DÖNEM: 23 CİLT:
67 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
93üncü
Birleşim
24 Nisan 2010 Cumartesi
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş
ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş ve 22 milletvekilinin, artan şiddet ve suç
olayları ile bu olaylarda çocukların ve gençlerin
kullanılmasının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/687)
2.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 22 milletvekilinin, tasfiye
hâlindeki bir finans kurumunun oluşturduğu mağduriyetin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/688)
3.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 25 milletvekilinin, TRT yönetimindeki
kadrolaşma ve diğer iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/689)
B) Gensoru Önergeleri
1.- Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Milletvekili Hakkı
Suha Okay ve İzmir Milletvekili Kemal Anadolun, bazı yabancı
firmaların Türkiyede rüşvet dağıttığı
iddiaları karşısında gerekeni yapmadığı
iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/11)
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/117) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 24/4/2010 Cumartesi günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
2.- (8/13) esas
numaralı genel görüşme önergesinin ön görüşmesinin Genel Kurulun
24/4/2010 Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncünün, MHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
2.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, 22 Nisan 2010
Perşembe günkü 91inci Birleşimin tartışmalı
oturumunda, tartışanları ayırma gayretinin basın
yayın organlarında Meclisi kötüleme ve karalama kampanyasına
dönüşmesine ilişkin açıklaması
3.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, MHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, MHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
5.- Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlunun, MHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
6.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, MHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
7.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoyun, MHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
8.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, CHP Grup önerisine ilişkin
açıklaması
9.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, CHP Grup önerisine ilişkin
açıklaması
10.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, CHP Grup önerisine ilişkin
açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Birgen Keleşin, Eskişehir Milletvekili
Hasan Murat Mercanın, konuşmasında yapmış olduğu
değerlendirmelere ilişkin açıklaması
12.- Antalya
Milletvekili Mehmet Günalın, CHP Grup önerisine ilişkin
açıklaması
13.-
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncünün, CHP Grup önerisine ilişkin
açıklaması
14.- Antalya
Milletvekili Atila Emekin, Eskişehir Milletvekili Hasan Murat
Mercanın, konuşmasındaki sözlerini kendisine iade ettiğine
ilişkin açıklaması
15.-
İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağın,
Eskişehir Milletvekili Hasan Murat Mercan ve Çankırı
Milletvekili Suat Kınıklıoğlunun
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ve kendi
konuşmasındaki bazı ifadelerinin yanlış
yorumlanmasına ilişkin açıklaması
16.- Samsun
Milletvekili Haluk Koçun, Dışişleri Komisyonu Başkanı
Hasan Murat Mercanın konuşmasında yapmış olduğu
değerlendirmelere ilişkin açıklaması
17.- Mersin
Milletvekili İsa Gökün, Eskişehir Milletvekili Hasan Murat
Mercanın konuşmasındaki Mecliste bu konu
konuşulmasın. ifadelerine ilişkin açıklaması
18.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, CHP Grup önerisine ilişkin
açıklaması
19.- Konya
Milletvekili Mustafa Kabakcının, CHP Grup önerisine ilişkin
açıklaması
20.-
İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağın,
Çankırı Milletvekili Suat Kınıklıoğlunun,
konuşmasında, kendisiyle ilgili yapmış olduğu
değerlendirmelerin doğru olmadığına ilişkin
açıklaması
21.- Anayasa
Komisyonu Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun,
Manisa Milletvekili Şahin Mengünün, sözlerini yanlış
yorumladığına ilişkin açıklaması
22.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, Anayasa Komisyonu Başkanı ve
İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun, sözlerini yanlış
yorumladığına ilişkin açıklaması
23.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Bursa Milletvekili Onur
Öymenin, sözlerini yanlış yorumladığına ilişkin
açıklaması
24.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Samsun Milletvekili Suat Kılıçın,
sözlerini yanlış yorumladığına ilişkin
açıklaması
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.- Kooperatifler
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı:
496)
5.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadolun, İzmir Milletvekili İbrahim
Hasgürün, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Konya Milletvekili Hüsnü Tunanın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın, İzmir Milletvekili K. Kemal
Anadolun, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
4.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okayın, Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
5.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıçın, Ankara Milletvekili Hakkı Suha
Okayın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Van
Milletvekili Hüseyin Çelikin, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
9.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Van Milletvekili Hüseyin Çelikin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
10.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıçın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
11.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzünün, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
konuşmasında, kâtip üyelerin evrakları eksik okuduğunu dile
getirirken kendi isminden de bahsederek şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00te açıldı.
İstiklal Marşı okundu.
Genel Kurulu ziyaret eden Cumhurbaşkanı Abdullah Güle
Başkanlıkça Hoş geldiniz denildi.
Genel Kurulun 21 Nisan 2010 tarihli 90ıncı
Birleşiminde alınan karar uyarınca, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kuruluşunun 90ıncı yıl dönümünün ve Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması, günün önem ve
anlamının belirtilmesi amacıyla:
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahinin sunuş
konuşmasından sonra;
AK PARTİ Genel Başkanı ve Meclis Grubu
Başkanı Recep Tayyip Erdoğan,
CHP Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı
Deniz Baykal,
MHP Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı
Devlet Bahçeli,
BDP Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı
Selahattin Demirtaş Adına Gültan Kışanak,
DSP Genel Başkanı Adına Hasan Macit,
TP Genel Başkanı Adına Mehmet Yaşar Öztürk,
Birer konuşma yaptılar.
Alınan karar gereğince, 24 Nisan 2010 Cumartesi günü
saat 12.00de toplanmak üzere, birleşime 15.49da son verildi.
|
Mehmet Ali ŞAHİN |
|
Başkan |
|
|
|
Yusuf COŞKUN Gülşen
ORHAN |
|
Bingöl Van |
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
No.: 128
II.- GELEN KÂĞITLAR
24 Nisan 2010 Cumartesi
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş ve 22 Milletvekilinin, artan şiddet ve suç
olayları ile bu olaylarda çocukların ve gençlerin
kullanılmasının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/687)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03.03.2010)
2.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 22 Milletvekilinin, tasfiye
halindeki bir finans kurumunun oluşturduğu mağduriyetin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/688) (Başkanlığa geliş tarihi:
07.04.2010)
3.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 25 Milletvekilinin, TRT yönetimindeki
kadrolaşma ve diğer iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/689)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.03.2010)
Gensoru Önergesi
1.- Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Milletvekili Hakkı
Suha Okay ve İzmir Milletvekili Kemal Anadolun; bazı yabancı
firmaların Türkiyede rüşvet dağıttığı iddiaları
karşısında gerekeni yapmadığı iddiasıyla
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/11) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2010)
(Dağıtma tarihi: 24/04/2010)
No.:
128e ek
24
Nisan 2010 Cumartesi
Rapor
1.- Tarım ve
Gıda Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Hasan
Macitin; Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunun Değiştirilerek Toprak Bankası
Kurulmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporu (1/795, 2/529) (S. Sayısı: 500) (Dağıtma
tarihi: 24.4.2010) (GÜNDEME)
24 Nisan 2010 Cumartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 12.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 93üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır.
Önergelerden biri
beş yüz kelimeden fazladır. Bu nedenle, beş yüz kelimeyi geçen
önergelerin gerekçe özetini ve diğer önergeleri ayrı ayrı
okutuyorum ancak önergelerin tam metni Tutanak Dergisinde yer alacaktır.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş ve 22
milletvekilinin, artan şiddet ve suç olayları ile bu olaylarda
çocukların ve gençlerin kullanılmasının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/687)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde ve
özellikle, büyük şehirlerimizde hırsızlık, soygun, gasp,
sokak gösterileri ve şiddet olayları son derece artmış
bulunmaktadır. Bu olaylar sonucunda birçok esnaf, kamu kurum ve
kuruluşları, bankalar, belediyeler maddi zarara uğramakta,
vatandaşlar ise bunu bazı durumlarda canı ile ödemektedir. Bu, vatandaşı
kendi başının çaresine bakacak duruma getirmiştir.
Olaylarda küçük yaşta çocuk ve gençlerin ön planda kullanılması,
böyle bir durumda hadiseleri daha da içinden çıkılmaz hâle
getirmektedir. Bu yüzden olayların önlenmesi için alınması
gereken tedbirleri ve büyük şehirlerimizde şiddetin önlenmesi,
çocukların ve gençlerin bu olaylardaki rolü konulu Anayasamızın
98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1) Akif Akkuş (Mersin)
2) D. Ali Torlak (İstanbul)
3) H. Hamit Homriş (Bursa)
4) Mehmet Şandır (Mersin)
5) Osman Durmuş (Kırıkkale)
6) Mustafa Kalaycı (Konya)
7) Mehmet Günal (Antalya)
8) Ali Uzunırmak (Aydın)
9) Hasan Çalış (Karaman)
10) Yılmaz Tankut (Adana)
11) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
12) Metin Ergun (Muğla)
13) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
14) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
15) Muharrem Varlı (Adana)
16) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
17) Bekir Aksoy (Ankara)
18) Behiç Çelik (Mersin)
19) S.Nevzat Korkmaz (Isparta)
20) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
21) Murat Özkan (Giresun)
22) Alim Işık (Kütahya)
23) Recep Taner (Aydın)
Genel gerekçe:
Ülkemizin birçok bölgesinde, özellikle doğu illerimizde ve
büyük şehirlerimizde suç ve şiddet giderek artmaktadır
İşsizlik, açlık, yoksulluk, ekonomik faktörler ve hükümetin
yanlış politikaları, suç oranlarının ve şiddet
olaylarının artmasında önemli etkenlerdir.
Çeşitli bölgelerde yapılan, izinsiz eylemlerde
çocukların ve gençlerin en ön saflarda güvenlik güçlerine karşı
bir kalkan olarak kullanılması dramatik bir durumdur. Bunda aile içi
iletişimsizlik, eğitimsizlik, işsizlik ve gelecek
kaygısı önemli rol oynamaktadır. Suçlu çocuk ve genç yoktur.
Suça itilmiş çocuk ve genç vardır. Özellikle insanın içinde
yaşadığı koşullar, onun nasıl bir birey
olacağını, kişiliğini büyük ölçüde etkilemektedir.
Şiddet olaylarında çocukların ön safa sürülmesi
olayın vahametini daha da artırmaktadır. Adalet
Bakanlığının adli sicil verilerine göre,
şehirlerimizde yaşayan her sekiz kişiden birinin sabıkalı
olduğu anlaşılmaktadır. Sabıka kaydının, suç
yenilenmemesi hâlinde iki yılda bir silinmesine rağmen suç örgütleri
ve bundan çıkar sağlayan ideolojik ve siyasi çevreler, çocukları
ön plana çıkartarak onların sakıncalı hâle gelmesini
sağlamaktadır Bir defa sabıka kaydı girilen kişi, bir
müddet de cezaevinde tutulursa, bir militan hâline gelmektedir.
Dolayısı ile çocuklarımızı militan hâline gelmekten
korumalıyız.
Suçlu çocukları, çocuk mahkemelerinde mahkeme etmek,
onların suçuna karşılık gelen cezaları azaltmak, çözüm
değildir. Bunların, (çocukların) suç örgütü ve PKK gibi etnik,
bölücü örgütlerin elemanı hâline gelmesini önleyecek çalışmalar
yapılmalı ve çocuklarımız militan olmaktan mutlaka
kurtarılarak topluma, ülkesine ve insanlığa faydalı olacak
şekilde yönlendirilip, yetiştirilmelidir.
2.- İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu ve 22 milletvekilinin, tasfiye hâlindeki bir
finans kurumunun oluşturduğu mağduriyetin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/688)
06/04/2010
TBMM Başkanlığına
Onbinlerce yurttaşımızın emek ve
tasarruflarını kâr ortaklığı vaadiyle toplayan, ancak
bu kişilerin hak ve alacaklarını ödemeyen İhlas Finans
Kurumu ile ilgili olarak;
İhlas Finans Mağdurları olan yurttaşlarımızın
mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda alınması gereken
önlemlerin tespiti,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müfettişleri
tarafından düzenlenmiş olan raporların gereğinin neden
bihakkın yapılmadığı,
Bu Finans Kurumuna yönelik olarak neden imtiyaz
yaratıldığı ve himaye edildiği ve sair durumların
tespiti amacıyla;
Anayasanın 98 ve TBMM içtüzüğünün 104. maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul)
2) Atilla Kart (Konya)
3) Sacid Yıldız (İstanbul)
4) Hulusi Güvel (Adana)
5) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
6) Ergün Aydogan (Balıkesir)
7) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
8) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
9) Turgut Dibek (Kırklareli)
10) Rahmi Güner (Ordu)
11) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
12) İsa Gök (Mersin)
13) Atila Emek (Antalya)
14) Suat Binici (Samsun)
15) Abdulaziz Yazar (Hatay)
16) Ali Koçal (Zonguldak)
17) Şevket Köse (Adıyaman)
18) Tekin Bingöl (Ankara)
19) Algan Hacaloğlu (İstanbul)
20) Hüsnü Çöllü (Antalya)
21) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
22) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
23) Ahmet Küçük (Çanakkale)
Gerekçe:
Onbinlerce yurttaşımızın emek ve
tasarruflarını kâr ortaklığı vaadiyle toplayan, ancak
bu kişilerin hak ve alacaklarını ödemeyen İhlas Finans
Kurumu'nun, doğrudan Başbakan ve Hükûmet tarafından himaye
edildiğine dair ciddi bulgu ve gelişmeler söz konusudur.
Yurtdışındaki vatandaşlarımızın
tasarruflarını istismar etmek suretiyle ve suç ilişkileri içinde
kullanan Holding'lerde de benzeri durum söz konusudur.
İslami Holding olarak bilinen bu örgütlenmelerde,
yurtdışındaki vatandaşlarımızın kutsal
değerleri istismar edilerek, kayıt dışı bir
şekilde büyük miktarlarda paraların toplandığı ve
insanlarımızın mağdur edildikleri bir vakıadır.
22. Yasama Döneminde bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinin ısrarlı
takibi sonucunda Meclis Araştırma Komisyonu kurulmuş, bu
Komisyon yurt içi ve yurt dışında ciddi çalışmalar
yapmış, bu çalışmalarını Rapor'a
bağlamıştır. Bu Raporda; İslami Holdingler adıyla
bilinen bu örgütlerin çalışmalarından mağdur olan
yurttaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi için
alınması gereken öneriler ve yapılması gereken yasal
düzenlemeler somut olarak dile getirilmiş ise de, Hükûmet bu konularda hep
engelleyici bir tavır içinde olmuştur.
İhlas Grubu yönünden ise daha da somut bir durum mevcuttur.
Öyle ki; İhlas Finans Kurumunun tasfiyesinin genel hükümler yerine, TMSF
mevzuatına göre yapılması ve bu suretle tasarruf sahiplerinin
mağduriyetlerinin önlenmesi için Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekillerinin
22. Yasama Döneminde ısrarlı takipleri sonucunda, Plan Bütçe
Komisyonunda verilen önerge oy çokluğuyla kabul edilmiş, ancak Genel
Kurul aşamasında Başbakan'ın müdahalesiyle, İhlas
mağdurları TMSF kapsamından
çıkarılmıştır.
2002 seçimlerinden evvel yolsuzlukla mücadele söylemini dilinden
düşürmeyen Başbakan'ın, iktidara geldikten sonra, başka
birçok grup gibi İhlas Grubu'nu da özel olarak himayesine alması,
birçok soru işaretini beraberinde getirmiştir. Bu Finans Kurumuna
yönelik olarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığının da üstüne
düşen yasal görev ve denetimleri hakkıyla yapmadığı,
himaye eden tavrını sürdürdüğü görülmektedir. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı Müfettişlerinin düzenlemiş oldukları
03.12.2004 tarih-8 sayılı inceleme raporunun akıbeti belli
değildir. Haksız kazanç ve yolsuzluk ilişkilerinin baş
sorumlusu konumunda olan Ören Ailesi ve Üst düzey yöneticiler, yine protokol
ilişkilerinden ve imtiyazlardan yararlanmaya devam etmektedirler.
Açıklanan sebeplerle; İhlas Finans mağdurları
olan yurttaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi
konusunda alınması gereken önlemlerin tespiti, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı Müfettişleri tarafından düzenlenmiş
olan raporların gereğinin neden bihakkın yapılmadığı,
Kurum sahiplerinin neden himaye edildiği, bu Finans Kurumuna yönelik
olarak neden imtiyaz yaratıldığı ve himaye edildiği ve
sair durumların tespiti amacıyla; Anayasanın 98 ve TBMM
İçtüzüğünün 104. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
3.- Zonguldak Milletvekili Ali
İhsan Köktürk ve 25 milletvekilinin, TRT yönetimindeki kadrolaşma ve
diğer iddiaların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/689) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasamızın 133'üncü maddesine göre; "Devletçe,
kamu tüzel kişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon kurumu ile
kamu tüzel kişilerinden yardım gören haber ajanslarının
özerkliği ve yayınlarının tarafsızlığı
esastır"
Ancak TRT, son 5 yıldır usulsüzlüklerle,
tarafsızlığını yitirdiği ve kadrolaşma
iddialarıyla kamuoyunda tartışılmaktadır
Kamu hizmeti yayıncılığı ile
görevlendirilen TRT'de yaşanan hukuksuzlukların,
haksızlıkların, keyfi kararların önüne geçilmesi ve TRT'nin
asli görevlerini daha sağlıklı bir şekilde yerine getirebilmesi
için gerekli önlemlerin alınması amacıyla Anayasanın 98 ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104. ve 105 maddeleri
uyarınca bir Meclis Araştırması açılması için
gereğinin yapılmasını arz ederiz.
(x) (10/689) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin tam metni tutanağa eklidir.
1) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
2) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
3) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
4) Gürol Ergin (Muğla)
5) Hulusi Güvel (Adana)
6) Nesrin Baytok (Ankara)
7) Kemal Demirel (Bursa)
8) Hüsnü Çöllü (Antalya)
9) Tayfur Süner (Antalya)
10) Şevket Köse (Adıyaman)
11) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
12) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
13) Tekin Bingöl (Ankara)
14) Tacidar Seyhan (Adana)
15) Mehmet Ali Susam (İzmir)
16) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
17) Erol Tınastepe (Erzincan)
18) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
19) Fatma Nur Serter (İstanbul)
20) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
21) Ahmet Küçük (Çanakkale)
22) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
23) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
24) Ensar Öğüt (Ardahan)
25) Ali Koçal (Zonguldak)
26) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
Gerekçe Özeti
Anayasamızın 133'üncü maddesine göre; "Devletçe,
kamu tüzel kişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon kurumu ile
kamu tüzel kişilerinden yardım gören haber ajanslarının
özerkliği ve yayınlarının tarafsızlığı
esastır"
Yani TRT özerk ve tarafsız bir yayın kurumudur.
2954 sayılı TRT yasasının 5'inci maddesinin
"k", "I", "m" bentlerine göre de TRT,
"Haberlerin toplanması, seçilmesi ve
yayınlanmasında tarafsızlık, doğruluk ve çabukluk
ilkeleri ile çağdaş habercilik teknik ve metotlarına
bağlı olmak, Haberler ile yorumları ayırmak ve
yorumların kaynaklarını açıklamak, Kamuoyunun
sağlıklı ve serbestçe oluşabilmesi için kamuoyunu
ilgilendirecek konularda yeterli yayın yapmak, tek yönlü, taraf tutan
yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar çevrelerinin,
herhangi inanç veya düşüncenin menfaatlerine alet olmamak"
zorundadır.
3093 sayılı TRT'nin Gelirleri Kanununa göre, TRT
gelirlerinin yaklaşık yüzde 80'ini, denetim pulu (bandrol) ve
elektrik faturaları aracılığı ile halktan toplanan
paralar oluşturmaktadır. Bu nedenle TRT, kamu hizmeti yapmakla
yükümlüdür. Bu hizmeti Anayasa ve yasaların belirlediği çerçevede
sunmak zorunluluğu vardır. Ocak 2004 tarihinden itibaren kamuoyuna
yansıyan gelişmeler, TRT'nin Anayasa ve yasalarla belirlenen
çerçeveden uzaklaştığını ve TRT'nin ehil olmayan
kişilerce yönetildiğini göstermektedir.
TRT, AKP hükümetinin propaganda aracına
dönüşmüştür.
Hükümet, anayasaya ve yasalara aykırı olarak TRT'ye
doğrudan müdahale etmektedir.
TRT haber bültenlerinde ve programlarında toplumun
farklı kesimlerinin taleplerinin yansıtılmadığı,
tek taraflı yayınlar yapıldığı, özellikle haber
bültenlerinde tüm muhalif kesimlere sansür uygulandığı, eylem ve
etkinliklerine yer verilmediği belgelerle sabittir.
TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, Anayasa'ya ve yasalara
aykırı bir şekilde çok sayıda kurumda yönetim kurulu
üyeliği yapmaktadır.
TRT'de, kadrolaşmak için yasa ve yönetmelik
değişikliği yapılmış, liyakatsiz kişiler
göreve getirilmiş ve mevzuata aykırı atamalar
yapılmıştır.
TRT'nin üst yönetimine, yayıncılıkla hiçbir
ilişkileri olmadığı halde eş-dost ve akrabalar
atanmıştır.
Kurum içi sınavlarda ve personel alımında
usulsüzlükler yapıldığına ilişkin belgeler
basında yer almıştır.
Çalışanlara baskı yapılmakta, TRT'de siyasi
düşünce, inanç, etnik köken ve sendika üyeliklerine göre
ayrımcılık hüküm sürmektedir.
Kurumun kadrolu personeli atıl hale getirilirken, AKP
hükümetinin destekçisi bazı yayın kurumlarından sözleşmeli
personel olarak transfer edilenlere verilen yüksek ücretlerle,
çalışma barışı bozulmuş ve ücret
adaletsizliği yaratılmıştır.
Kurum personelinin önerdiği programların reddedilmekte,
programlar, kurum personeli olmayan kişilere yüksek ücretler karşılığında
hazırlatılmakta ve sundurulmaktadır.
TRT'nin asli görevleri anayasa ve yasalara aykırı bir
şekilde taşeron firmalara devredilmektedir.
Kamu İhale Kanunu'nun 3-g maddesi ve 22. maddesine
doğrudan temin yöntemi ile alınan mal ve hizmetlerde Amasya merkezli
şirketler tercih edilmektedir.
İhalelere fesat
karıştırıldığı ve ihalelerde Kurumun zarara
uğratıldığına ilişkin haberler basında
geniş şekilde yer almıştır.
Bu tablo, TRT gibi halkımız ve ülkemiz
açısından önemli bir kurumu her geçen gün yıpratmakta,
güvenilirliğini azaltmaktadır.
Yukarıda belirtilen konuların, bir bölümü TBMMnin
denetim araçlarından biri olan soru önergeleri ile basının ve
kamuoyunun da gündemine taşınmış, ancak TRT yönetimi,
önergelere verdiği eksik ve yanlış bilgilerle TBMM'yi de
kamuoyunu da yanıltmıştır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğince yapılacaktır.
Bir gensoru önergesi vardır; önerge daha önce
bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
B)
Gensoru Önergeleri
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
Adına Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu, Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay ve
İzmir Milletvekili Kemal Anadolun, bazı yabancı firmaların
Türkiyede rüşvet dağıttığı iddiaları
karşısında gerekeni yapmadığı iddiasıyla
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/11)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Amerika Birleşik Devletleri ile Almanya'da yürütülen
soruşturma ve kovuşturmalarda Türkiye'de rüşvet
dağıttığı yargı kararlarıyla sabit olan
Daimler firmasının Türkiye iştiraki "Mercedes-Benz Türk",
Amerikan Delta & Pine firmasının Türkiye iştiraki "Türk
Deltapine Ltd. Şti." ve Alman firması Siemens'in Türkiye'de
dağıttığı rüşvetler hakkında gerekli olan
soruşturmaları başlatmayarak demokratik sisteme olan güveni
sarsan ve Türkiye'nin uluslararası saygınlığını
zedeleyen Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan hakkında
Anayasanın 98 ve 99 uncu maddeleri ile TBMM içtüzüğünün 106 ncı
maddeleri gereğince gensoru açılmasını
saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
|
Kemal
Kılıçdaroğlu Hakkı
Suha Okay Kemal
Anadol |
|
İstanbul
Ankara İzmir |
|
CHP Grup
Başkan Vekili CHP Grup
Başkan Vekili CHP Grup
Başkan Vekili |
Gerekçe:
Amerika Birleşik Devletleri ve Almanya'da yürütülen
soruşturma ve kovuşturmalarda;
1- ABD Adalet Bakanlığı'nın, Almanya'da
Mercedes'in üreticisi Daimler aleyhine yaptığı suç duyurusu
dosyasında, Daimler firmasının Türkiye iştiraki
Mercedes-Benz Türk'ün, Türkiye'de rüşvet verdiği;
2- ABD Sermaye Piyasası Kurulu'nun Amerikan Delta&Pine
şirketinde yaptığı denetimler sonucunda düzenlenen raporda,
söz konusu şirketin Türkiye iştiraki "Türk Deltapine Ltd.
Şti."nin 2001-2006 yılları arasında Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı'nda 43.000 Amerikan Doları
rüşvet dağıttığı,
3- ABD Adalet Bakanlığı ile Sermaye Piyasası
Kurulunun ABD'de, Alman Adalet Bakanlığının ise Almanya'da
açmış oldukları davalarda, Alman firması Siemens
hakkında Dünya genelinde 4.283 olayda dağıttığı
1.8 milyar Amerikan Doları rüşvetin bir kısmını
Türkiye'de verdiği,
Kanıtlarıyla ortaya konmuştur.
Rüşvet dağıtan firmalardan;
a) Daimler firması 180 milyon Amerikan Doları ceza
ödeyerek dava açılmadan söz konusu dosyayı kapatmayı;
b) Delta&Pine firması iddiaları kabul ederek ABD
Kolombiya Bölge Mahkemesinin verdiği 300 bin Amerikan Doları
cezayı ödemeyi;
c) Siemens firması ise iddiaları kabul ederek
açılan soruşturma dosyalarının kapatılması için
ABD'de 800 milyon Amerikan Doları; Almanya'da açılan davada ise 395
milyon Euro ödemeyi;
Kabul etmişlerdir.
Ayrıca Dünya Bankası, Siemens grubunu Rusya'da
karıştığı yolsuzluklar nedeniyle "kara
liste"ye alarak Türkiye dahil kredi kullandırdığı tüm
ülkeleri, kullandırdığı kredilere ilişkin projelerde
Siemens grubuna yüklenici veya alt yüklenici olarak görev verilmemesi konusunda
uyarmıştır. Öte yandan Siemens grubu, 15 yıl boyunca
yolsuzluğu önleme projelerinde kullanılmak üzere Dünya Bankasına
100 milyon Amerikan Doları ödemeyi taahhüt etmiş ve Dünya
Bankası bunu 30 Temmuz 2009 tarihinde İnternet sayfasına
koymuştur.
Siemens grubu rüşvet dağıtımına konu
oluşturan BOTAŞ yanında, TCDD, İBB Ulaşım
A.Ş. başta olmak üzere Türkiye'deki pek çok ulaşım projesi
ve telekomünikasyon altyapısı işlerinde milyarlarca
Dolarlık ihaleler almıştır.
Türkiye dışında yürütülen söz konusu
soruşturma ve kovuşturmalarda anılan şirketlerin Türkiye'de
rüşvet dağıttıkları duyum ya da iddianın ötesinde
belgelenmiş ve yargı kararlarına
bağlanmıştır. Rüşvet olayının söz konusu
firmalar tarafından kabul edilmiş olması, Türkiye'ye
ilişkin rüşvet olgusunun gerçek olduğunu bütün
çıplaklığı ile ortaya koymaktadır.
Türkiye'yi konu alan söz konusu rüşvet olaylarının
üzerine gidilmemesi AKP Hükümetinin duyarsızlığının ve
kayıtsızlığının ötesinde Türkiye'nin
uluslararası alanda saygınlığına gölge düşürmeye
başlamıştır.
Nasıl oluyor da Türkiye'de rüşvet dağıtanlar
başka ülkelerde yargılanıyor, rüşvet belgeleriyle ortaya
çıkarılıyor, rüşveti verenler kabul ederek anlaşma
yoluna gidiyor ve bu haberler medyada yer alıyorken; rüşvetin
dağıtıldığı Türkiye'deki yürütme organı
sessizliğini koruyabiliyor?
Türkiye Cumhuriyeti, Anayasal demokratik hukuk devleti
olmasına rağmen, siyasal iktidarın rüşvet
konularını inceleyerek sorumlularını yargı
karşısına çıkarmaktan ve kamuoyunu bilgilendirmekten
kaçınmasının gerçek nedeni, dağıtılan
rüşvetlerin siyasi sorumlusunun bizzat Sayın Başbakan
olmasıdır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle, Başbakan Sayın
Recep Tayyip Erdoğan hakkında, Anayasamızın 98 ve 99 uncu,
İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca gensoru
açılmasını arz ve talep ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Gensorunun gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşme günü, Danışma Kurulunca daha sonra
belirlenerek oylarınıza sunulacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Öneriyi okutuyorum:
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- (10/117) esas numaralı
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 24/4/2010 Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
24.04.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 24.04.2010 Cumartesi günü (bugün)
toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşler
kısmında yer alan 10/117 esas numaralı, Sanayi sektöründe
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98. ve
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun
24.04.2010 Cumartesi günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisi lehinde söz
isteyen Yılmaz Tankut, Adana Milletvekili.
Buyurun Sayın Tankut. (MHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sanayi sektörünün içerisinde bulunduğu
sıkıntı ve çaresizliklerin araştırılması
için Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş olduğumuz grup
önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, sözlerime dün Ulusal Egemenlik ve
Çocuk Bayramını buruk bir şekilde
kutladığımızı ifade ederek başlamak istiyorum.
Bölücü emellerin artık gizlenmediği, açıktan açığa
kalkışma hareketlerini andıran olayların
yaşandığı, millî bayramımızda bile terör
örgütünün sözde marşının çalınmasına izin
verildiği çok tarihî ve her bakımdan ibret verici bir musibet dönemini
hep birlikte yaşıyoruz. Bir taraftan, hain terör polislerimizi,
Mehmetçiklerimizi, güvenlik görevlilerimizi ve masum
vatandaşlarımızı katlederken, diğer yandan, ne
acıdır ki, bu alana gizliden ya da açıktan daha fazla özgürlük
verilmesi çabaları olanca hızıyla ve büyük bir gaflet
anlayışıyla devam etmektedir. Vatanımızın ve milletimizin
bölünmez bütünlüğü için fedakârca görev yapan ve önceki günlerde bölücü
hainlerce şehit edilen polis ve askerlerimize buradan bir kez daha yüce
Allahtan rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize sabır ve
başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün hepinizin malumu olduğu
üzere, toplum ve millet olarak çok zor ve sıkıntılı bir
dönemden geçmekteyiz. Ne yazık ki, sekiz yıla yakın bir
zamandır tek başına ülkemizi yöneten AKP İktidarı,
bugün hem ekonomik hem üretim hem istihdam hem huzur hem de güvenlik
konularında milletimizi çok sıkıntılı ve vahim bir
tablo ile karşı karşıya bırakmıştır.
Bir yandan millî birliğimizin, kimliğimizin, üniter
yapımızın, devlet olma geleneklerimizin ve bin yıllık
kardeşliğimizin gaflet ötesi bir anlayışla sorgulanarak
zedelendiği bir felaket dönemini yaşarken, diğer yandan yokluk,
yoksulluk, açlık, sefalet ve bölücü terör döneminin de ne yazık ki,
en yüksek ve en pik yaptığı bir dönemi hep birlikte
yaşamaktayız.
Bugün AKP yönetimindeki Türkiyede insanlarımız gerçekten
de mutlu değildir. Vatandaşlarımızın büyük bir kesimi
yokluk ve açlıkla boğuşmakta ve geleceğinden endişe
duymaktadır. Toplumumuzun hemen bütün kesimleri çaresiz, huzursuz, umutsuz
bir şekilde baş başa bırakıldığı
sorunlarla boğuşmaktadır. İşçimiz, memurumuz, esnaf ve
çiftçimiz bugün âdeta fildişi kulelerden kendisini yönetenlerin
insafına terk edilmiş bir vaziyette, çaresizlik batağında
suni teneffüslerle bitkisel hayatını uzatmaya
çalışmaktadırlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kısacası toplumumuzun hemen her kesimi bugün hayatından memnun
değildir ve geleceğinden de umudunu kesmiş bir vaziyettedir.
Ancak bugün grup önerimize de konu olan ve ülkemizin gelişmesine,
istihdamına, üretimine, ham madde ve öz kaynaklarımızın
değerlendirilmesine ve geleceğin Türkiyesine çok önemli
katkılar sağlayan en temel sektörlerimizden birisi olan sanayi
sektörümüzün durumu da maalesef çok vahim ve
sıkıntılıdır.
2002 yılında iktidara gelen AKP, daha o zamanlarda hayal
tüccarlığını sanayicilerimiz için de kullanmaktan
kaçınmamış, bin bir vaatle sanayicilerimizin iyi niyetlerini ve
umutlarını sömürmekten çekinmemiştir ve her zaman olduğu
gibi âdeta zeytinyağı gibi üste çıkmayı da sürdürmüş,
var olan sorunların tek müsebbibi olarak bazen sanayici işverenleri
acımasızca suçlamayı tercih etmiş, bazen de kendi
üzerindeki sorumluluğu yine sanayicilerimizin üzerine atmayı
yeğlemiştir.
Değerli arkadaşlar, bu ve benzeri bir politikanın
artık devam şansı kalmamıştır. Sanayi asla ihmal
edilmemesi gereken, bir ülkenin en önemli kalkınma ölçütlerinden birisi
olan bir alandır. Tarımdan ticarete, ulaşımdan
madenciliğe, tekstilden hemen her alana hitap eden sanayi sürdürülebilir
rekabetin de belirleyicisi konumundadır.
İşte böylesine önemli bir alanın son yıllarda
ihmal edilmesi yaşanan sorunları da beraberinde getirmiştir.
Tablo maalesef hiç iç açıcı değildir ve çok eski yıllara
gitmeye de gerek yoktur. Merkez Bankası verilerine göre imalat sanayisi
kapasite kullanım oranı 2007den itibaren aylık olarak
düşmüş ve 2007 Mart ayında yüzde 78den 2010 Mart ayında
yüzde 68e gerilemiştir.
Dolayısıyla bugün sanayi kolunda faaliyet gösteren
işletmeler büyük bir kriz ile baş başadır ve sanayici
artık elektrik borcunu dahi ödeyemez bir durumdadır. Tatil günlerinde
ve hafta sonlarında indirimli elektrik isteyen sanayiciye seçim arifesinde
verilen sözler unutulmuş, sanayicimiz aldatılmış ve hüsrana
uğratılmıştır. Diğer taraftan, vergisini,
işçisinin sigorta primini ödeyemez hâle gelmiş ve birçoğunun
sermayesi de maalesef tükenmiştir ve ne yazık ki birçoğu
yabancılara satılmış olan bankalarda kredi
batağına düşmüş, tefecinin insafına terk edilmiş
ve fabrikasını haciz yoluyla kaybetmiştir.
Değerli arkadaşlar, bugün kabul etmek gerekir ki içinde
bulunduğumuz ağır ekonomik kriz sürecinde ülkemizin en önemli
sektörlerinden olan sanayideki üretim maliyetinin azaltılması büyük
bir önem arz etmektedir. Hemen hemen her gün işletmelerin
kapısına kilit vurmak zorunda kalındığı,
dolayısıyla işsizliğin çığ gibi
arttığı bir süreçte bu önem kendiliğinden ortaya
çıkmaktadır. Bugün Ağrıdan Adana ve Edirneye, Sinoptan
Mersine kadar bütün organize sanayi bölgelerinde enerji tüketimi, geçtiğimiz
yıllara nazaran özellikle de son aylarda oldukça düşmüştür.
Sanayicilerimiz üretimin üzerindeki maliyetleri azaltmak için büyük bir
arayış içerisine girmişlerdir ve örneğin bu
arayışlardan birisi de -az önce ifade etmeye
çalıştığım gibi- hafta sonu ve resmî tatil günlerinde
kullanılan enerji fiyatlarının gece tarifesinden işlem
görmesine yönelik olanıdır.
Sayın Başbakan, ekonomik krizin etkilerinin
azaltılması, üretime destek olunması amacıyla, bu
arayışa paralel olarak sanayicilerimize, 13 Mart 2009 tarihinde
Eskişehirde yaptığı bir konuşmada Bu yıla mahsus
olmak üzere sanayide uygulanan indirimli gece tarifesini hafta sonları ve
diğer tatil günlerini kapsayacak şekilde genişletiyoruz. demek
suretiyle bir söz vermiş idi. Enerjinin, tatil günleri olan dönemlerde
daha verimli kullanılması anlamına da geleceği için uzun
zamandır beklenen Başbakanın bu sözü isabetli bulunmuş,
çözüm temelinde geçici de olsa sanayicilerimizin beklentileriyle
örtüşmüş idi ve onun içindir ki Sayın Başbakanın bu
sözü sanayicilerimiz tarafından iyimserlikle
karşılanmıştı. Ancak, aradan bir yılı
aşkın bir zaman geçmesine rağmen bu konuda somut bir adım
atılmamıştır ve Başbakan verdiği sözü
unutmuştur ama bunun bir önemi yoktur değerli arkadaşlar çünkü
asıp kesen bir Başbakana artık sanayicilerin söyleyeceği
fazla bir söz de kalmamıştır. Belki de Sayın Başbakan
asıp kesmeyi bırakıp o sözünü tutsaydı, bugün, birçok insan
işinden ve ekmeğinden olmayacaktı. Şimdi, sadece
sanayiciler değil sokağa atılmaktan korkan çalışan
vatandaşlarımız ve işine geri dönmeyi umut eden
insanlarımız, 13 Mart 2009 tarihinde verilen sözün seçim sözü olarak
söylenmemiş olmasını umut ediyor ve hâlen de umutsuzca ama
sabırla bekliyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi
bu hususlar çerçevesinde Sayın Başbakana ve Hükûmete sormak
istiyorum: Mahallî seçimlere on altı gün kala Başbakan olarak ifade
ettiğiniz söz unutulmuş mudur? Şayet unutulmadıysa
şimdiye kadar neden somut bir adım atılmamıştır?
13 Mart 2009 tarihinde ülkenin Başbakanı tarafından sanayicilere
verilen indirimli elektrik kullanımı sözünün yerine getirilmemesinin
önünde ne gibi engeller mevcuttur? Eğer engel ya da engeller söz konusu
değilse bir yılı geçen zamandaki keyfiyetin makul bir izahı
var mıdır, varsa nedir?
Sayın milletvekilleri, az önce ifade ettiğim
soruları kapsayan ve geçen yıl sorduğum yazılı soru
önergemi Başbakan adına cevaplayan Enerji Bakanı, bakın
nasıl cevap vermiş: Enerji KİTleri 01/07/2008 tarihinden
itibaren maliyet bazlı fiyatlandırma mekanizmasına geçmiştir.
Söz konusu karar gereğince maliyet ve döviz kurlarındaki değişimler
fiyatlara yansıtılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, işte AKP Hükûmetinin
anlayışı bu. Biz ne sormuşuz, ne cevap gelmiş. Dalga
geçer gibi 01/07/2008 tarihindeki maliyet bazlı fiyatlandırma
mekanizmasından bahsetmektedirler. Peki, Sayın Başbakan, 13 Mart
2009 tarihinde Eskişehirde sanayicilere indirimli elektrik sözü verirken
bu fiyatlandırma mekanizmasını bilmiyor muydu?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; netice
olarak böylesine vahim bir tablo karşısında ülkemizi yöneten AKP
İktidarı insanlarımızın âdeta feryat edercesine
seslendirdiği bu temel meseleleri çözme yerine, sözde Anayasa
değişikliği yapar gibi gözükerek suni gündemlerle milletimizi
aldatmaya, kendi siyasi saltanatlarını devam ettirebilmek için
Türkiye'nin millî çıkarlarını ve köklü devlet geleneklerini
sermaye yaparak harcamaya, toplumsal bir sözleşme hüviyetinde
değiştirilmesi gereken Anayasa maddelerini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tankut, lütfen toparlayınız.
Buyurun.
YILMAZ TANKUT (Devamla)
kimseyle uzlaşma ihtiyacı
duymadan AKP grup önerisi anlayışıyla değiştirmeye,
sözde demokrasi ve özgürlük maskesi altında Anayasa
değişiklikleri etrafında toplum ve devletin temel
kurumlarını çatıştırmaya, bu çatışma ve
kutuplaşmalardan nemalanarak yeni bir mağduriyet ve masumiyet
edebiyatı yaparak siyasi rant sağlamaya ve seçimlere gitmeye ne
yazık ki gözü dönmüş bir şekilde kendi geleceğini de, ülke
geleceğini de ateşe atarak devam etmektedir.
Sözlerime son vermeden önce, buradan bir kez daha AKP
İktidarını ikaz ediyor ve ülkemizin gerçek gündemi olan
işsizlik, yoksulluk, açlık, çaresizlik konularını ele
alarak bir an önce vatandaşlarımızın
sıkıntılarını azaltacak düzenlemeleri yapmasını
tavsiye ediyor ve sanayi sektörünün yaşadığı
sorunların tespiti için vermiş olduğumuz önergemizin
desteklenmesi temennisiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Tankut.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen
Bayram Ali Bayramoğlu, Rize Milletvekili.
Buyurun Sayın Bayramoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi
aleyhine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, sözlerime başlamadan önce
Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu önergenin gerekçelerinin
içerisinden birkaç tane paragrafı okumakta fayda görüyorum:
Bugün yetersiz sermaye birikiminin dışında
makroekonomik istikrarı sağlamakta güçlükler, yüksek vergiler,
sermayenin ve temel sınai girdilerin yüksek maliyetleri, teknolojik
gelişmelere ayak uydurma konusundaki zorluklar, yenilik ve yeni teknoloji
üretmedeki yetersizlik, Türk sanayisinin rekabet gücünü olumsuz olarak
etkileyen unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tamamen doğru bir ifadedir.
Sanayi, olabildiğince yerel kaynakları harekete
geçiren, çevre normlarına uygun üretim yapan, tüketici
sağlığını ve tercihlerini gözeten, yüksek nitelikli
iş gücü kullanan, stratejik yönetim anlayışını uygulayan,
ARGEye önem veren, teknoloji üreten, özgün tasarım ve marka yaratarak
uluslararası pazarlarda yerini alan bir yapıya acilen
kavuşturulmalıdır. Buna da aynen katılıyoruz.
Türkiye'de sanayi politikalarının temel amacı
artan dünya rekabet şartları altında sanayimizin rekabet gücünü
ve verimliliğini artırarak dışa dönük bir yapı
içerisinde sürdürülebilir büyümeyi sağlamayı hedeflemelidir. Buna da
aynen katılıyoruz.
Ve son paragraf: Teşvik, istihdam, eğitim, finansmana
erişim, teknoloji ve ARGE konuları sanayinin gelişimi için önem
arz etmektedir. Buna da katılıyoruz. Bu
katıldıklarımızın hepsini yapıyoruz da onun için
katılıyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yani sorun yok mu Ali Bey?
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) Yani şimdi, bu
bahsetmiş olduğumuz ifadelerin biz yüzde 100ünü yapıyoruz belki
diyemeyiz, bazılarında yüzde 90ını yapıyoruz,
bazılarında yüzde 85ini yapabiliyoruz ama özellikle sanayinin
uluslararası rekabeti açısından baktığınızda,
bunu unutmayalım ki dünyada en zor şey bir malı üretmek
değildir, ürettiğiniz bir malı, şu anda aslanın
ağzında değil -pazar olarak- bağırsaklarına
inmiş pazarda kendinize yer bulup o ürünü satabilmektir. Türkiye
yaklaşık 130 milyar dolarlara ekonomik krizden önce
çıkartmış olduğu ihracatını oturduğu yerden
sağlamış değil. Ara malları, tüketim malları ve
hammaddeleri ithal ederek teknolojik anlam içerisinde ürettirmiş
olduğu mevcut sanayisiyle, gelişmiş rekabet gücüyle beraber
bunları yapabilmiş bir ülke.
Bakın, ben size enteresan bir şey söyleyeyim: Şu
anda sanayinin kapasite kullanma oranı yüzde 70ler civarında,
doğru. Yüzde 30luk bir kapasite kullanım
sıkıntımız var.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yüzde 59a kadar düştü ama Ali
Bey.
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) Yüzde 70, son veriler
var bende, 69-69,3.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yüzde 59a kadar düştü.
AKİF AKKUŞ (Mersin) İşletmelerin yüzde
40ı kapalı.
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) Şimdi tabii, bu
işletmelerin kapalılığı, açıklığı
konusuna da değineceğim.
Şimdi, bugün için, ben kendim bir sanayici olarak, mevcut,
yükte hafif pahada ağır ürünler dediğimiz, teknolojik ürünler,
uluslararası rekabete açık ürünler üretimi konusunda çeşitli
makine ve ekipmanları yaptırmak için sanayimize gittim. OSTİMe
de gittim, İstanbuldaki sanayilere de gittim, makine siparişi
vereceğim, yani tank siparişi vereceğim, teknolojik ürün
siparişi vereceğim, dolum makinesi siparişi vereceğim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Tankı ne yapacaksın?
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) Altmış gün
içerisinde makineye ihtiyacım var. dediğimde, bütün sanayici
arkadaşlardan ortak aldığım süre En iyi şartlarla yüz
yirmi günde teslim ederiz. Niye? Çünkü kapasitelerimiz dolu. Yani, sanayinin
içerisinde teknolojik rekabet gücü oluşabilen firmaların şu anda
üretebilme kabiliyetlerini göz ardı etmeyelim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Niye yeni yatırım
yapmıyorlar?
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) Bütün, bakın
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Niye yeni yatırım
yapmıyorlar yüzde 100 kapasiteyle çalışıyorsa?
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla)
düzenli olarak mevcut
ülke ekonomisi içerisinde sanayi tesislerinin, rekabete
alışırken, rekabet ortamı içerisine girerken çok
sağlıklı, çok ciddi fizibiliteye ihtiyaçları vardır.
Türkiyedeki en büyük problem, bu bahsettiğiniz işlerin içerisindeki
sıkıntı değildir sanayide, özellikle orta ölçekli
sanayideki en büyük problemi size söyleyeyim. Bir tane kalfa
yetiştirirsiniz, usta yetiştirirsiniz, üç sene, beş sene
sanayinin başında onu ustabaşı olarak koyarsınız
ve o ustabaşı der ki; ya, bu bahsettiğiniz ürünü üretmek çok zor
bir şey değilmiş kardeşim, ben de şuradan biraz
paslanmaz çelik alırım, şuradan biraz rulman alırım,
buradan da biraz başka yardımcı malzemeler alırım,
aynı sanayi malzemesini ben de üretebilirim der ve gider yan tarafta bir
tane daha imalathane açar. Dolayısıyla bu açmış olduğu
imalathaneyle altyapısı, yeterli fizibilitesi, kaliteli iş gücü,
o işin başına koyacağı yeterli elemanı
olmadığı zaman, rekabet edemediği gibi gerçek anlamda üretim
yapanın da ayaklarına haksız rekabetten dolayı pranga
vurmaya çalışır. Esas problemlerin başında bu
vardır. Türkiyedeki mevcut bu bahsetmiş olduğumuz ARGE
faaliyetleri sanayinin gelişimi, uluslararası rekabeti
açısından, sorarım size, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ARGEye
bu kadar önem veren, ARGEye bu kadar büyük bütçe ayıran bir başka
siyasi oluşum olmuş mudur? Şu anda mevcut TÜBİTAK
bünyesinde on binlerce proje özellikle gelişime yönelik ve ARGE
faaliyetlerine yönelik çalışmaları yapmaktadır.
Bugün Türkiyede mevcut hemen hemen bütün üniversitelerimiz
teknoparklarla ilgili çalışmaları için elinden gelen her türlü
gayreti gösteriyor. Şu anda aktif otuz altı tane
teknoparkımız var. Daha evvel teknopark kelimesi bile Türkiye'nin
normal literatüründe olmayan bir şeydi. Teknopark ne demek? Uç ürün,
kaliteli ürün, yükte hafif, pahada yüksek ürünü üretebilmek demek, rekabet
gücünü oluşturabilmek demek. Ama 1990lı, 1980li yıllara
gittiğimizde Türkiye, sanayi oluşumunu maalesef uluslararası
rekabete göre değil, hamaliye sistemine göre oluşturduğu bir
sanayiyle geliştirme çalışması yapmıştır.
Uluslararası rekabet sistemine ayak uyduracak bir sanayi sistemi
geliştirmiş olsaydık, bugün bu sıkıntıları
konuşmaz olurduk ve çok daha yüksek ürünlü, çok daha yüksek fiyatlı
ürünleri satıyor olurduk. Ama ben bugün bunu çok net bir şekilde
görebiliyorum ki hem yerli hem yabancı yatırımcılar
açısından Türkiye artık yükte hafif pahada ağır
ürünleri üretebilen bir ülke konumuna doğru gitmektedir.
İşte bugün içerisinde geçtiğimiz haftadan bu yana
başlamış olduğumuz Anayasa değişikliği
çalışmalarının sanayi açısından önemini de
vurgulamamızda çok önem vardır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) İşte şimdi
şaşırdın! Bunu da ekonomiye bağladın ya, helal
olsun sana!
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) Şimdi,
bakın, ben size örnek veriyorum, örnek, somut örnek: Geçen sene AK
PARTİnin kapatılması davası sırasında,
Türkiyeye yatırım yapmak gerek mali sektör gerekse sınai
yatırım yapma noktasında, gelen birçok firmamız, bu riski,
parti kapatılma riskini görerek özellikle yatırımlarından
vazgeçmiş ve Bir siyasi istikrar yoksa, sürekli bir siyasi parti
kapatılma davası gündemdeyse o ülkede ekonomik istikrar da olmaz.
diyerek yatırımlarını geriye çekmiştir.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Onlar sanal sanayicidirler.
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) Ama, bugün gelinen
noktada ben size özellikle bir tavsiyede bulunayım arkadaşlar:
Birçoğunuz çeşitli bankalarla irtibat halindesiniz. Bankacılarla
bir görüşün, Anayasa değişikliğinin gündeme geldiği
günden bugüne kadar gerek mali sektörde gerekse Türkiye'nin sanayi sektöründe
yatırım için bekleyen firmaların özellikle önümüzdeki aydan
itibaren nasıl yatırım planlamalarını Türkiyeye
taşıtacağı konusunu hep beraber görmüş
olacağız. Niye göreceğiz? Çünkü, siyasi istikrarın
getirmiş olduğu yapı, ekonomik istikrarı sağlayan en
önemli sermayedir de ondan.
Türkiye, kendi başına 30 milyar dolardan 130 milyar
dolarlara çıkmadı. Türkiye'nin gayrisafi hasılası,
otururken, oturduğunuz yerde 700 milyarlara çıkmadı. Bunlar çalışarak,
bunlar üreterek gündeme geldi. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Sekiz
yıldır yapsaydınız ya bunu.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hâlâ daha 2002desin.
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) Oradan laf atarak
olmuyor bu işler. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hâlen daha 2002de seviyesindesin.
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) Oradan laf atarak
olmuyor arkadaşlar, çalışarak oluyor. Çalışarak,
didişerek, geceyi gündüze katarak oluyor bu işler. Üretmek
dediğiniz kendi hâlinde olmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sanayiciler sizinle gurur duyuyor!
Keşke orada onların sorunlarını dile getirseydiniz.
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) Üretmek
dediğiniz, mücadeleyle olur. Üretmek dediğiniz, heyecan duyarak olur.
Üretmek dediğiniz, o işe kendinizi vakfederek olur.
Onun için, Türkiyede bu süreç içerisinde yapılmış
olan bütün sanayi gelişmeleri, bu heyecanı duyan bir siyasi istikrara
sahip olan başta Sayın Genel Başkanımız,
Başbakanımız, Bakanlar Kurulumuz, milletvekillerimiz ve
bürokratlarımızın mücadelesiyle olmuştur ama
istediğimiz seviyede olmamış olabilir. Şunu unutmayın
ki, Türkiye dünyanın en büyük 17nci ekonomisi olabilmişse, bugün
Türkiye Avrupanın en büyük 6ncı ekonomisi olabilmişse, 2023 yılında
hedefine dünyanın en büyük 10uncu ekonomisi olmayı koyuyor ise sizin
Ortada yok. dediğiniz sanayisine güvenerek bunları söylüyor, kendi
başına söylemiyor.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sanayiciler böyle mi konuşuyor
Ali Bey?
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) Türkiyedeki mevcut
sanayi tesisleri açısından da baktığımızda, bugün
hâlâ yatırımların nasıl
yapıldığını, kapasite
artırımlarının nasıl yapıldığını
ben bizatihi yaşıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜROL ERGİN (Muğla) Çay ihracatına gel.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sanayicilerle hiç
görüşmüyorsunuz herhâlde Ali Bey.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Kuralım o zaman komisyonu.
BAŞKAN Sayın Bayramoğlu, lütfen
tamamlayınız.
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) Tamamlıyorum
Sayın Başkanım.
Arkadaşlar, şunu net bir şekilde size söyleyeyim:
Bakın, Türkiyede çok heyecanlı, bu heyecanın içerisinde
dünyayla rekabet edebilecek çok dinamik bir sanayi kesimi var. Eksikleri yok
mu? Var.
YILMAZ TANKUT (Adana) Tamam, araştırma komisyonunu
kuralım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Komisyon kuralım o zaman.
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) Eksikleri var ama bu
eksiklerin giderilmesi konusuyla ilgili hiç araştırma önergesine
ihtiyaç yok. Bakın, esnaflarla ilgili de gündeme getirmiştiniz,
esnaflarla ilgili 7 ana başlık, 36 tali başlıkla zaten size
ekonomik programı koyduk. Sanayiyle ilgili de önümüzdeki günlerde
yapılacak çalışmaları buraya getiririz, bir önergeye
ihtiyaç olmadan sanayinin önünün de nasıl açıldığını
hep beraber görmüş oluruz diyor
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bunları beraber yapalım.
SÜLEYMAN LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Bayramoğlu,
sanayiciler seninle gurur duyuyor (!)
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla)
bu duygu ve
düşüncelerle MHPnin grup önerisine karşı oy
kullanacağımı beyan ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bayramoğlu.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Harun
Öztürk, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin, sanayi sektöründe yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu
araştırma önergesinin lehinde söz aldım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, imalat sanayisi kapasite
kullanım oranları 2010 yılının ilk üç ayında
sırasıyla yüzde 67,8; 67,8 ve 67,9 şeklinde olmuştur, yatay
bir seyir izlemektedir. 2010 yılının Mart ayında 67,9 olan
kapasite kullanım oranı 2007 Martında yüzde 78, 2008
Martında yüzde 76,3 şeklindeydi. Geçen yıla göre düzelmiş
gibi görünen kapasite kullanım oranı 2007 ve 2008e göre 10 puan daha
düşük düzeylerde seyretmektedir.
Üretim artışlarına
baktığımızda, 2009 yılı Ocak ayında yüzde
21,4 düşen üretim 2010 yılında yüzde 12,3 oranında
artmıştır. Yine, 2009 yılı Şubat ayında
yüzde 23,8 oranında düşen üretimin de Şubat 2010da yüzde 18,1
oranında arttığını görüyoruz. Sadece artış
oranlarına bakmak yeterli değil, geçen yılın ocak ve
şubat ayındaki düşüşlerin kompanse edilemediğini
görmek gerekiyor.
Yine, büyümeye baktığımızda, 2008
yılı son çeyreğinde yüzde 7,0 oranında küçülen ekonominin
2009 yılının son çeyreğinde 6,0 oranında
büyüdüğünü görüyoruz yani 2008 yılındaki küçülmenin telafi
edilemediğini görüyoruz.
Aylık dış ticaret açıkları yeniden 4-5
milyar düzeylerine çıkmıştır. Ödemeler dengesi
açıkları 3 milyar düzeyinde seyretmektedir. Doğrudan
yatırımlar, 2008 yılına göre üçte 1 oranında
düşen 2009 yılından daha kötü durumdadır 2010
yılının ilk aylarında. Cari işlemler
açığı sorunu nereden geldiği belli olmayan döviz
girişiyle aşılmaya çalışılmaktadır. Güven
endekslerindeki kısmi düzelmeler bizi yanıltmamalıdır.
Dolayısıyla, Türkiye ekonomisi 2009 yılında
düştüğü noktada patinaj yapmaktadır. Bunu tekrar ediyorum. Bu
düştüğü noktadan çıkış konusunda sanayici ve iş
adamlarının önerileri dikkate alınmaz ise düştüğü
noktada daha da derinleşeceği konusundaki uyarılarımı
yineliyorum.
Değerli milletvekillerim, biraz sonra yeniden Anayasa
değişikliklerini görüşmeye devam edeceğiz.
Görüşülmekte olan teklifin kimi maddelerinin Anayasaya uygun olup
olmadığını değerlendirmek için 2008 yılında
AKP tarafından Anayasanın 10 ve 42nci maddelerinde yapılan
değişiklikle ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal
kararına bakmak gerekir. Bu gerekçelere bakmadan, geniş uzlaşma
aramadan Anayasa değişiklikleri yapmaya devam edersek ülkeye zaman
kaybettirmekten başka bir şey yapmış olmayız.
Şimdi Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararından
alıntılar yaparak konuşmamı sürdürmek istiyorum:
Katılımcı, müzakereci ve uzlaşıyı esas alan
demokratik ülkelerde asli kurucu iktidarın sahibi halktır. Asli
kurucu iktidarın önceki anayasalarla bağlı olmaksızın
yarattığı yeni anayasa, temel düzen normu hâline geldiği
andan itibaren tüm anayasal kurum ve kuruluşların
meşruiyetlerinin dayanağı hâline gelir. Anayasanın
öngördüğü ve öğretide kurulu iktidar olarak tanımlanan yasama,
yürütme, yargı organları ile bunların alt birimlerinin asli
kurucu iktidarın yarattığı hukuksal otorite
sınırları içinde hareket etmeleri, işlem ve eylemlerinin
hukuksal geçerlilik kazanabilmesinin ön koşuludur. Bu durum
Anayasanın 6ncı maddesinde yer alan Hiçbir kimse ve organ
kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.
ifadesiyle herhangi bir istisna tanımaksızın kabul
edilmiştir. Anayasa koyucu hiçbir kimse ya da organdan söz ettiğine
göre kurulu bir organ olarak yasama organının da sistem
dışı yetki kullanımının hukuksal açıdan geçerli
olmayacağının kabulü gerekir.
Anayasanın 175inci maddesine göre Anayasayı
değiştirme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisine
tanınmıştır. Kaynağı Anayasa olan bu yetkinin
Anayasanın öngördüğü yöntemlerle ve Anayasaya uygun olarak
kullanılacağı kuşkusuzdur. Yasama organı bu yetkisini
175inci maddede belirtilen yöntemle kullanırken yetkinin her şeyden
önce asli kurucu iktidar tarafından kullanılmasına izin verilen
bir yetki olması gerektiği açıktır. Anayasanın 4üncü
maddesinde Anayasanın 1inci maddesindeki Devletin şeklinin
Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2nci maddesindeki
Cumhuriyetin nitelikleri ve 3üncü maddesi hükümleri değiştirilemez
ve değiştirilmesi teklif edilemez. denilmek suretiyle 175inci
maddede belirtilen yetkinin kullanılamayacağı, kullanılsa
dahi hukuken geçerli olamayacağı alanlar açıkça
belirlenmiştir. Bu kural, kurucu iktidar tarafından yüzde 92 evet
oyuyla kabul edilmiş olup yok sayılamaz. Teklif edilebilir olmayan
bir Anayasa değişikliğinin 148inci maddenin ikinci
fıkrasında öngörülen teklif çoğunluğu koşulunu yerine
getirmiş olması hukuken geçersiz nitelikteki bir yasama tasarrufunun
sırf anayasal çoğunluğun gücüyle etkin
kılınmasının gerekçesi olamaz. Zira kurulu iktidar olan
yasama organının işlem ve eylemlerinin geçerliliği asli
kurucu iktidarın öngördüğü anayasal sınırlar içinde
kalması koşuluna bağlıdır.
Yürürlükteki Anayasamızın öngördüğü düzen,
anayasal normlar bütünü ve bu bütünü somutlaştıran ilk üç maddede
ortaya çıkan bir anayasal düzendir. Kurucu iktidarın siyasal düzene
ilişkin temel tercihi Anayasanın ilk üç maddesinde, bunun somut
yansımaları ise diğer maddelerde ortaya çıkmaktadır.
4üncü madde ise ilk üç maddenin güvencesi olma niteliği itibarıyla,
doğal olarak değiştirilmezlik özelliğine sahiptir.
Bu durumda, Anayasanın 4üncü maddesi dâhil olmak üzere her
bir maddede yapılacak değişikliklerin, siyasal düzende
değişikliklere ve kurucu iktidarın yarattığı
anayasal düzende dönüşümlere yol açması mümkündür. O hâlde,
Anayasanın diğer maddelerinde yapılacak
değişikliklerle, Anayasanın 4üncü maddesinin yasama
organı için çizdiği sınırların aşılma
olasılığı göz ardı edilemez.
Değerli milletvekilleri, dolayısıyla,
Anayasanın ilk üç maddesinde değişiklik öngören ve
Anayasanın sair maddelerinde yapılan değişiklikle
doğrudan doğruya veya dolaylı olarak aynı sonucu doğuran
herhangi bir yasama tasarrufunun da hukuksal geçerlilik kazanması mümkün
olmadığından, bu doğrultudaki tekliflerin sayısal
yönden Anayasaya uygun olması tasarrufun geçersizliğine engel
oluşturmayacaktır.
Anayasa Mahkemesi, söz edilen kararında yukarıda
açıklanan gerekçelere dayanarak 10 ve 42nci maddelerde
değişiklik öngören hükümleri esastan inceleyebileceğine karar
verdikten sonra içeriğine geçmiş ve Anayasa Mahkemesi ve Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararları gözetildiğinde,
Anayasanın 10 ve 42nci maddelerinde yapılan düzenlemenin, yöntem
bakımından dini siyasete alet etmesi, içerik yönünden de
başkalarının haklarını ihlale ve kamu düzeninin
bozulmasına yol açması nedeniyle laiklik ilkesine aykırı
olduğu sonucuna ulaşmıştır.
Anayasanın 2nci maddesinde belirtilen cumhuriyetin temel
niteliklerini dolaylı biçimde değiştiren ve
işlevsizleştiren bu düzenleme, Anayasanın 4üncü maddesinde
ifade edilen değiştirme ve değişiklik teklif etme
yasağına aykırı olduğundan, Anayasanın 148inci
maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen teklif koşulunun yerine
getirilmiş olduğu kabul edilemez.
Değerli milletvekilleri, durum böyle olmasına ve
Anayasanın 153üncü maddesinin son fıkrasında Anayasa
Mahkemesi kararları
yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.
denmesine rağmen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
siyasi iktidar bu teklifle yeni bir anayasa
aykırılığını Türkiye Büyük Millet Meclisine
dayatmaktadır. Cumhuriyetin temel niteliklerini değiştirmede
ısrar eden AKP, Anayasada öngörülen yaptırımlarla
karşı karşıya kalmayı göze almalıdır.
Teklifin, siyasi partilerin kapatılmasına, Anayasa Mahkemesi ve
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun üye yapısının
değiştirilmesine yönelik maddeleriyle bu maddelerle
bağlantılı diğer maddeleri cumhuriyetimizin temel
niteliklerinden olan ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek olan
demokratik hukuk devleti ilkesini dolanarak etkisiz kılmayı
amaçlamaktadır.
Bu nedenle, Anayasamıza açıkça aykırılık
teşkil elden bu maddeler tekliften çıkarılmalıdır
diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen
Orhan Ziya Diren, Tokat Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Diren.
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisinin vermiş olduğu -sanayi sektörü ve sanayicilerimizin
sorunları ve çözüm önerilerinin araştırılması için ve
gerekli önlemlerin alınması için verdikleri- önergenin aleyhinde söz
aldım. Bu nedenle, bu vesileyle hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Aslında verilen önergenin birçok savına katılmakla
birlikte bulduğum eksikliklerden dolayı aleyhinde söz aldım. O
da şudur: Malumlarınız, sanayi, ham maddeden hareketle bilgi,
proje ve emeği birleştirmek suretiyle katma değer üretmek, ondan
kâr sağlamak ve uluslararası rekabet arenasında yer bulabilmek
için sarf edilen gayretlerin adlandırıldığı bir
sektördür. Bu sektörde sanayicilerimizin, yatırımcılarımızın,
atılımcı kişilerimizin gönül vererek
sağlıklı bir şekilde ve başarılı
çalışabilmeleri için de yeterli kârı mutlaka yapmaları
gerekir. Oysa Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiği günden beri
Türkiyemize dünyadaki o sıcak paranın bol olduğu dönemde hep
övündükleri yabancı sermayenin Türkiyeye akışından
bahsetmişlerdir ama yabancı sermaye ya da sıcak para eğer
kâr etmiyorsa o ülkeye gelmez. Türkiyeden bu sıcak para ne kadar kâr
ediyor diye incelediğimizde de gördüğümüz rakamlar gerçekten korkunç.
Ben mart ayında bu rakamları bir incelemiştim. Türkiyemize
giren her bin dolar 2.300 dolar olarak yani yüzde 130 kâr kazanarak geriye
gidiyorlardı. Nisan ayındaki rakamlara
baktığımızda -bu bilgiler çok taze- her gelen bin dolar,
ülkemizden 1.800 doları da alarak geri gidiyor. İşte bunun
içindir ki yabancı sermaye çok rahatlıkla ülkemize geliyor ve buradan
kazancını alıp, Türkiyenin ürettiği katma değeri de
alıp gitmek suretiyle böyle bir hareket sağlanıyor. Yoksa
Sayın Bayramoğlunun söylediği gibi Türkiyedeki siyasal
istikrardan dolayı da Türkiyeye böyle bir para akışı
vesairesi söz konusu değil. Siyasi istikrardan dolayı para
akışı söz konusu olsaydı herhâlde bu kadar kâr biz oraya
vermeyecektik. Para da buraya finansal kâr etmek için değil, burada üretim
tesisleri ve istihdam sorununa çözüm sağlayıcı, birtakım
hareketler sağlayıcı yatırımlar yapmak üzere gelirdi
ki böyle bir yatırım olduğundan da bahsetmemiz çok zor.
Siyasi istikrarın iddia ettiğiniz kadar
sağlıklı bir ortam yaratmadığı da şuradan
belli: Hatırlayınız, geçen aylarda ÖTV ve KDVde özellikle
otomotiv sektöründeki tıkanıklığı, bu siyasi kriz
ortamında, dünyadaki ekonomik kriz ortamında bunalmış olan
otomotiv sektöründeki krizi çözmek için yapılan ÖTV ve KDV istisnası
yapıldığı dönemde gerçekten
vatandaşlarımızın siyasi güvensizliği nedeniyle
bankalarda değil de yastık altında sakladığı
paralar ortaya çıkmış ve otomotiv sektörünün tüm stokları
iki gün içerisinde eritilebilmiştir. Onun için, bu siyasi istikrar sözcüğünü
doğru bulmadığımı söylüyorum.
Önergenin aleyhinde niye söz almıştım?
İşte bu sorunları, özellikle bu sermayenin getirisinin ne kadar
yüksek olduğunu ve bunun da sanayi gelişmesini ve
yatırımların artmasını önleyici bir unsur
olduğunu bu önergede bahsetmedikleri için bunun aleyhinde söz aldım
ama bu arada, sanayimizin sorunlarını da aklımın
erdiğince aktarmak isterim.
Sanayide özellikle 2009 yılında işini kaybeden
sayımız 311 bin kişiye varmıştır. Bu sayı
2001 krizinde Türkiyemizde gördüğümüz rakamın tam 9
katıdır arkadaşlar.
Yine, borç batağındaki vatandaş sayımız da
2005 yılında 90 bin civarındayken 2009 yılında da 1
milyon 100 bin civarına çıkmıştır.
Yine, Adalet ve Kalkınma Partisinin her vesileyle
gelişmekte olan ciddi bir ekonomiye sahip olduğumuzu söylemesine
karşın, 2009da bir yıl öncesine göre yüzde 4,7 oranında
bir daralma açıkça görülmüştür ve bunları TÜİKin resmi
rakamlarından teyit etmeniz mümkündür. Bu daralma, Avrupa Birliği ve
OECD ülkelerinde G-20 olarak adlandırdığımız ülkelerin
ekonomileri içerisinde 17nci sıradayken 2009 yılında 14üncü
sıraya düşmemiz şeklinde de ifade edilebilir.
1990-2001 yılları arası büyüme yüzde 0,99 iken reel
sektör büyümesi bu yıl maalesef yüzde eksi 4,1 olarak
gerçekleşmiştir. Yani büyümede de bir daralma görülmektedir.
Bunların sebeplerine kısaca girecek olursak, başta sanayinin
kullandığı elektrik ve enerjiyi düşünebiliriz. Elektrik,
Avrupa Birliği ve OECD ülkeleri arasında en pahalı elektrik
Türkiyede tüketilmektedir. Mümkün olduğunca kısa sürede bu elektrik
konusundaki sıkıntıyı mutlaka çözmek gerekir. Ayrıca
sanayinin hem ham maddesinin taşınmasında hem üretim
mallarının taşınmasında ve ihracında
taşımacılık için kullanılan alternatif, büyük ölçüde,
Türkiyemizde kara yoluyla yapılmaktadır. Nasıl
ihracatımızı artırabilmek için deniz yolları ve hava
yollarında, özellikle kargo taşımacılıklarında,
akaryakıtta ÖTV ve KDV istisnası getirmişsek yurt içinde
sanayimizin temel taşıma aracı olan kara yollarındaki
kullanılan araçların özellikle mazot ihtiyaçlarını
karşılayabilmeleri için mazottaki ÖTV ve KDVnin de mutlak surette
kaldırılması gerekmektedir diye düşünüyoruz.
İhracatın profiline baktığımızda
imalat sektörü gerçekten yüzde 92 oranıyla birinci sırada geliyor.
Bunun da büyük bir bölümünü otomotiv sektöründen gerçekleştirdiğini
görüyoruz. Otomotiv sektörü Batıdaki işçilik bedelinin
yüksekliği ve çevre sorunlarından dolayı batıdan
doğuya doğru yavaş yavaş pas ediliyor, biz de bunu
iktidarın siyasi başarısı olarak göstermeye
çalışıyoruz. Elbette ki Türk insanı çok müteşebbis,
çok yaratıcı insanlar. Burada görülüyor ki imkân verildiğinde o
yaratıcı Türk insanı hakikaten bugün
yarıştığı Batı ülkeleriyle arasında çok
büyük bir fark yok hatta onlardan çok daha ileri bir yaratıcı güce
sahip olduğunu görüyoruz. Nitekim otomotiv sektöründeki ürettiğimiz
araçların kaliteleri başka ülkelerde üretilen aynı marka
ürünlere göre hep birinci sıraya gelmiştir. Bunu da memnuniyetle
insanlarımızın, müteşebbis insanlarımızın ve
işçilerimizin başarısı olarak görüyoruz.
Kapasite kullanımının yetmediğinden bahsetti
AKP sözcüsü arkadaşımız. 2007 yılında Türkiyede
kapasite kullanımı maksimum seviyeye çıkmıştı,
doğrudur, yüzde 80lik bir kapasite kullanımı söz konusuydu
ancak 2009da sanayideki bu kapasite kullanımının yüzde 65ler
seviyesine düştüğünü de maalesef üzülerek görüyoruz.
Tabii, ihracatta, sektörlerimizden tarım yüzde 5, madencilik
yüzde 2 ve diğerleri de yüzde 1 olarak görülüyor. Oysa, tarım ülkesi
olan ülkemizin tarım ürünlerini katma değer de ilave ederek yurt
dışına ihraç etme imkânları var ama bu konuda da
sanayimizin yeteri kadar desteklendiği söylenemez. Adalet ve Kalkınma
Partisinin yatırımları ve sanayiyi teşvik anlamında
yaptığı çalışmalarda, örneğin, 5084
sayılı Yasada yatırım indirimi teşvikleri
kaldırıldı.
Değerli arkadaşlar, şimdi, eğri oturalım,
doğru konuşalım. Finans sektöründe buraya gelen bir sıcak
para yüzde 130, yüzde 150 gibi rakamlarla kâr ediyorsa insanlarımız
ellerindeki kaynakları bu finansal rant piyasasına yöneltirler.
Bunların yatırım anlamında kaynaklarını
kullanabilmeleri ve oraya yönlendirebilmeleri için mutlaka özendirici
birtakım koşulların ortaya gelmesi lazım. Yatırım
indirimi teşviki gerçekten sanayimizin ilerlemesi, kalkınması
için çok önemli bir motor sektördü ama maalesef o kaldırıldı. O
kaldırılınca da insanlarımızın büyük
çoğunluğu maalesef Türkiyede üretmek yerine tüketen bir kambur
hâlinde Türkiyenin sırtına binmeye devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Diren, lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurun.
ORHAN ZİYA DİREN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan, tamamlıyorum.
İşsizlik rakamlarımız yine korkunç seviyeye
geldi. Nitekim, bu Anayasa görüşmeleri aşamasında genelde
eleştiriler yaparken bütün milletvekillerimiz, muhalefet
milletvekillerimiz işsizliğin hangi seviyelere geldiğinin
dikkate alınması gerektiği ve Anayasa
değişikliğinin bu kadar acil olmadığı
görüşünü hep sizlere defalarca açık açık söylediler ama buna
kimse kulak asmadı.
Nitekim, Türkiyede sanayinin profiline
baktığımızda Anadolu Kaplanları diye
övündüğümüz o yaratıcı, üretici ve ihracatın ve
işsizliği önlemedeki istihdamın en büyük motoru
KOBİlerimizin yavaş yavaş kapandığını ve
Anadolu Kaplanlarının öldüğünü de üzülerek görüyoruz.
Bu açıdan da mutlaka sanayi sektörünün bu
sorunlarının da bir yerde araştırılması
gerektiğine inanıyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Diren.
Sayın Tütüncü, Sayın İnan ve Sayın
Durmuşun İç Tüzükün 60ıncı maddesi gereğince pek
kısa sözleri olduğuna dair talepleri vardır. Birer dakika süre
veriyorum.
Sayın Tütüncü, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Tekirdağ Milletvekili
Enis Tütüncünün, MHP grup önerisine ilişkin açıklaması
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Milliyetçi Hareket Partisinin bu önergesinin mutlaka ve mutlaka
kabul edilmesi gerekiyor Sayın Başkan. Neden? Şunun için:
AKPnin uyguladığı ekonomi politikaları, özellikle
sanayileşme konusundaki ekonomi politikaları üretim ve istihdam
yaratmaktan öte, işsizlik ve yoksulluk üretmiştir. Çok büyük bir işsizlik
ve yoksulluk sorunuyla Türkiye karşı karşıya ise bugün,
yanlış sanayi politikaları sonucundadır. Bu nedenle bu
önergenin kabulü gerekiyor. Türkiyenin işsizlik ve yoksullukla mücadele
ekseninde yeni bir sanayileşme politikasıyla yola çıkması
gerekiyor. Yeni bir sanayi yol haritası gerekiyor. Yeni bir teşvik
sistemi gerekiyor. Bütün bunların ortaya çıkarılması için
bu önergenin bir an önce kabulü gerekmektedir.
Bir başka şeyi, Sayın Başkan, söyleyeyim. Yani
üzülüyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Durmuş, buyurun.
2.- Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuşun, 22 Nisan 2010 Perşembe günkü 91inci
Birleşimin tartışmalı oturumunda,
tartışanları ayırma gayretinin basın yayın
organlarında Meclisi kötüleme ve karalama kampanyasına
dönüşmesine ilişkin açıklaması
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
22 Nisan günkü oturumda tartışmalı bir durum oldu.
Çanakkale Milletvekili Sayın Mehmet Daniş Beyi benim durdurma
gayretim basın yayın organlarında Meclisi kötüleme
kampanyasına, karalama kampanyasına dönüştü. Ben Mehmet
Daniş Beyden ne çirkin söz ne de fiziki bir müdahale gördüm. Aynı
şekilde durdurma gayretinin ötesinde hiçbir fiilî tavrım olmadığı
hâlde boğazını sıktığım, hatta
bakışlarımla dövdüğüm iddia ediliyor, gazetelerde bu var.
Bu vesileyle, her vesileyle Parlamentoya saldırmayı
alışkanlık hâline getirenlere bu fırsatı vermememiz
gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda Mehmet Daniş Bey de
açıklama yaparsa memnun olacağımı ifade ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Durmuş.
Sayın İnan, buyurun.
3.- Niğde Milletvekili Mümin
İnanın, MHP grup önerisine ilişkin açıklaması
MÜMİN İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, Sayın İçişleri
Bakanımız gidiyor ama bir konu vardı. Sayın Bakanım,
dinlerseniz çok sevineceğim. Sayın İçişleri Bakanım,
çok özür dileyerek, şimdi, Niğdede meydana gelen bir konu ile ilgili
hassasiyetimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Sayın Bakanım, Niğde Ulukışla Maden
köyünde çıkarılacak altın madeninin siyanürle
ayrıştırılması havuzlarının
yapılması, Hasangazi köyünün içme su ve sulama suyu
kaynaklarının havzasına yapılmaktadır ve köylüler, o
yörede yaşayan bütün insanlar bu konuya karşı
çıkmaktadırlar. Zaman zaman müteahhidin yaptığı
çalışmalarla köylüler karşı karşıya gelmekte,
yaşayan o yörenin halkı. Geçen gün yine güvenlik güçleriyle
vatandaşlar arasında birtakım arbedeler yaşandı.
Dolayısıyla hassas bir konu var. Bu konunun araştırılarak
orada ileride meydana gelebilecek ciddi bir olayın önlenmesi konusunda
sizlerin yardımlarınızı beklediğimi ifade etmek
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın İnan.
Sayın Doğru...
4.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, MHP grup önerisine ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Şu anda organize sanayilerinin en önemli
sorunlarının başında, bedelsiz arsa tahsisinin Şubat
2010 tarihinden itibaren durdurulmuş olmasıdır. Bedelsiz arsa
tahsisi durdurulunca Anadoludaki birçok organize sanayi bölgesine yatırım
gitmez, hiç kimse oraya gidip de bir tesis kurmayı düşünmez. Bu
noktada Hükûmete daha önceden de soru önergeleriyle biz soru sormuştuk ama
uzatılmayacağını ifade etmişlerdi. Bu konunun tekrar
görüşülmesini ve bedelsiz arsa tahsisinin tekrar yapılması
noktasında bir çalışmanın olmasını bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Türkmenoğlu...
5.- Van Milletvekili Kayhan
Türkmenoğlunun, MHP grup önerisine ilişkin açıklaması
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) Sayın Başkanım,
bana göre bizim ülkemizin sanayisi her şeyin üzerindedir. Bizim
gururumuzdur. Makine teçhizat ihracatında da 2007-2008 yılları
arasında rekor kırmıştır. Hükûmetimiz döneminde,
ülkemiz sanayisine verebileceğimiz, verdiğimiz en önemli
desteklerimizden birisi, enflasyonu indirdik değerli arkadaşlar. Daha
2000 yıllarında, hatırlar mısınız, enflasyonu
indirmek için bilboardları kullanıyordu bu ülke. Bugün, biz, bu
enflasyonu indirmekle ülkemiz sanayisinin önündeki en büyük engeli
aştık. Faizi indirdik, destekleri verdik. Bugün, aşağı
yukarı, bakanlıklarımız tarafından ülkemiz sanayisine
yetmiş sekiz ayrı destek unsuru var. Bence bu destek
unsurlarını sanayicimize anlatmanın zamanı gelmiştir.
Biz bu yolu seçersek daha iyi netice alacağımıza
inanıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Türkmenoğlu.
Sayın Çalış
6.- Karaman Milletvekili Hasan
Çalışın, MHP grup önerisine ilişkin açıklaması
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, organize sanayi bölgelerimizde
sanayicilerimiz gerçekten zor şartlarda üretim yapmakta, ihracat yapmakta
ve istihdam sağlamaktadır. Ancak, girdilerin
pahalılığı dünya piyasalarında rekabetlerini
zorlaştırmaktadır. Doğal gazdaki ucuz doğal gaz
kullanma sözünün yerine getirilmesini Sayın Hükûmetten beklemektedirler.
Bu konuda Sayın Hükûmetin sanayicilerimiz adına dikkatini çekmek
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özensoy ve son söz talebi.
7.- Bursa Milletvekili Necati
Özensoyun, MHP grup önerisine ilişkin açıklaması
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Tabii, sanayideki problemlerle alakalı,
araştırılmasıyla ilgili bir önerge verilmiş ama
iktidar partisi mensubu arkadaşlar, sanki Türkiyede sanayicilik
sektöründe, sanayi sektöründe her şey güllük gülistanlıkmış
gibi bir sunum, bir tavır içerisindeler. Ben Bursada âcizane sanayicilik
yapan bir insan olarak, Bursaya gittiğimde -ki Bursa Türkiye'nin en önde
gelen sanayi illerinden bir tanesi- problemlerini dinlemekten inanın
üzüntü duyuyorum. Gerçekten, enerji girdi maliyetlerinden tutun, vergi
yüklerinden tutun, OSBlerdeki problemlerden tutun da o kapasite kullanım
oranlarının aşağıya düşmesi, ihracattaki
gerilemeler
Yani bütün bunları üst üste koyduğumuzda sanayide
problemlerin yok olduğunu burada, Meclis kürsüsünde söylemek, böyle bir
önergeye destek vermemek gerçekten büyük bir yanlış diye
düşünüyorum. Bu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/117) esas numaralı
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 24/4/2010 Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2.- (8/13) esas numaralı
genel görüşme önergesinin ön görüşmesinin Genel Kurulun 24/4/2010
Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu
önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 24.04.2010 Cumartesi günü (Bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Kemal
Kılıçdaroğlu
İstanbul
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, 22.04.2010 tarihli ve 91 inci
birleşiminde okunan, (8/13) esas numaralı Türkiyenin Ermeni
iddialarıyla mücadele stratejisinin tartışılması
amacıyla verilmiş olan Genel Görüşme Önergesinin
görüşmesinin, Genel Kurulun, 24.04.2010 Cumartesi günlü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz
isteyen Şükrü Elekdağ, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Elekdağ. (CHP sıralarından
alkışlar)
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ermenistan ile Türkiye arasında
imzalanan protokollerin akıbeti ve asılsız Ermeni iddiaları
ile mücadele stratejisinin tartışılması amacıyla genel
görüşme açılmasını öngören Cumhuriyet Halk Partisi önergesi
hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, Dışişleri
Bakanı Sayın Davutoğlu daha protokolleri 10 Ekim 2009da Zürihte
imzalamadan önce Cumhuriyet Halk Partisinin bu iki protokoldeki birçok maddenin
sakıncalı ve ulusal çıkarlarımıza çok büyük zararlar
verecek nitelikte olduğunu ısrarla dile getirmiş olduğu
anımsanacaktır. Değerli arkadaşlarım, bendeniz de bu
hususları Dışişleri bütçesinin görüşüldüğü
Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan Bütçe Komisyonunda ve Genel Kurul oturumunda
açıklamış olduğum gibi, peş peşe
yazdığım gazete makalelerinde de dile getirdim.
Değerli arkadaşlarım, ısrarla ve kaygıyla
vurguladığımız sakıncalı hususların,
Türkiyenin çıkarları açısından son derece önemli olan üç
noktanın protokol metinlerinde Türkiyenin aleyhine yorumlanabilecek,
muğlak ve sakız gibi her tarafa çekilebilecek bir ifade tarzıyla
formüle edilmiş olduğu, bir dördüncü noktanın ise protokol
metninde teminat altına alınmamış olmasıydı.
Sayın Davutoğlu, hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem de
Genel Kurulda yapmış olduğu konuşmalarda bizim
endişelerimizin geçerli olmadığını ve protokollerin
Türkiyenin çıkarlarını koruyan sağlam metinler
olduğunu ileri sürdü. Oysa, malumunuz olduğu üzere, Ermenistan
Anayasa Mahkemesi, protokolleri yorumlamak suretiyle şu dört ön
şartı Türkiyeye dayattı:
1) Kars ve Moskova Anlaşmaları, Ermenistan hukuk
sisteminin bir parçası olma niteliğini kazanmamıştır.
Bu nedenle her ikisi de geçersizdir.
2) Protokoller, Ermenistan Anayasasının
başlangıcında ve Ermenistan Bağımsızlık
Bildirisinde yer alan amaç ve ilkeler ışığında
yorumlanmalıdır. Bu bakımdan, Ermenistanın Doğu
Anadolu toprakları üzerindeki hakları meşru ve geçerlidir.
3) Keza Ermenistan Anayasası ve
Bağımsızlık Bildirisi gereğince 1915
soykırım olayı tartışılmaz bir gerçektir. Bu
gerçeğin uluslararası alanda tanınması için Erivan her
türlü çabayı gösterecektir, göstermeye devam edecektir. Bu nedenle
ilişkilerin tarihî boyutunu incelemekle görevli Ortak Komisyon,
soykırım iddiasını hiçbir şekilde ele alamaz.
4) Protokoller, uluslararası hukuk ilkeleri gereğince
sadece Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkileri kapsar.
Karabağ sorununa teşmil edilemez. Esasen, Karabağ ile
Türkiye-Ermenistan ilişkileri arasında bağ kuran hiçbir ifade de
protokollerde yer almamaktadır.
Şimdi, şu noktaya mim koyunuz değerli
arkadaşlarım: Ermenistan Anayasa Mahkemesinin Türkiye aleyhine
yorumladığı bu dört nokta bizim aylarca ısrarla
belirttiğimiz hatalı, muğlak ve yoruma açık nitelikteki
protokol hükümlerinden kaynaklanmaktadır. Yani, Ermenistan Anayasa
Mahkemesi kararı, ikazlarımızda ne denli haklı olduğumuzun
bir kanıtıdır.
Ermenistan Anayasa Mahkemesi kararından şoke olan
Dışişleri Bakanlığı 18 Ocakta gerekli tepkiyi
göstererek şöyle bir açıklama yaptı: Protokollerin müzakere
gerekçesini ve protokollerde hedeflenen temel hedefi sakatlaması nedeniyle
Mahkemenin kararı kabul edilemez. Buna rağmen, Erdoğan Hükûmeti,
bu safhada işlerin düzeltilebileceği hususundaki umudunu kaybetmedi.
Hükûmet, müzakere sürecini yakından izlemiş olan İsviçre,
Amerika ve Rusyanın hakemliğine başvurdu ve Ermenistan Anayasa
Mahkemesi kararının protokolleri tahrif ettiğini belirterek
Ermenistanın tutumunun kabul edilmez olduğunu belirtti. Şimdi
sıkın durun değerli arkadaşlarım. Zürihteki imza
törenine dışişleri bakanlarının
katılımıyla destek vermiş olan bu devletler Ankaraya
nasıl bir yanıt verdiler biliyor musunuz? Şunu söylediler: Biz
protokol metinlerini ve Mahkemenin yorumunu inceledik. Mahkemenin yorumu
protokollerin içeriğiyle uyum hâlindedir. Türkiye itirazında
haksızdır.
Değerli arkadaşlarım, bu açıklama da
protokollerin malul olduğu zafiyetler hakkındaki
ikazlarımızın ne denli isabetli olduğunu bir kere daha
teyit ettiği gibi, Türk tarafının -bunu üzülerek söylüyorum-
müzakere yeteneğinin sorgulanmasını da gündeme getirmektedir.
Dışişleri Bakanlığımızın
bu sonuç vermeyen girişiminden sonra üç önemli gelişme oldu. Bunlardan
birincisi, Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyanın, Ermeni
soykırımının tarihî bir gerçek olduğunu ve bu
gerçeğin, protokollerle kurulması öngörülen Tarih Komisyonunda
tartışılmasının kesinlikle söz konusu
olmayacağını tekrar tekrar ve çok hırçın bir lisanla
açıklamasıdır. Sarkisyan, ünlü Der Spiegel dergisiyle
yaptığı bir röportajda bu konudaki bir soruya şöyle cevap
verdi, aynen naklediyorum: Soykırım konusunu ancak şu
şartla tartışırız: Önce, Türk tarafı Ermenilere
karşı soykırım yaptığını kabul eder,
sonra da kurulacak bir ortak komisyonda, Türklerin bu suçu işlemiş
olmalarının ne gibi sonuçları olacağını
kendileriyle görüşürüz.
İkincisi, Sayın Başbakanın, Nükleer Güvenlik
Konferansına katılmak için Washingtona gittiği zaman
görüştüğü Başkan Obama, Amerikanın, protokollerin Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmasında ısrarlı
olduğunu vurguladı. Ayrıca, Sayın Başbakana, 24
Nisanda soykırım kelimesinin Obama tarafından
kullanılmaması için Türkiye'nin protokollerin onay sürecini aksatmaması
mesajı verildi. Bu ortamda daha ziyade zevahiri kurtarmak amacı ile
Sayın Başbakanla Cumhurbaşkanı Sarkisyan bir buçuk saatlik
bir görüşme yaptılar. Hiçbir konuda anlaşmaya
varılamayınca açıklama yapılamadı. Sarkisyan,
görüşme sonrasında diasporaya yaptığı konuşmada
Türkiyeye saldırarak Dedelerimizin katillerinin hiçbir
şartını kabul etmeyeceğiz. dedi ve Erivanın
soykırım iddiasından kesinlikle vazgeçmeyeceği hususunda da
teminat verdi.
Üçüncü gelişmeyi, değerli arkadaşlarım,
evvelsi gün, yani 24 Nisan tarihinin arifesinde, Ermenistan Ulusal Konseyinin
protokolleri tek taraflı olarak dondurma kararını alması
oluşturdu. Bu karar, esas itibarıyla, Başkan Obamanın 24
Nisanda yapacağı açıklamayı etkilemek amacı ile
alındı. Başkan Obamanın, bu yıl da
açıklamasında geçen yıl olduğu gibi soykırım
kelimesini kullanmayacağı ve bunun yerine Ermenicede büyük felaket
anlamına gelen meds yeghern (mes yegen) ibaresini kullanması
bekleniyor. Ancak bu şekilde, hareketinin gerekçesi olarak da
Obamanın, Türkiye ile Ermenistan arasındaki uzlaşma sürecinin
canlılığını muhafaza ettiğini ve bu sürecin somut
yansıması olan protokollerin onay aşamasında olduğunu
belirtebilecek durumda olması gerekiyor. Ermenistan Ulusal Konseyi ise
Türkiye'nin süreci tıkadığını, uzlaşma niyetinde
olmadığını belirtmek ve protokolleri askıya almak
suretiyle Obamanın elinden bu gerekçeyi almaya yelteniyor, bu suretle,
Obamanın Türkiyeye karşı sert bir açıklama yapmasını
hedefliyor. Ermenistan, ayrıca protokollerin gündeme getirilmesi ve
işlerlik kazandırılması için Türkiyeye iki şart ileri
sürüyor: Birincisi, protokollerin onayının Karabağ sorununa
bağlanamayacağı. İkincisi de, tartışılmaz
bir gerçek olan -onlara göre- Ermeni soykırımının
sorgulanamayacağı ve bir komisyon bağlamında kesinlikle
tartışmaya açılamayacağı.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, âlâyıvala
ile ilan edilen Ermenistan açılımının hangi noktaya
geldiğine bir bakalım:
1- Ermenistan Anayasasının 102nci maddesine göre,
Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir ve değiştirilemez. Bu
durumda, söz konusu mahkeme kararının yorum yoluyla protokollerin
ruhuna ve lafzına uygun bir hâle getirilmesi mümkün değildir. Bir
varsayım olarak getirilse dahi, protokoller temelden sakat ve ulusal
çıkarlarımızla bağdaşmayan belgelerdir. Ben, bu yüce
Meclisin, Ermeni soykırımının bir gerçek olarak
tanınmasını kabul edeceğini ve Doğu Anadolunun
Ermenistan toprağı olduğunu onaylayacağını
kesinlikle zannetmiyorum. Bu nitelikleri nedeniyle, protokollerin Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından kabul edilme şansı
sıfırdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Elekdağ, lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurun.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Şimdi soruyorum
size değerli arkadaşlarım: Buraya kadar söylediklerim dahi, Ermenistan
açılımının fiyaskoyla sonuçlandığını
ortaya koymuyor mu? Bunu söylemekten mutlu değilim ama gerçek bu.
2- Başbakan Erdoğan, 13 Mayıs 2009da, Azerbaycan
Parlamentosunda yaptığı konuşmada, Karabağ sorunu
çözümlenmeden Ermenistanla ortak sınırın açılmayacağı
yani protokollerin onaylanmayacağı hususunda şeref sözü
vermiştir. Peki, Karabağ sorununun bir çözüme
ulaştırılacağı hususunda bir ümit var mı? Yok,
değerli arkadaşlarım. Bu konuda bazen asparagas haberler
uçuruluyor fakat bunların hiçbir şekilde gerçekle alakaları yok.
Esasen, hem Başkan Obama hem de Minsk Grubunun Eş
Başkanlığını yapan Rusya Federasyonu
Başbakanı Putin, Başbakan Erdoğana Türkiye-Ermenistan
ilişkileri ve Karabağ sorunu iki ayrı konudur, ikisini bir
pakete koymak doğru olmaz. diyerek hem bu umut
ışığını tamamen söndürdüler hem de Türkiye'nin bu
meseleden elini çekmesini arzu ettiklerini belirttiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Elekdağ,
tamamlayınız.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) Teşekkür ederim.
Bu durum da protokollerin Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından onaylanmayacağının bir ilave göstergesidir.
Şimdi, bağlıyorum değerli
arkadaşlarım. Türk Dışişleri Bakanlığı,
içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulmak için, Ermenistanın
işgal altında tuttuğu Azerilere ait bazı reyonlardan
çıkması karşılığında Türk
sınırının açılması
pazarlığını yapma girişimlerinde bulunuyor. Bu sefer
de Washingtonda Türkiye'nin inisiyatifiyle Füzuli ve Agdam
reyonlarının Ermenilerle müzakere edildiği Bakünün kulağına
gitmiş değerli arkadaşlarım, son derece rahatsız
olmuşlar. Bunu, Başbakan Erdoğanın verdiği sözden
döneceği şeklinde yorumluyorlar ve Türkiyeye karşı
duydukları kuşkular giderek artıyor.
Sonuç olarak değerli arkadaşlarım, protokollerin
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından hiçbir ahval ve şartta
onaylanması mümkün gözükmüyor. Bu durumda, protokollerin Mecliste
tutulması, onaylanacakları gibi bir izlenim yaratacak ve Türkiye
üzerinde baskıların artması sonucunu doğuracaktır.
Nitekim, Temsilciler Meclisi seçimleri yaklaşıyor Amerikada. Amerika
Temsilciler Meclis Başkanı Nancy Pelosi ile Dışişleri
Komitesi Başkanı Howard Berman, protokoller
onaylanmadığı takdirde soykırım karar
tasarısını Temsilciler Meclisine sevk edeceklerini
açıklayarak Türkiyeye baskı yapmaya yönelebilirler.
Değerli arkadaşlarım, bu bakımdan,
protokollerin derhâl Meclisten çekilmesi, sonra da çöp sepetine
atılması zorunludur. Konuya geniş bir perspektiften
bakıldığı takdirde, bugüne kadar uluslararası alanda,
Ermenistana ilaveten birçok devlet tarafından Türkiye'nin dış
politikasını yönlendirmek ve ödünler elde etmek amacıyla
kullanılan Ermeni soykırım iddialarının, giderek
Türkiyeyi baskı altına alıcı ve kuşatıcı
küresel bir tehdit niteliğini kazandığını görüyoruz
değerli arkadaşlarım. Biraz önce gelen haberlerde de 24 Nisan
nedeniyle Ermenistanda olaylar çıktığı, Türk
bayraklarının yakıldığı belirtildi. Bu
bakımdan, meseleleri örtbas etmek iyi bir taktik, iyi bir
yaklaşım değildir değerli arkadaşlarım.
Bütün bu gelişmeler ışığında, hem
Türkiye'nin Ermeni iddialarıyla mücadele stratejisinin
tartışılması hem de Ermenistanla imzalanan protokollerin
nihai akıbetinin değerlendirilmesi amacıyla, Anayasanın
98inci ve İç Tüzükün 102nci ve 103üncü maddeleri uyarınca
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına genel görüşme
açılmasını yüce Meclisin takdirlerine derin
saygılarımla sunarım.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Elekdağ.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Hasan
Murat Mercan, Eskişehir Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Mercan.
HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün huzurunuzda, Cumhuriyet
Halk Partisinin, Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanmış olan
protokollerin akıbeti ve asılsız Ermeni iddialarıyla
mücadele stratejisini tartışmak üzere gündeme alınması
hususunun aleyhinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, şunu hepinize
hatırlatmak isterim: Bugün biz burada ne konuşuyorsak, bu Mecliste
konuşulan her cümle, her kelime, özellikle uluslararası meseleleri
ilgilendirdiği zaman, bu konuşulanların hepsi, anında,
ilgili ülkelerin masalarında, ilgili ülkelerin dışişleri
bakanlarının masalarında mutlaka ve mutlaka yer alacaktır.
Onun için, biz millî menfaatlerimizi gözetiyorsak eğer; onun için,
eğer biz ulusal menfaatlerimizi gözetiyorsak, konuşurken bütün bir
dünyanın bizi dinlediğini dikkate alarak konuşmak durumundayız.
Değerli arkadaşlarım, hem protokollerle ilgili hem
Ermeni iddialarıyla ilgili, ben öyle iddia ediyorum ve öyle sanıyorum
ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin tüm siyasi partileri ve ilgili
arkadaşlarımız, Hükûmetimiz tarafından son derece
yakın bir şekilde bilgilendirilmiştir. Bu protokollerle ilgili
Sayın Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, siyasi
partilerimizin genel başkanlarını yakinen
bilgilendirmiştir, aynı zamanda, Dışişleri
Komisyonunda bu konuyla ilgili çok detaylı açıklamalarda
bulunmuştur. Aynı zamanda, Amerika Birleşik Devletlerine yapacağımız
seyahat öncesinde, bu seyahate iştirak edecek olan milletvekili
arkadaşlarımızla uzun bir şekilde görüşmüş,
konuşmuş ve aslında bu protokollerin akıbetiyle ilgili ve
Ermenistan iddialarıyla ilgili, Ermeni iddialarıyla ilgili mücadele
stratejimizi en üst düzeyde muhalefet partili
arkadaşlarımızı bilgilendirmiştir.
Bugün burada bunları konuşmanın kime ne
faydası var? Bunu, ben, doğrusu merak ediyorum. Diyelim ki biz,
bugün, Ermeni iddialarıyla ilgili mücadele stratejisini burada
konuştuk. Bu konuştuğumuz sadece Türkiyede mi kalacak?
Eğer bu mücadele stratejisini konuşacaksak o zaman bunu biz
kapalı oturumda ya da ilgili milletvekili arkadaşlarımızla
komisyonlarımızda, muhalefet partilerini ziyarette çok daha rahat
konuşamaz mıyız?
Değerli arkadaşlar
AKİF AKKUŞ (Mersin) Bugün gazetelerde
Sarkisyanın açıklaması var.
HASAN MURAT MERCAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, biz,
hiçbir zaman Ermenistan ile yapılmış olan protokollerin
tartışılmasını, bu protokollerle ilgili
düşüncelerimizin açıklanmasından ya da bunların
konuşulmasından rahatsızlık duymadık ama gönlümüz arzu
ederdi ki muhalefet partisindeki arkadaşlarımız, bu meseleleri
konuşurken Ermenistan Cumhurbaşkanını referans gösterdiği
kadar, Ermenistan Anayasa Mahkemesini referans gösterdiği kadar ya da
Amerika Birleşik Devletlerindeki yetkilileri referans gösterdiği
kadar, en az onun kadar bizim Dışişleri
Bakanımızı referans göstersin, bizim
Başbakanımızı referans göstersin. Bu konularda
Başbakan ne demiş, Dışişleri Bakanı ne
demiş, pozisyonları nedir, bunları ortaya koysunlar.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Niye protokol
imzaladınız?
HASAN MURAT MERCAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, bu
protokollerin imzalandığı gün de bugün de
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Niye imzaladınız?
Neden?
HASAN MURAT MERCAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, biz
sizi saygıyla dinledik, lütfen bizi de saygıyla dinleyin.
Bu protokollerin imzalandığı gün de
Dışişleri Bakanının yaptığı
açıklama herkesin gözü önündedir, kamuoyuna yapılmış
açıklamadır.
MUHARREM VARLI (Adana) O zaman neyi gizliyorsun sen?
HASAN MURAT MERCAN (Devamla) Bu protokollerle nelerin murat
edildiği, nelerin amaçlandığı, bölgede topyekûn bir çözüme
yönelik çabaların olduğu herkesin malumu üzerinedir. Bugün
bunları konuşmanın kime ne faydası var? Bugün bunları
gündeme getirmenin kime ne faydası var?
OKTAY VURAL (İzmir) İmzaladığınız
zaman kime ne faydası vardı?
HASAN MURAT MERCAN (Devamla) Sanki, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
bu protokolleri imzalayarak Azerbaycanın Dağlık Karabağ
meselesini gündeminden düşürmüş gibi konuşuyorsunuz.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Aynen öyle.
HASAN MURAT MERCAN (Devamla) Bu konuda bunu böyle
söylüyorsanız size Yazıklar olsun. diyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
MUHARREM VARLI (Adana) Size yazıklar olsun, size, size! O
imzayı atana yazıklar olsun!
HASAN MURAT MERCAN (Devamla) Çünkü değerli arkadaşlar,
daha dün
MUHARREM VARLI (Adana) Hâlen bir de konuşuyorsunuz ya!
Yüzünüz de kızarmıyor be!
HASAN MURAT MERCAN (Devamla) Daha dün Amerika Birleşik
Devletleri Başkanıyla görüşmesinden hemen sonra Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanı
GÜROL ERGİN (Muğla) Vatanı satanlara
yazıklar olsun!
HASAN MURAT MERCAN (Devamla)
Azerbaycanla ilgili,
Dağlık Karabağla ilgili sözlerini tekrar etti. Bunları
niye gündeme getirmiyorsunuz? (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM VARLI (Adana) Azeriler küstü mü, küsmedi mi, sen onu
söyle.
HASAN MURAT MERCAN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
dış politika, uluslararası ilişkiler ciddiyet ister.
Değerli arkadaşlar, uluslararası ilişkiler vizyon ister.
Statükonun korunması, statükonun devam etmesi
Azerbaycanın hangi problemini çözecek? Statükonun devam etmesiyle 1
milyonu aşkın Azeri kaçkın kardeşimiz yerlerine geri mi
dönecekler?
MUHARREM VARLI (Adana) Siz geri mi döndürdünüz?
HASAN MURAT MERCAN (Devamla) Yedi reyonun yedisinden Ermenistan
geri mi çekilecek? Dağlık Karabağ meselesi biz bu statükoyu
korursak çözüme mi kavuşacak? Değerli arkadaşlar, zihnimizi
açık tutmamız lazım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Önemli olan çözülmesi değil,
nasıl çözüldüğü.
HASAN MURAT MERCAN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
proaktif politikayı izlememiz lazım. İlk defa ve ilk defa, uzun
yıllardan sonra Dağlık Karabağ meselesini dünyanın
gündemine AK PARTİ Hükûmeti getirmiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yıllardır uyuyan
Dağlık Karabağ meselesi
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Şimdi bölge de sizden taviz
bekliyor, müsebbibi sizsiniz.
HASAN MURAT MERCAN (Devamla)
yıllardır uyuyan Dağlık Karabağ meselesi, Azeri
kardeşlerimizin hakları hukukları ilk defa dünyada Türkiye
Cumhuriyetinin attığı adımlarla gündeme
getirilmiştir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Azeri kardeşlerimiz size küstü,
o zaman niye?
HASAN MURAT MERCAN (Devamla)
Bugün eğer Ermenistan ile Azerbaycan arasında Minsk Grubu
eşliğinde görüşmeler devam ediyorsa, bu kendiliğinden mi
oldu?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Söylediklerinize bir de kendiniz
inanın!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ermenistan açılımı bitti.
HASAN MURAT MERCAN (Devamla)
Amaç burada, Azeri kardeşlerimizin kendi topraklarına geri dönmesi
değil mi? Amaç burada, Azerbaycanın, Dağlık
Karabağın haklarını korumak değil mi?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) O protokollerde bunu sağlayan
bir hüküm var mıydı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN MURAT MERCAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, biz her zaman Türkiye Cumhuriyetinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Yorma kendini, yorma!
BAŞKAN Sayın Mercan, lütfen tamamlayınız.
HASAN MURAT MERCAN (Devamla)
millî menfaatlerini korumak
hepimizin görevidir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bozgun yaşadınız,
bozgun!
HASAN MURAT MERCAN (Devamla) Bunu korurken, muhalefetteki
arkadaşlarımızın da bu korumaya katkıda bulunması
gerekmektedir. Bunu bugün tartışarak, Türkiye Cumhuriyetinin millî
menfaatleri mi korunmaktadır?
AKİF AKKUŞ (Mersin) Protokoller ne oldu, onu söyle.
HASAN MURAT MERCAN (Devamla) Bunu bugün gündeme alırsak
bizim millî menfaatlerimiz daha mı fazla korunacak?
MUHARREM VARLI (Adana) Hangi millî menfaatimizi korudunuz ki
bunu koruyacaksınız ya! Hangisini korudunuz ki bunu
koruyacaksınız!
HASAN MURAT MERCAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, bizim
pozisyonumuz belli.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Size alet olmayız,
olmayacağız.
HASAN MURAT MERCAN (Devamla) Protokoller, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Dışişleri Komisyonunun gündemindedir. Ama biz bunu
gündeme almamızın koşullarını, Sayın
Başbakan da daha yeni söyledi.
OKTAY VURAL (İzmir) Talimat mı veriyor Başbakan?
HASAN MURAT MERCAN (Devamla) Azerbaycanla ilgili meselede bizim
açık ve net bir şekilde pozisyonumuz belli. Azeri
kardeşlerimizin problemlerini de çözmek istiyoruz. Ermenistan ile tabii ki
ilişki kurmak istiyoruz, normalleşme kurmak istiyoruz ama bunu
yaparken de millî menfaatlerimizi her şeyin üstünde tuttuğumuzu
hepinizin gayet iyi bilmesini istiyorum.
Değerli arkadaşlar, statükonun kimseye faydası yok.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ermenistana gidin, biraz daha
yalvarın.
GÜROL ERGİN (Muğla) Vatan
HASAN MURAT MERCAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, sözlerinize dikkat edin!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Mercan.
HASAN MURAT MERCAN (Devamla) Sözlerinize dikkat edin!
BAŞKAN Sayın Mercan, teşekkür ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen dikkat et!
RECEP TANER (Aydın) Sen dikkat et, sen!
HASAN MURAT MERCAN (Devamla)
Bir başbakan, gelmiş geçmiş hiçbir başbakan o
söylediğiniz şeyi yapmamıştır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bugüne kadar öyleydi zaten!
HASAN MURAT MERCAN (Devamla) Sözlerinize dikkat edin. Lütfen
BAŞKAN Lütfen Sayın Mercan
Teşekkür ediyorum.
HASAN MURAT MERCAN (Devamla) Saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Keşke
konuşmasaydın, büyük şanssızlık oldu.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz
isteyen Deniz Bölükbaşı, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Bölükbaşı. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubunun
Ermenistanla ilişkiler konusunda genel görüşme açılması
önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ermenistan protokolleri konusunda yaşanan son gelişmeler
ve AKP Hükûmetinin iflas eden sakat politikaları bu konunun bütün
yönleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisinde ele alınmasını zaruri
ve kaçınılmaz hâle getirmiştir.
Biraz önce burada konuşan Dışişleri Komisyonu
Başkanı ve AKP Sözcüsü Sayın Murat Mercanın söylediklerini
üzüntü, hayret ve ibretle dinledim. Doğrudur Sayın Mercan,
dış politika ciddiyet ister, vizyon ister ama sorun bu iki hasletin
AKPnin dış politika anlayışında yeri
olmamasıdır. (AK PARTİ sıralarından Hadi oradan
sesleri, gürültüler)
SONER AKSOY (Kütahya) Evet, senin öğrenmen lazım, hadi
oradan.
MUHARREM VARLI (Adana) Öğreteceğiz
BAŞKAN Sayın Milletvekilleri, lütfen.
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Devamla) Gelin, şimdi
AKPnin dış politika anlayışının ciddiyet ve
vizyondan ne kadar nasibini aldığını, bu alandaki
karanlık sicili ışığında birlikte
değerlendirelim.
Değerli milletvekilleri, geldiğimiz bugünkü noktada
Ermenistanla protokollerin imzalanmasıyla Türkiye'nin nasıl bir
çıkmaza sürüklendiği bütün çıplaklığıyla
açığa çıkmıştır. Bu konudaki gerçekleri ve
değerlendirmemizi satır başlarıyla yüce heyetinizle
paylaşmak isterim.
AKP Hükûmetinin, Anayasasıyla Türkiye'nin toprak
bütünlüğünü sorgulayan, soykırım yalanını millî dava
olarak benimseyen ve Azerbaycan topraklarının beşte 1ini
işgal eden Ermenistanla, bu ülke uluslararası hukuka
aykırı ve düşmanca tutum ve politikalarını
değiştirmeden sınırın açılmasını ve
diplomatik ilişki kurulmasını öngören protokolleri
imzalaması tarihî bir gaflet olmuştur. Bunun siyasi, hukuki ve ahlaki
meşruiyetten yoksun olduğu aradaki dönemde yaşanan
gelişmelerle şimdi daha iyi anlaşılmıştır.
Bu gaflet, AKP Hükûmetinin benimsediği vizyonsuz ve teslimiyetçi dış
politika anlayışının ibret verici bir örneği olarak
siyasi tarihimize geçmiştir.
Ermenistan Anayasa Mahkemesinin protokollerin içeriği,
kapsamı ve anlamı konusunda aldığı karar da Hükûmet
için uyarıcı olmamış, gaflet yolculuğundan dönmesini
sağlayamamıştır. Ne dedi Anayasa Mahkemesi, gelin bir kere
daha hatırlayalım. Bu kararıyla Anayasa Mahkemesi, protokollerin
Türkiye'nin Doğu Anadolu topraklarını Batı Ermenistan
olarak tanımlayan Ermenistan Anayasası hükmüne
değiştirmeyeceğini, sınırı belirleyen 1921 Kars
Anlaşmasının tanınması sonucunu
doğurmayacağını ve 1915 soykırım
yalanının tanınması için sürdürülen kampanyayı hiçbir
şekilde etkilemeyeceğini kayda geçirmiştir. Bunun yanı
sıra, protokollerin Dağlık Karabağ sorunu ve Ermeni
işgaliyle hiçbir ilişkisi bulunmadığını, bu
konuda herhangi bir etki ve sonuç doğurmayacağını hükme
bağlamıştır.
Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesinin bu
kararıyla, Sayın Dışişleri Bakanı
Davutoğlunun, protokollerin Türkiye'nin tezlerine uygun olduğunu
söyleyerek gerçekleri saptırdığı acı bir şekilde
ortaya çıkmıştır. Ermenistan yetkilileri, protokollerin
imzalanması sonrası her vesileyle sahte soykırım
kampanyasının her şart altında süreceğini ve
Dağlık Karabağ ön şartının hiçbir şekilde
kabul edilemeyeceğini açıkça dile getirmişlerdir. AKP Hükûmeti,
bütün bu gelişmeler karşısında sessiz ve tepkisiz
kalmış, bu şartlar altında protokollerin Türkiye
bakımından geçersiz ve hükümsüz olduğunu açıklama ve bunu
Meclisten geri çekme basiretini ve cesaretini gösterememiştir.
Türkiye'nin bu ezik ve teslimiyetçi tavrından cüret alan
Ermenistan, Türkiyeye tehditlerini aradaki dönemde
ağırlaştırarak sürdürmüştür. Cumhurbaşkanı
Sarkisyan, Türkiye'nin protokol müzakerelerinde Dağlık Karabağ
sorununu hiçbir şekilde, evet, hiçbir şekilde gündeme
getirmediğini, şimdi böyle bir ön şart ileri sürmenin kabul
edilemeyeceğini ifadeyle, protokollerin Türkiye tarafından en
kısa zamanda onaylanması için âdeta ültimatom üstüne ültimatom
vermiştir. Bu yapılmadığı takdirde, Ermenistanın
protokollerin onay işlemini durdurarak bunları geri çekeceği
tehdidinde bulunmuştur. Bütün bu küstahlıklar
karşısında Sayın Başbakan ve Hükûmeti protokolleri
suni teneffüsle yaşatmak gayreti içerisine girmiş, Ermenilerin
peşinden koşarak ricacı duruma düşmüştür.
Cumhurbaşkanı Sarkisyan, Washingtonda Sayın
Başbakanla yaptığı görüşme öncesi Alman dergisi
Spielgele verdiği demeçte soykırım gerçeğinin Türkiye ile
hiçbir şart altında tartışma konusu
yapılamayacağını bir kez daha açıkça ifade
etmiştir. Protokollerde kurulması öngörülen tarih komisyonunda bu
konunun görüşülmeyeceğini, bunun için Türkiye'nin önce
soykırım suçu işlediğini kabul etmesi gerektiğini
ancak bundan sonra tarihçilerin bu trajedinin nedenlerini
araştırabileceklerini söylemiştir. Sayın Başbakan ve
Hükûmeti buna karşı da sessiz ve tepkisiz kalmıştır.
Sayın Başbakanın 13-14 Nisan 2010da Washington
ziyaretinde Obama ve Sarkisyanla yaptığı görüşmeler bu
ortam ve şartlar altında gerçekleşmiştir. Bu
görüşmeler tam bir fiyaskoyla sonuçlanmış, AKP Hükûmetinin bu
konuda içine saplandığı bataklık daha da
ağırlaşmıştır. Amerikan Başkanı,
Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleşme sürecinin ön şartsız
ilerletilmesi ve protokollerin onay sürecinin bu anlayışla bir an
önce sonuçlandırılması yolundaki görüşünü değiştirmemiş
ve bu durumda Başbakan Erdoğanın Türkiyeyi nasıl bir
çıkmaza sürüklediği çok çarpıcı bir şekilde bir kez
daha anlaşılmıştır.
Sarkisyan, Washingtondaki temaslarında
soykırımın hiçbir şekilde tartışmaya açık
olmadığını, Türkiye'nin Dağlık Karabağ
sorununa karışamayacağını bir kez daha küstah
ifadelerle kayda geçirmiştir ve nihayet 22 Nisan 2010 tarihinde Ermenistan
Cumhurbaşkanlığı yaptığı açıklamayla
protokollerin onay sürecini askıya aldıklarını ve
ilişkilerin normalleşme sürecinin bu aşamasının sona
erdiğini ilan etmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu gelişmeler
karşısında Türk yetkililerinin sergiledikleri tutum her yönüyle
ibret vericidir. Sayın Cumhurbaşkanımız, bu durum
karşısında sessiz diplomasiye ihtiyaç olduğunu, sürecin
sona erdiğini düşünmediğini söylemiştir. Sayın
Başbakan ise, süreci askıya almanın Ermenistanın takdiri
olduğunu, AKP Hükûmetinin yine de imzasına sadık kalmayı
sürdüreceğini açıklamıştır. Sayın
Dışişleri Bakanımız da Erivanın
aldığı tek taraflı kararın kendi takdirleri
olduğunu belirtmiş ve sürecin devam etmesi ümidini dile
getirmiştir.
Türkiye'nin, Türk Hükûmetinin sergilediği bu ezik tutum,
gaflet ve basiretsizliğin zirvesidir. Bütün yaşananlara rağmen
Hükûmetin süreci kurtarmaya çalışması, izahı olmayan bir
garabet örneği olarak karşımızdadır. Geldiğimiz
bu noktada, Hükûmetin ağır baskılar altında protokollerin
sonuçlandırılmasına angaje olduğunu, bu amaçla Türkiye'nin
geri adım atarak ilave tavizler vereceği yeni arayışlara
yöneldiğine ilişkin işaretler artmaktadır.
Bu kapsamda üç hususu dikkatinize getirmek isterim: Protokollerin
yürürlüğe girmesinden önce, iyi niyet jesti olarak Akdamar Kilisesinde
yapılacak ayine katılacakların geçişi için
sınırın açılmasının düşünüldüğü ve
Dağlık Karabağ ön şartından pişman olan Sayın
Başbakanın, bu ön şartı sulandırmak için ricat
kapısı arayışlarına yöneldiği, bu amaçla Minsk
sürecinde kâğıt üstünde göstermelik bazı ilerlemeleri,
işgal altındaki birkaç reyondan çekilme sözünü yeterli sayarak
protokollerin onay sürecini sonuçlandırmaya
hazırlandığı anlaşılmaktadır. Böyle bir
yaklaşımın Türkiye için onur ve haysiyet kırıcı
olacağı açıktır.
Protokollerin imzalanmasının cumhuriyet döneminin en
büyük diplomatik fiyaskosu olduğu, şimdi bütün
çıplaklığıyla karşımızdadır.
Geldiğimiz bugünkü noktada bu vahim tablonun satır başları
bunlardır.
Bu durumda Hükûmete çağrımız, Amerika Birleşik
Devletlerinin ağzına bakmaktan artık vazgeçmesi, Erivanla
başlattığı teslimiyet sürecinin iflas ettiğini görmesi
ve protokollerin geçersiz ve hükümsüz hâle geldiğini ilan ederek
bunları Türkiye Büyük Millet Meclisinden derhâl çekmesidir. Önümüzdeki
dönemde Türkiyeyi çok zor günler beklemektedir. Hükûmetin ilkesiz, vizyonsuz
ve pusulasız dış politikası Türkiyeyi bir bataklığa
saplamıştır.
Bu düşüncelerle, Cumhuriyet Halk Partisinin genel
görüşme önerisini, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu desteklemektedir.
Hepinize saygılarımı sunarım. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bölükbaşı.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Suat
Kınıklıoğlu, Çankırı Milletvekili.
Buyurun Sayın Kınıklıoğlu.
SUAT KINIKLIOĞLU (Çankırı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin Ermeni iddialarıyla
mücadele stratejisinin tartışılması, Türkiye-Ermenistan
protokollerinin değerlendirilmesi amacıyla genel görüşme
açılması talebinin aleyhinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında, Sayın Elekdağın,
Sayın Başbakanımızın Rusya Başbakanı
Sayın Putin, Amerikan Başkanı Sayın Obama ve başka
liderlerle ilgili görüşmelerdeki sözlerine atfen ve oradaki
görüşmelerde sanki orada varmış gibi yapmış
olduğu ifadelerin doğru olmadığını ifade etmek
istiyorum. Bu tür görüşmelerde, kendilerinin de çok iyi bildiği gibi
AKİF AKKUŞ (Mersin) Siz var mıydınız?
SUAT KINIKLIOĞLU (Devamla)
bir tercüman ve bir
Dışişleri Bakanı dışında kimse bulunmazken
GÜROL ERGİN (Muğla) Siz orada mıydınız?
SUAT KINIKLIOĞLU (Devamla)
Sayın Elekdağın
bu tür bilgiyi, bu görüşmelerde varmış gibi bulunup bunları
nerede, nasıl aktardığını burada Genel Kurula izah
etmesinde yarar olduğunu düşünüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin) Şeffaf değil mi her
şey? Kapalı kapılar ardında mı konuşuldu?
SUAT KINIKLIOĞLU (Devamla) Sayın
Başbakanımızın bu görüşmelerde olduğu gibi,
Türkiye-Ermenistan protokollerinin yazılması ve siyasetimizin genel
çerçevesi içerisinde en ufak bir imanın dahi yapılabilmesinin hem Adalet
ve Kalkınma Partisine hem bu Hükûmete hem de bu ülkeye
yapılmış büyük bir haksızlık olduğunu
düşünüyorum.
Türkiye-Ermenistan normalleşmesine en baştan beri
Türkiye bölgesel bir perspektif getirmiştir. Sayın
Başbakanın mayıs ayında, geçen yılın mayıs
ayında Baküde yaptığı gibi, bütün kamuoyu önünde, Azerbaycan
Parlamentosuna da hitaben yaptığı konuşmada olduğu
gibi, akabinde yapmış olduğu basın toplantısında
Sayın Aliyev ile ilan edildiği gibi Karabağ sorununda somut bir
gelişme olmadan protokollerin Türk Parlamentosundan geçemeyeceği
açık bir şekilde beyan edilmiştir. Bir Başbakanın en
üst seviyede kamuoyuna açık bir şekilde ifade etmiş olduğu
bu duruştan sonra hâlen bunu sorgulamanın, bununla ilgili soru
işaretleri yaratmanın, burada sanki Türkiye, Türk-Ermeni
normalleşmesi protokollerinde Azerbaycana rağmen bir iş
yapıyormuş gibi bir hava yaratmanın haksızlık
olduğunu, doğru olmadığını, kamuoyunu
yanıltmaya yönelik olduğunu düşünüyorum.
Türk-Ermeni normalleşmesi ve bu protokollerin her
aşamasında Azerbaycan bilgilendirilmiştir. Sayın
Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakanımız,
Sayın Dışişleri Bakanımız Azeri
kardeşlerimizle istişare hâlinde protokollerin yazılması,
protokollerin daha ileri bir aşamaya gelmesi merhalelerinde sürekli istişare
hâlinde olmuş ve karşılıklı, iki kardeş ülkenin
gerektirdiği gibi istişare hâlinde bu süreci yürütmüşlerdir.
Eğer protokoller olmasaydı ki, protokollerin gündeme
gelmesinden bu yana Minsk Grubu bir yılda 17 kez bir araya gelmiştir.
17 yıldır 17 kez bir araya gelmeyen Minsk Grubu, yani Karabağ
sürecinden sorumlu olan üç eş başkanlı Minsk Grubu 17
yıldır 17 kez bir araya gelmezken, 1 yılda 17 kez bir araya
geliyorsa bunun bir sebebi ve bir anlamı var.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Gelse ne olur!
SUAT KINIKLIOĞLU (Devamla) Bunun tek sebebi, Türkiyenin
mevcut statükoyu kabul etmemesidir. Mevcut statükoda işgal vardır.
Mevcut statükonun devamı Azerbaycanın lehine değildir. Türk
dış politikası Karabağda statükoyu değiştirmeye
yöneliktir.
En son yaptığımız Washington ziyareti
esnasında, nükleer zirve esnasında -ki, eğer basın
yayın organlarında bu ziyaretle ilgili değerlendirmeler iyi
incelenirse görülecektir- Karabağ süreciyle Türk-Ermeni normalleşmesi
arasındaki bağ Amerika Birleşik Devletleri tarafından kabul
edilmiştir. Bu yüzden
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) Allah Allah! Nereden
çıkarıyorsun? Tam tersine!
SUAT KINIKLIOĞLU (Devamla) Efendim, gazete okuyunuz; gazete
okuyunuz, analiz okuyunuz. Nereden çıkardığımı
BAŞKAN Sayın Kınıklıoğlu, lütfen
Genel Kurula hitap ediniz, karşılıklı
konuşmayınız.
Buyurun.
MUHARREM VARLI (Adana) Gazeteler çok şey yazıyor!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sizin gazeteleri mi okuyalım
Suat Bey?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
SUAT KINIKLIOĞLU (Devamla) Sayın Elekdağın
Türk-Ermeni normalleşmesi ve protokolleriyle ilgili söylediği bir iki
hususa da atıfta bulunmak istiyorum.
Kendileri Ermenistan Anayasa Mahkemesinin gerekçeli
kararının protokollerin lafzına ve ruhuna aykırı bir
unsur kattığını söylediler. Türk diplomasisi, Ermenistan
Anayasa Mahkemesi kararından sonra, gerekçeli kararından sonra hem
uluslararası diplomasinin bütün araçlarını aktive etmiş hem
de sürecin iki tarafını da bir araya getiren İsviçre Hükûmeti
nezdinde gerekli girişimlerde bulunmuştur. Protokollerin lafzına
ve ruhuna herhangi bir etkisi olmaması açısından bütün önlemler
alınmıştır. Bu protokoller sürecine, 1915 olaylarına
ilişkin tanımlamayla ilgili, sanki Hükûmetimiz 1915 olaylarına
ilişkin soykırım tanımını kabul ediyormuş,
sanki Hükûmetimiz 1915 olaylarına ilişkin Ermeni
diasporasının iddialarını kabul ediyormuş gibi bir
hava yaratmanın siyaseten ahlaksızlık olduğunu
düşünüyorum. Bütün kayıtlar, Başbakanımızın,
Dışişleri Bakanımızın,
Cumhurbaşkanımızın, bu Hükûmetin üyelerinin 1915
olaylarına ilişkin yaptıkları açıklamalar
kayıtlarda mevcuttur. Bununla ilgili böyle bir imada bulunmanın
yanlış olduğunu düşünüyorum.
Şu unutulmamalıdır, birkaç gün önce
Azerbaycanın Musavat gazetesinde şöyle bir yorumun olduğuna
işaret etmek istiyorum: Türkiye bizim adımıza gereken
mücadeleyi gerektiği gibi yerine getiriyor, Türkiye'nin
Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin Dışişleri Bakanı,
Azerbaycan Cumhurbaşkanı ve Dışişleri
Bakanıymış gibi gereken mücadeleyi veriyor. Ve hatta bu
yazı, kendi ülkesindeki liderleri de bu konuyla ilgili eleştiriyor.
Diasporaya bakarsanız, bugün diaspora içindeki
tartışmaya bakarsanız, protokollerin diaspora içinde de ciddi
bir bölünmeyi, Ermenistanla diaspora arasında ciddi bir uçurum
yarattığını görüyorsunuz. Nasıl oluyor da Ermenistan
Cumhurbaşkanı diasporayı gezmeye gittiği zaman Ermenistan
Cumhurbaşkanına Ermeni davasına ihanet ettiği
suçlaması veriliyor da burada siz bu itirazları gündeme
getiriyorsunuz? Ya siz haksızsınız ya onlar.
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) Sen de diasporaya
mı sığınıyorsun?
SUAT KINIKLIOĞLU (Devamla) Diasporanın yaptığı
açıklamalara bakarsanız, bu protokollerinin diplomatik lisanda, hem
Kars Anlaşmasını teyit ettiği hem de Karabağ sorununa
barışçıl bir çözüm talep ettiğini göreceksiniz. Diplomatik
dilden anlayan herkes, bu protokollerin Türk-Ermeni normalleşmesi hususunda
çok akıllı, Türkiye'nin çıkarlarını koruyan ve -önemle
altını çiziyorum- soruna bölgesel bir bakış açısı
getiren
Çünkü bizim dış siyasetimiz, komşuluk siyasetimiz
bölgesel bir bakış açısı getiriyor yani Karabağ
sorununu görmemezlikten gelmiyor.
Bugün net bir şekilde görülüyor ki protokoller gündeme
geldiğinden beri Karabağ konusu gündeme gelmektedir. On yedi
yıldır neden Karabağ konusunda bir çalışma
olmadı? Neden Minsk Grubu bir araya gelmedi?
AKİF AKKUŞ (Mersin) Size soralım!
SUAT KINIKLIOĞLU (Devamla) Neden, Karabağla ilgili
koridordan tutun, Fizuli ve Aktan bölgelerinin çekilmesine kadar
ayrıntılı bir şekilde bugün burada
tartışılıyor? Bunun tek bir sebebi var, o da Türkiye'nin
Ermenistan normalleşmesi ve bölgesel komşuluk siyasetiyle gelmiş
olduğu noktadır.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sizin sekiz senedir
yaptığınız, protokol... Sekiz senedir
yaptığınız şey, protokol.
SUAT KINIKLIOĞLU (Devamla) Sözlerimi toparlarken, şunu
ifade etmek istiyorum: Bugün, bu bölgeyle ilgili
GÜROL ERGİN (Muğla) Ermeni kardeşleriniz sizlere
hayırlı olsun!
SUAT KINIKLIOĞLU (Devamla) O bölgeye kaç kere gittiniz,
oradan konuşanlar?
BAŞKAN Sayın Kınıklıoğlu, lütfen,
karşılıklı konuşmayın.
SUAT KINIKLIOĞLU (Devamla) Karabağı gördünüz mü?
MEHMET EKİCİ (Yozgat) Gördük
SUAT KINIKLIOĞLU (Devamla) Ermenistana gittiniz mi?
Kafkasyayı gördünüz mü?
MUHARREM VARLI (Adana) Savaştık biz orada,
savaştık
MEHMET EKİCİ (Yozgat) Hepimiz gittik oralara
MUHARREM VARLI (Adana) Sen ne bilirsin Karabağı?
SUAT KINIKLIOĞLU (Devamla) Oraya gitmeden, konuşmadan,
oraları bilmeden, oradan konuşmak kolay. O bölgeleri göreceksiniz,
oradaki konuyu iyi anlayacaksınız, siyasetimizin değerini daha
iyi göreceksiniz.
MEHMET EKİCİ (Yozgat) Sen ne bilirsin?
SUAT KINIKLIOĞLU (Devamla) Bu ülkenin dış
politikası, eğer bir futbol terminolojisi kullanmak gerekiyorsa,
sizin döneminizde Bank Asya Ligindeydi, biz bu ülkenin dış
politikasını Süper Lige çıkarttık.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET EKİCİ (Yozgat) Sen bilirsin, başka kimse
bilmez!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kınıklıoğlu.
Sayın Öymen, Sayın İnan, Sayın Doğru,
Sayın Keleş, Sayın Günal, Sayın Tütüncü, Sayın Emek,
Sayın Elekdağ, Sayın Koç, Sayın Gök ve Sayın Sipahi
İç Tüzükün 60ıncı maddesi gereğince söz
istemişlerdir. Başka kimseye söz verilmeyecektir. Sisteme daha sonra
girilmesin lütfen.
Sayın Öymen, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Bursa Milletvekili Onur
Öymenin, CHP Grup önerisine ilişkin açıklaması
ONUR ÖYMEN (Bursa) Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Bu tartışmaları biz bu yüce Meclisin
çatısı altında yaparken şu anda Erivanda Türk
bayrakları yakılıyor, Sayın Başbakanın,
Sayın Cumhurbaşkanının posterleri yakılıyor.
Washington Büyükelçiliğimizi Ermeni saldırılarından korumak
için oradaki vatandaşlarımız etten duvar ördüler,
Büyükelçiliğimizin etrafında.
Biz, burada, şimdi birlik içinde, bize yapılan bu
haksızlıkları tepkiyle
karşılayacağımıza birbirimize saldırıda
bulunuyoruz; çok yakışıksız buluyorum. Biz bu çatının
altında Ermenistan konusunda oy birliğiyle karar aldık geçen
dönemde. Ne değişti? Değişen tek şey Hükûmetin
politikasıdır. Bir anlaşma imzalıyorsunuz, bir protokol
imzalıyorsunuz, içinde, Türkiye'nin
-sizin dönem dâhil- on yedi senedir uyguladığı politikalar
bir tarafa bırakılıyor. Bir tek cümle yok içinde ne
Karabağla ilgili ne Ermenistanın işgal ettiği
topraklardan çekilmesiyle ilgili. Çok hazin bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın İnan, buyurun.
9.- Niğde Milletvekili Mümin
İnanın, CHP Grup önerisine ilişkin açıklaması
MÜMİN İNAN (Niğde) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın Başbakanın Amerikan gezisinden sonra, ABD
Başkanıyla görüşmesinden sonra Türkiyede ulusal bir
televizyonda yayınlanan Canlı Gaste programında sürmanşet
atılmıştır ve başlık şudur: Obamadan Yol
Haritası Obamanın protokolleri çok önemsediği ve bu konuda,
bir an önce bunların hayata geçirilmesi konusunda hassas olduğu
belirtilmektedir. Obama Türkiyeyi acaba Amerikanın 53üncü eyaleti mi
kabul etmektedir? Dolayısıyla onurlu bir dış
politikasından bahsedenler bu manşete neden tepki göstermediler?
Amerika Başkanının Türkiyeye böyle bir tavır içerisinde
Türk dış politikasına müdahalesini bizim
bağımsızlığımıza bir müdahale olarak neden
görmediler?
Dolayısıyla biz bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi
olarak Obamanın ve AKPnin politikalarını şiddetle
reddettiğimizi ifade eder, saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın İnan.
Sayın Doğru
10.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, CHP Grup önerisine ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Bugün itibarıyla -24 Nisan- dünyanın birçok yerlerinde
Ermeniler yandaşlarıyla beraber, milletimiz aleyhinde birçok eylemler
ve söylemler içerisindedir. Türkiye-Ermenistan arasında yapılan
protokolün, maalesef, yapıldığı anda bizler tarafından
yanlış olduğu söylenmişti ancak protokollere devam edildi.
Şu an itibarıyla da Ermenistan bunu bozduğunu ifade ediyor.
Şurası unutulmamalıdır ki bu protokolden dolayı
Azerbaycan çok büyük üzüntü içerisinde kalmış, Azeri
kardeşlerimizin hepsi tepki göstermiştir. Azerbaycanda hiçbir kurum
ve kuruluş, basın ve medya dâhil olmak üzere, bu protokolü
onaylamamıştır. Onaylayan, bunun olmasını isteyen
sadece AKP Hükûmeti ve Dışişleri Bakanlığı
olmuştur. Bundan dolayı da şu anda yedi Azerbaycan kenti
işgalde, Karabağ işgal altında bulunmaktadır. 1
milyonun üzerindeki insan perişan bir şekilde, Bakünün
etrafında, Azerbaycanın çeşitli reyonlarında Acaba benim
durumum ne olacak? söylemi ve beklentisi içerisindedir. Bundan dolayı da
özellikle bu konuyu yakından takip etmek gereklidir. 1992
yılında Hocalı katliamının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Keleş, buyurun.
11.- İstanbul Milletvekili
Birgen Keleşin, Eskişehir Milletvekili Hasan Murat Mercanın,
konuşmasında yapmış olduğu değerlendirmelere
ilişkin açıklaması
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Mercanın konuşması çok hüzün vericiydi
çünkü Sayın Mercanın, yıllardır dış politika
konusunda çalıştığı ve Avrupa Konseyinde
bulunduğu hâlde Türkiye'nin ne duruma itildiğinin farkında
olmadığını gösteriyordu. Azerbaycan sorunu olsa da olmasa
da Türkiye sözde soykırım iddiaları karşısında
her geçen gün biraz daha gerilemektedir. Çünkü biraz önce sergilenen tavır
nedeniyle bir türlü ortaya çıkıp sözde soykırım
iddialarının gerçekte ne olduğunu, Türkiye'ye ne kadar büyük
haksızlık yapıldığını ve iddiaların
tarihî gerçeklerden ve uluslararası hukuktan ne kadar uzak olduğunu
anlatmıyoruz. Talepler yapıldığı ve Türkiye aleyhine
haritalar yayınlandığı hâlde biz tepki göstermiyoruz.
İddiaları çürütmek için çaba göstermiyoruz. Oysa uluslararası
ilişkilerde başarılı olan ülkeler, iddialarının
arkasında sapasağlam duran ve onları bıkmadan usanmadan
tekrarlayan ülkelerdir. Siyasi bakımdan ahlaki bir davranış
olmayan şey, belli görevlerde olup da bu ülkenin, bu toplumun haklı
davalarını savunmamaktır ve biz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Günal, buyurun.
12.- Antalya Milletvekili Mehmet
Günalın, CHP Grup önerisine ilişkin açıklaması
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkürler Başkanım.
22 Nisan tarihli gazeteler, Ermenistandaki koalisyonu
oluşturan üç partinin oluşturduğu hükûmetin onay sürecini
durdurduğunu söylüyor. İsterlerse kendilerine -Sayın Mercan-
açıklamanın tam metnini gönderebilirim, henüz önümde açık
duruyor. Dolayısıyla Yazıklar olsun sözünü geriye iade
ediyoruz. Burada duruyor, onay sürecini durdurmuşlar.
İkincisi, Hükûmetin Kıbrıs açılımı
da seçimden sonra bitmiş görünüyor. İnşallah diğer
açılımlar da Türkiyedeki olaylarla sona erecek.
Bir de, son bir şey kaldı; bu tazminat, toprak ve
tanıma talebi Ermenistanın devam ediyor. Fatihin İstanbulla
ilgili söylediği bir şey vardı: Topraklar elimizden
çıkacak diyen falcıya Benim edindiğim yerleri satanlara
Allahın gazabı üzerine olsun diyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Tütüncü
13.- Tekirdağ Milletvekili
Enis Tütüncünün, CHP Grup önerisine ilişkin açıklaması
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisinin, soykırım iddiaları
karşısında yeni bir strateji kabul edilmesi konusundaki bu
önerisinin neden kabul edilemediğini, kabul edilmek istenmediğini
anlamakta güçlük çekiyorum.
Bir tarihî fırsat var Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri. AKP tarihe bu konuda son derece sıkıntılı
bir şekilde geçmektedir. Bakınız, Ermeni konusunda Amerika
Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisinde alınan karar,
soykırımı 1915 de değil, 1923e, Atatürke kadar
yansıtmaya başladılar.
İsveç Parlamentosunda alınan karar,
soykırımı sadece Ermeni soykırımı olarak
değil, Süryani soykırımı, Keldani soykırımı,
Pontus Rum soykırımı şeklinde genişletilmeye
başlandı, bunları siz biliyor musunuz? Neden Cumhuriyet Halk
Partisinin bu önerisine sahip çıkmıyorsunuz? Anlamakta güçlük
çekiyorum ben AKPli arkadaşları.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Emek, buyurun.
14.- Antalya Milletvekili Atila
Emekin, Eskişehir Milletvekili Hasan Murat Mercanın,
konuşmasındaki sözlerini kendisine iade ettiğine ilişkin
açıklaması
ATİLA EMEK (Antalya) Sayın Başkan, AKP sözcüsü
Mesut Mercan, Genel Kurula hitabında Sizlere yazıklar olsun
demiştir, sözlerini kendisine iade ediyorum. Mesut Mercan aynaya
baksın, söylediği bu sözlerin kendisine çok
yakıştığını görecektir.
Teşekkür ederim.
HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) Mesut Mercan kim?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Emek.
Sayın Elekdağ, buyurun.
15.- İstanbul Milletvekili
Şükrü Mustafa Elekdağın, Eskişehir Milletvekili Hasan
Murat Mercan ve Çankırı Milletvekili Suat
Kınıklıoğlunun konuşmalarındaki bazı
ifadelerine ve kendi konuşmasındaki bazı ifadelerinin
yanlış yorumlanmasına ilişkin açıklaması
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, iktidar partisinin 2 milletvekili
konuştular. Her 2 milletvekili de Dışişleri Komisyonunun
üyesi. Ben kendilerinden bu konuştuğumuz konunun özüne taalluk edecek
bir iki söz söylemelerini beklerdim fakat söylemediler, işi
karıştırdılar.
Sayın Mercanın söylediği şey şu: Burada
konuştuğumuz her şey dünya ülkeleri tarafından, devletleri
tarafından değerlendiriliyor, dikkatli olalım. diyor. Peki,
nerede konuşacağız işin doğru olup olmadığını?
Başka nerede konuşacağız, tartışacağız,
karar vereceğiz? Bunu söyledi kendisi fakat hiçbir şekilde işin
özüne girmedi.
Sayın Kınıklıoğluna gelince, ben
doğrusu kendisinden bu konuya daha böyle bir
ağırlıklı, ciddiyetli bir şekilde girmesini beklerdim,
o da olmadı.
Efendim, mesele ne? Mesele şu: Ermenistan Anayasa Mahkemesi
protokollerin içini boşaltmış, yeni baştan
yazmıştır. Bunu ben söylemiyorum, Dışişleri
Bakanlığı da söylüyor. Ne demiştir? Kars ve Moskova
anlaşmaları geçerli değildir demiştir. Doğu Anadolu
Ermenistan topraklarıdır demiştir. Soykırım bir
gerçektir ve biz bunun savunmasından hiçbir şekilde
vazgeçmeyeceğiz demiştir. Dördüncü olarak da Türk-Ermeni
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Koç, buyurun.
16.- Samsun Milletvekili Haluk Koçun,
Dışişleri Komisyonu Başkanı Hasan Murat Mercanın
konuşmasında yapmış olduğu değerlendirmelere
ilişkin açıklaması
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Dışişleri Komisyon
Başkanının konuşmasını ben de hayretle
karşıladım. Yani bütün diaspora, bütün Ermenistan,
Ermenistanın lobisini oluşturan bütün yapılar, bütün dünya
platformlarında bu sorunu kendi pencerelerinden tartışırken
Türkiye kendi tezlerini Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışmasın
anlamında ifadelerde bulundu ve sonra da başka sıkıcı
cümlelerle konuşmasına devam etti.
Ortada bir gerçek var, o gerçek bir tek AKPyi bugün yöneten
zihniyet tarafından kabul edilmek istenmiyor. O da
kuşatılmış bir Türkiye, bu konuda daha sonraki ödünlere yol
açacak Türkiye'nin pasif tutumu. Umarım önümüzdeki günler Türkiyeyi daha
zor durumda bırakmaz.
Ben bu genel görüşmenin Türkiyede, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bütün detaylarıyla konuşulmasından ve Türkiye'nin
ulusal tavrını ortaya koymasından yanayım.
Bu şekilde sözlerimi bağlamak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Gök
17.- Mersin Milletvekili İsa
Gökün, Eskişehir Milletvekili Hasan Murat Mercanın
konuşmasındaki Mecliste bu konu konuşulmasın. ifadelerine
ilişkin açıklaması
İSA GÖK (Mersin) Sağ olun Sayın Başkan.
Sayın Murat Mercan, size yazıklar olsun! Siz,
anlaşılan son Amerika ziyaretinde olduğu gibi diplomatların
alınmadığı, zabıtların dahi
tutulmadığı, Başbakanın ülkeyi pazarlama lafına
atıf da yaparak özel al gülüm ver gülüm toplantıları
istiyorsunuz galiba çünkü bu konu Mecliste konuşulmasın diyorsunuz,
size yazıklar olsun!
Ermenistan ardıl devlet olmayı dahi kabul etmiyor, Kars
ve Moskova anlaşmalarını reddediyor. Protokolün, 2nci
Protokolün 1inci maddesine, nasıl, yürürlükten sonra iki ay içerisinde
ortak sınır açılması şartını
koyarsınız, nasıl? Ardıl devlet olmayı kabul etmeyen
Ermenistan ile oturup Kars ve Moskovayı zımnen kabul etti.
diyorsunuz, nerede kabul etti? Buyurun, karar. Acaba, hâlâ
Dışişleri Bakanı istifa etmeyi düşünmüyor mu bu
skandaldan sonra? Muz cumhuriyeti olsa istifa eder ama burada hâlâ
konuşuluyor; Bakan, koltuğunda oturuyor, bir de onu savunanlar
çıkıyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Sipahi, buyurun.
18.- İzmir Milletvekili Kamil
Erdal Sipahinin, CHP Grup önerisine ilişkin açıklaması
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dış politikamızın vizyon sahibi
olduğundan bahsedildi. Acaba, arka platformda Amerika, Rusya, İsviçre
Dışişleri Bakanları ve Solananın himaye, nezaret ve
gözetiminde Mondros ezikliği ve zavallılığı içerisinde
imza atmak mıdır vizyon sahibi olmak?
Bursada stat kapısında Azerbaycan
bayraklarını toplatıp çöpe atmak mıdır vizyon sahibi
olmak?
Bursa Valisinin ağzından Gece karanlığından
beş saat sonra -güya- planörle Azerbaycan bayrağı stada
indirilecekti. saçmalığı, orta oyunu mudur vizyon sahibi olmak?
Ermeni diasporası Ermeni Cumhurbaşkanına
kızmış. Türkiye Cumhuriyetinin dış politika vizyonu
ne zamandan beri Ermeni diasporasına endekslenmiştir? Sormak isterim.
Türkiye'nin düşmanlarıyla dost olmak kimseye bir
şey kazandırmaz.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Sipahi.
Sayın Kabakcı, buyurun.
19.- Konya Milletvekili Mustafa Kabakcının,
CHP Grup önerisine ilişkin açıklaması
MUSTAFA KABAKCI (Konya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Ben, sadece, Azerbaycan Baküde 17 Nisan 2010 günü yayınlanan
bir gazeteden bir paragraf okuyacağım: Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Washingtonda bir kez
daha Karabağla ilgili açıklamalarda bulundu. Topraklarımız
işgalden kurtarılmadan Ermenistan sınırını
açmayacaklarını, sözde Ermeni soykırımının
yıl dönümüne birkaç gün kala bir kez daha yineledi. Karabağ sorununun
çözümlenmesi için uluslararası camiada ciddi bir aktiflik var. Türkiye
Başbakanı sadece son bir hafta içinde Amerika Birleşik
Devletleri, Rusya ve Fransa cumhurbaşkanlarıyla Karabağ
konusunda ciddi müzakereler yaptı, Türkiye, Azerbaycan
topraklarının işgalden kurtarılması için kendi
nüfuzundan maksimum yararlanıyor ve aktif bir diplomasi yürütüyor.
Azerbaycan Baküde yayınlanan Azadlık Gazetesi,
17/10/2010. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kabakcı.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (8/13) esas numaralı
genel görüşme önergesinin ön görüşmesinin Genel Kurulun 24/4/2010
Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu
önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Edilmemiştir.
SUAT KILIÇ (Samsun) Edilmemiştir Sayın Başkan.
BAŞKAN Düzeltiyorum, kabul edilmemiştir. (CHP
sıralarından gürültüler)
SUAT BİNİCİ (Samsun) O, zabıtlara geçti
kabul edilmiştir dedin.
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bugün 24 Nisan.
Biraz önce bir Sayın Milletvekili bu haksız bir şekilde
soykırım iddialarını ileri sürenlerin
Bayrağımızı yaktıklarını, devlet büyüklerimizin
posterlerini yaktığını, büyükelçilerimize yönelik
saldırıya geçtiklerini ve orada bulunan
vatandaşlarımızı da korumak için girişimde
bulunduğunu ifade etti.
Şimdi bütün siyasi parti grup başkan vekillerine önerim
şudur: Gelin hep beraber, birlikte, Mecliste, bu şanlı
Bayrağımızı yakanlara ve haksız bir şekilde
soykırım iddialarını gündeme getirip, büyükelçilerimize
yönelik bu fiilî saldırıya geçenlere karşı, Türk milleti
adına bir kınama mesajı yayınlamanızı istirham
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
Diğer partilerin sayın grup başkan vekili
arkadaşlar da dinlemişlerdir, zaten ara vereceğim,
değerlendirilir.
Buyurun.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Sayın
Başkan, biraz önce Sayın Kınıklıoğlu Benim,
Sayın Başbakanın Başkan Obamayla ve Başbakan Putinle
yapmış olduğu görüşmelerde
bulunmadığımı, buna rağmen, içeride bulunmuş gibi
konuşma yaptığımı ve benim de uydurduğumu ima
etti. Müsaade ederseniz buna cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, yerinizden, iki dakika söz veriyorum.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- İstanbul Milletvekili
Şükrü Mustafa Elekdağın, Çankırı Milletvekili Suat
Kınıklıoğlunun, konuşmasında, kendisiyle ilgili
yapmış olduğu değerlendirmelerin doğru
olmadığına ilişkin açıklaması
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Efendim, biraz
önce konuşmasında Sayın Kınıklıoğlu, benim
Sayın Başbakanımızın Sayın Obama ve aynı
zamanda Başbakan Putin ile yaptığı görüşmelerde
bulunmadığımı, bu itibarla Karabağ hakkında
söylemiş olduğum değerlendirmelerin doğru
olmadığını söyledi.
Şimdi, birincisi şu efendim: Sayın
Kınıklıoğlunun yapmış olduğu bu
açıklamalar maalesef gerçekleri aksettirmiyor. Birincisi: Sayın
Başbakan 7 Aralıkta Amerikaya gittiği zaman -Başbakan
Putinle görüşmelerinin akabinde- Beyaz Sarayda bir basın
toplantısı yapıldı ve o basın toplantısından
sonra Başkan Obama bütün basının önünde Sayın
Başbakana şu ifadelerde bulundu; dedi ki: Biz Amerika olarak,
Türkiye'nin Ermenistanla yapmış olduğu protokollerin
onaylanmasını bekliyoruz. Aynı zamanda bunu mümkün olduğu
kadar çabuk yapmanızı size öneririm. dedi. Bundan sonra da
şöyle bir ifadede bulundu; dedi ki: Esas itibarıyla Karabağ
sorunu ile Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin bir alakası yoktur, onun
için bu iki işi birbirine bağlamayın. dedi. Birincisi bu. Bu,
basın önünde söylenmiş olan bir husustur. Bu itibarla bu konuda
söylemiş olduğum husus tamamen gerçektir, gerçek dışı
değildir.
İkincisi: Sayın Başbakanın Putinle
yaptığı görüşmelerin sonrasında da bütün büyük
gazeteler, önemli gazeteler belirtmiş olduğum hususu belirttiler.
Yani Başbakan Putin demiş ki Sayın Başbakana: Bu iki olay,
bu iki konu birbiriyle bağlantılı değildir;
Türkiye-Ermenistan ilişkileri ayrı bir konudur, Karabağ sorunu
ise ayrı bir konudur; bu ikisi aynı pakete
konulmamıştır. diye bütün gazeteler bunu ifade ettiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Elekdağ.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:14.22
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.35
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN
(Giresun), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 93üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu
ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın; Kooperatifler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Kooperatifler Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları
(1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264
Milletvekilinin; 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
birinci görüşmesine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde
Hükûmet? Yerinde.
91inci Birleşimdeki görüşmelerde teklifin 11inci
maddesinin oylanması tamamlanmıştı. Şimdi 12nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 12- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 125 inci
maddesinin ikinci fıkrasına Ancak, Yüksek Askerî Şuranın
terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç her
türlü ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu
açıktır. şeklindeki cümle eklenmiş ve dördüncü
fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka
uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette
yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 12nci madde üzerinde
gruplar adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ordu
Milletvekili Sayın Rıdvan Yalçına aittir.
Sayın Yalçın, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan teklifin çerçeve 12nci
maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubunun görüşlerini
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Konuşmamın
başında yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, üzerinde konuştuğum madde
Yüksek Askerî Şûra kararlarına karşı yargı denetiminin
açılmasını öngörmektedir. Genelkurmay
Başkanımızın asimetrik psikolojik savaşa maruz
kaldıklarını ifade ettiği, ordumuzu yıpratma ve
kamuoyunda itibarını azaltma çabalarının sistemli olarak sürdürüldüğü
bir ortamdayız. Silahlı Kuvvetlerin hiyerarşik emir-komuta
zinciri dışındaki odaklardan emir alacak personelin
doğuracağı mahzurlar her zamankinden daha yüksek bir tehdit
olarak bulunmakta iken, bu değişikliğin bir kez daha
düşünülmesi kanaatindeyiz.
(x) 497 S. Sayılı
Basmayazı 19/4/2010 tarihli 88inci Birleşim Tutanağına
eklidir.
Değerli milletvekilleri, gönül arzu ederdi ki burada,
devletimizi daha çağdaş hâle getirecek, milletimizi mutlu
kılacak, özgürlük eksenli gerçek bir sivil anayasayı samimi bir
mutabakat ikliminde görüşüyor olsaydık; bütün toplum kesimlerinin
ortak kabulüne mazhar olmuş, toplum kesimlerini temsil eden örgütlü
yapıların desteğini kazanmış, bütün siyasi partilerin
tasvibiyle tam bir uzlaşma metnine dönmüş bir anayasa üzerinde
devlet-millet kaynaşmasının, uzlaşma kültürünün en güzel
örneklerini verebilseydik.
Gönül isterdi ki millet iradesini iktidardan ibaret sayan,
muhalefet milletvekillerini millî iradenin bir parçası olarak görmeyi
içine sindiremeyen, aldığı yüzde 34 ya da yüzde 47 oyu, yüzde
100 hükmetme hakkı olarak kabul eden bir anlayış yerine,
bağımsız seçilenlerin de, yüzde 15le, yüzde 18le seçilenlerin
de millet iradesinin doğrudan ve ayrılmaz temsilcileri olduğunu
kabul etme olgunluğu içerisinde olabilseydik.
Gönül isterdi ki bu görüşmeleri, anayasal kurumların
varlık ve yetkilerine hürmet edilen, kurumları milletimize hizmet
edebilme ülküsünde birleşmiş, güvenin, saygının, tahammülün
en üst seviyede olduğu bir iklimde yapabilseydik.
Değerli milletvekilleri, gönül isterdi ki demokrasi, insan
hakları, sivilleşme, çağdaşlaşma, millet iradesinin
hâkim kılınması gibi ortak kabul gören sempatik kavramların
arkasına gizlenmiş öfkenin, hırsın, rövanş ve intikam
duygularının yerine toleransın, empatinin, hoşgörünün,
hukuka saygının hâkim olduğu, milletimizin umudunu
yeşertecek samimiyet içerisinde olabilseydik.
Gönül isterdi ki Sayın Başbakanın, 23 Nisanda
yerine oturan çocuğa kendi ruh dünyasını yansıtan
Başbakansan istediğini asarsın, istediğini kesersin.
öğüdü yerine, hukuka bağlı olmayı tavsiye edebildiği
anlamlı örneklerin huzuruyla bu görüşmeleri yapabilseydik. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, yukarıda belirtilen güzel
örnekler temenniden öteye geçememiştir. Üzülerek belirtiyorum ki Anayasa
değişikliği için ne zaman uygundur ne ortam ne de iklim
uygundur. Kafalar karışıktır, kaygılar had
safhadadır. Gerilim, sükûneti esir almıştır. İşsizlik
rekor kırmaktadır. Ücretli evini geçindiremez olmuştur, esnaf
çaresizdir, çiftçi umutsuzdur. Ekonomik sebeplerle cinnet intiharları
sıradan olaylar hâline gelmişken, milletimiz küçük çocuklara cinsel
istismar haberleriyle sarsılmaktadır.
AKPnin terörle mücadele yerine müzakere tercihinin, birbirimize
bile söylemekten kaçındığımız ağır
neticelerini yaşamaktayız. Bütün uyarılara rağmen
sürdürülen yıkım projesinin, yıkıcı,
ayrıştırıcı, kamplaştırıcı
etkilerinin tahammül edilemez örneklerine şahit olmaktayız.
Siyasetçilere fiziki saldırının ürkütücü örneklerini görmekteyiz.
Siyasal, etnik, mezhepsel ve bölgesel cepheleşmelere yol açan AKP
politikaları sonucunda bin yıllık kardeşliğimizin
sarsıldığı, toplumsal cinnet hâlinin hâkim olduğu bu
atmosfer anayasa yapmak için uygun değildir sayın milletvekilleri.
Sayın milletvekilleri, bu tablonun sorumlusu elbette yedi
buçuk yıldır iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisidir.
İktidar, başka alanlarda da örneklerini gördüğümüz üzere, kendi
ideolojik kulvarında olmayan ya da kendilerine koşulsuz biat etmeyen
resmî, yarı resmî ya da özel kişi ve kurumlarla âdeta savaş
içerisindedir. FİSKOBİRLİKten Futbol Federasyonuna, YÖKten
esnaf kuruluşlarına, Odalar Birliğinden Eczacılar
Odasına, Tabipler Odasından medya kuruluşlarına kadar
yöntem hep aynı olmaktadır. Bu kişi ve kurumların söylediklerini
anlamaya çalışmak ve saygı göstermek yerine önce yıpratmak,
yandaş medyada karalamak, adli ve idari makamlar eliyle sindirmek, bütün
bu yollarla olmuyorsa yasal düzenlemelerle kendilere bağlı
kuruluş hâline getirmek şeklindedir. İktidar partisi bu
sindirme, yok etme ya da kendine tabi hâle getirme sürecinde millet iradesini,
yalnızca ve bütünüyle kendisi temsil ediyormuş gibi, kendisi
dışındaki bütün siyasi partileri ve kurumsal yapıları
millet iradesine karşı olmakla suçlamakta ve milletimizle
karşı karşıya getirmeye çalışmaktadır. Bu
işleyişin sayısız örnekleri bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, AKP anlayışında
oluşturulan gerilim ortamının uzlaşmaz tarafı hep
karşı taraf olarak gösterilmektedir. Görüştüğümüz teklifte
de süreç bu şekilde işletilmiştir. Bir önceki Meclis
Başkanının Anayasa ve İç Tüzük hazırlanması için
oluşturduğu komisyona üye vererek ilk destek Sayın Genel
Başkanımız tarafından sağlanmıştır.
Sayın Genel Başkanımız her fırsatta yeni bir Anayasa
ihtiyacını belirtmiş ancak uzlaşma içerisinde
yapılması gerektiğini de özellikle vurgulamıştır.
Bütün bunlara rağmen, iktidar partisi, parti tüzüğü
hazırlama yöntemiyle hazırladıkları bu teklifi esastan ve
usulden reddedişimizi bir uzlaşmazlık ve 12 Eylül
Anayasasını savunmak olarak yansıtmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu itham haksızdır,
gerçeklere aykırıdır ve iftiradır. Siyasi tarihimiz
uzlaşma örnekleriyle doludur. 1987 yılında yapılan siyasi
yasaklarla ilgili değişikliğin Meclis desteği yüzde 78
oranındadır. 1993te, o zamanki Refah Partisinin ahlaka aykırı
yayınların önünü açacağı gerekçesiyle karşı
çıktığı özel medya kuruluşlarının
açılmasına ilişkin değişikliğin Meclis
desteği yüzde 69,5 oranındadır. 1995 yılında
yapılan memura sendikal haklar, öğretim üyelerinin ve sendikacıların
siyasi haklarının verildiği, kadın ve gençlik
kollarının açılmasına imkân veren, seçmen
yaşını 18e, milletvekili sayısını 550ye
çıkaran, özetle 1982 Anayasasının yasaklarını
kaldıran bu pakete ise, yine o zamanki Refah Partisi hariç Meclisin yüzde
80i destek vermiştir. 1999da DGMlerden askerî üyelerin
çıkarılması da Mecliste yüzde 78 destekle kabul edilmiştir.
Darbe anayasasını savunmakla suçladığınız
Milliyetçi Hareket Partisinin ortağı olduğu 57nci Hükûmetin
2001 yılında gerçekleştirdiği otuz üç maddelik
değişiklik ise, burada gerçeğe aykırı
yaptığınız konuşmalara rağmen, bugüne kadar 82
Anayasası üzerinde yapılmış en kapsamlı
değişiklik olarak bulunmaktadır.
Bireysel hakların, kültürel hakların, ifade
özgürlüğünün engellerinin kaldırılması, Millî Güvenlik
Kurulunda sivil üyelerin sayısının arttırılması
ve MGK kararlarının tavsiye niteliğinde olduğunun
vurgulanması gibi gerçek bir reformun yer aldığı paket,
üçlü koalisyon desteği yanında, muhalefetin de desteğiyle 476 oy
ve yüzde 86 destekle kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, gerçekler bunlardır.
Görülmektedir ki, Anayasa değişiklikleri her zaman önemli oranda bir
uzlaşma ve mutabakatla yapılmıştır. Bugün uzlaşma
sağlanamıyorsa, bu, iktidar partisinin Mademki ben iktidarım,
ne yasa tanırım ne gelenek bilirim ne muhalefeti dinlerim ne
yargıyı önemserim, millet iradesinin tek temsilcisi benim.
anlayışının sonucudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yalçın, size iki dakika ek süre
veriyorum. Lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
RIDVAN YALÇIN (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisini bu gerçeklere rağmen
uzlaşmazlıkla suçlamak ne siyasi ahlaka sığar ne vicdana
sığar.
Değerli milletvekilleri, bir kez daha iktidarı
samimiyetle uyarıyoruz: Gittiğiniz yolun sonu çıkmaz
sokaktır. Yalnızca kişisel kaderiniz söz konusu olsa elbette söyleyecek
lafımız olmaz ancak söz konusu olan milletimizin kaderidir. Biliniz
ki, rüzgâr ekiyorsunuz, fırtına biçeceksiniz.
Bu düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yalçın.
Sayın milletvekilleri, 12nci madde üzerinde şimdi de
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın
Şahin Mengü konuşacaklardır.
Sayın Mengü, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sizin de süreniz on dakikadır efendim.
CHP GRUBU ADINA ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin, Çerçeve 12nci maddesinde,
yani Anayasamızın 125inci maddesinde yapılmak istenen
değişikliklerle ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini arz
etmeye geldim. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.
125inci maddede, hazırlanan teklifte, iki
değişiklik öngörülüyor. Bunlardan bir tanesi Yüksek Askerî Şûra
kararları içinde meslekten ihraç kararlarının yargı
denetimine açılması, diğeri de idarenin her türlü eylem ve
işlemini yargı denetimine alan 125inci maddesinde, bunu hukuka
uygunluk denetimiyle sınırlayan maddenin sonuna, cümlenin sonuna,
siyasal iktidar, sanki yerindelik denetimi varmış gibi bir
algılamayla veya böyle algılamak istedikleri için yeni bir ilaveyle
yerindelik denetiminin hiçbir şekilde yapılamayacağını
söylemektedirler.
Değerli arkadaşlarım, Yüksek Askerî
Şûranın ilişik kesme kararlarına karşı yargı
yoluna başvurma gerekçesi olarak da, böyle bir işlemin, yani
yargı yoluna başvurulamamasının Anayasanın
eşitlik ilkesini düzenleyen 10uncu maddesine aykırı
olacağını, gene çok sevdiği tabirlerle
arkadaşlarımızın mukayeseli hukuktaki hükümler,
Türkiyenin uluslararası anlaşmalardaki imzaları ve sonuna da
hiç bugüne kadar yapılanlara pek benzemeyen hukukun üstünlüğünü
tesis etmek olduğunu söylüyorlar.
Peki, aklıma çok basit bir şey geliyor. Sayın
Cumhurbaşkanı sizin çekirdek kadronuzdan olduğu için mi onun tek
başına yaptığı işlemleri yargı denetiminin
dışında bırakıyorsunuz? Onun tek başına
yaptığı işlemler Anayasanın eşitlik ilkesini
düzenleyen 10uncu maddesine aykırı olmuyor mu? Yani bir tarafta
yargının tümünü elinize geçirmeye çalışacaksınız,
bunu askerî anayasayı, darbe anayasalarını yok edeceğiz
diye yapacaksınız
Bakın, size bir şey örnek vereyim, darbe
anayasaları nasıl sivil anayasa hâline getirilir: Yeni, üç gün evvel
basında vardı, Pakistanda darbe anayasasını ortadan
kaldırmak üzere yeniden bir düzenleme yaptılar. Pakistanda da aynen
bizim gibi, yüksek hâkimlerin atanmasında, Anayasa Mahkemesi üyelerinin
atanmasında, Cumhurbaşkanına, her askerî darbenin, her darbe
anayasasının ruhunda yatan yetkiler verilmişti. Pakistan,
Cumhurbaşkanının bütün bu yetkilerini kaldırdı, hâkim
atamalarının tamamını yüksek bir hâkimler kuruluna
bıraktı.
Hukukun üstünlüğü böyle sağlanır. Hukukun
üstünlüğü, Cumhurbaşkanı benden olduğu zaman bütün
işlemleri onun arzu ettiği gibi, onun dizayn edebileceği bir
şekilde bir yargı modeli kurmaktan geçmez. O bakımdan Hukukun
üstünlüğünü tesis etmek için bunları yapıyoruz. söyleminiz hiç
inandırıcı değil.
125inci maddenin dördüncü fıkrasında Yargı
yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile
sınırlıdır. diyor. Sanki yerindelik denetimi
yapılabilirmişçesine bu cümlenin yanına Hiçbir surette
yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz. şeklinde bir ibare
getiriyorsunuz. Şimdi, siz bunu yapınca benim aklıma bir
Amerikan Yüksek Mahkemesi kararı geliyor. Diyor ki Yüksek Mahkeme:
Şeytan bile insanın kafasından geçeni bilemez.
Bakın, değerli arkadaşlarım, gerek
Anayasanın şu andaki hâliyle, 125inci maddeyi okuduğunuz zaman
yerindelik denetimi yapılamayacağını her hukukçu bilir.
Eğer bu bir hukuki bilgisizlikten, cehaletten kaynaklanmıyorsa bir
kötü niyetten kaynaklanıyordur.
Bakın, madde şu kadar açık: Yargı yetkisi,
idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile
sınırlıdır. Burada hiç yerindelik denetiminden bahsediyor
mu? Hiç bahsetmiyor. İdari Yargılama Usulü Kanununun 2nci maddesini
açıyorsunuz, aynı hükmü orada da görüyorsunuz. Neyi getiriyorsunuz?
Amerikan Yüksek Mahkemesinin söylediği gibi aslında sebep ve amaç
yönünden iptal edilen işlemlerinizden rahatsızsınız. Nedir
bu işlemler? Bakın, çok basit örnekleri var.
Şimdi, 4046 sayılı özelleştirme
uygulamaları hakkında bir kanun var, diyor ki: Özelleştirilecek
kurumlar ekonomide verimlilik artışı ve kamu giderlerinde azalma
sağlamak için yapılır.
Gelin, size bir Danıştay kararı okuyalım, sizi
çok kızdıran, rahatsız eden. Ne diyor burada? PETKİMle
ilgili karar. PETKİM 1987 yılında özelleştirme
kapsamına alınmış. Bu süreçte satılmamış,
1990dan sonra da bu ülke 430 milyon dolarlık yatırım
yapmış. Neye yatırım yapmış? Teknoloji
yenileşmesi yapmış. Yani PETKİM kâr eden bir müessese
hâline gelmeye başlamış. PETKİMin ürettiği mamullerin
piyasadaki payı yüzde 20 ile yüzde 50 arasında oranlanmaya
başlamış. Peki, 2000 yıllarına geldiğimiz zaman
bu anlamdayız, artı PETKİM satıldığı zaman
elden çıkacak PETKİMin Aliağa Limanı dünyanın en
önemli limanlarından biridir, bu konudaki bir ihracat için.
Avrupanın bu tip üretimden vazgeçtiği bir dönemde en önemli
limandır. Bu da elden çıkacaktır.
Diyor ki Danıştay, işte o amaç ve sebep yönünden
yasayı iptal ederlerken, yani rahatsız oldukları kararı
okuyorum: 4046 sayılı Kanun, özelleştirme uygulamalarında
ekonomide verimlilik artışı ve kamu giderlerinde azalmayı
sağlamayı amaçladığına göre, petrokimya ürünlerine
olan talebin sürekli arttığı ülkemizde, yapılan
yatırımlarla üretim kapasitesi artan ve kâr eden büyük bir petrokimya
kompleksi olan PETKİMin yüzde 1 oranındaki kamu hissesinin
özelleştirilmesinde üstün kamu yararı bulunmadığı
sonucuna varılmıştır. İdari eylem ve işlemlerin
temelinde kamu yararı yatar. Kamu yararını
çiğnediğiniz zaman Danıştay bunu iptal eder. O zaman idari
yargıya hiçbir şekilde kızmayacaksınız.
Sayın Cemil Çiçekin 2004 yılında bir demeci
vardı, basında çıkan. Diyor ki çok haklı olarak: Yasama
hata yaparsa Anayasa Mahkemesine gidersin, idare hata yaparsan
Danıştaya gidersin. Dün öyle söylüyorsunuz, bugün
Danıştayı yok etmenin, Danıştayı devre
dışı bırakmanın, Danıştayı da,
Şûrayı Devlet mantığıyla Osmanlının, sadece
görüş veren bir kurum hâline getirmek ve onu dışlamak için bunu
yapıyorsunuz ve bunu yaparken de hukukun üstünlüğünden
bahsediyorsunuz. Kamu yararının gözetilmediği bir toplumda yargı
buna müdahale edecektir.
Bakın, arkadaşlar, çok karar var elimizde. Örneğin,
Sayın Başbakanın çok kızdığı, bu,
meşhur Arap arkadaşlarımıza sattığımız
bina vardı ya, arazi, Dubai Şeyhi El Maktuma; bu Dubai Holding gelip
İstanbulda Tekel arazisi üstünde towerslar yapacaktı ya...
OKTAY VURAL (İzmir) Borçlarını ödeyemeyen.
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) Borçlarını ödeyemeyen,
o ayrı. Borçlarını öder, ödemez de, bunu, Danıştay,
buradaki değişikliği, bu satışı kamu
yararına uygun bulmamış.
Şimdi, o zaman akla bir şey geliyor. Nedir bu
yapılan? Nereden çıkıyor yerindelik denetimi? Yerindelik
denetimi nedir, biliyor musunuz? Danıştay bir işlemi iptal eder,
şunu şöyle yapacaksın derse bu bir yerindelik denetimi olur.
Örnek vereyim: Bu, üniversitenin, YÖKün işte o puanlama sistemiyle ilgili
iptal ettiği zaman işlemi deseydi ki yüzde 3 ile yüzde 10 olmaz,
bunu iptal ettim, sen bunu yüzde 3 ile yüzde 7 yapacaksın derse bu bir
yerindelik denetimi olur. Yani idarenin yerine geçip bir tasarrufta bulunmaya
kalkarsa yerindelik denetimi olur. Bu olmaz, yerindelik denetimi
yapılamaz. Ama eğer bir şey, bir işlem maksat yönünden
inceleniyorsa ona da müdahale edemezsiniz. Çünkü maksat yönünden incelerken
kamu yararını, üstün kamu yararını görmek
mecburiyetindesiniz.
Değerli arkadaşlarım, siyasal iktidarlar
yargıdan çekinmeyecekler. Yargıdan çekindiğiniz zaman, ileride,
bunun hepimiz için, hepiniz için telafisi mümkün olmayan olaylar
olacağını hepimiz biliriz. Türkiyenin yakın tarihine
bakın, yargıyı yok saydığınız zaman bu
ülkenin nerelere geldiğini hep beraber yaşayarak gördük. Bir
Pakistanda eğer yüksek yargı organına bütün seçilen hâkimleri
cumhurbaşkanının yetkisinden alan ve bunu tamamıyla bir
hukukçular kurumuna veren bir düzen dünyada var ise buna bir göz atmak
lazım. Her dakika söylenen bir şey var: Fransada işte, efendim,
hâkimleri cumhurbaşkanı atıyor, şurası atıyor.
Bunu bilin, 2011 yılında Fransada yürürlüğe girecek olan
kanunla hâkimlerin atanması da tümü hukukçulara
bırakılıyor. Artık gerçekleri saklamadan,
kitabımızda ne yazıyorsak burada gelip onu söyleyerek, 2003te,
2004te, 2006da yüce Meclisin önünde, tutanaklarda sabit olan, ne
söylüyorsanız, gelin 2010da da onları yapalım. 2007de,
2006da, 2004te Cumhurbaşkanlığına verilen yetkiler
çoktur. dedikten sonra...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Mengü, sizin de süreniz doldu ama ilave
süre veriyorum iki dakika, lütfen konuşmanızı
tamamlayınız.
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Buraya gelip bugün tam aksini söylüyorsanız, insana sorarlar
O gün mü doğru söylüyordun, bugün mü doğru söylüyorsun? diye. Yani,
bir saygıdeğer ilim adamı, Sayın Burhan Kuzu, filiz gibi
doçentken başka şey söylemiş. Onu hep inkâr ediyor ama bu sefer
elimde Mecliste söylediği var. Orada çok açık bir şekilde -örnek
veriyorum- Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan görevinden rahatsız
olduğunu, bunun bir ceza işlemi olduğunu, bunun Yargıtaya
verilmesi gerektiğini söylüyor. Şimdi, hangisi doğru? 2003te
söylediğiniz mi doğru, bugün hazırladığınız
tasarıdaki mi doğru? Artık
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
O gün, bugün, ne fark eder?
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) Ne fark eder? değil, çok
şey fark eder. O gün bir şey söylüyorsan bugün de arkasında
duracaksın Sayın Kuzu. Yani, insanlar gelişerek
değişebilir ama gelişerek değişirken, söylediği
laflar arasında bu kadar taban tabana zıt bir mantık hatası
olmaz. O gün diyorsunuz ki: Ceza hâkimi işidir. Burada ceza hâkimi yok.
Bugün kurduğunuz Anayasa yapısında ceza hâkimi çok mu? Bugün
kurduğunuz Anayasa Mahkemesi yapısında, kurmaya
çalıştığınız Anayasa Mahkemesinde hukukçu
sayısı çok mu? Yoo. Hayatında mahkemede tahliye davası
görmemiş bir ilim adamını getireceksiniz, Anayasa Mahkemesinde
bu ülkenin Başbakanını yargılatacaksınız! Olur mu
böyle bir mantık? Özellikle diğerleri siyasidir, onların
söylediğini çok önemsemiyorum; siz ilim adamısınız, siz
üniversitede ders veriyorsunuz ya çocuklara doğrusunu söyleyeceksiniz,
çocuklara doğrusunu söylüyorsanız burada da gelip aynı şeyi
söyleyeceksiniz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Mengü, teşekkür ederim.
Şimdi, 12nci madde üzerinde üçüncü söz, Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplana aittir.
Sayın Kaplan, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika efendim.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün görüştüğümüz bu Anayasa
değişikliği, kamuoyunda YAŞ kararları. olarak
bilinen bir konuya, ki önceki düzenlemede kesin olduğu için yargı
yolunu kapatan düzenlemeye kısmi bir açıklık getiren bir
düzenlemeyi içeriyor.
Şunu kabul etmek gerekir ki ordular, silahlı kuvvetler
askerliğin gerektirdiği görev nedeniyle belli bir hiyerarşi ve
disipline tabidirler. Bu disiplin nedeniyle de bazı kurallarının
olması ve diğer idari birimlerden ayrılması
doğaldır. Ancak, bu konudaki bu özelliği getirip YAŞ
kararları gibi kesin karar durumuna sokan bir mevzuata geldiğimiz
zaman -ki, 12 Eylül düzenlemelerindin biridir bu- o zaman kuruyla beraber
yaş da yanıyor arkadaşlar, mesele bu! Kuruyla beraber yaş
da yanıyor!
Bunu biraz anımsatmak istiyorum: Elimde birçok done var.
Hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde biri solcu, biri
sağcı olduğu için iki subayın davasına,
duruşmasına Strasbourgda girdim ve o dosya içinde gördüklerim
gerçekten beni ürkütmüştür bir avukat olarak. Eğer Türkiyede bir subay
eşi baş örtüsü takıyor diye ordudan atılıyorsa, bu son
derece vahim, insan hakları hukukunu ilgilendiren bir konudur. Eğer
yüzde 99u Müslüman olan Türkiyede bir subay namaz kılıyor
olması nedeniyle ordudan atılıyorsa, bu da son derece vahim bir
konudur ve inanç özgürlüğü çerçevesinde, ordu disiplinine aykırı
olmamak kaydıyla, inançsal özgürlüklerini yaşamasından daha
doğal bir şey olamaz.
Ancak, yakın tarihimize baktığımız zaman,
ordudan atılmaların, YAŞ kararlarının şöyle
kısa bir şeceresini görmek gerekiyor: Elimde bir kitap var, Rugan
Ayakkabılı Teğmeni okuyorum bu aralar. Mesleğinde
pırıl pırıl ve çevresinde çok sevilen bir teğmene, çok
sevdiği komutanına gelen bir emrin, 12 Eylülün hemen akabinde resen
emeklilik kararının tebliği. Üstelik de resmî bir
yazışmayla değil, usulüne uydurulmuş bir şekilde,
direkt telefonla Genelkurmaydan, komutandan oraya
Bu teğmenin merak
saikiyle Ben ne yaptım da, ben ordudan atılıyorum?
araştırmasının altından çok trajikomik bir durum
çıkıyor. Nedir? Araştırıyor, zorluyor,
komutanıyla konuşuyor ve diyor ki, Evet, önce komünist subaylar
atılmaya başladı, solcu subaylar
Ordudan toplu
atılmaların tarihine bakın, 68 kuşağına
bakın, yakın tarihimizde önce komünist subayların -solcu olan
herkes komünistti zaten, anlayış oydu- solcu olanların
atılmasıyla başlayan toplu atılmalar var. Biliyorsunuz,
işte, Harp Okulundan topluca atılan, ilişkisi kesilen binlerce
öğrenci, görevde olanlar ve
Ne yazık ki, 12 Eylül döneminde
girdiğim sıkıyönetim davalarında 85in üzerinde havacı,
karacı, denizci subay ve astsubayın davasında da çok trajikomik
gerekçelerle bunların görevden alındığını gördüm.
Evet, orduda atılmalar komünistlerle başladı. O zaman dünyada,
Türkiye'de komünizm heyulası dolaşıyordu. Sonra muhtemel tehlike
içeren unsurlar tabiri getirildi! Muhtemel tehlike içeren unsurlar!
Daha sonra, bu teğmen niye
atıldığını merak ediyor ve cevabını buluyor.
Bu teğmenin dedesi Dersim isyanına katılmış. Dersim
isyanından sonra babası, çocukken gelmiş, batıda bir
ilimize yerleşmiş, kendisi de orada doğmuş ve parlak bir
öğrencilikten sonra başarılı bir görev sürdürmüş ve
sonradan tespit etmişler ki bu teğmen Alevidir, dedesi de Dersim
isyanına katılmış.
Bunun biraz daha ötesine gidelim. Benim girdiğim davada,
Şanlıurfalı olduğu için binbaşı ve ailesi Kürtçe
konuştuğu için ordudan atılmıştı. Benim yine
Strazburgda davasına girdiğim Bursadan bir subay, dinî
inançlarından, istikrarlı namaz kıldığından dolayı
ordudan atılmıştı. Bakın, bunlar yakın tespitler.
Bugüne gelmeden -son YAŞ kararlarına- daha önce
atılanların neden atıldığına bir göz atmak
istiyorum. Atatürkçülükten sapanlar kadar, sapma ihtimali bulunanların da
temizlenmesi emredildi diyor. Elde bir terazi mi var kim Atatürkçü, kimin sapma
ihtimali var? İhtimal arkadaşlar, ihtimal! Sonra,
yıkıcı faaliyetler bünyesinde olanlar ve en son, son on, on
beş yılda, irticai faaliyetlere katılan subaylar peyderpey, her
YAŞ kararlarında atılıyor.
Şimdi, burada, bunun ölçüsü ne? Bölücülükten çok fazla subay
atılmadı arkadaşlar; atılmadı çünkü Doğu,
Güneydoğudan harp okullarına Kürt olduğu için öğrenci
alınmıyor. Kaç tane general sayabilirsiniz? Kaç tane albay
sayabilirsiniz? Kaç tane subay sayabilirsiniz? Bana, Türk Silahlı
Kuvvetlerinde albay rütbesinde veya general rütbesinde kaç tane Kürt
sayabilirsiniz? Kürt kökenli diye
Bu bir anlayış. Şimdi, 72
milyon bu söylediklerimi
Belki birilerinin hoşuna gitmeyecek ama
inanın son on beş senede irtica ile atılanların
dışında Kürt olan subaylar olsaydı önce onların hepsi
atılırdı, sonra irtica noktasına gelinirdi.
Meşhur Alman faşizminin İkinci Dünya Harbinde
papazın hikâyesidir. Önce komünistleri, sonra sosyal demokratları
Papaza sıra geldiği zaman da kimse kalmamıştı!
Şimdi, inançları nedeniyle dinci demiyorlar, irticai faaliyette
bulunanlar görevden alınıyor.
Şimdi, tabii ki bazen kızan
arkadaşlarımız var ama bu sorunun cevabını Millî
Savunma Bakanlığına da kaç kez sordum: Kaç tane Kürt general
geldi?, 260 civarında general var, bunun kaç tanesi Kürt general? 1-2,
doktorluktan gelen var, biliyorum, burada milletvekilliği yapan
hemşehrim de var, onu da biliyorum, ama istisna bu.
Şimdi, burada şunu ifade etmek istiyorum: Bu bir
hukuksuzluk, bu bir adaletsizlik, bu bir eşitsizlik ve ne yazık ki
YAŞ kararı nedeniyle binbaşı olmuş, yarbay olmuş,
senelerce görev almış ve son bir yazı, bir tebligat geliyor. O
tebligat iki satır arkadaşlar: Emekliye resen sevk edildiniz. Sonra
apoletlerini söküyorsun, sonra itibarını alıyorsun; sonra
çocuğunu, torunlarını, eşini cezalandırıyorsun,
orduevine girişini yasaklıyorsun ve toplum nezdinde büyük bir suç
işlemiş birisi olarak açığa çıkarıyorsunuz.
CEVDET ERDÖL (Trabzon) Mahkeme kararı yok.
HASİP KAPLAN (Devamla) Olmaz, kesin karar olur.
Şimdi, yakın zamanda Balıkesirde bir davaya
girmiştim. Çok yetenekli bir astsubay
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan, size de ek süre veriyorum.
Konuşmanızı tamamlayınız.
HASİP KAPLAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Balıkesirde, astsubay okulunu kazanıp tayin emri
çıkan, pırıl pırıl, okul birincisi -ilk on sırada
olan- genç bir öğrenci resen emekliye ayrılıyor ve hemen
atılıyor. Soruyorlar Nedir? Deniliyor ki:12 Eylülden önce, baban
TSİPe üç ay üye olmuş. Arkadaşlar, burada YAŞ
kararlarıyla ilgili 1612 sayılı Yasa var, bu
değiştirilebilirdi, buradan da kanun yolu, yargı yolu
açılabilirdi ama Anayasada, Hükûmet önceki teklifini oradan da
kısırlaştırmış, sınırlandırarak
getirdi buraya. Deniliyor ki: Sadece ilişik kesme kararlarına
yargı yolu açılır. Değil arkadaşlar. Artık,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, başlangıçta reddettiği
bu tür YAŞ kararlarını, 2007 yılından sonra büyük
dairenin aldığı bir içtihatla -ki Finlandiyadan 5 polisin
başvurusuyla alınan büyük bir içtihat kararı- bundan böyle
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararları da kesin biliyorsunuz,
oradan verilen savcıların atılma -Şemdinli
Savcısı gibi- ve YAŞ kararıyla atılanlarla ilgili
mutlak surette iç hukukta, ulusal hukukta bir yargı yolunun
açılması gerekiyor. Bu düzenleme yeterli mi? Değil
arkadaşlar. İnanın, sadece mağduriyet, ilişik kesme
değildir, başka cezalar da vardır ve kışlada da hukuk
olmalıdır. Kışla hukuksuzluk demek değildir. Bu konuda
hukuk devleti olmanın gereğini yerine getirmek yüce Meclise
yakışan tavırdır.
Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kaplan, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, Komisyon Başkanı Sayın
Kuzunun bana bir yazılı müracaatı oldu: Manisa Milletvekili
Sayın Şahin Mengü adımdan bahsederek söylediğim bazı
sözleri yanlış yorumlamıştır. Bu konuda açıklama
yapmak üzere İç Tüzükün 60ıncı maddesine göre söz istiyorum.
diyorlar.
Yerinizden Sayın Kuzu, üç dakikayı geçmemek üzere.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Anayasa Komisyonu
Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun, Manisa
Millet-vekili Şahin Mengünün, sözlerini yanlış
yorumladığına ilişkin açıklaması
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Olur Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
tabii, biz akademik kesim olarak elbette ki teorik birçok şeyler yazar,
çizeriz. Bunlar doğal şeylerdir. Biz, kanun yazmıyoruz.
RAHMİ GÜNER (Ordu) Ama Hocam, bunlar
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Müsaade buyurun efendim.
Yapılanlar içerisinde, katıldığımız
olur, katılmadığımız olur. Yani, şurada siz, oy
veren tüm arkadaşlar, her şeye mutlak, yüzde yüz
Hiçbir zaman böyle
şey olmaz, olmamıştır da. Siyasiler, nasıl ki bir
yasaya tümden karşı çıkıyorsanız, içinizden Bu madde
iyidir. demenize rağmen ret oyu kullanıyorsanız, bu tür
şeyler olabilir.
Yalnız, benim söylediğimde Sayın Mengü, biz
Komisyonda bunları konuştuk. Bakın, iki şeye itiraz
ediyorsunuz: Birisi, Anayasa Mahkemesi, tipik bir yargılama makamı
değil. Elbette ki içinde yargıçların çok olmasını arzu
ederiz. Bu, doğru da olur, buna bir şey de demiyoruz. Ama, bugünkü
metinde de şimdiki sistemde de zaten hukukçular çoğunlukta
değil. Öyle midir, açın, hesabı yapalım beraber.
Bizim getirdiğimiz metin, daha çok hukukçu imkânı
tanıyor. Onu, madde geldiği zaman görüşeceğiz. Bugünkü
metin, hukuki daha çok imkân tanıyor yani getirdiğimiz metin,
getirmeye çalıştığımız metin.
Onun dışında, sizin söylediğiniz öbür hususa
gelince: Şimdi, tabii ki Yüce Divan sıfatı bir ceza
yargılaması ama Anayasa Mahkemesinin bakışı da benim
şahsi kanaatim de elbette ki Yargıtayda bir ceza dairesi baksın
şeklinde. Bu, doğru mantıktır. Ancak, Anayasa Mahkemesi
üyeleri de -benim de katıldığım- şöyle diyorlar: Bu,
bir Anayasa ve idare hukuku sorunudur, tipik ceza olarak görürseniz bu
yargılama çok ağır olur, siyasetteki elastikiyeti göremez. Buna
aynen katılıyorum. Dolayısıyla, biz yasa yazmıyoruz
yani netice olarak oradaki farklı yorumları getirip de burada sanki
yanlış bir şey demişiz gibi, hukukçu olmayan
arkadaşlarım üzerinde özellikle Dün öyleydi, bugün böyleydi. filan
gibi, Demirel tipi böyle bir kişi değilim ben, onu açık
açık söyleyeyim size.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sayın Başkan, müsaade
eder misiniz? Yerimden, eğer açarsanız hemen, çok
Elimde tutanak
var. Bu, bir ilim adamının söylemi değil, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına
BAŞKAN Bu yani, böyle karşılıklı bir
sataşma şeklinde uzayıp gitmesin diye arzu ediyorum.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) İsmimi söylüyor ama
BAŞKAN Tabii, buyurun oturun, açarım efendim,
açarım.
Buyurun.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
O zaman, bir de benim için açmak zorunda kalırsınız Sayın
Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ama, ismini söylediniz ya.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Bir mahzuru yok. Siz konuşun,
Şahin Bey konuşsun
BAŞKAN Efendim, tamam.
Sayın Kuzu, biraz toleranslı olalım.
22.- Manisa Milletvekili
Şahin Mengünün, Anayasa Komisyonu Başkanı ve İstanbul
Milletvekili Burhan Kuzunun, sözlerini yanlış
yorumladığına ilişkin açıklaması
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sayın Başkan,
Sayın Kuzu dediler ki: Sanki bunu, bir ilim adamı gibi görüşü
Hayır. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına 23 Mart 2003 Pazar
günü yaptığı konuşmada söylemiş, yani bilimsel fikri
değil, siyaset adamı olarak fikri. Aynen okuyorum, hiç
değiştirmeden: Bu yetkiyi kime vermek lazım diye
düşündüğümüzde, daha önce bu tür çalışmalar olmuş.
Mesela, 1982 Anayasası, ilk şeklinde, bunu, Yargıtay Ceza
Daireleri başkanlarından oluşan bir kurula vermiş. Bunu
doğru buluyoruz. Gerçi, bunu, o günün şartlarında askerî konsey
uygun bulmadı ama öyle zannediyorum, bunun düzeltilmesi lazım, çünkü
bu çok teknik ceza işidir. Anayasa Mahkemesinde hukukçu olmayan üye var,
cezacı olmayan üye var. Bu kadar teknik bir konuda, öyle zannediyorum,
isabetli karar vermede zorlanılıyor olsa gerektir.
Zaten Anayasa Mahkemesi üyelerinin bir kere hepsi
yargıçtır, oraya eczacıyı da tayin etseniz yargıç
oluyor bir anda. Orada söylediğimiz, hukukçu üye sayısının
çok fazla olması.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sanıyorum anlaşıldı.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Şimdi de 12nci madde üzerinde gruplar
adına son konuşmayı yapmak üzere, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Sayın Eyüp Fatsayı davet
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Fatsa buyurun. Sizin de süreniz on dakikadır
efendim.
AK PARTİ GRUBU ADINA EYÜP FATSA (Ordu) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan Anayasa Değişikliği Teklifinin çerçeve
12nci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu
vesileyle Başkanlık makamını ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, çerçeve 12nci madde,
Anayasamızın 125inci maddesinin ikinci fıkrasını
düzenliyor. 125inci maddenin ikinci fıkrasında, YAŞ
kararlarının -Yüksek Askerî Şûra kararlarının-
yargı denetimine kapalı olduğu yazıyor. Aynı maddenin
birinci fıkrasında da diyor ki: İdarenin her türlü işlem
ve eylemi yargı denetimine tabidir. Yine Anayasamızın 36, 37,
38inci maddelerinde de bunu teyit eden, bunu doğrulayan hükümler
vardır.
Söz konusu idarenin eylem ve işleminin yargı denetimine
tabi olduğu bir Anayasa zorunluluğu olmasına rağmen Yüksek
Askerî Şûra kararlarının yargı denetimine kapalı
olmasını bir hukuk mantığıyla, evrensel hukuk
ilkeleriyle, hukukun üstünlüğüyle, yargılanma hakkıyla ve
savunma hakkının kutsallığıyla izah etmek mümkün
değildir. Hiçbir sağduyulu yargıç, hiçbir sağduyulu
hukukçunun bunun doğru olduğunu, hakkaniyet içerdiğini ifade
etmesi söz konusu olamaz eğer gerçekten hukukun üstünlüğüne
inanıyorsa.
Değerli arkadaşlar, savunma, kutsal bir haktır.
Nasıl yargılıyorsak, yargıladığımız
insanlara savunma hakkını, kendini ifade etme hakkını da
vermek bir hukuki zorunluluktur. Dolayısıyla uygulamaya
baktığımız zaman, Anayasanın açık hükümleri
ortadayken, Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla özellikle 1982den sonra
yaklaşık 1.700 subay ve astsubay ama daha öncekileri de biraz önce
Sayın Hasip Kaplanın başlattığı tarihten
başlatırsak, bu rakamın 3 binin üzerinde olduğu
görülmektedir.
Yüksek Askerî Şûranın bu kararları belki
Şûranın kendi mantığı açısından izah
edilebilir, haklı gerekçelere dayanabilir ama hukuk mantığı
açısından ve kamu vicdanı açısından
baktığımız zaman, hiçbir zaman kabul görmemiş ve kamu
vicdanını da rahatsız etmiştir. Toplum, kamuoyu bunu
sürekli sorgulamıştır. Kaldı ki, Yüksek Askerî Şûra
kararlarının yargı denetimine kapalı olması 1982
Anayasasıyla beraber, şimdi üzerinde tartışma
yaptığımız Anayasayla beraber Anayasada yerini
bulmuştur. Sadece bu gerekçeyle bile bu Anayasanın
değiştirilmesinin ne kadar önemli, ne kadar temel insan hak ve
hürriyetlerine dayalı bir uygulama, çalışma olduğunu,
herhâlde bunu kabul etmeyecek sağduyulu bir insan yoktur diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, 1982ye kadar bu kararlar yargı
denetimine açıkmış. Ancak bir olay oluyor -aslında birçok
olay oluyor, yaşanan olay var- eski Deniz Kuvvetleri komutanlarından
Sayın Vural Bayazıt bir gazeteciyle bir mülakat yapıyor, bu,
Yüksek Askerî Şûra kararlarının neden yargı denetimine
kapalı olduğuna dair. Diyor ki: Özellikle terfilerde yaşanan
sıkıntılardan dolayı ordunun üst kademelerinde kadro
sıkıntısı yaşıyorduk. Dolayısıyla
1982ye kadar da bu yargı denetimine açıktı, herkes yargıya
gidiyor, idari yargıda bunu durduruyor idi. Dolayısıyla -yüksek-
ordunun üst kademelerinde de ciddi manada bir hiyerarşik yapıyı
zorlayan durum ortaya çıkıyordu. diyor. Onun için, değerli
arkadaşlar, kadrosuzluk sebebiyle veya terfi sebebiyle ordudan
ilişiği kesilenlerin YAŞ kararına tabi tutulması ve YAŞ
kararının da yargı denetimine kapalı olması hükmünü
bunun için talep ettik, bunun için Anayasada uygulanmasını istedik
diyor. Tabii, kadrosuzluk sebebiyle veya terfi sebebiyle ordudan
ilişiği kesilenler, bu vesileyle, bu sebepten dolayı da
yargıya gidemiyorlar, önleri kapanmış oluyor. Daha önceki
uygulamalarda da Danıştay paşaları diye herkesin
hafızasında kalacak, yargı yoluyla geriye görevine dönmüş
paşalar ve uygulamalar da vardı.
Ancak burada bir şeyin göz ardı edildiği görülüyor.
Özellikle bu disiplinsizlik sebebiyle ordudan ilişiği kesilenler,
onlar yargıya açık kalıyor uygulamada, 82
Anayasasının uygulamasında yargıya açık kalıyor.
Bu sefer onlar idari yargıya gitmek suretiyle haklarında alınan
kararları bozdurmaya başlayınca, 83 yılında 926
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Yasasının 50
ve 94üncü maddelerinde değişiklik yapılmak suretiyle
disiplinsizlik nedeniyle de ordudan ilişiği kesilenlerin yargıya
başvuruları, yargıya müracaatlarının önü kesilmiş
oluyor. O günden beri de zaten gündemde, Türk kamuoyunun gündeminde, ülkemizin,
milletimizin gündeminde sıkça tartışılan bir konu olarak da
yerini muhafaza etmektedir.
Değerli arkadaşlar, bakın, burada, Niye insanlar
suçlanıyor, niye ordudan ilişiği kesiliyor? değil
tartışılan konu. Tartışılan konu, en temel hak
olan savunma hakkının kullandırılmamasıdır. Belki
gerçekten, iddia edildiği gibi, bu insanların hepsi suç
işlemiş de olabilir. Kaldı ki en azılı suçlulara bile
avukat hakkı veriyoruz, savunma hakkı veriyoruz, yetmiyor mahkeme
karar verdikten sonra temyiz hakkı veriyoruz. Niye? Ola ki, bu süreçte göz
ardı edilmiş bir eksiklik veya delilde bir noksanlık olabilir
endişesiyle. Adaletin tecelli etmesi için her türlü imkân verilirken adi
suçlulara bile, Türk Silahlı Kuvvetlerine uzun yıllar hizmet
etmiş, üniformasını onuruyla, şerefiyle
taşımış insanların sadece disiplinsizlik gerekçesiyle,
hiçbir gerekçe göstermeden Silahlı Kuvvetlerden ilişiğinin
kesilmesini kabul etmek doğrusunu istersen mümkün değildir. Mümkün
değildir.
Değerli arkadaşlar
Ha yargılanır, kendisini
savunur, haklarındaki iddiaları görür, mahkemeye gider, mahkeme
yoluyla da cezalanmasının veya ilişiğinin kesilmesinin
doğru olduğu ortaya çıkabilir ama biz bunu bile yapmıyoruz.
Boğazına idam ilmeği geçirilmiş insana bile son arzusu
sorulurken, bu insanlara suçlarının ne olduğu bile söylenmemiştir.
Hatta
ATİLLA KART (Konya) Sayın Fatsa, itiraz eden yok.
EYÜP FATSA (Devamla) Edebilirsiniz, kürsü açık.
ATİLLA KART (Konya) İtiraz eden yok, sekiz
yıldır niye yapmadınız?
EYÜP FATSA (Devamla) Kürsü açıktır.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
Karşılıklı
konuşmayalım değerli arkadaşlarım.
ATİLLA KART (Konya) İtiraz eden yok.
EYÜP FATSA (Devamla) Kürsü açıktır, siz de itiraz
edebilirsiniz.
ATİLLA KART (Konya) İtiraz etmiyoruz,
katılıyoruz görüşünüze. Sekiz yıldır niye
yapmadınız?
EYÜP FATSA (Devamla) Siz de itiraz edebilirsiniz.
BAŞKAN Sayın Fatsa, lütfen siz Genel Kurula hitap edin
efendim, lütfen.
ATİLLA KART (Konya) Sekiz yıldır niye
yapmadınız?
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım Sayın Kart.
EYÜP FATSA (Devamla) Demek ki yapıyoruz işte, buyurun.
ATİLLA KART (Konya) Sekiz yıldır niye
yapmadınız?
EYÜP FATSA (Devamla) Ama, 1982den beri de
yapılmadığını düşünürsek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART (Konya) Onu, yapmayanlara sorun.
BAŞKAN Sayın Fatsa, on dakikalık süreniz doldu.
Size de ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
EYÜP FATSA (Devamla) ...o süre içerisinde de bunun niye
yapılmadığını sorgulayabiliriz.
ATİLLA KART (Konya) Tabii, haklısınız tabii.
EYÜP FATSA (Devamla) Değerli arkadaşlar, ben sözlerimi
burada bitirirken bir iki hususu sizlerle beraber paylaşmak istiyorum, hem
bu Anayasa değişikliği gerekçesiyle hem de bu üzerinde
konuşmuş olduğum konu gerekçesiyle.
Bütün tecrübeler göstermiştir ki korku bir yönetme
kültürüdür.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Doğru.
EYÜP FATSA (Devamla) İnsanları önce korkuturlar, sonra
bu korkuya inandırırlar, sonra bu korkuyla yaşatırlar,
sonra da bu korkuyla yönetirler. [AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve MHP sıralarından aynen sesleri,
alkışlar(!)]
ATİLLA KART (Konya) Aynen yaşıyoruz. Her türünü
yaşıyoruz.
EYÜP FATSA (Devamla) Peki, buna kim başvurur?
GÜROL ERGİN (Muğla) Sayın Fatsa,
uyguladığın yöntemi söylüyorsun.
EYÜP FATSA (Devamla) Kendinden emin olmayan yönetimler
GÜROL ERGİN (Muğla) Tayyip Erdoğanın
yöntemini anlatıyorsun.
ŞENOL BAL (İzmir) Kendinizi anlatıyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Allahtan korkarız elbette, ne
demek?
EYÜP FATSA (Devamla)
halkıyla paylaşabileceği
veya halkına her şeyi alenen yapma noktasında, ifade etme
noktasında çekinceleri olan yönetimler bunlara başvurabilir. Tarih
boyunca da buna çok başvurulmuştur.
GÜROL ERGİN (Muğla)
Yaptığınızı anlatıyorsun. Allah söyletiyor,
yaptıklarınızı anlatıyorsun.
ATİLLA KART (Konya) Kendinizi anlatıyorsun.
EYÜP FATSA (Devamla) Değerli arkadaşlar, buyurun, biz
bu korkularla yaşadık, bu millet yaşamıştır.
GÜROL ERGİN (Muğla) Hâlâ yaşıyor.
EYÜP FATSA (Devamla) Bu millet tabutluklarla
korkutulmuştur, bu millet komünizm tehlikesiyle korkutulmuştur
GÜROL ERGİN (Muğla) Onu da sen korkuttun.
EYÜP FATSA (Devamla)
bu millet bölücülük tehlikesiyle
korkutulmuştur, bu millet irtica tehlikesiyle korkutulmuştur, bu
millet İran tehlikesiyle, en son Malezya tehlikesiyle korkutulmuştur
ama bu korkuların hiç birisinin gerçek olmadığını da
görmüştür.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Komünizmle Mücadele Derneği
OKTAY VURAL (İzmir) Millî Mücadeleyi niye yaptın sen?
EYÜP FATSA (Devamla) Şimdi, milletçe biz bir şey
yaşıyoruz, artık demokratik standartlarımız
yükseldikçe
OKTAY VURAL (İzmir) Mehmet Akif o şiiri niye
yazdı acaba? Akifin şiirini okuyordun sen.
EYÜP FATSA (Devamla)
demokrasimizin çıtası
yükseldikçe, temel hak ve hürriyetlerimizi kullanmaya başladıkça
korkularımızı da yenmeyi öğrendik. Şimdi,
sorgulanamayanları sorguluyor, konuşulamayanları konuşur
hâle getiriyoruz.
ATİLLA KART (Konya) Aranızda Sayın Başkan, o
derneklerin mücahitleri aranızda. Onları kuran da sizsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Komünizmle Mücadele Derneği
yöneticisi Abdullah Gül.
BAŞKAN Ek süreniz de doldu. Genel Kurulu
selamlayınız.
Sadece selamlama için açıyorum efendim, sadece selamlama
için.
EYÜP FATSA (Devamla) Değerli arkadaşlar, insanlık
tarihi iki şeyin mücadelesinden ibarettir. Değişimi isteyenler
ve değişime direnenlerin mücadelesidir insanlık tarihî. (CHP ve
MHP sıralarından gürültüler) Ama bütün tarih boyunca
baktığınız zaman, baktığımızda
gördüğümüz gerçek şudur: Değişime direnenler sadece süreci
yavaşlatabilmiştir ama süreci sonuçsuz kılamamış ve
değişimi talep edenler hep galip gelmiştir. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
ŞENOL BAL (İzmir) Sizin gibi teslimiyetçiler
söylemesin bunu.
EYÜP FATSA (Devamla) Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) Sayın Fatsa, Kominizmle Mücadele
Derneğinin başında Sayın Abdullah Gül, Sayın Cemil
Çiçek, Sayın Recep Tayyip Erdoğan dâhil olmak üzere o kadro
vardı. Bugün Türkiyeyi yönetiyor,
o kadro.
BAŞKAN Lütfen değerli arkadaşlar
Sayın Kart, böyle karşılıklı
konuşmayalım lütfen
Sayın milletvekilleri, şimdi de madde üzerinde
şahıslar adına konuşmalar yapılacaktır.
İlk söz hakkı Çanakkale milletvekili Sayın Mehmet
Danişe aittir.
Sayın Daniş, buyurun.
Süreniz beş dakika. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkındaki
Kanun Teklifinin Anayasanın Yargı yolu kenar
başlıklı 125inci maddesinde değişiklik yapan çerçeve
12nci maddesi hakkında görüşlerimi paylaşmak üzere söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin
çerçeve 12nci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Yargı yolu başlıklı 125inci maddesinde iki önemli
değişiklik yapılmaktadır. Yapılan ilk değişiklik:
Yüksek Askerî Şûranın Silahlı Kuvvetlerden terfi işlemleri
ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç her türlü ilişik
kesme kararlarına karşı yargı yolu açılmasına
ilişkindir. Diğer değişiklik ise idari işlemlere
karşı açılacak davalarda yargı yetkisinin hiçbir suretle
yerindelik denetimi şeklinde kullanılamayacağına
ilişkindir.
Değerli arkadaşlar, YAŞ kararıyla subay ve
astsubayların ordudan ihraç edilmeleri 1982 Anayasasıyla güvence
altına alınmış olduğu kabul edilen temel hak ve
özgürlüklere ilişkin açık hükümler olmak üzere insan haklarına
ve genel olarak da hukukun egemenliği ilkesine aykırı bir
nitelik taşımaktadır.
Sizlerle 1982 Anayasası yapılırken Millî Güvenlik
Konseyinin 18/10/1982 tarihli 118inci Birleşim Tutanağını
paylaşmak istiyorum:
Bu 125inci maddenin görüşmelerinde, Konsey
Başkanı: İkinci fıkrada Cumhurbaşkanının
tek başına yapacağı işler ile Yüksek Askerî
Şuranın kararları yargı denetimi
dışındadır deniyor. Yüksek Askerî Şuranın kararlarından
kasıt burada nedir?
Hâkim Tümgeneral Muzaffer Başkaynak (Anayasa Komisyonu
Başkanı) - 926 sayılı Kanunun öngördüğü kararlar.
Başkan Yani terfi kararları.
Hâkim Tümgeneral Muzaffer Başkaynak, Anayasa Komisyonu
Başkanı olarak: Evet.
Başkan Yoksa diğer kararlar değil.
Yine, Komisyon Başkanı: Hayır.
Başkan tekraren: Personel hakkında
aldığı kararlar.
Yine Komisyon Başkanı: Yüksek Askerî Şûra
aslında istişârî nitelikte karar verir veya savaş
hazırlığıyla ilgili çalışmaları yapar.
Tabii, istişârî nitelikte kararlar; bu sadece kesin, bağlı
olan.
Başkan Onlar kastediliyor.
Yine Anayasa Komisyonu Başkanı olarak hâkim, tümgeneral
Muzaffer Başkaynak: Onlar kastediliyor. 926 sayılı Kanun, terfi
işlemi, emekli işlemlerine ilişkin işlemler yargı
denetiminin dışındadır deniyor.
Anayasa yapılırken bunlar tutanaklarda mevcut
olduğu hâlde, Sayın Fatsanın da ifade ettiği gibi, 1983
yılında 926 sayılı Yasanın 50 ve 94üncü maddelerinde
yapılan değişiklikle, astsubay ve subaylarla ilgili
disiplinsizlikten dolayı YAŞ kararlarının içine
alınması sağlanıyor. Aslında, o dönemde yapılan
bu kanun Anayasaya açıkça aykırı olduğu hâlde, tabii
yıllarca yürürlükte kalıyor ve uygulanıyor.
Arkadaşlarım, benden önceki arkadaşlarım
detaylı bir şekilde ifade ettiler; tabii, bu, birçok hak
mahrumiyetine sebep oluyor.
Yine, bizim Anayasamızda, açıkça 15inci maddenin
ikinci fıkrasının sonunda
suçluluğu mahkeme kararı
ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.
Tabii, bu hukukun genel bir kuralı, Anayasamızda da
82de yazmış olmamıza rağmen.
Yine 36ncı maddede Herkes, meşrû vasıta ve
yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına
sahiptir. dememize rağmen, yıllarca bu hak mahrumiyetleri maalesef
devam edegelmiştir.
Tabii ki bütün bunların sonunda hem kamu vicdanında
gerçekten derin yaralar açılmıştır hem de haklı
haksız yıllarca kurum yıpratılmıştır. Âdeta
burada Yüksek Askerî Şûra kanunlar üstü bir kurum gibi
algılanmış, personelin bütün disiplin notları tam puan
olmasına rağmen disiplinsizlikten dolayı görevinden
ayrılmış, ayrılmak zorunda kalmış, aileler bunun
sıkıntısını yaşamış ama hepsinden
önemlisi açıkça hukuka aykırı fiilî bir durum
oluşturmuştur.
Şimdi yapmış olduğumuz Anayasa
değişikliğiyle, ilgili maddede yapmış olduğumuz
değişiklikle de işte, kişi hak ve özgürlüklerini
genişlettiğimizi ifade ettiğimiz bu çerçevede, böyle bir
hukuksuzluğun, hukuka açıkça aykırılığın
Hep beraber bunu gideriyoruz, bunu oyluyoruz.
Ben, bu maddenin, bütün Anayasa değişikliklerinin
ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, hepinizi en
içten duygularımla tekrar selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Daniş, teşekkür ederim.
Şahıslar adına ikinci söz, Aydın Milletvekili
Sayın Ali Uzunırmaka aittir.
Sayın Uzunırmak, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika efendim.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Anayasa değişiklik teklifi üzerinde,
12nci maddede şahsım adına söz aldım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, demokrasilerde halk iradesi olmazsa
olmazdır ve en önemli ana unsurdur. Ama halk iradesi eğer
hukuk-demokrasi-halk iradesi üçlemi içerisinde bir yere oturtulmazsa bunun
anlam kazanması mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, bu görüşmelerde, müzakerelerde
söylenen ile yapılanın, söylenenlerin sürekliliğinin çok
birbiriyle tenakuza düştüğü birçok şeye şahit
olmaktayız. Bunlara dikkat çekmek için huzurlarınıza geldim.
Sadece belli bölümlerde belli tutanaklardan ve günlük konuşmalardan
bazı şeyleri sizlerle paylaşarak yorumlar getirmek istiyorum.
21/4/2010 tarihindeki tutanaklarda bir şey var: Bugün
bazı çevrelerin algılamasına göre yeni bir Anayasa yapmak ancak
darbe sonrası oluşan icazetli Meclislerin işidir ve onların
yetkisindedir. Maalesef, bu algı ülkemizin en ciddi kurumlarında bile
etkindir. ve birtakım kurumlar itham ediliyor.
Sayın Başbakanın da dünkü konuşmasında
aynı mahiyette bir metin var: Milletimizin Meclisini Anayasa ve yasa
yapmak konusunda aciz, yetersiz ve yetkisiz görenler Türkiye Büyük Millet
Meclisiyle birlikte milleti ve millet iradesini inkâr ettiklerini görmek ve
anlamak zorundadırlar.
Değerli milletvekilleri, eğer bir milletvekili, bir
devlet adamı, hayalî düşmanlarla, hayali ithamlarla, duygusal
birtakım konuşmalarla, bilimin, aklın gittiği bir yerde,
yok olduğu bir yerde anayasa gibi değişiklikleri yapmak gibi bir
ihtiyacı hissediyorsa bu, ülkemizi sağlıklı bir noktaya
götürmez.
İkinci bir nokta: Sayın Başbakan ve AKPli
arkadaşlarımız birçok beyanlarında Yedi yılda
yaptıklarımız cumhuriyet tarihi boyuncu yapılanların
çok ötesindedir. diyorlar. Sayın Başbakan yedi yılda
cumhuriyetin bütün yaptıklarının ötesinde bir şeyler
yaptınsa, geçen televizyon programında Ayağımızda
prangalar var. diyorsunuz. Acaba, yedi yılda yaptıklarınız
cumhuriyetin bütün yaptıklarının üstünde ise hangi prangalar
var? İşte, burada bir niyet ortaya çıkıyor. Hatta ve hatta
Anayasa değişikliğinin gerekçesinde,
arkadaşlarımız 82 Anayasasının, 84te seçimler
olduğunu düşünürsek ve 16 kez değişiklik
yapıldığını eğer Anayasanın
değişikliğinin gerekçesine koymuşlarsa, bu ülkede Meclisin
Anayasa değişikliğini yapamamak duygusallığını
oluşturmak, birtakım kurumları itham etmek, acaba ne kadar
haklı bir gerekçedir değerli arkadaşlar? Bu Meclis 82den bu
yana Anayasada 16 kez değişiklik yapmış.
Değerli milletvekilleri, asıl önemli olan ikinci bir
paragrafa geliyorum: İşte biz bugün çağdaş demokratik
devlet anlayışına aykırı düşüncelere
karşı bir gayret içindeyiz. Evet, bu çalışma bu ülkede
kurucu irade kavramının yeniden tanımlanmasını
sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, AKPnin Anayasa
değişikliğinin esas gizli olan unsuru buradadır. Eğer
kurucu iradenin yeniden tanımlanması gündeme geliyorsa,
Anayasanın değişiklik içeren bugünkü
mağdurlarının istismar edildiği maddeler gibi daha birçok
madde de ancak rüşvet maddeleridir. Esas gaye burada kilitlenmiştir.
Rüşvet maddeleridir. Eğer 12 Eylül Anayasasına darbe
Anayasası diyerek bir duygusallık oluşturulmak isteniyorsa,
bugünkü Anayasaya ad vermek gerekirse değişikliklere, bu
değişikliklerin yapıldığı Anayasa
değişikliği de rüşvetli Anayasa
değişikliği olacaktır.
12 Eylül yargılansın. deniyor. Değerli
milletvekilleri, 12 Eylülde bu ülkede ıstırap çeken, gök ekin gibi
yerlere, hapishanelere sürülen istikbal, istiklal ve hayat bedellerini ödeyen
ülkücüler ve solcu gençler olmuştur. AKPden kim acaba idam
edilmiştir? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İşte o istismarla bunlar da gündeme geliyor, baş örtüsü de
gündeme geliyor, her şey ama sözde her şey gündeme getiriliyor ama
asıl gaye burada kurucu iradenin yeniden tanımlanmasıdır.
Bunu Sayın Başbakan da çeşitli kerelerde ikaz etti, demokrasi
tanımında araç olarak görülmesi, laikliğin yeniden
tanımlanması gibi birçok konuları da gündeme getirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Uzunırmak, size bir dakika ek süre
veriyorum; lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Değerli milletvekilleri,
kurucu iradenin neşet ettiği yer Anayasanın başlangıç
ve ilk üç maddesinde ifadesini bulduğu terimlerdir, tanımlardır.
Şimdi Türkiye Devleti bir cumhuriyettir. Türkiye Cumhuriyeti, toplumun
huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde,
insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine
bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. diyor 2nci madde. Yani
başlangıç ilkelerine dayanan demokratik, laik, sosyal bir hukuk
devletidir. Bunu bir bütün içerisinde ele almak lazım. Aynı zamanda
3üncü maddede de devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü,
dili, bayrağı, İstiklal Marşı ve başkenti
tanımlanmaktadır.
Kurucu iradenin yeniden tanımlanması bu maddelerin
tartışılmasıdır. AKP
Asıl niyeti budur.
Bunların hangisini tartışmak istiyorsunuz değerli
arkadaşlar? Süslediniz 12 Eylülün yargılanmasıyla, çocuk
istismarıyla, baş örtüsüyle, askerden atılanlarla.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Uzunırmak, ek süreniz de doldu
efendim.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Bunların hangisini
tartışmak istediğinizi, asıl onları gündeme getirerek
burada tartışmak Türkiye Büyük Millet Meclisini daha doğru
tartışma zeminine çekecektir, diyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. Teşekkür
ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük 72ye göre verilmiş
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği
teklifinin, 12. maddesinin TBMM İçtüzüğünün 72. maddesi
uyarınca, görüşmelerinin devamına karar verilmesini saygı
ile arz ve talep ederiz.
|
Faruk
Bal Oktay
Vural Mehmet
Şandır |
|
Konya İzmir Mersin |
|
Behiç
Çelik Hamit
Homriş S. Nevzat
Korkmaz |
|
Mersin Bursa Isparta |
|
Y.
Tuğrul Türkeş İsmet
Büyükataman Sabahattin
Çakmakoğlu |
|
Ankara
Bursa
Kayseri |
|
Recep
Taner Beytullah
Asil Gürcan
Dağdaş |
|
Aydın
Eskişehir
Kars |
|
Hüseyin
Yıldız Mümin
İnan Şenol
Bal |
|
Antalya
Niğde
İzmir |
|
Necati
Özensoy Akif
Akkuş Reşat
Doğru |
|
Bursa
Mersin
Tokat
|
|
K. Erdal
Sipahi Erkan
Akçay Süleyman L.
Yunusoğlu |
|
İzmir
Manisa
Trabzon
|
|
Muharrem
Varlı Ahmet Duran
Bulut Hakan
Coşkun |
|
Adana
Balıkesir
Osmaniye |
|
Ertuğrul
Kumcuoğlu Abdülkadir
Akcan D. Ali Torlak
|
|
Aydın
Afyonkarahisar
İstanbul |
|
Ahmet
Bukan Ahmet
Orhan Kürşat
Atılgan |
|
Çankırı
Manisa Adana |
|
E. Haluk
Ayhan Mithat
Melen Atila
Kaya |
|
Denizli
İstanbul
İstanbul |
|
Ali
Uzunırmak İzzettin
Yılmaz Alim
Işık |
|
Aydın
Hatay
Kütahya |
|
Zeki
Ertugay Mehmet
Günal Deniz
Bölükbaşı |
|
Erzurum Antalya Ankara |
|
Mustafa
Enöz |
|
Manisa |
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev
ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen demokrasisini;
21. yüzyılın evrensel değerlerine
kavuşturabilmenin,
Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın,
Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya
kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa
yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi konularda
uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak ilk
seçimde milletin takdirine sunulmasını,
Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk iş olarak
anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını
teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel
standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde
sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokrasiyi iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif
hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter
sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa
edilen Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur,
Milletin beklentisi yoktur. Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini
beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den İş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.
AKP, iyi niyetli değildir, bu teklif ile
başlattığı PKK AÇILIMI için anayasal zemin
hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı etkisiz hâle
getirmektedir.
Bu hususlarda uzlaşmaya varıncaya kadar görüşmelere
devam edilmelidir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağız.
Sayın Taner, buyurun efendim.
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, bu haftaki önemli
gündem maddelerinden birisi bedelli askerlik konusu idi. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bedelli askerlikle ilgili düşünceleri net bir şekilde
ortada iken Sayın Başbakanın Genelkurmay Başkanı ile
görüşeceğim. açıklaması Türk Silahlı Kuvvetlerini
talep sahipleriyle karşı karşıya getirme ve yıpratma
süreci olmamış mıdır?
İki: Millî Savunma Bakanı olarak sizin bu konudaki
görüşlerinizi pek duyamadık. Sizin bedelli askerliğe
bakış açınız nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet, Sayın Erbatur
NEVİNGAYE ERBATUR (Adana) Sayın Başkan, insani
gelişme, insanların hak ettikleri bir yaşam için karar ve
seçeneklerini artıran kendilerine verilmiş veya
yaratılmış olanaklar olarak tanımlanmaktadır. Bunu
sağlayacak ortamlar demokratik toplumlarda anayasalarla
sağlanır. Anayasa değişikliğinin 2007 seçimlerinde 9
milyon oy alan Cumhuriyet Halk Partisi, 6 milyon oy alan MHP ve 2 milyon oy
alan BDPnin görüşlerine yer vermeden yapılması, 16 milyon oyla
Meclis çoğunluğunu alanların âdeta astığı
astık kestiği kestik bir davranış değil midir? Millî
irade bu Anayasa değişikliğine nasıl
yansıyacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yıldız
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, AKP İktidarı olarak Sizler adına
ve sizler için Anayasa yapıyoruz. mantığıyla
hazırladığınız Anayasa değişikliklerinin
hazırlanışındaki sakat mantığınızı
ortadan kaldırmayacaktır. Vatandaşlarımızın ortak
tercihlerini yansıtan bir anayasayı milletimize neden layık
görmediniz? Bu tavrınız Jakoben bir yaklaşım değil
midir?
TRT, YÖK, Futbol Federasyonu, RTÜK gibi kurumlarda
değişiklik önermemektesiniz çünkü bunları
yandaşlaştırdınız; böylece demokratikleşmiş
oldular, yasal değişikliklerine de gerek kalmadı. Ancak HSYK,
Anayasa Mahkemesi ve TSKyı yandaşlaştırmak için sekiz
yıldır uğraşıyorsunuz, yandaşlaştıramadınız.
Sekiz yıldır YAŞ kararlarını
tartışılır konumda tutuyorsunuz. İlişik kesme
kararlarına yargı yolunu açarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gök
İSA GÖK (Mersin) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan YAŞ yani Yüksek Askerî Şûra
kararlarını yargı denetimine açıyoruz. diyorsunuz. Madem
böyle bir niyetiniz var, ikinci fıkranın ilk cümlesinde, ilk
hâlindeki Cumhurbaşkanının tek başına
yapacağı işlemlere karşı yargı denetimi yolunu
niye açmıyorsunuz?
İkincisi: Bu metni kim yazdı yani bu fıkra
değişikliğini kim yazdı? Zira, fıkrayı
okursanız aynen şunu diyor Anayasa: Cumhurbaşkanının
tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askerî
Şûranın kararları yargı denetimi
dışındadır. Nokta. Ondan sonra Ancak
diyerek cümlenin
devamını koyuyorsunuz Ancak, Yüksek Askerî Şûranın terfi
işlemleri
falan diye gidiyor. Bunu yapıncaya kadar, o cümlenin
devamını şu ancak kelimesini kaldırıp bunu aynen
oraya oturtsanız anlam bütünlüğü olmaz mı? Şunu, tümünü bir
okuyun, önceki maddeyi ve bunu okuyun, işin ne kadar komik hâlde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Uslu
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, bu düzenleme ile YAŞ kararlarına
itiraz yolu açılıyor. Buna göre, önceki yıllarda ihraç
edilenlere bu imkân sağlanabilecek mi, yargı kararı
gereğince eski görevlerine dönebilecekler mi?
Diğer sorum: Askerî okullarda okurken çeşitli sebeplerle
okuldan uzaklaştırılan öğrenciler ve aileleri çok yüksek
maddi yükümlülüklerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu
hususta bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Varlı
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakana ve Komisyon Başkanına soruyorum: Her
fırsatta millet iradesinden bahseden AKP, Adana Büyükşehir Belediye
Başkanlığı seçimlerindeki sonucu bir türlü
hazmedememiştir ve her fırsatta Adana seçimleriyle olumsuz görüş
belirtmeye devam etmiş ve Türkiyede birçok belediye
başkanının suçu sabit olmasına rağmen görevden
alınmamış ancak Başbakan talimatlı olduğu
anlaşılan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı görevden
alınmıştır. Aytaç Durak Bey, alınma
kararının yanlış olduğu gerekçesiyle mahkemeye
başvurmuştur.
Sorum şudur: Mahkemenin kararını
açıklayacağı gün Adalet Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı Sayın Mustafa Kökçam Adanaya gelmiş midir?
Adanaya geldiği iddia edilen müsteşar yardımcısı
mahkeme başkan yardımcısıyla görüşmüş müdür?
Adı geçen müsteşar yardımcısı idare mahkemesi
üyeleriyle toplantı yapmış mıdır? Bu müsteşar
yardımcısının kamuoyuna yansıyan faaliyetleriyle
ilgili bir soruşturma açmayı düşünüyor musunuz?
Bu Anayasa değişikliğiyle millet iradesini hâkim
kılma iddialarınız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun efendim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Sayın Başkanım teşekkür ederim.
Sorulara da teşekkür ediyorum, bazı konuların belki
daha kolay açıklanmasına yardımcı olacaktır.
Öncesi, bedelli askerlik konusuyla ilgili Sayın Tanerin
sorusu: Bedelli askerlikle ilgili yeni bir düzenleme yapmaya bugün için ihtiyaç
yoktur. Bunu defaatle ifade ettiğim gibi, yazılı olarak sorulan
sorulara da, Komisyonda da aynı yolda cevap vermiştim.
Zamanınızı almamak için yalnız şunu söyleyeyim: 1111
sayılı Kanunun 10uncu maddesi şöyle diyor: Genelkurmay
Başkanlığı da Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaç
miktarını tespit ederek Millî Savunma Bakanlığına
bildirir.
Her celp döneminde eğitim merkezlerine sevk edilen miktar
Genelkurmay Başkanlığınca belirlenenden fazla ise ihtiyaç
fazlası olan yükümlüler, temel askerlik eğitimini bedel ödemek
suretiyle yaparlar ve askerlik hizmetini yerine getirmiş
sayılırlar.
Bugün bu mevcut, binaenaleyh, benim, kanundaki mevcut hüküm
dışında bir görüş beyan etmem mümkün değildir.
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakanım, Sayın
Başbakan bilmiyor muydu bunu?
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan, siz devam edin lütfen.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Millî iradeye nasıl yansıyacaktır yani 16 milyon bunu
çıkarıyor, diğer geri kalan 14-15 milyon burada temsil
edilirken
Bu, tabii sizlerin takdirindedir ama netice itibarıyla
referanduma gitmesi hâlinde, giderse -ki gidip gitmemesi de sizin
takdirindedir, Sayın Cumhurbaşkanımızın takdirindedir,
hâlâ ikinci oylarımız var- o zaman referandum elbette ki millî
iradeyi temsil edecektir.
İlişik kesme kararları
İki soruyu
birleştirerek Sayın Yıldız ile Sayın Gökün
sorularına beraber müsaade ederseniz cevap vereyim:
Cumhurbaşkanıyla aynı cümlede neden yer almadı?
İlişik kesme kararlarının, Askerî Şûra
kararlarının sağladığı disipline halel
getirmemesi lazım. Yani bir defa terfi işleri Askerî Şûrada
görüşülmeye devam edilmelidir, hiçbir şekilde yargı denetimine
bunun açılması doğru olmaz. Biraz evvel bir sayın sözcünün
de ifade ettiği gibi, vaktiyle açıktı ama yargının
terfi ettirdiği kişilerle Askerî Şûranın terfi
ettirdiği kişiler arasındaki uyuşmazlık disipline
menfi etki etti. Bu sebeple Askerî Şûranın kararlarının
yargıya açık olmadığı kesin vurgulanmalıdır.
İkincisine gelince: Belki daha geniş bir izahat vermem
gerekir ama hemen anlatmaya çalışayım: İhraç
kararlarının Askerî Şûra ile hiçbir alakası yoktur.
İhraç kararları kurullardan geçtikten sonra, kurulların
kararı ihraç şeklinde tecelli ederse bu, ilgili kuvvet komutanı
tarafından Savunma Bakanlık makamına arz edilir ve bakanın
uygun görmesiyle ihraç tamamlanmış olur; astsubaylarda böyledir.
Subaylarda da üçlü kararnameyle olur bu. Demek ki Askerî Şûraya gitmeden
ihraç etmek mümkündür ve normal yolu budur. Ancak 83 yılında 926
sayılı Kanunun 50 ve 94üncü maddelerinde yapılan bir
değişiklikle Genelkurmay arzu ettiği dosyaları -uygun
gördüğü dosyaları diyelim, arzu etmek pek uygun kaçmadı- uygun
gördüğü dosyaları, gerekli gördüğü dosyaları Askerî
Şûraya sevk eder. denmiş ve onun sonucunda 1542 personel Askerî
Şûradan geçerek ihraç edilmiş; bunun 615i subay, 927si astsubay.
Şimdi, bunlar yargıya gidememişler.
Bunun dışında belki binlerce -şu anda
rakamı hatırlamam mümkün değil- ihraç yapılmış
bizden önce de ama bunlar askerî idare mahkemesine gidebilmişler. Zaten
bizim de Tüzükün 25inci maddesine göre muhalefet şerhi koymamız -ki
Tüzük buna müsait- bundan kaynaklanıyordu. Bu, ikili ayrımı
takdiren yapan makama saygı duymadığımızdan değil
ama anayasal hükümlerin bunun da üzerinde olduğunu düşünmemizden
kaynaklanıyor.
BAŞKAN Süre doldu Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Bakanım, eski ihraç
edilenler dönebilecekler mi?
BAŞKAN Soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde on üç önerge
vardır. İç Tüzük gereği, bilindiği gibi, ancak yedi
önergeyi işleme alabiliyoruz. Kurayla tespit edilen yedi önergeyi
şimdi okutacağım, sonra bu önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 12 nci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
125 inci maddesinin 2 nci fıkrasına eklenen cümlede geçen terfi
işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 12 nci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
125 inci maddesinin 2 nci fıkrasına eklenen cümlede geçen terfi
işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Abdurrahman
Arıcı
Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 12 nci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
125 inci maddesinin 2 nci fıkrasına eklenen cümlede geçen terfi
işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 12 nci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
125 inci maddesinin 2 nci fıkrasına eklenen cümlede geçen terfi
işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
İkram
Dinçer
Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 12. maddesi ile değiştirilen Anayasanın 125.
maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
İsa
Gök Onur
Öymen |
|
Mersin Bursa |
Yargı yetkisi idari eylem ve işlemlerin hukuka
uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 12 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bengi
Yıldız Hamit
Geylani Osman
Özçelik |
|
Batman Hakkâri Siirt |
|
M. Nezir
Karabaş Sırrı
Sakık Hasip
Kaplan |
|
Bitlis Muş Şırnak |
Madde 12
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 125 inci maddesinin
ikinci fıkrasına Ancak, Yüksek Askerî Şûranın terfi
işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç her türlü
ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu
açıktır. şeklindeki cümle eklenmiş ve dördüncü
fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka
uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.
BAŞKAN Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği
teklifinin, 12. maddesinin teklif metninden çıkarılması için
gereğini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk
Bal Oktay
Vural Mehmet
Şandır |
|
Konya İzmir Mersin |
|
Behiç
Çelik S. Nevzat
Korkmaz Ali
Uzunırmak |
|
Mersin Isparta Aydın |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutuyoruz efendim?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Evet.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev
ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen demokrasisini;
21. yüzyılın evrensel değerlerine
kavuşturabilmenin,
Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın,
Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya
kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa
yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi konularda
uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak ilk
seçimde milletin takdirine sunulmasını,
Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk iş olarak
anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını
teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel
standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde
sağlayacak ve devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokrasiyi iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif
hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir.
Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa
edilen Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur,
Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş beklemektedir, aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP, 8 yıllık iktidarında devlet değerleri ile
millet değerlerini çatıştırmıştır.
AKP, bu çatışma ile toplumu
kutuplaştırmıştır.
AKP, bu kutuplaşmayı halka hesap vermekten kaçmak,
siyasi rant elde etmek için kullanmıştır.
AKP yargıyı siyasallaştırmış,
yandaş yargıç yaratmıştır.
AKP, şimdi yandaş yargı kurumu yaratmak
istemektedir.
AKP, gizlemediği başkanlık sistemi hevesi ile,
dikta yönetimi istemektedir.
AKP, iyi niyetli değildir, bu teklif ile
başlattığı PKK açılımı için anayasal zemin
hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı etkisiz hale
getirmektedir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Şimdi okutacağım iki önerge de aynı mahiyettedir,
o nedenle birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Şimdi iki önergeyi de ayrı ayrı okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 12 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bengi
Yıldız (Batman) ve arkadaşları
Madde 12
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 125 inci maddesinin
ikinci fıkrasına Ancak, Yüksek Askerî Şûranın terfi
işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç her türlü
ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu
açıktır. şeklindeki cümle eklenmiş ve dördüncü fıkrasının
birinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka
uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 12. maddesi ile değiştirilen Anayasanın 125.
maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İsa
Gök (Mersin) ve arkadaşları
Yargı yetkisi idari eylem ve işlemlerin hukuka
uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurun efendim, önergeniz
üzerinde beş dakika söz hakkınız var.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bizim verdiğimiz önergede -Hükûmet son
dakikada, ne hikmetse, nereden kaynaklandı, bilmiyorum- YAŞ kararlarına
birazcık yolu açıyorduk, o yolu tek gidişli bir köprüye çevirdi,
daralttı ve
yerindelik denetimi yargı yapamaz. Yargının
ne yapacağına siz Anayasada kural koyarsanız, o zaman bağımsız
yargıdan bahsedemezsiniz arkadaşlar, adil yargıdan bahsedemezsiniz.
Yerindelik denetimi zaten yargı yapmıyor ki. Olmayan bir
hükmü niye koyuyorsunuz Anayasaya? Yani gerçekten
şaşırtıyor. Yani şimdi, YAŞ kararlarına
diyoruz ki: Evrensel ölçütler ışığında yargı
yolu açılsın. ama açılsın derken
Anayasamızda
zaten hüküm var, savunma hakkı var. Ne diyor? Herkes savunma hakkına
sahiptir. Suçu sabit olana kadar herkes masumdur. deniliyor. Var mı? Var.
2001deki değişiklikte adil yargılanma hakkı Anayasaya
konuldu mu? Konuldu. Peki, yakın zamanda imzaladığımız
Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinde de
bağımsız yargı, savunma hakkı, adil yargılanma
yok mu? Var. O zaman, eğer bu yolu açacaksanız, böyle duble yol gibi
açacaksınız, böyle tam açacaksınız. Böyle, ince bir patika
yol açarsanız, bu patika yolu da çok rahatlıkla kapatırlar. Onun
için, bizim verdiğimiz önerge hep bu mahzuru gidermeye yönelik. Zaten
İdarenin her türlü işlemi yargıya tabidir. denirken, YAŞ
kararlarına karşı hazır Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi Büyük Dairesinin içtihadı da varken, böyle bir durum da varken
Anayasanın 90ıncı maddesi uyarınca adil yargılanma
konusunda kendi ulusal yargımıza artık güvenmemiz gerekiyor.
Yani güvenmeliyiz ki burada sorunları çözelim. Zaten bunu çözemezsek
arkasından bu konuda bireysel başvuru hakkı da getirilecek ve bu
açıdan da bu yol açılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha ek süre veriyorum efendim, lütfen
tamamlayın.
HASİP KAPLAN (Devamla) Fakat ben bir şeyi söylemek
istiyorum. Yani tamam, bunları görüşüyoruz, iki gün sonra ara
verilecek ve bu ara verme sonrası ikinci tura geçeceğiz. Şunu
düşündü mü arkadaşlarımız acaba: Buradan, farzımuhal,
330-337le geçti ve referanduma gidiyoruz. Referanduma gidersek ne olur? Meclis
bir ay çalışamaz; ümitsiz, umutsuz, çaresiz toplumda gelişen
gerginlik artar; 50 trilyon lira para harcarsınız, zaman
harcarsınız, emek harcarsınız; Meclis durur bir ay boyunca;
sonra da seçime bir yıl kala şimdiden başlamış
olursunuz seçim propagandasına ve Türkiyeye faydası ne olur bunun
arkadaşlar? Sonuç: Türkiye kaybeder. O zaman, kırk sekiz saat ara var
iki tur arasında, iki kritik madde geliyor, Anayasa Mahkemesinin yeniden
yapılanması bir de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu. Gerçekten
bunun bağımsız olmasını hepimiz istemiyor muyuz? Peki,
sorun ne? Niye konuşamıyoruz bunu? Niye gruplar bir uzlaşma
kurulu kurup bu iki madde üzerinde -yargıçların tayini,
yargıçların seçilmesi konusunda- bir mutabakat aramıyorlar? Bunu
aramak zorundayız, bir çözüm bulmak zorundayız. Türkiyeyi bu
atmosferlerde, bu sıkıntılarda, bu gerilimde referanduma
götürmek Türkiyeye haksızlıktır arkadaşlar. Bunu
gerilimsiz bitirme imkânı var. İki madde üzerinde
tartışmalar sürüyor. Zaman zaman CHPnin söylediği bir şey
var burada konuşalım diye, konuşulsun,
tartışılsın, uzlaşılsın.
Uzlaşılamıyorsa eğer iki madde çıkarılır
mı çıkarılmaz mı, sonraki bir çare olarak o da
konuşulsun. Ama Meclisteki temel yasalarda ve önümüzdeki dönem
çalışmalarında bir randıman sağlanması
isteniyorsa buna ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.
Bu konuda, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Sayın Öymen, konuşacak mısınız efendim?
ONUR ÖYMEN (Bursa) Evet, konuşacağım.
BAŞKAN Önergesi üzerinde, Bursa Milletvekili Sayın
Onur Öymen.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika efendim.
ONUR ÖYMEN (Bursa) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; 12nci maddeyle ilgili olarak verdiğimiz önerge
hakkında görüşlerimizi ifade etmek üzere söz almış
bulunuyorum.
Bu konuda gerekçemizde de ifade ettiğimiz gibi yerindelik
lafının, sözünün metinde yer almamasının daha uygun
olacağını düşünüyoruz. Aynı metinde aynı zamanda
Cumhurbaşkanının bireysel olarak aldığı
kararların yargı denetiminin dışında tutulmasıyla
Yüksek Askerî Şûranın kararlarının yargı denetimi
dışında tutulması sözlerinin aynı ifadenin içinde yer
almasının sakıncalı olduğunu düşünüyoruz.
Birincisi tek başına yargı denetimi dışında.
Şimdi öyle anlaşılıyor ki yapılan
değişiklikle Yüksek Askerî Şûranın kararlarının
bir bölümü yargı denetiminin dışında, bir bölümü
değil. Bunun gözden geçirilmesini tavsiye ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu 12nci maddeyle ilgili
olarak şunları da söylemek istiyorum: Bütün konuşmalarda
Komisyon sözcüleri, iktidar sözcüleri sürekli olarak Avrupa Birliğinin
normlarına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına
atıfta bulundular. Şimdi 12nci maddeyle ilgili olarak bakalım
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ne demiş. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi, bu YAŞ kararlarıyla ilgili olarak kendisine
yapılan yüz yedi müracaat hakkında karar almış. Bu yüz yedi
müracaatın hepsi Bizim yargı yoluna müracaat yolumuz
tıkalıdır, onun aleyhine dava açıyoruz. diye müracaat
etmişler. Bu yüz yedi davanın kaç tanesini kabul etmiş?
Hiçbirini kabul etmemiş. Son derece ilginçtir. Biraz önce
arkadaşım dedi ki: Kendi savunma hakkını insanlara
tanımamak hukuka aykırıdır. Hiçbir hukukçu böyle bir
şeyi tasavvur bile edemez. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki
insanlar, yargıçlar hukukçu değil mi acaba?
Şimdi bir de bakıyoruz ki Meclise getirdiğiniz
metinle Komisyondan çıkan metin farklı. Sayın Başbakan,
Sayın Millî Savunma Bakanı bütün YAŞ kararlarına
şimdiye kadar şerh koydular. Acaba niye koydular? Bu defa,
bakıyoruz, terfiler ve tayinlerle ilgili, emeklilikle ilgili
hususları gene yargı denetiminin dışında
bırakıyorlar. Demek ki onları rahatsız etmiyormuş,
demek ki şerh koymalarının sebebi emeklilik kararları veya
efendim terfi kararları değilmiş. Peki neymiş? Sakın
irtica kararları, disiplinsizlik kararları olmasın! Şimdi
öyle anlaşılıyor ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
irticai konularla ilgili olarak yargıya başvurma imkânının
bulunmamasını İnsan Hakları Sözleşmesine
aykırı bulmuyor ama Hükûmeti rahatsız ediyor bu. Demek ki,
Hükûmet farklı bir yaklaşım içinde. Şimdi, buraya bir nokta
koyuyoruz.
Günlerden beri, değerli arkadaşlarım, Almanya örnek
veriliyor. Yani Almanya örneğini çok iyi bilmek lazım. Ne yazık
ki, yanlış veriliyor bu örnek. Almanyada sanki, partilerin
kapatılması konusu bizim dikkate almamız gereken bir husus.
Almanyada partilerin kapatılması değil, kapatılmaması
sorun yarattı. Keşke Weimar Anayasasında partilerin
kapatılmasıyla ilgili hüküm olsaydı. Keşke o zaman Almanyada
anayasa mahkemesi olsaydı da, Nazi Partisi bütün Almanyayı ve
dünyayı bir felakete sürüklemeseydi. O zaman anayasa mahkemesi yok,
Anayasada hüküm yok, parti kapatılamıyor, milis teşkilatı
kuruluyor ve bu nedenle dünya felakete sürükleniyor.
Değerli arkadaşlarım, Alman Anayasasıyla
ilgili olarak bir hususu daha dikkatinize getirmek istiyorum, burada söyleniyor
ama Alman Anayasasının 21inci maddesinin ikinci
fıkrasını okuyunuz: Demokrasiye karşı partilerin
kapatılmasından bahsediyor. Şiddet kullanma lafı yoktur
orada. Burada öyle bir laf ediliyor ki, öyle sözler söyleniyor ki, sanki
şiddete başvuran, sadece şiddete başvuran partiler
kapatılabilirmiş gibi. Alman Anayasası öyle demiyor Demokrasiye
zarar verecek partiler
diyor. Bu konuda dikkatinizi çekerim.
Efendim diyorlar, örnek olarak, Meclisin denetim fonksiyonuyla
ilgili olarak, yani Meclis izin vermezse parti kapatma davası
açılamayacak; örnek, Almanya. Yanlış
Yanlış örnek.
Almanyada Meclisin de senato konumundaki Bundesratın da partinin
kapatılması için mahkemeye başvurma hakkı var, bu
başka bir iş. Bu, suç duyurusunda bulunma hakkıdır.
Aynı hak Alman Hükûmetinin de var, eyalet hükûmetlerinin de var bazı
durumlarda. Bu, suç duyurusunda bulunma hakkıdır ama mahkemeye
müracaatı denetleme hakkı değildir.
Ben Sayın Kuzuya soruyorum: Bana bir tek ülke gösteriniz,
bir partiyi kapatma kararı aleyhinde meclis bir denetleme fonksiyonu
görsün, bir filtre fonksiyonu görsün. Dünyada örneği yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öymen, ilave süre veriyorum efendim,
lütfen konuşmanızı tamamlayın.
ONUR ÖYMEN (Devamla) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, dünyada örneği yok bunun. Şu
Meclise sunulan metnin yani Büyük Millet Meclisine başsavcının
dava açma yetkisini sınırlama, engelleme yetkisinin dünyada hiçbir
örneği yoktur, Alman Anayasasında da yoktur. Bunu herkes çok iyi
bilsin.
Değerli arkadaşlarım, Avrupada parti
kapatılmıyor
Avrupada parti kapatılıyor. Daha iki ay
önce Çek Cumhuriyetinde bir parti kapatıldı haberiniz var mı?
Aşırı sağcı İşçi Partisi
kapatıldı. Şiddetle alakası yok. Daha çok anlatacak
şeyler var ama size şunu da söyleyeyim: Avrupalıların
önerisine uyuyoruz. diyorsunuz. Avrupalılar size diyor ki: Milletvekili
dokunulmazlığını kaldırın. Uyuyor musunuz? Uymuyorsunuz.
Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulundan Adalet Bakanını,
müsteşarını çıkarın. Uyuyor musunuz? Uymuyorsunuz.
Ondan sonra Venedik Komisyonu
Birbirine bağlantılı olmayan
konuları birlikte referanduma sunamazsınız. diyorlar. Sunuyor
musunuz? Önerinize göre sunuyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu gidiş çok tehlikeli bir
gidiştir. Biz Cumhuriyet Halk Partililer olarak bu çağ
dışı gidişi durdurmak için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öymen, ek süreniz de doldu, lütfen Genel
Kurulu selamlayınız. Onun için mikrofonunuzu son kez açıyorum.
ONUR ÖYMEN (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, biz bu çağ
dışı gidişi durdurmak için bütün gücümüzle
çalışacağız. Cumhuriyet Halk Partililer olarak Türkiyede
demokrasiyi ve özgürlükleri karanlıklara sürüklemek isteyenlere izin vermeyeceğiz.
Demokrasiyi bir durakta binilip bir durakta inilecek bir tramvay gibi görenlere
şunu söylüyorum buradan ve sizi selamlıyorum değerli
arkadaşlarım: Önümüzdeki durağın adı Yüce
Divandır.
AHMET YENİ (Samsun) Millet karar verecek ona, millet. Darbe
anayasası yapmıyoruz biz, darbe anayasasını
değiştiriyoruz.
ONUR ÖYMEN (Devamla) Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Hatip beni
kastederek YAŞ kararlarıyla ilgili Hepsi reddedildi. dedi.
Yanlış bir anlama var herhâlde. Reddedildi ama sonunda 2007de de
yeni bir karar var, içtihat
BAŞKAN Yerinizden kısa bir açıklama yapın
efendim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Yerimden yapabilsem.
BAŞKAN Sadece açıklama efendim değil mi?
Yanlış anlaşıldığını ileri
sürüyorsunuz.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplanın, Bursa Milletvekili Onur Öymenin, sözlerini
yanlış yorumladığına ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Hatibin
bahsettiği gibi daha önceleri YAŞ kararları, doğrudur,
hepsi reddedilmişti çünkü bu konuda Fransız Pellegrin davası
vardı; emniyet, yargı, ordu mensuplarıyla ilgili ülkelerin
devletin egemenlik etkisi olarak görülüyordu. Sonra bu içtihat 2007
yılında Büyük Dairede değiştirildi ve bu içtihada göre
bundan sonra YAŞ kararları, HSYK kararları dâhil ulusal hukukta
mutlaka bunlara karşı bir yargı yoluna gidilmesi içtihadı
oluşturuldu. Bu açıdan, bunu hatırlatma gereğini duydum.
Belki 2007deki Büyük Daire içtihadından haberi olmayabilir. Onun adı
da Eskelinen davası, Finlandiyalı 5 polisin açtığı
dava.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki Sayın Kaplan, teşekkür ederiz.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, oylamadan
evvel yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Birlikte işleme aldığım
önergeleri oylamadan önce bir yoklama talebi oldu.
Şimdi, yoklama talebinde bulunan
arkadaşlarımızı tespit ediyoruz: Sayın Anadol,
Sayın Öymen, Sayın Tamaylıgil, Sayın Keleş, Sayın
Durgun, Sayın Özkan, Sayın Güner, Sayın Köse, Sayın Dibek,
Sayın Tütüncü, Sayın Özpolat, Sayın Kaptan, Sayın Emek,
Sayın Koçal, Sayın Aydoğan, Sayın Sönmez, Sayın
Paçarız, Sayın Karaibrahim, Sayın Erbatur, Sayın
Yıldız.
Şimdi, elektronik sistemle yoklama yapacağım.
İki dakika süre veriyorum ve yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Önergeleri birlikte oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım dört
önerge de aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergelerin imza sahiplerini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 12 nci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
125 inci maddesinin 2 nci fıkrasına eklenen cümlede geçen terfi
işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
Diğer önerge sahiplerinin isimlerini okuyorum:
|
Abdurrahman
Arıcı |
|
Antalya |
|
Mehmet Yılmaz
Helvacıoğlu |
|
Siirt |
|
İkram
Dinçer |
|
Van |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Katılmıyoruz efendim.
İKRAM DİNÇER (Van) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun lüften:
Gerekçe:
Hukuk devleti ilkesine daha uygun düşecektir.
BAŞKAN Birlikte işleme aldığım
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 12nci madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, maddenin oylaması gizli oylama şeklinde
yapılacaktır.
Gizli oylamanın ne şekilde
yapılacağını arz ediyorum.
Lütfen, milletvekili arkadaşlarım, yerlerinizde
oturunuz, henüz oylamayı başlatmadım.
Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden
Komisyon sırasındaki Kâtip Üye Adana'dan başlayarak
İstanbul'a kadar (İstanbul dâhil), Hükûmet sırasındaki
Kâtip Üye ise İzmir'den başlayarak Zonguldak'a kadar (Zonguldak
dâhil) adı okunan milletvekiline, biri beyaz, biri yeşil, biri de
kırmızı olmak üzere 3 yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek; pul
ve zarf verilen milletvekilini ad defterinde işaretleyecektir.
Milletvekilleri, Başkanlık kürsüsünün sağında
ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde oylarını
kullanmayacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz olan kabul,
kırmızı olan ret, yeşil olan ise çekimser oyu ifade
etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın üye, Kâtip Üyeden 3 yuvarlak pul ile
mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad defterine
işaretlettikten sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak
kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak, diğer 2
pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır.
Bilahare oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun
bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne
konulan oy kutusuna atacaktır.
Oylamada adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf
verilmeyecektir.
Şimdi gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan sayın milletvekilimiz var
mı? Yok
Oy kullanma işlemi tamamlanmıştır.
Oy kutularını kaldırıyoruz.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 12nci maddesinin gizli
oylama sunucunun açıklıyorum:
|
Oy sayısı : 408 |
|
Kabul : 336 |
|
Ret: : 70 |
|
Çekimser : 1 |
|
Boş: : - |
|
Geçersiz : - |
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
|
Murat
Özkan Yusuf
Coşkun |
|
Giresun Bingöl |
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.25
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN
(Giresun), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 93üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
497 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
13üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 13- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128 inci
maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme
hükümleri saklıdır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 13üncü madde üzerinde
gruplar adına konuşmalara başlıyoruz.
İlk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa
Milletvekili Sayın İsmet Büyükatamanın.
Sayın Büyükataman, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Anayasa
değişikliği kanun teklifinin 13üncü maddesi üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türk fikir, akademi ve bilim
hayatı ile Türk milliyetçiliği tarihinde ilmî
çalışmaları ve fikrî donanımıyla müstesna bir yere
sahip olan, millî köklere bağlı yaşantısı ve karakteriyle
gerçek bir mütefekkirin, Profesör Doktor Erol Güngörün vefatının
27nci yıl dönümünü idrak ediyoruz. Düşünceleri hâlâ
canlılığını koruyan ve günümüz meselelerine
ışık tutan muhterem Erol Güngörü rahmetle anıyor, ruhu
şad, mekânı cennet olsun diyorum.
Değerli milletvekilleri, anayasalar vatandaşın
temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan, milletin bir arada
yaşama arzusunu ve toplumsal değerlerini koruyan, devletin
yapısının, siyasi rejiminin ve organlarının görev ve
yetkilerini belirleyen, kanunlar hiyerarşisinin en üstündeki temel hukuk
normlarıdır.
Anayasalar, devletin kuruluş ruhuyla uyum içerisinde
olmalı, yapılması da, değiştirilmesi de özel bir usule
tabi olmalıdır çünkü anayasa devletin ruhudur, bütünlük arz etmek
mecburiyetindedir, usulünce yapılmayan değişiklikler, devlet
hayatında ahenksizliklere, çatışmalara yol açabilir. Anayasalar
kutsal metinler değildir, toplumun beklentileri yönünde
değiştirilebilmelidirler ancak bu değişiklik ahlaka uygun
yöntemlerle, başkalarına saygı gösteren bir anlayışla,
farklı düşüncelere kulak veren bir etik yaklaşımla,
toplumun tamamını dinleyen bir geniş görüşle, azami
uzlaşma kanallarının arayışıyla
yapılmalıdır.
AKP, oluşturduğu kriz ve kutuplaşma ortamında,
ekonomik ve sosyal çöküntüyü, artan asayişsizliği, azan
bölücülüğü, yolsuzluğu, yoksulluğu, yozlaşmayı,
işsizliği, iflasları, yandaşlarını
zenginleştirmeyi, yandaş basın, yandaş yargı
oluşturmayı, kamunun kaynaklarını ve gücünü parti
çıkarlarına kullanmayı ve dış politikadaki
başarısızlığını örtmek için sürekli sanal
gündemler oluşturma çabası içerisindedir, şimdiki sanal gündemi
ise Anayasa değişikliğidir.
AKPnin 2007 yılında sivil anayasa için
oluşturduğu Bilim Kurulunda yer alan anayasa profesörü Sayın
Serap Yazıcı bir gazeteye verdiği röportajda Biz, bu ortamda
bırakın Anayasa değişikliği yapmayı, kira
kontratı gibi çok basit bir sözleşmeyi bile yapabilecek
hoşgörüye, uzlaşmaya, diyaloğa sahip değiliz. Artık
Parlamento da çok yıprandı, yoruldu, bu Parlamentodan yeni bir
anayasa çıkmaz. diyordu.
Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, geçtiğimiz
şubat ayında Hindistana giderken Bu Meclise yeni bir anayasa yapmak
yakışırdı ama çeşitli sebeplerden dolayı bu
fırsat kaçırıldı. demiştir. Sayın
Cumhurbaşkanının açıklamalarına istinaden, AKPnin
Anayasa değişikliği taslağının
hazırlanmasını emanet ettiği Profesör Doktor Sayın
Ergün Özbudun O an için kaçırıldı tabii. 2007 seçimlerinden
sonra arkasında yüzde 47 destek olan parti, eğer kararlı bir
şekilde bu projeyi ortaya koysaydı büyük ihtimalle sonuca ulaşırdı.
Bence çok doğru bir tespit. açıklamasını
yapmıştır.
Yine, Anayasa değişikliği konusunda Anayasa
Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıçın da
ikaz ettiği gibi Ben yaptım, oldu. anlayışı
doğru değildir Bir sayı fazla ise hepsi benim.
anlayışı ve yaklaşımı ise hiç doğru
değildir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu Anayasa
değişikliğinin bir sonraki Meclise
bırakılmasının uygun olacağını ifade
etmiştik, ortak akıl da bunu söylemektedir. Aksi bir
davranış, toplumu daha da germekten ve kutuplaştırmaktan
başka bir işe yaramayacaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, ülkemizde
çalışanların örgütlenmeleri istihdam şekillerine
bağlı olarak iki ayrı biçimde düzenlenmiştir. Özel hukuk
kapsamında değerlendirilen işçiler için sendika hakkı,
bütün kısıtlama ve aksaklıklarına rağmen, toplu
sözleşme ve grev hakkını da içine alacak şekilde
oluşturulmuş ve anayasal güvencelerle korunmuştur. Statü hukuku
içinde istihdam edilen memurlar için ise sendika hakkı yalnızca
sendika kurma, sendikalara üye olabilme ve taraflar arasında toplu
görüşme yapabilmeyle sınırlı olmuş olup, sendika
hakkının temelini oluşturan toplu sözleşme ve grev
hakkından mahrum bir düzenleme yapılmıştır. Toplu
sözleşme ve grev hakkı, Uluslararası Çalışma Örgütü
nezdinde temel hak ve özgürlükler kapsamında değerlendirilmektedir.
Ayrıca, gözden geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi ve benzeri bazı değişik
sözleşmeler de işçi-memur ayırımı yapılmaksızın
tüm çalışanlara toplu sözleşme ve grev hakkı
tanınmasını öngörmektedir. Ülkemiz tarafından da
onaylanmış bulunulan bu sözleşmeler, Anayasamızın
90ıncı maddesi çerçevesinde değerlendirildiğinde
bağlayıcı hâle gelmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile
Danıştayın verdiği bu kararlar ülkemizde toplu
sözleşme ve grev hakkının memurlar tarafından fiilen
kullanılmasının önünde bir engel bulunmadığını
ortaya koymaktadır.
Sözleşme hükümlerinin taraf devletlerce hayata geçirilmesi de
uluslararası hukuk boyutunda bir zorunluluktur.
Memurların ekonomik, sosyal ve siyasi alandaki
haklarının geliştirilmesi, menfaatlerinin korunması için
toplu sözleşme ve grev hakkını ihtiva eden gerçek anlamda
sendikal haklara ihtiyaç vardır.
Anayasada değişiklik ihtiva eden metin
incelendiğinde, kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkı
tanınmasıyla ilgili olarak, Anayasanın 53üncü ve 128inci
maddelerinde değişiklik yapılması planlandığı
görülmektedir. Ancak, Anayasanın 54üncü maddesinde yer alan grev
hakkı ve memurların grev yasağıyla ilgili bir
değişiklik düşünülmemiştir. İşte bu nokta
teklifin en önemli eksikliğidir. Eğer toplu sözleşme hakkı
tanıdığınız kamu çalışanına grev
hakkını tanımış olsaydınız daha
çağdaş ve uluslararası bir yaklaşımı kabul
ettiğinizi, toplumsal yaşamda meydana gelen gelişmeyi gerçekten
kavradığınızı, bu değişiklik teklifinde
samimi olduğunuzu ve bu madde düzenlemesinin bazı niyetleri gizlemek
için konulmuş bir madde olmadığını anlardık.
Kamu görevlilerinin toplu pazarlık sisteminin kurulması,
tarafların eşit statüde ve eşit güçlerle pazarlık
yapabilmesinin kamu görevlilerinin grev hakkından geçtiği
unutulmamalıdır. Grev hakkının olmadığı, toplu
görüşme sistemine benzer bir şekilde yapılacak
pazarlıkların ardından imzalanacak mutabakat metninin toplu
sözleşme hükmü taşıyacağı bir yapılanma kamu
görevlileri açısından yıllardır uğrunda mücadele
ettikleri değerler adına bir kazanım anlamı taşımamaktadır.
Grevsiz toplu sözleşme hakkının Anayasaya koyulması bir
aldatma, kandırma ve göz boyamadan başka bir şey değildir.
Grev hakkı verilmeyip Uzlaştırma Kurulu kararına dava
açılmasına engel olunarak kamu görevlileri
sendikacılığı yok edilmeye çalışılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu Anayasa
değişikliği kredi kartları ve borçla hayatını
sürdürmeye çalışan memurlarımızın durumunu mu
düzeltecektir? Bu Anayasa değişiklikleri 1 milyonu açlık, yüzde
95i ise yoksulluk sınırı altında maaş alan 2,5 milyon
memurun sorunlarına çözüm mü olacaktır? Tabii ki hayır.
Hükûmetin tutumundan kaynaklanan yanlışlıklar bugün ne
yazık ki Türkiye'yi çok tehlikeli bir ayrışmanın
eşiğine getirmiştir. AKP Hükûmeti tarafından toplum
nezdinde suni gerginlikler oluşturulmuştur. Bu Anayasa
değişikliği çalışmaları milletin içine
gömülmüş olduğu sorunlara hiçbir şekilde çözüm getiremeyecektir,
sadece ayrışmaları artıracaktır. Bu sebeple AKP
Anayasa değişiklik teklifi mevcut Anayasaya aykırıdır
ve milletimizin hayrına değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Büyükataman, iki dakika kadar ek süre
veriyorum efendim, lütfen tamamlayınız.
İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Milliyetçi Hareket Partisi 21inci yüzyılda Türkiye'yi lider
ülke hedefine ulaştırabilecek, devleti ve milletini
kucaklaştıran, milletin değerleriyle devletin değerlerini
barıştıran, cumhuriyet ile demokrasiyi uzlaştıran bir
anayasa öngörmektedir.
Bu vesileyle sözlerime burada son verirken yüce heyetinizi en
derin saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Büyükataman.
Şimdi de söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Bihlun Tamaylıgile
aittir.
Sayın Tamaylıgil, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Anayasa değişikliği teklifinin çerçeve 13üncü maddesiyle ilgili
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu selamımın çok geniş bir
katılıma ulaşmasını dilerdim. Özellikle, Türkiye'nin
demokratikleşme, aydınlaşma ve kamu ihtiyacının,
millet ihtiyacının, millet iradesinin talebi olarak ortaya konan bir
Anayasa değişikliğinde, uyuyan milletvekili görüntüsünden sonra
boş koltukları bırakarak buradaki değerlendirmeden kaçan
milletvekili manzarasını görmek ve yaşamaktan son derece üzgün
olduğumu (CHP sıralarından alkışlar) ve şu
tablonun böylesine önemli bir Anayasa değişikliği görüşmesi
sürecinde Türk halkına nasıl önemli bir ışık
tutacağının da farkındayım ve halkımız da
bunu paylaşacaktır.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) Tam kaç kişi
olduklarını söyle, 15 kişiler.
BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) Değerli
milletvekilleri, şu an üzerinde görüştüğümüz
değişiklik teklifi ve maddesi, aslında, çerçeve 6ncı
maddeyle uyumu sağlamak üzere getirildiği söylenen toplu
sözleşme hakkının devamını 128inci maddeye uyarlamak
üzere yapılmış bir değişiklik. Ancak, şu bir
gerçektir ki, üreten, çalışan ve emeğiyle hakkını
aramaya mücadele eden kamu çalışanına toplu sözleşme
hakkı verip grev hakkı getirilmezse bunun toplu sözleşme
anlamı taşımadığı çok açıktır.
Kaldı ki bu -biliyorsunuz- Anayasa
değişikliklerinde sürekli olarak Venedik Kriterleri görüşülüyor,
bunlar dile getiriliyor ama bu Anayasa değişikliğinin temelinde
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve ILO kararları
dikkate alınmıyor. Zaten böyle bir değişikliğin
öncesinde de fiilen baktığımızda ve Anayasanın
90ıncı maddesiyle yapılan düzenleme sonrasında, yürütmeye
verilen uygulama yükümlülüğünün ortaya konmadığı
gerçeğiyle değerlendirdiğimizde memurun ve kamu
çalışanının hem toplu sözleşme hem de grev hakkı
vardır. Nasıl? derseniz, hem tarafı olduğumuz
sözleşme maddeleri hem de daha önce sizin sesini çıkartmasından
rahatsız olduğunuz ve eylem, toplu eylem, iş bırakma
noktasına gitmiş ama ondan sonra hakkını Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde arayarak tazminat kazanmış olan
davaların gerekçeleri ve sonuçlarıyla ortada. Böyle olduğu zaman
Kamu çalışanına toplu sözleşme hakkı veriyoruz.
söyleminin, bu değiştirmeye
çalıştığınız çok tartışılan
Anayasa değişiklik teklifinde bir albeni yaratması, bir
çekicilik oluşturması için oraya eklendiğini görüyoruz. Bunun
kalıcı, gerçek ve uluslararası hükümlerle bir araya
getirildiğinde yeterli olan bir düzenleme olmadığı alenen
açıktır.
Diğer taraftan, bir Uzlaştırma Kurulu kuruluyor. Bu
Uzlaştırma Kurulunu kimler kuracak? Yine Hükûmet kuracak. Bundan önce
memurlar oluşan kararlara itiraz ettiğinde iş Bakanlar Kurulunun
üzerindeydi, şimdi Uzlaştırma Kurulu ya da adını
değiştirdiniz Hakem Kurulu, bunun üzerine atılacak ve
onların çıkarttığı kararlar kesin olup yargıya
bile gidilmeyecek ve bunun üzerine Uzlaştırma Kurulunun
oluşturulacağı yapıya bakmak gerekecek. Yani bunun
içerisinde Hükûmet olmayacak mı? Onun yönlendirmesi olmayacak mı?
Bittabi ki olacak ve bugün her kurumda yaptığınız gibi yine
memur haklarıyla ilgili düzenlemelerde kendi baskınızı
ortaya koyacaksınız.
Değerli arkadaşlar, bununla da bitmiyor. Tabii, statü
hukukuna tabi olarak elde edilmiş haklarını da yine 128inci
maddede özlük hakları olarak tanınmış tazminattan ek
yardıma ve bununla beraber sağlık ödemelerine kadar pek çok
hakkının önüne Uzlaştırma Kurulu kararını
getirerek bir çekince, bir geriye gidiş yaratıyorsunuz ve diğer
taraftan baktığınızda -kanunen saklı tutulan bir
değişikliğin hayata geçmesi hâlinde- kanunen hakları, o
zaman Uzlaştırma Kurulunun kararlarının, mevcut olarak
kazanılmış hakları nereye götüreceği belirsizliği
içinde ve bu değişiklik yürürlüğe girdiği takdirde ne
yazık ki ve ne yazık ki bir koruma mekanizması oluşmayacak,
Uzlaştırma Kurulu ne derse o olacak.
Değerli arkadaşlar, sözlerimin başında
söyledim, baştan çok üzülmüştüm -uyuyan milletvekilleri
televizyonlarda ve basında yer aldığı zaman- ve
demiştim ki Gerçekten, benim yüzüm kızarıyor. Ama görüyorum ki
şu anda bu hâle düşüren kişilerin ne derece yüzü
kızarıyor? Acaba onlar bu duruma düştüğü zaman, bu tablo
ortaya çıktığı zaman bir sorgulama yapılıyor mu:
Yangından mal mı kaçırıyoruz? Acaba selin önünden kütük mü
kapıyoruz, acelemiz ne? Bu kadar ağır şartlarda
çalıştırılmanın amacı ne? Ama doğru, tabii
ki acele var çünkü onlar bunu hiçbir zaman kendilerine sormadılar.
İstanbulda Ayamama Deresinde insanlarımız boğulurken hiç
kimse sesini çıkarmadı, hesap sormadılar, ne oluyor demediler.
Bunlar ve bu benzeri olumsuzluklar yaşanırken bunlarla da yetinilmedi,
Türkiye'yi bir yangın yerine çevirdiler, cumhuriyetin
kazanımları ayaklar altına alınırken gizli
ajandalarına uygun bir yönetim biçimi, laik, sosyal bir hukuk devleti olan
Türkiye Cumhuriyetine dayatılmaya kalkışıldı, dayatma
da devam ediyor. Sürekli dikta Anayasasından şikâyet ediyorsunuz.
Şimdi ne yapıyorsunuz? Siz de dikte anayasası
yapıyorsunuz ve bu bir açılım başlığında
ortaya koyduğunuz adımlardan farklı olmayacak şekilde
gelişecek ve sonunda yanlışlığı
anlaşılacaktır. Baktığınız zaman, bu yanlışlıklar
ayaklarınıza dolanacak ve bu niyet kursaklarda kalmaya mahkûm
olacaktır.
Getirilen önergelerin bir göz boyama olduğu
açıktır, dürüst değildir, samimi değildir ve geçmişte
grev gömleği giymiş, onlarla poz vermiş, onu övünerek
kullanmış Sayın Başbakan, şimdi bakıyoruz
değişiklik teklifinin ilk imza sahibi ve giydiği grev
gömleğini unutuyor, bugün baktığımızda teklifte grev
hakkı çok görülüyor.
Grev, işçinin, memurun, emekçinin hakkını elde
edebilmek için kullandığı en etkili, en önemli güçtür. Siz
memurdan grev hakkını esirgiyorsunuz, hak arama aracını
esirgiyorsunuz. Neden? Çünkü, aslında Neden diye sormak da çok
anlamsız. Siz sadece kendi kullanacağınız gücü, o güçten
yana tavrı ortaya koyuyorsunuz. Siz sadece kendi gücünüze evet diyorsunuz.
Buna da örnek mi istiyorsunuz, işte YÖK. Üniversitelerin başına
kendi adamlarınızı getirmek ve oraları ele geçirmek için
geçmişte yok etmeye çalıştığınız YÖKe dört
elle sarıldınız, orayı dönüştürüp
rahatladınız. Şimdi, orduyu, yargıyı, medyayı
birer YÖK yapmak istiyorsunuz, RTÜKe benzetmek istiyorsunuz, çünkü siz,
elindeki yasal olanağı sizin için kullanmayan herkesi, her kurumu
teslim almak istiyorsunuz. Burada ortaya getirdiğiniz teklifler, hepimizin
kabul edebileceği önemli birtakım başlıkları da içerenler
var, ama burada da samimi değilsiniz. Demokrasi havariliğinizin
boyası her gün biraz daha dökülüyor. Siz değil misiniz yandaş
medyanızla her ağzınızı
açtığınızda Cuntaya karşıyız, demokrasi
istiyoruz, faili meçhullerin hesabı sorulsun diyen. Peki ne
yapıyorsunuz? Peki ne yapıyorsunuz? Cumhuriyet Halk Partisinin, 37
vatandaşın katledildiği Mayıs 1977 Taksim olayları
için verdiği önergeye karşı ne yaptınız veyahut faili
meçhul cinayetler için, darbeler için, Sabahattin Aliden Hrant Dinke kadar
siyasi cinayetler için verilen tekliflere karşı ne
yaptınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tamaylıgil, süreniz doldu, size de
ilave iki dakika süre veriyorum, lütfen konuşmanızı
tamamlayın.
BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) Şehitlerimizin,
gazilerimizin sorunlarını araştırmak için ortaya konulan
araştırma önergesi teklifine karşı ne yaptınız?
Hepiniz buraya geldiniz ve hep beraber hayır olarak oy
kullandınız.
Sevgili milletvekilleri, bundan pişman olmuyor musunuz? Size
birileri sorduğu zaman, vicdanınıza cevap verdiğinizde,
demokratlık bu mudur diye sorduğunda, ya aslında bizim Genel
Başkanımız da demokrasi amaç değil, araç demişti; biz
o demokrasi nutuklarını o amaca ulaşmak için de atıyoruz
diyorsunuz. Peki, onlara öyle dediniz de tarihe nasıl hesap vereceksiniz?
Değerli arkadaşlarım, bir dokunulmazlık konusu
var. Biliyorsunuz 2002 seçimlerinden önce Sayın Programcı Uğur
Dündarın programında Sayın Başbakan ve Sayın Genel
Başkanımız Deniz Baykal halkın önünde söz verdiler ve
dediler ki
Tabii bu da çok enteresandır, Sayın Başbakan o
günden beri ne canlı yayına çıkıyor ne de Genel
Başkanımızla canlı olarak tartışabiliyor! Bu
olaydan sekiz sene geçti, ne yaptınız? Hiçbir şey.
Tabii, şimdi, Sayın Başbakan çok sık gömlek
değiştirir, o günlerde grev gözcüsü gömleği giyiyordu ve o
zamanlar millî görüş gömleği vardı, onu çıkarttı BOP
Eş Başkanı olarak 22 Müslüman ülkenin
coğrafyasını belirleyen bir sürecin içerisindeki gömleği
giydi. Şimdi Başbakanlık gömleği dar geliyor,
başkanlık gömleği arayışında ve bazen
bakıyorsunuz Her amaca ulaşmak için ben papaz cüppesi bile giyerim.
diyen bir Başbakanımız var.
Değerli arkadaşlar, bugün gömlek giymek, gömlek
çıkarmak tabii önemli ama yaptığınız eylemlerle bu
gömleklerde yeni bir gömlek ihtiyacı duydunuz, o da 17 tane Anayasa
Mahkemesi üyesine hesap vermemek için RTE markalı Anayasa Mahkemesi
üyeleri gömleği. Ama Türk halkı da, hukuk da, vicdan da buna izin
vermeyecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkürler.
Sayın milletvekilleri, şimdi de Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Sayın Osman Özçelik
Buyurun Sayın Özçelik.
Süreniz on dakika efendim.
BDP GRUBU ADINA OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Anayasa
değişikliklerine ilişkin kanun teklifinin 12nci maddesi
üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu Anayasa değişiklikleri teklifinde, gerekçe olarak,
birinci paragrafta, Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğuna,
asıl olarak da yeni bir anayasanın yapılması gereğine
vurgu yapılıyor. Bu, yeni bir tanım değil; bu, yine bir
ifade de değil. 2002 seçimlerinden bu yana, AK PARTİ, kamuoyuna, 12
Eylül darbesi sonrasında hazırlanan Anayasanın Türkiye'nin
gereksinimlerine yanıt verecek, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve
gelişmesine katkıda bulunabilecek, buna olanak tanıyan bir
anayasa olmadığını, bu nedenle mutlaka yeni, sivil,
demokratik bir anayasanın hazırlanacağı sözünü, vaadini
vermişti. 2002de bu vaatle milyonlardan oy aldı AK PARTİ ama
gerçekleştirmedi. 2007 seçimlerinde aynı vaatlerini tekrar etti, yine
eski Anayasayla yaşama devam etti, yani 12 Eylül Anayasasıyla. 2009
seçimlerinde yine aynı şekilde
Anayasanın kimi maddelerinin
değişikliklerini görüştüğümüz bugün bile yeni bir
anayasadan söz etmekte.
Peki, neden yeni bir anayasa yapılmıyor? Bu Meclisin
neden sivil, demokratik bir anayasa yapma gücünden yoksun olduğu iddia
ediliyor? Eğer bu Meclis, bu halk
Ki gerekçede, halkın büyük bir
mutabakatla yeni bir anayasaya ihtiyaç duyduğu vurgusu
yapılıyor. Peki, halkın -büyük bir mutabakatla- yeni bir anayasa
ihtiyacı ortadayken ve bu, gerekçede ikrar edilmişken, Meclisin de
böyle bir gücü var iken neden yeni bir sivil, demokratik anayasa
yapılmıyor da Anayasanın kimi maddeleri üzerinde
değişiklik yapılıyor? Eğer Anayasanın kimi
maddeleri üzerindeki değişiklik kamuoyundan olur alacaksa, bu
Meclisten olur alacaksa, çok daha büyük ihtiyaç hâlinde olan bütünüyle bir yeni
anayasa yapılması konusunda neden tereddütler yaşanıyor?
Aslında herhangi bir tereddüt yok. Aslında, AK PARTİ, 12 Eylül
cuntacı generallerin baskıyla, zorla halka kabul ettirdiği,
Türkiyeyi bir cendereye çevirdiği bir Anayasaya sığınma
ihtiyacı hissediyor. Anayasaya sığınarak, bu
Anayasanın iktidara tanıdığı olanakları sonuna
kadar kullanma amacıyla Anayasanın tamamını
değiştirmiyor, kendisine yarayacağını
düşündüğü, kendi yaşamını, siyasal yaşamını
uzatacak, kendi iktidar gücünü artıracak değişiklikleri tercih
ediyor. Bunu anlamak, halkımızın ve Meclisimizin
sorumluluğundadır, bunu anlamak zorundayız. Çünkü ciddi bir
çelişki var; hem kamuoyunun buna hazır olduğu söyleniyor hem
Anayasa değişikliği yapılmıyor.
Bakın, 12 Eylül Anayasası taslak olarak kamuoyu
gündemine sunulduğunda ve tartışmaya açıldığında
ben İstanbul Eczacı Odası Genel Sekreteriydim. Bu Anayasa
taslağının ancak baskıyla, zorla halka kabul
ettirilebileceğini ifade etmiş, Anayasanın faşist ögeler
taşıdığını, faşist eğilimler ihtiva
ettiğini, demokratikleşmenin önündeki ciddi bir hukuksal metin
olacağını ifade etmiştik ve biz
Belki o gün Türkiyede
birçok aydının sustuğu, birçok demokratım diyen,
barıştan yanayım diyen, gelişmiş bir Türkiyeden
yanayım diyen, barış içindeki bir Türkiyeden yanayım diyen
birçok aydın ve siyasetçi bu baskıcı dönemde sustular. Biz
Eczacı Odası yönetimi olarak susmadık ve bu Anayasa
taslağını, 12 Eylül Anayasasının taslak hâlindeki
tartışmalarına karşı çıktık, yazı yazdık,
dergilerimizde, yayın organlarımızda yayınladık. Ne
oldu biliyor musunuz? Bütün İstanbul Eczacı Odası olarak biz
cezaevine konulduk çünkü tartışma yasaklanmıştı.
Kamuoyunun tartışmasına açılan bir Anayasa
taslağı hakkında olumsuz düşüncelerin ifade edilmesi ülkeye
neredeyse ihanet noktasında, derecesinde tepki görüyordu ve
sıkıyönetim mahkemeleri, sıkıyönetim bildirgelerine
aykırı davrandığımız gerekçesiyle bizi cezaevine
attı. Cezaevinde birlikte yattığımız
arkadaşlarımızdan bir tanesi de -Sayın Mehmet Domaç-
şu anda AK PARTİ sıralarında oturuyor.
Büyük, ağır bedeller yaşattı bu Anayasa metni;
12 Eylül askerî darbe anayasası hukukuna uygun, onun
mantığına uygun düzenlenmiş yasalar Türkiyeyi bir
cehenneme çevirdi âdeta ve bunca yıldır biz bu Anayasayla birlikte
yaşıyoruz. Bu Anayasanın mutlaka değişmesi
lazım. Yapılacak rötuşlarla, yapılacak madde
değişiklikleriyle bu ülkeyi 21inci yüzyılda demokratik bir ülke
hâline getirmemizin mümkün olmadığı artık bilinmelidir.
Aslında, herkes bu bilinçte ama nedense 12 Eylül Anayasasının
sağladığı kimi avantajlardan yararlanma eğilimi
ağır basıyor.
Konuşmacılardan Sayın Eyüp Fatsa iki kategoriden
söz etti: Statükocular ve statükoya karşı olanlar. Yani
değişimden ve dönüşümden yana olanlar, toplumsal gelişmeyi
sağlamaktan yana olanlar, çağdaş, aydın bir ülke hâline
gelmesi için çaba sarf edenler -ki bunlar ilericiler, devrimciler,
inançlarını siyasal amaçları uğruna kullanmayan samimi
Müslümanlar, inanç sahipleri, yurtseverler, gerçek liberaller yani
özgürlükçülerdir- ama bunun karşısında statükoyu savunanlar, milliyetçilik
kisvesi altında, ülkenin genel çıkarları kisvesi altında bu
toplumu dar kalıplara sığdırmaya çalışan
statükocular yani değişimden, dönüşümden yana olmayanlar.
Aslında bir üçüncü kategori var. AK PARTİ ile
biçimlenen, AK PARTİde ifadesini bulan üçüncü bir kategori var. Bu
kategoride, aslında en tutucu, en muhafazakâr, statükonun devamından
yana olmalarına rağmen, değişimden, dönüşümden
yanaymış gibi davranan, değişimi, dönüşümü
sağlamak için çaba sarf ettiği şeklinde kamuoyuna kendisini
pazarlayabilen bir siyasi anlayış. Yani aslında statüko devam
edecek ama halkın, kitlelerin, vatandaşların ve
değişen dünyanın değişim taleplerine artık bu
statükoyla gidilemeyeceği çok açık olduğu için,
değişimi, dönüşümü programına alan, kamuoyuna bu
değişimlerden yana olduğu imajını yaratmaya çalışan
ikinci bir anlayış. Gerçekte demokrasiden, barıştan,
aydınlanmadan, gelişmeden ve çağdaş dünyayla uyumlu bir
ülke hâline gelmekten kaçınan, statükonun devamından yana
olmalarına rağmen, değişim ve halkın,
vatandaşların değişim, dönüşüm taleplerini bir tür
engelleme, bu taleplere yanıt veriyormuş gibi bir tutum içinde olma
anlayışı. İşte AK PARTİ bunu yapıyor.
Süremiz kısıtlı. Bu 12nci maddede toplu
sözleşme hakkı getiriliyor kamu çalışanlarına, kamu
emekçilerine. On yılı aşkın, yirmi yıla yakın bir
süredir, bildiğim kadarıyla, kamu emekçileri sokaklarda
coplanmayı, gaz yemeyi göze alarak yağmurda, karda, kışta
grevli, toplu sözleşmeli sendikal hakları için çok ağır
bedeller ödeyerek bir mücadele sürdürdüler ve bugüne geldiler. Artık AK
PARTİ bunun kaçınılmaz hâle geldiğini görünce sadece toplu
sözleşme hakkı tanıyarak grevi bu kapsamın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özçelik, size de ek süre veriyorum,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim.
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) Tamamlıyorum
Başkanım.
Grev hakkını uluslararası sözleşmelere
aykırı olarak
Çünkü bir çok Avrupa ülkesi, kamu
çalışanlarının grevli, toplu sözleşmeli sendikal
haklarını bir bütün olarak görüyor ve bunu uyguluyor. Burada, kamu
çalışanlarının bir uzlaşmazlık hâlinde
Uzlaştırma Kuruluna gitmesi şeklinde bir durum var.
Uzlaştırma Komisyonunun, Kurulunun çalışanların lehine
kararlar vermesi herhâlde beklenemez. Devrimci, ilerici sendikalar, kamu
sendikalarının talepleri bu doğrultudayken, AK PARTİ, sivil
toplum örgütlerinin görüşlerini dikkate aldığını ifade
ediyor olmasına rağmen, bu görüşlerin yasalara, Anayasaya
yansıması konusunda çok tutucu davranıyor.
Bu 12 Eylül Anayasası tümden değişmeden, bir kenara
itilmeden, bırakılmadan, Türkiyenin içinde bulunduğu ekonomik,
sosyal, siyasal, tarihsel, toplumsal, etnik, inançsal durumu göz önünde
bulundurularak yeni bir anayasa yapılmadan, bu Anayasada yapılacak
makyaj değişikliklerle bir yere varılamayacağını
biliyoruz. Bu Anayasayı hazırlayanların
mantığının bu ülkeyi nasıl bir kaosa sürüklediği
malumdur. Bu anlayışın, bu Anayasayı yazanların,
ortaya çıkaranların mantıklarının Diyarbakır
Cezaevlerinde yarattığı dehşeti ve vahşeti biliyoruz,
unutmadık. Yine bu anlayış, belki Sayın Başkanın
hoşuna gitmiyor savaş sözcüğü ama, ben günün, o günün
Genelkurmay Başkanı Sayın Doğan Güreşin
tanımıyla düşük yoğunluklu savaşa neden olan zemini
hazırlayan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özçelik, ek süreniz de doldu efendim.
Genel Kurulu selamlamanız için tekrar mikrofonu açıyorum. Lütfen,
Genel Kurulu selamlayarak konuşmanızı tamamlayın.
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Evet, bu mantığı, bu zihniyeti toplumumuzun
yaşamından çıkarmadan, zihinsel dönüşüm sağlamadan ve
yeni, sivil, demokratik bir anayasa sağlamadan bu ülkede
barışın sağlanması mümkün değil, bu ülkede
gelişme, ilerleme, çağdaşlaşma heveslerimizin,
taleplerimizin karşılanması, sonuç alması mümkün
değil.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özçelik, teşekkür ederim.
Şimdi, gruplar adına son konuşma, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın
İbrahim Hasgüre aittir.
Sayın Hasgür, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sizin de süreniz on dakikadır efendim.
AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HASGÜR (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin Anayasanın 128inci
maddesinde değişiklik yapan çerçeve 13üncü maddesi hakkında
parti grubum adına görüşlerimi paylaşmak üzere söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben de önce, rahmetli Erol Güngör üstadımızın
27nci ölüm yıl dönümünde kendisini rahmetle anarak, değerli
fikirleriyle aramızda hâlen yaşadığını ifadeyle,
yakınlarına ve tüm milletimize başsağlığı
dileyerek sözlerime başlıyorum.
Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri, 1982
Anayasası, Batıdaki anayasal gelişmelere aykırı
olarak hazırlanmış, bireyin devlete karşı
korunmasını amaçlamamıştır. Birey ve toplumu siyasi
bir tehdit olarak gören, onları siyasi dar bir alana hapseden bir
yapıdadır. Yani halktan korkan, düşünen insandan korkan, gelişmeyi,
modernizasyonu devlet düşmanlığı olarak algılayan, bireyleri
devlet karşısında potansiyel bir düşman olarak gören,
halka rağmenci bir kanun koyucunun ironilerini yansıtan bir
anayasadır.
1982 Anayasası çok mükemmel bir anayasa imiş de biz bu
mükemmelliği sekteye uğratıyormuşuz gibi bir tavır
alınmasını doğrusu çok yadırgıyoruz. Komisyon
çalışmaları sırasında birçok maddeyle ilgili hiçbir
itiraz gelmezken, desteklenirken, Üç konu dışında hepsi bizim
de görüş ve isteklerimize uygundur, doğrudur. denirken, Genel
Kurulda böylesine eleştirmenin, suni engeller ortaya çıkararak, yine
zihin okuyarak art niyet aramanın anlamını kavramakta âdeta
zorlandığımı ifade etmek istiyorum.
Bunun yanında Anayasa değişikliğini gelecek
Meclis yapsın. önerisinin mantığı ve vicdanı tatmin
eden bir gerekçesinin olmadığını ifade etmemiz lazım.
Bu siyasi tutum Türkiyeye vakit kaybettirmekten başka hiçbir işe
yaramaz. Anayasa değişikliği önerisi Türkiyeyi yol
ayrımına getirmiştir. Demokratikleşecek miyiz? Yoksa Böyle
geldi böyle gider. deyip bürokratik oligarşinin tahakkümüne boyun
eğmeye devam mı edeceğiz? İstiklal Marşında
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış?
Şaşarım! derken, 12 Eylül Anayasası zincirine
vurulmuş hâlde yaşamaya hâlâ katlanan bir millet mi
olacağız? Muhalefetin Bu Anayasa değişikliği öneri
taslağı bir AK PARTİ anayasası oluşturma
girişimidir. sözünü de ciddiye almak mümkün değildir. Birçok
demokratik reformu içeren Anayasa değişikliği önerisinin AK
PARTİ ve AK PARTİlilere nasıl bir çıkar sağladığını
doğrusu anlamakta zorlanıyoruz. (CHP sıralarından gürültüler)
Tüm bu düzenlemeler milletimize ne avantajlar
sağlıyorsa, herhâlde, AK PARTİlilere de, CHPlilere de,
diğer partililere de aynı oranda imkânlar sağlayacaktır.
Yürürlükteki 12 Eylül Anayasası sadece Kenan Evrene mi çıkar
sağlamıştır? Yoksa, yürürlüğe girdiği günden beri
12 Eylül Anayasası bürokratik oligarşiye iktidar nimetlerini
sağlarken bütün bir Türkiyeye acı vermemiş midir? Anayasalar
bütün bir ülkeye dönük düzenlemelerdir. Niçin bu gerçek dikkatlerden kaçırılıyor
ya da ters yüz edilerek gündeme getiriliyor?
Anayasa değişiklik önerilerinde özgürlükleri ve
demokratikleşmeyi niye bu kadar kısıtlı tuttunuz? demesi
gereken muhalefet partileri, partimizi tenkit edeceklerine tam tersini
yapıyorlar. Değişiklik paketini görmeden Biz
karşıyız. diyor, mesela paketteki değişiklik parti
kapatmada Meclis onayı getiriyor ya, muhalefetin Hani Venedik Kriterleri,
nerede? diye sorması gerekmez mi?
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) BDP hariç.
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) ABnin
uyguladığı Venedik Kriterlerine göre bir parti sadece ve sadece
şiddeti savunursa kapatılıyor. Önce bu temel kriteri Anayasaya
sokun, sonra icabında Meclise de yetki verirsiniz. demeli değil
miydiniz?
Diğer taraftan Bu Meclis Anayasa yapamaz. diyenlere
Meclisin ve siyasetin kendisini inkârdır. diyen
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan da son derece
haklıdır. (CHP sıralarından gürültüler)
Seçim gününe kadar bu Meclis savaş kararı bile almaya
muktedirdir arkadaşlar. 12 Eylül Anayasasının mevcut hâlinden
kaynaklanan sorunlarımızın çözümü için gerekli yasal
düzenlemeleri yapmak bu Meclisin asli görevidir. Kendi asli görevini gelecek
Meclise havale etmek ipe un sermektir.
Değerli milletvekilleri, 82 Anayasasıyla halkın
oyuyla iktidara gelenleri yine toplum kökenli sivil demokratik güçler
değil, bürokrasi denetliyor. Yasamayı halkın oyları
belirliyor. Yürütme de zaten o Meclisin bir fonksiyonu. Buna
karşılık, yargı, özellikle yüksek yargı yüzde 99
oranında bürokrat kökenlilerden oluşuyor. Cumhurbaşkanı
atama yaparken bürokratlardan bürokrat beğenmek zorunda kalıyor. Bu
durum değiştirilmeye çalışıldığında
bürokratlar yaygarayı koparıyor.
Evet, Türkiye olarak CHPnin itirazlarını
anlıyoruz. CHP, yüksek yargıda kendi zihniyetinin hâkim olduğunu
düşünüyor ve bu düzenin bozulmasını istemiyor.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Nereden çıktı ya?
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) Sandıkla iktidara
gelemeyen CHP, darbelerle ve yapılan anayasalarla hâkimiyet kuran
bürokratik oligarşinin zihniyetinin iktidarda kalmasını
savunuyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Sana ne! Sen Anayasayla ilgili
konuşsana!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Bak, sataşma oluyor. Darbeyi
savunduğumuzu söylüyor.
BAŞKAN Sakin olun efendim, sakin olun.
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) Bu durumda, Anayasa
değişikliği paketini hazırlayan bizlere de referanduma
gitmekten başka yol kalmıyor.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, 12 Eylül
hepimize son derece büyük acılar vermiştir.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Sana ne verdi?
M. FATİH ATAY (Aydın) Sana ne acısı verdi,
söyle bakalım hadi!
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) Sadece Aydın
Milletvekili Ali Beyin ifade ettiği gibi
ALİ KOÇAL (Zonguldak) 12 Eylülde sen neredeydin o zaman?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) 12 Eylülde neredeydin, sen onu
söyle.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
Sayın milletvekilleri,
lütfen
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) 12 Eylül sonrası son
derece feci olaylar oldu.
M. FATİH ATAY (Aydın) 12 Eylülde neredeydin sen, sana
ne verdi?
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) 650 bin kişi
gözaltına alındı.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Sen alındın mı?
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) 1 milyon 683 bin kişi
fişlendi. 7 bin kişiye idam cezası istendi, 517 kişi idam
edildi.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Yazılmış, eline
verilmiş bir metin! Eline yazılmış metni okuyorsun orada.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Sizin gruptan kaç kişi var 12
Eylülde gözaltına alınan?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, böyle bir usulümüz var
mı? Niye yerimizden, konuşan Hatibe söz atıyoruz?
RASİM ÇAKIR (Edirne) Siz 12 Eylülün ürünüsünüz. 12 Eylül
olmasaydı siz olmazdınız.
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) 388 bin kişiye pasaport
verilmedi. 30 bin kişi sakıncalı personel adı
altında işten atıldı. 14 bin kişi
vatandaşlıktan çıkarıldı.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Hayır, sana ne oldu 12 Eylülde
onu söyle. Bırak 15 bin kişiyi!
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) 30 bin kişi yurt
dışına siyasi mülteci olarak gitti. 23.677 derneğin
faaliyetine son verildi. 4 bine yakın öğretmen, 120 üniversite
öğretim üyesi ve 47 yargıcın da işlerine son verildi. 400
gazeteciye de dört bin yıl ceza verildi.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Sen o zaman neredeydin kendin?
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) Evet, o günlerde ben de
gencecik bir doktor asistandım. O günlerin acısını ben de
çektim. Sizler gibi ikinci-üçüncü gün değil, ilk gün tutuklandım.
Sonra YÖK çıktı, ondan da darbe yedim. Bir yıl sonra doçent
olacaktım, tam altı yıl kaybettim. Dünya Bankasının
uzmanlık sınavını kazandım, güvenlik
soruşturmasında
(CHP sıralarından gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın
Başkan, Hatibi duyamıyoruz, lütfen müdahale eder misiniz.
BAŞKAN Sayın Atay, lütfen
Hiç uygun düşmüyor.
Gerçekten hiç uygun düşmüyor. Sayın Koçal, lütfen
Tamamlayın konuşmanızı.
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) Evet
Dünya Bankası uzmanlık sınavını
kazandım, güvenlik soruşturmasında Bu adam aşırı
milliyetçi ve muhafazakârdır, yurt dışına gönderilmesi
sakıncalıdır. şeklinde rapor verilince oraya da gidemedim.
Burada aynı sıkıntıları çekmiş belki onlarca,
belki yüzlerce arkadaşımız var.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Milliyetçinin AKPnin içinde ne
işi var?
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) Öyleyse, bu kadar acının
ürünü bir darbe anayasasına böyle sahip çıkmanın bir
mantığı olabilir mi?
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Kim sahip
çıkıyor ya!
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) Değerli milletvekilleri,
bu Anayasa değişikliğiyle ilgili ideolojik sabit bakış
açılarının dışına çıkabilen aklıselim
sahibi insanların ortak kanaati şudur.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Yeni mi aklına başına
geldi senin o zamandan beri? O zamandan beri otuz yıl geçti, yeni mi
aklın başına geldi?
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) Tüm eksikliklerine ve
yetersizliklerine rağmen bu değişiklik taslağı
demokrasi için kaçırılmaması gereken bir fırsattır.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sekiz senedir aklınız
neredeydi?
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) Darbeci siyasetin
oluşturduğu tüm kurumlardan kurtulmalıyız.
Anayasa yapmak, anayasa değiştirmek milletvekillerinin
ve onların oluşturduğu Meclisin görevidir. Anayasaları
mahkemeler, Yargıtay Başkanı, Danıştay
Başkanı yapmaz. Statükocular demokrasi ve yargı reformuna karşıdırlar.
Anayasaya dokununca canları yanmaktadır. Bu değişikliklerle
devlet, artık millet karşısında efendi değil, hizmet
aracı hâline gelmektedir. Onlarca yıldır canı yanan
milletimiz artık bugün kaderine el koyup Anayasada
değişiklikler yapmaktadır.
Değerli milletvekilleri
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Evet, milletin canı yandı,
sizin değil. Milletin canı yandı. Siz sırça köşklerde
oturdunuz, milletin canı yandı, doğru.
BAŞKAN Sayın Koçal
Sayın Koçal, lütfen
yerinizden konuşmayın.
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) Değerli milletvekilleri,
toplum artık önüne konulanla yetinmiyor. Siyaset kendisine uygun görülen
dar alana razı değil. Devlet ve aygıtlarının
tahakkümcü tavrı, hiç olmadığı kadar tepki çekiyor.
Öyleyse ne istiyoruz? Avrupa Birliği yolculuğu,
Kıbrıs, ekonomik kriz, azınlıklar, Alevilik, terör,
çeteler, Ergenekon, başörtüsü gibi tüm problemlerimizin hepsinin hukuk
üzerinden çözülmesini istiyoruz. Yargı
bağımsızlığı sağlansın, üniversiteler
fikirlerin tartışıldığı özgürlük kaleleri olsun
istiyoruz.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Sizin istediğiniz şekilde
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) Halkıyla
çatışmayan, çetelerin kirletmediği, lobilerce ele
geçirilmemiş, toplumda kendisine karşı yeni yeni düşmanlar
üretmeyen bir devlet istiyoruz. İktidarlar sandıkta
değişsin. Tanklar asfaltlara insin istemiyoruz.(AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Terör bitsin, millî gelirin büyük
bölümü eğitime, sağlığa harcansın istiyoruz. Kimsenin
bu ülkede başka cumhuriyetin çocukları gibi bir
ayrımcılığa uğramasını istemiyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Biz de istemiyoruz.
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) Evet, Değerli
Başkan ve sayın milletvekilleri, biraz da, üzerinde söz
almış bulunduğum 13üncü maddedeki değişiklikten
bahsetmek istiyorum.
Buraya geçmeden önce, değerli CHP Sözcüsü Bihlun
Hanımın Sayın Başbakanımız hakkında
söylemiş olduğu sözleri de
RECEP TANER (Aydın) Maddeyle mi ilgili bu?
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Hepsi doğru.
İBRAHİM HASGÜR (Devamla)
hiç, dolayısıyla
kendisine yakıştıramadığımı da ifade etmek
istiyorum.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Yalan mı?
ALİ KOÇAL (Zonguldak) O niye, o niye?
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) Kendisi son derece nazik,
kibar bir insandır.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Yanlış
mı?
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) Şimdi, biz nasıl,
Sayın Baykal Kutlu Doğum Haftasında konuştu, çok güzel
şeyler söyledi, kendisini alkışladık. Ama hiçbir zaman ona
bir Cübbe giymesi, imam cübbesi giymesi lazımdır. diye bir söz
söylemedik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Hasgür, size de ek süre veriyorum. Lütfen
iki dakika içinde tamamlayınız.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Ben söylemiyorum ki,
Başbakan kendisi söylüyor.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) Hiç öyle bir söz söylemedik.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Eğer gerekirse
alıp ben bunu giyerim. diye Başbakan kendisi söylüyor.
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) Dolayısıyla
Sayın Başbakana
Ülkeye bu kadar hizmet etmiş, şöyle veya
böyle. Sayın Baykal da bu ülkeye çok hizmet etmiştir
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Başbakan bunu
söyledi mi, söylemedi mi?
İBRAHİM HASGÜR (Devamla)
kendisini
alkışlıyoruz yaptığı hizmetler için. Sayın
Başkanımız Değerli Bahçeli de bu ülkeye çok hizmetler
etmiştir. Tüm liderlerimiz bizim başımızın tacıdır.
Dolayısıyla onları bu türlü ucuz ifadelerle toplum içerisinde
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Bunu Başbakan
kendisi söylüyor, Başbakan kendisi söylüyor. Başbakanın
söylediği bir söz.
İBRAHİM HASGÜR (Devamla)
özellikle Meclisimizde
rencide etmek
Size ve CHP Grubuna hiç yakıştıramıyorum.
Evet, daha önce Anayasanın 53üncü maddesinde yani bu
taslaktaki çerçeve 6ncı maddede yapılan değişiklikle,
memur ve diğer kamu çalışanlarımıza toplu görüşme
yerine toplu sözleşme hakkı verilerek bu konudaki hak arama
özgürlüğü genişletilmekte ve hak arama özgürlüğü daha somut bir
hâle getirilmektedir. Görüşmekte olduğumuz bu çerçeve 13üncü
maddeyle, 53üncü maddede yapılan değişikliğe paralel
olarak memur ve diğer kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarına
ilişkin toplu sözleşme hükümlerinin saklı olduğu hükme
bağlanmaktadır. Buna karşı çıkmak mümkün müdür? Bunun
daha ilerisi, şüphesiz, grev hakkıdır. Ancak burada, memur
olmanın getirdiği yükümlülüklerle grev kavramının
bağdaştırılması konusunda sıkıntılar vardır.
Belki bundan sonraki adımlarda, inşallah, kamu personel rejiminde
yapılacak değişikliklerle bu sorunlar halledilebilir. Mesela
bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi üst düzey görevler memuriyet
olarak kalarak, diğer personeller büro çalışanı olarak
kadrolandırılabilir. Böyle bir çalışmayla, bugün memur
kavramı içerisinde değerlendirilen çok sayıda çalışan
memuriyet dışına çıkartılıp grev hakkı
düzenlenebilir yani bunun için değişik çalışmalar
yapılarak bu hak çalışanlarımıza verilebilir. İnşallah,
bir sonraki Anayasa değişikliğinde grev hakkı da vermek
yine bu yüce Meclise nasip olur.
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) Vermediyseniz şimdiden
düzeltelim.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Sekiz yıl sonra
mı?
İBRAHİM HASGÜR (Devamla) Sayın Başkan ve
değerli milletvekilleri, Anayasamızda yapılan bu
değişikliklerin de milletin ihtiyaç ve taleplerini karşılama
adına atılmış önemli bir adım olduğunu ifade
ediyor, bu değişikliğin ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyor, değerli heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Hasgür, teşekkür ederim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Cumhuriyet Halk Partisini darbelere
sahip çıkmakla, darbecilikle suçladı Sayın Konuşmacı.
Partime açık sataşma olmuştur. Açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Anadol, ben de takip ettim ama izin
verirseniz zabıtları bir getirteyim, eğer gerçekten
söylediğiniz gibiyse veririm.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ne zaman gelecek zabıtlar?
Açıkça darbelere sahip çıkmakla Cumhuriyet Halk Partisini
suçladı.
BAŞKAN Veririm efendim.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Sizi uyarmıştı bu
arada.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ben uyardım hatta Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Anadol, anladığım
kadarıyla ısrarlısınız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Evet.
BAŞKAN Yeni bir sataşmaya mahal vermeyecek
şekilde görüşlerinizi ifade etmek için size üç dakika süre veriyorum.
Siz çok tecrübeli bir arkadaşımızsınız, bütün bunlara
riayet edeceğinize inanıyorum.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadolun, İzmir Milletvekili İbrahim Hasgürün, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, yüce
Meclisin saygıdeğer üyeleri; evvela bir konuda anlaşalım.
12 Eylül sanki dün oldu. 80, 90, 2000, 2010, otuz sene geçmiş. 12 Eylülle
göğüs göğüse mücadele eden insanlar burada. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
Aramızda fark var. sesi)
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Onlar için de istiyoruz.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) Aramızda fark var tabii. Ben
Barış Derneği davası sanığıyım, siz
hayali ihracat sanığısınız. (CHP
sıralarından alkışlar) Arada fark var. Arada fark var.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Ne oldu şimdi?
K. KEMAL ANADOL (Devamla) 12 Eylül oldu. YÖK terör estirdi bilim
adamları üzerinde, insanlar üzerinde. Hoca neredeydin?
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Sizin için
değiştiriyoruz.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) YÖKün emrinde doçentlik
yapıyordun. İstifa mı ettin? Ne oldu? Ne oldu 12 Eylülde? (AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
Karşılıklı
konuşmayalım.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) O zaman susacaksın, ondan sonra,
otuz sene sonra, menzil dışına çıkınca
konuşacaksın. Böyle bir şey yok. Böyle yağma yok.
Darbelerle kavga eden insanlar burada. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Ben Anayasaya
BAŞKAN Lütfen
Lütfen, değerli milletvekilleri, Hatibe
müdahale etmeyin.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
12 Eylül Anayasasına maalesef
hayır oyu kullanamadım çünkü 12 Eylül beni cezaevine
atmıştı. O sırada cezaevindeydim. Siz nerdeydiniz? Siz, 12
Eylül ürünü partinin ta kendisisiniz, ta kendisi! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) 12 Eylül olmasaydı siz
olmazdınız.
Yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
şahıslar adına konuşmalara geçiyoruz.
Şahıslar adına ilk söz, Konya Milletvekili
Sayın Hüsnü Tunaya aittir.
Sayın Tuna, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika efendim.
HÜSNÜ TUNA (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasanın bazı maddelerinin
değiştirilmesine ilişkin teklifin 13üncü maddesi hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu maddede, Anayasanın 128inci maddesinin ikinci
fıkrasına bir cümle eklenmektedir. Anayasanın 53üncü
maddesiyle tanınan toplu sözleşme yapma hakkının
korunmasına ilişkin bir değişikliktir bu. Bu
değişiklikle kamu görevlilerine sağlanan bir hakkın
yanı sıra, bir de Anayasanın değiştirilmesi
açısından konuya bakmak gerekir.
Darbe sonrası oluşturulan bir komisyon tarafından
hazırlanan 1982 Anayasasının pek çok sorunun kaynağı
olduğu hususunda toplumumuzda ortak bir kanaat olduğu
şüphesizdir. Yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğu veya mevcut
Anayasanın ciddi biçimde tadil edilmesinin gerekliliği üzerinde de
yaygın bir toplumsal mutabakat vardır.
Türkiyenin evrensel ilke ve standartlara uygun demokratik bir
anayasaya kavuşturulması şarttır. Evrensel nitelikte bir
anayasa, devlet iktidarının
sınırlandırılması ve kurallara
bağlanmasını, birey hak ve özgürlüklerinin ise daha geniş
düzenlenmesini gerektirmektedir.
Bugün, değiştirilmesini istediğimiz 82
Anayasası, yapılış biçiminden muhtevasına, onu
meşruiyet zemininden uzaklaştıran hastalıklarla maluldür.
Zorba bir yönetimin hileli yöntemleriyle varlık alanına
girmiştir. Yansıttığı ideolojik duruşun
demokrasiyle bağdaştırılması imkânsızdır. Bu
Anayasa, insan hak ve özgürlükleri lehine devletin sınırlanmasını
değil, hak ve özgürlüklerin devlet iktidarı lehine
sınırlanmasını ve kullanılamaz hâle getirilmesini esas
almaktadır. 16 kez değiştirilmesine rağmen ıslah
edilememiş, demokrasinin içine sığdırılabilecek bir
anayasa hâline getirilememiştir. Bu yüzden, 82 Anayasasının,
insan hak ve özgürlüklerini merkeze alan, anayasal yönetim geleneğine
lafzen ve ruhen uygun bir metinle değiştirilmesine acil ihtiyaç
vardır.
82 Anayasası, demokratik iktidar alanını,
bürokratik iktidar alan lehine hem daraltmakta hem parçalamaktadır.
Siyasetçi-bürokrat gerilimi ve çekişmesi her ülkede
karşımıza çıkan bir olgu olmakla birlikte, Türkiyedeki
durum eşsizdir, benzersizdir. Türkiyede iki iktidar alanı
vardır: Birincisi, demokratik siyasetin yaşadığı ve
yasama yoluyla oluşacak iktidarın belirlendiği alan; ikincisi,
kendi kendine meşruluk atfeden ve demokrasiden bağımsız
olarak kendini yeniden üreten bürokratik iktidar alanıdır. Bizde
bürokratik iktidar alanı, demokratik iktidar alanını
kuşatmıştır. Demokratik iktidara ait olması gereken
kimi yetkileri eline geçirmiş ve kendisi için ayrıcalıklı
bir konum inşa etmiştir. Bu gerçek, özellikle yargı bürokrasisi
yapılanmasında kendini göstermektedir.
Bu değişiklik teklifinin gayesi, birey hak ve
özgürlüklerini daha kuvvetli kılmak ve korumak, demokratik siyasetin
alanını bürokratik iktidar aleyhine genişletmek
olmalıdır. Anayasa değişikliği nedeniyle yapılan
tartışmalara bu çerçeveden de bakmak gerekir. Her türlü bürokrasinin gayrimeşru
iktidar alanını savunmak zor olduğu için kuvvetler
ayrılığı zedeleniyor, yargı
kuşatılıyor, yandaş yargı ediniliyor gibi karartma
iddialarla değişikliğe ayak direnilmektedir. Bugüne kadar
olduğu gibi bazı olguları gizlemek artık
imkânsızlaşmış ve gerçek bütün
açıklığıyla ortaya çıkmıştır.
Yargı bağımsızlığı kavramı üzerinden
yürütülmek istenen mevzi koruma teşebbüsü de bu hakikati
gizleyememektedir. Türkiyede yargı bürokrasisinin yürütmenin ve
yasamanın kuşatması altına girmesi tehlikesi değil,
yargı bürokrasisinin yürütme ve yasamayı hukuk ve demokrasi
dışı şekilde sınırlaması tehlikesiyle
karşı karşıyayız. Yüksek yargının hem
yargının diğer parçalarından hem de demokratik siyaset ve
siyasetçilerden gayrimemnun olmasının nedeni budur. İdeolojik
bir kast sistemiyle oluşturulan yapının demokratikleştirilmesi,
kast sisteminden yararlananları rahatsız etmiştir. Bunların
sözcülerinin zihniyeti ve söylemleri hep aynıdır. Halkın
iradesinin ve taleplerinin kendi irade ve talepleri adına reddedilmesini
istemektedirler. Türk milleti adına karar verenler Türk milletinin
denetimine rıza gösterememektedirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tuna, size de bir dakika ilave süre
veriyorum, lütfen tamamlayın konuşmanızı.
HÜSNÜ TUNA (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir kısım muhalefet milletvekili, bu Anayasa
görüşmelerinde Anayasayla ilgili olmayan birçok hususu gündeme
getirmektedir. Kendileri açısından hiçbir ölçü bulunmamaktadır.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Senin ölçün ne? Yağcı!
HÜSNÜ TUNA (Devamla) Bizler
Ben özellikle hukukçu olarak
masumiyet ilkesine inanan bir insanım. Dolayısıyla, aslı
astarı olmayan hususların burada gündeme getirilmesini aslında
kınıyorum.
M. FATİH ATAY (Aydın) Aslı astarı olmayan
ne demek? Bir milletvekili böyle mi konuşur?
HÜSNÜ TUNA (Devamla) Eğer bizler masumiyet ilkesine
saygılı olmazsak, Erzincan otellerinde sahte şahit
ayarlamalarından tutun
(CHP sıralarından gürültüler)
M. FATİH ATAY (Aydın) Bırak ya!
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Bırak, bırak, bırak
bunları ya! Bırak, yakışıyor mu sana ya?
HÜSNÜ TUNA (Devamla)
kapatma davalarında terör örgütü
mensubu, siyasetçi ve yargı mensubu birlikteliklerine kadar gideriz.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ayıp! Dedikodularla meşgulsün
ya!
M. FATİH ATAY (Aydın) Ayıp, ayıp!
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Hiç yakışıyor mu şu
hâller ya! Dedikodularla meşgulsün. Ciddi bir şey konuşuyoruz,
Anayasayı görüşüyoruz. Çocuk gibi laf ediyorsun!
HÜSNÜ TUNA (Devamla) Yani, burada gündeme getirdiğiniz
hususların hepsi, ispatlanamamış, iddialardan ileriye geçmeyen
şeylerdir. Dolayısıyla, masumiyet
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tuna, ek süreniz de doldu. Lütfen Genel
Kurulu selamlayınız efendim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ayıp be! Dedikoducu!
M. FATİH ATAY (Aydın) Geyik muhabbeti yapıyorsun!
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Çık git! Bir de milletvekili
olacaksın. Çık git!
BAŞKAN Lütfen Genel Kurulu selamlayınız.
HÜSNÜ TUNA (Devamla) Saygılı olmaya davet ediyorum.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ciddi bir şey söyle!
M. FATİH ATAY (Aydın) Sen saygılı
olacaksın! Sen saygılı olacaksın!
HÜSNÜ TUNA (Devamla) Bu Anayasa değişikliğinin
M. FATİH ATAY (Aydın) Doğru olmayan bir şeyi
doğruymuş gibi sunuyorsun.
HÜSNÜ TUNA (Devamla)
ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
M. FATİH ATAY (Aydın) Ayıp, çok ayıp!
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Utanır insan biraz, halkın
karşısına çıkacaksın! Yaşından,
başından utan!
BAŞKAN Sayın Tuna, teşekkür ederim.
Şimdi, şahıslar adına ikinci söz,
İstanbul Milletvekili Sayın Birgen Keleşe aittir.
Sayın Keleş, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz beş dakikadır.
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
Anayasa değişiklik teklifinin 13üncü maddesiyle ilgili olarak kendi
adıma söz almış bulunuyorum ve yüce Meclise saygılar
sunuyorum.
Anayasamızın 128inci maddesi Devletin, kamu iktisadî
teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare
esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin
gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin
nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve
yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri
kanunla düzenlenir. Üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve
esasları, kanunla özel olarak düzenlenir. demektedir.
Anayasa değişiklik teklifinin 13üncü maddesi ise
Anayasanın 128 inci maddesinin ikinci fıkrasına Ancak, malî ve
sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır.
ifadesini eklemektedir.
İlk bakışta masum gibi gözüken bu cümle, Hükûmetin
devlet memurlarını hükûmet memuru hâline getirme arzusunun bir
sonucudur. Bu yaptığım değerlendirme reddedebileceğiniz
bir değerlendirme değildir çünkü sekiz yıldır gerek
yaptığınız yasal değişiklikler gerek uygulamalar,
mevcut bürokratları, kamu çalışanlarını nasıl
dağıttığınızı, yerlerine çoğu kez söz
konusu görevlere eğitimi, deneyimi uygun olmayan kişileri
atadığınızı göstermektedir. Oysa, Anayasanın 128
inci maddesi, çağdaş bir devlet yapısı açısından
çok önemli olan bir hükmü içermektedir. O da, devletin asli ve sürekli
görevlerinin devlet memurları ve kamu görevlileri tarafından
yapılmasıdır. Bunun bir nedeni, kamu hizmetlerinin
sürekliliğidir. Ayrıca, belirli görevlerde uzun süre
çalışmak, devlet memurlarının deneyim kazanmalarına,
yaptıkları işte ihtisas sahibi olmalarına yol açar.
Devlet memurunun kendi işini objektif bir şekilde
yapabilmesi için, yaptığı işten aldığı
gelirle temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi ve
geleceğinden emin olması gerekir. Bunun da, kısa bir süre sonra
geçerliğini yitirecek olan sözleşmelere bel bağlayarak, sözleşme
bitiminde ne olacağını bilmeden çalışarak
gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Aslında ideoloji ve
yandaşlık gibi nedenlerle belli görevlere o konuda eğitimi ve
birikimi olmayan kişileri atamak, belki söz konusu iktidara siyasi bir
avantaj sağlayabilir ancak emin olun ki, bu yaklaşım aynı
zamanda o iktidarın sonunu hazırlar ve en azından
hızlandırır. Tabii, bizim buna bir itirazımız olamaz,
ancak gene de uyarmak istiyorum. Çünkü, iktidar tarafından hak etmedikleri
görevlere getirilenler, hem konuları bilmedikleri için hem de şükran
duyguları içinde olduklarından iktidara yardımcı olacak bir
performans sergileyemezler, yanlış adım attığında
hükûmeti uyaramaz, sorunları çözecek öneriler yapamaz, politika
geliştiremezler.
Türkiyede AKP İktidarından önce de bir kamu personel
rejimi sorunu vardı. Çünkü alt kademe ile üst kademe arasında
farklılıklar vardı, aynı eğitimi gören, aynı
işi yapanlar farklı kuruluşlarda farklı ücretler
alıyorlardı. Çalışanlarla emekliler arasında büyük
uçurum vardı ve personel rejimi reformu denildiği zaman da bu
değişikliklerin giderilmesi düşünülüyordu, ama yapılan, tam
tersi sonuç verdi. Çünkü siz, İş Kanununda, Personel Kanununda,
Sosyal Güvenlik Kanununda, Özelleştirme Kanununda ve diğer
bazı kanunlarda yaptığınız değişikliklerle,
kamu sektöründe ve özel sektörde çalışanların birçok
hakkını elinden aldınız. Üstelik, çeşitli bahanelerle
işten çıkarılmalar arttı ve kamu çalışanları
çok farklı statülerde çalıştırıldı. En önemli
devlet görevlerinde bile -eğitim ve sağlık gibi- sözleşmeli
olanların sayısı hızla yükseldi. Aslında yapılan,
cumhuriyet tarihinde görülmemiş düzeyde bir kadrolaşma idi. Gerek
uygulandığı şekliyle performans kriterleri gerek
sözleşmeyle iş güvencesinin ortadan kaldırılması, kamu
çalışanlarını iktidar yanlısı yöneticilerin
insafına terk etti. Böyle bir durumda ve iktidar, sendikal örgütlenmeyi
bugün bile istediği şekliyle yönlendirirken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Keleş, bir dakika ilave süre
veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın
BİRGEN KELEŞ (Devamla)
13üncü maddede getirilen
Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri
saklıdır. ifadesi kara mizah gibidir, kamu
çalışanlarının yararına sonuç vereceğini
düşünmek gerçekçi değildir ve aşırı iyimserliktir.
Uzlaşma olmadığı takdirde başvurulan merci Yüksek
Hakem Kurulu veya Kamu Görevlileri Hakem Kurulu ise, bu kurulların
oluşumu karşı tarafın çoğunluğunu içeriyor ise ve
de vereceği kararlar kesin ise sonucun çalışanlar yararına
olacağını kim söyleyebilir? O nedenle, biz verdiğimiz
önergede, 13üncü maddeyle eklenen cümlenin arkasından
Kazanılmış mali ve sosyal haklar geriye götürülemez. ifadesini
de eklemeyi düşünüyoruz. Zaten kazanılmış hakların
korunması, çalışanlarla ilgili en önemli hukuk
kurallarından biri değil midir?
Önergeyle ilgili daha sonra konuşacağım,
yalnız, bir noktayı açıklamak istiyorum: Bir konuşmacı
bizi itham etti Darbe anayasasını koruyorsunuz. diye. Biz darbe
anayasasını korumuyoruz. Darbe anayasasından çok daha tehlikeli
olan sivil darbe anayasası
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Keleş, ek süreniz de doldu,
selamlamanız için açabilirim, eğer
BİRGEN KELEŞ (Devamla) Teşekkür ederim.
Darbe anayasasından çok daha tehlikeli olan sivil darbe
anayasasına dönüşmesini engellemeye çalışıyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, Sayın Keleş.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük 72ye göre verilmiş
iki önerge var, birlikte işleme alacağım, sonra
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğün 72. maddesi uyarınca, görüşülmekte
olan 497 Sıra Sayılı Yasa Teklifinin 13. maddesi üzerindeki
görüşmelerin devam ettirilmesini arz ve talep ederiz.
|
Abdulaziz
Yazar Ali
Oksal Ali
Koçal |
|
Hatay Mersin Zonguldak |
|
Enis
Tütüncü Şevket
Köse |
|
Tekirdağ Adıyaman |
Gerekçe:
Anayasa teklifi ile Türkiye tarihi birikimine ters bir istikamete
doğru çekilmek istenmektedir.
Anayasa değişikliği toplumsal bir talepten ve
ihtiyaçlardan kaynaklanmamıştır. Ne çiftçi, ne esnaf, ne
işçi, ne emekli, ne memur, ne de işsiz yurttaşımız
Türkiye'de bir Anayasa değişikliği yapılmasına
ilişkin bir talep ortaya koymamıştır. Kaldı ki,
Anayasa değişikliği teklifi halkın hiçbir somut sorununa,
hiçbir somut çözüm getirmemektedir. Yani Anayasa değişikliğinin
içeriği ile halkın sorunları örtüşmemektedir.
Anayasa değişikliği teklifi, halkın
değil, siyasi iktidarın gündemidir. Yoksulluk, işsizlik ve
yolsuzlukları perdelemek ve önümüzdeki seçimleri Anayasa
tartışmaları içinde toplumun gerçek gündeminden
uzaklaştırma amacını gütmektedir.
Bu Anayasa değişikliği siyasi iktidarın güncel
çıkarlarını gerçekleştirmek üzere ortaya
atılmıştır. Bu nedenledir ki, Parlamento içindeki hiçbir
siyasi parti tarafından desteklenmemektedir.
Bu Anayasa değişikliği teklifi bir toplumsal
mutabakatın değil, siyasi iktidarın talebi olarak ortaya
çıkmıştır. Bu açıdan toplumu birleştirmeye
değil ayrıştırmaya yönelik bir tekliftir. Türkiye'yi
ayrıştıran, Türkiye'yi parçalamaya yönelik çok tehlikeli
kamplaşmaların kaynağı niteliğindedir.
Anayasa değişikliği teklifinin tüm maddelerinin
birlikte oylanması hem Parlamentoya hem Türk halkına yapılan
dayatmayı ortaya koymaktadır. Tüm maddelerin birlikte oylanması
bazı şeyleri gözlerden kaçırmanın bir ifadesidir. Milletin
vekiline maddeleri teker teker oylama hakkı verilirken, milletin
kendisinden bu hakkın kaçırılması asla demokrasi
anlayışıyla bağdaşmaz.
Bu anayasa değişikliği teklifi bir dayatma
niteliğindedir. Toplum kesimlerinin desteği yerine Parlamento
çoğunluğunun dayatması ile hayata geçirilmeye çalışılmaktadır.
Böyle bir durum ancak darbe dönemlerinde olur, darbe dönemlerinde Anayasa
dayatılır.
Bu Anayasa değişikliği teklifi, anayasal
sistemimizin temel dayanağını oluşturan üç temel erkten
yargı erkini özensiz, usule aykırı bir yaklaşımla
siyasi iktidarın hegemonyası altına alma planının
uygulanma belgesidir. Siyasi iktidar yargıyı ele geçirilmesi gereken
bir unsur olarak değerlendirmektedir. Yargının yürütmenin
emrinde olduğu bir sisteme demokrasi denilemez. Yargının
siyasetin güdümüne sokulması ancak, dikta özlemi ile açıklanabilir.
Bu Anayasa teklifi Sayın Başbakanının ve
siyasi iktidar yetkililerinin kendilerini kurtarmak üzere
kurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesinin şekillenmesi
Başbakan ve bakanları Yüce Divanda aklanmaya yöneliktir.
Çoğunluğu hukukçu olmayan bir mahkeme kurgulandığından
hukukçu olmayanların ceza yargılaması yaptığı bir
düzen kurulmaktadır.
İdarenin eylem ve işlemlerinin odaklaşmanın
tespitinde gözetilmeyeceği ilkesi Anayasaya konularak, siyasetçiler
sorumluluktan arındırılmaktadır. Geçici 15. madde
kaldırılırken, siyası iktidarlara kalıcı
dokunulmazlık getirilmektedir. Bu düzenleme iktidar partisinin hiçbir
şekilde kapatılmayacağına ilişkin bir düzenlemedir.
Böylece iktidar mensuplarına hem sorumsuzluk hem de dokunulmazlık
getirilmektedir.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı da
tamamen değiştirilmektedir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
siyasi iktidarın hedefi haline getirilmiştir. Adalet Bakanı ve
müsteşarının konumunun yargı
bağımsızlığı açısından
sorgulanırken, başka bakanlık memurlarının da HSYK'ya
dahil edilmesi ile yargı bağımsızlığı daha
da zedelenir noktaya taşınmıştır. Yine hakim ve
savcıların soruşturmalarında Adalet Bakanına mutlak
yetki verilmesi günümüzde yaşanan olaylar düşünüldüğünde vahim
sonuçlar doğuracağı açık bir düzenleme olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Anayasalar toplumsal mutabakat metinleridir. Bu nedenle
oluşturulmalarında mutlaka tüm toplum kesimlerinin katkısı
sağlanmalıdır. Anayasa metinlerinin toplumsal mutabakat
değil toplumsal çatışma metinlerine dönüştürülmesi
toplumsal birlikteliğe zarar verir. Toplumu gererek,
ayrıştırarak siyaset yapma belki belirli bir zaman diliminde
bazı siyasi partilerin çıkarına olabilir. Ancak
unutulmamalıdır ki, Türk halkı kendini iradesini istismar eden
siyasi partilere mutlaka ve mutlaka sandıkta bunun hesabını
sorar.
Bu açıdan söz konusu düzenlemenin görüşmelerine devam
edilmelidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa Değişiklik Teklifinin
TBMM İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca, 13. maddesi üzerindeki
görüşmelere devamına karar verilmesini saygı ile arz ve talep
ederiz.
|
Faruk
Bal Oktay
Vural Mehmet
Şandır |
|
Konya İzmir Mersin |
|
Osman
Çakır Behiç
Çelik S. Nevzat
Korkmaz |
|
Samsun Mersin Isparta |
|
Hasan
Özdemir |
|
Gaziantep |
Gerekçe:
Anayasalar, Vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev
ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
Anayasa değişikliğinde; Türkiye'nin iki ihtilal ve
3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen demokrasisini 21.
yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmek ve
asırlık anayasa tartışmalarından kurtarmak, her
kesimin benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin tek yolu
toplumsal uzlaşmayı sağlamaktır.
Teklif hazırlanmadan önce AKP uzlaşma
arayışına girmemiştir. Parti olarak ihtiyaçlarını
tatmin için hazırladığı meclise dayatmıştır.
Yapılan görüşmelerde uzlaşma sağlanamamış,
değişikliğin Millete mi, AKPye mi hizmet edeceği
açıklığa kavuşturulamamıştır.
Toplumsal uzlaşma için MHP "Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını, siyasi partilerin hangi konularda
uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını ve her
partinin görüş ve tavrının yapılacak ilk seçimde milletin
takdirine sunulmasını, seçimler sonunda oluşacak Meclisin ilk
işinin anayasa değişikliği olmasını teklif
etmiştir.
MHP;
- Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
- Milletin değerleri ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,
- Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
-Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel
standarda yükseltecek,
- Milletin bölünmez bütünlüğünü sağlayacak üniter
yapı içinde Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
- Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokratik düzeni iyileştirecek,
- Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa
değişikliği kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin desteğine
ve iradesine dayandırılmalıdır.
AKP bütün bu sayılanlara kulak tıkamış,
kendisi için hazırladığı teklifi partilere ve millete
dayatmıştır.
Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya hesap
vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanan AKP'nin, acele ve telaş
içinde hazırladığı ilk tekliften imzaların çekilmesi
ve aynı teklifin başka imzalar ile Meclise sunulması işin
başında Anayasa ve İçtüzüğe aykırılık
teşkil etmektedir.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi kendi sübjektif
hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmakta, bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem
yerine ucu diktaya açık ucube bir cumhurbaşkanlığı
sistemi getirilmektedir.
Teklifin içinde Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin
beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den inançlarına göre yaşarken
başörtüsü, imam hatip okulu mezunu olması gibi sebepler ile devletin
kendisine eşit hizmet sunmamasına çözüm beklemektedir. Meydanlardaki
sözlerini tutmasını, ahde vefa göstermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den terörü ve asayişsizliği bitirmesini
beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
Ne AKP'nin 8 yıllık icraatında ve ne de bu Teklifte
Milletin beklentisinden eser yoktur.
AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.
Çünkü niyeti halis değildir.
AKP Ali Cengiz oyunu ile dikta niyetini bazı temel hak ve
hürriyetlerin arkasına gizlemiştir.
Bu temel hak ve hürriyetleri, niyetinin halis
olmadığı maddeler için oy devşiriciliğine malzeme
etmiştir.
Böylece, halk oylamasında "evet" sonucunu elde
etmek için seçmene sunduğu acı "hapın üstünü
tatlandırıcı ile kapatmıştır.
AKPnin cin fikri oy kullanacak seçmeni yardan ya da serden
vazgeçmeye zorlayacaktır, vicdani muhasebe kabul etmeyen bir ikilemin
içine sürükleyecektir.
Bu anayasaya ve halk oylamasını düzenleyen uluslar arası
belgelere aykırıdır.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, yoklama isteği var,
oylamaya geçmeden önce.
Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın
hemen tespitini yapacağız: Sayın Kılıçdaroğlu,
Sayın Tamaylıgil, Sayın Atay, Sayın Yazar, Sayın
Keleş, Sayın Oksal, Sayın Ersin, Sayın Özdemir, Sayın
Tütüncü, Sayın Köse, Sayın Aydoğan, Sayın Erenkaya,
Sayın Hacaloğlu, Sayın Çöllü, Sayın Arıtman,
Sayın Karaibrahim, Sayın Ünlütepe, Sayın Seçer, Sayın
Özkan, Sayın Öztürk, Sayın Bingöl.
Sayın milletvekilleri, elektronik sistemle yoklama
yapacağım.
İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
İsmi okunan arkadaşlarımız elektronik sisteme
girmeyecekler, onu hatırlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Birlikte işleme aldığım iki
önergeyi de oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın Ersin, sizin bir söz talebiniz var. Bana biraz önce
izah ettiniz. Sayın Tuna konuşmasında masuniyet karinesinden
bahsederken, benim anladığım kadarıyla -büyük bir dikkatle
izledim- İnsanları, hakkında kesinleşmiş yargı
kararı olmadan suçlamamak gerekir. İşte örneğin,
-sanıyorum Erzincanda- otelde bir arkadaşla ilgili şöyle
şöyle iddialar oldu. Bunu eğer biz tek başına yeterli
görürsek insanları suçlamış oluruz. şeklinde anladım
ben ama siz
M. FATİH ATAY (Aydın) Hayır, öyle değildi
Sayın Başkan.
BAŞKAN Tabii, sizin isminizden bahsetmedi.
M. FATİH ATAY (Aydın) Bahsetmesi gerekmez, onun ismi
kamuoyunda geçti.
BAŞKAN Ama sizin akla gelmeniz gayet doğaldır o
açıklamayla.
O nedenle, Sayın Ersin, yerinizden açıklama
yapabilirsiniz.
AHMET ERSİN (İzmir) Sayın Başkan, kürsüden
konuşabilir miyim?
BAŞKAN Peki, gelin, üç dakika, buradan
Yeni bir sataşmaya mahal vermeyeceğinizden eminim,
sadece bir açıklama yapacaksınız.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Ahmet
Ersinin, Konya Milletvekili Hüsnü Tunanın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET ERSİN (İzmir) Sayın Başkan, ilginize
teşekkür ederim, bana bu açıklama fırsatını
verdiğiniz için.
Değerli arkadaşlarım, bir süre, on beş günü
aşan süre bazı gazetelerde, televizyonlarda benimle ilgili bazı
haberler çıktı. Benim Erzincanda, gizli tanık olduğu ileri
sürülen bir şahsa, çanta içinde
Önce 800 bin lira telaffuz edildi, sonra
80 bin dolar denildi ve en sonunda 80 bin liraya karar verdiler ve bu çanta
içinde gizli tanık olduğu ileri sürülen şahsa, sonuç olarak 80
bin lira verdiğimi ileri sürdüler.
Değerli arkadaşlarım, bütün mukaddesatımla
söylüyorum, ne Erzincanda ne de Türkiyenin başka bir yerinde, gizli
tanık ya da başkasına, çanta içinde ya da başka bir
şekilde... (AK PARTİ sıralarından Poşetle sesi)
BAŞKAN Lütfen sayın arkadaşlar, lütfen
AHMET ERSİN (Devamla)
ne para verdim ne para
pazarlığı yaptım ne de benim dışımda böyle
bir şey yapıldıysa aracılık ettim.
Dolayısıyla bunlar bazı üşütüklerin ortaya attığı
deli saçması iddialardır. Çanta sıramda duruyor. Pazartesi günü
Siirte gideceğim ve aynı çantayla gideceğim.
Değerli arkadaşlarım, bakın, bana yönelik
sürdürülen bu kampanya, bu kirli kampanya aslında benim üzerimden Türkiye
Büyük Millet Meclisine karşı sürdürülen bir kampanyadır. Ben milletvekiliyim,
hepinizin ziyaretçileri oluyor, tanıdığınız,
tanımadığınız kişilerle görüşüyorsunuz. O
sabah kaldığımız otelin restoranında kahvaltı
yaparken, 20-25 kişilik bir grup hâlinde -aramızda 4 tane de gazeteci
vardı- kahvaltı yapıyorken benimle görüşmek isteyen 7-8
kişi otelin restoranına geldiler ve sohbet ettik ve bu 7-8
kişiden birisinin gizli tanık olduğu iddia ediliyor. Bu beni
ilgilendirmez, gizli tanık olsaydı bile yine görüşürüm çünkü ben
milletvekiliyim. Benimle görüşen herkesin mutlaka bir problemi
vardır, bir derdi vardır, onu paylaşmak istiyordur, çözüm
istiyordur. O nedenle, değerli arkadaşlarım, bu deli
saçması iddialara inananların bana göre zekâlarını bir
kontrolden geçirmeleri lazım.
Tekraren söylüyorum: Ne kimseye para verdim ne kimseyle para
pazarlığı yaptım ne de benim dışımda
oluşan bir pazarlık varsa ona aracılık ettim.
Bunu açıklama fırsatını da bana verdiği
için bu arkadaşıma teşekkür ediyorum. Bunun
dışında, bu iddiaları sürdürenleri de bu kürsüden müfteri
ilan ediyorum. İddialarını ispatlamak zorundadırlar çünkü
bu haberleri yapanlarla ilgili yargıda hesaplaşacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ersin
AHMET ERSİN (Devamla) Selamlayıp
bırakacağım.
BAŞKAN Peki, sadece Genel Kurulu selamlamanız için
açıyorum, lütfen
Kâfi miktarda açıklama yaptınız.
AHMET ERSİN (Devamla) Evet efendim. Çok teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Bu fırsatı bana verdiğiniz için teşekkür
ediyorum. O arkadaşıma da teşekkür ediyorum çünkü herkes
ağzına geldiği şekilde, aklına geldiği
şekilde veya işine geldiği şekilde bu konuyu
kullanıyordu. Bu fırsatı yakaladım, bu fırsatı
buldum, açıklamamı yaptım; bundan sonrası artık herkesin
vicdanına kalmış. Çok da önemli değil ama bu haberleri
yapanlarla yargıda hesaplaşacağız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap
işlemi başlatacağım.
Sayın Yıldız, buyurun.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, AKP İktidarının memuruna,
çalışanına, emeğe yaklaşımına
açıklık getirmesi amacıyla
Memura 2010 yılında
ortalama 3,78 oranında zam yaptınız. Yüzde 10lardaki enflasyona
rağmen, Hükûmetiniz, memuru enflasyona ezdirmediğinizi söylemeye
devam edecek misiniz?
Sayın Başbakan, 4/Cyi kabul etmeyen Tekel
işçilerine Size teklif edilen paranın çok altında ücrete
razı olan binlerce işsiz var. demektedir. Bu söylemiyle cumhuriyet
tarihinde, çalışan işçisini işsizlerle tehdit eden ilk
Başbakan unvanını kazanmıştır. Siz böyle bir
yaklaşımı olan Başbakanın işçiden, emekten yana
olabileceğini düşünebiliyor musunuz?
Anayasa değişikliklerinizde memurlara, işçilere
daha çok sendikal ve demokratik haklar sağlanacağını bundan
sonra nasıl...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Uslu
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bir önceki maddeyle ilgili olarak sorduğum soruya cevap
alamamıştım. Bu defa Sayın Komisyon Başkanına
sormak istiyorum: Az önce yapılan düzenleme ile önceki yıllarda
YAŞ kararları neticesinde ihraç edilen askerî personelin yargıya
başvurma hakkı var mıdır? Tekrar eski görevlerine
dönebilirler mi?
Bu sorum da Sayın Bakana: Geçmiş yıllarda ihraç
edilen bu kişilerden kaç tanesi AKPli belediyelerde
çalışmaktadırlar?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Süner
TAYFUR SÜNER (Antalya) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, Anayasa Mahkemesi
Başkanı, Anayasa değişiklik paketinin görüşmeleri
başlamadan bu konuda çok doğru bir uyarı yaptı, Mutabakat
sağlayın, yoksa konu gerginliğe gider, hukuki
tartışmaya gider, bizim önümüze gelir. dedi. Sayın Haşim
Kılıçı dinlemediniz, bildiğinizi yapmaya devam ettiniz.
Sayın Kılıç iki gün önce Yüksek Mahkemenin kuruluş yıl
dönümünde çekincelerini tekrarladı. Yargıyı ideolojik vesayet
altında tutmak isteyenler tarafsızlık ve
bağımsızlıktan rahatsız olanlardır.
şeklinde bir açıklama yaptı. Yargıyı rahat
bırakın, dokunmayın. dedi. Haşim Kılıçın
bu görüşleri hakkında düşünceleriniz nelerdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taner
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, görüşmekte
olduğumuz bu madde de acı Anayasa hapının tatlandırıcılarından
birisi. Vatandaş iş, aş, üretici ve köylüler ürünlerinin para
etmesini, çalışanlar ve emekliler insanca yaşayabilecekleri bir
ücret, geleceği banka kredileriyle ipotek altına alınmış
milyonlar ise bankaların vicdansız uygulamalarından kurtulmayı
beklemekteler ama siz sadece kendi yarınlarınızı kurtaracak
bir düzenleme için Anayasa değişikliği yapmaktasınız.
Bu, adınızdaki adalet anlayışıyla ne kadar
bağdaşmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın İnan
MÜMİN İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, özellikle AKP Anayasa değişikliği
paketinde her ne kadar Çalışanların özgürlük ve pazarlık
alanları genişletiliyor. deseniz de maalesef olay sizin
dediğiniz gibi görünmemektedir. Devri iktidarınızda kamuda
çalışan ancak AKPye veya onun tasvip ettiği sendikalara üye
olanların hoş tutulduğu gerçektir ve onların özgürlükleri
olabilir. Onun haricinde tüm çalışanlar hiçbir dönemde
olmadığı kadar baskı altındadırlar. Kurum içi
atamalarda, tayinlerde, yer değişikliklerinde AKP yöneticileri ve
yandaş sendikaların uygun görüşleri olmadan hiçbir işlem
yapılmamaktadır. Önemli bir bölümü açlık ve yoksulluk
sınırının altında yaşayan ve onuru ile işi
arasına sıkıştırılan ve boyun eğmeye
zorlanan çalışanların bu Anayasa değişikliğiyle
bahsettiğim haksız uygulamalardan vazgeçilecek midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakana soruyorum: Sekiz yıllık
iktidarınızda fabrikaların çoğu kapanmış, küçük
esnaf batmış, siftah edemiyor, işsizlik çığ gibi
büyümüş, yolsuzluklar ayyuka çıkmış, çiftçi perişan,
asayiş bozukluğundan büyük şehirlerde yaşanmaz hâle
gelmiş, uyuşturucu ticareti ve kullanımı artmış,
altın vuruşla küçük şehirlerde bile umumi tuvaletlerde çocuklar
ölüyor, bölücülük siyasallaşmış. Bu Anayasa
değişikliği bunlardan hangisine çözüm getirecektir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Komisyon Başkanının bir cevap vermesi
gerekir herhâlde, kendisine de bir soru var.
Buyurun Sayın Başkan.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Sayın Başkanım, Sayın Uslunun sormuş olduğu,
YAŞ kararlarıyla ilgili olarak yapmış olduğumuz, daha
doğrusu yapmaya çalıştığımız bu düzenleme
yürürlüğe girdikten sonra, bugüne kadar ilişkisi kesilmiş olan,
demin Millî Savunma Bakanımızın 1.500 küsur olarak ifade
ettiği rakam, Bunların geri dönme durumu olur mu? diye
Tabii, bu konuda herhangi bir düzenleme mevcut metinde olmayacak,
ancak dava açmaya herhangi bir engel yok. Açılan dava, olayın
durumuna göre, dosyanın durumuna göre mahkemeler buna karar verecekler,
kiminin özlük hakları verilebilir, kiminin verilemeyebilir. O yüzden
düzenleme bazında şu an yapılacak bir şey yok.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Hükûmetin cevapları olacak mı?
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, değerli arkadaşlar, cidden çok önemli bir
teklifi görüşüyoruz. Bakınız, Türkiye'de veya bizim siyasi
tarihimizde beş tane anayasa yapmışız. İlki 1876,
1921, 1924, 1960 ve 1982 Anayasaları. İlk ikisi veya ilk üçü
olağanüstü dönemlerde yapılmış, son ikisi de darbe
sonrası yapılmıştır. Dolayısıyla, arzu
ederiz ki bu Anayasa değişikliklerinin müzakeresinde tarihî görev
yapan bu Meclis, daha iyi, birlikte, bir konsensüs içerisinde, herkesin
şikâyet ettiği 1982 Anayasasından kurtulmanın,
ayrılmanın, milletimizin geleceğine dönük, ufkunu açan, hak ve
özgürlüklerini önceleyen bir anayasayı hep birlikte yapalım.
Şimdi, burada, arkadaşımız Sayın Süner
diyor ki: Anayasa Mahkemesi Başkanı mutabakat sağlayın
dedi. Niye onu hatırlatıyorsunuz? Bu çok olağan bir
şeydir. Elbette ki, arzu ederiz ki biz bunu hep birlikte yapalım,
mutabakat içinde yapalım, ama şu Mecliste bu mutabakatı
sağlayamıyoruz diye, bu Anayasa mutabakatsız yapılıyor
denemez.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Niye
sağlamıyorsunuz Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Bu
Anayasanın yapılmasında milletle mutabakat var, sivil toplum
kuruluşlarıyla mutabakat var. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Meclisi
oluşturan partilerimizin
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Sayın Bakan,
sivil toplum kuruluşları toplu sözleşme istemiyorlar mı?
OKTAY VURAL (İzmir) Millet size mi söyledi?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) Arzumuz
Arzumuz o.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Sendikalar grev
hakkı istemiyorlar mı Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) Bakın, arzumuz
sizinle birlikte yapmak, ama sizin katılmayışınız
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Sivil toplum
kuruluşları grev hakkı istemiyorlar mı Sayın Bakan?
OKTAY VURAL (İzmir) Tepeden bakıyorsunuz. Millet senin
emir kulun mu oldu?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) Milletin
katılmadığı, sivil toplum kuruluşlarının
katılmadığı, sendikaların
katılmadığı bir çalışma değil. Hepsiyle
görüşmeler yapılmış ve bu çalışmayı
sürdürüyoruz. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Millet sana mı söyledi?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) Deniyor ki:
Memurlara
BAŞKAN Lütfen, sayın milletvekilleri
OKTAY VURAL (İzmir) Telefonla mı söyledi, telgraf
mı çekti sana? Yoksa, Tayyip mi söyledi?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) Bakın, bir
şey daha söyleyeyim, önemli bir şey daha söyleyeyim: Sayın
Özdemir diyor ki: Bu Anayasayı yapmakla asayiş bozukluğu mu
düzelecek? Uyuşturucu tüketimi mi azalacak? Nerede asayiş bozukluğu?
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Yok, değil mi? Yok!
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) Düzgün değil mi
Türkiye gibi bir ülkede? Elbette 1-2 milyonun yaşadığı
büyük şehirlerimizde asayiş niteliğinde olay olacak, ama
asayiş bozukluğu olarak niteleyeceğiniz, takdim edeceğiniz
yaygın bir bozukluk söz konusu değil.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Siirttekini asayiş
bozukluğu saymıyor musunuz siz?
OKTAY VURAL (İzmir) Millet size dokunulmasını
istiyor. Hele size bir dokunalım bakalım! Millet size
dokunulmasını istiyor!
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla)
Dolayısıyla, bu düzenlemeyle memur sendikalarımıza, kamuda
çalışanlarımıza toplu iş sözleşmesi veya toplu
sözleşme süreciyle bağlantılı olarak 128inci maddede bu
düzenleme zorunlu olarak getirilmiş, 53üncü maddenin sonucu olarak.
Çünkü, 128inci maddede memurların özlük hakları, sosyal
haklarının kanunla düzenleneceği öngörülmüştür. 53üncü
maddede yaptığımız düzenlemeyle toplu sözleşmeyle de
bu hakların belirlenmesi öngörülmüş, 128inci maddedeki düzenleme bu
ihtiyacı gidermeye dönüktür.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Görüşme, sözleşme oldu.
Başka ne değişti?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) Diğer bir konu
daha: İhraçlardan kaç kişi AK PARTİli belediyelerde
çalışıyor? Çok merak ediyorsanız, bunun sayısı
vereceğim. Tabii, benim şimdi onu aklımda tutup da AK
PARTİli belediyelerde ne kadar çalışıyor, CHPlilerde ne
kadar, MHPlilerde ne kadar
Ama bunu merak ediyorsanız,
çıkaracağım.
Kamu kuruluşunun herhangi bir biriminde kamu hizmeti
görmüş, şu veya bu sebeple ihraç edilmiş vatandaşların
memurluğa girmede engel bir hâlleri yoksa elbette ki bunlar istihdam
edilir, bunları çalıştırmak bir görevdir, onlar
açısından bir haktır. Biz bunu yine getiririz.
Evet, Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, ben de teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 13üncü
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim?..
Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. (Gürültüler)
Bir saniye arkadaşlar, lütfen
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Bakan
konuşma yaparken Parlamentoda mutabakat yok ama biz milletle mutabakat
yaptık. diye bir ifade kullandı.
Sayın Bakan acaba milletle mutabakatı nasıl
yaptı? Yani biz milletin dışında mıyız?
OKTAY VURAL (İzmir) Telefon mu geldi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Bir Bakan bunu
nasıl söyleyebilir? Bakan şunu söyleyebilir: Sivil toplum
örgütleriyle görüştük diye
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Cevap vereyim.
BAŞKAN Efendim, bir soru sordunuz Cevap vereceğim.
diyor. Sayın Bakana söz verelim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Cevap versin efendim,
tabii.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; aslında bu sorunun cevabı biliniyor.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Biz bilmiyoruz!
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Yani Meclis
nasıl karar verir bilemem ama Meclis bu kanun değişikliğini
bir referanduma götürecekse, o arada kabul edecekse, bunu onaylayacak mercinin
iradesi de o yönde tecelli ederse, yani bunu göreceğiz, o zaman
ölçeceğiz. Ama yapılan anketler, kamuoyu anketleri, çok
değişik kurumlar tarafından yapılan anketler bu Anayasa
değişikliğinin halk tarafından, sivil toplum
kuruluşları tarafından, meslek odaları tarafından,
sendikalar tarafından, kamu ve işçi sendikaları tarafından,
memur sendikaları tarafından kabul edildiğini gösteriyor, arzu
edildiğini gösteriyor.
OKTAY VURAL (İzmir) İpotek mi koydunuz?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Ve maddelerden
önemli bir kısmı da onların arzu ve istekleri doğrultusunda
konulmuştur.
BAŞKAN Sayın Bakan, teşekkür ederim.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Yani
örneğin, memurlarla ilgili düzenleme memur sendikalarının
isteği doğrultusunda konulmuştur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Tamam Sayın Bakan.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
Sayın Bakana bir bilgi sunmak isterim efendim:
BAŞKAN Sayın Kılıçdaroğlu, şimdi
böyle bir usulümüz yok ki. Şimdi, oradan siz bir soru soruyorsunuz. Soru
sorma faslını kapattık.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Biliyorum efendim.
Sayın Bakana sadece
BAŞKAN Efendim, ne yapayım, kendi takdiri. Yazılı
cevap verir. Benim zorla cevap verdirecek hâlim yok ya Sayın Bakana!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Bakana
sadece
BAŞKAN Sayın Kılıçdaroğlu,
anlayamadım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Yapılan anketlerde
halkın büyük bir kesiminin Anayasada neyin değişip
değişmediğini bilmediğini gösteriyor; Sayın
Bakanın da bunu bilmesi lazım.
BAŞKAN Tamam, tamam efendim.
Efendim, şimdi 13üncü madde üzerinde
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, efendim
bir arzum var. CHP Grup Başkan Vekili Sayın Kemal Anadol
konuşurken -tutanaktan okuyorum- şöyle bir ifade kullanıyor:
Konuşmasının son kısmında 12 Eylül Anayasasına
maalesef hayır oyu kullanamadım. Çünkü 12 Eylül beni cezaevine
atmıştı. O sırada cezaevindeydim. Buna hiç
itirazımız yok. Takdir edilecek bir davranış. Siz
neredeydiniz? diye soruyor, arkasından da Siz 12 Eylülün ürünü partinin
ta kendisisiniz, ta kendisi. şeklinde AK PARTİ Grubunu itham eden,
12 Eylülün ürünü olmakla suçlayan bir ifade kullanmıştır.
BAŞKAN Evet, sataşma nedeniyle söz istiyorsunuz.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) İç Tüzüke uygun olarak söz
talep ediyorum.
BAŞKAN Peki, siz de yeni bir sataşmaya mahal
vermeyecek şekilde konuşmak koşuluyla üç dakika süre veriyorum.
Evet, bu iddia
Aslında Sayın Anadol böyle
konuşmazdı ama herhâlde ağzından kaçtı.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; esasında ben de Sayın Anadolun böyle
konuştuğuna inanmadım ama tutanakları alıp
baktığımda takdir ettiğim Değerli Grup Başkan
Vekili Arkadaşımın benzer bir ifadeyi
kullandığını gördüm ve size de arz ettim.
Bir defa, Türkiye Büyük Millet Meclisi demokrasinin ürünüdür,
milletin iradesinin ürünü buradadır. Herkesi millet seçti, millet buraya
gönderdi. Biz darbelere karşı, hukuk dışı her türlü
müdahaleye karşı bir tavrın, bir tutumun bugüne kadar hep içinde
olduk. 1960 darbesini biz kınadık, lanetledik sürekli bir biçimde;
onları bayram olarak kutlayanları ve o yapıyı
kutsayanları hep kınaya kınaya, eleştire eleştire
buralara geldik.
12 Eylül askerî darbesi oldu. O darbenin sonunda da burada
bulunan, ben öyle inanıyorum ki, milletvekillerinin, oy kullanma
hakkı olanların neredeyse tamamına yakını hayır
oyu kullananlardan oluşan insanlardan müteşekkil. Biz darbeden yana
hiç olmadık. Darbenin ürünü olarak bu Mecliste itham edilemeyecek, belki
en son itham edilebilecek bir yapı, burada bulunma imkânını
hiçbir grup için ben görmüyorum.
AK PARTİye bakarsanız, 2001de kurulmuş.
Şöyle, mantık olarak izah ettiğinizde 12 Eylül 1980 nere, 2001
nere? Nasıl bir irtibat kurdu, nasıl bağladı anlamam mümkün
değil ama Sayın Anadol bunun böyle bir bağlamasını
yaptı. Ama biz diyoruz ki: Darbecileri artık yargının önüne
çıkaralım, hesap versinler, yargılansınlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu Anayasa değişikliği
onun içindir. Darbecilerin millî iradenin üzerine koyduğu ipotekleri
kaldıralım, her türlü vesayeti ortadan kaldıralım; onun
için, darbecilerin yaptığı Anayasayla, darbe sözleşmesiyle
bu ülke yoluna devam etmesin. diyoruz. Onun için
huzurlarınızdayız. Onun için Anayasa görüşmelerini
yapıyoruz. Bir yandan Darbeciler yargılansın. deyip öte yandan
da onların yargılanmasına yol açacak, öte yandan da onların
kurduğu vesayet düzenini ortadan kaldıracak değişiklikler
aman olmasın diye tavır koymak, mücadele etmek; hangisi ne yana
hangisi ne tarafa? Onun takdirini de ben size bırakıyorum.
Ama, bakın, bugüne kadar darbe zihniyetinin sahipleri ses
çıkardığında şapkayı alıp gidenler, 27 Nisan
e-muhtırası ortaya çıktığında
karşısında milletin gür sesini ilk defa duymuşlardır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz,
şapkayı alıp giden siyasetin sahipleri değiliz. Darbe
zihniyetini benimseyenlerin veya o anlayışta olanların sesini
çıkardığı anda esas duruşa geçenler de değiliz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Dolmabahçede ne konuşuldu?
BAŞKAN Sayın Bozdağ, Genel Kurulu
selamlamanız için açıyorum, lütfen.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Son cümlem: 12 Mart
Muhtırası verildiği zaman, Parlamento ve milletin iradesi yok
sayıldığı zaman Parlamentoyu çalıştırıp
talimatla yasa çıkaran hiç olmadık, hiçbir zaman da olmayacağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Okay, anlayamadım efendim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, Sayın
Hatibin, konuşmasında, Cumhuriyet Halk Partisine yönelik haksız
ithamları var. Darbe Anayasasını destekleyenlerden hiç
olmadık. yönünde
BAŞKAN Efendim, bunda ne var Allah aşkına?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Bakın, bu bir ithamdır!
BAŞKAN Efendim, sizi kasteden, sizi muhatap alan hiçbir
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Bu bir ithamdır!
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) İtham değil ki, ne
olmadığımızı söyledim.
BAŞKAN Ben çok büyük bir dikkatle dinledim, lütfen
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ben de sizin gibi dikkatle dinledim
Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Alınganlık
gösterecek ne var yani?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ben de sizin gibi dikkatle dinledim.
Sayın Anadol nedeniyle söz aldılar...
BAŞKAN Sayın Okay, gerçekten, hiçbir sataşma
emaresi, sözlerinde tespit etmedim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Darbecileri eleştirdi,
darbeyi övenleri eleştirdi.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Bakın, darbe Anayasasına
karşı olanlarla kastettiği
BAŞKAN Efendim, lütfen
Lütfen Sayın Okay
Bakın
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Rica ederim Sayın Başkan
Rica ederim.
BAŞKAN Sayın Okay, ben de burada dinliyorum, takip
ediyorum, İç Tüzükü uyguluyorum.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ben de dinliyorum
Ben de dinliyorum ve
ben partime yönelik haksız ithamları
BAŞKAN Eğer gerçekten bir sataşma izi görürsem
veriyorum, şu ana kadar verdim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ben partimize yönelik haksız
ithamların ne olduğunu çok iyi biliyorum. İzin verin, buna cevap
vermek zorundayız biz.
BAŞKAN Sizin partinizi kastederek Sayın
Bozdağın bir ifadesi olmadı.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) O zaman Ben Cumhuriyet Halk Partisini
kastetmedim. desin, sorun bitsin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, isim
vermedi, alınganlık göstermelerine gerek yok.
BAŞKAN Evet, sizi kasteden bir şey oldu mu efendim?
Siz Cumhuriyet Halk Partisini mi kastettiniz o ifadelerinizle Sayın
Bozdağ? Lütfen
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Cumhuriyet Halk Partisini
kastetmedim. desin sorun biter.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
efendim müsaade buyurursanız
Ben ifadelerimi kullanırken hiçbir
sataşmaya mahal vermeyecek bir üslubu tercih ettim ve ben darbeyi
destekleyen ve darbeye övgü yağdıranları ifade ettim. Eğer
böyle bir alınganlıkları varsa ve öyle düşünüyorlarsa benim
ona itirazım yok ama benim düşüncem, ifadem öyle değil.
BAŞKAN Efendim, sizi kastetmediğini söylüyor, ben öyle
duyuyorum burada.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Hayır, öyle bir şey
söylemiyor! Öyle bir şey söylemiyor!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Darbeye karşı
olduğunu söylesin Sayın Başkanım.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Açıkça ifade etsin, Ben
Cumhuriyet Halk Partisini kastetmedim. desin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, darbe ve
darbecilere karşı olduğunu söylesin.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Açıkça söylesin.
BAŞKAN Efendim, Havada bulut var.
mantığıyla hareket edersek benim herkese söz vermem lazım.
Öyle şey olmaz.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Havada bulut var, sen bana falan dedin. Olur mu
öyle şey Sayın Okay? Allah aşkına yapmayın!
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan...
BAŞKAN Bakın, siz Grup Başkan Vekilisiniz,
lütfen
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, burada darbe
üzerinden siyaset yapıp, muhalefet partilerini darbe
anayasasının destekçisi gibi gösterip haksız ithamlarda
bulunuyor.
BAŞKAN Efendim, ben, Sayın Bozdağın o
ifadelerinden burada bulunmayan bir eski siyasi partiyi ve burada bulunmayan
bir siyasiyi kastettiği izlenimini edindim. Başka birini
kastettiğini biliyorum, sizi kastetmedi. Lütfen
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
MHP neden alınmadı, BDP neden alınmadı, CHP niye
alınıyor? Benim konuşmam ortada. Başka partiler niye
alınmadı da CHP alınıyor?
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sayın Başkan, niye
müdahale etmediniz! Niçin müdahale etmediniz!
BAŞKAN Neye müdahale etmedim efendim? Lütfen, efendim
(CHP
sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, bakın, saygıdeğer grup başkan
vekillerim, ortada hiçbir şey yok. Sizi ilzam eden, sizi hedef alan, sizi
eleştiren, sizi rencide eden hiçbir ifade kullanmadı; kullansa, zerre
kadar kullansa kesinlikle size söz verirdim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Az önce kullandı
zaten.
BAŞKAN Israr etmeyin lütfen. Lütfen ısrar etmeyin.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, az önceki
ifadeleri de bu içerikte. Sayın Anadol nedeniyle, Sayın Anadolun
konuşması nedeniyle söz aldı.
BAŞKAN Evet, tamam.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ve ona cevap verdi. Ona cevap verirken
de Cumhuriyet Halk Partisinin
BAŞKAN Sayın Okay, madem
ısrarlısınız tutanakları getirteceğim,
bakacağım, eğer gerçekten böyle bir izlenim edinirsem, size söz
vereceğim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
tutanağa ne gerek var?
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, madde üzerinde on
beş önerge vardır.
Şimdi, yedi önergeyi İç Tüzük çerçevesinde işleme
alacağım.
Kurada çıkan bu yedi önergeyi şimdi okutuyorum, sonra bu
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 13 üncü maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 128 inci maddesinin 2 nci fıkrasına eklenen
cümlenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederim.
Abdullah
Çalışkan
Kırşehir
Ancak, kazanılmış haklara ilişkin toplu
sözleşme hükümleri saklıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 13 üncü maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
128 inci maddesinin 2 nci fıkrasına eklenen cümlenin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Ali
Öztürk
Konya
Ancak, kazanılmış haklara ilişkin toplu
sözleşme hükümleri saklıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasanın bazı maddelerinde değişiklik
yapılması hakkında kanun teklifinin on üçüncü maddesindeki
toplu sözleşme kelimelerinden sonra ve grev kelimelerinin eklenmesini
arz ve teklif ederim. 14.04.2010
Hasan
Macit
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 13 ncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bengi
Yıldız Hamit
Geylani Osman
Özçelik |
|
Batman Hakkâri Siirt |
|
M.
Nezir Karabaş Nuri
Yaman |
|
Bitlis Muş |
Madde: 13
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128 inci maddesinin
ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme
hükümleri saklıdır. Çalışanlar ayrımsız olarak
sosyal güvenlik hakkına sahiptir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 13. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Birgen
Keleş
İstanbul
Madde 13- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128 inci
maddesinin ikinci fıkrasına Ancak, mali ve sosyal haklara
ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır. Toplu
sözleşme ile memur ve diğer kamu görevlilerinin aleyhine hüküm
getirilemez. cümleleri eklenmiştir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge de aynı mahiyettedir, birlikte işleme
alacağım.
T. B. M. Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değiştirme teklifinin
(13) maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişiklik teklifinin 13
üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Faruk
Bal Oktay
Vural Mehmet
Şandır |
|
Konya İzmir
Mersin |
|
Behiç
Çelik S.Nevzat
Korkmaz Rıdvan
Yalçın |
|
Mersin
Isparta
Ordu |
|
Şenol
Bal Osman
Çakır |
|
İzmir Samsun |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim önergelere?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Genç burada değil, göremiyorum.
Gerekçesini okutacağız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim, en aykırı önerge
bizim önerge değil mi?
BAŞKAN Her ikisi de metinden çıkarılması
şeklinde. O bakımdan ikisini birlikte işleme aldım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Tamam.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev
ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen demokrasisini;
21. yüzyılın evrensel değerlerine
kavuşturabilmenin,
Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın,
Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya
kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa
yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa Değişikliği...
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
anlaşılmıyor. Biraz yavaş lütfen...
BAŞKAN Bir saniye... Bir saniye...
Ne oldu arkadaşlar?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Anlaşılmıyor efendim,
biraz yavaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Çok
anlaşılıyor Sayın Başkan, anlaşılıyor.
Biz anlıyoruz!
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Zeki çocuklar
anlıyormuş Sayın Başkan!
BAŞKAN Arkadaşlar, yani hızlı okuyor,
yavaş okuyor, orta okuyor, yani bu bile tartışma konusu
olmamalı arkadaşlar. İzin verin de Kâtip Üye...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bunu ezberlemiş
olmaları lazım. Hep aynı herhâlde!
BAŞKAN Kâtip Üye Arkadaşımız, lütfen siz de
hassasiyetlere dikkat ederek okuyun.
Uzlaşma Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi konularda
uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak
ilk seçimde milletin takdirine sunulmasını,
Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk iş olarak
anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını
teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel
standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde
sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokrasiyi iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif
hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir.
Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa
edilen Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur,
Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den İş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP, 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP, millete değil, kendine çalışmaktadır.
AKP 8 yıllık iktidarında grev, toplu sözleşme,
toplantı ve gösteri yürüyüşlerini düzenleyen haklarla ilgili hiçbir
iyileştirme yapmamıştır.
AKP, Taşeron işçiliği geliştirerek emeğin
sömürüne zemin hazırlamıştır. İşçi kesimini hak
arayamaz hâle getirmiştir.
AKP, Sendikaların etkisizleştirilmesine neden
olmuştur.
AKP, Devletin gücünü işçiyi susturmak için
kullanmıştır.
AKP, tekel işçilerine zulmetmiştir.
AKP, 8 yıllık iktidarında
AKP, işçiyi sefalete mahkûm etmiştir.
AKP, 8 yıllık iktidarındaki bu
başarısızlığın suçunu Anayasa üzerine atmak
istemiştir.
AKP iyi niyetli değildir. Bu teklifle
başlattığı PKK Açılımı için anayasal zemin
hazırlamaktadır.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Bir özetlesin Sayın Başkan
okuduğunu da bir anlayalım! Ne anladığını bir
anlatsın!
BAŞKAN Artık ezberlettiniz! Bunu şimdi ezbere
okuyanlar vardır!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Anlamadığı
yeri söylesin Sayın Başkan!
BAŞKAN Sayın Gençin önergesinin gerekçesini de
okutuyorum:
Gerekçe:
Getirilen madde Anayasa düzenine, hukukun genel ilkelerine ve
temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesine aykırı
olduğundan teklif metninden çıkarılması istenmiştir.
BAŞKAN Her iki önergeyi aynı mahiyette olduğu
için oylarınıza sunuyorum
(MHP sıralarından Komisyona
sormadınız. sesleri)
Komisyona sordum demin. Sordum efendim, Komisyona sordum. Lütfen
Ben takip ediyorum, siz benim kadar takip etmiyorsunuz.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 13. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Birgen
Keleş
İstanbul
Madde 13- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128 inci
maddesinin ikinci fıkrasına Ancak, mali ve sosyal haklara
ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır. Toplu
sözleşme ile memur ve diğer kamu görevlilerinin aleyhine hüküm
getirilemez. cümleleri eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Keleş, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; devlet
memurlarını bugünkü statülerinden kopararak AKP Hükûmetinin memuru
statüsüne sokmak AKPnin iktidara geldiği günden beri üzerinde
durduğu ve gerçekleştirmeye çalıştığı bir
durum. Son sekiz yıllık uygulama, sözleşmeyi esas alan, iş
güvencesini ortadan kaldıran, memurluk statüsünü sınırlayan,
keyfî atamalar yapılmasına olanak sağlayan, eğitim, deneyim
gibi kamu görevini başarılı kılacak unsurlara önem vermeyen
bir uygulamadır.
Kısa bir süre önce Tekel işçilerinin
yaşadıkları iktidarın çalışanların maddi ve
sosyal hakları konusunda ne düşündüğünü açıkça ortaya
çıkarmıştır. Özelleştirme nedeniyle işsiz kalan
işçilerden bir kısmı kendilerine dayatılan 4/Cyi kabul
etmek zorunda kalmıştır. 4/C kıdem ve ihbar tazminatı
haklarından yararlanmayan, iş garantisi ve örgütlenme hakkından
yoksun olan bir statüdür. İşçilerin direnme gücünde
karşılaştıkları muamele ise tek kelime ile utanç
vericidir.
Aslında imzaladığımız ILO
sözleşmeleri grevli toplu sözleşme yapılmasını
öngörmektedir. ILO sözleşmesinin ilgili hükümleri
uygulanmadığı gibi, 13üncü maddeyle getirilen değişiklik
Anayasanın 128inci maddesiyle de çelişkilidir. Anayasanın
128inci maddesinde Memurların ve diğer kamu görevlilerinin
hakları ile yükümlülükleri, aylık ödenekleri ve diğer özlük
işleri kanunla düzenlenir. demektedir. 4688 sayılı Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanununun 28inci maddesi ise, kamu
görevlilerinin aylıklarını, ücretlerini, tedavi
yardımlarını ve benzeri harcamaları kapsamaktadır. Bu
durumda, bu getirilen değişiklik 128 sayılı Anayasa
maddesiyle çelişkili bir durum yaratmaz mı? 128inci maddeye eklenen
Ancak, mali ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri
saklıdır. ifadesi ne getirmektedir? Aslında yapılan, toplu
sözleşme hükümlerine anayasal bir etkinlik kazandırmaktır. Bu
durumda ilgili yasa ile kamu görevlilerinin elde etmiş oldukları
haklar, toplu sözleşmeyle kısılabilecek midir? Toplu
sözleşme hükümleri, Anayasadaki diğer hükümlerden daha mı
üstündür yoksa bu değişikliğin amacı sadece memurlara ve
kamu görevlilerine koşullarının daha iyi olabileceği
izlenimini mi vermektir? Kaldı ki, grev hakkı tanınmadan
getirilen bir toplu sözleşme hakkının değeri nedir? Bütün
bu nedenlerle ve kazanılmış hakların korunması,
çalışanlarla ilgili en önemli hukuk kurallarından biri
olduğu için, biz önergemizin, yani Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
128inci maddesinin ikinci fıkrasına Ancak, mali ve sosyal haklara
ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır. ifadesinden
sonra Kazanılmış mali ve sosyal haklar geriye götürülemez. cümlesinin
de eklenmesini diliyoruz ve bunun önemli olduğunu düşünüyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Keleş, ben de teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeye
geçiyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 13 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bengi
Yıldız (Batman) ve arkadaşları
Madde : 13- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128 inci
maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme
hükümleri saklıdır. Çalışanlar ayrımsız olarak
sosyal güvenlik hakkına sahiptir.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Konuşacak mısınız efendim?
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Evet.
BAŞKAN Sayın Özçelik, buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır efendim.
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
12 Eylül Anayasası bu toplumda büyük travmalar
yaratmıştır. 12 Eylül darbesinden sonra Meclis
kapatılmış, siyasi partiler kapatılmış, sivil
toplum örgütleri kapatılmış, meslek kuruluşları
kapatılmış, yüz binlerce insan sorgudan, işkenceden
geçirilmiş ve toplum ağır bir yara almıştır.
Bunun izlerinin silinmesi yeni bir anayasayla mümkündür. Toplumdaki bu
haksızlıkların giderilmesi yine bu Meclisin görevi
olmalıdır. Bu haksızlıkların giderilmesi için yeni bir
anayasa şarttır.
Bakın, Devrimci İşçi Sendikaları (DİSK)
kapatıldığında birçok mal varlığı
vardı, binaları, araçları vardı ve bütün bunlara el
konuldu; uzun yıllar sonra bunların bir bölümü geri alınabildi,
bir bölümü çarçur edildi. Yine, Türkiye Öğretmenler Birliğinin mal
varlığına el konulmuştu, yöneticileri cezaevlerine
konulmuş, doksan gün sorgudan geçirilmişlerdi, büyük acılar
yaşatılmıştı. Öğretmenlerin mal
varlıkları hâlâ sürüncemede, tamamını geriye alabilmiş
değiller, onun hukuksal mücadelesini sürdürüyorlar. Bu Meclisin yapacağı
bir katkı var, bu tür haksızlıkların giderilmesi.
Yine, Sosyal Haklar bölümünde söyleyeceğimiz şu var:
Bütün insanlar Türkiye'de sosyal güvence altında olmalıdır.
Yeşil kart bir tür sosyal güvence ama yeşil kart diğer
adıyla yoksulluk belgesi özellikle bizim seçim bölgelerimizde,
Diyarbakırda, Urfada, Siirtte, Mardinde, Muşta 10 binlerce, 100
binlerce insanın yeşil kartla tedavi giderlerini karşılama
ihtiyacında olmaları söz konusu ancak iktidara bağlı kimi
-tümünü tabii kastetmiyorum- valiler bunu bile vatandaşın üzerinde
bir baskı aracı olarak kullanıyor. Çok yakından şahit
olduğumuz, özellikle Siirtte, bağımsız adaylara, yani
bizlere veya AK PARTİ dışında partilere oy verilmesi
hâlinde yeşil kartların iptal edileceği, hatta çok sayıda
yeşil kartın iptal edildiğine şahit olduk.
Siirt Valisi, herhangi bir toplantıda alınan
fotoğraflarda ağzı açık görünen kişilerin
sorgulanmasında, tabii ki Emniyet Müdürlüğü tarafından
sorgulanmasında en ufak bir tereddüt yaşamazken, hatta çoğu
zaman atılan sloganlara tefle eşlik etti diye sanatçılar
sorgulanırken, insanlar böylesi takibat altındayken sosyal güvenceden
yoksun bırakılması ciddi bir sorundur.
Yine, son günlerde büyük bir üzüntüyle
yaşadığımız bir skandal olay var. Ahlaki çöküntünün
işareti olan bir olay var. Burada fazla dile getirmeyeceğim. Bunun da
temelinde yatan nedenlerin bir tanesi, en azından bir tanesi ve en
önemlisi belki yoksulluktur. Bu Meclisin görevi yoksullukla mücadele etmektir.
Sosyal hakların herkese eşit ve adil
dağılımını sağlayıcı önlemler almaktır.
Anayasa, bu anlamda yeniden yapılanmalı diyoruz. 12 Eylül
mağdurlarının itibarlarının geri verilmesi,
haksız yere aylarca, günlerce işkenceden geçip beraat eden
insanların itibarlarının geri verilmesi gerekmektedir.
Toplumdaki yaraları bu şekilde belki yeniden sarabiliriz.
Bu nedenle, tekrar ve ısrarla söylüyoruz ki, yeni bir
anayasa, sivillerin hazırladığı bir anayasa gibi
anlaşılıyor. Hayır, sivil bir mantıkla, devleti
merkeze alan değil, vatandaşı merkeze alan, devleti koruyan
değil, devleti vatandaştan koruyan değil, vatandaşı
devletin baskısından, haksızlıklarından koruyacak,
demokratik, gerçek demokratik, eksiksiz bir demokrasiye yanıt verebilecek
bir anayasaya ihtiyaç vardır. Umarım, böyle bir anayasayı
gerçekleştirebiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Efendim, lütfen tamamlayınız.
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) Gerek yok, selamlıyorum
sadece.
BAŞKAN Tekrar açıyoruz mikrofonunuzu.
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) Peki.
Saygılar sunuyorum, bu umutlarımızı korumaya
devam edeceğimizi ifade ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasanın bazı maddelerinde değişiklik
yapılması hakkında kanun teklifinin on üçüncü maddesindeki
toplu sözleşme kelimelerinden sonra ve grev kelimelerinin eklenmesini
arz ve teklif ederim. 14.04.2010
Hasan
Macit
İstanbul
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Sayın Macit burada mı? Görmüyorum.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uluslararası Çalışma Teşkilatının
(ILO) Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının
Korunmasına İlişkin Sözleşmelerine uygun hâle getirmek.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi, aynı mahiyette
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, tutanak geldi
galiba. Lütfederseniz
BAŞKAN Burayı yönetiyorken okuyamıyorum bunu bir
taraftan da.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Onu okuduktan sonra oylama düzeni
başlayacak, pek kaotik bir ortam olacak
BAŞKAN Okuyamıyorum efendim.
Okuyacağım efendim şimdi. İzin verin, şu
işlemleri bir bitirelim. Size söz verebilirim, eğer gerçekten bir
sataşma varsa.
Şimdi, aynı mahiyetteki iki önergeyi işleme
alıyorum.
Birinci önerge sahibini ve önerisini, diğerinin de ismini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 13 üncü maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
128 inci maddesinin 2 nci fıkrasına eklenen cümlenin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Abdullah
Çalışkan
Kırşehir
Ancak, kazanılmış haklara ilişkin toplu
sözleşme hükümleri saklıdır.
Diğer önerge sahibi:
Ali Öztürk
Konya
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Öztürk, konuşacak
mısınız?
ALİ ÖZTÜRK (Konya) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Sayın Çalışkan?
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Toplu sözleşme ile elde edilen tüm haklar bu kapsamda
saklı tutulmaktadır.
BAŞKAN Aynı mahiyette olduğu için birlikte
işleme aldığım önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın Okay, şimdi, konuşma metnini ben de elime
aldım. Nerede size sataşma var, bana bir işaret buyurur musunuz.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Bir yandan Darbeciler
yargılansın. deyip
diye başlayan cümleye devam ederseniz.
BAŞKAN Nerede, kaçıncı sayfa?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Üçüncü sayfada olması lazım.
BAŞKAN Bir yandan Darbeciler yargılansın.
deyip öte yandan da onların yargılanmasına yol açacak, öte
yandan da onların kurduğu vesayet düzenini ortadan kaldıracak
değişiklikler aman olmasın diye tavır koymak, mücadele
etmek, hangisi ne yana, hangisi ne tarafa? Onun takdirini de ben size
bırakıyorum.
Burası mı efendim?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Evet, çok net. Bu tavrı koyan
biziz, haksız itham ve
BAŞKAN Bunun, buradaki ifadelerin sizi kastettiğini
nasıl anlayacağız Sayın Okay?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Anadola cevaben söylüyor.
Sayın Anadol Darbeciler yargılansın, darbelerden en çok
mağdur olan biziz. dedi. Sayın Bozdağ çıkıp Bir
yandan bunu diyorsunuz, şimdi de bu tavrı koyuyorsunuz. diyor. Bu
tavrı koyan partiler ortada.
BAŞKAN Efendim, kusura bakmayın, ben hiçbir irtibat
kuramadım. Kusura bakmayın
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Hiçbir irtibat kuramadım, bir sataşma
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Kurmak istemezseniz, tabii
kuramazsınız.
BAŞKAN Sayın Okay, bir sataşma görmedim. Görsem
veririm, daha önce kaç defa verdim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, kurmak
istemezseniz, tabii kuramazsınız o irtibatı.
BAŞKAN Hayır efendim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Kastettiklerinin kim olduğu
açık. Hayır, ben sizi kastetmedim. diyemeyen bir hatip
BAŞKAN Efendim, ne partinizin ismi geçiyor ne sizin isminiz
geçiyor, ortadan bir söz.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Peki, kime cevap veriyor? Hangi nedenle
çıktı oraya?
BAŞKAN Ne bileyim kime cevap veriyor! Söyledi biraz önce.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Hangi nedenle çıktı da söz
verildi orada?
BAŞKAN Lütfen
(CHP sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, 13üncü madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, maddenin oylaması gizli oylama şeklinde
yapılacaktır. (CHP sıralarından gürültüler, sıra
kapaklarına vurmalar)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
Sayın Anadola cevap verilmedi mi efendim?
BAŞKAN Evet, şimdi oylamaya geçiyorum.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, bu konuda bir
karar vermeniz lazım
BAŞKAN Direniyor musunuz efendim 2 grup başkanvekili
olarak?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
veyahut da bırakın, AKP
Grubu yönetsin, Meclis Başkanlığından çekilin! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, buyurun, gelin efendim. Bakayım, ben de
çok merak ettim, ne diyeceksiniz bakalım. Hadi
SUAT KILIÇ (Samsun) Oylamaya geçtiniz Sayın Başkan,
oylamaya geçtiniz.
BAŞKAN Üç dakika süre veriyorum size, hadi buyurun.
Ben bir sataşma görmedim doğrusu, görmedim.
Buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY
(Ankara) Grup Başkan Vekiliniz AK PARTİye Siz darbe ürünüsünüz.
diyor. Cevap verilmeyecek mi?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Bakan, ona cevap verin, bana
sataşmayın. Şimdi darbe ürünü olup
olmadığını da söyleyeceğim.
BAŞKAN Sayın Okay, tamam, buyurun.
Size üç dakika süre verdim, lütfen buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Ankara Milletvekili Hakkı
Suha Okayın, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evet, 12 Eylül bir darbe ve o 12 Eylül darbesi burada -Parlamentoda-
temsil edilen, grubu bulunan iki siyasi partiyi kapattı. Bu siyasi
partilerin -her iki siyasi partinin- yöneticilerini içeri aldı,
yargıladı ve gerçekten, o dönemde bu siyasi partilerle aynı
ideolojiyi paylaşan birçok insan cezaevlerinde oldu, milyonlarca insan
fişlendi. Hâlâ o fiş düzeni devam ediyor ve bu iki siyasi partiyi 12
Eylül siyasetten yasakladı.
O dönemde yeni türedi partiler ortaya çıktı ve bunlar
rüzgârgülü gibi Dört eğilimi kucaklıyoruz. dediler. Türkiye'nin
siyasi naturası bozuldu ve o partilerin türevleri olan kimi siyasi
partiler bu Parlamentoya geldi ve onlar saman alevi gibi yükseldiler, sonra bir
kısmı yok oldu. Yeniden saman alevi gibi yükselen partiler burada yer
aldı. Onlar da bir gün yok olacaktır. Ancak bu 12 Eylül darbesinin
ürünü olan Anayasanın, geçen Parlamento döneminde, yani AKP ve CHPnin
olduğu dönemde de 5 kez, on yedi maddesi değiştirildi.
Şimdi, burada ucuz polemik, ucuz politika yapıp
Darbecilerin anayasasını koruyorsunuz. demek yakışık
almıyor. Burada 27 Nisan muhtırasına sessiz kalındı.
deyip 4 Mayısta, o muhtırayı yazan işgüzarla Dolmabahçede
buluşanların, Dolmabahçede buluşup sırdaş
olanların, kanka olanların partisi burada. (CHP
sıralarından alkışlar) Ve bu darbelere karşı daha
dün bu kürsüden, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı, onu
yapanların utanç duyduklarını söylemiştir. Böylesine
duruş sergileyen bir parti karşısında kalkıp da ucuz
polemikle Darbe Anayasasını savunuyor, koruyor. demek hiçbir
siyasetçiye prim getirmez.
Evet, bu Parlamento içerisinde 12 Eylül ürünü bazı partiler
bulunmaktadır. (CHP sıralarından alkışlar)
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, Sayın Kılıç
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, grubumuzu itham eder
mahiyette, sataşmaya cevap vermek üzere
(CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye arkadaşlar, duyamıyorum,
Sayın Kılıçı duyamıyorum.
Buyurun.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sataşmaya cevap vermek üzere
çıkanların yeni bir sataşmaya mahal vermeden görüşlerini
ortaya koymaları gerekir. Sayın Okay sataşmaya cevap vermek
üzere çıktığını iddia etti ama sataşmadan
başka bir iş yapmadı. Dolayısıyla grubumuzu itham eden
sözlerine cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Şimdi, bu sataşma işlemi dizi film
gibi böyle devam mı edecek, arkası yarın gibi?
SUAT KILIÇ (Samsun) Efendim, kısa bir
M. FATİH ATAY (Aydın) Sayın Başkan,
tutanakları getirin.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Tutanakları getirin
BAŞKAN Sayın Okay
Sayın Okay, yani lütfen
SUAT KILIÇ (Samsun) Tutanaklara hiç gerek yok, her şey
ortada.
BAŞKAN Ama Sayın Okay, gerçekten
konuşmanızda, ben gelirken uyarmıştım, yeni bir
sataşmaya mahal vermeyin diye ama
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, sataşmamak
üzere kısa bir söz talep ediyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.
Bir saniye
Daha söz vermedim
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
12 Eylül ürünü olduklarını kabul ediyorlar bu durumda.
BAŞKAN Nasıl efendim?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) 12 Eylül ürünü
olduklarını kabul ediyorlar bu durumda. 12 Eylül ürünü olarak
çıkıp konuşabilirler.
BAŞKAN Evet, efendim, Sayın Okayın da
konuşmasında bir
Evet, Sayın Kılıç, buyurun. Size de üç dakika süre
veriyorum ama hiç olmazsa siz yeni bir sataşmaya mahal vermeyin lütfen.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin) 12 Eylül ürünü
5.- Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okayın,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Tabii biliyorum ki bir an önce herkes gizli oylamanın
yapılması için sabırsızlıkla bekliyor. O nedenle üç
dakikanın bile tamamını kullanma düşüncesinde değilim
ama sataşmaya cevap vermek üzere gelenlerin yeni bir sataşmaya mümkün
mertebe mahal vermeden cevaplarını ortaya koyup yerlerine geri
dönmeleri icap eder.
Bu çatı altında 12 Eylülün mağduru olan çok parti
var ama 12 Eylülün ürünü olan bir parti ben göremiyorum. Eğer
görüyorsanız, bunu açıkça burada ifade etmeniz lazım; bu bir.
(CHP sıralarından Niye söz aldın? sesleri)
İkincisi: Bazı siyasal partilerin saman alevi gibi
büyüyüp küçüldüklerinden bahisle bizi kastetmiş olduğunuzu kesinlikle
düşünmüyorum çünkü 1999 seçimlerinde barajın altında kalan
sizsiniz. Ama biz 22 Temmuz 2007, öncesinde 3 Kasım 2002, 28 Mart 2004 ve
son olarak 29 Mart 2009 seçimlerinde, dört seçimdir üst üste birincilik ipini
göğüsleyerek siyasetimize devam ediyoruz. Dolayısıyla bir sorun
varsa siz kendinizi sorgulayın; bu bir.
Üçüncüsü: Değerli arkadaşlarım, hiçbir partiyi 12
Eylülün ürünü olarak yaftalamanın gereği yoktur. 12 Eylülle
sebep-sonuç ilişkisini burada grubu bulunan herhangi bir siyasal partiyle
kurmanın da gereği yoktur. Aslolan hayata bakıştır,
aslolan özgürlükleri, demokrasiyi, hukuku ve bireyin hukukunu
kavrayış biçimidir. Eğer ki siz bizim Anayasa değişikliği
teklifimizi özünden demokrasi, özgürlük ve hukuk devleti kavramları
bağlamında değerlendirecek olursanız size düşen bir
görev var: 12 Eylülün neticesi, 12 Eylülün sebebi gibi bir
yaklaşımla konuyu değerlendirmiyorum. Eğer ki 12 Eylülle
aranıza mesafe koyacaksınız, 12 Eylülün çok uzağında
kalma iradesini ortaya koyacaksanız, az sonra başlayan gizli oylama
öncesinde, milletvekillerinizin oy kullanma hakkı üzerindeki ipoteği
kaldırın, gelin oylarınızı kullanın.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 13üncü maddenin
oylaması gizli oylama şeklinde yapılacaktır.
Şimdi gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
M. FATİH ATAY (Aydın) Sayın Başkan, bir
dakika, ben söz istiyorum.
BAŞKAN Lütfen, lütfen artık
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) CHPnin üzerinde
ipotek yoktur.
M. FATİH ATAY (Aydın) Sayın Başkan
Lütfen
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Nasıl Başkansın!
BAŞKAN Böyle bir şey olabilir mi efendim ya? (CHP
sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, gizli oylama işlemi
başlamıştır.
Okuyun, buyurun,.
(Oyların toplanmasına başlandı)
M. FATİH ATAY (Aydın) Sayın Başkan, Bu
grupta ipotek var. dedi. Ben bu grubun üyesiyim, söz istiyorum. (CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) AKPnin militanı
mısın, Meclisin Başkanı mısın, onu bir
öğrenelim ya! Meclis Başkanlığıyla hiçbir alakası
yok, AKPnin militanı!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bu oylamanın
sonucunu ilan ettiğimde birleşime otuz dakika ara vereceğimi siz
değerli arkadaşlarımın bilgilerine sunuyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Meclis Başkanı, Meclis
Başkanlık vasfını unutmuş, AKPnin
militanlığını yapıyor burada. AKPnin militanı...
BAŞKAN Sayın Öztürk, kendine hâkim ol lütfen. Hâkim
ol, hâkim ol kendine, bağırıp durma.
Sayın milletvekilleri, sizlere kâtip üyelerce verilen
pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret,
yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir,
hatırlatıyorum.
İsmi okunmayan arkadaşımız da lütfen
sıraya girmesin.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oyunu kullanmayan
arkadaşımız var mı? Yok.
Oy kullanma işlemi tamamlanmıştır.
Lütfen oy kutularını kaldırın.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 13üncü maddesinin gizli
oylama sonucunu açıklıyorum:
|
Oy sayısı :
408 |
|
Kabul : 338 |
|
Ret : 70 |
|
Çekimser : |
|
Boş :
|
|
Geçersiz : |
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
|
Gülşen
Orhan Yaşar
Tüzün |
|
Van Bilecik |
Sayın milletvekilleri, birleşime otuz dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 20.13
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.50
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 93üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, kimse yok,
beş dakika ara verelim.
BAŞKAN 497 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
14üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 14. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 129 uncu
maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Disiplin kararları yargı denetimi
dışında bırakılamaz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 14üncü madde üzerinde
gruplar adına konuşmalara başlıyoruz.
İlk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta
Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaza aittir.
Sayın Korkmaz, buyurun.
Süreniz on dakikadır efendim.
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKPnin Anayasa değişiklik
metninde yer alan 14üncü madde hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızdayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Neredeyse haftalardır Türkiye Anayasayla yatıyor,
Anayasayla kalkıyor. Niye? Çünkü, AKP bunu böyle istiyor. Onlarca kendisine
yandaş televizyon kanalı ve gazete üzerinden öyle bir kampanya
yürütülüyor ki, bu memlekette işsizlik yok, açlık yok, üreten
tesislerimiz kalmamış, çiftçi ekemez, dikemez,
topladığını satamaz, insanlarımız borç
altından kalkamaz durumda değilmiş gibi Anayasa gelecek dertler
bitecek. kampanyası!
Ancak, vatandaş AKP gibi Anayasayı sihirli reçete
olarak görmüyor. Bir kamuoyu araştırma şirketi,
vatandaşlara en öncelikli sorunlarını sormuş, sıralama
şu şekilde oluşmuş: İnsanlarımızın
yüzde 35i geçim sıkıntısı, yüzde 30u işsizlik,
yüzde 8i eğitim, yüzde 3ü demokrasi demiş en öncelikli
problemine; yaklaşık yüzde 12si de Hiçbir sorunum yok. diye cevap
vermiş. Eğri oturalım doğru konuşalım. AKP
Anayasa değişikliği vatandaşın bu hayati sorunlarından
hangisini çözüyor? Olsa olsa, keyfe keder Hiçbir sorunum yok. diyen
kişilerin, yani yüzde 12nin ihtiyacına cevap veriyor, geri kalan
yüzde 88 Bu benim ihtiyacımdan kaynaklanmıyor. diyor.
Değerli milletvekilleri, yaklaşık iki
yıldır etkisini sürdüren ekonomik kriz, her geçen gün toplumsal
huzursuzluğu ve gerginliği artırmakta, esnafımız,
işçimiz, çiftçimiz, memurumuz, emeklimiz, iş adamımız
gittikçe erimektedir. Dolayısıyla, bu kesimler krizin
karşısında ayakta kalmaya çalışırken, Türk
Ticaret Kanunu, Türk Borçlar Kanunu gibi Mecliste yapılacak hukuki
düzenlemeleri bekliyor. Bu düzenlemelerin geciktirilmeye tahammülü yok, derhal
Meclisten geçirilmesi lazım.
Üretim ve istihdamın dip yaptığı, işsiz
gençlerin çoğaldığı, iç ve dış borçların
ödenemez hâle geldiği, alım gücünün zayıflayıp hane
gelirlerinin düştüğü bir ortam mevcut iken yapılacak Anayasa
değişikliğine halk yeterli ilgiyi göstermeyecek ve halkın
nezdinde de Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarı erozyona
uğrayacaktır. İnsanlarımızın bu girişim
karşısında, Çocuk ağlar, derdi çörek. yahut Koyun can
derdinde, kasap et derdinde. dediğini duyar gibi oluyorum. Bu yüzden,
Türkiye Büyük Millet Meclisi enerjisini bu öncelikli sorunların çözümüne
harcamalıdır diyorum. Halkın bugünkü gündemi Anayasa
değil. dediğimizde, Komisyonda Sayın Çiçek, İllaki gündem
dikey yapılmaz, yatay da yapılabilir. Biz gündemimizi yatay
yapıyoruz. demiştir. Sayın Çiçek, gündemin yatay ya da dikey
olması önemli değil, önemli olan, gündeminizin halkın gündemi
olmasıdır. Halka indiğinizde bunun böyle
olmadığını göreceksiniz. Muhalefetle inatlaşma
adına millete eziyet ettiğinizin,
sıkıntılarını görmezden geldiğinizin farkına
varacaksınız.
Değerli milletvekilleri, kürsüye çıkan AKPli hatipler
biraz da mahcubiyetle Tabii ki uzlaşma aranmalıdır. Komisyonda
müzakere edildi. Bak, Genel Kurulda günlerdir konuşuluyor, bu da bir
uzlaşmadır. gibi açıklamalarda bulundular. Arkadaşlar, ya
yanlış biliyorsunuz yahut da yanlış söylüyorsunuz.
Uzlaşma bu değil. Bakın, Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe
Sözlüğü uzlaşmayı nasıl açıklıyor: Uzlaşma,
farklı düşünen, farklı hareket tarzı belirleyen
insanların ortak bir nokta için karşılıklı tavizler
vererek uyuşmasıdır. Sizin yaptığınız bu
mudur? Hayır. AKP Genel Merkezinde hazırladığınız
metnin, hem de parlamenter sistemin denge unsuru olan güçler
ayrılığı ilkesinde ve devletimizin savunma reflekslerinde
ciddi sıkıntılar ve zafiyetler yaratacak olan metnin bizden
müzakeresini istiyorsunuz. Bunun adına uzlaşma demezler, bu bir
dayatmadır, kendi metninizi kabule zorlamadır. Meclisteki
sayısal çoğunluğunuza güveniyorsunuz. Yine, parmak demokrasisi
şovunu sergiliyorsunuz. Milletimiz görüyor. Birçoğunuzun bu
değişikliklerin neler getirip neler götürdüğünden bile haberi
yok. Burada bulunmanızın tek bir gayesi var, milleti değil
Sayın Başbakanı memnun etmek. Ancak biliniz ki demokrasi,
demokrat bireylerin oluşturduğu bir rejimdir, eğer kafalarda
demokrat olmayı beceremez iseniz demokrasiyi de tesis edemezsiniz.
Sayın Ömer Dinçer birkaç gün önce Genel Kurulda bir soruyu
cevaplandırırken Bilim adamı dokuz köyden
kovulacağını bilse bile doğruyu söyleyen insandır.
mealinde bir söz sarf etti, kesinlikle katılıyorum. Eminim,
saygın bir isim, anayasa hukuku profesörü olan Anayasa Komisyonu
Başkanımız da bu görüşe katılıyordur ancak
telefonlarla, fakslarla, yetiştirdiği onlarca öğrenci kendisine
şu soruyu sormamı istediler, ben de söz verdim, diyorlar ki:
Hocamız bizlere Anayasa hukuku derslerinde Anayasalar toplumsal
sözleşmelerdir dolayısıyla toplumun mutabakatıyla
hazırlanmalıdır. diye öğretti. Bugün görüyoruz ki AKP
dışında hiçbir partinin Anayasa hazırlanırken
uzlaşma iradesine başvurulmamış
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Millete götüreceğiz,
millete!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla)
Hocamız da
yaptığı konuşmada AKP metnine olur diyor. O zaman
Hocamıza sormak istiyoruz: Biz öğrencilerinize
anlattıklarınız mı yanlıştı ya da bugün
milletin gözünün içine baka baka yanlış şeyler mi söylüyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, âlâyıvala ile sunduğunuz,
demokrasi devrimi diye göklere çıkardığınız Anayasa
değişiklik metninin 14üncü maddesi, Anayasanın 129uncu
maddesine bir cümle ekliyor: Disiplin kararları yargı denetimi
dışında bırakılamaz. Bürokrasiden gelenler bilirler.
Zaten uygulamada yargı bu kararları denetliyor. Bir teamül
oluşmaya başlamıştı bile. Bu
değişikliğiniz ne getirdi? Hiç, kocaman bir sıfır.
Sivil demokratik bir Anayasa devrimi gerçekleştiriyorsunuz ya, kimi
kandırıyorsunuz? Anayasayı yasaya ve uygulamaya
uydurmanın, malumu ilan etmenin adı ne zamandan beri devrim oldu?
Bu değişiklik ile çalışanların özlük hakları
iyileştirildi de bizim mi haberimiz yok? Ücretlerde, atamalarda, adaleti
temin ettiniz de biz mi duymadık? Memur, emekli, hayatından memnun da
biz boşa mı konuşuyoruz? Memurdan oylarını isterken
vaadiniz bu muydu? Bugün memurlara insanca yaşama vaadini sunarken
vizyonunuz bu mu?
Arkadaşlar, kendinizi akıllı, âlemi saf görmeyin.
Sizlere oy vermiş ancak ev kirasını ödeyemeyen, ay sonunu
getiremeyen, borçlularından köşe bucak kaçıp telefonlarını
açmayan, evladına okula giderken harçlık veremeyen, yol
parasını bütçesi kaldıramayacağı için
sılayırahim yapıp anasının, babasının elini
öpemeyen, ölmüşlerinin kabirlerini ziyaret edemeyen, ailesine bir bayram
hediyesi götüremeyen binlerce memura, emekliye bu ikiyüzlülüğü nasıl
açıklayacaksınız?
AKPnin Anayasa değişiklik metni
ayıplıdır çünkü AKPnin Meclis çoğunluğu
dışında, hiçbir siyasi partinin görüşü Muhalefetin her
dediği yanlıştır. denilerek kale alınmamıştır.
AKPnin Anayasa değişiklik metni özürlüdür, adaletin şaşmaz
terazisi olmaya değil, hep kendisine yontan nalıncı
keserliğine taliptir, seçim öncesi nasıl avantaj elde ederim gibi
kurnazca hesaplar peşindedir. Tepkisel bir metindir hazırladığınız.
Anayasalar objektif görüş ve düşüncelerle
yapılmalıdır. Hâlbuki AKP anayasasının temelinde,
geçmişte yaşanılan öyküler, siyasi olaylar, bir türlü
unutulmayan kötü hatıralar vardır. Bu metin, yaşananlara
karşı öç alma, rövanş alma hissiyatıyla üretilmiştir;
asırlık anayasa tartışmalarını bitirmek bir yana,
yeni tartışmaları başlatacaktır, yeni ret cepheleri
oluşturacaktır.
Bir başka husus, AKPnin milletvekili ve parti
yöneticilerinin -ki karma komisyonlardaki dosyalardan da
anlaşılacağı üzere- birçok usulsüzlük ve yolsuzluklarla
birlikte anılıyor olması, yapılacak
değişikliğin üzerinde ağır iddialar ve gölgeler
meydana getirmektedir.
AHMET YENİ (Samsun) Sizin kaç tane dosyanız var?
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Sen aynaya bak!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Denilmektedir ki: AKP
milletvekilleri ve yöneticileri kendi istikballerini teminat altına
almaya, mahkeme huzurunda hesap vermemek için tedbir almaya
çalışmaktadırlar. Sadece bu eleştirilerin açıklığa
kavuşturulması için bile AKPnin diğer partilere Sizlerin bu
kaygılarınızı giderelim. Gelin, Anayasa
değişikliğini birlikte hazırlayalım. demesi
gerekiyordu. Âdeta bu iddiaları haklı çıkaracak şekilde
metni kendi mahfillerinde hazırlamış, gözlerden
kaçırıp tartıştırmamış ve anlaşılmaz
bir telaşla, komisyonlarda saat hesabı yaparak
görüştürmüştür.
Değerli milletvekilleri, Anayasa değişikliği
tartışmalarının yapıldığı bir süreçte,
milletimizin yüreğini yakan Habur görüntüleri, şehirleri neredeyse
Teksasa çeviren terör eylemleri ve ateşin üzerine benzin döker gibi
Anayasa değişikliği demokratik açılımın bir
uzantısıdır. mealinde Hükûmet yetkililerinin demeçleri
milletimizi tedirgin etmiştir.
Tarih 17 Nisan 2010. Bundan yedi gün önce, bir televizyon
kanalı, Sayın Başbakan bazı gazetecilerin gündeme
ilişkin sorularını cevaplıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Korkmaz, süreniz doldu. Size de ek süre
veriyorum iki dakika.
Lütfen, konuşmanızı tamamlayın.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Diyor ki, lütfen dikkatle dinleyin: Anayasa
değişikliği önerimiz, açılım projemizin önemli bir
parçasıdır. Açılım kapsamında
atacağımız adımların önünü açıyor, altyapısını
hazırlıyoruz. Anayasa değişikliğinin
amacının PKK açılımını hayata geçirmek ve
bölünmez bütünlük aleyhinde fiilleri parti kapatma nedeni olmaktan
çıkarmak olduğu, Başbakanın ağzıyla ikrar
ediliyor.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Bu iftiralarınızı
hep dinliyorlar.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Sayın Başbakan,
bunları biz söylesek İftira atıyorlar. dersiniz.
İşte, bu görüntü ve sözler, değişikliğin halisane
niyetlerle yapılmadığı, yapılanın bölücülük ve
terör çetesinin arzu ettiği şartlara hizmet edeceği gibi
kanaatlerin hâkim olmasına yol açmıştır. Gerçi Sayın
Başbakan, hiçbir gizleme ihtiyacı duymaksızın açıkça
söylemektedir bunu. Sadece bu niyet bile, milletine verdiği sözler
gereği ve millî duruşu itibarıyla Milliyetçi Hareket Partisinin
neden AKP anayasasına karşı olduğunu anlatmaya yeter de
artar bile.
Teklifte, temiz toplum, temiz yönetim ve temiz siyaset yoktur,
milletvekili dokunulmazlığı gibi herkesin kanun önünde
eşitliği ilkesini bozan 83üncü maddenin kaldırılması
yoktur. Başbakan ve AKP yöneticileri, hesap vermekten kaçmaktadırlar.
83üncü maddeyi kaldırmaya yürekleri yetmemektedir. Birilerinin
korkularını anlıyoruz da millete hizmet için vekâlet
almış siz değerli AKP milletvekilleri, siz bu işe neden
alet oluyorsunuz?
Teklifte, baş örtüsü yasağı, imam hatip
okulları mezunlarının yaşadığı
sıkıntılar gibi eğitimde fırsat
eşitsizliğine yol açan yasakların kaldırılması
yoktur. Aziz milletimiz sormaktadır: İstismar denince, baş
örtüsünün, inançlı insanlarımızın sözcülüğüne soyunmak
söz konusu olunca varsınız, iş icraata gelince köşe bucak
kaçıyorsunuz, yoksunuz.
Tüm bu eksiklikleri içeren, hazırlanışında
AKPnin hiçbir siyasi parti grubuna ve sivil topluma eyvallahı
olmadığını gösteren Anayasa değişiklik metnine
usulden ve esastan karşı olduğumuzu söylüyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) Nesrin Ünalın günahı
yeter size.
BAŞKAN Saygıdeğer milletvekilleri, madde üzerinde
ikinci söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yalova Milletvekili
Sayın Muharrem İnceye aittir.
Sayın İnce, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika efendim.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bu maddeyle memurlar ve diğer
kamu görevlilerinin onlara verilen uyarma ve kınama cezalarını
yargı denetimine açıyoruz. Buradan, uyarma ve kınama
cezaları sanki yargı denetimine hiç açılmamış sonucu
çıkarılmasın. Anayasanın 129uncu maddesindeki bu hükme
rağmen, Danıştay ve idare mahkemeleri uyarma ve kınama
cezalarını denetime açmışlardır. Bunu da
Anayasanın 36ncı maddesindeki Hak arama hürriyetine
bağlamışlardır.
İdarenin her tür işlemini yargı denetimine açmak
demek, yargı kararlarına uymak demektir. Ne yazık ki bu konuda
siciliniz çok bozuk. Şimdiden sonra vereceğim bütün örnekler delillidir.
İşte burada, mahkeme kararları elimdedir ve bunlar bu Meclisin
kötü hâl kağıdıdır aynı zamanda. Bu Mecliste mahkeme
kararlarını uygulamayan Başbakan, bakan, milletvekilleri
vardır. Haklarında fezleke olan milletvekilleri bu sıralarda
oturmaktadır. Geçen dönem müsteşar, müsteşar
yardımcısı olup da bugün bazılarının yirmi bir
adet fezlekesinin olduğunu -yargı kararlarını
uygulamamaktan dolayı- hepimiz biliyoruz. Kendilerine isnat edilen suçlar
ise görevde keyfî davranmak, görevde yetkiyi kötüye kullanmak, zincirleme
biçimde yetkiyi kötüye kullanmaktır.
Demokrasilerde keyfîlik yoktur, keyfîlik sultanlıklarda,
padişahlıklarda ve totaliter rejimlerde vardır. Daha dün, 23
Nisan çocuğuna Artık yetki sende, asarsın da, kesersin de.
diyen bir Başbakanımız var. Sembolik bir teslim töreninde,
çocuklarda demokrasi bilincini geliştirmek için yapılan bu törende
bile asmaktan, kesmekten söz eden bir Başbakanımız var.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Mecazi anlamda dedi.
MUHARREM İNCE (Devamla) Asmak, kesmek demokrasilerde olmaz,
padişahlıklarda, krallıklarda, sultanlıklarda olur.
Türkiyeyi muz cumhuriyeti, kendisini padişah zanneden bir
Başbakanın bu hâlini gördükçe dünkü Başbakan Sayın Elgin
Koçubabanın -Sayın Başbakan Elgin Koçubabanın- keşke
görevi devam etseydi, başbakanlığı hiç
bırakmasaydı diyorum çünkü dünkü Başbakan Sayın Elgin
Koçubaba Başkanlık sistemini istemiyorum çünkü Ulu Önder Atatürk,
ülkemiz için cumhuriyeti uygun gördü. diyor.
Ben, size şu kürsüden şunu tavsiye etmek istiyorum:
Anayasayı değiştirmek yerine önce kendiniz değişin,
önce demokrat olun, demokrasiye inanın diyorum. Siz bu
değişikliklerle bu dünyadaki mahkemelerdeki hâkimleri
ayarlayabilirsiniz, dokunulmazlığın arkasına
sığınabilirsiniz ama öbür mahkemede ne
dokunulmazlığınız olacak ne
ayarladığınız hâkimler olacak. Gerçi, merak etmeyin, öbür
tarafa bunu bırakacak hâlimiz yok. Bu hesabı bu dünyada, önümüzdeki
seçimden sonra hep birlikte göreceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) Göreceğiz!
MUHARREM İNCE (Devamla) Sayın milletvekilleri,
Başbakan, Sayın Başbakan, yargı kararını
uygulamadığı gerekçesiyle TÜBİTAK Başkanına 7
milyar lira tazminat ödedi. Başbakan, bu parayı ödemekte
zorlanır mı diye düşündüm, mal varlığını
araştırdım, baktım, beyanlarına baktım Sayın
Başbakanın. Mal varlığı da, alacağı da
artmış. 2007de alacağı 312 milyarmış, 2010da
alacağı 500 milyar olmuş. Demek ki Başbakan 2007den 2010a
alacaklarına 188 milyar lira faiz uygulamış, faiz
işletmiş. Bunu da bilgilerinize sunmak istiyorum.
Demokratik bir anayasa yapabilmek için önce asgari düzeyde
demokrasi inancı ve asgari düzeyde bir demokrasi bilgisi gereklidir. Size
dünyanın en demokratik anayasasını versek siz oradan bir
faşizm çıkarırsınız. Gerçek bir demokratsa demokratik
olmayan bir anayasadan bile eksiksiz bir demokratik yapı kurabilir.
Tıpkı uranyumdan elektrik enerjisi üretilebildiği gibi,
uranyumdan atom bombası da yapılmasına benzer bu örnek.
Yargı kararlarını uygulamama
rekorlarınıza devam edelim. Sayın Hüseyin Çelik, sadece Erzurum
Millî Eğitim Müdürüne 54 milyar lira tazminat kaybetti. Bu para faiziyle
birlikte 80-90 milyar yapmaktadır. Hüseyin Çelik bu parayı ödeyebilir
mi diye baktığımda, araştırdığımda,
daha düne kadar
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Kardeşi var,
kardeşi, Ramazan Çelik.
MUHARREM İNCE (Devamla)
daha düne kadar mini market
işleten kardeşleri, bugün ÇAYKUR bayiliği, Sarar bayiliği,
Volkswagen bayiliği ve özel hastane işletmeciliği
yaptıkları için bu parada zorlanmazlar diye düşünüyorum.
Yargı kararlarını uygulamayıp hukuku
katlettiğiniz örnekler bununla sınırlı değil. Yahudi
iş adamına sattığınız TÜPRAŞ hisseleriyle
ilgili mahkeme kararını uygulamadınız. Çevrecinin
daniskası kesilen Sayın Başbakan, HESlerle ilgili mahkeme
kararını uygulamıyor. Başbakan, Ofere
yaptırılacak Galataport ve Dubai Şeyhine satılan İETT
arazisi konusunda yargı kararlarını eleştiriyor.
Başbakan diyor ki: Yargıçların cebinden bir şey
çıkmıyor, çok rahat hareket ediyorlar. Oysa o yargıçlar
olmasaydı, TÜPRAŞın satışından bu milletin, bu
fakir milletin 3,5 milyar dolar parası uçup gidecekti. Bu fakir millete
3,5 milyar dolar para kazandıran yargıçlara
İçinde biraz insaf,
biraz merhamet, biraz vatan millet sevgisi olan herkes bu yargıçları
eleştirmez, bu yargıçları ayakta alkışlar.
Bu pakette unuttuğunuz bir şey var. Bir geçici madde
eklemeyi unutmuşsunuz. Şöyle diyebilirdiniz: Geçici Madde 3-
Başbakan Recep Erdoğan, Hüseyin Çelik ve onun müsteşarları
yargı kararlarını uygulamama hakkına sahiptir. diye bir
geçici madde eklemeyi unutmuşsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, sizin amacınız hukuk
devletini kökleştirmek, yargı
bağımsızlığını sağlamak, bireyi
özgürleştirmek, toplumu demokratikleştirmek değildir. Sizin
amacınız üç tanedir:
1) Bu milletin varlıklarını özelleştirme
adı altında talan ettiniz, şimdi yargıdan dönmesini
istemiyorsunuz.
2) Yargı kararlarına dayanarak size direnebilen
bürokratların olmasını istemiyor, kadrolaşmanızı
tamamlamak istiyorsunuz.
3) Yüce Divan korkusu dört bir yanınızı
sarmış, Haburdaki gibi hâkim ayarlamak istiyorsunuz.
Bu Anayasa paketinin hazırlanış biçimi, topluma
sunuş biçimi, görüşmelerdeki dayatma mantığı ve
içeriği bakımından darbe anayasasından
farksızdır. 82 Anayasasında yürütme güçlendirilmişti, siz
daha da güçlendiriyorsunuz. 12 Eylül Anayasası faşist bir anayasaysa
bu paket iki kere faşisttir. 12 Eylülcüler darbe yaptılar,
kendilerini korumak için geçici 15inci maddeyi koydular. Siz darbe mi
yaptınız ki ya da bizim bilmediğimiz hangi suçları
işlediniz ki İdarenin eylem ve işlemleri,
odaklaşmanın tespitinde gözetilemez. deyip kendinizi koruma
altına alıyorsunuz?
Sayın milletvekilleri, bu değişiklik paketinin
içinde çocuk hakları var ama 1 milyon çocuk sokaklarda
çalışıyor. Bu paketin içinde engelliler var ama 53 bin engelli
kadrosu boş, Millî Eğitim Bakanlığının
engellilere açtığı sınavdan 110 lira sınav ücreti
alıyorsunuz. Bu pakette şehitlerimiz var ama şehit anneleri al
bayraklarla Meclise giremiyor. Değerli milletvekilleri, bu pakette
kişisel verilerin korunması var ama Sayın Başbakan Tekel
işçilerinin hesabından para çektiğini biliyor. Bu pakette
ailenin bütünlüğünün korunması var ama sözleşmeli
öğretmenlerin ailesi parçalanmış durumda. Bu pakette memurlara
toplu sözleşme hakkı var ama grev hakkı yok hatta eylem yapan
memurlara Sonuçlarına katlanırsınız. diyen bir
Başbakan var.
Sizin demokrasi anlayışınız tramvay
demokrasisi anlayışıdır. Sizin yargı reformunu savunan
Bakanınız, cemaatler için başsavcıya baskı yapan
Bakandır. Geçici 15in kaldırılmasını
önerdiğimizde sulu şaka diyenler bugün aynı şeyi
öneriyorsa, bilin ki onlar Dolmabahçede sırdaş olup, Genelkurmay
Başkanıyla paslaşıp, e-muhtırayı verenlere
trilyonluk araç alanlardır. Onların biber gazıyla Hitlerin gaz
odaları arasında hiçbir fark yoktur. Onlar ki Oferle sabah
görüşmedim. deyip akşam görüştüğünü kabul edenler bu
milleti kandırmaktadır. Milleti kandıranların millet
iradesinden söz etmeye hakları yoktur. Milleti kandırmaya devam ediyorsunuz.
Bu paketle hap yutturmayacaksınız, millete hapı
yutturacaksınız. Bu paketle yürütmeyi yargı
karşısında güçlendirerek milletin parasını yürütmeyi
kolaylaştıracaksınız.
Bu paketin amacı, Sayın Recep Erdoğanın
başkanlığa, sultanlığa giden yoluna taş
döşemektir. Halk tabiriyle bu paketi ete benzetirsem,
AHMET YENİ (Samsun) Oy bile kullanamıyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Devamla) Sayın milletvekilleri, size
son olarak şunu söyleyeceğim: Siz sürekli demokrasiden, insan
haklarından, özgürlüklerden söz ediyorsunuz. Bakınız,
Anayasanın 6ncı maddesi ortada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İnce, normal süreniz doldu, size de
ilave süre veriyorum. Lütfen konuşmanızı tamamlayın.
MUHARREM İNCE (Devamla) Egemenlik, kayıtsız
şartsız Milletindir. Madde 6; Madde 7: Yasama yetkisi Türk Milleti
adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.
AHMET YENİ (Samsun) Oy bile kullanamıyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Devamla) Buraya kadar okuyorsunuz, buna hiç
itirazımız yok, buraya kadar okuyorsunuz. Şimdi size madde 9u
okuyorum: Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız
mahkemelerce kullanılır. Yasamayı okuyorsunuz da 9uncu maddeyi
niye okumuyorsunuz?
Bakın, elimde bunlar mahkeme kararları. Türk milleti
adına yargı karar vermiş, bunların hiçbirini
uygulamamışsınız. İşte idari davalar, işte
tazminat davaları, işte bunların hepsi
Kim istiyorsa AKPden,
hangi milletvekili istiyorsa
Sizin bakanlarınızın, Başbakanın
uygulamadığı mahkeme kararları ortada. Siz neden söz
ediyorsunuz?
Disiplin cezalarını yargı denetimine açsanız
ne olur, açmasanız ne olur? Önemli olan demokrasiye inançtır. Size
dünyanın en demokratik anayasasını getirelim, siz bunun içinden
yine bir baskı rejimi çıkarırsınız, bunun içinden yine
bir faşizm çıkarırsınız.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bahçekapılı, buyurun.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Konuşmacı
grubuma çok ağır ithamlarda bulunan bir konuşma yaptı.
Müsaade ederseniz cevap vermek istiyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Nedir efendim bunlar?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Baştan
aşağı her şey. Faşist olduk, yürüttük,
dolandırdık
Daha ne olabilir?
KEMAL KILIÇDAROLU (İstanbul) Sayın Başkan
tutanakları getirtip bakabilir.
BAŞKAN Yeni bir sataşmaya mahal vermeyecek
şekilde lütfen üç dakikalık süre içerisinde tamamlayınız.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
Sayın Başkan
(CHP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar)
AHMET YENİ (Samsun) Konuşmacıya tahammülünüz bile
yok.
BAŞKAN Ne oldu Sayın Kılıçdaroğlu? Ne
oldu? (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar) Bir
saniye
Niye sıralara vuruyorsunuz? Orada elektronik cihazlar var
arkadaşlar, onlar arızalanır. Devletin malı, Meclisin
malı. Lütfen
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Niye rahatsız oluyorsunuz?
Cevap verecek.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Niye zarar veriyorsunuz, vermeye
çalışıyorsunuz Meclisin malına?
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Sayın Başkan,
tutanakları getirtin.
BAŞKAN Orada elektronik sistemler var, hepsi bozulur. Niye
vuruyorsunuz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
Bağırıyoruz
BAŞKAN Efendim, söz verdim, daha sonra dinleyeceğim
sizi Kılıçdaroğlu, daha sonra dinleyeceğim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
bağırıyoruz duymuyorsunuz, mecburen vuruyoruz çünkü siz
O zaman
bir işitme sorununuz var herhâlde.
BAŞKAN Hayır.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) O zaman
Burada
bağırıyoruz, dönüp bakmıyorsunuz, mecburen buraya
vuruyoruz, ilginizi çekmek için.
BAŞKAN Efendim, bir grup başkan vekili sataşma
nedeniyle söz istedi, kendisine söz verdim, daha sonra da sizi
dinleyeceğim.
Lütfen oturun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
tutanakları getirin, biz de bilelim, neye sataşma oldu.
BAŞKAN Efendim, işte anlatacak şimdi.
Sayın Bahçekapılı, buyurun.
Yalnız yeni bir sataşmaya lütfen mahal vermeyin.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Dikkat ederim efendim.
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önceki
konuşmacı Sayın İnce, grubu adına konuştu. Benim
bildiğim kadarıyla ve notlarımdan okuduğum kadarıyla
Sayın İncenin grubu adına konuşacağı madde
Anayasanın 129uncu maddesi, teklifteki de çerçeve 14üncü maddeydi ancak
kendisi bu maddeyle ilgili hiçbir şey söylemedi.
Sayın İnceyi görebildiğim kadarıyla, kendisi
Meclise çok az gelmekte ve Meclise gelmediği zaman içinde, sanıyorum,
birtakım gazete haberlerinden veya kulaktan dolma bilgilerle bir dedikodu
paketi derleyip burada bizlere sunuyor. Bunu yapmaması gerekiyor çünkü
hepimiz
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Niye rahatsız
oluyorsunuz?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Müsaade ederseniz
Dinleyin.
BAŞKAN Lütfen, lütfen arkadaşlar
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Çünkü bakın, Muhammer
İnce, bu değişiklik paketindeki
(CHP sıralarından
Muharrem sesleri)
BAŞKAN Muharrem İnce.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Muharrem İnce, bu
değişiklik paketindeki 14üncü maddeyle ilgili dedi ki: Memurlar
hakkında verilecek olan disiplin kararlarına yargı yolunu
açsanız ne olur, açmasanız ne olur? Demokrasi
anlayışımız onu gerektirir ki savunma hakkı her
şeyin üstündedir. Verilecek olan her cezada savunma hakkına öncelik
verilmesi gerekir.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sataşma nerede?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Uyarı ve kınama
cezaları da eğer bir ceza ise memurlara da savunma hakkının
verilmesi gerekir.
ATİLA EMEK (Antalya) Sayın Başkan, sataşmaya
mı cevap veriyor?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Demokrat olduğunuzu
söylüyorsunuz, benim burada iki dakikalık cevap verme hakkıma
saygı göstermeyip, masaların üstüne vuruyorsunuz. Demokrat olan
insan
Geçmişte biliyorum hepiniz acı çektiniz 12 Eylülde.
Birçok insanınız var aranızda. Bunları tanıyorum,
birlikte de yaşadık. Eğer
demokratlığınızı sürdürüyorsanız, size acı
çektiren bu 12 Eylül Anayasasını değiştirmek için oy
kullanırsınız.
Çok teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Daha kötüsünü
getiriyorsun ya!
BAŞKAN Sayın İnce, buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkanım,
öncelikle Sayın Grup Başkan Vekili adımı doğru
telaffuz etmedi. İkincisi
AHMET YENİ (Samsun) Düzeltti, düzeltti.
BAŞKAN Sonra düzeltti efendim.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkanım,
ikincisi: Bir dedikodu paketinden söz etti. Oysa ben belgeleri gösterdim. Buna
dedikodu paketi dediği için bana sataşmıştır. Ben bu
belgeleri Başkanlığa teslim ederim. İster Komisyon
incelesin ister AKPli milletvekilleri incelesin. İkincisi bu. Dedikodu
paketi değildir söylediklerim.
BAŞKAN Tamam, evet, doğru.
MUHARREM İNCE (Yalova) Söz istiyorum efendim.
Bir de Meclise
BAŞKAN Sayın İnce, aslında vereceğiniz
cevabı söylediniz, zabıtlara geçti. Bu dedikodu paketi
değildir. dediniz Elimizde belgeler var, mahkeme kararları var.
Başkanlığa da veririm, ilgilenen arkadaşlara veririm.
dediniz. Bunun dışında
MUHARREM İNCE (Yalova) Hayır Sayın
Başkanım, Sayın Başkanım...
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Efendim, soyut
iddialarda bulundu. Ben ondan bahsediyorum. Hiçbir delili yok.
BAŞKAN Tamam efendim, tamam. Lütfen
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkanım,
bakınız, bana sataştı.
Bir de Sayın Bahçekapılı Meclise gelmediğim
zamanlardan söz etti. Sayın Bahçekapılı avukatlık yaparken
ben bu Mecliste milletvekilliği yapıyordum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ben bu dönemden
bahsediyorum.
BAŞKAN Tamam Sayın Bahçekapılı, oturun
lütfen.
MUHARREM İNCE (Yalova) Benim Meclise ne zaman gelip ne
zaman gelmeyeceğimi kontrol edecek makamda değildir.
Söz istiyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Gözlemlerimi
söylüyorum.
BAŞKAN Peki, buyurun, üç dakika ama yeni bir sataşmaya
mahal vermeyeceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar lütfen sakin olalım.
7.- Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, çok
teşekkür ederim. İyi niyetinizi suistimal etmeyeceğimden emin
olabilirsiniz.
Sayın Ayşegül Bahçekapılı
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ayşe Nur!
MUHARREM İNCE (Devamla) Ayşe Nur, pardon. (AK
PARTİ sıralarından gülüşmeler)
AHMET YENİ (Samsun) Ne oldu?
BAŞKAN Demek ki oluyormuş.
MUHARREM İNCE (Devamla) Pardon. Düzelttim.
Size şunu söyleyeyim: Ben sizi çok öncesinden
tanırım Sayın Bahçekapılı. Beraber solcu
olduğumuz günleri hatırlıyor musunuz?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Çok iyi
hatırlıyorum, hiç unutmadım zaten. Hâlâ öyleyim.
MUHARREM İNCE (Devamla) Muharrem İnce on beş
yaşında neyse kırk beş yaşında da
aynıdır.
AHMET YENİ (Samsun) Geri kalmışsınız
geri!
MUHARREM İNCE (Devamla) Milletvekili olmak için asla ve
asla yan çizmemiştir. Siyasi çizgisinde hiçbir kırık yoktur.
Muharrem İnce asla dedikodu yapmamıştır. Bunlar mahkeme
kararlarıdır.
Sayın Bahçekapılı, o eski birlikte solcu
olduğumuz günlerin hatırına
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sizinle hiç solculuk
yapmadım ben!
MUHARREM İNCE (Devamla)
size bunların bir
fotokopisini verebilirim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sizinle hiç aynı
çizgide olmadım.
MUHARREM İNCE (Devamla) Olur mu efendim, olur mu?
BAŞKAN Tamam, lütfen karşılıklı
konuşmayalım.
MUHARREM İNCE (Devamla) Fotoğraf getirebilir miyim?
İsterseniz fotoğraf getireyim.
BAŞKAN Sayın İnce
Sayın İnce, lütfen
MUHARREM İNCE (Devamla) Ben burada
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın İnce, lütfen tamamlayın.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bakın, şunlar eğer
dedikodu paketiyse, bunlar dedikodu paketiyse, bunlar mahkeme kararı
değilse, işte, burada dört partimizin grubu var. Dört parti grubu
birer milletvekilini, hukukçu milletvekilini görevlendirsin. Eğer bunlar
dedikodu paketiyse, ben yarın sabah milletvekilliğinden istifa
ediyorum.
BAŞKAN Aman etme. Niye ediyorsun?
MUHARREM İNCE (Devamla) Bir daha da ömrümün sonuna kadar
milletvekili olmayacağım.
Sayın Bahçekapılı, gel, yüreğin varsa, bilgin
varsa, cesaretin varsa, gel bu kürsüden benim koyduğum iddiayı sen de
koy.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın
Başkan, izin verin cevap vereceğim. Düşüncelerimle ilgili cevap
vereceğim.
BAŞKAN Efendim, hangi sözüne sataşma gerekçesiyle
cevap vereceksiniz?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Söylüyorum efendim:
Benim siyasi düşüncelerimle ilgili.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
sataşma var efendim, çünkü aynı iddialarla yanıt vermek istiyor!
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Duyamadım efendim. Arkadaşlar, bir dakika
Hangi sözüne efendim? Hangi sözüne?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Siyasi
düşüncelerimle ilgili sataşma yaptı şahsıma.
BAŞKAN Efendim, şimdi, bakın, İktidar
Partisinin Grup Başkan Vekilisiniz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Evet.
BAŞKAN İktidar milletvekilleri, grubu, muhalefetin
eleştirileri karşısında birazcık tahammüllü
olmalıdır.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Efendim, ben yeteri
kadar dayanıyorum.
BAŞKAN Bakın, tahammüllü olmalıdır. Tabii ki
muhalefet iktidarı eleştirecektir. Eleştirisinde haklı
olabilir, haksız olabilir
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Efendim, yeteri kadar
dayanıyoruz. İş kişiselleşmeye dönüştü. İki
cümle
BAŞKAN Lütfen
Hayır, hayır, söz vermedim, oturun. Hayır efendim,
oturun.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Efendim, kişisel
bir durumla karşı karşıyayız.
BAŞKAN Efendim, bu devam eder, ben biliyorum. Şimdi
siz konuşacaksınız, o bir daha isteyecek. Tamam efendim, kimin
ne olduğunu herkes bilir.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkanım, ben
kürsüdeyken yine bana sataştı Sayın Bahçekapılı. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Hiçbir zaman birlikte
olmadığımızı söyledi.
BAŞKAN Lütfen
Sayın İnce, bakın, benim iyi
niyetimi lütfen kötüye kullanmayın. Tamam.
MUHARREM İNCE (Yalova) 27-28 Haziran 1998 ODTÜ Sosyal
Demokratlar Konferansında birlikteydik kendisiyle. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tamam. Peki efendim. Oturun yerinize. Tamam,
zabıtlara geçti.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Hayatımda oraya
gitmedim, yemin ediyorum.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Efendim, şimdi görüşmelerimize devam
ediyoruz.
Bu da bu birleşimdeki farklı bir
tartışmayı bize yaşattı.
Şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Muş Milletvekili Sayın Nuri Yaman hitap edecekler.
Buyurun Sayın Yaman.
BDP GRUBU ADINA M. NURİ YAMAN (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu heyecanlı ve
karşılıklı eski hesaplaşmaların
yapıldığı bir süreçten sonra, ben de 497 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 14üncü maddesiyle ilgili olarak Barış ve Demokrasi
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu nedenle, hepinizi
en içten duygularımla selamlarım.
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan, duyulmuyor.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım, Sayın
Okay, Sayın İnce, orada büyük bir karmaşa var arkadaşlar.
Hatibi dinleyemiyoruz. Lütfen
M. NURİ YAMAN (Devamla) Öyle sanıyorum ki bu
tatlı, geçmişe yönelik hesaplaşma belki biraz daha devam edecek
ama koridorlar müsait, lütfen, orada bu süreyi devam ettirebilirsiniz.
Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi,
Anayasamızın 129uncu maddesinin üçüncü bendinde Uyarma ve
kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç, disiplin kararları
yargı denetimi dışında bırakılamaz. hükmü yer
almaktadır.
Söz konusu madde, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin bu
görevlerini yaparken görevleriyle ilgili sorumluluklarının neler
olduğunu ve herhangi bir soruşturmaya uğradıkları
zaman yapılan kovuşturmayla ilgili olarak sahip oldukları yasal
güvencelerini düzenlemektedir. Madde, memurlar ile diğer kamu
görevlilerinin yürüttükleri faaliyetlerinin çerçevesini çizmekte ve ayrıca
bu faaliyetlerini kanunlara sadık kalarak yürütmek zorunda
olduklarını belirtmektedir.
Değerli arkadaşlar, Anayasanın çizmiş
olduğu bu çerçeve kapsamında 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa tabi olanlar bu kanuna göre, diğerleri ise
kuruluş yasalarında belirtilen temel düzenlemelere göre
çalışmalarını yürütmekle zorunludurlar.
657 sayılı Yasanın 135inci maddesinin üçüncü
fıkrasında da Aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin
durdurulması ve devlet memurluğundan çıkarma cezalarına
karşı idari yargı yoluna başvurabilirler. hükmü yer
almaktadır. Bu düzenlemeyle, kanun koyucu Anayasanın
sağladığı imkânı kullanmış ve uyarma ve
kınama cezalarını yargı denetimi dışında
tutmuştur.
Aynı Kanunun 133üncü maddesinin birinci
fıkrasında ise Disiplin cezaları memurun siciline
işlenir. denilmektedir. Yani disiplin cezalarından olan uyarı
ve kınama cezalarına hem yargı yolu
kapatılmıştır hem de bu cezaların sicile
işlenmesine dair bir düzenlemeye gidilmiştir.
Yine ayrıca, Anayasa Mahkemesinin 27/11/2007 tarih ve
2002/169 esas, 2007/88 sayılı kararının gerekçesinde de
uyarma ve kınama cezaları özellikleri dolayısıyla bu
kuralın dışına çıkarılmıştır.
Uyarma ve kınama cezalarının yargı denetimi
dışında bırakılacağı ifade edilmekle
beraber, Anayasa Mahkemesinin ilgili kararının devamında da
yargısal denetim bakımından uyarma ve kınama
cezalarının genel kural kapsamı dışında
tutulmasının sebebi olarak da bu cezaların özellikleri
gösterilmiştir.
Gerekçede Disiplin cezalarının
ağırlıkları birbirinden farklı olup, uyarma ve
kınama cezaları en hafif disiplin cezalarını
oluşturmaktadır. şeklinde açıklama yer almaktadır.
Anayasa Mahkemesinin kararının sonuç bölümünde ise
Devlet memurlarına verilen uyarma ve kınama cezaları Anayasada
yer alan hükme ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu yöndeki iradesine uygun
olarak yargı denetimi dışında tutulduğundan, söz
konusu kuralların Anayasaya aykırılığından söz
edilemez. şeklinde değerlendirmeye de ayrıca yer
vermiştir.
İç hukukta uyarma ve kınama cezalarına
karşı iptal davası açma hakkının tamamen ortadan
kaldırılmış olması karşısında etkili
başvuru ve hak arama özgürlüğü dikkate alındığında
başvurulabilecek tek yargı makamı ise ancak Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kalmıştır. Söz konusu Mahkeme
başvurana karşı yapılmış olan uyarıya benzer
disiplin cezalarının verildiği durumlarda Etkili başvuru
yolunun bulunmaması sonucunda başvuru sahibi, benzeri disiplin
tedbirlerinin meşruluğunun denetlenmesini sağlayacak her türlü
güvenceden mahrum bırakılmaktadır. gerekçesi ile İnsan
Hakları Sözleşmesinde yer alan etkili başvuru
hakkının ihlali anlamına geldiği yolunda da bu
kararını vermiştir. Bu tür davalarda Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, Anayasanın 129uncu maddesinin üçüncü fıkrası ve 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 136ncı maddesinin
bu
kararlar aleyhine idari yargı yoluna başvurulamaz. hükmüyle bir
uyarma veya kınama cezasının hukuki denetime tabi olmayacağı
sonucunun ortaya çıktığını hatırlatmakta ve bunu
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 13üncü maddesinde yer alan
Bu sözleşmede tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal
edilen herkes, ihlal fiili resmî görev yapan kimseler tarafından bu
sıfatlarına dayanılarak yapılmış olsa dahi,
ulusal bir makama, etkili bir başvuru yapabilme hakkına sahiptir.
ilkesinin ihlali anlamında kabul etmiştir.
İşte bu nedenle de Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine açılan yüzlerce dava sonucu Türkiye binlerce avro tazminat
ödemek zorunda kalmıştır. Verilen bu tür tazminat kararları
sonucu Anayasanın bu düzenlemesi ile 657 sayılı Yasanın
söz konusu hükmünün uygulanabilirliği tartışılır hâle
gelmiş bulunmaktadır.
Yine basında sık sık bu cezalara karşı
yargı yoluna gidildiğine dair haberler çıkmaktadır. Oysa
burada durum tamamen farklıdır çünkü uyarma ve kınama
cezalarında yargı yoluna başvurabilmenin tek yolu, verilmiş
olan cezada bir şekil eksikliğinin bulunmasına bağlıdır.
Bu eksiklikleri şu şekilde sıralayabiliriz:
Savunmayı alan amir ile cezayı veren amir farklı
kişi olamaz.
Bir suça iki ceza verilemez.
Disiplin suçunun işlendiği tarihten itibaren
soruşturma bir ay içinde açılmamışsa ceza
uygulanmasına gidilemez.
Uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarında
disiplin soruşturması tamamlandıktan sonra disiplin kurulu on
beş gün içinde karar almak zorundadır.
Eğer uyarı ve kınama cezası sonucunda,
kişi kurumundan özel herhangi bir ek ödeme alıyorsa ve kurum da bu ek
ödemeyi verilen cezanın yanında belli bir süreliğine kesiyorsa,
işte, ancak o kesintiye karşı iptal davası
açılabilmektedir. Yani kişi, uyarı ve kınama cezasına
karşı, içerik açısından değil, sadece şekil
açısından yargı yoluna gidebilmektedir.
Yine, Uyarı ve kınama cezaları çok hafif
cezalardır ve cezalar da yargı denetimine açılırsa otorite
sağlanmaz. şeklinde düşünenler de şunu bilmeliler ki,
idareler söz konusu kesintilerin yanı sıra başka mükerrer
cezalandırma yollarına da başvurmaktadırlar. Söz gelimi,
uyarı ve kınama cezası almış memurların terfi,
tayin ve diğer özlük hakları bu cezalar gerekçe gösterilerek
engellenmekte ve anılan cezalar yargı denetimi dışında
bırakılmış olduğundan bu hukuksuz uygulamalara
karşı memurlar haklarını arayamamaktadırlar.
Yukarıda da belirtmiş olduğum gibi, uyarı ve
kınama cezaları memurların sicillerine işlenmektedir.
Kurumların çıkarmış olduğu görevde yükselme ve unvan
değişikliği yönetmeliklerinin hiçbirinde uyarı ve
kınama cezası almış olmamak şartı
aranmamaktadır ancak hepsinde olumlu sicil şartı
aranmaktadır.
Değerli arkadaşlar, sicillerin Bilgi Edinme Yasası
kapsamında elde edilmesiyle birlikte binlerce sicil raporu dava konusu
edilmiştir. Bu davalara karşı idare tarafından yapılan
bazı savunmalarda, sicil raporlarındaki düşük notun sebebi
olarak memura verilen yazılı ikaz veya uyarı cezaları
gösterilmiştir. Danıştay, temyiz incelemesi sırasında
verdiği bir kararda, devlet memurlarının ehliyetlerinin
tespitinde, kademe ilerlemelerinde ve derece yükselmelerinde özlük ve sicil
dosyalarının başlıca dayanak olduğunu,
dolayısıyla bu tür durumlarda mahkemelerin, uyarı
cezalarını incelemeleri gerektiğini belirtmiştir. Ancak bu
karar, sadece sicil dosyalarına karşı açılan davalarda
uyarı cezalarının incelenmesiyle ilgilidir.
Yine bir örnek verecek olursak, İçişleri
Bakanlığı birinci sınıf mülki idare amirliği
statüsüne yükseltmelerde, ilgili encümence, başarı
puanlarının tespiti hususunda, söz konusu yönetmeliğe göre sicil
dosyası üzerinden yapılan değerlendirmelerde takdirname,
müfettiş değerlendirme belgesi, sicil raporu ortalama notu olumlu
puan olarak değerlendirilirken, alınan disiplin cezalarından
uyarma, kınama, maaş kesimi ve devamı cezalar ise eksi puan
olarak başarı puanlarının tespitinde değerlendirmeye
alındığı düşünüldüğünde de yapılan bu
düzenleme ile uyarma ve kınama cezalarına karşı da anayasal
bir güvenceye kavuşturularak yargı yolunun açılmış
olmasını memurlar ve diğer kamu çalışanları için
hukuka uygun ve adil bir yol olarak kabul etmek gerektiğine
inanıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Efendim, size de ek süre veriyorum. Lütfen
tamamlayınız.
M. NURİ YAMAN (Devamla) Teşekkür ederim.
Elbette ki öngörülen bu değişiklik
yapılabildiği takdirde, çalışanların hak ve özgürlük
alanı biraz daha genişleyecektir. Ancak demokratik yönetimin önündeki
engellerin kaldırılması sadece anayasal metinleri yenilemekten
değil, aynı zamanda doğru uygulanmasını
sağlayacak mekanizmaların da oluşturulmasından geçmektedir.
Her ne kadar bu düzenlemeler ile disiplin cezalarına ilişkin
başvuruların ve yargı yoluna gitmenin bir anayasal güvencesi
sağlanıyor ise de memurların diğer özlük haklarıyla
ilgili yapılması gereken düzenlemelerin bunu desteklemediği ve
memurların, şu anda geçim sıkıntısında olan bu
kişilerin, huzurlu, rahat ve ülkeye daha iyi hizmet üretmeleriyle ilgili,
özlük haklarıyla ilgili yapılması öngörülen düzenlemelerin,
bunların sağlanmamasında, sadece bu eksikliklerin giderilmesi,
onların daha etkin ve daha verimli çalışmalarına katkı
sunmayacağını belirtirken burada sözlerime son veriyor, Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yaman, çok teşekkür ederim.
Gruplar adına 14üncü madde üzerinde son söz, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Sayın
Mustafa Çetine ait.
Sayın Çetin, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ÇETİN (Uşak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14üncü maddeyle ilgili
olarak AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlarım.
Maddenin içeriğiyle ilgili, benden önce konuşan
arkadaşlar özünü söyledi ama bazı yanlışlıklar var
düzeltilmesi gereken. 1961 Anayasasının yasaklamadığı
uyarma ve kınama cezalarına karşı 82 Anayasası
129/3te bu yasaklama getirilmiştir. İdari yargının bu yasaklara
karşı yani uyarma ve kınama cezalarına karşı
açılan davalarda ilgilendiği olmuştur ama süre ve zaman
aşımı yönünden incelemiştir, cezanın esası
yönünden verilen kararlar daha çok ret şeklinde olmuştur.
Son zamanlarda farklı bir arayış vardı, o da
şudur: Şimdi, öncelikle yapmaya
çalıştığımız şey uyarma ve kınama
cezalarıyla ilgili olanlar hariç ibaresini üçüncü fıkranın
metninden çıkarmaktır. Böylece tüm disiplin cezalarına
karşı yargı yoluna gidilebiliyor. Bizim hukukumuzda bu mümkün
değildi, ta ki Anayasanın 90ıncı maddesinde
değişiklik yapılmasına kadar. Bildiğiniz gibi,
Anayasanın 90ıncı maddesinde, usulüne göre yürürlüğe
girmiş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası
antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler
içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda
milletlerarası antlaşma hükümlerinin esas alınacağına
dair değişikliğin yapılmasından sonra, doktrinde, bu
değişiklikten dolayı Türk idari yargı mercilerinde, bu
değişiklik olmasa bile bunlar hakkında idari yargıya gidilip
gidilemeyeceği yeni tartışılmaya
başlanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bu
konuda yapılan başvurularda, mahkeme, İnsan Haklarının
ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmenin,
adil yargılama hakkını düzenleyen 6ncı maddesinin ihlali
olduğunu belirterek, bize, Türkiyeye, bu cezalara karşı ihlal
anlamında kararlar vermiştir. O sebeple bu düzenlemenin
yapılması bir zorunluluk hâline gelmiştir. Kaldı ki, 657
sayılı Kanuna tabi olmayan TRT gibi veya 399 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname kapsamında olan KİT personeli için zaten böyle bir
engel söz konusu değildi. Bu şekilde, bu eşitsizlik de ortadan
kaldırılmış olmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
değişiklik, gene toplam değişikliğin kapsamında
bulunan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun bazı kararlarına
karşı da dava açılabilmesi, keza Yüksek Askerî
Şûranın bazı kararlarına karşı da dava
açılabilmesi imkânı da bu değişiklikle getirildiği
için orada da bir bütünlük ve bir tutarlılık arz etmektedir.
Bu vesileyle, değişikliklerin kapsamıyla hiç ilgisi
bulunmayan, burada, efendim, çokça söylendi İşsizlik ve
pahalılık var, Anayasaya Şimdi sırası mı?
deniyor. Efendim, ekonomik sorunlar var, şimdi toplumun gündemi Anayasa
değil deniyor. Acaba öyle mi? Bir bakalım.
Bunlara bakmadan önce şu husustaki talihsizliği de
belirtmek istiyorum. Burada dile getirilen eleştirilerde sanıyorum
bir üslup sorunu var. Öfke, itham, ima, niyet okumalarla dolu bu üslup,
milletimizi üzmekte, siyasi hayatı âdeta zehirlemekte, uzlaşma zeminini
tahrip etmektedir. Unutmayalım ki, barış zemini kurmada
vazgeçilmez olan demokrasiler aynı zamanda kendi yaşam
alanlarını da barış zemininde bulabilmektedirler.
Korkarım, bu tartışmalardaki özellikle muhalefetin
kullandığı üslup yüzünden kamuoyunun rahatsız olduğunu
düşündüğüm bir örneği vermek istiyorum. Bir akademisyenimiz
Ülkemizde, başta kimi siyasetçilerimiz olmak üzere, kendine aydın
diyen bazı kişiler, ne zaman bu ülkenin demlenmiş ruhlara çok
acele ihtiyacı olduğunu anlayacaklar? diye sormaktadır.
Değerli milletvekilleri, anayasalar, birey hak ve
özgürlüklerini güvence altına alma amacına yönelik olarak, devlet
iktidarını sınırlandıran, kuvvetler
ayrımını sistemleştiren ve iyi işleyen bir devlet
mekanizmasını oluşturan temel kurucu normlardır. Bizim
hâlen yürürlükte olan temel kurucu normumuz 1982 Anayasası, zihniyet
itibarıyla bireyi değil devleti gözettiği, özgürlük-güvenlik
dengesini kurmada tercihini otoriteden yana kullandığı,
hazırlanışı ve halkoyuna sunuluşunda antidemokratik
yöntemler uygulandığı, bu sebeplerle de gerçek bir toplum
sözleşmesi olma karakterini yitirmekte olduğuna dair yoğun
eleştirilere maruz kalmıştır.
Bu Anayasanın ikinci en önemli talihsizliği de, Anayasa
yargısı tarafından, özgürleştirici değil
kısıtlayıcı, ilerlemeci değil korumacı bir
zihniyetle yorumlanagelmiş olmasıdır. Birçok anayasa hukukçusu,
siyaset adamı, sivil toplum ve entelektüel dünya, anılan nedenlerle
mevcut Anayasanın ciddi bir meşruiyet kriziyle karşı
karşıya olduğunu düşünmektedir. Sözgelimi, bundan on
yıl önce, eski Yargıtay başkanı, bu Anayasayla ilgili
olarak Türkiye, meşruluk debisi neredeyse sıfıra
yaklaşmış bir anayasayla yeni yüzyıla giremez,
girmemelidir. demiştir.
Bir başka değerli anayasa hukukçusu Anayasalar
değişen toplumun gerçekleriyle yenilenip yaşatılmak için
vardır. En kötü ama değişikliğe ve toplumca
onarılıp benimsenmeye açık bir anayasa, görünüşte en iyi
görünüp ilişilmezliği yüzünden toplumdan soğuyarak taşlaşan
ve raflardan tarih seyreden bir anayasaya göre kat kat iyidir. demektedir.
Toplumun heyecanla karşıladığı bu ve
benzer düşüncelerin ürettiği talepler kaçınılmaz bir
şekilde harekete geçmiş, bu süreçte art arda yeni anayasa önerileri
gündeme gelmiştir. TÜSİAD, Odalar Birliği, Barolar Birliği,
bazı siyasi partiler ve kurumlar, uzun bir süreden beri toplumun
karşısına yeni anayasa önerileriyle çıkmaktadırlar.
Demek ki toplumda yeni bir anayasa talebi var. Her gün bir yenisi ortaya
çıkıyor. AK PARTİ de gerek 2007 gerekse 2002 seçim
kampanyasında bu ihtiyacı vurgulamış ve bunu
halkımıza anlatmaya çalışmıştır.
Anayasa, toplumumuzun gündeminden hiçbir zaman
düşmemiştir. Anayasaların bize bir günde mutlu bir dünya
yaratamayacağını bilsek bile devlet ve toplum hayatı
bakımından önemini inkâr edemeyiz. Güncel sorunlar asla yeni bir
anayasanın yapılması konusundaki
sorumluluklarımızı ertelemenin mazereti olamaz. Güncel
sorunları bahane ederseniz kıyamete kadar anayasa filan
yapamazsınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bir örnek verelim: Daha 1876da pahalılık, işsizlik
yok muydu arkadaşlar? 1921de yok muydu?
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Harp vardı, harp!
MUSTAFA ÇETİN (Devamla) 1924te yok muydu? 1961de
işsizlik, pahalılık yok muydu? 1982de yok muydu? Şu
Anayasa 16 defa değiştirilirken işsizlik ve pahalılık
yok muydu?
Siyaset elbette güncel sorunlarla meşgul olacaktır,
ancak siyaset kurumuna saygınlık kazandıran şey,
geleceği inşa etme sorumluluğudur. Güncel sorunları bahane
ederek, geleceği inşa etme sorumluluğumuzdan vazgeçemeyiz.
Siyasetin hâlâ aziz milletimize
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çetin, size de ek süre veriyorum,
konuşmanızı, lütfen, tamamlayın efendim.
MUSTAFA ÇETİN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Siyasetin aziz milletimize hâlâ ödenememiş en büyük borcu,
ülkemizi uzlaşma temelinde demokratik, sivil, özgür, çağdaş ve
yepyeni bir anayasaya kavuşturmaktır. Güncel sorunları bahane
ederek Şimdi anayasa zamanı değil demek,
anayasacılığı da, anayasanın bir toplum ve devlet
bakımından ne anlam ifade ettiğini hiç anlamamış olmak
demektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bazı
vatandaşlarımıza gelince, onlar bunu da yeterli bulmuyor, bizden
daha fazlasını istiyor. O vatandaşlarımızdan da
anlayış bekliyoruz. Çünkü siyaset, bir akademisyenin deyişiyle,
demokrasi ve siyaset birçok iyiyi aynı anda yürürlüğe koymaya bazen
imkân vermeyebiliyor.
Bu değişikliklerin içinde millet var, bu
değişikliklerin içinde kadınlar var, engelliler var, şehit
ve dul ve yetimleri var, memurlar var, kişisel verileri kaydedilen var,
haksız disiplin cezaları sebebiyle mağdur edilenler var.
Vatandaşlarımızdan ricam şu, sözlerime son
vermeden önce: Bu maddeleri dikkatle dinleyin, kendi vicdanınızla,
aklınızla değerlendirin, o zaman göreceksiniz ki, bu
değişiklikler hayata geçtiği zaman birey hak ve özgürlükleri
daha bir güvenceye kavuşmuş olacak, demokrasi ve hukuk düzenimizin
kalite ve standardı yükselecek, anayasal kurumlarımızın
saygınlık ve demokratik meşruiyeti artacak, kurumlara duyulan
güven artacaktır. Bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği
günün Türkiyesi, bugünün Türkiyesinden çok daha iyi, çok daha mutlu bir
Türkiye olacaktır.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Çetin, teşekkür ederim.
Şimdi de, şahıslar adına konuşmalara
geçiyoruz.
Şahıslar adına ilk söz, Manisa Milletvekili
Sayın İsmail Bilene ait.
Sayın Bilen, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İSMAİL BİLEN (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin, Anayasanın 129uncu maddesinde değişiklik
yapan çerçeve 14üncü maddesi hakkında görüşlerimi paylaşmak
üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 1982 darbe Anayasasının
bazı maddelerinin değiştirilmesi için
arkadaşlarımızla bir değişiklik teklifini
huzurlarınıza getirmiş bulunmaktayız. Darbe ürünü olan 82
Anayasasından hiç kimsenin memnun olmadığına, hatta bu
Anayasanın temel hak ve hürriyetleri daralttığına,
antidemokratik hükümleri nedeniyle sürekli eleştirildiğine hep
birlikte şahit olduk. 82 Anayasası yapıldığı
günden bugüne hep eleştirilmiş ve bu nedenle 15 kez kısmi
değişikliklere uğramış ancak toplumun taleplerini
karşılama noktasında iyileştirmelere rağmen
eksiklikler ve eleştiriler giderilememiştir. Huzurunuza getirilen bu
değişiklik teklifi ile toplumumuzun talepleri ve ihtiyaçları göz
önünde tutulmuştur.
Yaklaşık bir haftadır yapılan müzakerelerde
tüm siyasi partiler, mevcut 82 Anayasasını eleştirmelerine
rağmen değişiklik teklifine karşı çıkarak ciddi
bir çelişki içerisine düşmüşlerdir. Darbenin -ki bu iddialar da
doğrudur- mağduru olduğunu iddia eden partilerimiz, burada,
mevcut Parlamento içerisinde görev yapan partilerimiz bu değişiklik
teklifine karşı çıkmakta, alternatif bir teklif ve öneri de
getirmemekle, hamasetle ve popülizmle, antidemokratik sistemin ve statükonun
savunuculuğunu âdeta burada sergilemek durumunda kalmışlardır.
Yargının ve yargıcın bağımsızlığını
dile getirenler, yargının ve yargıcın
tarafsızlığını göz ardı etmektedirler.
Altını tekrar çizerek ifade etmek isterim ki yargıya ve
yargıca en fazla zarar verenler ideolojilerinin esiri olanlardır.
Kararlarını hukukun evrensel ilkelerine göre veremeyenler,
ideolojilerinin esiri olanlar, yargıya ve yargıca en fazla zarar
verenlerdir. Bu tür kararlar kamu vicdanını yaraladığı
gibi hukuka ve hukukçuya olan güveni de zedelemektedir.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Kim olduklarını
açıklasana.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bu durumu savunmak ne
millete ne devlete bir yarar sağlamamıştır, bundan sonra da
sağlamayacaktır.
Halktan kopuk siyaset yapanlar aziz milletimizin beklentilerini
karşılamak yerine statükoyu sahiplenmektedirler. Görünen o ki Anayasa
değişiklik teklifimiz referanduma gidecek ve aziz milletimizin
onayı istenecektir. Milletten korkanlar referandumu engellemenin
yollarını ve çarelerini aramaktadırlar. Değişiklik
teklifinin yeterince tartışılmadığını dile
getirenler yirmi sekiz yıllık tartışma sürecini ve talebini
görmezlikten gelmektedirler.
Gecikmeli de olsa süreç başlamıştır.
İnsanımızın temel hak ve hürriyetlerini daraltan bu darbe
Anayasası, daha özgürlükçü, daha demokratik, daha katılımcı
bir yapıya kavuşacaktır. Bu bağlamda, darbe
Anayasasında, 129uncu madde ile disiplin kararlarının
yargı denetimi dışında tutulamayacağı ifade
edilmiş ise de uyarma ve kınama cezaları bu ana kuralın
dışında tutulmuştur. Bu hususa dolaylı birtakım
gerekçeler de oluşturulmuştur. Yargı yükünün hafifletilmesinde,
bu cezaların özellikleri dolayısıyla, yani hafif cezalar
olması itibarıyla yargı denetimi dışında
bırakıldıkları ifade edilmiştir. Oysaki bu cezalar
yani uyarma ve kınama cezaları dolaylı da olsa mahkemelere
taşınabilmekte ve etkileri itibarıyla da çok ciddi mağduriyetlere
sebebiyet verebilmektedir.
Uygulamada 657 sayılı Kanuna tabi olanlar bu hükme
muhatap olmalarına rağmen, farklı kanunlara tabi olanlar için
bir kısıtlama getirilmemiştir. Bu yasağa muhatap olan 657
sayılı Kanunun muhatapları moral olarak yıprandıkları
gibi, terfilerinde de bir engel oluşturmakta, uygulamada da keyfîliklere
sebebiyet vermektedir. Değişiklik teklifimizle, bu keyfîliği ve
evrensel hukuka aykırılığı kaldırmayı ve bu
mağduriyetleri gidermeyi hedeflemekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bilen, bir dakika süre içinde lütfen
konuşmanızı tamamlayın.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Tamamlıyorum efendim.
Birçok memurumuzun kariyer ve mali hakları üzerinde de
olumsuzluklara sebebiyet veren bu hüküm Anayasa metninden
çıkarılmıştır yani uyarma ve kınama cezaları
da yargı denetimine açılmıştır.
Teklifin ülkemize ve aziz milletimize hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bilen, teşekkür ederim.
Şimdi, şahısları adına ikinci söz
Gaziantep Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüze aittir.
Sayın Ağyüz, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika efendim.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gündemimizi boş yere ve uzun süredir
işgal eden Anayasa değişikliğinin 14üncü maddesi üzerinde
söz aldım.
Nasıl bir iş ki uyarma ve kınama
cezalarını yargı denetimine açıyorsunuz ama siz kendinizi
yargı denetimine kapatıyorsunuz ve dokunulmazlık
zırhına bürünerek yargıdan korunan, yargıdan kaçan
insanların oylarıyla da Anayasa değişikliği yapmaya
çalışıyorsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Bravo.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Bunun adı Anayasa
değişikliği. değildir. Kendinizi tekrar zırha
büründürmek, topluma hiçbir şey vermeyen, hiçbir katkısı
olmayan
Bunu dahi bir haftadır anlayamayan milletvekilleri var,
konuşmaları
Biz İşsizlik var, Anayasa değişikliği
yapılmasın. demiyoruz. Ana sorunlar dururken, topluma hiçbir
şey katmayacak, işsizliği, yoksulluğu,
açlığı, dış sorunları ihmal ederek yapılan
bir değişiklik, Anayasa değişikliği, demokrasi
adına yapılmıyor, Recep Tayyip Erdoğan adına
yapılıyor. Bu kadar açık. (CHP sıralarından alkışlar)
Bunu başka kamufle etmeyiniz ve bu Anayasa değişikliği
sürecinde iki şey gördük: Yiyip içerek, uyuyup uyanıp oy kullananlar.
Bir de muhalefetin eleştirilerine tahammülsüz, küfürle cevap verenler.
Böyle bir şey olur mu?
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Siz hiç
kullanamıyorsunuz. Küfrü ancak siz yapıyorsunuz.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Bakın muhalefet
partilerinin masalarına, çoğunda Anayasa değişiklik
tasarısı var. Siz de kaç tane var? Kaldırın bakayım.
Haberiniz yok çünkü, haberiniz yok! (CHP sıralarından
alkışlar) Haberiniz yok, haberiniz! Hangisine oy verdiğinizi
bilmiyorsunuz. Bir de broşür dağıtıldı size, küçük
çocuklar gibi, hani, alfabeyi öğrenen çocuklar olur ya. Onları aman
yanlışlık yapma ha! Böyle bir Anayasa değişikliği
olur mu ya?
12 Eylülün acısını çeken, 12 Eylülde hapishanede
yatan, YÖKün mağduru, işinden olmuş olan binlerce, yüz binlerce
demokrat insana, siz, bu değişikliğe karşılar diye,
nasıl statükocu diyebilirsiniz?
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Hadi ispat edin, oy
kullanın!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Yavrum, biliyorsan gelir
konuşursun buraya. Bak, konuşuyorum ben, belgeli konuşuyorum.
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Oy veremiyorsunuz!
BAŞKAN Müdahale etmeyelim. Müdahale etmeyelim sayın
milletvekilleri, lütfen
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Oy kullanma başka bir
olaydır. Vesayet altında oy kullananlar, demokratlıktan
bahsedemezler. Demokratlık, eylem ister eylem, lafla olmaz.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Siz hiç
kullanamıyorsunuz, yürek ister. Oy kullanın, oy! Yürek ister, yürek!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Çiftçiye küfür edeceksin
Ananı al git! diyeceksin, demokrat.
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Çarpıtma!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) 4/C için hak arayan Tekel
işçilerini Ankaraya sokmayacaksın, demokrat; çocuğun
ümüğünü sıkacaksın, demokrat. Sevsinler böyle demokratı ya!
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Sen önce
demokratlığını şu kabinlerde ispat et.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Kendi koltuğuna oturan
insana, çocuğa, çocuğa: Yetki senin, istersen as, istersen kes.
Mantık bu, mantık bu, mantık!
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Gel şuraya oy kullan,
görelim o zaman sosyal demokratlığını!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Bu mantıkla devlet idare
ediyorsunuz, bu mantıkla iktidarsınız.
Bakın size
3 Kasım 2002 tarihini hepiniz
hatırlarsınız. Lideri Parlamento dışında
kalmış, iktidar. Buna acıyan parti kim? Cumhuriyet Halk Partisi
ve Genel Başkanı Sayın Baykal.
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) Bravo!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Ne oldu? 3 Mart 2003 tarihini de
siz iyi hatırlarsınız. 3 Mart 2003 tarihi, bugün yasal
sığınmaya almaya çalıştığınız
Recep Tayyip Erdoğanın siyasi doğum günüdür, doğum
yılıdır. Siz nasıl bugün dersiniz ki Bu bilmem Şark
oyunudur. diye. O gün sözünün eri olarak size bu imkânı tanıyan
Sayın Deniz Baykal, bugün de uzlaşmacı
anlayışını ortaya koydu ama sizde bu mantık nerede?
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Mahkûmdu, mahkûm, vermek
zorundaydı. Neredeyse Türkiyeyi uçurumun eşiğine getiriyordu.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Bu bilgi nerede? Bu
uzlaşmacı kültür nerede sizde, nerede? Çoğunluk demokrasisi
değil bu. Çoğunluk diktatörlüğüne güvenerek her şeyi
yapmaya çalışıyorsunuz.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Demokrasiye diktatorya
diyemezsiniz. 336 tane milletvekili var burada.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Bakın, değerli
arkadaşlarım, seçilirken 3Y dediniz.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Diktatorya böyle olmaz.
Halkın oylarıyla
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Yoksulluk, yasaklar
Neydi
öteki? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Bilemezsin tabii.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Yolsuzluklar. Onu siz söyleyin
diye söylemiyorum. Söyleyemezsiniz. Yolsuzluğu
meşrulaştırdınız çünkü, yolsuzluğu
meşrulaştırdınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Benim hafızam Allaha şükür yerinde.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Antalyadaki arazilerden de
bahset.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Bu üçle mücadele eden
yiğitler nerede şimdi? Bu yiğitler nerede?
Hani Benim aile fotoğrafımda milletim vardı.
diyen Başbakan nerede? Aile fotoğrafına bakıyoruz:
İsrailli milyarder aile Ofer grubu, Lübnanlı Hariri, Dubaili
Şeyh El Maktum, İtalyan Başbakan Silvio, Yasin El Kadı. Bu
yabancı aile fotoğrafı.
Yerlisine bakıyoruz
İsimleri kamuoyunda
tartışıldığı için söylüyorum,
tartışılmayanları söylemeyeceğim: Çalık,
Albayraklar, Tamince ve Kamer, Kamer, Kamer
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Hepsi bu memleketin
yetiştirdiği iş adamları, aslan gibi iş adamları.
Aslan gibi iş adamları hepsi. Kredi alıyorlar, geriye ödüyorlar;
sizin gibi alıp götürmüyorlar.
BAŞKAN Sayın Ağyüz
Sayın Ağyüz,
süreniz bitti. Size ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın efendim.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Ve de oğlunun,
burslarıyla okuduğu iddia edilen iş adamları.
İşte aile fotoğrafı bu.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Cumhuriyet Halk Partisi
eşittir yolsuzluk.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bu anayasa demokrat değil.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Aslanım benim
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Niye demokrat değil?
80inci maddeyi niye kaldırmıyorsunuz yiğitler? Dokunulmazlık
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Siz iktidara gelince
kaldırırsınız.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Alevi açılımı
dediniz, 24üncü maddede din ve ahlak bilgisi mecburiyeti var. Niye
kaldırmıyorsunuz yiğitler?
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Siz iktidara gelince kaldırırsınız.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) AB ilerleme raporunda, ILO
sözleşmelerinde grevli hak var, emeklilere sendika var. Niye
getirmiyorsunuz yiğitler? Bunları getirin ve toplumsal
mutabakatı bulacak şekilde getirin, biz de evet diyelim. Ama buna
yüreğiniz yetmez.
Toplumun geleceğini değil, kendi geleceğinizi
yargıdan kaçırmak için bu düzenlemeyi yapıyorsunuz. Ama sap
döner, keser döner; bir gün gelir, sandıkta hesap döner, o zaman Yüce
Divanda sizi kimse kurtaramaz arkadaşlar. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Aç tavuk rüyasında arpa
görürmüş, arpa.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Onun için, değerli
milletvekilleri, uyuyup uyanmayı bırakın, neye oy
verdiğinizi iyi araştırın. Bu ülke uyuyup uyanarak idare
edilmez, edilmez. Bitti bak, bitti bak, sandık görünüyor, otobüs son
durağa yanaştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ağyüz, ek süreniz de doldu efendim.
Lütfen Genel Kurulu selamlayın.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Aklınızı
başınıza alın, toplum yararına işler yapın.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Kılıç, buyurun.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, Hatip
yaptığı konuşmada
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, duyamıyorum, duyamıyorum.
Bir saniye
Bir saniye
Dinleyin Sayın Kılıçı.
SUAT KILIÇ (Samsun) Hatip yaptığı konuşmada,
üzerinde söz aldığı maddeyle ilgili tek cümle sarf etmediği
hâlde onurlu insanlara aslı astarı olmayan iftiralarıyla
saldırı cihetine gitmiştir. İftiralarının ve
isnatlarının cevap bulması gerekir. Sataşmadan söz talep
ediyorum.
BAŞKAN Hangi beyanları için efendim, hangi
beyanları için?
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, öncelikle bir aile
fotoğrafı isnadında bulunmuştur, yolsuzluk isnadında
bulunmuştur. Bunlar kesinlikle reddedilen çirkin
yaklaşımlardır, bu bir.
İkincisi, Anayasa teklifini anlayamadıkları için
-dinlemediklerinden dolayı anlamıyorlar-
anlamadığından dolayı Anayasa teklifinin
başlığını dâhil olmak üzere doğru ifade edemedi,
kendisini bilgilendirmek lazım.
BAŞKAN Tamam efendim, siz cevap verdiniz, tamam. Bu
sorularınızla aslında cevap vermiş oldunuz. Zabıtlara
da geçti Sayın Kılıç.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, sadece tutanaklara
geçmiş oldu, ekranda dinleyen insanlar var.
BAŞKAN Sayın Kılıç, geçti. Bakın
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, bakınız,
kürsüdeki hatibi maddeye davet etme gereği vardır.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Sayın Başkan,
tutanakları isteyin.
SUAT KILIÇ (Samsun) Kürsüdeki Hatip maddeye davet
edilmemiştir. Madde üzerinde altı dakika süreyle tek kelam
etmediği hâlde iftiralarına kayıtsız
kalınmıştır. Bunların kürsüden cevap bulması gerekir.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Çocuk, otur yerine!
BAŞKAN Sayın Kılıç, bakın, biraz önce
Hatibin isnatlarına siz birkaç cümleyle cevap verdiniz aslında.
Bunlar zabıtlara geçti.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, zabıtlara
geçmesi yetmez. Kürsüden ifade edildi. Bunların cevabını
bulması lazım. Madde üzerinde söz alan milletvekili
konuşmasını madde üzerinde yapmak mecburiyetindedir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Onu Başkan tayin eder.
SUAT KILIÇ (Samsun) Madde üzerinde konuşmuyorsa
tutarlı ve asaletli şeyler söylemek mecburiyetindedir.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Tamam, gerekli şeyler söylendi.
SUAT KILIÇ (Samsun) Gelişigüzel, vara yoka cümlelerle
hakaretler edilmiştir. Bunların cevabını bulması
lazım.
BAŞKAN Sayın Kılıç, ben de dinledim. Ben,
zabıtları getirip öyle size söz vereceğim. Lütfen oturun
yerinize.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Genç, siz
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, biraz önceki Hatip
dedi ki: Tayyip Erdoğanın aile fotoğrafında Kamer de
var. dedi. (Gülüşmeler) Ne gülüyorsunuz ya? Allah Allah! Burada Kamer
olarak tek ben varım. Bana sataşma var.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sen giremezsin oraya. Sen giremezsin, merak
etme.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir dakika verir misiniz, bir
konuşayım.
BAŞKAN Sayın Genç, Hatibin kastettiği Kamer siz
değilsiniz efendim. (Gülüşmeler)
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır efendim, siz ne biliyorsunuz?
(Gülüşmeler) Efendim, ben burada tiyatro oynamıyorum.
BAŞKAN Sayın Genç, gerçekten
KAMER GENÇ (Tunceli) Burada bir tek Kamer ben varım. Tayyip
Erdoğanın aile fotoğrafında yer almadığıma
dair
BAŞKAN Sayın Ağyüz, kastettiğiniz Kamer kim
oluyor?
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, hayır, burada tek Kamer
ben varım.
BAŞKAN Sayın Ağyüz, sizin kastettiğiniz
Kamer, Kamer Genç mi efendim? (Gürültüler)
Efendim, bahsettiğiniz Kamer, Tunceli Milletvekili Kamer Genç
mi?
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Hayır.
BAŞKAN Değilmiş efendim, sizi kastetmemiş,
lütfen...
KAMER GENÇ (Tunceli) Kamer dedi, burada Kamer olarak tek ben
varım.
BAŞKAN Sizi kastetmemiş efendim. Efendim, Hatip diyor
ki: Kamer derken
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben Tayyip Erdoğanın aile
fotoğrafında nasıl yer alırım?
BAŞKAN Sayın Genç, Kamer ismi sadece sizde değil
ki. Yani Kamer ismi size tescilli mi?
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim
BAŞKAN Kamer ismi diyorum sadece sizde yok ki,
başkalarında da Kamer ismi var.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır ama bu Parlamentoda ben
varım yalnız Kamer.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır efendim yani... İki dakika
izah edeyim efendim.
BAŞKAN Efendim, Sayın Ağyüz diyor ki: Benim
kastettiğim Kamer, Tunceli Milletvekili Kamer Genç değildir. demek
istedi.
Lütfen oturun yerinize.
MUHARREM VARLI (Adana) Efendim, cebinizden mi veriyorsunuz, iki
dakika verin, ne olacak?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Çok gürültü var
gerçekten Genel Kurulda.
Sayın milletvekilleri,
Başkanlığımıza bir yazılı başvuru var.
Biraz önce Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına konuşan Yalova Milletvekili Sayın Muharrem
İnce, ad vererek şahsımı hedef alan, doğru olmayan
beyanlarda bulunmuştur. Sataşmadan söz istiyorum.
Arz ederim.
Hüseyin
Çelik
Van
BAŞKAN Sayın Çelik, tutanakları getirttim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Hüseyin Çelik burada mıydı
o anda Sayın Başkan?
BAŞKAN Tutanakları getirttim, var mı yok mu bir
bakalım efendim, ben de yeni bakıyorum: Yargı
kararlarını uygulamama rekorlarına devam edelim. Sayın
Hüseyin Çelik, sadece Erzurum Millî Eğitim Müdürüne 54 milyar lira
tazminat kaybetti. Bu para faiziyle birlikte 80-90 milyar yapmaktadır. Hüseyin
Çelik bu parayı ödeyebilir mi diye baktığımda,
araştırdığımda, daha düne kadar mini market
işleten kardeşleri, bugün ÇAYKUR bayiliği, Sarar bayiliği,
Volkswagen bayiliği ve özel hastane işletmeciliği
yaptıkları için bu parada zorlanmazlar diye düşünüyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Hüseyin Çelikin beni
dinlemiş olması lazım Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Çelik, buyurun efendim
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen oturun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, usul
hatası yapıyorsunuz.
BAŞKAN Lütfen oturur musunuz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bir açıklama yapabilir miyim.
BAŞKAN Size söz vermedin, oturun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bir açıklama yapabilir miyim.
BAŞKAN Bütün bunları söyleyeceksiniz, sonra gidip
itiraz edeceksiniz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, ben o
konuşmayı yaparken Sayın Hüseyin Çelik bu salonda değildi.
BAŞKAN Evet, olsun, ne olacak? Sayın Ahmet Ersin de
burada yoktu, söz verdim ama.
MUHARREM İNCE (Yalova) Siz, grup başkan vekili
değilsiniz, Meclis Başkanısınız Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Ahmet Ersin de burada yoktu ona söz
verdiğimde.
Lütfen oturun yerinize.
MUHARREM İNCE (Yalova) Böyle bir şey
yapamazsınız, buna hakkınız yok!
BAŞKAN Nasıl yapamam
MUHARREM İNCE (Yalova) İç Tüzük ihlali
yapıyorsunuz.
BAŞKAN İşte, grup başkan vekilleriniz
burada. Sayın Ersin yoktu, geldi, itiraz etti, söz istedi ve verdim.
MUHARREM İNCE (Yalova) O zaman bana da söz vermeniz
lazım.
BAŞKAN Şimdi Hüseyin Çelike de veriyorum, uygulamamda
bir yanlışlık yok. Lütfen oturun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bana da söz vermeniz lazım.
BAŞKAN Lütfen oturun ve takip edin Genel Kurulu.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, çok
yoruldunuz. Gidin, Akfırattaki evinizde dinlenin biraz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Çelik.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Van Milletvekili Hüseyin
Çelikin, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına burada konuşan Yalova Milletvekili Sayın Muharrem
İnce, gerek Sayın Başbakanımızla gerek genel olarak
partimiz ve Hükûmetimizle ve gerekse de şahsımla ilgili nezakete
sığmayan, hiç de şık olmayan bir üslupla gerçek olmayan
bazı beyanlarda bulunmuştur.
Öncelikle şunun altını çizmek istiyorum
değerli arkadaşlarım: Erzurum Millî Eğitim Müdürü
Sayın Fevzi Budakı defalarca görevden aldığım
doğrudur. Bugün eğer Millî Eğitim Bakanı olsaydım
Fevzi Budakı yine görevden alırdım.
KAMER GENÇ (Tunceli) O burada yok.
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Bu yaptığımdan
kesinlikle bir pişmanlık duymuyorum, sebebini arz edeyim, müsaade
edin efendim.
Erzurum Millî Eğitim Müdürü Sayın Fevzi Budak, bir
çeyrek asırdan beri Erzurum Millî Eğitim Müdürüdür. Ben, bakın,
değerli arkadaşlar, bir vali, bir emniyet müdürü, bir komutan, bir
hâkim, bir savcı bir ilde üç yıl, dört yıl, beş yıl
neticede görev yapar, bir başka yere nakledilir. Bu
arkadaşımız, ben kendisini görevden aldığım zaman
yirmi yılını tamamlamıştı. Muş Millî
Eğitim Müdürlüğüne gönderdim, beğenmedi, mahkemeye müracaat
etti.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
söz konusu kişi Parlamentoda değildir.
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Daha sonra Kütahya Millî
Eğitim Müdürlüğüne gönderdim, mahkemeye müracaat etti.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Söz konusu kişi,
Millî Eğitim Müdürü Parlamentoda değildir.
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Sayın
Kılıçdaroğlu, lütfen
BAŞKAN Efendim, lütfen
Lütfen
İzin ver de cevap
versin.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Mahkeme
kararlarından söz etti sadece, o kadar.
BAŞKAN Nasıl cevap vereceğini, Sayın
Kılıçdaroğlu, size mi soracak?
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Çanakkale Millî Eğitim
Müdürlüğü
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) O kişi burada yok.
BAŞKAN Size mi soracak? Lütfen oturun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır efendim, isim
kullanamaz burada.
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Arkadaşlar
Sayın
Kılıçdaroğlu
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Savunma hakkı yok.
ATİLLA KART (Konya) Bu kabul edilemez.
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Siz bizim hukuksuz iş
yaptığımızı iddia edeceksiniz, biz burada hukukumuzu
müdafaa etmeyeceğiz, var mı böyle bir şey?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır, Sayın
Bakan
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Müsaade edin, müsaade edin
Bir dinleyin önce beni.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Müdafaa edebilirsiniz
ama burada olmayan kişiler hakkında konuşulmaz.
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Beni önce dinleme nezaketinde
bulunun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Lütfen önce
dinleyin beni.
KAMER GENÇ (Tunceli) Mahkeme karar vermiş, sen mahkeme
kararından daha mı üstünsün?
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Bu
arkadaşımızı Kütahyaya Millî Eğitim Müdürü,
Çanakkaleye Millî Eğitim Müdürü olarak gönderdim, mahkeme kararıyla
döndü. Ne oldu biliyor musunuz?
KAMER GENÇ (Tunceli) Yargı karar vermiş.
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) İdare mahkemesi,
Sayın Millî Eğitim Müdürünü göreve sürekli iade eden ve yürütmeyi
durdurma kararları veren aslında idare hâkimi -ilk defa burada
söylüyorum, yargımızın rencide olmaması için bunu bugüne
kadar da söylemedim- Sayın Millî Eğitim Müdürü tarafından
öğretmen evinin bütün imkânları kendisine peşkeş
çekilmiş, düğünü orada ücret alınmadan yapılmış
(CHP sıralarından gürültüler)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Böyle bir şey
olamaz.
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
ve bakın, bu,
müfettişler tarafından tespit edilmiş bir durumdur.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Böyle bir şey
yapılamaz burada.
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Müfettişler
tarafından tespit edilmiş bir durumdan söz ediyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Buna izin veremezsiniz
Sayın Başkan.
ATİLLA KART (Konya) Buna izin veremezsiniz.
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Adalet
Bakanlığına müracaat ettik. Adalet Bakanlığı
müfettişleri bu durumu tespit ettiler. İlgili idare mahkemesi hâkimi
başka tarafa gönderildi değerli arkadaşlarım.
Benim kendisine 54 milyar tazminat ödediğim iddia edildi.
Bakın, değerli arkadaşlarım, bunun faiziyle birlikte 90
milyar olduğunu söyledi değerli arkadaşımız. Ben,
müsteşar ve genel müdür, müteselsil sorumluluktan dolayı toplam 10
milyar lira, 10 milyar küsur lira
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çelik, üç dakika süre vermiştim.
Sadece selamlamanız için mikrofonu açıyorum. Lütfen... Lütfen
efendim, lütfen.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Kardeşini
anlatsın, kardeşini
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Müsaade edin de sözüme
KAMER GENÇ (Tunceli) Böyle keyfî Başkanlık olmaz ya!
BAŞKAN Tabii, standart uygulama yapıyoruz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Kardeşini
anlatsın Sayın Başkan.
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Değerli arkadaşlar,
müsaade eder misiniz? Toplam, bakın, benim şahsıma düşen
miktar 3 küsur milyardır. Ben bir milletvekili arkadaşıma Yalan
söylüyorsun. tabirini yakıştırmıyorum ama 30 kat bir
abartmada bulunulmuştur ve
BAŞKAN Tamam efendim, tamam.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Kardeşini anlatacak
daha.
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Son bir cümle söyleyeyim.
BAŞKAN Tamam, buyurun.
RAHMİ GÜNER (Ordu) Kardeşlerini anlat.
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) Kardeşimin hastane
işlettiği kesinlikle doğru değildir. Kardeşlerimle
ilgili bakın şunu söyleyeyim: Bildiğiniz yasal olmayan, hukuk
dışı bir suistimal varsa, sizinle beraber yarın cumhuriyet
savcılığına müracaat etmeye hazırım. Allaha da
kullara da verilemeyecek hesabımız yoktur, iftira etmeyin.
BAŞKAN Tamam, Sayın Çelik, selamlayın Genel
Kurulu lütfen.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Bütün Van biliyor, bütün
Van.
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) İftira ayıp bir
şeydir. Şahsiyete girerken dikkatli olun.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Vana gidelim beraber,
Vanlılara anlatın kardeşinizi.
BAŞKAN Tamam Sayın Çelik, teşekkür ederiz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın İnce, buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Hüseyin Çelik, beni
olayı 30 kat abartmakla suçladı. Dosya elimdedir, mahkeme
kararları elimdedir. İzin verirseniz 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Efendim, fotokopisini çektirip Sayın Çelike
gönderin. (CHP sıralarından gürültüler)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Olur mu öyle şey
Sayın Başkan?
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, beni 30 kat
BAŞKAN Efendim, siz öyle söylediniz, o da öyle cevap verdi.
MUHARREM İNCE (Yalova) Hayır, ben belgelerimle
çıkıyorum. 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Tamam, işte söylüyorsunuz. Ne
kadarmış, ne kadar tazminat? Ne kadar ödemiş efendim?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır, hayır,
kürsüden
MUHARREM İNCE (Yalova) Ben oradan söylemek istiyorum.
BAŞKAN Söylediniz ya biraz önce, 90 mı dediniz, bir
şey dediniz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, siz benim de
başkanımsınız, Sayın Çelikin de
başkanısınız.
BAŞKAN Evet, gayet tabii.
MUHARREM İNCE (Yalova) Beni 30 kat abartmakla suçladı
Sayın Çelik. 69a göre söz isteyip, oradan konuşmak istiyorum.
BAŞKAN 69 değil, kaça göre söz istediniz?
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, 63e göre.
BAŞKAN Peki, yerinize oturun, mikrofonunuzu
açacağım, oradan izah edersiniz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır efendim,
kürsüden.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen yerinize oturun, mikrofonunuzu
açacağım.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
.
BAŞKAN Sayın İnce, yerinize oturun lütfen.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim, Açıklama yapacağım.
dediniz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, lütfen
tarafsız olun.
BAŞKAN Efendim, siz 69a göre söz istediniz. 69da öyle bir
şey yok, onun için diyorum.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Olur mu efendim?
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
düzeltiyorum, kürsüden söz istiyorum.
BAŞKAN Düzelt.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Hüseyin Çelike
verdiğiniz hakkı bana da vermenizi istiyorum, adil olmanızı
istiyorum.
BAŞKAN Efendim, ben adil olmaya, elimden geldiği kadar
yardımcı oluyorum da ama bakın
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, o koltukta
Mustafa Kemal Atatürk de oturdu..
BAŞKAN Gayet tabii, lütfen oralara
MUHARREM İNCE (Yalova) O koltukta lütfen adil olun.
BAŞKAN Ben mümkün olduğu kadar Anayasa ve İç
Tüzüke uygun yönetmeye çalışıyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Çelike verdiğiniz
söz hakkını ben de istiyorum. Lütfen
BAŞKAN Herkese eşit söz hakkı vermeye
çalışıyorum ama buradaki görüşmeleri de böyle
karşılıklı söz atışına da
dönüştüremeyiz, buna da izin veremeyiz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
69u okur musunuz lütfen.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Yani 2 arkadaşımızın sürekli
birbirlerine cevap verdiği bir oturum hâline dönüştüremeyiz
burayı.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Haksızlık ediyorsunuz,
taraflı davranıyorsunuz Sayın Başkan, taraflı
davranıyorsunuz, haksızlık ediyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
bakınız
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) 69u okur musunuz
Sayın Başkan.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Haksızlık ediyorsunuz
Sayın Başkan, taraflı davranıyorsunuz ama, olmaz ki
efendim.
BAŞKAN Size söz vermedim ki efendim.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Yani iyi de, sabrımız
taşıyor, sabrımızı taşırmayın lütfen.
BAŞKAN Siz bir defa oturun yerinize, size söz vermedim.
Size ne oluyor durup durduğunuz yerde?
Evet, şimdi
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, 69u
okuyorum: Şahsına sataşılan veya ileri sürmüş
olduğu görüşten farklı bir görüş kendisine atfolunan
Hükûmet, komisyon, siyasî parti grubu veya milletvekilleri, açıklama yapabilir
ve cevap verebilir.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Bu kadar basit.
BAŞKAN Peki, buyurun.
Süreniz üç dakika. (CHP sıralarından alkışlar)
9.- Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin, Van Milletvekili Hüseyin Çelikin, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ben hayatımda hiç kimseye iftira atmadım.
Savaş Ay ile Sayın Hüseyin Çelikin
röportajını okudum. Diyor ki: Ben fukaralıktan geliyorum.
Savaş Ay soruyor: Çok şıksınız. Diyor ki:
Yeğenlerim sağ olsun, indirim yapıyorlar. Sarardan giyiniyorum.
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) Ne alakası var?
MUHARREM İNCE (Devamla) Ben ona dayanarak Volkswagen
bayiliğini, ÇAYKUR bayiliğini söyledim. Birincisi bu.
İkincisi: Bunlar tazminat davaları, Sayın Hüseyin
Çelikin kaybettikleri.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Suç mu yani?
MUHARREM İNCE (Devamla) Bunlar idari davalar, 18 tane Nejat
Birincinin, 1 tane Sayın Cemal Taşarın. Davalar ortada. Sonra
ne oldu biliyor musunuz? Dava kazananlara bir de düşük sicil notu
verdiler. Sonra mahkemede bunu da kaybettiler. Burada da dava açıldı.
İnsanlar dava kazanıyor Millî Eğitim Bakanlığına
diye düşük sicil notu verdiniz, insanları köleleştirmek
istediniz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Demokratlar ya!
MUHARREM İNCE (Devamla) Bunların hesabını
sormayacak mıyız Sayın Çelik? (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakınız, bence Sayın Hüseyin Çelik gelsin bu
kürsüye, Vanda Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın
Deniz Baykala ne yaptırdığını açıklasın.
Gelsin onları açıklasın burada.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Kardeşleri
aracılığıyla.
BAŞKAN Bakın, Sayın İnce, ben size
Sayın İnce
MUHARREM İNCE (Devamla) Biz bu Anayasa paketine niye
hayır diyoruz biliyor musunuz? Burada niye Nerden buldun? yok.
İnsanlar nasıl zenginleşti? Onun hesabını soralım
burada. Onun için hayır diyoruz biz.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Hayır bile diyemiyorsunuz, oy
kullanamıyorsunuz!
AHMET YENİ (Samsun) Hayır diyemiyorsun,
diyemiyorsun!
BAŞKAN Sayın İnce, ben size tazminat
miktarıyla ilgili açıklama için söz verdim.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bakın, buradan okuyayım
size
(AK PARTİ sıralarından gürültüler, sıra
kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN Sayın İnce, tazminat miktarının
abartılmasıyla ilgili söz verdim.
MUHARREM İNCE (Devamla) İşte, bakın, Karma
Komisyondaki liste, 620 tane, diyor ki: Adalet
Bakanlığının belirlediği suç nevi, zincirleme biçimde
görevde yetkiyi kötüye kullanma. Bunları ben mi uyduruyorum? Bunlar
mahkeme kararı değil mi?
HÜSEYİN ÇELİK (Van) 90 milyar nerede?
MUHARREM İNCE (Devamla) Bunlar şey mi? Bunlar peçete mi?
Bunlar ne? 54 milyar lira! Erzurum Millî Eğitim Müdürü Fevzi Budaka 54
milyar lira tazminat, faizleriyle birlikte 80-90 milyar çıkıyor.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Nerede o para,
söylesene!
MUHARREM İNCE (Devamla) Valla, Hüseyin Çelikle ben aynı
maaşı alıyorum. Ben bu kadar ceza kaybetsem ödeyemem!
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Belgeni
çıkarsana!
HÜSEYİN ÇELİK (Van) Yazıklar olsun!
MUHARREM İNCE (Devamla) Nasıl yazıklar olsun?
Sana yazıklar olsun Sayın Çelik ki
HÜSEYİN ÇELİK (Van) Sana demedim bir kere!
MUHARREM İNCE (Devamla) Size, size yazıklar olsun ki
Sayın Çelik
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, böyle bir üslup olur
mu? Sayın Başkan, bu nasıl konuşma!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
66ncı maddeyi uygulamanızı rica ediyorum.
MUHARREM İNCE (Devamla)
o mahkeme kararlarını
uygulamadınız, mahkemeden dönen insanların, tekrar bunların
sicil notunu düşürdünüz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, bunun için mi,
hakaret etsin diye mi söz verdiniz?
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) Belgeler nerede? Belgeleri
gösterir misin?
MUHARREM İNCE (Devamla) Belgeler burada! Belgeler burada!
BAŞKAN Tamam efendim, tamam. Lütfen
Lütfen
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
İç Tüzük 72ye göre verilmiş iki önerge var, onları
okutacağım
(Gürültüler)
BAŞKAN Lütfen sakin olalım arkadaşlar, tansiyonu
bu kadar yükseltmeye hiç gerek yok.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğün 72. maddesi uyarınca, görüşülmekte
olan 497 Sıra Sayılı Yasa Teklifinin 14. maddesi üzerindeki
görüşmelerin devam ettirilmesini arz ve talep ederiz.
Kemal
Kılıçdaroğlu
İstanbul
(Yalova Milletvekili Muharrem İncenin elindeki belgeleri AK
PARTİ sıralarına ulaştırması ve Muğla
Milletvekili Mehmet Nil Hıdırın belgeleri havaya
fırlatması üzerine, CHP sıralarından ayağa kalkmalar
ve gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen sükûnet!
Birleşime ara vereceğim
Lütfen
(AK PARTİ ve CHP
sıralarından ayağa kalkmalar, gürültüler)
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.19
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.29
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 93üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
497 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
İç Tüzük 72ye göre iki önerge vardı, onları
okutacaktım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
Sayın Hüseyin Çelik yapılan sataşma dolayısıyla
kendisini savunma adına kürsüye çıktı ve Parlamentoda olmayan,
yanıt hakkı olmayan, asla buraya gelip cevap verme imkânı da
olmayan 2 bürokratı ve 1 yargıcı çok ağır ifadelerle
eleştirdi ve siz buna sessiz kaldınız; tutumunuz hakkında
söz istiyorum.
BAŞKAN Peki efendim.
Eğer suçlanan kişiler bundan mutazarrır
olmuşlarsa, bundan haberdar olurlar
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Buraya gelirler, konuşurlar;
değil mi Başkan?
BAŞKAN Hayır efendim. Eğer gerçekten burada bir
hakaret var ise yasal yollara başvurma hakları mahfuzdur.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Aferin Başkan! Helal olsun
size!
BAŞKAN Biz o arkadaşlarımızın
adına burada onlara vekâleten bir şey yapamayız ki Sayın
Kılıçdaroğlu.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Sizin tutumunuz hakkında
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Ben sizin tutumunuz
hakkında söz istiyorum.
Örneğin, ben size şunu söylesem: Siz Türkiye Büyük Millet
Meclisini birilerine peşkeş çektiniz desem
BAŞKAN Gayet tabii
Yalnız bu beyanınızdan
şöyle bir sonuç çıkaralım: Burada söz alan
arkadaşlarımız, her kim olursa olsun, burada bulunmayan
kişilerle ilgili bu tür beyanlarda bulunmamalılar. O bakımdan
haklısınız. Çünkü burada cevap verme hakkı olmayan bir
kişiyle ilgili burada birtakım isnatlarda bulunmak doğru olmaz.
O bakımdan haklısınız. Bunu zabıtlara geçirmiş
olalım.
Teşekkür ederim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Tamam efendim.
BAŞKAN 72ye göre iki önerge vardı;
okutacağım demiştim. Şimdi, bu önergeleri okutuyorum
efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğün 72. maddesi uyarınca, görüşülmekte
olan 497 Sıra Sayılı Yasa Teklifinin 14. maddesi üzerindeki
görüşmelerin devam ettirilmesini arz ve talep ederiz.
|
Kemal
Kılıçdaroğlu Atila
Emek Şahin
Mengü |
|
İstanbul Antalya Manisa |
|
Atilla
Kart Tekin
Bingöl |
|
Konya Ankara |
Gerekçe:
Anayasa teklifi ile Türkiye tarihi birikimine ters bir istikamete
doğru çekilmek istenmektedir.
Anayasa değişikliği toplumsal bir talepten ve
ihtiyaçlardan kaynaklanmamıştır. Ne çiftçi, ne esnaf, ne
işçi, ne emekli, ne memur, ne de işsiz yurttaşımız
Türkiyede bir Anayasa değişikliği yapılmasına
ilişkin bir talep ortaya koymamıştır. Kaldı ki,
Anayasa değişikliği teklifi halkın hiçbir somut sorununa,
hiçbir somut çözüm getirmemektedir. Yani Anayasa değişikliğinin
içeriği ile halkın sorunları örtüşmemektedir.
Anayasa değişikliği teklifi, halkın
değil, siyasi iktidarın gündemidir. Yoksulluk, işsizlik ve
yolsuzlukları perdelemek ve önümüzdeki seçimleri Anayasa
tartışmaları içinde toplumun gerçek gündeminden
uzaklaştırma amacını gütmektedir.
Bu Anayasa değişikliği siyasi iktidarın güncel
çıkarlarını gerçekleştirmek üzere ortaya
atılmıştır. Bu nedenledir ki, Parlamento içindeki hiçbir
siyasi parti tarafından desteklenmemektedir.
Bu Anayasa değişikliği teklifi bir toplumsal
mutabakatın değil, siyasi iktidarın talebi olarak ortaya
çıkmıştır. Bu açıdan toplumu birleştirmeye
değil ayrıştırmaya yönelik bir tekliftir. Türkiye'yi
ayrıştıran, Türkiye'yi parçalamaya yönelik çok tehlikeli
kamplaşmaların kaynağı niteliğindedir.
Anayasa değişikliği teklifinin tüm maddelerinin
birlikte oylanması hem Parlamentoya hem Türk halkına yapılan
dayatmayı ortaya koymaktadır. Tüm maddelerin birlikte oylanması
bazı şeyleri gözlerden kaçırmanın bir ifadesidir. Milletin
vekiline maddeleri teker teker oylama hakkı verilirken, milletin
kendisinden bu hakkın kaçırılması asla demokrasi
anlayışıyla bağdaşmaz.
Bu anayasa değişikliği teklifi bir dayatma
niteliğindedir. Toplum kesimlerinin desteği yerine Parlamento
çoğunluğunun dayatması ile hayata geçirilmeye
çalışılmaktadır. Böyle bir durum ancak darbe dönemlerinde
olur, darbe dönemlerinde Anayasa dayatılır.
Bu Anayasa değişikliği teklifi, anayasal
sistemimizin temel dayanağını oluşturan üç temel erkten
yargı erkini özensiz, usule aykırı bir yaklaşımla
siyasi iktidarın hegemonyası altına alma planının
uygulanma belgesidir. Siyasi iktidar yargıyı ele geçirilmesi gereken
bir unsur olarak değerlendirmektedir. Yargının yürütmenin
emrinde olduğu bir sisteme demokrasi denilemez. Yargının
siyasetin güdümüne sokulması ancak, dikta özlemi ile açıklanabilir.
Bu Anayasa teklifi Sayın Başbakanın ve siyasi
iktidar yetkililerinin kendilerini kurtarmak üzere
kurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesinin şekillenmesi
Başbakan ve bakanları Yüce Divan'da aklamaya yöneliktir. Çoğunluğu
hukukçu olmayan bir mahkeme kurgulandığından hukukçu
olmayanların ceza yargılaması yaptığı bir düzen
kurulmaktadır.
İdarenin eylem ve işlemlerinin odaklaşmanın
tespitinde gözetilmeyeceği ilkesi Anayasaya konularak, siyasetçiler
sorumluluktan arındırılmaktadır. Geçici 15. madde
kaldırılırken, siyasi iktidarlara kalıcı
dokunulmazlık getirilmektedir. Bu düzenleme iktidar partisinin hiçbir
şekilde kapatılmayacağına ilişkin bir düzenlemedir.
Böylece iktidar mensuplarına hem sorumsuzluk hem de dokunulmazlık
getirilmektedir.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı da
tamamen değiştirilmektedir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
siyasi iktidarın hedefi haline getirilmiştir. Adalet Bakanı ve
müsteşarının konumunun yargı
bağımsızlığı açısından
sorgulanırken, başka bakanlık memurlarının da HSYK'ya
dahil edilmesi ile yargı bağımsızlığı daha
da zedelenir noktaya taşınmıştır. Yine hakim ve
savcıların soruşturmalarında Adalet Bakanına mutlak
yetki verilmesi günümüzde yaşanan olaylar düşünüldüğünde vahim
sonuçlar doğuracağı açık bir düzenleme olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Anayasalar toplumsal mutabakat metinleridir. Bu nedenle
oluşturulmalarında mutlaka tüm toplum kesimlerinin katkısı
sağlanmalıdır. Anayasa metinlerinin toplumsal mutabakat
değil toplumsal çatışma metinlerine dönüştürülmesi
toplumsal birlikteliğe zarar verir. Toplumu gererek,
ayrıştırarak siyaset yapma belki belirli bir zaman diliminde
bazı siyasi partilerin çıkarına olabilir. Ancak
unutulmamalıdır ki, Türk halkı kendini iradesini istismar eden
siyasi partilere mutlaka ve mutlaka sandıkta bunun hesabını
sorar.
Bu açıdan söz konusu düzenlemenin görüşmelerine devam
edilmelidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa Değişiklik Teklifinin
TBMM İçtüzüğü'nün 72. maddesi uyarınca, 14. maddesinin görüşmelerinin
devamına karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz.
|
Mehmet
Şandır Osman
Çakır S. Nevzat
Korkmaz |
|
Mersin Samsun Isparta |
|
Recep
Taner Ahmet Duran
Bulut Faruk Bal |
|
Aydın Balıkesir Konya |
|
Oktay
Vural Behiç
Çelik |
|
İzmir Mersin |
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev
ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
Anayasa değişikliğinde; Türkiye'nin iki ihtilal ve
3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen demokrasisini 21.
yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmek ve
asırlık anayasa tartışmalarından kurtarmak, her
kesimin benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin tek yolu
toplumsal uzlaşmayı sağlamaktır.
Teklif hazırlanmadan önce AKP uzlaşma
arayışına girmemiştir. Parti olarak ihtiyaçlarını
tatmin için hazırladığı meclise dayatmıştır.
Yapılan görüşmelerde uzlaşma sağlanamamış,
değişikliğin Millete mi, AKP'ye mi hizmet edeceği
açıklığa kavuşturulamamıştır.
Toplumsal uzlaşma için MHP "Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını, siyasi partilerin hangi konularda
uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını ve her
partinin görüş ve tavrının yapılacak ilk seçimde milletin
takdirine sunulmasını, seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk
işinin anayasa değişikliği olmasını teklif
etmiştir.
MHP;
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel
standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü sağlayacak üniter
yapı içinde Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokratik düzeni iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa
değişikliği kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin desteğine
ve iradesine dayandırılmalıdır.
AKP bütün bu sayılanlara kulak tıkamış,
kendisi için hazırladığı teklifi partilere ve millete
dayatmıştır.
Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya hesap
vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanan AKP'nin, acele ve telaş
içinde hazırladığı ilk tekliften imzaların çekilmesi
ve aynı teklifin başka imzalar ile Meclise sunulması işin
başında Anayasa ve İçtüzüğe ayrılık teşkil
etmektedir.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif
hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmakta, bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem
yerine ucu diktaya açık ucube bir cumhurbaşkanlığı
sistemi getirilmektedir.
Teklifin içinde Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin
beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den inançlarına göre yaşarken
başörtüsü, imam hatip okulu mezunu olması gibi sebepler ile devletin
kendisine eşit hizmet sunmamasına çözüm beklemektedir. Meydanlardaki
sözlerini tutmasını, ahde vefa göstermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den terörü ve asayişsizliği bitirmesini
beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri
alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
Ne AKP'nin 8 yıllık icraatında ve ne de bu Teklifte
Milletin beklentisinden eser yoktur.
AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.
Çünkü niyeti halis değildir.
AKP Ali Cengiz oyunu ile dikta niyetini bazı temel hak ve
hürriyetlerin arkasına gizlemiştir.
Bu temel hak ve hürriyetleri, niyetinin halis
olmadığı maddeler için oy devşiriciliğine malzeme
etmiştir.
Böylece, halk oylamasında "evet" sonucunu elde
etmek için seçmene sunduğu acı "hap"ın üstünü
tatlandırıcı ile kapatmıştır.
AKP'nin cin fikri oy kullanacak seçmeni yardan ya da serden
vazgeçmeye zorlayacaktır, vicdani muhasebe kabul etmeyen bir ikilemin
içine sürükleyecektir.
Bu anayasaya ve halk oylamasını düzenleyen uluslar
arası belgelere aykırıdır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, birlikte işleme
aldığım aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi, on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Alevi açılımından söz ederken
mangalda kül bırakmıyorsunuz. Var olan bütün Alevi örgütleri zorunlu
din dersinin kaldırılmasında mutabıklardır.
Aslında Cumhuriyet Halk Partisi olarak AKP İktidarının
açılım masallarının ve demokratikleşme hikâyelerinin
göz boyamaktan ibaret olduğunu biliyoruz ve samimi
olmadığını da biliyoruz. Bu Anayasa
değişikliği paketine, ülkemizde yaşayan 15-20 milyon Alevi yurttaşımızın
inançlarını özgürce yerine getirmesi için niye bir tek madde
koymadınız ve niçin hiçbirinizin aklına Anayasamızın
24üncü maddesindeki zorunlu din dersini kaldırmak gelmedi? Bu durumu
nasıl açıklayacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aydoğan...
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, son zamanlardaki olayları Anayasa
değişikliğine yönelik provokasyon olarak nitelendirdiniz. Belli
ki birileri Anayasa değişiklik sürecini provoke etmeye karar
vermiş. diyorsunuz. Kimdir bu provokatörler? Son olaylar
saldırıların planlı olduğunu gösteriyor. Hangi
bilgiye dayalı olarak bu bilgiyi veriyorsunuz? Sorumluları
biliyorsanız neden gereğini yapmıyorsunuz?
Güvenlik zafiyeti var diyorsunuz. Eğer Güvenlik zafiyeti
var. diyorsanız, bu zafiyeti yaratanlarla ilgili herhangi bir işlem
yaptınız mı, yapmayı düşünüyor musunuz?
Yine, Anayasa değişikliği, şu anda
işsizliğin rekor kırdığı soruna çözüm getirecek
midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Genç...
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, Meclisi çok keyfî
yönetiyorsunuz. 4 tane Başkan Vekili arkadaşımız var.
Anayasa oylamasında her birisi ayrı ayrı burada
Başkanlık yapsa bence daha isabetli olur. 2 tane hanımefendi
Başkan Vekilimiz var. Tabii, herhâlde Tayyip Bey size talimat vermiş,
İlle sen çık. diyorsunuz. Bu, bu Meclise de
yakışmıyor. Bu Başkan vekillerine bana göre
haksızlık yapıyorsunuz...
BAŞKAN Sayın Genç... Sayın Genç...
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir sorumu sorayım be! Bir sorumu
sorayım.
BAŞKAN Sayın Genç, sorunuzu bekliyoruz efendim,
sorunuzu bekliyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Soru soracağım.
BAŞKAN Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ondan sonra, biraz önce Tayyipin
ailesinden
Birisi beni çıkıp orada gösteriyor. Kamer diyor. Siz de
diyorsunuz ki... Alay ediyorsunuz. Vatandaşlar bana telefon ediyor: Siz
nasıl Tayyipin ailesi içindesiniz? O, Kamer Cihandı ve o,
pırlanta vergi muafiyeti tanınan, Tayyip Erdoğanın
oğlunun ortağıdır. Beni oraya gösterdiler...
BAŞKAN Sayın Genç... Sayın Genç, Hükûmete ve
Komisyona soru sormanız için size söz verdim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, soracağım işte.
BAŞKAN Buyurun, sorun; işte onu bekliyoruz efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Size de soru soracağım.
BAŞKAN Bana soru soramazsınız.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yani her gün burada Başkanlık
makamına çıkmak gerekiyor mu?
BAŞKAN Bana soru soramazsınız. Çünkü İç
Tüzük sadece Komisyona ve Hükûmete soru sorma imkânı
tanımıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır efendim,
Başkanlığa da sorulur.
BAŞKAN Sorulmaz efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Daha sorunun kime
sorulacağını bilmiyorsun.
BAŞKAN Sorulamaz.
KAMER GENÇ (Tunceli) İç Tüzükü bilmiyorsun. Gizlilik
kurallarına riayet etmiyorsun. Burada Tayyip Bey...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Uzunırmak...
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Parlamentoda çeşitli konuşmalar
yapılıyor ve AKP teklifli bir denklem kurdu: 12 Eylül
Anayasasını savunan ve değişmesini isteyenler denklemi
gibi. Ben şunu ifade etmek istiyorum ve Sayın Bakana soruyorum:
1987den bugüne kadar Anayasamızda 28, 37 ve 20 maddede
değişiklik yapılarak çeşitli zamanlarda toplam 85 maddede
değişiklik yapılmıştır. Bunların
birçoğu MHPnin ortak olduğu 21inci Dönem Parlamentosunda AKP grup
başkan vekillerinin de katılımıyla olmuştur ve 22nci
Parlamento Döneminde de CHPnin beraber, ortak olduğu
değişiklikler yapılmıştır. Dolayısıyla,
Parlamentodaki hemen hemen hiçbir parti grubu, AKP dışında, bu
değişikliklerde taraf olarak 12 Eylül Anayasasını savunan
pozisyonda değildir, bu değişiklikler
yapılmıştır.
Sayın Bakana soruyorum: 87den bugüne kadar yirmi üç
yılda dünyada hangi parlamento anayasasının yüzde 50sini
değiştirmiştir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Komisyon Başkanına sormak istiyorum: Mevcut
Anayasamızın 50nci maddesinin üçüncü fıkrası Dinlenmek
çalışanların hakkıdır. demektedir. Yani
çalışanların dinlenme hakkı Anayasamız ile teminat
altına alınmıştır.
Şimdi, yeni Anayasa değişikliğini
görüştüğümüz bu zaman diliminde, sizce, milletvekilleri bu
çalışmalarının karşılığında hak
ettikleri anayasal güvence altına alınmış dinlenme
haklarını kullanabilmekte midirler? Akademisyen ve bilim insanı
kimliğinizle, bu şekilde günde on iki-on sekiz saat
çalışarak yapılan müzakereler sonucu, Anayasayı ihlal
edercesine, bu görüşmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu
durumda yeni Anayasa değişikliğiyle bir başka Anayasa
ihlali yapılmış olmuyor mu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Hükûmet cevap verebilir efendim, süreniz
başladı.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bir defa bu maddeye ilişkin
düzenlemenin ana esprisini açıklamak istiyorum. Burada konuşan sözcü
arkadaşlarımızdan bir tanesi, zaten uyarma ve kınama
cezalarına karşı yargı yolunun açık olduğundan
söz etti ve örnek olarak mahkeme kararlarını gösterdi.
Tabii ki, mahkemelerin aynı konulara ilişkin çok
farklı kararları oluyor. Benim elimde de Danıştayın
yeni verilmiş, uyarma ve kınama cezalarına karşı
yargı yolunun kapalı olduğuna ilişkin ilamı duruyor.
Dolayısıyla, biz, uygulamada duraksamaya yer vermemek amacıyla
bu düzenlemenin yapılmasının gerekli olduğu
inancındayız.
Sayın Kösenin sorusu tabii ilginç. Anayasa
değişiklikleri ya da yasal düzenlemeler kişiler,
sınıflar, zümreler için yapılmaz. Bu ülkede yaşayan 72
milyonun hepsini ilgilendiren maddelerdir, dolayısıyla bu çerçevede
düzenleme yapılmıştır.
15-20 milyon Alevi için niçin getirmediniz? diyorsunuz.
Bilemiyorum, sayı nedir? Bu sayıyı neye dayanarak
söylüyorsunuz? Olabilir, olmaz, o ayrı, tartışmasına
girecek değilim.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Alevi çalıştayı
yapıyorsunuz. Niye yaptınız o zaman?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Ama siz eksik
görüyorsanız bir madde de siz getirebilirdiniz.
Sayın Aydoğan Son olayları provoke eden kim?
diyorsunuz.
Dikkat ettiyseniz, ben o açıklamamın
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) 7 defa topladınız.
Niye topladınız?
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
herhangi bir
bilgiye, veriye dayalı olarak değil, tamamen kişisel bir
kanaatim olduğunu da orada ifade etmiştim. O yayında buna da
vurgu yapılmış. Dolayısıyla, ben kanaatimi ifade
edebilirim, o özgürlüğüm var. O çerçevede ifade etmiş bulunuyorum.
Sayın Uzunırmak 1987den bu yana
değişiklikler yapıldı
Doğrudur.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Bakan,
sorularımın hepsine cevap alamadık.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Ve soru olarak
soruyorsunuz: Hangi ülkede bu kadar değişiklik yapıldı?
Ben size soruyorum şimdi: Hangi ülkenin bu kadar kötü bir
anayasası var?
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Bakan,
provokatörler kim?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Demek ki böyle
bir anayasa Türkiyede var. Bunu yapıyoruz, birlikte
değiştireceğiz.
Efendim, Çalışanların dinlenme hakkı yok mu?
deniliyor.
Tabii, bunlar defalarca tartışılmış, ama
ana sorulardan bir tanesi de şu: Türkiyede onca sorun varken, onca
işsizlik varken niçin Anayasa değişikliği?
Demin sözcülerden bir arkadaşım bu konuyu örneklerle
açıkladı ama ben size başka bir örnek vereceğim:
Biliyorsunuz, bu ülkede 22 Temmuz 2007de seçim yapıldı. Seçimden
yaklaşık beş altı ay sonra, Mart 2008de iktidar partisi
aleyhine, Meclisin en büyük grubu aleyhine dünyada, Türk siyasi tarihinde örneği
görülmeyecek şekilde bir dava açıldı ve Türkiye dört beş ay
o davayla meşgul oldu. Yapılan hesaplamaya göre o davanın
Türkiyeye maliyeti 20 milyar dolardır
(CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
AKİF AKKUŞ (Mersin) Nereden hesaplıyorsun?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
ve Türkiyenin
2008 yılında yatırım bütçesi 12 milyar dolardır.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Bakan, sorulan
sorulara cevap verin!
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) İşte,
bu düzenlemeler bu tür davranış biçimlerini hukuk kalıbı
içerisine alacak ve dolayısıyla, aynı zamanda Türkiyenin
işsizliğine, yatırımına da katkı sağlayacak.
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler) İstikrar önemli.
Bir örnek daha vereyim ben size: Bugün görüştüğümüz,
burada Meclisin görüştüğü 125inci maddeyle ilgili, idari
yargının yerindelik denetimi yaparak hüküm veremeyeceğine
ilişkin düzenleme
Ben Bakanlığa atandığımdan
hemen sonra İzmire gittim. İzmir Limanında gemiler, konteyner
üzerinde, rıhtımda bekliyordu. Niye bekliyor? diye Vali Beye
sordum. Dedi ki Efendim, bu limanın kapasitesi düşük, biliyorsunuz,
özelleştirildi, dava açıldı, dolayısıyla,
özelleştirmede ihaleyi alan kişi, dava açıldığı
için, yatırım yapmıyor.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Bakan, soru
soruyoruz, soru! Sorulan sorulara niye cevap vermiyorsunuz? Sorulara cevap
vermiyorsunuz, siz olayları anlatıyorsunuz. Sorulara cevap verin,
cevap!
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) İdare
özelleştirdiği için yatırım yapmıyor ve o dava yeni
sonuçlandı, iptalle sonuçlandı. Ve özelleştirme 1 milyar 200
milyon dolardı. Bugün, onu siz özelleştirin bakalım, kaça
satarsınız? (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Bakan, sorulara
cevap verir misiniz.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim?
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Bakanın
sorulan sorulara cevap vermesini temin eder misiniz!
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Yazılı cevap verir.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın
Başkanım, gene burada sözcülerden bazıları ayarladığınız
hâkimler sözünü kullandı. Bunu bir defa esefle
karşıladığımı ifade etmek istiyorum. Türkiyede
hiç kimse hâkim ayarlayamaz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Siz ayarlarsınız, siz
ayarlarsınız!
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Böyle bir
şey olamaz ve bu Mecliste de bunu kullanamaz.
BAŞKAN Sayın Bakan, teşekkür ederim, süreniz
doldu efendim; diğer sorulara yazılı cevap verin. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim?
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Sorularımıza cevap
alamıyoruz!
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Böyle cevap veremez Sayın
Başkan! Sayın Hükûmet yetkilisine soruyorum, 7 tane Alevi
çalıştayı yapıldı
BAŞKAN Efendim, soru sormak, milletvekili
arkadaşlarımızın takdiri olduğu gibi, cevap vermek de,
sayın bakanların ve Komisyon Başkanının takdiridir,
onu ben tayin edemem. Şöyle cevap vereceksiniz, buraya verdiniz, buraya
vermediniz. diye benim burada Komisyon Başkanıyla, Sayın
Bakanla bir tartışmam mümkün olabilir mi? İç Tüzükte böyle bir
düzenleme yok ki.
OKTAY VURAL (İzmir) Sorulara müdahil oluyorsunuz
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Böyle mi cevap verecek efendim?
BAŞKAN Kendi takdiri.
OKTAY VURAL (İzmir) Sorulara niye müdahil oluyorsunuz?
Sorulara müdahil olurken cevaba niye müdahil olmuyorsunuz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Siz zaten Meclis
Başkanlığı yapmıyorsunuz.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Bir daha Alevi
çalıştayı falan yapmayın.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sonra
konuşuruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi
bitmiştir.
14üncü madde üzerinde on üç önerge vardır. Bilindiği
gibi, İç tüzük gereği sadece yedi önergeyi işleme alabiliyorum.
Kurayla çıkan yedi önergeyi şimdi okutuyorum, sonra bu önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 14 üncü maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 129 uncu maddesinin 3 üncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Abdurrahman
Arıcı
Antalya
Disiplin cezalarına ilişkin kararlar yargı
denetimi dışında bırakılamaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 14 üncü maddesiyle değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 129 uncu maddesinin 3 üncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
Disiplin cezalarına ilişkin kararlar yargı
denetimi dışında bırakılamaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 14 üncü maddesiyle değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 129 uncu maddesinin 3 üncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Yılmaz
Tunç
Bartın
Disiplin cezalarına ilişkin kararlar yargı
denetimi dışında bırakılamaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve
14 üncü maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 129 uncu maddesinin 3 üncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
Disiplin cezalarına ilişkin kararlar yargı
denetimi dışında bırakılamaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 14. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
İsa
Gök Durdu
Özbolat |
|
Mersin Kahramanmaraş |
Madde 14 Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 129.
maddesinin üçüncü fıkrası Disiplin kararları yargı denetimine
tabidir. şeklinde değiştirilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 14 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bengi
Yıldız Osman
Özçelik Hamit
Geylani |
|
Batman Siirt Hakkâri |
|
M.
Nuri Yaman Mehmet Nezir
Karabaş |
|
Muş Bitlis |
Madde: 14
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 129 uncu maddesinin
üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Disiplin kararları yargı denetimine tabidir.
BAŞKAN Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği
teklifinin, 14. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini
arz ve teklif ederiz.
|
Faruk
Bal Oktay
Vural Mehmet
Şandır |
|
Konya İzmir Mersin |
|
Behiç
Çelik S. Nevzat
Korkmaz Rıdvan
Yalçın |
|
Mersin Isparta Ordu |
|
Şenol
Bal Osman
Çakır |
|
İzmir
Samsun
|
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyor Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki.
Gerekçeyi mi okutuyoruz efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev
ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen demokrasisini;
- 21. yüzyılın evrensel değerlerine
kavuşturabilmenin,
- Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın,
- Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya
kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa
yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
- Anayasa Değişikliği Uzlaşma Komisyonu
kurulmasını,
- Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
- Siyasi partilerin hangi konularda
uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,
- Her partinin görüş ve tavrının yapılacak ilk
seçimde milletin takdirine sunulmasını,
- Seçimler sonunda oluşacak Meclisin ilk iş olarak
anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını
teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
- Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
- Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
- Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
- Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel
standarda yükseltecek,
- Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde
sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
- Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokrasiyi iyileştirecek,
- Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHPnin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif
hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir.
Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa
edilen Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur,
Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.
- AKP 8 yıllık iktidarında grev, toplu
sözleşme, toplantı ve gösteri yürüyüşlerini düzenleyen haklarla
ilgili hiçbir iyileştirme yapmamıştır.
- AKP, Taşeron işçiliği geliştirerek,
emeğin sömürüsüne zemin hazırlamıştır. İşçi
kesimini hak arayamaz hale getirmiştir.
- AKP, Sendikaların etkisizleştirilmesine neden
olmuştur.
- AKP, Devletin gücünü işçiyi susturmak için
kullanmıştır.
- AKP, tekel işçilerine zulmetmiştir.
- AKP, 8 yıllık iktidarında
- AKP, işçiyi sefalete mahkûm etmiştir.
- AKP, 8 yıllık iktidarındaki bu
başarısızlığın suçunu Anayasa üzerine atmak
istemiştir.
AKP, iyi niyetli değildir, bu teklif ile
başlattığı PKK Açılımı için anayasal zemin
hazırlamaktadır. Bu sebeple bu Anayasa değişikliği
milletin hayrına değildir ve Anayasaya aykırıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyette iki önerge vardır, önergeyi okutup
istedikleri takdirde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 14 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 14 :
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 129 uncu maddesinin
üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Disiplin kararları yargı denetimine tabidir.
Bengi Yıldız (Batman) ve arkadaşları
İsa
Gök (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim, birlikte
işleme aldığımız iki önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet de Komisyon da katılmadı.
Bengi Yıldız, konuşacak mısınız,
gerekçe mi efendim?
BENGİ YILDIZ (Batman) Nuri Yaman konuşacak.
BAŞKAN Sayın Yaman, buyurun.
Süreniz beş dakikadır.
M. NURİ YAMAN (Muş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 14üncü maddesine ilişkin Barış ve Demokrasi
Partisi adına vermiş olduğumuz önerge üzerine söz
almış bulunmaktayım. Bu nedenle hepinizi en içten
duygularımla selamlarım.
Disiplin cezaları, her ne kadar ilk bakışta sadece
görev alanını ilgilendiren cezalar gibi görünse de bazı cezalar
doğrudan, bazı cezalar ise dolaylı olarak kamu görevlilerinin
özel hayatını ve özlük haklarını etkilemektedir. Hepimizin
bildiği gibi, bu cezalardan ilk ikisi olan uyarma ve kınama
cezalarına karşı yargı denetimine sınırlama
getirilmesine izin veren hükümler, hukuk devleti ilkesiyle
bağdaşmamaktadır. Bugüne kadarki tecrübemiz bize
göstermiştir ki, anayasal sistemimizde yer alan herhangi bir hüküm yoruma
ne denli açık ise, alt hukuk düzenlemelerinde hak ve özgürlükler de o
denli kısıtlanmaktadır. Kanaatimizce, eğer Anayasa
doğru yorumlanmış olsa idi ve kanun koyucu, hak ve özgürlükleri
sürekli olarak kısıtlama mantığından vazgeçip
bunları genişletme yönünde inisiyatif koyabilseydi, bugün bu
tartışmaları bu kürsüden yapmak zorunda kalmayacaktık.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, çok yoğun bir
uğultu var Genel Kurulda. Lütfen Hatibi dinleyelim.
M. NURİ YAMAN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
dikkatle incelendiğinde, Anayasanın 129uncu maddesinin üçüncü
bendinde Uyarma ve kınama cezalarına karşı dava
açılamaz. diye kesin bir hüküm bulunmaktadır. İlgili
fıkrada Uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç,
disiplin kararları yargı denetimi dışında
bırakılamaz. denilmektedir. Buradaki son sözcük
bırakılamaz hükmünü taşımaktadır. Eğer
bırakılmaz dese idi işte o zaman uyarı ve kınama
cezalarıyla ilgili olarak kesin bir şekilde hariç
bırakılır manasını çıkarabilirdik. Yani Anayasa,
diğer disiplin cezalarına karşı yargı yolunun
kapatılmasını kesin bir dille yasaklarken, uyarı ve
kınama cezasıyla ilgili olarak böyle bir kesinliği
öngörmemektedir.
Elbette ki düzenlemeden, eğer istenirse, söz konusu
cezaların yargı denetiminden hariç bırakılabileceği
yorumunu çıkarmak mümkündür. Ancak bu, tercih meselesidir. Kanun koyucu
eğer isteseydi bu tercihini özgürlükleri genişletmek lehine
kullanabilir ve şu an üzerinde konuştuğumuz
değişikliğe gerek kalmadan uyarı ve kınama
cezalarına da yargı yolunu açabilirdi.
Yine, Anayasanın 125inci maddesi, İdarenin her türlü
eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.
demektedir. Anayasanın bu maddesi karşısında böylesi bir
mantığı anlamak mümkün değildir. Yargı denetimi
unsuru, hukuk devletinin diğer unsurlarının güvencesini
oluşturan temel bir unsurdur çünkü insan haklarına saygılı
olmayan ve davranışlarında hukuka ve Anayasaya uymayan bir
yönetimi bu tutumundan caydıran ve onu meşruluk ve hukukilik
sınırı içinde kalmak zorunda bırakan güç, yargı gücü
ve yetkisidir. Ama hepimiz de bilmekteyiz ki ülkemiz özgürlüklerden korkulan
bir ülke hâline getirilmiştir.
Biz yapılan bu değişikliği olumlu buluyoruz.
Ancak, yurttaşlarımız, Anayasanın ve kanunların
bugüne kadar sürekli olarak yanlış yorumlanmasından o kadar çok
mağdur oldu ki bu nedenle yapılan değişiklikteki ifadeyi
daha da kesin kılmak adına bu fıkranın Disiplin
davaları yargı denetimine tabidir. şeklinde daha açık bir
ifadeye kavuşturulmasını öneriyoruz. Çünkü sadece Meclis
değil, başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere Danıştay ve
idare mahkemeleri de ilgili maddenin üçüncü fıkrasını Uyarma ve
kınama cezalarına karşı idari dava yolu
kapalıdır. şeklinde yorumlamakta ve kararlarını buna
göre vermektedir. Gerçi, idare mahkemelerince iptal edilen uyarı
cezaları da vardır ancak bunların hepsi şekil
şartı nedeniyle bugüne değin iptal edilmiş olan davalardır.
Dolayısıyla 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 135inci maddesinde yer alan Disiplin amirleri tarafından
verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı itiraz sadece ama
sadece varsa bir üst disiplin amirine, yoksa disiplin kurullarına
yapılabilmektedir. şeklindeki hüküm, yargı organları
açısından tek bağlayıcı hüküm hâline gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Süreniz doldu, size de bir dakika süre veriyorum.
Lütfen konuşmanızı tamamlayın Sayın Yaman.
M. NURİ YAMAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, dönüp dolaşıp yine hep
aynı noktaya gelmekteyiz. Sorunları anayasa değişiklikleri
yaparak ya da anayasayı tümden değiştirerek çözemeyiz. Asıl
önemli olan, kafa yapısının değiştirilmesidir. Elbette
ki Anayasanın demokratik bir niteliğe kavuşturulması
önemlidir. Ancak bundan daha da önemlisi düşünce
yapılarının demokratik bir hâle getirilmesidir.
12 Eylül darbe Anayasasından kurtulmanın tek yolu,
Anayasayı, bugün yaptığımız gibi, parça parça
değiştirmek değildir, aynı zamanda düşüncelerimize
sinmiş olan 12 Eylül zihniyetinden de bir an önce kurtulmamız
gerekmektedir diyerek, değişiklik önergemizi desteklemenizi diler,
yüce Meclisinizi saygıyla selamlarım. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yaman, teşekkür ederim.
Birlikte işleme aldığım, aynı mahiyette
olduğu için diğer önergenin gerekçesini Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Durdu Özbolat ifade edecekler.
Sayın Özbolat, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa
tasarısının 14üncü maddesiyle ilgili olarak vermiş
olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın
Haşim Kılıçın Anayasa Mahkemesinin kuruluşunun 48inci
yıl dönümünde yaptığı konuşmasında çok
önemsediğim bir uyarıyla başlamak istiyorum: Bir araya
gelmiş siyasi düşünce sahipleri ile kültür ve inanç
gruplarının eğilim ve beklentilerine cevap veren bir Anayasa
oluşturulması ihtiyacı açıktır. Demokratik rejimlerde
Bir sayı fazla ise hepsi benim. siyasal üstünlük anlayışı
asla geçerli değildir. Azınlıktaki kesimlerin hakları
sayıların üstünlüğüne bağlı değildir.
Anayasaların içeriği kadar, yasalaşma yöntemlerinin de
demokratik rejimin dokusuna uygun, katılımcı, çoğulcu,
özgürlükçü bir süreci yansıtması her yüreğin temenni ve
beklentisidir. Ben bu temenniyle ilgili yorum yapmıyorum, Arif olan
anlar. diyorum.
Değerli arkadaşlarım, 19 Nisandan itibaren yüce
Mecliste Anayasamızın bazı maddelerinin değiştirilmesiyle
ilgili konuları konuşuyoruz. Katılımcı ve çoğulcu
bir süreç içinde gelişmeyen, temel uzlaşmaya dayanmayan ve bu nedenle
millî iradeyi yansıtmayan böyle bir Anayasa değişikliğinin
ve bunun halkoyuna sunulmasının 12 Eylül Anayasasını
hazırlama yönteminden farkını bir 12 Eylül mağduru olarak
sizlere sormak istiyorum.
AKPnin tüzüğünü değiştirmiyorsunuz,
Anayasayı değiştiriyorsunuz. Üstelik bu Anayasanın birçok
maddesinin değiştirilmesiyle ilgili yüce Mecliste bir konsensüs
oluşmuş iken böyle, yangından mal kaçırırcasına,
muhalefetin, sivil toplumun ve diğer toplumsal kesimlerin
düşüncelerinin alınmaması, onların önerilerinin son derece
yakışıksız bir üslupla geri çevrilmesinin katılımcı
demokratik anlayışla ilişkisini bize anlatınız.
Sekiz yıllık iktidarınızın sonunda
Anayasayı acilen değiştirmek istiyorsunuz,
değiştirelim ancak muhalefet olarak biz de ikna olalım. Sekiz
yıldır yargı kararlarını yok sayarak görevden aldığınız
ne kadar memur var? Hangi kurumlarda baskı sistematik hâle gelmiştir?
Ne kadar memur fişlenmiştir, ne kadarı disiplin cezası
almıştır, ne kadarı zorlamalar sonucunda emekli
olmuştur, ne kadarı sürgün edilmiştir? Bütün bunların
cevabını vermeden bizleri ikna edemeyeceksiniz. Ancak her şeye
rağmen disiplin cezalarının yargı kararlarına
açık olması, bir eksikliğin giderilmesi bakımından son
derece önemlidir.
Değerli milletvekilleri, biz şu an yüce Meclisin
çatısı altında Anayasa tartışması yapıyoruz.
Peki, vekâletini aldığımız halk neyi
tartışıyor, onların gündemiyle bizim gündemimiz aynı
mı, biraz ona bakalım.
Halkın gündeminde yoksulluk var, yolsuzluk var, işsizlik
var; halkın gündeminde yolsuzlukların bir türlü neden ortadan
kaldırılmadığı var. Şimdi burada Anayasa
tartışıyoruz, tartışalım ama iktidara
geldiğinizde, Türkiye, kalkınmakta olan 149 ülke arasında
29uncu sırada idi, şimdi 136ncı sırada; bundan nasıl
kurtulacağımızı tartışalım.
İktidarınızda Türkiyedeki kalkınma hızı seksen
yıllık kalkınma oranının altında kaldı,
bundan nasıl kurtuluruzu tartışalım.
Ülkemde her 4 gençten 1i işsiz. Resmî verilere göre
işsizlik oranı yüzde 14ün üzerinde, reel işsizlik oranı
yüzde 20lerin üzerinde. Toplumsal patlamalar kapıda, bunu nasıl
önlerizi tartışalım.
Ülkemde her 10 çiftçiden 9u borçlu, 3ü icra takibinde. Bir
ilçede kayıtlı çiftçi sayısı 17 bin, icra dosyası ise
16 bin. Bir ilçenin ekim alanı 460 bin dönüm, bunun 350 bin dönümü ipotek
altında. 4 bin 500 kişinin yaşadığı bir beldenin
evlerinin yüzde 90ı ipotekli. Bir ilde ipoteksiz bir tek tarla bile
kalmamış, sulama trafosu bile icralık. Ülkemde ikinci el traktör
pazarı patlamış, traktörünü satan satana ve bu ülkede 5,5 milyon
insan tarımla geçiniyor. Bu tabloyu nasıl
değiştireceğimizi tartışalım.
Sayın Başbakanın dün koltuğuna oturttuğu
dördüncü sınıf öğrencisi Elgin Koçubabaya söylediklerini bir
eğitimci olarak kanım donarak izledim. Sayın Başbakan diyor
ki: Yetki artık senin, ister asarsın, ister kesersin. Sayın
Başbakan herhâlde bilinç altındaki Başbakanlık
anlayışını dışa vuruyor, kendisini seçimle
belirli bir süre iş başına gelmiş bir Başbakandan çok
bir padişah gibi görüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özbolat, konuşmanızı
tamamlayın lütfen. Size ek süre veriyorum bir dakika kadar.
DURDU ÖZBOLAT (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Ben burada Sevgili Elgine ve onun şahsında tüm
çocuklara sesleniyorum: Asıp kesme işi demokrasilerde olmaz,
Başbakanın da yetkileri yasalarla sınırlıdır.
Yargıda, yasalarda değişiklik yaparak yetkisi
sınırsız bir Başbakanlık bekliyorsanız,
boşuna beklersiniz.
Değerli milletvekilleri, Osmanlı Devleti
kuruluşundan yıkılışına kadar tam 192 savaş
yapmış, bu savaşlardan 155inde galip gelmiş, 26sında
yenilmiş, 11inde ise sonuç alamamış. Galip gelinen her
savaştan sonra bir yeniçerinin padişaha Mağrurlanma padişahım,
senden büyük Allah var. diye seslenmesi bir gelenek idi. Ben de buradan
Sayın Başbakana sesleniyorum: Mağrurlanma Sayın
Başbakan, senden büyük halk var.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, birlikte işleme
aldığım önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım dört önerge de aynı mahiyette
olduğundan birlikte işleme alacağım, istemde
bulunmaları hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
Şimdi, ilk önergeyi ve diğer önergelerdeki imza
sahiplerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 14 üncü maddesiyle değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 129 uncu maddesinin 3 üncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
Disiplin cezalarına ilişkin kararlar yargı
denetimi dışında bırakılamaz.
|
Yılmaz
Tunç |
|
Bartın
|
|
Ahmet
Aydın |
|
Adıyaman
|
|
Abdurrahman
Arıcı |
|
Antalya
|
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim önergelere?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kaynak, konuşacak
mısınız?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Gerekçeyi okuyun.
BAŞKAN Gerekçe
Sayın Tunç
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Gerekçe
BAŞKAN Sayın Aydın
AHMET AYDIN (Adıyaman) Gerekçe
BAŞKAN Sayın Arıcı
ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) Gerekçe
BAŞKAN Siz de gerekçe.
Peki, gerekçeyi okuyun:
Gerekçe: Madde metni daha açık hâle getirilmiştir.
BAŞKAN Birlikte işleme aldığım
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 14üncü madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddenin oylaması gizli oylama şeklinde
yapılacaktır ve gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
Bir kez daha milletvekili arkadaşlarımı
uyarıyorum, sizlere kâtip üyeler tarafından verilecek pullardan beyaz
olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı
ise çekimser oyu ifade etmektedir.
İsmi okunmayan milletvekili arkadaşım lütfen
sıraya girmesin.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan milletvekili
arkadaşımız kaldı mı?
Oy kullanma işlemi bitmiştir.
Kutuları kaldırıyoruz.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 14üncü maddesinin gizli
oylama sonucunu açıklıyorum:
|
Oy sayısı : 408 |
|
Kabul : 336 |
|
Ret :
71 |
|
Çekimser : |
|
Boş : 1 |
|
Geçersiz : |
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
|
Gülşen
Orhan Murat
Özkan |
|
Van Giresun |
Sayın milletvekilleri, şimdi 15inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 15 - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 144 üncü
maddesi kenar başlığıyla birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
G. Adalet hizmetlerinin denetimi
MADDE 144- Adalet hizmetleri ile savcıların idarî
görevleri yönünden Adalet Bakanlığınca denetimi, adalet
müfettişleri ile hâkim ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler;
araştırma inceleme ve soruşturma işlemleri ise adalet
müfettişleri eliyle yapılır. Buna ilişkin usul ve esaslar
kanunla düzenlenir.
BAŞKAN 15inci madde üzerinde gruplar adına ilk söz
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Sayın
Rıdvan Yalçına aittir.
Sayın Yalçın, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Anayasa
değişikliği hakkındaki kanun teklifinin 15inci maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Konuşmamın başında yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, üzerinde konuştuğum
maddeyi bir cümleyle özetlemek mümkündür: Hâkim ve savcıların
denetimini güya Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna bağlayan
Hükûmet, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu da kendisine
bağlamaktadır. Böylece, sekiz yıldır işine gelmeyen
kararlar veren hâkim ve savcıları teftişle canından
bezdiren, haksız ithamlarla yıldıran iktidar, Yüksek Kurulu,
RTÜK, YÖK gibi kendine bağladıktan sonra, hâkim ve
savcıları doğrudan denetleme yetkisinden vazgeçmeyi ileri bir
adım olarak göstermektedir. Yürütmenin yargı üzerindeki etkisini
azaltacak yaklaşımlar beklenirken, yapılan iş
yargıyı bütünüyle kontrol etme sonucunu doğurmaktadır.
Sayın milletvekilleri, Sayın
Cumhurbaşkanının Anayasa yapma fırsatının
kaçırıldığını, Anayasa Mahkemesi
Başbakanının anayasanın geniş bir mutabakatla
yapılması gerektiğini söylediği bugünlerde, iktidarın
Meclise ve millete dayattığı bu teklif, kamuoyuna önemli bir
demokratikleşme paketiymiş gibi sunulmaktadır. Her şeyden
evvel, belirtmek gerekir ki siyasi mücadelesini istismarlar üzerine inşa
etmiş bir anlayışın suçüstü hâlidir bu teklif. Herkes
biliyor ki ne kadın hakları umurundadır iktidarın ne çocuk
hakları. Hele teröristler bayram yaparken mübarek ruhlarını
incittiğiniz şehitlerimizin resimleriyle yollara dökülen aziz
ailelerine bu iktidarın söyleyecek ne sözü olabilir? Haburda, kahraman
gazilerimizin gözünü, kolunu, bacağını kaybettiği hain
saldırıları yapanları törenlerle
karşılayanların, bu utanç tablosunu umut verici gelişmeler
olarak tanımlayanların, gazilerimizin yerlere
fırlattığı protezlerini, kırıp
attığı madalyalarını gördüğünde yüreği
burkulmayanların, bu kahramanlara istismardan başka verecek neyi
olabilir?
Sizin nazarınızda, milletimizin temiz alnına
soykırım lekesi sürmeye çalışanlar muteber; milletimizin
birliği, devletimizin tekliği aleyhine çalışanlar
saygın; değerlerimizle kavgalı olanlar övgüye
layıktır. AKPnin gerçekten umurunda mıdır 12 Eylül
darbecilerinin astıkları fidanlar, yıktıkları hayatlar?
Gerek zaman aşımı gerekse aleyhe kanunun geçmişe
uygulanamayacağı prensibine rağmen yani, 12 Eylül darbecilerinin
yargılanmayacaklarını bile bile, tuz basılmış
yaraları tekrar kanatıyor ve bundan siyasi menfaat bekliyorsunuz.
Gerçekten memurlar umurunuzda olsa, 2 + 2yi layık görür müsünüz? Öyleyse
bütün bunlar ne anlama gelmektedir?
Değerli milletvekilleri, bu teklif, Yüce Divan korkusu
sarmışların, hesap verme korkusuyla uykusu
kaçmışların son hamlesi. Bu teklif, acaba yeni bir
mağduriyet alanı yaratabilir miyiz; tarih boyu mazlumun, mağdurun
yanında yer almış bu temiz mayalı milletin hulus ve
saffetinden bir kez daha faydalanabilir miyiz, diye düşünenlerin teklifi.
Değerli milletvekilleri, bu teklif, sen misin benim
ideolojimi benimsemeyen, sen misin benim irademi sorgulayan, sen misin benim
yasa dışı faaliyetlerimi izleyen, sen misin
yolsuzluklarımı gözleyen, sen misin benim
çıkardığım yasayı iptal eden, yaptığım
atamayı geçersiz sayan, sen misin benim yanımdaki suçluları
aklamayan, karşımdaki masumları suçlamayan, sen misin hâlen
bağımsız ve tarafsızım diye efelenen? Öyleyse al sana!
Ben de seni Anayasayla bana bağlarım, kanunla benden taraf
yaparım. anlayışının teklifi.
Değerli milletvekilleri, ne kadar ambalaj giydirseniz de, ne
kadar masum toplum kesimlerini istismar edip planınızın
parçası hâline getirmek isteseniz de bu teklif, yargıyı hükûmet
bürokrasisi, hâkim-savcıyı hükûmet memuru hâline getirme
amacındadır; hesap vermekten kurtulma amacındadır. Ancak
biliniz ki Milliyetçi Hareket Partisi mazluma yunus, zalime yavuz
anlayışı içerisinde, yaptıklarınızın hesabını
mutlaka soracaktır. (MHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, yargı
bağımsızlığı, anayasal devlet
yapımızın olmazsa olmaz koşuludur. Demokrasiyi içine
sindirememiş, demokrasiyi sadece iktidara gelmenin aracı olarak kabul
eden, farklı düşüncelere sabır göstermeyen, bütün toplumsal
temsil merkezleriyle kavgalı, baskıcı yönetim
anlayışı hüküm sürerken, yargı, özellikle yüksek yargı
çok daha önemli hâle gelmektedir. AKPnin ideolojik çekirdeği
dışındaki herkes bu durumdan rahatsızdır ancak bazı
iradeler ipotek altındadır, bazı iradeler baskı
altındadır.
Sayın milletvekilleri, her söylemini demokrasiye, millet
iradesine saygıya dayandıran iktidar partisinin demokrasi
anlayışının ne ölçüde çarpık olduğunu bir örnekle
paylaşmak istiyorum: Değerli milletvekilleri, bir soru önergeme
Meclis Başkanlığımızca verilen cevaba göre 137si
kanunlaşmış, 32si gündemde, 486sı komisyonda olmak üzere
toplam 664 kanun teklifi bu dönemde verilmiştir; 842 Hükûmet
tasarısı da yine bu dönemde Meclis Başkanlığına
sunulmuştur. Değerli milletvekilleri, toplam 664 kanun teklifi
içerisinde 522si muhalefet milletvekillerince verilmiş, Meclis
Başkanlığının cevabına göre, bu 522 kanun
teklifinden bir teki bile yasalaşmaya layık
bulunmamıştır.
Değerli milletvekilleri, şimdi soruyorum iktidara:
Muhalefetin verdiği bu 522 kanun teklifinden bir tanesi bile mi doğru
değildir, haklı değildir, yerinde değildir? Muhalefet, 522
kanun teklifini saçma sapan, faydasız, anlamsız, sırf iş
olsun diye mi vermiştir?
İşte, değerli arkadaşlarım, bu tablo,
Türk demokrasisi adına, parlamenter sistem adına, en iyi tabirle,
hazin bir durumdur. İktidarın anlayışına göre
muhalefet, Mecliste sadece konuşmakla görevlidir. Bu konuşmalar
kanaatlerinizi değiştirse de oylarınızı
değiştirememektedir. Ne yazık ki bu yüce Meclis,
iktidarınızda işlevini kaybetmiş, partinizin karar
organı durumuna düşürülmüştür.
Değerli milletvekilleri, denetim görevi bakımından
da Meclisimiz devre dışı bırakılmış
durumdadır. Soru önergelerine ya aylarca cevap verilmemekte ya da genel
cümlelerle geçiştirilen cevaplar verilmektedir. Diğer denetim
yolları ise tiyatral bir söz yarıştırmaya
dönüştürülmüştür.
Üzülerek ifade ediyorum ki değerli milletvekilleri, AKP
iktidarlarında bu yüce Meclis, baskıcı bir rejimi meşru
gösteren bir yapıya dönüştürülüp asli görevlerinden
uzaklaştırılmış bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, açık toplumlarda iktidarı,
muhalefetin yanında yazılı ve görsel medya ile sivil toplum
kuruluşları da denetlemektedir. Hatta ileri ülkelerde basın
özgürlüğü ve sivil toplum kuruluşlarının etkinliği,
demokratik seviyenin bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Devri
iktidarınız bu konuda da sayısız kötü örnekle doludur. Bir
yanda iktidarın yayın organı gibi faaliyet gösteren ve
iktidarın baskısıyla elde ettiği gelirle zenginleşen
medya kuruluşları varken diğer yanda özgür yayın çizgisini
sürdürdüğü için en ağır cezalara maruz kalan, gelirleri yok
edilmeye çalışılan, yandaş olmak ya da yok olmak arasında
tercihe zorlanan kuruluşlar bulunmaktadır.
Sayın Başbakanın, beğenmediği yayın
kuruluşlarına halkı boykota davet ettiği, medya
patronlarından beğenmediği yazarların işine son
verilmesini istediği bir ortamda siz demokratik standartları yükseltme
iddiasından bahsediyorsunuz. Bırakın yeni haklar, yeni
özgürlükler getirmeyi, var olan hak ve özgürlükleri kullanılamaz hâle
getirirken kimden size inanmasını bekliyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, belli ki iktidar grubu olarak
başarabilirseniz, bu dayatma teklifinizi halka götürerek seçimi de
manipüle etme niyetindesiniz. Temel hak ve hürriyetleri referanduma götürmeyi
doğru buluyorsanız, vicdani ve hukuki buluyorsanız, aynı
gerekçelerle İsviçredeki minare referandumuna neden itiraz ediyorsunuz
Allah aşkına?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yalçın, konuşmanızı
lütfen tamamlayın, ilave süre veriyorum size.
RIDVAN YALÇIN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, yargının
örselendiği, yıpratılmak için hukuk dışı çirkin
yöntemlerin pervasızca uygulandığı,
başsavcıların, hâkimlerin hatta yüksek yargı organı
üyelerinin bakanlık marifetiyle telefonlarının dinlendiği,
izlendiği bir ortamda yargının demokratikleştirilmesi
iddiası samimiyetsiz siyasetin çarpıcı bir örneği olabilir.
Değerli arkadaşlarım, bugün burada Adana
Milletvekilimiz Sayın Muharrem Varlı Bey, Adanada yapılan
seçimlerden sonra yargıya yapılan baskının çok somut
örneğini biraz önce dile getirdi. Bir müsteşar
yardımcısının Adanaya gidip, görevden alınan belediye
başkanının mahkemesine bakan mahkemenin üyeleriyle bir araya
geldiğini ve onları etkilediğini iddia etti. Sayın Bakan,
Hükûmetin sayın sözcülerine sesleniyorum, bu iddia ortada
bırakılacak hafiflikte bir iddia değildir. Sizlerden istirhamım,
eğer hukuk devletine olan inancınız varsa, yargıya olan
inancınız varsa Sayın Milletvekilimizin bu iddiasını
ortalık yerde bırakmayın, lütfen cevap verin diyor, bu
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi de söz sırası, 15inci madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili
Sayın Fatih Ataya aittir.
Sayın Atay, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika efendim.
CHP GRUBU ADINA M. FATİH ATAY (Aydın) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 497 sıra
sayılı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının bazı
maddelerinde değişiklik yapılmasına ilişkin Kanun
Teklifinin 15inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, bu değişiklik maddesinde
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 144 üncü maddesi kenar
başlığıyla birlikte Adalet hizmetlerinin denetimi.
Adalet hizmetleri ile savcıların idarî görevleri
yönünden Adalet Bakanlığınca denetimi, adalet müfettişleri
ile hâkim ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler;
araştırma inceleme ve soruşturma işlemleri ise adalet
müfettişleri eliyle yapılır. Buna ilişkin usul ve esaslar
kanunla düzenlenir. şeklinde bir değişiklik getirilmektedir.
Burada önemli olan Adalet hizmetleri kavramıdır.
Adalet hizmetleri kavramıyla ne amaçlanmaktadır, belli
değildir. Adalet hizmetleri çok geniş bir kavramdır, bu
geniş kavramın içerisine hâkimler ve savcıların
yaptıkları bütün işlemler girmektedir.
Burada adalet hizmetleri de, denetimi de adalet müfettişleri
eliyle yapılmaktadır. Peki, Adalet müfettişlerini kim
seçmektedir? Adalet müfettişlerinin tek seçicisi vardır, Sayın
Bakandır. Sayın Bakan iki dudağının arasında
adalet müfettişlerini hâkimlerden Sen, sen, sen adalet müfettişi
olacaksın. der, beğenmezse Sen, sen, sen. Adalet
Bakanlığı müfettişliğinden aldım sizi. Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kuruluna da 2802 sayılı Kanunun 38inci
maddesi gereğince de otuz gün içinde atayın. der. Doğru mu
Sayın Başkanım? (AK PARTİ sıralarından Bu kadar
basit mi? sesi.) Evet, bu kadar basit. Bu kadar basit.
Değerli arkadaşlarım, bu, yargının idare
tarafından denetlenmesidir. Hukuk devletinde, bağımsız
yargıda böyle bir şeyin olması söz konusu değildir.
Kesinlikle kabul edilemez bir durumdur.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Doğru da
değil zaten.
M. FATİH ATAY (Devamla) Değerli milletvekilleri, bir
anda sizin Anayasa değişikliği isteğiniz kabardı, bir
anda. Bakın, Bakanlar Kurulundan 2 tane Bakan, artık bu Parlamentonun
uzlaşma içerisinde olmadığını, partiler arasında
uzlaşmanın söz konusu olamayacağını, o nedenle
seçimlerden sonra oluşacak olan Parlamentonun Anayasa
değişikliğini yapmasını, bir uzlaşma komisyonu
kurulması konusunda görüşlerini dile getirdiler. Daha sonra, hani Hükûmetin
ücretini ödeyerek anayasa ısmarladığı bilim adamları,
bilim kadınları vardı, onlar da çıktılar
televizyonlara, medyaya, gazetelere demeçler verdiler, düşüncelerini
ortaya koydular -bu Parlamentonun artık
yıprandığını, siyasal partiler arasında
uzlaşmanın sağlanamayacağını- düşüncelerini
söylediler. Artık yeni oluşacak, seçimden sonra oluşacak
Parlamentonun Anayasa değişikliklerini yapmasının daha
uygun olduğunu söylediler. Bunu söyleyenler sizlerin
ısmarladığı, anayasa
ısmarladığınız bilim kadınları, bilim
adamları yaptı.
Değerli milletvekilleri, bir anda bunlarla ilgili bir güven
sorunumuz oldu sizde. Bir anda bu acelecilik, sıralar boş, saatlerce
çalışıyoruz, ne bu acele? Bir güven sorunumuz elbette var. Önce
referandum süresini doksan günden altmış güne indirdiniz. Acaba ne
oldu?
RAHMİ GÜNER (Ordu) Yüz yirmi.
M. FATİH ALTAY (Devamla) Pardon yüz yirmiden
altmış güne indirdiniz. Acaba ne oldu? Neden bu kadar acele
ediyorsunuz? Mayıs ayının sonuna kadar geçireceksiniz,
Cumhurbaşkanı da onaylayacak, Temmuz ayının sonunda
sıcakta, 22 Temmuz seçimleri gibi, hani herkesin yazlıkta
olduğunu zannettiğiniz, hani Güneydoğu Anadoluda,
Doğudaki mevsimlik işçilerin iş bulacağını
umarak Karadenize, Egeye, Akdenize gideceğini zannettiğiniz bir
ortamda, onların evlerinde olmadığı ortamda referandumu
yapmayı düşünüyorsunuz ama yanılıyorsunuz. Ekonomik krizi o
kadar kötü yönettiniz ki ne insanların yazlıklarına gidip
yazlık yapma durumları söz konusu ne de Güneydoğu Anadoludaki,
Doğu Anadoludaki insanların, mevsimlik işçi insanların, o
mevsimlik emekleriyle, kazançlarıyla bir yıl boyunca geçimlerini
sağlayacakları bir iş olanakları söz konusu. Batıda
herkesin çiftlikleri satılık, batıda hiç kimse
Ege Bölgesinde
hiç kimse tarlasını ekemedi, herkes icralık, satış
bekliyor herkes.
Değerli milletvekilleri, bir güven sorunumuz var. Evet,
sizinle ilgili bir güven sorunumuz var. Anayasa değişikliği
yapıyorsunuz, bir teklif getirdiniz, Anayasa teklifi, değişiklik
yapıyorsunuz. Daha bu bitmeden Genel Başkanınız, Başbakan
Sayın Recep Tayyip Erdoğan çıktı televizyonlara,
başkanlık sistemini savundu. İki gün geçti, hiçbir tepki yok
kamuoyundan, albenisi yok, bedelli askerliği çıkardı. Bakan
Yok. diyor ama milletvekiliniz Var. diyor. Bedelli askerlik
Bütün bunlar
gerçek gündemi saklayarak, karartarak gündemi başka yönlere çekmek ve
toplumu kandırmaya yönelik amaçlarınızdır. Bu nedenle size
güvenimiz yok.
Sayın Başkan, Anayasa Komisyonu
Başkanımız, her çıktığında Avrupa
Birliğinin ülkelerinden, çağdaş ülkelerden Anayasa Mahkemesinin
üyelerinin seçilmelerine yönelik örnekler vererek çok çağdaş bir
teklifte bulundukları iddiasında. Sayın Başkan, o
çağdaş, gelişmiş ülkelerin anayasa mahkemelerinin üyelerini
seçerken gösterdikleri tavrı örnek alıyorsunuz da o ülkelerin siyasi
ahlakıyla, siyasi etiğiyle ilgili niye örnek almıyorsunuz ha,
niye örnek almıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, hangi örnek aldığınız
demokratik ülkede bir savcının yaptığı işlem
nedeniyle Adalet Bakanlığı sabah saat 05.57de Bakanın yaptığı
işlem doğrudur. diye bir beyanda bulunabilir, hangi
gelişmiş ülkede, örnek aldığınız ülkede?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Muz cumhuriyetinde!
M. FATİH ATAY (Devamla) Hangi gelişmiş, örnek
aldığınız ülkede bir bakan bir başsavcıyı
arayarak Tutukladığın falancaları bıraksan iyi olur.
anlamına gelecek cümleler söyleyebilir? Bunlar söylediği zaman
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Hangi gelişmiş
ülkeler?
M. FATİH ATAY (Devamla) Örnek aldığınız
gelişmiş ülkeler
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Hangi gelişmiş
ülkede milletvekilleri izin alarak konuşabilir?
M. FATİH ATAY (Devamla) Başkana sor, Başkana.
Başkana soracaksın, Başkana.
Değerli arkadaşlarım, o örnek
aldıklarını iddia ettikleri gelişmiş çağdaş
ülkelerde bunların bir tanesi açığa çıksa,
bırakınız o kişinin bakanlıktan istifa etmesini,
siyasi hayatı biter, siyasi hayatı!
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Hangi gelişmiş
ülkede sosyal demokratlar darbeye karşı
M. FATİH ATAY (Devamla) Sayın milletvekilleri
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri, Hatibe müdahale
etmeyelim.
M. FATİH ATAY (Devamla) Sayın milletvekilleri, bu
Anayasaya, biraz önce çıkıyorsunuz, 12 Eylül Anayasası,
Cunta Anayasası diyorsunuz. Otuz yıl sonra bunları
diyebiliyorsunuz, ama çok değil, bu değişiklikleri şayet
geçirebilirseniz, bu Anayasa değişiklikleri de Sayın Recep
Tayyip Erdoğanı kurtarma değişiklikleri olarak siyasi
tarihimize damgasını vuracaktır. Bu konuda da hiç endişe
etmeyin.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hangi maddede yazıyor bir göster
bakalım!
M. FATİH ATAY (Devamla) Açılım diyorsunuz
açılım, Alevi açılımı diyorsunuz
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Savunma mekanizması!
M. FATİH ATAY (Devamla) Hiç savunma değil.
Çalıştaylar yaptınız, Alevileri aldatmaca
yöntemler sergilediniz.
Bakınız, adı Mahir olan, Tuncelili, Alevi bir
çocuk, hukuk fakültesi mezunu, 4 kez yazılı hâkimlik,
savcılık sınavını kazandı, 4 kez ama sözlüde
4ünde de elediniz. Mahkeme kararıyla görüntülü sözlü yaptırdı.
Siz, Türkiye'de ilk sopranonun doğum tarihini, ölüm tarihini,
nerede yaşadığını biliyor musunuz? Siz de hâkim
olamazsınız. Siz de savcı olamazsınız.
Değerli arkadaşlarım, daha zor sorular vardı.
Ben daha zor sorular soracağım size. Daha zor sorular
soracağım. Daha zor soracağım.
Oğlu gemi alan ilk Başbakan kim arkadaşlar, bilen
var mı? Bu çok zor bir sorudur.
On beş yaşındaki oğlu şirket kurup,
alışveriş merkezlerinde mısır satan ilk
Cumhurbaşkanı kim biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. Siz de
olamazsınız arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Değerli arkadaşlar, bir de
Cumhurbaşkanlığı Köşkünde, oğluna
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Yuh olsun sana!
M. FATİH ATAY (Devamla) Duymadıysanız duyun
Sayın Başkan, Yuh olsun! diyor. Yuh olsun! diyor. Lütfen, siz
Meclis Başkanı olarak Yuh olsun! diyen milletvekiline tepki
göstermek zorundasınız
BAŞKAN Süreniz doldu efendim, sürenizi uzatıyorum.
M. FATİH ATAY (Devamla) Lütfen görevinizi yapın.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen Cumhurbaşkanına hakaret
ediyorsun.
BAŞKAN O söz bana kadar intikal etmedi, buraya kadar
ulaşmadı.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Nasıl
ulaşmadı? Arkada
M. FATİH ATAY (Devamla) Nasıl? Nasıl
ulaşmaz!
BAŞKAN Efendim, duymadım. Allah, Allah!
M. FATİH ATAY (Devamla) Bize hakaret edilince, küfür
edilince duymuyorsunuz. Bu kürsüden Meclise hakaret eden tavırlar
sergileyince de görmüyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Atay, benimle tartışmayın
lütfen.
M. FATİH ATAY (Devamla) Görevinizi yapın, görevinizi.
BAŞKAN Benimle tartışmayın. Lütfen, Genel
Kurula hitap edin.
Sürenizi uzattım, tamamlayın.
M. FATİH ATAY (Devamla) Sayın milletvekilleri
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Sayın Başkanla
tartışma, ihtar verir.
M. FATİH ATAY (Devamla) Sayın Başkan, bir soru
daha sorayım.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Çok zor sorular
soruyorsun. Bu saatte öyle zor sorular sorma.
M. FATİH ATAY (Devamla) Bir Cumhurbaşkanı
Köşkte oğluna düğün yaptıracak, yiyecek, içecek, masa, her
şeyi dışarıdaki bir şirketten satın alacak. Hiç
ama hiç devlete bir zarar olmayacak. Yetmeyecek, o gün Köşkte
kullandığı elektriğin parasını ödeyecek. Bu
Cumhurbaşkanını tanıyor musunuz? Siz de bilmediniz bunu.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Neresinde yazıyor kanun
teklifinin? Maddeyle ilgili konuş.
M. FATİH ATAY (Devamla) Değerli milletvekilleri, bize
hep ilkleri yaşattınız. Çok teşekkür ederiz, gerçekten, çok
teşekkür ederiz.
Önce yandaş köşe yazarlarını
yarattınız. Yetmedi, yandaş gazetecileri yarattınız,
yandaş televizyoncuları yarattınız. Yandaş
BURHAN KAYATÜRK (Ankara) Yandaş halk var.
M. FATİH ATAY (Devamla) O da olabilir kardeşim, dinle
bir dakika. Dinle bak
M. FATİH ATAY (Devamla) Yandaş sanatçıları
yarattınız.
BURHAN KAYATÜRK (Ankara) Halk, halk.
M. FATİH ATAY (Devamla) Yandaş
Hep
yarattınız ama cumhuriyet tarihinde ilk kez, Parlamento
yaşantımızda ilk kez yandaş bir Meclis
Başkanını yarattınız. Sizleri kutluyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Atay, teşekkür ederim.
Şahsımla ilgili sözleriniz için de teşekkür ederim, çok
naziksiniz.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına şimdi
de Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani.
Buyurun Sayın Geylani. (BDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
BDP GRUBU ADINA HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Yasa
Teklifinin 15inci maddesi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, olması gereken adalet
hizmetleri ancak demokratik bir anayasa ve bağlı hukuk
yapısıyla olanaklıdır. Darbe anayasalarının
kanunilik anlayışıyla gerçek anlamda adalet sağlanamaz
çünkü bu anlayışlarda hukukun özü yoktur.
Değerli arkadaşlar, bu ülke yurttaşları kutsal
değerler limanına sığınarak söylem, eylem ve
figürlerle kandırılmıştır. Bakınız,
yakamdaki hukuk fakültesi rozeti, Ankara Hukuk Fakültesi rozeti bir figür
örneğidir. Bize şöyle sembolize ederlerdi: Adalet, bir kadın
kadar zarif, bir terazi kadar hassas ve bir kılıç kadar keskindir.
Değerli kadın arkadaşlar, ne yazık ki,
Türkiyedeki adalet anlayışında ve hizmetlerin sunulmasında
bir kadın zarafeti yok. Evrensel, çağcıl hukuktan
yalıtılmış kanuni kabalık, despotluk ve yandaşlık
vardır. Onun için, sistemin adaletinde eşitliği sağlayan
mizandan da söz edilemez çünkü terazinin havada asılı kalan boş
kefesinde korumasız yurttaş vardır. Haksız
ağırlığıyla yere çöken kefede ise güvenlik ve kutsiyet
dolu ceberut devlet vardır. Geriye kılıç keskinliği
kalıyor; o da korumasız yurttaşın başında
sallanan Demoklesin kılıcıdır. Aynı kılıç,
kılıç artığı, yedi ile on yedi yaş arası
çocukları yaşlarından büyük cezalarla biçmektedir.
İşte, adalet hizmetleri bu minval anlayışla AKP
buyruğundaki Adalet Bakanlığı müfettişlerinin denetim
keyfîliği ve şimdi de Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun
partileşen siyasi tercihleriyle sunulacaktır.
Değerli milletvekilleri, önemli bir bakış
açısı da bir ülkede adalet hizmetinin demokrasi ve hukuk kriterlerine
uygun olup olmadığını, insan hakları ihlallerinin
yaşanıp yaşanmadığını öğrenmek
istiyorsanız cezaevlerine bakacaksınız. Gerçekten de cezaevleri
bir anlamda o ülkenin insan hakları karnesini ortaya koymaktadır.
AKP iktidar olduğu sekiz yıllık süreçte
cezaevlerinde bulunan tutuklu sayısı ne yazık ki rekor seviyeye
yükselmiştir. 12 Eylül askerî darbe sonrası dönemde dahi
cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısı 79 bindir. Adalet
Bakanlığı verilerine göre Mart 2010 itibarıyla 4.171
kadın, 2.789u çocuk olmak üzere toplam 118.929 kişi cezaevinde
tutulmaktadır. Bu rakamlara karşın cezaevlerinin 75 bin yatak
kapasitesi olması ise başlı başına bir sorun olarak
ortada durmaktadır. Basına yansıdığı gibi, birçok
cezaevinde tutsaklar yemekhanelerde bile yer yatakları seriyor, birçok
cezaevinde ise vardiyalı uyuduklarını öğreniyoruz.
Bu onur kırıcı yaşam tarzına ek olarak
İnsan Hakları Derneğinin 2009 ihlal bilançosuna göre toplam
2.640 hak ihlalinin yaşandığı cezaevlerindeki korkunç
tabloya bir bakın: 24 ölü, 49 ölüm sınırı, işkence ve
kötü muamele ile 397 kişi, sağlık hakları ihlali ve
tedavisi yapılmayanlar 554 kişi, disiplin cezaları ve görüş
yasağı 586, beslenme, ısınma ve fiziki koşullardan
doğan ihlaller 236, ana dil Kürtçe konuşma yasağı ve
haberleşme ihlalleri 173, sevk uygulamaları ihlalleri 105, kitap,
mektup yasaklamaları 201, dokümanla 107 kişi; ayrıca, 45/1 no.lu
Genelge ile ilgili ihlaller ise 162 kişi, üst arama ve ziyaret engelleri
98, sınav, kurs, infaz yakma ve mahkemeye çıkarılmama 128
kişinin hakları bugüne kadar ihlal edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bir önemli başka sorun da bu
korkunç tablo bir yana ilk derece mahkemelerinde yıllara sarkan davalar
nedeniyle adalet hizmetleri hem gecikmekte hem de demokratik hukuktan
uzaklaşmaktadır. Daha da önemlisi ve bize göre temel neden, AKP
Hükûmetinin 2005 ve 2006 yıllarında Türk Ceza Yasası ve Terörle
Mücadele Yasasında yapmış olduğu hukuk dışı
değişikliklerdir. Bu değişiklikler yüzünden binlerce çocuk
hakkında sadece taş attı, slogan attı ya da zafer
işareti yaptığı iddiasıyla on yılları
aşan ceza istemiyle -Diyarbakır Barosunun
araştırmalarına göre- 7 bin çocuk hakkında ceza soruşturması
açılmıştır.
Değerli arkadaşlar, daha dün Çocuk Bayramını
kutladık. Ne acıdır ki verilen bu ağır cezalar
kendilerine 23 Nisan Çocuk Bayramı hediyesi olarak sunulmuştur.
Ayrıca, Hakkâride tekme tokatlarla yerlerde sürüklenen, kafasına
ölümüne dipçiklerle vurulan ve kolu kırılan çocukların
bayramı da bir başka armağandır. Şu an beton
duvarların ardında demir parmaklıklarla tanışan
çocukların bayramı ise ne yazık ki kara bir bayramdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Geç kalan
adalet adalet değildir. esprisi adalet hizmetlerinin devasa
çıkmazını açığa çıkarmıştır. Bilindiği
gibi, en basit bir davanın sonuçlanması bile birkaç yılı
bulmaktadır. Bazı davalar ise on ile yirmi yıl arasında
sonuçlanabilmekte. Bunun nedeni, Türkiye'de adalet hizmetlerinin
altyapısında yaşanan sorunların yanı sıra hâkim
ve savcı kadrosunun yetersizliği sorunudur. Siyasi dengelerin
çatışmasında boş olan hâkim ve savcı kadroları
bir türlü doldurulmamaktadır. Türkiye yargı sisteminin yaşanan
siyasi krizler nedeniyle bağımsızlığını ve
tarafsızlığını yitirmesiyle yapısal
sorunları da derinleşmiştir.
Değerli arkadaşlar, adalet hizmetlerini yargı
hizmetlerinden soyutlamak mümkün değildir. Yargı hizmetlerinin bir
hukuksuzluğu da bildiğiniz gibi, bir yılı
aşkındır eş başkan yardımcılarımız,
her kademede parti yöneticileri ve halkın özgür iradesiyle seçilen
belediye başkanlarımız dâhil 1.482 partilimiz hâlen tutuklu
bulunmaktadır. Diyarbakır özel yetkili savcıları
tarafından yürütülen soruşturmaya avukatlara bile gizlilik
kararı konularak, tutuklananlar hangi suçtan dolayı
yargılandıklarını dahi bilmiyorlar. Henüz iddianame de
düzenlenmediği için dava da açılmamıştır.
Değerli arkadaşlar, adalet hizmetlerini oldukça
etkileyen bir çelişki de otuzdan fazla hukuk fakültesi bulunan ülkemizde
her yıl bu fakültelerden binlerce öğrenci mezun olmakta ve
bunların büyük bir çoğunluğu işsiz olmasına
rağmen, bir taraftan hukukçu çoğalması diğer taraftan
hâkim, savcı yokluğu büyük bir çelişki değil midir? Fakat
buna karşın Türkiye Büyük Millet Meclisi personel sayısı 5
bini aşkın, TRTnin ise yaklaşık 6 bin civarında.
İşte, Türkiye'deki arpalıklardan sadece iki örnek.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin
yaşamsal bir konusuna da dikkat çekerek konuşmama son vermek
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Efendim, size de ek süre veriyorum, lütfen
tamamlayın.
HAMİT GEYLANİ (Devamla) Değerli arkadaşlar,
gerçeklerin ifade edilmesinden ve her konuda toplumsal ortaklaşma
arayışlarından kesinlikle korkmamak gerekir. Çünkü toplumsal
mutabakat, toplumsal barış kültürünün ürünüdür. Onun için, toplumsal
barışın olmadığı bir coğrafyada
değişik biçim yoğunluklarda şiddet ve
çatışmayı dayatan savaş durumları vardır
demektir. Bakınız, toplumsal dokuları çatlatan,
asırlık beraberliği ayrıştıran ve 50 bin cana mal
olan ölüm gölünü kurutmak insanım diyen herkesin vicdan borcudur; bu
borcu kimse siyasi ve şahsi ikbaline feda etme hakkına sahip
değildir.
Evet, arkadaşlar, gerçekler yakıcıdır. Yakan
bu yangına son verelim derken -tırnak içinde- hayır,
yangın yok; 50 bin canı sanki bir düğün kazasında yitirdik
anlamına gelen itirazların yükselmesini izah etmek mümkün
değildir.
Çeyrek asırlık hadisenin barışçıl bir
şekilde izaha kavuşması dileğiyle, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Geylaniye, teşekkür ederim.
Şimdi de gruplar adına son söz Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Veysi
Kaynaka aittir.
Sayın Kaynak, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 497 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 15inci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, millet egemenliğinin
tecelligâhı olan bu Meclisin 90ıncı kuruluş
yılında, ilk Meclisi kuran başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere, hâkimiyetimilliye ve istiklali tâmme, yani millî hâkimiyet ve tam
bağımsızlık uğruna kan ve ter döken kahraman
ecdadımızı bir defa daha rahmet, minnet ve şükranla
anıyorum. Onlar hangi ruhla, hangi aşkla istiklalimizi
kazandılarsa biz de aynı ruhla ve aynı aşkla istiklalimize
sahip çıkıyor ve o ruhla istikbalimize doğru yürüyoruz. Millet
egemenliğinin yegâne tecelligâhı olan bu Meclisin anayasa yapmak
dâhil her türlü kararın mercisi olduğunu bir kez daha ifade ederek,
şimdi söz aldığım konuya giriyorum.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bu yüce
Meclis 5 Nisan tarihinden beri, yaklaşık yirmi gündür yine çok önemli
bir konu üzerinde çalışıyor ve müzakere yürütüyor. 12 Eylül 1980
askerî darbesi sonucu darbeyi yapanlarca hazırlatılan ancak
kurdukları Danışma Meclisinin hazırladığı
Anayasa metniyle de yetinilmeyip, yüz yirmi beş maddesine son şekli
Millî Güvenlik Konseyi Anayasa Komisyonu tarafından verilen 1982
Anayasasının 144üncü maddesinde değişiklik öngören
teklifin 15inci maddesini görüşüyoruz. Değiştirilmesini teklif
ettiğimiz bu maddenin mevcut kenar başlığı Hâkim ve
savcıların denetimidir. Hâkim ve savcıların yargısal
faaliyetleri de dâhil görevlerini mevzuata uygun olarak yapıp
yapmadıklarının denetlenmesi ve/veya Adalet
Bakanlığınca denetlenmesi sorunu aslında yargı
bağımsızlığı sorununun temel unsurlarından
biridir. En önemli ve en güzel vazifesi adalet dağıtmak olan hâkim ve
savcıların denetlenmesi yargı
bağımsızlığının ayrılmaz bir
parçasıdır. Denetim faaliyeti, hâkim ve savcıların
görevlerini yürürlükteki mevzuata uygun yapıp yapmadıkları,
mevzuata aykırı hareket ederek vazifelerini ihmal edip etmedikleri ya
da kötüye kullanıp kullanmadıkları, ihmal ya da yolsuzluk veya
usulsüzlük yapanların haklarında yasal işlem yapılmak üzere
ilgili mercilere iletilmesi faaliyeti olarak özetlenebilir.
İlk olarak, kendi deyimiyle, kurulan ve açılan mahkemelerin
daimî bağımsızlığını takviye ve teyit etmek
ve hukukun temin ve tesisini bir kat daha artırmak için mahkeme ve
hâkimlerin teftişi amacıyla, daha 1360 tarihinde, I. Murat
Hüdâvendigâr zamanında adalet müfettişliği kurumu teşkil
edilmiştir.
Çağının çok ilerisinde bir anlayışla ve
yargı bağımsızlığını takviye ve hukukun
tesisini pekiştirmek için teşkil edilen bu kurum sürekli olarak
hayatiyetini korumuş, Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Gazi Mustafa
Kemal riyasetindeki Vekiller Heyetinde kabul edilen 17 Kasım 1920 tarihli
Zeyil Talimatının 1inci maddesiyle de adliye müfettişlerinin
soruşturma yapma yetkileri tespit olunmuştur.
1982 Anayasasının şimdi görüştüğümüz
144üncü maddesiyle, 1961 Anayasasının aksine, Adalet
Bakanlığına bağlı bir denetim sistemi
oluşturulmuştur. Bu hususun yargı
bağımsızlığını etkileyen en önemli
faktörlerden biri olduğu tartışılmaz bir gerçektir ve bu
husus 1982den beri tartışılmaktadır. Her an yürütme
organının soruşturma tehdidi altında bulunan bir hâkim ya
da savcının, bu organa karşı bağımsız
kalmasının zorluğu inkâr edilemez bir gerçektir.
Yine, ülkemizde adalet mekanizması içinde görev yapan
Teftiş Kurulu ve yapılanması -ilgili olarak- uluslararası
düzeyde referans niteliğinde belgelerle düzenlenmiştir. Bunlar arasında
2007 ve 2008 yılı ilerleme raporları ile birinci, ikinci, üçüncü
ve dördüncü istişari ziyaret raporlarında, kısaca, adalet
müfettişlerinin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun doğrudan
denetimi altında çalışmak üzere yeniden
yapılandırılması tavsiye edilmektedir.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; daha kurulduğu 14 Ağustos 2001 tarihinde ilan
ettiği programında hukukun üstünlüğünü, hukukun evrensel
ilkelerine saygıyı, hak arama yollarının açık
tutulmasını, kanun önünde eşitliği, bireysel hak ve
özgürlüklerin korunmasını, devletin hukuka
bağlılığının güvence altına
alınmasını temel değerler olarak ilan eden partimiz, bunun
ancak Anayasa, yasalar ve bağımsız bir yargıyla mümkün
olacağını ilan etmiştir. Kanunlarını hukuka,
hukuku evrensel adalet ve insan hakları esaslarına
dayandırmadıkça Türkiyenin gerçek bir hukuk devleti
olamayacağını ve uluslararası camiada saygın bir yer
edinemeyeceğini parti programında deklare eden partimiz, yargı
ve yargıçsız bir hukuk düşünülemeyeceğine de inanmaktadır.
Anayasa ve yasaların metinleri kadar, onları
yorumlayacak yargı organlarının önemini de programında
vurgulayan partimiz, yargıç tarafsızlığı ve yargı
bağımsızlığının tam olarak
sağlanacağı, yargıç güvencelerinin korunacağı bir
yargı reformu yapılacağını programında ilan
etmiştir. İşte, üzerinde konuştuğumuz bu maddeyle,
yargıç bağımsızlığını zedeleyen,
evrensel hukuka uymayan bir denetim sistemi kaldırılarak
uluslararası camiada ve hukuk âleminde kabul görecek bir anayasal denetim
mekanizması getirilmektedir. Bundan böyle Adalet
Bakanlığınca yapılacak denetim, savcıların idari
görevleriyle sınırlı olarak ve ayrıca icra daireleri,
noterler, ceza infaz kurumları gibi adli hizmetlerle sınırlı
olarak adalet müfettişleri ve hâkim ve savcı mesleğinden olan iç
denetçiler eliyle yapılacaktır.
Hâkim ve savcıların denetimi ise teklifimizin
görüşeceğimiz 23üncü maddesinde, Anayasanın 159uncu
maddesinin yeni şeklinde hâkim ve savcıların adli görevleri
bakımından denetlenme, görevlerinden dolayı veya görevleri
sırasında suç işleyip işlemediklerini, hâl ve eylemlerinin
sıfat ve görevlerinin icaplarına uyup uymadığını
araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme,
soruşturma işlemleri, ilgili dairenin teklifi ve Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Başkanının oluru ile Kurul
müfettişlerince yaptırılır. Soruşturma ve inceleme
işlemleri, hakkında soruşturma ve inceleme yapılacak
olandan daha kıdemli hâkim veya savcı eliyle de
yaptırılabilir. Kurul müfettişleriyle, Kurulda geçici veya
sürekli olarak çalıştırılacak hâkim ve savcıların
muvafakatlerini alarak atama yetkisi de yine Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kuruluna ait olacaktır. Yani değerli arkadaşlar, bundan böyle
müfettişler Bakan tarafından değil Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu tarafından atanacak ve yine, Adalet
Bakanlığına bağlı olarak değil Yüksek Kurula
bağlı olarak çalışacaklardır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
yargının bağımsızlığı ve
yargıcın teminatı bakımından çok önemli olan bu
düzenlemeyle yetkilerinden çok önemli bir kısmını Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kuruluna devretmek için büyük emek harcayan Sayın
Adalet Bakanımıza teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün, yargı
bağımsızlığı ve yargıç güvencesi
bakımından gerçekten tarihî bir gün yaşıyoruz ancak
Türkiye'de yargının ve yargıcın tek sorununun
bağımsızlık olmadığını da açık
yüreklilikle ifade etmeliyiz. Anayasa Mahkemesi Başkanının daha
iki gün önce ifade ettiği gibi, her konuda farklı düşünebiliriz
ancak yargının tarafsızlığı konusunda herkesin
ittifak etmesi zorunluluğu vardır. Yargıyı ideolojik
vesayet altında tutmaya çalışanlar,
bağımsızlık ve tarafsızlıktan en çok
rahatsız olanlardır. Esasen, yargıcın sahip olduğu
inançlarını, siyasi görüşlerini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaynak, size de ek süre veriyorum. Lütfen
konuşmanızı tamamlayın.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Veysi Bey, sanki yargı
kararlarını uyguluyormuşsunuz gibi konuşuyorsun.
VEYSİ KAYNAK (Devamla)
ideolojisini, özetle
kutsallarını kararlarına yansıtması çözülmesi gereken
en ciddi bağımlılık sorunudur.
RAHMİ GÜNER (Ordu) Söylediklerine sen de inanmıyorsun.
VEYSİ KAYNAK (Devamla) Hukuk dünyası, yargılanan
kişilerin itibarı, makamı, unvanı ve rütbesiyle asla
ilgilenmez. Zira, insan onuru, sadece imtiyazların ve itibarların
değil, insan olma ortak paydasına sahip kayıtsız
şartsız herkesin taşıdığı temel bir
değerdir. Bu değerin yaşatılması ancak tarafsız
bir yargının güvencesi altında gerçekleştirilebilir.
Yargı bağımsızlığını taraf olduğu
değerlerin sığınağı olarak kullananlar,
yargı güvencesini topluma hissettiremezler. Unutulmamalıdır ki
taraflı ve bağımlı bir yargının hiçbir dönemde
kazananı olmamıştır.
Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; partimizin amaç ve hedefi, halkımızın
mutluluğu için medeni âlemle bütünleşmiş, her türlü siyasi ve
ideolojik etkiden arındırılmış, hızlı ve
etkin bir yargı sisteminin kurulması ve çağdaş hukuk
devleti niteliğini kazanmasıdır. Bizim amaç ve gayemiz, yargıyı
baskı altına almak, yargıya karşı üniformasız,
apoletsiz bir darbeyle yargıyı işgal etmek asla değildir;
aksine, bizim amaç ve gayemiz, apoletli ve üniformalı darbecilerin Millî
Güvenlik Konseyi anayasasıyla yargının üzerine
sallandırdıkları bu kılıçları oradan çekip
atıvermektir. Yine, bizim amacımız, yargının
tarafsızlığını ve bağımsızlığını
daha da güçlendirerek hukuk devletini güçlendirmektir. Bizim
amacımız, yargıçları, ideolojilerinin dar
kalıpları yerine, siyasetçilerin denetim ve etkileri yerine sadece ve
sadece kendi saf ve temiz cüppeleri içerisinde kalmalarını
sağlamaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Veysi Bey,
amaçlarınızı biliyoruz. Yargının hepsini yok etmeyin
de sizi yargılayacak kadarını bırakın.
BAŞKAN Sayın Kaynak, ek süreniz de doldu.
VEYSİ KAYNAK (Devamla) Selamlama için efendim
BAŞKAN Selamlama yapabilmeniz için mikrofonu tekrar
açıyorum. Lütfen Genel Kurulu selamlayın.
VEYSİ KAYNAK (Devamla) Evet, teşekkür ederim
Başkanım.
Meclisimizin 90ıncı yılında fikri hür,
vicdanı hür, irfanı hür milletvekilleri olarak biz bu Anayasa
değişikliğini oy kabininde oylayacağız. (MHP
sıralarından gürültüler)
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) 301
VEYSİ KAYNAK (Devamla) Parlamentodaki bütün
milletvekillerinin de fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür bir
şekilde oylamalara katılması milletimizin beklentisidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyor, Anayasanın
milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Bravo Veysi Bey!
BAŞKAN Sayın Kaynak, çok teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 00.38
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 00.48
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN
(Giresun), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 93üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
497 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Şimdi, şahıslar adına yapılacak
konuşmalara geldik.
İlk söz Kocaeli Milletvekili Sayın Azize Sibel Gönüle
aittir.
Sayın Gönül, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AZİZE SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 497 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin, Anayasanın 144üncü
maddesinde değişiklik yapan çerçeve 15inci maddesi hakkında söz
almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa, bir
devletin nasıl yönetileceğini belirleyen, kişilerin hak ve
özgürlüklerini düzenleyen en üst yasal metindir. Ülkelerin
gelişmişlik düzeyleriyle anayasaları arasında doğrudan
bir bağ bulunmaktadır. İnsanı temel alan bir
anlayış ile hazırlanan anayasalar hem daha kısa ve özdür
hem de demokratik kültürü daha iyi yansıtırlar. Bundan dolayı
her anayasa bir öncekinden daha demokratik, daha çağdaş olmak
zorundadır. Bizlerin de yapmaya çalıştığı, daha
demokratik bir anayasa düzenlemesidir.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin ilerlemesi, ilerlemek için
çağdaş bir demokrasiye sahip olması gerekmektedir.
Çağdaş bir demokrasinin yolu ise çağdaş bir anayasadan
geçmektedir. Görüşmekte olduğumuz değişiklikler de
insanımızın önünü açacak, evrensel hukuk normlarına uygun,
demokratik değerleri esas alan, insan hak ve özgürlüklerinin
ulaştığı en zirve noktayı hedefleyen bir anayasa
yolunda rehber olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yargı
reformu konusuna gelince, ülkemizde bugüne kadar sık sık gündeme getirilen
konuların başında geldiğini görüyoruz. Ancak içeriği
konusunda farklı fikirlerin ileri sürüldüğü, farklı
tartışma alanlarının oluştuğunu da biliyoruz.
Yargı reformununu yalnızca mevzuat
değişikliği olarak algılayanlar olduğu gibi, personel
sayısının artırılması, yeni adliyeler ve ceza
infaz kurumları yapılması olarak değerlendirenler de
bulunmaktadır. Şüphesiz ki bu yorumların
dayandığı haklı gerekçeler de bulunmaktadır.
Bununla birlikte, yargı reformu denildiğinde, konuya
bütüncül açıdan yaklaşmayı daha doğru buluyoruz. Bir
diğer ifadeyle, bu sorunları günübirlik, geçici tedbirlerle çözmek
yerine kalıcı çözümler getirilmelidir. Ülkemizin ihtiyaçları
yanında, uluslararası platformda hukuk alanında yaşanan
gelişmeleri dikkatle izleyerek uygulamalara yansıtan,
uluslararası kurum ve kuruluşlarla yakın temas hâlinde
çalışmayı prensip edinen stratejik yönetim
anlayışını benimseyerek çalışmalar
gerçekleştirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Anayasa değişikliği
teklifi hazırlanırken, adalet dairelerinin denetimi hususu da
titizlikle ele alınmıştır, yargı
bağımsızlığının güçlendirilmesi yönünde
güçlü adımlar atılmıştır. Adalet aktörlerinin
yıllardır dile getirdikleri ancak ne hikmetse daha önceki iktidarlar
döneminde dikkate alınmayan talepleri dikkate alınarak modern
ülkelerdeki uygulamalara paralel hükümler getirilmiştir. Bu kapsamda,
hiçbir siyasi iktidarın yapmaya yanaşmadığı
şekilde, yetkilerden, yargı
bağımsızlığının güçlendirilmesi adına
vazgeçme söz konusu olmuştur.
Sayın milletvekilleri, madde 15, Anayasanın 144üncü
maddesinde yapılan değişiklikle Adalet hizmetlerinin denetimi
kenar başlıklı yeni bir hüküm getirilmektedir. Hâkim ve
savcıların denetim yetkisinin Kurula devredilmesi üzerine, Kurulun denetim
yetkisinin dışında kalan ve yargı göreviyle ilgili olmayan
adalet hizmetlerinin denetimi için Adalet Bakanlığına
bağlı yeni bir teftiş kurulunun kurulması öngörülmektedir.
Yani mevcut düzenlemede teftiş kurulu Adalet Bakanına bağlı
iken, getiren düzenlemeyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna ait Kurul
müfettişlerinden oluşan bir teftiş kurulu bulunmaktadır.
Yine, mevcut düzenlemede adalet müfettişlerini atama yetkisi
Adalet Bakanına ait iken, getirilen düzenlemeyle Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kuruluna bağlı olarak çalışacak Kurul
müfettişlerini atama yetkisi Kurula ait olacaktır.
Mevcut düzenlemede hâkim ve savcıların denetimi Adalet
Bakanı yetkisindeyken, getirilen düzenlemeyle hâkim ve
savcıların denetimi Kurula bırakılmaktadır ve hâkim ve
savcılar hakkında inceleme ve soruşturma izni verme yetkisi
Adalet Bakanına ait iken, getirilen düzenlemeyle izin Kurulun ilgili
dairesinin teklifi üzerine Kurul Başkanının yani Adalet
Bakanının oluruyla verilmektedir.
Şimdi, sormak istiyorum: Bu Anayasa
değişikliği için Adalet Bakanının yetkileri artmakta
mı, yoksa azalmakta mı ve bu şekilde cesur bir girişimi
acaba yargının bağımsızlığına inanmayan
bir iktidar yapabilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gönül, bir dakika ek süre veriyorum.
Lütfen konuşmanızı tamamlayın.
AZİZE SİBEL GÖNÜL (Devamla) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her
fırsatta söylemeye çalıştığımız gibi,
yargı bağımsızlığını güçlendirmek,
tarafsızlığını geliştirmek ve yargı
mensuplarına en iyi çalışma imkânlarını vermek için çalışmakta
ve bu uğurda gerektiğinde kendi yetkilerini dahi göz ardı
edebilmekteyiz. Ayrıca, sorunlara çözüm üretirken sadece kendi
penceremizden bakmamakta, uluslararası güncel uygulamaları da takip
etmekteyiz.
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliklerine ilişkin
hükümlerin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını
diliyor, sözlerimi tamamlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Gönül.
Şimdi, şahıslar adına ikinci söz
Eskişehir Milletvekili Sayın Tayfun İçliye aittir.
Sayın İçli, buyurun.
Sayın İçli, sizin de süreniz beş dakikadır
efendim.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; sizleri saygıyla selamlıyorum. Yeni bir güne
girdik, gününüz aydın olsun.
Bu teklifin 23üncü maddesinde birtakım
değişiklikler yapılmış. Aslında en can
alıcı noktası, 144ten çıkarılmış,
Anayasanın 159uncu maddesine konulmuş ama ilginç bir kurnazlık
var: 144te hâkim ve savcıların soruşturması ve
kovuşturması Adalet Bakanının iznine tabiyken, 159da
yapılan değişiklikle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Başkanının iznine tabi kılınmış. Peki,
159un üçüncü fıkrasına göre Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun Başkanı kim? Sayın Adalet Bakanı, yani Adalet
Bakanının izni olmadan hâkim ve savcılar hakkında
soruşturma ve kovuşturma yapılamayacak.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyede son yıllarda
Adalet Bakanı tarafından hâkimler ve savcılar hakkında
soruşturma izninin verilmediğine tanık oluyoruz. Binlerce
soruşturma talebi var ve bir iki gün önce Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun, Erzurum Özel Yetkili Savcısı hakkında da suç duyurusu
var.
Değerli arkadaşlarım, Birleşmiş Milletler
Yargı Bağımsızlığı Temel İlkelerinin
17nci maddesine göre hâkim ve savcılar hakkında bir şikâyet
varsa, itham varsa izin vermek mutlaktır. Ve değerli
arkadaşlarım, Avrupa Birliği istişari ziyaret
raporlarında, sayfa 21de Yüksek Kurul bir yargı mensubuyla ilgili
olarak araştırma ve soruşturma için talepte bulunma ve/veya araştırma
veya soruşturmaya izin verme açısından tek yetkili otorite
olmalıdır. der ve bunu derken Avrupa Konseyi, Birleşmiş
Milletler yargı bağımsızlığı temel
prensiplerine ve Avrupa Konseyi tavsiye kararlarına atıf yapar ve
Türkiyenin taraf olduğu bu sözleşmenin hükümlerini yerine
getirmesini ister de.
Şimdi bu konuyu geçiyorum, ikinci bir konuya geliyorum çünkü
değerli arkadaşlarım, katkı vermek istiyorum bu Anayasa
değişikliğiyle ilgili. Son maddede belki de bu görüşlerimi
sunacak zaman bulamayacağım. Değerli arkadaşlarım,
hazır Bakanımız burada -çok değerli bir anayasa hukukçumuz-
Komisyon Başkanımız da burada, Değerli Meclis
Başkanımız da hukukçu, şu soruyu sorarak başlamak
istiyorum: Bu görüşmelerde milletvekili arkadaşlarımız size
soru soruyorlar Anayasa ve İç Tüzük gereği. Sizin bu
görüşleriniz uygulamacılar tarafından yasanın ruhunu
yorumlamak açısından esas alınmalı mıdır?
Alınmalıdır değil mi? Yani çünkü eğer teklif sahibi
Bakan, Hükûmet adına buraya çıkıp bir maddenin ne şekilde
yorumlanması gerektiğini söyler ki bu tutanaklara, zabıtlara
geçer. İleride uygulayıcılar bunu bu tutanaklara bakarak anlar
değil mi Sayın Başkanım, Sayın Bakanım?
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Anayasanın
175inci maddesinin amir hükmü var. Anayasanın 175inci maddesi 1987de
değişikliğe uğradı ve bu değişiklikle
hangilerinin birlikte, hangilerinin ayrı ayrı oylanacağı
Anayasanın 175inci maddesine kondu. Şimdi, o tarihte anayasa
yapıcılar yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri, hükûmet,
komisyon başkanı Türkçesi kıt bir insan mıydı?
Hayır. Yani şöyle diyebilirdi değil mi:
Değişikliğin tümünü birden mi yoksa bölümler hâlinde mi
oylanacağına ya da maddeler hâlinde oylanacağına Türkiye
Büyük Millet Meclisi karar verir. diyebilirdi ama öyle dememiş, ne
demiş: Hangilerinin birlikte, hangilerinin ayrı ayrı
oylanacağına Türkiye Büyük Millet Meclisi karar verir. demiş.
Şu demek, şunu anlatmaya çalışıyorlar: Birbirinden
farklı, ayrı ayrı konular birlikte oylanamaz ilkesini
getirmiş. Hadi canım. diyebilirsiniz, Bu sizin kendi yorumunuz.
diyebilirsiniz. Bunun benim kendi yorumum olmadığını, bunun
tutanaklara geçmesini istediğim için Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tutanaklarını getirdim değerli arkadaşlarım. 103üncü
Birleşim Birinci Oturum, Tutanak Dergisi sayfa 361. Hükûmet adına
Adalet Bakanı Sayın Mahmut Oltan Sungurlu söz istemiş,
görüşlerini sunmuş ve orada birtakım milletvekilleri laf atmak
suretiyle bu maddenin ne anlama geldiğini sormuşlar Sayın
Bakana.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İçli, bir dakika ek süre veriyorum.
Lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Sayın Bakan demiş
ki: Yine bu maddeyle getirilen bir değişiklikle Meclise bir hak
tanınmıştır. Daha önce, 87 değişikliğinden
önce bu Cumhurbaşkanına tanınan hak iken Türkiye Büyük Millet
Meclisine bir hak tanınmıştır. Oradan bazı
milletvekilleri laf atmış Sayın Bakana, Sayın Bakan da
teklif sahibi ve teklif komisyonda görüşüldükten sonra ANAPlı
milletvekilleri tarafından da bir önerge verilmiş, bu önerge de Genel
Kurulda oylanmış, kabul edilmiş. Bakın, Sayın Bakan ne
diyor: Diyelim ki yapılan değişiklikler farklı farklı
hususlarda ise vatandaşın hepsine birden oy vermek mecburiyeti tanımamak
için -tekrar söylüyorum, tanımamak için- tercih imkânı kullanabilmesi
için yüce Meclis bunları paket paket, kısım kısım
oylamaya tabi tutma imkânı getirilmiştir. denilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu görüştüğümüz
144üncü madde. 145, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu, Anayasa Mahkemesi
yapısı ve görevlerini çocuk haklarıyla, birbiriyle ilişkisi
olmayan, birbirinden farklı konularla buraya getirip otuz madde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Hemen bağlıyorum.
BAŞKAN Efendim, sadece selamlama için mikrofonunuzu
açıyorum Sayın İçli.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Selamlamak için. Peki,
Başkanım.
Farklı farklı konuları buraya getirip oylatmak
şu örnekle bence çok benzer: Bir hap getiriyorsunuz, ilaç ama o hasta,
verdiğiniz insan şeker hastası ya da kalp hastası. Yani o
ancak baş ağrısına iyi gelen bir hap. O hapı birçok,
otuz maddeyi bir araya getirerek birine verip Ben seni tedavi etmek
istiyorum. diyorsunuz. İşte, bu sakat. Anayasa
İşte,
okudum. Sayın Bakanın teklif
CEVDET ERDÖL (Trabzon) İlaç örneği olmadı.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Olmadı. Siz başka
bir örnekle bunu anlatmaya çalışırsınız ama demek ki
meramımı anlattım ki örneğin yanlış olduğu
konusunda bana itirazda bulunuyorsunuz. Bunu sorumlu bir milletvekili olarak
tutanaklara geçmesi için özellikle belirtmek istedim. Belki fırsat
bulamam. Fırsat bulduğumda ayrıntılarına
gireceğim.
Sabrınız için hepinize teşekkür ediyorum, sağ
olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim Sayın İçli.
Sayın milletvekilleri
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, tabii Meclis Başkanı
ve Divan üyeleri bu Meclisi yönetirken gerçekten İç Tüzüke uygun ve
kendilerine intikal eden bütün konuları Meclise sunma mükellefiyetindedir.
Dolayısıyla bizim Divanda bulunanlara güvenimiz olması
gerekmektedir ama maalesef Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinin
verdiği, 14üncü maddeyle ilgili verdiği bir önergede, saat 22.35te
bu teklifin önergesi okunurken, maalesef, kâtip sansürlemiştir ve burada
çeşitli paragrafları atlamıştır.
Şimdi, bizim neyin, nasıl okunacağı konusunda,
hangi oyun nasıl sayılacağı konusunda, doğru
sayılıp sayılmadığı konusunda tereddüdümüz
oluşmuştur. Burada Tutanak Müdürlüğünden aldığım
ve dinlediğim ses kayıtlarından, burada özellikle bazı
paragrafların okunmadığına şahit oldum.
Şimdi, bu durumda bu gerekçeleri okuyanların ya da
maddeleri okuyanların neyi okuyup okumadığı konusunda
sürekli tereddüt içinde olacağımızı ifade etmek istiyorum.
Bu durumda acaba siz ne yapmayı öneriyorsunuz? Sayın
Başkanım, bu vahim bir konudur.
BAŞKAN Şimdi, sizin önergenizin
OKTAY VURAL (İzmir) Hiç kimse benim verdiğim önergeyi
sansürleyemez. Dolayısıyla bu tutum, hatanın ötesinde
kasıtlı bir davranıştır ve Meclisi
yanıltmaktır, bu milleti yanıltmaktır. Orada
bulunanların siyasi bir görüşle milletimizi ve milletvekillerimizi
yanıltmaya hakkı yoktur ve Meclisin yönetiminde ciddi bir güvensizlik
oluşmuştur.
BAŞKAN Sayın Vural, benim Birleşimi yöneten,
oturumları yöneten Başkanınız olarak böyle bir atlamadan
bilgim yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Nasıl bilgin yok? Takip et, orada var,
takip et! Nasıl olmaz yani?
BAŞKAN Şimdi, zabıtları getirtirim,
incelerim
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, bakın, zabıtlar
burada. Mesela
BAŞKAN Efendim, izin verin.
Şimdi, siz
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, Tutanak Müdürlüğünden
aldım.
BAŞKAN Efendim, bir de ben getirteyim izin verin, siz
getirtmişsiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Şimdi, efendim, bakın
BAŞKAN Şimdi, siz bana böyle bir uyarıda
bulunuyorsunuz, böyle bir şey olmuştur diyorsunuz. Ben de şimdi
bundan muttali oluyorum. Getirteceğim, bakacağım. Hangi
arkadaşımız okumuş? Sehven mi atlanmış? Bir
kasıt olabilir mi? Bunu bilmiyorum tabii.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, kastı nasıl test
edeceksiniz?
BAŞKAN Nasıl tespit edeceğim, siz söyleyin. Siz
söyleyin efendim. Siz söyleyin efendim. Nasıl tespit etmem lazım?
OKTAY VURAL (İzmir) Okunmaması kasıttır
zaten. Okunmaması kasıttır efendim. Burada tespit edemezsiniz.
Ben okunmadığını iddia ediyorum.
BAŞKAN Evet, peki. Öneriniz nedir efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) Size soruyorum. Nasıl
güveneceğiz? İlgili şahsa nasıl güveneceğiz?
BAŞKAN Getirteceğim, inceleyeceğim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Öneri Sayın
Başkan
BAŞKAN Nedir evet, şeyiniz nedir? Arkadaşı
atalım mı? Yani bu arkadaşımız, kim okumuşsa onu,
atlamışsa bu arkadaşı ne yapalım?
OKTAY VURAL (İzmir) Ne yapmayı düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Vatandaşlıktan mı atalım?
Milletvekilliğinden mi atalım? Bir dakika, inceleyelim.
OKTAY VURAL (İzmir) Kınayın, kınayın.
Divan üyeliğinden bir süreliğine uzaklaştırın, görev
vermeyin, ne oylamada ne okumada görev vermeyin.
BAŞKAN Peki, böyle bir şeyin olup
olmadığını henüz Başkanlık olarak tespit
etmiş değiliz.
OKTAY VURAL (İzmir) Buyurun, buyurun.
BAŞKAN Ben getirteceğim efendim, siz zahmet etmeyin.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, hayır, buyurun.
BAŞKAN Ben getirteceğim efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Size geç geliyor.
BAŞKAN Verin inceleyelim, tamam, inceleyelim verin.
Sayın Vural, önergenizi alırız, okunanı
alırız, mukayese ederiz, gerçekten böyle bir şey olmuş mu,
olmamış mı bakarız, ne yapılacağını da
İç Tüzük çerçevesi içerisinde değerlendiririz.
OKTAY VURAL (İzmir) İddianın doğru
olduğunu ifade ediyorum. Sizin olup olmama konusunda değil,
olduğu konusunda
BAŞKAN İyi, o zaman gelin siz yönetin burayı.
Sayın Vural, gelin, siz yönetin, siz karar verin benim adıma. Kime
söz vereceğimi, nasıl davranacağımı siz
kararlaştırın. Böyle bir şey mi olur? Lütfen oturun yerinize.
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle bir savunma olabilir mi? Sizin
asıl bu Tutanak Müdürlüğünden aldığımız ve
okunmayan konularla ilgili uyarıyı yapmanızı bekliyoruz.
İşte o kadar!
BAŞKAN Bana bu konuyla ilgili tutanakları getirin
görevli arkadaşlar, inceleyeceğim.
İç Tüzük 72ye göre verilmiş iki önerge var, ikisini
birlikte işleme alacağım.
Buyurun, okuyun efendim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğün 72. maddesi uyarınca, görüşülmekte
olan 497 Sıra Sayılı Yasa Teklifinin 15. maddesi üzerindeki
görüşmelerin devam ettirilmesini arz ve talep ederiz.
|
Kemal
Kılıçdaroğlu Fuat
Çay Nevin Gaye
Erbatur |
|
İstanbul Hatay Adana |
|
Ali
Rıza Öztürk Tekin
Bingöl Malik Ecder
Özdemir |
|
Mersin Ankara Sivas |
Gerekçe:
Anayasa teklifi ile Türkiye tarihi birikimine ters bir istikamete
doğru çekilmek istenmektedir.
Anayasa değişikliği toplumsal bir talepten ve
ihtiyaçlardan kaynaklanmamıştır. Ne çiftçi, ne esnaf, ne
işçi, ne emekli, ne memur, ne de işsiz yurttaşımız
Türkiye'de bir Anayasa değişikliği yapılmasına
ilişkin bir talep ortaya koymamıştır. Kaldı ki,
Anayasa değişikliği teklifi halkın hiçbir somut sorununa,
hiçbir somut çözüm getirmemektedir. Yani Anayasa değişikliğinin
içeriği ile halkın sorunları örtüşmemektedir.
Anayasa değişikliği teklifi, halkın
değil, siyasi iktidarın gündemidir. Yoksulluk, işsizlik ve
yolsuzlukları perdelemek ve önümüzdeki seçimleri Anayasa
tartışmaları içinde toplumun gerçek gündeminden
uzaklaştırma amacını gütmektedir.
Bu Anayasa değişikliği siyasi iktidarın güncel
çıkarlarını gerçekleştirmek üzere ortaya
atılmıştır. Bu nedenledir ki, Parlamento içindeki hiçbir
siyasi parti tarafından desteklenmemektedir.
Bu Anayasa değişikliği teklifi bir toplumsal
mutabakatın değil, siyasi iktidarın talebi olarak ortaya
çıkmıştır. Bu açıdan toplumu birleştirmeye
değil ayrıştırmaya yönelik bir tekliftir. Türkiye'yi
ayrıştıran, Türkiye'yi parçalamaya yönelik çok tehlikeli
kamplaşmaların kaynağı niteliğindedir.
Anayasa değişikliği teklifinin tüm maddelerinin
birlikte oylanması hem Parlamentoya hem Türk halkına yapılan
dayatmayı ortaya koymaktadır. Tüm maddelerin birlikte oylanması
bazı şeyleri gözlerden kaçırmanın bir ifadesidir. Milletin
vekiline maddeleri teker teker oylama hakkı verilirken, milletin
kendisinden bu hakkın kaçırılması asla demokrasi
anlayışıyla bağdaşmaz.
Bu anayasa değişikliği teklifi bir dayatma
niteliğindedir. Toplum kesimlerinin desteği yerine Parlamento
çoğunluğunun dayatması ile hayata geçirilmeye
çalışılmaktadır. Böyle bir durum ancak darbe dönemlerinde
olur, darbe dönemlerinde Anayasa dayatılır.
Bu Anayasa değişikliği teklifi, anayasal
sistemimizin temel dayanağını oluşturan üç temel erkten
yargı erkini özensiz, usule aykırı bir yaklaşımla
siyasi iktidarın hegemonyası altına alma planının
uygulanma belgesidir. Siyasi iktidar yargıyı ele geçirilmesi gereken
bir unsur olarak değerlendirmektedir. Yargının yürütmenin
emrinde olduğu bir sisteme demokrasi denilemez. Yargının
siyasetin güdümüne sokulması ancak, dikta özlemi ile açıklanabilir.
Bu Anayasa teklifi Sayın Başbakanının ve
siyasi iktidar yetkililerinin kendilerini kurtarmak üzere
kurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesinin şekillenmesi
Başbakan ve bakanları Yüce Divan'da aklanmaya yöneliktir.
Çoğunluğu hukukçu olmayan bir mahkeme kurgulandığından
hukukçu olmayanların ceza yargılaması yaptığı bir
düzen kurulmaktadır.
İdarenin eylem ve işlemlerinin odaklaşmanın
tespitinde gözetilmeyeceği ilkesi Anayasaya konularak, siyasetçiler
sorumluluktan arındırmaktadır. Geçici 15. madde
kaldırılırken, siyasi iktidarlara kalıcı dokunulmazlık
getirilmektedir. Bu düzenleme iktidar partisinin hiçbir şekilde
kapatılmayacağına ilişkin bir düzenlemedir. Böylece iktidar
mensuplarına hem sorumsuzluk hem de dokunulmazlık getirilmektedir.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı da
tamamen değiştirilmektedir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
siyasi iktidarın hedefi haline getirilmiştir. Adalet Bakanı ve
müsteşarının konumunun yargı
bağımsızlığı açısından sorgulanırken,
başka bakanlık memurlarının da HSYK'ya dâhil edilmesi ile
yargı bağımsızlığı daha da zedelenir noktaya
taşınmıştır. Yine hâkim ve savcıların
soruşturmalarında Adalet Bakanına mutlak yetki verilmesi
günümüzde yaşanan olaylar düşünüldüğünde vahim sonuçlar
doğuracağı açık bir düzenleme olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Anayasalar toplumsal mutabakat metinleridir. Bu nedenle
oluşturulmalarında mutlaka tüm toplum kesimlerinin katkısı
sağlanmalıdır. Anayasa metinlerinin toplumsal mutabakat
değil toplumsal çatışma metinlerine dönüştürülmesi
toplumsal birlikteliğe zarar verir. Toplumu gererek, ayrıştırarak
siyaset yapma belki belirli bir zaman diliminde bazı siyasi partilerin
çıkarına olabilir. Ancak unutulmamalıdır ki, Türk
halkı kendini iradesini istismar eden siyasi partilere mutlaka ve mutlaka
sandıkta bunun hesabını sorar.
Bu açıdan söz konusu düzenlemenin görüşmelerine devam
edilmelidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa Değişiklik Teklifinin 15.
maddesinin TBMM İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca,
görüşmelerinin devamına karar verilmesini saygı ile arz ve talep
ederiz.
|
Oktay
Vural Mehmet
Şandır S.
Nevzat Korkmaz |
|
İzmir Mersin Isparta |
|
Recep
Taner Osman
Durmuş |
|
Aydın Kırıkkale |
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev
ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen demokrasisini;
21 yüzyılın evrensel değerlerine
kavuşturabilmenin,
Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın,
Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya
kavuşturabilmenin tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir
Anayasa yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi konularda
uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak
ilk seçimde milletin takdirine sunulmasını,
Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk iş olarak anayasa
değişikliğini gerçekleştirmek olmasını teklif
etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel
standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde
sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokrasiyi iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif
hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir.
Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa
edilen Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur,
Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den İş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.
AKP, iyi niyetli değildir, bu teklif ile
başlattığı PKK AÇILIMI için anayasal zemin
hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı etkisiz hâle
getirmektedir.
Bu hususlarda uzlaşmaya varıncaya kadar görüşmelere
devam edilmelidir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, İç Tüzük 72ye göre
verilmiş iki önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın Yıldız
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başbakan şehitlere kelle demişti,
şehit aileleri de dava açmıştı. Yargılama sonucu
Başbakanın suçu sabit görülerek üç kuruşluk mahkûmiyet
kararı veren hâkime müfettiş gönderilmiş midir? Anayasa
değişiklikleriyle ülkemizin daha fazla demokratikleşeceğini
söylemektesiniz. Diktatoryal bir yönetim sergileyen Sayın
Başbakanı bu Anayasa değişiklikleri
demokratikleştirmeye yetecek midir?
Sayın Bakan, sorduğumuz sorulara ya cevap vermiyorsunuz
ya azarlar gibi cevap veriyorsunuz. Bundan yola çıkarak, muhalefetin
millet adına soru sorması sizi rahatsız mı ediyor? Bu
sorulan sorular sizce gereksiz mi? Sorulan soruların cevaplarını
bilmiyorsanız, ilgili milletvekillerine cevaplarını
bilmediğinizi söylemek çok zor mu geliyor? Bazı bakanların
tavır ve tarzını daha yumuşak ve nezaket kuralları
içerisine çekmeyi gerekli görmüyor musunuz? Millet adına soru soran
milletvekilleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İnan
MÜMİN İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Bakan göreve başladıktan sonra hâkim ve
savcıların dinlenmesi gündeme gelmiştir. Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Başkanı Yargı korkuyor.
demiş, Yargıtay Başkanı Yandaş yargı yaratılıyor.
demiştir. Yandaş olmayı reddeden hâkim ve savcıları
dinletirken dünya adalet tarihine geçen bir bakan
olacağınızı biliyor muydunuz? Yargıyı bu derece
korkutan bir iktidar olarak vatandaşın hakkını
arayabileceği başka bir hukuk düzeni planınız var mıdır,
yoksa tüm hâkim ve savcılar yandaş olana kadar korkutmaya devam
mı edeceksiniz?
Diğer bir sorum: Obamanın açıklamaları ile
ilgili Sayın Başbakan Hassasiyetimizi dikkate alan bir açıklama
olarak değerlendiriyoruz. dedi. Aynı anda, Dışişleri
Bakanlığı da Hatalı ve tek yanlı bir siyasi
bakış açısını yansıtan söz konusu açıklamayı
esefle karşılıyoruz ve kabul edilebilir değil.
demiştir. Dolayısıyla Başbakanın görüşleri mi
doğrudur, Dışişleri Bakanlığının
görüşleri mi doğrudur? Devletin resmî görüşü hangisidir, yoksa
sizin üçüncü bir görüşünüz var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Bakan, yapılan
Anayasa değişiklikleriyle pancar üreticileri soruyor: Pancar
fiyatları artacak mı, kotalar kaldırılacak mı?
Göreve atanamayan öğretmen adayları soruyor: Yeni,
yeterli atamalar yapılacak mı?
Üniversite öğrencileri soruyor: Öğrenci harçları
kaldırılacak mı, krediler artırılacak mı?
Çiftçiler soruyor: Gübrede ve elektrikte KDV yüzde 1e indirilecek
mi, ucuz yeşil mazot verilecek mi?
Muhtarlar soruyor: Maaşlar artacak mı? Sigorta primleri
devlet tarafından ödenecek mi?
Kamyoncular soruyor: Belge ve tonaj zulmüne son verilecek mi?
İcra takibindeki çiftçiler soruyor: Tarım kredi ve
Ziraat Bankası borçlarına af gelecek mi?
Hâkim ve savcılar soruyor: Yargıtay, Danıştay
gibi mahkemeler müfettiş kararıyla kurumsal olarak yine dinlenecek
mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdemir
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sekiz yıllık iktidarınız
sonunda en az 70 bin kişinin telefonunun dinlendiği, bir mahkemenin
serbest bıraktıklarını ertesi gün başka bir mahkemenin
yeniden tutukladığı, cezaevlerinin tıklım
tıklım dolduğu, cezaevlerindeki 118 bin kişinin yüzde
62sinin tutuklu, ancak geri kalanının hükümlü olduğu,
tutuklamanın başlı başına bir cezaya
dönüştüğü, bir savcının başka bir savcıyı
hukuksuzca tutukladığı, teröristlerin serbest
bırakılıp terörle mücadele edenlerin kendi deyimleriyle
Beşiktaşta kurulan pusuya düşürüldüğü, fiilen görevde
bulunan ordu komutanlarının terör örgütü elemanı olmakla
suçlandığı, kısacası, hukukun ortadan
kaldırıldığı bir Türkiye yarattınız.
Şimdi getirdiğiniz bu teklifle yasama, yürütme, yargının
birbirinden bağımsızlığını kaldırmış
olmakla parlamenter sisteme son vermiş olmuyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Taner
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, Adalet
Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mustafa
Kökçam, Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığıyla ilgili
idare mahkemesi karar gününden önce Adanaya gitmiştir. İşte,
elimde Adana Çukurova Merhaba gazetesi: Karar aşamasında Müsteşar
Yardımcısı neden Adanada? Bir diğer gazete, bölge
gazetesi: Yargıda skandal: Bölge İdare Mahkemesinin kararından
önce Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
Adanaya geldi.
Şimdi soruyorum:
1) Sayın Müsteşar Yardımcısını
Adanaya siz mi görevlendirdiniz?
2) Hangi görevle gitti ve hangi otelde kaldı?
3) Kimlerle hangi görüşmeyi yaptı?
4) Sayın Müsteşarın Adana ziyaretinin Adana
İdare Mahkemesi üzerinde bir etkisi olmuş mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Öncelikle son sorudan başlamak istiyorum, Sayın Recep
Tanerin sorusundan. Bu konuda birkaç hatip de kürsüde konuşurken benzer
soruları yönelttiler. Adalet Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı Mustafa Kökçam Adanaya gitti mi? Orada idare
mahkemesindeki hâkimleri toplayıp onlarla görüşmeler yaptı
mı? Hangi otelde kayıt yaptırmadan kaldı? şeklindeki
yerel gazete haberlerini tarafımıza yöneltmiştir.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Aynen doğru.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Müsteşar
Yardımcısı Mustafa Kökçam Mersine gitmiştir. Mersine
gitmek için hava yolunu kullanmıştır. 19 Nisan 2010 Pazartesi
günü Ankaradan AnadoluJetin saat 15.00teki uçağıyla gitmiştir,
16.00da Adana Havaalanına inmiştir Mersinde havaalanı
olmadığı için ve havaalanından Adana merkeze girmeksizin
doğrudan Mersine intikal edilmiştir. (MHP sıralarından
Yuh, yuh! sesleri)
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Yalan
söylüyorsun!
FARUK BAL (Konya) İdare mahkemesinin Çokoprensi güzel
miydi Sayın Bakan?
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Mersin idare
mahkemesinde Çokoprens yemiş mi?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Ben sizleri edep
sınırları içerisinde dinliyorum, aynı saygıyı da
bekliyorum.
MEHMET EKİCİ (Yozgat) Yalan söylüyorsun!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) 16.00da Adanadan
Mersine intikal etmiştir. Mersindeki Adalet Sarayı
inşaatının zemininde, Mersin Başsavcısı ve Mersin
Adliyesindeki yetkililerle beraber incelemeler yapılmıştır.
FARUK BAL (Konya) Jeolojik mi Sayın Bakan?
AKİF AKKUŞ (Mersin) Mühendis mi bu adam?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) O adliyenin temelinde
çıkan sorunlardan dolayı adliye inşaatı gecikmiştir.
Bu gecikmenin nedenleri değerlendirilmiştir. (MHP
sıralarından gürültüler)
FARUK BAL (Konya) Müsteşar jeolog mu Sayın Bakan,
Müsteşar jeolog mu?
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri... Lütfen...
Dinleyin Sayın Bakanı.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Aynı akşam
Mersin Valisiyle beraber Mersin Başsavcısı Mersinde akşam
yemeği yemişlerdir ve Mersindeki öğretmen evinde
konaklamıştır, sabah 07.20 uçağıyla da Ankaraya
tekrar dönmüştür.
OKTAY VURAL (İzmir) Zemin etüdü!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Bunun
dışındaki bilgiler, Ertan Otelde kayıt
yaptırmaksızın kaldığına dair bilgiler gerçek
dışıdır. Bununla beraber Adanadaki adliyedeki hâkimleri
toplayıp görüşme yaptığı gerçek
dışıdır. Doğrular biraz önce ifade ettiğim
gibidir. Bu konuda Bakanlığımızdan bugün Basın
Müşavirliği aracılığıyla tüm İnternet
sitelerine, medya kuruluşlarına gerekli açıklamalar da
yapılmıştır.
MUHARREM VARLI (Adana) Fotoğraflar gelecek
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Bakan, fotoğraflar
gelecek, o zaman ne diyeceksiniz?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Onun
dışında Sayın Yıldızın sorusu var.
Başbakanımızın aleyhine karar veren hâkimle ilgili verilen
cezadan bahsetmişlerdir. O ceza o hâkimin şahsına özel
verilmiş bir ceza değildir. Aynı adliyede, aynı
şekilde dosyaları teraküm ettirip biriktiren tüm hâkim ve
savcılar için aynı uygulamalar yapılmıştır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bütün Türkiyede mi?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Gene Sayın
Yıldız Sorular sizi rahatsız mı ediyor? Bunların
yoksa cevaplarını bilmiyor musunuz? gibi bir soru yöneltmiştir.
Ben hemen başka soru soran arkadaşların sorularından
örnekler vereyim: Pancar fiyatları burada, Anayasanın 144üncü
maddesini değiştiren teklif üzerine sorulur ise
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Çiftçiler burada soruyor
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
ki bu madde adalet
müfettişlerinin düzenlenmesine ilişkin maddedir. Onun
dışında, muhtarların maaşları ve kotaların
kalkıp kalkmayacağı gibi sorular yöneltilir ise elbette ki bu,
İç Tüzüke uygun olmayan, görüşülmekte olan kanun teklifinin
AKİF AKKUŞ (Mersin) Vatandaş soruyor,
vatandaş. Vatandaşa tercüman oluyoruz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
ilgili maddesiyle
ilgili olmayan soruların burada sorulmasından bir hukukçu olarak
elbette ki rahatsız olurum. Görüşülen teklifle ilgili ve ilgili
maddeye yönelik soruları memnuniyetle
karşıladığımızı ifade ediyorum.
GÜROL ERGİN (Muğla) Sayın Bakan Ali Dibo ne
demek?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın
Özkanın bir sorusu gene: Hâkim ve savcılar müfettiş
kararıyla tekrar dinlenecek mi? Bugüne kadar hâkim ve savcılar
müfettiş kararıyla dinlenmemişlerdir. Talep müfettişlerden
gelir ama kararı hâkimler verir, ancak o şekilde dinleme
yapılabilir. Bunun da hem Anayasanın 144üncü maddesinde hem de
Hâkimler Savcılar Kanununda yeri bellidir.
Teşekkür ediyorum.
Diğer sorulara yazılı cevap vereceğim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Vural, metni getirttim. Gerekçelerde bazı paragrafların
atlanarak okunduğu ortaya çıkmıştır.
İlgili arkadaşımızın kim olduğunu da
tespit ettik, şu anda kürsüde değil. Benim Meclis Başkanı
olarak bu metinleri okuyan kâtip üyelerimizden daha dikkatli
davranmalarını uyarmak ve
(MHP sıralarından gürültüler)
FARUK BAL (Konya) Olmaz Sayın Başkan, olmaz! Güven
kalmadı.
OKTAY VURAL (İzmir) Güvenimiz kalmamıştır.
Anayasa gibi bir konuyu görüşüyoruz, sayım yapılmaktadır.
Lütfen Meclis Başkanı olarak iradenizi kullanmak suretiyle
BAŞKAN Gayet tabii
FARUK BAL (Konya) Heyetten ihraç edin efendim.
OKTAY VURAL (İzmir)
kâtip üyenin Divanda bu süre
içerisinde görev almamasını
BAŞKAN Şimdi arkadaşlarımdan
OKTAY VURAL (İzmir)
temin ederseniz geçici bir süre,
memnun oluruz.
RECEP TANER (Aydın) Sayımlara nasıl
güveneceğiz?
BAŞKAN Tamam efendim
Mesele
Çok teşekkür ederiz.
Şimdi, gelen bu tür metinlerin bir fotokopisini de okunmadan
önce bana verin, ben de buradan takip edeceğim.
MEHMET OCAKDEN (Bursa) Asalım mı, asalım mı
arkadaşlar? Asalım mı? Bence asalım! (MHP
sıralarından gürültüler)
AKİF AKKUŞ (Mersin) Asın
BAŞKAN Ben de takip edeceğim okuma metnini.
Teşekkür ederim uyarınız için. Uyarınız
için teşekkür ederim.
MEHMET OCAKDEN (Bursa) Asalım mı? (MHP sıralarından
gürültüler)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sahtekârlığa evet mi
diyeceğiz?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Kafanı önüne eğ. Ne
konuşuyorsun? Kafanı önüne eğ.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
bu Parlamentoda
BAŞKAN Buyurun.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Utanmalısınız!
Utanmalısın!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hâlâ konuşuyor ya!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sahtekârlığa evet mi
diyeceğiz?
BAŞKAN Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, Anayasa
gibi oylamalarda, bizim, tabii, gerçekten güvenimizin zedelendiğini ifade
etmek istiyorum. Dolayısıyla sizden istirhamımız, bu ilgili
-ismini vermem doğru olmaz- kâtip üyemizin, Anayasa görüşmeleri
tamamlanıncaya kadar kâtip üyeliğinde yani Divanda yer almaması
konusunda
Nasıl bugün kendi iradenizle oturuyorsanız
-görevlendirmeyi siz yaptığınıza göre- Anayasa bitinceye
kadar bu ilgili şahsın bu işlemlerle ilgilenmemesi konusunda
tedbir almanızı istirham ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıçdaroğlu
.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Aynı kanaati
belirtecektim Sayın Başkan.
BAŞKAN Onun takdirini bana bırakın, izin
verirseniz ben değerlendireyim. Biliyorsunuz, bir iktidar partisine
mensup, bir de muhalefete mensup arkadaşlarım oluyor, onlar
nöbetleşe bunları okuyorlar. Bunun değerlendirmesini ben daha
sonra yapacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) Çakma imzadan sonra çakma şeyler
var.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, çok talihsiz
bir durum.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, şu anda madde
üzerinde on altı tane önerge vardır. (MHP sıralarından
gürültüler)
RECEP TANER (Aydın) Sayın Başkan, sayımlara
nasıl güveneceğiz?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan,
kararınızı bilmemiz gerekiyor.
BAŞKAN Anlayamadım efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, kanaatinizi
bilmemiz gerekiyor, çok talihsiz bir durum.
BAŞKAN Evet, böyle bir durumun olmasına ben de tabii
ki, üzüldüm
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ama önerge sahibinin de takip etmesi
lazım!
BAŞKAN Ancak, şu anda görüşmeler devam ederken ve
oylayıp geçtiğimiz bir maddeyle ilgili olduğu için şu
aşamada benim yapabileceğim, onun değerlendirmesini daha sonra
yapmaktır. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Taleplerinizi
ortaya koydunuz, onun değerlendirmesini ben yapacağım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
Kâtip Üyenin isminin de açıklanmasını istiyorum, diğer
kâtip üyeler zan altında kalmasın efendim. Değil mi efendim?
Bunu atlayan arkadaşımızı bilmek isteriz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayım yapıyor Sayın
Başkan
BAŞKAN Şimdi, sayın milletvekilleri,
görüşmelerimize devam ediyoruz.
RECEP TANER (Aydın) Adaletiniz bu sizin!
BAŞKAN Madde üzerinde on altı önerge vardır, yedi
önergeyi işleme alacağım. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler) Lütfen oturunuz.
Aynı anda gelen önergeler arasında çekilen kurada
çıkan yedi önergeyi şimdi okutacağım, sonra bu önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 15 inci maddesiyle değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 144 üncü maddesinde geçen iç denetçiler;
ibaresinin iç denetçiler tarafından; şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve
15 inci maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 144 üncü maddesinde geçen iç denetçiler; ibaresinin
iç denetçiler tarafından; şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederim.
Azize
Sibel Gönül
Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
"2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, o kadar çok gürültü var
ki Genel Kurulda.
Sayın Şandır, özellikle grubunuzda çok gürültü var,
arkadaşlarımız birbirleriyle görüşüyorlar, bakın.
Değerli arkadaşlarım, lütfen, görüşmelere
devam ediyoruz.
çerçeve 15 inci maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 144 üncü maddesinde geçen iç denetçiler; ibaresinin
iç denetçiler tarafından; şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
TBM Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değiştirme teklifinin 15.
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği
teklifinin 15. maddesinin teklif metninden çıkarılması için
gereğini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk
Bal Oktay
Vural Mehmet
Şandır |
|
Konya İzmir Mersin |
|
Behiç
Çelik S. Nevzat
Korkmaz Sabahattin
Çakmakoğlu |
|
Mersin Isparta Kayseri |
|
Osman
Ertuğrul Ahmet
Bukan |
|
Aksaray Çankırı |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 15. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve
diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
İsa
Gök Ali
Rıza Öztürk |
|
Mersin Mersin |
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 15. maddesinin Anayasaya aykırılığı
nedeniyle Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer
maddelerinin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
F.
Murat Sönmez
Eskişehir
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Sönmez, buyurun.
Süreniz beş dakikadır efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Eskişehir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 15inci
maddesine yönelik vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
15inci madde ile Anayasanın Hâkim ve savcıların
denetimi başlıklı 144üncü maddesinde değişiklik
yapılmaktadır. Buna göre, adalet hizmetleri ile savcıların
idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığınca denetimi, adalet
müfettişleri ile hâkim ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler;
araştırma, inceleme ve soruşturma işlemleri ise adalet
müfettişleri eliyle yapılacak. Hâkim ve savcıların
görevlerini, kanun, tüzük ve yönetmeliklere uygun olarak yapıp yapmadıklarının
denetimi, araştırma, inceleme ve soruşturma işlemleri ise
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun Başkanının oluru ile
Kurul müfettişlerince yapılacak yani hâkim ve savcılar üçlü bir
teftişe tabi tutulacaklar ama bu teftişin yapılabilmesi için Kurul
Başkanının olur vermesi gerekmektedir. Kurul Başkanı
kimdir? Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanı, siyasi bir görüşe
sahip, bir partinin bünyesinde bulunan bir kişi. Normalde tarafsız
davranılması gereken bir görevi yerine getirecek.
Yaklaşık olarak bir haftadır Anayasa
görüşmelerinde gördüğümüz gibi tarafsız olması gereken
Meclis Başkanı da ister istemez geçmişin verdiği bir siyasi
görüşle, bir partinin içinden gelmiş olmakla, buradan seçilmiş olmakla,
AKPnin oylarıyla seçilmesiyle maalesef ki yanlı bir tutum
sergilemektedir. Bunun örneklerini bir iki tane vermekte sakınca yok diye
düşünüyorum. Örneğin, muhalefet milletvekilleri, bizim
milletvekilimiz söz almak istediği zaman, biraz ısrarcı
olduğu zaman, disiplin cezasıyla tehdit edilmekte ama kendi ifadesiyle
Beni tehdit mi ediyorsunuz? dediği zaman başka bir partinin
milletvekiline, disiplinin Dsinden bile söz edilmemektedir veyahut da buna
benzer davranışlar iktidar milletvekillerince
yapıldığı zaman ise hiçbir sakınca görülmemektedir.
Bunu söylememin nedeni, burada Meclis Başkanını eleştirmek
amacıyla değil, tarafsız görev yapması gereken bir
kişi, siyasi kimliği varsa maalesef bunu başaramamaktadır,
bu erdemi gösterememektedir. Bu yüzden, hâkim ve savcıların
denetlenmesi olayında da denetleme izni eğer Adalet
Bakanlığınca verilecekse o zaman, bu, hâkim ve
savcıların istediğini koruma, kollama şansına sahip
olacağını, istediğini ise teftiş
ettirebileceğinin göstergesidir. İktidar, kişisel ve siyasi
kaygılarla kendi kontrolünde bir yargı yapılanmasını gerçekleştirmek
istemektedir. Bu yüzden de demokrasi ve hukukun değişmez koşulu
olan yargı bağımsızlığını kendi
kontrolüne almaya çalışmaktadır. Adalet Bakanı ve
Müsteşarının Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunda yer
alması, yargının siyasallaşmasının göstergesidir.
Hâkimlerin seçimi ve kariyeri konusunda karar veren, denetimini yapan merci
Hükûmetten bağımsız olmalıdır. Maalesef, bu
tasarıyla, hâkim ve savcıların istikballeri, mesleklerindeki
yükselme şansları Adalet Bakanının iki dudağı
arasına bırakılmıştır.
Vatandaşlarımızın yargıyla, adalet
sistemiyle ilgili şikâyetleri yok mudur? Elbette ki vardır.
Vatandaşımızın adalet sisteminin yavaş
işlemesinden şikâyeti vardır. İnsanlarımız, bir
alacak-verecek meselesi yüzünden ya da bir arsa
anlaşmazlığı yüzünden yıllarca mahkeme
kapısında sürünmektedirler. Kimi vatandaşlarımızı
dolandıran, paralarını cebine atıp ama mahkemesine
çıkmayan insanlar serbestçe dolaşırken iddianamesi bile
hazırlanmamış, suçu ne olduğu belli olmayan bazı
insanlar da bir iki yıl hapislerde yatmaktadır. Yani, netice olarak
adaletin yavaş işlemesinden şikâyet edilmektedir. Buna
karşılık iktidar, buna hiçbir önlem almamış, bu
sıkıntıyı hiç görmemiştir. AKP, iktidara geldikten
sonra, tam sekiz yıl sonra, yargıda değişiklik yapmak için
yola çıkmıştır. Peki, neden?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sönmez, süreniz doldu efendim.
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Devamla) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Çünkü bir yıl sonra seçim var ve AKP iktidardan gidicidir.
AKP iktidardan düştüğünde, Sabah-ATV satışında
milyonlarca dolar krediyi nasıl kullandırdıklarının,
Telekomu sadece kazancıyla ödenecek şekilde nasıl
sattıklarının, Almanyada Deniz Fenerince
vatandaşların paralarının nasıl dolandırılıp
da burada mahkemeye çıkmayıp serbest
dolaştırıldıklarının veyahut da Tekel
tesislerinin nasıl birilerine ucuza peşkeş çekildiğinin
hesabının sorulacağını bilmektedir. Peki, AKPnin bu
sorulara vereceği bir cevap var mıdır? Yok. O zaman çare,
geleceği güvence altına almak için bağımsız
yargıyı bağımlı hâle getirmektir. Kendilerine bu
sorulardan dolayı ceza vermeyecek bir yapıyı yargıda
oluşturma çabası gerekmektedir. İşte, gecenin bu saatinde
yoğun bir şekilde yapılan budur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım üç
önerge de aynı mahiyette olduğundan, önergeleri birlikte işleme
alıyorum, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
Önergeleri okutuyorum efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 15. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve
diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederim.
İsa
Gök (Mersin) ve arkadaşları
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği
teklifinin 15. maddesinin teklif metninden çıkarılması için
gereğini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
TBM Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değiştirme teklifinin 15.
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Aynı mahiyette olduğu için birlikte
işleme aldığım önergelerle ilgili Komisyon ne diyor?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Öztürk, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, haktan ve hukuktan görünerek
haksızlık ve hukuksuzluğun yapıldığı
Türkiyede, bu haksızlık ve hukuksuzluğun Meclis
Başkanlık Divanına kadar tırmanmış olması,
bu Meclisin bir milletvekili olarak beni gerçekten üzüyor.
Meclisin itibarını korumakla, Meclisin onurunu
yükseltmekle görevli olan Meclis Başkanı, kendisinin Meclis
Başkanı olduğunu unutarak, AKP grup başkan vekillerinin
bile cesaret edemeyeceği bir tarzda,
tarafsızlığını bir kenara bırakarak tam
taraflı bir şekilde Meclisi yönetmekten çekinmemektedir; üstelik
gözünün önündeki hukuksuzluklara seyirci kalmaktadır. Muhalefet partisi
milletvekillerine karşı tavrı ile iktidar partisi
milletvekillerine karşı tavrının çok açık
olduğunu, farklı olduğunu tüm halkımız bilmektedir.
Şimdi, gözünün önünde Divan kâtipleri tarafından bir
yanlışlık yapılıyor, ısrarla o
yanlışlığı gizlemeye çalışıyor. Bu
yanlışlığı, bu hukuksuzluğu kim yaparsa
yapsın bunu açıklamak Meclis Başkanının görevi
olduğu gibi, bu hukuksuzluğun yapılmasının önüne
geçmek de görevidir. Bu hukuksuzluğun yapılmasının önüne
geçmek de görevidir. Bu hukuksuzluğu yapan arkadaşımız
Burdur Milletvekili Bayram Özçelik. Eğer Meclis Başkanı
açıklamaktan çekiniyorsa ben açıklıyorum Türk halkına,
bilsinler.
Değerli arkadaşlarım, haksızlık,
hukuksuzluk, keyfîlik, kim yaparsa yapsın, karşı çıkmak,
eğer bunu engelleme noktasında değilsek, buna karşı
isyan duygularıyla hareket etmek, insan olmanın bir gereğidir.
Ben de bu anlayışla hareket ettiğim için, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanının, bu yanlı, şiddetli ve taraflı
yönetimine dayanamıyorum, hazmedemiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bunu AKP milletvekili
arkadaşlarımın da hazmetmemesi gerekir. Bu makamlar gelip
geçidir. Bugün eğer bu Meclis Başkanlığını AKP
grup başkan vekili arkadaşlarımız yönetseydi bile onlar
vicdanlarından gelen sesleri dinleyerek bu kadar taraflı
yönetemezlerdi.
Şimdi, Sayın Başkanın, Başbakandan
aldığı emir ve talimatları yerine getireceğim diye,
Başbakanın gözüne gireceğim diye Meclisin itibarını,
Meclisin onurunu ve gururunu düşürmeye hakkı yoktur.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, bu şekilde
konuşamaz. Önergesiyle ilgili bir tek cümle etmedi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Eğer, değerli
arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak
ve benim bu Meclisin bir üyesi olarak kendisine olan saygımı
kaybetmememi istiyorsa lütfen kendisi Meclis Başkanı gibi davranmak
zorundadır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ İHSAN MERDANOĞLU (Diyarbakır) Kaybet,
kaybet!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bir Meclis Başkanı şunu söyleyemez: Bir
bakana soru sorulduğu zaman Canım, bakanın cevap verip vermeme
takdiridir. Hangi iç tüzükte yazıyor bu, Anayasanın hangi
maddesinde yazıyor? Meclis İç Tüzüğünde ve Anayasada milletvekillerinin
yasama organının bir üyesi olarak yürütme organına soru
sormaları haklarıdır ancak yürütme organı üyelerinin yani
bakanların, milletvekillerinin sorduğu sorulara yanıt vermesi
hakları değildir, görevleridir, ödevleridir.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Önergeye gel, önergeye.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, biz burada yasaların anasını
yapıyoruz, yani anayasayı yapıyoruz. Anayasa
değişikliklerini tartışıyoruz. Anayasa
değişikliklerini, yani yasaların anasını böyle
yapıyorsak yasaların kendisini nasıl
yaptığımızı ben gerçekten bu milletin takdirine
sunuyorum! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, müdahale etseydiniz
de bu sözleri söylemeseydi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bu Anayasa değişikliklerinin Meclis Genel
Kurulundaki görüşmeleri bile demokratik değildir, Meclis Genel
Kurulundaki süreç demokratik değildir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
sözlerini düzeltsin Hatip, ne konuştuğunun farkında değil.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Sayın Başkan,
arkadaşlarımı susturacak mısın, ben mi
susturayım? (CHP ve MHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, ne
konuştuğunun farkında değil.
BAŞKAN Sayın Öztürk, sizin böyle bir yetkiniz yok.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Sayın Başkan, yetkimiz
yoksa siz yetkinizi kullanın o zaman.
BAŞKAN Şu anda burayı ben yönetiyorum. Tabii
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) O zaman siz yetkinizi
kullanın Sayın Başkan. Bu kürsünün güvenliğini siz
sağlamak zorundasınız.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen Hatibi
dinleyelim.
Siz sözünüzü tamamlayın lütfen.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Sabahtır gürültü
yapıyorlar ve siz hiç uyarmıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Süreniz doldu Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Dolar tabii sürem! Doldurursunuz
böyle gürültüyle.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, demokrasi diye
diye demokrasinin yok edildiğini biz İkinci Dünya Savaşı
sırasında Almanyada Hitlerin iktidara gelişiyle gördük. Hitler
Almanyada iktidara gelirken demokrasi ve özgürlük türküleri söyleyerek geldi.
İtalyada Mussolini iktidara gelirken, faşist, kanlı
diktatörlüğünü kurarken demokrasi ve özgürlük türküleri söyledi.
SUAT KILIÇ (Samsun) Oy kullanacak mısınız, oy!
Sizi oy kullanmaktan meneden kim?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Sizin bugün karşı
çıktığınız 12 Eylül Anayasası
yapılırken, 12 Eylül darbesini yapan Kenan Evren, 13 Eylül günlü
gazetelere bakın, Biz bu ülkede demokrasiyi kurmak için bu hareketi
yaptık. Bu, tarihte yer alan darbeler gibi değildir. diyor.
AHMET YENİ (Samsun) Oy bile kullanamıyorsunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Yani sizin karşı
çıktığınız, karşı
çıktığınızı söylediğiniz bu Anayasayı
yapanlar da, o darbeyi yapanlar da demokrasi adına yaptığını
söylüyorlardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, demokrat olmak demokrasiyi söylemek değildir,
gereğini yapmaktır.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Önce oy kullanın,
oy!
AHMET YENİ (Samsun) Oy bile kullanamıyorsunuz!
BAŞKAN Sayın Öztürk, ek süreniz de doldu, lütfen Genel
Kurulu selamlayınız.
Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Ziya Paşanın bir
lafı vardır: Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.
BAŞKAN Sayın Öztürk, teşekkür ederiz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın Öztürk, teşekkür ederim.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Affedersiniz
Affedersiniz
Birlikte oyluyordum, kusura bakmayın.
(Gürültüler)
Sayın Öztürk, şahsımla ilgili söylediklerinize
cevap verecek değilim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) İster cevap verin ister cevap
vermeyin, millet görüyor zaten. Meclis de görüyor, herkes görüyor.
BAŞKAN Benim görüşmeleri nasıl yönettiğimi
-televizyon iyi ki naklen veriyor- halkımız televizyonları
başında izliyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Herkes biliyor, herkes biliyor.
Tarih yargılayacak sizi, tarih
BAŞKAN Onlar notu verirler, onlar değerlendirirler.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Tarih sizi yargılayacak
Sayın Başkan, tarih yargılayacak.
BAŞKAN Ben halkıma güveniyorum. Çok incitici
şeyler söylediniz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Siz bizi incitiyorsunuz
sabahtır, bir haftadır siz bizi incitiyorsunuz.
BAŞKAN Ben size aynı üslupla cevap veremem.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, benim
başıma bir şey gelirse sorumlusu sizsiniz. Şekerim
yükseliyor, tansiyonum yükseliyor.
BAŞKAN Hacı Bektaş Velinin tavsiyesini
tutacağım, incinsem de incitmeyeceğim Sayın Öztürk. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
önergeleri oyladınız, oysa daha diğer önergeler var.
BAŞKAN Hayır efendim, şimdi üçünü birlikte
alıyorum ya, üçünü birlikte oylayacağım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Birisini
oyladınız efendim.
BAŞKAN Oylatmadım efendim, hayır oylatmadım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Oyladınız
efendim.
BAŞKAN Oylatacağım dedim, sonra arkadaşlar
uyardılar eksik olmasınlar, oylatmadım.
OKTAY VURAL (İzmir) Kabul edenler, etmeyenler diye
kaldırdık, tutanaklara bakın.
BAŞKAN Bazen dalgınlık oluyor.
Sayın Şandır, konuşacak
mısınız, yoksa gerekçeyi mi okutalım?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyoruz:
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev
ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen demokrasisini;
21. yüzyılın evrensel değerlerine
kavuşturabilmenin,
Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın,
Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya
kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa
yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi konularda
uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak ilk
seçimde milletin takdirine sunulmasını,
Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk iş olarak
anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını
teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel
standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde
sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi
iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHPnin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif
hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir.
Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa
edilen Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; millet yoktur, milletin iradesi yoktur,
milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş beklemektedir, aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
Millet, mahkemelerdeki iş yükünü azaltacak ekonomik, sosyal
ve adli reform beklemektedir.
Millet, yandaş yargıç değil, tarafsız ve
bağımsız mahkemelerde hakkını aramak istemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.
AKP, 8 yıllık iktidarında, yandaş yargıç
yaratmış, yargıyı
siyasallaştırmıştır.
AKP, günü geldiğinde herkesin güvenli liman gibi
sığınabileceği tarafsız ve bağımsız
mahkemeler için hiç bir şey yapmamıştır.
AKP, katiplerin, infaz koruma memurlarının, yazı
işleri müdürlerinin, seçim personelinin ekonomik ve sosyal
haklarını iyileştirmemiştir.
AKP, dağ gibi biriken davaların, teknolojiden
yararlanarak makul sürede bitirilmesini sağlayacak reform için hiçbir
şey yapmamıştır.
AKP, telefon dinleme yetkisi verdiği Adalet
Bakanlığı Teftiş Kurulunu hâkim ve savcıları
korkutmak için acımasızca kullanmıştır.
AKP, gizlemediği başkanlık sistemi hevesi ile
diktaya yönelmiştir. Dikta hevesinin önünde engel gördüğü
yargıyı görevini yapamaz hâle getirmek istemektedir.
AKP, açılım adı altında PKK'nın siyasallaştırılması
için ilk adım olduğunu ifade ettiği bu teklif ile, bin
yıllık kardeşliğin ve millî bütünlüğün
bozulmasına anayasa zemini hazırlamak istemektedir.
AKP, iyi niyetli değildir, bu teklif ile
başlattığı PKK Açılımı için anayasal zemin
hazırlamaktadır. Bu sebeple bu Anayasa değişikliği
milletin hayrına değildir ve Anayasa'ya aykırıdır.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın milletvekilleri, Anayasa
taslağının 15inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasına yönelik olarak verdiğim önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarla selamlıyorum.
Şimdi, biraz önce burada Divan kâtiplerinden birisinin âdeta
sahtekârlık sayılabilecek bir olayı orada açıklandı.
Şimdi, benden önce konuşan arkadaşımız dedi ki:
Bayram Özçelik. Ama Meclis Başkanı bunu açıklamadı. Acaba
Yaşar Tüzün mü, Murat Özkan mı? Bunlar hangisiyse -arkadaşlar da
burada- çıksın kendilerini savunsunlar.
Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii ki, bu Mehmet Ali
Şahin Beye biraz önce soru soruyorum, diyorum ki: Size soru
soracağım. Başkan Soru soramazsınız. diyor bana.
Bana soru soramazsınız. Efendim, size soracağım.
diyorum. Yok efendim, Başkana soru soramazsınız. diyor. Yahu,
İç Tüzükü oku. diyorum. Hayır efendim, bana
soramazsınız. Yahu! Arkadaş, bu 100üncü maddeyi okusana bir,
İç Tüzükün 100üncü maddesini okusana! Bari, bu kürsüye
çıktığın zaman, oku, oku
Şimdi, öyle bir kişi
buraya çıkarmışsınız ki, okumasını bilmeden
geliyor burada Efendim, Başkana soru soramazsınız. diyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu Anayasa Komisyonu ve
teklifi, o kadar kurnazlık yapmışlar ki, şimdi, eski
144üncü maddeyi aynen 23üncü maddenin altıncı fıkrasına
almışlar. Bakın -bakabilirsiniz metne- yani mevcut Anayasadaki
144üncü maddede hâkim ve savcıların adalet müfettişleri
tarafından denetleneceğine dair o fıkrayı aynen, 23üncü
maddenin altıncı fıkrasına almışlar. Bakarsa
orada
Komisyon bunun farkında mıdır, değil midir?
Şimdi, buraya da adalet müfettişlerini getirmişler ama adalet
müfettişlerinin denetim yapabilmesi için orada Kurul
Başkanının iznine bağlı. Kurul
Başkanının izin verdiği hâkimler hakkında
soruşturma yapacak, vermediği hâkimler, savcılar hakkında
soruşturma yapmayacak.
Ee, sizin siciliniz belli. Şimdiye kadar sizinle ilgili olan,
işte, Abdullah Gülle ilgili, onun usulsüz bir atama
yaptığı bir İzmir Rektörü hakkında yürütmenin
durdurulmasını veren hâkimi Erzuruma göndermediniz mi?
Yine, biraz önce burada Hüseyin Çelik ne diyor? Diyor ki:
Efendim, Millî Eğitim Müdürü hakkında yürütmeyi durdurma
kararını veren hâkimi biz araştırdık ki Millî
Eğitim Müdürünün orada kalmış, menfaat sağlamış.
Müfettişe tetkik ettirdik. Yani bu kadar insan kendi sicilini ortaya
verir mi? Yani Biz bütün Hükûmetimiz aleyhine karar veren savcıları,
hâkimleri araştırıyoruz ve yerinden atıyoruz. diyor. Peki,
bu adalet müessesinde hâkimin güvencesi ne arkadaşlar? Yani böyle bir
şey olur mu?
İşte, biraz önce, Adana Belediye
Başkanlığının açtığı dava nedeniyle bir
Mersine gitmiş olabilir. Ama gece zaten orada acaba
uğramamış mıdır? Yani bu hep boş şeyler mi?
Daha yeni mi aklı başına geldi, yani o arkadaşın oraya
gitmesi?
Şimdi, Hükûmet adına çıkıyor, burada Hayati
Yazıcı şey diyor. İşte, Şevket Köse
arkadaşımız diyor ki: İşte, niye bu zorunlu
eğitimin kaldırılmasına ilişkin Anayasada bir
değişiklik teklifini de getirmediniz, madem açılımlardan
bahsediyorsunuz? Şimdi, Hayati Bey diyor ki: Yahu, bir madde de siz
getirin.
Şimdi, bu arkadaş, daha Anayasa değişiklik
teklifinin -bakın, burada tutanaktan okuyorum- 184 milletvekili
tarafından yapılacağını bilmiyor. Bilse bunu der mi?
Yani şimdi burada tek anayasa değişiklik teklifini verecek
çoğunlukta AKP var.
Yalnız bu AKP ne anlama geliyor biliyor musunuz? AKP,
şeytanın taşlandığı yerin ismiymiş. (CHP
sıralarından gülüşmeler)
Arkadaşlar, gerçekten
SUAT KILIÇ (Samsun) Edepli ol, edepli! Edepli ol! Haysiyetli ol!
Haysiyetli konuş. Sayın Başkan, buna müdahale etmeyip neye
müdahale edeceksiniz? Sayın Başkan, böyle bir üslup olmaz!
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, açın bakın, AKP,
Mekkede şeytanın barındığı ve
taşlandığı yermiş. Onun için, Tayyip bey diyor ki:
Buna AKP diyenler edepsizdir. Kardeşim, sen gittin bu ismi aldın,
ondan sonra insanlar da söyleyince, böyle laf söylenir mi? Böyle bir şey
olur mu arkadaşlar?
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Seni taşlayacağız
orada.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, bu Anayasayla getirilmek
istenen şey Tayyip Erdoğanın diktatörlüğünü ilan etmektir.
Korkusu çok.
AHMET YENİ (Samsun) Saygısız!
KAMER GENÇ (Devamla) Bir defa, Deniz Fenerinden dolayı bir
sürü para geldi Türkiyeye. Bu paranın örtbas edilmesi için can havliyle
çalışılıyor. Bu para nereye gitti? Eğer bu
paranın AKPye gittiği ispatlanırsa
Bir defa, Anayasanın
o maddesini değiştirmediniz, yani partilere yabancı ülkede
bulunanlardan para yardımı yapılırsa otomatikman
kapatılır diye bir hüküm var. Herhâlde onu
atlamışsınız.
Burada, Burhan Bey zaten pek Anayasayı... Herhâlde
farkında değil hangi maddeyi getirdiğinin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Sevsinler seni, sevsinler.
KAMER GENÇ (Devamla) Seni daha iyi seviyorlar.
BAŞKAN Sayın Genç, süreniz
KAMER GENÇ (Devamla) Neyse
Şimdi, bu saatte bizi
dinleyenler az olduğu için, müsait zamanda söylerim.
BAŞKAN Sayın Genç, süreniz doldu. Lütfen,
konuşmanızı tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Değerli milletvekilleri,
Anayasayı, bakın, ivedilikle görüşüyorsunuz. Bu, bir defa
Bakın, darbe anayasasından bahsediyorsunuz, orada darbe
anayasası en azından bu kürsülerde her maddesi üç gün, dört gün
tartışılıyordu. Şurada, biz hiçbir tartışma
yapmıyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Yüzde 92 oy aldı.
KAMER GENÇ (Devamla) Getirilen Anayasadan ne kastedildiği
belli değil, yazılan maddeler belli değil ve amacınız,
bütün hesabınız
Korku içindesiniz. Acaba bizim partimiz
kapatılır mı? Acaba Tayyip Erdoğan illa
Yargıda
birkaç tane onurlu hâkim var, bunlar idarenin işlemlerine karşı
açılan davalarda karar verirler. Dolayısıyla, bunların bu
yetkilerini aldıralım. demek için bu acele Anayasayı
getiriyorsunuz. Ama, bu kadar aceleye gerek yok. Yani, şimdi, bu saatlere
kadar herkesin sinirleri bozuk, sinir küpü olan kişiler sağa sola
saldırmaya çalışıyorlar. Ama, Meclis Başkanı, sen
yönetemiyorsun. Peki, Başkan Vekillerinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Hiç mi burada çıkıp da doğru
dürüst yönetecek Başkan Vekili yok? Burada hep açık oylama
yapıyorsun. Sana ikaz ediyorum. 4 tane Başkan Vekilinden birisi
çıksa hiç olmazsa Tayyip Beyin korkusundan çekinmeyecekleri için
açık oylama yaptırmazlar Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Genç. Süreniz doldu
efendim, ek süreniz de doldu.
KAMER GENÇ (Devamla) Bakın, burada 4 tane Meclis
Başkan Vekili var. 4 Meclis Başkan Vekiline ambargo koyuyorsun. Yani,
sen onları niye kürsüye çıkarmıyorsun?
BAŞKAN Doldu efendim, süreniz doldu.
Sayın Genç, sadece Genel Kurulu selamlayabilmeniz için tekrar
açıyorum; sakin olun. Herkese adil ve eşit davranmak
durumundayım. Diğer arkadaşlara aynı şeyi yaptım.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, açın ama yani size soru
soruyorum.
Bakın, İç Tüzükte söyledim. Niye kürsüyü
BAŞKAN Efendim, lütfen Genel Kurulu selamlar
mısınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Açmıyorsun ki!
BAŞKAN Açtım, açtım efendim; buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla) Açtıysan iyi, peki.
Arkadaşlar, bakın, bu Mecliste 4 tane Başkan Vekili
arkadaşlarımız var. Bu Başkan Vekili
arkadaşlarımız da pekâlâ burayı rahatlıkla yönetebilir
ama Mehmet Ali Bey hiç gizlilik prensibine riayet etmiyor ve burada açık
oylama yapılıyor. Burada gözlerimizle görüyoruz.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla) Ama hiç olmazsa bu Başkan
vekillerinden bir arkadaşımız gelse buraya
BAŞKAN Sayın Genç, Genel Kurulu selamlamanız için
sizin mikrofonunuzu açtım.
KAMER GENÇ (Devamla)
burada İç Tüzüke, Anayasaya
yaptığı yemine uygun olarak burada gizli bir oylama yapılması
için ciddi bir gayret sarf eder.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Size tavsiye ediyorum, o duruma
düşmeyin.
BAŞKAN Sayın Genç, teşekkür ederiz. Teşekkür
ederiz.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Dinleyeceğim sizi ancak hemen bir açıklama
yapmak durumundayım; televizyonları başında bizi
vatandaşlarımız da dinliyorlar, onların da doğru
bilgilendirilmesi adına.
İç Tüzükümüzün 64üncü maddesi Başkanın
görüşme ve oylamalara katılamaması başlığını
taşımaktadır. Genel Kurula başkanlık eden Başkan
veya Başkanvekili, asıl konu görüşülürken ve oylanırken
hiçbir surette görüşünü açıklayamaz. Başkan veya başkanvekilleri,
tartışmalara katılamazlar; kişisel savunma hakları
saklıdır.
Dolayısıyla burada şahsımla ilgili birçok
ifadelerde bulunuluyor. Ben 64üncü madde çerçevesi içerisinde bu
tartışmalara girmemeye özen gösteriyorum.
Şimdi, Sayın Genç biraz önce dedi ki Size soru
soruyorum, cevap vermeniz lazım.
Sayın Genç, tabii uzun süre siz bu kürsüde Başkan
Vekilliği görevinde bulundunuz. Herhâlde, hafızayı beşer
nisyan ile maluldür, unuttunuz, 60ıncı maddeyi bir okuyun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben unutmadım.
BAŞKAN 60ıncı maddenin bakın
altıncı fıkrası: Görüşme sırasında yani
şu anda yapmış olduğumuz kanun teklifi ile ilgili
görüşme sırasında Hükümetten veya komisyondan soru sormak
isteyenler, sorularını yerlerinden sorarlar. Yani sadece Hükûmete ve
Komisyona sorulabilir.
100üncü madde ne? 100üncü madde tıpkı Başbakana,
tıpkı bakanlara soru sormak gibi milletvekillerinin, Meclis
Başkanlığına yazılı olarak soru
soracaksınız. 100üncü madde onu düzenlemiştir; yazılı
veya sözlü.
Sayın Genç, bir kez daha İç Tüzükü bir okuyun, ondan
sonra bize ders vermeye kalkın, oldu mu? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) 100üncü maddenin son
fıkrasını oku! Son fıkrayı oku!
BAŞKAN Evet Sayın Kılıç, buyurun.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkanım, Hatip
önergesi üzerinde söz aldığı hâlde önergesi üzerinde tek kelam
etmeksizin iftira, isnat, çamur kabilinden sözler sarf etmiştir ve AK
PARTİyle alakalı, hukuka aykırı bir kısaltma
üzerinden, AK PARTİyle alakalı çok çirkin ve aynı zamanda
yanlış, cehalet eseri bir benzetmede bulunmuştur. Bütün bu
isnatların kürsüden düzeltilmesi noktasında söz talep ediyorum.
BAŞKAN Sataşma nedeniyle size söz veriyorum, buyurun
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN KAPTAN (Antalya) Tarafsız!
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.- Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Buyurun ne kolay! Ne kadar kolay!
BAŞKAN Bir siyasi partiye şeytan denecek, siz de
buna diyeceksiniz ki: Sataşma yok. Lütfen
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Başkan
BAŞKAN Sayın Özdemir, lütfen
SUAT KILIÇ (Devamla) Türkçemizde, değerli
arkadaşlarım, çok güzel bir söz vardır: Biliyorsan konuş
âlim sansınlar, bilmiyorsan sus insan sansınlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİnin adını AKePe ya da AKaPe olarak
telaffuz etmek her şeyden evvel derin bir hukuksuzluktur, hukuk
bilmezliktir, hukuk tanımazlıktır. Nereden gelirse gelsin. (CHP
ve MHP sıralarından gürültüler) Evvela bir dinleyin, dinleyin
cehalete ortak olmayın, söyleyeceğim sözler fazla gelebilir.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Aynen cevap alırsın o zaman!
SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, Adalet
ve Kalkınma Partisi Tüzüğünün 1inci maddesi şudur: Adalet ve
Kalkınma Partisinin kısa adı AK PARTİdir. Siyaset yapan,
hukuk bilen, hukuku tanıyan, hukukun farkında olan herkes için bu
böyledir. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
Hadi diyelim ki, AK PARTİnin adını hazmedemediniz,
AK PARTİnin adını içinize sindiremediniz, AK PARTİnin
adı fazla geldi ve inadına AKePe ya da AKaPe dediniz; benzetmeye
çalıştığın yer akabedir. İslam tarihini
bilmiyorsan konuşmayacaksın. Milletin imanıyla, milletin
inancıyla, milletin peygamberiyle dalga geçmeyeceksin.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Hemen imana götürme
işi!
SUAT KILIÇ (Devamla) Sarf ettiğin sözün anlamını
ve yerini bileceksin.
Benzetmeye çalıştığı yer, değerli
arkadaşlarım, akabedir. Akabe, İslam Peygamberine geniş bir
kitlenin biat ettiği, İslam dinini benimsediği yerdir. Akabenin
şeytanla da şeytan taşlamayla da uzaktan yakından
alakası yoktur ama Hatiple şeytanın arasında bir
bağlantı vardır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Niye gocunuyorsun o zaman!
SUAT KILIÇ (Devamla) Şeytan gecenin
karanlığında karşılaşacak olsa muhtemelen yolunu
değiştirmeyi tercih eder. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bu kürsü milletin kürsüsüdür.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Saygıdeğer Başkanı, az
evvel Benim şiarım incinsen de incitmedir. dedi. Lakin,
Sayın Başkanım, siz incinmemeyi kendinize şiar edinseniz de
bu çirkinlikleri dinleyen milletimiz maalesef inciniyor ve milletimizin
incinmemesi adına, bu kürsüyü kirli beyanlarıyla işgal eden ve
tutanaklara kirli iftiralarını yansıtan, hukuksuz söylemlerini
yansıtan hatiplerin de sözünü kesmek İç Tüzükten kaynaklanan en
doğal hakkınızdır.
Kendi yatırımlarını Tuncelide değil,
Aksarayda yapan bir milletvekilinin dönüp dönüp bu kürsüden birtakım
suçlamalarda bulunması kabul edilebilir bir şey değil. Saman
duvar fabrikasının, Doktor Brecmennın hesabını versin
canım.
AHMET YENİ (Samsun) Yüzde 5 almış, yüzde 5.
SUAT KILIÇ (Devamla) Bunlar hesabı verilmiş
şeyler mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Beleş yüzde 5.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Önce Başbakan hesap
verecek bu Mecliste, önce Başbakan!
SUAT KILIÇ (Devamla) Bir diğer mesele, Tunceli halkına
devamlı selam göndermek öyle kolay
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET YENİ ( Samsun) Orada bir yüzde 5 var.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Evrakta
sahtekârlıktan, ihaleye fesat karıştırmaktan önce
Başbakan hesap verecek! Önce Başbakan hesap verecek!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Evrakta sahtekârlık
yapanı Anayasa Mahkemesi tespit etti!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) AKBİL
dosyalarında, AKBİLde kalpazanlık yapan Başbakan hesap
verecek! Eğer hesap sormak istiyorsanız önce Başbakan hesap
verecek!
BAŞKAN Sayın Kılıç, lütfen sözlerinizi
tamamlayınız efendim. Lütfen
SUAT KILIÇ (Devamla) Tamamlıyorum Sayın
Başkanım.
Bir zaman bir milletvekili -partisini ve adını
zikretmiyorum- Dersim isyanı yıllarında yaşanan mücadeleyi
Hükûmete terörle mücadele yöntemi olarak önerirken sesiniz çıkmayacak ama
onun dışında iftiranın, hakaretin, yalanın
dolanın her türlüsünü bu kürsüye taşıyacaksınız.
Saygıdeğer Başkanım, siz incinmeseniz de bu
iftiralardan, yalanlardan ve hakaretlerden, 17 milyon
insanımızın oy verdiği AK PARTİ tabanı ve Türk
milleti incinmektedir. Bu iddiaların, iftiraların tutanaklardan
çıkarılmasını talep ediyorum.
Sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kılıç, teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN Ben İncinmedim. demedim, İncindim ama
incitmeyeceğim. dedim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, biraz önce
konuşan konuşmacı
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
Arkadaşlar, bir saniye
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Biraz önce konuşan kişi, benim
insanların inançlarıyla alay ettiğimi söyledi. (AK PARTİ
sıralarından Evet sesleri) Fabrikalardan bahsettiğimi söyledi.
Müsaade ederseniz sataşmadan söz almak istiyorum.
BAŞKAN Peki, deminki sözlerinizi tashih mi etmek
istiyorsunuz efendim, açıklık mı getirmek istiyorsunuz? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Bir saniye
Bakın, demin söylediğiniz
KAMER GENÇ (Tunceli) Şeytan kendisine rastgelse yolunu
değiştirir. dedi.
BAŞKAN Bakın, bir siyasi partiyi şeytan kuyusuna
benzettiniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben benzetmedim, dedim ki
SUAT KILIÇ (Samsun) Hayır Sayın Başkanım
BAŞKAN O zaman, gelin, düzeltin, neyi söylediğinizi
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sakin olun arkadaşlar, sakin olun.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, ne söylediği
belli, bilmiyorsa cehaletini itiraf etsin.
BAŞKAN Burayı ben yönetiyorum arkadaşlar ya, ben
yönetiyorum burayı.
SUAT KILIÇ (Samsun) Akabe şeytan taşlama
alanının adıdır. Ne dediği ortada.
BAŞKAN Lütfen oturun.
SUAT KILIÇ (Samsun) Ne dediği ortada
BAŞKAN Sayın Kılıç, yerinize oturun siz.
SUAT KILIÇ (Samsun) Bilmiyorsa konuşmasın Sayın
Başkan.
BAŞKAN Yerinize oturun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bana
sataştı.
BAŞKAN Bir dakika
Niçin söz istiyorsunuz, onu söyleyin
bana.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sataşmadan söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Özür mü dileyeceksiniz efendim? Bakın, bir
siyasi partiyi şeytan olmakla itham ettiniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sataştı arkadaş
BAŞKAN O kelimenin, sizin tarafınızdan
yanlış ifade edildiğini söyledi.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efenim, benim ifademi değiştirdi
tabii.
BAŞKAN Şimdi, eğer
yanlışlığınızı anlamışsanız,
bunun için açıklama yapmak, özür dilemek gibi bir amaçla geliyorsanız
sizi davet edeyim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Benim ifademi değiştirdi diyorum.
BAŞKAN Peki, buyurun.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Sayın Başkan, bu adam
gerer ortalığı.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkanım
BAŞKAN Bir saniye
Oturun arkadaşlar, sakin olun.
İktidar partisi sakin, sabırlı olacak ve
dinleyecek. Sabırlı olun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin, Samsun Milletvekili Suat Kılıçın, sözlerini
yanlış yorumladığına ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi, sayın milletvekilleri,
burada bizim söylediklerimiz ortada. Soner Yalçının
kitabını aç oku, aç oku. Orada diyor ki
SUAT KILIÇ (Samsun) Sen aç oku!
KAMER GENÇ (Devamla) Aç oku işte, Soner Yalçının
kitabında var. Diyor ki: Akabe, şeytanın
taşlandığı yerin ismidir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Medinenin yakınındadır.
(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bırak be bırak!
Sayın Başkan, ne söylüyor? Sayın Başkan, susturun!
BAŞKAN Sayın Genç
Sayın Genç, oturun lütfen
yerinize.
KAMER GENÇ (Devamla) Böyle olunca da
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen oturun yerinize.
SUAT KILIÇ (Samsun) Özür dileyecekse konuşsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Böyle olunca da
SUAT KILIÇ (Samsun) Böyle bir hakaret olmaz.
KAMER GENÇ (Devamla) Benim senden daha fazla inancım var.
Ben Allaha da inanıyorum
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen oturun yerinize.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Utanmaz adam!
KAMER GENÇ (Devamla) Peygambere de inanıyorum
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen oturun yerinize. Söz
vermiyorum size.
SUAT KILIÇ (Samsun) Muhalefetin maşasına döndün!
BAŞKAN Hatanıza, hata üstüne hata ekliyorsunuz. Lütfen
yerinize oturun.
KAMER GENÇ (Devamla) Kur'ana da inanıyorum, Yüce
Peygamberin insanlar için gönderildiğine de inanıyorum.
BAŞKAN Lütfen yerinize oturun, söz vermiyorum size.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sen ilk söylediğini düzelt, özür dile!
KAMER GENÇ (Devamla) Ama İslam dininde
BAŞKAN Sayın Genç, oturun.
SUAT KILIÇ (Samsun) Özür dile! Özür dile! Özür dileyeceksin.
BAŞKAN Ben, sizi Hatamı anladım,
yanlış mı söyledim, özür dilerim demeniz için çağırdım.
Lütfen oturun yerinize! Lütfen...
KAMER GENÇ (Devamla) ...devletin malını yiyenlere yer
yok...
SUAT KILIÇ (Samsun) Özür dile!
KAMER GENÇ (Devamla) Devletin malını talan edenlere
yer var mı? (AK PARTİ sıralarından gürültüler, sıra
kapaklarına vurmalar)
SUAT KILIÇ (Samsun) Özür dile!
BAŞKAN Lütfen oturun yerinize! Lütfen oturun! Otur yerine!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, idare
amirlerini göreve çağırın.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen oturur musunuz yerinize. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) Özür dileyeceksin!
FATİH ÖZTÜRK (Samsun) Otur yerine! Ayıp ya! Ayıp!
KAMER GENÇ (Devamla) Niye oturayım? Benim sorum var.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Otur yerine! Terbiyesiz! Yürü!
SUAT KILIÇ (Samsun) Özür dile!
BAŞKAN Siz oturun arkadaşlar... Siz oturun yerinize...
Sayın Genç, lütfen oturun... İdare amirleri...
SUAT KILIÇ (Samsun) Özür dilesin Sayın Başkan.
BAŞKAN Yerinize oturun... Tamam, söz vermiyorum... Yerinize
oturur musunuz... Yerinize oturun efendim, söz vermedim size...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
66ncı maddeyi uygulayın.
BAŞKAN Ben sizi, buraya Hatamı anladım, bir
siyasi partiye hakaret ettiğimi anladım, izahı gördüm, özür
dilerim demeniz için davet ettim.
KAMER GENÇ (Devamla) Hayır efendim... Benim düşüncem
değil, Soner Yalçının söylediğini söyledim ben...
(Gürültüler)
BAŞKAN Lütfen oturun yerinize...
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.16
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 02.24
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN
(Giresun), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 93üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
497 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Bir önceki oturumda gerekçelerini dinlediğiniz aynı mahiyetteki
üç önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkanım, AKP
Grup Başkan Vekili Sayın Suat Kılıç kürsüde
konuşurken, incinme meselesini açarken Bu kürsüyü beyanlarıyla
kirleten hatipler
dedi.
NURETTİN AKMAN (Çankırı) Siz mi kirlettiniz?
NÜKHET HOTAR (İzmir) Niye üstünüze alınıyorsunuz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hatip demedi, hatipler dedi.
Az önce de ben konuştum. Şimdi, bu konuda ben söz istiyorum 69a
göre.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, böyle
herkes üstüne alır mı? Böyle şey olur mu?
BAŞKAN Sizi kastettiğini nereden
çıkardınız efendim?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hatipler dedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Niye alınganlık
gösteriyorsunuz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hatipten önce ben konuştum ve
incinme, incitme meselesi sizinle oldu.
BAŞKAN Lütfen
Ben orada bir sataşma görmüyorum Sayın
Öztürk.
Sayın Tüzün, buyurun, siz ne diyeceksiniz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) O zaman açıklasın kimi
kastettiyse. Hatipler dedi.
BAŞKAN Sizi kastetmemiş.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Siz nereden biliyorsunuz?
BAŞKAN Öyle söylüyor
Buyurun
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Siz nereden biliyorsunuz
Sayın Başkan?
BAŞKAN Lütfen oturun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Oturmuyorum! Oturmuyorum!
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Tüzün, buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın Başkan, az önce
konuşan Hatip, benim de ismimi zikrederek, kâtip üyelerin Genel Kurulda
evrak okumakla ilgili eksik okuduğunu, bunu kimin
yaptığını, benim de ismimi zikrederek konuşma
yaptı. İç Tüzük 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Açıklama mı yapmak istiyorsunuz?
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
11.- Bilecik Milletvekili
Yaşar Tüzünün, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
konuşmasında, kâtip üyelerin evrakları eksik okuduğunu dile
getirirken kendi isminden de bahsederek şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; az önce konuşma yapan Hatip, Genel Kurulda evrak okuma
işlemiyle ilgili yapılan bir usul eksikliğini söyledi, bunu
söylerken de 3 tane kâtip üyenin ismini verdi; Murat Özkan, Yaşar Tüzün,
Bayram Özçelikin ismi geçirildi. Dolayısıyla ben de ismim
geçtiği için söz almış bulunuyorum. Başkana da
teşekkür ediyorum bu sözü verdiği için.
Değerli arkadaşlar, öncelikle şunu ifade edeyim: Ben
bu Başkanlık Divanında sekiz yıldır görev
yapıyorum. Gerçekten, İç Tüzükün ve Anayasanın
şahsımıza verdiği yetkiye dayanarak, bu yetkiyi en iyi
şekilde kullanarak, dönem dönem yapılan eksiklikleri ve hataları
da görmezlikten gelerek bir idareci konumunda görev yapıyoruz. Biz bu
Parlamentoya geldiğimizde bu İç Tüzükü ve bu Anayasayı
koruyacağımıza dair namusumuz ve şerefimiz üzerine yemin
ettik. Dolayısıyla, kâtip üyelerin görevlerinden bir tanesi de İç
Tüzük 16ya göre Genel Kurulda evrak okumaktır. Genel Kurulda evrak okuma
aşamasında şahsen Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün olarak
ben eksik ve yanlış evrak okumadım. Okuyan
arkadaşların da olacağını zannetmiyorum. Eğer bu
noktada kasıt varsa veya yanlış, bir hata varsa da diğer
üyelerin de bunu düzeltmesi gerektiğine inanıyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tüzün, teşekkür ederiz.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve
264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım üç önerge de aynı mahiyette olduğundan
önergeleri birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde
önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergelerin imza sahiplerini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 15 inci maddesiyle değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 144 üncü maddesinde geçen iç denetçiler;
ibaresinin iç denetçiler tarafından; şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
Diğer iki önergenin imza sahiplerini okuyorum: Azize Sibel Gönül
(Kocaeli), Ahmet Aydın (Adıyaman).
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim önergelere?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Konuşacak mısınız, gerekçeyi mi
okutuyoruz efendim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Metnin daha anlaşılır hâle gelmesi için işbu
önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 15inci madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmış-tır.
Şimdi, 15inci maddenin gizli oylamasına
başlayacağız.
Gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz:
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oy kullanmayan
arkadaşımız kaldı mı?
Oy kullanma işlemi bitmiştir.
Kutuları kaldırıyoruz.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 15inci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
|
Oy sayısı : 407 |
|
Kabul : 335 |
|
Ret : 71 |
|
Çekimser : |
|
Boş : 1 |
|
Geçersiz : |
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
|
Gülşen
Orhan Murat
Özkan |
|
Van Giresun |
Alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 25 Nisan 2010 Pazar günü (bugün) saat 12.00de toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 03.06