DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 68
94üncü Birleşim
25 Nisan 2010 Pazar
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak
içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 23 milletvekilinin, baz
istasyonlarının insan sağlığına etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/690)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 24 milletvekilinin, tıbbi amaçlı
bitkisel ürünlerin denetimsiz kullanımının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/691)
3.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin,
tutuklu ve hükümlülerin sağlık hizmetlerinde
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/692)
B) Genel Görüşme Önergeleri
1.- MHP Grup
Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Ermeni iddialarına
karşı izlenen politika konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/14)
C) Tezkereler
1.- (10/67, 75,
82, 122, 141, 180, 193, 208, 216, 229, 304, 309, 320, 324, 336, 337, 342, 374,
377, 388, 404) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, 7-12 Mayıs 2010 tarihleri
arasında Kanadada inceleme çalışması yapmak üzere, Komisyon
üyelerinden oluşan, üye sayısı ve isimleri belirlenen Parlamento
heyetine ilişkin tezkeresinin Başkanlıkça da uygun
bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1177)
V.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/361) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 25/4/2010 Pazar günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
2.- (10/20,
10/286, 10/441, 10/493) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 25/4/2010 Pazar günkü
birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, Gaziantep Milletvekili Yaşar
Ağyüzün, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, Giresun Milletvekili
Nurettin Caniklinin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Bilecik Milletvekili Fahrettin
Poyrazın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
4.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Bilecik Milletvekili Fahrettin
Poyrazın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, Bilecik Milletvekili
Fahrettin Poyrazın, mensubu bulunduğu Hükûmete sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Konya
Milletvekili Faruk Balın, Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın,
mensubu bulunduğu Hükûmete sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, AK PARTİ Grubu
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
8.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıçın, Kayseri Milletvekili Mehmet
Şevki Kulkuloğlunun, AK PARTİ Grubu Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
9.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlunun, Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
10.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın, Konya Milletvekili Faruk Balın,
AK PARTİ Grubu Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
VII.-
AÇIKLAMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Kadir Uralın, sarf ettiği bazı sözlerinin
maksadını aşan bir şekilde yanlış anlaşılması
ve yorumlanmasından dolayı üzüntü duyduğuna ve şerefsiz
kelimesi yanlış anlaşıldıysa özür dilediğine
ilişkin açıklaması
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Başbakana hakaret
kastının olmadığına ilişkin açıklaması
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, okullarını bitiren
öğrenciler iş bulamadıkları için almış
oldukları öğrenci kredilerini ödeyemediklerinden Hükûmetin bu kredi
borçlarında bir iyileştirme yapması gerektiğine, kredi
miktarının artırılmasına ve imkânı olmayan
öğrencilerin yurtlarda ücretsiz kalmasına ilişkin
açıklaması
4.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıçın, bir gruba mensup milletvekilleri
tarafından 1inci maddeden itibaren verilen ve standart olarak
hazırlanmış bulunan önergelerde hakaret kastı
bulunduğuna ve bunun Başkanlıkça önlenmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
5.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, Anayasa Komisyonu Başkanı ve
İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun, kendisinin de görev
yaptığı dönemde Türkiye Barolar Birliğinde yapılan
anayasa çalışmasıyla ilgili söylediği sözlere ilişkin
açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Anayasa Komisyonu
Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun ve Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, kendisinin de görev yaptığı
dönemde Türkiye Barolar Birliğinde yapılan anayasa
çalışmasıyla ilgili söylediği sözlere ilişkin
açıklaması
7.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın, grup sözcüleri Faruk Balın
konuşmasını farklı yorumlamasına ilişkin
açıklaması
8.- Anayasa
Komisyonu Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun,
Konya Milletvekili Atilla Kartın, kendisinin yazdığı
kitaptan bir paragrafı okuyup ondan önceki ve sonraki pragrafları
okumayarak Genel Kurulu yanlış bilgilendirdiğine ilişkin
açıklaması
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Milletlerarası
Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek
Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.- Kooperatifler
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı:
496)
5.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497)
IX.-
DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
A)
VERİLENLER
1.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğluna, kürsüde
açtığı pankarttaki ifadeleriyle Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanına hakaret ederek Meclisin mehabetine gölge düşürmesi
nedeniyle kınama cezası verilmesi
B)
VERİLMEYENLER
1.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıçın, bir konuşmasında
kullandığı kıvırtma sözcüğünden dolayı
kınama cezası işlemi nedeniyle konuşması
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Kıvırtma kelimesininin hakaret anlamına gelip gelmediği
ve bu kelimeyi kullanan muhalefet partisi milletvekiline ve iktidar partisi
milletvekiline farklı davranılıp
davranılmadığı hakkında
2.- Hatip kürsüde
konuşurken birleşime ara vererek hatibin süresi bitmeden sözünün
kesilmesi ve yeni oturumda hatibin sözlerini tamamlamak istemesine rağmen,
buna imkân tanımaması ile asıl konu görüşülürken Oturum
Başkanının görüşünü açıklayıp
açıklayamayacağı hakkında
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 12.00de açılarak yedi oturum yaptı.
Birinci Oturum
Mersin
Milletvekili Akif Akkuş ve 22 milletvekilinin, artan şiddet ve suç
olayları ile bu olaylarda çocukların ve gençlerin
kullanılmasının nedenlerinin (10/687),
İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 22 milletvekilinin, tasfiye
hâlindeki bir finans kurumunun oluşturduğu mağduriyetin
(10/688),
Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 25 milletvekilinin, TRT yönetimindeki
kadrolaşma ve diğer iddiaların (10/689),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerini alacağı ve
ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı,
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay ve
İzmir Milletvekili Kemal Anadolun, bazı yabancı firmaların
Türkiyede rüşvet dağıttığı iddiaları
karşısında gerekeni yapmadığı iddiasıyla Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/11) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin
gündeme alınıp alınmayacağı konusundaki ön
görüşme gününün Danışma Kurulu tarafından tespit edilip
Genel Kurulun onayına sunulacağı,
Açıklandı.
Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan:
(10/117) esas
numaralı, sanayi sektöründe yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 24/4/2010 Cumartesi
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP,
(8/13) esas
numaralı, Türkiye'nin Ermeni iddialarıyla mücadele stratejisinin
tartışılması amacıyla verilmiş olan genel
görüşme önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun 24/4/2010 Cumartesi
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
MHP Grup önerisi
nedeniyle; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü, Niğde Milletvekili
Mümin İnan, Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Van Milletvekili
Kayhan Türkmenoğlu, Karaman Milletvekili Hasan Çalış ve Bursa
Milletvekili Necati Özensoy,
CHP Grup önerisi
nedeniyle; Bursa Milletvekili Onur Öymen, Niğde Milletvekili Mümin
İnan, Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Antalya Milletvekili
Mehmet Günal, Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü, İzmir Milletvekili
Kamil Erdal Sipahi ve Konya Milletvekili Mustafa Kabakcı;
Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş, 22 Nisan 2010 Perşembe günkü 91inci
Birleşimin tartışmalı oturumunda,
tartışanları ayırma gayretinin basın yayın
organlarında Meclisi kötüleme ve karalama kampanyasına
dönüşmesine,
İstanbul
Milletvekili Birgen Keleş, Eskişehir Milletvekili Hasan Murat
Mercanın, konuşmasının çok hüzün verici olduğuna,
Antalya
Milletvekili Atila Emek, Eskişehir Milletvekili Hasan Murat
Mercanın, konuşmasındaki sözlerini kendisine iade
ettiğine,
İstanbul
Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ, Eskişehir Milletvekili Hasan
Murat Mercan ve Çankırı Milletvekili Suat
Kınıklıoğlunun konuşmalarındaki bazı
ifadelerine ve kendi konuşmasındaki bazı ifadelerinin
yanlış yorumlanmasına,
Samsun Milletvekili
Haluk Koç, Dışişleri Komisyonu Başkanı Hasan Murat
Mercanın konuşmasını hayretle
karşıladığına,
Mersin
Milletvekili İsa Gök, Eskişehir Milletvekili Hasan Murat
Mercanın konuşmasındaki Mecliste bu konu
konuşulmasın. ifadelerine,
İstanbul
Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ, Çankırı Milletvekili
Suat Kınıklıoğlunun, konuşmasında,
Başbakanın, Başkan Obama ve Başbakan Putin ile
yaptığı görüşmelerde bulunmadığına, bu
itibarla Karabağ hakkında söylemiş olduğu
değerlendirmelerin doğru olmadığına,
İlişkin;
Birer
açıklamada bulundular.
Birleşime
saat 14.22de ara verildi.
|
Sadık YAKUT |
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Yusuf COŞKUN Gülşen
ORHAN |
|
Bingöl Van
|
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
İkinci, Üçüncü, Dördüncü, Beşinci,
Altıncı, Yedinci Oturum
Gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü
sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/761) (S. Sayısı: 458),
4üncü
sırasında bulunan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kooperatifler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporlarının (1/811,
2/633) (S. Sayısı: 496),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
5inci
sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/656) (S. Sayısı: 497)
birinci görüşmesinde 16ncı maddesine kadar kabul edildi.
Anayasa Komisyonu
Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün,
Manisa
Milletvekili Şahin Mengü, Anayasa Komisyonu Başkanı ve
İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun,
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan, Bursa Milletvekili Onur Öymenin,
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, Samsun Milletvekili Suat Kılıçın,
Sözlerini
yanlış yorumladığına ilişkin birer
açıklamada bulundular.
İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol, İzmir Milletvekili İbrahim Hasgürün,
grubuna,
İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin, Konya Milletvekili Hüsnü Tunanın, şahsına,
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun,
grubuna,
Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay, Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın, grubuna,
Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Ankara Milletvekili Hakkı Suha
Okayın, grubuna,
İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin, grubuna,
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, şahsına,
Van Milletvekili
Hüseyin Çelik, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, şahsına,
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce, Van Milletvekili Hüseyin Çelikin,
şahsına,
Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, grubuna,
Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
konuşmasında, kâtip üyelerin evrakları eksik okuduğunu dile
getirirken kendi isminden de bahsederek şahsına,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Alınan karar
gereğince, 25 Nisan 2010 Pazar günü, saat 12.00de toplanmak üzere
birleşime 03.06da son verildi.
|
Mehmet Ali ŞAHİN |
|
Başkan
|
|
|
|
Murat
ÖZKAN Fatih
METİN |
|
Giresun
Bolu |
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
|
|
|
Harun
TÜFEKCİ Bayram
ÖZÇELİK |
|
Konya Burdur |
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
|
|
|
Gülşen ORHAN |
|
Van |
|
Kâtip
Üye |
No.: 129
II.- GELEN KÂĞITLAR
25 Nisan 2010 Pazar
Genel Görüşme Önergesi
1.- MHP Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Ermeni iddialarına karşı
izlenen politika konusunda bir genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi (8/14) (Başkanlığa Geliş Tarihi:
24.04.2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 23 Milletvekilinin, baz
istasyonlarının insan sağlığına etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/690) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.03.2010)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 24 Milletvekilinin, tıbbi amaçlı
bitkisel ürünlerin denetimsiz kullanımının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/691) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.03.2010)
3.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin,
tutuklu ve hükümlülerin sağlık hizmetlerinde
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/692)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.03.2010)
25 Nisan 2010
Pazar
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 12.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Gülşen
ORHAN (Van), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94üncü
Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Beş dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse ve 23 milletvekilinin, baz istasyonlarının insan
sağlığına etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/690)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Dünyada gelişen bilim ve teknoloji, sağlık
alanında çeşitli gelişmeleri tetiklemekle birlikte, ciddi
oranlarda sağlık sorunlarına da neden olmaktadır. Bu
sorunlar ise insan sağlığı açısından uzun süreçte
olumsuzlukları artırmakta, gelecek kuşakların
sağlık sorunlarıyla karşı karşıya
kalması için gerekli zemini hazırlamaktadır. Bilim ve teknolojik
gelişmelerin toplum yaşamı için vazgeçilmezliği de
düşünülürse toplum sağlığını tehdit eden
gelişmelerle bilim ve teknoloji alanında yaşanan gelişmeler
arasında bir dengenin bulunması ve toplum
sağlığının korunması amacıyla yapılan
düzenlemelerin çoğaltılması konusunda kamuoyunda yoğun
tartışmalar bulunmaktadır.
Cep telefonu teknolojisinde yaşanan gelişmeler, bahsi
geçen konudaki en önemli örneklerden biridir. Cep telefonu iletişim
kapsama alanını genişletmek amacıyla kurulan ve iki yönlü
mobil ağ sisteminde yayın yapan birimler olan baz istasyonları
son yıllarda toplum sağlığını önemli oranda
tehdit eden aygıtlardır. Bu aygıtların illerin her yerinde,
şehir merkezlerinde özellikle insanların yoğun olarak
bulundukları yerlerde takılı olması insanların tepkisine
de neden olmaktadır. Son dönemlerde okul yakınlarında, cami
minarelerinde, trafik ışıklarının
yakınlarında baz istasyonlarına daha sık rastlanır
olunmuştur.
Son dönemlerde baz istasyonlarının halk tarafından
tepkiyle karşılanmaması için saatlerle ya da güzel görünümlü
cisimlerle kaplandığı görülmektedir. Oysaki alınan mahkeme
kararlarına bakıldığında, baz
istasyonlarının birçok hastalığa neden olduğu ve
bundan dolayı kaldırılması gerektiğine dair çok
sayıda karar bulunmaktadır. Buna rağmen baz istasyonlarının
sayıları günden güne artmaktadır. Baz istasyonlarının
kira bedeli karşılığında takılır
olması, ekonomik krizle boğuşan ülkemizde insanların
sağlığının ne kadar ucuzladığı üzerine
yorumlara neden olmaktadır.
Ülkemizde sayıları giderek artan baz istasyonları
insan sağlığı açısından endişeyle
karşılanmaktadır. Hemen hemen her mahallede bulunan ve
sayıları gün geçtikçe de artan baz istasyonlarının insan
sağlığı açısından daha uygun yerlere
takılması sıkça dile getirilmektedir.
Şehir merkezi dışına taşınan baz
istasyonlarının, daha güçlü sinyal seviyesine sahip olması
gerekliliği telefon şirketlerine daha fazla maliyete neden
olmaktadır. Maliyetleri artırmamak ve giderleri azaltmak
amacıyla insan sağlığının tehdit edilir
olmasına yöneticilerin göz yumması ise ayrı bir sorun olarak
karşımızda durmaktadır. Çeşitli kamu kurum ve
kuruluşlarının, belediyelerin, halkın yoğun olarak
bulundukları yerlerin halk sağlığını olumsuz
etkileyen böyle bir duruma açık olmasının yasa koyucular
tarafından ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.
Teknolojiden yararlanabilmek amacıyla baz
istasyonlarının kullanılması mecburiyetinin yanı
sıra insan sağlığını en az etkileyecek çözüm
yollarının bulunması, bu konuda insan sağlığını
daha az etkileyecek yeni teknolojilerin araştırılması, baz
istasyonlarının neden olduğu sağlık
sorunlarının ve bu sorunların doğmadan çözümüne
ilişkin yolların tespiti amacıyla Anayasanın 98. ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Iç Tüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri uyarınca
Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla
arz ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
3) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
4) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
5) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
6) Tacidar Seyhan (Adana)
7) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
8) Ahmet Küçük (Çanakkale)
9) Kemal Demirel (Bursa)
10) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
11) Nesrin Baytok (Ankara)
12) Hulusi Güvel (Adana)
13) Hüsnü Çöllü (Antalya)
14) Tayfur Süner (Antalya)
15) Gürol Ergin (Muğla)
16) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
17) Tekin Bingöl (Ankara)
18) Mehmet Ali Susam (İzmir)
19) Erol Tınastepe (Erzincan)
20) Fatma Nur Serter (İstanbul)
21) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul
22) Ensar Öğüt (Ardahan)
23) Ali Koçal (Zonguldak)
24) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
2.- Adana Milletvekili Hulusi
Güvel ve 24 milletvekilinin, tıbbi amaçlı bitkisel ürünlerin
denetimsiz kullanımının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/691)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Yasal olarak gıda takviyesi adı altında Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı'ndan ruhsat alınarak
satışa sunulan bitkisel ürünler eczacılık veya tıp
mesleği ile ilgisi olmayan kişiler tarafından değişik
hastalıklara karşı tavsiye edilmekte, bazı
karışımlar halinde satılmakta, tedavi iddiasıyla
tanıtımı yapılmaktadır
Internet ve televizyon aracılığı ile
zayıflama sağladığı, cinsel gücü
artırdığı, şeker ve tansiyon
hastalıklarını tedavi ettiği iddiasıyla
tanıtımı ve satışı yapılan bu ürünlerin yan
etkileri, etkileşimleri, içerikleri bilinmemekte zaman zaman hastalara
zarar vermekte ve ölümlere yol açmaktadır. Yetersiz yasal düzenlemeler ve
mevzuattaki çok başlılık nedeniyle bu sorunun önü
alınamamakta, sorun giderek büyümektedir.
Bu nedenlerle ülkemizde internet ve televizyon
aracılığı ile yapılan ilaç istismarına
ilişkin sorunlarının saptanması ve alınacak
tedbirlerin Yüce Meclisimizce belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz 02.03.2010
1) Hulusi Güvel (Adana)
2) Birgen Keleş (İstanbul)
3) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
4) Kemal Demirel (Bursa)
5) Şevket Köse (Adıyaman)
6) Hüsnü Çöllü (Antalya)
7) Nesrin Baytok (Ankara)
8) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
9) Tacidar Seyhan (Adana)
10) Mehmet Sevigen (İstanbul)
11) Tayfur Süner (Antalya)
12) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
13) Gürol Ergin (Muğla)
14) Tekin Bingöl (Ankara)
15) Mehmet Ali Susam (İzmir)
16) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
17) Erol Tınastepe (Erzincan)
18) Fatma Nur Serter (İstanbul)
19) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
20) Ahmet Küçük (Çanakkale)
21) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
22) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
23) Ensar Öğüt (Ardahan)
24) Ali Koçal (Zonguldak)
25) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
Gerekçe;
Gerçekliği tartışmalı klinik
çalışmalarla etkisinin ispatlandığı iddia edilen
bitkisel kökenli ürünlerin ve zayıflama ilaçlarının internette
ve televizyonlarda reklam ve satışında son zamanlarda büyük
artış gözlenmektedir.
Çeşitli bitki karışımlarından
hazırlandığı öne sürülen ve içindeki etken maddeler ile bu
maddelerin etkileşimleri konusunda yeterli çalışma ve bilginin
olmadığı, zaman zaman insanların ölümüne neden olacak denli
ciddi komplikasyonlara neden olan bu çeşit her derde deva bitkisel temelli
hapların satışı yeterince denetlenememekte, üzerlerinde
hemen hiç kontrol uygulanmadan satışa ve kullanıma
sunulduğu bilinmektedir.
Söz konusu bitkisel ürünlerin ilaç sayılamayacağı
bu nedenle hangi hastalıklarda kullanılacağı konusunda
reklam yapılamayacağının açık olmasına
rağmen hem internette hem televizyonlarda bu bitkisel
karışımların hangi hastalıklara iyi geldiği
konusunda yanlış bilgilendirme yapılmakta,
insanlarımızın sağlığı tehlikeye
atılmaktadır.
Sağlık Bakanlığı tarafından ilaç
istismarının önüne geçilmesi amacıyla yeterli düzenleme
yapılmamış olması nedeniyle bu durumun önüne
geçilememektedir. Gerek yasal düzenlemeler konusundaki eksikliklerin
giderilmemesi gerek eczaneler dışında ilaç
satışına göz yumulması konunun üzerine ciddiyetle
gidilmemekte olduğu gerçeğini ortaya çıkarmaktadır.
İlaç istismarı konusunda iki temel sorun olduğu
saptamasını yapmak mümkündür. İlk olarak içindeki etken
maddeler, etkileşimleri ve yan etkileri konusunda yeterli bilgi bulunmayan
ve zaman zaman ölümlere varan sonuçlar doğuran zayıflama sağlayacağı
veya cinsel gücü artıracağı iddia edilen ilaçların
tanıtımının ve satışının
yapılmasıdır. İlaç istismarında bir diğer sorun
ise bitkisel kökenli ürünlerin çeşitli hastalıklara iyi geleceği
iddiasıyla satışa sunulmasıdır.
Dünya Sağlık Örgütü rakamlarına göre
gelişmekte olan ülkelerde tüketilen ilaçların yüzde 25 ile 50'si
sahte ilaçlardan oluşmaktadır. Ülkemizde ilaçların büyük
çoğunluğunun kamu aracılığıyla alınması
nedeniyle bu oran daha düşük düzeyde olmakla birlikte tehlikenin boyutu
gün geçtikçe büyümektedir.
Dünya Sağlık Örgütü ölümcül sonuçlarına
rağmen, zayıflamak amaçlı ilaçların
kullanımının giderek artmasının endişe verici
olduğunun altını çizmekte ve reçete ile satılması
gereken bu tip ilaçların zayıflama hayali yaşayan birçok
kişi tarafından kullanılması konusunda Hükümetleri ve ilgilileri
gerekli önlemleri alması konusunda uyarmaktadır.
Alternatif ilaç, bitkisel ürün, ilaçlarla bitkisel tedavi,
zayıflama ilacı adları altında internet veya televizyonlar
aracılığı ile tanıtımı ve
satışı gerçekleştirerek yapılan ilaç istismarı
ülkemizde giderek büyüyen bir sorun oluşturmakta, herhangi bir ölüm
olayı meydana gelmeden gündemde yer almamaktadır. Alternatif ilaç
adı altında yapılan ilaç istismarı konusunda toplumsal
farkındalığın artırılması başta olmak
üzere bu konuda önlemler alınması gerekliliği
bulunmaktadır.
Bu nedenlerle toplum sağlığının
korunması açısından ilaç istismarlarının önüne
geçilmesine ilişkin sorunların saptanması ve alınacak
tedbirlerin Yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis
Araştırması açılmasının yerinde olacağı
kanısını taşımaktayız.
3.- Diyarbakır Milletvekili
Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, tutuklu ve hükümlülerin
sağlık hizmetlerinde yaşadıkları sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/692)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin sağlık
hizmetlerinden yararlanamadığı, sürekli tedavi olması
gerekenler için bu olanağın sağlanmadığı uzun
zamandır kamuoyuna yansımış durumdadır. Bu durumda ki
tutuklu ve hükümlülerin durumunun araştırılması ve yeterli
sağlık hizmeti almalarının önündeki engellerin
saptanması, tedavi gerekçesi ile tahliye edilebileceklerin tespiti için
Anayasanın 98'nci, İçtüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca
bir Meclis araştırması açılmasını dilerim. 04
03.2010
1) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
2) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3) Ayla Akat Ata (Batman)
4) Bengi Yıldız (Batman)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Emine Ayna (Mardin)
7) Fatma Kurtulan (Van)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe
Adalet Bakanlığının resmi
açıklamalarına göre 31 Ocak 2010 tarihi itibariyle cezaevlerinde
kalan tutuklu ve hükümlü sayısı 117.547 kişidir. Bunun 41.049'u
tutuklu, 19.642'si hükmen tutuklu, 56.856'sı ise hükümlüdür. Bu sayı
gün geçtikçe de artmaktadır. Bu durum cezaevi koşullarını
iyice ağırlaştırmaktadır. Örneğin, yatak ve
ranzaların yetersiz olduğu bu nedenle tutuklu ve hükümlülerin bir
yatakta 2 kişi kaldığı ya da nöbetleşe
kullandığı, basın aracılığıyla zaman
zaman kamuoyuna yansımaktadır.
Koğuşların ısınmadığı,
havalandırmanın sağlanmadığı, sıcak ve
soğuk su gereksiniminin yeterli ölçüde
karşılanmadığı da bilinmektedir.
Bu olumsuzluklar, tutuklu ve hükümlülerin sağlık
sorunlarını da gündemde tutmaktadır.
Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin sağlık
sorunlarına ilişkin gerek TBMM İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonuna, gerekse de İnsan Hakları Derneğine
yapılan başvuruların çokluğu bu konunun ciddi bir
şekilde ele alınmasının gerektirecek ölçüdedir.
Başvuran mahkumların pek çoğu sürekli tedavi
gerektiren ve ölümcül sonuçlara yol açabilecek hastalıklara
yakalanmış olan tutuklu ve hükümlülerdir. Cezaevi ve Adalet
Bakanlığının işleyişindeki bürokratik gecikmeler,
cezaevinin bulunduğu ilde bulunan hastanenin o hastalığı
tedavi için yetersiz oluşu gibi nedenler bu sorunları daha da
artırmaktadır.
Oysa yeterli önlem alınmazsa, gerekli tedavi yapılmazsa
ölümle karşılaşılmaktadır. Örneğin kanser
hastası ve 77 yaşında olan Ali Çekin 31 Temmuz 2009 tarihinde
Siirt Cezaevinde tedavisi yapılmadığı için
yaşamını yitirmiştir.
İHD Diyarbakır Şubesinin 2009 yılında
Doğu ve Güneydoğudaki cezaevlerinde yaşanan ihlallere
ilişkin yayınladığı raporda çok çarpıcı istatistikler
yer almaktadır. Bu rapora göre, 131 kişinin sağlık
hakkı ihlal edilmiştir. 2008-2009 yıllarında
hastalıklarından dolayı cezaevlerinde yaşamını
yitirenlerin sayısının 52 olduğu göz önünde tutulursa
durumun ciddiyeti daha iyi görülebilir.
Tutuklu ve hükümlülerin gerek yaşamları gerekse de
sağlıkları devletin sorumluluğu altında ve demokratik
bir devletin gerekliliklerindendir. Özgürlükleri devlet tarafından
sınırlanan tutuklu ve hükümlülerin bu haklarının devlet
tarafından güvence altına alınması ve eksiksiz
karşılanması gerekmektedir.
Bu konuda ülkemizin de taraf olduğu Birleşmiş
Milletler, Avrupa Birliği gibi kuruluşlarca
hazırlanmış pek çok uluslar arası sözleşme
vardır. Örneğin, bunlardan biri olan BM Kişi Hakları ve
Siyasal Haklar Uluslar Arası Sözleşme'nin 10. Maddesi 1. bölümüne
göre: "Özgürlüğünden yoksun bırakılmış olan
herkese insanca ve insan kişiliğinin niteliğinden gelen onuruna
saygı gösterilerek davranılır".
Ne yazık ki Adalet Bakanlığı ve Cezaevi
yönetimleri bu konuda yeterli çabayı göstermemektedir. İnsan
Hakları Derneğinin açıklamalarına göre cezaevlerinde çok
ciddi sağlık sorunu olan, ölüm kıyısında olan ve bir
an önce tahliye edilmesi gereken tutuklu ve hükümlü sayısı 48'dir. Bu
kişilerin tahliye edilerek tam teşekküllü hastanelerde tedavi
altına alınması gerekmektedir. Her geçen gün bu hasta tutuklu ve
hükümlüler ölüme biraz daha yaklaşmaktadır. Oysa devletin görevi
yaşatmaktır. Üstelik bunlar devletin güvencesinde ve korumasında
olan kişilerdir.
Cezaevlerindeki sağlıksız koşulların
tespiti, sağlık sorunları olan tutuklu ve hükümlülerin
belirlenmesi ve bu konuda yardımcı olabilecek TTB, TIHV ve İHD
ile bir an önce ilişkiye geçilerek çalışmalara
başlanması gerekmektedir.
Bu çerçevede, tutuklu ve hükümlülerin durumunun
araştırılması ve yeterli sağlık hizmeti
almalarının önündeki engellerin saptanması, tedavi gerekçesi ile
tahliye edilebileceklerin tespiti için Meclis Araştırma Komisyonu
kurulması yerinde olacaktır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
B) Genel Görüşme Önergeleri
1.- MHP Grup Başkan Vekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Ermeni iddialarına karşı izlenen
politika konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/14)
TBMM Başkanlığına
Tarihimizin 1915-1923 tarihleri arasındaki dönemini ve bu
dönemdeki Osmanlı Yönetimi ile Türkiye Cumhuriyetini ve milletini
ağır itham altında bırakan kararın ABD Temsilciler
Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde ve İsveç
parlamentosunda kabul edilmesi konusunun ve son yıllarda sözde Ermeni
soykırımını inkârın "suç
sayılması" ve Avrupa'da siyaset, sanat, kültür, ekonomi ve hatta
spor alanlarında faaliyet gösteren Türklerin üzerinde baskı kurulma
çabalarının, ABD Başkanı Obama'nın 24 Nisan'da kabul
edilmez anma mesajının ve Ermenistan'la imzalanan protokollerin
mahiyet ve akıbetinin TBMM Genel Kurulu tarafından değerlendirilmesi
amacıyla Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 101 ve 102. maddeleri
uyarınca Genel Görüşme açılmasını Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına arz ederiz. 24 Nisan 2010
|
Oktay
Vural Mehmet
Şandır |
|
İzmir Mersin |
|
MHP Grup
Başkan Vekili MHP
Grup Başkan Vekili |
Gerekçe:
Bilindiği üzere sözde Ermeni soykırımını
tanıyan ülkeler; Almanya, Arjantin, Belçika, Fransa, Hollanda,
İsviçre, İtalya, Kanada, Kıbrıs Rum Kesimi, Litvanya,
Lübnan, Polonya, Rusya, Slovakya, Şili, Uruguay, Vatikan, Venezuela ve
Yunanistan'dır.
Ermeni sorunu sürekli olarak gündemde tutularak Türkiye
Cumhuriyeti ve Türk Milleti zor duruma düşürülmeye
çalışılmaktadır. Ermeni lobileri son yıllarda, sözde
Ermeni soykırımının tanınması yanında sözde
Ermeni soykırımını inkârın "suç
sayılması" için uğraş vermektedir. "Ermeni
soykırımı olmamıştır" fikir ve ifade
hürriyeti tüm insanlığın elinden alınmaya
çalışılmaktadır. Bu çabalar özellikle son iki
yıldır yoğunluk kazanmıştır.
Ermenistan Parlamentosu 4 Ekim 2006 tarihinde
çıkardığı bir yasayla Ermeni soykırımı iddialarını
reddeden, bu iddiaların inkârını destekleyen ya da haklı
göstermeye çalışanlara asgari ücretin 100-300 katı
(yaklaşık 5 bin -15 bin YTL) para cezası veya 4 yıla kadar
hapis cezası verilmesini kanunlaştırmıştır
Fransız Meclisi 2001 yılında kabul ettiği bir
kanunla sözde Ermeni soykırımını tanımış
iken 12 Ekim 2006 tarihinde de sözde Ermeni soykırımının
inkârını cezalandıracak olan yasa tasarısını
kabul edip senatoya göndermiştir.
21 Aralık 2004 tarihinde Hollanda Meclisi Türkiye'den sözde
Ermeni soykırımının tanınması talep eden bir yasa
tasarısını kabul etmiş ve 2006 yılı Haziran
ayında da soykırımın inkârının suç
sayılmasına yönelik bir yasa tasarısını Hollanda
Meclisi'ne sunmuştur.
Avrupa Parlamentosu 18 Haziran 1987 kararıyla sözde Ermeni
soykırımını tanımıştı. AP, AB
Dışişleri Komisyonunun 4 Eylül 2006 Pazartesi tarihinde kabul
ettiği raporda Türkiye'nin sözde Ermeni soykırımını
kabul etmesini yeniden istemiştir. AP'nın Yunan parlamenterlerinin
baskısıyla, Türkiye'nin Süryanilere ve Pontus Rumlarına da
soykırım uyguladığı yönünde ifadeler rapora dâhil
edilmiştir.
Yasa ve parlamento kararları yanında, Avrupa'da siyaset,
sanat, kültür, ekonomi ve hatta spor alanlarında faaliyet gösteren
Türklerin üzerinde baskı kurulmaya başlanmıştır.
Belçika ve Hollanda'da "Ya Ermeni soykırımını
tanıyın, ya da istifa edin" şeklindeki baskılarda
bulunarak milletvekili adaylarının istifaları
sağlanmıştır. Avrupa'da özellikle Fransa'da sanat
dünyasında sivrilmiş Türkler baskı altına alınma
çabaları hız kazanmıştır.
İsveç'te 11 Mart 2010 tarihinde 1915'te Ermenilerin,
Asurilerın, Süryanilerin, Keldanilerin, Pontus Rumların ve diğer
Hıristiyan azınlıkların soykırıma
uğratıldığına dair karar tasarısı kabul
edilmiştir. Bu karara da tepki sadece Büyükelçinin Ankara'ya bir süreliğine
çağrılması ve Sayın Başbakan'ın gezisini
ertelemesi şeklinde geçiştirilmiştir.
ABD'de ise, Temsilciler Meclisi ve Senato'ya şimdiye kadar
birçok kez "Ermeni Soykırımı"nın
tanınması için çeşitli tasarılar sunulmuş, bunun
yanı sıra donemin ABD Başkanlarından, özellikle 24 Nisan
mesajlarında, "soykırım" sözcüğünü
kullanmaları talep edilmiştir. ABD'de 2007 yılından
itibaren sözde Ermeni soykırımı çabaları yoğunluk
kazanmıştır.
Türkiye, Azerbaycan topraklarından çıkmadan,
sınırlarımızı belirleyen Kars
Anlaşmasını kabul etmeden ve sözde soykırım
yalanlarını hasmane yaklaşımla yerine getiren Ermenistan'la
TBMM'nin belirlediği irade dışında protokol imzalamak
durumunda bırakılmıştır.
Ermeni soykırımı konusunda ABD Temsilciler Meclisi
Dış İlişkiler Komitesi karar almıştır. Bu
tasarının görüşülmesinde Türkiye'nin ortaya koyacağı
tepkinin geçici olduğunun anlaşıldığı ifade
edilerek, bu konuda zafiyet içinde olmamız bir koz olarak kullanılmıştır.
Bu karar tasarısının kabulünün ardından bir eylem
planı harekete geçirilmiş de değildir. Sadece ABD Büyükelçisinin
bir sure Ankara'ya çağrılması suretiyle tepki geçiştirilmiştir.
Bu karar alındığında Sayın Başbakan önce ABD'ye
muhtemel geziye çıkmayacağı belirtilmiş maalesef
alınan karara rağmen ABD'ye gitmiş ve Ermenistan
Cumhurbaşkanı ile görüşmüş ve durumu kabullenmiştir.
ABD Başkanı da 24 Nisan 2010'da kabul edilemez açıklamasını
yinelemiştir.
Genel Görüşme talebimizin gerekçesini de; son yıllarda
sözde Ermeni soykırımını inkârın "suç
sayılması" ve Avrupa'da siyaset, sanat, kültür, ekonomi ve hatta
spor alanlarında faaliyet gösteren Türklerin üzerinde baskı kurulma
çabaları ile ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler
Komitesinde kararın kabul edilmesinin ve bu konuda yapılacak
girişimlerin, Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan protokollerin
mahiyeti ve akıbetinin TBMM Genel Kurulu tarafından
değerlendirilmesi oluşturmaktadır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve genel görüşme
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
C) Tezkereler
1.- (10/67, 75, 82, 122, 141, 180,
193, 208, 216, 229, 304, 309, 320, 324, 336, 337, 342, 374, 377, 388, 404) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, 7-12 Mayıs 2010 tarihleri
arasında Kanadada inceleme çalışması yapmak üzere,
Komisyon üyelerinden oluşan, üye sayısı ve isimleri belirlenen
Parlamento heyetine ilişkin tezkeresinin Başkanlıkça da uygun
bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1177)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Madencilik Sektöründeki Sorunların
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun yurt
dışında inceleme çalışması yapabilmesi, gidecek
Komisyon üyelerinin sayıları ve inceleme süresinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığınca tespit edilmesi kaydıyla
Genel Kurulun 22.04.2010 tarihli 91 inci Birleşiminde
kararlaştırılmıştı.
Buna göre adı geçen Komisyonun, yurt dışında
inceleme çalışması yapabilmesine dair,
Başkanlığımızca da uygun görülen ilişikteki
önerisi Genel Kurulun onayına sunulur.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Madencilik Sektöründeki Sorunların
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla kurulan (10/67, 75, 82, 122, 141, 180, 193, 208, 216, 229, 304,
309, 320, 324, 336, 337, 342, 374, 377, 388, 404) Esas Numaralı Meclis
Araştırma Komisyonumuz, yurt içinde; kamu kurum ve
kuruluşları, sivil toplum örgütleri, üniversiteler ve maden sektör
temsilcileri ile görüşmelerini tamamladıktan sonra, madencilik
sektöründe, maden arama, maden çıkarma, zenginleştirme ve maden
kapama faaliyetlerini yerinde inceleyerek madencilik sektörünün geneli
hakkında bilgi edinmiştir.
Ülkemizdeki madencilik faaliyetleri ile bu alanda
gelişmiş ülkelerdeki madencilik uygulamaları arasında
mukayese yapabilmek; kömür, altın, bakır, petrol, çinko, krom, nikel
ve gümüş gibi maden ocak ve işletme örneklerini de yerinde görmek,
Bölgesel-Federal Maden Bakanları ile temaslarda bulunmak amacıyla,
Kanada'da incelemelerde bulunmayı uygun görmüştür.
Bu kapsamda; TBMM Genel Kurulunun 22.04.2010 tarihli 91.
Birleşiminde alınan karar gereğince, aşağıda
adı, soyadı ve seçim bölgesi yazılı Komisyon üyelerinin, 07
Mayıs 2010-12 Mayıs 2010 tarihleri arasında Kanada'da inceleme
ve araştırmalarda bulunması hususunu tensiplerinize
saygılarımla arz ederim.
Mehmet Altan
Karapaşaoğlu
Bursa
Komisyon
Başkanı
Adı/Soyadı Seçim Bölgesi
M. Altan Karapaşaoğlu Bursa
Polat Türkmen Zonguldak
Osman Ertuğrul Aksaray
M. Salih Erdoğan Denizli
Kutbettin Arzu Diyarbakır
Tahir Öztürk Elâzığ
Hasip Kaplan Şırnak
Ali Koçal Zonguldak
-Yol dâhil toplam 6 gün.
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Karar yeter
sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Arayacağım Sayın
Kılıçdaroğlu.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, daha önce bu konuda
bir karar alınmıştı, tekrar karar almaya gerek yok.
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
KAMER GENÇ (Tunceli) Daha önce karar
alınmıştı Sayın Başkan, Kanadaya bu Komisyonun
gitmesi için karar alınmıştı. Şimdi bilgiye
sunulması lazım, niye oylama yapıyorsunuz?
BAŞKAN Daha önceki karar ön izindi Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Komisyonun Kanadaya gitmesi konusunda
karar alınmıştı. Şimdi bunun bilgiye sunulması
lazım, yani şu şu komisyon üyeleri Kanadaya gidecek denmesi
lazım. Hep böyle yapıyoruz, bilgiye sunuyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/361) esas numaralı
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 25/4/2010 Pazar günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
Tarih:
25.04.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 25.04.2010 Pazar günü (bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan 10/361 esas numaralı, Yolsuzlukların
sebeplerinin, sosyal ve ekonomik boyutlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri
Gereğince Meclis Araştırması önergelerinin görüşmelerinin
Genel Kurulun 25.04.2010 Pazar günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz
isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Huzurlu, güzel bir görüşme, müzakere günü diliyorum, buna çok
ihtiyacımız var.
Değerli arkadaşlarım, giderek artan, azalmayan
-maalesef, bunu söylerken üzülerek söylüyorum- bu yolsuzluk iddiaları,
ispat edilsin edilmesin şüyuu vukuundan beter. Toplumdaki
yansıması itibarıyla gerçekten en önemli sorunumuz hâline gelen
yolsuzlukların sebeplerinin araştırılması ve
yolsuzlukla mücadele stratejisinin belirlenmesi için daha önce vermiş olduğumuz
araştırma önergesinin bu konuda bir komisyon kurulması
talebimizin gündeme alınmasını arz ediyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 2003 tarihinde, 2003ün 1inci
ayında, yolsuzlukların sebeplerinin sosyal ve ekonomik
boyutlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi için bir komisyon kurmuş. Bu Komisyon,
çalışma, yani şöyle veya böyle, netice itibarıyla bir
çalışma ortaya koymuş, bazı belirlemeleri yapmış
ve Genel Kurula, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştu. Buradaki
hususların, belirlenen tedbirlerin ne kadarı uygulandı, ne kadarı
uygulanmadı, tam bilemiyorum. Ama sonuç itibarıyla yolsuzluklar
bitmedi, azalmadı ve sosyal, toplumsal etkisi her geçen gün toplumu
kemiren ve yapılacak, yapılan tüm güzellikleri anlamsız
kılan bir sonuca doğru hızla gidiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak buna seyirci kalamayız, kalmamalıyız. Tabii Türkiyeyi,
Türk milleti adına siyasi iktidar yönetiyor, AKP İktidarı, AKP
Grubu yönetiyor ama bu konu, tüm Meclisin meselesidir, Türkiyenin meselesidir.
Çünkü yolsuzlukla mücadeleyi başaramazsak, bu konuda toplumda veya bireyde
bir güven duygusu oluşturamazsak, bunun yansıması, toplumsal bir
yozlaşmadır, geleceğe güvensizliktir ve
yoksullaşmadır. Ekonomik kriz, ekonomik tedbirler, sorunlar,
farklı anlamlarda, farklı kapsamda tartışılabilinir
ama bana göre, yoksullukla mücadelenin başlangıcı yolsuzlukla
mücadele olmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, 1999
seçimleri öncesinde, bunu birbirleriyle ilişkili iki proje hâlinde topluma
sunmuştuk, Yolsuzlukla mücadele yoksullukla mücadelenin başlangıcıdır,
esasıdır. gerekçesiyle topluma sunmuştuk ve toplumda da çok
yüksek düzeyde kabul görmüştü.
Değerli milletvekilleri, bu konuda söylenebilecek ve siyasi
iktidarı suçlayabilecek çok malzeme olduğunu ifade edebiliriz ve bunu
bir siyasi araç, bir muhalefet aracı olarak da kullanabiliriz, bir
propaganda aracı olarak da kullanabiliriz ama ben, meselenin geldiği
sonuç itibarıyla aldığı boyutu, anlamı bunun çok daha
ötesinde görüyorum. Bir millî mesele hâline gelen, bir millî sorun hâline gelen
yolsuzlukla mücadelede biz, iş birliği yapmamız, birlikte
hareket etmemiz ve Türkiyeyi, Türk toplumunu, Türk milletini bu illetten
kurtarmak gibi bir ortak sorumluluğumuz olduğu kanaatindeyiz. Bu
sebeple, size Milliyetçi Hareket Partisinin davetini, teklifini,
çağrısını buradan ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bakınız, anayasa
yapıyoruz. Anayasa yaparken eğer temiz siyaseti, temiz yönetimi
oluşturamamışsak, toplumda böyle bir algı
yaratamamışsak bizim yapacağımız anayasaya toplumsal
desteği ve güveni bulamayız. Onun için, geliniz, bizim bu
çağrımıza kulak veriniz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz,
özellikle, siyasi ahlak yasasının hemen
çıkartılmasını, Anayasadan önce
çıkartılmasını ısrarla söylüyoruz. Çünkü, eğer
toplum indinde, nezdinde, bireyin kafasında, gönlünde Anayasa
çıkartacak bu Meclisin, bu Genel Kurulun yaklaşımından bir
tedirginlik, bir huzursuzluk, bir güvensizlik varsa dünyanın en güzel
sistemini de kursanız bir toplumsal paylaşımı, milletin
bunu sahiplenmesini sağlayamazsınız. Onun için, gelin, bir
siyasi ahlak yasası çıkartalım. Yolsuzluklarla mücadele için bir
millî program hazırlayalım. Bu, çok önemli. Bu millî programda
tartışarak, katılımı temin ederek birtakım
ilkeler belirleyelim, tedbirler belirleyelim. Yakın zamanda, orta vadede,
uzun vadede yapılması gerekenler belirlensin.
Bir yolsuzlukla mücadele kurulu kuralım. Ombudsman
oluşturduk ama münhasıran yolsuzlukla mücadeleyi takip edecek,
alınması gereken tedbirleri, alınan kararları takip edecek
bir kurul oluşturalım.
Kamu denetçiliği sistemine geçiş için bir yasal
düzenleme yapalım. Kamuyu denetleyemezsek, kamunun gücünü birtakım
çıkarları için kullanan yöneticileri, siyasetçiler dâhil, adil bir
şekilde, tarafsız bir şekilde denetleyemezsek,
denetlediğimizi de topluma ifade edemezsek, bu noktada bir güven
oluşturamazsak, toplumda bir kültür hâline gelen Devlet malı deniz,
yemeyen
anlamında yerleşen sözler
OKTAY VURAL (İzmir) Tekel işçileri için söyledi
Başbakan.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
Benim memurum işini bilir. nitelemeleri,
maalesef birlikte yapılan her şeyin altını oymaktadır
veya onu anlamsız hâle getirmektedir. Bunun için, bir kamu
denetçiliği sistemi kuralım, Türkiye denetim kurumunu
oluşturalım. Bu anlamda, yönetimin önünde bulunan, en önde duran
siyasetçileri bu yolsuzluk ithamının gölgesinden kurtaralım.
Değerli milletvekilleri, bunu aşmamız lazım.
Bakın, bundan kaçınıyor Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
bir mantık geliştirerek ama teklif ediyoruz, gelin Türkiyedeki tüm
dokunulmazlık sistemini gözden geçirelim. Yalnız milletvekili
dokunulmazlığını değil, tüm dokunulmazlık
sistemini gözden geçirelim ama mutlaka milletvekili
dokunulmazlığını yeniden sınırlayalım.
Siyaseti temiz siyaset hâline getiremezsek, siyasetin verdiği karara bu toplumun güvenmesini beklemeyelim.
Bu şekilde, özellikle belediye şirketleriyle, kamu
şirketleriyle, kamu kuruluşları vasıtasıyla
kullanılan kaynaklardaki denetimi, yolsuzluk iddialarını ortadan
kaldıracak denetimi etkin hâle getirelim.
Yapılacak birçok şey var ama tekrar ifade ediyorum,
Milliyetçi Hareket Partisinin çağrısı olarak: Anayasa yapmaktan
çok daha önemli, çok daha önce ele alınması gereken siyasi ahlak
yasasını mutlaka çıkarmamız lazım. Bu anlamda, bir
millî program hazırlayarak, yolsuzlukla mücadele kurulu ve denetim kurumu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Şandır, lütfen,
tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın Başkan,
bitireceğim.
Özerk, bağımsız, siyasetin
baskısının dışında denetim kurumunu kurarak
Türkiyeyi bu yoğun, yaygın yolsuzluk iddia ve ithamından
kurtarmamız lazım. Aksi takdirde, havanda su dövmek gibi kanun
çıkarmak, Anayasa değiştirmek veya iktidar olmak hiç de
anlamlı hâle gelmiyor çünkü bir sonuç olarak söylüyorum, bugün ülkemizin
geldiği bir sonuç olarak söylüyorum: Toplumsal cinnet geçiriliyorsa,
gazetelerde, televizyonlarda her gün seyrettiğimiz o manzaraları bu
Türkiye yaşıyorsa -ki bunu yaşatmaya hakkımızın
olmadığını söylüyorum- eğer yolsuzluklar artık
bir toplumsal yozlaşmaya dönüşüyor ve toplum hızla
yoksullaşıyorsa, buna tedbir almak sorumlusu olan Türkiye Büyük
Millet Meclisi öncelikle bu konuyu gündemine almak mecburiyetindedir diyor ve
önerimize desteğinizi bekliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen
Yaşar Ağyüz, Gaziantep Milletvekili.
Buyurun Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından
alkışlar)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun ülkemizin en
önemli sorunu olan yolsuzluklar konusunda verdiği araştırma
önergesi hakkında söz aldım. Hepinizi, bu pazar günü, saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, yolsuzluk, ülkemizde
kanıksanan bir olay olmaya başladı. Yolsuzlukla mücadeledeki
başarısızlık ve duyarsızlık, maalesef, kamu
kaynaklarının talan edilmesine kadar vardı. Uluslararası
değerlendirme kriterlerinde ve AB ilerleme raporunda, yolsuzlukla
mücadelede başarılı olmadığımız somut olarak
gösterilmektedir.
Biz bu noktaya, tabii bir günde, beş günde, bir senede,
beş senede gelmedik. Trende baktığınız zaman,
özellikle 2003 yılından günümüze kadar yolsuzluk her alanda
yapılmaya başlanmıştır. Yolsuzluk bugün değil,
1995 yılında, İstanbul metrosu hiç alakasız bir kişiye
verildiği zaman başlamıştır. İstanbul
Büyükşehir Belediyesi, bir ay sonra kuruyan ağaçları trilyonlara
ithal ettiği zaman başlamıştır, AKBİLde
başlamıştır, Başakşehirde
başlamıştır ve 2003 yılında iktidara
taşınmıştır. İktidara nasıl
taşınmıştır? Seyre baktığınız
zaman da
NURİ USLU (Uşak) İSKİ ne oldu,
İSKİ?
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) -
bir iktidarın ilk işi
İhale Kanununu 17 sefer değiştirmek olur ise,
yandaşlarına koşulsuz, kuralsız önünü açan kaideler koymaya
çalışır ise siz vicdanlı insanlar olarak şüphelenmez
misiniz? Bir TOKİnin yasası 15 kez değiştirilir ise,
TOKİ ihaleleri ve yaptırımları denetim dışı
bırakılır ise ve 16 katrilyonluk ihalenin 10 katrilyonu bizce
malum, kamuoyunca malum şirketlere verilir ise vicdanınız
rahatsız olmaz mı? TMSFye devredilen haklı haksız
kaynakların, Başbakanın oğlunun genel müdür olduğu
şirkete üzerine kredi verilerek, bir yabancı şirketten de yüzde
25lik ortaklık alındığını bilirseniz
vicdanınız sızlamaz mı, rahatsız olmaz mı? Ben
oluyorum; o nedenle, MHP Grubunun bu önerisi çok doğrudur, desteklenmesi
gereken bir öneridir.
Tabii bunu da 1 Mayıs araştırma önergesi gibi,
faili meçhuller gibi, TOKİnin araştırma önergesi gibi güdümlü
oylarınızla reddedeceksiniz çünkü diyeceksiniz ki: Bizim önemli
meselemiz Anayasa değişikliği. Ne yapıyorsunuz siz? Anayasa
değişikliği varken bu tür önemsiz konular -sizce önemsiz, bizce
önemli- görüşülür mü? ve çok güdümlü oylarınızla
reddedeceksiniz ama reddedin. Bu aşamada tarihe iz düşüren
soruşturma önergeleridir bunlar. Onun için, bugün
yargılanmazsanız vicdanen, yarın tarih önünde hesap
vereceksiniz.
Bakın, değerli arkadaşlarım
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Yolsuzluk konusunda ne
yaptınız!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - Bir şey biliyorsan gelir
burada konuşursun, oradan ne laf atıyorsun!
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Ne yaptınız
yolsuzluk konusunda! (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - Yevmiyeli laf atıcı
gibi ne laf atıyorsun! Bilgin varsa gelirsin buraya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyin.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) 1 milyar dolardan fazla
parayı
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - Şimdi, bakın,
değerli arkadaşlar
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) TOKİ Kanununu
değiştirdiniz, Maden Yasasını değiştirdiniz.
Maden Yasasında yaptığınız değişikliklerle
şimdi Kaz dağları talan ediliyor değerli
arkadaşlarım.
Peki, oradan laf atan arkadaşım bana şunun
cevabını versin: 2 bin adet HES projesi var.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Yolsuzluktan bahsediyorsun
ama
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Yolsuzluktan bahsediyoruz, ispat
ediyoruz işte.
Sayısız enerji lisansı alınmış.
Herkes biliyor ki enerji lisansları bugün spekülasyona düşmüş.
10 milyon dolara Enerji Bakanlığının kapısında
enerji lisansı devrinin yapıldığını bilmiyor
musunuz! (CHP sıralarından alkışlar) Antalyada, Turizm
Bakanlığınca golf alanı tahsis edilen kişinin, bir ay
sonra 20 milyon dolara hiçbir şey yapmadan devrettiğini bilmiyor
musunuz! Bunlar, Tayyip Erdoğanın koruması altında
yapılan işler. Bunlar, açık ve net oynanıyor.
Peki, gelelim, değerli arkadaşlarım, bu
özelleştirmelerde sadece yerliler mi nemalanıyor ihalelerde? Yabancılar
da
Mesela, Ofer diye bir marifetli şahıs var; bu Oferın
oğlu Sami Oferla, Hong Kongda, Kemal Unakıtan TÜPRAŞ ihalesi
öncesi, Galataport ihalesi öncesi ne konuştu arkadaşlar, ne
konuştu, bunu ben bilmek istiyorum. Bunlara açıklık
getirmediğiniz müddetçe Offera TÜPRAŞ hisselerinin yüzde
14,76sının verilip -o günkü düşük bedelle- 800 milyon dolar
cebine koyduğunuzu biz unutmayız, vatandaş unutmaz, halk
unutmaz. Hani tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardı? Ne oldu? Tüyü
bitmemiş yetimin hakkı falan bir kenarda kaldı. Bakın,
aynı şirkete Galataportu vermeye çalıştınız,
ihale ettiniz.
O günün Turizm Bakanı ne diyor, bakın, 2003te
Başbakanlıkta yapılan Galataportla ilgili toplantıda geçen
konuşmaları şöyle aktarıyor: Toplantı,
Başbakanın makam odasının karşısındaki
salonda yapıldı. Bizi ve profesyonelleri salonda yirmi dakika kadar
beklettiler. Bu arada, Başbakan, kendi makam odasında, Galataportla
ilgili olarak Carribean profesyonelleri dışında birileriyle özel
görüşme yaptı. Buyurun. Ve devam ediyor: Bu görüşmelere
yalnızca Unakıtan katıldı. Çeviriyi ise
Başbakanın gözde danışmanı Egemen Bağış
yaptı. Ben söylemiyorum, yalanlanmayan bir belge. Bunlara cevap
arıyoruz biz. Bunlara cevap ararken buna kızarak Yalan
söylüyorsunuz, yanlış söylüyorsunuz. demeye ne hakkınız
var.
Galataport ihalesi, çok cüzi bedele verildi ve yargıdan
döndü. Siz, niye yargıya karşısınız?
Özelleştirmeleriniz yargıdan dönüyor, imar planı
tadilatlarınız yargıdan dönüyor, ihaleleriniz yargıdan
dönüyor. Siz, kendi yanlışlarınızı yargıya kabul
ettiremediğiniz için, şimdi yargıyı kuşatmaya
çalışıyorsunuz. Bu, çok yanlış bir yoldur.
Çoğunluk diktatoryasıyla bunu sağlayabilirsiniz ama bunun
hesabını çok ağır ödersiniz. Kendi bindiğiniz otobüsü
duvara vurduğunuz gibi Türkiyeyi de duvara vurmaya
çalışıyorsunuz. Biz buna müsaade etmeyiz, sonuna kadar da
mücadelemizi sürdüreceğiz değerli arkadaşlarım.
Bakın değerli arkadaşlar, Türkiyede hâlen, 82
yabancı ortaklı şirketin maden arama ruhsatı var. Kaç kez
sorduk Sayın Bakana: Nerede bu şirketler? Türk ortakları kim?
Çıkmıyor meydana. Geçen gün, Bergamada, yine şimdi medya
patronu olan, davetiyecilikten gelen bir şirketin işlettiği
altın madeni var. Bakın, o arkadaş ne diyor Vatan gazetesine:
Bir gün İstanbula gidiyordum, telefonum çaldı. Beni arayan
kişi dedi ki Eti Gümüş ihalesine giriyoruz, bu çok kârlı bir
iş, ucuza da alacağız, ortak olur musun? dedi. Ben
düşündüm, sonunda 41,2 milyon dolara aldık, hayırlı olsun
dedik. Ben, böyle bir parayı hiç görmemiştim. Peki, böyle bir
parayı o gününde görmeyen insan, sizin
borazancılığınızı yapan basını
nasıl ele geçiriyor? İki televizyonu nasıl oluyor? Nasıl
oluyor? Adam Benim cebimde 100 bin dolar yok. diyor, Eti Gümüşü alıyor,
Bergama altın madenini alıyor, iki üç tane, sizin
borazancılığınızı yapan basını
alıyor ve biz bunlara sessiz kalıyoruz. Olur mu böyle bir şey?
SONER AKSOY (Kütahya) Eti Gümüş 41 milyon dolara
satıldı.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Hani temiz toplum diyordunuz,
temiz siyaset diyordunuz. Temiz siyaset diyen insanlar olarak
yüreğiniz varsa yolsuzlukları inceleme kurulu kurarsınız,
Anayasadan dokunulmazlığı kaldırırsınız,
herkes hesap verir. Ama siz bunu yapacağınıza yasalarla
oynuyorsunuz, şimdi de Maden Yasasıyla oynuyorsunuz değerli
arkadaşlarım.
Tabii, bununla bitmiyor, bir de Hariri görüşmesi var
meşhur -Türk Telekomu sattığınız- 6,5 milyar dolar,
dörtte 1i peşin, gerisi dört taksit. Kaç taksit? Dört taksit. Kârı
ne Telekomun? 1 milyon 700 bin dolar. Her yıl, yarısını
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Sen niye gidip almadın?
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Sen gidip alsaydın
uyanık, belki ortaklığın vardır yani.
Bakın şimdi, böyle bir para -ballı börek- bir
gecede peşkeş çekiliyor arkadaşlar. Gelelim Tekele
292 milyon
dolara aldı, 100 milyon dolarlık içinde alacağı olan Tekeli
üzerinden bir yıl geçmeden, daha ödeme süresi bitmeden, 900 milyon dolara
sattı ve sizin genel müdürünüz, o alan şirketin genel müdürü oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ağyüz, lütfen tamamlayınız
sözlerinizi.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, Petrol Genel Müdürünüz, Çalıkın Genel Müdürü
oldu petrol ihalelerini aldıktan sonra, Bakü-Ceyhan Petrol Boru
Hattını aldıktan sonra. Bunların hesabını soracak
vizyonu, soracak düzenlemeyi yapmak zorundayız. Anayasa değişikliğiyle
Tayyip Erdoğanı Yüce Divandan kurtaracak düzenlemeler
yapacağınıza, gelin, Anayasayı tamamen masaya
yatıralım ve Anayasanın tüm hükümlerini çağdaş,
demokrat...
İleri demokrasi dediğiniz var ya, aslında siz
demokrat falan değilsiniz, siz kendinize demokratsınız.
Başınızda adalet var, adaletli değilsiniz; kalkınma
var, kalkınmadan yana değilsiniz. Siz Adalet ve Kalkınma Partisi
değil, afla kendini kurtarma partisisiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Oy bile kullanamıyorsunuz, oy.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Bu önergenin desteklenmesini
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ağyüz.
OSMAN KILIÇ (Sivas) Siz demokrat mısınız
Allahını seversen? Oy kullanamıyorsunuz oy, halkın oyunu
kullanamıyorsunuz.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Hey gidi güdümlü! Senin gibi
olacağıma milletvekilliğinden istifa ederim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Konuşmacı partimize çok ağır hakaretlerde bulunmuştur.
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri, lütfen
Ne dedi, ne söyledi Sayın Canikli?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, suistimallerle ilgili, yolsuzluklarla ilgili olarak üzerine
gidilmediği ve onlarla ilgili alet olduğu şeklinde,
doğrudan, o anlama gelebilecek açıklamalarda bulundu.
Sataşmadan dolayı söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Canikli, yeni bir sataşmaya mahal
vermeden iki dakika süre veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) Bize gelince tutanak kontrolü
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin, Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tabii,
yolsuzluk, herhangi bir kişiye, bir kuruma yolsuzluk ithamı son
derece önemli bir ithamdır. Bunu yaparken asgari olarak bu ithamı
yapacak olan arkadaşlarımızın birtakım özelliklere
sahip olabilmesi gerekir, bu değerlendirmeleri yapabilecek
sistematiğe sahip olabilmesi gerekir, metodolojiye sahip olabilmesi
gerekir. (CHP sıralarından gürültüler) Eğer çıkar buradan
sadece gazete haberleriyle, dedikodu haberleriyle çok önemli konularda
iddialarda bulunursanız bu samimiyetsizliktir, bilgisizliktir.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Söylenenlerin hangisi
yanlış?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bu şekilde bir suçlama, bir itham olamaz
değerli arkadaşlar.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Hangisi yanlış
söylenenlerin?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Şimdi bakın, Galataport; Galataport
gerçekleşmemiş bir ihaledir.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Niye gerçekleşmedi?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ekonominin yükselme dönemlerinde,
fiyatların arttığı dönemlerde
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Niye gerçekleşmedi?
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Yargıdan döndü.
Yargı iptal etti.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
eğer yargının iptali
nedeniyle daha sonra gerçekleşirse fiyatlar artar, bu son derece
doğaldır. Bu, TÜPRAŞ için de geçerlidir, diğer benzer,
biraz önce ifade edilen ihaleler için de geçerlidir. Onun için, metodoloji son
derece önemlidir, onun için konuya hâkim olmak son derece önemlidir.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Galataport ihalesi
yapıldı, bilmiyorsan öğren!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın, bir ekonomide fiyatlar sürekli
yükseliyor
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Galataportu mahkeme iptal
etti.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
ve TÜPRAŞta
olduğu gibi TÜPRAŞta satılan hisse senetleri o gün geçerli
olan, piyasa rayicinde geçerli olan, borsada geçerli olan fiyatlar üzerinden
satılıyor. Başka nasıl yapacaksınız? On beş
gün sonra, bir ay sonra borsada oluşacak fiyat üzerinden satabilir misiniz
değerli arkadaşlar?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Kısa yoldan icabına bakacaksınız.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bunun muhakemesini yapamayan insanların
töhmet altında bırakmaya hakkı yok, burada iddiada bulunmaya
hakkı yok. Basit bir kuraldır.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Tekeli ne yaptınız,
Tekeli?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Tersi de mümkün, tersi de mümkün.
Bakın, İstanbul İETTnin sattığı arazi 1 milyar
dolara satıldı, yargı durdurdu, yürütmeyi durdurma kararı
verdi ama ekonomide fiyatların düştüğü bir döneme denk geldi.
Bugün 300 milyon dolara satabilir misiniz değerli arkadaşlar? 700
milyon dolarlık kayıp var aynı olaydan dolayı.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Tekelden, Telekomdan
bahsediyorum ben.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Dolayısıyla,
önemli olan şudur: Eğer bir ihale yapılmışsa, herkese
açık ihale yapılmışsa sorun yok. Buna bir
itirazınız var mı? Yok. Buna bir iddianız var mı? Yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Var, var!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Sadece gazete
haberleriyle dedikodu yapmanın bir anlamı yok. Hepsini iade ediyor,
reddediyoruz.
BAŞKAN Sayın Canikli, teşekkür ediyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Kalkınma ve
adalet konusunda en son konuşacak partilerden bir tanesi
BAŞKAN Lütfen Sayın Canikli
Teşekkür ediyorum.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Kendini yorma, seni de
biliyoruz İstanbuldan.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Herkes konuşur
ama
BAŞKAN Sayın Canikli, lütfen
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) - Senin İstanbul
defterdarlığını da açarız, Senin AKBİLi de
açarız, AKBİLi, AKBİLi
de açalım istersen.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.
Milliyetçi Hareket Partisi
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Efendim, Sayın
Hatip kürsüye çıkıyor, dedikodu ve gazete haberlerinden bahsediyor.
Ortada dedikodu yok, gazete haberleri yok. Dolayısıyla, izin
verirseniz, sataşma var ve söz istiyorum.
BAŞKAN Ne dedi de sataştı Sayın
Kılıçdaroğlu, ne söyledi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Yaşar
Ağyüzün yaptığı açıklamaları birer dedikodu
haberi olarak sundu.
BAŞKAN Yani gazete haberi diye söylemek sataşmak
mı Sayın
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Gazete haberi ve dedikodu diye söyledi. Ne gazete ne de
dedikodu. Bir sataşma var. Böyle bir şey olamaz efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Gerçekleşmemiş bir
şey. diyor. İhalesi yapıldı Galataportun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan,
gazeteden okudu, kendisi gazeteyi gösterdi.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Gazete değil, belge bak,
belge
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Vatan gazetesi dedi.
AHMET YENİ (Samsun)
İSKİyi konuşacak herhâlde Sayın Başkan,
İSKİyi, Yuvacıkı konuşacak!
2.- İstanbul Milletvvekili
Kemal Kılıçdaroğlunun, Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, burada Cumhuriyet Halk Partili
Değerli Hatibin yaptığı açıklamaların
tamamında yargı kararı vardır, hiçbirisinde dedikodu
yoktur. 14,76lık hisse, Ofere sattığınız
Danıştay kararıyla kesinleşmiştir, ihaleye fesat
karıştırıldığı, düşük bedelle
satıldığı Danıştay kararında vardır. Bu
satışı yapanlar hakkında da görevi kötüye kullanmaktan dava
açılmıştır.
Galataport ihalesiyle ilgili olarak da yargı kararı
vardır, rekabet sağlanmadığı için iptal
edilmiştir. Siz oturun kalkın yargıya dua edin, yoksa birilerine
Türkiye Cumhuriyetini neredeyse peşkeş çekeceksiniz. Siz eğer
bunu yaparsanız her yerde her ortamda bunu söyleyeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Yuvacıkla ilgili
de yeni, Yargıtayın kararı var, onu da söylesenize.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Var, var, yargı
kararı var.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/361) esas numaralı
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 25/4/2010 Pazar günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz
isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.
Buyurun Sayın Genç.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) 50 milyon
dolarlık barajı 4 milyar dolara mal etmişler.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Yuvacıkla ilgili,
biz, adli soruşturmaya bir şey söylüyor muyuz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Konu suistimal
olduğu zaman hiç kimse bunu
Yuvacıkın soruşturulması
gerekir.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sizinle kimse
yarışamaz. Cumhuriyet tarihinde sizinle kimse yarışamaz.
Cumhuriyet tarihinin hiçbir hükûmeti AKP İktidarının
yolsuzluğuyla yarışamaz.
BAŞKAN Sayın Ağyüz, düşüncelerinizi ifade
ettiniz.
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin, yolsuzlukların
sebeplerinin, sosyal-ekonomik boyutlarının
araştırılması, gerekli önlemlerin alınması
amacıyla verdiği grup önerisi lehine söz almış bulunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, maalesef, bir bağımsız
milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde koruma imkânım yok.
Burada konuşma
Büyük bir baskı kuruluyor üzerimde. En başta
Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahinin yarattığı
hileli yönetim, basiretsiz yönetim dolayısıyla burada çok büyük bir
tehdit altında tutuluyorum.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Senin gözüne dizine dursun!
KAMER GENÇ (Devamla) Bakın, Türk halkına da sizi
şikâyet ediyorum. Akşam ben burada konuşurken Grup Başkan
Vekiliniz Suat Kılıç bakın kürsüye çıkıp ne diyor?
Milletin imanı ile, milletin inancı ile, milletin Peygamberi ile
dalga geçmeyecektin.
AHMET YENİ (Samsun) Geçtiniz işte.
KAMER GENÇ (Devamla) Arkadaşlar, ben Yüce Peygamberimize
sizden bin kat kadar saygılıyım. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Keşke öyle olsa, mutlu
oluruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
KAMER GENÇ (Devamla) Yüce Peygamberimiz diyor ki
İslamı anlatır mısın? diyor, Peygamber efendimiz
diyor ki: İslam iyi ahlaktır, ben de bunu yaymak için geldim.
diyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan, bunlar şey ediyorlar mı?
BAŞKAN Uyarıyorum Sayın Genç.
Sayın milletvekilleri, lütfen
KAMER GENÇ (Devamla) Bakın, yani İslam sizin
şeyinizde değil, inhisarınızda değil.
Peygamber efendimiz diyor ki: Münafıklardan sakının.
diyor. Münafık kim? diyor, Yalan söyleyendir. diyor, Devlet
malına el atandır. diyor, Emanete ihanet eden kişidir.
Şimdi, değerli milletvekilleri, ben değil bir Müslümana
Peygamberle dalga geçiyorsun. demem, bir Hıristiyana bile demem. Çünkü
Peygamberlik makamına çok büyük bir saygım var, bu lafları
kullanamam.
Şimdi, yine Grup Başkan Vekiliniz diyor ki: Kendisinin
şeytanla bağlantısı var. diyor. Arkasından da diyor
ki: Şeytan ona rast gelse yolunu değiştirir. E, tabii yolunu
değiştirir. Şeytan kimin yanına gider?
Arkadaşının yanına gider, öyle değil mi
arkadaşlar? Onun için benim yanıma gelmez.
Şimdi, bu arkadaşların bir söz
Yani kendilerine
bir anlaşma yapmalarını istiyorum. Biliyorsunuz, Bülent
Arınç, Oktay Vuralla bir söz düellosunda demişti ki: Ya, Kamer Genç
Oktay Vural yanında melaike. Şimdi ben melaike miyim, şeytan
mıyım? Yani ona bir karar verin. Yani Bülent Arınç diyor ki: Bu
bir melaike Oktay Vuralın yanında. Senin Grup Başkan Vekilin
de böyle diyor. Böyle bir şey olur mu değerli milletvekilleri?
Bakın, burada çok tehdit ediyorsunuz beni,
konuşturmuyorsunuz, çok hakaret ediyorsunuz, bana küfrediyorsunuz. Ben
Tunceli halkının temsilcisiyim burada. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) Tövbe mi ettin?
KAMER GENÇ (Devamla) Bana yapılan hakaretler Tunceli
halkına ve Türk halkına yapılıyor çünkü bu halkın
hakkını koruduğum için buraya gelmişim, lütfen bu
davranışlarınızdan vazgeçin.
Dün, Mustafa Elitaş
Arkadaşlar, ben burada gerçekleri söylüyorum. Şimdi, ne
yapacağız yani şimdi, ne yapacağız? Ben kendimi sizin
50 kişiniz karşısında nasıl koruyacağım ya,
nasıl koruyacağım, bir söyler misiniz? Kendinizi benim yerime
koyun. Ben buraya çıkıp halkın isteklerini dile getiriyorum. Siz
doğru dürüst memleketi yönettiniz de ben mi karşı
çıktım? Hayır.
AHMET YENİ (Samsun) Dürüst konuşacaksın, dürüst!
KAMER GENÇ (Devamla) Dürüstü senden anlayacak değilim.
Sizin arkanızda neler olduğunu söylüyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
KAMER GENÇ (Devamla) Söyleyeyim mi şimdi? Bakın, en
basiti, TOKİde bir olayın üzerine gittim. Çemişgezek Ulukale
köyünde 16 trilyon 250 milyar liraya bir ihale vermiştiniz, ben dedim ki:
Yahu, Çemişgezekin merkezinde bir evi 50 milyar liraya veriyorsunuz,
Ulukale köyünde 162 milyar liraya veriyorsunuz. Kime veriyorsunuz? Kendinizin
Küçükçekmecedeki belediye meclis üyesine veriyorsunuz. Benim bu ikazım
üzerine geldi -yazıyı burada gösterdim- o 16 trilyon 250 milyar
liralık ihale 8,5 trilyona indi arkadaşlar. Demek ki, bakın,
TOKİ 35 katrilyon ihale yapıyor. Gelin, şu TOKİnin bir
dosyasını açalım arkadaşlar ya, hele devletin hangi
mallarını, en kıymetli mallarına el konulmuş.
AHMET YENİ (Samsun) KİT Komisyonu denetliyor.
KAMER GENÇ (Devamla) Biliyorsunuz son getirdiğiniz bir
kanunla artık TOKİ hazineye ait işte araziyi de, arsayı da,
ondan sonra, binayı da, istediği hazine arsasına el koyuyor,
yarın bir gün gidecek belki de işte Dolmabahçe Sarayına mı
el koyacak veyahut da çok kıymetli arazisi olan camilere mi el koyacak,
onlarda kendine uygun bir imar değişikliği yapacak?
Bakın sayın milletvekilleri, ben, bundan sonra eğer
benim üzerimde bu tehdit devam ederse halka gideceğim Ey halk, bu AKP
Grubu böyle saldırgan olmuş, bunun cezasını vereceksiniz.
diyeceğim, zaten verecek size halk.
Şimdi, bakın arkadaşlar, burada ihaleler
yapılıyor -kaç defa dile getirdim- İstanbul Belediyesi
altmış tane kavşak, yol ihalesini yapıyor. Nasıl,
ihaleyi, yapıyor? Davetiye usulüyle yapıyor, açık ihaleyle
yapmıyor. Kamu İhale Kurumuna itiraz ediliyor buna. Kamu İhale
Kurumu
Bakın, siz 4734 sayılı Kanunu bir yönetmelikle
değiştiriyorsunuz, diyorsunuz ki: Efendim, eğer bir ihaleye
itiraz edilirse
2007de yapmışsınız Sayın Grup
Başkan Vekili, git, eğer bilmiyorsan şey et. Diyor ki: Kamu
İhale Kurumuna yapılan itirazı, ya itirazı reddeder Kamu
İhale Kurumu veyahut da usulsüzlükleri tespit ederse yine aynı
merciye bildirir, ihale mercisine bildirir. Hiçbir ihale, çok usulsüz ihaleler
olmasına rağmen Kamu İhale Kurumu da Efendim, ihale tamamen
hukuka aykırıdır ama ne yapalım ki yapılan yönetmelik
değişikliğiyle bunun üzerinde bir değişiklik
yapamıyoruz. diyor, derhâl mercisine iade ediyor. O arada, yine, yönetmelikte,
Kamu İhale Kanununda bir değişiklik yapmışsınız.
Efendim, eğer bir ihale üzerinde sözleşme yapılmışsa
artık o ihale iptal edilmez. Bu yolda yapılan bir sürü
şikâyetler, maalesef, işte, İçişleri Bakanı
tarafından uyutuluyor. Sonuçta Danıştaya gidiyor.
Danıştay 1. Dairesinin İstanbul Belediye Başkanı ile
İmar Dairesi Başkanının bu işleri usulsüz
yaptığına dair hakkında soruşturma
yapılması, sonunda verdiği karar var. Bu kararı getirdim,
burada gösterdim.
Peki, ben soruyorum şimdi İstanbul
Başsavcısına, Adana Belediye Başkanını
İçişleri Bakanı görevden alıyor da, hiçbir sebep yok, bu
Belediye Başkanının yaptığı itirazın da
reddedilmesi için, Adalet Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı gidiyor, ilgili hâkimle de görüşüyor. Böyle bir
şey olur mu? Ondan sonra
AHMET YENİ (Samsun)- Yalan!
KAMER GENÇ (Devamla) Yalanı siz söylüyorsunuz, yalanı
söyleyen sizsiniz.
Peki, o Müsteşar Yardımcısı bu dosya
arifesinde niye Mersine gitti, niye gitti, onun sebebini izah eder misin?
AHMET YENİ (Samsun) - Başka iş için gitti.
KAMER GENÇ (Devamla) - Ondan sonra, Adana Belediye
Başkanını görevden alıyorsunuz. İstanbul Belediye
Başkanının arkasında bir sürü ihale yolsuzlukları var.
YILMAZ TANKUT (Adana) Elâzığ Belediye
Başkanı, Elâzığ.
KAMER GENÇ (Devamla) - Bunu niye yapıyorsunuz?
Bakın, sizinle iş birliği yapan Müfit Gürtuna,
efendim, dedi ki: Benden sonra İstanbul Belediyesinde 5 bin tane imar
tadilatı yapıldı, 5 bin. İşte, ben yalan
söylemiyorum, Müfit Gürtuna söyledi bunu, televizyon kanalında söyledi.
Her ihalede en azından 50 milyar lira para, pardon 5 milyon dolar şey
ediyor, 5 bin tane tadilat yapıldı. dedi.
AHMET YENİ (Samsun) Karar ver rakamına, rakamına.
KAMER GENÇ (Devamla) - Tam 250 milyar dolar, İstanbulda
yeşil alanların imara açılması ve işte, okul
alanlarının, beğenmedikleri yerlerin imara
açılmasından dolayı sırf İstanbul Belediyesinde 250
milyar dolarlık rant elde edildi.
Şimdi, bakın, bunun bir yolu var. Gelin,
arkadaşlar, yani alnınız temizse, aksa gelin bir komisyon
kuralım. Bu komisyonda gidelim araştırma yapalım. Yani niye
korkuyorsunuz? Yani, namuslu, şerefli, haysiyetli insanlar
Yolsuzluk mu
var? Arkadaş, hepimiz
Bu memlekette yolsuzluk yapanlar şerefsizdir,
onları destekleyenler şerefsiz, namussuzdur. Haydi arkadaşlar,
bu Mecliste bütün herkesin üstündeki kirliliği kaldıralım,
gidelim araştırma yapalım. Bunun mantıklı yolu bu
değil mi arkadaşlar? Yok, Efendim, gidin yolsuzluk varsa
savcılığa ihbar edin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hükûmet gerekeni
yapıyor, gereken tedbirleri alıyor.
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu, savcı korkuyor kardeşim.
Hangi savcı memlekette görev yapıyor? İşte, savcı
karar vermiş İstanbul Belediyesi hakkında, tam 60 tane ihale
yolsuzluğu var arkadaşlar.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Yargılaması
ne olmuş? Ne olmuş mahkeme sonucu, ne olmuş?
KAMER GENÇ (Devamla) Buna gelince, bakın,
Sayıştay Kanunu
Anayasanın 160ıncı maddesini
değiştirdiniz, belediyelerin denetimini getirdiniz
Sayıştaya verdiniz. Sayıştay tamamen AKPleşti.
Şimdi, Sayıştayda doğru dürüst görev veren yok ve en ufak
bir inceleme yaptın mı hemen gidip görevden alıyorlar.
AHMET YENİ (Samsun) Ayıp, ayıp!
KAMER GENÇ (Devamla) 2005 yılında ben,
Sayıştay Başkanı buraya gelmişti, bir soru sordum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayıştay
bağımsız, onu mu denetliyorsun? Sayıştayın
bağımsız olduğunu bilmiyorsun. Sayıştay bir
mahkeme.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) İstanbul belediyelerinde ne kadar
inceleme yaptınız?
Bana bir yazı geldi, diyor ki: İstanbul Belediyesinde
2005 yılında yapılan
denetim sonunda 1 katrilyon 750 trilyon liralık usulsüzlük
yapılmıştır. Nedir, bunları bize söyle, Yok.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Nerede mahkeme
kararı, nerede? Hangi mahkeme kararı?
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu, hangi mahkeme kararı?
Danıştay kararını
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Sayıştayın sorgulamasını karıştırma!
Karıştırıyorsun, bilmiyorsun! Sorgulama her an
yapılır. Bunu bile bilmiyorsun yahu! Öğren de gel.
BAŞKAN Sayın Canikli, lütfen
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu, senin kafan ermez böyle şeylere.
Şimdi, bak, o Giresun
Bak, Halk Bankasıyla ilgili
meseleyi dile getireceğim. Şu Halk Bankasındaki yoğun bir
kredi kapatma var ya, o büyük bir, 100 milyon dolarlık krediler var ya,
onların kimler tarafından kapatıldığını
getireceğim buraya. Bundan sonra getireceğim, merak etme.
Şimdi, burada
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayıştay
mahkeme. Sayıştayın en son zimmet kararı önemli.
KAMER GENÇ (Devamla)
Yahu, bak, sen maliyecisin. Ben maliyede senden çok kıdemliyim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ben biliyorum da sen
bilmiyorsun. Bende problem yok, problem sende! Bilmiyorsun, bilmiyorsun
KAMER GENÇ (Devamla) Ben senin kararlarını da çok
inceledim. O Merkezi Uzlaşma Komisyonunda gidip de Citibankın 3,5
milyar dolarını bir kalemde silmedi mi sizin Hükûmetiniz?
Citibankın 3,5 milyar dolarını Merkezi Uzlaşma
Komisyonunda bir kalemde sildiniz. Bunda, ahlak olan insanlar bunu yapar
mı arkadaşlar? Yani bu ortada. (CHP sıralarından
Şaban Dişli sesleri)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Git mahkemeye
şikâyet et, git yargıya başvur.
KAMER GENÇ (Devamla) Merkezi Uzlaşma Komisyonunda daha
neler var neler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, Sayın Başkan,
özellikle yani ne yapacağız? Ben burada çıkıp da gerçekleri
dile getirdiğim zaman
BAŞKAN İfade ettiniz Sayın Genç
düşüncelerinizi.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Konuşuyorsun,
konuşuyorsun, Söyleyemiyorum. diyorsun!
BAŞKAN Sayın Genç, teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen
Fahrettin Poyraz, Bilecik Milletvekili.
Buyurun Sayın Poyraz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Saygıdeğer
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun yolsuzluklara ilişkin vermiş
olduğu grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, çok yoğun bir şekilde
Anayasa değişikliği çalışmalarımızın
yürütüldüğü bugünlerde, hepimizin farklı görüşleri olmasına
rağmen yine de çok uyumlu bir çalışma yaparken grup önerisi
getirmeniz, bize göre zamanlaması açısından uygun gelmemektedir.
Hükûmet, zaten bu anlamda nerede yolsuzluk, usulsüzlük varsa,
kararlılıkla da bunların üzerine gitmektedir. Haddizatında
yaptığımız bu Anayasa değişiklikleri, bir yönüyle
de yolsuzlukların üzerine gitme noktasında yargının elini
güçlendirmek amacıyla yapılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, getirmiş olduğunuz
öneriler ve getireceğiniz tüm teklifler, elbette ki ülkemiz ve milletimiz
çıkarları açısından önem taşıyor olabilir, ancak
takdir edersiniz ki devam etmekte olan görüşmeler daha da önem arz
etmektedir.
En son söyleyeceğim sözü ilk önce söyleyeyim: Bizim AK
PARTİ Grubu olarak, bu önemli görüşmelerin ivedilikle
tamamlanması noktasında bir kararımız,
kararlılığımız var, bundan da vazgeçmiş
değiliz.
Diğer taraftan, grup önerisiyle ilgili olarak buraya gelen
arkadaşlarımız, her ne kadar bir kısım arkadaşlar
grup önerisinin aleyhinde de söz almış olsalar, sanki
lehindeymiş gibi konuşma yaptılar.
Biz AK PARTİ olarak, iktidara geldiğimiz andan itibaren
ısrarla 3 Y ile mücadele edeceğimizi söyledik. Bunlar yolsuzluk,
yoksulluk ve yasaklar konusuydu ve bu konularda bugüne kadar da sabırla,
azimle mücadele ettik, etmeye devam edeceğiz. Ama şu da bir gerçek ki
bugün bu kürsüye gelip konuşan arkadaşlarımız, her ne kadar
Mahkeme kararıyla konuşuyoruz. Elimizde bilgi var, elimizde belge
var. deseler de şöyle geri dönüp geçmişlerine baktıkları
zaman, değerli arkadaşlar, İSKİler nerede, hangi
yönetimde, hangi siyasi partinin çatısı altında oldu? Ergun
Göknel mahkemelerde yargılanıp hapislerde yatarken, hangi siyasi
parti çatısı altında görevdeydi? Hangi dönemde, hangi
belediyenin, hangi siyasi iktidarın dönemindeydi?
ALİ ARSLAN (Muğla) Cezasını aldı adam!
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) Onu bırakalım,
değerli arkadaşlar, bugün, buraya çıkıp, bu kürsüde bizi
yolsuzlukla itham eden bir siyasi partinin kendi hesaplarında yapılan
incelemelerde 1 trilyon lirayı aşan yolsuzluk, usulsüzlük tespit
edilip bu partinin saymanı hapisle mahkûm edilmedi mi? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Hadi lan sen de!
AHMET YENİ (Samsun) Hangi parti o? Belli değil.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Diğer taraftan, bu ülkede
yaklaşık 45-50 milyon dolara yapılması bütün teknik
heyetlerce kabul edilen ve bu bilirkişi raporlarına bağlanan bir
baraj ihalesi, İzmitte, bugün Hazine tarafından, kefil olması
sebebiyle, yaklaşık 4 milyar doları aşan bir maliyetle bu
millete bedel olarak ödettirilmedi mi?
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Meclise geldi, o günkü
Başkanın dokunulmazlığı
kaldırılmıştı.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Peki değerli
arkadaşlar, bizim bu noktada alnımız açık, Allaha
şükür, bu noktada veremeyeceğimiz hesabımız yok.
Diğer taraftan, bir başka siyasi parti, AK PARTİ
döneminde yolsuzlukların artık
kanıksandığını,
yaygınlaştığını ifade ediyor.
ABDURREZZAK ERTEN (İzmir) Her yerde, her yerde.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
geri dönüp baktığımız zaman, 1999-2002 döneminde, bu ülkede
bankacılık sektöründe 21 tane banka battı veya
batırıldı.
YILMAZ TANKUT (Adana) Yalan söylüyorsun.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Yalan söyleme be!
YILMAZ TANKUT (Adana) Ayıp sana, ayıp!
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Bu dönemde 50 milyar doları
aşan bir zarar TMSF tarafından bu milletin cebinden bu bankayı
batıranlara, hortumlayanlara ödendi, ödettirildi.
RECEP TANER (Aydın) Yalan söylüyorsun!
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Biz ne yaptık? Göreve gelir
gelmez, şu geçtiğimiz sekiz yıllık dönemde
hortumcuların tepesine çöktük, aşağı yukarı bu 50
milyar doların 30 milyar dolarını bu batık bankalardan
tahsil ettik.
RECEP TANER (Aydın) Deniz Feneri ortada duruyor.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
aslında çok fazla söze gerek yok. (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi
dinleyelim.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) Ama isterseniz, daha somut, daha
bilgilendirici rakamlar üzerinden konuşalım. Yolsuzluklar nerede
oluyor?
RECEP TANER (Aydın) Ali Dibolar bakan oldu, bakan.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Eğer elinizde kamu gibi bir
güç varsa, kamu bankaları varsa yolsuzlukların
yapılabileceği en yumuşak karın bu bölgedir. Bakalım,
rakamlar nasıl söylüyor? 3 tane büyük bankamız var, Ziraat
Bankası, Halk Bankası, aslında 4tü, bir de Emlak Bankamız
vardı
AHMET YENİ (Samsun) Paylaşılmış
partilerce.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Ama biliyorsunuz, 2001
yılında o da tasfiye edildi, battı 2001 yılında.
LÜFTİ ÇIRAKOĞLU (Rize) Yediler, yediler.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Ve Vakıflar Bankası
var. Şimdi rakamlardan konuşalım. Rakamlarda takipteki alacaklar
konusuna bir değinelim.
Bakın değerli arkadaşlar, Ziraat
Bankasının, 1998den başlayalım, takipteki alacakları
-küsuratları atıyorum- 83 trilyon lira. 99, takipteki alacaklar 140
trilyon lira. 2000, takipteki alacaklar 191 trilyon lira. 2001, takipteki
alacaklar, arkadaşlar, lütfen rakama dikkat edin, bir yıl önce
takipteki alacaklar 191 trilyon lira iken, 2001 yılında bu rakam tam
tamına, eski rakamlarla söylemeye devam edeceğim, 2 katrilyon 950
trilyon liraya çıkmış.
AHMET YENİ (Samsun) Vay be!
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) Şimdi, devam ediyoruz: 2002
yılında biraz toparlanma olmuş, 2 katrilyon 472 trilyon lira
diye devam etmiş.
AHMET YENİ (Samsun) İktidarda kim vardı?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, en son Ziraat Bankasının -çok
uzatmayacağım- bu 2002, 2003lü yıllarda 2,800; 2,700
gitmiş ama 2004ten itibaren bu rakamlar 381 trilyonlu gibi rakamlara
inmiş, bu şekilde devam etmiş.
Peki, Ziraat Bankası bu şekilde de Halk
Bankasının durumu nasıl bir de ona bakalım, Halk
Bankasının rakamlarını konuşalım.
RECAİ YILDIRIM (Adana) Utanmadan Halk Bankasından
nasıl bahsediyorsunuz?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) Şimdi, 1999, Halk
Bankasının takipteki alacakları 150 trilyon lira. (MHP
sıralarından Çalıka bak, Çalıka sesleri, gürültüler)
Eski rakamlarla konuşuyorum. 2000 yılı, Halk Bankasının
takipte alacakları 375 trilyon liraya çıkmış; yüzde 100den
fazla bir artış var.
Değerli arkadaşlar, bu rakama da lütfen dikkat edin.
2001 yılına gelindiği zaman Halk Bankasının takipteki
alacakları 1 katrilyon 453 trilyon liraya çıkmış. 2002
yılı 1 katrilyon 300 ve bu şekilde rakamlar devam ediyor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bakanların servetinden haber
ver.
AHMET YENİ (Samsun) İktidarda kim vardı?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Dünyanın en zengin
başbakanlarından biri olduğunu söyle.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, değerli arkadaşlar
AHMET YENİ (Samsun) İktidarda kim vardı
söylesene.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) Şimdi, iktidarda kimin
olduğunu milletimiz de biliyor.
Bu dönemde, Halk Bankasındaki 2002 sonu itibarıyla takibe
alınan kredilerinin toplam kredilere oranı yüzde 95 seviyelerine
gelmiş. Yani 5 puan daha gitse diyeceğiz ki: Halk
Bankasının verdiği bütün krediler battı,
batırıldı, geri gelmedi.
SONER AKSOY (Kütahya) Nereye gitti?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) Bitti.
AHMET YENİ (Samsun) Hortum nerede?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) Ve değerli arkadaşlar,
bu rakamların içinde, her iki bankanın rakamlarının içinde
tasfiye edilmiş olan Emlak Bankası da var yani bir kamu bankası
dikkatinizi çekerim, özel banka değil- bu dönemde
batırılmıştır.
Ve değerli arkadaşlar, 2003 yılında, 2002 sonu
itibarıyla yüzde 95 rakamlarına varan takibe alınan kredi
oranlarının toplam kredi oranlarına oranı 2003
yılında yüzde 1 oranlarına jet gibi düşüyor 2003
yılında verilen kredilerle. 2008 yılında bu rakam yüzde
3tür. Peki, sektördeki oran nedir? Sektördeki oran ise yüzde 5tir, gene o
oranın altında.
Şimdi, bu rakamlar nereden geldi, nereden çıktı bu
rakamlar yani ben bunları kafamdan mı uyduruyorum? Hayır. Bu
rakamlar devletin arşivlerinde, Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulu raporlarında, hepsinde ayrıntılı bir şekilde
var.
Peki, bu raporlar nereye veriliyor? Bu raporlar hepinizin
bildiği gibi KİT Komisyonuna veriliyor ve KİT Komisyonunda
muhalefetin, gerek Cumhuriyet Halk Partisi gerek Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu üyesi arkadaşlarımızın da olduğu KİT
Komisyonunda görüşülüyor. Dolayısıyla burada aslında
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) KİTte niye konuşmuyorsun
o zaman?
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Niye
yargılamadınız?
YILMAZ TANKUT (Adana) Her şey elinizde, niye
yargılamıyorsunuz?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) Değerli arkadaşlar, bu
noktada önümüze tabii -Niye yargılamadınız? diyorlar- önemli
bir sıkıntı çıktı değerli arkadaşlar.
1999da çıkartılmış olan, bir kısmının
kamuoyuna Rahşan affı olarak yansıttıkları
YILMAZ TANKUT (Adana) Değiştir, değiştir
Anayasayı, değiştir!
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla)
bu Af Kanunu önümüzdeki en
büyük engel olarak karşımıza çıkmıştır. Bu
da Meclis tutanaklarında, kayıtlarında var.
YILMAZ TANKUT (Adana) Elini tutan mı var senin?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) Peki, biz ne yaptık
değerli arkadaşlar? Öncelikle şunu söyleyeyim: Bu
geçtiğimiz sekiz yıllık dönem zarfında bir taraftan
yolsuzlukla, bir taraftan yoksullukla, bir taraftan yasaklarla mücadele ederken
işte buralardaki kaynakları, israf edilen, tüketilen kaynakları
aldık yatırımlara harcadık. (MHP sıralarından
gürültüler) Ve bu sayededir ki değerli arkadaşlar, bu ülkede 10 bin
kilometrenin üzerinde, cumhuriyet tarihinde yapılmıştan daha
fazla duble yol yaptık. Bu sayede bu ülkede içme suyu olmayan köyün
kalmadığı bir altyapı sağlandı. Bu sayede bu
ülkede BELDES uygulamalarıyla küçük belediyelerimize kaynak
aktarıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Poyraz, lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Bu sayede bu ülkede hızlı trenle
tanışıldı. Bu sayede bu ülkede Avrupayla Asya
kıtası Marmarayla birbirine bağlandı. Bu sayede bu ülkede
binlerce okul, binlerce hastane, yüz binlerce toplu konut yapıldı ve
bu sayede bu ülkede yüzlerce organize sanayi bölgesinin altyapısı
bitirildi.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) İşsizlikten bahset,
işsizlikten!
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bizim bu noktada aslında alnımız açık. Milletimize
hesabımızı her zaman vermeye hazırız.
Söylediğimiz şey şudur: Eğer mahkeme varsa, hukuk varsa,
elinizde bilgi belge varsa hadi buyurun mahkemelere gidin.
RECEP TANER (Aydın) Dokunulmazlıkları
kaldırın, dokunulmazlıkları!
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) Ama mahkemeler de yeterli
gelmiyorsa o zaman nihai kararı verecek olan halktır. AK PARTİ
olarak 2 defa genel seçime, 2 defa yerel seçime gittik. Halk da zaten
kararını verdi ve AK PARTİye dedi ki: Biz senin uygulamalarından
memnunuz. Size inanıyoruz, size güveniyoruz. Başkalarının
vızıltılarına, başkalarının söylentilerine
kulak asmayın, işinize bakın, hizmet etmeye devam edin. Biz
bunu yapıyoruz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Poyraz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan
BAŞKAN - Bir saniye Sayın Ağyüz, önce Sayın
Şandıra bir sorayım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, bizim
verdiğimiz bir önerge üzerinde konuşuluyor ve Sayın Hatip bizim
de iktidar ortağı olduğumuz dönemi kapsayacak şekilde
bazı iddialarda bulundu. Müsaade ederseniz kürsüden cevap vermek
istiyorum.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Başkan,
o dönemin Bakanı olarak ben de konuşmak istiyorum. Sataştı
arkadaşımız. (AK PARTİ sıralarından Ooo
sesleri, gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri
Lütfen
sayın milletvekilleri
Ama Sayın Şandır, hem Sayın Bakan hem siz
olmaz yani grup olarak ikinizden birisine söz vereyim.
Buyurun.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkanım
BAŞKAN Bir saniye Sayın Ağyüz
Buyurun Sayın Şandır.
İki dakika süre veriyorum Sayın Şandır.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üzüntü verici hadise yani biri bir şey söylüyor,
arkadaşlarımız alkışlıyor, buna üzülüyorum. Ben
buraya gelirken güzel bir gün temennisiyle başladım ve asla hiçbir
müşahhas olay üzerinde iktidarı da suçlamadım. Buradan
tutanakları çıkartıp okuyabilirsiniz, izleyen
arkadaşlarımız var. Vicdanlarınızın gözlerine
bakarak sesleniyorum. Gelin, bir siyasi ahlak yasası kuralım; gelin,
yolsuzluklarla mücadele için bir kurum oluşturalım diye Milliyetçi
Hareket Partisinin çağrısında bulundum. Ama Adalet ve
Kalkınma Partisinin Sayın Sözcüsü, sanki suçüstü yakalanmış
olmanın telaşıyla geriye döndü
AHMET YENİ (Samsun) Rakamları söyle
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Şimdi, bakın, yüreğiniz
yetiyorsa, yüreğiniz yetiyorsa
(AK PARTİ sıralarından Bağırma sesleri)
Dinleyin beni!
Yüreğiniz yetiyorsa gelin kuralım komisyonu. Bu ülkenin
tarihinde ne kadar yolsuzluk varsa sonuna kadar araştıralım. Var
mısınız? (MHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Var mısınız? Hadi
Niye sustunuz?
YILMAZ TANKUT (Adana) Genel başkanlardan
başlayalım önce.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Evet, öncelikle şunun
hesabını verin
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Niye sustunuz? Hadi var
mısınız?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Öncelikle şunun
hesabını verin: Değerli AKP Grubu milletvekilleri,
Kayıkçı Ahmet Efendinin oğlu Recep Tayyip Erdoğanın,
nasıl, gemi sahibi çocukların babası olduğunun
hesabını verin. Önce, bu millete bunun hesabını verin. (MHP
sıralarından alkışlar) Kasımpaşanın
gecekondularında oturan Recep Tayyip Erdoğan
RECAİ YILDIRIM (Adana) Çamlıca villalarından
bahset.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
işçi emeklisi Recep Tayyip
Erdoğanın bugün Çamlıca sırtlarında beş konakta
birden oturduğunun hesabını verin. (MHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şandır, teşekkür ediyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Canikli
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın Başkan, söz verin,
cevap vereyim.
BAŞKAN Hayır, iki dakika verdim. Bitti Sayın
Şandır. Teşekkür ediyorum.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın Başkanım,
sözüm bitmedi. Tekrar ediyorum
(MHP ve AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
bu bankaların kuruluşu,
bu battığı iddia edilen bankaların kuruluşunun
hiçbirinin altında MHPnin imzası yok.
BAŞKAN Sayın Şandır, lütfen
(AK PARTİ
ve MHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hortumlatan kim?
Peşkeş çeken kim?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Peşkeşse niye
soruşturmadınız? Yetmiyor mu yüreğiniz?
BAŞKAN Sayın Şandır
Lütfen Sayın
Şandır, bak iki dakika süre
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hortumların ucu nereye
gidiyordu?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Tekrar ediyorum: Hükûmetsiniz,
iktidarsınız, tüm belgeleriyle eğer ortaya çıkartıp
soruşturma yapmazsanız namertsiniz!
BAŞKAN Sayın Şandır, lütfen
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın Başkan, izin verin,
izah edeyim.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.31
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 13.40
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 94üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştı.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri,
şurayı bir açalım, ondan sonra.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, ara vermeden önceki
oturumda konuşan hatip, benim de bakan olarak görev aldığım
dönemde banka hortumculuğundan bahsetmek suretiyle şahsıma,
partime ve Hükûmetime sataşmada bulunmuştur.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, oturum değiştiği için bütün sataşmalar
BAŞKAN Sayın milletvekili, bir saniye, lütfen oturur
musunuz.
Sayın grup başkan vekillerini, sayın eski
bakanları, sayın milletvekillerini dinleyeceğiz.
Sayın Bakan, öncelikle
FARUK BAL (Konya) Sataşma nedeniyle söz istiyorum.
BAŞKAN Anladım. Sayın Bal, öncelikle Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak Sayın Şandır söz istedi
FARUK BAL (Konya) Olabilir, ben o dönemde bakandım ve
bankadan sorumluydum.
BAŞKAN Önce Sayın Ağyüzü bir dinleyeyim
Sayın Bal ondan sonra, daha önce talep etmişti.
Buyurun Sayın Ağyüz.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkanım,
AKP adına konuşan sözcü Bu araştırma önergesinde söz alan
muhalefet partisi sözcüsü aleyhte söz almasına rağmen aleyhte bir tek
söz söylemedi, geçmişine baksın, geçmişte yapılanların
hesabını versin. dedi. Bu sataşmadır.
Bir de Yargı kararsız konuşuyor. dedi.
Büyükşehir Belediyesinde altı tane yargı kararı var.
Sataşmadan dolayı söz istiyorum Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, oturum değişti.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Eğer oturum
değişti diyorsanız, o zaman AKP ile
ortaklığınız var. AKP bize hakaret edecek, siz oturumu
kapatacaksınız. Böyle bir şey olmaz!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) İç Tüzük çok
açık Sayın Başkan.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Böyle bir şey olmaz!
BAŞKAN Sayın Ağyüz, lütfen
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Lütfeni yok. Eğer
Sayın Grup Başkan Vekilinin dediği doğruysa
ortaklığınız var.
BAŞKAN - Birleşimi niye kapattığımı
sayın Genel Kurulda bulunan tüm milletvekilleri, sayın
milletvekilleri gördüler.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sataşmadan söz istiyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, ama o
söz kesmek için yol olmamalı.
BAŞKAN - Hayır, söz kesmek için yol olduğunu
söylemedim ki, söz de kesmedim ki Sayın Şandır, niye öyle
söylüyorsunuz?
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Efendim, 69uncu maddeye göre
sataşmadan söz istiyorum.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Başkan,
kayıtlarda var, oturum kapatmadan söz istedim ben.
BAŞKAN - Yani, İç Tüzükün hükmü ayrı, burada
okurum ben İç Tüzükün hükmünü ama ben bilerek, isteyerek,
kasıtlı bir şekilde kesmedim fakat tüm sayın milletvekilleri
Burada, salonda, Genel Kurulda elektrikli bir ortam meydana geldi, bunun için
birleşime ara verdik.
Buyurun Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından
alkışlar)
İki dakika süre veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) Böyle bir şey mi olur ya! Neresi
sataşma bunun ya!
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Bunun neresi sataşma?
Her şeye söz veriyorsun.
4.- Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüzün, Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; milletvekilleri, suçluluk telaşı
içerisinde muhalefeti konuşturmamaya çalışmayın.
Demin AKP sözcüsü benim için Geçmişine baksın.
ibaresini kullandı. Bakın, İSKİde bir tek kişiye mal
olan suç, cezasını çekerek yargılanmıştır, siyasi
organize suç değildir. Bizim ispatladığımız
şeyler, siyasi organize suçlardır ve o günkü İSKİye
Cumhuriyet Halk Partisi sahip çıkmamıştır.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Yuvacıkı bir
söylesene! Siyasi rantları söylesene!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - Yuvacık
Barajının sorumlusu burada milletvekilliği yaptı, kaç
sefer Dokunulmazlığımı kaldırın. dedi niye
kaldırmadınız? Şimdi elinizde yetki var,
iktidarsınız, 336 sayınız var. Yani, kâğıt
üzerinde devri sabık yaratacağınıza, MHP Sözcüsü Grup
Başkan Vekilinin dediği gibi, gelin, geçmişi bütünüyle
yatıralım, hodri meydan! Ama, bizim sorularımıza cevap
vermeyeceksiniz ve suçlayacaksınız.
KADİR URAL (Mersin) Sıkıyorsa gelin, açalım.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - Bakın, ben bir şey
daha soruyorum: Malavi Fahri Konsolosu olan kişi enerjiye yeni
girmişken BOTAŞın kontrat devrinde en büyük payı kim
aldı, neden aldı, kimin sayesinde aldı? Bunu soruyorum ben.
İkincisi de: Siz, bir hırka, bir lokmayı ilke
edinen insan değil misiniz? 1997de YİMPAŞa Almanyada Müslümanları
soyduran Tayyip Erdoğan ve Melih Gökçek değil mi? Bunun
hesabını soruyoruz biz, bunun hesabını soruyoruz. (AK
PARTİ sıralarından değil sesleri, gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) Sen bir müfterisin!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - Niye kaçıyorsunuz? Niye
kaçıyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Yargı kararı var. Yargı kararını ispat
edersek, sözcü ve grup başkan vekili istifa edecek mi görevinden?
SUAT KILIÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bu şekilde bir
konuşmayı devam ettiremezsiniz!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, konuşmacı, Sayın Başbakana hakaret
etmiştir. Sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Ben kimseye hakaret etmedim.
BAŞKAN Sayın Canikli, bir saniye.
Sayın Durmuş, buyurun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Çok ağır
hakaretlerde bulunmuştur Sayın Başkan.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Ama sen yolsuzluğu
hakaret kabul ediyorsan doğru.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hâlâ Hakaret
değil. diyorsunuz.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sizin için meslek oldu,
meslek.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sizin mesleğiniz.
BAŞKAN - Sayın Canikli, vereceğim, bir saniye
bekleyin lütfen. Oturur musunuz Sayın Canikli.
5.- Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuşun, Bilecik Milletvekili Fahrettin
Poyrazın, mensubu bulunduğu Hükûmete sataşması nedeniyle
konuşması
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, burası Türkiye Büyük Millet
Meclisi, burası yolsuzlukların yaygara yapılacağı yer
değil. Elinde bir iddiası, bir tezi olan varsa, onu yargıya
teslim etmezse namerttir. Aranızda aynı hükûmetin üyesi Sayın
Başesgioğlu var, aranızda aynı hükûmetin bürokratı
Sayın Tüzmen var, ben onları söylemiyorum. Benim
Bakanlığımla, MHPnin bakanlıklarıyla ilgili bir
iddianız varsa, bunu da gündeme getirmez iseniz
Beş yıl süreyle
dokunulmazlığımız yoktu. Sağlık
Bakanlığında beş kamyon evrakı getirdiniz, beş
defa soruşturma yaptınız, dördü Sağlık
Bakanlığında, birisi Başbakanlıkta. Sonra Başbakanınız
imzasıyla iftiharname tarzında bir müfettiş raporunu
yayınladınız, basın yayın organları da bunu
gösterdi.
Bir örnek vereyim: Bağcılar Devlet Hastanesi 34 trilyon
liraya ihale edilmiştir. Burada yolsuzluk var şayiasıyla iki
yıl ertelediniz. Maliyenin hukukçuları Bu hastaneyi yapmazsanız
kamuyu zarara uğratırsınız. dedi. O hastaneyi mecbur
kaldınız bitirdiniz. 500 yataklı hastane sadece 34 trilyona.
Siz, Erzurumdakini 87 trilyon liraya ihale ettiniz. Sonra müteahhit bitirdi,
paket anlaşmayı bozdunuz diye sizi mahkemeye verdi.
Danıştay araya girdi. 34 trilyonluk hastaneyi 43 trilyon liraya
bitirdiniz, kamuyu 9 trilyon zarara uğrattınız. Bu, Yüce Divana
gidecek bir hesabınızdır, bir.
İki: Sağlık Bakanınızı mahkemeye
verdim kendi imzamla, on dört ayrı yolsuzluk dosyasıyla.
Savcılık şimdi soruşturuyor, dokunulmazlığı
kalktığı gün de Bakanın kendisi soruşturulacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Durmuş, teşekkür ediyorum.
OSMAN DURMUŞ (Devamla) Ben teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki.
Sayın Bal, buyurun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Canikli.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkanım, ben
de istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Olur mu böyle şey ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Oy veren seçmenleri de
çağırmanız lazım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, böyle bir
şey olamaz!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Buyurun Sayın Bal.
6.- Konya Milletvekili Faruk
Balın, Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın, mensubu
bulunduğu Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1997 yılında bankacılıkla ilgili kanun
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Anayasa Mahkemesi
bankacılıkla ilgili kanunu iptal ettikten sonra bankalar, bakkal
dükkânı açılacak kadar basit bir prosedürle, bir dilekçeyle
açılıyordu. İşte ondan sonra onlarca banka kuruldu.
Bu bankaların, 1997, 1998 tarihinde kurulanların
isimlerini söylüyorum: EGS Bank, Citibank, Bank Ekspres, Bayındırbank,
Atlas Bank, Okan Bank, Egebank, Etibank, Türkbank. Şimdi, bu bankalar
hortumlamak için kurulmuştu, devleti hortumlamışlardı.
Milliyetçi Hareket Partisinin koalisyon ortağı olduğu 57nci
Hükûmet, 1999 yılının Haziran ayında bu
bankacılık sorununa ilk neşteri atmak üzere faaliyete geçti,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunu kurdu, Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonunu kurdu ve bankacılığı
hortumlama aracı olarak kullanan kişilerin üzerine oluşturduğu
yasal düzenleme ile yürüdü, banka hortumlayan bakanları
kulağından tutup Amerikalardan getirtip yargının önüne
verdi. O dönemde 26 milyar dolarlık bir banka hortumu tespit
edilmiştir. Bunun 18 milyar doları, yapılan bu düzenlemeyle,
BDDK ve TMSF düzenlemesiyle geri alınmıştır.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, biraz önce
konuşan genç milletvekili arkadaşımızın belki bunlara
yaşı müsait olmadığı için aklı ermeyebilir!
AHMET YENİ (Samsun) Müsait, müsait.
FARUK BAL (Devamla) Eğer bir iddiası var ise bu
iddiayı ispat etmek mükellefiyetindedir.
AHMET YENİ (Samsun) Rakamları söyle.
FARUK BAL (Devamla) - Ben de o dönemde görevli bir bakan olarak
onun getireceği önergeye imza atmayı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bal, teşekkür ediyorum.
FARUK BAL (Devamla) Sayın Başkan, bu teşekkür
olmadı. Müsaade edin, sözümüzü bitireyim.
KADİR URAL (Mersin) Şeref yoksunu ilan ediyoruz
şeref yoksunu!
BAŞKAN Sayın Bal, her konuşmacıya iki dakika
süre verdim. Sayın Bal, maksat anlaşılmıştır,
teşekkür ediyorum.
KADİR URAL (Mersin) - Çıkarıp göstermezseniz
şeref yoksunusunuz, hepiniz şerefsizsiniz!(x) (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Canikli, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bütün
milletvekillerine şerefsiz dedi,
sözünü geri alsın.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) Gelsin, özür dilesin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.51
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Gülşen
ORHAN (Van), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 94üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
(Gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri
Lütfen
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) - Mahkemeye gideceğiz!
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisi üzerindeki
görüşmeler yapılırken Mersin Milletvekili Sayın Kadir
Uralın, bir sözü nedeniyle söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Ural. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Bir saniye sayın milletvekilleri
Bir saniye bir dinleyin,
ondan sonra konuşun.
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Öyle bir şey olur mu ya!
Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi.
BAŞKAN Buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Kadir
Uralın, sarf ettiği bazı sözlerinin maksadını
aşan bir şekilde yanlış anlaşılması ve
yorumlanmasından dolayı üzüntü duyduğuna ve şerefsiz kelimesi
yanlış anlaşıldıysa özür dilediğine ilişkin
açıklaması
KADİR URAL (Mersin) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, hakkımızda söylenilen MHPye
yönelik asılsız ve dayanaksız suçlamalara karşı
bunları ispat mükellefiyetinin iddia ve itham sahiplerine ait
olduğunu hatırlatırım. Şeref ve haysiyetlerle oynayanların
bunu ispat etmeleri
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Ne söylüyor bu, özür dileyeceği
yerde!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir saniye
KADİR URAL (Mersin) -
kaçınamayacakları bir ahlaki
görev ve sorumluluktur. Sözlerimi bu anlamda söyledim. Maksadını
aşan bir şekilde anlaşıldı ve yorumlandıysa
bundan dolayı üzüntü duyduğumu belirtmek isterim. (AK PARTİ
sıralarından Vay, vay, vay! sesleri, gürültüler)
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum)
- Ne biçim adamsın sen!
KADİR URAL (Mersin) Ayrıca
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir saniye
Sonuçlanmadı.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) - Yazık! Yazık sana!
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Burası Türkiye Büyük Millet
Meclisi
KADİR URAL (Mersin) Ayrıca, Sayın Genel
Başkanımız O dönem için dokunulmazlıkları
kaldırın, bizi yargılayın. dedi. Kaldırın
dokunulmazlıkları hep beraber yargıya gidelim,
hesaplaşalım. Beş yıl boyunca MHPnin
bakanlarının ve milletvekillerinin dokunulmazlıkları yoktu
ve siz iktidardaydınız. Verseydiniz Yüce Divana her şey
elinizdeydi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Ural
Sayın Ural
KADİR URAL (Mersin) - Hâlen yetki elinizde.
Devam ediyorum efendim (AK PARTİ sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar)
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, özür dilemeye davet
edecek misiniz?
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Adam gibi özür dilesin!
BAŞKAN Sayın Ural, lütfen Meclisin mehabetine
yakışmayan ve İç Tüzükte kaba ve yaralayıcı olarak
belirlenen sözünüzden dolayı özür diler misiniz Sayın Ural, lütfen.
KADİR URAL (Mersin) Devam ediyorum efendim.
BAŞKAN Lütfen özür diler misiniz Sayın Ural.
SUAT KILIÇ (Samsun) Devamı yok Sayın Başkan, özür
dilesin.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, o zaman
İç Tüzükü uygulatın!
KADİR URAL (Mersin) Bu duygu ve düşüncelerle söylemiş
olduğum şerefsiz kelimeleri, İddiaları ispat etmezseniz
şeklinde değiştirilir ve tutanaklardan
çıkartılırsa memnum olurum.
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Hayır
Hayır
KADİR URAL (Mersin) - İddiaları mahkeme
kararlarıyla ispat ediniz diyorum, şerefsiz kelimesi eğer
yanlış anlaşıldıysa özür diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ural.
KADİR URAL (Mersin) Bu kadar basit. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ZEYİD ASLAN (Tokat) Sen en büyük şerefsizsin!
KADİR URAL (Mersin) - Sensin şerefsiz lan!
BAŞKAN Lütfen Sayın Ural.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Canikli, buyurun.
KADİR URAL (Mersin) Biz söyleyince özür diliyoruz da onlar
söyleyince niye diletmiyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Ural, herkes için o söz Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna yakışmayacak sözdür, herkesin de özür
dilemesi gerekir.
Buyurun Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, 2 konuşmacı da Sayın Başbakanımıza
hakaret içeren ifadeler kullanmışlardır. O çerçevede
BAŞKAN Sayın Canikli, lütfen yeni bir sataşmaya
mahal vermeden buyurun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Tamam.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuşun, AK PARTİ Grubu Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Biraz önce Sayın
Osman Durmuş bir söz söyledi, ifade kullandı. Ben de
aynısını söylüyorum, aynısını söylüyorum: Elinde
bir iddiası olup da bu iddiasını yargıya intikal ettirmeyen
-aynen ifadesi- namerttir.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Var var, savcıya
verdim, savcıya verdim.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ben de aynı
şeyi söylüyorum: Sayın Başbakanla ilgili
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Başkan
verdim, savcıya verdim Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) İster
Çamlıcadaki iddia edilen villalarla ilgili ister oğlunun gemisiyle,
gemi iddialarıyla ilgili.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Ben
savcılığa ilettim, on dört tane delili ben savcıya verdim.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ne olursa olsun, hangi
iddia olursa olsun
ŞENOL BAL (İzmir) Meclis soruşturması
gerekiyor.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Sayın
Durmuşun söylediği sözü aynen söylüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Eğer elinde bir iddiası
olan varsa ve bunu yargıya intikal ettirmiyorsa namerttir.
OKTAY VURAL (İzmir) Meclis soruşturması
açalım.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.
ŞENOL BAL (İzmir) Denetlesin, denetim görevini
yapsın Meclis.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Sayın Başkan
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Şandır, yerinizden
buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, bir
cümle lütfen.
BAŞKAN Buyurun, açtım mikrofonu.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Başbakana hakaret kastının
olmadığına ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım,
Sayın Başbakana hakaret kastım yoktur. Tutanaklara geçmesi için
söylüyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Yapmayın.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın
Arkadaşımızın sözüne ben de katılıyorum, kim
burada hangi iddiayı ortaya koyuyorsa, özellikle İktidar Partisi için
söylüyorum
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
NURETTİN CANİKLİ (Mersin) Kim koyuyor?
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) Muhalefet de aynı
şeyi yapıyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çünkü belgeler ellerindedir.
Onların arkasında durmalı, iddia ettiklerini ispat etmeli,
yargıya götürmeliler, gerekiyorsa Meclis soruşturması
açılmasına biz de imza vereceğiz. Bunu ifade ediyorum. Ama
şunu tekrar ediyorum: Sayın Başbakana hakaret kastım
yoktur. Gazetelere yansıyan bir hususu ben de burada dile getirdim.
Teşekkür ederim.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Meclis soruşturması
açılmasını istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Sayın Başkanım
Sayın Başkanım
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/361) esas numaralı
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 25/4/2010 Pazar günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Sayın Başkanım
Sayın Başkanım
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Teşekkür ediyorum.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Sayın Başkanım
Sayın Başkanım, söz istiyorum.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
SUAT KILIÇ (Samsun) Kabul edilmemiştir
BAŞKAN Kabul edilmemiştir, düzeltiyorum.
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) Kabul edilmiştir
dediniz, tutanaklara geçti.
BAŞKAN Cumhuriyet
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Sayın Başkanım,
söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Poyraz, lütfen.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Lütfen dinleyin.
BAŞKAN Sayın Poyraz, Sayın Canikli grup
adına konuştu, tamam. Lütfen Sayın Poyraz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
Hayır. Ben şahsım için söz istiyorum. Sorar
mısınız?
SUAT KILIÇ (Samsun) Şahsına sataşma var.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisinin eski bakanlarında
grup adına konuşulduğu için söz vermedim. Lütfen oturur musunuz
Sayın Poyraz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Sayın Başkanım,
şahsım adına
Sayın Bal, kürsüden, kastederek
şahsımın özelliklerini, tahkir edici, alay edici
konuşmuştur.
BAŞKAN Sayın Poyraz, konu
anlaşılmıştır.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Hayır,
anlaşılmadı.
BAŞKAN Sözleriniz de tutanaklara geçti. Teşekkür
ediyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, kimseyi çocuk
yerine koymayın.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Kimseyi çocuk yerine
koyamazsınız, öyle bir şey yok!
ÜNAL KACIR (İstanbul) Kimseye çocuk muamelesi
yapamazsınız, olmaz böyle bir şey!
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2.- (10/20, 10/286, 10/441,
10/493) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 25/4/2010 Pazar günkü birleşiminde
birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
25.04.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 25.04.2010 Pazar günü (Bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisini, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Kemal
Kılıçdaroğlu
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan (Üniversite
Öğrencilerinin Sorunları Hakkında); (10/20), (10/286), (10/441)
ile (10/493) esas numaralı Meclis Araştırma Önergelerinin
görüşmelerinin, Genel Kurulun 25.04.2010 Pazar günlü birleşiminde
birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde söz
isteyen Rıza Yalçınkaya, Bartın Milletvekili.
Buyurun Sayın Yalçınkaya. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin,
üniversite öğrencilerinin sorunlarının
araştırılması ve çözüme kavuşturulması konusunda
vermiş olduğu araştırma önergesinin gündeme
alınmasına yönelik olarak söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (Gürültüler)
Sayın Başkan, Genel Kurulu sükûnete
çağırır mısınız.
BAŞKAN Buyurun Sayın Yalçınkaya.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bildiğiniz üzere bir ülkenin
kalkınmasının iki temel koşulu vardır. Bunlar
eğitimli nüfus ve teknolojik gelişmedir. Bu anlamda, nitelikli insan
yetiştirme görevi verilen üniversitelerimiz, ülkemizin ekonomik ve sosyal
gelişmesinin belkemiğidir. Her yıl üniversiteye girmek
amacıyla sınavlara başvuran yaklaşık 1,5 milyon
gencimizden sadece 500 bini bir programa yerleştirilmekte, geriye kalan 1
milyonu ise yükseköğrenimden mahrum bırakılmaktadır.
Hâlbuki, Anayasamızın 42nci maddesi, devlete, halkın
eğitim ve öğrenim ihtiyaçlarını karşılamayı
en başta gelen ödev olarak vermiş ve kimsenin eğitim ve
öğrenim hakkından yoksun bırakılamayacağını
açıkça belirtmiştir.
Değerli arkadaşlarım, yükseköğrenimde çözüm
bekleyen birçok sorunun olduğu hepimiz tarafından bilinmektedir.
Şu andaki sistem artık tamamen paralı eğitime dönük,
devletin eğitimden yavaş yavaş elini çekmeye
başladığı ve parası olmayanın eğitim ve
öğrenim hakkından mahrum bırakıldığı bir
sisteme dönüşmüştür. Türkiyede aileler çocuklarının
üniversiteye hazırlık masrafları için her yıl
yaklaşık 3 milyar TL para harcamaktadır. Milyarlar harcayarak ve
birçok sınavdan geçerek üniversiteye yerleşmeye hak kazanan
öğrencilerimiz, eğitimleri sırasında birçok sorunla
baş başa kalmaktadır. Bu sorunların başında
ekonomik, eğitim, öğretim, sosyokültürel ve psikolojik problemler
gelmektedir. Yükseköğrenim öğrencilerinin içinde bulundukları bu
sorunlarla eğitimlerini sürdürmeye çalışmaları,
onların başarılarının önündeki en önemli engeldir. Bu
nedenle devletin, üniversite öğrencilerinin sorunlarını
artık tam anlamıyla tespit etmesi ve gerekli önlemleri alması
zorunludur.
Yaşadığı şehrin dışındaki
bir üniversiteye giden öğrencinin üniversiteye ilk adım maliyeti;
harç ücreti, kayıt parası, yol, yurt, yemek, ders araç gereçleri,
fotokopi, kitap masrafı derken çok büyük rakamları tutmaktadır.
Bu tutar yurda yerleşemeyen öğrenciler için daha da artmaktadır.
Yapılan araştırmalar öğrencilerin yarısının
ayda 250 TLden az bir gelirle geçinmeye
çalıştığını, yetersiz beslendiklerini ve kötü
koşullarda barındıklarını ortaya koymuştur.
Yoksul ailelerden gelen, maddi imkânsızlıklar içerisinde olan
öğrencilerimiz son derece yetersiz, 180 TL burs parasıyla geçinmek
zorunda kalmakta, yarı aç yarı tok bir şekilde okullarına
ve yaşama tutunmaya çalışmaktadır.
Ülkemizde devlet
tarafından öğrencilere sağlanan burslar yetersizdir.
Öğrencilerimizin yurt problemleri çözümlenememiştir. Harçların
yüksek olması da öğrencilerimizin en büyük problemlerinin
başında gelmektedir. Hükûmet üniversite öğrencilerinin bu
problemlerinin çözümü konusunda her eğitim-öğretim yılında
birçok vaatlerde bulunmakta fakat bu vaatlerini çok çabuk unutarak yerine
getirmemektedir. Eğitim sorumluluğunu omuzunda taşımak
istemeyen Hükûmet anayasal görevini unutarak çözümü paralı eğitimde
bulmakta ve eğitimde özelleştirmeye doğru hızla ilerlemektedir.
Değerli arkadaşlarım, bu durum çok üzücü ve ülkemiz
adına çok acı bir tablodur. Hükûmetin eğiteme verdiği önem
bütçesiyle, istatistiki verileriyle, araştırma raporları ve
öğrenci problemleriyle maalesef artık utanılacak bir duruma
gelmiştir. 2006-2007 eğitim yılında Kredi ve Yurtlar
Kurumuna barınma imkânlarından yararlanmak için 197 bin öğrenci
müracaat ederken Kredi ve Yurtlar Kurumunun boş yatak sayısı 88
bin olup öğrencilerin barınma ihtiyacının
karşılanma oranı yüzde 45 olmuştur. Kalacak yurt bulamayan
öğrencilerimiz cemaat ve tarikatların yurtlarına mahkûm
edilmekte, âdeta onların kucağına
bırakılmaktadır. Bu üzücü durum devletimizin bir
ayıbıdır. Devletimizin yurt yapmaya harcayacak hiç
kaynağı yok mudur?
Değerli milletvekillerim, 2002-2010 arasında devletin 35
milyar TLlik kaynağı TOKİye aktarılmıştır.
TOKİye aktarılan bu kaynağın onda 1i üniversitelerin yurt
sorununu çözmek için harcanmış olsa idi bugün ülkemizde
yükseköğretimde okuyan öğrencilerimizin barınma sorunu tamamen
çözülmüş olurdu. Maalesef, ülkemizde devletin sorumluluğunda olması
gereken eğitimin yükü öğrencinin ve ailelerin
sırtındadır.
Öğrencilerimize devlet tarafından aylık 180 TL
öğrenim kredisi verilirken yine devlete ait yurtlarda aylık en az 90
TL yatak ücreti ve 120 TL yemek ücreti alınmaktadır yani verilen
krediden 30 lira fazlası öğrenciden alınmaktadır. Yatak
ücreti 2002 yılında aylık 25 TL iken AKP Hükûmeti bu ücreti
yüzde 300den fazla artırarak 90 TL yapmıştır. Bu ülkede
enflasyon son yedi yıl içerisinde yüzde 300ün üzerinde artmış
mıdır? Nedir bu vicdansızlık? Hâlbuki, olması gereken,
sosyal devletin görevi olarak öğrencilerimizin barınma ve yemek
ihtiyaçlarının devlet tarafından ücretsiz
karşılanmasıdır. Yurtlarda yemek ve yatak ücretsiz
olsaydı şu an için yurtlarda kalan 230 bin öğrenci için bunun
devlete bir yıllık maliyeti toplamda yaklaşık 484 milyon TL
olurdu. Devlet gençlerimiz için bu parayı ödese ne olur? Makroekonomideki
bütün dengeler altüst mü olur? Ülkenin mali dengesi mi bozulur? Eğer 480
milyon TLlik harcama mali dengeleri bozuyorsa, Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulu tarafından tespit edildiği üzere, 2004
yılında İstanbul ve İzmirde devlete ait yedi arsanın
TOKİ tarafından gerçek değerinin en az 773 milyon TL
altında bir değere özel şirketlere verildiğinde mali
dengeler bozulmadı mı? Sadece Oymapınar Barajının
satışıyla bu gençlerimize vermeye
kıyamadığımız 470 milyon TLnin 7-8 katını
tek bir şirkete aktarmadınız mı? O zaman mali dengeler
bozulmadı mı? Tekelin bir fabrikasını satarken devleti 700
milyon lira zarar ettirmediniz mi? O zaman bu dengeler bozulmadı mı?
Bunlar gibi yüzlerce örnek var.
Değerli arkadaşlar, korkmayın, gençlerimizin
yükseköğrenim sorunlarını çözmek amacıyla
harcayacağınız 484 milyon TL ile kamu mali dengesi bozulmaz.
Yurtlarda her şey ücretsiz olsa da gene bu devlete hiçbir şey olmaz.
Ülkemizin asıl mali dengesini bozan halkımızın bir vampir
gibi kanını emen, göz yumulan yolsuzluklardır. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Onu söyleme, kızarlar.
BAŞKAN Sayın Yalçınkaya, lütfen
tamamlayınız.
Buyurun.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Devamla) Tamamlıyorum.
Bu ülkede yolsuzluklar sonucu üç beş firmaya aktarılan
milyarlarca TLlik kaynağın yüzde 1ini yurtlarda kalan 230 bin genç
için harcasaydınız bu öğrencilerin ve ailelerinin
yaşadıkları sıkıntılar sona erebilirdi,
öğrencilerin hayatında çok şey değişirdi. Böylelikle
öğrencilerimizden ve onların ailelerinden alacağınız
hayır dualarıyla bu ülkeye ve bu ülkenin güzel insanlarına
karşı işlemiş olduğunuz günahlardan bir ölçüde belki
de kurtulmuş olurdunuz.
Değerli arkadaşlar, sözlerime son verirken
yaklaşık 3 milyon üniversite öğrencimizin, yani
geleceğimizin güvencesi gençlerimizin sorunlarının çözümüne
yönelik, gündelik siyasi çıkarlardan uzak politikalar ortaya konularak bu
konuya yeterli kaynak aktarılmasını temenni ediyor, önerimize
destek vermenizi bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Yalçınkaya.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen, Tayfun
İçli, Eskişehir Milletvekili.
Buyurun Sayın İçli.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz aldım.
Değerli arkadaşlarım, artık gelenek hâline
geldi çünkü burada söz alabilmek için olağanüstü bir çaba sarf ediliyor.
Otuz kırk önerge arasında kura çekilmek suretiyle söz alabiliyoruz.
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Tayfun Bey, bari bunu siz söylemeyin.
Günde 10 defa konuşuyorsunuz.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Değerli
arkadaşım, ne olur. Yani, bu gerçekten... Bakın, Sayın Grup
Başkan Vekilinizle birlikte oradaydık. Yani muazzam bir mücadele
veriliyor.
Şunu söyleyeyim: Değerli arkadaşlarım, AKPnin
gündemi ile Türkiyenin gerçek gündemi birbirine tamamen zıt.
Değerli arkadaşlarım, mutfak yanıyor.
Tencereler kaynamıyor. Kaynıyorsa da acaba Et mi kaynıyor, dert
mi kaynıyor. diye bir atasözü var. Türkiyede, değerli
arkadaşlarım, mutfaktan bir duman çıkıyorsa, o yanan dert,
dert; derdin dumanı.
Şimdi, üniversite gençliğinin sorununu konuşuyoruz.
Eğer bir ülkede işçisi, memuru, esnafı, tüccarı,
sanayicisi, çiftçisi, çok ciddi sıkıntılar içindeyse,
hayvancılık yapılamıyorsa, tarım
yapılamıyorsa, fabrikalarda üretim yapılamıyorsa ortada
kazanç yoktur. Kazanç yoksa o grubun çocukları, üniversitede okuyan
çocukların durumu nasıl olur? İçler acısı olur. Geçen
konuşmamda söyledim, birçok çiftçi arıyor, üniversitede okuyan
çocuklarına 50 TL gönderemediğini söylüyor. Düşünebiliyor
musunuz, o üniversitede okuyan çocukların hangi hâl içinde olduğunu
düşünebiliyor musunuz? O çocuklar analarından, babalarından para
isteyemiyorlar çünkü analarına, babalarına, evlerine haciz
gelmiş, icra gelmiş.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin gerçekten gündemi
bu ama biz artık, sabahlara kadar
Bugün sabah saat iki buçukta bitti
Meclis, tekrar burada çalışıyoruz. Sabahlara kadar bir Anayasa
maratonu başladı, AKPnin dayatmasıyla. Çok ilginçtir,
vatandaşlarla konuştuğumuzda, bu Anayasa değişikliğiyle
memurlara, emeklilere maddi katkı sağlanacağı şeklinde
de yalanlar Türk halkına bir şekilde empoze edilmeye
çalışılıyor. Değerli arkadaşlarım,
değerli vatandaşlarım; bu yalan. Şu Anayasa Teklifinin
içinde memurlara, işçilere para verecek, onların ekonomik durumunu
iyileştirecek hiçbir şey yok, buna inanın, bunu yaşayarak
görün.
Bakın, dün gece, bu getirilen teklifin bütün maddelerinin
birlikte oylanmasına dair bir hüküm var. Değerli
arkadaşlarım, birbiriden ayrı, birbirinden farklı olan
konularda Anayasayı aynı teklifte oylamak Anayasanın 175inci
maddesine aykırı. Anayasanın 175inci maddesi 1987
yılında değişti ve orada, birbirinden farklı olan
konuların ayrı ayrı oylanması
kararlaştırıldı. Bunu nereden söylüyorum? Bunu kafamdan
atmıyorum. Bakın, elimde, tekrar söylüyorum, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Tutanak Dergisi var; Birleşim 103, Oturum Bir. Adalet Bakanı
Oltan Sungurlu hükûmet adına söz alıyor, aynı zamanda teklif
sahibi, önerge veriliyor. Orada, tekrar, okuyorum, şunu söylüyor:
Yapılan değişiklikler farklı farklı hususlarda ise
vatandaşa hepsine birden oy vermek mecburiyeti tanımamak için, tercih
imkânı kullanılabilmesi için biz bu değişikliği
yaptık.
Bugün size yeni bir şey söylüyorum, tutanaklara geçsin: Bu
dosya Anayasa Mahkemesine gittiğinde çok saygıdeğer raportörler
ve üyeler bunu yapsın.
Peki, 1987de bu yapıldı da uygulama nedir? Evet, size
uygulamadan iki örnek: Tarih 23 Temmuz 1975, 4121 sayılı Anayasa
değişikliği hakkındaki Yasa Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşülüyor. Başlangıç dâhil on beş maddesi
görüşülüyor. Birbirinden farklı hükümlerin şayet halk
oylamasına sunulması gerekiyorsa bunun farklı farklı
oylanmasına karar veriliyor. Ama bir de 13/8/1999 tarih, 4446 sayılı
bir Kanun da burada. Bu da Anayasa değişikliği. Ben o zaman
burada Anayasa Komisyonu üyesiydim, milletvekiliydim. Hatırlayın,
tahkim tartışılmıştı, uluslararası tahkim,
özelleştirme, devletleştirme. Farklı üç maddeden birinin
ayrı olarak halk oylamasına sunulmasına, iki maddenin ayrı
Çünkü, özelleştirmeyle tahkim ayrı konulardır, çocuk
hakları ayrı konulardır değerli arkadaşlarım.
Şimdi, dün bir örnek verdim. AKPli bir
arkadaşımız laf attı, Örneğin yanlış.
dedi. Ben dedim ki: Şeker hastasına tutup da kalp
hastasının veyahut başka bir hastanın ilacını verirseniz
tedavi etmez, öldürürsünüz. Arkadaşım itiraz etti.
Bakın, başka bir örnek vereyim: İlacın
azı sağlık getirir -o hastalığınızla ilgili
olsa dahi- fazlası ölüm getirir, ölüm. Yani, burada sendikal haklarla
ilgili bir konuyu bir taraftan oylarken bir taraftan parti kapatmayı
oylarsanız birisi şeker hastasına iyi gelir, birisi kalp
hastasına iyi gelir; ha, o da hastalığı varsa.
Hastalığı olmayan insana başka hastalıkların ilacını
verirseniz o hastayı öldürürsünüz.
Değerli arkadaşlarım, burada, tabii, bu
görüşmeler yapılırken değişik birtakım
şeylerden söz ediliyor. Değerli Hasip Kaplan burada olsaydı,
keşke dinleseydi. Geçen gün bu Anayasa turlarında Kan nakli verdik.
diyor Sayın Hasip Kaplan, AKPnin bu taslak için iki ünite kana
ihtiyacı varmış, biz beş ünite kan verdik. dedi.
Okumuşsunuzdur gazetelerde.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) O siyaset gereği bir
ironi idi. Onu kullanmanın gereği yok.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) İroni, biliyorum, ben de
ironi yapacağım. Eleştiri anlamında söylemiyorum, çok güzel
bir ironi yapmış, ben de onun devamını getireceğim.
Değerli arkadaşlarım, kan nakillerinde eğer
uygun kan vermezseniz o hastayı öldürürsünüz. Yani Rh+ A ise hasta, siz
kan verirken sizin kanınızın da Rh+ A olması lazım.
Eğer, kan uyuşmazlığı varsa hastayı öldürürsünüz;
değil mi? Onu anlatmaya çalışıyorum ironi olarak.
Şimdi, şu Anayasa taslağına bakıyorum:
Barış ve Demokrasi Partisindeki arkadaşlar kan nakli
yaptılar, peki niye yaptılar? Bu birbiriyle farklı konularda
çünkü sizi ilgilendiren, hoşunuza giden maddeler var, hoşunuza
gitmeyen maddeler var, benim de bu taslak içinde hoşuma giden maddeler
var, hoşuma gitmeyen maddeler var. E, peki arkadaş, siz farklı
farklı konuları buraya ayrı ayrı getirirseniz, bu kadar birbirimizi yormamıza,
tansiyonun yükselmesine gerek kalmayacak. Kaldı ki, bu benim bir arzum
değil, bu, Anayasanın ruhu. Anayasanın ruhu
Kanunlar
yapılırken neden madde ve madde gerekçeleri yazılır?
İleride bu, kanunlaştığı zaman bunu uygulayan
hâkimler, yargıçlar, avukatlar Ya, bu insanlar neyi
amaçlamışlar? diye bakmaları gereken gerekçelere bakarlar,
Anayasa Komisyonundaki tutanaklara bakarlar, teklif sahibinin, Hükûmetin,
Komisyonun bu konudaki düşüncelerine bakarlar, o da yetmez, Genel
Kuruldaki benim yaptığım konuşmaya, sizlerin yaptığınız
konuşmaya bakarak kelime anlamında bulamadıkları olayı
yasanın ruhunda ararlar.
İşte, Anayasanın 1987de 175inci maddesindeki
olay budur. Anayasa 175i değiştirmeden, Anayasa 175 burada
olduğu sürece, Anayasanın 175inci maddesini görmezden gelerek böyle
bir iş yaparsanız, bu nereden döner değerli
arkadaşlarım? Anayasa Mahkemesinden döner. Döndüğü zaman da, ne
olur Anayasa Mahkemesine saldırmayın. Onlar sizin
yaptığınız, bizim yaptığımız
Anayasayı uygulamakla yükümlü. Siz Anayasayı değiştirmeden
Anayasayı rafa kaldırmaya kalkarsanız, kendi içimizde
çelişkiye düştüğümüz gibi dünyaya da rezil oluruz.
Bakın, burada görüşeceğiz, Anayasanın
145inci maddesini değiştirmeye kalkıyoruz. Değerli
arkadaşlarım, Anayasanın 145inci maddesi askerî yargıyla
ilgili. Şimdi, biliyorsunuz, Ceza Muhakemeleri Kanununda bir gece
yarısı önergesiyle değişiklik yapıldı, Anayasa
Mahkemesi mevcut Anayasaya göre bunu iptal etti, yürürlüğünü durdurdu.
Şimdi, biz Anayasa 145i değiştirmeye kalkacağız, ama
değiştirmeden, Türkiyede hukuk dışı uygulamalar
yapılıyor. Onu anlatmaya çalışıyorum. Elimizdeki
Anayasaya sadık kalmak durumundayız. Anayasaya göre yemin ederken
de Anayasaya sadakat yemini ettik. Evet, bizim gücümüz var Anayasayı
değiştirmeye ama neye göre, bizi sınırlayan olay nedir?
Bizi sınırlayan olay, elimizdeki Anayasadır; iki,
içtihatlardır, yüksek yargı organlarının
kararlarıdır. Bir, Anayasa Mahkemesi eğer Anayasaya uygunluk
denetimi yapıyorsa, bu hak onların hakkıysa -ki hakkı- iki,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa 90a göre uluslararası
sözleşmeler, devletler arasında yapılan sözleşmeler yasa
üstü.
Değerli arkadaşlarım, bunu her seferinde sizlere
özellikle belirtmek istiyorum, yine dün akşam söyledim. Eğer yasa
koyucunun meramı başka bir şey olsaydı derdi ki:
Değişikliğin tümü birden mi yoksa bölümler hâlinde mi yoksa
maddeler hâlinde mi oylanacağına Türkiye Büyük Millet Meclisi karar
verir. Ama öyle dememiş. Ne demiş? Kelime anlamı Hangilerinin
birlikte, hangilerinin ayrı ayrı oylanacağı Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından kararlaştırılır.
demiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İçli, lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurun.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, sizlerden rica ediyorum, biz
farklı ülkelerin parlamentolarında çalışan insanlar
değiliz, aynı ülkenin çocuklarıyız. Bakın, dün,
Çanakkale kara savaşlarının 95inci yıl dönümüydü.
Avustralya Valisi, Başbakanı Çanakkalede törenlere katıldı.
Bakın, yıl 1915. Dün, Taksimde başka başka şeyler
konuşuluyor. Bir yurt işgal ediliyor emperyalistler tarafından;
bir tarafta, Doğu cephesinde Ruslar işgal etmiş, bir tarafta,
Çanakkalede bir başkaları işgal etmiş, İstanbul
düşman işgali altında, her taraf işgal altında ve bu
ülkenin vatan evlatları vatan savunmasında işgalcilere
karşı, emperyalistlere karşı ama bu ülkede dün başka
başka şeyler, kardeşleri birbirine düşürecek oyunlar
oynanmaya başlıyor. Aklımızı başımıza
toplayalım. Bu ülke bizim ülkemiz. Biz bu ülkenin insanlarıyız,
kardeşiz. Biz barış içinde yaşamak durumundayız ve iyi
şeyler üretmek durumundayız, tüketmek değil. Tükete tükete ülke
ne hâle geldi hep birlikte görüyoruz. Daha çok üretmeliyiz diyorum, daha çok
paylaşmalıyız diyorum ve teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın İçli.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Beytullah
Asil, Eskişehir Milletvekili.
Buyurun Sayın Asil. (MHP sıralarından
alkışlar)
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gençler ne istediğini biliyor; gençler,
kendilerini geliştirmek istiyor ve kendilerini geliştirebilmeleri
için bizden ortam ve fırsat istiyor; gençler, bir araya gelmek,
tanışmak ve birbirine güvenmek istiyor; gençler, katılmak, söz
söylemek ve sorumluluk almak istiyor; gençler, ne istediğini biliyor ve
bizden de devlet olarak vecibelerimizi yerine getirmemizi bekliyor.
Ülkemizde, gençlik, doğrudan doğruya ya da dolaylı
olarak daima gündemimizde. Ülkemizin genç nüfusu ve potansiyel gücü,
gençliğin sürekli gündemde olmasının temel nedenidir. Öncelikle
belirtmek gerekir ki bir yerde sorun varsa, çözüm, o sorunun farkına
varmakla başlar. Sorunların tümünü içine alan bir bakış
açısıyla meselenin doğru bir şekilde ortaya konulması
ve olası farklı çözüm önerilerinin tartışılması
ise çoğu zaman en iyi çözüm seçeneğini ortaya çıkarır.
Bütün bu nedenlerle, en iyi çözüm seçeneğini ortaya çıkarmak,
meselelerin doğru bir şekilde ortaya konulması ve farklı
çözüm önerilerinin tartışılmasına zemin hazırlamak
gayesiyle Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu
araştırma önergesinin lehinde söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Toplum
Gönüllüleri Vakfının Üniversite Gençliğinin
İhtiyaçları Araştırması adı altında
yayımlandığı bir araştırmada gençler
sorunlarını nasıl ortaya koyuyor:
Üniversite öğrencilerinin sosyalleşmesinin önünde,
örgütlenme başta olmak üzere, ciddi yönetsel engeller var.
Öğrencilerin bir araya gelmesini sağlayacak kolaylıklar maalesef
bizlere sağlanmıyor. diyorlar.
Pek çok yerleşim biriminde sosyal hayat imkân ve
ortamları yok, var olan az miktarda imkân ise gençlerin yararına
sunulmuyor, hizmet ve kolaylıklar gençler gözetilerek düzenlenmiyor,
gençlerden yararlanma öne çıkarılıyor.
Akademik imkânsızlıkları sıralarken de kaynak
azlığı öne çıkıyor ancak gelişigüzel bir
bolluktan çok, kendini geliştirme ve kendi kendine öğrenmenin
desteklenmesi gerektiğini ifade ediyorlar.
Eğitim ve öğretim yönetimi noktasında, yönetimle
öğrenci arasındaki mesafe, öğrencilerin temel adalet
duygularını zedeleyecek kadar uzak. Kaynaklar öğrenci ihtiyaç ve
koşullarına göre düzenlenip yönetilmiyor. Yönetim bu konuda bir
endişe de maalesef taşımıyor.
Öğrenci koşullarına uygun barınma hizmeti
sunulmuyor, yapılmıyor, barınma hizmetleri, barınacak
kişilerin ihtiyaçlarından çok, yönetimin
anlayışını yansıtacak şekilde hayata geçiriliyor.
Yurt imkânları ve yurt hayatı hakkında
görüşleri de şöyle: Kaynak ve imkânlar az ancak bu az olan kaynak ve
imkânların da bu kaynak ve imkânlardan yararlanacaklar gözetilmeksizin
kullanıldığını ifade ediyor.
Yurtlar, asgari insani şartlara sahip değil, var olan
şartlar onur kırıcı. Sınırsız kaynaklar
değil, insani şartlar ve kendisini geliştirme düzenlemelerine ihtiyaç
var. Yerleşkeler plansız, düzensiz, temel hizmetler eksik veya
koordineli değil, konumlama kötü. Yerleşke uygulamaları
öğrencilerin ihtiyaçlarını gözetmeden yürütülüyor. Araç ve yol
eksiklikleri had safhada. Üniversite içi ve dışı
ulaşımda, gençler hiç yokmuş gibi uygulamalar
yapılıyor.
Gençler, sadece ekonomik girdi olarak düşünülüyor.
Öğrenim hayatının koşullarına uymayan
ulaşım, erişim ve koordinasyon zorlukları öne
çıkıyor. Sağlık güvencesi kapsam ve uygulamaları
yetersiz. Üniversite gençliğinin beslenme ihtiyaçları
karşılanmıyor. Beslenme hizmetleri, sadece beslenme
mekânlarının varlığıyla sağlanmış kabul
ediliyor. Pahalılığa ek olarak kalite, temizlik, hijyen gibi, en
önce sağlanması gereken koşullar maalesef sağlanmıyor.
İhtiyaçların karşılanmadığı
noktalarda düşük maddi gelir düzeyi bir sorun olarak ortaya
çıkıyor. Hak, eşitlik, adalet ve insan hakları
arasında temel eksiklikler açıkça hissediliyor ve zaman zaman,
ihtiyaçların merkezinde yer alıyor. Gençliğin sahip olduğu
imkânlar yetersiz ancak mesele sadece bunlarla da ibaret değil. Mesele, bu
imkânların rasyonel olmayan uygulamalarla kullanılması. Rasyonel
olmayan yaklaşımların kaynağı, eldeki imkânların
tasarlanmasından tüketilmesine kadar hiçbir aşamasında
gençliğin fikrinin alınmaması, gençliğin kendine özgü
koşul ve özelliklerinin hesaba katılmamasıdır.
Gençliği hesabın dışında tutmak, gençleri
gelişmemiş nitelikleriyle baş başa bırakmaktır.
Yüksek sesle söylemese bile, geri kaldığının, geride ve
yalnız bırakıldığının farkındadır.
Değerli arkadaşlarım, bunlar, gençlerin kendilerini
ifade etmekte zorlandıkları, üniversite tahsilleri boyunca
karşılaştıkları sıkıntıları,
gençlerin kendi ağızlarından ifadeleri.
O hâlde, ortada bu kadar çok genç kendini yalnız hissederken,
gençler kendilerini imkânsızlıklar içerisinde hissederken, gençler
kendilerine fırsat eşitliğinin tanınmadığı
noktasında birleşmişken, hemfikirken bize düşen görev de bu
gençlerin önümüze koyduğu çözümsüzlüklere çözüm bulma
noktasıdır. Onun için de bu tür araştırma önergeleri bu
yüce Meclisin önüne çıkmış bir fırsattır. Bu
araştırma önergelerini bir suçlama aracı olarak, bir gündemi
saptırma aracı olarak, gündem değiştirme aracı olarak
kullandığımızı ifade eder ve o yaklaşımla
burada oy kullanırsanız bu fırsatları
kaçırmış oluruz.
Geçen, Yükseköğrenim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde konuşurken de
ifade ettim. Değerli arkadaşlarım, Türkiyede 16-24 yaş
arası 12,8 milyon genç var. Bu gençlerin yüzde 30u
çalışıyor, yüzde 30u okuyor, yüzde 40ı ise ne
çalışıyor ne de okuyor; 16 ile 24 yaş arasındaki 5,1
milyon gencimiz ne çalışabiliyor ne okuyabiliyor.
İşte, bu bir fırsat, bu araştırma
önergeleri önümüze çıkmış büyük bir fırsat. Bunu,
muhalefetin Türkiye Büyük Millet Meclisini çalışmaya teşvik etme
noktasında, gençlerin meselelerini çözme noktasında, bu çözümü
yakalama noktasında bir fırsat olarak görüp ve bu fırsatı
sunan muhalefete de teşekkür etmek suretiyle, olumlu oy vermek suretiyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Asil, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
BEYTULLAH ASİL (Devamla)
bu araştırma
önergelerinin ve bu araştırma önergelerinin ortaya
çıkartacakları çözüm önerilerini yüce Meclisin önüne getirdiklerinde
işte o zaman gençlerimizin önünü açacak güzel işleri yapmış
oluruz. Gençlerimizin önünü açmak demek, ülkemizin önünü, milletimizin önünü,
dünya insanlığının önünü de açmak demektir. O nedenle
sizleri bu önergeye destek vermeye davet ediyor, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu önergeyi destekleyeceğimizi ifade ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Asil.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Kerem
Altun, Van Milletvekili.
Buyurun Sayın Altun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KEREM ALTUN (Van) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin üniversite öğrencilerinin
barınma sorunlarıyla ilgili grup önerisinin aleyhinde AK PARTİ
Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
İlk önce, eğitimi ve yükseköğretimi konuşacağımıza göre,
mümkün olduğu kadar pedagojik ve akademik yaklaşımla konuya
bakmak lazım. İlk önce, neden yükseköğretim önemli, neden
eğitim önemli? Bunun hiç tartışması yok. Bu ülkenin
nüfusunun yüzde 50si yirmi sekiz yaşın altında.
Dolayısıyla eğer biz bu nüfusu çağın bilgi ve
becerisiyle donatırsak, her türlü ihtiyaçlarını
karşılayabilirsek, başvurduğumuz ve nüfusu gittikçe
ihtiyarlayan Avrupa karşısında bu bizim için çok önemli bir
avantaj olacaktır. Dolayısıyla, muhalefetin eğitimle ilgili
bu konudaki hassasiyetinin bir belirtisi olarak böyle bir önergeyi
getirmelerini de önemsiyoruz doğrusu.
Ülkeler, kendi yükseköğretim sistemini ve bu sistemleri
oluşturan kurumların, millî ihtiyaçları dikkate alarak, ulusal
kalkınmaya etkin bir biçimde katkıda bulunulmasına
yardımcı olacak önlemleri almak zorundadır. Hükûmetimiz, genç
bir nüfusun ihtiyaç ve talebini karşılayabilmek amacıyla
yükseköğrenimi nitelik ve nicelik yönünden desteklemektedir.
Adalet ve Kalkınma Partisi, sekiz yıldır
iktidardadır ve bu dönemde Türkiyeyi her alanda ileriye
taşıyacak, insanımızın refahını, huzurunu
artıracak birçok hizmete imza attı. Eğitimi en önemli
alanlarımızdan biri olarak belirledik. Merkezî bütçeden en büyük
payı ilk defa eğitime ayırdık. 2002 yılında 7,5
milyar TL olan Millî Eğitim Bakanlığı bütçesini 2010
yılında 28,24 milyar TLye yükselttik ve böylece 2002ye göre yüzde
278lik bir artış sağladık. Buna paralel olarak, 2002 yılında
2,5 milyar TL olan yükseköğrenim bütçesini yüzde 275 artırarak 9,4
milyar TLye çıkardık.
Değerli milletvekilleri, üniversite öğrencilerinin 2003
yılındaki birtakım bilgileri rakamlarla vermek istiyorum: 2003
yılında 45 TL olan kredi miktarı, 2010 yılında yüzde
344 artışla 200 TLye ulaşmıştır. Yüksek lisans
öğrencileri, bunun 2 katı, 400 TL almaktadır. Doktora
öğrencilerine ve amatör millî sporcu olan öğrencilere 600 TL burs
ödenmektedir. Bakınız, 2003 yılında 451 bin öğrenciye
burs, kredi verilirken, bugün 2010 yılında kredi alan öğrenci
sayısı 960 bine ulaşmıştır. 2003
yılından itibaren, isteyen her öğrenciye durumuna göre burs veya
öğrenim kredisi verilmektedir.
2003 yılında 188 bin olan yurt kapasitesi bugün
itibarıyla 230 bine ulaşmıştır. 2003
yılından itibaren 50.387 yatak kapasiteli 130 adet yurt blok hizmete
girmiştir. 2010 yılından itibaren yatırım
programına devam edilen 79 adet, 60.150 yatak kapasiteli yurt projeleri
bulunmaktadır. Bunlardan 16 bin kapasiteli 20 adet yurt önümüzdeki
öğretim dönemi hizmete girecektir, diğerleri ise inşaat ihalesi
ve sözleşme aşamasındadır.
Değerli milletvekilleri, verilen önerge önemlidir, biraz önce
söyledim. Ancak önemli bir başka konu da Meclisimizin gündemindedir.
Anayasanın kısmi değişikliğini yapıyoruz.
Elbette yeri geldikçe, bizim de önemsediğimiz bu konu enine boyuna
tartışılacaktır. Millî Egemenlik Haftasında
görüştüğümüz Anayasa değişikliği bize 1920
yılındaki Birinci Kurucu Meclisi hatırlatmaktadır.
Müsaadenizle, örneklik bakımından biraz da Birinci
Kurucu Meclisten bahsetmek istiyorum. O günlerin zor şartları içinde,
bugün duvarında her gün birkaç kez okuduğumuz Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. düsturunun
yazıldığı Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. O
Meclis ki, bunca iş arasında 1921 Anayasasını
hazırladı hem de Polatlıda düşmanın top sesleri yankılanırken.
Değerli arkadaşlar, Birinci Meclisin üyeleri
çeşitli tabakalardan gelmiş insanlardı. Aralarında
hacılar, hocalar, gazeteciler, idareciler, köylüler, esnaflar, elçiler,
yüksek rütbeli subaylar, fikir adamları vardı. Kılık
kıyafetleri farklıydı, giyinişleri, zevkleri, hayat
telakkileri farklıydı. Kimisi çarıklı, kimisi
sarıklıydı, kimisi setre pantolonlu, kimisi
şalvarlıydı; kimisi fes, kimisi kalpak, kimisi kasket, kimisi
sarık taşıyordu. Kimisi Konyadan, kimisi Cebelibereketten,
kimisi Karesiden, kimisi Erzurumdan, kimisi doğudan, kimisi batıdan
geliyordu. Bütün bu rengarenk, çeşit çeşit insanları
birleştiren tek bir emel vardı: Vatanın ve milletin
kurtulması. Hepsinin ideali, ihtirası, heyecanı buydu.
Düşünceleri ihlas, kalpleri hamiyet doluydu. Cesurdular,
inandıkları dava için dünyaya kafa tuttular. Nereleri varsa verdiler,
neye inandılarsa onu söylediler. Eğilmediler, ezilmediler. Hak
dediler, yürüdüler arkalarına bakmadan.
Birinci Meclis, milletimizin yiğit sesidir. Birinci Meclis, heyecanın,
vatan sevgisinin mabedidir. Birinci Meclis, feragatin,
fedakârlığın sembolüdür. Her şeyden önce,
inandıkları için başardılar. Bu başarı, bu zafer,
doğunun pek çok milleti için de kutup yıldızı olmuş ve
mücadele yollarını aydınlatmıştır. Milletimizin
istikbali için aynı ruh, aynı inanç ve aynı heyecanla görev
yapan bu gazi Meclisimizin saygıdeğer milletvekillerinin de bu Millî
Egemenlik Haftasında daha özgür, daha demokrat bir Türkiye için
yoğun mesai harcadıklarına tanıklık ediyoruz, tarih
tanıklık ediyor milletimizin ihtiyaç ve taleplerini
karşılayacak daha sivil bir anayasa için.
Saygıdeğer milletvekilleri, ülkemiz geçmişte büyük
travmalar yaşadı. Artık hükûmetlerin, partilerin, demokrasinin
ve özgürlüklerin yasaklandığı dönemleri tarihin karanlığına
bırakalım, hukuk ve adaletin ileri standardı için adımlar
atalım. Bildik ezberlerden, millî iradeye vurulmak istenen prangalardan
bir bir kurtulalım. Muhteşem maziyi muhteşem geleceğe bağlayacak
sözden, sevgiden köprüler yapalım. Aziz milletimizden alacağımız
ilham ve güçle aydınlık geleceğimizi birlikte inşa edelim.
Demokrasinin nimetlerinden birisi olan eşitliği, kantarı kanun
olan, kantar topu da ehliyet, hizmet, seçkinlik ve şahsiyet olarak
belirlenen hakka ve adalete dayalı bir eşitlik için çaba sarf edelim.
Unutmayalım ki demokrasi ancak bir hukuk devletinde yaşar, hepimize
de lazımdır.
Bugün yüce Meclisimizin huzuruna gelen kısmi Anayasa
değişikliği, temel hak ve özgürlüklere ilişkin bölümleri
evrensel standartlara uygun, cumhuriyetimizin temel nitelikleri korunarak
devlet yönetiminin esas hükümlerine yer veren, kuvvetler
ayrılığı prensibi dikkate alınarak yasama, yürütme ve
yargı erkleri arasında ilişkiler açık, net ve
anlaşılır bir biçimde hazırlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Altun, lütfen tamamlayınız.
KEREM ALTUN (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
aleyhinde oy kullanacağımızı belirtir, hepinizi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Altun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Doğru, İç Tüzükün
60ıncı maddesine göre bir söz talebiniz var, buyurun.
Bir dakikalık süre veriyorum.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, okullarını bitiren öğrenciler iş
bulamadıkları için almış oldukları öğrenci
kredilerini ödeyemediklerinden Hükûmetin bu kredi borçlarında bir iyileştirme
yapması gerektiğine, kredi miktarının
artırılmasına ve imkânı olmayan öğrencilerin yurtlarda
ücretsiz kalmasına ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Üniversite gençliği okumak istiyor, barınmak istiyor,
kredi ve burs almak istiyor. Bunların yanında da özellikle son
zamanlarda, okullarını bitiren öğrenciler iş bulma umuduyla
her tarafa doğru yöneliyor. Hükûmetin, acil olarak, okumuş olan
gençlerimize iş bulması gerekiyor. Özellikle de almış
oldukları öğrenci kredilerini iş bulamadıkları için de
geri ödeyemiyorlar. Bundan dolayı da Hükûmetten bu kredilerin
borçlarında bir iyileştirme yapılmasını, faizlerin
silinmesi noktasında çalışma yapılmasını
istiyorlar.
Ayrıca, üniversitede okuyan öğrencilerimizden
bazıları çok zor imkânlar içerisinde okumalarından dolayı
da öğrenci yurtlarında ücretsiz kalmayı ve kredi
miktarının da artırılmasını bekliyorlar.
Bunları dile getirmek istedim.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Doğru.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza
sunuyorum
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Toplantı yeter
sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Bu arada yoklama talebi var, yerine
getireceğim.
Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Hamzaçebi,
Sayın Kaptan, Sayın Selvi, Sayın Özdemir, Sayın Baratalı,
Sayın Keleş, Sayın Barış, Sayın Köktürk,
Sayın Yalçınkaya, Sayın Arıtman, Sayın Güner,
Sayın Köse, Sayın Ersin, Sayın Dibek, Sayın Öztürk,
Sayın Coşkuner, Sayın Meral, Sayın Coşkunoğlu,
Sayın Ünsal.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/20, 10/286, 10/441,
10/493) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 25/4/2010 Pazar günkü birleşiminde
birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.01
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.08
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Gülşen
ORHAN (Van), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 94üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu
ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın; Kooperatifler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Kooperatifler Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264
Milletvekilinin; 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
birinci görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde teklifin 15inci
maddesinin oylaması tamamlanmıştı.
Şimdi, 16ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 16- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 145 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 145- Askerî yargı, askerî mahkemeler ve disiplin
mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler; asker kişiler
tarafından işlenen askerî suçlar ile bunların asker kişiler
aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri
suçlara ait davalara bakmakla görevlidir. Devletin güvenliğine, anayasal
düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar
her hâlde adliye mahkemelerinde görülür.
Savaş hali haricinde, asker olmayan kişiler askerî
mahkemelerde yargılanamaz.
Askerî mahkemelerin savaş halinde hangi suçlar ve hangi
kişiler bakımından yetkili oldukları; kuruluşları
ve gerektiğinde bu mahkemelerde adlî yargı hâkim ve
savcılarının görevlendirilmeleri kanunla düzenlenir.
Askerî yargı organlarının kuruluşu,
işleyişi, askerî hâkimlerin özlük işleri, askerî
savcılık görevlerini yapan askerî hâkimlerin görevli
bulundukları komutanlıkla ilişkileri, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre kanunla düzenlenir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 16ncı madde
üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalıya aittir.
Sayın Baratalı, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifinin 16ncı maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun değerlendirmelerini sunmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Sizleri grubum ve şahsım adına saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, anayasalar 1215te Manga Carta
Libertatum ile başlar diye biliriz. İngilterede ve bunun
ardılları bütün ülkelerde anayasalar, çoğunlukla iktidarın,
monarkın, padişahın, sultanın, yani yetki
kullananların, muktedir olanların yetkilerinin yönetilenler adına
sınırlanması için yapılır.
Anayasalar daha çok içlerinde temel hakları, özgürlükleri
barındırırlar ve yine anayasalar, bunların
kullanılmasını güvence altına alırlar. Gerçi
Sayın Burhan Kuzu yüz elli yıl diyor Türkiyenin anayasal
geçmişine, ben aynı şekilde düşünmüyorum; çünkü Senedi
İttifakı unutuyor. Senedi İttifakın 1808
yılında olduğunu düşünürsek, Türkiyede de anayasal
geleneğin an az iki yüz yıl olduğunu söylemek durumundayız.
Senedi İttifak, Tanzimat, Islahat fermanları, Birinci Meşrutiyet
Anayasası, 1908 İkinci Meşrutiyet Anayasası, Ankara
Hükûmetinin yaptığı 1921 Anayasası, onun arkasından
gelen cumhuriyet anayasaları; 24 Anayasası, 61 ve 82
anayasaları. Yani Türkiyede önemli bir anayasal geleneğinin ve bir
tabanın olduğunu söylemek durumundayız.
Anayasalar toplumun bütün ihtiyaçlarını kapsarlar. Oysa,
değerli milletvekilleri, bizim düzenlemelerimizde anayasalar, toplumun
devlet için tanzim ettiği bir yetki beratı olmak yerine, devletin
topluma çizdiği hadleri gösteren bir vesayet belgesi mahiyetindedir. Bunu,
1982 Anayasasına hayır demekten üç ay hapse mahkûm olan bir
milletvekili arkadaşınız olarak da söylüyorum. Türkiyede
anayasalar vesayet anayasalarıdır.
Yine Türkiyede anayasalar gücü elinde bulunduranlar
tarafından yapılır. Güç
bendeyse ben yaparım, oldu. mantığı bugün burada da
aynı şekilde tezahür etmektedir. Adalet ve Kalkınma Partisi,
Meclis üstünlüğünü kullanarak yeni bir anayasa yapmak istemektedir.
Yine, bütün sorunların anayasalardan doğduğunu
söylemek de bence aymazlıktır, anayasaların her sorunu
çözeceğini söylemek de sorunu basite indirgemek olur. Bir toplumsal
mutabakatın olması gereklidir çünkü anayasalar toplumla yapılan
bir sözleşmedir. Bunun daha çok zamanı
İhtilaller, büyük
harpler, büyük halk hareketleri sonunda yapılır anayasalar ama
Türkiye'de şimdi yapılıyor.
Peki, nasıl yapılmalı, ortam nedir? Bence uzun süre
bir konsensüs aranmalı, toplumun bütün katmanları bu sürece dâhil
edilmelidir. Hiç beğenmediğimiz Afrika cumhuriyetlerinde bile,
özellikle Güney Afrikada Anayasa yazma sürecinin yedi yıl sürdüğünü
ve oradaki yurttaşların bu sürece iki milyon önergeyle
katıldıklarını düşünürsek bunu önemsememiz gerekiyor.
Peki, Türkiye'de nasıl yapılıyor Anayasa, hangi
ortamda yapılıyor? Manzarayı umumiyeye bir bakmak istiyorum:
İşsizliğe bakıyorum, yüzde 14,5 olmuş.
Bunun daha fazla olduğunu biliyoruz.
170 bini mikro işletme düzeyinde olmak üzere kredi takibi
altında bulunan KOBİ sayısı 200 bin.
Her 4 üniversiteli gençten 1isi işsiz.
9 milyona yakın engelli yurttaşımız kendi
kaderine terk edilmiş.
Tarım ölmüş, çiftçi batmış. Son üç ayda gübre
fiyatları yüzde 30-40 artarken buğdayın, ayçiçeğinin,
arpanın fiyatları düşmüş; kırsal motorin yine son bir
yılda 2,3 liradan 3 liraya çıkmış. Gediz Ovasında,
Saruhanlıda 460 bin dönümlük ekili arazinin 350 bin dönümü icralık;
ilçede kayıtlı 17 bin çiftçinin 16 bin tanesine icra gitmiş. Bu
aynı manzara Türkiye'nin her tarafında var, Amik Ovasında da
var, Harran Ovasında da var.
Yine, destekler konusunda 2010 yılında Hükûmetin
çiftçiye vermeyi taahhüt ettiği destek miktarı 2007nin altında.
2009 yılında verilen destek ise gayrisafi yurt için hasılaya
oran olarak 2002 yılının bile altında.
Türkiye'nin dış borcu 130 milyar dolardan sekiz
yılda 274 milyar dolara çıkmış, 149 milyar dolar olan
devlet borcu 302 milyar dolara yükselmiş. Yani sekiz yıllık AKP
İktidarında, cumhuriyet döneminden tam 2 misli borçlanma olmuş.
Bu paralara ne olmuş? Hiç açılan bir fabrika ve bir tane baraj
olduğunu söyleyemediğimiz gibi, Sayın Başbakan buradan 278
milyar TLlik bir bütçe yaptığımızı söyledi ama bu bütçenin
50 milyar TLsinin bütçe açığı olduğunu, 57 milyar TLsinin
ise faiz ödemesi olduğunu nedense söylemedi.
Bu manzara altında Anayasa değişikliğini
görüşüyoruz. Peki, toplumun hangi katmanlarına çare oluyor bu Anayasa
değişikliği, bakalım. İşçinin, işsizin,
memurun, emeklinin, esnafın, çiftçinin, sanayicinin, öğrencinin,
engellinin hiçbir derdine çare olmuyor. Şimdi de, değerli
arkadaşlar, çare olmadığı gibi, eğer bu
değişiklik yapılırsa, yani Sultan Recep Tayyip
Erdoğan anayasası kabul edilirse -SRTE olarak ben bunu kısaca
söylüyorum- tam bir totaliter rejime Türkiye dönüştürülecektir.
Şimdi, neden bu maddeyi görüşüyoruz? Çünkü bu madde 26
Haziran 2009 tarihinde bir gece yarısı kabul edilmişti,
şimdi buna anayasal bir kılıf hazırlanıyor. Mevcut askerlerin
darbe yapmasını önlemek için cezalar konuyor ki onlar sivil
mahkemelerde yargılansın diye. Oysa Türkiye'nin mevcut düzenlemeleri,
böyle bir darbenin zaten askerî ve sivil yargı olarak önüne geçen
düzenlemelerdir. Çünkü darbe bir süreçtir değerli milletvekilleri. Darbeyi
sadece askerler yapacak diye bir kural da yoktur. Faşizm, askerî
kurumların sivil kurumlar üzerinde tahakküm kurduğu bir rejim olmak
zorunda değildir. Çoğu zaman, faşizm, sivil kurum ve
kişilerin askerî kurumlar üzerinde vesayet kurduğu bir rejimdir;
şimdi yapılmak istenen gibi, uygulanmak istenen gibi. Burada, bu
değişiklikle yapılmak istenen, amaç, totaliter rejime gitme
yolunda bütün engelleri ortadan kaldırmaktır.
Burada sekiz yıldır bir söylem duyuyoruz, ABye uyum
yasaları çıksın. diye. Halkımız böyle de uyutulmaya
çalışılıyor. Buradan Avrupa demokrasisini getiriyoruz.
diyen arkadaşlarıma soruyorum: Avrupa'nın hangi ülkesinde mutlak
dokunulmazlık var? Avrupa'da hangi ülkenin devlet adamı yargıdan
kaçıyor? Avrupa'da hangi ülkede basın susturulmaya
çalışılıyor, gazetecilere fırça atılıyor ve
devletin bu kürsüsünden, bu gazi Meclisten, bir Başbakan Sayın Meclis
Başkanını azarlıyor? Bunlar, değerli arkadaşlar,
öykündüğümüz Avrupa'da yok, yalnız Türkiye'de var.
Eğer Avrupa'yı kıstas alacaksak, değerli
milletvekilleri, değerli muktedir arkadaşlar, iktidarın
sahipleri, asgari ücret konusunda, çalışma koşulları
konusunda ve sosyal haklar konusunda Avrupa'yı kıstas alın.
Sorunları çözdük. diyorsunuz -bunu ortaya söylüyorum- ağalık düzeninde,
şeyhlik düzeninde, topraksız köylüye toprak için, berdelde, kan
davasında, töre cinayetlerinde, çocuk gelinler ve sokak çocukları
konusunda ne yaptınız burada sekiz yıldır? Bu düzeni değiştirmek için neler
yaptınız, hangi çareleri getirdiniz? Cevap veriyorum: Hiçbirini
yapmadınız.
Değerli arkadaşlarım, daha önce de örnekleri
görüldüğü gibi, hukuku dolanmak adına ne varsa sizler tarafından
gece yarısı getiriliyor. Yani, ülkenin kaderini
değiştirecek olan yasalar kamuoyunun bilgisine sunulmadan, tartışılmadan,
uzlaşıdan uzak Ben yaptım, oldu. mantığıyla,
milletten kaçarak gece yarısı çıkarılmaya
çalışılıyor. Bunun bir nedeni var. Neden gece
yarısı? Suçüstü yakalanmamak için. Çünkü bunların gerçek yüzleri
gün ışığında değil, kaos ortamında, puslu havalarda
ve karanlıklarda açığa çıkmaktadır ve
çıkıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Baratalı, süreniz doldu. Size ek
süre veriyorum. Lütfen konuşmanızı tamamlayın.
BÜLENT BARATALI (Devamla) Diğeri, bu paketle iktidar, kendi
hukuksuzluklarına karşı çıkabilecek tüm yargı
denetimini bertaraf etme amacındadır. Dünyanın hiçbir yerinde,
hiçbir demokrasisinde, değerli milletvekili, sanık kendi hâkimini
tayin etmez. Oysa, bu Anayasa Teklifiyle, sanık ileride
yargılanacağı hâkimi kendisi tayin etmektedir.
Benim bir düşüncem var: Ben diyorum ki, bu teklif yoklukla
maluldür, çünkü antilaik faaliyetlerin odağı olmaktan
sabıkalı bir partinin demokratik bir anayasa yapma hakkı ve
ehliyeti bulunmamaktadır. Hukuki işlemlerde ehliyet esas
olduğuna göre, bu da yoklukla malul olduğuna göre, sanıyorum,
değerli arkadaşlar, bunu uzun uzun tartışacağız,
bu malullük hâlini.
Değerli arkadaşlar, AKP, bu değişiklikle,
yargılanmaktan kurtulmak ve ülkeyi yargı denetiminden uzak bir
biçimde istediği gibi yönetmek istemektedir. Böyle bir yönetimin
cumhuriyetle, üstelik demokratik cumhuriyetle
bağdaşmayacağı çok açıktır. Bu
değişiklikler, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşundan bu
yana geliştirip ortaya koyduğu temel anlayışı tahrip
eden, kuruluş ilkelerine aykırı, hukuku siyasetin emrine almaya
yönelik değişik bir zihniyetin, karanlık bir zihniyetin
tezahürüdür.
Bu düşüncelerle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, az
önce açılımını yaptığım SRTE
anayasasına, yani Sultan Recep Tayyip Erdoğan anayasasına
hayır diyor, bu düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 16ncı madde
üzerinde ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Gruba adına Mersin
Milletvekili Sayın Behiç Çelike aittir.
Sayın Çelik, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sizin de süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 497 sıra sayılı
Anayasa Değişikliğine İlişkin Kanun Teklifinin
Anayasanın 145inci maddesini değiştiren çerçeve 16ncı
maddesi için söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, söz konusu Anayasa
değişikliği, ülkemizin temel nizamını tahrip edici
mahiyet arz eden bazı hükümler incelendiğinde açıkça
görülecektir ki açılım politikalarına ve Habur rezaletine hizmet
etmektedir; Türk milletinin temel değerlerini tahrip etmektedir; millî
egemenliğin 90ıncı yılında egemenliği ve
bağımsızlığı dönüştürmektedir. Bunu kabul
etmek mümkün değildir.
İktidar partisinin Anayasayı değiştirme
aşamasına kadar getirdiği yedi buçuk yıllık dönem,
Türkiye'nin temel kurumlarının, iç dinamiklerinin, dış
politikalarının, güvenlik politikalarının, jeopolitik
doğrularının sulandırıldığı ya da
farklı bir mahiyet arz edecek şekle dönüştürüldüğü dönemi
ifade etmektedir. Bunu özellikle vurguluyoruz çünkü farklı rejim
arayışlarının bir uğraşısı
olduğunu görüyoruz. Bu bir iddia değil gerçektir. Bize gizli gündem
tatbikinin ipuçlarını vermektedir. Meşruiyet alanının
dışına çıkmaya can atan AKPnin altından hukuki zemin
kaymakta olduğu kesin ve gerçektir.
AKP İktidarının meşruiyetini sağlayan
yüzde 47 oyun demokraside anlamı anayasal düzen içinde yasama ve yürütme
faaliyetlerini icra etmesidir. Elbette en çok oyu alan bir siyasi parti olarak
AKP, iktidar olmalıydı, olmalıdır ve olmuştur.
Vatandaşın oyunun kutsal olduğuna inanan Milliyetçi Hareket
Partisi sonuçlara da saygı duymuştur ancak ne kadar oy
alındığının yanında oyların nasıl
alındığının da önemine dikkat çekmek isterim. Gerilim
siyasetiyle, mağduriyet edebiyatıyla, hazine kaynaklarının
istismarıyla, muhtelif kanaat önderlerinin malum ikna yöntemleriyle, kamu
çalışanlarının baskılanmasıyla, sosyal devlet
ilkesi dışına çıkılarak iane ve sadaka
uygulamalarıyla, velhasıl e-muhtırayla, sözde Müslüman Cumhurbaşkanı
söylemleriyle, din istismarcılığıyla
AHMET YENİ (Samsun) Ayıp, ayıp!
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) -
millî iradenin iğfali
sonucunu doğurmuştur ki bu, kamu hukukunda önemli bir müessese olan
siyasal meşruiyeti gündeme getirir. Anayasa değişikliği bu
bağlamda ele alındığında, uzlaşı
arayışı olmadığı için asla kamu vicdanında
ve temel hukuk normları muvacehesinde kabul görmez.
Değerli milletvekilleri, Statükoyu yıkacağız,
statükoyla mücadelemiz sürecek. diyen AKP İktidarı, statükodan neyi
kastettiğini açıklığa kavuşturmalı ve kamuoyuyla
paylaşmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, Türk
milletinin üstün millî ve manevi değerlerini korumayı ve
geliştirmeyi, Türkiye'nin kuruluş felsefesini savunmayı, millî
devleti, üniter yapıyı, bayrağı, Türkçeyi, devletin ülkesi
ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, demokrasiyi, İstiklal
Marşını temel ve vazgeçilmez, tartışılmaz
ilkeler olarak benimsiyoruz. Statükoyu savunmak eğer buysa, evet, biz
statükocuyuz. Bunun tersini savunmak yıkıcılıktır,
bölücülüktür, anarşidir, kaostur. Dünyada var olan sosyoekonomik ve
kültürel bütün gelişmeleri takip edip iktidarımızda reformist
bir yaklaşımla uygulamak da temel gayemizdir. Bu yönüyle
atılımcı ve reformist yaklaşımımıza
dikkatinizi çekmek isterim.
Değerli milletvekilleri, lekeli açılım siyasetinin
hayata geçirilmesine yol açacak olan bu Anayasa değişikliği
aslında öncelik sıralamasında aşağılarda
olduğu anlaşılmaktadır. Türkiye'nin en öncelikli sorunu
açlık, işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, terör ve ekonomide ciddi
gerilemelerdir. Esnaf kepenk kapatıyor, mutfakta yangın var, memur,
kamu çalışanları ve işçiler perişan, öğrenciler
perişan, asayiş bozuk ve intiharlar artmış durumda, genel
ahlak yozlaşmış, tarım sektörü ve çiftçiler
çökertilmiş ve çaresiz.
Tekrar etmek isterim ki, böyle bir ortamda, biz, Anayasa
değişikliğinden ziyade insanları iş, güç sahibi
yapacak, karınları doyuracak, refaha ulaştıracak temel
meseleleri tartışmalıydık, bu daha anlamlı olurdu ama
ne yazık ki gündeme getirilmekten kaçınılıyor.
Değerli milletvekilleri, sıklıkla ifade
ettiğimiz gibi, siyasal partilerin, muhtelif toplum kesimlerinin, devletin
önemli kurum ve kuruluşlarının görüşleri alınarak bir
uzlaşma metni hazırlanması temel demokrasi değerlerine
uygun olurdu ama bu yapılmamıştır. Tam tersine, kurumlar
arasına nifak sokularak, onları birbirine düşürerek buradan güç
devşirme faaliyeti oldukça tehlikelidir, bu denenmiştir. Hele, bu,
yargı erkini ele geçirme icraatı olarak yapılırsa, kesinlikle
dikta rejimine giden yolu açmış olur. Fitne çıkaran fitnesinde
önce kendi boğulur. AKPnin izlediği politika ne yazık ki
dayatmacı, fitneci, nifakçı görünüm arz etmektedir. Tabiatıyla
bu Anayasa değişikliği toplum sözleşmesi özelliğinden uzak,
konjonktürel sayısal çoğunluğun oldu bittileriyle yürüyecek bir
süreci temin etmiştir.
Değerli milletvekilleri, her bakımdan tükenmiş olan
bir iktidarın dış desteklerle Anayasa değişikliği
yapamayacağı açıktır. Yurt dışında
tasarlanmış, yurt içinde tanımlanmış,
dolayısıyla kimliğini bulamamış bir iktidarın bin
yıllık kardeşliğe fitne tohumları ekerek sözde
açılım politikalarına hizmet edecek bir Anayasa
değişikliğini bizim kabul etmemiz mümkün değildir. Kanuna
karşı hile yoluyla kuvvetler ayrımını kuvvetler
birliğine çevirerek otokratik yönetim özlemi dikkatimizden
kaçmamaktadır. Gelin, bu sevdadan vazgeçin, toplumu germeyin, bölmeyin,
mağduriyet edebiyatıyla milleti aldatmak ve kandırmak da
artık mümkün değildir. Gelin, ekonomik sorunlara çözüm bulun,
dokunulmazlıkları kaldırın, parti kapatmalarında
bireysel sorumluluğu koyun, şiddet ve terör unsurunu ilave edin,
siyasi ahlak yasasını çıkarın, dolayısıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim mekanizmasını güçlendirin,
yargı bağımsızlığını artıracak
tedbirler alın.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk milletinin
tarihin derinliklerinde kurduğu en önemli kurum ordudur. Erinden en üst
komutanına kadar yüksek ahlak, disiplin, vakar, feragat ve fedakârlık
timsali Türk ordusu, daima insanlığa hakkı, adaleti ve
barışı götürmüş, kadınıyla, çoluğuyla
çocuğuyla bir bütün olarak birlikte gülmüş, birlikte
gururlanmış, birlikte ağlamıştır. Onun için Türk
ordusu, mübarek bir ocak, bağımsızlık ve egemenliğin
yıkılmaz seddidir; mazisinde vahşet, soykırım, katliam
olmamıştır; bilir ki lüzum olmadıkça savaş bir
cinayettir. Batı tipi profesyonellik, lejyonerlik asla kabul edilemez; her
asker namusu ve şerefi için, aziz Türk milleti için yaşar ve ölür.
Böyle bir orduya dil uzatmak, aşağılamak, etkisizleştirmek
olsa olsa Türk milletinin hasımlarıyla iş birliği yapmak
anlamına gelir ki bu da ihanetin temel göstergesidir. Cumhuriyetimizin ve
devletimizin ilelebet payidar olması, demokrasimizin gelişerek
hayatiyetini sürdürmesi ancak milletimizin üstün değerleriyle
bütünleşmiş ordumuz sayesinde mümkün olabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çelik, ek süre veriyorum, lütfen
konuşmanızı tamamlayın efendim.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Bu sebeple, Türk ordusunun moralinin yüksek tutulması, her
zaman güç ve kudret sahibi olması düşmanlarımızı
korkutur, dostlarımızı sevindirir.
Burada bir hususa vurgu yapmak isterim. Bilindiği üzere geçen
yıl 26 Haziran tarihinde 5918 sayılı Yasa yürürlüğe girdi
ve 145inci madde hilafına bir düzenleme yapıldı. Ancak, Anayasa
Mahkemesi bunu yürürlükten kaldırdı. Mevcut 145inci madde -Anayasa
değişikliği de- söz konusu kanunun iptaline gerekçe olan
hususları kendi açısından düzeltme amaçlı bir uygulama
olarak getirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, AKPnin tüm tertip ve tahriplerine
rağmen Türk milleti sağduyuyla kararını verecek,
inançlarını, maneviyatını ve yüce değerlerini
koruyacaktır. Anayasa Değişikliği Teklifi Kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük
sıralaması diye başlayan Başlangıç bölümüne, 2nci
maddeye, 6ncı maddeye, 14üncü maddesine ve nihayet 175inci maddesine
aykırılık teşkil etmektedir. Bu itibarla biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu Anayasa Değişikliği Teklifine esastan
ve usulden karşıyız. Niyazımız odur ki, demokratik bir
anayasa yapmak inşallah bize nasip olacaktır.
Çok teşekkür ediyorum.
Saygılarımla. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, madde üzerinde üçüncü
söz, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şanlıurfa
Milletvekili Sayın İbrahim Biniciye aittir.
Sayın Binici, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır efendim.
BDP GRUBU ADINA İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 497 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
16ncı maddesiyle ilgili Barış ve Demokrasi Partisi adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu maddeye ilişkin Avrupadaki örneklerini incelemekle
sizleri sunumumu yapmak istiyorum.
Almanyada sadece savaş zamanında askerî mahkemelerin
kurulmasına izin veriliyor. İsveç, Letonya, Danimarka, Hollanda ve
Finlandiyada da askerî mahkeme yok. Hollandada adli yargı için de bir
özel daire bu görevi yerine getiriyor.
Avusturya Federal Anayasasının 84üncü maddesiyle
Avusturyada askerî yargılama yetkisi savaş zamanı hariç
geçersizdir. Bu düzenlemeyle Avusturyada barış zamanında askerî
mahkeme kurulması anayasal olarak mümkün değildir. Genel
yargıdan ayrı bir askerî yargı ve diğer hâkimlerden
ayrı bir askerî hâkimlik sistemi de yoktur.
Çek Cumhuriyeti 1993te askerî mahkemelerin görevlerini sivil
mahkemelere devretmiştir. Sivil mahkemelerde askerî suçların
yargılanmasında ayrı özel husus ve kurallar bulunuyor.
Her fırsatta gelişmiş Avrupa demokrasisini referans
gösteren AKP Hükûmeti, her nedense, Anayasanın 145inci maddesi söz
konusu olunca bu ölçütü unutmuşa benziyor. Başta Avrupa ve Afrika
ülkeleri olmak üzere dünyada askerî yargının sivilleşme yoluyla
tamamen kaldırılması uygulaması ve eğilimi giderek
yaygınlaşmaktadır. Bunun adil yargılanma hakkının
unsurları olan tabii hâkim ve yargılama birliği ilkeleriyle
hâkim bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ilkesi açısından ne kadar önem taşıdığı
ortadadır. Bunu sağlayacak olan ise, dünyada örnekleri görüldüğü
gibi, sivilleşmedir. Bu bakımdan, 145inci madde tümden
kaldırılamayacaksa en azından Anayasada askerî mahkemelerin,
sadece askerî personelin disiplin suçlarına bakan mahkemeler olması
lazımdır. AB ülkelerindeki standartlar bu şekildedir.
Sivillere karşı suç işleyen askerî personel sivil
mahkemede yargılanmalıdır. Askerî yargının
varlığı ordunun varlığına bağlı
olduğuna göre bu yargının alanı da ordu mensupları ve
onların askerî hizmetinin ifasından kaynaklanan suçlar ve disiplin
suçlarıyla sınırlı olmalıdır. Tersinden
söylersek, askerî yargı, askerlerin askerî suç kapsamı
dışında kalan suçlarında görevli olmama ve sivil
kişileri yargılayamamalarıdır.
Ayrıca, askerî suçları tanımlayan maddelerin
kapsamı dar tutulmalıdır. Kanunlardaki askerî görev
tanımlamaları askerî darbelere de zemin sunacak kadar
genişletilmiştir çünkü askerî suçlar dışında kalan
suçlar bakımından asker kişileri askerî yargılamaya tabi
tutmak, askerî yargının varoluş mantığına da
aykırıdır. Keza, sivil kişilerin de askerî yargılamaya
bağlı kılınmaları hem doğal yargıç ilkesine
aykırılık teşkil etmekte hem de askerî mahkemelerin
varoluş gerekçelerine ters düşmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Parlamentoya
geldiğimiz ilk günden beri hep şunu ısrarla dile getirdik: 12
Eylül faşist darbe Anayasasının tümden değiştirilmesi
şarttır. dedik. Türkiyede büyük çoğunluğu AB sürecinde
dış dinamiklerin etkisiyle yapılan değişikliklere
rağmen hastalıklı birçok anayasal kurum hak ve özgürlükleri
tehdit etmekte, toplumsal barışın tesis edilmesi imkânsız
hâle getirilmektedir. Bu yapıyla, köklü bir hesaplaşmaya girilmeden
atılacak demokratikleşme adımları güdük kalmaya mahkûmdur.
Hafızalarımızdan silinmeyen iyi çocuklar
lafını bu ülkede herkes her zaman hatırlamalıdır.
Şemdinli davasını hepiniz hatırlıyorsunuz. Birileri
çıktı iyi çocuklar dedi. Hakkında Van 3. Ağır Ceza
Mahkemesi tarafından çete oluşturmak ve adam öldürmek
suçlamalarından otuz dokuzar yıl hapis cezası verildi. Hemen
ardından bu kuvvet devreye girdi. İlgili iddianameyi hazırlayan
Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya HSYK tarafından
meslekten ihraç edildi. Şemdinli davasında, askerî yargı, hemen
ilk celsede iyi çocukları suçsuzmuş gibi toplumun içerisine salıverdiler.
Sivil yargının makul sürede neticelendirdiği dava
uzatılmaya başlamış ve görevsizlik kararı verilerek
dava tekrar yargıya havale edilmiştir.
Evet, askerî yargının etkin soruşturma ve adil
yargılama yapmadığına ilişkin daha onlarca örneği
bu kürsüde verebiliriz. Bunun temel nedeni ise askerî yargının
bağımsız olmaması ya da olamamasıdır.
Bağımsızlığın olmadığı yerde
tarafsızlık olabilir mi? Netice olarak, ülkemizde askerî yargı
hiçbir şekilde bağımsız değilken, yıllardır,
Adalet Bakanı ve Müsteşarının Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunda bulunması nedeniyle yargının
bağımsız olmadığını ileri sürenlerin askerî
yargıyı görmezlikten gelmeleri düşündürücüdür.
Değerli Başkan, sayın üyeler; Birleşmiş
Milletler İnsan Hakları Komitesinin Uluslararası Medeni ve
Siyasi Haklar Sözleşmesinin 14üncü maddesine ilişkin 1984 tarihli
genel yorumunda üye devletlere aşağıdaki uyarı
açıklanmıştır.
Komite, birçok ülkede sivilleri yargılayan askerî ya da özel
mahkemelerin varlığını not eder. Bu, adaletin eşit,
tarafsız ve bağımsız şekilde icrasına
ilişkin ciddi sorunları beraberinde getirmektedir. Bu gibi
mahkemelerin çoğunlukla kurulma nedeni, normal adli standartlardan
farklı istisnai usullerin uygulanmasına imkân
sağlamasıdır. Sözleşme, bu kategorideki mahkemelerin
kurulmasını yasaklamaz iken sözleşmede öngörülen koşullar
bu mahkemelerde sivillerin yargılanmasının çok istisnai
durumlarda olmasını ve 14üncü maddede öngörülen tüm garantileri
gerçekten sağlaması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Komite, sivilleri yargılama yetkisi tanıyan bazı taraf
devletlerin raporlarında bu konuda ciddi bilgi eksikliği
olduğunu not etmektedir. İnsan haklarının etkin
kurulması ve adaletin düzenli olarak icrası için gerekli olan 14üncü
maddedeki sıkı garantiler bazı ülkelerdeki askerî mahkemeler ve
özel mahkemeler tarafından sağlanmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli üyeler;
bazılarının iddia ettiği gibi Halkımızın
anayasal düzenlemelerine ihtiyacı yok. belirlemesi hiç de doğru
değildir. Bu söylem, halktan kopuk olmanın en bariz göstergesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Binici, süreniz doldu. Size de ek süre
veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bugün ülkemizde 120 bini aşkın tutuklu ve hükümlü
bulunuyorsa, bu 12 Eylül darbesinin bir sonucu değil midir?
Toplumsal barış ve uzlaşı esas
alınacaksa, Anayasanın bir bütün olarak değiştirilmesi
vazgeçilmez ön koşulumuzdur. Bugüne kadar, 82 darbe Anayasası on
altı kere değiştirilmiştir. Bu on yedi değişiklik
de bu ülkeye demokrasiyi, kardeşliği, birlikte özgür yaşamı
getirmeyeceğine inanıyoruz. Anayasa Komisyonu Başkanı
Sayın Burhan Kuzu bu değişiklik Komisyonda görüşülürken
aynen şöyle demiştir: Bu metot Anayasayı yamalı bohçaya
çevirme, bağlantıyı koparma tehlikesi taşısa da,
muhteva olarak ilerlemeye yol açmaktadır. Yeni bir anayasa yapmak arzu
edilendir ancak çeşitli sebeplerle gerçekleştirilememiştir.
diyor. Bu söylem dahi, yeni bir anayasanın gerekliliğini net olarak
ortaya koymaktadır. Dileğimiz şudur ki, bu Meclisin en kısa
sürede Anayasayı bir bütün olarak değiştirmesidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Binici.
Madde üzerinde gruplar adına son söz, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Kastamonu Milletvekili Sayın Hakkı Köylüye
aittir.
Sayın Köylü, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin 497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 16ncı maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen Anayasamızın 145inci maddesiyle
ilgili olarak AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygı ile selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin çerçeve 16ncı maddesiyle
Anayasanın 145inci maddesinde bazı değişiklikler
yapılması düşünülmüştür. Yapılması öngörülen
değişiklikler; mevcut hükümde oldukça geniş şekilde
düzenlenmiş olan askerî yargının görev alanına bazı
sınırlamalar getirilmiştir. Anayasanın 145inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan askerî mahkemelerin görev
alanını belirleyen; askerî suç , asker kişi , askerî mahal
, askerî hizmet ve görevle ilgili olarak işlenen suç gibi kavramlar
soyut nitelikte ve yoruma açıktır. Bu kavramların içi zaman
zaman çıkarılan kanunlarla doldurulmuş, zaman zaman mahkeme
içtihatlarıyla doldurulmuş ve bunlar arasında da zaman zaman
çelişkiler ortaya çıkmıştır.
Konuyla ilgili birkaç açıklama yapmak istiyorum: Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin sivillerle ilgili, sivillerin askerî
mahkemede yargılanmasından dolayı ülkemiz aleyhine vermiş
olduğu -isimlerini burada saymayacağım- birçok karar mevcuttur.
Gene 2008 yıllı Avrupa Birliği Komisyonu tarafından
yayınlanan Katılım Ortaklığı Belgesinin
Kısa Vadeli Öncelikler bölümünün Güvenlik Güçlerinin Sivil Denetimi
başlıklı bölümünde gene askerî mahkemelerin yetkisinin askerî
personelin yargılanmasıyla ilgili olarak
sınırlandırılması istenmiştir. Gene
Katılım Ortaklığı Belgesinin, 2006
yılındaki, Kısa Vadeli Öncelikler başlıklı
bölümde de sivil, asker ilişkileri üzerinde durulurken gene Askerî
mahkemelerin sivilleri yargılamasının önüne bütün engeller
konulmalı ve sivillerin hiçbir şekilde bu mahkemelerde
yargılanmaması sağlanmalıdır. denilmiştir.
Türkiyenin askerî mahkemeler ve askerî idare mahkemelerinin
hukuki kararlarının da temyiz mercisi olarak Yargıtayın ve
Danıştayın birer dairesi tarafından yerine getirilmesi
tavsiye edilmiştir. Yürürlükteki metne bakacak olursak, Anayasanın
145inci maddesinde askerî yargı; askerî mahkemeler ve disiplin
mahkemeleri olarak ikiye ayrılmıştır. Bu mahkemeler asker
kişilerin askerî olan suçlarıyla bunların asker kişiler
aleyhine veya askerî mahallerde yahut askerlik hizmetleriyle ve görevleriyle ilgili olarak
işledikleri suçlara bakmakla görevli oldukları belirtilmiştir.
Askerî mahkemelerin asker olmayan kişilere ait suçları da özel
kanunda belirtilen şekilde, ne zaman ve hangi suçlarda
yargılayacaklarına dair de hüküm vardır. Keza,
sıkıyönetim mahkemelerinin de hangi suçlara ve hangi kişileri
yargılayacağına dair hükümler koyduğu görülmektedir. Keza
Askerî yargı organlarının kuruluşu, işleyişi,
askerî hâkimlerin özlük işleriyle askerî savcılık görevlerini
yapan askerî hâkimlerin mahkemelerinde görevli bulundukları
komutanlıkla ilişkileri, askerî hâkimlik teminatı, hâkim
bağımsızlığı ve askerlik hizmetlerinin
gereklerine göre düzenlenir. hükmü vardır.
İşte, bunlarla birlikte Avrupa ülkelerine de şöyle
bir göz attığımız takdirde, İngiltere, İspanya,
İtalya, Yunanistan, Polonya ve İrlandada askerî mahkemeler
vardır, sadece asker kişileri yargılamakla görevlidirler. Bunun
dışında Fransada, Pariste askerî mahkeme bulunmaktadır.
Bu da Fransa dışında askerlerin görevleriyle ilgili olarak
işledikleri suçlara bakmakla görevli bir mahkemedir. Bu arada,
Danimarkada sadece açık denizde bulunan askerlerin savaş gemilerinde
işledikleri suçları ve Grönlandda işlenen suçları
yargılamaktadır. Fransa ve Danimarkada bu şekildeyken, Belçika,
2004 tarihinden itibaren askerî mahkemeleri tamamen
kaldırmıştır. Bunun dışında, Almanya,
Hollanda, Belçika, Avusturya gibi ülkelerde savaş zamanında askerî
mahkemeler kurulabilmektedir. İsveçte ise savaş zamanında dahi
askerî mahkeme kurulmamaktadır.
İncelenen bu ülkelerden ayrı bir askerî mahkemesi
olanların haricinde ülkemizde olduğu gibi buralardaki askerî
mahkemelerin komutanlıkla ilişkileri son derece
sınırlıdır. Bizde ilişkilerin ileri derecede
olduğunu anlatmak için size sadece Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve
Yargılama Usulü Kanunundan bir iki hüküm okumak istiyorum. Tutuklama
kararlarıyla ilgili hüküm, 69uncu maddede şöyle diyor: Askerî
mahkemede kıta komutanı veya askerî kurum amiri şüphelinin
tutuklanmasını istediği takdirde mahkemeden böyle bir talepte
bulunabilir, ayrıca savcı da bulunabilir. Savcıya tutuklama
talebini intikal ettirdiğinde askerî savcı bu talebi mahkemeye
intikal ettirmek zorundadır.
Arama, zapt ve el koyma
Ceza Muhakemesi Kanununa göre arama
kararı verme yetkisi hâkime ait iken, gecikmesinde sakınca bulunan
hâllerde bunu cumhuriyet savcısı kullanmakta iken, askerî
yargıda ise askerî mahkeme teşkilatında askerî mahkeme bulunan
kıta komutanı veya onun izin verdiği kurum amiri yahut da
onların izin verdiği kişiler tarafından arama
yapılabilmektedir.
Bütün bunları ne için söylüyoruz? Bunların
yapılış sebebinin başında askerî düzenin ve ordunun
disiplininin ön planda geldiği hükmü gözümüze çarpmaktadır. Burada,
ordunun disiplininin ön planda geldiğini kabul etmekle birlikte, eğer
disiplin her şeyin önünde geliyorsa, bu takdirde, bu mahkemelerin görevine
giren suçlarda da birtakım kısıtlamalar, sınırlamalar
yapmamız gerekmektedir ki disiplinin ötesine taşmasın.
Askerî mahkemelerin görev alanı askerî suçların
yargılanmasıyla sınırlandırılmaktadır bu
durumda. Askerî suç ise yüksek mahkeme tarafından
tanımlanmış, askerî suçun unsurları Bir askerî yararı
ihlal etmek. ve Askerî nitelikte olmak. şeklinde
açıklanmıştır.
Gene askerî mahkemelerin görev alanı tanımlanırken
ve mahkemelerin teşkilatı, yapılanması gündeme gelirken
hâkim bağımsızlığı ve hâkim teminatı esas
alınmış ancak bunun yanında askerî hizmet ve görevin
gerekleri de ilave edilmiştir. Bu takdirde elbette ki hâkim
bağımsızlığı ve hâkim teminatı biraz da olsa
geriye itilebilecektir.
Bütün bunları değerlendirdiğimizde, gerek Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kararları gerekse Avrupa
Birliğiyle olan sözleşmelerimiz birlikte nazara
alındığında askerî mahkemelerin görev alanında bir daraltma
yapmamız gerektiği açıkça ortaya çıkmaktadır.
Burada ne yapılmıştır, kısaca ondan
bahsedeyim. Birincisinde, asker olmayan kişilerin savaş hâli
haricinde askerî mahkemelerde yargılanamayacağı esası
getirilmiştir. Herkesin de çok iyi bildiği gibi, bunun, asker olmayan
kişilerin, sivillerin askerî mahkemede yargılanmasının en
bariz görüldüğü hâller sıkıyönetim hâlleridir.
Sıkıyönetim mahkemelerinde sivil hâkim ve savcılar da görev
yaptığı hâlde -oradaki askerî hâkimlerin elbette ki beceriksiz
falan olduğunu kesinlikle düşünecek değilim; onlar da
cansiparane çalıştığı hâlde- sistemin
yapısından kaynaklanan, Askerî Yargılama Usulü Kanunundan,
Askerî Ceza Kanunundan kaynaklanan bazı sorunlardan dolayı birçok
kişi mağdur olmuştur. İşte hedefimiz, tekrar bu
mağduriyetlere imkân verilmemesidir.
Bir başka düzenleme, askerî mahallerde işlenen
suçların askerî mahkemelerin görev alanından
çıkarılmasıdır. Elbette ki askerî mahallerde işlenen
asker kişilerin görevleriyle ilgili suçları veya asker kişilerin
askerlere karşı işledikleri suçlar tabii ki askerî mahkemelerin
görevine girecektir.
Bu değişiklikle, askerî mahkemelerin görev ve
yetkilerinin demokratik hukuk devletinin gerektirdiği ölçülerde ve bu
çerçevede yerine getirilmesi düşünülmüştür.
Teklifi, bu duygu ve düşüncelerle tasviplerinize sunarak
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Köylü, teşekkür ederim.
Şahıslar adına konuşmalara geçiyoruz.
İlk söz, Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet
Aydına aittir.
Sayın Aydın, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan teklifin çerçeve 16ncı maddesi
üzerine söz almış bulunuyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu maddeyle Anayasanın mevcut
145inci maddesi yeniden düzenlenmektedir. Dolayısıyla, askerî
yargının görev alanı çağdaş bir hukuk
anlayışıyla yeni bir yapıya kavuşturuluyor.
Yapılan bu değişiklikle, askerî mahkemeler, asker
kişiler tarafından işlenen askerî suçlar ile bunların asker
kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak
işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlendirilmektedir.
Yine, diğer taraftan, devletin güvenliğine, anayasal
düzene ve anayasal düzenin işleyişine karşı işlenen
suçların yer aldığı davaların ise her hâlükârda, kim
tarafından işlenirse işlensin, adliye mahkemelerinde
görüşülmesi esas alınıyor.
Yine bu hükümle birlikte, savaş durumu haricinde, asker
olmayan kişilerin askerî mahkemelerde yargılanamayacağı ifade
edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün,
modern dünyada askerî yargının görev alanı daralmakla birlikte
gittikçe adli yargının denetimi altına girmiş ve hatta
birçok ülkede askerî yargı tamamen kaldırılmıştır.
Bugün ülkemizde de, dünyadaki diğer demokratik ülkelerde mevcut olan böyle
bir askerî yargı sistemine ihtiyaç vardır. Burada önemli olan,
demokratik, hukukun üstünlüğüne dayanan, yargı birliği
çerçevesinde adil yargılanma hakkı ve doğal yargıç
ilkelerinin oluşturulmasıdır.
Yine bilindiği üzere, taraf olduğumuz Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi ile mevcuttaki bir kanun arasında
çatışma çıktığı takdirde uluslararası
sözleşme esas alınmaktadır. Bu sebeple, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi de vermiş olduğu pek çok kararında,
sivillerin askerî mahkemelerde yargılanmasını,
bağımsızlıktan ve tarafsızlıktan yoksun bir
mahkeme tarafından yargılandığı için,
dolayısıyla, sözleşmenin 6ncı maddesinde ifade edilen
adil yargılanma hakkı ihlali olarak görmektedir. Ergin-Türkiye
kararında olduğu gibi, Erikçi-Türkiye kararında olduğu
gibi, sayabileceğimiz çok sayıda karar var Türkiye aleyhinde
işlenmiş.
Mahkemenin -bu özellikle çok önemlidir- bir diğer
çarpıcı gerekçesi de, Türkiye'nin Avrupa Konseyi ülkeleri
arasında, sivillerin barış zamanında askerî mahkemelerde
yargılanabildiği tek ülke olarak yer almasıdır. Burası
çok önemlidir değerli arkadaşlar, Avrupa Konseyi ülkeleri
arasında bir tek Türkiyede barış zamanında siviller askerî
mahkemede yargılanabiliyor.
Yine, öte yandan, mahkemeye göre demokratik ülkelerde ordunun asli
görevinin ulusal güvenlikle sınırlı olması gerçeği yer
almaktadır. Yargı gücünün ise sivil iradeye ait olması
gereği tartışmasızdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mukayeseli
hukuku incelediğimiz zaman da, çoğu demokratik ülkelerde ayrı
bir askerî yargı sisteminin bulunmadığını ve asker
kişilerin de adli mahkemelerde yargılandığını
görmekteyiz. Bazı ülkelerde ise askerî mahkemeler sadece disiplin mahkemesi
olarak görev yapmaktadır. Yine, Anayasa Mahkememiz de benzer bir
içtihatla, Suçun Askerî Ceza Kanununda açıkça yer alması onun
askerî suç sayılmasına yetmeyecektir. şeklinde bir karar
vermiştir.
İster günümüzdeki evrensel insan hakları çerçevesinde
olsun ister Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin konuyla ilgili kararları
olsun, yine uluslararası referans belgeleri olarak gördüğümüz
katılım ortaklığı belgesi, ilerleme raporları ve
iştişari ziyaret raporlarına baktığımız
zaman, mukayeseli hukuku incelediğimiz zaman, Anayasa Mahkemesinin bu
konuyla ilgili vermiş olduğu karara baktığımız
zaman ve bunların hepsini birlikte incelediğimiz zaman bu madde
değişikliğinin çağdaş hukuk anlayışı
çerçevesinde bir düzenleme olacağı da kaçınılmazdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ olarak bugüne kadar yapmış olduğumuz tüm
çalışmaların temelinde ve hizmetlerin odağında insan
vardır. Dili, dini, rengi, ırkı ne olursa olsun herkese
eşit ve adil bir hizmet sunmanın gayreti içerisinde olduk ve olmaya
devam edeceğiz; zira, insanı yaşatarak devleti yaşatmaya
çalışıyoruz.
Bugün dünyanın 17nci büyük ekonomisi konumuna gelmiş,
bölgesinde lider, komşularıyla iyi ilişkiler kurabilen,
artık işkence ve kötü muameleyle anılmayan ve uluslararası
alanda her açıdan çok daha iyi bir yerde olan bir Türkiye var. AK
PARTİyle birlikte Türkiye büyüyor, kalkınıyor, gelişiyor,
demokratikleşiyor, çağdaş dünyayla entegre oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydın, lütfen
konuşmanızı tamamlayınız efendim.
AHMET AYDIN (Devamla) Bizler, demokratik yapıyı güçlendirmek
suretiyle on yılların birikmiş tüm sorunlarını çözmeye
çalışıyoruz ve çözüyoruz. Artık, devlet,
korkularını bıraksın istiyoruz, siyaset ise korkular
üzerinde yapılmasın, hepimizin ortak hassasiyetleri, siyasette
istismar edilmesin istiyoruz ve bu ülkede yaşayan herkes eşit, özgür
ve onurlu bir vatandaş olduğunu hissetsin istiyoruz; kendisine
güvenilen bir devlet ve vatandaşını koruyan bir devlet olsun
istiyoruz.
Biz, tüm bu gelişmeleri sağlarken, istiyoruz ki,
muhalefet de katkı sunsun, ülke insanlarının beklentileri
doğrultusunda, hayat standartlarının geliştirilmesi
hususunda, demokratikleşme konusunda her açıdan gayret sarf etsin,
halkın yanında olduğunu icraatlarıyla göstersin.
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun)
Olmadığımızı nereden biliyorsun?
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sekiz senedir yaptınız!
AHMET AYDIN (Devamla) Ama maalesef bunu göremedik. Aksine
sorunların çözümü yerine sorun üretilmeye çalışılıyor.
Siyasete ve siyasetçiye güvenin tesisi yerine siyaset kurumunu zedeleyen
girişimlerde bulunuluyor. Şunu da hatırlatmak isterim ki, her
şeyden kaçabilirsiniz, her türlü engellemelerde bulunabilirsiniz,
oylamalara katılmayabilirsiniz ancak milletten, millî iradeden
kaçış yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Çok doğru söylüyorsun, millî
iradeden kaçış yok!
BAŞKAN - Sayın
Aydın, ek süreniz de doldu efendim. Genel Kurulu selamlayınız,
lütfen, selamlayın.
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) İşkenceyi
bir daha söylesene!
AHMET AYDIN (Devamla) Zira, millet iradesinin önünde duranlar,
dün Meclisi boykot edenler, bugün burada yoklar. Onun için değerli
arkadaşlar, herkes bindiği dalı keserse, özellikle siyasetçi
bunu yaparsa, siyaset güçlenemez, dolayısıyla, demokrasi
gelişemez ve sorunlar çözülemez. İşte bundan dolayıdır
ki
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Doğru,
bindiğiniz dalı kesiyorsunuz!
BAŞKAN - Sayın
Aydın, sadece Genel Kurulu selamlamanız için açtım
mikrofonunuzu. Lütfen
AHMET AYDIN (Devamla) -
Bitiriyorum efendim.
İşte, bundan dolayıdır ki, siyaseti
halkın sorunlarının çözüm aracı olarak görüp, bütün
meselelerimizi de gücünü milletten alan bu çatı altında hep birlikte çözelim istiyoruz.
İstediğimiz ve yaptığımız bu bizim. Sizler de
gelecek nesiller tarafından hayırla yâd edilmek istiyorsanız,
darbe Anayasasını değiştiren bu tarihî fırsatı
kaçırmayın diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Darbe Anayasasında sen
neredeydin? Hadi Ahmet Bey, bankacıydı, para kazanıyordu, sen
neredeydin?
AHMET AYDIN (Devamla) İl başkanı
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Darbe döneminin valileri,
milletvekili ya burada! Geç geç
Vali var vali, 12 Eylül valileri!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şahıslar
adına ikinci söz Denizli Milletvekili Sayın Hasan Erçelebiye aittir.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Darbe döneminin paşaları
içinizde, valileri içinizde yani arkadaşlar.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen Hatibi dinleyelim, kendi aramızda
konuşmayalım.
Sayın Erçelebi, buyurun efendim.
Sayın Erçelebi, sizin de süreniz beş dakika efendim.
Buyurun.
HASAN ERÇELEBİ (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Demokratik Sol Parti ve şahsım
adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu sabaha yakın aramızdan ayrılan Türkiye Barolar
Birliği Başkanı Profesör Doktor Sayın Özdemir Özoka
Allahtan rahmet diliyorum, kederli ailesine ve milletimize
başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, sözlerime, bir Karadenizli
yurttaşımızın bana üç gün önce ettiği telefon
mesajıyla, haberiyle başlamak istiyorum. Dedi ki: Milletvekilum, ha
bu Anayasa Hükûmetin midur, milletin midur, bir partinin midur? Ben de ona
dedim ki: Bu Anayasa Teklifi Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve
arkadaşlarınındır. İşte, değerli
milletvekilleri, Anadoluya gittiğinizde böyle bir tabloyla
karşılaşacaksınız.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de yaratılmak istenen
nedir biliyor musunuz? Yaratılmak istenen, gergin bir siyasi ortam,
birbiriyle kavgalı görüntü veren, yıpratılmış anayasal
kurumlar ve umutsuz bir toplum ve bunun da göstergelerini görüyoruz. Her hafta
salı günü gruplar miting alanına dönüyor ve orada liderler gerçekten
ağza alınmayacak sözler sarf ediyorlar. Bu durum Genel Kurulumuza da
yansıdı. Görmeye alışık
olmadığımız ama son günlerde
kanıksadığımız davranışlar ve görüntüler bu
yüce Meclise, bu gazi Meclise yakışmıyor, bizlere
yakışmıyor, o nedenle bu gergin siyasi ortamdan
çıkmamız lazım.
Kurumlar birbirleriyle karşı karşıya
getirilmeye çalışılıyor. Bir tarafta YÖK,
Danıştay; işte, öbür tarafta yargı organlarıyla
başka kurumlar. Ama bu süreçte en fazla yıpratılan ordumuz ve
yargımız olmuştur. O yüzden, bir kez de burada, hepinizin
huzurunda söylüyorum: Başka bir Türk ordusu, başka bir Türk
yargısı yoktur; o yüzden dikkatli olmamız gerekir.
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Başka bir Meclis de yok.
HASAN ERÇELEBİ (Devamla) Başka Meclis de yok tabii,
başka Meclis de yok ama yakışıyor mu davranışlar?
Tabii ki başka Meclis de yok. Başka yerde arayan mı var çözümü?
Değerli arkadaşlarım
AHMET YENİ (Samsun) Onun için, darbe Anayasasına
Evet. de!
HASAN ERÇELEBİ (Devamla) Söyleyeceğim,
söyleyeceğim, dur, hele dur, sabret.
Değerli arkadaşlarım, umutsuz bir toplum
yaratılmak isteniyor, toplumun önde gelen insanları üç yıla
yakın zamandır daha iddianame bile ortaya konmadan tutuklanıyor;
bu, halkta bezginlik, halkta yılgınlık yaratıyor; bu,
yanlıştır, bu türbülanstan çıkmamız lazım; aksi
hâlde, inanın, ne toplumdan ne kurumlardan ne de demokrasimizden
hayır göreceğiz. Lütfen, hepimiz aklımızı
başımıza toplayalım.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Aklı olan başına
toplar, aklı olmayan ne yapacak?
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) Akıllar
başta değil mi?
HASAN ERÇELEBİ (Devamla) Yarın referanduma
gideceksiniz, halk gerçekten sizi bekliyor ve kulağınızı
çekecek referandumda, ben size söyleyeyim. Ama halk şiddetini
ayarlayamazsa korkarım kulağınız halkın elinde
kalacak, o yüzden aklınızı başınıza
toplayın.
AHMET YENİ (Samsun) Biraz daha düzgün konuşalım
Sayın Vekilim, düzgün konuşalım.
HASAN ERÇELEBİ (Devamla) Dikkatli olun çünkü sizi o
referandumda Tekel işçileri bekliyor, atamadığınız 320
bin öğretmen bekliyor, işsiz gençler bekliyor,
toprağını ekemeyen çiftçiler bekliyor, maaşını
yetiremeyen memurlar bekliyor ve bir türlü ekmeğinin içine katık
bulamayan emekliler bekliyor. İşte, o nedenle, referandum sizin için
kâbus olabilir. Bunun örnekleri bizim demokrasimizde vardır. O yüzden
şöyle bir açıp o demokrasi tarihine bir baksanız iyi edersiniz
diye düşünüyorum.
AHMET YENİ (Samsun) Millete güvenin, güvenin.
HASAN ERÇELEBİ (Devamla) Güveniyoruz biz millete,
başka bir güvencemiz yoktur, hiç merak etmeyin.
AHMET YENİ (Samsun) Millete güvenin, milletten
korkmayın.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen yerimizden söz
atmayalım.
HASAN ERÇELEBİ (Devamla) Biz, seçimler öncesinde, sizin
gibi gizli toplantılar yapmıyorduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erçelebi, size de ek süre veriyorum.
Lütfen tamamlayın konuşmanızı.
HASAN ERÇELEBİ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, referandumlar, kuşkusuz
anayasal birer düzenlemedir ancak bazı şeyler referanduma
götürülemez. Ne götürülemez? Özgürlükler götürülemez. Ne götürülemez? Kuvvetler
ayrılığı götürülemez. Siz, bu hâliyle bu paketi milletin
önüne koyduğunuz zaman, yargı
bağımsızlığını, kuvvetler
ayrılığı ilkesini oylamış olacaksınız.
Referandumdan ne sonuç çıkarsa çıksın, sonuçta Türk milleti adına
karar veren Türk yargısı bu işten zarar görmüş olacak.
Onun için, sizlere tekrar diyorum ki: Gelin, bu Mecliste, bu
Parlamentoda uzlaşma arayınız. İkinci oylamadan önce
uzlaşma yollarını açınız. Aksi hâlde, inanın
tarih sizi affetmeyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erçelebi, Genel Kurulu selamlayabilmeniz
için açıyorum mikrofonu. Lütfen
HASAN ERÇELEBİ (Devamla) Selamlayalım efendim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüden
sık sık yasakların kalktığını söylüyorsunuz
ama geçen hafta, bu yasaklandı, yargının milletvekillerine
bilgilendirme notu idi. Bu yasaklardan da vazgeçerseniz iyi olur diyorum.
İnşallah, aklınızı
başınıza toplarsınız, uzlaşmayı bu Mecliste
ararsınız diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Erçelebi, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde İç Tüzükün 72nci
maddesine göre verilmiş, görüşmelerin devamını amaçlayan
bir önerge vardır.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğün 72. maddesi uyarınca, görüşülmekte
olan 497 Sıra Sayılı Yasa Teklifinin 16. maddesi üzerindeki
görüşmelerin devam ettirilmesini arz ve talep ederiz.
|
Kemal
Kılıçdaroğlu M.
Şevki Kulkuloğlu Atila
Emek |
|
İstanbul Kayseri Antalya |
|
Eşref Karaibrahim Atilla Kart Rahmi Güner |
|
Giresun Konya Ordu |
Gerekçe:
Anayasa teklifi ile Türkiye tarihi birikimine ters bir istikamete
doğru çekilmek istenmektedir
Anayasa değişikliği toplumsal bir talepten ve
ihtiyaçlardan kaynaklanmamıştır. Ne çiftçi, ne esnaf, ne
işçi, ne emekli, ne memur, ne de işsiz yurttaşımız
Türkiye'de bir Anayasa değişikliği yapılmasına
ilişkin bir talep ortaya koymamıştır Kaldı ki, Anayasa
değişikliği teklifi halkın hiçbir somut sorununa, hiçbir
somut çözüm getirmemektedir. Yani Anayasa değişikliğinin
içeriği ile halkın sorunları örtüşmemektedir.
Anayasa değişikliği teklifi, halkın
değil, siyasi iktidarın gündemidir. Yoksulluk, işsizlik ve
yolsuzlukları perdelemek ve önümüzdeki seçimleri Anayasa
tartışmaları içinde toplumun gerçek gündeminden
uzaklaştırma amacını gütmektedir.
Bu Anayasa değişikliği siyasi iktidarın güncel
çıkarlarını gerçekleştirmek üzere ortaya
atılmıştır. Bu nedenledir ki, Parlamento içindeki hiçbir
siyasi parti tarafından desteklenmemektedir.
Bu Anayasa değişikliği teklifi bir toplumsal
mutabakatın değil, siyasi iktidarın talebi olarak ortaya
çıkmıştır. Bu açıdan toplumu birleştirmeye
değil ayrıştırmaya yönelik bir tekliftir. Türkiye'yi
ayrıştıran, Türkiye'yi parçalamaya yönelik çok tehlikeli
kamplaşmaların kaynağı niteliğindedir.
Anayasa değişikliği teklifinin tüm maddelerinin
birlikte oylanması hem Parlamentoya hem Türk halkına yapılan
dayatmayı ortaya koymaktadır. Tüm maddelerin birlikte oylanması
bazı şeyleri gözlerden kaçırmanın bir ifadesidir. Milletin
vekiline maddeleri teker teker oylama hakkı verilirken, milletin
kendisinden bu hakkın kaçırılması asla demokrasi
anlayışıyla bağdaşmaz.
Bu anayasa değişikliği teklifi bir dayatma
niteliğindedir. Toplum kesimlerinin desteği yerine Parlamento
çoğunluğunun dayatması ile hayata geçirilmeye
çalışılmaktadır. Böyle bir durum ancak darbe dönemlerinde
olur, darbe dönemlerinde Anayasa dayatılır.
Bu Anayasa değişikliği teklifi, anayasal
sistemimizin temel dayanağını oluşturan üç temel erkten
yargı erkini özensiz, usule aykırı bir yaklaşımla
siyasi iktidarın hegemonyası altına alma planının
uygulanma belgesidir. Siyasi iktidar yargıyı ele geçirilmesi gereken
bir unsur olarak değerlendirmektedir. Yargının yürütmenin
emrinde olduğu bir sisteme demokrasi denilemez. Yargının siyasetin
güdümüne sokulması ancak, dikta özlemi ile açıklanabilir.
Bu Anayasa teklifi Sayın Başbakanının ve
siyasi iktidar yetkililerinin kendilerini kurtarmak üzere
kurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesinin şekillenmesi
Başbakan ve bakanları Yüce Divan'da aklamaya yöneliktir.
Çoğunluğu hukukçu olmayan bir mahkeme kurgulandığından
hukukçu olmayanların ceza yargılaması yaptığı bir
düzen kurulmaktadır.
İdarenin eylem ve işlemlerinin odaklaşmanın
tespitinde gözetilmeyeceği ilkesi Anayasaya konularak, siyasetçiler sorumluluktan
arındırılmaktadır. Geçici 15. madde
kaldırılırken, siyasi iktidarlara kalıcı
dokunulmazlık getirilmektedir. Bu düzenleme iktidar partisinin hiçbir
şekilde kapatılmayacağına ilişkin bir düzenlemedir.
Böylece iktidar mensuplarına hem sorumsuzluk hem de dokunulmazlık
getirilmektedir.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı da
tamamen değiştirilmektedir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
siyasi iktidarın hedefi hâline getirilmiştir. Adalet Bakanı ve
müsteşarının konumunun yargı
bağımsızlığı açısından
sorgulanırken, başka bakanlık memurlarının da HSYK'ya
dâhil edilmesi ile yargı bağımsızlığı daha
da zedelenir noktaya taşınmıştır. Yine hakim ve
savcıların soruşturmalarında Adalet Bakanına mutlak
yetki verilmesi günümüzde yaşanan olaylar düşünüldüğünde vahim
sonuçlar doğuracağı açık bir düzenleme olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Anayasalar toplumsal mutabakat metinleridir. Bu nedenle
oluşturulmalarında mutlaka tüm toplum kesimlerinin katkısı
sağlanmalıdır. Anayasa metinlerinin toplumsal mutabakat
değil toplumsal çatışma metihlerine dönüştürülmesi
toplumsal birlikteliği zarar verir. Toplumu gererek,
ayrıştırarak siyaset yapma belki belirli bir zaman diliminde
bazı siyasi partilerin çıkarına olabilir. Ancak
unutulmamalıdır ki, Türk halkı kendini iradesini istismar eden
siyası partilere mutlaka ve mutlaka sandıkta bunun hesabını
sorar.
Bu açıdan söz konusu düzenlemenin görüşmelerine devam
edilmelidir.
BAŞKAN Bir önerge daha geldi aynı mahiyette, onu da
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan Anayasa Değişiklik Teklifinin 16.
maddesinin TBMM İçtüzüğü'nün 72. maddesi uyarınca,
görüşmelerinin devamına karar verilmesini saygı ile arz ve talep
ederiz.
|
Faruk
Bal Oktay
Vural Mehmet
Şandır |
|
Konya İzmir Mersin |
|
Behiç
Çelik S. Nevzat
Korkmaz Osman
Durmuş |
|
Mersin Isparta Kırıkkale |
|
Rıdvan
Yalçın |
|
Ordu |
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev
ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen demokrasisini;
21. yüzyılın evrensel değerlerine
kavuşturabilmenin,
Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın,
Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya
kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa
yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi konularda
uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak ilk
seçimde milletin takdirine sunulmasını,
Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk iş olarak
anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını
teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel
standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde
sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokrasiyi iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHPnin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKPnin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif
hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir.
Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa
edilen Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur,
Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKPden bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri
alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP millete değil, kendisine çalışmaktadır.
AKP, iyi niyetli değildir. Bu teklif ile
başlattığı PKK AÇILIMI için anayasal zemin
hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı etkisiz hâle
getirmektedir.
Bu hususlarda uzlaşmaya varıncaya kadar görüşmelere
devam edilmelidir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, yeni gelen
arkadaşlara hoş geldiniz diyorum ve yoklama talep ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Biraz önceki okunan önergede
kimin önergesi olduğunu bilmiyorum ama- grubumuzu itham eden sözler
vardır. İzin verirseniz, o önergenin grubumuzu itham eden, PKK
AÇILIMI gibi dayatma gibi uzlaşmaya katılmamak gibi itham eden
sözleri vardır. O konuda söz almak istiyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yoklama istedik.
BAŞKAN Efendim, bir saniye
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
eğer gerekçeyi herhangi bir milletvekili burada konuşmuş
olsaydı sataşmadan söz verecektiniz. Kâtip üyenin okuması
sataşmaya engel değildir.
BAŞKAN Şimdi, efendim, önerge ve önerge gerekçeleriyle
ilgili sataşmadan dolayı söz verme uygulaması şu ana kadar
Meclisimizde yapılmış değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Böyle bir uygulamamız yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
önerge sahibi burada aynı metni okusaydı, grubumuzu itham eden,
grubumuzla alakası olmayan ve iftiralarla dolu bir söylem içinde
bulunmuş olacaktı.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Zaman kazanmak için
yapıyorlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kâtip üyenin orada
okuması herhangi bir şeyi değiştirmez.
BAŞKAN Sayın Elitaş, anlıyorum sizi ancak
İç Tüzük açısından buna imkân olmadığını
düşünüyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
SUAT KILIÇ (Samsun) Önergenin gerekçesini İç Tüzük
açısından Divan olarak inceleme görevi vardır. Önergenin
gerekçesi İç Tüzüke aykırıdır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
herhangi bir konuşmanın, Genel Kuruldan şahıs adına
veya yazılı bir metin olarak okutturulması diye ifade ediliyor
İç Tüzükümüzde. Şahsın kendisinin söylemesi veya
başkası tarafından okutulması hakareti haklı
kılmaz. O anlamda, yanlış ifade edilen bu söylemlerin düzeltilmesi
gerekir.
ATİLA EMEK (Antalya) Sayın Başkan, oyalıyor
Yoklamayı yapmadınız.
BAŞKAN Sayın Elitaş, bu önerge şu ana kadar,
16ncı maddeyi görüşüyoruz, hepsinde okundu. Niye şimdi bunu
gündeme getiriyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, hepsinde de yanlış ifade ediliyor. İzin
verirseniz bunu düzeltmek istiyoruz.
AHMET YENİ (Samsun) Hepsi iftira.
CANAN ARITMAN (İzmir) Önce bizim talebimizi dikkate
alın.
BAŞKAN Efendim, şimdi, İç Tüzük açısından
mümkün olmadığı kanaatindeyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, İç Tüzük açısından mümkün. Çünkü bir önerge
veya bir konuşma metnini ya şahıs -kendi tarafından-
okuyabilir ya da başka birisi tarafından okutturulabilir.
Şahsın okuması veya burada konuşması hakaret içerirken
cevap hakkımız varken, Kâtip Üye tarafından okunması cevap
hakkımızı engellemez.
BAŞKAN Bir saniye
Bu önergedeki ifadelere cevap verme,
onlara itirazlarınızı dile getirme hakkına sahipsiniz.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) O zaman müsaade edin.
BAŞKAN Onları başka şekilde halledersiniz.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Hayır efendim, orada
sataşma var, sataşma.
BAŞKAN Ama ben İç Tüzük açısından
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hakaret var.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Elitaş, sordum Önergelerle
ilgili sataşma gerekçesiyle söz verilmiş mi uygulamada? diye, uzman
arkadaşlar böyle bir tatbikat olmadığını ifade
ettiler.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, izin
verir misiniz?
BAŞKAN Buyurun, buyurun
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bakın, İç Tüzük
60ıncı madde, 60ıncı maddenin beşinci
fıkrası
(Gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, bir saniye
Yoğun bir
uğultu var.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ama daha evvel yoklama istedik.
BAŞKAN Arkadaşlar, siz oturun, biraz sonra
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Zaten amacı oydu. Bak, söz
aldı, oyaladı, doldurdu burayı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Zaten sizin ayağa kalkma
amacınız oyalamak değil mi, vakit geçirmek değil mi?
BAŞKAN Evet, Sayın Elitaş, buyurun izah edin
efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, yazılı bir
konuşmanın
BAŞKAN İç Tüzük
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
İç Tüzük 60
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bu, konuşma değil, önerge
gerekçesi.
BAŞKAN Kaçıncı madde?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 60/5 efendim:
Yazılı bir konuşmanın, kürsüden okunması veya
Başkanın izni ile bir kâtip üyeye okutturulması mümkündür.
BAŞKAN Tamam.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Eğer burada önergeyi
şahıs okumuş olsaydı, konuşmuş olsaydı,
grubumuza hakaret içeren sözler olduğu tespit edilmiş olacaktı
ve söz hakkı doğacaktı. Kâtip üyenin okuması hakaretin
engellenmesi anlamına gelmez, söz hakkının da
olmadığını ifade etmez. (AK PARTİ
sıralarından Doğru, doğru sesleri) Önergenin gerekçesi hakaret
kastıyla hazırlanmıştır.
BAŞKAN Yazılı bir konuşmanın, kürsüden
okunması veya Başkanın izni ile bir kâtip üyeye
okutturulması mümkündür. Evet, yani buradan nasıl bir sonuç
çıkarıyorsunuz efendim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
şunu ifade ediyorum
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Kürsü orası, orası
değil; Divan başka, kürsü başka.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Eleştiriye tahammülsüzlük,
başka bir şey değil.
BAŞKAN Sayın Elitaş, ben önerge üzerinde böyle
bir söz hakkı vermenin İç Tüzüke uygun olmadığı
kanaatindeyim ama
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkanım, söylenen,
yaptığımız Anayasa değişikliği, demokrasinin
standardını yükseltmek, demokrasiyi taçlandırmak
adınadır. Ama bu yaptığımız
değişikliği tahrip ederek başka amaçlarla söylemesi
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Asıl sen sataşıyorsun
Mustafa Bey!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
açıkçası Türkiye
Büyük Millet
BAŞKAN Ama siz eğer 60ıncı maddenin
dördüncü fıkrasına göre bir söz talebinde bulunursanız,
yerinizden bir açıklama yapmak için size söz verebilirim.
60/4e göre Pek kısa bir sözü olduğunu belirten üyeye Başkan,
yerinden konuşma izni verebilir. Oraya dayalı olarak size söz
veriyorum.
Buyurun, yerinizden açıklama yapın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, Suat Bey
konuşacak.
BAŞKAN Peki efendim.
Suat Bey, buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, bir gruba mensup milletvekilleri tarafından
1inci maddeden itibaren verilen ve standart olarak hazırlanmış
bulunan önergelerde hakaret kastı bulunduğuna ve bunun
Başkanlıkça önlenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, öncelikle
teşekkür ediyorum.
Çok Saygıdeğer Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna sunulan
önergelerin içerdiği dil ve kullanılan ifadeler bakımından
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün uyulmasını
zorunlu kıldığı temiz dil kavramına ve prensiplerine
paralel düşmesi bir zarurettir.
Bir parti milletvekilleri tarafından, 1inci maddeden
itibaren verilen ve standart olarak hazırlanmış bulunan
önergenin gerekçesi her madde üzerinde verilen önergede aynen tekrar
edilmektedir ve tekrar edilen bu önerge gerekçesinde hakaret kastı
güdüldüğü apaçık ortadadır. Bu önergenin gerekçesindeki bütün
unsurları, bütün kavramları şiddetle reddediyoruz. Bir önergenin
bu şekilde gerekçelendirilmesi akılla, mantıkla, hukukla ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğüyle kesinlikle
bağdaşmamaktadır. (MHP sıralarından gürültüler)
Saygıdeğer Başkanım, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanının, bu şekilde hakaret
kastına matuf olmak üzere hazırlanan önerge gerekçelerini
değerlendirmek ve işlemden kaldırmak yetkisi vardır ve bu
yetkinin dayanağı Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğüdür. Eğer bahse konu önergenin gerekçesindeki hakaretler
Meclisimizin kürsüsünden ifade ediliyor olsaydı, her bir önergenin
gerekçesinde, temiz dile aykırı tutumdan ve hakaret dilini siyasetin
kuralı hâline getirmekten dolayı söz almak ve o önergenin
gerekçesinde ifade edilen hususları grubumuz adına reddetmek
imkânına sahip olacaktık ama burada, bu önergenin altında
imzası bulunan milletvekilleri hem Başkanlığın
tarafsızlığını istismar ederek hem de Türkiye Büyük
Millet Meclisi İç Tüzüğündeki hükümleri istismar etmek suretiyle
hakaretlerini Başkanlık Divanı kâtip üyelerine okutturmak
yoluyla kendilerini haklı bir konumda tutmaya gayret etmektedirler.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Kaç dakika verdiniz?
K.KEMAL ANADOL (İzmir) Pek kısa bir süre!
SUAT KILIÇ (Samsun) Bu fiks önerge, bu hazır metin
üzerinden yürütülen önerge gerekçesi milletimiz tarafından ibretle takip
edilmekte ve kınanmaktadır.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Biraz daha süre ver,
konuşmasına devam etsin!
SUAT KILIÇ (Samsun) Bu durum doğru bir durum değildir.
Her madde üzerinde söyleyecek sözleri olmayanların bu şekilde
hakaretler içeren bir önerge gerekçesiyle hareket etmelerini doğrusu biz
doğru bulmuyoruz, İç Tüzüke uygun da bulmuyoruz.
K.KEMAL ANADOL (İzmir) Böyle bir usul yok!
SUAT KILIÇ (Samsun) Maddeler üzerinde bu kadar söz söyleyen, söz
söylediği yetmediği gibi hakaretler eden, kürsüden
yaptığı hakaretlere önerge gerekçesiyle yeni hakaretlerini ilave
edenlerin nihayetinde oy kullanma hakkından bile mahrum olmaları
düşündürücüdür. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Süreniz doldu Sayın Kılıç.
SUAT KILIÇ (Samsun) Bu kadar konuşanların,
sonrasında gelip gizli oylamada oy kullanmaları
BAŞKAN Tamam, teşekkür ederim.
SUAT KILIÇ (Samsun)
demokrasinin gereğini yerine
getirmeleri gerekirdi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Tamam efendim.
SUAT KILIÇ (Samsun) Bundan sonraki maddelerde
BAŞKAN Tamam Sayın Kılıç.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Şandır, ne diyeceksizin
efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, kastedilen
(DSP ve AK PARTİ sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye arkadaşlar...
Arkadaşlar, sinirlerimize hâkim olalım, daha günün
başında sayılırız.
Buyurun.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Kılıç
yazsın bize bir önerge, biz de onu verelim.
BAŞKAN Lütfen
Sayın Şandır, buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, söz
konusu olan önergelerden biri bizim grubumuza aittir, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubuna aittir. Bu önergenin gerekçesi de 87ye göre
değerlendirilmelidir, önergelerin gerekçelerine cevap verme hakkı
yoktur. Açıklama için de süre uzun tutulmuştur.
BAŞKAN Üç dakika verdim, üç dakika da doldu efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Peki. Ancak, şu bilinmelidir
ki, bu gerekçede asla hakaret kastı bulunmamaktadır. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) Hep hakaret, hep!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Siz öyle
algılıyorsanız o sizin takdirinizdir. Ona biz karışmayız
ama burada hakaret ifade eden bir tek kelime bulunmaz. Eğer öyle bir iddia
varsa, arkadaşlarımıza yargı yolu açıktır.
Takdirlerinize sunuyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hakaret edeceksin,
yargıya müracaat gibi, sonra da az önceki arkadaşın özür dilediği
gibi
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hakaret yok.
BAŞKAN Sayın Şandır, oturun; Sayın
Elitaş, siz de oturun.
Sayın Anadol, yoklamamı istediniz efendim?
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Evet, efendim.
BAŞKAN Sayın Anadol, Sayın Koçal, Sayın
Çakır, Sayın Baratalı, Sayın Keleş, Sayın Kart,
Sayın Arıtman, Sayın Emek, Sayın Diren, Sayın Köktürk,
Sayın Köse, Sayın Sönmez, Sayın Yalçınkaya, Sayın Güner, Sayın Kulkuloğlu, Sayın
Serter, Sayın Hamzaçebi, Sayın Ünlütepe, Sayın Oyan, Sayın
Tamaylıgil, Sayın Karaibrahim.
Efendim, iki dakika yoklama için süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Şimdi, madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz. Yoklama nedeniyle sistemden isimler
silinmiş olabilir. Arkadaşlarımız yeniden girsinler.
Sayın Yıldız, Sayın Tankut, Sayın Taner,
Sayın Paksoy, Sayın Işık, Sayın Coşkun,
Sayın Ağyüz, Sayın Bölükbaşı, Sayın Sipahi,
Sayın Çelik, Sayın Sakık, Sayın Güvel, Sayın
Kulkuloğlu. Sıra budur efendim.
Ben silinmeden önceki sıraya göre
arkadaşlarımıza söz vereceğim. İlk sırada
Sayın Yıldız var.
Sayın Yıldız, buyurun.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Hükûmet iş ve işlemlerin
yürütülmesinde Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği,
aynı zamanda da uluslararası kuruluşların komiserlerinin
taleplerini itirazsız yerine getirmektedir.
Savunma Bakanı olarak, askerî yargı ve askerî
uygulamalarda, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve
uluslararası komiserlerin emirlerini yerine getirmek sizi rahatsız
etmiyor mu?
Uygulamalarınız bir tarafa, bu durumu yasaların
gerekçelerine yazmanızı da nasıl açıklıyorsunuz?
Askerî konulardaki yasaların düzenlenmesinde, ülkemizin
coğrafi, stratejik, tarihsel konumlarını göz önünde tutuyor
musunuz? Yoksa AKPnin diğer konulardaki uygulamalarına mı ayak
uyduruyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Dün sormuştum Sayın Komisyon Başkanına, bugün
sorumu yenilemek istiyorum, inşallah bugün bir cevap
alacağımı da ümit ediyorum.
Mevcut Anayasamızın 50nci maddesinin üçüncü
fıkrasında Dinlenmek, çalışanların
hakkıdır. denilmektedir. Yani çalışan
insanlarımızın dinlenme hakları Anayasamızla güvence
altına alınmıştır.
Şimdi, Komisyon Başkanımız Sayın
Hocamıza sormak istiyorum: Temel hakları güvence altına
aldığını söylediğimiz ve çok önemli olduğunu
ifade ettiğimiz yeni Anayasa Değişikliği Teklifini
görüştüğümüz bu zaman diliminde, sizce günde ortalama on dört-on
beş saat çalışarak düşüncelerini ifade etmeye
çalışan milletvekilleri, bu çalışmalarının
karşılığında anayasal hakları olan dinlenme
hakkını kullanabilmekte midir? Bunu siyasi kimliğinizle
değil, mümkünse akademik kimliğinizle cevaplamanızı... Bu
durumda, bir Anayasa değişikliği yapma esnasında başka
bir Anayasa ihlali yapılmış olmuyor mu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taner
RECEP TANER (Aydın) Görüşmekte olduğumuz
maddeyle, askerî personele sivil yargı yolu açılmaktadır ama
hâlâ Türkiye Büyük Millet Meclisinde bekleyen çoğu yolsuzluk, zimmet,
irtikap, rüşvet, sahtecilik ve bölücülük suçlarıyla ilgili olan
dosyaları, dokunulmazlık zırhı arkasına saklayarak
kamu vicdanını yaralamaktasınız.
1) Hâlen beklemekte olan dokunulmazlık dosyalarına
mahkeme yolunu ne zaman açacaksınız?
2) Bu geniş kapsamlı paketin içinde, niçin seçim
beyannamesinde olmasına rağmen milletvekilliği
dokunulmazlığını kürsü dokunulmazlığı hâline
getirecek düzenleme yoktur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Paksoy
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Barolar Birliği Genel Başkanı hemşehrimiz
Sayın Özdemir Özokun vefatını derin teessürle
öğrenmiş bulunuyorum. Kendisine Allahtan rahmet,
yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı
diliyorum.
Sayın Bakan, Sayın Başbakanın Sayın
Obamanın bu yılki açıklamasını olumlu bulan yorumu ve
Obamanın hassasiyetlerimizi iyi bildiğini iddia etmesi bir devlet
adamı için utanç verici olmuştur. Dışişleri
Bakanlığı ise aksi görüş bildirerek, Başbakanı
yalanlama ve düzeltme durumunda kalmıştır. Obamanın baştan
sona kadar Türk milletini karalayan mesajında Başbakan
Erdoğanın hassasiyetlerimize uygun olarak gördüğü
kavramların neler olduğu anlaşılamamıştır.
Bu konuda, Hükûmet üyesi olarak bize bilgi verir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, 28 Şubat 1997 postmodern darbesi ve 27
Nisan 2007 e-muhtıra sorumlularını herhangi bir engel
olmadığı hâlde, demokrasi adına şimdiye kadar bir
yargılama girişiminde niye bulunulmamıştır? Bu konuda
bir girişimizin oldu da kamuoyunun haberi mi yoktur?
İki, Başbakan ve zamanın Genelkurmay
Başkanı arasında 4 Mayıs 2007de Dolmabahçe Sarayında
yapılan ikili görüşmenin içeriği Türkiye Büyük Millet Meclisine
ya da kamuoyuna ne zaman açıklanacaktır? Bu görüşmenin e-muhtırayla
bir ilişkisi var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Coşkun
HAKAN COŞKUN (Osmaniye) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, görüşülmekte olan kanun teklifinin
16ncı maddesiyle ilgili Genelkurmay Başkanlığından
görüş alınmış mıdır? Alındıysa
Genelkurmay Başkanlığı nasıl bir görüş
belirtmiştir? Değişiklik bu görüşe uygun olarak mı
hazırlanmıştır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Komisyon, söz talebiniz oldu sorularla
ilgili.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Söz talebi sorularla alakalı Sayın Başkanım.
Efendim, Sayın Tankut dün sordu, zaman sebebiyle cevap
veremedik, şimdi veriyorum: Evet, çalışanların
Anayasanın 50nci maddesine göre dinlenme hakkı da var.
Tabii, çalışanlar sadece milletvekilleri diye
baktığımız zaman, bizim dışımızdaki
çalışanlar haftada 40 saat çalışıyor. Bizim normal
çalışma süremiz 12 saattir. Yani 3 gün çalışıyoruz;
dolayısıyla 4er saatten 12 saat yapıyor ve bu 1,5 gün demektir.
3 ay tatil var bizim, çok memuriyette bunlar da yok. Dolayısıyla baktığınız
zaman genel anlamda, biraz daha dinlenme imkânımız fazla gözüküyor.
Ancak buradaki itiraz, tabii yoğun çalışma anlamında.
Bütçede ve Anayasa değişikliğinde, şimdi
yaşadığımız gibi bazen normal saatin üzerinde
çalışma olabiliyor ama ben bir şeyi merak ediyorum Sayın
Tankut: Gece saat mesela 3-4 oluyor, maşallah enerjimiz tam yerinde, kavga
da ediyoruz, yeri geldiği zaman hırgür de çıkıyor.
YILMAZ TANKUT (Adana) Ne alakası var?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Yani demek ki, dinlenmeye çok ihtiyaç hissetmiyoruz gibi geliyor bana.
YILMAZ TANKUT (Adana) Ne yapalım efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Neyse yani ben kanaatimi söylüyorum.
Bir de tabii, İç Tüzükün verdiği imkânları biz
gerçekten amacı yönünde kullansak sanırım daha çok zaman
kalır bize.
Bunu da böylece belirtmiş oluyorum,
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Hükûmet
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorulara da teşekkür ediyorum.
Yalnız bir hususu, dün sorulmuştu cevap veremedim, vakit
yoktu; o da kamuoyunun çok takip ettiği bir konu: Askerlikten
çıkarılan öğrencilerin tazminat konusuydu, bir
arkadaşımız sormuştu. Müsaade ederseniz, onu önce, belki
vakit kalmaz gene
Komisyondan geçen bir metinle, bir kanun
tasarısıyla, bu yüzde 30lara, yüzde 40lara kadar düşecektir.
Onu şimdi cevaplandırayım müsaade ederseniz.
İkincisi; tersten başlarsak, Sayın Coşkunun
sorusundan Genelkurmay Başkanlığının görüşü
alındı mı? diye.
Huzurunuzdaki tasarı her ne kadar milletvekili teklifi ise de
artı Komisyondan geçmiş ve bir komisyon metni hâline gelmiştir.
Komisyondan geçerken her türlü temsilci, Genelkurmayın temsilcisi -ki,
Bakanlık aracılığıyla görüşlerini intikal
ettiriyor- orada hazır bulundu ve büyük ölçüde de intikal etti. Büyük
ölçüde de bunlar Komisyon zabıtlarından görülebilir. Orada
temsilcilerinin görüşleri intikal etti.
Sayın Tanerin sorusuna
Sadece, asker kişilerin devlet
güvenliğine ve anayasal düzene karşı işledikleri suçlar sivil
yargıya açılmaktadır, askerî suçlar ve askerlik görevinden
kaynaklanan suçlar askerî yargıda görülecektir.
Sayın milletvekilleri, şu husus fevkalade önemli:
Anayasanın 137nci maddesinde kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat
veya suretle çalışmakta olan kimsenin üstünden aldığı
konusu suç teşkil eden emri hiçbir suretle yerine getiremeyeceği
hüküm altına alındıktan sonra son fıkrasında askerî
hizmetlerin görülmesi için kanunla gösterilen istisnaların saklı
olduğu belirtilmiştir. 211 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 14üncü maddesinde de astın, amirine
mutlak suretle itaate mecbur olduğu, aldığı emri vaktinde
yapacağı, değiştiremeyeceği ve haddini
aşamayacağı belirtilmiş, icradan doğacak
sorumluluğun emri verene ait olacağı hüküm altına
alınmıştır. Ceza hukukundaki ceza sorumluluğunu
kaldıran nedenler incelendiğinde Türk Ceza Kanununun 24üncü maddesi
uyarınca emrin hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun
tarafından engellendiği hâllerde bu emrin yerine getirilmesinden emri
verenin sorumlu olduğunun düzenlendiği görülecektir. Muhtelif
uluslararası mahkeme kararlarında da askerî ceza hukukunun ve askerî
mahkemelerin askerî disiplin sadediyle, bu sebeple muhafaza edildiği
görülmektedir. Konuşmacılar istisnaları söylediler, onun için onlara
girmeyi gereksiz addediyorum.
Sayın Işık, 28 Şubat 1977; 27 Nisan
yargılama
Bu yargılama takdir edersiniz, savcıların
takdirindeki bir husustur. Bu konuda bir şey söylemek mümkün
değildir. Kaldı ki adliyeye intikal eden hususlarda da bir şey
söylemek mümkün değildir.
Sayın Paksoyun, Özdemir Özok için taziyelerine ben de
katılıyorum, rahmet diliyorum.
Sayın Obamanın ifadesiyle ilgili husus tabii
dışişlerinin konusu, şu anda o konuda mümkün olsa da
keşke Dışişleri Bakanlığımızın
burada görüşünü alabilseydik.
Takdirlerinize arz ediyorum.
BAŞKAN Süreniz doldu efendim, çok teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde on dört önerge
vardır. İç Tüzük gereği, bilindiği gibi sadece yedi
önergeyi işleme alabiliyoruz. Aynı anda gelen önergeler
arasından çekilen kurada ortaya çıkan yedi önergeyi şimdi
okutacağım, sonra bu önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 16 ncı maddesi ile değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 145 inci maddesinin 2 inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
|
M.
Şevki Kulkuloğlu Eşref
Karaibrahim Atila
Emek |
|
Kayseri Giresun Antalya |
|
Bülent
Baratalı Hulusi
Güvel Şevket
Köse |
|
İzmir Adana Adıyaman |
"Asker olmayan kişiler askeri mahkemelerde
yargılanamaz"
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 16 ncı maddesi ile değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 145 inci maddesinin 2 inci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Ali
Öztürk
Konya
"Asker olmayan kişiler askeri mahkemelerde
yargılanamaz"
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 16 ncı maddesi ile değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 145 inci maddesinin 2 inci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Abdurrahman
Arıcı
Antalya
"Asker olmayan kişiler askeri mahkemelerde
yargılanamaz"
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 16 ncı maddesi ile değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 145 inci maddesinin 2 inci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
İkram
Dinçer
Van
"Asker olmayan kişiler askeri mahkemelerde
yargılanamaz"
TBMM Başkanlığına
Anayasa değişiklik teklifinin 16. maddesi ile
değiştirilen 145. maddesinin son cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini saygılarımla arz ederim. 14.4.2010
Tayfun
İçli
Eskişehir
D.Teklifi:
Anayasanın 14.maddesindeki durumlara ait davalar her halde
adliye mahkemelerinde görülür.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 16 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hasip
Kaplan Hamit
Geylani Sırrı
Sakık |
|
Şırnak Hakkâri Muş |
|
Şerafettin
Halis Nuri Yaman |
|
Tunceli Muş |
Madde : 16
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 145 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 145- Askerî
yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri
kaldırılmıştır.
Bu mahkemeler yerine; asker kişiler tarafından
işlenen askerî suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya
askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait
davalara Yargıtay bakmakla görevlidir.
Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin
işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye
mahkemelerinde görülür.
Savaş halinde dahi, asker olmayan kişiler askerî
mahkemelerde yargılanamaz.
Askerî mahkemelerin savaş halinde hangi suçlar ve hangi
kişiler bakımından yetkili oldukları; kuruluşları
ve gerektiğinde bu mahkemelerde adlî yargı hâkim ve
savcılarının görevlendirilmeleri kanunla düzenlenir.
Askerî yargı organlarının kuruluşu,
işleyişi, askerî hâkimlerin özlük işleri, askerî
savcılık görevlerini yapan askerî hâkimlerin görevli
bulundukları komutanlıkla ilişkileri, mahkemelerin bağımsızlığı
ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir."
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, biraz sonra okutulacak
önergenin gerekçesinde partimizi itham eden ve hiç de partimizin
ifadeleriyle, konuşmalarıyla, davranışlarıyla
alakası olmayan sözler var. İç Tüzükün 67nci maddesine göre,
okuyorum: Konuşma üslûbu: ikinci fıkra- Başkanlığa
gelen yazı ve önergelerde kaba ve yaralayıcı sözler varsa,
Başkan, gereken düzeltmelerin yapılması için, o yazı veya
önergeyi sahibine geri verir.
Sayın Başkan, önergeyi bu şekilde
değerlendirmenizi, önergenin gerekçesini okutursanız söz
hakkımızın olduğunu ifade etmek istiyorum. Son üç
paragrafında, hakaret içeren, iftira içeren durum söz konusu.
BAŞKAN Şimdi okutacağım önergeyi mi kastettiniz
efendim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Evet efendim.
BAŞKAN Henüz daha okumadık.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Evet efendim.
Başkanlık, gelen önergeleri, gelen yazıları
değerlendirmek ve İç Tüzükün 67nci maddesine göre işleme almak
zorunda.
BAŞKAN Evet, tabii biliyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İtiraz ettiğimiz
kısımların metinden çıkarılması gerekir.
BAŞKAN Sayın Elitaş, gerekçedeki hangi ifadelerin
İç Tüzük 67ye girdiği konusunda lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
gerekçedeki son üç paragraf efendim.
BAŞKAN Lütfen Başkanlığımıza bir
yazılı gönderebilir misiniz, onu biz değerlendirelim
Başkanlıkça.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
şu anda önergede son üç paragrafta, hiç de partimizle alakalı
olmayan, sekiz yıllık icraatlarımızla ilgili olmayan ve
iftira dolu sözler vardır. Onun, Başkanlık tarafından
İç Tüzük 67/2ye göre incelenip değerlendirilmesi ve metinden
çıkarılması gerekir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan,
kaçıncı defa okundu bu önerge.
BAŞKAN Evet, ben de demin onu söyledim, ama bu beyan,
İç Tüzük 67 çerçevesinde değerlendirmeye alınabilecek nitelikte
bir beyan olarak değerlendirilebilir, henüz bir karar vermiş
değilim.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır efendim, öyle
değerlendiremezsiniz.
BAŞKAN İzin verirseniz, biz, Başkanlık
Divanı olarak konuyu kendi aramızda bir tezekkür edelim.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.55
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 17.12
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Gülşen
ORHAN (Van), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 94üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
497 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
16ncı madde üzerinde önerge işlemine
başlamıştık. Madde üzerinde işleme alınan 7
önergeden 6sı okunmuştu. Şimdi, maddeye en aykırı
olan 7nci önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği
teklifinin, 16. maddesinin teklif metninden çıkarılması için
gereğini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk
Bal Oktay
Vural Mehmet
Şandır |
|
Konya İzmir Mersin |
|
Behiç
Çelik S. Nevzat
Korkmaz Münir Kutluata
|
|
Mersin Isparta Sakarya |
|
Rıdvan
Yalçın
|
|
Ordu |
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Efendim, konuşacak mısınız,
gerekçe mi okunsun?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev
ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen demokrasisini;
- 21. yüzyılın evrensel değerlerine
kavuşturabilmenin,
- Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın,
- Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya
kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa
yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
- "Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını,
- Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
- Siyasi partilerin hangi konularda
uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,
- Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak
ilk seçimde milletin takdirine sunulmasını,
- Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk iş olarak
anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını
teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
- Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
- Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
- Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
- Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel
standarda yükseltecek,
- Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde
sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
- Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokrasiyi iyileştirecek,
- Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif
hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile
hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter
sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa
edilen Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur,
Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
Millet, mahkemelerdeki iş yükünü azaltacak ekonomik, sosyal
ve adli reform beklemektedir.
Millet, yandaş yargıç değil, tarafsız ve
bağımsız mahkemelerde hakkını aramak istemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.
AKP, günü geldiğinde herkesin güvenli liman gibi
sığınabileceği tarafsız ve bağımsız
mahkemeler için hiçbir şey yapmamıştır.
AKP, 8 yıllık iktidarında, yandaş yargıç
yaratmış, yargıyı
siyasallaştırmıştır.
AKP, açılım adı altında PKKnın
siyasallaştırılması için ilk adım olduğunu ifade
ettiği bu teklif ile, bin yıllık kardeşliğin ve millî
bütünlüğün bozulmasına anayasa zemini hazırlamak istemektedir.
AKP, iyi niyetli değildir, bu teklif ile
başlattığı PKK açılımı için anayasal zemin
hazırlamaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 16 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
Madde : 16
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 145 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 145- Askerî
yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri
kaldırılmıştır.
Bu mahkemeler yerine; asker kişiler tarafından
işlenen askerî suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya
askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait
davalara Yargıtay bakmakla görevlidir.
Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin
işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye
mahkemelerinde görülür.
Savaş halinde dahi, asker olmayan kişiler askerî
mahkemelerde yargılanamaz.
Askerî mahkemelerin savaş halinde hangi suçlar ve hangi
kişiler bakımından yetkili oldukları;
kuruluşları ve gerektiğinde bu
mahkemelerde adlî yargı
hâkim ve savcılarının görevlendirilmeleri
kanunla düzenlenir.
Askerî yargı organlarının kuruluşu,
işleyişi, askerî hâkimlerin özlük işleri, askerî
savcılık görevlerini yapan askerî hâkimlerin görevli
bulundukları komutanlıkla ilişkileri, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre kanunla düzenlenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Efendim, gerekçe mi, konuşacak
mısınız?
SIRRI SAKIK (Muş) Konuşacağım.
BAŞKAN Sayın Sakık, buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi selamlıyorum.
Aslında, bu maddeyle ilgili birkaç örnek verdikten sonra bu
askerî yargının ne kadar adaletsiz, ne kadar emir-komuta zinciri
içerisinde kararlar verdiğini hep birlikte görürüz. Elâzığ
Karakoçan, 17 Ağustos, orada biliniyor tabii, o tarihte bir teğmen
bir bombanın pimini çekiyor, bir askerin eline veriyor, 4 asker
yaşamını yitiriyor. Askerî yargıda dava sürüyor, sekiz
yıl, sonra 4 kişi olduğu için on bir yıl ceza alıyor.
Şimdi, sayın milletvekilleri, hepimiz elimizi
vicdanımıza koyalım, bir trafik kazasında bile 4 can sekiz
yılla geçiştirilemez. Yine, Şemdinli olaylarında,
bilindiği gibi, o tarihte de Şemdinlide devlet suçüstü
yakalanmıştı, 2 astsubay bir Umut Kitabevine bomba
koymuştu, orada bir insan yaşamını yitirdi ve oradaki
insanlar bunları sağ salim alıp devlete teslim ettiler. Sonra
sivil yargı otuz dokuz yıl ceza verdi. Yargıtaya geldi, o
gözükmeyen el yine devreye girdi, Yargıtay tekrar davayı bozdu eksik
soruşturmadan dolayı ve dava askerî yargıya intikal etti. Askerî
yargı
Otuz dokuz yıl ceza alan o iki iyi çocuk -hani Büyükanıt
İyi çocuklar. diyordu ya!- tahliye oldu. Biri gitti, yine çeteden
Uşakta şu an cezaevinde. Diğeri de nerede, bilinmiyor.
Şimdi buna benzer onlarca olay size söyleyebiliriz.
Yine bir general biz bölgedeyken savcı ve hâkimlerin evine
korksunlar diye bomba koyuyordu. Çünkü diğer askerî yargıçlar
onların emrinde. Yani diledikleri kararı çıkarıyorlar. Ama
sivil yargıları da hizaya getirmenin yolu, onların evine bomba
koymak. Ve bunu söyleyen generalin hakkında hiçbir soruşturma
açılmıyor.
Şimdi bunları yan yana koyduğunuzda, bu askerî
mahkemenin
Gerçekten burada hak, hukuk ve adalet yok, burada süngünün ve
namlunun ucu var, postal sesi var!
Yine, bilindiği gibi, Mayıs ayının 29unda
Çukurcada bir mayın patlaması sonucu 7 asker yaşamını
yitirmişti. Sonradan yapılan o İnternet üzerindeki
konuşmalarda, oradaki bir generalin bu mayını bizzat kendilerinin
döşediği bütün Türkiye kamuoyu tarafında biliniyor. Ve o
yaşamını yitiren askerlerin aileleri başvurdular. Van
Cumhuriyet Savcılığının açıklaması aynen
şu -zaman çok dar, kısa kısa geçiyorum- Bu mayınlar Türk
Silahlı Kuvvetlerine ait, Makine Kimya menşelidir. Peki sayın
milletvekilleri, hepinizin çocukları var, hepiniz ülkemiz diyorsunuz,
hepiniz demokrasi ve hukuk diyorsunuz, bir tek insan bile bununla ilgili bir
şey söylemedi. Milletvekilleri sadece burada birbiriyle didişmek için
değil
4 insan dokuz yıl ceza alıyor, sadece, Sayın Bekir
Bozdağ bir açıklama yaptı Trafik suçlarında bile bu kadar
hafif ceza verilmez. diye.
Şimdi burada herkes hak, hukuk ve adaletten bahsediyor, ama
yoksul Anadolu çocukları ölüme giderken kimsenin dönüp bir şey
dediği yok. Onun için, bu askerî mahkemeler sabıkalıdır, bu
askerî mahkemeler halka karşı suç işlemişlerdir, bu askerî
mahkemeler yıllardır, 12 Eylül öncesi ve sonrası Türkiyede
devrimci demokrat herkese, hatta milliyetçi kesimlere bile o kadar
acımasız acı dolu yıllar yaşattılar ki,
şimdi hâlen dönüp bunlarda makyajlar yaparak bu iş olmaz. Eğer
gerçekten siz, sorunun çözümünü istiyorsanız, gerçekten bu ülkeyi hukukun
ülkesi, huzurun ülkesi yapmak istiyorsanız bunları ortadan
kaldıracaksınız, yani sözcüklerle oynayarak, arkasından
dolanarak puan almayla hiç kimseyi bu konuda tatmin edemezsiniz. Bu, burada
hiçbir yerde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sakık, lütfen sözlerinizi
tamamlayınız, süreniz doldu.
SIRRI SAKIK (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Bu alanda çok hukukun olmadığını bir iki
örnekle daha size sunmak istiyorum. Mesela en çok mayına basıp da
ölen uzman çavuşlardır, ama uzman çavuşlar orduevine giremez;
çocuklarını götürüp kışlaya teslim edip dağa gidip
sonra cenazesini alan anneler Manisadaki tugaya başı örtülü giremez.
Böyle bir hukuk olur mu? Böyle bir demokrasi olur mu? Yani siz, halkın
vekilleri buna nasıl seyirci kalabilirsiniz? Ben Sayın
Bakanımdan dünden bu yana birkaç kezdir soru sormak istiyorum. Bu uzman
çavuşlar, en çok ölüme giden, en çok ölen insanların çocukları
niye orduevine alınmıyor? Nedir bu ayrımcılık? Nedir
bu sürekli bölücülükten, ayrımcılıktan bahsediyorsunuz? En çok
ölüme gönderdiğiniz insanların aileleri kışlaya giremez ve
çocukları orduevine giremez. Sonra burada, efendim, insanlar arasında
bir ayrımın olmadığını söylersiniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Ek süreniz de doldu Sayın Sakık, ek
süreniz de doldu.
SIRRI SAKIK (Devamla) -
..siz de buna inanmazsınız, halkımız da buna inanmaz.
Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Anayasa değişiklik teklifinin 16. maddesi ile
değiştirilen 145. maddesinin son cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.
14.4.2010
Tayfun
İçli
Eskişehir
Anayasanın 14. maddesindeki durumlara ait davalar her halde
adliye mahkemelerinde görülür.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın İçli, buyurun efendim; beş
dakika içerisinde önergenizin gerekçesini izah edin.
Buyurun efendim.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, birçok konuşmamda
söylediğim gibi acele işe şeytan karışır. Bu
maddede de -birazdan arz edeceğim görüşlerde göreceksiniz- ciddi
hatalar var.
Değerli arkadaşlarım, sivillerin askerî mahkemede
yargılanması doğru değil. Askerî mahkemelerin yetki ve
görevlerinin de sınırlandırılması mutlaka ve mutlaka
gereklidir ancak teklifteki değişikliğe
baktığınız zaman -145le ilgili- birinci cümlesi, ikinci cümlesiyle
son cümlesinin birbiriyle net olarak çeliştiğini görüyorsunuz ve son
cümledeki Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin
işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye
mahkemelerinde görülür. cümlesi çok soyut bir cümledir, içini doldurmak
gerekir.
Teklif sahipleri bunun içini doldurmak için gerekçede, 16ncı
maddenin gerekçesinde bakın ne demişler? Demişler ki:
Devletin
güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine
karşı suçların, her halde adliye mahkemelerinde görüleceği
düzenlenmektedir. Bu da
26/09/2004 tarihli 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun Dördüncü Kısmının Dördüncü ve Beşinci
bölümlerinde yer alan suçlar kastedilmektedir. diyor.
Değerli arkadaşlarım, anayasa tarihinde bir ilki
yaşıyoruz, Anayasayı değiştirirken kanunu referans
alıyoruz. Şimdi, siz, Türk Ceza Kanununun Dördüncü Kısmı
Dört ve Beşinci Bölümlerini değiştirdiniz, Güvercin avlamak
yasaktır. diye madde koydunuz. O zaman askerî yargının -Anayasaya
göre- bunu mu düzenleyeceksiniz? Anayasalar kanuna göre yapılmaz, kanunlar
anayasaya göre yapılır.
Başka bir komik olay
Herhâlde bu teklifi hazırlayanlar
Türk Ceza Kanununun Dördüncü Kısmının Dördüncü Bölümüne
bakmamışlar. Neden? Çünkü, teklifte diyorlar ki: Asker
kişilerin askerî hizmetlere ilişkin, hizmet ve göreve ilişkin
suçları askerî mahkemelerde bakılır. Doğru. Peki, son
cümleyle baktığınız zaman ne oluyor? Türk Ceza Kanununun
Dördüncü Kısmının Dördüncü Bölümünü açın, bakın, diyor
ki: Düşmanla iş birliği yapmak. Madde 303. Bir asker
şahıs düşmanla iş birliği yaparsa siz onu sivil
mahkemede mi yargılayacaksınız? İki: Yabancı
devletler aleyhine asker toplamak. Bir asker şahıs, bir
yüzbaşı, binbaşı yabancı devlet aleyhine asker
toplayacak, siz bunu sivil mahkemede yargılayacaksınız.
Başka bir örnek: Askerî tesisleri tahrip ve düşmanın askerî
yararına anlaşma. Madde -Türk Ceza Kanunu- 307. Bunu da adli
mahkemelerde yargılayacaksınız. Bakın Düşman devlete
maddi ve manevi yardım. Madde 308. Asker şahıs, bir
teğmen, bir general, herhangi bir muvazzaf astsubay, Türk Ceza Kanununun
bu maddesini işlediği zaman siz bunu adli mahkemelerde
yargılamaya çalışıyorsunuz. Bu ne perhiz bu ne turşu
Bir söz vardır.
HASAN KARA (Kilis) Katalog suçu
H.TAYFUN İÇLİ (Devamla) Şimdi, katalog suç olmaz.
Siz referans olarak Türk Ceza Kanununun bu maddesine gönderme
yaparsanız -Anayasanın bu maddesine- komik duruma düşersiniz
değerli arkadaşlar, komik. Yani katalog suç olur mu? Anayasayı
tanzim ediyorsunuz, Anayasanın 145ini düzenliyorsunuz değerli arkadaşlarım.
Sivillerin askerî mahkemelerde yargılanmaları doğru
değildir, doğru. Hatırlarsınız, bundan iki üç ay önce
bir çerçeve kanun getirdik ve aslında düzenlemeyi orada yaptık,
Siviller askerî mahkemelerde yargılanmasın. dedik. Ama sizler
çerçeve kanunun 6ncı maddesinde hâli dâhil ibaresiyle bir
değişiklik yaptınız, Anayasa Mahkemesine gittiniz.
Bakın, o çerçeve kanunun o maddesi zaten değişmedi. Siz ne
diyorsunuz? Yani, bunu anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum. İşte,
acele işe şeytan karışıyor. Bir de bunu yaparken
askerlerimizi incitiyoruz. Biraz evvel hatip Askerî mahkemelerin
sabıkası işte şudur
Doğru veyahut yanlış.
Hukuk sistemini tartışırız. Peki, özel yetkili mahkemelerin
sicilleri doğru mu? Üç yıldır görülen İstanbulda özel
yetkili savcılar, özel yetkili mahkemeler
Bakın, şu
Anayasanın değiştirmekte olduğunuz 145inci maddesi dahi
üç yıldır süren hukuka aykırılıkların
dışa vurumudur. Siz daha kanunlar orada varken Anayasayı
değiştirmeye kalkıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, Balyoz Operasyonu,
gazetelerden okuyoruz, içine girmedim. 2003 yılındaki asker
şahısların askerî hizmetle ilgili askerî mahalde
işledikleri suç. Anayasa 38 İşlendiği tarihte Türk Ceza
Kanununda suç olarak kabul edilmeyen şeyleri
yargılayamazsınız. diyor. Peki, biraz evvel gerekçede atıf
yaptığınız Türk Ceza Kanununun Dördüncü
Kısmının Dördüncü Bölümü ve Beşinci Bölümünü siz hangi
tarihte yasalaştırdınız? 2004 yılında. 2004
yılında siz yasalaştırıyorsunuz. 2003
yılında suç olmayan, yeni Ceza Kanununa göre birtakım
insanları yargılıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İçli, süreniz doldu, lütfen
konuşmanızı tamamlayın. Size bir dakikalık ek süre
verdim.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, şunu söylemiyorum: Suçlu
suçunu çekmeli ama bunu yaparken yasa koyucu olarak adam gibi yasa
yapmamız lazım. Yapılan işlemleri temizleyecek, onları
meşru hâle getirecek Anayasa yapılmaz. Yasayı yaparız, Anayasayı
yaparız, ona uygun adam gibi ceza kanunları
çıkartırız. Suç işleyen ister asker olsun, ister sivil
olsun, ister milletvekili olsun, kim olursa olsun evrensel hukuk kuralları
çerçevesinde cezasını adil yargılanmak kaydıyla çekmeli ama
siz insanları neyle suçlandığını bilmeden,
iddianamesini tanzim etmeden
İddianame tanzim edilmezse kişi neyle
suçlandığını bilir mi? İki yıl sonra iddianamesi
geliyor mahkemeye. Sonra sanıkların ifadeleri daha
alınmıyor. İçeride insanlar kanser oluyor, ölüyor. Değerli
arkadaşlarım, hangi görüşten olursa olsun, hangi görüşten
olursa olsun adam gibi yargılama yapacağız. Bu, Türk adalet
tarihine bir kara leke olarak geçer.
Bu arada da Barolar Birliğinin çok saygıdeğer
Başkanı Özdemir Özok aramızdan ayrıldı,
başsağlığı diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son cümleniz
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bir avukat olarak, bir
meslektaşı olarak Tanrıdan rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyorum ve avukat
camiasına da başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Efendim, önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım dört
önerge de aynı mahiyette. Bu nedenle birlikte işleme
alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı
ayrı söz vereceğim.
Şimdi, ilk önergeyi ve diğer önergelerin imza
sahiplerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 16 ncı maddesi ile değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 145 inci maddesinin 2 nci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
M. Şevki
Kulkuloğlu (Kayseri) ve arkadaşları
"Asker olmayan kişiler askeri mahkemelerde
yargılanamaz"
İkinci önergenin sahibi: Ali Öztürk (Konya)
Üçüncü önergenin sahibi: Abdurrahman Arıcı (Antalya)
Dördüncü önergenin sahibi: İkram Dinçer (Van), Suat
Kılıç (Samsun)
BAŞKAN Efendim, Komisyon birlikte işleme
aldığım önergelere katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Kulkuloğlu, konuşacak
mısınız efendim?
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri)
Konuşacağım.
BAŞKAN - Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 497 sıra sayılı Anayasa
değişikliğini öngören Kanun Teklifinin 16ncı maddesi
üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün vefat eden Sayın Özdemir
Özoka yüce Tanrıdan rahmet diliyor, Türk hukuk camiasına ve Türk
ulusuna başsağlığı diliyorum.
Önergemiz çerçeve 16ncı maddenin ikinci fıkrasında
Asker olmayan kişiler askerî mahkemelerde yargılanamaz. hükmünü
getiriyor. Gerekçemiz asker olmayan kişilerin her hâlükârda adli
mahkemelerde yargılanmasını hedeflememizdendir.
Değerli milletvekilleri, bugün burada sanki Anayasa
değişikliği vatandaşların yaşamında
önceliği alan ilk madde, vatandaşın gündemiymiş gibi
konuşan değerli arkadaşlar var. Dediklerine bakıyorum, bir
de vatandaşın dediklerine bakıyorum,
şaşırıyorum. Vatandaşın gündemi işsizlik,
yoksulluk, yolsuzluk; vatandaşın gündemi iş, aş ve ekmek
kavgası. Gelin, hep beraber, sekiz yıllık iktidarınızda
vatandaşın ekmeğine ne yaptığınıza hep
beraber bir bakalım.
(Hatip beraberinde kürsüye getirdiği pankartları Genel
Kurula göstererek konuşmasını sürdürdü)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Hadi bak.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Kasım
2002, asgari ücret 184 lira, 920 ekmek alabiliyor asgari ücretle geçinen bir
insan. Sekiz yıllık AKP İktidarı geçmiş, hep beraber,
bu Mecliste. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler) Gül, gül,
vatandaşın ağlanacak hâline gülüyorsun. Gül, vatandaş
cevabını verecek sana.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Asgari ücreti
yanlış biliyorsun.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Yanlış,
yanlış.
SUAT KILIÇ (Samsun) Haberin yok asgari ücretten.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Milleti kandırma.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yanlış biliyorsun,
yanlış.
SUAT KILIÇ (Samsun) Yanlış o.
BAŞKAN Lütfen.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Nisan 2010,
asgari ücret 521 lira, 800 ekmek ediyor. Bu, eline geçen para, eline geçen
para. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yanlış,
yanlış biliyorsun. Sana yanlış rakam vermişler.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) - Ve bu
Kayserideki ekmek fiyatları Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sana yanlış rakam
vermişler.
BAŞKAN Sakin olun arkadaşlar lütfen. Lütfen
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) AKP
İktidarı vatandaşın ayda 120 ekmeğini çaldı, ayda
120 ekmeğini çaldı. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Öğren de gel sen.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Sor da gel.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Buradan tüm
Türkiyede bizi seyreden yurttaşlarımıza sesleniyorum: İlk
seçimde ilk işiniz AKPden ayda çaldığı 120 ekmeğinizi
istemek olmalı. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Öğren de gel sen,
öğren. Bilmiyorsun.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Dağıttın kendini.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel Başkanı,
Başbakan Amerikaya gitmeden evvel kendisine bir çağrıda
bulundu: Anayasa değişikliği Cumhuriyet Halk Partisinin de
gündemidir, ilk önceliğidir.
AHMET YENİ (Samsun) Geç kaldı, geç!
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Gelin, üç
itiraz ettiğimiz maddeyi halk oylamasına götürelim, gerisini hep
beraber, bu Mecliste biz de katkı koyarak oy birliğiyle geçirelim.
dedi ama Sayın Başbakan Amerikaya giderken ayrı konuştu,
dönünce ayrı konuştu. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen...
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Zaten
Başbakan hem kandırıkçı hem mızıkçı rolü
oynuyor. Önce Kürt açılımı. dedi, sonra vazgeçti,
adını değiştirdi. Sonra Ermeni açılımı.
dedi, bir türlü açamadı. Şimdi Bedelli askerlik. diyor, topu taca
atıyor.
Bakın, sekiz yıl önce ne demişti...
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Aç bakayım, aç!
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) 25 Ekim 2002...
(CHP sıralarından alkışlar) Seçim Arenası
Programı, Uğur Dündarın sunduğu... Orada
çıkmıştı liderler.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Seçim sonucu ne?
AHMET YENİ (Samsun) Millet size inanmadı!
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Dört tane konu
vardı, biri dokunulmazlık. Sayın Deniz Baykal dedi ki:
Yolsuzluğa yol açan dokunulmazlıklar mutlaka kaldırılmalıdır
ancak kürsü dokunulmazlığı korunmalıdır. Peki, Recep
Tayyip Erdoğan ne dedi...
BAŞKAN Sayın Kulkuloğlu, ben size -madde üzerinde
bir önerge verdiniz- önergenizi izah etmek için söz verdim. (CHP
sıralarından Aa sesleri, gürültüler, sıra kapaklarına
vurmalar)
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Hayır
efendim.
Milletvekili dokunulmazlıklarının
kaldırılmasından yanayız. diyor Recep Tayyip Erdoğan.
BAŞKAN Sayın Kulkuloğlu, önergeniz üzerinde
konuşmayacak mısınız?
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Konuştum
efendim.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Devam, devam.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Devam, devam.
BAŞKAN Önergeniz üzerinde ne dediniz?
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Konuştum
önergem üzerinde.
BAŞKAN Hiçbir şey söylemediniz.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Hatta, kürsü
dokunulmazlıklarının kaldırılmasından
yanayız çünkü vatandaş Ahmet Ağanın
dokunulmazlığı yok. diyor. Hatta Cumhuriyet Halk Partisiyle beraber hareket edeceğiz.
diye söz veriyor. Aradan sekiz yıl geçti, bakın ne oldu.
AHMET YENİ (Samsun) Önergeyle ilgili bir sözünüz yok mu?
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Aradan sekiz
yıl geçti, Deniz Baykal hâlâ Anayasa değişikliğine ilk
yolsuzluklara sebep olan dokunulmazlıklarla başlayalım. diyor.
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) Nerede Deniz Baykal?
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Peki, Recep
Tayyip Erdoğan ne diyor, ona bir bakalım.
AHMET YENİ (Samsun) Anayasayla ilgili sözünüz yok mu?
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Recep Tayyip
Erdoğan ne diyor?
AHMET YENİ (Samsun) Oy bile kullanamıyorsunuz, oy!
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Değerli milletvekilleri, ben, burada
sizlere ve bizi ekranları başında dinleyen...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Rahatsız
olmayın, doğruları söylüyor.
BAŞKAN Sayın Kulkuloğlu, önergeniz üzerinde
konuşacak mısınız efendim?
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Sayın
Başkanım, lütfen sükûneti sağlar mısınız.
BAŞKAN Peki, bir dakika ek süre veriyorum. Şu
önergenizi bir izah edin, oylayacağım çünkü biraz sonra.
AHMET YENİ (Samsun) Oy bile kullanamıyorsunuz, oy!
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Ben, burada,
siz sayın milletvekillerine ve bir türlü söylediklerini
gerçekleştirmeyen Başbakana sahip ekranları başındaki
yüce Türk ulusuna sesleniyorum.
AHMET YENİ (Samsun) Seslen.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Ben, kıvırtan bir Başbakan
istemiyorum, ya sen? (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) Terbiyesiz! Utanmaz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
terbiyesiz bu adam!
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Görmüyorum... Görmüyorum
Ne dediğini
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, lütfen! Sayın Başkan, özür dilesin!
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, özür dileyecek! Özür
dileyecek!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
kınamanız gerekiyor!
BAŞKAN Efendim, lütfen
Lütfen
AGÂH KAFKAS (Çorum) Sayın Başkanım, özür dilesin!
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Özür dilesin!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bu
Milletvekilinin kınanmasını talep ediyoruz!
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
Divandan gösterdiği
tabela görülmedi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AGÂH KAFKAS (Çorum) Sayın Başkanım, özür dilesin!
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Çok ayıp bir şey!
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Özür dilesin!
BAŞKAN - Bir dakika oturun değerli arkadaşlar,
oturun bir dakika. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Ayıp ya! Sana
yakışıyor mu?
AGÂH KAFKAS (Çorum) Özür dileyecek!
BAŞKAN - Yerlerinizi alın
Lütfen oturun
(AK PARTİ
ve CHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, bu
tabloyu izleyecek misiniz, seyredecek misiniz?
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.41
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.20
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Gülşen
ORHAN (Van), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 94üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
497 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
16ncı madde üzerinde önerge işlemleri
gerçekleştiriyorduk. Birlikte işleme aldığım dört
önergeden biri olan, Sayın Kulkuloğlu ve
arkadaşlarının verdiği önerge üzerinde Sayın
Kulkuloğlu konuşurken, yanında getirdiği pankartlar
eşliğinde bir konuşma yaptı. Pankartlarda ne
yazdığını kürsüden ilk anda görmek mümkün değildi ama
sizler gördünüz. Özellikle kaldırmış olduğu son pankart, asla
Meclis adabına yakışmayan, hiçbir milletvekili
arkadaşımıza yakışmayacak ifadeler
taşıyordu. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına
Kıvırtan Başbakan İstemiyoruz pankartı, gerçekten,
Meclisin mehabetine çok ciddi gölge düşürmüştür.
Tabii, Meclis Başkanı olarak benim yapmam gereken
İç Tüzük hükümlerini uygulamaktır. Bu eylemin İç Tüzükümüzün
160ıncı maddesinde karşılığı, kaba ve
yaralayıcı söz sarf etmek ve hakaret yapmak kınama cezasını
gerektirecek bir eylemdir.
Şimdi, Sayın Kulkuloğlu burada mıdır?
Burada.
Benim, hakkında böyle bir işlem yapıp Genel Kurulun
bu konudaki kararını alabilmem için, yine İç Tüzükün 163üncü
maddesi gereğince, savunma yapmak üzere kendisine söz vermem gerekiyor.
CANAN ARITMAN (İzmir) Kamer Gençe
yaptığınız gibi, en sonunda, oylamalar bitince verin. (AK
PARTİ sıralarından Ne alakası var? sesleri, gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) Hâlâ müdafaa ediyorlar ya!
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Kulkuloğlu, savunma yapacak
mısınız? Belki yapmış olduğu savunma Genel
Kurulca tasvip edilebilir, ceza tayinine gerek görmeyebilir ama
Sayın Kulkuloğlu, savunma yapacak mısınız
efendim?
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Yerimden. (AK
PARTİ sıralarından Kürsüden sesleri)
BAŞKAN Buyurun, kürsüye davet ediyorum, kürsüden.
Konuşmayı kürsüden yaptınız.
Buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yerinden yap, yerinden.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Ben yerimden
istedim de vermedi.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yerinden, yerinden
BAŞKAN Niye efendim yerinden?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Aynı şey oldu.
BAŞKAN O hakaretleri yerinden yapmadı ki, kürsüden
yaptı.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan, ayın 22sinde, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekiline
küfreden AKP milletvekiline arka sıradan, yerinden savunma hakkı
verdiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Buyurun, sizi kürsüye davet ettim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
BAŞKAN Efendim, ne söyleyecekse Sayın Anadol, kürsüden
söylesin.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, bir dakika
Beni dinleyin lütfen.
BAŞKAN Buyurun, buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Çerçiye, Manisa
Milletvekili, özür dilettiniz
SUAT KILIÇ (Samsun) Hakaretini kürsüden
yapmamıştı, yerinden yapmıştı, yerinden özür
diledi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yerinden yaptı.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Bir dakika
Bir dakika
Yerinden konuşturdunuz. Yani niye farklı muamele
yapıyorsunuz?
BAŞKAN Efendim, kendisi o pankartı kürsüden gösterdi.
Niye kürsüden korkuyorsunuz efendim? Kürsü hür kürsü. (CHP
sıralarından gürültüler)
Buyurun, Sayın Kulkuloğlu, gelin. Niye çekiniyorsunuz?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ceza vereceksiniz değil mi?
BAŞKAN Eğer
Beyanını bilmiyorum, bir
görelim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ceza vereceksiniz.
BAŞKAN Bir savunmasını görelim, ne söyleyecek,
bir bilelim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ceza vereceksiniz, öyle
anlaşılıyor. Savunma yapmıyor efendim.
BAŞKAN Yapmayacak. Kendisi vaz mı geçti efendim?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Vazgeçti.
BAŞKAN Peki.
Savunma yapmayacağını ifade ederek salonu terk
etmiştir Sayın Kulkuloğlu.
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Kendisi vazgeçmedi Sayın
Başkan.
BAŞKAN Efendim, geliyor musunuz? Efendim, buyurun
Peki, oradan söyleyin söyleyeceklerinizi, bakalım ne söyleyeceksiniz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) Hayır
Hayır
Hayır
Hayır Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
Ne söyleyeceğini
bilelim.
SUAT KILIÇ (Samsun) Hakaretini kürsüden yaptı.
BAŞKAN Ne söyleyeceğini bilelim.
Buyurun.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkanım,
tavrınızı değiştiremezsiniz, hakaretini kürsüden
yaptı.
BAŞKAN Buyurun açın mikrofonu. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, burayı ben yönetiyorum, izin
verin. Ben yönetiyorum
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan,
tavrınızı değiştiremezsiniz.
BAŞKAN Bir dinleyelim bakalım ne diyecek.
Buyurun.
IX.- DİSİPLİN
CEZASI İŞLEMLERİ
A) VERİLENLER
1.- Kayseri Milletvekili Mehmet
Şevki Kulkuloğluna, kürsüde açtığı pankarttaki
ifadeleriyle Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına hakaret ederek Meclisin
mehabetine gölge düşürmesi nedeniyle kınama cezası verilmesi
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri
Sayın Başkan, benimle
ilgili, neden böyle bir söz sarf ettiğimi öğrenmek istediğimi
söylediniz. Ancak, burada tarafsız olmanızı sizden rica
ediyorum.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Zaten tarafsız.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) AKP
milletvekilleri adına bana soru sormayınız lütfen, Meclis
adına soruyorsanız başımla beraber.
Sayın Başkan, benim Sayın Başbakanla hiçbir
şahsi husumetim yoktur ve olamaz. Ben, siyaseten, Sayın
Başbakanın yapmayı taahhüt edip de yapmadıklarını
dile getirdim. Nitekim, bu konuşmayı hazırlarken de Türk Dil
Kurumunun sözlüğünü açarak baktım. Burada Verdiği sözü yerine
getirmeme
(AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
Tamam
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Verdiği
sözü yerine getirmeme
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, bir saniye
Sayın Kulkuloğlu, şu anda savunma mı
yapıyorsunuz efendim?
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Evet.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Evet, savunma yapıyor.
BAŞKAN Savunma yapıyorsunuz
İSMAİL BİLEN (Manisa) Çok güzel
kıvırdın!
BAŞKAN - Bir saniye
Savunma yapıyorlar
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Verdiği
sözü yerine getirmemek için geçerli geçersiz birçok nedenler öne sürmek
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sakin olun arkadaşlar.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri)
yapmak
istememek, yan çizmek. anlamını taşıyor.
Dolayısıyla, ben burada haddimi aşan, Sayın Başbakana
hakaret eden bir söz söylemek için bunu sarf etmedim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) Doğruyu konuş!
Doğruyu konuş, kıvırmadan konuş!
BAŞKAN Lütfen sakin olun.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Gerekçelerini
konuşmamda sıraladığım, Sayın
Başbakanın söz verip de yapmadığı siyasi eylemleriyle
ilgili bu sözümü sarf ettim. Haddini aşan kötü söz sahibine, yani bana
aittir.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından Olmaz
Başkanım! sesleri, gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ilgili milletvekili
arkadaşın savunmasını dinlediniz, ben de dinledim.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN - Şimdi, İç Tüzükün 163üncü maddesine
göre, kendisine, kaba ve yaralayıcı sözler sarf etmek ve hakaretler
yapmak
.
CANAN ARITMAN (İzmir) Hakaret değil
Hakaret
değil, Yargıtay kararı var.
BAŞKAN -
fiilinden dolayı kınama cezası
verilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir. (CHP
sıralarından gürültüler)
Sayın Milletvekili, şu anda bir kınama cezası
almış bulunuyorsunuz, tekrarı hâlinde üç gün Meclisten
uzaklaştırma cezası alacağınızı ihtaren
bildiririm. (CHP sıralarından gürültüler)
Buyurun
RASİM ÇAKIR (Edirne) İşte faşizm bu!
İşte faşizm bu! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
İSMAİL BİLEN (Manisa) Seviyene bak, seviyene!
(CHP Grubuna doğru yürüyerek)
BAŞKAN -
Duyamıyorum efendim, duyamıyorum.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Faşizm bu! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Lütfen
Sayın milletvekilleri, herkes yerine otursun lütfen
Herkes yerine
otursun
(Gürültüler) Herkes yerine otursun.
Sayın milletvekilleri, sükûnet
sağlanmadığı takdirde birleşime ara vermek durumunda
kalacağım. Lütfen, yerlerinize oturur musunuz. Lütfen
(Gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yerlerinize oturun
BAŞKAN - Lütfen,
yerlerinize oturun
Sayın milletvekilleri, demin üstünde müzakere
yaptığımız
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkanım, söz istemiştim.
BAŞKAN - Ben görevimi
yapmak, işlemlere devam etmek zorundayım. Meclis
çalışıyor, işimiz var.
Buyurun Sayın Kılıç, buyurun.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkanım, bahse konu
Hatip, konuşması sırasında AK PARTİ Grup
Başkanına yönelik kabul edilmesi mümkün olmayan hakaretlerde
bulunmuştur. Bu konuyla ilgili İç Tüzükten kaynaklanan, sataşma
dolayısıyla, hakkımızı kullanmak istiyoruz. (CHP
sıralarından gürültüler)
M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) Oylandı bitti!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Oylandı bitti, oylandı
ceza aldı!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ceza oylandı,
hayır!
SUAT KILIÇ (Samsun) Ceza aldı, özür bile dilemedi, tecrüben
sana bunu mu emrediyor Sayın Anadol?
Sayın Başkan, sataşmadan söz istiyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, işlem
bitti, ceza aldı.
SUAT KILIÇ (Samsun) Bitmedi Sayın Başkanım,
bitmedi, nerede bitti? Ne alakası var?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Niye ceza verdiniz?
SUAT KILIÇ (Samsun) Özür dilemedi Sayın Başkan.
M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) Kınama cezası
verdiğinizi söylediniz, yani
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Hayır Sayın
Başkan!
BAŞKAN - Ceza tabii ki bir şahsi sorumluluğun
sonucunda İç Tüzüke uygun olarak uygulanmış olan bir
işlemdir. Tabii ki, eğer, gerçekten bir sataşma söz konusu ise,
ki sataşma olduğu açıktır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Böyle şey olur mu ya!
BAŞKAN - Sayın
Kılıç, buyurun efendim, yeni bir sataşmaya mahal vermeyecek
şekilde size söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki
Kulkuloğlunun, AK PARTİ Grubu Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekilleri; bu kürsüden daha önce de
söylemiştim. Eğer, Hazreti Mevlânânın öğüdüne -o zaman da
Cumhuriyet Halk Partisiyle alakalı olarak ve bir başka
bağımsız milletvekiliyle ilgili olarak ifade etmiştim-
Hazreti Mevlânânın öğüdüne riayet edilmiş olsaydı, bugün
bu çirkinlik ve ahlaksızca saldırı bu kürsüde
yaşanmış olmayacaktı. (CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
CANAN ARITMAN (İzmir) Hakaret bu.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Kılıç, lütfen
SUAT KILIÇ (Devamla) Evet, evet, sabredeceksiniz,
sabredeceksiniz, aynen öyle. (CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Hazreti Mevlânâya gelen eleştirileri üzerine
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, niye sıra
kapaklarına vuruyorsunuz?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Müdahale etsenize!
SUAT KILIÇ (Devamla)
onu sevenler gelir ve şöyle derler
BAŞKAN Niye sıra kapaklarına vuruyorsunuz?
Yanlış oluyor.
SUAT KILIÇ (Devamla) Büyük üstat, bunca eleştiriye
karşı
BAŞKAN Sayın Kılıç, siz de lütfen
ifadelerinize dikkat edin.
SUAT KILIÇ (Devamla)
söyleyecek bir sözünüz yok mudur?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, olmuyor
BAŞKAN Tamam, uyarıyorum.
SUAT KILIÇ (Devamla) Söylediği şudur:
Suskunluğum asaletimdendir
BAŞKAN Sayın Kılıç
SUAT KILIÇ (Devamla)
Yoksa her söze verilecek bir
cevabımız vardır ama önce söylenene bakarım laf mı
diye, sonra söyleyene bakarım adam mı diye. Ne laf var ortada ne
adam var maalesef. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
CANAN ARITMAN (İzmir) Hakaret bu.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ya, niye müdahale etmiyorsun?
SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Cumhuriyeti başbakanlarının herhangi birine ve özelde
Sayın Recep Tayyip Erdoğana o çirkin, o seviyesiz
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Bu ne ya?
SUAT KILIÇ (Devamla)
o sahibinin düzeyinden gelen pankartla
yöneltilen suçlamalar kesinlikle tarafımızdan reddedilmektedir. (CHP
sıralarından gürültüler)
CANAN ARITMAN (İzmir) Hakaret ediyor ya!
BAŞKAN Lütfen oturun
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Niye müdahale etmiyorsun?
HALUK ÖZDALGA (Ankara) Otur yerine!
ATİLA EMEK (Antalya) Sayın Başkan, Meclis
Başkanlığı yap. Ayıp be!
SUAT KILIÇ (Devamla) Bizim semtimizde, bizim mahallemizde
kıvırtmak yoktur. (CHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Niye müdahale etmiyorsun?
CANAN ARITMAN (İzmir) Özür dileyecek!
BAŞKAN Sayın Anadol, lütfen oturun, lütfen oturun.
SUAT KILIÇ (Devamla) Bizim semtimizde döneklik yoktur ama o
sözün sahibine ben şunu sormak istiyorum: Anadolu solu deyip de bugün onu
unutanlardan mı öğrendiniz kıvırtmayı? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) İnançlara saygılı
laiklik deyip de
BAŞKAN Sayın Kılıç, siz de yeni
sataşmalara yol açmayın lütfen.
SUAT KILIÇ (Devamla)
bugün onu unutanlardan mı
öğrendiniz kıvırtmayı? (CHP sıralarından
gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Hakaret ediyor Başkan.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Ayıp Ya!
SUAT KILIÇ (Devamla) Başörtülülere, çarşaflılara
altı oklu CHP rozetini takıp da Mersinde o rozeti yırtarken mi
öğrendiniz kıvırtmayı? (CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Sayın Başkan, bu böyle
olmaz.
BAŞKAN Sayın Kılıç
SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, kötü
söz sahibine aittir.
CANAN ARITMAN (İzmir) Sen yaptın hakaretleri.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Sayın Başkan, bu böyle
olmaz. Herkes böyle konuşursa, böyle olmaz.
BAŞKAN Sayın Kılıç
Sayın
Kılıç
SUAT KILIÇ (Devamla) Eğer ki özür dilemiş olsaydı
bu cevap hakkını kullanmayacaktık.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Tehdit mi edeceksin?
CANAN ARITMAN (İzmir) Başkan, buna ceza yok mu? Adalet
nerede?
SUAT KILIÇ (Devamla) Bu cevap hakkını kullanma
arzusunda değildik ama buradaki tartışmaları kirletmek,
Parlamentodaki tartışmanın düzeyini Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanına hakaret etme derecesine getirmek hiçbir milletvekilinin
hakkı değildir. Daha önce de söyledik, biz, hiçbir siyasal partinin
liderine, genel başkanına hiçbir milletvekilimizin bu kürsüden
hakaret etmesini, kaldıramayacağı sözler sarf etmesini,
liderliğini hafife almasını onaylamıyoruz ve AK
PARTİnin sözcüleri bugüne kadar Sayın Deniz Baykalın
şahsını hedef almamıştır, Sayın Devlet
Bahçelinin şahsını hedef almamıştır (MHP
sıralarından gürültüler) ve BDP Grubunda da lider konumunda bulunan
ismi kesinlikle hedef almamıştır.
Bundan sonra temennimiz odur ki, grup yöneticileri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kılıç, tamamlayın lütfen
sözünüzü.
SUAT KILIÇ (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
CANAN ARITMAN (İzmir) Yeter artık, yeter yani!
SUAT KILIÇ (Devamla) Bizim temennimiz bu noktadan itibaren
şudur: AK PARTİ Grubunda grup başkan vekilleri nasıl ki
milletvekili arkadaşlarıyla temas hâlinde, siyasi parti genel
başkanlarının, liderlerinin bulunduğu konuma ilişkin
bir davranış biçimini, kalıbını ve
saygınlığını yerleştirebilmişse, muhalefet
partilerinin grup yöneticileri de aynı saygınlıkla
Başbakanımıza ve Genel Başkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğana yönelik hitapları kontrol altına almak
mecburiyetindedir. Bu bir tercih değildir. Her hakaretiniz cevabi hakareti
geliştirirse, kavganın sorumlusu tartışmayı
başlatan olacaktır.
Arkadaşımız özür dileyememiştir, özür dileme
erdemini göstermemiştir. Grup yöneticileri de özür dilemesi yönünde
kendisine sağlıklı ve gereken telkinlerde
bulunmamıştır.
Bundan sonra, bu kürsünün, böylesine seviyesiz, düzeysiz
saldırılarla kirletilmemesini temenni ediyor, kirletilmesi hâlinde
RAHMİ GÜNER (Ordu) Sen kendi hitabını düzelt.
SUAT KILIÇ (Devamla) -
cevabının da yine bu kürsüden
verileceğini belirtiyorum. Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tamam Sayın Kılıç, oturun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye... Tamam.
Sayın Anadol, buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Grup Başkan Vekili
konuşurken yeni bir sataşmaya yol açmıştır
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) Açmamıştır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
sizin uyarınıza
rağmen.
BAŞKAN Ama Sayın Anadol, bu sataşmanın
muhatabı Sayın Kulkuloğludur.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Temiz bir dille konuşmaya
BAŞKAN Söz mü istiyorsunuz efendim?
CANAN ARITMAN (İzmir) - Hakaret etti.
BAŞKAN Tamam efendim, sataşmanın muhatabı
Kulkuloğlu, gelsin, buyurun. (AK PARTİ sıralarından Gel,
gel. sesleri, gürültüler)
Peki, efendim, tamam. (AK PARTİ sıralarından Gel,
gel. sesleri, gürültüler) Sayın milletvekilleri, tamam efendim
Sataşma nedeniyle, buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yani bana söz vermiyorsunuz, ona
söz veriyorsunuz!
BAŞKAN Sayın Kılıçın
sataşması nedeniyle söz istedi. O şekilde anladım, söz
verdim.
Buyurun.
9.- Kayseri Milletvekili Mehmet
Şevki Kulkuloğlunun, Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan, sataşma olduğu için söz vermenizden dolayı
teşekkür ediyorum.
Ben, burada
AHMET YENİ (Samsun) Sataşma için değil, özür için
geldin oraya.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Ben, özür için
gelmedim, özür için bana söz verdiğinde söyleyeceklerimi söyledim.
CEMAL KAYA (Ağrı) Özür dile!
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Sayın
AKPli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Başbakanla ilgili
söylediğim sözde, ben siyasi olarak eleştiride bulundum. Biraz evvel
de söyledim, sözün kelime anlamı Söylediklerini tutmamak için bahane
uydurmaktır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Müsaade edin
SUAT KILIÇ (Samsun) Hakaretlerine devam etsin diye mi söz
verdiniz Sayın Başkan!
BAŞKAN Lütfen
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Arkadaşlar,
müsaade edin
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hâlâ devam ediyor.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla)
Başkanım, müsaade ederlerse bir şey söyleyeceğim. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye
Daha önce söylediklerinizi tekrar
ediyorsunuz.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, burada, günlerdir, Anayasa görüşmeleri
sırasında, AKPli milletvekillerinin gerek Sayın
bağımsız Kamer Gençe
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
VAHİT KİRİŞCİ (Adana) Sana ne!
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla)
gerek
Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerine gerekse Milliyetçi Hareket Partisi
milletvekillerine ağza alınmayacak derecede galiz küfürlerini
duymaktayız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Yalan söyleme!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
66ncı maddeye göre sözünü kesme yetkiniz var.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Perşembe
günkü yapılan oturumda
SUAT KILIÇ (Samsun) Otur yerine!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hâlâ hakaret ediyor!
BAŞKAN Efendim, siz... Sayın Kılıçın
beyanlarına cevap vermiyorsunuz Sayın Kulkuloğlu.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla)
AKPli
milletvekili arkadaş özür dilememiştir.
SUAT KILIÇ (Samsun) Kapatın mikrofonunu Sayın
Başkan.
BAŞKAN Lütfen, tamam
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) Acaba,
Sayın Başbakana
(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, yerinize oturun efendim. Lütfen
Sözünüzü
kestim. (Gürültüler)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Hadi kıvır
bakalım! Hadi kıvırsana! Kıvırmak nasıl oluyor!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Şevki, gel buraya.
BAŞKAN Sözünüzü kestim, lütfen yerinize oturun.
(Gürültüler)
Sayın Kulkuloğlu, oturun. Lütfen
Bir saygıdeğer milletvekili, o yapmış
olduğu yanlışlıktan dolayı Genel Kuruldan özür diler,
Yanlış yaptım, kaba ve yaralayıcı söz söyledim. der.
Lütfen, Kulkuloğlu
Tamam, lütfen
Lütfen, yerinize geçin.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Mikrofon kapandı, gel buraya
Şevki.
CEMAL KAYA (Ağrı) Siktir ol! (CHP sıralarından ayağa
kalkmalar, gürültüler)
BAŞKAN Diğer önergeye geçiyoruz
(Gürültüler) Lütfen
Sayın milletvekilleri, yerinize oturun lütfen
Lütfen
Şimdi, diğer önergelerin sahiplerine istemleri hâlinde
söz vereceğim veya gerekçeyi okutacağım. (Gürültüler)
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Sayın Başkan,
baksana, oradan küfrediyorlar. Ayıp be!
CEMAL KAYA (Ağrı) Giderken göz kırpıyor! (AK
PARTİ ve CHP sıralarından ayağa kalkmalar, gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen yerlerinize
oturun. Lütfen
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Adamlar küfrediyor!
Ayıp ya!
BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım,
yanlış yanlışla ortadan kaldırılmaz.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Ya, küfrediyor ya!
BAŞKAN - Yanlış yapanın
yanlışını söylersiniz, doğruyu gösterirsiniz ama yeni
bir yanlış, sizin yanlış yapma hakkınız yok.
Lütfen, yerlerinize oturun.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Devam edin lütfen efendim.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Adam, ana avrat
küfrediyor.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, lütfen
İktidar partisi milletvekili arkadaşlarıma
sesleniyorum: Lütfen, yerlerinize oturun. (Gürültüler)
Siz de Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarım, lütfen
AHMET YENİ (Samsun) Devam edelim Sayın Başkan.
BAŞKAN - İdare Amiri arkadaşlarım,
görevlerinizi yapın lütfen. Siz, bugünler için varsınız.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, Sayın Arıcı,
konuşacak mısınız, gerekçe mi?
ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Asker olmayan kişilerin her hâlükârda adli mahkemelerde
yargılanması hedeflenmiştir.
SUAT KILIÇ (Samsun) Önerge sahibi Ayhan Yılmaz
konuşacak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
önergede Ayhan Yılmazın imzası var.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan Önerge sahibimiz
konuşacak. diyorum, duymuyorsunuz.
BAŞKAN Kim konuşacak efendim?
SUAT KILIÇ (Samsun) Önerge sahibi konuşacak. dedik,
duyulmadı.
BAŞKAN - Bir saniye
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Gerekçe okundu Sayın Başkan,
gerekçe okundu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Birinci gerekçe okundu.
BAŞKAN - Var mı ismi, bir dakika, bakayım.
Ne zaman imzaladınız bunu, yeni mi?
AYHAN YILMAZ (Ordu) Yazdım, imzaladım Sayın
Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, her zaman katılabilir
önergeye.
BAŞKAN Yeni imzaladığınız önerge.
Peki, buyurun, önerge üstünde. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYHAN YILMAZ (Ordu) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Anayasa
değişikliği teklifi ile cumhuriyetimizin demokratik, laik,
sosyal bir hukuk devleti niteliğinin çağdaş anlayış ve
uygulamalar doğrultusunda güçlendirilmesi amaçlanmaktadır.
Yeni Anayasa değişikliğiyle ilgili kurulmak istenen
komisyonlara üye vermeyen, Genel Kuruldaki oylamalara katılmayan, ak
dediğimiz her şeye kara demeyi bir politika hâline getirenlerin
bizlere söyleyecek sözleri olamaz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Anayasa değişikliğine konu maddelerin içeriklerine
esaslı itirazlar geliştiremeyeceklerini bilenlerin konuyu başka
mecralara çekerek milletin iradesini tıkama girişimlerine gerekçe
oluşturmaya çalıştıkları açıkça ortadadır.
Bu durum, apaçık bir çaresizliğin ifadesidir.
AK PARTİ, Türkiyede millî birliğin ve beraberliğin
sembolüdür. Ülkemizde AK PARTİ kadar kuşatıcı, bütün
insanlarımızın kendini içinde bulabileceği,
coğrafyamızın her metrekaresinde kabul gören bir başka
parti yoktur. [CHP ve MHP sıralarından Bravo(!) sesleri] AK
PARTİ, demokrasimizin olmazsa olmazıdır. [CHP ve MHP
sıralarından Bravo(!) sesleri]
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri
Lütfen
Devam edin siz Sayın Yılmaz.
AYHAN YILMAZ (Devamla) Demokrasimizin standartlarının
yükseltilmesi adına atılan her adımın öncüsü AK
PARTİdir.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Önerge üzerinde konuşsun,
önerge!
AYHAN YILMAZ (Devamla) AK PARTİ, Türkiyede
değişimin adresidir, öncüsüdür, lideridir. AK PARTİ, bir büyük
medeniyet davasının takipçisidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) AK PARTİnin Türkiye için
tasavvur ettiği medeniyet düzeyi, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa
Kemal Atatürkün işaret ettiği muasır medeniyet seviyesidir.
[CHP ve MHP sıralarından Bravo(!) sesleri]
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) 23 Nisan geçti, bırak çocuk
şenliğini!
AYHAN YILMAZ (Devamla) AK PARTİ, bizatihi milletin
partisidir, milletin vicdanıdır, milletin sesidir, milletin taa
kendisidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK
PARTİ ve mensupları bugüne kadar milletin rotasından başka
bir rota tanımamıştır ve bundan sonra da
tanımayacaktır. [CHP ve MHP sıralarından Bravo(!) sesleri]
AK PARTİnin üzerindeki emanet, topyekûn milletin emanetidir.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Başkan, önerge
AYHAN YILMAZ (Devamla) Bunun için milletimizin
sorunlarının çözümü yolunda mücadele vermektedir.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, önerge
ne oldu?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Lütfen
AYHAN YILMAZ (Devamla) AK PARTİ, birliğimize yönelen
tehditler karşısında dimdik ayakta durmakta ve ülkeyi
hedeflerine ulaştırmak için çalışmaktadır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Önergeyle ne alakası var?
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Önergede mi
konuşuyor?
AYHAN YILMAZ (Devamla) Milletin teveccühü ve desteğini
kazanarak bizimle siyasal yollarla mücadele edemeyeceklerini bildikleri için
milletin tercihine tuzak kuranlar, kurdukları tuzaklara kendileri
düşmüştür. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Önergeye gel, önergeye!
Sayın Başkan, herkese müdahale ediyorsun ama
AYHAN YILMAZ (Devamla) AK PARTİ demokratik, laik ve sosyal
bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinin güvencesidir. (MHP
sıralarından Bravo! sesleri) AK PARTİ, hukuk, demokrasi ve
özgürlük taleplerinin toplumda yükselen sesidir. AK PARTİ demek, adalet
demek, kalkınma demek, çağdaşlaşma demektir. AK PARTİ
milletin partisidir. Milletin desteği sürdükçe ve büyüdükçe güçlü bir
Türkiye için kararlılıkla çalışmaya devam edecektir.
Tohum saç, bitmezse toprak utansın!/ Hedefine varmayan
mızrak utansın! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Hey gidi
küheylan, koşmana bak sen!/ Çatlarsan, doğuran kısrak
utansın! (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Eski
çınar şimdi noel ağacı/ Dallardaki iğreti yaprak utansın!/
Ustada kalmışsa bu öksüz yapı/ Onu sürdürmeyen çırak
utansın!
Bu ülkenin çalışkan Başbakanına dil uzatan, bu
ülkenin çalışkan Başbakanına ağza alınmayacak
sözler söyleyen, milletvekilliğinden haberi olmayan insanlar utansın.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; CHP
ve MHP sıralarından gürültüler)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) Yaşasın Fenerbahçe!
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, bunun
önergeyle ne alakası var?
BAŞKAN Sayın Öztürk, Konya Milletvekili,
konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım efendim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan,
önergeyle ne alakası var bu konuşmaların? Herkese müdahale
ediyorsun ama. Biraz tarafsız ol, tarafsız! Demokrat ol!
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Asker olmayan kişilerin her hâlükârda adli mahkemelerde
yargılanması hedeflenmiştir.
BAŞKAN Diğer önerge
Sayın Dinçer, konuşacak mısınız?
İKRAM DİNÇER (Van) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Asker olmayan kişilerin her hâlükârda adli mahkemelerde yargılanması
hedeflenmiştir.
BAŞKAN Birlikte işleme aldığım
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 16ncı madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, maddenin gizli oylamasına geçiyoruz. Ancak gizli
oylamanın nasıl yapılacağını tekrar Genel Kurulun
bilgilerine arz ediyorum.
Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden
Komisyon sırasındaki Kâtip Üye Adana'dan başlayarak
İstanbul'a kadar (İstanbul dâhil), Hükûmet sırasındaki
Kâtip Üye ise İzmir'den başlayarak Zonguldak'a kadar (Zonguldak
dâhil) adı okunan milletvekiline biri beyaz, biri yeşil, biri de
kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek,
pul ve zarf verilen milletvekilini ad defterinde işaretleyecektir.
Milletvekilleri, Başkanlık kürsüsünün sağında ve solunda
yer alan kabinlerden başka yerde oylarını
kullanmayacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz olan kabul,
kırmızı olan ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade
etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın üye, Kâtip Üyeden üç yuvarlak pul ile
mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad defterine
işaretlettikten sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak
kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak, diğer iki
pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır.
Bilahare oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun
bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne
konulan oy kutusuna atacaktır.
Oylamada adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf
verilmeyecektir.
Evet, Adana ilinden oy kullanma, gizli oy kullanma işlemini
başlatıyorum.
(Oyların toplanmasına başlandı)
Pervin Buldan
Ali Güner
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oylama sonucunu
açıkladıktan sonra yarım saat ara vereceğim. Milletvekili
arkadaşlarımızın bilgilerine sunuyorum. Yarım saatlik
süre, oylama sonucunun açıklanmasıyla başlayacaktır.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan sayın milletvekili
arkadaşımız kaldı mı? Yok.
Peki, oy kullanma işlemi sona ermiştir; kutuları
kaldırıyoruz efendim.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 16ncı maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
|
Oy sayısı :
407 |
|
Kabul : 337 |
|
Ret: : 70 |
|
Çekimser : - |
|
Boş: : - |
|
Geçersiz : - |
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
|
Gülşen
Orhan Murat
Özkan |
|
Van Giresun |
Sayın milletvekilleri, birleşime otuz dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 19.21
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 20.03
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 94üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
497 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Anadol, buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Efendim, geçen oturumla ilgili
tutumunuz hakkında söz istiyorum. Tutanakları inceledim. Zaten duymuştum
konuşmacının, AKP Grup Başkan Vekilinin sözlerini,
tutanaklarda da mevcut.
BAŞKAN Hangi tutumum efendim, onu da bileyim ki
Yani,
tutumumun İç Tüzüke aykırı yönünü bileyim, ona göre
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Peki. Evvela eşit
davranmıyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partili Kayseri Milletvekili
kıvırtma sözcüğünü kullandığı için kendisinin
savunmasını alıp, ceza verdiniz. Tamam. Ona cezai işlem
bittiği hâlde, AKP Grup Başkan Vekiline de sataşma var diye
söz verdiniz.
BAŞKAN Tamam, doğru.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bu da bizce yanlış, siz
doğru bulabilirsiniz.
BAŞKAN Yok, hayır, hatırlatmanız doğru,
süreç doğru.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ayrıca, sizin söz vermeniz
üzerine kürsüye çıkan AKP Grup Başkan Vekili Sayın Suat
Kılıç, tam 4 keztutanaklarda var- kıvırtma sözcüğü
kullanmış. Şimdi ne oluyor? Bir milletvekili
kıvırtma sözcüğünü kullandığı için ceza
alıyor, öbürü 4 defa kullandığı için hiçbir şey yapılmıyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ama kimseyi
suçlamıyor, itham etmiyor Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Hayır, hayır,
tutanakları okuyun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Aradaki fark o.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Efendim, ben Meclis
Başkanıyla konuşuyorum.
BAŞKAN Peki, efendim, siz İç Tüzük 63e göre tutumum
hakkında usul tartışması açmak istiyorsunuz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Evet, usul
tartışması, aleyhinize.
BAŞKAN Aleyhte.
Siz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tutumunuzun lehinde
Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki, efendim.
İç Tüzük 63e göre usul tartışması açtık.
Usul tartışmasının lehinde Sayın Anadola söz
veriyorum.
Buyurun Sayın Anadol. (CHP sıralarından
alkışlar)
Efendim, lehte ve aleyhte beş dakika süre
tanıyacağım.
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Kıvırtma
kelimesininin hakaret anlamına gelip gelmediği ve bu kelimeyi
kullanan muhalefet partisi milletvekiline ve iktidar partisi milletvekiline
farklı davranılıp davranılmadığı
hakkında
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, yüce
Meclisin saygıdeğer üyeleri; oturumu yöneten ve ilk kez Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarihinde bir Anayasa değişikliği
sırasında başından sonuna kadar bütün oturumları tek
başına yöneten ilk Başkanın tutumu hakkında aleyhine
söz almış bulunuyorum.
Şimdi, bir arkadaşımız kürsüde konuşurken
kıvırtma sözcüğünü kullandığı için ki hemen
parantez açarak ilave edeyim, kıvırtma sözcüğünün hakaret
anlamına gelmediğine dair Yargıtay kararı vardır ancak
bunun ağırlığı siyasidir, arkadaşların
tepkisini de normal görüyorum, ona bir söyleyeceğim yok ama Yargıtay
kararı vardır, bir teşbihtir. Ona rağmen, bunu kullanan
arkadaşım hakkında işlem yaptınız ve
savunmasını alarak ceza verdiniz.
Şimdi, ondan sonra işlem bitmesine rağmen, tuttunuz
sataşma için söz isteyen Grup Başkan Vekili Sayın Suat
Kılıça söz verdiniz. O da kürsüye çıktı, tam 4 kez
kıvırtma sözcüğü kullandı. Ne dedi? Bu çirkinlik ve
ahlaksızlık bu sözler. Hepsine de itiraz etmişim. Vaktim
kısa olduğu için
Ne laf var ortada ne adam var maalesef. Partiyi
kastederek söylüyor!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Partiyi
kastetmiyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Partiyi değil.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) Bizim semtimizde kıvırtmak
yoktur. Anadolu solu deyip de bugün onu unutanlardan mı öğrendiniz
kıvırtmayı? Herhâlde milletvekilini kastetmiyor, siyasi
eleştiri bu, doğrudan partiye yönelik.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Kimseyi
suçlamıyor.
ATİLLA KART (Konya) Cumhuriyet Halk Partisini suçluyor.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bugün onu unutanlardan mı
öğrendiniz kıvırtmayı?, Cumhuriyet Halk Partisi rozeti
takıp da Mersinde bu rozeti yırtarken mi öğrendiniz
kıvırtmayı? Bunlar hep tutanaklarda var arkadaşlar.
Şimdi ben de Sataşma var. diye söz istemişim.
Bana söz vermemişsiniz. Şimdi soruyorum: Sayın Suat
Kılıça, 4 kez Kıvırtma sözcüğünü kullanan
-eğer hakaretse ki, sizin kararınıza göre hakaret, ceza
verdiniz- Suat Kılıça ne işlem yapacaksınız? Neden
işlem yapmadınız?
Ayrıca, arkadaşa ceza verdiniz, oyladınız,
tamam ama AKPnin İdare Amiri, Meclisin İdare Amiri bu kürsüye
yürüdü, yumruk attı. İlk defa oluyor bu.
CANAN ARITMAN (İzmir) Mikrofonları indirdi
aşağıya.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) Mikrofonları
aşağıya indirdi. Kürsü masuniyeti budur, kürsü dokunulmazlığı
tam anlamıyla budur, ihlal edilmiştir.
ATİLLA KART (Konya) Başkanlığa
saldırdı Başkanlığa.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Şimdi ona da hiçbir uyarıda
bulunmadınız! Bu durumda, Sayın Başkan, gerçekten
tarafsız bir yönetim yerine çoğunluk partisinin ve grup başkan
vekillerinin uyarılarına yönelik bir yönetim biçiminiz var.
Dolayısıyla, muhalefet partileri olarak yönetiminizin aleyhindeyiz.
Çünkü bu oturum yönetme biçiminiz böyle devam ettiği takdirde, zaten
gergin olan milletvekillerinin oturumu sakin bir şekilde sürdürmesi imkân
dâhilinde olmayacaktır. Ayrıca, birilerine söz verip hakaret
ettireceksiniz, bu hakarete cevap vermek isteyen grup başkan vekili söz
isteyecek, ona vermeyeceksiniz. Nereye kadar gidecek bu? Bu nereye kadar
gidecek? O zaman biz derdimizi nereden anlatacağız? Bir idare amiri
kürsüye yönelecek, fiilî taarruza geçecek, yumruk atacak kürsüye, hiçbir
şey yapmayacaksınız! O milletvekiline ceza veriyorsunuz, öbürüne
hiçbir şey yapmıyorsunuz!
O zaman Sayın Başkan, şimdi bizim talebimiz:
Aynı cezayı, 4 kez o hakaret saydığınız
sözcüğü kullanan AKP Grup Başkan Vekiline de verme konusunda
teşebbüse geçmenizdir, işlem yapmanızdır. Masaya yumruk
atan İdare Amiri hakkında aynı şekilde disiplin
kovuşturması yapmanız lazım, aynı işlemleri tekrarlamanız
lazım, İç Tüzük hükümlerini uygulamanız lazım.
Haa, son olarak şunu söyleyeyim: Buradan bize ahlaksız
diye hakaret eden insanların önce kendilerinin ahlaklı ve dikkatli
olması lazım, dosyası elimdedir.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki. Efendim, usul
tartışmasıyla ilgili lehte Sayın Elitaşın söz
talebi var.
Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz beş dakikadır efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Uzun bir Anayasa değişikliği maratonu içerisinde
çalışmalarımıza devam ediyoruz. Çalışma
saatlerinin uzun olması, yapılan söylemlerin Anayasa ve İç
Tüzüke şartlarını, imkânlarını kullanarak farklı
farklı şekillerde ortaya çıkması, ister istemez
çalışma saatlerinin uzun olması muhakkak ki milletvekili
arkadaşlarımızda bazı gerilimlerin ortaya
çıktığını görüyoruz, ama dikkat edilmesi gereken nokta
özellikle şu olmalı ki: Grup başkan vekillerinin milletvekillerinin
içinde bulunduğu pozisyon ile Meclisteki huzuru ve sükûnu sağlamak en
önemli görevlerinden birisidir.
Biraz önce, daha önceki oturumda konuyla ilgili konuşan
sayın milletvekili bu kürsüye çıkarken elinde bir çanta vardı,
evrak çantası; ben o çantayı hatırlıyorum. O evrak
çantası Sayın Baykalın bütçe
görüşmelerinde kullandığı çantanın
aynısıydı.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Böyle bir şey
söyleyemezsiniz aynı diye.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Şimdi içimizdeki şu
şüpheyi kaldırabilmek çok önemli: Eğer siyasi parti tüzel
kişiliği tarafından hazırlanmamışsa -ki öyle
olduğunu da ifade etmek istemiyorum- ve grup başkan vekili
arkadaşlarımız bu çantanın içeriğiyle ilgili bilgi
sahipleri olduğunu da iddia etmek istemiyorum ama bize gelen duyumlar
çerçevesinde, milletvekili arkadaşlarımız
CANAN ARITMAN (İzmir) Dedikodu yapmayın!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Sayın Milletvekilinin
burada bir pankart açacağını ve farklı şekilde
ifadeler kullanacağını ifade ettiler.
CANAN ARITMAN (İzmir) Milletin kürsüsünde dedikodu
yapmayın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ben beklerdim ki Grup
Başkan Vekilinden, en azından, bu pankartlarla gelen bir
milletvekilinin hangi ölçülerde, neyi ifade edeceğini gözetleyip ona göre
milletvekilinin konuşmasına imkân vermeleri gerekirdi. (CHP
sıralarından gürültüler) Nasıl ki sayın milletvekillerinin
hiçbirini buraya, oy kullanma kabinine göndermeme iradesini de kendinde
bulunduran
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Gizli tanık mı söyledi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Cumhuriyet Halk Partisi
siyasi tüzel kişiliği, Milletvekilinin pankartlarını da
kontrol etme imkânının var olduğunu düşünüyorum.
İkinci mesele uyarma cezasıyla ilgili: Sayın
Başkan, İç Tüzükün 160ıncı maddesine göre, ağır
ve yaralayıcı kaba sözleri söyleyen milletvekilini kınamakla,
160ın beşinci fıkrasında ise Mecliste gürültü ve kavgaya
sebep olmaktan dolayı kınama cezasını vereceğini ifade
etti.
İç Tüzük 163üncü maddeye göre, Sayın Başkan,
Milletvekilinin savunma hakkını kendisine verip kürsüde ifade
etmesini isterken, Sayın Grup Başkan Vekili, Milletvekilini buraya
çağırmaktan imtina etti ve engelledi. Milletvekili buraya gelmesine
rağmen Dur. dedi, Gelme. dedi, Yerinden konuşsun. dedi
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Konuştu canım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
ama Sayın Milletvekili
eğer özür dilemiş olsaydı, İç Tüzükün 163üncü maddesine
göre eğer milletvekili özür dilemiş olsaydı belki kınama
cezasını da verme ihtiyacını hissetmezdi... (CHP
sıralarından gürültüler)
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Başkan
kınama cezası verdiğini söyledi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
çünkü İç Tüzükte
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Başkan cezayı
verdi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakınız, İç
Tüzükte
Başkan cezayı vermedi. Başkanın kınama
cezasını verebilmesi için
(CHP sıralarından gürültüler)
CANAN ARITMAN (İzmir) Tutanakları oku!
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Tutanakları
oku!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Şimdi, değerli
milletvekilleri, eğer şu İç Tüzük, grup başkan
vekillerinizin haricinde sizin de olursa buna bakarsınız, ne
anlattığını görürsünüz.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Hepimizde var!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Hepsinde var!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - İç Tüzükte kınama
cezasının verilebilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun onayı gerekir.
Sayın Başkan, İç Tüzüke uygun olarak
milletvekilini buraya çağırdı, Açıktan özür dileyin. dedi
ama o, özür dilemek yerine kendisinin haklı olduğunu Türk Dil
Kurumunun sözlüklerinden faydalanarak ifade etmeye çalıştı, yanlış
ifade kullandı.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Hakaret kastı yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakınız, değerli
arkadaşlar, burada, daha uzun bir zaman olmadı, birkaç ay önce olan,
gelişen hadiselerde görevi Türkiye Büyük Millet Meclisindeki huzuru ve
sükûnu sağlamak olan bir İdare Amirine yumruk atıldı,
gözlüğü kırıldı, burnu kırıldı. Onunla
ilgili hiç tepki göstermeyenler, Sayın Başkanın İdare
Amirinin, tam bir görev olarak, burada konuşan Cumhuriyet Halk Partili
Milletvekilinin sözü bitmesine rağmen, sözüne devam etmesi ve kürsüden
inip yerine oturması gerekirken oturmayıp kürsüyü işgale devam
etmesini
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Vakti vardı,
süresi vardı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
İdare Amirinin bu konuda
uyarmak, İdare Amirinin görevini yapmak
K. KEMAL ANADOL (İzmir) İdare Amirinin yetkisi yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
ve İdare Amirinin
milletvekilini yerine davet etmek, görevleri arasındadır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yok, yok; yok öyle bir görevi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Onun için, değerli
arkadaşlarım, şunu ifade ediyorum
CANAN ARITMAN (İzmir) Yahu, bu cahillikle nasıl grup
başkan vekili olmuş?
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) Ya yeter, yeter!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakınız, şu
yaptığınız ortam içerisinde, sakin bir tarzda
eleştirilerimizi yapalım ama açık ve net şunu ifade
ediyoruz: Biz hiçbir siyasi partinin genel başkanını hedef alan,
eleştirilerimizi yaparken incitmemek adına sözcüklerimizi seçerek
kullanmaya gayret ediyoruz. Aynı ifadeleri, aynı duyguyu ve aynı
tarzı özellikle muhalefet partisine mensup milletvekili
arkadaşlarımızdan ve özellikle de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) İdare Amiri
kesintileri izlesin efendim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Efendim, İdare Amirini
çağırır mısınız, süresi bitti.
BAŞKAN Lütfen tamamlayın sözlerinizi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
hakikaten sürekli
ilişki hâlinde bulunduğumuz sayın grup başkan vekillerinin,
bu konuda, milletvekili arkadaşlarımızı sakin olmaya,
teskin etmeye ve onun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun sakin bir
şekilde devam etmesine katkı sağlamak amacıyla
milletvekillerini uyarmak da görevleri arasında olduğunu
düşünüyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Usul tartışmasının
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Bir dakika, bir dakika
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim?
Buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Lehinde söz istiyorum.
BAŞKAN Hayır, şimdi, efendim, aleyhinde
Sayın Anadol konuştu. Aleyhinde Sayın İçli istedi, Tayfun
İçli -geldi biraz önce, sizden önce- Sayın İçli
konuşacak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Aleyhinde Canikli.
BAŞKAN Şimdi lehinde bir konuşma
yapıldı. Sayın Caniklinin talebi var.
Şimdi, Sayın İçliyi davet ediyorum.
Sayın İçli
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri
saygıyla selamlıyorum. Sayın Meclis Başkanının
tutumunun doğru olmadığı düşüncesindeyim, bu nedenle
söz aldım.
Sayın Meclis Başkanım, bu Mecliste aslında hiç
hoş olmayan tartışmalar yaşandı. Sizler belki
duyuyorsunuz, belki duymuyorsunuz, biz arka sıralardan duyuyoruz.
Milletvekilleri küfre varan çok ağır sözler söylüyorlar.
CANAN ARITMAN (İzmir) AKP milletvekilleri, AKPliler
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Evet, AKP milletvekili
arkadaşlar da söylüyor, tabii kavga olduğu zaman
karşılıklı küfürler de söyleniyor.
Şimdi sizin Meclis Başkanı olarak göreviniz
tutanakları alıp incelemektir. Eğer siz kendinizi her konuda
yargıç yerine koyar, konuşmaları kendinize göre yorumlar ve o
sonuca göre cezalar verirseniz burayı yönetmek mümkün olamaz çünkü sadece
burada AKP milletvekilleri değil birçok farklı düşünceye sahip
olan milletvekilleri var. Eğer her olaya bir yaptırım, her olaya
bir ceza derseniz burada milletvekilleri düşüncelerini ifade edemez. Bir
taraftan düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü deniliyor; Anayasa
görüşmelerinde sözde birtakım demokratik haklar getirilmeye
çalışılıyor ama milletin sözcüleri burada
konuştuğu zaman kınama cezası! Bakın, geçen gün
Sayın Kamer Gençe ceza verdiniz, oradaki tutumunuz da doğru
değil. Bir de bu kararlar Askerî Yüksek Şûra kararları
yargı yolunu açıyorsunuz. Var mı sizin
kararlarınızın yargı yoluna gitme konusunda İç
Tüzükte veyahut Anayasada hüküm? Siz, milletvekillerinin boynuna yafta
takıyorsunuz, suçlu damgasını vuruyorsunuz; kaba, hakaret eden
kişiler yaftasını takıyorsunuz. Böyle bir
hakkınız var mı? Sizden önce bu Türkiye Büyük Millet Meclisini
yöneten çok değerli Meclis Başkanları, Meclis Başkan
Vekilleri var. Burada geçen 21inci Dönemde talihsiz bir kavgada bir
milletvekili vefat etti -nur içinde yatsın- ama hiçbir Meclis
Başkanı taraflı davranmak suretiyle milletvekillerinin boynuna
suçlu yaftasını takmadı, buna hakkınız yok. Kaldı
ki en basit kuraldır, disiplin cezaları verilirken kademe kademe verilir.
Memurlarda da böyledir; ilk önce uyarma cezasını verirsiniz,
arkasından kınama cezasını verirsiniz. Siz bir şeyi
yorumluyorsunuz, diyorsunuz ki: Kaba ve yaralayıcı sözler
Değerli Başkanım, burada vatan milletle ilgili çok
ağır laflar söylendi. Burada neredeyse Ermeni
soykırımı yapıldı. diyen milletvekilleri
çıktı. Burada Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında, anayasal
kurumlar hakkında çok ağır ithamlarda bulunuldu, tık diye
ses çıkmadı sizden veyahut yöneten Başkanlardan ama kişi
olduğu zaman, Sayın Cumhurbaşkanı Gül olduğu zaman,
Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğu zaman, AKPli
milletvekili arkadaşlar hemen rahatsız oluyorlar. Ya kardeşim,
tabii ki kişilikle uğraşmamak lazım ama bu ülkede vatan
milleti konuşuyoruz, halk bizi vatanın, milletin
sorunlarını çözelim diye buraya getiriyor. Terör konusu
konuşuldu ağza gelmeyen laflar oldu, bir kişi
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Şahsa hakaret
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ama efendim
Tamam,
şahıs ama sayın milletvekilleri, şahıslara
gösterdiğiniz özeni biraz da vatan millete gösterin, vatan milletin
anayasal kurumlarına gösterin. (CHP sıralarından
alkışlar) Hayır, gösteren arkadaşlarınız yoktur
demiyorum, bu laf atma üzerine söylüyorum. Şunu söylüyorum: Biz buraya
şahısları savunmak için gelmedik, biz buraya milleti savunmak
için geldik. (CHP sıralarından alkışlar) Milletin
hakkı, çıkarları için burada konuşacağız.
Şahıslara eğer bir hakaret varsa, yasalarımıza göre
açılır tazminat davası
Sayın Başbakan açmıyor mu
tazminat davası başkalarına? Açar ama bakın, burada kürsü
masuniyeti vardır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Burada açtı, kaybetti.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) Size o zaman hakaret edildi mi?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Değerli
arkadaşım, bakın, sizi eleştirmiyorum. Ben Sayın
Meclis Başkanına karşı, tutumunu eleştiriyorum. Bu
kaba, yaralayıcı
Ne hakaretler var! Allah için, ben indikten sonra
şu tutanakları, şu Anayasa görüşmelerindeki sadece
tutanakları alın -değerli steno arkadaşlar hepsini oraya
geçiriyorlar- bunlar kara, kaba, yaralayıcı sözlerin ötesinde hakaret
içeriyor. Sizin göreviniz o zaman, bütün milletvekillerine her gün,
oturacaksınız, trafik polisi gibi ceza keseceksiniz burada! Bunu
konuşamazsın, bunu konuşursan bu anlama gelir
Sizin yorum
yapma hakkınız yoktur. Siz, Meclisi sükûnetle yönetme
hakkınız vardır ama yorum yapıyorsunuz Ben bunu böyle
değerlendiriyorum
Size, Anayasa ve İç Tüzük bunları
değerlendirme yetkisi vermemiş. Siz, burayı düzgün bir
şekilde yönetme
Ha, bunu ben de yaparsam, bana da aynı şekilde
eleştirilerde bulunacaksınız ama çok gergin, sabahlara kadar
çalışıyoruz, bütün herkes çok yorgun, tansiyonlar yüksek. Bazen
bazı arkadaşlarımız amacını aşan sözler de
sarf ediyorlar ama o arkadaşımıza hem grup başkan vekilleri
hem Meclisi yöneten siz, münasip bir lisanla söylerseniz tansiyon da
düşer. Biz buraya kavga etmeye gelmedik biz buraya milletin meselesini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İçli, lütfen sözlerinizi
tamamlayın.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Hemen toparlıyorum
Sayın Başkanım.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Şahıs
dediğin devletin Başbakanı.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Efendim? Şahıs,
evet.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Başbakan,
Cumhurbaşkanı.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bakın, şahıs
dediğiniz Başbakan; şahıs dediğiniz
Cumhurbaşkanı. Ama burada, bakın, devletin... Ama burada
şahıs dediğiniz, bakın, onlar çok önemli kişiler ama
bu bir öksüz, bir yetim de çok önemli kişidir. Şehit olan insanlarımız
da çok
Silahlı kuvvetlerin mensupları da çok değerlidir.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) Saptırıyorsun, saptırma.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Yargı mensupları da
çok değerlidir. (CHP sıralarından alkışlar) Onlara
ağzınıza geleni söyleyeceksiniz ama
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) Hakaret
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Değerli
arkadaşım, Genel Başkana saygı göstermek, onu savunmak en
doğal hakkınızdır. Hakarete
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) Nasıl tasvip ediyorsun?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bakın, onu demiyorum,
hakaret etmek yanlıştır diyorum. Ben Meclis
Başkanının yorumunu söylüyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Eleştiri var,
karıştırıyorsun.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, sizlerle fazla tartışmak istemiyorum. Sizin
algılamanız odur, benim algılamam bu, benim yorumum bu.
Sayın Başkana da bu düşüncelerimi ifade ettim.
Sabırlarınız için hepinize teşekkür ederim. Sağ olun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, Sayın İçli, çok teşekkür
ederim.
Sayın Canikli, buyurun, lehte. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın
Başkanın tutumunun lehinde söz aldım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bütün samimiyetimle söylüyorum ve inanıyorum bütün
milletvekilleri saygıdeğerdir. Geçmişte ve bugün bu çatı
altında görev yapan, milletin kendisinin temsilcilik unvanına
layık gördüğü bütün milletvekilleri ve onların genel
başkanları saygıdeğerdir. Hepsi için geçerli, bugün için de
geçerli, dün için de geçerli, gelecekte de geçerli olacak. Dolayısıyla
herkesin bu saygıyı hak ettiğine inanıyorum. Zaman zaman
gerçekten bazıları için belki amacı aşan, irade
dışında, o andaki atmosferin ortaya
çıkardığı gerginlikten beslenen bir ani
çıkışla hakikaten insanları, hepimizi rahatsız eden
olaylar olabiliyor ve bu Mecliste zaman zaman, işte, sinirlerine hâkim
olamayan arkadaşlar da gündeme gelebiliyor. Ama bunu herhangi bir siyasi
parti grubu için söylemiyorum. Hepimiz istisnasız bütün samimiyetle, biraz
önce söylediğim o ilkeler çerçevesinde milletvekillerine, onların
temsilcilerine hak ettiği gibi davranmamız gerekir.
Arkadaşlarım da biraz önce ifade etmeye çalıştılar,
hem milletvekillerine ama özellikle de elbette bu milletvekili
arkadaşlarımızın veya siyasi partilerin genel
başkanlarına eleştiri mümkündür, ona hiç kimsenin bir
itirazı olamaz. Eleştiri sert de olabilir, ağır da olabilir
ama tahammül edilebilir, edilir ama hakikaten öyle bir noktaya geliyor ki ya da
öyle bir eleştiri konusu yapılabiliyor ki yani en sakin insanlar
dahi, en makul bildiğimiz insanlar, milletvekili
arkadaşlarımız dahi -tırnak içinde söylüyorum- çileden
çıkabiliyorlar. Hepimizin görevi mümkün olduğu kadar sükûneti
sağlayarak çalışmak.
Tabii, aslında, Sayın Başkanımıza biraz
önce Sayın İçli Şahısların korunmasındaki
gösterdiğiniz hassasiyeti Türk Silahlı Kuvvetleri, devlet, milletle
ilgili olduğu zaman göstermiyorsunuz. gibi bir açıklamada bulundu.
Biraz haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Hatırlarsanız daha birkaç gün
önce -henüz hafızalarda- Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili bir
konuşma yapıldı burada yani, işte, savaştan yola
çıkarak ve Sayın Meclis Başkanımızın bazı
kesimlerce çok eleştirilen bir müdahalesi oldu. Yapacak görevi Sayın
Meclis Başkanımıza çok net olarak ifade etti. Yani bu dengeyi
sağlıyor Sayın Başkanımız ama bütün herkesin
ayağa kalktığı, sinirlerin, gerginliğin had safhaya
ulaştığı bir ortamda da hakikaten hâkim olmanın da
kolay olmadığını takdir edersiniz. Yani bu çerçevede
-elbette Sayın Başkan tarafsız davranacak ve biz onun bu
çerçevede kalmaya çalıştığına yürekten
inanıyoruz- zaman zaman yanlış anlaşılmalara meydan
verebilecek algılamalar olabilir ama bizim de katkı
sağlamamız gerekir. Sayın Başkanın bu Meclisi
istediğimiz tarzda götürebilmesi için bizim de yapmamız gerekenler
var değerli arkadaşlar. Yani elbette birinci görev Sayın
Başkanımızın ama yani düşünün, herkes ayakta, burada
herkes bağırıyor, tek ses... Böyle bir ortamda da yani
Sayın Başkanımızın çok fazla müdahil olması, daha
doğrusu kontrol altına alabilmesi çok gerçekçi gözükmüyor.
Tabii, şimdi, biraz önce Sayın Anadol söyledi.
Sayın Kılıçın ben de baktım tutanaklara-
hiçbirisinde herhangi bir kişiyi, bir partiyi, onun organını
hedef alan...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yapma yahu!
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Lütfen, bir daha
okuyun...
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - O ifadeyi ben kullanmayacağım,
kullanmayı da doğru bulmuyorum. Onu da söyleyeyim.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Lütfen bir daha
okuyun, bir daha okuyun
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Ben
algılamamı söylüyorum. Samimi olarak algılamamı söylüyorum.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Bir daha okuyun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Doğrudan CHPye
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bakın, orada,
yani, eğer bu şekilde yani algılanmışsa, ama o
ifadelerden okunduğu zaman öyle algılanmıyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Kıvırtma diyor.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Ama, bakın,
buradaki önceki başlatılan diyelim, yani bu
tartışmaları başlatan, start verilen o eylemle
karşılaştırıldığında orada doğrudan
bir başbakan, çok net bir şekilde, tahrik edici bir tarzda
Gerçi
bunları tartışmak istemiyorum yani amacım da bu değil
ama. Onunla kıyaslandığında Sayın
Kılıçın ifadesi ve söyleme biçimi kesinlikle o amaca matuf
değil ve o şekilde yorumlanmaması gerekir.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Partiyi hedef alarak
söyledi.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Parti diyor, parti
CANAN ARITMAN (İzmir) Milyonlarca insanın oy
verdiği bir partiye
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Dolayısıyla
burada yani hakaret olarak algılamamak gerekiyor Sayın
Kılıçın açıklamalarını çünkü bakın
ATİLA EMEK (Antalya) Öyle mi? Bilirkişilik mi
yapıyorsun?
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Neden?
Kulkuloğlu söyleyince hakaret
K. KEMAL ANADOL (İzmir) 4 defa kıvırtma diyor,
4 defa
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Arkadaşlar,
değerli arkadaşlar, bakın, bu kelimeleri, Sayın Anadol siz
de kullanmayın biz de kullanmayalım.
ATİLA EMEK (Antalya) Bilirkişiye mi havale ettiniz
Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) 4 defa kullanmış
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Hiçbir şekilde
kullanmayalım. Alıntı olarak da kullanmayalım. Belki lügat
olarak baktığınızda o anlama gelebilir ama algılama
açısından baktığında insanlar bunu hakaret olarak
kabul ediyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) 4 defa!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bakın, bir
sıfat olarak kullanılmıyor Sayın Anadol. Bir sıfat
olarak kullanılmıyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Partiye söylüyor, partiye
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Partiye direkt
söylüyor, partiye
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bir kişiyle
bütünleştirilerek, ona atfen, ona izafeten yansıtılmıyor,
yönlendirilmiyor bu çok net. Yapmayın Allah aşkına. Yani öyle
bir kasıt olması söz konusu değil.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) O zaman Sayın
Kılıçın kullandığı ifadeleri o kürsüden, aynen
AKP için de kullanacağız demektir bu. Tutanaktan aynen
alacağız, CHP yerine AKP diyeceğiz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Şimdi, disiplin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Canikli, tamamlayın efendim, süreniz
doldu sizin de.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Hiçbir şey arz
etmiyoruz. Elbette ortamın son derece gergin olduğunu hepimiz
biliyoruz. Yani bütün hakaretler hepsi aynı sıkıntıda,
aynı eleştirilmesi gereken derecededir. Ancak şunun da
vurgulanması gerekir: Her zaman başlatan eylemler, sözler
ağırlığı diğerlerinden daha fazladır. Yani
onları önemsiz gördüğümü söylemek için değil ama bir realite
olarak ortaya koymaya çalışıyorum.
Geçmişte bakın, geçmişte özellikle baktık çok
daha fazla cezalar verilmiş. Savunmuyoruz. Mümkün olduğu kadar hiç
uygulanmasın, uygulanmasın yani ve tolere edilsin. Geçen günlerde bir
arkadaşımız bir ifade kullandı ve biz devreye girerek özür
dilettik, sorun çözüldü. Yani biz onu bekledik. Bakın, o
arkadaşımızdan da onu bekledik ve grup başkan vekili
arkadaşlarımızdan da onu bekledik ve grup başkan vekili
arkadaşlarımızdan da o konuda katkı bekledik ama
alamadık. Eğer olsaydı sorun çözülecekti. Tutanaklara
baktığınızda şunu görürsünüz: Bir arkadaş soruyor
Özür dilerse ceza verecek misiniz? diye, Hayır şey yaparsa
vermeyeceğiz. anlamına gelen bir açıklaması var Sayın
Başkanın.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yok öyle bir şey.
CANAN ARITMAN (İzmir) Hiç öyle bir şey yok.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Yok öyle bir
şey.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın tutanaklara
Sayın Anadol, bakın, göreceksiniz. Yani şunu söylemeye
çalışıyorum: Eğer özür dilemiş olsaydı ne ceza
konusu gündeme gelecekti ne de bu tartışmalar yaşanacaktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CANAN ARITMAN (İzmir) Canım, Çerçi de özür dilemedi.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Canikli, teşekkür ederim.
Usul tartışması sona erdi. Sadece birkaç cümle
söylemek isterim.
Sayın Kılıçın sözleri üzerine, sataşma
nedeniyle ben Sayın Kulkuloğluna biliyorsunuz söz verdim ama
Sayın Kulkuloğlu yerinden söylediklerini kürsüde tekrar etti. Yani
Sayın Kılıçın sataşma nedeniyle söz
aldığı o ifadelerine bir cevap için kürsüye gelmemişti.
Sayın Kutluyla ilgili, Sayın Anadol, ben burada
birleşimi kapatmadan veya ara vermeden önce Sayın Hüsrev Kutlu
şurada duruyordu. Kapattım, ayrıldım, ondan sonra meydana
gelenlerden bilgim yok. Şimdi arkadaşlara rica ettim, tutanaklara
geçmiş bir davranışı var mı, görüntülerde bir davranışı
var mı; tabii, bunları öğrendikten sonra Sayın Kutluyu da
İç Tüzük neyi gerektiriyorsa -uyarı mı olur, başka bir
şey mi olur- onunla ilgili de tabii görevim neyse onu yerine getiririm.
Şimdi siz Sayın Kılıçın
konuşmalarında da o kelimelerin
kullanıldığını ifade ettiniz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) 4 defa
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) 4 defa
BAŞKAN Ben metnini getirttim. İzin verirseniz, şu
maddenin üzerinde görüşmeler yapılırken, o zaman içerisinde onu
bir inceleyim ve değerlendireyim.
Hemen şunu ifade edeyim: Ben hiçbir arkadaşıma ceza
verme, onunla sürtüşme gibi bir durum içerisinde olmak istemem. Burada
gayet düzgün şekilde görüşmelerin yapılmasını ve
Meclis olarak görevimizi en iyi şekilde yerine getirmeyi beklerim ama
zaman zaman tansiyon yükseliyor. Ben de İç Tüzük hükümlerini uygulamak
durumundayım, İç Tüzük neyi amirse onu yapmak durumundayım.
Biraz önce Sayın Canikli de söyledi, İç Tüzükün
disiplinle ilgili hükümleri ilk defa uygulanmıyor. Bakın, şu
anda elimde, altmış tane disiplinle ilgili uygulanmış
-geçmiş dönemlerde- çok çeşitli cezalar var ama ben bunları
uygulamayı falan da arzu etmiyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Anayasa oylamasında
2 kez uygulandı Sayın Başkan.
BAŞKAN - Dolayısıyla tutumumun
değişmesini gerektirecek bir durumla
karşılaşmadım.
O nedenle, şimdi görüşmelerimize devam ediyoruz.
ATİLLA KART (Konya) İnceleyeceğim. dediniz,
karar veriyorsunuz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN - 17nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 17- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 146 ncı
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 146- Anayasa Mahkemesi onyedi üyeden kurulur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi; iki üyeyi Sayıştay Genel
Kurulunun kendi başkan ve üyeleri arasından, her boş yer için
gösterecekleri üçer aday içinden, bir üyeyi ise baro
başkanlarının serbest avukatlar arasından gösterecekleri üç
aday içinden yapacağı gizli oylamayla seçer. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yapılacak bu seçimde, her boş üyelik için ilk oylamada üye
tam sayısının üçte iki ve ikinci oylamada üye tam
sayısının salt çoğunluğu aranır. İkinci
oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki
aday için üçüncü oylama yapılır; üçüncü oylamada en fazla oy alan aday
üye seçilmiş olur.
Cumhurbaşkanı; üç üyeyi Yargıtay, iki üyeyi
Danıştay, bir üyeyi Askerî Yargıtay, bir üyeyi Askerî Yüksek
İdare Mahkemesi genel kurullarınca kendi başkan ve üyeleri
arasından her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden; en az
ikisi hukukçu olmak üzere üç üyeyi Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi
olmayan yükseköğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal
bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri arasından
göstereceği üçer aday içinden; dört üyeyi üst kademe yöneticileri, serbest
avukatlar, birinci sınıf hâkim ve savcılar ile en az beş
yıl raportörlük yapmış Anayasa Mahkemesi raportörleri
arasından seçer.
Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî
Yüksek İdare Mahkemesi ve Sayıştay genel kurulları ile
Yükseköğretim Kurulundan Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday göstermek
için yapılacak seçimlerde, her boş üyelik için, bir üye ancak bir
aday için oy kullanabilir; en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş
sayılır. Baro başkanlarının serbest avukatlar
arasından gösterecekleri üç aday için yapılacak seçimde de her bir
baro başkanı ancak bir aday için oy kullanabilir ve en fazla oy alan
üç kişi aday gösterilmiş sayılır.
Anayasa Mahkemesine üye seçilebilmek için, kırkbeş
yaşın doldurulmuş olması kaydıyla; yükseköğretim
kurumları öğretim üyelerinin profesör veya doçent unvanını
kazanmış, avukatların en az yirmi yıl fiilen avukatlık
yapmış, üst kademe yöneticilerinin yükseköğrenim görmüş ve
en az yirmi yıl kamu hizmetinde fiilen çalışmış,
birinci sınıf hâkim ve savcıların adaylık dahil en az
yirmi yıl çalışmış olması şarttır.
Anayasa Mahkemesi üyeleri arasından gizli oyla ve üye tam
sayısının salt çoğunluğu ile dört yıl için bir
Başkan ve iki başkanvekili seçilir. Süresi bitenler yeniden
seçilebilirler.
Anayasa Mahkemesi üyeleri aslî görevleri dışında
resmi veya özel hiçbir görev alamazlar.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına olmak üzere Manisa Milletvekili
Sayın Şahin Mengünün. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır Sayın Mengü.
CHP GRUBU ADINA ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başkan,
hayatının otuz beş yılını hukuka adamış
bir meslek adamı olarak sizin bu Parlamentoyu -üzülerek söylüyorum, bir
meslektaşım olmanızdan da üzülerek söylüyorum- tarafsız
yönetmediğiniz bilinci altında bu konuşmayı
yapacağım. Saygılar sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, çerçeve 17nci madde, yani Anayasa
Mahkemesinin kuruluşunu düzenleyen Anayasanın 146ncı maddesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Bu Anayasa değişikliği
için bizlerde olan yaygın inanç, kabul ederseniz etmezsiniz: Bu
Anayasanın bir hukuku, yargıyı ele geçirmek
mantığı içinde olduğu ve bunun için bir Anayasa Mahkemesini
şekillendirmek olduğu. Anayasa Mahkemesinin şekillendirilmesinin
iki temel nedeni var. Bu söyleyeceklerimi kendim herhangi bir şeyde inanç
veya his olarak söylemiyorum, yapılmış konuşmalardan, gerek
basına yansımış gerekse Genel Kurul tutanaklarına
yansımış konuşmalardan aldığım, tespit
ettiğim, çıkartabildiğim şeyleri söyleyeceğim. Bu bir
ele geçirme, bir yönlendirme, yani Anayasa Mahkemesini yeniden dizayn etmedir.
Neye göre dizayn etme? Yüce Divana göre dizayn etme. Neye göre dizayn etme?
Herhangi bir şekilde sizin İktidarınız zamanında veya
sonradan siz muhalefetteyken bu Anayasa Mahkemesine muhalefetin gitmesi veya
sizin muhalefetteyken gitmeniz hâlinde kararların hep lehinize
çıkması mantığı içinde olduğu için bu
inancın içindeyim. Bunu durup dururken söylemiyorum.
Sayın Bülent Arınçın 2 Mayıs 2005te
gazetelere yansıyan bir konuşması var. Bir kere hukukçu olarak
hayatta hiç duymadığım bir cümleyi okuyacağım size.
Burada Anayasa profesörleri de var. Her birisi egemenlik haklarını
Meclis adına kullanır organların. Bir tane hukukçu varsa
hayatta bana bunu söyleyebilecek diplomamı yırtacağım.
Yani, yargı egemenliğini Meclis adına
kullanırmış. Burada.
Arkasından başka şeyler var. Bakın
okuyayım: Anayasa Mahkemesiyle ilgili düzenlemeyi değiştirmeyi
kaydediyor; o mühim değil. Üye sayısını
değiştirebiliriz. Olur. Görev sahasını
değiştirebiliriz. Nedir, belli değil. Yüce Divan yetkilerini
Anayasa Mahkemesinden alırız. Her yasanın Anayasa Mahkemesine
gitmesini engelleyebiliriz. Her şeyi yapabilirim, ben Meclisim. Anayasa
Mahkemesi bir kanun iptal ederken kendi bir kanun koyucu değildir.
Ondan sonra, geliyor: Ben yasama organı olarak
istediğim yasa değişikliğini yaparım; istediğim
yasağı koyarım, istediğim yasağı
kaldırırım.
Şimdi, o tarihte Sayın Arınç Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı ve sizin partinizin de çok üst düzey görevlilerinden,
yetkililerinden biri. O bakımdan, bunlara baktığınız
zaman, o sizin bize Niyet mi okuyorsunuz? dediğinizi anlayabilmek için,
bu niyeti okumaya lüzum yok; bu yazıyı okuduğunuz zaman zaten
niyet ortaya çıkıyor.
Yapılan değişikliğe
baktığınız zaman, nedir yapılan değişiklik?
Bu değişiklik, Anayasa Mahkemesinin üye sayısını, yani
11 asıl, 4 yedek olan bugünkü yapıyı 17 kişiye
çıkartmak. Baktığınız zaman, belki size göre çok
mantıki gelebilir. Nedir o düzenleme? Bu 17 üyenin -yeni getirilen
taslakta- 3 tanesinin Meclis tarafından seçilmesi, o da salt
çoğunlukla falan değil basit çoğunlukla seçilmesi, geri kalan 14
üyenin 4 tanesini Sayın Cumhurbaşkanının doğrudan
seçmesi -hiç kimse kendini kandırmasın- geri kalan 10 tanesini de,
dolaylı şekilde, Cumhurbaşkanı kimi istiyorsa ona göre
dizayn edecek bir seçim sistemi getirilmiş. Burada çok detayına
girmek istemiyorum yani yok işte, o oy sistemiymiş, bu oy
sistemimiymiş ama sistem bu.
Tabii, bu getirdiğiniz sistem niye böyle gelmiş? Çünkü
Arkadaşlarımızın, Adalet ve Kalkınma Partili
saygıdeğer milletvekillerinin elimde Meclis tutanaklarına
geçmiş konuşmaları var.
Sayın Kuzu, sizin için belki bir daha dinlemek olacak. Bunu bundan
evvel de anlatmıştım ben.
Bakın, 18 Aralık 2003, Sayın Musa
Sıvacıoğlu, kendisi savcılıktan gelme
meslektaşımız: Üyelerin Cumhurbaşkanınca
atanması kuvvetler ayrılığı ilkesi, yargının
tam bağımsızlığının sağlanması
amacı ve hukuk devleti geleneğine ters düşmektedir. Bunun
altına her hukukçu imza atar, doğru.
Hakikaten hukukçuluğuna saygı duyduğum bir
başka AKP Milletvekili, bayağı hukuk mantığı çok
güçlü çalışan bir arkadaşımız, Sayın Dengir Mir
Mehmet Fırat. O, 7 Ocak 2003 Salı günü aynen söylüyor: Sayın
Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesinin başı olarak
yargı yılının açılışında
yapmış olduğu konuşmaları, aslında, dikkatle
takip edilmelidir, bir kez daha irdelenmelidir. Sayın
Cumhurbaşkanı, Anayasamızda yer alan
Cumhurbaşkanlığına verilmiş olan yetkilerin
parlamenter sisteme uygun olmadığını, bu yetkilerin
daraltılması gerektiğini defaatle ifade etmiştir.
Hakikaten, Anayasamıza göre Cumhurbaşkanımız, parlamenter
sistemle pek bağdaşmayan yarı başkanlık sisteminin
gerekleri
diye devam ediyor. Doğrudur. Bu, normal, makul bir hukukçunu
söylemesi gereken sözlerdir.
Arkasından, 20 Aralık 2004 Pazartesi günü AKP Grubu
adına konuşan Süleyman Sarıbaş, tekrar tekrar okumak
istemiyorum, aynı şeyleri söylemiş, tutanaklarda var. 2006
yılında Recep Özel arkadaşımız, gene burada,
altını çizmişim: Cumhurbaşkanına bu kadar geniş
yetkiler tanınması doğru değildir. Yeri geldiği zaman,
gerektiğinde Cumhurbaşkanını bile yargılayacak olan
makama yargılanacak kişi tarafından atama yapılması
bir çelişkidir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bütün
bunları yaşarken, beni nasıl şüpheci olmakla, niyet
okumakla suçlayacaksınız? 2005te Sayın Meclis
Başkanının söyledikleri var, 2003ten, 2004ten, 2006dan itibaren
saygıdeğer milletvekillerinin söylediği var. Ne
değişti? Birisinin bana izah etmesi lazım. Yani 2003te,
2004te, 2006da olan durumdan, hukuki statüden bugün ne değişti? Bir
şeyi anlatmak lazım, bir şeyi söylemek mecburiyetindesiniz,
şu değişti diye. Ben söyleyeyim mi ne değiştiğini?
Ahmet Necdet Sezer gitti, Abdullah Gül geldi; değişen tek o.
Şimdi, bütün bunlar ortadayken, siz beni ikna edemezsiniz, beni değil
kimseyi ikna edemezsiniz.
Bakın, bir başka husus daha var: Türkiye Demokrasisinde
130 Yıl diye, rahmetli Profesör Doktor Bülent Tanörün anısına,
Türkiye'de Demokratikleşme Perspektifleri 10uncu Yıl Güncellemesi
diye, değerli bir arkadaşınız, sizin bir
arkadaşınız, şu anda partinizin İnsan Hakları
Komisyonu Başkanı bu kitabı yenilemiş. Yüksek mahkeme
üyelerinin atanması konusunda 82 Anayasasının öngördüğü
düzenleme, herhangi bir değişiklik olmadan yürürlüğünü
sürdürmektedir. Bu konuda Bülent Tanörün 1997 raporunda yer alan
değerlendirmesi geçerliliğini aynen korumaktadır. diyor ve
saymış 82 Anayasasında şunlar olur diye.
Yalnız bu arkadaşımızın bir şeyi,
yani daha doğrusu Sayın Bülent Tanörün getirdiği hususlardan
bir tanesi, hakikaten Bülent Tanör benim inancımdan farklı bir
şeyi söylemiş, arkadaş da onu takip etmiş. Sayın
Bülent Tanör diyor ki: Anayasa Mahkemesinin kendine tanınacak
kontenjanlar içinde Cumhurbaşkanı, TBMM, Yargıtay,
Danıştay üyeleri tarafından seçilmelidir. Yani o benim
düşüncemden biraz daha farklı, Meclisin ve
Cumhurbaşkanının da bu iki kurumun yanında seçimlerini
getirmiş, fakat bu kurumların doğrudan doğruya seçim
yapmasını getirmiş. Buna saygı duyuyorum, ama burada bir
bilim adamı olduğunu söyleyen -hukukçu değildir kendisi ama
anayasayla uğraşan, anayasacı diye tarif edilen bir
arkadaşımızdır- bunu nasıl şimdi içine
sindirebiliyor, bunu anlamakta zorluk çekiyorum.
Bu, hakikaten hepimizin, siyasetle uğraşanların, bu
Parlamentonun saygınlığı
Doğrudur, burada çıkan
kavgalar televizyonlarda yansır, insanlar bundan rahatsız olur,
bunların hepsi doğru ama şu tartıştığımız,
şu söylediğimiz şeyler de insanların, biraz
düşünenlerin, biraz okur yazarların indinde Parlamentonun
itibarını zedeliyor. Bunu görelim.
Bakın, geldiğiniz andan itibaren, devamlı Bu asker
Anayasası, bu faşist Anayasa, bu Anayasayı
değiştirelim. diyorsunuz. Yerden göğe kadar
haklısınız. Ben, 12 Eylül 1980de, generallerin insanları
hapsettiği dönemde -Sayın İyimaya iyi hatırlar, buradaki
birçok hukukçu bilir- o dönemde bir siyasi liderin sıkıyönetim
mahkemesinde avukatlığını yapıyordum. Onun için, ben askerî
rejimleri burada oturanların birçoğundan çok daha iyi bilirim,
sıkıntılarını da bilirim. Eğer o faşist,
asker, postal önündeki Anayasayı değiştirmek istiyorsanız
-bunu dün de burada söyledim, maalesef, utanarak söyledim- Pakistanlı
hukukçular kadar adam olalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Mengü, size iki dakika ek süre veriyorum.
Lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) - Pakistanda o askerlerin
hazırladığı Anayasayı değiştirirlerken
Orada da askerler aynen bizdeki gibi,
herhâlde Kenan Evrenin arkadaşlarıydı, aynen bizde ne
yapılmışsa orada da aynı şeyler
yapılmış. Cumhurbaşkanına özel, ağır, burada
arkadaşlarımın, sizin söyledikleriniz gibi çok yetkiler
verilmiş. Yeni gelen Pakistanlı hukukçular bütün yetkilerini
almışlar, yüksek yargıya atanacak hâkimleri bir hukukçulardan
oluşan kuruluşa vermişler. Hangi kuruldur, o beni çok fazla
ilgilendirmiyor ama yapılması gereken işi söylüyorum.
Aslında, beni hep 12 Eylülü yaşamış bir insan
olarak ıstırap içinde bırakan başka bir olay vardır.
Hemen hemen çok yakındır Pakistandaki Zülfikar Ali Butto darbesiyle
bizim darbe arasındaki zaman. Zülfikar Ali Butto darbeyle götürüldüğü
zaman, Pakistandaki hukukçular, Anayasa Mahkemesi üyeleri cübbelerini
askıya asmışlar çıkmışlardı. İşte
eğer yeni sivil anayasa yapmak istiyorsanız bunları
oluşturacak kurumları getirelim. Yoksa hiç incelemeden, her şey
Batıda böyleydi diye
Hepiniz biliyorsunuz, hepiniz
yaşıyorsunuz, Batı, hayatında bir kere olaya objektif
bakmış olsa hep beraber bakalım. Bunu burada bir şey için
söylemiyorum; bu Ermeni soykırımı tartışmaları
olduğu için, Batının ne kadar kaypak olduğunu anlatmak
için anlatıyorum. 1876dan -Benim rakamlarım değil. Burada sizin
ödül verdiğiniz tarihçi Sayın Karpatın kitabından da
aldığım rakamlar- 1876dan 1923e kadar Balkanlarda 5,5 milyon
Müslüman öldürüldü, 5 milyon Müslüman da sürgüne gönderildi. Kimse
ağzına alıyor mu? Almıyor.
Sayın Başkan, sözlerime son verirken, değerli
meslektaşım, mesai arkadaşım, omuz omuza hukuk kavgası
verdiğim arkadaşım Özdemir Özokun ölümünden büyük üzüntü
duyuyorum. Gerek ailesine gerek meslektaşlarıma
başsağlığı diliyorum. Aziz hatırasının
önünde saygıyla eğiliyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Biz de Başkanlık Divanı olarak
Sayın Özokun ölümünden büyük üzüntü duyduk. Allah rahmet eylesin. Ben de
ailesine ve baro camiasına başsağlığı diliyorum.
Efendim, şimdi söz sırası, madde üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Faruk
Balda.
Ancak Sayın Balın ayrıca kişisel görüş talebi
de var; ikisini birleştirmek istiyorsunuz.
FARUK BAL (Konya) Lütfen.
BAŞKAN Gruplarımızın bir itirazı yok
değil mi efendim?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Birleştirme imkânı yok
ama bizim bir itirazımız yok.
BAŞKAN Tamam. Sayın Ahmet İyimayanın da var
aynı talebi, fark etmiyor.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) İç Tüzük
açısından mümkün değil ama itirazımız yok efendim. Ama
son konuşmacı olması lazım.
BAŞKAN Grup adına çağırdım zaten.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Son konuşmacı olması
lazım.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, Sayın
Balın son konuşmacı olması doğru olacaktır. BDP
Grubu
BAŞKAN - Efendim, Sayın İyimayanın da böyle
bir talebi oldu da onun için demiştim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Peki, BDP Grubunun
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sorun yok bizim için.
BAŞKAN - Her ikisini on beşer dakika konuşturamaz
mıyız? İç Tüzük müsait değil mi buna?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Hayır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Usulen son
konuşmacının
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Önce gruplar konuşup sonra
şahısların konuşması lazım ama son
konuşmacıya ilave beş dakika daha şahsı adına
verilmesi uygun İç Tüzük gereği.
BAŞKAN Peki efendim, sonra o zaman Sayın Balı
benim tekrar davet etmem lazım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Evet, İç Tüzük öyle.
BAŞKAN Peki, sürenizi başlatıyorum Sayın
Bal, grup adına, 17nci madde üzerinde.
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan Anayasa
değişikliği teklifinin 17nci maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisinin görüşlerini sunmak üzere huzurunuzdayım. Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, Değerli Hukukçu, Barolar
Birliği Başkanı Sayın Özdemir Özoku saygıyla
anıyorum. Bugün vefatı nedeniyle duymuş olduğumuz üzüntüyü
milletimizle paylaşıyoruz. Cenabıallahtan kendisine rahmet
diliyoruz.
Değerli arkadaşlarım, 17nci madde kılı
kırk yararak Anayasa Mahkemesinin görevini ve üye seçimini düzenleyen bir
madde. Bu madde kılı kırk yararak, bütün hassasiyetle üzerinde
durularak düzenlenmiş bir kanun teklifi şeklinde huzurumuzdadır
ve bu madde üzerindeki eleştirilerimi sunma-dan önce Anayasa Mahkemesinin
parlamenter demokratik sistemdeki değeri ve
Cumhurbaşkanlığı makamının parlamenter demokratik
sistemdeki yerini anlatarak sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, parlamenter demokratik
sistemde Cumhurbaşkanlığı sorumsuz bir makamdır, bu
nedenle de yetkisizdir. Ancak 1982 Anayasası, bütün grupların
eleştirdiği gibi, bir ihtilal ürünü olarak, ihtilali yapan gücünün
başını devlet başkanı olarak oraya
yerleştireceği içindir ki parlamenter demokratik sisteme
aykırı bir biçimde aşırı yetkiyle
donatmıştır. 1982 Anayasasında
Cumhurbaşkanının aşırı bir yetkiye sahip olduğunu
aşağı yukarı bütün cumhurbaşkanları şikâyet
olarak milletiyle paylaşmıştır, yakın zamanda
Sayın Sezer paylaşmıştır, Sayın
Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül paylaşmıştır,
Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu şikâyette
bulunmuştur, Anayasa hukukçularının tümü bulunmuştur.
Ancak, gelin görün ki aşırı yetkisinden şikâyet edilen
Cumhurbaşkanlığı makamına bu Anayasa
değişikliği teklifiyle daha aşırı bir yetki
verilmektedir. Neden? Araştıracağımız konu
burasıdır.
Değerli arkadaşlarım, bu sorudan sonra, Anayasa
Mahkemesi ne iş yapar? Anayasa Mahkemesi, parlamenter demokratik sistemde
yasama gücünün Anayasaya uygun nitelikte kanun ve karar alıp
almadığını dengeleyen bir yargı
mekanizmasıdır yani parlamenter demokratik sistemin denge ve denetim
mekanizmasıdır.
İkinci olarak, Anayasa Mahkemesi, parlamenter demokratik
düzen içerisinde siyasi sorumluluk üstlenmiş olan iktidar
mensuplarının hukuka aykırı iş ve işlemlerinde
yüce divan olarak yargılama görevini üstlenir.
Şimdi, bu iki temel hususu anlattıktan sonra, getirilen
Anayasa değişikliği teklifi, parlamenter demokrasinin
genetiğini bozacak şekilde Cumhurbaşkanlığına
aşırı bir görev vermekte ve ucube bir dikta rejimini
andıran bir düzenlemeyi tarif etmekte, bunun yanı sıra Anayasa
Mahkemesinin üye seçimi ve görev taksimiyle ilgili iş ve işlemlerde
ise yandaş bir yargı kurumu yaratacak nitelikte bir eylemi
görmekteyiz.
Değerli arkadaşlarım, Bu niçin
yapılmıştır? sorusunu hep beraber
araştırmamız lazım. Bu yüce Parlamentonun parlamenter
demokratik sisteme vermiş olduğu değer ve katkıyı
burada bir kanun değişikliğiyle ucube bir dikta sistemine
dönüştürmeden önce bunu iyice değerlendirmemiz lazım.
Adalet ve Kalkınma Partisi sekiz yıldır bu ülkede
tek başına iktidardır. Bu sekiz yıllık süreç
içerisinde, AKP, devleti AKPlileştirmiştir yani
kadrolaşmanın ötesinde devlet makamlarına partizan
yandaşlarını atamıştır. Bu birinci aşama
geçirildikten sonra ikinci ve ekonomik bir ihtilal anlamına gelen sermaye
transferini tamamlamıştır yani yandaş zengin
yaratmıştır.
Üçüncü olarak AKP, Türk basınının yüzde
60ını yandaş basın hâline getirmiş, bakiyesini de
hapisle, vergi cezasıyla korkutulan bir basın hâline
getirmiştir.
İşte, günümüzün Türkiyesi bu Türkiyedir ve bu
Türkiye'nin üzerine AKP, biraz önce size
Cumhurbaşkanı parlamenter
demokratik sistemde yetkisiz ve sorumsuz iken niçin aşırı yetki
ile donatılıyor? Niçin Anayasa Mahkemesinin, parlamenter demokratik
sistem içerisinde yasamayı dengeleyen ve Yüce Divan olarak görev
yaptığı süreçte görevle ilgili ve üyeleriyle ilgili bu
değişikliğin yapılması karşımıza
çıkıyor?
Değerli arkadaşlarım, tabii ki bu, AKPnin
teklifiyle hemen Millet Meclisi tarafından kabul edilecek bir durum
değildir. Bu sistem, korku imparatorluğunun ilk
adımının atıldığı işaretini bize
vermektedir. Bu sistem, aynı zamanda, biraz önce ifade ettiğimiz,
basınla ilgili, devlet kadrolarının partizan atamalarla
donatılmasıyla ilgili ve sermaye transferi yapılmasıyla
ilgili oluşmuş düzenin üzerine bir
korku imparatorluğunun yaratılmasının yanı
sıra aynı zamanda millet bütünlüğünü bozucu, bin
yıllık kardeşliği bozucu PKK terör
açılımının da ilk adımını teşkil
etmektedir. Çünkü Sayın Başbakanın da ifade ettiği gibi
Terör ile ilgili olmak üzere yaptığımız
açılımın Anayasa değişikliği ilk
adımıdır. diyor. Bundan sonra diğerleri gelecektir.
Elbette ki Anayasa Mahkemesi görevini yapamaz bir duruma getirilir ise bundan
sonra, millet bütünlüğünü bozacak, bin yıllık kardeşlik
hukukunu bozacak, üniter devlet yapısını bozacak kanunlar ve
anayasa değişiklikleri de peş peşe sırasıyla
gelecektir.
Değerli arkadaşlarım, bu Anayasa
değişikliği, aynı zamanda hukukun üstünlüğünü ve
yargı bağımsızlığını da ihlal eden bir
tekliftir; hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunu yaratan bir
tekliftir; yargı bağımsızlığını ihlal
eden, yandaş yargıç yaratma aşamasını tamamlayarak,
yandaş yargı kurumu yaratma niyetinde olan bir tekliftir.
Dolayısıyla, bu düzen eğer devam ederse Türkiyede parlamenter
demokratik sistemin kuvvetler ayrılığı ilkesindeki
yargının dengesinde ve denetiminde olan düzen ortadan kalkacak;
Anayasa Mahkemesi, hukuk ile yasamayı denetleyen bir mahkeme olarak
görevini yapamaz hâle gelecektir ve denetimsiz bir çoğunluk, ülkenin
yönetiminde, dikta dediğimiz hikâyeyi ortaya çıkaracaktır.
Değerli arkadaşlarım, buradan, Akıl
yaşta değil baştadır. darbımeselinden hareketle 23
Nisanda yaşadığımız bir olayı sizlerin bilgisine
sunmak istiyorum: Sayın Başbakan, 23 Nisan nedeniyle Elgin Koçubaba
isimli öğrenciye makamını tevdi ederken, kendisi Ben artık
konuşabilir miyim? diye soruyor Sayın Başbakana. Sayın
Başbakan da, yönetim tarzını o çocuğa şu ifadelerle
intikal ettiriyor: Yetki artık senin, istersen asarsın istersen
kesersin, her şey sende. Demek ki, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
Başbakanlık makamı böyle bir anlayışla
yürütülüyormuş; demek ki, böyle bir anlayışın hukuk
zemininde hayata geçirilebilmesi için böyle bir teklif huzura getirilmiş.
Aynı gün Başbakanımız, Elgin Koçubabanın
Ben başkanlık sistemini beğenmiyorum sözüne, Sayın
Başbakan onu ikna etmek üzere iki örnek vererek dil dökmüş
Amerikada başkanlık sistemi, Fransada yarı
başkanlık sistemi başarılıdır. demiş. Peki,
Sayın Başbakan Amerikada başarılı olan başkanlık
sisteminin, dünyanın başkanlık sistemini uygulayan yirmi yedi
tane ülkesinde diktatörlüğe gittiğini niçin bu çocuğa
anlatmamış? Aynı mantık içerisinde yarı
başkanlık sistemi Fransada uygulanır iken, Fransayı takip
eden yirmi küsur tane ülkede diktaya dönüştüğünü niçin anlatmamış?
Anlatmaz çünkü niyeti halis değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bal, grup adına
konuşmanızın süresi doldu, size iki dakika daha süre veriyorum
efendim.
FARUK BAL (Devamla) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa
Mahkemesiyle ilgili yaptığınız değişiklik
kanı kanla yıkamaktır. Sayın Necdet Sezerin
Cumhurbaşkanı olarak rektör atamaları ve Anayasa Mahkemesi üye
atamalarının notlarını çıkarmıştım. 2
oyla, 4 oyla üniversitelere rektör atadığından Sayın
Sezerden şikâyet etmiştiniz; o zamanki şikâyetiniz ne kadar
haklı ise Sayın Gülün aynı tonda yapmış olduğu
rektör atamaları ve Cumhurbaşkanı olarak Anayasa Mahkemesine
yapmış olduğu atamalar aynı şekilde
haksızdır. Buna susmamanız gerekir, kanı kanla
yıkamamanız gerekir.
Sayın Cumhurbaşkanının son
yaptığı Anayasa Mahkemesine atamaları dikkatle
incelediğimizde bu Anayasa değişiklik teklifi
gerçekleştiği takdirde Anayasa Mahkemesine kimlerin hukukun
arkasından nasıl dolanılarak atanacağını hep birlikte
görüyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanı sadece Anayasa Mahkemesine üye
atama yetkisini kullanmıyor, aynı zamanda Anayasa Mahkemesinde
hâkimlerin kıdem sorununu da çözerek belirli gün ve aralıklarla
kendisine yakın hissettiği hâkimlerin önceden atamasını
yapıyor, onların ataması tamamlandıktan sonra kıdem
yönünden ondan daha geride bulunmasını istediği kişileri
atıyor. Hele hele bürokrasiden Anayasa Mahkemesine atanan kişilerin
bürokratik deneyimlerini Anayasa Mahkemesine sunması gerekçesini otuz bir
günlük bir bürokrasi deneyimine sıkıştırması
Sayın Cumhurbaşkanının da, sizin gibi, kılı
kırk yararak, bu Anayasa Mahkemesini nasıl yandaş bir yargı
kurumu hâline dönüştürürüz şeklindeki düşüncenize ortak
olduğunu göstermektedir ve bu ortaklık iyi niyetli değildir. Niyet
halis değildir, halis olmayan niyetler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bal, ek süreniz de doldu. Aslında,
kişisel söz talebinizi birleştirmeyi arzu ettim ama maalesef İç
Tüzük izin vermedi. Sizi tekrar kişisel görüşlerinizi belirtmek için
davet edeceğim.
FARUK BAL (Devamla) Peki, teşekkür ederim Sayın
Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Çok teşekkür ederim.
Şimdi de Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Hakkâri Milletvekili Sayın Hamit Geylani.
Buyurun Sayın Geylani. (BDP sıralarından
alkışlar)
Sizin de süreniz on dakikadır.
BDP GRUBU ADINA HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa
teklifinin 17nci maddesi üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün yitirdiğimiz Barolar Birliği Başkanı
değerli meslektaşımız Sayın Özoka Allahtan rahmet,
ailesine başsağlığı diliyorum.
İzninizle, toplumsal bir özlem olan barış diliyle
konuşmama başlamak istiyorum zira bu ülkenin gerçekten böylesi bir
söyleme, bir duruşa ihtiyacı vardır.
Değerli milletvekilleri, günümüzde hâkim olan hukuk devleti
anlayışı anayasa yargısının
varlığını gerekli görmektedir zira hukuk devleti ilkesi,
temelde, devletin tüm işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygun
olmasını ve bunların yargı denetimine tabi
tutulmasını gerektiriyor.
Anayasa Mahkemesi ilk kez 1961 Anayasası ile yasama
organının işlemlerini denetleyen bir adli kurum olarak
yargı sistemimizde yer almıştır. Avrupa ülkelerindeki
bazı modeller esas alınarak oluşturulan Anayasa Mahkemesi,
diğer birçok kurumda olduğu gibi, daha oluşum
aşamasında Avrupadaki emsallerinden çok farklı bir role ve
işleve bürünmüştür. Onun için, bu Mahkemenin oluşum
mantığında üyelerin seçim yöntemi ve yetkileri gibi temel
konularda sıkıntılar varsa, doğal olarak, işleyişi
de süreç içerisinde ciddi sıkıntılara yol açacaktır.
Nitekim, bunun örnekleri çok ve hep birlikte yaşadık. Özünde yasama
organı faaliyetlerini bireyin hak ve özgürlükleri lehine korumakla görevli
olması gereken bu organ, daha kuruluşundan itibaren, yapılan
müdahalelerle, kendini, sadece devletin yüksek çıkarlarını
korumakla sorumlu tutmuştur. Özellikle 12 Eylülden sonra darbenin
yarattığı hukuku korumayı neredeyse tek görev olarak
belirleyen bir yapıya dönüşmüştür. Bu vahim durum, aslında,
mahkemenin en önemli görevi olan yasaların hukuka uygunluğunu
denetleme işlevi ötesine geçerek, doğrudan doğruya kamu
siyasetini belirleme hevesiyle kararlar vermeye
başlamıştır.
Değerli arkadaşlar, bu Mahkeme, özellikle son dönemlerde
verdiği bazı kararlar ile kendi yasasını bizatihi kendisi
çiğnemiştir. Onun için, Anayasa Mahkemesinin yeni demokratik
düzenlemelere gereksinimi olduğu inancındayız. Bu
doğrultuda, Anayasa Mahkemesi üyelerinin sadece Cumhurbaşkanı tarafından
seçilmesi yerine, diğer yüksek yargı organları ve Barolar
Birliğinin doğrudan seçim yapabilmesi, ayrıca, Parlamentonun da,
yine bu kurumlar ve üniversitelerin göstereceği adaylar arasından
nitelikli çoğunlukla seçeceği üyelerden oluşması şüphesiz
daha olumlu olacaktır.
Değerli arkadaşlar, kurulların demokratik
yapısal sorunlarını çözen tek seçenek çağcıl
anayasalar ve ona bağlı alt yasalar ile kendi aralarındaki
uyumdur, tutarlılıktır. Ne yazık ki görüştüğümüz
bu teklifte de 82 Anayasasının darbeci özünü biraz daha özendiren,
devleti de kutsayarak kendi yurttaşına karşı güvenli
korumaya alan 17nci ezber yamalardan biri olarak yerini koruyor çünkü Anayasa
Mahkemesinin demokratik yapısal sorununun çözüm anahtarı
kuşkusuz demokratik bir anayasadır. Bunun da üç temel kriteri
vardır:
1) Öncelikle, anayasaların dibacesi, o anayasaların
hukuki, demokratik ve barışçıl iklimini belirler. Ne var ki 82
darbe Anayasasının başlangıç ilkeleri bir aidiyetin
menfaati, yüceltilmesi ve üstünlüğü argümanları üzerine kurulmuş
ırkçı bir koroyla başlar; korkular, kuşkular,
varsayımlar üzerine devam eder; kültürel çoğulculuğu
dışlayan bağnaz, tekçi anlayışla insan
doğasını zehirleyerek son bulur. İşte, hâlâ bu
anlayış baştan sona bu değişiklikle birlikte de devam
ediyor.
2) Anayasalar toplumsal uzlaşma kültürünün kabulü ile bireyi
özgürleştirir, toplumsal kurumları da demokratikleştirir.
AKPnin uzlaşma diye bir derdi yok Allaha şükür, uzlaşmadan
kaçanları da kendisine bahane ederek, uzlaşma isteyen, toplumsal
uzlaşma isteyen, demokrasi adına, bu kesimleri de yok saymaktadır.
AKPnin kendi ihtiyaç ve önceliklerinde direnmesi ve direnmeye devam ediyor
olması anlaşılır gibi değildir. Şimdi ise
sanırım bir önceki oturumda bir arkadaş uzlaşalım
yani el kaldırmada, oylamada uzlaşalım
Uzlaşma temelde
olur, halkla birlikte olur.
3) Anayasalar evrensel hukuk normlarına uygunluğuyla
anlam kazanır ve kalıcılaşır. 82
Anayasasının özünde bu anlayışın
olmayışı değişiklik teklifine de yansımıştır
çünkü sistem kendi antidemokratik yasalarında hâlâ ısrar ediyor.
İşte bu antidemokratik iklimde hem inkârcılığın
hem de ademi hukukiliğin doğal olarak Anayasa Mahkemesinin
yapısında da filizleneceği unutulmamalıdır sevgili
arkadaşlar. Ne yazık ki bu anlayış ülkemizde
hukukparları, yani hukuk partilerini yaratmıştır. Anayasa
Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay başkanları, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun Başkan Vekili günlük siyasi demeçlerle
televizyon ekranlarını ve gazete sayfalarını
süslemektedirler. Adalet Bakanlığı Müsteşarının
da yargının bir yapısında yer alması da ayrı bir
siyasallaşmanın tipik örneğidir. Ayrıca, Genelkurmay ve
üniversiteler de bu siyasallaşma yarışının
başını çekmektedirler.
Değerli milletvekilleri, değişiklik maddesiyle
Anayasa Mahkemesinin üye sayısı, üyelerin seçileceği alanlar,
üyeleri seçen makamlar karmaşasında mahkemenin
alışılagelen yapısı ve verdiği siyasal kararlar
da anımsanınca daha da siyasallaşacağı gerçeği
ortaya çıkmaktadır. Öncelikle yargı birliğini bozan ve
askerîleştiren askerî yargıdan da, Askerî Yargıtay ve Askerî
Yüksek Mahkemeden üye seçimi, çözüm bekleyen hukuksal bir krizdir. Ve hukukun
eşitlik ilkesini bozan, Genelkurmay ve kuvvet komutanlarının
yargılanmasının da Yüce Divana yükseltilmesi bariz bir
ayrımcılığın dışa vurumudur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde
bugüne kadar toplumsal dokuyu bozan ve halk iradesini yadsıyan istisnalar
hariç genel olarak iki alışkanlıkla, iki yöntemle
cumhurbaşkanları seçilmiştir. Darbe yapan generaller veya asker
kökenli kimseler, bir de siyasi geleneklerden gelen ve geleneği sürdüren
şahsiyetler cumhurbaşkanı olarak bu ülkede seçilmişlerdir.
Bu arada, bir siyasiden daha da siyasi davranan ve Anayasa
kitabını dönemin Başbakanına fırlatan Sayın Sezer
de ayrı bir örnektir.
Durum böyle olunca, anılan madde
değişikliğiyle benzer konularda ve 17 üyenin 14ünü seçecek olan
bir cumhurbaşkanı ne kadar objektif olabilir? Objektif
olamayacağı açıktır. Size somut bir kanıt:
Görüştüğümüz teklif henüz Komisyondan Genel Kurula inmeden,
Sayın Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesinin rekor oy
birliğiyle kapattığı DTPnin kapatma raporunu
hazırlayan Raportör Alparslan Altanı jet hızıyla Anayasa
Mahkemesine üye olarak ataması subjektifliğin bir kanıtı
değil midir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Geylani, iki dakika ek süre veriyorum,
lütfen konuşmanızı tamamlayın efendim.
HAMİT GEYLANİ (Devamla) Teşekkür ederin
Sayın Başkan.
Bu anlayış ideolojik ve yandaş bir
anlayıştır. Zaten Silivri, Erzincan, Erzurum, İstanbul ve
benzeri soruşturma, tutuklama, itiraz, itirazdan sonra tahliye
savaşımlarıyla bir taraftan sürecin savcısı bir
taraftan da avukatı yandaşlığıyla yargı
siyasallaşarak paramparça olmuştur. Hukuksuzluğa soyunmuş
bir sistem çarpık yapısal sorunlar odağında Anayasa
Mahkemesinin yapısal kurgusu da bu anlayışa göre
yapılanması kaçınılmazdır.
Değerli arkadaşlar, göz ardı edilen önemli bir
boyut da her şeyden önce Anayasa yargısı hukukun suç, ceza
ilkesine uygun bir yargı değildir. Anayasa yargısında suç
olmasa bile ceza vardır. Parti kapatılmasına neden
saydıkları bir eylem veya söylem ceza hukuku açısından suç
oluşturup oluşturulmadığını, hatta beraatle
sonuçlanmasına rağmen kendilerince neden saydıkları eylem
söylemi suç saymakta ve beş yıllık siyasi yasak vermektedirler.
Bunun canlı bir tanığı ve mağduru benim. Beraatle
sonuçlanan yargılandığım bir davayı suç sayarak
Halkın Demokrasi Partisinin kapatılmasına ve beş
yıllık siyasi yasağıma karar verilmişti.
Bu anlayış, Anayasa yargısı, evrensel hukuk
normlarına çekilmedikçe suçsuz cezalar devam edecektir. Ayrıca,
Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu kararların tamamına
yakını da adil bir yargılama yapılmadığı
gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiyeyi tazminatlara
mahkûm etmiştir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, o kadar çok gürültü
geliyor ki buraya.
HAMİT GEYLANİ (Devamla) Sayın Başkan,
sözlerime son verirken gerçek bir hukuk temelinde Anayasa Mahkemesinin kimseyi
haksız ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Selamlama için açalım, lütfen.
HAMİT GEYLANİ (Devamla) -
siyaseten mahkûm
etmediği ve bu gerçeklerle onun da evrensel hukuk nezdinde mahkûm
olmaması dileğiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Geylani, teşekkür ederiz.
Şimdi, 17nci madde üzerine gruplar adına son konuşma,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın
Ahmet İyimayaya aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İyimayanın ayrıca kişisel söz talebi var.
İç Tüzük açısından birleştirmemizde bir sakınca yok.
Böyle bir talebiniz olmuştu değil mi Sayın
İyimaya?
AHMET İYİMAYA (Ankara) Tamam Sayın Başkan,
talebim vardı zaten.
BAŞKAN Buyurun.
Süreniz on beş dakika, ikisini birleştirdim.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET İYİMAYA (Ankara) Çok
Değerli Başkanım, çok değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan madde üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisinin
görüşlerini yüksek kurula sunarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında derin bir üzüntümü, müşterek
acıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bugün, çok kıymetli bir
meslek ustasını, değerli hukukçumuzu, Barolar Birliğimizin
Başkanı Sayın Özdemir Özoku kaybettik. Hepimizin başı
sağ olsun. Merhuma Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, çok önemli bir madde müzakere
ediyoruz. Anayasa Mahkemesi gibi hukuk aklının evrim
dışında rasyonel olarak keşfettiği bir
yapının yeniden yapılandırılmasını müzakere
ediyoruz. Beklerdim ki, bu modelin yapısı, noksanlıkları,
tamamlama argümanları layıkıyla ortaya konsun.
Değerli arkadaşlar, çok iyi bir anayasa mahkemesi, çok
kötü bir anayasayı yorumlayarak yasama egemenliğini anayasa
sınırları içerisine getirebilen, hukukun üstünlüğünü
kurabilen bir örnekliği ortaya koyabilirdi; Alman Anayasa Mahkemesi
öyledir, İtalyan Anayasa Mahkemesi öyledir.
Anayasa Mahkememiz, kötü olan Anayasayı vesayetçi ve ideolojik
muhtevadan kurtaramamış, özgürlük lehine yorum yoluyla anayasal
dönüşümü sağlayamamış ve bu husus, sadece Türk siyaset
kurumunun değil, bilim kurumunun ve hukuk camiasının ortaya
koyduğu müşterek bir eleştiri olarak gelişmiştir.
Değerli arkadaşlar, şu anda önünüzde bulunan proje,
önünüzde bulunan model, bizzat tarafımızdan imal veya inşa
edilmiş bir model değildir. Evvela, Anayasa Mahkememiz, diğer
anayasa mahkemelerindeki mukayeseli ziyaretlerle, sonra 2004 yılında
yaptığı bilhassa Almanya ve Avusturya ve Venedik Komisyonu
müşterek müzakereleriyle bir model oluşturmuştur, o model bu
modeldir. Barolar Birliğimiz 2 defa çalışma
yapmıştır, o model bu modeldir. Sivil toplum örgütlerimiz, kimi
partilerimiz çalışma yapmıştır, o model bu modeldir.
Şimdi, değerli parti sözcülerimizin kısmen,
kamuoyunda tamamen modele yöneltilen iki-üç temel eleştiri vardır.
Bunlardan birisi, yasama organının Anayasa Mahkemesine üye seçmesinin
tipik bir siyasallaşma oluşturduğu; öbürü, hukuk kökenli
üyelerin noksan olduğu; öbürü ise gerçekten bir parti
yargısının inşa edilmekte olduğu
itirazlarıdır.
ATİLLA KART (Konya) Yüce Divan fonksiyonu var.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Yüce Divan, tarihî
gerçeğimiz; geleceğim Sayın Kart.
Değerli arkadaşlar, Anayasa kriterleriyle, siyaset
bilimi kriterleriyle bu sorunlar tahkik ve tahlil edildiğinde görülecektir
ki varit olmayan itirazlardır. Bakın, arkadaşlar, Anayasa
Mahkemesi veya Mahkememiz saf bir mahkeme değildir, pür bir hukuk
mahkemesi değildir; siyaset kurumunun yasama işlevini sonuçlandıran
mahkemedir. Kurucu baba Kelsen Negatif yasamadır. demiştir. Benim
2005 yılında Türk Hukuk Kurumunun 75inci Yıl
Armağanında yayınlanan makalede benimsenmiştir.
İzleyen zamanlı ortak yasayıcıdır. Anayasa
Mahkememizin bu mahiyeti -hatta bazı anayasa mahkemelerinde kıdemli,
deneyimli parlamenterler, eski, mütekait parlamenterler üye olmuştur-
Anayasa Mahkemesinin bu yapısı yasama organına üye seçme
hakkı verir.
İki, sözleşmenin, Anayasanın tarafı
millettir. Milletin temsilcilerinin seçim yoluyla temsilci göndermeleri sadece
demokratik meşruiyet değil, taraf teorisine
Bakın
arkadaşlar, 1961; Anayasa Mahkemesi hazırlığı
sırasında, dönemin kurucu komisyonları, bütün siyasal partilere
anayasa anketi gönderirler. CHPye varır, o, büyük vizyon sahibi
İnönü, partisindeki karşıt görüşlere rağmen 2 tane
Senato, 3 tane Parlamento üye versin. demişlerdir. 1961 modellemesi
doğrudur ve o dönemde liberal olmamasına, muhafazakâr
olmamalarına, sol jargonda bulunmalarına rağmen, Anayasa
Mahkememize Parlamentoca üye seçilen hâkimler, hukukçular gerçekten yüz
akımızdır. Bir Zargun, bir Ketenoğlu, bunlar çok önemli. Ne
yaptık? 1971, müdahale etti, Parlamentonun bu tabii hakkını gasbetti.
Bakın, 1981, 82 Anayasası döneminde Danışma
Meclisinin zabıtlarını okuyun, Anayasa Komisyonu
zabıtlarını; müthiş bir siyaset taşlaması ve
siyaseti kötüleme vardır ve sadece üç tane akıllı ses, Gölcüklü,
Tan ve General İhsan Göksel
Onun dışında, bütün oradaki
hukukçular, Yargıtay üyeleri falan Siyaset kurumu seçmesin.
demişlerdir. Bugün yaptığımız şey, yüce
Parlamentonun tabii hakkını otuz yıl sonra iade etmektir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) İnsaf be!
AHMET İYİMAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar
Cumhurbaşkanı seçmesin. ikinci eleştiri. Bir defa
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Siz söylüyordunuz
zamanında. Sizler, az önce ifade
AHMET İYİMAYA (Devamla) Grup anlamında demiyorum,
onu işaret ettim; sayın üstadım, onu işaret ettim. Ben
genel eleştiri anlamında diyorum.
Cumhurbaşkanı seçmesin
Bir defa, prototiplerde yasama,
yargı ve yürütme organında paylaşım, tümünün yasama
organı tarafından oluşturulması gibi modeller var ve
şu anda Anayasamızın bizzat modeli cumhurbaşkanı
tarafından seçimdir ve bu model azaltılarak korunmuştur.
Ayrıca, sanılanın aksine, Anayasamızdaki sistem bir
parlamenter sistem değil -bilinçle söylüyorum, idrak ile söylüyorum- topal
başkanlık sistemidir. Büyük Meclis kurucu iktidar yetkisini büyük uzlaşmayla
kurarsa o millî tercihi topal başkanlık sisteminden parlamenter
sisteme veya öbür sistemlere geçiş yapar ama bu düzenlemenin böyle büyük
bir iddiası olamaz değerli arkadaşlar.
Ne deniyor? Yargısını kuruyor. Arkadaşlar,
Siyasallaşıyor. Efendim, büyük reformlara, biz, gerçekten
sloganlarla yaklaşırsak yanılırız. Bakın
arkadaşlar, Türkiyede sorun yargının -bu reform anlamında
diyorum, öbür reform
- siyasallaştırılması sorunu
değil, Anayasa Mahkememizi vesayetçi yapıdan, bürokratik
egemenliğin etki alanından ve taraflılaşmadan giderek
kuvvetler ayrılığına bir hücum anlamına gelen
yargısal aktivizmden kurtarma olayıdır. Örneklere girmek
istemiyorum.
ATİLLA KART (Konya) Sayın İyimaya, biraz somut
anlatın da anlayalım.
AHMET İYİMAYA (Devamla) - Bugün, değerli
arkadaşlar, Anayasa Mahkememizin iki ilkesi var uygulamada: Bir, Anayasa
normuna sadakat. İki, Anayasa normunu özgürlük lehine yorumdur. 367
aktivizmi, 10/42 aktivizmi, özelleştirmede ortaya konan aktivizm, Demokrat
Partinin affında ortaya konan aktivizm aslında Anayasa Mahkemesi
tarafından örtülü bir Anayasa ihlaliydi. Biz burada Anayasanın
anlamına, değişime göre keşfedilecek anlamına ve
özgürlük lehine yorum vatanına çekecek bir reformun gayreti içerisindeyiz.
Başarılı olur-olmaz ama modeli okuduğunuz zaman
varacağınız anlam bu. Bir de, yine ortaya konuyor, Yüce Divan
meselesi...
Arkadaşlar, ben on üç yıllık parlamenterim. Yüce
Divan ithamlarının, iddialarının ve süreçlerinin en sert
şekilde işlediği dönemlerde siyasetçiydim. Yüce Divan meselesini
siyasetinin sorunu yapanlara bir hayır getirmediğini deneysel olarak
yaşayan bir arkadaşınızım. Burada
yaptığımız ne? Bir defa, bizim konumumuzda, bizim
tarihimizde Yüce Divan, tarihsel gelenekte karma bir mahkemedir. Niye? Para
suçları dışında siyasal takdiri içerirler ve yarı
siyasal mahkemelerdir, tam ceza mahkemeleri değildir, onun için modelleme
böyledir, bir.
İki, orada Yargıtay üyeleri, Anayasa Mahkemesi üyeleri,
kimi bürokratlar yargılanıyor ve Kelsene katılarak söylüyorum
ki: Seçim ne tarafsızlığı üreten ne
tarafsızlığı bozan bir karakter değildir. Kelsen öyle
diyor. Falanca organlar da seçebilir, bozulur, falanca kimseler seçer,
bozulmaz. Bütün mesele seçilenin kimliğidir, kriterlerdir. Kriterler var.
Hiç kimseyi...
Bakın, Nixon olayı var. İşte, Anayasa
Mahkemesine daha önce...
ATİLLA KART (Konya) Sayın İyimaya, ceza usulünü
bilmiyorsa ne yapacağız?
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri, Hatibe müdahale
etmeyelim.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Nixon olayı var. 4 tane
üye seçti, Watergate skandalında aleyhine karar verdiler.
Değerli arkadaşlar, zamanım uzun olsa da bütün
görüşlerini aşağıdan yukarıya bana ileten
arkadaşlara ayrıntılı cevap verebilsem.
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, ceza usulünü
bilmiyorsa ne yapacağız?
AHMET İYİMAYA (Devamla) Yüce Divan
yargısının niteliği var, tartışırız
Sayın Kart.
BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen... Böyle bir usulümüz
yok karşılıklı konuşmak...
AHMET İYİMAYA (Devamla) Ben Anayasa Mahkemesinin
Türkiyedeki uygarlığımızdaki mübeşşirleri ve
kurucu öncüleri olarak 1915 Halep Mebusu Artin Beyin, 1927 İstanbul 4.
Asliye Hukuk Mahkemesi Hâkimi -karardan okuyamadım- meçhul hâkimi; 1952,
Akşehir Hâkimi Refik Gürü; 1953, Değerli Hocam Profesör Doktor Necip
Bilgeyi; 1958, Hatay Mebusu Ahsen Aralı hayırla yâd ediyorum.
Çok değerli milletvekilleri, aziz arkadaşlarım;
reform zamanları zor zamanlardır; dirençlerin şaha
kalktığı, kimi zaman hakarete bürünen yüksek seslerin müzakere
kürsülerini kuşatabildiği zamanlardır; karşı
görüş ve öfkelere geniş hoşgörüyle yaklaşılma
zamanlarıdır; tereddüt değil cesaret, liyakat ve tahammül
zamanlarıdır; tarih cihazının kayıt düştüğü
zamanlardır; geleceğe bakanlarla güncel bakışları aşamayanların
çağdaş olduğu zamanlardır; yapılanları
görmezlikten gelenlerin dahi gerçeği bir gün mutlaka kabul etmek zorunda
kalacakları zamanlardır
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Niye
uzlaşmıyorsunuz, niye?
AHMET İYİMAYA (Devamla)
uzak ve öngörülü tahlil
ekseninde ifadeye mecburum ki, Büyük Meclisin mehabetinin ve
itibarının doruklarda seyrettiği zamanlardır. Son birkaç
saat içerisinde Başbakanımızın şahsında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İyimaya, ek süre veriyorum, lütfen
tamamlayınız.
AHMET İYİMAYA (Devamla) Bitti Başkanım
insan onuruna karşı işlenen fiillerin ve kime
karşı, kim tarafından işlenirse işlensin benzerlerinin
bütün partilerimizce karşılıksız
bırakılmaması ve önlenmemesi gereken zamanlardır.
Kesinleşeceğine gönülden inandığım ve
cumhuriyetimizi demokrasiyle kucaklaştıracak reformun aziz milletimize
ve hukuk uygarlığımıza hayırlı olmasını
diliyorum.
Yüksek Genel Kurulu saygı ve derin sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İyimaya.
Şimdi de Komisyonun söz talebi vardır. Anayasa Komisyonu
Başkanı Sayın Kuzu söz talebinde bulunmuştur. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Kuzu, on dakikadır süreniz.
Buyurun efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
Anayasa Komisyonu Başkanımız Anayasa Mahkemesine hülleyle
yargıç atama konusundaki görüşünü de bildirirse çok memnun oluruz
efendim.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Her şeyi söylerim, rahat ol.
Şimdi, Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Sayın İyimayanın üst
perdeden yapmış olduğu konuşmayı ben biraz da halkın
diliyle, daha aşağıya indirerek anlatmaya
çalışacağım. Çok güzel şeyler söyledi ama belki takip
eden vatandaşlar biraz anlamada zorlanır. Ama şimdi biraz
vatandaşa doğru hitap edecek şekilde konuşmak istiyorum.
Şimdi, efendim, 17nci maddede öngörülen konu, bilindiği
gibi, Anayasa Mahkememizin yeniden oluşum biçimi. Anayasa mahkemeleri
-evvela altını çizmek isterim ki- dünyada örneği çok da fazla
olmayan mahkeme tipleridir; tabii, gelişmiş Avrupa ülkelerinin yaygın
olarak vardır ve bu mahkemelerin oluşum biçimlerinde
aşağı yukarı son yıllarda birbirlerine çok benzerlik
arz etmektedir.
Pekâlâ, bu, Anayasa Mahkemesi tipik bir Yargıtay model
olmadığına göre, oluşumu başka ülkelerde işte bu
gerekçeyle farklı biçimde yapılmış ve hepsinin ortak olan
noktasını söylemek istiyorum: O ülkelerin parlamentoları
tarafından belli oranda üye seçilmektedir. Bu belli oran konusunu biraz
somutlaştırmak istiyorum. Almanyada 16 üyenin tamamını
Parlamento seçiyor, 2/3 çoğunlukla. Fransada 9 üyenin 9unu yine
Parlamento seçiyor; 3ünü Meclis Başkanı, 3ünü Senato
Başkanı, 3ünü de Cumhurbaşkanı; 3ü de siyasetçi.
Belçikada 12 üyenin 12sini Parlamento seçiyor. İspanyada 12nin 8ini
seçiyor. İtalyada 15in 5ini, Avusturyada 12nin 8i, Macaristanda
11in 11i, Slovakyada 10un 10u, Slovenyada 9un 9u, Polonyada 15e 15,
Portekizde 13e 10. İngilterede böyle bir mahkeme yok.
Şimdi gelelim Türkiyedeki çalışmalara. Bizden
önceki dönemlerde, ANAP 13 üyenin 4ünü seçtirmek istemiş projelerinde,
efendim, SHPnin 2 üye seçme önerisi var, Türkiye Barolar Birliğine
ayrıca geleceğim ve keza Türkiye Odalar Borsalar Birliğinin 2
üye seçme şeklinde bir önerisi olmuş, TUSKON da 4 üye seçsin
demiş. 2003 yılındaki, 17 üyeli, Anayasa Mahkememizin önerisinde
17nin 4ünü seçsin Meclis denmiş. Tabii, seçim şekilleri biraz
farklı ama böyle bir öneri var.
Şimdi, Barolar Birliğimiz ve bu arada tabii Özdemir
Özok, değerli dostuma ve Barolar Birliği Başkanımıza
Allahtan rahmet diliyorum, yakınlarına Allah sabır ihsan etsin.
Gerçekten çok düzgün bir arkadaşımızdı, bunu samimi olarak
söylüyorum.
2001 yılında Barolar Birliğinin
hazırlamış olduğu bir metin var elimde. O zaman rahmetli
Özok Başkan, yanlış hatırlamıyorsam Sayın Mengü
de Genel Sekreter -Sayın Mengü yok mu burada?- elimdeki liste onu
gösteriyor, yoksa itiraz eder ve Ayşe Nur Bahçekapılı da orada
üye. O metin içerisine baktığımız zaman 21 üye
öngörülmüş orada, bunun 7 tanesini de Meclise seçtiriyorlar isabetli
olarak, eleştirmek için söylemiyorum. Bugün de mesela bu görüşü savunmasını
arzu ederiz. Oradaki seçimde de İlk iki turda salt çoğunluk
aranır. Daha sonraki toplantıda toplantıya katılan
çoğunluğun oyu yeterli sayılır. diyor. Yani sürekli salt
çoğunluğu tutmamış çünkü bunun 61 örneğinde
verildiği gibi salt çoğunlukla seçilmede 15 üyenin 5ini seçiyor ama
uzun süre turlar turlar olduğu için salt çoğunlukta, maalesef sonuç
alınamadığı için biraz da bundan
kaldırılmış bu. O bakımdan, buna çözüm bulmak
açısından bizim metinde de buna benzer bir çözüm bilindiği gibi
var.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii birkaç
eleştiri var, bunlar çok haksız demiyorum. Bunlardan birisi, hukukçu
üye sayısı meselesine gelelim. Mevcut durumda hukukçu üye
sayısı, aşağı yukarı eldeki, oradan
aldığımız bilgiye göre 2 üye şu anda hukukçu
değil. Onun dışında mesela Danıştaydan gelen
Fulya Kantarcıoğlu ve Osman Paksüt, bunların her 2si de hukukçu
aynı zamanda, yani birisi belki üst kademeden geliyor, birisi
Danıştaydan geliyor, ilk etapta sanki hukukçu değilmiş gibi
gözüküyor ama baktığın zaman bunlar hukukçu.
Dolayısıyla şu anki tabloda 11 üyenin 9u hukukçu gözüküyor,
temsil oranı da yüzde 65leri buluyor şu anki durumda. Bize gelen
metinde, Komisyona, yüzde 70i; 70,58i hukukçuyken biz YÖKten gelen 2 üye
mutlaka hukukçu olsun. dediğimiz için yüzde 76ya çıkmış,
yani 17nin 13ü hukukçu olarak gözüküyor. Bu bir eksik, bir fazla olabilir.
ATİLLA KART (Konya) Verdiğiniz oran doğru
değil Sayın Başkan.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla)
Bakarız ona, ben burada...
ATİLLA KART (Konya) 7 kişinin hukukçu olmaması
mümkün
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla)
Hayır, yani şöyle
ATİLLA KART (Konya) 17de 7 kişi hukukçu değil.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla)
Şimdi, Sayın Kart, bu Danıştaydan 2 üyeyi külliyen
çizdiğimizi varsayalım, hukukçu olmadığını
varsayalım.
BAŞKAN Sayın Kuzu, lütfen
karşılıklı konuşmayalım. Siz Genel Kurula hitap
edin.
ATİLLA KART (Konya) Doğru bilgi verin.
BAŞKAN Sayın Kart, böyle bir usulümüz yok,
karşılıklı
ATİLLA KART (Konya) Yanlış bilgi vermeye tenezzül
etmeyin.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla)
Yanlış bilgi vermiyorum Sayın Kart. Tenezzül filan etmem böyle
şeylere. Sen beni çok iyi tanırsın, sekiz yıldır
çalışıyoruz böyle.
ATİLLA KART (Konya) Biraz sonra
hatırlatacağız Sayın Başkan.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Hep de
böyle konuştuk zaten, sürekli yedi senemiz böyle geçti.
Dolayısıyla alışığız biz bu işlere, sen
rahat ol.
13 üye çıkıyor burada, hadi hatırına 11e
indirelim bunu, netice itibarıyla gene çoğunluk hukukçu.
Dolayısıyla bunların tamamının zaten hukukçu
olmaması lazım çünkü Anayasa Mahkemesine çok çeşitli konular
geliyor, o bakımdan iktisatçıdır, başka meslektendir,
mutlaka bulunması gerekiyor, bu göz önünde bulundurularak
yapılmış bir tablo şu anki durumda.
Tabii Yüce Divan konusu, bu konu da önemli. Yüce Divan
meselesinden, Sayın Mengü, benim işte daha önce, 2003te
yapmış olduğum konuşmayı getirdi. O düşüncemden
farklı bir şey düşünmüyorum burada. Konu şu: Şimdi,
Yüce Divan bir ceza yargılamasıdır, tipik ceza
yargılaması. Elbette ki ceza hukukçularının çok
olmasında, fazla olmasında yarar vardır isabetli karar
bakımından ama dünya ülkelerinde bunu Anayasa Mahkemesine veren
yerler var, vermeyen yerler var. Şimdi böyle olunca, bizim
uygulamamız 61den bu tarafa, bunu Anayasa Mahkemesine verme biçiminde
gerçekleşmiş. Anayasa Mahkemesinin çalışmalarına
baktığımız zaman, mesela Mustafa Bumin Başkanken
2001de şunu söylüyor: Yüce Divan yargıçlığı sadece
bir ceza yargıçlığı değildir. Yargılanan
kimselerin görevleri göz önüne alındığında, görüleceği
gibi, bu görev ceza hukuku bilgisinden daha çok, anayasa ve idare hukuku bilgi
ve deneyimi gerektirir. Bu nedenle, Yüce Divan görevinin Anayasa Mahkemesinden
alınarak Yargıtay Başkanının
Başkanlığında Yargıtay ceza daireleri
başkanlarından oluşan bir kurula verilmesi yönündeki
görüşlere katılmıyoruz. diyor.
Şimdi, benim aksine görüşüm olabilir. Yani Buna
Yargıtay baksın. diye hep söylüyoruz. Nitekim, 82 Anayasası, bu
hazırlandığı zaman, evvela Yargıtay Dairesine
verilmiş, Ceza Dairesine, sonra Danışma Meclisinde de böyle
geçmiş ama Askerî Konsey buna 61den beri
alışılmış bir yol var, bu orada kalsın.
demiş.
Şimdi, konuya şöyle bakmak lazım değerli
arkadaşlar: Siyasetçi
Burada yargıladığı kim?
Yargıladığı, işte, Cumhurbaşkanı,
Başbakan, ilgili bakanlar, kendi üyeleri, efendim, yüksek
yargının başkan ve üyeleri; şimdi, tabii, Meclis
Başkanımızı bir taraftan, ayrıca Genelkurmay
Başkanı ve kuvvet komutanlarını yargılayacak
burası Yüce Divan olarak.
Bu görevlerinden doğan suçlardan dolayı
yargılamadır ve elbette ki hukukçu olarak
ağırlıklı olmasının isabetli karar vermede
mutlaka bir katkısı olacaktır ama şunu da unutmayalım:
Bu, mahkemenin yapmış olduğu istisnai bir iştir ve tipik
bir ceza işi de değildir esasen bu, baktığınız
zaman. Böyle tıpatıp tipik ceza işi değildir çünkü
olayın siyasi boyutu var. Mesela Yargıtay yargılasa bir
bakanı belki dört dörtlük ceza verir ama bu adil olmaz bence.
ATİLLA KART (Konya) - Parti kapatma için olabilir, ceza için
olmaz.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla)
Siyasetçi elastikiyeti bilmeyebilir, o bürokrattan gelen,
aşağıdan gelen hatanın nerede olduğunu göremeyebilir.
Dolayısıyla, işte bundan dolayıdır ki biraz elastik
davransın diye zannediyorum oraya verilmiş. Kaldı ki biz, bunu
gidermek adına, hatırlarsanız, 2004te bir değişiklik
yaptık, burada. Dedik ki orada, bu değişiklikte, ceza
yargılaması niteliğini de düşünerek Yüce Divan olarak
çalıştığı zaman, Anayasa Mahkemesi, hâkim, savcı
ve diğer yerlerden -yani Yargıtay, Danıştaydan- geçici
olarak eleman alabilir, bunları çalıştırabilir
şeklinde. Bunun da bir anlamda bunu gidermek açısından
yararlı olacağını düşünüyoruz.
Şimdi, tabii, Anayasa Mahkemesinin, değerli arkadaşlar,
bu siyasetle ilgisi konusunda birkaç kelam daha etmek istiyorum. Elimdeki
metinde
Demin de söylediğim gibi, Barolar Birliği bunu
hazırladığı zaman şu gerekçeyi yazmış oraya:
Anayasa Mahkemesi üyelerinin belirlenmesi konusunda Avrupada başlıca
iki teknik uygulanmaktadır. Bütün üyelerin yasama organınca seçilmesi
tekniği
diyor, Almanyayı falan, örneğini vermiş Barolar
Birliği ilgili gerekçede
ya da seçim yetkisinin yasama ve yargı
arasında paylaşılması -onun da örneklerini vermiş-
üyelerin tümünün veya bir kısmının halk tarafından seçilen
ve işlemlerini denetleyecekleri organ tarafından seçilmesi Anayasa
Mahkemesine demokratik meşruluk kazandırır. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kuzu, size de ek süre veriyorum. Lütfen
konuşmanızı tamamlayınız.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla)
demokratik meşruluk kazandırır. diyor, dikkat edin. Yani
Cumhurbaşkanı halk tarafından seçiliyorsa, Meclis tabii zaten
halk tarafından seçilen bir kurul, dolayısıyla jüri sistemi
yoksa -ki bizde böyle bir model zaten yok-
bu bağı kurmak adına böyle bir yola gidildiğini
görüyoruz ve yine, ilgili metnin gerekçesine baktığımız
zaman, burada Üyelerin üçte 1i yenilensin. diyor. Bir anlamda buna bir
çağdaşlık ya da çağın gereklerine göre
değişim imkânı vermek açısından
tanınmış.
Son olarak, şunu okuyarak toparlamak istiyorum: Bakın,
burada diyor ki: Ülkemizde kırk yaşında atanma
olanağı bulunduğuna göre bu olasılıkta üye yirmi
beş yıl süreyle Anayasa Mahkemesinde görev yapabilecektir. Bu süre
Anayasa Mahkemesi üyeliği için çok uzundur. Anayasa Mahkemesi toplumun
evrimine ve sosyal gelişmelere açık olmalıdır. Bunda
üyelerin yenilenmesinin önemli bir payı
bulunur. Bu nedenle üyelik süresi Avrupa modellerinde ortalama süre olarak
belirlenmiştir. Yeniden seçilmenin mümkün olup olmayışı
üyelerin görevlerini tam bir bağımsızlık ve
yansızlıkla yapmalarını sağlama amacına
yöneliktir. Hatta bunlar üçte 1i değişsin iki yılda bir
şeklinde bir öneride bulunmuşlar.
Netice itibarıyla arkadaşlar, elbette ki Anayasa
Mahkemesinin bu mevcut oluşumu yani daha doğrusu getirmek
istediğimiz bu teklif mevcuttan 2 üyeyi fazlalaştırıyor, 15
üye zaten var, 2 daha, 17 olmuş oluyor.
ATİLLA KART (Konya) Hiç temel değişiklik yok!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Daire
biçiminde çalışıyor. Bireysel başvuru, İnsan
Hakları Mahkemesine gitmeden önce bu yol açıldığı için
de üye sayısının artması gerekiyor. Bana sorarsanız,
mevcut sistemde aslında 14ünü Cumhurbaşkanı seçiyor, şimdi
bugünkü getirilende, geriye kalanı da Meclis seçmiş oluyor; şu
anki durumda da 16nın tamamını Cumhurbaşkanı
seçmiş oluyor. Dolayısıyla, eleştireceksek mevcudu
eleştirmemiz lazım diye düşünüyorum. Bu getirilen model bence,
bizim mesela yapmış olduğumuz müracaatlarda, değişik
kurumlardan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, selamlama için açıyorum,
tamamlayın.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla)
en
çok eleştiriyi şurada aldık: Neden, siz, millî iradenin temsili
olan Meclise çok daha fazla oranda üye seçtirmediniz de bu şekilde
çekingen davrandınız şeklinde. Tabii, bunu uzlaşma
adına yaptığımızı ve muhalefet partilerimizin
desteğini almak adına yaptığımızı da
belirtmek istiyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Mengü, buyurun.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sayın Kuzu, benim görev
dönemimle ilgili, bir anayasa çalışmasıyla ilgili şeyler
söyledi, ona açıklık getirmek istiyorum. Sayın
Bahçekapılıyla da biz o dönemde beraber çalıştık.
BAŞKAN Tabii, doğru, benim de dikkatimi çekti, sizden
bahsetti.
Üç dakika içinde herhâlde özetlersiniz.
Buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Manisa Milletvekili Şahin
Mengünün, Anayasa Komisyonu Başkanı ve İstanbul Milletvekili
Burhan Kuzunun, kendisinin de görev yaptığı dönemde Türkiye
Barolar Birliğinde yapılan anayasa çalışmasıyla ilgili
söylediği sözlere ilişkin açıklaması
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli üyeler; doğrudur, 2000 ve 2004 döneminde, rahmetli Özdemir
Özokun Başkanlığı döneminde Türkiye Barolar Birliği
bir anayasa çalışması yaptı.
Bu anayasa çalışması, içinde birkaç avukatın
bulunduğu, ama yargıçlar ve ilim adamlarından oluşan bir komisyon
tarafından yapıldı. Bu komisyon çalışmasını
bitirdiği tarihte, hemen hemen son günlerinde, rahmetli Özdemir Özok
tasarıyı aldı Bir basın toplantısıyla
açıklayacağım. dedi. Tam o gün, Yekta Güngör Özden Beyefendi
imzasını çekti ve Özdemir Özok bir basın toplantısıyla
bu Anayasa taslağını kamuoyuna açıkladı.
O tarihte, Ayşe Nur Bahçekapılı arkadaşım
çok iyi hatırlayacak, haklı bir eleştiri getirdi. Türkiye
Barolar Birliği yönetiminden geçmeyen bir Anayasa
taslağıdır, bu Türkiye Barolar Birliğini bağlamaz.
diye bir konuşma oldu. Bağlar, bağlamaz, çünkü Barolar
Birliği Başkanı açıklamış falan başka
Bütün bunları söylerken, Cumhuriyet Halk Partisinin biz
burada düşünce ve inançlarını anlatıyoruz. Cumhuriyet Halk
Partisi veya herhangi bir başka parti, herhangi bir baronun veya sivil
toplum örgütünün yan kuruluşu değildir. Türkiye Barolar Birliği
öyle bir şey yapabilir, doğrudur, onun bir kısmını ben
de tasvip ederim, ama Türkiye Barolar Birliğinin hazırladığı
Anayasa taslağını, yani benim o dönemde orada Genel Sekreter
olmam, aynı şeyleri söylediğim anlamına gelmez bir
başkası için de -ne bileyim- TOBBun hazırladığı
gelmez. Bir kısmını benimsersiniz bir kısmını
benimsemezsiniz. Yani, bu Anayasa taslağında en çok
itirazımız olan konu seçimin şeklidir. Yoksa, iki daire
çalışmış, üç daire
Onlar çok teknik konu. Ama mühim olan
seçim şeklidir. Bizim itirazımız onadır. Yoksa, Türkiye
Barolar Birliği ne derse desin. Türkiye Barolar Birliğinin Genel
Sekreteri olursam onu savunurum, o ayrı bir şey. Ben, bugün, burada
siyaset yapıyorum, Cumhuriyet Halk Partisinde milletvekiliyim.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Peki, Sayın Mengü, çok teşekkür ederim.
Açıklık getirdiniz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Bahçekapılı, buyurun.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Efendim, benim de
adım geçti, ben de bir katkıda bulunmak istiyorum.
BAŞKAN Bir saniye
Yerinizden açıklayabilirsiniz.
Sanıyorum, sizin de isminiz geçti. Demek ki, birlikte bir anayasa
değişikliği çalışması
yapmışsınız.
Buyurun.
6.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, Anayasa Komisyonu
Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun ve Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, kendisinin de görev yaptığı
dönemde Türkiye Barolar Birliğinde yapılan anayasa
çalışmasıyla ilgili söylediği sözlere ilişkin
açıklaması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Mengünün söylediklerine katılıyorum,
Sayın Burhan Kuzunun söylediklerine de katılıyorum. Ancak, bu
taslak Türkiye Barolar Birliği tarafından Bilim Kuruluna
hazırlattırıldı ve o Kurul, Şahin Mengünün ve benim
olduğum Kurul bu Anayasa Teklifini üstlendi. Elbette ki, Şahin
Mengünün de benim de farklı düşündüğümüz alanları
vardı, ama her dönemde, her çalışmamızda Türkiye Barolar
Birliği olarak eleştirilerimizi içimizde saklayarak bu Anayasa
taslağına sahip çıkmıştık.
Bunu belirtmek istedim.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki, Sayın Bahçekapılı,
teşekkür ederiz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Şahıslar adına madde üzerinde son söz
Konya Milletvekili Sayın Faruk Bala aittir.
Sayın Bal, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Efendim, süreniz beş dakikadır.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce grubum adına konuşurken Adalet ve
Kalkınma Partisinin sekiz yıllık iktidarı süresinde devleti
partileştirecek bir kadrolaşma icra ettiğini, yandaş zengin
yaratarak ekonomik bir ihtilal anlamında sermaye transferini
gerçekleştirdiğini ve basının yüzde 60ını
yandaş hâle getirerek, bakiyesini de vergi cezası ve hapislerle
korkutarak elde ettiğini ifade etmiştim ve gidişatın da
Cumhurbaşkanlığının parlamenter düzen içerisindeki
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri beni
dinleyebilecek mi?
BAŞKAN Evet haklısınız, bir gürültü var
Genel Kurulda.
Değerli milletvekilleri, lütfen Hatibi takip edelim.
FARUK BAL (Devamla)
Cumhurbaşkanlığının parlamenter demokratik sistemde
yetkisiz ve sorumsuz olmasına rağmen aşırı bir
yetkiyle donatılmasının ve Anayasa Mahkemesinin işlevsiz
hâle getirilerek yandaş bir yargı kurumu hâline getirilmesiyle
diktaya gidişi anlatmıştım. Bunların içerisinde iki
tane sorum cevapsız kalmıştı. Şimdi, bu iki soruyu,
sorunun cevabını vermek üzere huzurunuzdayım.
Değerli arkadaşlar, bu iki sorunun cevabı, son üç
Anayasa Mahkemesi üyesinin Sayın Cumhurbaşkanı tarafından
seçilirken milimetrik hesabın dikkate alınması
açısından son derece önemlidir. Sayın Cumhurbaşkanı bu
Anayasa Mahkemesinin yandaş yargı kurumu hâline getirilmesine
kendileri de önem vermektedir ki, önce Yargıtay, Askerî Yargıtaydan
gelecek olan asıl üyenin önüne 2 tane yedek üyeyi kıdemli hâle
getirebilmek üzere, otuz bir günlük bürokratik deneyiminden Anayasa
Mahkemesinin istifade edeceğine inandığı Sayın
Alparslan Altanı atamıştır.
Alparslan Altan kimdir? Alparslan Altan Anayasa Mahkemesinde
raportördür. Raportörlerin Yargıtaydaki tetkik hâkimi,
Danıştaydaki tetkik hâkimi, Adalet Bakanlığındaki
tetkik hâkiminden teknik
açısından bir farkı yoktur. Dolayısıyla burada çok fazlaca
Anayasa Mahkemesine katkısı olması ihtimali bulunmayan
Sayın Alparslan Altan otuz bir gün Denizcilik Müsteşar
Yardımcılığında ne gibi bir deneyime sahip oldu ki,
Anayasa Mahkemesine bu deneyimini aktarabilecektir? Böyle bir deneyim yok. O
zaman Anayasa Mahkemesi yandaş bir yargıç ile yandaş bir yargı
kurumu hâline getirilmek istenmektedir. Buna da ilk önce birinci yedek verilmek
suretiyle -belli ki bir yandaş yargıç- daha sonra seçilecek hâkimden
kıdemli hâle getiriliyor. Burhan Üstün, ikinci yedek hâkim.
Değerli arkadaşlarım, ilk seçilen,
Yargıtayın ilk seçiminde ortaya çıkan isim Ramazan Özkepir.
Sayın Ramazan Özkepir teamüllere göre Sayın
Cumhurbaşkanının Yargıtayın iradesini dikkate alarak
ataması gereken kişidir, bunu atamıyor. İkinci kişi
Kemalettin Yüksel. Onu ataması gerekiyor, onu da atamıyor. Üçüncü
kişi yani bir yandaş yargıcı Anayasa Mahkemesine üye olarak
atıyor, yedek üye.
Bunların törenleri yapıldıktan sonra asil üyeyi
atıyor ki Anayasa Mahkemesinin kıdem meselesini de milimetrik bir
hesapla tanzim etmiş oluyor. Bu, kanı kanla yıkamaktır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Suçüstü yakalanmıştır.
FARUK BAL (Devamla) Siz 2 oy, 4 oy alarak rektörlüğe atama
yaptı diye Sayın Cumhurbaşkanı Necdet Sezeri
eleştirirken ne kadar haklıysanız, bunu yapan Sayın Gülü
eleştirmemekte o kadar haksızsınız. Kan kanla yıkanmaz
değerli milletvekilleri, burası adalettir. Adalette, makulde ve
sağduyuda buluşmaz iseniz yaratacağınız korku
imparatorluğu ilk önce sizin başınıza göçer.
Değerli milletvekilleri, işte bunu niçin
yapıyorsunuz? Hîni hacette -inşallah lazım olacak size adalet-
Yüce Divana gittiğinizde o yandaş yargı kurumunun himayesine
mazhar olmak için bunu yapıyorsunuz.
Bunu yapmanızın ikinci sebebi de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bal, konuşmanızı
tamamlayın lütfen, bir dakika ek süre veriyorum.
FARUK BAL (Devamla) Tamam efendim.
Niçin? sorusuna ikinci cevap ise
Diyorduk ki: PKK terör
açılımına adım atıyorsunuz. Bizi, siz, niyet okumakla
suçladınız. Bakalım Sayın Başbakanın niyeti
neymiş? 17 Nisan 2010, Kanal 24 televizyonunda Açık Görüş
programında Sayın Başbakan diyor ki, bizim dediğimizin
aynısını diyerek: Anayasa değişikliği önerimiz
açılım projemizin, Millî Birlik ve Kardeşlik Projemizin önemli
bir parçasıdır. Tabii, bu isim tashihi, burada aslı PKK terör
mücadelesidir.
AHMET YENİ (Samsun) PKKyla ne alakası var!
FARUK BAL (Devamla) Devam ediyor: Açılım
kapsamında atacağımız adımların önünü
açıyor, altyapısını hazırlıyor. Bu, Haburun
altyapısını hazırlamak kadar vahim, millî bütünlüğü,
bin yıllık kardeşliği bozacak adımların ilk
adımıdır. Dolayısıyla, değerli milletvekilleri,
bu Anayasa değişikliği ateşle oynamaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla) Ateşle oynamak ne size ne de bu millete
hiçbir fayda getirmeyecektir diyor, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bal teşekkür ederiz, eksik
olmayın.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi, bir saniye
Değerli arkadaşlarım, dün burada bir konu
tartışılırken şöyle bir gerçek ortaya
çıkmıştı: Burada bulunmayan, kendilerini savunma
imkânına sahip olmayan kişileri isim vererek burada eleştirmeyelim.
diye bir temennimiz ortaya çıkmıştı. Ben grup başkan
vekili arkadaşlarımızın da Böyle yapalım.
şeklinde bir izlenimi ortaya koyduklarını biliyorum.
Şimdi, Sayın Bal, bir yüksek yargı organına
atanan isimlerle ilgili burada birtakım açıklamalar yaptı.
Bunlar pek uygun olmuyor Sayın Bal, hiç uygun olmuyor. Bakın, burada
böyle
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan ama bir
olayın
BAŞKAN - Efendim, dün siz bunu eleştirdiniz. Sayın
Şandır, ben gayet iyi hatırlıyorum, Bunu yapmayalım.
diye eleştirdiniz. Ben de şimdi onu hatırlatıyorum
yapmayalım diye.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim, mesele Sayın
Cumhurbaşkanı değil.
BAŞKAN - Efendim, yapmayalım. Burada olmayan,
kendilerini savunamayan
Onlara birtakım isnatlarda bulunarak onları
töhmet altında bırakıyoruz, doğru olmuyor, kim olursa
olsun.
ATİLLA KART (Konya) Siz hukuksuzluğu mu
savunuyorsunuz!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, ama bir
olayın anlatımında olayın sahibi Sayın
Cumhurbaşkanı.
BAŞKAN Ben, Sayın Balın konuşmasından
aldığım izlenimi sizlerle paylaşıyorum. Bunu yapmasak
daha iyi olur diye bir temennimi sizlere ifade ediyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Anladım ama yanlış
düşünüyorsunuz.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim, buyurun.
FARUK BAL (Konya) Zatıalinizin Meclis Başkanı
olarak benim yaptığım konuşmayı değerlendirme
hakkınız var mı? Benim söylediklerimden bir tanesi
yanlış mı?
BAŞKAN Efendim, Meclis Başkanı olarak benim,
arkadaşlarımı
FARUK BAL (Konya) Efendim, siz benim konuşmamı sansür
mü ediyorsunuz?
BAŞKAN -
İç Tüzüke uygun şekilde konuşmaya
davet hususunda bir görevim vardır.
FARUK BAL (Konya) Siz benim konuşmama sansür mü
RASİM ÇAKIR (Edirne) Yani senin istediğin şekilde
mi konuşmamız lazım?
BAŞKAN - Ben de bu şekilde bir değerlendirme
yaptım.
FARUK BAL (Konya) Ben çok edepli bir şekilde konuştum.
BAŞKAN Bunu, sizi eleştirmek için değil
Genel
bir yaklaşımımızdı. Dün ortaya çıkan bir
yaklaşımı hatırlattım.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Senin hoşuna gidecek şekilde
mi konuşmamız lazım?
FARUK BAL (Konya) Benim hangi sözüm yanlış?
BAŞKAN - Ben sizi eleştirmek için söylemedim. Lütfen
oturun.
FARUK BAL (Konya) Olur mu efendim, ismimden bahsettiniz.
BAŞKAN Dün de buna benzer birtakım konuşmalar
oldu. Bir arkadaşımız konuşurken sizler Keşke bunlar
olmasaydı, keşke söylenmeseydi. dediniz. Ben de onu
hatırlatıyorum size. Lütfen
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
dün yaptığımız eleştirinin özünde şu vardı:
Kürsüye çıkan hatip, bir yargıca öğretmenevinin peşkeş
çekildiğini söyledi, isim vererek. Biz de Kendisini savunma hakkı
olmayanların burada eleştirilmesi doğru değildir. dedik
ama Sayın Bal yaptığı açıklamada bir atama yöntemine
itiraz ediyor, hülle yöntemiyle atanamayacağını söylüyor.
BAŞKAN Ama birtakım arkadaşların isimleri
geçiyor burada.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bir olayı
BAŞKAN O nedenle, ya isimlerden bahsetmeyin
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Eğer biz o atama
yöntemini içimize sindirirsek
BAŞKAN Tamam efendim, teşekkür ederim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bozdağ, buyurun.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan,
Sayın Hatip konuşurken Sayın Başbakanımızın,
Grup Başkanımızın ATV televizyonundaki röportajına
atıf yaparken
MEHMET ŞANDIR (Mersin) ATV değil, Kanal 24.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
oradaki ifadelerinden PKK
açılımı olduğunu ve bunu da Başbakanın ifade
ettiğini söyleyerek Sayın Grup Başkanımızın
söylediği ifadeleri çarpıtmıştır. Uygun görürseniz,
ben bu konuda 63e göre sataşmadan söz istiyorum.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Öyle bir şey yapmadı.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Efendim, gerçeğe
aykırı bir şekilde
BAŞKAN Sayın Bozdağ, aslında düzelttiniz
yani konuşmanızla aslında düzelttiniz konuyu.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Hayır Sayın
Başkan, burada çok büyük bir çarpıtma söz konusu olmuştur, hem
Grup Başkanımıza hem de grubumuza dönük.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Hayır, tam tersi
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Uygun görürseniz, İç Tüzük
gayet açık efendim.
BAŞKAN Yeni bir sataşmaya mahal vermeyin.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Hayır, ben yeni bir
sataşmaya
BAŞKAN - Üç dakika içerisinde sadece konunun aslını
anlatacaksınız, içeriği neyse, kamuoyunu ve Genel Kurulumuzu
doğru bilgilendirme adına. Lütfen yeni bir sataşmaya mahal
vermeyin.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Böyle yönetim mi olur Allah
aşkına?
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.- Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın, Konya Milletvekili Faruk Balın, AK PARTİ Grubu
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; Sayın Başbakanımız bir
televizyon programında, Anayasa değişiklik teklifiyle ilgili
sorulara cevap verirken, orada sorulan bir soru üzerine, Anayasa
değişikliklerinin demokratik bir açılımı da
içerdiğini ifade etti.
Şimdi, baktığınız zaman, Anayasaya, bu
ifadeden hareketle bunun PKK açılımı olduğunu ifade
ettiğini ifade etmek, doğrusu kabul edilebilir bir şey
değil. Nasıl bakın
RASİM ÇAKIR (Edirne) Sana göre demokratik açılım,
bana göre faşizm, ona göre PKK açılımı. Seninle aynı
düşünmek zorunda mıyım ben?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bakın, bu
değişiklik teklifinin içindeki hükümlere
baktığınız zaman, YAŞ kararlarına karşı
yargı yolu kapalı, açılıyor; HSYK kararlarına karşı
yargı yolu kapalı, açılıyor; uyarma, kınama cezasına
karşı yargı yolu kapalı, açılıyor.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Yargı yolu
açık.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bu, hukuk devletini,
demokrasinin standardını yükseltiyor mu? Yükseltiyor.
Öte yandan, yine baktığınız zaman, idarenin
işleyişiyle ilgili kamu denetçisine başvurma yolu yeni bir hak
olarak ihdas ediliyor. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı
getirilerek, haklar, hak alanı genişletiliyor, hak
arayışları çoğaltılıyor. Bu, bizim insanımızın
demokratik haklarının çoğalmasına, güçlenmesine yol
açıyor.
Öte yandan, baktığınızda, siyasi partilerin,
demokrasimizin, demokratik hayatın vazgeçilmez unsuruyken, âdeta en kolay
vazgeçilen unsuru olan uygulamasını zorlaştıracak
düzenlemeler getiriyor, bireysel haklar güçlendiriliyor, toplu sözleşme
tanınıyor. Baktığınız zaman bu bir yol
açıyor. Neyin yolunu açıyor? PKK terör örgütünün yolunu açmıyor,
teröristlerin yolunu açmıyor. Neyin yolunu açıyor? Hukuk devletinin
yolunu açıyor, demokrasinin yolunu açıyor, 72 milyon Türk milletinin
yolunu açıyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, grubumuzu
temsilen konuşan Sayın Faruk Balın bir açıklaması
üzerine, Sayın AKP grup sözcüsü, yanlış anlamaya sebep olacak
bir açıklama yaptı.
BAŞKAN Efendim, ne sizin grubunuzu itham eden bir ifadede
bulundu
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Anladım ama
BAŞKAN Efendim, sadece Sayın Başbakanın
demokratik açılımla kastının ne olduğunu
açıkladı.
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) Ona mı düştü?
BAŞKAN Efendim, grup başkan vekili grup
başkanının hukukunu savunmayacak mı? Lütfen
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, ben ima
yollu bile bir sataşma yapmadım efendim.
BAŞKAN Grup Başkanıdır Sayın Erdoğan,
Sayın Bozdağ da Grup Başkan Vekilidir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, bizim
atfetmediğimiz, bizim kastetmediğimiz anlamlar yükleyerek bir
açıklama yaptı.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Hayır efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yanlış
anlaşılmasını engellemek açısından bir
açıklama yapmak istiyorum.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
buradaki önergelerinde de aynı şey var.
BAŞKAN Sayın Şandır, ne Sayın
Balın konuşmasının bir eleştirisi yapıldı, ne
size bir bühtanda bulunuldu, sadece falanı kastetmiş dedi, bir
açıklama yaptı. Ben burada hiçbir sataşma görmüyorum gerçekten.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sataşma anlamında
söylemiyorum, yanlış anlamaya meydan vermemesi için
BAŞKAN Doğru bilgilendirme adına
Ama çok
kısa olarak lütfen. Lütfen
Hiçbir tartışmaya girmeyelim.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın, grup
sözcüleri Faruk Balın konuşmasını farklı
yorumlamasına ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Başbakanın demokratik açılım
veya Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi olarak ifade ettiği hadiseyi
biz başından bu yana bir yıkım projesi olarak ifade
ediyoruz. Eğer sorunları etnik kimliği özne yaparak
tartışırsanız, bu toplumu
ayrıştırırsınız, ileri zaman içerisinde de bir
yıkıma dönüşür, bu ülkeyi parçalarsınız. diye bir
iddia ortaya koyuyoruz ve bunun arkasındayız. Bu projeyi siz
nasıl değer-lendirirseniz değerlendiriniz, bu gizli bir itham,
iftira falan değil. Biz baştan bu yana diyoruz ki: Siz etnik
kimlikler üzerinde bir ayrışmaya sebep olacak bir proje
başlatıyorsunuz ve bu toplumu etnik temelde
ayrıştırıyorsunuz. Bu proje oraya ulaşır.
Dolayısıyla biz, siz demokratik açılım da deseniz, Millî
Birlik ve Kardeşlik Projesi de deseniz bu projenin PKKnın
isteklerini siyaset üreterek çözmek projesi olarak
BAŞKAN Sayın Şandır, bakın, ne için söz
istediniz, ne söylüyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Efendim, şu
BAŞKAN Sayın Şandır, ne için söz istediniz,
neler söylüyorsunuz! Lütfen
Lütfen efendim
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın Başkanım,
bitiriyorum.
BAŞKAN - Ben size bunun için söz vermedim, lütfen, kesiniz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Efendim, bitiriyorum. Tamam
efendim.
BAŞKAN - Yerinize oturur musunuz. Lütfen
İstismar
ediyorsunuz, benim iyi niyetimi istismar ediyorsunuz. (MHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar) Lütfen oturun
yerinize. Lütfen oturunuz. Lütfen oturunuz yerinize. (MHP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, buyurun, siz
konuşun!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır, vermiyorum, oturun yerinize. Lütfen
yerinize oturun.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN - Vermiyorum efendim. Vermiyorum efendim.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.05
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 22.13
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Gülşen
ORHAN (Van), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
94üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
497 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım,
sözümü kestiniz ve sizin güveninizi suistimal etmekle suçladınız. Ben
bunu kabul etmiyorum efendim.
BAŞKAN Bakın Sayın Şandır, ben, size,
bir sataşma olmadığı hâlde, Sadece bir açıklama
yapacağım. diye söz verdim. Bu benim iyi niyetimi gösteriyor ama
istismar ediyorsunuz iyi niyetimi. (MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım,
cümlemi bir tamamlayayım ama müsaade edin.
BAŞKAN Lütfen
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Ben burada cümlemi
tamamladıktan sonra bu değerlendirmeyi yapsaydınız o sizin
takdirinizdi, bir şey demem ama cümlemi tamamlatmadınız. Ne
diyeceğimi bilmiyorsunuz.
BAŞKAN Nasıl efendim? Anlattınız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hayır efendim, benim daha
verilen sürem de tamamlanmamış, cümlem de tamamlanmamış.
Ben sizin güveninizi suistimal etmeyi asla kabul etmiyorum.
BAŞKAN Lütfen efendim, hayır. Ben size ortada bir
sataşma yokken söz verdim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Biz sizinle beraber
çalışıyoruz.
BAŞKAN Gayet tabii.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Siz bunu bana nasıl atfedebilirsiniz?
Bunu asla hiç kabul etmem Sayın Başkan. Gerçekten deminden bu yana
yaptığınız tarafsızlık
BAŞKAN İç Tüzüke göre söz verme gibi bir
sorumluluğum olmadığı hâlde siz sadece Evet, sataşma
yok ama bir açıklama yapacağım. dediğiniz için size söz
verdim
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Ama müsaade etmediniz efendim
açıklamama.
BAŞKAN -
ama siz, Sayın Balın
iddialarını, Sayın Bozdağın cevap verdiği
iddialarını gelip tekrar ediyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim, açıklamamı
tamamlamama müsaade etmediniz.
BAŞKAN - Lütfen efendim, lütfen
Zaten biraz sonra, 72ye göre önergenizde tekrar ettiklerinizi,
orada söylediklerinizi gidip kürsüde söylüyorsunuz. (MHP sıralarından
gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) İsterseniz konuşmayalım
bundan sonra.
BAŞKAN - Efendim, lütfen ya...
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN - Lütfen
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim, müsaade edin sözümü
tamamlayayım.
BAŞKAN - Lütfen
Lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bu kürsü
milletin kürsüsüdür.
BAŞKAN - Gayet tabii milletin kürsüsü.
OKTAY VURAL (İzmir) Burada milletin sesini kesemezsiniz.
Siz milletin sesini burada kesemezsiniz keyfî olarak. Ne hakla kesiyorsunuz
sözümüzü? Biz burada milleti temsil ediyoruz.
BAŞKAN - Ben iyi niyetimi göstererek bir konuda söz verdim, o
konuda konuşmadığı için kestim. (MHP sıralarından
gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Siz milletin sesini nasıl
kesersiniz?
BAŞKAN - Evet, kestim efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Nasıl kesersiniz?
BAŞKAN - Kestim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, sözümü
tamamlamam lazım.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, siz
BAŞKAN - İç Tüzüke göre
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, nedir? İç Tüzüke göre
neymiş? Bakalım.
BAŞKAN Başkanın söz kesmesi
OKTAY VURAL (İzmir) Neymiş İç Tüzüke göre? Söyleyin
bakalım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Bu İç Tüzükte
başka bir madde yok mu Sayın Başkan?
BAŞKAN - Efendim
OKTAY VURAL (İzmir) İç Tüzükün, ilk gün, ne
olduğunu anlattım burada.
BAŞKAN - Söz verdiğim konunun dışında
konuşursa İç Tüzüke göre hatibin sözünü kesebilirim.
OKTAY VURAL (İzmir) Hangi konuda? Hayır efendim,
yapamazsınız.
BAŞKAN - Evet, böyle bir yetkim var efendim. Lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Gösterin, İç Tüzükün hangi
maddesinde var? Söyleyin bakayım.
BAŞKAN - 66ncı maddede var, kestim efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN - Benimle tartışmayın, lütfen. Lütfen
tartışmayın. (MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, 64üncü maddeye göre siz taraf
olduğunuzu belirttiniz ve 64te diyor ki: Asıl konu
görüşülürken hiçbir suretle görüşünü açıklayamaz. Siz şu
anda Anayasayla ilgili görüşünüzü açıklayarak İç Tüzükü ihlal
ettiniz.
BAŞKAN - Hayır, hiçbir görüş açıklamadım.
Hayır, hiçbir görüş açıklamadım.
OKTAY VURAL (İzmir) Dolayısıyla, oyunuzu da
belirttiniz.
BAŞKAN - Hayır.
OKTAY VURAL (İzmir) Oyunuzu da belirtiniz.
BAŞKAN - Hiçbir görüş açıklamadım.
OKTAY VURAL (İzmir) Biz Anayasa
değişikliğinin PKK açılımı olduğunu
söylüyoruz, siz oradan cevap veriyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Vural, yerinize oturur musunuz lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir) Sözünü kesemezsiniz.
BAŞKAN - Yerinize oturur musunuz lütfen. Lütfen oturun.
Lütfen oturun efendim. Lütfen
Müzakerelere devam edeceğiz.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır efendim, devam edemezsiniz.
BAŞKAN - Lütfen oturun. Lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN - Peki, tutumum hakkında söz istiyorsunuz.
Evet, iki lehte, iki aleyhte arkadaşa söz vereceğim.
Buyurun.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Lehte.
KAMER GENÇ (Tunceli) Aleyhte.
OKTAY VURAL (İzmir) Aleyhte.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Aleyhte.
BAŞKAN - Peki, madem tutumum hakkında söz istediniz.
Aleyhte mi efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) Evet.
BAŞKAN - Aleyhte kim?
Sayın Şandır, aleyhte.
Hanginiz konuşacaksınız efendim?
Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
Üç dakika süre veriyorum efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yazdınız mı? Ben de aleyhte
söz istedim.
OKTAY VURAL (İzmir) Aleyhte istemiştim ben.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, ben de istiyorum.
BAŞKAN Aleyhte mi efendim?
SIRRI SAKIK (Muş) Evet.
BAŞKAN Aleyhte Sayın Sırrı Sakık.
Efendim, buyurun Sayın Şandır.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, ben
istemiştim. Sayın Başkan
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
(Devam)
2.- Hatip kürsüde konuşurken
birleşime ara vererek hatibin süresi bitmeden sözünün kesilmesi ve yeni
oturumda hatibin sözlerini tamamlamak istemesine rağmen, buna imkân
tanımaması ile asıl konu görüşülürken Oturum
Başkanının görüşünü açıklayıp
açıklayamayacağı hakkında
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım
OKTAY VURAL (İzmir) - Beni görmezlikten geliyorsun!
İsterseniz tayin edin.
BAŞKAN Efendim, ikinizden biriniz işaret ettiniz ya.
OKTAY VURAL (İzmir) İsterseniz Bakanlar Kurulu
üyelerine verin!
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Keyfî yönetimin hakkında ben de
aleyhte söz istiyorum.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın Başkanım,
süreyi yeniden başlatır mısınız efendim.
BAŞKAN Buyurun efendim. Tabii, başlattık efendim,
buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yahu, bana söz verdiniz mi vermediniz mi?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Süreyi yeniden
başlattınız mı?
BAŞKAN Aleyhte söz istediniz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Başlatın ama yeniden.
Ben
BAŞKAN Tekrar baştan alıyoruz efendim.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın Başkanım
Sayın Başkanım
KAMER GENÇ (Tunceli) - Mehmet Ali Bey, söz verdiniz mi bana
aleyhte? Ben de söz istiyorum.
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) Geç kaldın,
geç.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, ben de
lehte söz istedim.
BAŞKAN Sırrı Sakıka aleyhte söz verdim.
Lehte sizler istediniz. Tamam, peki.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben aleyhte söz istiyorum. Yahu senin
kulağın duymuyor mu Başkan! Kulağın duymuyor mu!
BAŞKAN Efendim, lütfen
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın Başkanım, ama
sessizliği temin etmezseniz konuşamıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Kulağın duymuyor mu!
BAŞKAN Efendim, bitti.
KAMER GENÇ (Tunceli) Duymuyor mu kulağın!
BAŞKAN - 2 aleyhte, 2 lehte kişiye söz verdim. 5inci
bir kişiye veremiyorum biliyorsunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben aleyhte istedim. Başka var
mı?
BAŞKAN Efendim, verdim, aleyhte verdim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Kim bu ikinci aleyhte? Kim bu aleyhte
isteyen?
BAŞKAN Efendim, aleyhte Sayın Sakık aldı.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Yahu kulağın duymuyorsa söyle!
BAŞKAN Sayın Şandıra aleyhte verdim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet.
BAŞKAN Siz de istemiş miydiniz?
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben de istedim.
BAŞKAN Hayır.
Sayın Vural, siz istemiş miydiniz?
OKTAY VURAL (İzmir) Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Cevap vermedi Sayın
Başkan.
BAŞKAN Ama sizden önce Sayın Sakık istedi,
Sayın Sırrı Sakıkın talebi var. Lehte de Sayın
Bekir Bozdağ ile Mustafa Elitaş. Tamam efendim, bitti.
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın Başkanım, ben,
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekiliyim ve tüm diğer grup
başkan vekilleriyle beraber, sizinle birlikte bu Meclisi yönetiyoruz. Siz
bana şu ithamı yapamazsınız: Güveninizi suistimal
ettiğim iddiasıyla veya ithamıyla beni suçlayamazsınız,
buna hakkınız yok. Ben, burada bir konuyla ilgili yanlış
anlaşılmaması için açıklama yapmak üzere geldim ama
cümlemin ortasında kestiniz; ne açıklayacağımı
bilmeden, sonucun nereye varacağını bilmeden sözümü kestiniz ve dediniz
ki: Yerinize oturunuz, güvenimi suistimal ettiniz. Buna hakkınız
yok. Bakın, sabahtan bu yana taraflı olmakla suçlanıyorsunuz.
Ben bundan üzüntü duyuyorum ve katılmamaya çalışıyorum ama
bu tavrınızı ne yapacağız, bunu anlamakta
zorlanıyorum. Ne gerek var bu tartışmalara?
Değerli Başkanım, yorulduğunuzu biliyorum ama
bunun müsebbibi Milliyetçi Hareket Partisi değil, bunun sorumlusu AKP
Grubu. (MHP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla,
Milliyetçi Hareket Partisinin sözünü keserek bir yere varamazsınız.
Bizim burada söylediğimiz, her defasında
söylediğimiz, bu sizin demokratik açılım dediğiniz
hadiseye biz PKKnın isteklerine siyaset üretmek açılımı
diyoruz. (AK PARTİ sıralarından Yalan bu, yalan! sesi,
gürültüler) Şimdi, yalan veya doğru
BAŞKAN Lütfen müdahale etmeyin efendim.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
ama bakınız, size bir
şey söylüyorum: Sayın Başbakan -Sayın Faruk Bal da bunu
söylüyor- diyor ki: Bizim bu Anayasa değişikliğimiz işte
bu projenin devamıdır. Biz de bunu ifade ediyoruz. Bunun ifadesinden
niye rahatsızlık duyuyorsunuz?
OKTAY VURAL (İzmir) Açılımdan rahatsız
arkadaşlar!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Ve çok üzüntüyle ifade ediyorum:
Sayın Bakan, bunun neresinde ayıp var, bunu izah etmeleri lazım.
Gerçekten sizin bu tavrınızı ben de yadırgıyorum,
üzüntüyle karşılıyorum ve Meclisimiz açısından bir talihsizlik
olarak değerlendiriyorum. Bu tavrınızı
değiştirmenizi tavsiye ediyorum.
Teşekkür ediyorum efendim. Ben sözümü nerede
bitireceğimi bilirim. Bir daha sözümü lütfen kesmeyiniz efendim.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki Sayın Şandır, ben de
teşekkür ederim.
Sayın Bozdağ, buyurun.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; açılan usul tartışmasında
Başkanlık Divanının tutumu lehinde söz aldım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kürsüde konuşan hatipler İç Tüzükte yer alan hususlara
uymadığı zaman neler yapılması gerektiğini
İç Tüzük düzenliyor. Baktığımız zaman, İç Tüzük,
madde 66:
Kürsüdeki üyenin sözü ancak Başkan tarafından,
kendisini İçtüzüğe uymaya ve konudan ayrılmamaya davet etmek
için kesilebilir.
İki defa yapılan davete rağmen, konuya gelmeyen
milletvekilinin aynı birleşimde o konu hakkında konuşmaktan
menedilmesi, Başkan tarafından Genel Kurula teklif olunabilir.
Genel Kurul, görüşmesiz işaret oyu ile karar verir.
Burada çok açık bir yetki var. Meclisi yöneten sayın
başkana, eğer konuşan hatip İç Tüzüke uymazsa, konudan
ayrı konuşursa sözünü kesme yetkisini veriyor. Eğer bunda
ısrar ederse bir müeyyide düzenliyor ve bu müeyyidenin nasıl
uygulanacağını da İç Tüzük ortaya koyuyor.
Ben, konuşmam sırasında, Sayın
Başbakanımızın sözünün çarpıtılarak
Başbakanımızın ifade etmediği bir sözü onun
ağzındanmış gibi takdimine karşı çıktım
ve o sözün ne anlama geldiğini burada izah ettim, o kadar. Ne ima yollu ne
de açıktan herhangi bir sataşmaya kesinlikle neden olmadım.
Ayrıca Sayın Başkan, burada Anayasa görüşmeleriyle ilgili
ne Anayasa Teklifinin içeriğiyle ilgili ne de başka bir konuyla
ilgili şahsi görüşünü açıklamış, taraf olmuş da
değildir. Burada yapılırken görüşmeler hem oylamaların
zaman zaman gizli olmadığı hem de gizliliği ihlal
edildiği hem de başka birtakım şekillerde ifade edilen
sözlerin ne maksatla söylendiğini biz gayet iyi biliyoruz. Hangi yere
mektup olduğunu da iyi biliyoruz ama bir şeyi de biliyoruz: Burada
devam eden Anayasa Değişiklik Teklifinin görüşülmesi hem
Anayasaya hem de İç Tüzüke uygun devam etmektedir. Meclis
Başkanının tutumu da İç Tüzük ve Anayasaya uygundur diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Sakık, buyurun efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldız, efendim.
Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Bir dakika
Bir dakika efendim
Bir
dakika
Açtığınız anda ilk aleyhte söz isteyen benim.
Dolayısıyla
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Şandıra
devrettiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır efendim, hayır, öyle
bir devir yok. Siz avukat mısınız?
BAŞKAN Efendim ben Hanginiz? dedim, Sayın
Şandırı işaret ettiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır efendim, ben Aleyhte söz
istiyorum. dedim, siz verdiniz buraya sözü Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen efendim
Lütfen efendim
OKTAY VURAL (İzmir) Bakın, daha önce de oldu.
Tutanakları getiriniz, benim söz talebim vardır.
BAŞKAN Peki, tutanakları getiririm. Ben öyle
anladım. Eğer tutanaklar aksini gösterirse özür dilerim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, ben İç Tüzüke göre sözümü istedim. Daha önce de
yaptınız bunu, daha önce de yaptınız ve maalesef yanlış
yaptığınızı itiraf ettiniz. Bir Başkan olarak,
sürekli olarak yanlış yapan bir Başkan olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tarihinde anılmamanızı tavsiye ederim.
Yapmanız gereken iş şudur: Benim bu söz talebimle ilgili
tutanağı alacaksınız, eğer bu söz talebim yok ise sözü verebilirsiniz ama
varsa İç Tüzüke göre davranacaksınız.
BAŞKAN - Gayet tabii
Tamam, oturun. (MHP
sıralarından gürültüler)
Efendim, gelsin zabıtlar
Bir dakika
Bir bakayım,
bilmiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, konuştuktan sonra olmaz!
BAŞKAN Efendim, siz ikiniz aynı anda söz istediniz.
OKTAY VURAL (İzmir) - Size teslim olacak irademiz yok bizim,
teslim olacak da değiliz.
BAŞKAN Lütfen efendim, böyle konuşmayın. Lütfen
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Şov yapma!
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, söz
hakkımı vereceksiniz!
BAŞKAN Sayın Vural, bir saniye
İkiniz söz
istediniz, aleyhe söz istediniz
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır efendim. Ben aleyhte söz
istedim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
ben de Şandıra verdim.
OKTAY VURAL (İzmir) - Ben aleyhte söz istedim. Siz kendiniz
birilerine söz verdiniz. Ben kendim söz istedim. Tutanakta, burada var.
BAŞKAN Bakarız efendim tutanaklara.
OKTAY VURAL (İzmir) Yanlış yaptıktan sonra
düzeltmeniz bir şey ifade etmez.
BAŞKAN Efendim, tutanakları getirtiriz, bakarız.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, tutanaklara
bakın lütfen.
BAŞKAN Peki, efendim.
Tutanaklar gelsin Sayın Yıldız, tutanaklardan sonra
değerlendirme yapıp kime söz vereceğimi tayin edeceğim.
Beş dakika birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.26
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.48
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Gülşen
ORHAN (Van), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 94üncü Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
Bir önceki oturumda usul tartışması hakkında
aleyhte Sayın Mehmet Şandıra, lehte de Sayın Bekir
Bozdağa söz vermiştim.
Tutanakları getirttim: İki lehte, iki aleyhte
arkadaşa söz vereceğim. Buyurun
demişim. Bekir Bazdoğ
lehte, Kamer Genç aleyhte, Oktay Vural aleyhte, Mehmet Şandır
aleyhte. Aşağıda diyorum ki: Hanginiz
konuşacaksınız? Sayın Şandır Ben
konuşacağım. diyor. Üç tane aleyhte var, ilk sırada, çünkü
oradan bağırdığı için zabıtlara geçmiş
Sayın Genç, onu ben daha sonra tespit ettim. Aslında aleyhte ilk sözü
benim Sayın Kamer Gençe vermem lazım bu zabıtlara göre.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, ama,
yani
BAŞKAN Size aleyhte verdim, dolayısıyla Kamer
Gençe şimdi verirsem iki aleyhte dolmuş oluyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım,
doğmuş hakkını devretmedi.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, ben
devretmedim. Ben istedim.
BAŞKAN Tamam, bakın size sormuşum diyorum ki
OKTAY VURAL (İzmir) Kamer Gençin istediğinden de
haberdar değildim. Eğer o önceliği varsa, bu durumda benim
devretmiş olmamı kabul ediyorum, o zaman kim öndeyse ona verin. Bizim
ilave bir isteğimiz yok.
BAŞKAN Efendim Hanginiz konuşacaksınız
efendim? diyorum, Sayın Şandır
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Efendim, ikisi birden
konuşamıyorlar mı?
BAŞKAN Ben ikinizi aleyhte konuşturursam Sayın
Kamer Gençe nasıl üçüncü olarak söz vereceğim efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) İkimiz de konuşabiliriz
efendim, ikimiz de konuşabiliriz.
BAŞKAN Aynı anda!
OKTAY VURAL (İzmir) Evet. Allah Allah!
BAŞKAN Ama sizden önce Sayın Genç var.
OKTAY VURAL (İzmir) Ama siz söylemediniz ki, ben ne
bileyim? Yani, onu ben ne bileyim? Bakın Kamer Genç olmasına
rağmen, başka milletvekiline verdiniz, onu bile atladınız.
Yani sizin bilmediğinizi ben nereden bileyim?!
BAŞKAN Evet, ben Gençi daha sonradan tespit ettim.
Şimdi, zabıtlara bağlı olarak, bir lehte
konuşuldu, bir aleyhte konuşuldu. Şimdi Sayın Kamer Gençin
hakkıdır ilk aleyhte konuşma.
Sayın Genç, buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Yoruldunuz, isterseniz dinlenin de
oylama sırasında gelirsiniz.
BAŞKAN Zabıtlara dayandık. Efendim, hepiniz
aynı anda söylüyorsunuz. Aslında yazılı olarak bana
göndermeniz lazım ki burada düzgün işlesin işler.
OKTAY VURAL (İzmir) Siz görüşünüzü
açıkladınız Sayın Başkan, gizli oylamayı bile
ihlal ettiniz.
BAŞKAN Sayın Genç, usul tartışması
aleyhinde söz istediniz. Üç dakika süre vermiştim diğer
arkadaşlarımıza, size de üç dakika süre veriyorum.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi yüce bir kurumdur. Bu yüce kurumun
yüceliğini artıran bu Başkanlık Makamında oturan
insanların tarafsız, bilgili ve bu yüceliği artıracak
davranış biçimleriyle mümkündür. Şimdi burada dört tane Meclis
başkan vekili arkadaşlarımız var, hepsine de ayrı
ayrı saygı duyuyorum. Anayasa görüşmelerinin birinci turu önemli
değil. Birinci turda ret de edilse önemli olan ikinci turdur. İkinci
turda eğer 330 oyun altına düşerse Anayasa görüşmeleri o
zaman maddeler düşer. Birinci turda düşse de önemli değil.
Şimdi, Mehmet Ali Bey çok ısrarla çıkıyor, bu
Meclisi yönetmeye çalışıyor. Bakın, Türkiye Cumhuriyeti
devleti kurulduğundan beri Meclis başkanlarının bir
ağırlığı var. Onlar çok istisnai zamanlarda bu
Meclisin Başkanlığını yönetirler, işte bütçede
yönetirler, gensoruda yönetirler, Hükûmetin güven oylamasında yönetirler
ve Anayasanın değiştirilmesiyle ilgili konularda da birinci
görüşmeyi yönetirler. Ondan sonra, hakikaten çok saygıdeğer
başkan vekili arkadaşlarımız var. Başkan vekillerimizin
arasında da çok saygıdeğer iki tane hanımefendi başkan
vekillerimiz var. Şimdi, mesele burada Meclisi gererek birtakım
insanlara Yahu işte ben senin emirlerini uyguluyorum, merak etme, kim ne
derse desin ben bunu yaparım. anlayışı bu Meclise
yakışmaz arkadaşlar. Bunun için, Mehmet Ali Bey bu Meclisi
yönetecek kapasitede değil, vallahi değil, billahi değil. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakın, dün ben burada sataşmadan söz istedim
arkadaşlar. Diyor ki, bakın
Ben sataşmadan söz istiyorum;
Ben
diyor
size, hatamı anladım, yanlış mı
söyledim, özür dileyin diye söz verdim. diyor, bakın. Ben sataşmadan
söz istedim, böyle bir şey çıkmadı ağzımdan. Ben
buraya söz istedim sataşmadan, daha konuşmadan sesimi kesti.
Arkadaşlar, bakın
Yani rica ediyorum. Bakın,
burada anlaşmamız lazım, doğrularda anlaşmamız
lazım. Herkes kendi kapasitesini bilmesi lazım. Yani birisi, yani
eğer bir yemekle karşı doyuyorsa, ikinci yemek karnını
şişiriyorsa, ikinci yemeği yememesi lazım. Bu insan
kapasitesi arkadaşlar. Yani kendi kapasitesinin üstündeki bir göreve talip
olduğunuz zaman, kamuoyu karşısında eziliyorsunuz, yok
oluyorsunuz.
Bakın, şurada, şu saatlere kadar bu Meclis
müzakerelerinin uzamasına bir neden yok ama Mehmet Ali Bey hem bir yandan
İç Tüzükteki o
Hem İç Tüzüke hem Anayasadaki o gizli oylamaya
riayet etmiyor, burada açık oylama yapılıyor. Bunları
yarına fotoğraflarını getirip de Anayasa Mahkemesine
gösterilebilir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Oy
kullanmadığından bilmezsin sen oylamanın gizli
olduğunu.
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu, bir konuşma! Mustafa
Elitaş, ben senin kimliğini biliyorum yahu, bir konuşma!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Oy kullanmadığından
bilmezsin sen gizli oylamanın nasıl olduğunu. Baksan
farkına varırsın gizli oylamanın.
KAMER GENÇ (Devamla) - Dolayısıyla, bu
arkadaşımız tamam, şimdi bıraksın, Meclis
başkan vekili arkadaşlarımız gelsin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç, çok teşekkür ederim.
Teşekkür ederim Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla) Aslında usul tartışması
on dakikadır.
BAŞKAN - Çok teşekkür ederim ama on dakikaya kadar
demiş, ben üç dakika olarak değerlendirdim.
KAMER GENÇ (Devamla) Ama siz o kadar keyfî davranıyorsunuz
ki, Meclisin geleneklerini değiştiriyorsunuz.
BAŞKAN - Diğer arkadaşlara da üç dakika verdim. Çok
teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Devamla) O zaman gelenekleri değiştirme
kardeşim!
BAŞKAN - Sayın Genç, teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Devamla) Meclisin geleneklerini
değiştirmeye senin gücün yetmiyor.
BAŞKAN - Sayın Genç, teşekkür ederim. Buyurun
KAMER GENÇ (Devamla) Sen o makama oturmaya layık adam
değilsin ya!
BAŞKAN - Sayın Genç, teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Devamla) Değilsin!
BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sağ olun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Otur artık yerine
KAMER GENÇ (Tunceli) Sana ne!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bak, İç Tüzükü biliyorum diyorsun, İç
Tüzüke aykırı hareket ediyorsun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sana ne Mustafa!
BAŞKAN - Lehte, Mustafa Elitaş
Sayın Elitaş, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yerine geç!
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen yerine geç!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Başkan beni
çağırıyor buraya.
AHMET YENİ (Samsun) - Geç yerine!
KAMER GENÇ (Tunceli) Sana ne!
BAŞKAN Tamam
Lütfen, birbirimize kırıcı
ifadelerde bulunmayalım. Lütfen
Lütfen
Sayın Genç, lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, İç Tüzükümüzün 63üncü maddesi
açık. İç Tüzükte Görüşmeye yer olup olmaması,
Başkanı gündeme veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışma usullerine uymaya davet, bir konuyu öne alma veya geriye
bırakma gibi usule ait konular diğer işlerden önce
konuşulur.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi oluşmuş. 19
Nisan günü aldığımız grup önerisi, Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki üye arkadaşlarımızın oylarıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemi oluşmuş. Şu anda gündeme
ilişkin usulle alakalı bir tartışma açılması
mümkün değil. İkinci fıkrada Bu yolla bir istemde bulunulursa
onar dakikadan fazla sürmemek şartıyla, lehte ve aleyhte en çok
ikişer kişiye söz verilir. Daha önce Meclis
Başkanlarımız onar dakikadan 4 kişiye söz verirken bir arkadaşımızın
ısrarı ve talebi üzerine iki hafta önce, üç hafta önce üç dakika, iki
dakikalık, usulle ilgili tartışmalarında, Sayın
Başkanlık Divanı uygulamaya geçti, bu da içtihat hâline
gelmiştir, devam ediyor.
Öte yandan, Sayın Başkanın söz kesmesiyle ilgili
durum
66ncı madde çok açık. 66ncı maddede İç Tüzük,
Meclis Başkanının
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) O senin içtihadın Elitaş. Üç
gündür uygulanan şey yeni mi içtihat oluyor?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) 66ncı madde, İç
Tüzük, Meclis Başkanına yetki vermiş.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ya burası öğrenci Meclisi mi
ya? Buradaki üç yıldır milletvekili İç Tüzükü herkes biliyor
zaten. Allah Allah! İç Tüzük öğretiyor ya.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Meclis Başkanı
burada konuyla ilgili konuşmaya davet edebilir. Eğer uyarmalara
rağmen konuyla konuşmacı, hatip, milletvekili, kürsüdeki
milletvekili, konuya gelmediği takdirde Başkan uyarıdan sonra
hatibin sözünü kesebilir. Şu anda Sayın Başkanın yaptığı
işlem de budur.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, beni hiç
uyarmadı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Ama önemli olan nokta
şu: Sayın Grup Başkan Vekilinin burada çıkıp
Sayın Meclis Başkanı, grup başkanlarıyla birlikte,
grup başkan vekilleriyle birlikte biz bu Türkiye Büyük Millet Meclisini
idare ediyoruz. demek kadar yanlış bir söylem yoktur. Türkiye Büyük
Millet Meclisini idare etmek yetkisi Meclis Başkanlık Divanına
aittir. Grup başkan vekillerinin görevi kendi gruplarını sevk ve
idare etmekle yükümlüdür.
OKTAY VURAL (İzmir) Anlamamış,
anlamamış.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Öte yandan, burada gizli
oylamalar yapılırken hiç oy kullanmayan şahısların
gizli oylama hakkında fikir beyan etmeleri de açıkçası
manidardır. Eğer gizli oylamanın nasıl yapıldığı
hakkında fikir edinmek istiyorsanız geliniz milletin size verdiği
vekâleti yerine getiriniz ve oylamaya katılınız.
OKTAY VURAL (İzmir) Katılıyoruz,
katılıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Başkalarının
zihinlerinize, milletin verdiği iradeye pranga koymasına fırsat
vermeyip şu kabinler içerisinde millî irade ve içinizden geçtiği gibi
oy kullanınız. Kırmızı olabilir, beyaz olabilir,
yeşil olabilir ama şuraya gelme cesaretini gösteriniz.
Hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Elitaş, teşekkür ederim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan...
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Sayın
Başkan...
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, uygulamamın
doğru olduğu kanaatindeyim. Tutumumda bir değişiklik
olmamıştır.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan...
BAŞKAN - Şimdi, görüşmelerimize devam ediyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Tutumunuza devam ederseniz
yönetemezsiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN Efendim, şimdi zabıtları...
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, Grup Başkan
Vekilimiz kürsüye çıktı...
BAŞKAN Sayın Sakık... Sayın Sakık,
anladım...
SIRRI SAKIK (Muş) ...ve siz burada Kim ki sesini
yükseltiyorsa onlara karşı şimdi eğer korkunun
kuşattığı bir alanda siyaset ürettik. derseniz...
BAŞKAN - Sayın
Sakık, hiç alakası yok.
SIRRI SAKIK (Muş) ...bırakın orada siyaset
üretmeyi nefes bile alamayız.
BAŞKAN Zabıtları getirttim. Bakın,
zabıtları getirttim. Zabıtlara göre söz verdim.
SIRRI SAKIK (Muş) Kendi sesimizi yedi günlük
çalışma süresi içerisinde yükseltmedik, hep böyle edepli
davrandık ama lütfen bu konuda adil olun. Bakın, orada Grup
Başkan Vekilini geri gönderdiniz, yeni bir şey açtınız.
Oysaki korkup...
BAŞKAN Sayın Yıldız, gerçekten özür
dilerim...
SIRRI SAKIK (Muş) Estağfurullah...
BAŞKAN - ...çünkü zabıtlara müracaat etme ihtiyacı
doğdu.
KAMER GENÇ (Tunceli) Özür dileyecek duruma düşme!
BAŞKAN - Zabıtlara
dayalı olarak söz verdim ve usul tartışması böylece
bitmiş oldu. İç Tüzük 72ye göre verilmiş olan...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan... Sayın Başkan...
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Sayın
Başkan...
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan...
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Evet, görüşmelerimize devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
tutanaklara bakacaktınız efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Başka konuyla ilgili...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Tutanaklara
bakacaktınız ve Sayın Suat Kılıçla ilgili olarak
neler yapılması gerektiğini söyleyecektiniz. O nedenle, iki kez
ara verdiniz, sonra o fırsatı
yakalamışsınızdır.
BAŞKAN Bakacağım... İç Tüzük 72yi
okuyalım, bakacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa Değişiklik Teklifinin 17.
maddesinin TBMM İçtüzüğünün
72nci maddesi uyarınca, görüşmelerinin devamına karar
verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz.
|
Faruk
Bal Mehmet
Şandır S.
Nevzat Korkmaz |
|
Konya Mersin Isparta |
|
Şenol
Bal Ahmet Kenan
Tanrıkulu |
|
İzmir İzmir |
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev
ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
İki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen Türk demokrasisini;
21. yüzyıl evrensel
değerlerine kavuşturabilmenin,
Asırlık anayasa
tartışmalarından kurtarmanın,
Her kesimin
benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa
yapmayı sağlamaktır MHP bu sebeple;
"Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi
konularda uzlaştığının kamuoyuna
duyurulmasını,
Her partinin görüş ve
tavrının yapılacak ilk seçimde milletin takdirine
sunulmasını,
Seçimler sonunda
oluşacak Meclis'in ilk işinin anayasa değişikliğini
gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri
ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti
barıştıracak,
Vatandaşın temel
hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez
bütünlüğünü sağlayacak üniter yapı içinde Devleti kurum ve
kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokratik düzeni
iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel
nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif
edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa
değişikliği kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği ancak böylece milletin
iradesine dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi kendi hedefine
ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter
sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur,
Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den İş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP, millet için değil kendini korumak için Anayasa
değişikliği yapmaktadır.
AKP, iyi niyetli değildir, başlattığı PKK
Açılımı için bu teklif ile anayasal zemin
hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı etkisiz hale
getirmektedir.
Bu hususlarda uzlaşmaya varıncaya kadar görüşmelere
devam edilmelidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca, görüşülmekte
olan 497 Sıra Sayılı Yasa Teklifinin 17. maddesi üzerindeki görüşmelerin
devam ettirilmesini arz ve talep ederiz.
|
Kemal
Kılıçdaroğlu Atila
Emek Atilla
Kart |
|
İstanbul Antalya Konya |
|
Nesrin
Baytok Rasim
Çakır Birgen
Keleş |
|
Ankara Edirne İstanbul |
|
Kemal
Demirel |
|
Bursa |
Gerekçe:
Anayasa teklifi ile Türkiye tarihi birikimine ters bir istikamete
doğru çekilmek istenmektedir.
Anayasa değişikliği toplumsal bir talepten ve
ihtiyaçlardan kaynaklanmamıştır. Ne çiftçi, ne esnaf, ne
işçi, ne emekli, ne memur, ne de işsiz yurttaşımız
Türkiye'de bir Anayasa değişikliği yapılmasına
ilişkin bir talep ortaya koymamıştır. Kaldı ki,
Anayasa değişikliği teklifi halkın hiçbir somut sorununa,
hiçbir somut çözüm getirmemektedir. Yani Anayasa değişikliğinin
içeriği ile halkın sorunları örtüşmemektedir.
Anayasa değişikliği teklifi, halkın
değil, siyası iktidarın gündemidir. Yoksulluk, işsizlik ve
yolsuzlukları perdelemek ve önümüzdeki seçimleri Anayasa
tartışmaları içinde toplumun gerçek gündeminden
uzaklaştırma amacını gütmektedir.
Bu Anayasa değişikliği siyasi iktidarın güncel
çıkarlarını gerçekleştirmek üzere ortaya
atılmıştır. Bu nedenledir ki, Parlamento içindeki hiçbir
siyasi parti tarafından desteklenmemektedir.
Bu Anayasa değişikliği teklifi bir toplumsal
mutabakatın değil, siyasi iktidarın talebi olarak ortaya
çıkmıştır. Bu açıdan toplumu birleştirmeye
değil ayrıştırmaya yönelik bir tekliftir. Türkiye'yi
ayrıştıran, Türkiye'yi parçalamaya yönelik çok tehlikeli
kamplaşmaların kaynağı niteliğindedir.
Anayasa değişikliği teklifinin tüm maddelerinin
birlikte oylanması hem Parlamentoya hem Türk halkına yapılan
dayatmayı ortaya koymaktadır. Tüm maddelerin birlikte oylanması
bazı şeyleri gözlerden kaçırmanın bir ifadesidir. Milletin
vekiline maddeleri teker teker oylama hakkı verilirken, milletin
kendisinden bu hakkın kaçırılması asla demokrasi
anlayışıyla bağdaşmaz.
Bu anayasa değişikliği teklifi bir dayatma
niteliğindedir. Toplum kesimlerinin desteği yerine Parlamento
çoğunluğunun dayatması ile hayata geçirilmeye
çalışılmaktadır. Böyle bir durum ancak darbe dönemlerinde
olur, darbe dönemlerinde Anayasa dayatılır.
Bu Anayasa değişikliği teklifi, anayasal
sistemimizin temel dayanağını oluşturan üç temel erkten
yargı erkini özensiz, usule aykırı bir yaklaşımla
siyasi iktidarın hegemonyası altına alma planının
uygulanma belgesidir. Siyasi iktidar yargıyı ele geçirilmesi gereken
bir unsur olarak değerlendirmektedir. Yargının yürütmenin
emrinde olduğu bir sisteme demokrasi denilemez. Yargının
siyasetin güdümüne sokulması ancak, dikta özlemi ile açıklanabilir.
Bu Anayasa teklifi Sayın Başbakanının ve
siyasi iktidar yetkililerinin kendilerini kurtarmak üzere
kurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesinin şekillenmesi
Başbakan ve bakanları Yüce Divanda aklanmaya yöneliktir.
Çoğunluğu hukukçu olmayan bir mahkeme kurgulandığından
hukukçu olmayanların ceza yargılaması yaptığı bir
düzen kurulmaktadır.
İdarenin eylem ve işlemlerinin odaklaşmanın
tespitinde gözetilmeyeceği ilkesi Anayasaya konularak, siyasetçiler
sorumluluktan arındırılmaktadır. Geçici 15. madde
kaldırılırken, siyası iktidarlara kalıcı dokunulmazlık
getirilmektedir. Bu düzenleme iktidar partisinin hiçbir şekilde
kapatılmayacağına ilişkin bir düzenlemedir. Böylece iktidar
mensuplarına hem sorumsuzluk hem de dokunulmazlık getirilmektedir.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı da
tamamen değiştirilmektedir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
siyasi iktidarın hedefi haline getirilmiştir. Adalet Bakanı ve
müsteşarının konumunun yargı
bağımsızlığı açısından
sorgulanırken, başka bakanlık memurlarının da HSYK'ya
dahil edilmesi ile yargı bağımsızlığı daha
da zedelenir noktaya taşınmıştır. Yine hakim ve
savcıların soruşturmalarında Adalet Bakanına mutlak
yetki verilmesi günümüzde yaşanan olaylar düşünüldüğünde vahim sonuçlar
doğuracağı açık bir düzenleme olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Anayasalar toplumsal mutabakat metinleridir. Bu nedenle
oluşturulmalarında mutlaka tüm toplum kesimlerinin katkısı
sağlanmalıdır. Anayasa metinlerinin toplumsal mutabakat
değil toplumsal çatışma metinlerine dönüştürülmesi
toplumsal birlikteliğe zarar verir. Toplumu gererek,
ayrıştırarak siyaset yapma belki belirli bir zaman diliminde
bazı siyasi partilerin çıkarına olabilir. Ancak
unutulmamalıdır ki, Türk halkı kendini iradesini istismar eden
siyasi partilere mutlaka ve mutlaka sandıkta bunun hesabını
sorar.
Bu açıdan söz konusu düzenlemenin görüşmelerine devam
edilmelidir.
BAŞKAN Aynı mahiyette, 72nci maddeye göre
verilmiş önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz on
dakika süreyle.
Sayın Işık, hazır mısınız?
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, hâlen Kabinede yer alan ve daha önceki AKP
hükûmetlerinde görev almış kaç bakan hakkında dokunulmazlık
fezlekesi bulunmaktadır? Bunlar hangi suçlarla suçlanmaktadırlar?
Anayasa Mahkemesinin yapısının değiştirilmesine
yönelik ısrarınızda bu fezlekelerin bir etkisi var
mıdır?
İkinci sorum Sayın Komisyon Başkanınadır.
Sayın Komisyon Başkanım, Anayasa Mahkemesinin
yapısının değiştirilmesine yönelik bu
değişiklik için Anayasa Mahkemesinin ve diğer yargı
organlarının görüşleri alınmış mıdır?
Alındıysa bu değişikliğe söz konusu görüşler
yansıtılmış mıdır?
TUSKON gibi bir iş adamları sivil toplum
kuruluşunun görüşünü kürsüden beyan ettiniz. Buna benzer diğer
sivil toplum kuruluşlarının hangilerinden görüşler
alınmıştır?
BAŞKAN Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, ilk sorum size: Meclis Genel Kurulunda
Anayasa görüşmeleri başladığından bu yana cep
telefonları kapalı olması gerekirken neden açıktır?
Böyle bir uygulamaya niye gerek görüldü, bunu açıklar
mısınız?
Şimdi Sayın Bakanım size soruyorum: Yargı
alanında yapılacak değişiklikler AKPye değil de
topluma ne vaat vermektedir?
İki: Yargı
bağımsızlığını güçlendirecek midir?
Üç: Halkın adalete erişimini hızlandıracak
mıdır?
Dört: Yargının iş yükünü hafifletecek, olumsuz
çalışma koşullarını düzeltecek midir?
Son olarak: Yoksa tam tersine anayasal tüm güçleri bir
kişinin, bir projenin emrine mi verecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yıldız
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, şu anki Anayasa Mahkemesinin neyinden
rahatsızsınız? Hangi verdiği kararların
intikamını almaya çalışıyorsunuz? Sizin
istediğiniz kararları vermeyen kurumları, sizin istediğiniz
kararları verinceye kadar değiştirecek misiniz?
Yaklaşık sekiz yıldır yürütme ve yasama sizin elinizdedir.
Yargıyı da emrinize alınca bu yönetimde hâlâ erkler
ayrılığından bahsedebilecek misiniz?
Şu anki Anayasa Mahkemesinin değişiklikleri iptal
edebileceği söylenmektedir. Bunu önleyebilmek için, önce Anayasa
Mahkemesini kapatmayı ya da değişiklikler kabul edilinceye kadar
görevlerini askıya almayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ağyüz
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, bu Anayasa değişikliği toplumsal
beklenti midir, yoksa Başkanlık sistemi özlemiyle yanıp
tutuşan kişinin özlemi midir?
YARSAV ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna neden bu kadar
karşısınız?
Dokunulmazlıkları kaldırıldığı
zaman işledikleri suçlar nedeniyle bir daha milletvekili seçilemeyecek
olan 70-80 milletvekilinin oylarıyla geçirilecek bu Anayasa
değişikliğini içinize sindirebiliyor musunuz?
Ayrıca, Parlamento içerisinde demokrat tavırdan uzak
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının antidemokratik uygulamalarına
karşı bu Anayasanın nasıl ileri bir demokrasi
olduğunu söyleyebileceksiniz?
Çocuk affına neden karşısınız ve bugüne
kadar Bakanlık uygulamalarınızda antidemokratik
tavırlarınızla ünlü bir bakan olarak bu Anayasanın
nasıl ileri demokrasiyi, nasıl demokratlığı
getireceğini savunuyorsunuz?
Bunlar ayrıca da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Nalcı
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, 22nci ve 23üncü dönemlerde
çıkartılan kanunlardan kaç adedi için Anayasa Mahkemesine iptal
başvurusunda bulunulmuştur? Bunlardan kaç tanesi iptal
edilmiştir?
AKP hükûmetlerinin bu iptal gerekçelerini dikkate alarak kendini
ve hatalarını düzeltmek yerine Anayasa Mahkemesini düzeltme yolunu
seçmesini doğru buluyor musunuz? Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akkuş
AKİF AKKUŞ (Mersin) Anayasacılar, yani anayasa
bilimi çalışanları genellikle anayasaların açık, öz ve
anlaşılabilir olması gerektiğini sık sık dile getirirler
ancak bu taslakta anlaşılması zor ifadeler yer almakta ve de
teferruata fazlaca girilmiş bulunmaktadır. Taslağın bu
kadar çetrefil hazırlanmasının sebebi nedir?
İkinci soru: Görüştüğümüz veya bizi telefonla
arayan vatandaşlar Sabaha kadar çalışıyorsunuz.
Anayasadaki bu değişiklikler gerçekleşirse, askerliğini
tamamlayalı üç yıl olan ve üç yıldır iş umuduyla
sokakları arşınlayan, çalmadık kapı bırakmayan
oğluma iş bulunacak mı? Dalında kalan limon, depoda kalan
elma, siloda bulunan buğday alıcı bulacak mı? Asgari
ücretle ailemi geçindirebilecek miyim? Deniz Feneri yöneticileri gibi
halkı aldatan ve soyanların üstüne gidilecek mi? Garip gurebanın
hakkı korunacak mı? Kısaca insanca yaşayabilecek miyim?
diyor. Bütün bunlara vereceğiniz cevap nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Komisyonun sorulara cevap talebi vardır.
Buyurun.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Kısa bir açıklama Sayın Başkanım.
Sayın Işık, az önceki konuşmamda bazı
kuruluşlardan Anayasa hazırlanırken istifade edildiğini söyledim.
Sadece TUSKONu saymadım yani TUSKON da önemli bir işveren
kuruluşu ama mesela Türkiye Odalar Borsalar Birliği var, TÜSİAD
var, Türkiye Barolar Birliği var, efendim, ve birçok siyasi partimizin
isimlerini verdim. Dolayısıyla, bir yere takılıp kalmayı
çok doğru bulmam ve kaldı ki Sayın Cindoruk Meclis
Başkanıyken o gün siyasi partilerin önerilerini toparlamış.
Oradan da önemli ölçüde istifade edildi ve ayrıca Anayasa Mahkememizin
2003 yılındaki metni elimizde. 17 üye öngörülüyor, 4ünü Meclise
seçtiriyor, bireysel başvuruya yer vermiş, on iki sene süresi
üyelerin, iki daire. Bütün bunlar aynen bu metinde de var yani yüzde 98inde
neredeyse Anayasa Mahkemesinin oy birliğiyle gönderdiği metne
uyulmaya çalışılmıştır. Başka bir şey
yok.
Çok teşekkür ederim,
sağ olun.
BAŞKAN Hükûmet
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Işıkın sorusuyla başlıyorum:
Kaç bakan hakkında dokunulmazlık fezlekesi bulunmaktadır?
sorusu var. Bunun cevabını ancak yazılı verebilirim Sayın
Işıka.
Anayasa Mahkemesinin yapısının
değiştirilmesinde Yüce Divan etkisi var mıdır? diyor
Sayın Işık. Anayasa Mahkemesi şu anda 11 asıl 4 yedek
üyeyle çalışıyor. Bu yedek üyeler asıl üyeye geçiyor, 15
üye yapıyor. Yeni oluşacak yapıya sadece 2 üye seçimi söz konusu
olacak, onlardan 1 tanesi Sayıştay, 1 tanesi de baro
başkanlarının yapacağı seçim sonucu gelecek.
Dolayısıyla, bu yeni yapı ile mevcut yapı arasında
yapısal olarak çok ciddi bir fark yoktur. Bir sonraki soruda bu
değişikliği niye yaptığımızı da izah
etmeye çalışacağım.
Sayın Kösenin sorusuna geçiyorum. Yargı alanında
yapılacak bu değişiklikler toplumun hangi
sıkıntısını giderecektir? ya da Yargının
işleyişini hızlandırma noktasında bir fonksiyon icra
edecek midir? diyor Sayın Köse.
Bu Anayasa paketi içerisinde, vatandaşın hak arama
özgürlüğünü genişleten çok önemli düzenlemeler var. Bunlardan bir
tanesi, hukuki ihtilaf başlamazdan önce, idarenin eylem ve işlemini
şikâyet noktasında vatandaşa yeni bir imkân getiriliyor, kamu
denetçiliği kurumu. Kamu denetçiliğine, yargıya başvurmadan
önce vatandaş müracaat edip, bu ihtilafı ortadan giderme ihtimaline,
imkânına kavuşabilmektedir. Bu, gelişmiş demokrasilerin
birçoğunda var olan bir kurumdur. Birinci, vatandaşa kolaylık
sağlayacak uygulama budur.
İkincisi, Şu anki Anayasa Mahkemesinin -bir sonraki
soruda Sayın Yıldızın da sorusudur ki ona da cevap
mahiyetindedir- neyinden şikâyetçisiniz? Sayın Kösenin sorduğu
soruyla birleştirerek cevaplamak istiyorum.
Bu paket içerisinde, kamu denetçiliğinin yanı sıra
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkının getirilmesiyle
beraber, bu ülkede iç hukuk yollarını tüketen
vatandaşlarımızın hak arayabilmesi için, hâlâ hakkıyla
buluşmadığını düşünen vatandaşın,
Strasbourgda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidinceye kadar,
Ankarada Anayasa Mahkemesi bünyesinde hakkını arayabileceği bir
imkâna kavuşması getiriliyor. Bu, Anayasa Mahkemesinin mevcut
yapısıyla karşılanabilecek bir hizmet değildir,
sayının artırılması ve birden fazla daire
şeklinde ve genel kurul şeklinde çalışma
yapısının getirilmesi gerekiyordu. Bunun için, Anayasa
Mahkemesinin yapısına bu madde içerisinde yer verilmiştir.
Değerli milletvekilleri, şu anda Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde toplam dosya sayısı yaklaşık 120
bin civarındadır. Bu 120 bin dosya, Avrupa Konseyine üye 47 ülkeden
gelen dosyaların toplamıdır, ama ne hazindir ki bu
dosyaların 13 bini Türkiye'den gitmektedir, yüzde 10dan fazlası Türkiye'den
gitmektedir.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Onu soran yok!
Cumhurbaşkanına niye o kadar üye veriyorsunuz?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Dolayısıyla,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde çok sayıda
vatandaşımızın hak arama kapısında sıraya
girdiğini görmekteyiz. Bu vatandaşlarımızın ve
Strasbourga kadar gidemeyen vatandaşlarımızın adalet
beklentisini karşılayacaktır bu paketteki düzenleme.
Kalan sorulara yazılı cevap vereceğim Sayın
Başkan.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Biraz ağır geldi
galiba son sorular.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Benim sorularıma cevap
verilmedi Sayın Başkan.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Kendisi bilmiyor ki, önüne
hazır konan dosyalardan okuyor.
BAŞKAN Sayın Kılıç burada mı?
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 16 önerge vardır,
ancak 7 önergeyi işleme alabileceğiz.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Bakan, Sayın
Kılıç burada yok.
BAŞKAN Geldiğinde işlem yapacağım
efendim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Oylamadan oylamaya gelecek
anlaşılan, uzun bir süredir burada yok.
BAŞKAN Her zaman yapabiliriz efendim, birleşim
içerisinde. Daha buradayız.
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) Gelmezse?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ya gelmezse? Oylama sırasında
gelirse o zaman ne yapacaksınız?
ATİLLA KART (Konya) Oylama esnasında mı
yapacaksınız Sayın Başkan? Oylama esnasında mı
açıklayacaksınız?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Buna bir işlem yapmanız
gerekecek Sayın Başkan.
Sayın Kılıç yoksa, onun adına bir başka
arkadaş konuşur. (AK PARTİ sıralarından Geldi,
geldi. sesleri)
BAŞKAN Soru-cevap işlemini tamamladık.
Önergelere geçmeden önce, Sayın Kılıç
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Benim soruma cevap verilmedi
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Köse, İç Tüzükün 60ıncı
maddesinin altıncı fıkrasını okursan, sadece Hükûmete
ve komisyona soru sorulabiliyor, Başkana soru sorulamıyor. Ama siz
özel olarak arada gelirseniz, ben onun sebebini size söylerim.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Cep telefonları
çalışıyor şu anda. Hangi gerekçeyle
BAŞKAN Peki.
Sayın Kılıç, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili arkadaşlarımız, sizin daha önceki
oturumlardan birinde yapmış olduğunuz bir konuşmada da bir
kelime nedeniyle bir milletvekili arkadaşımıza disiplin
cezası vermemizden bahisle, sizin de konuşmanızda aynı
kelimeyi kullandığınızı ileri sürerek işlem
yapılmasını arzu etti.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) 4 defa.
BAŞKAN - Şimdi, zabıtları getirttim,
inceledim.
Bizim semtimizde, bizim mahallemizde kıvırtmak yoktur.
diyorsunuz. Çünkü, Sayın Anadol 4 yerde bu kelimenin geçtiğini ifade
etmişti. Devam ediyorsunuz: Bizim semtimizde döneklik yoktur ama
devam
ediyorsunuz, altta: Anadolu solu deyip de bugün onu unutanlardan mı
öğrendiniz kıvırtmayı?
Devam ediyorum: Başörtülülere, çarşaflılara
altı oklu CHP rozetini takıp da Mersinde o rozeti yırtarken mi
öğrendiniz kıvırtmayı?
Bu tabirlerle neyi ve kimi kastettiniz?
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) Açık değil mi?
BAŞKAN Bir saniye efendim
Çünkü aynı kelime
ATİLA EMEK (Antalya) Kürsüye, Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
Aynı kelime nedeniyle,
Sayın Başbakana o kelimeyi Başbakanla birlikte
kullandığı için bir milletvekili arkadaşımız
hakkında işlem yaptık. CHP Grup Başkan Vekilleri diyorlar
ki: Bu kelimeleri Sayın Kılıç da kullandı.
Dolayısıyla siz Meclis Başkanı olarak adil
olmalısınız.
CANAN ARITMAN (İzmir) Üstelik partimize karşı
BAŞKAN Aynı işlemi yapmalısınız.
diyorlar.
Evet, bu konuda sizi
ATİLA EMEK (Antalya) Kürsüden yaptı; kürsüden
konuşsun.
BAŞKAN Kürsüden de konuşabilirsiniz.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- DİSİPLİN
CEZASI İŞLEMLERİ (Devam)
B) VERİLMEYENLER
1.- Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın bir konuşmasında kullandığı
kıvırtma sözcüğünden dolayı kınama cezası
işlemi nedeniyle konuşması
SUAT KILIÇ (Samsun) Saygıdeğer Başkanım,
değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, konuşmanın ne şekilde
yapıldığı belli, apaçık ortada. Sayın Başkan
tutanaklardan okudu. Tutanaklar benim önümde de mevcut. Burada konuşan ve
yaptığı konuşmayla gerilim yaratan milletvekilimiz,
milletvekili, muhalefet milletvekili kıvırtma kelimesini
doğrudan Sayın Başbakanın şahsına atfen ve elinde
bulunan bir pankartla da desteklemek suretiyle, adresini apaçık ortaya
koymak suretiyle ve doğrudan hem Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanını hem AK PARTİ Genel Başkanı ve Grup
Başkanını hedef almak suretiyle bir konuşma yaptı.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan,
Kulkuloğlunun sözünü kesmiştiniz
SUAT KILIÇ (Devamla) Dinlerseniz anlayacaksınız
değerli arkadaşlar. Benim burada
BAŞKAN Bir dakika
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) - Şimdi, aynı şekilde
aynı muameleyi yapmanızı bekliyoruz.
SUAT KILIÇ (Devamla) Dinleyiniz, lütfen dinleyiniz.
BAŞKAN Bir dakika, sakin olun! Sakin olun arkadaşlar.
SUAT KILIÇ (Devamla) Lütfen dinleyiniz. Dinlediğiniz
takdirde, dinlediğiniz takdirde ne denildiği
anlaşılacaktır.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Kulkuloğlunun sözünü kestiniz
böyle teferruatla bahsederken. Aynı tavrınızı bekliyoruz.
BAŞKAN Oturun efendim, oturun. Ne yapacağımı
ne biliyorsunuz siz benim? Oturun bir dakika yerinizde.
SUAT KILIÇ (Devamla) Benim konuşmamım içerisinde,
benim konuşmamın içerisinde kıvırtma kelimesi, hiçbir
milletvekilinin şahsıyla ilişkilendirilerek sarf
edilmemiştir. Benim konuşmamın içerisinde kıvırtma
kelimesi, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz
Baykalla da ilintilendirilmemiştir.
ATİLA EMEK (Antalya) Parti ne olacak, parti?
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Partiye söylüyorsun!
SUAT KILIÇ (Devamla) Benim konuşmamın içerisinde
kıvırtma kelimesi, Cumhuriyet Halk Partisinin kurumsal kimliği
ile, tüzel kişiliği ile de hiçbir şekilde
ilişkilendirilmemiştir ve hatta o kadar nazik bir konuşma gerçekleştirilmiştir
ki
ATİLA EMEK (Antalya) Allah Allah!
SUAT KILIÇ (Devamla)
bu cümlenin içerisinde bahsi geçen sözcük,
o cümleyi Sayın Başbakanla ilişkilendirerek kullanan
milletvekilinin şahsıyla bile ilişkilendirilmeksizin sarf
edilmiştir. Burada söylenen her şey çok açık.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Döndür, döndür!
SUAT KILIÇ (Devamla) Kıvırtmadan bahsediyorsun, sen
bunu nereden öğrendin? soru kalıbında konuşulmuştur,
hiç kimse ilzam edilmemiştir, hiç kimse bir isnada maruz
kalmamıştır. Kavramın üzerinde durulmuştur ve bu
kavramdan duyulan rahatsızlığa vurgu
yapılmıştır.
Tutanaklarda geçen son paragraftaki iki cümlemi de okuyacak
olursanız şunu görürsünüz: Biz bu kürsüden grup başkan vekilleri
olarak ve biz bu kürsüden AK PARTİ milletvekillerinin
(CHP
sıralarından gürültüler)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, niçin söz
verdiniz siz, niçin söz verdiniz?
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Neyi izah ediyorsun?
BAŞKAN Sakin olun arkadaşlar, sakin olun.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Aynı şeyleri tekrar ettirmek
için mi söz verdiniz Sayın Başkan? Ne adına söz verdiniz?
BAŞKAN Sakin olun.
Beş dakika süreniz.
SUAT KILIÇ (Devamla) -
hiçbir şekilde Sayın Deniz
Baykalın, Sayın Devlet Bahçelinin ya da bir başka siyasal
liderin kimliğinin incitici, yaralayıcı sözlerle hedef
alınmaması noktasındaki tavrımızı biz ifade
ettik.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Siz, Şevki Kulkuloğlu böyle
konuşurken
BAŞKAN Oturur musunuz Sayın Okay.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, Suat
Kılıçın Kapatın o mikrofonu! dediğinde
kapattınız ama aynı şeyleri tekrar ettiriyorsunuz
şimdi, aynı üslubu devam ettiriyorsunuz. Ne hakkınız var
buna?
BAŞKAN Oturur musunuz yerinize.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Kulkuloğlunu
kesiyordunuz ama!
SUAT KILIÇ (Devamla) Dolayısıyla benim sarf
ettiğim sözlerde hiçbir şekilde Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın
Genel Başkanı da hedef değildir, Cumhuriyet Halk Partisinin
kurumsal kişiliği de hedef değildir.
ATİLLA KART (Konya) Demagojiye devam ediyor, Sayın
Başkan!
SUAT KILIÇ (Devamla) Eğer bu söz, bu sözcük bu kadar
rahatsız ettiyse değerli arkadaşlarım
RECAİ YILDIRIM (Adana) Sen rahatsız ediyorsun, sen!
SUAT KILIÇ (Devamla)
buraya gelen milletvekili
arkadaşımızın elindeki pankartlardan Cumhuriyet Halk
Partisi yönetimi haberdardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Efendim, süreniz doldu.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Nereden haberdar?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Sayın
Başkan, çifte standartlı uygulama yapmayın!
BAŞKAN Sayın Kılıç, süreniz doldu efendim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ne dedi?
SUAT KILIÇ (Devamla) Süre verirseniz tekrar izah edebilirim
Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Hayır. Genel Kurulu selamlamanız
Buyurun oturun yerinize, şimdi oturun.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ne diye çağırdınız
Sayın Başkan, ne diye çağırdınız? Ne dedi?
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Çifte standart
yapamazsınız!
BAŞKAN Sayın Kılıç, konuşmanızda
Cumhuriyet Halk Partisi ismi geçiyor. Başörtülülere,
çarşaflılara altı oklu CHP rozetini takıp da Mersinde o
rozeti yırtarken mi öğrendiniz kıvırtmayı? derken
Cumhuriyet Halk Partisini kastettiğiniz izlenimi doğabilir. (CHP sıralarından
gürültüler)
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Daha ne olsun! Daha
ne olsun!
BAŞKAN - Bir dakika
Bir dakika
Oturun arkadaşlar.
O nedenle her arkadaşım, kim olursa olsun, hangi partiye
mensup olursa olsun, konuşurken, ifadelerini kullanırken dikkatli
olmak mecburiyetindedir.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, burada
ne var?
BAŞKAN Dolayısıyla, Sayın Kılıç,
sizin biraz önce yapmış olduğunuz savunma beni tatmin etmedi. O
nedenle, biraz önce yaptığım, bir önceki oturumda
yaptığım uygulamayı burada aynen tekrar etmek
zorundayım, çünkü adalet bunu gerektirir. (CHP ve MHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) O nedenle, İç
Tüzükün 160ıncı maddesine göre
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
burada bir şey var mı?
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, böyle bir uygulama
yapamazsınız! Bu şekilde bir uygulama yapamazsınız!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, Sayın Kılıç
BAŞKAN - Oturun, oturun
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, bakın
BAŞKAN - Genel Kurulun kararını alacağım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, lütfen
BAŞKAN - Lütfen oturun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Kılıç, çok net olarak onu kastetmediğini ve
konuşmasından da hiçbir şekilde
anlaşılmasının mümkün olmadığını çok
net olarak ifade etti.
BAŞKAN - Benim kanaatim bu şekilde efendim, benim
kanaatim bu şekilde. Oturun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Önceki konuşmayla
nasıl aynı kefeye koyarsanız Sayın Başkan, aynı
şey mi? Çok net olarak ifade ediyor Sayın Başkan!
BAŞKAN - Sayın Canikli, lütfen oturun. Benim kanaatim bu
şekilde.
Oyunuzu alacağım efendim.
Sayın Kılıça kınama cezası verilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir. [CHP ve MHP sıralarından Bravo(!) sesleri,
alkışlar(!) ]
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Böyle şey olur mu ya? İç
Tüzükü bir okuyun Başkanım. İç Tüzükü okumadınız
Sayın Başkanım, maddeyi okuyun.
ATİLA EMEK (Antalya) - Bu ne biçim Başkanlık!
SUAT KILIÇ (Samsun) Böyle bir oylama yapmanız doğru
değil Sayın Başkan! Sayın Başkan,
yaptığınız uygulama İç Tüzük ihlalidir!
RASİM ÇAKIR (Edirne) Bu demokrasiyi istiyorsunuz siz! Sizin
getireceğiniz demokrasi bu!
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) İşte
anayasanızın temel hükmünü gösterdiniz burada siz!
RASİM ÇAKIR (Edirne) Bunun adı Demokrasi değil,
Faşizm.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 16 önerge
vardır. Ancak bilindiği gibi her madde üzerinde sadece 7 önerge
verilebilmektedir. Aynı anda gelen önergeler arasında çekilen kurada
çıkan yedi önergeyi okutacağım, sonra bu önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 17 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 146 ncı maddesinin 2 inci
fıkrasının ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini yine aynı maddenin 3 üncü fıkrasında
geçen "dört üyeyi" ibaresinin "üç üyeyi" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
|
A.G.
Sarıçam Veysi
Kaynak |
|
Kırklareli Kahramanmaraş |
"Türkiye Büyük Millet Meclisi iki üyeyi Sayıştay
Genel Kurulunun kendi başkan ve üyeleri arasından, her boş yer
için gösterecekleri üçer aday içinden, iki üyeyi ise baro
başkanlarının serbest avukatlar arasından her boş yer
için gösterecekleri üçer aday içinden yapacağı gizli oyla seçer"
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 17 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 146 ncı maddesinin 2 inci fıkrasının
ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
yine aynı maddenin 3 üncü fıkrasında geçen "dört
üyeyi" ibaresinin "üç üyeyi" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
Abdurrahman
Arıcı
Antalya
"Türkiye Büyük Millet Meclisi iki üyeyi Sayıştay
Genel Kurulunun kendi başkan ve üyeleri arasından, her boş yer
için gösterecekleri üçer aday içinden, iki üyeyi ise baro
başkanlarının serbest avukatlar arasından her boş yer
için gösterecekleri üçer aday içinden yapacağı gizli oyla seçer"
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 17 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 146 ncı maddesinin 2 inci
fıkrasının ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini yine aynı maddenin 3 üncü fıkrasında
geçen "dört üyeyi" ibaresinin "üç üyeyi" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
"Türkiye Büyük Millet
Meclisi iki üyeyi Sayıştay Genel Kurulunun kendi başkan ve
üyeleri arasından, her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden,
iki üyeyi ise baro başkanlarının serbest avukatlar arasından
her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden yapacağı gizli
oyla seçer"
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 17 nci maddesinin aşağıda ki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hamit
Geylani Hasip
Kaplan Sırrı
Sakık |
|
Hakkâri Şırnak Muş |
|
Şerafettin
Halis Nuri
Yaman |
|
Tunceli Muş |
Madde : 17- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 146
ncı maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madde 146- Anayasa Mahkemesi ondokuz asıl yedi yedek
üyeden kurulur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi; iki asıl bir yedek üyeyi
Sayıştay Genel Kurulunun kendi başkan ve üyeleri arasından,
her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden, üç asıl iki yedek
üyeyi ise baro başkanlarının serbest avukatlar arasından
gösterecekleri üçer aday içinden yapacağı gizli oylamayla, iki üyeyi
Yargıtay, iki üyeyi Danıştay, iki üyeyi üst kademe yöneticileri,
serbest avukatlar, birinci sınıf hâkim ve savcılar ile Anayasa
Mahkemesinde en az on yıl görev almış raportörleri
arasından seçer.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak bu seçimde, her
boş üyelik için ilk oylamada üye tam sayısının üçte iki ve
ikinci oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu
aranır. İkinci oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu
oylamada en çok oy alan iki aday için üçüncü oylama yapılır; üçüncü
oylamada en fazla oy alan aday üye seçilmiş olur.
Cumhurbaşkanı; üç asıl iki yedek üyeyi
Yargıtay, iki asıl bir yedek üyeyi Danıştay, genel
kurullarınca kendi başkan ve üyeleri arasından her boş yer
için gösterecekleri üçer aday içinden; en az ikisi hukukçu olmak üzere üç üyeyi
Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan yüksek-öğretim
kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev
yapan öğretim üyeleri arasından göstereceği üçer aday içinden
seçer.
Anayasa hukuku öğretim üyesi doçent ve profesörler
arasından, anayasa hukuku öğretim üyelerinin kendi içlerinde
yapacağı seçimle Anayasa Mahkemesine üç asıl bir yedek üye
seçilir.
Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay genel
kurulları ile Yükseköğretim Kurulundan Anayasa Mahkemesi
üyeliğine aday göstermek için yapılacak seçimlerde, her boş
üyelik için, bir üye ancak bir aday için oy kullanabilir; en fazla oy alan üç
kişi aday gösterilmiş sayılır.
Baro başkanlarının serbest avukatlar arasından
gösterecekleri üç aday için yapılacak seçimde de her bir aday için üye
avukatlar oy kullanabilir ve en fazla oy alan üç kişi aday
gösterilmiş sayılır.
Anayasa Mahkemesine üye seçilebilmek için, kırkbeş
yaşın doldurulmuş olması kaydıyla; Yükseköğretim
kurumları öğretim üyelerinin profesör veya doçent unvanını
kazanmış, avukatların en az yirmi yıl fiilen avukatlık
yapmış, üst kademe yöneticilerinin yükseköğrenim görmüş ve
en az yirmi yıl kamu hizmetinde fiilen çalışmış, birinci
sınıf hâkim ve savcıların adaylık dahil en az yirmi
yıl çalışmış olması şarttır.
Anayasa Mahkemesi üyeleri arasından gizli oyla ve üye tam
sayısının salt çoğunluğu ile dört yıl için bir
Başkan ve iki başkanvekili seçilir. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler.
Anayasa Mahkemesi üyeleri aslî görevleri dışında resmi veya özel
hiçbir görev alamazlar."
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım üç önerge de en aykırı önergedir ve aynı
mahiyettedir. Önergeleri birlikte işleme alıyorum, istemleri hâlinde
önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim ve önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 7.11.1982 tarihli ve 2709 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 17 nci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederim. 14.04.2010
Harun
Öztürk
İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasanın Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 17. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve
diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök Atilla
Kart
Mersin Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği
teklifinin, 17. maddesinin teklif metninden çıkarılması için
gereğini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk
Bal Oktay
Vural Mehmet
Şandır |
|
Konya İzmir Mersin |
|
Behiç
Çelik Emin Haluk
Ayhan S. Nevzat Korkmaz |
|
Mersin Denizli Isparta |
BAŞKAN Birlikte işleme aldığım üç
önergeyi Komisyona soruyorum, katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Şandır, gerekçeyi mi okutuyoruz
efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Evet efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev
ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
İki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen Türk demokrasisini;
- 21. yüzyıl evrensel değerlerine
kavuşturabilmenin,
- Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın,
- Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya
kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa
yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
- "Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını,
- Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
- Siyasi partilerin hangi konularda uzlaştığının
kamuoyuna duyurulmasını,
- Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak
ilk seçimde milletin takdirine sunulmasını,
- Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk iş olarak
anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını
teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
- Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
- Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
- Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
- Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel
standarda yükseltecek,
- Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde
sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
- Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokrasiyi iyileştirecek,
- Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği ancak böylece milletin
iradesine dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin, Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi hedefine
ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir.
Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa
edilen Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur,
Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
Millet, mahkemelerdeki iş yükünü azaltacak ekonomik, sosyal
ve adli reform beklemektedir.
Millet, yandaş yargıç değil, tarafsız ve
bağımsız mahkemelerde hakkını aramak istemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP, millet için değil kendini korumak için Anayasa
değiştirmektedir.
AKP, günü geldiğinde herkesin güvenli liman gibi
sığınabileceği tarafsız ve bağımsız mahkemeler
için hiçbir şey yapmamıştır.
AKP, 8 yıllık iktidarında, yandaş yargıç
yaratmış, yargıyı
siyasallaştırmıştır.
AKP, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğünü tahrip etmek,
üstünlerin hukukunu yaratmak istiyor.
AKP, gizlemediği başkanlık sistemi hevesi ile
diktaya yönelmiştir. Dikta hevesinin önünde engel gördüğü Anayasa
Mahkemesini yandaş yargı kurumu hâline getirmek istemektedir.
AKP, Anayasa Mahkemesini yandaş yargı kurumu hâline
getirerek kuvvetler ayrılığı ilkesini yok etmek, diktaya
dönüşecek başkanlık sisteminin ilk adımını atmak
istiyor.
AKP, açılım adı altında PKKnın
siyasallaştırılması için ilk adım olduğunu ifade
ettiği bu teklif ile, bin yıllık kardeşliğin ve millî
bütünlüğün bozulmasına anayasa zemini hazırlamak istemektedir.
AKP, iyi niyetli değildir, başlattığı PKK
Açılımı için bu yasa değişikliği ile anayasal
zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple bu Anayasa
değişikliği milletin hayrına değildir ve Anayasaya
aykırıdır.
BAŞKAN Sayın Kart, konuşacak
mısınız efendim?
ATİLLA KART (Konya) Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Önerge üzerinde konuşacaksınız, süreniz beş
dakika.
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; tarafımızdan verilen önerge hakkında söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün ebediyete intikal eden Barolar Birliğinin Değerli
Başkanı, değerli insan, saygıdeğer
meslektaşım Özdemir Özoku kaybetmenin derin üzüntüsünü öncelikle
ifade ediyorum. Kendisine, merhuma Tanrıdan rahmet diliyorum, kederli
ailesine, Barolar Birliği camiasına ve halkımıza
başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, Meclis yönetiminde yetersiz
kalıyorsunuz. Yetersiz kaldığınız için zafiyet
gösteriyorsunuz. Buna bir de
Partili kimliğinizi
aşamadığınız için ayrıca Meclisin çalışmasında
gerçekten verimliliği yok ediyorsunuz ve yaratılan gerginliğin
müsebbibi hâline geliyorsunuz.
Biraz evvel, grup başkan vekiline yönelik olarak, görünürde,
grup başkan vekillerimizin ısrarlı takibi üzerine, nihayet
işlem yapmak zorunda kaldınız. Orada da, görünürde zevahiri
kurtarmak gayesiyle, nasıl olsa AKPnin çoğunluk grubuyla,
işaret oyuyla bu reddedilecek gibi bir yaklaşımın içinde
olduğunuz açık. Burada pekâlâ doğrudan uyarma
uygulamasını yapabilirdiniz, bu sizin takdirinizde olan bir disiplin
uygulamasıydı. Bunu yapmadınız, bunu
yapmadığınız gibi yine o tartışma esnasında
kürsüye fiilen saldıran Meclis İdare Amiri hakkında şu ana
kadar hiçbir işlem yapmadınız.
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) İdare Amirinin
görevi ne?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Önergeye gel, önergeye!
ATİLLA KART (Devamla) - Sayın Başkan, güven vermiyorsunuz,
gerçekten güven vermiyor-sunuz, partili kimliğinizi bir türlü
aşamıyorsunuz.
Grup başkan vekillerimizden aldığımız,
tarafıma verilen talimat üzerine konuşuyorum, bunun fiilen ve İç
Tüzük gereği uygulanmasının zorluğunu da biliyorum ama
yaptığınız yanlış uygulamayı vurgulamak
adına söylüyorum: Sayın Başkan, siz, Meclisi yönetmeyi
bırakın, Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarına geçin,
oy kullanın, biz sizin oy kullanmanıza itiraz etmeyeceğiz. Bu
sözü veriyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Sizin yerinize
grup başkan vekilleri bu görevi yapsınlar Sayın Başkan.
Maalesef inandırıcı olmak noktasında, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının
saygınlığını korumak noktasında perişan
durumdasınız. Bir milletvekili olarak bundan büyük üzüntü duyuyorum.
Bu üzüntümü Genel Kurulla paylaşmak istedim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Hasta olursun, fazla üzülme!
ATİLLA KART (Devamla) - Sayın milletvekilleri, bu
perişanlık sadece Meclis Başkanıyla sınırlı
olsa mesele yok. Bakıyoruz, Anayasa ve Adalet Komisyonu
başkanlarının -üzülerek ifade ediyorum Sayın İyimaya-
mesleki, akademik ve siyasi söylemlerini inkâr ederek, geçmiş
söylemleriyle mutlak anlamda çelişkiye düşecek şekilde bu
Anayasa Teklifini canla başla savunmaları, aslında siyaset
anlayışımızın temel talihsizliğini bir kez daha
önümüze koyuyor.
Bakın, Sayın Burhan Kuzunun Yüce Divan
yapılanması, parti kapatma, bu konulardaki söylemlerine temas
etmiyorum, daha yeni bir, daha doğrusu ortaya yeni çıkan bir
söylemini aynen sizinle paylaşmak istiyorum, aynı cümlelerle. Ne
diyor Sayın Burhan Kuzu, Anayasa Komisyonu Başkanı, Anayasa
Profesörü? Diyor ki: Bazı yazarlar cumhurbaşkanının halk
tarafından doğrudan doğruya seçilmesini öngörmektedirler. Bizce,
bir nevi yarı başkanlık modelini andıracak olan böyle bir
model Türkiyede işleri daha da kötü yapacaktır.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Güzel, doğru.
ATİLLA KART (Devamla) Yarı başkanlık
modelinin bizde çok daha sıkıntılar çıkaracağı ve
bugünkü durumdan pek farklı olmayacağı, hatta daha kötü
olacağı kanaatindeyiz. Parlamenter rejim içinde kalmak,
cumhurbaşkanını halka seçtirmek sisteme uymaz.
Devam ediyor Sayın Burhan Kuzu.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Sayın Kart, devam et, devam et.
ATİLLA KART (Devamla) - Cumhurbaşkanını halk
seçer de, bu Anayasada gerekli diğer değişiklikler
yapılmazsa, o zaman doğacak siyasi kriz daha da katmerleşir.
Zira, halkın en az yüzde 51 ve daha fazlasının desteğini
almış bir cumhurbaşkanı Anayasanın vermiş
olduğu yetkileri çok daha rahat kullanabilecek ve kamuoyunda da büyük bir
kabul görecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ATİLLA KART (Devamla) Böyle bir cumhurbaşkanı
ile başbakan arasında yetki çatışmasının
doğması ve krizin doğması kaçınılmazdır.
diyor ve devam ediyor Sayın Burhan Kuzu.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Sayın Başkan, ben bir açıklama yapmak istiyorum.
ATİLLA KART (Devamla) - Sayın Kuzu, 2007
Mayısından bu yana biz bunları söylüyoruz. Siz, 1997den bu yana
bunları söylüyormuşsunuz. O zaman o söylemlerinizi neden inkâr
ediyorsunuz? Neden o söylemlerinizi inkâr etmek pahasına Türkiyede kriz
ortamının, kaos ortamının doğmasına yol
açıyorsunuz. Bilim adamına yakışır mı bu, bir
siyasetçiye yakışır mı?
Sorumluluk sahibi bir siyasetçiye bunlar yakışır
mı sayın milletvekilleri? Ve maalesef o sorumsuz davranışa
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu da iştirak ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kart, ilave süreniz de doldu efendim. Çok
teşekkür ederiz.
ATİLLA KART (Devamla) - Onun içindir ki, bir kez daha ifade
ediyoruz: Doğması kaçınılmaz olan krize ve kaos
ortamına yol açmamak adına sizleri ve başta Sayın Meclis
Başkanını bir kez daha sorumlu ve sağduyulu davranmaya
davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Evet, Sayın Kart, teşekkür ederiz.
Sayın Komisyon Başkanının, isminden de
bahsedilmesi nedeniyle, sanıyorum bir açıklama talebi var. Lütfen
yerinizden efendim.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Anayasa Komisyonu
Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun, Konya
Milletvekili Atilla Kartın, kendisinin yazdığı kitaptan
bir paragrafı okuyup ondan önceki ve sonraki pragrafları okumayarak
Genel Kurulu yanlış bilgilendirdiğine ilişkin
açıklaması
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Evet.
Şimdi, Sayın Başkanım, Sayın Sayın
Kart dürüst bir hukukçu olsaydı devamını da okurdu o
yazının. O, benim başkanlık sistemi hakkındaki
kitabımın bir bölümünü aktarıyor. Son cümle diyor ki
Ben
yarı başkanlık modeline her zaman karşı olmuş bir
bilim adamıyım. Dolayısıyla benim savunduğum model tam
başkanlık modeli.
ATİLLA KART (Konya) Öncesi ve sonrasını da okuyun
Sayın Kuzu, cesaretiniz varsa
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Lütfen dinleyin
Saygısızlık yapma, dinle!
ATİLLA KART (Konya) Cesaretiniz varsa, önceki, sonraki
paragrafları da okuyun.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Okumuş olsaydın devamını, dürüst olsaydın
Dürüst
değilsin Sayın Kart, her zaman aynı şeyi yapıyorsun.
ATİLLA KART (Konya) Yanıltmaya devam ediyorsunuz.
Halkı ve kamuoyunu kandırmaya devam ediyorsunuz, hâlen tenezzül
ediyorsunuz.
BAŞKAN Lütfen, böyle, birbirimize saygısız
ifadeler kullanmayalım Sayın Kuzu.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Şimdi, Sayın Başkanım, burada, bir bilim adamı olarak
benim yazdığım kitabın bir bölümünü alıyor,
saygısızca, kalan bölümünü okumuyor.
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan müsaade etsin,
tamamını okuyayım.
BAŞKAN Lütfen
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Dolayısıyla, o söylediğin kitap başkanlık sistemi
kitabıdır. Ben başkanlık modelini savunuyorum, yarı
başkanlığı savunmuyorum. Söylediğim tablo çıkar,
ama başkanlık modeline geçildiği zaman bu tablo çıkmaz.
ATİLLA KART (Konya) Cesaretiniz varsa, size kitabı
vereyim, siz okuyun.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Aynen öyle
Ne olacak cesaretimle
ATİLLA KART (Konya) Başka kitaplarınızı
görsek kim bilir neler çıkacak Sayın Kuzu.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Bırak bunları
Allahını seversen, sen benim şeyin rüzgârına
yetişemezsin, bilimimin
Hadi işine bak!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, dünkü oturumlar
esnasında da ifade etmiştim Genel Kurula başkanlık eden
Başkan veya Başkan Vekilleri tartışmalara
katılamazlar, ancak kişisel savunma hakları saklıdır.
diyor. Şimdi şahsımla ilgili Sayın Kartın
söylediklerini televizyonları başında izleyen
vatandaşlarımız değerlendireceklerdir. Kaç gün oldu Anayasa
değişikliğiyle ilgili çalışmaları
başlatalı, tam bilemiyorum; ilk gün on sekiz saat
çalıştığımızı biliyorum. Muhterem Genel
Kurulunuzun almış olduğu karar gereğince günlük
Meclisimizin çıkarması gereken maddeleri her gece, gece geç saatlere
kadar çalışarak çıkarmışsak ve bunlara da ben
başkanlık etmişsem, bu sözlerin hiçbir anlamının
olmadığını ifade etmek istiyorum.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) - Genel Kurul, Mehmet Ali Şahin
hepsine başkanlık yapsın diye karar almadı.
BAŞKAN İki: Sayın Kutluyla ilgili herhangi bir
işlem yapmadığımdan bahsettiler. Sayın Kutluyla
ilgili de zabıtları getirttim ancak zabıtlarda Sayın
Kutluyla ilgili hiçbir ifade bulunamadı. (CHP sıralarından
gürültüler)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkanım, bizzat
sizin yanınızda bunu yaptığını ifade etti.
BAŞKAN - Ayrıca, görüntülerle ilgili de bir
çalışma yapmalarını istedim, onun sonucu henüz gelmedi.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Kutlu, bizzat sizin
yanınızda, o mikrofonlara, kürsüye vurduğunu itiraf etti, ifade
etti ve siz de bunu biliyorsunuz. Sizin odanızda konuşma oldu.
BAŞKAN Ama benim zabıtları getirterek, demin
tıpkı Kılıçla ilgili yaptığım gibi
işlem yapmam lazım.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ama siz bundan bihaber gibi
bahsediyorsunuz. Bizzat kendi itirafı var ve bunu sizin
yanınızda söyledi. Hiç olmazsa bunları zapta geçirin, rica
edeceğim.
BAŞKAN Ben bundan önceki oturumlarda, ilgili, özellikle
görevli arkadaşlarımızın, idare amirlerimizin, Divan
kâtiplerimizin görevlerini büyük bir titizlikle yerine getirmelerini, herhangi
bir tartışmada taraf olmamaları gerektiğini, eğer bir
olumsuzluk varsa bunu ortadan kaldırmak gibi vazifeleri olduğunu
hatırlattım, şimdi tekrar hatırlatıyorum. (CHP
sıralarından gürültüler)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sözün para etmiyor.
BAŞKAN - Şimdi, Sayın Öztürk, önergeniz üzerinde
görüşecek misiniz efendim?
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Evet.
BAŞKAN Sayın Öztürk, önerge üzerinde
konuşacaksınız.
Süreniz beş dakikadır.
Buyurun.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 17nci madde üzerinde vermiş olduğum önergeyle
ilgili olarak söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama geçmeden önce, Türkiye Barolar Birliği
Başkanı Özdemir Özoka ben de Allahtan rahmet, yakınlarına
ve Baro mensuplarına başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz önce AKP Grup Başkan
Vekiline bir İç Tüzük hükmüne göre ceza verilmesi oylarınıza
sunuldu. Oylarınızla ceza talebi reddedildi. Oysa aynı
birleşimde, aynı fiil nedeniyle bir muhalefet milletvekiline
kınama cezası verilmiştir. Bu uygulama, parti
kapatılmasıyla ilgili, yargının talebinin Türkiye Büyük
Millet Meclisinde nasıl sonuçlandırılacağının da
çok güzel bir örneği oldu.
Değerli milletvekilleri, teklifle, Anayasa Mahkemesinin
toplam üye sayısı 11den 17ye çıkarılırken,
Yargıtay ve Danıştaydan seçilecek üye sayıları birer
azaltılmakta, buna karşılık YÖK kontenjanı 2,
Sayıştay kontenjanı ise 1 artırılmaktadır.
Teklife göre Anayasa Mahkemesine seçilecek 17 üyeden 14ünü Sayın
Cumhurbaşkanı, 3ünü Türkiye Büyük Millet Meclisi seçecektir.
Cumhurbaşkanı, üst kademe yöneticisi, serbest avukat, birinci
sınıf hâkim ve savcılar ile Anayasa Mahkemesi raportörleri
arasından seçeceği 4 üyeyi de, dilediği takdirde, hukuk
formasyonu olmayan tek bir meslek grubu içinden seçebilecektir. Yüce Divan
görevi yapacak olan Anayasa Mahkemesinde hukuk dalında öğrenim
görmemiş kişilerin ağırlığının
artmış olması doğru olmamıştır.
Cumhurbaşkanı, yüksek yargının
bildireceği 21 aday arasından, diyelim ki, yürütmeye yakın
hiçbir aday bulamasın. Bu takdirde dahi Anayasa Mahkemesinde yasama ve
yürütmenin ağırlığı 7ye karşı 10
olacaktır. Bu durum AKPnin 2/3 nisabı için ince ayarlar
yaptığını ortaya koymaktadır.
Bu teklif yasalaşırsa, sorunlara çözüm üretme adına
Hükûmet yasamayı kullanarak Anayasaya aykırı uygulamaları
yaygınlaştıracaktır. Bu çerçevede, barajlar, doğal
kaynaklar, kara yolları, limanlar, santraller, daha akla gelebilecek tüm
kamu malları istenen bedelden istenilen kişilere satılabilecek,
kişiye özel yasal düzenlemelerle menfaat dağıtılabilecek,
kişiye özel aflar çıkartılabilecek, orman talanının
önü açılabilecek, sit alanları gelişigüzel tahrip edilebilecek,
madencilik faaliyetleriyle doğanın gelişigüzel tahrip edilmesine
göz yumulacak, yolsuzluklara yasal kılıf hazırlanarak üstleri
örtülebilecek, geçmişte yargıya güvenmedikleri için
Dokunulmazlıkları kaldırmıyoruz. diyenlerin Yüce Divanda
aklanmaları sağlanabilecektir. Vatandaş hak ve hukukunu iktidar
partisi merkez ve taşra teşkilatı ile milletvekillerinden arar
konuma getirilecektir.
Değerli milletvekilleri, Sayın Tahsin Yücelin
Gökdelen adlı romanını okuyanlar bilirler. Söz konusu eserde
emekli bir öğretmenin evini gökdelen yapmak için ele geçirmeye
çalışan zengin bir müteahhit, hukuka aykırı bu arzusuna ulaşmak
için her yolu dener ancak yargıyı bir türlü aşamaz. Sırf bu
arzusuna ulaşabilmek için siyasileri ve medyayı kullanarak
yargının özelleştirilmesi projesini gündeme getirir. Kitabı
okuduğumda Tahsin Yücelin hayal gücüne hayran kalmış, bu kadarı
da olamaz demiştim; yanılmışım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Efendim, size de ek süre veriyorum, lütfen
tamamlayın Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Şimdi görüyorum ki benzer arzular içinde olanlar bu projeyi
bu teklifle hayal olmaktan çıkarmaktadırlar. Gerçekten de
değişiklik gerçekleşirse AKP de bir şekilde
yargıyı özelleştirmiş olacaktır, hem de bir kuruş
ödemeden diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(Bağımsızlar, ve CHP sıralarından alkışlar)
III. - YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, yoklama talep
ediyoruz.
BAŞKAN Evet, yoklama talebi var.
Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızı
tespit ediyoruz: Sayın Okay, Sayın Küçük, Sayın Tamaylıgil,
Sayın Selvi, Sayın Aydoğan, Sayın Baytok, Sayın Kart,
Sayın Keleş, Sayın Barış, Sayın Köktürk,
Sayın Süner, Sayın Demirel, Sayın Çakır, Sayın Özkan,
Sayın Öztürk, Sayın Serter, Sayın Arıtman, Sayın
Öztrak, Sayın Susam, Sayın Ünsal.
Efendim, şimdi elektronik sistemle yoklama yapıyoruz.
Yoklama için iki dakika ayırıyoruz ve süreyi
başlatıyoruz efendim.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyette önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 17 nci maddesinin aşağıda- ki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hamit
Geylani (Hakkâri) ve arkadaşları
Madde : 17- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 146
ncı maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madde 146- Anayasa Mahkemesi ondokuz asıl yedi yedek
üyeden kurulur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi; iki asıl bir yedek üyeyi
Sayıştay Genel Kurulunun kendi başkan ve üyeleri arasından,
her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden, üç asıl iki yedek
üyeyi ise baro başkanlarının serbest avukatlar arasından
gösterecekleri üçer aday içinden yapacağı gizli oylamayla, iki üyeyi
Yargıtay, iki üyeyi Danıştay, iki üyeyi üst kademe yöneticileri,
serbest avukatlar, birinci sınıf hâkim ve savcılar ile Anayasa
Mahkemesinde en az on yıl görev almış raportörleri
arasından seçer.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak bu seçimde, her
boş üyelik için ilk oylamada üye tam sayısının üçte iki ve
ikinci oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu
aranır. İkinci oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu
oylamada en çok oy alan iki aday için üçüncü oylama yapılır; üçüncü
oylamada en fazla oy alan aday üye seçilmiş olur.
Cumhurbaşkanı; üç asıl iki yedek üyeyi
Yargıtay, iki asıl bir yedek üyeyi Danıştay, genel
kurullarınca kendi başkan ve üyeleri arasından her boş yer
için gösterecekleri üçer aday içinden; en az ikisi hukukçu olmak üzere üç üyeyi
Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan yükseköğretim
kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev
yapan öğretim üyeleri arasından göstereceği üçer aday içinden
seçer.
Anayasa hukuku öğretim üyesi doçent ve profesörler
arasından, anayasa hukuku öğretim üyelerinin kendi içlerinde
yapacağı seçimle Anayasa Mahkemesine üç asıl bir yedek üye
seçilir.
Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay genel
kurulları ile Yükseköğretim Kurulundan Anayasa Mahkemesi
üyeliğine aday göstermek için yapılacak seçimlerde, her boş
üyelik için, bir üye ancak bir aday için oy kullanabilir; en fazla oy alan üç
kişi aday gösterilmiş sayılır.
Baro başkanlarının serbest avukatlar arasından
gösterecekleri üç aday için yapılacak seçimde de her bir aday için üye
avukatlar oy kullanabilir ve en fazla oy alan üç kişi aday
gösterilmiş sayılır.
Anayasa Mahkemesine üye seçilebilmek için, kırkbeş
yaşın doldurulmuş olması kaydıyla; Yükseköğretim
kurumları öğretim üyelerinin profesör veya doçent unvanını
kazanmış, avukatların en az yirmi yıl fiilen avukatlık
yapmış, üst kademe yöneticilerinin yükseköğrenim görmüş ve
en az yirmi yıl kamu hizmetinde fiilen çalışmış,
birinci sınıf hâkim ve savcıların adaylık dahil en az
yirmi yıl çalışmış olması şarttır.
Anayasa Mahkemesi üyeleri arasından gizli oyla ve üye tam
sayısının salt çoğunluğu ile dört yıl için bir
Başkan ve iki başkanvekili seçilir. Süresi bitenler yeniden
seçilebilirler. Anayasa Mahkemesi üyeleri aslî görevleri dışında
resmi veya özel hiçbir görev alamazlar."
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Geylani, buyurun.
Süreniz beş dakikadır.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin
değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, şu an yapısını
tartıştığımız Anayasa Mahkemesinin varlık
nedeni anayasal sürecin bir sonucudur. Türkiyenin iki yüz yıllık bir
Anayasa serüveni vardır. Son doksan yıllık döneme
baktığımızda, ilk
kırk yılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin yaptığı
anayasalarla, son elli yılında ise askerî darbe anayasalarıyla
yönetildi ve hâlen yönetiliyor.
Değerli arkadaşlar, sanırım yaşanan
gerilim nedeniyle konuyu yeterince
tartışamadığımızı düşünüyoruz. Onun
için, izin verirseniz, bu anayasalardan her birini birkaç cümleyle özetlemek
istiyorum.
Aradan doksan yıl geçmesine rağmen 1921
Anayasasının standartlarına hâlen ülkemizin
ulaşmadığını düşünüyorum. 21 Anayasasında
vilayet ve nahiyeler tüzel kişiliği olan özerk birimler olarak kabul
edilmiştir. İç ve dış siyaset, şeri, adli, askerî
işler ve uluslararası iktisadi ilişkiler dışında
kalan tüm hizmetlerde vilayet şûraları yetkili
kılınmıştır. 1921 Anayasasında devlet Türkiye
devletidir. Türkiye bir üst kimlik olarak kabul ediliyor, Büyük Millet
Meclisine mebuslar kendi etnik kimlikleri ve yerel giysileriyle
katılmışlardır.
Buna karşın, 1974 Anayasasıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisinde muhalefet tamamıyla tasfiye edilmiştir, Meclisin
tek sahibi Cumhuriyet Halk Partisidir. CHPnin altı oku Anayasanın
temelini oluşturmaktadır. Türk kimliği dışında
hiçbir etnik kimlik tanınmamıştır. Bu Anayasa Türklerin
kamu haklarından söz etmektedir.
61 Anayasasıyla askerî darbeler bir bakıma
meşrulaştırılmıştı. Millî Güvenlik Kurulu
ilk defa bu Anayasada yer alır, 1971 değişikliğiyle de
askerî bürokrasi kararlarda belirleyici rol oynamaya başlamış,
yasamanın üstünlüğü zayıflatılmıştır.
Değerli arkadaşlar, evrensel hukukla çatışan
82 Anayasasının temel felsefesi ise devleti vatandaşa
karşı koruma ve kutsamadır. Nedeni de Türkiyede silahlı
kuvvetler cumhuriyet tarihi boyunca her zaman siyasetin etkin bir aktörü
olmuş, siyasete yön vermiş, gerçekleştirilen darbeler,
politikacılar ve sivil halk sürekli olarak hukuk dışı
uygulamalara tabi tutulmuştur.
Türkiyenin yakın tarihi, bilindiği gibi, askerî
darbeler, gece yarısı e-muhtıralar ve andıçlarla
anılmaktadır. Seçilmişler üzerindeki askerî müdahalenin korku
refleksi, vesayeti Türkiye siyasi tarihinde belirleyici bir rol
üstlenmiştir. Yapılan değişiklikle de bu telaşı
ortadan kaldıramıyor ne yazık ki.
Sayın arkadaşlar, demokratik anayasaların temel
özelliği sınırlama ve uzlaşmadır. Devleti ve iktidar
gücünü sınırlamak suretiyle kişilerin hak ve özgürlüklerinin
güvencelerini sağlarlar. Bütün toplum kesimlerinin
katıldığı genel bir uzlaşma ve kabule dayanırlar.
Demokratik anayasaların üstünlüğü salt hukuk kurallarını
içermelerinden değil, aynı zamanda toplumsal güç dengelerine dayanan
genel uzlaşmanın toplumda yarattığı
saygınlıktan da ileri gelir. Bu anlamda demokratik anayasal
meşruiyetin tanımı, kriterleri klasik hukuk terminolojisi
aşılarak somut koşullara ve çağa göre yoruma
kavuşturmak gerekir. Böylesi hukuki bir duruş kuşkusuz düşünce
özgürlüğünde saklıdır. Başta 82 Anayasası ve ondan
nemalanan Ceza Yasası, DGMlerin yetkilerini devralan ağır ceza
yargılaması, Terörle Mücadele, Siyasi Partiler, Basın,
Dernekler, YÖK, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası ve de
çokça yasa düşünceyi açıklama özgürlüğünü yasaklayan veya
sınırlayan binlerce madde içermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Geylani, lütfen tamamlayın, ek süre
veriyorum bir dakika.
HAMİT GEYLANİ (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Evet, değerli arkadaşlar, bu durumda bireyler,
demokratik devlet düzeninde herkes ancak kendilerini kimlikleriyle, ana
dilleriyle, düşünceleriyle, cinsiyetleriyle ve tüm renkleriyle ifade
edebilirler. Eğer bu haklar bastırılmış, kişi
korkutulmuş, dili lal olmuş, düşüncesi prangaya vurulmuş ve
irade dışı bırakılmışsa demokratik bir
yönetimden, demokratik bir anayasadan ve demokratik bir anayasa mahkemesinden
de söz etmek olanaklı değildir. Çünkü çağcıl bir
demokrasinin temel koşulu, bireyin kimliksel haklarıyla birlikte
düşüncesiyle özgürleşmesi ve siyasetin demokratikleşmesidir.
Bu düşüncelerle Genel Kurulu bir kez daha saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım üç
önerge de aynı mahiyettedir. O nedenle birlikte işleme
alacağım ve istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim.
Şimdi ilk önergeyi ve diğer önergelerin imza sahiplerini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 17 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 146 ncı maddesinin 2 inci
fıkrasının ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini yine aynı maddenin 3 üncü fıkrasında
geçen "dört üyeyi" ibaresinin "üç üyeyi" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
|
A.G.
Sarıçam Veysi
Kaynak |
|
Kırklareli Kahramanmaraş |
"Türkiye Büyük Millet
Meclisi iki üyeyi Sayıştay Genel Kurulunun kendi başkan ve
üyeleri arasından, her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden,
iki üyeyi ise baro başkanlarının serbest avukatlar
arasından her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden
yapacağı gizli oyla seçer"
|
Ahmet
Gökhan Sarıçam |
|
Kırklareli |
|
Abdurrahman
Arıcı |
|
Antalya |
|
Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu |
|
Siirt |
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Sarıçam, konuşacak
mısınız efendim?
AHMET GÖKHAN SARIÇAM (Kırklareli) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Milli iradenin temsil yeri olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin
seçeceği üye sayısı arttırılmıştır.
BAŞKAN Sayın Arıcı
ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) Gerekçe
BAŞKAN Sayın Helvacıoğlu, siz de gerekçe
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
KAMER GENÇ (Tunceli) Okunmadı.
BAŞKAN Neyi okumadı efendim?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, üç önergeyi
de ayrı ayrı okutmanız lazım, okunmadı, okutmadan
işleme alıyorsunuz.
BAŞKAN Efendim, birlikte işleme aldık. Birlikte
işleme aldığımızda ilk önergeyi ve diğer
önergelerin imza sahiplerini okutuyoruz.
Evet, Gerekçelerini okutmadınız. diyorsunuz, peki
tamam.
Okutuyorum:
Gerekçe:
Milli iradenin temsil yeri olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin
seçeceği üye sayısı arttırılmıştır.
BAŞKAN Diğerini de okuyun lütfen, Sayın
Helvacıoğlunun gerekçesi.
Gerekçe:
Milli iradenin temsil yeri olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin
seçeceği üye sayısı arttırılmıştır.
BAŞKAN Teşekkür ederiz. Uyarınız için
teşekkür ederiz.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
17nci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi 17nci madde üzerinde gizli oylama işlemi
yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, bir kez daha hatırlatıyorum:
Sizlere verilecek pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı
olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.
İsmi okunmayan milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.
Kapalı mekânlarda oy kullanacağız.
Gizli oylamayı Adana ilinden başlatıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
Kamer Genç
Şerafettin Halis
KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan, bakın orada
oyları kontrol ediyorlar!
CANAN ARITMAN (İzmir) Sayın Başkan, açık oy
kullanıyorlar; bütün perdeler açık. Tutanaklara geçsin
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, böyle bir
şey yok. Tutanaklara geçsin diyerek, tutanaklara geçmesini tembih
ederek
Bakın, ben bir şey söylüyorum. Tutanaklara geçsin diye
söylüyorlar.
CANAN ARITMAN (İzmir) Perdeleri çekin!
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oy kullanmayan arkadaşımız var
mı efendim? Yok.
Evet, oy kullanma işlemi bitmiştir; oy kutularını
kaldırıyoruz.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 17nci maddesinin gizli oylama sonucu:
|
Oy sayısı :
407 |
|
Kabul : 331 |
|
Ret: : 72 |
|
Boş: : 2 |
|
Geçersiz : 2 |
|
|
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
|
Gülşen
Orhan Murat
Özkan |
|
Van Giresun |
Sayın milletvekilleri, 18inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 18- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 147
nci maddesinin kenar
başlığı 2. Üye-lerin görev süresi ve üyeliğin
sona ermesi şeklinde, birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Anayasa Mahkemesi üyeleri oniki yıl için seçilirler. Bir
kimse iki defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez. Anayasa Mahkemesi üyeleri
altmışbeş yaşını doldurunca emekliye
ayrılırlar. Zorunlu emeklilik yaşından önce görev süresi
dolan üyelerin başka bir görevde çalışmaları ve özlük
işleri kanunla düzenlenir.
BAŞKAN Gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Atila Emek.
Sayın Emek, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır efendim.
CHP GRUBU ADINA ATİLA EMEK (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında 497 sıra sayılı Kanun
Teklifinin çerçeve 18inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken
grubum ve şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, Genel Kurulun
sükûnetini sağlayın.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım, lütfen
Değerli arkadaşlarım, bakın, bir grubumuz adına
konuşma yapılıyor.
ATİLA EMEK (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Barolar Birliği
HAKKI SÜHA OKAY (Ankara) Atila Bey, bir dakika
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bozdağ, lütfen
HAKKI SÜHA OKAY (Ankara) Süreyi de kesin.
ATİLA EMEK (Devamla) Lütfen yeniden başlatın
Sayın Başkan.
BAŞKAN Tabii efendim, bir saniye.
ATİLA EMEK (Devamla) Yani bu ortamda konuşulmaz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen yerlerinize oturur musunuz.
ATİLLA KART (Konya) Soruşturmanızı içeride
yapın, kuliste yapın!
BAŞKAN - Lütfen
Görüşmelere devam ediyoruz.
Milletvekili arkadaşlarım yerlerine otursunlar.
Sayın Emek, buyurun devam edin siz efendim.
ATİLA EMEK (Devamla) Süremi ilave edersiniz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tabii efendim, ilave ederiz, siz devam edin.
ATİLA EMEK (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Barolar Birliği Başkanımız değerli
meslektaşım Özdemir Özoku kaybetmenin derin üzüntüsü içinde,
değerli hukukçu Başkanımıza Allahtan rahmet diliyorum,
kederli ailesine, hukuk camiasına ve tüm sevenlerine
başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün saat 12.00den beri
Mecliste müzakereleri yürütüyoruz. Sayın Başkan, bugünkü
uygulamalarınızla Meclis Başkanı olarak
tarafsızlığınıza gölge düşürdüğünüzü bu
kürsüden bir milletvekili olarak ifade etmenin üzüntüsünü yaşıyorum.
Gerçekten bugünkü uygulamalarınızda açıkça Meclisin
tarafsız Başkanı gibi değil AKPnin bir grup
başkanı gibi davrandınız ve maalesef Meclisin
Başkanı değil yandaş başkan konumuna düştünüz,
bunu üzüntüyle ifade ediyorum.
Sayın milletvekilleri, teklifin çerçeve 18inci maddesi
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 147nci maddesinin kenar
başlığı Üyelerin görev süresi ve üyeliğin sona
ermesi şeklindeki birinci fıkrası değiştirilmektedir.
Çerçeve 18inci maddeyle getirilen değişiklik: Anayasa Mahkemesi
üyeleri on iki yıl için seçilirler. Bir kimse iki defa Anayasa Mahkemesi
üyesi seçilemez. Anayasa Mahkemesi üyeleri altmış beş
yaşını doldurunca emekliye ayrılırlar. Zorunlu
emeklilik yaşından önce görev süresi dolan üyelerin başka bir
görevde çalışmaları ve özlük işleri kanunla düzenlenir.
şeklindedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa
Değişiklik Teklifindeki düzenlemelerle Anayasa Mahkemesi yeniden
yapılandırılmaktadır. AKP üst yönetimi parlamenter sistemin
temeli olan kuvvetler ayrılığı ilkesini bir kenara
bırakarak erkler birliğine dönük bir çalışma içine
girmiştir.
Değerli milletvekilleri, teklifin çerçeve 18inci maddesinin
madde gerekçesine baktığımız zaman, Anayasa Mahkemesine
atanacak hâkimlerin görev sürelerinin on iki yıl olmasının
nedeni hâkimlerin deneyim kazanması olarak belirtilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi niteliği
itibarıyla üst yargı kurumudur. Bu gerekçede belirtilen deneyim
kazanma kriteri Anayasa Mahkemesinin ne yapısına ne niteliğine
ve ne de işlevine uygun düşmemektedir.
Bu gerekçeye bakıldığında, ülkemizde 5inci
bölgedeki bir sulh mahkemesiyle Anayasa Mahkemesi eş değer
tutulmuşçasına değerlendirilmiştir. Mesleğe yeni
başlayan genç hâkim 5inci bölgede sulh mahkemelerinde göreve başlar,
oradan başlayan kazanımlarıyla birikimini artırır.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesi, üyelerine
mesleki deneyim kazandırmak için kurulmuş olan bir mahkeme
değildir. Bu durum, AKPnin Anayasa Değişiklik Teklifini ne
kadar aceleye getirdiğinin, Anayasa gibi temel bir yasada
yapılması düşünülen değişikliğin AKP
anlayışı içinde ne kadar ciddiyetten uzak olduğunun
göstergesidir. Anayasa Mahkemesi kuruluşu ve görevleri itibarıyla bir
ihtisas mahkemesidir.
Sayın milletvekilleri, bu mahkeme hâkim yetiştirmek için
değil, yetişmiş, deneyim ve birikim sahibi kişilerin üst
yargı görevi yapacağı bir alandır. Bu gerekçe bile Anayasa
Mahkemesine AKPnin bakış açısını ortaya koymakta, AKP
Anayasa Mahkemesini yandaş insanları aracılığıyla
ele geçirmeyi amaçlamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa
Mahkemesine atanacak üyelerin çoğunluğunun hukukçu üye olması,
Anayasa Mahkemesinin ceza yargılama usulü esaslarına göre Yüce Divan
sıfatıyla yapacağı yargılama için de çok önemlidir.
Teklifte bu hususlar dikkate alınmamış, başka bir ifadeyle,
AKP anlayışına göre Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan
sıfatıyla yapacağı iş ve işlevler
sıradanlaştırılmıştır.
Değerli arkadaşlar, AKPnin temel amacı,
yargıyı siyasi iktidarın emrine vermek, elinde bulunan iktidar
gücünün hukuk yoluyla kontrol edilmesine karşı çıkmaktır.
AKP, Anayasa Mahkemesinin, yasaların Anayasaya uygunluk denetim
faaliyetini de önlemek istemektedir. Daha da önemlisi, Anayasa Mahkemesinin
Yüce Divan sıfatıyla görev yapması durumunda üyelerin
atanmasında siyasi iktidarın etkili ve yönlendirici olması
açısından AKP üst yönetimini oluşturan Başbakan ve
bakanların, yargılama sırasında kendilerini güvence
altına almak amacı yatmaktadır.
Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere kontrolsüz güç
güç değildir. Sonuç itibarıyla, kontrolsüz güç felaket yaratır.
AKPnin çoğunlukçu anlayışının sonucu yasamadaki
etkinliği, yürütmede iktidar oluşu göz önüne
alındığında, siyasi iktidar gücü Anayasada
kaynağını bulan hukuk yoluyla kontrol edilemezse, yargı
siyasi iktidarın emrine geçer. Bu yolla AKPnin yargıyı ele
geçirmesi durumunda hukuk devleti yerine parti devleti kurulur. Fransız
ünlü hukukçusu Duvergernin ifadesiyle hukukun gücünün azaldığı
yerde güçlünün hukuku geçerli olmaya başlar. Böylece hukukun
üstünlüğü yerine partinin üstünlüğü ve üst yöneticinin tek
adamlığı ortaya çıkar. İşte o zaman
insanlığın yakın tarihte yaşadığı ve
ağır bedeller ödediği felaket ortamı doğar. Ünlü
hukukçu Duvergernin hukukun gücünün azaldığı yerde güçlünün
hukukunun geçerli olacağını ifade eden sözleri günümüz
Türkiyesini ve yaşadığımız olayları anlatır
gibidir.
Yıllar öncesinde ünlü hukukçu hukuk devletinin olmazsa
olmazları için bunları söylerken 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramında Sayın Başbakan ilköğretim öğrencisi
kızımıza geçici olarak Başbakanlığı
devrederken Yetki sende, asarsın da kesersin de. sözleriyle iç
dünyasını ve yönetim anlayışını ortaya
koymuştur. Bu ifadeler, gelmekte olan tehlikenin işaretidir. Bu
anlayışınızla AKP olarak neleri
amaçladığınız ortaya çıkmaktadır.
Binmişsiniz bir alamete, gidiyorsunuz bir felakete. Yüce Allah ülkemizi ve
milletimizi sizin felaketinizden korusun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, anayasalar milletin tümünün
ihtiyaçlarına göre değişir. AKPnin ihtiyaçları için
anayasa değiştirilmez. Bu değişiklikler gerçekleşirse
bu, milletin anayasası değil, AKPnin anayasası olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen konuşmanızı tamamlayın,
ek süre verdim.
ATİLA EMEK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bu yolla devleti dönüştürecek, kendi parti devletini
kuracaktır. Bunun zararını ülkemiz ve milletimiz acı
bedeller ödeyerek görecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKPnin
kendi ihtiyaç ve ihtiraslarından doğan bu değişiklik
teklifinin milletimizin ne gündemiyle ne de ihtiyaçlarıyla ilgisi yoktur.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak inançla ve milletimize olan güvenimizle ifade
etmek isterim ki, dışı tatlandırılmış, içi
zehir dolu AKP patentli bu hapı milletimiz yutmayacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar) Büyük milletimiz hukukun
üstünlüğüne inanan, güçler ayrılığını esas alan
ve yargı bağımsızlığının bütün kurum ve
kurallarıyla işlerlik kazandığı bir yönetimi
yapılacak ilk seçimde iş başına getirecek, AKP kâbusundan
ülkemiz kurtulacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, yüce Meclise saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi de gruplar
adına 18inci madde üzerinde ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına, Isparta Milletvekili Sayın Süleyman Nevzat
Korkmazındır.
Sayın Korkmaz, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP anayasası
değişiklik metnindeki 18inci madde hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızdayım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Sayın Özoku Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak saygıyla ve rahmetle anıyoruz, ailesine
ve Barolar Birliği camiasına da başsağlığı
diliyoruz.
Değerli milletvekilleri, hukuk devletinin en önemli
ilkelerinden birisi yargı bağımsızlığı ve
hâkim teminatıdır. Demokrasilere meşruiyet kazandıran güç
de budur; haksızlığa uğradığını
düşünen herkesin, hakkını adaletin şaşmaz terazisinde
alabileceğine olan inançtır. Ben yüzde 47 oyla geldim, arkamda
milletin çoğunluğu var, o hâlde hukuku da,mahkemeleri de ben dizayn
ederim. diyemezsiniz. Ülkeyi yönetenlerin hukuka uymada kendilerini de
bağlı gördükleri bir rejimin adıdır demokrasi.
Yeri gelmişken, ibret verici bir çelişkiyi de sizlerle
paylaşmak istiyorum. Sayın Başbakan 23 Nisanda bu kürsüden
konuşurken Demokrasi öyle bir rejimdir ki profesörün de, dağdaki
çobanın da oyu birdir. dedi. Çok doğru, öyle olması da
lazım ancak Sayın Başbakan, oy toplamaya gelince böyle de
mahkeme önünde hesap vermeye gelince neden Başbakan, milletvekilleri ve
dağdaki çoban bir olmuyor? Bu, siyasi dürüstlüğe ve
demokratlığa uyar mı?
Değerli milletvekilleri, AKP mağdurları oynayarak,
vatandaşın acıma ve merhamet duygularını istismar
ederek iş başına gelmiş; gücü eline geçirdikten sonra
şikâyetçi olduğu Deli Dumrulluğa soyunmuş,
uluslararası gücün karşısında süt dökmüşleri oynarken
zayıfın, mağdurun tepesine inmeyi, onları sindirmeyi bir
maharet saymıştır. Kendisine yönelik muhalefetin tasfiyesi için
her tarafa baskılar yapmaya başlamış ve korku
imparatorluğunun temelini atmıştır. Bu ceberutluğun
karşısında sesini yükselten tüm güçleri ortadan kaldırma
planlarını uygulamaya koymuştur. Ülkenin binlerce
yıllık kurumları hırpalanmış, birbirine
düşürülmüş, gazete sahiplerinden muhalif yazarların
kovulması talep edilmiş ve yargı, mahkemeler sindirilerek mutlak
iktidarlarının perçinlenmesine
çalışılmıştır.
Kuvvetler ayrılığını paramparça edecek,
sistemi kilitleyip bilinmezler ve koyu gölgeler yaratacak yeni bir yasal
düzenleme var önümüzde. Hem de Anayasa gibi millî birliğimizin tapusu olan
en üst hukuk normunda yapılmak isteniyor bu değişiklik. Anayasa
Mahkemesinin ve Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı
değiştiriliyor. Bu yapılırken de demokratikleşme ve
sivilleşme projesinin bir gereğiymiş gibi sunuluyor. Ben milletimden
aldığım iradeyi kullanıyorum, yargı da bana tabi
olmalı. gibi bir gerekçe ileri sürülüyor.
Arkadaşlar, bizler millî iradenin temsilcileriyiz de
yargı kim adına karar veriyor? Yüce Türk milleti adına.
Sivilleşme ve demokratikleşmenin gereği, kamu yetkisini, kamu
kaynaklarını kullanan yürütmenin de hesap verebilmesidir. Adınıza AK PARTİ deyince ak
olmuyorsunuz. Sütten çıkmış ak kaşık gibi herkese
hesap sormaya yeltenenlere diyeceğimiz odur ki hesap sormak üzere ortaya
çıkanların yarın kendilerinden hesap sorulduğunda bu
hesabı verebilecek durumda olmasıdır.
Değerli milletvekilleri, popülist, bazı çevrelere
hoş gelecek, ayakları yere basmayan tekliflerin yaraya merhem
olmayacağını düşünüyoruz. AKP, Anayasa değişiklik
metninin 18inci maddesi Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev süresi ve
üyeliğin sona ermesi hususunu düzenliyor. Bir sonraki madde de Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru hakkını getirmekte. Sözde güzel,
özde ise derde deva olmayacak bir değişiklik. Vatandaşın
hak arama süresini uzatıyor. Adalette kararın adil olması kadar
çabuk olması da önemlidir. Bu değişiklikten sonra Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine yapılacak başvuruların
tamamının tazminatla sonuçlanacağını ve devletimizi
büyük zararlara uğratacağını söylersek kâhinlik
olmayacaktır yani bunun adına Kaş yapayım derken göz
çıkarmak. denir.
Bu değişiklik ile Genelkurmay Başkanı ve
kuvvet komutanlarının da Yüce Divanda yargılanması hükmü
getirilmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak hiç kimsenin, en üst askerî
makamlar da dâhil, yargı denetimi dışında
kalmasını istemeyiz.
Değerli milletvekilleri, hiç kimse derken komutanlar gibi,
Başbakan, bakanlar ve milletvekillerini, kendimizi de kastediyoruz. Kanun
önünde herkesin eşit olduğu ilkesine ve kamu kaynağı
kullanan makamların eylem ve işlemlerinden dolayı sorumlu
tutulması gerektiği prensibine açık aykırılık
teşkil eden Anayasanın 83üncü maddesi bir ibret abidesi olarak
önümüzde durmaktadır. Bu konuyu ne zaman gündeme getirsek AKP olarak ya
konuyu değiştirirsiniz ya da duymamış gibi
davranırsınız. Adınız gibi alnınızın da
ak olduğunu düşünüyorsanız kaldırın
dokunulmazlığı. Zimmet, ihtilas, irtikâp, evrakta sahtecilik,
kamu ihalelerine fesat karıştırma gibi birçok ağır
iddialar var ortada. Çıkın mahkemelerin önüne, aklanın. Ondan
sonra Başkaları da hesap versin. diye ortalığa
çıkacak yüzünüz olsun.
Yargının kontrol altına alınması arzusu
ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Anayasa Mahkemesinin
yapısının değiştirilmesinin arkasında yatan
asıl gerekçe, bu hesabı verecek olanların, başta Sayın
Başbakan ve arkadaşları olmak üzere kendileri için hissettikleri
kaygı ve korkulardır. Yoktur diyorsanız hodri meydan.
Kaldıralım milletvekili dokunulmazlığını.
Dünyanın neresinde olursa olsun böyle bir meydan okuma
karşısında Başbakan aslanlar gibi Parlamentonun önüne
çıkar dokunulmazlığının
kaldırılmasını kendisi ister. Neden bunu yapamıyor
değerli milletvekili arkadaşlarım? Kendisini aklayıp
milletin huzuruna daha güçlü olarak neden çıkmak istemiyor? Acaba
kendisiyle ilgili şüpheler mi var diye sormadan edemiyor insan. Ama merak
etmeyin, inşallah onu Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz
yapacağız. Milletimizden destek istiyoruz. Sayın Başbakan
ve arkadaşlarının dokunulmazlıklarını biz
kaldırıp, inşallah Yüce Divana biz sevk edeceğiz.
Bu Anayasa değişikliğinden AKPnin muradı
açıktır: Kendisine bağlı, bağımlı
yargıçlar yaratmak, yargıyı kontrol etmek.
Kıymetli arkadaşlar, asırlık bir gerçeği
sizlere yeniden hatırlatmak istiyorum. Her iktidar yıpranır,
mutlak iktidar mutlaka yıpranır. İnşallah ilk seçimde
milletine tuzaklar kuran, kendisini soyup soğana çeviren hükûmetlere
yaptığı gibi AKP Hükûmetini de al aşağı edecek ve
hesap soracaktır.
Demiyoruz ki adalet mekanizmasında, yargıda sorunlar
yok, elbette yargının sorunları vardır. Bu sorunlar zaman
zaman bireylerin haksız ve adaletsiz kararlara maruz kalmasına yol
açtığı gibi kamu vicdanını da derinden
yaralamaktadır. Teklifte bu sorunların çözüme
kavuşturulması yönünde ve yargının etkin, süratli
çalıştırılması için en küçük bir düzenleme yoktur.
Teklif kamuoyuna söylendiğinin aksine bir yargı reformu da
değildir, aksine getirilen değişiklikler ile yargı
siyasetin tahakkümü ve yönlendirmesine açık hâle getirilmektedir. Bu
düzenleme gelecekte yargının sorunlarını daha da
artıracak, içinden çıkılamaz bir hâle getirecektir. Mülkün
temeli olan adalet, AKP Anayasa metniyle birlikte daha çok
tartışılır hâle gelecektir.
Hazırlanış itibarıyla, Milliyetçi Hareket
Partisi, tekçi bakış açısıyla çoğulculuğu
değil, Meclisteki sayısal çoğunluğun tahakkümünü esas
kılma, geçmişte yapılanlara öfke duyan bir tepkisel metin ortaya
koyarak rövanş alma, herhangi bir uzlaşı
arayışını hissetmeden, milletin değil de AKPnin
önceliklerini gündeme getirme gibi özellikler taşıyan Anayasa
değişikliğinin AKPnin Anayasa değişikliği olduğunu
bilmektedir.
Görüşme usulü itibarıyla, Milliyetçi Hareket Partisi,
telaşa ve aceleye boğulmuş, neredeyse yangından mal
kaçırırcasına zamana karşı yarışılarak,
konuşulmasına saatlerle müsaade edilmiş bir metin olduğunu,
kendi fikir ve katkılarının, sivil toplum
kuruluşlarının düşüncelerinin bu metne
yansıtılmadığını görmektedir.
İçerik itibarıyla, Milliyetçi Hareket Partisi, bu
değişiklik metninin güçler ayrılığı ilkesine
aykırı olduğunun, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatını
ortadan kaldıracağının, Başbakan ve yol
arkadaşlarının Yüce Divanla yargılanma ve hesap verme korkularını
gidermek üzere Anayasa Mahkemesini yeniden şekillendirmek gibi Türk
demokrasi ve hukuk hayatında onulmaz yaralar açacağının,
devletimiz ve cumhuriyetimizin temel değerlerini korumak üzere hükmedilmiş
maddelerini, adına demokratik açılım denilen yıkım
projesinin lehine zafiyete uğratmak gibi örtülü hedeflerinin
bulunduğunun, Sayın Başbakanın 17 Nisanda Kanal 24te de
bunu açıkça dile getirdiğinin, insanımızın hiçbir
problemini çözmeyen aksine yüz otuz dört yıllık anayasa
tartışmalarını sistem krizine çevirme tehlikesini içinde
barındırdığının, yargının kontrol
altına alınması hedefinin gizlenmesiyle içine serpiştirilen
bir kısım hayati konuların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Korkmaz, lütfen
konuşmanızı tamamlayın, ek süre veriyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
oy avcılığına soyunularak referandumdan
Evet. sonucuyla çıkılması için vatandaşa hap
şeklinde sunulduğunun, bazı temel hak ve hürriyetlerde
değişiklik yapıldıktan sonra referanduma sunulması
gibi demokrasi ayıbı ve çağdaşlık çelişkisini
yansıttığının, birbiriyle ilgisiz konuların bir
arada halkoyuna sunulması gibi karmaşık bir yöntemle gerçeklerin
milletten kaçırılmasına imkân
sağlayacağının, dolayısıyla halisane bir niyetle
hazırlanmadığının bilincindedir.
Değerli milletvekilleri, AKPnin Anayasa değişiklik
yöntemi dayatmacıdır. Ancak Milliyetçi Hareket Partisi kırk
yıl içinde uzun ve yorucu, zor ve zahmetli demokratik mücadele ile
olgunlaştırdığı siyasetini, Türk siyaset ve demokrasi
geleneğini dayatmalara teslim etmeyecektir. Uzlaşma zemini ve süreci
Milliyetçi Hareket Partisinin önerdiği şekilde değildir. AKPnin
oksijen çadırına alınarak hayata döndürülmesi
dışında bir getirisi yoktur. Milliyetçi Hareket Partisi,
hazırlanışı, görüşme usulü ve içeriğiyle
değerlendirildiğinde, devenin boynuna benzeyen ve düzeltilmesi
imkânı olmayan bu metne itirazını ortaya koymuştur. Gelin,
hep birlikte 12 Eylül artığı bu Anayasayı
değiştirelim, sıfır kilometre, yeni, demokratik, çoğulcu
sivil bir anayasa yapalım. diye senelerdir söylediğini bir kez daha
tekrar etmiştir. AKP, 2007 Ekiminde yaptığımız bu
çağrıya kulaklarını tıkamıştır. Ta
Brükseldeki, Washingtondaki fısıltıları bile duymuş
ama bu çağrımızı duymazlıktan gelmiştir.
Şimdi, Sayın Başbakanın tabiriyle Şark
kurnazlığına soyunmaktadır, bizi de kurallarını
kendisinin belirlediği bir oyuna davet etmektedir. Amacı istismar
olan bu oyuna Milliyetçi Hareket Partisi katılmayacak ve görüşlerini
aziz milletiyle paylaşacaktır.
Bu gerekçelerle, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak AKPnin
Anayasa Değişiklik Teklifine esastan ve usulden karşı
olduğumuzu yineliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Korkmaz, teşekkür ederiz.
Şimdi de söz sırası, Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ufuk Urasa aittir.
Sayın Uras, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA MEHMET UFUK URAS (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli vekiller; görüyorum ki herkes demokratik bir anayasayı
içtenlikle istiyor. Peki o zaman biz bu demokratik anayasayı niye
gerçekleştiremiyoruz, Marslılar, uzaylılar mı engelliyor?
Burada tuhaf bir durum var.
İlgili maddeye bakacak olursak, anayasa yargısı
aslında hukuk devleti ve demokratik çoğulculuğun en önemli
güvencesini oluşturuyor. Çünkü anayasaya uygunluk denetimi, bir devletin
temel normu niteliği taşıyan anayasaya uygun
davranılmasının da en güçlü teminatı oluyor. Ancak 1982
Anayasası, Anayasa Mahkemesini bir vesayet organına
dönüştürmüştür. Anayasa Mahkemesinin anayasal yetkilerini aşarak
hukuk literatürüne geçecek meşhur 367 kararı vermesine yol
açması kolay kolay unutulabilir mi?
Anayasa yargısını kabul edilen demokratik örnekler
incelendiğinde anayasa mahkemesine üye seçme yetkisinin tümüyle veya büyük
ölçüde parlamentolara tanındığı, böylece bir tür negatif
yasama fonksiyonu icra eden bu organın demokratik bir meşruiyete
sahip kılındığı görülmektedir. Anayasa Mahkemesinin
tüm üyelerini seçme yetkisini çeşitli kuruluşların
gösterecekleri adaylar arasından Cumhurbaşkanına
tanınmasıyla Türkiye'nin Anayasa Mahkemesi demokratik
meşruiyetten yoksun olan yegâne örnektir. Bu ise Yüksek Mahkemenin
verdiği çeşitli kararlarda hukuka uygunluğun ötesine geçmesine,
kimi kararlarında ise anayasal yetkilerini açıkça aşarak
jüristokratik bir tutum izlemesinde en önemli faktörlerden birisidir.
Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kapatma
kararlarının -Refah Partisi hariç olmak üzere- Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi tarafından Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine aykırı bulunması ve bu kararlar nedeniyle
Türkiye'nin tazminata mahkûm edilmesi ibret vericidir. DTPye, Aysel
Tuğluka ve Ahmet Türke atılan hukuki yumruğun da Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde boşa çıkarılacağına
hiçbir şüphemiz yoktur.
1982 Anayasası demokrasinin asli unsuru olan kurum ve
mekanizmaları büyük ölçüde kendine özgü bir modele dönüştürmektedir.
Bu vahim tablonun kısmi Anayasa değişikliğiyle ortadan
kalkması yeterli gözükmemektedir. Bu yapı ancak demokratik ve
özgürlükçü bir zihniyetle yeni baştan hazırlanan bir anayasayla
tasfiye edilebilir. Ne var ki, Türkiyede demokrasinin asgari
standartlarına uygun bir sistemin yaratılması sadece yeni bir
anayasanın hazırlanmasıyla gerçekleşemeyecek kadar güç
görünen bir hedeftir.
82 Anayasasının anormal olanı normalmişçesine
takdim etmesi, bu anormalliklerin devlet elitleri tarafından normal olarak
algılanması ve genç kuşaklara bu şekilde
aktarılması Türkiye için tasfiyesi çok daha zor olan bir zihinsel
enkaz yaratmıştır. Şimdi biz bu enkazla
uğraşıyoruz. Mesela, Meclisteki tartışmalara
baktığımda çok tuhaf gördüğüm mantık
hatalarını sizlerle paylaşmak isterim. En görünen yaygın
yanlış -çoğu vekillerimiz ısrarla bunu tekrar ediyor-
aslında Anayasa değişikliğine ihtiyaç ve talep
olunmadığı, esas sorunun yoksulluk, işsizlik olduğunu
söyleyen yaklaşımdır. Bu yaklaşımda ciddi bir yöntem
hatası vardır. Hem Anayasa değişikliğine gerek yok.
deyip hem de Aslında gerçek bir Anayasa değişikliğini biz
de istiyoruz. demekte bir tuhaflık hissetmiyor musunuz?
Siyasi haklar ve sosyal haklar asla birbirine ikame edilemez, asla
birbirine tokuşturulamaz. Ekonomik hakların gerçekleşmesi,
siyasi hak ve özgürlüklerin önünün açılmasıyla mümkündür. Bu tezi çok
sol tez zannedenler bilmelidir ki bu Kenan Evrenin argümanıdır.
Kenan Evren, darbeden sonra Kişi başına gelir bilmem kaç bin
dolar olmadıkça Türkiyede demokrasi olmaz. derken tam da bu argümana
dayanmaktadır. Tam tersine, ekonomik refah ve büyümenin demokrasiyle
olduğunu biliyoruz.
İkinci tuhaflık, karnı tok olanın kimlik
sorunu olmayacağı gibi mide merkezli açıklamalardır. Bunlar
da doğru değildir. İspanya, Kanada, Belçika, hangi ülkeye
bakarsanız bakın bu örnekleri yanlışlamak mümkündür,
üstelik aşağılatıcı bir şeydir. Yani karnı
tok ve pek olanın kimlik talebinde bulunmayacağı tezi, kabul
edilebilir bir yaklaşım olarak görülemez.
Bir başka tuhaf yaklaşım, demokratikleşme
taleplerinin PKK talepleri olarak değerlendiril-mesidir. Tersten bakacak
olursak, PKKnın demokratikleşmeden yana talepleri ve pozisyonu
olduğu fiilen PKK propagandası yapmaktır. Hani ben sizi
uyarayım ileride propaganda, yardım ve yataklıktan dolayı
hakkınızda davalar açılmasın, söylemedi demeyin.
Şimdi, bütün bunlara baktığımızda, yine
bir vekilimiz geçen maddede, demokrasinin evrensel ilkelerine uygun
değişiklikler yapmasına itiraz ederken Bu olmaz çünkü Batı
kaypaktır. dedi. Yani şimdi, Batıya kaypak dediğinizde,
yani Batı devletlerinin uygulamalarıyla evrensel hukukun ilkelerini
hokus pokusla birbirine değiştirdiğinizde, Batı kaypak
olduğunda, iktidar partisine göre de Şark kurnaz olduğunda,
şimdi kurnazlıkla kaypaklık arasında
sıkışmış kalmış duruyoruz. Buna da evrensel
hukukun yerine partiküler hukuku koyduğunuz zaman 12 Eylül rejimini
değiştirmeniz mümkün değildir. Yani demek istiyorum ki
görüş farklılıkları olabilir ama asla dar görüşlülük
olmamalıdır. Küçük hesaplardan büyük umutların
çıkmayacağını bilmek durumundayız. Hele politika asla
mazeret bulma sanatı değildir, 12 Eylül hukukuna ve rejimine mazeret
bulma sanatı hiç değildir. Görünen o ki herkes omlet yemek istiyor
ama kimse yumurtayı kırmak istemiyor. Bu 12 Eylül rejiminin
yumurtasını kırmak ve dönüştürmek durumundayız. O
yüzden barajlar dâhil olmak üzere bir dizi meselede verilecek politik jestler
bugün yaşadığınız
benzeri sıkıntılardan sizi kurtarabilir.
Mevlânâ ne diyordu Mesnevide: En büyük put nefsimdir. diyordu.
Şimdi, Yüce Divan ve Mahkemeyi bir yana bırakalım, ilahî
mahkemede Başkalarının oyuna niye göz diktin ya kulum? diye
Yaradan size sorduğunda Nefsi emmâreme hâkim olamadım. mı
diyeceksiniz? Adil olmanın özü herkese hakkını vermekten
geçiyor.
Bir zamanlar, Süleyman Demirel, biliyorsunuz kendisini Barajlar
Kralı olarak takdim etmişti. Şimdi AKP ve CHP de siyasi
barajlar kralı olarak kalmaktan çok memnun gözüküyorlar. Bu yeni bir olay
da değil. 65 seçiminde hepimizin onuru olan Türkiye İşçi Partisi
milletvekilleri Arenler, Aybarlar, Boranlar gerçek solculuğun nasıl
olduğunu gösterdiklerinde, o zaman da CHP ve AP kendi aralarında
anlaşarak seçim sistemini değiştirmişlerdi.
Bugün sorun, devlet hukuka, demokrasiye, halkın iradesine
tabi olacak mıdır, olmayacak mıdır sorunudur. Yani
bırakınız siyaseti, ahlaklı olmak, sana
yapılmasını istemediğin bir şeyi başkalarına
yapma anlayışından geçmiyor mu? Siyasette rakibinizin kuyusunu
kazmaya çalıştığınızda siz de
aşağılara inmek zorunda kalıyorsunuz. Bu zihniyeti, bu
enkaz dediğim zihniyeti hızla terk etmemiz gerekiyor. Kendini
değiştirme araçlarından yoksun olan bir sistemin kendini koruma
araçlarından da yoksun olduğunu anlamak ve görebilmek için daha ne
kadar fatura ödememiz gerekiyor?
Taşlaşmış zihniyetlerden özgürlükçü
düşüncelerin serpilmesinin kolay olmadığını biliyoruz.
Dondurulmuş yiyecekler nasıl tatsız tuzsuz oluyorsa
doldurulmuş zihniyetlerden de fayda çıkmadığını
biliyoruz. Ortodoksi dediğimiz sözcüğün Yunanca kökeni tek
doğrunun, tek gerçekliğin olduğu varsayımıdır.
Her türlü siyasi taassup da temelinde buna dayanır. Önümüzdeki en büyük
problemin bu siyasi taassuba karşı mücadele olduğunu görmemiz
gerek.
Heine bir şiirinde demişti ki:
Enderdi anladığınız beni
Ve enderdi sizi anladığım.
Ama ne zaman ki bulandık pisliğe,
Pek iyi anladık birbirimizi.
12 Eylül rejiminin faturasını ödeyenler hâlâ buradaki
sorunları, handikapları anlamıyorlarsa yapacak bir şey yok.
Abdülhamite atfedilir, doğru mu bilmiyorum ama Demokrasi
aslında iyidir ama, halk hazır değildi. diyordu. Bir türlü
halkın hazır olup olmadığına karar verme ehliyeti ve
yetkisini kendinde gören siyasi elitler, anayasal değişikliğin
önünde en önemli engeli oluşturuyorlar.
Şimdi, bizler Anayasa değişikliğinden
yanayız diye, bize de çantada keklik diye bakmamakta fayda var.
Unutmayalım ki eldeki bir kuş, çatıdaki iki kuştan
evladır. O yüzden, Barış ve Demokrasi Partisinin önerileri
demokrasinin derinleşmesi doğrultusunda olan önerilerdir, bunu görmek
gerekir. Toplumsal talepleri burada yansıtıyoruz.
Aslında anayasalar dediğimiz, anayasalı toplumlar,
sınıf gerçeğiyle ilgilidir. Niye anayasalı toplumlar ortaya
çıkıyor? Çünkü tarihte burjuvazi ortaya çıkıyor,
aristokrasiye karşı mücadele ediyor, giderek emekçi
sınıflar da sosyal bir anayasa talebiyle yola çıkıyorlar,
toplumsal muhalefetin taleplerini o yüzden burada dile getiriyoruz; çatalla
çorba içilemeyeceğini yaşayarak göreceğiz. Bu talepleri siyaset
zeminine yansıtmamız, birbirimizi iyi dinlememiz lazım.
Fosillerde yapılan incelemeler, kulağın, yani
duymanın konuşmadan önce geldiğini büyük ölçüde
kanıtladı. Başkalarını dinleyerek, başka
talepleri dikkate alarak, bu konuda makul bir değişikliği hep
beraber yaparız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Uras, size de ek süre veriyorum,
konuşmanızı tamamlayın lütfen.
MEHMET UFUK URAS (Devamla) Tamamlıyorum efendim.
Türkçede ezici çoğunluk diye bir laf var, ama
çoğunluğun ezmesi gerekmiyor. O yüzden azınlıkların
çoğunluk olma hakkının anayasal teminatlarının
sağlanması önemli.
Cervantes, zannedersem Don Kişotta Kötülük uzun
sürdüğüne göre iyilik yakın demektir. demişti.
12 Eylül rejiminin kötülüğünden el birliğiyle
arınmamız pekâlâ mümkün, hâlâ bu tarihsel fırsat önümüzde.
Sadece yaptıklarımızdan değil,
yapmadıklarımızdan da sorumluyuz.
Gördüğümüz o ki BDPnin önerilerini dinlemediğiniz
müddetçe, yapmadıklarınız yaptıkları-nızdan daha
fazla hâle geliyor. O yüzden, önümüzdeki süreçte, demokrasinin
kurumsallaşması konusundaki önerilerimize verilecek somut
yanıtlar bizim de tutumumuzu belirleyecektir. Bizim tutumumuz mazeretsiz,
amasız, demokratik, özgürlükçü bir Anayasanın
gerçekleştirilmesinden yanadır. Bu konuda her türden katkıya
hazırız. Anayasa sürecinden sonraki dönemde de somut adımlar
atılacağı yönünde verilecek işaretler, işaret
fişekleri bizim de yolumuzu belirleyecektir.
Teşekkür ederim. (BDP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Uras, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 01.23
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 01.34
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 94üncü Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
497 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
18inci madde üzerinde gruplar adına yapılan
konuşmalara devam ediyoruz.
Gruplar adına son konuşma talebinde bulunan siyasi
partimiz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Karabük Milletvekili
Sayın Mustafa Ünal.
Sayın Ünal, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ÜNAL (Karabük) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, 1982 Anayasamızın
bazı maddelerinde değişiklik yapan kanun teklifinin
Anayasamızın 147nci maddesinde değişiklik yapan çerçeve
18inci maddesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Ben de sözlerimin başında, değerli hukukçu, Barolar
Birliği Başkanı Özdemir Özok Beye Allahtan rahmet diliyorum,
ailesine, yakınlarına ve hukuk camiasına
başsağlığı diliyorum.
Anayasa mahkemelerinin bulunduğu ülkelerde bu mahkemelerde
görev yapan üyelerin seçiminde millet iradesini temsil eden parlamentonun
mutlaka söz sahibi olduğu ve üyeliğin süre ile
sınırlandığı görülmektedir. Mahkeme üyeliğinin
süresi konusunda değişik sivil toplum kuruluşları ve
partiler de önerilerde bulunmuştur. Örneğin 2003 yılında
Anayasa Mahkememiz tarafından hazırlanan Anayasa değişiklik
teklifinde bu süre on iki yıl olarak, TOBB tarafından hazırlanan
öneride dört yıl, TUSKONun önerisinde ise on iki yıl olarak
belirlenmiştir. Mukayeseli hukukta da mahkeme üyeliğinin süreli
olduğu görülmektedir. Mesela bu süre Almanyada on iki; Fransa,
İtalya, İspanya, Bulgaristan, Portekiz, Polonya, Romanyada da dokuz
yıldır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
değişiklik yapılan 147nci madde bildiğiniz gibi Anayasa
Mahkemesi üyelerinin görev süresi ve üyeliğin sona ermesiyle ilgilidir. Bu
düzenlemenin getirdiği değişiklikleri;
1) Hâlen herhangi bir süre ile sınırlı
olmaksızın altmış beş yaşına kadar görev
yapabilmekte olan Anayasa Mahkemesi üyelerinin on iki yıllık bir süre
için seçilmesi,
2) Bir kimsenin 2 defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilememesi,
3) Zorunlu emeklilik yaşından önce görev süresi dolan
üyelerin başka bir görevde çalışma ve özlük işlerinin
kanunla düzenlenecek olması şeklinde özetleyebiliriz.
Anayasa Mahkemesi üyeliğinin süresinin on iki yıl ile
sınırlanması, mahkemedeki üye profilinin yeni toplumsal
koşullara ve yeni anlayışlara göre makul bir süre içinde kendini
yenilemesine olanak tanımaktadır. Üstat Tanpınarın
deyişiyle, devam ederken değişen, değişirken devam
eden bir kurum olacaktır Anayasa Mahkememiz. On iki yıllık
süreyi, üyelerin kazandıkları tecrübe ve bilgi birikimlerini karar ve
mahkeme çalışmalarına yansıtmaları açısından
yeterli, toplumsal değişimin mahkeme profiline yansımasına
olanak sağlaması açısından da gerekli ve makul görmekteyiz.
Bu düzenlemeler sonucu, zorunlu emeklilik yaşı öncesinde görev süresi
dolan üyelerin atandığı kaynağın özellikleri de
dikkate alınarak başka görevlere atanabilmeleri, maaş ve özlük
işleriyle emekliliklerine ilişkin konuların kanunla düzenlenmesi
esası benimsenmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1982
Anayasası olağanüstü koşullar altında kabul edilip
yürürlüğe konmuştur. Toplumun hemen hemen tüm kesimleri 82
Anayasasının tamamen değiştirilmesi konusunda mutabakat
hâlindedir. Ancak, bu mutabakat, bugüne kadar Anayasanın tümünün
değiştirilmesine yetmemiştir. Müzakeresini sürdürdüğümüz
değişiklik tekliflerine de karşı
çıkılmaktadır. Bu değişikliklere özellikle
yapılan eleştiriler ise Yargı bağımsızlığı
ihlal ediliyor, yargı kuşatılıyor, iktidar kendi
yargısını oluşturuyor, yandaş yargı, yandaş
yargıç yaratılıyor. şeklindedir.
Ben, bu eleştirilerdeki haklılık payına
mukayeseli hukuk ve ülkemizdeki uygulamalar açısından bir göz atmak
istiyorum. Gelişmiş demokratik ülkelerin büyük bir kısmında
anayasa mahkemesi üyelerinin tamamı milletin temsilcileri tarafından
seçilmekte, bazı ülkelerde de devlet başkanı, meclis
başkanı, senato tarafından bu göreve getirilmektedir. Buna
karşılık çok az sayıda bazı ülkelerde, örneğin
İtalyada 15 üyeden sadece 5i üst yargı organlarınca
seçilirken, Portekizde 13 üyeden sadece 3ü Anayasa Mahkemesi
yargıçları tarafından belirlenmektedir. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi hâkimleri ise üye ülke hükûmetleri tarafından gösterilen
3 aday arasından Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi yani üye ülke
milletvekilleri tarafından seçilmektedir.
Anılan bu ülkelerdeki ve üyesi bulunduğumuz Avrupa
Konseyindeki sistemi gözden geçirdiğimizde, anayasa mahkemelerinin
kuruluşunda halkın seçip parlamentoya gönderdiği ve millî
iradeyi temsil eden milletvekillerinin, devlet başkanlarının
veya hükûmetlerin etkili oldukları görülmektedir. Demek oluyor ki,
demokratik ülkelerde halkın iradesini temsil eden ve hepimizin de mensup
olmaktan şeref duyduğu parlamentodan, milletvekillerinden,
hükûmetten, cumhurbaşkan-larından çekinen, ürken, korkan hemen hemen
yoktur.
Kanaatimce, ülkemizdeki bu ürkeklik ve korkaklığın
en önemli nedeni, bu iddia sahiplerinin yeterince halk oyuna mazhar olamama
veya halkın yanlış yapacağı endişelerinden ve
kendilerinden başka siyasi partilerde hata yapma, ülkeyi kaos ve bölünmeye
sürükleme potansiyelini görmelerinden kaynaklanmaktadır.
Bu eleştirileri ülkemizdeki mevcut mevzuat ve uygulamalar
ışığında değerlendirdiğimizde ise
şunlar söylenebilir: Mevcut yargı üyeleri, 82 Anayasası, 1981
tarihli Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu, 1983 tarihli
Yargıtay Kanunu ve ilgili diğer mevzuat çerçevesinde görev
almış bulunmaktadır. Hiçbir yargıcın gökten zembille
indiğini söylememiz mümkün değildir. Hiçbir yargıç hudayinabit
de değildir. 1982 Anayasasının 104üncü maddesine göre Anayasa
Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte 1ini ve diğer
yüksek yargı üyelerini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini
Cumhurbaşkanları seçmiştir. Yargıtayın 250 üyesinin
tamamını, Danıştay üyelerinin de dörtte 3ünü Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu seçmiş bulunmaktadır. Adalet Bakanı
ve Müsteşarı da Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun üyeleri
olagelmişlerdir. Bu oluşum karşısında biz o zaman
zaten yandaş yargı, yandaş yargıçla karşı
karşıyayız demektir. O hâlde bundan sonra yüksek yargı
tarafından seçilecek Yüksek Mahkeme üyeleri için bu yandaş yargıya
nasıl itimat edebiliriz? İşte bu eleştirileri getirenler,
yüce yargımızı bu bühtanla yaraladıklarının
farkında bile değiller. Ben yargı mensuplarımızı
bu şekildeki ithamlardan tenzih ederim. Kendilerinin beğendiği
Cumhurbaşkanı, Adalet Bakanı seçerse yandaş yargı
olmaz, beğenmedikleri ve halkın göreve getireceği bir
Cumhurbaşkanı seçerse yandaş yargı olur. Ülkemizdeki bu
hastalıklı zihin yapısından artık kurtulmamız
gerekmektedir.
Ben şahsen, çok nadir istisnalar dışında
hiçbir yargıcımızın kendisini seçene yandaşlık
yaptığını ve yapacağına, tarafsız
olmadığını düşünemiyorum. Kaldı ki,
bağımsızlık ve tarafsızlığın birinci
planda yargıcın kendi ilim, tecrübe, kendine güven ve insana
bağlı diğer niteliklerine dayalı olduğuna da kesin
olarak inanan birisiyim. Ancak, ben, son zamanlarda bal gibi siyasi nutuklar
atan, antidemokratik bir yapının oluşacağını ve
yargının siyasallaşacağını iddia eden, buna
karşılık e-muhtıraların yaşandığı
dönemde sesini çıkarmayan, görevden alınan ve yargıya gitme yolu
da kapalı olan bir savcıyla ilgili olarak Onu ben görevden
aldırdım. dendiğinde, mahkeme tarihinde ilk kez bir başkan
üyenin, âdeta tarihe not düşercesine, karşı oy
yazısının bir paragrafında Ne yazık ki karar öncesi
kimi kişi, kurum ve mercilerin mahkemeyi etkilemeye dönük eylem ve davranışlarını
onaylamak mümkün değildir. Çatışma çıkacağı
tehdidi ya da ülkeyi koruma adına yapılan açıklamalar
şeklinde belirttiği dönemlerde susanları da sizlerin ve
halkımızın dikkatlerine sunmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ünal, size iki dakika ek süre veriyorum,
konuşmanızı tamamlayın lütfen.
MUSTAFA ÜNAL (Devamla) Bugünlerde bol bol demeç veren ancak
Meclis yetkilerine müdahale edilmiş, yargı ipoteğe
alınmıştır. diye feryat edildiği ve Türkiyede
demokratik kurumlar normal işlememekte, yargı yasamanın
görevlerine tecavüz etmekte. diye Avrupa Konseyinin karar
aldığı dönemeçlerde susanları ve yasama organı için bu
hassasiyeti göstermeyenleri de bu vesileyle hatırlatmak istiyorum.
Yargının siyasilere karşı
bağımsızlığından zevkle bahsederken,
yargının kendi içindeki yüksek yargıya ve Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kuruluna bağımlılığından ve
yargının tarafsızlılığından hiç söz
etmeyenleri de aynı istisnalar arasında saymak istiyorum.
Bugünlerde yargının
bağımsızlığı şarkılarını
söyleyenlerin eski bir Adalet Bakanının Hükûmetten 2 bin
kişilik kadro çıkardım, bu kadroları örgütüme vermeyip de
dediği zamanki suskunluklarını
anlayamadığımı da dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Bu eleştirilerin statükonun muhafazası gayretlerinden
başka anlam taşımadığını ifade ederken,
görüşülmekte olan Anayasa değişikliklerine ilişkin
hükümlerin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor
ve hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ünal, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde gruplar adına
yapılan konuşmalar tamamlandı, şimdi şahıslar
adına yapılacak konuşmalara sıra geldi.
İlk konuşma Mardin Milletvekili Sayın Cüneyt Yüksel
tarafından yapılacaktır.
Sayın Yüksel, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
CÜNEYT YÜKSEL (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce Barolar Birliği
Başkanı Sayın Özoka Allahtan rahmet, ailesine ve hukuk
camiasına başsağlığı diliyorum.
Kısıtlı zamanımda sizlerle, görüşmekte
olduğumuz Anayasa değişikliğinin en önemli hükümlerinden
biri olan yüksek yargı üyelerinin görev sürelerine ilişkin
düzenlemeler hakkında değerlendirmelerimi paylaşmak istiyorum.
Bu vesileyle hepinizi en kalbî duygularımla selamlarım.
Bu Anayasa değişikliğiyle, Türkiyedeki darbe
dönemleriyle yerleşen ve 1982 Anayasası ile pekişen vesayet
anlayışını kıracak demokratik adımların en
önemlilerinden birini atmaktayız.
Yedi buçuk senedir kararlılıkla sürdürdüğümüz tüm
reformlara rağmen, ülkemizde bir anayasa sorunu olduğunu hep dile
getirdik. Pek çok sorun da değiştirilmesi öngörülen maddelerden
kaynaklanmaktadır. Mademki hepimiz bu Anayasanın günün
şartlarına uymadığı, değişmesi
gerektiği noktasında ittifak hâlindeyiz; o zaman, bugünün işini
yarına bırakmak da akıl kârı bir iş değildir.
Dünya değişti, felsefe, bilim ve teknoloji gelişti;
yeni sorunlar ve yeni şartlar oluştu fakat bazı bakış
açıları ve bazı engelleyici çabalar hiç değişmedi.
Bakınız, Türkiye, artık, otuz yıl öncesinin Türkiyesi
değil. Artık, temel ihtiyaçların yerini ideoloji ve demagojiyle
doldurmak mümkün değil. Dolayısıyla muhalefet partilerinin de
uzlaşmaya yanaşmayan tavırlarını bir kenara
bırakıp ülkemizin demokratikleşmesi yolunda bu çabalara destek
vermesi gerekmektedir.
Çok değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi reformu,
özellikle üyelik modeli ivedilikle çözüme kavuşturulması gereken bir
reform alanıdır. Çıkış garantisi niteliğinde olan
1982 Anayasası üyelik modelinin tasfiyesinde daha fazla gecikilmemelidir.
Hukuki meşruluğun demokratik meşrulukla pekişmediği
bir demokrasi düşünülemez çünkü tüm iktidarlar halktan gelir ve millet
iradesine dayanır. Bu gelenek, bu reform çalışmasında daha
da vurgulanarak benimsendi. Millet iradesinin Anayasa Mahkemesi üzerindeki
etkinliği artırıldı. Parlamento, Anayasa Mahkemesine üye
seçiminde devre dışı bırakılmayarak, anayasa
yargısının demokratik meşruiyeti güçlendirilmiştir.
Avrupa tipi anayasa yargısının fikir babası
olan ünlü hukukçu Kelsen, anayasa mahkemelerinin esas itibarıyla siyasal
kurullar olduklarını, bir kanunu iptal etmek suretiyle negatif kanun
koyucu rolü oynadıklarını, dolayısıyla üyelerinin
seçilmiş organlarca tayin edilmesi gerektiğini
vurgulamıştır. Görüşmekte olduğumuz Anayasa değişikliğinin
yüksek yargı üyelerinin görev sürelerine ilişkin düzenlemeler de
aynı hassasiyet ve evrensel demokratik ilkeleri gözetme
anlayışıyla yapılmıştır.
Anayasa Mahkemesi üyeliğinin on iki yıllık bir süre
ve tek bir dönem ile sınırlandırılmış olması
da isabetlidir. Avrupa örneklerinde bu süre dokuz-on iki yıldır. Hâlen
yürürlükte olan sisteme göre kırk yaşında Anayasa Mahkemesi
üyesi seçilen bir kişinin, altmış beş yaşında
emekli olmasına kadar çeyrek yüzyıl bu görevde kalması
mümkündür. Bu ise Anayasa Mahkemesinin oluşumunun toplumun
değişen taleplerine ve değer yargılarına uyum
sağlamasını güçleştiren bir hükümdür. Zaten Anayasa
Mahkemesinin bundan önceki önerisinde de üyeler on iki
yıllığına seçilir şeklinde teklifi vardı.
Görülüyor ki esas amaç hem üyelerin görev sürelerinin hem de
Mahkemenin yeni oluşumunun belirlenmesinde etkili bir işleyişin
sağlanmasıdır. Bu noktada 147nci maddeye ilişkin
değişikliğin uluslararası düzenlemeleri takip ederek ama
bir o kadar da milletimizin ihtiyaçlarının, toplumumuzun sosyal
değerlerinin ve iç dinamiklerinin de göz ardı edilmeden
yapıldığını görmekteyiz.
147nci maddede öngörülen ve yargıçların
tarafsızlığını da pekiştirecek diğer bir
değişiklik ise bir kimsenin iki defa Anayasa Mahkemesi üyesi
seçilemeyeceğinin öngörülmüş olmasıdır. Bu yöndeki
değişiklik yargı
bağımsızlığını da beraberinde getirir.
Tarafsızlığını ve
bağımsızlığını kaybetmiş yargı her
şeyini kaybetmiş demektir. Bu husus önemlidir. Zira, Anayasa
Mahkemesinin belli bir ideolojik aktivizmle, sadece belli
kalıplaşmış ve yerleşmiş ideolojileri koruma
amacıyla etkinlik gösterme lüksü yoktur. Anayasa yargısının
bir ülkede koruma amacı vardır ama koruduğu belirli
yaklaşım ve eğilimler değil, demokratik rejim, hukukun
üstünlüğü ve her şeyden önemlisi bireyin temel hak ve görevleri
olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Sağlam bir ideolojik temelin
olmazsa demokratik rejimi koruyamazsın.
BAŞKAN Sayın Yüksel, lütfen konuşmanızı
tamamlayın efendim.
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) Sayın Başkan, aziz
milletvekilleri; 18inci maddede yapılan değişiklikle insan hak
ve hürriyetlerinin koruyucusu olmayı engelleyecek bir düzenlemeyi ve
beraberinde anlayışı ortadan kaldırmakta, hukuk devleti
anlayışında yeri olmayan yargı vesayetini
kırmaktadır. Anayasa Mahkemesi üyelerini illa tarif etmek gerekirse
onlar yargının devrimcileridir. Zor zamanlarda özgürlüğün ve
demokrasinin yanında yer alan, hukuku ideolojiye feda etmeyen,
dönüşümlerin ve dönüştürmelerin önünü açan, kriz değil
barış üreten, geleceği hakların penceresinden okuyan,
muhayyel korkulardan korkmayan, devleti birey karşısında
değil ama bireyi devlet karşısında gerçek anlamda koruyan
dinamik bir Anayasa Mahkemesi felsefesi, yapılan reformun ruh
kimliğini oluşturmaktadır.
Sözlerimi burada bitirirken yüce heyetinizi tekrar en kalbî duygularımla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yüksel, teşekkür ederiz.
Şahıslar adına ikinci söz İzmir Milletvekili
Sayın Harun Öztürke aittir.
Sayın Öztürk, buyurun.
Süreniz beş dakikadır Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teklifin 18inci maddesi üzerinde kişisel söz aldım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Anayasa Mahkemesiyle ilgili değişiklikleri
benimsemediğimi ifade ettikten sonra teklifin bu maddesine ilişkin
düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Biraz önce kabul
ettiğiniz madde ile Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilmek için
kırk beş yaş koşulu getirilmiştir. Görüşmekte
olduğumuz bu madde ise Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilenlerin on
iki yıl görevde kalacaklarını ve 2nci kez seçilmenin mümkün
olmayacağını düzenlemektedir. 2 kez seçilmeme koşulu
özellikle Cumhurbaşkanı tarafından seçilen üyelerin yeni
beklenti içine girmemeleri açısından önemlidir. Kırk beş
yaşında seçilen üyenin elli yedi yaşında görev süresi sona
erecektir. Altmış beş olan emeklilik yaşını
dolduramayan üyenin geri kalan süresini nerede tamamlayacağının
sorun olacağı düşüncesiyle teklifte bu üyelerin başka bir
görevde çalışmaları ve özlük işlerinin kanunla
düzenleneceği öngörülmektedir.
Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi üyeliğine
üniversiteden seçilen birisinin, görev süresini tamamladıktan sonra
emeklilik yaşını üniversitede tamamlamasını
sağlayabilirsiniz. Avukatlıktan gelen birisinin, ayrıldıktan
sonra belli bir süre serbest meslek faaliyetinde bulunmaması doğru
olur. Hâkim ve savcılıktan gelenlerin de yeniden bu görevlere
döndürülmeleri tenzilirütbe olarak değerlendirilebilir. Üst yönetim
görevlerinden gelenlerin ise kalan sürelerini Başbakanlık ya da
bakanlık müşavirliklerinde geçirmeleri ise doğru
olmayacaktır. Anayasa Mahkemesi üyeliğinden sonra emekliliği hak
edene kadar söz konusu kişilerin tamamını kamu denetçiliği
gibi görevlere de getiremezsiniz.
Sıralanan bu sakıncaların giderilmesi için ya
Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilme yaşı elliye, görev süresi on
beş yıla çıkarılabilir ya da görev süresi on iki yılda
kalacaksa, seçilme yaşı elli üç olarak belirlenebilir diye
düşünüyorum. Böylece, Anayasa Mahkemesi üyeliğinden
ayrılanların emekliliğe kadar nerelerde istihdam edileceği
sorunu ortadan kalkacaktır.
Değerli milletvekilleri, gerek Anayasa Mahkemesi
üyeliğine gerekse HSYK üyeliğine Cumhurbaşkanı
tarafından üst kademe yöneticileri ile öğretim elemanları
arasından yapılacak seçimlerde bu görevlerde asgari iki yıl
çalışmış olmak koşulu ayrıca getirilmelidir. Bu
koşul söz konusu personelin bu görevler için öngörülen makam
tazminatını emeklilikte alabilmeleri için öngörülen süreyle
paralellik taşıyacağı gibi, Sayın
Cumhurbaşkanının raportörlükten müsteşar
yardımcılığına atadığı bir kişiyi
bir ay görev yaptıktan sonra Anayasa Mahkemesi üyeliğine
atamasında olduğu gibi bazı sıkıntıların
yaşanmasını da önleyecektir.
Değerli milletvekilleri, ülkenin acil çözüm bekleyen
sorununun Anayasa değişikliği olmadığını,
işsize iş bulmak olduğunu söyleyenlere Sayın
Yazıcının 93üncü Birleşimde verdiği cevaba
bakınız. Sayın Bakan diyor ki: AKP adına açılan
kapatma davası olmasaydı siyasi istikrarsızlık
yaşanmayacak, 20 milyar dolar kaybedilmeyecek, bu parayla yapılacak
yatırımlar işsizlere iş olacaktı. Bu cevabı
Nasreddin Hocanın çalılara takılan koyun tüylerini nasıl
değerlendirip satarak borcunu ödemek istediğine benzetebilirsiniz.
Sayın Bakan ayrıca 125inci maddede yaptıkları
değişiklik sonucunda idari yargı yerindelik denetimi
yapamayacağı için yatırımlarda ve özelleştirmede
sağlanacak hızlanmanın da işsizliğe çare
olacağını söylemektedir. Sayın Bakan yaptıkları
değişiklikle idari yargıyı baypas etmek istediklerini
açıkça itiraf etmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu Anayasa
değişikliğinin Anayasaya aykırı bir biçimde
ivedilikle görüşülmekte olduğunu gerekçelerimizle birlikte önceki
birleşimlerde dikkatlerinize getirmiştik. AKP Bilecik Milletvekili
Sayın Fahrettin Poyrazın 94üncü Birleşimde dile getirdiği
şu cümleler bizim iddialarımızın ne kadar yerinde
olduğunu ortaya koymuştur. Sayın Poyraz ne diyor: En son söyleyeceğim
sözü ilk önce söyleyeyim: Bizim AK PARTİ Grubu olarak bu önemli
görüşmelerin ivedilikle tamamlanması noktasında bir
kararımız, kararlılığımız var, bundan da
vazgeçmiş değiliz.
Değerli milletvekilleri, şu ana kadar yapılan
oylamalarda ortaya çıkan eğilim değişmez ise AKP kendi
içinde verdiği fireyi ikna etmeyi başardığı bazı
bağımsız milletvekillerinin desteğiyle telafi ederek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, konuşmanızı
tamamlayın efendim, ek süre veriyorum.
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) -
değişikliği referanduma
götürmeyi başaracak gibi görülüyor. Referanduma götürmeyi
bağımsızlardan aldığı destekle başarmak
değişikliğin AKP Anayasası olma özelliğini ortadan
kaldırmayacaktır. AKP işi tesadüfe bırakmamak için ikinci
turda BDPnin desteğine talip olacaktır. BDP adına 91inci
Birleşimde konuşan Sayın Birdal, değişikliğe
hangi koşullarda destek verebileceklerini ifade etmiştir, isteyen
tutanaklardan açıp bakabilir. BDPnin desteğiyle referanduma
götürülecek bir Anayasa da AKP, BDP Anayasası olarak anılacaktır
diyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Öztürk teşekkür ederiz.
İç Tüzük 72ye göre verilmiş bir önerge vardır,
okutuyorum efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa Değişiklik Teklifinin 18.
maddesinin TBMM İçtüzüğü'nün
72. maddesi uyarınca, görüşmelerinin devamına karar verilmesini
saygı ile arz ve talep ederiz.
|
Oktay
Vural Mehmet
Şandır S.
Nevzat Korkmaz |
|
İzmir Mersin Isparta |
|
Mustafa
Kemal Cengiz Muharrem
Varlı |
|
Çanakkale Adana |
Gerekçe:
Anayasalar, Vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev
ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
İki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen Türk demokrasisini;
21. yüzyıl evrensel değerlerine kavuşturabilmenin
Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın
Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya
kavuşturabilmenin tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir
Anayasa yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi konularda
uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin görüş ve tavrının yapılacak ilk
seçimde milletin takdirine sunulmasını,
Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk işinin anayasa
değişikliğini gerçekleştirmek olmasını teklif
etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel
standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü sağlayacak üniter
yapı içinde Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokratik düzeni
iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa
değişikliği kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği ancak böylece milletin
iradesine dayandırılmış olacaktır.
Adalet ve Kalkınma Partisi, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış,
kendisi için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve
millete dayatmıştır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, önergede
nasıl yazıyorsa öyle okusun arkadaşımız.
Adalet ve Kalkınma Partisi, Anayasa
değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak
için malzeme olarak kullanmaktadır.
Adalet ve Kalkınma Partisinin Anayasa Değişiklik
Teklifi kendi hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir.
Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur,
Milletin beklentisi yoktur.
Millet, Adalet ve Kalkınma Partisinden bölücü terörü
bitirmesini beklemektedir.
Millet, Adalet ve Kalkınma Partisinden yoksulluğun,
yolsuzluğun, hayat pahalılığının ve
işsizliğin hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, Adalet ve Kalkınma Partisinden iş beklemektedir.
Aş beklemektedir.
Millet, Adalet ve Kalkınma Partisinden düşünce, inanç,
teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere
güvence beklemektedir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Biraz yavaş okuyun.
Adalet ve Kalkınma Partisi 8 yılı heba etmiştir.
Milletin beklentilerini karşılayamamıştır.
Adalet ve Kalkınma Partisi, millet için değil kendini
korumak için Anayasa değişikliği yapmaktadır.
Adalet ve Kalkınma Partisi, iyi niyetli değildir,
başlattığı PKK açılımı için bu teklif ile
anayasal zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı etkisiz
hale getirmektedir.
Bu hususlarda uzlaşmaya varıncaya kadar görüşmelere
devam edilmelidir.
BAŞKAN Bir önerge daha gelmiştir aynı mahiyette,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca, görüşülmekte
olan 497 Sıra Sayılı Yasa Teklifinin 18 maddesi üzerindeki
görüşmelerin devam ettirilmesini arz ve talep ederiz.
|
Hakkı
Suha Okay Kemal
Demirel Zekeriya
Akıncı |
|
Ankara Bursa Bursa |
|
Bihlun
Tamaylıgil Hüseyin
Ünsal |
|
İstanbul
Amasya
|
Gerekçe:
Anayasa teklifi ile Türkiye tarihi birikimine ters bir istikamete
doğru çekilmek istenmektedir.
Anayasa değişikliği toplumsal bir talepten ve
ihtiyaçlardan kaynaklanmamıştır. Ne çiftçi, ne esnaf, ne
işçi, ne emekli, ne memur, ne de işsiz yurttaşımız
Türkiye'de bir Anayasa değişikliği yapılmasına
ilişkin bir talep ortaya koymamıştır. Kaldı ki,
Anayasa değişikliği teklifi halkın hiçbir somut sorununa,
hiçbir somut çözüm getirmemektedir. Yani Anayasa değişikliğinin
içeriği ile halkın sorunları örtüşmemektedir.
Anayasa değişikliği teklifi, halkın
değil, siyasi iktidarın gündemidir. Yoksulluk, işsizlik ve
yolsuzlukları perdelemek ve önümüzdeki seçimleri Anayasa
tartışmaları içinde toplumun gerçek gündeminden
uzaklaştırma amacını gütmektedir.
Bu Anayasa değişikliği siyasi iktidarın güncel
çıkarlarını gerçekleştirmek üzere ortaya
atılmıştır. Bu nedenledir ki, Parlamento içindeki hiçbir
siyasi parti tarafından desteklenmemektedir.
Bu Anayasa değişikliği teklifi bir toplumsal
mutabakatın değil, siyasi iktidarın talebi olarak ortaya
çıkmıştır. Bu açıdan toplumu birleştirmeye
değil ayrıştırmaya yönelik bir tekliftir. Türkiye'yi
ayrıştıran, Türkiye'yi parçalamaya yönelik çok tehlikeli
kamplaşmaların kaynağı niteliğindedir.
Anayasa değişikliği teklifinin tüm maddelerinin
birlikte oylanması hem Parlamentoya hem Türk halkına yapılan
dayatmayı ortaya koymaktadır. Tüm maddelerin birlikte oylanması
bazı şeyleri gözlerden kaçırmanın bir ifadesidir. Milletin
vekiline maddeleri teker teker oylama hakkı verilirken, milletin
kendisinden bu hakkın kaçırılması asla demokrasi
anlayışıyla bağdaşmaz.
Bu anayasa değişikliği teklifi bir dayatma
niteliğindedir. Toplum kesimlerinin desteği yerine Parlamento
çoğunluğunun dayatması ile hayata geçirilmeye
çalışılmaktadır. Böyle bir durum ancak darbe dönemlerinde
olur, darbe dönemlerinde Anayasa dayatılır.
Bu Anayasa değişikliği teklifi, anayasal
sistemimizin temel dayanağını oluşturan üç temel erkten
yargı erkini özensiz, usule aykırı bir yaklaşımla
siyasi iktidarın hegemonyası altına alma planının
uygulanma belgesidir. Siyasi iktidar yargıyı ele geçirilmesi gereken
bir unsur olarak değerlendirmektedir. Yargının yürütmenin
emrinde olduğu bir sisteme demokrasi denilemez. Yargının
siyasetin güdümüne sokulması ancak, dikta özlemi ile açıklanabilir.
Bu Anayasa teklifi Sayın Başbakanının ve
siyasi iktidar yetkililerinin kurtarmak üzere kurgulanmıştır.
Anayasa Mahkemesinin şekillenmesi Başbakan ve bakanları Yüce
Divan'da aklanmaya yöneliktir. Çoğunluğu hukukçu olmayan bir mahkeme
kurgulandığından hukukçu olmayanların ceza
yargılaması yaptığı bir düzen kurulmaktadır.
İdarenin eylem ve işlemlerinin odaklaşmanın
tespitinde gözetilmeyeceği ilkesi Anayasaya konularak, siyasetçiler
sorumluluktan arındırılmaktadır. Geçici 15. madde kaldırılırken,
siyasi iktidarlara kalıcı dokunulmazlık getirilmektedir. Bu
düzenleme iktidar partisinin hiçbir şekilde
kapatılmayacağına ilişkin bir düzenlemedir. Böylece iktidar
mensuplarına hem sorumsuzluk hem de dokunulmazlık getirilmektedir.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı da
tamamen değiştirilmektedir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
siyasi iktidarın hedefi haline getirilmiştir. Adalet Bakanı ve
müsteşarının konumunun yargı
bağımsızlığı açısından
sorgulanırken, başka bakanlık memurlarının da HSYK'ya
dahil edilmesi ile yargı bağımsızlığı daha
da zedelenir noktaya taşınmıştır. Yine hakim ve
savcıların soruşturmalarında Adalet Bakanına mutlak
yetki verilmesi günümüzde yaşanan olaylar düşünüldüğünde vahim
sonuçlar doğuracağı açık bir düzenleme olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Anayasalar toplumsal mutabakat metinleridir. Bu nedenle
oluşturulmalarında mutlaka tüm toplum kesimlerinin katkısı
sağlanmalıdır. Anayasa metinlerinin toplumsal mutabakat
değil toplumsal çatışma metinlerine dönüştürülmesi
toplumsal birlikteliği zarar verir. Toplumu gererek,
ayrıştırarak siyaset yapma belki belirli bir zaman diliminde
bazı siyasi partilerin çıkarına olabilir. Ancak
unutulmamalıdır ki, Türk halkı kendini iradesini istismar eden
siyasi partilere mutlaka ve mutlaka sandıkta bunun hesabını
sorar.
Bu açıdan söz konusu düzenlemenin görüşmelerine devam
edilmelidir.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, yoklama
talebimiz var.
BAŞKAN Yoklama talebinde bulunan
arkadaşlarımızı tespit ediyoruz: Sayın Okay,
Sayın Demirel, Sayın Tamaylıgil, Sayın Akıncı,
Sayın Emek, Sayın Arıtman, Sayın Ünsal, Sayın
Keleş, Sayın Güner, Sayın Köse, Sayın Topuz, Sayın
Köktürk, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Barış,
Sayın Coşkunoğlu, Sayın Altay, Sayın Çakır, Sayın
Susam, Sayın Öztrak, Sayın Hamzaçebi, Sayın Baratalı,
Sayın Baytok.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum değerli
arkadaşlarım ve işlemi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın Yıldız, buyurun.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, 17 Nisan 2010 Cumartesi günü bir televizyon
kanalında, Sayın Başbakan Anayasa değişikliği
konusunda Anayasa değişikliği önerimiz açılım
projemizin, millî birlik ve kardeşlik projemizin önemli bir
parçasıdır. Açılım kapsamında
atacağımız adımların önünü açıyor,
altyapısını hazırlıyor. demiş midir? Eğer
söylemişse Sayın Başbakanın bu açıklamasıyla
Anayasa değişikliğinin amacının PKK
açılımını hayata geçirmek olduğunu, bölünmez bütünlük
aleyhinde fiilleri bu düşünce ve hesapla parti kapatma nedeni olmaktan
çıkarmayı öngördüklerini itiraf mı etmektedir?
Cevaplarsanız teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sayın Bakanım,
Erzincan Başsavcısı, Erzurum Savcısı tarafından
gözaltına alındığı gece sabahın 05.57sinde
yaptığınız basın duyurusunun Bakanlıkta
başka bir örneği var mı?
İki: Sivasta baskının
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
verilen katliam sanıklarını Sivas Cezaevinden
dağıttıktan üç ay sonra neden Sivasa geri topladınız?
Üçüncü olarak, Erzincan Cumhuriyet Savcısının
tutuklanmasında gizli tanık temin edilmesi için TEM istihbarat ve
kaçakçılık şube müdürlerine kimler tarafından talimat
verilmiştir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Dinçer
İKRAM DİNÇER (Van) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, Hükûmetimiz döneminde
Cumhurbaşkanının halk oyuna sunulması, çetelerin üzerine
gidilmesi, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kaldırılması,
olağanüstü hâl uygulamasına son verilmesi, farklı dil ve
lehçelerde eğitim görülmesinin önünün açılması, 4982
sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun çıkarılmasının
yanında işkenceye sıfır tolerans politikası çerçevesinde
yapılan yasal düzenlemelerle işkence ve kötü muamele suçunun
tanımı genişletilmiş, cezaları
artırılmıştır. Buna benzer birçok tarihî reforma imza
atan Hükûmetimiz şimdi de Anayasada önemli değişiklikler
yapmaktadır. Hükûmetimizin bu hizmetlerini durdurmak için çeşitli
provokasyonların da olduğunu hep birlikte görüyoruz. Bu
provokasyonlara karşı ne tür bir önlem almayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Barış
TANSEL BARIŞ ( Kırklareli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ülkemizin mümtaz insanlarından Türkiye Barolar Birliği
Başkanı Sayın Özdemir Özok Hakkın rahmetine
kavuşmuştur. Kendisine Allahtan rahmet, kederli ailesine ve Barolar
Birliği camiasına başsağlığı diliyorum.
Sayın Bakan, geçtiğimiz günlerde
yaptığınız bir konuşmada Fransadaki HSYKnın
başkanlığını Adalet Bakanının
yaptığını söylemiştiniz. Benim bildiğim
kadarıyla Fransada bir buçuk yıldan beri HSYK ikiye
ayrılmıştır Hâkimler Yüksek Kurulu ve Savcılar
Yüksek Kurulu diye ve Hâkimler Yüksek Kurulunun
başkanlığını Yargıtay Başkanı,
Savcılar Yüksek Kurulunun başkanlığını ise
Yargıtay Başsavcısı yapmaktadır. Bu durumda hangimiz
doğru söylüyor Sayın Bakanım?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Coşkunoğlu...
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan. Aracılığınızla Sayın
Bakana bir soru sormak istiyorum.
Bazı Batı demokrasilerinde, bazı ülkelerinde
Anayasa Mahkemesi nasıl oluşuyor? diye örnekler verildi,
Belçikadan, Fransadan örnekler verildi ve o ülkelerde Anayasa Mahkemesi
üyelerini seçme konusunda parlamentonun önde geldiğine ilişkin
rakamlar verildi, örnekler verildi.
Benim Sayın Bakana sormak istediğim, o ülkelerin
parlamentolarında hükûmetin veya yürütmenin başındaki kişi,
başkan, başbakan, bizim Sayın Başbakanımız gibi
Parlamento Başkanına dönüp de milletvekillerini...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Köktürk...
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Bakan,
Türkiyenin dönüştürülmesi ve bu dönüşümün kalıcı hâle
getirilebilmesi için bir anayasal düzenleme yapılmasının
zorunluluğu CIA Orta Doğu Masası eski Şefi Fuller ile
ABDnin yeni dünya düzeninin kuramcıları Parker, Sulliven ve
benzerleri tarafından ifade edilmiştir.
Bu bilgiler ışığında birinci sorum
şudur: Sayın Bakan Habur sürecinde önemli roller
oynadıkları bilinen bu eski CIA ajan, uzmanları ve
kuramlarının bu Anayasa değişiklik sürecindeki rolleri
nedir?
İkinci sorum: Hukukçu olmayan üye bulunduran ülke Anayasa
Mahkemelerine örnek verebilir misiniz?
BAŞKAN Evet, Sayın Tankut, son olarak da siz sorun
efendim çok az süre kaldı ama.
YILMAZ TANKUT (Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, bugün basına ve İnternet sitelerine
yansıyan haberlere göre, AKPnin Terörle Mücadele Kanunu ve partilere
hazine yardımı konularında yeni bir düzenlemeye gidileceği
yönünde Mecliste bulunan bir siyasi partiye güvence verdiği
belirtilmektedir. Bu doğru mudur? Bu parti Barış ve Demokrasi
Partisi midir? Doğru ise, Terörle Mücadele Kanununda ne gibi temel
değişiklikler düşünülmektedir? Örneğin tutuklu belediye
başkanlarını kapsayacak bir düzenleme söz konusu mudur?
Ayrıca siyasi partilere yapılacak hazine yardımlarında ne
gibi değişiklikler planlanmaktadır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Yıldızın sorusuyla başlamak
istiyorum. Bu Anayasa değişikliğinin Sayın Başbakan
tarafından açılım projesinin bir parçası olduğu
yönünde bir ifadede bulundu Sayın Yıldız. Sayın
Başbakanımızın katıldığı o televizyon
programında ben de vardım. Türkiyede 2002 yılıyla 2010
yılları arasında AK PARTİnin yapmış olduğu
Avrupa Birliği uyum paketleri, Parlamentoda demokratikleşme
noktasında yapılan çalışmalar, temel yasalarda yapılan
değişiklikler, ceza yasaları, ceza usul yasaları, bütün
bunlar Türkiyenin Kopenhag Siyasi Kriterlerini karşılaması
sonucu, yeterince karşılaması sonucu 2005 yılında
fiilî müzakerelerin başlamasının nedeni olmuştu. Bu anlamda
Türkiye Kopenhag Siyasi Kriterlerini kısmen karşılamış
ve müzakereleri başlatacak seviyede bu değişiklikleri
yapmış idi. Ancak bu fasılların, 35 fasılda
görüşmelerin başlaması, tarama sonu raporların sonucunda
reformların devam edebilmesi için Türkiyenin birçok alanda yeni reformlar
yapması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bunlardan bir
tanesi benim Bakanlığımın sorumlu olduğu 23üncü
fasıldır. Temel Haklar ve Yargı başlıklı bu
faslın açılabilmesinin gayriresmî kriteri Yargı Reformu Strateji
Belgesinin hazırlanması ve Komisyona sunulması idi. 2009
yılı Ağustos ayında bu belge hazırlanmış ve
Avrupa Komisyonuna sunulmuştur. Avrupa Komisyonu bu strateji belgesiyle
beraber eylem planının ilerleme raporlarıyla
örtüştüğünü ve Türkiye'nin bu noktada gerekli
açılımları yaptığını belirterek bu strateji
belgesi içerisindeki eylem planının hayata geçirilmesini
beklediklerini ifade etmişlerdir. Dolayısıyla bu paket
içerisinde hem yargı reformunu -ki Türkiye'nin taahhüdüdür-
gerçekleştirmek için hem de Türk vatandaşlarının hak arama
özgürlüklerini genişletme yönünde önemli düzenlemeler yer
almıştır.
Bir önceki turda ifade etmiştim, bunlardan bir tanesi
bireysel başvuru hakkının kendi vatandaşımıza
tanınmasıdır, Anayasa Mahkemesinin yapısının
değiştirilmesiyle vatandaşlarımızın artık
Strazburgdaki İnsan Hakları Mahkemesine gitme zahmetinden,
masrafından kurtarılarak Türkiyedeki Anayasa Mahkemesinde bu
hakkı kullanabilmesinin yolunu açmaktır.
Bir diğeri: Kamu denetçiliği yani ombudsmanlık
müessesini kurmak suretiyle, mahkemelere uyuşmazlıkların
intikalinden önce gene vatandaşlarımıza kamu denetçisi
aracılığıyla hak arama imkânının getirilmesidir
ki bu da gene kendi vatandaşlarımız için yapılmış
önemli değişikliklerden bir tanesidir. Dolayısıyla bunlar
elbette ki vatandaşımızın hak arama özgürlüğünü,
demokrasi standartlarını yükseltme çalışmalarının
birer parçasıdır. Bu anlamda Sayın
Başbakanımızın ifadesiyle aynı noktada olduğumu
ifade ediyorum.
Sayın Kösenin sorusuna geliyorum. Erzincan
Başsavcısıyla ilgili hadiselerin yaşandığı
dönemde Bakanlığın 05.57de basın açıklaması
yaptığından bahsetti Sayın Köse. O açıklama gece saat 23.00
sıralarında ajansa verilmiştir, ajans o sabah o saatte servis
etmiştir. Sabah servis edilen bir bülten yoktur.
Onun dışında, Erzincan
Başsavcısının tutuklanmasına ilişkin gizli
tanıkların yaşadığı süreçle ilgili sorular, devam
etmekte olan soruşturma ve kovuşturmalara dönük olduğundan
bunlara cevap veremiyorum mevzuat gereğince.
Değerli arkadaşlar, bir milletvekilimiz, Sayın
Barış, Fransada Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun
oluşumuyla ilgili olarak bizim yapmış olduğumuz
açıklamalara atıfta bulunarak, Fransada Anayasanın
değiştiğini ve bir buçuk yıldan beridir artık orada
Devlet Başkanı ve Adalet Bakanının kurullarda
olmadığını ifade ettiler. Sayın
Barışın bilgisi yanılmıyorsam biraz yanlış.
2008de yapılan Fransız Anayasasındaki değişiklik
2011 yılının başında yürürlüğe girecektir.
Şu anda Fransada bizim öngörmüş olduğumuz, belirtmiş
olduğumuz formül yürürlüktedir.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sayın Bakan, Sivasla
ilgili soruya cevap verin.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Ancak, Fransız
Anayasasında yapılan değişiklikten sonra bile ortaya
çıkan tablo, şu anda bizim getirmeye
çalıştığımız tablodan çok daha demokratiktir.
Evet, Hâkimler ve Savcılar Kurulları ayrılmıştır
ancak Senato Başkanı, Devlet Başkanı ve Meclis
Başkanının seçeceği üyeler tam 2 katına
çıkartılmıştır. 6 üyeyi siyaset kurumu, Parlamento
Başkanı, Devlet başkanı ve Senato Başkanı
seçmektedir. Orada gene Bakan toplantılara katılabilmektedir. Hülasa
şunu ifade edeyim, madem Fransız Anayasasının yeni
getirdiği modele iltifat ettiniz, ben şunu da buradan ifade
edebilirim
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Soru sordu Sayın Bakan, iltifat
etmedi.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Fransız
Anayasasının yeni getirdiği modeli de önerirseniz Türkiye için
ona da biz evet demeye hazırız.
Teşekkür ediyorum.
Geriye kalan soruları da yazılı olarak
cevaplayacağım Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi
böylece tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 16 önerge var, İç Tüzük gereği sadece 7
önergeyi işleme alabiliyoruz.
Şimdi bu önergeleri okutacağım, sonra da önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 18 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin 1 inci
fıkrasında geçen "oniki yıl" ibaresinin "dokuz
yıl" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 18 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin 1 inci fıkrasında
geçen "oniki yıl" ibaresinin "dokuz yıl" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Abdurrahman
Arıcı
Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 18 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin 1 inci
fıkrasında geçen "on iki yıl " ibaresinin "dokuz
yıl" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 18 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin 1 inci
fıkrasında geçen "on iki yıl " ibaresinin "dokuz
yıl" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 18 nci maddesinin aşağıda ki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Sırrı
Sakık Hasip
Kaplan Hamit
Geylani |
|
Muş Şırnak Hakkâri |
|
Şerafettin
Halis Nuri Yaman |
|
Tunceli Muş |
Madde : 18- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci
maddesinin kenar başlığı "2. Üyelerin görev süresi ve
üyeliğin sona ermesi" şeklinde, birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Anayasa Mahkemesi üyeleri dokuz yıl için seçilirler.
Bir kimse iki defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez. Anayasa Mahkemesi üyeleri
altmış beş yaşını doldurunca emekliye
ayrılırlar. Zorunlu emeklilik yaşından önce görev suresi
dolan üyelerin başka bir görevde çalışmaları ve özlük
işleri kanunla düzenlenir."
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım en aykırı iki önerge aynı mahiyette
olduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım, istemleri
hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 18. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve
diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök
Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği
teklifinin 18. maddesinin teklif metninden çıkarılması için
gereğini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk
Bal Oktay
Vural Mehmet
Şandır |
|
Konya İzmir Mersin |
|
Muharrem
Varlı Ahmet
Orhan |
|
Adana Manisa |
BAŞKAN Sayın Komisyon, birlikte işleme
aldığım önergelere katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Şandır, gerekçeyi okutuyoruz
değil mi efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyasi rejiminin ve devlet organlarının
görev ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel
hukuk normlarıdır.
İki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen Türk demokrasisini;
21. yüzyıl evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın,
Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya
kavuşturabilmenin, tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir
Anayasa yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi konularda
uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak ilk
seçimde milletin takdirine sunulmasını,
Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk iş olarak
anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını
teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel
standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde
sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokrasiyi iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği ancak böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa
teklifini partilere ve millete dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi hedefine
ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem
yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa
edilen Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur,
Milletin beklentisi yoktur. Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini
beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den İş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
Millet, mahkemelerdeki iş yükünü azaltacak ekonomik, sosyal
ve adli reform beklemektedir.
Millet, yandaş yargıç değil, tarafsız ve
bağımsız mahkemelerde hakkını aramak istemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP, millet için değil kendini korumak için Anayasa
değiştirmektedir.
AKP, günü geldiğinde herkesin güvenli liman gibi
sığınabileceği tarafsız ve bağımsız
mahkemeler için hiç bir şey yapmamıştır.
AKP, 8 yıllık iktidarında, yandaş yargıç
yaratmış, yargıyı
siyasallaştırmıştır.
AKP, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğünü tahrip etmek,
üstünlerin hukukunu yaratmak istiyor.
AKP, gizlemediği başkanlık sistemi hevesi ile
diktaya yönelmiştir. Dikta hevesinin önünde engel gördüğü Anayasa
mahkemesini yandaş yargı kurumu haline getirmek istemektedir.
AKP, Anayasa Mahkemesini yandaş yargı kurumu haline
getirerek kuvvetler ayrılığı ilkesini yok etmek, diktaya
dönüşecek başkanlık sisteminin ilk adımını atmak
istiyor.
AKP, açılım adı altında PKK'nın
siyasallaştırılması için ilk adım olduğunu ifade
ettiği bu teklif ile, bin yıllık kardeşliğin ve milli
bütünlüğün bozulmasına anayasa zemini hazırlamak istemektedir.
AKP, iyi niyetli değildir, başlattığı PKK
açılımı için bu yasa değişikliği ile anayasal
zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple bu Anayasa
değişikliği milletin hayrına değildir ve Anayasa'ya
aykırıdır.
BAŞKAN Sayın Gök, konuşacak
mısınız efendim?
İSA GÖK (Mersin) Evet.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Barolar Birliğinin Başkanı, savunma
mesleğinin yılmaz savunucusu, yiğit insan, laik, demokratik
cumhuriyet ve insan hakları savunucusu Özdemir Özoka Tanrıdan
rahmet diliyorum; nur içinde yatsın, mekânı cennet olsun.
Kaç gündür konuşuluyor, Anayasa Mahkemesinin
yapısı, seçimi konuşuluyor, ama bir gerçek göz ardı
ediliyor. Tüm dünyada anayasa mahkemesine verilen işleve göre, yetkiye,
göreve göre üye oluşumu sağlanır. Gözlerden saklanıyor,
Türkiye'deki Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan yetkisi vardır. Peki, dünyada
böyle midir?
Bakın, arkadaşlar, Fransa, Gürcistan, Letonya,
Makedonya, Hollanda, Polonya, Portekiz, Romanya, İspanya, İsveç,
İngiltere, bu ülkelerin yüce divan yetkisi yoktur.
Devam edelim, o kadar çok ülke var ki bazılarını
sayacağım: Mısır, İran, İsrail, Kuveyt, Lübnan, Libya,
Fas, Suriye, Tunus, Yemen, Avustralya, Çin, Hindistan, Endonezya, Japonya,
Pakistan -atlıyorum- Güney Kore, Tayland, arkadaşlar, Arjantin,
Brezilya, Kanada, Meksika, Nikaragua, Amerika Birleşik Devletleri,
Venezuela, bu daha gidiyor. Bu ülkelerde Anayasa Mahkemesinin yüce divan
yetkisi yoktur. Yüce divan yetkisi olmayan ülkelerde Aanayasa Mahkemesinin
oluşumlarında farklılıklar vardır, bunu göz ardı
ediyorsunuz, ayıp.
İkincisi, dokunulmazlıklar, Anayasa 83. Dünyaya
baktığınızda, Amerika, Avustralya, Hollanda,
İngiltere, İrlanda, Kanadada -gidiyor- dokunulmazlık yoktur,
olan ülkelerde de kürsü dokunulmazlığı vardır, tüm
ülkelerde. Bir tek Türkiye'de ağır cezalık suçüstü ve madde 14
kapsamı dokunulmazlık vardır. Bir tek Türkiye'de, başka
hiçbir ülke yoktur arkadaşlar. Bu da tamam mı? Bu da tamam.
Bu gerçeklere bakarak Anayasa Mahkemesinin üye statüsünü
belirlemek zorundasınız. Haybeden kalkıp da yok demokratik
meşruiyet, yok sivilden gelecek, bu denmez. Elma ile armut toplanmaz.
Türkiyede Yüce Divan yetkisini Anayasa Mahkemesine vereceksiniz, sonra da bu
mahkemede cezacı hâkim bulundurmayacaksınız, siyasi
şahıs bulundurmayacaksınız. Dünya buna güler. Yetmiyor
değil mi arkadaşlar? Yetmiyor. Ardından, Anayasa Mahkemesinin
üye seçimini dördüncü fıkrada öylesine komik bir hâle
sokacaksınız ki, buraya gelen kimi arkadaşlar nasıl
savunuyorlar, anlam veremiyorum. Eğer bu kitaplar okunuyorsa ve herkesin
beyni Tanrının verdiği beyinse yorumda beraber olmamız lazım
ve yalan söylerken yüzün kızarması lazım. Demek ki, ar
damarı çatlayabiliyor arkadaşlar.
Bakın arkadaşlar, dördüncü fıkrada
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Ayıp, ayıp.
Yakışmıyor.
İSA GÖK (Devamla) Dinle önce. Önce dinle.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Kürsüye
yakışmıyorsun.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
İSA GÖK (Devamla) - Dördüncü fıkrada seçim sistemi var,
seçim sistemi arkadaşlar. Bana bir tane yiğit çıksın desin
ki, falanca muz cumhuriyetinde seçim böyle yapılıyor kardeşim,
ben geleyim özür dileyeyim burada.
Bakın arkadaşlar, öyle bir seçim sistemi var ki, Anayasa
Mahkemesine üye seçerken Cumhurbaşkanı, Yargıtay,
Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi,
Sayıştay, yükseköğretim kurumları ve hatta baro
başkanlarından seçilecek üyelerde dahi bir kural konuyor. O da ne? O
da şu: Her boş bir üyelik için bir aday ancak 1kişiden oy
alabilecek. Yani, herkes bir adaya oy verebilecek. Böyle bir oylama sistemi
falanca muz cumhuriyetinde bile yok. Bu sistemi, aslında Yargıtay Kanunu
değişikliğinde, 2007de bazı arkadaşlar,
bulmuşlardı, bunu Komisyona getirmişlerdi, tepkiyi gördüler,
alay konusu oldular, geri çekmişlerdi. Kanunda alay konusu olanlar
Anayasaya koyma cesaretini gösterdiler. Bu seçim sistemiyle arkadaşlar, bakın,
deyin ki, oy kullanacak olan toplam sayı 250, üyenin bir tanesi 150 oy
aldı, biri 180 oy aldı, biri 20 oy aldı. 20 oy alan kişi
oraya seçilebilir. Çünkü seçim sisteminin
Öyle bir azizlik yapıyorsunuz
ki, bakın, siyasilein DHont sisteminden, kapalı sistemden, nispi
temsilden ağızları yanar, ağızları yanar, çünkü
seçim, adaletin tecellisini sağlar. Öyle bir seçim sistemi getiriyorsunuz
ki, en ilkel kabilede bile yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gök, süreniz doldu efendim. Lütfen
tamamlayın, ek süre veriyorum.
İSA GÖK (Devamla) Bakın, baro başkanları, 78
baromuz var. İstanbul Barosunun 25 bin üyesi var. Baro başkanı 1
adaya kullanacak. Falanca baromuzun 31 üyesi var. Bizde 31 avukat bir baro
kurar. 31 üyesi olan baro başkanı 1 oy kullanacak 1 kişi için ve
her ikisinin kullandığı adayların şansı eşit
olacak. Güldürmeyin!
Bu Anayasa Mahkemesinin özelliği Yüce Divan
olmasıdır. Yüce Divan olması sayesinde birileri korkuyor. Çünkü
Seydişehir Alüminyum Tesisleri ihalesi, TÜPRAŞ ihalesi,
Balıkesir SEKA tesisleri ihalesi, Cargill, Telekom ihalesi, Sabah-ATV
ihalesi, Tekel ihalesi gidiyor.
Arkadaşlar, birileri hurma yedi, tırmalama
zamanını siz kurtarmak istiyorsunuz. Birileri deveyi havuduyla yuttu.
Yargı zamanı geliyor. Sizin vebaliniz üzerinden, sizin üzerinizden
kendilerini kurtaracak mahkeme oluşturuyorlar. Vicdanınızın
sesini dinleyin, böyle bir yapılanmaya izin vermeyin. Çünkü bu işte
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gök, ek süreniz de doldu efendim.
İSA GÖK (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan,
selamlayacağım.
BAŞKAN Sadece selamlama için açıyorum. Lütfen
İSA GÖK (Devamla) Selamlıyorum
Bu işte kursağından haram lokma geçmeyen
arkadaşlar haram içinde boğulanlara destek vermeye niye
uğraşsınlar?
HASAN KARA (Kilis) Oylamaya katılın!
İSA GÖK (Devamla) - Herkes vicdanını dinlesin.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, birlikte işleme
aldığım iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım
beş önerge aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte
işleme alıyorum, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı
ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum; buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 18 nci maddesinin aşağıda ki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Sırrı
Sakık Hasip
Kaplan Hamit
Geylani |
|
Muş Şırnak Hakkâri |
|
Şerafettin
Halis Nuri
Yaman |
|
Tunceli
Muş
|
Madde: 18- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci
maddesinin kenar başlığı "2. Üyelerin görev süresi ve
üyeliğin sona ermesi" şeklinde, birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Anayasa Mahkemesi üyeleri dokuz yıl için seçilirler.
Bir kimse iki defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez. Anayasa Mahkemesi üyeleri
altmış beş yaşını doldurunca emekliye
ayrılırlar. Zorunlu emeklilik yaşından önce görev suresi
dolan üyelerin başka bir görevde çalışmaları ve özlük
işleri kanunla düzenlenir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 18 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin 1 inci fıkrasında
geçen "on iki yıl" ibaresinin "dokuz yıl" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
|
Veysi
Kaynak |
|
Kahramanmaraş |
|
Diğer önergelerin sahipleri: |
|
Abdurrahman
Arıcı |
|
Antalya |
|
Ahmet
Aydın |
|
Adıyaman |
|
Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu |
|
Siirt |
BAŞKAN Komisyon birlikte işleme aldığım
önergelere katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Kaplan burada mı? Yoklar.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 12 yıl uzun bir süre olup, dokuz yıl görevi
süresi olarak belirlenmiştir.
Gerekçe: Mukayeseli hukuk ve görev süreleri nazara
alındığında makul bir süre tayin edilmiştir.
BAŞKAN Sayın Helvacıoğlu, konuşacak
mısınız, gerekçe mi?
M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) Gerekçe
BAŞKAN Sayın Aydın
AHMET AYDIN (Adıyaman) Gerekçe
BAŞKAN Sayın Arıcı
ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) Gerekçe
BAŞKAN Sayın Kaynak
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Gerekçe
Başkanım.
BAŞKAN Birlikte işleme aldığım
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 18inci madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN Efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) Biraz önce kaç önergeye aynı
mahiyette dediniz?
BAŞKAN Beş tane önergeydi efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Aynı mahiyette dediniz
değil mi?
BAŞKAN Hepsi de aynı mahiyette, gerekçeleri
farklıydı. Sayın Hasip Kaplanın gerekçesini okuttum.
Diğerlerinin gerekçeleri aynıydı, okuttum.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, usulsüz işlem
yapıldı. Oylamaya geçmeniz usulsüz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Gerekçeleri aynı
Oktay Bey.
BAŞKAN Şimdi, on iki yılı dokuza indiriyor
hepsi. Beş tanesi de on iki yılı dokuza indiriyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, Önerge bütünüyle
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
demektedir, diğerinde sadece bir cümle. Dolayısıyla ne olursa
olsun bu önergenin diğerleriyle birlikte işleme alınması
usulsüzdür.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Aynı gerekçe
efendim, aynı gerekçe.
BAŞKAN Efendim, oylattık bitti.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, oylama bir şeye
meşruiyet kazandırmaz, parmak çoğunluğu meşruiyet
kazandırmaz.
BAŞKAN Maddenin oylaması gizli oylama şeklinde
yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, tekrar ediyorum: Sizlere verilecek
pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret,
yeşil olanı çekimser oyu ifade etmektedir. İsmi okunmayan
arkadaşım lütfen sıraya girmesin.
Gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
CANAN ARITMAN (İzmir) Sayın Başkan, bari kabine
girsinler, dışarıda oy kullanıyorlar.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Sen kullan da göster.
CANAN ARITMAN (İzmir) Sayın Başkanım, lütfen
uyarın. Açıkta oy kullanıyorlar, açıkta. Yani böyle oylama
olmaz!
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Sen niye
karışıyorsun! Sen işine bak!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, nasıl oy
kullanılacağını daha önce defalarca izah ettim; lütfen,
kabinlere girerek oy kullanacağız. Ki buna azami riayet
ettiğinizi görüyorum ama önemine binaen bir kez daha ifade ediyorum. Tüm
arkadaşlarımın gizli oy kurallarına riayet etmedeki
hassasiyetlerine teşekkür ediyorum.
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Yapılan her işlem mevzuata
uygundur.
MEHMET ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bütün
üyeler oy kullanma kabinine giriyorlar. Bazı arkadaşlar,
oylamanın gizliliğiyle ilgili farklı bir durum yaratmak için
bunu yapıyorlar.
CANAN ARITMAN (İzmir) Bu gizli oylama Sayın
Başkan, uyarınız lütfen.
MEHMET ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Arıtman, siz
oy kullanmıyorsunuz, girin, oy kullanmanın nasıl olduğunu
görün!
BAŞKAN Sayın Arıtman, nasıl oy
kullanılacağını bir gösterseniz de arkadaşlar bir
öğrenseler! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oyunu kullanmayan
sayın üye var mı? Yok.
Değerli arkadaşlarım, oy kullanma işlemi
bitmiştir.
Oy kutularını kaldırıyoruz.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 18inci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
|
Kullanılan oy sayısı : 406 |
|
Kabul :
335 |
|
Ret: : 70 |
|
Çekimser : |
|
Boş: : 1 |
|
Geçersiz : |
|
|
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
|
Gülşen
Orhan Murat
Özkan |
|
Van Giresun
|
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince kanun
tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 26 Nisan 2010 Pazartesi günü (bugün)
saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 03.18