DÖNEM: 23 CİLT: 67 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
91inci
Birleşim
22 Nisan 2010 Perşembe
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun (6/932) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/204)
B) Tezkereler
1.- (10/60, 63,
99, 242, 243, 244, 245, 246, 254, 256) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi
(3/1174)
2.- Madencilik
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının
yurt dışı inceleme çalışması yapma talebi
sonucunda; Komisyonun Kanadada inceleme çalışması yapması,
gidecek komisyon üyelerinin sayıları ve inceleme süresinin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca tespit edilmesinin uygun
bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1175)
3.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Meral Akşenerin, Stokholmde
düzenlenecek olan Avrupa Birliği Parlamento Başkanları
Konferansına katılmak üzere İsveçe gitmesinin uygun
bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1176)
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 23 milletvekilinin, hâkim ve
savcıların çalışma ve emeklilik dönemlerindeki özlük
haklarındaki sorunların araştırılması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/684)
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 23 milletvekilinin, et fiyatlarındaki
artışın nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/685)
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 20 milletvekilinin, deniz
taşımacılığı sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/686)
D) Genel Görüşme Önergeleri
1.- CHP Grup
Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadolun, Ermenistanla imzalanan protokoller ve Ermeni iddiaları
ile mücadele stratejisi konusunda bir genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi (8/13)
V.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/46) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 22/4/2010 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
2.- (10/223,
10/407, 10/525, 10/555, 10/604, 10/669) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
22/4/2010 Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, MHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
2.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, MHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
3.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, MHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
4.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susamın, CHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
5.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, CHP grup önerisine ilişkin açıklaması
6.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, CHP grup önerisine
ilişkin açıklaması
7.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, CHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
8.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, CHP grup önerisine
ilişkin açıklaması
9.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, CHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
10.-
Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrakın, CHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
11.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, CHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
12.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, CHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
13.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, CHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
14.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, CHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
15.-
İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktarın, Amasya Milletvekili
Hüseyin Ünsalın, açıklamasında, rakamların
yanlış olduğu beyanına ilişkin açıklaması
16.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, Kırıkkale Milletvekili Vahit
Erdemin, konuşmasında, adından da bahsederek, yaptığı
konuşmayı çarpıttığı ve söylemediği sözleri
söylediğine ilişkin açıklaması
17.- Manisa
Milletvekili Mehmet Çerçinin, Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüze
sarf ettiği sözlerden dolayı özür dilediğine ilişkin
açıklaması
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.- Kooperatifler
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları
(1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496)
5.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497)
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Harun Öztürkün, kullanma izni bulunmayan yapılara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/13165)
2.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Kemalpaşa ilçesinde verilen bir
taş ocağı ruhsatına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/13206)
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, bir bürokrat hakkında
basında çıkan iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı (7/13259)
4.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, Keşana ilçe tarım binası yapılmasına,
- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, Gübretaşın dahil olduğu
konsorsiyuma,
-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, TİGEMin kiraya
verilen bir arazisine,
Bir firmanın
iyi tarım ürünleri konulu girişimine,
- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, pamuk üretimine ve desteklemesine,
- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, hayvancılıktaki hibe
desteğinin yaygınlaştırılmasına,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/13297), (7/13298), (7/13299), (7/13300), (7/13301), (7/13302)
5.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, Sinopta kurulacak nükleer santrale
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/13340)
6.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, sivil toplum kuruluşlarına bütçeden
yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/13341)
7.- Aydın
Milletvekili Mehmet Fatih Atayın, verilen bir maden arama ruhsatına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/13342)
8.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, sivil toplum kuruluşlarına bütçeden
yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet
Aydının cevabı (7/13537)
9.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin, ihracattaki vergi iadesi uygulamasına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/13763)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.03te açılarak beş oturum yaptı.
Birinci, İkinci, Üçüncü Oturum
Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, hemşirelik
mesleğindeki sorunların (10/681),
Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, sel felaketlerinin
nedenlerinin (10/682),
BDP Grup
Başkan Vekili Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın, Adli Tıp
Kurumunun işleyişindeki sorunların (10/683),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerini alacağı ve
ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan:
(10/645) esas
numaralı, hayvancılık sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 21/4/2010
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP,
(10/137) esas
numaralı, kredi kartları ve bireysel krediler alanlarındaki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun
21/4/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP,
(10/351, 10/454,
10/527) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin
görüşmelerinin Genel Kurulun 21/4/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
BDP grup önerisi
nedeniyle; Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan, Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, Niğde
Milletvekili Mümin İnan, Muğla Milletvekili Gürol Ergin,
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü, Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu,
MHP grup önerisi
nedeniyle; Manisa Milletvekili Şahin Mengü ve Tekirdağ Milletvekili
Enis Tütüncü,
CHP grup önerisi
nedeniyle; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü, Eskişehir Milletvekili
Beytullah Asil ve Samsun Milletvekili Haluk Koç,
Birer
açıklamada bulundular.
İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Muğla Milletvekili Ali
Arslanın, grubuna sataşması nedeniyle bir konuşma
yaptı.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin kuruluşunun 90ıncı yıl dönümünün ve
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması, günün önem ve
anlamının belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir
görüşme yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan
2010 Cuma günü saat 14.00te toplanmasına, bu toplantıda
yapılacak görüşmelerde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanına, siyasi parti grubu başkanlarına ve grubu
bulunmayıp da Mecliste üyesi bulunan siyasi partilerin genel
başkanlarının görevlendireceği bir milletvekiline onar
dakika süreyle söz verilmesine ve bu birleşimde başka konuların
görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul
edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü
sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/761) (S. Sayısı: 458),
4üncü
sırasında bulunan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kooperatifler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporlarının (1/811,
2/633) (S. Sayısı: 496),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
Birleşime
saat 15.34te ara verildi.
|
|
|
Sadık
YAKUT |
|
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
|
|
|
|
|
Fatih
METİN |
|
Yusuf
COŞKUN |
|
|
Bolu |
|
Bingöl |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
|
|
|
|
|
Bayram
ÖZÇELİK |
|
|
|
|
Burdur |
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
Dördüncü, Beşinci Oturum
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
5inci
sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/656) (S. Sayısı: 497)
birinci görüşmesinde 9uncu maddesine kadar kabul edildi.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubuna üye milletvekillerinin kürsüde yapmış
oldukları konuşmalar sırasında, Parlamento
Başkanı sıfatıyla, milletvekillerinin ifadelerine
karşı göstermiş olduğu tutum nedeniyle Oturum
Başkanının tutumu hakkında açılan usul
tartışması sonucunda, Oturum Başkanı, tutumunu
değiştirecek bir husus olmadığını
açıkladı.
Devlet
Bakanı Hayati Yazıcı, Mersin Milletvekili İsa Gökün,
mensubu bulunduğu Hükûmete,
Mersin
Milletvekili İsa Gök, Devlet Bakanı Hayati Yazıcının,
şahsına,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Ankara Milletvekili Ahmet
İyimayanın, grubuna,
Ankara
Milletvekili Ahmet İyimaya:
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın,
Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürkün,
Konya
Milletvekili Atilla Kartın,
Şahsına;
Anayasa Komisyonu
Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, Konya Milletvekili
Atilla Kartın, şahsına,
Konya
Milletvekili Atilla Kart, Anayasa Komisyonu Başkanı ve İstanbul
Milletvekili Burhan Kuzunun, şahsına,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
22 Nisan 2010
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 11.00de toplanmak
üzere birleşime 01.49da son verildi.
|
|
|
Mehmet
Ali ŞAHİN |
|
|
|
|
Başkan |
|
|
|
|
|
|
|
|
Yusuf
COŞKUN |
|
Fatih
METİN |
|
|
Bingöl |
|
Bolu |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
|
|
|
|
|
Yaşar
TÜZÜN |
|
|
|
|
Bilecik |
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 127
II.- GELEN KÂĞITLAR
22 Nisan 2010 Perşembe
Genel Görüşme Önergesi
1.- CHP Grup
Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal
Anadolun, Ermenistanla imzalanan protokoller ve Ermeni iddiaları ile
mücadele stratejisi konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/13) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.02.2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 23 Milletvekilinin, hâkim ve
savcıların çalışma ve emeklilik dönemlerindeki özlük
haklarındaki sorunların araştırılması
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/684) (Başkanlığa geliş tarihi:
03.03.2010)
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 23 Milletvekilinin, et
fiyatlarındaki artışın nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/685) (Başkanlığa geliş tarihi:
03.03.2010)
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 20 Milletvekilinin, deniz
taşımacılığı sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/686) (Başkanlığa geliş tarihi:
03.03.2010)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin, 1995teki Gazi olaylarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13260)
2.- Denizli Milletvekili
Hasan Erçelebinin, A Milli Futbol Takımının teknik direktörüne
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13262)
3.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Fen Edebiyat Fakültesi
mezunlarına formasyon için getirilen not şartına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13263)
4.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlakın, mülkiyet sorunu olan Hazine
arazilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13264)
5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, kurban kesimi organizasyonlarındaki
yolsuzluk iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13265)
6.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, müzelerdeki hırsızlık
olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13268)
7.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkunerin, TEKELe ait bazı arsalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13269)
8.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Kelkit ırmağı üzerindeki
HES projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13276)
9.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Reşadiyedeki HES projeleri
uygulamalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13277)
10.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, Samsunda özel sektöre devredilen
hidroelektrik santrale ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13278)
11.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylaninin, kolluk personeli hakkındaki
soruşturmalara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13282)
12.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat İtfaiye Müdürlüğünün taşınmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13283)
13.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokatta itfaiye aracı bulunmayan
belediyelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13284)
14.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, vali ve kaymakam odalarına
Başbakanın fotoğrafının asılmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13285)
15.-
İstanbul Milletvekili Ümit Şafakın, muhtarların özlük
haklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13286)
16.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, kaçak bir tesisin yıkımına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13287)
17.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Elazığda meydana gelen depremdeki afet
yönetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13288)
18.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adana Büyükşehir Belediyesindeki rüşvet
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13289)
19.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün, Ankara Büyükşehir Belediyesinin toplu
taşımacılıktaki politikasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13290)
20.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, OR-Gİ Havaalanı Projesine ve Eğribel
Geçidindeki ulaşım sorununa ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13303)
21.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, Eti Alüminyum A.Ş.nin
özelleştirilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13305)
22.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, Yozgat Şehir Merkezi Yağmur Suyu
Toplama Projesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/13306)
23.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, tank modernizasyonu projesine ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13307)
24.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Yenimahalledeki
ilköğretim okullarında yapılan bir deneme sınavına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13308)
25.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğünün kiralanan bir arazisine ilişkin Devlet Bakanından
(Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/13309)
22 Nisan 2010
Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 91inci
Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Beş dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere
vardır, okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun (6/932) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/204)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin Sözlü Sorular kısmının 507.
sırasında yer alan (6/932) esas numaralı sözlü soru önergemi
geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Reşat
Doğru
Tokat
BAŞKAN Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Deprem Riskinin Araştırılarak Deprem Yönetiminde
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun görev süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi
vardır, okutuyorum:
B)
Tezkereler
1.- (10/60, 63, 99, 242, 243, 244,
245, 246, 254, 256) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin
bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1174)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Deprem Riskinin Araştırılarak Deprem Yönetiminde
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan
(10/60, 63, 99, 242, 243, 244, 245, 246, 254, 256) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu 28/01/2010 tarihinde
çalışmalarına başlamıştır. Anayasa ve
İçtüzük gereği kendisine verilen üç aylık süre içerisinde
çalışmalarını tamamlayamayan Komisyonumuz, 28.4.2010
tarihinden itibaren geçerli olmak üzere bir aylık ek süre istenmesine
karar vermiştir.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
İdris
Güllüce
İstanbul
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN İç Tüzükün 105inci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan Araştırmasını üç ay içinde
bitiremeyen komisyona bir aylık kesin süre verilir. hükmü gereğince
Komisyona bir aylık ek süre verilmiştir.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve 23 milletvekilinin, hâkim ve savcıların
çalışma ve emeklilik dönemlerindeki özlük haklarındaki
sorunların araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/684)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizdeki Hâkim ve Cumhuriyet Savcılarının
çalıştıkları dönem ile emeklilik dönemlerindeki özlük
hakları açısından yaşadıkları sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla, aşağıda belirtilen gerekçelerle
Anayasamızın 98inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Cemaleddin Uslu (Edirne)
3) Alim Işık (Kütahya)
4) Osman Durmuş (Kırıkkale)
5) Kürşat Atılgan (Adana)
6) Tunca Toskay (Antalya)
7) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
8) Recep Taner (Aydın)
9) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
10) Mustafa Enöz (Manisa)
11) Akif Akkuş (Mersin)
12) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
13) Hasan Çalış (Karaman)
14) Ahmet Orhan (Manisa)
15) Mustafa Kalaycı (Konya)
16) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
17) İzzettin Yılmaz (Hatay)
18) Yılmaz Tankut (Adana)
19) Behiç Çelik (Mersin)
20) Erkan Akçay (Manisa)
21) Muharrem Varlı (Adana)
22) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
23) Mehmet Ekici (Yozgat)
24) Ümit Şafak (İstanbul)
Gerekçe:
Türkiye'de hukuk düzeni, başta Anayasa olmak üzere yasa,
tüzük, yönetmelik, kararname gibi yürütmenin işlemleri ile
sağlanır. Hukuk düzeninin sağlanmasında yargının
bağımsızlığı ilkesi özel bir öneme sahiptir.
29 Kasım 1985 tarihli Birleşmiş Milletler
Yargı Bağımsızlığına Dair Temel
Prensiplerinde Yargı Bağımsızlığı ile ilgili
başlığında; "Yargı bağımsızlığı
Devlet tarafından güvence altına alınır ve Anayasada veya
iç hukukta yargı bağımsızlığına yer verilir.
Yargı bağımsızlığına saygı göstermek ve
gözetmek bütün hükûmet kuruluşlarının ve diğer
kurumların görevidir" demek suretiyle konunun önemine işaret
etmiştir.
Aynı belgenin Hizmet Şartları ve Görev Süreleri
başlığında "Yargıçların görev süresi,
bağımsızlığı, güvenliği, alacakları
yeterli ücret, hizmet şartları, emekli aylıkları ve
emeklilik yaşı yasada yeterli biçimde güvence altına
alınır" prensibine yer verilmiştir.
Esasen, Anayasamızın 139 ve 140'ıncı
maddelerinde de "Hâkimlik ve savcılık teminatı" ve
"Hâkimlik ve savcılık mesleği" ile ilgili hükümler,
diğer kamu görevlileri ve devlet memurlarından farklı olarak
düzenlenmiştir.
Yargının gerçekten bağımsız olması,
yargının mali ve idari bakımdan
bağımsızlığına bağlıdır.
Avrupa ülkelerinde bir hâkimin bir yılda bakması gereken
iş yükü sayısı 200 iken, Türkiye'de bir Hâkim yılda
ortalama 1078, Cumhuriyet Savcısı da 1864 dosyaya bakmaktadır.
Avrupa Konseyi Etkin Yargı Komisyonu'nun verilerine göre, 100 bin
kişiye düşen Hâkim sayısı; Türkiye'de 9, Almanya'da 24,5,
İngiltere'de 16,6, Yunanistan'da 28,4'tür.
Türkiye'deki mevcut 14 bin 694 Hâkim ve Cumhuriyet
Savcısı kadrosunun 3 bin 275'i boştur. Boş kadroların
doldurulması hâlinde bile Türkiye'deki Hâkim ve Cumhuriyet
Savcılarının iş yükünün AB ülkeleri seviyesine inmesi söz
konusu olmayacaktır.
Yargının
bağımsızlığını korumak açısından
değişik sistemlerin hepsinin temelinde 1950lerden sonra
milletlerarası organizasyonların aldığı
kararların gerçekleştirilmesi yatmaktadır.
Bu kararlara göre:
Hâkimler karar verirken sadece kanunlara bağlıdırlar,
hiçbir yerden direktif almazlar ve azledilmezler, devlet, yargının
görevini gerektiği gibi yerine getirmesi için gereken maddi
olanakları sağlar, Hâkimlerin atanmaları ve meslekte
ilerlemeleri hükümetin dışındaki merciler tarafından
yapılır.
Bu kuralların gereği olarak Hâkim ve Cumhuriyet
Savcılarının görevleri dışında özlük
haklarıyla ilgili kişisel bağımsızlığa da
kavuşmalarını gerektirmektedir. Diğer yandan Hâkim ve
Cumhuriyet Savcılarının görevdeyken teminat altına
alınan özlük hakları ile ilgili kural ve ilkeler, emeklilik
dönemlerinde de geçerli olmalıdır.
Şöyle ki, bir Hâkim veya Cumhuriyet
Savcısının, emekliliğinde nasıl bir hayat
sürdüreceğine dair kaygıya kapılmadan görevini yürütmesi, hiç
şüphe yok ki, hukuk düzeninin sağlıklı yürümesi için de
önemlidir.
Bu durum aynı zamanda emeklilik hakkını elde
etmesine rağmen ilerleyen yaşlarında verimli çalışma
içinde olamayacak Hâkim ve Cumhuriyet Savcılarının bizatihi
hayat standardı kaygısı nedeniyle zorunlu yaş
sınırına kadar kendilerini görevde kalmak zorunda hissetmelerini
de ortadan kaldıracak, yargıda etkinlik ve verimliliği de
artıracaktır.
Hayat standardı değişmeyeceğinden, kendilerini
verimli hisseden kişiler, herhangi bir baskı veya zorlayıcı
etki altında kalmadan, yargı etiği gereği ya mesleklerini
zorunlu yaş sınırına kadar sürdürecekler ya da tamamen
serbest iradeleriyle zorunlu yaş sınırından önce emekliye
ayrılabileceklerdir.
Aksi durumda medyayı bir dönem oldukça meşgul eden
vicdan ile cüzdan arasına sıkışan hâkimler nedeniyle
demokrasilerin vazgeçilmez unsuru yargı
bağımsızlığı üzerinde bu yönüyle bir
baskının hissedilmesi kaçınılmaz olacaktır.
Tüm bu sorunların sebepleri ve sonuçlarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün
104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ve teklif ederiz.
2.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve 23 milletvekilinin, et fiyatlarındaki
artışın nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/685)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Et insan sağlığı açısından önemli
bir besin maddesidir. Son zamanlarda fiyatların aşırı
derece artması, dolayısıyla zaten et yiyemeyen
insanlarımızı daha da yiyemez hâle getirmiştir. Et
fiyatlarının aniden bu kadar yükselmesinin sebep ve
sonuçlarının tespiti ve alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi için, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105
maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu
Kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Cemaleddin Uslu (Edirne)
3) Alim Işık (Kütahya)
4) Osman Durmuş (Kırıkkale)
5) Kürşat Atılgan (Adana)
6) Tunca Toskay (Antalya)
7) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
8) Recep Taner (Aydın)
9) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
10) Mustafa Enöz (Manisa)
11) Akif Akkuş (Mersin)
12) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
13) Hasan Çalış (Karaman)
14) Ahmet Orhan (Manisa)
15) Mustafa Kalaycı (Konya)
16) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
17) İzzettin Yılmaz (Hatay)
18) Yılmaz Tankut (Adana)
19) Behiç Çelik (Mersin)
20) Erkan Akçay (Manisa)
21) Muharrem Varlı (Adana)
22) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
23) Mehmet Tekir (Yozgat)
24) Ümit Şafak (İstanbul)
Gerekçe:
Ekonomik değer taşıyan hayvanların üretilmesi
beslenmesi, pazarlanması gibi işlere hayvancılık denir.
Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de nüfusun yeterli ve dengeli
beslenmesinde ve birçok alanda endüstri hammaddesi olarak
kullanılması açısından önemli bir yer tutmaktadır.
Bunun yanı sıra hayvancılık sektörü diğer sektörlerden
farklı olarak içinde birçok sektörü barındırması sebebiyle
ülke ekonomisine büyük katkılar sağlamaktadır.
Çeşitli iklimlere ve geniş meralara sahip olan ülkemiz,
hayvancılık açısından önemli bir potansiyele sahiptir.
Hayvancılığın gelişimi yaşanan iklim koşulları
belirlemektedir. Ülkemizde en çok beslenen küçükbaş hayvandır.
Özellikle İç Anadolu Bölgesi ile Doğu Anadolu Bölgesinde
yetiştirilir. Büyükbaş hayvancılığın da en fazla
yapıldığı yer, Erzurum-Kars Bölümü ile Doğu Karadeniz
bölümüdür.
Türkiye coğrafi özellikleri bakımından her türlü
hayvansal ürün üretimine uygun iken, uygulanan politikalardan dolayı
hayvan varlığında hızlı azalmalar
yaşamaktadır. Yanlış tarım politikaları, ırkların
ıslah edilmemesi ve yeterli miktarda ucuz ve kaliteli yem bitkisi tarımının
yapılamaması gibi nedenlerden dolayı ülkemiz mevcut
hayvancılığı koruyamamıştır.
Hayvancılık sektöründe üretimin azalması fiyatların da
yükselmesine neden olmuştur.
TÜİK verilerine göre 2008 yılı sonu itibariyle
toplam büyükbaş hayvan sayısı bir önceki yıla göre %1,58
azalış göstererek 10.946.239 baş olarak
gerçekleşmiştir. Küçükbaş hayvan sayısı 2009
yılında bir önceki yıla göre %6,87 oranında
azalış göstermiştir. Koyun sayısı 2008 yılı
sonu itibariyle bir önceki yıla göre %5,84 azalarak 23.974.591 baş,
keçi sayısı ise %11,2 azalarak 5.593.561 baş olmuştur.
Yıllar itibariyle hayvan üretiminde azalmalar yaşanmaktadır. Bu
duruma paralel olarak da et üretiminde azalışlar meydana
gelmiştir. 2008 yılında kırmızı et üretimi, 2007
yılına göre toplamda %16,18 oranında azalarak 482.458 ton
olmuştur. Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğünün
hazırlamış olduğu sektör değerlendirme raporuna göre,
1990 yılında et üretimi 742.149 ton iken, 2005 yılında bu
oran 640.258 tona düşmüştür. İnsanlarını temel besin
maddelerinden biri olan et, ülkemiz nüfusunun artmasına rağmen
üretilen hayvan sayısı uygulanan politikalardan dolayı azalma
göstermiştir.
Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğünün sektör
değerlendirme raporuna göre, gelişmiş ülkeler ve Türkiye'de
kişi başına tüketilen et miktarı ABD'de
Son aylarda et fiyatlarında aşırı derecede
artışlar yaşanmaktadır. Etin kasaptaki fiyatı,
kıyma
Et insan sağlığı açısında önemli bir
yer teşkil etmektedir. Son zamanlarda fiyatların aşırı
derece artması, dolayısıyla zaten et yiyemeyen
insanlarımızı daha da yiyemez hale getirmiştir. Et
fiyatlarının aniden bu kadar yükselmesinin sebep ve sonuçlarının
tespiti ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi için,
Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri
gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu Kurulmasını
arz ve teklif ederiz.
3.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve 20 milletvekilinin, deniz
taşımacılığı sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/686)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
"Ülkemizdeki kıyı illeri arasında, deniz,
yolcu ve yük taşımacılığının
geliştirilmesi ve dünya ülkeleri ile rekabet edilebilmesi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi" amacıyla, aşağıda
belirtilen gerekçelerle Anayasa'mızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü'nün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif
ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) D. Ali Torlak (İstanbul)
3) Kürşat Atılgan (Adana)
4) Zeki Ertugay (Erzurum)
5) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
6) Hasan Çalış (Karaman)
7) Mustafa Kalaycı (Konya)
8) H. Hamit Homriş (Bursa)
9) Mehmet Günal (Antalya)
10) Rıdvan Yalçın (Ordu)
11) Osman Durmuş (Kırıkkale)
12) Yılmaz Tankut (Adana)
13) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
14) Bekir Aksoy (Ankara)
15) Ali Uzunırmak (Aydın)
16) Metin Ergun (Muğla)
17) Akif Akkuş (Mersin)
18) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
19) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
20) Muharrem Varlı (Adana)
21) Beytullah Asil (Eskişehir)
Gerekçe:
Ülkemiz, dünya deniz
taşımacılığının % 30'unun
gerçekleştirildiği Akdeniz havzasında 3 tarafı denizlerle
çevrili bir konumdadır. Karadeniz'den açık denizlere açılan
İstanbul ve Çanakkale boğazları ülkemizin hâkimiyeti
altındadır.
Türkiye'nin kara sınırlarının uzunluğu
Bütün bu verilere bakıldığında, ülkemizin
denizcilik ülkesi olduğu düşünülse de, gerçekte ülke nüfusunun çok
azı denizcilikle ilgilenmektedir. Diğer yandan, nüfusu ülkemiz
nüfusundan daha az olan komşu ülkelerin dünya deniz taşımacılığından
elde ettiği payın çok altında bir paya sahiptir. Günümüzde dünya
ticaret hacminin % 90'ı deniz yoluyla yapılmaktadır. Bu durumda
gemicilik sektörü dünya ticaretinin bel kemiğini oluşturmaktadır.
Türk sahipli deniz ticaret filosu, 1.156 adet gemi ve 15,3 milyon DWT ile dünya
deniz ticaret hacminden % 1 civarında bir pay almaktadır. Dünya
denizcilik ticaretinden elde edeceğimiz ilave bir pay, denizciliğin
iş hacmi parasal olarak çok yüksek değerlerle ifade edildiğinden,
ülke ekonomisine önemli katkılar sağlayacaktır.
Denizcilik sektörünün gelişmesi, bu sektörün yedek parça ve
tersane gibi yan dallarının gelişmesine tesir edecek,
dolayısıyla istihdama katkı sağlayacaktır.
Deniz yolu ile yolcu ve yük
taşımacılığı, yol yapım ve bakım
masrafları olmaması sebebiyle diğer ulaşım
vasıtalarına nazaran daha ucuzdur. Diğer bir avantajı da
bir defada çok sayıda yolcu ve binlerce ton
ağırlığındaki yük uzak mesafelere
taşınabilmesidir.
Ülkemizde yolcu taşımacılığı
İstanbul-Karadeniz, İstanbul-İzmir, İstanbul-Bursa
(Mudanya), İstanbul-Yalova, İzmir-Akdeniz, İzmir-İtalya
gibi belli başlı hatlar dışında pek ilgi
görmemektedir.
Nüfusumuzun % 50'den fazlasının deniz
kıyısında veya denize kıyısı olan şehirlerde
yaşadığı düşünüldüğünde, potansiyel bir yolcu
varlığı, ülkemizde deniz yolcu
taşımacılığı sektörüne yapılacak
yatırım için itici bir güç oluşturmaktadır.
Taşımacılığın ucuz ve diğer taşıma
vasıtalarına göre daha ucuz olacağından tercih edilme
şansı da yüksek olacaktır.
Ülkemize bir yılda gelen turist sayısı 25 milyonun
üzerindedir. Turistlerin büyük çoğunluğu tatillerini, Akdeniz ve Ege
bölgesindeki turistik yörelerde geçirmektedir.
Güvenli ve yorucu olmayan bir yolculuk sebebiyle, ülkemize gelen
turistler için de iller arasında deniz yolu ile seyahat bir tercih sebebi
olabilecektir. Turizm açısından ise tur programlarına dâhil
edilen yeni bir pazarlama ürünü ortaya çıkacaktır.
Cumhuriyetin kuruluşunun ilk yıllarında Atatürk'ün
"En güzel ve coğrafi vaziyette ve üç tarafı denizlerle çevrili
olan Türkiye, endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ileri denizci millet
yetiştirmek kabiliyetindedir. Bu kabiliyetten istifade etmeyi bilmeliyiz.
Denizciliği, Türk'ün büyük millî ülküsü olarak düşünmeli ve onu
kısa zamanda başarmalıyız." sözünün çok
uzağında olduğumuz da bir gerçektir.
Tüm bu sorunların sebepleri ve sonuçlarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün
104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Genel görüşme açılmasına ilişkin bir önerge
vardır.
Söz konusu önerge beş yüz kelimeden fazla olduğu için
önergenin özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni Tutanak Dergisine
eklenecektir.
Şimdi, önergeyi okutuyorum:
D) Genel
Görüşme Önergeleri
1.- CHP Grup Başkan Vekilleri
Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun,
Ermenistanla imzalanan protokoller ve Ermeni iddiaları ile mücadele
stratejisi konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/13) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ermenistan ile Türkiye arasında 10 Ekim 2009'da imzalanan
protokollerin Türkiye'nin ulusal çıkarları açısından
taşıdığı ciddi sakıncalar daha önce CHP
tarafından TBMM'de sırasında izah edilmiş ve protokollerin
içerdiği zafiyet noktaları açıklanmıştı. Bu
konuda 4 Mart 2010'da ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi
Türkiye'yi Ermeni soykırımıyla suçlayan bir kararı kabul
etmiş, daha sonra İsveç parlamentosu, 11 Mart 2010'da Türkiye
aleyhine Ermenilerle birlikte Pontus Rumlarını, Keldani, Asuri ve
Süryanileri kapsayan bir soykırım kararı
almıştır.
Bu arada Türkiye'nin Avrupa ile ilişkilerini tehlikeye atan
bir gelişme de AB'nin Irkçılık ve Yabancı
Düşmanlığı ile Mücadele Çerçeve Belgesi'nden
kaynaklanmaktadır. Zira bu yasal düzenleme amacını aşarak
Ermeni iddialarının BM Soykırım Sözleşmesi'nde
öngörülen yetkili mahkemeler tarafından değil de, AB ülkeleri ulusal
mahkemeleri tarafından karara bağlanması ve
"inkârcıların" cezalandırılması yolunu
açmaktadır. Bu yılın Kasım ayına kadar Çerçeve Karar
AB ülkeleri ulusal mevzuatının bir parçası haline getirilecek ve
bundan sonra herhangi bir olayın soykırım suçu olarak
saptanması ve bunun inkârının cezalandırılması AB
ülkelerinin ulusal mahkemelerinin yetki alanına girecektir. Bu durumun,
Türkiye'nin AB ülkeleriyle ilişkilerinde yıkıcı sonuçlar
yaratması kaçınılmazdır.
Bu bağlamda Ermenistan Anayasa Mahkemesi'nin protokoller
hakkında aldığı kararın içerdiği yorumlar, ulusal
çıkarlarımız açısından endişelerimizin ne denli
haklı olduğunu ortaya koymaktadır. Mahkeme yukarıda temas
ettiğimiz zafiyet noktaları üzerinde yaptığı
yorumlarla, Ermenistan'ın protokollerle gerçekleştirmeyi
öngördüğü hedefleri açık seçik ortaya koymuştur. Protokollerin
TBMM tarafından onaylanması suretiyle bu hedeflerin
gerçekleştirilmesi hâlinde, Türkiye'nin ulusal çıkarlarına
ağır, telafi edilemez ve kalıcı zararlar verilmiş
olacaktır. Nitekim, Dışişleri
Bakanlığı'nın 18 Şubat 2010 tarihinde bu konuda
yapmış olduğu resmî açıklama da bu hususları teyit
edici niteliktedir.
Başbakan Sayın Erdoğan'ın 13 Mayıs'ta
Azerbaycan parlamentosunda Azerbaycan halkına Türk milleti adına
verdiği şeref sözü de sınırların
açılmasını öngören protokollerin TBMM tarafından
onaylanmasına imkân vermemektedir. Başbakan Erdoğan bu
konuşmasında, Türkiye-Ermenistan sınırının
açılmasını Ermenistan'ın işgal altında
tuttuğu Azerbaycan'a ait Dağlık Karabağ'dan
çıkmasına bağlamıştı.
Bu bakımdan, protokollerin TBMM'de bekletilmesinin hiçbir
yararı olmayıp sadece sakıncaları vardır. Zira,
özellikle ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu'nda 4 Mart
2010 tarihinde yapılan oylama sonucunda kabul edilmiş olan karar
tasarısından sonra protokollerin Meclis'te tutulması, bunlara
ilişkin onay işlemine başvurulacağı gibi
yanlış bir izlenim yaratmakta ve Türkiye üzerine baskıları
davet etmektedir.
Ayrıca, Başkan Obama'nın 24 Nisan
açıklamasında "soykırım" sözcüğünü
kullanmaması için kendisine bir gerekçe sağlamak amacıyla,
protokollerin hâlâ TBMM'den geçme şansının bulunduğu yolunda
yanıltıcı bir izleniminin yaratılması
sakıncalıdır. Zira aldatmaya dayanan bir yaklaşım,
gerçek durum ortaya çıkınca 2011'de Başkan Obama'ya
"soykırım" kelimesini kullanma "bahanesini"
verecektir. Ayrıca Temsilciler Meclis Başkanı Nancy Pelosi ile
Dışişleri Komitesi Başkanı Howard Berman bu durumdan
Temsilciler Meclisi'nden soykırım tasarısını geçirmek
için yaralanabileceklerdir. Bu bakımdan, protokollerin derhâl Meclis'ten
çekilmesinin sağlanması zorunludur.
(x) (8/13) esas numaralı
Genel Görüşme Önergesinin tam metni tutanağa eklidir.
Konuya geniş bir perspektiften bakıldığı
takdirde, bugüne kadar uluslararası alanda Ermenistan'a ilaveten birçok
devlet tarafından Türkiye'nin dış politikasını
yönlendirmek ve ödünler elde etmek amacıyla kullanılan Ermeni
soykırım iddialarının, giderek Türkiye'yi baskı
altına alıcı ve kuşatıcı küresel bir tehdit
niteliği kazandığı anlaşılacaktır.
Bu gelişmeler ışığında, hem
Türkiye'nin Ermeni iddialarıyla mücadele stratejisinin
tartışılması ve alınacak önlemlerin ele
alınması hem de Ermenistan'la imzalanan protokollerin
değerlendirilmesi amacıyla, Anayasa'nın 98 ve
İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca, TBMM CHP Grubu
adına Genel görüşme açılmasını yüksek takdirlerine
saygılarımızla arz ederiz.
|
|
Hakkı Suha
Okay |
|
Kemal
Kılıçdaroğlu |
Kemal Anadol |
|
|
Ankara |
|
İstanbul |
İzmir |
|
|
Grup
Başkanvekili |
|
Grup
Başkanvekili |
Grup
Başkanvekili |
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve genel görüşme
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
B)
Tezkereler
(Devam)
2.- Madencilik sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması
Komisyonu Başkanlığının yurt dışı
inceleme çalışması yapma talebi sonucunda; Komisyonun Kanadada
inceleme çalışması yapması, gidecek komisyon üyelerinin
sayıları ve inceleme süresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca tespit edilmesinin uygun bulunduğuna
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1175)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Madencilik Sektöründeki Sorunların
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının yurtdışı inceleme
çalışması yapma talebi sonucunda; Komisyonun Kanada'da inceleme
çalışması yapması, gidecek komisyon üyelerinin
sayıları ve inceleme süresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca
tespit edilmesi kaydıyla TBMM Başkanlık Divanının 14 Nisan
2010 tarih ve 69 sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.
Genel Kurulun onayına sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, karar yeter
sayısı istiyorum efendim.
BAŞKAN Oylarınıza sunacağım, ancak
karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 11.29
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.37
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 91inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
vardır ve kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Meral Akşenerin, Stokholmde düzenlenecek olan Avrupa
Birliği Parlamento Başkanları Konferansına katılmak
üzere İsveçe gitmesinin uygun bulunduğuna ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1176)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Meral Akşener'in,
Stokholm'de düzenlenecek olan Avrupa Birliği Parlamento
Başkanları Konferansı'na katılmak üzere İsveç'e
gitmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanun'un 9. Maddesi uyarınca Genel Kurul'un tasviplerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- (10/46) esas numaralı
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 22/4/2010 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 22.04.2010 Perşembe günü (bugün)
toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan 10/46 esas numaralı, "Şehit
yakınları ve gazilerin sorunlarının
araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla" Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105.
Maddeleri Gereğince Meclis Araştırması önergelerinin
görüşmelerinin Genel Kurulun 22.04.2010 Perşembe günlü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz
isteyen Kamil Erdal Sipahi, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Sipahi.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Sayın
Başkan, sizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, 9 Kasım 2007de şehit
ve gazilerimizin sorunlarını Meclis araştırması
şeklinde Meclise taşımayı düşünmüştük. Bugün
şahsım adına şehit yakınları ve gazilerimizin
sorunları hakkındaki görüşlerimizi sizlerle
paylaşacağım. Tüm şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi
saygıyla anıyorum.
Açılımın yarattığı ayrışma
ve tahribat sürerken Mehmetçikler, polislerimiz bu ülkenin bölünmez
bütünlüğü uğruna can vermeye devam ediyorlar. Evvelsi gün Hakkâride
bir Mehmetçik daha şehit oldu. Yirmi beş yıllık terörde
Türk Silahlı Kuvvetlerinin şehit sayısı 5.045e, polis
şehitlerinin sayısı 223e, onlarla omuz omuza çarpışan
yiğit korucularımızın şehit sayısı 1.348e
çıktı. 2002de bitme aşamasına gelen terör AKP döneminde
tekrar tırmanışta. Yedi yıllık mukayesede, AKPnin
nereden nereye mantığıyla bakıldığında
şehit sayısı 17 misli, terör olayı sayısı 10
misli artmış. Türkiyenin en önemli sorunu bölücü terördür.
diyenler 2002de yüzde 2 imiş, şimdi yüzde 30; nereden nereye!
Şehit kavramını konuşup da Çanakkaleyi
hatırlamamak mümkün değil. Mustafa Kemalden aktaralım: Ölüm
muhakkak. Önden gidenlerin öldüğünü görüyor, birkaç dakikaya kadar
öleceğini biliyor, sarsılmak yok. Okuma bilenler Kuran-ı Kerim
okuyor, bilmeyenler kelimeişehadet getiriyor. İşte, bize
Çanakkaleyi kazandıran ruh bu ruhtur.
Kurtuluş Savaşının en kritik günleri,
Sakarya. Cepheye sürecek tek bir Mehmetçik, tek bir silah kalmamış.
Fevzi Paşa Duatepede Kuran-ı Kerim okumaktadır. Mustafa Kemal
yanaşır: Okuyun Paşam, okuyun. Şu anda yüce
Tanrımızın yardımına her zamankinden daha çok
ihtiyacımız var.
Ordu aynı ordu ama saldıran Yunanlı değil,
içimizden. İstanbulun kurtuluş gününde camiye asılan Ordumuza
şükran borçluyuz. mahyasından rahatsız olanlar ilk işgal
güçleri değil, içimizden. Güçlü Türkiye, güçlü ordu. sözünden rahatsız
olanlar Ermeni değil, içimizden. Haburda Mehmetçik katillerini törenle
karşılayıp onlarla mücadele edenleri bir harp esiri gibi kinle,
intikamla sorgulayanlar gâvur değil, içimizden.
Evet, cumhuriyet kurulur. İlk iş Orduya Din Dersleri
adında bir kitap hazırlanmasıdır. Yıl 1925. Sakarya
Duatepedeki Fevzi Paşa Genelkurmay Başkanıdır. Diyanet
İşleri Başkanlığına yazar: "Ordunun
maneviyat dersleri içinde en mühim kısmı diyanete müteallik
tedrisattır. Ordunun bu ihtiyacının muhtasar bir risale tertip
edilerek temin buyurulmasını hassaten istirham eylerim efendim.
Rahmetli Ahmet Hamdi Akseki dört yüz seksen sayfalık bir eser yazar:
Askere Din Kitabı. İşte bu kitabın altmış
üçüncü ders konusu şehitlik rütbesidir.
Anayasamızın 61inci maddesi Devlet, harp ve vazife
şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda
kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar. diyor.
Şimdi, yeni Anayasa değişikliği teklifinde 1inci maddede
aynı konuyu bir kez daha yazmak bir yenilik değildir, olsa olsa bir
Şark kurnazlığıdır. Biz, bize emanet edilenlere
kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlayabildik mi?
Kültürümüzde vatanla yüceltilmiş ulvi görev olmasından
dolayı şehitlik ve gazilik kutsaldır ama hâlen devletimizin
kurumları arasında bile şehitlik ve gazilik
tanımlarında bir mutabakat sağlanamamıştır.
Şehitlik Yönergesine göre şehit sayılanların, nakdî
tazminat ve aylık bağlanması hakkındaki kanun ve yönetmeliklerde
bir kısmı şehit sayılmamaktadır. Kanuni
mirasçılarının birçok karşılaştıkları
sorunlar vardır. Şehitler arasında ayrım vardır.
Belirsizlik yüzünden bazı şehit aileleri mahkeme
kapılarında sürünmektedir. Bu ailelere reva mıdır?
Geniş kesimlerce benimsenebilecek şehitlik ve gazilik
tanımı en kısa zamanda ortaya konmalıdır.
Teknolojinin bugünkü seviyesinde şehit ve gazilerimizle
ilgili detaylı bir envanterin çıkarılması mümkün değil
midir? Şehit, gazi, harp ve vazife malulleriyle ilgili mevzuatın
dağınıklığı ve birbirleriyle çelişen
ifadeler içermesinin sıkıntıları yaşanırken niye
bir an önce bu konu ele alınmamaktadır? Bu konunun kamu sosyal
güvenlik sistemi içinde değerlendirilmesinin doğurduğu
sakıncalar neden göz ardı edilmektedir? Şehit
yakınları ve gazilerimize muhtelif kamu kurum ve
kuruluşlarından sağlanan hizmetlerin standart olarak her hak
edene verilmeyişi hangi hakkaniyetle bağdaşmaktadır?
Şehidin anne ve babasına ödenen komik rakamların
artırılması gerekmez mi? Vatan hizmeti sırasında
cesurca öne atılanlara ve bu uğurda yaralananlara sadece yaranın
yüzdesine göre gazi veya gazi değilsin denilmesi uygun mudur?
Şehit yakınlarıyla gazilerin işe yerleştirme
işlemlerinin hızlandırılması,
artırılması için hangi önlemler alınmıştır?
Malul gazilerin iş yerlerinde fiziksel durumlarına ve gazilik
onurlarına uygun şartların kriterleri ortaya konmuş mudur?
Bu ve benzer birçok sorunların çözüm yeri, en önemlisi gazi Meclis
değil midir?
Şimdi, size, AKP döneminde yaşanan şehit ve
gazilerle ilgili bazı örnekleri sıralamakta yarar umuyorum.
15 Nisan 2008, Mecliste 119 sıra sayılı Yasa
görüşülmekte. Vatandaş, Mehmetçiki şehit eden teröriste devlet
kesesinden maaş ödenmesine isyan etmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi
milletvekilleri, değişiklik önergesi verirler. Terör
suçlarından mahkûm olanlara mahkûmiyet sürelerince bu Kanuna göre
aylık bağlanmaz, bağlanmış olan aylıklar
ödenmez. Evet, Milliyetçi Hareket Partisinin değişiklik önergesi
budur.
Sonuç: AKPli Komisyon hayır, AKPli Hükûmet hayır,
AKPli Meclis Grubu hayır.
Aradan bir gün geçer, aynı yasa tasarısı
görüşülmeye devam ediyor, 16 Nisan 2008. Milliyetçi Hareket Partili
milletvekilleri bu kez şehit çocukları için bir değişiklik
önergesi verirler. Şehit ve malul çocuklarına yapılan
eğitim-öğretim yardımları yüzde 50 oranında
artırılsın. Yani 30 lira ile 50 lira arasında.
Sonuç: AKPli Komisyon hayır, Hükûmet hayır, AKP
Meclis Grubu hayır.
Aradan bir hafta geçer, Bursa Mudanyada bir şehit
toprağa verilecektir. Evet, yiğit kardeşim Binbaşı
Ercümentin şehit cenaze töreni vardır. Şehit çocuklarına
eğitim yardımına hayır diyen bakan, aynı bakan bu
sefer cami avlusunda şehit çocuklarının başlarını
okşamaktadır. İkiyüzlülüğün böylesine ne isim verilir,
bilmiyorum.
21 Nisan 2009da Millî Savunma Komisyonunda görüşülüp, daha
sonra Meclis gündemine gelen 361 sıra sayılı bir Kanun
vardır: Şehit Mehmetçikin bakmakla yükümlü çocukları askerlik
yapmasın. Bütün parti grupları anlaşırlar ancak gerek
Komisyonda gerek Meclis gündemine geldiğinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak gene bir değişiklik önergesi veririz. Şehitler
arasında ayrım yapmayın gazi Meclis. deriz. Yalnız
Mehmetçiklerin çocukları değil, yıllardır bu mücadele için
can veren subay, astsubay, uzman erbaşlar var, onların çocukları
da bu haktan istifade etsin.
Sonuç aynıdır: Komisyon hayır, AKPli Hükûmet
hayır ve maalesef Meclis Grubu hayır.
Ardından Obama talimatlı, PKK karşılamalı
açılım başlar. Şehit aileleri ellerinde Türk
bayrakları ve çocuklarının resimleriyle İstanbul
Edirnekapıda toplanmak ve bir eylem yapmak isterler. AKPnin rahatsızlığı,
İstanbul Valisinin ikbal korkusu, polis baskısı, toplantı
yasaklanıp dağıtılır. Şehit anasının
sarıldığı bir polis Lanet olsun. der, şehit anasına
sarılıp ağlamaya başlar.
Açılım için şehit ailelerinden görüş
alınacak. denir. İzmir Şehit Aileleri Derneği
İçişleri Bakanına çıkarlar, itirazda bulunurlar
açılım sürecine. Birkaç gün sonra Cumhurbaşkanı aynı
şehit ailelerini kabul edecektir. İzmir Şehit Aileleri
karşıt ya açılıma, onlar
Cumhurbaşkanlığına götürülmez. Onların yerine
hiçbirisi şehit ailesi olmayan Gaziemirden AKP mamulü bir fason
şehit ailesi derneği gidip methiye düzerler.
Daha sonra, Kırıkkalede bir şehit babası
açılıma karşı çıkar. Açılımcı
zihniyetin ceza kesmesi şart. Oğlunun, 1994te Şırnak
Madende şehit olan şehit astsubayın mezarı
açılımcılarca tahrip edilir. Konu Milliyetçi Hareket Partisi
tarafından 3 defa Meclis gündemine taşınır. Basın
resimli olarak bu konuyu manşet yapar. Ses yok. Habur
karşılamasına müsteşar gönderen Sayın
İçişleri Bakanı Kırıkkaleye bir müfettiş göndermeye
çekinir. Neden? Açılımın foyası ortaya çıkacak da
ondan.
Şehitlere en önemli maddi dayanak, destekçi kim? Mehmetçik
Vakfı. Vefalı Türk milleti kurban bağışında bu
kurumu tercih ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sipahi, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) Vakfın suçu
büyük: Sen nasıl deniz bilmem nesi vakfının soygununa mâni olur,
payını azaltırsın? Hapis, yargı, hiçbir suç, eksik yok
ama bağış yapanlara özel anket formlarıyla Çin işkencesi.
Neden Mehmetçik Vakfına bağış yapıyorsunuz diye anket
formlarıyla baskı uygulanır.
Gazilere yardım eden bir Elele Vakfı vardır. Ona da
bir bahane lazımdır, denetlemeye gidilir. Biz senin
vakfının elektrik parasını yirmi yıldır
yanlış hesaplamışız, ver ceza olarak milyonlarca
cezayı. Yıl 2008. Bakanlarınız şahit.
Anlayacağınız, şehitlerle ilgili, gazilerle ilgili birçok
eksikler, yanlışlar, kasıtlar, açılım rahatsızlıkları,
samimiyetsizlikler
Şimdi, bunlar yetmedi, son olarak da şehit ve gazilerle
alay edercesine bedelli askerlik gündeme geldi.
Arkadaşlar, samimi olalım. Bu konu hassas konu. Beraber
bir Meclis araştırması açalım, asla hakkı ödenmeyecek
bu insanlarımızın sorunlarını beraber giderelim. Bu
konu, AKPli komisyon hayır, Hükûmet hayır, AKP Meclis Grubu
hayır denecek bir konu değildir.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Sipahi.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Biraz rahatsız
oldunuz mu?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Efendim, ben de birkaç cümle
söylemek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Öztürk, grup önerisi lehinde ve aleyhinde
söz isteyenler tamamlandıktan sonra, sistemde gördüm, söz vereceğim.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen
Azize Sibel Gönül, Kocaeli Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Gönül.
AZİZE SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun şehit yakınları
ve gazilerinin sorunlarının çözümü hakkında vermiş
olduğu grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi ve aziz milletimi saygıyla selamlarım.
İçinde bulunduğumuz Ulusal Egemenlik
Haftasını ve Çocuk Bayramını şimdiden tebrik
ediyorum, tüm çocuklarımızın bayramı kutlu olsun.
Değerli milletvekilleri, şehit ve gazilerimiz,
onların yakınları, hiç şüphesiz ki bizler için son derece
önemlidir. Onların derdi bizim derdimizdir, acıları bizim
acılarımızdır, sorunlarının çözümü her zaman
gündemimizde olmuştur, olmaya da devam edecektir.
Değerli milletvekilleri, Anayasa görüşmelerinde,
şehitlerimizin geride bıraktıkları dul, yetim ve maluller
için pozitif bir ayrımcılık yapılmasına imkân veren
10uncu maddesine
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, devletin bölünmezliği,
milletin bölünmezliğini sağlayanlar için de pozitif
ayrımcılık yapın!
AZİZE SİBEL GÖNÜL (Devamla) 10uncu maddesinin ikinci
fıkrasında, yani 1inci maddede Çocuklar, yaşlılar,
özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve
gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı
sayılmaz. deniliyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Söyleyecek sözünüz yok. Söyleyecek
sözünüz olması lazım.
NURİ USLU (Uşak)
Utan, Utan!
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Susmasını bir
öğrenin!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
AZİZE SİBEL GÖNÜL (Devamla) Şimdi, hem
ayrımcılık yapılmasına imkân veren 10uncu maddesine
hayır deyip, ret oyu kullanacaksınız, öte yandan Şehit
yakınlarının sorunlarını görüşelim. diye öneride
bulunacaksınız!
Değerli arkadaşlar, bu çelişkilerden
kurtulmamız lazım. Bir yerde bir sıkıntı varsa bunu
hep birlikte düşünerek çözmemiz mümkündür. Denizde bir tabir vardır:
Denizde meşveret gerek. Mecliste de meşveret gerek arkadaşlar.
Yapılacak çalışmalarda bunu sağlamamız gerekiyor ve
şunu söylemek istiyorum:
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) AK PARTİ Grubuna
da meşveret gerek. AK PARTİ Grubuna da meşveret gerekiyor. Size
kimsenin öyle bir şey sorduğu yok!
AZİZE SİBEL GÖNÜL (Devamla) Bugüne kadar AK PARTİ
Hükûmeti özellikle şehit ve gazi aileleri ile ilgili önemli
çalışmalar yapmıştır, önemli düzenlemeler
yapmıştır ve yapmaya da devam edecektir.
Bunlar nelerdir? diye soracak olursanız şöyle
özetleyebiliriz: Şehit aileleri ve gazilerimizin terörle mücadele
sisteminden doğan haklarında iyileştirmeler
yapılmıştır. Emeklilik ikramiyesi, konut hakkı, kira
yardımı, barınma ve bakım hakkı, Toplu Konut Fonundan
faizsiz konut kredisi verilmesine, yurt dışında tedavi
hakkı verilmesine, yine öğrencilerinin, üniversite öğrencilerine
yükseköğrenim süresince karşılıksız burs verilmesine,
şehit ve gazi ailelerine iş temini ve hak sahipliği
sağlanması; bunun haricinde, sosyal güvenlik sisteminden doğan
birtakım hakların sağlanması, özellikle katılım
paylarının alınmaması, yine tıbbi malzeme teminiyle
ilgili, ortez ve protez, iyileştirici diğer araç ve gereçlerden fark
alınmaması gibi, öğretim ve eğitim haklarında, gene,
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılan eğitim yardımı,
şehit ve gazi malul çocuklarının ilk ve ortaöğretimde
parasız yatılı okuma hakkından, gene, millî eğitime
bağlı özel eğitim kurumlarından ücretsiz okuma hakkına
ve Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı yurtlardan ve
kredilerden öncelikle yararlanma hakkı gibi.
Bunun haricinde şehit eşi kamu
çalışanlarının, öğretmenlerin atamalarında
kolaylık sağlanması, gene, okul kayıtlarında ve
nakillerinde kolaylık sağlanması, yükseköğrenimdeki
katkı paylarının alınmaması, Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğüne ait tesislerde yapılacak spor müsabakalarına girmede
kolaylık gibi, gene, Vakıflar Genel Müdürlüğünce şehit
çocuklarına verilecek bursların eğitim yardımı
almasına engel olmadan öğrenim süresince verilmesi gibi birtakım
düzenlemeler yapılmıştır.
Değerli arkadaşlar, bunun haricinde gene,
taşıt vergisinden, damga vergisinden, ÖTVden, KDVden, emlak
vergisinden, veraset ve intikalden, araç ithal hakkından, askerlikten
muafiyet ve diğer alanlarda birtakım düzenlemeler olduğunu da
görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, korucu sisteminden doğan
haklarda ise aylık bağlanması, sağlık
yardımı, tazminat ödenmesi, nakdî tazminat, ölüm yardımı ve
iş imkânı gibi gene alt başlıklarla ilgili birçok düzenlemeler
var. Ama bu düzenlemelerin içerisinde, tabii ki daha -geniş kapsamlı
olarak hayata geçirilmiş olmasına rağmen- zaman içerisinde
gerekli iyileştirmelerin yapılacağından da kimsenin
şüphesi olmasın demek istiyorum ve hâliyle grup önerisinin aleyhinde
olduğumuzu belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gönül.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Kamer
Genç, Tunceli Milletvekili.
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; MHP Grubunun şehit yakınları ve gazilerin
sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının
belirlenmesiyle ilgili olarak verdiği grup önerisinin lehine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bu hafta Millî Egemenlik
Haftasıdır. Laik Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmak için, bütün,
Fransızlarla, İngilizlerle, İtalyanlarla, Yunanlılarla
savaşarak bu memlekette bağımsız, laik, çağdaş
bir ülke kurmak için canlarını veren o şehitlerimize, o mücadele
edenlere şükran borçluyuz. Onlara Tanrıdan rahmet diliyoruz, yerleri
cennet olsun. Ayrıca, bu memleketin birliği ve bütünlüğünü
savunmak için mücadele eden ve bu uğurda şehit olan tüm
insanlarımıza da şükran borçluyuz. Eğer biz buralarda
konuşabiliyorsak, çalışabiliyorsak, o insanların, o kutsal
insanların hayatları pahasına verdikleri mücadelenin bir
sonucudur.
Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii Türkiye
Cumhuriyeti devleti hepimizin devletidir. Bu devlette barışı
sağlamak, bu devlette birtakım insanların sorunu varsa bu
sorunlara çözüm bulmak hepimizin görevidir. Bence millî birlik ve
bütünlüğe yönelik konularda meselelere çözüm ararken peşin hükümlü
olmadan, mümkün olduğu kadar, sorun yaratan kitlelerle de sorunları
tartışmak, bunu önlemek lazım. Bu konularda böyle
zıtlaşarak, birbirimizi düşman görerek, birbirimizi öldürerek
bir yere varamayız. Türkiye Cumhuriyeti devletinin coğrafyası o
kadar kıymetli, o kadar mukaddes bir coğrafya ki tarih boyunca birçok
milletin bu coğrafyada gözleri olmuş. Bu güzel topraklar, bu cennet
kadar güzel, her tarafı ayrı bir güzellik, bir cennet parçası
olan bu ülkemizin burada hem çağdaş hem medeni hem de ileri seviyede
bütünlüğünü korumak ve bu insanları dünyada yaşayan
çağdaş insanlarla aynı seviyedeki kültüre, eğitime,
kişiliğe ve saygınlığa kavuşturabilmek için hepimizin
bu konuda ciddi çaba sarf etmesi lazım.
Yani bugün Güneydoğuda ciddi bir silahlı eylem var. O
insanlar da, oraya dağa giden insanlar da bizim
çocuklarımızın, kardeşlerimizin
Tabii ki
dışarıdan gelen, destekleyen var; Suriyeden gelen var, Almanyadan
gelen var. Bizzat gördüğümüz şeyler. Başka ülkelerden gelen var.
Çünkü onların gelmelerinin bir hedefi var. Ermeniler var içlerinde. Niye?
Çünkü onlar istiyorlar ki bu Türkiye Cumhuriyeti devletini bölelim. Böldükleri
zaman da
Evvela şimdi güçlü olan nedir? Türkiyedir, Türkiye Cumhuriyeti
devletidir. Biz bunu böldükten sonra, güçlü o birtakım lobiler, nasıl
olsa biz gücü yok ettikten sonra ikinci derecede zaten
karşımızda duracak güç yoktur. Onun için bu konularda peşin
hükme kapılmadan mümkün olduğu kadar bir çare bulmamız
lazım.
Bugün yine bir şehidimiz var, Allahtan kendisine rahmet
diliyorum.
Arkadaşlar, on sekiz, yirmi yaşında, yirmi iki
yaşındaki bir evladı kaybeden ailenin
ıstırabını, onun acısını, onun, ömür boyunca
bir annenin bir babanın çekebileceği acıları çekmek ve
onlara katlanmak çok ağır bir olay. Yani insan gücünün
katlanması normal olarak mümkün değil. Belki yaşıyor ama
ölü yaşayan bir aile hâline geliyor. Onun için bizler parlamenter olarak
burada bu görevlerimizi
Burada çok ciddi bir çaba harcamamız lazım.
Gelin bakalım arkadaşlar, sorun nedir? Bence onun üzerine gitmek
lazım.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın burada
AKPnin 340 milletvekili var. Her şeyi ben yaparım. havası
içinde. Bakın, Avrupa'daki insanlar niye gelişiyor? Bir yandan 99
kişi, bir yandan 1 kişi; 99 kişi, Ben o 1 kişiyi ezeyim,
ben bunu yok edeyim, karşımda rakipsiz kalayım. demiyor; diyor
ki, Yahu bu 1 kişinin de bir düşüncesi var, bir bakalım bakalım;
bunun da benden farklı bir düşüncesi var, bunun da bir
düşüncesini dinleyelim. diyor. Maalesef, işte hâlâ Türkiye'de
iktidara gelen ve çoğunluğu elde eden partilerin
kavramadıkları bu.
Şimdi, dün gördünüz burada, ben söz istedim yani diyorum ki
Mehmet Ali Şahin, sen orada hatalısın, İç Tüzükün 63üncü
maddesine göre bana söz ver. Gördünüz, şimdi o şeyleri getirelim,
şurada, öteki söz isteyen partinin milletvekillerinin ne kadar üzerine
gittikleri, ne kadar hakaret ettikleri, ne kadar tehdit ettikleri ortada,
kayıtları takip edelim. Ben dedim ki Bana bir söz ver. Yok, tutuyor
bana uyarı cezası veriyor. Bu çok küçük bir anlayış ve
küçük bir şahsiyet, gelişmemiş bir insanın
davranacağı bir şey. Ben burada tek milletvekiliyim diye
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hakaret etme!
Eleştirin ama hakaret etmeyin!
KAMER GENÇ (Devamla) Sen aklın varsa kendine sakla.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hakaret etmeyin. Yani
eleştirebilirsiniz ama hakaret etmeyin.
KAMER GENÇ (Devamla) Sen kendi aklın varsa kendine sakla.
Şimdi, ben tekim diye, insan -o kadar açık- o kadar
düşük bir seviyeye düşüyor ki. Ben de şimdi geçeyim bir partiye,
o zaman burada ben onun üzerine yürüsem bana bir ceza vermez. Ama nedir? Bütün
hesabı beni burada yok etmek. Tutuyor, sözü de ne zaman veriyor?
Aslında en sonda veriyor, işte bütün partiler gitsin, Tayyip
Erdoğanın gözüne girmek için burada bekleyen, benim üzerime
saldırmaya çalışan birkaç tane kişi var, onlar hemen bana
saldırsın. Beyler, sizin gücünüz buna yetmez. Hem Mehmet Ali
Şahinin kafası bunu kavramaz. Ben Antalya halkına buradan sesleniyorum.
BAŞKAN Sayın Genç
Sayın Genç, lütfen
KAMER GENÇ (Devamla) Ey Antalya halkı, çok soylu bir
halksınız, dünyanın en güzel coğrafyasında
yaşıyorsunuz ama buraya gönderdiğiniz bu kişi hiç size
yakışmıyor. Bu kadar taraflı, bu kadar o Antalya halkında
var olması gereken insan güzelliklerinden yoksun; böyle, bir makama gelmek
için birisinin âdeta talimatı ve emrine giren bir insanı nasıl
buraya gönderiyorsunuz size hayret ediyorum ama yine de Antalya halkı size
saygılar sunuyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hakaret etme,
ayıptır!
KAMER GENÇ (Devamla) Lütfen, bu kişiyi buradan
Bunun
cezasını siz verin, aranızda gezdirmeyin.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
ABDURRAHMAN KURT (Diyarbakır) Kamer Bey, niye Meclis
Başkanına hakaret ediyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi değerli
arkadaşlarım, ülkemizin şartları, şehit ailelerini ve
zor durumda olan insanları ekonomik yönden bunu beslemeye çok büyük
imkânları var. Şimdi bakın, geçen gün -Muğladaydı
galiba- bir gazi açlıktan öldü, bu hiç mi sizi rahatsız etmiyor? Ama,
o gazi orada açlıktan ölürken, Amerikaya geçen gün Tayyip Erdoğan
gitti. 300 kişilik uçak, bir bakıyorsun, Tayyip Bey iniyor,
arkasından karısı iniyor, iki tane kızı iniyor, iki tane
damadı iniyor, arkasından yandaşları iniyor.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Lale devri!
KAMER GENÇ (Devamla) Abdullah Bey bir yere gidiyor, bir
bakıyorsunuz
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Öyle bir şey yok.
KAMER GENÇ (Devamla)
o devamlı demirbaş köşe
yazarları var, onları alıyor; yanına bir sürü
işadamını alıyor. Ya arkadaşlar, sizin
iktidarınız zamanında Tayyip Erdoğan yurt
dışına en azından bu yedi senede 300 tane sefer
yapmıştır. 300 seferde on gün de kalsa 3 bin gün eder arkadaşlar.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sen anlamazsın,
hizmet ediyor bu ülkeye. Bu ülke oturduğun yerden yönetilmiyor,
oturduğun yerde ihracat artmıyor, sen anlamazsın ondan.
KAMER GENÇ (Devamla) Ayrıca, bakın, bu yurt
dışına gittiği zaman 40 tane polis gönderiyor
arkadaşlar. 40 tane polis, bakın!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bu ülke oturduğun
yerden yönetilmiyor.
KAMER GENÇ (Devamla) Ondan sonra o 40 polis gidiyor, orada
yiyor, içiyor, otellerde kalıyor. Yani o kadar büyük bir israf var.
Şimdi daha önce buradan aldığınız
Efendim Madencilik Komisyonu Kanadaya gidecek. Bakın, bütün komisyonlar
yurt dışına gitme hastalığına
yakalanmışlar. Türkiye Büyük Millet Meclisine soru soruyoruz; yahu
diyoruz ki, sizin döneminizde yurt dışına giden, harcırah
alan hangi milletvekilleri ne kadar para almış?
İnanmanızı istiyorum arkadaşlar, AKPli olup da
maaşının 3 misli harcırah alan milletvekilleri var. Her gün
yurt dışına giden milletvekilleri var. Yahu kimin
malını kimden saklıyorsunuz? Hiç mi utanma yok sizde? Meclis
Başkanlık Divanı olarak, Başkanı olarak senden
soruyorum, niye sorularımıza cevap vermiyorsun ya? Niye vermiyorsun?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Devletin
kayıtlarında her şey var.
BAŞKAN Sayın Genç lütfen, hakaret eden ifadeler
kullanmayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Niye bunları koruyorsun? Hangi
milletvekili yurt dışına kaç defa gitti, ne kadar harcırah
aldı, niye vermiyorsun? Tayyip Erdoğana soruyorum, sen ve karın
yurt dışında kaç gün geçirdiniz, ne kadar harcırah
aldınız? Bildirseniz ya bunları!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hepsi İnternette
var.
KAMER GENÇ (Devamla) Bu uçakların paraları, Abdullah
Gülün paraları nereden ödeniyor? Örtülü ödenekten ödeniyor
arkadaşlar. Bir uçak yurt dışı seferi için Abdullah Bey 500
bin dolar alıyor, bunu örtülü ödenekten alıyor. Bakın, bunun
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bu ülkenin ihracat
yapması için
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu sen kimin adına
konuşuyorsun? Benim söz hakkımı kesme, yiğitliğin
varsa bir televizyon kanalına çıkalım, ben bütün pisliklerinizi
yüzüne böyle çarpayım. Böyle bir şey olur mu yani ya! Böyle bir
şey olur mu!
BAŞKAN Sayın Genç lütfen
KAMER GENÇ (Devamla) Bu memleketin şehitleri, gazileri
açlıktan ölüyor, yoksulluktan ölüyor. Ondan sonra siz ne
yapıyorsunuz? Her türlü safahat içinde yaşıyorsunuz.
Arkadaş, devletin mallarını bedava satıyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sabahtan beri laf atıyorsun,
Grup Başkan Vekili olacaksın, ayıp!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sana ne kardeşim!
Sen bana ne karışıyorsun? Sen kimsin!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Boyuna laf atıyorsun, yeter!
(AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sana ne! Sana ne! Sana
ne!
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi Mehmet Ali Şahine
soruyorum: Sen, o, Beldibindeki devletin en kıymetli arazilerini bedava
niye yandaşlarına veriyorsun?
BAŞKAN Sayın Genç
Sayın Genç
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) Saman fabrikasının
hesabını ver!
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkan, ne diyor bu? Ne
diyor yahu? Ne diyorsun canım?
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) Sen saman
fabrikasının hesabını ver!
KAMER GENÇ (Devamla) Ne diyorsun? Ne diyorsun? Sen ne diyorsun?
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) Sen saman fabrikasındaki
yüzde 5 hissenin hesabını ver!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
konuşmacıyı temiz bir dille konuşmaya davet edin.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, bu devletin mallarını
böyle getirip de yandaşlarına sıfır fiyata, bedava
veriyorsunuz da bir şehide niye hakkını vermiyorsunuz? Bu
memlekete yakışır mı? Bir gazinin yok olması, ölmesi
buna yakışır mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
konuşmacıyı temiz bir dille konuşmaya davet edin.
66ncı maddeye uygun davransın. Şahıslarla ilgili
terbiyesizce konuşuyor.
BAŞKAN Sayın Genç
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, kürsüye
müdahale etmesinler.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 12.09
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 12.18
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yusuf
COŞKUN (Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 91inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verdiği önerinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Şimdi söz sırası Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçta.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, ben sözümü daha
bitirmedim efendim.
BAŞKAN Sayın Genç
Sayın Tunç, bir saniye
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır efendim, ben sözümü bitirmedim,
yarıda kesildi.
BAŞKAN Sayın Genç, sözünüz yarıda kesilmedi.
Tartışmanın başladığında on altı
saniyeniz kalmıştı.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır efendim, sözümü bitirmedim, bir
dakikalık da ek süremi vermediniz.
BAŞKAN Sayın Genç, biz burada teknik cihaza bakmak
durumundayız. Eğer istiyorsanız, buyurun, bir dakikalık
sözünüzü veririm ama Yarıda kaldı
Sizin söylediğinize göre
hareket edecek değiliz, burada elektronik cihaz var, süreniz
tamamlandı.
Buyurun, bir dakikanızı veriyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, ama ben
konuşmamı bitirmedim.
BAŞKAN Yani, bu gerginliği devam ettirmenin ne Türkiye
Büyük Millet Meclisine ne Türkiyeye ne de hiçbir sayın milletvekiline
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, ben bir
milletvekiliyim.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, ben burada
milletvekiliyim. Hiç kimse bana küfredemez ve konuşmamı engelleyemez,
bunu herkesin anlaması lazım ve bunun tutanaklara geçmesi lazım.
BAŞKAN Sayın Genç, konuşma hakkınız
İç Tüzükte belirtilmiş, konuyla ilgili olabilir ancak. Eğer
İç Tüzükü katı kurallarla uyguladığımız takdirde
konunun dışına çıkma hakkı yok sayın
milletvekillerinin.
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi, burada, siz ara verdikten sonra
bu AKPli milletvekillerinin bana yaptıkları hareketler tutanaklara
geçmedi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hâlâ iftira ediyorsun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) Bu basın mensupları şahit
burada
BAŞKAN Sayın Genç süreniz başladı, buyurun
bir dakika.
KAMER GENÇ (Devamla) Ondan sonra da, benim hemşehrim
Mustafa Ataş, o da hakaret etti. Ben bunu Tunceli halkına da
özellikle burada vurgulamak da istiyorum. Burada en ağır
hakaretlerden birisini o etti ama benim terbiyem ona cevap vermeye
elverişli değil. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) Bu kadar yalanı
nasıl söylüyorsun?
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri.
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkan, tamam,
konuşuyoruz.
BAŞKAN Buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla) Bakın, bir dakikamı verin de
BAŞKAN Beni ilgilendirmez Sayın Genç, ben size verdim
sürenizi, konuşuyorsunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) İlgilendirmez olur mu? Bakın,
sayın milletvekilleri, ben burada milletvekiliyim.
FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) Biz neyiz?
KAMER GENÇ (Devamla) Alnımın teriyle, bileğimin
hakkıyla Tunceli halkı seçmiş buraya getirmiş. Ben burada
hırsızlarla da mücadele edeceğim, soysuzlarla da edeceğim,
bu devleti talan edenlerle de mücadele edeceğim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
KAMER GENÇ (Devamla) Bu şehit haklarını savunmam
niye sizin bu kadar gıcığınıza gitti? Niye bu kadar
hakaret etmeye kalkıyorsunuz? Benim 1 kişi olmam sizi bu kadar güçlü
kılmaz. Yarın o sokağa çıktığınız zaman
sokakta gezemezsiniz siz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Git ya!
KAMER GENÇ (Devamla) Bu memlekette bu kadar talan varken
Bu
talan sizin oylarınız sayesinde yapılıyor. Yoksa, burada
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkan, bir dakika
vermediniz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Kaplan.
Verdim Sayın Genç bir dakikayı.
KAMER GENÇ (Devamla) Bu kadar konuşmamdan korkmayın.
BAŞKAN Lütfen yerinize oturun Sayın Genç.
Şimdi söz sırası Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçta, Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhine söz istedi.
Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde söz
aldım. Bu vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle sürekli olarak bu Meclisin huzurunu bozan, iftira ve
hakaret cümleleriyle bu kürsüyü sürekli olarak işgal edip, kirleten
şahsı kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tunç, lütfen konuyla ilgili konuşur
musunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bu iftiralara hiç cevap vermeye bile gerek
duymuyorum.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Yağcı.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) MHP grup önerisiyle şehit
yakınları ve gazilerin sorunları ve çözüm yollarını
tespit etmek amacıyla Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması önergesinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugünkü
gündeminde görüşülmesi istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ İktidarı,
her alanda olduğu gibi, özellikle sosyal politikalarda da önceki
iktidarlarla kıyaslanamayacak önemli icraatlara imza
atmıştır. Şehit aileleri ve gazilerimizle ilgili olarak son
derece hassas davranmış, onların 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanunundan doğan haklarını iyileştirmiştir.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir)
Hassasiyetlerimizi anlattık burada.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Şehit aileleri ve gazilerimize yeni
sosyal güvenlik sisteminden dolayı yeni haklar sağlanmıştır.
Sağlık yardımları, burs ve eğitim
yardımları, konut yardımları, vergi muafiyetleri
sağlanmıştır. AK PARTİ döneminde çıkarılan
kanunla 10 binin üzerinde şehit yakını ve gazimiz işe
alınmıştır. Bu vatan için canını feda eden
şehitlerimizin yakınlarına ve gazilerimize ne yapsak azdır,
haklarını ödeyebilmemiz mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, verilen araştırma önergesi
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemindedir ancak bugünkü gündeme
alınması Türkiye Büyük Millet Meclisinde Anayasa
değişikliği görüşmelerine devam edilecek olmasından
dolayı mümkün olamamaktadır. Böylesi önemli bir konunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin sabahlara kadar çalıştığı yoğun
Anayasa değişikliği çalışmalarının
arasına sıkıştırılması da uygun
olmayacaktır.
OKTAY VURAL (İzmir) Konuşmadan kabul edelim!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Anayasa değişikliğinin
1inci maddesi, şehit ailelerimiz, gazilerimiz ve özürlülerimizle
ilgilidir. Şehit ailesi ve gazilerimizin sosyal devlet ilkesinin bir
gereği olarak daha iyi korunması ve gözetilmesi için
Anayasamızın 10uncu maddesinde değişiklik yapan teklif
Türkiye Büyük Millet Meclisinin pazartesi günkü birleşiminde 336 oyla
kabul edilmiştir. Buna göre Anayasamızın 10uncu maddesinin
ikinci fıkrasına eklenen fıkra ile Çocuklar,
yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve
yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik
ilkesine aykırı sayılmaz. hükmü getirilmekte
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) 61inci madde de
vardı zaten. Şark kurnazlığı yapma!
CANAN ARITMAN (İzmir) Kullanıyorsunuz, istismar
ediyorsunuz; şehidi de, çocuğu da, kadını da
kullanıyorsunuz!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Bu maksatla alınacak tedbirler
eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. cümlesi eklenerek
OKTAY VURAL (İzmir) Ne zaman yorumlandı ki bugüne
kadar?
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Sanki yoktu!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
şehit ailesi ve gazilerimiz için
pozitif ayrımcılık Anayasamıza girmektedir.
Keşke bu madde araştırma önergesi veren MHPli
milletvekillerimizin de destek oylarıyla geçseydi. Ancak, bu fırsat
hâlâ vardır. İkinci tur görüşmelerde bu hassasiyetin
gösterileceğini ümit ediyor ve bunu bekliyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Milletin bölünmezliğine de evet
densin değil mi! İstismara bakın!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bu duygu ve düşüncelerle tüm
şehit ailelerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize şükran
duygularımızı belirtiyor, yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Şehitten post
çıkartıyorsunuz, post! İstismarcı!
CANAN ARITMAN (İzmir) İstismarcı bunlar!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisini oylarınıza
sunuyorum
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Genç, Sayın Öztürkün söz
talebi var.
Sayın Öztürk, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, şimdi,
efendim
BAŞKAN Sayın Genç, oturur musunuz. Bakın,
Sayın Öztürkün söz talebi var.
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi arkadaş Buradaki
iftiralarla kürsüyü kirleten. dedi. Bana sataşma var bunda.
Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Genç
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
doğru söz sataşma olmaz!
KAMER GENÇ (Tunceli) Rica ediyorum Sayın Başkan.
Bakın Buraya getirdiği iftiralarla Türkiye Büyük Millet Meclisi
kürsüsünü kirleten kişi. dedi. Ben bunu sataşma kabul ediyorum. Ben
Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünü kirletmediğimi
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Doğru söz sataşma
olmaz!
BAŞKAN Sayın Genç, isminizden ve hiçbirisinden
bahsetmeden söyledi. Tutanakları
(MHP sıralarından Yapma!
sesleri)
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Yapma be!
OKTAY VURAL (İzmir) Kürsü kirlenmez, milletin kürsüsüdür.
Milletin kürsüsünü kimse kirletemez. Kem söz sahibine aittir Sayın
Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, sataştı.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın Genç kendi
söz talebini isteme ve hakkını savunma durumunda. Zaten ayakta
söylüyor, karşılıklı konuşuyoruz.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Biz onu savunmuyoruz, biz
senin tutumun hakkında konuşuyoruz.
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) Yanlı yorum
yapıyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, siz kendi kendinize ne
hüküm ifade ediyorsunuz orada ya?
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Genç, oturun. Sayın Öztürkün söz
talebini değerlendireceğim, ondan sonra düşüneceğim.
Sayın Vural, konu Sayın Gençle ilgili. Sayın
Öztürkün söz talebi var, onu değerlendireceğim. Niye müdahale
ediyorsunuz?
OKTAY VURAL (İzmir) Sen kendi yorumunu içeride yap! O kürsü
senin kürsün değil.
BAŞKAN Sayın Öztürk, buyurun. Ne için söz
istemiştiniz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Şehitle ilgili, şehit
cenazesiyle ilgili.
BAŞKAN Buyurun Sayın Öztürk.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürkün, MHP grup önerisine ilişkin açıklaması
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, seçim
bölgem Mersin ili Mut ilçesi Hacınuhlu köyünden Ahmet İnce, Hakkâri
Şemdinli Tekeli bölgesindeki mayın patlaması sonucu Hakkın
rahmetine kavuşmuştur, şehit olmuştur. Şehidimiz
milletimizin kalbindeki unutulmaz yerini almıştır.
Şehidimize Allahtan rahmet diliyorum, yakınlarına ve
milletimize baş sağlığı diliyorum. Hükûmeti artık
milletin gerçek sorunlarını çözmeye, öncelikle tüm anaların
gözyaşının dinmesi için terörü sona erdirmeye davet ediyorum.
Şehidimize tekrar Allahtan rahmet diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Genç, yerinize oturun, mikrofonu
açacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, sataşmadan yerimden
konuşamam.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, yerimde
60ıncı maddeye göre kısa olursa, sataşma kürsüde
yapılır, doğrusu bu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
doğru söz sataşmaya girmez!
BAŞKAN İki dakika süre vereceğim Sayın Genç,
iki dakika süre vereceğim, buyurun yerinize oturun. Yerinize geçin
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, sataşma
BAŞKAN Maksadınız ne Sayın Genç?
Düşüncelerinizi ifade etmek değil mi? Bu fırsatı veriyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yanlış yapıyorsun.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) Sen mi biliyorsun, senden
başka bilen yok mu?
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, biraz önce,
konuşmacı, yaptığı konuşmada, benim iftira atarak
Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünü kirlettiğimi iddia etti. Şimdi
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsü çok yüce bir
kürsüdür. O kürsüde
(Gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli)
yapılan soygunların dile
getirilmesi, hırsızlıkların dile getirilmesi, keyfî
yönetimlerin dile getirilmesi için o kürsü vardır. O kürsüde bu türde
yapılan konuşmalar o kürsüyü kirletmez, o kürsüyü yüceltir. Aksine, o
kürsüye yakışmayan konuşmalar hırsızları koruyan,
örtbas eden, soygunları örtbas eden konuşmalardır, o da halkın
takdirindedir. Benim yaptığım konuşmaların hepsi bu memleketin
ve milletin insanlarının menfaatinedir. Bu memlekette AKPyle beraber
büyük bir soygun başlamıştır. Bunu, eğer güçleri
varsa
Bir denetim mekanizmasını çalıştıralım,
bunun hepsini ortaya çıkarırız.
Şimdilik fazla sabrınızı taşırmamak
için bununla yetiniyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akkuş, şehitle ilgili
konuşacaksınız galiba?
AKİF AKKUŞ (Mersin) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Mersin Milletvekili Akif
Akkuşun, MHP grup önerisine ilişkin açıklaması
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, dün
Hakkâride hainlerin tuzağına düşen ve Hakkın rahmetine
kavuşan Ahmet İnce kardeşimize Allahtan rahmet diliyor, ana
babası ve tüm Türk milletine başsağlığı
diliyorum.
Ancak, bu hainlerin bir an önce tespit edilmesi, bir an önce
ortaya çıkartılması ve bunların mutlaka
cezalandırılması gerekiyor. Artık vatandaşın
sabrı taşmıştır. Bu taşan sabrın neler
yapabileceği ileri günlerde, eğer bunun cevabı verilmezse,
görülecektir diyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler; AK PARTİ ve MHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akkuş.
Sayın Uzunırmak, sizin söz talebiniz var. Ne için, hangi
konuda?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Şehitlerle ilgili bir
şey konuşacağım.
BAŞKAN İç Tüzükün 60ıncı maddesi
gereğince bir dakikalık süre.
Buyurun Sayın Uzunırmak.
3.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmakın, MHP grup önerisine ilişkin açıklaması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; durum ne kadar gerginleşti, Parlamento ne
duruma geldi hepimiz görüyoruz. Parlamento akılla konuşmalı,
duygulara akıl yön vermeli. Şehidinin meselesini eğer bu
Parlamento bu şekilde konuşursa başka meseleleri nasıl
konuşur?
Ben bu duygularla onların ruhlarını
incittiğimize kanaat ediyorum ve Parlamentoya, bu gazi Meclise böyle
meselede, böyle bir müzakerenin hiç yakışmadığını
ifade etmek istiyorum, bütün arkadaşlarımızın dikkatini
çekmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Uzunırmak.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
2.- (10/223, 10/407, 10/525,
10/555, 10/604, 10/669) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin
ön görüşmelerinin Genel Kurulun 22/4/2010 Perşembe günkü
birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
22.04.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 22.04.2010 Perşembe günü (Bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisini, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Kemal
Kılıçdaroğlu
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (TOKİnin uygulamaları hakkında);
(10/223), (10/407), (10/525), (10/555), (10/604) ile (10/669) esas
numaralı Meclis Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin,
Genel Kurulun, 22.04.2010 Perşembe günlü birleşiminde birlikte
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz
isteyen Akif Hamzaçebi, Trabzon Milletvekili.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce Sayın
Başkanın da okuduğu gibi TOKİnin uygulamalarıyla
ilgili olarak 23üncü Parlamento döneminde Cumhuriyet Halk Partisi olarak
toplam altı tane Meclis araştırma önergesi vermiş
bulunuyoruz. Arkadaşlarımızın, benim, birbirimizden
habersiz olarak bu kadar sayıda TOKİ hakkında Meclis
araştırma önergesi vermiş olmasının çok ciddi bir nedeni
vardır.
TOKİ, çok büyük ölçüde, olağanüstü ölçüde kamu
kaynağı kullanan bir kurumdur. Bu kadar büyük ölçüde kamu
kaynağı kullanıyor olmasına rağmen Parlamentoya,
Sayıştaya hesap vermeyen bir kurumdur. Dolayısıyla, bütün
uygulamaları kamuoyunda tereddütle, şüpheyle karşılanan bir
kurumdur. Biraz sonra bunların birtakım örneklerini de sizlere
vereceğim.
Bütün bunların yanında, kullandığı kamu
kaynakları yanında, piyasada olağanüstü
ayrıcalığa sahip olarak konumlanmıştır. Hem
olağanüstü ayrıcalığa sahip bir kurum, çeşitli
kanunlara tabi değil, çok büyük ölçüde kamu kaynağı kullanıyor,
Parlamentoya hesap vermiyor. Böyle bir yapıdaki kurumun
uygulamalarının Parlamento ve kamuoyu tarafından, milletimiz
tarafından bilinmesi ihtiyacı vardır. Meclis araştırma
önergelerimiz bu ihtiyaçla verilmiştir.
TOKİ 1984 yılında kurulmuştur. Kuruluşundaki
temel gerekçe dar ve orta gelirli vatandaşlarımızın konut
ihtiyacının karşılanmasıdır. Bir yandan nüfus
artışının yarattığı konut ihtiyacı, öte
taraftan kente göçün kentte yarattığı nüfus
artışından kaynaklanan konut ihtiyacı Türkiyede piyasaya
devletin müdahalesini zorunlu kılmıştır. Piyasa
mekanizmasının bu kadar büyük sayıdaki konutu, özellikle dar ve
orta gelirli vatandaşlarımız açısından,
karşılaması mümkün değildir. Bu nedenle devletin bu
piyasaya müdahale etmesinde zorunluluk vardır. TOKİ bu zorunluluktan
doğmuştur. Bu nedenle birtakım kolaylıklarla mücehhez
kılınmıştır. Daha sonra 2004 yılında Arsa
Ofisi kapatılmıştır ve Arsa Ofisinin mülkiyetinde olan çok
büyük bir kamu varlığı, hazine arazisi stoku TOKİye
devredilmiştir, Emlak Bankasının bütün
taşınmazları TOKİye devredilmiştir. TOKİ bugün
gelir paylaşımı, hasılat paylaşımı
yöntemiyle yapmış olduğu ihalelere konu olan
taşınmazları buralardan, bu kaynaklardan elde etmiştir yani
herhangi bir bedel ödemesi söz konusu olmaksızın bu kamu varlığını
elde etmiştir.
Öte taraftan, TOKİye imar planı yetkileri
verilmiştir. Başlangıçta sadece toplu konut alanlarında
konut üretebilmek amacıyla imar planı yapma yönünde var olan yetki,
daha sonra TOKİnin kendi arazi ve arsalarında plan yapma yetkisini
karşılayacak şekilde ve konut dışı alanları
da planlayacak şekilde genişletilmiştir. TOKİ bugün her
türlü ticari uygulamayı, her türlü rant projesini gerçekleştirebilmek
amacıyla bir plan otoritesi olan belediyelerin yetki alanlarına
müdahale ederek her türlü plan değişikliğini yapabilmektedir.
RECEP KORAL (İstanbul) Hiçbir müdahale yok, nasıl
olur!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET AKİF HAZMAÇEBİ (Devamla) TOKİye konut
üretebilmek amacıyla hazine taşınmazları bedelsiz olarak
devredilebilme imkânı varken, yapılan kanun
değişikliğiyle hazineye ait binaların da devrinin yolu
açılmıştır. En son Parlamentonun yaptığı
kanun değişikliğiyle hazine binaları da bedelsiz olarak
devredilmiştir.
TOKİnin uygulamalarına
baktığımızda, âdeta müteahhide göre, projeye göre yasa
değişikliklerinin Parlamentodan geçtiğini görürüz.
Ataşehirdeki kuzey ve güney koridorunda bulunan konut projelerinin
geçirdiği aşamalar incelendiğinde, öte taraftan Parlamentonun
kabul ettiği yasalar incelendiğinde, bunlar yan yana
getirildiğinde görülecektir ki oradaki projeye göre burada yasalar
çıkarılmıştır, yasalar
değiştirilmiştir. TOKİ böyle bir uygulamanın
içerisindedir.
TOKİye büyük vergi, resim, harç istisnaları
verilmiştir. Yurt dışı çıkış harcı
TOKİye tahsis edilmiştir. Geçen yıl sonu itibarıyla 50
milyon TL harç TOKİye aktarılmıştır. Bu rakam önceki
yıllarda, yılda 100 milyon TL düzeyindeydi, 2006da 100 milyon TL
idi. Yani AKP döneminde bu rakam aşağı yukarı 500 milyon
TLye yakındır. TOKİnin 2003-2009 dönemi piyasada
yarattığı, kullandığı kaynağın toplam
değeri nedir derseniz, aşağı yukarı 25 milyar
dolardır. Bu kadar büyük kaynağı kullanan bir kurumdur.
Bu kurumu 2003 yılı sonunda Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanunu çıkarken AKP ve CHP oylarıyla bu kanunun kapsamına
aldık; Parlamentoya hesap verecek, bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonundan,
Genel Kuruldan geçecek, kesin hesabı buradan geçecek, Sayıştay
bu kurumu denetleyecek. Ama sonra ne olduysa 2005 yılında bir yasa
değişikliğiyle TOKİ bu denetimlerin dışına
çıkarıldı. Aynı tarihlerde TOKİnin
Bayındırlık Bakanlığıyla olan bağı da
koparıldı, doğrudan Sayın Başbakana bağlı
kılındı. Bugün TOKİnin bir bakanı yoktur,
Başbakanla TOKİ Başkanı kapalı devre hâlinde bir
uygulama içerisindedir. Parlamentoya hesap vermeyen, saydam olmayan ihaleler
yapan bir kurumdur.
TOKİden vatandaş memnun mudur? diye sorarsanız
yaptığı konutlara rağmen, yaptığı projelere
rağmen, İyi proje gerçekleştiriyorum. demesine rağmen
TOKİde vatandaş memnuniyeti yoktur. Bir dönem, 80li yıllarda,
90lı yıllarda kalitenin sembolü olan TOKİ bugün
kalitesizliğin sembolüdür. İsmi TOKİnin önünde giden birkaç
yapımcıyı hariç tutuyorum ama 500 bin konut üreten TOKİnin
imajı piyasada kötüdür. Bugün Ankara Gölbaşında bir konut
projesi yapmıştır çalışanlar için, memurlar için, 3
bin konutluk projedir. Bir tane o projeden memnun olan, konutu alıp da
memnun olan vatandaşımız varsa sorumlular, yetkililer gelsin
bana söylesin, burada açıklasın.
Bakın, TOKİnin vatandaş memnuniyetini
TOKİnin kendisi de ölçmüş, bir anket yaptırmış. 2008
yılında yaptırmış bu anketi. Yüksek Denetleme
Kurulunun raporlarında mevcut. Anket sonuçlarını okuyorum size:
Kullanılan malzemenin kalitesinin beklentileri karşılaması
konusunda TOKİden konut alanların verdiği cevap: Yüzde 23,5
Evet, karşılıyor beklentilerimi. diyor, yüzde 76,5
Hayır, beklentilerimi karşılamıyor. diyor. Tuvalet,
banyo ve mutfak kullanılabilir ve kalite açısından uygun mudur?
Yüzde 33,5 Evet, uygundur. diyor, yüzde 66,5 Hayır, uygun
değildir, memnun değilim. diyor. Balkonların, yeterince,
kullanıma uygunluğu nasıldır? sorusuna
vatandaşın cevabı, yüzde 61 oranında Hayır. Peki,
konuta yerleştikten sonra sıhhi ve elektrik tesisatıyla ilgili
herhangi bir tamirat yapılması ihtiyacı var mıdır?
sorusuna konut alan vatandaşlarımızın yüzde 70i Evet,
tamirat ihtiyacı vardır. diyor. TOKİ 25 milyar dolarlık
kaynağı kullanırken kötü konut yaparak vatandaşın
devlete güvenini suistimal eden bir konumdadır.
İhaleleri saydam değildir. Bu kürsüden Ataköyde 2007 ve
2008 yılında teşebbüs ettiği ve suçüstü
yakalandığı için iptal etmek zorunda kaldığı
adrese teslim ihalenin bilgilerini sizlere vermiştim. Sayın TOKİ
Başkanı buradaydı, ilgili bakanlar buradaydı; bu
sorularıma, eleştirilerime karşı herhangi bir cevap
verememişlerdir. Ataköyde toplam 140 dönüm civarındaki bir arazinin,
üst hakkı başka bir şirkete ait olan arazinin, otuz bir
yıllığına üst hakkı başka bir şirkete ait,
onun otuz altı yıllık daha kullanımı var onun
çıplak mülkiyetini güya açık artırmayla ihaleye
çıkarıyor. Alıcısı kim? Üst hakkı, üst hakkı
sahibi. Adrese teslim ihaledir. TOKİnin aşağı yukarı
kamuoyundaki izlenimi budur. TOKİ ihalesi ise buradan mutlaka birileri
kayrılıyor, birileri kollanıyor.
Bakın, İzmir Mavişehirde yaptığı
bir ihale var. Bir AKP belediye başkan adayının sahibi
olduğu bir şirket bu ihaleyi almış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Müşterek hesaba
konut satın alacak olanların ödeme yapması gerekiyor.
İlgili şirket müşterek hesap yerine bir başka hesabı
konut alanlara bildiriyor. 12 milyon TLyi vatandaşlar oraya
yatırıyor, 4,2 milyon TLlik TOKİ hakkını ta Yüksek
Denetleme Kurulu denetim yapana kadar bir buçuk yıl süreyle
kullanıyor. Buna ses çıkarılmıyor. Neden? Çünkü onun sahibi
AKPden belediye başkan adayı olmuştu.
Şimdi, TOKİ en son Ataköyde bir ihale yapıyor,
şimdi ihaleye çıkarıldı. 160 parselin
kullanımını ihaleye çıkarıyor. İlan vermiş
TOKİ gazetelere: Bu ihale yapıldığında Ataköylüler
sahille buluşacak. 81 yılından beri burası vatandaşa
kapalı. Burası senin mülkiyetinde değil mi? Duvarları sen
çekmedin mi? Neden şimdi açmıyorsun halka? Eğer TOKİnin
malları kamu malıysa Ataköylüler, Bakırköylüler yani kamu
buranın satılmasını istemiyor. Çağrı
yapıyorum, lütfen bu ihaleyi iptal edin.
Bu ve benzeri uygulamaların araştırılması
amacıyla araştırma önergelerini vermiş bulunuyoruz. Bu
önergelerin kabulü TOKİ üzerindeki şemsiyenin kalkmasına
yardımcı olacaktır. TOKİ kollanıyor mu
kollanmıyor mu, vatandaş bilecektir. Bu amaçla verdik önergeleri.
Sizlerin bilgisine, takdirine ve desteğine sunuyorum.
Konuşmamı burada bitirirken hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde söz isteyen Harun
Öztürk, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin TOKİnin faaliyetleriyle
ilgili vermiş olduğu altı adet Meclis araştırma
önergesinin gündeme alınmasına dair grup önerisinin aleyhinde söz
aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin konuyu 6 kez Anayasanın 98inci
maddesi gereği gündeme getirmesine rağmen AKPnin bu denetim
mekanizmasından ısrarla kaçınması kabul edilemez. Muhalefet
olarak denetimden ısrarla kaçmaya çalışan AKPyi mindere çekmek
üzere çabalarımızı daha da
yoğunlaştırmalıyız.
Değerli milletvekilleri, TOKİ dar gelirlileri konut
sahibi yapma amacından uzaklaşmıştır. Bedelsiz
aldığı hazine arazilerine lüks konut yaparak üst düzey gelir
grubundakilere rant transfer etmektedir. Dar gelirlilerden
aldığı taksitlerle Hükûmetin yapması gereken alt yapı
yatırımlarını yapmaktadır. TOKİ işlemleri ve
yolsuzluk iddiaları etkin bir şekilde denetlenmemektedir. Bütün bu
hususlarda alınacak tedbirlerin belirlenmesi açısından bir
Meclis araştırma komisyonu kurulmasının daha fazla
geciktirilmemesi gerektiği düşüncesindeyim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz sonra
Anayasa değişikliğini görüşmeye devam edeceğiz.
Şeklen bir teklif gibi görünse de tartışmaları izleyen kime
sorsanız, bunun bir AKP tasarısı olduğunu söyleyecektir.
Sayın Başbakanın elini değil, bedenini taşın
altına koyduğunu ifade etmesi başka türlü nasıl
açıklanabilir? Şu ana kadar yapılan oylama sonuçları, bu
değişikliklerin, yasalaşırsa Anayasa tarihimize AKP
Anayasası olarak geçeceğini göstermektedir.
AKPnin kendi kendine şu soruyu sorması gerekiyor: 82
yılından bu yana sayıları 16yı bulan Anayasa
değişikliğinden acaba niçin sadece AKPnin
yaptığı 1 değişiklik mahkemelik olmuş ve
mahkemeden dönmüştür. Bunda AKPnin dayatmacı
anlayışının etkili olmadığı söylenebilir mi?
AKPnin uzlaşmadan anladığı Benim
dediğime gelirseniz uzlaşmış oluruz, gelmezseniz yine benim
dediğim olur. anlayışıdır. Cumhurbaşkanlığı
seçiminde bunu yapmışlardır, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı seçiminde bunu yapmışlardır.
Görüşmekte olduğumuz Anayasa değişikliğinde de
tavrın farklı olmadığı ortadadır.
AKPnin sürekli olarak Yüce Mahkemenin karşısına
çıkmasının önemli bir nedeni de Anayasamızın
değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek temel ilkelerinden
duyduğu rahatsızlıktır. AKPnin referandum süresini
altmış güne indirmesi, Anayasa değişikliklerini ivedilikle
görüştürmesi, değişiklikleri takiben Anayasa Mahkemesi ve HYSK
üyelerinin seçimini otuz günlük bir süreye
sıkıştırması, anayasal sistemde hedeflediği
dönüşümü gerçekleştirmek için hazmettirme anlayışından
vazgeçtiğini göstermektedir.
Mevcut anayasal düzene göre laiklik karşıtı
eylemlerin odağı hâline geldiği Anayasa Mahkemesince karara
bağlanan AKPnin Bu Anayasa ile bir daha karşımıza gelme.
diyen Anayasa Mahkemesi Başkanının uyarısına kulak
vererek bu paketi yasalaştırmaya çalışmaktadır.
Değerli milletvekilleri, AKP, kendisini mevcut anayasal
düzene uydurmak yerine Anayasayı kendisine uydurmayı
hedeflemiştir. Bu Anayasa değişikliği gerçekleşirse
HSYK ve Anayasa Mahkemesi yürütmenin vesayeti altına girecek ve demokrasi
için olmazsa olmaz olan güçler ayrılığı ortadan
kalkacaktır. Güçler ayrılığının ortadan kalkması
hukuk devletinin ortadan kalkması, hukuk devletinin ortadan kalkması
da anayasal demokrasinin rafa kaldırılması anlamını
taşımaktadır. Bu Anayasa değişikliği
gerçekleşirse vatandaşlar mahkemeye düştüklerinde hak ve
hukuklarını iktidar partisi ilçe başkanları nezdinde aramak
zorunda kalacaklardır. Bu değişiklikler gerçekleşirse,
siyasi iktidar mevcut anayasal demokrasi treninden inerek bir başka trene
binecektir.
Değerli milletvekilleri, yargı ile ilgili yapılmak
istenen değişiklikler konusunda yargının fikri
alınmamıştır, Fikirlerini aldık. diyerek
doğruyu söylememektedirler. Fikirlerini almış olmak, yüksek
yargının kamuoyu ile paylaşılan metinlerini alıp
dosyaya takmak değildir. Anayasa değişikliği gibi bir
konuda, üstelik yargıyı esastan ilgilendiren bir konuda
düşüncelerini kamuoyuyla paylaşan yargı mensuplarının,
Sayın Başbakan tarafından İyot gibi açığa
çıktılar. şeklinde suçlanması hiç yakışık
almamıştır. Evet, bu Anayasa değişikliğiyle
birileri iyot gibi açığa çıkmıştır ancak iyot
gibi açığa çıkanlar, yargının
bağımsızlığını ve
tarafsızlığı ile güçler
ayrılığını, hukuk devletini ve demokrasiyi savunan
yargı mensupları değildir. İyot gibi açığa
çıkan birileri varsa onlar, bir gün Yüce Divana gitme ihtimaline
karşı kendi mahkemelerini kurmak isteyenlerdir. Kendilerine
yakın kuracakları yüce divanda gerektiğinde muhaliflerini mahkûm
ettirmek isteyenlerdir.
Değerli milletvekilleri, görüşülen teklifin asıl
veriliş amacı, parti kapatmalar, Anayasa Mahkemesi ve HSYKyla ilgili
öngörülen değişikliklerdir. Yargıtay Cumhuriyet
başsavcısının bir partinin kapatılmasıyla ilgili
dava açma talebine izin vermeme konusunda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
kurulacak komisyonda kapatılması talep edilen partilerin üyelerinin
de yer alması kabul edilemez. Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bu komisyon marifetiyle yargının işine bir taraftan
bulaştırılmış olması da Anayasanın güçler
ayrılığı ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Grubu olan
partilerden sayılarına bakılmadan komisyona 5er üye
alınacağı öngörülerek, ne kadar demokratik oldukları ortaya
konulmaya çalışılmaktadır. Diyelim ki komisyonda,
kapatılmak istenen partiyi desteklemeyenler çoğunluk durumuna geldi.
Bu durumda, kapatılmak istenen partiden kâğıt üzerinde
ayrılarak yeni gruplar oluşturulmasını ve komisyona hâkim
olmalarını nasıl önleyeceksiniz? Bu durum milletvekilliği
dokunulmazlığına benzer bir dokunulmazlığın
partilere de getirildiği anlamını taşımaz mı?
Bu eleştirileri bir kenara bırakalım, bu düzenleme
getirilirken denilmektedir ki: Memurlar için bile yargılamaya
başlanmadan önce atamaya yetkili amirin izni aranmaktadır. O zaman,
atamaya yetkili amirin izin vermemesi hâlinde yargıya başvurarak
gerekli iznin alınabildiğini niçin söylemiyorsunuz? Bu durumda
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan komisyonun izin vermeme kararına
niçin bir itiraz mekanizması getirmiyorsunuz? İtiraz mercisi aramaya
kalktığınızda aklınıza Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulu gelecektir. Bu ise yanlışı sürdürmek
anlamına gelir. Bu konuda doğru çözümün Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısının talebinin Yargıtay Genel Kurulunda
karara bağlanmasında aranabileceğini düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, siyasi partinin
kapatılması davasıyla ilgili olarak deniliyor ki: İdarenin
eylem ve işlemleri odaklaşmanın tespitinde gözetilmesin. Bu
hüküm doğrudan iktidar partisini ilgilendiren bir hükümdür. Hükûmet
tarafından vücut dilinden anladıkları için göreve getirilen kamu
görevlileri bir siyasi partinin kapatılmasına yol açabilecek
birtakım eylem ve söylemler içinde olacaklar, Hükûmet ve bakanları bu
eylem ve söylemlere göz yumacak, sonra da diyeceksiniz ki: İdarenin bu
eylem ve işlemleri parti kapatılması davasında
odaklaşma sayılmasın. Bu, kabul edilemez.
Kapatılan partilerin başka adlar altında
kurulamayacağına dair hüküm de Anayasadan
çıkarılıyor. İmkânsız hâle getirilen parti
kapatılmasının bir an için gerçekleştiğini
düşünelim, o zaman da Bu partinin devamı niteliğinde yeni
partiler kurulabilir. denilerek parti kapatılması kararı
etkisizleştirilmektedir.
Parti kapatılmasına dair öngörülen bütün bu hükümler,
aslında siyasi bir partinin hiçbir şekilde
kapatılmamasını amaçlıyor. Olur ya kazara bütün bu
hükümlere rağmen bir şekilde kapatılma mümkün olursa o zaman da
Kapatılmaya neden olanların milletvekillikleri düşmesin. deniliyor.
Bu hüküm ile kapatılan parti iktidar partisi ise
başbakanının, bakanlarının ve kilit yöneticilerinin
milletvekilliğinin düşmemesi için tedbir geliştirilmektedir.
Sayın Cemil Çiçek ve AKPliler bu konuda demagoji
yapmaktadırlar: Efendim, insanlar için idam cezası
kalktığına göre, tüzel kişi olan siyasi partiler için bu
cezayı muhafaza etmek doğru olmazmış! Değerli
milletvekilleri, idam edilen bir kişiyi tekrar yaşatabiliyor musunuz?
Ama kapatılan bir partiyi aynı adla yaşatmayı
öngörüyorsunuz. Bu konuda başka söze gerek yok diye düşünüyorum.
Parti kapatılmasıyla ilgili olarak getirilen bu düzenlemeler,
anayasal düzenin korunması için öngörülen sigortaların yerinden
çıkarılması anlamına gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, öncelikle sizlerin bu teklifin
öngördüğü oyunlara alet olmayacağınıza dair umudumu
muhafaza etmek istiyorum. Bu mümkün olmadığı takdirde,
milletimizin bu gidişe dur diyeceğine ve meçhule giden bu trene
binmeyerek Atatürk cumhuriyetine sahip çıkacağına olan
inancım tamdır diyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi lehinde söz isteyen
Kemalettin Nalcı, Tekirdağ milletvekili.
Buyurun Sayın Nalcı. (MHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; TOKİnin faaliyetleri hakkında
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin lehinde söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, TOKİnin kuruluş amaçlarına bakacak
olursak, yasal çerçevelerinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Konut hakkı başlıklı 57nci maddesindeki Devlet,
şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir
planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak
tedbirler alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler.
ifadesinde en temel yasal çerçeveyi oluşturmuştur. İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesinde Herkesin, kendisinin ve ailesinin
sağlık ve refahı için beslenme, giyim ve konut hakkı
vardır. ifadesiyle konut hakkı yaşamsal haklar arasında
sayılmıştır. 1996 yılında İstanbulda
yapılan konferansta, herkes için yeterli konut temin etme ve insan
yerleşimlerini daha güvenli, daha sağlıklı ve
yaşanılabilir, sürdürülebilir ve üretken yapma hususları evrensel
hedefler olarak ortaya konmuştur.
Bu açıdan, TOKİ, Anayasamızda belirtilen konut
ihtiyacını karşılayacak tedbirler alma görevini, İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesinde belirtilen hak çerçevesinde ve
Birleşmiş Milletler tarafından öngörülen evrensel hedefler
açısından yürütmesi gereken bir kamu kuruluşudur.
Ülkemizde konut probleminin başında, nitelikli konut
sorunu ve konut açığı problemleri gelmektedir. 1950li
yıllardan itibaren sanayileşmenin de tetiklediği yoğun göç,
kentlerimizi nüfus baskısı ile karşı karşıya
bırakmıştır. 1980li yıllara kadar, konut talebini
karşılamak ve kentleşme sorununa çare bulmak amacıyla
geliştirilen politikalar yeterli olmamıştır, ülke genelinde
kapsamlı bir kentleşme politikası ve toplu konut uygulaması
gerçekleştirilememiştir.
TOKİnin uygulaması gereken projelerin en önemli
beş unsuru vardır; bu unsurlara baktığımız zaman:
Gecekondu dönüşüm ve kentsel yenileme; deprem riski nedeniyle
dönüşüm; alt gelir grubu ve yoksul vatandaşların konut
ihtiyacı; mevcut konut stokunun yaşı ve niteliği; nüfus
artışı, şehirlere göç ve hane halkı
sayısındaki azalmayla hane sayısındaki artış.
Saygıdeğer milletvekilleri, TOKİnin tarihçesine
baktığımız zaman şunu görmekteyiz: Ülkemizdeki konut
ihtiyacını karşılamak ve toplu konut üretiminin
gerçekleştirilmesi amacıyla, 1984 yılında, 2985
sayılı Toplu Konut Kanunu ile Toplu Konut Fonu
oluşturulmuş, Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı
İdaresi Başkanlığı kurulmuştur. 1984-2002
yılları arasında, Toplu Konut Fonunun imkânlarıyla,
kooperatif kredileri kapsamında, 549 bini 1989 yılı sonuna kadar
olmak üzere, toplam 940 bin konuta kredi desteği
sağlanmıştır ve Emlak Bankasından alınanlarla
birlikte 43.145 konut da bizzat TOKİ tarafından yapılmıştır.
Şimdi, sayın milletvekilleri, bundan bir ay önce de burada
TOKİyle ilgili bir kanunu görüşürken iktidar milletvekilleri bu
kürsüye gelip -herkes- sanki TOKİ 2002 yılından sonra
kurulmuş gibi TOKİnin yapmış olduğu icraatları
anlatmaya başladı. Şunun altını bir çizmek gerekiyor:
Kurumlar daimîdir. TOKİ sadece 2002 yılından sonra konut
üretmemiştir; TOKİ, 84 yılıyla 2002 arasında da 1
milyon konut üretimine vesile olmuştur.
AHMET YENİ (Samsun) Sayısı belli mi?
KEMALETTİN NALCI (Devamla) Bununla birlikte, tabii burada
yapmamız gereken şu: Milletvekillerinin İnternet bilgilerinin
dışına çıkması lazım, kurumları iyi
irdelemesi lazım. TOKİ konut üretiminin yanında
Burada
konuşan arkadaşlar övünerek şunu anlatıyor: TOKİ
hastane yapıyor. Ben burada soruyorum: Sağlık
Bakanlığı ne iş yapıyor? TOKİ 600 tane okul inşaatı
yaptı. diyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞAHİN (Malatya) O yapmıyor
KEMALETTİN NALCI (Devamla) Pardon
Sayın
Milletvekilim, bilmeden konuşmayalım, lütfen.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Domuz gribi aşısı
ithal ediyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyin.
KEMALETTİN NALCI (Devamla) Şimdi, bunlardan
dolayı 600 konut, 69 hastane, spor tesisleri
Kurumlar TOKİye
yaklaşık olarak 3 milyar TL borçlu. Bu borçtan dolayı TOKİ
bankadan kredi kullanıyor. Bunun başka bir şeyini anlatayım
ben size: Fakir fukaraya ev yapacağına kurumların
yatırım programlarında olmayan yatırımları
yapmaya zorlanıyor TOKİ. (Gürültüler)
MUSTAFA HAMARAT (Ordu) Hizmet yapıyor.
KEMALETTİN NALCI (Devamla) Siz söylüyorsunuz yani
DSİye bile -Sayın Bakan da burada- yatırım yapıyor.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Rant var, rant. Nereye gidiyor bu
rant!
KEMALETTİN NALCI (Devamla) Bunların hepsi,
amacının dışında, TOKİyi zorlayarak
yapılan, yaptırılan yatırımlardır.
CEVDET ERDÖL (Trabzon) Hastane yapması
Haksızlık
ediyorsunuz.
KEMALETTİN NALCI (Devamla) Bakın, onu yapması
gereken kurum Sağlık Bakanlığı. Altmış dokuz
tane hastaneyi yaptırıp parasını vermezsen, TOKİyi
batırırsın.
CEVDET ERDÖL (Trabzon) O ayrı dava.
KEMALETTİN NALCI (Devamla) Biz de bunu söylüyoruz
canım!
BAŞKAN Sayın Milletvekili, lütfen
KEMALETTİN NALCI (Devamla) Yani TOKİye
yaptırdığın zaman sen bunu, eğer okul
yaptırıyorsan yüz yetmiş dokuz tane, bunun parasını
vermiyorsan, TOKİyi batırırsın, amaçlarının
dışına çıkartırsın.
Şimdi, sayın milletvekilleri, dün, Sayın Çevre ve
Orman Bakanımız, burada, Trakya ile ilgili konuşmalarda
Gerçekten, azıcık vicdan ister... Yani geçmişi bu kadar mı
biz unuttuk? Yani aynen kendi cümlelerini burada tekrarlıyorum:
Ayrıca, hiçbir hükûmet Trakyaya, Edirneye baraj yapmadı. Şu
anda, biz orada Hamzadere Barajını yapıyoruz. diyor.
İktidar Edirne Milletvekilimiz de aynen şunu söylüyor: Seksen iki
yaşındaki adam, Trakyada ilk kez baraj gördüğü için şükür
namazı kıldı.
OKTAY VURAL (İzmir) İlk defa gitmiş demek ki
baraja!
KEMALETTİN NALCI (Devamla) Şimdi, ben soruyorum
Sayın Bakanım, size bir dosya olarak vereyim, lütfen, bunlar su
birikintisi değil, baraj. Altınyazı, Kadıköy, Süloğlu,
Sultanköy, Karaidemir ve Kayalıköy
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Gölet
onlar.
KEMALETTİN NALCI (Devamla) Şimdi, bunlar gölet
değil, bunlar baraj. Göletlerde de ben size ki sağ olun oraya
yatırım yapıyorsunuz
Bakın, kurumlar daimîdir, kurumlar
üzerinden siyaset yapmak doğru değildir. DSİ köklü bir
kuruluştur ama bunu getirip, burada, Sayın Milletvekili gibi Daha
ilk defa baraj gördü ve şükür namazı kıldı. derseniz,
DSİye haksızlık etmiş olursunuz. Trakyada, şu anda,
100e yakın sulama göleti inşa edilmiş ve inşa edilmektedir.
Siz de biliyorsunuz ki Sayın Bakanım, bunun 80 tanesi daha önceden
yapılmıştır ve şu anda da çok güzel
çalışmalar yapılıyor, ona bir şey demiyoruz ama
İlk defa baraj yapılıyor. demek burada, azıcık
vicdana sığmıyor.
MUHARREM VARLI (Adana) Akdeniz ve Toros Dağları da
AKPnin eseriymiş ya!
AKİF AKKUŞ (Mersin) Dili sürçmüştür, dili!
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Farkı fark etmiyorsunuz Sayın Vekilim.
BAŞKAN Lütfen Sayın Bakan.
KEMALETTİN NALCI (Devamla) Şimdi, Sayın
Bakanım, tabii siz daha iyi biliyorsunuz da cümlenizi okudum ben, Hiç
baraj yapılmadı. diyorsunuz.
MUHARREM VARLI (Adana) Karpuzu da ilk defa AKP ekti!
BAŞKAN Sayın Milletvekili, lütfen
KEMALETTİN NALCI (Devamla) Şimdi, aynı
TOKİdeki benzer şey gibi
Yani buraya arkadaşlar
çıkıyor, İnternet bilgisini almış TOKİ, 486 bin
konutun 300 binini bitirdi, çok teşekkür ederiz. diyorlar. Sene 84le
2002 arasında TOKİ ne iş yaptı? 1 milyon konutun
yapımına fayda sağladı. Bunu da söylememiz lazım. Çünkü,
TOKİye eğer burada teşekkür edeceksek toplu teşekkür
etmemiz lazım.
SAFFET KAYA (Ardahan) Yanlış bilgi.
KEMALETTİN NALCI (Devamla) Hayır, hiç yanlış
bilgi değil Sayın Milletvekili. Siz, sadece üstü okuyorsunuz,
almış olduklarınızın altına bakmıyorsunuz.
İsterseniz ben size belgeleri vereyim.
AKİF AKKUŞ (Mersin) 2002den önce çadırlarda
yaşıyorlardı, çadırdan geldiler.
SAFFET KAYA (Ardahan) Yanlış! Yanlış!
KEMALETTİN NALCI (Devamla) Hiç değil. Bunların
hepsini biz de TOKİden sağlıyoruz, hiçbir taraftan değil,
ama sizler, sadece verilen bilgileri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Nalcı, lütfen
toparlayınız.
Buyurun.
KEMALETTİN NALCI (Devamla) Sayın milletvekilleri,
tabii ki burada, ülkemize çivi üzerine çivi çakan herkese teşekkür
ediyoruz ama geçmişin de bu kadar karalanmasına, hiçe
sayılmasına gönlümüz elvermiyor.
MUHARREM VARLI (Adana) Kemalettin Bey, unuttunuz, Toros
Dağları ve Akdeniz de AKPnin eseri, onu lütfen söyleyin de
milletvekillerimiz...
OKTAY VURAL (İzmir) Alkışlasınlar!
KEMALETTİN NALCI (Devamla) Şimdi ben, burada,
TOKİnin problemlerinin, TOKİden kaynaklanan, müteahhitlerinden
kaynaklanan ve en azından şunu söylüyorum, müteahhitlerin, ufak
yerlerdeki müteahhitlerin piyasaları zor durumda bırakmasından
dolayı, insanların mağdur olmasından dolayı CHP grup
önerisini desteklediğimizi bildiriyoruz ve herkese
saygılarımızı sunuyoruz. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Nalcı.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Nusret
Bayraktar, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Bayraktar.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Millî Egemenlik Bayramını ben
de tebrik ediyorum. Ayrıca, dün Hakkâride şehit olan
kardeşimize de Allahtan rahmet diliyorum. Bu vesileyle, Cumhuriyet Halk
Partisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereği bugün
görüşülmesini arzu ettiği bir önergenin karşısında
olduğumu belirterek hepinize saygılar sunuyorum.
Türkiyede en çok tartışılan kurumlardan birinin
TOKİ olduğunu hep beraber kabul ediyoruz. Elbette, büyük oranda
artılarını tartışırken, muhalefet haklı
olarak eksi taraflarını tartışma hakkına sahiptir,
buna da saygı duyuyoruz. Hiç eksiği yoktur. iddiasında da
bulunmanın yanlış olduğunu peşinen belirtmek
istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Bravo.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Bu kadar büyük yatırımlar
yaparken, ülkeye, ülkenin hem günlük şartlarına hem geleceğine
hem sosyal açıdan hem siyasal açıdan hem ekonomik açıdan bu
kadar katkı sağlarken yol hareketi esnasında ufak tefek
sallantıların olabileceği gerçeğini de unutmamak gerekir.
Gerçekten, bunları tartışırken, denetimden
uzak olduğu, aslında sosyal konut üretmesi gerekirken daha ziyade
ranta yönelik bir uygulama yaptığı hususundaki iddiaların
da yanlış ve eksik olduğunu ben burada birkaç rakamla özetlemek
istiyorum.
Toplu Konut İdaresinin, 2002 yılından
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Hastaneyi
yıkıp yenisini yapıyorsunuz.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Müsaade ederseniz
Bakın, ben
sabırla, sonuna kadar, bütün arkadaşlarımı saygıyla,
nezaketle dinliyorum.
MUHARREM VARLI (Adana) Sen de bana
sataşmıştın. Ne var sanki?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Lütfen
MUHARREM VARLI (Adana) İsraille ilgili bir laf söyledim,
sen de bana sataştın. Ne olacak şimdi?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) On dakikalık konuşma
çerçevesinde ben de sözlerimi sonuna kadar söyleyeyim
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) Nusret Bey, biz dinliyoruz,
boş ver ya!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
eğer hakikaten hoşunuza
gitmeyen, eksik olan, aksak olan hususlar varsa siz de tekrar kürsüye gelir,
konuşursunuz. Lütfen
Bu kürsünün bir adabı vardır.
diyorsunuz, Kürsü dokunulmazlığı var. diyorsunuz. Ben çok
saygı ve nezaketle konuları teknik olarak konuşmaya
çalışacağım
AKİF AKKUŞ (Mersin) Allah razı olsun da
doğruları konuşmak lazım.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
ama konuşmalarımı
-lütfen- kesmezseniz memnun olurum.
Değerli arkadaşlar, Toplu Konut İdaresinin, sosyal
konut üretme noktasında, 1984 yılında kurulmuş olduğunu
biliyoruz. O günden 2002 yılına kadar da 45 bin konutu fiilen,
bizatihi kendisinin ürettiğini
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) 940 bin.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
buna da teşekkür
ettiğimizi, evet, kooperatiflere vermiş olduğu destek yoluyla
endirekt olarak Türkiyede çeşitli konut üretimine katkı
sağladığını da biliyoruz.
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) 940 bin.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Bu da doğrudur ama
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) Rakam 940 bin.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Bu da doğrudur, 1 milyon
değildir ama 500 binin üstündedir.
Kooperatiflerle ilgili eksiklik ve aksaklıkları da hep
beraber tartıştığımızı biliyorsunuz.
Türkiyede kooperatifçiliğin nereden nereye, nasıl geldiğini,
Kooperatifler Yasasının baştan sona kadar
değiştirilmesi gerektiği hususundaki
arkadaşlarımızın görüşlerini de hep birlikte
biliyoruz, görüyoruz.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Kırıkkalede
bütün kooperatifleri batırdınız, hepsi battı.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Ayrıca, 1996 yılında
Türkiyede, İstanbulda organize edilen HABİTAT II organizasyonunda
Toplu Konut İdaresinin genel koordinatörlük görevini
yaptığını da biliyoruz. O günlerde alınan kararlar
çerçevesinde, Türkiyede sağlıklı yapılaşma, kentsel dönüşümlerin
uygulanması ve Türkiye'nin asıl ihtiyacı olan yıllık
600 bin konutun karşılanması hususunda özel sektörün de, devlet
kurumlarının da faaliyetlerde bulunması gerektiği hususunda
herkesin arzusu, isteği vardı. Bütün bunlara rağmen,
Haksız rekabet yapılıyor, Toplu Konut İdaresi çok
büyütülüyor, bütün inşaat şirketleri ve inşaat faaliyetleri
Toplu Konut tarafından yapılıyor. iddialarının
doğru olmadığını ve bugüne kadar üretilen ve bugün de
üretilmekte olan konutların ancak yüzde 6sının Toplu Konut
İdaresi tarafından karşılandığını
biliyoruz. Rakamlar bunu gösteriyor. Yani Türkiyede üretilen konutların
yüzde 5le 7 arası -ki bu yüzde 6 demektir- Toplu Konut tarafından
Geri kalanlar kimler tarafından üretiliyor? Hâlâ özel sektör ve
kooperatifler tarafından üretiliyor ama yine de ihtiyaç
karşılanamıyor. O hâlde, Toplu Konut, daha da desteklenmesi,
gerçekten, denetimden uzak olmamak kaydıyla
Ki biraz sonra hangi kurumlar
tarafından denetim yapıldığı hususunu da sizlere
aktarmak istiyorum.
Bakın, bütün bunlara rağmen, Türkiyede, sosyal
konutlarla ilgili, bugüne kadar üretilen konutların -orta ve alt gelir
grubu ve yoksullara yönelik faaliyetlerde- 298 bini konut Toplu Konut
tarafından üretilmiştir ve bu da yüzde 86ya tekabül ediyor.
Gecekondu dönüşümü, afet konutu, Tarımköy kapsamında ise 64 bin
konut üretilmiş ve toplam 362 bin konut olmuş oluyor. Kaynak
geliştirme ve gelir getirme ve diğer yatırımlara aktarma
hususunda üretilen konut sayısı ise 58 bindir. Bu da yüzde 14e
tekabül ediyor.
Elbette, devlet her işi yapamadığı için, kendi
okulunu kendin yap, kendi hastaneni kendin yap, hatta hastane ve okul yapan
özel sektörlere teşvik verdiğimiz günlerin unutulmaması
gerektiği gibi, bu kadar büyük konut üreten, kendi kentsel altyapı ve
inşaat faaliyetlerini yürüttüğü ortamlardaki ihtiyacı olan çevre
yollarıydı, kavşaktı, okuldu, spor tesisiydi ve diğer
tesislerin yapımının Toplu Konut tarafından
yapılmasını ancak memnuniyetle ve şükranla tabii takip
etmemiz gerekir. Burada en çok dile getirilen hususlardan biri buydu.
İkincisi, iç ve dış denetimden uzak olduğu
husus. Bu denetimlerin biri teknik denetimdir. Teknik denetim: Öncelikli olarak
kendi kurumu içerisinde, Ankara, İstanbul ve İzmirde kurulan teknik
ekipler tarafından denetleniyor. Yeterli olmuyorsa bazı müşavir
kuruluşlara ihale yoluyla denetim görevi verilebiliyor. Bu da yeterli
olmadığı takdirde, ki biz burada Hiçbir denetim
yapılmıyor, hiçbir cezai müeyyide de uygulanmıyor. diyenlere
bir cevap olsun açısından söylüyorum: Bütün bunlara rağmen
nefaset kesimiyle müteahhitlerden devralınmayan, hak edişleri
ödenmeyen, kabulü yapılmayan binalar vardır. Kabulü
yapıldıktan sonra da idari mahkemelerde açılan davalarda Toplu
Konut İdaresinin lehinde ve aleyhinde kararlar söz konusudur. Mesela
bunlardan İdare lehine 29 tane, İdare aleyhine 196 tane yargı
kararı vardır ve devam eden, derdest olan 1.121 tane dava var,
müracaata bırakılan 1 dava var. Demek ki idari yargı
açısından denetim var.
Ayrıca, şeffaflık açısından, Toplu Konut
İdaresi, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyelerinin tamamının, bütün siyasi partilerin temsilcilerinin
bulunduğu Kamu İktisadi Komisyonu olan KİT Komisyonu
tarafından her yıl denetleniyor, her yıl ve milletvekillerimiz,
açık ve şeffaf bir şekilde Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulunun her yıl normal olarak yapmış olduğu
denetimlere ilaveten KİT Komisyonu tarafından denetlendiği
biliniyor.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Hiç KİT Komisyonuna geldiniz mi
siz?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Bütün bunlara rağmen, hukuki
açıdan eksikliği olan denetimleri de tabii ki kamu adına, görevi
kötüye kullanma varsa, yargıya intikal eden hususlar varsa tabii ki hukuk
çerçevesinde bu denetimler de yapılıyor. Nitekim söz konusu olan
Ataköyle ilgili yirmi otuz yıldan bu yana devam eden hukuki noktaların
sonucu var. Vaktim yok, ama ben müsaade edecek olursanız
Bu araştırma önergelerinin en önemli önceliklerinden
biri, konut üretimindeki adaletsizlik, haksız rekabet, kalite ve
denetimden uzak oluşu ve sahil ve kıyı kesimleri -ki Ataköyü
bahsederek- Ataköydeki uygulamalar ve mevzi imar planlarındaki plan
yetkileri
Değerli arkadaşlar, İmar Kanununa göre
aslında her vatandaş kendi arsası üzerinde bile mevzi imar
tadilatı talebinde bulunabilir, belediye bunu uygular veyahut uygulamaz.
Toplu Konut İdaresi de kendi mülkiyetinde olan alanlarla ilgili mevzi imar
planı talebinde bulunabilir. Bunu ilgili belediye belli süre içerisinde
yapmazsa Toplu Konut İdaresi kendisi yapma hakkına sahiptir.
Dolayısıyla ilgili belediye süresi içerisinde yaptığı takdirde,
bu planlarla ilgili, belediyelerle karşılıklı
anlayış içerisinde olmayan, üst ölçekli planlara uymayan, tabii ki
Turizm Bakanlığının turizm bölgesi ilan ettiği,
Bayındırlık Bakanlığının geçmiş dönemde
kendi yetkisinde olan alanlarla ilgili plan uygulamalarını da göz
ardı etmemek lazım. İşte, bu çerçevede Bakırköyde,
özellikle Ataköyde Zeytinlik mahallesi 564 ada, 151 parsel ve eski 140 parsel
no.lu taşınmazlara yapılan ifraz işlemi sonucu 564 ada,
158, 161 ve 162 parseller oluşmuştur. Bu parsellerle ilgili bilgi
notu çok uzun ama ben kısa kısa
Bu alanlar, 564, 158, 160, 161, 162
sayılı alanlar Ataköy Turizm Merkezi olarak 9 Nisan 1987 gün ve 19426
sayılı Resmî Gazetede ilan edilmiş, daha sonra 13 Eylül 1989
gün ve 20281 sayılı Resmî Gazetede tevsiine ilişkin 11 Ocak
1998 gün ve 23227 sayılı Resmî Gazetede ise ikinci kez tevsiine
ilişkin kararlar yayımlanmıştır. O kararlar
çerçevesinde, Turizm Bakanlığı tarafından 1/1.000 ölçekli
uygulama planları yapılmış, daha sonra mahkemelik olan bu
alanlarla ilgili uzun müddet devam eden mahkemeler sonucu 2008
yılında tüm davalar kazanılarak yaklaşık 1,5
milyarlık
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bayraktar, lütfen toparlayınız.
Buyurun.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
2008 yılında davalar bitmiş, iki yıl önce ve
bu davalar idare lehine sonuçlanmış, takriben 1,5 milyar Türk
lirası kamu zararı da engellenmiş oldu.
Böylece 1991 ve 1997 yıllarında yapılan imar
planları ile turizm ve rekreasyon alanı olarak düzenlenen bu alanda,
ağaçlar İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesine tespit ettirilerek
tarihsel yapılar ile birlikte korunması gereken tüm ağaçlar
İstanbul Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kuruluna tescil
ettirilerek tarihî ve doğal varlıkların koruma altına
alınması sağlanmış, turizm ve rekreasyon
işlevlerinin korunarak, geçmişteki yanlışlıklar
dikkate alınarak, bölge halkının menfaati ve plan amaçları
doğrultusunda kullanılmasının önü açılmıştır.
Buna göre, hazinenin karşı karşıya olacağı
tazminat tutarı yerine kazanacağı miktarı telaffuz etmek,
kamu yararı açısından daha doğru olacağını
düşünüyorum.
Bölgede İstanbulluların sosyal ve kültürel
ihtiyaçlarını karşılayacak tesislere yönelik
yatırımlar yapılabilecek, kıyı kenar çizgisine dikkat
edilerek otel, marina, yat kulübü, alışveriş merkezi, turizm,
sağlık kulübü, kongre, gösteri ve spor, eğlence alanları
gibi, kamu yararı ve kamuya açılmak suretiyle bölge
halkının hizmetine sunulacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bayraktar, teşekkür ediyorum.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Bu faaliyetlerden dolayı ben
TOKİyi tekrar tebrik ediyorum ve önerinin aleyhinde olduğumuzu
belirterek hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Susam, Sayın Ünsal, Sayın
Kulkuloğlu, Sayın Ağyüz, Sayın Güvel, Sayın
Aydoğan, Sayın Köse, Sayın Öztrak ve Sayın Sipahi çok
kısa bir açıklama için sisteme girmişlerdir. Bu 9 kişinin
haricinde söz verilmeyecektir.
Birer dakika süre veriyorum.
Sayın Susam, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- İzmir Milletvekili Mehmet
Ali Susamın, CHP grup önerisine ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Başkan,
TOKİyle ilgili yapılan değerlendirmelerden de ortaya
çıkıyor ki TOKİ inşaat sektöründe
ayrıcalıklı bir kurum hâline gelmiş durumda. Kendi imar
planlarını yapıyor, her türlü imar mevzuatından kurtulmak
isteyenler arsa ve arazilerini TOKİye devrediyorlar ve bu anlamıyla
da istedikleri gibi imar yapma hakkına sahip oluyorlar.
Bugün bu anlayışla TOKİ inşaat sektöründe bir
dev hâline getirildi. Bu anlayışla bakıldığında
TOKİnin inşaat sektöründe iş yapan, birçok kentte
girişimci olmayı inşaat sektöründeki faaliyetleriyle
gerçekleştiren, birçok inşaat sektöründeki mimar, mühendis, müteahhit
arkadaşlarımızın işlerini elinden almakta
mıdır?
Aynı zamanda, inşaat sektöründe iş yapan bu
kesimler çok ciddi şekilde istihdam yaratan inşaat sektöründe iş
alanları açmaktadır. TOKİnin bu anlayışıyla
inşaat sektörü TOKİyle haksız rekabet içerisinde değil
midir? Bu haksız rekabet karşısında inşaat sektöründe
iş yapanlar TOKİden çok ciddi şekilde rahatsızdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Susam.
Sayın Ünsal, buyurun.
5.- Amasya Milletvekili Hüseyin
Ünsalın, CHP grup önerisine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Biraz önce AKP Grubu adına yapılan konuşmada bir
yanlış bilgi verilmiştir, ben bu bilgiyi doğrulamak için
söz aldım.
Sayın Konuşmacı konuşmasında 267 bin tane
konut yapıldığını söyledi. Yaklaşık bir ay
önce Toplu Konut İdaresinin bana vermiş olduğu, önergeye verilen
cevabı söylüyorum: Alt gelir grubu ve yoksullara yönelik olarak
yapılan konut 260 bin konut değil, 100 bin 550 konut, daha da
ötesinde bu konutların içerisinde yoksul grubuna yapılan konut
sayısı ise 22.433 konut. Dolayısıyla, TOKİnin toplam
konut stokunun 410 bin konut olduğunu düşündüğümüzde, alt gelir
ve yoksullara yönelik yapmış oldukları konut sayısı
yüzde 25 oluyor, diğer gruplara -üst gelir ve hasılat
paylaşımı- yani üst gelir grubuna da yüzde 75 konut
yapmış oluyor. Dolayısıyla o bilginin yanlış
olduğunu, TOKİnin yoksul gruba, alt gelir grubuna değil, üst
gelir gruplarına konut yaptığı iddia
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ünsal.
Sayın Kulkuloğlu, buyurun.
6.- Kayseri Milletvekili Mehmet
Şevki Kulkuloğlunun, CHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
TOKİ, gelir paylaşımı yöntemiyle ya da
ihaleyle müteahhitlik işleri verdiği inşaat
firmalarını her yıl bastırdığı
kitapçıkta yayınlıyor. AKPnin 2003 yılından bu yana,
iktidarı boyunca, bu kaynaktan anlaşıldığı
kadarıyla, AKPli milletvekilleri ve bunların birinci derece
yakınları TOKİden yüzlerce trilyonluk işler
almaktadırlar. Bunlar içerisinde AKP İktidarının ilk
Başbakanı, bugün Cumhurbaşkanı olan eski AKPli
milletvekilinin yirmi yedi yaşında müteahhitliğe başlamak
isteyen damadının aldığı İstanbul
Hadımköydeki 5 bin konutluk ilk işi açıkça görülmektedir.
Yine, AKPli milletvekillerinin, şirket kataloglarından
açıkça görüldüğü kadarıyla, milletvekilliği dönemlerinde
kiminin Eskişehir, Samsun, Ankara, Kayseride 7 bin konut
aldığı, kiminin İstanbul Hadımköyde 550 fabrikalık
sanayi bölgesi inşaatı aldıkları kendi kaynaklarından
belgeleriyle kanıtlı durumda. Bu durumu milletvekilinin ettiği
yemine uygun bulmuyor ve şiddetle kınıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kulkuloğlu.
Sayın Güvel
7.- Adana Milletvekili Hulusi
Güvelin, CHP grup önerisine ilişkin açıklaması
HULUSİ GÜVEL (Adana) Sayın Başkan, TOKİ,
kendisine verilen olağanüstü yetkilerini hep siyasal iktidarın,
AKPnin siyasetini yaparak kullanmaktadır; Türkiye Cumhuriyetinin
birikimlerini, tüm kurumlara ait olan taşınmazları kendi
bünyesine toplayıp, birçoğunu imar değişikliği yaparak
satmıştır; bir kısmını, çok değerli
arsalarını, yapı ortaklığı yoluyla birilerine
verip, lüks konut yapıp belli kesimlere satmışlardır. Yani
kuruluş amacının dışına çıkıp çok büyük
rantlar elde edilen bu kaynakların nereye gittiği belli değildir.
Her türlü denetimden muaf olan bu kurum, yıllarca bu ülkede müteahhitlik
yapan, konut üreten firmaların kapanmasına, iflas etmesine sebep
olmaktadır. Çok ciddi şikâyetler, kayırmalar olduğu,
yandaş müteahhitler yaratıldığı yaygın bir
kanıdır. TOKİ siyasal iktidarın gizli kasası
olmuştur.
Bu konuları yüce Meclisin dikkatine sunuyor, Meclis
araştırması açılmasının uygun
olacağını düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Aydoğan. ..
8.- Balıkesir Milletvekili
Ergün Aydoğanın, CHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
TOKİnin yolsuzlukları ve inşaat
kalitesizliğinin yanında, Balıkesir ili Edremit ilçemizde
TOKİ binalarında oturan vatandaşlarımızın ciddi
sorunları olduğunu, ilgilenen olmadığını,
TOKİnin sadece yönetime müdahale ettiği, vatandaşın kendi
yönetimine bile izin vermediği, Edremitte TOKİnin olduğu yerin
fiziki olarak zor bir yer olmasına rağmen, itfaiye, ambulans, araç
girişinin mümkün olmadığı, korkulukların olmaması
nedeniyle kazaların yaşandığı, bazı sitelerin
girişinin ters olduğu, orada oturan
vatandaşlarımızın dairelerine eşyalarını
taşıyamadığı, yine, merdivenlerin
yapılmadığı, merdivenlerin taştan
yapıldığı ve kış aylarında yürümenin zor
olduğu, bırakınız kış aylarını, yaz
aylarında bile normal aracın çıkmasının mümkün
olmadığı, fiziki imkânın olanaksız olduğu bir
yer. Yani tamamen bir mühendislik harikası!
Tabii, TOKİde yaşanan yolsuzlukları ve
hukuksuzlukları, inşaat kalitesinin yanında, bu vatandaşlarımızın
yaşadığı sorunların da bir an önce giderilmesini
diliyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.
Sayın Köse
9.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Kösenin, CHP grup önerisine ilişkin açıklaması
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Kuruluş felsefesinde esas olarak dar gelirli
yurttaşlarımıza ev yapması gereken TOKİ ne yazık
ki AKP İktidarı döneminde rant kapısı hâline
gelmiştir. Örnek vermek gerekirse, Adıyaman ilinin Kâhta ilçesi
Ortanca köylüleri TOKİye 30 dönümlük bir arsa vermişlerdir, 10 bin
lira karşılığında. Kısa bir süre sonra 150 bin
lira karşılığında TOKİ bunu
satmıştır. Buradan anlaşılıyor ki, TOKİ
gerçekten vatandaşı çarpmaktadır.
İkinci bir örnek vermem gerekirse, Adıyaman ilinin
Petrol Mahallesi mevkisinde yapılan konutlar ne yazık ki fay
hattı üzerinde yapılmıştır. Yeterince inceleme
yapılmadığından konutlar bugün kullanılamaz bir
hâldedir. Bu konuda da yeterli denetim olmadığı görülmektedir.
Tekrar söylüyorum, AKP İktidarı döneminde ne yazık ki TOKİ
dar gelirli yurttaşların değil, rant kapısı hâline
gelmiştir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Öztrak
10.- Tekirdağ Milletvekili
Faik Öztrakın, CHP grup önerisine ilişkin açıklaması
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
TOKİ 2006 yılından bu yana merkezî yönetim bütçesi
kapsamında bulunan kuruluşların ellerindeki arazileri almak,
onun karşılığında bunların yapması gereken
birtakım yatırımları gerçekleştirmek gibi bir uygulama
içine girmiştir. Bu kapsamda, Millî Eğitim Bakanlığı
örneğin 1,6 milyar, yani eski parayla 1,6 katrilyon. Yine,
Sağlık Bakanlığı 2,3 milyar, yani 2,3 katrilyonluk
yatırımları bu çerçevede yaptırmışlardır. Bu
yatırımlar bütçede gözükmemektedir. Bu Meclisin bütçe hakkına
doğrudan müdahaledir, bu bütçenin saydamlık ilkesini bozmaktadır
ve sonuç itibarıyla korkarım ki Türkiye bu nedenle ileride
Yunanistanın durumuna düşebilecektir. Bu nedenle önergenin
desteklenmesi gerekir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Sipahi.
11.- İzmir Milletvekili Kamil
Erdal Sipahinin, CHP grup önerisine ilişkin açıklaması
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
3 Ekim 2008, bir Aktütün Karakolu baskınından sonra,
Sayın Başbakanın talimatıyla, TOKİ, Millî Savunma
Bakanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığıyla, iki
hudut taburu ve yüz kırk küsur karakolun yapımı konusunda bir
protokol yaptı. Aradan tam on sekiz ay süre geçti. Yapılacak şeyler
plaza değil, gökdelen değil, uydu kent hiç değil, 150-200 kişilik
mütevazı karakol binaları ve on sekiz ay sonra biten bir tek karakol
yok. TOKİnin bu konuda ne kadar başarısız ve beceriksiz
olduğunun en büyük ispatı bence o. Onun için, bu araştırma
önergesinin gereği yapılmalı ve maalesef Mehmetçike ne gözle bakıldığının
da bir kötü ispatı.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Ağyüz.
12.- Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüzün, CHP grup önerisine ilişkin açıklaması
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, öncelikle Mecliste çok küfürlü
sataşmalar oluyor ve siz de bunlara göz yumuyorsunuz. Onun için, küfür
eden arkadaşlarımızı ve tavrınızı özellikle
kınamak istiyorum.
TOKİ sosyal konut amacından sapmıştır.
TOKİ lüks konut yapıyor, alışveriş merkezi
yapıyor ve İstanbul Büyükşehrine kavşak yapıyor. Bu
TOKİnin hangi amacında var? Arsa tüccarlığı yapmak,
emlakçılık yapmak. Planlama olmadan ihale veriyor ve 16 katrilyonluk
ihalenin 10 katrilyonu yeni kurulan yandaş şirketlere verilmiş.
Şimdi, hani yolsuzlukları önlemek iddiasıyla
işbaşına gelen bir iktidar var. Bundan daha açık bir iddia
olabilir mi? Gelin, bu araştırma önergesine oy verelim ve bundan
TOKİ de kurtulsun, aklansın, TOKİnin bağlı
olduğu Sayın Başbakan da aklansın.
Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemeyeceğiz,
yedirmeyeceğiz diyorsanız, TOKİdeki yolsuzlukların
hesabını sormak için araştırma komisyonu kurmak, bu
Meclisin, parti ayrımı yapmadan her üyenin temel görevidir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç
13.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
CHP grup önerisine ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
Efendim, TOKİnin bizim Tuncelide yaptığı bir
iki şeyden bahsetmek istiyorum. Birincisi, benim ilçem olan
Nazımiyede bir inşaat yapmış, maalesef, daha teslim
alınmadan dört tanesi çökmüş, çevre duvarları çökmüştür.
Bir de Çemişgezek ilçemizin Ulukale köyünde TOKİ,
İstanbul AKP Belediye Meclis Üyesi ve imardan sorumlu Belediye Meclis
üyesine 99 konutluk, 16 trilyon 250 milyar liraya vermişti, tanesi 162 milyara
geliyor. Ben burada itiraz edince, TOKİ burada fahiş fiyatlar
verdiğini tespit etti ve 8,5 trilyon lirayı indirdi. Bunu indirince
-biraz önce burada bana küfreden İstanbul Milletvekili Ataş da bu
işi organize eden arkadaşlardan birisiydi- ben devlete 8,5 trilyon
para kazandırdım. Ama, biraz önce o arkadaşımız, hem
de hemşehrim bana birsürü hakaretler etti. Ben onu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Sayın Ersin
14.- İzmir Milletvekili Ahmet
Ersinin, CHP grup önerisine ilişkin açıklaması
AHMET ERSİN (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Başkanım, Başbakan
Yardımcısı Sayın Cemil Çiçekin damadına ait olan ADT
Limitet Şirketi Ankara Çocuk Esirgeme Kurumuna ait Ankara Çocuk Esirgeme
Kurumu Sevgi Evleri inşaatı işinin bir bölümünü aldı, 1
milyon 619 bin liraya aldı. Fakat, bu işi bir süre sonra 300 bin
liraya bir taşerona devretti. Yani, Sayın Cemil Çiçekin damadı
hiçbir iş yapmadan TOKİnin bu inşaat işinden havadan 1
milyon 319 bin lira kazandı. Dolayısıyla, TOKİ,
yandaşları ve bazı kişileri zenginleştirmek için
kurulmuş bir kurum olmaması gerekir. Bu nedenle, Sayın Cemil
Çiçekin damadına ait, damadının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bayraktar
15.- İstanbul Milletvekili
Nusret Bayraktarın, Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsalın,
açıkla-masında, rakamların yanlış olduğu
beyanına ilişkin açıklaması
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Konuşmacı arkadaşımız benim verdiğim
rakamların yanlış olduğunu ve düzeltme isteğinde
bulunarak, beyanda bulundu; düzeltmek istiyorum.
Bakın, bu açıklamış olduğum bilgi 1 Mart
2010 tarihi itibarıyla son bilgidir. Dolayısıyla güncel
rakamları dile getirdim. Ben bir kere daha bunu okuyorum:
81 il ve 800 ilçedeki 1.662 şantiyede
inşaatını başlattığı konut sayısı,
Toplu Konutun, 420 bindir. Bu takriben 16 şehir, 100 bin nüfuslu,
demektir. Bunun 301 bini sosyal donatıları ve çevre düzenlemeleri ile
birlikte tamamlanmıştır. Orta, alt gelir ve yoksullara yönelik
298 bin; gecekondu dönüşüm, afet konutu, tarım köy kapsamında 64
bin olmak üzere 362 bin konut, sosyal konut. Kaynak geliştirme
uygulamaları kapsamında ise yani Lüks konut diyorlar
arkadaşlarımız, ne söylerlerse söylesinler, tabii olabilir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bayraktar.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/223, 10/407, 10/525,
10/555, 10/604, 10/669) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin
ön görüşmelerinin Genel Kurulun 22/4/2010 Perşembe günkü
birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İç Tüzükün
19uncu maddesine göre vermiş olduğu önerisini oylarınıza
sunuyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
toplantı yeter sayısının aranılmasını
istiyorum.
BAŞKAN Yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Önce, yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın
isimlerini tespit edeceğim: Sayın Kılıçdaroğlu,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Korkmaz, Sayın Oksal, Sayın
Emek, Sayın Keleş, Sayın Günday, Sayın Köse, Sayın
Koçal, Sayın Güvel, Sayın Susam, Sayın Güner, Sayın
Köktürk, Sayın Barış, Sayın Coşkunoğlu, Sayın
Topuz, Sayın Hamzaçebi, Sayın Öztrak, Sayın Ünsal, Sayın
Altay.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
2.- (10/223, 10/407, 10/525,
10/555, 10/604, 10/669) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 22/4/2010 Perşembe
günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu
önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş önerisi kabul edilmemiştir. (CHP
sıralarından Oylanmadı sesleri)
SUAT KILIÇ (Samsun) Oylamadınız Sayın
Başkan.
BAŞKAN Düzeltiyorum.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Birleşime 14.30a kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.33
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Yusuf
COŞKUN (Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 91inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu
ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan Kooperatifler Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın; Kooperatifler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm komisyonları raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Kooperatifler Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları
(1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264
Milletvekilinin; 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun birinci
görüşmesine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde teklifin 8inci maddesinin oylaması
tamamlanmıştı.
Şimdi 9uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 74 üncü
maddesinin kenar başlığı VII. Dilekçe, bilgi edinme ve
kamu denetçisine başvurma hakkı şeklinde
değiştirilmiş, maddenin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış
ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
Herkes bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma
hakkına sahiptir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin
işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler.
Kamu Başdenetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından gizli oyla dört yıl için seçilir. İlk iki oylamada
üye tamsayısının üçte iki ve üçüncü oylamada üye
tamsayısının salt çoğunluğu aranır. Üçüncü
oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki
aday için dördüncü oylama yapılır; dördüncü oylamada en fazla oy alan
aday seçilmiş olur.
Bu maddede sayılan hakların kullanılma biçimi, Kamu
Denetçiliği Kurumunun kuruluşu, görevi, çalışması,
inceleme sonucunda yapacağı işlemler ile Kamu Başdenetçisi
ve kamu denetçilerinin nitelikleri, seçimi ve özlük haklarına ilişkin
usul ve esaslar kanunla düzenlenir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 9uncu madde üzerinde
gruplar adına konuşmalar bölümüne geçiyoruz.
İlk söz hakkı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sinop Milletvekili Sayın Engin Altaya aittir.
Sayın Altay, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır efendim.
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(x) 497 S. Sayılı
Basmayazı 19/04/2010 tarihli 88inci Birleşim Tutanağına
eklidir.
Anayasa değişiklik kanun teklifinin 9uncu maddesi
üzerinde söz aldım. Maddeyle, Anayasamızın 74üncü maddesine
Kamu Başdenetçiliği kurumu ihdas ediyoruz, hüküm ekliyoruz.
Sayın milletvekilleri, kamu denetçiliği konusu, üzerinde
bir iki saat konuşulması gereken bir konu. Yani Kuzey Avrupa
ülkelerinde uygulanan, çok eski yıllara dayanan bir süreç ancak
peşinen bir şeyi de söylemek isterim: Yarım demokrasilerde
ombudsmanlık sistemi olmaz, işlemez. Kaldı ki şu manzara
içinde bu Parlamentodan dört yıllığına seçeceğimiz
başdenetçinin son turda en yüksek oyla seçilmesi de
ombudsmanlığın ruhuna aykırıdır, kesinlikle
nitelikli çoğunluk şartının her hâl ve şartta
aranması lazım.
Şimdi, Anayasanın başlangıç bölümünde, kuvvetler
ayrımının devlet organları arasında üstünlük
sıralaması anlamına gelmediği, devlet yetki ve görevlerinin
kullanılmasından ibaret olduğu kesin hüküm olarak
koyulmuştur ve gene, üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda
olduğu da belirtilmiştir.
Bakın, bu ombudsmanlık kanununu siz 2006da getirdiniz,
biz burada Kardeşim, bunun Anayasada karşılığı
yok, bu olmaz. Kimse, kaynağını Anayasadan
almadığı bir yetkiyi kullanamaz. dedik. Bu sayısal
çoğunluğunuzla inat ettiniz, ne oldu? Anayasa Mahkemesi Anayasanın
6, 87 ve 123üncü maddelerine aykırılıktan bunu bozdu.
Şimdi bunu buraya ihdas ediyorsunuz da 6, 87 ve 123üncü maddelerle
uyumunu sağlamak konusunda bir şey yaptınız mı
bilmiyorum. Bu da bir yanlış.
Bakın, sekiz yılda böyle onlarca olay yaşadık.
Kuvvetler ayrılığı prensibini bir türlü hazmedemediniz,
kuvvetler ayrılığı prensibini bir türlü içinize
sindiremediniz. Şimdi bir paket getirdiniz, yargı organını
kendinize güdümlü bir uyduya çevireceksiniz.
Sayın milletvekilleri, bu olmaz. Bu, Türkiyenin hayrına
bir iş değildir. Bakın, tarih, dünya insanlık tarihi,
demokratik yollarla iş başına gelip diktatörlüğe özenen ve
sonları çok trajik biten sayısız siyasetçi görmüştür. Ben
sizi uyarıyorum. Demokratik yollarla çoğunluk elde etmek, her
şeyi yaparım anlayışını beraberinde getirmez,
aksine, azınlığın haklarına daha ihtimam edilmesini
gerektirir. Demokrasiyi amaç yerine araç olarak kullanan nice siyasi hareket,
geçici üstünlükler elde etse de istisnasız tümü kendi
karanlıklarında boğulmuşlardır ve tüm insanlık
tarafından da lanetlenmişlerdir. Böyle bir duruma düşmenizi
tavsiye etmiyorum.
Şimdi, bilerek ya da bilmeyerek AKP iki şeyi birbirine
karıştırıyor. Çoğunlukla çoğulculuğu bir
türlü öğrenemediniz ya da işinize gelmiyor.
Sayın milletvekilleri, çoğunluk, sayı
üstünlüğü demektir, ekseriyet demektir, bundan ibarettir. Çoğulculuk,
çeşitli eğilimlerin, düşüncelerin yönetimde etkisini kabul eden
bir siyasi anlayıştır. Çoğulculuğu yok sayan,
çoğunluk üzerinden iş tutan siyasetlerin sonunu biraz önce söyledim.
Bu Parlamentoda daha önce söyledim ama bir kere daha söylemek zorundayım:
Sayın milletvekilleri, demokrasi, el kaldıran iki
ördeğin bir file üstünlük sağladığı bir rejim
değildir. Burada sizin yaptığınızın bu
söylediğimden başka bir karşılığı yok. Halk,
zaman zaman yaşanan sıkıntılardan dolayı farklı
arayışlara yönelebilir, aykırı anlayışları
beklenmedik bir oranda destekleyebilir, bunlara siyasi güç ve yetki verebilir.
Dünyada bunun çok da örneği vardır. Ama her defasında er ya da
geç halk yanlış bir tercih yapmışsa -ki yapabilir- bu
tercihten dönmesini de bilir. Hani ikide bir diyorsunuz ya işte Biz
milletin gücüyle geldik. falan. Milletin desteğiyle geldiniz tabii de
yüzde 38le burada yüzde 60ı işgal ediyorsunuz. Onu da söyleyelim.
Sayın milletvekilleri, hele ki halkı
kandırmışsanız, halkı aldatmışsanız,
hele hele halkın kutsal inanç ve değerlerini istismar ederek bu
işi yapmışsanız, Allah ile aldatmışsanız şansınız
yoktur hem burada hem öbür tarafta. Bunu da bir uyarı olarak yapmayı
görev sayıyorum.
Sayın milletvekilleri, demokrasiyle ilgili çok şey
söylemek mümkündür ama demokrasinin olmazsa olmazı uzlaşmadır.
Uzlaşmasız bir demokrasi mekanizmasının
çalışması mümkün değildir. Onun adı zaten demokrasi
olmaz. Bakın Macaristan Parlamentosu anayasa değiştirdi,
Parlamentonun yüzde 78 ekseriyetiyle değiştirdi ancak bu yüzde
22lik, oylamaya ve değişiklik görüşmelerine katılmayan
Parlamentodaki yüzde 22lik oran için Macaristan Parlamento Başkanı
çıktı, halktan özür diledi.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Orada demokrasi var!
ENGİN ALTAY (Devamla) Şimdi, uzlaşma
Bakın,
çok somut bir örnek vermek istiyorum: Bu sekiz yılda üç Meclis
Başkanı gördük. Meclis Başkanı 1 numaradır.
Plakası da 0001dir. Önemlidir, hiç şüphesiz saygın bir
konumdur. Sayın Köksal Toptanı hatırlıyorum. En
azından kısmi bir uzlaşmayla seçilmiştir ve gerçekten çok
makul, tarafsız, objektif bir süreç anımsıyorum. Benim
hafızamda kalan budur.
Ben Meclis Başkanımızın böyle polemiğe,
münakaşaya, tartışmaya açık bir konuda üç günden beri bu
makamda oturmasını doğru bulmuyorum. Türkiye'nin 1
numarasıyla yerimizden, buradan itişmek, kakışmak hoş
bir şey midir? Kaldı ki Meclis Başkanının dün ve
evvelsi günkü oturum yönetiminde Meclis Başkanı değil de Hükûmet
sözcüsü ya da AKP grup başkan vekili anlayışını da
unutmuş değiliz.
İktidar partisinin 4 milletvekili ayrı ayrı önerge
veriyor. Usul, önerge sahibine sorarsınız: Konuşacak
mısın, gerekçeyi mi? İktidar partisinin grup başkan vekili
diyor ki: Gerekçe
Böyle şey olur mu? Bak, sinirlenince sinirlendi
diyorsunuz. Böyle şey olmaz sayın milletvekilleri.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Aman, sinirlenme
bugün ha!
ENGİN ALTAY (Devamla) Bakın, gerçek söylüyorum,
eleştirel söylemiyorum: Meclis başkanları
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) Zaten terk ediyorsunuz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen Hatibe müdahale
etmeyin efendim.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bakın, şimdi, herkesin
benim devletim, benim milletim, benim bayrağım diye gururla
sahiplendiği değerlerin yanında benim anayasam diyememesi ne
kötü. Bunu söyleyen bir AKP milletvekili, benim de çok saydığım
bir milletvekili. Peki, şimdi sizin yaptığınız ne? Bu
anayasa, milletin anayasası mı olacak referanduma gitse bile?
Zamanım yeterse onu da söyleyeceğim. 550 milletvekilinin 337siyle
buradan geçecek. 213 ne oldu? 72 milyonun 36 milyon 1 oyuyla geçeceğini
varsayalım. Yani seçmen olarak değil, nüfus olarak söylüyorum. 35
milyon 999 ne oldu? Böyle şey olur mu sayın milletvekilleri? Bu
gidiş iyi gidiş değildir. Ben sizin nereye gittiğinizi
biliyorum da maalesef sürem yetmeyecek.
Şimdi, bakın, siyasetle ilgili de çok şey
söylenebilir ama siyasetin olmazsa olmazı da tutarlılıktır,
dürüstlüktür. Türkiye Büyük Millet Meclisi tutanaklarına, 2001
yılındaki tutanaklara bakın -zamanım yok- o zamanki AKP
sözcülerinin demokrasiyle ilgili, Parlamentoyla ilgili, Parlamento
çoğunluğuyla ilgili neler söylediğini bir okuyun. Şimdi ne
değişti? Hep Değiştik, değiştik diyorsunuz da
yani kırkından sonra adam değişmez. O zaman sizinki düpedüz
takiye, dün öyle, bugün böyle.
Neler söylenmiş
Zamanım yok. Şimdi, devlet
adamlığıyla ilgili de çok şey söylenebilir ama bir tane
olmazsa olmazı vardır: Doğruluk ve güven.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Altay, size, iki dakika,
konuşmanızı tamamlayabilmeniz için, ek süre veriyorum.
Buyurun, devam edin.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bir devlet adamı doğru
olacak ve topluma doğru söyleyecek. 60 bin öğretmen için şeref
sözü verip de ondan sonra Ben herkese iş mi vereceğim. demeyecek,
Grev sözcülüğü yaptım ben. diye övünüp Tekel işçilerine
zulmetmeyecek, Ben de SSKlıydım. diye avam politika yapıp
garibanın sağlık ocağını ücretli hâle
getirmeyecek. Saymakla bitiremeyiz.
Son söz sayın milletvekilleri, Başbakan -yukarıda
bizi izliyorsa gelsin, söylesin- Türkiyede, doğu ve güneydoğuda
devlet terörü var. dedi mi, demedi mi? Eğer dediyse, doğu ve
güneydoğuda Başbakanın bu lafı ettiği zaman devlet
terörü varsa, halk bir yanda PKK, bir yanda devlet terörü arasında
sıkışmışsa Başbakan olduktan sonra, sekiz
yılda, terörle mücadelede farklı bir yöntem izledi mi Habura
gelinceye kadar? Böyle şey olur mu?
Devleti, Kemalist ideolojinin devleti diye hedef alan bir
Başbakana, bir siyasetçiye, biz, buraya geldikten sonra nasıl ve ne
kadar güveniriz? Kemalizmden, Atatürkten rahatsız olduğunu
müteaddit defalar beyan eden bir Başbakana nasıl ve ne kadar
güveniriz?
Türkiye Cumhuriyeti sıradan bir devlet değildir. Onun
kurucu iradesine meydan okumak tam bir aymazlıktır. Kuruluş
felsefesiyle oynamak, ateşle oynamak kadar tehlikelidir. Milletin size
verdiği yetki, anayasal çerçevede devletin işlerini idare etmekten
ibarettir. Millet size devletin şekil ve niteliğini
değiştirmeye yönelik bir yetki vermemiştir. Böyle bir
ehliyetiniz yoktur, böyle bir gücünüz de olmayacaktır, hiçbir zaman
olmayacaktır. Son Cumhuriyet Halk Partili ölene kadar siz devletin
şeklini ve niteliğini kurcalayamayacak, bozamayacak ve
değiştiremeyeceksiniz.
Yüce Genel Kurula saygılar sunuyorum. (CHP ve DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay, teşekkür ederim.
Şimdi, madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Konuşmacı biraz
önce Sayın Başbakanla ilgili
ENGİN ALTAY (Sinop) Evet, belgeyi de vereyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
hem Tekel işçilerine
zulmettiği gibi ağır bir ithamda bulunmuştur
ENGİN ALTAY (Sinop) Etmedi mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
ve aynı zamanda
Atatürkten rahatsız olduğunu ifade etmiştir. İzin
verirseniz bu konuda açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Elitaş, grubunuz adına bir
arkadaşımız çıkacak, o çıktığında
bunlara cevap verir. Bir grubumuz bu tür iddialar
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, izin
verirseniz, anlık düzeltmemiz gereken bir konu.
BAŞKAN Efendim, şöyle baktım, Sayın Vahit
Erdem çıkacak. Vahit Erdem, bu iddialara, çıkar, grup adına
cevap verir. Lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Peki efendim.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Sayın Behiç Çelik.
Sayın Çelik, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sizin de süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 497 sıra sayılı
Anayasa Değişikliği Teklifi üzerine çerçeve 9uncu madde için
söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, ülkemizde ihtiyaç hasıl olduğunda
Anayasa değişikliğine gidilebilir, bundan sonra da gidilecektir.
Demokrasinin tüm kurumlarının ve kurallarının yerleşmesi,
çağdaş normlar, toplumsal ve ekonomik talepler
karşısında elbette Anayasa değişikliği
yapılabilmelidir. Demokratik teamüllerin ve geleneklerin, anayasa
hukukunun, iç hukukun ve uluslararası temel hukuk normlarının
gereksinimi nispetinde düzenlemeler yapılmasından daha tabii bir
şey olamaz. Hatta temel kurucu felsefemize halel getirmemek kaydıyla
yeni anayasa yapılması da mümkündür. Unutmamak gerekir ki anayasal
metinler tüm toplum kesimlerini, devletin tüm erklerini, uluslararası
ilişkilerimizi doğrudan bağlayıcı mahiyettedir. Bu
cümleden olarak, geniş yelpazede bir uzlaşı olmadan,
tartışmaya açılmadan, millî, yerel, iktisadi, sosyal, kültürel
ve uluslararası dengeler ve bağıtlar gözetilmeden, huzur ve
sükunun, barışın, dayanışmanın ve
yaşanmış zafer ve hezimetlerin kaynaştırması
düşünülmeden millî tarih, millî kültür, jeopolitik tahlil edilmeden,
siyasi partilerin etkin katılımı sağlanmadan yapılacak
bir anayasa değişikliğinin milletimize ve devletimize,
bekamıza hiçbir katkı yapmayacağı izahtan varestedir.
134 yıllık anayasa tecrübesine sahip olan Türkiye'nin
ilk defa sathi, mantık örgüsünden yoksun, sosyoekonomik ve siyasal kayda
değer bir ihtiyaç baş göstermeden, zamansız ve anlamsız bir
şekilde anayasa değişikliğine sürüklenmesi iktidar partisinin
büyük bir ayıbı olarak karşımıza
çıkmaktadır. 1839 Tanzimat Fermanı, 1856 Islahat Fermanı,
Paris ve Berlin anlaşmaları çerçevesinde uluslararası
konjonktürün ve iç siyasi ve toplumsal baskıların ürünü olarak ortaya
çıkan 1876 Anayasası ve II. Abdülhamit monarşisine
karşı direniş gösteren sivil ve asker muhtelif aydın
kesiminin siyasi mücadelesi sonucu ortaya çıkan 1908
değişiklikleri, Kurtuluş Savaşı
yıllarının ürünü olan 1921 Anayasası, savaş
sonrası kurucu iradenin ürünü olan 24 Anayasası hep zorlu, sıkıntılı
dönemlerin bir sonucu olan hukuki metinler olmuşlardır. 1961 ve 1982
anayasaları ise askerî nitelikli olarak rejime yapılan müdahalelerin
bir ürünüdür. Anayasa ve değişikliklerinde sebepler önemli olduğu
kadar belki de daha önemli olan husus sonuçlarıdır.
Değerli milletvekilleri, yeni Anayasa yapmaktan başka
Anayasa değişiklikleri de cumhuriyetin kurucu felsefesine
aykırı olmamak kaydıyla konjonktürün doğal bir sonucu
olarak yapılagelmiştir. Takdir etmek gerekir ki uzlaşma zemini
olmadan, ihtiyaç belirlemeden, kamusal ve sivil kesimlerin görüşleri
alınmadan, sadece sübjektif, bireysel ve zümrevi ikbal ve tevziye
hesaplamaları ile Anayasa değişikliğine gitmek, zaten
gergin olan sosyal yapımızın tahmin edilemeyecek boyutlarda
huzursuzluğunu artırmış olur. Nitekim AKPnin yapmak
istediği Anayasa değişikliği de bu mealdedir. Taslak
getirilişiyle, sunumuyla usul ve esasıyla bu düşüncemizi
doğrulamaktadır. AKP, görünen ve gizlenen planlarının
hesaplarını yaparken millî çıkarlarımızı ve
milletimizin bekasını kendi şahsi ve zümrevi
çıkarlarına feda etmeyi içine sindirebilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi, Anayasa değişikliğine temel millî
ihtiyaçların karşılanması ve millî hassasiyetlerimiz
haricinde sonuna kadar taraftar olmuştur. Anayasa
değişikliğinin gerçek bir toplum sözleşmesi
olmasını istediğimiz Anayasa metninin Türkiye Cumhuriyetinin
kuruluş felsefesinin özüne ve şekline aykırı olarak
düzenlenmesini asla savunmaz, aksine Türk milletinin önünü açacak,
çağdaş uygarlığın ilerisine götürecek, reformist
anlayışını Anayasa değişikliklerinde önemser.
Sosyal, siyasal, ekonomik alanlarda uzlaşma ile hedeflerde
uzlaşmayı mutlaka temel alır. Yapılacak Anayasa
değişikliklerinde bu uzlaşma alanlarının dikkate
alınmasını gözetir, aksi takdirde sadece tek parti
hegemonyasını çağrıştıran, temel sosyal
birtakım talep ve ihtiyaçlar doğmadan Anayasa
değişikliğine gitmek, var olan sorunların daha da
büyüyeceğini temel faktör olarak görür ve Anayasa değişince
hangi sorunların çözülebileceğine odaklanarak sorgular. Bolluk,
bereket mi gelecek, yolsuzlukların önüne mi geçilecek,
kayırmacılık, bölücülük ve terörün üstesinden mi gelecek?
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti, savaşlar,
kıtlıklar, salgın hastalıklar, emperyalizmin doymak bilmez
iştihasıyla her türlü tertip ve düzenler ve Türkü Balkanlardan ve
Anadoludan sürme ve hatta yok etme projeleri karşısında
tamı tamına millî bir proje takip edilerek, zafer kazanılarak
kurulmuştur ve bu proje kendi anayasal düzenini inşa etmiştir.
20nci yüzyılın sonlarında çöken Sovyet Bloku
savaş dönemini sona erdirmiş ve daha sonra Batı Bloku
dünyanın tek hâkimi olarak kendisini görmeye
başlamıştır. Bundan sonra birtakım değerler gündeme
getirilmiştir, küreselleşme ve liberalizasyon, demokrasi, insan
hakları gibi değerler, âdeta, az gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelere karşı acımasız birer silah
hâline dönüşmüştür. Küresel güç ve müttefiklerinin Türkiyeden
talepleri arttıkça, Türkiye, millî çıkarlarıyla söz konusu
taleplerin çatıştığının farkına
varmıştır. 2002 yılına kadar direnen ve bedel ödeyen
Türkiye, artık yanılsama ile yeni Anayasa, yönetimde reform,
demokrasi ve barış, özelleştirme vesaire gibi kavramları
önceleyen iktidarın eline geçmiştir.
Ülkeyi dönüştürerek, transforme ederek küresel entegrasyona
bağlayabilmek amacıyla yapılması gereken ilk iş,
mevcut Anayasayı ortadan kaldırarak yeni anayasa yapma
teşebbüsüne geçilmiştir. Yapısal altyapı
hazırlık, provokasyon, ikna ve aksiyon aşamaları ile
kamuoyunun kabulleneceği, en azından ses çıkarmayacağı
ortam oluşturulmaya çalışılmıştır ancak tüm
uğraşlara rağmen başarılamamıştır. Bu
durumda arkadan dolanma, etkisizleştirme gibi yöntemlerle fiilî bir
anayasal düzen uygulamasına geçilmiştir. Uzlaşmaz ve itici
tavırlar, başına buyruk siyaset anlayışı,
dayatmacılık ve tehditkârlık, millî kimliği tehdit
uygulamaları, özürlü demokrasi anlayışı, bölücü terörle
girilen sıcak ilişkiler, etnik ayrımcılık projelerinin
hayata geçirilmesi, farklı düşüncelere tahammülsüzlük ve onları
aşağılama, son yılların AKP tarafından temel
tahripkâr politikalar hâline getirilmiştir.
Yukarıda bahsedildiği üzere, eğer ısrarla bir
Anayasa değişikliği isteniyorsa, TBMMde temsil edilen siyasi
partilerden teşekkül etmiş bir Anayasa değişikliği
uzlaşma komisyonu kurulması elzemdir. Uzlaşılan maddeleri
içeren bir demokratik sözleşme yapılmalıdır.
Değişiklik metninin 24üncü Dönem Meclisinin iradesine tevdi edilmesi
ve bunu kamuoyuyla paylaşması esastır. Zaten ekonomik
zorluklarla boğuşan, devlet yönetiminde zafiyetin farkına varan
Türk milleti, AKPnin aciz içinde teslimiyetçi ve iş birlikçi
tavrını ve politikalarını keşfetmiştir.
Anayasaların, akla geldikçe hemen değiştirilebilecek alelade
hukuki metinler olmadığı anlaşılacaktır. Siyasi
ve ahlaki çürümenin hız kazandığı, yoksulluk, vurgun, talan
ve kanunsuzlukların yaygınlaştığı, otokratik
yönetim anlayışının hız kazandığı bir
dönemde, siyaset kurumunun, demokrasiye ve adalete güven duygusunun dibe
vurması kaçınılmazdır.
Bu itibarla, yapılacak ilk iş, muhkem bir siyaset
kurumunu oluşturacak tedbirlerden olan dokunulmazlıkların
kaldırılmasından başlanmasının gereği
açıktır. Temiz toplum, temiz siyaset, temiz yönetim, kamuoyuna
kanıtlanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çelik, size iki dakika ilave süre
veriyorum, lütfen bu süre içinde konuşmanızı tamamlayın
efendim.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bu yapılmadığı takdirde, mevcut Anayasa
değişikliği AKPnin bir dayatmasından öteye geçemeyecektir.
Arkadaşlar, teklifle yeni bir müessese öngörülmektedir, kamu
denetçiliği. Kamu denetçiliği 19uncu yüzyılda İsveçte
görülmüştür. Dünyada kamu denetçiliği uygulaması farklı
biçimlerde, farklı yetkilerde, farklı seçimlerde ve atamalarla ve
farklı isimlerle kırkın üzerinde türü olan bir yelpaze
oluşturmaktadır. Ancak, Anayasa değişikliği, Türkiye
Büyük Millet Meclisince seçim yoluyla organlarını
oluşturacağından, iktidarın kontrolünde olacağı
kesindir. Bilgi Edinme Kanunu da uygulamadadır. Kamu Denetçiliği
Kurumu kamuoyu nezdinde tartışılmamıştır, ham ve
işlenmemiştir. Uygulamada olduğu ülkelerde değişik
statüler içermektedir. Görünen o ki yeni bir kadrolaşma mercisi
aranmaktadır. Türk idari sisteminde yer almayan ombudsmanlık Anayasa
hükmü hâline getirilmek istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, Anayasa değişikliği
sürecinde çakma imza skandalı yaşanmış, tasarı
özellikli ikinci bir teklif sunulmuştur. İç Tüzükün 70inci maddesi
kapsamında değerlendirilmelidir. Teklif, içerik olarak temel hak ve
hürriyetlerin kötüye kullanılmasını içeren Anayasanın
14üncü maddesine ve egemenlik hakkını düzenleyen 6ncı
maddesine ve hukuk devleti ilkesini düzenleyen 2nci maddesiyle
başlangıç bölümünde Devletin organları arasında üstünlük
sıralaması anlamına gelmeyip
şeklinde başlayan
bölümüne aykırılık teşkil etmektedir. Uluslararası
taahhütlerden ve sözleşmelerden doğan statünün dikkate
alınmadığı görülmektedir. Bu teklif Türkiyeyi yutma
girişiminin bir parçasıdır. Buna Milliyetçi Hareket Partisi
olarak müsaade etmemiz mümkün değildi. MHP olarak biz bu Anayasa
değişikliğine mevcut yöntemiyle esastan ve usulden
karşıyız çünkü büyük Türk milletini seviyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çelik, ek süreniz de doldu efendim,
sadece selamlayabilmeniz için Genel Kurulu, bir kez daha mikrofonunuzu
açıyorum, lütfen tamamlayın.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Aziz milletimizin üstün
çıkarlarına bu değişikliği ters görüyoruz.
Bu arada Hakkâride şehit olan Mutlu hemşehrimize
Allahtan rahmet diliyor, yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Çelik, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi de söz sırası
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili
Sayın Akın Birdala aittir.
Sayın Birdal, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
Sizin de süreniz on dakika efendim.
BDP GRUBU ADINA AKIN BİRDAL (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 497
sayılı Anayasanın 9uncu maddesine ilişkin Barış
ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
9uncu maddede bilgi edinme hakkı ve bir kamu
denetçiliği konusu var. Bilgi edinme hakkına ilişkin daha
önceden bir yasa var fakat bunun anayasal dayanağı olmadığı
için, zaman zaman kimi gerekçelerle serbestçe vatandaşların bilgi
edinme hakkından yoksun bırakılıyor. Örneğin, biz kimi
zaman Sayın Başbakanlığa sorular sormuşuzdur, devlet
sırrı gerekçesiyle yanıt verilmemiştir. O nedenle, bu
anayasal belki bir güvenceye kavuşturularak, devlet sırrı ya da
başka gerekçeler gösterilmeden, eksiksiz bilgi edinme ve haber alma
hakkı da kullanılabilir.
Bu ombudsman birçok Avrupa ülkesinde var. İspanyada
halkın avukatı diye adlandırılıyor, Avusturyada
halkın hakemi gibi adlandırmalar yapılıyor. Şimdi,
bizde de daha önce İnsan Hakları Kurumu oluşturuldu,
Başbakanlığa bağlı, daha sonra İnsan Hakları
Danışma Kurulu, İnsan Hakları Dairesi
Başkanlığı fakat buradan murat edilenler elde edilemedi.
Belki bu yolla şimdi, böyle bir ombudsman yoluyla, gerçekten kamu
yönetimiyle, idareyle halk arasında önemli bir köprü oluşturabilir.
Aslında bunu içselleştirmek önemli. Gerçekten açık, demokrasinin
gereği şeffaf bir toplum olursa, herkes kendi hak ve özgürlüklerinin
bilincine kavuşmuş olur, hak arama kanalları açık olur,
nasıl bir yol izleyeceğini yurttaşlar bilir ama ne yazık
ki, bizde birçok zaman bizde de var demiş olmak için, insan hakları
adına birtakım kurumlar oluşturulmuştur. Örneğin
şimdi bizim Türkiye Büyük Millet Meclisinde İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu olduğu gibi. Örneğin biz, partimiz Demokratik
Toplum Partisi kapatıldıktan sonra Barış ve Demokrasi
Partisi olarak döndük ve sayın milletvekilleri, döndükten sonra bir kez
toplantı oldu. Oysa bakın, yani insan hakları öyle bir şey
ki, güncel yaşayan bir organizma gibidir. Yani şimdi, mutat zaten, on
beş günde bir toplanırdık, o on beş günde bir de
toplanamıyoruz, gerekçesi de bize söylenmiyor. Oysa her gün bir şey
oluyor bu coğrafyada insan hakları açısından, halkların
hakları açısından, kişi güvenliği ve özgürlüğü
açısından. Yani şimdi gerekirse iki günde, üç günde bir
toplanılmalı ve gerektiği zaman da birtakım sorunları
birlikte çözebilmek için yüce Meclisin bu Genel Kuruluna getirilmeli. O
nedenle, insan hakları konusunu, demokrasi konusunu, hukukun
üstünlüğü konusunu bir defa göstermelik olmaktan çıkarmak gerekir.
İnsanın, şimdi, aklına geliyor doğrusu,
acaba neden, biz yaklaşık üç yıldır bu Meclisteyiz, sekiz
yıldır AKP iktidarda ve bu darbeci Anayasayı değiştirme
konusunda neden böyle bir saik duymadı da son on gündür bizi sabahlara
kadar burada bekletiyor? Bizi, basın emekçilerini ve gerçekten Türkiyede
ne oluyor diye izleyen kamuoyunu uykusuz bırakıyoruz, yorgun
bırakıyoruz. Oysa darbe Anayasası 177 maddeden oluşuyordu,
her gün iki maddesini
Meclisimizde grubu bulunan, olmayan siyasi
partilerimizden bir komisyon oluşturulurdu, her gün iki maddesi de gelirdi
Genel Kurula tartışılırdı ve gerçekten evrensel, hukuk
normlarına bağlı, demokratik, sivil, çoğulcu ve herkesin
kendisini orada görebileceği, Bu benim anayasam diyebileceği bir
anayasaya kavuşabilirdik.
Örneğin her on yılda bir Avrupa Birliğinin bütçesi
yapılıyor. Şimdi, acaba bu on güne
sıkıştırmak, yirmi yedi artı üç geçici maddeyi bir
oldubittiye getirip, Avrupa Birliği müktesebatına bağlı
düzenlemeleri tamamlayıp Avrupa Birliği bütçesinden
alacağımız fonun miktarını artırmak için mi? (AK
PARTİ sıralarından gülüşmeler) Yani dinlemiyorsunuz, hiçbir
zaman dinlemiyorsunuz ve de parti sorumluları. Sayın grup başkan
vekillerinin önermesi gerekir, biraz ciddi olmak gerekir. Burada hem darbe
Anayasasına karşı olduğunuzu söyleyip bir
değişiklik önerisi getiriyorsunuz hem de bu
değişikliğe karşı muhalefetin görüşlerini dinleme
gereğini duymuyorsunuz
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sen işine bak!
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Sen işine bak, işine!
AHMET YENİ (Samsun) Sen işine bak!
AKIN BİRDAL (Devamla)
ve sonra da
sırıtıyorsunuz.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sen işine bak!
AKIN BİRDAL (Devamla) İşte bu kadar, sizin
Anayasa ciddiyetiniz de bu kadar, demokrasiye
bağlılığınız da bu kadar, insan haklarına
bağlılığınız da bu kadar.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Oy verirsen insan hakları...
Oy vermiyorsun, konuşuyorsun.
AKIN BİRDAL (Devamla) Saygınız bu kadar sizin
çünkü şu ruh hâlinden kurtulamadınız...
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Niye kaçıyorsun
Meclisten? Oylamadan neden kaçıyorsun?
AKIN BİRDAL (Devamla) Şu ruh hâlinden
kurtulamadınız: Biz yaparız ne yapılacaksa. Yani bu
geleneksel resmî devlet ideolojisidir.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Sen işine bak, işine!
AKIN BİRDAL (Devamla) Yani bilirsiniz siz o hikâyeyi:
Komünizm gelecekse de biz getiririz, size ne oluyor? hikâyesi.
Şimdi, şu ruh hâlinden kurtulun: Demokrasi gelecekse
biz getiririz, barış gelecekse biz getiririz, hukukun üstünlüğü
gelecekse, adalet gelecekse biz getiririz. İşte, sizin
getirdiğiniz hukuk sistemi bu, sizin getirdiğiniz demokrasi bu.
MEHMET TUNÇAK (Bursa) Yakışmaz bunlar!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) İşine bak
sen!
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri... Lütfen...
AKIN BİRDAL (Devamla) Her gün başkalarının
farklılıklarını ötekiler sayacaksınız,
reddedeceksiniz, ondan sonra da Bu demokrasi. diyeceksiniz. O nedenle, bu
anlayıştan, bu kültürden lütfen vazgeçin. Eğer olacaksa...
Bakın, şimdi az önceki söylediğime dayalı
olarak 2002 yılında 126 milyon euro ve her yıl artıyor,
2010 yılında da 654 milyon euro öngörülmüş. Şimdi, on
yılda yapılan bir Avrupa Birliği bütçesinden bilmem kaç milyar
euro alabilmek için bu apar topar, oldubittiye getirilmek istenilen
değişiklikler getiriliyor buraya.
Arkadaşlar, örneğin, bugün, bu getirilen
değişikliklerden hangisi toplumun beklentilerine, gereksinmelerine
karşılık vermektedir? Örneğin, bizim temsil ettiğimiz
bir irade var. Kürt halkının, emekçilerin, ezilenlerin iradesi olarak
buradayız. Şimdi, siz bu Anayasayı, ne kadar
değiştirirseniz değiştirin bu maddeleri, bugün
kişisel, siyasal, ekonomik, toplumsal bunalıma neden olan,
çatışmalara neden olan ve tam bir demokrasinin kurulamaması
sonucu ekonomik olarak iflas eden durum Kürt sorununun çözümsüzlüğünden
kaynaklanmaktadır.
Şimdi, burada örneğin ne var Kürtlerin kişisel ve
siyasal hakları ve özgürlükleri açısından? Burada ne var
dayanışma hakları diye adlandırdığımız
barış hakkı açısından, kadın sorunu
açısından, çocuk sorunları açısından? Yarın
hepimiz burada siyah giysilerimizi giyip geleceğiz, Ulusal Egemenlik Çocuk
Bayramımızı kutlayacağız.
Bakın, dün buraya çocuklar geliyordu, Terörle Mücadele
Yasasından mağdur çocuklarımız. Şu anda 2.100ü
aşkın çocuğumuz içeride ve 243ü hüküm giydi ve çocuklar
kardeşlerinin durumunu, bölgedeki çığlıklarını
buraya taşımak için geliyorlardı, dün Adanada otobüsleri
durduruldu ve polislerce gözetim altına alındı.
Şimdi, biliyor muyuz, izliyor muyuz iki Türkiye
olduğunu? Örneğin daha on beş gün önce başı duvarlara
vurularak bir mahkûmun öldürüldüğünü biliyor muyuz? Biliyor muyuz bir
muhalif özgür gazetenin temsilcisinin bir ağaca asılarak öldürüldüğünü?
Muhalif bir gazetecinin yirmi bir yıl mahkûm olduğunu biliyor muyuz
ve emekçilerin?
Yarın hiç değilse bu ulusal egemenliği bütün
çocuklarımızın eşit ve özgür, ana diliyle
konuşabileceği, eğitim görebileceği, kaygıdan ve
korkudan kurtulmuş, çocukluklarını yaşayabileceği bir
Türkiyenin projesini sunabilelim. Yoksa, böyle, kutlayarak falan olmaz ve de
yarın 1 Mayısta toplanılacak. Bütün işçiler, emekçiler
toplanacak.
Şimdi, şundan kimse övünme payı
çıkarmasın: Eğer yarın 1 Mayısta 2010 günü emekçiler,
işçiler, çalışanlar, onların dostları, müttefikleri 1
Mayıs alanında toplanıyorsa bu sizin lütfunuz olmayacak ya da
bugün 21 Martta Nevrozda, Nevroz ateşi altında 1 milyon insan
toplanıp kendi bayramını kutluyorsa bu sizin lütfunuz olmayacak.
Eğer TRT Şeşte ana dilden yayın yapılıyorsa bu sizin
lütfunuz olmayacak. Bu ezilen emekçi halkların
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) Sen mi yaptın!
AKIN BİRDAL (Devamla)
emekçi halkların
kazanımıdır ve bu kazanımın bedeli nedir biliyor
musunuz? Bunu bedeli nedir biliyor musunuz? İşkencedir, zindanlardır,
sürgündür, suikastlardır. O nedenle siz olmasanız da 1 Mayısta
emekçiler, ezilenler toplanacaktı. Siz olmasanız da Nevrozda
emekçiler, Kürt halkı ve dostları toplanacaktı. O nedenle dünya
dönüyor
ABDULKADİR EMİN ÖNEN (Şanlıurfa) Nankörlük
yapıyorsun.
AKIN BİRDAL (Devamla)
dünya dönüyor ve neoliberal
politikalarınıza, sizin yasakçı, baskıcı
anlayışınıza, tekilci anlayışlarınıza
vura vura dönüyor. O nedenle dönecek dünya. Emekçiler de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDURRAHMAN KURT (Diyarbakır) Diyarbakır
AKIN BİRDAL (Devamla) Evet, Diyarbakıra bakın.
Ben Diyarbakıra gittim.
BAŞKAN Sayın Birdal, ek süre veriyorum size de iki
dakika, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
AKIN BİRDAL (Devamla) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Şimdi, örneğin...
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) Dilin kemiği yok.
AKIN BİRDAL (Devamla) Dilin kemiği yok tabii ya,
elbette konuşacağız. Konuşacağız...
BAŞKAN Lütfen karşılıklı
konuşmayalım.
AKIN BİRDAL (Devamla) Sataşmasınlar Sayın
Başkan.
BAŞKAN Evet, ben de onu söylüyorum.
Arkadaşlar, lütfen, Hatibe müdahale etmeyelim.
AKIN BİRDAL (Devamla) Teşekkür ederim ve onu da
süremizde dikkate alın lütfen.
Şimdi, söyleniyor, deniliyor ki: BDP Grubu vermezse Kürt
halkı verecek. Biz bölgemizdeyiz her gün. Bizim çocuklarımız
cezaevinde olduğu sürece biz evet diyemeyiz ve 1.418 siyasetçimiz,
belediye başkanımız, il başkanlarımız,
siyasetçilerimiz içeride olduğu zaman biz evet diyemeyiz, yüzde 10
barajla bizim, Parlamentoda temsil olanağımızı elimizden
alan bir Anayasaya oy veremeyiz. Emekçilerin, yoksul insanların
topladığı vergilerden, üç partinin hazineden
aldığı yardımlara karşılık bizi yok sayan
bir anlayışa biz evet diyemeyiz. Ha, şunu şey
yaparız: Biz statik bir durumda değiliz; elbette ki
değişimden, dönüşümden yanayız. Örneğin şu niyet
gösterilirse, gelinir burada Hükûmet adına falan konuşulursa,
örneğin bu çocukları çıkaracağız; Terörle Mücadele
Yasasında, Türk Ceza Yasasındaki değişiklikleri
yapacağız; sizin ve bütün ezilenlerin, emekçilerin temsilde adaleti
engelleyen yüzde 10 barajı kaldıracağız; bütün farklı
olanların Parlamentoda temsiline olanak tanıyacağız ve bu
kürsünün dokunulmazlığını sağlayacağız. Her
gün konuşan arkadaşlarımızın üzerinde, Demoklesin
kılıcı gibi, duruşma günü zorla götürülecek mi,
götürülmeyecek mi kaygısını duymayacağız. O nedenle,
böyle bir durum olursa elbette dikkate alırız. Biz diyalogdan
yanayız, biz demokratik çözümden yanayız, biz barıştan
yanayız. Kimsenin birbirini aşağılamadığı,
reddetmediği, farklı olanların kardeşçe bir arada,
birbirinin hukukuna saygı duyarak yaşamasından yanayız.
Aksi takdirde, hiç kimse kimseye mecbur değil ve mecbur olmayacak. Bizim
mecburiyetimiz demokrasiye, bizim mecburiyetimiz barışa, bizim mecburiyetimiz
Türkiyeye. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Birdal.
Sayın milletvekilleri, 9uncu madde üzerinde gruplar
adına son konuşma, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Kırıkkale Milletvekili Sayın Vahit Erdeme aittir.
Sayın Erdem, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA VAHİT ERDEM (Kırıkkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Anayasa değişikliğiyle ilgili kanun teklifinin 9uncu maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum AK PARTİ adına. Bu
vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama geçmeden önce, müsaadelerinizle iki husus üzerinde
duracağım.
Birincisi: Bugün Şemdinlide PKK terör örgütünün
yerleştirdiği mayın sebebiyle şehit düşen Er Mehmet
İnceye Allahtan rahmet, ailesine ve Türk milletine
başsağlığı diliyorum. Bugüne kadar ülkemiz
güvenliğini canları pahasına koruyan tüm şehitlerimizi
minnetle ve rahmetle anıyorum.
PKK terör örgütü ve destekçileri bilmelidirler ki bu milleti
yıldıramazlar ve emellerine asla erişemezler. Çünkü, bin
yıldır kardeşçe, bu coğrafyada beraber yaşayan büyük
milletimiz, asla, bu ülkenin huzurunu bozacak kimselere müsaade etmeyecektir.
SIRRI SAKIK (Muş) Peki, Çukurcadaki 7 asker ölürken
VAHİT ERDEM (Devamla) Niye alınıyorsunuz?
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) 7
askeri kim öldürdü? Allah Allah!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
AYLA AKAT ATA (Batman) Biraz önce hiç uyarmadınız.
VAHİT ERDEM (Devamla) İkinci husus: Cumhuriyet Halk
Partisi Sayın Milletvekili Engin Altay bazı beyanlarda bulundu.
Cumhuriyetin koruyucu kollayıcısı sadece Cumhuriyet Halk Partisi
olamaz.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ben öyle bir şey demedim.
VAHİT ERDEM (Devamla) Böyle bir konsept söz konusu olamaz.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Vekil, ben öyle bir şey
demedim. Sözlerimi çarpıtmayın.
VAHİT ERDEM (Devamla) Hayır Tek Cumhuriyet Halk
Partisi ölünceye kadar. dediniz. Cumhuriyetin sahibi hepimiziz, bu millettir,
bu devlettir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Hangi cumhuriyetçilik? Hangi
cumhuriyet? Hangi cumhuriyetin sahibisiniz siz?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Hangi cumhuriyet olur mu? Cumhuriyet bir tane.
VAHİT ERDEM (Devamla) Bu cumhuriyetin.
ENGİN ALTAY (Sinop) Başbakanın beyanları
burada.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen Sayın Altay.
VAHİT ERDEM (Devamla) Ayrıca, hiçbir başbakan,
Sayın Recep Tayyip Erdoğan dâhil, hiçbir Türkiye Cumhuriyeti
başbakanı, cumhuriyetimizin kurucusu, Millî Kahraman, Büyük Önder
Atatürke karşı olamaz, olmaz, olmamıştır. Bütün
başbakanlar bu ülkenin gelişmesi, kalkınması, Atatürkün
gösterdiği muasır medeniyet seviyesine ulaşması için gece
gündüz çalışıyorlar. Bunu da bu vesileyle hatırlatmak
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, yine, 9uncu madde üzerindeki
görüşlerime geçmeden önce bazı genel hususların altını
çizmek istiyorum: Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan bu yana seksen yedi
yılda üç anayasa uygulamaya konulmuştur. 1924 Anayasası otuz
altı yıl, 1961 Anayasası on dokuz yıl yürürlükte
kalmış ve 1982 Anayasası da pek çok değişikliğe
uğrayarak yirmi sekiz yıldır yürürlüktedir.
1961 ve 1982 anayasaları yürürlükte oldukları sürece hep
tartışmalı olmuşlardır. 1961 Anayasasından iktidarlar,
özellikle merkez sağ iktidarlar devamlı yakınmışlar,
yürütmenin hareket sahasını daralttığından yürütme
görevini yapamamaktan şikâyet etmişlerdir. 1961 Anayasası
üzerinde siyasi partiler arasında bir mutabakat olmadığı
için değişikliğe uğramadan 1980e kadar devam
etmiştir. 1982 Anayasasını ise başlangıcından
beri bütün siyasi partiler ve gruplar eleştirmekte ve değiştirme
konusunda irade beyan etmektedirler. 1982 Anayasasının değişmesi
hususunda partiler arasında genel bir mutabakat olmasına rağmen
seçilmiş bir meclis tarafından yeni bir anayasa maalesef
yapılamamıştır. Ancak, mecbur kalındıkça
sağlanan sınırlı mutabakatlarla kısmi
değişiklikler yapılagelmiştir. Nitekim, bugüne kadar on
beş değişiklik gerçekleştirilmiş, bugün de on
altıncısını müzakere etmekteyiz.
1961 ve 1982 anayasalarıyla ilgili
tartışmaların temelinde egemenliğin kullanım
şekli yer almaktadır. 1924 Anayasası yargı
bağımsızlığını esas alarak egemenliğin
kullanımını büyük çapta Türkiye Büyük Millet Meclisine verirken,
1961 ve 1982 anayasaları egemenliği devlet kurumları
arasında paylaştırmıştır. 1982 Anayasası
yüzde 90ın üzerinde halktan destek almasına rağmen, siyasi
partilerin mutabakatıyla seçilmiş bir meclis tarafından
hazırlanmadığından dolayı, ne milletçe ne de siyasi
partilerce kabul görmüştür.
Değerli milletvekilleri, bu kısa değerlendirmeden
bir noktaya gelmek istiyorum: Ne zaman Türkiye seçilmiş bir parlamento
tarafından, en azından belli başlı siyasi partiler
arasında bir mutabakatla Türkiye Cumhuriyetinin temel ilkelerini koruyarak
çağdaş, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen, egemenliğin
kullanılışını demokratik ilkelere uygun kurallara
bağlayan, kısa ve öz bir anayasaya kavuşursa, 1960tan beri
devam eden anayasa tartışması da sona erebilecektir. Bu
temenniyle 9uncu madde üzerinde görüşlerimi arz etmeye devam
edeceğim.
Değerli milletvekilleri, değişiklik teklifindeki
9uncu madde, 1982 Anayasasının 74üncü maddesini geliştirerek
bireylerin kendileriyle veya kamuyla ilgili dilek ve şikâyetlerini
kurumsallaştırmayı öngörmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi
başlangıcından bugüne dünyada uygulanan bu sistemi
getirememiştir. Bu değişiklikle Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yeni bir organ oluşturulacaktır. Kamu Başdenetçisinin seçimi,
Kamu Denetçiliği Kurumunun kuruluşu, görevi, çalışma
esasları ve inceleme sonucu yapacağı işlemler Anayasada
bir temele bağlanmaktadır. Tabii, bununla ilgili bir kanun da
çıkarılarak vatandaşın bugüne kadar hep şikâyet ettiği
devletle irtibat kuramaması, irtibatlandırılmış
olacaktır.
Kamu denetçiliği kurumu yeni bir kavram değildir. Bu
kavram, kamu veya özel yönetim alanlarında tarih boyunca dönemin
şartlarına göre uygulanagelmiştir. Kamu denetçiliği,
yönetim-birey ilişkilerinde karşılaşılan
uyuşmazlıkların etkin ve hızlı bir şekilde
sonuçlandırılması amacıyla, yönetimi yargı
dışında denetleyen ancak yönetime bağlı olmayan bir
denetim sistemi ihtiyacı sonucu ortaya çıkmıştır.
Bu kavram, ilk defa, İngiltere anayasası sayılan
Magna Cartada -1215te- yazılı olarak yer almıştır.
Kamu denetçiliği uygulaması, Amerika Birleşik Devletlerinde
1765te ve Almanyada 19uncu yüzyıldan beri kullanılmaktadır.
Osmanlı Devletinde de yer alan bu kurum İsveç
Krallığı tarafından incelenmiş ve ombudsman
adıyla İsveç yönetimine de uyarlanmıştır. İsveç
kökenli olan bu kelime, aracı kişi, vekil, delege, avukat veya
başkaları adına hareket etmeye ve onların
haklarını korumaya yetkili kılınmış kimse
anlamında kullanılmaktadır, Türkçede de kamu denetçisi olarak
yer almıştır.
Ombudsman, ombudsmanlık, kamu denetçisi, kamu
denetçiliği kavramları, şikâyetleri ve birtakım
işlemleri ele alıp değerlendiren ve bunlara, mümkün mertebe, her
iki taraf için tatmin edici çözümler bulan kişi veya kurum
anlamını taşımaktadır.
9uncu maddedeki teklifle yer alan Kamu Başdenetçisi ve Kamu
Denetçiliği Kurumu, Meclis tarafından, halkın şikâyetlerini
incelemek ve çözüme kavuşturmak üzere seçilmiş kimse ve kurumu ifade
etmektedir. Kamu Başdenetçisi ve Kamu Denetçiliği Kurumu, kamu
hizmetlerinin yürütülüşündeki adaletsizlikler hakkında, etkilenenler
tarafından şikâyetleri almak, bu konuda araştırmalar
yapmak, sorunları çözümlemekle görevlendirilmiş
bağımsız otoritelerdir.
Günümüzde bu kurum, Fransa, İngiltere, İtalya ve
Hindistan olmak üzere yüzü aşkın devlet, ülke, bölge, kent veya
sektör itibarıyla uygulanan bir sistemdir. Ayrıca, Avrupa
Birliği de bu sistemi Avrupa Birliği içerisinde oluşturmuş
ve Avrupa Birliği üyelerinden gelecek şikâyetleri merkezî bir
ombudsman kurumuyla inceleyip sonuçlandırmaktadır.
1982 Anayasasının 74üncü maddesinde bu hak
düzenlenmiştir. 5548 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
ile gerçek ve tüzel kişilerin idarenin işleyişiyle ilgili
şikâyetlerini, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve
davranışlarını, adalet anlayışı içinde,
insan haklarına saygı, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden
incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmak üzere çağa
uygun olarak düzenlenmektedir. Yetkili makamlara başvuru yolları,
idari başvuru, siyasi başvuru ve yargısal başvuru
şekillerinde olacaktır.
Değerli milletvekilleri, yine bu maddede düzenlenen bilgi
edinme hakkıyla ilgili de birkaç hususa değinmek istiyorum.
Bilgi edinme hakkı, idarelerin şeffaflığı
ve idarelere güvenin artırılması açısından önemli
demokratik bir haktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erdem, size de iki dakika ilave süre
veriyorum. Lütfen konuşmanızı tamamlayın.
VAHİT ERDEM (Devamla) Modern demokratik yönetimlerde
gizlilik ve şeffaflık arasında kabul edilebilir bir denge
olmalıdır. Kamu kurum ve kuruluşlarının bilgi verme
görevi ve vatandaşların bilgi edinme hakkı her demokratik ülkede
şeffaflığın bir gereğidir, gereksiz gizlilik
anlayışıyla bu haklar kısıtlanamaz.
Vatandaşların, kendileriyle ilgili bilgilere ulaşabilmesi, kamu
hizmetleriyle ilgili bilgilere eriştikleri gibi, edindikleri bilgileri ve
aksaklıkları ilgili kurumlara bildirmesi tabii haklarıdır.
Birleşmiş Milletler ve bizim de üyesi olduğumuz
diğer uluslararası kurumlar sözleşmesinde bu hakla ilgili
hususlar yer almış ve İlgilinin isteği üzerine idari
işlem tamamlanmadan önce işlemin dayanakları olacak bütün
veriler hakkında en uygun gereçlerle bilgi verir." şeklinde
ifade edilmiştir. Bilgi edinme hak ve özgürlüğü, Anayasamızda da
yer almakla birlikte açıklık ve güvenceye yer vererek yeniden bu
maddeyle düzenlenmektedir.
Özetle: Vatandaşlarımızın uzun zamandır
devletten şikâyet konusu belli bir sisteme bağlanmakta ve
vatandaşlarımız kolaylıkla devletin bir organına bu
sistemle erişebilecek ve devletin işleyişini bizzat
vatandaş denetleyebilecektir. Bu sistemin, kamu yönetimine, Türkiye
Cumhuriyeti yönetimine şeffaflık getireceğine ve
etkinliğini artıracağına inanıyorum ve aynı
zamanda bu bir baskı unsuru da olacak kamu yöneticileri üzerinde çünkü
denetçileri tüm milletimiz olacaktır.
Bu duygularla, bu maddenin faydalarını bütün
milletvekillerimizin kabul edeceği duygusuyla hepinizi en derim
saygılarımla selamlıyorum.
Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Erdem, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi, madde üzerinde
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkanım
BAŞKAN Efendim?
ENGİN Altay (Sinop) Sayın Başkanım, Hatip
biraz önce yaptığım konuşmayı Genel Kurula
yansıtarak, çarpıtarak -benim söylemediğim sözleri de
söyleyerek- yansıttı, adımdan da bahsederek
BAŞKAN Sayın Altay, ben de dikkatli takip ettim.
Mikrofonunuzu açayım. Lütfen, oradan, kısa bir
açıklama yapın.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Sinop Milletvekili Engin
Altayın, Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdemin,
konuşmasında, adından da bahsederek, yaptığı
konuşmayı çarpıttığı ve söylemediği sözleri
söylediğine ilişkin açıklaması
ENGİN Altay (Sinop) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın milletvekilleri, Sayın Hatibin söylediği
gibi, ben Cumhuriyet, Cumhuriyet Halk Partisinin malı. demedim ya da
Cumhuriyeti kurmak sadece Cumhuriyet Halk Partisinin görevidir, misyonudur.
demedim. Cumhuriyet, hepimizin cumhuriyetidir ama cumhuriyetten ne
anladığımız da bir o kadar önemlidir. Ben, Türkiye
Cumhuriyeti deyince laik, demokratik, çağdaş bir cumhuriyet
anlıyorum. Bunu böyle anlamayanlar da olabilir. Cumhuriyetin
kurulduğu yıllarda karşı devrimciler vardı, onlar
sarıklı, cüppeli, cızlavutluydu. Şimdi de, hiç
şüphesiz, karşı devrimciler var, onlar da kravatlı ve
iskarpinli.
Benim, cumhuriyeti içine sindiremeyenlerden kastım AKP
Grubunun bütün milletvekilleri değildir. Elbette, cumhuriyeti,
değerlerini içine sindirmiş milletvekilleri olduğu gibi,
sindirememişler de vardır. Sayın Başbakanın geçmişte
bu konuda söylediği yüzlerce söz var, şimdi onlara girmek
istemiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan
ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Efendim, şahısları adına İstanbul
Milletvekili Sayın Esfender Korkmaz.
Sayın Korkmaz, buyurun efendim (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Korkmaz.
ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, 2006 yılında Meclisten
geçen 5548 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu, biliyorsunuz
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Şimdi getirilen bu Anayasa
değişikliği ile bu kurum anayasal bir kurum hâline getirilmek
isteniyor. Ancak, bu kurumun, böyle bir değişikliğin, önce, ne
getirip ne götüreceğini çok iyi tahlil etmemiz lazım. Bir defa,
getirecekleri arasında gerekçe olarak gösterilen ve üzerinde
tartışılan, Türkiyeye ne kadar demokrasi getirecek yahut mevcut
demokrasinin ne kadar işleyeceğini, işler hâle getireceğini
tartışmak olmalıdır.
Değerli arkadaşlar, kamu denetçiliği de Türkiyede
demokrasinin bir göstergesi olmayacaktır. Çünkü, demokrasinin
işlediği ülkelerde bu müessese var ama Türkiyede önce demokratik
ortamı getirmemiz lazım. Bakın, ne yapmamız lazım? Bir
defa, bu görüşmelerde, kamuoyunda, medyada, önemli bir, yasama
organıyla ilgili bir imaj var, o da şudur: Yasama organı
üzerinde yürütme organının gölgesi var.
Şimdi, arkadaşlar, böyle bir gölge var mı? Bir
defa, sabaha kadar çalışmamızda, bunun, bu gölgenin bir etkisi
var mı? Önce, bu gölgeyi kaldırmamız gerekiyor yani demokrasiyi
önce işler hâle getirmemiz lazım.
AHMET YENİ (Samsun) Oy bile kullanamıyorsunuz Hocam.
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri, yerimizden söz
atmayalım, Hatibi dinleyelim.
ESFENDER KORKMAZ (Devamla) Demokrasiyi işler hâle getirmek
için, demokrasiyi halka indirmek lazım arkadaşlar. Bir defa, Siyasi
Partiler Kanunu ve Seçim Kanununu
Geçen gün, Seçim Kanununu geçirdik,
yalnızca kanundaki şekil üzerinde durduk, şeklî sorunlar
üzerinde durduk ama içerik üzerinde, demokratik içeriği üzerinde hiçbir
şekilde hiç kimse durmadı.
Şimdi, arkadaşlar, aslında yapılması
gereken, Siyasi Partiler ve Seçim Kanununu değiştirerek demokrasiyi
halka indirgemek olmalıdır. Demokrasi halkın
olmalıdır
AHMET YENİ (Samsun) Doğru, doğru.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) Çok doğru.
ESFENDER KORKMAZ (Devamla)
halkın demokrasi talebi
olmalıdır ama Türkiyede böyle bir talep yok. Dolayısıyla,
önce, hangi aday olursa olsun, ne tür adaylık olursa olsun, mutlaka,
halkın tercihlerinin çok iyi yansıması lazım.
İkincisi, bunun kadar, belki daha da önemli ve Türkiye
açısından önemli bir handikap olan dokunulmazlıkların
kaldırılmasını, dokunulmazlığın yalnız
kürsü dokunulmazlığı düzeyinde kalmasını
sağlamalıyız. Madem demokrasi diyoruz, o zaman demokrasinin
olmazsa olmaz bu altyapılarını mutlaka kurmamız gerekir.
Değerli arkadaşlar, demokrasi diyorsak
çalışanlara demokrasi getirmeliyiz. Şimdi sorarım size:
Geçenlerde 6ncı madde geçti. Arkadaşlar, neden memurun grev
hakkı olmasın? Eğer demokrasiyse neden memurun grev
hakkını koymadınız, neden esirgediniz? Hakemlik müessesi
zaten vardı ama bu müesseseyi Bakanlar Kurulunun çalıştırmıyor
olması, Bakanlar Kurulunun günahıydı. Dolayısıyla ne
değişti? Ama siz demokrasi diyorsanız önce memura toplu
sözleşme yanında grev hakkı getirmeniz gerekiyor ve
dolayısıyla o zaman demokrasiden bahsedebilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) Hocam, lokavtsız
grev hakkı olur mu?
BAŞKAN Efendim, süreniz doldu Sayın Korkmaz. Bir
dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.
ESFENDER KORKMAZ (Devamla) Değerli arkadaşlar
Arkadaşlar
AHMET YENİ (Samsun) Hocam, oy bile kullanamıyorsunuz.
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar, lütfen
Karşılıklı konuşmayalım.
ESFENDER KORKMAZ (Devamla) Arkadaşlar, siz benim
dediğime kulak verin. Bir defa, bu kamu denetçiliği, mevcut düzenin
aksamasına, mevcut hakların aksamasına neden olacak. Neden?
Çünkü zaten idari ve adli yargı var. Siz idari ve adli yargıya
başvurmayı belki erteleyeceksiniz, yani vatandaşın beş
altı ay burada kaybı olacak. E, olayı da çözemiyorsunuz.
Çözmeniz eğer mümkünse zaten komisyonlar var, yani Dilekçe Komisyonu var,
İnsan Hakları Komisyonu var. Bunların yerine yeni bir müessese,
yeni bir kurum getirmeniz, ikame etmeniz doğru değil.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Korkmaz, teşekkür ederim.
Şimdi, şahsı adına ikinci söz,
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Yahya Akmana ait.
Sayın Akman, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sizin de süreniz beş dakikadır.
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 1982 Anayasasında
değişiklikler öngören teklifin 9uncu maddesi üzerinde
şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz madde
üç temel konuda değişiklikler öngörmekte. Bunlardan birincisi dilekçe
hakkı -ki bu daha önceki Anayasa metninde de var olan bir hak- ikincisi
bilgi edinmeyle ilgili, Bilgi Edinme Kanununa anayasal güvence kazandıran
bir düzenleme, üçüncü olarak da kamu denetçiliği kurumuna anayasal dayanak
hazırlamak amacıyla getirilmiş olan değişiklikleri
içermektedir.
Dilekçe hakkıyla ilgili, bildiğiniz üzere, 2001
yılında yine Anayasada esaslı sayılabilecek bir
değişiklik yapılmış ve bu değişiklikle
beraber, başvuran kişilere gecikmeksizin cevap verileceği,
ayrıca yabancılara da karşılıklılık
esası gözetilmek kaydıyla dilekçe hakkı
tanınacağı öngörülmekteydi. Daha sonra 2003 yılında
3071 sayılı Yasada değişiklikler yapıldı, bunun
altı dolduruldu, yani bir ay içerisinde ve iki ay içerisinde
cevapların verileceği öngörüldü. Yine, yabancılara dilekçe hakkı
tanıyan düzenleme tekraren kanuna da derç edildi ve iftiharla ifade
etmeliyim ki Dilekçe Komisyonu olarak bizler de bu kanunun bu şeklinin
çıkmasından sonra da insanların hak arama hürriyetinin
alanını genişleten çok ciddi bir denetim mekanizmasını
harekete geçirdik ve bugün çok sayıda vatandaşımız,
devletinden, idareden, daha zamanında, daha içerikli, daha kapsamlı
cevaplar alabiliyorsa, derdine daha çok derman bulabiliyorsa bunda bizlerin de
âcizane bir nebze katkısı olduğunu ifade etmeliyim.
İkinci olarak, tabii, bilgi edinme hakkının da yine
geçtiğimiz yasama döneminde kabul ettiğimiz bir yasayla kanuni
altyapısı oluşturuldu, kurullar oluşturuldu ve iftiharla
yine söylemeliyim ki birçok Batıdaki örneklerinden çok daha iyi bir
şekilde bir uygulama alanı buldu. Bugün sadece
vatandaşların kendi kişisel bilgilerinin ötesinde, ben,
bazı gazetecilerin dahi bilgi edinmek maksadıyla yani bu kanundan
yararlanarak devlet kurumlarına başvurduğunu ve haberler hazırladığını
biliyorum. Ama bu kanunun da belki eksik denebilecek bir tarafı var, o da
Adalet Komisyonunun gündeminde bugün bekleyen devlet sırrı ve ticari
sırlarla ilgili iki tane yasa da kabul edildiği zaman, özgürlükçü bir
anlayışla kabul edildiği zaman bilgi edinme hakkı tam
anlamıyla taçlandırılmış olur ve bugün
yapmış olduğumuz bu değişiklikle beraber artık
insanlarımız Bilgi edinme hakkı, benim anayasal bir
hakkımdır. diyebilecek konuma gelirler.
Değerli milletvekilleri, esas itibarıyla, bu kanuna, bu
maddeye derç ettiğimiz önemli değişiklik, kamu denetçiliğiyle
ilgili yapmış olduğumuz değişikliktir.
Ombudsmanlık olarak kamuoyunda bilenen, Avrupanın birçok ülkesinde
böyle anılan bu kurum, bildiğiniz üzere, bizim tarihî köklerimizden
ilham alan, özellikle İslamiyetin ilk döneminden ve Osmanlının bazı
uygulamalarından örnek alınıp, Avrupada bugün çok güzel
çağdaş örneklerini gördüğümüz ve bugün itibarıyla da Avrupa
müktesebatı çerçevesinde önce Anayasamıza, daha sonra da geçen
dönemden Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen ve muhtemelen çok ufak
tefek değişikliklerle yeniden kabul edeceğimiz kanunuyla
beraber, Türkiye çağdaş bir kamu denetçiliği kurumuna
kavuşmuş olacak.
Bu kamu denetçiliği kurumu, değerli arkadaşlar,
parlamenter ombudsmanlık diye tanımlayabileceğimiz bir tarzda
öngörülmektedir. Yani bu kurumun başındaki başdenetçi,
Anayasanın maddesinde de öngörüldüğü üzere, Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından olabildiğince nitelikli çoğunlukla seçilecek.
Daha sonra da muhtemelen diğer denetçiler belki Meclis komisyonunda belki
yine Genel Kurulda
Bizim daha önceki kanunda Genel Kurulda onların da
seçileceği öngörülmekteydi. Tabii, Parlamentoyla işlevsel
etkileşim içerisinde olabilecek yani halkın iradesinin temsil
edildiği Parlamento tarafından seçilmekle, raporları
Parlamentoda okunmak suretiyle, bütçesi Meclisten verilmek suretiyle Meclisle
bir ilişki içerisinde öngörülmekte. Ama aynı zamanda
bağımsız, tarafsız ve halkın iradesini de
arkasına almış bir kamu denetçisi hüviyetiyle ortaya
çıkacak.
Avrupadaki bütün örnekleri bazı arkadaşlarımızla
beraber inceledik, gezdik, gördük.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akman, size de bir dakika ilave süre
veriyorum,lütfen tamamlayın.
YAHYA AKMAN (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Öyle zannediyorum ki, en mükemmellerinden birinin bugün önce bu
Anayasa maddesiyle altyapısını oluşturuyoruz, kanunla da
kabul ettiğimiz takdirde yani bu, Anayasanın uyumu
niteliğindeki kanunu kabul ettiğimiz takdirde çok çağdaş
bir kuruma kavuşmuş olacağız. Bunun detaylarını
vermem mümkün ama zamanım kısıtlı.
Şu kadarını ifade edeyim: Bu kurum gerçekten
saygın bir kurum olacak. Tavsiye kararları alacak ama arkasına
Parlamento gücünü de alan bir kurum mahiyetinde olduğu için o tavsiye
kararları bir tarihteki MGKnın tavsiye kararlarına benzer
nitelikte, toplum içerisinde, kamu idaresi üzerinde etkin olacak, insanlar buna
uyma zorunluluğu hissedecekler ve öyle zannediyorum ki, mahkemelerimizin
de yükü azalacak. Bu yolla güzel bir kuruma, müesseseye kavuşmuş
olacağız.
Ben şimdiden gerek kamu denetçiliği kurumunun gerekse bu
Anayasayla getirilen diğer bütün değişikliklerin milletimiz
için hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akman, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemine geçmeden önce
Başkanlığımıza verilmiş olan bir önerge var,
İç Tüzük 72nci maddeye göre, görüşmelerin devamını
amaçlayan, Sayın Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarınca
verilmiş; okutup sonra oylarınıza sunacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğün 72. maddesi uyarınca, görüşülmekte
olan 497 Sıra Sayılı Yasa Teklifinin 9. maddesi üzerindeki
görüşmelerin devam ettirilmesini arz ve talep ederiz.
|
|
Kemal
Kılıçdaroğlu |
|
Atila Emek |
Rahmi Güner |
|
|
İstanbul |
|
Antalya |
Ordu |
|
|
Ali İhsan
Köktürk |
|
Yaşar
Tüzün |
Eşref
Karaibrahim |
|
|
Zonguldak |
|
Bilecik |
Giresun |
Gerekçe:
Anayasa teklifi ile Türkiye tarihi birikimine ters bir istikamete
doğru çekilmek istenmektedir.
Anayasa değişikliği toplumsal bir talepten ve
ihtiyaçlardan kaynaklanmamıştır. Ne çiftçi, ne esnaf, ne
işçi, ne emekli, ne memur, ne de işsiz yurttaşımız
Türkiye'de bir Anayasa değişikliği yapılmasına
ilişkin bir talep ortaya koymamıştır. Kaldı ki,
Anayasa değişikliği teklifi halkın hiçbir somut sorununa,
hiçbir somut çözüm getirmemektedir Yani Anayasa değişikliğinin
içeriği ile halkın sorunları örtüşmemektedir.
Anayasa değişikliği teklifi, halkın
değil, siyasi iktidarın gündemidir. Yoksulluk, işsizlik ve
yolsuzlukları perdelemek ve önümüzdeki seçimleri Anayasa tartışmaları
içinde toplumun gerçek gündeminden uzaklaştırma amacını
gütmektedir.
Bu Anayasa değişikliği siyası iktidarın
güncel çıkarlarını gerçekleştirmek üzere ortaya
atılmıştır. Bu nedenledir ki, Parlamento içindeki hiçbir
siyasi parti tarafından desteklenmemektedir.
Bu Anayasa değişikliği teklifi bir toplumsal
mutabakatın değil, siyasi iktidarın talebi olarak ortaya
çıkmıştır. Bu açıdan toplumu birleştirmeye
değil ayrıştırmaya yönelik bir tekliftir. Türkiye'yi
ayrıştıran, Türkiye'yi parçalamaya yönelik çok tehlikeli
kamplaşmaların kaynağı niteliğindedir.
Anayasa değişikliği teklifinin tüm maddelerinin
birlikte oylanması hem Parlamentoya hem Türk halkına yapılan
dayatmayı ortaya koymaktadır. Tüm maddelerin birlikte oylanması
bazı şeyleri gözlerden kaçırmanın bir ifadesidir. Milletin
vekiline maddeleri teker teker oylama hakkı verilirken, milletin
kendisinden bu hakkın kaçırılması asla demokrasi
anlayışıyla bağdaşmaz.
Bu anayasa değişikliği teklifi bir dayatma
niteliğindedir Toplum kesimlerinin desteği yerine Parlamento
çoğunluğunun dayatması ile hayata geçirilmeye
çalışılmaktadır. Böyle bir durum ancak darbe dönemlerinde
olur, darbe dönemlerinde Anayasa dayatılır.
Bu Anayasa değişikliği teklifi, anayasal
sistemimizin temel dayanağını oluşturan üç temel erkten yargı
erkini özensiz, usule aykırı bir yaklaşımla siyasi
iktidarın hegemonyası altına alma planının uygulanma
belgesidir. Siyasi iktidar yargıyı ele geçirilmesi gereken bir unsur
olarak değerlendirmektedir. Yargının yürütmenin emrinde
olduğu bir sisteme demokrasi denilemez. Yargının siyasetin
güdümüne sokulması ancak, dikta özlemi ile açıklanabilir.
Bu Anayasa teklifi Sayın Başbakanının ve
siyasi iktidar yetkililerinin kendilerini kurtarmak üzere
kurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesinin şekillenmesi
Başbakan ve bakanları Yüce Divan'da aklanmaya yöneliktir.
Çoğunluğu hukukçu olmayan bir mahkeme kurgulandığından
hukukçu olmayanların ceza yargılaması yaptığı bir
düzen kurulmaktadır.
İdarenin eylem ve işlemlerinin odaklaşmanın
tespitinde gözetilmeyeceği ilkesi Anayasaya konularak, siyasetçiler
sorumluluktan arındırılmaktadır. Geçici 15. madde
kaldırılırken, siyasi iktidarlara kalıcı
dokunulmazlık getirilmektedir. Bu düzenleme iktidar partisinin hiçbir
şekilde kapatılmayacağına ilişkin bir düzenlemedir.
Böylece iktidar mensuplarına hem sorumsuzluk hem de dokunulmazlık
getirilmektedir.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı da
tamamen değiştirilmektedir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
siyasi iktidarın hedefi hâline getirilmiştir. Adalet Bakanı ve
müsteşarının konumunun yargı
bağımsızlığı açısından
sorgulanırken, başka bakanlık memurlarının da HSYK'ya
dâhil edilmesi ile yargı bağımsızlığı daha
da zedelenir noktaya taşınmıştır. Yine hakim ve
savcıların soruşturmalarında Adalet Bakanına mutlak
yetki verilmesi günümüzde yaşanan olaylar düşünüldüğünde vahim
sonuçlar doğuracağı açık bir düzenleme olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Anayasalar toplumsal mutabakat metinleridir. Bu nedenle
oluşturulmalarında mutlaka tüm toplum kesimlerinin katkısı
sağlanmalıdır. Anayasa metinlerinin toplumsal mutabakat
değil toplumsal çatışma metinlerine dönüştürülmesi
toplumsal birlikteliğe zarar verir. Toplumu gererek,
ayrıştırarak siyaset yapma belki belirli bir zaman diliminde
bazı siyasi partilerin çıkarına olabilir. Ancak
unutulmamalıdır ki, Türk halkı kendini iradesini istismar eden
siyasi partilere mutlaka ve mutlaka sandıkta bunun hesabını
sorar.
Bu açıdan söz konusu düzenlemenin görüşmelerine devam
edilmelidir.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
toplantı yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergenin
oylamasına geçmeden önce bir yoklama talebi vardır.
Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın
isimlerini tespit edeceğiz.
Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Özyürek,
Sayın Tamaylıgil, Sayın Emek, Sayın Köktürk, Sayın
Keleş, Sayın Selvi, Sayın Korkmaz, Sayın Erbatur,
Sayın Topuz, Sayın Güvel, Sayın Köse, Sayın Bingöl, Sayın
Kulkuloğlu, Sayın Ergin, Sayın Güner, Sayın Arat,
Sayın Karaibrahim, Sayın Aydoğan, Sayın Arıtman.
Sayın milletvekilleri, yoklama için iki dakika süre
vereceğim.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi on dakika süreyle
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Yoklamadan önce ekrandaki isimleri okuyorum: Sayın
Yıldız, Sayın Özdemir, Sayın Akkuş, Sayın
Erbatur, Sayın Ağyüz, Sayın Topuz, Sayın Köktürk,
Sayın Kulkuloğlu, Sayın Özkan, Sayın Kaplan
Sayın milletvekilleri, yoklama yapıldığı
için bu isimler silinmiş, tekrar girmeniz icap ediyor.
Sayın Yıldız, buyurun.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, kamu denetçiliği kurumunun neden Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak
çalışmasını düzenlemektesiniz? Neden
bağımsız bir kurum oluşturmuyorsunuz? İlgili kanunu
çıkarırken anayasal dayanağını neden
düşünmemiştiniz zamanında? Neden giderayak aklınıza
geldi bu yasayı düzenlemek? Milletvekillerinin yazılı ve sözlü
sorularına cevap vermeyen Adalet ve Kalkınma Partisinin
vatandaşın denetim isteklerini yerine getirmesini inandırıcı
buluyor musunuz? Kamu ihalelerini yandaşlarınıza teslim
düzenlediğiniz gibi, kamu denetçiliği kurumunun başdenetçi ve
denetçileri olarak kimleri düşünüyorsunuz? Var olan kamu
kurumlarını, HSYK ve Anayasa Mahkemesi hariç, yandaş kurumlar
hâline getirdiniz. HSYK ve Anayasa Mahkemesini de bu teklifle
yandaşlaştıracaksınız. Yandaşlaştıracak
kurum kalmadığı için de kamu denetçiliği adında yeni
bir yandaş kurum mu oluşturmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdemir
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan,
Sayın Bakana soruyorum: Bu Anayasa değişikliğiyle,
yargı yolu tüketilmeden başdenetçiliğe başvurulabilecek
midir? Başvurulacaksa, kamu denetçiliği kurumu kararlarının
ve yapacağı işlemlerin yargı organları önünde veya
yargı kararları karşısında etki ve sonuçları
nasıl olacaktır? Kamu denetçiliği kurumunun yapılanma
yöntemine bakıldığında, çoğunluk partisi
mensupları ve sempatizanları için yargı organlarına
alternatif ayrı, kısa bir yol mu yaratılacaktır?
İkinci sorum: Kamu denetçiliği kurumuna bireyler mi
başvuracaktır? Tüzel kişiler bu yola başvurabilecek midir?
Yabancılar bu yola başvurabilecek midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akkuş
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın
Bakan; bu maddeyle, Anayasanın 74üncü maddesi kenar
başlığı Dilekçe hakkı, Dilekçe, bilgi edinme ve
kamu denetçisine başvurma hakkı olarak değiştirilmek
istenmektedir.
Dilekçe, dileğin, arzu edilen konunun ve problemin
açıklanması ve onun çözümüyle ilgili dileğin bildirilmesi
anlamı taşımaktadır ve oldukça açık,
anlaşılır bir ifadedir. Hâl böyle iken, bu açık ifadenin
bir cümle hâline getirilmesi, olayı dağıtmak,
karmaşıklaştırmak anlamı taşımaz mı? Bu
şekilde bir değişiklikle nereye varmak istiyorsunuz?
İkincisi, bu düzenlemeyle, kamu denetçiliği
düzenlemesinde, kamu başdenetçisinin seçiliş şekli
açıklanmasına rağmen, kamu denetçisinin sayısı ve
seçim şekli belli değildir.
Şimdi soruyorum: Kaç kamu denetçisi olacaktır? Seçimle
mi, yoksa atamayla mı tespit edilecektir? Atama yönüyle seçilirse, atanan,
atayanın işlemlerini ne derece denetleyebilir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, çok yoğun bir
uğultu var Genel Kurulda. Gerçekten, soruları duymakta
arkadaşlarımız zorluk çekiyorlar. Lütfen
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
eğer lütfedip ayakta konuşanları susturabilirseniz
Ayakta
konuşan arkadaşlarımızı uyarabilirseniz
BAŞKAN Sayın Erbatur
NEVİNGAYE ERBATUR (Adana) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Demokrasiyi özümsemiş, hak ve özgürlüklerin
tarafsızlık ve bağımsızlık ilkesi çerçevesinde
koruma altında olmasını düşünen Avrupa Birliği ve
birçok gelişmiş ülkede ombudsmanlık kurumu yer almaktadır.
Ancak, bu ülkelerin tamamında başdenetçinin seçimi konusunda çok özen
gösterilmekte ve başdenetçinin bağımsız olması sağlanmaktadır.
Bu bağımsızlığın, hem organik yani idari ve mali
özerklik hem de fonksiyonel yani nesnelliği ve
tarafsızlığı içermesi sağlanmaktadır. Bu
nasıl sağlanacaktır?
Ayrıca, pek çok ülkede, örneğin İspanya ve
Polonyada başdenetçi kendi görev alanıyla ilgili yasaların
iptali için Anayasa Mahkemesine başvurma yetkisine sahiptir. Bu,
Türkiyede de olacak mıdır?
Bir de adalet hizmetlerinin denetiminin müfettişler ve iç
denetçilerini denetimiyle sınırlandırılması, yani
dolaylı bir biçimde kamu denetçisi incelemesi dışında
bırakılması bir eksikliktir. Bunun da devreye girmesi
düşünülmekte midir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ağyüz
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, bugün, Anayasa Mahkemesinin 48inci
yılını kutluyoruz, burada da yargıyı siyasi iktidara
her yönden bağlayacak düzenlemelerle uğraşıyoruz.
Bu madde de var olan değişikliklerin içerisinde
tatlandırıcı bir madde. Biz milletvekili olarak
sorularımıza bakanlardan ve kurumlardan zamanında açık,
doygun cevap alamazken vatandaş nasıl alacak?
Kamu yönetiminde şeffaflık olması lazım.
İhaleler şeffaf değil, TOKİ şeffaf değil,
Hükûmetin uygulamaları şeffaf değil. Hükûmetin şeffaf
olmadığı bir ortamda bu denetçilik müessesi nasıl
yürüyecek? Hem Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
bağlı hem de kamu denetçilerini Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri
seçecek. Bu, aldatmacadan başka bir şey değildir. Bu yoldan
vazgeçin. Bu yol iktidarları doğru yola sevk etmez. Yüce Divanın
önünü tıkamak da size hiçbir şey kazandırmaz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bu, gerçekten önemli bir düzenleme. Türkiyede kamu yönetiminde
hesap verebilirliği, şeffaflığı artıracak, Avrupa
Birliği ile uyum açısından ilerleme sağlamamıza yardımcı
olacak bir düzenleme. Bütün Meclisimizin destek vereceğini temenni ederek
başlamak istiyorum.
Sayın Yıldız Neden TBMMye bağlı? diye
soruyor. Aslında, bağımsız olabilmesi için en
elverişli kurum, bütün halkın iradesinin
yansıdığı Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı
olması. Türkiye Büyük Millet Meclisinin ben sorumlulukla ve
saygınlığına yaraşır bir şekilde bu kurumun
bağımsızlığının teminatı olacağına
inanıyorum.
Kimleri düşünüyorsunuz? gibi bir soruya bu anayasal
düzenleme çerçevesinde cevap vermek, takdir edersiniz ki, pek uygun
olmayacaktır.
Sayın Özdemir Yargı yolu tüketilmeden başvuru
olabilecek mi? diyor. Az önce söylediğim gibi bu, diğer denetim
mekanizmalarını ikame edici bir düzenleme değildir. Diğer
denetim mekanizmalarını halkın, bireylerin denetimiyle
tamamlayıcı mahiyette devreye giren bir mekanizmadır. Yargı
yolunu hiçbir şekilde engellememektedir. Sadece sürelerle ilgili belli
etkileri olabilecektir. Fakat isteyen için her zaman yargı yolu açıktır.
Böyle, hiçbir şekilde yargı yoluna ilişkin bir engelleyici husus
söz konusu değildir ve az önce vurgulamaya
çalıştığım gibi sadece tamamlayıcı bir
unsurdur. Çağdaş dünyada, 21inci yüzyılda, artık
bireylerin, toplumun denetimi son derece önemli hâle gelmiştir.
İşte bu kanalları güçlendirecek bir mekanizma olacaktır.
Sayın Akkuş Kaç kamu denetçisi olacak? diye sordu.
Tabii bu anayasal bir düzenleme. Bu tür hususlar kanunla düzenlenecek hususlar.
Zaten bir kanun gündeme gelmişti, anayasal dayanak olmadığı
için reddedilmişti. Bu, tekrar Meclisimizin gündemine gelecektir, orada
Meclisimizin takdirine göre bu sayı şekillenecektir.
Sayın Erbatur Başdenetçinin
bağımsızlığı çok önemli. dedi. Gerçekten öyle.
İdari, mali, fonksiyonel bağımsızlığı
vurguladı. Elbette ki -az önce söylediğim gibi- bu
bağımsızlık son derece önemli. Zaten bunu
oluşturamazsak, değerli arkadaşlar, bu
saygınlığı oluşturamazsak bu kurumlar hiçbir
şekilde çalışamazlar. Fakat Avrupa Birliğinde de birçok
ülkede de bağımsızlık uygulamada şekillenir,
uygulamada saygınlık oluşur. Bunu da korumak bütün bu Meclisin
ve Hükûmetimizin, herkesin görevidir diye düşünüyorum.
Sayın Ağyüz Yargıyı siyasi iradeye
bağlıyorlar. gibi tamamıyla gerçek dışı bir
beyanda bulundu. Hiçbir şekilde böyle bir şey yok.
Tatlandırıcı bir madde gibi ifadeler bence bu önemli kurumu
küçümser duruma düşürüyor bizi. Bunlardan kaçınmak gerektiğini
düşünüyorum. Bu kurumun kamu yönetimimize önemli katkılarda
bulunacağını, bazı hatiplerin vurguladığı
gibi aslında sadece denetim açısından değil, kamu
yönetiminin bu denetimden dolayı kendisine dönüp çekidüzen vermesi
anlamında, işlemlerinin vatandaşa yönelik olarak kalitesini
iyileştirmesi anlamında önemli bir fayda getireceğini
düşünüyorum.
Bütün temennim, az önce vurguladığım gibi tüm
Meclisimizin desteğiyle bu çağdaş, bu önemli kurumun,
halkımızın yararına olacak olan bu kurumun hayata
geçmesidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, ben de teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
Sayın Ağyüzün sorusuna Sayın Bakan cevap vermedi efendim. Yani
Bilgi Edinme Yasasına göre bir milletvekili Hükûmetten bilgi alamazken bu
ombudsmanlık yasası çıksa bunun işlerliği olur mu
olmaz mı? O konuda Sayın Bakan bilgi versin. Ama Sayın Bakan
şu soruyu sorarsa
BAŞKAN Sayın Kılıçdaroğlu, tabii, cevap
verip vermeme Sayın Bakanın takdirindedir ama bir kez daha
soralım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır, sorulara
yanıt verip vermeme Sayın Bakanın takdirinde değil efendim.
BAŞKAN Tamam Sayın Kılıçdaroğlu.
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Müsaadenizle çok kısa
bir cevap vereyim Sayın Başkanım, Meclisimizin de fazla vaktini
almadan.
Daha önce, biliyorsunuz, vatandaşlarımızın
böyle bir hakkı yoktu, bu dönemde gerçekleşti. Sadece vekillerimizin
olan bu hak bütün topluma yayılmış oldu. Bu son derece büyük bir
adım gerçekten ve kamu yönetiminde bunun yansımalarını da
görüyoruz, daha da göreceğiz inşallah yaygınlaştıkça
bu hak; son derece çağdaş, önemli bir adım.
Burada, idarede bazı eksiklikler, uygulamada eksiklikler
olabilir ama bunu düzeltecek mekanizmalar da sistemde var. Bildiğiniz
gibi, Başbakanlık bünyesinde. Eğer idare vatandaşın bilgi
edinme hakkına riayet etmemişse, o şikâyet mekanizması da
söz konusu; oraya gidilebilir ve oradan bunlar düzeltilebilir her zaman.
Uygulamadan kaynaklanan eksikliklerle ilgili olarak sistemin bütününü eksik
değerlendirmek doğru olmaz diye düşünüyorum.
Dediğim gibi, bunun kendi içinde mekanizmaları da var
fakat elbette bilgi edinme hakkının kanunla düzenlenmiş
bazı sınırları, koşulları da var. Bu
sınırlara, koşullara uymadığı hallerde de buna,
bu talebe cevap vermek de elbette idare açısından mümkün olmuyor. Bir
de işin bu boyutunu da değerlendirmek gerekir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, madde üzerinde on
beş önerge vardır ancak bilindiği gibi her madde üzerinde
İç Tüzük gereği yedi önerge verilebildiğinden, çekilen kurada
çıkan yedi önergeyi okutacağım, sonra bu önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 9 uncu maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nın 74 üncü maddesine eklenen 2 nci fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
"Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu
Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili bireysel
şikâyetleri inceler."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 9 uncu maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nın 74 üncü maddesine eklenen 2 nci fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
"Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu
Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili bireysel
şikâyetleri inceler."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 9 uncu maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nın 74 üncü maddesine eklenen 2 nci fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Abdurrahman
Arıcı
Antalya
"Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu
Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili bireysel
şikâyetleri inceler."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 9 uncu maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın
74 üncü maddesine eklenen 2 nci fıkranın aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
"Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu
Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili bireysel
şikâyetleri inceler."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 9. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 74.
maddesine 5. fıkra olarak eklenen fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İsa
Gök Ergün
Aydoğan
Mersin Balıkesir
"Kamu Başdenetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından gizli oyla dört yıl için seçilir. İlk iki oylamada
üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu aranır.
İlk iki oylamada üçte iki çoğunluk sağlanamaz ise diğer
oylamalarda üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunu
alan aday seçilmiş olur. "
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı
Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 9 ncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Akın
Birdal |
|
Hasip Kaplan |
Pervin Buldan |
|
|
Diyarbakır |
|
Şırnak |
Iğdır |
|
|
İbrahim
Binici |
|
Hamit Geylani |
Şerafettin
Halis |
|
|
Şanlıurfa |
|
Hakkâri |
Tunceli |
Madde: 9- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 74 üncü
maddesinin kenar başlığı "VII. Dilekçe, bilgi edinme
ve kamu denetçisine başvurma hakkı" şeklinde
değiştirilmiş, maddenin üçüncü fıkrası yürürlükten
kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki fıkralar
eklenmiştir.
"Herkes bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma
hakkına sahiptir. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu
Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri
inceler.
"Kamu denetçiliği bağımsız, tarafsız
ve özerktir. Denetçilerin dokunulmazlığı esastır, bütçesi
özeldir. Devlet bütçesinden yararlanan tüm kamu kurum, kuruluş ve
kişiler denetime tabidir."
Kamu Başdenetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından gizli oyla dört yıl için seçilir. İlk iki oylamada
üye tamsayısının üçte iki ve üçüncü oylamada üye
tamsayısının salt çoğunluğu aranır. Üçüncü
oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki
aday için dördüncü oylama yapılır; dördüncü oylamada en fazla oy alan
aday seçilmiş olur.
Bu maddede sayılan hakların kullanılma biçimi, Kamu
Denetçiliği Kurumunun kuruluşu, görevi, çalışması,
inceleme sonucunda yapacağı işlemler ile Kamu Başdenetçisi
ve kamu denetçilerinin nitelikleri, seçimi ve özlük haklarına ilişkin
usul ve esaslar kanunla düzenlenir. "
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği
teklifinin, 9. maddesinin teklif metninden çıkarılması için
gereğini arz ve teklif ederiz.
|
|
Faruk Bal |
|
Oktay Vural |
Mehmet
Şandır |
|
|
Konya |
|
İzmir |
Mersin |
|
|
Behiç Çelik |
|
S. Nevzat
Korkmaz |
Kadir Ural |
|
|
Mersin |
|
Isparta |
Mersin |
|
|
|
|
Hüseyin
Yıldız |
|
|
|
|
|
Antalya |
|
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Konuşacak mısınız, gerekçeyi mi
okutalım?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim, gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
"Anayasalar, vatandaşların temel hak ve
hürriyetlerini teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet
organlarının görev ve yetkilerini belirleyen kanunlar
hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen demokrasisini;
- 21. yüzyılın evrensel değerlerine
kavuşturabilmenin,
- Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın,
- Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya
kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa
yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
- "Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını,
- Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
-Siyasi partilerin hangi konularda uzlaştığının
kamuoyuna duyurulmasını,
- Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak
ilk seçimde milletin takdirine sunulmasını,
- Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk iş olarak
anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını
teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
- Devlet ile milleti kucaklaştıracak,
- Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
- Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
- Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel
standarda yükseltecek,
- Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde
sağlayacak ve devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
- Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokrasiyi iyileştirecek,
- Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif
hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter
sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa
edilen Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur,
Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş beklemektedir. Aş beklemektedir
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.
AKP, iyi niyetli değildir, bu teklif ile
başlattığı PKK açılımı için anayasal zemin
hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı etkisiz hale
getirmektedir.
AKP, Devleti Partileştirmiştir.
AKP, Kamu yararı yerine Parti yararını ön plana
çıkarmıştır.
AKP 8 yıllık iktidarında yargı
kararlarını uygulamamıştır.
AKP Yargı kararlarını uygulamama sebebiyle,
haklarında ceza davası açılan yandaşlarını
meclise taşıyarak dokunulmazlık zırhına
büründürmüştür.
AKP, ombudsmanlık konusunda samimi değildir, suçu
Anayasanın üzerine atmak istemiştir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı
Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 9 ncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Akın
Birdal (Diyarbakır) ve arkadaşları
Madde : 9- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 74 üncü
maddesinin kenar başlığı "VII. Dilekçe, bilgi edinme
ve kamu denetçisine başvurma hakkı" şeklinde
değiştirilmiş, maddenin üçüncü fıkrası yürürlükten
kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
"Herkes bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma
hakkına sahiptir. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu
Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri
inceler.
"Kamu denetçiliği bağımsız, tarafsız
ve özerktir. Denetçilerin dokunulmazlığı esastır, bütçesi
özeldir. Devlet bütçesinden yararlanan tüm kamu kurum, kuruluş ve
kişiler denetime tabidir."
Kamu Başdenetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından gizli oyla dört yıl için seçilir. İlk iki oylamada
üye tamsayısının üçte iki ve üçüncü oylamada üye
tamsayısının salt çoğunluğu aranır. Üçüncü
oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki
aday için dördüncü oylama yapılır; dördüncü oylamada en fazla oy alan
aday seçilmiş olur.
Bu maddede sayılan hakların kullanılma biçimi, Kamu
Denetçiliği Kurumunun kuruluşu, görevi, çalışması,
inceleme sonucunda yapacağı işlemler ile Kamu Başdenetçisi
ve kamu denetçilerinin nitelikleri, seçimi ve özlük haklarına ilişkin
usul ve esaslar kanunla düzenlenir."
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Birdal, konuşacak
mısınız efendim?
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
Süreniz beş dakikadır.
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu ombudsmanlıkla ilgili kurumu önemsiyoruz
biz, ancak bunun sınırsız, tüm kamu idarelerini denetliyor
olmalı ve bununla ilgili örneğin Türk Silahlı Kuvvetlerini ve
yargıyı da denetleyebilir ve buna ilişkin yasalar çıkarılabilir
olmalı. Meclise gelen taslakta bu yok. Bu ombudsman kurulu dokunulmaz
olmalı, bütçesi olmalı ve istisnasız tüm kamu
kurumlarını denetleyecek etkin bir mekanizma getirilmeli ve aksi
takdirde Dilekçe Komisyonundan öteye gidemez.
Kamu denetçiliği bağımsız, tarafsız ve
özerktir. Denetçilerin dokunulmazlığı esastır, bütçesi
özeldir. Devlet bütçesinden yararlanan tüm kamu kurum, kuruluş ve
kişiler denetime tabidir. şeklinde bir değişiklik önerisi
getiriyoruz.
Az önceki konuşmamı izninizle tamamlayayım. Bu
düzenlemelerin Türkiye'nin bugünkü günlük gereksinmelerine, beklentilerine
karşılık vermediğini söyledik. Nedir bu? Demokrasi.
Gerçekten, örneğin bazen farklılıkların birbirlerine her
yerde, her zaman tahammül etmesi bir kültürdür ve bu da demokrasi kültürüyle
ilgilidir. Fakat, ne yazık ki, bazen buna bile, buradan farklı
görüşlerimize, önerilerimize -ki muhalefet, iktidarın her zaman itici
gücüdür ve bunu anlamak gerekir ve biz bunu söylüyoruz ama ne yazık ki-
karşı bir tepki ve refleks görüyoruz. Şimdi, örneğin, biz
söylüyoruz: Kürtlersiz demokrasi olur mu, emekçilersiz demokrasi olur mu,
kadınlarsız demokrasi olur mu, azınlıklarsız demokrasi
olur mu? diyoruz.
Bakın, şimdi, yüce Meclisin ve ilgili bakanların
dikkatini çekmek istiyorum. Biz bunları buradan
konuşmalıyız. Yarından sonra, gerçekten, insanlık
tarihinde bir trajedi vardır, yaşanan, 24 Nisan 1915. Şimdi, bu
acıyı paylaşmak ve bu acıya ortak olmak isteyen
Türkiyedeki vicdan sahipleri İstanbulda bir etkinlik yapacaklar, 200
aydın. Bu acıyı paylaşıyoruz. Bu nedir? Yani, bu,
tarihle yüzleşmeye gerçekten bir kapı aralamaktır. Bunu
düzenleyen aydınlara, sivil toplum örgütlerine, insan hakları
savunucularına birkaç gündür tehdit telefonları geliyor. Şimdi,
biz, bu korkudan kurtulamazsak demokrasi olur mu? Örneğin, bizim
baştan beri söylediğimiz -eğer, tamam, az önce söylediğim-
örneğin, bu paketin hazırlanmasındaki saik Avrupa Birliği
bütçesinden yararlanmak olabilir, doğrudur da bu, ama sadece meseleye
gerçekten para olarak bakmamak gerektiğini, başta insanlık
onuruna bağlı iyileştirmeler neyse, özgürlükler neyse
bunların da hukukumuzda içselleştirilmesi gerektiğini
söylüyoruz.
Şimdi, Kopenhag Siyasi Kriterleri diyoruz, demokrasi,
hukukun üstünlüğü
Şimdi, hukukun üstünlüğünü
Tamam,
yargı taraflı ve bağımsız değil. Taraflı;
neyle taraflı? Geleneksel resmî ideolojiden yana taraflı.
Örneğin, bir kamuoyu yoklaması yapılıyor, yargıçlara,
savcılara soruluyor: Hukukun üstünlüğünden mi yanasınız,
devletin bekasından mı? Yüzde 70i aşkın yargıç,
hukukçu, devletin bekasından yana olduğunu söylüyorlar. Şimdi,
böyle, hukukun gücü, hukuka gereksinmesi olanlar için nasıl
sağlanır? Nasıl onun güvenliği olur? Ki, herkes için
gerekli hukukun üstünlüğü, insan hakları ve demokrasi. Yarın,
örneğin bizim bu taleplerimize karşı çıkan
arkadaşlarımıza da gerekli olabilir. O nedenle, birbirimizi
anlamak durumundayız.
Şimdi, insan hakları
Arkadaşlar, gerçekten -sizin
vaktinizi almak için rakamlarla boğuşmayalım ama- iki
yıldır çok ağır gidiyor insan hakları,
işkenceler, kötü muameleler, cezaevleri. Bunları kim düzeltecek?
Örneğin az önce elimde Diyarbakır İnsan
Hakları Derneğinin çıkardığı bir anahtarlık
vardı. İnsan, haklarıyla insandır. diyor. Şimdi,
haklar ve özgürlükler kullanılmadan
Bizi diğer yaratıklardan
ayıran nedir? İnsan olmaktır ve insan da, özgür düşünen,
konuşan, kendi kimliğiyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Birdal, lütfen konuşmanızı
tamamlayın. Bir dakika ek süre veriyorum.
AKIN BİRDAL (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
İnsan hakları herkes içindir, bunun sağlanması
gerekir. O nedenle biz şunu bekliyoruz Hükûmetten: Tamam, bunun aciliyeti
var, gerçekten bunu hazırlamanız gerekiyor, çünkü bütçesi
yapılacak bunun, ama üç ay sonra da, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen
ve bu vesayetçi, darbe Anayasasından bu toplumu kurtaracağız
vaadini ve sözünü bekliyoruz. Sayın Başbakan kaç kez üç ajandaya
bağladılar, kısa, orta ve uzun vade. Arkadaşlar, bu
vadenin, bu ajandanın kısası, ortası, uzunu nedir? Bunu
görelim ve paylaşalım. Ama bu şekilde bir dayatma
Az önceki arkadaş, örneğin Nankörlük etmeyin. diyor.
Arkadaşlar, kime karşı nankörlük ediyoruz? Onu söyleyen
arkadaşın -sizi tenzih ediyorum- kendisine iade ediyorum. Onu buraya
gönderen irade neyse, bizi de gönderen irade odur, halktır, ezilendir,
emekçilerdir ve Kürtlerdir. Şimdi siz bunu yok sayarak bu Parlamentoda
demokrasiyi sağlayamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Birdal, ek süreniz de doldu. Lütfen
AKIN BİRDAL (Devamla) Peki Sayın Başkan,
teşekkürler. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederim, sağ olun.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 9. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 74.
maddesine 5. fıkra olarak eklenen fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İsa
Gök (Mersin) ve arkadaşları
Kamu Başdenetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından gizli oyla dört yıl için seçilir. İlk iki oylamada
üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu aranır.
İlk iki oylamada üçte iki çoğunluk sağlanamaz ise diğer
oylamalarda üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunu
alan aday seçilmiş olur.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Balıkesir Milletvekili
Sayın Ergün Aydoğan konuşacak.
Buyurun.
Süreniz beş dakika efendim.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri;
görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin 9uncu
maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
9uncu madde ne diyor? 9uncu madde, kamu
başdenetçiliği, kamu denetçiliği ve Bilgi Edinme Yasasıyla
ilgili. Bu düzenlemede, hiç kuşku yok, AKP de, denetim ve
yaptıklarından kurtulmak için, sayısal çoğunluğuna
dayalı, muhalefeti, toplum kesimlerini yok sayarak, Ben yaptım,
oldu. mantığıyla
Ortak mutabakat ve uzlaşma olması
gereken Anayasa bu düzenlemelerle RTE anayasası olacaktır.
Demokratik hukuk devleti denetimdir. Hükûmetin
yaptığı işleri mahkemeler denetler. AKP de
yaptığı hukuksuzluklardan, denetimden kurtulmak istiyor. AKPnin
esas amacı demokratikleşme değildir, demokratik hak ve
özgürlüklerin çoğaltılması değildir, açlık,
işsizliği çözmek değildir; esas amacı,
yaptığınız yolsuzluk, hukuksuzluk, eş dost
yandaşlarına aktardığınız kamu
kaynaklarının hesabını vermekten kurtulmaktır. Dün
başka, bugün başka konuşuyor ve yapıyorsunuz. En somut
örneği: 21/06/1995te Sayın Salih Kapusuz Anayasa değişikliğinde
diyor ki: Bu memleketin hukuk reformuna bir katkısı olsa
baştacı yapacağım. Vatandaşa gidin sorun, bu,
yapılan Anayasa değişikliğiyle yolsuzlukları önlemek
için bir tedbir mi getirdiniz? Eğer yolsuzlukları gidermek için bir
tedbir getirdiyseniz biz de bunu destekliyoruz. Anayasa Mahkemesinin üyelerini
hukukçu kimliğinden arındırdığınız gibi, bu
denetçiler de acaba hukukçu olacak mıdır?
Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri, dün
başka bugün başka konuştuğunuzu biraz önce
söylemiştim. Dün Şaban Dişliyi önce inkâr ediyor, sonra da
görevden alıyorsunuz. Peygamber benzetmesi yapanı önce inkâr
ediyorsunuz, sonra İftira. diyorsunuz. Biz de onları
fişliyoruz., Kanı bozuk! diyenleri önce inkâr ediyorsunuz, sonra
geçici ihraç ediyorsunuz. 29 Martta Gönende Sayın Hüseyin Çelik
Başbakan da bir insan, zaman zaman vitesten atıyor. diyor. O
nedenle hukuka, yargıya ihtiyaç var.
Görüşülen Anayasa değişiklikleri ülkenin hangi
sorunlarını çözecektir? Eğitimin sorunlarını mı,
öğretmenlerin sorunlarını mı, memurun mu, 4/Bnin mi,
4/Cnin mi, emeklinin sorunlarını mı, tarlasını
ekmekten vazgeçen çiftçinin sorunlarını mı, sanayicinin,
esnafın, çalışanların, kimin? Yoksa işsizlikten evine
ekmek götüremeyen, çocuğunun yüzüne bakamayan işsiz babanın
sorunlarını mı çözecektir? Bu Anayasa değişiklikleri
ülkenin hiçbir sorununu çözmeyecektir. Cumhuriyetle, cumhuriyetin
kurumlarıyla sorunu ve kavgası olan AKPnin sorunlarını
çözecektir.
Yaptığınız değişikliklerle Anayasa
Mahkemesinin yapısını değiştirmek istemektesiniz.
Hakkınızda dava açan yargının yapısını
değiştirmek istiyorsunuz. Danıştay kararlarını
beğenmeyip Danıştay yerine ulema sistemini getirmek
istiyorsunuz.
Demokrasiyi araç olarak gördünüz. Demokrasi mağduruyuz.
dediniz, demokratik yöntemlerle işbaşına geldiniz. Her kurumu
ele geçirilmesi gereken yer olarak gördünüz.
Tüccar siyasetçiyiz. dediniz, devleti ticarethane olarak
gördünüz ve yönetiyorsunuz. Babalar gibi satıyorsunuz,
satamadıklarınızı kapatıyorsunuz.
Oda, borsa, sendika, hepsi sizin olmalı, sizin olmazsa
cezalandırılmalı diye bakıyorsunuz.
Yargıyı ele geçirilmesi gereken yer olarak görüyorsunuz.
Kuvvetler ayrılığı prensibini unutup Tek
kuvvet benim. diyorsunuz.
Her kuruma emir verip müdahale ediyorsunuz.
Yargı benim emrimde olmalı. diyorsunuz.
Hukuksuz atamalarınıza karşı olduğu için,
haksız, hukuksuz satışlarınıza karşı
olduğu için, milletin varlıkları ve değerlerini eş
dost yandaşlarınıza peşkeş çekmesine izin
vermediği için yargıya karşısınız.
Yargıya müdahale etmek, ele geçirmek ve emretmek
istiyorsunuz.
Köşe yazarlarını tezgâhtar gibi görüyorsunuz.
Demokrasi araç. dediniz, zengini korudunuz.
Mahdumlarınızı gemicik sahibi, kuyumcu, CEO
yaptınız.
Dün Geçinemiyorum. dediniz, bugün servet sahibi oldunuz.
Dün Gecekonduda oturuyorum. dediniz, bugün villada
oturuyorsunuz.
Dün mağdurdunuz, bugün mağrursunuz.
Dün Öteki, zenciyiz. dediniz, bugün kendiniz
dışındakileri ötekileştiriyorsunuz.
Bizden olanlar, bizden olmayanlar, bizim gibi düşünenler,
bizim gibi düşünmeyenler anlayışıyla ülkeyi bölüyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydoğan, süreniz doldu efendim,
lütfen konuşmanızı tamamlayın bir dakika içerisinde.
ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) Demokrasiyle geldiniz, padişah
oldunuz. Ben padişahım, bana soru sorulmaz. diyorsunuz.
Deniz Fenerini soranlara maliye müfettişi yolluyorsunuz.
İşsizlik, enflasyon diyenin patronuna
Parasını sen veriyorsun, kov şunları. diyorsunuz.
Şok kelimesini medyaya yasaklıyorsunuz.
Eline soru yazıp verdiğin gazeteci korkudan soruyu
Bulgar Başbakana soruyor.
Kimin yatırım yapacağına siz karar
veriyorsunuz.
Limanları, arazileri kimin alacağına siz karar veriyorsunuz.
Odalara, sendikalara, sivil toplum örgütlerine, Futbol
Federasyonuna kimin aday olacağına siz karar veriyorsunuz.
Vatandaşın kaç çocuk yapacağına siz karar
veriyorsunuz.
Demokrasi adına demokratik yöntemlerle
işbaşına geldiniz, padişah oldunuz, yargıyı engel
görüyorsunuz.
Demokrasi amaç değil araçtır. Amacımıza
ulaşana kadar demokrasiye bağlıyız. Demokrasi bir
tramvaydır, istediğimiz durağa geldiğimizde ineriz. Hangi
sisteme gitmek istiyorsanız demokrasi bu düzenin seçiminde bir
araçtır. diyorsunuz.
Türkiye Cumhuriyeti, el - Tayyip cumhuriyeti olmayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydoğan, ek süreniz de doldu. Lütfen
Genel Kurulu selamlayınız efendim.
ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım dört
önerge de aynı mahiyette olduğundan, önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 9 uncu maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nın 74 üncü maddesine eklenen 2 nci fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
"Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu
Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili bireysel
şikâyetleri inceler.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
Abdurrahman
Arıcı
Antalya
Ahmet
Aydın
Adıyaman
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi, bir saniye
Sayın Aydın, konuşacak mısınız?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Gerekçe okunsun efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Affedersiniz
Affedersiniz
Yoklama, değil mi efendim?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır efendim,
yoklama sonra.
Şimdi, Sayın Başkan, Anayasa Komisyonu
Başkanı Katılmıyoruz. diyor. Ben merak ediyorum,
Sayın Başkan Komisyondan böyle bir karar çıkardı mı,
çıkarmadı mı? Yoksa orada çoğunluğu
olmadığı için Katılamıyoruz mu diyecek?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Öyle bir şey yok.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır efendim, siz
Katılmıyoruz diyemezsiniz. Karar almanız lazım.
Komisyonun böyle bir kararı var mı?
BAŞKAN Efendim, şimdi tam aksi olması lazım.
Sayın Kılıçdaroğlu, bir yanlışlık var.
Katılmıyoruz. dedi. Katılıyoruz. deseydi, Komisyonun
buradaki salt çoğunluğunu aramamız gerekmez miydi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
Katılamıyoruz.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz. dedim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Karara katılıp
katılmama kesin kararını Komisyon alır ama Sayın
Başkan Komisyon olmadığı için katılamıyoruz.
diyebilir.
BAŞKAN O zaman tekrar sorayım efendim.
Komisyon, aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Şimdi, Sayın Başkanım, Katılamıyoruz,
katılmıyoruz. diye bir şey yok. Katılmıyoruz.
diyeceğim. Böyle bir şey olabilir mi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Olabilir
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Bu Meclis tarihinde söylediğinin bir tek örneği yoktur, bir tane.
Böyle bir şey olabilir mi? Beyefendi istedi diye ben şey mi
değiştireceğim burada, böyle bir şey olabilir mi? Kusura
bakmayın. Bugüne kadar Katılıyorum. demem için lazım 13
kişi.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır.
Katılmıyorum. demeniz için de lazım.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Hayır, ben öyle söylüyorum, Katılmıyoruz. diyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Kesin karar için daha
önce
BAŞKAN Tamam efendim, düzeltti.
Sayın Kılıçdaroğlu, teşekkür ederiz,
düzeltti.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Daha önce Sayın
Başkanım
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Böyle bir şey yok. Kusura bakma Kılıçdaroğlu, böyle bir
şey yok. Böyle bir şey yok.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Daha önce de Mecliste
karşılaşıldı
BAŞKAN Sayın Kılıçdaroğlu, bakın
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Komisyon sadece
başkandan oluşmuyor ki, komisyonun kararı olması
lazım.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
İlk defa mı geliyorsun Meclise ilk defa mı?
BAŞKAN Bu zamana kadarki uygulama, İç Tüzüke uygun
uygulama deminki ifade ettiğimiz gibidir. Sizin kelimedeki me, mu nun
fazlalığı veya eksikliği nedeniyle bunu sorduğunuzu
anlıyorum ama Komisyon daha sonra daha önceki uygulamalar gibi
cevabını verdi.
Çok teşekkür ederim.
Zabıtlara da o şekilde geçti.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
daha önce bu konu tartışıldı ve komisyon
başkanlarının Katılamıyoruz demeleri kabul edildi.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Hiçbir zaman da olmadı. Eski köye yeni adet getirme
Kılıçdaroğlu.
BAŞKAN Tamam efendim, düzeltildi, düzeltildi.
Teşekkür ederiz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Yoklama istiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Şimdi, yoklama talebinde
Bir dakika arkadaşlar, bir işlem yapacağım
şimdi. Lütfen oturun.
Sayın Aydın, konuşacak mısınız?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçe
Sayın Arıcı konuşacak mısınız?
ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Sayın Kaynak konuşacak
mısınız?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Gerekçe
BAŞKAN Sayın Helvacıoğlu
M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) Gerekçe
BAŞKAN Konuşmayacaklar.
Bundan sonra önerge sahiplerini burada arayacağım
haberiniz olsun.
Şimdi gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu Denetçiliği Kurumunun işleyiş tarzına
daha uygun olacağı düşünüldüğünden değişiklik
yapılmıştır.
III.- YOKLAMA
(Bir grup CHP milletvekili ayağa kalktı)
BAŞKAN Şimdi, oya sunmadan önce bir yoklama talebi
var.
Yoklama talebinde bulunan milletvekili
arkadaşlarımızın tespitini yapıyoruz, bana lütfen
yardımcı olun: Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın
Arıtman, Sayın Tamaylıgil, Sayın Emek, Sayın Köktürk,
Sayın Köse, Sayın Bingöl, Sayın Güvel, Sayın Korkmaz,
Sayın Süner, Sayın Susam, Sayın Barış, Sayın
Koçal, Sayın Çakır, Sayın Öztürk, Sayın Akıncı,
Sayın Tütüncü, Sayın Baratalı, Sayın Ergin, Sayın
Aydoğan, Sayın Yıldız, Sayın Akıncı,
Sayın Karaibrahim.
Şimdi yoklama işlemini başlatıyorum, iki
dakika süre vereceğim. Yalnız bir uyarıda bulunmam lazım. Demin
isimleri yoklama için geçen arkadaşlarımız lütfen sisteme
girmesinler.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Birlikte işleme aldığım
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 9uncu madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, maddenin oylaması gizli oylama şeklinde
yapılacaktır.
Gizli oylamanın ne şekilde
yapılacağını arz ediyorum:
Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden
Komisyon sırasındaki Kâtip Üye Adana'dan başlayarak
İstanbul'a kadar (İstanbul dâhil), Hükûmet sırasındaki
Kâtip Üye ise İzmir'den başlayarak Zonguldak'a kadar (Zonguldak
dâhil) adı okunan milletvekiline, biri beyaz, bir yeşil, biri de
kırmızı olmak üzere 3 yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve pul
ve zarf verilen milletvekilini ad defterinde işaretleyecektir.
Milletvekilleri, Başkanlık kürsüsünün sağında ve solunda
yer alan kabinlerden başka yerde oylarını
kullanmayacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz olanı kabul,
kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu
ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın üye, Kâtip Üyeden 3 yuvarlak pul ile
mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad defterine
işaretlettikten sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak
kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak, diğer 2
pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır.
Bilahare oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun
bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne
konulan oy kutusuna atacaktır.
Oylamada adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf
verilmeyecektir.
Özellikle şu kabinlerdeki o perdeler hep bu şekilde
kalacak, bunu ben de buradan takip edeceğim. İçeriye milletvekili
arkadaşlarımız girerek oylarını kullanacaklar, tekrar
ediyorum.
Şimdi, gizli oylama işlemini Adana ilinden
başlatıyorum.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oyunu kullanmayan
sayın milletvekili kaldı mı? ( AK PARTİ
sıralarından Var, var. sesleri )
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
eğer oylar bu kadar gecikirse, oy kullanma bu kadar gecikirse biz on
dakikada bir oy kullanmaya kararlıyız; on dakikada bir her
arkadaşımız oy kullanacak.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Bakan, oraya gidiyor, on
dakika bekliyor; böyle bir şey olmaz ya! Şurada oturuyor, orada
bekliyor, oy kullanmıyor. Bu kadar tereddüt içerisinde olan bir Bakan!
Militan gibi davranıyor!
BAŞKAN Hadi, arkadaşlar, lütfen
Sayın Kıyıklık, oy kullanacaksınız,
bir an önce kullanın. Lütfen
KEMAL KILIÇDAROĞUL (İstanbul) On dakika sonra oy
kullanacağız böyle devam ederse.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne olacak? Grup Başkan Vekili
söylese, neredeyse biz bekletiriz. Böyle şeylere ihtiyaç mı var? Ne
bağırıyorsun? Bir de orada gülüyorsun ya! Türkiye
Cumhuriyetinin Bakanısın ya!
BAŞKAN Lütfen, arkadaşlar, birbirimizi kıracak,
üzecek ifadelerde bulunmayalım.
Tamam mı arkadaşlar? Sakin olun.
OKTAY VURAL (İzmir) Niye duruyorsunuz orada? Çok mu
düşünüyorsunuz yani?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Bize itiraz
etmeyeceksiniz. Biz de, oy kullanırken itiraz etmeyeceksiniz, oy
kullandığımız zaman göreceksiniz, kaç saat sürüyor ve bunu
yapan kişi de, kendisi Bakan sıfatıyla o koltuğa
oturmakta.
OKTAY VURAL (İzmir) Orada bekliyor. Oyun oynanıyor ya!
Diğer sayın bakanlar yapmıyor, sen niye yapıyorsun?
Yaranacak...
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Bitti mi efendim? Var mı orada bekleyen?
Arkadaşlar, oy kullanma işlemi bitmiştir.
Lütfen, kutuları kaldırın.
(Oyların ayırımına başlandı)
OKTAY VURAL (İzmir) Bir karar alalım, bütün AKPli
vekiller oy kullanıncaya kadar oylama süresinin uzatılmasına
dair alalım. Bir gün sürer, iki gün sürer
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, oyunu
kullanmayan milletvekilleri var. Oy kullanmayan 100e yakın milletvekili
var. Onu çağırmak, herhâlde Başkanlığın görevi.
Milletvekillerini göreve davet ediyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu ne gizli oylaması ya! Zimmetli
vekiller geliyor. Milletvekilleri bir milletvekiline zimmetlenir mi ya!
(Oyların ayrımına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 9uncu maddesinin gizli oylama sonucu:
Oy Sayısı : 406
Kabul : 334
Ret : 70
Çekimser : 2
Boş : -
Geçersiz : -
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Yaşar
Tüzün Gülşen
Orhan
Bilecik Van
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.15
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 17.33
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 91inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
497 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Teklifin 10uncu maddesini okutuyorum:
MADDE 10- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 84 üncü
maddesinin son fıkrası yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 10uncu madde üzerinde
gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekili Sayın Atila Emeke aittir.
Sayın Emek, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır efendim.
CHP GRUBU ADINA ATİLA EMEK (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 497 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
çerçeve 10uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken şahsım ve
grubum adına yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, teklifin çerçeve 10uncu maddesi,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 84üncü maddesinin son
fıkrasını yürürlükten kaldırmıştır.
Değerli arkadaşlarım, değişiklikle yürürlükten
kaldırılan Anayasanın 84üncü maddesinin son fıkrası
Partisinin temelli kapatılmasına beyan ve eylemleriyle sebep
olduğu Anayasa Mahkemesinin temelli kapatmaya ilişkin kesin
kararında belirtilen milletvekilinin milletvekilliği, bu kararın
Resmî Gazetede gerekçeli olarak yayımlandığı tarihte sona
erer. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı bu
kararın gereğini derhal yerine getirip Genel Kurula bilgi sunar.
şeklindedir. Anayasa hükmü bu değişiklikle yürürlükten
kaldırılmaktadır. Değişiklik teklifindeki bu
düzenlemeyle partisinin kapatılmasına neden olan milletvekilinin
milletvekilliği düşmemektedir, milletvekilliğini
bağımsız olarak sürdürecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
değişiklik teklifinde siyasi partilerin kapatılmasına
ilişkin düzenlemeler ve kapatılma durumunda doğacak sonuçlara
bakıldığında, siyasi partilerin kapatılması
imkânsız kılınmakta ve bir bakıma milletvekili
dokunulmazlığının yanında parti tüzel
kişiliğine de dokunulmazlık getirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2002
seçimlerine giderken Cumhuriyet Halk Partisi, o tarihte aday olan milletvekillerimiz
dokunulmazlığın kürsü dokunulmazlığıyla
sınırlanması konusunda milletimize söz vermişti, AKP de
dokunulmazlıkların kaldırılmasını kabul
etmişti. 2002 seçimlerine sayılı günler kala Cumhuriyet Halk
Partimizin Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal ile AKP Genel
Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan
katıldıkları bir televizyon programında ve milletin
huzurunda, seçimlerden sonra milletvekili dokunulmazlığının
kürsü dokunulmazlığıyla
sınırlandırılmasına birlikte söz verdiler. Seçimler
gerçekleşti ve Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama görevine
başladı, AKP aradan sekiz yıl geçmesine rağmen millete
verdiği bu sözünü tutmadı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKPnin bu
tutumu yüzünden milletin Meclisi olan bu yüce Meclis, üzülerek ifade ediyorum
ve ne acıdır ki, suçluların sığınak yeri hâline
geldi.
Değerli arkadaşlarım, AKP
dokunulmazlıkların sınırlandırılmasına
yanaşmadığı gibi, Mecliste milletvekilleri için
düzenlenmiş fezlekelerle ilgili işlem yapılmasına ve
hakkında fezleke düzenlenmiş milletvekillerine çoğunluğuna
dayanarak yargılanma hakkını vermedi. Yolsuzluk temeline
dayalı bu fezlekelerin büyük çoğunluğu AKP milletvekillerine ve
yöneticilerine ait olup bunun içinde çok ciddi suç isnatları, kalpazanlık,
ihaleye fesat karıştırmak, sahte evrak tanzimi ve benzerleri
gibi suçlar bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, AKP, sekiz yıllık
iktidarında seksen yılda bu milletin binbir emekle ortaya
koyduğu birikimlerini mirasyedi evlat misali har vurup harman savurdu;
yakınlarının, yandaşlarının birikimleri ele
geçirmesine olanak sağladı. Millet yoksulluk içinde
kıvranırken, işsizliğe, aşsızlığa
mahkûm edilirken, AKPye yakın olanlar iktidar desteğiyle bir elleri
yağda bir elleri balda mutluluk tablosu sergilediler. AKP iktidara
gelirken Fakir fukara, garip gureba. sözlerini dilinden düşürmezken
AKPnin iktidar olanaklarıyla vurgun ve talana dayalı AKP zenginleri
arttı, millet yoksullaştı. Fakir fukara, garip gureba unutuldu
ve kaderlerine terk edildi.
Değerli milletvekilleri, şimdi, biz burada Anayasa değişikliklerini
görüşürken Türkiye'nin bütün yörelerinde olduğu gibi, en verimli
bölgeleri olan Marmara, Ege, Akdeniz çanağında çiftçinin ve
üreticinin çaresizlik içinde yoksullaştığını,
esnafın perişan edildiğini, işsizliğin had safhaya
vardığını millet her gün çok trajedik bir şekilde
yaşamaktadır.
Bakın değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin bu
bölgelerinde 10 çiftçiden 9u borçlu, 3ü icra takibinde, 1i hapiste. Turfanda
sebze yetiştiren Antalya, Mersin, Adanada üretilen sebzeler maliyetinin
yarı fiyatına satılmaktadır. Bir yerleşim biriminde
çiftçi sayısı 17 bin, icra dosyası 16 bin. Çiftçi kan
ağlıyor, esnaf perişan. Türkiye yoksulluk içinde, yolsuzluklar
diz boyu, almış başını gidiyor. Bu manzara içinde,
milletvekilleri olarak milletin sorunlarına çare bulacağımız
yerde AKPnin özel hesapları ve gelecek kaygısıyla Anayasa
değiştirmekle meşgulüz.
Sayın milletvekilleri, AKPnin iktidarında millet bu
sıkıntıları çekerken devletin önemli kurum ve
kuruluşlarında liyakate değil sadakate bağlı AKPnin
siyasal kadrolaşması da egemen oldu. AKPnin devri iktidarında
devlette bu kadrolaşma olurken medya üzerinde büyük operasyonlar
gerçekleşti, büyük bölümü AKP tarafından kontrol altına
alındı ve yandaş medya yaratıldı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte bu
ortamda Anayasa değişikliği teklifini hayata geçirmek isteyen
AKP, parlamenter sistemin doğal sonucu olan kuvvetler
ayrılığını bir kenara bırakarak ve Meclisteki
çoğunluğuna dayanarak yargıyı ele geçirmek ve AKP
yargısını gerçekleştirmek üzere yargıya yönelik bu
değişiklik tekliflerini getirmiş bulunmaktadır. Amaç,
yandaş medya yanında yandaş yargıyı da yaratmak ve
böylece Türkiye Cumhuriyeti devletini yeniden şekillendirerek parti
devletini kurmaktır.
Değerli milletvekilleri, çerçeve 10uncu maddede yapılan
değişiklik de bu anlayışın bir sonucu ve
yansımasıdır. AKPnin hukuk devletine ve bağımsız
yargıya karşı sürdürdüğü çalışmaların
gelecekte milletimizi büyük sıkıntılara sokacağı,
siyasi hırs ve ihtirasların ülkeye ve milletimize büyük zararlar
vereceği inkâr edilemez bir gerçektir. AKPnin milletin gündeminden uzak,
kendi gündemi ve ihtirası doğrultusunda yaptığı bu
dayatmaya halkımız izin vermeyecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyük
milletimiz, AKPnin hukuk devletine yönelik, yargı bağımsızlığını
ortadan kaldıran ve yargıyı siyasetin emrine veren bu
düzenlemelerini kabul etmeyecektir.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak inancımız odur ki,
dışına tatlandırıcı sarılmış içi
zehir olan AKP hapını yüce milletimiz yutmayacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Türkiyemiz hukukun üstünlüğüne dayalı,
bağımsız yargının bütün kurum ve kurallarıyla
işlerlik kazandığı bir yönetim anlayışına,
seçimlerden sonra milletimizin takdir ve oylarıyla kavuşacaktır.
AKP, gelecek kaygısıyla yargıyı siyasetin
emrine vermeyi, AKP yargısı yaratmayı ve devleti
dönüştürmeyi, milletimizin kararlı duruşu ve tutumu
karşısında başaramayacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclise saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Emek, teşekkür ediyorum.
Şimdi, 10uncu madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik söz istediler.
Sayın Çelik, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sizin de süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 497 sıra sayılı AKP
anayasasının değişiklik teklifinin çerçeve 10uncu maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşünü ifade etmek üzere söz
aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, değişiklik, Anayasa
Komisyonunda Milliyetçi Hareket Partisi olarak görüşümüzü arz etmemize
rağmen dikkate alınmadan, olgunlaşmamış bir zihniyetin
ürünü olarak Genel Kurula kadar geldi.
Anayasa Komisyonunda zorlu bir maratondan sonra görüldü ki AKP
kendi dökülen boyalarını tamir etmek için suni bir gündem
oluşturmayı tercih etmiştir; AKP, iflasını gizlemek
için kafa karıştırmayı tercih etmiştir, bölünmüş
Türkiyeyi sağlamak için böyle bir yolu tercih etmiştir.
Kamplaşma yaratmak istiyor, çıkış yolunu da burada
arıyor.
Komisyonda 3376 sayılı Anayasa
Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun teklif
hâlinde görüşülürken biz, iktidara Acaba elinizde
hazırladığınız gizli Anayasa değişikliği
metinleri var mı? Acaba muhalefeti sindirerek tek parti diktasına
giden düzenlemeler mi düşünüyor? diye sormuştuk. Bu sorulara cevap
yok, cevap verilmedi, ama Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bunu bir kenara
yazdık, not ettik.
Başbakanın 19 Nisan 2010da basına yansıyan
açıklamaları dikkat çekici, diyor ki: 2012 yılına kadar
başkanlık sistemine geçebiliriz. Hiç şaşırmadık.
2003 yılında Başkanlık sistemi benim arzumdur. diyen
Sayın Erdoğan, Türkiyede Hüsnü Mübarek rejimi kurmak için daha
baştan kararlı olduğunu, her şeyi buna göre
düzenlediğini, dış destek alarak kendini en güçlü gördüğü
bugünlerde bu niyetini itiraf etmiştir. Bu itirafıyla aslında,
Erdoğanın meşruiyeti de tartışmaya
açılmalıdır.
Bu zihniyete sormak lazım: Başkanlık sistemi
isterken federal sisteme geçiş mi istiyorsunuz? Madem başkanlık
sistemi, niçin yargı bağımsızlığı veya hâkim
teminatı ayaklar altına alınıyor? Türk Silahlı
Kuvvetlerini adı başkanlık olan dikta rejiminize engel mi
görüyorsunuz? Güçlü sivil toplum kuruluşlarının
oluşmasını niçin engelliyorsunuz ya da olanları niçin
bastırıyorsunuz? Toplum çıkarlarını değil, sivil
dikta heveslilerinin çıkarlarını gözeten medyayı niye
oluşturdunuz; üstelik suç işleyerek?
Aslında bu yapılanları biz biliyoruz, ibretle
izliyoruz. Yüce Divan korkusu, hesap sorma ihtimali malum çevreyi rahatsız
etmiş, tükenişlerinin işaretlerini vermeye
başlamıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, AKPye bir nasihatte de
bulunmak isteriz: Bakın, gelin bu çıkmaz yoldan geri dönün. En güçlü
anınız en zayıf anınızdır. Mağdur
olmayın, mağrur olmayın, sizden büyük Allah var. Böbürlenmeyin,
tövbe edin. Bilin ki, sivil darbe heveslilerinin sonu hüsrandır.
Değerli milletvekilleri, içinde bulunduğumuz durum,
siyasi iktidarın bu menfi girişimi, siyasal sistemi dönüştürme
çabalarında kendisine engel gördüğü tüm anayasal kurumları ve
organları bertaraf etme, değiştirme ve nihayet tahakküm
altına alma girişimidir. Cümle âlem bilmektedir ki, esasen üç konuya
önem verilmektedir. Böylece, suiniyet iyot gibi ortaya çıkmaktadır.
Diğer keyfekeder maddeler, tabii ki, bu da onun yanında güzel
gösterilerek sunulmak istenmektedir. Aslında, topluma sunulan ölüm
övücülüğüdür; ölüm övücülüğü özendiriliyor.
2007 yılında gündeme gelen sivil anayasa
tartışmaları tepkiler üzerine, yeterince olgunlaşmadığı
düşünülerek soğumaya terk edilmiştir. Ancak iktidarın
tepetaklak gitmekte olduğu bir süreçte yargı
bağımsızlığından anladığı nedir?
Yargı bağımsızlığı mı, adaletin iyi
yönetimi mi, hâkim teminatı mı? Bu prensiplerin hepsi iktidarın
tahakküm uygulamalarına feda edilmek istenmektedir. Tıpkı
yandaş bürokrasi, yandaş medya, yandaş polis, yandaş
iş adamında olduğu gibi yandaş yargı getirilmek
isteniyor.
Değerli milletvekilleri, kuvvetler ayrımı devlet
organları arasında üstünlük sıralaması olmayıp belirli
devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibarettir. Bununla bu
da sınırlı ve medeni bir iş bölümüdür. İktidar Anayasa
değişikliği ile buna aykırı bir davranış
sergilemektedir. Bu tutum ve davranış dahi mevcut Anayasa hükümlerine
açıkça aykırılık teşkil etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
diğer husus da dolanma tabiridir. Yani kanuna karşı hile de
diyebileceğimiz bu faaliyet, iktidarın suçüstü
yakalandığının en önemli kanıtıdır. Mevcut
kurulu rejimin, temel kıymet hükümlerimizin, siyasi
müktesebatımızın, atalarımızdan bize miras kalan
varlıklarımızın hile ile iktidar elitince gasbedilmek
istenmesi asla kabul edilemez. Kuvvetler ayrılığı, hukuk
devleti, millî devlet, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü
gibi, rejimimizi oluşturan temel üstün değerlerle oynamak doğal
olarak kanuna karşı hiledir, kanunu ya da Anayasayı
dolanmadır.
Tabiidir ki bu değişiklik açıkça Anayasaya
aykırıdır. 20nci yüzyılda, dolanma ile nice diktatöryel
rejimler kurulduğu bilinmektedir. Bu sebeple bizde, Anayasa koyucu
başlangıç ile ilk dört maddeyi mutlak koruma altına
almıştır. Dolayısıyla kimliğini
bulamamış bir iktidar fitne tohumlarını bin
yıllık kardeşliğe ekerek Anayasa değişikliği
yapmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, Anayasa değişikliği
üzerinden gerilim siyaseti sürdürülmemelidir. Uzlaşma kültürü egemen
kılınmalıdır, bu uzlaşmayla netice alınması
tüm milletin hayrına olacaktır ama görüyoruz ki bu istenmiyor.
Değerli arkadaşlar, Anayasa değişiklik
teklifi olarak sunulan metnin bir tasarı olduğunu da
unutmamamız gerekir. Anayasanın açık hükmüne rağmen ve bir
imza skandalından sonra tasarı içerikli bir teklif olarak komisyona
havale edilmesi dikkat çekicidir.
Bas bas bağırıyorlar: Hâkimlerin yönetimi var
Türkiyede, jüritokrasi var. diye ama biz bakıyoruz, partizan bir yönetim
ve baskıcı bir yönetim, kirlenmişliklerle bu mevcut düzenin
adı jüritokrasi değil, olsa olsa plütokrasidir, oligarşidir,
nepotizmdir.
Değerli arkadaşlar, dayatılan metin, hiçbir hukuki
değer taşımamaktadır, Türk milletinin ihtiyacına
değildir, tam bir AKP anayasasıdır. Bu dayatmalar
karşısında diyoruz ki: Toplumu gerseniz de gidicisiniz,
mağduriyet edebiyatı yapsanız da gidicisiniz, dikta
heveslisisiniz, zaten gidicisiniz. Biz Türkiyeyi
yıktırmayacağız, dimdik ayaktayız, milliyetçiyiz ve
demokratız. Temiz toplum ve dürüst yönetim istiyoruz.
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, dürüst yönetim için kuvvetli
vurgu yapmıştır. Dokunulmazlıkların
kaldırılmasını talep etmiştir. Parti
kapatmalarında, şiddet ve terör unsuru dışında, yasak
getirilmesini savunmuştur ve vekillerin bireysel sorumluluğunu dile
getirmiştir. Siyasi ahlak yasasının
çıkarılmasını talep etmiştir. YÖK Kanununun
değiştirilmesini istemiştir ve Alevi kökenli
kardeşlerimizin taleplerinin karşılanmasına işaret
etmiştir ama bunlar maalesef kale alınmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çelik, süreniz doldu efendim. Size iki
dakika ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Şu anda, halk zaten
Anayasa demiyor, açız diyor ama insanlarımızın
açlık ve yoksulluğunun oya dönüştürülmesini önleyen hiçbir
tedbir getirilmemektedir. Türkiye'nin şu andaki gündemi, hükûmet sistemi
arayışları değil, yasama
dokunulmazlığının
sınırlandırılması da değil, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin denetim mekanizmalarının artırılması ve
yargı bağımsızlığını
arttırıcı çalışmaların
yapılmasıdır.
Tarih nice sözde kurtarıcı insanlar
tanımıştır; aslında yıkan, darmadağın
edendir bunlar.
Sayın milletvekilleri, sonuç olarak AKP İktidarı
istismarcıdır. Anayasa değişikliğine açılım
politikalarının bir yolu olarak yaklaşmaktadır.
İktidardan gidici olduğunun farkına vardığından
yargıya egemen olmak için çırpınmakta ve toplumu
kutuplaştırmaktadır.
Değerli arkadaşlar, çerçeve 10uncu madde ile 1982
Anayasasının 84üncü maddesinin son fıkrası yürürlükten
kaldırılmaktadır. Burada, zaten dün görüştüğümüz parti
kapatmalarına ilişkin hükümden sonra milletvekillerinin vekilliklerinin
kaldırılmasına ilişkin bu düzenlemenin yürürlüğe
sokulması yani hükümden kaldırılması da bir anlam ifade
etmemektedir. Onun için, burada iktidar partisinin, özellikle Anayasa
teklifinde sunduğu Anayasanın 14üncü maddesine
aykırılık, 6ncı maddesine aykırılık, 2nci
maddesine aykırılık, başlangıç ilkesine
aykırılık ve İç Tüzükün 75inci maddesine
aykırılık içerdiğinden biz söz konusu Anayasa teklifine
esastan ve usulden tümüyle karşıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çelik, ek süreniz de doldu.
Efendim, lütfen Genel Kurulu selamlayın. Sadece
selamlamanız için mikrofonu tekrar açıyorum, lütfen
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Bu duygularla tekrar hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Çelik, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi de Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplanda sıra.
Sayın Kaplan, buyurun.
Sizin de süreniz on dakikadır efendim.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, öncelikle bir yanlışı
düzeltmek istiyorum, yanlış anlaşılmaya neden olan durumu.
Biz, Parlamento ve demokratik sistemi benimsemiş milletvekilleri olarak
buradaki bütün mücadelemizi -Parlamento içinde- İç Tüzük
haklarımızı kullanarak yaparız. Bu nedenle
tarafınızdan yapılan açıklama ve medyaya, basına,
kamuoyuna yansıyan durum Beni öldürtecek misiniz? Vurdurtacak
mısınız? sözlerinin maksadı çok aştığını
ve kamuoyunu yanlış bilgilendirdiğini belirtmek istiyorum. Bu
konuda açıklama bekliyorum. Böyle bir kastımın
olmadığını ve asla olmayacağını da ifade
etmek istiyorum.
Sayın Başkan, şunu öncelikle ifade etmek istiyorum:
Söz konusu madde, siyasi parti kapatma rejimleri sonrası
milletvekilliklerinin düşürülmesiyle ilgili bir fıkranın
kaldırılmasıyla ilgili.
Tabii, Türkiye çoğulcu demokrasiye geçtikten sonra neleri
yaşadık çok kısa bir değinmekte yarar var. 1946 seçimleri,
ilk çoğulcu sisteme geçiyoruz, CHP 390, Demokrat Parti 65 milletvekili;
sonrası 1950 seçimleri, Demokrat Parti 408, CHP 69; 1954 seçimleri,
Demokrat Parti 503, CHP 31 milletvekili alıyor ve işte burada, 27
Mayıs 1960 darbesi oluyor. O zaman siyasi partilerin denetimi Anayasa
Mahkemesine tabi değildi, sulh ceza hâkimi veya Çemişgezek
savcısı istediği parti liderini alıp içeri atabiliyordu.
İşte, buna bir de darbe eklendiği zaman siyasi trajik tarihimize
-saygıyla anmak istiyorum, bütün idam edilen siyasileri,
düşüncelerinden dolayı- bu ülkenin Başbakanı Sayın
Adnan Menderesin asılması sonucunu doğurdu. Bu trajik olaydan
belki bir geri adım atıldı, bugün hava limanlarına,
meydanlara isimleri veriliyor. Ancak devamı olan 60 süreci ve 82
Anayasasıyla getirilen rejimle de, 84üncü madde uyarınca bir parti
kapatıldığı zaman bütün milletvekilliklerinin -üyesinin-
düşürülmesi hükmü vardı. İşte o dönem, 1994
yılını hatırlamakta yarar vardır. Ben, bir avukat
olarak Meclisin koridorlarındaydım o zamanlar ve DEP
milletvekillerinin yargılanma sürecinin bir avukat tanığı
olarak Meclis koridorlarında dolaşıyordum.
Evet, DEP ile ilgili, Demokrasi Partisiyle ilgili
dokunulmazlıklar 19 taneydi, burada görüşüldü İç Tüzük
hükümlerine göre ve Anayasaya göre, İç Tüzük hükümlerine göre
dokunulmazlığı kalkan milletvekilinin yedi gün içinde, 85inci
maddeye göre Anayasa Mahkemesine itiraz hakkı olmasına rağmen,
Meclisin etrafı sarıldı özel timlerle, polisle, jandarmayla ve
Meclisin daha birinci günü, 2 Mart 1994 günü, işte, şu tarihî çirkin
ve siyasi hayata korkunç müdahale teşkil eden
Sevgili Orhan Doğan,
milletvekili meslektaşım şu an hayatını kaybetti, on
yıl Ulucanlar Cezaevinde yattıktan sonra, evet, Meclisin
dokunulmazlık kararını kaldırdıktan sonra, daha
hakkındaki karar kesinleşmeden, Orhan Doğan ve Hatip Dicle,
Dikmen kapısında bu şekilde gözaltına
alınmıştı. Siyasi tarihimiz çok uzun değil, kısa
bir geçmişi var. Bundan çok önemli dersler çıkarmamız gerekiyor.
Ve bu olay üzerine Anayasa Mahkemesindeki davalara girdik, dokunulmazlık
davalarına, parti kapatma davasına gittik, Strasbourgda beş
tane davaya girdim ve elli yıllık Avrupa tarihinin
yargılamasında ilk, hür seçimleri ihlalden mahkûm olan ülke Türkiye
oldu. Yani Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 no.lu
Protokolünün 3üncü maddesi hür seçimleri düzenliyor ve DEP milletvekillerinin
üyeliklerinin düşürülmesi sonucu Türkiye mahkûm oldu. Başka
mahkûmiyet kararları da var.
Şimdi, bu tarihi şöyle bir göz önüne alırsanız
çok büyük tepkiler, Avrupada, sivil toplum örgütlerinde, kamu vicdanında
çok sert tartışmalar yaşandı. Bunun üzerine Anayasada 1995
yılında bir değişikliğe gidildi ve denildi ki:
Eğer milletvekili kendi eylemleriyle partinin kapatılmasına
neden olmuşsa onların üyeliği düşer. Akabinde Refahyol
İktidarının düşürülmesi -biliyorsunuz 28 Şubat
sürecine denk geliyor- ve Refah Partisinin kapatılmasıyla, DEP
milletvekillerinin Ulucanlarda on yıl ceza yatması sonucu o hükmün
değişmesi sayesinde Refah Partisi 3-4 milletvekilinin üyeliğinin
düşmesiyle kurtuldu. Bugün kadroları büyük çoğunlukla AK
PARTİdedir ve AK PARTİ bugün iktidardır sekiz yıl...
Peki, şunu sormak istiyorum samimi olarak: Bu çoğulcu
demokrasilerde halkın özgür iradesiyle seçilen milletvekilleri bir partiye
üye oldu diye, yani parti kapatıldı, üyeliğinin düşmesi bir
kolektif ceza anlayışı değil mi? Çağ
dışı değil mi? Orta Çağ derebeylik hukuku değil
mi? Türkiye bir aşiret devleti değil arkadaşlar. Dünyanın
17nci büyük ekonomisi ve çok güçlü bir yapısı olan bir ülke, bunu
ciddiyetle görmek lazım.
Parti kapatmalarda reel ve yakın tehlike son derece önemli
ancak bu düzenlemelere baktığım zaman bunu düzenleyen Sayın
İyimaya
Sayın Kuzu burada yoklar. Soracağım, niye bunu
eksik bıraktınız? Anayasanın 83üncü maddesinin ikinci
fıkrası duruyor. Diyor ki: 14üncü maddesindeki suçlar istisna
diyor. Bunu kaldıracaksınız. Farz edin
Yakın tarih, 11
Aralık, partimiz DTP kapatıldı, Sayın Ahmet Türk ve
Sayın Aysel Tuğlukun milletvekilliği düşürüldü, yakın
tarih. Bu darbeler sonucu zaten bütün partiler
kapatılmıştı, bütün üyelikler düşmüştü.
Şimdi sormak istiyorum: Zorla ifade alma olayı var.
500ün üstünde fezleke var ve 14üncü maddeyle ilgili neden bu istisnai durumu
kaldırmadınız? Sormak istiyorum ve samimi cevabını
bulmak istiyorum. AK PARTİnin demokrasi sınavındaki testi çok
önemlidir. Komisyon Başkan Vekili burada. Şunu soruyorum: Niye
Anayasanın 83üncü maddesinin ikinci fıkrasını
değiştirmediniz? Niye hâlâ Barış ve Demokrasi Partisi Genel
Başkanı Sayın Selahattin Demirtaş, Sayın Sebahat
Tuncel hakkında mahkemelerin zorla ifadeye çağrılma
kararları var? Evet, ifadeden, mahkemeden korkmuyoruz, kaçmıyoruz. Bu
kürsünün masuniyetine, dokunulmazlığına, bu ülkeye olan kutsal
bağımız kadar bağla inanıyoruz. Bu kürsü -bu
konuşma, burada- sorumsuzluğuna evet ama gelin, diğerlerini
kaldıralım. Birlikte, dokunulmazlıkların tamamını
kaldıralım.
Burada samimiyet testinde bir şey daha uyaracağım
ve yine, Adalet Komisyonu dâhil, Anayasa Komisyonuna buradan soruyorum; sizin
eğer Anayasaya, eğer demokrasiye, demokratik seçimlere
saygınız varsa soruyorum: Anayasanın 14üncü maddesi 2001
değişikliği, 3 Ekim 2001
Sayın Bahçeli, o zaman sizlerin
koalisyon dönemi değil mi? Sizler kaldırdınız bu maddeyi.
Evet, Sayın Bahçeli döneminde, DSP döneminde, Gökkuşağı
Koalisyonu olarak bilinen Sayın Ecevit döneminde -rahmetle anıyorum-
kaldırıldı ve sonuncu bir fıkra var. Ey hukukçu
milletvekilleri, bunu okuyacağım, lütfen dinleyin: Bu hükümlere
aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler,
kanunla düzenlenir. Sekiz sene geçti, sekiz sene sekiz ay
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan, size iki dakika ek süre veriyorum
diğer arkadaşlarıma verdiğim gibi, lütfen tamamlayın.
HASİP KAPLAN (Devamla) Sekiz
Hayır, 2001den 2010a
kadar dokuz sene geçti. Sekiz sene iktidarsınız, niye bu kanunu
çıkarmadınız arkadaşlar? Niye 14üncü maddenin
suçlarını çıkarmadınız? Yani, kabahat nevinden bir
fiilden dolayı milletvekilini zorla ifadeye çağırıyorlar.
Yani, Sayın Ahmet Türkü Genel Başkan olarak zorla ifadeye
çağırıyorlar. Her gün 500 tane celp geliyor. Celp polisleri
posta gibi çalışıyorlar her gün. Niye
kaldırmadınız? Sizi tutan bir güç mü vardı? Size bu kanunu
çıkarmayın diyen mi vardı? Gerçekten demokratsanız,
sınav, test işte budur. Gelin, bu 14üncü madde
Şu çok
açık arkadaşlar: Türkiye Cumhuriyeti devletinin, gerçekten,
birliğini, düzenini ihlal eden ağır suçları kapsar,
düşünce açıklamasını değil.
(x) dedi diye veya bir
nevroza katıldı diye veya bir düşünce açıkladı diye
milletvekillerini zorla ifadeye çekmek onurunuza dokunmuyor mu Allah
aşkına? Biz gideriz, alışığız, peki sizin
onurunuza dokunmuyor mu? Her gün kelepçelenip, her gün başına,
kapısına polisin dayandığı milletvekili
fotoğrafı sizi vicdanen rahatsız etmiyor mu? Niye bu kanunu
dokuz senedir çıkarmıyorsunuz söyler misiniz? Allah aşkına,
dokuz senedir niye çıkarmıyorsunuz? Göreviniz yasama değil mi?
Soruyorum, yasama değil mi? Yapın görevinizi, gelin, tam demokrat
olun. Öyle taksitli demokrat, parçacı demokrat, eksik demokrat olmaz,
eksik akıl olmaz hukukta, bilimde, parlamentoda. Gelin, önce demokratik
seçimlerden başlayın. Bundan başlamadığınız
zaman demokratlığınızı meydanlarda hep
sorgulayacağız.
Bu duygularla bu ayıptan kurtulmak üzere hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan, ben de teşekkür ederim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, ben
teşekkür ediyorum ve elinizi sıkacağım. Ben, sizi öldürmek
değil, 90ıncı yılda kutlamak istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖNDER SAV (Ankara) Var mı böyle bir usul Sayın
Başkan? Özel ilişkinizde yapın böyle şeyleri, burada
değil.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından
Türkçe olmayan bir dille bir kelime ifade edildi.
BAŞKAN Sayın Kaplan, dün yaşananlarla ilgili
biraz önce konuşmanızın başındaki
açıklamanıza teşekkür ederim. Bu açıklama benim için
kâfidir. Dün o anın atmosferiyle benim tarafımdan sorulan o soru da
anlamını yitirmiştir.
Şimdi
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Soru da sakildi, bu
davranış da sakil!
KAMER GENÇ (Tunceli) Meclisi tarafsız yönetsen de
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Sen sus!
EYÜP FATSA (Ordu) Sen konuşma!
KAMER GENÇ (Tunceli) Sana ne yahu! Sana ne oluyor!
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Sen konuşma!
KAMER GENÇ (Tunceli) Sizi adam edene kadar burada
konuşacağım! AK PARTİnin beslemesi!
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Siktir lan!
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri, birbirimize bu
şekilde hitap etmeyelim.
Şimdi, 10uncu madde üzerinde gruplar adına son söz
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın
Haluk Özdalgaya aittir.
Sayın Özdalga, buyurun. (AK PARTİ sıralardan
alkışlar)
Sizin de süreniz on dakikadır.
(Tunceli Milletvekili Kamer Genç ile Manisa Milletvekili Mehmet
Çerçi arasında karşılıklı tartışmalar)
Sayın Genç, lütfen
Lütfen değerli arkadaşlar
Sayın milletvekilleri, bakın, bir grubumuzun
temsilcisini davet ettim kürsüye, şimdi onu dinleyeceğiz. Lütfen
değerli arkadaşlar
Lütfen
Sayın Özdalga, siz başlayın konuşmaya.
AK PARTİ GRUBU ADINA HALUK ÖZDALGA (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri
(AK PARTİ ve CHP sıralarından ayağa kalkmalar,
gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
Sayın
milletvekilleri, lütfen
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, ara
verin.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.12
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.26
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 91inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
497 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Anadol, buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Efendim, İç Tüzükün 68inci
maddesine aykırı bir durum doğdu. Gürültü ve kavga
çıktı arkada.
BAŞKAN Ben de o yüzden kapattım zaten oturumu.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sebebi, Manisa Milletvekili Mehmet
Çerçinin arkadaşımıza küfretmesidir, Yaşar Ağyüze
-Gaziantep Milletvekiline- galiz biçimde küfretmesidir. İç Tüzük 68,
zatıâlinizin ayağa kalkıp, eğer gürültü, kavga durmazsa
oturuma ara vereceği yolunda ihtarda bulunmanızı, gerekli
gayreti göstermenizi emrediyor.
BAŞKAN Evet. Ben tabii arkada ne olduğunu buradan
göremedim, anlayamadım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Oysa siz kavgayı görür görmez
Divanı bırakıp içeri gittiniz efendim.
BAŞKAN Hayır, ben gürültüyü kesin diye şu sisteme
vurdum ama arkadaki kalabalık tabii ki artınca
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ben anlatayım efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Sayın Anadol konuşsun
da Sayın Başkan
BAŞKAN Mahiyetini kavrayamadım çünkü buraya gelmedi
orada ne olduğu.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Bir dakika efendim.
Şimdi, bu durumda bu oturumun -tarihî bir oturum
yaşıyoruz- gergin milletvekilleri, devamlı gerginlik yaratan bir
ortamda yaşıyoruz. Şimdi, bu durumda küfreden
arkadaşın, Manisa Milletvekili Sayın Mehmet Çerçinin özür
dilemesi lazım. Bunu lütfen temin ediniz, yoksa bu gerginlik sürmeye devam
edecek.
BAŞKAN Peki Sayın Anadol, çok teşekkür ederim.
Ben tabii buradan, uzaktan olayı takip ettim, içeriğini
bilemediğim için sadece kapatmayla yetindim ancak bana şifahen
Sayın Çerçinin Sayın Ağyüze, sarf edilmemesi gereken bir sözü
sarf ettiği şeklinde bilgi geldi.
Sayın Çerçi burada olması lazım.
Burada mı efendim Sayın Çerçi? Evet.
Sayın Çerçiye söz vereceğim.
Sayın Çerçinin mikrofonunu açar mısınız.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Kürsüden, kürsüden.
BAŞKAN Kürsüden de olabilir. Tabii, gelin buyurun, kürsüden
de olabilir. Sayın Çerçi gelin, buyurun.
Yerinden anlatmak istiyor.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- Manisa Milletvekili Mehmet
Çerçinin, Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüze sarf ettiği
sözlerden dolayı özür dilediğine ilişkin açıklaması
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) Teşekkür ediyorum. (Gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, bir saniye, bir sorun var, çözmeye
çalışıyoruz.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
Sayın Başkan, şimdi, Sayın Kamer Genç itiraz etti,
biz de yerimizde, en arkada oturuyor idik. Ben önce bir konuyu vuzuha
kavuşturayım, gerekirse özrümü de dileyeceğim. (CHP
sıralarından Ne demek, gerekirse? sesleri)
BAŞKAN Sakin olun, bir saniye arkadaşlar, bir saniye
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
Sözümü kesmezseniz.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa)
Şimdi, arkadaş, Sayın Kamer Genç ve Sayın
Ağyüz bana Sen götürdüğün malın hesabını ver önce.
diye çok, benim kişiliğimle, benim insanlığımla asla
alakası olmayan bazı sözler sarf ettiler. Benim de o anda bu
kızgınlıkla ağzımdan hafif de olsa istemediğim
bir laf çıkmış olabilir. Benim onurumu, benim
kişiliğimi, benim şahsiyetimi, davranışımı herkes
bilir ama Meclisin mehabetine yakışmayacak böyle bir söz sarf
ettiysem ben de özür diliyorum bütün arkadaşlardan, Meclisten. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bu, Meclise yakışmaz ama kimse de
kimsenin onuruyla oynamasın.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Anadol, maksat hasıl olmuştur.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Şartlı olmaz efendim
özür, şartlı olmaz.
BAŞKAN Başka ne yapalım efendim? Başka ne
yapalım? (CHP sıralarından gürültüler)
Şimdi, ilgili arkadaşımız özür
dilemiştir.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Kendini övmek için mi söz
verdiniz ona? Kendinin ne olduğunu hepimiz biliyoruz.
BAŞKAN Sayın Ağyüz
Kendisi de söylenmemesi gereken bir sözü söylediğini,
ağzından çıktığını, tasvip edilmemesi
gereken bir söz olduğunu ve özür diledi. Başka ne yapabiliriz?
Sayın Anadol, başka yapacağımız bir
şey var mı? (CHP sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, lütfen sakin olalım ancak benim bu arada
söylemek istediğim bir iki cümle var, tam bu noktada.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen
Sayın Ağyüz, lütfen oturun.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun, bir şey mi söyleyeceksiniz?
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan, olay Sayın Vekilin söylediği gibi zuhur etmedi.
Kürsüdeki konuşana laf atan arkadaşımıza arkadan hakaretle
cevap verdi. Onun üzerine arkadaşımız cevaplamak zorunda
kaldı. Sonra da
BAŞKAN Şimdi, değerli arkadaşlarım,
yarın Meclisimizin açılışının 90ıncı
yıl dönümünü kutlayacağız. O bakımdan, aramızda bu tür
gerginlikler olmamalı. Zaman zaman, belki bu görüşmelerin uzun bir
sürece yayılmış olmasının dengelerimizin birazcık
sarsılmasına yol açtığını düşünüyorum. O
bakımdan, belki bu sebeple istem dışı bazı söz ve
davranışlar ağzımızdan çıkabiliyor. Benim de
olabilir, on üç, on dört, on beş saat burada Meclisi yönetirken istemeden
bazı tavırlar sergileyebiliriz. O nedenle, lütfen sakin olalım,
birbirimize saygı gösterelim, birbirimizin hukukunu koruma konusunda daha
duyarlı olalım diye düşünüyorum.
Özellikle iktidar partisine mensup milletvekili arkadaşlarıma
bir şey söylemek istiyorum, kusura bakmayın. Birçoğunuzun
yazıhanesinde, evinde vardır Şeyh Edebalinin Osman Gaziye
nasihati: Ey oğul, artık Beysin/Bundan böyle öfke bize,
uysallık sana. der.
Şimdi, muhalefet bazen öfkeli konuşabilir ama iktidar
partisi milletvekilleri uysal olmak durumundadır. (CHP
sıralarından gürültüler)
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Küfür var küfür!
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Şu anda
küfrünü geri alması lazım.
ALİ ARSLAN (Muğla) Küfrünü geri alsın, küfrünü
geri alsın!
BAŞKAN O nedenle, asıl burada biraz daha
toleranslı davranması gereken, alttan alması gereken iktidar
partisidir, iktidar partisi milletvekilleridir.
Yarınki 90ıncı yıl anısına, lütfen
aramızdaki bu gerginlikleri bir tarafa atalım, yarın bayramı
hep birlikte, kardeşçe duygularla kutlayalım diye temenni ediyorum.
Şimdi izin verirseniz, kürsüye davet ettiğim, biraz önce
grubu adına konuşmak üzere Sayın Haluk Özdalgayı, Ankara
Milletvekili arkadaşımızı Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına kürsüye davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan,
olayı hallederken büyük çam devirdi muhalefete karşı büyük çam
devirdi, onun farkında değilsiniz. Meclis Başkanı olarak
siz sözlerinizle bir kere ayrımcılık yapıyorsunuz.
İktidar partisi bu yasayı çıkarmak istiyorsa eleştirilere
kulak vermesi lazım.
BAŞKAN İşte, ben de onu söylemek istiyorum.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Hayır, siz öyle
söylemiyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Ağyüz, benim kastım odur. Yani,
eleştirilere tahammüllü olacak iktidar partisi, bunu ifade etmek istedim.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) O hâlde ne yaptınız
bana söyler misiniz?
BAŞKAN Sayın Ağyüz, onu söylemek istedim, onu
söylemek istedim, kastım oydu.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Gerekeni yapmıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
konuşmacı kürsüye geldi, konuşmacı kürsüde bekliyor.
BAŞKAN Lütfen, lütfen sakin olun.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sakinim, siz sakin olun.
BAŞKAN Lütfen sakin olun, lütfen. (CHP
sıralarından gürültüler)
Sayın Özdalga, buyurun.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Beyi açıklayın.
Bey kim, ırgat kim? Beyi açıklayın. Bey kim bey?
BAŞKAN Sayın Özdalga, buyurun.
Size söz verdim, on dakikadır süreniz.
HÜSEYİN ÜNSAL (Antalya) Sayın Başkan, beyi
açıklayın beyi!
BAŞKAN Sayın Özdalga, buyurun. (CHP
sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN ÜNSAL (Antalya) Bey kim tebaa kim? Osmanlı
tebaası mı var burada?
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Siz sadece
üslup için Kamer Gençe ceza verirken küfür eden milletvekiline hiçbir ceza
vermiyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Milletvekilleri, bakın,
halkımız bizi televizyonları başında izliyor. Bu
görüntüler halkımıza hiç hoş yansımıyor. (CHP
sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN ÜNSAL (Antalya) Cumhuriyette yaşıyoruz,
hatırlatırım. Konuşmanızı anlayamadım,
açıklayın.
BAŞKAN Söylemek istediğim şudur: İktidar
makamı birazcık tahammüllü olmayı gerektirir, muhalefet
eleştirecek, eleştirinin dozu biraz fazla kaçabilir, tahammül edin
diyorum iktidar partisi milletvekillerine. Başka ne diyeceğim? (CHP
sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) O zaman
Sayın Başkan, bu davranışınızla bizlere küfür
edilme hakkını veriyorsunuz.
BAŞKAN Yani, sizin, beni, bunları söylediğim için
tebrik etmenizi beklerken tepki gösteriyorsunuz, anlayamadım,
anlayamadım doğrusu.
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) Sayın Başkanım, daha
konu çözülmeden yeni konuya geçiyorsunuz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Peki, Sayın Özdalga, buyurun lütfen.
AK PARTİ GRUBU ADINA HALUK ÖZDALGA (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Anayasa
değişikliği teklifinin 10uncu maddesi üzerine AK PARTİ
Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Biliyorsunuz, görüşmekte olduğumuz bu madde 84üncü
maddenin son fıkrasını yürürlükten kaldırmaktadır. Bu
fıkradaki düzenlemeyle, bir parti kapatıldığı zaman
Anayasa Mahkemesi kararına göre sözleri ve eylemlerinden dolayı
sorumlu tutulan milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği o
nedenle düşmüş olmayacaktır. Mevcut durum, mevcut hüküm
orantısız cezaya yol açmaktadır, haksızlığa neden
olmaktadır ve zannediyorum en önemlisi temsilî demokrasiyi zedeleyen bir
nitelik taşımaktadır. Orantısız cezaya yol
açmaktadır çünkü o söz ve eylemlerden dolayı milletvekilinin partisi
zaten kapatılarak cezalandırılmaktadır. Kendisi 69uncu
maddeye göre zaten beş yıl siyaset cezasına
çarptırılmaktadır, bir siyasi partiye kurucu üye ve yönetici
olamamaktadır. Bir de Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin
düşmesi, üçüncü ve orantısız bir ceza niteliği
taşımaktadır, haksızlıklara neden olmaktadır
çünkü aynı hükümle karşı karşıya kalan, milletvekilliği
düşen kişilerden biri sadece birkaç ay sonra yapılacak bir
seçimde tekrar milletvekili olabilirken tamamen tesadüfi zamanlamaya
bağlı olarak bir başka milletvekili ancak uzun yıllar
bekledikten sonra bu hakka kavuşabilmektedir mevcut durumda. Bu da ciddi
bir eşitsizlik yaratmaktadır ama en önemlisi, mevcut durumun temsilî
demokrasinin işleyişini zedelemesi ve sakatlamasıdır.
Milletvekilliğinin düşmesiyle geniş bir seçmen kitlesini temsil
edilme hakkından mahrum kalmaktadır. Bu açıdan, asıl
cezalandırılan hiçbir suçu olmamasına rağmen o
milletvekilinin temsil ettiği kitle olmaktadır. Teklif edilen
düzenlemeyle bu mahzurlar kalkmış olacaktır.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 10uncu
madde çerçevesinde ele aldığımız bu konu esas
itibarıyla siyasi partilerin kapatılmasıyla ilgili olup onun
sonuçlarından, türevlerinden biridir.
Partilerin kapatılmasıyla ilgili esas maddeyi dün gece
müzakere ettik. Ben burada sadece bir noktaya işaret edeceğim:
Hepimizin, hepinizin bildiği gibi, burada değişik
arkadaşların ifade ettiği gibi Türkiye bir partiler
mezarlığı. 1960tan bu yana 25 tane kapatılan parti var,
askerî yönetimler tarafından kapatılanlar hariç. Bu sayı
Avrupada, Avrupa ülkelerinin tamamında 5-6 civarında. Yani
Türkiyede ortalama iki yılda bir, bir parti kapatılıyor. Neden
böyle? Bu sorunun cevabını araştırmamız ve bir çözüme
dönük adımlar atmamız gerekiyor.
Bu durumun mantıken üç tane sebebi olabilir: Bizim
partilerimizde bir yanlış olabilir. Belki sık sık suç
işleme eğiliminde bizim partilerimiz, birinci şık.
İkinci şık, hukuk normlarımızda kusur var ve parti
kapatmayı istisnai bir durum, bir müeyyide değil, kolayca
kullanılabilecek bir önlem olarak hukuk normlarımıza
getirmiş durumdayız. Üçüncüsü de, o normları uygulamak durumunda
olan kurumlarımızın yorumlarında bazı
sıkıntılar var.
Bu Anayasa değişikliği paketinde ilgili
düzenlemeler açısından temel varsayım, bizim partilerimizde,
milletimizin kurduğu partilerde çok büyük yanlışlar olduğu
istikametinde değildir. Bizim milletimizin kurduğu partiler, bu kadar sık
kapatılmayı hak eden partiler değildir. Siyasi partilerin
kapatılması ve onlarla ilgili türev düzenlemeler de bu perspektif
açısından görülmelidir, ele alınmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şuna da
önemle işaret etmek istiyorum: Bu Anayasa değişikliği
paketinde getirilen değişiklikler, siyasi partilerin
kapatılmasındaki eşiğin yükseltilmesi dâhil daha yüksek
standartlarda bir demokrasiyi ve demokratik devleti öngörmektedir. Demokratik
devlet ve iyi işleyen bir temsilî sistem, aynı zamanda ülke
bütünlüğünün, millî birliğimizin ve beraberliğimizin en büyük
güvencelerinden biri olacaktır. Halkımızın daha yüksek
koruma altına alınmış partilerde teşkilatlanabilmesi,
görüş ve taleplerini demokratik bir ortam içinde dile getirebilmesi, o
görüşler bize zaman zaman çok ters ve aykırı olsa dahi
şiddet öngörmediği sürece ülkemizin birlik ve bütünlüğünü
zayıflatan, zedeleyen, tehdit eden değil, güçlendiren ve
pekiştiren sonuçlar doğuracaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzde
duran basit bir gerçek daha var. Türkiye çok partili demokrasiye 1950de geçti.
Aradan geçen altmış sene gibi uzun süreye rağmen henüz milletin
kendi temsilcilerinin eliyle demokratik meşruiyeti olan bir anayasa
yapmayı hâlâ başaramadık. Bu acı bir gerçek. Demokratik
tecrübesi bizden çok daha zayıf olan Güney Avrupa, Doğu Avrupa
ülkelerinin çoğu bunu başardı ama ne yazık ki aradan geçen
altmış seneye rağmen biz bunu başaramadık. O arada,
geçen altmış sene içinde, bazıları çıkıp milletin
meşru temsilcileri tarafından hazırlanıp doğrudan
onun eliyle vazolunan, doğrudan milletin kendi eliyle yürürlüğe
konulan diye halkın gözünün içine baka baka kaba tahrifatları
mukaddimesine, en başa koyduğu anayasaları getirdiler,
yürürlüğe koydular ama biz bu anayasaları bile hâlâ değiştiremedik.
Öyle görünüyor ki 23üncü Dönem, ne yazık ki 1982 askerî rejim
Anayasası yerini alacak yeni bir anayasayı yapamadan son bulacak.
Hangi partiler yeni bir anayasa yapılmasını istedi,
hangileri istemedi? Kim uzlaşma istedi, kim uzlaşmaya
yanaşmadı? Tamamen yeni bir anayasayı kimler istedi, kimler istemedi?
Ben, bu tartışmalara ve karşılıklı suçlamalara
burada girmeyeceğim çünkü her şey milletimizin gözü önünde cereyan
etti. Kimin, hangi partinin neyi istediği, kimin neyi istemediğini
milletimiz çok iyi biliyor, bunun da hesabını sandıkta kesecek.
Şimdi, önümüzde duran bir sınırlı
değişiklik öngören bir paket var. Şu ana kadar görünen o ki bu
paketin, halk oylamasına, referanduma gitmeyi zorunlu kılacak bir
sayı ile Meclisten geçmesi büyük bir ihtimal. Sanıyorum
hatırlayacaksınız, ana muhalefet partisi ısrarlı bir
şekilde AK PARTİnin referanduma gidemeyeceğini, kaybetmekten
korktuğu için gidemeyeceğini, eğer kaybederse erken seçime
gitmekten çekindiği için referanduma gidemeyeceğini ısrarlı
olarak dile getirdi. Şimdi, öyle görünüyor ki -göreceğiz- bu müzakerelerin
sonunda büyük bir ihtimalle iş referanduma gidecek ama ne kadar ilginç ki
-başka kelime kullanmayayım- ana muhalefet partisi şimdi
referandumun önünü kesmek için Anayasa Mahkemesine gitmek üzere imza
tamamlamaya çalışacağını açıkladı. Anayasa
Mahkemesine gitmenin bir hak olduğunu, böyle bir hakkın var olup
olmadığını tartışmıyorum. Elbette böyle bir
hak var ama bizim de bir hakkımız var. Siyaseten çözülmesi gereken
bir sorunu gerçek iktidarın ve egemenliğin sahibi milletin o
iktidarını kullanmasının önünü kesmek için mahkemeye
gidenleri bizim de millete şikâyet etme hakkımız var. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Sen onu git,
Avrupaya şikâyet et!
BAŞKAN Sayın Özdalga, süreniz doldu, size iki dakika
ek süre veriyorum efendim.
Buyurun konuşmanızı tamamlayınız.
HALUK ÖZDALGA (Devamla) Evet, iki dakikam var.
Son olarak bir konuya daha işaret edeyim. Dün gece burada
9uncu maddeyle ilgili olarak yapılan müzakereler sırasında ana
muhalefet partisinin sözcüsü bizlere döndü, AK PARTİye döndü ve bizlerin
vicdanına hitap etti, vicdanına bir çağrı yaptı.
Şu yirmi adım ötedeki kulübeye giderken, perdenin arkasında
oylarınızı kullanırken vicdanınızın sesini
dinleyin anlamına gelecek bir çağrıda bulundu. Ben bu
çağrı için de çok teşekkür ediyorum. O perdenin arkasında
oyunu kullanan AK PARTİli veya bir başka partili hiçbir
milletvekilinin vicdanının sesinden başka bir şeyi
dinlemesi mümkün değildir.
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Hangi perde? Hangi
perde?
CANAN ARITMAN (İzmir) Perdeler açıktı!
HALUK ÖZDALGA (Devamla) Ama yirmi adım atıp o kulübeye
kadar gidemeyenlerin, vicdanına kilit vurulmuş kişilerin (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler) nasıl böyle bir çağrı yaptığına da
hayret etmek gerekir, hayret etmek gerekir.
Bu duygularla, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özdalga, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 10uncu madde üzerinde gruplar
konuşmalarını tamamladılar.
Şimdi şahıslar adına İstanbul
Milletvekili Sayın İbrahim Yiğit.
Sayın Yiğit, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin Anayasanın 84üncü
maddesinde değişiklik yapan çerçeve 10uncu maddesi üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yıllardan
beri ifade ettiğimiz özlemimiz, otoriter ve vesayetçi 1982
Anayasasının yerine, halkımızın demokratik
özlemlerine cevap veren ve yeni ve gerçek anlamda demokratik bir
anayasanın olmasıdır. Hukukun üstünlüğüne dayalı
demokratik rejimlerde üç ana erk bulunur: Yasama, yürütme, yargı.
Bazı güçleri bunların dışında ayrı bir erk olarak
görmemek lazım. Bu güçlerin doğal yerleri yürütmenin içidir ve bu
güçler yürütme erkinin gözetimi ve denetimi altındadırlar.
Bu ülkenin insanları, tarihin en karanlık, en acı
dönemi 12 Eylül sürecini yaşadı ve gördü. Siyasi partiler
kapatıldı, binlerce insan gözaltına alındı, on
binlerce insan tutuklandı ve Barış Derneğini kuranlar bu
ülkede -özellikle şimdi burada rahmetle anıyorum, Sayın Mahmut
Dikerdem- yargılandı ve tutuklandı. Gerçekten, değerli
arkadaşlarım, bunların amacı neydi? Birlikte olmanın,
birlikte yaşamanın, birlikte davranmanın modeli üzerinde
toplumsal bir uzlaşma sağlamak için çaba gösterdiler bu değerli
arkadaşlarımız. Onun için, ben, Mahmut Dikerdemi gene tekrar
burada rahmetle anıyorum ve çok üzücü bir şey tabii ki yani
Barış Derneğini kuran insanlar bu ülkede yargılanıyor.
Değerli arkadaşlarım, şunu söylemek istiyorum:
Barışı ve demokrasiyi, barbarlığa karşı
hoşgörüyü, karanlığa karşı
aydınlığı, ölüme karşı yaşamı savunmak
insan onurudur ve insanlık sorumluluğudur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yaşam
durağan değildir, esas olan değişimdir. Değişim,
var olanı değiştirecek yeniliklerin ürünüdür. Muhalefet, her
durumda ve mutlaka var olanın aksini savunmak ve aksiyle yetinmek
değildir. Muhalefet, çoğu kez en beğendiğiniz mükemmeli
bile kalıcı, değişmez görmeyip değişkenlerini
keşfederek yeni mükemmele ulaşabilmenin bir aracıdır.
Düşüncenin sonsuzluğa açılışı, karşıt
ya da inkârcı olsun veya olmasın tüm düşüncelerin
çatışarak, yarışarak, birbirini geliştirerek birlikte
var olabildikleri bir ortamın yaratılmasıyla
gerçekleşebilir.
Sayın milletvekilleri, demokrasiyle bağdaşmayan,
toplumun gerisinde kalmış, özgürlüklerin önüne
kapatılmış, vesayet altında çıkarılmış
1982 Anayasasının değiştirilmesi artık zorunlu hâle gelmiştir.
Ben bu yüce Meclisin, çağın ve ülkenin koşullarına uygun,
çağdaş, özgürlükçü, katılımcı, demokratik bir sivil
anayasa yapmasını beklerdim. Bu yapılmadığı gibi,
her fırsatta, darbelere karşı olduklarını söyleyen
siyasi partilerimizin Anayasa değişiklik paketine karşı
çıkmalarını da anlamak mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, eğer bu ülkede hukukun
üstünlüğüne inanır, hayata geçirirseniz orada bu tip sorunlar olmaz
ama hukukun üstünlüğüne değil de üstünlerin hukukuna
dayanırsanız o zaman iş farklılaşır. Devletin,
kendi hukukunu koruduğu gibi bireyin de hak ve özgürlüklerini koruma diye
bir sorumluluğu vardır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Anayasanın 83üncü maddesinin ikinci paragrafı aynen şöyle:
Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir
milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez,
tutuklanamaz ve yargılanamaz. Bu hüküm, yürürlükte olan Anayasanın
84üncü maddesinin son fıkrasında yer alan hükümle çelişmektedir.
İşte bu nedenle, üzerinde görüşmekte olduğumuz teklifin
çerçeve 10uncu maddesiyle, Anayasanın 84üncü maddesinin son
fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır. Bir partinin
kapatılması millet ile milletvekili arasında kurulu olan bağı
sona erdirmez. Kaldı ki milletvekilliği düşen kişi ilk
seçimlerde bağımsız milletvekili olarak yeniden Meclise
dönebilmektedir. Bu durum göz önüne alındığında,
milletvekilliğinin düşürülmesi yaptırımının bir
mantığı kalmamaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; en son, geçen
basında okuduk, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkan Vekili
Pakistan örneğini vererek Pakistandaki yargıçların istifa
ettiğini söyledi. Evet, doğru, ben katılıyorum,
Pakistandaki yargıçlar istifa etti fakat bir farklılık var:
Pakistandaki yargıçlar onurlu bir şekilde, darbelere karşı
direnerek istifa ettiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yiğit, size de bir dakika ek süre
veriyorum, lütfen tamamlayınız.
İBRAHİM YİĞİT (Devamla) Tamam
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Halkı kandırarak, korkutarak, sindirerek yönetme
günlerinin bittiğini herkesin anlaması gerekir. Kamuoyu
yoklamaları gösteriyor ki halk bu değişime olumlu
bakmaktadır. Hiçbir güç, hiçbir oyun, hiçbir kandırmaca, hiçbir
saldırı bu kararı değiştirmeyecektir. 82
Anayasasında yapılacak değişikliklerle demokrasi
geliştirilecek, özgürlüklerin önü açılacak, hukuk devletinin
üstünlüğü egemen olacak, toplumsal barış gerçekleşecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle görüşülmekte olan Anayasa
değişikliğine ilişkin hükümlerin ülkemize hayırlı
ve uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yiğit, teşekkür ederim.
Şimdi, şahısları adına ikinci söz
Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim Biniciye ait.
Sayın Binici, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır efendim.
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 497 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 10uncu maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi en içten
duygularımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, yarın 23 Nisan,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının
90ıncı yılı. Bu geçen süre zarfında, cumhuriyetimiz
eşitlik ve adalet konusunda daha katı bir noktaya gelmiştir. 23
Nisan Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları çerçevesinde,
dünya çocuklarını ülkemizde misafir edeceğiz. Evet, ya kendi
çocuklarımız, onlara ne yapıyoruz? Ağır ceza
mahkemelerinde yargılanarak yaşlarından büyük cezalara
çarptırıyoruz. İşte, AKPnin adalet
anlayışının en yalın tanımı budur.
Değerli arkadaşlarım, bu bayramı gerçek
anlamıyla kutlamak isterdik ama belirttiğim nedenlerden dolayı,
her bayramda olduğu gibi bu bayramda da bizim çocuklarımız, yine
cezaevlerinde, zindanlarda geçireceklerdir. Diliyorum ki 23 Nisan
Bayramının tutsak çocuklarımızın özgürlüklerine
vesile olsun. Bu en temel insani hakkımızdır.
Değerli arkadaşlarım, 1982 Anayasasının
84üncü maddesinin son fıkrasının yürürlükten
kaldırılması, tabii olarak, ilerlemenin işareti olarak
algılanabilir. Ancak, bizim temel
inancımız, her platformda dillendirdiğimiz gibi, 1982 darbe
Anayasasının tümden değiştirilmesidir. AKP Hükûmetinin
ince hesapları bir kez daha devreye girmiştir. Hükûmetin
yaptığı bu küçük balans ayarlarıyla seçimlere
hazırlık yaptığı apaçıktır. Asıl
hedefi, ülkemizi sivil, demokratik, katılımcı, çoğulcu bir
anayasaya kavuşturmak yerine, gelecekte de kendi iktidarını
sağlamlaştırmak gayreti içerisindedir. AKP Hükûmeti bir tarafta
yaptığı bu küçük değişikliklerle statükoyu tehdit
ederek asıl devlet gücü benim mesajını vermekteyken halka da
ne kadar vazgeçilmez olduğunu göstermeye çalışmaktadır. AKP
Hükûmeti, bu faydacı politikalarla şimdiye kadar
amaçladığı hedeflerini tek tek gerçekleştirmiştir.
Diğer muhalefet partilerinin tutumları sayesinde AKP Hükûmeti,
Parlamentonun yasama gücünü dilediği şekilde kullanabilmektedir.
Genel Kurulda sık sık şahit oluyoruz. Anayasa değişikliğiyle
ilgili yapılan görüşmelerde diğer muhalefet partilerinin
sayın hatipleri, zaman zaman, AKPnin siyasal çoğunluğunu
kullanarak dilediği şekilde yasama gücünü hoyratça
kullandığını ifade etmektedirler. Peki, şimdi
soruyoruz: Sayın muhalefet partileri, neden Seçim Yasasında bir
değişiklik yapılarak bu sayısal çoğunluğa son
vermeye yanaşmıyorsunuz? Milletimizin tercihlerine neden saygı
duymuyorsunuz? Ancak üçüncü dünya ülkelerinde görülen yüzde 10luk seçim
barajını neden makul bir düzeye getirmeye yanaşmıyorsunuz?
AKPnin bu sayısal çoğunluğunun tek sebebi sizin bu katı
tutumunuz değil midir? Eğer
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Binici, size de bir dakikalık ek
süre veriyorum. Lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
Eğer AKPnin mutlak hâkimiyetine son verme noktasında
samimiyseniz gelin, bu ilkel Seçim Yasasını hep beraber
değiştirelim.
Gelişmiş, ileri demokrasilerin hiçbirinde yüzde 10luk
bir seçim barajının olması düşünülemez. Avrupada seçim
barajlarının ortalaması yüzde 1 ile 5 arasında
değiştirmektedir. Yüzde 10luk baraj sistemi temsiliyette adaleti
engellemektedir. Halkın iradesinin Meclise tam olarak
yansımasının önündeki en büyük engel yüzde 10 baraj değil
midir? Halk bilmez, biz en iyisini biliriz ve uygularız.
anlayışına son vermek için yüzde 10a artık yeter
demeliyiz. AKPnin siyasal çoğunluğu değerli muhalefet
partilerini gerçekten rahatsız ediyorsa temsiliyetin önündeki
adaletsizliği hep beraber ortadan kaldırabilme şansına
sahibiz. AKPnin mutlak hâkimiyetine sandıkta son verelim, demokrasinin
gereğini burada yapalım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Binici, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemine
başlayacağız ancak ondan önce, verilmiş iki ayrı
önerge var aynı mahiyette. İç Tüzükün 72nci maddesine göre
görüşmelerin devam ettirilmesini amaçlayan iki önerge, Sayın Halil
Ünlütepe, Afyonkarahisar Milletvekili ve Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır
ve arkadaşlarınca verilmiş.
Her ikisini şimdi ayrı ayrı okutup birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca, görüşülmekte
olan 497 Sıra Sayılı Yasa Teklifinin 10. maddesi üzerindeki
görüşmelerin devam ettirilmesini arz ve talep ederiz.
|
|
Şevket
Köse |
|
Halil Ünlütepe |
Suat Binici |
|
|
Adıyaman |
|
Afyonkarahisar |
Samsun |
|
|
Atila Emek |
|
Dr. Canan
Arıtman |
Turgut Dibek |
|
|
Antalya |
|
İzmir |
Kırklareli |
Gerekçe:
Anayasa teklifi ile Türkiye tarihi birikimine ters bir istikamete
doğru çekilmek istenmektedir
Anayasa değişikliği toplumsal bir talepten ve
ihtiyaçlardan kaynaklanmamıştır. Ne çiftçi, ne esnaf, ne
işçi, ne emekli, ne memur, ne de işsiz yurttaşımız
Türkiye'de bir Anayasa değişikliği yapılmasına
ilişkin bir talep ortaya koymamıştır. Kaldı ki,
Anayasa değişikliği teklifi halkın hiçbir somut sorununa,
hiçbir somut çözüm getirmemektedir. Yani Anayasa değişikliğinin
içeriği ile halkın sorunları örtüşmemektedir.
Anayasa değişikliği teklifi, halkın
değil, siyası iktidarın gündemidir. Yoksulluk, işsizlik ve
yolsuzlukları perdelemek ve önümüzdeki seçimleri Anayasa
tartışmaları içinde toplumun gerçek gündeminden
uzaklaştırma amacını gütmektedir.
Bu Anayasa değişikliği siyasi iktidarın güncel
çıkarlarını gerçekleştirmek üzere ortaya
atılmıştır. Bu nedenledir ki, Parlamento içindeki hiçbir
siyasi parti tarafından desteklenmemektedir.
Bu Anayasa değişikliği teklifi bir toplumsal
mutabakatın değil, siyasi iktidarın talebi olarak ortaya
çıkmıştır. Bu açıdan toplumu birleştirmeye
değil ayrıştırmaya yönelik bir tekliftir. Türkiye'yi
ayrıştıran, Türkiye'yi parçalamaya yönelik çok tehlikeli
kamplaşmaların kaynağı niteliğindedir.
Anayasa değişikliği teklifinin tüm maddelerinin
birlikte oylanması hem Parlamentoya hem Türk halkına yapılan
dayatmayı ortaya koymaktadır. Tüm maddelerin birlikte oylanması
bazı şeyleri gözlerden kaçırmanın bir ifadesidir. Milletin
vekiline maddeleri teker teker oylama hakkı verilirken, milletin
kendisinden bu hakkın kaçırılması asla demokrasi
anlayışıyla bağdaşmaz.
Bu anayasa değişikliği teklifi bir dayatma
niteliğindedir. Toplum kesimlerinin desteği yerine Parlamento
çoğunluğunun dayatması ile hayata geçirilmeye
çalışılmaktadır. Böyle bir durum ancak darbe dönemlerinde
olur, darbe dönemlerinde Anayasa dayatılır.
Bu Anayasa değişikliği teklifi, anayasal
sistemimizin temel dayanağını oluşturan üç temel erkten
yargı erkini özensiz, usule aykırı bir yaklaşımla
siyasi iktidarın hegemonyası altına alma planının
uygulanma belgesidir. Siyasi iktidar yargıyı ele geçirilmesi gereken
bir unsur olarak değerlendirmektedir. Yargının yürütmenin
emrinde olduğu bir sisteme demokrasi denilemez. Yargının
siyasetin güdümüne sokulması ancak, dikta özlemi ile açıklanabilir.
Bu Anayasa teklifi Sayın Başbakanının ve
siyasi iktidar yetkililerinin kendilerini kurtarmak üzere
kurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesinin şekillenmesi
Başbakan ve bakanları Yüce Divanda aklanmaya yöneliktir.
Çoğunluğu hukukçu olmayan bir mahkeme kurgulandığından
hukukçu olmayanların ceza yargılaması yaptığı bir
düzen kurulmaktadır.
İdarenin eylem ve işlemlerinin odaklaşmanın
tespitinde gözetilmeyeceği ilkesi Anayasaya konularak, siyasetçiler
sorumluluktan arındırılmaktadır. Geçici 15. madde
kaldırılırken, siyası iktidarlara kalıcı
dokunulmazlık getirilmektedir. Bu düzenleme iktidar partisinin hiçbir
şekilde kapatılmayacağına ilişkin bir düzenlemedir.
Böylece iktidar mensuplarına hem sorumsuzluk hem de dokunulmazlık
getirilmektedir.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı da
tamamen değiştirilmektedir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu siyasi
iktidarın hedefi haline getirilmiştir. Adalet Bakanı ve
müsteşarının konumunun yargı
bağımsızlığı açısından
sorgulanırken, başka bakanlık memurlarının da HSYK'ya
dahil edilmesi ile yargı bağımsızlığı daha
da zedelenir noktaya taşınmıştır. Yine hakim ve
savcıların soruşturmalarında Adalet Bakanına mutlak
yetki verilmesi günümüzde yaşanan olaylar düşünüldüğünde vahim
sonuçlar doğuracağı açık bir düzenleme olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Anayasalar toplumsal mutabakat metinleridir. Bu nedenle
oluşturulmalarında mutlaka tüm toplum kesimlerinin katkısı
sağlanmalıdır. Anayasa metinlerinin toplumsal mutabakat
değil toplumsal çatışma metinlerine dönüştürülmesi
toplumsal birlikteliğe zarar verir. Toplumu gererek,
ayrıştırarak siyaset yapma belki belirli bir zaman diliminde
bazı siyasi partilerin çıkarına olabilir. Ancak
unutulmamalıdır ki, Türk halkı kendini iradesini istismar eden
siyasi partilere mutlaka ve mutlaka sandıkta bunun hesabını
sorar.
Bu açıdan söz konusu düzenlemenin görüşmelerine devam
edilmelidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği
teklifinin, 10. maddesinin TBMM İçtüzüğünün 72. maddesi
uyarınca, görüşmelerinin devamına karar verilmesini saygı
ile arz ve talep ederiz.
|
|
Faruk Bal |
|
Oktay Vural |
Mehmet Şandır |
|
|
|
Konya |
|
İzmir |
Mersin |
|
|
|
Ahmet Orhan |
|
Beytullah Asil |
S. Nevzat
Korkmaz |
|
|
|
Manisa |
|
Eskişehir |
Isparta |
|
|
|
M. Akif Paksoy |
|
Hüseyin
Yıldız |
Recep Taner |
|
|
|
Kahramanmaraş |
|
Antalya |
Aydın |
|
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat
altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve
yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen demokrasisini;
21. yüzyılın evrensel değerlerine
kavuşturabilmenin,
Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın,
Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya
kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa
yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi konularda
uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin görüş ve tavrının yapılacak ilk
seçimde milletin takdirine sunulmasını,
Seçimler sonunda oluşacak Meclisin ilk iş olarak
anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını
teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel
standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde
sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokrasiyi iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHPnin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi subjektif
hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir.
Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa
edilen Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur,
Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKPden bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKPden yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin hesabını
vermesini beklemektedir.
Millet, AKPden iş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKPden düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.
AKP, iyi niyetli değildir, bu teklif ile
başlattığı PKK Açılımı için anayasal zemin
hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı etkisiz hale
getirmektedir.
Bu hususlarda uzlaşmaya varıncaya kadar görüşmelere
devam edilmelidir.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, oylamadan
evvel yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, birleştirerek
işleme aldığım iki önergeyi oylarınıza sunmadan
önce bir yoklama isteği var.
Yoklama isteğinde bulunan arkadaşlarımızı
tespit edeceğiz: Sayın Anadol, Sayın Özyürek, Sayın Sav,
Sayın Emek, Sayın Kart, Sayın Keleş, Sayın
Akıncı, Sayın Dibek, Sayın Oksal, Sayın Selvi,
Sayın Demirel, Sayın Korkmaz, Sayın Yazar, Sayın
Barış, Sayın Kulkuloğlu, Sayın Ünsal, Sayın
Köktürk, Sayın Aydoğan, Sayın Yıldız, Sayın
Baratalı, Sayın Atay.
Sayın milletvekilleri, şimdi elektronik sistemle yoklama
yapacağım.
İki dakikalık süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum efendim.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi, on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağız.
Her zaman olduğu gibi, soru sormak isteyen
arkadaşlarımız, sistemde silinmiş oldu, tekrar girecekler
herhâlde.
Buyurun Sayın Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, şimdiye kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi
bünyesinde görev yapmış milletvekillerinden kaçının
Anayasamızın 84üncü maddesi gereğince milletvekilliği
düşürülmüştür? Bunlardan kaç adedinin fiilî görüşülmekte olan
teklifle kaldırılacak son fıkrayla ilgilidir?
2- Hâlen Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına, dokunulmazlıklarının
kaldırılması istemiyle haklarında fezleke gönderilen
milletvekillerinin sayısı nedir? Bunların kaçı
hakkında yolsuzluk ve usulsüzlük iddiası vardır? Bu Anayasa
değişiklik teklifinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet, Sayın Tankut, şimdi sıra geldi
size.
YILMAZ TANKUT (Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Hükûmete yakın çevrelerin
KADİR URAL (Mersin) Sayın Başkan, bir dakika bile
dolmadan kesiliyor!
ALİM IŞIK (Kütahya) Bir dakika dolmadan kesildiği
için sorumu soramadım efendim.
BAŞKAN Ne oldu efendim anlayamadım?
KADİR URAL (Mersin) Bir dakika dolmadan kesiliyor.
ALİM IŞIK (Kütahya) Süre dolmadan kesildi sesim.
BAŞKAN Efendim bu otomatik olarak kesiliyor.
Sayın Tankut, buyurun sizde sıra şimdi. Buyurun, sorabilirsiniz.
YILMAZ TANKUT (Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Hükûmete yakın çevrelerin ve AKPnin
Anadoludaki teşkilat mensuplarının, özellikle toplumumuzun
muhafazakâr ve mütedeyyin kesimi üzerinde baş örtüsü ve imam hatiplerin
katsayısı meselesinin mevcut Anayasadan kaynaklanan
sıkıntılar yüzünden çözülemediğini, yeni Anayasa
değişikliğiyle baş örtüsü ve imam hatip meselesinin kökten
çözüleceğine dair söylem ve beyanatlarla kamuoyunu etkilemeye çalıştıkları
söylenmektedir. Bu doğru mudur? Baş örtüsü ve imam hatiplerin
katsayı meselesinin kökten çözümü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RECEP TANER (Aydın) Otuz saniyede kesiliyor.
BAŞKAN Şimdi, arkadaşlar, sistemi bir dakika
üzerine lütfen kurun. Ama bak bir dakika dolmadan kesildi sesi Sayın
Tankutun.
Sayın Nalcı var sırada.
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Vatandaşın gerçek gündeminin Anayasa değil,
işsizlik ve yoksulluk olduğunu söylüyorlar. Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ocak 2010 tarihinde İzmirde Bizim
işsizlik meselemizin iki boyutu var. Onlardan bir tanesi yapısal
boyut. Şayet küresel kriz olmasaydı bile biz zaten çok ağır
bir işsizlik sorunuyla karşı karşıyaydık.,
Devlet Bakanı Ali Babacan ise 2000-2009da işsizlik yapısal
boyuttu, çözümü için de kapsamlı yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulan bir
sorundur. diyor ama Sayın Başbakan ise İşsizlik bana göre
yapısal bir sorun değil, sanal bir sorun, ahlaki bir sorundur.
diyor.
Buna göre, Bakanlar Kurulunda acaba işsizliği
konuşuyor musunuz? Konuşuyorsanız, bakanlar ile Başbakan
arasında yapısal bir sorun mu var? Sizce işsizlik problemi
nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkan, Sayın
Bakana soruyorum: Görüşmekte olduğumuz pakete milletvekili dokunulmazlığı
niçin konulmadı? 23üncü Dönemde milletvekillerine kürsü
dokunulmazlığıyla ilgili sınırlama getiren
değişikliği getirecek misiniz? AKPnin Seçim Beyannamesinde
milletvekili dokunulmazlığıyla ilgili vatandaşa vaadi
nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın İnan
MÜMİN İNAN (Niğde) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, AKPnin hazırlamış olduğu bu
değişiklik paketi milletimizin beklentileri değildir maalesef.
Milletimizin beklentileri: Cumhuriyet tarihinin zirvesine çıkan
işsizliğin azaltılması, çalışanların
durumlarının iyileştirilmesi, çiftçilerin borçlarının
yapılandırılması, esnaflara destek, sanayicinin
canlanması için yeni teşviklerdir; meslek liseleri ve imam hatipler
katsayı problemleridir; yıllardır istismar edilen baş
örtüsü meselesidir.
Şimdi size soruyorum: Milliyetçi Hareket Partisinin
katsayı çözümü için verdiği kanun teklifine neden destek vermediniz?
Baş örtüsü meselesinin çözülmesi için Milliyetçi Hareket Partimizle
yaptığınız protokolde YÖKün 17nci maddesiyle ilgili
maddeyi değiştirmek için attığınız imzaya neden
sadık kalmadınız? Daha çok demokrasi, daha çok özgürlük diye
sunmaya çalıştığınız bu Anayasa
değişikliği tüm bu sorunlara çözüm getirecek midir? Daha çok
özgürlük derken baş örtüsü hâlâ neden tutsaktır? Bu Anayasa
değişikliğine bunları niye almadınız?
BAŞKAN Komisyon Başkanımızın söz talebi
var.
Buyurun Sayın Kuzu.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Şimdi, Sayın Başkanım, Sayın Işık sorusunda
84üncü madde kapsamında vekilliği düşürülen kaç kişi
var? dedi. Kapatılan siyasi partiler içerisinde -yanlış
hatırlamıyorsam- 2 kişi var. Bunların her ikisi da
açmış olduğu davayı İnsan Hakları Mahkemesinde
kazandılar ancak Anayasa Mahkemesine yapmış oldukları
müracaatta, Geriye yürümez, bizim yapacak bir şeyimiz yoktur. diyerek
konuyu kapattılar. Dolayısıyla, bunun
kaldırılması gerekiyor. Dünyada hiç bunun örneği filan da
yok.
İkinci bir soru olarak, yine, Sayın
Işıkın dokunulmazlık konusunda bir sorusu var.
Dokunulmazlıkla alakalı elimde, en son gelen dosyalarla beraber, 627
dosya var. Bu 627 dosyanın 421i BDPye ait, 121 dosya AK PARTİ, 57
dosya CHP, 25 dosya MHP, 3 dosya da bağımsızların var.
Toplam 137 vekille ilgili bu. Bunun, 74 vekil AK PARTİnin, 29 CHP, 19
BDP, 13 MHP, 2 de bağımsız vekilin var. Toplam dosya
sayısı bu. Bunların içerisinde, benim tespit ettiğim, 13
dosya özellikle yolsuzlukla alakalı. Bunlar da belediye
başkanlığı döneminden kalma.
Ben şimdi şu soruyu da merak ediyorum:
Dokunulmazlık elbette ki önemlidir ama dokunulmazlığı -öyle
zannediyorum, ilgilenirken- mahkemelerin
bağımsızlığı, hâkimlerin teminatı,
üniversitelerin özerkliği bağlamında algılamak lazım.
Bir kurum düşünün ki kendine verilen rahat çalışma konusunda
bunu imtiyaz sayması
Hâlbuki bu bizim şahsımıza
verilmiş bir şey değil. Vekillerin bunu bir daha düşünmesi
lazım. Bu benim tamamen teorik, bilimsel bir görüşüm. Dünyada
Hollanda dışında bütün ülkelerde dokunulmazlık var.
Türkiye'de dokunulmazlıkla alakalı oturup düşünürüz ama benim
tamamen şahsi kanaatim, çok sonlarda yer alacak olan bir konudur. Benim
dosyam filan da yoktur. Yani, kurumu korumak adına öyle zannediyorum bunu
bir kez daha düşünmemiz gerekiyor.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Sekiz yıldır
düşünmediniz mi bir kez daha?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Ben de dokunulmazlık konusundan başlamak istiyorum.
Dokunulmazlık, milletvekillerinin kişisel anlamda
korunmasının ötesinde, milletin hukukunun korunması için
getirilmiş, birçok demokratik ülkede uygulanan bir mekanizmadır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Bakan, kalpazanlara niye
dokunmayacağız? Yüz kızartıcı bir suç.
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Burada milletin hukukunu
rahat bir şekilde, özgür bir şekilde, hiçbir çevrenin etkisi
altında kalmadan milletvekillerinin korunması için getirilmiş
bir mekanizmadır. Türkiye'nin genel demokratikleşme süreci içinde,
şu ana kadar, milletvekilleri dışında da dokunulmayan
birçok çevreye dokunuldukça, milletvekilliği dokunulmazlığı
da elbette yeniden değerlendirilecektir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Onları da siz
yarattınız.
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Bunun
dışında, niçin ekonomi, işsizlik konusuna girmiyoruz da,
şu anda Anayasayı tartışıyoruz gibi sorular geldi.
Yoksulluk, işsizlik
Bir defa, ekonomi dediğiniz alan
Sosyal
bilimleri bilen herkes bilir ki, sosyal konular arasında ilişkiler
vardır.
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) Sayın Bakan, sorumu
dinlememişsiniz, sorum o değil.
BAŞKAN Lütfen Sayın Nalcı
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Ekonomi, diğer
alanlardan izole, etrafında duvarlar örebileceğiniz bir alan
değildir. Siyasi istikrar olmadan, güven olmadan, hukuk düzeni oturmadan
uzun vadede ekonomiyi de birinci sınıf bir ekonomi yapmanız
mümkün değildir.
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) Sayın Bakan, ben onu
söylemedim.
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Dolayısıyla,
burada yaptığımız çalışmalar hukuk devleti, daha
yüksek demokratik standartlar anlamında yaptığımız
çalışmalar, ekonomiyle de, halkımızın geleceğiyle
de bu anlamda bire bir ilişkilidir. İşsizlik sorununun çözümü de
bu anlamda bunlarla bire bir ilişkilidir.
Ayrıca, yine, niye diğer konularda adımlar
atılmadı gibi eleştiriler geldi. Değerli milletvekilleri,
şu soruyu sormamız lazım: Burada atılan adımlar
demokrasimizi daha ileriye mi götürüyor, geriye mi götürüyor? (CHP
sıralarından Geriye sesleri)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Geriye götürüyor.
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) İleriye götürüyor. Ha,
mükemmel olmayabilir, daha iyisi yapılabilir, daha iyisini de teklif edin,
onu da hep birlikte yapalım, çok daha ileriye götürelim ama Niçin çok
daha ileri şeyler yok? diye daha iyiye karşı çıkmanın
da bir mantığı yoktur. Dolayısıyla önemli olan
demokratik standartları daha ileriye taşımaktır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, Sayın Bakan, süre doldu efendim, çok
teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi
tamamlandı.
Görüşmekte olduğumuz 10uncu madde üzerinde on altı
önerge vardır. Çekilen kura sonucu yedi önergeyi şimdi
okutacağım, sonra da önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 10 uncu
maddesinde geçen son fıkrası ibaresinden sonra gelmek üzere bu
kanunun yayımı tarihinden itibaren ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 10 uncu maddesinde geçen son fıkrası ibaresinden sonra
gelmek üzere bu kanunun yayımı tarihinden itibaren ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederim.
Abdurrahman
Arıcı
Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı
Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 10 uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Hasip Kaplan |
|
Akın
Birdal |
Hamit Geylani |
|
|
Şırnak |
|
Diyarbakır |
Hakkâri |
|
|
Şerafettin
Halis |
|
|
Sebahat Tuncel |
|
|
Tunceli |
|
|
İstanbul |
MADDE: 10- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 84 üncü
maddesinin son fıkrası yürürlükten
kaldırılmıştır. Son fıkra yerine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Siyasi etike aykırılıktan dolayı
milletvekilliğinin düşürülmesi kanunla ayrıca düzenlenir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 10. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hüseyin Ünsal Hakkı
Suha Okay
Amasya Ankara
MADDE 10- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 84 üncü
maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Partisinin kapatılmasına neden olan milletvekili, beyan
ve eylemleri nedeniyle Anayasanın 83. maddesi kapsamındaki
dokunulmazlık hükümlerinden yararlandırılmaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa Değişikliği
teklifinin, 10. maddesinin teklif metninden çıkarılması için
gereğini arz ve teklif ederiz.
|
|
Faruk Bal |
|
Oktay Vural |
Mehmet
Şandır |
|
|
|
Konya |
|
İzmir |
Mersin |
|
|
|
Behiç Çelik |
|
S. Nevzat
Korkmaz |
Hüseyin
Yıldız |
|
|
|
Mersin |
|
Isparta |
Antalya |
|
|
|
M. Akif Paksoy |
|
Ahmet Orhan |
Beytullah Asil |
|
|
|
Kahramanmaraş |
|
Manisa |
Eskişehir |
|
|
|
|
|
Recep Taner |
|
|
|
|
|
|
Aydın |
|
|
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge de aynı mahiyette ve maddeye en
aykırı önerge. Şimdi ikisini birlikte okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 10. maddesinin Anayasa aykırılığı nedeniyle
Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza
Öztürk Yaşar
Tüzün
Mersin Bilecik
TBMM Başkanlığına
Anayasa değişiklik teklifinin 10. maddesi Anayasaya
aykırıdır. Teklif metninden çıkarılmasını
saygılarımla arz ederim. 14.4.2010
Tayfun
İçli
Eskişehir
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın İçli, buyurun efendim.
Süreniz beş dakika Sayın İçli.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
sizleri saygıyla selamlarım.
Teklifin bu maddesinde Anayasanın 84üncü maddesinin son
fıkrasının kaldırılması amaçlanıyor.
Anayasanın 84üncü maddesinin son fıkrası, partisinin temelli
kapatılmasına sebep olan milletvekilinin milletvekilliğinin düşeceğine
ilişkin.
Değerli arkadaşlarım, milletvekilinin işi
nedir? Milletvekili niçin seçilir halk tarafından ve Parlamentoya
gönderilir? Milletvekilinin işi siyaset yapmaktır, yani yasama
organında milletin ihtiyacına uygun yasaların çıkması
için çaba sarf eder, Bakanlar Kurulunu, Başbakanı, bakanları
denetler. Bunun tanımı nedir değerli arkadaşlarım?
Siyaset yapmaktır.
Dün gece yarısı Anayasanın 69uncu maddesinin
dokuzuncu fıkrası yeniden düzenlendi. Anayasanın 69uncu
maddesinin dokuzuncu fıkrası nedir? Bir partinin temelli
kapatılmasına eylemleriyle neden olan bir kişi, partinin
kurucusu dâhil olmak üzere üyeleri beş yıl müddetle siyaset yapmaktan
yasaklanır. Bu ne biçim iştir? Bir taraftan Anayasa 69/9a göre
insanlara siyaset yapma yasağı getireceksiniz, bir taraftan da
milletvekilliğini kurtarmaya çalışacaksınız.
Değerli arkadaşlarım, burası suçluların
kaçtığı, sığındığı ve halkın
vergilerini alarak burada krallar gibi yatma yeri midir? Parlamento yatma yeri
midir değerli arkadaşlarım? Burada bir ikiyüzlülük var. Ya adam
gibi 69un 9unu da kaldıracaksınız, siyaset yapma
yasağını da kaldıracaksınız, ikisini birlikte,
ama bir taraftan siyaset yapma yasağı getirdikten sonra
Milletvekilliği yapsın bu arkadaşımız. diyeceksiniz.
Bir kere burada bir ikiyüzlülük var, bir samimiyetsizlik var ve bu ikiyüzlülük
ve samimiyetsizlik Anayasanın 68, 69 ve 14üncü maddeleriyle
çelişmektedir.
Değerli arkadaşlarım, yine dün gece yapılan
bir değişiklikle siyasi partilerin kapatılması
imkânsız hâle getirildi, her ne kadar burada hüküm olmakla birlikte. E,
madem bir siyasi parti hiç kapatılamayacaksa, niye milletvekilliğinin
düşmesini burada koruyorsunuz? Bir de şöyle bir hinlik var burada,
bir incelik var: Değerli arkadaşlarım, bir siyasi partinin
temelli kapatılmasına neden olanlar, sıradan milletvekilleri
değil. Bir siyasi partinin kapatılmasına sebep olanlar, o siyasi
partilerin kurucuları, genel başkanı ve kurmay heyeti.
Türkiyede açılan bütün siyasi parti kapatma davalarında, o partinin
genel başkanı, kurmay heyeti, genel başkan
yardımcılarının milletvekilliği düşer, herhangi
bir, bu merkez kararda, merkez yürütmede olmayanların düşmez.
E, peki şöyle bir düşünce: Bir siyasi partinin genel
başkanı milletvekili değil veyahut merkez karar yönetim
kurulunda olanlar değil ama sizler milletvekilisiniz. Düşünebiliyor
musunuz, sizler burada milletvekilliği yapacaksınız ama sizin
partinizin genel başkanı, kurmay heyeti siyaset yapamayacak ve Siyasi
Partiler Yasasının 95inci maddesine göre bu kişiler, siyaset
yasağı alan kişiler hiçbir şekilde seçimlerde aday
gösterilemeyecek. Bu ne biçim iş, bu ne biçim çelişki?
Bir de, değerli arkadaşlarım, bir siyasi partinin
kapatılması hangi hâlde çok daha mümkün? Odak olma hâli;
Anayasanın 69uncu maddesinin altıncı fıkrası.
Bakın, okuyorum: Bir siyasî parti, bu nitelikteki fiiller
Yani
68dekini kastediyor, eylem, fiil.
o partinin üyelerince yoğun bir
şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel
başkan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük
Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen
veya açıkça benimsendiği takdirde
Yani odak olduğu takdirde
bir siyasi parti kapatılır Yani bir eylem, bir fiille bir siyasi
parti kapatılmaz.
Bu değişiklik 2001 yılında yapıldı.
Şimdi, bu kadar
Dün akşam da iyice
zorlaştırdınız oylarınızla. Değerli
arkadaşlarım, bu nasıl bir anlayıştır, nasıl
bir çelişkidir?
Bir de, bir siyasi parti neden kapatılıyor? Yani tutup
birini dövdüğü için, ya, burada kürsüde kürsü masuniyetinden dolayı,
konuşmalarından dolayı kapatılmıyor ki. Bir parti,
68inci maddenin dördüncü fıkrasındaki eylemler; devletin
bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk
68/4 bu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İçli, bir dakika size ek süre
veriyorum, lütfen tamamlayın.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Sayın Başkan,
bağlıyorum.
Bir de ne? Anayasa 14: Devletin ülkesi
Aynı hükümlerdir.
bölünmez bütünlüğünü bozmayı
Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesiyle, kesin
kararla, bir milletvekilinin veyahut bir üyenin bu derece ağır bir
suçu işlediğini siz kabul edeceksiniz, bir taraftan da onun
milletvekilliği yapmasını burada ve kürsü masuniyeti ve 69da
dün akşam yapılan değişikliklerle, kürsüdeki oyları ve
sözleri, idarenin eylem ve işlemleri artık suç olmayacağına
göre burada bir milletvekili istediğini söyleyecek.
Değerli arkadaşlarım, bu da bir çelişki. O
milletvekiline de yazık, hülle yapacak, yalan söyleyecek, buradan ayda 10
milyar,15 milyar maaş alacak, özlük hakları devam edecek, kendi
tabanına mesajlar gönderecek. Bu bir çelişki, bu ikiyüzlülük
değil mi?
Bu hususları özellikle dikkatinize sunmak ve bu düzenlemenin
Anayasa 68, 69 ve 14üncü maddelere aykırı olduğunu belirtmek
için söz aldım. Sabrınız için hepinize teşekkürler.
BAŞKAN Sayın İçli, teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini
açıklamak üzere, Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün.
Sayın Tüzün, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika efendim.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte
olduğumuz Anayasa değişikliği teklifinin 10uncu maddesi
üzerinde vermiş olduğumuz önergenin lehinde söz almış
bulunuyorum. Sizleri de saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, görüşmekte
olduğumuz kanun teklifi Anayasamızın 84üncü maddesinin son
fıkrasını yürürlükten kaldırıyor. Peki, nedir bu
fıkra? Partisinin kapatılmasına beyan ve eylemleriyle sebep olan
milletvekillerinin milletvekilliğinin sona erdirilmesiyle ilgili bir
fıkra.
Peki, değerli arkadaşlarım, dün akşam biz
burada geç saatlere kadar tartıştık, oylamasını
gerçekleştirdik ve yine, her zaman olduğu gibi AKPnin oy
çokluğuyla bu madde kabul edildi. Kabul edilen metne göre, bundan böyle
hiçbir şekilde zaten parti kapatılamayacak. Parti yöneticileri ve
parti mensupları hangi şartlarda hangi suçları işlemiş
olsalar bile partileri kapatılmayacağına göre
dolayısıyla da milletvekilliği düşmesi söz konusu
olmayacak. Hâl böyleyse biz bu fıkrayı neden
değiştiriyoruz, neden böyle bir Anayasa teklifinin 10uncu maddesine
bunu koyduk, bunu anlamakta zorluk çekiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, tabii, Türkiyenin gündemi
Anayasa değişikliği değil. Türkiyenin gündemi öncelikle
işsizlik, yoksulluk. Vatandaşımız gerçekten aç, susuz,
perişan bir vaziyette yaşamını sürdürüyor. Çiftçimiz,
işçimiz kan ağlıyor. Emeklimizin sorunları oldukça fazla.
Tabii, sorumluluk sahibi hükûmetler öncelikle bu sorunlara değinmesi
gerekirken, Türkiyeyi farklı noktaya, farklı bir sürece sürükleyen
bir siyasi iktidarla karşı karşıyayız. Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmeti biraz sorumluluk sahibi olsaydı, şimdi
gündemde olan sorunları çözebilme adına birtakım kanunlar
çıkarması gerekirken, Türkiyenin gündeminde,
vatandaşımızın gündeminde olmayan sorunları bu masaya
ve yasalarla düzeltmeye değil, maalesef vitrine oynamayı ve
vatandaşımızın kafasını kurcalamayı tercih
ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, yine Anayasamızın
84üncü maddesi 23/7/1995 tarihinde değişmiş. Eski 1982
Anayasasına göre milletvekilliği düşürülmesine salt
çoğunluk oyu gerekiyordu, 1995te oy çokluğuna döndürülmüş.
Dolayısıyla 1995te değişen yani on beş yıl önce
değişen bu 84üncü maddeyi yine aynı şekilde, milletvekili
hangi suçu işlerse işlesin düşürülmesi mümkün olmayan bir
noktaya getiriyoruz.
Adalet ve Kalkınma Partisi bundan sekiz yıl önce
Türkiyede üç Y ile iktidara geldi. Neydi bu Y belki unutmuş
olabilirsiniz: Birincisi yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar konusunda, 2002
kampanyasında ciddi açıklamalarda bulundunuz. Maalesef, bu
açıklamaların hiçbirini yerine getirmiş değilsiniz.
Yoksulluk 2002 yılından bugüne kadar azalması gerekirken daha da
artmıştır. Yolsuzluk keza anlatmakla bitmez, çok daha
artmıştır. Maalesef, yasaklar konusundaki
anlayışınız da, Anayasa değişikliği yapmakla
bundan kaçacağınızı zannetmeyin.
Değerli arkadaşlarım, tabii, demokrasinin
kazanımları, demokrasinin ilerlemesi, demokrasiyi yaşatabilme
çok güzel bir duygu. Buna her türlü desteği vermeye razıyız
ancak önce cumhuriyet. Yıl 1923, önce cumhuriyet kuruldu. Cumhuriyetin
kazanımları, cumhuriyet dönemindeki devrimler 1950ye kadar devam
etti. Peki ne oldu? Mensubu olmaktan gurur duyduğum, onur duyduğum
Cumhuriyet Halk Partisi, belki de Türkiyede ve dünyada hiçbir siyasi partiye
nasip olmayacak bir şekilde demokrasiyi kazandırdı, ülkenin
gündemine getirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tüzün, size de ek süre veriyorum.
Buyurun, konuşmanızı tamamlayın.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Peki, şimdi, önce cumhuriyet
Cumhuriyet demokrasiyi
doğuruyor. Demokrasi hayırlı evlat mı, değil mi?
Demokrasi adı altında yürütülen bu kampanya cumhuriyete, cumhuriyetin
kazanımlarına, rejime sahip çıkıyor mu, çıkmıyor
mu? Demokrasiyi arttıralım, demokrasinin kurum ve kurallarıyla
yaşatalım derken, cumhuriyetin kazanımlarına, rejimin daha
sağlıklı işleyebilmesi adına demokrasiyi hangi yönde
kullandığınızı çok iyi biliyorsunuz. Maalesef,
demokrasinin kurum ve kurallarını yaşatalım ve
arttıralım derken, rejimi, kuşkusuz, cumhuriyetimizin
kazanımlarına ve cumhuriyetin temel niteliklerine zarar verir hâle
geldiniz. Bu nedenle, birlikte hazırlayabileceğimiz, 1982
Anayasasını çok daha farklı bir noktada gerçekleştireceğimiz
bir fırsatı kaçırmış bulunuyorsunuz. Bunu da bu
seçimlerde hem referandum sürecinde hem de halkımıza en iyi
şekilde anlatarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tüzün, ek süre de doldu. Sadece
selamlamanız için Genel Kurulu, açıyorum mikrofonu tekrar.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Sizin bu yanlış oyununuza
son vereceğimizi düşünüyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği
teklifinin, 10. maddesinin teklif metninden çıkarılması için
gereğini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Anayasalar, vatandaşların temel hak ve
hürriyetlerini teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet
organlarının görev ve yetkilerini belirleyen kanunlar
hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen demokrasisini;
21. yüzyılın
evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
Asırlık anayasa
tartışmalarından kurtarmanın,
Her kesimin
benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa
yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi
konularda uzlaştığının kamuoyuna
duyurulmasını,
Her partinin görüş ve
tavrının, yapılacak ilk seçimde milletin takdirine
sunulmasını,
Seçimler sonunda
oluşacak Meclis'in ilk iş olarak anayasa değişikliğini
gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti
kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile
Devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti
barıştıracak,
Vatandaşın temel
hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez
bütünlüğünü üniter yapı içinde sağlayacak ve Devleti kurum ve
kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi
iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel
nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif
edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif
hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter
sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa
edilen Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur,
Milletin beklentisi yoktur. Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini
beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.
AKP, iyi niyetli değildir, bu teklif ile
başlattığı PKK açılımı için anayasal zemin
hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı etkisiz hale
getirmektedir.
AKP, 8 yıldır dokunulmazlıkları
kaldırmamıştır.
AKP, yolsuzluğa bulaşmış bürokratları
meclise taşıyarak dokunulmazlık zırhına
büründürmüştür.
AKP, yolsuzlukların üstünü dokunulmazlık ile
örtmüştür.
AKP, PKK terör açılımının ilk adımı
olarak getirdiği bu anayasa değişikliği ile yeni
dokunulmazlık alanları yaratmaktadır.
AKP, bu anayasa değişikliğinde siyasallaşacak
PKKya dokunulmaz alanlar yaratmaktadır.
AKP, bu değişiklik ile PKKnın
siyasallaşmasının önündeki anayasal engelleri
kaldırmaktadır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 10. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Ünsal (Amasya)ve arkadaşları
MADDE 10- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 84 üncü
maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Partisinin kapatılmasına neden olan milletvekili, beyan
ve eylemleri nedeniyle Anayasanın 83. maddesi kapsamındaki
dokunulmazlık hükümlerinden yararlandırılmaz.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
Sayın Ünsal, buyurun.
Amasya Milletvekili, önerge sahiplerinden.
Beş dakika efendim süreniz.
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
görüşülmekte olan 497 sıra sayılı kanunun 10uncu maddesi
üzerine verilen önerge için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
aldım. Konuşmama başlarken saygılarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu 10uncu madde üzerine
konuşma yapan AKP Grubundan Çevre Komisyonu Başkanı, Cumhuriyet
Halk Partisine, vicdanlarından bahsederek konuşmasına devam
etti. Milletvekili vicdanının kulvar değiştirdiği,
partiye göre mobilize olduğu ve bu perdenin arkasında ona göre oy
kullandığını söylemesi
Veyahut da bizim aklımız
pek ermedi. Bu vicdan meselesi değildir. Kendisi şimdi her
değişik dönemde değişik kulvarlarda, değişik
vicdan kullanmaktadır, vicdanı mobilize olmuştur ve diğer
partili arkadaşlarıma, tüm Türkiye Meclisindeki partili
arkadaşlarıma da söylüyorum: Artık partinizi veya diğer bir
partiyi veya herhangi bir grubu uluslararası planda şikâyet etmek
istiyorsanız, artık bir uluslararası muhbirimiz var. Kendisi
buradadır. Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisini bu konuda
ihbar eden, Sosyalist Enternasyonale ve Avrupa Konseyine ihbar eden
konuşmacıyı da ayrıyeten kınıyorum.
Getirilen önerge, partisinin temelli kapatılmasına neden
olan milletvekillerinin dokunulmazlıktan
yararlanmayacağıdır. Bu durum engellenmektedir. Bu gayet
doğal. Yani bu, bizim Cumhuriyet Halk Partisi önerisi olarak geldi ama
siyasi partilerin hemen hemen hepsinin bu konuya yakın durmasında
fayda vardır. Hem partinin temelli kapatılmasına neden
olacaksın hem de milletvekili dokunulmazlığın devam edecek.
Milletvekilliğinin devamını ama dokunulmazlığının
kaldırılmasını isteyen bir öneridir. Dolayısıyla
buna Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığını görmek beni
de üzdü, bunu da belirtmek istiyorum ama neden
katılmadıklarını da çok merak ediyorum. Ama aklıma
sorular geliyor.
Değerli arkadaşlarım, dokunulmazlık kalkarsa
neler olacak? İşlediği iddia edilen kalpazanlık suçundan
dolayı fezlekesi Meclise gönderilen bir Başbakan yargılanacak.
Bu, dünyada herhâlde ilk defa olacak. Kalpazanlık suçu işlediği
iddia edilen bir Başbakanımız var. İtalyada da böyle bir
Başbakan var, aile dostu bir Başbakan ama kendisinin kalpazanlık
değil, başka suçları var.
ATV-Sabah Grubuna, damadının yöneticiliğini
yaptığı gruba haksız kredi veren, Halk Bankası
kredilerini, Vakıfbank kredilerini sarf eden, veren, esnaf kredi beklerken
bir gruba bir kalemde 750 milyar lirayı verebilen bir Başbakan ve
buna göz yuman bir Başbakan yargılanacak.
Telekom ihalesi ve sonrası yaptığı
yolsuzluklara, usulsüzlüklere göz yuman bir Başbakan dokunulmazlık
kalkarsa yargılanacak.
Tekelin belli bölümlerini yok pahasına satan, Türk
tütüncülüğünü yok eden, Tekel işçilerini sokağa döken
Başbakan yargılanacak.
Deniz Feneri yolsuzluğunun açığa
çıkmamasına göz yuman, geciktiren bir Başbakan
yargılanacak.
Her şeyden önemlisi, Habur Sınır
Kapısında yaşanan istenmeyen olaylara göz yuman Başbakan
yargılanacak.
Devletin uçaklarını düğün davetiyesi
dağıtmak için kullanan, Arap şeyhlerinin düğününe
karısını, kızını gönderen Başbakan
yargılanacak.
Bu dokunulmazlık kalkınca bunlar olacak.
Dolayısıyla hem Komisyon hem Hükûmet buna katılmak istemiyor.
Değerli arkadaşlarım, sekiz yıllık iktidarınızda
ülkenin hiçbir temel sorununa çözüm getirmediniz.
Ülkenin ekonomik düzenini de işçi, köylü, esnaf, emekli,
memur yararına değil, aile efradına ve yandaşlara menfaat
sağlamak şeklinde kullandınız.
Dış siyasetiniz iflas etti. Bugün de bu siyasetinizin
iflas ettiği nihayet Ermenistanda ortaya çıktı. Ülkeyi
kargaşa ve terörün esiri hâline getirdiniz. Açılım adı
altında ne yaptığınızı bilmez
durumdasınız.
Bu dönemde halk desteğini kaybettiniz. Dolayısıyla
kaygılısınız. İki tane kaygınız var: Bir
tanesi, acaba iktidarı nasıl devam ettiririz? Bir tanesi de,
iktidardan düşersek kendimizi nasıl koruruz? O yüzden de bu Anayasa
değişikliği gündeme geldi. Bunun için hukuku rafa
kaldırmak, yargıyı kuşatmak, hatta ele geçirmek,
dokunulmazlıkları ise geçiştirmek istiyorsunuz, Anayasayı
bu anlamda değiştirmek istiyorsunuz.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Adalet ve Kalkınma Partisinden istifa eden bir milletvekili
arkadaşımız şunu söylemişti: Dualarla geldik,
beddualarla gideceğiz.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, iktidara yüksek
bir oyla geldiniz, çoğunluk bizde diye bunun sarhoşluğu
içerisindesiniz, büyüklüğü içerisindesiniz ama bu durum devam etmeyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ünsal, size de ek süre veriyorum bir
dakika, lütfen tamamlayınız.
HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) Saygıdeğer AKPli
milletvekilleri, köylü perişan, Anayasa değişikliği
değil destek bekliyor. İşçi perişan, emekli perişan,
memur perişan, esnaf perişan.
Sayın Başkan ve saygıdeğer milletvekilleri;
esnaf siftah etmeden kepenk kapatıyor. Yakın zamanda esnaf kefalet
kooperatifi kongrelerine gidenler, tarım kredi kooperatifi kongrelerine
gidenler esnafın, köylünün ne demek istediğini hep
biliyorlardır.
Dolayısıyla önergemizin lehinde oy kullanmanızı
talep ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı
Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 10 uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
MADDE: 10- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 84 üncü
maddesinin son fıkrası yürürlükten
kaldırılmıştır. Son fıkra yerine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Siyasi etike aykırılıktan dolayı
milletvekilliğinin düşürülmesi kanunla ayrıca düzenlenir.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Kaplan, konuşacaksınız.
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; elimde Hükûmet Programı var. Burada okunan
şeyleri söz olarak kabul ediyoruz. Cumhuriyetimizin 100üncü
yılına yaklaşırken ülkemiz sivil bir uzlaşma anayasasını
hak etmektedir. Ve tabii anlatıyor: İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ... Yeni anayasa,
olabilecek en geniş toplumsal uzlaşmayla
hazırlanmalıdır. Böyle, paket paket, taksit taksit, parça parça
istemiyoruz; toptan, gerçek bir anayasa istiyoruz çünkü dibacesini,
girişini değiştirmediğiniz Anayasanın
devamını değiştiremezsiniz, girişi hepsini belirliyor.
Şimdi, ben, burada, özellikle, önergemizde siyasi etik
kanunundan bahsettim. Siyasi etik kanunundan niye bahsediyorum? Bu Meclisin
siyasi etik kanununa ihtiyacı var. Bugüne kadar bütün milletvekillerinin
siyasi düşüncelerinden dolayı üyelikleri düşürüldü. Oysaki
hırsızlık, yolsuzluk, yüz kızartıcı suçlar, Yüce
Divan suçları dikkate alındığı zaman, Yüce Divanda
1928de Yavuz Zırhlısından tutun 1981de gümrük, 1985de
rüşvet, 1993te otoyol ihalesi, 2004de yolsuzluk
Hep akçeli işler,
pis işler.
Şimdi, bunlarla ilgili Yüce Divan yolu var ama diğer
yandan da, bu kürsüde şöyle savunmaları da Meclis
tutanaklarından okursunuz: Dokunulmazlığımın
kaldırılmasından ve yargılanmaktan korkmuyorum. Çünkü ben
rüşvet almadım; ben ihaleye fesat karıştırmadım;
ben tüyü bitmemiş yetimin hakkını da yemedim; ben vergi
kaçakçılığı da yapmadım; halka ihanet etmedim; devlet
parasını beş yıldızlı otellerde birilerine
peşkeş de çekmedim; hayali ihracatla köşe bucak da olmadım.
Bunun için korkmuyorum. Ben, tarihe ve tarih içinde halka hesap verememekten
korkarım. Nasıl ki, tek çiçekli bir bahçe, tek sazlı bir
orkestra olamazsa Türkiye insanının da tek tip düşünmesi
beklenmemelidir. Nasıl ki, bir bahçede allı morlu, yeşilli ve
sarılı çiçekler ayrı renk ve özellikleriyle hep bir arada, usta
bir bahçıvan gözetiminde yaşayabiliyorsa, Türk ve Kürt halkı da
kendi özgün kimlik ve kültürünü geliştirerek bir arada yaşama
şansına sahiptir hâlâ. 2 Mart 1994, Orhan Doğanın bu
kürsüden yaptığı savunmayı okudum.
Şimdi, getiriyorum, 84üncü maddeyi
kaldırıyorsunuz. Ahmet Türkün, Sayın Aysel Tuğlukun daha
üç ay önce üyelikleri düşürüldü. Arkasından geçici 18inci madde var.
Şimdi, Anayasa yargısı CMK hükümlerine göre yapılıyor,
ceza hükümlerine göre yapılıyor ve bir hüküm lehe olduğu zaman
geçmişe şamil uygulanması lazım. Geçici 18inci madde var,
burada diyor ki: Görülmekte olan davalara uygulanır.
Şimdi, ben buradan çağrıda bulunuyorum, toplum
vicdanına sesleniyorum, Meclisin vicdanına sesleniyorum: Türkiyenin
barışı için, Türkiyenin geleceği için eğer sizler
Ahmet Türk ile Aysel Tuğlukun üyeliğinin düşürülmesini vicdanen
sindiremiyorsanız, kabul edemiyorsanız, gelin 18inci maddeye, vakit
var, geçici maddeye bir hüküm koyalım, tıpkı görülmekte olan
davalar gibi, bu dönem içinde milletvekilliği düşen
milletvekillikleri ile ilgili, Anayasa hükmü değiştiği için
tekrar üyelikleri devam eder diye bir hüküm koyalım. Türkiye için var
mısınız, böylesine bomba gibi, toplumsal barışı
sağlayacak, Türkiyeyi sarsacak, vicdanları zorlayan bu kararı kaldıracak,
vicdanları bırakın, Türkiyenin 72 milyon vicdanında,
barışında, birliğinde, ülkenin bütünlüğü içinde ve
kardeşliğe doğru, huzur ortamına doğru verilecek en
güçlü mesajı verelim?
İşte, siyaset budur. Siyaset öyle Bu kadarını
yaparım, o kadarı olur. değildir arkadaşlar. Siyaset cesur
kararlar zamanıdır. Cesur kararlar, siyasi kararlar, yerinde olan
kararlar alınır. Böylesi dönemlerde tarih yazacaksak
yazılır. Böylesi dönemlerde vicdanınız isyan ediyorsa,
sesini dinlersiniz. Ahmet Türkün üyeliğinin düşmesinde gerçekten bir
adaletsizlik, bir hukuksuzluk yok mu?
BAŞKAN Ek süre veriyorum Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) Devam ediyorum.
Yani gerçekten, siyasi düşüncelerini açıklama
dışında bir kaygı, bir nedenle üyeliği
düşürülmedi mi arkadaşlar? Neden 21 milletvekili içinde Sayın
Ahmet Türk seçildi, Sayın Aysel Tuğluk seçildi?
İşte, böylesi tarihî kararlara imza atarsak, birlikte
yürürsek ve birlikte muhteşem o Türkiyenin yeni, yepyeni
anayasasını yaptığımız zaman, Türkiye
Cumhuriyetinin 23üncü Dönem Büyük Millet Meclisi, barışa ve
kardeşliğe -yarın 23 Nisan- ve çocuklarına,
yarınlarına yepyeni bir anayasayı 90ıncı yıl
dönümünde hediye etme onuruna, şerefine, büyüklüğüne,
erdemliğine kavuşacak. Bunun için biraz sağduyu, biraz daha uzlaşı,
biraz daha diyalog, biraz daha konuşabilmek; bütün mesele bu. Bunu İç
Tüzükte başardık, inanının Anayasada da
başarabiliriz.
Bu inançla, 18inci madde önümüzde, süre var,
değerlendirilmesini diliyorum, saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım iki önerge de aynı mahiyette
olduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 10 uncu maddesinde geçen son fıkrası ibaresinden sonra
gelmek üzere bu kanunun yayımı tarihinden itibaren ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet Aydın Abdurrahman
Arıcı
Adıyaman Antalya
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon
katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
Sayın Aydın, konuşacak mısınız?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Sayın Arıcı?
ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun tekniği açısından maddenin daha iyi
anlaşılır hâle gelmesi amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 10uncu madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddenin oylaması gizli oylama şeklinde
yapılacaktır.
Bildiğiniz üzere, bu pullardan, sizlere verilecek pullardan
beyaz olan kabul, kırmızı olan ret, yeşil olan ise
çekimser oyu ifade etmektedir. İsmi okunmayan milletvekili
arkadaşlarımız lütfen kürsünün sağındaki ve solundaki
bölümlere gelmesinler, ismi okunan arkadaşlarımız gelsinler.
Sayın milletvekilleri, oylama sonucunu açıkladıktan
sonra birleşime otuz dakika ara vereceğimi de ayrıca belirtmek
istiyorum.
Şimdi, gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Başbakan Sayın
Recep Tayyip Erdoğanın bir yurt dışı misafiri var,
onunla toplantı saati geldi. Kendisi daha önceden oy kullanacaktır.
Bilgilerinize sunuyorum.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oy kullanma işlemi tamamlanmıştır.
Oy kutularını ilgili arkadaşlarımıza
teslim edelim.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 10uncu maddesinin gizli oylama sonucu:
Oy Sayısı : 408
Kabul : 335
Ret : 70
Çekimser : 3
Boş : -
Geçersiz : -
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Yusuf
Coşkun Murat
Özkan
Bingöl Giresun
Sayın milletvekilleri, birleşime otuz dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 20.38
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 21.17
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 91inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
497 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde
Hükûmet? Yerinde.
11inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 11- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 94 üncü
maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
İlk seçilenlerin görev süresi iki yıldır, ikinci
devre için seçilenlerin görev süresi ise o yasama döneminin sonuna kadar devam
eder.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 11inci madde üzerinde
gruplar adına yapılacak konuşmalara geçiyoruz.
Sayın Nesrin Baytoku göremiyorum Cumhuriyet Halk
Partisinden
M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) Sayın Başkan
ayağı kaydı, ayağını burktu; bir sıra değişirse
memnun oluruz.
BAŞKAN Tamam, tamam efendim.
Sayın Korkmaz, hazırsanız sizi davet edebilirim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Korkmaz, süreniz on dakikadır.
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKPnin Anayasa
değişikliği metnindeki 11inci madde üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
AKPnin anayasası tabirini özellikle kullanıyorum.
HALUK İPEK (Ankara) AK PARTİ
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) 12 Eylül Anayasasından
kurtulmak için yola çıktığını söyleyenler
HALUK İPEK (Ankara) AKP diye bir parti var mı?
BAŞKAN Lütfen
Lütfen sayın milletvekilleri
Lütfen
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla)
ortaklaşa yapılacak bir
anayasa metninin yine uzlaşarak Meclisten geçirilmesi yerine sayısal
güçlerine güvenmişler, Ben yaptım, oldu. anlayışıyla
dayatma yöntemini tercih etmişlerdir. Böyle bir anayasa,
doğaldır ki, milletin anayasası değil, AKPnin
anayasası olacaktır.
Değerli milletvekilleri, demokratik toplumlarda
anayasaların toplumsal sözleşme olduğuna dair bir genel kabul
bulunur. Bu kabullenme insanların huzur içerisinde, bir arada ve özgürce
yaşadığı, fikirlerini açıkça söylediği ve
bireysel yaşamını ona göre tanzim ettiği demokratik,
çoğulcu bir hayatın olmazsa olmazıdır. Bu önemi
dolayısıyla toplumsal sözleşme olan anayasalar yasaların en
tepesinde yer alır ve diğer düzenlemelerin de Anayasaya uyumlu
olması gerekir. Bütün kurumaların ve bireylerin anayasal sisteme
saygılı davranması beklenir. Çağdaş toplumun
çerçevesini çizen bu hükümler kolayca değiştirilmesin diye özel
değişiklik yöntemleri getirilmiştir.
Bu tespiti yaptıktan sonra şu gerçekliği de
zikretmeliyiz ki: Zaman akmaktadır, toplumlar ve içinde
yaşadıkları şartlar değişmekte, ihtiyaçlar
çeşitlenmektedir. Anayasaların, bu zaman yolculuğunda bazı
gelişmeler karşısında tamamen ya da kısmen
değiştirilebilmesi realitesi de yine bugünün çağdaş
kabulleri arasındadır.
Bir anayasanın içeriği kadar yasalaşma usulü de
millî birlikteliğin devamı açısından hayati önem
taşımaktadır. Bu metinler, sosyal kesimlerin bir masa
etrafında bir araya gelip ortaklaşa hazırladığı,
bu kesimlerin düşünce ve inançlarını
yansıttığı, böylece benimsediği ve netice
itibarıyla da millet iradesinin nitelikli çoğunluğu ile kabul
edildiği düzenlemelerdir. Yani kıymetli milletvekilleri, anayasa
derken toplumsal uzlaşma ile hazırlanmış ve millî irade
tarafından benimsenmiş metinlerden bahsettiğimizi
unutmayalım.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi
anayasaların ilahî metinler olmadığını, ülkenin
demokratikleşmesi ve sivilleşmesi açısından kısmi
değişiklikler olabileceği gibi tamamen yeni bir anayasa da
yapılabileceğini hem siyasi programlarında hem de kamuoyu ile
paylaştığı görüşlerinde ifade edegelmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisinin bu görüşleri sadece ifade seviyesinde kalmamış,
ortağı olduğu 57nci Hükûmet döneminde 80 darbesinin ürünü olan
Anayasanın getirdiği, siyaset alanını daraltan
yasakları ve engelleri kaldırmak adına en kapsamlı
değişikliklerin yapılması için liderlik yapmış ve
çok önemli katkılarda bulunmuştur. Bölgesinde asırlık
Parlamento ve Anayasa deneyimine sahip ülkemiz 1876, 1921, 1924, 1961 ve 1982
yıllarında yaptığı anayasalarında en yüksek
toplumsal mutabakatı sağlama gayreti içinde olmuştur. Askerî
darbeler sonrasında yapılan anayasalarda bile askerî yönetimler
toplumsal mutabakat üzerinden meşruiyetlerini ifade etme kaygısı
taşımışlardır. 1982 Anayasasında yapılan
değişiklikler de en yüksek mutabakatlarla
yapılmıştır. 1987 yılında gerçekleştirilen
ilk değişiklik Mecliste sağlanan yüzde 78lik bir uzlaşma
oranıyla yapılmıştır. Yine, 1993 yılındaki
televizyon yayıncılığında devlet tekelinin
kaldırılması değişikliği yüzde 69,5, 1995teki
Anayasadan antidemokratik maddelerin ayıklanmasını içeren
değişiklik yüzde 80, 1999daki devlet güvenlik mahkemelerinin
sivilleşmesi değişikliği yüzde 78, 2001deki sivil ve
demokratik toplum yaratma adına getirilen değişiklikler de yüzde
86 gibi yüksek bir uzlaşma oranıyla gerçekleştirilmiştir.
Dönemin güçlü hükûmetleri dahi bugün AKPnin
yaptığı gibi Anayasayı tek başına
değiştiririm, muhalefet kabul ederse eder. tarzında demokratik
kültür ve nezakete uymayan bir dayatma sergilememişlerdir. Bu, demokratik
rejim açısından kaygı vericidir, üzücüdür, AKPnin demokrasimize
karşı işlediği bir suçtur. Eminim, seçmenlerine de
sorsanız Evet, AKPye oy verdim ancak burnunun doğrultusuna göre
değil muhalefeti de dikkate alarak ülkeyi yönetsinler diye düşünerek
oy verdim. diyecektir çünkü milletimiz gerginlik istemiyor, milletimiz dayatma
istemiyor. İstediği ne? Meclisinin uzlaşma içerisinde hep
birlikte yaptığı Anayasa ile asırlık anayasa
tartışmalarının sona ermesi. Milletimiz artık böyle
bir sorunla uğraşmak istemiyor, geleceğe bakmak istiyor.
Milliyetçilik ve demokrasiyi birbirinin ayrılmaz ikiz
kardeşi olarak gören Milliyetçi Hareket Partisi bugün de aynı
katkı ve katılıma hazır olduğunu, Anayasadaki
değişikliklerin aziz milletinin bir arada ve huzur içerisinde
yaşama arzusunun şekillendirdiği uzlaşma içerisinde
yapılması gerektiğini söylemektedir. En geniş boyutta
sağlanacak toplumsal uzlaşma ve mutabakat ile Türkiyenin büyük
hedeflere yönelmesini, bütün imkân ve kabiliyetleriyle Lider ülke Türkiye
hedefinin gerçekleştirmesini istemektedir. Bu uzlaşma sosyal,
siyasal, ekonomik alanda olmalı ve toplum millî hedeflerde mutabık
kalmalıdır. Mümkün olduğunca geniş bir halk
katılımı sağlanmalıdır. Anayasa
değişikliği bir kişi ya da partinin isteği
şeklinde değil, toplumsal gelişmeye hizmet etme amacıyla
milletin tamamının isteği doğrultusunda
yapılmalıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi bu ilke ve kabulleriyle
uzlaşmayı benimseyen herkes ile iş birliğine hazır
olduğunu ilan etmiştir ve bunu da göstermiştir. Devletin
bölünmez bütünlüğü, milletin birliği ve cumhuriyetin temel
değerlerini aziz milletinin ortak paydası olarak tanımlamış
ve bu hedefler doğrultusunda Anayasa ve yasaları milletinin huzur ve
mutluluğu için bir amaç değil, bir araç, bir vasıta olarak
görmüştür.
Değerli milletvekilleri, üzerinde konuştuğumuz
11inci madde Başkanlık Divanının süresini mevcut duruma,
hâlihazır duruma uyduruyor. Getirdiği hiçbir yenilik yok
aslında, herkesin bildiğini söylüyor; meclisin görev süresi dört
yıl, Divanın görev süresi de ikişer yıl olarak
belirlenmiş. Ne olacaktı? Yani sizin Ülkemize eski Anayasa dar
geliyordu, bu bakımdan sivil ve demokratik bir anayasa yapmamız
gerekiyordudan muradınız bu mu? Sayın İyimaya, kurucu
iradeden bunu mu kastediyordunuz?
Değerli arkadaşlar, insanlarla dalga geçmeyin.
Sıkıntıların arasında inim inim inleyen
insanlarımızın hangi sorununu çözüyor bu değişiklik?
Samimiyetle söyleyin, Bizim ilgilendiğimiz parti kapatma ve yargıyla
ilgili maddeler diye onları kamufle etmek için bu maddelere
ihtiyacımız vardı, vatandaşın gündemini de bunun için
meşgul ettik
Sayın İyimaya, kendinize öyle büyük güçler falan da
vehmetmeyin. Ben bunu kurucu değil de yorucu irade olarak
tanımlıyorum.
Sorarım sizlere kıymetli arkadaşlar, gerçekten
toplumun ihtiyaçlarını içeren ve toplumca benimsenen bir
Anayasanın yapılması yolu bu mudur? Yani AKPnin
yaptığı gibi ortalığı tozu dumana katmak,
gerginleştirmek, kutuplaştırmak mı yoksa yüzde 47 oyun
getirdiği tevazu içerisinde herkesi kucaklayan, herkesle istişare
eden bir özgüvenle, siyasi nezaketten ayrılmadan ortak çalışma
zemini yaratmak mı?
Bu Anayasa ilk kez değişmiyor. Bir koalisyon olan 57nci
Hükûmet, AKPnin tahayyül bile edemeyeceği Anayasa
değişikliklerini yapmıştır; toplumu karmaşaya,
kaosa itmeden, gürültü patırtı çıkarmadan. Teşbihte hata
olmaz, boşuna dememişler: Aslanlar aslan doğurur, ancak
tavuğun bir yumurta yaparken çıkardığı
patırtı, gürültüyü de yapmazlar. Allah aşkına nedir bu toz
duman? Milletvekili gergin, Meclis gergin, toplum gergin. Nedir bu stres, bu
bölünmüşlük? Sanırsınız ki ülkeye demokrasiyi AKP yeni
getiriyor! AKP hariç Meclisteki tüm partiler, buna direnen demokrasi
düşmanları. AKPnin niyeti belli. Bu niyet Anayasayı
değiştirmek falan değil; yine istismar, yeni istismar.
Saygıdeğer milletvekilleri, Anayasa metni, AKP
tarafından, toplumun üzerinde uzlaştığı toplumsal
sözleşme şeklinde algılansaydı yani taraflar arasında
mutabakat şartları temin edilmiş olsaydı bugün bu kürsüde
farklı şeyleri...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Korkmaz, normal süreniz doldu.
Size iki dakika ilave süre veriyorum, lütfen
konuşmanızı tamamlayınız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Teşekkür ederim.
...bugün bu kürsüde farklı şeyleri konuşuyor,
ülkenin geleceğine umutla bakılmasını sağlayacak bir
metni müzakere ediyor olurduk. Ama bu AKP için zor olanı. Nedir
kolayı? Ağlamak, sızlamak, mağduru oynamak ve millî iradeyi
istismar etmek.
AKP, ülkeyi sekiz yıldır, belki de hiçbir iktidara nasip
olmayacak bir oy desteğiyle yönetiyor. Diyor ya Sayın Cemil Çiçek
Beyefendi, yirmi sekiz yıldız uzlaşamamışız diye.
Bu yirmi sekiz yılın tamamında Bakan, Başbakan
yardımcısı, parti yöneticisi olarak siz, son sekiz
yılında da Hükûmetiniz AKP var. Kimi, kime şikâyet ediyorsunuz?
Bugün de partiniz yüzde 47 oy almıştır, Meclisten her türlü
yasayı geçirecek gücü vardır, yandaş medyası ile her türlü
iş birliğinde sakınca görmediği uluslararası güç
odaklarıyla, meşruiyeti ve helallik ölçüsü tartışılan
sonradan yarattığı sermaye sınıfı ile zihinlere
ambargo koymayı, Allahın yarattığı insanın hür
iradesini teslim almayı hak gören birtakım cemiyetlerle her türlü
desteği vardır. Uzlaşma için yola çıktınız da elinizi
tutan mı oldu?
Milletin beklediği nedir? Millet bu kadar oyu AKPye neden
vermiştir? Memuru, emeklisi, işçisi, çiftçisi, esnafı, iş
dünyasıyla her kesimin sorunları vardır. Açlık,
işsizlik, ödeme güçlüğü gibi sıkıntılar içerisindedir.
İşte bu sorunları çözmeniz, millete rahat bir nefes
aldırmanız için bu millet size oy vermiştir. AKP,
bırakın bu sorunları çözmeyi, daha da
ağırlaştırmış, içinden çıkılmaz bir
hâle getirmiştir.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet, istismar işlerinden
yıllardır ilgilenmeye fırsat bulamadığı iş,
aş, güvenlik probleminin, az gelişmişliğin,
adaletsizliğin sorumlusunu şükürler olsun ki bugün itibarıyla
bulmuş ve evreka, evreka diye çığlıklar atarak
Anayasayı işaret etmiştir. Kısaca, AKPye göre, ekonomide
batağa saplanmamızın müsebbibi Anayasadır,
işsizliğin, açlığın nedeni Anayasadır,
dış politikada neredeyse her gün yaşadığımız
rezaletlerin müsebbibi Anayasadır. Hatta Türkmenlerin Irakta katledilmesi,
Ermenilerin bütün dünyada Türkiyeye yönelik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kormaz, ek süreniz de doldu.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Selamlamak istiyorum efendim.
BAŞKAN Sadece selamlama için tekrar mikrofonunuzu
açıyorum, lütfen
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Kısaca, bütün sorumluluklar Anayasaya
yüklenmiştir. Yani kısaca şunu demek istiyorum: Sayın
Erdoğan ve ekibi memleketi yükselteceklermiş de eteklerinden Anayasa
tutmuş gibi.
Bu gerekçelerle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, AKPnin
yazdığı senaryonun oyuncusu olmayacağımızı,
maksadın üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğunu
söylüyor, bundan dolayı da AKP anayasası projesine destek
olmayacağımızı beyan ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Baytok, hazırsınız?
NESRİN BAYTOK (Ankara) Evet.
BAŞKAN Geçmiş olsun.
NESRİN BAYTOK (Ankara) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Nesrin Baytok, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika efendim.
CHP GRUBU ADINA NESRİN BAYTOK (Ankara) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tarihe geçen bir Anayasa değişikliği maratonunu
sürdürüyoruz. Sayın milletvekilleri, gece yarısı millet
uykudayken, milletvekilleri, bakanlar da uykudayken bir Anayasa
değişikliği yapıyoruz. Türkiyenin bin bir derdi var, bir
de AKP derdi var. Millet sizden çözüm bekliyor, çözemedikçe, köşeye
sıkıştıkça suçlayacak bir şeyler arıyorsunuz.
Şimdi bula bula Anayasayı buldunuz.
OSMAN KILIÇ (Sivas) Hayret bir şey ya!
NESRİN BAYTOK (Devamla) İktidarınız boyunca
başınız sıkıştıkça şikâyet ettiniz;
onu, bunu, muhalefeti, bir zamanlar YÖKü, bir zamanlar medyayı,
şimdilerde köşe yazarlarını, en son bazı hâkimler ve
savcıları, hatta Anayasayı. Şikâyet, şikâyet,
şikâyet
Millet şikâyetini kime yapacak? Oynayamayan kız Yerim
dar. demiş; yer göstermişler, Yenim dar. demiş. Türkiyeyi
yönetemeyip şikâyet üstüne şikâyet edecekseniz niye bu göreve talip
oldunuz?
İşsizlik sorunu Anayasa değişince çözülecek
mi? Elbette hayır. Bu Anayasada işsizler yok ki
değişiklikler çözüm olsun. Çiftçiler de yok, iş yerini kapatmak
zorunda kalan esnaf da yok, öğrenci de yok, genç de yok. Bu Anayasada
millet yok, sadece AKPnin yöneticilerine çözüm var. Yarın iktidar bitince
Yüce Divanda yargılanırken kendi adamlarımız bizi
yargılayıp beraat ettirsin arayışı var. Bundan sonra
Anayasanın adı değişiyor arkadaşlar, 12 Eylül
Anayasası değil, Recep Tayyip Erdoğan anayasası oluyor.
Öylesine külüstür bir şekilde getiriliyor ki daha gelirken
doğru dürüst imzalanamadan geliyor, tarafsız olması beklenen, oy
kullanamayan Meclis Başkanının imzasıyla geliyor.
Şu anda üzerinde görüştüğümüz madde de 2007de
gerçekleştirilmiş bir önceki külüstür Anayasa
değişikliğinin eksikliğini gidermek üzere konulmuş bir
madde. Hani şu seçimlerin dört yılda bir yapılmasını
düzenleyen değişiklikten bahsediyorum. Değişiklik üç
yıl önce öylesine apar topar ve düşünülmeden yapılmış
ki üç yıl sonra bugün bakıyorlar, Anayasaya göre bugünkü Meclis
Başkanlık Divanının görev süresi üç yıl. Yani, Meclis
Başkanı, seçimlerden sonra Ben üç yıllığına
seçildim arkadaş, Anayasada öyle yazıyor, hiç anlamam, görevime
devam ederim. dese, yeni seçilmiş milletvekilleri arasından yeni
başkan seçemeyecek, kaos olacak Mecliste.
İşin şakası bir yana, bu durumda pratik çözüm
olarak Sayın Recep Tayyip Erdoğana öneriyorum: Meclis
Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahini milletvekili listelerine
yazmaz ve o da, Genel Kurul salonuna giremeyeceği için, yeni TBMM, Meclis
Başkanlığı sorununu fiilen çözer.
RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) Ne kadar da kibarsınız!
NESRİN BAYTOK (Devamla) Tabii, Sayın Mehmet Ali
Şahine Meclis Başkanlığı odasına nasıl
boşalttırırlar bilemem. Bir zamanlar Sayın Erbakanın
yaptığını yaparsa iş biraz zor. İşte,
şimdi bu madde onu düzenliyor.
Sayın milletvekilleri, devlet yönetimi gayriciddiliği
kaldırmaz, milletin huzurunda böyle ciddiyetsiz işler yapılmaz.
Hem ciddiyetsiz hem de keyfî bir anlayış, AKP yönetimine hâkim. Her uygulamada
bunu görüyoruz.
Sayın milletvekilleri, bir de tabii bu Anayasa
değişikliklerinin referanduma sunulmasıyla ilgili AKP
yönetiminin yaklaşımı çok dikkat çekici. Sayın
Başbakan Hap gibi yapıyoruz. diyor. Millete hapı yutturacağız
demenin bir itirafı. Millete güvenmiyorsunuz, millete hapı
yutturmayı planlamadan önce milleti referandumda özgür bırakın.
Paketi ayırarak oylamaya sunun. Hani şu dilinizden düşmeyen
demokrasi var ya, işte onun gereği buralarda ortaya çıkar.
Sayın milletvekilleri, buna ek olarak, gerçekleri
çarpıtmak, hatta tam aksini iddia etmek de var, üzülerek söylüyorum,
yalana başvurmak da var. Neymiş? Bu anayasa
değişikliğiyle demokratikleşecekmişiz! Bir demokrasi
söylemidir gidiyor. AKP sözcülerinin dilinden demokrasi lafı düşmüyor.
Bu Anayasa değişikliğiyle getirilen üç konu hariç, kalanı
üzerinde zaten pek bir ihtilaf da yok. O üç konu ise, demokrasiyi tamamen
ortadan kaldıracak sürecin kapısını açıyor: Anayasa
Mahkemesi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile ilgili maddeler ve parti
kapatmayı fiilen ortadan kaldıracak düzenlemeler, demokrasiyi de rafa
kaldıran düzenlemelerdir.
Sayın milletvekilleri, yargı bağımsız
olmazsa, hukuk devleti ortadan kalkarsa, orada demokrasi kalır mı?
Daha bu değişiklikler olmadan ülkede demokrasi askıya
alınmış, özgürlükler kısıtlanmış, bir de bu
olursa, artık, Türkiye Cumhuriyeti hukuksuzluklar cumhuriyeti hâline
gelecek.
Demokrasi hava gibidir, havadaki oksijen gibidir,
varlığını göremezsiniz sayın milletvekilleri, sadece
hissedersiniz. Biz, Türkiye'de, her geçen gün demokrasimizin eksildiğini
hissediyoruz. Nefes alırken eksilen oksijen gibi demokrasi de eksiliyor.
Bir korku imparatorluğu yaratıldı, sabaha karşı
kapısı çalınan aydınımız kapıyı
korkarak açıyor. Gazeteciler her sabah, birimiz alınırsa bilelim
diye birbirilerini telefonla yokluyor, bazıları o yoklama
sırasında arkadaşlarının evlerinin aranmakta
olduğu öğrendiler, Mustafa Balbayın arkadaşları gibi.
Türkiye'de insanlar birbirleriyle telefonla konuşmaya korkar oldular,
e-mail göndermeye de mesaj atmaya da korkuyorlar. Şu Mecliste,
milletvekili sıralarında oturan siz değerli milletvekili
arkadaşlarım -ister muhalefet ister iktidar partisine mensup olsun-
sorarım size, aklınızdan Bizi de dinliyorlardır. diye
geçiyor mu, geçmiyor mu? Türkiye'de köşe yazarları, Başbakan
Erdoğanın hışmına uğramaktan korkuyor. Medya
sahipleri, AKP niye, yine neye hiddetlenecek acaba diye yeni vergi
cezaları yemekten korkuyor. İş adamları, Başbakanı
kızdırmaktan korkuyor, şikâyet edemiyor. İnsanlar kendilerini
sansürlüyorlar.
Sayın milletvekilleri, Milliyet gazetesinden Sayın Melih
Aşıkın geçen hafta yazdığı yazıdan bir
bölüm okuyacağım size, bakın ne yazmış: William
Shirerin Nazi İmparatorluğu adlı kitabının 348 ve
izleyen sayfalarını okuyoruz. Adalet Müşaviri Doktor Hans Frank
yargıçlara sesleniyor: Nasyonal sosyalizm karşısında hukuk
bağımsızlığı yoktur. Vereceğiniz her kararda
önce kendinize şunu sorunuz: Benim yerimde Führer olsa nasıl karar
verirdi?
Okumaya devam ediyorum:
Bazı yargıçlar yine de hukuktan tamamen
vazgeçmemiş. Mesela 1934 Martında Reichstag
yangınının dört komünist sanığından üçünü
Reichsgericht yani Alman Yüksek Mahkemesi beraat ettirmiş. Bu olay Hitler
ve Goeringi o kadar öfkelendirmiş ki... Vatana ihanet davaları
yüksek mahkemeden alınmış, Volksgerichtshof yani halk
mahkemesi adı verilen yeni bir mahkemeye verilmiş. Okuyoruz:
Yeni mahkeme kısa sürede ülkenin en korkunç mahkemesi oldu.
Mahkemede meslekten gelme dört yargıç vardı; öteki beş
yargıç partilerden, S.Slerden ve ordudan seçilmişlerdi. Böylece
çoğunluk meslekten gelmeyen yargıçlardan oluşuyordu. Devam
ediyor:
Bu korkunç halk mahkemesinden bir süre önce kurulmuş olan
bir başka mahkeme daha vardı; Sondergericht yani Özel Mahkeme...
Siyasi davalara bu mahkemeler bakardı. Özel mahkemelerin amacı, 21
Mart 1933 tarihli kuruluş kanununa göre hükümete karşı
girişilen gizli saldırı olaylarına bakmaktı. Özel
mahkemelerde üç yargıç vardı ve bu yargıçlar her zaman güvenilir
parti üyelerinden seçilirdi...
Mahkemeleri partiye bağlamak... Çoğunluğu
yargıçlardan oluşmayan mahkemeler kurmak... Siyasi
çıkarları hukuk diye yutturmak... Bugün bazı kafalar hâlâ o
sistemlerin peşinde... diyor Sayın Melih Aşık.
Sayın milletvekilleri, AKP yönetimi sizce neyin peşinde?
Özellikle de iyi niyetli, vicdanlı AKP milletvekillerine soruyorum: Neyin
peşinde?
İLKNUR İNCEÖZ (Ankara) Hepimiz iyi niyetliyiz.
AHMET YENİ (Samsun) Oy bile kullanamıyorsunuz, oy.
BAŞKAN Lütfen
NESRİN BAYTOK (Devamla) Sayın milletvekilleri, bunun
yanı sıra, Türkiyede artık intiharlar yaşanmaya
başladı. İki tür intihar var: Birisi demokrasinin ortadan
kalkması sonucu, onuru için, diğeri de ekonominin rayından
çıkması sonucu, umutsuzlukla. Keyfî, ciddiyetsiz, başarısız,
kötü yönetimin sonuçları bunlar. Suçsuz insanların hapse
atılması, yargılanmasının yıllar boyunca sürmesi,
hüküm giymeden, iki yıl, üç yıl -şimdilik tabii, dava ne zaman
bitecek bilemiyoruz- hapiste tutulması nasıl olur da vicdanlarınızı
rahatsız etmez? Vicdanlarınızı da mı
aldırdınız? Değer mi arkadaşlar? Değer mi? Ne
uğrunda bunlara seyirci kalınıyor? Bugün varız, yarın
yokuz. Arkanızda kötü miras bırakmak niye? Bugün
yaptıklarınız yıllar boyunca sizi izleyecek. Yazık
değil mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Baytok, süreniz doldu, size ek süre
veriyorum.
Buyurun efendim, sözlerinizi tamamlayınız lütfen.
NESRİN BAYTOK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
AHMET YENİ (Samsun) Hâkimlere güvenmiyor musunuz?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Güvenmiyorsunuz, Anayasayı
değiştiriyorsunuz.
NESRİN BAYTOK (Devamla) Deniz Gezmişleri astıran
hâkim geçenlerde öldü de arkasından neler konuşuldu.
Sayın milletvekilleri, bakın, içinizden değerli bir
arkadaşınız dayanamayıp istifa etti ve sonra da Keşke
bu kadar oy almasaydık. dedi. Ankara Milletvekili Sayın Zekai
Özcanı buradan, Meclis kürsüsünden selamlıyorum,
vicdanının olduğunu gösteren bu anlamlı açıklama için
kutluyorum. Vatan gazetesine verdiği o açıklamada Sayın Özcan
Mazlumu, dindarı istismar ettiler. diyor, arkasından ekliyor:
Parti içi demokrasi işlemiyor. Söylüyorsun, duvara çarpmış gibi
geri dönüyor. Keşke yüzde 47 oy almasaydık, sadece iktidara
gelinebilecek oy alınsaydı, daha özenli davranılırdı.
Bu sözler, sağduyunun sesi, vicdanın sesi.
AHMET YENİ (Samsun) Oy bile kullanamıyorsunuz, oy.
BAŞKAN Lütfen, sayın milletvekilleri
NESRİN BAYTOK (Devamla) Sayın milletvekilleri Elim
kırılsaydı. diyen seçmeni çok duymuş ve görmüştük ama
Keşke bu kadar oy almasaydık. diye partisine içi kan ağlayarak
kahreden milletvekilini ilk kez görüyoruz. İşte, gerçek AKP
İktidarı budur, insanların gözünü boyayarak, kandırarak,
medyayı ele geçirip karartma yaparak bir süre oy alınabilir ancak, o
dönem bitti.
Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlar, bir kez
daha soruyorum: Değer mi?
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Değer.
NESRİN BAYTOK (Devamla) Bir an için düşünün: Ülke için
ciddi bir yük hâline gelmiş olan, vatandaşlarının da,
ülkenin de sıkıntılarını artıran, yetmezmiş
gibi kişisel sorunlarını çözmek için sizleri kullanan, sizlerin
bazılarınızın iyi niyetli olarak verdiği desteği
çok kötü kullanan bu anlayıştan kurtulmak istemez misiniz? Bu
anlayıştaki parti yönetiminize, Sayın Özcanın
yaptığı gibi Artık yeter, buraya kadar. demek istemez
misiniz? Bir süre sonra, iktidar bitip birer eski milletvekili
olduğunuzda, bugünleri vicdanınız rahat olarak hatırlamak
istemez misiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Baytok, ek süreniz de doldu efendim.
NESRİN BAYTOK (Devamla) Sayın Başkanım,
selamlama hakkım yok mu? Son iki cümle.
BAŞKAN Sadece selamlama için sizin de mikrofonunuzu
açıyorum. Lütfen, sadece Genel Kurulu selamlıyorsunuz.
NESRİN BAYTOK (Devamla) Başı dik olarak Ben
görevimi yaptım, partime inandığım sürece destek verdim,
yanlışını gördüğümde de yanlışa ortak
olmadım. demek istemez misiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Siz aynı düşüncede
değil misiniz?
NESRİN BAYTOK (Devamla) Bu ülke hepimizin. Ülkenin kaderini
bu kadar etkileyecek bir oylamada bin kez daha düşünmek gerekir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Oy vermekten bile korkuyorsunuz,
sandığa bile gidemiyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Bu düşüncelerinizi
sandığa yansıtmak istemez misiniz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 11inci madde üzerinde,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili
Sayın Sırrı Sakıkın söz talebi vardır.
SIRRI SAKIK (Muş) Benim söz talebim yok efendim.
BAŞKAN Yok mu efendim? Benim önümdeki listede
BENGİ YILDIZ (Batman) Çekiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Anladım, peki.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Giresun
Milletvekili Sayın Hasan Sönmez.
Buyurun Sayın Sönmez. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA H. HASAN SÖNMEZ (Giresun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 497 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
11inci maddesi hakkında grubum adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesile ile Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bilindiği üzere, 1924 Anayasasının 13üncü ve 1961
Anayasasının 69uncu maddesinde, milletvekili genel seçimlerinin
dört yılda bir yapılması kuralı vardı. 1982
Anayasasının 77nci maddesi ile seçimlerin beş yılda bir
yapılması esası benimsenmişti. Ancak, 1982
Anayasasının yürürlüğe girdiği tarihten bu yana 7 kez
yapılan milletvekili genel seçimlerinin hiçbirinde bu hükme
uyulamamıştır. 1982 Anayasasına göre, ilk milletvekili
genel seçimi 6 Kasım 1983 yılında
yapılmıştır. Bu tarihten sonra yapılan milletvekili
genel seçimlerinde, muhtelif nedenlerle, seçimler, muhtelif oranlarda ileri,
öne alınarak yapılabilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bazı ülkelerdeki seçimlerin
yapılış dönemlerine baktığımızda, Avusturya,
Belçika, Danimarka, Finlandiya, Almanya, Yunanistan, Hollanda, Portekiz ve
İspanyada milletvekili genel seçimlerinin dört yılda bir, Fransa,
İtalya, İngilterede ise beş yılda bir
yapıldığını görmekteyiz.
Bilindiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin
dört yılda mı yoksa beş yılda mı yapılması
konusunda yıllardan beri süregelen tartışmalar
bulunmaktaydı. Türkiye'nin içinde bulunduğu zor koşullar,
yılların biriktirdiği çetin sorunlar dikkate alınarak
seçimlerin dört yılda bir yapılması ve millet iradesinin
yenilenmesi savunulan bir görüştü. Birçok parti ve sivil toplum örgütü de
seçimlerin dört yılda bir yapılmasını savunmaktaydı.
İşte, bu toplumsal talepleri, siyasi saikleri ve
çağdaş demokratik ülkelerdeki uygulamaları dikkate alan
partimiz, seçimlerin dört yılda bir yapılması için Anayasa
değişikliğini 2007 yılında Türkiye Büyük Millet
Meclisine getirmiş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçimlerin beş
yılda bir yapılmasını emreden Anayasanın 77nci maddesini
değiştirerek mevcut durumu yani seçimlerin beş yılda bir
yapılması yerine dört yılda bir yapılması
kuralını getirmiştir. Ancak yapılan bu değişiklik
sırasında Anayasanın Başkanlık Divanı
başlıklı 94üncü maddesinin üçüncü fıkrasında buna
paralel bir düzenleme yapılması gerekirken o
yapılamamıştı.
Görüşülmekte olan -şu anda görüştüğümüz-
Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 11inci maddesiyle, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanı seçimlerinin her yasama döneminde iki
kez yapılması ve ilk seçilenlerin görev süresinin iki yıl,
ikinci devre için seçilenlerin görev süresinin ise yasama döneminin sonuna
kadar devam etmesi öngörülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasada
değişiklik yapılmasına dair teklifimizin görüşülmesi
sırasında muhalefet partilerimizin ileri sürdüğü bazı
konulara da kısaca temas etmek istiyorum. Muhalefet,
halkımızın gündeminde farklı konular olduğu hâlde partimizin
Anayasa değişikliğiyle ilgilendiğini, halkın gündemiyle
ilgilenmediğini iddia ederek partimizi eleştirmektedir.
Değerli milletvekilleri, halkın bütün sorunları
giderildikten sonra mı Anayasa değişikliği yapılacak?
Bugüne kadar böyle mi Anayasa değişiklikleri
yapılmıştır? Yapılan değişiklikler, bütün
sorunlar giderildikten sonra mı yapılmıştır? Anayasa
değişikliği bizatihi halkın sorunlarını çözmek
için yapılmıyor mu?
Değerli milletvekilleri, 23 Nisan 1920 tarihinde kurulan,
yarın 90ıncı kuruluş yıl dönümünü
kutlayacağımız Türkiye Büyük Millet Meclisinin, kurulduğu
sırada bir yandan Kurtuluş Savaşını yönetirken ve
halkın bütün sorunlarıyla ilgilenirken bu Meclisin, 20 Ocak 1921
tarihinde 85 no.lu Karar
Değerli milletvekilleri, milletvekili genel seçimlerine
kısa bir süre kaldı. Dolayısıyla, Anayasa
değişikliğinin seçimden sonra yeni oluşacak Parlamentoya
bırakılması gerektiği savunulmaktadır. Sürekli bu
ifade kullanılmaktadır. Parlamento tarihimizden bazı örnekler
vermek istiyorum.
Bakınız değerli milletvekilleri, 5/12/1934 tarihli
2599 sayılı Kanunla seçimlere iki ay kala Anayasa
değişikliği yapılmıştır. Yine, 29/11/1937
tarihli 3272 sayılı Kanunla seçimlere bir yıl dört ay kala
Anayasa değişikliği yapılmıştır. 15/3/1973
günlü 1699 sayılı Kanunla seçimlere yedi ay kala Anayasa
değişikliği yapılmıştır. 17/5/1987 tarihli
3361 sayılı Kanunla seçimlere beş ay kala Anayasa
değişikliği yapılmıştır. Bunları
çoğaltmak mümkündür. Ayrıca, seçimden sonra oluşacak yeni Parlamentoya
ne yapması gerektiğini şimdiden söylemek onların
iradelerine ipotek koymak değil de nedir?
OKTAY VURAL (İzmir) Siz de öyle diyorsunuz zaten.
H. HASAN SÖNMEZ (Devamla) Görüldüğü gibi, Anayasa
değişikliğini seçimden sonra oluşacak Parlamento
yapsın. şeklindeki tezin hukuki ve mantıki hiçbir izahı
yoktur.
Değerli milletvekilleri, yapılmakta olan Anayasa
değişiklikleriyle ülkemizde bir yandan temel hak ve özgürlükler
genişletilip teminat altına alınırken diğer yandan
demokrasinin standartları yükseltilmektedir. Hâl böyleyken bazı
muhalefet partilerinin oylamaları boykot etmesi,
vatandaşlarımız tarafından yakından ve ibretle
izlenmektedir.
Yirmi sekiz yıldan beri, başta siyasi partiler olmak
üzere hemen her kesim tarafından eleştirilen, 1982
Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine
İlişkin Kanun Teklifimiz Anayasa Komisyonunda görüşülmeye
başlandığı andan itibaren muhalefet partilerince teklifin
yasalaşmaması için her türlü engelleme yapılmaktadır. Öyle
ki Komisyonda bir yandan teklifin maddelerindeki eksiklik ya da aksaklıklar
ifade edilmekte, düzeltilmesi için önerilerde bulunulmakta ve hatta bu talepler
dikkate alınarak, örneğin 10uncu maddede teklifin 1inci maddesiyle
yapılan düzeltmeler muhalefetle birlikte yapılmakta ama oylamaya
gelince muhalefet kendi düzeltme talepleriyle ilgili düzeltilen maddeye dahi oy
vermemekte, Genel Kurulda ise oylamaya bazı partilerimiz hiç
katılmamaktadır. Bir yandan tenkit ediliyor, diğer yandan
oylamaya katılarak fikirler oylarla izhar edilmiyor,
açıklanmıyor. Oylamaya katılın evet deyin, hayır
deyin ya da çekimser kalın. Sizi engelleyen nedir?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hazırlığın
gayriciddiliği bizi engelleyen.
H. HASAN SÖNMEZ (Devamla) Milletimiz ve gelecek nesiller, sizin
iradenizi kullanacağınız oyların renginden
öğrenecektir. Bundan neden imtina ediyorsunuz?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle bu
Anayasa Değişiklik Teklifinin görüşülmesi sırasında
gerçekten anlam veremediğimiz hareketler görüyoruz. Şöyle ki: Genel
Kurulda 500 dolayında milletvekili bulunduğu hâlde, hepimiz bunu
gözlemlediğimiz hâlde, herkes tarafından bu tablo görüldüğü
hâlde Genel Kurulda 184 milletvekili olup olmadığını tespit
için yoklama talep ediliyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Salonda mı?
H. HASAN SÖNMEZ (Devamla) Evet, Genel Kurulda, evet.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Hepsi kuliste uyuyorlar
H. HASAN SÖNMEZ (Devamla) Hayır, hayır.
BAŞKAN Lütfen karşılıklı
konuşmayın.
Sayın Sönmez, lütfen Genel Kurula hitap edin.
H. HASAN SÖNMEZ (Devamla) Değerli milletvekilleri
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Buradaki koltuklar
niye boş?
BAŞKAN Siz Genel Kurula hitap edin efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Belki girmezler, ne biliyorsunuz?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Var mı burada 184 kişi?
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Hani, koltuklarda
kim var?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri, lütfen
H. HASAN SÖNMEZ (Devamla) Değerli milletvekilleri,
şunu arz etmek istiyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Say bakayım var mı 184?
BAŞKAN Sayın Sönmez, lütfen
H. HASAN SÖNMEZ (Devamla) Genel Kurulda
Bakınız, isterseniz geçmiş günler
çalışmalarını alalım, görüntüleri izleyelim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Hiç girme o işlere, o
işlere girersen zararlı çıkarsın.
H. HASAN SÖNMEZ (Devamla) Genel Kurulda tabii ki yeterli
sayı olmadığında karar yeter sayısı istemek veya
toplantı yeter sayısı istemek İç Tüzüke göre en doğal
haktır, ancak bizatihi gözlemlediğimiz 500 dolayında
milletvekilinin bulunduğu sırada milletvekillerinin
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Bak yahu var mı 184 kişi?
H. HASAN SÖNMEZ (Devamla) Şimdi değil efendim,
geçmiş çalışmaları kastediyorum. Bunu istemek
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Bana işimi öğretme! Bana
işimi öğretme!
H. HASAN SÖNMEZ (Devamla) Değerli milletvekilleri, bu, olsa
olsa bir hakkı kullanmak değildir, bir hakkı suistimal etmektir.
Bir hakkın
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ben milletvekilliği yaparken
sen kısa pantolonla geziyordun.
H. HASAN SÖNMEZ (Devamla) Değerli milletvekilleri, hepimiz
biliriz, hukukçular çok daha iyi bilir; bir hakkın suistimalini kanun
himaye etmez.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Madde üzerinde konuş.
OKTAY VURAL (İzmir) Siz milleti suistimal ediyorsunuz ya!
H. HASAN SÖNMEZ (Devamla) Ancak unutmayalım ki,
Parlamentoda bir hakkın kullanımının suistimalini seçimde
millet hiç affetmez, özellikle belirtmek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Yanlışa oy vermek en
büyük günah, sen yanlış oy kullandın.
BAŞKAN Sayın Sönmez, normal süreniz doldu, size de iki
dakika süre veriyorum, lütfen tamamlayın.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Bu milletin derdi sizi mi gerdi
arkadaşlar?
H. HASAN SÖNMEZ (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bazı hatip arkadaşlar konuşurken partimizin demokrasi
düşmanlığından bahsetti, gerçekten son derece üzüldüm.
Partimiz kurulduğu günden beri bu ülkede demokrasiyi bütün kurumlarıyla,
kurallarıyla işletmek için gece gündüz çalışmaktadır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Parmak demokrasisi!
H. HASAN SÖNMEZ (Devamla) Bugüne kadar partimizin
yaptığı çalışmalardan hangi çalışma
demokrasinin daraltılmasına, ülkede insan hak ve özgürlüklerinin,
demokrasinin işlemesinin, daraltılmasına neden olmuştur?
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Vekilim, bu
Anayasa sizin grubunuzda tartışıldı mı?
H. HASAN SÖNMEZ (Devamla) 11 bini aşkın hâkim ve
savcının
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
Lütfen arkadaşlar, ben sizi sabırla dinledim.
OKTAY VURAL (İzmir) Uzlaşmadan korkmayın,
korkmayın, cesaret gerekir.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Size sordular mı buraya
getirirken?
H. HASAN SÖNMEZ (Devamla) 11 bini aşkın hâkim ve
savcının temsil edileceği Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunda 5 kişiyle değil de 22 hâkim ve savcıyla temsil
edilmesi, aralarından tabanı genişleterek temsil edilmesi mi
demokrasiyi daraltmak? Demokrasi düşmanlığı buysa, biz bu düşmanlığı
işliyoruz arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, diğer bir eleştiri de,
teklifin kamuoyuna sunulması hâlinde tümüyle oylanmasına yönelik;
sürekli bu söyleniyor.
Arkadaşlar, bugüne kadar yapılan Anayasa
değişiklikleriyle ilgili bütün düzenlemeler elimizdedir ve birden
fazla madde olan bütün düzenlemelerde Anayasa değişiklik
tekliflerinde kullanılan cümle bugünkünün aynısıdır.
Sizlerin zamanında çıkardığınız Anayasa
değişiklik tekliflerindeki de aynıdır. Neden siz yaptığınız
zaman bir şey doğru dürüst oluyor da biz
yaptığımız zaman tenkide maruz kalıyor?
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Biz Anayasa
değişikliği yapmadık, sen tarih bilmiyorsun.
OKTAY VURAL (İzmir) Biz uzlaşarak yaptık.
H. HASAN SÖNMEZ (Devamla) Lütfen yaptıklarımıza,
Parlamento tarihi uygulamalarımıza bir bakalım.
Değerli milletvekilleri, kısa bir şey daha
hatırlatmak istiyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Anlaşma oranlarını
biraz evvel verdim, yüzde 80, 2001de.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen sayın milletvekilleri, Hatibe
müdahale etmeyelim.
Özellikle arkadaşlar, bakınız, bir şeyi
sizlerle paylaşmak istiyorum: Şu Parlamentoda daha önce bürokrat
olarak çalıştım, şu anda üç yıla yakın
milletvekili olarak çalışıyoruz. Arkadaşlar, bizim
partimizin adı nedir? Adalet ve Kalkınma Partisidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) AKP yahu!
OKTAY VURAL (İzmir) Peki, bu adalet ve
kalkınmanın AKla ne ilgisi var? Sulandırma değil mi?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Adaletten kaçanlar partisi
BAŞKAN Sayın Sönmez, iki dakika süreniz de doldu.
Sadece selamlama yapabilmeniz için mikrofonu açıyorum. Lütfen Genel Kurulu
selamlayınız ve konuşmanızı bitiriniz.
Buyurun.
H. HASAN SÖNMEZ (Devamla) Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, bizim Tüzükümüzde yazılan ad AK
PARTİdir, bunun dışında bir adla anmak bile sizin mevzuata
ne kadar yakınlık gösterdiğinizin açık bir delilidir.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 11inci madde üzerinde
grupların söz talebi sona erdi. Şimdi şahıslar adına
konuşmalara geçiyoruz.
İlk söz, şahıslar adına, Bursa Milletvekili
Sayın Canan Candemir Çelik.
Sayın Çelik, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CANAN CANDEMİR ÇELİK (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin Anayasanın 94üncü maddesinin
değiştirilmesine ilişkin çerçeve 11inci maddesi hakkında
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere 1924 ve 1961
anayasaları döneminde ülkemizde milletvekili genel seçimlerinin dört
yılda bir yapılması kuralı vardı. Bu kural 1982
Anayasası ile değiştirilmiş ve 77nci maddesinde, seçimlerin
beş yılda bir yapılması esası benimsenmişti ancak
uygulamada, AK PARTİ İktidarı dışında, yani
22nci Dönem Meclisi dışında hiçbir iktidar bu beş
yıllık süreyi tamamlayamamıştır. Yani, 1983
yılından beri yapılan altı genel seçimde yapılan
seçimler hep erken genel seçim olmuştur.
Değerli milletvekilleri, çağdaş demokrasilerde
anayasal düzen ve demokratik rejimin korunması ve geliştirilmesi için
en temel unsur, millî iradenin anayasal kurumlara
yansıtılmasıdır. Yirmi sekiz yıldır üzerinde
konuşulan ve toplumun her kesimi tarafından eleştirilen 1982
Anayasasında Cumhurbaşkanının seçilme sürecine
ilişkin getirilen normlar, ister istemez, siyasal, sosyal ve ekonomik
sıkıntıların ortaya çıkmasına sebebiyet
vermiştir.
Katılımcı demokrasilerde siyasi rejimin işlememesi
veya kısıtlanması hâlinde başvurulacak demokratik yol,
halkın iradesidir. Halk iradesinin ortaya çıkarılması ve
bunun anayasal organlara yansıması demokratik süreci
genişleteceği gibi, bu sürecin işlemesine de katkı
koyacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi seçiminin dört yılda mı
yoksa beş yılda bir yapılacak olması uzun süre
tartışma konusu olmuş ancak zor koşullar ve çetin sorunlar
dikkate alındığında, dört yılda bir yapılması
ve millet iradesinin yenilenmesi her kesim tarafından kabul edilen bir
görüş olmuştur. Biraz önce bahsettiğim seçim hukukumuzun da
istatistikleri değerlendirildiğinde, ülkemizde hiçbir genel seçim
beş yılı tamamlayacak şekilde
gerçekleştirilememiştir. Türkiyede yapılan seçimlerin hemen
hepsi erken yapılmış genel seçimler olmuştur.
İşte, bu toplumsal talepleri ve siyasi saikleri dikkate
aldığımızda, partimiz, Cumhurbaşkanının halk
tarafından seçilmesi düzenlemesiyle birlikte, Anayasanın 77nci
maddesinin birinci fıkrasını 2007 yılında 5678
sayılı Kanunla değiştirmiş ve beş yılda bir
yapılan genel seçimlerin dört yılda bir yapılmasını
karara bağlamıştır.
Diğer taraftan, yine o dönemde teklif ile getirilen,
halkın seçeceği ve görev süresi beş yıl olan
Cumhurbaşkanına, görev süresinde farklı siyasi
çoğunluklarla birlikte çalışma imkânı sağlayacak ve
halkın seçtiği Cumhurbaşkanının, tarafsız,
partiler üstü bir tutum sergilemesini mümkün kılacak olması da
ayrıca dikkate alınan bir değerlendirmedir.
Ancak, o dönemde, tüm bunları yaparken Anayasanın
Başkanlık Divanı başlıklı 94üncü maddesinin
üçüncü fıkrasının değiştirilmesi, buna paralel bir
düzenleme yapılması mümkün olmamıştır. Bu nedenle,
Anayasanın 77nci maddesinde seçimlerin dört yılda bir yapılması
hüküm altına alındıktan sonra, 94üncü maddenin
Başkanlık Divanının seçim zamanı ve görev süresini
belirleyen üçüncü fıkrasında değişiklik yapılması
ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi 82
Anayasasında Başkanlık Divanı üyelikleri için bir yasama
döneminde iki kez seçim yapılması öngörülmüştür. Divan
üyeliklerine ilk seçilenlerin görev süresi iki yıl, ikinci dönem
seçilenlerin ise üç yıldır. Bu açıdan Divana ilk dönem
seçilenler ile sonradan seçilenler arasında görev süresi
bakımından bir eşitsizlik söz konusu olmaktadır.
2007 yılında yapılan Anayasa
değişikliği ile 61 Anayasası döneminde olduğu gibi,
milletvekili seçimlerinin dört yılda bir yapılması öngörüldükten
sonra, tekrar, Başkanlık Divanı seçimi bu görev süresi hususunda
dört yıllık süreye getirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm bu
nedenlerle, görüşülmekte olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Ek süre veriyorum, buyurun.
CANAN CANDEMİR ÇELİK (Devamla)
11inci maddesi ile
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı seçimlerinin her
yasama döneminde iki kez yapılması ve ilk seçilenlerin iki yıl
görev süresinin olması, ikinci devre için seçilenlerin de süre sonuna
kadar devam etmesine karar verilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Anayasa değişikliğinin ülkemize,
milletimize, demokrasimize hayırlı olmasını diliyorum.
Sözlerimi burada tamamlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Çelik, teşekkür ederim.
Şahıslar adına ikinci söz İstanbul
Milletvekili Sayın Hüseyin Merte ait.
Sayın Mert, buyurun efendim.
Sizin de süreniz beş dakikadır.
HÜSEYİN MERT (İstanbul) Sayın Başkanım,
saygıdeğer milletvekilleri; Anayasanın bazı maddelerini
değiştiren kanun teklifinin 11inci maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi şahsım ve Demokratik Sol
Parti adına saygıyla selamlıyorum.
Bu, 11inci madde üzerindeki son konuşmalardan bir tanesi,
bundan sonra oylamalara geçilecek, yarın da Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kuruluşunun 90ıncı yıl dönümünü
kutlayacağız hep birlikte. Ben, şimdiden, bu vesileyle Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 90ıncı yılını kutluyorum, çocuklarımızın
bu güzel Çocuk Bayramını kutluyorum. Bizlere bu Meclisi kuran tüm
kuruculara, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere
saygılarımı sunuyorum, minnetle onları anıyorum. Ancak
90ıncı yılımıza girerken maalesef bir
uzlaşı içerisinde giremiyor Meclisimiz. Hatta şunu da
söyleyeyim: Biz çocuklarımızla dahi uzlaşamadık, tam Millî
Egemenlik Bayramı içerisindeyken Anayasa görüşmelerini
yapıyoruz, bu nedenle de Meclisin kapıları kapalı
ziyaretçilere. Hâlbuki Türkiye'nin dört bir yanından
çocuklarımız gelirdi, Anıtkabri ziyaret ederlerdi, Meclisimizi
ziyaret ederlerdi, cıvıl cıvıl olurdu bu hafta Meclisimiz.
Maalesef bunları göremiyoruz ama umarım bu eksikliği yarın
telafi edecektir Meclis.
Değerli arkadaşlar, bir milletvekili olarak tabii ki en
büyük arzum, üzerinde konuştuğum bu 11inci maddenin Türkiye'nin
işsizlik, yolsuzluk, yoksulluk sorunlarını çözecek bir madde
olduğunu burada haykırarak söylemek isterdim ama maalesef bunlarla
ilgisi olmayan, belki, tabiri caizse, şaka gibi bir madde. Bu madde bir
çikolata maddesi diyeceğim. Çünkü geçmişte bir sayın genel
başkan bu şekilde söylemişti. Bir çocuk acı bir ilacı
içmediği takdirde bunu bir çikolatanın içerisinde katlayıp
vereceksiniz ki, çocuk rahatlıkla içsin o ilacı diye. Bunu söyleyen
sayın genel başkanımız tabii şu an aramızda yok
ama neden böyle bir madde olduğunu
Bakarsanız yirmi yedi tane
maddesi var bu paketin, bunun yaklaşık on üç-on beş tanesi bu
şekilde bir çikolata maddesi olarak geliyor.
Bunun açıklamasını şöyle yapayım:
Bakın bu 11inci madde Anayasanın 94üncü maddesini
değiştiriyor. Nedir, nesini değiştiriyor? İşte
eskiden Başkanlık Divanının görev süresi iki artı üç
yıl gibi bir süreyle belirlenmişken, şimdi bu maddeyle iki
artı süre sonuna kadar olan kısım deniyor. Niçin böyle bir şey
söylemek zorunda kalındı? Anayasanın 77nci maddesi,
biliyorsunuz, Ekim 2007 yılında referandumla değiştirildi.
Referanduma gidilirken, 22nci Dönemde, benim olmadığım
Parlamentoda, tahmin ediyorum ki yine bir uzlaşı
sağlanamadı da bugünlere gelindi, yani referanduma gelindi. Aynı
o gün nasıl uzlaşı sağlanamadan Mecliste, burada temsil
edilen partiler arasında bir uzlaşı sağlanamadan
gelindiyse, bugün de aynı uzlaşıyı maalesef göremiyoruz.
Adalet ve Kalkınma Partisinin, tabii, uzlaşı
anlayışı bu. Kendi çizgilerine gelindiği noktada ancak
uzlaşı başlıyor, onun dışında uzlaşı
olamıyor. Hâlbuki bir uzlaşı komisyonu olmuş olsaydı,
şu yirmi yedi maddenin içerisinde pek çok madde, birçok madde
rahatlıkla o komisyonda çözülürdü. Aynı geçen defa nasıl ki Bu
Anayasanın 77nci maddesini değiştirelim. diye bir
arkadaş çıkardı arada Yahu biz bu 77nci maddeyi
değiştiriyoruz. İki artı iki
Dört yıl yaptık
Meclisin çalışma süresini. Bu da onunla ilintili bir madde. Şunu
gelin şimdiden değiştirelim, bu maddeyi de değiştirelim.
derdi. Ama maalesef böyle bir şey söylenmedi, söylenmemiş o dönemde.
Şimdi de aynı şekilde aynı hatayı yeniden
işliyoruz.
Başlarken nasıl ki bir milletvekili olarak
haykırmak istediğimi söyledim, çok güzel bir madde olmasını
söylemiştim, onu söyleyemiyorum, bari hiç olmazsa bitirirken şöyle
bir cümle kurmak isterdim, demek isterdim ki: Sevgili arkadaşlar, bu
Anayasa değişikliği yeterli olmasa bile Türkiyeyi biraz daha
ileriye götürecek bir pakettir bu. Bu paketin Anayasa Komisyonundan
geçtiği şekliyle de Meclisimizden geçmesini temenni ediyorum. Bu,
Meclisimiz için bir onurdur. Bu onuru burada bulunan tüm siyasi partiler ve
milletvekili olarak hep birlikte paylaşmamız gerekir diye söylemek
isterdim, ama bu hakkı benim elimden aldınız, ben böyle bir
şey söyleyemiyorum, çünkü izliyorsunuz 330 oyla referanduma gidecek olan
bir madde 3 oyla, 5 oyla, bir tek partinin zorlamasıyla referanduma
gidecek ya da gitmeyecek, Meclisimiz karar verecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Mert, size de ilave bir dakika süre
veriyorum. Sözlerinizi lütfen tamamlayın.
HÜSEYİN MERT (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Bu cümleleri ben söyleyemiyorum ama 2001 yılında Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşmuş olan şu anki
Başkanımız Sayın Mehmet Ali Şahin bu cümleleri
kullanmıştı, haklı olarak kullanmıştı. Bu
onuru yaşamıştı, gururuyla yaşamıştı
çünkü kendisi de o komisyonun içerisindeydi, çok büyük katkıları
vardır, kendisine teşekkür ediyorum ama o dönem Anayasanın otuz
küsur maddesi değiştirilirken, burada bulunan bütün partilerin
temsilcileriyle büyük bir uzlaşı içerisinde bu Anayasa geçmişti.
Maalesef bu dönem bunu yaşayamıyoruz, bunu göremiyoruz ama biz
Demokratik Sol Parti olarak görevimizi yaptığımız
inancındayız. İki aydır üstünde fırtınalar
kopartılan bu konular üzerinde hazırlığımızı
yaptık. Genel Başkanımız Sayın Masum Türkerle
birlikte, Sayın Hikmet Sami Türk Hocamız bütün partileri
dolaştı ve nasıl olması gerektiğini anlatmaya
çalıştı. Benim daha fazla zaten zamanım kalmadı
diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (DSP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Mert, ben de teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde gruplar ve
şahıslar adına konuşmalar tamamlandı.
İç Tüzük 72ye göre verilmiş iki ayrı önerge var
aynı mahiyette.
Şimdi her ikisini de okutuyorum, birlikte işlem
yapacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca, görüşülmekte
olan 497 Sıra Sayılı Yasa Teklifinin 11. maddesi üzerindeki
görüşmelerin devam ettirilmesini arz ve talep ederiz.
|
|
Şevket
Köse |
|
Halil Ünlütepe |
Suat Binici |
|
|
Adıyaman |
|
Afyonkarahisar |
Samsun |
|
|
Turgut Dibek |
|
Atila Emek |
Canan
Arıtman |
|
|
Kırklareli |
|
Antalya |
İzmir |
Gerekçe:
Anayasa teklifi ile Türkiye tarihi birikimine ters bir istikamete
doğru çekilmek istenmektedir.
Anayasa değişikliği toplumsal bir talepten ve
ihtiyaçlardan kaynaklanmamıştır. Ne çiftçi, ne esnaf, ne
işçi, ne emekli, ne memur, ne de işsiz yurttaşımız
Türkiye'de bir Anayasa değişikliği yapılmasına ilişkin
bir talep ortaya koymamıştır. Kaldı ki, Anayasa
değişikliği teklifi halkın hiçbir somut sorununa, hiçbir
somut çözüm getirmemektedir. Yani Anayasa değişikliğinin
içeriği ile halkın sorunları örtüşmemektedir.
Anayasa değişikliği teklifi, halkın
değil, siyasi iktidarın gündemidir Yoksulluk, işsizlik ve
yolsuzlukları perdelemek ve önümüzdeki seçimleri Anayasa
tartışmaları içinde toplumun gerçek gündeminden
uzaklaştırma amacını gütmektedir.
Bu Anayasa değişikliği siyasi iktidarın güncel
çıkarlarını gerçekleştirmek üzere ortaya
atılmıştır. Bu nedenledir ki, Parlamento içindeki hiçbir
siyası parti tarafından desteklenmemektedir.
Bu Anayasa değişikliği teklifi bir toplumsal
mutabakatın değil, siyasi iktidarın talebi olarak ortaya
çıkmıştır. Bu açıdan toplumu birleştirmeye
değil ayrıştırmaya yönelik bir tekliftir. Türkiye'yi
ayrıştıran, Türkiye'yi parçalamaya yönelik çok tehlikeli
kamplaşmaların kaynağı niteliğindedir.
Anayasa değişikliği teklifinin tüm maddelerinin
birlikte oylanması hem Parlamentoya hem Türk halkına yapılan
dayatmayı ortaya koymaktadır. Tüm maddelerin birlikte oylanması
bazı şeyleri gözlerden kaçırmanın bir ifadesidir. Milletin
vekiline maddeleri teker teker oylama hakkı verilirken, milletin
kendisinden bu hakkın kaçırılması asla demokrasi
anlayışıyla bağdaşmaz.
Bu anayasa değişikliği teklifi bir dayatma
niteliğindedir. Toplum kesimlerinin desteği yerine Parlamento
çoğunluğunun dayatması ile hayata geçirilmeye
çalışılmaktadır. Böyle bir durum ancak darbe dönemlerinde
olur, darbe dönemlerinde Anayasa dayatılır.
Bu Anayasa değişikliği teklifi, anayasal
sistemimizin temel dayanağını oluşturan üç temel erkten
yargı erkini özensiz, usule aykırı bir yaklaşımla
siyasi iktidarın hegemonyası altına alma planının
uygulanma belgesidir. Siyasi iktidar yargıyı ele geçirilmesi gereken
bir unsur olarak değerlendirmektedir. Yargının yürütmenin
emrinde olduğu bir sisteme demokrasi denilemez. Yargının
siyasetin güdümüne sokulması ancak, dikta özlemi ile açıklanabilir.
Bu Anayasa teklifi Sayın Başbakanının ve
siyasi iktidar yetkililerinin kendilerini kurtarmak üzere
kurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesinin şekillenmesi
Başbakan ve bakanları Yüce Divan'da aklanmaya yöneliktir
Çoğunluğu hukukçu olmayan bir mahkeme kurgulandığından
hukukçu olmayanların ceza yargılaması yaptığı bir
düzen kurulmaktadır.
İdarenin eylem ve işlemlerinin odaklaşmanın
tespitinde gözetilmeyeceği ilkesi Anayasaya konularak, siyasetçiler
sorumluluktan arındırılmaktadır. Geçici 15. madde
kaldırılırken, siyasi iktidarlara kalıcı
dokunulmazlık getirilmektedir. Bu düzenleme iktidar partisinin hiçbir
şekilde kapatılmayacağına ilişkin bir düzenlemedir.
Böylece iktidar mensuplarına hem sorumsuzluk hem de dokunulmazlık
getirilmektedir.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı da
tamamen değiştirilmektedir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
siyasi iktidarın hedefi haline getirilmiştir. Adalet Bakanı ve
müsteşarının konumunun yargı
bağımsızlığı açısından
sorgulanırken, başka bakanlık memurlarının da HSYK'ya
dahil edilmesi ile yargı bağımsızlığı daha
da zedelenir noktaya taşınmıştır. Yine hakim ve
savcıların soruşturmalarında Adalet Bakanına mutlak
yetki verilmesi günümüzde yaşanan olaylar düşünüldüğünde vahim
sonuçlar doğuracağı açık bir düzenleme olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Anayasalar toplumsal mutabakat metinleridir. Bu nedenle
oluşturulmalarında mutlaka tüm toplum kesimlerinin katkısı
sağlanmalıdır. Anayasa metinlerinin toplumsal mutabakat
değil toplumsal çatışma metinlerine dönüştürülmesi
toplumsal birlikteliği zarar verir Toplumu gererek,
ayrıştırarak siyaset yapma belki belirli bir zaman diliminde
bazı siyasi partilerin çıkarına olabilir. Ancak
unutulmamalıdır ki, Türk halkı kendini iradesini istismar eden
siyasi partilere mutlaka ve mutlaka sandıkta bunun hesabını
sorar.
Bu açıdan söz konusu düzenlemenin görüşmelerine devam
edilmelidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa Değişiklik Teklifinin 11.
maddesinin TBMM İçtüzüğü'nün 72. maddesi uyarınca,
görüşmelerinin devamına karar verilmesini saygı ile arz ve talep
ederiz
|
|
Faruk Bal |
|
Oktay Vural |
Mehmet
Şandır |
|
|
Konya |
|
İzmir |
Mersin |
|
|
Cemaleddin Uslu |
|
S. Nevzat
Korkmaz |
Recep Taner |
|
|
Edirne |
|
Isparta |
Aydın |
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev
ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen demokrasisini;
21. yüzyılın
evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
Asırlık anayasa
tartışmalarından kurtarmanın,
Her kesimin
benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa
yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi konularda
uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin görüş ve
tavrının, yapılacak ilk seçimde milletin takdirine
sunulmasını,
Seçimler sonunda
oluşacak Meclis'in ilk iş olarak anayasa değişikliğini
gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti
kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile
Devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti
barıştıracak,
Vatandaşın temel
hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez
bütünlüğünü üniter yapı içinde sağlayacak ve Devleti kurum ve
kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi
iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel
nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif
edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif
hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter
sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa
edilen Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur,
Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.
AKP, iyi niyetli değildir, bu teklif ile
başlattığı PKK açılımı için anayasal zemin
hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı etkisiz hale
getirmektedir.
Bu hususlarda uzlaşmaya varıncaya kadar görüşmelere
devam edilmelidir.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, oylamadan önce
toplantı yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Oylamadan önce bir toplantı yeter
sayısı talebi var.
Toplantı yeter sayısı talebinde bulunan
arkadaşlarımızı tespit ediyoruz: Sayın Vural,
Sayın Doğru, Sayın Çalış, Sayın Bulut, Sayın
Enöz, Sayın Yıldız, Sayın Taner, Sayın Uslu,
Sayın Paksoy, Sayın Yalçın, Sayın Ural, Sayın Tankut,
Sayın İnan, Sayın Orhan, Sayın Işık, Sayın
Melen, Sayın Ergun, Sayın Günal, Sayın Dağdaş,
Sayın Şandır.
Sayın milletvekilleri, elektronik sistemle yoklama
yapacağız.
İki dakika süre veriyorum ancak demin isimlerini
okuduğumuz arkadaşlarımız lütfen sisteme girmesinler.
Evet, başlatıyorum efendim.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Birlikte işleme aldığımız
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Yoklama nedeniyle soru sormak için sisteme giren
arkadaşlarımızın isimleri yine silindi ancak silinmeden
önceki hâlini, sırayı okuyorum: Sayın Varlı, Sayın
İnan, Sayın Köse, Sayın Çalış, Sayın Doğru,
Sayın Yalçın. Tekrar hemen girerseniz bu sıraya göre
mikrofonlarınız açılacak.
Sayın Varlı, buyurun.
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bu Anayasa değişikliğiyle memurlara toplu
sözleşme hakkını verdiğinizi söylüyorsunuz. Grev hakkı
olmayan toplu sözleşmenin ne getirisi olacaktır? Bu, düpedüz
olası halk oylamasına gidildiğinde memur ve emeklilerin
desteğini almak değil midir? Oysa, Tekel özelleştirilirken Tekel
işçilerine de Size bir zarar gelmeyecek. demiştiniz ama onların
haklı direnişlerine bile tahammül edemeyip Ankaraya sokmamak için
elinizden geleni yaptınız. Tekel işçilerinin haklı
direnişlerine tahammül edemeyen AKP acaba devlet memurlarının
hak arayışına nasıl tahammül edebilecek?
Bir de, bu görüşülmekte olan maddeyi hazırlayan,
TBMMnin daha demokratik olmasını söyleyenlere üstün hizmet ödülü
vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın İnan...
MÜMİN İNAN (Niğde) Sayın Başkanım,
Sayın Bakana sormak istiyorum.
Sayın Bakan, biraz önce sizin yerinize oturan Sayın
Bakana net iki soru yönelttim ve cevap alamadım. İmam-hatiplerin ve
meslek liselerinin katsayı çözümü için verdiğimiz kanun teklifine
neden destek vermediniz?
Partimiz Milliyetçi Hareket Partisiyle baş örtüsü meselesi
için imzaladığınız protokolde YÖKün ek 17nci maddesinin
değiştirilmesinden neden kaçtınız?
Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, her konuda olduğu
gibi baş örtüsü ve katsayı meselesinde sözümüzün
arkasındayız ve borcumuzu ödemeye hazırız. Sizin de bu
konuda bir namus borcunuzun olduğunu biliyoruz. Acaba, buna rağmen
sosyal hayatımızın en önemli sorunlarından birisi olan
baş örtüsü meselesi bu Anayasa paketinin içerisinde neden yoktur?
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Köse...
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Sayın Arınç dün bir televizyon
kanalında Eğer Anayasa Mahkemesi bu Anayasa paketini reddederse kaos
doğar? demişti. Acaba nasıl bir kaos ortaya çıkar, merak
ediyorum.
İkincisi, Anayasamızın 166ncı maddesinde,
tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla
gelişmesini planlamak devlete görev olarak yüklenmiştir. Buna göre
GAPın en önemli ayaklarından biri olan sulama projelerinin
yıllardır hayata geçirilememesi bu konuda Hükûmetin planlama
beceriksizliğinin bir göstergesi midir? Bu konuyu nasıl
değerlendireceksiniz?
BAŞKAN Evet, Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkan,
teşekkürler.
Sayın Bakan, biraz önce soruma cevap
alamadığım için tekrar soruyorum. AKPnin seçim beyannamelerinde
dokunulmazlıkla ilgili vatandaşa herhangi bir vaadi var
mıdır? Milletvekili dokunulmazlığı kamuoyunda
özellikle yolsuzluk dosyaları ve milletin bölünmez bütünlüğüne
yönelik suçlarla ilgili dosyalar nedeniyle yoğun olarak tartışılmaktadır.
23üncü Dönemde dokunulmazlıkla ilgili düzenleme yapmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakana sormak istiyorum: Seçim bölgelerine
gittiğimizde gençler bizden çalışmak için, üretmek için iş
istemekte, çiftçiler ve köylüler de yokluk içinde olduklarını,
ürettikleri ürünün para etmediğini, üretimlerin çok pahalıya mal
olduğunu, borçlarını ödeyemediklerini ifade ediyorlar. Özellikle
çiftçiler tarım kredi kooperatiflerine, bankalara olan
borçlarını ödeyemiyorlar. Esnaflar da vergi borçları ve
özellikle de BAĞ-KUR ve sigorta primlerini ödeyemiyorlar. Bunlarla ilgili
olarak önümüzdeki dönemde, bu kanun çıktıktan sonra, bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Vergi borçlarını
taksitlendirme ve diğer borçlarla ilgili olarak faizlerin silinmesi ve
yeniden yapılandırılmasıyla ilgili bir çalışma
yapılacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yalçın
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Dün sorduğum ve cevap alamadığım iki soruyu
tekrar sormak istiyorum. Öncelikle Sayın Bakana soruyorum: Bu ekonomik
kriz içerisinde, bu zor günlerde bir dayatma sonucu bir referandum ihtimali
doğarsa bu referandumun milletimize maliyeti kaç para olacaktır?
Eğer gizli bir bilgi değilse yüce Mecliste paylaşır mı
Sayın Bakan?
Diğer sorumu Sayın Komisyon Başkanına
yöneltmeyi arzu ediyorum: Sayın Komisyon Başkanımız,
partinize yakın yayın organlarında 12 Eylül
mağdurlarının acılarını tazeleyen haberler yaptırıyorsunuz.
Bir ajitasyon yapılıyor. 12 Eylül darbecilerini
yargılayacağız diye taahhütlerde bulunuyorsunuz. Bir bilim
adamı samimiyetiyle cevap verir misiniz? Ek 15inci maddenin
kaldırılmasının sembolik anlam dışında bir
anlamı olacak mıdır? Aleyhe, kanunun geçmişe uygulanmazlığı
ve zaman aşımı prensipleri karşısında, gerçekten
12 Eylül darbecilerini mahkemelerde hâkimler karşısında
görebilecek miyiz? Lütfen cevaplandırır mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kuzu, cevap verecek misiniz efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Sayın Başkanım, efendim, Sayın Yalçının
sorusundan 12 Eylülle alakalı olarak, bu geçici maddenin bir bölümü
2001de kaldırılmıştı -kalan bölüm duruyor- 686 adet
yasa yargılama dışı tutulmuştu. Bunlar için dava yolu
açıldı. Tabii o dönemde görev alan Danışma Meclisi üyeleri
ve diğer hükûmet ve o günkü bürokratlarla alakalı geniş koruma
altında bir madde konulmuş. Bu maddenin aynısı geçici
4üncü madde olarak 61 Anayasasında da vardı. Oradan alınma
aslında olduğu gibi bu. Şimdi, bu madde
kaldırılırsa -yirmi sekiz sene geçmiş aradan- ceza
hukukçuları farklı görüşler söylüyorlar. Bir kısmı
diyor ki: Efendim, bu bir af maddesiydi, zaten o gün yüzde 92yle
vatandaş kabul edince affetmiştir bunları. Böyle bir görüş
var. Bir kısmı diyor ki Zaman aşımı durmuştur,
yargılanabilir. Bir başka görüş de Zaman aşımı
çoktan dolmuştur. diyor. Ben tabii ceza hukukçusu değilim, o
açıdan bunun uygulamalı yorumunu bilemem ama bunun sembolik bile olsa
anlamını önemsiyorum, oradan kalkmasında yarar görüyorum.
BAŞKAN Peki.
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, konuştuğumuz madde 94üncü
maddedeki Başkanlık Divanıdır ve burada bütün fıkralar
yerinde kalmakta, sadece üçüncü fıkradaki üç yıldır
sözcüğünün yerine o yasama döneminin sonuna kadar devam eder hükmü
getirilmektedir. Bu teknik bir düzenlemedir. Arkadaşlarımız
konuşmalarında bunu basit, kolay bir iş olarak gördüler. Ancak
dolayısıyla ben şunu söylemek istiyorum: Eğer bu,
Anayasada yer almayan bir hüküm olsaydı, biz sadece üç yıldır
sözcüğünü değiştirmek için Anayasa değişikliği
yapmayacaktık. Keşke bu konu başka ülkelerin anayasalarında
olduğu gibi bir İç Tüzük maddesi olarak getirilseydi, Anayasada
geniş bir biçimde yer almasaydı. Anayasada yer alan her kelimeyi
değiştirmek için Anayasa değişikliği yapmaya mecburuz.
82 Anayasasının zorluklarından ve
yanlışlıklarından birisi de budur.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Öyle yapsaydınız. Ne
engel vardı?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Şimdi getirilen eleştirilerin de zaten maddeyle doğrudan ilgisi
yok. Ancak, arkadaşlarıma duyduğum saygı içerisinde bu
soruları cevaplandırayım.
Sayın Varlı Memurlara toplu sözleşme hakkı
veriyorsunuz, grev yoksa ne işe yarayacak? diyor. Konuştuğumuz
maddeden önce bu madde kabul edildi. Eleştiriler ve sorular da o maddede
cevaplandırıldı. Dolayısıyla bu Anayasa
değişikliği maddesini hazırlayanlara üstün hizmet ödülü
vermeye gerek yok. Aslında bunu anayasal madde hâline getirenleri rahmetle
anmamız gerekiyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Basite indirgemeyin!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Sayın İnan İmam hatip lisesi ve meslek liselilere katsayı
için destek vermediniz. diyor. Bunlar da hemen hemen her maddede
tartışıldı. Arkadaşımız bu konuda çok
hassas. Ben de onun hassasiyetini aynen paylaşıyorum. Ancak Baş
örtüsü meselesi niçin yok? dedi. Demek ki özlemle bu meseleyi bekliyor. Bu
konunun bayraktarlığını siz yapın, bu konuyu siz
elinize alın çünkü benim geçmişte siyaset yaptığım
Refah Partisi bu sebeple kapatıldı, benim için siyasi yasak istendi;
Fazilet Partisi bu sebeple kapandı, benim için siyasi yasak istendi;
iktidardayken AK PARTİ hakkında kapatma davası açıldı,
sebeplerden bir tanesi de buydu. Dolayısıyla, baş örtüsü
meselesini Cumhuriyet Halk Partisi çözmek istiyorsa çözebilir, elini tutan yok.
Milliyetçi Hareket Partisi çözmek istiyorsa, sadece soruyla değil, yüksek
sesle bunu ifade eder, kanun teklifini, Anayasa değişiklik teklifini
getirir. [AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar (!)]
Çok teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Baş örtüsü namusunuzdu! Hadi
Ek
17yi niye getirmediniz?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Bunu, bir siyasi istismar konusu olarak değil, ben Sayın
İnanın yüreğinden geçen ve inandığı bir konu
olarak görüyorum. (MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Bizim işimiz değil. diyor!
Bizim işimiz değil. diyor!
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Baş örtüsüyle
geldiniz, başınızı örtüp gideceksiniz!
BAŞKAN Lütfen
Lütfen sayın milletvekilleri
OKTAY VURAL (İzmir) Mehmet Ali Şahin de Yüzde 1in
işi. demişti zaten.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Arkadaşıma her zaman destek olmaya hazırım ama lütfen siz
bir adım öne çıkın.
KADİR URAL (Mersin) Namus meselesi yaptınız,
namus!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Evet, bizim için
Değerli arkadaşım
KADİR URAL (Mersin) Namus meselesi
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Evet, evet, evet
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Baş örtüsü sizin
utancınız olacak!
OKTAY VURAL (İzmir) Yüzde 1in işi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Maşallah, ne kadar güzel! Bunları dışarıda
konuşacağınıza burada söyleyin. (MHP sıralarından
gürültüler)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yok, size söylüyoruz. Meydanlarda da
konuşuyoruz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Yani Anayasa değişiklik teklifinin içerisinde bu madde de olsun
derseniz, o zaman 10 ve 42nci maddelerde yaşadığımız
serencamı da bilmeniz gerekir.
OKTAY VURAL (İzmir) YÖKü niye değiştirmediniz?
İmzanız yok muydu orada?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Değerli arkadaşlar, Sayın Köseyi de cevapsız
bırakmayayım. Dün beni izlemişler. Buna da çok memnun oldum.
Eğer referanduma giderken veya referandum sonuçlarına rağmen 110
milletvekili arkadaşımız Anayasa Mahkemesine gider, yürütmeyi
durdurma veya referandum sonuçlarını iptal etme girişiminde
bulunursa Anayasa Mahkemesinin bir zorluğundan bahsettim. Çünkü, bu
paketin içerisinde Anayasa Mahkemesini düzenleyen bir madde de var. Anayasa
Mahkemesi kendisiyle ilgili bir maddeyi de görüşmek üzere, bu bir.
İkincisi, Referandum sonuçlarını özellikle iptal
etmeye kalkarsa büyük hukuki kaos çıkar. dedim. Bunu bir
çatışma anlamında almadım.
ALİ ARSLAN (Muğla) Mağdurları oynamaya
hazırlanıyorsun yine!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
367 meselesinin Anayasa Mahkemesine götürülmesi konusunda Sayın
Baykalın Eğer Anayasa Mahkemesi bunu iptal etmezse
karışıklıklar çıkar. sözünü, ben sadece Hukuki bir
kaos çıkar. şeklinde özetledim. O zaman
karşılaştığımız olayı bugün
yaşamak istemiyoruz. Hele hele referandum sonuçlarını Anayasa
Mahkemesine götürmek isteyenler varsa götürsünler ve karşı
cevabını alsınlar.
Tarım ve sulamayla ilgili neden yok? diyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Bakan, süremiz doldu efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Değerli arkadaşlar, bu paketin içerisine bunları koyabildik.
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, süre sona erdi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Ayrıcalık yok!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Sayın Hasan Çalışın sorusuna gelince, milletvekili
dokunulmazlığı konusu
BAŞKAN Sayın Bakan, bunlara yazılı cevap
verebilirsiniz efendim, süremiz doldu.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, süreniz sona erdi.
BAŞKAN Yazılı cevap verebilirsiniz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Yazılı cevap versin ki delil
olsun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Kaosu bir anlatsın
bakalım Sayın Arınç.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım, soru-cevap
faslı bitti.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Nasıl bir kaos
çıkıyor görelim. Şimdiden Anayasa Mahkemesini tehdide
başladılar.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Sayın Başkanım, arkadaşlarımızın
sorularına yazılı cevap vermek istiyorum ama konuyla ilgileri
yok. Soru önergesiyle verirlerse cevaplandıracağım.
BAŞKAN Peki.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde verilen on üç önergeden
kura ile belirlenen yedi önergeyi şimdi okutup aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 11 inci maddesiyle değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 94 üncü maddesinin 3 üncü
fıkrasının 2 nci cümlesinde geçen devre için ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve
11 inci maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 94 üncü maddesinin 3 üncü fıkrasının 2
nci cümlesinde geçen devre için ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 11 inci maddesiyle değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 94 üncü maddesinin 3 üncü
fıkrasının 2 nci cümlesinde geçen devre için ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Azize
Sibel Gönül
Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 11 inci maddesiyle değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 94 üncü maddesinin 3 üncü fıkrasının
2 nci cümlesinde geçen devre için ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Ali
Öztürk
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 11. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök Zekeriya
Akıncı
Mersin Ankara
MADDE 11- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 94.
maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesi İlk
seçilenlerin görev süresi iki yıldır, ikinci devre için seçilenlerin
görev süresi ise o yasama döneminin sonuna kadar devam eder. şeklinde
değiştirilmiş ve 5. fıkrasının sonuna
Gerektiğinde Genel Kurul Danışma Kurulunun teklifi üzerine
kâtip üyelerin veya idare amirlerinin sayısını
artırabilir. cümlesi eklenmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı
Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 11 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Sırrı
Sakık |
|
Hasip Kaplan |
Akın
Birdal |
|
|
Muş |
|
Şırnak |
Diyarbakır |
|
|
Hamit Geylani |
|
Şerafettin
Halis |
Sebahat Tuncel |
|
|
Hakkâri |
|
Tunceli |
İstanbul |
Madde 11:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 94 üncü maddesinin
üçüncü fıkrasının ikinci cümlesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
seçilenlerin görev süresi iki yıldır, ikinci dönem için
seçilenlerin görev süresi ise o yasama döneminin sonuna kadar devam eder.
BAŞKAN Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği
teklifinin, 11. maddesinin teklif metninden çıkarılması için
gereğini arz ve teklif ederiz.
|
|
Faruk Bal |
|
Oktay Vural |
Mehmet
Şandır |
|
|
Konya |
|
İzmir |
Mersin |
|
|
Şenol Bal |
|
S. Nevzat
Korkmaz |
Metin
Çobanoğlu |
|
|
İzmir |
|
Isparta |
Kırşehir |
|
|
|
|
Osman
Çakır |
|
|
|
|
|
Samsun |
|
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Efendim, gerekçeyi mi okutalım, konuşacak
mısınız Sayın Vural?
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev
ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen demokrasisini;
l 21.
yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
l
Asırlık anayasa tartışmalarından kurtarmanın,
l Her kesimin
benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa
yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
l "Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu" kurulmasını,
l Partilerin
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını,
l Siyasi
partilerin hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna
duyurulmasını,
l Her partinin
görüş ve tavrının yapılacak ilk seçimde milletin takdirine
sunulmasını,
l Seçimler sonunda
oluşacak Meclisin ilk iş olarak anayasa değişikliğini
gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
l Devlet ile
Milleti kucaklaştıracak,
l Milletin
değerleri ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,
l Demokrasi ile
Cumhuriyeti barıştıracak,
l
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda
yükseltecek,
l Milletin
bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde sağlayacak ve Devleti
kurum ve kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
l Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi
iyileştirecek,
l Cumhuriyetin
temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi
teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHPnin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif
hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir.
Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa
edilen Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur,
Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.
AKP, iyi niyetli değildir, bu teklif ile
başlattığı PKK Açılımı için anayasal zemin
hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı etkisiz hale
getirmektedir.
Bu madde de gayriciddidir. Değişikliğin esas
amacını saklamaya yöneliktir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı
Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 11 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı
Sakık (Muş) ve arkadaşları
Madde 11:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 94 üncü maddesinin
üçüncü fıkrasının ikinci cümlesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
seçilenlerin görev süresi iki yıldır, ikinci dönem için
seçilenlerin görev süresi ise o yasama döneminin sonuna kadar devam eder.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Efendim, konuşacak mısınız,
gerekçeyi mi okutalım?
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa)
Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İlk seçilen yerine Seçilenler, devre yerine dönem
kavramlarının konulması uygun görülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 11. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök (Mersin) ve arkadaşları
Madde 11- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 94.
maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesi İlk
seçilenlerin görev süresi iki yıldır, ikinci devre için seçilenlerin
görev süresi ise o yasama döneminin sonuna kadar devam eder. şeklinde
değiştirilmiş ve 5. fıkrasının sonuna
Gerektiğinde Genel Kurul Danışma Kurulunun teklifi üzerine
kâtip üyelerin veya idare amirlerinin sayısını
artırabilir. cümlesi eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Akıncı, önerge üzerinde
konuşacak mısınız?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Evet.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akıncı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Beş dakika süreniz efendim.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri ve değişikliğiyle büyük
önem arz eden, o nedenle de televizyonlarının başında bu
maddenin değiştirilmesini merakla bekleyen, Başkanlık
Kurulu üyelerinin hâli acep nice olacak diye sabırsızlıkla
bizleri izleyen yurttaşlarımızı sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, ülkemizin bunca önemli,
yakıcı ve öncelikli çözüm bekleyen sorunu varken özü itibarıyla
toplumun büyük bir kesimini değil de Başbakanı ve AKP üst
yönetimini yakından ilgilendiren, geleceğe dönük bir Yüce Divan
korkusuyla hazırlanmış Anayasa değişikliği
teklifini tartışıyoruz. Bir süredir devam eden bu
tartışmalar içerisinde, bazı kavramlar, özellikle tanımlar
öne çıktı: Uzlaşma, demokratikleşme, hukukun
üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, Şark
kurnazlığı gibi. Tabii, bu konuları değerlendirirken
hepimizin göz önünde tutması gereken bir gerçeklik var. Sadece bu
değişiklik teklifinde değil, AKPnin yasa yapma taktiklerinde
sürekli yakından tanık olduğumuz bir yöntem
kullanılmaktadır. Eğer iktidar sözcüleri bir düzenlemede
bazı şeyleri çok sıkı savunuyor, sahipleniyor gibi
görünüyorlarsa biliniz ki onun tam tersini yapacaklardır ve aslında
bunu gizleme gayreti içindedirler. Nitekim, bu teklifte de böyle olmuştur.
Uzlaşma denilmiştir, tam bir dayatma yapılmıştır;
demokratikleşme denilmiştir, tek adam, tek parti yönetimi
hedeflenmiştir; hukukun üstünlüğü denilmiş, tam aksine,
siyasetin emrine girmiş bir hukuk isteği açıkça ortaya
konulmuştur; değişim ve ilerleme denilmiş ama cumhuriyetin
kuruluş felsefesinin temel direkleri yok sayılmıştır.
Bütün bunlar da şu anda görüştüğümüz maddede olduğu gibi,
kimi mütevazı değişikliklerle, süslerle, soslarla gizlenmeye
çalışılmıştır. Kötü olan bir yanı da bütün
bunların üstüne üstlük, Ana Muhalefet Liderinin, bu aşure teklifin
hiç olmazsa iki adet paket olarak oylama yöntemine dönük en haklı, en
masumane önerileri bile Şark kurnazlığı diye
değerlendirilerek reddedilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu tür
yaklaşımlara, aslında Hükûmetin her türlü açılım
gayretinde, her türlü projesinde tanık oluyoruz. Başlangıçta
büyük iddialar, büyük hedefler konuluyor, sonuçta Hükûmet her şeyi eline
yüzüne bulaştırıyor, Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan
olunuyor. İşte, o zaman da Sayın Başbakan, dönüyor,
çaylı, müzikli, yemekli, sanatçılı, çeşit çeşit moral
toplantılarında sızlanmaya başlıyor, her şeyden
ve herkesten dert yanıyor, şikâyetçi oluyor. Amaç, hiç kuşkusuz,
kendi beceriksizliğini örtmeye çalışmaktır.
Bakarsınız, Sayın Başbakan, bu tür toplantılarda,
bazen, o güne kadar hiç tanık olmadığınız
değerlendirmeler yapar, düşünceler sergiler. Kimi zaman da
toplantıların büyüsüne öylesine kapılır ki, o kadar ileri
giderler ki konuşmakta olan Başbakan millî görüşçü müdür,
muhafazakâr demokrat mıdır, yoksa gizliden gizliye sosyalistlere
sempati duymaya mı başlamıştır, yoksa hepsi bir yana
her şeyi kullanarak amacına ulaşmayı mübah sayan bir
makyavelist midir, şaşırırsınız. Tabii biz
şaşırmıyoruz da
(CHP sıralarından
alkışlar)
Bakarsınız, bir toplantıda, on yıllarca
iş, ekmek ve özgürlük şiarıyla mücadele etmiş Yılmaz
Güneyin mesajlarına niye kulak vermediler diye geçmiş yöneticiler
suçlanır, bir başka toplantıda, hasretinden prangalar eskiten
Ahmet Ariflere göndermeler yapılır. Başka bir günse teslim
alamadığı meslek örgütü yöneticilerinin burnunu sürtme
adına, güya emek sömürüsüne karşı çıkan bir başbakan
rolünde görürsünüz Tayyip Beyi.
Hepsi tamam da, peki kardeşim, o zaman size sormazlar
mı: Sen ki emeğin sömürüsüne karşısın, sen ki
Yılmaz Güneyin filmlerindeki, Ahmet Arifin şiirlerindeki
mesajları bu kadar beğeniyor ve bu kadar önemsiyorsun, o zaman
Kızılay Meydanında, o zor koşullarda, sadece ekmek için,
hak ve hukukları için aylarca feryat eden Tekel işçilerinin
taleplerine nasıl oluyor bu kadar duyarsız kalıyorsun, onlara
saldırıyor, eziyor, gaz sıkıyor ve emek sömürüsünün zirve
yaptığı 4/C zulmünü sürdürmeye devam ediyorsun? Şair, yazar,
gazeteci, sanatçı, siyasetçi, kimi masum insanlara geçmişte
haksız yere vurulan prangalar eğer seni çok üzüyorsa, o zaman,
çeşitli isimler taşıyan davalarda neyle
suçlandıklarını bile anlamadan yıllardır kelepçeye,
prangaya vurulmuş gazeteciler, bilim adamları, rektörler
BAŞKAN Sayın Akıncı, süreniz bitti. Bir
dakika ilave süre veriyorum, lütfen toparlayın efendim.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla)
cezaevlerinde ölenler, onur
intiharlarına başvuranlar hiç mi uykularınızı
kaçırmaz sizin? Onca gencimiz işsiz, onca insanımız yoksul,
sefil ve çaresizken o gemicikler, o villalar, o pırlanta
mağazaları, o gazeteler, televizyonlar ve daha niceleri hâlâ gözünüzü
doyurmamışsa sizin emeğin sömürüsünden söz etmeye
hakkınız olabilir mi? (CHP sıralarından alkışlar)
En büyük bayram olan 1 Mayısın 1977 kutlamalarında
emeğin hunharca ezildiği, onlarca emekçinin katledildiği
olayların daha dün araştırılmasını bile kabul
edemiyorsanız sizin dilinizdeki emek sömürüsü lafı boştur,
boş! (CHP sıralarından alkışlar)
Bütün bu yaşananlardan sonra, Umutu, Ağıtı,
Babayı, Arkadaşı, Yolu ve daha nice eşsiz filmleri
çeviren Yılmaz Güneyle, Adiloş Bebeki, Otuz Üç Kurşunu,
Anadoluyu, Leylim Leyi ve nice ölümsüz dizeleri yazan ve hasretinden
gerçekten prangalar eskiten Ahmet Arifle sizin en küçük bir noktanız
kalmış olabilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akıncı, ek süre de bitti
efendim.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla) Başkanım,
tamamlıyorum.
BAŞKAN Ek süreniz de bitti. Lütfen selamlayın Genel
Kurulu.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla) Selamlayayım,
bitireceğim.
BAŞKAN Lütfen
ZEKERİYA AKINCI (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, meselenin özü ortadadır. AKP bu
değişiklik teklifinde de aynı anlayıştadır.
Rabbena, hep bana. mantığı burada da vardır. YÖK bana,
üniversiteler bana, sivil toplum bana, sendikalar bana, Sayıştay
bana, her şey bana, şimdi de Anayasa Mahkemesi, HSYK bana. Ama
inanıyorum ki halkımız hem kendisine hem çatısı
altında yaşadığı cumhuriyetin temel felsefesine
kurulan bu tuzaklara düşmeyecektir, size hak ettiğiniz cevabı ve
cezayı ilk fırsatta verecektir.
Bu duygularla hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyor,
önergemize desteğinizi bekliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım dört
önerge de aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
çerçeve 11 inci maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 94 üncü maddesinin 3 üncü fıkrasının 2
nci cümlesinde geçen devre için ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
|
|
Ali Öztürk |
|
Azize Sibel
Gönül |
Ahmet Aydın |
|
|
Konya |
|
Kocaeli |
Adıyaman |
|
|
|
|
Veysi Kaynak |
|
|
|
|
|
Kahramanmaraş |
|
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Kaynak, konuşacak
mısınız?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Gerekçe.
BAŞKAN Sayın Aydın?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Gerekçe.
BAŞKAN Sayın Gönül?
AZİZE SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) Gerekçe.
BAŞKAN Sayın Öztürk?
ALİ ÖZTÜRK (Konya) Gerekçe.
BAŞKAN Sayın Ali Öztürk de gerekçe dedi.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Verilen önergeyle kelime tahsisi yapılarak anlam
bütünlüğünün sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 11inci madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddenin oylaması gizli oylama şeklinde
yapılacaktır.
Görevli arkadaşlarımız yerlerini alsınlar
lütfen.
İsimleri okunmayan hiçbir arkadaşımız lütfen
oy kullanma bölümüne geçmesin.
Tekrar ediyorum: Kapalı bölümde oylarımızı
kullanacağız. Bir kez daha hatırlatıyorum: Bu pullardan
beyaz olan kabul, kırmızı olan ret, yeşil olan ise
çekimser oyu ifade etmektedir.
Şimdi, gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oyunu kullanmayan
arkadaşımız kaldı mı?
Sayın milletvekilleri, oy kullanma işlemi
bitmiştir.
Oy kutularını kaldırıyoruz efendim.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 11inci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Oy Sayısı : 409
Kabul : 338
Ret : 70
Çekimser : -
Boş : -
Geçersiz : 1
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Murat Özkan Gülşen
Orhan
Giresun Van
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 90ıncı yıl
dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanmasıyla
günün önem ve anlamının belirtilmesi amacıyla yapılacak
görüşmeler için, 23 Nisan 2010 Cuma günü Saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.31