bir tezahürüdür. Aslında, Sayın Bakanın
Türkiye Büyük Millet Meclisine verdiği bu bilgilerin hiçbiri yeni
değildir. Muhtemelen bütün bunları televizyonlarda, gazetelerde
sizler daha önce dinlediniz. Garp cephesinde değişen bir şey
yoktur.
Sayın
Bakanı bugün Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi getirmeye sağlayan
bu süreç aslında oynanan oyunu ortaya koymaktadır sayın
milletvekilleri. Ermenistanla imzalanan protokollerin hazırlanma
safhasında, paraf ve imza edilmesi öncesinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisine konu getirilmemiş, millet dışında bu süreç devam
ettirilmiştir. Bütün bu protokol ve süreç Türk milletinin iradesinden
saklanmıştır. Ne hazindir ki bu süreç hakkında Türkiye
Büyük Millet Meclisi ve Türk kamuoyu dışlanırken, AKPnin
açılım eş başkanı olan David Phillips protokoller
hakkında ABD Temsilciler Meclisinde 14 Mayıs 2009 tarihinde bilgi
vermiştir. Burada protokoller, kurulacak komiteler dahi
anlatılmıştır. Bizler, burada, ABD Temsilciler Meclisinde
verilen bilgiden tam 161 gün sonra haberdar edilebiliyoruz. Aslında bugün
Meclise gönderilen protokoller 2 Nisan 2009 tarihinde paraflanmış ve
bu paraf tarihinden iki yüz iki gün sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi
verilebilmektedir.
Türkiye-Ermenistan
arasında sınırın açılacağını kimden
öğrendiniz sayın milletvekilleri, Sayın Başbakandan
mı, Sayın Bakandan mı? Hayır. Maalesef, ABD
Başkanının yüce Mecliste 6 Nisan 2009 tarihinde
yaptığı konuşmada, sınırların
açılmasının normalleşmek için şart olduğunu ifade
ettikten sonra. Evet, gök yere inmemiş ama ABD Başkanı burada
konuştuktan sonra bugün bu protokoller buraya gelebilmiştir.
Protokollerin
imza ve onay işlemleri için öngörülen iç siyasi istişare süreci de
diplomaside örneği olmayan bir garabettir. Bu süreç içerisinde ortaya
koyduğumuz eleştirilerden, yaptığınız
istişarelerden sonra protokolde ne değişmiştir? Paraf
ettiğiniz ve imzaladığınız arasında ne fark vardır?
2 Nisan 2009da parafladığınız protokollerin neresinde
değişiklik yaptınız? Virgülüne bile
dokunulmamıştır. İç istişare sürecinin bir
hazmettirme, AKPnin derin koalisyonunun aldatma ve kandırma için verilen
bir süreçten ibaret olduğu ortaya çıkmıştır. Nitekim,
açılım eş başkanı David Phillips bu süreç için, ABD
Temsilciler Meclisine 14 Mayıs 2009da Türk ve Ermeni yetkilileri
arasında 2 Nisan 2009da paraf edilen iki protokolle bir komisyon
kurulmasını öngören belge büyük spekülasyona yol açacağı ve
muhalefeti tahrik edeceği için henüz imzalanmadı. Paraftan imzaya,
imzadan uygulamaya dolambaçlı bir süreç olacağı için zaman
alacak. diyor ve ekliyor: Türkiye'nin ulusal çıkarları
Azerbaycanın ipoteğinde olmamalıdır. diyerek de bu
protokolün nihai amacının ne olduğunu da ortaya
koymaktadır. Bu süreç içerisinde Paraf oldu olmadı, paraf var ama
imza yok, istişare yapacağız. taktikleriyle muhteva kamuoyundan
aşırılmıştır. Sayın Başbakan ve derin
koalisyon ortakları sözde tarihî açılım altında bunu
pazarlamış, bu süreçte ortaya koyduğumuz eleştirilere cevap
verilememiş, tam manasıyla inkârcılığa
soyunulmuştur ama mızrak çuvala sığmamıştır.
Ermenistan Dışişleri Bakanı, Erivanda kendisini ziyaret
eden Bakoyannis ile yaptığı ortak basın toplantısında,
Türkiyenin eskiden Karabağ ve Ermeni soykırımına ait ön
koşullar koyduğunu hatırlatıp Türkiye ile
sınırların koşulsuz açılması yönünde mutabakata
vardık. diyebilmiştir.
Ermenistan
Dışişleri Bakanının bu açıklamasından sonra
Sayın Başbakan, 23 Nisan 2009 tarihinde, resepsiyonda Yani
Türkiyede yaşayan benim vatandaşım kendi Başbakanının
yaptığı açıklamaya inanmıyor da eğer bir yerden
yapılan açıklamaya inanıyorsa ben ne diyeyim! demiştir.
Değerli
milletvekilleri, protokoller ortadadır. Size soruyorum: Süreç kimi
haklı çıkarmıştır? Sizce kime inanmamız
gerekmektedir?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Bize
OKTAY VURAL
(Devamla) Bütün bu süreçler dikkate alındığında,
Dışişleri Bakanının paraflanan bu protokoller
hakkında bilgi vermek için randevu talebine Sayın Genel
Başkanımızın parlamenter demokrasi gereği olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisini adres olarak göstermesinin ne kadar haklı
olduğu ortaya çıkmıştır. Türkiye Büyük Millet
Meclisini ve siyasi partileri kendilerinin önüne konulmuş bir senaryoda
figüran olarak kullanmak isteyen bir anlayışa verilmiş güzel bir
cevap olmuştur.
Hükûmeti
yaptığı işi ciddiye almaya davet ediyoruz. Muhalefeti
taktik amaçlar için kullanmanıza izin vermemiz mümkün değildir.
Çağdaş demokrasilerde parlamento bir parmak hesabıyla onay yeri
olarak addedilemez. Millet iradesinin ortak olmadığı,
oluşturmadığı hiçbir düşünce millî kabul edilemez.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bu süreç içerisinde, müzakere, paraf
ve imza süreçleri sonucu ortaya çıkan bu protokoller milletimizin
menfaatleriyle, talepleriyle ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kararlarıyla hiç bağdaşmamaktadır.
Soruyorum: Bu
protokolün hangi unsurlarına Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
katkı sağladınız? Hangi unsurları için görüş
verdiniz? İmzalanan hangi maddede milletimizin menfaati
sağlanmıştır? Milletimizin bu protokolü imzalanmasını
istediğini söyleyebilir misiniz?
Ermenistan ile
ilişkilerimizi normalleştireceğiz diye yola çıkanlar, önce
bu ilişkileri anormal hâle kimin getirdiğini ortaya
koymalıdırlar.
SONER AKSOY
(Kütahya) Siz getirdiniz!
OKTAY VURAL
(Devamla) Türkiyeyi ilişkileri anormal hâle dönüştüren taraf
olarak gündeme getiren devletler, önce namuslu olmalıdırlar. Hükûmet,
Sınırları kabul ettirdik. diyen Sayın Bakan ve protokolün
destekçisi ve şahitleri olan devletler, milletimize şu soruların
cevabını vermelidir: Ülkemizin topraklarının bir
kısmını Batı Ermenistan olarak, toprakları olarak
gösteren ülke Ermenistan değil midir? Anayasalarında
bağımsızlık bildirgesine atıf yapanlar onlar değil
midir? Bursaya uçakla indiği zaman o indiği devlet armasında
Ağrı Dağı amblemi olan ülke Ermenistan değil midir?
(MHP sıralarından alkışlar) Neyi değiştirdiniz?
Neyi değiştirdiniz?
İnsanlık
suçu olan soykırımı dış politikasının
esası hâline getiren ülke Ermenistan değil midir? Azerbaycan
topraklarını işgal eden ülke Türkiye midir, Ermenistan mı?
Hocalıda katliamı yapanlar kimlerdir? 1 milyon insanı evsiz,
yurtsuz, aşsız bırakanlar kimlerdir? Size soruyorum: Asıl
normalleşmesi gerekenler bunlar değil midir? Bunları yapanları
destekleyenler değil midir? Asıl utanması gereken bu süreci
doğuranlar değil midir? Soruyorum Sayın Başbakana: Bu zulmü
yaşatanlarla çözüm ortağı olduğunuzda zulme ortak olmuyor
musunuz? Toprağı işgal edilmiş, insanları
koparılmış mazlumların yanında değil de, neden
karşısında oluyorsunuz? Bunu milletimize izah edebilir misiniz?
Bunlara milletimizin onay vermesi mümkün müdür ki, Türkiye Büyük Millet
Meclisine onay için sunuyorsunuz?
SONER AKSOY
(Kütahya) Seçimlerde göreceğiz.
OKTAY VURAL
(Devamla) Şimdiye kadar bu zulüm, bu hasmane tutum hangi konuda geri
adım atmıştır? Elinizi vicdanınıza koyun, hangi
konuda? Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu süreçte hep bu soruları
sorduk. Başbakan bu soruları sorduğumuzdan rahatsız oldu.
Bu soruları sorduğumuz için çözümsüzlük tarafı ilan edildik.
Sayın milletvekilleri, sorduğumuz bu soruların hangisi
haksız? Bu milletin menfaatini savunmak ne zamandan beri çözümsüzlüktür?
Mazlumların yanında olmak ne zamandan beri milletimiz tarafından
benimsenmemektedir? Milliyetçi Hareket Partisi olarak soruyorum: Toprak bütünlüğümüze
saygı gösterip sınırımızı kabul edin demek mi
çözümsüzlüktür? İnsanlık suçunu milletime atfettirme. demek mi
çözümsüzlüktür? İşgal ettiğin topraklardan çık. demek mi
çözümsüzlüktür? Bu protokollerle bu sorularımızın hangisine bir
cevabı vardır? Soruyorum: Bu protokolü
imzaladığınızda bu haksızlıklar
karşısında susmamız mı gerekiyordu? Evet, biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak haksızlıklar
karşısında susmadık, haykırdık, sesimizi de
sözümüzü de yükselttik. Karalamalarınızla, fitnelerinizle, allı
ballı kampanyalarınızla bizi susturacağınızı
zannediyorsanız, yanılıyorsunuz. Sizler yumuşak
başlı olabilirsiniz ancak Türk milletini temsil edenlerin uysal koyun
olmasını, boynumuzun çekilmesini milletimiz hazmedemiyor, hazmetmeye
de niyeti yoktur. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, teslimiyeti milletimize
hazmettirmek istemenize de müsaade etmemiz hiç mümkün değildir.
Şimdi, siz
Ermenistanın yöneticileri olsanız nasıl bir politika takip
edersiniz? Türkiyeyi, kendi ulaşacağınız emellere
ulaşma yolunda bir problem çıkarır diye dikkate alır
mısınız? Sizin orada kardeşlerinizi katleden,
haksızlığı alenen herkes tarafından bilinen ve buna
rağmen bu cesareti gösteren Ermenistan Cumhurbaşkanına buraya
gelme cesaretini kim vermiştir?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
OKTAY VURAL
(Devamla) Sizin nasıl bir uzlaşmacı olduğunuzu,
Türkiyenin menfaatleri söz konusu olduğunda sizin şahin gibi
davranmayacağınızı bildiği için, yüzünüzün ne kadar yumuşak
olduğunu bildiği için cesaret bulmuş ve Türkiyeye
gelmiştir. Siz bana bir ülke gösterin ki kardeşleriniz katledilecek,
onlar katledilirken Bunun müsebbibi Türkiyedir diye demeçler verecek, o
kardeşleriniz katledilirken Orta Doğunun, Asyanın haritaları
nihai şeklini almamıştır diye açıklamalar yapacak,
Karsın Ermenistan toprağı olduğunu iddia edecek, bütün
onlardan sonra o adam Türkiyeye gelecek, siz de elinizi
sıkacaksınız!
Evet, bu sözler
tarihi yapıyoruz diyen Sayın Cumhurbaşkanının 1993
yılında yaptığı sözlerdir. İşte tarih! (MHP
sıralarından alkışlar) Evet, tarih yazacak, teslimiyetin
tarihi de elbette yazılacaktır. Söylenen sözler, imzalanan
protokoller, protokolün arkasındaki ülkeler, sıkılan eller,
mütebessim yüzler
Bu süreçten hepinizin alması gereken elbette dersler
vardır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Utanması gereken
OKTAY VURAL
(Devamla) Hangi devletten sınırlarınızı resmen
tanıdığını ortaya koymayan bir devletle
ilişkilerini normalleştirmesini bekleyebilirsiniz? diyen, 13 Nisan
2005te, o dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Güldür.
Şimdi size soruyorum: Resmen tanıdığını ortaya
koymayan bir devletle ilişkileri normalleştiren bir
tutanağı, bir protokolü nasıl oluyor da Türkiye Büyük Millet
Meclisine getiriyorsunuz? Ne değişti 2005ten bu yana? (MHP
sıralarından alkışlar) Böyle bir protokole ancak, elbette,
her türlü çelişkiye, yalpaya, acze ancak AKP Hükûmeti imza atabilir.
Ermenistan,
kardeş Azerbaycanın toprak bütünlüğünü tanımamakta ve
topraklarının yüzde 20sini işgal etmektedir. Ve iyi
komşuluk ilişkilerine, uluslararası hukukun temel ilkelerine
uygun davranmaması, Türkiye'nin Ermenistanla diplomatik ilişki
kurmasına imkân vermemektedir. diyen, 2005 yılında, sizin
Dışişleri Bakanınızdır. Size soruyorum
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ne değişti?
OKTAY VURAL
(Devamla) Ne değişti?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Gömlek, gömlek!
OKTAY VURAL
(Devamla) Ne değişti ya? Elinizi vicdanınıza koyun.
Parmak hesabı yapmadan önce bir vicdan hesabı yapmak lazım. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Kimi kandırıyorsunuz?
OKTAY VURAL
(Devamla) Sayın milletvekilleri, Ermenistanın ısrarla
sürdürdüğü gerçekleri çarpıtan politikaları nedeniyle
Türkiye'yle Ermenistan arasında diplomatik ilişki
kurulamamıştır. diyen AKP Dışişleri
Bakanının, bugün bu imzaladığı protokolle,
Ermenistanın hangi gerçekleri saptırmaktan vazgeçtiği hüküm
altına alınmıştır? Millete verin bunun bilgisini.
Hangi gerçekleri saptırmakta?
Dışişleri
Bakanı, tarihî gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlayacak
ortak tarih komisyonu kurulmasına yönelik talebe olumlu yanıt
verilmesinin ilişkilerin normalleşmesine katkıda
bulunacağını söylerken, bugün bu protokolde gelen konu maalesef
tarih komisyonu değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi iradesiyle 2005
yılında verdiğiniz kararda, iki ülkenin kendi tarihçelerinden
oluşacak bir ortak tarih komisyonu önerirken, bugün bu protokolde
İsviçreli birtakım uluslararası kimselerin devreye
sokulduğu bir komisyon ortaya çıkmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
OKTAY VURAL
(Devamla) Tabii, Sayın Başkan, bu kadar gündemde olan bir konuyu,
bu kadar kısa sürede dile getirmek gerçekten mümkün değil ama
Ermenistan
Cumhurbaşkanı, 10 Ekim 2009da ne diyor, biliyor musunuz: Türkiye
ile ilişkilerimiz soykırım gerçeğini değiştirmez.
Bunun insanlık tarafından tanınması gerekir. Hükûmetler
arasında kurulacak komite tarihçiler komisyonu değildir. Nerede Türkiye
Büyük Millet Meclisinin iradesi? Nerede sizin iradeniz? Bu protokolün neresine
yansıdı? Gelin, bunu söyleyin.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Komite tarih komisyonu değil.
OKTAY VURAL
(Devamla) Maalesef
Maalesef
Şimdi kalkıp Tarihçiler komisyonu
kurduk. diyorsunuz. Böyle bir şey söz konusu değildir. Soruyorum: Siz
kimi kandırıyorsunuz?
1 Ekim 2000
tarihinde Ermenistanın, komşularının toprak
bütünlüğüne, egemenliğine saygı göstermediğini, bir
komşusunun topraklarını işgal altında tutmasından
ve topraklarında gözü olduğunu anayasasına dercettiği
bağımsızlık bildirgesinden görmekteyiz. diyen bugünün
Başbakan Yardımcısı o gün gördüklerini bugün niye
göremiyor? Gözler kör, maalesef kulaklar sağır olmuştur.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, bizim bu konudaki bütün görüşlerimizi Sayın
Genel Başkanımız basın toplantısı ve basın
açıklamalarıyla milletimizle açık yüreklilikle
paylaşmıştır.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, Ermenistanın Türkiye'nin toprak bütünlüğünü
sorgulayan hasmane politika ve uygulamaları değişmediği
sürece diplomatik ilişki kurulamayacağını ve Azerbaycan
topraklarının işgali sona ermeden de sınırın
açılmayacağını sonuna kadar savunacaktır.
Paraf edilen
protokoller imzalanarak, onay için Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne
getirildiğinde ise Milliyetçi Hareket Partisi bütün gücüyle
karşı çıkacak, Başbakan ve arkadaşlarının
tarih ve millet önündeki vebal ve sorumluluklarını bütün
açıklığıyla ortaya koyacaktır.
Hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Vural.
Gruplar
adına ikinci söz, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaşa aittir.
Buyurunuz
Sayın Demirtaş. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet
Davutoğlunun yapmış olduğu bilgilendirmeye dair grubumuzun
görüşlerini sizlerle paylaşmak üzere söz aldım, öncelikle
hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu protokollere ilişkin kısa görüşlerimizi
sizlerle paylaşmadan önce bazı hatırlatmalar yapmakta, işin
bir de öbür penceresinden bakmakta fayda olduğunu düşünüyoruz. Yani,
bugün, burada protokoller krizi yaşanmıyor, tarihsel bir sorun var,
Türk-Ermeni ilişkilerinde tarihsel bir sorun var, yüz yıllık bir
sorun var. Bu, son on yedi yılın, Ermenistan devletinin
bağımsızlık kazanmasından sonra ortaya çıkan bir
sorun değildir. Yüz yıllık geçmişi olan bir sorunu daha
cesaretli, daha yüreklice tartışmak gerekirdi diye düşünüyorum.
Ha, Sayın Bakan da bu konularda suya sabuna dokunmayan bir açıklama
yapmayı ve konuşmayı protokollerle sınırlı
tutmayı tercih etti.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Türklerle Ermeniler arasında yaşanan
gerilim hiç şüphesiz ki cumhuriyet tarihi boyunca ülkenin en önemli
sorunlarından biri olagelmiş ve devam eden bir sorun hâlindedir.
Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde, 1915-1916
yıllarında dönemin ittihatçı kadroları tarafından
Anadoluyu Türkleştirme, Müslümanlaştırma hedefiyle Osmanlının
bünyesinde yüzyıllarca yaşamış gayrimüslimleri ve azınlıkları
tasfiye etme politikası sistematik bir şekilde
uygulanmıştır. Bazı kesimler tehditle, bazı kesimler
korkutularak, bazıları mübadele yoluyla, bazı kesimler tehcirle,
bazıları da katliamla ortadan kaldırılmaya
çalışılmıştır. Bir yandan Birinci Dünya
Savaşının patlak verdiği diğer yandan Osmanlı
içindeki azınlıkların da milliyetçi taleplerinin yükseldiği
böylesi bir tarihsel konjonktürde devletlerin kendi iç ve dış
güvenliğini sağlama adına tedbirler alması makul
karşılanabilir ama hiçbir güvenlik kaygısı veya
politikası katliamlara veya zorla tehcire asla haklılık
kazandıramaz.
O dönemlerde
yaşanan toplumsal facianın boyutlarının ne olduğu hiç
şüphesiz ki bilinçli bir tarih çarpıtmasıyla muğlak ve
tartışmalı hâle getirilmiştir. Sanki o dönemde yaşanan
trajediden kurtulmanın bir yolu olarak inkâr ve gerçeği saklama yolu
tercih edilmiştir. Bu politika o kadar abartılmıştır
ki, yeniden tarih yazılırken, masa başı
çalışmasıyla yeni resmî tarih tezi oluşturulurken o dönem
Ermeni gruplarının Müslüman halka yönelik saldırıları
gereğinden fazla abartılmış ama o dönem Ermeni halkına
yaşatılanlar hiç yaşanmamış gibi, hiç bu vaka
gerçekleşmemiş gibi tarih kitaplarına, resmî tarih kitaplarına,
Millî Eğitimin çocuklarımıza okuttuğu tarih
kitaplarına geçirilmiştir.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Kardeşim, ne diyorsun sen ya? Biraz daha
açık konuşsana!
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Devamla) Açık konuşuyorum.
Ermeni
halkına yönelik o dönemki katliamlar tarih kitaplarına
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Yazık, yazık!
SELAHATTİN DEMİRTAŞ
(Devamla)
geçirilmemiştir, işlenmemiştir.
ATİLA KAYA
(İstanbul) Tarihe iftira atma!
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Devamla) Böylelikle, nesiller boyunca devlet eliyle, bu
tarih anlayışıyla, Ermeni düşmanlığı
yaratılmıştır bu ülkede.
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Ölen, vurulan diplomatlar ne olacak ya? Onlara elma
şekeri mi attılar? İşine gelmedi mi konuşmuyorsun
değil mi?
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Devamla) Ermeni dölü ve Ermeni uşağı
kavramları bu ülkede küfür olarak, hakaret olarak
kullanılmıştır. Ne yazıktır ki bir halkın
ismi, küfür sıfatı hâline, hakaret sıfatı hâline
getirilmiştir. Öyle ki Sayın Cumhurbaşkanının soyunda
Ermenilik olduğu iddiası, bir küçük düşürme, bir hakaret olarak
kullanılmak istenmiştir.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Ne münasebet canım, ne alaka?
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Devamla) Ama, ne hazindir ki Sayın
Cumhurbaşkanının buna verdiği cevap da
CANAN ARITMAN
(İzmir) Hiçbir hakaret ifadesi yoktu. Çarpıtma!
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Devamla)
kendi soyunda Ermenilik
olmadığını ispatlama telaşı ve paniğiyle
hareket etmek olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, bütün bunları şu nedenle ifade ediyorum: Bugün
Ermenistan ile Türkiye arasında imzalanan protokolleri
tartışırken Türk-Ermeni, hatta Kürt-Ermeni ilişkilerinde
sanki tarihin bir bölümünde büyük trajediler, büyük acılar
yaşanmamış gibi davranarak, geçmişle yüzleşip
tarihteki acıları ortak acılar olarak tarifleme çabasına
girmeyerek neyi çözmüş olacağız?
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) Tarih komisyonuna da git, tarih komisyonuna!
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Devamla) Bu nedenle, biz, Demokratik Toplum Partisi
olarak Ermeni meselesinin, iki taraftan da kabul görecek
bağımsız tarihçilerden oluşan bir komisyon tarafından
ortaya konulacak tarihî gerçekler ışığında ele
alınmasını ve ortaya çıkarılacak olan trajediler
konusunda iki toplumun da üzüntülerini ve özürlerini ifade edecekleri bir
uzlaşı zemini üzerinde ancak çözüm bulunabileceği
inancındayız. Aksi takdirde, tarihte böylesi bir vaka
yaşanmamış gibi davranarak, sadece tehcir sırasında
istenmeyen kötü koşullardan oluşan ölümler varmış, bunun
ötesinde herhangi bir şey yaşanmamış gibi davranarak, içte
de dışta da gerçek, samimi bir barışçıl politika
oluşturulamaz.
Her şeyden
önce, tarih kitaplarındaki ayrımcı dilden, ayrımcı
uygulamalardan vazgeçmek zorundadır Hükûmet. On yıllar boyunca tarih
kitapları
Hiç farkında olmamış olabilirsiniz, son derece
normaldir, bunu ancak ayrımcılığa uğrayanlar daha
rahat hissedebilirler, tarih kitaplarından bunu okumamış,
dikkatinizi çekmemiş olabilir; bunların ayıklanması
lazım. Barış dili, kardeşlik dili ancak böyle
oluşturulabilir. Türkiye toplumu eğer Kürtüyle, Türküyle,
Ermenisiyle, Lazıyla Çerkeziyle, Rumuyla bir arada, kardeşçe
yaşayacaksa ortak dili, ortak barış dilini tarih
kitaplarını düzelterek başlamalıdır.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Yaşıyordu ama o barışı siz
bozuyorsunuz, etnik milliyetçilik yapıyorsunuz.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Devamla) Eğer Türkiye'nin içte ve dışta
kendisine düşman halklar tarafından sarıldığı ve
bölünmek, parçalanmak istendiği paranoyasından kurtulamazsak bu
kardeşlik dilini, bu barış dilini de, bırakın tarih
kitaplarında, günlük yaşamımızda bile oluşturmak
imkânsızdır.
Değerli
arkadaşlar, bu söylediklerimin, yıllardır bir statüko
etrafında kendini örgütlemiş siyaset ve bürokrasi
anlayışını rahatsız ettiğinin
farkındayım. Ama bu statüko etkilenecek diye, bu statüko
sarsılacak diye tarihî gerçeklerden kaçmak, her şeyden önce kendi
adımıza vicdansızlıktır, siyasi açıdan
ahlaksızlıktır. Bu nedenle bu kürsüden bu gerçekleri,
bildiğimiz gerçekleri ifade etmeyi bir görev bildik.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti devleti Osmanlının o kaotik
döneminde ittihatçı ekibin yol açtığı trajedinin yükünü
taşımak yerine, bu dönemde yaşananları bütün gerçekleriyle
ortaya çıkarmanın öncülüğünü yaparak o dönemde
yaşananlardan duyduğu üzüntüyü ortaya koyabilme cesaretini
göstermelidir. İki toplumun ve iki devletin geleceğe güvenle ve
barış içerisinde, birlikte bakabilmesinin başka bir yolunun
olmadığı bilinerek buna göre hareket edilmelidir.
Türkiyede hâlen
körüklenen Ermeni düşmanlığı konusunda en küçük bir tedbir
almayan Hükûmetin, bu protokoller konusunda toplumun tatmin
olmamasını da herhâlde anlayışla karşılaması
lazım. Hrant Dink cinayetinden sonra ortaya çıkan tablo, Hrant Dink
cinayetine karışan zanlıların, faillerin hatıra
fotoğrafları çektirmesi, olaya karışan istihbarat
elemanlarının aylarca hatta yıllarca korunması ve Hrant
Dink -neredeyse- iyi ki öldürüldü. duygusunun topluma yayılması konusunda
Hükûmetin hiçbir tedbir almaması, bu protokolleri topluma anlatamama
konusunda Hükûmetin aslında samimiyetini ortaya koyan bir durumdur.
Bir başka
yakın örnek, 8 Ağustos 2009 tarihinde, Batmanda doğup göçle
Suriyeye yerleşen, daha sonra Avrupaya giden, dört dilde dört yüz beste
yapan büyük sanatçı Aram Tigranla ilgili. Aram Tigran, vasiyeti
vardı, öldüğünde Diyarbakıra defnedilmek istiyordu. Bu talebi
ailesi tarafından Hükûmete iletildi, Dışişleri
Bakanlığına, İçişleri Bakanlığına
iletildi. Hayatı boyunca sadece halkların kardeşliği için
türkü söylemiş, sadece barış türküleri söylemiş bir
ozanın Diyarbakıra nakledilmesi, sırf Ermeni kimliğinden
dolayı, Hükûmet tarafından kabul edilmedi.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Sen AKPye söyle onu, AKPye söyle!
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Devamla) Sırf etnik kimliğinden dolayı
Dolayısıyla, topluma bu Ermeni protokollerini anlatmak kolay bir
iş değil, oralardan başlamak gerekiyor.
Yine, yakın
zamanda bu Ermeni kimliğiyle ilgili toplumda yayılmak istenen,
özellikle medya aracılığıyla yayılmak istenen
düşmanlığa karşı da -ırkçılığa
karşı özellikle- Hükûmetin tedbir alması lazım. Sadece
Ermeni kimliğiyle ilgili değil, bütün farklılıklarla
ilgili. Bu ülke eğer bir zenginlikse ve bütün
farklılıklarıyla birlikte bir zenginlikse, o hâlde, bütün
farklılıklara hak ettiği değerler her açıdan
verilmelidir. Bugüne kadar Türk Ceza Kanununun 159uncu maddesi ve 301inci
maddesi farklı bir etnik kimliğe hakaret etmiş olmaktan
dolayı asla kullanılmamıştır. Oysa, o maddeler, özü
itibarıyla, halka farklı etnik kimliklerinden dolayı hakaret edenlere
yönelik rahatlıkla kullanılabilecek bir maddeydi. Bugüne kadar
hiçbiri için kullanılmadı, bu ülkede yaşayan etnik kimlikler
hakaret gördüğünde sanki ülke hakaret görmemiş, bu toplum hakaret
görmemiş gibi algılandı, algılatılmaya
çalışıldı.
Sonuç olarak,
değerli arkadaşlar, Ermeni ilişkileri de dâhil Türkiye'nin iç ve
dış sorunlarının tamamının diyalog, müzakere ve
istişare ile barışçıl çözüme
kavuşturulmasını Demokratik Toplum Partisi olarak destekliyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Ama, bu konuda,
taktik yapmak yerine, samimi barış adımlarının
atılması ve bunun bütün topluma hissettirilmesi gerektiği
inancını taşıyoruz. İmzalanan protokollerin Meclis
onayından sonra yürürlüğe
girmesiyle birlikte Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin de giderek
normalleşeceğini umut ediyoruz. Özellikle sınır
kapısının açılmasıyla birlikte İstanbuldan
Karsa, Iğdıra kadar ekonomik canlanmanın da olacağını,
o bölgelerde artan işsizlikle birlikte bölge halkının da
-özellikle sınır bölgesindeki yurttaşlarımızın
da- ticaret hacminin ve kendi iş kapasitelerinin artabileceğini
düşünüyoruz.
Önümüzdeki
günlerde Genel Kurula gelecek olan söz konusu protokollerin her iki ülkeye ve
topluma barış içinde bir gelecek sunma vesilesi olması
temennisiyle hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Demirtaş.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ.
Buyurunuz
Sayın Elekdağ. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Dışişleri Bakanı
Davutoğlu, Hükûmetinin Güney Kafkasyaya ilişkin barış,
uzlaşı ve iş birliği vizyonu hakkında bizleri
bilgilendirdi, ayrıca Ermenistanla imzalanmış olan protokoller
hakkında da izahat verdi fakat yaptığı açıklamalar,
Türk Hükûmeti tarafından izlenen politikaların Azerbaycanla derin
bir krize yol açtığı gerçeğini değiştirmiyor.
Krizin temelinde iki olgunun mevcudiyetini görüyoruz. Bunlardan birincisi,
Azeri tarafında Türkiyeye karşı hissedilen güvensizlik
duygusudur. İkincisi de, Azerbaycan Bayrağına yapılan
muameledir. Önce, güven buhranı üzerinde bir nebze duralım:
Değerli
arkadaşlarım, Başbakan Erdoğan 14 Mayısta Azerbaycan
Millî Meclisinde yaptığı konuşmada şunları
söylemişti: Ermenistanla sınırlarımızı ne için
kapattık? Ermenistan, Karabağı işgal ettiği için. Bu
itibarla, Ermenistan işgal ettiği tüm topraklardan çıkmadan ve
Karabağ sorunu çözülmeden Türkiye sınırlarını
açmayacaktır. Başbakanın bu teminatına rağmen, Bakü,
bugün Ankaraya kuşkuyla bakıyor, güvenmiyor.
Bu durumun
nedeni, değerli arkadaşlarım, Ermenistanla müzakerelerin daha
başlangıcında, Türk Hükûmetinin Azerbaycana şöyle bir
güvence vermesinden ileri geliyor: Güvence şöyle: Karabağ sorununun
çözümü ve Ermenilerin işgal ettikleri Azerbaycan topraklarından
çıkmasına ilişkin müzakere süreci ile Türkiye-Ermenistan
ilişkilerinin normalleştirilmesi ve sınırın
açılmasına ilişkin müzakere süreci birbirine paralel
şekilde yürütülecek ve eş zamanlı olarak sonuçlanacak iki
süreçtir. Bu itibarla Karabağ sorunu halledilmeden
sınırların açılması söz konusu değildir. Verilen
güvence bu Azerbaycana. Azerbaycan Hükûmeti, kendisine verilen bu güvenceye
inandı ve inandırıldı. Ancak 22 Nisan 2009 tarihinde tam
gece yarısında Türk Dışişleri Bakanlığı
tarafından yapılan açıklama, Azerbaycan üzerinde şok etkisi
yaptı. Açıklamada Türkiye ile Ermenistanın müzakereler
sonucunda ikili ilişkilerinin her iki tarafı da tatmin edecek
şekilde normalizasyonu için kapsamlı bir çerçeve ve yol haritası
üzerinde mutabık kaldıkları belirtiliyordu fakat yol
haritasında eksik olan bir husus vardı. O da Karabağ ve
işgal altındaki Azeri toprakları sorunu idi. Vermiş
olduğu güvenceye rağmen Türkiye'nin bu sorunu Ermenistanla müzakere
etmek şöyle dursun, hiçbir şekilde etkileyemediği de ortaya
çıktı. İşte o zaman Azerbaycan yönetimi, bu durumdan
Türkiye tarafından aldatıldığı sonucunu
çıkardı. Söz konusu iki süreç arasında hiçbir organik güvenilir
bağ olmamasına rağmen Azeri tarafı bunun mevcudiyetine
inandırılmak istenmişti. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki
ilk kriz bu şekilde patlak verdi. O günlerde Azeri halkı Türkiyeye
karşı büyük bir infial içindeydi. Ben Azerbaycandaydım, bunu
yakından gördüm. Azeri gazeteleri, Türkiye'nin Azerbaycanı
sattığı yolunda manşetler atıyor, içinde ihanet
kelimesinin bolca kullanıldığı makaleler
yayınlıyorlardı.
Sayın
Başbakanın 14 Mayısta Azerbaycan Millî Meclisinde
yaptığı konuşma ve üstlendiği taahhüt, Azeri
yönetiminin ve halkının Türk Hükûmetine karşı duyduğu
güvensizliğin bir ölçüde giderilmesine yardımcı olmuşsa da
protokollerin Zürihte imzalanmasıyla birlikte sözünü etmiş
olduğum aldatılmışlık hissi yeniden canlandı.
Protokollerin, Türkiye Büyük Millet Meclisine onay için ancak Karabağ
sorununun çözümünden sonra getirileceği yolunda verilen teminata
rağmen şimdi tutum değiştirilerek protokollerin Meclise
sevk edilmesi, Azeri tarafındaki kuşku ve endişeleri
artırarak krizi tırmandırdı.
Değerli
arkadaşlarım, bu bağlamda bir hususu sizlere hatırlatmak
isterim: Türk Hükûmetinin, Türkiyenin limanlarının ve
havaalanlarının Kıbrıs Rum kesimine
açılmasını öngören Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği
Ek Protokolünü 17 Aralık 2004te imzalamış olmasına
rağmen Türkiye, bugüne kadar bu Ek Protokol Türkiye Büyük Millet Meclisine
sevk edilmemiştir.
Bir ikinci husus
var, o da Bursada oynanan Türkiye-Ermenistan millî maçında Azerbaycan
bayraklarının stada alınmaması da Azerbaycanlı
kardeşlerimizi derinden rencide etti. Sayın Bakan, bayrak bir
milletin şerefidir. Başka bir ülkede oynanan bir maça Türk bayrakları
sokulmasa biz buna nasıl bir tepki gösterirdik? Soruyorum size.
Sayın
Cumhurbaşkanı Gül Erivandaki maça gittiğinde tribünlerdeki
protestocular Yukarı Karabağ bayrağını
sallıyorlardı. Ona itiraz etmek hatırınıza gelmedi ama
Azerbaycan Bayrağının stada alınmasını
engellediniz. Sayın Bakan, yasak kararının, Ermenistanın
FIFAya müracaatı sonunda alındığı iddiası
mazeret değildir. Yasak kararını ilk alan Hükûmetinizdir,
Ermenistanın aklına bu işi sokan Hükûmetinizdir. Azeri
kardeşlerimizin duygularını bu kadar incitmemizin sebebi nedir?
Kime yaranmak istiyoruz?
Ancak Azeri
kardeşlerimizin dikkatine bir hususu önemle getirmek isterim buradan:
Bursada yapılan uygulama ne kadar yanlışsa Bakünün
kurtuluşu uğruna şehit olan Türk askerlerinin kabirleri üzerinde
dalgalanan Türk bayraklarının da şehitlikten
kaldırılması o denli yanlıştır. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
Bu hatalar
sonucunda son derece karamsar bir hava ortaya çıkmıştır.
Rahmetli Haydar Aliyevin Bir millet iki devlet tanımlaması
tehlikeye girmiştir. Ermenistanla iyi komşuluk ilişkileri
kurulması tabii ki önemlidir ama bu maksatla Azerbaycanın
küstürülmesi ve kaybedilmesi tehlikesinin yaratılması asla
akılcı bir tutum değildir.
Nerede kaldı
komşularla sıfır sorun politikası Sayın Bakan?
Hâlihazır uygulamanın kaş yaparken göz çıkarmaktan
farkı yoktur. Zira, Azerbaycanın Türkiye'nin ulusal stratejisindeki
yeri ve katkısı o denli önemlidir ki kaybı hâlinde telafisi
imkânsızdır. (CHP sıralarından alkışlar) Zarar
gören ve görecek olan sadece Türkiye-Azerbaycan ilişkileri değil,
aynı zamanda Türkiye'nin Türk dünyasıyla olan ilişkileridir.
Azerbaycanın olmadığı bir Türk dünyasını
tasavvur edebiliyor musunuz?
Görüleceği
üzere, sorun, Azerbaycanın Türkiye'nin ulusal çıkarları
açısından stratejik değerinin isabetle
değerlendirilememesinden ve bu ülkeyle ilişkilerin gereken yetkinlik
ve beceriyle yürütülmemesinden, yürütülememesinden kaynaklanıyor.
Ermenistanla
imzalanan protokoller de, değerli milletvekilleri, ulusal
çıkarlarımız açısından çok ciddi sakıncalar
taşıyor. Sayın Bakanımıza göre Türkiyeyle Ermenistan
sınırlarını ayrıntılı bir şekilde çizen
Kars Anlaşmasının geçerliliğinin protokollerde
belirtilmemiş olmasının bir mahzuru yoktur. Ancak bu yaklaşım
hatalıdır. Zira, İstiklal Savaşında doğu
sınırlarımızı çizen bir savaş sonunda Türkiye
Büyük Millet Meclisinde imzalanan Kars Anlaşmasının metinde
zikredilmemesi Türkiyeye ciddi hukuki zemin kaybettirir çünkü Sovyetler
Birliğinin 1991de dağılmasıyla
bağımsızlığını kazanan Ermenistan devletinin
yaptığı ilk şey Kars Anlaşmasını tanımadığını
açıklamak olmuştur.
Peki, bugün
Ermenistan bu tutumunu değiştirmiş midir? Hayır.
KADİR URAL
(Mersin) Anayasasına koydu Anayasasına!
ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Çünkü Erivanın Türk topraklarına
yönelik talepleri Ermenistan devletinin kurucu belgelerinde hâlâ açıkça
yer alıyor. Nitekim Ermenistan Parlamentosu tarafından kabul edilen
Bağımsızlık Bildirgesinde Doğu Anadolunun batı
Ermenistan olarak adlandırılması suretiyle Türkiye'nin toprak
bütünlüğünün tanınmadığı vurgulanıyor, üstelik
anılan bildiriye Ermenistan Anayasasının dibacesinde
atıfta bulunuyor. Ayrıca Ağrı Dağının
Ermenistanın resmî devlet arması olduğunun Ermenistan
Anayasasının 13üncü maddesinde tescil edilmesi de
Ermenistanın Türkiyeye yönelik emellerinin derin ve silinmez
niteliğini kanıtlıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Peki, Sayın Bakan, Ermenistan,
Bağımsızlık Bildirgesini ve Anayasasını
değiştirerek Türkiyeden toprak talebinde bulunan ifadeleri
değiştirecek mi? Ben bunun yanıtını vereyim:
Kesinlikle hayır, Erivanın böyle bir niyeti yok.
Şimdi bu
durum, bu söylediklerim Kars Anlaşmasına protokolde yer
verilmemesinin sakıncalarını çarpıcı biçimde ortaya
koyuyor. Kars Anlaşmasının geçerliliğinin protokolde
belirtilmemesinin yaratacağı ilave bir sakınca var. Bu da
Türkiye'nin Nahcivan üzerindeki hak ve sorumluluklarından feragat etmesi
meselesinin ortaya çıkması. Türkiye'nin Nahcivan üzerindeki hak ve sorumlulukları
16 Mart 1921 tarihli Moskova Anlaşmasının 3üncü maddesinden
kaynaklanıyor.
Değerli
milletvekilleri, bu hususları iyi dinleyin. Moskova
Anlaşmasının 3üncü maddesi Türkiye ile Rusyaya Nahcivan
üzerinde bir tür ortak garantörlük hakkı veriyor. Bu maddenin Türkiyeye
Nahcivanın statüsünü belirlemek amacıyla yapılacak her türlü
anlaşmaya taraf olarak katılma ve Türkiye'nin kabul etmediği bir
statünün Nahcivana uygulanmasını engelleme hakkını
verdiği tartışma götürmez. Bu itibarla, bu hüküm Kars
Anlaşmasının imzacıları için de geçerlidir. Bu
itibarla, Kars Anlaşmasının geçerliliğinin bu
protokollerde belirtilmemiş olması Türkiye'nin bu hak ve
sorumluluğundan feragat ettiği gibi bir sonucu doğuruyor.
Bakınız
değerli arkadaşlarım, Ermenistanın Nahcivana
saldırdığı günlere geri dönersek Kars
Anlaşmasının Türkiye açısından önemi
anlaşılır. Ermeni kuvvetleri 8 Mayıs 1992de
Azerbaycanın Suşa kentini işgal ederek Karabağ bölgesinin
tümüne yakınını ellerine geçirdikten sonra üzerinde hak iddiasında
bulundukları Nahcivana yönelerek Türk sınırına
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Bu karar Ermenistana bildirilirken Kara
Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhittin Fisunoğlu da ordunun harekât
için hazır olduğunu belirtiyordu. Sonuçta, Türkiye,
bunalımı, ortaya koyduğu direnç ve diplomatik yollarla
aştı ve Nahcivanın işgali önlendi.
Değerli
arkadaşlarım, hâl böyleyken Erdoğan Hükûmetinin bölgede
istikrarın sağlanması açısından yaşamsal bir
işlevi olduğu kanıtlanmış bulunan Kars Anlaşmasının
statükoyu koruyucu hükümlerinden feragat etmesi ne şekilde izah
edilebilir?
Sözlerime son
verirken bir noktayı daha dile getireceğim, bu da protokollerle
kurulması öngörülen Tarih Alt Komisyonunun görev tanımının
muğlak olmasından kaynaklanıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu protokollerin yapılmasının merkezi,
sıkleti, en önemli noktası Tarih Komisyonunun kurulmasıdır,
çünkü Ermenistanla ilişkilerimizi zehirleyen esas nokta Ermenistan tarafının
soykırım saplantısına takılmasıdır.
Eğer iki taraf acılı tarihlerine ortak bir perspektiften
bakamadıkları takdirde bu kan davası nesilden nesile intikal
edip sürüp gidecektir. Demek ki böyle bir Tarih Komisyonu kurmak ve bunu
işletmek son derece önemli Türkiye bakımından.
Fakat ne
yapılmıştır biliyor musunuz bu protokollerde? Bu
protokollerde kurulacak olan Tarih Alt Komisyonunun görev tanımı
maalesef son derece muğlak bırakılmıştır. Burada,
bu Alt Komisyonun esas, temel görevinin 1915 olaylarını gün ışığına
çıkarmak olduğu belirtilmemiştir ve şimdi bu boşluktan,
daha şimdiden, maalesef Ermeni liderleri de yararlanıyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözünüzü bitiriniz Sayın Elekdağ.
ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Ermenistan
Cumhurbaşkanı Sarkisyan ve Dışişleri Bakanı
Nalbantyan, daha şimdiden Tarih Komisyonunun o bizim zannettiğimiz
Tarih Komisyonu olmadığını, burada Ermeni
soykırımının kesinlikle görüşülemeyeceğini
belirtmeye başladılar, bu konuda açıklamalar yapıyorlar,
hatta bu konudaki açıklamalar, Sayın Bakanın Zürihte
anlaşmayı imzalamasını da bir ölçüde muhakkak ki geciktiren
etkenlerden bir tanesidir.
Fakat şu
husus son derece açık: Maalesef, Türkiye elindeki kozları tam
anlamıyla kullana-mamıştır, çünkü bugün Ermenistan
ağır ekonomik sıkıntı ve yoğun işsizlik
nedeniyle sürekli göç veriyor, tükeniyor ve yoksulluk çemberini
kıramıyor. Denize çıkışı yok. Türk ve Azeri
ablukası altında bunalıyor ve savaş dolayısıyla
ithalat ve ihracatının yüzde 80ini yaptığı Gürcistan
kara yolu da kendisi için büyük ölçüde kapanmış durumda. Bu
bakımdan, Erivan Türkiyeyi bir nefes borusu, denizlere ve Batıyla
entegrasyona açılan bir kapı olarak görüyor. Bu durumda,
sınır kozu Türkiye'nin elinde olağanüstü güçlü bir siyasi
kaldıraca, bir levyeye dönüşüyor. Bu imkâna sahip olan Türkiye,
Ermenistanla çıkarlarını koruyan bir mutabakat
sağlamalıydı. Oysa, bunun tam tersi olmuş ve ülkemiz
açısından ciddi sakıncalar taşıyan bir anlaşma
çıkmıştır.
Şimdi
diyebileceksiniz ki, bu kadar hata, bu kadar basiretsizlik nasıl
yapılıyor? Bunun yanıtını Birleşik Amerika
Kongresinde konuşan Atlantik Konseyi yetkilisi David Phillips şöyle
veriyor, diyor ki: İsviçrede İsviçre arabuluculuğunda Türkiye
ile Ermenistan arasında yürütülen müzakereler gerçekte Amerikanın
denetiminde ve katkısıyla yapılmıştır.
İşte
değerli arkadaşlarım, ulusal çıkarlarınızı
bir başka ülkenin kılavuzluğuna teslim ederseniz, sonucu böyle
olur.
Teşekkür
ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
KADİR URAL
(Mersin) Hükûmet o adamı mahkemeye versin Hocam.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Elekdağ.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Ömer Çelik.
Buyurunuz
Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ÖMER ÇELİK (Adana) Sayın Başkan, yüce Meclisi ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bütün
Türk vatandaşlarının, hepimizin şerefi olan sınır
meselesiyle ilgili spekülasyonlara cevap vermek istiyorum.
Birincisi,
imzalanan protokolle beraber Türkiye'nin Ermenistanla sınırlarını
garanti altına alan anlaşmaların sıkıntıya
girdiği şeklinde zaman zaman basında, burada da yüce Mecliste de
bazı ifadeler zikrediliyor. Şunu açıkça belirtmek gerekir: Türkiye'nin
gerek hukuki gerek siyasi kazanımları bakımından bu
protokoller vasıtasıyla bir milim bile geri adım
atmışlığı yoktur, tam tersine, Türkiye, Kafkasyada
barışın temin edilmesi, barışın tesis edilmesi
bakımından stratejik ve psikolojik olarak üstünlük elde
etmiştir.
Bakın,
Diplomatik İlişkilerin Tesis Edilmesine Dair Protokolün beşinci
paragrafında Türkiye-Ermenistan sınırının
uluslararası hukukun tarif ettiği anlaşmalar çerçevesinde
geçerliliği teyit edilmiştir.
Kars
Anlaşmasında ayrıca, Sovyetler Birliği ile Türkiye
arasında yapılan Moskova Anlaşmasına atıfla, yine Türkiye-Ermenistan
arasındaki sınır, Türkiyenin şimdiye kadarki bütün
kazanımları teminat altına alınmıştır.
Zaten burada
dikkat ederseniz, mesela şöyle bir şey söyleniyor: Niçin Kars
Anlaşması ve Moskova Anlaşması doğrudan isim
yazılarak zikredilmedi? diye. Zaten uluslararası hukukun tarif
ettiği anlaşmalardan kasıt, iki tane anlaşma söz konusudur
bizim sınırımızı tayin eden. Bir tanesi Moskova
Anlaşması, bir tanesi de
Daha doğrusu Kars Anlaşması,
ondan da atıfla Moskova Anlaşmasıdır.
Yine, Protokolde
bir belirsizlik olduğu ve Sevr Anlaşmasına kapı
açıldığı şeklinde bazı spekülasyonlar ifade
ediliyor.
Tabii, bu
spekülasyonların hiçbirinin geçerliliği yok. 1920 yılında
imzalanan Sevr Anlaşması;
1) Türkiye
Hükûmeti tarafından tanınmamıştır.
2)
Sınır oluşturan bir anlaşma değildir.
3)
Türkiye-Ermenistan sınırının oluşmasını ABD
Başkanı Wilsonun yapacağı müzakerelere vermiştir.
Türkiye tarafından tanınmadığı için zaten
geçerliliği yoktur. Ayrıca, böyle bir şey söz konusu olsa bile
1921 Kars Anlaşması ile birlikte yürürlükten
kalkmıştır.
Şimdi,
biliyoruz, Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki anlaşma,
1921de imzalanan Moskova Anlaşması şunu öngörüyor: Daha önce
Osmanlı İmparatorluğu ve Rusya arasındaki bütün
anlaşmaları geçersiz sayıyor.
Gerçekten bu
anlaşmanın metni de çok enteresan. Yeni kurulan iki devlet,
eşitlik temelinde, Türkiyedeki kapitülasyonların
kaldırılmasından Misakımillînin tanınmasına
kadar geniş bir çerçevede mutabakata varıyorlar.
Dolayısıyla,
1921 Anlaşması ile birlikte Moskova Anlaşmasına
yapılan atıf ve bu anlaşmaların geçerliliği ile
sınırların teyit edildiğinin belirtilmesi, zaten
Türkiyenin sınırları hakkında hiçbir spekülasyon
olmadığını ortaya koyuyor.
Sovyetler
Birliği dağıldıktan sonra Rusya bir deklarasyonla Sovyetler
Birliğinin ardılı olmadığını, devamı
olduğunu, ondan doğan bütün hak ve yükümlülükleri üstlendiğini
söyledi. Böylece, Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki Moskova
Anlaşması geçerliliğini korumaya devam etti. Daha sonra
ardıl devletler olan Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan gibi devletler
1991de Alma Atada bir araya gelerek bir anlaşma imzaladılar. Alma
Ata Deklarasyonuna göre bunlar Sovyetler Birliğinin
imzaladığı bütün anlaşmaları tanıdıklarını,
ardıl devlet olarak buna sahip çıktıklarını söylediler.
Dolayısıyla ortada Kars Anlaşmasını ve Kars
Anlaşmasının atıf yaptığı Moskova
Anlaşmasını herhangi bir şekilde sıkıntıya
sokan bir şey yok.
Bir de işte,
burada birtakım beyanlar zikrediliyor, zikredilen beyanlardan bir tanesi
şu: Bağımsızlık Bildirgesinden bahsediliyor,
bazı devletlerin, devlet yetkililerinin, Ermenistanın ve Türkiye'nin
sınırlarıyla ilgili spekülatif açıklamalarından
bahsediliyor. Birincisi şunu unutmayalım: Ermenistan Birleşmiş
Milletlere üye olurken de diğer uluslararası örgütlere üye olurken de
bütün devletlerin sınırlarını
tanıdığını, o devletlerin sınırları
hakkında, o devletlerin sınırlarına göz dikmesi gibi
herhangi bir şeyin söz konusu olmadığını söylüyor.
Dolayısıyla, Birleşmiş Milletlere üye olan bir devletin
yine Birleşmiş Milletler üyesi bir başka devletin
sınırını tanımaması gibi bir beyanı kabul
edilemez. Ayrıca bunların çoğu siyasi açıklamalardır,
hukuki açıklamalar değildir. Tam tersine, bakın Ermenistan
Başbakanının açıklaması var, diyor ki: Türkiye'nin
sınırlarını tanıyoruz, hatta biz
sınırları kapattığımız için onlar Kars
Anlaşmasını ihlal etmekle bizi suçluyorlar. Yani Kars
Anlaşmasını kabul ediyorlar ve diyorlar ki: Kars Anlaşması
dışında herhangi bir anlaşma, Türkiye-Ermenistan
arasında herhangi bir anlaşma söz konusu olmadığına
göre Türkiye, sınırları kapatmakla Kars
Anlaşmasını ihlal etmiştir. Dolayısıyla
bizatihi, tam tersine, birçok siyasi açıklama bulabilirsiniz ki
Türkiye-Ermenistan sınırını oluşturan, teyit eden,
bugün de geçerliliği olan anlaşma Kars Anlaşmasıdır,
Türkiye'nin bu konudaki kazanımı devam etmektedir.
Yine Nahcivanla
ilgili birtakım spekülasyonlar yapılıyor. Nahcivan konusunda
hiçbir problem yok. Türkiye'nin buradaki hakları, Türkiye'nin buraya dönük
olarak bütün bir perspektifi bu Protokol vasıtasıyla bir kere daha
teyit edilmektedir. Zaten Türkiye'nin herhangi bir şekilde Nahcivanla
olan ilişkisini, Nahcivanın statüsü hakkındaki hak ve
yükümlülüklerini herhangi bir devletle tartışmaya da ihtiyacı
yoktur. Fakat yüce Meclisin dikkatine bir hususu getirmek istiyorum. İkide
bir Nahcivan meselesinde bir pürüz varmış ya da Nahcivan meselesinde
bir kuşku varmış gibi bir imaj yaratmak, sanki
Ermenistanın Nahcivana karşı olası bir tehdidi
varmış ya da Türkiye'nin bu konuda herhangi bir
sıkıntılı pozisyonu varmış gibi bir imaj
doğurur ki, durduk yerde uluslararası ilişkilerin gündemine,
olmayan bir sorunu Türkiye üzerinden sokmuş oluruz. Nahcivanla ilgili
herhangi bir sorun yoktur. Türkiye'nin buradaki hakları ve yükümlülükleri
aynen devam etmektedir.
Şimdi
bakınız, çok enteresan bir şey var. Diasporanın Kudüs
temsilcisi bir açıklama yaptı, dedi ki: Bizim için 24 Nisan kadar 10
Ekim de bundan sonra yas günüdür. dedi. Yani diaspora, bu imzalanan
Protokolle beraber, kendilerinin sözde soykırım iddialarından
ve kendi pozisyonlarından Ermenistanın geri adım
attığını düşünüyor. Yani, burada Protokol
eleştirilirken çok enteresan bir durum ortaya çıkıyor. Türkiye
içinden eleştirilirken aslında Türkiye'nin düşmanı
durumundaki diaspora bu Protokolden çok daha büyük bir rahatsızlık
ortaya koyuyor.
Onlar için sözde
soykırım meselesi, bir kutsal dogma gibidir, kutsal kitabın bir
hükmü gibidir. Mesela bunun ortak tarih komisyonu vasıtasıyla
tartışmaya açılması bile onlar açısından
pozisyonlarından geri adım atmak olarak değerlendiriliyor ve
zaten bugün, diasporanın Ermenistan Devlet Başkanına
karşı bu kadar protesto eden, bu kadar dışlayan bir tutum
sergilemesi, Biz diaspora olarak yardımlarımızı
kesiyoruz. demesi, Sarkisyanı her gittiği yerde birtakım
protestolara maruz bırakmasının sebebi bu Protokolün
Türkiye'nin pozisyonunu tahkim eden ama Ermenistanın şimdiye kadarki
klasik pozisyonunu tartışmaya açan bir içerik
taşımasından dolayıdır. Dolayısıyla burada
asıl rahatsız olan grup, Ermenistan meselesini bir siyasi rant ve bir
soykırım ekonomisine dönüştürmüş olan diasporadır.
Sayın
Bakanımız da ifade etti, burada esas mesele, bu Tarih Komisyonunun
üzerinde yapılan spekülasyonlar var, Bu
vasıflandırılmamıştır. diye. Tam tersine
-Protokol dikkatle okunduğu zaman- alt komisyonlar içerisinde pozisyonu en
net olarak tarif edilen komisyon Tarih Komisyonudur. Türkiye ile Ermenistan
arasındaki sorunların... diyor, sorunların... Yani iki ülke
arasının, iki ülkenin, sözde soykırım iddiaları meselesine
bakışının tarif edilmesi, bu sorunların tespit
edilmesiyle ilgili bir meseledir ve
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sorunlar başka, bu başka
ÖMER ÇELİK
(Devamla) Adı üstünde Tarih Komisyonu, yani bu oturup çevre meselesiyle
ilgilenecek değil. Tarihsel olarak da ortada bir mesele var. Nedir o?
Ermenistanla aramızdaki sorun, işte bu sözde soykırım
iddialarıyla birlikte Türkiyeyle Ermenistanın karşı
karşıya gelmesi meselesidir.
İkincisi:
Protokolde aslında Türkiye'nin öz güvenini, kendisine dönük olarak kendi
kendinin gücüne güvenmesini gösteren bir husus burada zaaf gibi
aktarılıyor. Nedir o husus? Türkiye diyor ki: Başka ülkeler de
bu Tarih Komisyonuna üye verebilirler, onlar da buna arşivlerini
açabilirler. Burada ifade edildi İki ülke arasındaki mesele
başkalarına da açılıyor. diyor. Tam tersine onlara
şunu söyleme hakkımız doğuyor, siyasi olarak: Sözde
birtakım lobi faaliyetleriyle kendi parlamentolarınıza bu sözde
soykırımı getirme hakkınız yoktur. Bu,
Türkiye-Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesine ve
Kafkasya barışına dönük bir suikast girişimidir. Eğer
siz bu meseleye katkı vermek istiyorsanız, buyurun Tarih Komisyonuna
uzmanlarınızı gönderin, buyurun arşivlerinizi açın,
hep beraber bunu tartışalım. Tarih Komisyonu bu şekilde
çalışırken parlamentolarınıza sözde soykırım
meselesini getirmeniz Türkiyeye ve Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin
normalleşmesine karşı iyi niyet anlayışıyla
bağdaşmaz, anlamına gelmektedir.
Diğer bir
husus, Türkiyeyle Azerbaycan arasındaki meseledir. Bakın, mesele çok
açıktır. Aristonun dostluk için söylediği bir söz var: Dostluk
tek bir ruhun iki bedende yaşamasıdır. Bizim, Azerbaycanla
ilişkimiz budur. Azerbaycanla biz, tek bir ruhu iki devlet hâlinde
yaşatan kardeş bir ülkeyiz. Azerbaycanla olan ilişkimizin
pozisyonunda zerre kadar bir değişme yoktur. Zaten Protokol şunu
içermektedir: Karabağın durumunda bir iyileşme, ilerleme
sağlanmadığı takdirde ve işgal altındaki Azeri
topraklarından Ermenistan çekilmediği takdirde
sınırların açılması hiçbir şekilde söz konusu
değildir. Dolayısıyla şimdiki statüko mesela 1993te
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Meclise niye geldi o zaman bu Protokol? Niye geldi?
ÖMER ÇELİK
(Devamla) Sayın Anadol, Sayın Bakanın bilgilendirmediği
söylendi. Bakın, Sayın Bakan, kabul eden siyasi parti liderlerini 2
kere bilgilendirdi, Dışişleri Komisyonunu 2 kere bilgilendirdi,
Azerbaycan tarafını sürekli bilgilendirdi. Dolayısıyla
Meclisin Bilgilendirilmeme diye bir sorunu yok, sadece bilgi almak
istemeyenleri, Sayın Bakan, tabii ki mecbur olarak bilgilendiremedi. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu bayrak
meselesi çok önemli. Bakın, stada bayrağın sokulmaması
-Bursadaki stada- bizim inisiyatifimiz değildir, FIFAnın
kararıdır. Bu tip olaylarda
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Vali karar verdi, Hükûmet karar verdi! Çarpıtmayın!
ÖMER ÇELİK
(Devamla) Müsaade edin, müsaade edin.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Çarpıtmayın, valinin emri var, Hükûmetin emri var!
ÖMER ÇELİK
(Devamla) Bu tip olaylarda 2 takımdan 1 tanesi kendi ülkesindeki
bazı oluşumlar, siyasi durumlarla ilgili bazı amblemlerin,
bazı hususların, bazı şekillerin, bazı
bayrakların stada sokulmasını istemezse FIFA kararı
gereği o olmaz.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Amblem değil bayrak, bayrak
ÖMER ÇELİK
(Devamla) Tam tersine, açıklamaları çok ciddi takip ettiyseniz,
FIFA bu kararı vermeden bir saat evvel Bursa Valisi Azerbaycan
bayraklarının stada girmesinde sakınca yoktur. dedi.
ŞÜKRÜ MUSTAFA
ELEKDAĞ (İstanbul) Ben Bursadaydım
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Niye daha önce söylemedi?
ÖMER ÇELİK
(Devamla) Dolayısıyla, Hükûmet siyasi pozisyonu
bakımından buna karşı değildi ama FIFA kararına,
uluslararası futbol bakımından bağlı olduğumuz
bir kuruluş olarak uymak durumundayız.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Erivandaki maçta Türk Bayrağı yakıldı.
Abdullah Gülün gözü önünde Türk Bayrağı yakıldı Erivanda.
ÖMER ÇELİK
(Devamla) Şimdi burada bir şey söyleniyor. Burada, yüce Meclisin
buna çok dikkat etmesini istirham ediyorum. Burada bir şey söyleniyor:
İkide bir Türkiye
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Türk Bayrağı yakıldı Erivanda.
ÖMER ÇELİK
(Devamla) Siz benim bunları mugalata yapmayacağımı
bilirsiniz. Konuştuğum meseleye de vâkıf olduğumu en iyi siz
bilirsiniz Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yanlış mı söylediğim ya? Türk
Bayrağı yakıldı Sayın Abdullah Gülün gözü önünde
Erivandaki maçta, yalan mı?
ÖMER ÇELİK
(Devamla) Bakın, arkadaşlar, bir şey söyleniyor. İkide
bir Atlantik Konseyi deniyor, başka şeyler söyleniyor, şu
söyleniyor, bu söyleniyor. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini, AK PARTİyi
birtakım dış unsurlarla bağlantılı göstermeye
çalışıyorlar. Ben bu Mecliste şunu söylemek istemiyorum ve
söylemeyeceğim: Bizim kendi irademizle, Türkiye Cumhuriyetinin iradesiyle
yaptığımız bazı işleri dışarıdaki
bazı gruplarla bağlantılı göstererek burada muhalefet
sözleri yahut da dışarıda muhalefet sözleri sarf edenlerden
bazılarının sözlerinin birebir Türkiye'yi ve Azerbaycanı
Batı dünyasından koparmak isteyen Aleksander Dugin
başkanlığındaki Avrasyacı hareketin tezleriyle birebir
uyuşmasına hepinizin dikkatini çekiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ama ben bu Avrasyacı tezlerle
yüce Meclisteki hiçbir muhalefet milletvekili arasında organik bir
bağ bulunduğunu iddia edecek kadar yüce Meclisin tarihine kötü bir
cümle düşmek istemem. Bizi başkalarıyla derin koalisyon içinde
göstermek isteyenler şunu bilsinler: Evet, derin bir koalisyon içindeyiz.
O da milletle derin bir koalisyon içindeyiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Milletin kürsüsünden millete hakaret ediyorsunuz!
ÖMER ÇELİK
(Devamla) Bakınız, çok açık bir şekilde Türkiye'nin bir
millî meselesini tartışıyoruz; her şey açık,
protokoller önümüzde.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözünüzü bağlayınız.
Buyurunuz.
ÖMER ÇELİK
(Devamla) Bağlıyorum Sayın Başkan.
Bütün
basında bütün uzmanlar bu konuları yazıyor. Şunu bilelim:
Türkiye, Orta Doğuda, Kafkaslarda ve Balkanlarda olan kötü bir
alışkanlığı sona erdiriyor, bu Hükûmet sona erdirdi.
Nedir o? Komşunun içini karıştır, komşunu
istikrarsızlaştır, komşunu fakirleştir, kendi
istikrarın olsun anlayışının hiçbir işe
yaramadığı, Orta Doğuya, Kafkaslara ve Balkanlara kan
getirdiği görüldü. Türkiye bu paradigmayı değiştiriyor ve
Türkiye şunu yapıyor: Tam tersine, komşularımıza
istikrar ihraç ediyoruz, istikrar vasıtasıyla da kendi
istikrarımızı garanti altına alıyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bugün Türkiyenin en büyük ihraç
ürünü siyasi istikrardır. Bu, Türkiyenin millî menfaatleri
açısından ve millî güvenliği açısından da son derece
önemli bir durumdur.
İkide bir
eksen kaymasından bahsediliyor; biz, bunu, Türk devletine, kendi millî
varlığımıza karşı bir zaaf kabul ederiz. Türkiye,
herhangi bir eksen kayması içerisinde gösterilecek bir ülke değildir,
Türkiye eksen kurucu bir ülkedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Türkiye, herhangi bir eksenin sağında ya da solunda gösterilemez;
Türkiyenin durduğu yer, Türkiyenin tanımladığı millî
menfaatlerimizi koruyan eksendir ve buradaki tarihî birikimimiz, bu coğrafyadaki
varlığımız ve bizim bütün bu kazanımlarımız,
Türkiyenin bundan sonrası da bölgesinde istikrar ve
karşılıklı saygı temelinde siyasal nâzımlık
fonksiyonunu sürdürmesi gerektiğini göstermektedir. Şu ana kadar
atılan adımlar da bunu açıkça ortaya koymuştur.
Bundan
sonrasında da yapılması gereken şey, gayet
soğukkanlı bir şekilde bu meseleleri takip etmek. Bundan
sonrası çok açıktır. Ermenistan, Türkiyenin
uzattığı hem Türkiyenin hem Azerbaycanın hem kendisinin
lehine olan ve bütün bölgeye barış ve istikrar getirecek olan bu iyi
niyet adımını değerlendirirse, yüce Meclis gündemine
hâkimdir, ona göre adım atar; Ermenistan bu tarihî fırsatı
değerlendirmezse de yüce Meclis kararını ona göre alır,
Türkiyenin ve Azerbaycanın menfaatlerini korumaya devam eder.
Hepinize
saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.
Grubu bulunmayan
bir milletvekili olarak Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı
konuşacaktır. (DSP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Pazarcı.
HÜSEYİN
PAZARCI (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şu ana kadar konuşan diğer milletvekillerinin söylediklerini
söylemek niyetinde değilim, biraz farklı konuşmaya
çalışacağım aynı şeyleri tekrarlamamak
bakımından yoksa çok doğru şeyler söylediler büyük ölçüde.
Bu vesileyle Demokratik Sol Parti ve şahsım adına hepinizi de
saygıyla selamlıyorum.
Birinci
değineceğim sorun şudur: Niye Hükûmetimiz çok aceleci bir
şekilde böyle bir tartışmalı metni veyahut metinleri
Meclisimize hemen getirme aceleciliğini gösterdi? Çünkü bu
aceleciliğin bazı şeyler tam yerine konmadan,
açıklığa kavuşmadan Meclise getirilmesinin ülkemize
birtakım bedeller ödetmesi riskini
taşıdığını düşünüyorum. Bu çerçevede
özellikle şuna değinmek istiyorum, daha sonra önemli diğer
sorunlara da geçeceğim: İlki, Türkiye'nin sınırlarını
garanti eden antlaşmalarla ilgilidir. Evet, uluslararası hukukta bir
temel kuraldır, bir antlaşma terimleri olağan, normal
anlamlarına göre yorumlanır. Dolayısıyla bu protokollerde
Türkiye ile Ermenistan arasındaki ortak sınırın teyit
edilmesi, kabulünün teyit edilmesi, sınırların ihlal
edilmezliği ilkesi gibi ilkelerin ifadesini normalde, normal
koşullarda bizim ilgili antlaşmalarımız olan Moskova ve
Kars antlaşmalarının teyidi diye anlamamız gerekir. Bunu
özellikle de bu şekilde söylüyorum çünkü hiçbir şekilde -şu ana
kadar konuşan milletvekillerimiz de bunun aksini söylemedi- Türkiye'nin
sahip olduğu bu sınırlara ilişkin antlaşmaların
geçersizliğini kimse ileri sürememeli Türkiye Büyük Millet Meclisinde
bunun aksi söylendi diye.
Burada diğer
milletvekillerinin, konuşanların söylediği şudur: Niye
Kars Antlaşmasını, Moskova Antlaşmasını buraya
eklemediniz açıkça? Bu, doğru bir yaklaşımdır ve Kars
Antlaşması, Moskova Antlaşması sadece
sınırlarımızın tekrar teyidini yapmakla
kalmayacaktı, ayrıca içlerindeki başka unsurların da teyidi
söz konusu olacaktı. Örneğin, Kars Antlaşmasının
15inci maddesine bakarsanız, Kafkasyadaki Birinci Dünya Savaşı
ve sonrasındaki geçen olaylarda işlenen cürümler veya cinayetlerle
ilgili, taraflar, kendi ülkelerinde öbür tarafın ülkesinde bulunan
kişilere genel af getirmeyi öneriyorlar. Bu ne demektir biliyor musunuz?
Bu, soykırım iddiasının ortadan kaldırılması
demektir böyle bir iddiaya gidilmesi durumunda. Başka birçok gerekçe var
ama daha şimdiden bu antlaşmayla böyle bir olasılık çok
zayıflatılmıştı, ortadan kalkacaktı.
Bunun
dışında, sınırlarla ilgili, ilgili anlaşmalara
bakıldığında
Tabii ki bunlar Moskova ve Kars
antlaşmaları. Ama bize en azından basından yansıyan
bazı verilere göre, protokollerin imzalanmasından sonra Ermenistan
Dışişleri Bakanı Kars Antlaşmasını
tanıdığımız anlamına gelmez bu protokoller.
diyor. Protokol metinlerinin içine bakarsanız -o ayrıntıya
girmeyeceğim, belki girmem burada doğru da olmaz ama- bu çerçevede,
Kars Antlaşmasını tanımadıkları şeklinde
beyanlarla karşılaşıyoruz.
Şimdi,
Hükûmetimiz, dolayısıyla bu kadar acele etmek suretiyle siyasetin,
dış politikanın, sadece strateji, siyasi yaklaşımlar
olmadığını, hukuk zemini de olduğunu, hukukun da bir
araç olduğunu ve bu araca
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HÜSEYİN
PAZARCI (Devamla)
dikkat edilmediği takdirde büyük bir zemin
kaybına uğranılacağını ve dolayısıyla
eskiden elde ettiğimiz ve varlığını kendi
başına sürdüren, Kars ve Moskova antlaşmalarını da
zaafa düşürecek birtakım iddialara, uygulamalara,
anlayışlara yer vermesi riskini
taşıdığını burada belirtmek isterim.
Dolayısıyla, mademki buraya getirilmiştir bu protokoller,
Meclisin Genel Kuruluna hemen sunulmasın, Ermenilerin bu konudaki uygulama
ve anlayışları tamamen ortaya çıksın, biz de ona göre
hareket edelim; bir.
İkincisi de:
Bu çerçevede, bizim Dışişleri Bakanlığımız
ve Hükûmetimiz, bir an önce, bizim anlayışımızı da
-burada, Mecliste Sayın Bakan bir ölçüde dile getirdi- çok daha
açıklıkla vurgulasınlar. Biz, bu protokolleri imzalarken,
sınır antlaşmalarımızı, Kars
Antlaşmasını, Moskovayı teyit etmiş oluyoruz, o
anlayışla hareket ediyoruz, sözde soykırım konusunda
araştırma yapılmasını kabul etmiş oluyoruz, hep
birlikte o anlayışla imzalamış oluyoruz denmesi çok
önemlidir.
Bunun
dışında ikinci husus: Soykırımla ilgili terimler son
derece muğlaktır. Amaç, bir iş birliği diyalogunun
oluşturulması şeklinde ifade edilmiştir. Bu çerçevede bir
komisyon, alt komisyonlar kuracak, onların çalışma
planını Bakanlar Kurulu onayladıktan sonra bu komisyon
çalışmaya başlayacaktır. Yani, bizim Türkçede bir terim
var, iş komisyona havale edilmiştir. Buna da çok dikkat etmemiz
lazım. Ama bunun karşılığında biz hemen
sınırları açacağız, iki ayın sonunda, eğer
bir onaylama gerçekleşirse. Dolayısıyla bu konunun da
açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen bağlayınız sözünüzü.
HÜSEYİN
PAZARCI (Devamla) Azerbaycan ile olan ilişkilere gelince:
Başbakanımızın sözü vardır, dolayısıyla bu
sözün yerine getirilmesi gerekmektedir.
Bir de hukuki bir
şey söyleyeceğim: Her antlaşma konteksti içinde yorumlanır.
Konteksti içinde demek, o günkü var olan koşulları,
anlayış çerçevesinde
Dolayısıyla Ermenilerin bir gün Biz,
Karabağ sorununu tamamen bunun dışında tuttuk.
şeklindeki iddialarının bir kontekst oluşturduğunu
ileri sürmesine izin vermememiz lazım. Bunu mutlaka Bakanlığımız,
sürekli beyanlarıyla, ısrarlı beyanlarıyla Karabağ ve
Azerbaycan topraklarının işgalinin bunun dışında
tutulmasının söz konusu olmadığını, bizim Türkiye
olarak amaçlarımızdan bir tanesinin de bu sorunun çözümüne
katkıda bulunulması olduğunu ifade etmesi gerekir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (DSP, CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Pazarcı.
Sayın
milletvekilleri, gerek sisteme girerek gerek de Başkanlığa
gelerek 60a göre söz istemiş sadece 9 milletvekilimize ikişer dakika
söz vereceğim. İki dakikayı aşmamanızı rica
ederim, otomatik olarak kesilecektir zaten.
İsimleri
sayıyorum: Sayın Yılmaz, Sayın Sipahi, Sayın
Atılgan, Sayın Bal, Sayın Uras, Sayın Arıtman,
Sayın Ural, Sayın Çakır, Sayın Homriş.
Sayın Mesut
Yılmaz, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Rize Milletvekili A. Mesut Yılmazın,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı konuşmasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
A. MESUT YILMAZ
(Rize) Sayın Başkan, konu Meclisin çok ciddiyetle üzerinde
durması gereken önemdedir. Onun için mutlaka bir özel gündemle ele
alınması gerektiğini düşünüyorum.
İkinci
olarak: Meselenin özüne iki dakikada girmem mümkün değil ama şekil
olarak, bir milletvekili sıfatıyla, Hükûmetin bu anlaşmalara
yaklaşım tarzından rahatsızlığımı ifade
etmek istiyorum. Eğer bir uluslararası anlaşma, bir protokol
yapılmışsa benim milletvekili olarak Hükûmetin bu
anlaşmanın arkasında olup olmadığını bilme
hakkım vardır. Tıpkı 2004 yılında Avrupa
Birliğine Sayın Beşir Atalayın imzasıyla verilen yazılı
belge gibi bu protokolün de hukuk dilinde Muvazaayı anımsatacak
şekilde Meclise gönderilmesini ve Vakti gelince ele alırız,
vakti gelince bunu gündeme alırız. şeklinde bir
anlayış benim hükûmet etme anlayışıma
yabancıdır, aykırıdır. Bunu ifade etmek istedim.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yılmaz.
Sayın
Sipahi
2.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı konuşmasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Komşularla
sıfır sorun ekseninde dış politikamızın
sıfır onur, sıfır gurur, sıfır itibar hâline
geldiğinin örneklerini her gün yaşamaktayız. Buradan hareketle,
Azerbaycanda Şehitlikteki Türk bayraklarının indirilmesi
konusunda Sayın Dışişleri Bakanının dünkü
beyanında Türk Bayrağı Azerbaycanın izzet ve onuruna
emanettir. şeklinde bir ifadede bulunulmuştur. Buna aynen
katılıyoruz. Ancak, bunun tersi de varittir; Azerbaycanın ay
yıldızlı bayrağı da Türkiye Cumhuriyetinin izzet ve
onuruna emanettir. O hâlde Bursada FIFAnın etekleri altına
sığınarak o bayrağın yerlere atılması,
taşınmasının yasaklanması, taşıyanların
yerlerde aramaya tabi tutulması konusundaki uygulamalarla, buna emir veren
zihniyetin izzet ve onur seviyesi hakkında acaba ne düşünülmektedir?
Diğer bir
konu: Protokoller gereği bir ortak tarih komisyonundan bahsedilmektedir.
Acaba, varsayalım ki bu ortak tarih komisyonu ortaya konduğunda,
bizim taraftaki ortak komisyon üyeleri 12 ne idüğü belirsiz adamdan
mı teşkil edilecektir?
Teşekkür
ederim. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Sipahi.
Sayın
Atılgan
3.- Adana Milletvekili Kürşat Atılganın,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem dışı
konuşmasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana
ben de kısa bir soru soracağım, çok somut bir soru
soracağım aslında. Ermenistanla imzalanan protokoller sonunda
Türkiye-Azerbaycan ilişkileri çok kötü bir sürece girdi. O kadar kötü bir
sürece girdi ki az önceki soruyu soran arkadaşımızın
belirttiği gibi Bayrağımız onların onuruna
emanettir. demek zorunda kaldınız. Tabii aradaki en büyük problem,
Azeri kardeşlerimizin
Evet, Sayın
Bakan dinliyorsa soruma devam edebilirim.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU Tabii, dinliyorum.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana)
Azeri kardeşlerimizin Karabağın
boşaltılmayacağı noktasındaki tereddütleridir.
Buradaki asli unsur da aslında işgal ettikleri yedi reyondan
beşinin boşaltılacağı, tedricen ileriye
bırakılacağı noktasındaki kaygılardır.
Bildiğiniz
gibi, 14 Nisanda Sayın Başbakanımız Azerbaycan
Parlamentosunda, Karabağ boşaltılmadan sınırların
açılmayacağını söylemişti. Sınırların
açılmaması çok önemlidir yani sınırlar Türkiyenin elindeki
en büyük kozdur Ermenistan üzerinde oluşturulacak baskı
açısından çünkü Ermenistan ekonomisi için sınırlar çok
önemlidir, bu sınırın açılması Ermenistan ekonomisinin
gayrisafi millî hasılasının yüzde 35 büyümesine sebep
olacaktır. Karabağı boşaltmayan zayıf bir
Ermenistanın sınır açıldıktan sonra
Karabağı boşaltacağına inanıyor musunuz?
Sayın Başbakanımızın Azerbaycanda vermiş
olduğu sözün arkasında mısınız? Bu görüşe ve bu
politikaya devam ediyor musunuz? Karabağ boşaltılmadan
sınırın açılmayacağı garantisini bu Mecliste
veriyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Atılgan.
Sayın Bal
4.- İzmir Milletvekili Şenol Balın,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı konuşmasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
ŞENOL BAL
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Azerbaycan ve Türkiyenin kaybettiği Ermenistanın ve çok uluslu
şirketlere sahip Batının kazandığı bu
protokollerin kesinlikle Meclise getirilmesi büyük bir talihsizliktir,
inşallah en yakın zamanda çekeceksiniz diye düşünüyorum ve
Nalbantyanla birlikte atmış olduğunuz o imzada çok da
hızlıydınız, o kalemi herhâlde torunlarınıza
hediye edeceğinizi düşünüyorum.
Türkiyede
etnisiteyi devamlı şekilde kaşıyan ve Türk milletinin
bölünmesine, parçalanmasına sebebiyet veren bir süreci başlatan
Türkiye Başbakanı ve iktidar mensuplarının Kafkaslarda,
Orta Doğuda ve Balkanlarda istikrarı, barışı ve
güveni sağlayıcı adımları atmış olması
bir çelişki değil midir? Çünkü hem Orta Doğuda hem Balkanlarda
hem Kafkaslarda güvensizlik ve istikrarsızlığın en önemli
sebebi tabii ki uzun yıllardır devam eden etnisite ve dinî
ayrılıklardır. Bunları düşünüyor musunuz?
Biraz önce
dediniz ki sınırın muğlaklık
Sınır,
uluslararası anlaşmalara göre sınırın
tanınması
Batı, Lozanı bile çağ dışı
olarak bize dikte ettirirken ve Lozanı delik deşik ederken Hükûmet
eliyle, tabii ki bu muğlaklıktaki bir ifadeyi de değişik
şekilde çarpıtacağını iyi değerlendirmek gerekir.
1915
olayları olarak Amerika Temsilciler Meclisinde ifade edilen
olayların bu yıl 1915 ve 1923 arası yaşanan olaylar
olarak ifade edilmesinden ne anlam çıkarıyorsunuz, bunu iyi
değerlendirdiniz mi diye de soruyorum buradan.
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Başkan, kaç dakika süre verdiniz?
ŞENOL BAL
(İzmir) Ayrıca, niçin İsviçrede
yapıldığını da bu protokollerin imzalanması ve
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bal.
Sayın
milletvekilleri, İç Tüzük 60a göre söz verdiğimin altını
çizmiştim. Bu soru-cevap işlemi değildir. Lütfen, çok kısa,
yerinizden görüş bildirmek üzere söz almıştınız. Onun
için, soru şeklinde değil, görüşlerinizi belirtmek şeklinde
olsa lütfen, çünkü cevap yoktur, Hükûmetin cevap hakkı yoktur burada.
Sadece İç Tüzük 60a göre konuşursanız pek kısa bir
şekilde. Onun için iki dakika süre verdim. Lütfen
Sayın Uras
5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Urasın,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı konuşmasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli vekiller; içinde
bulunduğumuz konjonktürde ihtiyacımız, basınçsız ve ön
yargısız bir biçimde komşumuz Ermenistan ile ilişkilerimizi
normalleştirmemizdir. Gerek Türkiyedeki Ermeni
yurttaşlarımızla gerekse Ermenistanla barışa,
birbirini anlamaya, iletişim kurmaya yönelik bir hoşgörü ve
uzlaşı iklimi yaratmamız gereklidir. Ermenistan sınır
kapısı açılmalı, her türlü ekonomik ambargo ve
kısıtlamanın, özünde, yoksul halka bir zulüm olduğunu
gözden uzak tutmadan bu ülkeyle ekonomik ilişkiler geliştirilmelidir.
Bu ülkede yaşayan Ermeni yurttaşlarımızın kendilerini
bu ülkenin eşit yurttaşları hissetmelerinin koşulları
yaratılmalı, toplumsal hayatta, özellikle kamu hizmetinde hiçbir
ayrımcılıkla karşılaşmamaları güvence
altına alınmalıdır.
Tarihin özgür bir
biçimde tartışılmasını engelleyen
kısıtlamalar kaldırılmalı, ön yargısız bir
tartışma ortamı teşvik edilmelidir.
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Var mı böyle bir ayrım da anlatıyorsun.
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) Ermenistan konusunu En milliyetçi kim?
yarışının topluma ve bölgeye vereceği hiçbir olumlu
katkı yoktur. En milliyetçi kim? yarışı demokratik bir
anlayışın ürünü değildir. Ermenistan konusunda çözümsüzlük
politikası bölgeye barış getirmez. Elbette, bir komşuyla
olan ilişkilerin düzeltilmesi, diğer dost ve kardeş ülkelerle
ilişkilerin bozulması üzerinden de inşa edilemez. Bu
bakımdan, Azerbaycanla münasebetlerimizin güçlendirilmesi ve
geliştirilmesi için de yoğun bir çaba göstermeliyiz.
Cemil Meriç
Düşünce mumyalaştığı gün cesetleşir. diyordu.
Düşüncelerini geliştiren ve açılım sağlamanın
tarihsel bir önemi vardır.
Dünkü Millî
Güvenlik Kurulu toplantısı Ermenistanla imzalanan protokolün bir
devlet politikası olduğunu göstermektedir. Komplo teorileri
hayatı açıklamıyor ama yargılıyor.
Birleşmiş
Milletler kuruluş metinlerine baktığımızda bile
sınırların güç yoluyla değişmeyeceği
ortadadır. O yüzden, nasıl Armstrong Aya çıktığında
Bu benim için küçük bir adım ama insanlık için büyük bir adım
demişti. Orta Doğuda barışın tesis edilmesinde,
Balkanlarda barışın tesis edilmesinde bu tür adımların
karşılıklı güveni pekiştireceğine
inanıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Uras.
Sayın
Arıtman
6.- İzmir Milletvekili Canan Arıtmanın,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı konuşmasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
CANAN ARITMAN
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ermeni
Cumhurbaşkanı Sarkisyan, Amerikada basına bir açıklama
yaptı, o açıklamada dedi ki: Bu protokollerdeki tarihî sorunlarla
ilgili alt komisyon Türkiye'nin savunduğu sorunu tarihçilere
bırakma önerisinden farklıdır. Bu komisyon Türkiyedeki Ermeni
mirası ve bunların restore edilip korunması, soykırım
kurbanlarının mirasları gibi konuları inceleyecektir.
Sayın Bakanım, buna yönelik bizim ülkemizden, Hükûmetimizden hiçbir
cevap gelmemiştir. Yani çok açık ve net bir şekilde bu Tarih
Komisyonunun sadece soykırım kurbanlarının
miraslarını araştırmak, tespit etmek ve de tazmin ettirmek
istedikleri için olduğu anlaşılmaktadır.
Bu arada Ermeni
Ulusal Güvenlik Strateji Belgesinde birincil tehdit olarak Türkiye ve
Azerbaycanın dostluğunu ve ileride birleşmesini öngörür, yani
birincil tehdit olarak görüyorlar ve dolayısıyla birincil
amaçları da Türkiye ile Azerbaycanın arasını açmaktır
ve bu protokollerle bu başarılmıştır. Azerbaycan
sadece aynı dili, aynı dini, aynı kültürü
paylaştığımız, soydaş, kardeş bir millet
olduğumuz bir ülke olmanın ötesinde başta enerji olmak üzere
ekonomik açıdan da Türkiye açısından çok önemli bir ülkedir ve
bu protokolden Türkiye hiçbir yarar görmemiştir. Bir tek
yararını gösterin bana, Şöyle bir getirisi oldu bunun. deyin.
Ama götürüleri hemen başlamıştır. İşte
bakın, bayrak krizi yaşandı. İşte bakın, üçte 1
fiyatına aldığımız doğal gazı şimdi çok
daha pahalıya alıp vatandaşın ekonomik
sıkıntısını artıracaksınız. Sayın
Bakan acaba
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Arıtman.
Sayın Ural
7.- Mersin Milletvekili Kadir Uralın,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı konuşmasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
KADİR URAL
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aracılığınızla
Sayın Bakana bir tarihçi olarak sormak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Ural, bu, soru-cevap işlemi değil. Lütfen, sadece
katkıda bulunacaksınız.
KADİR URAL
(Mersin) Katkıda bulunayım efendim.
Bu Ermeni
soykırımını İsviçre kabul etmedi,
soykırımı da yasakladı; Soykırım yok. diyen
İsviçre kanunlarına göre yargılanıyor. Türkiyeden giden
arkadaşlarımızın birçoğu da oralarda yapmış
olduğu görüşmelerde bu yasağın hâlen devam ettiğini
söylüyorlar ve yargılamaların da hâlen devam ettiğini
söylüyorlar. Bu anlaşmanın İsviçrede
yapılmasının özel bir sebebi var mı? Yani oraya
gittiğinizde bu Ermeni soykırımı
olmadığını onlara kabul ettirmek mi istediniz yoksa Ermeni
soykırımını kabul mü ettiniz?
Ayrıca Bu
komisyonda İsviçreli bir tarihçi olacak. diyorsunuz. İsviçreli
tarihçi bu konuda nasıl bir karar verecek? Yani hem
Soykırımı yoktur. diyeni yargılayacaksınız, bu
lafı yasaklayacaksınız hem de İsviçreli tarihçi kalkacak
bütün araştırmalardan sonra ve bizim görüşümüze göre Ermeni
soykırımı yoktur. diyebilecek mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ural.
Sayın
Çakır
8.- Samsun Milletvekili Osman Çakırın,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı konuşmasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) Bildiğiniz gibi, İsviçre, sözde
soykırımını inkâr edenlere cezalandırma uygulayan bir
ülke ve bu konuda düzenlemeleri mevcut. İsviçrede bulunduğunuz
sürede temaslarınızda, Ermeni soykırımı inkâr suçunu
işleyenlere verilen cezalar söz konusu, mevzubahis olduğuna göre,
burada soykırım konusunda bir inkârınız söz konusu oldu mu
yoksa diplomatik dokunulmazlık açısından herhangi bir işlem
yapmadılar mı? Ayrıca, bunu suç kabul eden bir ülkenin
tavassutunda böyle bir protokolün imzalanması, bunun gözetiminde,
Dışişleri Bakanının gözetiminde böyle bir protokolün
imzalanması doğru mu? Tarafgirlik konusundaki düşünceleriniz
nelerdir?
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çakır.
Son olarak
Sayın Homrişe söz veriyorum ve bu konu tamamlanmış olacak.
Buyurunuz
Sayın Homriş.
9.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homrişin,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı konuşmasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
H. HAMİT
HOMRİŞ (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepimizin bildiği gibi, geçen hafta Bursada
Türkiye-Ermenistan maçı oynanmıştı ve bu maçta Bursa
Valiliği üç kere karar değiştirerek, sonunda FIFA maskesine
sığınarak Azerbaycan bayraklarını stadyuma
almadılar. Bir Bursa Milletvekili olarak gözümle gördüklerimi söylüyorum
bu yüce Meclisin huzurunda: İnsanlarımızı,
Bursalıları yere yatırarak, atletlerine, külotlarına kadar
arayarak Azerbaycan Bayrağı aranmıştır. Bunu
Bursalılar hak etmemiştir. Ne gariptir ki aynı saatlerde
RusyaAzerbaycan millî maçı yapılmaktaydı ve Azeri
kardeşlerimiz o stadyumda Türk bayraklarıyla yerlerini
almışlardı. FIFA buna karışmıyor demek ki ama
Bursadaki maça karıştığı iddia ediliyor. Bunun
üzerine Azeriler, bilindiği gibi, Türk bayraklarını indirdiler
ve Sayın Bakan buna tepki olarak, o bayrakların Azeri
kardeşlerimizin izzetine ve şerefine emanet olduğunu söyledi ki,
çok haklıdır, buna katılmamak mümkün değildir ama Azeri
kardeşlerimiz nezaket göstererek, Sayın Bakana, Bursada çöplere
atılan Azeri bayrakları da sizin izzetinize ve şerefinize emanet
değil mi diye sormadılar ama ben burada Bursa Milletvekili olarak
soruyorum: Bu bayraklar, Azerbaycan bayrakları sizin şerefinize
emanet değil miydi Sayın Bakanım?
Saygılar
sunuyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Homriş.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, iktidar partisi grubunun
Sayın Sözcüsü Türkiyenin geçmişini ilzam edecek, geleceğini de
risk altına sokacak, itham edecek beyanlarda bulundu; düzeltilmesi
gerekir. Bunun için yerimden 60a göre iki dakika söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz.
10.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
AK PARTİ Grubu adına konuşan Adana Milletvekili Ömer Çelikin,
Türkiye'nin geçmişini ilzam edecek, geleceğini de risk altına
sokacak, itham edecek beyanlarda bulunduğuna ve düzeltilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, iktidar partisi sözcüsü Sayın Çelik, AKP
İktidarının komşuları
istikrarsızlaştırmak politikasından vazgeçtiğini
söyledi. Şimdi buradan bir açıklama yapması gerekiyor ya da bu
sözü değiştirmesi gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti devletinin hangi komşunun
iç işlerini istikrarsızlaştırmak gibi bir politikası
olmuştur, bu yönde bir eylemi olmuştur. Bu, Türkiyeye
karşı bir haksızlıktır, hakarettir. Geçmiş hangi
hükûmeti suçladığını da ifade etmesi lazım. Bunu
Dışişleri Bakanının huzurunda
yapmıştır. İktidar partisi sözcüsü olmak da Hükûmeti
bağlamaktadır. Dolayısıyla Türkiyeyi bir ihbar mahiyeti
taşıyan bu sözler yanlıştır, kabul edilemez. Bunun
burada düzeltilmesi lazım.
Bir başka
husus, Aleksandr Duginden bahsederek muhalefet partisi sözcülerinden
bazılarını suçlamaya kalkmıştır. Burada
karnından konuşmak hakkı yoktur; kimi
suçladığını, hangi sözü muhalefet sözcülerinin Aleksandr
Duginin sözüyle benzerlik taşıdığını burada,
Mecliste ifade etmesi lazım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
ÖMER ÇELİK
(Adana) Sayın Başkanım
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim
ÖMER ÇELİK
(Adana) Aynı madde çerçevesinde söz istiyorum. Açıklamaları
yapmam gerekiyor çünkü.
BAŞKAN
Buyurunuz 69a göre size söz vereceğim, İç Tüzükün
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) 60a göre
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, tutanakları getirtin,
okutun efendim.
ÖMER ÇELİK
(Adana) Sayın Başkan, İktidar Partisi sözcüsü diyerek beni
ve partimizi ilzam eden görüşlerini sundular. Bir de bir konuyu
aydınlatmamı istediler, onu aydınlatacağım.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) İsminizi de ifade ettik.
ÖMER ÇELİK
(Adana) İsmimi de ifade ettiler.
BAŞKAN
İki dakika süre veriyorum, açıklayınız.
Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Adana Milletvekili Ömer Çelikin, Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, partisine ve şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ÖMER ÇELİK
(Adana) İki dakika yeterli. Çok teşekkür ediyorum.
Birincisi,
söylediğim şudur: Türkiye, Balkanlarda, Kafkaslarda ve Orta
Doğuda yerleşikleşmiş olan devletlerin birbirlerinin
istikrarlarını bozarak istikrar elde etme paradigmasının
dışında etrafına istikrar yayarak kendi güvenliğini,
kendi istikrarını teminat altına alan bir politika izliyor.
dedim. Burada geçmişi ilzam eden ya da Türkiyenin başkalarına
istikrarsızlık ihraç ettiğine dair herhangi bir ima yok. Tam
tersine, Balkanlarda, Kafkaslarda ve Orta Doğuda yerleşik olan bir
siyasi geleneğe gönderme yaparak Türkiyenin bu geleneği
değiştirdiğini, Türkiyenin tam tersine iç
istikrarını
Hatta cümlem de şudur, çok da net bir cümledir:
Türkiyenin en büyük ihraç kalemi de istikrardır. diyerek söyledim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından
gürültüler)
MUHARREM VARLI
(Adana) Siz PKKya karşı bu ülkenin güvenliğini
sağlayamadınız ki hangi güvenlikten bahsediyorsun?
ÖMER ÇELİK
(Devamla) PKK meselesiyle ilgili söylediğiniz ilzamlar ancak sizi
bağlar, bizi bağlamaz.
İkincisi,
denildi ki
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, tutanaklar gelsin,
arkadaşımızın beyanları okunsun. Türkiyenin,
artık, dış politikasını değiştirdiğini
söyleyerek
BAŞKAN Bir
dakika Sayın Şandır
Açıklamasını bitirsin
arkadaşımız.
Buyurunuz
Sayın Çelik.
ÖMER ÇELİK (Devamla)
Yani mesele
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Dolayısıyla, Türkiyenin dış
politikasını değiştirdiğini söyleyerek bu cümleyi
kurdu.
BAŞKAN
Evet, katılıyorum size.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Dolayısıyla, değişen dış
politika nedir?
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Çelik.
ÖMER ÇELİK
(Devamla) Zaten biraz evvel -eğer illa bu konuya girelim
diyorsanız- bir sözcü burada çıktı, dedi ki: Efendim, işte
Ermenistan bu kadar fakirleşmişken, bu kadar
kuşatılmışken, bu kadar şu olmuşken
yaptığınız bu protokol geri adım atmaktır. Bu
kimseyi ilzam etmekle ilgili bir şey değil ama değişen
şartlar içerisinde bu politikanın yürümediği, Azerbaycanın
ve Türkiyenin lehine olmadığı ortadadır.
Dolayısıyla Türkiyenin sürdürdüğü politika
KADİR URAL
(Mersin) O sizin düşünceniz
ÖMER ÇELİK
(Devamla) Tabii ki kendi düşüncemiz ve zaten MHP gibi
düşünmediğimiz için bu yolda Türkiyenin kazanımlarını
artırdık; bu bir. (MHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika sayın milletvekilleri
Sayın Çelik,
lütfen, sizin açıklamanızı istediği konuyu
açıklayınız.
Buyurunuz.
ÖMER ÇELİK
(Devamla) Sayın Başkan, açıklamaya çalışıyorum
ama önce korsan radyo yayınlarını durdurun ki ben kendi
yayınımı yapabileyim.
BAŞKAN
Lütfen siz devam edin konuşmanıza.
ÖMER ÇELİK
(Devamla) İkincisi, Aleksandr Dugin ve Avrasyacı fikirlerle kimi
ilzam ettiğim çok açıktır. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ve AK
PARTİyi Amerikadaki veya dünyanın başka yerlerindeki bazı
düşünce kuruluşları ya da bazı siyasi odaklarla kim iş
birliği içerisinde gösteriyorsa, onu gösterenleri ben de
Avrasyacılarla iş birliği içerisinde gösteriyorum.
Saygılar
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.
Sayın
Bakanın bir
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, benim ifade ettiğim,
iddia ettiğim husus, Sayın Çelikin, Türkiyeyi, geçmişi ilzam
edecek, geleceği itham edecek bir beyanı olmuştur.
BAŞKAN
Evet, ama açıklaması budur efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sözünü geri alması lazım.
BAŞKAN Bu
konu anlaşıldı. Kendisi bu kadar açıkladı.
Sayın
Bakanın 69a göre, İç Tüzükün, kısa bir açıklaması
olacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Davutoğlu.
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Sayın Başkanım, bir şey söylemek istiyorum.
60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN
Şimdi, artık, Sayın Dışişleri Bakanına söz
verdim; o konuşacak. Lütfen
Buyurunuz
Sayın Davutoğlu.
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Ama bunları duyarsa daha iyi konuşur.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Davutoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
1.- Rize Milletvekili A. Mesut Yılmazın,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı konuşmasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
(Devam)
2.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı konuşmasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
(Devam)
3.- Adana Milletvekili Kürşat Atılganın,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı konuşmasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
(Devam)
4.- İzmir Milletvekili Şenol Balın,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı ko-nuşmasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
(Devam)
5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Urasın,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı konuşmasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
(Devam)
6.- İzmir Milletvekili Canan Arıtmanın,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı konuşmasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
(Devam)
7.- Mersin Milletvekili Kadir Uralın,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı konuşmasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
(Devam)
8.- Samsun Milletvekili Osman Çakırın,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı konuşmasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
(Devam)
9.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homrişin,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı konuşmasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
(Devam)
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU Çok teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben her şeyden önce, benim
takdimimden sonra katkıda bulunan değerli grup temsilcilerimize ve
milletvekillerimize teşekkürü bir borç biliyorum. Nihayet bu millî bir
meseledir. Millî meselede hepimizin aynı ilkeler etrafında ancak
farklı görüşler ifade etsek de bütün bu yüce Meclisin içinde bulunan
partilerin ve milletvekillerinin bu yüce milletin hizmetinde olduğunu
unutmaksızın davrandığımızdan eminim. Bu sebeple
teşekkür ederim. Özellikle bazı teknik izahatlar veren
arkadaşlara, milletvekillerine hassaten teşekkür ederim. Bütün bunlar
tarafımızca gözden geçirilecek, dikkate alınacaktır.
Üç konuda ben
Tabii, usul olarak sorulara cevap mahiyetinde bir oturum
olmadığı için benim bu bilgilendirmemle ilgili konuları
muhtevi hususlarda özellikle dile getirilen birkaç noktanın
altını çizmek istiyorum.
Birincisi,
Türkiye Hükûmetinin takip etmekte olduğu dış politikayla ilgili
sarf edilen bazı sözler, doğrusu dikkatle sarf edilmesi gereken
sözlerdir. Bu yüce Meclisin 23 Nisan 1920 yılında kurulmasından
bu yana bütün Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri Ankarada karar
almışlardır, millet adına karar almışlardır,
millet adına bu kararları uygulamaya koymuşlardır. Hiçbir
yerden talimat almamışlardır. Bu dönemde
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Direktif aldılar, Mecliste aldılar direktifi.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Bu dönemde de bu böyledir,
geçmişte de böyle olmuştur. Bu yürüttüğümüz dış
politika, yürüyen süreç hiçbir şekilde dış
bağlantılı olarak gösterilemez. Eleştirebilirsiniz, bu
süreci eleştirmek hakkı bütün muhalefetin ve kamuoyunun hakkıdır
ama Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin dışarıdan yönlendirmeyle, ister
bu Amerika Birleşik Devletleri Başkanı olsun ister bir
başka ülkenin başkanı, başbakanı ya da think tanki
olsun, bunu bir Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve bir Dışişleri
Bakanı ve Dışişleri Bakanlığı için
kullanmamayı ben ahlaki bir ilke olarak hatırlatmak istiyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Yapmayın lütfen! Bırak bu işleri, yapma bu
işleri o zaman.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Söz, bütün bu
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) O kürsüden, Obama, yapacaklarınızın listesini
verdi size.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Bakanım, siz Genel Kurula hitap
edin. Biz dinliyoruz sizi.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Bütün bu süreç, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetinin siyasi iradesi ve Bakanlığımızın
yoğun temasları
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Niye geçen sene değil de bu sene yaptınız
Sayın Bakan?
ŞENOL BAL
(İzmir) Niye bu kadar acele yaptınız?
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Müsaade ederseniz
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Bakanım, biz dinliyoruz efendim, siz devam edin.
BAŞKAN
Sayın Davutoğlu, lütfen, siz devam ediniz konuşmanıza.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sorun geçen sene yok muydu?
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Geçen sene de vardı. Bu süreç,
bütün diplomatik süreçler belli bir gizlilik içinde yürür, bunun içinde olanlar
ve bilgilendirdiğim değerli muhalefet liderleri bilirler ki bu
müzakerelerin, doğrudan müzakerelerin tarihi 2007ye gider, 2007
başına.
CANAN ARITMAN
(İzmir) Ama Türk milleti bilmiyor, Amerikalılar biliyor.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Gizli olarak yürütülen diplomasinin
tarihi ise daha eskiye gider, daha eskiye gider, hatta bizim hükûmetlerimiz
döneminden öncesine de gider. Dolayısıyla
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Nereye gider?
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Evet, yani bir senelik bir mesele
değil.
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Nereye gider? Söyle, işte onu söyle onu. Nereye gider?
Karnından konuşma Bakan!
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri
kararlarını Ankarada alır ve Ankarada uygular.
İkinci
husus, dost ve kardeş Azerbaycanla ilgili beyan edilen hususlardır.
Evet, dünkü beyanımın arkasındayım. Oradaki
şehitlerimiz, şehitlerimizin gölgesinde uyuduğu
bayraklarımız ve şehitlerimiz için Fatiha okunan Şehitlik
Camimiz kardeş Azerbaycan halkının izzetine ve onuruna
emanettir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Azerbaycan
Bayrağı da bizim izzetimiz, bizim onurumuzdur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen
Buyurunuz.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Bundan şek ve şüphe etmemek
iktiza eder. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bursada öyle olmadı, Bursada!
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Müsaade buyurun.
Bursada
yaşananlar bir dış politika meselesi değil, kamu düzeniyle
ilgili bir konu. Bu konuda da gerekli tahkikat Hükûmetimizin talimatıyla
yapılmıştır ve sonuçları da dün Bursa Valisi
tarafından açıklanmıştır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yerlerde süründü o bayraklar!
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Bunun bir dış politika
tercihi ya da Azerbaycana saygısızlık gibi sunulması
Türk-Azerbaycan ilişkilerine vurulabilecek en büyük darbedir. Kaldı
ki belli provokatörler Türkiyede ve Azerbaycanda Türk-Azerbaycan
ilişkilerine darbe vurmak isteyebilirler. O provokatörlere karşı
da Türkiye'nin ve Azerbaycanın basiretli liderleri ve erdemli
halkları birlikte karşı duracaklardır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Onun için
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Erivanda niye sustunuz, Erivandaki maçta?
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Hayır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karabağ Bayrağı vardı Erivanda.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla)
Onun için ben yarın Baküde
olacağım ve Azerbaycan yetkilileriyle, liderleriyle
Son beş ayda
sürekli, dünyada başka hiçbir ülkeyle görüşmediğimiz kadar
Azerbaycanlı muhataplarımızla görüştük. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
CANAN ARITMAN
(İzmir) Artık size inanmıyorlar, Azerbaycan artık size
inanmıyor.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Azerbaycana gideceğiz ve
Azerbaycanın çıkarlarını sonuna kadar
koruyacağız. Kim ne derse desin, Türkiye'nin bu politikası
değişmeyecek, değişmeyecek. Azerbaycan Bayrağı ile
Türk Bayrağı birlikte, hep onurla dalgalanacaktır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CANAN ARITMAN
(İzmir) Sayın Bakan, boşuna gitme, artık, Azerbaycan size
inanmıyor, size güvenmiyorlar, size inanmıyorlar.
BAŞKAN
Sayın Davutoğlu
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Tamamlıyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakan, o stada Azerbaycan Bayrağı
astırabilseydiniz şu söylediklerinize inanırdık.
BAŞKAN
Sayın Davutoğlu, lütfen, son bir dakika. Sözünüzü
tamamlayınız ve konuşmaları bitiriyorum.
Buyurunuz.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Bizim hedefimiz, bu protokoller ve bu
protokollerin müzakere süreciyle birlikte ivme kazanan Azerbaycan-Ermenistan
ihtilafıyla ilgili gelişmeler sonucunda ulaşmak istediğimiz
ana hedef, Kafkaslarda kalıcı bir istikrarı, refahı kurmak,
Azerbaycanın işgal altındaki topraklarını da
kurtaracak bir sürece daha da hızla ivme katmak ve Türkiye'nin bütün
çevresinde Türkiye'nin lokomotif olduğu kurucu bir düzeni ihya etmektir,
inşa etmektir.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Protokolü o zaman getirseydiniz, niye acele ediyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Davutoğlu.
Görüşmeler
bitmiştir.
On beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.10
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 9uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Antalya İli Kumluca
İlçesi sınırları içinde meydana gelen sel felaketi
hakkında söz isteyen, Antalya Milletvekili Osman Kaptana aittir.
Buyurunuz Sayın Kaptan. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR (Devam)
B) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Antalya Milletvekili Osman
Kaptanın, Antalya ili Kumluca ilçesi sınırları içinde 14
Ekim Çarşamba günü meydana gelen sel felaketine ilişkin gündem
dışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
OSMAN KAPTAN (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kumluca ilçemizin Beşikçi köyünde, Beykonak beldesinde,
Yazır köyünde ve Olimposta yağan aşırı yağmurlar
büyük bir sel felaketine neden olmuştur. Bu sel 14 Ekimde yani geçen
çarşamba günü olmuştur. Metrekareye
18 Ekim Pazar günü Sayın Genel Başkanımızla
birlikte bir grup milletvekili arkadaşımla ve belediye
başkanlarımızla sel bölgesini ziyaret ettik, yetkililerden ve
felaketzedelerden bilgi aldık, selin meydana getirdiği hasarı
yerinde gördük. Beşikçi köyü ve Beykonakta 2 bin dönüm sera
Sayın milletvekilleri, Beşikçi Göletinin acilen
yapılması, dere yataklarının ıslah edilmesi, banka
borçlarının ertelenmesi, mal varlığı yüzde
40ından az zarar görenlerin de felaketzede kabul edilerek yardım
almalarının sağlanması gerekli ve zorunludur.
Antalyaya döndüğümüzde Sayın Genel
Başkanımızla Sayın Antalya Valisini ziyaret ettik.
Beşikçi Göletinin, eski parayla, 2,5-3 trilyonluk bir DSİ projesi
olduğunu öğrendik ve bu göletin DSİ ve gerekirse İl Özel
İdaresi desteğiyle yapılabileceği sözünü de Sayın
Validen aldık. Hemşehrilerimize geçmiş olsun diyoruz. Allah daha
büyük afetlerden saklasın.
Ancak, sayın milletvekilleri, bu felakette Hükûmetin hiç mi
sorumluluğu yok? Beşikçi Göletinin planı projesi bu Hükûmetten
önce 2002 yılında yapılmış, işe
başlanmış, ancak bu Hükûmet yedi yıldır hiçbir
şey yapmamış, nedenini vatandaş siyasi diyor. Bu Hükûmet
hizmetlerde fayda-maliyet analizi yapmıyor. Turizm ve
seracıların önemini bilmiyor. Bu Hükûmet gerçekleri görmüyor, bu
Hükûmet hayal âleminde, bu Hükûmet kendi âleminde. Bu Hükûmet Her şey
kendimin olsun. diyor, her şeyi kendileştirmeye
çalışıyor. Bu Hükûmet susturucu kullanıyor, kendinden
olmayana hizmet götürmüyor. Yoksa, bu seldeki zararın bir yıllık
vergisiyle bu gölet yapılırdı. Şimdi Para nerede?
diyeceksiniz. Ee uçak alırken, gemi alırken parayı buluyorsunuz
da gölete mi bulamıyorsunuz? Sayın Başbakanın yeni
uçağının parasıyla 25-30 tane Kumluca Beşikçi Göleti
yapılırdı; Demreye de, Finikeye de, Kaştan
Gazipaşaya kadar bütün göletler yapılırdı. Siz gölet
yaptırmayıp uçak alıyorsunuz, uçakla da dünyayı
dolaşıyorsunuz. Zaten dünyada ayak basmadığınız
yer kalmadı maşallah, onun için de Türkiye'de ayağınız
yere basmıyor.
2006da doğa uyarmış, yine büyük bir sel geldi,
aklınızı başınıza alın dedi, siz yine
umursamadınız. Hâlbuki bu gölet yapılmış olsa idi,
Beykonak Belediye Başkanının belirttiği gibi 50 trilyonluk
hasar olmayacaktı, 10 bin dönüm tarım alanı sulanacaktı; 20
bin dönüm yer, Beşikçi, Beykonak, Mavikent selden
kurtarılacaktı, orman yangınlarında göletten su
alınması denizden daha kolay ve daha ucuza mal olacaktı.
Su İşleri yetkilileri Böyle bir sel ancak on bin
yılda bir gelir. diye hesap yapacaklarına, Beşikçi Göletini
yapsınlar, Beşikçi
BAŞKAN Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
Buyurunuz.
OSMAN KAPTAN (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu sel doğal bir afettir ancak yedi yıldır
Beşikçi Göletini yaptırmayan AKP Hükûmeti ise daha beter siyasi bir
afettir. Hükûmet tedbir almazsa, doğal afet insanların
canını, malını yok edebilir. Millet tedbir almaz ise siyasi
afet, rejimi, devleti ve milleti yok edebilir. AKPnin bu siyasi afetinden
kurtulmanın yolu da Olimpostaki selin elinden karımı çekip
aldım. diyen Hasan Karataş kardeşimiz gibi, Türk
halkının da ilk seçimde AKPnin elinden siyasi iktidarı çekip
almasıdır.
Hükûmetin dağdan inenlere gösterdiği ilgiyi Kumlucadaki
selzedelere de göstermesini bekler, yüce Meclisi saygıyla selamlarken,
konuşma sırasını bana veren Sayın Mersin Milletvekili
arkadaşımız Ali Rıza Öztürke de teşekkür ederim.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaptan.
Gündem dışına Hükûmet adına cevap, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek
tarafından verilecektir.
Buyurunuz Sayın Çiçek. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Antalya Milletvekilimiz Sayın Osman Kaptanın gündeme
getirdiği konuyla ilgili olarak bazı hususları sizlere arz etmek
istiyorum. Evvela bu vesileyle, bu sel afetine maruz kalan
vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum.
Gerçekten de ifade edildiği gibi, 13 Ekim 2009 günü geceleyin
başlayıp 14 Ekim günü öğleden sonraya kadar devam eden bir sel
felaketine Antalya ili Kumluca ilçesi bazı köyleri ve beldesi muhatap
olmuştur. Bunun sonucunda da bir kısım maddi hasar meydana gelmiş,
çok şükür can kaybı da olmamıştır. İlçeye
bağlı Beşikçi, Yazır köyü, Olimpos mevkisi ve Beykonak
beldesinde ev, iş yeri, tarımsal alan ve seralar ile bazı okul
binalarında maddi hasara yol açmış olup, vatandaşlara ait
bir kısım araçlar da hasar görmüştür. Ayrıca,
Kumluca-Antalya kara yolunun Belen mevkisinde yağışlar sonucu
meydana gelen toprak kayması neticesinde, kara yolu kısmen
ulaşıma kapanmış ve bilahare Karayolları ekiplerinin
çalışmaları sonucunda yol kısa sürede trafiğe
açılmıştır.
Burada da biraz evvel Sayın Kaptanın ifade ettiği
gibi, mevsim normallerinin çok üzerinde ve dere yatağının
kaldırabileceği kapasitenin çok üzerinde bir yağış
meydana gelmiş, metrekareye
Olay meydana gelir gelmez, derhâl Antalya ilinde bir kriz yönetim
merkezi kurulmuş, başta Sayın Vali olmak üzere devletin ilgili
birimleri afetin tesirlerini olabildiğince süratli ortadan
kaldırabilmek için yoğun bir çaba sarf etmişlerdir. Bu
vesileyle, başta Sayın Vali olmak üzere tüm çalışanlara,
hâlen görevi başında olanlara huzurunuzda teşekkür ediyorum.
Olay olur olmaz, ben de Sayın Valiyi aradım, diğer
arkadaşlarımız da aradılar. Bu çalışmalar
çerçevesinde, meydana gelen zararların hiç olmazsa ilk fırsatta
sıkıntılarını ortadan kaldırabilmek için
Bayındırlık Bakanlığı Afet İşleri Genel
Müdürlüğünden 250 bin, Başbakanlık Acil Durumdan 250 bin ve
Sosyal Yardımlaşmadan 100 bin olmak üzere 600 bin lira
gönderilmiştir. Tabiatıyla, bu rakamların yetmeyeceğini
biliyoruz. Hasar tespit çalışmaları ilgili birimlerce, ilgili
bakanlığın oradaki birimlerince süratle yapılmaktadır
ve 23 Ekim tarihi itibarıyla da tespitler tamamlanmış olacak.
Bunun sonucunda, bu tip afetlerde meydana gelen durumlarda yapılabilecek
prosedür neyse bunun gereğini yapmak için 2090 sayılı Yasaya
göre hak sahipleri belirlenecek ve ilave ödenmesi gereken bir miktar söz konusu
olduğunda da bu ödemeler yapılabilecektir.
Ayrıca, bölgenin tahrip olan tüm enerji sistemlerinin
kısa süre içerisinde ikmali ve ıslahı için de gerekli
çalışmalar yapılmış ve elektrik
sağlanmıştır.
Ayrıca, biraz evvel burada ifade edilen, taşkınlara
sebebiyet verdiği ifade edilen bölgeyle ilgili olarak da gölet
yapılması noktasında bir çalışmayı Valilik
başlatmıştır. Bunun sonucunda gereken bir şey olacaksa
bu yapılmaya çalışılacaktır.
Bununla söylemek istediğim kısaca şey şu:
Hiçbir hükûmet bu türlü felaketler söz konusu olduğunda eldeki imkân neyse
bunu o bölge halkına vermekten imtina etmez. Bu, devletimizin
geleneğinidir, hükûmetlerin de bugüne kadar yaptığı usul
çerçevesinde biz de her
İnşallah bir daha olmaz ama olduğu
takdirde de usul neyse bunun gereğini yaptık, yapmaya da devam
ediyoruz. Konuyu bu çerçevede tutmak bence doğru olur yoksa bu felaket
sebebiyle siyasi söylemler söz konusu olduğunda o zaman başka
anlamlar da çıkabilir. Yani biz, devletin bütçesini keyfimiz için
kullanmıyoruz, keyfimize bir araç da almıyoruz gereç de almıyoruz,
bunların hepsi ülkenin tanıtımınadır. Ben biliyorum,
rahmetli Turgut Bey ilk defa iki uçak aldığında kıyamet
koptu Türkiyede ama sonradan bunu tenkit edenler, o sünnet düğünü senin,
öbür nikâh benim, özel maksatlarla bunları da kullandı. Bence işi,
yani bir felaketi konuşacaksak bu çerçevede konuşmak doğru olur
ve yaraların sarılması açısından da faydalı olur
ama bunun üzerinden siyasi mesajlar vereceksek onu da anlarım, ona da bir
şey demiyorum ama sadece bu çerçevede tutarak, Sayın Kaptan,
sözlerinizin bir kısmına bu manada katılmadığımı
ifade ediyor, hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Çiçek.
Gündem dışı ikinci söz konut edindirme
yardımı ödemeleri hakkında söz isteyen Niğde Milletvekili
Mümin İnana aittir.
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Diğer
konuşmacıya söz verin.
BAŞKAN Peki.
Türkiyede kan davaları ve sosyal sonuçları
hakkında söz isteyen Muş Milletvekili Seracettin Karayağız
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Karayağız.
2.- Muş Milletvekili
Seracettin Karayağızın, Türkiyede kan davaları ve sosyal
sonuçlarına ilişkin gündem dışı konuşması
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kan davaları ve sosyal
sonuçları üzerine şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Konuşmama başlamadan önce hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemizin önemli toplumsal sorunlarından birisi de bazı
bölgelerimizde yaşanan kan davalarıdır. Ailelere büyük
acılar yaşatan bu problem, daha çok Doğu ve Güneydoğu
illerimizde yaşanmaktadır. Yetmiş seksen yıl süren kan
davaları ve bunun neticesinde kaybettiğimiz binlerce fidan, gencecik
beden. Neticede, evini köyünü, bağını bahçesini terk edip uzak
şehirlere göç eden insanlar. Kendi yurtlarında son derece
varlıklı, kendi yurdunun saygın büyükleriyken yaban ellerde
hayatlarını idame ettirmek için çocuklarını dilendirmek
zorunda kalan aileler. Feodal yapının, cehaletin, kibrin ve insan
sevgisinden uzak olmanın ortaya çıkardığı bu durum,
toplumu ciddi derecede rahatsız eden bir olgu olarak hâlen
varlığını sürdürmekte, karşımızda
durmaktadır. Ancak olay, toplumun geneli tarafından âdeta
kabullenilmiş gibi görünmekte, haber niteliğinden öteye toplum
gündemini meşgul etmemektedir. Bu yüzden, olayı Meclis gündemine
getirmeyi düşündüm. Olayın, yasalar, asayiş, sosyal ve özellikle
de dinî yönleriyle ciddi bir araştırmaya ihtiyacı var.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kötü
işe gençleri azmettirenler, bazı dinî kavramları da kötü
amaçlarına alet etmektedirler. İslamdaki kısas
kavramını çarpıtarak kendilerine fetva vermekte, insanları
aldatmaktadırlar. Hâlbuki, İslam hukukunda kısas
kararını sadece devlet verir ve gerekirse devlet uygular. Taraflar
kendi kafalarına göre aşiret meclisinde karar alıp
uygulayamazlar, uygulayan olursa da katil olur. İslamın yüce
kitabı Bir insanı öldüren bütün insanlığı
öldürmüş gibidir. der. İslam Peygamberi Hazreti Muhammed (sallallahü
aleyhi ve sellem) Veda Hutbesinde Kan davaları ayaklarımın
altındadır. diyerek bu olayı kesin surette men etmiştir.
Gezip dolaştığımız bazı ülkelerde insanlar
birbirine tokat atmaya dahi cesaret edemezken bizde kan davaları hâlen
sürüyorsa yasal bir eksiklik mi var diye de sorgulama yapmamız gerekmiyor
mu acaba? Olay, başta Meclisimiz olmak üzere üniversitelerimizin,
STKlarımızın, Diyanetin gündemine gelmelidir. Belki bu konuyla
ilgili detaylı çalışma yapacak bir Meclis araştırma
komisyonu da kurulabilir. Ben burada özellikle aşiret büyüklerine
sesleniyorum: Genç fidanlara kıymayın, onlara acıyın. Artık
akan kanları durdurmak için mücadele edin. Kan davası güderek olayla
hiç alakası olmayan zavallı birini öldürtmek, sonra da yerini yurdunu
bırakarak oradan kaçmak yiğitlik kitabının hiçbir
satırında yazmaz. Esas yiğitlik, büyüklük; öfkesini yenerek,
öfkelileri yatıştırarak, aileyi barış ve huzur
içerisinde yönetmektir. Hiçbir suç cezasız
bırakılmamaktadır. Devletimizin eli, kolluk kuvvetleriyle ve
adliyesiyle daima suçlunun ensesindedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir de bu
konuda önemli fonksiyon icra eden, kan davalarının durması için
barış gönüllülüğü yapan insanlar, barış elçileri
vardır. Başka hiçbir şey için asla eğilmeyen bu insanlar,
bir gencin daha kanı akmasın, yürekler yanmasın diye gece
yarılarına kadar mücadele verir, her iki tarafın
barışmaları için saatlerce yalvarır ve gerçekten birçoğunu
da barıştırırlar.
Barış elçileri araya girdikleri her iki taraf için de
huzur getiriyor. Aşiret mensupları, her köşe başında
kalbine doğrultulmuş bir silahın endişesiyle
yaşamıyorlar. Bu çok önemli ve güzel bir olay.
Bu böyleyken, yirmi beş yıldır ülke gündemini ciddi
şekilde meşgul eden, nice fidanların devrildiği, nice
yüreklerin kavrulduğu 45 binden fazla cana mal olan terör
belasının durdurulması için çaba harcamak önemsiz olabilir mi
hiç?
Bildiğiniz gibi, geçen
asrın başlarında bir dünya savaşı yaşadık.
Yüzlerce şehir yerle bir oldu, milyonlarca insan öldü ama üç
yılın akabinde taraflar oturup anlaştılar ve bu olayı
bitirdiler. Daha sonra İkinci Dünya Savaşı çıktı. Biz
bu savaşa katılmadık. Gene birçok ülke daha,
yıkıcı ve yakıcı silahlarla savaştı ve gene
altı yıl sonunda masaya oturup anlaştılar ve bu
savaşı bitirdiler.
Ülkemizde şu anda kavga verenler kimler? Birinci Dünya
Savaşında Çanakkalede, Yemende, Antepte, Sakaryada
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Devamla) Bitireceğim
efendim.
omuz omuza savaşıp şehit düşenlerin
torunları; daha yeni, Kıbrıs Çıkarmasında gönüllü
askerlik için askerlik şubelerinin kapısında
sabahlayanların, şehit düşüp yan yana gömülenlerin
kardeşleri, çocukları. Çeyrek asır geçmiş, daha ne kadar
sürecek bu kavga? Daha ne kadar genç fidan yere devrilecek, körpecik bedenler
toprağa gömülecek?
Diyoruz ki: İnşallah, bu problemi çözüp, terör
problemini sona erdirip, tüm ülke olarak kol kola girip
halayımızı çekelim. Halayımızın bir ucu
Edirnede, bir ucu Hakkâride olsun, birlikte söyleyeceğimiz türkülerin
sesi tüm dünyadan duyulsun.
Bu duygu ve düşüncelerle tekrar hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum, Allaha emanet olunuz diyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Karayağız.
Konut edindirme yardımı ödemeleri hakkında söz
isteyen Niğde Milletvekili Mümin İnan.
Buyurunuz Sayın İnan. (MHP sıralarından
alkışlar)
3.- Niğde Milletvekili Mümin
İnanın, konut edindirme yardımı ödemelerine ilişkin
gündem dışı konuşması
MÜMİN İNAN (Niğde) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; milyonlarca
vatandaşımızı ilgilendiren ancak bir türlü
gerçekleştirilemeyen ikinci KEY ödemelerine dair gündem dışı
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Seçim yatırımı olarak, seçimlerden hemen önce, 2007
Mayısında çıkarılan 5664 sayılı Kanunla geri
ödenmesine karar verilen konut edindirme yardımlarının
kısmi ödemeleri 2008 Temmuz ayı sonu ve Ağustos
başında yapılmıştır. Bu konuda hiçbir kusur ve
ihmalinin olmamasına rağmen milyonlarca vatandaşımız
hakları olan bu paralarını ya hiç alamamış ya da
birçoğu paralarını eksik almışlardır. Kanunda
Listede ismi olmayanlar üç ay içerisinde itirazda bulunacak, ilgili kurumlar
da bu itirazlar üzerine yapılacak yeni listeleri iki ay içerisinde bankaya
bildireceklerdir. denmesine rağmen, bırakın iki ayı, daha
sonra verilen altı aylık ek sürenin üzerinden de aylar geçmesine
rağmen hâlâ listelerle ilgili herhangi bir gelişme olmamış,
sorumlularca vatandaşları tatmin edecek bir açıklama da bugüne
kadar maalesef yapılmamıştır.
Hükûmet tarafından ülkemizin içine düşürüldüğü
ekonomik şartlardan dolayı büyük sıkıntılar çeken
milyonlarca vatandaşımız için alacakları bu KEY
paraları son derece önemlidir. Yaz döneminde ikinci KEY
paralarının önce temmuz ayında sonra da Ramazan Bayramına
kadar ödeneceği yolunda basında çıkan bazı haberler
vatandaşları umutlandırmış fakat Kurban Bayramı
yaklaşmasına rağmen ödemelerin ne zaman
yapılacağı konusunda hâlâ belirsizliğin devam etmesi ve bu
konuda net bir açıklama yapılmaması yöneticilere olan güveni
sarsmaktadır.
Edindiğimiz bilgilere göre Temmuz 2008 tarihinden bugüne
kadar yayımlanan listede yer alan 8,5 milyon hak sahibinden 5 milyon
civarındaki hak sahibine yaklaşık 2,8 milyar TL ödeme
yapılmıştır. İlk listede yer almasına rağmen
parasını alamayan 3,5 milyon hak sahibi ise ikinci listenin yayımlanmasını
beklemektedir. Bunlara ilk listedeki hatalardan dolayı parasını
eksik aldığı gerekçesiyle itiraz edenleri de eklediğimizde
yaklaşık 6 milyon vatandaşımızın bu ödemelerinin
gecikmesinden dolayı mağdur edildiğini görmekteyiz.
Kurban Bayramı yaklaşmaktadır.
Vatandaşlarımızın hakları olan bu paralara gerçekten
çok ihtiyaçları vardır. Ekonomik krizin tam kalbinden vurduğu
ülkemizde Kriz teğet geçti. diyenlerin bu paraları neden
ödemediği merak konusudur. Vatandaşlarımız elindeki bütün
imkânlarını bu krizde kaybetmiş ve bir an önce KEY
paralarının ödenmesiyle belki bir aylık nefes almayı
beklemektedir. Ne edip ne yapıp bu paraların bir an önce ödenmesi
gerekmektedir. Ayrıca 5664 sayılı Kanuna göre bu paralara ilave
nemalandırma yapma imkânı olmadığından geçen yıl
paralarını alamayan veya eksik alan vatandaşlarımızın
bu hakları bir yılı aşkın bir süredir hiç getiri
sağlamadan bekletilmektedir.
Devlet her tür alacağına faiz uygularken
geciktirdiği bu ödemeler için 6183 sayılı Kanunda belirlenen
oranlarda ilave gecikme zammı ödeme yapması şarttır çünkü
bu da devletin vatandaşa olan borcudur. Maalesef hangi sebeple olursa
olsun devlet borcunu zamanında ödeyememiştir. Bu sebeple devletin,
mağdur ettiği vatandaşlara geciken süre içinde Kanunda
belirtilen oranlarda ilave gecikme faizi ödemesi yapması gerekmektedir.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; Hükûmetin öngördüğü bütün politikalar açık
verdiği gibi 2009 yılı bütçesinde de yıllık toplam 10
milyar TL açık öngörülürken bütçe açığı eylül sonu
itibarıyla 40 milyar lirayı aşmıştır.
Vatandaşlarımızın çoğu bu ödemelerdeki gecikmenin
bütçe açıklarından kaynaklandığını
düşünmektedir. Bu sene hiç ihtiyaç yokken Sayın Başbakanın
60 milyon dolara uçak aldırması, Sayın Dışişleri
Bakanına aylık 20 bin dolara konut kiralanması haklı olarak
vatandaşlarımızın tepkisini çekmekte,
vatandaşlarımız, Hükûmetin, işine gelince istediği
harcamaları yaptığını, kendi paralarının
ödenmesini geciktirerek bütçe açıklarını kapatmaya
çalıştığını ifade etmektedirler.
Hükûmet elinde bulunan bütün imkânlara rağmen bütçesini denkleştiremeyip
öngördüğünün kat kat üstünde bütçe açıkları verirken, yüzde 2,5
zam alan memur, sendika değiştirmeye zorlanan işçi,
yıllarca verdiği emeğe ve ödediği primlere
karşılık açlığa mahkûm edilen emekli, hizmet
alımı altında tüm ülkeye yayılan taşeronluk sistemi
nedeniyle hiçbir sendikal güvenceye kavuşamayan çalışanlar ve
her gün aralarına binlercesinin katıldığı milyonlarca
işsizimizin bütçelerini nasıl denkleştirdiğini bir ibret
vesikası olarak buradan sizlerle paylaşmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MÜMİN İNAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Son zamanlarda Sayın Başbakan, sık sık,
halkın iradesi doğrultusunda dış politika belirlediklerini
açıklamaktadır. Acaba bu gerçekten böyle midir? Bu, millete pek de
inandırıcı gelmemektedir. Eğer gerçekten halkla beraber bir
politika belirlemek istiyorsak biz bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi olarak
her türlü destek vermeye hazırız. Hatta sadece bu konuda değil,
bütün ekonomik politikaları halkın iradesi ve beklentisi
doğrultusunda yeniden düzenleyerek işçinin, memurun, açlık
sınırı altında yaşamaya çalışan
emeklilerimizin, ürettiğini maliyetinin altında bile satamayarak borç
yükü altında inim inim inleyen köylümüzün, çiftçimizin, siftah yapamayan
esnafımızın, yanlış ithalat politikaları yüzünden
fabrikalarını kapatmak zorunda kalan işverenlerin ve milyonlarca
işsizimizin iradesini dikkate alarak sorunların çözümlerine yönelik
açılımlar geliştirelim. İç ve dış politikada
açılımlarımızı gelin küresel güçlerin baskı ve
dayatmalarıyla değil, milletin iradesiyle belirleyelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MÜMİN İNAN (Devamla) Unutmayalım ki millete
rağmen oluşturulan bütün politikalar ve protokoller, bir gün millet
tarafından yırtılıp onu oluşturanların yüzüne
çarpılacaktır.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın İnan.
Gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek, gündemin Sözlü Sorular
kısmında yer alan sorulardan 1, 30, 39, 40, 41, 45, 46, 47, 54, 69,
70, 71, 72, 73, 74, 77, 80, 81, 83, 86, 88, 90, 91, 93, 95, 97, 98 ve 403üncü
sıralardaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.
Sayın Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine
getireceğim.
Şimdi Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Sacid Yıldız ve 27 milletvekilinin, üniversite öğrencilerinin
barınma sorununun araştırılarak ailelerin korunması
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/441)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Barınma hakkı eğitim hakkının
ayrılmaz bir parçasıdır. Binlerce üniversiteli barınma
sorunları ile baş başa bırakılmakta, barınma
ihtiyaçlarını kendileri karşılamaya zorlanmakta ve bu durum
barınma sorunlarını çözemeyen öğrencilerin eğitim
hakkından mahrum kalmasına ya da eğitimlerini çok zor
koşullar altında sürdürmelerine yol açmaktadır. Ailelerinin
sonsuz özveri ve desteğiyle, üstün bir çaba sonucunda üniversite
sınavını kazanarak büyük bir sevinç yaşayan
öğrenciler, kayıt sırasında ne yazık ki barınma
sorunuyla karşı karşıyla kalmaktadırlar. Çok küçük
yaşlarda sınav maratonu ile mücadele etmeye başlayan ve
hayatları üç saatlik bir sınava bağlı olan
öğrencilerimiz, üniversiteyi kazandıktan sonra rahat edeceklerini
düşünürken bu kez de hayatla mücadele etmeye başlamaktadırlar.
Yıllardır aileleri ile birlikte yaşayan ve
kazandıkları okul nedeniyle başka bir şehre gitmek zorunda
kalan öğrencilerin en büyük sıkıntıları arasında
barınma sorunu yer almaktadır. Ne yazık ki senelerdir kurumlar
ve devlet tarafından kalıcı çözümler üretilemeyen bu sorun ile
öğrenciler tek başına mücadele etmeye
çalışmaktadırlar. Şehir dışından gelen ve
kalacak yurt bulamayan bazı öğrenciler, kayıt
sırasında hangi amaca hizmet ettiği bilinmeyen vakıflar
tarafından kandırılarak tarikatların tuzağına da
düşürülmektedirler. Üniversiteye adım atar atmaz nerede ve nasıl
barınacağım telaşına düşen, yeni bir şehirde
yeni bir hayata başlama ümidi ile okullarına kayıt yaptıran
üniversitelere sunulan ilk çözüm ise devlet yurtlarıdır. Ucuz ve
güvenli olması nedeniyle öğrenciler tarafından, Kredi ve Yurtlar
Kurumuna bağlı öğrenci yurtları tercih edilmektedir. Fakat
sınırlı kapasitesi nedeniyle de birçok öğrencileri yer
bulamamakta, çoğu üniversiteli, üniversite yurtları, özel yurtlar ve
ev kiralama seçeneklerinden birine yönelmek zorunda kalmaktadırlar.
Elbette bu tercihler de ancak maliyeti karşılayabilmek koşuluna
bağlı olmaktadır.
Üniversite bulunan bir şehirde ev sahipleri ve
emlakçılar kira fiyatlarını yüksek tutmaktadırlar. Zaten
öğrenci olarak ev bulmak yeteri kadar zor olduğundan
öğrencilerimiz bu evleri kiralamak zorunda kalmaktadırlar. Bu da zor
koşullarda eğitimini sürdüren öğrencilere ve onların
ailelerine ayrı bir maddi yük getirmektedir. Çünkü yapılan
araştırmalarda, üniversitelilerin çok büyük bir bölümü en fazla
barınma için para harcamakta, sağlıklı barınma
koşullarından ve ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak
şekilde yaşamını, eğitimini sürdürmektedirler.
Üniversite öğrencilerinin barınma ile ilgili
sorunlarının araştırılması, bu sorunla ilgili
problemlerin önceden tespit edilerek kalıcı çözüm
yollarının bulunması, var olan öğrenci yurtlarındaki
sorunların tespit edilerek koşullarının
iyileştirilmesi amacıyla Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İç Tüzüğünün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Sacid Yıldız (İstanbul)
2) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
3) Birgen Keleş (İstanbul)
4) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
5) Ahmet Küçük (Çanakkale)
6) Gökhan Durgun (Hatay)
7) Mehmet Ali Susam (İzmir)
8) Yaşar Tüzün (Bilecik)
9) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
10) Tayfur Süner (Antalya)
11) Osman Kaptan (Antalya)
12) Gürol Ergin (Muğla)
13) Nesrin Baytok (Ankara)
14) Algan Hacaloğlu (İstanbul)
15) Rasim Çakır (Edirne)
16) Vahap Seçer (Mersin)
17) Şevket Köse (Adıyaman)
18) Bayram Ali Meral (İstanbul)
19) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
20) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
21) Ali Arslan (Muğla)
22) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
23) Ahmet Ersin (İzmir)
24) Turgut Dibek (Kırklareli)
25) Tansel Barış (Kırklareli)
26) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
27) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
28) Tekin Bingöl (Ankara)
2.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk
ve 20 milletvekilinin, genetiği değiştirilmiş organizmalı
ürünler konusunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/442)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Dünyada büyük tekeller eliyle yapılan ve
yaygınlaştırılan Genetiği Değiştirilmiş
Gıda Ürünlerinin ülkemizdeki kullanım alanlarının, ülkemize
giriş koşullarının, tarım ve ekonomik açıdan
etkilerinin ortaya çıkarılması ve halk sağlığı
ve kamusal faydayı gözeten geniş çaplı bir politikanın
ortaya çıkarılabilmesi için, Anayasanın 98inci, İçtüzükün
104 ve 105inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
için gereğini arz ve talep ederim.
1) Ahmet Türk (Mardin)
2) Emine Ayna (Mardin)
3) Fatma Kurtulan (Van)
4) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
5) Sırrı Sakık (Muş)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Bengi Yıldız (Batman)
8) M. Nezir Karabaş (Bitlis)
9) Akın Birdal (Diyarbakır)
10) Aysel Tuğluk (Diyarbakır)
11) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
12) Hamit Geylani (Hakkâri)
13) Pervin Buldan (Iğdır)
14) Sebahat Tuncel (İstanbul)
15) Nuri Yaman (Muş)
16) Osman Özçelik (Siirt)
17) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Hasip Kaplan (Şırnak)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
21) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Özel yöntemlerle ya da daha açık bir deyimle DNA teknolojisi kullanılarak
bir organizmadan diğer bir organizmaya gen transfer ederek
organizmanın genetik yapısının değiştirilmesi
genetik modifikasyon yani genetiği değiştirilmiş
organizmalar olarak tanımlanmakta, bu işlemin gıda maddelerine
uygulanmasına ise Genetiği Değiştirilmiş Gıda
(GDO) denilmektedir.
Genetiği değiştirilmiş organizmalar insan
sağlığı başta olmak üzere hayvan
sağlığı, çevre sağlığı gibi birçok
zararlar içermektedir. Bugün için varsayım kabul edilen ve hatta
reddedilen pek çok olumsuz etkisinin, ne kadar sürede ortaya
çıkacağı ise bilinmemektedir. Fakat uzmanlar, antibiyotiklere
karşı dayanıklılık oluşması, gıda
olarak kullanımında insan ve hayvanda toksik ya da alerjik etki
yapması, doğrudan alım durumunda insan ve hayvanın
bünyesindeki organizmalarla birleşme ihtimalinin olduğunu
belirtmektedirler. Bunun yanı sıra kanser ve toksisite
artışlarının olacağı, birçok bilinmeyen yeni
hastalıkların gündeme geleceği tartışılan riskler
arasındadır. Ekimi en yaygın genetiği
değiştirilmiş bitkiler soya, mısır, pamuk ve
kanoladır. TÜBİTAKın 2005 verilerine göre, dünyada üretilen 72
milyon hektar soyanın % 57,5i, 140 milyon hektar mısırın %
11i, 34 milyon hektar pamuğun % 21i, 25 milyon hektar kanolanın da
% 14ünü transgenik çeşitler oluşturmaktadır. Bununla birlikte
buğday, ayçiçeği, pirinç, domates, patates, papaya ve yer
fıstığı gibi ürünlerin de transgenik olarak
üretildiği, muz, ahududu, çilek gibi ürünlerde de denemelerinin
yapıldığı bilinmektedir.
Ekoloji ve doğa bilimciler tarafından, tarımsal
üretimin artmasıyla sağlanan kazancın bedelinin çevre
kirliliği, küresel ısınma, biyo çeşitliliğin yani
türlerin yok oluşu ve daha pek çok çevre sorununa yol açacağı
altı çizilerek belirtilmektedir.
Özellikle soya, mısır, pamuk başta olmak üzere bu
gibi ürünlerden elde edilen şekerlemeler, asitli içecekler, çocuk
mamaları, sebze püreleri vb. birçok hazır gıda maddesinin içinde
bulunmaktadır. Yani genleriyle oynanmış bu gıda ürünleri
market raflarından bilinçsizce mutfağımıza kadar
girmektedir. Avrupa ülkelerinde gıda üzerinde genetiği ile
oynanmıştır gibi ifadeler ile halk uyarılmaktadır.
Türkiyede yasal denetleyici mekanizmaların
bulunmamasından kaynaklı olarak GDO ürünlerinin rahat bir
şekilde ülkeye girişi yapılmakta ve hayvan yemi olarak
kullanılmakta olduğu bilinmektedir. GDOlu ürünlerin kural
dışı yöntemlerle Türkiye pazarında tüketime sunulduğu
bilinmektedir. Ayrıca gerek ham madde gerekse mamul gıda maddesinin
dış alımında, kalite kontrol analizlerinin yeterince
yapılmadığı da bilinmektedir. Söz konusu ürünlerin
kayıt altına alınmasında, denetimlerin ve kalite
kontrolünün yapılmasında mevzuat eksikliğinin büyük payı
vardır.
Mevcut tarım kapasitesinin dünya nüfusunun
ihtiyaçlarını karşılamak için yeterliliği
belirtilmekte, fakat bu ürünlerin tarım sektöründe verimlilik
yaratacağı ve dünyadaki ürün yetersizliğine de çare
olacağı tartışma konusudur. Birleşmiş Milletler
Dünya Tarım Örgütü, tahıl üretimindeki artışın, dünya
nüfusundan yüzde 50 fazla arttığını ifade etmektedir.
Üretimdeki, üretim faktörleri göz önüne alındığında,
sanayileşmiş tarımda kol gücünün toplam girdiler içindeki
payı oldukça azdır. Burada yapılan aynı zamanda çiftçilik
değil, tarım sanayi olduğu görülmektedir. GDOlu ürünlerin
üretim patentlerinin, özellikle sayıları 10u geçmeyen büyük
şirketlerin elinde olduğu dikkate alındığında,
bir ülkede üretilen tarım ürünleri, bu ürünlerin niteliği ve bu
sektörde istihdam edilenler açısından da olumsuz durumlar
doğacaktır. Dolaylı bir biçimde zorlanan çiftçiler, çok daha
pahalı olan genetik mühendisliği ürünü tohumları bir avuç global
monopolden almak zorunda kalacaktır.
Ülkemizde, GDOlu ürünlere ve bu ürünlerin üretim alanlarına
yönelik olarak doğal tarımı, çiftçiliği,
hayvancılığı ve en önemlisi halk
sağlığını korumaya yönelik araştırmaları
ve alınması gereken önlemleri ortaya çıkaracak
çalışmalara bir an önce başlanmalı ve bu yönlü önlemler
alınmalıdır.
3.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk
ve 20 milletvekilinin, demokratik hukuk devletini tehdit eden gelişmelerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/443)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Son yıllarda halkın ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
iradesini yok sayan, hukuk devletine ve demokratik topluma yönelen andıçlar
ve buna karşı alınacak tedbirlerle ilgili olarak
Anayasanın 98inci İçtüzüğün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince bir Meclis Araştırması açılmasını
arz ve teklif ederiz.
1) Ahmet Türk (Mardin)
2) Emine Ayna (Mardin)
3) Fatma Kurtulan (Van)
4) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
5) Sırrı Sakık (Muş)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Bengi Yıldız (Batman)
8) M. Nezir Karabaş (Bitlis)
9) Akın Birdal (Diyarbakır)
10) Aysel Tuğluk (Diyarbakır)
11) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
12) Hamit Geylani (Hakkâri)
13) Pervin Buldan (Iğdır)
14) Sebahat Tuncel (İstanbul)
15) Nuri Yaman (Muş)
16) Osman Özçelik (Siirt)
17) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Hasip Kaplan (Şırnak)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
21) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir denilmektedir. Meclis Genel
Kurulunda bu veciz söz yazılı olup, halk, seçimlerle gelen
milletvekilleri tarafından temsil edilmektedir. Meclisin ve halkın
iradesi üzerinde hiçbir güç olmayacağı bu kadar açık
olmasına rağmen, Türkiye 1960, 1970, 1980 askerî darbelerini
yaşamıştır.
Son yıllarda 27 Nisan e-muhtırası, İHD Genel
Başkanı Sayın Akın Birdala düzenlenen suikastın
zeminini hazırlayan ve gazetecileri hedef gösteren 1998 andıcı,
farklı isimler altında gündeme gelen, Batı çalışma
grubu, 2004 yılı darbe günlükleri, Sarıkız, Yakamoz,
Ayışığı, Eldiven darbe girişimleri gibi adlar
altında TSK bünyesinde bazı yasa dışı
yapılanmaların olduğu, irtica, bölücülük, komünizm gibi tehlikeler
karşısındaki suç organizasyonlarına dönüştüğü
görülmektedir. Bazıları askerî hiyerarşi içinde,
bazıları dışında olan en son AK Parti ve Güleni
bitirme planı kamuoyuna yansıdı.
Sivil toplum örgütlerini, AB yanlılarını, iş
çevrelerini, aydınları, sanatçıları, gazetecileri,
sosyetik fişleme adı altında farklı kesimleri,
azınlıkları andıçlayan kurum ve kişileri hedef
gösteren yasa dışı çalışmalar yapılmaktadır.
Demokratik bir hukuk devletinde bunu düşünmek bile mümkün
olmadığı gibi, cumhuriyeti ve ülkeyi koruma ideolojisiyle
askerlerin böyle işlerle uğraşması hem cumhuriyete hem
ülkeye hem de demokratik sisteme zarar vermektedir. ABye üyelik ve müzakere
sürecinde asker-sivil ilişkileri önemli bir başlık olarak hâlâ
durmaktadır. Askerî vesayetin hukuk dışı
kalkışmalarına karşı demokratik parlamenter sistemin
daha etkin önlemler alması kaçınılmazdır.
Andıç çalışmalarını ortaya çıkarmak,
hukuk karşısında üniformalı-üniformasız
eşitliğini sağlamak, bağımsız yargıyı
etkin kılmak, Meclisin en başta gelen görevleri
arasındadır. Meclis bu kararlı tavrı gösteremediği
sürece 12 Eylül askerî darbesi ile getirilen anayasayı
değiştirme iradesini de gösteremez.
TBMM savaş yıllarında kurulan gazi bir meclis
olmasına ve savaş dönemlerinde bile açık olmasına rağmen,
darbeler sürecinde kapatılmıştır. 12 Eylülde Atatürkün
kurduğu parti CHP başta olmak üzere AP, MSP ve MHP dâhil tüm partiler
kapatıldı. Demokratik refleksi tüm siyasiler gösteremediği
takdirde benzer bir tehlikenin kapıda olduğu görülmeli, tüm siyasi partiler
geçmişin acı deneyimlerinden dersler çıkarmalıdır.
Son günlerde ortaya çıkan planlar dehşet vericidir.
TSKnın bazı unsurlarının, siyaset yasağını
çiğneyerek TCKnın 300 ve devamı maddelerinde yazılı
ağır cezalık suçları işlemeleri, darbe girişim ve
tertiplerinde bulunmaları karşısında Meclis cumhuriyetin
kuruluş felsefesine sahip çıkarak, halkın kayıtsız
şartsız egemenliğini tesis etmek zorundadır.
Bu nedenlerle bir Meclis araştırması
açılması ve araştırma komisyonu kurulmasında yarar
bulunmaktadır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
B) Duyurular
1.- Cumhurbaşkanı
Abdullah Gülün resmî davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Kazakistan
Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayevin 22/10/2009 Perşembe günkü
birleşimde Genel Kurula hitaben konuşma yapma isteğine
ilişkin
BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, şimdi, Türkiye
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gülün resmî davetlisi
olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Kazakistan Cumhurbaşkanı
Sayın Nursultan Nazarbayev 22/10/2009 Perşembe günkü birleşimde
Genel Kurula hitaben bir konuşma yapmak istemişlerdir.
Bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Gündemin Sözlü Sorular kısmına geçiyoruz.
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, şeker ithalatına ve
kaçakçılığına ilişkin Devlet Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayandan sözlü soru önergesi (6/568) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
2.- Karaman Milletvekili Hasan
Çalışın, faiz oranlarındaki artışın
etkilerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/821) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı
3.- Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin, ihraç edilmek üzere ithal edilen çayın iç piyasaya sürüldüğü
iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/850) ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı
4.- Karaman Milletvekili Hasan
Çalışın, yüksekokul mezunu genç işsizlere ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/852) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
5.- Karaman Milletvekili Hasan
Çalışın, kırmızı et tüketimine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/853) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
6.- Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin, yurt dışı seyahatlerine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/861) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
7.- Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin, Sabah Gazetesi ve ATVnin bazı ödemelerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/862) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
8.- Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin, milletvekillerinin Hükümet üyeleri ile birlikte
katıldığı yurt dışı seyahatlere ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/863) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
9.- Karaman Milletvekili Hasan
Çalışın, sektörlerdeki iş güvenliğine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/879) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
10.- Karaman Milletvekili Hasan
Çalışın, enflasyondaki düşüşe ve esnafın
sıkıntılarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/902) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçekin cevabı
11.- Karaman Milletvekili Hasan
Çalışın, beyaz eşya fiyatlarındaki
artışın evliliklere etkisine ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/905) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçekin cevabı
12.- Karaman Milletvekili Hasan
Çalışın, kredi kartı borçlularına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/906) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
13.- Karaman Milletvekili Hasan
Çalışın, Merkez Bankasının kara listesine giren
esnafa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/907) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı
14.- Karaman Milletvekili Hasan
Çalışın, emeklilerin sorunlarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/908) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
15.- Karaman Milletvekili Hasan
Çalışın, kaçak kol saatlerine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/909) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
16.- Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin, cemevlerinin aydınlatma giderlerinin ödenmesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/915) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
17.- Karaman Milletvekili Hasan
Çalışın, Türk bayrağının indirildiği
bazı olaylara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/920) ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı
18.- Balıkesir Milletvekili
Ergün Aydoğanın, bazı yol yapımı projelerine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/921) ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
19.- Karaman Milletvekili Hasan
Çalışın, Ankara Büyükşehir Belediyesi ve ODTÜ
arasındaki kaçak yapı sorununa ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/924) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçekin cevabı
20.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, şehit aileleri yardımlaşma derneklerine
yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/929) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçekin cevabı
21.- Karaman Milletvekili Hasan
Çalışın, TRTnin Güngörendeki terör olayıyla ilgili
yayınına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/940) ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı
22.- Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüzün, TOKİ hakkında düzenlenen YDK
raporlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/942)
Cevaplanmadı
23.- Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüzün, TOKİ ihalelerine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/944) Cevaplanmadı
24.- Karaman Milletvekili Hasan
Çalışın, esnafın ekonomik durumunun iyileştirilmesine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/946) ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
25.- Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin, YAŞ toplantısında ihraç kararı
alınmamasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/953) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçekin cevabı
26.- Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüzün, TOKİnin arsa değerlendirmelerine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/957) Cevaplanmadı
27.- Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüzün, Şehitkamil ilçesinde yapılacak TOKİ
projesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/959)
Cevaplanmadı
28.- Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin, yurt dışı seyahatlerine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1396) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı
BAŞKAN Daha önce soruların sıralarını
okumuştum, şimdi soruları okutuyorum:
17/3/2008
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda belirtilen soruların Devlet
Bakanı Sayın Kürşat Tüzmen tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
için gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Bilindiği gibi ülkemizde gıda sektöründe şeker
kullanımı giderek artmaktadır. Son dönemde
şekerpancarı üretimindeki sıkıntılar nedeniyle
şeker arzı yetersiz kalmakta, oluşan şeker
açığı da ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Ancak,
zaman zaman sektöre kayıt dışı şeker girişinin de
giderek arttığı yönünde ifadelere rastlanmaktadır. Konuyla
ilgili olarak;
1. 2007 yılında Türkiyeye yasal olmayan yollarla
giriş yaparken yakalanan toz ve/veya kesme şeker miktarı ne
kadardır?
2. Yasal olmayan yollarla ülkemize şeker sokma
girişiminde olan kaç firmaya hangi cezalar uygulanmıştır?
Varsa bu firmalar hangileridir?
3. Ülkemize ithalat yoluyla 2007 yılında hangi
ülkelerden ne kadar şeker girişi olmuştur?
4. Ülkemize yasal olmayan yollarla şeker girişinin
önlenmesi için hangi tedbirler alınmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Sanayiciler, Merkez Bankasının faizleri yükseltmesi
hâlinde bir çok fabrikanın kapanacağı ve işsizliğin
daha da artacağı konusunda açıklama yaparak uyarıda
bulunulmuştu. Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, tüm
uyarılara rağmen, faiz oranlarını
artırmıştır.
Bu bilgiler ışığında;
1- Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, sanayiciler
tarafından yapılan uyarıları dikkate almayarak faiz oranlarını
artırmıştır. Bu durum, zaten sıkıntı içinde
bulunan sanayiciyi daha da sıkıntıya düşürmeyecek midir?
2 Toplumun geniş kesimlerini etkileyecek olan faiz
artışlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Son
beş yılda kapanan toplam fabrika ve işsiz kalan eleman
sayısı kaçtır? Bu konuda tedbir almayı düşünüyor
musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz
ederim. 24.06.2008
Kamer
Genç
Tunceli
Basına intikal eden olaylara göre, AKP Rize Milletvekili Ali
Bayramoğlunun 5 Mart 2008 tarihinde ihraç edilmek üzere ithal ettiği
çayları yurt içinde sattığı, gümrük mevzuatına
aykırı olan bu olayları inceleyen Gümrük Teftiş Kurulu
Başkanı Erdener Demirağ ile Baş Müfettiş Kerem
Ayvacının Bayramoğlunun baskısı ile görevden
alındığı, ayrıca TÜBİTAKta incelenen
çayların Bayramoğlunun adamlarının gönderdiği çaylar
olduğu bildirilmiştir.
1. Bu olaylar doğru mudur?
2. Ali Bayramoğlu ihraç edilmek üzere ne kadar çay ithal
etmiştir? Yüzde 145 vergi nispeti göz önünde tutulduğunda Devletin
kaybı ne kadardır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Ankara Ticaret Odasının, Türkiye İstatistik Kurumu
verilerinden yararlanarak hazırladığı yüksek öğretim
raporuna göre; 24 bin yüksekokul mezunundan yüzde 72si işsiz ve iş
aramaktan ümidini kesmiştir. Zaten, Türkiye Tarım Kredi
Kooperatifleri Merkez Birliğinin merkez ve taşra
teşkilatında çalıştırılmak amacıyla
açtığı 156 kişilik ziraat mühendisi kadrosu için 2 bin 330
başvuru yapılmıştır.
Bu bilgiler doğrultusunda;
1 Ülkemizde, yüksekokul mezunu atıl durumdaki gençler
içinde en büyük grubu işsizler oluşturmaktadır. Son beş
yılda mezun olan yüksekokul mezunu gençlerimizin sayısı
kaçtır? Bu gençlerimizden kaç kişi işsiz durumdadır?
2 Yüksekokul mezunu genç işsizlerimizin durumu içler
acısı bir görüntü sergilemektedir. Ülke ekonomisine önemli
katkılar sağlamak amacıyla yıllarca dirsek çürüten
gençlerimizden en fazla işsizlik hangi okul mezunları arasında
yaşanmaktadır? Bu durumunu göz önünde bulundurarak, ihtiyaç duyulan
mesleklerde eğitim verecek şekilde düzenlemeye gitmeyi düşünüyor
musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Türkiye Ziraat Odaları Birliği tarafından
yayınlanan rapora göre; dünyada kırmızı et tüketimi
artarken, Türkiyede azalmaktadır. Ete ulaşamayan halk makarna ve
pirince yönelmektedir. Raporda ayrıca, gerekli önlemlerin hemen
alınmaması halinde, Türkiye'nin yakın bir gelecekte et ithal
etmek zorunda kalacağı vurgulanmaktadır.
Bu bilgiler ışığında;
1- Dünyada kırmızı et tüketimi artarken, ülkemizde
kırmızı et tüketimi niçin azalmaktadır? Bunun nedenleri
nelerdir? Bu konudaki araştırmalarınızı kamuoyu ile
paylaşmayı düşünüyor musunuz?
2- Küspe yüzde 70,7, yemlik arpa yüzde 50,6, besi yemi yüzde 41,2,
yemlik buğday yüzde 31,9 ve kepek fiyatı yüzde 25 oranında
artmıştır. Bütün bu maliyet artışları
yetiştiriciyi ve kırmızı et tüketicisini olumsuz yönde
etkilemiştir. Vatandaşlara, makarna ve pirinç yerine
kırmızı et yedirmek konusunda nasıl bir çalışma
yapmayı düşünüyorsunuz?
3- Türkiyeye kaçak yollarla canlı hayvan ve kaçak et
girişi yapılmakta mıdır? Yapılıyorsa, hangi
ülkelerden yıllık kaç baş canlı hayvan ve kaç ton et kaçak
yollarla girmektedir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Daha önce Başbakan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını istediğim aşağıdaki
sorularıma ilgili Devlet Bakanı genel kurulda hiç birine doğru
cevap vermediğinden aynı sorularımın Başbakan
tarafından sözlü ve doğru olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
27.06.2008
Kamer
Genç
Tunceli
Başbakan olarak yurt dışına sık sık
seyahat düzenleyen Tayyip Erdoğan:
1. Başbakan olduktan sonra bu güne kadar kaç tane yurt
dışı seyahati yapmıştır?
2. Bu seyahatlerin kaçında eşiyle ve kaçında da kaç
çocuğuyla seyahat etmiştir?
3. Bu seyahatlerde aldığı şahsi ve aile
harcırah (ayrı ayrı) miktarı kaç liradır?
4. Yurt dışına gidişte Türkiyeden kendisini
korumak için her seyahatte kaç koruma gidiyor? Bunlara kaç lira harcırah
ödenmiştir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Daha önce Başbakan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını istediğim aşağıdaki
sorularıma ilgili Devlet Bakanı genel kurulda hiç birine doğru
cevap vermediğinden aynı sorularımın Başbakan
tarafından sözlü ve doğru olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
27.06.2008
Kamer
Genç
Tunceli
T.M.S.F. nin elinde bulunan Sabah Gazetesi ve ATV Televizyonundan;
1. Nazlı Ilıcak, Ergun Babahan, Emre Aköz, Hasan Bülent
Kahraman, isimli yazarlara aylık maaş ve saire adlar altında kaç
YTL ödenmektedir?
2. Bu kişilere transfer adı altında herhangi bir
ödeme yapılmış mıdır? Yapılmış ise kaç
YTLdir.
3. Fehmi Koru ile Bülent Kahramanın ATVde
yaptığı programlar nedeniyle kendilerine ne kadar ödeme
yapılmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Daha önce Başbakan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını istediğim aşağıdaki
sorularıma ilgili Devlet Bakanı genel kurulda hiç birine doğru
cevap vermediğinden aynı sorularımın Başbakan
tarafından sözlü ve doğru olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
27.06.2008
Kamer
Genç
Tunceli
Bilindiği üzere gerek siz ve gerekse
Bakanlarınızın yaptığı yurt dışı
gezilerine çoğunluğu partiliniz olmak üzere bir çok Milletvekili yanında
eş ve çocuklarını hazineden harcırah ödemek suretiyle
götürmektesiniz.
1. İktidara geldiğiniz günden bu güne kadar, siz ve
Bakanlarınız hangi Milletvekillerini Anayasanın 82. maddesine
göre yurt dışına götürdünüz?
2. Bunların her birine yol ve harcırah olarak ödenen
miktar kaç YTL dir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Kamuoyunun dikkatleri tersanelerde yaşanan iş
kazalarına yoğunlaşsa da inşaat sektörü iş
kazalarında çok daha büyük kayıplar vermektedir. Gazete
sayfalarında yer alan SSKnın 2006 yılı verilerine göre,
inşaat sektöründe toplam 7 bin 143 iş kazası yaşandı.
Bu kazalarda 397 işçi yaşamını yitirmiştir.
Bu bilgiler ışığında;
1. İnşaat, tersane, metal sanayisi ve madencilik gibi
ağır ve tehlikeli işlerin yürütüldüğü bir çok sektörün
iş güvenliği açısından sıkıntıları
olduğu belirtilmektedir. Bu sıkıntıları giderme
konusunda hükümet olarak çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Bu konuda çalışmanız var mıdır?
2. Ülkemizde son 5 yılda hangi iş kollarında, kaç
kaza meydana gelmiştir ve bu kazalarda toplam kaç işçi
yaşamını yitirmiştir? İş kazaları ile ilgili
kamuoyunu aydınlatmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu, düşük enflasyona
bir anlam veremediğini açıklamıştır. Enflasyon
rakamlarının çift haneli rakamlara çıktığını
hatırlatan Konfederasyon, enflasyon bu kadar düşük ise esnafın
veresiye defteri neden kabardı şeklinde sormaktadır.
Bu bilgiler ışığında;
1. Esnafın dayanma gücü kalmamıştır. Bazı
İllerimizde kepenk indirme eylemleri başlatırken, bir çok
ilimizde kepenkler bir daha açılmamak üzere kapanmaktadır.
Cumhurbaşkanımız Abdullah Gülün memleketi Kayseride 200
ayakkabı imalatçısının 150si kapanmıştır.
Enflasyondaki düşüş esnafa ne zaman yansıyacak? Enflasyon
gerçekten düşüyorsa, esnafın işleri neden açılmıyor?
2. Piyasadaki temel tüketim ve gıda maddelerindeki fiyat
artışları enflasyonun kat kat üzerinde olmuştur. Bu durum
karşısında, enflasyonun düşük çıkması hem
konfederasyon yetkililerinin hem de vatandaşların kafasını
karıştırmıştır. Enflasyondaki bu düşüşü
kamuoyuna izah etmeyi düşünüyor musunuz? Enflasyon hesaplamasında kaç
çeşit ürün hangi ürünler kullanılmaktadır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Evlenecek çiftler için en önemli gideri oluşturan
eşyalar, son bir yılda yüzde 35e varan oranlarda
zamlanmıştır. Bir ticaret odamız tarafından
yapılan ve kamuoyuna da yansıyan araştırmaya göre, son bir
yılda elektrikli süpürge fiyatları yüzde 25, buzdolabı yüzde
21.94, televizyon yüzde 17.86, buharlı ütü yüzde 16.67, elektrikli
fırın yüzde 9.99, bulaşık makinesi yüzde 6.54,
çamaşır makinesinin fiyatı yüzde 5.4 oranında
artmıştır.
Bu bilgiler ışığında;
1. Zamlar evlenme hayali kuran gençlerimizi de mağdur
etmektedir. Böyle giderse, kutsal birlikteliğin başlangıcı
olan evlilik daha başlamadan bitecek. Evlenme hayali kuran dar gelirli
ailelere ait gençlerimizi nasıl baş-göz etmeyi düşünüyorsunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Türkiye'nin dış borcunu 247.2 milyar dolara yükselten
hükümet, çareyi vatandaşa zam yapmakta bulmaktadır. Yüksek zamlar ve
düşük ücret karşısında çaresiz kalan vatandaşlar,
kredi kartlarını ödeyemez hâle gelmiştir.
Bu bilgiler ışığında;
1. Merkez Bankası verilerine göre, Nisan ayında toplam
124 bin 301 kişi kredi borcunu ödeyememiştir. Kredi borcunu
ödeyemeyen 124 bin 301 kişiyi haciz olmaktan kurtarmak için
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Bu konuda bir
çalışmanız var mıdır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Kredi kartı borcu nedeniyle Merkez Bankası
Başkanlığı tarafından kara listeye alınan
esnaf, yasal düzenleme istemektedir. Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birlik
Başkanları, 100 YTL kredi kartı borcunu ödeyemediği için
bankalarla çalışamayan esnafın mağdur olduğu belirtilmektedir.
Bu bilgiler ışığında;
1. Merkez Bankası Başkanlığının
kara listesine giren esnaf ticari faaliyetlerini sürdürmekte
zorlanmaktadır. Belirli limite kadar olan borçlar nedeniyle kara listeye
alınan esnaf ile ilgili yasal düzenlemeye gitmeyi düşünüyor musunuz?
Bu konuda bir çalışmanız var mıdır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Emeklilerin çözüm bekleyen sorunlarına karşı
yeterli ilgi ve çaba gösterilmemektedir. Her yıl umutla
sorunlarının çözümlenmesini bekleyen emekliler, hükümete fazla
zamanımız kalmadı şeklinde seslenmektedir.
Bu bilgiler ışığında;
1- Emeklilerimizin haklı olan bu sesine kulak vermeyi
düşünüyor musunuz?
2- Emeklilerimizin yaşamakta olduğu sorunların
çözüme kavuşturulması konusunda bir projeniz var mıdır? Bu
konu ile ilgili çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Son yıllarda dev markaların kol saati sektörüne
girmesiyle saat kullanım ve satın alma alışkanları
ciddi bir değişime uğrayarak artmıştır. Saatçiler
meslek komiteleri tarafından yapılan ve gazetelere de yansıyan
haberlere göre, kaçak gelen marka saatler sektöre büyük zarar vermektedir.
Bu bilgiler ışığında;
1- Marka saatlerin taklidi olan saatler, ülkemize kaçak yollarla
girmekte midir? Giriyorsa en fazla hangi yolla ülkemize kaçak saat girmektedir?
2- Tüketicileri yanıltan ve haksız kazanca neden olan
taksit saatlere karşı ne gibi önlemler alınmaktadır?
Alınan bu önlemleri yeterli buluyor musunuz?
3- Son 5 yıl içinde gümrüklerde ve/veya diğer yerlerde
ne kadar kaçak saat yakalanmıştır ve bu konu ile ilgili kaç
işlem yapılmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz
ederim. 14.07.2008
Kamer
Genç
Tunceli
T. B. M. Meclisinde müzakere edilen Elektrik Piyasası
Kanunuyla ilgili olarak verilen önerge ile, ibadet yerlerine ait
aydınlatma giderlerinin Diyanet İşleri
Başkanlığı bütçesinden ödeneceği kabul edilmiş ve
bu önerge üzerine tarafımdan Cemevlerindeki aydınlatma giderlerinin
de bu kapsamda yer alıp almayacağına ilişkin soruma ilgili
bakan (ben bu konuda yetkili değilimdir) demiştir.
1- Bu konuda cevap vermeye kim yetkilidir?
2- Cemevlerinin de ibadethane olarak kabul edilip buradaki
aydınlatma giderlerinin bu yasa uyarınca Diyanet İşleri
Başkanlığı bütçesinden ödemeyi düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Şırnakın Cizre ilçesinde 15 Şubat tarihinde
meydana gelen olaylar sırasında kamu binasına saldıran ve
Türk Bayrağını indirme girişiminde bulunan terör örgütü
yandaşları, bu kez de Diyarbakırda ortaya
çıkmıştır. Diyarbakırda bölücü örgüt lehine slogan
atan grup, bir anaokulunun önündeki Türk Bayrağını direkten
indirip yerine bir bez parçası asmıştır.
Bu bilgiler ışığında;
1. Şanlı Türk Bayrağımızı indiren
ve indirme girişiminde bulunan terör örgütü yandaşı hainler
yakalanmış mıdır? Yakalanmış ise bu hainler ile
ilgili ne işlem yapılmıştır?
2. Yapılan bu yürüyüşler izinli olarak mı
yapılmıştır? Yetkili kurumlardan izin
alınmışsa, tertip komitesi hakkında hangi yasal işlem
yapılmıştır?
3. Yürüyüşlere katılan milletvekili, belediye
başkanı ve diğer siyasetçiler davetli midir? Yoksa tertip
komitesinin içinde mi yer almıştır? Bu kişilerden olaylarla
ilişkisi olanlar var mıdır? Varsa hangi işlemler
yapılmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan
Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim. 17.07.2008
Ergün
Aydoğan
Balıkesir
1- Balıkesir ilini de kapsayan Anadolu otoyolu projesi
kapsamındaki Balıkesir körfez yolunun yapımı
düşünülmekte midir?
2- İstanbulu deniz yolu ile İzmire bağlayan
yollardan Gönen, Balya, İvrindi, Bergamadan İzmir hattının
yapım projesi var mıdır? Yoksa yapılması
düşünülmekte midir?
3- Bandırma Susurluk yolu yapımı sürekli
ertelenmektedir. Önemli trafik akışının
yaşandığı bu hattın ihale ve yapımı
düşünülmekte midir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Su tartışması yüzünden karşı
karşıya gelen ODTÜ ile Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanlığı, kaçak yapı konusunda yeni bir gündem
oluşturmuştur. Belediyenin bu konudaki açıklamalarını
yakından takip eden vatandaşlar tarafından başka hangi
resmî ve özel kurumların binasının kaçak olduğu merak konusu
olmuştur.
Bu bilgiler ışığında;
1. ODTÜye ait kaçak olduğu iddia edilen binaları
yıkacak mısınız? Yıkacaksanız ne zaman
yıkacaksınız? Bu yıkımın altında binlerce
öğrenci kalmaz mı?
2. Belediyenin yıkım kararının, ODTÜnün
Ankaranın suyu ile ilgili yapmış olduğu açıklama ile
bir ilgisi var mıdır? Yoksa, bugüne kadar niçin yıkım
kararı alınmamıştır?
3. Başkentte kamu kurum ve kuruluşları ile özel
sektöre ait kaçak yapı var mıdır? Varsa bunlar hangileridir? Bu
yapılar içinde belediyeye ait kaçak yapı var mıdır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Recep
Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Şehitlerimizin geride kalan ailelerine yardım
etmek amacıyla kurulmuş olan Şehit Aileleri
Yardımlaşma derneklerine kamu kaynaklarından 2005-2006-2007 ve
2008 (30.06.2008 tarihi itibarı ile) ne kadar yardım
yapılmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
İstanbul Güngörende yaşanan korkunç terör
saldırısının ardından birçok televizyon kanalı
yayın akışını keserek, hain saldırının
ayrıntılarını izleyicileriyle paylaşırken TRT,
izleyicilerine kalbim seninle ve ardından da eğlence programı
çifte kavrulmuşu seyrettirmeyi tercih etmiştir.
Bu bilgiler ışığında;
1- Geçmiş yıllarda birçok özel kanala yönetici, muhabir
ve spiker veren TRTnin bugün iyi ellerde yönetilmediği açık bir
şekilde ortaya çıkmıştır. 17 kişinin
hayatını kaybettiği ve 153 kişinin de
yaralandığı terörist saldırının size göre haber
değeri var mıdır? Varsa niçin ayrıntılar konusunda
yayın keserek izleyicilerinizi bilgilendirmediniz?
2- Yayın akışımızı keserek,
izleyicilerimize ayrıntıları aktardık diyorsanız bunu
saat kaç itibarıyla yaptınız? Niçin bu saatte
yaptınız?
3- Kitle iletişim araçları böyle durumlarda görevli
memur ve sağduyulu insanlara en kolay ulaşma yöntemidir. Haberleri ve
ayrıntılarını geciktirerek, film izleyen bir
sağlık personelinin hastanedeki nöbetçi arkadaşının
yanına yetişmesini ve yaralılar için kan
bağışında bulunacak olan sağduyulu bir
vatandaşın bu girişimini geciktirmiş olmuyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan
Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması konusunda gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim. 25.07.2008
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Başbakanlığa bağlı Toplu Konut
İdaresi Başkanlığı hakkında Yüksek Denetim
Kurulunca düzenlenen raporlar ilgili Komisyona ve yetkililere
sunulmaktadır.
1- TOKİ hakkında düzenlenen YDK Raporlarında yer
alan yasal olmayan ve usulsüz işlemler için bugüne dek ne gibi yasal
yaptırım uygulanmıştır?
2- 2006 yılı YDK Raporlarında; TOKİnin kendi
iştiraki olan Emlak Konut Gayrimenkul A.Ş.ye 2005 yılı
içerisinde gerçekleştirilen arsa satışları için aracı
firmaya 1.581.200.- YTL ve 124.372.- YTL komisyon ödendiği
belirlenmiştir.
Ödenmemesi gereken bu komisyon aracı firmaya hangi yetki ve
yasal dayanakla ödenmiştir?
3- Aracı Firmadan sözleşme gereği tahsil edilmesi
gereken 1,7 Milyon YTLnin tahsili gerçekleştirilmiş midir?
4- Aracı Firmadan tahsil edilmesi gereken haksız ödeme
tahsil edilmeden aynı aracı Firma ile sözleşme yenilenmiş
midir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan
Sayın Recep Tayip Erdoğan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması konusunda gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim. 28.07.2008
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Başbakanlığa bağlı Toplu Konut
İdaresi Başkanlığınca;
1- Kurumca yapılan ihale sonuçları Kamu İhale
Kurumuna zamanında bildirilmekte midir?
2- Sonucu zamanında bildirilmeyen ihalelerin arasında
düşük kırımla verilen işler var mıdır?
3- TOKİnin Kamu İhale Kanununun 21. maddesinin b ve c
fıkralarına göre gerçekleştirilen ihalesi var mıdır?
Bu yöntemle yapılan ihalelerde katılım, açıklık ve
rekabet nasıl sağlanmaktadır?
4- TOKİ tarafından 2007-2008 yılları içinde
pazarlık usulü ile yapılan ihale sayısı kaç adettir?
İhale bedelleri ile işlerin adı nedir?
5- TOKİ tarafından gelir paylaşımı
yöntemiyle gerçekleştirilen ihaleler öncesinde bedel tahmini
yapılmadan ihalelerin yapılması rekabeti ve kurumun gelirini
düşürmemekte midir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Ülkemizde şu anda adı konulmamış ekonomik bir
kriz maalesef yaşanmaktadır. Bu nedenle, küçük esnaf, sanatkâr, orta
ve küçük ölçekli KOBİler, memur, işçi gibi dar ve sabit gelirliler,
çiftçi ve köylülerimiz çok zor günler geçirmektedir. Ekonomideki durgunluk
nedeniyle ürettiğini satamayan, alacağını tahsil edemeyen
ve emeğinin karşılığını alamayan esnaf ve
sanatkârımız her geçen gün büyüyen sıkıntı ile iç içe
yaşamakta, senet ve çeklerini ödeyememekten dolayı iş yerlerini
kapatmak zorunda kalmaktadırlar. Mevcut çek yasasına göre,
esnafın tutuklanması, ayrıca iş yerlerine kilit
vurulması ve dolayısıyla da iflasların artmasına sebep
olmaktadır. Yaşanan ekonomik krizde hiçbir sorumluluğu olmayan
esnaf, âdeta ikinci defa cezalandırılmaktadır. Elbette tutuklu
bir insanın borcunu ödeme şansı kalmamaktadır.
Bu bilgiler ışığında;
1- Yukarıda bahsettiğimiz esnafı rahatlatacak
ekonomik programlarınız nelerdir?
2- Ticaret ve çek yasasından dolayı mağdur olan
esnaflarımızla ilgili bir çalışma yapmayı
düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz
ederim. 05.08.2008
Kamer
Genç
Tunceli
Uzun süreden beri Askeri Yüksek Şûrada, Ordu içinde irticai
faaliyetlerde bulunanlarla disiplin suçu işleyenler Şûrada ihraç
edilmekte, ancak; AKPnin iktidar oluşundan itibaren bu tür kararlara
AKPli hükümet üyeleri muhalefet şerhi koymakta iken, ilk defa bu yıl
Şûrada bu yönde ihraç kararı verilmemiştir.
1- Askerî Şûraya başlangıçta bu yönde bir teklif
yapılmış da Şûradan mı reddedilmiş yoksa; hiç
teklif yapılmamış mıdır.
2- Hükümetinizce askeri yetkililere, bu yönde bir teklif
yapılmaması konusunda bir telkinde bulunulmuş mudur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan
Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygı ile arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Temel amacı, sosyal devlet anlayışı ile yoksul
ve dar gelirli vatandaşlarımızı konut sahibi yapabilmek
olan TOKİ, mülkiyetindeki arsa ve arazileri satarak kaynak
yarattığını, ihtiyacını bu şekilde
karşıladığını belirtmektedir.
1- TOKİ'nin Büyükşehirlerimizde ve Turizm Kentlerinde
mülkiyetini devir alacağı hazine arazilerini "cilalayıp
satacağı" ve villa kent yapma iddiaları doğru mudur?
2- TOKİ'nin DİREKT ve EMGYO ortaklığı
aracılığı ile 2006-2007 yıllarında
İstanbul-İzmir-Bursa ve Ankara'da ne kadar arsa
satılmıştır, m2 leri ile değerleri nelerdir?
3- TOKİ tarafından kullanım hakkı verilerek
kiralanan arsalar var mıdır? Kimlere ve kaç yıl süre ile
kiralanmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan
Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygı ile arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Seçim bölgem Gaziantep'te, Şehitkamil İlçe Belediye
sınırları içerisinde TOKİ tarafından yapılan
ihalelerden;
1- Şehitkamil İlçesi Beylerbeyi 992 konut ve 32
derslikli ilköğretim okulu ve spor salonu işi ihale edildikten sonra
ihale edilen arsanın konut yapımına uygun olmaması
nedeniyle bir başka TOKİ arazisine
kaydırılmıştır?
İhale yapılacak arsa ve arazinin uygun olup,
olmadığı ve projelendirilmesi ihaleden önce neden
yapılmamıştır? Bu bir imtiyaz değil midir?
2- İhalenin kaydırıldığı yeni arazide
konut sayısının 1060 adete çıkması sonucunda idarece
mukayeseli hesap çıkarılmış mıdır? İhale
Bedeli Ne olmuştur?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz
ederim. 18.05.2009
Kamer
Genç
Tunceli
Başbakanlık görevine geldiğiniz günden bu güne
kadar;
1- Kaç yurt dışı seyahati yaptınız?
2- Bu seyahatlerden kaçında eşinizi yanınızda
götürdünüz?
3- Bu seyahatlerden siz ve eşiniz ayrı ayrı olarak
kaç lira harcırah aldınız?
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın Cemil Çiçek, soruları cevaplandırmak üzere
buyurunuz.
Bir de, soru sahibi sayın milletvekillerimizin sisteme
girmelerini rica edeceğim, sırası geldiğinde kendilerine
söz hakkı vermek için.
Buyurunuz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel
sıra sayılarıyla bilginize sunulan soru önergeleriyle ilgili
olarak ilgili birimlerden aldığımız bilgiler
ışığında bu sorulara cevap vermeye
çalışacağım. Bunlardan bazılarını
gruplandırarak cevap vermek daha doğru olabilecektir.
İlk sırada Sayın Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın bir sorusu var Sayın Zafer Çağlayandan.
Türkiyeye 2007 yılında yasal olmayan yollardan giriş yapan
şekerle ilgili olarak bilgi isteniyor. Bunlarla ilgili firmalara
yapılan işlemler, ayrıca ne kadar şeker girişi
olduğu ve bunun önlenmesi için alınan tedbirler konusunda var.
Bu soruyla ilgili olarak, gümrük tarife pozisyonunda yer alan
şeker ithalatına ilişkin Dış Ticaret istatistiklerinin
incelenmesinden 2007 yılında toplam 4.188 ton ithalat
gerçekleştirildiği anlaşılmakta olup, söz konusu
ithalatın 4.059 tonunun kristal şeker, 122 tonunun beyaz şeker,
5 tonunun ise küp kesme şeker ithalatından oluştuğu
görülmektedir. Küp kesme şeker ithalatı ihraç edilen
eşyanın yeniden serbest dolaşıma girişi rejimi
kapsamında gerçekleştirilmiş olup, 2007 yılında
yapılan şeker ithalatının 3.628 tonu İngiltereden,
237 tonu Almanyadan, 175 tonu Birleşik Arap Emirliklerinden, 22 tonu
ABDden, 5 tonu ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinden
yapılmış olup Hollanda ve Hindistandan da cüzi miktarlarda
beyaz şeker ithalatı gerçekleşmiştir. Bir kısım
ilaç firmalarınca da beyaz şeker ithalatının
gerçekleştiği ve anılan ürünlerin gıda amaçlı olarak
ithal edilmediği tespit edilmiştir. Ayrıca ülkemize yasal
olmayan yollardan yapılan şeker girişinin önlenmesine
ilişkin olarak İçişleri Bakanlığı ve Gümrük Müsteşarlığının
görüşlerine başvurulmasında fayda bulunduğu
değerlendirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sıra
sayıları bilginize sunulan soru önergelerini de gruplandırarak
cevaplandıracağımı ifade etmiştim. Soruların
çokluğuna bakarak en evvel Karaman Milletvekilimiz Hasan
Çalışın sorularını cevaplandırmak istiyorum.
BAŞKAN Bir dakika Sayın Çiçek.
Sayın Işık, sizin ek bir açıklama
isteğiniz var mı?
ALİM IŞIK (Kütahya) Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN Çünkü demin de izah ettim size, lütfen sisteme
giriniz. Sorunuzdan sonra hemen ek açıklamanızı söyleyiniz
lütfen.
Buyurunuz.
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakana, her ne kadar üzerinden bir buçuk yıl gibi
bir süre geçmiş olmasına rağmen, vermiş olduğu
cevabı nedeniyle ayrıca teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanın da verdiği bilgilerden
anlaşılacağı gibi ülkemize önemli miktarda ithal şeker
girişi olmuş ancak kaçak şeker girişiyle ilgili başka
bir bakanlık aracılığıyla bilgi
alınabileceği ifade edilmiştir. Özellikle son dönemde şeker
fabrikalarının özelleştirilmesinin ardından bu günlerde
şeker hasadı yapılan arazilerde çiftçilerimizin gerçekten çok
ciddi sıkıntılar içerisinde olduğu bilinmektedir. Acaba
çiftçilerimizin şu endişesini giderecek bir açıklamada
bulunabilir misiniz:
Bu şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ve
kotalardaki sıkıntının ardından Türkiye yapay
şekerin bir pazarı mı yapılmak isteniyor? Niçin şeker
pancarı üretimi desteklenmiyor? Tarla bitkileri içerisinde şeker
pancarına özel olarak bir destek verme yönünde Hükûmetimizin bir tedbiri
var mıdır? Bu konuda bu vesileyle bilgi verirse teşekkür ederim.
Çok sağ olun Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Buyurunuz Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Işıkın bu sorusunu hiç şüphesiz
burada cevaplandırmayı isterim ancak şöyle bir usulle bu soruyu
doğru cevaplandırmak mümkün olabilir diye düşünüyorum; bir
kısım sorulardaki gecikmenin de önemli sebeplerinden bir tanesidir.
Şimdi, doğrudan bu konulardan sorumlu olan
bakanlıklar var. Eğer bu sorular doğrudan oraya sorulabilirse o
bakanları da burada gruplandırıyoruz, soruları. Her bakan
arkadaşımızın böyle toplu hâlde cevap verme imkânı
oluyor.
Şimdi, sorduğunuz soruların bir kısmı
özel bilgiyi gerektirecek nitelikte sorulardır. Takdir edersiniz ki
buradaki her konuşma da tutanağa geçtiği için ola ki eksik ya da
yanlış bilgi verebilirim. Arzu edilirse bu konuyla ilgili sizi
yazılı olarak da bilgilendirme imkânımız olabilir. Bu
şartlarda ancak bu kadar cevap verme imkânım var. Özür dileyerek
teşekkür ediyorum.
Karaman Milletvekilimiz Sayın Hasan Çalışın
sorusu, Merkez Bankasının Para Politikası Kurulu sanayiciler
tarafından yapılan uyarıları dikkate almayarak faiz
oranlarını artırmıştır. diyor. Bu durum zaten
sıkıntı içinde bulunan sanayiciyi sıkıntıya
düşürmeyecek midir? Faiz artışlarını nasıl
değerlendiriyorsunuz? diyor. Son beş yılda kapanan fabrika ve
işsiz kalan eleman sayısıyla ilgili soruları var.
Şimdi yeri gelmişken bir şeyi daha ifade etmek
isterim. Tabii, bu soruların sorulduğu zamandaki verilecek cevaplarla
bugün geldiğimiz noktada zaman zaman farklılıklar olabilir.
Nitekim, bu sorunun sorulduğu tarihte bir vaka olarak faiz oranlarında
bir düşüş söz konusu olmuştur. Artık onu geride
bıraktığımıza göre geriye dönük eski bilgiyi burada
tekrar etmek yerine şu kadarını söyleyebiliriz: Merkez
Bankası, tabii, dünyadaki gelişmeleri Türk ekonomisinin kendi
dengeleri ve gidişatının da takip ettiği politikalara uygun
olarak faizleri indirmekte ya da yükseltmektedir.
Şimdi geldiğimiz noktada artık faiz yükselmesi
değil, tam tersi, gerileme söz konusu. Nitekim, Merkez Bankası 2008
yılı kasım ayında faiz oranlarında indirim sürecine
başlamış ve bu süreci 2009 yılı boyunca da devam
ettirmiştir. Bu süreç boyunca Merkez Bankası politika faiz
oranlarını toplamda 1.000 baz puan düşürerek dünyada faiz
oranlarını en çok düşüren merkez bankası olmuştur.
Sonuç olarak, 2009 yılı Ekim ayı itibarıyla
Merkez Bankasının gecelik borç alma faiz oranı yüzde 6,75
seviyesi gibi tarihsel olarak da oldukça düşük bir seviyeye gerilemiş
bulunmaktadır. Dolayısıyla bugün böyle bir durum var, ümit
ederiz ki bu devam eder.
İkincisi: Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
yayınlanan ve ticaret sicili gazetelerinden derlenen kurulan ve kapanan
şirket ve kooperatifle ilgili istatistiklere
baktığımızda, 2002 ile 2008 döneminde toplam 308.480
şirket kurulmuş 54.652 şirket de kapanmıştır.
TÜİK tarafından Eylül 2009 dönemine ilişkin yayınlanan
istatistiklere göre kurulan şirket ve kooperatif sayısında
ocak-eylül döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde
17,9 oranında düşüş görülürken kapanan şirket ve kooperatif
sayısında ise yüzde 3,1 oranında açık artış
gerçekleşmiştir. Aynı dönemde kurulan ticaret unvanlı
iş yeri sayısında yüzde 12,9 oranında, kapanan ticari
unvanlı iş yeri sayısında ise yüzde 13,3 oranında
düşüş gerçekleşmiştir.
Yine TÜİK tarafından açıklanan hane halkı
iş gücü anketi sonuçlarına göre 2009 yılında işsizlik
oranlarında artış olmuştur. Bunun hangi sebeplerden
olduğunu zaten genelde tartışıyoruz. Küresel ekonomide
yaşanan krizin yurt içi yansımalarının neticesinde
istihdamda gerileme vardır. Temmuz döneminde ise tarım
istihdamındaki artış ve tarım dışı
istihdamın önceki dönemlere göre daha düşük oranda gerilemesi sonucu
istihdamda bir önceki yılın aynı dönemine göre ise
sınırlı bir artış görülmüştür.
Dolayısıyla, işsizlik rakamları da ekonomideki genel
gidişata ve dünya konjonktürüne uygun olarak artmakta ya da
azalmaktadır, ama maalesef, işsizlik konusu -ister vasıflı
ister vasıfsız- hâlen Türkiye'nin en önemli konularının
başında gelmektedir.
Yine, Sayın Çalışın sorduğu, (6/852)
sıra sayılı, Ülkemizde yüksekokul mezunu atıl durumdaki
gençler içinde en büyük grubu işsizler oluşturmaktadır. Son
beş yılda mezun olan yüksekokul mezunu gençlerimizin sayısı
kaçtır? diye bir sorusu var. Yine Yüksekokul mezunu genç işsizlerin
durumu işler acısıdır. Ülke ekonomisinde önemli
katkılar sağlamak amacıyla okuyan gençlerimizden en fazla
işsizlik hangi branşlardadır? diye bir sorusu var.
Şimdi, 2002-2007 yılları arasında
Yükseköğretim Kurulu Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezince
yayınlanan istatistiklere göre 2002-2003te 289.579, 2003-2004te 296.113,
2004-2005 yıllarında 316.128, 2005-2006 eğitim-öğretim
yılında 340.599, 2006-2007 eğitim-öğretim yılında
ise 378.818 kişi fakültelerden, dört yıllık ya da iki
yıllık yüksekokullardan mezun olmuştur. Dönem istatistiklerinin
ışığında 400 bin civarında gencimizin daha 2008
yılında yükseköğretimden mezun olduğu tahmin edilmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumunun 15 Nisan 2009da
yayınladığı 2009 Ocak dönemi sonuçlarına göre yükseköğretim
mezunları arasında işsizlik oranı yüzde 11,4tür.
İşsizlerin büyük kısmını ise lise altı
eğitimliler oluşturmaktadır. Bu da eğitim sisteminin
getirdiği bir sıkıntıdır. Maalesef lise altı
eğitimlilerin toplam işsizler içindeki payı yüzde 61,5tir.
İŞKUR kayıtlarına göre de yükseköğrenim mezunu
kayıtlı işsiz sayısı toplam 189.203 kişidir.
Bunların hangi branşlarda olduğu soruluyor. Daha çok örgün ve
açık öğretim işletme bölümü, muhasebe, elektrik, makine,
iktisat, büro yönetimi ve sekreterlik, inşaat gibi bölümler ön sırada
yer almaktadır.
Ayrıntılı bir liste var. Bunları okursam bütün
süreyi bununla doldururum. Sayın Çalış, arzu ederseniz bu
bilgileri size ayrıca toplantıdan sonra arz edebilirim.
Yine Sayın Çalışın, Türkiye Ziraat
Odaları Birliği tarafından yayınlanan rapora atıfla,
kırmızı etle ilgili, bunların tüketimiyle ilgili bir sorusu
var. Bir kısım, tarımla ilgili, et tüketimiyle ilgili küspede,
yemde ve besi yeminde, yemlik buğdayda bazı konulardaki fiyat
artışlarından bahsediyor. Bununla ilgili olarak, ayrıca,
Türkiyeye kaçak yollarla canlı hayvan ve kaçak et girişi
yapılmakta mıdır? diye, özü itibarıyla arz ettiğim
sorusuyla ilgili olarak da şunları arz etmek isterim:
Bilindiği üzere, gelişmiş ülkelerde kişi
başına kırmızı et tüketimi, Türkiye gibi
gelişmekte olan ülkelere nazaran nispeten daha fazla seviyededir. Bir
ortalama vermek gerekirse, örneğin ülkemizde yaklaşık
Tabiatıyla, ister kırmızı et ister beyaz et,
hayvancılığın teşviki önemlidir çünkü önemli bir
istihdam ve geçim kaynağıdır
vatandaşlarımızın. Bu açıdan
baktığımızda, geriye dönük bütçe rakamları ve
teşvikler dikkate alındığında, 2002 yılından
bu tarafa, giderek bu konuya daha fazla ağırlık veriyoruz çünkü
bu aynı zamanda, Türkiyenin gelişmesi açısından,
hayvancılığın gelişmesi açısından önem arz
ediyor.
2002 yılında toplam tarımsal destekler 1,8 milyar
TLdir. Bunun yüzde 85ini yani 1,8 milyar TLnin yüzde 85ini doğrudan
gelir desteği oluşturuyor ve hayvancılığa ayrılan
para 83 milyon TLdir. 2008 yılında sadece hayvancılık için
verilen destek 1,330 milyar TL olmuştur. Dolayısıyla bu
rakamlara baktığımızda 83ten 1,330 milyara
gelindiğinde o aradan geçen süre içerisinde hayvancılığa
verilen parasal desteğini açıkça ortaya koyuyor. Ancak bunun
yetmeyeceği de ortadadır.
Yem bitkilerine sağlanan desteklerle yem bitkileri üretimi
artırılıyor. Hayvan sağlığı, suni tohumlama
ve mera ıslah çalışmalarında önemli gelişmeler var.
Verilen desteklerle hayvan sayısı önemli ölçüde artmasa bile et ve
süt verimlerinde artış sağlanmış. Burada da verimlilik
esas. Bununla ilgili olarak yine TAR-ET Projesi başlatılıyor. Bu
proje çerçevesinde Et ve Balık Kurumuyla sözleşmeli olarak besicilik
yapan işletmelere teşvik primi verilmesi başlatılmıştır.
Önümüzdeki dönemde de hayvancılığın geliştirilmesi
yönünde Tarım Bakanlığımızın ve ilgili
kuruluşların ciddi çalışmaları var. Özellikle entegre
hayvancılık işletmelerinin kurulması, işletme
ölçeklerinin büyütülmesi, damızlık hayvan yetiştirenlerin
desteklenmesi, organize hayvancılık bölgelerinin oluşturulması,
işleme tesislerinin modernizasyonu gibi bir seri tedbirler
alınmaktadır. Ümit ediyorum, zaten, bütçe dönemine de
girdiğimize göre Tarım Bakanlığı bütçesi
konuşulurken zaten bunun detayları bir şekilde gündeme
gelecektir.
Ülkemize kaçak yollarla et ve canlı hayvan girişi söz
konusu mudur? Bununla ilgili birkaç hususu arz etmek istiyorum. Tarım ve
Köyişleri Bakanlığınca hayvan
kaçakçılığı konusunda alınan tedbirleri değerlendirmek
ve ilave tedbirleri almak üzere ilgili kurum ve kuruluşlarca sayısız
toplantılar yapılmıştır. Bu toplantıların
yapılması esasen böyle bir problemin olduğunu ortaya da koyuyor.
Bunun çapı şudur budur, senelere göre değişiyor ama belli ki
hâlen bu konularda daha sıkı tedbirlerin alınması
gerekmektedir. Bununla ilgili bu sınırlarımızda ve
kesimhanelerde denetimlerin artırılması, belgesiz ve küpesiz
yakalanan hayvanlarla ilgili yasal işlemlerin süratlendirilmesi
gerekmektedir. Şu an bir yönüyle bu yapılmaktadır. 2002-2004
yılı itibarıyla yurdumuza sınırlarımızdan
yasal olmayan yollarla sokulmak istenen 1.127 baş büyükbaş ve 150
baş küçükbaş hayvan, 2005 yılında 215 baş
büyükbaş ve 930 baş küçükbaş hayvan, 2006da yine 201 baş
büyükbaş, 1.440 küçükbaş, 2007de 1.154, 2008de 744 olmak üzere
değişik miktarlarda kaçak hayvan girişi var. Kaçak hayvan
girişlerinin önlenmesine yönelik olarak Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesindeki illerde büyükbaş hayvanların küpelenip
kayıt altına alınması işlemleri tamamlanmış olup
bugün itibarıyla ülkemizin orijinli olmayan hayvanlara küpeleme
yapılmaması, sevk belgesi düzenlenmemesiyle hayvan pazarları,
mezbaha ve kombinalarda gerekli kontrol ve denetimlerin yapılması
üzerinde hassasiyetle durulmaktadır. Ülkemize son dönemlerde kaçak
yollarla canlı hayvan veya et girişi -bu son zamanlarda- söz konusu
değildir.
(6/879) esas numaralı Soru Önergesinde Sayın Hasan
Çalışın, inşaat, tersane, metal sanayisi ve madencilik
gibi ağır ve tehlikeli işlerde meydana gelen iş
kazasıyla ilgili, iş güvenliğiyle ilgili soruları var ve
bunun rakamsal olarak son beş yılda kaç kez daha meydana
geldiğini soruyor.
İş kazalarının azaltılması için
iş sağlığını ve güvenliğini sağlayacak
tedbirlerin alınması amacıyla yoğun çalışmalar
yapılmaktadır. Esasen, bunlar süreklilik arz eden
çalışmalardır. Hangi tedbirleri alırsak alalım yine de
güncelleştirmek, meydana gelen üzücü olaylar sonrası bu tedbirlerin
ne kadar geçerli olduğunu, ne kadar etkili olduğunu bir defa daha
gözden geçirmekte fayda var. Esasen, bu, Türkiyenin ILO Sözleşmesi dâhil
birçok konudaki taahhütlerin de başında gelmektedir.
Ülkemizde son beş yıldasoru son beş yılı
kapsıyor- 2003 yılında 76.668, 2004te 83.830, 2005te 73.923,
2006da 79.027, 2007de 80.602 iş kazası meydana gelmiş olup,
bunlardan 2003te 810u, 2004te 841i, 2005te 1.072si, 2006da 1.592si,
2007de ise 1.043ü ölümle sonuçlanmıştır. 2003
yılından 2007 yılına kadar geçen süre içerisinde bazı
yıllarda iş kazası sayılarında artış
görülmesine rağmen işçi sayısına oranla sıklık
oranlarına bakıldığında 100.000 işçide görülen
kaza sıklığında yüzde 27 oranında da bir iyileşme
sağlanmıştır ama buna rağmen hâlen hepimizi üzen,
zaman zaman, bu türlü kazalar meydana gelmektedir.
Bununla ilgili tedbirlerin alınması icap ediyor. Bununla
ilgili olarak zaten yapılmış birçok çalışma var.
Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi
kurulmuş. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve
ülkemizde kabul edilen ILO sözleşmeleri çerçevesinde bu konseyin
kurulması önemli ve konsey tarafından da politika dokümanı
hazırlanmış, iş sağlığı ve
güvenliği konusundaki ulusal öncelikler belirlenmiştir.
Dolayısıyla bu konuda ayrıntılı bir çalışma
hem teorik olarak planlama bazında hem de denetimlerin daha da
sıklaştırılması sonucuyla ümit ediyoruz ki bu sayıları
biraz daha aşağıya çekmek imkânı olacaktır. Ama yeri
gelmişken de ifade edeyim değerli milletvekilleri: Tabii, biz her
sorunu kanunla çözmeye çalışıyoruz. Kanunlarımız
yetersizse bunları değiştiriyoruz. Ağır cezalar da
yeterince konabiliyor. Ama zihniyet değişmediği sürece
yasaların çıkarılmış olması tek başına
da maalesef bu üzücü sonuçları tümüyle ortadan kaldırmaya yetmiyor.
Onun için bir taraftan yasal düzenlemeler, denetimleri artırırken,
öbür taraftan da işverenlerimizin maalesef insan hayatıyla ilgili
konuda kendi kârını düşündüğü kadar işçi
güvenliğini düşünmesini de arzu ediyoruz, temenni ediyoruz. Belki
böyle bir çabayı birlikte sürdürdüğümüzde hem işveren hem
sendikalarımız hem altyapı ve mevzuat açısından bu
üzücü rakamları biraz daha aşağıya çekme imkânı
olabilecektir.
(6/902) esas numaralı yine Sayın Hasan Çalışın
esnaflarla ilgili, o tarih itibarıyla, 8/7/2008 tarihi itibarıyla
soruları var. Esnafla ilgili değerlendirmeler yapıyor.
İş yerlerinin kapanmış olması burada önem arz ediyor.
Piyasadaki temel tüketim ve gıda maddelerindeki fiyat
artışları enflasyonun kat kat üzerinde olmuştur. diyor ve
buna temasla bir kısım izahatlar isteniyor. Şimdi bunları
müsaade ederseniz cevaplamak istiyorum.
Tabiatıyla esnafın bir toplum hayatında ne kadar
önemli olduğunu vurgulamaya gerek yok. Türkiyede önemli bir kesim
hayatını esnaflıkla kazanmaktadır ve her hükûmet de mümkün
olduğu kadar, imkân ölçüsünde esnafın daha iyi şartlarda
varlığını sürdürebilmesi, işini yürütebilmesi
bakımından gerekli tedbirleri imkân ölçüsünde almaya
çalışmaktadır. Yalnız burada enflasyon konusuyla ilgili bir
iki kısa açıklama yapmam gerekmektedir.
Enflasyondaki düşüş fiyatlarda değil, fiyatlar
genel seviyesinin artış hızında bir düşüştür. Bu
iki kavram arasındaki farkı iyi ortaya koymamız lazım.
Fiyat hareketleriyle ekonomik faaliyetler ve büyümenin reel seviyesi
arasında doğrudan bir ilişki bulunmamaktadır. Enflasyondaki
düşüş ile ekonomik faaliyetlerin ve kârlılığın
artması arasında zımnen ifade edildiği gibi pozitif bir
ilişki söz konusu olmayıp enflasyonun düşmesiyle ekonomik
faaliyetlerin ve kârlılığın artması beklenme-melidir.
Yani enflasyon düşünce illa da kârlar katlanılarak artacak diye bir
yanlış sonuca varılmaması gerekir.
Diğer taraftan, ülkemizde son dönemde kaydedilen enflasyonun
düşüşünden en yüksek faydayı, yüksek enflasyondan nispi olarak
en fazla etkilenen sabit ve dar gelirliler başta olmak üzere alım
gücü sürekli erozyona uğrayan tüketiciler sağlamıştır.
Özellikle enflasyondaki düşüş sayesinde serbest piyasa
mekanizmasının iyileşmesi için temel şart olan nispi fiyat
mekanizması daha sağlıklı işlemekte, ekonomik
aktörlerce daha sağlıklı karar alınabilmektedir. Fiyat
hareketlerinden kaynaklanan fiktif kârlılık azalarak, firmaların
gerçek kâr-zarar durumlarının görülebilmesi mümkün olmaktadır.
Enflasyondaki düşüşün ekonomik büyümeye kısa
dönemde doğrudan olumlu bir katkısı olmasa da, fiyat
istikrarının sağlanmasıyla orta ve uzun vadede ekonomik
aktörlerin hareket ettikleri gerçek zeminin daha net görülmesi ve daha rasyonel
kararların alınmasıyla ekonomideki üretim, bölüşüm ve
birikim ilişkileri daha sağlıklı bir yapıya
kavuşmakta ve kaynakların daha etkin dağılımı söz
konusu olmaktadır. Nitekim ekonomik krizle birlikte küresel düzlemde emtia
talebinin azalması sonucunda enerji, gıda ve metal fiyatlarında
önemli düşüşler gözlenmiş ve enflasyon oranları da
gerilemiştir. Yani demek ki soruda sorulduğu gibi her zaman fiyat
artışı söz konusu değil, konjonktürel olarak da fiyatlarda
gerileme söz konusu olmaktadır.
Öte yandan, açıklanan enflasyon ve büyüme rakamları
ülkenin genelini yansıtan ekonomik göstergeler olup, ekonomik aktörler
bunlarda meydana gelen değişikliklerden faaliyet gösterdikleri
sektöre, maliyet, satış ve tüketim yapılarına göre
farklı seviyelerde etkilenmekte ve her bir tüketici veya üreticinin
karşı karşıya oldukları oranlar genel ortalamadan
sapabilmektedir. Bizim burada verdiğimiz rakamlar ya da izahat genel ve
ortalama bir değerlendirmeyle alakalıdır.
İkinci soru olarak, enflasyon hesaplamalarında sepete
dâhil olan emtialarla ilgili.
TÜFE madde sepeti ve ağırlık yapısı, her
yılın aralık ayında o yılın hane halkı bütçe
anketi verilerine dayalı olarak değerlendirmeye alınarak,
üretimde ve tüketimde önem kazanan mal ve hizmetlerin sisteme dâhil edilmesi sağlanırken,
önem yitiren ürünlerin de sistemden çıkarılması suretiyle
oluşmaktadır. Bu kapsamda, enflasyon hesaplarında temel tüketim
ve gıda maddelerindeki fiyat artışları sepette güncel
ağırlıklarıyla bulunmaktadır. Bu maddelerdeki fiyat
artışları genel enflasyon oranının üzerinde
olabildiği gibi, altında da kalabilmektedir. Nitekim, gıda
sektörü 2009 yılı Nisan ayı itibarıyla yıllık
bazda yüzde 7,7 oranında artış göstermiştir. Genel endeks
ise bu dönemde yüzde 6,13 olarak artmıştır.
Enflasyon rakamlarının hesaplanmasında toplam
tüketim harcamaları içerisindeki tüketim maddelerinin
ağırlıkları dikkate alınarak tespit edilen mal
sepetinde 454 çeşit ürün söz konusudur yani hesaplamalar bu 454 çeşit
ürün üzerinden yapılmaktadır. Ayrıca TÜFEde kapsanan mallar
tüketicinin tamamını ilgilendirse de kira, yakıt, elektrik, su
ile eğitim hizmetleri gibi birtakım mal ve hizmetlere ilişkin
fiyatlar tüketici fiyatları içerisinde önemli bir ağırlığa
sahip olmakla beraber küçük işletmelerin piyasaya arz ettikleri mal ve
hizmetlerle doğrudan ilişkili değildir. Bu sebeple fiyat
değişikliklerinin işletmelerin ekonomik faaliyetlerine etkililik
derecesi ile tüketicilerin satın alma gücüne ve refah seviyesine etkililik
derecesi de farklılık arz etmektedir. Konunun bu şekilde
değerlendirilmesinde fayda vardır.
Ekonomik krizin etkilerini azaltmaya yönelik alınan
tedbirler:
Takdir edersiniz ki bu başlı başına bir uzun
konuşmayı gerektirmektedir. Hükûmet olarak bunları zaman zaman
kamuoyuna, basın toplantılarında, ilgili bakan
arkadaşlarımız açıklıyor, açıklamaktadır.
Bunların bir kısmı yasal düzenlemeyi gerektiriyordu, hep beraber
yaptık, mesela varlık barışıyla ilgili konularda olduğu
gibi. Bazıları idari tasarruflarla düzeltilebilmektedir. Ama
şunları ifade edebiliriz: Mesela GAP ve kara yolları başta
olmak üzere kamu altyapı harcamaları
artırılmıştır. Nitekim, 2009 bütçesindeki
açığın önemli bir kısmı buradan kaynaklanıyor.
Memur maaşlarındaki farklılıkları
gidermek amacıyla ek ödeme yapılmaya
başlanmıştır.
İşveren üzerindeki iş gücü maliyetlerini azaltmak
amacıyla işverenin sigorta priminde 5 puanlık indirime
gidilmiştir, beraber yaptığımız işler.
Genç ve kadın istihdamını artırmayı
teşvik eden düzenlemeler için İşsizlik Sigortası Fonundan
kaynak tahsis edilmiştir.
Yerel yönetimlere merkezî yönetim bütçesinden aktarılan
kaynaklar vardır ki, bunlar doğrudan piyasaya etki edebilmektedir.
Merkez Bankasının bu dönemde krizin etkilerini azaltmaya yönelik
olarak aldığı bir seri tedbirler var. Bunları da şimdi
okuduğum takdirde, yine Sayın Çalış öbür
sorularınıza cevap verememe durumum olabilir ama arzu edilirse, bu
bilgilerin tamamını size arz edebilirim konuşmamdan sonra.
(6/905) sayılı soru önergesinde evlenecek çiftlerle
ilgili bir soru var. Zamlar evlenme hayali kuran gençlerimizi de mağdur
etmektedir. Böyle giderse kutsal birlikteliğin başlangıcı
olan evlilik daha başlamadan bitecek. diye bir sosyal konuyu gündeme
getirmiş oluyor. Tabii, sorunun sorulduğu tarih itibarıyla fiyat
artışları dikkate alınarak yapılmıştır.
Şimdi, özellikle temmuz ayında 2008de ev eşyaları
kategorisine giren şeylerde fiyat artışı 0,98
seviyesindedir. Söz konusu Ticaret Odası tarafından
yapıldığı belirtilen araştırmada ortaya
çıkan rakamlar bu manada bir artışın
olmadığını gösteriyor. Ancak tabii
AKİF AKKUŞ (Mersin) Gıdada artış var
Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Evet, artış olacak, demin yukarıda enflasyon
konusunu izah ederken ifade etmeye çalıştım, temenni ederiz ki,
bu fiyatlar daha da makul seviyelere inebilsin. Tabii, ihtiyaç sahibi
vatandaşlarımızla ilgili devletin aldığı da
birçok tedbir var. Özellikle Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Fonları, belediyelerimizin yaptığı
sosyal harcamalar, devletin diğer birimlerinin kendi politikaları
bakımından yaptığı yardımlar dikkate
alındığında, şüphesiz bu konudaki
yardımların da ucu açıktır. Ne yaparsak yapalım ama
sosyal devlet biraz da parası olan devlettir. Eğer, yeteri kadar
zenginliğiniz yoksa bütçe kaynakları itibarıyla,
verebileceğiniz işler de niyet olarak çok yukarıda olsa bile
imkân olarak biraz daha aşağıda kalabilmektedir.
(6/906) sıra sayılı soru önergesinde Türkiyenin
dış borcunun ne olduğu soruluyor. Merkez Bankası
verilerine göre nisan ayında toplam 124.301 kişi kredi borcunu
ödeyememiştir. deniliyor, 10/7/2008 itibarıyla bu soru. Kredi
borcunu ödemeyen 124.301 kişiyi hacizden kurtarmak için yapılan
çalışmalar. Bu, daha çok, kredi kartlarının en çok
tartışıldığı, gündemde olduğu bir zamanda
verilmiş olan bir soru önergesi zannederim. Bununla ilgili hep beraber
yaptığımız bazı çalışmalar var
bilindiği gibi. Burada, Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu
çıkarıldı, 1/3/2006 tarihinde Resmî Gazetede yayımlandı.
Yine, 10/3/2007 tarihinde Banka Kredi Kartları ve Kredi Kartları Hakkında
Yönetmelik hükümleri yürürlüğe girdi. Ayrıca, bu konuda, kredi
kartı alanlarla kredi kartı verenlerin vaki borçlar sebebiyle,
borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili de
-31/5/2009 tarihi itibarıyla- bu konuda uzlaşmalarına imkân
verecek bir kısım düzenlemeler de yapıldı ama şunu da
görmemiz lazım: Tabii, Türkiye'de borç
yapılandırmalarını birçok sektör itibarıyla yapmaya
çalışıyoruz -birçok kesimler itibarıyla- ama bunun da
alışkanlık hâline gelmemesi lazım. Kredi kartı hamili
olanların da, sanki bu bedava bir alışveriş gibi, kendi
gücünü, kendi ödeme gücünü aşan noktada bir alacak-borç ilişkisine
girmemesi de hiç şüphesiz üzerinde durulması gereken bir konudur. Bu
konuyla ilgili yapılmış çalışmaları zaten
kamuoyuyla da paylaşıyoruz ama hâlen bu imkândan istifade etmeyen
nasıl olsa bir yasa daha çıkar, bir düzenleme daha
yapılır tarzında son anı bekleyen kimseler de olabilir ama
çıkarılmış olan bu imkândan istifadeyle, gidip bir
uzlaşmaya varmaları daha doğru olacaktır.
Yine, aynı konuyla ilgili, Sayın Çalışın
(6/907) sayılı -yine aynı gün verilmiş- sorusu. Kara
listeye alınan esnaflarla ilgili olarak -kredi borcu nedeniyle veya
çekleri karşılıksız çıktığı için
sıkıntılı durumda olan- bir yasal düzenleme var mı,
deniliyor. Bu yasal düzenleme o tarih itibarıyla yok ama bugün
itibarıyla böyle bir düzenleme de yapılmıştır.
Ayrıca, (6/908) sayılı
Emeklilerle ilgili bir
düzenleme var. Hiç şüphesiz bu düzenlemeler süreklilik arz eden
konulardır. Bütçeden geliri hesaba katılarak zaten belli ölçüde kaynak
aktarımı söz konusu olmaktadır ama şunu da hep beraber
biliyoruz ki bütçe açığının en önemli kalemlerinden bir
tanesi de sosyal güvenlik açığıdır. Bunu burada
tartışma konusu yapmamıza gerek yok ama bu açık da önemli
bir yekûn tutmaktadır. Keşke bu açıklar olmasaydı belki bu
kaynakları daha da artırma imkânı vardı. Ancak
farklılıklar giderilebilir mi, bir iyileştirme yapılabilir
mi diye üzerinde duruyoruz. Nitekim, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımız geçtiğimiz günlerde bu konuyla ilgili de bir açıklama
yaptı. O çalışmanın sonucu neticelendiğinde herhâlde
bu sorunuza güncelleştirilmiş bir bilgiyi verme imkânımız
olabilecektir.
Yine, (6/909) sayılı bir soru önergesi var bu taklit
saatlerle ilgili olarak. Özü budur, onun için soruyu tekrarlamadan konuyla
ilgili bilgi vermek isterim. Şimdi (2004-2008) saat
kaçakçılığıyla ilgili evvela istatistiki bilgileri vermek
istiyorum: 2004 yılında 18 olay var, kaçak saat miktarı 37.090;
2005 yılında 15 olay tespit edilmiş, kaçak saat miktarı
adet olarak 49.115; 2006da 24 olay var, kaçak saat miktarı 54.413;
2007de 40 olay var, kaçak saat miktarı 159.912; 2008de de 16 olay var,
kaçak saat miktarı 9.698. Yani, bu süreler zarfında, 2004 ile 2008
arasında, genel toplam: Kaçakçılık veya taklitle ilgili 129 olay
tespit edilmiş, adet olarak da 319.926 adet kaçak saat girmiştir.
Bunların da gümrükler itibarıyla, yakalandıkları yerler
itibarıyla adetleri söz konusudur. Eğer, sizin açınızdan
faydalı olacaksa bunu da size verebiliriz.
(6/920) sayılı bir başka soru Şırnak ilçesinde
15 Şubat tarihinde meydana gelen, kamu binasına saldıran ve Türk
Bayrağını indirme girişiminde bulunan örgüt
yandaşlarıyla ilgili. Soru önergesi aynen böyle.
bu kez de
Diyarbakırda ortaya çıkmıştır. Bununla ilgili
yapılan adli ve emniyet işlemleriyle ilgili bilgiler istenmektedir.
Diyarbakır ilinde, 14/7/2008 tarihinde, bir siyasi partinin il örgütü
tarafından yapılan basın açıklaması esnasında,
güvenlik güçlerimize ve vatandaşlarımıza yönelik yapılan
taşlı saldırı eylemlerine karışan 14
şahıs gözaltına alınmış. Bu şahıslardan
Türk Bayrağımızı indirme girişiminde bulunan 2
şahısla birlikte toplam 8 kişi
çıkarıldıkları mahkemece o tarih itibarıyla tutuklanmıştır.
Şırnak ili Cizre ilçesinde 16/02/2008 tarihinde iki
farklı yerde meydana gelen bayrak indirme olayıyla ilgili kamera
kayıtlarının incelenmesi neticesinde tespit edilen
şahıs 22/2/2008 tarihinde çıkarıldığı
mahkemece tutuklanmıştır.
Ayrıca, 15-16-17/2/2008 tarihlerinde söz konusu ilçemizde
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamında
gerçekleştirilen etkinliklerde toplam 160 kişi hakkında yasal
işlem yapıldı. Bunun haricinde de herhangi bir olayın
meydana gelmediği anlaşılmıştır. İlgili
birimlerin bize verdiği rakamlar da bunlar.
Yine bir soru: Su tartışması yüzünden
karşı karşıya gelen ODTÜ ile Ankara Büyükşehir
Belediyesi arasındaki bir ihtilaf soru önergesinin konusudur. Orta
Doğu Teknik Üniversitesine ait kaçak olduğu iddia edilen
binaları yıkacak mısınız? diye soruluyor. Yıkılacaksa
ne zaman? Belediyenin yıkım kararının ODTÜnün
Ankaranın suyuyla ilgili yapmış olduğu açıklamayla
bir ilgisi var mı? diye soruluyor. Başkentte kamu kurum ve
kuruluşlarıyla özel sektöre ait kaçak yapı var mıdır?
Varsa bunlar hangileridir? diye. Şimdi, Büyükşehir Belediyesi
tarafından ODTÜ binaları için yapılan işlemler 3194
sayılı İmar Kanununun 32nci maddesi uyarınca
yapılmıştır. Bu çerçevede Üniversiteden imar
planlarıyla ilgili çalışmanın başlatılması
beklenmektedir o tarih itibarıyla. Üniversite tarafından sunulan imar
planları inceleme aşamasındadır. Yıkım ve cezaya
ilişkin encümen kararları hakkında mahkemece verilen yürütmeyi
durdurma kararı gereğince işlemler durdurulmuştur.
Dolayısıyla, bir durdurma kararı söz konusudur. Konunun Ankara
suyuyla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır çünkü bu ihtilafın gündeme
gelmesinden evvel bu işlemler başlatılmıştır.
İmarla ilgili tetkikler su konusunun gündeme gelmesinden önce
başlamış olup 1983 yılından beri de devam etmektedir.
6/940 sayılı önergeyle ilgili olarak
Güngörende
yaşanan terör saldırısının ardından birçok
televizyon kanalı yayın akışını keserek
saldırıyla ilgili üzüntüsünü ortaya koyarken, TRTnin izleyicilerine
Kalbim Seninle ve ardından da eğlence programı Çifte
Kavrulmuşu yayına koyduğu ifade edilmekte. Bununla ilgili
sorular var. Şimdi, 22 Temmuz 2008 tarihinde İstanbul Güngörende on
dakika arayla iki ayrı patlama şeklinde meydana gelen terörist
saldırının haberleri TRT 2 televizyonunda Son dakika haber:
olarak saat 22.23te duyurulmuş ve saat 22.35te de özel yayına
geçilerek saat 02.00ye kadar sürekli haber yayını
yapılmıştır. TRT 2 televizyonundaki sürekli haber
yayınlarının yanı sıra farklı kanal
kimliğine sahip TRT 1 televizyonunda Çifte Kavrulmuş programı
içerik olarak ağırlaştırılmış, izleyiciler
alt yazıyla, ayrıntılı haberlerin TRT 2de
yayınlandığı konusunda bilgilendirilmiştir. Zaman
zaman üzücü olaylar meydana geldiğinde yayın tümüyle iptal
edilebildiği gibi, içeriğinde bazı değişiklikler
yapılmakta veya yayının
ağırlaştırılması gibi tepkiyi ortaya koyan bir
kısım kararlar alınmaktadır. Nitekim burada da böyle
olmuştur. Ayrıca, TRT 1deki Çifte Kavrulmuş programı
saat 00.15te kesilerek otuz bir dakika, olayla ilgili haber yayını
yapılmıştır. Olay günü, TRTdeki farklı kanal
kimliklerine sahip televizyonlardaki bütün yayınları TRT
ağırlaştırmış veya özel yayın gerektiren
hâllerde uygulanacak yayın planı kapsamında
ağırlaştırmış ve ayrıca olayla ilgili
haberler de verilmiştir.
Sayın Çalışın bugün cevaplayacağım
son sorusu, (6/946) sayılı sorudur. Daha çok yine esnafımızla
ilgili konudur. Esnafı rahatlatacak ekonomik programlar nelerdir? Ticaret
ve Çek Yasasından dolayı mağdur olan esnafımızla
ilgili bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Esnaf ve sanatkârlarla ilgili düzenlemelere bir ölçüde
yukarıda temas etmeye çalışmıştım. Evvela ikinci
sorudan başlarsak, bu çek mağdurlarıyla ilgili olarak
bildiğiniz gibi, geçen yasama döneminde de bir yasayı çıkarmaya
çalıştık ancak düzenlenmesi en zor yasalardan bir tanesi bu Çek
Yasasıdır. Bir taraftan çeki alan var, öbür tarafta çeki veren var,
bir de çek karnesini kesen banka var. Şimdi herkes bulunduğu
pozisyona göre burada bir düzenleme istiyor. Üçünü birden dengeleyecek ve
burada, bir taraftan çeklerin karşılıksız
çıkmamasını sağlayacak
Ki, bir kısım sebeplerle,
ekonomik zorluklarla çekini ödeyemeyen insan olduğu gibi, maalesef
durumdan istifadeyle işi dolandırıcılık boyutuna
-sayısı şudur, budur- vardıranlar da olabilmektedir.
Nitekim geçmiş uygulamalar da bunu gösteriyor. Hepsini aynı kefeye
koymadan, öbür taraftan da çekin güvenilirliğini dikkate alarak
Çünkü çek
yerine bono da verebilirdi, belli ki çek, bonoya nazaran daha fazla güven
sağlayan ve nakit açısından da kolaylık getiren, nakit
taşıma zorluğunu da büyük ölçüde ortadan kaldıran bir
araçtır. Dolayısıyla, çek vermeyi
zorlaştırdığınız takdirde piyasada ekonomik
sıkıntılara sebebiyet verir ve ekonomik sıkıntıya
girebilir. Çek vermeyi kolaylaştırdığınızda,
ödeme gücü olmayanlar da bu defa bunu alır, gelişigüzel
kullanır. Bu da birçok işletmeyi zarara sokar çünkü hepimiz de
biliyoruz ki bu ödemeler yapılırken insanlar bir yerden alıyor,
bir yerden veriyor. Aldığı yerde şu veya bu sebeple bir
gecikme söz konusu olduğunda, bu defa da öbür işletme
sıkıntıya giriyor, onun çekleri karşılıksız
hâle geliyor. Bunun beraberinde getirdiği sayısız da hukuki
sorunlar var. Bununla ilgili bir Çek Yasası Türkiye Büyük Millet Meclisine
geldi. Ümit ederim, birlikte katkı vererek, dengeyi de sağlayarak bir
çözüm bulmaya çalışırız. Dolayısıyla bir yasal
düzenleme var.
Şimdi, esnaf konusuyla ilgili: 7 Mayıs 2009 tarihi
itibarıyla Türkiyede kayıtlı -bir zaman daha yüksek rakamlar
telaffuz ediyorduk, geçtiğimiz Hükûmet döneminde bu kayıtlar
güncelleştirildi- 1 milyon 924 bin 280 esnaf bulunmaktadır. Hâlbuki
bir zaman 3 milyon filan diye telaffuz ediyorduk. Demek ki bu rakamlarda bir
mübalağa var. Bu rakamlar çok doğru değilse bunun üzerine
inşa edilecek söylemlerde de en az yüzde 50ye yakın, yüzde 40a
yakın bir mübalağa söz konusu oluyor demektir. Dolayısıyla
evvela bu yapılabilmiştir.
Esnafa yapılacak en büyük katkı çünkü
esnafımızın önemli bir kısmı kredilerle kendi meslek
ve sanatını icra etmektedir- 2002de yüzde 59 seviyesinde olan kredi
faiz oranı, 1/5/2009 tarihi itibarıyla yüzde 9a
düşürülmüştür. Demek ki yüzde 50 nispetinde, kredi faizlerinde önemli
bir kolaylık gelmiştir. Dolayısıyla bunun önemli bir
kısmı da zaten devlet tarafından
karşılanmaktadır.
Ayrıca, esnaf ve sanatkârlara verilen kredi
tutarlarının toplam kredi hacmindeki payı
artırılmıştır. 2002 yılında 153 milyon TL
kredi verilmiş iken, bu miktar 2008 yılı sonu itibarıyla
3,3 milyar TL olmuştur. Demek ki katbekat, kredi kullanımında
bir kolaylık var, rakamlarda da artış var.
Ayrıca, Sanayi Bakanlığımızın
çabalarıyla -geçtiğimiz günlerde de yine bunlar ifade edildi- Küçük
ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı (KOSGEB)
aracılığıyla, ilk defa, imalatçı esnaf ve sanatkârlar
ile KOBİlere yönelik -sıfır faizli- 25 bin TL, imalatçı
bayan ise 30 bin TLye kadar kredi desteği
sağlanmıştır, sıfır faizlidir.
Ayrıca esnaf ve sanatkârların esnaf ve sanatkârlar kredi
ve kefalet kooperatiflerinin kefaletiyle Halk Bankasından
kullandıkları kredilerden ödeme güçlüğüne düşenler için
Sanayi Bakanlığının koordinasyonunda yeniden
yapılandırmaya gidilmiştir. Dolayısıyla, bu noktada,
aynen diğer sektörlerde olduğu gibi, borç
yapılandırması, faizle ilgili de önemli düzenlemeler
yapılmıştır.
Ayrıca esnaf ve sanatkârların Türkiyede daha faal hâle
gelebilmesi açısından, varlıklarını daha sağlam
bir zeminde sürdürebilmesi açısından Esnaf ve Sanatkârlar
Değişim, Dönüşüm, Destek Strateji Belgesi
hazırlanmıştır. Bununla ilgili bir seri düzenleme var.
Bunların bir kısmının yasal olarak düzenlenmesi gerekiyor,
bir kısmı idari tasarruflarla düzeltilebilecektir. Dolayısıyla,
bu belge hayata geçmiş olduğu takdirde önemli ölçüde ilave destekler
de gelebilecektir.
Esnaf ve Sanatkârlar Şûrasının toplanması
önemli olacaktır. Bu toplantıyı ümit ediyoruz ki bu yıl
içerisinde gerçekleştiririz. Böylece şûra çatısı
altında esnafın değişik konularla ilgili sorunları
gündeme getirilebilecek ve alınan kararlar doğrultusunda bazı
düzenlemeler de yapılabilecektir.
Ayrıca Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı -karşılıksız çeki söyledim- ve benzer
konularda da yasal düzenlemeler önümüzdeki zamanda Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine gelmiş olacaktır.
Sayın Çalış, bu süre içerisinde sizin
sorularınıza bu ölçekte cevap vermeye çalıştım. Belki
bazı sorularınızın cevabını çok ayrıntılı
veremediysem, bir kısmı doğrudan bizimle alakalı
değil. Ama bir de rakamları güncelleştirme icap ediyor. Ama arzu
edilirse ilave bilgiyi her zaman bir başka yöntemle vermeye
hazırız.
BAŞKAN Sayın Çalış, ek bir açıklama
istiyor musunuz?
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, biraz gecikmeli de olsa, bazı
sorularımız ve problemler güncelliğini kaybetmiş de olsa,
gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür ediyorum.
Gerçekten sizlerin de açıklamalarınızdan da
anlaşılacağı gibi bugün işsizlik çok önemli bir
sıkıntı, çok önemli problem. Şu salonda bulunan-bulunmayan
arkadaşlarımızın telefonu en çok iş isteyen
vatandaşlarımız tarafından bu talep yönünden
çalınmakta ve esnafımız gerçekten hâlâ çok ciddi
sıkıntı içerisinde. Çiftçimiz, köylümüz gerçekten
sıkıntı içerisinde ve -şimdi, şu arada
milletvekillerimizin çoğu bölgeden yeni geldi- inanın bize her
gittiğimiz kahvehanede Ne olur tarıma, esnafa yönelik Hükûmetimiz
ciddi bir açılım yapsın, şu ana kadar alınan tedbirler
bizlere nefes aldırmıyor. diyorlar Sayın Bakanım.
Bir diğer husus da Sayın Bakanım: Şimdi kredi
kartlarımızın her ay hepimize ekstreleri geliyor. Ekstrelerin
arkasını okuduğumuz zaman gördüğümüz bir
sıkıntı hâlâ duruyor. Gecikme faizleri ve avans faizleri
ortalama yüzde 4 gibidir. Bunu yıllığa vurduğunuz zaman
yüzde 40ın üzerinde oluyor Sayın Bakanım. Bu konuda gerçekten
bir şey yapmak lazım. Bu ekonomik darboğazda gerçekten kredi
kartlarını ödeme zorluğu içinde olan çok önemli sayıda
vatandaşımız var. Bu konuda Hükûmetimizin ilgi göstermesini
istirham ediyorum.
Teşekkür ediyorum, sağ olun Sayın Bakanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Çalış.
Buyurunuz Sayın Bakan, devam ediniz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, vakit elverdiği ölçüde Sayın Kamer Gençin
sormuş olduğu sorular var, onları cevaplamaya
çalışacağım.
Bunlardan ilk sırada (6/850) sıra sayılı soru
önergesi var: Basına intikal eden olaylara göre, Rize Milletvekili
Sayın Ali Bayramoğlunun 5 Mart 2008 tarihinde ihraç edilmek üzere
ithal ettiği çayları yurt içinde sattığı, gümrük
mevzuatına aykırı olan bu olayları inceleyen Gümrük Teftiş
Kurulu Başkanı Erdener Demirağ ile Başmüfettiş Kerem
Ayvacının Bayramoğlunun baskısı ile görevden
alındığıyla ilgili soru önergesidir.
Evvela, bu olayın doğruluğunu soruyor, sonra da Ne
kadar çay ithal etmiştir? Vergi nispeti göz önünde tutulduğunda
devletin kaybı ne kadardır? diye bir soru önergesi var.
Birincisi, Filiz Çay Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin
dâhilde işleme izin belgesi kapsamında 2004 yılında
yaptığı ihracatlarla ilgili olarak Gümrük
Müsteşarlığınca verilen görev kapsamında Gümrük
Başmüfettişi Kerem Ayvacı tarafından 2007 ve 2008
yıllarında düzenlenen raporlarla ilgili olarak bunlar, bu raporlar,
cumhuriyet savcılığına intikal ettirilmiştir. Gümrük
Başmüfettişi Kerem Ayvacının görevden alınması
söz konusu olmayıp adı geçen hâlen bu görevini yürütmektedir.
Önergede adı geçen teftiş kurulu başkanının ise 657
sayılı Kanunun 76 ve 132nci maddeleri uyarınca görevden
alınması uygun görülmüş olup görevden alınma işleminin
bu olayla herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır.
İkincisi, Sayın Ali Bayramoğlu tarafından
ihracat taahhüdüyle herhangi bir ithalat yapılmamıştır.
Denetim raporuna konu edilen adı geçen şahsın şirket müdürü
olduğu Filiz Çay Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi adına tanzimli
20/11/2003 tarihli 2003/D1-4383 sayılı dâhilde işleme izin belgesi
kapsamında ithalattan doğan vergiler teminata bağlanmak
suretiyle toplam 656.879 dolar değerinde ithalat
gerçekleştirilmiş ve bu ithalata karşılık olarak ise
673.826 dolar değerinde ihracat gerçekleştirdiği ve söz konusu
Dış Ticaret Müsteşarlığı İstanbul
İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği tarafından
kısmi olarak da kapatıldığı
anlaşılmıştır. Şu an itibarıyla kamu
zararı söz konusu değildir. Yargıya intikal eden raporla ilgili
olarak verilecek karara göre de işlem tesis edilecektir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, müsaade ederseniz
bu konuda bir açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN Anlayamadım Sayın Genç, ne söylediniz?
KAMER GENÇ (Tunceli) Burada verilen bilgi, benim
sorularımla ilgili cevap
BAŞKAN Bir dakika Sayın Genç. Sizin
sorularınızın, aynen Sayın Çalışın
sorularına yapıldığı gibi, sizin
sorularınızın hepsini cevapladıktan sonra size söz
vereceğim efendim. Sizin yanılmıyorsam yedi tane sorunuz var.
Sayın Bakan bunları cevaplayacak, sonra size söz vereceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Her soruda ayrı ayrı verilirse
daha iyi olur.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Gençin (6/861) sıra sayılı,
Başbakan olarak yurt dışına sık sık seyahat
düzenleyen Sayın Başbakanla ilgili olarak kaç tane yurt
dışı seyahati olduğu ve bu seyahatlerin kaçında
eşiyle, kaçında çocuğuyla seyahat ettiği, harcırahlar
sorulmakta. Yurt dışına gidişte Türkiyeden kendisini
korumak için her seyahatte kaç koruma gidiyor, bunlara ne kadar harcırah
ödendiği ifade edilmekte, sorulmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuyla
ilgili olarak (6/861) ve (6/863) sözlü soru önergeleri, yine Sayın Genç
tarafından 20/11/2007 tarih, (6/239) esas numarasıyla sorulmuş.
24 Haziran 2008 tarihinde Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Nazım Ekren tarafından da
ayrıntılı bir şekilde
cevaplandırılmıştır. Dolayısıyla soru
aynı, konu aynı ve sorulan makam aynı olduğu için bu
soruların cevabı esasen orada verilmiştir, tekrar cevap verme
zait olacaktır diye düşünüyoruz. Aynen o tarihteki cevabı burada
tekrarlamış oluyoruz.
Ama kısaca ifade etmem gerekirse, o tarihte Sayın
Ekrenin cevabı şudur: Başbakanlık Özel Kalem yurt
içi-yurt dışı, geçici görev yolluklarıyla ilgili rakamsal
verileri de paylaşmak isterim. Özellikle -o zaman Sayın Ekrenin
cevabı- 2003 yılından başlayarak ödenekleri,
harcamaları ve kişi sayılarını ana hatlarıyla
aktaracağım: 2003 yılında ödenek tutarı 1 milyon 500
bin YTL, harcama 1 milyon 325 bin 989 YTL, kişi sayısı da
1.026dır. Aynı şekilde, 2004, 2005, 2006 ve 2007
yıllarında da ödeneklerin bütçe imkânları çerçevesinde
arttığını, buna paralel olarak da kişi
sayısının da 2004te 1.103, 2005te 1.439, 2006da 1.113 ve 2007
yılı için ödenek tutarının 2 milyon 700 bin,
harcamanın da 1 milyon 600 bin 386 YTL. olduğu o zaman ifade
edilmiştir. Dolayısıyla, bugün bu rakamları bir defa daha
tekrarlamış olmaktayım.
Sayın Gençin (6/862) sıra sayılı bir sorusu
var. TMSFnin elinde bulunan Sabah gazetesi ve ATV televizyonu deniliyor.
Önergenin verildiği tarih 27/6/2008. Bazı köşe yazarlarıyla
ilgili maaşlar, transfer ücreti verilip verilmediği ve yine 2 yazar,
Fehmi Koruyla Bülent Kahramanın ATVde yaptığı programlar
nedeniyle kendilerine ne kadar ödeme yapıldığı sorulmaktadır.
Şimdi, ATV, Sabah ticari ve iktisadi bütünlüğünün
Fondan bağımsız bir özel hukuk tüzel kişisine ait
olması nedeniyle talep edilen bilgilerin ilgili şirketten temin
edilmesi uygun olacaktır. Bununla ilgili bizde şu an herhangi bir
kayıt yok, onun için de
KAMER GENÇ (Tunceli) TMSFnin elinde, devlet kurumu
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Bizdeki kayıt bu, verilen cevap da budur.
Dolayısıyla bunu bu şekilde arz etmek istiyorum sizlere.
Sayın Gençin 915 sıra sayılı bir önergesi
var, Diyanet İşleri Başkanlığıyla ilgili olarak,
cemevlerine elektrik bağlanması vesaireyle ilgili olarak -kendisinin
ifadesine göre- böyle bir soru sormuş. Bu konuda cevap vermeye kim
yetkilidir? diye soruyor. Ayrıca da Cemevlerinin de ibadethane olarak
kabul edilip, buradaki aydınlatma giderlerinin bu yasa uyarınca
Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinden ödemeyi
düşünüyor musunuz? diye bir sorusu var.
Şimdi, bu konuyla ilgili olarak Diyanet İşleri
Başkanlığından gelen cevabı sizlere arz etmek
istiyorum çünkü burada şahsi kanaat beyan etme noktasında
değilim, son derece önemli ve hassas bir konudur. Burada verdiğim
cevaplar tatmin eder ya da etmez, onu bilemem ama bir soruya cevap çerçevesinde
işin özünü tartışmak da ayrı bir konudur, belki de yetkin
insanların yapabileceği bir konudur ama mamafih bazı
belediyelerimiz bu manada bazı kolaylıkları da
sağlamaktadır, bunu da memnuniyetle görüyoruz.
Şimdi, verilen cevapta İslamın on dört
asırlık tarihsel tecrübesinde cami ve mescitler belli bir mezhebin,
meşrebin veya inanç grubunun ibadet yeri değil, camiye
gelen-gelmeyen, namaz kılan-kılmayan ve kendisini Müslüman olarak
kabul eden herkesin ortak mabedi olarak varlığını
sürdüregelmiştir. İslam tarihinin hiçbir döneminde kendisini
İslam içinde görüp de camiye alternatif başka bir ibadethane kuran
mezhep ve tarikat olmadığı gibi tasavvufi âdet ve erkânın
yürütüldüğü mekânlar da hiçbir zaman caminin alternatifi bir ibadethane
olarak algılanmamış ve isimlendirilmemiştir.
Diğer taraftan, konuyla ilgili olarak cemevlerine ibadethane
statüsü tanınması talebinin reddine ilişkin
Başbakanlık işleminin iptali istemiyle Başbakanlık
aleyhine Ankara 6. İdare Mahkemesinde açılan davada, ki 4/7/2007
tarih, esas numarası 2015/1910, karar numarası 2007/1240
sayılı Kararla da bu talep reddedilmiştir.
Dolayısıyla ortada bir yargı kararı da vardır.
Sayın Gençin (6/953) sıra sayılı sorusu
Askerî Şûrayla ilgili bir soru önergesidir. Bu konuyla ilgili olarak Millî
Savunma Bakanlığından gelen yazıyı sizlere arz etmek
durumundayım: Disiplinsizlik teşkil eden tutum ve
davranışları tespit edilen personelin Türk Silahlı
Kuvvetlerinden ayrılmalarına yönelik işlemler mevzuat
gereği sicil amirleri vasıtasıyla ilgili kuvvet komutanları
tarafından başlatılmakta ve sürdürülmektedir. Disiplinsizlikleri
tespit edilen personelin durumlarının Yüksek Askerî Şûrada
görüşülüp görüşülmeyeceğine ancak haklarında kuvvet
komutanlıkları tarafından teferruatlı olarak yapılan
araştırma ve incelemelerin sonuçlandırılması ve
ayırma dosyalarının tekemmül etmesi durumunda karar
verilmektedir. Bu kapsamda, disiplinsizlik teşkil eden tutum ve
davranışları tespit edilen personellerden durumları Yüksek
Askerî Şûrada görüşülmesi gerekli görülenlere yönelik işlemlerin
tamamlanmaması sebebiyle Ağustos 2008 Yüksek Askerî Şûra
toplantısında ayırma kararı görüşülmemiştir.
Yüksek Askerî Şûra kararlarının alınmasıyla ilgili
usul ve esaslar ilgili yasal mevzuatta açık olarak belirtilmiştir.
Yasal mevzuatta belirlenen esaslar haricindeki hiçbir hususun karar alma mekanizmasını
etkilemesi de mümkün değildir.
Evet, Sayın Başkan, Sayın Gençle ilgili soru
önergeleri bunlar.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Buyurunuz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir defa, birincisi (6/863) ile (6/1396)
sayılı sorular cevaplandırılmadı. Neyse, o
cevaplandırılanları ben söyleyeyim.
Şimdi, Sayın Başkan, tabii, Hükûmet, bizim burada
kendi icraatıyla ilgili olarak sorduğumuz, özellikle suistimale
elverişli sorulara doğru cevap vermiyor, hep kaytarıyor, hep
yanlış cevap veriyor.
Şimdi, bakın, bu çay ithalatıyla ilgili açık
ve seçik, geçici ithal, yani ihraç edilmek üzere ithal edilen çaylar var,
bunlar ithal edilmemiş. Bunu o zaman inceleyen başmüfettiş
hakkında soruşturma açılmış ve görevden
alınmış.
Şimdi, Sayın Bakan burada diyor ki: Efendim, mevzuat
gereği. Tabii, bu arada çok zaman geçti aradan, yanımda belgeler de
vardı, getiremedim o belgeleri. Kendisinin de beyanatları var Ali
Bayramoğlunun Ben onu görevden aldırtırım. diye, o zaman
zannedersem gazetede şey vardı.
Ayrıca, bu ihraç kaydıyla ithal edilen bu çayların
bir kısmının ihraç edilmediği, olayın mahkemeye
intikal ettiği, mahkemede adli tıbba sahte numunelerin
gönderildiği ve dolayısıyla, önce kendi lehine verilen
kararların, sahte numuneler nedeniyle verilen karardan sonra bu karardan
dönüldüğü konusunda o zaman birtakım yine haberler
çıkmıştı. Sayın Bakan bunları biliyor, ama
söylemiyor bize. Yani burada kendi milletvekilini de yakından
ilgilendirdiği için söylemiyor.
Şimdi, bunlar, tabii, sorulan sorulara doğru cevap
verilmeyince biz neyin peşinde koşacağız? Deniliyor ki:
İşte, efendim, buraya iddialarınız varsa getirin
delillerle. İşte delil ortada. Başmüfettiş görevden
alınmış. Neden dolayı alınmış? Hakkında
soruşturma yapılmış ve devlet kaybı da olduğu
tespit edilmiş, ama burada inkâr ediliyor. Gerekirse bu konuyu gidelim bir
inceleyelim.
Şimdi, ikinci bir konu: Diyoruz ki, Başbakan, kendisi,
ailesi ve çocuklarıyla kaç tane yurt dışı seyahati
yapmıştır? Ne kadar harcırah almıştır? Daha
geçen gün Amerikaya gidildi, 200 küsur kişilik Türk Hava Yollarına
ait uçak kiralandı, bir sürü akraba Amerikaya gitti. Orada gezildi,
gelindi. Şimdi, bu millet bu kadar sefalet içindeyken, insanlar
açlıkta, iş adamları intihar ederken, esnaf siftah yapmazken,
devletin en zaruri ihtiyaçları, sağlık hizmetleri
kısılırken devleti yönetenlerin böyle uçaklara atlayıp da
kendi aile efradını getirip de gezdirmeleri, yüklü miktarda masraf
yapmaları bu devlete ve bu insanlara karşı saygısızca
bir davranıştır. Biz de soruyoruz, diyoruz ki: Kardeşim,
sen ne kadar seyahat ettin? Kaç lira harcırah aldın? Bana açıkça
cevap ver. Verilmiyor. Yani, verilmeyince
Böyle şey olur mu?
Biliyorsunuz, Sabah Gazetesi ile ATV, TMSFye geçti. Diyorum ki,
mesela Nazlı Ilıcakı almış, Fehmi Koruyu
Bazı
köşe yazarlarını aldı. Fehmi Koru orada mı bilmiyorum,
ama Nazlı Ilıcak orada. Şimdi, bunlar ATVde program
yaptılar. Bu programa o zaman çok büyük paralar verildiği söylendi.
Bu paralar nasıl veriliyor Sayın Başkanım? Şimdi,
TMSF, ATVyi ve Sabah gazetesini o zaman Dinç Bilginin borçları
dolayısıyla bünyesine aldı. Bünyesine alınca, oradaki
çalışan köşe yazarlarının bir kısmı
ayrılmak zorunda kaldı. Yine, ATVde programlar yapıldı.
Kime yaptırıldı? Yine, AKPye yakın basın
mensupları arasında yapıldı. İşte, Nazlı
Ilıcakın kaç lira aldığını soruyorum, Fehmi
Korunun kaç lira aldığını soruyorum. Yine, TMSF
Diyor ki:
Bu özel şirket. Özel şirket değil efendim. O paralar devletin
parası, özel şirket olsa doğru. Kaldı ki, benim soruma
cevap verilmek istense, elinde Maliye müfettişleri var, hesap
uzmanları var; gönderir o şirketlere
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, benim kaç tane
sorum var efendim?
BAŞKAN Ama biliyorsunuz, İç Tüzüke göre en fazla
süreyi vermiş bulunuyorum.
Buyurunuz Sayın Bakan, bu konulara cevap verin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama Sayın Başkan, iki tane daha sorum
var. Her soru için bir dakika verseniz yedi dakika eder.
BAŞKAN Böyle bir şekilde bunun içinden
çıkamayız efendim.
Buyurunuz Sayın Bakan, devam ediniz. Siz
açıklamanızı yapınız.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Evvela, bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil.
Başkalarına atfedilen bir kısım fiillerle ilgili olarak ben
burada, doğru olmayan, gerçek olmayan, belgelere, bilgilere dayanmayan
hususları getirip burada sırf birilerini kurtarmak adına,
birinin yaptığı bir yanlış varsa onu örtbas etmek
adına yüce Meclise saygısızlık yapamam.
Dolayısıyla, evvela ne soracaksak, ne konuşacaksak, ne
yapacaksak bu saygı çerçevesinde konuşmamız lazım. Biz
devletin bilgilerini burada okuyoruz. Bunu eksik buluyorsanız,
yanlış buluyorsanız, bunun başka türlü mekanizmaları
da var.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bakansınız, inceleyeceksiniz!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Ama ben burada birileri adına yalan söylemek üzere
bulunmuyorum. Bunu Meclise saygısızlık olarak telakki ederim.
Lütfen, artık bu nezaketi de burada da tesis etmemiz
lazım. Yani, sorulara olabildiğince doğru cevap veriyoruz ama bu
sizi tatmin etmiyor olabilir. Bunun ölçüsü soruyu soran değildir her
zaman. Biz burada veririz. Kifayet etmiyorsa bunun başka türlü yollardan
telafisi mümkün olabilir.
Sayın Başkan, bu nezaketi bu Mecliste tesis
edemediğimiz zaman hep beraber siyasetçi kaybediyor, bu kurum kaybediyor.
Çünkü TRT 3ten herkes bizi dinliyor. Dinliyor ve bakıyor ki, Mecliste çok
da uygun olmayan konuşmalar yapılınca, bu bize olan
saygıyı da azaltıyor. Yani bir Başbakan
Yardımcısı olarak, hasbelkader görev yapan birisini
başkası adına burada doğru olmayan bilgileri veren -ki,
öbür kısmını söylemek doğru değil-, gelip burada bu
işlerle meşgul birisi olarak görmeyi, göstermeyi de çok doğru
bulmam.
Benim verdiğim bilgiler bunlar. Bunları da devletin
bilgilerine dayanarak yapıyoruz. Beğenmeyen varsa başka türlü
hukuk yollarına müracaat eder veya Meclisin başka denetim yollarına
müracaat eder. Bu konuda yapacağım genel açıklama budur.
Sayın Başkan, diğer sorulara cevap verecek miyim,
çünkü bir saati geçti? Gelecek hafta kaldığımız yerden
BAŞKAN Evet, biraz hızlı bir şekilde,
soruları yinelemeden yaparsanız, bir on dakika
.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Hayır, bu sorular
Yani, Sayın Ağyüzün
soruları biraz daha kapsamlı, TOKİ ile ilgili.
BAŞKAN O zaman, Sayın Bakan, iki soruyu da
cevaplayınız, Reşat Doğru ve Ergün Aydoğanın ve
konuyu bitirelim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) O zaman, müsaade ederseniz, Sayın Ergün Aydoğan ile
Sayın Reşat Doğrunun soruları daha kısa, onları
cevaplayayım, müsaade ederseniz öbürlerini gruplandırmış
olalım.
BAŞKAN Evet, ben de onu söylüyorum.
Bu iki soruyu cevaplayınız, diğerleri tekrar
gündemde kalacak.
Buyurunuz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Sayın Reşat Doğrunun, şehitlerimize, geride
kalan ailelerine yardım etmek amacıyla kurulmuş şehit
aileleri yardımlaşma derneklerine kamu kaynaklarından
yapılan yardımlarla ilgili bir sorusu var. İçişleri
Bakanlığı Dernekler Dairesi
Başkanlığının 21/8/2008 tarihli yazılarından
anlaşılacağı üzere, şehit aileleri
yardımlaşma derneklerine, yıllık beyannamelerinden
yapılan incelemelerde, 2005 yılında 27.412 TL, 2006
yılında 177.957 TL, 2007 yılında da 106.268 TL yardım
yapıldığı görülmektedir. Ayrıca, Millî Savunma
Bakanlığının 12/9/2009 tarihli ve 7049 sayılı
yazılarından da anlaşılacağı üzere, ilgili yasanın
verdiği imkân çerçevesinde Millî Savunma Bakanlığı
bütçesinden de ödenek tahsisi yapılabilmektedir. Bu kapsamda, Türkiye Harp
Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneğine, yukarıda
belirtilen tutarlara dâhil olmak üzere, Millî Savunma Bakanlığı
bütçesinden 2005 yılında 5 bin, 2006 yılında 7 bin, 2007
yılında da 10 bin, 2008de de 10 bin TL ödenek tahsisi
yapılmıştır.
İkinci soru, Sayın Ergün Aydoğanın (6/921)
sıra sayılı soru önergesidir. Balıkesir ilini de kapsayan
Anadolu otoyolu projesi kapsamında Balıkesir körfez yolunun
yapımı düşünülmekte midir? İstanbulu deniz yolu ile
İzmire bağlayan yollardan Gönen, Balya, İvrindi, Bergamadan
İzmir hattının yapım projesi var mıdır? Yoksa
yapılması düşünülmekte midir? Bandırma-Susurluk yoluyla
ilgili de sorusu var. Bununla ilgili olarak, Balıkesiri körfeze
bağlayan yol kapsamındaki Balıkesir-Havran yolunun uzunluğu
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aydoğan, sizin bir ek
açıklamanız var mı?
Ergün AYDOĞAN (Balıkesir) Evet.
BAŞKAN Buyurunuz.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Biz de Sayın Bakana
teşekkür ediyoruz, gecikmeli de olsa...
Biz, bu soru önergemizi 18/7/2008 tarihinde yani on beş ay
önce vermişiz. On beş ay geçmiş olmasına rağmen bu
sorularımızın herhangi birisi yerine gelmiş değil.
Sadece Bandırma-Susurluk arasındaki yol çalışmaları
devam etmekte. O da umuyorum 2009 sonuna kadar biter ama bitecek gibi
gözükmüyor. Özellikle Balıkesir-Körfez arasındaki yolda, sizin de
zaman zaman kullandığınız gibi, özellikle yaz
aylarında gerçekten çok ciddi bir sıkıntı
yaşandı. Ciddi can ve mal kayıplarının
yaşandığı bir yol. Tabii, burada sizin ifadenizle 2010
yılında ihaleye çıkacak ama ihaleden sonra ne zaman, ne kadar
sürede biteceği maalesef belli değil ve daha önceki
görüşmelerimizde, ilgili sayın bakan, Balıkesir körfez yolunun
şehirler arası yol olmadığını, bağlantı
yol olduğunu, o vesileyle gündeminde olmadığını
söyledi. Ama birçok şehirler arası yoldan daha önemli bir yol
olduğunu hepimiz biliyoruz. Diğer, Gönen-Balya-İvrindi-Bergama
arasındaki yol da, maalesef siz yeterli demiş olmanıza
rağmen, özellikle Balya-İzmir yani Bergama üzerindeki yol maalesef
yeterli değil. Bergama-İzmir yolu, sadece bakımlar
yapılmakta ama yeterli değil. Tabii, bu konularla ilgili, ilgili
bakanlara da soru sormamıza rağmen -biraz önce siz dediniz ki bu
sorular ilgili bakanlıklara sorulursa daha kolay cevap verilebilir-
maalesef ilgili bakanlardan da zamanında ve gerekli yanıtı
alamıyoruz.
Burada tekrar ifade etmem gerekirse Bandırma-Susurluk
arası bitmiş değil ama Balıkesir-Körfez arasındaki
yolun bir bağlantı yolu olarak görülmesi anlayışı
doğru değil, şehirler arası yollardan daha yoğun bir
trafik kapsamakta. O nedenle, bu Balıkesir-Körfez yolunun biraz daha
üzerinde durulmasını arzu ediyorum.
Bu vesileyle teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Aydoğan.
Sayın Çiçek, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ulaştırma Bakanımız en çok sözlü sorulara
cevap veren bir arkadaşımız. Doğrusu, bu sorunun onun
tarafından cevaplandırılması, belki şimdi gündeme
getirdiğiniz sorular açısından daha doğru rakamlar verme
imkânı olabilirdi çünkü bu soruları sorabileceğinizi önceden
kestiremeyince ilgili kurumdan da bilgi almadım; cevap verirsem de
bağlayıcı olur. Ama demin de arz etmeye çalıştım,
bütçe dönemine girdik, nasıl olsa ilgili bakanlık bütçesi
görüşülürken de soru-cevap fasılları var, orada bu konu bir defa
daha gündeme gelebilir, o zaman daha bağlayıcı beyanlar oradan
alınabilir. Ama şu bir gerçek: Bizim en önemli, öncelik
verdiğimiz konuların başında da kara yolları geliyor.
Malum, bir taraftan ekonomiyi iyileştirmek için kara yollarına önem
veriyoruz, önemli kaynaklar da aktardık. Türkiye'deki çift gidiş-gelişi
düzenleyen duble yollar belki yeterli değildir diyebiliriz ama önemli bir
mesafe katettiğimiz bir alandır. Ümit ediyorum -söylediğiniz
hususlar doğrudur- o güzergâhtaki trafik yoğunluğunu,
inşallah bir daha bir soruya gerek kalmadan önemli bir adımı
birlikte gerçekleştirmiş oluruz.
Çok teşekkür ederim, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
On beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.52
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 9uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkanım, efendim,
ben, soruların cevaplandırılmasıyla ilgili tutumunuz
hakkında 63üncü maddeye göre söz istiyorum.
Ayrıca, biraz önce benim sorularımın, 8inci
sırasındaki (6/863) no.lu sorumla, 28inci sıradaki (6/1396)
no.lu sorularım da cevaplandırılmadı. Bu sorularımda
ben, Başbakanın ve bakanların, Anayasanın 82nci maddesine
göre yurt dışına hangi milletvekillerini götürdüğünü
BAŞKAN Bu sorunuzu Sayın Genç gayet net anladık.
KAMER GENÇ (Tunceli) Cevaplandırılmadı efendim,
ama tutumunuzla
BAŞKAN Şimdi sorunuzu
KAMER GENÇ (Tunceli)
ama, tutumunuz hakkında, 63üncü
maddeye göre söz istiyorum, çünkü yanlış bir tutum içindesiniz.
Müsaade ederseniz ben 63üncü maddeye göre açıklayayım efendim.
AHMET YENİ (Samsun) Sorular bitti Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim soruyla ilgisi yok.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
gündem değişti, bitti.
KAMER GENÇ (Tunceli) Senin aklın kendine yetmez; sen otur
kendi işine bak!
BAŞKAN Sayın Genç
AHMET YENİ (Samsun) Hakaret ediyor Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, tutumunuz hakkında, 63üncü
maddeye göre tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Usul hakkında yani
Bu arada, on dört tane soru soruluyor ve ben o konudaki
hatanızı, lütfederseniz
BAŞKAN Sayın Genç, bir dakika
KAMER GENÇ (Tunceli) Burada takdir hakkınız yok, usul
hakkında konuşmak istiyorum.
AHMET YENİ (Samsun) Önce hakaret etti Sayın
Başkan.
BAŞKAN Bir dakika Sayın Genç.
Siz sorularınızı sordunuz, Sayın Bakan o
soruları cevapladılar.
KAMER GENÇ (Tunceli) Cevaplandırmadı.
BAŞKAN Yeterli cevaplamamış olduğunu siz
yerinizden beyan ettiniz. Yeterli cevap vermediğini siz, size söz
hakkı verdiğim zaman ifade ettiniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Edemedim ki efendim.
BAŞKAN Ettiniz efendim, yeterli cevabı
vermediğini söylediniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkanım, bakın,
yedi tane soruya bana iki dakika verdiniz. Bu tutumunuz hakkında 63üncü
maddeye göre söz istiyorum. Çünkü soru sorma meselesi çok önemli bir konu.
BAŞKAN Soru sorma meselesi çok önemli bir konu, bunu
biliyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Önemli ve üstelik de çok önemli bir
denetim
BAŞKAN Denetim işlemini
yaptığımızı, Meclisin, biliyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli)
ama ben, AKP ile ilgili çok suistimal
sorularım var, hiçbirisine cevap verilmedi.
BAŞKAN Şimdi, hiçbirine cevap verilmediyse siz
sorularınızı yineleyiniz efendim
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama tutumunuz da hatalı efendim.
BAŞKAN
yeniden cevap almaya bakınız.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır efendim. Sizin, tutumunuzda,
63üncü maddeye göre, nasıl hata yaptığınızı
isterseniz bir kısa sözle ifade edeyim.
BAŞKAN Usule aykırı bir şey
yaptığım kanaatinde değilim. Usule uygun bir şekilde
soru soran milletvekillerine cevap verdirdim. Onun için bu hakkı
kullandım ve üstelik de sorular sorulduktan sonra toplu hâlde
milletvekillerinin sorduğu soruların, her bir milletvekilinin
sorduğu sorunun karşılığını onlara söz hakkı
vererek yerine getirdim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkanım, burada sizin
takdir hakkınız yok, 63üncü maddeye göre tutumunuz hakkında söz
istiyorum.
BAŞKAN Bu konuda takdir hakkım vardır
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, yok efendim.
BAŞKAN
böyle bir şey görmüyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Usulsüzlüğünüz var efendim, usulsüzlük
yaptınız. O usulsüzlüğün
BAŞKAN Usule aykırı bir davranışta
bulunduğum kanaatinde değilim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim var, size izah edeceğim. Size
izah edeceğim ama yani. Yani bir milletvekili burada 63üncü maddeye göre
tutumunuzda hata olduğunu söylüyor, üç dakika verin, konuşayım.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Oylama yapalım Sayın
Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Oylama yok burada.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Hata yoktur.
BAŞKAN Ben usule aykırı bir davranışta
bulunmadığım kanaatindeyim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, 63üncü maddede Başkanı
gündeme davet konusunda ben sizin hata yaptığınızı
düşünüyorum. Uygulama hatalıdır, 63üncü maddeye göre bana söz
verin efendim.
BAŞKAN Sayın Genç, bu konuda tartışma
olduğu kanaatinde değilim. Usule ve İç Tüzüke tamamen uygun bir
şekilde yönettim. Soru-cevabı bu Meclis çatısı altında
olmayacak kadar düzgün bir şekilde, olabildiğinin en iyisi şeklinde,
karşılıklı, soru sorulan bakana cevap verme ve ek
açıklama isteme hakkını da kullanarak yerine getirdim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bakın, bütün
başkan vekilleri bu konuda İç Tüzükün 63üncü ve 98inci maddesini
ihlal ediyorlar. Uygun görürseniz ben
BAŞKAN Siz bunları ifade ettiniz yerinizden Sayın
Genç, lütfen
Bu tartışmayı burada kesiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama efendim, ben, tutumunuz hakkında,
usulünüz hakkında 63üncü maddeye göre söz istiyorum. Vermediğiniz
zaman
Genel olarak ben diyorum ki: Başkan burada söz verir efendim ama
siz, ben ille vermiyorum diyorsanız bana göre haksızlık
yapıyorsunuz.
BAŞKAN Vermiyorum çünkü usul tartışması
yaratacak bir şey olduğu kanaatinde değilim. Lütfen, bu
tartışma burada bitmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yani haksızlık yapıyorsunuz.
Bu, İç Tüzük ihlalidir. Yani bu Mecliste devamlı İç Tüzük
ihlalleri yapılıyor. Bu İç Tüzük ihlalleri dolayısıyla
AKPnin yaptığı birçok suistimalin üstü örtülüyor efendim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen hafta perşembe günü yapılan birleşimde
birinci bölümde yer alan 21inci madde kabul edilmişti.
Şimdi 22nci maddenin başlığını
okutuyorum:
2. Yazılmamış sayılmanın sözleşmeye
etkisi
MADDE 22-
BAŞKAN Madde üzerinde iki önerge vardır.
(x) 321 S. Sayılı
Basmayazı 7/10/2009 tarihli 3üncü Birleşim tutanağına
eklidir.
Önergeleri önce geliş sırasına göre, sonra
aykırılık sırasına göre de işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 321 Sıra Sayılı Türk Borçlar
Kanunu Tasarısının 22. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ali Rıza
Öztürk |
Ali İhsan
Köktürk |
Turgut Dibek |
|
Mersin |
Zonguldak |
Kırklareli |
|
Ali Oksal |
|
Rasim
Çakır |
|
Mersin |
|
Edirne |
Madde 22- Bir sözleşmenin yazılmamış
sayılan genel işlem koşulları dışındaki
hükümleri geçerlidir. Bu durumda düzenleyen, yazılmamış
sayılan genel işlem koşulları olmasaydı
sözleşmenin yapılmayacağını ve sözleşme ile
bağlı olunmayacağını ileri süremez.
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 22. maddesinin çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet
Şandır |
İzzettin
Yılmaz |
|
Konya |
Mersin |
Hatay |
|
Osman
Ertuğrul |
|
Rıdvan
Yalçın |
|
Aksaray |
|
Ordu |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bal. (MHP
sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Borçlar Kanununun 21inci
maddesi genel işlemlerle ilgili yazılmamış sayılma
hâlini düzenlemektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kanun
tasarısına itirazımızın temel nedeni 105 maddenin
fazla olması, seksen üç yıldır uygulanan Borçlar Kanununun
madde numaraları değiştirilmek suretiyle bir hafıza
kaybına neden olacağına ilişkindir.
Bu madde 20nci madde kapsamı içerisinde
değerlendirilebilir ve sözleşmenin genel işlemleriyle ilgili
tanım, buna uymayan hâller o madde içerisinde ifade edilebilir ve böylece
bir madde tasarrufunda bulunulabilirdi. İlerleyen maddelerde görülecektir
ki, sadece bu bölümde 4 tane maddenin fazla olduğunu görmekteyiz,
dolayısıyla, bizim kanunun temeline ilişkin itirazımız
yerindedir.
Bu vesileyle bunu izah ettikten sonra, 15inci maddeyle ilgili
görme özürlü işlem yapanların durumuyla ilgili hususu sizlerin
bilgisine tekrar sunmak istiyorum.
Bilindiği gibi 15inci maddede bulunmaktayken, Komisyon
tarafından görme özürlülerle ilgili fıkra
çıkarılmış ve bununla ilgili önergeyi de Milliyetçi Hareket
Partisine mensup arkadaşlar vermişti. Daha sonra Sayın AKP
Milletvekili Lokman Ayva Mecliste bir konuşma yapmış ve
arkasından da görme özürlüleri derneklerinin Osmaniyeden, Konyadan,
İstanbuldan, Ankaradan bizi arayarak bunun görme özürlüler aleyhine bir
durum oluşturduğunu, bunun müsebbibinin de Milliyetçi Hareket Partisi
olduğunu ifade etmek suretiyle sanki organize bir şekilde Milliyetçi
Hareket Partisine karşı bir tavra dönüştürmüşlerdir.
Değerli arkadaşlarım, bu önerge doğrudur.
Doğruluğunu izah edeceğim ancak bu önerge Sayın Komisyonun,
Sayın Bakanın ve Genel Kurulda bulunan milletvekillerinin, AKP
Grubunun, CHP Grubunun da kabulüyle gerçekleşmiştir. Bu hukuken doğrudur
ancak bir yanlış var ise bu yanlışı düzeltmek AKP
Grubunun görevi içerisindedir, çünkü Meclisteki aritmetik yapı,
milletvekili sayısı yapısı itibarıyla sorumluluk
onlara düşmektedir. Dolayısıyla, bunun Milliyetçi Hareket
Partisi görme engelli kardeşlerimizin
karşısındaymış gibi, onların iş ve işlemlerini
zorlaştıran bir önerge imiş gibi takdim edilmesi ve onların
husumetine maruz kılınması yanlış bir iş
olmuştur. Bu yanlışı düzeltmek istedim.
Diğer taraftan, değerli arkadaşlarım, bu
değişiklik görme engelli kardeşlerimizin aleyhine herhangi bir
sonuç ve hüküm doğurmamaktadır. Bilindiği gibi, Borçlar
Kanununda, görme engellilerin, münderecatını bilmedikleri,
içeriklerini bilmedikleri konularda eğer bunların içeriklerini
bilmediğine dair bir durum söz konusu ise imzalarının
kendilerini bağlamayacağına dair hüküm vardı. Bu hüküm
görme özürlülerle ilgili bir yasa tasarısı sırasında
Borçlar Kanunundan çıkarılmış ve buna uygun olarak da
Noterler Kanununun 73 ve 75inci maddesinde bir düzenleme yapılarak
onların ihtiyarına yani onların seçimine
bırakılmıştır. İşte, yapılmış
olan değişiklik ve Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği önerge
Noterler Kanununda yapılan değişikliğe paralel bir
düzenlemedir. Bu düzenlemeyle görme özürlülerin aleyhine bir durum
geliştirilmemekte, aksine, içeriğini bilmediği bir sözleşmede
imzası bulunması hâlinde görme özürlü kardeşimizin buna itiraz
hakkını düzenlemekte, bu itiraz hakkıyla birlikte yapılan
düzenleme ispat külfetini karşı tarafa yüklemektedir ve böylece
pozitif bir ayrımcılık görme özürlüler lehine
gerçekleştirilmektedir.
Diğer taraftan, görme özürlü kardeşlerimizin böyle bir
hukuki muhafaza altına alınması işin tabiatı
gereğidir. Bütün hukuk düzenlerinde görme özürlü veya yaşları
küçük olan gayri mümeyyizlerin durumlarını ya da değişik
engellere maruz kalmış olan insanların hukuki güvenliklerini
sağlayabilmek için benzer düzenlemeler bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
FARUK BAL (Devamla) Bu düzenlemenin de görme özürlülerinin lehine,
onların hak ve hukukunu korumak amacıyla ve onlara hukuki bir
muhafaza sağlamak amacıyla verilmiş olduğunu yüce Meclisin
bilgisine tekrar arz ediyorum. Bu vesileyle de görme özürlü kardeşlerimi
saygıyla selamlıyorum. Kendilerini Milliyetçi Hareket Partisi
aleyhine yönelten kişilerin durumunu da bir kez daha
değerlendirmelerini takdirlerine sunuyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakanım, gerekiyorsa
Komisyon geri çeker. Tekriri müzakere istesinler.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bal.
III.- YOKLAMA
(CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Oylamadan önce bir yoklama talebi vardır.
Tespit ediyoruz: Sayın Anadol, Sayın Bingöl, Sayın Koçal,
Sayın Öztürk, Sayın Güner, Sayın Ünlütepe, Sayın
Barış, Sayın Dibek, Sayın Ünsal, Sayın Emek,
Sayın Topuz, Sayın Yalçınkaya, Sayın Köse, Sayın
Mengü, Sayın Güvel, Sayın Öğüt, Sayın Genç, Sayın
Atılgan, Sayın Yalçın, Sayın Çelik.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321) (Devam)
BAŞKAN Sayın Bal ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 321 Sıra Sayılı Türk Borçlar
Kanunu Tasarısının 22. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
Madde 22 Bir sözleşmenin yazılmamış
sayılan genel işlem koşulları dışındaki
hükümleri geçerlidir. Bu durumda düzenleyen, yazılmamış
sayılan genel işlem koşulları olmasaydı
sözleşmenin yapılmayacağını ve sözleşme ile
bağlı olunmayacağını ileri süremez.
BAŞKAN Komisyon?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Öztürk. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan Borçlar Kanununun 22nci maddesiyle ilgili
verdiğimiz değişiklik önergesi madde metninin daha kısa ve
daha anlaşılır olmasını amaçlamıştır.
Mevcut tasarıda geçerliliğini korur. ifadesi yerine geçerlidir.
dedik.
Yine mevcut tasarıda
diğer hükümlerle sözleşme
yapmayacak olduğunu ileri süremez. ifadesi çok bozuk bir ifade, ne
söylediği anlaşılmayan bir ifade. Bunun yerine de
yazılmamış sayılan genel işlem koşulları
olmasaydı sözleşmenin yapılmayacağını
şeklinde düzelttik ve
sözleşme ile bağlı
olunmayacağını ileri süremez. dedik. Bunun neresine Sayın
Komisyonun ve Bakanın katılmadığını
anlayamadım ben. Bunu takdirlerinize sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, son günlerde,
alabildiğine, Türkiyede, hukuksuzluk diz boyu yaşanmaktadır. Bu
hukuksuzluklar artık günlük yaşamımızı da
etkilemiştir. Aynı zamanda yargının da her
tarafını sarmış vaziyettedir. Bakın, dün dağdan
indirilen, dağdan inen PKK teröristleriyle ilgili olarak elimdeki
haberler: Hâkimin zor anları
Bu da Karar hukuki değil siyasi
ifadelerini içermektedir.
Değerli arkadaşlarım Habur Sınır
Kapısında kurulan mahkemede sorgu yapan savcılar diyor bir
hâkim. Sayın Adalet Bakanına soruyorum: Bir mahkemenin kurulması
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kararıyla mümkündür. Habur
Sınır Kapısında mahkeme kurulmasına ilişkin
olarak hâkim ve savcıların kararı var mıdır?
Silopideki hâkim ve savcıların Habur Sınır
Kapısına götürülerek orada ifade almalarının hukuksal
dayanağı var mıdır? Böylesine verilen kararların
hukuki geçerliliği bulunmakta mıdır? Bu, hukuksuzluk değil
de nedir?
Değerli arkadaşlarım, bakın, yine, bu
dağdan inen 5 terörist, terör başını, Abdullah
Öcalanı, Kürt halkının önderi ve Sayın Abdullah Öcalan
ifadelerini geri almaları konusunda bizzat mahkeme hâkimi tarafından
telkin ediliyor. Deniliyor ki -mahkeme hâkimi PKKnın avukatlarına,-
aynen okuyorum: Suça konu kelimeler kullanılmasın, üsluplara dikkat
edilsin, kimse zor durumda bırakılmasın, biz de bu sürece
katkı sağlamak istiyoruz dediği belirtildi.
Değerli arkadaşlarım, eğer gazetede yazan bu
iddialar doğruysa hukuk adına utanılacak bir durumla
karşı karşıyayız. Eğer gazetede yazılan bu
iddialar doğruysa o yargılamayı yapan hâkim görevini kötüye
kullanıyor demektir. Hâkim, önüne gelen davayla ilgili hiçbir surette
telkinde bulunamaz ve var olan şeyleri tutanağa geçirmekle
yükümlüdür, görevlidir. Eğer bunu yapmıyor ise görevini kötüye
kullanmak suçunu işliyor demektir. Buna rağmen yine gazetede
yazılanlara göre sayın kelimesi geri alınmıyor ancak
yargıç, kendilerini bu açılıma katkı sağlamakla
görevli saydıkları için bu sayın kelimesini tutanağa
geçirmeme hakkını kendinde buluyor.
Şimdi, adaletten sorumlu Bakanımıza soruyorum: Bir
yargıç, kişilerin söylediği sözleri, ifadeleri,
yaptığı eylem ve işlemleri, hele hele bunlar mevcut yasalar
karşısında suç teşkil ediyor ise bunları tutanağa
geçirmeme hakkını, yetkisini ve cesaretini kimden alıyor
değerli arkadaşlarım?
Ben kişilerle ilgili değilim. Ben sadece bu konuda
mahkemenin yaptığı hukuksuzlukları dile getirmek istiyorum.
Eğer hukuksuzluklar, hukuku uygulamakla görevli hâkim ve
savcıların da kafasına girmişse, artık istisna
olmaktan çıkıp onların da uygulamalarında kural hâline
gelinen bir durum yaratmışsa, burada bizim hep birlikte, hangi
siyasal düşünceden olursak olalım, oturup ciddi ciddi düşünmemiz
gerektiğini düşünüyorum. Burada bunu yapan hâkim yarın
başka olaylarda da daha farklı neler yapmaz diye düşünüyorum.
Ben bu kürsüden Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna bu hâkim ve
savcılar hakkında suç duyurusunda bulunuyorum. Sayın Adalet
Bakanı bunun gereğini yapmalıdır. Bu, mevcut yasalarımıza
göre suçtur değerli arkadaşlarım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Buyurunuz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
adına söz alan Sayın Ali Rıza Öztürkün biraz önce ifadelerini
beraberce dinledik.
Evvelemirde, şu anda Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığının sorumluluk bölgesinde cereyan
eden bir soruşturmaya ilişkin bilgiler sundu. Bu
soruşturmanın içeriği gizli. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler) Bu soruşturmada söylendiği iddia edilen, gazetelere
yansıyan beyanlar için şunu söyleme ihtiyacı duydu, eğer
doğruysa
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Doğru, doğru.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Belirtildi,
söylenmiş, yapılmış, edilmiş gibi,
gerçekliği belli olmayan, faraziyeler üzerinden birtakım tespitler
yaptı Sayın Öztürk. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
KADİR URAL (Mersin) Sayın Bakan, bir açılım
da buna yapın!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Bir müsaade eder
misiniz.
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Mahkeme kurulmadı mı?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın
milletvekili kürsüden ifade etti, müsaade edin, cevabını vereyim. Ben
de izah etmeye çalışıyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Mobil mahkeme, mobil mahkeme.
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Mobil mahkeme kuruluyor.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Şimdi,
değerli arkadaşlar, mahkemeler de kanuna göre hareket ederler,
Anayasaya göre kurulurlar.
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Yazıklar olsun ya!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Bu somut olayda,
içeriğe ilişkin olarak söylenen bilgilerin doğruluğunu
teyit etmeden, o içerikle ilgili değerlendirme yapmayacağım.
Sebep, Anayasa madde 138. 138inci madde: Görülmekte olan bir dava
hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılmasıyla
ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz ve herhangi bir beyanda
bulunulamaz. Bu bir. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
RAHMİ GÜNER (Ordu) Dava mı kaldı? Dava
bitmiş.
KADİR URAL (Mersin) Ya bırak Sayın Bakan, kime
anlatıyorsun! Mahkeme kuruldu mu, kurulmadı mı, onu soruyor ya.
BAŞKAN Sakin olun sayın milletvekilleri.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Müsaade eder misiniz.
RAHMİ GÜNER (Ordu) Dava mı var ya? Ne davası?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) İki: Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu madde 251in üçüncü fıkrası.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Hataylılar dinliyor seni
Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Açar bakarsanız,
orada yazar: Soruşturmanın gerekli kıldığı
hallerde, suç mahalli ile delillerin bulunduğu yerlere gidilerek
soruşturma yapılabilir. Suç, ağır ceza mahkemesinin
bulunduğu yer dışında işlenmiş ise cumhuriyet
savcısı suçun işlendiği yer cumhuriyet
savcısından soruşturmanın yapılmasını da
ayrıca isteyebilir.
RAHMİ GÜNER (Ordu) Hâkim nasıl gitti?
ATİLA EMEK (Antalya) Hâkim niye gitti?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Değerli
arkadaşlar, Diyarbakırdan Silopiye hâkim gitmemiştir.
ATİLA EMEK (Antalya) Hâkim gitmedi mi, helikopterle oraya
götürmediniz mi?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Diyarbakırdan,
250nci madde gereğince, yetkili cumhuriyet savcıları, Ceza Usul
Yasamızın 251inci maddesinin üçüncü fıkrasının
kendilerine verdiği yetkiyi kullanarak, ayrıca bu konuda
Diyarbakır Valiliğinin güvenlik gerekçesiyle vermiş olduğu
bir mütalaaya da dayanarak Silopiye gitmişlerdir.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Tezgâh, tezgâh!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Onun ötesinde, hâkim
Silopi hâkimidir, sadece yetkili savcıları 251e dayanarak o bölgeye
gitmişlerdir. Dolayısıyla burada peşin kabulle
gerçekmiş gibi kabul edilen
ATİLA EMEK (Antalya) Hâkim sorguyu nerede yaptı
Sayın Bakan?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
beyanlara dayanarak
hükümler kurulması, Anayasamızın 138inci maddesinin ihlal
edilmesi kanaatimce doğru değildir. Önümüzdeki süreçte bu konuya
ilişkin
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ne ihlalinden bahsediyorsun
Sayın Bakan sen ya? Allah aşkına, ne ihlalinden bahsediyorsun
ya! Hukuk ihlal edilmiş, sen ne ihlalinden bahsediyorsun ya!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
rahatsızlığı, şikâyeti olanlar varsa bununla ilgili
de kanunlarımızda gerekli yollar açıktır, bu müracaatlar
yapılır. Bu müracaatlar neticesinde de yapılacak incelemeler
sonucunda gerçekleri bütün halkımız görür.
Genel Kurula saygılar sunuyorum efendim. [(AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından
Bravo (!) sesleri)]
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
22nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
22nci madde kabul edilmiştir.
23üncü maddenin başlığını okutuyorum:
III. Yorumlanması
MADDE 23-
BAŞKAN Madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri
önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre de işleme
alacağım.
Buyurunuz:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 321 Sıra Sayılı Türk Borçlar
Kanunu Tasarısının 23. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ali Rıza
Öztürk |
Ali Rıza
Ertemür |
Abdulaziz Yazar |
|
Mersin |
Denizli |
Hatay |
|
Ahmet Ersin |
Bayram Meral |
Kamer Genç |
|
İzmir |
İstanbul |
Tunceli |
Madde 23- Genel işlem koşullarının açık
ve anlaşılır olmayan ya da birçok anlama gelen hükümleri
düzenleyenin aleyhine yorumlanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu
Tasarısının 23. maddesinde yer alan, Genel işlem
koşullarında yer alan bir hüküm, açık ve
anlaşılır değilse veya birden çok anlama geliyorsa ibaresi
yerine, genel işlem koşullarının yorumunda ihtilaf
olduğunda ibaresinin yazılmasını, ve karşı
tarafın lehine ibaresinin metinden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet
Şandır |
İzzettin
Yılmaz |
|
Konya |
Mersin |
Hatay |
|
Osman
Ertuğrul |
|
Rıdvan
Yalçın |
|
Aksaray |
|
Ordu |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Faruk Bal konuşacak
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Faruk Bal, buyurunuz efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüştüğümüz yasanın dilinde ciddi sorunlar
olduğunu daha önceki önergelerimizde ifade etmiştik. Mevcut hâliyle
kanun tasarısı anlaşılmaz bir ifadeyi içermektedir.
Dolayısıyla biz bu önergeyle bunu anlaşılır hâle
getirmeye çalıştık. Önergeyi yüce Meclisin takdirine arz
ediyorum.
Ancak Sayın Bakan tabii ki bizim âmâlarla ilgili ifade
ettiğimiz hususların dışında zatıalinizin
Hükûmetin bir üyesi olarak adalet hizmetlerinin yürütülmesinden siyasi
sorumluluğunuz bulunmaktadır. Bu siyasi sorumluluk dünden itibaren
ülkede yaşanan gelişmelere sizin yüce Mecliste cevap verme ya da
bunları açıklığa kavuşturma yükümlülüğünüzü de
birlikte getirmektedir. Dünden itibaren Mahmur kampından ve Kandil
Dağından gelen insanlar törenlerle
karşılanmıştır. Onları karşılamaya
elbette ki bizim orada istihbarat gücümüz yok ama, gazetelerin
yazdığına göre devletin İçişleri Müsteşarı
gitmiştir, onları karşılamaya birtakım kamu görevlileri
gönderilmiştir. En vahimi ise, Ceza Usul Kanununun hangi hâllerde
bulunduğu makamın dışına giderek yargı
işlemini yürütmesi gerektiğine ilişkin kesin kurallar
koymasına rağmen, savcılar ve hâkimlerin de gittiği
görülmektedir.
Ceza Usul Kanununda, bahsettiğiniz doğrudur, cumhuriyet
savcısı gidebilir ancak bu gazetelerde hâkimin de gittiği
yazılı. Eğer bu doğruysa sizin buna doğru demeniz
lazım, yanlışsa niçin oraya, hangi hukuku nedenle
gönderildiğini ifade etmek lazım.
Ceza Usul Kanununa göre hâkim keşif için makamından
dışarı çıkar, otopsi için makamından
dışarı çıkar, hasta bir hâlde bulunup da duruşmaya
gelmesi mümkün olmayan kişi için de onun ayağına gider ama Ceza Usul
Kanununda PKKlı teröristin ayağına gider diye bir hüküm yok
Sayın Bakan! (MHP sıralarından alkışlar)
KADİR URAL (Mersin) Onlar gider!
FARUK BAL (Devamla) Sayın Bakan, ateş olmayan yerden
duman çıkmaz. Elbette ki kesin olarak doğru olduğunu biz de
bilmiyoruz ama orada yaşanan gelişmeler, törensel bir havaya
büründürülen mücrimlerin, suçluların yargıya teslimi
sırasında onların nasıl himayeye mazhar olacağına
dair işaretler daha gelmeden önce verilmişti. Hükûmetin işareti
belliydi, iyi muamele görecekleri
İyi muameleden kastım, insani
muamele değil kabul görecekleri yönünde, dağdan indirilip ovaya
bırakılacakları yönünde, silahı bırakıp siyasete
soyunacakları yönündeydi. Şimdi, bunun bir aşamasına daha
gelmiş bulunuyoruz. Sizlerin yani AKP Hükûmetinin açılım
adı altında millî birliği çözen projenizde yargıyı da
görevlendirdiğinizi anlıyoruz. Oraya giden 2 tane hâkim, ifadeleri
olduğu gibi, ne söylenmişse ayna gibi zapta yazması gerekirken,
o zabıtların kendi işinin dışında olmak
suretiyle, sanki sanığın avukatıymış gibi yol
gösterir bir duruma düşmesi sizin uyguladığınız
politikanın ürünüdür. Bu politika, hâkimi baskı altına alma,
hâkimi yönlendirme şeklinde tezahür etmiştir. O ifadeyi alan hâkimler
artık hâkim olmaktan çıkmış, sanığın müdafii
konumuna gelmiştir.
Sayın Bakanım, yargının
siyasallaştırılması derken bunu kastediyoruz, hukukun
üstünlüğü derken bunu kastediyoruz. Şu yaşadığımız
olay bize göstermektedir ki Türkiye, hukukun üstünlüğünü uygulayan bir
ülke değil, üstünlerin hâkim olduğu bir ülke hâline gelmiştir.
Bu üstünler de maalesef bu ülkenin üniter yapısına, millî bütünlüğüne
ve millet olarak çözülmesine kastetmiş olan kişilerdir.
Dolayısıyla hukukun üstünlüğü kavramının üstünlerin
hukuku hâline dönüştürülmesinden siz siyaseten sorumlusunuz.
Görüşülmekte olan bir davayla bu görüşmenin bir alakası yoktur.
Siz mademki Adalet Bakanısınız, mademki Adalet Bakanı
olarak bir yargı işleyişinin gidişatından siyaseten
sorumlusunuz, burada bu soruların cevabını vermek
durumundasınız Sayın Bakan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözünüzü tamamlayınız Sayın
Bal.
FARUK BAL (Devamla) Hava raporlarını okurken
genellikle bu işle ilgili spikerler şöyle bir ifade kullanırlar:
Marmara Bölgesi yer yer sağanak yağışlı. Şimdi
bizdeki kanun hâkimiyeti, hukukun üstünlüğü dediğimiz bir ülkenin
Şemdinlisinden Edirnesine kadar, Sinopundan Antalyasına kadar, Karsın
Digorundan Marmarisine kadar eşit olarak uygulanması gereken kanun
hükümleri acaba güneydoğuda yer yer sağanak olarak mı
uygulanıyor?
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 321 Sıra Sayılı Türk Borçlar
Kanunu Tasarısının 23. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
Madde 23- Genel işlem koşullarının açık
ve anlaşılır olmayan ya da birçok anlama gelen hükümleri
düzenleyenin aleyhine yorumlanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben konuşacağım Sayın
Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Divan Kâtibi benim ismimi
okumadı ama herhâlde ismimi okumak hoşuna gitmiyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Borçlar
Kanununun 23üncü maddesinden ve karşı tarafın lehine
ifadesini çıkarmak istiyoruz yani bu tamamen bir
Türkçede Eğer
genel işlem konusunda yer alan bir hüküm açık ve
anlaşılır değilse ve birden çok anlama geliyorsa
düzenleyenin aleyhine yorumlanır... denilir. En güzel ifade. Burada ayrıca
ve karşı taraf lehine yorumlanır... Bu tamamen lüzumsuz bir
ifade.
Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii bizim burada
konuşmamıza en fazla üzülen AKPliler. Burada konuşmamamız
için her türlü tertibin içindeler. Ne kadar mükemmel bir kanun yaparsanız
yapın, o memlekette yargı eğer bağımsız
değilse, o memlekette hak, adalet diye bir şey yoktur.
Şimdi, Hükûmet sırasında oturan Sayın
Milletvekili arkadaşımızla ilgili geçen dönem Ali Dibo diye
bir sıfat kullanılıyordu. Şimdi bu Ali Dibo
sıfatı nedir, çok şerefli bir sıfat mıdır, onu
öğrenmek istiyorum. Çünkü, herhâlde çok şerefli bir
sıfattır ki ondan sonra Tayyip Erdoğan dedi ki: Ya siz Ali
Dibo dediniz, Ali Dibo dediniz, biz Ali Diboyu getirdik Hatayda liste
başına koyduk, oylarımız arttı. Ondan sonra bu
sıfat nedeniyle bu arkadaşımız geldi, milletvekili oldu,
sonra Adalet Bakanlığının başına geldi.
ALİ KOYUNCU (Bursa) Ne alakası var?
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, hayır yani diyorum çok
şerefli bir sıfat mıdır? Manasını anlamak
istiyorum ya, manasını anlamak istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Ya, öğrenmek istiyorum, bu benim
doğal hakkım.
Şimdi, bakın sayın milletvekilleri, Türkiyede
yargı o kadar tahrip ediliyor ki! Bugün gördünüz, Deniz Feneri
olayında başrolü oynayan Zekeriya Karamandır. Zekeriya Karaman
kim? Zekeriya Karamanın oğlu ile Tayyip Erdoğanın
oğlu bacanak. Frankfurttaki Vakıflar Bankasından 1 milyon 700
bin euro çekiliyor
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Ne alakası var?
KAMER GENÇ (Devamla) Bununla alakası var, oraya
getireceğim.
1 milyon 700 bin euro çekiliyor, bunun 400 bin eurosu Zekeriya
Karamanın oğlunun hesabına, İstanbula gönderiliyor. 10
defa soru sordum, yahu bu 400 bin euro niye geldi? Bu Vakıflar
Bankasından vatandaş gidip de 5 bin euro alamazken, şimdi bu
Zekeriya Karamana nasıl gitti
Pardon Zekeriya Karaman değil de,
Deniz Feneri yetkilileri nasıl bu 1 milyon 700 euro aldı? Şimdi,
hiç ses yok.
BAŞKAN Sayın Genç, önergeye geliniz lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, Deniz Fenerinde esas kaynaklar
Zekeriya Karamana geliyor, Kanal 7 yani, Kanal 7nin müdürüne geliyor ama kim
talimat veriyor bu yargıya bunlar yargılanmıyor? Daha önceden
bahane buluyor, Efendim, belgeler eksik...
Arkadaşlar, bakın, burada çok büyük miktarda paralar
geldi.
Şimdi, o kadar büyük adaletsizlikler var ki, mesela
Sayın Bakana soruyorum: 15 veya 16. İdare Mahkemesinin
Başkanını niye aldınız da Erzuruma gönderdiniz? Çünkü
İzmirde yüzde 47 oy alan bir hanımefendinin rektör seçilmesi
gerekirken, YÖKten de öyle geldi, Abdullah Gül yüzde 47 oy alan kişiyi
seçmedi, getirdi, rektör atama niteliklerine sahip olmayan bir kişiyi
rektör olarak atadı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AYHAN YILMAZ (Ordu) Sayın Başkan, ne alakası var
bunun?
KAMER GENÇ (Devamla) Bunun üzerine idare mahkemesine dava
açıldı. İdare mahkemesi tuttu Bu, yok işleminde bir
hükümdür. dedi, Yoklukla maluldür. dedi ve burada yürütmenin
durdurulmasına karar verdi. Siz ne yaptınız Sayın Bakan?
Tuttunuz, hakkaniyete ve adalete uygun karar veren o mahkeme başkanını
Erzuruma gönderdiniz. Üstelik de o zaman bu dava için duruşma
belirlenmişti, gelen kişiler de duruşmayı da ertelediler.
Şimdi, memlekette o kadar keyfilikler var ki değerli
arkadaşlarımız.
Şimdi, bu telefonlar dinleniyor, hâkimlerin telefonları
dinleniyor. Yani sizin hoşunuza gitmeyen hâkimlerin telefonları
dinleniyor da, sizin lehinize karar verenlerin niye telefonları
dinlenmiyor?
Yine, Abdullah Gülle ilgili olarak, yine sizin
Başkanınızla ilgili olarak karar veren Sincandaki
Ağır Ceza Reisiyle ilgili niye o kadar telefonları dinlediniz?
Bu hâkim doğru karar verdi, dedi ki: Herkes gitsin
yargılansın. Niye yargılanmaktan korkuyor ve bu kişiyi
alıp başka yerlere tayin etmek için uğraştınız?
Hâkimler ve Savcılar Kurulunu işlemez hâle koyuyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen konuya geliniz.
KAMER GENÇ (Devamla) Evet.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kuruluş Kanununda
aslında bir hüküm var, Adalet Bakanı ile Müsteşarının
orada olması lazım ama Müsteşar orada olmayınca
toplantı yapılmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözünüzü tamamlayınız ve konuya
geliniz.
KAMER GENÇ (Devamla) Evet, bir dakika
Şimdi, siz bakıyorsunuz, Hâkimler ve Savcılar
Kuruluna gidiyorsunuz, sizin istemediğiniz bir hâkimin tayini
istemediğiniz bir yere gittiği zaman hemen Kurulu terk ediyorsunuz,
Müsteşarınıza terk ettiriyorsunuz. Aslında bana göre
oradaki Hâkimler ve Savcılar Kurulu burada bir içtihat teşkil
etmeleri lazım. Siz ve Müsteşarınız terk ettiğiniz
zaman yine yedekleri çağırıp bence karar vermeye devam etmeleri
lazım. Çünkü yani siz fiilen Adalet Bakanlığı olarak o
Kurulu işlemez bir duruma sokuyorsunuz ve Hâkimler ve Savcılar
Kurulunda objektif, ülkesine, milletine doğru karar veren hâkimleri
maalesef cezalandırıyorsunuz.
Ayrıca, devri iktidarınız zamanında yargı
davalarla dolmuş, yüz binlerce dava. Gidin idare mahkemelerinin her
birisinde yirmi bin-yirmi beş bin dava; vergi mahkemelerinde öyle,
Danıştayda öyle. O kadar çok hukuka aykırı işler
tesis ediyorsunuz ki, mahkemeler işlemez duruma geldi. Yani, on
yılda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Peki, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyoruz: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın
Başkanım, Sayın Gençin sözlerine istinaden 69uncu maddeye göre
söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz, kürsüye davet ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Üç dakika süre veriyorum, İç Tüzük 69a göre.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Adalet Bakanı Sadullah
Erginin, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; biraz önce konuşan
milletvekili arkadaşımız
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) Ne arkadaşı! Ne
arkadaşı!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla)
22nci Dönemde
Parlamentoda şahsımla ilgili gündeme getirilen birtakım
iddiaları gündeme taşıdı. Bu iddiaların tamamıyla
ilgili yargı kararları alınmıştır, haberler
tekzip edilmiştir, savcılıklara yapılan müracaatlar
kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara
bağlanmıştır, Sayıştay incelemeleri
yapılmıştır. Hülasa, bütün bu bahsedilen konular yargı
kararına geçerek bunların doğru olmadığı tespit
edilmiştir. Şimdi, bugün burada Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı görüşülürken gündeme bu konunun
taşınmasını doğru bulmuyorum. Sayın Hatip
söylediği sözlerin içeriğinin doğru olduğunu bilmeden de
söylüyor. Şöyle izah edeyim: Ankara 15. İdare Mahkemesi
Başkanını niye gönderdiniz? gibi bir ifade kullanıyor.
Adalet Bakanının bir hâkim, savcı gönderme imkânı yok.
Ayrıca, Bakanlık sadece bu işin sekretaryasını yapar,
kararname taslağını hazırlar ve Kurula gönderir. Sayın
Gençe benim önerim, Adalet Bakanlığının
hazırlayıp Kurula göndermiş olduğu yaz dönemi kararnamesi
içerisinde o bahsettiği İdare Mahkemesi Hâkiminin yer
değişikliği teklif edilmiş mi, edilmemiş mi onu bir
öğrensin, bir. Adalet Bakanlığı, söz konusu, Sayın
Gençin söylediği hâkimin yer değişikliğini teklif
etmemiştir arkadaşlar ama Kurulun içerisindeki görüşmelerle
ilgili bilgi veremiyorum. Bakanlık kendi yapmış olduğu
taslakta bu yargıcın yerinin değiştirilmesini teklif
etmemiştir, bunu söylüyorum. Bu yargıcın yerinin nasıl
değiştiği de Kurul içerisindeki görüşmelerde bellidir. Bu
açıdan, yalan yanlış haberler, havadisler, dedikodular üzerinden
milletin bu kürsüsünü sürekli bu şekilde işgal etmekle maruf bir
arkadaşımız hâline gelmiştir maalesef.
Ben, Genel Kurula olan saygım gereği bu bilgileri
paylaşma ihtiyacı duydum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 23üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
23üncü madde
kabul edilmiştir.
Çalışma süremizin sonuna geldiğimiz için, kanun
tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 22 Ekim
2009 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.58