DÖNEM: 23 CİLT:
67 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
90ıncı Birleşim
21 Nisan 2010 Çarşamba
(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler
tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. -
GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMALAR
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19
milletvekilinin, hemşirelik mesleğindeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/681)
2.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19
milletvekilinin, sel felaketlerinin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/682)
3.- BDP Grup Başkan Vekili Batman Milletvekili Ayla Akat
Atanın, Adli Tıp Kurumunun işleyişindeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/683)
V. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/645) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21/4/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
2.- (10/137) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21/4/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- (10/351, 10/454, 10/527) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
21/4/2010 Çarşamba günkü birleşiminde birlikte yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
B) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 90ıncı
yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının
kutlanması, günün önem ve anlamının belirtilmesi amacıyla
Genel Kurulda özel bir görüşme yapılması için Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 23 Nisan 2010 Cuma günü saat 14.00te toplanmasına, bu
toplantıda yapılacak görüşmelerdeki konuşmacılar ve
konuşma süreleri ile bu
birleşimde başka konuların görüşülmemesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
VI. - AÇIKLAMALAR
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcanın, BDP grup
önerisine ilişkin açıklaması
2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, BDP grup önerisine
ilişkin açıklaması
3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, BDP grup önerisine
ilişkin açıklaması
4.- Niğde Milletvekili Mümin İnanın, BDP grup önerisine
ilişkin açıklaması
5.- Muğla Milletvekili Gürol Erginin, BDP grup önerisine
ilişkin açıklaması
6.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncünün, BDP grup önerisine
ilişkin açıklaması
7.- Bursa Milletvekili Ali Koyuncunun, BDP grup önerisine ilişkin
açıklaması
8.- Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlunun, BDP grup önerisine
ilişkin açıklaması
9.- Manisa Milletvekili Şahin Mengünün, MHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
10.- Tekirdağ Milletvekili
Enis Tütüncünün, MHP grup önerisine ilişkin açıklaması
11.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncünün, CHP grup önerisine
ilişkin açıklaması
12.- Eskişehir Milletvekili Beytullah Asilin, CHP grup önerisine
ilişkin açıklaması
13.- Samsun Milletvekili A. Haluk Koçun, CHP grup önerisine
ilişkin açıklaması
VII. - SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Muğla Milletvekili Ali Arslanın,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- Devlet Bakanı Hayati Yazıcının, Mersin
Milletvekili İsa Gökün, mensubu bulunduğu Hükûmete
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Mersin Milletvekili İsa Gökün, Devlet Bakanı Hayati
Yazıcının, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, Ankara
Milletvekili Ahmet İyimayanın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Ankara Milletvekili Ahmet İyimayanın, Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Ankara Milletvekili Ahmet İyimayanın, Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
7.- Ankara Milletvekili Ahmet İyimayanın, Konya Milletvekili
Atilla Kartın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Anayasa Komisyonu Başkanı ve İstanbul Milletvekili
Burhan Kuzunun, Konya Milletvekili Atilla Kartın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
9.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, Anayasa Komisyonu
Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kooperatifler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633)
(S. Sayısı: 496)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497)
IX.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubuna üye milletvekillerinin
kürsüde yapmış oldukları konuşmalar sırasında,
Parlamento Başkanı sıfatıyla, milletvekillerinin
ifadelerine karşı göstermiş olduğu tutum nedeniyle Oturum
Başkanının tutumu hakkında
X.- DİSİPLİN
CEZALARI
1.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençe, uyarı cezası verilmesi
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili Onur Öymenin, Bursada depreme yönelik
çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı (7/13170)
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, tamamlanamayan
kadastro çalışmalarına ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı (7/13329)
3.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, izinsiz halka arz
faaliyetinde bulunan şirket ve holdinglerin oluşturduğu
mağduriyete,
İzinsiz halka arz faaliyetinde bulunan şirket ve holdinglere,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali
Babacanın cevabı (7/13397), (7/13413)
4.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın,
kadınlara yönelik şiddet olaylarına,
Medyadaki cinsiyetçi yaklaşımlara ve bir reklama,
İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Selma Aliye
Kavafın cevabı
(7/13488), (7/13489)
5.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldızın, TÜİKin
endeks ve enflasyon verilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/13628)
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.04te açılarak yedi oturum yaptı.
Birinci,
İkinci Oturum
Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut, Şırnakta
bir saldırı sonucu şehit olan Jandarma Yüzbaşı Levent
Çetinkayaya Allahtan rahmet, yakınlarına ve Türk milletine
başsağlığı dileyen ve ayrıca Kayseride menfur
bir saldırı sonucu yaralanan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldıza geçmiş olsun dileklerini sunan ve saldırıyı
şiddetle kınadığına ilişkin bir konuşma
yaptı.
Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 20 milletvekilinin, taş
ocaklarının çevreye etkilerinin (10/678),
Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, okullaşmada
yaşanan sorunların (10/679),
Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin,
kışlalardaki şiddet iddialarının (10/680),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerini alacağı ve
ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan:
(10/575) esas
numaralı, yatılı ilköğretim bölge okullarındaki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun
20/4/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
BDP,
(10/391) esas
numaralı, esnaf ve sanatkârların yaşadığı
sorunların tespiti ile çözüm yollarının bulunması için
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin
görüşmelerinin Genel Kurulun 20/4/2010 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP,
(10/353, 10/354,
10/677) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin
görüşmelerinin Genel Kurulun 20/4/2010 Salı günkü birleşiminde
birlikte yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
İzmir Milletvekili
K. Kemal Anadol,
Eskişehir
Milletvekili M. Cevdet Selvi,
Çorum
Milletvekili Agâh Kafkasın, şahsına sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Edirne Milletvekili Rasim
Çakırın, Ergene ve Meriç Havzası Su ve Kanalizasyon
İdaresi Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Teklifinin (2/245) İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.
Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlu, Edirne Milletvekili Rasim Çakır ve Kırklareli
Milletvekili Tansel Barışın, şahsına
sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
Muş Milletvekili M. Nuri
Yaman,
Tekirdağ Milletvekili
Kemalettin Nalcı,
Edirne Milletvekili Cemaleddin
Uslu,
Ergene Havzasındaki
kirliliğin Trakyanın büyük bir sorunu olduğuna ve bu sorunun
mutlaka çözülmesi gerektiğine;
Kırıkkale Milletvekili
Osman Durmuş, Kırıkkale belediyeleri içinde MHPli belediyelere,
İller Bankası ve İçişleri Bakanlığının
gönderdiği paraların verilmemesi nedeniyle zor durumda
olduklarına,
Edirne Milletvekili Necdet Budak,
iktidarları döneminde Trakyaya cumhuriyet tarihinin en büyük
yatırımlarının yapıldığına,
Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut, Trakyanın atardamarı olan Ergene Nehrinin
tıkandığına, bu damarın açılması
gerektiğine ve Balıkesir Susurluk Çayının da Ergene Nehri
gibi olmaması için çevre atıklarından korunması
gerektiğine,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Birleşime saat 18.33te ara
verildi.
|
Sadık YAKUT |
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Harun TÜFEKCİ Murat
ÖZKAN |
|
Konya Giresun |
|
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
|
|
Üçüncü, Dördüncü, Beşinci, Altıncı, Yedinci Oturum
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü
sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/761) (S. Sayısı: 458),
4üncü
sırasında bulunan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kooperatifler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonları Raporlarının (1/811, 2/633) (S.
Sayısı: 496),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
5inci
sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/656) (S. Sayısı: 497)
birinci görüşmesinde 6ncı maddesine kadar kabul edildi.
Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemirin,
Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Zonguldak Milletvekili Ali Koçalın,
Grubuna
sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar.
İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Sivas Milletvekili Malik Ecder
Özdemirin konuşmasında Anayasa Mahkemesi kararını
okumasının AK PARTİ Grubuna sataşma olarak
değerlendirilemeyeceğine, Oturum Başkanının bu
değerlendirmeyle söz vermesinin İç Tüzüke uygun
olmadığına ilişkin bir açıklamada bulundu.
21
Nisan 2010 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 11.00de
toplanmak üzere birleşime 03.53te son verildi.
|
Mehmet
Ali ŞAHİN |
|
Başkan |
|
|
|
Bayram ÖZÇELİK Murat
ÖZKAN |
|
Burdur Giresun |
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
|
|
|
Harun TÜFEKCİ |
|
Konya |
|
Kâtip
Üye |
No.: 126
II.- GELEN
KÂĞITLAR
21 Nisan 2010
Çarşamba
Teklifler
1.- Muğla Milletvekili Fevzi
Topuzun; 4848 Sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığı
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Geçici Maddelere Ek
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/672) (Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2010)
2.- Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve 3 Milletvekilinin; Elektronik Haberleşme Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/673)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.4.2010)
3.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncelin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü Madde
Değişikliği Teklifi (2/674) (Anayasa Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2010)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Diyarbakır Milletvekili
Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin, hemşirelik
mesleğindeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/681)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03.03.2010)
2.- Diyarbakır Milletvekili
Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin, sel felaketlerinin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/682) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.02.2010)
3.- BDP Grup Başkanvekili
Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın, Adli Tıp Kurumunun
işleyişindeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/683)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03.03.2010)
21 Nisan 2010 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90'ıncı
Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Yoklamayla açın
Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Yoklama yapın.
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, teşekkür ederim,
adil davrandınız.
BAŞKAN - Yoklama için beş dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 11.09
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 90ıncı Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN - Yapılan ilk yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi tekrar elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için beş dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç
önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, hemşirelik
mesleğindeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/681)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hemşirelerin, performansa göre ek ödeme (Döner Sermaye)
uygulaması ile tamamen hekim merkezli değerlendirilmeleri, yine
performans uygulaması ile rekabete yönlendirilmeleri, meslek
hastalıkları ve risklerine karşı koruyucu önlemlerin
yetersizliği, meslekte branşlaşma ve uzmanlaşmanın
olmaması her poliklinik/klinikte çalışmak zorunda olmaları,
işyerlerinde ara meslek elemanı olarak görülmeleri, hemşirelik
mesleğine cinsiyetçi yaklaşım gibi devasa sorunları
yaşayan hemşirelerin sorunlarının tespit edilip, çözüm
önerilerinin belirlenmesi için Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve
105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
2) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3) Ayla Akat Ata (Batman)
4) Bengi Yıldız (Batman)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Emine Ayna (Mardin)
7) Fatma Kurtulan (Van)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye'de hemşirelik, sağlık hizmeti veren ekip
üyelerinden biri olarak önemli bir yere sahip olmakla birlikte hak ettiği
değeri görememektedir. Hemşirelik, toplumumuzda hekimin
yardımcısı gibi algılanmakta, sağlık hizmetinin
bir ekip hizmeti olduğu dile getirilse de bu söylem uygulamaya yeterince
yansımamaktadır. Oysa sağlık hizmetleri bir bütündür ve
hemşireler de bu bütünün önemli bir dinamiğidir
Ülkemizde hemşirelik eğitimi lisans, ön lisans, açık
öğretim, lise sonrası 18 aylık kurs ve ortaokul sonrası 4
yıllık lise şeklinde beş ayrı düzeyde verilmiştir
ve bu farklılık devam etmektedir. Bu heterojenlik mesleği
algılama, mesleki çabaları benimseme, belirli bir gelire sahip olma
gibi özelliklerinden dolayı hemşirelik mesleğini olumsuz
etkilemektedir. Bu nedenle eğitim düzeylerinin
farklılığı, çalışma yaşamında yetki ve
sorumluluklara yansımamaktadır
Ülkemizde hemşirelerin yaşadığı diğer bir
sorun da istihdam olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kamusal istihdamın daraltılması nedeniyle, hemşireler ya
işsiz kalmakta, ya özel sektörde ya da kamuda sözleşmeli statüde
çalışmaktadır. Sağlıkta dönüşüm adıyla
yürütülen politikalar, genelde sağlık
çalışanlarını, özelde hemşireleri oldukça olumsuz
düzeyde etkilemiş; hâlen de etkilemeye devam etmektedir. Bu politikalar
tedavi edici sağlık hizmetlerine dayandığı, koruyucu
sağlık hizmetlerini yok saydığı ya da finansal olarak
bireysel sorumluluk alanını daralttığı için önemli bir
sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Koruyucu
sağlık hizmetlerine önem verilmemesinin tedavi edici sağlık
hizmetlerinde yığılmaların olmasından ve bu
yığılmalar sonucu, yüzde 90'ı tedavi edici sağlık
hizmetlerinde istihdam edilen hemşirelerin iş yükünün
arttığı ve çalışma saatlerinin uzadığı
belirtilmektedir. Yaşama geçirilmeye çalışılan aile
hekimliği uygulamasıyla da koruyucu sağlık hizmetlerinde
hemşirenin etkinliği daha da azaltılarak, güvencesiz
çalışma ortamı yaratılmaktadır.
Yine yaşanan diğer bir sorun ise, cinsiyetçi
yaklaşımın birçok alanda olduğu gibi sağlık
alanında da görülmesidir Ülkemizde erkek hemşirelerin
sayılarının çok az olması hemşireliğin
kadınlara özgü bir meslek olarak algılanması durumunu ortaya
çıkarmakta, bu da mesleğin gelişimini olumsuz yönde
etkilemektedir.
Dünya Sağlık Örgütü'ne göre nitelikli bir sağlık
hizmeti için bir hemşireye 3 hasta düşmesi gerekirken, Türkiye'de
hemşire başına daha fazla sayıda hastanın
düştüğü belirtilmektedir. İş güvencesiz çalışan
hemşireler, devlet memuru meslektaşlarıyla aynı işi
yapmalarına rağmen onlarla aralarında ücretler ve sosyal haklar
bakımından da büyük farklar bulunduğu sağlık örgütleri
tarafından dile getirilmektedir.
Sonuç olarak, ulusal ve uluslar arası mevzuatlarda hemşirelik
hizmetleri ile ilgili hükümlerin çalışma yaşamına
yansıtılması gerekmektedir. Hemşireler çalışma
ortamındaki aşırı iş yükü, yoğun
çalışma saatleri, ücret, iş sağlığı ve
güvenliği gibi pek çok konularda olumsuzluklar yaşamaktadır. Bu
olumsuzlukların ve sorunların giderilmesi, daha etkin politikalar
oluşturulması için bir meclis araştırma komisyonu
kurulması gerekmektedir.
2.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, sel felaketlerinin
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/682)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de sık sık meydana gelen sel
baskınlarının önlenebilmesi, selden etkilenen yerlerin tespit
edilmesi, sonrasında vatandaşların mağduriyetinin
sağlıklı bir şekilde giderilmesi ve sosyal boyutunun
incelenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve
105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılması için gereğini arz ederiz. 22.02.2010
1) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
2) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3) Ayla Akat Ata (Batman)
4) Bengi Yıldız (Batman)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Emine Ayna (Mardin)
7) Fatma Kurtulan (Van)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye bulunduğu jeolojik konumundan dolayı deprem, sel
baskınları, heyelan gibi afetlerin sıkça gerçekleştiği
bir ülkedir. Bu nedenle her yıl meydana gelen sel afetlerinde onlarca
kişi hayatını kaybederken aynı zamanda ekonomik ve sosyal
zararlarla karşı karşıya kalmaktayız. Afetler sadece
bir doğa olayı olarak algılanmaması gereken, sosyal,
ekonomik ve ekolojik boyutları olan olaylardır. Bu nedenle afet
yönetimi ve afet öncesi ve sonrası alınacak önlemler büyük önem
kazanmaktadır.
Türkiye her yıl farklı şehirlerde meydana gelen sel
felaketleri haberleriyle karşı karşıya kalmaktadır.
2009 yılında İstanbul, Bolu, Bartın illerinde meydana gelen
sel felaketlerindeki can kayıplarının ardından sosyal ve
ekonomik zararlar henüz kapatılmamışken, son günlerde Edirne'de
Meriç ve Tunca nehirlerinin taşması sonucu mahallerin sular
altında kaldığı olaylar yaşanmıştır.
Edirne'de yaşayan vatandaşlar her an baraj kapakları
açılırda yine sular altında kalırız
tedirginliğiyle yaşarken, bir yandan ekili arazileri sular
altında kalarak maddi zarara uğramışlardır. Zira
Antalya'da meydana gelen sel felaketinde can kaybı yokken sel sonucu
seraların sular altında kalması çiftçileri zarara
uğratmıştır. Türkiye'nin kışın sebzesinin
karşılandığı Antalya bölgesindeki bu gelişme ülke
genelinde sebze fiyatlarının artmasına neden olarak farklı
ekonomik zararları da beraberinde getirmiştir. Sel riski ortadan
kalksa dahi, binlerce kişi işine gitmede, evlerini ve
arabalarını sular altından kurtarmada ciddi sorunlarla
karşılaşmaktadır. Ne yazık ki nehir
yataklarının çeşitli çıkar ilişkisi sonucunda imara
açılması olası en ufak bir sel olayında çok daha ciddi can
kayıplarının yaşanmasına neden olduğu
bilinmektedir. Yakın zamanda Silivri devlet hastanesinin bile imara
kapalı dere yatağında yapılarak tüm
çalışanların ve hastaların hayatının riske
atıldığı, hatta İkitelli'de 8 kadın tekstil
işçisinin bir minibüs aracında ölmesine varan durumların
yaşandığı kamuoyuna yansımıştır. 2
Kasım 2006 tarihinde Batman'da gerçekleşen sel felaketinden 35
mahalle etkilenmiş ve 11 kişi hayatını kaybetmişken
yüzlerce kişi selden etkilenmiştir. Bu kişilerin
mağduriyetleri halen devam etmektedir.
Afet Yönetimi Stratejik Planı Komisyonu'nun 2006 yılında
doğal afetlerle ilgili yayınladığı raporda, sel
baskınları depremden sonra %14 oranıyla ikinci sırada
gelmektedir. Su baskınları Türkiye'de en sık meydana gelen
afetler olmakla beraber ekonomik kayıpları oldukça yüksek olan
afetler olarak belirtilmiştir. Depremlerden sonra en çok can ve mal
kayıpları, su baskınları, bunlardan hemen sonra
gelişen çamur akmaları nedeniyle meydana gelmektedir. Rapora göre,
Devlet Su İşlerinin istatistikleri Türkiye'de 1955-2002
yılları arasında toplam 1,308 sel baskını meydana
geldiği ve bu baskınlar sonucu 1,235 kişi
yaşamını yitirdiği, 61 bin konutun
yıkıldığı ya da kullanılmaz hale geldiği
belirtilmektedir. Şanlıurfa, Mardin, Elazığ ve
Batman'ın yer aldığı 24 ilde 5-9 milyon dolar, Mersin ve
İstanbul'un içinde bulunduğu 27 ilde de 10-100 milyon dolar
arasında ekonomik kayıp hesaplanmıştır.
Tüm bu veriler olayların sadece ekonomik boyutlarını
gösterirken, afet yönetimin sosyal sorunların da önlenebilmesi ve
vatandaşların sağlıklı ve güvenli yaşam
haklarının sağlanması adına önemli olduğu
hatırlanmalıdır. Türkiye'nin önemli bir sorunu olan sel
baskınlarının önlenebilmesi, yerel yönetimlerle etkin afet
yönetimi birimlerin kurulması, selden etkilenen yerlerin tespit edilmesi,
zararlarının tazmin edilmesi ve gerekli mevzuatların
hazırlanabilmesi ve uygulanması amacıyla bir meclis
araştırma komisyonunun kurulmasını önermekteyiz.
3.- BDP Grup Başkan
Vekili Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın, Adli Tıp Kurumunun
işleyişindeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/683)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Günümüzde çocuk hakları, kadın hakları, hasta
hakları ve işkencenin önlenmesi gibi her grup hakkın konu
edildiği çok geniş bir yelpazede resmi bilirkişilik kurumu
olarak görev yapan Adli Tıp Kurumunun işleyişi,
çalışma yöntemi ve vermiş olduğu raporların insan
haklarına uygunluğunun araştırılması
amacıyla Anayasa'nın 98, İçtüzüğün 104 ve 105'inci Maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ederiz.
Ayla
Akat Ata
Batman
Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile başlayan ve
zamanla her çeşit hakkın yer aldığı uluslararası
metinler ile insan hakları bir bütün olarak güvence altına
alınmıştır. Pek çok ülke insan hakları alanında
oluşturulan uluslar arası belgelere taraf olarak, insan
haklarının korunması, geliştirilmesi, ihlallerin
engellenmesi ve ortaya çıkarılmasında taahhütte
bulunmuştur.
İnsan hakları ihlallerinin ortaya çıkarılması
ve ihlallerle mücadelede Adli Tıp bilimi önemli yöntemlerden birini
oluşturmaktadır. Adli tıp hukuk ve tıp bilimlerinin ortak
alanında ölüm, yaralanma ve en geniş anlamıyla travmaların
belirtilerini, nedenlerini, sonuçlarını araştıran, davanın
taraflarında dava konusu eylem veya işlemin anlam ve
sonuçlarını algılama yeterliliğini ve
davranışlarını yönlendirme yeteneğini inceleyen ve
irdeleyen bir tıp disiplinidir. Bu nedenle bir insana, insan
haklarına ve onuruna aykırı bir muamele yapılıp yapılmadığının
belirlenmesinde, yaşanan durumun bilimsel ve tarafsız olarak
tespitinde adli tıp önemli bir role sahiptir. Bu bakımdan adli
tıbbın ortaya koyacağı veriler, kişilerin haklarının
korunması ve adaletin sağlanması noktasında vazgeçilmez bir
nitelik taşımaktadır.
İnsan hakları ihlali söz konusu olduğunda, bunun
saptanabilmesi için olaydan hemen sonra adli tıp uzmanı veya
uzmanları tarafından yapılacak muayene ile yaşanan durumun
rapor edilmesi önemlilik arz etmektedir. Bu nedenle adli tıp raporu, adli
makamlar tarafından hekimden istenen ve kişinin
sağlığını ilgilendiren her türlü olayda hekimin
görüş ve kanaatini bildiren, adli mercilere yol gösteren niteliğe
sahip raporlardır. İşkence, kötü muamele ve istismar sonucu
meydana gelen hak ihlallerinin yarattığı hasarların tespit
edilmesinde bilirkişilik görevini üstlenmiş olan Adli Tıp
uzmanları, bu görevi insan hakları yararına yerine getirmekle
yükümlüdürler. Böylesi önemli bir misyonu bulunan Adli Tıp Kurumu,
"bilirkişilik" fonksiyonunu, objektif ve tarafsız
şekilde yerine getiren bir bilim dalı ve kurumu olma zorunluluğu
taşımaktadır. Adli tıbbın önemi, adil ve dürüst
yargılamanın yapılabilmesini sağlayabilmektir.
Ancak en büyük bilirkişilik kurumu olan Adli Tıp Kurumu,
gerek çalışma yöntemi gerekse de vermiş olduğu raporlarla
bilirkişiliğin en öncelikli koşulu olan güvenilirliğini
toplum nezdinde kaybetmiştir. Adli bilimlerin olmazsa olmaz
kaynağı olan üniversitelerden, bilim insanlarından ve bilimsel
incelemelerden destek almaksızın düzenlenen raporların bilimsel
ve hukuksal olarak kabul edilemeyeceği ilgili sivil toplum
kuruluşlarınca da her fırsatta dile getirilmektedir.
Nitekim yakın zamanda 14 yaşında bir kız
çocuğuna yönelik cinsel istismar suçlamasıyla ilgili olarak, Adli
Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu'nun vermiş olduğu
bilirkişi raporu kamuoyunda uzunca bir süre
tartışılmıştır. Raporun
hazırlandığı ortamın çocuk açısından uygun
olmayışı, konu hakkında uzman kişilerin
bulunmayışı, çocuğun muayene dışındaki
davranışlarına yönelik verilerin toplanmamış
olması kurum tarafından verilen raporun bilimsel niteliklere sahip
olmadığı pek çok defa ifade edilmiştir.
Adli tıp tarafından 'yaşamını idame edebilir'
raporu verilen bir çok hasta tutuklu ve hükümlünün yaşamını
yitirmesi, kurumun tüm bireylerin "tıbbi bakım alma
hakları" olduğu gerçeğine aykırı hareket
ettiği, eşitsiz uygulamaları ile kamuoyuna
yansımıştır.
Yine uluslar arası sözleşmelerle kesin bir şekilde
yasaklanan işkencenin belgelenmesinde, "resmî bilirkişilik"
kurumu olan Adli tıp raporlarının yeterli
olmadığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Türkiye
aleyhindeki kararlarında açıkça ifade edilmiştir.
Çocuk hakları, kadın hakları, hasta hakları ve
işkencenin önlenmesi gibi her grup hakkın konu edildiği çok
geniş bir yelpazede resmi bilirkişilik kurumu olarak görev yapan Adli
Tıp Kurumunun işleyişi, çalışma yöntemi ve vermiş
olduğu raporların kamuoyunda tartışmalara neden olması
meclis araştırması açılmasını zorunlu
kılmaktadır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
V.- ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/645) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 21/4/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
21.04.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 21.04.2010 Çarşamba günü (Bugün)
yaptığı toplantısında, oy birliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ayla
Akat Ata
Batman
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
Kısmının 533 üncü sırasında yer alan 10/645
hayvancılık sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin görüşülmesini, Genel Kurulun 21.04.2010 Çarşamba
günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisinin
lehinde söz isteyen Nuri Yaman, Muş Milletvekili.
Buyurun Sayın Yaman.
M. NURİ YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış
ve Demokrasi Partisinin hayvancılık ve süt, süt ürünleri konusunda
ülkemizin önemli bir sorununun bu yüce Meclis tarafından
araştırılıp çözüme kavuşturulması konusundaki
araştırma önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu
nedenle hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Türkiyenin beslenme ve sağlıklı bir neslin
yetişmesinde bütün gelişmiş ülkelerde olduğu gibi hayvansal
ürünlerin ve dengeli beslenmedeki proteinin önemi konusunda
yapılmış çok sayıda bilimsel araştırmalar
vardır. Bu araştırmalar, hem doğumdan ölüme kadar
insanların düşünce yapılarının oluşmasında,
insanların doğuştan sonraki ilk altı yıllık
süreçteki fiziksel beyin ve organların oluşmasında protein
fazlalığı ve protein eksikliklerinin bilimsel değerleri
herkes tarafından kabul edilmiş ve ülkeler bu konuda da hükûmetlerin
aldıkları programlar ve planlar dâhilinde de bu sorunu çözüme
kavuşturmuştur.
Ülkemizin coğrafi yapısı, iklim koşulları,
Türkiyenin gelişmesiyle ilgili sektörler içinde tarımın çok
önemli bir yeri olduğu hiç yadsınamaz. Öyle ki nüfusumuzun
yıllar itibarıyla büyük bir çoğunluğu kırsal alanda
yaşadıkları için genelde aile ekonomisi içinde en çok
uğraştığı ve bir bakıma gizli
işsizliğin de kamufle edildiği bir alan da tarım ve
hayvancılık sektörüdür. Ancak yıllardan beri hükûmetlerin bu
konudaki eksiklikleri, bu konudaki yetmezlikleri ne yazıktır ki
ülkemizde bu sektörün günden güne geri gitmesini
sağlamıştır. Bir zamanlar büyükbaş hayvan
sayısında ve küçükbaş hayvan sayısında yüz binlere
varan sayılar ne yazık ki son otuz yıllık
çatışmalı ortamın, Türkiyenin, bilhassa Kürtlerin
yoğun bir biçimde yaşadığı bölgemizde bu sektörü
bitirme noktasına getirmiştir. Bu sektörle ilgili devletin ve onun
illerdeki temsilcisi olan mülki idare amirlerinin bu konudaki yanlış,
eksik ve tamamıyla bu hayvancılık sektörünü öldürmeye yönelik
yayla yasağı olayı da bu sektörün günden güne geri gitmesini ve
bu sektörü, deyim yerindeyse, tükenme noktasına getirmiştir.
Bu konularla ilgili olarak bu coğrafyada denetimde bulunduğum
Erzurum gibi, Van gibi hayvancılığın tek geçim
kaynağı olduğu ve halkımızın beslenmesinin temel
ürünü olan hayvan yetiştiriciliği konusunda, tamamıyla güvenlik
nedeniyle, aslında bir noktada halkın düşürülmesi,
fakirleştirilmesi ve bu konuda burada yaşayan insanların zorunlu
göçe sürüklenmesini sağlamaya yönelik ne yazık ki yanlış
politikalar uygulanmıştır.
Yayla yasaklarıyla ilgili olarak her ne kadar her yıl
İçişleri Bakanlığınca bu konuda gerek mülki idare
amirlerine ve gerekse kırsal alandaki jandarma bölgelerindeki ilgili
yasakların halkın bu geçim kaynağının önüne
geçilmemesi konusunda genelgeler yayınlanmış ise de ne
yazık ki bu genelgelerin gereği bir türlü yerine
getirilememiştir. Öyle ki bu halkın bu geçim
kaynağının sona erdirilmesi konusunda çaresiz kalan halk büyük
kentlere, metropollere göç etmiş ve otuz yıllık birikimden sonra
bu insanların bu dağlarda, bu yaylalarda hayvancılıkla
ilgili işlemleri tükenme noktasına gelmiştir.
Biz eğer metropollerdeki bu insanlarla ilgili görüşmeler
yaparsak, bunların ne kadar zor şartlar içinde
yaşadığını görürüz. Geçende, belki sizler de
izlediniz, Zorunlu Hayat adıyla TRT 2de çok anlamlı ve bu ülkenin
gerçek sorunlarını dile getiren bir program izledik. Bu programı
izlerken gelip varoşların, taşlı tarlanın ve
Gaziosmanpaşanın o insanlık dışı
koşullarında sekiz, on ailenin yaşarken, kendi cennetlerinden,
on yıl, yirmi yıl önce yaşadıkları köylerden
bahsederken öyle sanıyorum ki benim gibi sizler de göz
yaşlarınızı tutamadınız. Bu insanlar orada
yüzlerce koyun, keçi ve büyükbaş hayvan beslerken aynı zamanda
bahçelerinde, bağlarında, bugün adına artık
rastlamadığımız incirinden tutun cevizine kadar bir sürü
gıda maddesini yetiştirdiğini, hayvanlarının buradan
sağladığı ürünlerle geçimini çok rahat
sağladığını gayet açık ve göz yaşları
içinde anlattıklarını sizler de izlediniz.
İşte bu önemli sektörün bu noktasında bu konudaki
olumsuzlukları dile getiren bu programdan sonra, öyle sanıyorum ki
son dönemde Tarım ve Gıda Bakanlığı yeni bir proje
başlattı. Bu proje Kırsal Alan Kalkınma Kooperatifleri
Projesi. Sayın Bakanım, sanıyorum biraz önce burada,
salondaydı. Kendisiyle, bilhassa hayvancılığın ve -bu
konudaki tek geçim kaynağı köylerde- hayvan ve süt ürünleriyle
uğraşan arkadaşların buna büyük bir hevesle
sarıldıklarını ve Muş özelinde birden çok projelerin
hem il merkezinden hem de ilçe merkezinden sunulduğunu sevinçle gördük.
Kalkınma ajanslarının ve Bakanlığın bu konudaki
çalışmalarını halk büyük bir heyecanla takip etti ama ne
yazıktır ki Sayın Bakana da bire bir iletmemize rağmen, bu
halkın geleceğini garanti altına alacak ve
sağlıklı beslenmesini sağlayacak olan bu sektörle ilgili
iyi niyetleri, partizanca birtakım yaklaşımlarla çok sayıda
kişinin bu projelerine olumlu yanıt verilmedi.
Sayın Bakanım, bu konuyu yakından takip edeceğimi
bir kez daha buradan belirtmek istiyorum ve o konulardaki yapılan
yanlışların düzeltilmesiyle ilgili birkaç defa bana
verdiğiniz sözün takipçisi olacağım.
Değerli milletvekilleri, hayvancılıkla ilgili bölgede
yaşanan önemli sorunlardan biri olan, mevsimsel yayla
hayvancılığı yapan, kış aylarında sıcak
iklimlerde, yaz aylarında da Süphanın, Ağrının ve
Erzurumun dağlarında yayla hizmeti gören Koçerler dediğimiz gezici
ve kış aylarında tekrar yurduna dönen insanların
sorunlarından da bahsetmeden geçemeyeceğim. Buralarda terör
bahanesiyle, birtakım yasa dışı faaliyetlere yataklık
yapılıyor gerekçesiyle yıllardır bu insanlar baskı
altında tutuldu. Bu insanların kendi geleceklerinin teminatı
olan, çoluk çocuklarının geçiminin sağlanmasında tek
yolları olan hayvancılıkla ilgili bu başvuruları ne
yazık ki devletin yetkilileri tarafından güvenlik nedeniyle göz önüne
alınmadı. Bunların hem sağlık sorunları hem
eğitim sorunları görmezlikten gelindi. Bilhassa köylerde köy tüzel
kişiliğine ait yaylaların kiralanmasında partizanca
birtakım tavırlarla bazı köylerin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız Sayın Yaman.
M. NURİ YAMAN (Devamla) Teşekkür ederim.
bazı yerleşim yerlerine bu olanak verilmesine rağmen,
yine devreye siyasilerin girmesiyle çok yerde göçer durumda olan bu Koçerlerin
ne sağlık sorunları ne eğitim sorunları ne de insanca
yaşamalarını sağlamaya yönelik diğer hizmetleri yetkililer
tarafından yerine getirilmedi. Bu kişilerle ilgili bire bir
yaşadığım olaylar hepimizi gerçekten bu konuda bir çözüm
bulmaya ve bu konuda bu sorunun çözümünde bu Meclisin bir araştırma
yapmasının zorunlu olduğunu gösteriyor. Bu nedenle ülkemizin
diğer bölgelerinde de olduğu gibi bu sorun önemli bir sorundur. Gelin
hep beraber bir Meclis araştırması kapsamı içinde bu
sorunun temel başlıklarını saptayalım ve çözüm
önerileri konusunda da ilgili bakanlıklarımızı harekete
geçirmek suretiyle bu konuda önemli bir sektörün ölmesinin önüne geçilmesini
diliyor, bu konudaki yardımlarınızdan ve
katkılarınızdan dolayı teşekkür ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yaman.
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisinin aleyhinde söz
isteyen Kamer Genç, Tunceli milletvekili.
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun
hayvancılığın sorunlarının
araştırılmasıyla ilişkili olarak verdiği
araştırma önergesinin gündeme alınması konusunda verilen
grup önerisinin aleyhinde değil, aslında üzerinde söz aldım.
Tabii, benim ilimde, Tunceli ilinde en önemli geçim kaynaklarından birisi
hayvancılıktır. Özellik-le ilimizin Çemişkezek, Pertek ve
Hozat ilçelerinde çok sayıda koyun, küçükbaş hayvan ve keçi
beslenmektedir. İlimizin Ovacık, Nazımiye ve Pülümür ilçelerinde
de çok yaygın yaylalıklar var ve bu Erzincan tulum peyniri
dedikleri peynir, aslında bizim Tuncelideki koyunların peyniridir
ama nedense işte Erzincan peyniri diye söyleniyor.
Şimdi, tabii ilimizdeki bu hayvancılık çok
sıkıntılı şartlar altında
yapılmaktadır. Hele 12 Eylülden sonra yaylalar yasaklandı, o
insanların hayvan besleme imkânları aşağı yukarı
yok edilmeye çalışıldı ama o şartlarda çok ciddi
mücadeleler vermek suretiyle, hayvanların yaylalara gönderilmesi için epey
mücadele verdik. Tabii yine de hâlâ o sıkıntılar devam
etmektedir. İşte, yaylaya giderken bir il komisyonu karar alıyor.
Yok efendim kamyonlarla nakledilsin, dönüş kamyonlarla
sağlansın. gibi birtakım sorunlar da var. Aslında,
biliyorsunuz, son zamanlarda et fiyatlarında yüzde 300e yakın
artış oldu, 10, 13, 15 lirayken şimdi 30, 40 liraya
çıktı etin kilosu.
Bence, her şeyden önce, hayvancılığın
sorunlarının halli için Hükûmetin ve Meclisin çok acil bir tedbir
alması lazım. İşte, ihracatın engellenmesi lazım.
Yaylaların en iyi şekilde, hayvan yetiştiricilerinin orada
hayvan yetiştirmesini sağlayacak bir düzene getirilmesi lazım.
Birçok ilde maalesef yaylaya giden vatandaşlardan çok fahiş
miktarlarda ücret alınmaktadır Mera Kanununa göre. Alınan bu
ücretlerin bir kısmı meraların ıslahı için
kullanılmamakta, birçoğu maalesef mülki idare amirlerinin özel makam
arabalarının alınmasında kullanılmakta, çok lüks
harcamalarda kullanılmakta. Bence bunları ciddi bir denetim
altına almak gerekiyor.
Yaylada o kadar zor şartlarda insanlar yaşıyor ki bir
bakıyorsunuz, kadın, üç aylık, beş aylık bebeğini
sırt çantasına almış, dağın en tepesinde, çok zor
şartlar altında yaşantısını devam ettiriyor.
Bence, evvela, o yaylalarda, yaylaya giden vatandaşların orada
barınabilecekleri yayla evleri yapmak lazım, en azından,
insanların rahatça orada barınmasını sağlayacak, o soğuk
şartlarda kendisini koruyacak bir düzen kurulması lazım. O
yaylalarda barınılacak evlerin yanına yeteri miktarda
altyapı yani işte tuvaletini yapmak lazım, suyunu getirmek
lazım, elektriğini getirmek lazım.
Bunlar Türk ekonomisine, ekonomimize çok büyük katkı veren
faaliyetlerdir. Özellikle, birçok yerdeki ürünlere getirilen taban fiyatı
buraya da getirmek lazım. Koyuna taban fiyatı, keçiye taban
fiyatı, ineğe taban fiyatı getirmek lazım. Onların
ürettikleri süte ve peynire taban fiyatı getirmek lazım. Devletin,
bunların işte vatandaşın elinde kalmaması için, bozulmaması
için ve sıhhat şartlarına uygun o yaylalarda üretilen sütten
sağlıklı peynir elde etmek için, oralarda bu
insanlarımızı eğitmesi ve orada sağlıklı bir
peynir üretilmesi için var olması gereken sıhhi şartlar neyse o
konuda tedbir alması lazım ve bu insanlarımıza özellikle
yaylalar için koyun başına veya hayvan başına ödenen
ücretin bir kısmını devletin karşılaması
lazım, burada sponse edilmesi lazım. Ama o kadar zor şartlarda,
işte hayvan üreticiliğini yapan ve ülke ekonomisine çok büyük bir
katkı sağlayan bu vatandaşlarımıza -işte bizim
memleketimizde özellikle Şavak grubu diye bir grup var- maalesef devlet
hiçbir tedbir almamaktadır, üstelik de yaptıkları o
insanların hayatını çekilemez hâle sokmaktadır.
İşte, geçmiş 12 Eylül sıralarında ben çok olaylarla
uğraştım. Bir gün Pülümürden geliyorum, sabahın saat
sekizi. 15 tane aile, işte eşek ve katır sırtında,
yanlarında çocuklar. Baktım, orada bekliyorlar,
Kırmızı Köprüde. Niye bekliyorsunuz kardeşim dedim,
Efendim, buradaki güvenlik kuvvetleri hüviyetlerimizi aldı. Saat daha
sekiz. Niye aldılar? Sabahleyin gidemezsiniz, akşam saat dokuzu
bekleyeceksiniz. Gittim, arkadaşa dedim: Niye bekletiyorsun bunları
kardeşim? Efendim, işte yanlışlık oldu. Peki,
hüviyetleri ver. dedim, Peki, vereyim. dedi, verdi hüviyetleri. Ben
aşağı gittim, bir kahvede oturdum. Yani bunları niye
anlatıyorum? İnsanlarımızın çektiği
sıkıntıları dile getirmek için anlatıyorum. Gittim, biraz
çay, kahve içtim. Baktım, yine adamlar orada. Niye gitmediniz? Hüviyetlerimizi
vermedi. dedi. Niye? dedim, Bakın, sabah saat sekiz, akşam
sekizde gideceksiniz. Keyfî uygulamalar
Yani insanlarımız o kadar
keyfî uygulamalarla karşı karşıya kaldı ki
İşte, Elâzığdan Perteke geçerken bir feribotla
geçiyorsunuz, Elâzığ tarafında arama var; geçiyorsunuz
karşı tarafta arama var; yani bir feribottan bir feribota
biniyorsunuz, orada arama var; oradan geçiyorsunuz öteki tarafa
Yani çok büyük
sıkıntılar yaşandı insanlarımız üzerinde.
Bunlar kısmen giderildi ama hâlâ eski alışkanlıklarına
devam etmeye çalışan birtakım insanlar var. Bunların
şiddetle önüne geçmek lazım. Yani, vatandaş koyununu, ta
Erzurumdan -çünkü Tuncelideki hayvanların büyük bir kısmı
Erzurum yaylalarına gidiyor, Bingöl yaylalarına gidiyor- tutuyor,
sürüyor getiriyor Tunceli hududuna. Bir bakıyorsunuz, Tunceli hududunda
Dur diyor yani Yürüyemezsiniz diyor. E ne yapacak kardeşim? Kamyon
tutacaksın. Yahu kardeşim, bir kamyon, 100 milyon, 200 milyon lira,
niye veriyor? Vatandaş burada sürüklesin getirsin. Yani, gecenin saat on
ikisinde, sabahın yedisinde çok insanlar bana telefon etti Sayın
Milletvekilim, biz bu hayvanlarımızı götüremiyoruz. dediler ve
çok da yani zor şartlarda. Mümkün olduğu kadar, bu insanlara yardımcı
olmaya çalıştım. Hatta, yani inanınız ki o
Şavaklı bir hemşehrimizin dağ başında koyununun
bacağı kırılsa yine beni arar, buna bir çare bulmaya
çalışırız. Yani, bu insanlarla da bu kadar ilgili
olduğumu da belirtmek istiyorum.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sen de bizim mesleğe göz
diktin ya!
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bir de memleketimizde, son mart ayında bir deprem meydana geldi.
İşte, bu deprem sonuçlarına göre, mesela, bakın, bana
şu anda ulaşan şeye göre: Tunceli merkezde az hasarlı 132,
orta hasarlı 125, ağır hasarlı 57; Mazgirtte 631 az
hasarlı, 504 orta hasarlı, 365 ağır hasarlı; yine
Nazımiyede 214 az hasarlı, 144 orta hasarlı ve 111
ağır hasarlı; Tunceli Pertekte 123 az hasarlı, 167 orta
hasarlı, 200 tane de ağır hasarlı var, iş yerlerinde
de kısmen var.
Şimdi, burada, bu Elâzığda meydana gelen deprem,
işte görüyorsunuz ki Tuncelide çok büyük, ağır, orta ve hafif
hasarlı bir duruma sebebiyet verdi. Şimdi,
araştırıyoruz, Hükûmete diyoruz ki: Kardeşim, o zaman, bu
Nazımiye, Mazgirt ve Pertekin bu bölümlerini afet bölgesi ilan et. Yok
efendim, etmeyiz. E, niye etmiyorsunuz? Diyorlar ki: Vay efendim işte 6
büyüklüğündeki bir depremin ancak yayabileceği bir hasarlı alan
var. Yahu, kardeşim, sen ortada kendin tespit etmişsin. Niye
bunları afet bölgesi ilan etmiyorsun?
Bu kadar ev hasarlı -orta hasarlı, ağır
hasarlı ve az hasarlı- e, peki, bunları ne yapacaksın? Yok,
karşımızda suskun bir Hükûmet var. Yani
ulaşacağımız da bir kesim yok.
Ben, kim yetkiliyse, burada kendilerine sesleniyorum. En azından,
meydana gelen bu deprem nedeniyle bütün herkes gitti, oraları gezdi.
Bundan sonra
Ama Tunceliye kimse gitmedi. Bir de diyorsunuz ki: Tuncelililer
bize niye oy vermiyor? İşte bunun için vermiyorlar, orayı
ayrıma tabi tuttuğunuz için. Yani, işte, Elâzığa
gidin
Tabii ki Elâzığa ben de gittim. Oradaki
insanlarımız da insan, hemşehrilerimiz ama Tuncelideki insanlar
da Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşları. Bunların evleri
hasarlı. Ne yapacaksınız? Allah rızası için birisi
-Hükûmetten kimse var mı, yok mu burada- çıksın burada bize bir
cevap versin. Bunu ne yapacaklar? Bu vatandaşlar şimdi orada
oturmuyorlar.
Bir de çadır göndermiyorlar. Düşünebiliyor musunuz
arkadaşlar? Kaymakama telefon ediyorum, diyorum ki: Yahu, Kaymakam Bey,
şuraya bir çadır gönder., Yahu, valla bize gelmiyor çadır.
diyor. Yani böyle bir şey olur mu arkadaşlar yahu? Çadırı
taa, bilmem, Pakistana gönderiyorsunuz, yahu oraya da gönderin. Bilmem,
Afganistana gönderiyorsunuz, Cideye gönderiyorsunuz. E, bu Tuncelideki
vatandaş da Müslüman, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Buzdolabı, televizyon
gönderiyorlar ya, yetmiyor mu canım?
KAMER GENÇ (Devamla) O da Ben de Müslümanım. diyor. Yahu bu
kadar ayrımcılık olmaz değerli milletvekilleri.
Bakın, biz gerçek dışı konuşuyorsak, buyurun,
açın, ilgililere sorun. Yani bir çadır bile
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Buzdolabıyla televizyon
gönderdiler ya kardeşim.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Bir çadır bile vatandaştan korunuyor.
Hâlâ -geçen gün gittim, inanmanızı istiyorum- arabamız çamurdan
çıkmıyor. Ana yolda yani grup köy yollarında gidiyoruz.
Ama ne yaptınız? Tabii, bu paraları çarçur eden Vali
için Ben Valimi kimseye yedirtmem. dediniz, Giresuna Vali tayin ettiniz.
Ceza da aldı, gitti Yargıtaydan ceza da aldı, e, şimdi,
hâlâ Vali. Tabii, bu insanlar böyle keyfî işlemler yaparlarsa, ondan sonra
biri çıkarsa, Ben bunu yedirtmem. derse onlar tabii, onun yerine giden
Tabii, bugünkü gelen Valide ben en azından bir devletin valisi
niteliğini gördüğüm için -kendisinden özel bir isteğim de
olmamıştır- kendisine gitmişim, tebrik etmişim,
demişim ki: Sayın Vali, Türkiye Cumhuriyeti devletinin valisi ol.
Bakın, Benim özel bir isteğim varsa yapma ama yeter ki burada bir
siyasi iktidarın valisi olma.
Gerçekten yeni gelen arkadaşa bir diyeceğimiz yok ama giden
vali, o giden, paraları har vurup harman savurdu, yani AKPnin âdeta orada
bir militanı idi. Ama siz bu adamı hâlâ vali tutuyorsunuz. Böyle
olmaz arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) İşte, böyle durumlarda suçlu kimse
onun görevine son vermek lazım.
Ben bunları burada dile getirdim de inşallah Hükûmetten bir
ses çıkar efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Grup önerisi lehinde söz isteyen Tayfun İçli, Eskişehir
Milletvekili.
Buyurun Sayın İçli.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisinin lehinde söz
aldım. Grup önerisi hayvancılık sektörünün
sorunlarının araştırılmasıyla ilgili bir Meclis
araştırması açılması istemini içeriyor.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle şunu belirtmek
istiyorum: Türkiye'nin bu çalışma usulü Anayasamızın
87nci maddesine ve Anayasamızın 98inci maddesine aykırı,
çünkü AKP grup önerisiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi artık denetleme
konularına yer veremiyor. Hâlbuki, hem Barış ve Demokrasi
Partisinin hem Milliyetçi Hareket Partisinin hem Cumhuriyet Halk Partisinin
verdiği Meclis araştırması önergeleri AKP
çoğunluğuyla reddediliyor ve Anayasamızın 87nci maddesi
gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin en önemli görevlerinden biri
olan Başbakanı ve bakanları, yani siyasi iktidarı denetleme
görevi burada engelleniyor. Bunu öncelikle belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabii ki hayvancılık
denilince tarımı, hepsini birlikte düşündüğünüzde çiftçinin
sorunlarını aslında sorgulamamız lazım.
Değerli arkadaşlarım, AKP iktidara geldiğinden bu
yana gerçekten Türk çiftçisi çok zor günler geçiriyor. Türk çiftçisi,
artık -birazdan alıntılar yapacağım- eşlerini
yediemin olarak, bir anlamda rehin olarak bırakılan bir duruma
getirilmiş durumda.
Bakın, değerli arkadaşlarım, bir gazetemizin
haberi: Çiftçilerin karısını yediemin yaptılar İcra
memuru geliyor, eşine yediemin olarak haczedilen traktörü, malı
bırakıyor, sonra da borç ödenmeyince, o traktör bulunamayınca
çiftçinin eşi ceza almak suretiyle cezaevine gönderiliyor.
Evlerin yüzde 90ı ipotekli, jandarmayı gören çiftçi
kaçıyor. Çiftçi terörist değil, çiftçi jandarmadan kaçıyor,
jandarmayı görünce kaçıyor.
Bakın, yine geçen gün aktardım: Her 10 çiftçiden 9u borçlu,
3ü icra takibinde, 1i hapiste Bir olay, bir gazetemizin
aktardığı olay: 4 kişilik Kurtçu ailesinin reisi ve 2
çocuğu hapiste. Anne Hanife Kurtçu hakkında yakalama emri var ama firarda. Olayı
anlatıyor: Her şey iki yıl önce o traktörü almakla
başladı. Eşim İbrahim Kurtçu bana geldi ve bana Traktör
alacağız. Bu malı senin üstüne yapacağım. Ben ve
oğlun ise kefil olacak dedi. Duyunca sevindim. Üzerime mal olacaktı.
36 bin TL tutacaktı ve 4 yılda ödeyecektik. Her yılın eylül
ayında 9 bin TL verecektik. İlk yıl güzelce ödedik sonra
ödenememiş- ve sonradan icra memurları geldi. Bizim mallara,
eşyalara baktılar, beğenmediler. Sonra bir kâğıt
imzalattılar bizim adama. Oradan da diğer kefil bizim büyük
oğlana. Ve baba cezaevinde, oğul cezaevinde. Sonunda da çiftçinin
eşi hapis tehdidi altında.
Bakın, çok ilginç, başka bir çiftçinin anlatımı:
Tarlamı ekmiyorum, bu sayede borçsuz tek çiftçi benim. diyor.
Kırkağaçta, Manisanın Kırkağaç ilçesinde ve
söylediği olay şu: Bize ibretlik bir cevap veriyor: 35 dönüm arazim
var, babadan kalma. Burada neredeyse herkesin borcu var ama benim yok. Çünkü
ben tarlamı ekmiyorum. Tarlayı işlemeye kalksam bankadan kredi
almak zorundayım. 35 dönümü işlemek için en az 10 bin TL kredi çekmek
zorundayım. Bunun faiziyle birlikte yıllık maliyeti 13 bin TLyi
buluyor. Düşünebiliyor musunuz değerli arkadaşlarım,
çiftçi Tarlamı ekmiyorum, o nedenle borcum yok. diyor. Üretemeyen bir
ülke
Tarımıyla hayvancılığıyla övünen Türkiye
sekiz yılda ne hâle geldi işte görün. Et neredeyse ihraç eden bir
ülke, artık et ithal eden bir ülke hâline dönüşmüş. Yoksulumuzun
mutfağında artık et yok değerli arkadaşlarım. Et
çok pahalı, hayvancılık bitmiş. Yani hemen hemen her
tarım ürününü -burada birçok
zamanda konuştuk- pamuğundan tutun ayçiçeğine kadar, pirincine
kadar, buğdayına kadar artık ithal eder olduk; Amerika
Birleşik Devletlerinden, kimi Avrupa Birliği ülkelerinden ithal eder
duruma geldik. Değerli arkadaşlarım, bu
yaşadığımız olaylar gerçekten içler acısı
olaylar.
Değerli arkadaşlarım, bir de çiftçinin karşı
karşıya kaldığı başka bir sorun da var. Yine bir
gazetemizde başka bir anlatım: Türk halkı vergiyi soygun ve
haraç olarak görüyor. diyor. Yapılan araştırmada halkımız
ödediği verginin yol, su, elektrik olarak geri dönmediğini, vergi
denilince Türk halkının aklına haraç, ceza, soygun, kazık
ve sömürünün geldiğini söylüyor. Bu bir araştırma, ciddi bir
araştırma.
Değerli arkadaşlarım, bütçe açıklarını
kapatmanın yolu bu son sekiz yılda hep vergi, hep dolaylı vergi.
Yani vergide adalet aradığınız zaman çok kazanandan çok, az
kazanandan az vergi almak vergi adaletinin temel prensibi. Şimdi çiftçiden
girdim
Çiftçimiz kazanamıyor, üretemiyor ama kendisinden alınan
dolaylı vergi olduğu için kazanamayan, üretemeyen çiftçi büyük
miktarda vergi ödemek durumunda kalıyor.
Geçen gün bir gazetemizde bir haber: Kazların sayısı
arttı. diye. Kaz diye kastettiği de gazetemizin vergi mükellefi.
Bir devlet, çiftçisini, esnafını, tüccarını, sanayicisini,
halkını yolunacak kaz olarak görürse ve dolaylı vergileri artırmak
suretiyle, vergileri artırmak suretiyle bütçe açıklarını
kapatmaya kalkarsa o devlete sosyal devlet denmez değerli
arkadaşlarım.
Bugün Türkiyede bunların konuşulması gerekir.
Türkiyede bugün Barış ve Demokrasi Partisinin, Cumhuriyet Halk
Partisinin, Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği araştırma
önergelerinin görüşülmesi lazım. Türkiyede işsizlik
sorunlarının, açlığın, yoksulluğun,
yolsuzluğun konuşulması lazım. Bütçe
açıklarının nasıl kapatılması gerektiği, bu
ülkenin daha zengin nasıl olması gerektiği,
halkımızın bu pastadan daha ne kadar büyük pay alması
gerektiği konuşulması gerekirken Türkiyede dayatılan bir
Anayasa teklifini görüşüyoruz.
Milletin birçoğu uyuyor, sabah saat yedilere, dörtlere kadar
Milletvekillerinin de birçoğu uyuyor. Uyunan bir ortamda Türkiye'nin hak
ettiği bir anayasayı yaşama geçirebilmek mümkün müdür
değerli arkadaşlarım? Türkiye'nin gerçek meselelerinin gözden
uzak tutulup toplumun uyutulmak istendiği böyle bir teklifin görüşülmesi
doğru mudur değerli arkadaşlarım? Biz bunları
konuşmayacağız da bu kürsüde
Değerli arkadaşlarım, görüyoruz, çeşitli
engellemelerle karşılaşıyoruz. Konuşmak için
maddelerde bir sürü önerge verdim, değişiklik önergeleri verdim. Biz
bir önerge veriyoruz, AKPli arkadaşlarımız klasörle geliyor.
Şu gündem dışı konuşmalarda söz alabilmek için
olağanüstü çabalar sarf ediyoruz, grup başkan vekillerinden
ricacı oluyoruz, eksik olmasınlar. Ama, değerli
arkadaşlarım, bu kürsüde bunlar konuşulmalı.
Tabii ki Anayasa değişiklikleri de konuşulmalı ama
Anayasa değişikliklerinin bir uzlaşı içerisinde, bir
öncelik
Tabii, bir öncelik, hangi konuda? Yani şu birkaç gündür
konuştuğumuz konular hemen hemen bütün siyasi partilerin hayır
demeyeceği maddelerde. Esas can alıcı maddeler bugün
görüşülecek. Bugüne kadar maddelerde siyasi partilerin veya toplumun o
kadar da itiraz ettiği maddeler yoktu ama bugünden başlayacak
görüşmelerde Türkiye Büyük Millet Meclisi ciddi anlamda gerilecek, toplum
ciddi anlamda gerilecek.
Değerli arkadaşlarım, tekrar söylüyorum, bu kürsüden
artık Türkiye'nin gerçek sorunlarını konuşma zamanı
gelmiştir. Bundan kaçmamak gerekir ve bundan kaçarken de
konuşmamın başında söylediğim gibi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İçli, lütfen tamamlayınız.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
Anayasanın 87nci maddesinde ve 98inci maddesinde Türkiye Büyük
Millet Meclisinin en önemli görevlerinden biri olan denetleme işlemini
engellememek gerekir. Bunu engellemek dahi görüşülmekte olan Anayasa
Değişiklik Teklifinin şekil, biçim açısından
aykırılığı konusu da Anayasa Mahkemesinde gündeme
gelecektir diyorum.
Sabırlarınız için sizlere teşekkür ediyorum,
sağ olun. (CHP, MHP ve BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın İçli.
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen
Ahmet Ertürk, Aydın Milletvekili.
Buyurun Sayın Ertürk. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET ERTÜRK (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin ülkemiz
hayvancılığının ve hayvan üreticilerinin içinde
bulunduğu sorunların araştırılmasıyla ilgili
vermiş olduğu Meclis araştırmasının aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde tarımla geçimini
sağlamaya çalışan, üretimini tarımla geliştirerek hem
aile ekonomisine hem de ülke ekonomisine katkı sağlamaya
çalışan insanlarımızın, çiftçilerimizin tarımla
uğraşımı hem onların gelenekleridir hem de onların
gelecekleridir. Onun için Hükûmetimiz bitkisel üretimle beraber
hayvancılığa fevkalade önem ve ehemmiyet vermekte,
hayvancılığımızın gelişmesi için pek çok
kararlar alarak onları uygulamaya koymaktadır.
Şu anda, araştırma önergesi talebinde hem et fiyatlarının
yüksek olduğu hem süt fiyatlarının yüksek olduğu ancak
hayvancılıkla uğraşan insanların da büyük sorunlar
içerisinde oldukları söylenmektedir. Birbiriyle çelişen iki tez vardır.
Eğer et fiyatları ve süt fiyatları yüksekse üretici
kazanıyor demektir.
AYLA AKAT ATA (Batman) Bilimsel veriler öyle demiyor ama.
AHMET ERTÜRK (Devamla) Burada tüketici belki bu yüksek fiyatlardan
oluşan et ve süt ürünlerini, süt mamullerini alamıyorsa bunun
çaresini konuşmak gerekir ancak şunu gözden
kaçırmamalıyız değerli milletvekillerimiz:
2007 yılında yani bu Parlamentoyu teşkil eden
milletvekillerinin seçildiği yıl Türkiyede çok büyük bir
kuraklık yaşandı. Ülkemizde böyle son elli altmış
yıldır görülmemiş derecede oluşan kuraklıkla yem
bitkileri alanlarımız fevkalade azaldı, ürünlerimiz,
ürünlerimizin rekolteleri çok düştü. Örneğin 50 ton buğday hasat
eden bir çiftçimiz 10-15 tonlarda kaldı. 40 ton pamuk hasat eden bir
çiftçimiz 20 tonlarda kaldı. Dekarda 6-7 ton silajlık mısır
üreten hayvancılıkla geçimini sağlayan çiftçimiz ancak 2,5-3 ton
üretim sağlayabildi çünkü kuraklık nedeniyle aşırı
sıcaklıktan ve tarlaların sulanamayışından ve hak
ettiği yağışı alamayışından ötürü
yaşanan bu kuraklık çiftçilerimizi gerçekten büyük
sıkıntılarla karşı karşıya
bıraktı.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Bereketi kaçırdınız!
AHMET ERTÜRK (Devamla) Hükûmetimiz buna karşılık bir
kuraklık desteği ikamesiyle bu sorunu çözmeye çalıştı
ancak tabii yeterli olduğunu söylememiz çok zor ama hemen arkasından
Hükûmetimiz yeni çalışmalar başlattı. Değerli
Başbakanımızın talimatıyla, değerli
bakanlarımızdan Çevre ve Orman Bakanımız Devlet Su
İşleri marifetiyle, şu anda, ülkemizde, bin tane baraj
yapılamayan yerlerde gölet yapıyor. Böylece, hem sulama rejiminin
geliştirilmesi hem hayvancılıkta su fırsatlarının
artırılması hem de orman yangınlarının da bir
yerde hemen kısa zamanda pratik su alınmasıyla önlenmesi yönünde
iyi bir fırsat yaratılıyor.
2008 yılında, değerli milletvekillerimiz, dünyada petrol
fiyatlarının 150 dolara yükselmesiyle, mazot ve gübre
fiyatlarında da anormal bir artış oldu. Çiftçilerimiz, bir
yıl önce kullandıkları mazotu neredeyse 1,5 katı bedel
ödeyerek yurt dışından ithal ettiğimiz bu petrol ürününü
kullanmak zorunda kaldılar üretimlerinde. Gene aynı şekilde
tarlalarında yem bitkileri ve organik ürünler yetiştirirken veya
kültür ürünlerini yetiştirirken, her türlü bitkisel üretimi yaparken,
tabii hayvancılıkla da ilgili olan kısmı -yonca ekiyor
çiftçimiz, silajlık mısır ekiyor, fiğ ekiyor, korunga
ekiyor, arpa, çavdar ekiyor- danelik çeşitli ürünler ekimi yapmak
suretiyle hayvanlarını besleyecek fırsatları
yaratıyor
AKİF AKKUŞ (Mersin) Ahmet Bey, küçükbaş hayvan bir
buçuk senede yetişir.
AHMET ERTÜRK (Devamla)
bu da Hükûmetimizin dekar başına 50
lira ile 125 lira arasındaki bir desteğini haizdir. Bu uzun
zamanlardan beri yapılagelen desteklemeyle, bugün neredeyse çiftçilerimiz,
kaba yem üretimlerinde hiç ceplerinden para çıkmadan, tamamen
Hükûmetimizin verdiği, devletimizin verdiği yem bitkisi, kaba yem
bitkisi destekleriyle hayvanlarını besleyebilmektedirler.
KADİR URAL (Mersin) Hocam, kendin inanıyor musun bu
söylediklerine?
AHMET ERTÜRK (Devamla) İşte, burada da artan mazot ve gübre
fiyatlarına karşılık, Hükûmetimiz
KADİR URAL (Mersin) Nerede yapıyorlar bunu?
BAŞKAN Sayın milletvekili, lütfen
KADİR URAL (Mersin) Nerede yaşıyorsun sen, Türkiyede
mi, Bulgaristanda mı?
AHMET ERTÜRK (Devamla)
mazot ve gübre desteklemesi yapmak suretiyle,
çiftçilerimizin burada da ceplerinden fazla çıkan parayı ikame etmeye
çalıştılar.
KADİR URAL (Mersin) Ya Ali, söyleyemiyorlar, söylesene
kardeşim ya! Hayret bir şeysin ya!
ALİ KOYUNCU (Bursa) Ne bağırıyorsun sabah sabah!
KADİR URAL (Mersin) Ali, yapma ya!
AHMET ERTÜRK (Devamla) Değerli milletvekilimiz, dinler misiniz.
KADİR URAL (Mersin) Ali, sen bu işlerin içindesin,
çıksan da söylesen ya!
AHMET ERTÜRK (Devamla) Bir dinler misiniz
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekili
KADİR URAL (Mersin) Millet sütü yola döküyor ya, haberin yok mu?
AHMET ERTÜRK (Devamla) Değerli arkadaşlarım, böylece
KADİR URAL (Mersin) Yapma Ali! Gözünü seveyim ya!
Sen kendin inanıyor musun söylediğine ya?
Ali, çık bir konuş ya.
AHMET ERTÜRK (Devamla) Değerli milletvekillerimiz, böylece 2007
ve 2008 yılında, hem aşırı kuraklık nedeniyle hem
de mazot ve gübre fiyatlarının aşırı artmasıyla,
tarımla uğraşan çiftçilerimiz iki büyük sorun
yaşadılar ve şimdi bu iki büyük sorunu aşma yolunda
yoğun çalışmalar, gerek Tarım Bakanlığında
gerekse Hükûmetimiz nezdinde yoğun çalışmalar sürdürüldü. Pek
çok sıkıntılar, pek çok aşılması gereken
problemler aşıldı, ancak hepsi de aşıldı
diyemeyiz, bütün sorunların üstesinden gelindi diyemeyiz. Ülkemizin pek
çok sorunu vardır, çiftçilerimizin de pek çok sorunu vardır. Ancak,
ülkemizin, Türkiyemizin, devletimizin o sorunları çözmek için büyük bir
iradesi vardır ve bunlar yavaş yavaş çözüm
noktasındadır.
İşte şu anda, hayvancılıkla ilgili
görüştüğümüz bu konuda da çiftçilerimiz 80 kuruşa varan süt
fiyatlarıyla bu sene iyi bir trend yakalamışlardır.
AYLA AKAT ATA (Batman) Süt üreticileri öyle demiyor ama.
AHMET ERTÜRK (Devamla) Ancak bahar aylarının gelmesiyle,
doğumların artmasıyla, yem bitkilerindeki artışlarla,
havaların ısınmasıyla beraber süt üretimindeki
artışa paralel olarak bugünlerde süt fiyatlarında bir durgunluk
yaşanmaktadır. Ancak, kurmuş olduğumuz, yasasını beraber
çıkardığımız Ulusal Süt Konseyiyle bu sorun çözülmeye
çalışılmaktadır.
Değerli milletvekillerimiz, Türkiye artık hayvan ürünlerini
ihraç eden, hayvansal ürünleri ithal eden değil, ihraç eden bir ülke, bir
bölge lideri olmak durumundadır. Bu konularda da Hükûmetimiz muhtelif
desteklemeler yapmaktadır. Mesela, yumurtada bin adet yumurta ihraç eden
üreticimize 15 dolar, kümes hayvanlarında da kanatlı da tonda 186
dolar ihracat destekleri verilmektedir. Aynı destekler, inşallah,
şap hastalığı konusunda
Maalesef komşularımızda,
veteriner hekimlik yönünden güneydoğu, doğu sınırlarımızdaki
komşu devletlerimiz sınırlarındaki, kendi ülkelerinde
veterinerlik sorunlarını çözemedikleri için hayvan girişleri
olduğunda şap hastalığı konusunda hâlâ sorun
yaşanmaktadır. Bunu çözdüğümüz takdirde de bugün pek çok ülkeye
ihraç edebilecek bir hayvancılık sanayisini ülkemiz kurmuş
durumdadır.
Değerli milletvekillerimiz, bütün bunların yanında pek
çok bölgemizde, başta güneydoğu illerimizde terör nedeniyle köyleri
boşaltılmış çiftçilerimizin köylerine dönmeleri yönünde
Et-Balık Kurumu ve tarım kredi kooperatifleri ve organizasyonuyla 15
adet besi hayvanı verilmek suretiyle ve Et-Balık Kurumu
kombinalarında kestirilmek suretiyle, kilogram başına ette 1,5
lira hayvancılık desteği verilmektedir.
AYLA AKAT ATA (Batman) Kime veriyorsunuz bu desteği?
AHMET ERTÜRK (Devamla) Ayrıca yine, güneydoğu illerimizde
farklılıkları gidermek için, en az 50 baş işletme
kuran çiftçilerimize de üreticilerimize de yüzde 40a varan ahır, ekipman
ve hayvan edindirme kredileri verilmektedir.
Tabii, gönlümüzden geçen bunun ülkemizin bütün bölgelerine
yayılmasıdır. Belki oranları farklı olabilir ama bir
Trakya bölgesinde, bir Batı Anadoluda, bir Orta Anadoluda, bir Karadeniz
Bölgesinde de belki bu yüzde 40 oranları yüzde 25, yüzde 20 olabilir;
bununla ilgili çalışmalar devam etmektedir.
Değerli milletvekillerimiz, bunların dışında
mevcut süt destekleri, hayvan başına destekler, tarımsal ekipman
destekleri de yoğun bir şekilde sürdürülmektedir. Süt desteği
kilogram başına 40 lira büyükbaşta, küçükbaşta 100 lira,
yani 10 kuruş devam etmektedir. Hükûmetimiz geçen ay süt desteklemelerini
ödemiştir. Bir önceki ay kaba yem desteklerini ve mazot, gübre
desteklerini ödemiştir. Bu ay da inşallah, nisan ayının son
haftasında hayvan başına destekler ödenecektir.
Bakınız, Hükûmetimiz, devletimiz, çiftçimiz tarlaya inmeden,
daha kış aylarında iken üretim sezonu başlamadan vermeyi
vaat ve taahhüt ettiği, çiftçilerimizin de almayı hak ettikleri
tarımsal destekleri sezon başında çiftçilerimize ödemektedir.
AYLA AKAT ATA (Batman) Vatandaş bir yıldır bekliyor.
AHMET ERTÜRK (Devamla) İnşallah bu ay hayvan
başına büyükbaşta 225 lira ve ıslah
çalışmalarına katıldıysa, suni tohumlamayla
hayvanlarını gebe bıraktıysa çiftçimiz, soy kütük çalışmalarına
katıldıysa artı 50 lira da almak suretiyle, 275 lira hayvan
başına destekleme devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ertürk, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
AHMET ERTÜRK (Devamla) Sayın Başkanım, çok
teşekkür ederim.
İnşallah, bu Anayasa çalışmalarımız devam
ederken, nisan ayının son haftasında bu destekleme
çiftçilerimize ödenecektir.
Böylece, şubat ayında kaba yem destekleri, mart ayında
süt destekleri ve nisan ayında da hayvan başına destekler
ödenmek suretiyle üç ay üst üste hayvancılık desteklerini Tarım
Bakanlığımız ve Hükûmetimiz çiftçilerimize
ulaştırmaktadır.
Değerli milletvekillerimiz, gene bu vesileyle kırsal
kalkınma desteklerimizde, ekipman desteklemelerimizde 3 Mayısa kadar
müracaat son gündür. 3 Mayısa kadar çiftçilerimiz ihtiyaç duydukları
otuz tane ekipmandan (mibzerdir, rotovatördür, ilaç makinesidir, balyalama
makinesidir, biçerdöverdir) her türlü ekipmanı Tarım
Bakanlığına müracaat etmek suretiyle edinebilirler. Burada da
yüzde 50 hibe vardır yani ekipman bedelinin, fatura bedelinin üzerinden
yüzde 50 nispetinde karşılıksız hibe olarak, tarımla
uğraşan çiftçilerimizi Hükûmetimiz desteklemektedir.
Ayrıca Ziraat Bankasında da yüzde 50 ve yüzde 60 faiz
indirimleri vardır. Böylece, hayvancılığımız iyi
yoldadır. Türkiyemizi besleyen ve doyuran çiftçilerimizin daha güzel
hizmetlere ihtiyacı vardır.
Bu duygularla yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ertürk.
KADİR URAL (Mersin) Bravo, bravo Hocam! Helal olsun! Yani
önünüze birisi yazmış getirmiş, onu okumaktan başka bir
şey yapmıyorsun. Bunda bari eksiğinizi kabul edin! (AK
PARTİ sıralarından Ayıp ya! sesleri)
BAŞKAN Sayın Akcan, Sayın Özkan, Sayın Öğüt
ve Sayın İnan; söz talepleriniz var, birer dakika süre
vereceğim.
Sayın Akcan, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Afyonkarahisar
Milletvekili Abdülkadir Akcanın, BDP grup önerisine ilişkin
açıklaması
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Barış ve Demokrasi Partisinin vermiş olduğu
hayvancılığın sorunlarıyla ilgili Meclis
araştırma önergesi çerçevesinde söz verdiğiniz için
teşekkür ediyorum.
Gerçekten Türkiye hayvancılığı zor durumda. Öyle,
Sayın Ahmet Ertürkün çizdiği pembe tablolarla değil. Hem
üretici hem tüketici memnun değilse bunda bir sıkıntı var
demektir. Bu sıkıntının ortadan kaldırılması
için daha hassas politikalar izlemek gerekiyor, başta Süt Konseyi olmak
üzere. Onu etkin hâle getirmek gerekiyor. Süt Konseyi yapması gerekeni yapmayınca
sütünü sokağa döken vatandaşın, sanayici sütünü
almadığı zaman, bunu tehdit eden sanayiciyi de devletin tehdit
etmesi gerekiyor.
Dolayısıyla hem desteklemenin Türkiye'nin her tarafında,
Batı Anadolu bölgesinde, Orta Anadolu bölgesinde, Trakya bölgesinde
negatif ayrımcılığı ortadan kaldıracak bir hayvancılık
ve destekleme politikası izlenmesi gerekiyor. Bu noktada devletine
küsmüş durumda Orta Anadolu, Batı Anadolu, Trakya bölgesi hayvan
yetiştiricileri. Niye biz bu desteklemeleri, Doğu ve
Güneydoğudaki illerde olduğu gibi alamıyoruz? diyorlar ve bu noktada
haklıdırlar. Ben, doğru politika düzenlemeye ve uygulamaya davet
ediyorum Hükûmeti.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Akcan.
Sayın Özkan, İç Tüzükün 60ıncı maddesine göre,
buyurun.
Bir dakika süre veriyorum.
2.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkanın, BDP grup önerisine ilişkin
açıklaması
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Anayasa madde 45: Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerin
değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi
için gereken tedbirleri alır. der. Ancak,
hayvancılığın sorunları, süt ve süt üreticilerinin
sorunları, et ve et üreticilerinin sorunları günümüzde oldukça
artmıştır. Bu anlamda, Barış ve Demokrasi Partisinin
verdiği araştırma önergesinin dikkate alınmasını,
bu kalabalığı bulmuşken
Biraz önce
arkadaşlarımız yoktu, çok güzel şeyler anlatıldı,
mahrum oldular. Bu sorunlar devam etmektedir. Bu sorunların acilen çözümü
için araştırma grubunun oluşturulmasını yüce Meclisten
diliyor, tümünüze saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Sayın Öğüt, buyurun; yine İç Tüzükün 60ıncı
maddesine göre.
3.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, BDP grup önerisine ilişkin açıklaması
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Barış ve Demokrasi Partisinin vermiş olduğu
önergeyi destekliyorum çünkü Türkiye'nin en büyük ihtiyacı olan, köylünün
kalkınması, çiftçinin kalkınmasıdır. Bugün, et
fiyatları en yüksek, en çok artan fiyatlar oldu. Yerli üretim, aile işletmeciliği
maalesef öldü. Hükûmetin çıkartmış olduğu bir
teşvikte, 50 baş ve üstü hayvan besleyenlere teşvik ve hibe
yardımı yapılıyor. Köylünün 50 baş ve üstü
hayvanı beslemesi için, ahır ve süt toplama tanklarını
yapabilmesi için 250-300 milyar para gerekiyor. Bunun için de köylünün bunu
yapması mümkün değil. Küçük işletmeci, aile
işletmeciliği Türkiyede olmadığı takdirde
hayvancılığı geliştirmek mümkün değil. Bu
nedenle, bu önergeyi destekliyorum ve bu önergenin, komisyon kurularak derhâl
Türkiye'nin gündeminde
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Öğüt.
Sayın İnan, buyurun.
4.- Niğde Milletvekili
Mümin İnanın, BDP grup önerisine ilişkin açıklaması
MÜMİN İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum.
Türkiyede son dönemlerde, özellikle tarım ve
hayvancılıkta çok büyük sıkıntılar
yaşanmaktadır. İster bitkisel ister hayvansal tarım olsun,
özellikle üreticilerimizin önemli bir kısmı, girdi maliyetlerinin çok
yüksek olması dolayısıyla üretilen malın para etmemesi,
çiftçilerimizi topraktan ve hayvancılıktan koparmaktadır.
Yanlış tarım politikaları ve ithalat politikaları
yüzünden marketler yabancı ürünlerle doludur. Türkiyede işsizlik
önemli oranda artmakta, bunların büyük bir bölümünü de tarımdan
kopanlar oluşturmaktadır. Ünlü bir sanayici Bugünkü
işsizliğin en önemli sebepleri tarım ve
hayvancılığa Türkiye'nin son zamanlarda önem vermemesi ve bunu
ihmal etmesinden kaynaklanmaktadır. demektedir.
Niğdemizde, yörede ve İç Anadoluda hayvancılık
destekleri diğer yörelerden düşüktür ve bu bir
haksızlıktır. Dolayısıyla Hükûmetten bu
haksızlığın giderilmesini özellikle talep ediyorum ve
çiftçilerimizin, hayvancılarımızın ve üreticilerimizin
sonuna kadar desteklenmesi gerektiğini özellikle belirtiyorum. Üretim
olmadan kalkınmanın olmayacağını da özellikle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın İnan.
Sayın Ergin, buyurun.
5.- Muğla Milletvekili
Gürol Erginin, BDP grup önerisine ilişkin açıklaması
GÜROL ERGİN (Muğla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ben de bu araştırma önergesinin desteklenmesi yönünde
konuşacağım. Biraz önce Sayın Ertürkü dinleyince hayretler
içinde kaldım. Süt fiyatlarının nasıl artıp nasıl
eksildiğini çok enteresan bir açıklamayla gündeme getirdi.
Sevgili arkadaşlarım, aralık ayının sonunda
süt fiyatları 85 kuruşa çıkarıldı, doğru. Ama
mart ayına gelince sanayici, bu kooperatiflere, birliklere
yazdığı yazılarla 85 kuruştan değil, 72,5
kuruştan ödeme yapacağım. diyerek ödemeyi de bu fiyattan
yaptı. Yapılan sözleşmelere rağmen gerekli fiyat verilmedi,
para verilmedi. Bunların söylenmesi lazım. Hayvancılık bu kadar
iyiye gidiyor. diyorsunuz, 2007, 2008de kuraklık oldu. diyorsunuz.
Niye 2007, 2008de kuraklık varken siz hayvancılığa verilen
destekleri üçte 1 oranında azalttınız? Niye
sınırsız süt tozu, Türkiyeye süt tozunu getirerek Türkiyede
hayvancılığı bu hâle soktunuz? Niye Türkiyede 500 bin
dolayında çok iyi, çok güzel süt hayvanı kesime gitmek zorunda
kaldı? Niye Afyonun Kışlacık köyünde köylüler böbreklerini
borçlarını ödemek için satmak zorunda kaldı? Niye bugün
gazetelerin sürmanşetlerinde 10 çiftçiden 9u borçlu, 6sı
icralık, 1i hapiste. diye yazmak durumunda kaldı. Niye Kozanda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ergin, teşekkür ediyorum.
Sayın Tütüncü, buyurun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Efendim, kaç kişiye söz vereceksiniz?
Bilsek de ona göre
6.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncünün, BDP grup önerisine ilişkin
açıklaması
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Barış ve Demokrasi Partisinin önergesi şu açıdan
çok önemli Sayın Başkan, değerli milletvekilleri: Bizde bitkisel
üretim ağırlıklı bir yapı var. Toplam tarım
üretiminin yüzde 70i, yüzde 75i bitkisel üretimden geliyor, yüzde 25-30u
hayvansal üretimden geliyor. Gelişmiş ülkelerde tam farklı bir
yapı var. Orada hâkim üretim biçimi hayvansal üretim, yüzde 70-yüzde 75
hayvansal üretimden geliyor; bizden farklı bir yapı. Türkiye'nin bir an önce bu yapıyı hayvansal
üretim ağırlıklı bir yapıya dönüştürmesi
lazım ve bunun için hayvancılığın özel önem
taşıyan bir sektör konumuna getirilmesi gerekiyor. Bunu bir an önce
yapmak durumundayız çünkü hayvancılık demek, on iki ay üretim,
on iki ay istihdam, on iki ay
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tütüncü, teşekkür ediyorum.
Sayın Koyuncu, buyurun.
7.- Bursa Milletvekili Ali
Koyuncunun, BDP grup önerisine ilişkin açıklaması
ALİ KOYUNCU (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarımız;
şimdi, bu ülkede, maalesef, doğru bilinen yanlışlar var.
Doğru bilinen yanlışlardan bir tanesi de sütlerin döküldüğü
yönünde arkadaşlarımız ifadede bulundu. Bu kesinlikle
yanlış bir bilgi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Televizyonlar gösterdi.
ALİ KOYUNCU (Bursa) Hükûmetle alakalı veya süt
fiyatlarının maliyeti karşılamama noktasında üretici
kardeşlerimizin, üretici arkadaşlarımızın bir tepkisi
değildir bu tepki. Bu tepki, az önce de değerli arkadaşımız
anlattı
Türkiye'de süt ihaleleri üç aylık dönemler hâlinde
yapılır. Aralık ayında yapılan ihale sonucunda ocak,
şubat ve mart ayının süt ihaleleri neticesinde 850 bin lira
litre fiyatı olarak belirlendi. Mart ayında sanayicinin,
sözleşmeleri olmasına rağmen, süt fiyatını tek
taraflı olarak 725 bin lira litre fiyatı olarak belirlemesinden
kaynaklanan bir tepkiyi ortaya koydu üretici. Hükûmete karşı veya
devlete karşı yapılan bir tepki değildi, bu bir.
İkincisi de, bu ülkede
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜROL ERGİN (Muğla) Hükûmet nerede, bakanlık nerede, siz
neredesiniz?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Koyuncu.
KADİR URAL (Mersin) Ali, bir çık da anlat şunu!
BAŞKAN - Sayın Türkmenoğlu, buyurun ve son söz.
Buyurun Sayın Türkmenoğlu.
8.- Van Milletvekili Kayhan
Türkmenoğlunun, BDP grup önerisine ilişkin açıklaması
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) Sayın Başkanım,
özellikle bir söz vardır; yiğidi öldür, hakkını yeme.
Şimdi burada, hayvancılıkla ilgili arkadaşlarımız
görüş belirtmişlerdir. Bence hayvancılık, özellikle
bölgemde hayvancılık sektörünün gerilediği dönem 2001
yılıdır. Van ve Ağrıdaki hayvan
pazarlarının kapatılması, bizim bölgemizde
hayvancılık sektörüne vurulabilen en büyük darbedir. Bugün Türkiyede
gelmiş geçmiş hayvancılık sektöründe verilebilecek en
mükemmel teşvik de bu teşviklerdir. 5,1 milyar Türk lirası son
dönemde çıkan teşvik, yarısı bizden projesi Tarım
Bakanlığımız tarafından yürürlüğe girmiştir.
Hayvancılığa verilen, özellikle süt inekçiliğine, ekipmanına
verilen yüzde 40lık destek, bugüne kadar hayvancılık sektörüne
verilebilmiş en önemli, en büyük destektir. Bunun üstüne söylenebilecek de
bir söz yoktur. Üreticiyse; üretici şu anda bu teşviklerden
faydalanmanın gayreti içerisinde olmalıdır. Sektör üretimle
desteklenir diyorsak, teşviklerin desteklenmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Türkmenoğlu.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/645) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 21/4/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- (10/137) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 21/4/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 21.04.2010 Çarşamba günü (bugün)
yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan 10/137 esas numaralı, Kredi kartları ve
bireysel krediler alanlarındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri
Gereğince Meclis Araştırması önergelerinin
görüşmelerinin Genel Kurulun 21.04.2010 Çarşamba günlü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz
isteyen Mehmet Serdaroğlu, Kastamonu Milletvekili.
Buyurun Sayın Serdaroğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerimizin lehinde söz
aldım. Sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.
2010 yılı Nisan ayı itibarıyla ülkemizdeki en
önemli iki sorunun birisi işsizlik ise, diğeri hiç kuşkusuz
ödenemeyen borçlar ve kredi kartı sorunudur.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde 26 milyon kişi
yaklaşık 40 milyon adet kredi kartı kullanmaktadır. Bu
kartlarla yaklaşık 36 milyar lira harcama yapılmaktadır.
Bunun yaklaşık 20 milyarı düzenli olarak ödenirken 3 küsur
milyarlık kısmı temerrüttedir. Kredi kartlarıyla ilgili
asıl sorun ise asgari tutar ödenerek çevrilmeye çalışılan
yaklaşık 15 milyarlık kısımdır. Yani 15
katrilyon, patlamaya hazır bomba gibidir. Bu durumda olanlar büyük bir
hızla temerrüde düşmektedirler. Önümüzdeki bir iki yıl içinde
ekonomimizin en büyük kâbusu, bu durumdaki kartların patlaması
olacaktır. Bunun tek çözümü, döndürülmeye çalışılan bu
borçların tüketici kredisine çevrilerek yeniden
yapılandırılmasıdır.
Sayın Ali Babacan ile bankaların üst düzey yöneticileri kredi
kartı borçlarının tüketici kredisine çevrilerek
kapatılması konusunda bizimle aynı fikirdedirler ancak
onların bilmezden geldikleri şey ise bankaların kredi kartı
borcu olanlara tüketici kredisi vermediğidir. Çünkü bankalar en fazla
parayı, asgari tutar ödeyerek günü kurtarmaya çalışan
müşterilerinden kazanmaktadır. Limiti dolanların limitini
artırarak temerrüde düşmelerini geciktirmekte, faiz üstüne faiz
almaya devam etmektedirler. Çaresi, derhâl ama derhâl, Milliyetçi Hareket
Partisinin kredi kartı borçlarının tüketici kredisine
çevrilmesini öngören kanun teklifinin gündeme alınıp
kanunlaştırılmasıdır. Yoksa, patlayacak bombanın
altında bankalar ve AKP ile birlikte büyük milletimiz de kalacaktır.
Değerli milletvekilleri, kredi kartı borçlarının bu
derece büyümesinde tüketicinin hiçbir suçu yoktur. Bütün suç, milleti
kazandığıyla geçinemez hâle getiren İktidarınızda
ve aklınıza gelebilecek her yerde, insanların yaşına
başına, borcuna harcına bakmadan kredi kartı
dağıtan bankalardadır.
Ey milletim, ey kredi kartı borçluları; kredi kartı
borçlularının sorunlarını çözmek için teklif üstüne teklif
vermekteyiz ama Anayasa Mahkemesine bir yandaş hâkim seçebilmek için
sabahlara kadar Meclisi çalıştıran bu AKP, sizin için bir
yarım saat bu Meclisi çalıştırıp teklifimizi
kanunlaştırmıyor. AKPnin bu duruşunu biz çok görmüyoruz.
Biz ne zaman milletin lehine bir kanun teklifi versek, onlar hep
bankaların yanında ve lehinde yer aldılar. Biz, kredi
kartlarından kanunsuz olarak alınan aidatları yasaklayalım
diye kanun teklifi verdik, AKP ne yaptı biliyor musunuz? Hiçbir kanunda
yer almayan kart aidatını kanuna sokup yasal hâle getirmeye
çalıştı. İşte, AKPnin gerçek yüzü bu konuda budur.
Hiçbir zaman milletin yanında yer almamışlardır, hep
bankaların yanında olmuşlardır.
Ey milletim, bütün dünyada bankalar batarken bizim
bankalarımız 20 milyar lira kâr etti. Nasıl ettiler biliyor
musunuz? Kredi kartlarından ve mevduat hesaplarından
aldıkları kart aidatı ve hesap işletim ücretleriyle
ettiler. Tüketiciler Derneğinin hesaplamalarına göre, bankaların
topladığı aidat ve hesap işletim ücretlerinin tutarı 5
milyar liradır. Bu rakam bile, tüketicilerimizin bankalara karşı,
bu kredi kartı cehenneminin sahiplerine karşı kanunla
korunması gerektiğini göstermektedir.
Ey milletim, bir konuda daha sizleri uyarmak istiyorum. Bankalarda oyun
bitmiyor. Şu cebinizdeki maaş kartları var ya, şu
bankamatik kartları, işte bu kartların hepsi birer gizli kredi
kartıdır. Ek hesap derler, maaş hesabı derler,
kartınıza maaşınızın 2-3 katı para koyarlar,
işte bu paraları çekip harcadığınızda
ödediğiniz faiz, kredi kartı nakit çekim faizinin neredeyse 3
katıdır.
Biliyorum, yüzde 80 ve 90ınız, AKPnin size reva
gördüğü maaşla ay sonunu getirememektesiniz. Biliyorum, ayın
20sinden sonra ek hesaptan harcamaktasınız. Bunu yapmayın. Ek
hesapları kullanmayın. Kredi kartı nakit çekim faizi
yıllık yüzde 25 ise kredili mevduat hesabının yıllık
faizi yüzde 60-70tir. Bankaların bize attığı kazıkların
en büyüğü de buradadır.
Çok değerli milletvekilleri, vatandaşlarımızın
geliri azaltılıp, alım gücü düşürülüp,
ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma getirilmiştir. Daha
açıkçası, geliri ile giderini karşılayamaz bir toplum
yaratılmıştır. Çeşitli kredi yollarına
başvurarak borç batağı içinde vatandaşımız
boğulmaktadır. Aslında İktidarın bilinçli
politikaları sonucu toplum borçlandırılarak, iradelerine ipotek
koymak anlayışının hâkim olduğu gerçeğiyle
karşı karşıyayız. Çünkü borcu olanın hürriyeti
olmaz. İktidar bu anlayışla, borçluya istikrarın
bozulacağı tehdidini yaparak iradelerine ipotek koymayı
benimsemiş ve geçtiğimiz iki seçimde de bunu
uygulamıştır.
Değerli milletvekilleri, toplumun borç yükü sekiz yılda 10
kat artarak 140 katrilyona çıkmıştır. Borç ödeme gücü ise
maalesef 1 kat artabilmiştir. Bu, sekiz yıllık ekonomi
yönetiminizin en büyük aynasıdır değerli milletvekilleri.
Ekonominin iyileştiğinden bahseden İktidar gerçekten
gaflet içindedir. Sıkıntıları fark etmez bir görüntü
içinde. Kulakları vardır duymazlar, gözleri vardır görmezler,
kalpleri vardır hissetmezler, bu ise Araf suresindeki tarife tam ve tam
uymaktadır.
Sayın milletvekilleri, yoksul nüfus açısından Sri Lanka
ve Jamaikanın gerisinde olan Türkiyede
nüfusun yüzde 19unun geliri 2 dolar ve altındadır; nüfusun
yüzde 4ü günlük 1 dolar gelire sahipken, günlük 1 dolardan az gelirli nüfus
itibarıyla da daha geçen günlerde problemler yaşayan
Kırgızistan, Malezya, Makedonya ve Fasın gerisinde kalmaktayız.
Bu durum karşısında tutuyor bir de adaletli gelir
dağılımından bahsediyorsunuz. Bu şartlarda Türkiyede
fert başına gelirin 11 bin dolar olduğunu kesinlikle
söylememeniz lazım. Eğer şayet söylerseniz, bu 10 bin
dolarların kimlerin cebinden olduğunu da söylemeniz gerekir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak yaptığımız bütün
ikazlarımıza rağmen ekonomide ciddi tedbirleri
almadınız, alamadınız ve kendi kendinizi
kandırdınız. Hep söylediğimiz gibi, 100 milyar dolar sıcak
paranın gölgesinde debelendiniz durdunuz, bir başka ifadeyle yan
gelip yattınız. Adaletsiz gelir dağılımıyla dolar
milyarderleri yaratırken, yoksulluğu bu milletin kaderi hâline,
açlığı bu halkın kaderi hâline getirirken, sadakalı
yaşamı lüks hayat ilan ettiniz. Çay-simit hesabına dayanan
ekonomik kriterlerinizde her şeyi tozpembe gördünüz. İşte,
şimdi geldi çattı ramazan, millet kan ağlıyor değerli
milletvekilleri. Siz ise Ergenekonla, ıslak imza ile kozmik oda ile
Balyozla ve Anayasa değişikliğiyle uğraşarak sorunların
üstüne örtü çekmeye çalışmaktasınız. Bütün bunların
sonucunda ekonomideki çöküşü ve topluma verdiği zararı da dünya
krizine bağlayıp, önlem alma sürecinde teğete
inandınız. Önlem almayı gururunuza yediremediniz,
dolayısıyla bunda da yine, aynı az evvel ifade ettiğim
gibi, yan gelip yattınız.
Bakın, krizin ne kadarı dünya ne kadarı kendimizin,
edebildiğim kadar izah etmeye çalışacağım. Sizler de
lütfen iyi dinleyin.
Krizin merkezindeki Amerika Birleşik Devletlerinde eksi 2,17
küçülme olurken, dünya ortalaması eksi 1,1 olurken, bizim de içinde
bulunduğumuz gelişmekte olan ülkelerde ise büyüme artı 1,7dir
ve Türkiyedeki küçülme 4,7dir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) O da yanlış.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) Buradan hareketle kendi krizimizin
ne kadar olduğunu sizlere şöyle ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Serdaroğlu, lütfen
tamamlayınız.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) Amerika Birleşik Devletlerine
göre, 4,7-2,7= 2, Türkiye'nin kendi krizidir. Dünya ortalamasına göre,
4,7-1,1= 3,6, Türkiye'nin kendi krizidir. Gelişmekte olan ülkelere göre
ise, 4,7+1,7= 6,4, Türkiye'nin ta ve ta kendi krizidir.
OKTAY VURAL (İzmir) AKP krizi!
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) - Yani bu millet, dünya krizinden
değil kendi krizimizden
MEHMET ŞANDIR (Mersin) AKP krizi!
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) -
dolayısıyla AKP krizinden
mustariptir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Serdaroğlu.
Sayın milletvekilleri, birleşime elli beş dakika,
13.50ye kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 12.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 13.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yusuf
COŞKUN (Bingöl), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 90ıncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi üzerinde şimdi söz
sırası, aleyhte söz isteyen Harun Öztürk, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin kredi kartları ve tüketici
kredileri alanındaki sorunlar ve çözüm yollarını belirlemek
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması
açılması önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Aleyhinde söz almamın nedeni, 26/2/2008 tarihinde verilen bu kadar
önemli bir önergeyi niye bugüne kadar işleme aldırmak için daha çok
çaba göstermemelerine ilişkindir.
Değerli milletvekilleri, ekonomide köşeye
sıkışan, işsizlik sorununu çözme sorumluluğunu
üzerinden atmaya çalışan Hükûmet, gündemi değiştirmek için
Anayasayı günah keçisi ilan etmiştir. Komisyonda kamuoyuna
açıklanan bazı ekonomik göstergeler, 2009 yılındaki
gerilemeden bağımsız olarak verilmek suretiyle, krizden
çıkılıyormuş gibi bir izlenim yaratılmaya
çalışılmaktadır. Oysa üretim ve büyümede açıklanan son
rakamlar, 2009 yılındaki küçülmeleri telafi edecek düzeyde
değildir. Sorumluluğu üzerinden atmaya çalışsa da,
işsizlik Hükûmetin yakasına yapışıp
kalmıştır. Ekonomi, 2009 yılında düştüğü
noktada patinaj yapmakta, tutunmaya çalışmaktadır. Arabayı
tekrar hareket ettirebilmek için Hükûmetin sanayici ve iş
adamlarının önerilerine kulak vermesi gerekmektedir. Bu konuda
kulaklarını tıkaması, arabanın patinaj
yaptığı noktada daha da dibe oturması anlamına
gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetin uyguladığı
yanlış ekonomi politikaları nedeniyle, hayatlarını
idame ettirebilmek için kredi kartı ve tüketici kredileriyle borç
batığına saplanan, haciz işlemlerine maruz kalan, tefeci
faizi ödemek zorunda bırakılan, yeni borç bulmakta
sıkıntıya düşen vatandaşlarımızın bu
sıkıntılarının ortadan kaldırılması ve
alınacak tedbirlerin belirlenmesi için söz konusu
araştırmanın daha fazla geciktirilmeden açılması gerektiği
düşüncesindeyim.
Değerli milletvekilleri, 88inci Birleşimde
yaptığım konuşmamda, aksine yargı kararları
olmasına rağmen Anayasamızın Anayasa
değişikliklerinin ivedilikle görüşülemeyeceği hükmünden ne
anlaşılması gerektiğini gerekçelerimle ifade ettikten
sonra, getirilen Anayasa değişiklik teklifinin görüşmelerine
Genel Kurulun ilke olarak çalışmadığı pazar günü
başlanılması, çalışmalara hafta sonu devam edilmesi,
hazırlanırken yüksek yargı dâhil bilim insanlarının
görüşlerinin alınmaması, kamuoyuyla paylaşılan
kaygı ve endişelere itibar edilmemesi, Genel Kurulun olağan
çalışma saatleri dışında görüşmelerin saat
11.00den program tamamlanana kadar sürdürülmesi, maddeler üzerindeki
kişisel söz ve değişiklik önerge haklarının iktidar
grubuna mensup milletvekilleri tarafından engellenmesi, açılan bir
usul tartışmasında sadece 2 kişiye söz verilmesi gibi
tespitlerin, Anayasa değişiklik teklifinin Anayasaya
aykırı bir biçimde ivedilikle görüşüldüğünü ortaya
koyduğuna vurgu yapmıştım. Sözlü soruların
görüşülmemesi ve gündem dışı konuşmaların
yaptırılmamasını da ivedilikle görüşülmeme
kuralına aykırılık şeklinde
değerlendirdiğimi ifade etmek istiyorum.
Anayasa değişikliğiyle ilgili, 19 Nisan 2010 günü saat
13.00te başlayan müzakereler ertesi gün 07.00ye kadar devam etmiş,
aynı gün saat 15.00te başlayan müzakereler de bu sabah 04.00e kadar
sürmüştür. Bu müzakere yöntemi değişikliğin ivedi, yani tez
elden sonuçlandırılmasının istendiği anlamına
gelmektedir. Gece 24.00ten sabahın 07.00sine kadar devam eden
tartışmalar muhtemel bir referanduma karar verecek olan milletimizin
gözünden kaçırılmış olmuyor mu?
Değerli milletvekilleri, Anayasa değişikliğini
acele olarak çıkarmak istediklerini AKPye mensup milletvekilleri
yaptıkları konuşmalarda da itiraf etmişlerdir. Bu
çerçevede, Sayın Canikli, 88inci Birleşimde görüşmelerin
hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesini istediklerini
söylemiştir.
Yine AKP Adıyaman Milletvekili Sayın Aydın, aynı
birleşimde Şimdi AK PARTİ olarak bizler de bugün bir grup
önergesiyle halkımızın bizden çok acil olarak beklediği bir
Anayasa değişikliği paketini getirdik. demiştir. Bütün bu
hususlar muhtemel bir yargı denetiminde mutlaka dikkate
alınacaktır.
Değerli milletvekilleri, AKP Anayasa değişikliklerini
acil görüşmediklerini ispat için bazı gerekçeler yaratma çabası
içindedir. Nasıl mı? Bir örnek vermek istiyorum: AKP, grup önerisiyle
Anayasa değişikliklerini öne alırken sadece bunu öne
almadıklarını göstermek için, 498 sıra sayılı
Kanun Tasarısını kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 6ncı sırasına almasını
istemiştir. Anayasa değişikliklerinin ilk turunun on gün
sürmesinin kararlaştırıldığı bir durumda, on gün
görüşmelerine başlanamayacak bir kanun tasarısının,
üstelik kırk sekiz saat geçmeden gündemin ön sıralarına
alınmasının sizce başka bir amacı olabilir mi? Bununla
Bakın, biz sadece Anayasa değişikliklerini ön sıraya
almadık, başka bir kanun tasarısını da öne
aldık. denilmek istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, önergelerin işleme
alınmasıyla ilgili olarak İç Tüzüke aykırı
olduğunu düşündüğüm bir uygulamayı da bu arada tutanaklara
geçirtmek istiyorum. İç Tüzükün 87nci maddesinin birinci
fıkrasında, kanunlarda ve İç Tüzükte aksine bir hüküm yoksa,
kanun tasarısı veya teklifinde bir maddenin değiştirilmesi,
metne ek veya geçici madde eklenmesi hakkında milletvekilleri, esas
komisyon veya Hükûmetin değişiklik önergeleri verebileceği, bu
esaslar dairesinde milletvekilleri tarafından Anayasaya
aykırılık önergeleri dâhil her madde için yedi önerge
verilebileceği, her siyasi parti grubuna mensup milletvekillerinin birer
önerge verme hakkının saklı olduğu öngörülmektedir.
Başkanlık Divanı, İç Tüzükün saklı tuttuğu grup
önerilerini miras hukukundaki saklı pay gibi düşünüp yedi önerge
hakkı içinde değerlendirmektedir. Bu uygulamanın doğru bir
hukuki yoruma dayanmadığı kanaatimi tekrar ifade etmek
istiyorum. Vereceğim örnekte bu uygulamanın
yanlışlığının kendiliğinden ortaya
çıktığını sizler de göreceksiniz. Diyelim Türkiye
Büyük Millet Meclisinde çok parçalı bir yapı oluştu ve sekiz
adet siyasi parti grubu ortaya çıktı. O takdirde, grupların
dışında hiçbir milletvekiline değişiklik önergesi
verme hakkı tanımasanız bile grupların saklı olan
haklarını yine de veremeyeceksiniz. Gruplar dışında
milletvekillerine değişiklik önergesi verme hakkının yasama
faaliyetini yavaşlatacağını düşünüyorsanız, o
takdirde İç Tüzükün ilgili hükmünü değiştirmelisiniz. AKPnin
İç Tüzükten doğan bir hakkı kötüye kullanarak verdiği
engelleyici önergeleri bir tarafa bırakalım, sırf İç
Tüzükün söz konusu hükmünün yanlış uygulaması nedeniyle benim
ve başka bazı milletvekillerinin değişiklik önergelerinin
Anayasa değişikliğinde işleme alınmaması Genel
Kurulda yapılan bu Anayasa değişikliği müzakerelerini
sakatlamaktadır.
Değerli milletvekilleri, 88inci Birleşimde Anayasa Komisyonu
Başkanı Sayın Kuzuya, Anayasa değişikliğine göre
oluşacak yeni Anayasa Mahkemesi üyelerinin, içinde kendileriyle ilgili
hükümlerin de yer aldığı bu Anayasa
değişikliğinin Anayasaya uygunluğunu denetleyip
denetleyemeyeceklerini sordum. Sayın Başkanın istemeye istemeye
verdiği cevap: Ee, tabii ki, yani, kendiyle alakalı yeri
denetleyecektir. Gayet doğal. Bunda bir şey yok ki. Ama Anayasa
değişikliğine şekil bakımından bakacak. Onun altını
çizelim evvela. Yani bakacağı şeyler belli.
Değerli milletvekilleri, Sayın Kuzu verdiği cevapta,
yeni Anayasa Mahkemesi üyelerinin kendileriyle ilgili bu
değişikliğe bakacaklarını ifade ettiği gibi,
onlara nasıl inceleyecekleri konusunda direktifte bulunmuş olmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) Tamamlıyorum Sayın
Başkanım.
Bu Anayasa değişikliğini hazırlayanların
planlarını düşünebiliyor musunuz? Yapılan
değişikliğe göre belirlenen Anayasa Mahkemesi üyeleri kendilerinin
seçimlerini de kapsayan bir Anayasa değişikliğinin Anayasaya
uygunluğunu denetleyebilecektir. Bunun içindir ki, yeni üyelerin seçim
süresi otuz gün içine sıkıştırılmıştır.
Bu düzenleme, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı
tarafından kapatılması istenen bir siyasi partinin üyelerinin
kapatma davasının açılmasına izin vermeye yetkili
kılınmalarının bir başka versiyonudur.
Değerli milletvekilleri, bu Anayasa değişikliği
teklifi milletin değil AKPnin acil ihtiyaçlarına cevap vermek üzere
hazırlanmıştır. Değişiklikle ne işsize
iş ne yoksula aş ne esnafa siftah ne memur ve emekliye zam ne daha
iyi sağlık, eğitim ve güvenlik hizmeti ne iddia edildiği
gibi demokrasi vardır. Teklifin içinde askerî ihtilalin 82 Anayasasının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) -
geçici 15inci maddesiyle kendisine
tanıdığı koruma kalkanına benzer bir kalkan AKP için
öngörülmektedir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) Eğer önce siz, ardından millet bu
teklifin yasalaşmasına engel olmaz iseniz, bu kez askerî değil
ama sivil bir diktatörlüğümüz olacağından kuşkunuz
olmasın.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi
lehinde söz isteyen Esfender Korkmaz, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Korkmaz. (CHP sıralarından
alkışlar)
ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; saygılar sunuyorum. Ben, lehte söz almış
bulunuyorum.
Size gazetede çıkan ve İnternette çıkan bir ilanı
aynen okumak istiyorum: Herhangi bir bankadaki sistemin
yarattığı tabloya şöyle bir bakalım. diyor ilan.
Diyelim ki 5 bin lira kredi borcunuz var. Bankaya asgari yüzde 20 ödeme
yapıyorsunuz. Banka sizden ayda 250 lira, yılda 3 bin lira faiz alıyor.
Bitmez bu borç. diyor. Aynen ilan öyle diyor: Bitmez bu borç. Hani biz
derdik ya, yahut da deniyor ya: Ömür biter, yol bitmez. Bu da diyor ki:
Hayat biter, borç bitmez. Ve ilan devam ediyor: Biz tüm borcunuzu
kapatıyoruz. Bize on iki ayda 800 lira faiz veriyorsunuz. Yani,
düşünün ki bir asgari ücretli, 4 kişilik bir ailenin
çalışan asgari ücretlisi ayda 605 lira alıyor, kredi
kartından dolayı bankaya her ay 250 lira faiz ödemek zorunda
kalıyor, yani 600 liranın 250 lirasını hayat boyu ödemek
zorunda ama bu ilanda diyor ki: Bize on iki ayda 800 lira faiz veriyorsunuz.
Bu ilanı veren kim arkadaşlar? Bu faizi alan bankalar, bu ilanı
veren tefeci.
Bakın, çok ağırdır, ifadesi mümkün değil;
tefeciler halkı bankaların elinden kurtarıyor. Tefeci ilan
veriyor Ben sizi bankaların elinden kurtaracağım. diyor.
Arkadaşlar, Türkiyenin kredi kartının gerçeği budur ve
daha çok gerçeği var.
Kredi kartı faizinin azami oranlarını yasaya göre Merkez
Bankası tayin ediyor. Yirmi bir bankanın tamamı, ilan edilen
azami, en yüksek faiz üzerinden, yani nakit çekilmesi hâlinde yıllık
yüzde 33,6, gecikme faizi olarak da yıllık yüzde 42,6 faiz
alıyor. Merkez Bankası referans faizi olarak haftalık repo
faizini yüzde 8 ilan ediyor. Bakın, aklınızda tutun, Merkez
Bankası bankalara yüzde 8 faizle para veriyor, bankalar mevduata yüzde 8
faiz veriyor ama kredi kartlarından yüzde 42,6 faiz alıyor. Bu, ne
demektir? Merkez Bankası bu faizleri tayin ettiğine göre, Merkez
Bankası bankaların bir ajansı gibi çalışıyor.
Yüzde 42,6 faiz ilan eden bir Merkez Bankası, bir ülkede, söyler misiniz,
istikrarı nasıl sağlayacak, enflasyonu nasıl
sağlayacak ve piyasa düzenine, para düzenine nasıl hâkim olacak?
Arkadaşlar, yirmi bir banka var, bu yirmi bir bankanın
tamamı ilan edilen en yüksek orandan faiz alıyor. Yani bu ne
demektir? Bankalar arasında hiç rekabet yok mu? Hepsinin en yüksek orandan
faiz alması fiilî kartel demektir arkadaşlar. Bu yani sanal
değil, gerçek olarak fiilî kartel demektir.
Peki, Anayasa ne diyor? Anayasanın 167nci maddesi
piyasalarda
fiilî veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve
kartelleşmeyi devlet önlemek zorundadır. Arkadaşlar, fiilî
kartel var ama Hükûmet yok. Yani Hükûmetin işi Anayasayı uygulamak
değil mi?
Bir başka örnek vereyim. Yine Anayasanın aynı maddesi
diyor ki: Devlet, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının
sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı
ve geliştirici tedbirleri almak zorundadır. diyor.
Şimdi, bankalar yüzde 8le mevduatı alıyor, yüzde 420
kârla, gecikme faizlerinden de yüzde 532 kârla tüketiciye satıyor.
Arkadaşlar, yüzde 532 kâr spekülatif kâr mıdır, normal kâr
mıdır? Bize göre spekülatiftir. Merkez Bankası bu
şartlarda, faizi tayin ediyor ya, spekülasyona alet oluyor mu, olmuyor mu?
Spekülasyonu yaratan, spekülasyon ortamını yaratan Merkez
Bankası mıdır, değil midir?
Şimdi ve nihayet, bankaların tüketiciye yüzde 532 kârla para
satmasına acaba Hükûmet niye kayıtsız kalıyor, yani neden
kayıtsız? Bu sanal değil, bu da gerçek.
Arkadaşlar, böyle bir istismar hiçbir piyasa düzeninde olmaz.
Aslında gerek Merkez Bankası gerek Hükûmet Anayasa suçu işliyor,
çok açık, net.
Bankalar dolar kredilerinden de, bakın, ne alıyor? Yüzde 37,3
alıyor, dolar kredilerinden. Yüzde 30,5 senelik, hani nakit çekersiniz ya,
oradan faiz alıyor, kredi kartıyla nakit çektiğiniz zaman. Libor
faizi ne? Sıfıra yakın.
Arkadaşlar, bunlar, bu faizler Guinness Rekorlar Kitabına
geçer mi, geçmez mi? Ben size söyleyeyim; Sayın Başbakanın
İşsizlik yok, sanaldır. yani Türkiyede işsizlik
sanaldır. demesini gelin hep beraber Guinness Rekorlar Kitabına
götürelim. Ben kırk yıldır iktisatçıyım, tövbe, böyle
bir şey görmedim. Yani günde 10 kişi bizi arıyor işsiziz
diye. Efendim...
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Buna inananlara bak ya!
Buna öyle inananlara bak!
ESFENDER KORKMAZ (Devamla) Değerli arkadaşlar, hepimizin
kapısını her gün insanlar çalıyor. İş Bulma
Kurumu önlerinde bir sürü kuyruklar var.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Yanlış görüyorsunuz
Hocam, herkesin işi var!
ESFENDER KORKMAZ (Devamla) 6 milyon insan işsiz. Bakın,
işsizlik platosu nasıl yükseldi, onu da söyleyeyim. 1995-2000
arasında ortalama işsizlik yüzde 7, 2001-2008 arasında yüzde
10,7, 2010 ve sonrası, orta vadeli planda var, yüzde 14. Şimdi,
arkadaşlar, ben size soruyorum: Bu sanal mıdır, gerçek midir?
Eğer sanalsa niye TÜİK böyle bir yanlış yapıyor? Yani
TÜİKin işi sanal olan işsizliği mi açıklamak?
Şimdi değerli arkadaşlar, gerçekten bu Guinness Rekorlar
Kitabına bunun girmesi lazım.
Şimdi, ne oluyor arkadaşlar, sonuçta ne oluyor? Sonuçta,
eğer bir probleme doğru teşhis koymazsanız doğru çözüm
üretemezsiniz. Eğer siz işsizliğe sanal derseniz
işsizliği çözemezsiniz. İşsizliği çözemezseniz ne
olur? İşte, görüyorsunuz, 4 tane gençten 1i işsiz, 5 tane
vatandaştan 1i işsiz. Peki, işsizlik önemli bir sorun
değil mi? İşsizlik en önemli sorun çünkü işsizlik demek
terör demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Korkmaz, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
ESFENDER KORKMAZ (Devamla) İşsizlik demek anarşi
demektir, işsizlik demek yoksulluk demektir.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede işsizliğin çözülmesi
olmazsa olmazdır. Eğer başka bir ülkede olsaydı, bizim gibi
fiilî işsizlik oranı yüzde 21, yüzde 22 düzeyinde olsaydı hiçbir
hükûmet kalamazdı. Bizim bu Hükûmet
nasıl kalıyor, aklım ermiyor arkadaşlar.
Orada kimse yok mu? Hürriyetin bugünkü manşetini lütfen okuyun:
Orada kimse yok mu? Bu, işte Türkiyedeki işsizliği sanal
sananların getirdiği sonuçtur. İşsizlik sanal değil,
işsizlik bu ülkenin gerçeğidir. Bu gerçekleri görmediğimiz
takdirde Türkiyeyi yönetemeyiz, yönetme hakkımız yoktur.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.
Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Ahmet Yeni, Samsun Milletvekili.
Buyurun Sayın Yeni. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin önerisinin aleyhinde söz
aldım. Yüce Meclisi ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce konuşan hatiplerden birisi Anayasanın 148inci
maddesinde geçen ivedilikle görüşülmeme hususunu dile getirdi. 148inci
maddeyi 175inci maddeyle birlikte değerlendirmek gerekmektedir. Burada
ivedilikle görüşülmeme konusu, Anayasa değişiklik tekliflerinin
Genel Kurulda iki defa görüşülmesi olarak açıklanmaktadır. Bu,
özel hükümdür. Anayasa Mahkemesinin kararları da bu
doğrultudadır.
Bunu açıkladıktan sonra, değerli milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisi çok önemli bir Anayasa
değişikliğini gündemine almıştır. Toplumun büyük
bir kesiminde değişmesi konusunda mutabakatın olduğu
Anayasa değişikliklerinin bir an önce görüşülmesini milletimiz
bizden beklemektedir. Ülkemizin demokrasi standartlarının
yükseltilmesi, hukuk devletinin güçlendirilmesi, muasır medeniyet
seviyesinin üstüne çıkılması hedefindeki engellerin ortadan
kaldırılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gerçekleştirdiği bu tarihî görüşmelerin
kararlaştırdığımız takvime göre
tamamlanmasını milletimiz bizden beklemektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyenin kalbi
Ankarada atıyor. Milletin gözü temsilcilerin üzerindedir. 12 Eylül darbe
Anayasasını değiştirmeye çalışıyoruz. Buna
niçin, kimler karşı durabilir? Milletimiz bu büyük demokrasi
projesine evet diyen parmaklar ile hayır diyen parmakları
ödüllendirecek veya cezalandıracaktır. Tarih, tarihi yapanlar ile bu
tarihi bozanları elbette yazacaktır. Milletimizin her problemi bizim
için çok önemlidir.
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) İnanarak söyle!
İnanarak söyle!
AHMET YENİ (Devamla) Ancak, bütün milletimiz anayasayı
değiştirmemizi beklemektedir ve bütün milletimiz, şu anda buna
kilitlenmiş durumdadır. Meclise getirdiğimiz yasal düzenlemeler,
tüm vatandaşlarımızla birlikte bütün
piyasalarımızın, ekonomimizin biraz daha canlanmasına,
turizmin, ticaretin daha da gelişmesine, yatırımların daha
da hızlanmasına yönelik çalışmalarımız
olmuştur. Aynı zamanda, insanımızın gelir seviyesini,
alım gücünü artırmak, üretici ve tüketicilerimizin hepsinin
haklarını koruduğumuz kanuni düzenlemeler olmaktadır.
Biz milletimiz için, ülkemiz için getirilen her türlü desteğe
açık bir partiyiz. Bu yapılanların tüm milletimize mal
olduğunu, her kazanılan zamanın ülkemiz lehinde
işlediğini bilmekteyiz. Muhakkak ki, bankalarımız kredi
arzında bulunacaklardır. Ticari işleyişlerini,
kârlılıklarını artırmaya yönelik çalışmalar
yapacaklardır. Bu anlamda, kredi sunumlarıyla birlikte banka
kartlarını da ço-ğaltacaklardır. Muhalefetin Ekmek, peynir
gibi kredi kartı dağıtılıyor. tenkitleri, yerinde değildir.
Kredi kartlarının artışındaki bu işleyiş,
ortaya çıkan talebe yönelik olarak yapılan bir
çalışmadır.
Ey milletim, 2002 öncesi DSP-MHP-ANAP döneminde olduğu gibi,
bankalar ve dolayısıyla şirketler batsın mı? Bunu mu
istiyorsunuz?
AKİF AKKUŞ (Mersin) Çığ gibi geliyor,
çığ gibi; duramayacaksınız karşısında.
YILMAZ TANKUT (Adana) Ahmet Bey, hâlâ 2002; başka sermayeniz
kalmadı galiba!
AHMET YENİ (Devamla) Buna milletimiz izin vermez ve bugüne kadar
da vermedi.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyüyen bu
bankalarımızın reel sektöre verdiği destek, ekonomimizde
iş ve istihdam alanlarımıza aktardığı kredi
imkânları, ülkemizin kalkınması için büyük önem arz etmektedir.
Tüm dinamiklerimizle birlikte ele alarak çözmek zorundayız. Bizler bunun
gibi her konuda yaptığımız tüm yasal
çalışmalarımızı, Türkiye ekonomisinin bütün
aktörleriyle, mali ve ticari tüm faktörleriyle birlikte ele alarak ortaya
koyduk ve bu çerçevede çözüm getirdik.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her
çalışmada olduğu gibi kredi kartlarında da bütün
kesimlerle, sosyal ve ticari gruplarla, tüketicilerle, birlikte konuşarak,
farklı alternatifleri de getirerek çözümleri ürettik. Geçtiğimiz
sürede, bir kısım çevrelerce devamlı olarak kasıtlı ve
haksız olarak eleştirilen Hükûmetimiz ve bizler, her gün, her alanda
ortaya koyduğumuz gerçekçi yaklaşımlarla,
attığımız emin adımlarla ilerlemekte,
vatandaşlarımızın taleplerine çare olmaktayız.
Piyasalarımızın ve işleyen tüm sistemlerimizin moral ve motivasyon
kazanması için elimizden gelen tüm tedbirleri almaktayız ve
alıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yaptığımız düzenlemeyle bankalarımızın
işleyişinde önemli bir faktör olan kredi sistemimizi daha
sağlıklı bir zemine taşıdık. Bir taraftan da
kredi taleplerine cevap veren bu kuruluşlarımıza daha güçlü ve
daha güvenli bir ortam hazırladık, milletimize kolay ve ucuz kredi
sağlasınlar diye.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Parlamentoda bu
dönem yani 23üncü Dönem başladığından bu yana birçok kanun
tasarı ve tekliflerini görüşmüş bulunmaktayız.
Çıkardığımız her yasal düzenleme, ekonomiden
sanayimize, eğitimimizden güvenliğimize kadar her alanda bizlere,
milletimize katkı ve kazanç sağlayan çalışmalar
olmuştur. Aynı zamanda, yapılan bu yasal düzenlemeler, bizleri
milletimizin nazarında huzurlu ve mutlu kılmakta, görevimizi yerine
getirmemiz anlamında vicdan rahatlığı
oluşturmaktadır.
Banka Kartları ve Kredi Karları Kanununda düzenleme getiren
beş maddelik düzenleyici kanun, yıllardır birikerek gelen,
çığ gibi büyümüş bir borç yığınını
düzene koymuştur. Artık, dünyanın her yerinde, mali, ticari,
sanayi piyasalarımızın tamamında yerleşmiş olan
bu devasa para hareketinin yaşandığı ekonomik döngüyü daha
sağlam temeller üzerinde işletmek, akılcı ve makul bir
anlayışla
Sisteme dâhil olanları da bir kısım mali
yükümlülüklerle birlikte sistemli bir işleyişe kazandırdık.
Artık, kredi kullananlar, tüm bireyler, tüketicilerimizin hepsi, bankalarımızın
finansman kaynaklarımızın başında geldiğini,
ekonomimizin bel kemiği olduğunu biliyoruz. Bunlara
karşılık, tüm bireylerimizden de, bu arenada bulunan herkesten
de yapıcı ve yaklaşımcı adımları
atmasını bekliyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Banka
Kartları ve Kredi Kartları Kanununda yaptığımız
yasal düzenleme, bankalarımızla kredi kartı
kullanıcıları arasındaki bağı
sağlıklı olarak sürdürmek, hak ve sorumlulukları net olarak
belirlemek, biriken borçların da makul bir şekliyle ödenmesini
sağlamak amacıyla yapılmıştır ve uygulamaya da
konmuştur. Kredi kartlarının amacının
dışında kullanılması, borç ödeme aracı veya borcu
öteleme aracı olarak kullanılması gelecekte daha büyük
sorunlarla karşılaşılmasına sebebiyet verecektir. Bu
şekilde kullanımın çok daha pahalı bir bedelle
ödeneceğini herkes bilmektedir; bu, dünyanın her yerinde de böyledir.
İşte, bu nedenlerle, kredi kartlarını daha rasyonel olarak,
esas amacına uygun şekilde kullanarak bunlardan istifade etmenin
yollarını milletimize anlatmalıyız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; banka kredi
kartları, günlük alışverişlerden tüm ticari faaliyetlere
kadar yapılan her ticari işlemin kayıt dışı
kalmaması yönünden, buradan da direkt olarak vergi gelirlerimize
yansıması açısından önemini bir kat daha
artırmış bulunmaktadır.
Kredi kartları, esasen, bir nakit kullanım aracı
gibidir. Geleceğe yönelik, ancak zamanı geldiğinde borcun
ödenmesi gereken bir harcama aracıdır. Tabii ki bu
kullanımın getirdiği sorumluluklarımızı da,
yükümlülüklerimizi de hep beraber bilmek zorundayız. İşte,
yapılan bazı düzenlemelerle alakalı birkaç örnek vermek
istiyorum: Kredi kartı kullanım bedelini, asgari ödeme
tutarını, temerrüde düşmüş kredi borçlarının
yapılandırılmasını yeniden düzenledik ve bu çerçevede
birçok düzenlemeler ve kolaylıklar getirdik. Kullanılan kredinin bir
gün ödeneceğini vatandaşımıza anlatmamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yeni, lütfen tamamlayınız.
YILMAZ TANKUT (Adana) İşten çıkardıysan
nasıl ödeyecek?
AHMET YENİ (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada, gelip,
ödememenin nasıl yapılacağını milletimize anlatmaktan
ziyade, bu sistemin nasıl çalıştığını yüce
milletimize anlatıp bu kolaylıklardan istifade etmelerini
sağlamamız gerekiyor.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) İş vereceksin,
iş!
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Nerede kolaylık var?
Kolaylık nerede?
AHMET YENİ (Devamla) Değerli milletvekilleri, bizim
gayemiz, Türkiye'nin standartlarını yükseltmektir.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Ama kendi standardınızı
yükselttiniz!
AHMET YENİ (Devamla) Bizim amacımız, ülkemizi her
alanda medeniyetler seviyesinin üstüne taşımaktır.
Değerli milletvekilleri, milletimiz, bugün, bizden bir an evvel
Anayasa değişikliğini bekliyor. Bütün ekranlar buna kilitlendi.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Kimse beklemiyor.
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Kart mağdurları
da seni dinledi ama!
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Bravo(!)
AHMET YENİ (Devamla) Sizler bunu ne kadar tıkamaya
çalışırsanız çalışın, yüce milletimiz bizi
ekranları başında izliyor. [CHP ve MHP sıralarından
alkışlar (!)]
Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Çok güzel! Samsun seninle gurur duyuyor
Ahmet Bey!
KADİR URAL (Mersin) Samsun sana selam söylüyor(!)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Yeni.
Sayın Mengü
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) - Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Okay, Sayın Mengünün bir
talebi var galiba.
Sayın Mengü, bir söz talebiniz var. İç Tüzükün
60ıncı maddesi gereğince bir dakikalık süre veriyorum.
Buyurun Sayın Mengü.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- Manisa Milletvekili
Şahin Mengünün, MHP grup önerisine
ilişkin açıklaması
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, kredi kartlarında olan borçlar ülkeyi
büyük bir kaosa doğru götürüyor. Bu tabiri bilerek ve altını
çizerek söylüyorum, Türkiye bir ikinci banker faciasıyla yüz yüze. Acaba,
Hükûmet bugünden tedbir almayı düşünüyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Mengü.
Sayın Tütüncü, yine İç Tüzükün 60ıncı maddesi
gereğince size bir dakikalık süre veriyorum.
Buyurun.
10.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncünün, MHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Değerli AKP
Sözcüsünü dinledik. Yani doğrusu, böyle bir şeyi düşünmek dahi
mümkün değil.
Bakınız, kredi kartı borcunu ödemeyenlerin
sayısı 2008 ve 2009 yıllarında 4 kat
artmıştır, ferdî kredi borçları 12 kat
artmıştır. Bu tablo neyi gösteriyor? Bu tablo, Türkiyede bir
numaralı sorunun işsizlik ve yoksulluk sorunu olduğunu
gösteriyor.
Şimdi, Sayın AKP Sözcüsü buraya çıkıyor, diyor
ki: Türkiye'nin bir numaralı
sorunu Anayasa değişikliğidir. Millet Anayasa
değişikliğini bekliyor. O zaman, ben bir öneri yapıyorum:
Lütfen, o çağdışı görmüş olduğumuz o sosyal
güvenlik yardımı var ya, hani kömür dağıtıyordunuz,
gıda paketi dağıtıyordunuz, bundan sonra Anayasa kitapçığı
dağıtınız olur mu değerli milletvekilleri!
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Yoklama talebimiz var Sayın
Başkan.
BAŞKAN Değerlendireceğim Sayın Okay.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun önerisini
oylarınıza sunacağım ancak oylamadan önce bir yoklama
talebi vardır, yerine getiriyorum:
Sayın Okay, Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın
Keleş, Sayın Mengü, Sayın Kart, Sayın Erenkaya, Sayın
Özkan, Sayın Korkmaz, Sayın Köse, Sayın Çöllü, Sayın Güvel,
Sayın Arat, Sayın Ağyüz, Sayın Yalçınkaya, Sayın
Karaibrahim, Sayın Hamzaçebi, Sayın Tütüncü, Sayın Erbatur,
Sayın Arat, Sayın Bingöl, Sayın Selvi.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı
vardır.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/137) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 21/4/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
3.- (10/351, 10/454, 10/527)
esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 21/4/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun, 21.04.2010 Çarşamba günü (Bugün)
yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Kemal
Kılıçdaroğlu
İstanbul
Grup
Başkanvekili
Öneri :
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (10/351), (10/454) ile (10/527) esas numaralı
Meclis Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurul'un,
21.04.2010 Çarşamba günlü birleşiminde birlikte yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen
Ali Arslan, Muğla Milletvekili.
Buyurun Sayın Arslan. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ARSLAN (Muğla) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehine söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken yüce Meclisi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, grup önerisi, Türkiyedeki emekli
yurttaşlarımızın sorunlarının tespiti ve
sorunlarına çözüm bulunmasıyla ilgili bir Meclis
araştırması komisyonu kurulmasıyla ilgili.
Çok önemli bir konu gerçekten. Tıpkı siftahsız kepenk
kapatmak zorunda kalan, alışveriş merkezleriyle rekabet
edemedikleri için her birisi bir borç batağına gömülmüş
esnaflarımız gibi; yine, tıpkı AKPnin
uyguladığı tarım politikaları nedeniyle yıllardan
beri ürettiklerinin fiyatı neredeyse aynı kalan, hatta bazı
ürünlerde azalan ama kullandığı tarım girdileri katlanarak
arttığı için aynı esnaflarımız gibi borç
batağına gömülen, büyük sıkıntı çeken çiftçilerimiz
gibi; yine, bin bir güçlükle üniversite sınavlarını kazanıp
üniversiteyi bitirdikten sonra iş bekleyen, neredeyse toplumun en önemli
sorunlarından birisi olan işsizlik gibi, işsiz
yurttaşlarımız, işsiz gençlerimiz gibi emeklilerimiz de
maalesef çok büyük sıkıntı içindeler. Sanıyorum, Meclisin
üzerinde çalışması gereken en önemli, acil çözüm bekleyen
sorunlardan birisi bu emekli yurttaşlarımızın sorunu olsa
gerektir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, Avrupa ülkelerinde emekliler,
emeklilik dönemlerini bir ikinci yaşam olarak değerlendiriyor.
Çalışırken gerçekleştiremedikleri hayallerini emekli
olduktan sonra gerçekleştirecekleri umuduyla yaşıyorlar ve
gerçekten de bu hayallerini gerçekleştirme fırsatı buluyorlar.
Bir ikinci yaşam! Ben Muğla Milletvekiliyim, turizm beldelerinde
görüyorum, Avrupanın, dünyanın birçok ülkesinden emekli
yurttaşlar, emekli kişiler Türkiyeye tatile geliyor. Bir ikinci yaşamı
gerçekleştirme şansını buluyorlar. Ama bakın,
Türkiyede hangi emekli bir başka tatil beldesine tatile gidebiliyor?
Bırakın başka bir ildeki emekli
yurttaşımızın tatil beldesine gitmesini, Muğladaki
emekli yurttaşlarımız Muğlanın o cennet
kıyılarında, Bodrumda, Marmariste bir gün bile tatil yapma
fırsatını bulamıyor, hatta denizi görmeyen
yurttaşlarımız var. Nerede ikinci yaşam? İkinci
yaşam değil Türkiyedeki emeklilerin durumu, bir yaşam
kavgası, yaşam mücadelesi, hayatta kalma kavgası; âdeta öyle.
Değerli arkadaşlarım, bakın, Türkiye İşçi
Emeklileri Derneğinin bir araştırması var, 4.362
kişiyle yapılan bir anket bu, kırk yedi ilde
yapılmış. Emeklilerimize sormuşlar Hiç tatile gittin mi?
diye, yüzde 95i hayır diyor. Emeklilerimizin yüzde 81i hiç sinemaya
bile gitmemiş, bırakın tatile gitmeyi!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Cahilliklerindendir(!)
ALİ ARSLAN (Devamla) Ne oldu ikinci yaşam? Yok ki ikinci
yaşam. Yaşam kavgası var, yaşam mücadelesi var. Tatili,
sinemayı, kitabı, tiyatroyu unutmuş, yok; gündeminde öyle bir
konu yok, yaşam kavgası veriyor.
Yüzde 75i emeklilerimizin, borçlu. Yine yüzde 75i açlık
sınırının altında ücret alıyor. Geçtiğimiz
günlerde ben yine bu kürsüden emekli yurttaşlarımızın
sorunlarını dile getiren bir konuşma yaptım. Sağ
olsunlar, büyük teşekkürlerini aldım emeklilerin. Hemen
arkasından Emekli maaşları zammıyla ilgili Başbakan
açıklama yapacak. dendi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Bakanlıkta emeklilerin maaşını artırmak üzere büyük bir
çalışma gerçekleştiriyoruz. dedi.
Bildiğiniz gibi emekli vatandaşların bir intibak sorunu
var. Aynı yıl çalışmış, aynı yıl
işe girmiş ama emeklilik tarihi farklı farklı olan
yurttaşlarımız çok farklı maaşlar alıyor, yüzde
60ı bulan farklılıklar var. Bunun giderilmesi gerekiyor. Bakan
da dedi ki Bu konuda çalışma yapıyoruz. Sevindik. Sonra geldi
Başbakan dedi ki Müjde veriyorum emeklilere, emekli
maaşlarını artıracağım.
Ne kadar arttı arkadaşlar? 30 lira, 40 lira ancak.
Başbakanın verdiği emeklilere zam, 30 lira, 40 lira!
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) Yüzde 24
ALİ ARSLAN (Devamla) Yüzde 24 değil. Zaten yüzde
4,6sını vermek zorundaydınız. 60 liraya tamamlamak
durumunda kaldınız en düşükleri. Verdiğiniz zam 34
lirayı bulmuyor -ekstradan verdiğiniz zam- en düşük
maaşı olanlara.
Değerli arkadaşlarım, tam bir aldatmaca, tam bir
kandırma!
Şimdi, bakın, anketten bazı rakamlar vermek istiyorum
size. Krizle, biliyorsunuz, işsizler, işini kaybedenler,
dükkânını kapatanlar annelerinin babalarının evlerine
sığındılar, emekli maaşlarıyla geçiniyorlar. Soru
şu: Bakmakla yükümlü olduğunuz kaç çocuğunuz var? Yüzde 72,5i
diyor ki: Bakmakla yükümlü olduğum insan var. Bakın, o kıt
kanaat, az emekli maaşıyla sadece emeklinin kendisi geçinmiyor, bütün
aileyi geçindirmeye çalışıyor. Ama verdiğimiz maaş
gerçekten çok komik.
Büyük sıkıntı çekiyor yurttaşlarımız,
intihar ediyorlar biliyorsunuz. Başbakanlığın önünde
şakağına tabanca dayadı emeklinin birisi. Gazetelerin
3üncü sayfaları emekli intiharları haberleriyle dolu. Büyük
sıkıntı çekiyorlar, bu sıkıntıyı bu Meclisin
çözmesi gerekiyor. Bence en büyük kararlarından birisi bu olmalı.
Yüzde 60,5inin ise çocuğu var. Üçte 1i kirada yaşıyor.
Emekli olmuş, yıllarca çalışmış; bu devlete, bu
millete hizmet etmiş, üçte 1i kirada yaşıyor.
Emekli aylığını yeterli buluyor musunuz? diye
sormuşlar. Yüzde 95,7si Hayır. diyor. Gerçekten bir trajedi, bir
dram. Bunu çözmek zorunda bu Meclis, bu Meclisin en büyük görevlerinden birisi
bu.
Yeterli besleniyor musunuz? diye sormuşlar. Yüzde 90ı
Hayır. diyor. Ayda 1 kilogramdan az et alan emekli sayısı
emeklilerin yarısı, değerli arkadaşlarım. Ayda 1 kilo
et alamıyor emekli yurttaşlarımızın yarısı,
büyük sorun. Ne yapıyor? Ekmekle karnını doyuruyor. Çok enteresan
bir rakam var: Emekli yurttaşlarımızın yüzde 80i evine bir
ile altı arasında ekmek alıyor. Aç kalan karnını
ekmekle doyurmaya çalışıyor.
Değerli arkadaşlarım, borcu var mı? Yüzde 74,3
borcu olan.
Sağlıkla ilgili büyük sorunları var. Sürem yetmeyecek,
sanıyorum geçtiğimiz oturumda, geçen bu kürsüye çıkıp
anlattığımda bahsetmiştim sağlık
sorunlarından, onu geçiyorum.
Bakın, tabii sorun bu kadar büyük olunca, sorun da çözülmeyince
bir soru var, çok çarpıcı bir sonuç: En güvenilir kurumlar içinde
Hükûmetin payı yüzde 6,8; Meclis yüzde 5,3. Yani siz emeklinin sorununu
görmezden gelirseniz, emekliyi de intiharla baş başa
bırakırsanız, emekliyi sabahları ucuz ekmek almak için
ekmek kuyruklarında can vermek zorunda bırakırsanız, bu
rakamlar çok bile değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, bakın emekli
maaşıyla ilgili yaptıklarınız emekliye bir
işkence aslında. Bakın, 1999 yılında emekli
maaşları hesaplanırken TÜFE, artı, ülkenin
kalkınmasından, gelişmesinden pay veriliyordu maaş
hesaplanmasında. Ne yaptınız 2008 yılında? Cumhuriyet
Halk Partisinin büyük itirazlarına rağmen bir emeklilik hesaplama
yöntemi belirlediniz. Ne yaptınız? Kalkınmadan emekli
maaşlarına yansıyan bölümü emekli maaşlarından
çıkardınız, sadece TÜFEye bağladınız ve
dediğim gibi emeklilerin yüzde 95i açlık
sınırının altında maaşlarla yaşamak zorunda
kalıyor.
Değerli arkadaşlarım, sorun çok büyük. Türkiye'nin
gerçek gündemi bunlar. Türkiye'nin gerçek gündemi işsizlik, Türkiye'nin
gerçek gündemi emekliler, Türkiye'nin gerçek gündemi memurların sorunu,
Türkiye'nin gerçek gündemi tarım sorunları. Biz ne yapıyoruz?
Değerli arkadaşlarım, gittiğiniz yerlerde, Allah
aşkına soruyorum size, mahkemelerden şikâyetçi olan bir
yurttaş gördünüz mü? (AK PARTİ sıralarından Çok sesleri.)
Ne diye gördünüz?
ALİ KOYUNCU (Bursa) Sen nerede yaşıyorsun, nerede?
ALİ ARSLAN (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
gittiğiniz yerlerde emekliler mi size daha çok yakınıyor Emekli
sorunlarımı çöz. diye, mahkemelerden mi daha çok
yakınıyorlar? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Mahkemelerden mi?
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin gerçek
gündemini unuttunuz. Sanal gündemlerle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Arslan, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ ARSLAN (Devamla) Efendim, işsizlik sanalmış,
emekli sorunları sanal, e sizin İslam cumhuriyeti kurma hedefleriniz
reel, öyle mi? (AK PARTİ sıralarından Nereden
çıkarıyorsun? sesleri) Sanal olan sizin, sizin niyetiniz. Sanal olan
sizinkiler değerli arkadaşlarım. Türkiye'nin gerçek gündemi
Gidin kahvelere, gidin tarlalara bakalım Türkiye'nin gerçek gündemi ne?
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Var Anayasayla ilgili vatandaşın şikâyeti,
dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili var.
Türkiyedeki yolsuzlukların temelinde dokunulmazlıkların
olduğunu herkes öğrendi. Var mı pakette? Yok. 2/Byle
sorunları var topraksız orman köylüsünün. Pakette 2/Byle ilgili bir
düzenleme var mı? Yok.
Değerli arkadaşlarım, siz vatandaşın derdini
değil, kendi niyetinizi gerçekleştirmeye
çalışıyorsunuz ama seçim yakın.
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Halüsinasyon görüyorsun.
ALİ ARSLAN (Devamla) - Buradan sizi uyarıyorum, gerçekten en
azından emeklilerden, 9 milyon emekliden büyük bir tokat yiyeceksiniz. Ben
bunu görüyorum, uyarıyorum sizi! Bırakın sanal hedeflerinizi,
Türkiye'nin gerçek gündemine dönün.
Ben bu duygularla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Ne
olursunuz emeklilerin sorununa kulaklarınızı tıkamayın
diyorum. Hepinizi saygılar sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Arslan.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan,
Sayın Konuşmacı grubum adına İslam cumhuriyetini
kurmak istiyorsunuz, böyle bir niyetiniz var mı? diye bir sataşmada
bulundu. Cevap vermek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
söyledi sesleri)
BAŞKAN Sayın Bahçekapılı, yeni bir sataşmaya
mahal vermeden iki dakika süre veriyorum.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, hepiniz milletvekiliyiz, Parlamentonun
içindeyiz. Hepiniz kendi yörelerimizden, seçim çevrelerimizden seçilerek buraya
geldik. Bu seçilme Anayasamızda ifadesini bulan Türkiye Cumhuriyetinin
demokratik, sosyal, laik ve bir hukuk devleti olması ilkesinden
kaynaklanarak aldı. Bizlerin mevcudiyeti halkımızın
iradesine bağlıdır. Egemenlik kayıtsız
şartsız ulusundur. Bu ilkeleri buradan tekrar etmek durumunda
kalıyorum çünkü arkadaşlarımız, ne yazık ki üzülerek
ifade etmek zorundayım ki bu kürsüyü yanlış beyanlarla,
yanlış diyaloglarla, yanlış tanımlamalarla zaman zaman
işgal ediyorlar ve grubumuzu bu anlamda karalama niyetini gösteriyorlar.
HASİP KAPLAN (Şırnak) İşgal değil,
işgal değil, o kelimeyi yanlış kullanıyorsun.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Yanlış konularla Meclisi
işgal ediyorsunuz!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Halkımız bunu biliyor
sevgili arkadaşlar. Bu söylemleri, grubum hakkında, grubum aleyhinde
söyleyenlere şunu bir kez daha söylemek istiyorum: AK PARTİ
Türkiye'nin bütün illerinde birinci sırada yer almış olan bir
partidir, halkın iradesinin tecelli ettiği bir partidir.
KADİR URAL (Mersin) Mersini ayır, Mersinde
alamadınız!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Bugün demokratik, laik, sosyal
bir hukuk devletinin inancı AK PARTİ kadrolarında, AK PARTİ
milletvekillerinde, bütün AK PARTİ Grubu çalışanları için
de kayıtsız şartsız birinci derecede, birinci ilke olarak
yer almaktadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KADİR URAL (Mersin) Alamadınız kardeşim, Mersini
alamadınız! Birinci parti değilsiniz!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Bunu defalarca tekrar
edeceğiz. Bıkmadan söyleyeceğiz çünkü bilinç oluşturmak bir
maharet işidir, yetenek işidir. Eğer bilinç oluşturma
konusunda yeteneğiniz yoksa bizim görevimiz bu bilinci sizde oluşturmak
için sizin hatırınıza bir kez daha, bir kez daha
çalışmaktır. Bunu yapacağız. Bizim Türkiye
Cumhuriyetinin ilkelerinden hiçbir kuşkumuz yok.
HİKMET ERENKAYA (Kocaeli) Vay, vay, vay! Ne zaman cumhuriyetçi
oldunuz?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Sizin varsa, bunu burada tekrar
etmenize gerek yok, bunu tartıştırmanıza da gerek yok.
Sizin varsa, kimin varsa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen Sayın Bahçekapılı, lütfen
Teşekkür ediyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Bağlayacağım
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Bahçekapılı lütfen
Vermiyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/351, 10/454, 10/527)
esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 21/4/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhine söz isteyen
Mithat Melen, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Melen. (MHP sıralarından
alkışlar)
MİTHAT MELEN (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi adına
Cumhuriyet Halk Partisinin emekliler hakkındaki verdiği
araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Melen, isterseniz düzeltelim,
şahsınız adına istediniz sözü.
MİTHAT MELEN (Devamla) Düzeltiyorum, özür dilerim
şahsım adına. Şahsım adına olması daha iyi o
zaman. Daha iyi, çünkü şahsım adına olunca daha önemli bir
şey söylemek istiyorum o zaman: Emekli zaten ölmek üzere olduğu için
aleyhte de söz edecek bir şey yok. Yani gerçekten ben de bir emekli olarak
emeklinin ne durumda olduğunu çok iyi biliyorum. Bu konuda fazla
araştırma yapmaya da gerek yok. Emekli gerçekten -elimde rakamlar
var- en düşük 633 liradan 1.150 liraya kadar para alıyor. Biz iyi ki
milletvekili emeklisi olabildik ki hayatta yaşama şansını
bulabiliyoruz.
Onun dışında
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Milletvekili olmadan önce ne
kadardı?
MİTHAT MELEN (Devamla) Vaktimi size cevap vererek harcamıyorum,
açın, bakın.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Değmez zaten!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MİTHAT MELEN (Devamla) Açın bakın!
Ama esas mesele o da değil. Bakın, Türkiye'de 9 milyon
emekliyi siyasi açıdan kullanan bir yapı, devamlı olarak her
seçim öncesi bunlara 5-10 kuruş para verip, onları idare edip, ondan
sonra her seçimden sonra bunlardan vazgeçip sürünme sınırlarına
getiren bir yapı. Esas mesele burada. Bu yapıyı
değiştirmek zorundayız. Niye? Yirmi tane hükûmet programına
baktım ben.Yirmi tane hükûmet programı, Türkiye'de kadroların
hakikaten yenilenmesi, yapılması üzerine programda yazı
yazıyor, programa maddeler koyuyor; her gelen hükûmet devlet memuru
adedini, sayısını artırıyor. O zaman ne oluyor? Birçok
emekli doğuyor ve erken emeklilik meselesi ortaya çıkıyor ve
herkese taviz vermek açısından devlet kesesinden yaptırımla
yatırım yapmak zorunda kalıyoruz ve emeklilere de; çok emekliyle
az memuru veya tersi, az memurla çok emekliyi beslemek zorundayız. Bir
kere bu sistemi değiştirmek için oturup düşünmekte yarar var.
Yoksa, emeklilerin maaşını her seçim öncesi birkaç kuruş
artırıp, bir de dünyadaki IMF de başta olmak üzere birçok
ülkeden baskı görüp bunları zaman zaman gereksiz yere devre
dışı bırakmak, zaman zaman da iş sıkıya
geldi mi devreye almakla bu işi çözemeyiz. Bütçedeki transferler
konusundaki yük, bazen yatırımlardan daha fazla. Bunu da çok iyi
düşünmek zorunda Türkiye, ama yaptığımız Sosyal
Güvenlik Reformunun bile yeterli olmadığı konusunda hepimiz
hemfikiriz. Onun için, araştırmadan çok, oturup bunları çözmek
zorundayız.
Bu arada başka bir şeyi söylemekte yarar görüyorum:
Bakın, şu son iki üç günden beri çok ciddi bir zorlama içerisinde,
hem Türkiye hem hepimiz. Sabah yedilere kadar, altılara kadar burada
oturup öyle önemli bir zorlama içerisindeyiz ki, parlamenter sistemdeki vekili
zorluyoruz. Vekili ezmek niçin bu kadar önemli hâle geldi? Eğer parlamenter
sistemin esası Türkiye Büyük Millet Meclisi ise onun da asli unsuru vekil.
Bu vekil hakikaten zorlama içerisinde, hür iradesini söylemekte bile
zorlanıyor. Niye? Sabah saat altıya kadar belirli şekilde el
kaldırıp indirmekle oy vermekte. Hiç bunu düşünüyor musunuz
arada?
Bakın, Anayasanın 50nci maddesinde Dinlenmek,
çalışanların hakkıdır. deniyor. Hiç bizim burada
dinlenmekle ilgili bir fikrimiz yok. Niye? Çünkü, biz bir de sözüm ona bu
piyasayı, bu Türkiyeyi düzenleyeceğiz, bunların, 75 milyonun
önüne bir Anayasa çıkaracağız, onların refahını
artıracağız. Fakat, milletvekili kendini düşünmeyen bir
vekil! Sabah saat altıda mantıklı, aklı başında
düşünen kaç vekil var?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Hepsi
Hepsi
MİTHAT MELEN (Devamla) - Veya doğru karar alabilecek aklen ve
bedenen hakikaten sağlam kalabiliyor muyuz buralarda? Hiçbirimiz
kalmıyoruz. Anayasanın 50nci maddesi bu lafı söylüyor. Bizim
burada bütün yaptıklarımız Anayasaya aykırı Devlet
herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığını
sağlamakla görevlidir. diyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi kendi
vekillerinin beden ve ruh sağlıklarını pek
sağlayamıyor, onun için, her gün kavga çıkıyor burada!
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Kastediyorlar
MİTHAT MELEN (Devamla) - Yani, bu, eğer hakikaten demokratik bir
hakkı kullanmaksa, yanlış kullanıyorsunuz, yanlış
iş yapıyorsunuz, yanlış karar alıyoruz onun için.
Gerçekten bir kere düşünün! Kendi beden ve akli
sağlığını düşünmeyen bir Türkiye Büyük Millet
Meclisi ve sayın vekillerin çıkardıkları kanunlar çok
doğru mu olur?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Türkiyeye nasıl sağlar?
MİTHAT MELEN (Devamla) - Nasıl sağlar Türkiye? Zaten
halkın çok ciddiye aldığı yok, milletin. Ben çok ciddiyetle
bakıyorum kim televizyonları izliyor diye. Kimsenin
baktığı yok, kimsenin izlediği yok. Hatta, bu Anayasa
maddelerini kimsenin anladığı da yok.
ALİ KUL (Bursa) Hocam, odalarımız güzel Allahtan.
MİTHAT MELEN (Devamla) Yok, ben prensip olarak laf
atmalarına cevap vermiyorum. Sonra şikâyet etmek zorunda
kalırım yukarıya, onun için. Ona da kızarsınız.
Onun için, hayır, onlara cevap vermeyeceğim.
Bakın, aramızda bir sürü hasta var. Zaten bundan sonraki
dönemde çok ciddi hasta olacak. Belki bu Anayasa çıkacak ama 550mizden
50miz hasta olacağız. Birçoğumuz kalp krizi inşallah
geçirmeyiz. İnşallah ölüm olmaz burada.
POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) Allah sağlık versin Hocam.
MİTHAT MELEN (Devamla) Evet, evet
Göreceksiniz, bir hafta sonra
hep birlikte göreceksiniz. Hep birlikte göreceksiniz. Bu kadar gayriinsani
şartlar altında çalışan bir Türkiye Büyük Millet Meclisi!
Kime şikâyet edeceğiz onu acaba? Herhâlde Allaha. Yani Avrupa
Mahkemesine falan edemiyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Başbakana
MİTHAT MELEN (Devamla) Başbakana şikâyet edemeyiz;
onun edilecek hâli yok. O da dün çok perişandı burada.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Başbakan da burada
Sayın Melen.
MİTHAT MELEN (Devamla) Onun da durumu iyi değil, görüyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Başbakan da bizimle
beraber çalışıyor.
MİTHAT MELEN (Devamla) Onun için
Onun için bakın, Anayasa,
Anayasayı değiştirmek
Tamam değiştirmeye hiçbir
şeyimiz yok. Ee, bu kadar hepimiz uzlaşılmaz adamlar
mıyız? Biz de uzlaşı için varız. Niçin
uzlaşmıyoruz ki? Niçin şöyle daha insani, daha çok
düşünerek
Şu Anayasanın 17 kere değiştirildiğini
herkes biliyor; demek ki her seferinde yanlış yapıyorsunuz.
18inci kere değiştirilecek, 20 kere değiştirilecek, yine
değiştirilecek. Çünkü acele, çünkü hep siyasi, her şeye siyasi
yaklaşıyoruz ve oturun, lütfen oturun ve şu konuşmalardaki
içeriğe bir bakın. Kimler ne konuşuyor, neler diyoruz
birbirimize? Bir bakın da hakikaten aczimizi anlayın. Türkiyenin
sorunlarına, birbirleriyle devamlı itişme ve kavga içerisinde
olan, birbirlerine insan olarak saygı göstermeyen,
sağlıklarını düşünmeyen bir 550 kişinin Türk
toplumunun meselelerini böyle çözmesi mümkün değil. Bunu bir kere vicdanen
bir düşünmemiz lazım. Gerçekten bunu söylüyorum. Yoksa Anayasa da
değişir, kanun da yapılır ama bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
Türk toplumunun önünde olması lazım. Bu
davranışlarıyla Türk toplumunun hepimiz gerisindeyiz.
Bunları kafamızın bir tarafına lütfen bir koyalım. Her
konuda böyle. Çünkü araştırma yapılmadan, hiç işin derinine
inilmeden
Türkiyede Anayasa da öyle. Hep işte, burada bilim
adamları da anlattılar; dayatmacı Anayasa. Bu farklı bir
Anayasa değişikliği mi? Bu Anayasa bir daha değişecek.
20nci kere değişecek, 30uncu kere değişecek. Niye? Çünkü
dünyanın hiçbir ülkesinde
Bazı ülkeler anayasasız idare ediyor
kendilerini, biz devamlı Anayasa değiştiriyoruz. Niye? Günlük
konjonktüre göre. On beş yıl ötesini düşünen hiçbirimiz yok,
burada edilen sözlerin hiçbiri on beş yıl ötesiyle ilgili değil,
hep geçmişle ilgili. Söylenen şikâyetler de böyle. Siz şunu
yaptınız, biz bunu yaptık. O zaman oturun, onları
yapmayın, o yanlışlardan örnek alın; madem öyle, ekonomi
konusunda da öyle, siyaset konusunda da öyle, şimdi Anayasa konusunda da
öyle.
Çok ciddi bir yanlış bu, hele böyle gayriinsani
çalıştırmak yanlışı! İşte, dua
ediyorum, inşallah şu Anayasa görüşmeleri bir on gün sonra
bittiği zaman aklen ve bedenen kavi olarak hepimiz kalırız ama
öyle kalmayacağımıza da eminim çünkü yavaş yavaş fire
vermeye başladık, yerinden kendini kaybeden arkadaşlarımız
var gerçekten. Niye? Bu kadar aç susuz, sinir içerisinde bu
davranışlar da çok normal. Arada hekimler var, bir hekimlere sorun
bakalım veya çağırın, bilirkişi olarak hekimleri
dinleyin. Bu şartlarda insan düzgün düşünebilir mi, bu
koşullarda insan hakikaten, gerçekten önemli karar alabilir mi? Bana zor
geliyor. Yine Anayasanın 18inci maddesi var, Zorla
çalıştırılamaz kimse. diye yasak var. O ne olacak?
Bakın, emeklilerle başladık ama hakikaten Türkiye'de o
kadar çok sorunlu sektör var ki. Ekonomi
Ben sizi takdir ediyorum gerçekten,
iktidar partisini. Çünkü niye? Çok akıllı bir biçimde ekonomi
yokmuş gibi davranıyorsunuz, biz de bunları gerçekten yutuyoruz
ve bu işlerle uğraşıyoruz. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar) Türkiye'de bir yangın var,
ekonomide bir yangın var ama biz hiç ekonomi konuşmuyoruz çünkü gerek
yok, her şey iyi gidiyor çünkü! Ama sadece sizde kabahat yok, biz de
burada konuştuğumuz zaman da böyle, hiç önemli meseleler yokmuş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Melen, lütfen toparlayınız.
MİTHAT MELEN (Devamla) On dakikadan fazla konuşmuyorum da
aştım, özür dilerim Sayın Başkan. Çok teşekkür ederim.
Daha fazla konuşmaya da gerek yok. Şu ekonomiyi bir gündeme
getirelim bakalım şu yanan Türkiye'de. Gerçekten yangın var
piyasada. Ayrıca efendim, bu iktidarın falan meselesi değil,
hepimizin meselesi. Bu ekonomi çatlarsa hepimiz altında kalırız
ama yine, öyle bir şey yok gündemde, herkes o kadar rahat ki! İflas
eden şirketler var, parasızlık çok önemli bir mesele, borçlar
artıyor, hiç onlardan da konuşmuyoruz ama Anayasa çok önemli. Tabii
önemli, Anayasa çok önemli. O Anayasada da bir tane, lütfen, sosyal ve
ekonomik komite maddesi var. O da öyle bir madde ki sanki sosyal ve ekonomik
kurul devletleştirilmiş gibi. Efendim, devletin değil ki, ismi
üzerinde Sosyal ve Ekonomik Komite o. O da devlet memurlarıyla
doldurulmuş.
Onun için, hep birlikte bunları düşünmek dileğiyle
saygılar sunuyorum yüce heyete. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Melen.
Grup önerisi lehinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak
Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin önerisi lehinde söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, konuştuğumuz konu oldukça önemli. SSKdan emekli, dul,
yetim 4 milyon 605 bin kişi, BAĞ-KURdan 1 milyon 783 bin kişi,
Emekli Sandığından 1 milyon 660 bin kişi yani 8 milyon
kişiyle ilgili bir konuyu konuşuyoruz; aileleriyle beraber aldığınız
zaman 20 milyon kişiyi yakından ilgilendiren bir konu.
Peki, çalışan işçilerin onda 1inin sendikalı
olduğu ülkemizde 8 milyon emeklinin 800 bininin örgütlü olduğunu
biliyor musunuz? Evet, dünyanın 17nci büyük ekonomisiyiz. Biz, sosyal
devlet olmanın, sosyal adaletin, sosyal eşitliğin gereği olarak
bu konuda ne yaptık?
2010 bütçesine bakıyorum: Halkı, emekçileri borca mahkûm eden
bu bütçe yüzde 3,5 büyüyeceğine, özel tüketim harcamaları yüzde 2,5,
dolaylı vergilerde artış yüzde 18,2le gelir hedefi konuluyor.
Hemen arkasından bakıyoruz, iki yılda temel harcama kalemleri
karşısında reel olarak maaşların kaybı ne? Yüzde
40a ulaşan kayıplar yaşanıyor. Şimdi, krizin
etkisiyle bunlar yaşanırken diğer yandan, otomatik olarak
doğal gaza, petrole, akaryakıta, elektriğe, suya, şekere,
gıda maddelerine de zam geliyor. Bir de devlet rutin olarak her ocak
ayında vergi harçlarına, mahkeme harçlarına, pasaport
harçlarına, araç vergilerine otomatik zam yapıyor.
Şimdi, bunun karşısında emeklinin hakkını
nasıl koruyacağız, nasıl korunması lazım?
Parlamenter sistemlerde hükûmetlerin programında bu yer alır. Elimde
Hükûmet Programı var, 2007. Özenle okudum, üşenmedim, Bu konuda
sosyal devletle ilgili bir şey var mı? diye. Biz kimsesizlerin
kimsesi olacağız. diye bir cümle buldum. Şimdi, 8 milyon
kimsesizin, -burada jammerler çalışmıyor herhâlde, telefonum
çalıyor- 8 milyon kişinin de herhâlde bunun içinde olması
gerekiyor. Sonra üşenmedim, sonraki yıllara baktım. 2008,
Sayın Başbakanın buradaki konuşmasını aldım.
Yine Sosyal devlet, sosyal eşitlik, sosyal adalet, emekliler, ücretlerle
ilgili bir şey var mı? diye baktım, onu da bulamadım ama
bir cümle buldum yani onu odalarınıza asabilirsiniz: Cumhuriyet
tarihinin sosyal yönü en güçlü bütçelerinden biridir. diyor. Asın, altına
da Recep Tayyip Erdoğan yazın iftiharla.
Şimdi, niye bunu söylüyorum? Bağışlayın. Evet,
emekli işçilerle ilgili İstanbul 5. İş Mahkemesinin Anayasa
Mahkemesine gönderdiği bir dava var. Ücret farklarını
alamıyorlar, vergilerini alamıyorlar, birçok
sıkıntıları var. Artık, Hükûmet, 8 milyon emeklisiyle
mahkemelik durumda. Mahkemelik olmuşsunuz kardeşim, bunun ötesi var
mı? Sorun çözememişsiniz, emekliniz gitmiş mahkemeye. Nasıl
gitmiş? Bu haklarını elde etmek için.
Sonra, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının verilerini aldım. Evet, gerçekten,
emeklilerin durumu iyi değil, biz de çok para vermek istiyoruz ama
imkânlarımız dâhilînde -aynen tutanaktan okuyorum- vergi vermek
istiyoruz. Vergilerinden aldığımız gelir, emeklilik primi
gelirlerinin aylık giderleri karşılamada 2008de yüzde
Şimdi, ben bunu söylemeyeceğim. Yalnız, bu
maaşlarla ilgili, lütfen, bir yanlışım varsa bütün gruplar
beni doğrulasın veya düzeltsinler diye
Şimdi, 2007
2008, bir
yıl sonra, Sayın Başbakan diyor ki: SSKda ortalama emekli aylığı
276 iken 538 oldu. 2008, Sayın Başbakan diyor ki: 598 oldu, yüzde
132,7 arttı. Yani 60 lira artmış arkadaşlar, bu nasıl
oluyor, yüzde 132? Sayın Başbakan diyor ki: BAĞ-KUR esnafı:
2007de 566 TLye çıkardık maaşını. 2008de, bir sene
sonra diyor ki: En düşük BAĞ-KUR esnafının emekli
aylığı 468 TL. Arkadaşlar bu nasıl artmış
yüzde 214,1? Şimdi söyler misiniz, 566 rakamını 2007de
alıyor ama 2008de 468 TL!
ÖZDAL ÜÇER (Van) Başbakan matematik bilmiyor!
HASİP KAPLAN (Devamla) Şimdi hadi onu geçtik, çiftçi
emeklisine bakıyoruz: 2007de 335 alıyor, bir sene sonra 312 YTL.
Arkadaşlar, yani şimdi bu rakamlar, diyor ki: Yüzde 372,7
oranında artmış. Dalga geçmeyin arkadaşlar,
vatandaşla dalga geçilmez. Yani vatandaşla dalga geçerseniz,
vatandaş da sandıkta sizinle dalga geçer, bunun ötesi yok.
Bakın, mehter marşı gibi bir ileri iki geri. Hangisi
doğru? Düzeltin lütfen bunu. Bu, hükûmet belgeleri, burada da 2010
bütçesinin görüşmeleri var. Tabii, bunlar çok önemli değil. Şu
an Avrupa Sosyal Şartını okusam, Bunun önlemlerinin
alınması gerekiyor. diyor teker teker. O da önemli değil. Ne
önemli peki? Bu ara Anayasa önemli değil mi? Evet, Anayasa, eski model,
80, Kenan Evren modeli bir Anayasanın rektefiye ediyorsunuz hortumlarını,
şasilerini değil, bujilerini, farlarını
değiştiriyorsunuz. Şasi aynı şasi, kaporta aynı
kaporta, model aynı model; siz şimdi üç dört madde
değiştirdiğiniz zaman bunun değişeceğini mi
sanıyorsunuz?
Şimdi, bu Anayasa, ırkçılık, postal, işkence,
kan, fiş, yasak, depolitizasyon, zulüm kokmuyor mu? Çıkıp
biriniz Kokmuyor. dese amenna! Peki, niye farklılıkları yok
sayan bu Anayasa, kültürleri yok sayan bu Anayasa, en temel hakları ve
emekçilerin haklarını, yani emeklilerin haklarını yok sayan
bu Anayasa, bağımsız yargıyı yok sayan bu Anayasa
vesayetçi değil mi, militarist değil mi, şovenist değil mi,
faşist değil mi? Otuz senedir bu deli gömleğini
sırtımızda taşıttıran sağ iktidarların,
sağ hükûmetlerin günahı, vebali büyüktür; sağ hükûmetlerin bunda
günahı, vebali büyüktür. Bugünkü Anayasa ile de günahınız,
vebaliniz asla ayrılmayacak. Çünkü hukuk yok, özgürlük yok, eşitlik
yok, adalet yok. Siz neyi savunacaksınız bu Anayasada söyler
misiniz?
Türkiye Cumhuriyetinin tapusunun 72 milyonun elinde olduğunu
bilmiyor muyuz? Her vatandaş hissesi oranında tapusuna sahiptir bu
ülkenin. Milyonlarca Kürt, milyonlarca farklı kimlikler, dinler, diller,
mezhepler, milyonlarca Alevi yurttaş, milyonlarca emekçi aynı
şekilde Türkiye Cumhuriyetinin tapusunu beraber taşıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) Dilleri yasaklayacaksınız,
eşit vatandaşlığı görmeyeceksiniz, sonra da dibacesini
değiştirmeyeceksiniz Anayasanın ve geleceksiniz partileri
kapatan bu Anayasayı, milletvekillerini düşüren bu Anayasayı,
belediye başkanlarını tutuklatmaya yol açan bu Anayasayı,
kadınlara köleliği dayatmaya çalışan bu Anayasayı
bize üç rötuşla yutturmaya kalkacaksınız. Yapmayın!
Yapmayın bunu! Yapacak yüreğiniz varsa eğer Kürt dili üzerindeki
yasağı kaldırın. Yapacak yüreğiniz varsa her
geldiğinde bu kürsüye Farklılıklarımız
çoğulculuğumuzdur. diyen Başbakan Türkiye üst kimliğinin
arkasında dursun. Gelsin dobra dobra herkes tezini koysun, dobra dobra
konuşalım, dobra dobra anlatalım; dürüst olalım, samimi
olalım, açık olalım. Üç tane kıytırık maddeyle,
üstelik oylanmayacak maddeyi de içine katarak halkı aldatmaktan
vazgeçelim. Bizim görevimiz, misyonumuz bu yanlışlara dikkat
çekmekti. Bunları anlatacağız.
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) Oylamaya katılmayarak mı?
HASİP KAPLAN (Devamla) Sırası gelecek, sözümüz olacak.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Ünal
Kacır, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Kacır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Az önce, kulisteyken bir arkadaşım aradı, bir
vatandaşımız aradı, dedi ki: Yahu, siz sabahlara kadar
Anayasa değişikliğiyle ilgili çalışıyordunuz,
şimdi nasıl oldu, gündem nereden değişti yani bu konular
nereden çıktı? Meclisin çalışmasını anlayamıyoruz.
GÜROL ERGİN (Muğla) Sabaha kadar uyuyorsunuz.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Ben de dedim ki: Maalesef, Meclisimiz böyle
çalışıyor.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Niçin maalesef?
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Niye maalesef?
ÜNAL KACIR (Devamla) Söyleyeceğim niye olduğunu efendim.
Az önce Sayın Melen burada çok önemli şeyler söyledi.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Milletin derdini getirmeyecek
miyiz?
ÜNAL KACIR (Devamla) - Sabahlara kadar neden
çalıştığımızı
Sağlığımızı düşünmemiz gerekmez mi? diye
sordu. Doğru söylüyor. Meclisimiz bugün saat 11.00de açıldı ama
saat şu anda üçü çeyrek geçiyor, daha gündeme gelemedik. Niçin?
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Sana mı soracağız?
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Milletin meselelerini
konuşuyoruz burada Sayın Kacır.
ÜNAL KACIR (Devamla) Niçin? Anayasa değişikliklerini yapmak
için sabaha kadar çalışan Meclisi gündüz oyalama taktikleri
sürdüğü için.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Allah Allah!
ÜNAL KACIR (Devamla) Evet.
Bu konular yeni konular değil. Bugün Milliyetçi Hareket Partisi
taktik değiştirdi, aleyhte söz aldılar ve aleyhte
konuştular. Hâlbuki geçenlerde yine Meclis
çalışmalarını engellemek için onlar peş peşe
getirmişlerdi bu, aynı teklifi. O zaman da çıkıp
konuştuk.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Partinize
baksanıza kaç milletvekiliniz var?
OKTAY VURAL (İzmir) Bizim denetim hakkımızı
nasıl alırsınız? Önce onun hesabını ver.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Efendim, denetim hakkınızı
almıyorum ama her şey zamanında görüşülmeli diye
düşünüyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sen kendi işine bak. Burada sizin
memurunuz yok.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, burada
çıkıp söz alan arkadaşlarımız emeklilerin
sorunları olduğunu söylediler. Doğrudur, emeklilerimizin
sorunları var.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Emeklilerin sorunu yoktur(!)
ÜNAL KACIR (Devamla) - Emeklilerimizin maaşlarının
düşük olduğunu söylediler. Evet, doğrudur, emeklilerin
maaşları düşüktür.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Birazını geri alın(!)
BİLGİN PARÇARIZ (Edirne) Sorunu olmayan insan var mı?
Elini vicdanına koy, sorunu olmayan insan var mı? Sekiz
yıllık AKP Hükümetinin döneminde halkı felç ettiniz, felç.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Ama burada AK PARTİ Hükûmetlerini suçlamak,
AK PARTİ Hükûmetlerini bunda sorumlu tutmak hususuna gelince, işte
burada yanlış vardır.
Biz geldiğimizde ne durumdaydı emeklilerimiz, bugün ne
durumda, bunu incelediğimiz zaman neyi görüyoruz? Şimdi, birkaç örnek
vermek istiyorum.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Hadi yüreğin yetiyorsa erken
seçime gir de görelim bakalım.
ÜNAL KACIR (Devam) - Değerli arkadaşlar, 2002
Kasımından sonra iş başına gelen AK PARTİ
yönetimi neyi devraldı, neyi önünde buldu? SSK en düşük emekli
aylığı 252 lira idi, o günden bugüne yüzde 92,2 takribî
enflasyon var. Enflasyon oranında bu artırılmış
olsaydı, değerli arkadaşlar, 485 lira olurdu bugün en düşük
SSK emeklisinin maaşı ama bugün kaç para diye
baktığımız zaman, 660 liranın üzerinde olduğunu
görüyoruz.
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Bir de telaffuz etme.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Yani, enflasyonun üzerinde, çok çok üzerinde bir
artış yapılmıştır.
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Söyleme bile, yahu!
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Allahından kork, 1 kilo et 25
TL.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, BAĞ-KUR
emeklisinin aldığı maaş kaç paraydı,
hatırlıyor musunuz?
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Ya bırak kaç para
olduğunu, şu anda kaç para?
ÜNAL KACIR (Devamla) - Niye?
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Şu anda kaç para?
ÜNAL KACIR (Devamla) - Niye bırakalım?
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Şu anda kaç para?
ÜNAL KACIR (Devamla) - Niye bırakıyoruz? Niye
konuşuyoruz?
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Konuşmayayım
mı? İzin mi alayım?
ÜNAL KACIR (Devamla) - Bırakacaktık da niye konuşuyoruz?
142 lira 80 kuruştu. Enflasyon kadar artmış olsaydı 275
lira olurdu en fazla.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Başka bir şey bildiğin
yok. Eline yazmışlar vermişler her konuşmanda bunu
söylüyorsun. Başka şeyler de konuş.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Peki, kaç para olmuş? 538 lira, 540 lira
olmuş. En düşüğünü konuşuyoruz. Demin, bir
arkadaşımız, Hükûmetin açıklamalarındaki
çelişkiyi sordu. Bir tanesinde ortalama rakam verilmiş, daha sonraki
yılda da en düşük maaş verilmiş yani elma ile armut
birbiriyle karşılaştırılırsa farklı görülür.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Buyurun, bize
dağıttığınız kitapçık bu; bakın, tek
tek rakamlara, maaşa bakın! Lütfen herkes baksın!
ÜNAL KACIR (Devamla) - İyi okuyun anlarsınız.
Hâlbuki bir tanesinde en düşük maaştan bahsediyor,
diğerinde ortalamadan bahsediyor.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Benzin ne kadar, benzin? 4 TL, 4;
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Mazota bak, tüpe bak,
tüpe!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ÜNAL KACIR (Devamla) - Evet, değerli arkadaşlar, bakın,
size bir şey daha söyleyeceğim: İnsan unutuyor, unutuyor;
unutuyoruz.
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Biz mi?
ÜNAL KACIR (Devamla) Biz hepimiz, insanoğlu, unutuyoruz.
Bak, biz geldiğimizde köylü BAĞ-KURu dediğimiz var ya,
çiftçilere ödenen BAĞ-KUR kaç paraydı biliyor musunuz? Kaç para
alıyorlardı emekli maaşı? 66 lira. Yani sizin döneminizde
efendim, sizin döneminizde 66 lira veriyordunuz ya, şimdi bizim
verdiğimiz 60 lira zamma az diyorsunuz. Evet, azdır ama ülkenin
içinde bulunduğu şartlar doğrultusunda bunlar yapılmaktadır.
Peki, 66 liradan nereye çıkmış? 367 liraya
çıkmış 66 liradan.
AHMET BUKAN (Çankırı) Benzin kaç lira, benzin?
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sayın Kacır, bu
konuşmayı 10 defa yaptın, git biraz evde çalış da
farklı bir şey anlat. Başka konu bilmiyor musun?
ÜNAL KACIR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, deniliyor ki: Ya,
iyi de siz enflasyona göre baktığınız zaman bu kadar
artış görülüyor ama emeklinin enflasyonu toplam genel enflasyonla
eş değer değil, onun için emeklinin alım gücü düştü.
diyorlar.
AHMET BUKAN (Çankırı) Benzin kaç lira, mazot kaç lira?
ÜNAL KACIR (Devamla) - Hakikaten bir bakalım bizim dönemimizde
emeklinin alım gücü düştü mü? Ben, CHPnin grup önerisindeki
tekliflere, oradaki şeye baktım, orada elektrik fiyatlarına
gelen zamlardan, doğal gaza gelen zamlardan falan bahsediliyor. Evet,
şimdi karşılaştıralım, bakalım:
Bakın arkadaşlar, 2002 yılındaki en düşük SSK
emekli maaşıyla 953 kilovatsaat elektrik alınabiliyormuş,
953 kilovatsaat elektriğe tekabül ediyormuş. Peki, ocak ayında
ne olmuş? Yani 2010un ocağında ne olmuş?
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Ne olmuş? Hiçbir
şey olmamış!
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Ya arkadaş, bozuk plak gibi
hep aynı şeyleri kürsüde söylüyorsun, sen başka bir şey
bilmiyor musun? Ezberlemişsin bir kere, her konuşmanda aynı
şeyi söylüyorsun! Başka bir şey bilmiyor musun?
BAŞKAN Sayın Kacır, lütfen
karşılıklı konuşmayın. Sayın Kacır,
Genel Kurula hitap eder misiniz?
ÜNAL KACIR (Devamla) Bak, ne olmuş, biliyor musun?
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Adan başka Byi bilmiyor
musun sen?
BAŞKAN Sayın Milletvekili, lütfen.
ÜNAL KACIR (Devamla) - 953 kilovatsaatten 2.509 kilovatsaate
çıkmış. Yani ciddi artışlar olmuş.
Bakın,
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Ne olmuş?
ÜNAL KACIR (Devamla) - Sizin döneminizden kat kat güzel olmuş, kat
kat iyi olmuş.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Vatandaşın işi var
mı işi?
ÜNAL KACIR (Devamla) - Bakın değerli arkadaşlar, en
düşük BAĞ-KUR emeklisi sizin verdiğiniz maaşla 141 kilo
ekmek alabiliyormuş. Şimdi 2010un ocağında 272 kilo ekmek
alabiliyor. 141 kilo ekmek mi çok, 272 kilo ekmek mi çok? Yani emeklinin ekmeğini
kim artırmış?
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sen söyle, sen söyle!
ÜNAL KACIR (Devamla) - AK PARTİ Hükûmeti.
Değerli arkadaşlar, bak şimdi ayçiçeği
yağı
BAĞ-KUR emeklisi
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Yağ tavan yaptı.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Peki, belki BAĞ-KURlununki
farklıdır, öbürüne bakalım, köylü BAĞ-KURuna bakalım.
Bak, köylü BAĞ-KURu 64 kilo makarna alabiliyordu maaşıyla, 64
kilo, bak, 189 kilo olmuş.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Köylüye makarna veriyorsun, kendin
karides yiyorsun, balık yiyorsun.
ÜNAL KACIR (Devamla) Bak, 40 kilo şeker alabiliyordu, 142 kilo
şeker alabiliyor. İyi artırmış mıyız?
Artırmışız. Yeter mi? Yetmez. Daha fazlasını kim
yapar? AK PARTİ yapar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve MHP sıralarından Bravo(!) sesleri)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bravo(!)
ÜNAL KACIR (Devamla) Değerli arkadaşlar, şimdi,
efendim, sağlık hizmetleri alımı konusunda burada tenkitler
getirildi. Değerli arkadaşlar, biz emeklilerimiz
İşçi
emeklisisin sen, devlet hastanesine gidemezsin! Sen işçi emeklisisin, özel
hastane, kapısından geçemezsin! İlaç mı alacaksın? SSK
hastanesinin bodrum katı seni
bekliyor. Beş tane ilaç yazmıştır doktor, akşama
kadar beklersin, iki tane ilaç var, üç tanesi yok. Samatyada beklediysen derler
ki sana: Okmeydanına git, orada bulursun belki.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Başkanım, doğru
söylemiyor.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Orada da beklersin, ertesi günü orada da iki
tanesini bulursun, bir tanesini bulamazsın. Ondan sonra sana derler ki:
Git kendin başka bir SSK hastanesi bul. Şimdi, ilacı nereden
almak istiyorsan oradan alabilirsin. Hangi eczaneden istiyorsan oradan
alabilirsin, bunun önünde bir engel var mı? Yok. Devlet memuru özel
hastaneye gidebiliyor muydu? Gidemiyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kacır, lütfen toparlayınız,
buyurun.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Yakında hepsini Sayın
Erdoğanın eczanelerinden alacaksın Kacır, tek hastane, tek
eczane olacak.
ÜNAL KACIR (Devamla) Evet toparlıyorum.
Dolayısıyla, emeklilerimiz bunları çok iyi biliyor. Biz
görüyoruz, konuşuyoruz. Onların elbette ki beklentileri var, elbette
ki beklentileri karşılanacak. Ülke ekonomimiz her geçen gün daha
iyiye gidiyor, daha iyiye gittikçe de biz imkânlarımızı
emeklilerimizle, asgari ücretlimizle ve diğer kesimlerimizle
paylaşmaya devam ediyoruz.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Kacır, hiç bir
tiyatroda rol aldınız mı?
ÜNAL KACIR (Devamla) - Hiç kimse yanlış anlamasın,
verdiğimiz maaşların çok olduğunu söylemiyoruz, fazla
olduğunu söylemiyoruz, daha fazlasını verme
imkânımızı buldukça halkımızla
paylaşacağız diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kacır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, oylamadan önce
yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Anadol.
Henüz 3 sayın milletvekilimizin söz talepleri var onları
değerlendirdikten sonra sizin yoklama talebinizi de
değerlendireceğim.
Teşekkür ediyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Hay hay. Bir daha kalkmamıza lüzum
yok o zaman.
BAŞKAN Sayın Tütüncü, Sayın Asil ve Sayın Koç söz
talepleriniz var. İç Tüzükün 60ıncı maddesi gereğince
birer dakika süre veriyorum.
Sayın Tütüncü, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncünün, CHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, burada üç grubun, üç konuyu acil olarak
yüce Meclisin önüne getirdiğine tanık oluyoruz, olduk. Bir tanesi,
hayvancılık sektörünün sorunları, diğeri kredi kartı
ve bireysel kredi borçlularının sorunları ve üçüncüsü de
emeklilerin sorunları.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin gerçek gündemi budur,
gerçek politika çerçevesinde düşündüğümüzde gündem budur ama burada,
üzülerek ifade etmek durumundayım ki AKP sözcülerinin hepsi diyorlar ki:
Hayır, Türkiye'nin gerçek gündemi Anayasadır. Millet Anayasa
değişikliğini bizden bekliyor ve milletin derdini çözecek tek
bir konu var, Anayasa değişikliği. Yapmayın değerli
kardeşlerim, lütfen!
Yüzde 1,83, birinci altı ay için emeklilere verdiniz, ikinci
altı ay için yüzde 1,83 verdiniz, ortalama yüzde 2,76
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tütüncü, teşekkür ediyorum.
Sayın Asil, buyurun.
12.- Eskişehir
Milletvekili Beytullah Asilin, CHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Az önce konuşan AKP Vekili Sayın Ünal Kacır, bugün
muhalefet partilerini Meclisi oyalamakla suçladı. Gündeme getirilen
konular, emeklinin sorunları, hayvancılığın
sorunları, kredi kartı sorunları yani milletin gerçek gündemi.
Milletin gerçek gündemini hafife alan AKP zihniyetini ve Sayın
Kacırı şiddetle kınıyorum ve AKPyi gerçek gündeme
yani milletin gündemine davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Asil.
Sayın Koç, buyurun.
13.- Samsun Milletvekili A.
Haluk Koçun, CHP grup önerisine ilişkin açıklaması
A. HALUK KOÇ (Samsun) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Belki yadırgatıcı olacak ama AKP Grup Başkan Vekili
Sayın Bahçekapılının sözleri üzerine bir iki cümle sarf
etmek istiyorum.
Kendisini çok yadırgadığımı ifade etmek
isterim. Türkiye Büyük Millet Meclisini ve bilhassa muhalefet
sıralarına bakarak bir eğitim eksikliği noktasında
konuştular. Millî irade ve millî egemenlik konusunda eğitim
eksikliğimiz varmış, Sayın Bahçekapılı bizi
eğitecekmiş. Ben böyle bir algılamada bulundum. Sayın
Bahçekapılıya hatırlatmak istiyorum: Kırık bir siyasi
çizgiden geliyor ve kendisi eğer bugün millî iradeyi temsil ettiğini
zannediyorsa Sayın Başbakanın kendisini listeye yazması
sonucu vatandaşların ikinci seçmen olarak oy kullanmasıyla
buraya gelmiştir kendisi. Yani hukukçu olarak öncelikle bu kavramlar
konusunda kendisini eğitmesini tavsiye ediyorum.
Teşekkür ederim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi vardır.
Şimdi bu talebi yerine getireceğim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Vazgeçtik.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/351, 10/454, 10/527)
esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 21/4/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Okutuyorum:
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kuruluşunun 90ıncı yıl dönümünün ve Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması, günün önem ve
anlamının belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir
görüşme yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan
2010 Cuma günü saat 14.00te toplanmasına, bu toplantıda
yapılacak görüşmelerdeki konuşmacılar ve konuşma
süreleri ile bu birleşimde
başka konuların görüşülmemesine ilişkin Danışma
Kurulu önerisi
21/4/2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 90 ıncı
yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının
kutlanması, günün önem ve anlamının belirtilmesi amacıyla
Genel Kurulda özel bir görüşme yapılması için Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 23 Nisan 2010 Cuma günü saat 14.00'te toplanması, bu
toplantıda yapılacak görüşmelerde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanına, siyasî parti grupları başkanlarına ve grubu
bulunmayıp da Mecliste üyesi bulunan siyasî partilerin genel
başkanlarının görevlendireceği bir milletvekiline 10'ar
dakika süreyle söz verilmesi ve bu Birleşimde başka konuların
görüşülmemesinin Genel Kurulun onayına sunulması
Danışma Kurulunca önerilmiştir.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
|
Nurettin
Canikli Kemal
Kılıçdaroğlu |
|
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi |
|
Grubu
Başkan vekili Grubu
Başkan vekili |
|
Mehmet
Şandır Ayla
Akat Ata |
|
Milliyetçi
Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi |
|
Grubu
Başkan vekili Grubu
Başkan vekili |
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para
Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek
Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın;
Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
4.- Kooperatifler Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları
(1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.34
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.43
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Yusuf
COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 90ıncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Gündemin 5inci sırasında yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264
Milletvekilinin; 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
birinci görüşmesine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde teklifin 5inci maddesinin oylaması
tamamlanmıştı.
Şimdi 6ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- Türkiye Cumhuriyeti Anaya-sasının 53
üncü maddesinin kenar
başlığı A. Toplu iş sözleşmesi ve toplu
sözleşme hakkı olarak değiştirilmiş, üçüncü ve
dördüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış ve
maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma
hakkına sahiptirler.
Toplu sözleşme yapılması sırasında
uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem
Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları
kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.
Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları,
toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma
şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin
emeklilere yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun
teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar
kanunla düzenlenir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 6ncı madde üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Yozgat Milletvekili Sayın
Mehmet Ekici söz talebinde bulunmuşlardır.
Sayın Ekiciyi davet ediyorum efendim.
Buyurun Sayın Ekici. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır efendim.
MHP GRUBU ADINA MEHMET EKİCİ (Yozgat) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Anayasa değişiklik
teklifinin 6ncı maddesi üzerine söz aldım, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, mevcut Anayasamızın 53üncü
maddesi Toplu iş sözleşmesi hakkı başlığı
altında düzenlenmiş olup bu maddenin 1inci ve 2nci
paragrafları değişiklik teklifinde aynen korunmuş, 4, 5,
6ncı paragraflarla yeni düzenleme yapılmıştır. Bu
düzenlemelerin özü memur ve diğer kamu görevlilerinin toplu sözleşme
yapma haklarına ilişkindir.
Değerli milletvekilleri, bütün bu görüşme süreci boyunca
değişiklik teklifi sahipleri, sözcüleri ve sayın bakanlardan duyduğumuz
sözler var; uluslararası normlar, AB kriterleri, demokratik hak ve
hürriyetlerin genişletilmesi, özgürlük alanlarının
genişletilmesi gibi. Bu anlamda, cezbedici ve genel geçer
başlıklar altında yapılan izahatların gerçeği
ifade etmediğini büyük bir üzüntüyle tespit ediyoruz. Çeşitli
vesilelerle bu kürsüden çalışma hayatımızın
uluslararası anlaşma ve hukuk normlarına uygun hâle getirilmesi
gereğini ifade etmiş bir siyasi parti olarak, bu düzenlenen maddenin
bırakın uluslararası çalışma hayatı kriterlerine
uygun hâle gelmemizi tam tersine aykırılık ve çelişki
meydana getirdiğini tespit ediyoruz.
Bu tespitlere geçmeden önce, öncelikle bu konuda Hükûmetin siciline
bakmakta yarar olduğunu düşünmekteyim. Bilindiği gibi kamu
görevlileri konfederasyonları ile Kamu İşveren Kurumu
arasında 2002 yılından itibaren sekiz toplu görüşme
gerçekleştirilmiş ve bunlardan yalnızca 2005 ve 2008
yılları olmak üzere iki tanesi mutabakatla sonuçlanmıştır.
4688 sayılı Kanunun 34üncü maddesi Bakanlar Kurulu üç ay içinde
mutabakat metni ile ilgili uygun idari ve icrai düzenlemeleri
gerçekleştirir ve kanun tasarılarını Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunar. diyerek mutabakat metni ile ilgili düzenleme yükümlülüklerini
Bakanlar Kuruluna vermiştir. Oysa, mutabakat metni çerçevesinde 2005
yılında mali haklarla ilgili 5, çalışma
şartlarıyla ilgili 16 madde ve özelleştirme uygulamalarıyla
ilgili 10 madde ile ilgili hiçbir düzenleme yapılmamıştır.
2008 yılı mutabakat metninde mali haklar dışında 23
ayrı konuda anlaşma yapılmış olmasına rağmen
büyük çoğunluğu asla yerine getirilmemiştir yani Hükûmet kamu
görevlilerine verdiği sözleri tutmamıştır,
anlaştığı konularda kanunun kendisine verdiği
görevleri yerine getirmemiştir. Bakanlar Kurulu, kanunların amir
hükümlerini hiçe sayan uygulamalara imza atmıştır, kanunlar
karşısındaki bu vurdumduymaz tavrıyla sosyal diyaloğu,
toplu görüşme ve Uzlaştırma Kurulu sisteminin yasak savmadan
ibaret bir süreç hâline gelmesine neden olmuştur. 2002, 2003, 4, 6, 7 ve 9
toplu görüşmelerinin arkasından doğan uzlaşmazlık
sonucu Uzlaştırma Kuruluna gidilmiş, Uzlaştırma Kurulu
kararları AKP Hükûmeti tarafından yok sayılmış, Kurul
işlevsiz ve etkisiz hâle getirilmiştir.
İyi niyetli bir iktidar mevcut 4688 sayılı Kanunla da
memurların birçok sorununu çözebilirdi ancak tercihini çözümsüzlükten yana
kullanmıştır. Bugün kamu görevlileriyle ilgili olarak ortaya
çıkan sorunların büyük bölümü Hükûmetin kanunları hiçe sayan
uygulamalarından mutabakat metinleriyle Uzlaştırma Kurulu
kararlarını uygulamamasından kaynaklanmaktadır. Böyle bir
kötü sicile rağmen Hükûmet şimdi kalkmış yukarıda
saydığım normları gerekçe göstererek Anayasa
değişiklik teklifini, sosyal tarafların, muhalefetin, usul ve
esas yönlü uyarılarını dikkate almadan değiştirmeye
kalkmaktadır. Eğer kanunlara uyulmayacaksa Anayasa
değişikliği beyhudedir. Bu mutabakat metinlerini
uygulamayanların yarın toplu sözleşme hükümlerini
uygulayacağının garantisini kim verebilir? İşte bu
noktada teklifin en önemli eksiği de ortada. Eğer toplu sözleşme
hakkı tanıdığınız kamu çalışanına
grev hakkını tanımış olsaydınız, daha
çağdaş ve uluslararası bir yaklaşımı kabul
ettiğinizi, toplumsal yaşamda meydana gelen gelişmeyi gerçekten
kavradığınızı, demokrasi
anlayışınızın dar ekipçilikten kurtulduğunu,
endüstri ilişkilerindeki gelişmeyi gerçekten
anladığınızı, bu değişiklik teklifinde
samimi olduğunuzu ve bu madde düzenlemesinin bazı niyetleri gizlemek
için konulmuş bir madde olmadığını anlar, kavrar ve
buna uygun bir davranış içinde olurduk.
Ancak şimdi sizlere soruyorum sayın milletvekilleri: Gözden
geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi, ILOnun değişik sözleşmeleri işçi memur
ayrımı yapılmaksızın tüm çalışanlara toplu
sözleşme ve grev hakkını tanırken, Uluslararası
Çalışma Örgütü Genel Konferansının 64üncü toplantı
kararları ortada dururken, 27 Haziran 1978 tarihli 151 No.lu Sözleşme
ortada dururken, Avrupa Sosyal Şartı, AB istihdam ve sosyal
politikasıyla ILO Sözleşmesi Türkiyeyi memur sendikacılığının
gelişimi konusunda yükümlülük altına sokarken, 87 No.lu ILO
Sözleşmesi, 98 No.lu ILO Sözleşmesi, 151 No.lu ILO
Sözleşmesinin taahhütleri ortada dururken, Anayasamızın
90ıncı maddesi hükmü çerçevesine rağmen, Danıştay
kararlarına rağmen grevsiz toplu sözleşme hakkını
Anayasaya koyarak bu iktidar kimi kandıracağını
zannediyor, gerçek niyetlerine hangi kesimleri alet edeceğini zannediyor?
Yaptığınız tasarı sadece bir kandırmadan
ibarettir. İyi niyetli ve çağdaş bir yorumla hareket etmiş
olsaydınız, Anayasanın 53üncü maddesinde ifadesini bulan toplu
sözleşme ve 54üncü maddesinde konu edilen grev hakkıyla ilgili
düzenlemeyi memurları da kapsayacak hâle getirirdiniz ama niyetiniz üzüm
yemek değil bağcı dövmekten ibaret ve bu gerçek gün gibi
aşikâre düşmüş bir gerçektir.
Bu arada bazı aklıevvellerin Grev hakkı ile iş
güvencesi bir arada olmaz sözleri ve tehditlerine de maruz
kaldığımız oluyor. Bu görüşü savunanlar, ancak
cahilliklerini ortaya koyarlar çünkü bu tezi ortaya koyanlar sosyal devlet
ilkesini kavrayamamıştır, literatürü takip etmemiştir,
memurluğun ne olduğunu anlamamıştır ve
çağdaş verileri özümseyememiştir.
Değerli milletvekilleri, bu kürsülerden durmadan bir tehdit, güya
bir tehdit atılıyor: Halka gideriz. Şimdi, en temel ve vahim
hata da burada yapılıyor. Özellikle uluslararası alanda kabul
görmüş temel hak ve hürriyetlerin halkoyuna sunulması, ilk başta
büyük bir usul hatasıdır ve vahimdir. Bu konuda iktidarı
uyarıyoruz. Bu şekliyle halkoylamasından olumsuz sonuç
çıktığını düşünün bir an için; Hükûmet, toplumun
temel hak ve özgürlüklerinden taviz mi verecek eğer halkoylaması
aleyhine çıkarsa? Giderse aleyhine çıkacağı da çok
aşikâr görülüyor. Ama maalesef popülizm birilerinin kanına
işlemiş. Tüm insanlıkça kabul edilmiş temel hak ve
hürriyetler referandum konusu yapılamaz. Referandum sonucu hayır
çıkarsa, Hükûmet, ülkemizdeki cinsel istismara, cinsiyet
eşitsizliğine, memur ve işçinin temel hak ve hürriyetlerinden
mahrum bırakılmasına devam mı edecek?
Temel hak ve hürriyetleri millete oylatmak, topluma oylatmak hangi
demokrasi kültürünün eseridir? Durmadan sözünü ettiğiniz Venedik
Kriterlerinin 30uncu maddesini bu teklifi hazırlayan ulema
takımı hiç okumadı mı? Dolayısıyla
yapılması planlanan her türlü değişiklik, daha fazla hak,
daha fazla özgürlük sağlarsa anlamlı olur ve toplumsal desteği
artar. Demokrasi de kazanır, millet de kazanır. Aksi hâl -ki bugün
mevcuttur- uzlaşma ve müzakere kültürünün yok edilmesinden başka
sonuç vermez. Unutulmamalıdır ki kamu görevlilerinin toplu
sözleşme hakkının iktidar mücadelesinde daha fazla güç elde
etmek için millete pazarlık malzemesi yapılması,
değişiklik girişiminin daha ilk aşamada toplum
vicdanında sorgulanmasına neden olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ekici, on dakikalık süreniz doldu. Size
ilave iki dakika daha süre veriyorum, lütfen tamamlayınız.
MEHMET EKİCİ (Devamla) Tabii, bu teklifte iyi iki husus
vardır, onu da hakkı teslim adına söylemek istiyorum.
Emeklilerin toplu sözleşme hakkından yararlanması
olumludur. Dördüncü fıkranın metinden çıkarılması da
olumludur. Ama bir olumsuzluk örneği de Uzlaştırma Kurulu yani
Hakem Kurulu olarak tespit edilen Kurulun prensipleri, oluşumu ve
Uzlaştırma Kurulu raporunun sonuçlarının mahkemeye
taşınabilirliği konusunda bugün ortada hiçbir somut verinin
olmadığı gerçeklerine dikkat ederseniz de, Uzlaştırma
Kuruluyla bağımsız bir denetim mekanizması meydana
getirilmiyor, Bakanlar Kurulu etkisi yok edilmiyor, yok ediliyor gibi görünse
de bu, gerçeği ifade etmiyor.
Onun için, yapılması gereken iş, Milliyetçi Hareket
Partisinin her zaman teklif ettiği gibi, bu 12 Eylül Anayasasından
-ki daha sonraki konuşmamda buna biraz daha geniş değinmek
istiyorum- şikâyetiniz varsa, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı altında, bütün partilerin
katıldığı, süreçli ve münazaraya açık bir sürecin
yaşatılmasını temin maksadıyla, bu maddeleri
şimdiden çekmenizdir çünkü bu yanlış hesap elbette
Bağdattan dönecektir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ekici, teşekkür ederim.
Şimdi, madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk Grubunun görüşlerini
ifade edecekler. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Öztürk, sizin de süreniz on dakika efendim.
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 6ncı madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu fotoğraflarda gözükenler
derya kuzusu değil. Bunlar, bu Mecliste uyuyan milletvekilleri ve
bakanlarımızın fotoğraflarıdır. Milletin hem
kendisi uyutularak hem de vekilleri Mecliste uyuyarak bir Anayasa
değişikliği yapmaya çalışıyoruz.
Elbette ki askerî darbenin etkilerinden kurtulmak, demokratik hak ve
özgürlükleri geliştirmek, değişen Türkiyenin
ihtiyaçlarını karşılamak, demokrasiyi güçlendirmek
adına yeni bir anayasaya ihtiyaç vardır. Ancak, bu yeni
anayasayı yapma ihtiyacının bugünkü ortamda ve bugünkü
anlayışla karşılanması mümkün değildir. Çünkü
değerli arkadaşlarım, bugün Türkiyede demokrasinin özünü
oluşturan hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı ilkesi,
bağımsız yargı gibi kavramlarla arası hiç mi hiç
hoş olmayan, tüm güçleri elinde toplamak isteyen, Türkiyeyi hızla
güçler ayrılığından kuvvetler birliği ilkesine
doğru götüren, Türkiyede yargısız hükûmet etmek isteyen, millî
iradeyi Türkiyede Büyük Millet Meclisindeki çoğunluk partisinin
görüşünden ibaret sayan, hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak
yasama ve yürütmenin yargı tarafından denetlenmesini millî iradenin
vesayet altına alınması olarak gören, yargısal denetimi hiç
hazmedemeyen, bütün bu yanlışlıklara karşı direnenleri
halk iradesine karşı direnmekle suçlayan,
bağımsızlığını korumaya çalışan
yargı üzerinde sert mücadeleler estiren ama hepsinden önemlisi demokratik
cumhuriyetin temel niteliklerinden biri olan laiklik sistemini yıkmaya
yönelik hareketlerin odak ve merkezi olmaktan dolayı Anayasa Mahkemesince
sabıkalı hâle gelmiş ve bu nedenle de sürekli kapatılma
korkusu, kaygısı, paniği içerisinde olan bir siyasal parti ve
onun Başbakanı vardır. Değerli arkadaşlarım,
böyle bir ortamda gerçekten toplumun ihtiyaçlarını
karşılayan, demokrat, çağdaş, ilerici, devrimci bir anayasa
yapmak mümkün değildir. Nitekim, AKPnin hazırladığı
bu Anayasa değişikliğinin içeriğine baktığımızda,
bunun ana omurgasını, eksenini yargıya yönelik düzenlemelerin
oluşturduğunu görürüz ve bu değişikliğin aslında
yargıdan rahatsız olan bir anlayışın ürünü olarak
Meclise getirildiğini görürüz. Ancak bununla beraber bu acı zehri
yutturabilmek için bunun üzerine birtakım pudra gibi şekerlemelerin
yapıldığı, yine oltanın ucuna yem gibi konulan
bazı maddelerin olduğunu görürüz. Aslında bugün şu
görüştüğümüz 6ncı madde de, işte Anayasa
değişikliği içerisine şeker gibi konulan, oltanın
ucuna yem olarak takılan maddelerden bir tanesidir. Siz bu paketteki
şekerleri ayıkladığınız zaman, bu paketteki
oltadaki yemi aldığınız zaman gerçek tüm
çıplaklığıyla ortaya çıkar.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, kamu görevlilerine
toplu sözleşme hakkına yer verilmiş gibi görülse de aslında
toplu sözleşme yapma hakkı yoktur. Çünkü, fiilen
kullanıldığı zaman hak sahibi yararına olumlu bir
sonuç doğurmayı sağlayacak mekanizmalardan yoksun olan bir
hakkın gerçekte, fiilen ve hukuken var olduğunu söylememiz mümkün
değildir. Grev hakkı, toplu iş sözleşmesi
hakkının motorudur, kalbidir. Grev hakkı olmadan toplu
sözleşme yapmanın yaptırım gücü yoktur. Grev hakkıyla
silahlandırılmayan toplu sözleşme kurumu, motorsuz güçtür,
kalpsiz insan gibidir. Nasıl ki, kalpsiz bir insan yaşayamazsa, grev
hakkı olmayan bir toplu sözleşme düzeninin yaşaması mümkün
değildir değerli arkadaşlarım.
Bu getirilen düzenleme hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarına, Anayasanın 90ıncı maddesi hükmüne
aykırıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında
toplu sözleşme ve grev hakkı açıkça bir hak olarak kabul
edilmiştir. AİHM kararlarında sendikalar toplu sözleşme
yapan, grev yapan örgütler olarak kabul edilmiştir, böyle
tanımlanmıştır. Ancak burada grev hakkı
tanınmadığı gibi, barışçıl bir çözüm yolu
olan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu sendikaların yerine konulmuştur.
Sendika, karar veren değil, talep eden konumuna sokulmuştur. Kamu
Görevlileri Hakem Kurulu kararlarına kesinlik sağlanarak, grev
hakkı tanınmamış, toplu sözleşme hakkı da fiilen
kullanılamaz hâle sokulmuştur. Hükûmet, söz yerindeyse, kamu
görevlilerinin, kamu çalışanlarının sorunlarını
Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna havale etmiştir. Anayasamıza grev
yasağı sokulmuştur. Kısacası, memura grev
yasaktır bu hükümle değerli arkadaşlarım.
Çalışma, bir ödev olmaktan çıkarılıp temel bir hak
olarak tanımlanmamıştır. Eğer kamu
çalışanları yönünden gerçekten demokratik ve çağdaş
bir anayasa yapılmak isteniyorsa, işçi, memur ayrımı
olmaksızın tüm çalışanlara grevli toplu sözleşme
hakkının verilmesi gerekmektedir. Nitekim, 1961 Anayasasında bu
yönde var olan hüküm, 12 Mart 1971 darbesiyle işbaşına gelen
askerî diktatörlük yönetimi tarafından
kaldırılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bu mevcut düzenlemede, toplu
sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması gibi bir
hüküm konulmuştur, bu hüküm de aslında yanıltmaya yöneliktir.
Zaten mevcut uygulamada, memur maaş zammı memur emeklilerine
yansıtılmaktadır, işçi ve BAĞ-KUR emeklilerine yansıtılmıyor,
bu anlamda adaletsizlik var. Asıl önemli olan, emeklilere sendika
hakkının tanınmasıdır. İtalyada
sendikaların üyelerinin 1/3ü neredeyse emeklidir.
Yine, 54üncü maddede, siyasi grev, dayanışma grevi gibi
alanlardaki grev yasağı kaldırılmış gibi gözükse
de aynı maddede grev erteleme müessesesi yerli yerinde durmaktadır.
Mevcut uygulamada, grev ertelendikten sonra uyuşmazlığı
Yüksek Hakem Kurulu çözüyor yani grev ertelenmesi sonrasında tekrar greve
başlanılamıyor. Oysa 12 Eylül öncesindeki uygulamada, grev
erteleme süresi bittikten sonra da yine greve başlanabiliniyordu.
Diğer önemli bir konu, hak grevinin tanınmamasıdır,
1982 Anayasasıyla getirilen yasak hâlâ korunmaktadır,
değişiklikte buna ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Paket,
kısacası, hem kamu çalışanları yönünden hem de
diğer emekçiler yönünden bir makyaj olmaktan öteye gidememiştir,
tümüyle bir makyaj niteliğindedir değerli arkadaşlarım.
Bakın, bundan önce de çeşitli vesilelerle bu konularda
düzenlemeler yapılmış, nitekim, o dönem muhalefette olan Fazilet
Partisinin sözcüleri, grev hakkıyla donatılmayan bir toplu iş
sözleşmesi ya da toplu sözleşmenin geçerli
olmadığını açıkça belirtmişlerdir.
Bakınız, bu Hükûmetin, özellikle bugünkü oylamaların
sonucuna baktığımızda, kamu
çalışanlarını istismar ettiğini görürüz. Şayet,
daha önceki vaatlerinde ve sözlerinde duruyorlarsa, bugün
görüştüğümüz hükümler gibi, çalışanlara sendikal hak
verilmeliydi.
Bakınız, vermiş olmanız bir şeyi çözmüyor
ki... Sizin verdiğiniz hak, sendikal bir hak değil, toplu
sözleşmeli, grev hakkı olan bir hak değil; sadece dernek kurma
hakkı. Yine, burada, aynı şekilde devam ediyor: Siz hâlâ 1961
mantığını korumak istiyorsunuz. Güya, 12 Eylülü öven
maddeleri çıkarmakla bu Anayasanın ruhu değişmiş mi
oldu? Askerlerin yapmış olduğu, her şeyiyle hâkim
olduğu Anayasa aynen duruyor. Siz ne yapıyorsunuz? Eğer,
yapmış olduğunuz değişikliğin... diyerek
gidiyor. Değerli arkadaşım, bunlar, bu sözler, o dönem Fazilet
Partisi olarak görev yapan ancak bugün AKPnin Genel Başkan Yardımcısı
olan Salih Kapusuzundur. Yani, Salih Kapusuz, 1991 yılında, grev
silahıyla donatılmayan toplu sözleşme görüşme
hakkının bir hak olmadığını, grev
hakkının verilmesi gerektiğini söylüyor ancak bugün ne
düşündüğünü çok merak ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu Anayasa
değişikliği paketi, halkın ihtiyaçlarından, köylünün
ihtiyaçlarından, adliye binalarında sabah gidip akşam gelen,
yıllarca sürüm sürüm sürünen, adil yargılanma hakkı isteyen,
haksız tutuklanan insanların sorununu çözmüyor. Bu Anayasa
değişikliği paketinin içerisinde işçi, köylü, orman
köylüsü, çalışanlar yoktur. Bu Anayasa değişikliği
paketinin buraya getirilmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, size de iki dakika ilave süre
veriyorum. Lütfen konuşmanızı tamamlayın.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Bu Anayasa değişiklik
paketinin Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilip
dayatılmasının nedeni, AKPnin ve özellikle Sayın
Başbakanın yargıdan duyduğu rahatsızlıktır.
Yine, Sayın Başbakanın ve onun yol
arkadaşlarının, yarın mahşer gününde yani bu dünyadaki
mahşer gününde, Anayasa Mahkemesinde kendi tanıdığı
hâkim ya da savcıların önünde hesap vermeyi güvence altına alma
anlayışıdır.
Burada, gerçekten halkımızın sorunlarını çözme
yolunda, gerçekten demokrasiyi güçlendirme, insan haklarını büyütme
yönünde bir adım görülmemektedir. Büyük bir iddiayla, demokrasi ve
özgürlükler iddiasıyla ortaya sunulan bu Anayasa değişiklik
paketinin hangi maddesinin gerçekten demokrasiyi güçlendirdiğini, gerçekten
hangi maddesinin özgürlükleri güçlendirdiğini ben anlamadım,
anlamakta da güçlük çekiyorum ki çok arıyorum, bir türlü bulamıyorum.
Değerli arkadaşlarım, demokrasiyi savunmak, aslında
bir hukuku savunmaktır. Hukuku öteleyerek, yargı denetimini, yasama
ve yürütmenin yargı tarafından denetlenmesini millî iradenin vesayet
altına alınması olarak görerek siz demokrasiyi
savunamazsınız çünkü hukuk olmadan, hukuk mücadelesi olmadan
demokrasi olmayacaktır.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu ülkede, gerçekten
halkımızın istediği, tam demokrasiyi savunan, insan
haklarını güvence altına alan, çağdaş, demokrat ve
devrimci bir anayasayı mutlaka yapacağız. Bu anayasayı
yapma mücadelemiz devam edecektir. Biz, halkımızın
kurtuluşu için, her aşamada yılmadan, bıkmadan mücadele
etmeye devam edeceğiz. Bu anlayışla hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Öztürk, teşekkür ediyorum.
Gruplar adına üçüncü söz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Alaattin Büyükkayaya aittir.
Sayın Büyükkaya, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz on dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin, Anayasanın 53üncü
maddesinde değişiklik yapan çerçeve 6ncı maddesi hakkında
AK PARTİ Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, şahsım
ve grubum adına yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; evet,
demokratik ve sosyal bir hukuk devletinde, bir sendikal hakkın
olmayacağından bahsedilemez. Bu, gerçekten de doğrudur. Zaten,
yapmış olduğumuz düzenlemelerin temelinde de bu vardır.
Gene, bir özgürlükten bahsediyorsak, evet, çalışan bütün kesimlerin
de sendikal bu haklardan yararlanması elbette gerekli.
Geçmişimize bir bakalım, nereden nereye geldik: Ülkemizde ilk
defa, 1947 yılında, işçi ve işveren sendikaları
hakkında düzenlemeler yapılmış. Daha sonra, 1961 Anayasasıyla,
kamu görevlilerini de kapsayacak şekilde bu anlayış
genişletilmiş. 63 yılında ise ilk defa, Grev ve Lokavt
Kanunu kabul edilmiş Sendikalar Kanunuyla birlikte. 64 yılında
ise Devlet Personeli Sendikaları Kanunu çıkarılarak böylece bu
haklar yeniden düzenlenmiş. Güzel. Sonra, 82 Anayasası gelmiş.
Hepimizin şikâyet ettiği bir Anayasa. Peki, bu Anayasayla bu haklar
ne olmuş? Geriye gitmiş, alınmış. Sonra, 1995
yılında, 82 Anayasasının 51 ve 53üncü maddelerinde
değişiklik yapılarak kamu hizmeti görevlilerine sendika kurma ve
toplu görüşme yapma hakkı -görüşme yapma hakkı,
sözleşme değil- tanınmış. Son olarak da 2003
yılında, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu kabul edilerek o
iş yeniden bir zemine oturtulmuş.
Şimdi, burada en önemli nokta şu: Sözleşme mi,
görüşme mi? Eğer Görüşme devam etsin. diyorsanız bu
değişikliğe ihtiyaç yok. O zaman mevcut Anayasamızdaki
hükümler aynen devam etmeliydi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yeterli mi Alaattin Bey?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Evet, niye bu değişikliğe
gidiyoruz o zaman? Niye bu değişikliğe gidiyoruz?
53üncü maddemiz -Anayasamızın 53üncü maddesi- açıkça
şunu söylüyor, toplu görüşme hakkından bahsediyor.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Abdestsiz namaz kılıyorsunuz.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Toplu sözleşme yapma
hakkı değil, toplu görüşme hakkından bahsediyor ve onun
için de yapılan görüşmelerin sonuçları Bakanlar Kurulunun
takdirine sunuluyor. İster bu, uzlaşma kurulundan gelsin, ister
anlaşsın, ister anlaşamasın
MUHARREM VARLI (Adana) Ne değişti? Şimdi de öyle
zaten. Ne farkı oldu?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Bakanlar Kurulunun takdirine
sunuyorlar yani siyasi iradenin takdirine sunuyorlar
OKTAY VURAL (İzmir) Takdir sizsiniz yani.
MUHARREM VARLI (Adana) Her şey siyasi iradenin takdiri.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
ve her dönemde de,
unutmayalım ki, bu takdir çoğu zaman, daha çok Kamunun hukukunu
koruyalım. düşüncesiyle, farklı bir anlayışla
yorumlanıyor.
Peki, geçmişte görev yapanlar bunu bilmiyorlar mıydı?
Biliyorlardı. Değiştirmeye cesaret ettiler mi? Hayır.
MUHARREM VARLI (Adana) Yani siz neyi değiştirdiniz?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Peki, bu durum böyle devam etsin
mi?
MUHARREM VARLI (Adana) Farklı olan nedir, onu bir söyleyin.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Evet, onu söyleyeceğim zaten.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) 2001de yapılan
değişikliklerden haberin yok herhâlde senin.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Bu durum böyle devam etsin mi?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen Hatibe yerimizden
müdahale etmeyelim.
MUHARREM VARLI (Adana) Grev hakkı verdiniz mi, verebiliyor
musunuz?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Hayır, biz Bu durum böyle
devam etmesin. diyoruz.
MUHARREM VARLI (Adana) Milletimizi aldatmasın, Sayın
Başkan.
BAŞKAN Böyle bir usulümüz yok. Lütfen
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Bu durum böyle devam etmesin.
MUHARREM VARLI (Adana)
doğruları söylesin.
BAŞKAN Olur mu öyle şey?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Bu durumu değiştirelim,
daha insani, daha çağdaş bir yaklaşım getirelim. Bunun için
buradayız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen bilmiyorsun herhâlde 2001deki
değişiklikleri.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Peki, yapılan düzenleme ne?
Yapılan düzenleme şu
MUHARREM VARLI (Adana) Grev hakkı verdin mi, grev hakkı?
Grev hakkı verebiliyor musun? Yap, hep beraber oylayalım haydi.
AHMET YENİ (Samsun) Arkadaşlar, dinleyelim sözcüyü.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Müsaade ederseniz, dinlerseniz,
hepsinin cevabını bulacaksınız.
MUHARREM VARLI (Adana) Senin gücün yetmez herhâlde bunu yapmaya.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Doğruları söylersen
dinleyeceğiz.
BAŞKAN Sayın Varlı, hiç uygun olmuyor, hiç böyle bir
usulümüz yok.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) 53üncü maddenin kenar
başlığı vardır: Toplu iş sözleşmesi
hakkı.
Şimdi, biz ne diyoruz? Buraya bir cümle ekliyoruz: Toplu iş
sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı. Niye bu cümleyi ekliyoruz?
Niye bunu ekliyoruz? Çünkü burada kamu görevlilerinin hakkına bir anayasal
güvence kazandırmak istiyoruz.
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) Mevcut Anayasada zaten var.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Daha sonra ne diyoruz, bakın:
Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma
hakkına sahiptirler. Görüşme demiyoruz dikkat ederseniz, toplu
sözleşme yapma hakkına sahiptirler.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Makyaj o, makyaj
OKTAY VURAL (İzmir) Toplu iş sözleşmesi yok yani.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Bu düzenleme ilk defa oluyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Yüksek Hakem Kurulunda işveren
çoğunlukta mı, ona bak.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Ve diyoruz ki: Eğer taraflar
anlaşamazsa Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilirler. Bunun
aldığı karar kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.
ATİLLA KART (Konya) Yargı yolu niye kapalı?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Şimdi, diyoruz ki: Bu
bağımsız bir kurul olacak
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yargı yolu niye kapalı?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
ve bu bağımsız
kurul
ATİLLA KART (Konya) Bağımsız kurullara
karşı yargı yolu yok mu?
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Bağımsız
kurullara karşı yargı yolu yok mu?
ATİLLA KART (Konya) Yargı yolu niye kapalı?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
tabii ki -şimdi, söyleniyor-
belirli kişilerden, öğretim üyelerinden
Bugüne kadar
bağımsız bir kurulun nasıl oluştuğunu hepimiz
biliyoruz; işçiden de olacak, işverenden de olacak, belirli
yargıdan da olacak ve bu bir kanunla da düzenlenecek.
OKTAY VURAL (İzmir) Anayasada sınırları yok ki.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Anayasada var mı?
OKTAY VURAL (İzmir) Anayasada sınırı yok ki.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın Anadol, böyle
karşılıklı olmaz.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Evet, müsaade ederseniz efendim
Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları,
toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma
şekli, usulü, yürürlüğü ve toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere
yansıtılması gibi Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun şekli,
hepsi kanunla belirlenecek, kimsenin şahsi inisiyatifine de
bırakılmayacak. Bu anayasal bir güvenceye kavuşturuluyor.
Peki, bu düzenleme ne gibi yenilikler getiriyor? Bir:
Sendikalarımızın en temel görevi toplu sözleşme yapma
hakkıdır. Toplu sözleşme yapma hakkı getiriliyor.
Görüşme demiyorum, toplu sözleşme hakkı getiriliyor. Bu ilk
defa Türkiyede.
MUHARREM VARLI (Adana) Tekel işçilerinin Ankaraya girmesine
izin vermeyen hangi sözleşmeye izin verecek?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Ayrıca, Bakanlar Kurulunun
takdir yetkisi çıkıyor, yapılan anlaşma artık
doğrudan yürürlüğe girebilecek.
MUHARREM VARLI (Adana) Doğruları söyleyin efendim,
doğruları.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) - Eğer bir anlaşma olmazsa
bağımsız Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna gidilecek ve bu, toplu
sözleşme hükmünde olacak. Böylece siyasi irade devre dışı
bırakılıyor, çalışanın, kamu görevlilerinin
hukuku doğrudan korunmuş oluyor.
Ayrıca, yine ilk defa hep emeklileri konuştuk bugün-
emeklilerimize de bunun yansıtılacağı, toplu
sözleşmeyle sağlanan hakların yansıtılacağı
hem anayasal hem de yasal bir güvenceye kavuşturuluyor, sadece iki
dudağın arasına değil.
Sonra, yine, MHPden arkadaşım -onu bir olumlu olarak- ben
takdirle teşekkür ediyorum onun sözlerine. 53üncü maddenin dördüncü
fıkrası kaldırılıyor. Böylece serbest, gönüllü toplu
pazarlık ilkesi getiriliyor.
Evet Grev hakkı yoktur. diyebilirsiniz. Peki, grev hakkı,
lokavt hakkıyla beraber değil mi, ikisi beraber işlemiyor mu?
OKTAY VURAL (İzmir) - Grev olmadan nasıl sözleşme
hürriyeti olacak?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Kamu görevlilerinin
çalışma hukuku düzenlendiği zaman, bunlarla ilgili düzenlemeler
yapıldığı zaman bu konuda gelişmeler de elbette
sağlanacaktır. Ayrıca, biraz önce de belirttim, buradaki her
türlü husus yasayla belirleneceği için, bundan sonra artık herkes,
kamu görevlilerimiz, gerçekten de yasal bir güvence içerisinde
çalışma hakkına sahip olacaklardır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yumurtasız omlet pişirmeye
çalışıyorsunuz!
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) - Unutmayalım, kamu
görevlilerimiz, ömür boyu iş güvencesi ve gelir güvencesi altındalar.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yumurtasız omlet bu!
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) - Yani bu işi bilen herkes bunun
nasıl çalıştığını çok iyi bilir. Onun için,
grev ve lokavt beraber işleyen bir müessesedir.
ATİLLA KART (Konya) Hangi sınıfı temsil
ediyorsunuz bunu gösteriyor bu!
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Evet, dolayısıyla, bu
düzenlemeyle çağdaş, daha ileri bir düzenleme, bir gelişme
sağlanmaktadır. Ben bu konuda emeği geçen bütün herkese, bir
milletvekili olarak, Türk milletvekili olarak şükranlarımı
sunuyorum, teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Büyükkaya, süreniz doldu. Size de ek süre
veriyorum efendim. Lütfen tamamlayın konuşmanızı.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Teşekkür ederim efendim.
Ve inanıyorum ki, bu düzenlemeyle kamu görevlilerimiz daha ileri
bir hakka sahip olacaklardır. İnşallah bunun daha da ilerisini
gene AK PARTİ iktidarlarında bu Meclis yerine getirecek ve
yapacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin) Üzgünüm, bu millet sizi gönderecek.
BAŞKAN Sayın Büyükkaya, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, 6ncı madde üzerinde gruplar
adına son konuşmaya sıra geldi.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Van Milletvekili
Sayın Özdal Üçer söz talebinde bulundular.
Sayın Üçer, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
Sizin de süreniz on dakika.
BDP GRUBU ADINA ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlar; 497 sıra sayılı Kanun Teklifinin
Anayasanın 53üncü maddesiyle ilgili değişiklik içeren
6ncı maddesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Aslında bu ülkenin en temel ihtiyaçlarından birincil ihtiyaç
olarak değerlendirilebilecek Anayasa için bugün içinde bulunulan yapay
tartışmaların kamuoyunun vicdanını
rahatlatmadığını hepimiz bilmekteyiz. Bunu en iyi iktidar
partisi milletvekilleri bilirler diye düşünüyorum. Çünkü tepkilerin
çoğu onlara mail olarak akıyor diye biliyorum.
Evet, darbeci generallerin darbeyle yaptıkları toplumsal
kıyımla yetinmeyip, ülkenin tüm geleceğini karartmak için
düzenlemiş oldukları 1982 Anayasasının
değiştirilmesi konusunda toplumumuzun her kesimi ortak
düşüncededir diye düşünmekteyiz. Toplumun farklı tüm kesimlerinin
demokratik katılımıyla, 1982 Anayasasının mağdur
ettiği ve ötelediği yurttaşları da kucaklayan bir anayasa
bu ülkenin en temel ihtiyacıdır. Farklı etnik kimlik,
farklı kültür, farklı inanç gruplarının ve tüm sosyal
katmanların bir arada, huzurlu, demokratik bir yaşamını
tesis edecek, yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin tümünü
güvence altına alan bir anayasa ülkemizi güzel günlere
taşıyacaktır.
Bu gereklilik doğrultusunda yapılması gereken köklü bir
değişiklikle eşitlikçi, özgürlükçü, tam demokratik yeni anayasa
düzenlemek mümkünken, yama tutmaz Anayasa yeniden yamalanmaya
çalışılmakta ve bu anlamda sanki iyi bir icraat
yapılmaktaymış gibi de lanse edilmektedir. Hem
yapılış biçimi hem de içeriğiyle demokratik zihniyetle
düzenlenmesi gereken bir anayasa için maalesef AKP Hükûmeti
yurttaşlarımızın beklentilerine cevap olamamış,
tüm umutları suya düşürmüştür. Anayasa yapayım derken
aslında toplumun ihtiyaçlarını görmezden gelip sadece erken
seçimi, 29 Marttan bu yana AKP Hükûmetini kamuoyu baskısıyla erken
seçime zorlayan emek çevrelerini, farklı sosyal katmanların bilincini
bastırmak ve onların taleplerini sindirmek amacıyla bir
altı yedi ay açılım teranesiyle geçti, birkaç ay da Anayasa
teranesiyle geçsin diye bir uygulamadır diye algılamaktayız.
Evet, AKP zihniyetinde kamu sözcüğü söz konusu olunca satmak
sözcüğüyle eş zamanlı bir çağrışım
yapmaktadır. Kamu malını babalar gibi satarız. diyen bir
zihniyet bugün Anayasa yapıyorum diye, baba yasayı dayatıyor bu
Meclise, Türkiye kamuoyuna. Anayasa bu şekilde yapılmaz
arkadaşlar. Yapılan bu çalışmanın sonucuna da Anayasa,
çıkacak sonuca da, çıkacak yasalara da toplumun
ihtiyaçlarını karşılayan bir anayasa betimlemesi yapmak da
mümkün olamayacaktır. Yedi yıllık iktidarı boyunca emekçileri
mağdur eden AKP Hükûmeti, bu aldatmacı Anayasa
değişikliğiyle emekçilerin mağduriyetini gidermek yerine,
yeni mağduriyetlere yol açmaktadır.
Örneğin, demin konuşmasını yapan Sayın Hatip,
özellikle kamu görevlileri tabirini kullanıyordu. Bizim
nazarımızda kamu görevlileri değildir, kamu
çalışanlarıdır ve evrensel iş terminolojisi de bunu bu
şekilde tanımlar. Kamu görevlileri tanımı neden? Çünkü
çalışmayı bir görev olarak tanımlayan bir zihniyetin
ifadesidir. Kamu çalışanları demekse çalışmayı
bir hak olarak betimleyen bir terminolojinin ifadesidir.
Biz, bütün kamu çalışanlarını devletin kulu, kölesi
sayan bir zihniyetle hareket eden AKPyle ortaklaşırsak kamu
vicdanı yarın bizi mahkûm eder, yargılar,
Vicdansızlık ettiniz. der ama biz bu vicdansızlığı
sindirmeyeceğiz, bu insafsızlığı kabul
etmeyeceğiz.
Emekçilerin, çalışma niteliği ayrımı
yapmaksınız, kamu emekçilerinin, kamu
çalışanlarının tümünü işçi-memur ayrımı
yapmaksızın bütün haklarının evrensel hukuk normlarına
uygun bir şekilde yeniden düzenlenmesi için bu kürsüde ne gerekiyorsa
ifade edeceğiz ve her zaman, her alanda kamu emekçilerinin, işçinin,
emekçinin yanında olacağız.
Milyonları bulan emekçiler belki Taksimde 1 Mayısı
kutlarken çok büyük bir şölen eşliğinde AKP Hükûmetine bir
yanıt verecektir ama en büyük yanıtını emekçiler,
önümüzdeki ilk seçim sandığında zarfların içinde
sunacaktır AKP Hükûmetine. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Biz nice iktidarlar gördük, AKP gibi, gelip geçtiler. Şimdi
esamesi okunmamaktadır Mecliste.
Sizin sataşmalarınıza cevap verip zaman harcamak
istemiyorum sayın hocamın dediği gibi.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Kimse sataşmıyor
Sayın Vekilim.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Evet, var, sesler geliyor da.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Biz sizi dinliyoruz.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) İyi, sataşmasanız iyi olur çünkü
kimileri de kendi haddini aşıp kovmaya çalışıyor hatta
Meclise yakışmayacak küfürleşmelere zemin oluşturuyor.
Bunları da kınadığımızı ve asla
kabullenmeyeceğimizi belirtmek istiyorum çünkü bizler doğru
bildiklerimiz ve değerlerimiz için gerekirse idam sehpasında idam
sehpalarını tekmelemiş, yağlı idam urganlarına
boynumuzu uzatmışız ama asla, ölümü kabullenmekle beraber
hakareti kabul etmemişiz. Buna asla, asla müsaade etmeyeceğiz. Bunu
herkesin içine sindirmesi gerekiyor ve kimsenin de bir dahaki düzeyde haddini
aşmaması gerekiyor.
SADIK YAKUT (Kayseri) İdam yok.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Evet, Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun, siz konuşun.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Milletvekillerini uyarır
mısınız?
BAŞKAN Siz, biraz karşılıklı
tartışmayı seviyorsunuz herhâlde Sayın Üçer.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Efendim?
BAŞKAN Yani siz konuşmanıza devam edin, Genel Kurula
hitap edin siz.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Ben konuşma hakkımı
kullanıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Yani sanki böyle söz atılmasını bekler
gibisiniz de.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) El kol hareketi yapanları uyarsanız
daha iyi ederseniz Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen
Görüyorum ben.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Görev
tarafsızlığınızı lütfen koruyunuz.
BAŞKAN Siz Genel Kurula hitap etmeye devam edin.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) El kol hareketi yapanları uyarmak sizin
birincil görevinizdir. Lütfen görevinizi yapınız.
BAŞKAN Gayet tabii. Ben görevimi biliyorum, siz Genel Kurula
hitap etmeye devam edin.
Buyurun.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Evet, lütfen yapınız.
Bildiğinizden eminim. Lütfen yapınız.
Evet, Anayasanın 90ıncı maddesi de uluslararası
hükümlerin esas alınması gerekliliğini ifade eder. Bunun için
ekstra bir düzenleme yapmaya gerek yoktur. Aslında emekçinin, kamu çalışanlarının,
işçilerin, memurların hem grev hakkı vardır hem de toplu
sözleşme hakkı vardır ama yedi yıllık AKP Hükûmeti
anayasal ibare söz konusu olduğu hâlde bunu gerçekleştirmemiştir.
Çalışanlara hangi üslupla cevap verilmiştir? Sayın
Başbakanın dediği gibi, milyonlarca işsizi alternatif
olarak gösterip çalışanları tehdit eden bir zihniyet, Tekel
emekçilerini terörist ilan eden bir zihniyet bu Anayasayı düzenlemeye
muktedir olmayacaktır. Bunların ILO ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kararlarına bakıldığında,
Anayasamızın da 90ıncı maddesinin hükümlerine
bakıldığında, aslında anayasal düzenlemeye gerek
kalmaksızın bile bütün çalışanların toplu
sözleşmeli grev hakkını kabul etmek gerekmekte ve onların
taleplerini makul bir düzeyde karşılamak gerekmektedir ama seçim
zamanında boş kadro vaatlerinde bulunup -biliyorsunuz yakın
zamanda da 100 bin kişilik bir kadro ataması
yapacağını açıkladı Sayın Başbakan- kadro
atamaları ve yersiz zam haberleriyle kamu emekçilerini ya da bütün
emekçileri kandırmaya dönük bir tutum, bundan sonra prim
yapmayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Üçer, sizin de süreniz doldu, size de ilave
süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Evet, bu maddenin yeniden düzenlenerek
uluslararası hukuk normlarına uygun olarak toplu sözleşme ve
grev hakkının birlikte anayasal güvenceye kavuşturulması
gerekmektedir. İşçi-memur ayrımının
yapılmaması gerekmektedir. Emeklilerin sorunlarının çözümü
için, emeklilerin tüm temel hak ve özgürlüklerinin anayasal güvenceye
kavuşturulması gerekmektedir.
Sendikalı-sendikasız ayrımı yapmaksızın
bütün çalışanların sorunlarının ortak paydada
değerlendirilip bir anayasal güvenceye kavuşturulması
gerekmektedir.
Bütün bunları ifade ederken, çalışanların durumuna
gelince, milyonlarca emekçi bir nebze demokrasi umuduyla, bir nebze huzur
umuduyla AKPye oy verdi. Emekçileri siyasal, politik olarak kategorize
etmeksizin bütün emekçilerin sorunlarını ortak değerlendiren ve
bütün emekçilerin sorunlarını çözmeye dönük ortak bir tutum sergileme
zafiyeti AKPde mevcuttur. Bunu biz değil, emekçiler söylemektedir.
Eğer bizim söylediğimizin geçerliliğine inanmıyorsanız
buyurun, emek örgütlerinin temsilcileriyle ortak bir komisyon yapalım,
ortak komisyonumuzla ziyaretlere gidelim, onların taleplerinin ne
olduğunu dinleyelim.
Evet, dediğim gibi kamu ve satmak kelimeleri AKP
İktidarının yedi yıllık iktidarı boyunca en çok
kullandığı iki sözcüktür. Kamu malını babalar gibi
sattınız, Anayasa diye baba yasayı bize
yutturamazsınız.
Bu duygu ve düşüncelerimle sizleri sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Üçer, biz de teşekkür ederiz.
Sayın Ata, bir yazılı talebiniz var.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Meclis Başkanının demek istediniz herhâlde, ın
eksik
tutumu hakkında usul tartışması, İç Tüzük
63üncü madde uyarınca istiyorum. demişsiniz
Açılmasını istiyorumu kastettiğinizi zannediyorum. Öyle
mi efendim?
AYLA AKAT ATA (Batman) Evet efendim.
BAŞKAN Buyurun. Hangi gerekçeyle efendim?
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkanım, dün akşam
ve bugün grubumuza üyelerin, sayın milletvekillerinin kürsüde
yapmış oldukları konuşmalar sırasında gerek
Parlamentodaki sayın milletvekillerinin tavrı gerekse Parlamento
Başkanı sıfatıyla milletvekillerimizin ifadelerine
karşı göstermiş olduğunuz tutum tarafımızca kabul
edilmemektedir. Bu noktada usul tartışması
açılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Ata, dün akşamki görüşmelere
atıfta bulunarak, dün akşam burada
AYLA AKAT ATA (Batman) Bugün Sayın Başkanım.
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
HASİP KAPLAN (Şırnak) Bugün de
Deminki
BAŞKAN O zaman öyle söyleyin.
AYLA AKAT ATA (Batman) Onu da söyledim.
BAŞKAN Çünkü dün akşamki benim tutumuma dayalı olarak
şimdi 63e göre bir usul tartışması açmanızın
uygun olmadığını düşünüyorum, bir.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkanım, biraz önce
BAŞKAN Biraz önceyi mi söylediniz? Tamam, peki.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Konuşmacıya müdahale
ediyorsunuz. Sataşana değil, konuşmacıya müdahale
ediyorsunuz.
BAŞKAN Bir dakika
Sakin olun. Lütfen sakin olun. Sayın
Kaplan, lütfen sakin. Meramınızı anlatırken bile sakin
olalım. Sakin
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sakin sakin söz verin de sakin
sakin konuşalım.
BAŞKAN 63e göre usul tartışması istediniz. Üç
nedenle istenebiliyor biliyorsunuz.
AYLA AKAT ATA (Batman) Evet efendim.
BAŞKAN Görüşmeye yer olup olmaması, Başkanı
gündeme veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine
uymaya davet, bir konuyu öne almaya veya geri bırakma gibi usule
ilişkin konularla ilgili usul tartışması.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, saydınız.
BAŞKAN - Bunlardan hangisine dayanıyorsun?
AYLA AKAT ATA (Batman) İkincisi
HASİP KAPLAN (Şırnak) İç Tüzük 63e göre. Hepsini
kapsıyor efendim zaten.
BAŞKAN Hayır, soruyorum efendim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) İç Tüzük 63e göre söz
istiyoruz.
BAŞKAN Evet. Benim hangi tutumum nedeniyle usul
tartışması istediniz efendim?
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, az önce
açıklamaya çalıştım, gerek dün akşam dedim ama biraz
önce hatibimiz konuşurken tekrar, aynı uygulamanın söz konusu
olduğunu ifade etmeye çalıştım.
BAŞKAN Sayın Ata, bakın ben, Sayın
Milletvekilinin Genel Kurula hitap etmesini, milletvekilleriyle
karşılıklı diyaloga girmemesi konusunda uyardım.
Yaptığım
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, siz dediniz ki Siz,
milletvekilleriyle diyaloga girmekten hoşlanıyorsunuz herhâlde. diye
bir kanaat belirttiniz.
BAŞKAN Bakın, İç Tüzükte
İç Tüzüke
bakarsanız Meclis Başkanları hatibi Genel Kurula hitap etmeye
davet eder. Ben de İç Tüzükün bana verdiği bu yetkiyi
kullandım.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, o yetkiyi
kullanırken bir yargıyı ortaya koydunuz. Siz, sayın
milletvekilleriyle aranızda diyalog kurmaktan hoşlanıyorsunuz.
şeklinde bir yargı belirttiniz.
BAŞKAN Öyle bir izlenim aldım, o nedenle uyardım
kendisini.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkanım, orada
yaptığınız
BAŞKAN Peki, buyurun efendim, size üç dakika süre veriyorum.
Buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Üç dakika değil.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, beş dakika.
BAŞKAN Efendim, bu benim takdirim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Aleyhte söz istiyorum.
BAŞKAN Tamam efendim vereceğim, üç dakika.
Siz aleyhte, öyle mi?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Başkanın tutumu
aleyhinde.
BAŞKAN Tamam, Başkanın tutumu
Buyurun efendim.
IX.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- Barış ve
Demokrasi Partisi Grubuna üye milletvekillerinin kürsüde yapmış
oldukları konuşmalar sırasında, Parlamento
Başkanı sıfatıyla, milletvekillerinin ifadelerine
karşı göstermiş olduğu tutum nedeniyle Oturum
Başkanının tutumu hakkında
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün gece geç saatlerde ve yine bugün bu saatlerde maruz
kalmış olduğumuz uygulama en azından Türkiyede bu
Parlamento çatısı altından verilmesi gereken mesajları
içermemektedir. Biz burada tabii ki kendi sorumluluğumuzu görürüz ama
büyük bir sorumluluk da iktidar partisindedir, en büyük sorumluluk da
Sayın Meclis Başkanımızdadır.
Bu Parlamento çatısı altında Edirneden Hakkâriye kadar
ve memleketin her köşesinden milletvekilleri bulunuyor. Herhangi bir konu
hakkında her milletvekilinin aynı şeyi düşünmesini istemek,
her milletvekilinin aynı konuda görüş belirtmesini istemek doğru
değildir, akılcı değildir, Türkiye Cumhuriyetinin temel yasalarına
da uygun değildir. Eğer bizim savunduğumuz temel haklar, insan
hakları, özgürlükler ve bugün burada, Anayasada bunu
genişlettiğimizi iddia ediyor ve bunu savunuyorsak bu kürsünün
dokunulmazlığını da savunmak zorundayız. Eğer
milletvekilleri bu kürsüye çıkıp düşüncelerini ifade
edemeyeceklerse hangi platformda ifade edecekler? Bu milletvekillerini buraya
gönderen milletin, halkın iradesi bu Parlamento tarafından
korunmayacaksa nerede korunacak? Sokaktaki vatandaştan mı
bekleyeceğiz? Hayır. Çözümün yerini ve çözümün adresini biz
burası olarak görüyoruz ve burada tabii ki farklı düşünceler
ifade edeceğiz.
Bugün Kürtler ve yaşadıkları sorunlar cumhuriyet tarihi
boyunca vardır. diyoruz ama bu Parlamento çatısı altında
bu sorunun farklı algılandığını da biliyoruz.
Bizler savaş diyebiliriz, terör denebilir, çatışma
denebilir ama bu ülkenin bir gerçeği olduğunu ortadan kaldırmaz.
Önemli olan bu gerçeği görmek ve bunun çözümünü bulabilmek için bu
Meclisten ortak bir irade açığa çıkarabilmektir.
Kaldı ki dün çok daha farklı bir olay
yaşanmıştır. Bu Parlamento çatısı altında
grubumuz milletvekillerine, hatta kadın milletvekillerine ağır
hakaretlerde bulunulmuştur. En kısa zamanda bunun için özür dilenmesi
gerekmektedir. Meclis Başkanımız önce bunun için Parlamentoyu
ayağa kaldırmalıdır
ÖZDAL ÜÇER (Van) Biz kaldıracağız!
AYLA AKAT ATA (Devamla)
bunun için Parlamentodan bir beklenti
içerisinde olduğumuzu tarafınıza iletmelidir.
Nasıl sağlayacağız toplumsal barışı?
Bu kürsülerde oturabilmenin hesabını buradaki herhangi bir
milletvekiline değil, bizi buraya gönderen halkımıza,
seçmenimize vermeye hazırız. Bunu dün de ifade ettik, bugün de ifade
ediyoruz, yarın da ifade edeceğiz ama hiç kimse burada
oturmamızın bize bir lütuf olarak atfedildiğini iddia edemez, bunu
da savunamaz. Burada her milletvekili gibi bizler de seçilerek geldik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYLA AKAT ATA (Devamla) Hatta dün bu kürsüde konuşan hatip 84
bin küsur insanın oyuyla buraya geldi. Bu gerçeği bilerek ama
toplumsal barışa katkı sağlayarak bu kürsülerde oturup ettiğimiz
yemine de bağlı kaldığımızı belirtmek
istiyorum.
BAŞKAN Evet, süreniz doldu Sayın Ata.
AYLA AKAT ATA (Devamla) Hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Usul tartışması ve
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım
BAŞKAN Aleyhte Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun efendim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, tutumunuzun
lehinde söz talep ediyorum.
BAŞKAN Tamam efendim, lehinde söz talebinde bulunuyorsunuz.
Tamam.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Küfürlerinizi size iade ediyoruz! Ölümüne gideriz
biz!
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepimiz seçilerek geldik,
halkımızın oylarıyla geldik. Ne sizin
aldığınız bir tek oy bana oyunu veren halkımdan, seçmenimden
zerre kadar fazladır, değerlidir ne benimki eksiktir.
Bu kürsü benim değil, bu halkın kürsüsüdür, ben vekiliyim
halkın. Bu kürsünün masuniyeti var, dokunulmazlığı var. Bu
kürsüde her şey konuşulur, dışarıda da
tekrarlanır, bunun dokunulmazlığı buna aittir. Birileri bu
kürsünün dokunulmazlığını hırsızlık için,
yolsuzluk için, başka şeyler için, banka boşaltmak için
kullanabilir, kredi almak için ve 17 tane bakan ve yüzlerce milletvekili o Yüce
Divanda bu suçlardan yargılandı ama bizim gibiler, her zaman, bu
kürsüdeki düşüncelerinden dolayı yargılandı. Sayın
Orhan Doğan, bu kürsüden tutanaklara geçen 1994 yılındaki
konuşmasında Ben halka ve tarihe hesap vermekten korkarım.
demişti.
Bu kürsüde konuştuğumuz zaman, ne iktidarın ne bir
başka partinin ne de vesayetlerin ne de postalların ne de
darbecilerin ne de çetecilerin ne de hırsızların ne de
sömürücülerin hiçbirinin hesabına gelecek bir konuşmayı bu
kürsüde bizden beklemeyiniz. Sizin gibi de konuşmak zorunda değiliz.
Düşünceler zıt olabilir, aykırı olabilir, farklı
olabilir, programlarımız farklı, tüzüklerimiz farklı ama
Başkanlık Divanı, bu kürsüde konuşan hatibin Anayasa
83üncü madde uyarınca yasama dokunulmazlığını tarafsız
koruyacak. Bu kürsüde AK PARTİli değil artık o. Meral
Hanım gibi objektif olacak -belki çok aykırı düşüncelerde
bile hep bize Sayın diye hitap etti- sizler de öyle
olacaksınız, partinizin diğer başkan vekilleri de.
Sakın ha! Bu kürsü halkındır, bu kürsü milletindir, bu kürsü
asillerindir, biz vekiliyiz. Biz bu kürsüye söz söyletirsek kendimize
değil, halka söyletmiş oluruz. Biz halk uğruna ölüme gideriz,
ölüme. Özgürlük için, eşitlik için, adalet için, yeni bir anayasa için,
yeni bir Türkiye için, kardeşlik için, barış için, demokrasi için
her şey söyleyeceğiz ve postallara selam durmayacağız,
darbecilere durmayacağız. Kimse de onların burada
avukatlığını yapmasın, bu kürsülerde. Tarafsız
olmaya davet ediyorum.
Dün onurumuz kırıldı, rencide edildik.
Halkımızın karşısında bizi susturmaya kalkmak bu
Meclisin kürsüsünde ne demek, bir düşünün bakayım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet, Sayın Kaplan, verdiğim süre doldu.
HASİP KAPLAN (Devamla) Deminden beri vazifemize sataşma
oluyor ve sizler hatibimizi susturmaya çalışıyorsunuz. Dün
Sebahat Hanımı susturmaya çalıştınız.
Yapmayın, uyarıyoruz! Uyarıyoruz! Ciddi söylüyorum, tepkimiz
sert olur Sayın Başkan! (AK PARTİ sıralarından Ooo
sesleri, gürültüler; BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tehdit mi?
HASİP KAPLAN (Devamla) Bu kürsüde bizi susturmayın,
tepkimiz sert olur Sayın Başkan!
BAŞKAN Bir dakika
Bir dakika
Yok, yok öyle.
HASİP KAPLAN (Devamla) Tepkimiz sert olur!
BAŞKAN Bakın, ben
Ne yaparsın? Ne yaparsın
Sayın Kaplan?
HASİP KAPLAN (Devamla) Bakın, açık söylüyorum.
Hepinize aynı söylüyorum.
BAŞKAN - Oturun yerinize lütfen. Lütfen oturun yerinize.
HASİP KAPLAN (Devamla) Tepkimiz sert olur, sert olur, sert olur!
BAŞKAN - Lütfen
Ne olacak sert olunca, ne yapacaksın?
HASİP KAPLAN (Devamla) Sizin istediğiniz şeylere
çekmeye çalışırsanız sert olur!
BAŞKAN Lütfen, Sayın Kaplan, size
yakışmıyor, bu kadar tecrübeli bir arkadaşımıza.
Sert oluruz. Bu tehdit. Meclis Başkanlığını tehdit
mi ediyorsunuz efendim? Ne yapacaksınız? Öldürecek misiniz?
Vurdurtacak mısınız Meclis Başkanını? Sert
oluruz. derken neyi kastediyorsunuz?
HASİP KAPLAN (Devamla) Tarafsız davranacaksınız!
Yapamıyorsanız bırakacaksınız o görevi!
BAŞKAN Neyi kastediyorsunuz? Neyi kastediyorsunuz?
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sert kelimesinden dolayı bu kadar
sertleşiyorsanız küfür edenlere müdahale edin, ondan sonra
BAŞKAN Buyurun, oturun.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Lütfen,
tarafsızlığınızı koruyun!
BAŞKAN Evet, lehte Sayın Bozdağ, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Başkanın tutumunun lehinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Burası milletin kürsüsü ve milletin iradesi burada yansır ve
bu Meclisin çatısı altında herkesin sesinin ama herkesin hür ve
gür çıkması bizim de temel arzumuzdur. Bu çatı da bunun
teminatıdır. Bu çatının ve hepimizin teminatı da Türk
milletidir. Ama bir şeyi hepimizin gözden uzak tutmaması lazım.
O da şu: Biz buradaki çalışmaları yürütürken, hepimizin
Anayasa ve İç Tüzük kurallarına uygun bir şekilde
düşüncelerimizi ifade ederken saygı sınırlarını
aşmayacak bir biçimde, kimseye hakaret etmeden, kimseyi
aşağılamadan, kimseyi tehdit etmeden
(BDP
sıralarından gürültüler)
AYLA AKAT ATA (Batman) O zaman disiplin soruşturması
açın.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
belirli bir seviye içinde
söylemeyi de bu millet bizden bekliyor. Seçtiklerinde onu görmek istiyor.
Meclis Başkanının yetkilerine
baktığınız zaman ne diyor: 66- Kürsüdeki üyenin sözü ancak
Başkan tarafından, kendisini İçtüzüğe uymaya ve konudan ayrılmamaya
davet etmek için kesilebilir.
AYLA AKAT ATA (Batman) İç Tüzük ihlali mi vardı?
HASİP KAPLAN (Şırnak) İç Tüzük mü ihlal edildi?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Meclis Başkanı bu noktada
bunu yapabilir.
ÖZDAL ÜÇER (Van) İç Tüzük ihlal edilmemiştir.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) İki: 67 diyor ki
ÖZDAL ÜÇER (Van) Aynı Tüzük Meclis Başkanı Genel
Kurulda sataşanları uyarır. diyor.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Genel Kurulda kaba ve
yaralayıcı sözler söyleyen kimseyi Başkan derhal temiz bir dille
konuşmaya, buna rağmen temiz bir dille konuşmamakta ısrar
ederse...
AYLA AKAT ATA (Batman) Bu durum mu vardı? Geç bunları
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
kürsüden ayrılmaya davet
eder. diyor.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Ben de kalkıp size aynı küfrü edersem, bak
bakalım nasıl oluyormuş o zaman!
BAŞKAN Sayın Üçer, lütfen oturur musunuz yerinize. Lütfen
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Şimdi, bakın, Meclis
Başkanına, İç Tüzük
ÖZDAL ÜÇER (Van) Ayıp ediyorsun!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Kürsüde konuşma konusunda bu
milletin iradesine göre belirlenmiş kurallara hatibin uymaması
hâlinde hatibi kurallara uymaya davet etmek Başkanın görevidir.
Eğer Başkan bunu yapmazsa o zaman görevini ihmal etmiş olur.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Aynı küfrünüzü iade ediyoruz, ettiğiniz
bütün küfürleri. Ağzımız varmıyor küfür etmeye ama
ettiğiniz bütün küfürleri iade ediyoruz.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bir başka konu: Bakın, bu
kürsü herkesin düşüncesini ifade etme kürsüsüdür ama birbirimizi tehdit
etme kürsüsü değildir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Burası da tribün
değil, böyle
alkışlamayın böyle yanlışları. Tribüne
çevirdiniz, tribüne! Ayıptır! Ayıptır!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bu kürsü herkesin hassasiyetlerine
herkesin saygı duyması gereken bir kürsü. Şimdi konuşurken
bizim şu hassasiyetimiz var, falanın bu hassasiyeti. Burada kaç tane
parti var Mecliste? Beş tane. Bağımsız
arkadaşlarımız da var. Hepsine oy veren insanlarımız
var. Öyleyse, biz konuşurken her birimizin düşüncesine bir saygı
esası içerisinde konuşmamız lazım.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Düşünce meselesi değil, küfür meselesi.
AYLA AKAT ATA (Batman) Saygısızlık yoktu.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bir
başka şey, Anayasanın 76ncı maddesi. O da çok
açık.
AYLA AKAT ATA (Batman) Tek saygısızlık AKPnin
yaptığıdır!
BAŞKAN Sayın Üçer, lütfen
ÖZDAL ÜÇER (Van) Size lütfen Başkan, size
Bize hakaret
edilecek, siz bizi uyaracaksınız. Size lütfen.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Onu da huzurlarınızda
ifade edip ayrılmak istiyorum. O da değerli milletvekilleri,
milletvekilleri seçildikleri bölgeyi değil, bütün
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Türk milletini ve bütün Türkiyeyi
temsil ederler.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sizi, bütün Türkiyeyi temsil etmeye
çağırıyoruz.
BAŞKAN Sayın Bozdağ, süreniz doldu efendim,
teşekkür ederim.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Biz burada konuşurken aynı
bilinçle konuşmalıyız.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sizi, bütün Türkiyeyi temsil etmeye
çağırıyoruz.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Temsil edemez onlar.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Burada bulunan herkes bu ülkede
yaşayan 72,5 milyonun temsilcisidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Alkışlayın,
alkışlayın! Tribüne çevirdiniz burayı. Futbol maçı
yapıyoruz, değil mi? Azınlığın hakkını,
demokrasinin sesini duyacaksınız.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi, biraz önce usul
tartışması sebebiyle gündeme getirilen ve benim
arkadaşlarımın konuşmalarında eleştirildiğim
dün akşamla ilgili izin verirseniz bir hatırlatmada bulunmak
istiyorum:
Sayın Tuncel konuşması esnasında -zabıtlardan
okuyorum- Bu ülkede savaş var. dedi.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Evet. Diyemez mi?
AYLA AKAT ATA (Batman) Diyemez mi Sayın Başkan?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Diyemez mi?
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Yalan mı?
BAŞKAN Dinleyin bir dakika
Bir dakika
HASİP KAPLAN (Şırnak) Diyemez mi Başkan?
BAŞKAN - Peki ben ne demişim? Ben de zabıtlardan
okuyorum, lütfen sakin olun.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Diğerlerinin söylediği küfürlü
zabıtları getirin, ondan sonra
BAŞKAN - Sayın Tuncel bir saniye, Bu ülkede bir savaş
var. derseniz
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) Bir savaş var, iki
savaş var, savaş var
PERVİN BULDAN (Iğdır) Savaş var.
BAŞKAN - Zabıtlardan okuyorum: Bu ülkede bir savaş var
derseniz, Türkiye Cumhuriyeti güvenlik güçlerinin başka bir ülkenin
güvenlik güçleriyle çarpıştığı anlamına gelir.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) İç savaş.
BAŞKAN Türkiyede güvenlik güçlerimiz sadece terörle mücadele
etmektedir ve halkımızın can güvenliğini sağlamaktadır.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Hangi can?
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) - On sekiz aylık çocuklar
öldürülüyor, ne can güvenliği!
BAŞKAN Şu çatı altında görev yapan hiç kimse,
terör örgütünü sanki Türk Silahlı Kuvvetleriyle çarpışan bir
başka ülkenin silahlı gücüymüş gibi takdim edemez, buna
hakkı yoktur. Söylediğim budur.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Genelkurmay Başkanına
söyle.
BAŞKAN Hâlâ sözlerimin arkasındayım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Git Genelkurmay
Başkanına söyle.
BAŞKAN Evet, hâlâ sözlerimin arkasındayım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Git Genelkurmay
Başkanına söyle.
BAŞKAN Lütfen oturun yerinize.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Genelkurmay Başkanına
söyle.
BAŞKAN Tutumumu değiştirecek herhangi bir husus
yoktur, görüşmelere devam ediyoruz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Genelkurmay Başkanına
söyle, bana söyleme. Millet kürsüsünden, bu kürsüden söyleyemezsiniz.
BAŞKAN Lütfen, lütfen kendinizi telef etmeyiniz. Kendinizi telef
etmeyiniz, lütfen oturunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Siz hukukçusunuz ben de
hukukçuyum. Biz de hukukçuyuz, bize öğreteceksiniz
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
HASİP KAPLAN (Şırnak) Git Genelkurmay
Başkanına söyle, o söylüyor.
BAŞKAN Ben Meclis Başkanı olarak görevimi yaptım.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90ıncı yılını
kutladığımız şu dönemde
HASİP KAPLAN (Şırnak) Evet, ayıp ediyorsunuz!
BAŞKAN -
onun ruhuna uygun davranmak benim görevimdir, ben bunu
yerine getirdim. Lütfen
AYLA AKAT ATA (Batman) Bu Meclisin kuruluş ruhuna uygun
davranın.
HASİP KAPLAN (Şırnak) O Mecliste Kürdistan
mebusları vardı, Lazistan mebusları vardı, Çerkezler
vardı.
BAŞKAN Hiç kimsenin de sözünü kesmiyorum. İç Tüzük bana ne
görev vermişse o çerçevede hareket ediyorum, bundan sonra da hareket
edeceğim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ne oldu 90ıncı
yıla?
BAŞKAN - Her arkadaşımız burada çıkıyor,
herkese eşit süre veriyorum ve konuşuyor ama İç Tüzükün
verdiği birtakım görevler varsa onları da yerine getirmek
zorundayım, uyarı görevimi yapmak zorundayım.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, siz herhangi bir
milletvekiline şunu söyleyebilirsiniz şunu söyleyemezsiniz
diyemezsiniz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi şahıslar adına Isparta
Milletvekili Sayın Haydar Kemal Kurt.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 497 sayılı Anayasa değişikliğine
ilişkin Kanun Teklifinin 6ncı maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım.
Anayasa değişikliği, uzun yıllardır ülkemizde
konuşulagelen ve zaman zaman da kısmen gerçekleştirilen bir
Meclis çalışması. Sıkıntılar sürekli
yaşanıyor. Bu anlamda bu tür çalışmalarda bütün siyasi
partiler kendi temel görüşlerini, demokrasi anlayışlarını,
devlet anlayışlarını, siyasi parti
anlayışlarını bir şekilde ifade ediyorlar.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu
değişiklik paketi öncelikli olarak Anayasa kavramı çerçevesinde
ülkenin gerçek sahiplerini, yani vatandaşların düşünmelerini,
tartışmalarını ve kendi açık iradeleriyle sivil ve
demokratik bir anayasa oluşumunun yolunu açmalarını
sağlayacaktır.
Millet adına yasama görevini yerine getiren biz vekillerin
kararlarımızın meşruiyetini seçimden seçime değil,
zaman zaman referandum yoluyla da olsa vatandaşların görüşüne
müracaat etmeyi göze almamız gerekmektedir.
Şu anda Parlamento çatısı altında yapılan bu
Anayasa değişikliği görüşmeleri halkımızın
yoğun ilgi ve alakasıyla takip edilmektedir. Bu nedenle ciddiyeti
kavranmalıdır. Olumlu ve önemli bir adım olarak görülmeli ve
desteklenmelidir. Bu destek bundan sonraki süreçte sivil ve demokratik bir
anayasa için bizleri cesaretlendirecek, ayrıca halkımızın
da anayasa tartışmaları içine müdahil olması kültür ve
deneyimini kazandıracaktır.
Bugün, bazı çevrelerin algılamasına göre yeni bir
anayasa yapmak ancak darbe sonrası oluşan icazetli meclislerin
işidir ve onların yetkisindedir. Maalesef, bu algı ülkemizin en
ciddi kurumlarında bile etkindir. Bu kurumların genel
algılaması, sıfırdan ya da ciddi kapsamlı bir anayasa
değişikliği yapmanın tek başına Parlamento
kararıyla mümkün olamayacağı yönündedir. Onlar Ya demokrasi
dışı müdahaleler ya da demokratik ve parlamenter sistemde yeri
olmayan birtakım vesayet kurumlarının icazetiyle anayasa
değişikliği mümkün olabilir. demekteler.
İşte, biz, bugün, çağdaş, demokratik devlet anlayışına
aykırı düşüncelere karşı bir gayret içindeyiz. Evet,
bu çalışma, bu ülkede kurucu irade kavramının yeniden
tanımlanmasını sağlayacak, halk iradesinin üzerindeki mahcuriyet
kararının Parlamentomuzun ya da referandum yoluyla bizzat
vatandaş karar ve kararlılığıyla kalkmasını
sağlayacaktır. Bu Parlamento, görev ve sorumluluğunun bilincinde
ve gücündedir.
Halkımız, devleti ile kendisi arasına girmiş
karanlık, korku dağlarına AK PARTİ öncülüğünde
aydınlığın hâkim olmasını istemektedir. Millî
emanetini alan bu Parlamento, iktidarı ve muhalefetiyle, karar verme
sorumluluğunu hiçbir kurum, kişi veya meçhullere bırakamaz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bu anlamda, tüm
milletvekillerimizin, devletin temel niteliklerindeki işleyişin
bozulması ile milletimizin ödediği bedellere son vermesinin
zamanı gelmiştir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, seksen vilayetimizde olduğu gibi,
Ispartamızda da 12 Eylülün binlerce gencimizin yaşam
hakkını sona erdirdiği, yüz binlerin hayatının
kararmasına sebep olduğu ve milyonlarca ailenin geleceğinin
tüketildiği, mahvedildiği gerçeğiyle, otuz yıldır
demokratik hukuk nizamı yok edenlerin, o ya da bu sudan bahanelerle hâlâ
hayatımızı karartmasına artık bir son verilmesi
halkımız tarafından istenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kurt, size de bir dakika süre veriyorum.
Lütfen, bir dakika içinde konuşmanızı tamamlayın.
HAYDAR KEMAL KURT (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Isparta lafını da -vekili olduğum ile bu çalışmalara
başlamadan önceki günlerde yaptığım seyahatte, ziyarette
vatandaşlarım bana ifade ettiler- bu sebeple kullanıyorum,
Ispartanın vekili ve Türkiye'nin vekili olarak.
Evet, arkadaşlar, halkımızın asıl beklentisi
milletin iradesinin engellenmesine hiç kimsenin aracılık etmemesidir.
Hepimiz darbecilerin çizdiği yaşam alanına
sıkışıp kalmak istemiyoruz.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Darbeci sizsiniz!
HAYDAR KEMAL KURT (Devamla) İnsan haklarını elde etmek
için ağır bedeller ödeyen, halkın yanında, kendi
vekillerinin de cesaretle sorumluluklarını yerine getirmelerini, tüm
çağdaş, demokratik rejimlerdeki yaşam standartlarını
insanımıza sağlamak için seçim meydanlarındaki vaatlerini
yerine getirmelerini beklemektedirler.
Evet, saygıdeğer milletvekilleri, Anayasa
Değişikliği Teklifiyle öngörülen bu değişikliklerle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet Sayın Kurt, ek süreniz de doldu, lütfen Genel
Kurulu selamlayınız.
HAYDAR KEMAL KURT (Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. Memleketimize
hayırlı, uğurlu olsun diyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sağ olasınız.
Sayın milletvekilleri, şimdi şahıslar adına
ikinci söz Adana Milletvekili Sayın Mustafa Vurala aittir.
Sayın Vural, buyurun efendim.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, burada bir
ifade var ki bu yüce Parlamentonun şahsiyetine çok ama çok büyük bir
hakarettir. Burada, hiçbir onurlu milletvekili zannetmiyorum ki darbeci bir
anayasa yapılmasını savunsun. Sayın konuşmacı,
hepimize, bütün milletvekillerine, siz de dâhil
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Yok canım, öyle bir
şey yok ya. Nereden çıkarıyorsun?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Konuşmalarını getirin.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Nereden çıktı ya!
Olur mu!
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Bir dakika arkadaşlar...
MUHARREM VARLI (Adana) Sen avukat mısın!
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Konuşmalarını getirin.
Darbeci anayasa yapmayı savunmaktan bahsetti Parlamento içerisinde. Bu çok
acı bir iftiradır.
OKTAY VURAL (İzmir) O Anayasaya yemin etti burada.
BAŞKAN Zabıtları bir getirteyim, eğer o anlama
gelen bir ifade varsa ilgili arkadaşa
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, bu çok
acı bir iftiradır.
BAŞKAN Tamam, çok teşekkür ederim, meramınız
anlaşıldı.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Bu aynı zamanda yalana
dayalı bir Donkişot hevesidir. Burada hiç kimse öyle bir anayasa
yapmayı savunmaz.
Tutanaklar gelsin, sonra söz istiyorum bir milletvekili olarak.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sağ olun. Bir beyanda bulunurken sataşmalara
mahal vermeyecek ifadelerle bulunursanız çok daha uygun olur.
Sayın Vural, buyurun.
Süreniz beş dakika efendim. (DSP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA VURAL (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasanın 53üncü maddesindeki üçüncü ve dördüncü
fıkraları yürürlükten kaldıran çerçeve 6ncı maddenin aleyhinde
şahsım adına söz aldım. Şahsım ve Demokratik Sol
Parti adına hepinize teker teker saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, yürürlükten kaldırılan üçüncü
paragrafı sizlere bir kez daha okumak istiyorum. Fıkra şöyle:
128 inci maddenin ilk fıkrası kapsamına giren kamu
görevlilerinin kanunla kendi aralarında kurmalarına cevaz verilecek
olan ve bu maddenin birinci ve ikinci fıkraları ile 54 üncü madde
hükümlerine tâbi olmayan sendikalar ve üst kuruluşları, üyeleri adına
yargı mercilerine başvurabilir ve İdareyle amaçları
doğrultusunda toplu görüşme yapabilirler. Toplu görüşme sonunda
anlaşmaya varılırsa düzenlenecek mutabakat metni taraflarca
imzalanır. Bu mutabakat metni, uygun idarî veya kanunî düzenlemenin
yapılabilmesi için Bakanlar Kurulunun takdirine sunulur. Toplu
görüşme sonunda mutabakat metni imzalanmamışsa anlaşma ve
anlaşmazlık noktaları da taraflarca imzalanacak bir tutanakla
Bakanlar Kurulunun takdirine sunulur. Bu fıkranın uygulanmasına
ilişkin usuller kanunla düzenlenir.
Şimdi, düzenlenen 6ncı maddeyi sizlere okumak istiyorum:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
53 üncü maddesinin
kenar
başlığı A. Toplu iş sözleşmesi ve toplu
sözleşme hakkı olarak değiştirilmiş, üçüncü ve
dördüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış ve
maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma
hakkına sahiptirler. Altını çiziyorum, Memurlar ve diğer
kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler. Toplu
sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık
çıkması halinde
deyip madde devam ediyor. Değerli
milletvekilleri, kamuoyuna sunulan gerekçe şu aslında: Yapılan
bu değişiklikle kamu çalışanları ile kamu
işverenlerinin başlattığı toplu görüşmeler
uyuşmazlıkla sonuçlanırsa Uzlaştırma Kurulu
kararları kesin olacak ve toplu sözleşme yerine geçecek.
Biliyorsunuz, mevcut Anayasada nihai karar Bakanlar Kuruluna aitti. Ancak,
bizi burada endişelendiren önemli bir duruma dikkatinizi çekmek istiyorum.
Mevcut Anayasanın yürürlükten kaldırılan 53üncü maddesinin
üçüncü fıkrasında Kamu çalışanları adına toplu
görüşmeleri üyesi oldukları sendikalar ve üst kuruluşları
yapabilirler. denilerek sendikaların varlığına atıfta
bulunulurken, yeni düzenlemede sadece Memurlar ve diğer kamu görevlileri
toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler. ibaresi yer alıyor.
Benim sizlerden istirhamım, yürürlükten kaldırılan paragraf ile
yeni düzenlemeyi bir kez daha okumanız. Sanki sendikalar devre
dışı bırakılacak diye kaygılanıyoruz. Biz bu
kaygılarımızı görüşmeler başlamadan önce dile getirdik
ve takip etmeye de devam edeceğiz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tüm kamu
çalışanlarını uyarıyorum: Sendikal örgütlenme
hakkınız elinizden alınmaya çalışılıyor.
Bunun görüşmeler sırasında takipçisi de olacağız.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın başında
söylediğim gibi, bu değişiklik kabul edilirse eğer, toplu
görüşmelerde uyuşmazlık durumunda Uzlaştırma Kuruluna
gidilecek, Kurulun kararı kesin karar olacak, Bakanlar Kurulu devreden
çıkacak. Değerli arkadaşlarım, 2003 yılı dâhil
memurlar AK PARTİ hükûmetleriyle bugüne kadar yedi sekiz kez masaya
oturmuşlar, 2005 ve 2008 yılı hariç uyuşmazlıkla
sonuçlanmış. Peşinden Uzlaştırma Kuruluna
gidilmiş, Bakanlar Kurulu tarafından Uzlaştırma Kurulu
kararlarının hiçbirisine itibar edilmemiş, bildiklerini
okumuşlar.
Değerli kamu çalışanları, muhtemel bir referandum
sürecinde size diyecekler ki: Ey kamu çalışanları, duyduk
duymadık demeyin, Başbakanı, yakın çalışma
arkadaşlarını eğer hukukun, adaletin takibinden ve
denetiminden, Yüce Divandan kurtarırsanız maaşlarınıza
üç beş kuruş daha zam alabilirsiniz. Şimdi ben
huzurlarınızda Hükûmete soruyorum: Madem bundan sonra
uyuşmazlık hâlinde Uzlaştırma Kurulunun kesin karar olacak,
şimdiye kadar niçin böyle davranmadınız? Bu kararlara itibar
ettiniz mi? Mevcut Anayasanın 53üncü maddesi mi sizin elinizi, kolunuzu,
vicdanınızı bağlıyordu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Size de efendim ilave bir dakika süre veriyorum
Sayın Vural, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
MUSTAFA VURAL (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Yetki sizde olduğu hâlde niye yetkinizi
çalışanların kurul kararlarının lehine
kullanmadınız? Şimdi de kalkmışsınız insani
ve vicdani sorumluluklarınızı Anayasanın ilgili maddesini
değiştirerek yasayla yeniden düzenleyeceğiniz Kamu Görevlileri
Hakem Kuruluna devrediyorsunuz. Ne yaparsanız yapın, hangi
makyajı yaparsanız yapın sorumluluğunuzu da
utancınızı da gizlemeyi başaramayacaksınız.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Vural teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde gerek gruplar gerekse
şahıslar adına konuşmalar tamamlandı.
Şimdi, soru-cevap faslına geçeceğim, ancak İç Tüzük
72ye göre verilmiş görüşmelerin devam etmesine dair bir önerge var.
Önergeyi okutuyorum, daha sonra oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa Değişiklik Teklifinin 6.
maddesinin TBMM İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca,
görüşmelerinin devamına karar verilmesini saygı ile arz ve talep
ederiz.
|
Faruk Bal Oktay
Vural Mehmet
Şandır |
|
Konya İzmir Mersin |
|
|
|
Mehmet
Günal Sabahattin
Çakmakoğlu Ahmet
Orhan |
|
Antalya Kayseri Manisa |
|
|
|
Mümin
İnan Necati
Özensoy Akif
Akkuş |
|
Niğde Bursa Mersin |
|
|
|
Alim
Işık Erkan
Akçay Şenol
Bal |
|
Kütahya Manisa İzmir |
|
|
|
Hüseyin
Yıldız Beytullah
Asil Süleyman L.
Yunusoğlu |
|
Antalya Eskişehir Trabzon |
|
|
|
Reşat
Doğru Muharrem
Varlı Behiç
Çelik |
|
Tokat Adana Mersin |
|
|
|
Hakan Coşkun S. Nevzat Korkmaz Ertuğrul
Kumcuoğlu |
|
Osmaniye Isparta Aydın |
|
|
|
D.
Ali Torlak Ahmet
Bukan Zeki
Ertugay |
|
İstanbul Çankırı Erzurum |
|
|
|
Kürşat
Atılgan Gürcan
Dağdaş Mustafa
Enöz |
|
Adana Kars Manisa |
|
|
|
Atila
Kaya Mithat
Melen Ahmet
Duran Bulut |
|
İstanbul İstanbul Balıkesir |
|
|
|
Süleyman
Turan Çirkin Emin
Haluk Ayhan Hamit
Homriş |
|
Hatay Denizli Bursa |
|
|
|
İzzettin
Yılmaz Ali
Uzunırmak İsmet
Büyükataman |
|
Hatay Aydın Bursa |
|
|
|
Kamil Erdal Sipahi |
|
İzmir |
|
|
Gerekçe
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat
altına alan, siyası rejimin ve devlet organlarının görev ve
yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen demokrasisini;
21. yüzyılın evrensel değerlerine
kavuşturabilmenin,
Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın,
Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya
kavuşturabilmenin, tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir
Anayasa yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa Değişikliği Uzlaşma Komisyonu"
kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi konularda uzlaştığının
kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak ilk
seçimde milletin takdirine sunulmasını,
Seçimler sonunda oluşacak Meclisin ilk iş olarak anayasa
değişikliğini gerçekleştirmek olmasını teklif
etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda
yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde
sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokrasiyi iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi için
hazırladığı Anayasa
teklifini partilere ve millete dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya hesap
vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi subjektif hedefine
ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir.
Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa edilen
Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin
beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir
MUHARREM VARLI (Adana) Harun Bey, anlayamıyoruz, biraz daha
yavaş okuyun.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.
AKP, iyi niyetli değildir, bu teklif ile
başlattığı PKK açılımı için anayasal zemin
hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı etkisiz hale
getirmektedir.
Bu hususlarda uzlaşmaya varıncaya kadar görüşmelere
devam edilmelidir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir. (CHP ve MHP
sıralarından Anlamadık ki sesleri)
Soru-cevap işlemini başlatıyorum on dakika süreyle.
Sayın Uslu, buyurun efendim.
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, ülkemizde son verilerle işsizlik yüzde 14,5
olarak açıklandı. Sayın Başbakan, birkaç gün önce,
işsizliğe bir nebze çare olur ümidiyle Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği üyelerine hitaben Her üye 1 kişiyi işe alsın.
önerisinde bulundu. Bilahare, altı yüz oda ve borsa başkanları
kendi aralarında toplanarak yüzde 94 seviyesinde bir katılımla
buna Hayır dediler. Hükûmetiniz bu cevaptan ne
anlamıştır? Nasıl bir sonuç
çıkarmıştır? Bu Anayasa değişikliği
işsizliğe çare olacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yıldız
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Anayasa Değişiklik Teklifinin 6ncı
maddesiyle memur ve diğer kamu görevlilerinin toplu sözleşme
hakları düzenlenmektedir. Kamu görevlileriyle işveren arasında
meydana gelen uyuşmazlıklarda Uzlaştırma Kurulu kararlarının
toplu sözleşme yerine geçeceği ve sonuçlarından da emeklilerin
yararlanacağı belirtilmektedir.
Sayın Bakan, İktidarınızın sekiz
yılının altı yılında devlet memurlarıyla,
kamu görevlileriyle yapılan toplu görüşmelerde bir uzlaşmaya
varılamamış, Hakem Kurulunun verdiği kararlar da hiçbir
zaman AKP Hükûmeti tarafından uygulanmamıştır. Şimdiye
kadar elinizi tutan mı vardı bir yasa çıkarıp bunu bu hâle
getirmediniz de şimdi Anayasa maddesine bir hap koyarak insanları
kandırmaya çalışıyorsunuz?
Sayın Başbakan Uzlaştırma Kurulu üyelerini şu
ana kadar belirlemiş midir? Sayın Başbakan emeklilere
yansıtılacak oranı da belirlemiş midir? Ya da siz
belirleyebildiniz mi? Bu konuda bilgilendirir misiniz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın İnan
MÜMİN İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, AKP iktidarları döneminde çalışma
hayatına dair verilen hiçbir söz tutulmamış ve yerine
getirilmemiştir. Çalışanların gerçek satın alma
güçleri her geçen gün azalmaktadır. Borcu olmayan memur, işçi,
emekli, esnaf, çiftçi yok gibidir. İşsizlik önlenemez bir biçimde
yükselmektedir ve Sayın Başbakan İşsizliği önlemek
tek başına Hükûmetin bir işi değildir. demektedir ve
işverenleri azarlamaktadır. Bu görüşmelerde bazı iktidar
konuşmacıları Tüm bu sorunları bu Anayasa
değişikliği çözecektir. demektedirler. O hâlde bu
sorunların çözümü bu kadar basitti de sekiz yıldır bu
sorunları dağ gibi neden biriktirdiniz?
Size bu madde değişikliğiyle samimiyseniz bir önerimiz
vardır. Bu konuda Anayasa değişikliği yerine 4688
sayılı Kanunda grev hakkını da içeren Kamu Görevlileri
Hakem Kurulu kararları kesindir. ifadesi eklenmesi yeterlidir ve
Milliyetçi Hareket Partisinin bu konuda hazırlığı
vardır. Samimiyseniz yarın bunu Meclis gündemine getirebiliriz. Greve
gitme hakkı olmayan memurların nasıl bir pazarlık
hakkı olabilir? Hükûmetin baskısı altında bulunan memurlar
yasayla üretimden gelen gücünü nasıl kullanabilir?
Bunlara cevap verirseniz teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, mevcut Anayasamız bireysel hak ve özgürlüklerle
ilgili pek çok konuyu güvence altına almışken yurt içi ve yurt
dışındaki vatandaşlarımızın karşı
karşıya kaldığı ekonomik, sosyal ve kültürel
sıkıntılar yeni Anayasa eksikliğinden mi, yoksa sekiz
yıldır tek başına ülkeyi yöneten Hükûmetinizin söz konusu
temel sıkıntılara işsizlik, yoksulluk başta olmak
üzere bir türlü çözüm bulamayışından mı
kaynaklanmaktadır? Mevcut anayasal hükümler çerçevesinde bile var olan
temel güvenceleri bir türlü uygulayamayan Hükûmetiniz yeni Anayasa
değişikliğiyle hangi temel meseleleri çözebilecektir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ağyüz
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, toplum çok gergin, gerilmekten de
yoruldu. Anayasa değişikliğini tartışıyoruz.
Gündemi gene Cambaza bak! taktikleriyle değiştiriyor iktidar;
başkanlık sistemi, bedelli askerlik
Buna iktidar çözüm bulmak
zorunda. Gerilimi düşürmek zorundayız.
Sonra grevsiz toplu sözleşme ne işe yarayacak? Her zaman
övünerek bahsettiğiniz AB İlerleme Raporları size yön
göstermiyor mu? 12 Eylül Anayasasından hepimiz şikâyetçiyiz. On
altı değişiklik gördü, tamir edildi, yama tutmadı.
Şimdi bu Anayasa değişikliğiniz neyi yamayacak? Bu kadar
gerilime neden ihtiyaç duyuyorsunuz? Hak arama eyleminden önce memurlara
gözdağı veriyorsunuz, soruşturma açıyorsunuz. Şimdi de
içindeki bazı maddeleri, AKP İktidarını kurtaracak bazı
maddeleri hap gibi yutturmak için tatlandırıcı niyetine, grevsiz
toplu sözleşmesiz hak ortaya koyuyorsunuz. Bu çelişkidir. Hükûmet
elindeki yetkilerini işçi lehine, memur lehine kullanamamış
bugüne kadar
BAŞKAN Bir dakika ayırıyorum biliyorsunuz sorular
için. Süreniz doldu Sayın Ağyüz.
Efendim, bir sekiz saniye var ama
Sayın Taner, buyurun.
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, yapılmakta olan
düzenlemeyle toplu sözleşme hakkı getirilirken grev hakkı
verilmemektedir. Ayrıca, toplu sözleşme sırasında
uyuşmazlık çıkması hâlinde Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna
başvurulabileceği ve kararının kesin olduğu
belirtilmiştir ancak Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun teşkili
kanunla belirlenir. denilerek muğlak bir ifade
kullanılmıştır. Hakem Kurulu nasıl teşkil
ettirilecektir?
İki: Bu düzenlemede sendikaların kendi üyelerinin adına
yargıya başvurabilme hakkının
kaldırıldığı bir ortamda demokratik hakkın
gaspı
Sizin bu hak gaspı karşısındaki demokratik
anlayışınız nedir? Nasıl demokratik bir
uygulamadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, çok önemli bir Anayasa
değişikliğini gerçekleştiriyoruz. Bu maddelerin hepsi
önemli ama gerçekten, şu anda müzakeresini sürdürmekte olduğumuz
53üncü madde son derece önemli çünkü Türkiyede 2 milyon 720 bin
dolayında memuru ilgilendiriyor, 1 milyon dolayında sendikalı
memuru ilgilendiriyor.
Toplu görüşmelerle 4688 sayılı Yasa çerçevesinde 15
Ağustosta başlatıp on beş günde bitirdiğimiz o
görüşme süreçlerinde memur sendikalarının hemen
tamamının istekleri şu: Toplu sözleşme hakkı bize
sağlayın, grev hakkı sağlayın, siyaset hakkı
sağlayın. Bunlar yok ve Hükûmetimiz ilk defa memurlarımızın
taleplerini, iktidarlarımız süresince ciddi olarak ele
almış, sözleşmelerin ekinde listelemiş ve bunları
peyderpey yasal düzenlemelerle, idari düzenlemelerle ve şu anda da
anayasal düzeyindeki düzenlemeyle hayata geçirme çalışma ve gayreti
içerisindedir.
Toplu sözleşme getiriyoruz. Memurlarla masaya oturulacak ve toplu
sözleşme şeklinde, görüşme değil, sözleşme
şeklinde karşılıklı hak ve menfaatler imkânlar
ölçüsünde tartılacak, biçilecek ve bir noktaya varılacak. Ha,
uzlaşma olmuyorsa Kamu Görevlileri Hakem Kurulu karar verecek. Şimdi,
bu Hakem Kurulu kararlarının niteliği üzerinde arkadaşlarımız
duruyor. Şunun özellikle altını çizmek istiyorum: Değerli
arkadaşlar, bu düzenlemeler yapılırken Anayasada yer alan bu
maddelerle ilintili diğer düzenlemeleri de gözden geçirmek gerekiyor. Hemen
53üncü maddeyi çevirin 54üncü maddeye bakın. İşçilerle ilgili
Yüksek Hakem Kurulu kararları için de aynı niteleme
yapılıyor. Yüksek Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu
iş sözleşmesi hükmündedir. der ve 53üncü maddede, memurlarla ilgili
yaptığımız düzenlemede aynı husus gözetilmiş, ona
paralel sözcük de kullanılmıştır. Dolayısıyla
bunun yadırganacak bir tarafı yok.
Bir de, hem sorular arasında yer aldı hem aleyhte
konuşan, şahsı adına konuşan
arkadaşımızın konuşmasında ifade edildi. Efendim,
Bu maddede tüzel kişilikler ıskalanmış. diyor. Ee,
değerli arkadaşlar, 53üncü maddenin hemen birinci
fıkrasını açın, okuyun. Orada ne yazıyor?
İşçilerle işverenler diyor, sendikalar demiyor. Ama Türk
pozitif hukukunda işçilerle işverenler arasındaki toplu iş
sözleşmesi müzakereleri işçileri temsil eden sendikalar eliyle
yapılıyor. Dolayısıyla memurlarla ilgili toplu iş
görüşmelerini de yetkili memur sendikaları yürütecek.
Hakem Kurulunun, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun görevleri, yetkisi
elbette ki yasayla düzenlenecek. Bütün detaylara takdir edersiniz ki Anayasada
yer vermek mümkün değil.
Sorular arasında ağırlıklı olarak ifade edilen
Niçin grev hakkı yok? Hatta Sayın İnan Bizim
hazırlığımız var, hemen yarın getirelim. dedi.
Ee, bir koyun ortaya. Biz bugün memurlarımıza toplu iş
sözleşmesi yapma hakkını getirdik. Bunun altını çok
belirgin, kalın bir şekilde çiziyoruz. Ee, siz grev hakkını
da öneriyorsanız elbette ki bir hesap kitap
yapmışsınız. Hele bir koyun, bir görelim onu, o zaman
konuşuruz ama...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Süreniz doldu efendim.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın
Başkan, tamamlayayım.
BAŞKAN Bir iki cümleyle tamamlayın lütfen.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Elbette ki bir yerde
sendika söz konusu olduğu zaman onun uzantısı olarak grevden de
söz etmek gerekir fakat Türkiyede kamu personel rejimi, bu alandaki
zorlukları biliyorsunuz Hükûmetimiz, Parlamento gelecekte bu konuları
da ele alacak, çalışanlarımız ve memurlarımız
için en uygun sonuçları üretecektir.
Bu maddenin memurlarımıza hayırlı
olmasını diliyorum. Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 6ncı
madde üzerinde on yedi önerge var. ancak bilindiği gibi her madde üzerinde
yedi önerge verilebilmektedir. Kura ile tespit edilen yedi önergeyi şimdi
okutacağım, sonra da bu önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve
6 ncı maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 53 üncü
maddesine eklenen 1 inci fıkrada geçen "memurlar ve diğer"
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederim.
İkram
Dinçer
Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve
6 ncı maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 53 üncü
maddesine eklenen 1 inci fıkrada geçen "memurlar ve diğer"
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederim.
Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 6. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 53.
maddesine 4. fıkra olarak eklenen fıkranın sonuna, Kamu
Görevlileri Hakem Kurulu kararları yargı denetimine
açıktır. Sendikalar ve üst kuruluşları üyeleri adına
yargı mercilerine başvurabilir. cümlesinin eklenmesiyle 5.
fıkra olarak eklenen fıkranın sonuna "Kamu Görevlileri
Hakem Kurulunda memurlar ve diğer kamu görevlilerini temsil eden üyeler
ile diğer grupları temsil eden üyeler aynı oranda temsil
olunur. cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök
Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 6. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 53.
maddesine 3. fıkra olarak eklenen fıkrada yer alan
"görevlileri" ibaresinden sonra grevli" ibaresinin eklenmesi,
4. fıkra olarak eklenen fıkrada yer alan "kesindir ve"
ibaresinin metinden çıkarılması ve aynı fıkranın
sonuna, "Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları yargı
denetimine açıktır. Sendikalar ve üst kuruluşları, üyeleri
adına yargı mercilerine başvurabilir" cümlelerinin
eklenmesi ile 5. fıkra olarak eklenen fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Atilla Kart Bayram Meral Halil Ünlütepe |
|
Konya
İstanbul
Afyonkarahisar |
|
Ali
Koçal Mehmet
Sevigen |
|
Zonguldak
İstanbul |
"Toplu sözleşme hakkının kapsamı,
istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu
sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü kanunla
düzenlenir. Kamu görevlileri toplu sözleşmelerinden elde edilen farklar
kamu emeklileri ücretlerine, kamu toplu iş sözleşmeleri sonucu elde
edilen farklar işçi emeklileri ücretlerine yansıtılır. Kamu
Görevlileri Hakem Kurulunda memurlar ve diğer kamu görevlilerini temsil
eden üyeler ile diğer grupları temsil eden üyeler aynı oranda
temsil olunur "
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "7.11.1982 tarihli Ve 2709 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi"nin 6
ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim. 14/04/2010
Harun
Öztürk
İzmir
"Madde 6- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 53 uncu
maddesinin kenar başlığı "A. Toplu iş
sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı" şeklinde
değiştirilmiş, üçüncü ve dördüncü fıkraları
yürürlükten kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
Memurlar ve diğer kamu görevlileri dahil işçi niteliği
taşımayan kamu hizmeti görevlileri, toplu sözleşme yapma
hakkına sahiptirler.
Toplu sözleşme yapılması sırasında
uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Hizmeti
Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Hizmeti Görevlileri Hakem
Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.
Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları,
toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma
şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin
emeklilere yansıtılması, Kamu Hizmeti Görevlileri Hakem Kurulunun
teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar,
gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak ve hakkın bağlı
olduğu amaca ulaşmayı zorlaştırmayacak ölçüde kanunla
düzenlenir. "
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı Anayasanın
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Özdal Üçer Hasip Kaplan Nezir Karabaş |
|
Van
Şırnak
Bitlis |
|
Hamit
Geylani Akın
Birdal |
|
Hakkâri
Diyarbakır |
Madde: 6
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 53 üncü maddesinin kenar
başlığı A. Toplu iş sözleşmesi hakkı
olarak, 53 üncü madde de aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Madde 53.- İşçiler, memurlar ve diğer kamu görevlileri
toplu iş sözleşmesi yapma ve grev hakkına sahiptirler. Lokavt
yasaktır.
Toplu iş sözleşmesinin nasıl yapılacağı
ve grev hakkının kullanımı kanunla düzenlenir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin 6.
maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini arz
ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal Oktay
Vural Mehmet Şandır |
|
Konya İzmir Mersin |
|
Behiç
Çelik S.
Nevzat Korkmaz Osman Çakır |
|
Mersin Isparta Samsun |
|
Mustafa
Kemal Cengiz K. Erdal Sipahi Recep Taner |
|
Çanakkale
İzmir
Aydın |
|
Cemaleddin
Uslu Osman Durmuş Beytullah Asil |
|
Edirne Kırıkkale Eskişehir |
|
Ahmet
Duran Bulut Mehmet
Günal Hüseyin
Yıldız |
|
Balıkesir Antalya Antalya |
|
Hasan
Özdemir Tunca
Toskay Metin
Coşkunoğlu |
|
Gaziantep Antalya Kırşehir |
|
Emin
Haluk Ayhan Ahmet
Bukan Süleyman
L. Yunusoğlu |
|
Denizli Çankırı Trabzon |
|
D.
Ali Torlak Ali
Uzunırmak Şenol
Bal |
|
İstanbul Aydın İzmir |
|
Yılmaz Tankut |
|
Adana |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyoruz efendim:
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat
altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve
yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen demokrasisini,
21. yüzyılın evrensel değerlerine
kavuşturabilmenin,
Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın,
Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya
kavuşturabilmenin, tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir
Anayasa yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa Değişikliği Uzlaşma Komisyonu"
kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi konularda uzlaştığının
kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak ilk
seçimde milletin takdirine sunulmasını,
Seçimler sonunda oluşacak Meclisin ilk iş olarak anayasa
değişikliğini gerçekleştirmek olmasını teklif
etmiştir.
MHP, bu kapsamda,
Devlet ile milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile devletin değerlerini
bağdaştıracak,
Demokrasi ile cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda
yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde
sağlayacak ve devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi
iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi için
hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya hesap
vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi subjektif hedefine
ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir.
Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir başkanlık sistemi
getirilmektedir
Bu teklif, parlamenter demokrasi esasına göre inşa edilen
Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde millet yoktur, milletin iradesi yoktur, milletin
beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş beklemektedir, aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.
AKP, iyi niyetli değildir, bu teklif ile
başlattığı PKK Açılımı için anayasal zemin
hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı etkisiz hale
getirmektedir.
AKP memur sendikaları ile toplu görüşmede;
AKP 8 yıllık iktidarında devleti
partileştirmiştir.
AKP, kadrolaşmanın ötesinde devlette
AKEPELİLEŞTİRME yaratmıştır.
2003 yılından itibaren % 2 refah payını
kaldırmıştır.
Toplu görüşme sonunda Uzlaştırma Kurulu kararlarına
uymamış, uygulamamıştır.
Uluslararası sözleşmelerden doğan mükellefiyetlerini
yerine getirmemiştir.
Teklifte yer alan Hakem Kurulu AKP'nin inisiyatifine göre
kurulacaktır.
Memur AKP'nin iktidarına mahkûm edilmektedir.
AKP, 8 yıllık iktidarındaki bu
başarısızlığın suçunu Anayasa üzerine atmak
istemiştir.
Grev hakkı tanınmayan toplu görüşme temel dayanaktan
yoksun bir uygulamadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı Anayasanın
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özdal
Üçer (Van) ve arkadaşları
Madde: 6
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 53 üncü maddesinin kenar
başlığı A. Toplu iş sözleşmesi hakkı
olarak, 53 üncü madde de aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Madde 53.- İşçiler, memurlar ve diğer kamu görevlileri
toplu iş sözleşmesi yapma ve grev hakkına sahiptirler. Lokavt
yasaktır.
Toplu iş sözleşmesinin nasıl yapılacağı
ve grev hakkının kullanımı kanunla düzenlenir.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçe mi, üstünde mi konuşacaksınız?
ÖZDAL ÜÇER (Van) Konuşacağım
BAŞKAN Sayın Üçer, buyurun.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkan, sayın milletvekili
arkadaşlar; önergemiz üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlarım.
Madde, Anayasanın 53üncü maddesi şu anki hâliyle grev
hakkını yalnızca sendikalaşmış işçilere
tanımaktadır. Ayrıca, toplu iş sözleşme hakkı
değil, toplu görüşme hakkını tanımakta. Şimdiki
durumda memurlara toplu iş sözleşmesi yapma hakkını
tanıyan bir anlayışı olumlu olarak değerlendirmek
mümkündür. Fakat grevden yoksun bir toplu iş sözleşmesinin
anlamsızlığını ifade etmeye gerek var mıdır,
bilmiyorum burada. Şu anlama gelmektedir: Birine misafir muamelesi yapmak.
İşte, misafir umduğunu değil, bulduğunu yer misali ona
yapılan yemek ikramı gibidir. Yani memura Sen bu sofraya
oturabilirsin, sana sunulan yemek budur, ama ben bu yemeği yemek
istemiyorum, daha iyi bir yemek yemek istiyorum, daha nitelikli bir hizmet
almak istiyorum dediğin zaman, asla sofradan kalkma hakkın yoktur.
Böylesi basit bir benzetmeyle bile, grevsiz toplu iş sözleşmesinin
bir anlam taşımadığını ifade etmek mümkündür.
Yani, bugün işçi sınıfının çok büyük bir
kısmını oluşturan sendikasız işçiler, örgütlü
olmadıkları ya da örgütlenmeleri engellendiği için grev
hakkından yararlanamamaktadırlar. Bu işçilerin üretimi toplu
hâlde durdurmaları, yasa dışı grev olarak kabul
edilmektedir. Benzer yaklaşım, işçi
sınıfının organik bir parçası olan memur
tanımı içinde çalışan milyonlarca kişi için de söz
konusudur. Bunlar, bu konuyla ilgili düzenlemeler, daha evvelden de
belirttiğimiz gibi, Anayasanın 90ıncı maddesinde,
uluslararası hukuk usulüne göre imzalanmış anlaşmalar
çerçevesinde geçerli olmasını gerektirdiğini ifade etmektedir.
Anayasamız böyle bir hükmü taşırken, bizim yeni
oluşturacağımız Anayasada grev hakkı
vermeyişimizin ve lokavt hakkını, hak olmayan lokavtı
hakmış gibi göstermenin ne anlamı vardır? Lokavt bir hak
değildir arkadaşlar. Lokavt, emeği sömüren sermaye güçlerinin
sermayesini garanti altına almaktır, sömürme yetkisi vermektir.
Zaten, emek gücünü kullanan çevrelerin, emek gücünün sahibi olan çevrelerin
işverenle pazarlık hakkı sınırlıdır.
İşveren, işçisini, her an, yapmış olduğu
sözleşme çerçevesinde işten çıkarma ve ona kendi taleplerini
dayatma hakkına sahiptir. Greve karşı lokavt hakkını
tanımak, lokavtı bir hak olarak tanımak, dünya demokrasi tarihi
açısından ilkelliktir. Ya bu Meclis emekten, emekçiden yana
olacaktır ya da emeği sömüren ve uluslararası hukuk
normlarını hiçe sayan sermayedarlardan yana olacaktır. Elbette
ki biz sermayedarların da bazı haklarının, temel
haklarının güvence altında olmasını istiyoruz ama
emeğin gücünün, sermayedarların sömürüsü altında ezilmesine de
müsaade etmiyoruz, bunu da kabul etmiyoruz.
Grev hakkını vermiyorsunuz Biz Anayasayı
değiştirdik. diyorsunuz. Anayasa değişmez arkadaşlar.
Gidin sorun, yedi yaşındaki çocuklar size inanmaz. Grev hakkı
verin, biz oylayalım, destekleyelim ama gidip orada burada Biz
Anayasayı değiştiriyoruz, bu ülkeyi güzelleştiriyoruz,
DTP
Kapattınız ya DTPyi
BDP bize destek vermiyor. demenin bir
anlamı yok ki. İnanın, yedi yaşında çocukları,
tutukladığınız çocukları, tutuklattırdığınız
çocukları kandıramazsınız.
Bütün sorunları iç içe tartışıp çıkmaza
dönüştürmek, toplumun kafasını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Efendim, süreniz sona erdi. Size de bir dakika ilave süre
veriyorum.
Buyurun.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Teşekkürler.
toplumun kafasını bulandırıp, yani şu an,
denize düşen yılana sarılır misali halkı çaresiz
kılıp, ondan sonra, küçük küçük hamlelerle, yapay hamlelerle
halkın sorunlarını gideriyormuş taktiğiniz artık
sökmez. Bu halk, bunu kabul etmez. Gelin, Anayasayı düzeltin, bu konuda
sonsuz destek verelim. Yani Anayasayı düzelteyim derken, kaş
yapayım derken göz çıkartmaya kalkarsanız buna kimse müsaade
etmez; memurlar müsaade etmez, işçiler müsaade etmez, vekilleri müsaade
etmez, halk müsaade etmez, biz müsaade etmeyiz çünkü halkın temsilcileriyiz.
Bu vesileyle, tekrar, 1 Mayıs işçi, emekçi
bayramını kutlayarak hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Üçer, teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "7.11.1982 tarihli ve 2709 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 6
ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim. 14/04/2010
Harun
Öztürk
İzmir
"Madde 6- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 53 üncü
maddesinin kenar başlığı "A. Toplu iş
sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı" şeklinde
değiştirilmiş, üçüncü ve dördüncü fıkraları
yürürlükten kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
Memurlar ve diğer kamu görevlileri dâhil işçi niteliği
taşımayan kamu hizmeti görevlileri, toplu sözleşme yapma
hakkına sahiptirler.
Toplu sözleşme yapılması sırasında
uyuşmazlık çıkması hâlinde taraflar Kamu Hizmeti
Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Hizmeti Görevlileri Hakem
Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.
Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları,
toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma
şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin
emeklilere yansıtılması, Kamu Hizmeti Görevlileri Hakem
Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer
hususlar, gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak ve hakkın
bağlı olduğu amaca ulaşmayı zorlaştırmayacak
ölçüde kanunla düzenlenir. "
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge sahibi, İzmir Milletvekili Sayın Harun
Öztürk.
Buyurun efendim, süreniz beş dakikadır.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önergem üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Anayasamızın 51inci maddesinin beşinci fıkrası,
işçilerle kamu görevlilerini birbirinden ayırmak için İşçi
niteliği taşımayan kamu görevlilerinin bu alandaki
hakları
şeklinde başlıyor. Kamu görevlileri
kavramına, memurlar ve diğer kamu görevlileri girmektedir. Memur
denilince ne anlaşılması gerektiği konusunda tereddüt
yoktur. Diğer kamu görevlileri kapsamına ise 4/B maddesine göre
sözleşmeli çalışanlarla, diğer kanunlara göre kadro
karşılığı ya da pozisyon esası gözetilerek
sözleşmeli çalışanların, üniversite öğretim
elemanlarının, hâkim ve savcıların, askerî personelin
girdiği konusunda da tereddüt olmaması gerekir. Bu durumda, 657
sayılı Kanunun 4/C maddesi uyarınca geçici personel olarak
çalıştırılanların kamu görevlisi kavramına
girip girmeyeceği tartışmasını ortadan kaldırmak
için, maddede bu kavram yerine kamu hizmeti görevlileri kavramının
kullanılmasının daha doğru olacağı
düşüncesiyle önerge verilmiştir. Bu nedenle, 51 ve 53üncü maddelerde
geçen kamu görevlileri ibaresi yerine kamu hizmeti görevlisi ibaresinin
kullanılmasının daha doğru olacağını
düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, grev hakkının düzenlendiği
54üncü maddede memurlar ve diğer kamu görevlileri için bir düzenleme
yapılmıyor ancak tanınan toplu sözleşme hakkının
kâğıt üzerinde kalmaması için, kamu görevlilerine de grev
hakkının tanınması gerekir. Bunun için, 54üncü maddeye de
İşçi niteliği taşımayan kamu hizmeti görevlilerinin
bu alandaki haklarının kapsam, istisna ve sınırları,
gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak ve hakkın bağlı
olduğu amaca ulaşmayı zorlaştırmayacak ölçüde kanunla
düzenleme yapılır. şeklinde bir fıkra eklenmesinin yerinde
olacağı düşüncesindeyim.
Değerli milletvekilleri, ILOnun kamu
çalışanlarını doğrudan ilgilendiren sözleşmesi
151 sayılı Sözleşmedir. Bu sözleşmede, uyuşmazlıkların
çözümünün idare ile sendikalar arasında bir görüşme sürecine
bağlandığını görüyoruz. Bu süreçte, hakemlik ve
uzlaşma gibi yöntemlerden de yararlanılabilmektedir. Bu
sözleşmede, toplu sözleşme ve grev hakkı öngörülmemekle
birlikte, bunların yapılamayacağına ilişkin
yasaklayıcı bir hüküm de yer almamaktadır. Nitekim, biz, bu 151
sayılı Sözleşmenin çözümle ilgili formüllerinden toplu
görüşmeyi Anayasamıza aktarmışız. Teklifle, bu toplu
görüşmeye biraz daha bağlayıcılık ve kesinlik
getiriyoruz. Ancak, grev hakkını vermemize engel bir durum
olmadığını tekrar vurgulamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, toplu görüşme yerine ikame edilen
toplu sözleşme hükmünün, memurların maaş
artışlarının yapılmasında esaslı bir yöntem
değişikliği yapmadığı görüşündeyiz. Bu
değişiklikten sonra ortaya konacak toplu sözleşmenin hayata
geçirilmesi de ya bir Bakanlar Kurulu kararının
çıkarılmasına ya da yasal bir düzenleme yapılmasına
bağlı olacaktır. Yapılmaz ise yaptırımı
bulunmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, ayrıca, hakem kurulu
kararlarının hayata geçirilmesi için yasa çıkarılması
gereken durumlarda yasama organını noter durumuna düşürmek de
kabul edilemez. Kaldı ki yürütme organı, Anayasamızın
65inci maddesinde ifade edilen Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa
ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri
gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine
getirir. hükmüne dayanarak, bugüne kadar yaptığı gibi ayak
sürüyebilir. Bunun için, Anayasada, 128inci maddede yapılmak istenen
değişiklik yeterli değildir.
Kamu hizmeti görevlilerinin statü hukukuna ilişkin hususların
yasaya bırakılması, mali ve sosyal hakların ise tümüyle
toplu görüşme ile belirlenmesinin yerinde olacağı düşüncemi
ifade ediyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Öztürk, teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 6. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 53.
maddesine 3. fıkra olarak eklenen fıkrada yer alan
"görevlileri" ibaresinden sonra "görevli" ibaresinin
eklenmesi, 4. fıkra olarak eklenen fıkrada yer alan "kesindir
ve" ibaresinin metinden çıkarılması ve aynı
fıkranın sonuna, "Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları
yargı denetimine açıktır. Sendikalar ve üst
kuruluşları, üyeleri adına yargı mercilerine
başvurabilir" cümlelerinin eklenmesi ile 5. fıkra olarak eklenen
fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Atilla
Kart (Konya) ve arkadaşları
"Toplu sözleşme
hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden
yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve
yürürlüğü kanunla düzenlenir. Kamu görevlileri toplu sözleşmelerinden
elde edilen farklar kamu emeklileri ücretlerine, kamu toplu iş
sözleşmeleri sonucu elde edilen farklar işçi emeklileri ücretlerine
yansıtılır. Kamu Görevlileri Hakem Kurulunda memurlar ve
diğer kamu görevlilerini temsil eden üyeler ile diğer grupları
temsil eden üyeler aynı oranda temsil olunur "
BAŞKAN Sayın Meral
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Hükûmete, Komisyona sormayacak mısınız?
BAŞKAN Affedersiniz
Bir saniye
Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine, Sayın Meral, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) Sayın Başkan,
saygıdeğer arkadaşlarım; görüşülmekte olan
yasanın 6ncı maddesiyle ilgili verilen önerge üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, birkaç gündür yasa
görüşülüyor. AK PARTİli bazı milletvekili
arkadaşlarım ve bazı bakanlar burada görüşlerini
açıklıyorlar. 12 Eylül hukukunu ortadan kaldıracağız
anlamıyla Anayasa değişikliği getirenler, tam tersi, 12
Eylülün tahrip edemedikleri, geri bıraktıklarını ortadan
kaldırmanın yolunu seçmişlerdir.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, 5510
sayılı Yasayı getirdiniz, emekliliği yani tarımda,
inşaatlarda, ormanda, şeker fabrikalarında, yani
kısacası, kısa süreli çalışan işçilerin emeklilik
hakkını ortadan kaldırdınız, bir. İki: Emekli
olan düşük ücretli arkadaşların taban ücretini
kaldırdınız, emeklileri mağdur ettiniz, daha düşük
ücretle emekli olmasını sağladınız. Malullük
aylığı almak için, Hakkın rahmetine kavuşan bazı
işçilerin 900 iş günü -beş yıl-
çalışmasını 1.800 iş gününe -on yıla-
çıkardınız, çalışırken Hakkın rahmetine
kavuşan işçilerin geride bıraktıkları evlatlarına
ücret aylığı bağlanmasını
zorlaştırdınız. Bu saymakla bitmez. Bu bir.
İki: 57nci Hükûmetin Başbakan Yardımcısı
Sayın Bahçeli -burada oturuyor- ile Ecevitin -o dönem rahatsız
olduğu bir dönem- sabahlara kadar çıkardıkları yasayı
tahrip ettiniz. 4857 sayılı Yasayı getirdiniz, 50 işçi
çalıştıran bazı iş yerlerinde İş Yasası
uygulanmaz. hükmünü getirdiniz. Kölelik yasasını getirdiniz,
değerli arkadaşlarım -saymakla bitmez- işçilerin
haklarını ellerinden aldınız.
Şimdi Anayasayı değiştiriyoruz. Değerli
arkadaşlarım, 12 Eylül hukukuyla en fazla uğraşan
insanlardan birisiyim. 12 Eylül, grevleri yasakladı, bazı iş
kollarında grev yasağı getirdi. Hak grevini kaldırdı,
örgütlenme yasağı getirdi, grevlerin ertelenme hakkını
Bakanlar Kuruluna bıraktı. Yine saymakla bitmez, zaman kısa
değerli arkadaşlarım. Siz bugün ne yapıyorsunuz muhterem
arkadaşlarım? Ona benzer bazı maddeleri hayata geçiriyorsunuz.
Bari Memura hak veriyoruz ve sair, başka kurumlara hak veriyoruz.
demeyin, Kendimize göre bir Anayasa düzenliyoruz. deyin de millet bunu
açık açık bilsin. Neden korkuyorsunuz?
Bakınız Avrupa Birliğine gireceğiz. diyorsunuz,
rüyanız hayırlı olsun bana göre. Avrupa Birliğinde
polislerin bile sendikası var. İskandinav ülkelerinde, İsveç,
Norveç, Danimarka, Finlandiyada genelkurmay başkanı hariç
subayların sendikası var. Ne oluyor orada, sistem mi bozuk, düzen mi
bozuk değerli arkadaşlarım?
Siz, hak vermezsiniz. Ne diyoruz? Memurlara grev hakkı verin.
Dernekle sendikanın arasında bir fark vardır değerli
arkadaşlarım. Sendikada grev hakkı varsa dernekten
farklıdır. Eğer sendikada grev hakkı yoksa dernek
eşittir sendikadır. Ondan dolayı bu maddeyi, bu teklifi önerdik.
Bunu çok iyi bilen arkadaşlarsınız.
Ayrıca bir şey daha önerdik burada değerli
arkadaşlarım. Siz de getirmişsiniz, memurlar toplu sözleşme
yaptığı zaman hakem kuruluna gider. Sayın Bakanım da
açıklamasında onu ifade etti.
Değerli arkadaşlarım, işçileri örnek verdi.
İşçiler de grev yasağı olan iş kollarında Yüksek
Hakem Kuruluna gider, diğerleri gitmez. Siz, tümünü grev kapsamı
içine sokuyorsunuz Yüksek Hakem Kuruluna gitmekle memurları. Onun için
eğer memur arkadaşlarımıza grevli toplu sözleşme
hakkı verecekseniz, bazı iş kollarında, malum ki orada da
grev yasağı söz konusu olursa, sağlık iş kolunda
bilmem nede, orada Yüksek Hakem Kuruluna gitmenizde bir mahzurun
olacağını düşünmüyorum. Aslında onun da olmaması
lazım ama mutlaka getireceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Meral, konuşmanızı lütfen
tamamlayınız. Bir dakika ilave süre veriyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Toplu sözleşmenin
farklarının yani memurların yapacağı toplu
sözleşmeden alınan farkların memur emeklilerine de
yansıtılmasını gerçekte olumlu karşılıyorum.
Orada şunu teklif ediyoruz, diyoruz ki: Kamu çalışanlarına
yani işçilerin de yaptığı toplu sözleşmeden
alınan farklar işçi emeklilerine de yansısın.
Ne olur burada değerli arkadaşlarım? Geçmişte
sendika kuran, aidat ödeyen, sendikanın saflarında yer alan emekli
arkadaşlarımızın sendikalarla bağları kopmaz.
Dernektir, vesairedir, diğer kurumlar ortadan kalkar. Emekli işçinin
sendikayla ilişkisi devam eder, sağlıklı bir gelişme
olur. Siz de rahat edersiniz, biz de rahat ederiz, emekli de rahat eder. Ondan
sonra 38 kuruş verdim. diye emekliyi
sızlattırmazsınız değerli arkadaşlarım.
Muhterem arkadaşlarım, verdiğimiz önergeyi kabul ederseniz,
gelecekte, çalışanlar hakkında rahat bir sistem kurulmuş
olur, memurlar için bunu söylüyorum. Bu takdiri sizlerden bekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Meral, ilave süreniz de doldu efendim.
Lütfen selamlayın Genel Kurulu.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 6. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 53.
maddesine 4. fıkra olarak eklenen fıkranın sonuna, Kamu
Görevlileri Hakem Kurulu kararları yargı denetimine
açıktır. Sendikalar ve üst kuruluşları üyeleri adına
yargı mercilerine başvurabilir. cümlesinin eklenmesiyle 5.
fıkra olarak eklenen fıkranın sonuna "Kamu Görevlileri
Hakem Kurulunda memurlar ve diğer kamu görevlilerini temsil eden üyeler
ile diğer grupları temsil eden üyeler aynı oranda temsil
olunur. cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Gök, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika efendim.
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çerçeve 6, Anayasa 53
Arkadaşlar, bu madde kesinlikle
şeker bir madde değildir. Bu madde zehir bir maddedir ve çok hince
düzenlenmiştir. Bakınız, Anayasa 53e baktığınızda
arkadaşlar, Anayasa 53, fıkra üç der ki: Sendikalar ve üst
kuruluşları, üyeleri adına yargı mercilerine
başvurabilir. Bunu kaldırıyorsunuz. Yani sürülen memur, sürülen
öğretmen -ey kamu emekçileri, dinleyin bunları- davalarını
bugüne kadar, Kamu Emekçileri Sendikası Kanunu 19uncu madde (f)
fıkrasına göre sendikalar açardı, avukatlık ücreti
ödenmezdi. Yargılama gideri, YDli isterseniz 165 lira, YDsiz isterseniz,
yürütmenin durdurulmasını istemezseniz 125 liraydı.
Sendikaların dava açma hakkını elinden alıyorsunuz yani
sendikayla üyelerini ayırıyorsunuz.
HALUK İPEK (Ankara) Nerede ya?
İSA GÖK (Devamla) Maddeyi iyi oku Haluk İpek, iyi okuyun.
Bu maddede elinden aldığınız anayasal imkânı
bu yasayla vermiştiniz, 95te Anayasaya bu girmişti. 2001de verilen
hakkı Anayasa değişikliğinden dolayı geri
alacaksınız, sendikalar üyeleri adına dava açamayacak sürgünden
dolayı. Bir memurun maaşı bin lira, bir avukatlık
ücretiyle, yargılama gideriyle 1.500 lirayı ödeyemez bu insanlar,
ödeyemeyecekler. Sendikadan koparacaksınız, bir.
İkincisi: Arkadaşlar, memurlar başta olmak üzere kamu
görevlilerinin tüm özlük hakları kanunla düzenlenir der Anayasa 128. Bu
maddenin hinliği nerede? Bu Anayasa paketinin çerçeve 13üne bakın,
çerçeve 13. Bu, çerçeve 6. Çerçeve 13te Anayasa 128i
değiştiriyorsunuz, diyorsunuz ki: Evet, memurların özlük,
tedavi giderleri dâhil tüm hakları kanunla düzenlenir ama -Bakın,
ama
Ne diyorsunuz?- mali ve sosyal haklarına ilişkin toplu
sözleşme hükümleri saklıdır. Bu çerçeve 6ya ne koydunuz? Toplu
sözleşme, memurlar dâhil. 3 milyon çalışan kamu görevlisi,
emeklileriyle beraber 15 milyon. Nasıl kıyıyorsunuz 15 milyona?
Arkadaşlar, Danıştay 2. Dairesinin ve Anayasa
Mahkemesinin bu kamu görevlilerinin sağlık
yardımlarının kesintisine ilişkin
aldığınız kararların, Hükûmet kararlarının
iptaline ilişkin bir yığın kararı var. Şu anda bu
kararları baypas ediyorsunuz. Burada toplu sözleşme hükümleri
anayasal kesinliğe kavuşuyor. Sendika ile kamu görevlileri
uyuşmazlığa düştü, toplu sözleşme kuruluna gitti -Bu
kurulun yönetiminin nasıl oluşacağı belli değil,
kurulun oluşumu belli değil- bu kurul bir karar verdi, dedi ki:
Kanser tedavisinde artık iki aylık parayı ödeyeceğim.
İlaç katkı payının yarısını vereceğim.
dediğinde ne yapacaksınız? Anayasal kesinlik var, Anayasa madde
90 artık uygulanamaz burada çünkü toplu sözleşme hükümlerine anayasal
kesinlik veriyorsunuz. AİHMe gidemezsiniz, neden? Çünkü yargı yolunu
kapıyorsunuz, yargı yolunu kapayan bir madde var burada. Ne oldu?
Anayasa 128le sağlanan, ama son fıkrayla toplu sözleşmeye atıf
yapılan maddeyle memurlar başta olmak üzere -emeklileri de bu
fıkraya dâhil ettiniz arkadaşlar, emeklileri de- 15 milyon
insanın sağlık yardımı başta olmak üzere
kırpılma, yok edilme imkânı yaratıyorsunuz. Bu insanlara
nasıl kıyıyorsunuz?
Ha, gündeme şu gelecek arkadaşlar: Özel sağlık
sigortaları. Özel sağlık sigortalarına pazar mı
yaratıyorsunuz? Biliniyor ki Hükûmette kimi üyeler ve hatta eşleri
sağlık sektörüne ciddi sermaye yatırmışlar. Bunu mu
planlıyorsunuz?
Arkadaşlar, maddenin tümünü, çerçeve 13le beraber
değerlendirdiğinizde Bunlar toplu sözleşmeye girmez. demeyin
çünkü 4688 sayılı Kanunun 28inci maddesine
baktığınızda, arkadaşlar, tedavi yardımı,
cenaze giderleri, kamu görevlileri için kat sayı ve göstergeler,
aylık ve ücretler, her şey toplu sözleşmeye dâhildir. Toplu
sözleşmeye siz, tüm kamu görevlileri -memurlar başta olmak üzere-
bunlarla ilgili hükümler koyma imkânını getiriyorsunuz çerçeve 6yla,
Anayasa 53ü değiştirerek.
Arkadaşlar, diğer taraftan bir de bu uzlaşmazlık
durumunda oluşturulacak olan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu
çıkartıyorsunuz. Bu Hakem Kurulu kararları da kesindir. Her tür
konuda yargı denetimini açıyoruz. diye seviniyorsunuz, insanlara
bunu şeker gösteriyorsunuz ama burada kesinliğe
bağlıyorsunuz.
Benzer uygulamayı şu anda siz, aslında, 4688
sayılı Yasayla yapıyorsunuz. Burada Kamu Görevlileri Hakem
Kuruluna, önergemizde diyor ki: Kamu emekçileri ile bağlı kurul
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gök, süreniz doldu efendim. İlave bir
dakika süre veriyorum. Lütfen konuşmanızı
tamamlayınız.
İSA GÖK (Devamla) Bitiriyorum, sağ olun.
Bari Kamu görevlileri ile bu kurulun karşı tarafı
eşit temsil edilsin
diyoruz ama ne yapıyorsunuz? Bir bakan (Kamu
İşveren Kurulu Başkanı Devlet Bakanı),
Başbakanlık Müsteşarı, Maliye Bakanı
Müsteşarı, Hazine Müsteşarı, Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarı, İstatistik Kurumu
Başkanı, Devlet Personel Başkanı, Maliye
Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürü ve Kamu
İşveren Sendikasını koyuyorsunuz, karşısında
yalnızca benim -emeklileri de buraya dâhil ettiğiniz için bu
maddeyle- kamu emekçisi kardeşim kalıyor. Sahipsiz, imkânsız,
anayasal korumasız ve bu insanlarla siz bu kadar Kurulu bir masaya
oturtuyorsunuz
Sağlık yardımları dâhil, arkadaşlar,
bakın, Amerikan sigorta şirketlerine, Avrupa kaynaklı sigorta
şirketlerine, Avrupa kaynaklı sigorta şirketlerine, belki de
Recep Tayyip Erdoğanın hanımının ortak olduğu
beyan edilen şirkete milyarlarca dolar aktarılacak. Lütfen, bunu
yapmayın. 15 milyon kamu görevlisini, memuru, emekliyi perişan
etmeyin. Bu insanları sağlık yardımından mahrum
bırakmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALUK İPEK (Ankara) Yakışmadı İsa Bey,
yakışmadı!
İSA GÖK (Devamla) Önergemizi kabul edin, bu adaletsizliğe
engel olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gök, teşekkür ederiz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hasbelkader konuşma!
İSA GÖK (Mersin) Medicana kime ait, Medicana?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İftira atıyorsun hâlâ!
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın
Başkan, söz
BAŞKAN Önergeyle ilgili kürsüden size söz veremem ancak
yerinizden bir açıklama yapmak istiyorsanız İç Tüzük 60a göre
yapabilirsiniz.
Buyurun Sayın Bakan.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Devlet Bakanı Hayati
Yazıcının, Mersin Milletvekili İsa Gökün, mensubu
bulunduğu Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; az önce dinlediğimiz Hatip
Arkadaşımız bana göre hiç nesnel olmayan, öznel, birtakım
tasavvurlara dayalı isnatlarda bulundu.
İSA GÖK (Mersin) Ne gibi isnat?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Örneğin,
Hükûmet üyelerinin bazıları, onların yakınlarının
vesair, bu alanlara ilişkin birtakım iş ve işlerin
içerisinde olduklarına ilişkin imalarda bulundu. Yani bir anlamda
dedikoduları -şayet varsa- konuşmasına mesnet yapmaya
çalıştı. Bunlar şık değil, bunlar doğru
değil. Arkadaşımızın gerçekten somut, eline
ulaşmış bilgileri varsa onları ilgili, yetkili arkadaşlarımıza
götürürüz. Bir de, bunun ötesinde
İSA GÖK (Mersin) Sayın Bakan, o zaman dinleyin. Son
fıkraya bakın. Toplu sözleşme hükümleri emeklilere
yansıtılıyor.
BAŞKAN Sayın Gök, bir saniye
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Beyefendi, ben
konuşuyorum. Benim hakkım, hakkıma riayet edin. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen
İSA GÖK (Mersin) Biz, hep sizinle kavga ediyoruz bu konuda.
BAŞKAN Sayın Gök, lütfen oturun yerinize.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Bir dakika
Ben
konuşayım, cevap verirsiniz.
İSA GÖK (Mersin) İnsanları kandırıyorsunuz!
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Ve
meslektaşız, diyorsunuz ki: Burada, sendikal örgütlerin toplu
sözleşme yapma hak ve yetkisi yok, devre dışı
kalmış. Cevap verirken bu konuyu açıkladım.
53üncü maddenin birinci fıkrasında sendika demiyor
işçiler ve işverenler diyor. Böyle düzenlenmiş olmasına
rağmen, bugün Türkiyede işçiler ile işverenler arasında
işçileri temsilen sendikalar toplu sözleşmenin tarafı
olmaktadır. Aynı şekilde, memurlarla ilgili toplu sözleşme
süreçleri de memur sendikaları ile kamu işveren sendikaları
yürütecektir. Olay bundan ibaret, bunu çarpıtmaya gerek yok. Bu çok
açık, net.
İSA GÖK (Mersin) Ne çarpıtması Sayın Bakan! Neden
bunu açıklamıyorsunuz, önergeyi kabul etmiyorsunuz!
BAŞKAN Sayın Bakan, teşekkür ederiz.
Bu açıklama, önergenin daha iyi anlaşılmasına
umarım yardımcı olmuştur.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, hangi maddeye
göre söz verdiniz? Müzakere yok, önerge var.
BAŞKAN Efendim, 60a göre istedi, verdim. Buradan istedi,
veremezdim, vermedim.
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, ben cevap verebilir
miyim efendim?
BAŞKAN Size herhangi bir sataşma yapmadı, sadece
açıklama yaptı Sayın Gök, lütfen oturun. Lütfen oturun.
İSA GÖK (Mersin) 60a göre söz istiyorum, yerimden bir dakika.
BAŞKAN Sayın Gök, size herhangi bir sataşmada
bulunmadı, sadece açıklama yaptı.
İSA GÖK (Mersin) Efendim, Sayın Bakan her zaman benimle
kavga ediyor. Bir dakika süre verin, izah edeyim maddeyi.
BAŞKAN Bir Sayın Bakan kimseyle kavga etmez benim
bildiğim, sizinle de kavga etmez; ikiniz de hukukçusunuz, niye kavga
etsin?
İSA GÖK (Mersin) Efendim, madde çok açık, izin verir
misiniz
BAŞKAN Peki, otur bakalım, ne söyleyeceksin Sayın Gök.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Mersin Milletvekili
İsa Gökün, Devlet Bakanı Hayati Yazıcının,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İSA GÖK (Mersin) Sayın Bakan, eğer ki
getirdiğiniz fıkranın son hâline bakarsanız, emeklilere
yansıtılmasını düzenliyorsunuz. Yani 3 milyon kamu
görevlisinin yanında milyonlarca emekliyi bu maddeyle toplu sözleşme
hükümlerine dâhil ediyorsunuz. Toplu sözleşmeyle -yasa çok açık-
sağlık yardımları başta olmak üzere her şeyi
düzenliyorsunuz. Düzenlenecek kurulda ise kamu görevlilerini eşit olarak
temsil ettirmiyorsunuz ve anayasal kesinlik veriyorsunuz. Bu, kamu
emekçilerinin hepsinin sağlık yardımlarının
bitirilmesi demektir. Bu daha önce uygulandı. Amerikada Sayın Obama
insanları sağlık çerçevesine alıyor
BAŞKAN Sayın Gök, onları biraz önce kürsüden ifade
ettiniz.
İSA GÖK (Mersin)
siz ise bu Anayasa
değişikliğiyle çerçeve dışına
çıkartıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Gök, tamam. Biraz önce kürsüden ifade ettiniz
onları. İfade ettiniz, tamam, Sayın Bakan da cevap verdi.
İSA GÖK (Mersin) Türkiye bunu görmeli ve bunun hesabını
soracaktır sizden.
Teşekkür ederim.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Hayır, ben
cevap vermedim, neyi tekrarlıyor, anlamadım.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge de aynı mahiyette. Bu nedenle birlikte
işleme alacağım, istemeleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı
ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergenin imza sahibini şimdi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve
6 ncı maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 53 üncü
maddesine eklenen 1 inci fıkrada geçen "memurlar ve diğer"
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederim.
İkram
Dinçer
Van
Diğer
önergenin imza sahibi
Mehmet Yılmaz
Helvacıoğlu
Siirt
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Konuşacak mısınız, gerekçe mi?
İKRAM DİNÇER (Van) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Verilen önergeyle kamu görevlileri aynı zamanda memurları da
kapsadığından ayrıca memurlar ve diğer ibaresinin
metinden çıkarılması daha uygun olacaktır.
BAŞKAN Birlikte işleme aldığım iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 6ncı madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, maddenin oylaması gizli oylama şeklinde yapılacaktır.
Lütfen kimse yerinden kalkmasın.
Gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını
arz ediyorum:
Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan Kâtip üyelerden
Komisyon sırasındaki Kâtip Üye Adana'dan başlayarak
İstanbul'a kadar (İstanbul dâhil), Hükûmet sırasındaki
Kâtip Üye ise İzmir'den başlayarak Zonguldak'a kadar (Zonguldak
dâhil) adı okunan milletvekillerine biri beyaz, biri yeşil, biri de
kırmızı olmak üzere 3 yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek, pul
ve zarf verilen milletvekilini ad defterinde işaretleyecektir.
Milletvekilleri, Başkanlık kürsüsünün sağında ve
solunda yer alan kabinlerden başka yerde oylarını
kullanmayacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz olanı kabul,
kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu
ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın üye, Kâtip Üyeden 3 yuvarlak pul ile
mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad defterine
işaretlettikten sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak
kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak, diğer 2
pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır.
Bilahare oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun
bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne
konulan oy kutusuna atacaktır.
Oylamada adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.
Şimdi, gizli oylamaya Adana İlinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
KAMER GENÇ (Tunceli) Siz orada ne yapıyorsunuz? Bekçi
başı mısınız?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Oy kullanıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Görevi olmayan arkadaşlar
ayrılsınlar oradan.
HİKMET ERENKAYA (Kocaeli) İş bittikten sonra
Görevliler ayrılsın
Kendinizi kandırıyorsunuz.
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Peki, bu taraf ne olacak?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Orada oylama bitti.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Sayın Başkan, şuradan
çekilsinler onlar, ne biçim iş bu?
BAŞKAN Orada oy kullananları görüyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Kim kullanırsa kullansın,
onlara ne! Güya gizli oy! Ne biçim gizli oy, anlamadım ki!
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Başkanım, bakın
arkadaşlar orada oy kullanmıyorlar, geciktiriyorlar.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Oylarını kullandı
hepsi, orada işgüzarlık yapıyorlar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oy kullanmayan
arkadaşımız kaldı mı?
AGÂH KAFKAS (Çorum) Var Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun lütfen
Hadi lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) On beş dakikada oy
kullanıyorsunuz. Bundan sonra biz de öyle kullanacağız. On
beş dakika bekleyeceğiz orada.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Sayın Başkan, üç kere
sorarsın Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? diye, sonra
kaldırırsın.
BAŞKAN Oyunu kullanmayan arkadaşım var mı? Biraz
sonra oy kullanma işlemi bitmiştir diyeceğim. Var mı?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, oy
kullanmanın süresi yok mu?
BAŞKAN Sayın Anadol, sakin olun lütfen.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Gelmeyen birisi var, inadına oy
kullanmıyorlar. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Evet, arkadaşlar, lütfen
Arkadaşlar, evet, milletvekillerinden oy kullanmayan kaldı
mı? Lütfen, lütfen
Var mı başka arkadaşlar?
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Ya, o kadar koşturuyorsunuz,
uğraşıyorsunuz, gelen arkadaşları takip ediyorsunuz,
refakatçi veriyorsunuz, buraya hâlâ getiremiyor musunuz arkadaşları?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, oyunu kullanmayan
arkadaşımız kaldı mı? Kapatıyorum
KÂTİP ÜYE YUSUF COŞKUN (Bingöl) Sayın
Başkanım, kabinde oy kullanmak için bulunan milletvekili var.
BAŞKAN Hadi arkadaşlar!
Sayın Kafkas, lütfen. Sayın Kafkas, lütfen oyunuzu
kullanın.
Arkadaşlar, şu oy kullanma işini bir şova
dönüştürmeyelim lütfen ya.
OKTAY VURAL (İzmir) Bravo (!)
MURAT ÖZKAN (Giresun) Sayın Kafkas, lütfen acele eder misiniz!
AGÂH KAFKAS (Çorum) Oy kullanmak erdemliliktir, oy kullanmayanlara
tavsiye ederim.
BAŞKAN Oyunu kullanmayan arkadaşımız kaldı
mı efendim? Kapatıyorum
Oy kullanma işlemi bitmiştir. Kutuları lütfen
kaldırın.
(Oyların ayrımına başlandı)
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) Bravo (!)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bundan sonra bir
oylama ne kadar sürecek, göreceğiz!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, bu size
karşı yapılan bir harekettir, sizi zor durumda bırakmak için
yapılan bir hareket. Sizin
adınıza bunu kınıyorum.
Böyle şey olmaz!
BAŞKAN Kim yapmış benim hakkımda bunu?
OKTAY VURAL (İzmir) Oy kullanmasını bile on beş
dakikada başaramıyorlar.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Kardeşim, şöyle yapalım:
Kaç oy istiyorsanız o kadar oy verelim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Şu oylamanın namusunu
kurtaralım hiç yoksa!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Kaç oy istiyorsanız verelim ya!
Ayıp denilen bir şey var. Yakışıyor mu size!
Sayın Başbakanın gözünün önünde. Yakışıyor mu
yani! Her şeyin cılkını çıkardınız!
OKTAY VURAL (İzmir)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yazık yani! Hiç oylama
yapmayalım, görüşme yapmayalım, Anayasa geçsin! Ayıp ya!
BAŞKAN Sakin olalım arkadaşlar. Şu anda
sayım işlemi devam ediyor.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Başkanım, neyse
Gelecek
oylamada biz gereğini yaparız!
BAŞKAN Efendim, ben buradan takip ediyorum arkadaşlar.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Olmuyor Başkanım, olmuyor!
BAŞKAN Şimdi oy kullanan bir arkadaşımız
varken benim kesmem doğru olur mu?
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sizin yapmanız doğru
değil. Size bir şey demiyoruz, diğerlerine diyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne izan var ne idrak var yahu!
(Oyların ayrımına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 6ncı maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Oy sayısı : 408
Kabul : 336
Ret: : 70
Çekimser : -
Boş: : 1
Geçersiz : 1
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
|
Harun
Tüfekci Yusuf
Coşkun |
|
Konya Bingöl |
Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz teklifin
7nci maddesini okutuyorum:
MADDE 7- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 54 üncü maddesinin
üçüncü ve yedinci fıkraları yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN 7ci madde üzerinde gruplar adına ilk söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Yozgat Milletvekili Sayın
Mehmet Ekiciye ait.
Sayın Ekici, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Bu oylamaları doğru dürüst yapın
yahu! Ne biçim Başkansın sen ya! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen üslubunuza dikkat edin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Böyle şey olur mu ya?
BAŞKAN Sayın Genç, Parlamentonun en tecrübeli
milletvekillerinden birisiniz. Burada, bu kürsüde başkanlık
yaptınız, lütfen üslubunuza dikkat edin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama, hayır, yani bu Meclisi doğru
dürüst yönetin.
BAŞKAN Üslubunuza dikkat edin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bu Meclisi doğru dürüst yönetmeyi
öğrenmelisiniz.
BAŞKAN Nasıl yönetileceğini ben biliyorum. Nasıl
yönetileceğini biliyorum, Anayasa ve İç Tüzüke göre, uygun
Lütfen
oturun. Lütfen oturun.
Sayın Ekici, buyurun.
Süreniz on dakikadır efendim.
MHP GRUBU ADINA MEHMET EKİCİ (Yozgat) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Anayasa Değişiklik
Teklifinin 54üncü maddeyi yeniden düzenleyen 7nci maddesi üzerinde söz
aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, biz Milliyetçi Hareket Partisi
mensuplarıyız. Kırk yıllık siyasi deneyimi olan bir
hareketin mensubuyuz. Cumhuriyete, ilkelerine, kurucu iradeye saygılı
ve bu iradenin, saydığım ilkelerin yaşaması için
hayatını feda edecek kadar da bende olmuş bir hareketin
mensuplarıyız. Demokrasi bizim için önemlidir ama demokrasi, bizim
için, sokaklarda ıspanak fiyatına satılan bir meta
değildir. Bizim inandığımız ve ülkemizin
çağdaş bir şekilde ulaşmasını arzu ettiğimiz
demokrasi, insan haklarına dayalı bir demokrasi
anlayışıdır. Millî iradeye saygıyı esas
alırız. Millî iradenin üstünlüğünü, üstünlüğü üzerine
başka herhangi bir iradeyi herhangi bir grup ve klik
anlayışının esiri etmeden millî iradenin üstünlüğü
için de elimizden gelen her türlü çalışmayı yaparız.
Bugünlerde bu kürsüler de dâhil olmak üzere pek çok alanda cunta
karşıtlığı adı altında, bir zamanlar ekin
yaprakları gibi cuntacıların ayağının altına
yatan insanların bugün demokrasi havarisi kesildiğini de ibretle
izliyoruz. Millete, devlete, vatana bağlılığını
çileyle ispatlamış, ateşle ispatlamış bir hareket
olarak millete, Anayasaya bağlılığa inancımız
tamdır bizim. Bu kürsülerde değişiklik teklifinin asıl
amacını gizleyerek cuntacılığa, 12 Eylül ve
sonuçlarına karşı demokrasi ve özgürlük mücahitliğine
soyunan kişi ve anlayışların hiçbir iftira ve
suçlaması MHPyi kutlu yürüyüşünden döndüremeyecektir. (MHP
sıralarından alkışlar)
Bu Anayasa değişikliğine biz farklı şeylerle
karşı çıkıyoruz. Bir kere, usulü yanlış.
Hazırlanış usulü, daha önce yapılan, yani Anayasa
değişikliği yapma konusunda Avrupa Birliğine ders verecek
kadar külliyatı oluşmuş olan Türk Parlamentosunun ve Türk
siyasetinin deneyimlerinin aykırı bir usulle geliyor. Uzlaşma
Uzlaşma
denirken laf olsun diye söylenen bir şey değil.
Hazırlayacağınız Anayasa ve
yapacağınız değişiklikler sadece dünü
değil, sadece bugünü değil, bugünden sonra gelecek nesilleri de
ilgilendiren metinlerdir. Bunlar öyle günübirlik de, tüzük değiştirir
gibi değiştirilecek hususlar da değildir. Dolayısıyla
bir usule, esasa dayalı olarak yapılması lazımdır ama
karşımıza bir dayatma şeklinde bir Anayasa metni konuldu
AKP ve iktidarı tarafından.
Yapılan işlem teamüllere de aykırıdır. Bir
önceki konuşmamda ısrarla belirttim. Referandum
Referandum
Giderse
gider, millet de ne takdir ederse o da başüstünedir. ama herkese
hatırlatıyorum, Kıbrısta geçen hafta bir seçim oldu,
herkes bunu görsün.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) O da başüstüne...
MEHMET EKİCİ (Devamla) O da başüstüne ama temel hak ve
hürriyetlerin referandum konusu yapıldığı bir başka
parlamento yoktur, olamaz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) Kabul edin o zaman.
MEHMET EKİCİ (Devamla) Sayın İyimaya, bunu en iyi
bilenlerdensiniz. Yani dayatmayı mı kabul edelim, onu mu diyorsunuz?
Dayatmayı kabul etmeyiz. Dolayısıyla
yaptığınız işler
AHMET İYİMAYA (Ankara) Temel hak
MEHMET EKİCİ (Devamla) - Temel hak ve hürriyetler kabul
edilmiştir zaten. Yani bunu bir daha mı tartışmaya
açıyorsunuz? Kadın-erkek eşitliğini pozitif
ayrımcılık başlığı altında tekrar
tartışmaya açmayı bir anayasacı olarak içinize
sindirebiliyorsanız, bizim için mesele yoktur.
Dolayısıyla, hukuka ve cari Anayasaya da aykırı bu
teklif bir dayatmadır, tümüyle bir dayatmadır. Dolayısıyla
usulüne uygun olmadığı için karşı duruşumuzun ne
olduğunu Türk milleti anlamalıdır.
Bir başka husus, anayasalar kutsal metinler de değildir,
elbette değiştirilebilir. Toplumun ihtiyaçları, toplumun
beklentileri Anayasa değişiklikleri için de temel göstergeler
olabilir ama şimdi size soruyorum: Bu Anayasa değişikliği
işsizliğe çare bulacak tedbirleri öngören bir Anayasa
değişikliği midir? Tekliflerinizin içinde işsizlikle ilgili
bir tane madde yok. Daha önce uzlaşılan, 411 imzayla temsil edilen ve
Sayın Başbakanın bizzat 411 imzayı Anayasa Mahkemesi tanımadı
diye bahsettiği değişikliği bile buraya koyma ihtiyacı
hissetmemişsiniz.
Yine, bir başka husus daha var ki, bu çok önemli. Bakın,
Sayın Başkan 17 Nisan 2010 tarihinde Kanal 24te bir konuşma
yaptı. Aynen söylediğini söylüyorum: Anayasa
değişikliği önerimiz açılım projemizin, Millî Birlik
ve Kardeşlik Projemizin önemli bir parçasıdır. Açılım
kapsamında atacağımız adımların önünü
açıyor, altyapısını hazırlıyor.
Şimdi, yüce Meclisin huzurunda Türk milletine soruyorum: Bu
Anayasa değişikliğiyle Habur görüntülerinin önünü mü
açıyorsunuz arkadaşlar? (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ERDEM (Aydın) Ne alakası var?
MEHMET EKİCİ (Devamla) Alakası var. İşte
okudum metni. Sayın Başbakanın sözü bu. Benim sözüm değil.
MEHMET ERDEM (Aydın) Yanlış şeylerin
reklamını yapıyorsunuz.
MEHMET EKİCİ (Devamla) Oluşturmaya
çalıştığınız altyapı ülkemiz ve milletimizi
derinden yaralayan bu açılım parçasının bir süreciyse, o
zaman siz Anayasa falan yapmıyorsunuz burada, başka şey
yapıyorsunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, eğer böyleyse bu, bunu bu
kürsülerden açıkça milletimize söylemek durumundasınız. Yani bu
açılımın altyapısı için hazırlanmış bir
Anayasa değişiklik teklifi ise, Sayın Başbakanın
söylediğini, bu sözcüler, burada, özgürlük savaşçısı
cuntacılığa karşı yiğitçe direnen mücahit rolünü
bırakıp bu gerçeği söylemelidirler.
Değerli arkadaşlarım, biz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu ajandanın faili olmayacağız, aleti
olmayacağız, ortağı olmayacağız. Bunu bizden
talep etmeye de kimsenin hakkı yoktur. Çünkü Milliyetçi Hareket Partisi
kendi gündemini kendi belirleyen bir siyasi partidir. Milliyetçi Hareket
Partisi gündemini belirlerken, başkentin Ankara olduğu
gerçeğinden hareket eden bir gerçeklikle kendi gündemini belirler.
Dolayısıyla yüce Türk Milleti iyi bilmelidir ki, Milliyetçi Hareket
Partisi, halkının ve Türk milletinin haklarına halel getirecek
hiçbir eyleme müsaade etmeyecektir.
Dolayısıyla tavsiyemiz, bu teklifi geri çekmenizdir. Size
diyalog önerdik, size partiler arası uzlaştırma kurulu önerdik.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının riyasetinde
bir uzlaştırma kurulunun karar altına aldığı her
hususu, seçim sonrasında gerçekleştirmeye vaat ettik ve bu sözümüzde
sonuna kadar devam edeceğimizi belirtiyor, yüce Meclisi en derin
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ekici, teşekkür ediyorum.
Şimdi, 7nci madde üzerinde gruplar adına ikinci söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Cevdet
Selviye aittir.
Sayın Selvi, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Selvi, sizin de süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA CEVDET SELVİ (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Elimden gelse sekiz dakikada bitireceğim.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
değişiklik teklifinde 7nci madde olan, Anayasanın 54üncü
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına görüş ve
düşüncelerimi belirtmek üzere geldim.
Saygıdeğer milletvekilleri, elbet bu Anayasa, yasalar,
uluslararası sözleşmeler sadece meclislerde
tartışılıp ondan sonra da raflarda kalması için
yapılmaz. Bunların halkın günlük yaşamına
yansıması gerekmektedir, yaşam standardını yükseltmesi
gerekmektedir, aksi hâlde laftan ibaret kalır. O nedenle, bu Anayasa
değişikliğinde, özellikle çalışma hayatını
ilgilendiren konularda, öyle, zannedildiği gibi, sık sık
söylendiği gibi, ne demokratikleşmede bir gelişme ne
özgürlüklerin kullanılabileceği bir katkı söz konusu
değildir. İşin ilginç yanı, bütün bunlar söylenmesine
rağmen, tam tersine, var olan birtakım hakları da ortadan
kaldırmaktadır. Örneğin, 54üncü maddede, sözde, üçüncü
paragrafında belirli konunun kalkması dururken,
aşağıda, yedinci paragrafında, var olan ve kullanılma
imkânını sağlayan haklar da kalkmıştır. Bunu
hemen şöyle söylemek isterim: Toplu iş sözleşmesi yapılması
sırasında, uyuşmazlık çıkması halinde
işçiler grev hakkına sahiptir. Bu, menfaat grevini tarif eder.
Anayasada bu böyle olduğu sürece hak grevini uygulamak, kullanmak mümkün
değildir. 2822 sayılı Grev ve Lokavt Yasası söz konusu
olduğunda Anayasa engel, hak grevi söz konusu olamaz. derler, denebilir.
İşte bu son derece tehlikelidir. Biz, hak grevinin, iş
yerlerinde istikrarın bozulmaması, üretimin aksamaması için ve o
yapılan toplu iş sözleşmesinin uygulanır hâle gelmesi için
kaçınılmaz olduğunu söylüyoruz, fakat, bir taraftan Haklar
veriliyor. derken huzuru da ilgilendiren, üretimi de ilgilendiren böylesine
önemli madde buraya dercedilmemiştir.
İkincisi, Genel grev ve lokavt yasak, yapılamaz. diyor.
Değerli arkadaşlarım, dünyanın hiçbir yerinde genel
grevler yasalarda, anayasalarda yer almaz, alsa da almasa da anlam ifade etmez.
Bu grevler kendi kuralını kendisi koyar ve o nedenle de o sonucunu
herkes orada görür. Yani, burada kaldırmak, koymak geleceğe dönük
hazırlayacağımız o Grev ve Lokavt Yasasında büyük
rahatsızlıklar yaratacaktır. Bu yasada grev ve lokavtın
yasaklanması veya ertelenmesi denmektedir. Bunun ikisi de
yasaklanmadır, müzakereyi ortadan kaldırmaktır. Bir grev
ertelense bile tarafsız aracı tarafından ne söyleniyorsa
yapılır. Bir grevin genel iş kolu bazında
yasaklanmasının ötesinde her grev her an yasaklanabilir denmektedir.
Yani, sağlıklı bir gelişmenin, demokratik yönden
gelişmenin olmadığını, özgürlüklerle ilgisi
olmadığını ve tam tersine, var olan hakların da geriye
gittiğini söylemek mümkündür. Ancak, bu konularda çok
çalışmalarımız oldu.
Çalışma hayatı bir bütündür, tek, parça parça ele
alındığı zaman o çalışma hayatında,
çalışma yaşamında yani endüstriyel ilişkilerde
sağlıklı bir gelişmeyi yakalamanız mümkün değildir.
Hatırlayacaksınız, 2003 yılında 1475 sayılı
Yasanın 4857 sayılı Yasayla değişikliği
noktasında -iktidara yeni geldiğiniz günlerdi- Cumhuriyet Halk
Partisinin komisyon üyeleriyle oturup geldik, alelacele bu İş
Yasasını değiştirmeye komisyonda çalıştık.
Orada bizim önerimiz şuydu: Çalışma hayatı, endüstriyel
ilişkiler bir bütündür. Çalışma Yasası, 1475
sayılı Yasa değişirken 2821 ve 2822 sayılı
Yasayla beraber, hatta uygunsa, çok zorlanmazsanız 506 sayılı
Yasayla beraber çıkaralım, Türkiyede çalışma hayatının
istikrarını, daha sağlıklı çalışma
ortamını gerçekleştirelim. dedik. Hayır, sadece 1475i
Sabahlara kadar burada, yapılacak yanlışların önlenmesi
için gayret gösterdik. Ama ne yazık ki -bunu söylerken bile rahatsız
oluyorum bu çatı altında- çıkarılan 4857 sayılı
Çalışma Yasası, herkesin de kabul ettiği, yaşayarak
gördüğü gibi maalesef çağımıza uygun değildir,
Türkiyede yaşanan olaylara uygun değildir, kölelik yasası
denilse yeridir. Bunu anlatamadık.
Arkasından hemen 2008 yılında ILOya, Cenevreye
gidecektik. Alelacele, o günün değerli bakanı ve
arkadaşlarımız Bu 2821 ve 2822 sayılı Yasayı
konuşalım bir an önce, Cenevreye giderken orada da bunu söyleriz.
dendi. Grup başkan vekillerimiz bizi çağırdı, Komisyona
gitmeden önce oturduk, dedik ki -2821 ve 22yle ilgili konfederasyonlarla
konuştuk- Elimizden geleni yapalım. Bir hayli de bir uzlaşma
gibi bir şey var. Dört beş madde kalmıştı. Bu da
çözülürse iyi olur. Türkiye'nin Çalışma Bakanlığı,
devleti adına, hükûmeti adına bakan ve temsilcileri gidiyordu. Orada
diğer ülkeler karşısında mahcup olmayalım. Artık,
2008 yılında son noktaya gelmiş, çıkar. Ama ne yazık
ki, oraya gidildi 2008de, Biz bunu hallettik, yapıyoruz. denildi; 2009
yılında Aplikasyon Komitesi tarafından da kara listeye
alındı Angolayla, dokuzuncu sınıf ülkelerle beraber
Türkiye. İşçi sınıfının, emeğin, demokrasinin,
özgürlüğün böylesine geliştiği iddia edilen ülkede rahatsız
edici, ülkemiz adına utandırıcı gelişmeleri gördük.
Ayrı bir önem
Sözümün başında Yasalar
uygulanmıyor, insanların hayatında olumlu bir gelişme
sağlamıyorsa anlam ifade etmez. dedim ve Türk Ceza Yasasında
Anayasanın 51inci maddesine göre çalışanlar sendikalı
olur, istediği sendikayı kurma ve üye olma hakkına sahiptir,
kimse engel olamaz, mâni olamaz, engel olanlarsa cezalandırılır.
Türk Ceza Yasasında da bir işçi, çalışan, memur
sendikalı olmak istediği zaman, uluslararası haklardan
doğan bu hakkını özgürce kullanması gerekir. Ama Türkiyede
buna imkân verilmez ve Türk Ceza Yasasında Hapis cezasıyla
cezalandırılır. demesine rağmen Türkiyede 100 binin
üzerinde, sadece sözleşmeli olmak istediği için insanlar sokaklara
sürülmüş, ailece aç bırakılmıştır. Bir tek
işveren, bir tek Çalışma Bakanlığının
denetlediği, bir tek uygulanmış mıdır? Bu yasalar
buralarda övünmek için değil, halkın yaşamını olumlu
etkilemek için.
Sonunda ne olmuştur? Ne yazık ki -Sayın
Başbakanın da son günlerde söylediği gibi- Türkiye emeği,
insanı, insanın değerlerini acımasızca sömüren bir
ülke hâline gelmiştir. Sömürünün de sonu yoktur. Acımasızca,
ağır sömürü
Emek sömürülerek zenginleşmenin marifet olduğu
Sayın Başbakanımız tarafından kamuoyuna
açıklanmıştır ama orada bir incelik var, adres
yanlıştır, adres küçüktür. O sömürüye zemin hazırlayan
AKPdir. O sömürünün acımasız olmasını sağlayan
işte bu ve benzeri yasal düzenlemelerdir. Bu da Sayın Başbakan
ve AKPnin marifetidir.
Çıkıp dışarıya kafaları
karıştırmak için söylenen öneriler gerçekleştirilmez ve
insanlar işsizlikten, yoksulluktan kırılırken o,
yokmuş gibi farz edilip ve özellikle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Selvi, size de ilave süre veriyorum iki
dakika. Lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
M. CEVDET SELVİ (Devamla) Teşekkür ederim.
Bunlar övünülürken Sayın Başbakan mecbur
kalmıştır. Yoksa öyle tek sektör değil, o şimdiye
kadar gerek işsizlikle gerekse sendikal hak ve özgürlüklerle
söylediklerimiz eğer dikkate alınsaydı ülke yararına
olurdu. Ne acı bir olaydır ki çelişkiler içerisinde
uyguladıkları ekonomik politikayla uyuşmayacak,
mantığın kabul etmeyeceği, işverenlere gidip de Birer
adam alın, rica ediyorum
Olabilir mi böyle bir şey? Hani
liberaller, hani uyguladığı politikanın inceliğini,
derinliğini görmesi gerekenler? Ne hakkınız var sermayeye
Ağır istihdam vergisini indirmediniz, ağır
Dünyanın en yüksek sosyal sigortalar primini, sosyal güvenlik
primini aldınız, harcadınız ve ondan sonra da en yetersiz
hizmeti verdiniz. Şimdi de halkın gözüne baka baka, sekiz yıl
sonra Türkiyede acımasız bir sömürü var. diyorsunuz ve orada da
kafa karıştırmak için belirli bir sektöre yöneliyorsunuz.
Eğer Türkiyedeki
Helal olsun Başbakana, bugüne kadar en doğru söylediği
bu; Türkiye genel olarak sömürülürken emeğin, insanların
değerlerinin de sömürüldüğünü söylemek zorunda kaldı, sağ
olsun. Bunları söylemek değil, çözmek
Sekiz yıl sonra bu acı olayı müjde etmek ve kafa karıştırmanın
ülkemizin yararına olduğu kanaatinde değilim. Halkı daha
fazla oyalamak, aklıyla, zekâsıyla alay etmek, hakaret etmek galiba
son derece rahatsız edici, var olan genel huzursuzluğu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Efendim, süreniz bitti, Genel Kurulu selamlayın
efendim.
M. CEVDET SELVİ (Devamla) Hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederim Sayın Selvi.
Şimdi söz sırası Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın Nezir Karabaştadır.
Sayın Karabaş buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; kanun teklifinin 7nci maddesi üzerine
grubum adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, üç gündür bu kanun teklifini görüşüyoruz. Dünden bu yana da
daha çok çalışanların haklarıyla ilgili,
sendikalaşmayla ilgili, sendikal özgürlüklerle ilgili, grev ve toplu
sözleşmeyle ilgili maddeler üzerinde görüşmeler yapılıyor.
Şimdi, bir taraftan bu kanun teklifinde getirilen
değişikliklerle ilgili, düzenlemelerle ilgili değerlendirme
yapacağız ama biraz da özellikle 2002den bu yana, 1980 darbesiyle ve
o darbeden 2002ye kadar gittikçe, hem yasal anlamda hem fiilî, pratik anlamda
engellenen, baskı altına alınan ve hak kaybına uğrayan
işçi, kamu emekçisi, diğer alanlarda Türkiyede her anlamda emek sarf
eden, emeğiyle çalışan kesimlerin hem örgütlenme hem de ekonomik
haklarıyla ilgili bazı değerlendirmeler yapmak gerekiyor.
Şimdi, iktidar, Hükûmet işte, yasalarda şimdiye kadar
devrim sayılabilecek değişiklikler yaptıklarını,
şimdi de bu yasal değişiklikleri yaparak işçinin,
emekçinin, kamu emekçisinin, tüm kesimlerin örgütlenme ve hak arama
yollarını açtıklarını söylüyorlar. Şimdi,
düşünün, bir ülkede bu ülkenin başta Başbakanı olmak üzere
yetkili bakanları, devlet yetkilileri, işçinin haklarıyla ilgili
yaptığı her eylemde işte, ülkede birçok aç olduğunu,
birçok işsiz olduğunu, bu kadar yüksek maaşla,
aldığınız bu maaşların yoksulun ve tüyü
bitmemiş yetimin hakkı olduğunu, bu ülkede daha düşük
ücretlerle çalışmaya hazır ve hiçbir hak talep etmeden,
örneğin 4/Cde olduğu gibi, birçok kişi var diyor.
Peki, böyle bir zihniyet, şu anda yüzyıllardır
işçilerin ağır bedeller ödeyerek ve mücadele yaparak elde
ettikleri, evrensel hukuk tarafından kabul edilen ve birçok ülkede de
işçinin, kamu emekçisinin, çalışanların
haklarının verilmesi ve onların hakları için mücadele
edilmesi yolunu açan bir dönemde, Türkiye'nin bu söylemlerini, Türkiye
Başbakanının ve yetkililerinin, bakanların bu söylemini
nereye koyacağız? Bu söylem, bu zihniyet, işçinin, emekçinin hak
talebini nasıl karşılayacak?
Siz, bir taraftan -her ülkede özelleştirme oldu, ama- Türkiye'de
yaşamın her alanına, sağlıktan eğitime ve
diğer üretim alanlarına kadar fırsat bulduğunuz anda
özelleştirmeyi yapacaksınız, fakat bu özelleştirmeler
yapılırken, orada çalışan, yıllardır emek vermiş,
yasalar anlamında belli bir çalışma statüsü ve hakkı olan
kesimleri sokağa atacaksınız; bu kişiler direndiği
zaman da devletin şiddeti, devletin polisi, polisin copuyla üzerine
gideceksiniz ve diğer taraftan, halkın işsiz olan, aç olan
kesimine bunları yuhalatacaksınız, küfür ettireceksiniz. Bunlar
yaşanmadı mı? Basına yansıdı, pratiğe
yansıdı, gündelik söylemlere yansıdı.
Hükûmet yetkilileri, başta Başbakan olmak üzere, Tekel
işçilerinin, daha önceki özelleştirme sonucu işsiz kalan SEKA
işçisinin, diğer işçilerin her eyleminde, onları işsiz
olan, aç olan, ekmek bulamayan kesimlerle karşı karşıya
getirdi. İşte, tüyü bitmemiş yetimin hakkı, insanlar 500
liraya çalışmaya hazırken, milyonlar varken, 3 bin liraya, 4 bin
liraya mal olduğu söylendi.
Şimdi, bu zihniyet, bugün çıkmış, işte Bizler
işçinin örgütlenmesinin, sendikalaşmasının, sendikal
faaliyetin önünü açacağız. diyor.
Şimdi, böyle diyen bir Hükûmetin diğer karnesine de bakmak
lazım. Bu ülkede sendikalı çalışan sayısı
kaçtır? Kamu emekçileri, evrensel bir hak olan ve
Avrupanın tüm
ülkelerinde, dünyanın da birçok ülkesinde sendikal haklarının
verildiği kamu emekçileri buraya, toplu görüşme, şimdi de yasada
toplu sözleşme olan noktaya gelinceye kadar hangi evrelerden geçtiler,
nasıl sokaklarda sürüklendiler? Yine, kamu emekçilerinin 200e yakın
-faili meçhul dâhil- sendikal faaliyetinden dolayı öldürülme,
işkenceden öldürülme ve sokak ortasında öldürülme örnekleri var.
Bu ülkede, 2002den bu yana Türkiyede iktidar olan AKP sendikalı
sayısını ne kadar artırdı? 2002de sendikalı
işçi ve kamu emekçisi sayısı kaçtı, bugün kaça yükseldi?
Yine, zaten kamu emekçisinin grev yapma hakkı yok. Hak mücadelesi
için bu kadar antidemokratik yasalar, ücretlerin düşürülmesi; işçinin
talep ettiği miktarın katbekat altında ücret veriliyorken, ücret
artışı veriliyorken, yasal anlamda birçok engel varken
Türkiyede kaç iş yerinde greve gidildi, kaç tane işçi 2002 ile 2008
arasında greve gitti? Eminim ki, iktidar sahipleri, Hükûmet yetkilileri
şunu söyleyeceklerdir: Bizler zaten işçinin, emekçinin bu tür
sorunlarını çözdük, işçiler de greve gitme ihtiyacı
duymadılar ki gitsinler. Bunu söyleyeceklerdir ama öyle
olmadığını biliyoruz.
Şimdi Grev hakkı ve lokavt adıyla 54üncü maddede
Grev ve lokavtın yasaklanabileceği ve ertelenebileceği haller
diyor, yasağa bağlamış. Grev ve lokavtın
yasaklandığı hâllerde Yüksek Hakem Kurulu yetkilidir ve
verdiği karar toplu sözleşme yerine geçiyor.
Ha, şimdi, zaten Türkiyede, daha önceki yıllarda da
özellikle 1980den bu yana Anayasanın buradaki söylemine dayanarak her
türlü değişik iş kollarında ve değişik zamanlarda
yapılmak istenen grevler ya yasaklanmıştır veya
ertelenmiştir. Bu erteleme de aslında bir yerde yasak denilmemiş
ama yasak gibi uygulanmıştır. Çünkü dört ay, beş ay grev
kararları ertelenmiş, bu süresi dolduğunda 2nci defa, 3üncü
defa ertelenmiş. Bunlara hepiniz şahitsiniz. Türkiyede yaşayan
halk buna şahit.
Siz, yine daha önce de belirttik, kamu emekçisine toplu sözleşme
hakkı veriyorsunuz ama onun grev hakkı yok.
Peki, şimdi, kamu emekçisi kamuda çalışıyor,
devlete bağlı çalışıyor ve hükûmetlerimizin bugüne
kadar, sadece AKP döneminde değil, daha önceki hükûmetlere de
baktığımız zaman hakka, hukuka
yaklaşımını, işçiye, emekçiye sıra geldiği
zaman ne kadarının kaldığını, onlara ne kadar,
bütçeden ne kadar miktarın kaldığını iyi biliyoruz.
Peki, kamu emekçisinin grev yapma hakkı da yokken, sizlerin bu
uygulamalarınıza, karar aldığınız, kamu
emekçileri için ödeme kararı aldığınız miktara grevi
de uygulamadığı zaman hangi hakkını
kullanacaktır, buna karşı nasıl direnecek, neyle bunun
karşısında duracaktır? Eğer sendika kurmak bir haksa,
sendikal mücadele bir haksa, sendika kuranlar ve bunların üyeleri olan
işçiler, emekçiler grev olmadan bu haklarını kamuya, devlet
gücüne ve işverene karşı, elinde fabrikası, sermayesi olan
işverene karşı bu hakkını nasıl kullanacak? Yani
bunlar gerçekten kabul edilebilir değil. Bunlar bugün, çağdaş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Karabaş, normal süreniz doldu.
Size de iki dakikalık ek süre veriyorum, lütfen
konuşmanızı tamamlayın.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) Teşekkür ederim
Başkan.
Bunlar girmeye çalıştığımız Avrupada,
Avrupa Birliğinin hiçbir ülkesinde tartışılmaz. Kamu
emekçilerinin, kamu kurumlarında çalışanların bazı
yerlerde polis yetkilileri, bazı yerde orduda çalışanlar,
bazı yerde bazı farklı görevlerde bulunanlar, ki onlar da
bazı istisnalara bağlıdır, hariç
Hiçbir yerde, hiçbir
ülkede gerçekten burada konuştuğumuz ve bu tasarıda konulan
Hükûmetin de bu tasarıyı getirenlerin de çok büyük bir hak gibi
sunduğu konular ve bizim yaptığımız
tartışmalar yapılmaz ve gülünç karşılanır.
Şimdi, bu teklifte olan diğer tüm konular gibi bu konuda da
-birincisi- eksik uygulamalar var burada yani getirilen, değiştirilen
maddelerde işçinin, emekçinin, değişik kesimlerin taleplerini karşılamayan
uygulamalar var. İkincisi: Bu
toplumun talebi olan, Anayasadaki birçok değişiklik burada yok.
Şimdi, Hükûmet yetkilileri, Sayın Başbakandan tutun
diğer tüm bakanlara kadar, yetkililere kadar Biz tüm kesimlerin
düşüncesini aldık... Şimdi soruyorum: Hangi işçi veya kamu
emekçisi memur sendikası Biz grevsiz bir toplu sözleşme istiyoruz.
dediler? Peki, siz görüştüyseniz, siz bunların düşüncesini
almışsanız hangi düşüncesini getirdiniz? Yani eğer
görüşmemişseniz bunu burada dile getirip Görüştük. demeyin,
eğer görüşmüşseniz bu teklifi kabul eden sendikanın
adını lütfen burada açıklayın diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Karabaş, ek süreniz de doldu, lütfen
Genel Kurulu selamlayınız.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) Onun için bu tür söylemlerde
Halka gidiyoruz
Değişik kesimlerin düşüncesini aldık.
söyleminden en azından vazgeçin, söyleyin ki: Bu bizim
düşüncemizdir, biz bunu parti olarak getirdik, böyle düşünüyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Karabaş.
7nci madde üzerinde gruplar adına son konuşma Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Çorum Milletvekili Sayın Agâh
Kafkasa aittir.
Sayın Kafkas, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA AGÂH KAFKAS (Çorum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin çerçeve 7nci maddesi hakkında AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere Anayasamızın
54üncü maddesi, toplu iş sözleşmesi yapılması
sırasında uyuşmazlık çıkması hâlinde grev ve
lokavt işleminin nasıl yapılacağını düzenleyen
bir maddedir ve bu maddeyi incelediğimiz zaman, 12 Eylül
Anayasasının bir darbe Anayasası, bir korku Anayasası,
bir ötekileştirme Anayasası felsefesini de ortaya koyan somut
verileri önümüze koymaktadır.
Bu düzenlemeyle yaptığımız iki tane önemli husus
vardır: Bir tanesi, üçüncü fıkranın madde metninden
çıkarılmasıdır. Bu fıkrada ne diyoruz: Grev
esnasında greve katılan işçilerin ve sendikanın
kasıtlı veya kusurlu hareketleri sonucu, grev uygulanan
işyerinde sebep oldukları maddî zarardan sendika sorumludur.
Çıkardığımız bu fıkrayı irdelediğimiz
zaman, peşinen, baskıcı rejim, baskıcı yönetim,
sendikaları, potansiyel suç örgütleri, potansiyel sermaye
düşmanları ve iş yerini tahrip eden insanlar;
çalışanları da direkt sermaye düşmanı ve güvenilmeyen
insanlar kategorisine koymaktadır. Oysaki biz biliriz, emek dünyasından
geliyoruz, tezgâhtan geliyoruz. Tezgâhı en çok seven o tezgâhta
çalışan insandır.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Emek dünyasında tezgâh
olmaz.
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Fabrikadaki en çok fabrikayı seven o
fabrikada ekmek yiyen insandır ve bugüne kadar Türk işçisi hiç
kimseyi, hiçbir iş yerini, işini ve tezgâhını tahrip
etmemiştir. O nedenle, burada bu maddeyi koyan zihniyet, peşinen
sendikaların grev yapmasını önlemek amacıyla koymuştur
yani caydırıcı bir unsur olarak. Aman greve gitmeyin; greve
giderseniz sorumluluklar altına girersiniz, sıkıntıya
girersiniz; onun için grev yapmayın, hak aramayın, hak arama
mücadelesine katılmayın. demektedir bu madde. Oysaki maddenin özüne
baktığınız zaman, Türkiye sendikal hareketi, işçileri
temsil eden emek örgütleridir, iş yeri düşmanı değildir.
Çalışma hayatındaki diyalog mekanizmasına
baktığınız zaman da bugün dünyaya örnek olacak nitelikte
gerçekten işçi-işveren arasındaki o sosyal diyalog ve
uzlaşı kültürü Türkiyede olabildiğine gelişmiştir.
Buradaki bu potansiyel suçlu, güvensiz, tehdit içeren ve grev uygulamayı
zorlaştıran bu madde hükmü ortadan kaldırılacak. Birileri
şunu söyleyebilir, burada sendikanın sorumluluğunu ortadan
kaldırmayı işçilere yüklüyormuş gibi birileri istismar
edebilir. Asla böyle bir şey yok. Çünkü biz hayatın içerisinden bilen
insanlarız ki bugüne kadar tezgâhını, kendi
çalıştığı tezgâhını tahrip eden işçiye
biz rastlamadık. Cezaların şahsiliği esastır.
Eğer böyle bir suç varsa, kim yapmışsa o yapar. Ama ben bugüne
kadar hiçbir emekçinin çalıştığı iş yerini ya da
tezgâhını tahrip ettiğine tanık olmadım ve bu önce
insanımıza güvenmek zorundayız ve buradaki yapılmaya
çalışılan da budur.
Yine bir başka çok önemli bir düzenleme yapıyoruz, yedinci
fıkrayı madde metninden çıkarırken. Bu da ilk defa
cumhuriyet tarihimizde, hükûmet edenler kendisine karşı mücadele etme
ihtimali olan hiç kimsenin hakkını genişletmemişlerdir.
Cumhuriyet tarihimizde böyle bir gelenek yoktur yani karşısında
mücadele edeceklerin haklarını kısıtlayarak kendisiyle
mücadele etmelerini önlemek refleksimiz vardır ki, bu darbe
anayasalarında da bunu çok somut bir şekilde görüyoruz. Burada da
diyor ki: Siyasî amaçlı grev, lokavt, dayanışma grevi ve
lokavtı, genel grev ve lokavt, işyeri işgali, işi
yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişler
yapılamaz.
Şimdi, bir işçinin emek arama mücadelesi sendika
aracılığıyla yapılmaktadır ve sendikaların,
emek mücadelesini verirken, hak arama mücadelesini verirken en son kullanmak
zorunda kaldıkları grevdir. Ondan önce çeşitli etkinliklerle
seslerini duyurarak yani işi yavaşlatabilirsiniz, genel direniş
yapabilirsiniz, verimi düşürme girişiminde bulunursunuz yani Ben
hakkımı istiyorum. mesajını
Grev, nihayet son merhaledeki
yapacağınız mücadeleden önceki kullanacağınız
bütün aşamaları peşinen yasaklamış bir
anlayış var. Siyasal amaçla grev yapamaz. deniliyor. Türkiye'deki
ve dünyadaki bütün emekçiler bilir ki ne kadar demokrasi o kadar ekmektir. Onun
için de demokrasinin gelişmesi noktasında emek mücadelesinin
demokrasiyle örtüşüp Türkiye'nin demokratikleşmesine katkı
vermesinin önünü kesmek açısından düzenlenmiş bir hükümdür.
O nedenle, bu iki tane düzenlemenin, bu geri, ötekileştirici,
köhne anlayışın Anayasadan çıkarılması gerçekten
çok özgürlükçü, demokrat, sivil bir yaklaşım tarzıdır. Ben
bu nedenle, gerçekten, bu düzenlemeyi alkışlıyorum, emeği
geçenleri kutluyorum.
Değerli arkadaşlarım, yine burada konuşulanlardan
birkaç şeyin daha altını çizmek istiyorum. Kamu
sendikalarına toplu iş sözleşmesi hakkı verilmiş
olmasının burada küçümseniyor olmasını anlamakta güçlük
çekiyorum. Bugüne kadar kamu sendikalarımız sadece toplu görüşme
yapıp ve Uyuşmazlık Kuruluna giden metinleri Bakanlar Kurulunun
nihai karar verdiği, sadece temenni mahiyetinde olan sendikal
yapılanmayı ilk defa toplu sözleşme kimliğine büründürerek
sendikalarımızı işlevsel hâle getirmekteyiz ki bu, çok
ileri bir adımdır, kamu çalışanlarının, kamu
sendikalarının çok önemli bir kazanımıdır.
Efendim, grevsiz bu hak olmaz. Ya biz, bu Anayasada kamu
çalışanlarına grev yasağı, kesinlikle grev hakkı
verilemez ya da yasak diye bir şey koymadık ki. Bu, yasayla
düzenlenecek bir iştir. Tümüyle kamu çalışanlarının
çalışma düzenleri, toplu sözleşme yapma hakları ve toplu
sözleşmenin sonuncundaki hak arama mücadelelerinin yöntemleri bu Anayasa
üzerinden çıkarılacak yasalarla bellidir. Şimdi, biz, sosyal
taraflarla 2821 ve 2822 sayılı kanunlarla ilgili
çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Şimdi, bu Anayasadaki yapılan değişiklikler, 2821
ve 2822deki çalışmalarda da, kamu sendikalarında yapılacak
düzenlemelerde de, sosyal taraflarla yapacağımız
çalışmalarda da bizim önümüzü açacak ve daha özgür bir iklimi
sağlayacak ortamdır diye düşünüyorum. Türkiyede kamu
emekçilerinin de grev hakkını kazanmasının teminatı AK
PARTİdir ve inşallah, bunu da bizim gerçekleştireceğimizi
umuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, yine, burada, âdeta, yapılan
bu çok ileri düzenlemelerle ilgili tiye alan, küçümseyen,
aşağılayan anlayışları gördük. Kendince
fıkra anlatılıp burada İşte, vay efendim
padişahımızın dediği doğrudur. İkinci
fıkrada onun dediği olur yoksa ihtilaf halinde birinci madde
uygulanır, böyle kurullar oluşturulacak
Şimdi, arkadaşlar, gerçekten okumamız lazım, buraya
çıkıp söylerken ağzımız ile kulağımız
arasındaki mesafeyi iyi tahlil ediyor olmamız lazım. Şimdi,
biz burada bakıyoruz, şu anda kamu çalışanlarının
Uzlaşma Komisyonunda ne yapmışız, kim var? Yüksek
yargıdan Yargıtayın 9. Dairesinin Başkanı bu
Komisyonun Başkanı. Kim var başka? YÖKten 4 öğretim üyesi.
Bu öğretim üyeleri kim? 1 tanesi çalışma ekonomisinden, 1 tanesi
iş hukukçusu, 1 diğeri idare hukukçusu, 1 tanesi maliye hukukçusundan
oluşan öğretim üyelerinin oturduğu bir kuruluş. Demek ki
padişah anlayışı
Bu kafanızdaki, kafalarımızdaki
bu geçmişteki gelen padişah anlayışlarından kurtulup
kafalarımızı, beyinlerimizi özgürleştirmemiz lazım.
Beyinlerimizi özgürleştirmemiz lazım, demokratikleştirmemiz
lazım.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Başbakana bak, önce
Başbakana bak!
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri, hatibe müdahale
etmeyelim.
AGÂH KAFKAS (Devamla) Bu bağlamdan hareketle burada
çıkıp şunu söylüyoruz, diyoruz ki: Vay efendim, talimatla
anayasa yapılıyor
Otuz yıldır ilk defa bu kadar
kapsamlı ve olağanüstü dönemler olmaksızın özgürce,
milletin seçtiği Meclis millet adına Anayasada büyük bir
değişiklik yapıyor. Bu, gerçekten hepimizin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kafkas, size de ek süre veriyorum, lütfen
konuşmanızı tamamlayın.
AGÂH KAFKAS (Devamla) 23üncü Dönem Parlamentosunun bütün
milletvekilleri için onur duyulacak çok önemli bir adımdır, önemli
bir girişimdir. Onun için bunu küçümsemeye hakkımız yok.
Vay efendim, talimatla iş yapılıyor, talimatla Recep
Tayyip Erdoğan anayasası
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Aynen öyle, AKP anayasası!
AGÂH KAFKAS (Devamla) Bu Anayasa milletin anayasasıdır.
HİKMET ERENKAYA (Kocaeli) Hiç alakası yok!
AGÂH KAFKAS (Devamla) Recep Tayyip Erdoğanın
talimatıyla iş yapılıyor
Şimdi, Recep Tayyip
Erdoğanın talimatıyla biz iş yapıyoruz da, Allah
aşkına biz bizeyiz de şöyle bir sakince düşünelim:
Şimdi, biz Recep Tayyip Erdoğanın, Genel
Başkanımızın Başkanlığındaki AK
PARTİ Grubu giriyoruz şu kulübenin içerisine, perdeyi
kapatıyoruz, istediğimiz şekilde oy kullanıyoruz. Birileri,
birileriniz, siz, şuralara adam dikip, şuralara görevli koyup
sandığın başına gitmesini engelliyoruz,
sandığın başına gitmesini engelliyoruz. Bu milletin
seçtiği vekil, kendisinin seçtiği vekil, bu milletin seçtiği
vekil yanlışlıkla sandığa girerse başka bir
şeye oy verir zihniyetiyle, oy verir anlayışıyla biz
sandığa gitmesini engelliyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sen anlamazsın!
AGÂH KAFKAS (Devamla) Yetmez
Bunu iki tane partimiz yapıyor.
Diğer bir partimiz de nasıl oy
kullanıldığını takip ediyoruz burada.
Diğerlerini bize getirin. diye söylentiler var. Umarım ki bu
doğru değildir. Diğer kullandığınız
oyları, şu beyazları bize getirin. anlayışı
varsa bu da gerçekten milletvekillerini üzecek bir yaklaşımdır.
O nedenle değerli dostlar, bu milletin iradesinin -hepimiz- millet
adına özgürce kullanıldığı zemindir bu zemin ve bu
noktada hiçbir milletvekili taviz vermemelidir. Hiçbir milletvekilinin, hiçbir
genel başkan içerideki vicdanıyla baş başa kalma hakkını
elinden almamalıdır diyorum ve saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kafkas, teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri, birleşime otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.33
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.14
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Yusuf
COŞKUN (Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 90ıncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
497 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
7nci madde üzerinde kişisel görüşlere sıra
gelmişti.
Şahsı adına Kilis Milletvekili Sayın Hasan
Karayı kürsüye davet ediyorum.
Sayın Kaya, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HASAN KARA (Kilis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
Anayasanın 54üncü maddesinde değişiklik yapan çerçeve 7nci
maddesi hakkında görüşlerimi paylaşmak üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sendikal hak ve
özgürlüklerin temel insan hak ve özgürlüklerinden kabul edilip çeşitli
düzenlemelerle teminat altına alınması, demokratik, sosyal ve
hukuk devleti olmanın en önemli özelliklerinden biridir. Demokrasi,
siyasal bir sistemin özelliği yanında bireylerin yaşam
biçimidir. Sendikal özgürlüklerin şeklî olmaktan öte tam anlamıyla
uygulanabilir olması gerekmektedir.
Anayasanın 5inci maddesinde devletin temel amaç ve görevleri
düzenlenmiş olup, bu amaç ve görevler içinde kişilerin ve toplumun
refah, huzur ve mutluluğunun sağlanması, kişinin temel hak
ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle
bağdaşmayacak surette sınırlayan, siyasal, ekonomik ve
sosyal engellerin kaldırılması, insanın maddi ve manevi
varlığının gelişmesi için gerekli şartların
hazırlanması sayılmıştır. Bu kapsamda, devletin,
sendika kurulması, kurulan sendikalara üye olunabilmesi ve tüm sendikal
özgürlüklerin fiilî olarak kullanımının sağlanması
kapsamında, engellerin kaldırılmasına yönelik görevleri
bulunmakta olup, gerek yapacağı düzenlemelerle gerekse eylem ve
işlemleriyle bunu sağlaması gerekmektedir.
Sendika, işçilerin ve işverenlerin çalışma
ilişkilerinde ortak ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve
geliştirmek için meydana getirdikleri tüzel kişiliğe sahip
kuruluşlardır. Bağımsızlık sendikanın
olmazsa olmaz şartıdır. Sendikanın yönetiminde ve işleyişinde
bağımsız hareket etmesi, tek amacının üyelerin hak ve
menfaatlerini korumak olması gerekir. Herhangi bir başka kişinin
ya da kurumun güdümünde hareket etmemek temel felsefesi olmalıdır.
Ülkemizde sendikal hak ve özgürlükler, aynen dünyada olduğu gibi,
sanayileşme sürecine göre gelişme göstermiştir. İlk olarak
sendikal hak ve özgürlükler 1961 Anayasasıyla birlikte anayasal teminat
altına alınmıştır. 1982 Anayasasında 1961
Anayasasına göre ayrıntılı düzenlemeler öngörülmektedir.
Bu kapsamda sendikal haklara ilişkin düzenlemeler daha
ayrıntılı ve sınırlayıcıdır. 51inci
maddesinde sendika ve üst kuruluşlarını kurmak ve bunlara üye
olmak hakları ve özgürlükleri düzenlenmiş, 53üncü maddesinde
işçiler ve işverenlerin karşılıklı olarak
ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma
şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi
yapma hakkına sahip olduğu ifade edilmiş, görüştüğümüz
54üncü maddesinde ise, işçiler için grev, işverenler için de lokavt
hakkı öngörülerek grev ve lokavtın uygulanmasına ve
yasaklanmasına ilişkin hükümler öngörülmüştür.
Avrupa Birliği müktesebatına uyum programının
Sosyal politika ve istihdam konulu 19 no.lu başlığında
sendikal özgürlüğü sınırlayan hükümlerin kaldırılarak
sendikal hakların tamamının uygulama imkânının
sağlanmasına yönelik hükümlerin öngörülmesi gereği ifade
edilmiştir. Bu bağlamda 54üncü maddede kaldırılan iki
fıkrayla huzurunuza gelmiş bulunuyoruz. Bu fıkraların bir
tanesi Grev esnasında greve katılan işçilerin ve
sendikanın kasıtlı veya kusurlu hareketleri sonucu, grev
uygulanan işyerinde sebep oldukları maddî zararlardan sendika
sorumludur. hükmüyle, Siyasî amaçlı grev ve lokavt, dayanışma
grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, işyeri işgali, işi
yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişler
yapılamaz. hükümleri getirilen bu düzenlemelerle
kaldırılmış bulunuyor.
AK PARTİnin yaptığı değişikliklerle
bugün ülkemizde özgürlüklerin önü açılırken yasaklar
kaldırılıyor. Burada, ne yazık ki muhalefet bir taraftan bu
Anayasanın darbe anayasası olduğunu, özgürlükleri
kısıtlayan bir anayasa olduğunu iddia ederken, diğer
taraftan ise, en azından bu kısımlarının
kaldırılması için gerekli gayreti göstermek yerine
kaldırılmaması için olağanüstü çaba sarf ediyor. Biz bu
maddelerle özgürlükleri genişletirken, birileri aynen kalmasını
veya daraltılmasını istiyor. Biz yasakları
kaldırırken, birileri yasakların aynı kalmasını
veya oylamaya katılmaması gerektiğini söylüyor. Anayasada
yapılacak değişikliklerin halka gitmesi ne yazık ki
birileri tarafından hiç istenmiyor. Halktan korkuluyor, bunu
anlıyoruz, ama halkın seçtiği kendi milletvekili
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kara, süreniz doldu, bir dakika ilave süre
veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
HASAN KARA (Devamla) Halka gidilmesinden korktuğunu yüce
milletimiz ve biz görüyoruz, ama halka gidilmesinden korkulurken bu Anayasa
teklifi bir şeyi daha ortaya koydu ki, halkın seçtiği
milletvekillerinin oy kullanmasından da korkuluyor. Bunun için de
milletvekillerinin bazılarının oy kullanmasını
engellemek için her türlü çaba sarf ediliyor. Ben bu hususu özellikle
milletimizin dikkatine sunmak istiyorum. Bu Anayasadaki
değişikliklerin özgürlükler kapsamında, yasakların
kaldırılması kapsamında milletimize,
sendikalarımıza hayırlı uğurlu olsun dilek ve
temennisiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kara, teşekkür ederim.
Şimdi de madde üzerinde kişisel görüşlerini ifade etmek
üzere söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Nur Sertere aittir.
Sayın Serter, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sizin de süreniz beş dakikadır efendim.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çerçeve 7nci
maddeyle ilgili kişisel görüşlerimi ifade etmek için söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi burada AKP sözcülerinin
yaptığı konuşmaları dinliyoruz. Hepsi bu maddeden
bahsederken ne kadar grev hakkının geliştiğini,
geliştirildiğini, ne gibi yeni özgürlüklere sahip olduğumuzu
-Anayasadaki yeni düzenlemelerle- anlatıyorlar. Şimdi, gerçekten 7nci
maddeye baktığımızda, Anayasanın 54üncü maddesinin
metninden iki paragrafın çıkarılmış olduğunu
görüyoruz. Üçüncü fıkranın çıkarılması son derece
uygun olmuştur. Yedinci fıkranın çıkarılması ise
ilk başta grev hakkını geliştiren ve zenginleştiren
bir anlayış gibi yorumlanabilse de aslında arka planında
lokavtı bir hak olarak tescil ettirmeyi amaçlayan bir düzenleme
yatmaktadır.
Şimdi, değerli milletvekilleri, isterseniz, Anayasanın
54üncü maddesinin başlığına bir bakalım,
başlık nedir: Grev hakkı ve lokavt Yani o
değiştirmekte olduğumuz ve çok eleştirdiğimiz 82
Anayasası lokavtı bir hak olarak kabul etmemiştir ve doktrindeki
bütün tartışmalar da bu noktada birleşmiştir: Lokavt, Türk
hukukuna göre bir hak değildir.
Şimdi, bakalım 7nci maddenin gerekçesine, 7nci maddenin
gerekçesi ne diyor: Söz konusu düzenleme ile grev ve lokavt hakkının
kullanılabilmesi bakımından ileri bir adım
atılmıştır. diyor.
Burada bu hakkın
Bir kere, lokavtı bir hak olarak tescil
ediyorsunuz, bir de bunun kullanılabilmesinin önünü
açtığınızı açık bir biçimde gerekçede ifade
ediyorsunuz.
Şimdi, metinden çıkarılan yedinci fıkraya
bakıyoruz, bu fıkranın içinden grevleri ayıklayarak
okuduğumuzda -yasak kalktı ya- siyasi amaçlı lokavt,
dayanışma lokavtı, genel lokavtın artık yasak olmaktan
çıkarıldığını çok net olarak görüyoruz. Demek ki
grevi kullanarak yani sağ gösterip sol vurarak, aslında lokavtın
bir hak hâline getirildiği gerek madde gerekçesinde gerekse içerik
itibarıyla incelendiğinde açıkça ortaya çıkmaktadır.
Şimdi, bütün bunlar yapılırken bakıyoruz tabii,
54üncü maddenin acaba beşinci fıkrasında yeni bir düzenleme
yapılmış mı, hani, grevin yasaklandığı ve
ertelendiği hâller konusunda? Böyle bir şeyin de
yapılmamış olduğunu görüyoruz.
Oysa, hani biz hep referans olarak Batıyı, ILOyu AByi
filan alıyoruz ya, o zaman bakıyoruz, Mart 2010da ILO Uzmanlar
Komitesi grev konusundaki kısıtlamalar dolayısıyla
Türkiyeyi çok ciddi şekilde eleştirmiştir. Daha da önemli olan
bir başka konu ILO Aplikasyon Komitesi -yani ILOnun, ILO
sözleşmelerinin uygulamalarını denetleyen, inceleyen,
değerlendiren Komite- 2009 yılında Türkiyeyi ILO
sözleşmelerini en kötü uygulayan 26 ülke içine almıştır.
Kaç ülkeden? 184 ülkeden 26 ülke içerisine almıştır, en kötü
uygulayan ILO sözleşmelerini. Acaba diğer ülkelerin arasında
kimler var? Şu insan hakları konusunda çok meşhur olan bazı
ülkeler; mesela Myamar, Kolombiya, Pakistan, Etiyopya, Guatemala, Filipinler,
Belarus. Türkiye, bu ülkelerle birlikte ILO sözleşmelerini en kötü
uygulayan ülkeler listesine alınmıştır. Bu mudur
başarı? Değerli arkadaşlar, burada konuşup
duruyorsunuz, bu mudur başarı? Bundan kim sorumludur? Muhalefet mi
sorumludur? Tabii ki iktidar sorumludur. İktidar döneminde, 2009da,
Türkiyeyle ilgili böyle bir hüküm veriliyorsa, bundan iktidar sorumludur.
Şimdi, emekçi hakkı, işçi hakkı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Serter, sizin de normal süreniz doldu.
İlave bir dakika süre de size veriyorum, lütfen tamamlayın
sözlerinizi efendim.
FATMA NUR SERTER (Devamla) Teşekkür ederim.
Şimdi, bu anlayışta olan bir iktidarın,
bırakalım ILOyu falan, Türkiye içindeki uygulamalarına
bakalım. Hemen şu Tekel işçilerini hatırlayalım,
hafızalarda çok taze ve bu Tekel işçileri konusunda Sayın
Başbakanın bazı sözlerini hatırlayalım: Bunlar
ideolojik amaçlı demişti biliyorsunuz. Sayın Bakan Hayati
Yazıcı Aralarına PKK girmiş. demişti. Hatta, daha
uhrevi bir yaklaşımda bulunup Bu işe şeytan
karışmış. bile demişti.
Şimdi, bütün bu değerlendirmeler, emekçi hareketine AKPnin
nasıl baktığını çok açık bir biçimde ortaya
koymaktadır. Dolayısıyla, Anayasada
yaptığınız bu düzenlemeler, aslında AKPnin
işçiye, emekçiye gerçek bakışının üstünü ne yazık
ki örtemeyecektir değerli milletvekilleri. Şu Meclisin
çalışma sistemi içinde bile böylesine insafsızca bir uygulama
sergileyen bir AKP yönetimini görünce insan Vay bu işçilerin
başına! demekten başka bir şey söyleyemiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Serter, ilave süreniz de doldu, lütfen Genel
Kurulu selamlayınız, çok teşekkür ederiz.
FATMA NUR SERTER (Devamla) Güç bende!
anlayışını AKP terk etmelidir. Güç bende! diyenler sadece
çizgi filmlerde kalmıştır, o Hemanler sadece çizgi film
kahramanıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 7nci madde üzerinde gruplar
ve şahıslar adına konuşmalar tamamlandı.
Başkanlığımıza iki adet önerge geldi. İç
Tüzükün 72nci maddesi gereğince görüşmelerin devam ettirilmesini
amaçlayan iki önerge; bu iki önerge de aynı mahiyette, birlikte
işleme alacağım.
Şimdi önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca, görüşülmekte olan
497 Sıra Sayılı Yasa Teklifinin 7. maddesi üzerindeki
görüşmelerin devam ettirilmesini arz ve talep ederiz.
|
İsa Gök Şahin
Mengü Birgen Keleş |
|
Mersin Manisa İstanbul |
|
Metin
Arifağaoğlu Orhan
Ziya Diren |
|
Artvin Tokat |
Gerekçe:
Anayasa teklifi ile Türkiye tarihi birikimine ters bir istikamete
doğru çekilmek istenmektedir.
Anayasa değişikliği toplumsal bir talepten ve
ihtiyaçlardan kaynaklanmamıştır. Ne çiftçi, ne esnaf, ne
işçi, ne emekli, ne memur, ne de işsiz yurttaşımız
Türkiye'de bir Anayasa değişikliği yapılmasına
ilişkin bir talep ortaya koymamıştır. Kaldı ki,
Anayasa değişikliği teklifi halkın hiçbir somut sorununa,
hiçbir somut çözüm getirmemektedir. Yani Anayasa değişikliğinin
içeriği ile halkın sorunları örtüşmemektedir
Anayasa değişikliği teklifi, halkın değil,
siyasi iktidarın gündemidir. Yoksulluk, işsizlik ve
yolsuzlukları perdelemek ve önümüzdeki seçimleri Anayasa
tartışmaları içinde toplumun gerçek gündeminden
uzaklaştırma amacını gütmektedir.
Bu Anayasa değişikliği siyasi iktidarın güncel
çıkarlarını gerçekleştirmek üzere ortaya
atılmıştır. Bu nedenledir ki, Parlamento içindeki hiçbir
siyasi parti tarafından desteklenmemektedir.
Bu Anayasa değişikliği teklifi bir toplumsal
mutabakatın değil, siyasi iktidarın talebi olarak ortaya
çıkmıştır. Bu açıdan toplumu birleştirmeye
değil ayrıştırmaya yönelik bir tekliftir. Türkiye'yi
ayrıştıran, Türkiye'yi parçalamaya yönelik çok tehlikeli
kamplaşmaların kaynağı niteliğindedir.
Anayasa değişikliği teklifinin tüm maddelerinin birlikte
oylanması hem Parlamentoya hem Türk halkına yapılan
dayatmayı ortaya koymaktadır. Tüm maddelerin birlikte oylanması
bazı şeyleri gözlerden kaçırmanın bir ifadesidir. Milletin
vekiline maddeleri teker teker oylama hakkı verilirken, milletin
kendisinden bu hakkın kaçırılması asla demokrasi
anlayışıyla bağdaşmaz.
Bu anayasa değişikliği teklifi bir dayatma
niteliğindedir Toplum kesimlerinin desteği yerine Parlamento
çoğunluğunun dayatması ile hayata geçirilmeye
çalışılmaktadır. Böyle bir durum ancak darbe dönemlerinde
olur, darbe dönemlerinde Anayasa dayatılır.
Bu Anayasa değişikliği teklifi, anayasal sistemimizin
temel dayanağını oluşturan üç temel erkten yargı
erkini özensiz, usule aykırı bir yaklaşımla siyasi
iktidarın hegemonyası altına alma planının uygulanma
belgesidir. Siyasi iktidar yargıyı ele geçirilmesi gereken bir unsur
olarak değerlendirmektedir. Yargının yürütmenin emrinde
olduğu bir sisteme demokrasi denilemez. Yargının siyasetin
güdümüne sokulması ancak, dikta özlemi ile açıklanabilir.
Bu Anayasa teklifi Sayın Başbakanın ve siyasi iktidar
yetkililerinin kendilerini kurtarmak üzere kurgulanmıştır.
Anayasa Mahkemesinin şekillenmesi Başbakan ve bakanları Yüce
Divan'da aklanmaya yöneliktir. Çoğunluğu hukukçu olmayan bir mahkeme
kurgulandığından hukukçu olmayanların ceza
yargılaması yaptığı bir düzen kurulmaktadır.
İdarenin eylem ve işlemlerinin odaklaşmanın
tespitinde gözetilmeyeceği ilkesi Anayasaya konularak, siyasetçiler
sorumluluktan arındırılmaktadır. Geçici 15. madde
kaldırılırken, siyasi iktidarlara kalıcı
dokunulmazlık getirilmektedir. Bu düzenleme iktidar partisinin hiçbir
şekilde kapatılmayacağına ilişkin bir düzenlemedir.
Böylece iktidar mensuplarına hem sorumsuzluk hem de dokunulmazlık
getirilmektedir.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı da tamamen
değiştirilmektedir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu siyasi
iktidarın hedefi haline getirilmiştir. Adalet Bakanı ve
müsteşarının konumunun yargı
bağımsızlığı açısından
sorgulanırken, başka bakanlık memurlarının da HSYK'ya
dahil edilmesi ile yargı bağımsızlığı daha
da zedelenir noktaya taşınmıştır. Yine hakim ve
savcıların soruşturmalarında Adalet Bakanına mutlak
yetki verilmesi günümüzde yaşanan olaylar düşünüldüğünde vahim
sonuçlar doğuracağı açık bir düzenleme olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Anayasalar toplumsal mutabakat metinleridir. Bu nedenle
oluşturulmalarında mutlaka tüm toplum kesimlerinin katkısı
sağlanmalıdır. Anayasa metinlerinin toplumsal mutabakat
değil toplumsal çatışma metinlerine dönüştürülmesi
toplumsal birlikteliği zarar verir. Toplumu gererek,
ayrıştırarak siyaset yapma belki belirli bir zaman diliminde
bazı siyasi partilerin çıkarına olabilir. Ancak
unutulmamalıdır ki, Türk halkı kendini iradesini istismar eden
siyasi partilere mutlaka ve mutlaka sandıkta bunun hesabını
sorar.
Bu açıdan söz konusu düzenlemenin görüşmelerine devam
edilmelidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişiklik teklifinin 7.
maddesinin TBMM İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca, görüşmelerinin
devamına karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz.
|
Faruk Bal Oktay Vural Mehmet
Şandır |
|
Konya İzmir Mersin |
|
Behiç
Çelik S. Nevzat
Korkmaz Şenol
Bal |
|
Mersin
Isparta İzmir |
|
Hamit
Homriş Necati
Özensoy Sabahattin
Çakmakoğlu |
|
Bursa Bursa Kayseri |
|
Mehmet
Günal Hüseyin
Yıldız Mümin
İnan |
|
Antalya Antalya Niğde
|
|
Ahmet
Orhan Mithat
Melen Akif
Akkuş |
|
Manisa İstanbul
Mersin
|
|
Reşat
Doğru İsmet
Büyükataman K. Erdal
Sipahi |
|
Tokat Bursa İzmir |
|
Recep
Taner Beytullah
Asil Atila
Kaya |
|
Aydın Eskişehir İstanbul |
|
Muharrem
Varlı Erkan
Akçay Süleyman L.
Yunusoğlu |
|
Adana Manisa Trabzon |
|
Hakan
Coşkun Ali
Uzunırmak Ahmet
Duran Bulut |
|
Osmaniye Aydın Balıkesir |
|
Ertuğrul
Kumcuoğlu Abdülkadir
Akcan S. Turan Çirkin |
|
Aydın Afyonkarahisar Hatay |
|
D.
Ali Torlak Ahmet
BukanE. Haluk
Ayhan |
|
İstanbul
Çankırı Denizli |
|
Zeki
Ertugay Mustafa Enöz Gürcan Dağdaş |
|
Erzurum
Manisa Kars |
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat
altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve
yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen demokrasisini;
21. yüzyılın evrensel değerlerine
kavuşturabilmenin,
Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın,
Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya
kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı
sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa Değişikliği Uzlaşma Komisyonu"
kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi konularda uzlaştığının
kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak ilk
seçimde milletin takdirine sunulmasını,
Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk iş olarak anayasa
değişikliğini gerçekleştirmek olmasını teklif
etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda
yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde
sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokrasiyi iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHPnin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi için
hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya hesap
vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif hedefine
ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir.
Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa edilen
Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin
beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den İş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.
AKP, iyi niyetli değildir, bu teklif ile
başlattığı PKK Açılımı
için anayasal zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı
etkisiz hale getirmektedir.
Bu hususlarda uzlaşmaya varıncaya kadar görüşmelere
devam edilmelidir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, aynı mahiyette
olduğu için birlikte işleme aldığım önergeleri...
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Toplantı yeter
sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı...
İsimleri yazalım efendim: Sayın
Kılıçdaroğlu, Sayın Öztürk, Sayın Sevigen, Sayın
Selvi, Sayın Özyürek, Sayın Köse, Sayın Kart, Sayın
Keleş, Sayın Süner, Sayın Çöllü, Sayın Güner, Sayın
Yazar, Sayın Tütüncü, Sayın Oksal, Sayın Bingöl, Sayın
Özpolat, Sayın Erenkaya, Sayın
Tamaylıgil, Sayın Serter, Sayın Arat, Sayın Ergin.
Şimdi elektronik sistemle oylama yapacağız. İki
dakika süre vereceğim ancak demin yoklama için ayağa kalkan ve
isimleri yazılan arkadaşlarımız sisteme lütfen girmesinler.
Süreyi başlatıyorum efendim.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkanım, neden
bir dakika değil, iki dakika? Dün bir dakika veriyordunuz.
BAŞKAN Yok, ben hep iki dakika verdim Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Her gün bir şey değiştiriyorsunuz.
BAŞKAN Dün hep iki dakika verdim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bir dakika verdiniz.
BAŞKAN Yok, iki dakika verdim ama ilk gün bir dakika
verdiğim de olmuştu, evet.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Dün hep bir dakika verdiniz, içtihat
oluşturdunuz.
BAŞKAN Sayın Öztürk, tartışmayalım. Bu,
Başkana tanınmış olan bir yetkidir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Ama bu kadar da keyfî olmaz ki. Takdir
hakkı keyfîliğe yol açmaz. Takdir hakkı keyfî kullanılacak
anlamına gelmez.
BAŞKAN Peki, peki Sayın Öztürk
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Bunu en iyi siz bilirsiniz Sayın
Başkan.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Birlikte işleme aldığım önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Şimdi, on dakika süreyle soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın Yıldız, buyurun efendim.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, 7nci maddeyle uluslararası sözleşmelere ve
evrensel ilkelere uyum sağlandığını, sendikal haklar
ile grev ve lokavt hakkının kullanılması
bakımından ileri bir adım olduğunu betimlemektesiniz.
Söylemlerinize bakılınca başka görünüyorsunuz,
uygulamalarınıza bakılınca başka görünüyorsunuz.
Getirdiğiniz yasa değişikliklerini anlatırken başka anlatıyorsunuz,
yasaları uygulamaya gelince başka uyguluyorsunuz. Ekmek korkusu
taşıyan sendika üyeleri, çalışanlarını asgari
ücretle çalıştıran işveren ne için lokavt uygulayacak
dersiniz? Sekiz yıllık hükûmetinizde grev yapıp gerçek
haklarını alabilen bir sendika var mıdır? diye size
soruyorum. Ancak yandaşlarınıza sendika kurmadan, grev yapmadan,
lokavt uygulamadan devletin kaynaklarını aktarıyorsunuz.
Bunlardan ne zaman vazgeçeceksiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Nalcı
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, zatıaliniz 2010 İzmirde Bizim
işsizlik meselemizin iki boyutu var. Onlardan bir tanesi yapısal
boyut. Şayet küresel kriz olmasaydı bile biz zaten çok ağır
bir işsizlik sorunuyla karşı karşıyaydık.
demişsiniz. Aynı siz zatıaliniz 2010 Barcelonada: Yapısal
işsizlik sorunu var. Uzun vadeli istihdam problemlerini çözmekte
zorlanıyoruz. diyorsunuz ama Sayın Başbakanımız ise
İşsizlik bana göre yapısal bir sorun değil, sanal bir
sorun, ahlaki bir sorundur. diyor. Birinci sorum: Bunlardan hangisi
doğru?
İkinci sorum: Ülkenin işsizlik gibi bir gündeminde siz
Bakanlar Kurulunda bu konuyu istişare etmiyor musunuz? Aranızda
problem mi var?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakana soruyorum: AKPnin yalnız başına
hazırladığı bu Anayasa değişikliğiyle
ülkemiz siyasal yapısındaki antidemokratik unsurları tasfiye
ederek, modern demokrasilerde olduğu gibi düşünce, inanç,
teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetleri
güvence altına alan demokratik devlet yapısına kavuşacak
mıdır? Vatandaşlarımızın, herkesin aynı
milletin evladı olmaktan gurur duyacağı, ayrışmayı
değil birleşmeyi, farklılaşma değil
kucaklaşmayı, kutuplaşma değil buluşmayı
sağlayacak toplumsal uzlaşmayı gerçekleştirecek midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, mevcut Anayasanın 54üncü maddesinde
yapılan bir değişiklikle grev esnasında kasıtlı
olarak ortaya çıkarılan maddi kayıplardan sendikalar sorumlu
olmaktan kurtarılırken bu sorumluluk kimin olacaktır? Ortaya
çıkabilecek kamu ya da kişisel zararları kim
karşılayacaktır? Bu değişikliklerle ilgili olarak
sivil toplum kuruluşlarının ve sendikaların görüşleri
alınmış mıdır? Alındıysa bunların
görüşleri nasıldır? Bu madde de diğer birçok maddede
olduğu gibi Sayın Başbakanın sözde demokratik açılım
ya da PKK açılımını milletimize hazmettire hazmettire
yutturmak istediği hapların tatlandırıcılarından
birisi midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öztürk
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Anayasanın 128inci maddesinin ikinci fıkrası
Memurların ve diğer kamu görevlilerinin
aylık ve ödenekleri
ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. şeklindeydi,
şimdi bu fıkraya Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu
sözleşme hükümleri saklıdır. şeklinde yeni bir hüküm
ekleniyor. Eklenen bu hükme göre toplu sözleşmeyle mali ve sosyal haklar
konusunda taraflar yasa gücünde yeni norm yaratabilecekler mi? Hem kanun hem
toplu sözleşmelerde mali ve sosyal haklar için düzenleme
yapılacağının öngörülmesi yetki çatışmasına
yol açmayacak mı? Yetki çatışmasını hangi kriterleri
esas alarak aşmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yalçın.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İlk sorum Sayın Bakana: Sayın Bakanım, bu dayatma
sonucunda bir referandum ihtimali gerçekleşirse bu referandum için Türk
halkının cebinden kaç milyon lira çıkacaktır? Referandumun
tahminî bütçesi ne kadardır?
İkinci sorumu Sayın Komisyon Başkanına
yöneltiyorum: Sayın Başkan, partiniz uzun zamandır 12 Eylül
ajitasyonu yapıyor. 12 Eylül mağdurlarını yandaş
basın organlarında hem istismar ediyor hem de manipüle ediyorsunuz.
Bir bilim adamı samimiyetiyle, dürüstlüğüyle cevap verir misiniz, bu
değişiklik ceza kanunlarının geçmişe
uygulanmazlığı prensibi karşısında gerçekten 12
Eylül faillerini yargı önüne çıkaracak mıdır, yoksa sadece
sembolik bir değer mi taşımaktadır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, hatiplerin yaptığı konuşmalarda
kavramsal düzeyde bazı karışıklıkların
olduğunu ve dinleyicilerin, milletimizin, vatandaşlarımızın
kafalarını karıştıracak türden bazı
saptırmaların yapıldığını fark ettim.
Doğrusu onunla ilgili birkaç sözü burada belirtmek isterim.
Özellikle grev ve lokavt hakkıyla ilgili olarak şunun
altını çizmekte yarar var: Grev anayasal bir haktır, lokavt ise sadece
greve bağlı olarak kullanılabilen bir durumdur.
Dolayısıyla, bir sendika, grev kararı olmadan işveren veya
işveren sendikası lokavta başvuramaz arkadaşlar. Bu
sebeple, bizim sistemimizde, bugüne kadar olmadı bugünden sonra da yine
olmayacak, saldırı lokavtı yoktur ve yasaktır ve bu
yapılan düzenlemelerle de hiçbir surette grev olmadan
kullanılabilecek bir lokavt düzenlemesi yapılmamıştır.
Nitekim, belki bu çalışmayla ilgili olarak daha ileride
sorulan bir soruya da cevap olsun diye söyleyeceğim şey şudur:
Bu maddelerle ilgili düzenlemeler yapılırken işçi
sendikalarıyla görüşülmüştür ve onlar sahip oldukları bu
haklardan geriye adım atacak hiçbir uygulamaya razı olmazlardı.
Bu açıdan bakıldığında, grev hakkıyla beraber
lokavtın da bir hak olarak doğduğuna dair iddialar için
söylenecek tek söz, grev varsa lokavtın olacağıdır, onun
dışındakilerin tamamı kafa karıştırmayla
alakalı hususlardır.
İkincisi ise, ILOnun, Uluslararası Çalışma
Örgütünün Türkiyeyle ilgili sendikal haklar
konusundaki listesine dair verilen bilgiler hakkındaki kafa
karışıklığıdır.
Bir kere, iki hususu ayırt etmekte yarar var. Aplikasyon
Komitesinin listesinde yer alan ülkelerde Türkiye, neredeyse uzun
yıllardan beri hep var olagelmiştir. Bu listede
olmadığı yıl sayısı parmakla gösterilecek kadar
azdır. Bu açıdan bakıldığında, Aplikasyon
Komitesinde Türkiye'nin var olması yeni bir durum değil ve üstelik de
çok da üzerinde durulacak bir husus değil ama burada başka bir
yanıltıcı bilgi verildi, Aplikasyon Komitesinden sonra sanki
Türkiye'nin özel paragrafa alındığına dair iddialarda
bulunuldu. Bu bütünüyle yanlış bir bilgidir. Başka bir ifadeyle,
Türkiye'nin kara listeye alındığı iddiası bütünüyle
yanlıştır ve ILOnun listelerinde Türkiye hiçbir zaman özel bir
paragrafa alınmamıştır. Daha önceki yıllarda
olmuştu ama özellikle son yılda, 2009 yılında böyle bir
durum söz konusu olmadı. Bu açıdan bakıldığında,
hakikaten yanlış ve yanıltıcı bir bilgi kullanılıyor
burada.
Bir başka husus: Farz edelim ki, Türkiye özel paragrafa
alındı ve kara listeye konuldu. Peki, tam da bu gerekçeyle sizlerin
Anayasadaki bu değişikliği teşvik etmeniz ve desteklemeniz
gerekmez mi? Bu eğer yüz kızartıcı bir durumsa ve
uluslararası listelerde Türkiye eleştiriliyor -hatta daha ileri
gideyim, siz söylemediniz- Kolombiyayla, Bolivyayla beraber aynı listede
yer alıyor ve eleştiriliyorsa anayasal değişiklikleri
yapın diye teşvik etmeniz gerekmez mi? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) Sorulara cevap versin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) Burada, Hükûmet bu değişiklikleri öngörüyorken
sizin hem bir taraftan kara listede olduğunu iddia edip eleştirmeniz
hem de öbür taraftan Anayasada bu değişikliği niye yapıyorsunuz?
diye hesap sormanızın bir mantığı olabilir mi?
Öyleyse, kendi içimizde bile tutarlı olmalıyız. Herhangi
bir siyasetçi zamana ve yere göre farklı şey söyleyebilir ama bir
bilim adamı söylememelidir. Hatta kendi ekibi içerisinde farklı
düşüncelere sahip olan birisi varsa bilim adamı doğru
bildiğini söylemeli ve herkesi bu doğrultuda ikaz etmelidir. Burada,
bu açıdan bakıldığında birazcık
farklılığımızın olması gerektiğini
düşünüyorum ve bunu da bu konuyla ilgilenen hocalara özellikle söylüyorum.
NURİ USLU (Uşak) Siyasetçi de doğruyu söylemeli.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) Bir başka husus
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Cevap hakkının
doğması lazım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) Hiç kimseye cevap hakkı doğacak şekilde isim
zikretmedim ve kimseyi ifade etmedim. Sadece burada yapılan
konuşmalara cevap üretiyorum.
Bir başka husus: Biz, gerçekten de özellikle bu maddeyle ve bundan
önceki maddelerle ilgili olarak yaptığımız
açıklamalarda belirgin bir şekilde şunu söylüyoruz. Özellikle,
sendikal hak ve özgürlüklerin kullanılmasıyla ilgili
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
Sayın Bakan sorulara yanıt verir efendim, konuşmalara cevap
verecek değil.
BAŞKAN Efendim, izin verin de, Sayın Bakan sorulara
nasıl cevap vereceğini kendi takdir etsin.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Süre doluyor, sorulara cevap
vermeli.
BAŞKAN Efendim, tamam, bitti.
Sayın Bakan, süreniz doldu.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan, kürsüye
çık, düşüncelerini söyle ama orada oturuyorsan sorulara cevap ver.
BAŞKAN Sayın Bakan, tamam.
M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) Sayın Bakan, söylediklerinizin
çoğu doğru değil.
BAŞKAN Sayın Kuzu, siz de söz istediniz ama size süre
kalmadı Sayın Komisyon Başkanımız.
M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) Sendikal özgürlük
olmadığı için eleştiriliyorsunuz. Kara listeye niye
girdiğinizi bir daha görün!
BAŞKAN Lütfen, lütfen oturun arkadaşlar.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Polemik yapıyor!
BAŞKAN Lütfen oturun arkadaşlar.
M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) Türkiye'de sendikalı olmak mümkün
değil. Siz kara listeyi saklıyorsunuz. Bir de
haklıymış gibi paylıyorsunuz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan sorulara cevap
vermiyor.
BAŞKAN Siz milletvekili arkadaşlarımız
istediğiniz gibi soru sorma hakkına sahipseniz, Sayın Bakan da
kendi takdiri çerçevesinde sorulara cevap verecek. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler) Biz mi tayin edeceğiz nasıl cevap
vereceğini? Eline yazılı metin mi vereceğiz şöyle
cevap verin diye? Böyle bir şey olabilir mi? Lütfen arkadaşlar,
lütfen
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
Sayın Bakan konuşurken
BAŞKAN Anlayamadım, duyamıyorum Sayın
Kılıçdaroğlu. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, bir saniye, lütfen
Bakın, Grup Başkan
Vekiliniz bir şey söyleyecek, gürültüden duyamıyoruz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
Sayın Bakan konuşurken Ben kürsüde söylenenlere cevap veriyorum.
dedi. Ben de Siz sorulara cevap vereceksiniz. dedim. Kürsüde konuşmak
istiyorsanız elbette çıkarsınız, cevap verebilirsiniz ama
soru-cevap bölümünde Sayın Bakanın yanıtlaması gereken
sorular var. Nitekim süre kalmadı ve Sayın Bakan sorulara yanıt
vermedi.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) İç Tüzüke göre cevap
vermiyorsunuz
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) Sayın Başkan, hangi sorulara cevap verdiğimi
söyleyebilirim ben burada.
BAŞKAN Efendim, kendisi diyor ki: Ben aynı zamanda
sorulara da cevap verdim. Süre doldu efendim. Çok teşekkür ederiz. Tamam.
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 7nci madde
üzerinde on beş önerge var. İç Tüzük çerçevesinde ancak yedi önergeyi
işleme alabiliyoruz.
Şimdi bu yedi önergeyi okutacağım, sonra bu önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
GÜROL ERGİN (Muğla) Cumhuriyetçiliğe karşı
konuş, laikliğe karşı konuş, ondan sonra orada gül!
BAŞKAN İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 7 nci
maddesinde geçen yedinci fıkraları ibaresinden sonra gelmek üzere
01.09.2010 tarihinden itibaren ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Yılmaz
Tunç
Bartın
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 7 nci
maddesinde geçen yedinci fıkraları ibaresinden sonra gelmek üzere
01.09.2010 tarihinden itibaren ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
İkram
Dinçer
Van
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olalım.
Sayın milletvekilleri lütfen
Yakışmıyor.
Yakışmıyor efendim. Hiçbir milletvekiline İç Tüzüke
aykırı, izin almadan kendi yerinden konuşmak yakışmaz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Önce Sayın Bakan İç
Tüzüke uysun.
BAŞKAN Siz saygıdeğer insanlarsınız, lütfen
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 7 nci
maddesinde geçen yedinci fıkraları ibaresinden sonra gelmek üzere
01.09.2010 tarihinden itibaren ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Azize
Sibel Gönül
Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 7 nci
maddesinde geçen yedinci fıkraları ibaresinden sonra gelmek üzere
01.09.2010 tarihinden itibaren ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı Anayasanın
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 7 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nezir Karabaş Hasip Kaplan Akın Birdal |
|
Bitlis Şırnak Diyarbakır |
|
Hamit
Geylani Özdal
Üçer |
|
Hakkâri Van |
Madde 7 Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 54 üncü maddesinin
üçüncü ve yedinci fıkraları yürürlükten
kaldırılmıştır. Sonuncu fıkra olarak
İşçi niteliği taşımayan kamu hizmeti görevlilerinin
bu alandaki haklarının kapsam, istisna ve sınırları,
gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak ve hakkın bağlı
olduğu amaca ulaşmayı zorlaştırmayacak ölçüde kanunla
düzenlenir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas numaralı 7/11/1982 tarihli ve
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 7. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Sevigen
İstanbul
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Anlaşılmıyor efendim. Biraz
yavaş.
BAŞKAN Okuyun.
Madde 7- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 54 üncü maddesinin
yedinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve
maddeye aşağıda yer alan fıkralar eklenmiştir.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Sayın Kâtip Üye, biraz yavaş,
anlaşılmıyor.
BAŞKAN Okuyun.
Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları sonrasında memurlar
ile diğer kamu görevlileri grev hakkına sahiptir. Statü hukukunun
gereği olarak memurlar ile diğer kamu görevlileri için lokavta
başvurulamaz.
Grev sonrasında greve katılan işçilerin grev uygulanan
işyerinde ortaya çıkan maddi zarardan kişisel sorumluluğu
bulunmamaktadır.
Lokavt hak değildir.
BAŞKAN Sayı milletvekilleri, şimdi maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin,
7. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini
arz ve teklif ederiz.
GÜROL ERGİN (Muğla) Sayın Başkan, bu okumadan
hiçbir şey anlamadık. Siz anladınız mı?
BAŞKAN Ben anlıyorum efendim. Ben anlıyorum.
|
Faruk Bal Oktay
Vural Mehmet
Şandır |
|
Konya İzmir Mersin |
GÜROL ERGİN (Muğla) O kadar hızlı okunan bir
yazıyı kim anlayabilir?
BAŞKAN Ne diyorsunuz efendim?
Buyurun, anlayamadım.
GÜROL ERGİN (Muğla) - O kadar hızlı okunan bir
yazıyı kim anlayabilir? Kim anladı? (AK PARTİ
sıralarından Biz anladık. Sesleri)
BAŞKAN Efendim, lütfen okuyun. Sakin okuyun.
GÜROL ERGİN (Muğla) Tiyatro yaptırmayın burada.
BAŞKAN - Tamam efendim. Uyardım efendim. Daha dikkatli
okuyacak.
GÜROL ERGİN (Muğla) Yeniden oku, hiçbirini anlamadık.
BAŞKAN Yok, ben yanındayım; ben anlıyorum, ben
duyuyorum.
Buyurun, devam edin siz. Devam edin lütfen. Lütfen devam edin.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin,
7. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini
arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal Oktay Vural Mehmet
Şandır |
|
Konya İzmir Mersin |
|
Behiç
Çelik S. Nevzat
Korkmaz Osman
Çakır |
|
Mersin Isparta Samsun |
|
Mustafa
Kemal Cengiz Yılmaz
Tankut K. Erdal
Sipahi |
|
Çanakkale Adana İzmir |
|
Recep
Taner Cemaleddin
Uslu Osman
Durmuş |
|
Aydın Edirne Kırıkkale |
|
Beytullah
Asil Ahmet Duran
Bulut Hüseyin
Yıldız |
|
Eskişehir Balıkesir Antalya |
|
Hasan
Özdemir Mehmet
Günal Tunca
Toskay |
|
Gaziantep Antalya Antalya |
|
Emin
Haluk Ayhan Ahmet
Bukan Metin
Çobanoğlu |
|
Denizli Çankırı Kırşehir |
|
Süleyman
L. Yunusoğlu D.
Ali Torlak Ali
Uzunırmak |
|
Trabzon İstanbul Aydın |
|
Şenol Bal |
|
İzmir |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Bal, gerekçeyi mi okuyalım,
konuşacak mısınız?
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçeyi
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat
altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve
yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen demokrasisini;
21. yüzyılın evrensel değerlerine
kavuşturabilmenin,
Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın,
Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı
sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa Değişikliği Uzlaşma Komisyonu"
kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi konularda uzlaştığının
kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak ilk
seçimde milletin takdirine sunulmasını,
Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk iş olarak anayasa
değişikliğini gerçekleştirmek olmasını teklif
etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda
yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde
sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokrasiyi iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi için
hazırladığı Anayasa
teklifini partilere ve millete dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya hesap
vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif hedefine
ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir.
Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa edilen
Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin
beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat pahalılığının
ve işsizliğin hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den İş beklemektedir Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.
AKP, iyi niyetli değildir, bu teklif ile
başlattığı PKK Açılımı
için anayasal zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple
yargıyı etkisiz hâle getirmektedir.
AKP 8 yıllık iktidarında grev, toplu sözleşme
toplantı ve gösteri yürüyüşlerini düzenleyen haklarla ilgili hiçbir
iyileştirme yapmamıştır.
AKP, Taşeron işçiliği geliştirerek, emeğin
sömürüsüne zemin hazırlamıştır, işçi kesimini hak
arayamaz hâle getirmiştir.
AKP, Sendikaların etkisizleştirilmesine neden olmuştur.
AKP, Devletin gücünü işçiyi susturtmak için
kullanmıştır.
AKP, tekel işçilerine zulmetmiştir.
AKP, 8 yıllık iktidarında
AKP, işçiyi sefalete mahkum etmiştir.
AKP, 8 yıllık iktidarındaki bu
başarısızlığın suçunu Anayasa üzerine atmak
istemiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 7. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Sevigen Ali
Rıza Öztürk |
|
İstanbul
Mersin |
Madde 7- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 54 üncü maddesinin
yedinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve
maddeye aşağıda yer alan fıkralar eklenmiştir.
Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları sonrasında memurlar
ile diğer kamu görevlileri grev hakkına sahiptir. Statü hukukunun
gereği olarak memurlar ile diğer kamu görevlileri için lokavta
başvurulamaz.
Grev sonrasında greve katılan işçilerin grev uygulanan
işyerinde ortaya çıkan maddi zarardan kişisel sorumluluğu
bulunmamaktadır.
Lokavt hak değildir.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Sevigen, konuşacak mısınız
efendim?
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) Evet efendim.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Sevigen, süreniz beş dakika efendim.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; bu Parlamento Anayasayı
değiştirmeye çalışan, eksikliklerini tamamlamaya
çalışan, Anayasayı sunarken Özgürlükleri, insan
haklarını ve demokrasiyi sunuyoruz. diye topluma böyle lütfeden,
anlatan bir anayasa olarak açıkladı Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekilleri. Bunun Başkanı da Sayın Tayyip Erdoğan.
Öyle gördük ki
Çok kısa kısa geçmek istiyorum. Mesela Vanda bir
saldırı oldu ana muhalefet partisi Genel Başkanına. Bunun
Adalet ve Kalkınma Partisinin üyeleri tarafından olduğu ortaya
çıktı, yani bilerek
Özgürlüklerden bahseden bir siyasi partinin
üyeleri olarak hiçbirisi
Yahu, ne oluyor? Adam, olabilir. diye
geçiştirmeye çalıştılar ama arkadaşlarım, üzerine
basa basa, onun, Adalet ve Kalkınma Partisinin üyelerinin, Vanda
çalışan görevlilerinin, ilçe yönetim kurulu üyelerinin
yaptığını ortaya çıkardı. Taşlar geldi
kafamıza, sopalar geldi, polis engellemedi. Ben Emniyet Genel Müdürünü
aramasaydım, diğer arkadaşlarım müdürleri aramasaydı
belki daha vahim olaylar olabilirdi. Gülüyorsunuz, olabilir ama bugün
-gülebilirsiniz- işte gördünüz, Sayın Bakana -geçmiş olsun-
bizim hiç tasvip etmediğimiz bir şekilde Kayseride bir
saldırı oldu. Samsunda Sayın Ahmet Türke saldırı
oldu. Randevu vermediğiniz Ahmet Türk şimdi en kıymetli
adamınız oldu. Geçmiş olsun hepsine de
Kapıya geliyordu
randevu vermiyordunuz ama şimdi Ahmet Türkü arıyorsunuz her gün,
Almanyadan arıyor, siz arıyorsunuz, Başbakan arıyor,
herkes arıyor. Ahmet Türk şimdi badem gözlü oldu. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Laf atmanın bir alakası yok. Bir
milletvekili burada bir laf ediyor, bütün milletvekilleri, hanım
milletvekillerinin üzerine yürüyorsunuz. Doğru yanlış,
seversiniz sevmezsiniz, konuşmasını beğenirsiniz
beğenmezsiniz. Burası diktatörlük yeri değil. Burası
Türkiye Cumhuriyeti, büyük Türkiye Cumhuriyeti, Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. yazan Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
kurduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi. Burada baskı olmaz, burada
zulüm olmaz, burada boyun eğmek olmaz.
Şimdi, sevgili arkadaşlarım, biraz önce oylamayı
gördük, ibretle izledik oylamayı. Burada milletvekili
arkadaşlarımız bekliyorlar, sırayla, birisi arkada
oturuyor, birisi sağda oturuyor, birisi solda. Yani milletin gözünden
kaçıyor mu bu zannediyorsunuz? Gelecekseniz, göreviniz varsa, milletvekili
bir yere gitmez.
Bakın, geçen gün burada bir konuşma oldu. Burada bir
arkadaşımız konuşma yaptı, çocuklarla ilgili bir
konuşma yaptı. Muhalefet partilerinin üçü de burada hazır
bekliyorlardı. Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarında bir
tek milletvekili yoktu. Kimler vardı? Oy kullanma zamanı geldiği
zaman -işte bak, şimdi oy kullanılacak- oy kullanmaya
geldiğiniz zaman kim bilir nerelerden çıkarak buralara geliyorsunuz.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sen oyunu kullanabiliyor musun? Sen oyunu
kullanabildin mi?
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Yakışıyor mu bunlar
sevgili arkadaşlarım? Bunlar yakışıyor mu? Yani
tartışmadığınız, karşılıklı
konuşmadığınız, fikir beyan etmediğiniz bir
konuda, Anayasa değişikliği konusunda nasıl
düşüncelerinizi söyleyeceksiniz? Yani Sayın Başbakan diyor ki:
Milletvekilleri teker teker oyluyor Anayasayı, teker teker oyluyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Senin öyle hakkın da yok.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Sayın Başbakan gelip görse
buradaki milletvekilleri maddeleri teker teker oylamıyor, teker teker
horluyor milletvekilleri, horluyor sevgili arkadaşlarım. Bu
yanlış uygulamalardan sonra
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bırak sen o işleri,
bırak. Sen kaç gündür buradasın?
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Biz medeni bir ülkeyiz. Bir hafta sonra
olur sevgili arkadaşlarım, bir hafta sonra olur, ne fark eder?
Anayasa değişikliğine
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sen hangi oylamaya
katıldın?
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Laf atmakla bu iş olmaz. Vaktimiz
yok. Laf atmakla bu iş olmaz. Bir hafta sonra olur, bir hafta sonra. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen, sayın milletvekilleri
Lütfen sakin olun,
sakin olun.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Geliriz aslan gibi, medeni insanlar
gibi saat altıda, yedide kapatırız. Gideriz evimize otururuz
çoluğumuzla çocuğumuzla düşünceleri yazarız, önerileri
okuruz, kafamızda düşüncelerimiz ne varsa
tartışırız, gelir burada karşılıklı
münazara ederiz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Oy verecek misin o zaman?
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Gerekirse veririz. dedik tabii.
Konuşmadık mı, söylemedik mi? Çıkıp toplumun önünde
bunu konuşmadık mı? Bunu beraber yapalım demedik mi?
Gelin, bırakın bunları. demedik mi? Çıkartın üç
maddeyi
SUAT KILIÇ (Samsun) Senin oy kullanma özgürlüğün var mı?
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Siz yüzde 34 oy alacaksınız,
geleceksiniz Türkiye'nin kaderini değiştireceksiniz? Böyle yağma
var mı? Herkesi burada Parlamentoda el kaldıran, parmak kaldıran
milletvekili mi zannediyorsunuz?
Türkiyede 72 milyon insan, vatanını, milletini seven,
demokrasiye inanan, bu ülke için çaba sarf eden binlerce insan var. 34 oy
alacaksınız, yüzde 60 çoğunluğa güvenerek Parlamentonun
şeklini değiştireceksiniz. Yağma yok böyle sevgili
arkadaşlarım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Biz onların oylarıyla
geldik.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Anadoluyu karış
karış gezeceğiz, basmadığımız toprak,
sıkmadığımız el, çalmadığımız
kapı kalmayacak, burada yapılan zulmü ve
yanlışlığı bütün Türkiyeye anlatacağız.
Sevgili arkadaşlarım, kim Anayasanın
değişmesini istiyor? Dün Siirtte, dördüncü gün, biraz önce sevgili
arkadaşlarım
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bağırıyorum, niye bağırıyorum biliyor
musunuz? Dinlemiyorsunuz, laf atıyorsunuz diye bağırıyorum,
yoksa sesimizi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Sizin sesinizden kendi söylediğimi
duyamıyorum sevgili arkadaşlar.
BAŞKAN Sayın Sevigen
Sayın Sevigen
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Zulmettiğiniz için
BAŞKAN Sayın Sevigen,
bir saniye
Sayın Sevigen,
süreniz doldu.
Sayın Sevigen, mikrofonunuzu açacağım.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) - Sevgili arkadaşlar, bu
yaptığınız doğru değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Haksızlık yapma!
BAŞKAN - Sayın Sevigen, duyulmuyor sesiniz.
Bir dakika daha size ek süre vereceğim. Ancak tabii, büyük bir
merakla verdiğiniz önerge üzerinde ne
diyeceğinizi bekliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Önergenin farkında değil
ki. Önergeyi bilmiyor.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Sevgili Başkanım, burada
konuşmamda...
BAŞKAN Ben size değişiklik önergenizi izah için söz
verdim.
MEHMET SEVİGEN (Devamla)
Size haksızlık yapıldığına
BAŞKAN Ama beş dakikadır bekliyorum, acaba ne diyecek
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Bakın, söylüyorum. Bu Anayasa
üzerinde konuşuyoruz. Söylenecek o kadar çok şey var ama çıkan
yasalarda hiç kimse konuşmadan milletvekillerinin
BAŞKAN Buyurun, size bir dakika daha ek süre verdim.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Sevgili Başkanım,
milletvekillerinin kapı kapı dolaştığına,
bakanların milletvekili üzerinde baskı yaptıklarına ben
kendim şahit oldum. Şu arka tarafta oturan milletvekilleri
-yaylacılar- bir gün bir bakan gidiyor bir bakan geliyor, bir bakan
gidiyor bir bakan geliyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Yahu arkadaş, hayatınız boyunca gitmediniz, kendi milletvekillerinize
baskı yapıyorsunuz. Bırakın, bazı milletvekilleri
özgürce karar versin ya, özgür olsun bazı milletvekilleri. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) Oy kullanma özgürlüğün var mı senin?
MEHMET TUNÇAK (Bursa) Girin de kırmızı oy verin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olun.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Ve şimdi arkadaşlarım
BAŞKAN Beğenmediniz görüşleri olursa çıkar
kürsüde cevap verirsiniz.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Bir dakikamı kullanabilir miyim?
BAŞKAN - Hayır efendim.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Bir dakika vermediniz mi?
BAŞKAN - Bir dakika verdim, o da dolmak üzere, beş saniyeniz
var, dört saniye
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Bir dakika verir misiniz?
BAŞKAN Hayır, veremem.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Sayın Başkanım, bir
dakika müsaade ederseniz
BAŞKAN Verdim efendim.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Bu Anayasayı değiştirme
konusu
Siirtte önemli bir olay olduğu için söyleyeceğim.
Çocuklarımızı taciz ediyorlar, tecavüz ediyorlar Siirtte. Bunu
yıllardır biliyorlar. Küçük çocuklar, ilköğretim
yaşındaki çocuklar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sevigen, size verdiğim ek süre de doldu.
Lütfen Genel Kurulu selamlayınız.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Sevgili arkadaşlar, bu kanayan bir
yara. Şimdi burada bu Anayasaya oy verecek bu 2 bakan
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET SEVİGEN (Devamla)
2 tane hanım
bakanımız, bu Anayasaya oy
verecek. Bu olay karşısında ne yaptılar? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, oylamaya
geçin efendim siz.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Çocuklarımızla ilgili ne
yaptılar merak ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Siz oylamaya geçin Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Sevigen, teşekkür ederim. Size beş
dakika ve bir de ilave süre verdim.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Lütfen tarafsız yönetin,
Meclis Başkanına yakışır gibi yönetin.
MEHMET SEVİGEN (Devamla) Beni dinlediğiniz için
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Çok teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Toplantı yeter
sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kabul edenler
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Oylamaya geçti.
BAŞKAN Ama işleme başlamıştım
Sayın Kılıçdaroğlu. (CHP sıralarından gürültüler)
Peki efendim, isimleri tespit edelim.
Geç kaldınız biraz. İtiraf edin, geç kaldınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Hayır efendim, siz buraya
bakmıyorsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, bu
tarafa baksaydınız
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Biz zamanında ayağa
kalktık.
BAŞKAN Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın
Özyürek, Sayın Sevigen, Sayın Selvi, Sayın Özdemir, Sayın
Köse, Sayın Kart, Sayın Çöllü, Sayın Süner, Sayın Güner,
Sayın Yazar, Sayın Bingöl, Sayın Özpolat, Sayın Oksal,
Sayın Tütüncü, Sayın Serter, Sayın Tamaylıgil, Sayın
Ergin, Sayın Arat, Sayın Yalçınkaya, Sayın Erenkaya,
Sayın Paçarız, Sayın Hacaloğlu, Sayın Erbatur.
Sanıyorum yirmiyi geçti, bir sayar mısınız. Kâfi
geldi, kâfi geldi.
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Bizi yine de yazın.
BAŞKAN Kâfi geldi efendim.
Sayın milletvekilleri, şimdi elektronik sistemle yoklama
yapacağız.
İki dakika süre vereceğim, ancak demin isimleri yazılan,
yoklama için ayağa kalkarak isimlerini yazdığım
arkadaşlarımız lütfen sisteme girmesinler.
Süreyi başlatıyorum efendim.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
GÜROL ERGİN (Muğla) Sayın Başkan, siz, bizim
arkadaşımızın önerge hakkında ne söyleyeceğini
çok merak ediyordunuz, fakat Sayın Bakanın sorulara vereceği
cevapları niye hiç merak etmediniz?
BAŞKAN Onu da merak ediyorum.
GÜROL ERGİN (Muğla) Hiçbirine yanıt vermedi.
BAŞKAN Onu da büyük bir dikkatle takip ettim.
GÜROL ERGİN (Muğla) Ben sizden rica ediyorum, şu
Cumhuriyetçiliğin dönemi bitti, milliyetçiliğin dönemi bitti,
laikliğin dönemi bitti. dediği sözlerini de bir açıklasın
bakalım. Onları da merak edin, bütün Meclis merak etsin.
İntihale girmeyeceğim. Ona hiç girmeyeceğim. Fazla
hezimet istemem.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) - Alacağın
cevap vardır, cevabını alırsın!
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı Anayasanın
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 7 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
Madde 7- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 54 üncü maddesinin
üçüncü ve yedinci fıkraları yürürlükten
kaldırılmıştır. Sonuncu fıkra olarak
İşçi niteliği taşımayan kamu hizmeti görevlilerinin
bu alandaki haklarının kapsam, istisna ve sınırları,
gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak ve hakkın bağlı
olduğu amaca ulaşmayı zorlaştırmayacak ölçüde kanunla
düzenlenir. Maddesi eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) - Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Efendim, konuşacak mısınız, gerekçeyi
mi okutalım?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Grev hakkı da sendika ve toplu sözleşme haklarında
olduğu gibi tüm çalışanlar için güvence altına
alınmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım dört önerge
de aynı mahiyette önergelerdir.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
kürsüde önergeyi okuyan hatip Kanunla düzenlenir maddesi eklenmiştir
diye bir ifade kullandı. Maddesi eklenmiştir diye bir şey yok
bize dağıtılanlarda, orada var mı, bilmiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kanunla düzenlenir. diye
yaptı, siz yanlış duymuşsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır, bunun
aynısını okumadı. Kanunla düzenlenir maddesi
eklenmiştir. diye okudu. Tutanaklarda vardır efendim.
BAŞKAN Sonradan, yeni olarak eklemişler.
OKTAY VURAL (İzmir) Dağıtılan mı geçerli,
okunan mı geçerli?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Dağıtılan
mı geçerli, okunan mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Dağıtılan geçerli.
OKTAY VURAL (İzmir) Yeniden okusunlar efendim.
BAŞKAN Talebiniz nedir benden, onu öğreneyim Sayın
Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
maddeyi okurken Kanunla düzenlenir. diye bitiyor bizim elimizde ama Sayın
Milletvekilimiz okurken Kanunla düzenlenir maddesi eklenmiştir. diye
bitirdi. O nedenle, acaba, oradaki metin de mi bu böyle yoksa bizim elimizdeki
farklı bir metin mi?
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Neyse, Hasip Bey konuşsun da
doğrusunu anlayalım.
BAŞKAN Efendim, teknik olarak, kanun tekniğine uygun olsun
diye önerge sahibiyle de birlikte düzeltilmiş.
Benim biraz önce oyladığım önerge değil mi efendim
o?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
açıklayayım izin verirseniz.
BAŞKAN Tabii, buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Önergeye bir ekleme
yapıldı ve paraf ettik, verdik onu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Öyle mi? Tamam.
BAŞKAN Efendim, zaten önergeyi oyladık ve reddedildi.
Aynı mahiyette dört önergeyle ilgili işlem
yapacağımı ifade etmiştim. İstemde bulunmaları
hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergelerin imza sahiplerini şimdi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 7 nci
maddesinde geçen yedinci fıkraları ibaresinden sonra gelmek üzere
01.09.2010 tarihinden itibaren ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Yılmaz
Tunç Bartın
|
Diğer Önerge Sahibi Diğer önerge sahibi Diğer önerge sahibi |
|
İkram
Dinçer Azize Sibel
Gönül Veysi
Kaynak |
|
Van Kocaeli Kahramanmaraş |
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Konuşacak mısınız, gerekçe mi?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulama açısından hukuki sorumlulukları tespit etmek
amacıyla yürürlükten kaldırma tarihinin ileri
alınmasının uygun olacağı
değerlendirilmiştir.
BAŞKAN Önergeleri aynı mahiyette olduğu için birlikte
işleme alıyorum ve oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 7nci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, 7nci maddeyi gizli şekilde oylayacağız,
gizli oylamasına geçiyoruz.
Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
perdeleri bilinçli olarak açıyorlar efendim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oy kullanma mahallerine perde
konuldu ancak perde açılsın diye değil, kapalı kalacak,
milletvekili arkadaşımız içeri girecek ve oyunu kullanacak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, oy kullanmayanlar oy
kullananlara müdahale ediyorlar!
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım... (MHP
sıralarından Var efendim, var sesleri) Var mı? Peki, oy
kullanmayan arkadaşlarımız lütfen... Oy kullanmayan milletvekili
arkadaşlarımızı davet ediyoruz. Kullanmayanlar var.
dendi.
Evet, oy kullanmayan arkadaşlarımız lütfen...
Evet, oyunu kullanmayan milletvekili arkadaşımız
kaldı mı? (MHP sıralarından Var, var sesleri)
Tamam.
(Gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, ciddi bir iş yapıyoruz.
Milletvekili arkadaşlarımızın sorumluluk duygusuyla hareket
edeceklerine inanıyorum.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Başkan,
perdeler açık. Orada yığınak yaparak kimin ne
yaptığına bakarken siz uyarmıyorsunuz. Şimdi bizim
oylarımıza mı müdahale ediyorsunuz? Çok ayıp.
Ayıplıyorum sizi.
BAŞKAN Sayın Durmuş, iki kez
uyardığımı
Bakın, Sayın Durmuş, siz takip
etmiyorsunuz. İki kez uyardım.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Perde açıkken oylar
kullanılıyor.
BAŞKAN - Perdelerle ilgili iki kez uyardım. Görevli
arkadaşları göreve davet ettim. Buradan elimden geldiği kadar
yardımcı oluyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama Milliyetçi Hareket Partili
milletvekili perdeyi kapatmamış Sayın Başkan.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Burada ciddi bir oylama
yapılmadığı sürece bunlar olur.
BAŞKAN Oyunu kullanmayan arkadaşımız kaldı
mı?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, demin
beş dakika sürmeden kapattınız ama on dakikadır
KADİR VURAL (Mersin) Neyi kapattılar? Kapatmadılar.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Demin beş dakika beklediniz,
şimdi on dakikadır oy kullanıyorlar.
KADİR VURAL (Mersin) Siz beklettirirken bir şey yoktu.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sen mi kural koyuyorsun Bekir
Efendi!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan,
kulübenin içinde oy kullanmıyorlar, bize el sallıyorlar. Dikkat edin,
şov yapıyorlar.
BAŞKAN Arkadaşlar, oy kullanma işlemini
bitireceğim ve kutuları kaldırtacağım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Bizden bir kişi var
efendim.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN - Arkadaşlar, oy kullanma işlemi bitmiştir.
Kutuları kaldırın lütfen.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 7nci maddesinin gizli oylaması sonucunu
açıklıyorum:
Oy sayısı : 408
Kabul : 335
Ret: : 69
Çekimser : 3
Boş: : 1
Geçersiz : -
|
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
|
Harun
Tüfekci Yusuf
Coşkun |
|
Konya Bingöl |
Sayın milletvekilleri, 8inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 69 uncu maddesinin
üçüncü, dördüncü ve yedinci fıkraları aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş, altıncı
fıkrasının sonuna Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözler, Mecliste ileri sürülen düşünceler ile idarenin eylem ve
işlemleri, odaklaşmanın tespitinde gözetilemez. cümlesi
eklenmiş, dokuzuncu fıkrasındaki beş yıl ibaresi üç
yıl şeklinde değiştirilmiş, beşinci,
altıncı ve dokuzuncu fıkralarındaki temelli sözcükleri,
onuncu fıkrasındaki temelli olarak ibaresi ile sekizinci
fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
Siyasî partilerin gelir ve giderlerinin amaçlarına uygun
olması gereklidir. Bu kuralın uygulanması kanunla düzenlenir.
Siyasî partilerin malî denetimi Sayıştay tarafından
yapılır. Sayıştayca siyasî partilerin mal edinimleri ile
gelir ve giderlerinin kanuna uygunluğunun tespiti, bu hususun denetim
yöntemleri ve aykırılık halinde uygulanacak
yaptırımlar kanunda gösterilir. Sayıştayın bu denetim
sonunda vereceği kararlar kesindir.
Siyasî partilerin kapatılmasına ilişkin davalar,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının talebi üzerine,
talebin Türkiye Büyük Millet Meclisine ulaştığı tarihte
Mecliste grubu bulunan her bir siyasî partinin beşer üye ile temsil
edildiği Komisyonun üye tam sayısının üçte iki
çoğunluğu ve gizli oyla vereceği izin üzerine açılır
ve Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır. Meclis
Başkanı, bu Komisyona Başkanlık eder; ancak, oy
kullanamaz. Komisyonun kararları,
yargı denetimi dışındadır. İzin talebinin Meclise
ulaşmasından itibaren otuz gün içinde Komisyon oluşturulur ve
Komisyon, kararını izin talebinin Meclise ulaşmasından
itibaren en geç altmış gün içinde verir. Meclisteki siyasî parti
gruplarınca, izin talebiyle ilgili görüşme yapılamaz ve karar
alınamaz. İzin talebini karara bağlayacak Komisyonun
oluşumu, izin talebinin görüşülme usul ve esasları Meclis
İçtüzüğüyle düzenlenir.
Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkralara göre kapatma yerine,
dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasî
partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun
bırakılmasına karar verebilir. Devlet yardımından
yoksun bırakılma, bağlı olduğu kapatma
davasının ve kararının usulüne tabi olup tek
başına dava konusu yapılamaz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, madde üzerinde gruplar
adına ilk söz talebi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Sayın Mehmet Şandıra aittir.
Sayın Şandır, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır efendim.
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu, AKP Anayasa değişiklik teklifinin en önemli üç
maddesinden birincisi. Onun için, hepinizi birlikte düşünmeye davet
ediyorum. Konu, sistemin, temelin, devletin, geleceğin çok temel bir
konusu olması sebebiyle suhuletle, sükûnetle konuyu müzakere etmeye
hepinizi davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, siyasi partilerin kapatılması
konusunu yeniden tanzim ediyorsunuz. Siyasi partiler, sistemimizin, demokratik
sistemimizin vazgeçilmez en değerli kurumlarıdır. Malumu önce
bir birlikte belirleyelim. Siyasi partiler, milletin egemenliğini
kullandığı, ifade ettiği en büyük sivil toplum kuruluşlarıdır,
toplumun en büyük örgütlü gücüdür. Dolayısıyla, sistem için çok
değerli olan, milletin egemenliğini ifade için çok ciddi bir imkân
olan siyasi partilerin kapatılması, uyması gereken
hususların belirlenmesi çok önemli, çok hassas bir konudur. Bu konuda
değişiklik yaparken, bir düzenleme yaparken bin defa
düşünmeliyiz, belki üç defa konuşmalıyız, bir defa
yapmalıyız.
Sistemin ve toplumun çok önemli ve değerli bir konusu olan parti
kapatma meselesinde, toplumsal uzlaşmayı aramak, tarafların
mutabakatını aramak, her şeyden önemli, Mecliste bir mutabakat
aramak, bana göre hukukun, Anayasanın, demokrasinin ruhu olmak,
amacının kapsamı, ruhu olmak durumunda. Hukuken bir zorunluluk
olmasa bile, sistemin temel konularında yapılacak düzenlemelerde
uzlaşma aramak, bana göre olmazsa olmaz şart olmalı. Bir hukuki
meşruiyet tartışmasına sebep olmamak için, bu noktada,
uzlaşma gayretleri üst seviyede olmalı. Bu sebeple, önümüze gelen bu
değişiklik teklifinde yapılan köklü değişiklik
öncelikle, belirlenmesi, hazırlanması anlamında usulen sakat
doğmuştur. Çünkü bu maddede bir uzlaşma, ne komisyonda
olmuştur ne toplumda olmuştur ne sivil toplumda olmuştur. Bu
düzenleme, doğrudan Adalet ve Kalkınma Partisinin kendi
kararıdır. Niye böyle bir karar vermiştir? İşte
sorgulamak istediğimiz husus budur. Getirilen husus nedir?
Değerli milletvekilleri, bakınız, gerçekten sizi
düşünmeye davet ediyorum. Siyasi partilerin kapatılmasıyla
ilgili ceza çok önemli bir cezadır. Cezanın, bir cezalandırmadan
çok, cezaya sebep olacak fiillerin toplum nezdinde, devlet nezdindeki değeri
önemlidir. Sizin verdiğiniz değer oranında ceza veriyorsunuz.
Nedir siyasi partinin
Türk hukukunda, Türk Anayasa hukukunda siyasi partinin
kapatılması için ortaya konulan suç ne, değer ne? O şudur:
Anayasanın 3üncü maddesinde ve Anayasanın 14üncü maddesinde
vazgeçilemez, değiştirilemez, teklif edilemez bir temel husustur. O
nedir? Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü. Buna
karşı işlenen suçları bireysel olarak affedemezsiniz,
kurumsal olarak kapatmayla cezalandırırsınız. Şimdi,
bunu yeniden düzenliyorsunuz. Nasıl yapıyorsunuz? Uygulanamaz hâle
getiriyorsunuz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak tavrımızı
söyleyeceğim. Ama sizin yaptığınız husus şudur,
diyorsunuz ki Anayasanın 68inci maddesinin dördüncü fıkrasında
tanımlanan suçların odak olup olmadığının
belirlenmesi noktasında: Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözler, Mecliste ileri sürülen düşünceler ile idarenin -özellikle
dikkatinizi çekiyorum- eylem ve işlemleri, odaklaşmanın
tespitinde gözetilemez, göze alınamaz. İdare dediğiniz ne? Belediyeler.
İdare dediğiniz ne? Birtakım kurumlar. Bunların
yöneticisinin, yöneticilerinin devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğüne karşı işlemiş olduğu suçları
artık bundan sonra parti kapatmak için odak olmaya yeterli bir durum kabul
etmiyorsunuz. Bu, Anayasaya çok doğrudan aykırıdır
arkadaşlar. Bunun ileri dönemlerdeki aşaması şudur:
Artık hiçbir suç dolayısıyla bir siyasi partiyi kapatmaya
imkânınız olmayacaktır. Bu sebeple, getirilen teklifin biz
lafzını değil gerisini arıyoruz, gerisini sorguluyoruz,
niye böyle bir düzenleme getiriyorsunuz?
Milliyetçi Hareket Partisi olarak söylüyorum: Siyasi partiler
kapatılmamalıdır. Bu lafı, bu sözü bu Mecliste, siyasette
ilk söyleyen, belki de tek söyleyen Milliyetçi Hareket Partisidir ve Milliyetçi
Hareket Partisinin Sayın Genel Başkanıdır. 15 Mart 2008
tarihinde, iktidar partisinin kapatılma davasının
açıldığının hemen ertesinde Sayın Genel
Başkan, hem bir basın toplantısıyla hem de bir genelgeyle,
siyasi partilerin teröre bulaşmadıkça, şiddeti bir siyasi araç
olarak kullanmadıkça kapatılmaması gerektiğini,
kapatılmaya sebep teşkil eden suçları işleyen parti
yöneticilerinin bireysel olarak cezalandırılması
gerektiğini ifade etti ve bu yönde Geliniz, Anayasayı da
değiştirelim, Siyasi Partiler ve Seçim Kanununu da
değiştirelim. dedi. Tarih 15 Mart 2008. Ama, sayın iktidar
partisi, sayın siyasi partiler, Milliyetçi Hareket Partisinin bu yöndeki
talebini ne gördüler ne duydular.
Şimdi tekrar ediyoruz: Siyasi partiler, demokratik sistemimizin
vazgeçilmez kurumları olarak milletin egemenliğini ifade etmek için
en önemli imkân, fırsat olarak, zemin olarak, teröre
bulaşmadıkça, şiddeti ve terörü bir siyasi araç olarak
programlamadıkça kapatılmamalılar ama sizin getirdiğiniz,
kapatılma fiilini, bu devletin ve bu toplumun vazgeçilmez bir değeri
olan hususu suç olmaktan çıkartıyorsunuz. Ülkenin bölünmez
bütünlüğüyle ilgili burada bu kürsüde edilecek sözler artık parti
kapatmak için odak olmaktan çıkartılıyor. İdarenin
yöneticilerinin bu anlamda yapacakları sözler ve fiiller artık parti
kapatmak için yeterli olmayacak. Bunun anlamı ne? Parti
kapatılmayacak demektir. Bunun anlamı ne?
Değerli arkadaşlar, buradan gözlerinizin içine bakarak
söylüyorum, Sayın Başbakan diyor ki, Sayın İçişleri
Bakanı diyor ki: Bu Anayasa değişikliği,
başlattığımız demokratik açılımın bir
adımıdır. Bize göre, bu demokratik açılım
dediğiniz husus, PKKnın siyasallaşması, PKKnın
taleplerini gerçekleştirmek için siyaset üretme
açılımıdır. Siz, kapalı kapılar arkasında,
artık etnik bölücülük yapan siyasi partileri kapatmamaya söz mü verdiniz,
böyle bir pazarlık mı yaptınız, böyle bir anlaşma
mı yaptınız? Bunun cevabını bu millete vermelisiniz.
Vermediğiniz takdirde, yaptığınız bu anayasa
değişikliği, en az, başlattığınız PKK
açılımı kadar bir yıkım anayasası olacaktır.
(MHP sıralarından alkışlar) Buna bu millet müsaade etmez.
Değerli arkadaşlar, sizi düşünmeye davet ediyorum.
Anayasanın değiştirilemez, vazgeçilemez, devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğüne karşı işlenen suçları
parti kapatma suçu olmaktan çıkartırsanız, devletin kurucu
hukukuna aykırı hareket etmiş olursunuz.
Sayın İyimayanın bir sözü var, diyor ki:
Değiştirmeye çalıştığımız Anayasaya
uygunluk aranmaz. Bu, hukukun üstünlüğünün, hukuka saygının,
hukuk devleti olmanın neresinde yazıyor? Neresinde yazıyor?
Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, gerçekten bu
maddede yapılan değişiklik, birçok soruyu, birçok tehdit ve
tehlikeyi içinde barındıran ve bundan sonraki anayasa
değişiklikleriyle -ki Sayın Başbakan bunu vaat ediyor,
birilerine müjdeliyor- bu ülkenin kurucu hukukunu değiştirmek yönünde
adım atacağınızın ifadesidir. Bunu açıkça millete
söylemeniz lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şandır, süreniz doldu efendim. Size
iki dakika ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı
tamamlayın.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın Başbakanın
ifadesiyle Başkanlık sistemini konuşabiliriz. dediğine
göre, anlaşılıyor ki bu yönde kapalı kapılar
arkasında birtakım çalışmalar var. Bunu getirip burada bu
millete açıkça ifade edeceksiniz.
Değerli milletvekilleri, sizi ve kurumunuzu tenzih ederim ama
Sayın Başbakanın kullanmakta ısrar ettiği ve çok
sevdiği Şark kurnazlığı meselesi
Değerli arkadaşlar, millete karşı Şark
kurnazlığı olmaz. Şark diye ifade edilen eğer
Doğu Anadolu ise tüm Doğu Anadoluyu tenzih ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Şandır, cahil
desek cahil değilsiniz!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Bu, Garpın
kurnazlığının, Şarkın, bunun arkasına
saklanarak kurnazlık yapmasıdır, onu tenzih ediyorum.
Ama eğer Sayın Başbakanın ifade ettiği
Şark kurnazlığı, bu Anayasa değişikliğinin
satır aralarına birtakım niyetleri ve birtakım gelecek
planlarını gizlemişse, buna gücü yetmez, buna gücü yetmez
değerli arkadaşlar.
Bakın size daha önce örnek verdim, 1856 Islahat Fermanı ile o
günün Sadrazamı Ali Paşa Osmanlı Devletinin hukukunu
değiştirdiğinden dolayı, öldüğünde cemaat kendisine
helallik vermedi. Hiçbir başbakana bunu yakıştırmam, reva
görmem.
Ama bu cümlelerin altına, arasına bu niyetleri saklayarak,
hatta bu ihtimalleri saklayarak, Şark kurnazlığı yaparak
böyle değişiklikler yapmayı düşünüyorsanız, en
azından bunu akıllıca bulmam.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Düşünmediğimizi siz
de bilirsiniz Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Çünkü biliyorsunuz ki kurnazlık
deyince akla gelen hayvan tilkidir -affedersiniz- ama tilkinin sonu da kürkçü
dükkânıdır. (MHP sıralarından alkışlar) Siyasetin
tilkilerinin gideceği yer de işte demokrasi mezarlığıdır,
milletin tokadıdır. Bunu bilesiniz. Kurnazlık yapmaya gerek yok.
Gerekeni söyleyin. Burada ne düşünüyorsunuz, bunu gelin birlikte
tartışalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şandır, ek süre de doldu efendim.
Sadece selamlama için mikrofonunuzu tekrar açıyorum.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın milletvekilleri, bakın,
Milliyetçi Hareket Partisi çığlık çığlığa,
çığlık çığlığa bağırıyor:
Gelin, bir yeni anayasa yapalım. Ne zaman? 2007, 2 Ekim; seçim
olalı iki ay olmuş. Gelin, bu tartışmaları bitirelim;
yeni, çağdaş, insan haklarına dayalı bir anayasa
yapalım. diyor. Ne duyuyorsunuz, ne görüyorsunuz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İç Tüzük ile ilgili
verdiğiniz cevapla belli.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Şimdi, dönemin sonunda, seçimin
önünde yeniden istismar politikalarına başlamak kurnazlık
değil de nedir? Tavsiye etmem. Tavsiye etmem çünkü en kurnaz olanın
gittiği yer belli. Sizin gideceğiniz yer de mezarlıktır,
siyaset mezarlığıdır, o sandığın
karanlıklarında gömülmektir. Sizi uyarıyorum, sizi yeniden
düşünmeye davet ediyorum.
Hepinize teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şandır, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 8inci madde üzerinde görüşmelere
devam ediyoruz.
Şimdi de söz sırası, gruplar adına, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Atilla Kartta.
Sayın Kart, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Anayasa değişikliği teklifinin
8inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, parti kapatma sürecini Türkiye Büyük
Millet Meclisinin iznine tabi tutan 8inci madde, görüşmekte
olduğumuz bu madde, Mecliste çoğunluğa sahip olan bir siyasi
partiye tüzel kimlik olarak dokunulmazlık zırhını ve suç
işleme imtiyazını getirecek nitelikte bir maddedir.
Bir siyasi partinin bir başka siyasi partinin
kapatılması sürecinde doğrudan ya da dolaylı olarak bir rol
üstlenmesi, demokrasinin esasıyla bağdaşmayacağı gibi,
ahlaken de hiçbir şekilde kabul edilemez.
Getirilen düzenlemeyle, Anayasanın 69uncu maddesinin üç, dört ve
yedinci fıkraları değiştiriliyor, altıncı
fıkranın sonuna da şu ekleme yapılıyor: Meclis
çalışmalarındaki oy ve sözler, Mecliste ileri sürülen düşünceler
ile idarenin eylem ve işlemleri odaklaşmanın tespitinde göz
önüne alınamaz. deniliyor.
Meclis çalışmalarındaki oy ve
çalışmaları, düşünceleri, Anayasanın 83üncü maddesi
kapsamında kürsü sorumsuzluğuyla, yasama sorumsuzluğuyla
birlikte değerlendirmek gerekiyor, bunda bir tereddüt yok. Ancak, bu söz
ve eylemler, ilgili siyasi partinin tüzel kimliği etrafında
yoğun suç ilişkileri için odak olacak boyutlara varıyorsa yahut
yetkili organlar bu fiilleri zımnen veya doğrudan kabul ediyorsa ve
teşvik ediyorsa, bu takdirde, siyasi partinin anayasal anlamda bir ihlal
içinde olup olmadığının tespitinde, bu durum, bir unsur
olarak, bir delil olarak elbette göz önüne alınmalıdır.
Asıl önemli olan husus şudur, getirilen düzenleme
bakımından önemli olan ve vahim olan husus şudur: İdarenin
eylem ve işlemlerinin odaklaşmanın tespitinde göz önüne
alınmayacağı yolundaki hüküm. Bu hüküm, bakıyoruz,
Anayasanın 68/4 ve 69/6ncı maddelerinin sonuç olarak fiilî anlamda
içinin boşaltılması ve kayıt dışı bir
yapılanmanın devreye girmesi anlamına gelecektir, bu sonucu
yaratacaktır.
Bakın, 68inci maddede, dört ana başlık hâlinde,
Anayasadan kaynaklanan yasaklama nedenleri; demokratik devlet düzeninin
korunması, laik devlet düzeninin korunması, millî devletin
korunması ve nihayet suç işlenmesini teşvik yasağı
başlığı altında toplanmaktadır. Getirilen
düzenleme, dört ana başlık hâlinde tasnif edilen bu ihlallerin
tamamının, tümünün yasal ve anayasal denetimi imkânını
ortadan kaldırıyor. Çünkü, bu yöndeki suçlamaların yargı
prosedürü içinde tahkiki ancak sayısal çoğunluğa sahip olan
siyasi iktidarın veya partinin izniyle mümkün olabilecek. Anayasanın
68inci maddesinde düzenlenmiş olan bu dörtlü tasnifin, Siyasi Partiler
Yasasında düzenlemesi yapılan yasaklar bölümüyle birlikte, yani 79
ila 108inci maddelerle birlikte yeni baştan düzenlenmesi ve uyumlu hâle
getirilmesi gereği vardır; bu bir ihtiyaçtır. Bu çerçeve
daraltılabilir, sınırlılık tezi kapsamında bu
çalışmalar elbette yapılabilir, ancak hiçbir şekilde,
Anayasada dört ana başlık hâlinde düzenlenmiş olan eylemlerin
tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılması
anlamına gelebilecek bir düzenleme kabul edilemez.
Demokrasiler kendilerini mutlaka hukuk yoluyla koruyacaklardır.
Hukuk yoluyla korunma mekanizması lağvedildiği ya da iğfal
edildiği takdirde -bugün bunu yaşıyoruz; bu iğfali, bu teşebbüsü yaşıyoruz- bu
takdirde demokrasinin kendi varlığını koruması ve
sürdürmesi mümkün olmaz. Hukuk yoluyla korunma mücadelesinin militan
demokrasi ya da benzeri bir isimle adlandırılmak istenilmesi ucuz
demagojiden başka bir anlama gelmez. Hiçbir akademik sunuş bu
gerçeği değiştiremez, ortadan kaldıramaz.
Unutulmamalıdır ki demokrasi hukuk tarafından korunmadığı
takdirde, dikta yapılanması, faşizan yapılanma
kaçınılmazdır; yakın tarih bunun acı ve
ıstırap dolu örnekleriyle doludur. Fransız kamu hukukçusu
Vedelin deyimiyle, demokrasi, siyasi partiler olmaksızın
yaşayamaz, ancak siyasi partiler yüzünden de son bulabilir.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi yapmak
istediği bu anayasal düzenlemeyle fiilen ve anayasal anlamda parti
dokunulmazlığını da kurumsal hâle getirmek istemektedir.
Anayasanın geçici 15inci maddesini Cumhuriyet Halk Partisinin
kararlı tutumu ve toplumun duyarlılığı
karşısında teklif metnine almak zorunda kalan AKP, yapmak
istediği bu düzenlemeyle, kendi açısından yeni geçici 15inci
maddeler ihdas etmektedir. Aslında AKP bu girişimiyle, 12 Eylülün
misyonunu üstlendiğini de göstermektedir. Getirilen bu düzenlemeyle,
birbirine siyaseten rakip olan, aynı kulvarda yarışan siyasi
partiler arasında güçlü olanın diğerine karşı tehdit
ya da benzeri baskı unsurlarını devreye sokması durumu
doğacaktır. Sayıca küçük olan partilere yönelik olarak sindirme
ve baskı ortamı artık kurumsal hâle gelecek ve kaçınılmaz
olarak etkili de olacaktır. Danışıklı ilişkiler
ya da kanuna karşı hileler yoluyla grup düzeyinde yeni partilerin
oluşturulması ve bu yolla diğer partiyi kapatma ya da engelleme girişimlerinin
devreye girmesi söz konusu olacaktır.
Öte yandan şunu elbette ifade etmek gerekiyor, parti kapatmalar
konusundaki genel düşüncemizi, ilkelerimizi elbette ifade etmemiz
gerekiyor. Parti kapatma yaptırımının uygulanması, bir
partinin ancak şiddeti savunması, teşvik etmesi,
yıkıcı ve terörist faaliyetleri desteklemesi durumunda
haklı olabilir. Bu çerçevede ırkçılık, yabancı
düşmanlığı, ayrımcılık, cihada
çağrı gibi politikalar şiddet savunusunun belirtileri olarak
kabul edilmelidir. Ayrıca, bir siyasi parti, iktidar gücünü gerek yerel
yönetimler ve gerek merkezî hükûmet düzeyinde elinde tutuyor ve devlet
yetkisini sürekli olarak kötüye kullanıyorsa ve bu durum hukuk devleti
ilkesinin yok edilmesi tehlikesini yaratıyorsa orada ciddi ve yakın
tehlike söz konusudur. Bunun anlamı budur değerli milletvekilleri. Bu
takdirde neden bu tehlike doğuyor, neden bu ciddi ve yakın tehlike
doğuyor? Çünkü cebir unsurunu ayrıca fiilen harekete geçirmeye gerek
kalmıyor. Bunu zaten kamu yetkisini kötüye kullanmak suretiyle belli bir
aşamaya vardırabiliyorsunuz. Bir siyasi parti, kritik yargı
kararlarının uygulanmasını kanunsuz emir yoluyla
Anayasanın 137nci maddesini ihlal etmek pahasına engelliyorsa,
kanunsuz emir yoluyla suç işlettiği müsteşarlar ya da
bürokratları organize bir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisine
taşıyorsa, Türkiye Büyük Millet Meclisini bu anlamda kanun
kaçaklarının sığındığı bir merci hâline
getiriyorsa; benzeri nitelikte yüzlerce işlem yoluyla bürokratlara suç
işletiyorsa Anayasanın 137nci maddesini ihlal etmek pahasına,
mesela Deniz Feneri soruşturmasını engelliyorsa, Cargill
mevzuatını defalarca ihlal ediyorsa; Yasin El Kadı
olayında, Telekom sürecinde adli emanet paralarının yasa
dışı bir şekilde hazine geliri olmadan işletilmesinin
yolunu açıyorsa, bu şekilde idari işlem ve eylemler tesis
ediyorsa, bu suç değil midir değerli milletvekilleri? Suç teşkil
eden bu ilişkileri odak olma noktasında nasıl göz önüne
almayız? Bunun bir açıklaması var mı? Bunun hiçbir hukuki
açıklaması yok, hiçbir mantıklı açıklaması yok.
Bu maddeyle yapılan düzenlemenin hangi amaca hizmet ettiği belli
değil mi değerli milletvekilleri? Şu söylediklerim
karşısında bu amaç, bu gizli amaç somut olarak ortaya
çıkmıyor mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kart, sizin de on dakikalık süreniz
doldu, ilave iki dakika süre veriyorum, lütfen konuşmanızı
tamamlayın.
ATİLLA KART (Devamla) Değerli milletvekilleri, parti
kapatma süreçleri elbette yargı prosedürü içinde takip edilmeli ve
sonuçlandırılmalıdır. Bu noktada, bu aşamada yürütme
ya da yasama organının rol üstlenmesi kabul edilemez, ancak nedir? Bu
kapatma sürecinin, yargı süreci içinde elbette daha teminatlı hâle
getirilmesi gereğini kabul ediyorum. Bu noktada mutlaka yargı
prosedürü içinde düzenleme yapılmalıdır, yargının
denetleme ve dengeleme mekanizmaları, dengeleme misyonu mutlaka ayakta
tutulmalıdır. Bu çerçevede bu paket, bunları
değerlendirdiğimiz zaman, şu amaca yöneliktir değerli
milletvekilleri: Yargıyı baypas etme paketidir bu. Siyasi iktidar,
kişisel ve siyasi kaygıları sebebiyle, Yüce Divan oluşumunu
kontrol altına almak istiyor, kapatma kararlarını fiilen
engellemek istiyor ve bu sürecin devamında da yapacağı yasal
düzenlemelerle anayasal denetimi ortadan kaldırmak istiyor.
Şunu samimi olarak ifade ediyorum, bu duygularımı
paylaşmak istiyorum ki: Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önemli
bir bölümünün bu noktada inisiyatif kullanmakta zorlandığı
kanısındayım, samimi düşüncem budur çünkü birçoğunuzu
yakından tanıyorum, şahsen tanıyorum ancak bu
kısıtlamalara ve konumunuza rağmen tarih önünde ve gelecek
önünde gelecek nesillere karşı sorumlu olmamak ve pişman olmamak
amacıyla hareket edeceğinize de yürekten inanıyorum.
İnanıyorum ki bu Meclisin çoğunluğunu oluşturan Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu, 1 Mart tezkeresindeki şuur ile hareket
edecektir. Bu anlayışın egemen olacağına
inanıyorum.
Sizleri bu anlamda bir kez daha sağduyuya davet ediyor ve Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kart, teşekkür ederim.
Madde üzerinde gruplar adına şimdi de Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Bengi Yıldız.
Sayın Yıldız, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika efendim.
BDP GRUBU ADINA BENGİ YILDIZ (Batman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 497 sıra sayılı Kanun Teklifi
hakkında Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun görüşlerini
sunmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, parti kapatma ülkemizin temel sorunlarından birisi ama
Nazım Hikmetin Dörtnala gelip Uzak Asyadan şiirinde olduğu
gibi dörtnala Uzak Asyadan buraya geldiğimizde elimizdeki sazın üç
tane teli vardı, özlemlerimizi ve istemlerimizi sazdaki o üç telle dile
getirmeye çalışıyorduk. Sonra Anadoluya geldik, hem o
sazın telleri çoğaldı hem kavallar, arbaneler, davul-zurnalar ve
çeşitli müzik aletleri daha ona eşlik etmeye başladı. O
saatten sonra özlemlerimizi ve istemlerimizi o müzik aletleriyle, çoğul
yapıyla ifade etmeye çalıştık. Şimdi de Avrupa
Birliğine girme sürecinde, bu sazlarla bu çeşitliliği bir
orkestra hâline getirip artık orkestradan da zevk alacak bir toplum
yaratmak istiyoruz. Birileri hâlen o üç telli sazla özlem ve istemlerini dile
getirmek isteyebilir, ama biz onu aştığımızı
söylüyoruz ve orkestra çağını yakalamak istediğimizi belirtmek
istiyoruz. Onun için de siyasi partileri kapatma adı altında her
farklı düşünceyi bölücülük, irtica, şeriat, komünizm adı
altında mahkûm eden bu egemen anlayışı, bu elit
yapıyı bu toplum aşacak, hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Türkiyede bugüne
kadar yirmi dört siyasal parti kapatıldı. Avrupanın bazı
ülkelerinde de siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin hükümler
var. Fakat bunlar son derece nadiren ve istisnai hallerde uygulanmaktadır.
Mesela Almanyada 1950li yıllarda iki parti
kapatılmıştır, ikisinin de totaliter niteliği üzerinde
bir kuşku yoktur. Faşizmi, yani Hitlerin iktidarını
gerçekleştiren ve savunan partilerdi. Bugün belki zorlarsak Türkiyede
benzer zihniyeti taşıyan anlayışların olduğunu da
söyleyebiliriz. Altmış yıllık süre içerisinde Avrupada kapatılan
siyasi parti sayısı üç veya dördü geçmez. Türkiyede ise 1961
Anayasasının yürürlüğe girmesinden bugüne kadar Anayasa
Mahkemesi kararıyla yirmi dört parti kapatılmıştır. 82
Anayasası yürürlükteyken kapatılan on sekiz parti, devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlük hükmüne ya da laiklik ilkesine aykırı
hareket etmek iddiasıyla kapatılmışlardır. Bir defa,
bu mukayese bile Türkiyedeki kuralların ve uygulamaların Avrupa
standartlarından ne kadar farklı olduğunu göstermektedir.
Avrupa standartlarını oluşturan iki kaynaktan söz
edebiliriz. Biri Venedik Komisyonunun kriterleri ki son zamanlarda üzerinde
çokça konuşuluyor. Bu kriterlere göre siyasi parti ancak şiddet
yöntemlerine başvurduğu ya da şiddet yöntemlerini savunduğu
takdirde kapatılabilir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de buna
ilaveten, bir partinin tutum ve projesinin demokrasinin temel değerleriyle
bağdaşmaz olması hâlinde kapatılabileceğini kabul
etmektedir. Türkiyedeki parti kapatma kararları hakkında bir tek
Refah olayında mahkeme Türkiyeyi haklı bulmuştur. Bana göre
Türkiyeyi iyi tanımadıkları için bu kararı aldılar.
Laiklik ve demokratik cumhuriyet halkımızın
kazanımlarıdır ve asla bundan vazgeçilecek bir durum söz konusu
değildir. Onun dışında, kendisine intikal eden bütün davalarda
Türkiyeyi tazminat ödemeye mahkûm etmiştir, sözleşmeyi ihlal
ettiğine karar vermiştir. Dolayısıyla Avrupada parti
kapatma günlük olaylardan değildir. İşte, Venedik kriterlerini,
İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını kabul edelim
Türkiyedeki uygulamayla Avrupa uygulaması arasında son derece derin
farklar vardır. Anayasada tuhaf bir ikilem var. Bir taraftan siyasi
partilerin demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları olduğu
yazılıyor, diğer taraftan 68 ve 69uncu maddelere getirdiği
yasaklama düzeni aynı Anayasanın siyasal partilerden kolayca
vazgeçmeye hazır olduğunu göstermektedir. Anayasamız partileri
sadece eylemlerinden dolayı yasaklamayı öngörmüyor, partilerin tüzük
ve programlarında güttükleri amaçtan dolayı da yasaklamayı
mümkün kılıyor. Bu, pratikte şu demek: Çoğunluğa veya
devlet elitlerine aykırı gelecek bir programı olan bir partiyi
kursanız, gerçekten kamu hayatı, kamu düzeni, demokratik rejimi
tehdit edecek hiçbir girişimde bulunmamış olsanız bile,
sırf programınızda bu amaçlardan dolayı parti
kapatılabilir. Bu tür davalar açılmıştır.
Birleşik Komünist Partisine isminden dolayı kapatma davası
açılmıştır. Siyasi partilere tanıdığı
hareket alanı son derece sınırlıdır. Siyasi partilerin
resmî ideolojinin azıcık sağ ve azıcık sol
versiyonlarından ibaret olmasını ya da aynı ideolojinin
farklı şubeleri olmasını öngören bir zihniyet var.
Örneğin İskandinav ülkeleri İsveç, Norveç, Finlandiya, Hollanda,
İngiltere, siyasi parti hürriyetine kapatma
yaptırımını gerektiren ülkeler değildir. Bu ülkelerde
demokrasi hiçbir problem olmadan varlığını sürdürebiliyor.
Şu hâlde demokrasiyi koruyabilmek için mutlaka bir anayasa düzeninde
kapatma yaptırımına yer vermek gerekmemektedir.
İnsan Hakları Mahkemesi Türkiyeden yapılan
başvurular neticesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
1 Numaralı Protokolünün ihlalini görmüş ve Türkiyeyi tazminata
mahkûm etmiştir. Venedik Komisyonu Türkiyede parti kapatmanın çok
sıradanlaştığını ve bir cumhuriyet başsavcısının
iki dudağı arasında olduğunu, başka da hiçbir emniyet
supabının olmadığını beyan etmiştir. Oysa
Avrupadaki emsallerinde böyle değildir. Almanyada parti kapatma
davası ancak hükûmetin veya parlamentonun iki kanadından birinin
talebi üzerine açılabiliyor. İspanyada benzer bir durum var. Bizde
ise hiçbir temsil sıfatı olmayan ve halka hesap verme mükellefiyeti
bulunmayan bir yargı mensubu, parti kapatma davası açma hakkına
sahip tek bir kişidir. Kapatma kararı sonucunda ek olarak gelen
beş yıllık siyaset yasağını Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi orantısız bulmuştur.
Dolayısıyla sözleşmenin Ek Protokolüne aykırı bulup
Türkiyeyi tazminata mahkûm etmiştir. Aynı şekilde parti kapatma
kararına bağlı olarak milletvekilliklerinin düşmesini de
orantısız bulmuştur ve orada da Türkiye aleyhine karar
vermiştir.
Parti kapatma ifade özgürlüğüne de aykırıdır.
Türkiyede açılan kapatma davalarının önemli bir bölümünde
siyasi partilerin program ve tüzüklerinde yer alan ifadeler ve parti
yöneticilerinin beyanları etkili olmuştur. Bunlar kapatma
kararlarında da gerekçe oluşturmuştur. Oysa Türkiyenin taraf
olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10uncu
maddesinde yer alan ifade hürriyeti İnsan Hakları Mahkemesi
tarafından çok özgürlükçü olarak yorumlanmaktadır. Mahkemenin
yerleşmiş bir içtihadına göre, bir düşünce açıklaması
toplum açısından ne kadar şok edici, ne kadar sarsıcı
olursa olsun, şiddet çağrısı içermedikçe bu açıklama
ifade hürriyetinin sınırları içerisindedir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; Türkiyede kapatılan
bazı partilerin kapatılma gerekçelerine bakalım: Millet Partisi,
26 Ocak 1954, laikliğe aykırı odak olmak; Demokrat Parti, 20
Haziran 1960, 60 ihtilaliyle; Millî Nizam Partisi, 20 Mayıs 1971,
laikliğe aykırı odak olmak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yıldız, size de ek süre veriyorum
iki dakika. Lütfen konuşmanızı tamamlayın efendim.
BENGİ YILDIZ (Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiye İşçi Partisi, 20 Temmuz 1971, bölücülük; Türkiye
Emek Partisi, 8 Mayıs 1980, bölücülük; Sosyalist Partisi, 10 Temmuz 1992,
bölücülük; Halk Partisi, 25 Ekim 1991, laikliğe aykırı odak
olmak; Türkiye Birleşik Komünist Partisi, 16 Temmuz 1991, bölücülük;
Halkın Emek Partisi, 14 Temmuz 1993, bölücülük; Özgürlük Demokrasi
Partisi, 30 Nisan 1993, bölücülük, laikliğe aykırı odak olmak.
Burada sırf Diyanet İşleri
Başkanlığı ayrı, özerk olması gerekir.
dediği için laikliğe aykırılığın da
odağı hâline gelmiş. Sosyalist Türkiye Partisi, 30 Kasım
1993, bölücülük; Demokrasi Partisi, 16 Haziran 1994, bölücülük ve bizim de
üyesi olduğumuz, üyesi olmaktan da büyük bir onur ve gurur duyduğumuz
Demokratik Toplum Partisi, 2009. (BDP sıralarından
alkışlar)
Bütün bunlar Türkiyenin ne kadar çağdaş, ne kadar
demokratik, ne kadar özgürlükçü, eşitlikçi ve başkalarının
fikirlerine, farklılıkların fikirlerine ne kadar tahammül
gösterdiğini gösteren örneklerdir.
Siyasi Partiler Kanunu, Anayasa ve Anayasa Mahkemesinin kendisi bu
şekliyle kaldığı sürece, bu partilerin kendisi değil,
o kurumun kendisi demokrasiye aykırı eylemlerin odağı
olduğunu düşünüyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yıldız, teşekkür ederim.
Şimdi, 8inci madde üzerinde gruplar adına son söz, Adalet ve
Kalkınma Partisi Ankara Milletvekili Sayın Ahmet İyimayaya
aittir.
Sayın İyimaya, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın İyimaya, sizin aynı zamanda kişisel söz
talebiniz de var. Arzu ederseniz ikisini birleştirebilirim.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET İYİMAYA (Ankara) Evet
efendim, lütfedersiniz.
BAŞKAN Peki. İkisini birleştirerek size on beş
dakika söz veriyorum.
Buyurun.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Sağ olun Başkanım.
Çok Değerli Başkanım, çok değerli milletvekilleri;
sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önemli bir sorunu, Türkiyenin kronik bir sorununu
tartışıyoruz. Siyasal partiler demokrasinin vazgeçilmez
unsurlarıdır diyoruz. Siyasal partiler demokrasinin ve sistemin
barometreleridir. Sistem rahatsız mı, demokrasi rahatsız
mı? sorusuna cevap aramak için Siyasal partiler sistemine bakın.
diyoruz.
Değerli arkadaşlar, aslında şu anda yüce
Parlamentonun tartıştığı sorun, gelişmiş
ülkelerin gündeminden düşmüş ve çözümde ülke olarak geç
kaldığımız bir sorundur. 1996 yılından beri
siyasal alandaki düzenlemelerin hep içinde oldum, komisyon başkanı
olarak, uzlaşma komisyonu olarak. Avrupa neden çözdü, biz neden
çözemedik? sorusuna zamanım kalırsa cevap vermeye
çalışacağım ve sonundaki konuşmamı öne alacağım,
ondan sonra Türkiye pratiğinde neden çözülemedi? sorusuna doğru
cevap araştırmaya çalışacağım, ortaya koymaya
çalışacağım.
Bir defa, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü, cumhuriyet
hepimizin ortak değeridir. Bu, acaba kapatma ve kapanma yoluyla mı
korunur, yoksa demokrasi genişletilerek mi korunur, önemli bir sorun.
Biz, bir defa, siyaset kurumu olarak, bürokratik egemenlik ve
yargı Avrupadaki gibi dönüştürmeyi sağlayamadı. Şu
anda hâlen bu sorunun içerisindeyiz. Adalet ve Kalkınma Partisi olarak
hazırladığımız pakette Türkiyeyi bu sorundan kurtarma
hedefini öne aldık. İstedik ki Anayasaya uygun, istedik ki amaca
uygun, istedik ki demokrasi kriterlerine uygun bir çözüm, model
geliştirelim. Tabii, bu teklif kamuoyuyla paylaşıladan beri
kritiği, eleştirileri not ettik.
Evvela, ben, ortaya koyduğumuz modeli size eleştirel
bakıştan ve fonksiyonel yapıda ortaya koymaya
çalışacağım değerli arkadaşlar. Ne getiriyoruz?
Burada, şu ana kadarki işleyişten dersler çıkardık.
Belli ki, pratikteki şu ana kadarki düzenlemeler çözüm
oluşturmadı. Bizim Anayasamızın 69uncu maddesinde
getirdiğimiz model bir dava şartı modelidir. Davanın
açılabilmesi siyaset kurumunun iznine bağlı
olmalıdır. dedik. Genel Kurulun izni olabilirdi, bir komisyonun izni
olabilirdi.
OKTAY VURAL (İzmir) Kesinlikle doğru değil.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Bakıyorum, bazı
bakışlar, konuşmalarıyla da, vücut dilleriyle de
Hayır. diyorlar. Yeni modellerin, özgün modellerin hemen benimsenememesi
itiyatlarımızın ve itiyadi refleksimizin en doğal
sonucudur. Ama arz edeceğim: Neden izin modeli?
Mevcut modelde savcılarımız davanın mahiyeti
ölçüsünden hareket etmediler. Çünkü davanın mahiyeti herhangi asliye veya
ağır ceza mahkemesindeki saf bir hukuk davası değil,
siyasal bir dava. Hem sonuçları itibarıyla -siyasal istikrar,
ekonomik istikrar- hem de yapısı itibarıyla siyasal bir dava ve
burada iki üç sebep bazında bir savcı kolaylığı,
savcı aktivizmini gördük. 400 tane sebep, delil ortaya koyuyor; Yüksek
Mahkeme 26 tanesini geçerli sayıyor, diğerlerini yok ediyor,
müthiş bir savcı aktivizmi. O hâlde burada demokrasi güvenliği,
siyasal parti güvenliği bakımından, özgürlük
bakımından bir eşik düşüklüğü var. Bu izin, bu önemli.
Deniliyor ki: Bu, kuvvetler ayrılığına
aykırıdır. Değerli arkadaşlar, kuvvetler
ayrılığı prensibi çek-balans sistemiyle takviye
edilmiş, geliştirilmiş bir prensiptir. Farklı kuvvetler,
öbür kuvvetlerden devşirme yaparak bölünmüş yetkiler alabilirler ve
buna bize çek-balans sistemi diyoruz. Peki, milletvekillerinin
dokunulmazlığında niye Parlamento izin veriyor, yarı yargısal
yetki değil mi? Bakanın soruşturmasında niye Parlamento
izin veriyor, yarı yargısal yetki değil mi? Siyaset kurumunun
iki öznesi için varsaydığımız, kabul ettiğimiz bir
şartı, siyaset kurumunun asal öznesi olan siyasal partiler için
nasıl yok sayabiliriz?
KAMER GENÇ (Tunceli) İtiraz hakkı var Ahmet Bey.
M. FATİH ATAY (Aydın) Ona itiraz hakkı var.
BAŞKAN Sayın Genç
Sayın Genç, lütfen yerinizden
konuşmayın. Böyle bir usulümüz yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yanlış söylüyor.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, bunun dünyamızda da bunun Avrupada da örnekleri var.
Bugün siyasal partilere karşı kapatma davasının
açılması, yargının dışında bir mekanizmaya
bırakıldığı, siyaset kurumuna
bırakıldığı, hem de 1949 Alman Anayasasıyla,
faşizmden çıktıktan sonra, İkinci Dünya
Savaşından sonra, hem de Amerikan modellemesiyle, Almanyada siyaset
kurumunun iradesi olmadan bu dava açılamıyor. Hükûmet veya parlamento
doğrudan
KAMER GENÇ (Tunceli) Uydurma, uydurma!
AHMET İYİMAYA (Devamla) Bizde bu var mı? Siyasal
Partiler Kanunumuzun 100üncü maddesini okuyalım; siyasal partilerin,
Hükûmetin kararıyla Adalet Bakanlığının bu
mekanizmayı harekete geçirme yetkisi tanınmış.
Peki, izin sistemi, mevcut izin sistemi bizde veya başka ülkelerde
başka kurumlarımız için var mı? Tek örnek göstereyim:
Yargıtay Kanunumuzun, Yargıtayımızın kanununun 17nci
maddesini, 46ncı maddesini okuyun; bir Yargıtay üyesinin görev veya
kişisel suç sebebiyle soruşturulabilmesi için, savcı devreye
girmeksizin, Başkanlar Kurulunun görevlendireceği bir üye inceliyor,
tahkikat yapıyor ve Başkanlar Kurulu işlemden kaldırma
kararını verdiği zaman, o hem kesin hem yargısal denetime
tabi değil.
M. FATİH ATAY (Aydın) Erzincan Başsavcısı
nerede?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri,
böyle bir usulümüz yok.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Şimdi, şu anda bu husus
Anayasa Mahkememize götürüldü. Anayasa Mahkememiz 21/1/2010 tarih 74/15
sayılı Kararla bu iç izinlerin kesin olabileceği ve yargı
yoluna gidilemeyeceği yönündeki hükmün Anayasaya aykırı
olmadığına karar verdi.
Şimdi, bazı partilerimiz, özellikle Milliyetçi Hareket
Partisi, haklı olarak vatanın ve milletin bölünmezliği,
Anayasamızın 3üncü maddesindeki temel değeri sorun olarak
ortaya koydu.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu bir dava şartı.
Benim vatanım, benim milletim bölünecek, Parlamentoya, dava açılmak
üzere, izin için, Cumhuriyet Başsavcısı başvuracak veya
doğrudan dava açacaktı. Türkiye Cumhuriyetinde Türk milletinin
herhangi bir milletvekilinin vatanseverliğini cumhuriyet
savcımızın gerisinde göremeyiz, buna hakkımız yok,
buna haddimiz yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Karar verecek iki partiden biri
kapatılacaksa ne yapacaksınız? Böyle bir şey olur mu ya!
Doğru bilgi vermiyorsunuz.
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri
AHMET İYİMAYA (Devamla) - Sonra, değerli
arkadaşlar, devam ediyoruz; Anayasamızın
OKTAY VURAL (İzmir) Doğru bilgi vermiyor ki.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Türk Ceza Kanunu, vatanın
OKTAY VURAL (İzmir) İki partisiniz, biriniz hakkında
kapatma istendi, ne yapacaksınız?
BAŞKAN Her arkadaşımız kürsüde özgürce
konuşma hakkına sahip değil mi?
OKTAY VURAL (İzmir) Nasıl bir şeydir bu ya?
BAŞKAN E, siz de konuşuyorsunuz, o da konuşacak.
OKTAY VURAL (İzmir) Nasıl bir şeydir bu?
BAŞKAN - Efendim, beğenirsiniz beğenmezsiniz.
Beğenmeyebilirsiniz ama yani böyle sözünü kesmek gibi bir usulümüz var
mı?
AHMET İYİMAYA (Devamla) Evet, değerli arkadaşlar,
Türk Ceza Kanunumuz
OKTAY VURAL (İzmir) Bunu biz beğenmediğimiz için
değil, hilafıhakikat! Önemli bir konuyu tartışıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen
Söz istersiniz, zamanı gelince cevap
verirsiniz.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Türk Ceza Kanunumuz
OKTAY VURAL (İzmir) Herhâlde önemli bir konuyu
tartışıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamam, önemli bir konuyu tartışıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Önemli bir şey, devletin ve milletin
bölünmezliğiyle ilgili hususu tartışıyoruz.
BAŞKAN Tamam, evet
Bir arkadaşımız
çıkmış
SUAT KILIÇ (Samsun) O zaman dinleyin, anlayın.
OKTAY VURAL (İzmir) - Müsaade edin de müzakere olsun.
BAŞKAN - Lütfen
Siz de söz istersiniz, cevap verirsiniz.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Değerli arkadaşlar
OKTAY VURAL (İzmir) Öyle, kuzu gibi olmaz.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Değerli arkadaşlar,
vatanın ve milletin
.
OKTAY VURAL (İzmir) Öyle kuzu gibi olmaz.
BAŞKAN Lütfen
Sayın İyimaya, devam edin lütfen.
AHMET İYİMAYA (Devamla) - ...bölünmezliği konusu siyasal
partilerin hükümlerini aşkın bir şekilde Türk Ceza Kanunumuzun
302nci maddesinde mutlak bir suç olarak tanzim edilmiş, müebbet hapisle
tertip edilmiştir. Biz
OKTAY VURAL (İzmir) Partiden bahsediyoruz biz.
BAŞKAN Lütfen, lütfen
AHMET İYİMAYA (Devamla) Evet, değerli arkadaşlar,
şimdi şu soruya cevap verelim: Türkiye bu sorunun içinden niye
çıkamadı? Hâlen neden tartışıyor?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bal gibi biliyorsun aslında.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Bir defa, soruna sadece hukuk
gözüyle yaklaşıyoruz.
MEHMET EKİCİ (Yozgat) Tam tersi. Sübjektif, sübjektif!
AHMET İYİMAYA (Devamla) Bugün, siyasal partiler
sosyolojisinde taban-tavan ilişkisi vardır. Siz herhangi bir siyasal
partiyi kapatıyor da onun tabanı yüzde 10 gücün, oranın,
sayının üstüne çıkıyorsa onu fiilen kapatmanız mümkün
değil.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Kaldırsaydın barajı!
AHMET İYİMAYA (Devamla) Sartori orada Mesele kapatma
meselesi değil, entegrasyon meselesidir. demiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Faşizme geçit mi olsun yani!
BAŞKAN Sayın İyimaya, devam edin siz.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Ayrıca, bizim demokratik
derinliğimizle bize faşizmin lekesi değil gölgesi dahi
yanaşamaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Nedir o zaman? İstediğini mi
yaparsın sen? Yani yüzde 10un üzerinde aldığın zaman
istediğin gibi faşizmi getirebilirim diyorsun sen.
BAŞKAN Lütfen
AHMET İYİMAYA (Devamla) Bugün, değerli
arkadaşlar, Avrupa
Sayın Başkanım
BAŞKAN Siz devam edin Sayın İyimaya.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Evet, değerli arkadaşlar,
Avrupa siyasal parti kapanma rejiminden nasıl kurtuldu? Bir
BAŞKAN Lütfen, ya, siz Grup Başkan Vekilisiniz. Yani,
lütfen ya
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, bir problem yok,
bir müzakere yapılıyor, lütfen
BAŞKAN Efendim, yani bir arkadaşımız kürsüde
düşüncelerini ifade etmeyecek mi? Lütfen, yapmayın böyle şeyi.
Siz grup başkan vekili arkadaşlarımız bu işi en iyi
bilen insanlarsınız. Lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Önemli bir konu Sayın Başkan.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bu Mecliste ilk kez laf
atılıyor değil!
BAŞKAN Sayın İyimaya, devam edin lütfen.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Müzakere usullerinden biridir laf atmak.
Tahammül edeceksiniz!
BAŞKAN Devam edin efendim.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Bu süreleri bana tanıyın
Değerli Başkanım.
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın İyimaya.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Şimdi, Avrupada parti
kapatmama yönünde miras nasıl oluştu?
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Ya bize ne Avrupadan ya!
Yatıyorsunuz Avrupa, kalkıyorsunuz Avrupa!
BAŞKAN Sayın İyimaya, devam edin siz.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Burada, bilim, siyaset kurumu ve
yargı, özgürlükler ve demokrasi lehine tavır alarak bu beladan
kurtuldu. Türkiye niye bundan kurtulamıyor?
Değerli arkadaşlar, siyaset kurumu bu konuda üzerine
düşeni büyük ölçüde yaptı. 1997 yılında düzenleme
yaptık. Mücadeleci bir düzenlemeydi. Öğleyin 14.00te
başladı müzakere, gece 04.00te bitti.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Avrupa Deniz Fenerini
yargıladı, sen yargılayabildin mi?
BAŞKAN Lütfen, lütfen Sayın Milletvekili
AHMET İYİMAYA (Devamla) Bu düzenlemeyi Anayasa Mahkememiz
iptal etti.
2001 yılında, muhalif olan partiler -rahmetli Ecevit
Başbakandı- aynı teklifi Anayasaya taşıdı ve
yine de Parlamentonun özgürlük ve demokrasi yönündeki düzenlemeye rağmen,
yüksek Anayasa Mahkememiz, düzenlemenin amacından, o amacı
doğrultusunda yorum yerine tersine bir yorumla kapatmaları
şiddetli şekilde uyguladı.
Anayasa Mahkememiz
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Tamam kardeşim, Anayasa
Mahkemesini de AKPnin yan organı hâline getiriyorsunuz.
BAŞKAN Sayın iyimaya, siz devam edin efendim.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Değerli arkadaşlar,
Anayasa Mahkememizin, yüksek Anayasa Mahkememizin tarihî iki fırsatı
vardı: Birincisi, Anayasanın partileri düzenleyen iki hükmü
arasındaki çatışmayı, zıtlığı
nötrleştirme, etkisizleştirme kuramıyla -ki Hirschin
kuramıdır, rahmetli Atatürkün Alman faşizminden Türkiye'ye
davet ettiği büyük hukukçunun kuramıdır- nasıl ki Anayasa,
siyasal partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır diyordu
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Sami Selçuk bugün
sizi telefonla aradı mı? Ne söyledi size?
AHMET İYİMAYA (Devamla)
o hükme dayanarak parti
kapatmaların önünü kesebilirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (İzmir) Tam bir Anayasa dolanmasıyla
karşı karşıyayız! Mert olun, 68i getirin!
BAŞKAN Sayın İyimaya, size de diğer
arkadaşlarıma verdiğim gibi ek süre veriyorum, lütfen
konuşmanızı tamamlayın.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Anayasa Mahkememiz o zaman
dünyanın Anayasa Mahkemesi olurdu.
Yine ikinci fırsat, 2004te, yüksek Parlamentonun
Anayasamızın 90ıncı maddesinde getirdiği ulusal üstü
temel hak ve özgürlüklere ilişkin, dış hukukun, iç hukukun
çatışma hâlinde üstünde olacağı hükmü, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesini yatay etkiyle doğrudan uygulayarak
Türkiyeyi bu antidemokratik beladan kurtarabilirdi.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Doğru Yoldayken görmedin
bunları Sayın Başkan, şimdi görüyorsun.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Fakat, bu da olmadı. Şu
anda bir düzenleme yapıyoruz. Tabii, bu düzenlemeye değerli
Parlamento, değerli partilerimiz katılır katılmaz, biz daha
ileri bir düzenleme yapabilirdik, siz daha ileri bir düzenleme yapabilirdiniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Parti kapatmayı yasaklayalım, tamam.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Ama, vatanın ve milletin
bölünmezliği üzerindeki hassasiyetimiz, şurada hiçbir partinin öbür
partinin gerisinde olmadığını, ilerisinde veya gerisinde
olmadığını, eşiti olduğunu düşünüyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Serbest bırakıyorsunuz ya! Serbest
bırakıyorsunuz ya!
AHMET İYİMAYA (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, demokrasi tahammüllü müzakere rejimidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, öyle.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Birazdan göreceğiz.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Demokrasi, bana uygun
düştüğü zaman iyi
OKTAY VURAL (İzmir) Aynen öyle.
AHMET İYİMAYA (Devamla)
ona uygun düşmediği
zaman kötü değil.
OKTAY VURAL (İzmir) Sana uygun düşmedi mi
değiştiriyorsun Anayasayı.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Anayasa Mahkemesi kararından sonra
ağlıyordunuz ya!
AHMET İYİMAYA (Devamla) Bugün, şu anda Adalet ve
Kalkınma Partisinin yüksek Parlamentoya, kabulü hâlinde millete referandum
yoluyla sunduğu bir projenin elbette ki, kabulü de reddi de mümkündür.
Ancak, bunu hepimizin eleştirme hakkımız var, tahammül etme
ödevimiz de var.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Efendim, bir kişi karar
vermiş zaten, siz de ona uyuyorsunuz.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Ben yüksek
OKTAY VURAL (İzmir) Şiddeti, terörü teşvik edenlere
karşı tahammülümüz yok.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Aynen, aynen
OKTAY VURAL (İzmir) Söyleyecek sözümüz de var.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Yazıklar olsun!
AHMET İYİMAYA (Devamla) Ben, yüksek Parlamentonun bu konuda
demokratik takdirini kullanacağını düşünüyorum.
Ayrıca, bir hususa cevap vermek istiyorum: Yirmi sekiz
yıldır bu Anayasayı değiştiremiyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Niye?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Onun sekiz yılında sen
vardın zaten.
AHMET İYİMAYA (Devamla) İki, gelecek seçime ertelemeye
çalışıyoruz. Bunun adı, Türk folklor hayatındaki
karşılığı nedir? Şark
kurnazlığıdır.
Saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın İyimaya, teşekkür ederim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Şandır, buyurun. (Gürültüler)
Buyurun Sayın Şandır. (Gürültüler) Bir saniye arkadaşlar,
bir saniye
Sayın Şandır, buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Hatip
Milliyetçi Hareket Partisi diyerek
(Gürültüler)
BAŞKAN Anlayamadım efendim.
Arkadaşlar, bir saniye, Sayın Hatibi duyamıyorum. Lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Hatip
Milliyetçi Hareket Partisi diyerek, görüştüğümüz, müzakere
ettiğimiz konuda çok temel bir hususta beyanlarda, farklı beyanlarda
bulundu. Yanlış anlaşılmaya sebep olmamak için İç
Tüzükün 69uncu maddesine göre söz istiyorum.
BAŞKAN Partinizin isminden bahsederek mi efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim, ben, Partinin Grup Başkan
Vekiliyim.
BAŞKAN Partinizin isminden bahsettiğini tespit edemedim,
ben de takip ettim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Peki, üç dakikalık, size, yeni bir sataşmaya
mahal vermeyecek şekilde söz veriyorum.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Ankara Milletvekili Ahmet
İyimayanın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Değerli arkadaşlar,
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın
başında da sizleri birlikte düşünmeye davet etmiştim.
Birbirimizle akıl yarışı yapmayalım. Çok önemli bir
konuda müzakere yapıyoruz. İktidarıyla muhalefetiyle gerçekten
tarihe karşı, millete karşı bir sorumluluğun
altında, geleceğin bilinciyle, geleceğin endişesiyle,
hassasiyetiyle, devlet adamı duruşuyla meseleyi müzakere etmemiz
lazım ve bunda da acele etmemek lazım. Gerekiyorsa üç gün müzakere
etmek lazım. Çünkü devletin çok temel, sistemin çok temel bir konusunda
çok temel bir değişiklik yapıyorsunuz.
Bakınız, bu mevcut Anayasa değiştirilinceye kadar
cari Anayasadır ve herkes buna saygı göstermek mecburiyetindedir.
Türkiye, hukuk devletidir ve burası da hukuk kurulan bir kürsüdür, bir
Meclistir. Dolayısıyla, önce hukuka uymak ve saygı göstermek
sorumlusu da bizleriz, hepimiz birlikteyiz.
Bakınız, mevcut Anayasamızın 3üncü maddesinde
Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. diyor. Buna
dayalı olarak Anayasanın 68inci maddesinde Parti kurma, partilere
girme ve partilerden ayrılma başlığı altında
dördüncü fıkrada Siyasi partilerin tüzük ve programları ile
eylemleri
diye başlıyor Devletin
bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğüne aykırı olamaz., Eylemi, sözü, programı
karşı olamaz. diyor. Bunu -69uncu maddede- ısrarla
işleyen bir siyasi partiyi odak olmak nitelemesiyle de temelli
kapatmayı hükme bağlıyor.
Nedir meselenin aslı? Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşunda
kurucu hukuk, bu devletin ülkesi ve milletiyle bir bütün olduğunu, üniter
bir devlet olduğunu, merkezî bir devlet, üniter bir devlet olduğunu
ve bunu tüm anayasalarda da koruyarak bunun
değiştirilemeyeceğini hüküm hâline getirmiştir.
Ben size demin bir örnek verdim, acı bir örnek verdim. Tarihte
bunu denemek durumunda kalan büyük devlet adamları olmuştur. Ali
Paşa, Osmanlının son yüz yılında en büyük devlet
adamıdır ama Osmanlı hukukunu, kuruluş hukukunu,
vatandaşlık hukukunu değiştirdiği için yani
azınlıkları da Osmanlı tebaasıyla, Müslüman tebaayla
eşit seviyeye getirdiği için Osmanlı uleması, Müslüman
cemaat, Osmanlı milleti, o günkü millet kimse, Ali Paşanın
cenazesinde kendisine helallik vermemiştir. Bu, tarihî bir sabittir,
içinizde ilim adamları var, bunu biliyorlar.
Şimdi, burada, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşunda çok
temel bir husus olan, devletin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın Başkan, bitirmem
lazım, lütfen, müsaade ederseniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, çok önemli bir konu.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Lütfen iki dakika daha müsaade buyurun.
BAŞKAN Size bir dakika daha süre veriyorum, bir dakikada
tamamlarsınız.
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sataşmadan falan söz almadım
değerli arkadaşlar, yanlış yapmayalım diye
endişem budur. Yanlış anlamayın lütfen.
BAŞKAN Sayın Şandır, buyurun, devam ediniz
lütfen.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Değerli arkadaşlar, bu
devletin kuruluşunda ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlük çok temel bir
hassasiyettir. Bu, bizim ortak paydamızdır. Bunu ortadan
kaldıracak, ne anayasal düzlemde ne hukuk düzleminde bir
değişiklik yapamayız. Anayasalar değiştirilemez
değil ama anayasalar böyle değiştirilmez. Dolayısıyla,
şimdi getirdiğiniz değişiklikte diyorsunuz ki, 69un
altıncı fıkrasında, yani odak durumunun
tanımında, Meclisteki faaliyetlerle idarenin eylem ve sözleri odak
olmak niteliğinden çıkartılıyor. Yani, idarenin
yöneticileri ve siyasetçiler, devletin ülkesiyle ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünü amaçlayan, kapsayan bir siyaseti takip ederlerse ve bu bir
parti kimliği altında yapılırsa onu
kapatamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Şandır, ben size sataşma
nedeniyle söz vermiştim
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Değerli Başkanım,
bitiriyorum.
BAŞKAN -
ama siz, sanki grup konuşması, grup adına
konuşma yapıyormuş gibi izah ediyorsunuz. Sataşma nedeniyle
söz verdim, lütfen
AHMET İYİMAYA (Ankara) Sayın Başkan
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN Lütfen Sayın Şandır
SUAT KILIÇ (Samsun) Hakkın istismarı Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sadece selamlamanız için Genel Kurulu, mikrofonunuzu
bir kez daha açıyorum.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Değerli arkadaşlar,
yaptığınız yanlış. Biz, Anayasalar
değiştirilemez. demiyoruz. Anayasalar değiştirilir ama
eğer yani toplumsal mutabakatı, bu toplumu oluşturan tüm
unsurların mutabakatını almadan Ben istedim yaparım,
parmak çoğunluğumla, oy çokluğuyla bunu geçiştiririm.
diyorsanız, devletin hukukunu değiştirme günahını
işlersiniz, bunun vebali sizi kıyamete kadar takip eder, bu
yanlışı yapmayın. diyorum. Yoksa, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz, sizin getirdiğiniz değişikliği
içeriğiyle değil ruhuyla tartışıyoruz ve
yanlış yaptığınızı size tekrar ifade
ediyoruz, bunu gözden geçiriniz diyoruz. (MHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki Sayın Şandır.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye efendim
Sayın İyimaya, buyurun.
AHMET İYİMAYA (Ankara) Değerli sözcü benim
konuşmama izafeten açıklamada bulundular. Bilhassa, idari işlem,
eylem ve 68, 69
BEKİR AKSOY (Ankara) - Yahu, Anayasadaki tabir o! Koyduğunuz
tabir o!
FARUK BAL (Konya) Sayın İyimaya haklı, konuşsun
efendim!
BAŞKAN Siz sataşma nedeniyle mi söz istiyorsunuz efendim?
Peki, buyurun.
Size de üç dakika veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim. Sonra görüşmeler
böyle uzayıp gidiyor. Sonra da şikâyetçi oluyorsunuz Niye uzadı
bu kadar? diye.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır efendim, hayır. Bu önemli
bir konu yani gerçekten.
5.- Ankara Milletvekili Ahmet
İyimayanın, Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET İYİMAYA (Ankara) Değerli arkadaşlar, bu
konuyu saatlerce tartışabiliriz, keşke bu imkân olsa; saatlerce
ve anlaşabiliriz de.
OKTAY VURAL (İzmir) Biraz sonra uzatılması için
önergemiz olacak, tartışalım.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen, arkadaşlar.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Ama değerli arkadaşlar,
bakın, odağa iki noktada müdahale ettik. Birincisi, idari eylem ve
işlemler odağın tespitinde gözetilemez.
FARUK BAL (Konya) Niye? Niye?
AHMET İYİMAYA (Devamla) Anayasa Mahkememizin son
kararı idari eylem ve işlem bir kamu görevlisinin eylem ve
işlemi olduğu için içtihat partiye izafe edilemez, bir.
İki
ATİLLA KART (Konya) Öyle bir şey yok Sayın
İyimaya!
AHMET İYİMAYA (Devamla) Var, var. Son karar.
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Ben yok olana var demem; o
haysiyetim var benim.
ATİLLA KART (Konya) Yok öyle bir şey! Doğru
söylemiyorsunuz!
BAŞKAN Lütfen, Sayın Kart
Lütfen, Sayın Kart...
AHMET İYİMAYA (Devamla) İki, Anayasanın 83üncü
maddesindeki korumaya alınan sorumsuzluk, masuniyet fiilleri, söz,
görüş, düşünceler
ATİLLA KART (Konya) Onu tartışmıyoruz.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Bir dakika, efendim.
BAŞKAN Sayın İyimaya, lütfen meramınızı
anlatın.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Neden aldık bunu? Bir, siz
burada Konuşması serbesttir der de partisinin
kapatılmasında onu delil kullanırsanız, zaten delil
yasağı var. Yani bir Anayasanın serbest
kıldığı şeyde delil üretemezsiniz. Bu gayet
doğaldır.
Değerli arkadaşlar, bu sorun doğrudur,
tartışılmaya elverişlidir, hassas bir konudur. Ama o en
azından hassas olanlar kadar hassas olduğumuzu düşünüyoruz.
Yirmi üç partiye kıymışsınız, sorunu
çözememişsiniz. Avrupa da kıymış beş partisine, baktı
olmuyor, kapatmama müktesebatını kendisi birikim olarak, hukuk müktesebatı
olarak almıştır. Türkiye'nin de buna geçmesi gerektiğini,
artık bu sorunu çözmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Katılıyorum, tartışabiliriz, uzlaşabiliriz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İyimaya.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan
BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar, lütfen
Arkadaşlar, böyle
bir usulümüz yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Hep veriyorsunuz efendim!
BAŞKAN Sayın Kart, ne oldu?
Buyurun.
Hayır, bir saniye. Sizden önce Sayın Sakıkın bir
talebi var.
Buyurun efendim.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Anayasa Komisyonu üyesi o.
SIRRI SAKIK (Muş) Ben de katkı yapmak amacıyla söz
istiyorum.
BAŞKAN Ama böyle bir usulümüz yok.
SIRRI SAKIK (Muş) Hayır, eğer boyun eğerseniz
BAŞKAN - Ama İç
Tüzükümüzde
SIRRI SAKIK (Muş) Burada hak, hukuk ve adalet
kurallarını uygulamanız
Bakın, İç Tüzüke uygun
değil.
BAŞKAN Bakın, İç Tüzükümüzde hangi sebeple söz
isteneceği bellidir.
SIRRI SAKIK (Muş) Bakın, İç Tüzükü uygulayın.
Bakın siz de biliyorsunuz, İç Tüzüke uygun değil. Burada
birilerine efendi, birilerine köle muamelesi yapamazsınız. Sizin
uygulamanız uzun süredir bu doğrultuda gidiyor.
BAŞKAN Lütfen
SIRRI SAKIK (Muş) Onun için ben de katkı amacıyla söz
istiyorum.
BAŞKAN Lütfen, bu beyanlarınızı şiddetle
reddediyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) Ben de sizin tutumunuzu şiddetle
reddediyorum.
BAŞKAN Sizin grubunuz adına, biraz önce Grup Başkan
Vekiliniz Sayın Yıldız geldi konuştu, düşüncelerini
açıkladı.
SIRRI SAKIK (Muş) Efendim, ben de katkı
BAŞKAN Sizin şahsınıza
SIRRI SAKIK (Muş) Şimdi Hatip diyor ki
BAŞKAN Sizin şahsınıza
SIRRI SAKIK (Muş) Diyor ki: Ben katkı amacıyla söz
istiyorum. Ben de burada bir grubun temsilcisi olarak söz istiyorum.
SUAT KILIÇ (Samsun) Böyle bir usul yok Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Şandıra partisinin isminden bahsedilerek sataşmada
bulunulduğu için söz verdim.
SIRRI SAKIK (Muş) Lütfen Sayın Başkan, Hatip kendisi
diyor ki: Katkı amacıyla söz istiyorum.
BAŞKAN Hayır
Hayır
Sonra konuşurken Katkı
yapacağım. dedi. Onu değerlendirecek kendisidir.
SIRRI SAKIK (Muş) Bakın, adil olun Sayın Başkan.
BAŞKAN Efendim ben adilim.
SIRRI SAKIK (Muş) Sizin iki gündür uygulamalarınız
adil değil.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
SIRRI SAKIK (Muş) Adil ve adaletli olun.
BAŞKAN Lütfen
Ben Anayasa ve İç Tüzüke uygun şekilde
bu Meclisi yönetmeye çalışıyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) Siz Anayasaya uygun davranmıyorsunuz.
Siz, zora, zulme boyun eğiyorsunuz.
BAŞKAN Şiddetle reddediyorum Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) Sadece şiddetle değil
Sizin
uygulamalarınız aynen öyle.
BAŞKAN Sayın Kart, buyurun.
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, Sayın Sözcü,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Sözcüsü, idari eylem ve işlemle
ilgili değerlendirmelerimizi amacı dışında, bizim
anlatımımız dışında, başka bir anlam
yükleyerek ifade etti.
BAŞKAN Sayın Kart, ne sizin isminizden bahsetti ne de
partinizden bahsetti.
ATİLLA KART (Konya) Bu konuda açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Böyle bir şey olmaz. Kusura bakmayın.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Komisyon üyesi Sayın Başkan
ATİLLA KART (Konya) O konuda, başka bir anlam yükledi.
OKTAY VURAL (İzmir) Katkı vermek istiyor Sayın
Başkan.
SUAT KILIÇ (Samsun) Partinizin adı bile geçmedi.
BAŞKAN Yani, bir sataşma olabilmesi için sizin isminizden
bahsetmesi lazım, partinizden bahsetmesi lazım. Böyle bir şey
yok. Kusura bakmayın, söz veremem.
ATİLLA KART (Konya) Başka bir anlam yükledi.
BAŞKAN Sataşma nedeniyle söz veremem.
Şimdi, Komisyonun ve Hükûmetin söz talebi var.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, şimdi, bu konu,
gerek çoğunluk partisi tarafından, bizim tarafımızdan da
önemli tartışmalara sebebiyet veriyor. Bu durumda yapılması
gereken şey, anlaşalım -görüşler vardır, bizim de
görüşlerimiz vardır- görüşmeyi uzatalım, alabildiğince
tartışalım. Bizim önergemiz var, gerekçesini okutup
oylayalım. Sözümüz var. Bu sözü dinleyerek şu kara yerlere gidelim. Yanlış
bir iş yapmayalım. Uzatılmasını temin edin. Önergemize
destek vermenizi istirham ediyorum.
BAŞKAN Efendim bakın Sayın Vural, ben, bu Meclisi
İç Tüzük kuralları içerisinde yönetiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın İyimaya da konuşsun,
biz de konuşalım.
BAŞKAN - Bir maddeyi görüşüyoruz
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, ben de tutumunuz
hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN Bir saniye
Bir maddeyi görüşüyoruz, madde üzerinde gruplara söz verdim,
kişisel söz verdim, bir arkadaşımız daha konuşacak.
Bunun dışında benim farklı bir müzakere yöntemi getirmem
mümkün mü?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım Bir zemin
oluşturun. diyoruz. Zatıalinizin, bir Meclis Başkanı
olarak sadece burada Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak
yönetmek değil, aynı zamanda Mecliste buna yönelik bir
tartışma konusunda partiler arasında bir uzlaşmayı
temin etmek gibi bir misyonunuz olduğunu unutmayın. Size tarihî bir
fırsat veriyoruz, bunu kullanın.
BAŞKAN Sayın Vural, bakın şu anda Meclis
görüşmeleri devam ediyor. Ben Meclisi şu anda İç Tüzüke göre
yönetmek durumundayım.
OKTAY VURAL (İzmir) Sadece bir oy için buraya gelmeyin. Bir oy
için buraya Başkanlık yapmayın Sayın Başkanım.
Bir oy için rey istemiyoruz burada.
BAŞKAN - Şimdi ben kendi kendimi İç Tüzükte olmayan bir
şekilde görevlendirerek
OKTAY VURAL (İzmir) Hadi benim başkan vekilim yönetsin, oy
kullanın!
BAŞKAN -
sizin aranızda bir uzlaşma noktası
yakalamaya çalışabilir miyim, var mı? Bana İç Tüzük böyle
bir görev mi vermiş?
OKTAY VURAL (İzmir) Çağırın grup başkan
vekillerini.
BAŞKAN Ama, Meclis çalışmalarının
dışında gruplar bana gelirler, derler ki, şu konuda gruplar
arasında bir mutabakat sağlanması acaba mümkün müdür? Tüm
gruplar gelirler bana, grup başkan vekilleri, ben de yardımcı
olmaya çalışırım, ama bu, şu Genel Kurul
çalışmalarının dışında olacak bir
şeydir ama şu ana kadar bu olmadı. Lütfen
Lütfen
Böyle bir
yöntemimiz yok.
Sayın Genç, buyurun ne söyleyeceksiniz?
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi efendim, bu konudaki tutumunuz
hakkında 63üncü maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır bir dakika efendim, izah edeyim.
BAŞKAN Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Kendi grubunuza, grubu olan partilere söz
veriyorsunuz; biz bağımsız milletvekilleriyiz, bize, bu konuda,
hayati bir konuda, rejimi yakından ilgilendiren bir konuda söz
vermiyorsunuz. Bir defa önergelerimiz işleme konulmuyor, soru sorma
hakkımız yok, konuşma hakkımız yok. Şimdi bu
durumdan dolayı tutumunuz hakkında
Yani bakın, kendi
grubunuzdaki sözcüye o kadar söz verdiniz, MHPli arkadaşlara söz
verdiniz, CHPlilere söz verdiniz, bize bu konuda tutumunuzun yanlış
olduğunu
BAŞKAN Sayın Genç, ben, grubu olan siyasi partilere niye
söz verdim? Çünkü, İç Tüzük söz verin dediği için verdim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama, yani siz gruplara karşı
zayıfsınız, ondan sonra bağımsızlara
karşı kuvvetlisiniz, böyle bir şey olmaz ki!
BAŞKAN Efendim sizin de söz talebinde bulunma hakkınız
vardır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yani, onun için, ben de bir
bağımsız milletvekili olarak
BAŞKAN - Müracaat ediyorsunuz, kura çekiliyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim kura olmaz ki!
BAŞKAN - Kura kime düşerse onlara söz veriliyor. Lütfen
Lütfen efendim
KAMER GENÇ (Tunceli) Bakın, bu Anayasayı kuşa
çevirdiniz.
BAŞKAN Bakın, siz, bu kürsüde
KAMER GENÇ (Tunceli) Burada AKP geliyor yedi tane, sekiz tane önerge
veriyor, bizim söz hakkımızı kapatıyor.
BAŞKAN Lütfen Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Hâlbuki bu Anayasa değişikliğinin
burada insanların anayasaları enine boyuna tartışması
lazım.
BAŞKAN Siz bu kürsüde uzun süre Başkan Vekilliği
yaptınız, İç Tüzükün öngörmediği şekilde kimseye söz
verebildiniz mi? Böyle bir şey yapabilir misiniz! Lütfen
Lütfen oturun
efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Darbe anayasası bile bu kadar
sınırlanmadı efendim.
BAŞKAN Talebinizin hiçbir geçerliliği yoktur.
KAMER GENÇ (Tunceli) Burada konuşmak için darbe
anayasasıyla getirilen sınırlamalardan daha sınırlama
getiriyorsunuz, olur mu yani şimdi!
BAŞKAN Talebinizin hiçbir geçerliliği yoktur. Çok
teşekkür ederim. Yerinize oturun. Yerinize oturun. Lütfen yerinize oturun.
Talebinizin hiçbir gerekçesi yok. Lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, ben 63üncü maddeye göre söz almak
istiyorum. Tutumunuz hakkında.
BAŞKAN - Şimdi Komisyonun söz talebi var.
Sayın Kuzu, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır efendim, biz konuyu
konuşalım, ondan sonra. Sayın Başkan, konuşalım
BAŞKAN Efendim, lütfen
Lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, ben tutumunuz hakkında söz
istiyorum.
BAŞKAN Yani, şu İç Tüzükü bilmeyen bir insan
olsanız
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, İç Tüzükü biliyorum.
BAŞKAN Yani, şu İç Tüzükü bilmeyen bir insan
olsanız
KAMER GENÇ (Tunceli) İşte sizin basiretsiz Meclisi
yönetmenizden dolayı tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, bakın, ben burada söz istiyorum,
63üncü maddeye göre söz vermek zorundasınız. Böyle bir şey
olmaz ki! Bir defa Komisyon Başkanı kürsüye gelmeden önce ben söz
istedim.
BAŞKAN Sayın Genç, şu anda Başkanlıktan söz
almadan konuşarak, söz keserek ve sükûneti ve çalışma düzenini
bozarak İç Tüzükü ihlal ediyorsunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Söz istemek sükûneti bozmak mı demek?
BAŞKAN Sizi bu yasaklara riayet etmeye devam ediyorum, aksi
hâlde İç Tüzükün disiplinle ilgili hükümlerini uygulayacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, söz istemek yasak
mı?
BAŞKAN Lütfen yerinize oturun. Lütfen yerinize oturun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, söz istemek ne demek
yani!
BAŞKAN - Lütfen yerinize oturun. Yerinize oturun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yani, söz istemek yasak mı?
X.- DİSİPLİN
CEZALARI
1.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençe, uyarı cezası verilmesi
BAŞKAN - Şu anda size İç Tüzükün 158inci maddesine
göre uyarı cezası veriyorum. Lütfen yerinize oturun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, söz istemek yasak mı? Soru
soruyorum size.
BAŞKAN Size uyarı cezası verdim. Ayrıca kendinizi
savunmak isterseniz, birleşim bitmeden size söz vereceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, Söz istemek yasak mı?
diyorum.
BAŞKAN Bir uyarı cezası verdim size. Lütfen yerinize
oturun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, ne dediniz, ben anlamadım!
BAŞKAN Eğer bir daha uyarı cezası
alırsanız, farklı bir işlem yapacağım. Lütfen
oturun yerinize, lütfen oturun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, muhalefetin
hepsine versenize o cezayı! Muhalefetin hepsine verin!
MUHARREM İNCE (Yalova) Başkanım, dört tane vekiliniz
var, gidin Akfırattaki evinizde oturun. Ne gerek var bu telaşa!
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Sayın Kuzu, buyurun efendim.
On dakikadır süreniz.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Geçen gün de bana uyarma cezası verdin,
sonucu ne oldu?
BAŞKAN Lütfen
Lütfen oturun. Lütfen oturun.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Siyasi
partilerin kapatılmasıyla alakalı olarak
BAŞKAN Lütfen oturun
Lütfen oturun.
Buyurun, başlayın.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Aslında size uyarı
cezası vermek lazım Başkan!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Efendim,
siyasi partilerin kapatılması, kurulması demokraside önemli bir
konuyu oluşturuyor.
Siyasi partiler, bizim Anayasamızda ve genelde, demokrasi içerisinde
şöyle tanımlanır: Siyasi partiler, demokratik siyasi
hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Ne demektir bu? Partiler
olmadan demokrasi de olmaz. Biz bunu genellikle teoride anlatırken
Partisiz demokrasi, yumurtasız omlet gibidir. deriz. Yani, nasıl ki
omlette temel yumurta ise, siyasi parti de demokraside vazgeçilmez bir ilkedir,
kuraldır ve kurumdur.
Siyasi partiler kapatılır mı? 1945li yıllara
döndüğümüz zaman, Almanyadaki Hitler ve İtalyadaki Mussolini
örneği, o günkü siyasette birtakım çalkalanmalar, siyasi partilerin
kapatılmasını gerekli kılmış. Tabii, bunun
arkasında yatan düşünce, siyasi partiler, eğer kendilerine
verilen yetkilerin dışına çıkarsa, sistemin birtakım
ana arterleriyle uğraşmak durumunda kalırsa, elbette ki, o usul
çerçevesinde kapatılırlar. Pekâlâ, Avrupa ülkeleri içerisine
baktığımız zaman -Almanya, İtalya örneği; bizim
de 1961 Anayasamızın örnek aldığı Almanya
örneği- parti kapatma konusunda birtakım ilkeler koymuş ve
bunları uyguluyor.
Bu çerçevede şunu görüyoruz: Değerli arkadaşlar, Anayasa
Mahkememizin kuruluş yıl dönümünün kitapçığı bu.
Yarın yine kuruluş yıldönümü kutlanacak, gerçi 25inde ama
yarın tertipleyecekler ve hemen hemen hepsine ben katıldım
bunun.
Burada, değerli başkanlar neler demiş bu konuda? Yekta
Güngör Özden: Siyasi partilerin kapatılmaları ve denetimleri
gerçekçi kurallarla yeni yöntemleri gerektirecek biçimde mutlaka
düzenlenmelidir. 1997deki 35inci yıl dönümü
Ahmet Necdet Sezer: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin 19 dava
açılmış, 14 siyasi parti hakkında kapatma kararı
verilmiştir. 1998de
Yine, Ahmet Necdet Sezer: Avrupa Konseyi veya Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesince verilen kararlar arasında Türkiyeyi dış
ülkeler nezdinde en çok eleştiriye uğratan kararlardan bir bölümünü
siyasi partilerin kapatılması davaları
oluşturmaktadır. Söylenen sözün veya yazılan yazının,
şiddet, silahlı mücadele, ayaklanma, düşmanlık ve nefreti
açıkça teşvik ya da tahrik niteliğinde olması siyasi parti
kapatmada ölçü olarak kullanılmalıdır.
Mustafa Bumin, 2001: Her ne kadar Avrupa Birliği uyum süreci
içinde, Anayasanın siyasi partilerle ilgili olarak 68, 69uncu
maddelerinde Anayasa Mahkemesinin yargılaması usulü düzeltilmiş ise
de, düzenlenen bu iyileştirmeye rağmen -1995 ve 2001deki-
yapılan değişikliklerle bu konulardaki sıkıntılar
maalesef giderilememiştir. diyor.
Yine Sayın Mustafa Bumin: Anayasa Mahkemesince verilen siyasi
parti kapatma kararları, Türkiyeyi dış ülkeler nezdinde en çok
eleştiriye uğratan kararlar arasında oluşmaktadır.
Uluslararası normlarda suç sayılmayan pek çok eylemin -Türkiye için-
siyasi parti kapatmada ölçü alınması da doğru değildir.
Son bir alıntı yine Mustafa Buminden, 2003; 2003
yılından söylüyor bu rakamı: Kapatma kararı verilen siyasi
parti sayısı 24 olup, bu rakam parlamenter demokrasiyle yönetilen
ülkelerden hiçbirinde rastlanmayacak kadar yüksektir.
Tablo bu. Elli senede üç parti, ben diyeyim beş parti, siz deyin
altı parti Avrupada ama aynı süre içinde Türkiyede yirmi dört-yirmi
beş parti o güne göre, bugün yirmi altı parti
kapatılmış.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Bu partilerin çoğu
hangisi?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Şimdi
neyse hangisi mangisi, Türkiyede her türlü parti olacak.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Aynı mayadan geliyorsunuz,
abartma, aynı partiler.
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri
Lütfen
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Evvela
şunu sormak istiyorum: Acaba muhalefet partilerimiz Partiler
kapatılsın. diyor mu, demiyor mu? Evvela bunu açıklayın.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Açıklayalım efendim.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Partiler
kapatılsın mı, kapatılmasın mı?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, bunu
açıklayalım, lütfen
BAŞKAN Lütfen
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Partilerin
kapatılmasını şayet istemiyorsanız, çözüm üretmek
zorundasınız. Önerirsiniz, destekleriz, üzerinde dururuz,
araştırırız, inceleriz.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Komisyonda neyi dinledin?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) -
Yukarıda Komisyonda verilen önergeler şu şekilde olmuştur:
Bu madde metinden çıkarılsın. Öyle mi?
Çıkarılsın.
OKTAY VURAL (İzmir) Çek Komisyona.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Çek de görelim.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Bir daha
verilsin, düşünürüz burada. Netice itibarıyla değerli dostlar ve
sevgili milletvekili arkadaşlarım
OKTAY VURAL (İzmir) Çekin Komisyona, Komisyona çek.
Çekemiyorsunuz!
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Çocuk kandırıyorsun sanki!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) -
Venedik
Komisyonunun vermiş olduğu kriterlere baktığımız
zaman da aynı tabloyu görüyoruz; 1990 yılında genel anlamda
siyasi parti kapatma konusunda bir kriter uygulamış, yetmemiş
Türkiye için 2009da özel olarak Türkiyeyi inceleyen bir rapor
hazırlamış. Diyor ki bu Venedik Komisyonunun kriterlerinde:
1) Ülkenizde siyasi parti kapatma kriterleri ve özellikle de sebepleri
çok fazladır, muğlaktır, başı, sonu belli değildir.
2) Uygulamada çok fazla siyasi parti kapatılmaktadır.
CUMALİ DURMUŞ (Kocaeli) Hiç de öyle değil!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - 3üncü de
diyor ki: Bir kişinin eline verilmiş olması yani Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısının dava açması partileri
güvencesiz kılmaktadır. İşte, getirilen bu
değişiklik bunları amaçlıyor.
Peki, nedir bu getirilen değişiklik?
ATİLLA KART (Konya) O
zaman yargı mekanizması için ne yapacaksın? Yargı için ne
yapacaksın? Yasamaya vermeyeceksin o yetkiyi.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Mahkemeye dava açıyor. Ne
yapıyor? Tek başına mı karar veriyor?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Getirilen
değişikliğe baktığımız zaman üç parti varsa
15, dört parti varsa 20 milletvekili bir araya geliyorlar
MEHMET ŞANDIR (Mersin) İki parti varsa ne yapacaksın?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) -
ve Meclis
Başkanının başkanlığında bir komisyon
çalışıyor. Bu, bir nevi izin sistemi gibi bir durum
OKTAY VURAL (İzmir) İki parti var!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) -
yani
nasıl ki ifade özgürlüğünde Adalet Bakanlığı bu konuda
bir karar veriyorsa ki bu konuda da Şişli Asliye Hukuk Mahkemesi dava
açmıştı resen gönderdiği bir davada, Anayasa Mahkemesi bunu
Anayasaya aykırı bulmadı, bu izin modelini. Yani getirilen bir
izin modeli aslında. Ha, bu tartışabilir, doğrudur,
yanlıştır ama şunu öğrenmek istiyorum: Siyasi parti
kapatmama konusunda muhalefet partilerimiz samimiyseler, bunu kapatmamak için
hangi müspet, somut öneri var, bunu görmek istiyoruz biz. Anayasa Komisyonu
bunu görmek istiyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çekin o zaman!
OKTAY VURAL (İzmir) Çekelim o zaman! Çekin, çekin; çekin onu!
Yanlış olduğunu söylüyor.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa)
Çekin, çekin!
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar
Böyle bir usulümüz yok Sayın
Şandır, hemen ayağa fırlıyorsunuz, Hatip
konuşuyor, bir dakika. Oturun bir dakika yahu, Hatip konuşuyor,
lütfen
Lütfen efendim
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla)
Dolayısıyla Bunları söylemeden siyasi partiler
kapatılmıyor., yok efendim, işte Sistem
sıkıntıya giriyor., bunlar tamamen yuvarlak laflardır,
bunların karşılığı yoktur literatürde.
Dolayısıyla, bunu sağlamak bakımından özellikle bunun
altını çizmek istiyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Köşeli laf onlar Sayın
Başkan.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Şimdi,
değerli arkadaşlar, tabii, bir iki konu yine burada var.
Aslında, şu anda iktidar partisi kapatılmasını üç
siyasi partimiz eline devretmiştir kendisini, buyurun kapatma
davasını açalım hep beraber. Ne demek yani, bu kadar daha
güvence olabilir mi? Buradaki koca grubu size emanet ettik, buyurun.
MEHMET EKİCİ (Yozgat) Onu da yapmayın, o da
yanlış bir iş.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla)
Yanlış manlış; işte vicdanınıza, buyurun
diyorum. Ha, demek ki bunun, siyasi parti kapatmanın
karşılığı olması lazım. Geçen gün de söyledim
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sen söyleyince doğru mu oluyor?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Siyasi
partileri hukuken kapatmak bir şey ifade etmez.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Bu senin resmî görüşün mü,
şahsi görüşün mü?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Millet
kapattı mı bodruma atar, kimse çıkaramaz bir daha!
Kömürlüğe indirir, kimse bir daha çıkaramaz onu! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, sosyolojik olarak hasıl olan partileri
oynamamak lazım, bunları kapatmamak lazım. Benim kanaatim bu.
Sistemi korumak-kollamak sırf bununla olmaz. Tabii ki bu önemli araçlardan
birisi ama asıl olan, sistemi vatandaşa sevdirmek, ona saygı
duyacak hâle getirmektir. Bu bizlerin görevidir değerli arkadaşlar.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, bunları yapmadan kapattınız kaç
tane parti, ne oldu? Yedinciyi kurdular bu karşımızdaki BDP
temsilcisi arkadaşlarımız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Meselenin muhatabı onlar değil.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Öbür
taraftaki başka partiler kuruldu, ne değişti? Çok daha gür
geldiler. Neyi çözdük, söyler misiniz?
OKTAY VURAL (İzmir) O zaman suçu serbest bırakın! Suçu
serbest bırakıyorsun öyle mi?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Samimi
söylüyorum samimi. Bu sözüm samimidir, rejimi korumak adınadır. Gelin
beraber bulalım bunun çözümünü. Başka siyasi partilerin
kapatılmasından, ölü üzerinden siyaset yaparak bir yere gelmeye
çalışmamak lazım. Partilerin kapatılması idam gibidir
değerli arkadaşlar.
Dolayısıyla, sadece burada Sistemi korumasız
kılmak gibi afaki sözlerle karşılık bulmaz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) O zaman Partiler kapatılamaz.
diye yapalım.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - İki
konuya daha değineyim kısaca. Bir, kürsüden konuşulan
hususların mahkeme kararlarında kapatma sebebi olmaması çok
doğaldır. Çünkü kürsü masuniyeti çok önemlidir. Bunu her zaman kullanmamız
ve bunu hür tutmamız lazım, serbest kılmamız lazım.
Zaten şahsi suç varsa o ayrı bir mesele. Yani varsa o hakaret,
sövmeler filan, o ayrı bir durum.
Deniyor ki: Hükûmetin yaptığı icraatlar mahkemede delil
olarak kullanılmayacak.
ATİLLA KART (Konya) Suç teşkil eden eylemler.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - İlk
etapta baktığınız zaman yanlış bir durum gibi
gözüküyor. Peki, şunu soruyorum size: Zaten bugüne kadar iktidardaki bir
parti -Türkiye dışında- dava konusu olmadı ki.
Şaşkınlık buradan kaynaklanıyor esas. Siz, kanun
çıkaracaksınız, Anayasa Mahkemesine gidecek muhalefet -daha
çıkmadan giderim diyor, ayrı bir mesele- gideceksiniz, o yolla
denetim yapacaksın, o mekanizma açık olacak, idarenin
yaptığı işlemleri Danıştaya götüreceksiniz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Gitmek 480ayıp mı Sayın
Başkan? Anayasa hukukçususun, gitmek ayıp mı?
ATİLLA KART (Konya) Kanun çıkarmaktan dolayı
değil, suç teşkil eden eylemlerden dolayı.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) -
arkasından diyeceksiniz ki: Bir de bunlar kapatma sebebi. Olabilir mi
böyle bir şey? Buna vicdan elverir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kuzu, süreniz doldu. Süreniz on dakika
olduğu için size de iki dakika süre veriyorum.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla)
Değerli arkadaşlar, elbette ki idarenin bu kurallara uyarak
çalışması lazım, elbette ki hepimizin bu hassasiyeti
göstermemiz lazım, ama bir bürokratın yapmış olduğu
bir işlemden dolayı bir siyasi parti kapatmaya nasıl
vicdanımız el veriyor? Dava açarız, hayır idari davası
açarsın, Yargıtaya gidersin, Danıştaya gidersin, Anayasa
Mahkemesine gidersin, oradan İnsan Hakları Mahkemesine gidersin,
yargı yolu açılmıştır. Dolayısıyla, gelin
parti kapatmaya çalışmayalım, kapatmamaya
çalışalım beraber, ölçü bu olmalıdır ölçü. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - E, o
zaman Kapatılmaz diyelim.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Partileri kapatma, demin dedim idam demektir, onları öldürmek demektir,
bırakın millet kendisi öldürsün partisini öldürecekse!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Öyle yazalım.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Ha
öyle.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Öyle getir. Niye getirmedin öyle.
Komisyonda söyledim, niye getirmedin?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Öyle
yazalım, ver önerge, yazalım getir, getir ver.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Söyledim orada, niye getirmedin?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Getirdin mi orada, verdin mi?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Komisyonda söyledim orada.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Geldin oraya, niye getirmedin?
BAŞKAN Evet, Sayın Kuzu, lütfen
karşılıklı konuşmayalım lütfen.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Komisyonda üç gün çalıştık, önerge verin önerge, verseydiniz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Niye getirmedin öyle? Yüreğin yok
çünkü, dediğine sen de inanmıyorsun. Parti kapatılmaz.
diyelim, inanmıyorsun.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Değerli arkadaşlar, benim söylediklerim samimi düşüncelerimdir
ve hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum, işin doğrusu
budur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki Sayın Kuzu, çok teşekkür ederiz.
Hükûmetin söz talebi var.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Şandır buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Sayın
Başkan Muhalefet partileri diyerek bizi de içine alan bir ithamda
bulundu Varsa getirsinler dedi. Müsaade ediniz.
BAŞKAN Efendim Varsa getirsinler demek Değişiklik
önergeniz varsa getirin, orada görüşelim. dedi, o bir sataşma
değildir, partinizden falan bahsetmedi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Hayır Sayın Şandır, böyle bir
hakkın kullanılmasını bu şekilde istismar ettirmem,
kusura bakmayın.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, müsaade eder
misiniz
BAŞKAN Hükûmet adına Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek, buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN - Lütfen oturun
Lütfen oturun Sayın Şandır.
Ben İç Tüzüke uygun taleplerinizi her zaman değerlendirdim, bu
talebiniz İç Tüzüke uygun değil.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, bakın bir
yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN Hayır efendim, ben yanlış yapmıyorum,
İç Tüzüke uygundur yaptığım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bu tartışmanın
muhatabı siz değilsiniz.
BAŞKAN Gayet tabii
değilim. Ben İç Tüzüke uygun Meclisi yönetiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Bana atfedilen yanlış bir fikir
var.
BAŞKAN Efendim, lütfen oturun. Hayır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Otur demekle oturulmaz Sayın
Başkan. Ben bir Grubun sözcüsüyüm.
BAŞKAN Efendim, demin grup adına çıktınız,
konuştunuz, düşüncelerinizi paylaştınız. Lütfen
Lütfen oturun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, beni izam eden
bir açıklamada bulundu.
BAŞKAN Sayın Şandır, sizin
şahsınıza ve partinize bir sataşma
olmamıştır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Şahıs değil.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, şahıs değil grubu
temsil ediyor. Ne demek şahsına?
BAŞKAN Efendim, yok böyle bir şey. Hangi sebeple sataşmada
bulunulacağı ve söz verileceği İç Tüzükte
yazılı. Lütfen yapmayın.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN - Efendim, hatibi davet ettim şimdi. Lütfen sakin
olun. Hükûmet adına Devlet Bakanı Başbakan
Yardımcısı Sayın Çiçeke söz verdim. Lütfen oturun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Ama önce bana saygılı olmak
durumundasınız.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, sen önce
gruba da bir saygılı olun, sadece Hükûmete saygı değil, milletvekillerinin
hepsine saygı duyacaksınız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Ben oturmadan bir
başkasını kürsüye davet etmenizi saygı noktasında
değerlendirmekte zorlanıyorum.
BAŞKAN Efendim, ben sizi dinledim, ne şahsınıza
ne partinize herhangi bir sataşma yok.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Oldu. Sayın Burhan Kuzu diyor ki
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Önerge verin.
BAŞKAN - Talebiniz İç Tüzüke uygun değil. Uygun olsa
her zaman veririm. Üstelik demin verdim, sataşma nedeniyle size söz
verdim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Kuzu diyor ki
BAŞKAN - Lütfen
Lütfen efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Burhan Kuzu diyor
ki: Muhalefet partileri parti kapatmak noktasında bir teklifleri varsa
getirsinler. Getirelim, konuşalım
BAŞKAN Efendim, lütfen, muhalefet partisi Türkiyede çok. Sizin
kastettiğiniz... (MHP ve CHP sıralarından gürültüler) O kadar
çok muhalefet partisi var ki. Lütfen oturun yerinize
Lütfen oturun
Bu kadar
işi sulandırmayın, lütfen. Arkadaşlar, lütfen
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Başkan, elinizle hareket etmeyin.
Elinizle niye bizi işaret ediyorsunuz?
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
Öyle şey mi olur?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Nasıl işaret ediyorsunuz
elinizle ya!
BAŞKAN Parti dedi, beni kastetti. Öyle bir şey olabilir mi?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Oldu efendim.
BAŞKAN - Partilerden bahsetti, beni kastetti, bana söz verin.
Öyle bir şey olur mu?
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan
BAŞKAN - Lütfen efendim, olmaz öyle şey.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Beni kastetti.
BAŞKAN Efendim, Sayın Şandır, lütfen
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Konuştuğumuz konu parti
kapatma
BAŞKAN Lütfen oturun yerinize.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Allah
aşkına, bu işe kendinizi katmayın; siz bu işi yönetin
BAŞKAN Ben yöneticiyim ve İç Tüzüke uygun yönetiyorum.
İç Tüzükte sataşma nedeniyle, hangi nedenle söz verileceği
bellidir. Ne şahsınızdan bahsedilmiştir ne partinizden
bahsedilmiştir ne partinizin tüzel kişiliğinden
bahsedilmiştir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, bizi muhalefet partisi
olarak kabul etmiyor musunuz?
BAŞKAN - O nedenle, İç Tüzüke göre size söz vermem mümkün
değil.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bizi muhalefet partisi olarak kabul
etmiyor musunuz?
BAŞKAN - Siz benim yerime burada olsanız siz de söz
veremezsiniz çünkü İç Tüzük izin vermiyor. Lütfen oturun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, bizi muhalefet
partisi olarak kabul etmiyor musunuz?
BAŞKAN Efendim, lütfen
Sayın Çiçek, buyurun.
On dakika efendim süreniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Peki, şimdiye kadar hiçbir muhalefet
partisine uyarı cezasını vermiyorsun. Bana niye verdiniz?
İşte, sen böyle düşünüyorsun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bu Meclisi yönetecek kabiliyette değilsin.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler, CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Oturun
Sayın Genç, oturun lütfen. Oturun
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bence de o yeteneğiniz yok.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, işte, sizin
yönetiminiz bu türlü bir çıkışı da beraberinde getirdi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Tarafsızlığınız yok sizin, siz AKP militanı
olmuşsunuz.
BAŞKAN Evet
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum değerli
milletvekilleri.
Önemli bir konuyu tartıştığımızdan hiç
şüphe yok.
Sayın Şandırın ifade ettiği bir husus var,
ben de ona katılarak ifade ediyorum
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Dört tane parti değiştir,
ondan sonra burada ahkâm kes!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Eğer bu önemli konuyu tartışacaksak, müzakere
edeceksek birbirimizi anlamamız ve soğukkanlı olmamız
gerekir. Benim söylediğim yanlış olabilir, sizin
söylediğiniz daha doğru olabilir. Birlikte, soğukkanlı bir
şekilde böylesine önemli bir meseleyi tartışıp bir sonuca
varabiliriz diye düşünüyorum.
Evvela, hepimizin kabul ettiği bir husus var, bir Anayasa hükmü:
Siyasi partiler demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsuru. Bunu
Anayasaya yazdık ama kolayca da siyasi partilerden vazgeçebilecek bir
siyaset hukuku oluştu. Temel tartışma buradan çıkıyor.
Yirmi beşe yakın parti kapatılmış. Tüm Avrupada
kapatılan parti sayısı altı, bizde ise yirmi beş. (MHP
sıralarından gürültüler) Dolayısıyla, iki şeyi
birleştirmemiz gerekiyor. Vazgeçemeyeceğimiz böylesine önemli bir
kurumu, bir siyasal kurumu teminat altına almak, partilerin
varlığının sürdürülmesini esas kabul etmek, kapatmayı
da istisna kabul etmektir. Elbette partiler yanlış yapıyorsa
bunun ilkelerini, usullerini doğru tespit eder, kapatılması
gerekiyorsa kapatılır diyebiliriz ama bunu her vesileyle, her
fırsatta değil olabildiğince istisnai bir hüküm hâline
getirmemiz gerekir. Bunun sebebi şudur değerli
arkadaşlarım: Çünkü, anayasal demokrasi ancak siyasal partiler
yoluyla varlığını sürdürebilir ve demokratik devletin
vazgeçilmez iki koşulundan bir tanesi genel seçim, ikincisi de siyasi
partilerdir. Siyasi partiler, yeri bir başka organizasyonla doldurulamayacak
kadar da vazgeçilmez kuruluşlardır. O nedenle,
yapacağımız düzenlemelerin bu beklentileri
karşılayacak düzenlemeler olması gerekmektedir.
Siyasi partilerin bir başka özelliği, önemi ise örgütlenme
özgürlüğünün bir somut şekli olmasıdır ve aynı zamanda
ifade özgürlüğünün de örgütlenmiş bir şeklidir. En temel hak ve
özgürlük ise ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü. Nitekim, Avrupa
Birliğiyle ilgili müzakere sürecinde de en çok vurgu yapılan husus,
ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin
kaldırılması. Bununla ilgili olarak da en fazla üzerinde durulan
konu siyasi partilerdir. Tabiatıyla söylenen husus, Sayın Kuzunun
söylediği doğru, eğer bir siyasi partinin toplumsal
gerçekliği yoksa, dayanağı yoksa, taraftarı yoksa sadece
tabelası kalır, kendisi siyasi hayatta bitkisel hayata girmiş
demektir. Onun için eğer toplumsal gerçeklik ise ve tabanı varsa,
taraftarı varsa, partilerin kapatılmış olması tek
başına -eğer bir sorun
çözme aracı olarak bunu kullanıyorsak- sorunu çözmüyor, tam tersi
toplumda başka türlü travmalara da sebebiyet veriyor. Yirmi beş parti
kapatıldıktan, bu mahkeme kararıyla, bir de darbelerin sonucu
kapatılanları hesaba kattığımızda Türkiyede
partisi kapatılmamış hiçbir siyasal kesim yok. O nedenle bunu
oturup yeni baştan düşünmüş olmamız gerekir diye
düşünüyorum.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) İki kesimin partisi
kapatılıyor sürekli.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Şimdi, bu getirilen düzenlemede parti kapatmayla ilgili
kriterlerde bir değişiklik söz konusu değildir. 68de ve 69da
ne varsa bu aynen korunmuştur; bunu herkesin,
vatandaşlarımızın iyi bilmesi gerekiyor.
Peki, getirilen ne burada? Evvela bir usul kuralı getiriliyor.
Biraz evvel de ifade edildi, ben de geçmişte buna çok vurgu yaptım.
Bir partinin kapatılması demek o tüzel kişiliğin idamı
demektir. Geçmişte de gerçek kişilerin idamına karar veren
Parlamentoydu. Geçtiğimiz dönemlerde bunu Anayasadan çıkardık,
idam artık Türkiyede söz konusu değil. Dolayısıyla gerçek
kişilere, onların idamına karar veren Parlamento onun
yetkisindeydi, şimdi deniyor ki tüzel kişiliğin idamına
gidilecek sürecin başlayıp başlamamasına karar verecek olan
da Parlamento olsun.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Bir Bakanın
yapacağı benzetme mi bu? Şu benzetmeye bak!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Şimdi bir düzenleme; buna yanlış diyenler olabilir,
benim onlara itirazım yok ama konuyu doğru anlamak ve anlatmak
adına ifade ediyorum.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Yargı yerine şimdi
yasamayı alıyorlar, bunu hukuken bir anlatsana ya!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Evet, idama gidecek sürecin başlatılmamasına
Parlamento karar versin. Neden? Şimdi burada göz ardı edilen husus
şu: Parlamento karar verirken bu suç var mıdır, yok mudur;
gerçekten bu parti odak olmuş mudur, olmamış mıdır
tarzındaki bir hukuki denetim yapacak değildir. Böyle bir
davanın açılmasında kamu yararı var mı, milletin
menfaati var mıdır, yok mudur diye bir değerlendirme yapacak.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Kamu yararını kim tayin
edecek?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) - Elbette bu değerlendirmeyi Türkiyede yapabilecek olan tek
kurum, tek kuruluş, yegâne kuruluş da Parlamentodur ve böyle
olmalıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Zaten hukuki denetimi Anayasa Mahkemesi yapacak, onda tereddüt yok. Onun için,
dolayısıyla ortada kaybolan bir şey yok.
Kaldı ki, bu Parlamento hep, baştan beri ifade ediyoruz-
burada görev yapan tüm arkadaşlarımız, ister bugün ister
geçmişte, sorumluluk sahibi olan insanlar, ettiği yemine sadakat
gösteren, göstermesi gereken insanlar
-hepimiz bu gayretin, bu çabanın içerisindeyiz- ülkenin birliği,
dirliği ve kapatılma sebepleri açısından bir durum zuhur ettiğinde gerekli siyasi
iradeyi gösterir, siyasi kararı verir, bu mekanizmayı da
başlatır, bundan da kimsenin şüphesinin olmaması
lazım.
Şimdi, geldiğimiz noktada sıkıntı nerede? Biz
ayrı bir galakside yaşamıyoruz, dünya cemiyeti içerisinde, dünya
devletleri içerisinde itibarlı bir ülkenin mensuplarıyız, bir
milletin mensubuyuz ve çok önemli bir devletin vatandaşlarıyız.
Bu açıdan bakıldığında, dünyada en çok, içinde yer
almaya çalıştığımız Avrupa açısından en
çok, parti kapatılan ülke olması hasebiyle değerlendirmeler var.
Ne deniliyor? Bunlardan bir tanesi, bu sürecin
başlatılmasının çok keyfî olduğu yolunda bir tespit
var. Bunu önleyecek bir demokratik kontrole ihtiyaç var. Getirilen bu model
demokratik kontrol. Eğer -bir
hukuki kontrol değil, onu ifade ettik, demokratik kontrol- bu sisteme itiraz
varsa, biz böyle düşündük, milletvekili olarak, altında imzası
olan bir kişi olarak ifade ediyorum, biz böyle bir yöntem bulduk. Bunu
eksik bulabilirsiniz, yanlış bulabilirsiniz. Soğukkanlı
olma adına, bir teklif varsa hakikaten yapabiliriz. Yapabiliriz. Ne zaman?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Söylüyoruz: Parti kapatılamaz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) - Bakınız, ben bir şey ifade edeceğim.
Yapabiliriz, hiçbir şey geç değil. Bu müzakereyi yaparız -bir
defa daha konuşacağız- buradan sonra yine toplantı
yaparız; getirilen bir metin varsa orta yerde, bunu daha ileriye
götürecek
Burada iki şey gözeteceğiz:
Bir: Partilerin kapatılması istisna olmalıdır,
partilerin varlığı sürdürülmelidir. Bunu teminat altına
alacak ama yanlış yapıldığında da bunu bir
şekilde neticeye götürecek bir mekanizma diyorsanız bunu görmek
istiyoruz, bu olmadı hakikaten. Şimdi, ben, gelen önergelere de
baktım, getirilen önergelerde Metinden çıkarılsın.
deniliyor. Metinden çıkarılması problemi çözmüyor. Problemin
parçası olmak yerine çözümün parçası olmak adına sesli
düşünebiliriz, birlikte düşünebiliriz; birlikte başkaca yollar
ve yöntemler de bulabiliriz ama şu doğru değil, eğer bunu
doğru kabul ediyorsak bu yanlış: Türkiyede bir partinin
kapatılıp kapatılmaması bir tek kişinin vereceği
karara bağlı olamaz. Böylesine önemli sonuçlar doğuracak...
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Savcı davayı açıyor,
kararı mahkeme veriyor. Tek kişi mi veriyor?
BAŞKAN Sayın Mengü, lütfen
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla)
toplumsal dokuyu zedeleyen, siyasetin
kurumsallaşmasını önleyen, demokrasiye en ağır
darbeleri vuran, kapatma gibi bir sonuca götüren iş bir tek kişinin
Görev yapan bugünkü, bundan evvelki şahıslarla,
başsavcılarla alakası olmaksızın ifade ediyorum.
ATİLLA KART (Konya) Güçlendirelim o mekanizmayı.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Sistemin temeli yanlış.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) O kendisi kapatmıyor, mahkeme
kapatıyor. Niye saklıyorsun bunu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Yani bir tek kişinin kararı ile bir tüzel
kişiliği, arkasında 10 milyon, 15 milyon, 20 milyon seçmeni olan
bir partiyi bir tek kişinin iradesine bağlı olarak idama
götürebiliyorsanız yanlışlık buradadır, bunu savunamayız.
Gelin bunu savunmayalım ama doğrusu neyse siz de teklif getirin, bunu
herkesin önünde söylüyorum. Bakın, üç aydır konuşuyoruz bu
konuyu bir tek teklif gelmedi. Gelen teklif, önergeler olarak: Bunu metinden çıkaralım
Çıkaralım ama bugünkü hâl de hâl değildir. Bu doğru
değildir. Bu Türkiyede demokrasi açısından çok sakat bir
durumdur.
Onun için demek istediğimiz konu
Üzerinde soğukkanlı
düşündüğümüzde çözüm bulma imkânımız var. Bizim
getirdiğimiz konu, bir endişe kaynağı olacak bir konu
değildir. Bakınız, burada sadece siyasi kontrol yapılacak,
kamu yararı açısından fayda var mıdır, yok mudur? Bunu
da bu Meclis değerlendirmesin de hep atanmışlar mı
değerlendirsin? Hep, sadece, kamu görevlisi durumunda olan bir kişi
mi değerlendirsin? Biz niye değerlendirmeyelim? Batıdaki
örnekleri de bu. Sistemi başlatan siyaset kurumudur, ya hükûmetlerdir ya
da parlamentolardır.
ATİLLA KART (Konya) Öyle değil, öyle değil.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Almanyadaki olan durum da budur, İspanyadaki olan durum da
budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çiçek, size de ek süre veriyorum efendim.
Lütfen sözlerinizi tamamlayın.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Sayın Başkan, ben meramımı ifade etmeye
çalıştım, görüşlerimi de ifade ettim. Gerçekten,
soğukkanlı, bu müzakereleri sürdürebilirsek, birbirimizi
anlayabilirsek endişeye mahal yok, çözümü bulabiliriz çünkü her türlü çözümün
bulunabileceği yer burasıdır, buna inanmak lazım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) En kalıcı
çözümü Türkiye Büyük Millet Meclisi bulur. Gelin, Meclisi bu türlü önemli
konuda çözüm dışında tutan, dışlayan bir tutum
içerisinde olmayalım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Çiçek, çok teşekkür ederim.
Şimdi, şahıslar adına Sayın Tayfun İçli,
Eskişehir Milletvekili.
Buyurun efendim.
Sayın İçli, kişisel söz talebinde bulundunuz. Sürenizin
beş dakika olduğunu biliyorsunuz herhâlde. Bir dakika da ilave süre vereceğim.
İnşallah, o süre içerisinde meramınızı
anlatırsınız.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Peki, Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu beş
dakikalık sürede meramımı anlatmaya
çalışacağım.
Şimdi, tabii, burada artık bir parti kapatılsın
mı, kapatılmasın mı noktasının ötesinde şunu
tartışıyoruz: Önümüze dayatılan bu 8inci madde doğru
mudur, yanlış mıdır? Önümüzdeki bu Anayasa teklifinin en
can alıcı maddelerinden birisi budur.
Değerli arkadaşlarım, 82 Anayasası halk oylamasına
sunulduktan sonra bu madde iki kez değişmiş. Birinci
değişiklik 23/7/1995 tarihinde, ikinci değişiklik,
Sayın Meclis Başkanının, benim ve Sayın
İyimayanın da içinde bulunduğu Partilerarası Uzlaşma
Komisyonunda tartışılıp bu madde, 69uncu madde
değişikliğe uğradı. Sadece bu madde değil,
Anayasa Mahkemesinin siyasi partileri kapatmayla ilgili çoğunluğu da
beşte 3e getirdi yani zorlaştırıldı ama ona
rağmen siyasi partiler meselesi tartışılıyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi zaman çok dar ama ben
size uymakla yükümlü olduğumuz -hep bunun ısrarla altını
çiziyorum- Anayasa Mahkemesi kararlarından söz edeceğim. Birincisi,
AKPnin kapatma davası, daha mürekkebi kurumadı, elimde; ikincisi,
DTPnin kapatma davası. Her iki kapatma davasında Anayasa Mahkemesi
Anayasanın 68inci maddesini ve 69uncu maddesini Anayasanın
14üncü maddesiyle birlikte düşünülmesi gerektiğini, bu, ayrıca
Anayasanın değişmesi teklif edilemez hükümlerinden olan
cumhuriyetin ilkeleriyle birlikte değerlendirilmesi gerektiğini hep
tartışmıştır.
Bakın, Resmî Gazetenin 738inci sayfasının, bir, iki,
üç, dört, beşinci paragrafının son cümlesi: Böylece siyasi
partilerin diğer tüzel kişilerden farklı olarak kuruluş ve
faaliyetlerine ilişkin esaslar Anayasal güvenceye kavuşturulmuş,
kapatılmalarına yol açabilecek nedenler ise Anayasanın 14üncü
maddesindeki temel hak ve özgürlüklerin kötüye kullanılmasını
engelleyen düzenlemede gösterilerek tek tek sayılmış, yasa
koyucuya bunların dışında düzenleme yapmaya elverişli
bir alan bırakılmamıştır. diyor.
Yine, Anayasa Mahkemesi, Resmî Gazetenin 739uncu sayfası, AKP
kapatma davası, bir, ikinci paragrafında şunu söylüyor.
Hızla okuyorum. Üstte 68i değerlendiriyor. Anayasanın 68inci
maddesinin dördüncü fıkrasında korunan ilkelere temel esasları
itibarıyla aykırı olması, bu ilkeleri ortadan
kaldırmayı amaçlaması ve bu nitelikleriyle demokratik yaşam
için doğrudan, açık ve yakın tehlike oluşturması
durumunda siyasi partilerin kapatılmasına elverişli
ağırlıkta olduğu kabul edilir.
Yine, 740ıncı sayfasının ikinci
paragrafının son cümlesinde: Anayasanın 68inci maddesinin
dördüncü fıkrasında siyasi partilerin tüzük, program ve eylemlerinin
yalnızca laikliğe veya demokrasi ilkesine değil, demokratik,
laik cumhuriyet ilkesine aykırı olamayacağı belirtilerek,
her iki kavramın birlikte Türkiye Cumhuriyetinin niteliğini
somutlaştırdığı görülmektedir. dedikten sonra, 10 ve
42yle ilgili Anayasa değişiklik teklifini ve yasalaşmayı
AKPnin odaklaşması olarak kabul etmektedir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu, AKP kapatma
davası. Daha sonra DTP kapatma davasında da bu maddeleri
tartışmıştır.
Hep söylüyorum, Anayasa/153, son. Anayasa Mahkemesi kararları
yasama, yürütme, yargı, bütün herkesi bağlar, o konuyla ilgili tabii
Resmî Gazetede yayımlandıktan sonra. Ama Anayasa Mahkemesinin kendi
verdiği içtihat daha mürekkebi kurumadan bunu mutlaka dikkate
alacaktır. Nedir buradaki tehlike olay? Bir fıkra getiriyorsunuz:
Meclis çalışmalarındaki oylar ve sözler, Mecliste ileri sürülen
düşünceler ile idarenin eylem ve işlemleri odaklaşmanın
tespitinde gözetilemez. Şimdi, değerli arkadaşlarım, idare
deyince sadece hükûmeti almayacaksınız. Van Belediyesi, İstanbul
Belediyesi, Diyarbakır Belediyesi, Ankara Belediyesi bir idari eylem,
işlem yapacak, küçük belediyeler de yapacak, hükûmet de yapacak. Siz
bunları şimdi ne yapıyorsunuz? Anayasa Mahkemesinin 701 sayfa
DTPde de aynı gerekçe vardır. Diyorsunuz ki: Biz biliriz. Bunu
inanarak yapanlara diyeceğim bir şey yok. Ama -Sayın
Başbakan şimdi odasından bizi izliyordur- Sayın
Başbakanı yanıltarak, demokrasi filan denilerek bu
getiriliyorsa bu çok vahim bir olaydır. O zaman şunu söylerim her
zaman söylediğim gibi: İçinizden birileri partinizin
kapatılmasını istiyor. Bir kere ben bunu, böyle bir tespiti
yaparım. Ama bu işi bilmeyenler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İçli, size de bir dakika ilave süre
veriyorum.
Lütfen tamamlayın.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Toparlayacağım
Sayın Başkanım, aynı hoşgörüyü gösterirseniz. Sağ
olun.
Şimdi, birincisi bunu söyleyeyim.
İkincisi: Türkiye Büyük Millet Meclisine bir yargı
işlevi veriyorsunuz. Siyasi Partiler Yasasında, Anayasada suçun
maddi ve manevi unsurlarını değerlendirecek olan yargı
organıdır. Yasama organının bir yargı işlevi
yoktur. Zaman yok, bunu da söylüyorum.
Başka bir olay: Şimdi, bakın, reddi hâkim ve hakimlikten
çekilme diye müesseseler vardır. Bir kişi kendisi, ailesi ve
hasımları hakkında soruşturma yapamaz, kovuşturma
yapamaz. Siz burada, bir siyasi partinin kendisi hakkında, kuracağınız
komisyonla soruşturma, kovuşturma yaptırıyorsunuz. Ben size
karşı olabilirim, hasmınızım sizin. Ben bu komisyonda
aleyhinize oy kullanırsam bu demokratik mi olacaktır? Onu da geçin.
Bir başka olay: Bu getirdiğiniz düzenlemeyle, adam öldüren
kişiye diyorsunuz ki: Sizin hakkınızda dava açayım
mı, açmayayım mı? Yani Anayasanın 14üncü maddesini
birisi iğfal edecek, sonra diyeceksiniz ki o siyasi partiye
Üzerinize
alınmayın, Anayasanın 14üncü maddesi sadece laiklik
değil, bölünmez bütünlük var, hukuk devleti ilkesi var, hepsi var.
Şimdi, biri bunları yapacak, iğfal edecek, sonra diyeceksiniz
ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Efendim, selamlamanız için bir kez daha mikrofonu
açıyorum.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Tamam, hemen toparlıyorum.
Sonra bundan, değerli arkadaşlarım, izin
alacaksınız. Bir de bu kararları, komisyonun kararını
yargı denetimine kapatıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Anayasa yapmasını, tüzük yapmasını, yasa
yapmasını, milletvekilliği dokunulmazlığıyla
ilgili bütün işlemlerini yargı denetimine açıyorsunuz da
Anayasanın 14üncü maddesine aykırı eylemlerle ilgili
faaliyette bulunan bir siyasi partiyi neden yargı yetkisine
kapatıyorsunuz? Bunlar birbiriyle çelişen olaylar.
Benim burada Sayın İyimayaya, bu beş dakikada,
Sayın Bakana, Sayın Cemil Çiçeke, Sayın Kuzuya Anayasa
Komisyonu Başbakanına söyleyeceğim çok şeyler var ama
İç Tüzük bağımsız olan bir milletvekiline işte
beş dakika süre hakkı veriyor ama maddeler olarak aktardığım
düşüncelerim umarım kafanızdaki bazı soru işaretlerine
yanıt vermiştir diyorum, sabrınızı için teşekkür
ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın İçli, ben de teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük 72ye göre verilmiş iki
önerge var görüşmelerin devamını amaçlayan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bana disiplin
cezası verdiniz, ben savunma istiyorum.
BAŞKAN Vereceğim, vereceğim efendim, unutmuş
değilim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Vereceksen şimdi ver canım.
BAŞKAN Onun tayinini ben yaparım. Aynı birleşim
içerisinde verilir; ben tayinini yaparım, lütfen oturun yerinize.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca, görüşülmekte olan
497 Sıra Sayılı Yasa Teklifinin 8. maddesi üzerindeki
görüşmelerin devam ettirilmesini arz ve talep ederiz.
|
Kemal
Kılıçdaroğlu Hakkı
Suha Okay Ali
Rıza Öztürk |
|
İstanbul Ankara Mersin |
|
Ali
Koçal Yaşar
Tüzün Bilgin
Paçarız |
|
Zonguldak Bilecik Edirne |
|
Malik Ecder Özdemir |
|
Sivas |
Gerekçe:
Anayasa teklifi ile Türkiye tarihi birikimine ters bir istikamete
doğru çekilmek istenmektedir.
Anayasa değişikliği toplumsal bir talepten ve
ihtiyaçlardan kaynaklanmamıştır. Ne çiftçi, ne esnaf, ne
işçi, ne emekli, ne memur, ne de işsiz yurttaşımız
Türkiye'de bir Anayasa değişikliği yapılmasına
ilişkin bir talep ortaya koymamıştır. Kaldı ki,
Anayasa değişikliği teklifi halkın hiçbir somut sorununa,
hiçbir somut çözüm getirmemektedir. Yani Anayasa değişikliğinin
içeriği ile halkın sorunları örtüşmemektedir.
Anayasa değişikliği teklifi, halkın değil,
siyasi iktidarın gündemidir. Yoksulluk, işsizlik ve
yolsuzlukları perdelemek ve önümüzdeki seçimleri Anayasa
tartışmaları içinde toplumun gerçek gündeminden
uzaklaştırma amacını gütmektedir.
Bu Anayasa değişikliği siyasi iktidarın güncel
çıkarlarını gerçekleştirmek üzere ortaya
atılmıştır. Bu nedenledir ki, Parlamento içindeki hiçbir
siyasi parti tarafından desteklenmemektedir.
Bu Anayasa değişikliği teklifi bir toplumsal
mutabakatın değil, siyasi iktidarın talebi olarak ortaya
çıkmıştır. Bu açıdan toplumu birleştirmeye
değil ayrıştırmaya yönelik bir tekliftir. Türkiye'yi
ayrıştıran, Türkiye'yi parçalamaya yönelik çok tehlikeli
kamplaşmaların kaynağı niteliğindedir.
Anayasa değişikliği teklifinin tüm maddelerinin birlikte
oylanması hem Parlamentoya hem Türk halkına yapılan
dayatmayı ortaya koymaktadır. Tüm maddelerin birlikte oylanması
bazı şeyleri gözlerden kaçırmanın bir ifadesidir. Milletin
vekiline maddeleri teker teker oylama hakkı verilirken, milletin
kendisinden bu hakkın kaçırılması asla demokrasi
anlayışıyla bağdaşmaz.
Bu anayasa değişikliği teklifi bir dayatma
niteliğindedir. Toplum kesimlerinin desteği yerine Parlamento
çoğunluğunun dayatması ile hayata geçirilmeye
çalışılmaktadır. Böyle bir durum ancak darbe dönemlerinde
olur, darbe dönemlerinde Anayasa dayatılır.
Bu Anayasa değişikliği teklifi, anayasal sistemimizin
temel dayanağını oluşturan üç temel erkten yargı
erkini özensiz, usule aykırı bir yaklaşımla siyasi
iktidarın hegemonyası altına alma planının uygulanma
belgesidir. Siyasi iktidar yargıyı ele geçirilmesi gereken bir unsur olarak
değerlendirmektedir. Yargının yürütmenin emrinde olduğu bir
sisteme demokrasi denilemez. Yargının siyasetin güdümüne
sokulması ancak, dikta özlemi ile açıklanabilir.
Bu Anayasa teklifi Sayın Başbakanının ve siyasi
iktidar yetkililerinin kendilerini kurtarmak üzere
kurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesinin şekillenmesi
Başbakan ve bakanları Yüce Divan'da aklanmaya yöneliktir.
Çoğunluğu hukukçu olmayan bir mahkeme kurgulandığından
hukukçu olmayanların ceza yargılaması yaptığı bir
düzen kurulmaktadır.
İdarenin eylem ve işlemlerinin odaklaşmanın
tespitinde gözetilmeyeceği ilkesi Anayasaya konularak, siyasetçiler
sorumluluktan arındırılmaktadır. Geçici 15. madde
kaldırılırken, siyası iktidarlara kalıcı
dokunulmazlık getirilmektedir. Bu düzenleme iktidar partisinin hiçbir
şekilde kapatılmayacağına ilişkin bir düzenlemedir.
Böylece iktidar mensuplarına hem sorumsuzluk hem de dokunulmazlık
getirilmektedir.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı da tamamen
değiştirilmektedir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu siyasi
iktidarın hedefi hâline getirilmiştir. Adalet Bakanı ve
müsteşarının konumunun yargı
bağımsızlığı açısından
sorgulanırken, başka bakanlık memurlarının da HSYK'ya
dahil edilmesi ile yargı bağımsızlığı daha
da zedelenir noktaya taşınmıştır. Yine hâkim ve
savcıların soruşturmalarında Adalet Bakanına mutlak
yetki verilmesi günümüzde yaşanan olaylar düşünüldüğünde vahim
sonuçlar doğuracağı açık bir düzenleme olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Anayasalar toplumsal mutabakat metinleridir. Bu nedenle
oluşturulmalarında mutlaka tüm toplum kesimlerinin katkısı
sağlanmalıdır. Anayasa metinlerinin toplumsal mutabakat
değil toplumsal çatışma metinlerine dönüştürülmesi
toplumsal birlikteliğe zarar verir. Toplumu gererek,
ayrıştırarak siyaset yapma belki belirli bir zaman diliminde
bazı siyasi partilerin çıkarına olabilir. Ancak
unutulmamalıdır ki, Türk halkı kendi iradesini istismar eden
siyasi partilere mutlaka ve mutlaka sandıkta bunun hesabını
sorar.
Bu açıdan söz konusu düzenlemenin görüşmelerine devam
edilmelidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa Değişiklik Teklifinin 8.
maddesinin TBMM İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca, görüşmelerinin
devamına karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz.
|
Faruk Bal Oktay Vural Mehmet
Şandır |
|
Konya İzmir Mersin |
|
Behiç
Çelik S.
Nevzat Korkmaz |
|
Mersin Isparta |
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat
altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve
yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen demokrasisini;
21. yüzyılın evrensel değerlerine
kavuşturabilmenin,
Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın,
Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya
kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı
sağlamaktır.
Bu sebeple; Milliyetçi Hareket Partisi
"Anayasa Değişikliği Uzlaşma Komisyonu"
kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi konularda uzlaştığının
kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak ilk
seçimde milletin takdirine sunulmasını,
Seçimler sonunda oluşacak Meclisin ilk iş olarak anayasa
değişikliğini gerçekleştirmek olmasını teklif
etmiştir.
Bu kapsamda, Milliyetçi Hareket Partisi
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda
yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde
sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokrasiyi iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, Milliyetçi Hareket Partisinin bu teklifine kulak
tıkamış, kendisi için hazırladığı Anayasa
teklifini partilere ve millete dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya hesap
vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif hedefine
ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir
Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa edilen
Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin
beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.
AKP, iyi niyetli değildir, bu teklif ile
başlattığı PKK açılımı için anayasal zemin
hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı etkisiz hâle getirmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi:
Bu hususlarda uzlaşmaya varıncaya kadar görüşmelere
devam edilmesini talep etmektedir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, İç Tüzük 72ye göre
verilmiş, aynı mahiyette olduğu için birlikte işleme
aldığım iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi, on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağız.
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Hükûmet olarak ülke ve Meclis gündeminin 1inci
sırasına getirdiğiniz bu Anayasa değişikliği
teklifi çerçevesinde şayet arzu ettiğiniz değişiklikler
gerçekleşirse toplumumuzu meydana getiren sosyal dilimlerin, esnaf, memur,
çiftçi, emekli, işçi, sanayici ve diğerlerinin özellikle son iki üç
yıldır çekmiş olduğu sıkıntılar son bulacak
mıdır? Örneğin, yoksulluk sınırının
altında yaşayan 28 milyon ve açlık sınırının
altında yaşadığı söylenen 14 milyon civarında
insanımızın sayıları hangi seviyelere
düşebilecektir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Uslu
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, farzımisal bir başbakan ülkenin bölünmez
bütünlüğüyle ilgili olarak anayasal bir suç işlese dahi bu
düzenlemeyle partisi kapatılmayacaktır. Teröre, şiddete
bulaşmış ve demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan
Türkiye Cumhuriyetine karşı yıkım suçu işlemiş
partilerin kapatılmaması bir rejim tehlikesi yaratmaz mı? Bu
tehlikeye karşı devleti nasıl korumayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdemir
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, getirilen bu değişiklikle artık siyasi
partiler hangi suçu işlerlerse işlesinler
kapatılmayacakları ortadadır. Demokrasilerde doğru olan,
esas olan herkesin kurallara uyması mıdır, yoksa suçu suç
olmaktan çıkarmak mı gerekiyor?
Yirmi dört tane siyasi partinin Anayasa Mahkemesince
kapatıldığı söyleniyor. Doğrusu, iki parti
kapatılmıştır. Bir; bölücü partiler
kapatılmıştır. İki; dini siyasete alet eden partiler
kapatılmıştır. Her ne kadar adları farklı da olsa
mayaları aynı olan partilerdir bunlar.
Sayın İyimaya Eğer savcılar -suç işleyen
parti varsa- bunu araştırdığında Meclis niye izin
vermesin? diyor. Öyleyse eğer bugün evrakta sahtekârlık, ihaleye
fesat karıştırmaktan dolayı Başbakan hakkında
savcıların düzenlediği fezleke var. Türkiye Büyük Millet Meclisi
bu izni niye vermiyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Cengiz
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Sayın Çiçeke soruyorum:
Sayın Cumhurbaşkanı ülke dışına ziyarete
çıkarken ve basına da yansıdığı şekilde
Mecliste diyalog kalmamıştır. Gerilim ve seçim sürecine
girmiş bu Meclisin anayasa yapma imkânı kalmamıştır.
ifadesinden sonra, Sayın Başbakan bu açıklamalara
kızmış, hiddetlenmiş ve bu düşünceye karşı
sert açıklamalarda bulunmuştur. Bu durum üzerine hızlı ve
acil olarak anayasa siparişi veren Başbakan, Meclis içinde ve Meclis
dışında konsensüs aramadığı gibi, tasarıyı
Meclise dayatmıştır.
Bu bağlamda;
1) Bu dayatma anayasa ile Sayın Başbakan kime ve neyi ispat
etmek istemektedir?
2) Bu dayatma ile Sayın Cumhurbaşkanının sözleri
boş mu çıkartılmak istenmektedir?
3) Kamuoyunda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Hasan Özdemir, buyurun.
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakana soruyorum: Parti kapatmanın âdeta suç olmaktan
çıkarılacağı AKPnin hazırladığı bu
Anayasa değişikliği ile yirmi altı yıldır
ülkemizin birlik ve bütünlüğüne karşı göz dikmiş bölücü
terör örgütüne taviz verilmiş olunmayacak mı?
Bu değişiklikle, suç işleyen bazı
milletvekilleriyle ilgili dokunulmazlıklara bir de parti
dokunulmazlığının eklenmesini mi istiyorsunuz, yoksa
bölücülüğün ve antilaik hareketlerin âdeta odağı olan partilerin
devamından mı yanasınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yıldız
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, muhtemelen yapılacak referandumun ekonomik
maliyeti ne olacaktır?
8inci maddeye göre parti kapatılması hâli mevcut mudur,
varsa bunlar nelerdir?
Milletvekillerinden kurulacak olan
Parti kapatılma talebinden
sonra komisyonun kurulmasını doğru buluyor musunuz? Partilerden
5er kişiyi kim belirleyecektir?
İktidar partisine küçük partiler kurdurarak rakiplerini kapatma
imkânını vermiyor musunuz?
Parti kapatma ya da kapatmamayla ilgili, başsavcı ve 11
kişiden oluşan mahkeme karar vermektedir ancak parti kapatma ya da
kapatmamayla ilgili yasa teklifini 336 kişiyi temsilen Sayın Başbakanın
vermesini ne kadar demokratik buluyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kuzu, buyurun.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Sayın Başkanım, Sayın Cengizin, Cumhurbaşkanıyla
ilgili olarak Anayasayı değiştirme konusunda diyalog kalmamıştır.
sözü
Evet, Sayın Cumhurbaşkanımızın böyle bir
beyanatı oldu ama o sıfır, yeni bir anayasa, tümden bir anayasa
yapma konusunda söyledi. Daha sonraki açıklamalarında bunun kısmi
değişiklik için olmadığını belirtti. Sayın
Başbakanımızın da buna kızdığını
falan hiç duymadık, hiç böyle bir şey olmamıştır. Bu
kısmi değişiklik de bu çerçevede getirilmiştir.
İkinci bir husus: Sayın Yıldızın, özellikle
referandumun mali boyutu
Elbette ki demokrasi bedava olmuyor, mutlaka bunun
bir faturası olacak. Gönlümüz ister ki referandum olmadan bu Meclisten bu
iş çıksın. Bu mali durumu düşünen
arkadaşlarımız biraz bu açıdan da baksınlar, 367
rakamını bulursak ondan kurtulur.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Başkan, kaç paraya mal olacak
referandum?
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Tabii, kurulacak olan 20 kişilik komisyon -şu ana göre söylüyorum,
bunun altını çiziyorum özellikle- talep tarihindeki parti
grupları olarak gözüküyor yani talep edildiği anda zaten o hukuken
donmuş oluyor; mevcuda göre oluşturulmuş olacak, o bölünmeler
hesaba katılmayacak.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Çiçek.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evvela, bu parti kapatmayla ilgili olarak Bazı fiillerin suç
olmaktan çıktığı. tarzındaki iddia kesinlikle
doğru değildir. Anayasanın 68inci maddesinde ve 69da ne
varsa, parti kapatmayla ilgili kriterler, kıstaslar, onlar aynen duruyor.
İkincisi: Suç tabiri genellikle ceza hukukuyla ilgilidir ve suçu
da gerçek kişiler işler, kural olarak. Dolayısıyla
kişinin işlediği ya da işleyeceği fiil ceza hukuku
anlamında suç teşkil ediyorsa , neticede bunun cezası dün
verildi, bugün verilir, yarın da verilecektir. Bu düzenleme bir hukuka
uygunluk sebebi getirmiyor. Bir partiye mensup olmak hiç kimseye suç
işleme ayrıcalığı da getirmiyor; bu da doğru bir
husus değildir.
Bir başka husus şudur: Ceza Kanununda ne suç olarak
belirlendiyse, bunu sade vatandaş olarak işlediğinizde de suçtur,
bir partiye mensup olarak işlediğinizde de suçtur. Burada gerçekle
bağdaşmayan, düzenlemeyle de irtibatı olmayan bir algılama
var; bunu doğru bulmuyoruz.
Bir başka soru şudur: Anayasa metinleri ekonomik tedbir
paketleri değildir, bunlar kanun mevzusudur veya idari tasarruflarla olan
hususlardır. Anayasal düzenlemeler, bir devletin temel düzenini,
uyulması gereken temel normları, en üst normları düzenleyen
metinlerdir. Dolayısıyla bu açıdan soru, tam da bu konuyla
doğrudan irtibatlı değil.
İkincisi: Eğer, toplumun belli kesimleriyle ilgili olarak bir
kısım tedbirler alacaksanız bugünkü çalışma ona mâni
bir durum da teşkil etmiyor, zaten hükûmetler bu tedbirleri alıyor,
almaya da devam ediyor.
Üzerinde durduğumuz metin bir Hükûmet tasarısı
değil zaten, bir tekliftir; yeterli sayıda imzayla Parlamentonun
önüne gelmiştir, Hükûmetle bir alakası yok. Sadece biz, İç Tüzük
gereği, Hükûmet olarak burada bulunuyoruz, geçmiş uygulamalarla
ilgili olarak; değilse, bunu Hükûmetle bağlantılı bir metin
olarak değerlendirmek fevkalade yanlıştır. Ama bir Hükûmet
üyesi olarak bu metnin altında benim de imzam var. Söylediğim
düşüncelerin önemli bir kısmı, bu hazırlıklarda
bulunmuş olmam ve metnin altında imzam olması sebebiyledir.
Sayın Başkan, özellikle arkadaşlarımıza 68/4,
Anayasanın 68inci maddesinin dördüncü fıkrasında kapatma
sebebi olarak ne yazıldıysa oradan bir kelime dahi
çıkarılmamıştır. Herkesin bunu bilmesi lazım.
Eğer bu metin, bu düzenleme korumaya
çalıştığımız değerler açısından
bir teminat teşkil ediyorsa bu teminat Anayasada kalmaya devam ediyor ama
şunu da kabul etmemiz lazım ki: Burada belirlenmiş olan
değerlerin en önemli teminatı vatandaşımızın
kendisidir, milletimizin kendisidir. Milletten daha büyük bir teminat da asla
ve asla söz konusu olamaz. Bunu da hepimizin böylece kabul etmesi daha
doğru bir yaklaşım olacaktır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkanım,
Sayın Bakanım sorumuza cevap vermediler. Ben ısrarla sordum,
kapatılan 24 partiden niye 2 tane ayrı ayrı gelenekten gelen
partiler kapatılıyor?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Süre bitti, yazılı olarak cevap vereceğim.
BAŞKAN Yazılı olarak cevap vereceğini söylüyor
efendim, yazılı olarak cevap verecek.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ne zaman cevap verecek
Sayın Bakan?
BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, madde üzerinde on
yedi önerge var. İç Tüzük gereği sadece yedi önergeyi işleme
alabiliyorum. Yedi önergeyi okutacağım, sonra da önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bana söz verecek
misiniz?
BAŞKAN - İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve
8 nci maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nın 69 uncu maddesinin 4 üncü fıkrasının ilk
cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederim.
Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
"Siyasi Partilerin kapatılmasına ilişkin davalar
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının talebi üzerine,
talebin, Türkiye Büyük Millet Meclisine ulaştığı tarihte
yine Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan her bir siyasi partinin
sandalye sayıları oranında temsil edildiği yirmi üyeden
müteşekkil komisyonun üye tam sayısının üçte iki
çoğunluğu ve gizli oyla vereceği izin üzerine açılır
ve Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve
8 nci maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nın 69 uncu maddesinin 4 üncü fıkrasının ilk
cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederim.
Abdullah
Çalışkan
Kırşehir
"Siyasi Partilerin kapatılmasına ilişkin davalar
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının talebi üzerine,
talebin, Türkiye Büyük Millet Meclisine ulaştığı tarihte
yine Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan her bir siyasi partinin
sandalye sayıları oranında temsil edildiği yirmi üyeden
müteşekkil komisyonun üye tam sayısının üçte iki
çoğunluğu ve gizli oyla vereceği izin üzerine açılır
ve Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
8 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata Bengi Yıldız Hasip Kaplan |
|
Batman Batman Şırnak |
|
Akın
Birdal Nuri Yaman Sevahir
Bayındır |
|
Diyarbakır Muş Şırnak |
|
Pervin
Buldan Sırrı
Sakık |
|
Iğdır Muş |
Madde 8- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 69 uncu maddesinin
üçüncü, dördüncü ve yedinci fıkraları aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş, altıncı
fıkrasının sonuna "Meclis çalışmalarındaki
oy ve sözler, Mecliste ileri sürülen düşünceler ile idarenin eylem ve
işlemleri, odaklaşmanın tespitinde gözetilemez." cümlesi
eklenmiş, dokuzuncu fıkrasındaki "beş yıl"
ibaresi "bir yıl" şeklinde değiştirilmiş,
beşinci, altıncı ve dokuzuncu fıkralarındaki
"temelli" sözcükleri, onuncu fıkrasındaki "temelli
olarak" ibaresi ile sekizinci fıkrası yürürlükten
kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
"Siyasî partilerin gelir ve giderlerinin amaçlarına uygun
olması gereklidir. Bu kuralın uygulanması kanunla düzenlenir.
Siyasî partilerin malî denetimi Sayıştay tarafından
yapılır. Sayıştay'ca siyasî partilerin mal edinimleri ile
gelir ve giderlerinin kanuna uygunluğunun tespiti, bu hususun denetim
yöntemleri ve aykırılık halinde uygulanacak yaptırımlar
kanunda gösterilir. Sayıştay'ın bu denetim sonunda vereceği
kararlar kesindir.
Siyasî partilerin kapatılmasına ilişkin davalar,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının talebi üzerine,
talebin Türkiye Büyük Millet Meclisine ulaştığı tarihte
Mecliste grubu bulunan her bir siyasî partinin beşer üye ile temsil edildiği
Komisyonun üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu ve
gizli oyla vereceği izin üzerine açılır ve Anayasa Mahkemesince
kesin olarak karara bağlanır. Meclis Başkanı, bu Komisyona
Başkanlık eder; ancak, oy kullanamaz. Komisyonun kararları,
yargı denetimi dışındadır.
İzin talebinin Meclise ulaşmasından itibaren otuz gün
içinde Komisyon oluşturulur ve Komisyon, kararını izin talebinin
Meclise ulaşmasından itibaren en geç altmış gün içinde
verir. Meclisteki siyasî parti gruplarınca, izin talebiyle ilgili görüşme
yapılamaz ve karar alınamaz. İzin talebini karara
bağlayacak Komisyonun oluşumu, izin talebinin görüşülme usul ve
esasları Meclis İçtüzüğüyle düzenlenir"
"Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkralara göre kapatma
yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili
siyasî partinin; uyarılmasına, neden olan üye veya yöneticilerinin
üyeliklerinin düşmesine Devlet yardımından kısmen veya
tamamen yoksun bırakılmasına karar verebilir. Devlet
yardımından yoksun bırakılma, bağlı olduğu
kapatma davasının ve kararının usulüne tabi olup tek
başına dava konusu yapılamaz" Siyasi partilerin
yargılanmasında tüzel kişi ile birlikte, hakkında
yaptırım istenen gerçek kişiler de yargılama sürecine
katılırlar.
Siyasi partiler resmi dil Türkçe ile yazışma ve
çalışmalar yaparlar. Tüzük ve programlarını, seçim ve
propaganda çalışmalarını resmi dil dışında
farklı dillerde de yapabilirler. Siyasi partilerde cinsiyetler arası
fırsat eşitliğini sağlamayı gözetir. Tüm karar
organlarında cinsiyetler arası eşit temsil ve
katılımı fiilen sağlayacak esaslara göre oluşur.
Siyasi partiler tüzüklerinde belirtildiği takdirde eş
başkanlık modelini uygulayabilirler. Siyasi partilerde Genel
Başkanlık sürelidir. Parti içi demokrasi ve üye hukuku zorunludur.
Adayların belirlenmesinde yüzde on kontenjan dışında
kalanlar, tüm üyelerin katıldığı yargı gözetimindeki
ön seçimle belirlenir. Seçim barajı ve hazine yardımı yüzde
beşten fazla olamaz.
Bir siyasî parti, tüzük ve programına aykırı olarak
şiddet uygular veya teşvik ederse, bu nitelikteki fiiller o partinin
üyelerince yoğun, sürekli işlenirse, reel ve yakın tehlike varsa
o partinin büyük kongre veya genel başkan, merkez karar veya yönetim
organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki Grup Genel Kurulu veya
grup yönetim kurulunca benimsendiği yahut bu fiiller aynı
şekilde doğrudan doğruya anılan parti organlarınca
kararlılık içinde işlendiği takdirde
yargılanırlar.
Anayasa Mahkemesi, önceki fıkra hükümlerine
aykırılık nedeniyle açılan davalarda, taraf olunan
uluslararası sözleşmeler, Venedik Kriterleri ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi içtihatları ışığında karar
verir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım dört önerge aynı mahiyette. Önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin,
8. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini
arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal Oktay Vural Mehmet
Şandır |
|
Konya İzmir Mersin |
|
S.
Nevzat Korkmaz Behiç
Çelik Mustafa Kemal
Cengiz |
|
Isparta Mersin Çanakkale |
|
Recep
Taner Cemaleddin
Uslu Osman
Çakır |
|
Aydın Edirne Samsun |
|
Osman
Durmuş K.
Erdal Sipahi Beytullah
Asil |
|
Kırıkkale İzmir Eskişehir |
|
Ahmet
Duran Bulut Hüseyin
Yıldız Hasan
Özdemir |
|
Balıkesir Antalya Gaziantep |
|
Mehmet
Günal Tunca Toskay Emin Haluk Ayhan |
|
Antalya Antalya Denizli |
|
Yılmaz
Tankut Metin
Çobanoğlu Süleyman L.
Yunusoğlu |
|
Adana Kırşehir Trabzon |
|
Ahmet
Bukan Şenol
Bal D. Ali
Torlak |
|
Çankırı İzmir İstanbul |
|
Ali Uzunırmak |
|
Aydın |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 8. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
|
İsa Gök Atilla
Kart |
|
Mersin Konya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 8. maddesinin Anayasaya aykırılığı
nedeniyle Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ali
Rıza Öztürk
Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasa değişiklik teklifinin 8. maddesi Anayasaya
aykırıdır. Teklif metninden çıkarılmasını
saygılarımla arz ederim. 14.4.2010
Tayfun
İçli
Eskişehir
BAŞKAN Komisyon Katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın İçli, konuşacak
mısınız efendim?
Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, siz, bizim
önergeyi de Anayasaya aykırılık önergeleriyle birlikte
işleme aldınız
BAŞKAN Metinden çıkarın. değil mi efendim
sizinki de?
OKTAY VURAL (İzmir) Metinden çıkartmak ama Anayasaya
aykırılık önergeleri ayrıdır efendim. Onların
birlikte işleme tabi tutulması lazım. Bunun ayrı
işleme tabi tutulması lazım.
BAŞKAN Bakın, diyorsunuz ki: Görüşülmekte olan
Anayasa değişiklik teklifinin 8inci maddesinin teklif metninden
çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
Diğerleri de aynı şeyi istiyor efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Anayasaya aykırılık
önergeleri ayrıdır, dolayısıyla aynı işleme tabi
tutamazsınız.
BAŞKAN Efendim, metinler aynı cümlelerle ifade
edilmiş. Aynı cümleler
Sayın İçli, buyurun efendim.
Süreniz beş dakika.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Biraz evvel görüşmemde Anayasanın 69uncu maddesiyle ilgili
sakıncaları ifade ettim ancak benden önceki hatipler özellikle
Anayasa Komisyonu Başkanımız ve Sayın Bakanımız
Venedik Komisyonundan söz etmek suretiyle bu düzenlemenin Venedik Komisyonu
kararlarına uygun olarak yapıldığını söylediler.
Değerli arkadaşlarım, bilmeyen arkadaşlarım
için ifade ediyorum ve bizi izleyen, gecenin bu saatinde izleyen
vatandaşlarımız için kısa bir açıklamada
bulunacağım: Venedik Komisyonu, Avrupa Konseyinin 1990da
kurduğu ve tavsiye niteliğinde kararlar veren bir komisyon,
doğrudur ama her nedense Hükûmetimiz ve bu teklif sahipleri Venedik
Komisyonunu Anayasa Mahkemesinin görevlerini düzenlerken ve
yapısını düzenlerken dikkate almadıkları gibi, Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısını ve görevlerini
düzenlerken her nedense dikkate almamış. Bir kere, bu
itirazımızın zapta, tutanaklara geçmesini istiyorum. Yani, bu
kadar madem önemsiyorsunuz, Venedik Komisyonunun -hâkimler ve savcılar yüksek
kurulu yapısıyla- yargı
bağımsızlığıyla ilgili, hukuk devletiyle ilgili
tavsiye kararlarını bu teklife koysaydınız biz de bu
çalışmalarınızdan dolayı sizleri takdir etseydik. Bu
birinci olay.
Değerli arkadaşlarım, Anayasamızın
90ıncı maddesinde çok açık hüküm var; sonradan, 2004 tarihinde
değişiklik yapılmak suretiyle şöyle de bir cümle eklendi:
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere
ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı
konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek
uyuşmazlıklarda milletlerarası sözleşme hükümleri
uygulanır. denildi.
Değerli arkadaşlarım, biz neye tabiyiz? Bir taraftan
Avrupa Birliği sürecinde gidiyoruz, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine tabiyiz. Peki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
nasıl bir kuruldur? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi,
Sözleşmesini yorumlayan ve içtihat oluşturan bir yüksek mahkemedir.
Değerli arkadaşlarım, parti kapatma konusunda Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye ile ilgili verdiği 2001
yılı ve 2003 yılındaki Refah Partisi kapatması
olduğu gibi, daha çok yakın tarihte, İspanyada ETA örgütüyle
ilgili, Batasuna ile ilgili verdiği içtihat da bizim uymamız gereken,
Anayasanın 90ıncı maddesi gereğince uymamız gereken
bir içtihattır. Kendi Anayasa Mahkemesi kararlarımızı
bırakalım çünkü kendi Anayasa Mahkememiz de DTP kapatmasında ve
AKP kapatmasında Venedik Komisyonu kararlarını burada
irdelemiştir. Geçtim bizim Anayasa Mahkememizi, beğenmiyoruz,
eleştiriyoruz ama Anayasa 90a göre Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararlarını mutlaka irdelememiz lazım.
Değerli arkadaşlarım, Komisyon ile Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin ayrıştığı iki konu var,
birleştiği çok konu var. Bakın, Komisyon, şiddet tehdidinin
kullanılmasını veya teşvikini siyasi partilerin
kapatılmasında tek meşru ölçüt olarak kabul etmesine
karşın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin şiddet
tehdidinin, teşvikinin veya kullanılmasının
dışında -buraya bakın, dikkatle altını çizerek
okuyorum- demokratik rejimle bağdaşmayan veya demokratik rejimin
sürdürülmesini tehlikeye sokacak olan eylemlerde bulunmayı, program ve
projelerinin gerçekleştirilmesinde demokratik olmayan araçlara
başvurmayı da kapatma gerekçesi olarak kabul ediyor.
Peki, sadece tabi olduğumuz kural bu mudur? Hayır. Bizim
üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin 2001 ve 2003
Refah Partisi kapatma davası arasında verdiği bir karar
vardır, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin. Bu karar da değerli
arkadaşlarım 17 Temmuz 2002 tarihlidir. Bakın, burada da, Avrupa
Konseyi Parlamenterler Meclisi, Bundan böyle bir partinin, şiddet kullanıyorsa
veya sivil barışı veya anayasal düzeni tehlikeye sokuyorsa,
istisnai durumlarda kapatılabileceğinin kararını veriyor ve
diğer bir deyişle, bir parti, anayasal düzeni ve demokrasiyi
tehlikeye sokuyorsa ve her ne kadar bu amaca ulaşmak için demokratik
yolları kullanıyorsa, bu parti gene de kapatılır. diyor.
Değerli arkadaşlarım, ifade etmek istediğim olay
şu: Anayasamızın 14üncü maddesi, Sayın İyimaya,
Sayın Mehmet Ali Şahin 2001 yılında biz Anayasanın
14üncü maddesini yeniden ele aldık ve Anayasamızın
başındaki maddelerdeki kısıtlayıcı hükümleri
kaldırdık, tek bir kısıtlayıcı maddeyi, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesindeki hükümleri, olduğu gibi
-doğru mudur Sayın İyimaya- Anayasanın 14üncü maddesine
koyduk. Bakın, Anayasa 14 şunu der: Anayasada yer alan hak ve
hürriyetlerden hiçbiri devletin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İçli, süreniz doldu efendim, bir dakikada
tamamlayın lütfen.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Hemen toparlıyorum Sayın
Başkanım.
ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan
haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan
kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
Meramımız bu. Hiç kimse partilerin kapatılmasını
istemez ama partiler de demokratik rejimi tehlikeye sokacak,
insanlarımızın hak ve özgürlüklerini ortadan kaldıracak
eylem ve faaliyetlerde bulunmamalı. Nasıl insanların
öldürülmesine karşı çıkıyorsak, nasıl faili meçhul
cinayetlere karşı çıkıyorsak, siyaseti kullanmak suretiyle
rejimi faili meçhul bir şekilde ortadan kaldıracak oluşumlara da
izin vermememiz gerekir diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Bağımsızlar ve DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İçli.
Diğer bir önerge sahibi -ki biraz önce okuttum- Ali Rıza
Öztürk, Mersin Milletvekili arkadaşımız.
Konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım
efendim?
ATİLLA KART (Konya) Benim adıma olan duruyor mu Sayın
Başkan?
BAŞKAN Sadece benim önümdeki önergede Sayın Ali Rıza
Öztürk Beyin imzası var, daha sonrakinde sizinki var.
Sayın Öztürk, buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle bir merakımı gidermek adına söylüyorum:
Muhtelif zamanlarda muhtelif partilerde bakanlık yapan ve demokrasi,
özgürlük mücadelesinin büyük önderi Sayın Cemil Çiçek, 1987
yılında siyasi yasakların kaldırılmasına
ilişkin süreçte nerede, nasıl durduğunu ben merak ediyorum, bunu
bir açıklarsa bu merakım gider.
Aziz arkadaşlar, anayasalar zor doğarlar, kolay ameliyat
olmazlar ve uzun yaşarlar. Öyledir; ardında büyük acılar, uzun
tecrübeler ve dönüşüm sancıları taşıyan, evrimci
toplumlar için öyledir. Bizde öyle mi? Seçilmiş iktidarlara
sandıksız infaz ve hazırlattırılan anayasanın
halkoyuna sunumu; plebisitçi diktatörlüğün tipik tezahürü. Mukadder iki
ara dönem arasındaki seçimli dönemde durum farklı mı?
Peşinen söyleyeyim ki, hayır. Zihniyetler aynı; fakat, oyuncular
farklı. Birinde memleket batıyor sendromu, onun uzantısı
olarak potansiyel veya fiilî tehdit; öbüründe beyinler değil, parmaklar
konuşuyor. Çağdaş filozof Sartori'nin anlam derinliği büyük
olan şu sözünü sizlerle paylaşmak istiyorum: Parmakların
akılları olsaydı, demokrasi yutan ejderhalar türemezdi.
Değerli milletvekilleri, Anayasayı değiştirme
yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Değişiklikler, Hükümetin
güdümünde değil, bizzat partiler ve Meclis tarafından
hazırlanır. Bunun meşru ve geleneksel platformu, eşit
temsilli partilerarası komisyondur. Hükümet veya çok saygı
duyduğum değerli bir bakan hazırlasın, komisyonda,
virgülüne dokunulmadan, sayıların gücüyle onansın, Genel Kurula
insin. Ne âlâ!
Oluşum aşamasında siyasetin dinamiklerini
dışlayın, partileri bir tarafa atın, sonraki
aşamalarda parmak desteğiyle bizlere başvurun.
İktidarın bu tavrını tasvip etmiyoruz. Değerli
arkadaşlarım, insanlar geçmişte arkasında
duramayacakları sözleri ya söyleyemeyecekler ya da geçmişte
söylediği sözlerin arkasında duracaklar. Eğer insanlar bu
kürsüde konuşurken geçmişte söylediklerini hatırlamazlarsa,
birileri onlara da hatırlatır. Bu sözler, büyük siyaset adamı,
kendisinin çok büyük hukukçu olduğunu söyleyen Adalet Komisyonu
Başkanı Sayın Ahmet İyimayanın. Acaba Sayın
İyimaya bugün ne düşünüyor, bu Anayasa değişikliği
sürecinde ne düşünüyor?
Değerli arkadaşlarım, başka büyük bir siyaset
adamının sözleri: Yeni bir anayasa yapılırken, hatta
değişiklik bile yapılırken şu hususlar hiçbir zaman
göz ardı edilmemelidir: Hiçbir kısıtlama ve baskı
altında olmaksızın toplumun bütün kesimlerinin görüşlerinin
serbestçe açıklanabileceği bir ortam oluşturulmalıdır.
Bir anayasa oluşumunda bütün vatandaşlara kanallar
açılmalı, vatandaşlarımız anayasanın ne anlama
geldiğini, güncel yaşamındaki etkisinin ne olduğunu
hissetmeli. Velhasıl toplumun her kesimi anayasa yapımına yön
verebilmelidir. Toplumun ortaya çıkacak talepleri, beklentileri,
arzuları anayasa yapıcı tarafından iyi tespit edilmeli. Bu
toplumsal talepler ve uzlaşma noktaları yani siyasal toplum ile sivil
toplumun birleştiği noktalar anayasal metin hâline getirilmelidir.
Anayasa yapımı sürecinde farklı görüş sahipleri
arasında mümkün olduğunca mutabakat üretilmeye
çalışılmalı, mutabakat sağlanamayan hususlar kural
hâline getirilmemelidir. Düşündüğümüz -bakın,
düşündüğü anayasayı da söylüyor büyük siyaset adamı- yeni
anayasa kısa, öz ve açık olacaktır. İnsan hakları her
şart altında saklı tutulacaktır. Hukuka bağlı
olmayan hiçbir otorite tesis edilmeyecektir, hiçbir ideolojik projeye
bağlayıcılık tanınmayacaktır. Çünkü devleti bir
ideolojiyle tanımlamak onun bütün toplumsal alanlara müdahalesine
açık kapı bırakmak demektir.
Değerli arkadaşlarım, bu güzel sözler, bu güzel inciler
büyük siyaset adamı Mehmet Ali Şahin Beyin.
BAŞKAN Aynı fikirdeyim efendim, hâlâ aynı fikirdeyim
Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Şimdi, Sayın Mehmet Ali
Şahin acaba bu Anayasa yapılma sürecinde bu düşüncelerinin
arkasında mıdır, değil midir?
BAŞKAN Aynen
Aynı fikirdeyim efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan sataşmayın
hatibe, sataşmayın, 69a göre söz alın.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Eğer bu düşüncelerin
arkasındaysa bugünkü Anayasa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, bir dakika ilave süre veriyorum.
Hâlâ aynı düşüncedeyim efendim, hiç merak etmeyin.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Siz benim sözümü verin Sayın
Başkan.
BAŞKAN Verdim, verdim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Laf atmayı bırakın
Sayın Başkan.
BAŞKAN Yok, laf atmıyorum, size cevap veriyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
bakın ayrıca Türkiye Cumhuriyeti tarihinde belki de
milletvekilleriyle karşılıklı dalaşa giren,
sataşan bir Meclis Başkanının yönetimiyle karşı
karşıyayız. Meclis Başkanı başından beri
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanı olduğunu bir kenara
bırakarak, takdir hakkının keyfî olarak kullanılmayacağı,
sınırsız olmadığı ilkesini bir kenara
bırakarak, keyfi olarak Tüzükü, Anayasayı bir kenarı atarak
Anayasa suçu işleyerek Meclisi yönetmeye kalkıyor.
BAŞKAN Tamamen reddediyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Her şeyi kendi kafasına göre
şekillendirmeye çalışıyor.
BAŞKAN Sayın Öztürk, bunların hiçbiri doğru
değil.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Eğer yapılan işler
Meclis Başkanının kafasına uygunsa doğru. Burada
herkesi disiplin cezası vermekle tehdit ediyor. Demokrat bir düşünce
Bu Meclisteki muhalefet milletvekillerini disiplin cezasıyla susturmaya
çalışıyor. Bunu da yapan millî iradenin kalbi olan Türkiye Büyük
Millet Meclisidir. Burada uyarılması gereken, ayıplanması
gereken
(CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
AHMET İYİMAYA (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın İyimaya, evet, sizin isminizden
bahsedildi.
AHMET İYİMAYA (Ankara) Açıkça atıf ve izafede
bulundular.
BAŞKAN - Geçmişte görüşlerinizi ifade ettiğinizi
iddia etti, bir yazılı metin okudu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - İddia etmedim, tutanaklardan
BAŞKAN Sataşma nedeniyle size üç dakika söz veriyorum.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) - Sözlerinizi aynen okudu Sayın İyimaya.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - İddia yok burada, iddia yok.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Ankara Milletvekili Ahmet
İyimayanın, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET İYİMAYA (Ankara) Çok değerli milletvekili
arkadaşlarım, tutarlı davranmam sadece ahlakımın
değil yaşam çizgimin de bir özelliğidir. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar [!])
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Belli, belli!
AHMET İYİMAYA (Devamla) - Ben şahsen, şu millî
kürsüyü veya siyasi faaliyetlerdeki çabamı, gayretimi gerçekten
çalışarak, mukayeseli akıldan, millî tecrübeden istifade ederek
zabıtlara intikal ettirdim, normlar ürettim. Dün söylediğimin
harfiyen, noktasına, virgülüne kadar arkasındayım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bugün tartışmamız gereken bu normun kalitesidir. Buna
katkıya her zaman açığız. Acaba, Anayasa Komisyonunda
müzakerede katkı, metinden çıkarmayla yetinip 12 Eylül ruhunu korumak
mıdır, yoksa gerçekten yeni önergelerle bu katkıyı
mükemmelleştirmek midir?
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kart
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, bakın,
benim okuduğum tutanak hakkında söz istedi ama bu iddiaların
doğruluğu veya yanlışlığı konusunda söz
istedi, bunlarla ilgili bir şey söylemedi. (AK PARTİ
sıralarından Arkasındayım dedi. sesleri) Tutanaklar
elimde.
BAŞKAN Onun takdiri, ne yapalım
Sayın Öztürk, ne
yapalım, onun takdiri.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Şimdi, Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun, lütfen oturun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bakın, Sayın Başkan, bu
tutanaklar doğru mu, yanlış mı, onu söylemesi gerekiyor.
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) Arkasındayım. dedi ya.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Sayın Kart, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Değerli milletvekilleri, siyaset adamları mesleki ve akademik
kariyerlerini inkâr etmek pahasına çalışma yaptıkları
takdirde gerçekten çok hazin sonuçlar ortaya çıkıyor. Sayın
İyimaya, benim kişisel olarak gerçekten saygı duyduğum bir
meslek büyüğümdür ancak bakın, 2005 yılında TESAVın
düzenlediği bir toplantıda ne diyor: Oyunda
yarışanların, rekabet içinde olanların falanca partiyi
kapatın. demesi hem ahlaka hem demokrasiye uymaz. diyor. Bugün
Siyasete, ahlaka, demokrasiye uymaz. dediği eylemi
gerçekleştiriyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yanlış anlıyorsun,
çok yanlış anlıyorsun.
SUAT KILIÇ (Samsun) Anlamıyorsun, anlamıyorsun.
ATİLLA KART (Devamla) Sadece İyimaya mı yapıyor?
Sadece Adalet Komisyonu Başkanı mı yapıyor? Anayasa
Komisyonu Başkanı da ondan geri kalmıyor, 1982 yılında
yazdığı kitapta diyor ki: Anayasa Mahkemesindeki hukukçu
olmayan yargıç yapılanması yanlıştır. Bunu diyen
bir akademisyen, bir bilim adamı. Bakıyoruz, getirilen teklifte, bu
defa Anayasa Mahkemesinin yarıdan fazlasının hukukçu
olmasının savunucusu olabiliyor. Siyaset dürüst
yapılmadığı zaman, siyaset ahlaka uygun
yapılmadığı zaman işte bu tablolar ortaya
çıkıyor. O zaman bunun anlamı nedir? Getirilen bu teklifin
inandırıcı bir tarafı yok, dürüst bir tarafı yok,
tutarlı bir tarafı yok, bunun anlamı budur.
Bakın, değerli arkadaşlarım, tabii, bu minval üzere
siyaset yapıldığı zaman, bu teklifle ilgili gerekçelerde de
çok büyük yanlışlar ve inandırıcı olmayan ifadeler
ortaya çıkıyor. Yargıtay üyelerinin yargılanması bir
yargısal faaliyettir. Bu faaliyet teknik bir faaliyettir, profesyonel bir
faaliyettir. Bu faaliyetin Yargıtay bünyesinde -ama nedir- belli denetim
mekanizmaları içinde sürdürülmesi gayet olağandır. Bunun
yadırganacak bir şeyi yok. Meclis, yargısal faaliyete esas
olacak işlemleri yapamaz. Zira, bu faaliyet uzmanlık gerektirir ve
profesyonel bir faaliyettir. Öte yandan, Meclis Genel Kurulunun faaliyetlerini,
ne yapıyoruz? Yargı denetimine tabi tutuyoruz, Anayasa Mahkemesine
gidiyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Meclis kararları yargı
denetimine tabi değildir.
ATİLLA KART (Devamla) Ama getirilen bu düzenlemeyle, komisyonun
faaliyetini yargı denetimi dışına çıkarıyoruz.
Meclis Genel Kurulu bünyesinde olan bir komisyonun faaliyetini hangi gerekçeyle
yargı denetimi dışında bırakabilirsiniz? Bunun
akademik misyonunuzla, mesleki misyonunuzla bağdaşır bir yönü
olabilir mi?
Bakın, değerli arkadaşlarım, siyasi partilerin
kapatılması noktasında da her 2 Komisyon Başkanı yine
Genel Kurulu aldattılar, yanılttılar. Bakın, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Araştırmalar Merkezinin yaptığı
çalışma, Meclisin yaptığı çalışma. Ne zaman
yapıyor? Mart 2008 tarihinde yapıyor. Ne diyor burada, aynen
okuyorum. Anayasa Komisyonu Başkanının Anayasa Komisyonunda
Venedik İlkeleri Komisyonunun o ilgili paragrafını
atladığı gibi okumuyorum yani bir metni tahrif etmeye tenezzül
etmeden aynen okuyorum. Ne diyor burada, sonuç olarak ne diyor: Siyasi
partilerin kapatılması konusunun başta ülkemiz olmak üzere
çeşitli ülkelerde yürürlükte bulunan mevzuat bakımından ele
alındığı bu çalışmada, incelenen yasal
düzenlemelerin hemen hepsinde görülen ortak özellik, kapatma kararını
alma yetkisinin Anayasa Mahkemesi veya benzer statüde bir yüksek yargı
organına ait olduğudur. Ayrıca kapatma yönünde karar
alınması için başvuruda bulunma hakkının da, bazı
ülkelerde farklı düzenlemeler olmakla birlikte, savcılara ait
olmasının yasal düzenlemeler arasındaki ortak hükümlerden
olduğu görülmektedir. Kim diyor bunu? Türkiye Büyük Millet Meclisi Araştırmalar
Merkezi diyor. O zaman bu çalışmaları inkâr etmek pahasına
sistemi neden alt üst ediyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kart, size de bir dakika ek süre veriyorum,
lütfen tamamlayın.
ATİLLA KART (Devamla) Diyoruz ki: Sadece savcının
iradesine bırakmanın yanlışlığı
tartışılabilir ama bunu ne yapalım? Yargı
mekanizması içinde daha güçlü hâle getirelim. diyoruz. Siyasi Partiler
Yasasının 99uncu maddesi bu konuda bir unsur getiriyor ama bunu
yapmıyoruz, ne yapıyoruz? Yargının bu yetkisini
alıyoruz, yasama organına ya da yürütme organına
aktarıyoruz. Böylece ne yapıyoruz? Erkler gaspına yol
açıyoruz. Bunun anlamı budur, başka açıklaması
olabilir mi?
Bakın, değerli arkadaşlarım,
inandırıcı olmak zorundayız, tutarlı olmak
zorundayız, siyaseten dürüst olmak zorundayız ama ne yapıyoruz?
Bırakın dört beş yıl öncesini, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yaptığı araştırmaları bile, tüzel
kişilik olarak kendisine görev verilen bir kurumun, kendi kurumumuzun
yaptığı araştırmayı bile ayaklar altına
alıyoruz, inkârdan geliyoruz.
Bakın, bir diğer vahim hata şu: Burada, gerçekten büyük
bir hata yapılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kart, verdiğim ek süre de doldu efendim.
ATİLLA KART (Devamla) Sayın Başkan, müsaade ederseniz
bir iki dakikada
BAŞKAN - Lütfen Genel Kurulu selamlar mısınız.
Lütfen
ATİLLA KART (Devamla) Sayın Başkan, bakın, çok
önemli bir konuyu görüşüyoruz. İki dakikada
BAŞKAN Lütfen
Teşekkür ederim Sayın Kart, çok
teşekkür ederim. Verdim bir dakika daha.
ATİLLA KART (Devamla) Sayın Başkan, müsaade buyurur
musunuz. Bakın, benden evvelki konuşmacılara da bu fazladan sözü
verdiniz.
BAŞKAN Sadece selamlama imkânı vermek için mikrofonunuzu
tekrar açıyorum.
ATİLLA KART (Devamla) Sayın Başkan, benden evvel
konuşma yapanlara verdiniz bu sözü.
BAŞKAN Verdim ya, takip etmiyorsunuz.
ATİLLA KART (Devamla) Bakın, 69uncu maddenin beşinci
fıkrası
Ne yapıyor 69uncu maddenin beşinci
fıkrası? Bir partinin tüzüğü ve programının 68/4e
aykırı olması hâlinde kapatma müeyyidesini getiriyor. Tüzük ve
program
Ne yapıyoruz getirdiğimiz bu düzenlemeyle? Bunu gene
muhafaza ediyoruz ama devamında ne yapıyoruz? Getirilen düzenlemeyle
altıncı fıkranın sonuna idari eylem ve işlemleri ekliyoruz,
68/4teki eylemleri de böylece askıda bırakıyoruz. Böylece,
hiçbir anlamı olmayacak bir şekilde, müeyyide maddesindeki eylemleri
yaptırımsız bırakıyoruz.
Sayın İyimaya, bunun başka bir açıklaması var
mı? Bunun anlamı, Siyasi Partiler Yasasının 79uncu
maddesinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kart, bakın, size iki kez ilave süre
verdim.
ATİLLA KART (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hayır
Hayır efendim. Lütfen selamlayın.
ATİLLA KART (Devamla) Burada ne yapıyoruz? Siyasi partiler
BAŞKAN Hayır
Sayın Kart, size iki defa ilave, ek süre
verdim ve bitti.
ATİLLA KART (Devamla) Bir cümle Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hayır efendim, lütfen
ATİLLA KART (Devamla) Teşekkür etmek için süre verir
misiniz?
BAŞKAN Hayır, böyle bir usulümüz yok.
Size müsamahakârda geniş davrandım, kimseye vermediğim
ikinci bir ek süreyi de verdim size, lütfen
Sayın Kart, lütfen oturur
musunuz.
ATİLLA KART (Devamla) Burada gerçekten tarihî anlamda vahim bir
hata yapılıyor.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kart.
ATİLLA KART (Devamla) Telafisi mümkün olmayacak bir organize
eylem gerçekleştiriliyor.
BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen oturur musunuz.
ATİLLA KART (Devamla) Bunu dikkatlerinize sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kart.
Sayın İyimaya, buyurun.
AHMET İYİMAYA (Ankara) Sayın Başkan, Özellikle 2
Komisyon Başkanı Genel Kurulu aldatıyorlar. çok ağır
bir itham. (Gürültüler)
BAŞKAN Duyamıyorum efendim, Genel Kurulda çok yoğun
bir uğultu var. Sayın İyimayayı duyamıyorum.
Buyurun.
AHMET İYİMAYA (Ankara) Sayın Başkan, Değerli
Sözcü 2 Komisyon Başkanı verdikleri bilgilerle Genel Kurulu
aldatıyorlar.
BAŞKAN Efendim, size yerinizden söz vereyim.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkanım, sataşma var.
AHMET İYİMAYA (Ankara) İki cümle
BAŞKAN Efendim, yerinizden de izah edebilirsiniz bunu.
Buyurun, açacağım mikrofonunuzu.
AHMET İYİMAYA (Ankara) Burada bilhassa Venedik Komisyonu
raporlarının çarpıtıldığından
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, doğrudan
sataşma var.
BAŞKAN Tamam efendim, bunları yerinizden söyleyin
zabıtlara geçsin, lütfen efendim, tamam.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir dakika.
BAŞKAN - Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Ankara Milletvekili Ahmet
İyimayanın, Konya Milletvekili Atilla Kartın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET İYİMAYA (Ankara) Değerli Başkanım,
şahsen Komisyon Başkanı olarak veya sırf milletvekili
olarak yüce Genel Kurula, olan bir bilgiyi çarpıtmak, eklemek, hele tahrif
etmek yoluyla manipülasyon aracı olarak kullanmam. Bu benim ahlakıma
aykırı.
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) Konuya gel, konuya.
AHMET İYİMAYA (Ankara) Şu anda müzakere süreci
Keşke usul müsait olsa değerli arkadaşlarla ürettiğimiz
norm projesiyle ilgili tartışma yapabilsek. Şunu dedi, bunu
dedi. deniyor. Deniyor ki: Venedik Komisyonu kararında, Türkiye
olayına özgü olarak, çok ağır sonuçları olan siyasal parti
kapatma isnadını tek kamu görevlisinin inhisarına vermek
yanlıştır, demokratik kontrol geliştirilmelidir. deniyor.
Şahsen bütün bilgilerimin doğru olduğunu iddia
değil hakikat olarak ifade ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki Sayın İyimaya, teşekkür ederim.
Sayın Kuzu, siz de yerinizden lütfen düşüncelerinizi veya
sataşmaya cevabınızı verir misiniz.
8.- Anayasa Komisyonu
Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun, Konya
Milletvekili Atilla Kartın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Sayın Başkanım, Sayın Kart benim komisyon üyem. Komisyonda
da bunlar dile getirildi. Kendisine orada da söyledim. Evvela benim
yazdığımı anlamakta da zorlanıyor. Benim
yazdığım başka bir şey, ben onu yazmıyorum. Benim
dediğim şu: Anayasa Mahkemesinin oluşumu tipik bir yargı
makamı değil, Yargıtay tipi değil, iki gün önce yine
söyledim. Anayasa Mahkemesinin oluşumunda elbette ki hukukçunun çok
olması mahkeme olduğu için arzu edilebilir ama tamamı hukukçu
olsun, ağırlıklı olarak olsun, bunlar doğru
yaklaşımlar değil, bir.
İkincisi, o cümlenin başında bir yer var, sayfa 174
bak, nasıl hatırlıyorum, görüyor musun- 174üncü sayfaya
bakarsan orada der ki: Anayasa Mahkemesine seçilecek bilim adamları,
hukukçular istifa ederek gidiyorlar, istifa etmeseler daha iyi olur, aksi hâlde
hukukçu sayısı azalır. diyorum kalite bakımından.
Orayı niye söylemiyorsun? Çarpıtma, bir.
İkincisi, 1999da kalmışsın Sayın Kart,
Venedik Kriterleri 2009da Türkiye için yeni, özel bir rapor yazdı: Ey Türkiye,
parti kapatmada sen bir numarasın dünyada, bunlardan vazgeç. diyor.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Venedik Komisyonu raporları
bağlayıcı mı?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, birlikte işleme
aldığım dört önergeden...
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, Komisyon
Başkanına neye göre söz verdiniz?
BAŞKAN Efendim, bir saniye...
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan...
BAŞKAN Efendim, böyle bir usul yok ki
karşılıklı...
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, müsaade buyurun.
BAŞKAN Cevap verdi sadece, size sataşmadı ki.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Anlamakta zorlanıyor. diyor,
Sayın Başkan. Ne demek?
BAŞKAN Lütfen efendim...
ATİLLA KART (Konya) Komisyon Başkanı
açıklamasını yaparken...
BAŞKAN Sayın Kart, yerinize geçin efendim. Yerinizden size
de söz vereyim de ne söyleyecekseniz yerinizden söyleyin, zabıtlara
geçsin. Lütfen...
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, ben...
BAŞKAN - Aynı birleşim içerisinde
KAMER GENÇ (Tunceli)
birleşimin sonunu beklemek zorunda
değilim.
BAŞKAN - Sayın Genç, birleşim bitmeden size söz
vereceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bana uyarı cezasını verdiniz.
Bana savunma hakkını vermek zorundasın.
BAŞKAN - Bakın, İç Tüzük diyor ki
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben sonuna kadar beklemek zorunda değilim.
BAŞKAN - Birleşim bitmeden size söz vereceğim. Lütfen
oturun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bana bir ceza verdiniz. Ben sonuna kadar
beklemek zorunda değilim. Savunma hakkı öncelikli haktır.
BAŞKAN - Vereceğim efendim size. Gayet tabii.
Savunma hakkınızı kullanacaksınız.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben sonuna kadar beklemek zorunda değilim.
Şimdi gitmek zorundayım. Lütfen benim savunma hakkımı verir
misiniz?
BAŞKAN - Savunma hakkınızı
kullandıracağım size.
KAMER GENÇ (Tunceli) Verin!
BAŞKAN - Savunma
hakkını vereceğim. Ne zaman vereceğimi ben tayin ederim.
Aynı birleşim içerisinde. diyor İç Tüzük.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama sen suistimal ediyorsun yetkini.
BAŞKAN - Ben de vereceğim size. Lütfen oturun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yetkini suistimal ediyorsun.
BAŞKAN - Çağıracağım sizi, lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, savunma hakkımı vermek
zorunda.
BAŞKAN - Lütfen oturun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben birleşimin sonunu beklemek zorunda
mıyım?
BAŞKAN Aynı birleşim içerisinde vereceğim.
Sayın Kart, buyurun efendim.
9.- Konya Milletvekili Atilla
Kartın, Anayasa Komisyonu Başkanı ve İstanbul Milletvekili
Burhan Kuzunun, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Komisyon Başkanı her zamanki demagojik ve
gayriciddi üslubuyla yine yanlış beyanda bulundu.
BAŞKAN Sayın Kart, yani yeni sataşmalara mahal
vermeyecek üslup kullanın lütfen.
ATİLLA KART (Konya) Yine yanlış beyanda bulundu.
Müsaade buyurun Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen
ATİLLA KART (Konya) Müsaade buyurun.
Bakın, orada şahsıma yönelik olarak yine bir
sataşmaya tenezzül ederek benim söyleneni anlayamadığım
gibi ucuz bir polemiğe kaçtı.
Bakın, kim doğruyu konuşuyor, kim yanlışı
konuşuyor, ben Venedik İlkeleri Komisyonunun referandumla ilgili o
paragrafını Genel Kurulun bilgilerine sunmak istiyorum. Bundan sonra
Genel Kurul değerlendirme yapsın istiyorum.
Ne diyor Venedik İlkeleri? Şunu diyor: Bir metnin, Anayasa
ya da yasa, tümünün değiştirilmesi durumu hariç seçmenlerin serbest
oy hakkını garanti etmek için oylamaya konan her sorunun çeşitli
kısımları arasında öz itibarıyla bağlantı
olmalıdır ve seçmenlerden öz itibarıyla bağlantı
bulunmadan tüm hükümleri kabul veya reddetmeleri istenmemelidir. Bir metnin
çeşitli bölümlerinin değiştirilmesi tümünün
değiştirilmesiyle eşdeğerdir.
BAŞKAN Tamam efendim, anlaşıldı.
ATİLLA KART (Konya) Burada metni kim yanlış
anlıyor, kim yanlış sunuyor, Genel Kurulun takdirlerine
sunuyorum.
BAŞKAN Tamam Sayın Kart, zabıtlara geçti.
Teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, dört önergeyi aynı
mahiyette olduğu için işleme alacağımı ifade
etmiştim. Şu ana kadar görüştüğümüz, gerekçelerini
arkadaşlarımızın izah ettiği üç önerge, Anayasaya
aykırılık nedeniyle metinden çıkarılmasını
arkadaşlarımızın istediği önergedir.
Şimdi okutacağım önerge sadece metinden
çıkarılmasıyla ilgilidir, Sayın Faruk Bal ve
arkadaşlarının.
Şimdi onu okutuyorum:
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, hayır, oylama yapın.
BAŞKAN Efendim
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Oylama
OKTAY VURAL (İzmir) Oylamayı yapalım, ondan sonra.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yani şu üç tane önergeyi bir
oylamada
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkanım, üç tanesi için oylamayı yapmamız gerekiyor.
BAŞKAN Peki, efendim.
Demin ifade ettiğim şekilde,
arkadaşlarımızın kürsüden gerekçelerini izah ettiği üç
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin,
8. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyona sormuştum daha önce, Hükûmete de
sormuştum.
İzah edeceksiniz değil mi efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Evet.
BAŞKAN Peki, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, çok yorulduk, çok yoruldunuz biliyorum ama
lütfen yine suhuletle sizi düşünmeye davet ediyorum. Sayın Hükûmetin,
Sayın Cemil Çiçekin, Sayın Komisyon Başkanının
doğruluğunu, doğru olduğunu iddia edemedikleri
-zannediyorum Sayın İyimayada söyledi bunun doğru olduğunu
iddia edemediğini- Anayasanın parti kapatmayla ilgili maddesindeki
bu düzenlemeyi yeniden bir hatırlatmak istiyorum size.
Bakınız efendim, Anayasanın 69uncu maddesinde Bir
siyasi parti 68/4teki fiillerin odağı olduğu takdirde
kapatılır. diyor. Şimdi bunu değiştiriyorsunuz.
68/4te ne var? Sayın Bakan ve Sayın Komisyon Başkanı diyor
ki: 68/4tekileri hiç değiştirmedik, hepsi yerinde duruyor. Ama
getirdiğiniz değişiklikle, bu fiillerin işlenmesi hâlinde
suç olup odak olma niteliği ortadan kaldırılıyor ve
cezalandırılmıyor, parti kapatma olmuyor.
Tekrar okuyalım, nedir bu 68/4 değerli arkadaşlar?
Değerli milletimize de buradan arz ediyoruz, çok önemli bir konuda bir
düzenleme yapıyoruz, nedir bu konu? Devletin
bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti
ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine
aykırı olamaz. Fiiller bunlar. Şimdi, bu fiilleri işleyen
idarenin yöneticilerine eylem ve söylemlerinden dolayı odak olamaz
diyoruz. Kim bu idare? Bu bir başbakan olabilir mi? Bir belediye
başkanı olabilir mi? Bir bakan olabilir mi? Kim idare?
AHMET İYİMAYA (Ankara) Parti izafesi mümkün olmayan
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Olur mu efendim? Partinin yöneticisi,
genel başkanı bir sayın başbakan olamaz mı? Bir eski
sayın genel başkan yardımcısı, bir bakan olamaz
mı, bir belediye başkanı olamaz mı parti üyesi, parti
yöneticisi?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Siyasi değil onlar,
siyasi.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Doğru olduğunu iddia
edemediğiniz bu değişiklikte bunun izahı yok ve diyorsunuz
ki: İdarenin eylem ve işlemleri odak olmak nitelemesinin
dışındadır. Şimdi, bununla siz demin 68/4te
saydığım fiilleri suç olmaktan çıkararak Anayasanın
3üncü maddesine karşı bir duruş sergilemiyor musunuz?
Değerli arkadaşlar, bakınız, burada
çıkarılan kanunlarda veya bu değişikliklerde ortaya konan
tavır, yaklaşım siyasi tercihlerinizi veya sizin
anlayışınızı ortaya koyar. Hem demokrasinin
standardını yükselteceğiz hem milletin iradesini, yani Meclise
karar verdireceğiz. diyorsunuz ama bu milletin birliğinin
teminatı olan bu maddeyi suç olmaktan çıkarıyorsunuz. Bu ne
çelişki? Hem adına siyaset yaptığınız ve karar
vermesini istediğiniz bu milleti öne çıkartıyorsunuz hem onun
bedelini kanlarıyla ödediği bu ülkenin birliğini savunmayı,
buna karşı duruşu suç olmaktan çıkartıyorsunuz. Bu ne
çelişki?
SUAT KILIÇ (Samsun) Meseleyi anlamamışsınız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bugün
tekrar
SUAT KILIÇ (Samsun) Maddeyi anlamamışsınız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Tekrar okuyun efendim, içinizde
hukukçular var, tekrar okuyun. Dediğiniz hadise şu: 68/4te parti
kapatmaya sebep teşkil eden fiiller, Meclis
çalışmalarındaki oy ve sözler, Mecliste ileri sürülen
düşünceler ve idarenin eylem ve işlemleri odak olmak nitelemesinin içerisine
girmez. diyorsunuz, dediğiniz bu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 68/4 öyle değil.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Böyle olunca, değerli
arkadaşlar, tekrar hatırlatıyorum,
bağışlayın, Sayın Başbakanın tabiriyle
hatırlatıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şandır, süreniz doldu efendim. Bir
dakika ek süre veriyorum. Lütfen
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın milletvekilleri, bu Şark
kurnazlığından vazgeçin.
Bir başka şey, Sayın Burhan Kuzuya sözüm. Sayın
Kuzu, pazartesi günü buraya geldi, böyle bir kağıdı da gösterdi
ve okudu, Yüzde 100 katılıyorum, buna yürekten
katılıyorum. diye de bitirdi. Sayın Devlet Bahçelinin 2008
yılında bir beyanını okudu. Bugün de geldi, yine aynı
Burhan Kuzu, deki ki: Partiler kapatılsın mı,
kapatılmasın mı? Partilerin kapatılmasını
şayet istemiyorsanız çözüm üretmek zorundasınız. Öneriniz
nedir?
Şimdi, değerli arkadaşlar, Dün dündür, bugün bugündür.
felsefesine sığınmayın. Şimdi, Sayın Kuzunun
yürekten katıldığı, Sayın Bahçelinin aynı
tarihteki beyanları var. Diyor ki: Geliniz bu parti kapatma meselesini,
Anayasanın 68 ve 69uncu maddesini düzenleyelim. Ne gördünüz ne
duydunuz. Nerede bunun samimiyeti değerli arkadaşlar, nerede bunun
samimiyeti?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İşte, düzenleyelim.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Neredeydiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Önerge getirin. Çıkarma
önergesi veriyorsunuz siz, önerge getirin. Çıkarmadan başka önergeniz
var mı?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Dolayısıyla, değerli
milletvekilleri, kendinizi akıllı, milleti aptal görme
kurnazlığına sığınmayın.
Hepinize çok teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şandır, teşekkür ederim.
Şimdi, önergeyi oylarınıza sunacağım: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 8 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayla Akat Ata (Batman) ve arkadaşları
Madde 8- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 69 uncu maddesinin
üçüncü, dördüncü ve yedinci fıkraları aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş, altıncı
fıkrasının sonuna "Meclis çalışmalarındaki
oy ve sözler, Mecliste ileri sürülen düşünceler ile idarenin eylem ve
işlemleri, odaklaşmanın tespitinde gözetilemez." cümlesi
eklenmiş, dokuzuncu fıkrasındaki "beş yıl"
ibaresi "bir yıl" şeklinde değiştirilmiş,
beşinci, altıncı ve dokuzuncu fıkralarındaki
"temelli" sözcükleri, onuncu fıkrasındaki "temelli
olarak" ibaresi ile sekizinci fıkrası yürürlükten
kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
"Siyasî partilerin gelir ve giderlerinin amaçlarına uygun
olması gereklidir. Bu kuralın uygulanması kanunla düzenlenir.
Siyasî partilerin malî denetimi Sayıştay tarafından
yapılır. Sayıştay'ca siyasî partilerin mal edinimleri ile
gelir ve giderlerinin kanuna uygunluğunun tespiti, bu hususun denetim
yöntemleri ve aykırılık halinde uygulanacak
yaptırımlar kanunda gösterilir. Sayıştay'ın bu denetim
sonunda vereceği kararlar kesindir.
Siyasî partilerin kapatılmasına ilişkin davalar,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının talebi üzerine,
talebin Türkiye Büyük Millet Meclisine ulaştığı tarihte
Mecliste grubu bulunan her bir siyasî partinin beşer üye ile temsil
edildiği Komisyonun üye tam sayısının üçte iki
çoğunluğu ve gizli oyla vereceği izin üzerine açılır
ve Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır. Meclis
Başkanı, bu Komisyona Başkanlık eder; ancak, oy kullanamaz.
Komisyonun kararları, yargı denetimi dışındadır.
İzin talebinin Meclise ulaşmasından itibaren otuz gün
içinde Komisyon oluşturulur ve Komisyon, kararını izin talebinin
Meclise ulaşmasından itibaren en geç altmış gün içinde
verir. Meclisteki siyasî parti gruplarınca, izin talebiyle ilgili
görüşme yapılamaz ve karar alınamaz. İzin talebini karara
bağlayacak Komisyonun oluşumu, izin talebinin görüşülme usul ve
esasları Meclis İçtüzüğüyle düzenlenir."
"Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkralara göre kapatma
yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili
siyasî partinin; uyarılmasına, neden olan üye veya yöneticilerinin
üyeliklerinin düşmesine Devlet yardımından kısmen veya
tamamen yoksun bırakılmasına karar verebilir. Devlet
yardımından yoksun bırakılma, bağlı olduğu
kapatma davasının ve kararının usulüne tabi olup tek
başına dava konusu yapılamaz." Siyasi partilerin
yargılanmasında tüzel kişi ile birlikte, hakkında
yaptırım istenen gerçek kişiler de yargılama sürecine katılırlar.
Siyasi partiler resmi dil Türkçe ile yazışma ve
çalışmalar yaparlar. Tüzük ve programlarını, seçim ve
propaganda çalışmalarını resmi dil dışında
farklı dillerde de yapabilirler. Siyasi partilerde cinsiyetler arası
fırsat eşitliğini sağlamayı gözetir. Tüm karar
organlarında cinsiyetler arası eşit temsil ve
katılımı fiilen sağlayacak esaslara göre oluşur.
Siyasi partiler tüzüklerinde belirtildiği takdirde eş
başkanlık modelini uygulayabilirler. Siyasi partilerde Genel
Başkanlık sürelidir. Parti içi demokrasi ve üye hukuku zorunludur.
Adayların belirlenmesinde yüzde on kontenjan dışında
kalanlar, tüm üyelerin katıldığı yargı gözetimindeki
ön seçimle belirlenir. Seçim barajı ve hazine yardımı yüzde
beşten fazla olamaz.
Bir siyasî parti, tüzük ve programına aykırı olarak
şiddet uygular veya teşvik ederse, bu nitelikteki fiiller o partinin
üyelerince yoğun, sürekli işlenirse, reel ve yakın tehlike varsa
o partinin büyük kongre veya genel başkan, merkez karar veya yönetim
organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki Grup Genel Kurulu veya
grup yönetim kurulunca benimsendiği yahut bu fiiller aynı
şekilde doğrudan doğruya anılan parti organlarınca
kararlılık içinde işlendiği takdirde
yargılanırlar.
Anayasa Mahkemesi, önceki fıkra hükümlerine
aykırılık nedeniyle açılan davalarda, taraf olunan
uluslararası sözleşmeler, Venedik Kriterleri ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi içtihatları ışığında karar
verir.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçe mi, konuşacak mısınız
efendim?
AYLA AKAT ATA (Batman) Gerekçe efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Siyasi partilerin kapatılmasının
zorlaştırılması, evrensel hukuk ölçütlerinin
uygulanması, lider sultasının son bulması, parti içi
demokrasinin işletilmesi, adayların demokratik usullerle tespiti,
iktidarların seçim sistemi ile oynamaması için seçim ve hazine
yardımı barajının yüzde beşten fazla olmaması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergenin imza sahibini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve
8 nci maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nın 69 uncu maddesinin 4 üncü fıkrasının ilk
cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederim.
Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
"Siyasi Partilerin kapatılmasına ilişkin davalar
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının talebi üzerine,
talebin, Türkiye Büyük Millet Meclisine ulaştığı tarihte
yine Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan her bir siyasi partinin
sandalye sayıları oranında temsil edildiği yirmi üyeden
müteşekkil komisyonun üye tam sayısının üçte iki
çoğunluğu ve gizli oyla vereceği izin üzerine açılır
ve Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır."
Abdullah
Çalışkan
Kırşehir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Konuşacak mısınız, gerekçe mi?
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Millî iradenin temsili açısından daha uygun olacağı
düşünülmüştür.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 8inci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, 8inci maddeyi gizli oya sunacağız.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN 8inci maddenin gizli oylamasını
yapacağız.
KAMER GENÇ (Tunceli) Oylamada yaptığınız, gizli
oylamada yaptığınız
BAŞKAN Gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir dakika efendim.
BAŞKAN Birleşimin sonunda söz verilir diyor. Birleşim
daha bitmedi.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir dakika efendim. Hayır, bir dakika
BAŞKAN Birleşimin sonunda.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben o konuda söz istemiyorum. Hayır
GÜROL ERGİN (Muğla) Ayıp denen bir şey var ya!
KAMER GENÇ (Tunceli) Gizli oylamada
BAŞKAN Birleşimin sonunda söz vereceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, beni dinliyor musunuz?
BAŞKAN Oylamaya başladık efendim.
Lütfen, başlayın, okuyun.
(Oyların toplanmasına başlandı)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, sizin gizli oylamada
yaptığınız usulsüzlüklerle ilgili 63üncü maddeye göre söz
istiyorum efendim.
Sayın Başkan
GÜROL ERGİN (Muğla) Biraz adil olun, adil!
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, 63üncü maddeye göre
tutumunuz hakkında söz istiyorum.
Sayın Başkan
Sayın Başkan
Tutumunuz hakkında
63üncü maddeye göre söz istiyorum.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
KAMER GENÇ (Tunceli) - Gizli oylamada yaptığınız
usulsüzlük nedeniyle tutumunuz hakkında 63e göre söz istiyorum efendim.
Vermek zorundasınız. Ben 63üncü maddeye göre tutumunuz hakkında
söz istiyorum.
Açık oylama yapıyorsun burada. Usulsüzlük yapıyorsun.
Bakın, bana söz vermek zorundasınız. Açık oylamada
Söz vermek zorundasınız.
BAŞKAN Birleşimin sonunda size söz vereceğim.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
KAMER GENÇ (Tunceli) - Oylamaya ara vermek zorundasınız.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bildiğiniz üzere bu
pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret,
yeşil olanı da çekimser oyu ifade etmektedir. Lütfen, kapalı
mekânlarda oyunuzu kullanınız.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Oylamaya
ara vermek zorundasınız.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, oy kullanmadaki şu
karışıklığa bakın lütfen.
BAŞKAN Lütfen, lütfen arkadaşlar, birbirinize
saygılı olun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen nasıl Başkansın ya? Niye
burada söz vermiyorsun bana? Niye söz vermiyorsun bana ya?
BAŞKAN Vereceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ne zaman söz vereceksiniz? Ayıp ya!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Savunma hakkı bile
vermiyorsun.
BAŞKAN Birleşimin sonunda vereceğim, birleşimin
sonunda, İç Tüzük öyle diyor. İç Tüzük Birleşimin sonunda
verilir. diyor. Okuyun! İç Tüzükü oku, ondan sonra gel!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ne zaman? Meclis
boşaldıktan sonra mı söz vereceksiniz? Yani Meclis
boşaldıktan sonra mı konuşma hakkı vereceksiniz?
Ayıp ya!
BAŞKAN İç Tüzük Birleşimin sonunda. diyor.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Yani oylamanın sonunda
mı vereceksiniz?
(Oyların toplanmasına devam edildi)
GÜROL ERGİN (Muğla) Çok yazık, çok!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Hiç yakışmıyor!
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
oylarınızı kabine girerek kullanınız ve bir de
zarfları yapıştırınız. İçinden pulların
düşmesi söz konusudur.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
KAMER GENÇ (Tunceli) Hani gizli oylama!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
oylarınızı kapalı kabinlerde kullanınız ve
OKTAY VURAL (İzmir) Gizli oylama ihlal ediliyor. Tutanaklara
girmesi açısından söylüyorum: Gizli oylama ortamı yoktur.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Kapılar açık,
perdeler açık!
OKTAY VURAL (İzmir) Bunların hepsi tutanağa giriyor
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gizli oylama yapıyoruz.
Oylarınızı lütfen kapalı mekânlarda kullanınız ve
zarfları kapatınız.
OKTAY VURAL (İzmir) Gizli oylama ortamı yoktur Sayın
Başkan.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
OKTAY VURAL (İzmir) Uyarıyı yaptık efendim. Gizli
oylama ortamı yoktur, buna rağmen devam ediyorsunuz.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan milletvekilimiz kaldı mı?
Sayın milletvekilleri, oy kullanma işlemi bitmiştir,
kutuları kaldırıyoruz.
(Oyların ayrımına başlandı)
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet, söz veriyor musun?
BAŞKAN İşlem bitsin, vereceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Onun bitmesine gerek yok, bundan önceki
çalışmalarda sayım yapılırken konuşuluyordu.
BAŞKAN Efendim, şu vaziyette söz verilir mi?
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sen ne görev yapıyorsun? Kimden
korkuyorsun, Tayyip Beyden mi korkuyorsun? Oturt bunları. Geçenlerde de
aynı şeyi yaptın. Herkes dağıldı, bana söz
verdin. Böyle bir şey olur mu?
BAŞKAN Efendim Birleşimin sonu diyor.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Birleşimin sonundan
kastınız ne Sayın Başkan?
BAŞKAN Sayın Genç, birleşimin sonu ne demek?
KAMER GENÇ (Tunceli) Birleşimin sonu değil, daha önce de
verebilirsiniz.
BAŞKAN- Öyle diyor efendim. Ben
KAMER GENÇ (Tunceli) Oturumun veya birleşimin sonunda, daha önce
de söz verebilir.
BAŞKAN Birleşimin sonu diyor, ben birleşimin sonunda
söz vereceğim size.
KAMER GENÇ (Tunceli) 158inci maddeyi aç, oku.
BAŞKAN Okudum, işte önümde.
KAMER GENÇ (Tunceli) Birleşimin sonunda veya daha önce de
verebilir diyor.
BAŞKAN Efendim, o benim takdirim, ben birleşimin sonunda
vermeyi takdir ettim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, önce de verilebilir diyor. Art
niyetlisin o zaman, art niyetlisin!
BAŞKAN Birleşimin sonunda vermeyi takdir ettim. Bu benim
takdirim efendim, lütfen, lütfen oturun. Sizi çağıracağım
efendim yahu!
KAMER GENÇ (Tunceli) Senin takdirin art niyetli o zaman!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Birleşimin sonu ne zaman
Sayın Başkan? Yani sonucu ilan ettikten sonra, Meclis
boşaldıktan sonra mı vereceksiniz?
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır Evvelden verebilir. diyor.
BAŞKAN Bakın, burada böyle sayım yapılırken,
burada işlem yapılırken
KAMER GENÇ (Tunceli) Ver sözümü! Lütfen şimdi sözümü ver! Ver
sözümü, beklemeyeyim.
BAŞKAN Oturun siz yerinize! Bana böyle talimat verme, emir
verme! Vereceğim dedim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Benim savunma hakkımı
kısamazsın.
BAŞKAN Gayet tabii, savunma hakkınızı
vereceğim sizin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi savunma hakkımı ver, ben
ondan sonra konuşayım gideyim.
BAŞKAN Tamam, vereceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, niye inat ediyorsun, ben
anlamıyorum. Niye inat ediyorsun? Savunma hakkı benim savunma
hakkımdır, verin benim savunma hakkımı.
BAŞKAN Vereceğim efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Niye şimdi vermiyorsunuz? Şimdi verin.
Kürsü boş.
BAŞKAN Burada sayım yapılırken
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayım burada yürür, ne olacak. Daha önce bu
sayımlar yapılırken yeni görüşmeler yapılıyordu.
BAŞKAN Evet, şimdi yapamıyoruz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Yani şu muamele normal mi,
şu muamele? Şu milletvekiline yapılan muamele normal mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İç Tüzük ne gösteriyorsa
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Ne zaman İç Tüzükte?
Meclis kapandıktan sonra mı vereceksiniz? Ayıptır
ayıp, gerçekten ayıptır!
KAMER GENÇ (Tunceli) Bak, o kadar ağzım varmıyor sizin
sevdiğiniz lafları söylemeye! Sayın Başkan, lütfen verir
misiniz söz hakkımı? Ver söz hakkımı yahu! Tayyip Bey seni
bir başka makama artık terfi ettirmez ikinci defa. Artık o
mevkiye gelemezsin. Ben Antalya halkına seni bu akşam şikâyet
edeceğim.
BAŞKAN Sayın Genç, sürekli şahsiyetle
uğraşıyorsunuz, sürekli hakaret ediyorsunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) İşte şahsiyetin bu kadar küçük!
Sözümü ver bana, gideyim ben.
BAŞKAN Siz nasıl hitap ediyorsunuz ya? Yerinize oturun!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ya Sayın Başkan, ne
zaman vereceksiniz?
KAMER GENÇ (Tunceli) Arkadaşlar biliyorlar, bu konuda
geçmişte de örnekler var. Bir yandan da öteki maddeler sürüyordu burada.
BAŞKAN Sayın Genç, yerinize oturun, sizi biraz sonra
savunma için çağıracağım ama böyle ayakta olmaz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, yerime oturma mesele değil ki.
Söz hakkımı vermek zorundasın.
BAŞKAN - Yerinize oturun, çağıracağım sizi,
buyurun.
(Oyların ayrımına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 8inci maddesinin gizli oylama sonucu:
Oy sayısı : 414
Kabul : 337
Ret: : 72
Çekimser : 5
Boş: : -
Geçersiz : -
|
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
|
Harun
Tüfekci Murat Özkan |
|
Konya Giresun |
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 158inci maddesine göre
bir işlem yapmak durumundayım. (Gürültüler) Lütfen arkadaşlar,
sakin olalım. Lütfen
Bu birleşim içerisinde İç Tüzükün 157nci maddesinde ifade
edilen hâllerden sükûnet ve çalışma düzenini bozmak ve
şahsiyetle uğraşmak fiilleri nedeniyle, Tunceli Milletvekili
Sayın Kamer Gençe uyarı cezası vermiştim. 158inci madde
gereğince kendisi savunma talep etti. Ben de birleşimin sonunda
kendisine, sükûneti ve çalışma düzenini bozma ve şahsiyetle
uğraşma fiilleri sebebiyle almış olduğu bu uyarı
cezası nedeniyle, şimdi diyeceklerini kendisinden dinleyeceğiz.
Sayın Genç, buyurun.
Size beş dakika süre veriyorum savunma için.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın milletvekilleri, biraz önce ben,
burada yapılan bir usulsüzlük nedeniyle, İç Tüzükün 63üncü
maddesine göre Başkanı Meclisin çalışma usullerine davet
için söz istedim, başka hiçbir şey demedim. Söz istedim fakat tabii,
ben bağımsız bir milletvekiliyim, halkın oyuyla
gelmişim, genel başkan beni bir yere tayin edip getirmemiş,
bileğimin hakkıyla gelmişim.
Tabii, Mehmet Ali Beyi tanıyorum, öteden beri tanıyorum, onu
sonra anlatırım. Geçenlerde de bir konuşma yaptık, Tayyip
Beyin gözüne girmek için yine bana uyarı cezasını verdi. Yine,
bir hükûmet programı mıydı, herhâlde gensoruydu; sırf
işte, Tayyip Bey dinlemesin diye, herkes dağıldıktan sonra
söz verdi, bugün de aynısını yaptı.
Şimdi, 158inci madde diyor ki: Oturumun sonunda veya
birleşimin sonunda ama Başkan takdir ederse daha önce de verir sözü.
Şimdi, olay şu: Bu Mehmet Ali Beyle bizim aramızda epey
ihtilaf var. Benim hakkımda bir dava açtı, gitti, Yargıtayda
Açtı, ikinci celsede bir hâkim 5 milyar hükmetti. Bu gitti Yargıtaya,
bozuldu geldi. İkinci celsede yine o hâkim 5 milyar aleyhime hükmetti. Bu
burada dedi ki, Mehmet Ali dedi ki: Ben bu parayı yiyeceğim. Ama
yiyemedi, yiyemedi. O kişi kim? O hâkim şimdi Adalet Bakanı
Müsteşarı. [MHP sıralarından alkışlar(!)]
Şimdi, bu Mehmet Ali Bey Başbakan
Yardımcısıyken, kendi yakın akrabasını getirdi
Boluda, Abantta, Otelcilik Anonim Şirketine, boş olan kişiyi
genel müdür atadı. Arkasından bir süre sonra bunu İstanbul Millî
Emlak Müdürlüğüne getirdi. Orada, sonra, kendisi, bilmiyorum
aralarında ne geçti, dedi ki: Bu benim adımı kullanarak para
alıyor. Sonradan o kişinin, birisinden 70 milyar
aldığı anlaşıldı; çok kısa zamanda
almış. 20 milyarını iade etti, sonradan o 50 milyarı
da aldı. Sonra Melih Aşıkın sütununda şöyle bir
şey çıktı: O akrabasının arkadaşını,
şey karısını çağırmışlar. Vallaha, biz,
Mehmet Ali Beyle her zaman, işte, beraber Abanta gidiyorduk, orada bana
dedi ki, ya başım açıktı: Başını ört.
dedi. Ben başımı örttüm, kocama genel müdürlük verdi. Sonra,
baktım, başımı açınca kocamla, hakkında bu
muamele yaptı. Bunları o zaman Melih Aşıkın
sütununda da söyledi.
Şimdi, değerli milletvekilleri; şimdi, AKPnin benimle
ilgili bir tutumu var yani diyorlar ki: Biz bunu bu Mecliste
çalıştırmayalım. Bu Meclise gelirse muhalefet ediyor bize.
Çünkü burada
Bakın, Allah rızası için, şu oylama gizli
oylamaya benziyor mu arkadaşlar? Yani oylama açık
yapılıyor. Orada gidiyor kendi adamları bakıyorlar,
gidiyorlar zorla milletvekillerinin koluna girip getiriyorlar. Böyle bir oylama
olur mu, böyle bir gizli oylama olur mu? Bakın, biz Anayasaya, İç
Tüzüke, Meclisin çalışma
Yani burada yasama faaliyetlerini hakka,
adalete ve Anayasaya uygun yerine getireceğimize namusumuz ve
şerefimiz üzerine yemin ettik. Şimdi, namus ve şeref üzerine
yapılan yeminlerin, yapan kişilerin görevlerini o namus ve şeref
çerçevesinde yapması lazım. Ee, şimdi böyle yapmayınca ben
ne diyeyim yani?
Şimdi, bütün mesele, yani beni tahrik ediyor, hakaret edeyim
kendisine, ondan sonra beni, uyarma cezası, arkasından Meclisten
çıkarma cezası verecek. Ben Meclise gelmeyeyim. Sen beni Meclisten
çıkarsan ne olacak, çıkarmasan
Senin bana uyarı cezası
vermen benim için onurların en büyüğü.
Onun için Sayın MHP Genel Başkanı Beyefendiye de çok
teşekkür ederim, lütfettiler beni de yanına
çağırdılar. O gösterdikleri hüsnü kabulden dolayı da
kendilerine şükranlarımı arz ediyorum. Yani o hareketinin
yanında ayrıca da
Ya bunun anlamı şu: Yani o insan haktan,
adaletten yana -CHPli arkadaşlarımız da öyle- ayrıca da
millet arkamda. Şimdi, ben Antalya milletine, özellikle burada Antalya
halkı
Ey onurlu ve şerefli Antalya halkı, bakın, sizin
orada seçip de buraya gönderdiğiniz ve Meclis
Başkanlığı Makamına oturan kişinin ne kadar
hissî, ne kadar taraflı, ne kadar hak ve hukuktan ayrı bir tutum
içinde olduğunu size şikâyet ediyorum. Bunu Antalyaya sokmayın.
Lütfen, bizim hakkımızı siz arayın buradan. Yani ne
yapayım ey halk! (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Ben burada usulsüzlük yapmıyorum, haksızlık
yapmıyorum, Anayasaya göre halkımın hakkını
koruyorum. Şimdi, aslında, ben, bugün Mehmet Ali Beyden değil,
Tayyip Beyden söz istemem lazımdı. Bundan sonra artık Mehmet
Ali Beyden söz istemeyeceğiz, Tayyip Beyden isteyeceğiz. Belki o
ona nazaran biraz daha erken saatlerde söz verebilir.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Nezaketsiz! Saygısız!
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, değerli milletvekilleri, ben...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet, Sayın Genç, size verdiğim süre doldu.
Size sükûneti bozduğunuz ve şahsiyetle
uğraştığınız için uyarma cezası
vermiştim. Bunların hiçbiriyle ilgili savunma yapmadınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Bir dakika vermiyor musunuz?
BAŞKAN Hayır.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Hadi ancak gidersin!
BAŞKAN - Dolayısıyla hakkınızda kanaatimi
değiştirecek herhangi bir husus mevcut değildir.
Ayrıca, buradaki gizli oylamalar İç Tüzüke uygun
şekilde yapılmıştır. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Oylamanın İç Tüzüke uygun
olmadığını siz de gözlerinizle gördünüz. Hayır...
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, oylama İç
Tüzüke uygun değil.
OKTAY VURAL (İzmir) Açık oy, gizli parti! Açık oy,
gizli parti!
BAŞKAN Kanun tasarı
ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 22 Nisan 2010 Perşembe günü,
bugün, alınan karar gereğince saat 11.00de toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum efendim.
Kapanma Saati:
01.49