DÖNEM: 23 CİLT: 68 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
95inci
Birleşim
26 Nisan 2010 Pazartesi
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş
ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
HÜKÜMETİN GÜNDEM DIŞI AÇIKLAMALARI
1.- Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlunun, Ermenistan ile ilişkilerin
normalleştirilmesi ve Güney Kafkasyadaki gelişmeler konusunda gündem
dışı açıklaması ve Batman Milletvekili Bengi Yıldız,
Bursa Milletvekili Onur Öymen, Ankara Milletvekili Ahmet Deniz Bölükbaşı
ve Çankırı Milletvekili Suat Kınıklıoğlu
grupları adına, Balıkesir Milletvekili Hüseyin
Pazarcının şahsı adına, aynı konuda
konuşmaları
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, Çankırı Milletvekili Suat
Kınıklıoğlunun, konuşmasında, kendisinin de
bulunduğu Frankfurttaki bir konuşmadan bahsederek hakkında sarf
ettiği bir kısım ifadelere ilişkin açıklaması
2.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlunun gündem dışı açıklamasına
ilişkin açıklaması ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun cevabı
3.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlunun gündem dışı açıklamasına
ilişkin açıklaması ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun cevabı
4.-
Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcanın, Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem dışı
açıklamasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
5.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlunun gündem dışı açıklamasına
ilişkin açıklaması ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun cevabı
6.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncünün, Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun gündem dışı açıklamasına
ilişkin açıklaması ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun cevabı
7.- İstanbul
Milletvekili Birgen Keleşin, Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun gündem dışı açıklamasına
ilişkin açıklaması ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun cevabı
8.- Muğla
Milletvekili Mehmet Nil Hıdırın, Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem dışı
açıklamasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
9.-
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun, Hükûmet
adına yaptığı gündem dışı konuşma
nedeniyle, Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmaz, Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan, Niğde
Milletvekili Mümin İnan, Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü,
İstanbul Milletvekili Birgen Keleş ve Muğla Milletvekili Mehmet
Nil Hıdırın, açıklamalarına ilişkin cevabi
konuşması
10.-
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncünün, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin çalışma yaşamı açısından yaşamsal
önemde bir öneri olduğuna, önerinin reddedilmesini anlamakta güçlük
çektiğine ilişkin açıklaması
11.- Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahimin, Giresun ili Dereli ilçesi Tamdere
mevkisinde teröristlerce yola döşenen mayının uzaktan kumandayla
patlatılmasıyla şehit olan astsubaya Allahtan rahmet,
yakınlarına ve Türk milletine başsağlığı,
yaralı 2 ere acil şifalar dileyen açıklaması
12.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, Giresun ili Dereli ilçesi Tamdere mevkisinde
teröristlerce yola döşenen mayının uzaktan kumandayla
patlatılmasıyla şehit olan astsubaya Allahtan rahmet,
yakınlarına ve Türk milletine başsağlığı,
yaralı 2 ere acil şifalar dileyen açıklaması
13.- Giresun
Milletvekili H. Hasan Sönmezin, Giresun ili Dereli ilçesi Tamdere mevkisinde
teröristlerce yola döşenen mayının uzaktan kumandayla
patlatılmasıyla şehit olan astsubaya Allahtan rahmet,
yakınlarına ve Türk milletine başsağlığı,
yaralı 2 ere acil şifalar dileyen açıklaması
14.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Giresun ili Dereli ilçesi Tamdere
mevkisinde teröristlerce yola döşenen mayının uzaktan kumandayla
patlatılmasıyla şehit olan astsubaya Allahtan rahmet,
yakınlarına ve Türk milletine başsağlığı,
yaralı 2 ere acil şifalar dileyen açıklaması
15.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Giresun ili Dereli ilçesi Tamdere mevkisinde
teröristlerce yola döşenen mayının uzaktan kumandayla
patlatılmasıyla şehit olan astsubaya Allahtan rahmet,
yakınlarına ve Türk milletine başsağlığı,
yaralı 2 ere acil şifalar dileyen açıklaması
16.- Giresun
Milletvekili Ali Temürün, Giresun ili Dereli ilçesi Tamdere mevkisinde
teröristlerce yola döşenen mayının uzaktan kumandayla
patlatılmasıyla şehit olan astsubaya Allahtan rahmet,
yakınlarına ve Türk milletine başsağlığı,
yaralı 2 ere acil şifalar dileyen açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin,
şoför esnafının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/693)
2.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 21 milletvekilinin, çiftçilerin sulamada
kullandıkları elektrik borçları ile aylık fatura uygulamasının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/694)
3.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin,
TSKdaki intihar olaylarının araştırılması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/695)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/108,
10/295) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 26/4/2010 Pazartesi günkü birleşiminde
birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okayın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Anayasa
Komisyonu Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun,
Konya Milletvekili Atilla Kartın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Anayasa Komisyonu Başkanı ve
İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
5.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadolun, Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın, Samsun Milletvekili Haluk Koçun, AK
PARTİ Grubu Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Mersin
Milletvekili Mehmet Zafer Üskülün, Samsun Milletvekili Haluk Koçun,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
8.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadolun, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
9.- Mersin
Milletvekili Mehmet Zafer Üskülün, Kırklareli Milletvekili Turgut
Dibekin, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.- Kooperatifler
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı:
496)
5.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497)
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Milletvekili
olmadığı için cevap verme imkânına sahip olmayan
kişiler hakkında Genel Kurulda eleştiride bulunmanın
doğru olup olmadığı ve iktidar partisi milletvekillerine bu
konuda müsamahalı davranılıp davranılmadığı
konusunda
XI.-
GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Kadir Uralın, Genel Kurulun 25/4/2010 tarihli 94üncü
Birleşiminde söylediği bazı sözlerini geri
aldığına ilişkin önergesi
XII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, kuş ve domuz
gripleri ilaçlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağın cevabı (7/12783)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, ilaç sektöründeki bazı sorunlara
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/12860)
3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Erzurum Ilıcada işgalden
kurtuluş töreni yapılmamasına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/13350)
4.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Düzce Gölyakada kurulacak bir entegre tesise
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/13411)
5.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, TOKİ ve iştiraklerinin emlak
satışlarını gerçekleştiren firmaya ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/13472)
6.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepenin, RTÜKün bazı üyeleri
hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/13484)
7.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcının, büyük marketlerin şehir
dışına taşınmasına ilişkin sorusu ve Sanayi
ve Ticaret Bakanı Nihat Ergünün cevabı (7/13622)
8.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, Bodrumdaki TOKİ projesi
hazırlığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/13631)
9.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, RTÜK ve TRT yöneticilerine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/13639)
10.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, TRTde yönetim kademesinde görev yapan iki
personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/13640)
11.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, Adıyamanda yaptığı bir
konuşmaya ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Nevzat Pakdilin cevabı (7/13941)
12.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Adıyamanda
yaptığı bir konuşmaya ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı (7/13942)
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 12.04te açılarak on oturum yaptı.
Birinci, İkinci, Üçüncü Oturum
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 23 milletvekilinin, baz
istasyonlarının insan sağlığına etkilerinin
(10/690),
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 24 milletvekilinin, tıbbi amaçlı
bitkisel ürünlerin denetimsiz kullanımının (10/691),
Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, tutuklu ve
hükümlülerin sağlık hizmetlerinde yaşadıkları
sorunların (10/692),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması;
MHP Grup
Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Ermeni iddialarına
karşı izlenen politika konusunda bir genel görüşme (8/14),
Açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Madencilik
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/67, 75, 82, 122, 141,
180, 193, 208, 216, 229, 304, 309, 320, 324, 336, 337, 342, 374, 377, 388, 404)
esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, 7-12 Mayıs 2010 tarihleri
arasında Kanadada inceleme çalışması yapmak üzere,
Komisyon üyelerinden oluşan, üye sayısı ve isimleri belirlenen
Parlamento heyetine ilişkin tezkeresinin Başkanlıkça da uygun
bulunduğuna ilişin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan:
(10/361) esas
numaralı, yolsuzlukların sebeplerinin, sosyal ve ekonomik
boyutlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun
25/4/2010 Pazar günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP,
(10/20, 10/286,
10/441, 10/493) esas numaralı, üniversite öğrencilerinin
sorunları hakkındaki Meclis araştırması önergelerinin
görüşmelerinin Genel Kurulun 25/4/2010 Pazar günkü birleşiminde
birlikte yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün,
grubuna,
İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin, grubuna,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Bilecik Milletvekili Fahrettin
Poyrazın, grubuna,
Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz, Bilecik Milletvekili Fahrettin
Poyrazın, şahsına,
Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş, Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın,
mensubu bulunduğu Hükûmete,
Konya
Milletvekili Faruk Bal, Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın, mensubu
bulunduğu Hükûmete,
Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, AK PARTİ Grubu
Başkanına,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Mersin
Milletvekili Kadir Ural, sarf ettiği bazı sözlerinin
maksadını aşan bir şekilde yanlış
anlaşılması ve yorumlanmasından dolayı üzüntü
duyduğuna ve şerefsiz kelimesi yanlış
anlaşıldıysa özür dilediğine,
Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır, Başbakana hakaret kastının
olmadığına,
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, okullarını bitiren
öğrenciler iş bulamadıkları için almış
oldukları öğrenci kredilerini ödeyemediklerinden Hükûmetin bu kredi
borçlarında bir iyileştirme yapması gerektiğine, kredi
miktarının artırılmasına ve imkânı olmayan
öğrencilerin yurtlarda ücretsiz kalmasına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Birleşime
saat 15.01de ara verildi.
|
|
|
Sadık
YAKUT |
|
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
|
Gülşen
ORHAN |
|
Murat
ÖZKAN |
|
|
Van |
|
Giresun |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
Fatih
METİN |
|
|
|
|
Bolu |
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
Dördüncü, Beşinci, Altıncı, Yedinci,
Sekizinci, Dokuzuncu, Onuncu Oturum
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü
sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/761) (S. Sayısı: 458),
4üncü
sırasında bulunan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kooperatifler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporlarının (1/811,
2/633) (S. Sayısı: 496),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
5inci
sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/656) (S. Sayısı: 497)
birinci görüşmesinde 19uncu maddesine kadar kabul edildi.
Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, bir gruba mensup milletvekilleri
tarafından 1inci maddeden itibaren verilen ve standart olarak
hazırlanmış bulunan önergelerde hakaret kastı
bulunduğuna ve bunun Başkanlıkça önlenmesi gerektiğine,
Manisa
Milletvekili Şahin Mengü, Anayasa Komisyonu Başkanı ve
İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun, kendisinin de görev
yaptığı dönemde Türkiye Barolar Birliğinde yapılan
anayasa çalışmasıyla ilgili söylediği sözlere,
İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Anayasa Komisyonu
Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun ve Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, kendisinin de görev yaptığı
dönemde Türkiye Barolar Birliğinde yapılan anayasa
çalışmasıyla ilgili söylediği sözlere,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın, grup sözcüleri Faruk Balın
konuşmasını farklı yorumlamasına,
Anayasa Komisyonu
Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, Konya Milletvekili
Atilla Kartın, kendisinin yazdığı kitaptan bir
paragrafı okuyup ondan önceki ve sonraki pragrafları okumayarak Genel
Kurulu yanlış bilgilendirdiğine,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğluna, kürsüde
açtığı pankarttaki ifadeleriyle Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanına hakaret ederek Meclisin mehabetine gölge düşürmesi
nedeniyle kınama cezası verildi; yaptığı savunmadan
sonra Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğluna kınama
cezası verilmesi yapılan oylamadan sonra kabul edildi.
Kıvırtma
kelimesi hakaret kabul edilerek Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki
Kulkuloğluna uygulanan kınama cezasının, aynı
kelimeyi birkaç defa kullanan Samsun Milletvekili Suat Kılıça da
uygulanması istemi sonucunda Samsun Milletvekili Suat Kılıç bir
savunma konuşması yaptı; kınama cezası verilmesi
yapılan oylamadan sonra kabul edilmedi.
Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki
Kulkuloğlunun, AK PARTİ Grubu Başkanına,
Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu, Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, şahsına,
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Konya Milletvekili Faruk Balın, AK
PARTİ Grubu Başkanına,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Kıvırtma
kelimesininin hakaret anlamına gelip gelmediği ve bu kelimeyi
kullanan muhalefet partisi milletvekiline ve iktidar partisi milletvekiline
farklı davranılıp davranılmadığı,
Hatip kürsüde
konuşurken birleşime ara vererek hatibin süresi bitmeden sözünün
kesilmesi ve yeni oturumda hatibin sözlerini tamamlamak istemesine rağmen,
buna imkân tanımaması ile asıl konu görüşülürken Oturum
Başkanının görüşünü açıklayıp açıklayamayacağı,
Konularında
açılan usul tartışmaları sonucunda, Oturum
Başkanı, tutumunu değiştirecek bir durum
olmadığını açıkladı.
Alınan karar
gereğince, 26 Nisan 2010 Pazartesi günü saat 11.00de toplanmak üzere
birleşime 03.18de son verildi.
|
|
|
Mehmet Ali ŞAHİN |
|
|
|
|
Başkan |
|
|
|
Gülşen ORHAN |
|
Murat ÖZKAN |
|
|
Van |
|
Giresun |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
Yusuf COŞKUN |
|
Fatih METİN |
|
|
Bingöl |
|
Bolu |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
Harun TÜFEKCİ |
|
|
|
|
Konya |
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 130
II.-
GELEN KÂĞITLAR
26
Nisan 2010 Pazartesi
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Posoftaki bazı köylerdeki yol ve su
çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2014) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/04/2010)
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanda sağlık hizmetlerindeki
bazı ihtiyaçlara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2015) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Posofta görevlendirilen öğretmenlere
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2016)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
4.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Posoftaki köy camilerinin bakım ve
onarımına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) sözlü
soru önergesi (6/2017) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/04/2010)
5.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Posoftaki Hazine arazilerine ilişkin
Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/2018) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/04/2010)
6.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaşın, döşenen mayınlara
ilişkin Milli Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2019)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Ümit Şafakın, İzmir Aliağada yapılan
kirli deniz suyu tahliyesiyle ilgili ihaleye ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13853) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/04/2010)
2.- İstanbul
Milletvekili Atila Kayanın, Kerkük politikasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13854)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/04/2010)
3.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin, askerlik görevi sırasında ölen
bazı kişilere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13855) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/04/2010)
4.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, bir internet paylaşım sitesindeki
bazı yayınlara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13856) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
5.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, Adanada yeni bir üniversite
kurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/13857) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
6.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, pancar kotasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13858)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
7.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Ceyhanda kurulacak termik santrallere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13859)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
8.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, esnaf destek eylem planına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13860)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
9.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, ekonomideki duruma ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13861)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
10.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, esnaf ve sanatkarlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13862)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
11.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, kamu
kuruluşlarının bir oteller zincirinde yaptığı toplantılara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13863)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
12.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın,
Başbakanlık korumaları için cip alımına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13864)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2010)
13.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Abant Gölünde yürütülen bazı
çalışmaların çevreye etkilerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13865) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/04/2010)
14.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, İstanbulda YGS öncesi yapılan
bir doküman dağıtımına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13866) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/04/2010)
15.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, hakkında soruşturma açılan
bir belediye başkanının görevden alınmamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13867)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2010)
16.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, bir kişi hakkında
terör örgütü üyeliği saptamasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/13868) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/04/2010)
17.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Ordu E Tipi Cezaevinde
yapıldığı iddia edilen bir uygulamaya ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13869)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/04/2010)
18.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, infaz koruma
memurlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13870) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/04/2010)
19.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, kadına yönelik şiddet konusundaki
yasal düzenlemelere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13871) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
20.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, kadına yönelik şiddet konusundaki
çalışmalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13872) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
21.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, KCK operasyonuna ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13873)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2010)
22.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, kadınların kayıt
dışı istihdamına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13874)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
23.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, iş yerlerindeki psikolojik şiddet
vakalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13875)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
24.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Alanya ilçesindeki sulama ve
taşkın koruma tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13876) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/04/2010)
25.- Antalya Milletvekili
Hüseyin Yıldızın, Finike ilçesindeki sulama ve taşkın
koruma tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13877) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/04/2010)
26.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Muratpaşa ilçesindeki
sulama ve taşkın koruma tesislerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13878)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
27.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Manavgat ilçesindeki sulama ve
taşkın koruma tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13879) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/04/2010)
28.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Kumluca ilçesindeki sulama ve
taşkın koruma tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13880) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/04/2010)
29.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Kaş ilçesindeki sulama ve
taşkın koruma tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13881) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/04/2010)
30.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, İbradı ilçesindeki
sulama ve taşkın koruma tesislerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13882)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
31.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Gündoğmuş ilçesindeki
sulama ve taşkın koruma tesislerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13883)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
32.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Elmalı ilçesindeki sulama
ve taşkın koruma tesislerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13884)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
33.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Demre ilçesindeki sulama ve
taşkın koruma tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13885) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/04/2010)
34.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Korkuteli ilçesindeki sulama ve
taşkın koruma tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13886) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/04/2010)
35.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Gazipaşa ilçesindeki sulama
ve taşkın koruma tesislerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13887)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
36.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Akseki ilçesindeki sulama ve taşkın
koruma tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13888) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/04/2010)
37.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Serik ilçesindeki sulama ve
taşkın koruma tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13889) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/04/2010)
38.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Kemer ilçesindeki sulama ve
taşkın koruma tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13890) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/04/2010)
39.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Simav Gölü arazisinin
kullanımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13891) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/04/2010)
40.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, maden ocağı kazalarına
ve madencilik ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13892)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
41.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Simav ilçesindeki araziler için
verilen jeotermal kaynak ve maden ruhsatlarına ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/13893)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2010)
42.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Seyitömer ve Tunçbilek Termik
Santrallerindeki çalışanlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13894)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2010)
43.-
İstanbul Milletvekili Ümit Şafakın, belediye
başkanlarının görevden alınmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13895)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/04/2010)
44.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, bir aile içi şiddet olayına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13896) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/04/2010)
45.-
Kırşehir Milletvekili Metin Çobanoğlunun, belediyelerde
yapılan ön incelemelere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13897) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/04/2010)
46.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengizin, Elazığ Belediyesinin bazı
ihalelerine ve borç durumuna ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13898) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/04/2010)
47.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Kumkapı Yabancılar
Misafirhanesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13899) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/04/2010)
48.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Seyhan Belediyesinin araç alım ve kiralama
ihalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13900) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/04/2010)
49.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Yüreğir Belediyesinin araç alım ve
kiralama ihalelerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13901) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/04/2010)
50.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, askerlik görevini yerine getiren
bir kişinin ölümüne ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13902) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/04/2010)
51.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, bir lise pansiyonunda çıkan olaylara
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13903) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
52.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelikin, Pervari-Beğendik Belediyesinin işçi
alımıyla ilgili iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13904)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2010)
53.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin, Tuncelideki tarihi kiliselerin durumuna
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13905) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/04/2010)
54.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, desteklenen dergilere ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13906)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
55.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, halk kütüphanelerine ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13907)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
56.-
Kırşehir Milletvekili Metin Çobanoğlunun, bir mahalle için
tahakkuk ettirilen ecrimisil bedellerinin ödemesine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13908)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/04/2010)
57.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, vergide uzlaşma uygulamasına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13909)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/04/2010)
58.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, bir öğretmen
atamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13910) (Başkanlığa geliş tarihi:
09/04/2010)
59.- Van Milletvekili
Fatma Kurtulanın, YGS sınav yerlerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13911)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/04/2010)
60.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, Mardin-
Kızıltepeden YGSye girecek adaylara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13912)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/04/2010)
61.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, öğretmen sayısının
artırılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13913) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/04/2010)
62.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, öğretmen
açığına ve ücretli öğretmenlere ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13914)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
63.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, taşra
teşkilatındaki yöneticilerin ücretlerine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13915)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
64.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Seviye Belirleme
Sınavına başvurulara ve bazı uygulamalara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13916)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
65.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Yozgatta yapılan bir okul
tanıtım gezisine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13917) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/04/2010)
66.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, okul öncesi eğitime ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13918)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
67.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, öğretmen açığına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13919) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
68.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, öğretmen açığına ve
polislerin ücretli öğretmenlik yapmasına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13920)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
69.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, 2009 Yılı Faaliyet Raporunda
belirtilen bazı konulara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13921) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/04/2010)
70.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, üniversiteye giriş sınavında
sınav yeri belirlenmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13922) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/04/2010)
71.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, şehit yakınları ve gazilerin
maaşlarına ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13923) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/04/2010)
72.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, askerlik görevi sırasında ölen
bir kişiye ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13924) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/04/2010)
73.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Ankara Sincan Devlet
Hastanesinde yaşanan bir olaya ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13925)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
74.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Antalyadaki hastanelerin
ihalelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13926) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
75.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, bir beldedeki sağlık
ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13927) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/04/2010)
76.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, bir kanser ilacına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13928)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
77.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, tomografinin
sağlığa etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13929) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/04/2010)
78.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, fındığın nihai ürün
olarak ihracına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13930) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/04/2010)
79.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, TMOnun ürün alımına ve
ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13931) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/04/2010)
80.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, katılmadığı bir
televizyon programına ve tarımla ilgili bazı konulara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13932) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
81.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, bir yönetmelikteki
değişikliklere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13933)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2010)
82.-
İstanbul Milletvekili Ümit Şafakın, İstanbul 2010 Avrupa
Kültür Başkenti projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati
Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/13934)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/04/2010)
83.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homrişin, Diyanet İşleri
Başkanlığının hac ve umre organizasyonlarına
ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru
önergesi (7/13935) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/04/2010)
84.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, havaalanlarında alınan bir ücrete
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13936) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/04/2010)
85.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, KOSGEBin destek
uygulamalarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/13937) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
86.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, Ermeni iddialarına yönelik
girişimlere ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13938) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/04/2010)
87.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, Cihanbeyliye OSB kurulmasına
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13939) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2010)
88.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Gönen ilçesinde yapılan
bir karşılama törenine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13940)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2010)
89.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, Adıyamanda yaptığı bir
konuşmaya ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/13941) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/04/2010)
90.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Adıyamanda
yaptığı bir konuşmaya ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/13942)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/04/2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin,
şoför esnafının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/693) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.03.2010)
2.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 21 Milletvekilinin, çiftçilerin sulamada kullandıkları
elektrik borçları ile aylık fatura uygulamasının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/694) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.03.2010)
3.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin,
TSKdaki intihar olaylarının araştırılması
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/695) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.03.2010)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürkün, geçirdiği bir trafik kazasıyla ilgili
açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12646)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, domuz gribiyle ilgili iddialara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12679)
3.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Antalyadaki devlet
hastanelerinin personel ve yatak sayılarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12683)
26 Nisan 2010
Pazartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 95inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Hükûmet adına Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun, Türkiye ile Ermenistan ilişkileri ve yaşanan son
gelişmeler hakkında açıklama yapmak üzere, İç Tüzükün
59uncu maddesine göre gündem dışı söz talebi vardır.
Gündeme geçmeden
önce bu talebi yerine getireceğim.
Sayın
Bakanın açıklamasından sonra, istemleri hâlinde siyasi parti
gruplarına ve grubu bulunmayan milletvekillerinden birine söz
vereceğim.
Konuşma
süreleri, Hükûmet için yirmi, siyasi parti grupları için on, grubu
bulunmayan milletvekili için beş dakikadır.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Hükûmetin Gündem
Dışı Açıklamaları
1.- Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun, Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesi ve
Güney Kafkasyadaki gelişmeler konusunda gündem dışı
açıklaması ve Batman Milletvekili Bengi Yıldız, Bursa
Milletvekili Onur Öymen, Ankara Milletvekili Ahmet Deniz Bölükbaşı ve
Çankırı Milletvekili Suat Kınıklıoğlu
grupları adına, Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının
şahsı adına, aynı konuda konuşmaları
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Ermenistan ile ilişkilerimizin normalleştirilmesi ve
Güney Kafkasyadaki gelişmeler konusunda, yüce Mecliste yeniden bilgi sunmak
üzere huzurunuzda bulunuyorum ve bundan büyük bir onur ve memnuniyet duyuyorum.
Hükûmetimiz,
milletimizin ve siyasi partilerimizin bu konuya gösterdikleri
duyarlılığı saygı ve şükranla
karşılamaktadır. Esasen daha önce de, bu süreç
başladığı andan itibaren yüce Meclisimizi birçok vesileyle
bilgilendirme imkânı bulmuştum.
Hatırlanacağı
gibi, Bakanlık görevini devraldıktan sonra, 22 Mayıs 2009da,
Meclisimizde grubu bulanan siyasi partilerimizin liderlerini ziyaret etmiş
ve kendilerine genel dış politika konuları yanında,
Ermenistan ile o dönem daha paraf aşamasında olan normalleşme
süreciyle ilgili bilgi aktarmıştım.
Yine, 24 Haziran
2009da bu kez yüce Meclisin Dışişleri Komisyonu ile
toplanmış ve kendilerine detaylı bilgi
aktarmıştım.
31 Ağustos
2009da, iki ülkenin normalleşme sürecini imza aşamasına getirme
kararlılığı üzerine, yine alınan karar çerçevesinde,
siyasi partilerimizi, yüce Meclisimizde grubu bulunan siyasi partilerimiz
dışında son seçimlerde yüzde 1in üzerinde oy almış
partilerimizi de partilerimizin liderlerini de bilgilendirmek üzere kendilerinden
randevu talep ettim ve detaylı bir bilgi verme imkânı buldum.
10 Ekim 2009
tarihinde Zürihte protokollerin imzalanması sonrasında ise, 21 Ekim
2009da, bu kez İç Tüzükün 59uncu maddesi uyarınca yine bilgi sunma
talebinde bulundum ve yüce Meclisimizi bilgilendirdim.
Daha sonra, 17
Kasım 2009da Plan ve Bütçe Komisyonunda bütçe görüşmelerinde ve 18
Aralık 2009da da yine bütçe görüşmeleri çerçevesinde Genel Kurulu
bilgilendirme imkânı buldum.
27 Şubat
2010 tarihinde, bu kez Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisinin
Dış İlişkiler Komitesine sunulan bir kararın gündemde
olması dolayısıyla, buraya giderek -gerçekten kendilerini burada
şükranla anıyorum- Türkiyenin görüşlerini aktarmak üzere büyük
bir gayret sarf eden ve değişik siyasi partilerimize mensup milletvekillerimizle
çok uzun bir görüşme gerçekleştirdim ve görüşlerimizi
kendilerine aktararak bu görüşlerimizin Amerika Birleşik
Devletlerinde dile getirilmesi hususunda kendilerinden ricada bulundum.
Daha sonra, yine
Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Dış
İlişkiler Komitesinde alınan karar sonrasında, 15 Mart
2010da Dışişleri Komisyonuna bizzat giderek bilgi verdim.
Bu geçmişi
verme sebebim, bu arka planı, temel nedeni bunun, yüce Meclisimizi her
aşamada, gerek komisyonlar düzeyinde gerek Genel Kurul düzeyinde gerekse
siyasi partilerimizin liderleri düzeyinde bilgilendirmiş olduğumuzun
bir kez daha sizlere arz edilmesidir.
Türkiye-Ermenistan
ilişkilerinin normalleştirilmesini ve Güney Kafkasyada son dönemde
artan dış politika aktivitemizi aslında Türk dış
politikasının genel çerçevesi içinde anlamak gerekmektedir.
Bunların, Türk dış politikasının genel çerçevesi ve
Türkiyenin yakın çevresine dönük dış politikası
anlaşılmaksızın tam ve doğru bir şekilde
değerlendirilmesi imkânı bulunamaz.
Son yıllarda
takip ettiğimiz dış politikamızın çok önemli iki
ilkesi var. Birincisi, komşu ülkelerle yeni bir çerçevede, mümkünse
problemlerin en minimum düzeye indirilmesini, sıfır problem düzeyine
yaklaşılmasını ve maksimum entegrasyonla komşu
ülkelerle tam ve mutlak bir iş birliğine geçilmesini sağlayacak
bir dış politika takip ediyoruz.
İkincisi de,
bu komşu ülkelerimizin hemen ötesindeki bölgelerde, bu komşu
ülkelerin bulunduğu bölgelerde aktif bir dış politika takip
ederek bu bölgelerde kalıcı bir barış, istikrar düzeninin
oluşmasını temin etmek.
Birinci hedefe
ulaşmak için biliyorsunuz çok ciddi çabalar sarf ettik. Bütün komşu
ülkelerle yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseyi kurma
aşamasına geldik. Ciddi sıkıntıları büyük ölçüde
aştık. Geçen sene Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği
Konseyi çerçevesinde Irak ile 48, Suriye ile 51 anlaşma imzaladık.
Önümüzdeki ay
aynı yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseyi
mekanizmasını Yunanistan ve Rusya ile kuracağız. Sayın
Başbakanımızın Yunanistan ziyaretinde Yunanistanla ortak
kabine toplantısı gerçekleştireceğiz. Sayın
Medvedevin Türkiye ziyaretinde de Türkiye ile Rusya arasında yine yüksek
düzeyli stratejik işbirliği konseyi kurulacak. Aynı konsey
yapılanmasını Bulgaristan ve Ukraynayla da kurmayı
planlıyoruz.
Bütün bu
komşu ülkelerle ilişkilere baktığımızda,
Azerbaycan ve Gürcistan ile olan yakın dostluğumuzun ve iş
birliğimizin de göz önünde tutulması durumunda tek eksik halka
Ermenistandır. Biz, Ermenistanla, diğer komşu ülkelerimizle
olduğu gibi, Türkiye ile karşılıklı
sınırlara saygı, karşılıklı diplomatik
ilişkilerin derinleştirilmesi esası çerçevesinde iyi
ilişkiler geliştirmek istiyoruz. Bu, aslında Yurtta sulh, cihanda
sulh. ilkesinin bugünkü çağa uyarlanmış dış
politikasıdır.
Bu çerçevede,
komşu bölgelere yönelik politikamıza baktığımızda
dört ana ilkeyle hareket ediyoruz: Bir: Bütün komşu bölgelerde, yani
Balkanlarda, Kafkaslarda, Orta Asyada ve Orta Doğuda biz ortak bir
güvenlik anlayışına, ekonomik karşılıklı
bağımlılığa, üst düzey siyasi diyaloğa ve çok
kültürlü bir yapıya, bir anlayışa dayalı bir yeni düzen
anlayışının gelişmesini istiyoruz. Yani, öyle bir
Balkanlar tahayyül ediyoruz ki, öyle bir Kafkasya tahayyül ediyoruz ki, öyle
bir Orta Doğu ve Orta Asya tahayyül ediyoruz ki, hiçbir ülke, hiçbir
millet bir diğerinden güvenlik bakımından sıkıntı
duymasın. Bu ülkeler birbirleriyle ekonomik olarak tam anlamıyla iç
içe geçsinler. Yine bu ülkeler farklı etnisitelere, farklı dinlere
mensup olsalar bile bir arada yaşamaya özen göstersinler ve her
şeyden önemlisi üst düzey siyasi diyaloğu sürdürsünler.
Özellikle,
ekonomik karşılıklı bağımlılığa
dikkatinizi çekmek istiyorum: Niçin biz vizeleri kaldırmaya
çalışıyoruz komşu ülkelerle? Niçin bütün bölgelerle bu
vizeleri kaldırma esası içinde ekonomik iş birliğine
yönelmek istiyoruz? Çünkü, haritayı lütfen zihninizde tasavvur ediniz,
batıda Fransa-Almanya-İtalya hattını çizin, kuzeyde Rusya,
en doğuda Çin ve Hindistan, bütün bu ortada kalan havzada ve Afrikada en
büyük ekonomi Türk ekonomisidir ve aslında bütün bu bölgelerin lokomotif
ekonomisi olma gücüne sahibiz. Dolayısıyla, istiyoruz ki, bütün
sınırlar açılsın, istiyoruz ki, iş adamları,
insanlar, mallar, bu bölgelerde istediği gibi serbestçe hareket edebilsin.
İstiyoruz ki, bu bölgelerde güvenlik hâkim olsun, şüphe hâkim
olmasın, çatışma hâkim olmasın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) İşgaller bitsin,
donmuş krizlere çözümler bulunsun. Bu perspektif hayata geçerse, bütün bu
bölgelerin lokomotifi Türkiye olacaktır. Hem barış lokomotifi
Türkiye olacaktır hem ekonomik lokomotifi Türkiye olacaktır hem de
düzen kurucu aktörü Türkiye olacaktır .
Geçtiğimiz
günlerde aslında bunun çok önemli bir işaretini birlikte
yaşadık. 24 Nisan 2010, belki önümüzdeki yıllarda
bazıları için Türkiye-Ermenistan ilişkileri bağlamında
yeni bir tartışma günü olarak hatırlanacaktır, ama
Balkanlar için 24 Nisan 2010 büyük Balkan barışının
başladığı gün olarak hatırlanacaktır çünkü
cumartesi günü, hepinizin bildiği gibi, on beş yıldır
birbirleriyle doğru bir zeminde görüşemeyen, çok büyük acılar
yaşamış olan Sırbistan ve Bosna-Hersekin
Cumhurbaşkanları Sayın Tadiç ve Sayın Sladziç,
İstanbulda Cumhurbaşkanımızın ev sahipliğinde
buluştular ve saatlerce süren görüşmelerden ve son derece
yapıcı görüşmelerden sonra, bundan sonra Balkanlarda ortak
adım atma kararlılığı gösterdiler. Yine,
Bosna-Hersekin toprak bütünlüğünü de garanti edecek şekilde,
Bosna-Herseke NATOnun üyelik eylem planı açıldı, cuma günü.
Bütün bunlar bir
arada alındığında, niçin bu kadar çaba sarf ediyoruz?
İstiyoruz ki Balkanlarda tekrar acı yaşanmasın.
İstiyoruz ki donmuş krizler çözüme kavuşturulsun.
Kafkasyaya da
aynı perspektifle bakıyoruz. Şunu yapabiliriz: Ne olursa olsun
bu statüko sürsün. diyebiliriz, belki bir dönem rahat ederiz, belki bir dönem
eleştirilere muhatap olmayız, belki bir dönem dış politika
(low profile) daha düşük profilde seyreder, dışarıda ve
içeride meydan okumalarla karşı karşıya kalmayız ama
çocuklarımıza, torunlarımıza problemli bir Kafkasya
bırakırız.
Türkiye herhangi
bir ülke değildir. Ermenistanda, Gürcistanda, Azerbaycanda olan her
şey bizi ilgilendirir. Rusyanın ve İranın Kafkasyadaki
her türlü yaklaşımı bizimle doğrudan alakalıdır.
Dolayısıyla, biz Kafkasyada statükonun devam etmesini istemiyoruz
çünkü Kafkasyadaki statüko ne Türkiyenin menfaatinedir, ekonomik ve siyasi
bir bariyer oluşturduğu için; ne kardeş Azerbaycanın
menfaatinedir, hâlâ işgal altında toprakları bulunduğu
için; ne Ermenistanın menfaatinedir, çünkü gittikçe fakirleşen bir
Ermenistan söz konusudur; ne Rusyanın menfaatinedir ne İranın
ne de herhangi bir ülkenin ama bu statükoyu değiştirecek cesur
adımlar atılamamıştır. Şimdi, biz, bir taraftan
Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecini başlatırken, diğer
taraftan Güney Kafkasyada son derece kapsamlı dış politika
hamleleri gerçekleştirirken, sayın milletvekilleri, bütün hedefimiz
bu statükoyu doğru yönde değiştirmektir. Bu taş yerinden
oynamıştır ve bu taş tekrar yerine oturduğunda
Kafkaslara barış ve istikrar gelecek şekilde yerine
oturmalıdır; bütün meselemiz, bütün hedefimiz budur.
Kafkasyada bu
çalışmaları başlatırken konjonktürel bir adım
atmadı Türkiye. İstedik ki hem Türkiyeyle Ermenistan arasındaki
ilişkiler birbirine saygı esasında, toprak bütünlüğü
esasında iyileşsin, düzelsin, aynı diğer komşu
ülkelerimiz gibi; hem Türklerle Ermeniler dünyanın neresinde olurlarsa
olsunlar rahatlıkla kalplerini açabilsinler, zihinlerini açabilsinler,
tartışabilsinler, acılar varsa bunları da
paylaşabilsinler ve yeni bir barış dönemi başlasın;
hem de Kafkasyada kapsamlı bir barışın önünü açalım.
Peki, bunları gerçekleştirebildik mi? Tabii ki zorluklarla
karşı karşıya kalacağımızı biliyorduk.
Bu yola çıkarken, statükodan menfaatlenen diasporadaki bazı
çevrelerin, yine bu statükonun sürmesinden menfaat uman bazı aktörlerin
bunu engellemeye çalışacağını tahmin ediyorduk ama
eğer bu tür adımlar atıyorsanız böyle meydan okumalara
karşı hazırlıklı olmanız gerekir ve biz de bu
çerçevede hazırlıklarımızı yapmıştık.
Bu süreçlerde, öz
güveni yüksek olan, psikolojik olarak kendine güvenen ve paniğe
kapılmayan, soğukkanlı değerlendirmeler yapan aktörler bir
sonraki adımda mutlaka kazançlı çıkarlar; buna
karşılık, ön yargılarla davranan, geçmiş korkularla
hareket eden, vizyondan daha çok çatışmayı ve geçmiş
çatışmalara dayalı psikolojileri yansıtan aktörler zaman
kaybedeler, kan kaybederler ve çevrelerinde de dünyada da itibar kaybederler.
Dolayısıyla, biz çok açık bir vizyonla hareket ediyoruz ve
istiyoruz ki hem yüce milletimiz bu vizyonu bütünüyle benimseyip bize destek
versin hem yüce Meclisimiz hem bölgedeki bütün aktörler bu vizyonun kendilerine
büyük bir kazanç getireceğini ifade etsinler hem de dünyadaki büyük
aktörler bu vizyonla aslında donmuş krizlerle birlikte, bitmesiyle
yeni bir dönemin başlayacağını idrak etsinler.
Protokollerin
imzalanmasından sonra geçen süreçteki birkaç gelişmeye dikkatlerinizi
çekmek istiyorum. Biz protokolleri 10 Ekimde imzaladıktan hemen sonra yüce
Meclisimize sunduk. Ermenistandaki uygulama gereği önce Anayasa
Mahkemesine sundular, sonra, Anayasa Mahkemesindeki karar sonrasında kendi
meclislerine sundular. Bu, normal, prosedürel bir işleyiştir ama
bunun arka planında mutlaka hukuki ve psikolojik ve siyasi ciddi boyutlar
olduğunu hep biliyoruz.
Öncelikle,
Ermenistan Anayasa Mahkemesi kararı söz konusu oldu. Biz bu karara
karşı önce
Bu karar, biliyorsunuz, olumlu yönde ilk açıklama
yapıldı, sonra gerekçeli karar gündeme geldiğinde biz bu
kararın protokollerin lafzına ve ruhuna uygun düşmeyen unsurlar
barındırdığını söyleyerek bütün taraflar nezdinde
ciddi girişimlerde bulunduk ve hâlâ hukuki mütalaalar konusundaki
ısrarımızı sürdüreceğiz ve bu konuda, protokollerin
onaylanması aşamasında herhangi bir fluluk, herhangi bir
karmaşıklık olmamasına özen gösteririz ama her hâlükârda
şunu bilmemiz gerekir ki: Eğer bu protokoller ruhuna ve lafzına
aykırı şekilde yorumlanacak olursa, bizim, her zaman, Viyana
Anlaşmalar Hukuku Sözleşmesinin 18inci ve 27nci maddeleri
uyarınca gerekli tedbirleri alma hakkımız var.
Yine bu
protokollerle gündeme gelen birçok konuyu, daha önce, ben, teknik
detayları yüce Meclisimize arz ettiğim için, burada tekrar tekrar o
konular üzerinde durmak istemiyorum ancak bu protokollerle, bu Anayasa
Mahkemesi kararıyla, işte, Kars Anlaşmasının tartışmaya
açıldığı, Ermenistanın Türkiye-Ermenistan
sınırını tanımadığı gibi konular
gerçekten uluslararası hukuk mantığı açısından
yeterli zemine sahip olmayan konulardır.
Biz, her
şeyi, her türlü tedbiri alarak en sağlam temelde bu protokollerin
yorumlanmasına özen göstereceğiz ancak Viyana Anlaşmalar Hukuku
Sözleşmesinin Şartların Esaslı Değişmesi (Ahde
Vefa) başlıklı 62nci maddesi ve Viyana Devletlerin
Anlaşmalara Ardıl Olması Sözleşmesinin 34üncü maddesi çok
açıktır: Ardıl devletler, önceki devletlerin
imzaladığı anlaşmalara sadık kalmak
zorundadırlar, hiçbir şartın değişmesi esasına
dayalı olarak, başka yorum yapılamaz. Kaldı ki böyle bir
yorum yapılması hâlinde, zaten bizim her an gerekli hukuki
adımları atma hakkımız sabittir, mahfuzdur ve bu konudaki
hukuki çabalarımız devam ediyor uluslararası her alanda. Bundan
sonra da bu çabalara hız vererek sürdüreceğiz.
Ermenistan için
de bu çerçevede ikinci bir gelişme de son günlerde, 24 Nisan
yaklaştıkça -özellikle Ermenistan içinde ve diasporada- her zaman
olduğu gibi, her yıl olduğu gibi, bir hareketlenme
gözlenmesidir. Bu, bu yıla ait bir şey değil, her yıl bu
olur ve her yıl, biz gerekli tepkileri veririz. Bu yıl da bu
hareketlenmeler olmuştur. Bunun sonucunda, biraz da iç politik saiklerle,
Sayın Sarkisyan, bildiğiniz gibi, sürecin
durmadığını vurgulayarak Parlamentoda bu protokollerin onay
sürecini dondurduğunu ifade etti ama Bu protokolleri çektim. demedi, Bu
protokoller gündemden düşmüştür. demedi. Zaten, çok pratik bir
gerçektir, biz de Parlamentomuza sunduk Hükûmet olarak, bundan sonra
Parlamentonun takdiridir. Bu, Ermenistan için de böyledir, başka ülkeler
için de. Ne zaman siyasi şartlar oluşursa -ki bu siyasi şartlar
herkesçe bilinen şartlardır- uygun siyasi psikoloji
oluştuğunda Parlamentolarımız buna onay verecektir.
Yine, ikinci bir
önemli gelişme, son aylarda
OKTAY VURAL
(İzmir) Parlamento onay vermez, iradesini kullanır.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) İradesini kullanır, tamam.
OKTAY VURAL
(İzmir) Onay makamı değildir burası. Milletin iradesidir.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Ne kastettiğim
anlaşılmıştır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Onay yeri değildir.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Ne kastettiğim
anlaşılmıştır Sayın Vural. Ne kastettiğim
anlaşılmıştır. Bu, tamamıyla yüce Meclisimizin
takdiridir, kastettiğim odur.
OKTAY VURAL
(İzmir) Talimat veriyorsunuz.
AHMET YENİ
(Samsun) Biz, ne demek istediğini anladık.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) İkinci önemli husus, bu noktada,
yine bu ayların her sene yaşanan psikolojisine uygun olarak bazı
üçüncü ülkelerde, özellikle Amerika Birleşik Devletlerinde, bazı
tasarıların gündeme gelmesidir. Bu konuda da Hükûmetimiz her türlü
tedbiri almıştır ve dikkat ederseniz, ben bunu yine geçmiş
rakamlarını, geçmiş uygulamalarını vererek burada
vaktinizi almak istemiyorum ama Temsilciler Meclisinin Dışişleri
Komitesinde, aslında normal prosedürel uygulamalarda olmuş olsa ve
takip edilen ilkeler çerçevesinde olsa başka türlü çıkabilecek bir
karar, 23-22 gibi, son derece hassas bir denge içinde
çıkmıştır. Türkiye de bu konuda, milletimizin tarihine,
onuruna sahip çıkacak -Hükûmetimiz- her türlü tepkiyi göstermiştir ve
tekrar böyle bir durum olması durumunda da bu tepkileri göstermekte
tereddüt göstermeyecektir. Dolayısıyla da bugün, önümüzdeki dönemde,
bu süreçte hedeflerimizden birisi de Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin
herhangi bir başka üçüncü ülke tarafından, -bu, hangi ülke olursa
olsun- gündeme getirilmesine ve yargılanmasına izin vermemektir.
Üçüncü bir önemli
gelişme, Türkiye-Ermenistan normalleşmesi paralelinde son aylarda,
buna paralel bir şekilde, özellikle Azerbaycan ile Ermenistan
arasındaki görüşmelerin aldığı seyir. Bunu size,
şu teminatla geçmişte vurguladım, şimdi tekrar bir daha
vurguluyorum: Daha geçen pazartesi günü Baküdeydim. Bütün bu süreçte, dost ve
kardeş Azerbaycanın yetkilileriyle, başta Sayın
Cumhurbaşkanı Aliyev olmak üzere bütün yetkililerle tam bir iş
birliği ve koordinasyon içinde çalıştık. Her aşamada
bilgilendirdik, her aşamada görüşlerini aldık. Onlar da her
aşamada bizimle birlikte çalışmaya, paralel davranmaya özen
gösterdiler. Bu süreçte, son bir yıl içinde, Minsk Grubu öylesine
hareketlendi ki, 9 kez, Azerbaycan ve Ermenistan Cumhurbaşkanları
Sayın Aliyev ve Sayın Sarkisyan bir araya geldiler. On altı
yılda gözükenden çok daha fazla bir ivme kazandı
Azerbaycan-Ermenistan ihtilafının çözümü.
Biz, Karabağ
meselesi başta olmak üzere, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki
konuları her türlü ikili görüşmelerimizin, her türlü
uluslararası görüşmelerimizin birinci konusu yaptık, her zaman.
Sayın
Başbakanımız Parise gitti, biliyorsunuz, bu ayın
başında; Sayın Sarkisyanla önce bu konuyu konuştu. Daha
sonra, ocak ayında Moskovaya gitmiştik; Sayın Medvedevle,
Sayın Putinle önce bu konuyu konuştuk. Washingtona gittik, Nükleer
Güvenlik Zirvesi, konu buydu ama Sayın Obamayla ilk açılan konu
Türkiye-Ermenistan, Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri oldu ve net olarak da
her yerde söyledik, o zirveye Azerbaycanın katılması konusunda
da Türkiye üzerine düşeni yapmıştır ve
katılmaması da uluslararası toplum açısından büyük bir
eksiklik ve zaaf olmuştur.
Yine, önümüzdeki
günlerde Sayın Medvedev Türkiyeye gelecek; yine, gündemimizdeki en önemli
konulardan birisi, Azerbaycanın işgal altındaki toprakları
olacak. Biz bu konuyu kendi meselemiz olarak ele alıyor ve bu konuyu her
gün, her zeminde gündemde tutmaya devam ediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bildiğiniz
gibi, Washington zirvesine gitmeden önce, Dışişleri
Müsteşarımız Sayın Sinirlioğlu, Sayın
Başbakanımızın özel bir mesajını önce Sayın
Sarkisyana, daha sonra, oradaki gelişmeleri de değerlendirmek üzere
Sayın Aliyeve iletti. Washington dönüşünde de, benim daha Ankarada
bir gün bile kalmadan gittiğim ilk durak Bakü oldu ve şunu bir kez
daha ifade ediyorum, bundan sonra atılacak adımlar konusunda Türkiye
ile Azerbaycan arasında tam bir koordinasyon vardır. Hiçbir
gelişme Türkiye ile Azerbaycan arasındaki dostluğa darbe
vuramaz. Bunu herkes bilmeli. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şimdi, bütün
bu gelişmeler göz önüne alındığında, hedefimiz ne?
Önümüzdeki dönemde hedefimiz, her şeyden önce
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Hemen bitiriyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim.
Biz önümüzdeki
perspektifte, önümüzdeki dönemde üç hedefi aynı anda gerçekleştirmek
istiyoruz ve bu konuda da iyimserliğimizi sürdürüyoruz. Bir:
Türkiye-Ermenistan ilişkileri diğer komşu ülkelerle olduğu
gibi normalleşecek. Bir şekilde bunun gerçekleşmesini istiyoruz.
Buna paralel
olarak, Azerbaycanın işgal altındaki topraklarında
işgalin bitmesi de dâhil olmak üzere, Azerbaycan-Ermenistan ihtilafı
çözülecek ve Türkiye-Ermenistan sınırı
açıldığı gibi, Azerbaycan-Ermenistan sınırı
da açılacak. Bu şu demektir: Erzurumdan Orta Asyaya doğrudan
bir koridor açılacak.
Üç: Bu konunun,
artık, Türkiye-Amerika ilişkileri başta olmak üzere herhangi
başka ilişkimizin gölgesinde veya o ilişkileri gölgede
bırakacak şekilde gelişmesine izin vermeyeceğiz.
Dört: Türkler ve
Ermeniler, asırlarca bir arada yaşayan bu iki millet, dünyanın
neredesinde olurlarsa olsunlar, karşılaştıklarında,
sadece acıları değil, ortak tarihleri de paylaşmayı öğrenecekler,
birlikte yaşayacaklar, bundan sonra da birlikte, beraber olacaklar. Bizim
barış perspektifimiz budur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ancak, bu
iyimserliğe rağmen, bir hususu da buradan vurgulamadan bu kürsüyü
terk etmek istemiyorum. Biz bu kadar vizyon ağırlıklı, bu
kadar barışçıl bir perspektifi ülkemizde, çevremizde, bölgemizde
ve dünyada sürdürürken Ermenistanda kendini bilmez bazı grupların
millî onurumuzu zedeleyecek şekilde bayrağımıza ve devlet
sembollerimize dönük olarak yaptıkları eylemleri en şiddetli
şekilde kınıyoruz. Bunu her düzeyde kınadık,
Ermenistan nezdinde de, bütün uluslararası platformlar nezdinde de, ama
şunu biliyoruz ki: Bu provokatörler bizim büyük vizyonumuzun hayata
geçmesini engelleyemeyecekler. Onlara karşı da her yerde, her zeminde
mücadele etmeye devam edeceğiz ve Türk milletinin onurlu tarihine hakaret
eden herkese hak ettiği cevabı her zeminde bundan sonra da
vereceğiz. Bizim bu perspektifimizle Türkiye, bütün bu
coğrafyanın lokomotif gücü olmaya kararlıdır ve
olacaktır. Gelecek nesillere de bizim aktaracağımız miras:
Etrafımızda komşularımızla, bölgede, bölgesel ve
küresel barışta öncü bir ülke olarak Türkiye mirasını
onlara devretmeye kararlıyız.
Çok teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Evet,
gruplarımız adına ilk konuşmacı, Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Batman Milletvekili ve Grup Başkan
Vekili Sayın Bengi Yıldız.
Buyurun efendim.
(BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
BENGİ YILDIZ (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de Sayın Davutoğlunun
bıraktığı yerden başlayayım.
Şüphesiz,
yaşanan acıların protestoları, düşünce
açıklamaları olur ama bir halkın ortak değerlerine bir
saldırı taşıyacak eylemleri Barış ve Demokrasi
Partisi olarak tasvip etmediğimizi biz de belirtmek isteriz.
1910ların
psikolojisiyle diplomasi yapılmaz, barış olmaz. Hep
savunmacı bir dış politika. Hâlbuki artık
sınırları belirlenen ve kimsenin tartışmaya
teşebbüs edemeyeceği doksan yıllık bir cumhuriyet var
ortada. Buna göre bir politikayı ortaya koymanın zamanı
gelmiştir. Partimizin dün itibarıyla bu meseleye ilişkin
kamuoyuyla paylaştığı görüşlerini sayın
Parlamento üyeleriyle paylaşmak istiyorum.
20nci
yüzyılın yaşanmış en büyük trajedilerinden biri olan
1915 olayları 24 Nisanda doksan beşinci yılını geride
bıraksa da toplumsal hafızadaki yerini bütün güncelliğiyle hâlen
korumaktadır. 1915te Ermeni halkı döneminin ittihatçı
zihniyetinin karanlık politikaları yüzünden büyük acılar
yaşadı. Zorunlu tehcire tabi tutularak barış içerisinde
kardeşçe birlikte yaşadığı Anadolu ve Mezopotamya
halklarından, bu topraklarından, yerinden yurdundan
koparıldı. İnsanlık tarihinde büyük bir felaket olarak
geçen bu trajedi bir asırdan bu yana gerek kardeş halkların
gerekse uluslararası toplumun vicdanında derin yaralar
oluşturması hasebiyle hâlen acısını günümüzde de
sürdürmektedir. Hiç kuşkusuz ki tarihsel trajediler
karşısında toplumsal vicdanların temizlenmesi ve
onarılması ancak ve ancak tarih önünde yüzleşmeyle ve
mağdur halklardan özür dilemeyle mümkündür.
Unutulmamalıdır
ki gerçekleştirilecek tarihî bir yüzleşme, aynı zamanda,
yaşanan acıların bir daha yaşanmamasının da
teminatı olacaktır. Halklarımızın, demokratik
kamuoyunun ve uluslararası toplumun beklentisi budur. Halklar arası
diyaloğun geliştirilmesi ve iki ülke arasında
barışçıl ilişkilerin kurulabilmesi için Türkiyenin yok
saydığı, inkâr ettiği doksan beş yıllık bir
tarihsel gerçeklikle yüzleşmesi artık kaçınılmazdır.
Eğer bu elim
olayların gelecek kuşaklara acı bir miras olarak devredilmesi
istenmiyorsa, bir an önce geçmişin tarihsel, siyasal, toplumsal öz
eleştirisini yapmak zorundayız. Bu yüzleşme adına
değerli aydınlarımızın, yazarlarımızın,
insan hakları savunucuların, barış aktivistlerin
yıllardan bu yana sürdürdüğü mücadeleyi, halklar arası
diyaloğun sunduğu önemli katkılardan dolayı oldukça
anlamlı ve değerli bulduğumuzu belirtmek istiyoruz diyor
Barış ve Demokrasi Partisi.
İlke olarak
dış politikamızda, Gazi Mustafa Kemalin belirttiği gibi
Yurtta sulh, cihanda sulh ilkesini hayata geçirmek lazım.
Yaşadığımız bütün acıların temelinde 19uncu
ve 20nci yüzyılın ulusçuluk ve milliyetçilik hareketlerinin neden
olduğunu biliyoruz. Her milletin, her etnik yapının kendisine
bir devlet kurmayı zorunlu gördüğü bir anlayış, bütün
imparatorlukların parçalanması, halkların birbirine girmesine,
birbirine kırdırtılmasına sebep olmuştur ne yazık
ki ve 5 milyon kilometrekarelik Osmanlı İmparatorluğunda
yaşayan halklar Anadoluya kadar çekilip büzülmek zorunda
kaldığında, o dönemin psikolojisini de İttihat Terakki
Partisinin Öncelikle yine 5 milyon kilometrekareye genişleteyim. diyerek
halklarımızı koyduğu Birinci Dünya Savaşı, o
Birinci Dünya Savaşında yüz binlerce insanımızı
yitirmemiz ve sonunda Anadoluya tekrar çekilmek durumunda
kaldığımız bir gerçeklik vardır.
İttihat
Terakki Partisinin, onun yönetenlerinin Türkiye halklarına karşı
bir suç iş işlemediğini söylersek, Birinci Dünya
Savaşında 5 milyon kilometrekareden Anadoluya kadar çekilmemizin
çok meşru ve haklı olduğunu da söylemek isteriz. Hâlbuki böyle
bir durum yoktur. Eğer o korkular, o büzülme korkusu, o küçülme korkusu
bütün hücrelere kadar sinmemiş olsaydı herhâlde bugün asgarisinden
Misakımillî sınırları içerisindeki bir devlet
olacaktık.
Burada,
yaşanan sıkıntıların, Rusların Doğu
Anadoluyu işgal etmesi ve orada Ermeni Taşnak Hınçak
partilerinin onları desteklemesinin de önemli bir faktör olduğunu
biliyoruz. Ben Batmanlıyım. Batmanda, Sasonda, Kozlukta Ermeni
halkıyla Kürtlerin, Türklerin barış içerisinde yaşadığını
biliyoruz. Ama doğu cephesine giden insanlarımızın
döndüğünde Orada Kürtler, Türkler, Ruslar tarafından, Ermeniler
tarafından öldürülüyor. dediklerinde ortaya çıkan psikolojik havayı
herkes tahmin edebilir.
Nenem Hamle
anlatırdı: 2 tane Ermeni genci hizmetçi olarak bizim köyde
tutuyorlar, çalıştırıyorlar, sahipleniyorlar. Ama doğu
cephesine giden askerlerimiz döndüğünde, Orada Ermeniler bizi
katlediyor. dediğinde köydekilerin girdiği havayla o 2 Ermeni
gencini dere kenarına götürerek, herkesin de bir taş atması
suretiyle o 2 Ermeni gencinin öldürüldüğünü gözyaşları dökerek
anlatırdı. Böyle bir gerçekliğimiz var. Halkların,
Türklerin, Kürtlerin, Ermenilere düşman olduğu tezi, halkların
birbirini kırdırmak istediği tezi hiçbir şekilde bizim
tarafımızdan kabul görecek bir durum değildir. Ama yönetenlerin,
siyasetçilerin büyük suçlar işlediği gerçekliği vardır ve
bu suçlar hiçbir zaman Anadolu halkını, Türk halkını, Kürt
halkını, Anadoluda yaşayanları hiçbir şekilde
bağlamaz.
Onun için, bizce,
Türkiye belirli çekincelerden, korkulardan kendisini arındırması
lazım. Dünyanın, Orta Doğunun en güçlü, en müreffeh ülkesi
olabilecek bir konumdadır. Gücünü, adaletten, gerçeklikten alması
lazım. Dünyanın hiçbir ülkesi, başta Amerika Birleşik
Devletleri ve Avrupa ülkeleri her yıl aynı meseleyi önümüze
ısıtıp ısıtıp koyup bizim dış
politikamızı zaafa uğratmasına fırsat vermememiz
lazım. Yıllardan beri aynı hikâyeyi, aynı şeyleri
yaşıyoruz ve dış politika adına gidip onları ikna
etmeye çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
Sevgili Hrant Dinkin dediği gibi, bu mesele yabancı
parlamentoların karışabileceği, onların işi olan
bir mesele değildir. Bu mesele bizim meselemizdir. Bütün toplumlar
geçmişiyle yüzleşir, tarihiyle yüzleşir. Bir hata
işlenmişse de, Sevgili Akın Birdalın dediği gibi,
yoldan geçerken eğer yanlışlıkla birisine çarparsan
Affedersin. diyorsun, özür diliyorsun. Halkların birbirine
karşı, geçmişte yapılan hatalardan dolayı birbirinden
Affedersiniz, özür diliyoruz. demesinden daha doğal bir şey olmaz.
Bu, hiç kimseyi de küçültmez, tam tersine büyütür. Bu meseleyi Almanyanın
Yahudilere karşı işlediği insanlık suçuyla
karşılaştırmak için söylemiyorum ama
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yıldız.
BENGİ YILDIZ
(Devamla)
Almanya Başbakanı Willy Brandt İkinci Dünya
Savaşında katledilen Polonyadaki Yahudilerin yerine
gittiğinde, Polonyaya gittiğinde oradaki anıt yanında diz
çöküp özür dilediğinde o zamana kadar dünyada hiç tanınmayan, çokça
bir lider olarak görülmeyen Willy Brandt dünya tarihine adını
altın harflerle yazdı. Willy Brandtı öyle bir hareket
yaptığı için kimse kınamıyor, tam tersine büyütüyor.
Onun için, bizim
de kardeş halklarımızdan yüzlerce yıl milleti
sadıkan olarak nitelediğimiz Ermeni halkıyla geçmişte
yaşadığımız belirli problemler vardır, bu
problemlerle yüzleşebiliriz. Çok rahatlıkla, hiç kimsenin ulusal
sınırlarımızı tartışmasına izin
vermeden bu sorunu diyalog şeklinde, barış içerisinde
çözebileceğimize inanıyoruz. Halkların arasında bir problem
yoktur ama geçmişte bu acılar yaşanmıştır, bu
acıların tekrar yaşanmaması için de geçmişimizle
yüzleşmemiz gerektiğine inanıyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
(BDP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Onur Öymen.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ONUR ÖYMEN (Bursa) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Ermeni soykırımı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, soykırım iddialarıyla ilgili olarak 24 Nisan
günü meydana gelen gelişmeler ibret verici olmuştur. Amerikan
Başkanı Obama, her yıl olduğu gibi Ermeni
soykırımını anma günü vesilesiyle yaptığı
konuşmada 1915 olaylarını korkunç bir mezalim olarak
nitelendirmiştir; 1,5 milyon Ermeninin katledildiğini ileri
sürmüştür ve bu olaylar hakkında daha önce ifade ettiği
görüşlerde bir değişiklik olmadığını
söylemiştir. Bildiğiniz gibi, daha önce, Sayın Obama, bu
olayları soykırım olarak nitelendirmişti. Bu defa, geçen
yıl olduğu gibi soykırım sözünün Ermenice
karşılığı olan mets yegern sözünü ifade
etmiştir, kullanmıştır.
Sayın
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bu sözlerin kabul
edilemez olduğunu, adaletsizlik olduğunu belirtmiş;
Dışişleri Bakanlığımız da esef verici olarak
nitelendirmiştir.
Sayın
Başbakanımız ne demiştir? Sayın Başbakan
Hassasiyetlerimizi bilerek o yolda bir açıklama yaptı. diyor. Yani
bu açıklamadan memnun! Aynı Hükûmetin Başbakanı ile
Dışişleri Bakanlığı arasındaki bu
çelişkiyi dikkatinize sunmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, atalarımıza yapılan bu
haksızlığı içimize sindirebilir miyiz, sineye çekebilir
miyiz? Ama öyle anlaşılıyor ki Sayın Başbakan
memnundur, içine sindirmiştir; biz sindiremedik! Biz Sayın
Obamanın konuşmasını dinlerken bekledik acaba aynı
tarihlerde Ermenilerin öldürdüğü 518 bin Türk hakkında da bir üzüntü
kelimesi söyleyecek mi? Söylemedi. Acaba Ermeni ASALA teröristlerinin
katlettiği 40 diplomatımız hakkında bir üzüntü kelimesi
ifade edecek mi? Etmedi. Onun için biz, Hassasiyetlerimize uygun
konuştu. diyemiyoruz, kusura bakmayın.
Bir de şu
var, acaba Amerikan Başkanı böyle bir açıklama yapmaya yetkili
mi? Her yıl acaba soykırım dedi mi, demedi mi;
İngilizcesini mi söyledi, Ermenicesini mi! Sayın Amerikan
Başkanı bu yetkiyi nereden alıyor? 1915 olaylarının
soykırım olup olmadığını açıklama yetkisini
nereden alıyor? 1948 tarihli Birleşmiş Milletler
Soykırımla Mücadele Sözleşmesine göre, bir olayın
soykırım olup olmadığını tespit etmek ancak
yetkili bir uluslararası mahkemenin görevidir. Siz mahkeme misiniz? Bunu
ne Amerikan Başkanı tayin edebilir ne herhangi bir parlamento tayin
edebilir. Bu konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, üstelik bu sözü edilen olaylar Soykırım
Sözleşmesinin imzalanmasından otuz üç yıl önce cereyan
etmiş. Yani geçmişe yönelik olarak uygulamak istiyorlar bu
sözleşmeyi. Bunları, bırakalım tarihçiler incelesin
diyoruz, kabul etmiyorlar. Ermeniler açıkça diyorlar ki: Biz bu
soykırım tezimizden vazgeçmeyeceğiz, bu konuda mücadele
yapmaktan vazgeçmeyeceğiz. Zaten bağımsızlık
bildirgelerinde de var bu, aynı zamanda Anayasa Mahkemesinin
kararında da açık bir şekilde soykırım meselesinin
tartışılamayacağını söylüyor. Hani Hükûmetimiz
Protokolle kurulması öngörülen Tarihçiler Komisyonu soykırım
olup olmayacağını tartışacaktır. diyordu. Demek
ki bu görüşte değil Ermenistan. Peki, siz bu protokolleri
görüşürken yıllardan beri bunu açıklığa
kavuşturmadınız mı? Bu Tarihçiler Komisyonunu kuruyoruz. Ne
yapacak bu komisyon? Sormadınız mı Ermenilere,
tartışmadınız mı, bir sonuca varmadınız
mı?
Değerli
arkadaşlarım, o protokollerde hangi sözün ne anlama geldiğini
tespit edecek bir ortak anlayış yok, bir ortak anlayış
muhtırası da yok ortada. Kars Anlaşması geçerlidir. diyor
Sayın Bakan. Neye dayanarak söylüyor? Efendim, uluslararası hukuka
göre öyleymiş! Peki, kardeşim, bu iki yıl müzakere ederken Siz
bu Kars Anlaşmasını tanıyor musunuz, tanımıyor
musunuz? şunu soramadınız mı? Ermenistanın herhangi
bir beyanı var mı bu anlaşmaları
tanıdığına dair? Sözleşmede hüküm var mı? Yok.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Var, okumadınız.
ONUR ÖYMEN
(Devamla) Müsaade buyurun.
Ermenistan
Anayasa Mahkemesi Kars Anlaşmasının
tanınmadığı yolunda hüküm verdi ve bu
bağlayıcı Ermenistan Hükûmeti için. Ne tepki gösterdiniz buna?
Efendim, siz onlara bakmayın, hukuken bu böyledir. diyor. Hukuken
öyledir bile olsa adam tanımayacağını söylüyor sizin
karşınızda, açıkça bunu söylüyor. Bunu niye
tanıtamıyorsunuz? Bu müzakerelerde bunu niye açıklığa
kavuşturamadınız? Ne konuştunuz iki sene boyunca? Yoksa her
iki taraf da kendi anlayışına göre halkına anlatsın
diye bir bilinçli muğlaklık politikası mı izlediniz? Bunlar
ciddi şeyler.
Şimdi,
Sayın Başbakan ne dedi? Ermenistan Anayasa Mahkemesi protokollerin
anlamını değiştirdi. Böyle şey olmaz. Bu Anayasa
Mahkemesi görüşünü gözden geçirsin, değiştirsin. diyor.
Bilmiyor ki, Ermenistan Anayasasına göre Anayasa Mahkemesinin
kararları kesin, gözden geçirme diye bir mekanizma yok. Peki, ona
rağmen, siz bunu sineye çekiyor musunuz? Yani bile bile Ermenistanın
bu protokolleri nasıl onayladığını siz hâlâ burada
çıkıp bu protokollerin geçerli olduğunu, zamanı gelince
onaylayacağını söylüyorsunuz. Yani Ermenistan Anayasa
Mahkemesinin bu açık kararına rağmen, siz, hâlâ bunu
onaylayacağız mı diyorsunuz? Bu, bizim milletimizin duygularını,
duyarlılığını ciddiye almamaktır. Yani Türkiye bu
kadarına müstahak değildir değerli arkadaşlarım.
Şimdi,
Sayın Başbakan Baküye gitti, Azerbaycan Parlamentosunda konuştu
ve dedi ki: Efendim, Yukarı Karabağ meselesi halledilmeden,
Ermeniler işgal altındaki topraklardan çekilmeden bu protokolleri onaylamayacağız.
O zaman, siz, bu
protokollerin sanki onaylanacağı izlenimini nasıl veriyorsunuz?
Neredeyse bir sene oluyor bu protokolleri siz parafe edeli, bir köyden
çekildiler mi? Bir köyden? Tahrana gitmiş Sarkisyan diyor ki: Hiçbir
zaman Yukarı Karabağı Azerbaycana iade etmeyeceğiz.,
Hiçbir zaman. diyor. Bu kadar taahhüt altına giriyor.
Siz sanki
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) O zaman bu protokolleri onaylamayacağız.
ONUR ÖYMEN
(Devamla) Lütfen, Sayın Bozdağ, siz yeterince konuştunuz, bir
kere de biz konuşalım, müsaade buyurun bu kürsüden.
Değerli
arkadaşlarım, biz uyardık, Sayın Dışişleri
Bakanını uyardık. Sayın Genel Başkanımız,
Sayın Dışişleri Bakanı Davutoğluna
İmzalamayın bu protokolleri. dedi. Bütün bu sakıncaları
anlattı. İnat ettiniz, imzaladınız, işte, şimdi
mahsulünü topluyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, Ermenistan dondurduk diyor protokolleri.
Dondurması gereken sizdiniz. Ermenistan Anayasa Mahkemesinin
kararından sonra Biz, bu koşullarda bu protokolleri geçerli
saymıyoruz, Meclisten çekeceğiz. diyecektiniz, demediniz,
diyemediniz. Bunu biz üzüntüyle kaydettik.
Şimdi, bu
kürsüden, hatırlayacaksınız, American Institute diye bir
düşünce kuruluşunun uzmanı David Phillipsin bir raporundan
bahsetmiştik, Kürt raporundan. Tesadüf bu ya, aynı zat Ermeni
konusunda da bir çalışma yapıyor, Türkiyeden ve Ermenistandan
üst düzey insanları topluyor ve bir rapor hazırlıyorlar gizli,
hükûmetlere veriyorlar, kamuoyuna açıklamıyorlar, ama sonra Amerikan
Temsilciler Meclisinde açıklandı, biliyoruz.
Ne diyor o
raporda? Türkiye koşulsuz olarak sınırı
açmalıdır. Amerikan Cumhurbaşkanı Sayın Obama bu
kürsüden ne dedi? Türkiye koşulsuz olarak sınırları
açmalıdır. Protokolde ne yazıyor? Türkiye
sınırları açacaktır. diyor. Koşul var mı?
Koşul yok. Bu bir tesadüf mü arkadaşlar? Bütün bunlar bir tesadüf
olabilir mi? Tablo budur karşınızda, haberiniz olsun.
Şimdi, size
geçmişten kısa bir örnek vermek istiyorum, süremiz biraz biraz
kısıtlı olmakla birlikte.
Bu olaylar
1915te başlamıyor. 1914 yılında Washington Büyükelçimiz
Ahmet Rüstem Bey Evening Star gazetesine bir demeç veriyor, diyor ki: Amerikan
basını Müslüman Türklerin Hristiyan Ermenileri kılıçtan
geçirdiği yolundaki iddialarla dolu. Bunları reddediyoruz, doğru
değildir. İngilizler ve Fransızlar bunu Amerikan kamuoyuna
anlatmaya çalışıyorlar, doğru değildir ve biz bu
konunun gerçeklerini Amerikan halkına anlatacağız. vesaire,
falan. Başkan Wilson hemen kendi Dışişleri Bakanına
diyor ki: Çok ileri gitti, söyleyin özür dilesin. Mektup yazıyor
Dışişleri Bakanı, Ahmet Rüstem Bey cevap veriyor Ben
ülkemin haklarını ve çıkarlarını korudum. Sizin
yaptıklarınızı da gayet iyi biliyoruz,
Kızılderilileri, Filipinlerde yaptıklarınızı çok
iyi biliyoruz. Özür dilemiyorum. diyor. Amerika sınır
dışı ediyor Türkiyenin büyükelçisini, daha 1915 olayları
yok! Bizim geçmişimizde böyle insanlar var ve dış baskılar
karşısında böyle yürekli, cesaretli tepki göstermesini bilen
insanlar var. Ahmet Rüstem Bey, sonra Kurtuluş Savaşına
katılıyor Atatürkün yanında ve Büyük Millet Meclisinde görev
alıyor. Kendisi Polonya asıllı, ama gerçek bir vatansever.
İşte, biz geçmişte bu insanlarla bu memleketi idare ettik.
Değerli
arkadaşlarım, bütün bunları size niçin anlatıyorum? Bugün
yaşadığımız sıkıntıların bize
verdiği ıstırabı dile getirmek için anlatıyorum.
Bir şey daha
söyleyeyim, Sayın Bakanın bahsetmesini beklerdim, bahsetmedi.
Değerli
arkadaşlarım, Avrupa Birliği bir karar aldı Şubat
2008de ve Resmî Gazetede yayımlandı, bu yılın 6
Aralığında yürürlüğe giriyor. Bu karara göre
Birleşmiş Milletler Sözleşmesine aykırı olarak her
ülkenin millî parlamentosu bir tarihî olay Soykırım mıdır
değil midir. diye karar alabilecek ve siz o karardan sonra
Soykırım olmamıştır mesela Ermenistaa
karşı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öymen.
ONUR ÖYMEN
(Devamla) -
dediğiniz anda, bir ila üç yıl hapis cezasına
çarptırılacaksınız.
Biz dilerdik ki,
Sayın Bakan burada bunu anlatsın ve bu konuda Hükûmetin verdiği
mücadeleyi anlatsın.
Şimdi,
birçok şey söyledik. Amerikan Kongresinde bu iş görüşülmeden
önce Türkiye şunu yapacak, bunu yapacak, gazeteler tehditlerle dolu.
Sonra, bütün gücümüz, orada büyükelçimizi birkaç hafta geri çekmeye yetti. Ne
diyor Kongrede, Temsilciler Meclisi Komisyonunda konuşan üyelerden biri
Siz bakmayın bu Türkler bağırır çağırır,
hiçbir şey yapamazlar bize. Çünkü Türkler bir kâğıttan
kaplandır. diyor. Söylemekten utanç duyuyorum ama açıkça Temsilciler
Meclisinde bunu söylüyorlar. Ne tepki gösterdiniz? Buna ne tepki gösterdiniz?
Bunu da mı içinize sindirdiniz?
Değerli
arkadaşlarım, bir kere daha söylüyorum: Bu protokollerin
imzalanması hata olmuştur ve bu protokollerin mutlaka Meclisten geri
çekilmesi lazımdır.
Ermenistan ile
ilişkilerimizin düzelmesi için;
1) Ermenistanın
Azeri topraklarından çekilmesini bekleyeceğiz.
2)
Soykırım iddiasından vazgeçmesini bekleyeceğiz.
3) Türkiyenin
doğu vilayetlerini Ermeni toprağı saymasından
vazgeçmelerini bekleyeceğiz.
Siz bunları
istemeden, bunları talep etmeden hiçbir şey yokmuş gibi vizyon
efendim transformasyon vesaire gibi sözlerle dış politikayı
yönetmeye kalkarsanız zannediyorum ki amacınıza
ulaşamazsınız.
Dış
politikada başarının ölçüsü toplantı sayısıyla
ölçülmez. Başarı, dış politikada, uçuş milleriyle
ölçülmez, alınan sonuçlarla ölçülür. İşte Ermenistanda
aldığınız sonuç burada. Azerbaycan ile de
ilişkilerimiz maalesef bozuldu. Hatadan dönmek fazilettir. Hükûmetten
beklediğimiz bu yanlış yoldan dönmesidir ve Türk milletinin
haklarını, haysiyetini koruyacak bir dış politika çizgisine
dönmesidir. Türk milleti böyle bir politikayı beklemektedir Hükûmetten.
Biz her şeyden önce haklarımızın ve haysiyetimizin
korunmasını bekleriz. Amerikan Kongresi Kıbrıs dolayısıyla
Türkiyeye ambargo uyguladığında biz böyle şerefli bir
mücadele verdik. Bir adım geri atmadık, onlar geri çekildi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ONUR ÖYMEN
(Devamla) Bu tecrübeyi unutmayınız Sayın Bakan. Bu ülke
haysiyetli insanlar ülkesidir.
Bu
düşünceyle hepinizi saygılarla, sevgilerle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öymen.
Gruplar
adına üçüncü konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Deniz Bölükbaşı.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ermenistanla ilişkiler ve yaşanan son
gelişmeler hakkında görüş ve değerlendirmelerimizi sizlerle
paylaşma amacıyla huzurlarınızdayım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
AKP Hükûmetinin
temelden sakat Erivan açılımı bugün gelinen noktada tam bir
fiyaskoyla sonuçlanmış ve siyasi basiretsizlik şahikası
olarak siyasi tarihimizde yerini almıştır. Amerika Birleşik
Devletleri Başkanının 24 Nisan anma günü açıklaması
karşısında Hükûmetin tutarsız ve çelişkili
beyanları bu basiretsizliğin giderek derinleştiğini ve
kronik bir nitelik kazandığını göstermektedir.
Sayın
Dışişleri Bakanımız bugünkü konuşmasında bu
konuya hiç değinmediler. Bunun yüce Meclisi ne kadar ciddiye
aldıklarının bir göstergesi sayılıp
sayılmayacağı konusunda mütereddidim ama bu önemli
gelişmeyi Sayın Bakanımızın burada açmamış
olması bu konuda içine düştükleri çelişkinin bir göstergesi
olarak da kabul edilebilecektir.
Obama,
geçtiğimiz yıl olduğu gibi soykırım sözcüğünün
İngilizcesini doğrudan telaffuz etmeden -Ermenilerin
soykırımla eş anlamda kullandığı- büyük
felaket diyerek 1915 olayları konusunda Ermenistanla aynı
düşünceyi paylaştığını bir kere daha kayda
geçirmiştir. Açıklamada Obama 1915 olayları hakkındaki
kişisel görüşlerini sürekli ortaya koyduğunu ve bu tarihe
bakışının değişmediğini özellikle
vurgulamıştır. Nedir bu tarihe bakış?
Obama,
Başkanlık seçim kampanyasında 19 Ocak 2008 tarihinde bir
açıklama yapmış ve 1915 olaylarının soykırım
olduğunu, bunun tarihî delillerle desteklendiğini ve
belgelendiğini, bu tarihî gerçeği Türkiyenin de kabul etmesi
gerektiğini açıkça söylemiştir. Obama son
açıklamasında bunu teyit etmiş, Ermenice soykırımla
eş anlamlı kelimeyi kullanarak bu konuda ne düşünüyorsa onu
ortaya koymuştur; 1915in soykırım olduğunu İngilizce
değil, Ermenice söylemiştir.
Durum bu kadar
açıkken Sayın Başbakanın Obama bizim hassasiyetimizi gayet
iyi bildiği için bu istikamette bir açıklama yapmadı. diyerek
bundan memnuniyet duyması, değerli milletvekilleri, çok hazin bir
durumdur. Buna karşılık aynı gün bir açıklama yapan
Dışişleri Bakanlığı, Obamanın ifadelerini
hatalı bulmuş, esefle karşıladığını
söylemiştir. Başbakan memnuniyet duymakta, Dışişleri
hatalı bulmakta ve esefle karşılamaktadır! Başbakan,
Türkiyenin hassasiyetlerinin dikkate alındığı söyleyerek
sevinmekte, Dışişleri Bakanı ise bunu, kabul edilemez
bulmaktadır! Sayın Başbakan Açıklama iyi oldu. diyerek Türk
milletiyle alay etmekte, Dışişleri Bakanlığı ise
Başbakanı yalanlamaktadır! Bu çelişkili ve tutarsız
beyanlar, AKPnin dış politika anlayışının
ciddiyet ve tutarlılıktan ne ölçüde nasibini
aldığının hazin bir göstergesi olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, üç yıllık geçmişi olan Erivan
açılımında AKPnin seyir defterinin satırbaşlarını
bu vesileyle sizlere kısaca hatırlatmak isterim: Protokol
görüşmelerinde, Türkiye, Dağlık Karabağ sorununu hiçbir
aşamada ön şart olarak gündeme getirmemiştir. Ermenistanla ikili
ilişkilerde yaşanacak ilerlemenin Dağlık Karabağ
sorununa olumlu etki yapması anlayışına dayanan iki kulvar
yaklaşımıyla hareket etmiştir. Protokoller, hiçbir ön
şart olmadan imzalanmıştır. Nitekim, son aşamaya
gelindiğinde yapılan Türk-Ermeni ortak açıklamasında,
protokollerin makul bir süre içinde onaylanması sözü verilmiştir.
Burada Sayın
Bakanımıza bir şeyi sormak isterim ve samimiyetle cevap
vermesini rica ederim: Sayın Bakan, makul bir süre, iki-üç aylık bir
süreyi ifade eder. Siz bu açıklamayı yaparken Dağlık
Karabağ sorununun birkaç ay içinde çözümlenmeyeceğini bilmiyor
muydunuz? Biliyordunuz. Ama niye böyle bir yükümlülük altına girdiniz?
Çünkü, o aşamada Dağlık Karabağ ön şartı masada
yoktu. Türk ve Azeri kamuoylarında oluşan tepkiler üzerine Sayın
Başbakan manevra yapmak mecburiyetinde kalmış, Dağlık
Karabağ ön şartını zoraki öne sürerek durumu kurtarmaya
çalışmıştır. Başbakanın Türk milleti
adına bu konuda Baküde verdiği sözün anlamı ve kapsamı
açıktır. Bu konuda tevil ve ricat kapısı
kapalıdır. Başbakanın ön şartı şudur:
Protokollerin onaylanması için, Ermenistan, Dağlık Karabağ
ve yedi Azeri rayonundaki işgaline son verecek, Dağlık
Karabağın statüsü Azerbaycanın toprak bütünlüğü
çerçevesinde nihai bir çözüme kavuşturulacaktır. Bunun aksini söylemek
Başbakanın samimiyetini sorgulamak anlamına gelecektir. Protokollerin
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bekletilmesi üzerine, ABD Başkanı ile
Rusya ve Avrupa Birliği, Türkiyenin protokolleri ön şartsız
imzaladığını, sonradan ön şart öne sürmenin bununla bağdaşmayacağını,
ilişkilerin normalleşmesinin ön şartsız sürdürülmesi
gerektiğini resmen açıklamışlardır. Amerika
Başkanı bu anlayışını Ermeni tarafına da
yazılı olarak bildirmiştir.
Ermenistan, Minsk
sürecinde Türkiyenin beklentilerinin aksine tutumunu
yumuşatmamış protokollerden cesaret alarak daha da sertleştirmiştir.
Minsk Grubunun, Sayın Bakanın ifadesiyle, çok hareketlenmesine
rağmen bu nedenle bir arpa boyu yol alınamamıştır.
Ermenistanın bu tutumu hakkında Azerbaycan yetkilileri Türkiyeye
ayrıntılı bilgiler iletmiştir. Bu konudaki
baskıların artması üzerine 24 Nisan sendromuyla da hareket eden
AKP Hükûmeti, bu katı ön şarttan pişmanlık duymuş ve
bunu sulandırmak arayışlarına yönelmiştir. Bu amaçla,
yedi rayon yerine birkaç rayonun boşaltılması ve Madrid
İlkeler Bildirisindeki bazı konularda kâğıt üzerinde
kalacak sözlü niyet beyanlarıyla yetinilebileceği, böyle bir durumda
protokollerin onay sürecinin sonuçlandırılacağı izlenimi
vermişlerdir. Son dönemde Azerbaycan tarafını bu konuda ikna
çabalarına girişildiği anlaşılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyenin içine sürüklendiği çıkmazın özü ve
özeti budur. Anayasası ile Türkiyenin toprak bütünlüğünü sorgulayan,
sınırı tanımayan, şerefli Türk tarihini ve Türk
milletini soykırım suçlamasıyla mahkûm ettirmeyi
değişmez devlet politikası olarak benimseyen işgalci
Ermenistanla bu konularda uluslararası hukuk ve meşruiyet çizgisine
gelmeden protokollerin imzalanması temelden sakat tarihî bir gaflettir.
Sayın
Dışişleri Bakanı, protokollerde Türkiyenin endişe ve
mülahazalarının karşılandığı yolunda, yüce
Meclise, burada yaptığı konuşmada teminat vermiştir.
Ancak Ermenistan Anayasa Mahkemesinin protokollerin içeriği, kapsamı
ve anlamı konusunda aldığı karar bunun doğru
olmadığını açıkça ortaya koymuştur. Sayın
Dışişleri Bakanının, protokollerle Lozan Anlaşmasının
tahkim edildiği sözleri ise kara bir mizah örneği olarak Meclis
tutanaklarına geçmiştir.
Bütün bunlara
rağmen, AKP Hükûmeti protokollerin geçersiz ve hükümsüz hâle
geldiğini açıklayamamış, bunları Meclisten geri çekme
cesaretini maalesef gösterememiştir. Ermenistanın geçtiğimiz
hafta protokolleri askıya aldığını
açıklamasına rağmen, AKP Hükûmeti İmzamıza sadık
kalacağız. diyerek bu süreci ayakta tutabilmek için ezik tutumunu
sürdürmüştür. Bu gerçekler karşısında, AKP Hükûmetinin,
etkili, itibarlı ve vizyon odaklı dış politika söyleminin
içi boş bir klişeden ibaret olduğu bir kere daha
anlaşılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Dışişleri Bakanının adil
hafıza çağrısına uygun olarak şimdi izninizle AKP
Hükûmetinin protokol fiyaskosunun kısa bir bilançosunu dikkatlerinize
getirmek istiyorum.
Bugün
geldiğimiz noktada Azerbaycan kırılmış, incinmiş
ve küstürülmüş, Ermenistana ise Türkiyeye meydan okuma fırsatı
verilmiştir. Ermenistan protokolleri askıya almakta AKP Hükûmeti ise
hâlâ arkasında durmaktadır. Ermeni yetkililer her gün Türkiyeye
hakaret etmekte, Türk Bayrağına alçakça el uzatılmakta, Hükûmet
ise protokol aşkına susmaktadır. İsveç ve Amerika
Birleşik Devletlerinde soykırım kararları alınmakta,
Hükûmet ise sanal kararlılık gösterileriyle günü ve görüntüyü
kurtarmaya çalışmaktadır. Amerika Birleşik Devletlerinde
soykırım yasa tasarısının ilerletilmesi için uygun
ortam yaratılmakta, Hükûmet ise hâlâ protokolleri suni teneffüsle yaşatmaya
çalışmaktadır. ABD Başkanı Ermenice
soykırım demekte, Başbakan ise buna sevinmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bölükbaşı.
AHMET DENİZ
BÖLÜKBAŞI (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Protokolleri ön
şartsız onaylayın baskısı artmakta, Hükûmet ise İmzamıza
sadığız. diyerek, Dağlık Karabağ
şartından çark edeceği ricat kapıları
aramaktadır.
Değerli
milletvekilleri, lütfen elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin, bunun
neresi ciddi, neresi etkili ve vizyon odaklı dış
politikadır? Bunun neresinde Türkiyenin hukukunu korumak, neresinde
Azerbaycanın hukukunu savunmak vardır? Bu hazin durumun, ciddi,
sorumlu ve vizyonu olan bir dış politika olduğunu hiç kimse
söyleyemeyecektir. Bu, olsa olsa pusuladan yoksun başıboş bir
sürükleniş ve savruluş, aktörleri acemi ve donanımsız bir
çadır tiyatrosu, orta oyunu sayılabilecektir.
Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmetinin bu teslimiyetçi politikasının
yarattığı müsait ortamda, 24 Nisan günü, içimizdeki Hepimiz
Ermeniyiz lobilerinin Erivanla ortak soykırım anma törenleri
yapmaları fazla şaşırtıcı
olmamıştır, AKP Hükûmetinin bunun karşısında
derin bir sessizlik içine girmesi de yadırganmamıştır.
Geçmişte Ermenilerden özür dileme kampanyalarını Demokratik
tartışma ortamı diyerek mazur görenlerin, Ermeni terörüne
şehitler vermiş Dışişleri Bakanlığına
Bu konuda eşit mesafede duruyoruz. hezeyanıyla açıklama
yaptıranların şimdi Erivanla eşzamanlı anma
törenlerini de Türkiyenin çağdaşlaşma kriteri olarak gördükleri
anlaşılmaktadır. AB ve Amerikanın baskısıyla ve
Ermenistanın talebiyle soykırım yalanının Türkiyede
rahatça tartışılması için Türk Ceza Kanununun 301inci
maddesini değiştirerek Türklük değerlerine ve Türk tarihine
hakaret etmeyi suç olmaktan çıkaran AKP Hükûmetine söyleyecek fazla bir
şey yoktur; bu sizin eserinizdir, şimdi bununla iftihar
edebilirsiniz.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gruplar
adına son konuşmacı, AK PARTİ Grubu adına
Çankırı Milletvekili Sayın Suat Kınıklıoğlu.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA SUAT KINIKLIOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye-Ermenistan ilişkileri ve son
gelişmeler hakkında Sayın Dışişleri
Bakanımız Ahmet Davutoğlunun Genel Kurulumuza yapmış
olduğu bilgilendirmeyi müteakiben AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, komşuluk siyasetimizin bütün ayrıntılarına
girmeyeceğim, Sayın Dışişleri Bakanımız
komşuluk siyasetimizin önemli hatlarını burada vurguladı
fakat Balkanlar, Karadeniz, Kafkasya, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz
bölgelerinin kesiştiği merkez ülke konumunda olan Türkiyenin neden
Türkiye-Ermenistan normalleşmesine önem verdiğini, neden Güney
Kafkasya Bölgesinin çok boyutlu dış politikasının önemli
bir boyutunu teşkil ettiğini burada açıklamakta yarar
olduğunu düşünüyorum.
Bugün, gerçekten
çok yakın bir tarihte Sayın Dışişleri
Bakanımızın Balkanlarda, Bosna ve Sırbistan arasındaki
önemli bir diplomatik başarıya imza attığı, Orta
Doğuda Türkiyenin ağırlığı, ara bulucu,
etkinlik ve nüfuz anlamında giderek önem kazandığı bir
ortamda Güney Kafkasya boyutunun ihmal edilmesi söz konusu olamaz. Türkiye-Ermenistan
normalleşmesini de bu bakış açısıyla
değerlendirmek lazım.
Kafkasya
siyasetimizin sadece Türkiye-Ermenistan normalleşmesiyle
sınırlı kalmayıp aynı zamanda bölgesel bir boyutu
olduğu, dolayısıyla Türkiye-Ermenistan normalleşmesinin
ikili bir ilişki olmaktan öte, aynı zamanda hemen yanı
başında cereyan eden ve çok anormal bir durumu teşkil eden
Karabağ işgalinin ve Karabağ sorununun da göz önünde
tutulduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız. En başından
beri bu iki süreç de iki paralel birbirini besleyen ve ikisinin de sonuçlarının
birbirini olumlu yönde teşvik ettiği, olumsuzlukların da
aynı oranda iki süreci baltalayabileceği bir süreçten bahsediyoruz.
Temel olarak
komşuluk siyasetimiz, daha önce ifade edildiği gibi, sıfır
problem esasına dayanıyor. Yani komşularımızla, ortak
bir coğrafyayı paylaştığımız
komşularımızla mevcut sorunların diyalog sonucu
çözülmesinin, yani komşularımızla sıfır problem
istediğimiz bir siyasetten bahsediyorum. Üstelik bu komşu bizim
asırlarca birlikte yaşadığımız, müziğiyle,
mutfağıyla, kültürüyle bize çok da yakın bir komşu. Suriye
örneğine bakarsanız, 1998 yılından bugün geldiğimiz
noktaya bakarsanız, komşuluk siyasetinin ne denli karşıt
bir ilişkiyi olumlu bir mecraya transforme edilebileceğini görüyoruz,
bunun Ermenistanla da mümkün olduğuna inanıyoruz.
Gelelim Türkiye
ile Ermenistan arasındaki protokollere ve muhalefetin ne dediğine:
Efendim, protokollerde Karabağa atıf yokmuş. Gerçekten öyle mi?
Protokolden alıntı yapalım: Türkiye ve Ermenistan bölgesel ve
uluslararası uyuşmazlık ve çatışmaların
uluslararası hukuk ilkeleri ve normları temelinde
barışçıl şekilde çözümlenmesi hususunda taahhütlerini
tekrarlar. diyor. Peki, bölgede Karabağdan başka hangi
çatışma var?
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Karabağ kelimesi geçti mi?
SUAT
KINIKLIOĞLU (Devamla) Karabağ geçmemesine rağmen, diplomatik
lisanda bunun hangi çatışmaya işaret ettiği konusunda
hiçbir şüphe yok.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sınırların açılacağını
yazıyorsun, onu niye yazmıyorsun?
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) - Bırak onu Bakan söylesin.
SUAT
KINIKLIOĞLU (Devamla) - Bakınız, konuyla ilgili ORSAM isimli
bağımsız bir araştırma kurumunun 8 Eylül 2009
tarihinde bir değerlendirmesine bakalım: Ermenistan
açısından değerlendirildiğinde, bu ülkenin Dağlık
Karabağ sorununa ilişkin olarak başta BMde
alınmış kararlarda vurgulanan Azerbaycanın toprak
bütünlüğünü kabul ettiği anlaşılmaktadır. deniyor.
Dışişleri
Bakanlığımızın ve başka bağımsız
kuruluşların yaptıkları değerlendirmelerde de,
sayısız değerlendirmelerde, bu hükmün, yani ana hükmün Yukarı
Karabağ ihtilafına işaret ettiği açık bir şekilde
ifade edilmektedir.
Gelelim
sınırın tanınması meselesine: Protokoller ne diyor?
İki ülke arasındaki mevcut sınırın uluslararası
hukukun ilgili anlaşmalarda tarif edildiği şekliyle
karşılıklı olarak tanındığını
teyit eder. diyor.
Doç. Dr.
İbrahim Kaya, USAK isimli bir kuruluşun 12 Ekim 2009 tarihli
Türkiye-Ermeni Protokollerinin Hukuksal Analizi isimli
çalışmasından okuyorum: Yukarıda, yani biraz önce
okuduğum ifadenin
ifadesini içerdiğinden dolayı şüpheye
yer vermeyecek şekilde Türkiye sınırının Ermenistan
tarafından tanındığını göstermektedir. diyor.
Tekrar
söylüyorum: Türkiye-Ermenistan normalleştirilmesi ve protokoller ve
Karabağ çatışması, yani Minsk Grubunun yürüttüğü
barış görüşmeleri iki paralel süreçtir. Bu süreçler birbirini
besliyor ve tamamlıyor ve son bir yılda
yaptığımız çalışmalar çok açık ve net bir
şekilde gösteriyor ki, ne zaman Türkiye, Türkiye-Ermenistan
normalleşmesi için bastırdı, o zaman Minsk Grubu Karabağ
konusunda on yedi yıldır uyuşuk bir şekilde otururken
süreci hızlandırmaya başladı.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Ya bayraklarımızı yakıyorlar, sen ne
konuşuyorsun?
SUAT
KINIKLIOĞLU (Devamla) - Bekleyiniz efendim.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Konuşuyorsun orada bomboş. (AK PARTİ
sıralarından Dinle sesleri)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Dinle!
GÜROL ERGİN
(Muğla) Ne dinleyeceğim! Bayrakları yakıyorlar, hâlâ
konuşuyorsunuz be!
SUAT
KINIKLIOĞLU (Devamla) - Türkiye dikkatli, özenli ve Azerbaycanı her
aşamada bilgilendiren diplomasisini yürütmeye devam etmektedir.
BAŞKAN
Sayın Ergin, lütfen
Arkadaşlar lütfen
GÜROL ERGİN
(Muğla) - Bayrak yakılıyor bayrak ve hâla konuşuyorsunuz!
SUAT
KINIKLIOĞLU (Devamla) Şimdi, biraz sonra Sayın Onur Öymenin
1996 yılındaki
GÜROL ERGİN
(Muğla) Ne hâle getirdiniz Türkiyeyi! Açılımdan önce böyle
yapabiliyorlar mıydı?
SUAT
KINIKLIOĞLU (Devamla) - Evet, 1996 yılına geliyorum. Sayın
Onur Öymen Dışişleri Bakanlığı
Müsteşarı.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Açılın, saçılın
BAŞKAN
Sayın Ergin, lütfen efendim.
SUAT
KINIKLIOĞLU (Devamla) 1915 olaylarıyla ilgili tasarı Amerikan
Dış İlişkiler Komitesine geliyor, Amerikan Dış
İlişkiler Komitesinden geçiyor. Amerikan Dış
İlişkiler Komitesinden geçmekle kalmıyor, Genel Kurula geliyor.
Genel Kurulda 153e karşı 268 oyla kabul ediliyor.
1994 yılı
Nisan ayı. Yer, Frankfurt Türk Başkonsolosluğu. Bir
toplantı var. Sayın Öymen buradaysa hatırlayacaktır,
dinleme nezaketini gösteriyordur umuyorum. Toplantıda Sayın merhum
Alparslan Türkeş, Bonn Büyükelçisi Onur Öymen ve Ermenistanın Londra
Büyükelçisi Armen Sarkisyan var. Bu 1994 Nisanında oluyor, işgalin en
sıcak, en yoğun ve sınırın yeni
kapatıldığı bir dönemde gündeme geliyor. Bu
toplantıda, Sayın Öymene bugün burada sormak istiyorum, acaba Kars
Antlaşmasının teyidi o toplantıda Armen Sarkisyan tarafından
talep edilmiş midir? Şimdi, bugün eğer
O zaman yapılan ve
özellikle Sayın Alparslan Türkeşin o dönemde Türkiye ile Ermenistan
arasındaki normalleşme çabaları doğrudur. Yanlış
olan, bugün sizin, bizim bu sürece olan itirazınızdır. Buna
Türkçede Bu ne perhiz, bu ne lahana denir.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Olmasın demiyor kimse. Milleti boş yere
suçlama.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Taviz veriyorsunuz diyoruz.
SUAT
KINIKLIOĞLU (Devamla) - Gelelim tasarıya. Tasarıyla ilgili 2000
yılında, 596 no.lu tasarı, 24e 11 geçiyor Dış
İlişkiler Komitesinden, 2005 yılında 35e 11 geçiyor. 2005
yılında bir kez daha tasarı geliyor 40a 7 geçiyor. 2007
yılında Sayın Egemen Bağış ve o zaman
başkanlık ettiği heyetin çalışmaları sonucunda
27ye 21 geçiyor. Birkaç ay önce, mart ayında da, hepimizin canlı
yayınlarda izlediği, absürt ve bir buçuk saate uzanan inanılmaz
bir oylama geleneğini yansıtan bir şekilde -23 ve 22- çok
yakın bir sonuçla geçmiştir. Sayın Başbakanımızın
ve Sayın Dışişleri Bakanımızın yürüttükleri
Türkiye-Ermenistan normalleşmesi diplomasisinin en son veçz gibi, nükleer
zirve sebebiyle yapmış olduğumuz Washington ziyaretidir.
Bakınız,
bu ziyaretle ilgili Soli Özel isimli köşe yazarının -ki
Hükûmetimizi sık sık eleştiren bir köşe
yazarıdır- bu ziyaretle ilgili Zirve Ziyaretinin Bilançosu isimli
16 Nisan 2010 tarihli köşesinden bir alıntı yapmak istiyorum:
Başbakan Erdoğanın ABD ziyareti kanımca bugüne dek
yaptığı ziyaretlerin en önemlilerinden birisiydi. Başbakan
Erdoğanın yaptığı konuşmalar, verdiği
mülakatlardaki mesaj ve üslubun net bilançosu hemen ortaya çıkmayabilir.
Ancak bu durum, kısa vadede Türkiyenin ABD karşısında
kendi pozisyonlarını koruduğu gerçeğini
değiştirmiyor. Sonuçta Ermenistan ve İran konularında
Türkiye taviz vermemiştir. Haberlerden
anlaşıldığı kadarıyla normalleşmenin sürmesi
konusunda da Amerikan talebi devam etmektedir. Ancak benzer şekilde
Ermenistan üzerinde de adı konmasa bile Karabağ konusunda olumlu
adım atma baskısı oluşmuştur. Zımnen
normalleşme ile Karabağ meselesi ilişkilendirilmiştir.
Zira, Ermenistanın bugüne dek sürdürdüğü pozisyonu hasar
görmüş, Karabağda olumlu adım atmak isteyen Erivan
açısından Karabağ bir şart hâline gelmiştir.
Kısacası, bundan sonraki dönemde asıl baskı Erivan
üzerindedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1915 olaylarına ilişkin
Amerikan Başkanı Sayın Obamanın yapığı
açıklamada Meds Yeghern kelimesinin soykırımı ifade
ettiği yanlıştır, Ermenicede soykırım kelimesi
başka bir kelimeyle ifade edilir
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Onun anlamı nedir?
SUAT
KINIKLIOĞLU (Devamla) Hayır efendim, Ermenice biliyorsanız
eğer, 1915 olaylarına ilişkin Meds Yeghern ifadesinin büyük
felaket olduğunu bilirsiniz, soykırım kelimesi başka bir
kelimedir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Onu kabul ediyorsun yani.
SUAT
KINIKLIOĞLU (Devamla) İki: Eğer öyle olmasaydı ANCA
isimli Ermeni diasporasının en azılı örneği yani
Taşnaksutyun Partisinin Amerikadaki örgütlenmesi olan ANCA, Sayın
Obamanın yaptığı açıklama üzerine şu ifadeyi
kullanıyor; Obamanın yaptığı açıklamayı
şöyle tanımlıyor: Bu açıklama, Türkiyeye verilmiş ve
ayıplanması gereken bir tavizdir. diyor.
AHMET DENİZ
BÖLÜKBAŞI (Ankara) Dışişleri niye öyle açıklama
yaptı o zaman?
SUAT
KINIKLIOĞLU (Devamla) - Şimdi eğer Meds Yeghern kelimesi
soykırımı ifade ediyorsa, nasıl oluyor da Taşnaksutyun
Partisinin yayın organı bu açıklamanın hemen akabinde bu
açıklamanın Türkiyeye verilmiş ve ayıplanması gereken
bir taviz olarak değerlendirilmesi yönünde bir açıklama yapıyor?
Nasıl oluyor da bu ifadeyi böyle tanımlayabiliyor?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sen Büyük Felaket kelimesini kabul ediyor musun, sindiriyor musun
içine?
BAŞKAN
Sayın Kınıklıoğlu, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
SUAT
KINIKLIOĞLU (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yazık!
SUAT
KINIKLIOĞLU (Devamla) - Türkiye, Ermenistan normalleşmesine
başarıyla, ısrarla devam edecektir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sizi tebrik ediyoruz! Sizi tarihe göndermek de bizim boynumuzun
borcu inşallah.
SUAT
KINIKLIOĞLU (Devamla) - Türkiyenin komşuluk alanı, Türkiyenin
güvenliği sadece etrafında bir dostluk, kardeşlik ve
karşılıklı bağımlılığın
arttığı bir komşuluk alanının tesis edilmesiyle
başarılacaktır. Balkanlarda, Karadenizde, Orta Doğuda ve
Doğu Akdenizde başardıklarımızı inşallah
Kafkasyada da başaracağız.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ne yaptın kardeşim?
SUAT
KINIKLIOĞLU (Devamla) - Sözlerime son verirken Manastırlı
İsmail Hakkı isimli, 1846-1912 yıllarında yaşayan ve
Ayasofya Camisinde vaazlarıyla ünlü olan bir vaizden alıntı
yaparak son vermek istiyorum.
AHMET DENİZ
BÖLÜKBAŞI (Ankara) Vaazla mı bitireceksin?
SUAT
KINIKLIOĞLU (Devamla) Sizler insanlar arasında hükmedeceğiniz
vakit adalet ve hakkaniyetle hükmedin, haklıya haklı, haksıza
haksız deyin. diyor. 1994te merhum Türkeşin
başlattığı, Sayın Öymenin o Frankfurt
Başkonsolosluğunda oturduğu zaman mevcut olan toplantıdaki
girişimler doğruydu. Bugün o zaman Doğru. dediğinize
Yanlış. demeyiniz.
Yüce heyeti ve
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sen Büyük Felaketi nasıl yorumluyorsun, önce onu söyle
bakalım! İçine sindirebiliyor musun onu?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kınıklıoğlu.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, lütfen hatibin her sözünün oturumda
bulunan bütün arkadaşlardan aynen onay alması söz konusu
değildir tabii. Bütün arkadaşlarımız görüşlerini ifade
ediyorlar. Daha sakin dinleyelim.
Evet, Sayın
Kınıklıoğlu biraz önceki konuşması
sırasında, Sayın Öymenin de bulunduğu Frankfurttaki bir
konuşmadan bahsederek Sayın Öymen hakkında bir kısım
ifadelerde bulundu hem de bir soru sordu. Gerçi soru sorma diye bir üslup yok
ama konuşma sırasında tabii ki geçiyor. Bu tip şeyleri hep
yapıyoruz. Şimdi, Sayın Öymenin bu konuyla ilgili olarak bir
açıklama talebi vardır, bu talebi yerine getireceğim.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Öymen,
iki dakika süre veriyorum sizlere efendim.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Onur Öymenin, Çankırı
Milletvekili Suat Kınıklıoğlunun, konuşmasında,
kendisinin de bulunduğu Frankfurttaki bir konuşmadan bahsederek
hakkında sarf ettiği bir kısım ifadelere ilişkin
açıklaması
ONUR ÖYMEN
(Bursa) Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlar; Sayın
Kınıklıoğlunun sözlerini biraz hayretle, biraz üzüntüyle
karşıladım. Şu âdetten vazgeçmesini iktidar partisine
mensup arkadaşlarımdan rica ediyorum: Muhalefetin bir
eleştirisine cevap veremedikleri zaman Siz de şu tarihte şunu yapmıştınız.
diye kendilerini temize çıkartmaya çalışıyorlar Tencere
dibin kara, seninki benden kara. sözünü andıracak tarzda. Bu,
yanlış politika.
Doğrusu
nedir? Doğrusu şudur: Sizden önceki hükûmetler de Ermenistanla
ilişkilerin normalleştirilmesi, Ermenistanın Azeri
topraklarından çekilmesi için büyük gayret sarf etmişlerdir. Bir tek
siz yapmadınız bu işi, sizden önce Sayın Demirelin
Cumhurbaşkanlığı sırasında, biz Ermenistan ve Azerbaycan
cumhurbaşkanlarını İstanbulda buluşturduk. Başka
bir ülkede bir kere daha buluşturduk, elimizden gelen bütün gayreti
gösterdik. Ben şahsen, Müsteşar olduğum dönemde pek çok Ermeni
yetkiliyle görüştüm. Amacımız, Ermenistanın işgal
ettiği topraklardan çekilmesiydi ve daha sonra da Türk-Ermeni
ilişkilerinin normalleştirilmesiydi. Biz Ermeni düşmanı
değiliz. Ermenilerle ilişkilerimiz bozulsun, bozuk kalsın.
diyenlerden de değiliz ve bu yaptığımız işlerin
de bugün de arkasında duruyoruz, bugün iktidar olsak bugün aynı
işi yaparız.
Bütün mesele
şu: Tek taraflı taviz veriyor musunuz, vermiyor musunuz? Biz bu
yaptığımız işlerin hiçbirini David Philips
önerdiği için yapmadık, başka bir devlet önerdiği için,
baskı yaptığı için yapmadık, kimsenin önünde boyun
eğdiğimiz için yapmadık; gerçekten, Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinin
iyileştirilmesi için yaptık.
Biz Amerikadan
ben sorumluydum bir dönem de- Siyaset Planlama Başkanıyken bir buçuk
yılda 150 tane senatör, kongre üyesi, staffer davet ettik. Sizin
Hükûmetiniz zamanında bunun yapılması için ısrarla talepte
bulunduk. Bir heyet getirebildiniz mi? Ondan sonra, Amerikan Kongresinde bu
kararlara şaşmayın. Bizim getirdiğimiz heyetteki
insanların bir kısmı Ermeni lobisinin sözcüleriydi ve
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öymen, tamamlayınız.
ONUR ÖYMEN
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Buyurun efendim.
ONUR ÖYMEN
(Devamla) -
bizim burada yaptığımız konuşmalardan
sonra, brifinglerden sonra Ermeni lobisinin sözcüleri Türk lobisinin sözcüsü
oldu, biliyor musunuz? Biz böyle çalışıyorduk ve o zaman
Kongrede konuşan insanlar Türklerin de bu soykırım konusundaki
haklı görüşlerini destekliyorlardı. Şimdi destekleyen bir
kişi var mı, bir kişi var mı? Bu Kongredeki komisyon
toplantısında bir Kongre üyesi çıkıp da Bu
soykırım iddiası doğru değildir. dedi mi? Bunu
dedirtebildiniz mi? Kalkıp da muhalefeti eleştirmek kolaydır.
Ama bunu yaptığınız zaman mahcup olmayı göze
almanız lazım.
Yüce Meclisi
tekrar saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
SUAT
KINIKLIOĞLU (Çankırı) 23e 22 oy çıktı.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Başbakan da Cumhurbaşkanı da dâhil Ermeni
soykırımı doğru değildir. demedi.
BAŞKAN
Saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen sükûnetle görüşmeleri
takip edelim. Bakınız, burada yapıldı. Lütfen
GÜROL ERGİN
(Muğla) Ülkenin çıkarları söz konusu olunca Başkan
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Hükûmetin Gündem
Dışı Açıklamaları (Devam)
1.- Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun, Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesi ve
Güney Kafkasyadaki gelişmeler konusunda gündem dışı
açıklaması ve Batman Milletvekili Bengi Yıldız, Bursa
Milletvekili Onur Öymen, Ankara Milletvekili Ahmet Deniz Bölükbaşı ve
Çankırı Milletvekili Suat Kınıklıoğlu
grupları adına, Balıkesir Milletvekili Hüseyin
Pazarcının şahsı adına, aynı konuda
konuşmaları (Devam)
BAŞKAN
Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi,
Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Pazarcının grubu
olmayan milletvekilleri adına bir talebi vardır.
Buyurun
Sayın Pazarcı.
HÜSEYİN
PAZARCI (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dış politikamız konusunda özellikle Ermeni
sorununa değinmek üzere kişisel söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ermeni sorunu
itibarıyla değerlendirdiğimizde olayın iki yanı var:
Bir tanesi Ermenistan ile olan ilişkiler, öteki de dün de ve evvelsi gün
bizde büyük sorun hâline gelen üçüncü devletlerin bu olaya ilişkin
yorumları, kararları, meclislerinde veya hükûmet yetkililerince
yaptıkları beyanlar oluyor. Dolayısıyla, Ermeni sorunuyla
uğraştığımız andan itibaren olayın bütün
yanlarını değerlendirmek zorundayız, bunlara değinmek
zorundayız.
Şimdi,
Ermenistanla olan ilişkilerin normalleşmesi konusunda Sayın
Bakan, bu arzunun doğal olacağını da ifade etti. Evet,
dış ilişkileri yürütürken sorunları çözerek ilerlemek bir
amaçtır ancak bu sorunların çözümüne yönelindiğinde yapılan
işin doğru yapılması, eğer olumsuz sonuçlar vermesi
anlaşılırsa da bundan vazgeçmesini bilmek gerekmektedir.
Ermenistanla
ilişkilerimizde bizim önümüzde üç temel sorun vardır hem Türkiye
bakımından hem Ermenistan bakımından ve
karşıtlığımız bulunan konulardır bunlar. Bir
tanesi, sınırlarımızın teyidi olayıdır çünkü
aksine görüşler ifade ediyorlar. İkincisi, soykırım
dedikleri 1915 olayları ve sonrasına ilişkin iddialardır.
Üçüncüsü de Azerbaycan
Bütün
bunların sonunda bu protokoller artık Ermenistan Anayasa Mahkemesinin
anladığı şekilde Ermenistan bakımından geçerli
olarak kabul edilmek zorundadır çünkü Ermenistan Anayasası ve Anayasa
Mahkemesi Yasası bu kararlarının bağlayıcı
olduğunu, hükûmeti, devleti bağladığını ifade
etmektedir. Artık, bundan sonra Türkiyenin bu antlaşmaları
onaylamaya kalkması veyahut da teyidini başka şekillerde
yapmayı denemesi bize kayba neden olacak, pozisyonlarımızda
kaybımıza neden olacak bir durum ortaya çıkarmaktadır çünkü
Ermenistanın iradesi o Anayasa Mahkemesi kararıyla
belirtilmiştir. Türkiye, Biz başka türlü anlıyoruz. diye
onaylama yoluna gittiği takdirde, bu Ermeni iradesini bilerek böyle
davranması bizim tezlerimizin ileri sürülemez hâle getirilmesi sonucu doğuracaktır.
Dolayısıyla, Sayın Bakanın bu Ruhuna ve lafzına
sadığız. cümlesini bir dış politika deyimi, söylemi
olarak belki kabul edebiliriz -onu da anlamak zor oluyor, üçüncü devletlerin aldıkları
pozisyonları incelediğimizde, gördüğümüzde- ama her hâliyle ne
kendimizin buna inanması gerekiyor ne de halkımızın bu
yönde ikna edilmesine yönelinmesi gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Pazarcı, buyurun efendim.
HÜSEYİN
PAZARCI (Devamla) Bundan mutlak şekilde vazgeçmemiz gerekiyor.
Ermeni sorunuyla
mücadele ederken, bir de geniş, genel kapsamlı bir stratejimizin
olmadığını söylemek yanlış ve haksızlık
olmayacaktır. Bu çerçevede artık gelmiştir zamanı ve
geçmesin. Genel, kapsamlı bir dış politika stratejisi
saptamamız ve özellikle üçüncü devletleri hesaba katan, onların bu
söylemlerini, bu davranışlarını reddeden veyahut da onlarla
mücadele eden geniş kapsamlı bir strateji saptanması yoluna
hemen gidilmesi çok uygun olacaktır ve bunun sadece siyasi değil,
hukuki ve ikna ve propaganda çalışmaları şeklinde
değerlendirilmesi mutlak bir gereklilik arz etmektedir. İşin bu
yanı üzerinden gitmediğimiz takdirde 2015 yılında Avrupa
Parlamentosunun da, işte, aldığı kararların da
desteğiyle başka devletler de önümüze çıkar ve bir sürü olumsuz
iddialarda -Türkiyeye karşı- bulunurlarsa bununla baş etmemiz
olasılığı daha da zayıflayacaktır. Bunlara
Sayın Bakanımızın ve Dışişleri
Bakanlığının gerekli itinayı göstereceğini umut
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Pazarcı.
Bazı
milletvekili arkadaşlarımızın çok kısa bir söz talebi
var sisteme girerek. Şimdi onları yerine getireceğim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ne kadar süre veriyorsunuz ?
BAŞKAN -
Birer dakika süre veriyorum arkadaşlarımıza.
Sayın
Uzunırmak, buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı açıklamasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanı itinayla dinledik. Dilek ve temennilerin ne zaman vizyona
dönüştüğünü ben merak ediyorum. Tabii ki dilek ve temenniler önemli
bir konu ama vizyona dönüşmesi için mutlaka ki sorun alanlarının
taleplerimiz ve bu karşılıklı taleplerdeki çözümde mutlaka
ortaya koymamız gereken şeyler var ve üçüncü ülkeleri bizim
taleplerimizi bu sorun alanlarının çözümünde acaba ne kadar
yanımıza alabiliyoruz. Dolayısıyla Sayın Bakan bu
alanlarda bilgilendirme yapmıyor. Bizim taleplerimiz ne? Mesela,
Türkiyenin acaba uluslararası platformda hiç Türk diplomatlarına ve
Türklere karşı yapılan katliamların da başka üçüncü
ülkeler tarafından kınanmasını temin edebildik mi? Veya
başka alanlarda taleplerimiz onlarda acaba bir karşılık
bulabildi mi üçüncü ülkelerde veya diğer karşı ülkede çözüm
bulunabildi mi? Burada hiçbir kimse Ermenilerle bir düşmanlık
sürdürülmesini istemez ama konuşmacıların bazı
konuşmalarını gündeme getirdiklerinde ben şunu merak
ediyorum: Sayın Liderimiz Merhum Alparslan Türkeşin o günkü
söyledikleri Dışişlerinin tutanaklarında vardır. O
politikalar ne kadar sürdürülebiliyor. Onlar sürdürülebiliyorsa, o vizyon
sürdürülebiliyorsa Milliyetçi Hareket Partisi bunların hepsini destekler.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
Sayın
Korkmaz...
3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı açıklamasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ben de yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Müzakere
yöntemiyle alakalı birkaç cümle kurmak istiyorum.
Bu süreçte
geçmişten hiçbir ders alınmadığını, bugüne kadar
her şey yanlıştı, ben doğrusunu yaparım. gibi
bir yanlışı bünyesinde barındıran bir tavrın
sergilendiğini görüyoruz. Müzakerelere bir örnek verirsek, siz otuzdan
başlarsınız, karşı taraf doksan ister. Eğer millî
menfaat bunu gerektiriyorsa, örneğin ellide buluşursunuz.
Müzakerelere altmıştan başlarsanız, karşı taraf
hiçbir adım atmıyorsa, bir sonraki süreçte Pardon, yanlış
yaptım, otuza geri dönüyorum. deme şansınız yoktur.
Yine, bir
başka husus, eğer uzlaşmadan söz edecekseniz her taraf birer
iddiasından vazgeçip ortadaki uzlaşma alanını büyütmeniz
gerekmektedir. Bu yöntemlere uyulmadığını görüyoruz. Bizim
itirazımız, sizin bu yanlış müzakere yönteminizdir, millî
menfaatlere gelecek zarar endişesidir. Yoksa, Milliyetçi Hareket Partisi
elbette komşularıyla iyi ilişkiler kurulmasını ister.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Akcan...
4.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcanın,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı açıklamasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bugün pek çok ABD
eyaletinde, eyalet parlamentolarında sözde soykırımla ilgili
Ermeni tezleri doğrultusunda kararlar alınıp bu alınan
kararlar eğitim kitaplarına kadar sokulmuş olmasına
rağmen ABD yönetiminin tutumunu Sayın Başbakanın makul
gören açıklamalar yapması ve sizlerin de burada Türk tezleri
doğrultusunda hadiseler gelişiyormuş gibi takdimde
bulunmanız, inanın Sayın Bakan, beni üzüyor, üzmenin de ötesinde
incitiyor. Lütfen, bu milleti incitmeyin Sayın Bakan ve AKP sözcülerinin
bu konuda ne zaman kürsüye çıktığı -bu konuda konuşma
açıldı, konuşma yapıldı- o zaman kürsüye
çıkıp merhum Alparslan Türkeşi anıp sanki sınır,
Azerbaycanın işgalinin kalkmaması
karşılığında açılsın çabasına
düşmüş gibi, onun görüşmelerini takdim etmesini
ayıplıyorum, siyasi nezakete
yakışmadığını ifade etmek istiyorum. Böyle bir
şey olmaz. Alparslan Türkeş, merhum, asla Türk milletini satmaz.
Orada Azerbaycanın toprak bütünlüğünü sağlama
doğrultusunda girişimlerin sonuç alarak sınırın
açılması peşine düşmüş bir Türk milliyetçisinin burada
karalar anlamda anılması yüz kızartıcı bir
davranıştır, siyasi ahlakla da, adapla da bağdaşmaz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
İnan, buyurun efendim.
5.- Niğde Milletvekili Mümin İnanın,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı açıklamasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
MÜMİN
İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
sizin esef duyduğunuz Obamanın açıklamalarıyla ilgili
Sayın AKP Sözcüsü, Ermeni diasporasını da referans göstererek,
bu açıklamaların kendilerini çok memnun ettiğini ifade etti ve
Sayın Başbakan da bu yönde açıklamalarda bulundu. Çok hassas
konularda siz Sayın Başbakanla görüşmüyor musunuz?
Dolayısıyla net bir şey söylemek istiyorum hem buradaki
milletvekillerinin hem de bizi izleyen Türk milletinin bu kafasındaki
karışıklığın berraklığa
kavuşması için: Sizin söyledikleriniz mi doğrudur, yoksa
Sayın Başbakanın söyledikleri mi doğrudur, diasporanın
söyledikleri mi doğrudur? Dolayısıyla bunun net bir biçimde
açıklığa kavuşması lazım.
Bize göre,
Dışişlerinin açıklaması nettir, doğrudur. Hepimiz
esefle karşılıyoruz ve Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmeye
çalıştığınız ve Türkiye Büyük Millet Meclisini
kirletecek olan bu protokollerin derhâl Türkiye Büyük Millet Meclisinden
çekilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Tütüncü, buyurun efendim.
6.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncünün,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı açıklamasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kanımca bu
soykırım suçlamasında Türkiye eski yıllara göre dünya
kamuoyunda daha sıkıntılı, daha kötü bir duruma
sürükleniyor. Hem soykırımın zamanlaması
açısından, zaman kesiti açısından hem de kapsamı
açısından. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler
Meclisindeki bu karar ya da konuşmalarda Türkiye 1915 yılındaki
soykırımı, Türkiyenin bu soykırım, daha doğrusu
suçlaması Cumhuriyet Dönemine doğru götürülüyor, 1923e doğru
götürülüyor. Atatürkü ve cumhuriyeti de soykırıma
karıştırmaya çalışıyorlar, yani çok önemli.
Ayrıca,
İsveçte alınan kararda sadece Ermeni...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, bu konuyla
ilgili olarak çok kısa açıklaması olan milletvekili
arkadaşlara söz verdim ama bir genel görüşme havası gibi oldu.
Şu aşamada 2 arkadaşımıza söz vererek bu konuyu
tamamlayacağım. Sayın Keleş ve Sayın Hıdıra
söz verip bu konuyu tamamlıyorum.
Bilgilerinize arz
ederim.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Yani bana vermeyeceksin.
MEHMET CEYLAN
(Karabük) Bizim de vardı Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Keleş, buyurun efendim.
7.- İstanbul Milletvekili Birgen Keleşin,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem
dışı açıklamasına ilişkin açıklaması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
BİRGEN
KELEŞ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim,
Ermeniler, her vesileyle Türkiye aleyhine propaganda yapıyorlar ve çok
ağır sözler söyleyerek propagandalarını sürdürüyorlar.
Örneğin, Başbakanın Geçici işçileri geri göndeririz
sözünden sonra hem Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisindeki heyetin
başkanı olan Ermeni hem de bir başka parlamenter çok
ağır iki mektup yazdılar ve bütün Avrupa Konseyini tepki
göstermeye ve tavır almaya yönlendirmek istediler. Hiç sessiz
kalındı. Bu konuda ne yapıldı diye soruyorum.
İki, Ermeni
yetkililer açıkça Doğu Anadoluda hakkımız vardır
diyorlar ve toprak talep ettiklerini çeşitli vesilelerle söylüyorlar,
ayrıca da Ağrı amblemini kullanıyorlar. Daha ne
yapabilirler? Haritalar yayınlanıyor. Bunlara, ben, hiçbir tepki
gösterildiğine şahit olmadım. Toplantılarda belki
kapalı kapılar ardında oluyordur ama önemli olan geniş
kesimleri yönlendirmektir.
Üç...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Keleş.
BİRGEN
KELEŞ (İstanbul) Bir üçüncü sorum vardı efendim, izin
verirseniz.
BAŞKAN
Efendim, süreyi bir dakika olarak vermiştim, tamamlandı.
Son olarak
Sayın Hıdır, tamamlıyoruz bu turu.
Buyurun efendim.
8.- Muğla Milletvekili Mehmet Nil
Hıdırın, Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun gündem dışı açıklamasına
ilişkin açıklaması ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun cevabı
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
1988-1992
yılları arasında Dağlık Karabağda
görüştüğüm, o zaman yardım konvoyuyla birlikte gittiğimde,
rahmetli Ebulfez Elçibey, Türkiyeden istediği desteği
göremediğini ifade etmiş, gözyaşlarıyla bunu
anlatmıştı.
Yine
Bosna-Herseke savaş esnasında gittiğimde, Türkiyeden gerekli
yardımı göremediklerini oradaki soydaşlarımız ifade
ediyordu. Bugün geldiğimiz noktada, Sayın Dışişleri
Bakanımızın ve Başbakanımızın
komşularımızla sıfır problem ve
sınırların açılma politikasını, doğrusu
asrın bir başarısı olarak nitelendiriyorum. Kendilerine
bütün Meclis huzurunda ve bütün Türk milleti huzurunda teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanın, milletvekili arkadaşlarımızın bu açıklamalarıyla
ilgili olarak kısa bir izahatı söz konusu. Yerinden söz
vereceğim.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Yüce Meclisin
değerli üyeleri, ben tekrar yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Vaktimizi fazla
almamak açısından bir iki noktaya açıklık getirmekte fayda
mülahaza ediyorum. (MHP sıralarından gürültüler)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Açıklık getir, vaktimiz var Sayın Bakan.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, açıklık
getirin!
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
Sayın Bakan Dışişleri Bakanı,
herhâlde diplomatik nezaketle konuşuyor, onu açıklayacak.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından gürültüler)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Nezaketsizlik neresinde Sayın Başkan?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Siz konuşun Sayın Bakan.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Geniş, rahat dinleyelim.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen, sakin olalım. Sayın Akçay, lütfen
Sayın
Davutoğlu, Sayın Bakanım, isterseniz kürsüden de
konuşabilirsiniz, daha genel itibarıyla, daha şık olabilir.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Dört dakika süre
verdim size efendim.
9.- Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun, Hükûmet adına yaptığı gündem
dışı konuşma nedeniyle, Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz, Afyonkarahisar
Milletvekili Abdülkadir Akcan, Niğde Milletvekili Mümin İnan,
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü, İstanbul Milletvekili Birgen
Keleş ve Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdırın, açıklamalarına
ilişkin cevabi konuşması
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben, tekrar, huzurlarınızda yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, 24
Nisanda Sayın Obamanın yapmış olduğu açıklamaya
verdiğimiz tepki konusunda bir açıklık getirmekte fayda mülahaza
ediyorum. Kesinlikle, Sayın Başbakanımızın
açıklamasıyla, benim ve Bakanlığımızın
açıklamaları arasında bir çelişki söz konusu değildir,
aksine, bunlar birbirini tamamlayıcı mahiyettedir. (MHP
sıralarından gürültüler)
Müsaade buyurun
Müsaade buyurun
ALİM
IŞIK (Kütahya) Yapmayın Sayın Bakan, yapmayın.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Okuma yazmamız yok bizim, dolayısıyla siz
açıklayın!
AHMET YENİ
(Samsun) Millete bakın, millete!
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Bakan, siz Genel Kurula hitap edin.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Her şeyden önce, dış
politika uygulamasında her zaman muhataplarınızın bu
mesajları nasıl algıladıkları, sizin bu
mesajları
(CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET ÇİÇEK
(Yozgat) Bir dinleyin, ondan sonra itiraz edin.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, arkadaşlar; Sayın Bakanı dinleyelim lütfen.
Buyurun
Sayın Bakanım.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Bu tür konularda
muhataplarınızın bu mesajı nasıl
algıladığı esastır ve bu çerçevede bakmak icap eder.
Her şeyden önce, Sayın Başbakanımız, kesinlikle bu
ifadeden memnuniyet duyduğunu söylememiştir. Sayın
Başbakanımızın ifadesi aynen şu şekilde:
Bazı mahfillerin bildiğiniz gibi bu konuyla alakalı
beklentileri çok farklıydı ama o olmadı.
Evet, hem Türkiye
içinde hem Türkiye dışında bazı mahfiller o açıklamada
bazı ifadeleri beklediler.
OKTAY VURAL
(İzmir) O ifadenin kullanılmasını da beklemiyorduk.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Ve zannedildi ki Türkiye Cumhuriyeti
gibi güçlü bir devlet bu ifadenin olabileceği baskısı
altında bazı tavizler verecektir. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti hiçbir
taviz vermedi ve bu ifade olmaması dolayısıyla
Amerika
Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler
Komitesinden çıkan karar sonrasında
takındığımız kararlı tutum Amerika Birleşik
Devletleri tarafından doğru algılanmıştır. Mesaj
gereken yere ulaşmıştır ve Sayın
Başbakanımızın Washington zirvesinde de bu konu bu mesaj
çerçevesinde doğru anlaşılmıştır. Sayın
Başbakanımızın ifadesi bu mesajın doğru
anlaşıldığını gösteren ifadedir, bir.
Yine bu ifade,
Türkiyenin hiçbir şekilde baskı altında karar
almayacağını bir kez daha dünyaya göstermiştir. Sayın
Başbakanımızın ifadesi, nihai olarak
vurguladığı husus budur. Bu mahfillerin beklentileri boşa
çıkmıştır.
Beklendi ki bu ifade
kullanılacak ve Türk-Amerikan ilişkileri gerginleşecek; beklendi
ki bu ifadenin kullanılmaması dolayısıyla Türk-Ermenistan
süreci duracak. Ama hiçbiri olmadı, hem Türk-Amerikan ilişkileri bir
sıkıntıya girmedi hem Ermenistan normalleşme süreci de olduğu
minval üzere devam etti.
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz de esefle karşıladınız!
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Sayın
Başbakanımızın ifadesi bu doğrultudadır, bu
beklentilerin olmamasını vurgulamıştır.
Benim ve
Bakanlığımızın ifadeleri ise Sayın Obamanın
açıklamasındaki unsurların doğru
olmadığını gösteren ifadelerdir. Bu da gerekli yerlere
ulaşmıştır. Biz, ilkesel olarak Sayın
Başbakanımız, ben, Bakanlığım ve bundan önceki
bütün Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri tarihin üçüncü taraflarca böylesine tek
yanlı yorumlanmasına her zaman karşı
çıkmışlardır, özellikle de Sayın
Başbakanımız her zaman karşı
çıkmıştır. Bu sebeple, 2005 yılında sizlerin de
desteğiyle ortak tarih komisyonu için kendisi, dönemin Ermenistan
Cumhurbaşkanına mektup yazmıştır. Bunun için biz adil
hafıza diye yeni ve kapsamlı bir kavramla bütün dünyaya
sesleniyoruz, bu seslenmeye devam edeceğiz. Benimle Sayın
Başbakanımızın ifadeleri arasında bir çelişki
yoktur. Tam tersi, muhataplarımız, bu ifadelerden ne
anlaşılması gerektiğini anlamışlardır. Ümit
ederiz ki sizler de bunu bu çerçevede değerlendirirsiniz.
İkinci bir
husus, özellikle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Sayın Bakanım, lütfen tamamlayınız.
Buyurun efendim.
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Hemen bitiriyorum.
Sadece
protokollerin Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırı
tanıyıp tanımadığı konusunda
Evet, bizim
ifadelerimize güven duymayabilirsiniz, uluslararası hukuk gerekçelerini
saydık, protokollerin diplomatik süreç içinde nasıl işlediğini,
nasıl gittiğini ve bunu özellikle diplomasi geçmişi olan
milletvekillerimiz çok iyi bilirler. Müzakere sürecinin kendi doğası
vardır ve taraflar bu doğayı bilirler. Nelerin müzakere edilip
edilmediği o kayıtlarda vardır. Türkiyenin müzakereye nereden
başladığı, hangi unsurları vurguladığı
da vardır. Ancak madem bunlara yeterince güven hissedilmiyor, size
Ermenistan Başkanı Tigran Sarkisyanın protokoller sonrası
açıklaması; Sarkisyan aynen şunu söy-lüyor: Ermenistan
Cumhuriyeti, Sovyet-Ermenistan döneminden miras kalan
sınırlarını fiilen ve hukuken tanımaktadır. Bu
ne demektir? Ermenistan Başba-kanının ifadesi bu, protokollerin
imzalanmasının hemen sonrasındaki ifadesi.
DENİZ
BÖLÜKBAŞI (Antalya) Anlaşmayı tanıyor mu?
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Kimse, hiçbir komşu ülke
Türkiyeden toprak talep etme gücüne, cüretine sahip değil zaten. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Güçlüyseniz, kimse bunu
talep bile edemez. Bırakın talep etmeyi, zihinlerinin ucundan
geçiremezler ama zaaf gösterirseniz, ama statükonun bekçiliğini
yaparsanız ve o statükoyu kendi iradenizle değiştirme gücü
göstermezseniz, herkes her şeyi talep eder. Bugün Türkiye talep eden
makamdadır, bugün Türkiye Balkanlarda barışı kuran
makamdadır, bugün Türkiye bütün dünyada Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinde, G 20 Platformunda
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Ege sularında ne yaptınız? Kara
sularında ne yaptınız?
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla)
medeniyetler ittifakında küresel
düzenin bekçisidir, sadece millî çıkarların bekçisi değil, hem
millî çıkarlarımızı hem bölgesel düzeni hem küresel düzeni
kuran aktörlerden birisi biz olacağız, bundan kimsenin şüphesi
olmasın.
Saygılar
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Evet, Sayın Bakanımıza ve bilgilendirme yapan diğer
gruplara ve şahsı adına konuşan
arkadaşlarımıza teşekkürlerimi, şükranlarımı
sunuyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, son söz milletvekilinindir diye
BAŞKAN
Hangi son söz?
KAMER GENÇ
(Tunceli) 61inci maddeye göre
BAŞKAN
Hayır efendim, burada sadece bir açıklama yapmak için Sayın
Bakan kürsüye gelmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Açıklama yok
BAŞKAN
Özel bir durum yoktur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hükûmetten sonra
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen efendim
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bakın, Hükûmetten sonra
BAŞKAN
Lütfen efendim
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, şunu doğru yapsanıza.
Birinci defa Bakan açıklama yaptı.
BAŞKAN
Bakan açıklama yaptı.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ondan sonra 61inci maddeye göre son söz milletvekilindedir. Bakan
burada çıkıp beş dakika konuştu. 61inci maddeye göre, Son
söz milletvekilinindir. prensibine göre söz istiyorum efendim.
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Trabzon) Geç yerine, geç!
BAŞKAN
Bakınız, Sayın Genç, görüşmelere yeni başladık.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hükûmetten sonra son söz milletvekilinindir.
BAŞKAN - Bak
şimdi Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim?
BAŞKAN
Sayın Bakan daha önceden Hükûmet adına söz aldı, konuştu ve
burada bir kısım arkadaşlarımızın soruları,
açıklamaları oldu, onlara cevap verdi, dolayısıyla bu
tamamlayıcı bir husustur, sizin dediğiniz hususa girmez.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama 59uncu maddede, Hükûmet gündem dışı
konuşur, gruplar ve grubu olmayan bir kişi konuşur ama ondan
sonra siz o kuralı ihlal ettiniz.
BAŞKAN Yok
efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hükûmete yeniden söz verdiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Yok
Sayın Genç, İç Tüzükü bu kadar zorlayarak bir yere
varamayız. Lütfen efendim, istirham ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli)
İç Tüzükü uygulayacaksanız uygulayın.
BAŞKAN
Sayın Genç, o şekilde
KAMER GENÇ
(Tunceli) 61inci maddeye göre, der ki Son söz milletvekilinindir.
BAŞKAN O
şekilde yorumlanmaz Sayın Genç, lütfen efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ya nasıl yorumlayacaksınız peki?
BAŞKAN
Başkanlığın
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, bakın Son söz milletvekilinindir. prensibine
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç, oturunuz yerinize efendim, lütfen.
KAMER GENÇ
(Tunceli)
göre Bakandan sonra benim konuşma hakkım doğuyor.
BAŞKAN
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır,
okutuyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bunu uygulayın Sayın Başkan, gerçekten rica
ediyorum.
BAŞKAN
Yok, Sayın Genç, o şekilde yorumlanmaz, istirham ediyorum. Siz de
defaatle yaptınız burada yöneticilik.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, bakın Son söz milletvekilinindir.
dolayısıyla bu prensibi uygulamak zorundasınız. 61inci
madde
Çünkü Bakan gündem dışı konuşma yaptıktan
sonra
BAŞKAN
Sayın Genç, o şekilde İç Tüzükü yorumlayamayız efendim.
Lütfen, istirham ediyorum
Lütfen oturunuz
Buyurunuz.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Otur yerine!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, bakın, böyle bir uygulamaya gerek yok Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Bak, şahsı adına Sayın Pazarcı konuştu daha
önceden, bu şekilde, böyle bir yorumlama yapamayız.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, İç Tüzükten kaynaklanan söz hakkımı
istiyorum.
BAŞKAN Yok
Sayın Genç
Zorlamayalım Sayın Genç, lütfen efendim
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama yanlış yorumluyorsunuz.
BAŞKAN Söz
hakkı olsa veririm ama İç Tüzükü zorlayarak yorumlayamayız.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Peki, 61inci maddeyi nasıl yorumluyorsunuz Sayın
Başkan?
BAŞKAN Yok
Sayın Genç, o konuya girmiyor, lütfen
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ya olmaz ama Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Meclis araştırmasına ilişkin
KAMER GENÇ
(Tunceli) Keyfî yönetmeyin yani, bu kadar keyfî yönetmekle bu iş olmaz
yani.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Meclis araştırmasına ilişkin üç
önerge vardır, ayrı ayrı okutacağım.
Okutacağım
üçüncü Meclis araştırması önergesi beş yüz kelimeden fazla
olduğu için önergenin özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni
Tutanak Dergisine eklenecektir.
Buyurun efendim.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş
ve 19 milletvekilinin, şoför esnafının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/693)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Yolcu
taşımacılığından uluslar arası nakliyat
sektörüne kadar ülkemizde faaliyet gösteren yüz binlerce şoför
esnafının çalışma koşullarından ve ekonomik kriz
ortamından kaynaklı olarak yaşadığı
sorunların araştırılması ve alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98nci, İçtüzükün 104 ve
105inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması için
gereğini arz ve talep ederiz. 04.03.2010
1) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
2) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3) Ayla Akat Ata (Batman)
4) Bengi Yıldız (Batman)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Emine Ayna (Mardin)
7) Fatma Kurtulan (Van)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Trafik
kazalarının, acı haberlerin gündemden düşmediği
ülkemizde; şoförler, malımızı canımızı
emanet ettiğimiz en önemli meslek gruplarından birisi. Taksi
şoförlerinden, tır şoförlerine, turizm şoförlerinden,
şehir taşımacılığında görev yapan minibüs,
otobüs şoförlerine, ambulans şoförlerinden, otobüs firmalarına
yüz binlerce şoför esnafı, milyonlarca aileleri, kriz ortamında
sosyal güvenceden yoksun, ölümle karşı karşıya, zor bir
görev yapıyorlar.
Uluslar
arası taşımacılıkta büyük risklerle karşı
karşıya olan, Irakta, Avrupada binlerce sıkıntı
yaşayan, ailelerinden haftalarca uzak; yollarda olan şoförlerimiz,
iş dünyasının, fabrikaların, madenlerin, barajların,
ormanların, hayatın her alanında vazgeçilmez emekçileri büyük
sorunlar yaşıyor.
Sadece
İstanbulda 18 000 taksici esnafı var. Güvenlik güçlerinden sonra en
fazla kayıp verenler onlar. Korsan taksilerin, haksız rekabetin,
vergilerin, cezaların cenderesinde olanlar onlar. Büyük şehirlerde
taksiciler aynı sorunları yaşıyor. 140 meslek grubu içinde
en fazla kayıp verenler taksiciler, günlük çalışma saatleri,
kiralık taksilerdeki keyfi uygulamalar, durak sorunları, servis
araçlarının, minibüsçülerin hat sorunları, denetimsizlik,
yaşanan kavgalar artık yeni bir düzen ihtiyacını
dayatıyor.
Can
güvenliği için kamera sisteminden başka teknik önlemlere neler
yapılabilir. Şoför esnafı ile vatandaş arasında yerel
yönetimler, merkezi yönetim ne yapmalı, uluslar arası yollara
düşen şoför esnafı neler yaşıyor, kazalar
soruşturmalar, araçlara el koymalar, Irakta haraç kesmeler, kuralsız
vergiler, öldürmeleri haksızlıklar nasıl önlenir.
Otomobilciler,
şoförler odaları, meslek örgütleri, güvenlik güçleri ilgili
bakanlıklar arasında neden düzenli bir koordinasyon yok, neden bu
kadar dağınık ve çok sorumlu var. Ticari taşıt
alımlarında ağır vergiler alınması şart
mı? İthal araçlara bir kez olsun vergi muafiyeti getirilemez mi?
TIR ve kamyon
şoförlerinin, 1973-1988 model TIRlara yurtdışına yük
taşımaları için gerekli olan C2 belgesinin verilmemesi nedeniyle
sorunlar yaşanıyor, yurtdışına çıkış
izni verilmeyen 3 bin 579 TIR bulunmaktadır.
Şoför
esnafının yasal ve uygulama problemlerinin ele alınarak, çözüm
bulunması için; bir meclis araştırması açılması
ve araştırma komisyonu kurulmasında yarar bulunmaktadır.
2.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış ve 21
milletvekilinin, çiftçilerin sulamada kullandıkları elektrik
borçları ile aylık fatura uygulamasının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/694)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Çiftçilerimizin
sulama amaçlı kullandıkları elektrik borçları ile yine bu
kesime yönelik başlatılan aylık fatura uygulaması konusunda
araştırma yapılarak, sorunların çözümüne yönelik
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98. ve
TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca Meclis
araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ve talep ederiz.
1) Hasan Çalış (Karaman)
2) Bekir Aksoy (Ankara)
3) Metin Ergun (Muğla)
4) Oktay Vural (İzmir)
5) Recai Yıldırım (Adana)
6) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
7) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
8) Muharrem Varlı (Adana)
9) Ali Uzunırmak (Aydın)
10) D. Ali Torlak (İstanbul)
11) Kürşat Atılgan (Adana)
12) Osman Durmuş (Kırıkkale)
13) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
14) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
15) Behiç Çelik (Mersin)
16) Osman Ertuğrul (Aksaray)
17) Akif Akkuş (Mersin)
18) Recep Taner (Aydın)
19) Mustafa Enöz (Manisa)
20) Mehmet Günal (Antalya)
21) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
22) Ahmet Orhan (Manisa)
Gerekçe:
Ülkemizde
ekonomik alanda baş gösteren kriz, toplumun tüm kesimlerinde etkisini
artırarak sürmektedir. Kriz, toplumsal alanda en fazla etkiyi
işsizlik konusunda göstermiştir. Türkiye İstatistik Kurumunun
son verilerine göre ülkemizdeki işsizlik sayısı her yıl
artarak 3 milyon 471 bin kişiye yükselmiştir.
Üretim
düşmüş, sanayi küçülmüştür. Kapanan fabrika ve işyerleri
küçülmesi ve kapanması yüzünden istihdam iyice azalmıştır.
Günlerce siftah yapmadan kepenk kapatmak zorunda kalan esnaflarımıza
yeni esnaflar eklenmiştir. Takibe düşen kredi borçları
artmış, işçi, memur, emekli ve esnaf kesimi konut,
taşıt ve ihtiyaç gibi kredilerini ödeyemez hale gelmiştir.
7
yıldır hiç aralıksız süren ekonomik krizden en fazla
etkilenen kesimlerden birisi de çiftçi kesimi olmuştur. Bu kesimde verim
düşmüş, girdiler artmıştır. Çiftçilerimiz tarlasına
gübre ve ilaç atamaz duruma gelmiştir. Çiftçilerimizin mazot, gübre ve
elektrik gibi borçları her yıl katlanarak artmıştır.
Banka, tarım kredi ve Medaş gibi kurumlar çiftçileri kara listeye
almıştır.
Ürettikleri
ürünlere yanlış hükümet politikaları nedeniyle para ettiremeyen
ve emeklerinin karşılığını alamayan
çiftçilerimiz, her yıl seneye diyerek borçlarını
ertelemiş ve bir türlü ödeyememiştir. Ana paraya eklenen faizler
çiftçilerimizin borçlarını ikiye, üçe katlamıştır.
Büyük bir borç yükü altına giren çiftçilerimizin sadece sulama amaçlı
elektrik borçları 1 milyar lirası gecikme faizi olmak üzere toplam
2,5 milyar liraya yükselmiştir.
Ülke genelinde 27
bölgede toplam 2 bin 500 sulama kooperatifi bulunmaktadır. Bu
kooperatiflerin hemen hemen hepsinin ödenememiş elektrik borcu mevcuttur.
Ödenemeyen elektrik borçları nedeniyle çiftçilerimize yönelik
başlatılan icra takipleri artarken, onlarca sulama kooperatifi
başkanı kefil oldukları sulama borçlarını ödeyemedikleri
için hapse atılmıştır. Üretim ve istihdamın öncüsü
konumundaki çiftçilerimizi hacizlik ve hapislik olmaktan kurtaracak politikalar
ivedilikle hayata geçirilmelidir. Bu konuda çiftçi kesimi üzerinde büyük bir
beklenti oluşmuştur. Adeta çiftçilerimizin gözü ve kulağı
Türkiye Büyük Millet Meclisine çevrilmiştir.
Ülkemizde
tarım alanındaki istihdam halen sanayiden yüksektir. Tarımda
istihdam yüzde 23,7 iken, sanayide istihdam yüzde 21dir. Buna
karşılık, hükümet tarafından sanayiye yatırım
indirimleri ve sigorta primi gibi teşvikler getirilirken, halen sanayiden
daha fazla istihdam sağlayan tarım sektörünün gübre, mazot ve
elektrik gibi temel girdilerinde her hangi bir indirime gidilmemektedir.
Daha sulama
amaçlı eski elektrik borçlarını ödeyemeyen ve ödeme konusunda
çare arayan çiftçilerimiz, şimdi de her ay elektrik faturası
uygulaması ile karşı karşıya
bırakılmışlardır. Bu uygulama dönemlik gelir elde eden
çiftçilerimizi, daha da büyük sıkıntıya düşürecektir. Çiftçilerimiz,
aylık fatura ödemek yerine iki dönemlik fatura ödeme konusunda düzenleme
istemektedir.
Bu nedenle,
çiftçilerimizin sulama amaçlı kullandıkları elektrik
borçları ile yine bu kesime yönelik başlatılan aylık fatura
uygulaması konusunda araştırma yapılması için
Anayasanın 98. ve TBMM içtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca
bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması yerinde olacaktır.
3.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş
ve 19 milletvekilinin, TSKdaki intihar olaylarının
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/695) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türk Silahlı
Kuvvetleri Dünyada askeri en fazla intihar eden ordular arasında yer
almaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerindeki intihar
vakalarının incelenmesi ve aydınlatılması
amacıyla Anayasanın 98inci, İçtüzüğün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz. 10.03.2010
1) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
2) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3) Ayla Akat Ata (Batman)
4) Bengi Yıldız (Batman)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Emine Ayna (Mardin)
7) Fatma Kurtulan (Van)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
(x) (10/695) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin tam metni tutanağa eklidir.
Gerekçe Özeti:
Türk Silahlı
Kuvvetleri (TSK), askeri en fazla intihar eden ordu olarak dünyada en üst
sırada yer almaktadır. Buna rağmen TSK ve Hükûmet, intihar
vakalarının incelenmesinden ve aydınlatılmasından yana
hiçbir çaba göstermemektedir.
İntihar eden
kişinin kendi hayatına bilinçli olarak son vermek suretiyle, zarara
bizzat sebebiyet vermesi yönüyle aslında ortaya çıkan zarardan
başka birisinin sorumlu tutulmamasını gerektirmektedir. Fakat
intihar eden asker kişinin intihar etme kararını almasında,
idare ajanlarının kötü muamele, hakaret, sövme, dayak, müessir fiilde
bulunma gibi eylemlerle katkıda bulunması hâlinde ajanın görev
kusuru nedeniyle idarenin hizmet kusuru söz konusu olmakta ve idarenin
sorumluluğu kabul edilmektedir.
1991 ve 2001
yılları arasında TSK içinde 1.248 intihar eylemi meydana
gelmiş, bu vakalardan 815 i ölümle sonuçlanmıştır
Sadece son bir
yıl içinde meydana gelen intihar olayları veya intihar olarak
açıklanan asker-subay ölümleri, durumun daha vahim bir boyuta
geldiğini göstermektedir.
TSKnın
eğitim zayiatı, ailevi veya psikolojik sorunlara bağlı
intihar eylemleri olarak açıkladığı ölümlerin, her zaman
gerçeği yansıtmadığına dair haklı kuşkular
söz konusudur.
İntihar
eylemlerini, erler ve rütbeli subaylar olarak iki kategoride incelemek gerekir.
Asker
intiharları ile ilgili olarak aileler bu konudaki şüphelerini dile
getirmektedirler. TSKnın olayları örtbas ettiği kanaati
yaygınlaşmaktadır.
İntihar
eyleminde bulunan asker kişilerin çoğunluğunun Kürt kökenli
olması, intihar ettiği bildirilen asker ailelerinin, TSKca
yapılan açıklamaları inandırıcı
bulmadıklarına dair kimi açıklamaları, orduda etnik kökene
bağlı bir ayrımcılığın
yapıldığı, hatta infazlara intihar süsü verildiği
şüphesi uyandırmaktadır.
2009
yılı içerisinde ölüm nedenleri şüpheli bulunan
aşağıdaki olayların araştırılmasında
zorunluluk görüyoruz.
11 Ocak 2009:
Batmanlı Jandarma Er Edip Yaman
29 Ocak 2009:
Ağrılı Burhan Güzelaydın
5 Şubat
2009: Muhammed Türkan
6 Mart 2009: Van
Özalplı Seyfettin Berkin
4 Nisan 2009: Van
Çatak doğumlu Adil Şipal
12 Haziran 2009:
Mustafa Bozdoğan
20 Temmuz 2009:
Muş Vartolu Davut Yıldırım
7 Temmuz 2009:
Batman nüfusuna kayıtlı Sait Özdemir
26 Ağustos
2009: Ramazan Oruç
14 Eylül 2009:
Uzman Çavuş Ahmet Solgun
18 Eylül 2009:
Mardinli Hüsamettin Kasım
26 Eylül 2009:
Mardin Dargeçit doğumlu Hüsamettin Kasım
Silahlı
kuvvetlerde görev yapan ya da emekli olmuş subayların
intiharları da son iki yıla damgasını vurmuş
açıklanamayan ve geçiştirilmiş vahim gelişmelerdendir. Bu
süreçte adları Ergenekon Soruşturması kapsamında geçen yedi
subay ve bir özel harekât yöneticisi hayatını kaybetmiştir.
Emekli Deniz
Albay Birol Atakan
Tabip Yarbay
Nursal Gedik
Emekli Albay
Abdülkerim Kırca
Özel Harekât
Dairesi Başkanı Behçet Oktay
Kıdemli
Yüzbaşı Olgun Vural
Hâkim Yarbay Tanju
Ünal
Emekli Kurmay
Albay Ali Bergütay Varımlı
Deniz Yarbay Ali
Tatar
İntihar
ettiği söylenen rütbelilerin; özel harekât görevlisi, çatışma
bölgelerinde görev yapmış olmaları veya Ergenekon Davasında
adı geçiyor olmak gibi ortak özelliklerin bulunması, ailelerinin
açıklamaları ve intihar girişimlerinin tamamının
ölümle sonuçlanmış olması, haklı olarak olaylara
şüpheyle bakmamızı ve mutlaka araştırılması
gereğini ortaya koyuyor.
Bu nedenlerle
Meclis Araştırması açılmasını talep etmekteyiz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeleri,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- (10/108, 10/295) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
26/4/2010 Pazartesi günkü birleşiminde birlikte yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 26.04.2010 Pazartesi günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Kemal
Kılıçdaroğlu
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (Sendikal Örgütlenme Hakkında); (10/108) ile
(10/295) esas numaralı Meclis Araştırma Önergelerinin
görüşmelerinin, Genel Kurulun, 26.04.2010 Pazartesi günlü
birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde Kocaeli Milletvekili Sayın
Cevdet Selvi.
Sayın Selvi,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu
sendikal örgütlenme hakkı üzerindeki Meclis araştırması ile
ilgili görüşümü paylaşmak üzere karşınızdayım.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.
Türkiyede çok
kolay çözümlenebilecek, haklı nedenleri, yasal zemini olan konular bile
içinden çıkılmaz hâle geldiği için, çelişkiler,
belirsizlikler, Mecliste, daha yararlı, topluma, ülkeye daha olumlu
katkılarda bulunabilecek zamanı harcamaya neden olmaktadır.
Çünkü iktidar, 2002 yılında AKP iktidara gelirken
demokratikleşme, insan hakları, özgürlükler, Avrupa
Birliği, evrensel kurallar, uluslararası kuruluşlar
adı altında Türkiyede özgürlükleri geliştireceğini
söyleyerek geldi. O kadar ilginç oldu ki sekizinci yılına girmiş
olmasına rağmen hâlâ kulaklarda ilk gündeki gibi demokrasi, insan
hakları, özgürlükler, uzlaşma, diyalog, sosyal diyalog.
İşte
toplumda huzuru kaçıran, beklentileri tepkiyle karşılamaya neden
olan bu söylenmelere rağmen tamamen demokrasinin uygulanmaz hâle
geldiği, özgürlüklerin çifte standart bir biçimde
ayrımcılıkla ortaya çıktığı, insan
hakları da istenildiği gibi ortaya gelmediği için, hem insanlar
böyle söylenip tam tersi yapıldığı için rahatsız olsa,
kızsa, sinirlense bile böyle söylendiği için tepkisi daha büyük
oluyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu Meclis araştırması, elbette
Türkiyenin içinde bulunduğu bu sözlere rağmen Hükûmet
Programında, Acil Eylem Planında pek çok defa
tekrarlanmış olmasına rağmen temel hak ve özgürlüklerden
olan işçilerin, emekçilerin, bu ülkenin dar ve sabit gelirlilerinin
örgütlenme yani sendikal haklarını kullanma imkânının
verilmemesi, hatta bu Anayasanın 51inci maddesi eski Anayasadan
bahsediyorum- ve 2821 sayılı Yasanın 31inci maddesi, daha önce
de söylendiği gibi, özellikle Türk Ceza Yasasında da sendikal haklar
engellendiği, bir sendika kurmak isteyen ve sendikal örgütlenme ve
sendikaya üye olanlar hakkında engel çıkaranların Türk Ceza
Yasasında da hapisle cezalanacağı çıkarıldığı
için Türkiye dolaşılıp, İşte biz
demokratikleşiyoruz, işte örgütleniyoruz. deniyor.
Bu kadar
hakların var olmasına rağmen, ILOnun yani 1932
yılında Atatürkün imzasıyla Birleşmiş Milletler
Uluslararası Çalışma Örgütünün üyesi olarak girdiğimiz ILOnun
sözleşmeleri de laftan ibaret kalmaktadır. Özellikle bu konuda 87,
98, 158inci maddeleri geçmişte uygulanırken şimdi ortadan
kalkmıştır.
Demokrasinin ve
özgürlüğün çok çok tekrarlandığı ama
uygulanmadığı ülkemizde Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal
Şartı buraya gelmiştir. Buradan demokrasi, özgürlük
nutukları atılmıştır ama ne yazık ki -5inci,
6ncı- anlam ifade eden, uygulandığı zaman muhatabına
yararlı olacak maddelerine çekince konulmuştur. İşte burada
en acı olay da bu umut verilip, Anayasada, yasalarda, uluslararası
anlaşmada her çalışanın sendikalı olma hakkı
açık seçik belirtilmişken, Türkiyede 100 binin üzerinde işçi,
namusluca çalışıp insan gibi yaşamaktan, üretmekten başka
hiçbir talebi olmayan sade işçiler bile bir sendikaya üye olduğu için
işten atılmışlardır.
Bunu defalarca
getirdik, hatta sendikaların, içinde bulunduğumuz krizi de dikkate
alarak ekonomik ve sosyal haklar konusunda işveren ne kadar
sıkışıksa ona anlayış göstererek Ama bu
insanları sokaktan -ekmeksiz bıraktınız- içeri alın,
biz sözleşmeyi imzalarız. demelerine rağmen aylarca Türkiyenin
dört bucağında sadece anayasal hakkı, Hükûmetin bütün Türkiyede
demokrasi, özgürlük, insan hakları dediği için dolmuşa gelen,
yazık, inanan, Hükûmete inanıp da bir üye olan, demokratik hakkını,
doğal hakkını kullananlar çoluk çocuğuyla
cezalandırılmış, aç
bırakılmışlardır, yüzlerce işçi bu
sıkıntı içindedir. Ve hâlâ Türkiyede 22 milyon civarında
çalışan ve sendikalaşma hakkına sahip olan insanların
içinden, 3 tane konfederasyona bağlı 94 sendikada topu topu 600 bin,
sözleşme yapabilen işçiler vardır. Şimdi, açık seçik
bu hak kullandırılmazken, Hükûmetin değerli sözcüleri, ne kadar
süslü, ne kadar çağdaş anlam ifade edeceğini söyledikleri
özgürlüklerden bahsederse etsin yaşanan ortadadır. İşte,
bunları anlatma şansı bulamadık. Bunları defalarca
söyledik ama bu insanların bu hakları kullandırılmadı,
çoluk çocuğuyla perişan edildi.
Burada öylesine
bir noktaya gelindi ki işverenler işe alırken asgari ücretle,
sendikaya girmeyeceğine dair belgeler almaya başladı.
İşinden sendikalı olmak istediği için atılanlara
işveren ve yakınları, sendikaya girmeyeceğine dair bir
belge getirirse işe gireceğini söyledi. İşte, Hükûmetin
övündüğü Sendikal hakların engellenmesi hâlinde hapis cezası
verilir. demesine rağmen bir tek örnek çıkmadı, yüz binlerce
işçi, aileleriyle milyona yakın işçi sadece bu söylenip de tuzak
anlamı taşıyan yaklaşımlardan dolayı.
O bakımdan,
bu sadece işçilerin az ücret alması -vicdanınıza,
yaşanan olaylara bir kere daha bakmanızı özellikle rica
ediyorum- asgari ücretin açlık sınırının çok
altında kalması, sosyal hakları almaması, ne yazık ki
ILOnun son raporunda da dünyada en uzun çalışan, çalışma
süresi olan Türkiyedeki işçiler iyi niyetle, çaresizlikten,
açlıktan, işsizlikten gidip bütün bunlara boyun eğmesine
rağmen, iktidarın her söylediğine boyun eğmesine
rağmen, sendikalı olanların sendikasız
bırakılıp veya ikna ederse kendinden yana sendikalara
geçmesinİ acı bir biçimde baskıyla, ekmek korkusuyla
yapmasına rağmen, boyun eğen işçiler canlarından,
sağlıklarından olur hâle geldi. Ne oldu? Her şeye boyun
eğen, işsizlik, çaresizlik, çocuğuma ekmek götüreyim diyenler
iş kazaları, önlenebilir iş kazaları ve meslek hastalıkları
nedeniyle çocuklarını yetim, eşlerini dul bıraktılar.
Hatırlamıyor
musunuz geldiğiniz günden bu yana maden ocaklarındaki ihmali -hatta
ibret için- Türkiyede koskoca maden ocağının bakanlıklar
tarafından ruhsatsız çalıştırıldığını
ve insanlar, işçiler orada öldükten sonra bakanlığın fark
ettiğini Defalarca söylemiş olmamıza rağmen bu aç,
yoksulluk içinde çalışanların canları hep gitti. Her zaman
söyledik, her yerde, önlenebilir kazalar nedeniyle, işte Bursada,
işte Balıkesirde, işte Zonguldakta, her yerde -uzatmamak için
söylüyorum- yapılan, söylenen, sadece oraya sayın bakanların
gitmesi ve orada hayatı boyunca ezilecek, vicdanıyla, ekonomik
yönüyle, yoksulluk içinde ve yoksunluk içinde yaşayacak çocuklara ve
ailelerine 10ar bin, 20şer bin lira verdi. Nerede bu Hükûmet?
Bakın,
Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri tersanelerde işçiyi asgari
ücretle ve altında, sigortasız, bir güvenceden yoksun, buna boyun
eğen işçileri
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Selvi, Buyurun efendim, konuşmanızı
tamamlayınız.
M. CEVDET
SELVİ (Devamla)
her şeyi kabul etmiş tersane işçilerini
-her yer öyle ama orası çok bariz, tüm kamu vicdanını
sızlatacak kadar ortaya çıktığı için söylüyorum- orada
işçileri, üreten işçileri, aç, susuz daha fazla ama daha fazla
çalışmayı ne yazık ki boyun eğerek sürdüren
işçileri kum torbası, ağırlık yerine koyup
aşağı attılar. Hani devlet, hani iktidar, hani o sekiz
yıldan beri söylenenler?
O nedenle
vaktimi aşırmak istemiyorum- ben sizden hiç kimseyi kırarak,
yararak değil, ülkemizin
Tam zamanı, Anayasada yapılan
değişiklikler hiçbir hak, özgürlük getirmemiştir, bunu herkes
bilir. İşte, şimdi bu araştırmayı kabul ederseniz
2821 Sendikalar, 2822 Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt
Yasası, Anayasada değişikliği
yapıldığı için sizin de yıllardır
tekrarladığınız ama tam tersini
yaptığınız olayı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
M. CEVDET
SELVİ (Devamla) Bitiriyorum, teşekkür edeyim Başkan.
bu
araştırma komisyonunda etraflıca konuşur, daha fazla o
alın teriyle çoluk çocuğunun geçimini sağlamak isteyenlere, daha
fazla acı çektirmeyiz. Onun için, bu araştırmanın kabul
edilmesi ülkemiz yararına, yanlışların giderilmesi
yararına olur.
Hepinize
saygılar sunuyor, teşekkürler ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Selvi.
Grup önerisinin
aleyhinde Çorum Milletvekili Sayın Agâh Kafkas.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi içtenlikle selamlıyorum.
Biraz önce,
değerli sendikacı arkadaşım güzel bir konuşma
yaptı ve sendikal hareketin, örgütlenmenin önünü açacak bir
araştırma önergesi verdiğine ve bunun Genel Kuruldan geçmesi
gerektiğine dair beyanlarda bulundu.
Bugün, burada
gerçekten olağan dönemlerde Anayasada yaptığımız en
kapsamlı değişikliğin ana omurgasını
çalışma hayatındaki düzenlemeler oluşturuyor. Bu
düzenlemelerde de, şimdi, gerçekten ileri derecede haklar veriliyor.
Memurlar bugüne kadar toplu sözleşme hakkına sahip değilken
toplu sözleşme hakkı elde ediyor.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Grev hakkı?
AGÂH KAFKAS
(Devamla) İlk defa, siyasi amaçlı grev ve dayanışma
grevi, iş yeri işgali, işi yavaşlatma, verim düşürme
ve direnişler yasaktır diye, ki bugüne kadar 12 Eylül
Anayasasında çalışma hayatıyla ilgili en ağır
yasak 54üncü maddede düzenlenen yasaklardı, üçüncü ve yedinci
fıkralarda. Ve bunlar kaldırılıp da bunların
kaldırılmasını bu teklifte hiçbir şey yok gibi
değerlendiriyor olmayı anlamakta bu hayatın içinden gelen birisi
olarak inanın çok güçlük çekiyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, baktığınız zaman,
buraya çıkan sendikacı arkadaşlarımız bizi emek
düşmanı, sanki çalışma hayatında hiçbir şey
yapmamış insanlar ya da siyasi parti olarak değerlendiriyor. Biz
sekiz senedir iktidardayız. Üç dönem toplu iş sözleşmesi
yapıldı Türkiyede. Bu üç dönem toplu iş sözleşmenin
hiçbirisinde uyuşmazlık zaptı dahi tutulmadı, grev
yaşanmadı, olağanüstü bir durum olmadı ve uzlaşı
içerisinde masada anlaştık çalışma hayatının
bütün dinamikleriyle, bütün konfederasyonlarıyla. 218 bin kişiye
Türkiyede kadro verdik biz, altı aydan fazla çalışan 218 bin
kişiye, kamuda çalışanlara kadro verdik.
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Ya, Kafkas, altı aylıklara verdiniz,
belediyeye yeni aldığınıza verdiniz. Yani bunu
söylettirmeyin kardeşim. Yıllarca geçici işçiyi
bıraktınız, altı aylık belediyeye
aldıklarınıza kadro verdiniz. Yani bunu söyleme bari.
AGÂH KAFKAS
(Devamla) Şimdi, biz emekçilerin en büyük sorunu neydi? Bizim tedavi
imkânımız sadece neydi? SSK hastanelerinin bodrumundaki 4
metrekarelik eczanede bulunan ilaçlar kadar tedavi olurduk biz. Şimdi
hastaneleri birleştirdik. O günü de hatırlıyorum, o gün de
aynı şekilde muhalefet ettiniz, o gün de aynı şekilde
direndiniz ve baktık ki bugün asgari ücretle çalışan bir
işçi kardeşim ile valinin, belediye başkanının
sağlıktan yararlanma haklarını aynı hâle getirdik,
aynı bütün hastaneleri açtık.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Niye direndik Sayın Kafkas, onu bir
açıklar mısın?
AGÂH KAFKAS
(Devamla) Ve onun için, değerli arkadaşlarım, yani bir defa
İş Kanununu çıkarttık ve ilk defa sağlıklı
bir, bugünün koşullarına uygun
Şimdi,
taşeronlaşma deniliyor. Taşeronlaşmayla ilgili Türk iş
hukukunda, iş hukuku uzmanlarının hangisine sorarsanız
sorun, son çıkarılan İş Kanunuyla önemli, çok çok önemli
adımlar atılmıştır ve iş yerlerinde bu sorun
büyük ölçüde çözülmüştür.
Kısa
çalışma ödeneğini getirdik, iş güvencesini de bizim
zamanımızda uygulamaya koyduk. Kısa çalışma
ödeneğini getirdik, krizi aştık.
Zorunlu
tasarrufta 13,5 katrilyon lira insanların elinden zorla kesilen
parayı, 3,5 katrilyon lira da KEY ödemesi adı altında
insanlardan kesilmiş ve akıbeti belli olmayan ve hiçbir şekilde
umudun kesildiği paraları insanlara iade etme imkânı geldi.
Şimdi, bu
önergenin niye anlamı yok? Eski köye yeni âdet getirmenin anlamı yok.
Biz bu hayatın içindeyiz ve hayatın içerisindeki dinamikleriyle
beraber yönetmeye çalışıyoruz. Sosyal taraflarla oturduk, 2821
ve 2822 sayılı Kanunlar 12 Eylülün ürünüdür, Anayasadaki
kısıtlamalar çerçevesinde çıkarılmış
kanunlardır, bu kanunların yenilenmesi konusunda sosyal taraflarla
bir mutabakata vardık, Bursa Mutabakatı adı verilen bir
mutabakata vardık ve benim imzamla Genel Kurula teklif olarak getirildi.
Komisyondan geçti, Genel Kurula indireceğimiz sırada sosyal
tarafların kimi konulardaki çekinceler ortaya atması sonucunda,
olayın yeniden, yeni Bakanımız tarafından yeniden bir bilim
heyetinin oluşturulması ve sosyal taraflarla müzakeresine yeniden
başlandığı için
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Sekiz yıl oldu, sekiz yılda şu bariz
şeyi yapamamanın hesabı yok kardeşim.
AGÂH KAFKAS
(Devamla) Sayın Selvi, biz dayatma yapmıyoruz, üçlü diyalog
dediğiniz şey
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Ben onu da biliyorum, sen bilmiyorsun.
AGÂH KAFKAS
(Devamla)
devlet, işçi, işveren kesimleri oturup birlikte
çalışma, birlikte üretme, birlikte karar alma kültürlerini AK
PARTİyle kazandılar Türkiyede
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Senin Bakanın şunu söylüyor: İşçi
ile işveren anlaşmadı, onun için devam ediyor. Bakanların
ne işi var o zaman? Yapma!
AGÂH KAFKAS
(Devamla)
ve bunu kurumsal hâle getirdik, yasal altyapısını
oluşturduk
M. CEVDET
SELVİ (Kocaeli) Sekiz yılda bir bunu çıkaramadıktan sonra
sen!
AGÂH KAFKAS
(Devamla)
ve şu anda üçlü danışma mekanizmaları
fevkalade güzel çalışıyor. Temenni ediyorum ki, 2821
sayılı Kanun, yani Sendikalar Kanunu, 2822 sayılı Grev ve
Toplu İş Sözleşmesi Kanunu büyük ölçüde, sizin burada
araştırma önergesiyle hedeflediklerinizi gerçekleştirecek,
örgütlenmenin önünden kalkacak, sendikaların barajlarını ortadan
kaldıracak düzenlemeleri içermektedir.
Umarım ki,
Çalışma Bakanlığında yeni taslak çerçevesinde sürdürülen
görüşmelerde bir mutabakata varılır ve kısa süre içerisinde
bir uzlaşıyla yeni metin getirilir. Getirilemezse, bana göre -ki,
yüzde 99 mutabakatın sağlandığı- Meclis gündeminde
olan metin de büyük ölçüde bu olayı çözmüştür, çünkü o olayın
ortaya çıkmasında, Çalışma Komisyonundaki değerli
arkadaşlarımız çok iyi bilirler, biz sosyal taraflarla beraber
alt komisyonda, milletvekilleri ve konfederasyon temsilcilerinin tamamı
oturup müzakere ederek, istişare ederek, tartışarak, muhalefet
şerhsiz aşağıya indirdik. Sayın Selvi, muhalefet
şerhsiz aşağıya indirdik. Sonra sosyal tarafların
itirazları oldu. Yani, mesela biz barajı
sıfırlamıştık, bir büyük konfederasyonumuz
barajın sıfırlanması yerine kademeli olarak
kaldırılması gibi yeni teklifler getirince, bir başkası
başka bir şey söyleyince, aradaki o yeni beklentiler, yeni talepler
sürenin uzamasını ve gecikmesini sağlamıştır.
Onun için, bir
defa, burada bu yasanın çıkarılmasıyla bu işin ortadan
kalkacağını ve sendikal hareketteki bu tıkanmanın,
daralmanın büyük ölçüde giderileceğini düşünüyorum.
Şimdi
şöyle bakmak lazım: Şurada örgütlendi, işinden oldu,
burada
Arkadaşlar, komşumuz Yunanistan, bildiğiniz gibi,
Avrupada en çok imtiyazlı ülkeydi, Avrupada her türlü
ayrımcılığa ve hoşgörüye mazhar olan ülkeydi, şu
anda yaşadıklarını görüyorsunuz. Dünyadaki bu büyük krize
rağmen, Türkiye, gerçekten büyük ölçüde zayiat vermeden, emeği tahrip
etmeden, iş yerlerinin kurumsal yapılarını ve
hafızalarını kaybetmesine neden olmadan olayı
sonuçlandırmıştır.
O nedenle, bence,
gelin arkadaşlar, bu tür çözdüğümüz ve çözülmesi çok kolay
olayları ortaya koymak yerine, gelin demokrasimiz açısından çok
önemli bir işi birlikte başaralım. 23üncü Dönem Parlamentosu
olarak, gelin bu Anayasa değişikliklerinde, ilk defa olağan bir
dönemde 30 maddeye yakın bir maddede yapılan bu düzenlemeleri hep
beraber, hep beraber
Bunun onurunu birlikte yaşayalım ve
halkımızın karşısına daha özgür, daha müreffeh,
daha aydınlık, daha ilerlemiş bir ülke bırakmanın
onurunu birlikte yaşayalım.
Değerli
arkadaşlarım, bu noktada ben gerçekten sözlerimin sonunda bir
şeyin altını çizmek istiyorum: Gerçekten biz
tartışabiliriz, farklı düşünebiliriz. Demokrasinin
gereği farklılıklarımızı biz zenginlik olarak
görürüz. Aynı düşünüyor olsaydık bu kadar parti olmazdık.
Her birimiz de partilerin içinde de farklı düşünüyor olabiliriz. Ama
bunları özgürce, birbirimizin gözüne bakarak söyleyebilmeliyiz. Ama son
dönemlerde, özellikle Anayasa konuşulurken, ki çok hassas olmamız ve
dikkatli olmamız gereken bir zeminde, biraz üslup kaymasının bu
Meclisin içerisinde yaşandığını üzülerek görüyorum ve
bundan dolayı da gerçekten bir milletvekili olarak üzüldüğümü ifade
etmek istiyorum. Gerçekten sevgiyi yaşatmayı becerebilmeliyiz
arkadaşlar. Birbirimize hakaret etmenin kimseye bir faydasının
olmadığını hepimiz biliyoruz.
O nedenle, ben
bundan sonraki çalışmalarımızın daha sevgi dolu
olması temennisiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Grup önerisinin
lehinde Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Sayın Genç,
buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisinin, sendikal faaliyet, örgütlenme hakkında verdiği
araştırma önergesinin gündeme alınması konusunda verdiği
grup önerisinin lehinde söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın
milletvekilleri, aslında tabii, bağımsız bir milletvekili
olarak hem Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde hem de maalesef taraflı
basın yayının karşısında savunmasız
kalmaktayız. Daha önce burada Suat Kılıç yaptığı
konuşmada, benim, milletin imanıyla, milletin inancıyla,
milletin peygamberiyle dalga geçtiğim biçiminde bir ifade kullandı.
Dün bunları ben burada tekzip ettim, aksine, Yüce Peygamberimizin bizim
için çok yüce bir değer olduğunu; Peygamberimiz biz Müslümanlara Ben
size iki tane eser bırakıyorum, birisi ehlibeytim birisi de
kitabım Kuran-ı Kerim, buna sahip çıkın. dedi ve bizim
buna inancımızla, davranışımızla, her
şeyimizle Yüce Peygamberimizin bu getirdiği kutsallıklara sahip
çıkmamıza rağmen ve burada bunu ifade etmeme rağmen
basının hepsi Suat Kılıçın beyanlarını
veriyor, biz milletin karşısında zor duruma düşüyoruz.
Böyle bir şey olmaz arkadaşlar yani savunmasız kalıyoruz.
Vakit gazetesi çıkıyor, hemen başlık atıyor,
işte, Halkın tasvip etmediği kişi
Bizi tabii şey
gösteriyor.
Ya, ben kimsenin
böyle hedef göstermesinden de korkmam. Korksaydım zaten siyaset de
yapmazdım ama zaman zaman tabii burada halkın dertlerini,
gerçeklerini dile getirdiğim için maalesef AKP Grubu tarafından
şiddetle karşı karşıya bırakılmaktayım.
Bundan da yine çekinmiyorum, korkmuyorum. Herkes elinden geleni yapabilir ama
tabii bu memlekete karşı yapmamız gereken bir görev var.
Şimdi, bir
Anayasa değişikliği getirmişler arkadaşlar. Bu getirilen
Anayasa değişikliğiyle sendikal faaliyet öldürülüyor. Memurlar
ve diğer kamu görevlileri toplu sözleşme hakkına sahip. E,
peki, kim yapacak o toplu sözleşmeyi? Sendikayı bile
kaldırmışsınız. Sonra, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu
diye bir kurul getiriyorsunuz. Kimdir bu? Bu kimdir evvela? Yani bir anayasa
Mademki Kamu Görevlileri Hakem Kurulunu getiriyorsanız bunun kimden
teşekkül ettiğini burada belirtmeniz lazım. Yarına siyasi
iktidarların eline vereceğiniz bir
Burada bir yasayla da düzenlemeye
bırakılmayacak kadar, bana göre, önemli bir husus.
Yine bir Anayasa
değişikliğinden bahsediliyor. Burada Anayasa
değişikliği üzerinde tartışma yapılmıyor
maalesef. Yani bir grubun getirip de burada on dakika konuşması
-hiçbir milletvekilinin- iktidar partisi milletvekillerinin
aşağı yukarı bütün sözleri kapatmasıyla Anayasa
yapılmaz değerli arkadaşlar. Anayasa, çok ciddi bir
düzenlemedir. Bu ciddi düzenleme üzerinde çok, enine boyuna
tartışılması lazım.
Şimdi,
Tayyip Bey Amerikaya gitmeden önce, Anayasa Komisyonuna gidince dedi ki: Biz
anlaşabiliriz. Anlaşabiliriz. deyince millet de zannetti ki
hakikaten anlaşır fakat gitti geldi, Yok efendim,
anlaşmayız. dedi. Şimdi, yine atıyorlar lafı ortaya,
işte Adalet Bakanı İşte, efendim, uzlaşabiliriz. Yahu,
arkadaş, eğer uzlaşabiliyorsanız bu milleti birbirine kavga
ettirmeyin yani hemen bunun adımını atın. Bu Meclisi,
işte, on altı saat, on yedi saat burada insanları
çalıştırarak, birbirine kavga ettirerek, Parlamentonun
görüntüsünü kamuoyunda düşürerek zor duruma düşürecek
davranışlarda bulunacağınıza, o zaman
aklınızı başınıza toplayın, gelin
muhalefetle de konuşun. Bu ülke hepimizin. Bu ülkede var olması
gereken doğrular nedir, onları beraber konuşalım, bu
işte birlikte hareket edelim.
E şimdi,
yani, neyi şey ediyorsunuz? Bir diktatörlüğe heves etmek kime ne
fayda getirebilir arkadaşlar? Kime ne
Yani, Tayyip Bey Ben diktatör
olacağım
AHMET YENİ
(Samsun) Kim dedi öyle bir şeyi? Kim söyledi?
KAMER GENÇ
(Devamla) - Yahu, Tayyip Bey, senin bir mücadelen yok, senin bir geçmişin
yok. Bir İstanbul Belediye Başkanlığı
yapmışsın, hakkında aşağı yukarı
onlarca dokunulmazlığın kaldırılmasıyla ilgili
dosyalar var. E tamam, zengin oldun ama bu zenginliğin de
hesabını veremiyorsun. Dolayısıyla yani
Bir İstiklal
Savaşını mı kazanmışsın, büyük bir âlim
misin? Doğru dürüst bir eğitimin de yok. Peki, neye istinaden sen,
geliyorsun İlle ben diktatör olacağım, Parlamento benim emrimde
olacak, efendim, yasama, yürütme benim emrimde olacak, yargı de benim
emrimde olacak
Yahu, böyle bir şey olur mu?
İşte,
Adana Belediyesinde yapılan rezalet ortada. Bir belediye
başkanı, bileğinin hakkıyla belediye
başkanlığını kazanıyor, ondan sonra onları
kaybediyor; gidiyor -yüz tane fırıldak çevrilmek suretiyle o
arkadaşı görevden alıyorlar- ondan sonra dava açıyor;
davanın aleyhine sonuçlanması için maalesef Adalet
Bakanlığından kaynaklanan birtakım tezgâhlar var ve
tehditler var. Böyle bir devlet olur mu arkadaşlar? Yani, bir Adana
Belediye Başkanlığını 5-6 defa kendi bileğinin
hakkıyla kazanan bir kişi bu kadar ezilir mi, bu kadar hukuksuzluktan
yoksun bırakılabilir mi? İşte Türkiyede, maalesef burada,
Adalet Bakanlığının yaptığı uygulamalar
ortada. Bugün -sekiz senedir iktidarda AKP- AKPnin herhangi bir bakanıyla
ilgili veya herhangi bir genel müdürüyle ilgili karar veren bir hâkim yerinde
bırakılmış mı? Derhâl bir yerlere
kaydırılmıştır, derhâl mağdur edilmiştir,
telefonları dinlenmiştir. İşte, Erzincan Cumhuriyet
Başsavcısının dört ayı aşan bir süredir orada
haksız ve hukuksuz olarak içeride tutulmasına tahammül edilecek bir
durum kalmamıştır.
Sayın
milletvekilleri, bir başsavcı bu kadar hukuksuzlukla, bu kadar keyfî,
bu kadar Anayasa ve hukuk ihlal edilmek suretiyle içeriye alınıyor ve
hak arayacak bir merci bulmuyorsa bizlerin evvela, öncelikle halletmemiz
gereken bu.
Dolayısıyla
burada sabahları toplanıyoruz, Anayasa, Anayasa diye bir müzakere
etmiyoruz. Bu Anayasada boşluklar nedir? Bu uygulamaya konulduğu
zaman insanlar
Hakikaten bu Anayasada bir hukuk devleti ilkesi mi geliyor,
bir dikta rejimi mi geliyor? Bunu önce araştırmamız lazım.
Yargının bağımsız olmadığı bir yerde
demokrasi olur mu, insan hakları olur mu? İnsanların hak arama
özgürlüğünün özgürce yürüyebilmesi için, ondan hukuk çerçevesi içinde,
hukuk kuralları içinde bir sonuç alabilmesi için elbette ki
bağımsız, tarafsız yargıya ihtiyaç vardır. Yani
siyasilerle yargı mensupları arasında çok büyük fark
vardır.
Bakın,
sayın milletvekilleri, siyaset siyasi düşüncenin baskısı
altındadır. Her türlü düşünceyi hiçbir zaman geri çeviremez ama
yargı öyle değil. Yargı, Türk milleti adına karar veren o
hâkimler uzun zaman o meslekte çalıştıkları için
edindikleri bir kültür, bir ahlak, bir davranış biçimi vardır.
Yani belki başlangıçta keyfî olabilirler, bir iki tane keyfî karar
verebilirler ama onlar daima hukuku uygularlar. Onun için bana göre bu
konuları şey ederken yani bir ülkenin yararı için söz konusu
olması gereken şartlar neyse, düzenlemeler neyse onları yapmak
lazım.
Şimdi,
burada Anayasa müzakerelerini yapıyoruz, bakıyorum, basın
gidiyor -Tayyip Bey masaya getirmiş iki üç tane klasör evrakı
koymuş- ya bakın, görüyorsunuz ya vatandaşlar, Tayyip Bey
gelmiş Mecliste hem Anayasayı şey ediyor hem de Hükûmet
işlerini yapıyor diyor. Yani bunları çocuk yapmaz. Şurada,
biz bilmiyor muyuz ki getiriyor mahsus birkaç tane klasör, masanın üzerine
bırakmış, ondan sonra basını da
çağırmışlar, milletin gözünde Tayyip Beyi çok
çalışan birisi göstermek lazım. Buna eskiden çocuklar böyle
tevessül ederdi. Yahu, bir Başbakan, zaten şimdiye kadar hiç
Türkiyenin içinde gezmiyor ki hep yurt dışında. İşte,
bu Anayasa müzakereleri nedeniyle birkaç gündür burada. Neyse, şimdi o da
bitince hemen ya Katara giderler ya Suudi Arabistana. Dolayısıyla,
burada, yurt dışından getirdikleri pek fazla bir
davranışları da yoktur.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, Türkiyede önemli olan, en
sıkıntılı sorunlar neyse onların üzerine gitmek
lazım. Şimdi bakın, işçi meselesini, Türkiyede
sendikacılığı öldürdünüz. Güvenlik ve temizlik
meselelerinde ne yaptınız? Eskiden, kamu görevinde çalışan
güvenlik mensupları devletten maaş alıyorlardı, hademe
dediğimiz o temizlik işçileri devletten maaş
alıyorlardı. Bunları ne ettiniz? Özelleştirdiniz. Kime
verdiniz? Taşeronlara verdiniz. Taşeronlar kim? Sizin yandaşlarınız.
Dolayısıyla, orada yüz binlerce insan çok büyük bir ekonomik
sıkıntı içinde ya güvenlik görevlisi veyahut da temizlik
işçisi olarak çalışıyor. Bunların hiç birisinin
sendikal hakları yok. Dün bana telefon eden en azından 400 tane
işçi var Efendim, biz sendikaya kaydolmak istiyoruz
Hemen hepsinin
görevine son vermişler. Peki, ne olacak? Yani insanları temizlik
işinde çalıştıracaksınız, güvenlik işinde
çalıştıracaksınız, ayda 500 milyon-600 milyon para
vereceksiniz, bu insanları insanca yaşama hakkından mahrum
edeceksiniz, ondan sonra da sendikal hakkını vermeyeceksiniz ve ondan
sonra da Bu memlekete biz çok iyi şeyler yaptık. diyeceksiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız
efendim.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Yahu 400-500 milyon lirayla geçinen insanın hayatı
aşağı yukarı ölüm tehlikesiyle karşı
karşıya kalmadan, açlık tehlikesiyle karşı
karşıya kalmadan kendisini ve çocuklarını beslemesi mümkün
mü sayın milletvekilleri?
Bakın, 3-4
Martta Elazığda bir deprem meydana geldi. O deprem sonucunda -ben burada
ikinci defadır gündeme getiriyorum- Tunceli ilimizde, Mazgirt,
Nazımiye, Merkez ve Pertek ilçelerimizde hem ağır hasarlı
konutlar var hem az hasarlı konutlar var hem orta hasarlı konutlar
var. Yahu ne yapacaksınız bunlara, bir çare bulun. diyoruz, Tunceli
sanki Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde bir il değilmiş gibi
ne bir çadır doğru dürüst gönderiyorlar, ne doğru dürüst bir o
evi yıkılan insanlara bir yardım ediyorlar. Yahu siz neyin
peşinde koşuyorsunuz kardeşim? Bu insanlar neyle geçinecek? Yani,
taş mı yiyecek, toprak mı yiyecek? Bir yardım etmiyorsunuz.
Yani, bu kadar ayrımcı, bu kadar
İşte, orada ben
Türkiyenin tek ilinde milletvekili çıkarmadım, Tunceli niye bana
milletvekili vermedi diye ondan sonra böyle hayıflanıyorsunuz. Ben
size diyorum, işte Pertek köprüsünü yapın, sıkıntı
içinde olan bu insanlara hizmet verin, onlara yeterli hizmet verin, bakın
o vatandaş da size oy verebilir. Siz, geçmişte buzdolabı,
çamaşır makinesi dağıttınız ama
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) Sayın Başkan cümlemi tamamlayayım.
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın cümlenizi Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) -
bu buzdolabıyla, çamaşır makinesiyle bu
vatandaşların oyu alınmıyor. Daha büyük şeyler
yapın ya. İşte bir Pertek köprüsünü yapın, işte bu evi
yıkılan vatandaşlara ev yapın, iş verin. Yoksa ki
böyle küçük küçük şeylerle siz Tunceli halkını kandırmak
istiyorsanız, avucunuzu yalarsınız.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten bu Anayasa değişikliği diye getirilen
bir değişiklik Türkiyede dikta rejimini kurmaya yönelik
davranışlardır. Burada açık yapılan oylamalarda,
Meclis Başkanı maalesef gizli oylamaları açık hâlde
yapmaktadır. Burada gözümüzle görüyoruz, AKPli idare amirleri ve birçok
milletvekilleri, oy kullanma, yani tarafsız ve bağımsız oy
kullanma şartlarını ortadan kaldırıyorlar, zoraki
gizli oylamayı açık oylamaya çeviriyorlar, ama bunu yapan Meclis
Başkanı da bunu engellemiyor, zaten bunun için özellikle buraya geliyor.
Bunu tabii Anayasa Mahkemesine götürdüğümüzde herkes görecektir.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Grup önerisinin
aleyhinde Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş.
Buyurun
Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun önerisi aleyhinde söz aldım.
Az önce burada
konuşan kişi, dünkü oylamaların ve bugüne kadarki yapılan
Anayasa değişikliği oylamalarının gizli şekilde
yapılmadığını ifade etti. Muhalefet partisinin bir
kısmı da Anayasa değişikliği oylamalarının
gizli yapılmadığını, gizliliğe riayet
edilmediğini burada üstüne basarak izah etmeye çalışıp
Anayasa Mahkemesine müracaatlarını, iptal sebebi için altyapı
oluşturmaya gayret ediyorlar. Ama itiraz eden arkadaşlara tavsiye
ediyorum. Onlar gizli oylamanın nasıl olduğu hakkında bir
fikir ileri sürme hakkına sahip değiller çünkü hiç
kullanmadılar. Gelsinler, şuradan, bu taraftan, Hükûmet tarafından,
komisyon tarafından gizli oylamaya girsinler, iradeleri ne ise o ortaya
çıkabilir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Şu söylediğinin hiçbir mantıki açıklaması
var mı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, AK PARTİnin milletvekilleri
oylamaya giriyor, bağımsız milletvekili arkadaşlar oylamaya
giriyor, Milliyetçi Hareket Partili milletvekili arkadaşlarımız
oylamaya giriyor. Biz kimin ne oy verdiğine bakmıyoruz, kimin
milletten aldığı yetkiyi burada kullanıp kullanmadığına
bakıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kimin
zihninde, beyninde prangalar var, onlara bakıyoruz. Kimin beynindeki
iradesinin kilidi, anahtarı kimin cebinde onlara bakıyoruz. Kendisini
savunmaya kalkan bir milletvekilini, özür dilemek için bu kürsüye gelen
milletvekilini durduran iradenin gizli oylamada ne kadar etkili
olabileceğini görüp, anlayıp milletimizin de anlaması
gerektiğine çalışıyoruz.
Şunu
açık ve net ifade ediyorum: Buradaki yapılan oylamalar İç
Tüzüke uygundur ve gizli oylamalardır. Milletvekili iradesini özgürce
vermiştir. Bir gün 331 oy çıkıyor, bir gün 338
çıkıyor, öbür gün 337 çıkıyor. Bu nasıl gizli olmayan
bir oylama? Gelin, siz de 97 milletvekili, vermeyenler, şuradan bakın
bakalım, oy sayısı kaç çıkacak. Niye korkuyorsunuz milletvekillerinizin
iradesinden?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Niye size ortak olalım?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Niye onlar farklı bir oy verebilir diye
içinizde bir ürperti var?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Anayasanın ihlal edilmesine niye
ortak olalım?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Açın kapıları, açın iradeyi
burada kullansınlar oylarını. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Kafanızdaki kilit Tayyip
Erdoğanın cebinde!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, değerli milletvekilleri, burada
konuşan, sürekli birilerine çamur atan, iftira eden şahısla
ilgili konuşmanın zorluğunu ifade ediyorum. Öyle zor bir
şey ki, yani burada konuşurken ister istemez, değer
verdiğiniz anlamına geliyor. Ama geçmişi şöyle bir
karıştırdım, inceledim. Hep dürüstlükten, namustan, iş
takipçiliğinden, farklı farklı şeylerden ifade eden
şahıs ve bu şahsın en büyük özelliği, 1980
yılından bu tarafa Yanaşma Me
(AK PARTİ
sıralarından gülüşmeler) Danışma Meclisinde faaliyette
bulunup birilerinin seçtiği, getirdiği şahıs 1980
yılından 2010 yılına kadar geçen otuz yıllık sürede
çeşitli zamanlarda milletvekilliği görevini yapmış ve hep
kavgayla anılmış.
İlk defa
yüzüne su fırlatılan şahıs bu, o kürsüde otururken.
İlk defa suratına kül tablası atılan şahıs bu.
İlk defa kendi kafasına zımba teli atılan şahıs
bu.
Bakıyoruz: Mecliste
kavga. Kim? Başrollerde o şahıs. Mecliste kavga. Kim? Esas
oğlan, başrollerde, kötü rollerde
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Bir milletvekili hakkında konuşuyorsun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Hani Erol Taş falan vardı ya, onun
rollerinde bir şahıs.
OKTAY VURAL
(İzmir) Başbakanın sevdiği filmler yani!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Nerede kavga, nerede gürültü, o şahıs.
Mecliste çantalı kavga. Çanta fırlatılmış. Kime?
Buna.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Sizin gibi soygun filmlerinde oynamıyor hiç olmazsa.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Yine, bir milletvekili kürsüden söz alıyor,
1980li yıllardan sonra ülkede büyük yolsuzluklar olduğunu ve
bunların kurumsallaştığını, birilerinin nüfuz
kullanarak iş takip ettiğini söylüyor. O şahıs diyor ki:
Çamur atma, kimse söyle, yiğitsen söyle. diyor. Hani Yarası olan
gocunur. diye bir ifade var ya, sürekli gocunuyor bu.
Yine, Hayalî
İhracat Komisyonu var Türkiye Büyük Millet Meclisinde. Hayalî İhracat
Komisyonunda o şahıs suçlanıyor. Erzincan depremiyle ilgili, yine
az önceki söylediğim şahıs
Erzincan depreminde birilerinin
felaketten zenginleşmek istediği, felaketten faydalanmak
istediği ortaya çıkınca o şahıs alınganlık
gösteriyor ve Erzincan depremine gittiği zaman bu yuhalanıyor, Sen
de teröristsin. diye teröristle aynı safa getiriliyor, konuluyor.
Şimdi size
KAMER GENÇ
(Tunceli) Onu bir ispatlasana.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, kim bu ya?
YILMAZ TANKUT
(Adana) - Sayın Elitaş, kim bu?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu şahsın
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunduğu süre içerisinde bir Hayalî
İhracat Komisyonu ortaya çıkarılıyor. Hayalî İhracat
Komisyonunda hayalî ihracatçıların avukatı olduğu Türkiye
Büyük Millet Meclisi tutanaklarında belgeleniyor. Bakın Hayalî
İhracat Komisyonu üyesi SHP Tunceli Milletvekili Kamer Gençin
uyuşturucu kaçakçılığına adı karışan
Hataylı Aştah ailesine mali müşavirlik yaptığı
öne sürüldü. (AK PARTİ sıralarından Yazıklar olsun
sesleri) Bu sav 13 Aralık 1990 tarihinde dönemin Gelirler Genel Müdürü
Altan Tufan ve 6 bürokratınca hazırlanan ve imzalarının
bulunduğu tutanakta yer aldı. Tutanakta şu savlara yer verildi:
Olay Bakanlığımıza intikal ettiği sırada hâlen
Tunceli Milletvekili olan ve müşavirlik yapan milletvekili ve
müşavirlik yapıyor- Kamer Genç tarafından bu mükelleflerin
işi Gelirler Genel Müdürlüğünde takip edilmeye
başlamıştır. Kamer Genç, bu konuda, aşağıda
imzası bulunan bütün yetkililere zaman zaman ve ayrı ayrı müracaat
etmiştir. Ancak, adı geçen, istediği sonucu
sağlayamayacağını anladıktan sonra, mükelleflerin
talebinin yerine getirilmesi için rüşvet istendiği yolunda
söylentiler yayarak söylenti yayıyor, dilini silah gibi kullanıyor-
yöneticileri manevi baskı altına almaya çalışmış
ve yerine getirilmesi kanunen mümkün olmayan işlemlerin
yapılmamasını menfaat ilişkilerine ya da menfaat
beklentileri olduğuna bağlayarak işlemin olumlu
sonuçlanması için çaba sarf etmiştir.
Şimdi,
kamuoyunda bir söylenti var. Aksaraydaki saman tuğla
fabrikasının yüzde 5 hissesinin kendisine bedelsiz verildiğini
kendi beyanından gazetelerde okuduk
KAMER GENÇ
(Tunceli) İspatla, ispatla.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Söylüyorlar, diyorlar ki: Bir ilde bir iş
hanı var, Türkiyenin belirli yerlerinde de elli altmış tane
konutu var. Kira zengini ama vergi dairelerine baktığımızda
vergi beyannamelerinde bu yok. İnternetteki duruma
baktığımızda sen hayatın boyunca milletvekilliği
yapmışsın, devlet memurluğu yapmışsın, elli
altmış tane konutu, bir iş hanını hangi kazançla
aldın? Milletvekili maaşının ne olduğu belli.
OKTAY VURAL
(İzmir) Başbakana mı soruyorsun?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - İşte, burada, Hayalî İhracat
Komisyonunda birilerini savunarak ve bunların nüfuzlarını,
bunların ihtiyaçlarını karşılayamadığın
sürece birilerine çamur atarak elde ettiğin gelirin bir unsuru mu diye
size sorarlar ve bu hayalî ihracat da nedir? Uyuşturucu ticaretiyle ilgili
kısımlarla yapıyorsun, tamamen milletin kabul etmediği,
benimsemediği konuyu ortaya çıkarıyorsun.
Bir de burada
Tunceli milliyetçiliğini yapıyorsun. Tuncelili değerli
vatandaşlarımıza saygımızdan sana bazı
şeyleri söylemekten imtina ediyoruz. Tunceliye aş diyorsun,
Tunceliye iş diyorsun. Elinde imkân var, elinde fırsat var,
Tuncelide de bedava arsa var 5084ten dolayı, Tuncelide de işçi
üzerindeki sigorta primlerinin kamu tarafından ödenme imkânı var.
Aksaraya fabrika yapmana bir şey demiyoruz ama öyle bir ihtiyacın
var, öyle bir imkânın var, Aksaraya fabrika yapana kadar Tuncelideki
aşa ve işe ihtiyacı olan insanlara fabrika yap. Burada
konuşarak değil, burada söyleyerek değil, işi eyleme dökmek
gerekir. Senin söylemlerin sadece menfaat doğrultusunda olmaktadır.
Bu
şahsın bu durumunu ortaya çıkarmak üzere, değerli
milletvekilleri, söz almış bulunuyorum. Cumhuriyet Halk Partisi
önerisinin aleyhinde olduğumuzu ifade ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim Sayın Okay?
Arkadaşlar,
lütfen sükûneti sağlayalım.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Hatip konuşurken Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna yönelik, hak
etmediği Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun sözler ifade etti, Niye
korkuyorsunuz? Prangalarınızın kilidi nerede, kimde, biliyoruz.
97 milletvekili niye oy kullanmıyorsunuz? türünden. O nedenle
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, baştan sona kadar bana
sataştı.
BAŞKAN
Dinledim Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Ama o kadar süre de bana vereceksiniz.
BAŞKAN
Tamam.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Doğruları söyledim Sayın Başkanım,
sataşmadım. Belge bunların hepsi.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Okay.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okayın,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel,
burada, kimi gazete kupürleriyle dedikoduyu bir önerge aleyhine konuşma
vesilesi yapan bir Grup Başkan Vekilini dinledik. Hakkında gazete
kupürleri üzerinden dedikodu ve spekülasyon yapılan kişi mutlaka
biraz evvel hitap eden kişiye gerekli cevabı en iyi şekilde
verecektir, ancak
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA
ALABOYUN (Aksaray) Sen niye rahatsız oldun?
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Ancak
ALİ RIZA
ALABOYUN (Aksaray) Eski SHPli olduğu için mi?
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) İşinize bakın! Sen sus, konuşma! Sus!
Saygısız adam! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, kimi azarlıyor bu?
ALİ RIZA
ALABOYUN (Aksaray) Terbiyesiz, sen kimsin!
BAŞKAN
Sayın Okay, lütfen...
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, lütfen hatibi
uyarınız.
BAŞKAN
Sayın Elitaş
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Ancak, biraz evvel burada hitap eden Grup Başkan Vekili
Cumhuriyet Halk Partisinin oy vermemesini eleştiri konusu yaptı. (AK
PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar
ALİ RIZA
ALABOYUN (Aksaray) SHPli dedim diye bozuldun mu?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, özür dilesin. Kimseyi
azarlayamaz.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, açıklama yapacağım efendim. Lütfen
ATİLA EMEK
(Antalya) Elitaş, sabote etme!
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Burada Cumhuriyet Halk Partisinin oy vermemesi Cumhuriyet Halk
Partisinin ve Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin işidir. AKP kendi
işine bakacak. (AK PARTİ sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
ATİLLA KART
(Konya) Sayın Başkan
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Susturun da öyle konuşsun Sayın Başkan.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Sayın Başkan, bir şey
anlaşılmıyor ki.
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Anayasa değişikliği diye eğer bu Parlamentoya
AKP için tüzük değişikliğini getiriyorsanız ve bu tüzük
değişikliğini Anayasa değişikliği diye halka
dayatmak istiyorsanız
ALİ RIZA
ALABOYUN (Aksaray) Referanduma gidersin, halk o zaman karar verir. (CHP
sıralarından sus sesleri)
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla)
ve Yüce Divan korkusundan, paniğinden, telaşından,
ürküntüsünden
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin niye
öyle olduğu anlaşıldı! Niye süt dökmüş gibi oldukları
anlaşıldı!
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) -
buralarda oy kullanan milletvekillerinin peşine 2 tane
milletvekili takıp ve bu kabinlerin hiçbirini kullanmadan doğrudan
kontrollü oy kullandırırsanız
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Grup Başkan Vekili böyle söylerse, Genel
Başkan ne diyordur Allah bilir!
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla)
sizin yapmak istediğiniz bu gayrimeşru tüzük
değişikliği çabanıza meşruiyet kazandırmayacak
Cumhuriyet Halk Partisi. Kendiniz pişireceksiniz, kendiniz yiyeceksiniz!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bir Grup Başkan Vekili böyle söylüyorsa,
Genel Başkan ne diyordur Allah bilir, kapalı kapılar
ardında!
HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) Ve burada bir siyasi partinin tek başına Anayasa
değişikliğine kalkıştığı cumhuriyet
tarihinde ilk oldu.
Cumhuriyet tarihinde
bir başka ilk daha oldu. Meclis Başkanı Anayasa
değişikliğinin başından bu yana hep Parlamentoyu
yönetti. Bu ne güvensizlik, bu ne panik, bu ne fire korkusu! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Hâlinizi Türkiye izliyor ve tarih
bunları not ediyor.
Ve hiçbir zaman
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri sizler gibi biat içerisinde
değildir, Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım!
anlayışı içerisinde değildir. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN -
Arkadaşlar, lütfen
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Sayın Okay, izin verirseniz şunu ifade etmek istiyorum: Siz tabii,
üslubuna dikkat eden bir grup başkan vekilisiniz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar,
lütfen müdahale etmeyelim.
Konuşmanız
sırasında belki bir maksadını aşan cümle,
arkadaşlar konuşmanıza müdahale edince olmuştur. Tahmin
ediyorum ki siz de onu kastetmediniz. Yoksa buradaki bir milletvekili
arkadaş, siz de zaman zaman arkadaşlarımızı ikaz
ediyorsunuz veya karşı fikir serdediyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şuur altındaki baskı herhâlde.
Neyse
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şuur altında baskı içinde sensin Mustafa! Ben sana
cevap vereceğim şimdi.
BAŞKAN -
Yani o konuda bir kastı aşan bir cümle olduğu kanaatini ben
gördüm. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar
Sayın
Alaboyun, Sayın Okay da o hususta bir, yani gayri ihtiyari bir ifadenin
olduğunu ifade ettiler. Dolayısıyla, anlaştık.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) Evet.
BAŞKAN
Tamam.
Evet, şimdi
ÜNAL KACIR
(İstanbul) O arada ödümüz koptu. Ne olacak?
BAŞKAN O
kadar değil, herkesin yüreği kopmaz hemen.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, herhâlde siz de takdir ettiniz.
Sataşma o kadar açık ki artık
BAŞKAN -
Sayın Genç, kendisiyle ilgili olarak yapılan açıklamalara yine
cevap verecek.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, arkadaşımız on dakika
BAŞKAN - Ben
kendisine de üç dakika süre vereceğim.
Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bakın, on dakika benden bahsetti.
BAŞKAN
Yok, üç dakika Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama rica ediyorum, hiç olmazsa beş dakika.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yahu, sen her gün on dakika iftira atıyorsun,
her gün on dakika çamur atıyorsun.
BAŞKAN Siz
tecrübeli bir politikacısınız, onu halledersiniz.
Buyurun, üç
dakika içinde bir cevap verin efendim.
2.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şimdi, sayın milletvekilleri, bakın, 1980de
Danışma Meclisine gelmişim. Danışma Meclisi,
aslında çok öyle övünülecek bir meclis değildi. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Ben orada öyle bir mücadele ettim ki. Sizin
askerlerden korktuğunuz günler vardı, ben orada mücadele ettim. Buraya
getirilen, hak ve özgürlüklere karşı yapılan
kısıtlamalara karşı koydum ve beni oradan atmak için
Konseye öneriler getirdi. Sonradan da ben bağımsız aday oldum.
Anayasaya, bu getirdiğiniz Anayasaya tek başına ben Ret
verdim, ondan sonra da Danışma Meclisi üyeliğinden de istifa
ettim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ret oyu vermemişsin, çekimser
kalmışsın.
KAMER GENÇ
(Devamla) Fakat 83te ben bağımsız aday oldum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Yanılıyorsun, çekimser
kalmışsın, ret vermemişsin.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Şimdi, Sayın Başkan, bakın, beni çok sürekli
şey ettiler.
BAŞKAN
Dinleyelim arkadaşlar, açıklama getiriyor.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ondan sonra bağımsız aday oldum. Beni veto ettiler.
Danışma Meclisi üyeliğinden de istifa ettim. 83le 87
arasında mali müşavirlik yaptım. Bakın, sevgili
O zaman da
SHPde parti meclisi üyesiydim.
Fakat,
değerli arkadaşlarım, benim kamuoyunda bilindiği için
ismim, bugün dahi Türkiyenin her tarafından bana telefon ediyorlar.
Bir gün Özal
Tabi, Özal, aslında, sizin babanız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bu söyledikleri
KAMER GENÇ
(Devamla) Çünkü, o, bu memlekete en büyük suistimaller yolunu açan, hayalî
ihracatın yolunu açan oydu. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Şimdi,
tabii, 87de Plan ve Bütçe Komisyonundaydım ve onların
yaptıkları suistimallere, hayalî ihracatlara karşı
şiddetle karşı koyunca, o zaman bir vatandaşın birisi
veraset vergisinden dolayı borcu varmış, veraset borcunu da ödemiş
fakat adamın haczini kaldırmıyorlar. Bana geldi, dedi ki: Kamer
Bey, benim bir haczim var. Ben paramı ödemişim ama haczi
kaldırmıyor. Açtım o zaman Gelirler Genel Müdürüne Yahu,
arkadaş dedim, yani, bu vatandaş
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Uyuşturucu ticareti mi yapıyordu?
KAMER GENÇ
(Devamla) Bugün, yine aynı şeyleri yapıyor işte
birtakım
Yani sizin iktidarınız zamanında
Ama Sayın
Başkan, yani bu çok büyük bir
Bakın,
Mustafa Bey, senden, yiğitlik bir şey istiyorum, şerefi ve
namuslu olarak çıkalım bir televizyon programına,
karşılıklı konuşalım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Olan şey üzerine yemin edilir.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ama iki saat konuşalım. Ben şimdi burada ne diyeyim
ben sana?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Olan şey üzerine söz verilir.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, arkadaş
Dedim ki: Ey
Maliye Bakanı! Sen vatandaştan vergi borcunu tahsil etmişsin, e
haczini niye kaldırmıyorsun? Ondan sonra, çıka çıka o
arkadaşın veraset vergisinden dolayı geçmişte bir
akrabası Beyrutta bir uyuşturucu kaçakçılığına
karışmış.
AHMET YENİ
(Samsun) Ne iş yapıyordu?
KAMER GENÇ
(Devamla) - Bende ne günahı var arkadaşım?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İş hanın var mı?
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi Mustafa diyor ki: İş hanın var.
İş hanım varsa, sana bağışlıyorum. Ama yoksa
sen bana iş hanı alır mısın?
Bak, sen, geldin,
bana dedin ki: Kayserideki şeker fabrikasıyla ilgili çok suistimal
belgeleri var, getirip sana vereceğim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kanun teklifi verdim, kanun teklifi verdim o
konuda.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Hani sözün? Erkeksen dur! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Arkadaşlar,
bakın, ben
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kanun teklifi verdim o konuda.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bak Sayın Başkan
Şimdi
iktidar sizsiniz. Bütün maliye müfettişleri, hesap uzmanları
emrinizde. Eğer benim bir şeyim varsa, inceleyip de ortaya
çıkarmıyorsanız şerefsizlik yapıyorsunuz, bu
memleketin haklarını iyi korumuyorsunuz!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şeker fabrikasıyla ilgili kanun teklifi
verdik.
BAŞKAN
Sayın Genç, teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ
(Devamla) Sayın Başkanım, bana çok ağır şeyler
söylediler, İş hanı var, hayalî ihracat yapıyor
BAŞKAN
Sayın Genç, cümlenizi tamamlamak için açayım.
Buyurun,
tamamlayın.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bakın, Hayalî İhracat Komisyonunun üyesiydim ve o hayalî
ihracat yapanların hepsini de çıkardım ortaya. Ben şimdiye
kadar, arkadaşlar, eğer kendi kesemi düşünseydim, eğer
şahsımı düşünseydim ben de gelirdim, AKPnin içine
girerdim, ihaleleri takip ederdim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Seni kim alırdı!
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben de giderdim, orada hayalî ihracat yapardım ama benim bu
millete karşı bir diyet borcum var. Bu memlekette siyasete 80den
beri başlamışım, kaderim, hep hırsızlarla, hep bu
memleketi talan yapan kişilerle uğraşmışım. Zaten
bu bir akıl ve mantık meselesidir. Bir insan eğer dürüstse gidip
iktidar partisi içinde talan ve soygunların içinde olmaz. Eğer
ülkesini seviyorsa gelir, devamlı
Bak, sen de diyorsun. Ben bugüne kadar
hiçbir zaman iktidar partisine gidip de cebimi doldurmadım. Erzincan
depreminde de beni yuhalamadılar. Erzincan depreminde de ben Erzincan
kanununu çıkarmak için burada eylem koydum ve sen onları hayal
görüyorsun Mustafa Elitaş. Şerefliysen çıkalım televizyona.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, teşekkür ederim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kamer, okuyorum bak: Teröristlerin başı
Kamer Genç. diyor. Bak, vatandaş sana diyor ki: Teröristlerin
başı Kamer Genç. diyor Kamer.
KAMER GENÇ
(Devamla) Arkadaşlar, gazetelerde çok şey çıkıyor. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Sen şimdi KİT Komisyonu
Başkanısın. O KİT Komisyonunda yaptığın
örtbasları çıkaracağım, merak etme.
BAŞKAN
Sayın Genç, teşekkür ediyorum efendim.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisini
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Oylamaya geçmeden önce bir yoklama talebi vardır, onu yerine
getireceğim: Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Okay,
Sayın Özyürek, Sayın Selvi, Sayın Akıncı, Sayın
Emek, Sayın Kart, Sayın Köktürk, Sayın Şevket Köse,
Sayın Yalçınkaya, Sayın Özkan, Sayın Ertemur, Sayın
Sevigen, Sayın Tütüncü, Sayın Bingöl, Sayın Aydoğan,
Sayın Güner, Sayın Diren, Sayın Yazar, Sayın Oksal,
Sayın Coşkuner, Sayın Seçer.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, ismini kaydettiğimiz
arkadaşlarımız lütfen yoklamaya katılmasınlar.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/108, 10/295) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
26/4/2010 Pazartesi günkü birleşiminde birlikte yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Sayın Başkan, 60ıncı maddeye göre söz
hakkım vardır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, şimdi, bu kürsü milletin kürsüsü.
İç Tüzükümüzün 157sine göre uyarma cezası gerektiren hususlar
şahsiyatla ilgilidir. Eğer bu kürsüyü Sayın Elitaş ve Kamer
Genç birbirlerinin şahsiyatıyla uğraşmak için
kullanıyorlarsa doğrusu milletimiz bununla ilgilenmiyor.
Şahıslarıyla ilgili bir konu varsa lütfen Meclis
dışında tartışsınlar. Yani doğrusu, yani, bu
iki şahsın birbiriyle, şahıslarıyla ilgili konuları
Meclis kürsüsünden dile getirmelerini yanlış bulduğumu ifade
etmek istiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Tütüncü, sisteme girmemişsiniz efendim.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Efendim, 60ıncı madde çerçevesinde
BAŞKAN
Efendim, yerinizden söz vereceğim size. Lütfen, mikrofonunuzu açın
efendim.
Sayın
Tütüncü, buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncünün,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin çalışma yaşamı
açısından yaşamsal önemde bir öneri olduğuna, önerinin
reddedilmesini anlamakta güçlük çektiğine ilişkin
açıklaması
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yani oyladık
ancak
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin az önce oylanan önergesi, çalışma yaşamı
açısından yaşamsal önemde bir önergeydi. Neden, toplu
sözleşmelerle ilgili.
Değerli
arkadaşlarım, ekonomik kriz ortamında asgari ücret düzeyinde
çalışanların oranı artıyor ayrıca asgari ücret
altında çalışma yaygınlaşıyor, taşeronlaşma
olgusu yaygınlaşıyor, insanlar tam aylık ücret
alamıyor, bir haftalık, on beş günlük ücretlerle yaşam
mücadelesi veriyor. Yani bu koşullarda -anlamakta güçlük çektim,
çekiyorum- nasıl bu önerinin aleyhinde oy kullanırsınız?
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkanım, bir cümle söylemek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Az önce Sayın Hatip konuşurken
konuşmasının son kısmında KİT Komisyonu
Başkanısınız, oradaki örtbaslarınızı gündeme
getireceğim. dedi. Buna sessiz kalmam mümkün değil.
KİT
Komisyonu denetim faaliyetlerini en adil şekilde yürütmektedir. KİT
Komisyonunun hiçbir hesabı örtbas etmesi söz konusu olamaz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Tutanaklara
geçti.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Başkan.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, KİT Komisyonu
Başkanı bu kadar duyarlıysa, KİT Komisyonu alt komisyonunda
başkanlık yapan bir kişinin bir yolsuzluk dosyası
dolayısıyla savcılığa yazı yazıp Burada
yolsuzluk yoktur. dediği zaman, aynı duyarlılığı
göstermesini isterdim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Evet,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, saat 14.25te
toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.06
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.26
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı:
458)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın; Kooperatifler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kooperatifler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633)
(S. Sayısı: 496)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci
sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin;
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
birinci görüşmesine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın
milletvekilleri, dünkü birleşimde teklifin 18inci maddesinin
oylaması tamamlanmıştı.
Şimdi,
19uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 19- Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 148 inci maddesinin birinci
fıkrasının birinci cümlesinin sonuna ve bireysel başvuruları
karara bağlar ibaresi, üçüncü fıkrasındaki
Cumhurbaşkanını, sözcüğünden sonra gelmek üzere Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanını, ibaresi eklenmiş,
beşinci fıkrası Yüce Divan kararlarına karşı
yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Genel Kurulun yeniden
inceleme sonucunda verdiği kararlar kesindir. şeklinde
değiştirilmiş, maddeye ikinci fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkralar ve üçüncü fıkradan sonra gelmek
üzere Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri
Komutanları ile Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili
suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar. şeklinde yeni
bir fıkra eklenmiştir.
Herkes,
Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal
edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.
Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması şarttır.
Bireysel
başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme
yapılamaz.
Bireysel
başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.
BAŞKAN
Madde üzerinde, gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
olmak üzere ilk söz, Konya Milletvekili Sayın Atilla Karta aittir.
Sayın Kart,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika
efendim.
CHP GRUBU ADINA
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Anayasa Değişiklik Teklifinin 19uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(x)
497 S. Sayılı Basmayazı 19/4/2010 tarihli 88inci Birleşim
Tutanağına eklidir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bu maddede getirilen
değişikler ile Anayasa Mahkemesinin görev ve yetki alanında iki
konuda yeni düzenlemeler yapılıyor. Hukukumuzda mevcut olmayan
bireysel başvuru hakkıyla birlikte Yüce Divanın görev ve yetki
alanı genişletiliyor.
Bireysel
başvuruyla ilgili düzenleme yapılırken hukuk sistemiyle hiçbir
irtibatlandırmanın yapılmadığını görüyoruz.
Bu durum, kaçınılmaz olarak, Anayasa Mahkemesi, Danıştay,
Yargıtay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi,
Uyuşmazlık Mahkemesi arasında hiyerarşik bir
anlayış ve uygulamayı ve devamında da kaosu getirecektir.
Yargı birliği konusunda hiçbir ciddi çalışmanın
yapılmadığını görüyoruz.
Öte yandan, biraz
evvel isimlerini söylediğim bu altı mahkeme Anayasamızın
146 ve devamı maddelerinde eşit statüde ve yüksek mahkemeler olarak
adlandırılmış iken bu yapı altüst edilmektedir, bu
sistematik yapı bozulmaktadır. Bunun yanında, Anayasa
Mahkemesinin özellikle ve ağırlıklı olarak
Danıştay ve Yargıtayın üst temyiz mercisi olması sonucu
yaratacak bir fiilî dönemin başlaması amaçlanmıştır.
Bu konularda doğması kaçınılmaz yetki ve görev
çatışmalarının şimdiden ve mutlaka bertaraf edilmesi
gereğini önemle ifade ediyor, vurguluyoruz. Siyasi iktidar, görev ve yetki
konularında belirsizlik yaratarak, bütünüyle hâkim
olamadığı Yargıtay ve Danıştayın bu yolla
işlevini kısmen de olsa etkisiz hâle getirmeyi amaçlamaktadır.
Keza, Yüce
Divanın yargılayabileceği görevlilerin sayısı
artırılırken hukukçu olmayan yargıç
yapılanmasının da artırılmış olması,
telafi edilemez bir çelişkidir. Bu durum başlı başına,
Anayasa Mahkemesinde diğer unsurlar bir tarafa, güven anlamında bir
zafiyet yaratacaktır. Yüce Divanda görev yapacak yargıçların
hukuk formasyonu, hukuk eğitimi dışında
ağırlıklı olarak ceza ve ceza usul hukuku misyonuna sahip
olmaları zorunlu iken ve bu durum bilim adamları tarafından
ağırlıklı olarak kabul edilirken, ifade edilirken,
şimdi geldiğimiz aşamada, hukukçu olmayan 7 kişinin bulunabileceği
bir Yüce Divanın vereceği kararların hukuki sıhhatinden de
elbette kuşku duyulacaktır. Üye seçimindeki siyasi ve yürütme
ağırlıklı bağımlılık sebebiyle Anayasa
Mahkemesi dış müdahalelere büyük ölçüde açık hâle gelecektir.
Mevcut Anayasa Mahkemesinin ceza ve ceza usul uygulamasındaki zafiyetleri
ortadayken, yeni yapılanmada bu zafiyet telafi edilemez boyutlara
ulaşacaktır.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; sağlıklı bir Yüce Divan
yapılanması ancak Yargıtay ceza daireleri bünyesinde
gerçekleşebilir. Bu düşünce yaygın ve kabul gören bir
düşünce olmasına rağmen, kısa zaman diliminde
Yargıtayda aradığı müdahale ortamını, bu
vasatı yaratamayacağını bilen siyasi iktidar, yine kişisel ve siyasi kaygılarla
getirilen bu değişiklik teklifini tercih etmiş ve
dayatmıştır. Siyasi iktidar, bu teklifi hazırlarken
kurumlar arasında yine ayrım yapmış, bana yakın-bana
uzak ya da yakın zamanda hâkim olabileceğim-olamayacağım
yaklaşımı içinde ayrımcı kimliğini,
vasfını bir kez daha ortaya koymuştur.
Bakın, bu
konuda, Anayasa Komisyonu Başkanının daha evvelki çelişkilerini,
akademik ve siyasi geçmişini inkâr eden söylemlerini hep ifade ettik.
Bunları bir polemik amacıyla veya Sayın Komisyon
Başkanının birtakım egolarını tatmin etme duygusu
içinde anlatma gayreti içinde değiliz, öyle bir kompleksin içinde
değiliz ama yeri geldiği zaman da bunları kayıtlardan,
tutanaklardan halkımıza anlatmak, Genel Kurula anlatmak bizim
görevimizdir, sorumluluğumuzdur.
Ne diyor
Sayın Burhan Kuzu, Anayasa profesörü, Anayasa Komisyonu Başkanı?
Tırnak içinde söylüyorum, Sayın Kuzu.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Buradayım.
ATİLLA KART
(Devamla) Evet, o zaman dikkatle dinlemenizi tavsiye ediyorum Sayın
Kuzu.
Diyorsunuz ki
22nci Yasama Döneminde: Anayasa Mahkemesinden Yüce Divan yetkisinin
alınması gerekir.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Doğru.
ATİLLA KART
(Devamla) Yüce Divan yetkisi bu mahkemeye 61 Anayasasıyla beraber
verilmiş. Bilindiği gibi bu mahkeme, Cumhurbaşkanı
Vesaire diye devam ediyorsunuz. Bu yetkiyi kime vermek lazım diye
düşündüğümüzde, daha önce bu tür çalışmalar olmuş,
mesela 82 Anayasası ilk şeklinde bunu Yargıtay ceza daireleri
başkanlarından oluşan bir kurula vermiş.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Doğru.
ATİLLA KART
(Devamla) Bunu doğru buluyoruz. Anayasa Mahkemesinde hukukçu olmayan
üye var, cezacı olmayan üye var. Bu kadar teknik bir konuda, öyle
zannediyorum, isabetli karar vermede zorlanılıyor olsa gerek.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Ne var bunda?
ATİLLA KART
(Devamla) Sayın Kuzu, geldiğimiz noktada, 1982
Anayasasının o ilk hâlinden bile geride olduğunuz
anlaşılıyor. Kendi beyanlarınızla, kendi tutanak
beyanlarınızla anlaşılıyor.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Ben de bir şey
söylediğini zannettim.
ATİLLA KART
(Devamla) Tabii, bunlar sizin için hiç önemli değil. Çünkü akademik
geçmişinizi, siyasi
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Bomboş
konuşuyorsun. Anlamıyorsun konuşmaları.
ATİLLA KART
(Devamla) Sayın Başkan, ne zaman müdahale edeceksiniz?
BAŞKAN
Efendim, Sayın Kuzu, lütfen
TEKİN
BİNGÖL (Ankara) Komisyon Başkanısın, kalkmış
bir de laf atıyorsun.
BAŞKAN
Sayın Kuzu, Komisyon Başkanı olarak söz istersiniz, veririz,
izah edersiniz. Lütfen, Hatibe müdahale etmeyin efendim.
TEKİN
BİNGÖL (Ankara) Ayıp sana! Komisyon Başkanı olarak laf
atma.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Anladığı yok
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Dinle! Dinle!
ATİLLA KART
(Devamla) Sayın Kuzu, değerli arkadaşlarım; bakın,
tevil götürmez bir mutlak çelişkiden söz ediyorum. Bu nedir aynı
zamanda biliyor musunuz? Bu, aynı zamanda, gayriciddi ve demagojik bir
anlayıştır. Kalkarsınız, gelirsiniz, bir
tutarlılık içinde, kendinize güveniyorsanız, bir
tutarlılık adına gelir cevap verirsiniz ama verebileceğiniz
cevap yok. O zaman ne yapıyorsunuz? Hamaset yapıyorsunuz, demagoji
yapıyorsunuz, düzeyli olmayan bir tartışmaya giriyorsunuz.
Bakın, sizin
beyanlarınızdan söz ediyorum. Uzak beyanlarınız değil;
1997den söz etmiyorum, 22nci Yasama Döneminden söz ediyorum, hem akademik
anlamda hem siyasi anlamda bugün inkâr ettiğiniz söylemlerinizden söz
ediyorum.
Aslında, bu
gayriciddi tavır, sayın milletvekilleri, keşke bu beyanlarla
sınırlı olsa, keşke Anayasa Komisyonu Başkanıyla
sınırlı olsa. Aynı tavrı Meclis Başkanında
da görüyoruz. Bunu soyut bir şekilde söylemiyorum. Bakın, öylesine gayriciddi, öylesine
sorumsuz, öylesine keyfî bir tavır ki
Bakın,
değerli milletvekilleri
BAŞKAN
Sayın Kart
Sayın Kart
Böyle hakaret içeren,
aşağılama içeren ifadeleri kullanmazsanız çok iyi olur.
Sorumsuz
Yani bunlar
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
ATİLLA KART
(Devamla) Sayın Başkan
Sayın Başkan
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, ne söyleyeceğini bir liste olarak
verin!
BAŞKAN
Bunlar
ATİLLA KART
(Devamla) Sözümü tamamlamama fırsat verir misiniz?
BAŞKAN
Lütfen
Sizi
ATİLLA KART
(Devamla) Sayın Başkan, sözümü tamamlamama fırsat verir
misiniz?
BAŞKAN
Sizi İç Tüzük gereğince temiz bir dille konuşmaya davet ediyorum
efendim, lütfen.
OSMAN KILIÇ
(Sivas) Hakaret etmeden
ATİLLA KART
(Devamla) Bakın, Sayın Başkan, 9 Şubat 2010 tarihi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bir dilekçe
veriyoruz, diyoruz ki: 23üncü Yasama Döneminde Meclis
Başkanlığına intikal eden dokunulmazlık dosyası
sayısı 572ye ulaşmıştır. diyoruz. Bunların
75i hakkında Karma Komisyon görev yaptı, Genel Kurula
ulaştırdı; 76sı hakkında Hazırlık Komisyonu
görev yaptı, rapor hazırladı; ama Sayın Komisyon
Başkanı, Karma Komisyonu göreve davet etmiyor, toplantıya
çağırmıyor; 421 dosya yönünden ise iki yılı
aşkın bir süreden bu yana Karma Komisyon toplanmıyor. Yazıyoruz
çiziyoruz, Sayın Komisyon Başkanı, Karma Komisyonu hangi
yetkiyle, hangi sorumluluk anlayışıyla toplantıya
çağırmıyorsun? diyoruz, o gene bildiğini yapıyor,
çünkü 22nci Yasama Döneminde ne demişti? Demişti ki: Karma
Komisyonu toplamaya ne gerek var? Nasıl olsa erteleme kararı
vereceğiz. demişti. Bunu ne yapıyoruz, kime şikâyet
edeceğiz? Görevini mütemadi bir şekilde kötüye kullanan bir Karma
Komisyon Başkanını elbette Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanına şikâyet edeceğiz ama işte, Türkiyenin gelip
tıkandığı nokta burada başlıyor sayın
milletvekilleri. Bu işi denetleme mevkisinde olanlar
Cumhurbaşkanını geçiyorum, şimdi onun yeri değil-
Türkiye Cumhuriyetinin protokoler anlamda iki numarasında oturan Meclis
Başkanı, aradan geçen iki yıla rağmen, bu konudaki denetim
görevini yapmıyor. Bunları muhtelif şekillerde dile getiriyoruz,
en son 9 Şubat tarihinde, bir kez daha yazılı olarak
başvurmuşuz. 9 Şubat
Neredeyse 9 Mayıs gelecek, üç aya
yakın bir süre olmuş.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kart, lütfen konuşmanızı tamamlayın. Ek süre veriyorum.
ATİLLA KART
(Devamla) Neredeyse üç aylık bir süre geçiyor, daha bu başvurumuza
cevap alamıyoruz. Bunun anlamı nedir? Bunun anlamı, görev ve
yetkilerini hem yasal anlamda hem siyasi anlamda kötüye kullanmayı,
kurumsal olarak kötüye kullanmayı itiyat hâline getiren, uygulama hâline
getiren bir Meclis Başkanının yönetimi, tıpkı Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti gibi.
Sayın
Başkan, siz bu başvurumuza nasıl cevap vermezsiniz? İç
Tüzükün 14üncü maddesindeki o amir düzenlemeye rağmen,
komisyonların çalışıp
çalışmadığını neden denetlemezsiniz? Siz, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanısınız. Siz, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun bir temsilcisi değilsiniz, memuru
değilsiniz, bunları geçiştiremezsiniz. Bu noktalarda görevinizi
yapmaya, sizi görevinizi yapmaya bir kez daha bu vesileyle davet ediyorum ve
şu noktada da Komisyon Başkanını bir kez daha uyarmak
gereğini duyuyorum: Burada, hukukçu olmayan yargıç
yapılanması, Yüce Divanın yetkisi, ceza hukukçusu zarureti
İşte, efendim, Anayasa Mahkemesi siyasi kimliği olan bir
mahkeme. Elbette, siyasi boyutları da var Anayasa Mahkemesinin o
yaptığı çalışmalarda. Ama, esas itibarıyla,
özellikle Yüce Divan görevini yaparken Anayasa Mahkemesi, salt hukuk
formasyonunun da yetmediği, hukuk formasyonu üstüne bir ceza uzmanlığının,
bir ceza usul uzmanlığının gerektirdiği bir
özelliği var. Bunları bu şekilde düzeltmek gerekirken ne
yapıyoruz? Tamamen, kişisel ve siyasi kaygılarla ve mesleki,
akademik, siyasi söylemlerimizi inkâr etmek pahasına yapıyoruz. Neden
yapıyoruz? Çünkü, kişisel olarak, siyasi olarak,
kaygılarımız var, korkularımız var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Ek
süreniz de doldu Sayın Kart. Lütfen, Genel Kurulu selamlayınız
efendim.
ATİLLA KART
(Devamla) Bu paketin esası budur değerli arkadaşlarım.
Bunları anlatmaya devam edeceğiz.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kuzu.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) 69a göre söz talebim
var. Hatip, malumunuz, çok aleni olarak
BAŞKAN
Şahsına sataşılan veya ileri sürmüş olduğu
görüşten farklı bir görüş kendisine atfolunan milletvekilleri,
açıklama yapabilir ve cevap verebilir.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) Olanları söylemek sataşmak mı Sayın
Başkan?
BAŞKAN Bu
maddenin bu cümlesine istinaden -yeni bir sataşmaya mahal vermeyeceksiniz,
bu düşünceyle- sizi, açıklama yapmak için kürsüye davet ediyorum.
Üç dakika süreniz
var.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Anayasa Komisyonu Başkanı ve İstanbul
Milletvekili Burhan Kuzunun, Konya Milletvekili Atilla Kartın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
şimdi, bir şeyi anlayamıyorum. Biz, burada bir Anayasa
yapıyoruz, kitap yazmıyoruz. Sayın Kart, Komisyonda, sekiz
yıldır, aynı bu tonla, bu didişmeyle götürmeye
çalışıyor. Neyi halletmek istiyor, ne yapmak istiyor,
anlayamıyorum.
Benim
görüşlerim arasında hiçbir tezat yok. Biz, Anayasa maddesi
yazıyoruz. Bu Anayasa maddesi içerisinde
ATİLLA KART
(Konya) El insaf! El insaf diyorum, başka bir şey diyemiyorum.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Lütfen
Bu Anayasa
maddesi içerisinde, katılan olur katılmayan olur, benim gönlüme tam
gelen olur gelmeyen olur. Netice itibarıyla, ortak bir konsensüsle
çıkartmaya çalışıyoruz bu işi.
Sonuç olarak
benim, dün buraya gelip okuduğunuz başkanlık sistemi konusu.
Ben, rahmetli Özala danışmanlık yaptım, o dönemden beri,
benim rüyamdır, hayalimdir. İnşallah, ülke bir gün o sisteme
kavuşur. Kurtuluş orada çünkü.
ATİLLA KART
(Konya) Ben, başkanlık sisteminin tartışmasını
yapmıyorum Sayın Başkan.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Ha bir müsaade buyurun.
ATİLLA KART
(Konya) Onu tartışmıyorum ben.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Cümlenin bir yerine kadar
okuyorsun
ATİLLA KART
(Konya) Sizin söylediğinizi okuyorum.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla)
kalan bölümü okumuyorsun.
Bu, bilimsel anlamda ne kadar ahlakidir, takdirine bırakıyorum bu
kamuoyunun ve Meclisimizin.
ATİLLA KART
(Konya) Gayriahlaki davranan birisi varsa o da kürsüde duruyor şu anda.
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen efendim
Lütfen
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Son cümleyi okumuyorsun,
son cümleyi. Ne diyor? Bütün bu tartışmaları
Başkanlık modeline geçmeyi savunmak için diyorum ki Yarı
başkanlık modeli sıkıntı çıkarır. Son
cümleyi niye okumuyorsun, bu kadar bilim ve namus ahlakı vardır da?
OKTAY VURAL
(İzmir) Hepsini okuyor.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) İkincisi: Yüce Divan
meselesi tartışılır. Dünyanın birçok ülkesinde
yargıtaya veren var, anayasa mahkemesine veren var. Yargıtaya verse
daha iyi olur. demişiz. Bugün de aynı şeyi söylüyoruz. Bunda
farklı bir şey yok ama Anayasa Mahkemesi de diyor ki
diyorum
devamında, Sayın Bumin olsun, diğer başkanlar olsun, Yahu
bu bir teknik ceza işi değil sadece. İdare hukuku boyutu var,
anayasa hukuku boyutu var. Bunu bırakın biz yapalım. diyor.
Nitekim 82 Anayasası
evvela Yargıtaya vermiş bunu, sonra almış Anayasa
Mahkemesine vermiş. Ne var bunda yani? Bunun neyini, sanki yolsuzluk
çıkarmış gibi, hırsızlık çıkarmış
gibi ortaya koymaya çalışıyorsun? Ayıp olmuyor mu yani?
Benim bilimsel görüşüm olamaz mı? Farklı düşünemez miyim
ben?
Varsa madde
hakkında, onu söyleyin. Orada, biz, efendim, söz verdiğimiz zaman,
sizin bir buçuk saat konuştuğunuz anlar oldu, kesmedim. Önerge
verdiğiniz zaman dikkat etmeye çalıştık. Orada varsa onu
tenkit etmeye çalışın siz. Anayasa yapıyoruz, katkıda
bulunmaya çalışın. Bırakın benim ne söyleyip ne
söylemediğimi. Tezat yok ki burada, ortada, getirip bunu sanki bir tezat
varmış gibi ortaya koymaya çalışıyorsunuz.
Dokunulmazlık
dosyaları konusuna gelince: 600 küsur dosya oluşmuştur orada.
Daha önceki dönemlerde de bugüne kadar 3 bin adet dosya gelmiş geçmiş
cumhuriyet tarihi boyunca değerli arkadaşlarım. Bunun içinde
sadece ve sadece seksen yedi yılda- 42 dosyanın
dokunulmazlığı kaldırılmış, bizden öncekiler
dâhil. Bu kadar şey de niye kaldırılmamış?
Komisyonla
alakalı olarak bir ara İnsan Hakları Mahkemesine gittiniz,
kaybettiniz. Onu bekledik. Efendim, daha sonra, bir araştırma
önergesi verildi geçen dönem, biliyorsun, onu bekledik. Anayasa
değişikliği olacak dendi, bunu bekledik. Alt komisyondan daha
rapor bana da gelmedi üstelik sonuç itibarıyla. Gittin, beni
savcılığa şikâyet ettin, ondan sonuç alamadın;
ağır cezaya verdin, ondan da sonuç alamadın. Yani ne
yapacağım ben sonuç itibarıyla?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kuzu, lütfen tamamlayın efendim sözlerinizi.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Şimdi, Komisyonu
topladığımız zaman bu işe bir pratik çözüm bulamazsak
İç Tüzükte ya da Anayasada, Komisyonu toplamanın pratik bir
faydası olmuyor. Bunu yakından hepimiz görüyoruz. Ne elde
edeceğiz, diyelim topladık? Anlıyorum dediğini de,
haklısın, İç Tüzükte gerçekten süreler var filan, buna ben bir
şey demiyorum, yani bu noktada tabii ki haklısın ama bir de
fiilî durum var ortada. 600 dosya toplayacaksın, dönemin sonuna
Hep öyle
oluyor ama, hep öyle olmuş. Bu bir itiraf değil, netice
itibarıyla, bu bir tespittir. Bunu yapmaya çalışıyoruz. Her
söylediğim cümleden aleyhime bir şey çıkarmaya
çalışıyorsun. Ayıp olmuyor mu bir Komisyon üyem olarak
Sayın Kart?
BAŞKAN
Sayın Kuzu, teşekkür ederim.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ben
de teşekkür ederim. Tamam efendim.
ATİLLA KART
(Konya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Kart, buyurun, ne diyeceksiniz?
ATİLLA KART
(Konya) Efendim, görüşlerime başka anlamlar yükleyerek bir
değerlendirme yaptı Sayın Başkan, kısa bir
açıklama yapmak istiyorum izninizle.
BAŞKAN Yok
efendim, hayır, hiçbir sataşma görmedim, kendi durumunu gayet
özetledi.
ATİLLA KART
(Konya) 69a göre talepte bulunuyorum.
BAŞKAN
Hayır, herhangi bir sataşma yok.
ATİLLA KART
(Konya) 69a göre, Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN
Efendim, bir sataşma yok.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Az önce ne güzel yönetiliyordu bu Meclis.
BAŞKAN
Efendim, buyurun, ne için söz istiyorsunuz?
ATİLLA KART
(Konya) Efendim, gerek Yüce Divan konusunda gerekse Komisyonun
çalışmaları konusunda benim söylediklerime başka anlamlar yükleyerek
değerlendirme yaptı.
BAŞKAN
Efendim, o kendi değerlendirmelerini yaptı.
ATİLLA KART
(Konya) Bunların neler olduğunu izin verirseniz kürsüde ifade
edeceğim.
BAŞKAN
Efendim, böyle karşılıklı -kusura bakma- bir sataşma
ATİLLA KART
(Konya) Sataşma değil, gayet açık söylüyorum, Sözlerime
başka anlamlar yükleyerek. diyorum. 69dan söz ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN 69
kapsamında size söz vermemi gerektiren bir durum tespit etmedim.
ATİLLA KART
(Konya) O zaman, tutumunuz hakkında, 63e göre söz istiyorum çünkü 69u
yanlış değerlendiriyorsunuz, hatalı
değerlendiriyorsunuz. Bu tutumunuzdan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Siz
sözünüzde ısrar mı ediyorsunuz efendim?
ATİLLA KART
(Konya) Efendim?
BAŞKAN
Yani, söz talebinde ısrar mı ediyorsunuz?
ATİLLA KART
(Konya) Elbette, elbette
BAŞKAN
Sataşma olduğunda ısrar ediyorsunuz?
ATİLLA KART
(Konya) 69uncu maddeye göre, benim söylediklerime başka anlam yüklendi.
Bu noktadaki tutumunuz, sizin olumsuz tutumunuz sebebiyle 63e göre talepte
bulunuyorum.
BAŞKAN
Efendim, ben o konuda, 69a göre işlem yapabilirim. O ne? Israr ederseniz
Genel Kurulun görüşünü alırım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz Vermeyeceğim. dediniz ya.
BAŞKAN
Efendim?
ATİLLA KART
(Konya) Siz Vermeyeceğim. dediniz.
BAŞKAN
Vermeyeceğim. dedim işte.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tutumunuz hakkında söz istedi.
ATİLLA KART
(Konya) Ben, tutumunuz hakkında, 63e göre söz istiyorum.
BAŞKAN
Vermeyeceğim. deyince 69un son maddesini alırım ele.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bunu çoğunluk iradesiyle oylatırsanız geçenki
kınama gibi olur.
BAŞKAN
Başkanlıkça kendisine söz verilmeyen kimse direnirse, Genel Kurul,
bu konuda görüşmesiz ve işaret oyuyla karar verir. diyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yaa
Yaa
BAŞKAN
Yaa
OKTAY VURAL
(İzmir) Çok güzel!
ATİLLA KART
(Konya) Önce söz vereceksiniz, sonra oylayacaksınız.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Efendim, mesela, oylatın, CHP Grubunu
dışarı atalım!
ATİLLA KART
(Konya) Önce söz vereceksiniz Sayın Başkan, sonra oylamaya
sunacaksınız.
BAŞKAN
Peki, gelin efendim. Üç dakika söz veriyorum size.
Buyurun efendim,
buyurun. Üç dakika
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, bize de geçici ihraç cezası verin!
BURHAN KUZU
(İstanbul) Hayır, size ne oluyor Sayın Vural?
BAŞKAN
Buyurun efendim, buyurun.
Üç dakika söz
veriyorum, açıklama yapın.
BURHAN KUZU
(İstanbul) Size ne oluyor anlamadım? Size ne oluyor orada?
OKTAY VURAL
(İzmir) Sana ne oluyor ya?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Otur oturduğun yerde, otur!
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne oluyor? Ne oluyor Kuzu?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kart, buyurun.
Lütfen
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Kuzu, kuzu kuzu olmaz bu Anayasa
değişikliği. Milletin egemenliği kuzu kuzu teslim edilmez
bürokratlara, oligarşiye
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Vural
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir)
darbecilere, 28 Şubatçılara
BAŞKAN
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir)
teslim etmeyeceğiz!
YAŞAR
KARAYEL (Kayseri) Niye bağırıyorsun o kadar?
BAŞKAN
Sayın Kart, buyurun.
Üç dakika süre
verdim.
BURHAN KUZU
(İstanbul) Yanlışı savunuyor, yanlışı!
(MHP sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Otur!
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
Lütfen değerli milletvekilleri
OKTAY VURAL
(İzmir) Bilmiyorsun ya! Bilmediğin şeylerde ahkâm kesiyorsun
ya! Allahını seversen, bilseydin bildiğini yapardın
Anayasada.
BAŞKAN
Sayın Vural, böyle bir usulümüz var mı?
Karşılıklı bağırarak Genel Kurulda
OKTAY VURAL
(İzmir) Bilseydi bildiğini yapardı Anayasada.
BAŞKAN
Efendim, böyle bir usulümüz var mı?
HÜSEYİN
DEVECİOĞLU (Kilis) Sayın Başkan, ikaz edin.
BURHAN KUZU
(İstanbul) Sayın Vural
BAŞKAN
Sayın Kuzu, lütfen siz de müdahale etmeyin.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, oradan Komisyon Başkanı saldırıyor, oradan.
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, ben Sayın Kartı kürsüye davet ettim.
BURHAN KUZU
(İstanbul) Sen saldırıyorsun, sen! (MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Kuzu, lütfen
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya, anlamıyorsun, bilmezsin!
BAŞKAN
Sayın Vural
Sayın Vural
BURHAN KUZU
(İstanbul) Sen ne anlarsın ya!
OKTAY VURAL
(İzmir) Bilmediğin konularda kuzu gibi ol! Kuzu gibi ol!
BAŞKAN
Sayın Vural, siz Grup Başkan Vekilisiniz, örnek olmanız
lazım milletvekillerine, lütfen
Lütfen
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Lütfen soyadını konuşma konusu
yapmayın.
BAŞKAN
Sayın Kart, buyurun efendim.
Sayın Kuzu,
siz de lütfen
4.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, Anayasa
Komisyonu Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ATİLLA KART
(Konya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, tabii teşekkür ediyorum ama şunu da elbette ifade
edeceğim: İç Tüzükün böylesine açık hükmü
karşısında bile böylesine engelleyici ve zorlayıcı bir
tavır içine girmeniz gerçekten oradaki tarafsızlık vasfınızla
bağdaşmıyor. Artık geldiğimiz aşamada bazı
şeyleri aşın Sayın Başkan.
İnandırıcı olmak adına, bu Meclisin
sağlıklı, verimli çalışması adına bazı
duygularınızı lütfen aşın, aşmak
zorundasınız.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kart, buyurun, sizi açıklama için davet ettim.
ATİLLA KART
(Devamla) Bakın, şimdi burada Sayın Komisyon Başkanı
birtakım değerlendirmeler yaptı. Gerçekten benim Sayın
Komisyon Başkanının şahsıyla bir ihtilafım yok,
olamaz, bunu insani ilişkilerimiz sebebiyle kendisi de ifade edecektir, etmek
durumundadır ama bu, mesleki anlamda, akademik anlamda, siyasi anlamdaki
çelişkilerini elbette ifade edeceğiz. Bakın, o çelişkileri
Adalet Komisyonu Başkanı için de söylüyoruz. Adalet Komisyonu
Başkanı bir günden bir güne sizin gibi böylesine demagojiye yönelik
bir tavra girmedi Sayın Komisyon Başkanı.
BURHAN KUZU
(İstanbul) Bilim adamıyım ben
Saptırma
BAŞKAN
Lütfen, lütfen Sayın Kuzu
ATİLLA KART
(Devamla) Onun için tahammüllü olun. Niye tahammüllü olun? Çünkü
demişsiniz ki, bakın, diyorsunuz ki: Anayasa Mahkemesinden Yüce
Divan yetkisinin alınması gerekir.
BURHAN KUZU
(İstanbul) Ne var bunda yani demişsem?
BAŞKAN
Sayın Kuzu, lütfen
ATİLLA KART
(Devamla) Kanaatinizi, akademik kanaatinizi daha evvel ifade etmişsiniz,
siyasi kanaatiniz de bu kadar açık. Yani bu noktadan sonra tevil götürmez
bir şekilde, artık bunu bir manevra alanınız olmayacak bir
şekilde ifade ediyorsunuz. O zaman gelin de siyaseten dürüst bir
şekilde, en azından bir özür dileyin, kamuoyundan özür dileyin.
BURHAN KUZU
(İstanbul) Ne özrü dileyeceğim?
ATİLLA KART
(Devamla) En azından Efendim, o
zamanki benim şahsi görüşümdür, şimdiki resmî görüşümdür.
demek polemiğine girmeyin, bunlara tenezzül etmeyin. Ama bu neyi gösteriyor?
Asıl önemli olan şu: Böylesine, insanlar, siyasetçiler,
akademisyenler, geçmiş söylemlerini -yakın zamandaki, çok eski
değil- ayaklar altına almak pahasına, inkâr etmek pahasına
bir Anayasa değişikliğini canla başla savunuyorlarsa, o
Anayasa değişikliği teklifinin işte güven vermeyen, onun
yargı reformuyla ilgisi olmayan, onun hukuk reformuyla ilgilisi olmayan
boyutu ortaya çıkıyor ve bunu dokunulmazlıklar konusunda da
görüyoruz.
Bugünden bugüne
Anayasanın 14, 76, 83
Bu maddeleri birlikte değerlendirecek bir
çalışmaya neden girmediniz? Fikir ve düşünce özgürlüğü
adına söylüyorum
BURHAN KUZU
(İstanbul) Eh, gelmediniz
ATİLLA KART
(Devamla) Böyle bir çalışma yapılmamış iken
kalkıp o siyasi iktidara konjonktürel olarak destek vermek durumunda
olanların da bunu
BURHAN KUZU
(İstanbul) - Uzlaşma Komisyonuna gelmediniz.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Kuzu
ATİLLA KART
(Devamla)
bu anlamda öngörüsüz bir tavra girenlerin de bu paketin
sıhhati konusunda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kart, teşekkür ederiz efendim.
ATİLLA KART
(Devamla)
yeni bir değerlendirme yapmaları gerektiğini bir
kez daha ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Yeterli açıklamayı yaptınız.
Çok teşekkür
ederiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S.
Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN -
Şimdi, 19uncu madde üzerinde gruplar adına ikinci söz,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Diyarbakır
Milletvekili Sayın Akın Birdala aittir.
Sayın Birdal,
buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
BDP GRUBU ADINA
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 497 sıra sayılı, Anayasanın bazı
maddelerindeki değişikliğe ilişkin söz almış
bulunuyorum. 19uncu maddenin üzerine Barış ve Demokrasi Partisi
adına görüşlerimizi bildireceğiz. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Şimdi,
burada, getirilen değişiklikte esas iki başlık var.
Birincisi, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını
getiriyor. İkincisi de yüce mahkemede, Yüce Divanda yargılanacaklarda
değişiklik getiriyor, yeni eklemeler getiriyor, generallere
ilişkin. Şimdi, burada, tabii, gerekçelerinde tam neden bunun
getirildiğine dair fazla ikna edici bir şey yok. Örneğin Avrupa
Konseyi Bakanlar Komitesi, 2004 yılında, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesindeki dava yükünün azaltılması gerekçesiyle
bireysel başvuru yönteminin iç hukukta da tanınmasını
öngörüyor. İkincisi de Venedik Konseyinin önerisi var ve böyle bir değişikliği
uygun bulacaklarını söylüyorlar.
Biliyorsunuz,
daha önce, Avrupa Konseyinin 14 no.lu protokolünden önce, Avrupa Konseyi
üyelerinin bireysel başvuru hakkını kendi hukuklarına
bırakmışlardı, siyasi iradelerine
bırakmışlardı. 1987 yılında -ki 1986
yılında 12 Eylül darbesinin yıkıntıları üzerinde
kurulan- İnsan Hakları Derneğimizin kuruluş bildirgesinde
iki şey yer almıştı. Birincisi, Avrupa Konseyinin Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisinin tanınması
ve bu hakkın kullanılması, ikincisi de -12 Eylül sonucunda
Türkiyeyi cezaevine dönüştürmüşlerdi ve bütün, 650 bin insanı
sorgudan, işkenceden geçirmişlerdi- genel bir af demiştik.
Şimdi artık böyle bir bireysel başvuru hakkını siyasi
iradenin kendisine bırakmıyorlar ve bu 14 no.lu protokol
uyarınca Avrupa Konseyi, üye ülkelerin hemen hepsinin bireysel
başvuru ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargı
yetkisini tanıması koşulunu getiriyor. Şimdi, Avrupa
Konseyi üyesi 54 ülke de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargı
yetkisini tanımıştır. Ayrıca bu yükü azaltabilmek için
-ki Türkiye Almanyayı örnek almıştır- iç hukuk
yolları tüketildikten sonra Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
hakkını getirmektedir.
Şimdi, insan
hakları evrenseldir ve evrensel bir hukukun güvencesi altına almak
gerekir. Ama şimdi, daha dün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
2009 yılı raporu yayınlandı ve insan hak ve özgürlükleri
ihlalleri açısından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki
sıralamada Türkiye birinci geldi. Yani örneğin dün yayınlanan
raporda, 1959dan bu yana Türkiyeyle ilgili 2.295 dava karara
bağlanmış. Bu davaların 2.017sinde Türkiye yüklü
miktarlarda tazminat ödemeye mahkûm edilmiş. Sadece 46 başvuru
lehimize sonuçlanmış. 204 davada ise Türkiye mahkûmiyet kararı
neticelenmeden tazminat ödemeyi kabul etmiş ki buna biliyorsunuz dostane
çözüm diyorlar. Bireysel başvuru hakkını kullananların bu
başvurusu kabul edildikten sonra süreç başlatılıyor ve
dosya incelemeye alınıyor ve daha sonra devlete Böyle bir şeyle
suçlanıyorsunuz, böyle bir başvuru var, ne diyorsunuz? deniliyor ve
istenilirse dostane bir çözüme bağlanıyor. İşte, bu
şekilde 204 davadan, dostane çözüme bağlanmış ve
vazgeçilmiş.
Şimdi,
hakkında açılan davaların yüzde 86sını kaybeden
Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde hâlen beklemekte olan
dosya sayısında da Rusyadan sonra ikinci sırada gelmektedir.
İhlal kararlarının da tasnif edildiği istatistiklerde
şikâyetlerin yüzde 32si adil yargılanma hakkı ve
yargılamaların uzunluğu konusundadır. Nitekim, biliyorsunuz
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi asıl referans kabul
edilmektedir ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin yine ilgili
hükümleri -ki, 5 ve 6ncı maddeleri- adil yargılanma ve savunma
hakkını güvence altına almıştır ama ne yazık
ki, olağan bir yargılama sistemi olmadığı için
Türkiyede -özel mahkemeler, sıkıyönetim mahkemeleri, askerî mahkemeler,
devlet güvenlik mahkemelerinin kararları, hemen hepsi- bu adil
yargılanma hakkının ihlal edilmiş olmasından ötürü de
Türkiye mahkûm edilmiştir.
Nitekim,
şimdi bakın, gerçekten Türkiyede tutukluluk cezaya
dönüşmektedir. Şimdi, örneğin 14 Nisanda birinci yıl
dönümünü tamamladığımız, genel başkan
yardımcılarımızın içinde yer aldığı,
parti meclisi, kadın meclisi ve gençlik meclisinin yöneticilerinin içeride
olduğu ve şu anda 1.481e ulaşan arkadaşlarımız
14 Nisan da geçti, işte, bugün 26 Nisan, şimdi bir yılı
geçti ve iddianame açıklanmadı, yani arkadaşlarımız
neyle suçlandıklarını bilmiyorlar. Şimdi, böyle bir
şey olur mu insan hakları açısından, kişi güvenliği
ve özgürlüğü açısından? İnsanların özgürlüğünden
yoksun bırakılması, hukuki değil siyasi bir iradenin eline
bırakılabilinir mi? Öyle sanıyoruz ki, örneğin
Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesinin ya da Cumhuriyet
Başsavcısının çekmecesinde bu iddianame. Ne zaman
çıkarılacak? Arkadaşlarımızı rehine olarak
tutuyorlar ya da başka mahkûmlar da var tabii bu Türkiyede. Yani ben
insan hakları açısından ayrımcılık yapamam, bugün
Ergenekon davasında da yargılananlar, onların da tutukluluk hâli
elbette cezaya dönüşmektedir ve insan hakları açısından
aykırıdır. Kim gerçekten suçluysa çıkarırsın,
adil yargılanmasını sağlarsın, savunma
hakkını kullandırırsın, suçluysa mahkûm edersin,
değilse bırakırsın. O nedenle bu Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesindeki dosya sayımız azalmak yerine daha da
çoğalacaktır. Örneğin çocuklarımızın
Şu
anda 1.600ü aşkın çocuk ve bunları hep konuştuğumuz
için artık sizler de biliyorsunuz. Elinde taş izi aranan, bedeninde
ter izi aranan ve evlerinden, annelerinden, babalarından ve
okullarından yoksun bırakılan çocuklarımız. Elbette
bunları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götüreceğiz,
referans Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, referans Çocuk
Hakları Sözleşmesi.
Şimdi, siz
hem imza atacaksınız hem de bu Anayasanın, yine karşı
çıktığımız darbe Anayasasının
90ıncı maddesi uyarınca iç hukukunuza göre düzenleme
yapmayacaksınız. Oysa bunu, uluslararası hukuk böyle öngörüyor
ve emrediyor.
O zaman, peki,
şimdi sormak gerekir, gerçekten, bakın, şimdi, değerli
milletvekilleri, örneğin, davaların yüzde 86sını yitiren
Türkiye 2.017 ihlaliyle ilk sırada yer alırken, diğer,
işte, Rusya 2nci sırada 773, sonra İtalya, Fransa ve
sıralanıyor ve dikkat ederseniz birtakım Avrupa ülkelerindeki
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki dosya sıralaması, bu
bizi yanıltmamalı. Örneğin İngiltere, Fransa ve kimi
ülkeler temel hak ve özgürlükleri ihlal edildiği için Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine başvurmamışlar. Yani
insanlığa karşı işlenen bir işkence suçundan
ötürü gitmemiş dosya ya da kişi güvenliği ve özgürlüğünden
yoksun bırakıldığı için başvuru
olmamış. Nedir bunlar? Günlük, sıradan, hayatı
kolaylaştırıcı hakların ve özgürlüklerin düzenlenmesi.
Bakın, örnek
olsun diye söylüyorum, örneğin, uçak üç saat rötar yapmış ve
yolculara bildirilmemiş. Bunun için uçak şirketine dava açıyor,
tazminat istiyor yolcu ve bunun reddedilmesi üzerine Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine gidiyor ya da bir cadde ve sokağın
yapılmasını yüklenici almış, demiş ki: Ben bunu
yirmi günde bitireceğim ve sokak sakinlerinin, cadde sakinlerinin, bu
yaşayanların hayatını zorlaştırmayacağım.
O yüklenici, taahhüt ettiği süreyi geçirmiş ve oradaki, sokaktaki
vatandaş yirmi gün süre verilmiş olmasına
karşılık, otuz gün oldu, hâlâ bitiremiyor diye dava açıyor
ve yükleniciden tazminat alamayınca bunu Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine götürüyor. Bu örnekler çok sıralanabilir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Birdal, ek süre veriyorum efendim.
Lütfen
konuşmanızı tamamlayınız.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bir örnek daha
vereyim: Örneğin bir havaalanı yakın bir yerleşim yerinde
kurulmuş, Almanyanın bilmem ne kentinde ve insanlar diyorlar ki: Bu
uçakların iniş ve kalkışında benim uykum kaçıyor,
hastam var, çocuklarım uyuyamıyor. Başvuruyor,
havaalanını kaldırtıyor arkadaşlar. Artık insan
hak ve özgürlükleri arayışımızı, hukukumuzu lütfen
biraz evrensel hukuka ve insanlık ailesine göre düzenleyelim. Yoksa,
bakın, şuradaki tartıştıklarımıza
bakın.
Yani şimdi,
gerçekten bu devletin parasını
Bunların da miktarları var.
Bakın, ödemeler, şimdi, ne kadar yüklü ve 1inci sıradayız
arkadaşlar. Böyle bir yoksul ülke en fazla tazminat ödüyor. Bir ara bunu
böyle karikatürize etmişlerdi, dediler ki, işkence yapanların,
mahkûmiyetini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde ne kadar paraya
mahkûm olmuşsa işkenceci bunu ödesin diye. Şimdi, siz
işkence yapmayı cesaretlendirin. Polis Vazife ve Salahiyetleri
Yasasını getirin ve insan hak ve özgürlüklerine
saldırıları cesaretlendirin ve işkencecileri mahkûm
etmeyin, ondan sonra da işkence yapan
polise aldığı maaştan tazminatı ödetmeye
kalkışın. Bu olmaz.
Şimdi, bu
nedenle gerçekten Anayasayı sivil, demokratik, çoğulcu bir anayasaya
ve başlangıç ilkeleri de, herkesin diliyle, kimliğiyle
yaşayabileceği ve Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı
olduğunu övünerek söyleyebileceği çoğulcu bir anayasaya
dönüştürelim. Ondan sonra maddelerini burada tek tek
tartışırız ve konuşuruz.
Ve şimdi,
tabii, diğer bölümde de önergemizde görüş bildireceğim ama
ikincisinde de söyleyeyim: Generaller
Getiriyor şimdi, Genelkurmay
Başkanı, kuvvet komutanları Yüce Divanda yargılanır.
Neden böyle bir ayrıcalık tanıyorsunuz generallere yine? Sivil
mahkemelerde yargılansınlar. Bakın, iki yıldan beri,
1997de 28 Şubat sonrası, o 28 Şubatın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AKIN BİRDAL
(Devamla) Sayın Başkanım, bir dakikada bitiriyorum.
BAŞKAN
Sayın Birdal, sadece
selamlayabilmeniz için mikrofonu tekrar açıyorum. Lütfen Genel Kurulu
selamlayın.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Peki, efendim.
28
Şubatın mimarı General Çevik Bir -Genelkurmay İkinci
Başkanıydı- biliyorsunuz hazırladığı
andıçla demokrasimizi andıçlı hâle getirmişlerdi bunlar ve
hâlâ bunlar yargılanmadı. İki kez başvuruda bulunduk, çünkü
kişileri, kurumları doğrudan hedef gösterdi, ama ikisinde de ne
yazık ki, birinde sivil mahkemede, diğerinde de Genelkurmayda, adli
müşavirlikte takipsizlik kararı verildi.
Şimdi, nice
Yüce Mahkeme diyoruz da onları ayırıyoruz? Sivil mahkemelerde,
gelsinler, paşa paşa yargılansınlar. Darbeden ötürü
yargılansınlar, insanlığa karşı suç
işlemişlerse yargılansınlar, 28 Şubat belgesi
yayınlamışlarsa yargılansınlar, ama paşa
paşa eşit ve özgür, diğer sivil yurttaşlarla birlikte
bağımsız mahkemelerde yargılansınlar.
O nedenle, biz
buna da karşıyız. Doğrusu eşitlikçi, özgürlükçü bir
sivil anayasada herkes işlediği suçtan sorumludur.
Bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Birdal, teşekkür ederim.
19uncu madde
üzerinde şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vurala aittir.
Sayın Vural,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
On dakika
süreniz.
MHP GRUBU ADINA
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Anayasanın
19uncu maddesinde, Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerine ilişkin
madde hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın
Başkanım, bu vesileyle Giresun Dereli ilçesi Tamdere-Uzundere
arasında yola döşenen uzaktan kumandalı bir mayının
patlaması sonucu, askerî araçta bulunan astsubay üstçavuş rahmetli
olmuştur, şehit olmuştur. Şehidimize Allahtan rahmet
diliyorum, Türk milletinin ve ailesinin başı sağ olsun. Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak da bütün milletvekillerimizin aynı duygularla,
bu şehit astsubayımızın, bu askerimizin gerçekten
kanının yerde kalmaması için Hükûmetin çalışma
yapmasını arzu edeceklerinden eminim. Özellikle Giresunda bir hafta,
on gün önce çıkan birtakım olayların akabinde bugün böyle bir
saldırının olması karşısında da Hükûmetin bu
açılım politikasının toplumda nasıl bir gerilim
doğurduğunun da farkına varmasını diliyorum.
Evet, bugün
Anayasayı görüşüyoruz. Bugün, burada
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Çok kalabalığız Sayın
Başkan!
OKTAY VURAL
(Devamla)
33 tane milletvekili, 34 tane milletvekili AKP Grubundan dinliyor.
Aslında
330un üzerinde bir iradeniz var. Bugün, burada, bu Anayasa
değişikliğinin geçip geçmemesi konusunda millet adına
sizler irade kullanacaksınız. Dolayısıyla, bu iradeyi
kullanırken bugün burada muhalefet partilerinin hangi konularda
endişe duyduğunun zannederim merak edilmesi gerekiyor ki,
vicdanlarımıza göre bu kara yere girdiğimiz zaman oyumuzu onun
için kullanalım. Ama maalesef, bugün geldiğimiz bu noktada, gerçekten
bugün, sizin iradeniz, yanlış bir iş
yaptığınız zaman bedelini milletimizin ödeyeceği bir
sürece gidiyoruz. O bakımdan, umarım, burada bulanan milletvekillerinin
dışında diğer milletvekillerinden de bugün millet adına
size hitap ettiğimiz bu endişelerimiz konusunda gerekli
değerlendirmelerini yapmalarını istirham ediyorum.
Biz uzlaşma
dedik. Hatta daha önce, Başbakan Yardımcınız bizim
zamanımızda, 2001 yılında Essulhü seyyidül ahkâm diye
Mecellenin ilk kaidesini söylediği zaman, konsensüsün ve
uzlaşmanın, sulhun hükümlerin en büyüğü, en yücesi olduğuna
vurgu yaptığı zaman, biz isterdik ki, o hükmü burada
gerçekleştirelim. Birbirimizi anlayalım. Anlarsak
Anlamazsa
-açıkçası- yakınım uzağımdır, anlarsa
uzağım yakındır. diye beraber, birlikte
anlaşalım dedik. Ama maalesef birbirimizi anlamak için gayret sarf
etmediniz. Dayatmayla, Türk milletinin önüne ve Meclise bir dayatmayla,
alelacele, çakma imzalarla, daha sonra yenilenmiş imzalarla bir Anayasa
değişikliği getirdiniz.
Bugün,
Dışişleri Bakanını dinledik.
Sınırlarımızı kabul etmeyen, 1 milyon Müslüman
Azeriyi kaçkın durumuna düşürüp, Azerbaycan topraklarının
yüzde 20sini işgal etmiş ve Ermeni soykırım
iddialarını haksızca milletimize yapıştırmak
isteyen Ermenistan ile uzlaşma ve diyaloğun ne kadar önemli
olduğunu söyleyenler, bugün maalesef, Milliyetçi Hareket Partisinin ve
milliyetçilerin bu konuda uzlaşma adına söyledikleri
karşısında çatışmayı gündeme getirmişlerdir.
Dağdakilerle,
açıkçası askerimize, polisimize kurşun sıkanlarla empati
kurmak, onlarla sulh olmak isteyenler, bugün Mecliste muhalefet partileriyle
çatışmayı arıyor. Nereden nereye geliyoruz? Türkiye nereye
gidiyor? Bir bunu düşünün lütfen. Yazıktır, günahtır.
Size soruyorum:
Burada bu milleti temsil eden milletvekillerine
uzatmadığınız eli Ermenistana uzatırken neden acaba
bu milletin hakkını, hukukunu korumuyorsunuz? Dağdaki
teröristlere iki damla gözyaşı döküp, onlara empati kurarken, Milliyetçi
Hareket Partisinin endişelerine niye empati kurmuyorsunuz? Bunlar, gözler
ve kulaklar şehadet etsin diye söylüyorum; edecektir.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Saçmalıyorsunuz.
OKTAY VURAL
(Devamla) O bakımdan, bugün geldiğimiz bu noktada yurtta
çatışma, Mecliste çatışma, Ermenistanda sulh arıyorlar.
Ee, burada sulhu yapacaksın, burada uzlaşmayı
sağlayacaksın. Milletin ortak değerleri, ortak yasasında
uzlaşmayı sağlayacaksınız.
Evet biz
Birlikte rahmet vardır. dedik ve birliğe çağırdık.
Ama buna rağmen siz rahmet yanında olmadınız.
İşte, bu bakımdan bu yaptığınız doğru
değildir.
Yapılmak
istenen nedir, değerli milletvekilleri? Evet, yapılmak istenen,
Haburda başlayan açılımı, açılımın
açılış merasimini devam ettirmektir. Yapılan odur.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Haburda başlamadı.
OKTAY VURAL (Devamla)
Meyvelerini veriyor diyerek, Haburu açılımın meyveleri
olarak sunanlar, açılım merasimi altında, değerli
arkadaşlarım, yargının siyasileştirilmesine kadar bu
meseleyi götürmüşlerdir.
İşte,
bugün istenen nedir bunu sormak
Kim özgürlük istiyor? Bu milleti bölmek
isteyenler özgürlük istiyor, bu milletin üniter yapısını
değiştirmek isteyenler özgürlük istiyor, ulus devleti
değiştirmek isteyenler özgürlük istiyor değerli
arkadaşlarım. Bunlar, özgürlüğü isteyenler, kendi bölücülük
felsefesini özgürleştirmek isterken maalesef bu birliğimizi ve
bütünlüğümüzü de ortadan kaldırmak istiyorlar.
Bunu sadece ben
söylemiyorum değerli arkadaşlarım -bilgilerinize sunmak için
söylüyorum- işte, açılım eş başkanlarınızdan
biri David Phillipsin hazırladığı raporda Yargı
statükocu. diyor. PKKnın siyasallaşması için
Değerli
arkadaşlarım, işte burada rapor. PKKnın
siyasallaşması raporunda Yargı statükocudur. diyor. Bunu
siyasallaştırmak için yargıyı reforma tabi tutmanız
gerekir. diyor.
Bakın, yine
David Phillipsin Haziran 2009da Atlantic Councilda
hazırladığı
Yasal reformları üstlenin. Türkler
federalizmi bölünmeyle eş anlamlı gördüğünden, daha az göze
çarpan ademimerkezi planları tasarlamalıdır. diyor.
Oyun budur, proje
budur değerli arkadaşlar. Bu proje, Erzurum Kongresinde, Sivas
Kongresinde cumhuriyetimizi kuran iradenin projesi değildir. Bu, Sevri
getirmek isteyenlerin projesidir, Büyük Orta Doğu Projesidir.
Evet Kayhan Bey,
öyle maalesef. Bunu söyleyen kimdi? Sizin milletvekilinizdi, değil mi?
Sayın Aydoğmuş bunu söylemişti. Bu, Büyük Orta Doğu
Projesi. PKK da buna hizmet ediyor. diyor. İşte PKK
açılımının Büyük Orta Doğu Projesinin bir
parçası olduğu ortaya çıkmıştır.
Yine burada
söylüyor: Aşırı tutucu olan yargının ıslahı
için
Tutulan nedir? Anayasa Mahkemesi kararları, devletin ve milletin
bölünmez bütünlüğüne aykırı davranışlar
karşısında yargının bunu koruması, değerli
arkadaşlarım, statükodur. Üniter yapıyı, kamu yönetimi
temel kanununu, idari vesayeti ortadan kaldırarak eyaletlere götürecek bir
süreçte üniter yapıya karşı çıkması bir statükodur. O
bakımdan, projenin bu olduğunu bilmemiz lazım.
Şunu
söylüyorum değerli arkadaşlarım: Hepimiz kendimize gelelim.
Haburda o yargılama yapılırken, o yargılama
yapılırken, mobil mahkeme kurulup gümrük binasında o
yargılama yapılırken Türk bayrağı
sıkıntı doğurur. derken düşünelim değerli
arkadaşlar. Nereye gidiyoruz? Nereye gidiyoruz? Bakın, bunu ben size
söylüyorum: Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu açılım
konusundaki öngörülerimizle, başından beri karşı
çıktık ve iyi yaptık; Haburdaki rezalete ortak olmadık,
Orada güzel şeyler oluyor. diyen zihniyetle ortak olmadık.
O bakımdan,
bugün geldiğimiz bu noktada, açıkçası, bu proje Anayasa
Mahkemesine üye atamak suretiyle, bürokratik bir atamayla
açılımın altyapısını hazırlamaktır.
Minare çalınmıştır, kılıf
hazırlanmaktadır. Başbakan söylüyor: 17 Nisanda,
altyapısını hazırlıyoruz diyor. Şimdi size
soruyorum: Peki, üstyapı nedir? Üstyapı nerede?
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Paranoya
OKTAY VURAL
(Devamla) Üstyapı işte buralarda, saklıyorlar değerli
arkadaşlarım, saklıyorlar. İşte, üstyapıyı
yapmak istiyorlar. Neyle? Habur hukukuyla. Yaz oğlum Pişman
olduğuna
Pişman mısın? Değilim. Yaz oğlum
Pişman olduğuna
Bu, yargının siyasallaşması
kötü bir şeydir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Vural, size de ek süre veriyorum, konuşmanızı
tamamlayın lütfen efendim.
OKTAY VURAL
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesinin bazı
kararlarını beğeniriz beğenmeyiz, beğenmediğimiz
kararları olur. 367yi aştık, 411de eğer bizim
dediklerimizi yapsaydınız, 411de de sorun çıkmayacaktı ama
özellikle 411in iptal edilmesi için zemin hazırladınız ama
eğer yargıyı siyasileştirirsek
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Tuzak kurdunuz!
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen müdahale etmeyin.
OKTAY VURAL
(Devamla) Samimi değildin demek ki, değil mi? İman olacak
insanda, iman
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) 411e tuzak kurdunuz!
OKTAY VURAL
(Devamla) İman olacak
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Tuzak kurdunuz!
OKTAY VURAL
(Devamla) - İman olacak, değil mi? Niyetin yoktu, değil mi? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Sizi gidi...
Evet,
değerli arkadaşlarım
Sayın
Başkanım, müdahaleyi susturur musunuz.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Başbakan 3 Temmuz 2004te
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen yerimizden müdahale etmeyelim efendim. Biraz sonra sizin grup
başkan vekiliniz çıkar, cevap verir. Niye böyle?
Karşılıklı olmaz
Hatip kürsüde konuşacak,
düşüncelerini açıklayacak.
Buyurun
Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(Devamla) 3 Temmuz 2004te baş örtüsüyle ilgili geldikleri zaman Biz
Hükûmet olarak bu bedeli ödemeye hazır değiliz. diyen
Başbakanın, PKK açılımı konusunda Her türlü bedeli
ödemeye hazırız. demesi
Değerli
arkadaşlarım, nereye gittiğimizi iyi görelim. Bakın, bugün,
burada, 1 Mart Tezkeresinin geçmemesini sağlayan milletvekilleri, o
zaman
O da söylemişti geçmesi için, ama bugün, burada, geçmemesinden
dolayı, Sayın Başbakan gidip Biz demokrasiyi istedik, hatta biz
de bunu reddettik. diyebilmiştir. Bugün yapmanız gereken, partinizi
ve Başbakanı bu yapılan yanlıştan döndürme
fırsatıdır. İradenizle yapacaksınız ve yarın
öbür gün bunu kullandığınız zaman, biliniz ki belki o zaman
da hayırla yâd edilirsiniz. O bakımdan, yapmanız gereken
şey parmaklarınızı kullanırken,
pullarınızı kullanırken Ermenistana diyalog ve
uzlaşma çağrıları yapanların bugün bizim bu
endişelerimiz karşısında da kalplerinde Ne yapıyoruz
acaba? diye düşünmelerini istirham ediyorum. Düşman mıyız
biz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Ek
süreniz de doldu. Selamlama yapabilmeniz için mikrofonu bir kez daha
açıyorum. Sadece Genel Kurulu selamlayın Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(Devamla) Evet, Sayın Başkanım, tabii, şimdi,
konuşurken, siz konuşuyorsunuz, ben kesiyorum.
BAŞKAN
Hayır, hayır, ben uyarı için
OKTAY VURAL
(Devamla) Hayır, daha öncekini söylüyorum. Siz konuşurken ben
konuşamam. Dolayısıyla siz oradan buraya müdahale ederken ben
susuyorum, değil mi?
BAŞKAN
Tabii, buyurun.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Böyle bir usul mü var ya?
BAŞKAN -
Açtım efendim tekrar. Lütfen
OKTAY VURAL
(Devamla) Evet, değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesinin bir
görevi de yolsuzlukları kontrol etmektir. Bakın, değerli
arkadaşlarım, Mutaffifin Suresinde diyor ki: Yazıklar olsun
yolsuzluk yapanlara! Yazıklar olsun! diyor değerli
arkadaşlarım. İşte yolsuzluk yapanların
yargılanacağı Yüce Divana yargıç atayarak yolsuzluktan
kurtulmak isteyenler, buna alet olanlar, değerli arkadaşlarım,
lütfen dikkatli olunuz ve şunu söylüyorum son söz olarak, Hazreti Ali
diyor ki: Hak sözle batılı murat ediyorlar. Bu duruma
düşmeyelim.
Saygılarımla.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Yazıklar olsun!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yahu, laf yetiştirmektense bir saniye bir düşün ya, bir
düşün!
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen değerli arkadaşlar
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Ben düşünüyorum, sen düşünüyor musun?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Laf yetiştirmek dışında bir şey yok!
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN
Lütfen karşılıklı konuşmayalım değerli
arkadaşlarım.
Şimdi,
gruplar adına son konuşmaya sıra geldi ancak Sayın
Karaibrahim, bir şey söyleyeceksiniz, demin
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Şehitlerle ilgili bir açıklama
yapacağım. Giresunda biraz önce elim bir olay oldu, onunla ilgili.
BAŞKAN
Anladım, yerinizden İç Tüzükün ilgili maddesi gereğince bir
açıklama yapmak istiyorsunuz.
Tabii, buyurun
oturun, mikrofonunuzu açacağız efendim.
Üç dakika
içerisinde meramınızı anlatın.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahimin,
Giresun ili Dereli ilçesi Tamdere mevkisinde teröristlerce yola döşenen
mayının uzaktan kumandayla patlatılmasıyla şehit olan
astsubaya Allahtan rahmet, yakınlarına ve Türk milletine
başsağlığı, yaralı 2 ere acil şifalar
dileyen açıklaması
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Yok, benimki kısa bir konuşma.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce
aldığımız bir habere göre -hepiniz de biraz önce duydunuz-
Giresun Dereli-Şebinkarahisar yolunda yola döşenen bir mayınla 1
astsubayımız şehit, 2 askerimiz yaralıdır.
Başsağlığı diliyorum askeriyemize, ailesine
başsağlığı diliyorum, Allah rahmet eylesin diyorum.
Giresunda böyle
olayların hiç olmadığını biliyoruz. Bilmeliler ki, bu
açılımdan sonra bu olaylar gerçekleşmeye başladı ama
herkes bilmelidir ki Giresunda böyle bir olayın yaşanmasına
Giresun halkı hiçbir zaman izin vermeyecektir. Bunu herkesin bir defa daha
bilmesini istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Peki, Sayın Karaibrahim, teşekkür ederiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN
Şimdi, gruplar adına son söz,
AK PARTİ Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Suat Kılıça
aittir.
Sayın
Kılıç, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekilleri; mevcut Anayasamızın 148,
değişiklik teklifimizin 19uncu maddesi üzerinde AK PARTİ Grubunun
görüşlerini sizlerle paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Bu vesile ile yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok
saygıdeğer milletvekilleri, 148inci maddede öngörülen
değişiklik, Türkiye Cumhuriyetinin anayasal düzeni içerisinde
yepyeni bir başvuru yolunu beraberinde getirmektedir. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
özel vurgular yapmış olduğu bu düzenleme Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru imkânını içermektedir. Bilindiği gibi,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi mevcut durumda, ülkelerden kendisine
yönelik olarak yapılan başvurularda, başvuru sahibinin
ülkesindeki bütün hukuk yollarını tüketip tüketmediğine
bakmaktadır. Bununla birlikte başvuru sahibinin varsa bireysel
başvuru yoluna müracaat edip etmediğini gözlemlemektedir. Türkiye
açısından yapılan başvurular nazarı dikkate
alındığı vakit bu yönde bir imkânın mevcut
olmamasından dolayı, bireysel başvuru yolu bir süzgeç görevini
göremediğinden dolayı Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine yapılan başvurular maalesef olmaması gerektiği
kadar yüksek bir rakama ulaşmış bulunmaktadır. Bugün
itibarıyla, tabii rakam değişken olmakla birlikte, Rusya, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine ihlaller konusunda en fazla şikâyet
edilen ülkedir, ikinci en fazla şikâyet edilen ülke maalesef Türkiye
Cumhuriyetidir.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) AKPnin ayıbıdır bu!
SUAT KILIÇ
(Devamla) Bu arada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki bu
şikâyetler tazminat davalarına konu olabilmektedir, Türkiyenin
mahkûmiyetleriyle neticelenebilmektedir. Türkiyenin iç hukuk yolundaki
aksaklıklar buna neden olabiliyor olabilir, Türkiye mevzuatında
Avrupa hukukuna belli noktalardaki uyumsuzluklar bu başvuru
sayısının fazlalığının gerekçesi olabilir ya
da temyiz süreçlerinin uzuyor olması bu sürecin gerekçesi olabilir ama her
ne olursa olsun önemli olan realitedir. Gerçek şudur ki: Türkiye
Cumhuriyeti devleti Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine hukuk yolunda en
fazla şikâyet edilen ikinci ülke durumundadır.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Çok doğru söylüyorsunuz, çok doğru!
SUAT KILIÇ
(Devamla) Anayasa değişikliği teklifinin altında
imzası bulunan milletvekilleri olarak arzu ediyoruz ki bu
değişikliğin sağlanmasıyla birlikte Türkiyenin Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde ve Türkiyenin çağdaş standartları
yakalayabilmiş ülkelerdeki uygulamaya ilişkin sakıncalı ya
da imajı bozan aksaklıkları ortadan kaldırılabilsin.
148inci maddede
öngörülen değişiklikle, değerli arkadaşlarım ve
bireysel başvuruları karara bağlar denmek suretiyle Anayasa
Mahkemesinin mevcut görevleri arasına Kanunların, kanun hükmünde
kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya
şekil ve esas bakımından uygunluğunu denetler.
şeklindeki anayasal görevlerine ilaveten bireysel başvuruları
karara bağlar görevi Anayasa Mahkemesine bir görev olarak
düzenlenmektedir.
Burada, hemen,
aynı madde kapsamında bireysel başvurularla ilgili çerçevenin de
dizayn edildiğini sizlerle paylaşmak istiyorum: Herkes, Anayasada
güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi
birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan
kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
Hangi çerçevede
başvurulacağına dikkat edildiğinde ve olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması gereği dikkate
alındığında, bireysel başvuru yolunun
açılmasına ilişkin olarak Yargıtayımız
tarafından seslendirilen kaygıların da esasında çok
kaygı yaratacak düzeyde olmadığı, bu yöndeki
endişelerin ifade edilen çerçevede sakıncalar yaratmayacağı
görülecektir, gözlemlenecektir.
Hükmün
düzenlemesine ilişkin teklife devamla ifade ediyorum: Bireysel
başvuruda kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme
yapılamaz. Yani, Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuruları
değerlendirirken bir birinci derecede mahkeme ya da bir temyiz mahkemesi
göreviyle hareket etmeyecek, buna ilişkin kayıt, yine,
Yargıtayımızın bireysel başvuru müessesesine yönelik
itirazlarının beklenen ya da umulan kaygıları
yaratmayacağı noktasında önemli bir güvencedir. Bireysel
başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir. Bu,
alışık olduğumuz rutin bir düzenleme.
Aynı
maddeyle birlikte, değerli arkadaşlar, yargılamada belli makam
sahipleriyle ilgili boşluğun giderilmesi
amaçlanmıştır. Şu anki düzenlemeye göre, Türkiye
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Başbakanı ya da Bakanlar Kurulu
üyeleri görevleriyle alakalı suçlardan dolayı Anayasa Mahkemesinde
Yüce Divan sıfatıyla yargılanırlar.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanının nerede yargılanacağına
dair bir düzenleme var mı? Yok. Yeni getirdiğimiz
değişiklik teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanının da göreviyle alakalı suçlarda Anayasa Mahkemesinin
Yüce Divan yetkisine tabi olmasını öngörmektedir. Bununla birlikte,
yargılanmaları noktasında mahkemenin adının
netleştirilmesi hususunda boşluk bulunan bir düzenleme de gerçekçi
bir adımla nihayete kavuşturulmuş olacak. Genelkurmay
Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanları ile Jandarma
Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda
yargılanırlar. Yani, burada, Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu
üyeleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve bununla birlikte
Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının da Yüce Divan
yargısına, yargı yetkisi noktasında yetkilendirilmesine
ilişkin düzenleme yapılmış oluyor.
Çok değerli
milletvekilleri, düzenleme, gerek bireysel başvuru gerekse yargı
merci belli olmayan makam sahiplerinin nerede
yargılanacağının dizayn edilmesi noktasında son derece
demokratik, Avrupa hukukuna paralel, çağdaş demokrasilerin beklenti
ve taleplerine cevap verir mahiyette bir düzenlemedir.
Esasında
Anayasa Değişikliği Teklifimiz muhalif bütün duruşlar,
siyasal partiler arasındaki negatif bakış açıları ve
olumsuz yaklaşımlar bir kenara bırakılarak
değerlendirildiğinde, altında imzalarımızı
barındıran bu Anayasa Değişikliği Teklifinin
Türkiyede daha fazla demokrasi, daha geniş bir özgürlük alanı ve
daha güçlü bir hukuk devleti amaçladığı herkes tarafından
görülecektir.
Madde madde
incelenip değerlendirildiği zaman bu Anayasa
Değişikliği Teklifinin Anayasa Mahkemesine ilişkin
hükümleri noktasında da, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yapısına ilişkin değişiklikler bağlamında
da, siyasi partilerin kapatılmalarıyla ilgili düzenlemelerin
yapılması hususunda da evrensel demokratik kriterlerle birebir
örtüşen bir yaklaşım içerisinde hazırlanmış
olduğu görülecektir ama maalesef Anayasa Değişikliği
Teklifine bugüne kadar hiç kimse gerçekçi bir pencereden bakmayı
denemedi. Herkes bulunduğu yerin penceresinden, kendi siyasal
görüşleri zaviyesinden ve kendi muhalif bakış açısıyla
hapsolduğu yerden bu değişiklik teklifinin hükümlerini mahkûm
etmenin gayreti içerisinde oldu. Zaten, bu noktadaki eleştiri
zorluğunu, kürsüye gelen hatiplerin yaklaşımlarından da
rahatlıkla görebiliyoruz. Ekmek fiyatlarından yalan yanlış
rakamlarla bahsedildi; madde üzerinde alınan sözlerde maddenin içine hiç
girilmeksizin cümleler sarf edildi; Anayasa Değişikliği
Teklifinin maddeleri üzerinde gruplar adına sözler alındı,
demokratik açılımdan, Haburdan, şuradan, buradan söz edildi;
maddenin özüne giren, maddeleri özünden eleştiriye tabi tutan, Yarın
referanduma gidilmesi hâlinde halkımızın bu maddelere ret oyu
vermesini şu nedenle istiyoruz. diyen herhangi bir açıklama,
herhangi bir konuşma sağlıklı bir hukuk zemininde ve
inandırıcı bir temelde maalesef kurgulanamadı.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasa Değişikliği Teklifinin uzaktan
yakından Haburla, şurayla, burayla alakası yoktur.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Var, var. Nasıl böyle söylersiniz!
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Anayasa Değişikliği Teklifi Türkiyeye daha fazla
demokrasi getirmeyi amaçlamaktadır, doğru; Anayasa
Değişikliği Teklifi Türkiye demokrasisini yerel standartlardan
evrensel standartlara kavuşturmayı amaçlamaktadır, bu da
doğru.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Dönüştüremeyeceksiniz.
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Bakınız, demokratik açılım dediğimiz
şeyi bir bölgeye, bir coğrafyaya, bir soruna hapsedip
bırakamazsınız. Evet, biliyorum, terörle mücadele bir istismar
aracı olarak birileri tarafından kullanılacaktır
OKTAY VURAL
(İzmir) Ayıp be, ayıp!
SUAT KILIÇ
(Devamla) -
demokratik açılım süreci bir istismar aracı olarak
birileri tarafından kullanılacaktır, Habur meselesi bir istismar
aracı olarak birileri tarafından kullanılacaktır ama biz
bütün bu istismar arayışlarının
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Daha yeni 2 tane asker şehit oldu!
ABDULLAH ÖZER
(Bursa) O sizin başınıza patlayacak!
BAŞKAN
Sayın Kılıç, süreniz doldu, lütfen tamamlayınız. Size
de ek süre veriyorum efendim, buyurun.
SUAT KILIÇ
(Devamla) -
karşısında bütün sorunların tek çözüm yolunun
demokrasi olduğuna inanmaya devam edeceğiz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kan üzerinden siyaset yapıyorsunuz be!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) İstismar sizden sorulur, sizden!
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri, lütfen
Lütfen
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Bütün sorunların tek çözüm yolunun özgürlüklerden
geçtiğine inanmaya devam edeceğiz, Türkiyenin var olan bütün
problemlerini çözebilmenin
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) En büyük problem sizsiniz, en büyük problem!
SUAT KILIÇ
(Devamla) -
yegâne yolunun hukuk devletinin sınırları
içerisinde kalmak olduğuna ilişkin inancımızı biz
korumaya devam edeceğiz. Hiçbir terör örgütü ve terörist faaliyet
demokrasi karşısında direnç gösterememiştir, hukuk devleti
karşısında direnç gösterememiştir.
ABDULLAH ÖZER
(Bursa) Affettiniz ya!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Onların ruhlarını incitme! Daha bugün
şehitlerimiz var.
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Bütün bu sıkıntıların tek çözüm yolu
demokrasidir, daha fazla demokrasidir, daha fazla özgürlüktür, hukuka, hukukun
üstünlüğüne sahip çıkmaktır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Çadır mahkemeleri mi!
SUAT KILIÇ
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, bakınız,
yapılmakta olan iş Türkiye açısından ve aziz Türk milleti
açısından çok doğru bir iştir.
ABDULLAH ÖZER
(Bursa) Konuştukça batıyorsun.
SUAT KILIÇ
(Devamla) - İnanıyorum ve biliyorum ki, bu Anayasa
Değişikliği Teklifine kabul oyu veremeyenler aslında
içlerinde derin bir teessür hissetmektedir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Günah çıkartıyorsun, günah!
ATİLA EMEK
(Antalya) Hayallerini sevsinler senin, hayallerini! Hayallerinle yaşa!
SUAT KILIÇ
(Devamla) O nedenledir ki, bu Anayasa değişikliği teklifini
eleştirirken ayetlere, hadislere bile sığınanlar baş
gösterebilmektedir.
S. NEVZAT KORMAZ
(Isparta) İstismarı en iyi sen bilirsin, sen!
SUAT KILIÇ
(Devamla) Ama değerli arkadaşlarım, ben şunu ifade
edeyim: Demokrasi zemininde doğru bir iş yapıyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yanlış, hayırlı değil.
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Milletvekillerimiz gizli oylarıyla, İç Tüzükün,
Anayasanın emirlerine paralel bir şekilde tercihlerini ortaya
koyabiliyorlar. Çünkü yapılmakta olan iş önemli ve değerli bir
iş.
OKTAY VURAL
(İzmir) 1 Marta da Recep Tayyip Erdoğan doğru diyordu.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Size kansaydık 1 Mart geçecekti! Hâlâ Amerikan
işgalinde olacaktı Türkiye.
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında kapsamlı ve
sağlıklı bir değişiklik yapıyoruz.
Bu süreçte beni
üzen bir tek şey var: Bu kürsüye gelip bu kadar konuştuğu hâlde,
bu kadar eleştirdiği hâlde, bu kadar bu Anayasa
değişiklikleri kınayıp tenkit ettiği hâlde ret oyu
verme hakkına bile sahip olmayan ana muhalefet milletvekillerinin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ATİLA EMEK
(Antalya) Sen işine bak işine! Sana mı ortak
olacağız! Çabaladıkça batıyorsun zaten. Hadi kaderinle
baş başa!
BAŞKAN
Sayın Kılıç, ek süreniz de doldu efendim. Selamlama için
mikrofonunuzu tekrar açıyorum, lütfen Genel Kurulu selamlayınız.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Sen kendi adına konuş, kendi adına!
ATİLA EMEK
(Antalya) - Sen kendi hâline bak!
BAŞKAN
Lütfen değerli arkadaşlar
SUAT KILIÇ
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, her milletvekili kendi özgür
iradesiyle kabul, ret veya çekimser oyunu kullanma imkânına
kavuştuğu gün ben de Türkiyenin demokrasisi yerel olmaktan
çıkmış, evrensel olmaya hak kazanmıştır
diyeceğim.
Sizleri
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ATİLA EMEK
(Antalya) Hadi
Senin bataklığına düşmeyeceğiz!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, ana muhalefet partisi milletvekillerine
isim vererek sataştı. İki dakika açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Tabii efendim, buyurun.
Ana muhalefet
partisinden bahsetti, bir açıklama yapacaksınız.
İki dakika
yeter mi efendim? İki dakikada özetlersiniz siz efendim.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun, Samsun
Milletvekili Suat Kılıçın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Değerli arkadaşlar, bu müzakereler istenilmeyen bir
istikamette sürüyor. Ben vaktinizi fazla işgal etmeyeceğim, ancak bir
parti genel merkezinin, iktidar partisinin genel merkezinde hazırlanan bir
taslak, âdeta bir partinin İç Tüzükü niteliğinde bir taslak burada
ulusal mutabakat aranmadan sadece bir partinin, çoğunluk partisinin,
iktidar partisinin dayatmasıyla Anayasa maddesi hâline getirilmeye
çalışılıyor. Cumhuriyet Halk Partisi ve diğer
muhalefet partileri milletvekilleri istedikleri gibi özgürce hareket
etmektedirler. Sanki oy kullanmamak suçmuş gibi çıkıp burada
hesap soracaksınız.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Bırakın o zaman.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) - Sizden alacak dersimiz yok, sizden alacak dersimiz yok! (CHP
sıralarından alkışlar) Sizin bu kürsüdeki sözlerinizi
dinlemeye ihtiyacımız da yok. İhtiyacımız da yok!
Eğer sizin her dediğinize kansaydık
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Bir dakika
arkadaşlar
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Eğer sizin her dediğinize kansaydık, 1 Mart
Tezkeresi bu Meclisten geçerdi, 60 bin Amerikan askerinin işgali
altında olurdu Türkiye şu anda. Irakta öldürülen 1 milyon
Müslümanın sorumluları arasında Türkiye Cumhuriyeti de olurdu.
İyi ki sizi dinlemedik, doğru yaptık, kaç sene sonra ortaya
çıktı.
Yüce Meclise
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Peki Sayın Anadol.
Sayın
milletvekilleri, şahısları adına konuşmalara
geçiyoruz.
İlk söz
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, kısa bir söz almak
istiyorum, kısa bir açıklama yapacağım.
BAŞKAN
Yerinizden mi efendim?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Evet.
BAŞKAN
Tabii buyurun.
Sanıyorum
Sayın Karaibrahimin demin gündeme getirdiği konuyla ilgili.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bir iktidar partisi, bir ana muhalefet partisi, araya
nasıl gireceğiz?
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Giresun ili
Dereli ilçesi Tamdere mevkisinde teröristlerce yola döşenen
mayının uzaktan kumandayla patlatılmasıyla şehit olan
astsubaya Allahtan rahmet, yakınlarına ve Türk milletine
başsağlığı, yaralı 2 ere acil şifalar
dileyen açıklaması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bugün, bildiğiniz gibi, Giresunda Dereli-Tamdere
arasında teröristlerin yola döşediği mayının uzaktan
patlatılması neticesinde 1 astsubayımız şehit
olmuş, 2 güvenlik görevlimiz de yaralanmıştır.
Şehidimize Allahtan rahmet diliyorum, ailesine ve bütün milletimize
baş sağlığı diliyorum, yaralı askerlerimize de
acil şifalar diliyorum. İnşallah, temennimiz, ümidimiz en
kısa zamanda şehidimizin ve yaralılarımızın
kanının yerde kalmaması, güvenlik güçlerimizin teröristleri en
kısa zamanda etkisiz hâle getirmeleri. Allah yardımcıları
olsun.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak da
BAŞKAN - Bir
söz talebi daha var. Sayın Sönmez, siz mi talepte bulundunuz efendim?
H. HASAN SÖNMEZ
(Giresun) Evet.
BAŞKAN
Buyurun.
13.- Giresun Milletvekili H. Hasan Sönmezin, Giresun ili
Dereli ilçesi Tamdere mevkisinde teröristlerce yola döşenen
mayının uzaktan kumandayla patlatılmasıyla şehit olan
astsubaya Allahtan rahmet, yakınlarına ve Türk milletine
başsağlığı, yaralı 2 ere acil şifalar
dileyen açıklaması
H. HASAN SÖNMEZ
(Giresun) Sayın Başkanım, epey süre oldu ama herhâlde ekrana
sıkı bakamadığınız için yeni gördünüz.
BAŞKAN
Evet.
H. HASAN SÖNMEZ
(Giresun) Teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için.
Ben de Giresun
ilimiz Dereli ilçesi Tamdere mevkisinde teröristlerce yola döşenen
mayının uzaktan kumandayla patlaması sonucu şehit olan
astsubayımıza Allahtan rahmet diliyorum, yakınlarına ve
milletimize başsağlığı diliyorum, yaralı 2
erimize şifalar diliyorum ve bu olaya sebep olan teröristlerin en
kısa sürede yakalanarak adalete teslim edilmelerini ümit ediyor ve
bekliyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Sönmez, teşekkür ederim.
Bana
ulaşmış bu konuda başka bir söz talebi yok.
Ben de
arkadaşlarımızın bu dileklerine
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) - Aynı konuda Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak
BAŞKAN
Sayın Şandır, tabii.
Buyurun efendim.
14.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
Giresun ili Dereli ilçesi Tamdere mevkisinde teröristlerce yola döşenen
mayının uzaktan kumandayla patlatılmasıyla şehit olan
astsubaya Allahtan rahmet, yakınlarına ve Türk milletine
başsağlığı, yaralı 2 ere acil şifalar
dileyen açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak, Giresunda yaşanan bu menfur hadiseyi
şiddetle ve nefretle kınıyoruz. Milletimizin başı
sağ olsun.
Bu olay bir
olayı daha dikkate getirmeli. Giresunlular bilirler, bölücü terör örgütü
dağların Karadeniz tarafına inememişti, yıllardır
bu gayret içerisinde bu mücadeleyi veriyorlardı ama şimdi, sahile çok
yakın bir mesafede uzaktan kumandalı mayın döşeyerek 1
askerimizi şehit etmişlerdir, 3 askerimizi de
yaralamışlardır.
Bu olayın,
bir hafta önce yine Giresunda -aynı mahiyette olmasa bile- bir
çatışmanın sonrasında cereyan etmiş olması, aynen
Samsundaki gibi gene kınadığımız bir olay
sonrası yine böyle ölümlü bir saldırının organize
edilmiş olması, ortaya konulmuş olması Hükûmeti ve
Türkiyeyi, tüm toplumu bu konuda duyarlı ve dikkatli olmaya mecbur
bırakmalı. Bunu bir uyarı olarak ifade ediyorum ve bu noktada
Hükûmeti daha duyarlı olmaya
Ve bu açılım denen hadisenin,
korkarız ki daha kötü sonuçlara ulaşacağı gibi bir
endişemizi de ifade ediyor, tekrar milletimizin başı sağ
olsun, şehidimize rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar
diliyoruz efendim.
BAŞKAN
Peki, çok teşekkür ediyoruz.
Başkanlık
Divanı olarak biz de tabii ki rahmet diliyoruz şehidimize ve
yaralılarımızın kısa sürede
sağlıklarına kavuşmalarını temenni ediyoruz,
ailesine ve milletimize başsağlığı diliyoruz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN -
Şahıslar adına ilk söz, Bartın Milletvekili Sayın
Yılmaz Tunç.
Sayın Tunç,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Anayasanın 148inci maddesinde değişiklik yapan 19uncu madde
hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum, bu
vesileyle, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Ben de Giresunda
şehit olan astsubayımıza Allahtan rahmet diliyor, yaralı
askerlerimize acil şifalar diliyorum ve bu olayın faillerini, terörü
nefretle kınıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu maddeyle Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkileri
arasına Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal
edildiğini iddia eden vatandaşlarımızın bireysel
başvurularının incelenmesi dâhil edilmekte, Yüce Divan
kararlarının yeniden incelenmesini talep etme imkânı
getirilmekte, Yüce Divan sıfatıyla yargılanacak kişiler
arasına Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Genelkurmay
Başkanı ve kuvvet komutanları da eklenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, anayasal sistemimizi çağın gereklerine yaklaştıran,
demokratik hukuk devleti ilkelerine uyarlayan bu önemli
değişikliklerin, muhalefete mensup milletvekilleri tarafından
sürekli çarpıtıldığını, maddelerin
içeriğini, ne getirdiğini tartışmak yerine sadece sloganik ifadelerle yersiz itirazlarda
bulunulduğunu görmekteyiz. Anayasa yargısının daha süratli
ve etkin bir biçimde çalışmasını sağlamak için üye
sayısını artırmanın, bütün çağdaş
demokrasilerde olduğu gibi yasama organından üye seçilmesinin,
vatandaşlarımız için bireysel başvuru yolunun getirilmesinin
neresi hukuk devleti ilkesine aykırıdır? Her önergesinin
gerekçesinde Bu teklifin içerisinde millet yoktur. diyenler,
vatandaşlarımızın haklarını Avrupada aramadan
önce kendi ülkesinde arayabilmesinin yolunu açan bu düzenlemeye neden
karşı çıkmaktadırlar?
Anayasa
Mahkemesine üye seçiminde Cumhurbaşkanının yetkilerinin
genişletildiğinden bahsedilmektedir; teklife bakıyoruz, bunun
tam tersi. Cumhurbaşkanı mevcut düzenlemede Anayasa Mahkemesinin 15
üyesinin tamamını seçerken, getirilen düzenlemeyle mahkemenin üye
sayısı 17ye çıkarılmakta, Cumhurbaşkanının
seçeceği üye 14e düşürülmektedir. Anayasa Mahkemesinin 17 üyesinden
3 üyesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmesine de itiraz
edilmektedir. Anayasa Mahkemesi bulunan dünyanın bütün gelişmiş
demokrasilerinde, Anayasa Mahkemelerinin demokratik meşruiyetini
kuvvetlendirmek için yasama organlarından üye seçilirken yasama
organından üye seçmeyen tek ülke Türkiyedir. Bizim yasama
organımızın üye seçemeyeceğini savunmak, daha da ileriye
giderek bunun Anayasanın 2nci ve 4üncü maddelerine aykırı
olduğunu, hukuk devletini ortadan kaldırmaya yönelik olduğunu
savunmak, hukukun üstünlüğünü, hukuk devletini, demokrasi ve cumhuriyeti,
millet iradesini içine sindirememiş olmanın bir göstergesidir.
Anayasa
Mahkemesinin yeni oluşumunda hukukçu olmayan yargıç
yapılanmasının artırıldığı yönündeki
eleştiriyi yapanlar değişiklik teklifini bir kez daha okusunlar,
bir de mevcut düzenlemeye baksınlar. Hangisi hukukçu üye
yapılanmasına daha müsaitmiş görürler.
Cumhurbaşkanının doğrudan seçeceği üye
sayısının 3ten 4e çıkarılarak bu sayının
hukukçular lehine artırılması, YÖKün teklif edeceği 2
üyenin hukukçu olma zorunluluğunun getirilmesi, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin baro üyesi bir hukukçuyu seçme imkânı getirilmiş
olması karşısında yeni oluşumda mevcut duruma göre
hukukçu üyelerin sayısı artarken hukukçu olmayan üye
sayısının artacağını savunmak teklifi
kasıtlı olarak çarpıtmaktan başka bir şey
değildir.
Değerli
milletvekilleri, muhalefet olmak her şeye karşı çıkmak
olmamalıdır. Bütün siyasi partilerin programlarında vaat
ettikleri geç kalınmış bu düzenlemeleri bugüne kadar
gerçekleştiremediğimiz için bu milletten özür dilemek yerine,
yıllardır konuşulan ancak bir türlü gerçekleştirilemeyen bu
olumlu düzenlemeleri AK PARTİli milletvekilleri teklif etti diye
karşı çıkmak sizlere hiçbir şey
kazandırmayacaktır.
EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) Bir şeyi de doğru yapın be!
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Geç kaldınız.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Anayasa Mahkemesi 10 ve 42nci maddelerde yapılan
değişikliği iptal ettiğinde Esas denetimi yaparak
yetkisini aştı. diyenler, bugün milletimizin gözü önünde, kendi
tabanlarının bile rahatsız olması pahasına Anayasa Mahkemesinin
güçsüzleştirildiğini iddia edebilmektedirler.
Bir taraftan Bu
değişiklikte millet yok. diyorsunuz, diğer taraftan AK
PARTİ bu değişiklikleri 2011 seçimleri öncesinde milletin
desteğini almak için yapıyor. diyorsunuz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Anlayamazsın, anlayamazsın.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - O zaman size şunu tavsiye ediyoruz: Madem ki millet AK
PARTİye Anayasa değişikliği nedeniyle teveccüh gösterecek
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tunç, size de ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı
tamamlayın efendim.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
mademki bu Anayasa değişikliğinin siyasi getirisi olacak, o
zaman, milletimizin bu isteğini, daha ilerisini teklif ederek siz
gerçekleştiriniz ve AK PARTİnin elinden bu siyasi getiriyi siz
alınız.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) 24üncü dönem inşallah.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Bunu yapamazsınız. Bunu yapabilmek için Türkiyenin
demokratikleşmesi gibi bir derdinizin olması gerekir, hukukun
üstünlüğünün hâkim olmasından korkmamanız gerekir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Önce bir kere senin Türkiye derdin olması lazım, Türkiye!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Bu ülkede hukuk dışı yapılanmalardan, millete
tuzak kurmak isteyenlerden hesap sorulmasından rahatsız
olmamanız gerekir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) 83üncü maddeyi kaldıralım. Hadi bakalım, hodri
meydan!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Atatürkün gösterdiği muasır medeniyet seviyesinin üstüne
çıkma hedefini dert edinmeniz gerekir.
İşte bu
dert bizde var, işte bu dert AK PARTİde var, bu dert Türkiye Büyük
Millet Meclisinde var, bu dert milletimizde var.
MUHARREM VARLI
(Adana) Ağzın eğilir, Atatürkü ağzına alma.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Ben, bu duygu ve düşüncelerle Anayasa
değişikliğinin hayırlı uğurlu olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Genç arkadaş, hadi bakalım, kaldıralım 83üncü
maddeyi!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi de şahıslar adına ikinci
söz, Balıkesir Milletvekili Sayın Hüseyin Pazarcıya aittir.
Sayın
Pazarcı, buyurun efendim.
Sizin de süreniz
beş dakikadır.
HÜSEYİN
PAZARCI (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime Giresundaki şehidimize ve yakın zamanda
vefat eden Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özoka rahmet
dileyerek başlamak istiyorum.
Anayasa
teklifinin 19uncu maddesiyle ilgili kişisel söz aldım ve hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Sürenin kısalığı nedeniyle
yalnızca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru üzerinde
duracağım bu konuşmamda. Temel hak ve özgürlüklerin
korunması açısından bireysel başvuru bir ideali
oluşturmaktadır. Ancak bu yolun açılmasına gidildiği
zaman konunun her yanıyla doğru değerlendirilmesi gerekmektedir.
Teklif yakından incelendiğinde bu açıdan birçok kuşkuya yer
verici özelliğe sahip bulunmaktadır.
En başta,
teklif, Anayasamızda yer alan tüm temel hak ve özgürlükleri değil
yalnızca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde korunan hak ve
özgürlüklerin korunmasını amaçlamaktadır. Bu da anayasal
sistemimizde temel hak ve özgürlüklerle ilgili yeni bir sınıflandırma
yapılmasını gerektirmektedir. Bu teklif kabul edildikten sonra
Anayasamızda açıkça öngörülen kişi hakları, sosyal ve
ekonomik haklar ile siyasi haklar anayasal düzeyde korunan birinci grubu
oluşturacaktır. İkinci grubu, Anayasanın 90ıncı
maddesine 2004te getirilen değişikliklere, yasaların üstün tutulması
kabul edilen temel hak ve özgürlüklere ilişkin antlaşmalardan
bireysel başvuruya tabi tutulması öngörülen Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi hakları girmektedir. Bunun
dışında kalan öteki antlaşmalara ilişkin temel hak ve
özgürlükler ise üçüncü grup anayasal düzeyde korunan haklar olmaktadır.
Buradan anlaşılacağı gibi Hükûmet, teklifle büyük ölçüde
Avrupa Sözleşmesinde yer almayan sosyal ve ekonomik hakların
bireysel başvuruyla korunmasını bir kenara bırakarak
çalışanların haklarını yine göz ardı etmiş bulunmaktadır.
Teklifin bir
başka kuşkuya yer veren yanı, bireysel başvuru
hakkının kamu gücü ihlallerine karşı
kullanılacağının öngörülmesi nedeniyle kamu gücü
ihlalleriyle hangi organların işlemlerinin kastedildiğinin
belirsizliğidir. Oysa bu konuda örnek gösterilen Almanyada kamu gücü
işlemleriyle devlet işlemleri kastedilmekte olup yasama, yürütme ve
yargı erklerinden her birinin işlemlerine karşı bireysel
başvuruda bulunulmaktadır.
Anayasamızın
Temel hak ve özgürlüklerin korunması başlığını
taşıyan 40ıncı maddesinin ikinci fıkrasında da
devlet işlemlerinden söz edilmesine bağlı olarak bizde de
bireysel başvurunun üç erkin işlemlerine karşı
doğrudan işletilebileceği yorumu olanaklıdır. Ancak
teklifte bireysel başvuru hakkı kullanılmadan önce kanun
yollarının tüketilmesi öngörüldüğü için bu yolun yalnızca
genel mahkemelerin kararlarına karşı açık olduğu
yorumu da yapılabilecektir. İkinci yorum hâlinde de, kanun yoluna
başvurulması öngörülmeyen ya da istisna getirilecek olan yasama ve
yürütme işlemlerinin durumu açık değildir.
Bu durum, teklif
metninde ve belki daha sonra usul ve esasların düzenlenmesini öngören
yasada açıklığa kavuşturulmadan teklif yeni sorunlara
meydan verecektir. Üstelik bu soru açıklığa kavuşturulmadan
teklif yasalaşır ve referanduma giderse, halk, içeriğini
bilmediği bu konuda nasıl evet ya da hayır diyecektir.
Teklifin
endişe veren bir yanı da genel mahkemelerin kesinleşen
kararlarının Anayasa Mahkemesi önüne götürülmesidir. Her ne kadar bu
kararlar bir temyizi oluşturmayacaksa da fiiliyatta Anayasa Mahkemesi
kararlarıyla Yargıtay ve Danıştay kararları
arasında görüş ayrılıklarının ortaya
çıkması ve bu çerçevede de üst yargı organları
arasındaki bu çelişkinin yargı sistemimize güveni sarsması
olası görülmektedir.
Teklifin bir
başka
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Pazarcı, size de ek süre veriyorum, konuşmanızı
tamamlayın lütfen.
HÜSEYİN
PAZARCI (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Teklifin bir
başka endişe veren yanı, Anayasa Mahkemesinin bu yükün
altından kalkamaması olasılığıdır. Anayasa
Mahkememiz yılda 70-80 davayı sonuçlandırmaktadır. 2009
yılı karar sayısı 72dir. Oysa bireysel başvuru
hakkının kabulüyle, bazı yazarlar, bu sayının
yılda 5 bine kadar varabileceğini tahmin etmektedir. Bugün 47
yargıçtan oluşan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bile
2009 yılında toplam 1.625 başvuruyu karara
bağladığı hesaba katılırsa, mahkemenin bu yükün
altından kalkamaması olasılığı önemlidir.
Teklifte
amaçlanan sonucun tam tersinin elde edilmesi olasılığı
bulunduğuna göre, davaların bu iş yükünün sonucunda uzaması
ve makul dava süresinin aşılmasına ya da aceleci kararlarla adil
yargılama ilkesine aykırı kararlar verilmesi olasılığı
ciddi olarak vardır. Dolayısıyla...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Pazarcı, ek süreniz de doldu. Sadece selamla yapmanız için
mikrofonu açıyorum, lütfen.
HÜSEYİN
PAZARCI (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dolayısıyla
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurularda düşüşün
sağlanması da gerçekçi görünmemektedir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Pazarcı.
Sayın
milletvekilleri, maddeyle ilgili İç Tüzük 72ye göre verilmiş iki
ayrı önerge var ama aynı mahiyette.
Şimdi
önergeleri okutuyorum, sonra oylarınıza sunacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğünün
72. maddesi uyarınca, görüşülmekte olan 497 Sıra
Sayılı Yasa Teklifinin 19. maddesi üzerindeki görüşmelerin devam
ettirilmesini arz ve talep ederiz.
|
|
Kemal
Kılıçdaroğlu |
Turgut Dibek |
Rasim Çakır |
|
|
İstanbul |
Kırklareli |
Edirne |
|
|
Hüseyin Ünsal |
Tayfur Süner |
|
|
|
Amasya |
Antalya |
|
Gerekçe:
Anayasa teklifi
ile Türkiye tarihi birikimine ters bir istikamete doğru çekilmek
istenmektedir.
Anayasa
değişikliği toplumsal bir talepten ve ihtiyaçlardan
kaynaklanmamıştır. Ne çiftçi, ne esnaf, ne işçi, ne emekli,
ne memur, ne de işsiz yurttaşımız Türkiyede bir Anayasa
değişikliği yapılmasına ilişkin bir talep ortaya
koymamıştır. Kaldı ki, Anayasa değişikliği
teklifi halkın hiçbir somut sorununa, hiçbir somut çözüm getirmemektedir.
Yani Anayasa değişikliğinin içeriği ile halkın
sorunları örtüşmemektedir.
Anayasa
değişikliği teklifi, halkın değil, siyası
iktidarın gündemidir. Yoksulluk, işsizlik ve yolsuzlukları
perdelemek ve önümüzdeki seçimleri Anayasa tartışmaları içinde
toplumun gerçek gündeminden uzaklaştırma amacını
gütmektedir.
Bu Anayasa
değişikliği siyasi iktidarın güncel
çıkarlarını gerçekleştirmek üzere ortaya
atılmıştır. Bu nedenledir ki, Parlamento içindeki hiçbir
siyasi parti tarafından desteklenmemektedir.
Bu Anayasa
değişikliği teklifi bir toplumsal mutabakatın değil,
siyasi iktidarın talebi olarak ortaya çıkmıştır. Bu
açıdan toplumu birleştirmeye değil ayrıştırmaya
yönelik bir tekliftir. Türkiyeyi ayrıştıran, Türkiyeyi
parçalamaya yönelik çok tehlikeli kamplaşmaların kaynağı
niteliğindedir.
Anayasa
değişikliği teklifinin tüm maddelerinin birlikte oylanması
hem Parlamentoya hem Türk halkına yapılan dayatmayı ortaya
koymaktadır. Tüm maddelerin birlikte oylanması bazı şeyleri
gözlerden kaçırmanın bir ifadesidir. Milletin vekiline maddeleri
teker teker oylama hakkı verilirken, milletin kendisinden bu hakkın
kaçırılması asla demokrasi anlayışıyla
bağdaşmaz.
Bu Anayasa
değişikliği teklifi bir dayatma niteliğindedir. Toplum
kesimlerinin desteği yerine Parlamento çoğunluğunun
dayatması ile hayata geçirilmeye çalışılmaktadır.
Böyle bir durum ancak darbe dönemlerinde olur, darbe dönemlerinde Anayasa
dayatılır.
Bu Anayasa
değişikliği teklifi, anayasal sistemimizin temel
dayanağını oluşturan üç temel erkten yargı erkini
özensiz, usule aykırı bir yaklaşımla siyasi iktidarın
hegemonyası altına alma planının uygulanma belgesidir.
Siyasi iktidar yargıyı ele geçirilmesi gereken bir unsur olarak
değerlendirmektedir. Yargının yürütmenin emrinde olduğu bir
sisteme demokrasi denilemez. Yargının siyasetin güdümüne sokulması
ancak, dikta özlemi ile açıklanabilir.
Bu Anayasa
teklifi Sayın Başbakanının ve siyasi iktidar yetkililerinin
kendilerini kurtarmak üzere kurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesinin
şekillenmesi Başbakan ve bakanları Yüce Divanda aklanmaya
yöneliktir. Çoğunluğu hukukçu olmayan bir mahkeme
kurgulandığından hukukçu olmayanların ceza
yargılaması yaptığı bir düzen kurulmaktadır.
İdarenin
eylem ve işlemlerinin odaklaşmanın tespitinde
gözetilmeyeceği ilkesi Anayasaya konularak, siyasetçiler sorumluluktan arındırılmaktadır.
Geçici 15. madde kaldırılırken, siyası iktidarlara
kalıcı dokunulmazlık getirilmektedir.
Bu düzenleme
iktidar partisinin hiçbir şekilde kapatılmayacağına
ilişkin bir düzenlemedir. Böylece iktidar mensuplarına hem
sorumsuzluk hem de dokunulmazlık getirilmektedir.
Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı da tamamen
değiştirilmektedir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu siyasi
iktidarın hedefi hâline getirilmiştir. Adalet Bakanı ve
müsteşarının konumunun yargı
bağımsızlığı açısından sorgulanırken,
başka bakanlık memurlarının da HSYKya dâhil edilmesi ile
yargı bağımsızlığı daha da zedelenir noktaya
taşınmıştır. Yine hâkim ve savcıların soruşturmalarında
Adalet Bakanına mutlak yetki verilmesi günümüzde yaşanan olaylar
düşünüldüğünde vahim sonuçlar doğuracağı açık bir
düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır.
Anayasalar
toplumsal mutabakat metinleridir. Bu nedenle oluşturulmalarında
mutlaka tüm toplum kesimlerinin katkısı sağlanmalıdır.
Anayasa metinlerinin toplumsal mutabakat değil toplumsal çatışma
metinlerine dönüştürülmesi toplumsal birlikteliğe zarar verir.
Toplumu gererek, ayrıştırarak siyaset yapma belki belirli bir
zaman diliminde bazı siyasi partilerin çıkarına olabilir. Ancak
unutulmamalıdır ki, Türk halkı kendini iradesini istismar eden
siyasi partilere mutlaka ve mutlaka sandıkta bunun hesabını
sorar.
Bu açıdan
söz konusu düzenlemenin görüşmelerine devam edilmelidir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Değişiklik Teklifinin 19. maddesinin TBMM İçtüzüğünün
72. maddesi uyarınca, görüşmelerinin devamına karar verilmesini
saygı ile arz ve talep ederiz.
|
|
Faruk Bal |
Oktay Vural |
Mehmet
Şandır |
|
|
Konya |
İzmir |
Mersin |
|
|
Kadir Ural |
S. Nevzat
Korkmaz |
Behiç Çelik |
|
|
Mersin |
Isparta |
Mersin |
Gerekçe:
Anayasalar,
vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan,
siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen
kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
İki ihtilal
ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen Türk demokrasisini;
21
yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
Asırlık
anayasa tartışmalarından kurtarmanın,
Her kesimin
benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin tek yolu toplumsal
uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu kurulmasını,
Partilerin
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını,
Siyasi partilerin
hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna
duyurulmasını,
Her partinin
görüş ve tavrının, yapılacak ilk seçimde milletin takdirine
sunulmasını,
Seçimler sonunda
oluşacak Meclisin ilk işinin anayasa değişikliğini
gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile
Milleti kucaklaştıracak,
Milletin
değerleri ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile
Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın
temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez
bütünlüğünü sağlayacak üniter yapı içinde Devleti kurum ve
kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokratik düzeni
iyileştirecek,
Cumhuriyetin
temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi
teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir
sözleşme belgesi niteliğinde anayasa değişikliği
kararını ilan etmiştir.
Anayasa
değişikliği ancak böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHPnin bu
teklifine kulak tıkamış, kendisi için
hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa
değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak
için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKPnin Anayasa
Değişiklik Teklifi, kendi hedefine ulaşmak için
hazırlanmıştır.
Bu teklif ile
kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve
denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal
sonucu olarak başta parti kapatma, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem
yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi getirilmektedir.
Bu teklifin
içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKPden
bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKPden
yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKPden
İş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKPden
düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak
ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8
yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP millet için
değil, kendini korumak için Anayasa değişikliği
yapmaktadır.
AKP, iyi niyetli
değildir, başlattığı PKK AÇILIMI için bu teklif ile
anayasal zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı etkisiz
hâle getirmektedir.
Bu hususlarda
uzlaşmaya varıncaya kadar görüşmelere devam edilmelidir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki, birlikte işleme
aldığım önergeleri oylarınıza sunacağım:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Madde üzerinde
gruplar ve şahıslar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi
soru-cevap işlemine geçeceğiz.
Sayın
Yıldız, buyurun.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bana göre, 19uncu maddedeki bu değişiklikle, Sayın Genelkurmay
Başkanımızın da ifade ettiği gibi, Türk Silahlı
Kuvvetlerine karşı asimetrik propagandaya destek vermektesiniz.
Hükûmeti, Hükûmet üyelerini, iş ve işlemlerinden dolayı Yüce
Divan dışında tutmaya çalışırken Genelkurmay
Başkanına, kuvvet komutanlarına Yüce Divan yolunu
açmanızı nasıl açıklayacaksınız? Acaba 27 Nisan
e-bildirgesini hazırlayan ve sizi iktidara taşıyan o dönemin
Genelkurmay Başkanını Yüce Divan koruma zırhına almak
mı istiyorsunuz?
19uncu maddeyle
yine, bireysel başvuru ile bireylerin sahip oldukları temel hak ve
özgürlüklerinin artacağını söylemektesiniz. Temel hak ve
özgürlüklerin sınanmasını ve referanduma götürülmesini
nasıl açıklayacaksınız?
Yine bir sorum:
Mahkeme kararları
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ederim, gelecek sefere sorarım.
BAŞKAN
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Komisyon
Başkanına: Sayın Başbakan basına yansıyan
açıklamalarında, tamamen yeni bir Anayasa yapılmasının
şu an için mümkün olmadığını ancak bu Anayasa
paketinin onaylanmasıyla yeni Anayasanın mümkün olabileceğini,
iş dünyası için çok önemli olan bazı kanunların şu
anki Anayasayla çıkarılmasının mümkün
olmadığını ifade etmişlerdir.
1) Şu an
neden yeni bir Anayasa yapılamaz?
2) İş
dünyası için önemli gördüğünüz düzenlemeleri mevcut Anayasanın
hangi maddeleri engelliyor? Bundan dolayı bu maddelerden hangilerini
şu an değiştiriyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakan, Sayın Başbakanın 17 Nisanda, bir
televizyon kanalında, Kanal 24teki Açık Görüş
programında sarf ettiği Anayasa değişikliği,
demokratik açılımın bir uzantısıdır;
atacağımız adımların önünü açıyor. sözünü
hatırlattığımızda sinirleniyor, inkâr ediyorsunuz.
1) Bu
yıkım projesi sizin ifadenizle bir AKP projesi. Anayasa
değişikliği yine bir AKP projesi olduğuna göre bu
irtibatın sizlere hatırlatılmasına ne diye
kızıyorsunuz?
2)
Atacağınız adımlardan neyi kastediyorsunuz? Bunların
içinde PKKnın diğer projelerinin hayata geçirilmesi var
mıdır? Milletin önüne bundan sonra neleri getireceğinizi
milletimiz bilmek istiyor.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Bu düzenlemeyle
birlikte her alanda insan hakları ihlallerinin ortadan
kaldırılması gerekmez mi? Şu anda İnsan Hakları
Mahkemesinde dava sayısı en fazla olan ülke olmamız sizi
rahatsız etmiyor mu? Daha dün, aldığı cezadan çoğunluk
diktatoryasıyla kurtulan grup başkan vekili, Türkiye Büyük Millet
Meclisine nasıl demokrasi dersi verebilir, nasıl ileri demokrasiden
bahsedebilir?
Dün burada
yaşananların siyaset kuşatmasıyla Anayasa Mahkemesinde ve
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda yaşanmaması için
Cumhuriyet Halk Partisi oy kullanmıyor, onun için muhalefet ediyor. Bunu
sizde mi anlayamıyorsunuz Sayın Bakan?
Ayrıca, bu
kadar uğraşacağınıza Başkan, gulûl suçu
işlerse ömür boyu dokunulmaz. diye bir madde getirseniz de bu kadar
eziyete ne kendinizi ne Parlamentoyu sokmanıza gerek kalmasa daha uygun
olmaz mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akkuş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakan; bu maddeye bir
fıkra eklenerek Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava
Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanı görevleriyle
ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar.
denmektedir. Ülkemizde birçok kurumun, mesela, MİT, YÖK, Karayolları
Genel Müdürlüğü, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, vesair,
başında bulunanlar Yüce Divanda yargılanmaz iken
komutanların Yüce Divanda yargılanması
ayrıcalığının sebebi nedir? Alt kademedeki askerî
yetkilileri sivil mahkemelerde yargılamak yolunu ısrarla takip etmeye
çalışırken bu, çifte standartlı, hipokrit bir davranış
değil midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Cengiz
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) Sayın Bakan, 18 Şubatta Sayın
Cumhurbaşkanı şunları ifade etmiştir: Çok süratli bir
yargı reformu yapmak gerekir ama yargı reformu yapılırken
bu çıkmaz sokak ya da kısır döngü çok derinleşmemeli ve bu
şekilde olmamalıdır. Daha çok politize olucu ve daha çok
tartışıcı ve daha çok kutuplaşıcı bir
şekilde asla olmamalıdır. Buna kesinlikle fırsat
verilmemelidir. Bu bağlamda, bu Anayasa teklifi Sayın
Cumhurbaşkanının tavsiyelerine, düşüncelerine,
arzuladığı anayasa hazırlama önerilerine uygun
hazırlanmış mıdır? Bu niyet Meclise
yansıtılmış mıdır?
Sayın
Cumhurbaşkanının 18 Martta, Sudana giderken Politize olmadan
Anayasa yapılsın. açıklaması doğrultusunda, bu
tadilat anayasası politize olmuş mudur? Sayın
Cumhurbaşkanının Hükûmete uyarılarını bu Hükûmet
algılamış mıdır?
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın
Başkan, Komisyonumuza bir soru oldu.
BAŞKAN
Komisyonun sanıyorum cevap kullanma talebi var.
Sayın Kuzu,
buyurun.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın
Başkanım, Sayın Uslu bir soru yöneltti Komisyon
Başkanlığımıza.
Sayın
Başbakanımızın yeni bir anayasa yapılması için
şu anda böyle bir imkânı olmadığını
söylediğini belirtti. Doğrudur, netice olarak, bu konuda biz daha
önce, 2007den bu tarafa sürekli gayret ettik. 2007de yeni bir anayasa
hazırlandı, sıfır anayasa sıfır plaka duruyor,
isterseniz onu getiririz. Şayet muhalefet partilerimiz hakikaten onu müzakereye
açıksa onu da yapabiliriz. Reel politik olarak demiştir, yoksa
şu an yeni bir anayasa yapmaya hukuken bir engel yok.
İkinci bir
husus, sorunun devamında, iş dünyası bu Anayasa çerçevesinde
kimi kanunlarının çıkarılamadığını
söylüyor. Tabii o kanunlar nelerdir, bilmiyorum ama iş dünyası da
malum, bu dünyanın bir parçası, ülkemizin bir parçası, eğer
sorunları varsa Anayasada çözülemiyorsa değiştirmek lazım.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Yıldız Hükûmet ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yüce Divan
açısından farklı bir muameleye tabi tutulduğunu söylediler.
Zannediyorum, bir yanlış anlaşılma söz konusu. Bu maddede,
tam aksine, aynı muameleye tabiler.
İkincisi:
Temel haklar neden referanduma gidiyor? dedi. Temel hakları
kısıtlayıcı bir düzenleme gitmiyor, temel hakları
genişletici bir düzenleme gidiyor. Bu, çok önemli.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ya Hayır. çıkarsa Sayın Bakan? Referandumdan ya
Hayır. çıkarsa?
BAŞKAN
Lütfen
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) İkincisi
Mevcut durum aynen devam eder
Hayır. çıkarsa. Genişletici bir düzenleme gidiyor.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bu ayıp, demokrasi ayıbıdır işte.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Evet, böyle bir ayıptan çekiniyorsanız, siz
de destek olun, referanduma gitmesin o zaman.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Doğru ya.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bu Meclis yapsın, niye referanduma gitsin?
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, böyle bir usulümüz yok, lütfen
Sayın Bakan,
siz devam edin.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sayın Korkmaz Demokratik açılımın
bir uzantısı mı Anayasa değişikliği? diyor.
Demokratik açılımı siz maalesef çok dar bir çerçevede
anlıyorsunuz ve ifade ediyorsunuz.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Açamıyorsunuz, açamıyorsunuz!
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Bizim demokratik açılımdan
anladığımız, Avrupa Birliğiyle müzakere eden, tam
üyeliği hedefleyen
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Habur! Habur!
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl)
kurulduğundan beri
çağdaşlaşmayı hedefleyen Türkiyenin demokratik
standartlarını, dünya standartlarına, Avrupa standartlarına
kavuşturmaktır. Bu da tüm ülkemizi, tüm kesimleri ilgilendirmektedir
ve bu yönde bu anayasal değişiklikler, 72 milyon
insanımızın demokratik standartlarını yükseltecektir.
Tabii ki bu anlamda demokratik açılıma da katkısı
olacaktır.
Sayın
Ağyüz İnsan Hakları Mahkemesinde en fazla davası olan ülke
olmak sizi rahatsız etmiyor mu? dedi. Elbette ki çok rahatsız
ediyor, hepimizi rahatsız etmesi gerekir. Zaten, bu
yaptığımız düzenlemeler, demokratik standartlarda
yapılan iyileştirmeler, işte, Türkiyenin uluslararası
alanda bu yaşadığı olumsuz tabloyu değiştirmeye
dönüktür. Ayrıca, bugün çok sayıda dava bulunması, maalesef,
geçmişten kaynaklanmaktadır. Bizim son dönemlerde, özellikle Avrupa
Birliği sürecinde atılan adımlarla aslında çok farklı
bir noktaya gelinmiştir.
ATİLLA KART
(Konya) Sekiz yıldır iktidarsınız.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Ancak, bu dönemde, bizim hükûmetlerimiz döneminde
yapılan düzenlemelerin etkileri önümüzdeki yıllarda daha çok
görülecektir. Şu anki giden dosyalar, bizden önceki dönemdeki ihlallerin
yansımaları, sonuçlarıdır. Bunu da dikkatinize getirmek
isterim.
ATİLLA KART
(Konya) Sekiz yıldır Türkiyeyi yönetiyorsunuz.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) İşte, bu olumsuzlukları istemiyorsak
değerli milletvekilleri, gelin, bu bireysel başvuru hakkına siz
de destek olun. Ülkemiz, uluslararası alanda, olumsuz, hepimizi son derece
rahatsız eden bu tablodan da kurtulsun. Sizi de yine bu değişimi
desteklemeye davet ediyorum.
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Siz bunları yapmazsanız Mahkemeye de gitmez.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sayın Akkuş Neden komutanlara bu
ayrıcalık? gibi bir soru sordular. Yaptıkları görev
itibarıyla, bu göreve verilen önem itibarıyla
yapıldığını söyleyebiliriz.
Cumhurbaşkanımızın
bu tartışmalara
ilişkin Sayın Cengizin sorusu
vardı. Biz bunu başından beri doğru bulmuyoruz.
Cumhurbaşkanlığı makamı tarafsızlığıyla
hepimizin yaklaşması gereken bir makam. Kendisinin, Meclisimizden
çıktığı zaman bu düzenlemeler, o zaman ancak ne yapıp
yapmayacağını tartışabiliriz. Bu aşamada
Sayın Cumhurbaşkanımızın bu tartışmalara
katılmasını son derece yersiz buluyoruz,
Cumhurbaşkanlığı makamına da uygun görmüyoruz.
BAŞKAN
Sayın Bakan, süreniz doldu efendim.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
ALİ TEMÜR
(Giresun) Sayın Başkan, yerimden söz almak istiyorum.
BAŞKAN
Önce Giresun Milletvekili Sayın Özkanın İç Tüzük 60a göre bir
söz talebi vardı.
Sayın Özkan,
buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın, Giresun ili
Dereli ilçesi Tamdere mevkisinde teröristlerce yola döşenen
mayının uzaktan kumandayla patlatılmasıyla şehit olan
astsubaya Allahtan rahmet, yakınlarına ve Türk milletine
başsağlığı, yaralı 2 ere acil şifalar
dileyen açıklaması
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Böyle bir
hadiseden dolayı söz almak istemezdim ancak Giresunun Dereli ilçesi
Tamdere mevkisinde meydana gelen menfur terör saldırısını
esefle kınadığımı belirtmek istiyorum. Bu hadisenin
açılım politikalarının nerelere kadar geldiğinin de
bir göstergesi olması açısından Hükûmetin ders
çıkarmasını bekliyorum. Bu olayda ve tüm terör olaylarında
şehit olan güvenlik gücü mensuplarımıza rahmet diliyorum,
yakınlarına ve yüce milletimize başsağlığı
dileklerimi iletiyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Teşekkür
ederim efendim.
BAŞKAN Ben
de teşekkür ederim Sayın Özkan.
Giresun
Milletvekiil Sayın Ali Temürün de yerinden, sanıyorum, yine
aynı konuyla ilgili söyleyecekleri var.
Buyurun.
16.- Giresun Milletvekili Ali Temürün, Giresun ili Dereli
ilçesi Tamdere mevkisinde teröristlerce yola döşenen mayının
uzaktan kumandayla patlatılmasıyla şehit olan astsubaya
Allahtan rahmet, yakınlarına ve Türk milletine
başsağlığı, yaralı 2 ere acil şifalar
dileyen açıklaması
ALİ TEMÜR
(Giresun) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Giresun ilimizin
Dereli ilçesi sınırları içerisinde, Uzundere mevkisinde askerî
aracımıza bir saldırı söz konusu olmuştur. Uzaktan
kumandalı patlayıcıyla yapılan saldırı sonucunda
1 astsubay çavuşumuz şehit olmuştur, 2 tane askerimiz
yaralanmıştır. Ben bu saldırıyı
kınıyorum. Şehidimize rahmet diliyorum; yakınlarına,
Giresun halkına ve milletimize başsağlığı
diliyorum, 2 tane yaralı askerimize de acil şifalar diliyorum.
Söz
verdiğiniz için teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Ben
de teşekkür ederim.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde on beş önerge vardır.
Ancak, bilindiği gibi, İç Tüzük gereği
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şimdi, 87nci maddeye göre, önergelerin işlemlerini
yanlış yapıyorsunuz. Şimdi, 63üncü maddeye göre, tutumunuz
hakkında söz istiyorum. Çünkü 87nci maddede diyor ki: Milletvekilleri
yedi önerge verir, grupların da ayrıca önerge verme hakları
saklıdır.
Uygun görürseniz
Bu Anayasa müzakeresidir. Biz burada önerge veriyoruz ama maalesef,
önergelerimiz, o korsan önergeler nedeniyle işleme girmiyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, milletvekillerinin
önergesine nasıl korsan diyebilir?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Anayasa Mahkemesi daha önce bu dört önerge hükmünü iptal etti. Bu
konuda bir usul tartışması açmanızı istiyorum.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Zamanında önerge verin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Korsan ne demek ya?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ya, sen ne karışıyorsun be Mustafa ya? Sen
karışma! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) - Zamanında önerge verin.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, bir okur musunuz. Bakın, metni bir okuyun.
BAŞKAN
Sayın Genç, bunlar defalarca okundu, Genel Kurulumuzda defalarca
tartışıldı ve şu anda yapılan uygulamada karar
kılındı.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama efendim, yani, biz şimdiye kadar usul
tartışmasını açmadıysak
BAŞKAN
Yapmış olduğumuz uygulama, tamamen İç Tüzüke uygun bir
uygulamadır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bakın, uygulama hatalı diyorum,
İç Tüzüke aykırı.
İç Tüzükte diyor ki: Milletvekilleri yedi önerge verir,
grupların da önerge verme hakkı saklıdır. Burada dört tane
grup var. Şimdi, eğer yarın sekiz tane grup olursa, eğer
öyle uygulamaya giderseniz, milletvekilleri hiç önerge vermez. Yani, bu
nasıl olsa Anayasa Mahkemesine de gideceği için
BAŞKAN
Efendim, önergeler, grupların verdiği önergeler değil, gruplara
mensup milletvekillerinin verdiği önergelerdir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yanlış anlıyor maddeyi.
BAŞKAN
Lütfen
Bakın, önergeler, grupların verdiği önergeler
değil, gruplara mensup milletvekillerinin verdiği önergelerdir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tamam canım.
BAŞKAN
Dolayısıyla, Sayın Genç, uygulamamızda herhangi bir
tereddüt yoktur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır. Mesela, şimdi, grubu olan arkadaşların
verdikleri önergeler -işleme alınan- milletvekili önergesi
değil, grup önergesi, değil mi?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Milletvekillerinin önergesi.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, grup önergesi efendim.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Hayır efendim, önergeler burada duruyor.
BAŞKAN
Mesela, Sayın Genç, dün sizin de bir önergeniz geldi.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Soralım canım, grup başkan vekilleri var burada,
orada önergeleri var.
BAŞKAN
Sayın Genç, bir saniye
KAMER GENÇ
(Tunceli) Grup önergesi mi
BAŞKAN Bir
saniye
Bir şey söyleyeceğim. Bir dakika
Dün sizin de kurada bir
önergeniz çıkmıştı, ben sizi aradım ama gerekçenizi
okudum. Dün bulunamadınız, herhâlde mazeretiniz vardı. Yani,
demek ki kurada sizin de önergeniz çıkabiliyor.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim, ben Konyada Atatürkçü Düşünce Derneğinin bir paneline
katılmıştım.
BAŞKAN
Evet, doğrudur, doğrudur efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben burada olmadığım için bu önergem
çıkmıştır.
BAŞKAN
Hayır
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben biliyorum da
BAŞKAN
Efendim, kurada çıktınız.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani burada olsaydım belki önergem kurada çıkmazdı.
BAŞKAN
Sayın Genç, bakın buradaki görevli arkadaşlarımız
KAMER GENÇ
(Tunceli) Orada, zaten hep Başkanlık Divanı AKPlilerin
elinde, böyle bir şey olur mu efendim?
BAŞKAN -
on
beş önergede kurayla yedi tanesini tespit ediyorlar.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şimdi Sayın Başkan, bakın bu konu Anayasa
Mahkemesine gidecek. Lütfen, burada, 63üncü maddeye göre tutumunuz
hakkında iki dakika bir söz verin efendim. Yani çok açık bir
usulsüzlük var.
BAŞKAN
Sayın Genç, bakın tutumumda İç Tüzüke ve uygulamaya
aykırı hiçbir husus söz konusu değildir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim bakın, İç Tüzükü okursanız, 87nci maddeye
göre Milletvekilleri yedi önerge verir. diyor, ayrıca da gruplar
Bakın
BAŞKAN
Efendim, İç Tüzükü, 87nci maddeyi defalarca okudum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ancak, her siyasi partinin de bir önerge verme hakkı var
efendim.
BAŞKAN
Milletvekili arkadaşlarımız, grup başkan vekili arkadaşlarımız
okudular.
KAMER GENÇ
(Tunceli) On bir önergeyi işleme koymanız gerekirken, tutuyorsunuz
yedi önergeyi işleme koyuyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, hayır, yanlış biliyor.
BAŞKAN
Hayır efendim öyle bir şey yok, yanlış. Uygulama
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Kura çekiliyor
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, bu konuda isterseniz bir usul tartışması
BAŞKAN
Düşünceniz yanlış.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bakın, bir beş dakika veya üç
dakika 63üncü maddeye göre
(AK PARTİ sıralarından hayır,
hayır sesleri)
BAŞKAN
Sayın Genç, böyle bir şey olmaz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani onların hayır demelerine bakmayın.
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
KAMER GENÇ
(Tunceli) Onların bazı şeyler öğrenmeye ihtiyacı
var.
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Biz biliyoruz, biliyoruz.
BAŞKAN
Şimdi, yedi önergeyi işleme alacağımı ifade
etmiştim
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bakın, bu konu Anayasa Mahkemesine
gidecek, bunu burada bir tartışalım efendim.
BAŞKAN
Sayın Genç, yani o kadar lüzumsuz ve gereksiz bir talepte bulunuyorsunuz ki.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yahu, siz okuduğunuzu anlıyor musunuz? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Bakın,
87nci maddede diyor ki: Her biri, milletvekilleri yedi önerge verir diyor.
BAŞKAN
Evet
KAMER GENÇ (Tunceli)
Ayrıca Her siyasi parti grubuna mensup milletvekilinin birer önerge
verme hakkı vardır. diyor. Yani siyasi parti grubunun
Bu, çok
açık yani. Milletvekilleri yedi önerge veriyor, ayrıca her siyasi
parti grubunun da ayrı önerge verme hakkı var efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tamamen yanlış anlıyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Efendim, bizim uygulamamızda herhangi bir yanlışlık,
İç Tüzüke aykırılık yok.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, isterseniz
BAŞKAN Bir
saniye
Sayın
Kılıçdaroğlu, ne diyeceksiniz?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) 72nci maddeye göre görüşmelerin devam
edilmesiyle ilgili bir önerge vermiştik efendim. O önerge konusunda
BAŞKAN
Okuttuk ya efendim sizin önergenizi.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Hayır, iki önerge verdik efendim, birisi okundu, birisi
okunmadı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Nasıl iki tane önerge?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) İki tane. Niye, sınırlama
mı var?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) MHPnin...
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Hayır, CHPnin iki önergesi vardı, diğer
arkadaşların da önergesi vardı.
BAŞKAN
Efendim, okuttum, oylattım ve geçti o.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) İki ayrı önerge vardı
efendim. Bizim CHPye ait milletvekili arkadaşların verdiği iki
önerge var, MHP Grubunun da bir önergesi var. Toplam üç önerge olması
lazım 72nci maddeye göre.
BAŞKAN
Yani 72nci maddeye göre, her milletvekili sayısınca önerge vermeyi
falan mı düşünüyorsunuz efendim?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Olabilir canım!
BAŞKAN
Efendim, öyle bir şey olabilir mi?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Niye olmasın?
BAŞKAN -
Lütfen arkadaşlar, lütfen
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, bu yasağı
nereye göre getiriyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, ondan benim haberim oldu. Benim,
oturumları yöneten Başkanınız olarak, 72nci maddeyle
ilgili uygulamam, bir tek önergeyi işleme almak, görüşmelere devam
edelim mi, etmeyelim mi diye Genel Kurulun görüşünü almak ve bu sorunu çözmek
şeklindedir ama 72nci maddeyle ilgili çokça önerge gelir, deminki gibi
çokça gerekçeler burada okunursa ben bunu bir hakkın suistimali olarak
değerlendiririm ve işleme alamam, hiçbir başkan da almaz.
Geçmişte de böyle bir uygulama olmamıştır.
Evet, siz
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) O zaman bizim önergemizi
BAŞKAN
Efendim?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Verdiğimiz ikinci önergeyi işleme
almadığınızı açıklamanız lazım.
BAŞKAN
Evet, tabii almadım.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Tutanaklara geçsin bakalım.
BAŞKAN
Efendim, almadım tabii. Niye almadım?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Siz, bize İç Tüzükün vermiş olduğu bir yetkiyi
ve bir hakkı gasbediyorsunuz ve bir Anayasa değişikliği
yapılıyor burada.
BAŞKAN
Çünkü benim birleşimleri yöneten Başkanınız olarak 72nci
maddeyle ilgili uygulamam, aslında, bir tek önergenin işleme
alınması.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Nerede yazıyor bu?
BAŞKAN -
Genel Kurul, görüşmelerin devamı şeklinde bir karar verirse
görüşmelere devam edilmesi, vermezse diğer bölüme geçilmesi
şeklindedir.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, nerede
yazıyor, bir tek önerge verileceği nerede yazıyor?
BAŞKAN
Benim İç Tüzükün 72nci maddesinden çıkardığım budur.
Ama önce Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz bu konuda bir önerge verdi ilk
maddeler görüşülürken, sonra siz de vermeye başladınız.
Şimdi, siz,
bu önerge sayılarını artırmayı düşünüyorsunuz.
Şimdi iki tane geldi, sanıyorum, biraz sonra beş tane gelir,
daha sonra on tane gelir.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Siz, niyeti nereden okuyorsunuz?
BAŞKAN
Efendim, böyle bir şey olmaz!
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, niyeti nereden
okuyorsunuz?
BAŞKAN
Böyle bir şey olmaz!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, izin verir misiniz
BAŞKAN
Buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 72/2 açık. 72de önerge diyor efendim.
BAŞKAN
Çünkü 72de sadece önerge demektedir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tekil orada Sayın Başkan.
BAŞKAN
Evet, tekildir, doğru.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İç Tüzük 87 önergeler diyor. 72/2 tekildir
Sayın Başkan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Her milletvekili bir önerge verir zaten.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 72/2: Görüşmelerin devamıyla ilgili bir
önerge verilebilir.
BAŞKAN
Gayet tabii, öyledir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bir önerge demiyor, hayır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tekil orada Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim, eğer bu konuda bir usul tartışması
açılmasını istiyorsanız açalım ama benim görüşüm
budur.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, önergeyi söylüyor. Orada sınırlama yoktur.
Sınırlamaya bakmanız için genel hükümlere bakmanız
lazım. Genel hükümlere bakarak değerlendirme yaparsınız.
Genel hükümlere göre de yedi tane önerge verme hakkı vardır milletvekillerinin.
BAŞKAN
Böyle bir uygulamanın 72nci maddenin gerekçelerine uygun
olmadığı kanaatindeyim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, Sayın Başkan, orada İç
Tüzük 72/2 açık. 87de önergeler diyor.
BAŞKAN
Evet, buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, 87 önergeleri
tanımlarken önergeler diye ifade ediyor, İç Tüzük 72/2de tekil bir
ifade var.
BAŞKAN
Doğru.
OKTAY VURAL
(İzmir) Doğru değil efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Görüşmelerin devamıyla ilgili bir önerge
verilebilir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yok canım.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Yok öyle bir şey.
BAŞKAN Ben
öyle yorumluyorum.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Aynı mahiyette
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hepsi aynı mahiyette çünkü
BAŞKAN
Efendim, bakın, Sayın
Kılıçdaroğlu, Sayın Vural, eğer Bu konuda bir usul
tartışması açalım. diyorsanız, ben yani
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır efendim, uygulama yapıldı, devam ediyor.
BAŞKAN
Oylama yapıldı ama bundan sonrası madde görüşülürken bu
konuyu tekrar gündeme getirecekseniz orada bir usul tartışması
açarız. Lütfen, şimdi
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, önergeler okunuyor, bu konuda içtihat
oluşmuştur, uygulama vardır; önergeler okunmaktadır,
önergeler okunuyor, sınırlama yok.
BAŞKAN
Gayet tabii, geçti efendim, şu anda onu geride bıraktık.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bakın, Sayın Başkan, 87nci maddeyi bir
okursanız
BAŞKAN
Sayın Genç, yedi önergenin her madde üzerinde işleme
alınması konusunda
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim
BAŞKAN Her
maddeyle ilgili yedi önergenin işleme alınması konusunda
Divanımızca, Başkanlığımızca herhangi bir
tereddüt söz konusu değildir, yedi tanesi alınır. Çünkü şu
anda bakın 19uncu maddeyi görüşüyoruz, on sekiz madde boyunca her
maddeyle ilgili biz yedi önergeyi işleme aldık.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, bugüne kadar, yani bakın
BAŞKAN Yani
pazartesi gününden bu yana İç Tüzükte bir değişiklik mi
yapıldı?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Eğer itiraz edilmezse siz bu uygulamayı götürebilirsiniz
ama itiraz ediyoruz.
BAŞKAN
87nci maddede bir değişiklik mi yapıldı, Sayın Genç,
ki şimdi önerge sayısını artıralım? Lütfen
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bu uygulama milletvekillerinin önerge verme hakkını
elinden alıyor. Bu, Anayasa Mahkemesine gitti, Anayasa Mahkemesi dört
önergeyi yeterli bulmadı.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, yedi önergeyi şimdi okutacağım,
sonra da bu önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 19 uncu maddesi ile
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 148 nci maddesine 2 inci
fıkradan sonra gelmek üzere eklenen ilk fıkrada geçen Anayasa
Mahkemesine başvurabilir. ibaresinin Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunabilir olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 19 uncu maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 148 nci maddesine 2 inci fıkradan sonra gelmek
üzere eklenen ilk fıkrada geçen Anayasa Mahkemesine başvurabilir.
ibaresinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilir olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ali
Öztürk
Konya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 19 uncu maddesi ile
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 148 nci maddesine 2 inci
fıkradan sonra gelmek üzere eklenen ilk fıkrada geçen Anayasa
Mahkemesine başvurabilir. ibaresinin Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunabilir olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 19 uncu maddesi ile
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 148 nci maddesine 2 inci
fıkradan sonra gelmek üzere eklenen ilk fıkrada geçen Anayasa
Mahkemesine başvurabilir. ibaresinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunabilir olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Abdurrahman
Arıcı
Antalya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 497 sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 19 ncu
maddesinin aşağıda ki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
|
Akın
Birdal |
Hasip Kaplan |
M. Nezir
Karabaş |
|
|
Diyarbakır |
Şırnak |
Bitlis |
|
|
Sırrı
Sakık |
İbrahim
Binici |
|
|
|
Muş |
Şanlıurfa |
|
Madde : 19 -
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 148 inci maddesinin birinci
fıkrasının birinci cümlesinin sonuna ve bireysel
başvuruları karara bağlar ibaresi, üçüncü
fıkrasındaki Cumhurbaşkanını, sözcüğünden sonra
gelmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, ibaresi
eklenmiş, beşinci fıkrası Yüce Divan kararlarına
karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Genel Kurulun
yeniden inceleme sonucunda verdiği kararlar kesindir. Şeklinde
değiştirilmiş, maddeye ikinci fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkralar ve üçüncü fıkradan sonra gelmek
üzere Genelkurmay Başkanı da görevleriyle ilgili suçlardan
dolayı Yüce Divanda yargılanırlar. şeklinde yeni bir
fıkra eklenmiş ve devamındaki fıkralar buna göre teselsül
ettirilmiştir.
Herkes,
Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla
Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvurular en geç iki yılda
sonuçlanır Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır.Bireysel
başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme
yapılamaz.Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla
düzenlenir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa değişikliği teklifinin, 19. maddesinin teklif
metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
|
|
Oktay Vural |
Mehmet
Şandır |
Behiç Çelik |
|
|
İzmir |
Mersin |
Mersin |
|
|
S. Nevzat
Korkmaz |
Şenol Bal |
Rıdvan
Yalçın |
|
|
Isparta |
İzmir |
Ordu |
|
|
|
Faruk Bal |
|
|
|
|
Konya |
|
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 19.
maddesinin Anayasaya aykırılığı nedeniyle Teklif
metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Ali Rıza
Öztürk |
Atilla Kart |
|
|
Mersin |
Konya |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Kart, konuşacaksınız herhâlde, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır efendim.
ATİLLA KART
(Konya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tarafımızdan verilen önerge hakkında konuşmak üzere söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi Başkanı Mahkemenin 48inci
kuruluş yıl dönümü sebebiyle birkaç gün önce bir konuşma yaptı.
Bu konuşmayı Anayasa değişikliğiyle
irtibatlandırarak, aradaki ilişkiyi kurarak bu konudaki görüş ve
düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sayın
Başkan şunları ifade etti, Anayasa Mahkemesi Başkanı:
2009 yılı itibarıyla Yargıtayın ceza dairelerinde 520
bin, hukuk dairelerinde 480 bin ve Yargıtay
Başsavcılığında 600 binin üzerinde olmak üzere toplam
1 milyon 600 bin civarında dosyanın biriktiğini,
Danıştayda ise 2008 yılı sonu verilerine göre 250 bin
civarındaki dosyanın ancak yüzde 39unun karara
çıktığını ifade etti. Devamında da Anayasa
Mahkemesinin 2005 yılından 2010 Nisan ayına kadar intikal eden
873 dosyanın 750sinin karara çıktığını ifade
ederek bir anlamda Anayasa Mahkemesinin başarısını, seri
iş yapma özelliğini dile getirdi.
Anayasa Mahkemesi
Başkanı, yine, maalesef bir taraftan karartma yapmakta ve siyasi
iktidara da maharetle siyasi malzeme yaratmaya çalışmaktadır.
Yargıtay ve
Danıştayın iş hacmindeki olağanüstü artış
ancak bu gerçeğe rağmen personel yapılanması ve fiziki
şartlardaki yetersizlik herkes tarafından bilinmekte olan bir
gerçektir. Bunu gidermek hükûmetlerin temel sorumluluğudur. Yargıtay
bünyesindeki çoğu dairenin cumartesi ve pazar günleri
çalıştığı, evlere dosyanın götürüldüğü bir
gerçektir. Hâl böyleyken bu gerçekleri görmezden gelip Anayasa Mahkemesinin
seri ve etkin çalışan bir mahkeme olduğu izlenimini vermek,
böyle bir gayretin içine girmek ancak tebessümle ve hayretle izlenebilecek olan
bir gelişmedir.
Anayasa Mahkemesi
Başkanının değerlendirmelerini elbette önemsiyorum ancak
adalet sistemiyle ilgili olarak böylesine kapsamlı değerlendirmeler
yapan, zaman zaman da gerçekleri ifade eden Başkan, her nedense anayasa
mahkemelerinin temel karakteristiğini belirleyen iki temel konuya temas
etmemeye özel bir gayret göstermiştir. Yüce Divan
yapılanmasındaki yetersizlik ve hukukçu olmayan yargıç
yapılanmasından hiç söz etmemiştir. Bu sebeple söylemleri havada
kalmıştır.
Yargıyla
ilgili her konuda genel değerlendirme yapan Anayasa Mahkemesi
Başkanına soruyoruz: Hâkimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Tanık Koruma
Kanunu, Temel Ceza Kanunlarına Uyum Getiren Kanun, Vakıflar Kanunu,
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Hakkında Kanun. Bu kanunlar
değerli arkadaşlarım, 2008 yılı Ocak, Şubat
ayından bu yana Anayasa Mahkemesinde bekliyor yani iki yılı
aşkın bir süreden bu yana Anayasa
Mahkemesinde bekliyor. Yine, bu süreçte Temmuz 2005 tarihinde
yasalaşan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı
Yasasının üç buçuk yıl bekledikten sonra Ocak 2009da karara
çıktığını da özellikle hatırlatmak istiyorum.
Peki, Sayın
Başkan, burada, ülkemizin siyasi geleceğini ve hukuk
mekanizmalarını doğrudan etkileyen bu yasaların
akıbetini belirsizliğe mahkûm ederken, hukuka aykırı
olduğu aşikâr olan bu yasaların yıllarca haksız ve hukuksuz
sonuçlar doğurmasına yol açan uygulamalar içindeyken Anayasa
Mahkemesi Başkanı olarak Mahkemenin gündemini neden özellikle
tıkadınız? Bu yasaların görüşülmesini neden
engellediniz, engellemeye devam ediyorsunuz? diyoruz. Bu soruya Anayasa
Mahkemesi Başkanının açıklama getirmesi gerekiyor.
Bu
açıklamayı değerlendirdiğimiz zaman ortaya şöyle bir
tablo çıkıyor sayın milletvekilleri: Mahkemenin elbette
diğer üyelerini ve tüzel kimliğini ayırarak söylüyorum, Anayasa
Mahkemesi Başkanı, siyasi iktidar ile olan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kart, size süre vereceğim ama -dün de konuşmuştuk-
burada olmayan ve bu iddialara cevap verme imkânına sahip olmayan
kişilerin isimlerini zikrederek konuşmak gerçekten Parlamentomuza yakışmıyor.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Gelsin otursun.
BAŞKAN Siz
hukukçu bir milletvekilisiniz. Buna riayet etmenizi istirham ediyorum.
Buyurun.
ATİLLA KART
(Devamla) Sayın Başkan, o kadar anlamsız, yersiz bir
uyarı yapıyorsunuz ki
Anayasa Mahkemesinin kuruluşunu
tartışıyoruz, değişikliğini
tartışıyoruz, siz diyorsunuz ki: Anayasa Mahkemesi
Başkanının uyarı ve eylemlerinden, işlemlerinden söz
etmeyin. Ondan sonra da burası Türkiye Büyük Millet Meclisi oluyor,
demokrasinin görüşüldüğü bir zemin oluyor! Söylediklerinizin hiçbir
kıymeti harbiyesi yok, hiç ciddiye alınır bir tarafı yok
Sayın Başkan.
BAŞKAN Bu
talep sizin grubunuzdan geldi Sayın Kart.
ATİLLA KART
(Devamla) Hiçbir anlamı yok söylediklerinizin.
BAŞKAN Bu
talep sizin grubunuzdan geldi.
ATİLLA KART
(Devamla) Gerçekten hiçbir anlamı yok, hiçbir ciddi tarafı yok. Biz
burada niçin varız? Niçin faaliyet gösteriyoruz?
RECEP KORAL
(İstanbul) Şahsiyetle uğraşmayın!
ATİLLA KART
(Devamla) Anayasa Mahkemesinin tasarruflarını, eylemlerini,
yapılanmasını, değişiklik gerekçelerini
konuşmuyor muyuz? Neyi konuşuyoruz biz?
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Hayır, Anayasa Mahkemesi
Başkanından bahsediyorsun!
ATİLLA KART
(Devamla) Anayasa Mahkemesi Başkanının tasarruf ve eylemlerini
elbette konuşacağız. Burada konuşmayacağız da
nerede konuşacağız?
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Dışarıda konuş!
ATİLLA KART
(Devamla) Sizin demokrasi anlayışınız işte bu kadar
sığ, bu kadar yüzeysel, bu kadar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kart, ek süreniz de doldu, çok teşekkür ederiz efendim.
ATİLLA KART
(Devamla) Demokrasi anlayışınızı
BAŞKAN
Sayın Kart, teşekkür ederiz, ek süreniz de doldu.
ATİLLA KART
(Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Kart, teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan, neye dayandırıyorsunuz
Burada olmayan kişiler hakkında konuşmayın. derken?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa değişikliği teklifinin, 19. maddesinin teklif
metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Şandır, gerekçeyi okutuyoruz değil mi efendim?
OKTAY VURAL
(İzmir) Konuşacağız Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Vural, buyurun, önergenizin gerekçesini açıklayınız.
(MHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART
(Konya) Sayın Başkan, harikalar yaratıyorsunuz! Sayın
Başkan, gerçekten harikalar yaratıyorsunuz!
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önergemiz
hakkında söz istedim. Anayasa Mahkemesinin görevi nedir? Hepimizin
uzlaştığı kurallara gücü elinde tutanın uyup
uymadığını ve bu güç karşısında da
bireylerin hakkını korumak, aynı zamanda kamu gücünü
kullanıp da bireylerin hakkını yiyen, yolsuzluk yapanların
da yargılanmasını sağlamak.
Dolayısıyla,
Anayasa Mahkemesinde aramamız gereken şey hak, hakikattir.
Dolayısıyla, eğer biz Anayasa Mahkemesinden adil olmayı,
hukukun üstünlüğüne saygı duymayı istiyorsak değerli
arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesine üye atamak için gücü elinde tutup
hakikati insanlara göre değerlendirmek doğru değildir. Hakikat
insanlara göre olmaz, insanlar hakikate göre değerlendirilir. O
bakımdan, bugün yaptığınız husus, insanları
atamak suretiyle hakikati şekillendirmektir. Bu bakımdan, son derece
yanlış bir değerlendirmeyle, hukuku üstün kılmak yerine,
hak haklının olması yerine hak güçlünündür diyor. Sizin burada
seçme hakkınız olacak, bir yıl sonra bu Meclise gelecek
çoğunluk iradesinin niye seçme hakkı olmayacak? Niye olmayacak? Bunun
hak neresindedir? İşte, bugün geldiğimiz bu noktada değerli
arkadaşlarım, görünen o ki, burada çıkar kaygısı var.
Çıkar kaygısının olduğu bir yerde Nefsani arzu ve
isteklerini, çıkarlarını kendine rehber edinen kimseyi gördün
mü? sorusuna hepinizin vermesi gereken bir cevap vardır: Çıkar
kaygısıyla hareket etmememiz lazım, hareket etmemelisiniz. Beni
yargılayacaklar, ben açılım yapacağım,
açılımın altyapısı için hâkim atayacağım,
yargıç atayacağım. Bu, son derece yanlıştır.
O bakımdan,
birinci söylediğim husus bu.
Biraz önce
söylediler, gerçekten değerli arkadaşlarım, doğru bir
şey yapmamız lazım. Bakın, Hazreti Ebubekir diyor ki: Size
yönetici oldum, fakat sizin için en hayırlısı değilim.
Eğer yönetimde iyi hizmet edersem bana yardımcı olunuz, etmezsem
beni doğru yolda gitmeye mecbur ediniz.
Değerli
arkadaşlarım, sizin göreviniz doğru yolda gitmesine mecbur
etmenizdir aynı zamanda. En hayırlısı değildir.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Siz kendi doğrunuza bakın.
OKTAY VURAL
(Devamla) O bakımdan, biraz önce söylediler, vehim. Evet, vehim değil.
Bu, Başbakanlıkta hazırlanmış İnsan Hakları
Raporu.
Değerli
arkadaşlarım, burada diyor ki: Türkiye devletinin dili Türkçedir
ibaresini anlamak hepten imkânsızdır.
Milletin bölünmez
bütünlüğü kavramı çok terstir.
Devletin ülkesi
ve ulusuyla bölünmez bütünlüğü ilkesi doğrudan doğruya
azınlık yaratmanın önünü engellemektir.
Değerli
arkadaşlarım, bunlar vehim değil, bunlar raporlarda var, size
gösterdim. Elinizi vicdanınıza koyunuz...
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Kim söylemiş?
OKTAY VURAL
(Devamla) Dolayısıyla, bunlar vehim değil. Bu vehimler
içerisinde yargıç atayarak, savcı atayarak hukukumuzu
dönüştürmek, yargıçlar devleti oluşturmak, bürokratik
oligarşiye millet iradesini teslim etmek doğru bir şey
değildir.
RECEP KORAL
(İstanbul) O sizin görüşünüz.
OKTAY VURAL
(Devamla) Bugün maalesef, maalesef şu kararı veren -Türkiye Büyük
Millet Meclisi burası- bir savcı kalkıp Türkiye Büyük Millet
Meclisinde hangi dillerde konuşma yapılacağına dair bir
düzenleme yoktur. diyorsa değerli arkadaşlarım, bu irade
yargıç iradesidir, hukuk değildir, hukuku üstün kılan bir irade
değildir. Buraya istediklerinizi yapmak için yargıç atarsanız
hakkı aramazsınız. Hakkı aramazsınız. Doğru
yapmıyorsunuz.
Bu bakımdan,
bu maddeyle ilgili ifade etmek istediğim bir başka konu var, bireysel
başvuru; sınırı yok bunun, herkes başvurabilir.
Biliyorsunuz,
teröristbaşının yeniden yargılanması için Terör
Kanununun 6ncı maddesinde bunlarla ilgili etkin pişmanlık
hususunu getirdiniz, çektiniz. Daha sonra, taş atan çocuklarla ilgili
yeniden yargılama imkânı getirdiniz; açığa
çıkarttık, çektiniz.
Şimdi,
burada bu teröristbaşı Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
yapma imkânı tanıyor musunuz tanımıyor musunuz?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) O yol kapalı.
OKTAY VURAL
(Devamla) Bunu bir kendi kendinize sormanızı istirham ediyorum.
Dolayısıyla burada vazgeçilmez şekilde, bu sevdanızdan
vazgeçmiş değilsiniz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) - İlanihaye kapanmıştır o yol.
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri, yerimizden söz atmayalım.
OKTAY VURAL
(Devamla) Bu değişiklikle
ilgili söylemek istediğim bir başka husus da
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Vural, süreniz doldu efendim. Sadece bir dakika ek süre ile
konuşmanızı tamamlamanızı istirham ediyorum.
Buyurun.
OKTAY VURAL
(Devamla) Evet, burada dikkat edilmesi gereken bir husus da Yüce Divan,
Anayasa Mahkemesi gibi milletin iradesini kullanan ve millete karşı
sorumlu olanların, seçilmiş olanların
yargılanacağı bir yere bürokratların
yargılanmasını getiriyorsunuz. Hangi ölçü, hangi uyarı sizi
oraya getirdi? Niye Emniyet Genel Müdürlüğü yok? Nedir burada? Yani bu
konuda dokunulmazlık zırhına koymak istediğiniz bildiri yayınlayanlar
mı var? Burada hani seçilmişler olacaktı?
Atanmışları getiriyorsunuz.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Yargıtay üyeleri nerede yargılanıyor?
Danıştay üyeleri nerede yargılanıyor? Anayasa Mahkemesinin
üyeleri nerede yargılanıyor?
OKTAY VURAL
(Devamla) Bu atanmışları getirmenizin sebebi nedir? Nerede, hangi
sırça köşkte yaptığınız paslaşmalardan sonra
yapılmıştır; bunu takdirlerinize sunuyorum.
Dolayısıyla,
Anayasa gibi önemli bir konuda, yargı ile ilgili yapılan bu
düzenlemeler konusunda istirham ediyorum, çok dikkatli davranınız.
Yapılan bir yanlış olursa bedelini hepimiz öderiz, telafisi
mümkün olmaz.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Hepimiz kazançlı çıkacağız, millet
kazançlı çıkacak.
OKTAY VURAL
(Devamla) Bu uyarılarla oylarınızı kullanmanızı
istirham ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Vural, teşekkür ederim.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz
istiyorum.
BAŞKAN
Hangi tutumum efendim?
MUHARREM
İNCE (Yalova) Az önce
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Efendim, az önce Sayın Atilla Kart
konuşurken müdahale ediyorsunuz ama iktidar kanadından
konuşanlara hiç müdahale etmiyorsunuz. O nedenle tutumunuz hakkında
söz istiyoruz efendim.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, tükenmiş bitmiş
bir işlem.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır efendim, tükenmiş
bitmiş değil.
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, Burada olmayan kişilerin
isimlerini zikretmeyin. dediğim için mi efendim? Burada bulunmayan
kişilerin isimlerini zikrederek burada onlardan bahsetmeyelim.
dediğim için, böyle uyardığım için değil mi?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır.
BAŞKAN
Şimdi, efendim, bu sizin talebinizdi. Bakın, zabıtlardan
okuyorum Sayın Kılıçdaroğlu.
Bakın,
Sayın Hüseyin Çelik bir hâkimden, bir millî eğitim müdüründen
bahsediyor. Siz diyorsunuz ki
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Evet.
BAŞKAN
Önce Sayın Kamer Genç O burada yok. diyor. Sonra Sayın
Başkan, söz konusu kişi Parlamentoda değildir. diyorsunuz siz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Evet, doğru diyorum.
BAŞKAN
Sonra devam ediyorsunuz: Söz konusu kişi, Millî Eğitim Müdürü
Parlamentoda değildir. diyorsunuz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Evet, doğru diyorum.
BAŞKAN
Devam ediyorsunuz sonra: O kişi burada yok. Savunma hakkı yok.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Evet.
BAŞKAN
Sayın Kart da diyor ki: Bu kabul edilemez. Yani o isimlerin burada
zikredilmesi kabul edilemez.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Onun baş tarafını da okur
musunuz?
BAŞKAN Ben
sizin beyanlarınızı size hatırlatıyorum. Bunu siz
istediniz.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bektaşinin Namaza
yaklaşmayınızı gibi oldu bu.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, onun baş
tarafını da okur musunuz?
BAŞKAN
Yani bunu isteyen sizsiniz, ben de sizin bu tavrınızı doğru
buldum.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Tamam, baş tarafını da
okuyun onun, ona neden itiraz ettim ben?
BAŞKAN
Efendim, Sayın Çelik
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Ne söyledi Sayın Çelik?
BAŞKAN
bir hâkimden bahsetmiş, bir millî eğitim müdürünün ismini
vermiş, bu hâkimin birtakım yanlışlıklar
yaptığını ileri sürmüş
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Ne söylemiş ama? Sayın Çelik ne
söyledi efendim, onu okuyun.
BAŞKAN
ve
onun isminden bahsetmiş.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Çelik ne söyledi efendim, onu
okuyun.
BAŞKAN - Siz
de diyorsunuz ki
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Çelik ne söyledi, onu okuyun.
BAŞKAN
- Burada bulunmayan kişilerin
ismini burada söylemeyelim çünkü savunma hakları yok. diyorsunuz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hayır efendim
Hayır efendim
Bakın, benim
BAŞKAN - Ben
de sizi tasdik ederek söylüyorum bunları.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Hatta, Sayın Kart da Evet, yani gerçekten kabul edilemez bir şeydir
bu. diyor, doğru olarak.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, bu bile sizin bu
Parlamentoyu ön yargılı yönettiğinizi gösteriyor. Ben size
söylüyorum: Sayın Hüseyin Çelikin konuşmasını niye
okumuyorsunuz? Ben o konuşmaya itiraz ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun gelin.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Ne için konuşacak?
BAŞKAN - Siz
usul tartışması mı istediniz efendim?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Evet efendim.
BAŞKAN
İki lehte, iki aleyhte kişiye söz vereceğim. Kimlere söz
vereceğimi lütfen yazılı olarak tespit edin çünkü
tartışma çıkıyor. Hatta yazılı olarak buraya
başvurursa arkadaşlar çok daha iyi olur.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, lehte
BAŞKAN
Sayın İncenin söz talebi var.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, lehte
BAŞKAN -
Aleyhte mi efendim?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Aleyhte.
BAŞKAN -
İkiniz de aleyhte, Sayın Kılıçdaroğlu aleyhte.
Lehte, Sayın
Canikli ve Sayın Bozdağ.
Evet Sayın
İnce, buyurun efendim.
Tutumum
hakkında söz istediniz, üç dakika süre veriyorum.
Buyurun.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Sataşırsan yanındayım
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Milletvekili olmadığı için cevap verme
imkânına sahip olmayan kişiler hakkında Genel Kurulda
eleştiride bulunmanın doğru olup olmadığı ve
iktidar partisi milletvekillerine bu konuda müsamahalı
davranılıp davranılmadığı konusunda
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sataşırsam
Sayın Başkan, sayın
milletvekilini uyarır mısın, Sataşırsan
yanındayım. diyor. Buyur gel! Buyur gel!
BAŞKAN
Sayın İnce, lütfen siz Genel Kurula hitap edin efendim.
Buyurun.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Sayın Başkan, CHPlilerin sözünü kesiyorsunuz,
AKPlilerin sözünü kesmiyorsunuz.
Burada olmayan
birinin hakkında konuşulmazmış. E Sayın Başbakan
arada sırada geliyor, hiç Başbakan hakkında konuşmayacak
mıyız?
Sayın
Başkan, siz dinlenikken imzanız olup olmadığını
fark etmemiştiniz, oysa şimdi çok yorgunsunuz. Türkiyenin iki
numaralı ismisiniz, sabahlara kadar
burada duruyorsunuz; oysa başkan vekilleriniz var, bunu yapabilir
ama yaptırmıyorsunuz. Ben size bir kardeşiniz olarak, yaşça
küçük bir arkadaşınız olarak bir tavsiyede bulunmak istiyorum:
Bence siz Akfırattaki villanızda, gidin biraz dinlenin. Akfırat
neresi? diye sorarsanız, hani şimdi hapiste olan, altın
kaplamalı silah hediye aldığınız ve vekâlet
verdiğiniz ve siz Vakıflar Bankasından sorumlu Bakanken Genel
Müdür Yardımcısı yaptığınız
akrabanızın üzerine alınan villa var ya, bence gidin orada biraz
dinlenin Sayın Başkan.
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Şov yapıyorsun, şov!
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Konuyla ne alakası var!
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Tutumla bunun ne ilgisi var!
MUHARREM
İNCE (Devamla) Yani kusura bakmayın ama AKPnin grup başkan
vekili gibi davranıyorsunuz. Siz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Başkanısınız, bizim de
Başkanımızsınız, MHPnin de
Başkanısınız, AKPnin de Başkanısınız,
bağımsızların da, herkesin Başkanısınız.
Siz, Cumhurbaşkanına vekâlet eden bir kişisiniz.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Konuya gel, konuya!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Siz, Başbakanın talimatlarıyla hareket etmeye mecbur
değilsiniz. Yani şimdi ben size şunu söylesem bu kürsüden:
Sayın Başkan, sürekli bana laf atıyorlar, siz mi
susturacaksınız ben mi susturacağım? dersem olur mu?
Bunlar olmaz.
RECEP KORAL
(İstanbul) Diyorsun zaten, her zaman söylüyorsun.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Ben size şunu söylüyorum Sayın Başkan:
Lütfen, dürüst çocuk diye kefil olduğunuz ama bugün hapiste olan
Akfırat Belediye Başkanının beldesine gidin, evinizde
birkaç gün dinlenin Sayın Başkanım. Yanlış
yapıyorsunuz, taraflı davranıyorsunuz, bizleri üzüyorsunuz.
Demokrasiye, Meclis yönetimine yakışmayan işler oluyor. Sizi
saygın bir konumda görmek isteriz biz, Cumhurbaşkanına vekâlet
eden hepimizin Başkanı demek isteriz. Sizi AKPnin grup başkan
vekili gibi görmek istemiyorum Sayın Başkan.
Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi lehte ve aleyhte söz vermeye devam
edeceğim.
Sayın
İnce, benim hayatta hiç villam olmadı. Akfıratta falan da
villam yok.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Akrabanızın oldu.
BAŞKAN - Var
olduğunu ispat ederseniz o villayı size
bağışlıyorum. Bak, Genel Kurulun huzurunda söylüyorum, var
olduğunu ispat edin o villayı size
bağışlayacağım.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Vekâlet verdiniz.
BAŞKAN
Efendim, şimdi, tabii, ben hukuki haklarımı yargı önünde
kullanırım ama onu burada söylemeyi de doğrusu zait addediyorum.
Şimdi,
tutumum hakkında usul tartışmasıyla ilgili lehinde söz
isteyen Sayın Bozdağa söz vereceğim.
Sayın
Bozdağ, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
açılan usul tartışmasında Başkanlık
Divanının tutumu lehinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, burada, Anayasanın bazı maddelerini
değiştiren teklifin müzakeresini yapıyoruz. Tabii, zaman zaman
burada tartışmalar yaşanıyor. İç Tüzükün hükümleri
Meclis Başkanlık Divanı tarafından uygulanmaya
çalışılırken bu Tüzük hükümlerinde olmayan birtakım
şeyler de gündeme getiriliyor, konuşuluyor. İşin
doğrusu, İç Tüzükün verdiği hükümlerin
Örneğin, İç
Tüzük 72ye göre -çok açık bizce- bir tane önerge verilirken iki tane,
başka konularda da bakıyorsunuz pek çok şey yapılıyor.
Bence, Başkanlık Divanı bu gibi konularda İç Tüzükün
gereklerini uyguladığı takdirde burada tartışmalar da
minimum düzeye inecektir. Bu noktada da Başkanın tutumu
doğrudur. Zira, burada konuşan hatip eğer İç Tüzükte olan
usullere uymuyorsa Başkanın hatibi uyarması, konuya davet
etmesi, Başkana İç Tüzük tarafından verilen bir görevdir.
Başkana Görevini niye yapıyorsun? Niye İç Tüzüke uygun
davranıyorsun? diye usul tartışması açmak da bu İç
Tüzüke uygun bir davranış değildir. Ben bu nedenle,
Başkanın tutumunun doğru olduğunu bir kez daha ifade etmek
istiyorum.
Ayrıca, bir
hususu da beyan etmek isterim, o da şu: Anayasa Mahkemesi Yüce Divan
sıfatıyla görev yaparken sadece kuvvet komutanlarını
yargılamıyor, Yargıtay Başkan ve üyelerini, Anayasa
Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Danıştay Başkan ve üyelerini
de yargılıyor; onlar da bürokrat.
Sadece birini görüp öbürünü görmemek yanlış olur.
İkincisi,
Abdullah Öcalanın bireysel başvurudan görülen, kesinleşen
davası nedeniyle yargıya başvurma hakkı yoktur. Neden
yoktur?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, 63e göre söz aldı.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Abdullah Öcalan AİHMe müracaat etmiştir,
orada başvuru hakkını kullanmış ve verdiği karar
da kesinleşmiştir. Bu bireysel başvuruyla ilgili düzenleme
bundan sonraki durumlar içindir, AİHMe gitmeyen konular içindir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, 63e göre söz aldı, bir
başka konuya cevap vermeye hakkı yok.
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun efendim, aleyhte.
Üç dakika süre
verdim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Tarafsızlığınızı
Sayın Bekir Bozdağ konuşurken de yine
kanıtladınız! Konuyla hiç ilgisi olmadığı hâlde
konuşma yaparken hiç müdahale etmediniz ama aynı konuşmayı
eğer biz yapsaydık siz hemen müdahale ederdiniz.
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Siz de biraz Muharrem İnceye müdahale edin!
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Sayın Başkan, burada Sayın Hüseyin
Çelik konuşurken, bir yargıç için kullandığı ifade
şuydu, öğretmenevini o hâkime peşkeş çekti diye. Ben de
bunun üzerine itiraz etmiştim zaten. Yoksa o yargıcı
eleştirebilirdi, yargıcın aldığı kararları
eleştirebilirdi ama hiç burada olmayan bir yargıca, kendisini savunma
olanağı bulmayan bir yargıca doğrudan suçlama getirmenin
yanlış olduğunu söylemiştim. Yoksa elbette ki biz Anayasa
Mahkemesini de Sayın Başbakanı da sizi de AKP Grubunu da CHP
Grubunu da eleştireceğiz ama eleştiriyi yaparken hakaret
etmeyeceğiz. İki, doğrudan doğruya onların kendilerini
savunamayacakları bir konumda ve yerde yapmayacağız bunu.
İkinci
önemli nokta: Bakın Sayın Başkan, siz Anayasa
değişiklikleri sırasında Başkanlık
yapıyorsunuz. Sizin burada olmadığınız zamanlarda
çoğu kez AKPden görevli arkadaşlarımız, başkan
vekilleri yönetiyorlar. Hiçbir zaman onların tutumları sizin
tutumunuz kadar eleştirilmedi. Hatta sabahleyin görüşmeler
yapıldı, bizim onlardan yana şikâyetimiz zaman zaman olur ama
onun dışında fazla bir şikâyetimiz olmaz. Ama siz geriye
dönüp o tutanaklara bir bakın, sizin konumunuzu niçin biz
tartışma konusu yapıyoruz? Siz, samimi söylüyorum, AKP grup
başkan vekillerinin tarafsızlığından değil,
onların tarafından daha da ileride bir taraf
konumundasınız. Siz Parlamentoyu böyle yönetemezsiniz.
Yönetemediğiniz için de gerginlikler oluyor. Yönetemediğiniz için
çatışma çıkıyor burada.
Ben size
şunu söyleyeyim: Siz bu kadar süredir yönetiyorsunuz, hiç grup başkan
vekillerini odanıza davet ettiniz mi? Bu tartışmalar niye
çıkıyor diye sordunuz mu? Siz yönetemiyorsunuz, tarafsız
değilsiniz.
Şu
kuşkuyu biz üstümüzden atmak istiyoruz: Sayın Başkan
birilerinden talimat aldı, İç Tüzükü bir tarafa bırakın,
muhalefetin engelleme haklarını bir tarafa bırakın, gücü,
oy gücünü, parmak gücünü kullanın, hukuku da atın bir tarafa, siz bu
Anayasayı buradan geçirin. Nitekim, bir milletvekili
arkadaşımız ilginç bir şey söyledi, onlar da tutanaklara
geçti: Biz, bu Anayasa değişikliğini, siz ne yaparsanız
yapın, ivedilikle buradan geçireceğiz. Hani, Anayasa
değişikliklerinde bir tartışma olacaktı, ivedilik
olmayacaktı.
RECEP KORAL
(İstanbul) Tartışmıyor muyuz yani?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bütün bunlar yapılırken siz müdahale
ettiniz mi Sayın Başkan? Etmediniz. Ben size şurada gelip
müdahale ettim ve söyledim: Bir milletvekili arkadaşımız şu
perdelerin hepsini çekti. Açık oylama
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, teşekkür ederim efendim.
RECEP KORAL
(İstanbul) Ne alakası var? İnanmadan söylüyorsunuz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Sayın Milletvekili, alakası yoksa o
perdeleri buradan kaldıralım o zaman.
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, teşekkür ederim.
RECEP KORAL
(İstanbul) Oy kullanmaya gir de bak nasıl oluyor, gizli mi,
açık mı?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Ben oy kullanarak sizin Anayasaya
aykırı eylemlerinize ortak olmam Beyefendi. (AK PARTİ
sıralarından Oo sesleri)
BAŞKAN -
Lütfen tartışmayalım.
Sayın
Canikli, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Sayın Başkanın tutumunun lehinde söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce yaşadığımız bir olay
nedeniyle, İç Tüzükün 63üncü maddesi çerçevesinde bir tartışma
açıldı. O çerçevede kanaatlerimizi, görüşlerimizi ifade
ediyoruz.
Biraz önce
Sayın Konuşmacı kanaatlerini ifade ederken, Sayın
Başkanının müdahalesi gibi gözüken ya da o şekilde
algılanan hususu Sayın Başkan biraz önce çok net olarak ifade
etti. Esasında, daha önce, muhalefete mensup
arkadaşlarımızın başka bir olay vesilesiyle Sayın
Başkanı davet ettikleri tutumun aynısıdır. Yani,
isimleri biraz önce Sayın Başkan tarafından tutanaklardan
okundu. O zaman, o arkadaşlarımız, aynı şekilde,
doğrudur yanlıştır, katılırsınız
katılmazsınız ya da bazı arkadaşlar bunun doğru
olduğuna inanır, bazıları eleştirebilir, ona bir
şey demiyorum ancak sadece aynı çizgide olmak gerekiyor, yani daha
tutarlı olmak gerekiyor. Onu söylemeye çalışıyorum.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Canikli, Başkan
tutarlı olursa başka sorun olmaz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Başkası için, başkası
olmadığı zaman ortaya koyduğunuz tavrı, aynı
şekilde, sizin kendi arkadaşınız konuşurken de
koyabilirseniz, bunu gösterebilirseniz o zaman saygıdeğer bir
görüş olarak ortaya çıkabilir bu, yani o zaman takdir edilebilir ama
savunması gereken, kendi açınızdan savunması gereken, sizin
açınızdan desteklemeniz gerektiğini düşündüğünüz bir
kişi olduğunda farklı bir tutum, konuşmacıya müdahale
ama kendi arkadaşınızla ilgili olduğu zaman da tamamen
zıt bir görüş, gerçekten, o zaman, çelişki olarak ortaya
çıkıyor. Bence bu çelişkinin giderilmesi gerekiyor. Ancak bu
olduğu zaman görüşleriniz, kanaatleriniz Genel Kurul tarafından
kabul görebilir ve o zaman anlamlı olabilir, aksi hâlde insanlar ciddiye
almaz.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce yine bir arkadaşımız tarafsız,
işte, konuşmacıların burada -biraz önce Sayın
Bozdağla ilgili- konunun dışında görüş beyan
ettiğini ifade etti.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) 63e göre söz aldı.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bakın, aşağı yukarı bir haftadan
fazla zamandır Anayasa görüşmeleri yapıyoruz. Kaç
arkadaşımız acaba bu konuşmalarında, bu kanaatlerinde
görüşlerini ifade ederken, tartıştığımız
konu olan Anayasanın ilgili maddesinin içeriğinde
sınırlı kaldı? Kaç arkadaşımız buna
bağlı kaldı? Kaç arkadaşımız, verdiği önerge
üzerinde, verdiği önergeyle sınırlı olarak o çerçevede
konuşma yaptı değerli arkadaşlar? Allah aşkına,
bir bakın lütfen
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, ne ilgisi var?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bir bakın
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Önergelerle ne ilgisi var?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bir bakın, ondan sonra
BAŞKAN
Sayın Canikli
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Elbette, İç Tüzük açık o konuda, bir
şey demiyorum, İç Tüzük açık, diyor ki: Her gelen konuşmacı,
hangi açıda, hangi alanda kendisine söz hakkı verilmişse onunla
sınırlı olarak, o içerikle bağlı olarak
konuşmasını yapmak zorundadır, tamamlamak zorundadır.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Kendi arkadaşların iftiraya kadar
attılar.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Kural bu ama ben bir realiteden bahsediyorum, ben bir gerçekten,
yaşadığımız süreçten
Canlı, çok canlı
Daha
bugün, dün, önceki gün, muhtemelen yarın da devam edecek. Biraz sonra
takip edin, arkadaşlarımızın verdiği önergelerde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Canikli, teşekkür ederim.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
önergenin konusu ve konuştukları
konuya bakın ve
BAŞKAN
Lütfen
Tamam.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
ondan sonra bu eleştirileri yapın.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Çok
teşekkür ederiz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Canikli, benim
buradan, oturduğum yerden konuşmama cevaben söylüyor. Hatip orada
sizin tutumunuzun lehinde söz aldı ama bir önceki konuşmada
Sayın Oktay Vuralın konuşmasına cevap verdi, buna siz
müdahale etmediniz. Hâlbuki dün bir konuşmacıya bu anlamda müdahale
ettiniz. Ben bunu hatırlatmak için müdahale ettim.
BAŞKAN -
Peki, teşekkür ederim.
Şimdi, bu
usul tartışması nereden çıkmıştı? Sayın
Kart konuşurken bir yüksek mahkeme başkanının isminden
bahsedince, ben dün yapılan görüşmeler sonucu burada mutabık
kaldığımız bir hususu hatırlattım. Biraz önce
Sayın Kılıçdaroğlunun beyanlarını sizlere
okudum. Bütün bunların üzerine -zabıtlardan okuyorum- şunu
söylemişim: Gayet tabii, yalnız bu beyanınızdan şöyle
bir sonuç çıkaralım -sizi kastederek söylüyorum Sayın
Kılıçdaroğlu- burada söz alan arkadaşlarımız, her
kim olursa olsun, burada bulunmayan kişilerle ilgili bu tür beyanlarda
bulunmamalıdırlar. O bakımdan haklısınız -size
haklısınız diyorum- çünkü burada cevap verme hakkı
olmayan bir kişiyle ilgili burada birtakım isnatlarda bulunmak
doğru olmaz, o bakımdan haklısınız. Bunu
zabıtlara geçirmiş olalım. Teşekkür ederim. Benim
hatırlatmak istediğim buydu.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, o konuşmayı siz yaptıktan sonra
zaten biz de tartışmayı kestik.
ATİLLA KART
(Konya) Konuşmayacak mıyız Sayın Başkan!
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Başkan, konu bitmiştir.
BAŞKAN
Tamam efendim.
O nedenle benim
tutumumu değiştirmeyi gerektirecek herhangi bir husus ortaya
çıkmamıştır. Ancak şunu da hatırlatayım:
Değerli arkadaşlar, benim burada Başkanlık yapmam ve
Meclisi yönetiyor olmam çok sık eleştiriliyor. İç Tüzükün 14üncü
maddesini okuyorum: Başkanın görevleri şunlardır: Türkiye
Büyük Millet Meclisini Meclis dışında temsil etmek, Genel Kurul
görüşmelerini yönetmek. Şimdi, benim, Anayasa ve İç Tüzükün
verdiği bu görevi yapıyor olmamı niye eleştiriyorsunuz?
Niye eleştiriyorsunuz? Ben görevimi yapıyorum, görevimi
yapıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, dolaylı olarak oyunuzu
açıklıyorsunuz. Muhalefetin sözünü keserek, muhalefetimizi
engelleyerek ihsası reyde bulunuyorsunuz.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Teamül var, teamül.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Oktay ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 497 sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 19 ncu
maddesinin aşağıda ki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Akın
Birdal (Diyarbakır) ve arkadaşları
Madde: 19 -
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 148 inci maddesinin birinci
fıkrasının birinci cümlesinin sonuna ve bireysel
başvuruları karara bağlar ibaresi, üçüncü
fıkrasındaki Cumhurbaşkanını, sözcüğünden sonra
gelmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, ibaresi
eklenmiş, beşinci fıkrası Yüce Divan kararlarına
karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Genel Kurulun
yeniden inceleme sonucunda verdiği kararlar kesindir. şeklinde
değiştirilmiş, maddeye ikinci fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkralar ve üçüncü fıkradan sonra gelmek
üzere Genelkurmay Başkanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı
Yüce Divanda yargılanırlar. şeklinde yeni bir fıkra
eklenmiş ve devamındaki fıkralar buna göre teselsül
ettirilmiştir.
Herkes,
Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal
edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.
Başvurular en geç iki yılda sonuçlanır. Başvuruda
bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması
şarttır. Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz. Bireysel başvuruya ilişkin usul
ve esaslar kanunla düzenlenir.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Birdal, buyurun efendim.
Süreniz beş
dakikadır. (BDP sıralarından alkışlar)
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 497
sıra sayılı Anayasanın kimi maddelerinde
değişiklik teklifi üzerinde 19uncu maddenin
değiştirilmesine ilişkin söz almış bulunuyorum.
Saygıyla selamlarım.
Şimdi,
gerçekten bu Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkının
getirilmesinden murat edilen nedir? Örneğin Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde mahkûm edilen ülkelerin birinci sırasında olan
Türkiyeyi alt sıralara çekmek mi murat ediliyor? İkincisi, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde yapılan başvuruların yüzde
86sı Türkiye Cumhuriyeti devleti aleyhine sonuçlanıyor. Acaba bunun
yüzdesini mi aşağıya çekmek murat ediliyor? Üçüncüsü, ödenen çok
yüklü, gerçekten
Örneğin 2007 yılında 7.297.065 euro, 2008de
5.734.111 euro, 2009da 6.132.434 euro Türkiye Cumhuriyeti mahkûm edilmiş.
Şimdi, örneğin Türkiyenin mahkûm edilmesine neden olan bu
yargı, insan hakları ve demokratikleşmeyle ilgili evrensel
hukuka ya da Türkiyenin taraf olduğu sözleşmelere uydurma gibi böyle
bir gereksinme duyuyor mu? Ya da duymadığı hâlde mahkemenin
karşısına gelen mahkûmları mahkûm ederken o kararı
veren yargıçlar Anayasanın 90ıncı maddesini esas alarak,
iç hukukta olmasa bile kabul ettiğimiz ulusalüstü hukukun iç hukukun
üstünde olduğunu kabul edip karar veriyorlar mı? Ve ne yazık ki
bunların böyle olmadığı görülüyor.
Şimdi, biz
buna karşın Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
hakkının tanınmasının süresinin belirtilmesi
gerektiğini düşünüyoruz, yani örneğin iki yıl olmalı,
aksi takdirde beş yıl, on yıl sürecektir ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine başvuru yollarını da,
kanallarını daraltacak ya da kapatacaktır.
Aslında bu
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi olsun ya da Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru olsun bunu bence aşağıya çekebilmenin tek
bir yolu aslında açılım olduğundan değil
olmadığındandır. Açılımdan burada kasıt
nedir? Kürt sorununun demokratik çözümüdür. İkincisi
demokratikleşmedir, yani düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki
engellerin kaldırılması, Terörle Mücadele Yasası ve Türk
Ceza Yasasındaki hukuk dışı uygulamaları
kaldırmak, cezaevlerinde insan haklarına dayalı düzenlemelerin
yapılması, örneğin şu anda 117 bin kişiye
ulaştı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç bu kadar tutuklu ve hükümlü
olmamıştı. Zaten Türkiye bu baskıcı yasaklarla
yarı cezaevine dönüştürülmüş durumda. O nedenle, bence
Türkiyeyi bir açık hava cezaevinden kurtarmak gerekiyor, özgür, demokratik
bir ülkeye dönüştürmek gerekiyor. Bunun referansı da belli.
Örneğin Avrupa Birliği sürecinde, tam üyelik sürecinde yükümlülük
altına gireceğimiz, kabul ettiğimiz bir Kopenhag Siyasi
Kriterleri başlığı var, demokrasi, insan hakları,
hukukun üstünlüğü ve azınlıkların korunması. Yani
şimdi, örneğin 1915in 95inci yılı nedeniyle Türkiye Büyük
Millet Meclisinin de gerçekten, bir oturum bence- açılması ve bunun
burada, insanlığa karşı işlenen suçun
sorgulanması gerekebilirdi. Niye tarihçilere bırakıyoruz?
O nedenle, burada
siyasi iradedir asıl olan, halkların kardeşliğini, bölge
halklarıyla dostluğu oluşturacak olan siyasi iradedir ve bu
iradeyi ortaya koyacak olan da Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
Şimdi,
ayrıca yine getirilen buradaki değişiklik önerimizde,
askerlerin, generallerin Yüce Mahkemede -Yüce Divanda- değil sivil
mahkemelerde yargılanmasını öngörüyoruz. Eğer, gerçekten
askerlere karşı bu Anayasa üzerindeki vesayeti kaldırmak
istiyorsanız önce Genelkurmayı Millî Savunma
Bakanlığına bağlayın, artı, Millî Güvenlik
Kurulunu kaldırın, artı, askerlerin, silahlı kuvvetlerin
harcamalarını bir denetime alın. İhalesi belli değil,
alımı belli değil, ne alınıyor, ne satılıyor,
nereden alınıyor, ne karşılığında
alınıyor, bunlar belli değil.
O nedenle, bu
Anayasa üzerindeki vesayeti önce bu düzenlemelerle belki kaldırabiliriz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen tamamlayınız efendim sözlerinizi.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bu nedenle,
arkadaşlar, bence Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki ve Anayasa
Mahkemesindeki bireysel başvuru sayısını ve
sonuçlarını ortadan kaldırabilmek için, insan haklarına
dayalı, hukukun üstünlüğünü temel alan, demokratik, sivil toplum
rejimini öngören, çoğulcu ve herkesin kendisini görebileceği bir
anayasadır. Böyle bir anayasa ancak bu düzenlemeleri yapar. Yoksa bugün
gerçekten trajediler yaşanıyor her alanda, her zamanda; bugün
Karadenizde, yarın Anadoluda, başka bir gün de başka bir
yerde. Bunlar, sorunların demokratik çözümü konusunda bir irade
gösterememekten kaynaklanan durumlardır.
Nedir bunun
anahtarı? Barıştır. Bütün farklı olanların bir
arada, barış içinde, kardeşçe yaşayabileceği, Türkiye
Cumhuriyeti yurttaşı olarak farklının saygı görmesinin
istenmesi kültürüdür. Bunu yapalım. Yoksa yarın burada -her gün
neredeyse- kalkan arkadaşlarımız, gerçekten, yaşanan
trajedilerden ötürü üzüntülerini bildirmek durumunda kalacaklardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Birdal, çok teşekkür ederim.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ederim, sağ olasınız.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
şimdi okutacağım dört önerge de aynı mahiyettedir. O
nedenle önergeleri birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde
önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi
ve diğer önergelerin imza sahiplerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 19 uncu maddesi ile
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 148 nci maddesine 2 inci
fıkradan sonra gelmek üzere eklenen ilk fıkrada geçen Anayasa
Mahkemesine başvurabilir. ibaresinin Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunabilir olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Abdurrahman Arıcı
Antalya
Veysi Kaynak
Kahramanmaraş
Ali Öztürk
Konya
Mehmet Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Arıcı, konuşacak mısınız gerekçeyi mi
okutalım?
ABDURRAHMAN ARICI
(Antalya) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçe
Okuyun:
Gerekçe:
Başvurunun
bireysel haklar için olduğu hususu açıklığa
kavuşturulmuştur.
BAŞKAN
Sayın Kaynak?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) - Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçe
Gerekçeler aynı.
Sayın
Öztürk?
ALİ ÖZTÜRK
(Konya) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçe
Sayın
Helvacıoğlu?
M. YILMAZ
HELVACIOĞLU (Siirt) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçe
Sayın
milletvekilleri, birlikte işleme aldığım önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, 19uncu madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
maddenin gizli oylamasına başlayacağız.
Ancak
değerli arkadaşlarım, lütfen henüz sıraya girmeyin, daha
gizli oylamayı başlatmadım.
Gizli
oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum:
Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan Kâtip Üyelerden Komisyon
sırasındaki Kâtip Üye Adanadan başlayarak İstanbula kadar
-İstanbul dâhil- Hükûmet sırasındaki Kâtip Üye ise
İzmirden başlayarak Zonguldaka kadar -Zonguldak dâhil- adı
okunan milletvekiline biri beyaz biri yeşil biri de kırmızı
olmak üzere üç yuvarlak pulla mühürlü zarf verecek ve pul ve zarf verilen
milletvekilini ad defterinde işaretleyecektir. Milletvekilleri,
Başkanlık kürsüsünün sağında ve solunda yer alan
kabinlerden başka yerde oylarını kullanmayacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz olanı kabul,
kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu
ifade etmektedir. Oyunu kullanacak sayın üye, Kâtip Üyeden üç yuvarlak
pulla mühürlü zarf aldıktan ve adını ad defterine
işaretlettikten sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak
kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak, diğer iki
pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahare oy verme yerinden
çıkacak olan üye oy pulunun bulunduğu zarfı Başkanlık
Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır. Oylamada
adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.
Şimdi gizli
oylamaya Adana ilinden başlıyoruz, buyurun efendim.
(Oylar
toplandı)
BAŞKAN
Evet, oyunu kullanmayan arkadaşımız kaldı mı efendim?
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, milletvekilleri kendi iradeleriyle gelir, gelmez;
dolayısıyla geldi, gelmedi
Varsa vardır.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Mevcutlu olarak getiriliyorlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Mevcutlu olarak getirilecek değil yani. Polis zoruyla
mı getireceksiniz?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Mevcutlu olarak getiriliyorlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yanlış şeyler bunlar.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, isterseniz yarım saat yemek
molası verin, oylama yemekten sonra devam etsin.
OKTAY VURAL
(İzmir) Böyle bir baskı ortamı gizli oylamada
AHMET YENİ
(Samsun) Nerede baskı ortamı?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Herkes kendi isteğiyle geliyor, oyunu
kullanıyor ama kendi isteğiyle gelmeyip oy kullanmayanlar var.
BAŞKAN
Oyunu kullanmayan var mı?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Sandık başında kimse yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, bakın, bizim önergemizi
okumayan, daha sonra da burada oylamayı takip edip oylamayı
geciktirenle ilgili güvensizliğimiz devam ediyor ve
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Güvensizliği besleyen Sayın
Başkan sizsiniz, zatıaliniz bu güvensizliği besleyen.
OKTAY VURAL
(İzmir) Böyle bir şey olmaz efendim.
BAŞKAN Ne
yapmamı istiyorsunuz efendim?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Birkaç kez kürsüye kadar gelip
zatıalinize söyledim Orada tutanakları doğru okumayan
insanı almayın. diye ama bakın, şimdi
arkadaşımız orada.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, arkadaşlar
oylarını kullanıyorlar. Yani kullanmasalar mı? Özgürce oy
kullanmalarını engelleyelim mi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
Sayın Başkan
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Şimdi biz nasıl güveneceğiz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, önergeler standart önerge.
Arkadaşların eğer bir tereddütleri varsa kaset versinler,
istediklerinin sesiyle doldurtsunlar, orada okusunlar.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Olur mu böyle şey?
BAŞKAN
Efendim, kendisi şu anda nöbetçi kâtip üyedir. Ne yapmam lazım?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İzmir) Boşluk olmasın Sayın
Başkan, hiçbir boşluk olmasın.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne yapılması gerektiğini biz mi size
söyleyeceğiz?
BAŞKAN Biz
kendisini uyardık efendim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ne yaptı da uyarıyorsun Sayın
Başkan?
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, oturtmayacaksınız.
BAŞKAN Biz
uyardık.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bir yanlış yok, bir hata yok, bir
eksiklik yok, bir usul hatası yok; her şey kurala uygun ilerliyor
Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, önergeler hep standart
BAŞKAN
Bitti mi arkadaşlar? Var mı efendim daha? Bitti.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) -
fotokopi önergeler
Sesli kaset versinler, oradan
okunsun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Önergemizden paragraflar çalan, Allah bilir ne oluyor?
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, oy kullanma işlemi bitmiştir.
Lütfen oy
kutularını kaldırınız.
(Oyların
ayrımına başlandı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, önergelerin hepsi
standart, kopya önerge. Kaset doldursunlar, oradan okunsun önergeleri.
OKTAY VURAL
(İzmir) İstersen sen oku önergemizi!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sen oku!
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Kâtip üye mi takdir edecek ya!
OKTAY VURAL
(İzmir) Önergeyi Mustafa Elitaş okusun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ayıptır, Burada bir
yanlışlık var. diye söylenir mi, bu kadar gerilir mi!
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen oku! Çok istiyorsun herhâlde! Her bir AKP grup başkan
vekili bizim önergemizi okusunlar.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Divan üyesi olmayanlar orada Sayın Başkanım.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) O zaman, Divan üyeleri de eşit olsun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bizim güvenimiz kalmadı, Divan üyesi
olmayanların orada bulunmasına.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Her partiden 1 kişi bulunsun. 7 tane AKPden Divan üyesi
var ya.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Hepsi çıksın o zaman canım. İdare amirleri
AHMET YENİ
(Samsun) - Millet seçmiş, millet, o üyeleri.
ATİLA EMEK
(Antalya) - Millet hile yapsın diye
seçmemiş.
AHMET YENİ
(Samsun) Hiç biz hile yapmayız.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Hile yapıyor, hile.
AHMET YENİ
(Samsun) Hayır.
BAŞKAN
Değerli arkadaşlarım, oy sayımında görev alan
arkadaşlarımızın içerisinde hem iktidardan hem de
muhalefetten Divan üyesi arkadaşlarımız vardır. Lütfen
onlara itimat edelim arkadaşlar. Biz de takip ediyoruz burada, ben de
takip ediyorum.
(Oyların
ayrımına devam edildi)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 19uncu maddesinin gizli oylama
sonucunu açıklıyorum:
Oy sayısı : 407
Kabul : 337
Ret : 69
Çekimser : 1
Boş : -
Geçersiz : -
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
|
Yaşar
Tüzün |
Gülşen
Orhan |
|
|
Bilecik |
Van |
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum efendim.
Kapanma Saati: 17.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.15
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yusuf
COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
20nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 20- Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 149-
Anayasa Mahkemesi, iki bölüm ve Genel Kurul halinde çalışır.
Bölümler, başkanvekili başkanlığında dört üyenin
katılımıyla toplanır. Genel Kurul, Mahkeme
Başkanının veya Başkanın belirleyeceği
başkanvekilinin başkanlığında en az oniki üye ile
toplanır. Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt
çoğunlukla alır. Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesi için komisyonlar oluşturulabilir.
Siyasî partilere
ilişkin dava ve başvurulara, iptal ve itiraz davaları ile Yüce
Divan sıfatıyla yürütülecek yargılamalara Genel Kurulca
bakılır, bireysel başvurular ise bölümlerce karara
bağlanır.
Anayasa
değişikliğinde iptale, siyasî partilerin kapatılmasına
ya da Devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar
verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy
çokluğu şarttır.
Şekil
bozukluğuna dayalı iptal davaları Anayasa Mahkemesince öncelikle
incelenip karara bağlanır.
Anayasa
Mahkemesinin kuruluşu, Genel Kurul ve bölümlerin yargılama usulleri,
Başkan, başkanvekilleri ve üyelerin disiplin işleri kanunla;
Mahkemenin çalışma esasları, bölüm ve komisyonların
oluşumu ve işbölümü kendi yapacağı İçtüzükle
düzenlenir.
Anayasa Mahkemesi
Yüce Divan sıfatıyla baktığı davalar
dışında kalan işleri dosya üzerinde inceler. Ancak,
bireysel başvurularda duruşma yapılmasına karar
verilebilir. Mahkeme ayrıca, gerekli gördüğü hallerde sözlü
açıklamalarını dinlemek üzere ilgilileri ve konu üzerinde
bilgisi olanları çağırabilir ve siyasî partilerin kapatılmasına
ilişkin davalarda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından
sonra kapatılması istenen siyasî partinin genel
başkanlığının veya tayin edeceği bir vekilin
savunmasını dinler.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 20nci madde üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Özpolata
aittir.
Sayın
Özpolat, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 20nci madde üzerinde partim adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken saygıdeğer hukuk adamı Özdemir Özoku rahmetle
anıyorum. Dönemin Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa
Mahkemesi üyeliğine atanmış, ancak kendisi bunu
reddetmişti; hatırlayın ve hiç unutmayın Ben CHP üyesiyim,
tarafsızlığım sorgulanır. demişti. Bu yüksek
ahlakı ve yargıya saygıyı herkese örnek göstermek
istiyorum.
Bilindiği
gibi anayasalar uzlaşmayla oluşturulan metinlerdir. Katılım
ve uzlaşmanın aranmadığı yerde demokrasiden söz
edilemez. Mevcut Anayasayı beğenmeyip daha ileri bir anayasayla
değiştirme iddiasını taşıyan bir parti en
geniş mutabakatı aramazsa elbette samimiyeti sorgulanır, bugün
olan da budur. İktidarın samimiyeti geniş kesimlerce sorgulanıyor.
Sadece biz değil, sokaktaki insan da bu konuda iktidarın samimiyetini
sorguluyor haklı olarak, çünkü bakın, biz haftalardır bize
dayatılmış bir metni konuşuyoruz.
Daha baştan
İster beğenin ister beğenmeyin biz bu işi
yapacağız havası oluşturuldu. Her ne kadar muhalefetle
görüşme talepleri olduysa da aslında içerik konusunda AKPnin
kararı kesindi ve hiç değişmedi. Bugün bu
değişikliğin temel nedeni olan yargı konusunda AKP hiçbir
zaman iknaya açık olmadı, çünkü yola çıkma nedeni buydu, amaç
yargıyı kendi istediği doğrultuda oluşturmaktı.
Nitekim yargı ayağa kalktı, çeşitli kesimlerden ciddi
itirazlar yükseldi. Bu işin bu hâlde sakıncalı sonuçlar
doğurabileceği söylendi ama AKP, bu itirazı ve eleştirileri
dikkate alacağına bir de buna fena hâlde bozuldu.
İyot gibi
açığa çıktınız. denildi; Gidin, kurtarın, parti
kurun. denildi; Yargı siyaset yapıyor. denildi.
Değişiklik metnini eleştirenler en tahammülsüz sözlerle
azarlandı. Oysa yargı siyaset filan yapmadı. Yargı, yine
yargıyla ilgili konuştu; kendisini ilgilendiren konularla ilgili
kaygılarını, görüşlerini, örneklerini söyledi. Bu da bir
görevdir. Buna niye bozuluyorsunuz? Yüksek yargı kendisini ilgilendiren
konuyla ilgili konuşmayacak da neyle ilgili konuşacak? Sizin
göreviniz de dinlemektir, dikkate almaktır, üzerinde düşünmektir;
iktidar sorumluluğu bunu gerektirir.
Olması
gereken bu duruma, Başbakan başta olmak üzere, birçok parti mensubu,
yargıyı küçümseyen, hadsizlikle itham eden talihsiz beyanlarda
bulundular. Zaten iktidarda var olan yargıya hasmane tavır, bu kez de
Anayasa tartışmaları üzerinden iyice alevlenmiş oldu.
Bir taraftan
Tarihî önemde bir Anayasa değişikliği yapıyoruz.
diyeceksiniz diğer yandan sözünüzün üzerine söz istemeyeceksiniz.
Her yargı
yılı açılışında, her fırsatta evrensel
hukuka uygun bir yargı reformu istediklerini söyleyen yargı
mensupları, şimdi yargının bundan iyice uzakta
olmasından edişe duyuyorlar. Onlar daha dün ne istiyorlardı,
bakın şimdi neler oluyor? Daha ilerisini isterken daha gerisine kuzu
kuzu razı olmaları bekleniyor. Ömürlerini dosyalar arasında
çürütmüş saygın hukuk adamlarının içi acıyor elbette.
Bu ülkede hukuku,
adaleti gözlerinden sakınırcasına korumaya çalışan
hukukçular, şimdi hukukun yok olmasına seyirci mi kalacaklardı?
Çığlıkları bundandır. Bu ülkede hukuk devleti
yaralanmasın istiyorlar, biz de bunu istiyoruz. Tüm sağduyulu
yurttaşlar gibi, yargının siyasi iktidarın iki
dudağı arasında olmasında sakınca buluyoruz. AKPli
sayın yöneticiler yargıyı CHPyle aynı dilden
konuşmakla itham ediyorlar. Doğruyu söylemek ne zamandan beri suç
oldu? Yargı konuşuyor da ne diyor? Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun siyasallaşmamasını diliyorlar ve
bunu Türk yargısının
bağımsızlığını korumak adına
istiyorlar. Ülke demokrasisi için aynı şeyleri, aynı
doğruları savunan, neyse yanlış, evet biz de tıpkı
yargı mensupları gibi bağımsız, tarafsız, siyasal
müdahaleye imkân vermeyen çağdaş bir yargı istiyoruz. Anayasa
siyasi çıkar amacıyla değişmesin istiyoruz. Anayasa
Mahkemesi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinin seçiminde
siyasetin çıkar amaçlı etkinliği bulunmasın istiyoruz.
Yüksek
yargının Anayasa Mahkemesindeki etkinliğinin
azaltılması, gücünün siyasetin eline geçmesi yasama ve yürütmenin
denetlenemez olması sonucunu doğurur. Bunun sonu da baskıcı
rejimdir. Anayasa Mahkemesi, Anayasa ve anayasal düzeni korumakla görevli
yaşamsal önemde bir kurumdur.
Anayasa
Mahkemesinin bağımsızlığı kuvvetler
ayrılığının işlerliği açısından da
çok önemlidir. Hele bugünkü gibi hem yürütmeyi hem yasamayı tek partinin
elinde bulundurduğu durumlarda Anayasa Mahkemesinin denetleme yetkisi de
olmazsa seçilmiş kralların egemenliği söz konusu olmaz mı?
İstenilen bu mudur? Gizli gündem 60 öncesinin tek parti rejimine dönmek
midir?
Yapılan
düzenlemeyle Anayasa Mahkemesi, AKP mahkemesi hâline dönüşecektir.
Başbakan, pek çok kurumda olduğu gibi, Anayasa Mahkemesine de kendi
zihniyetini taşımak istiyor. Yüksek Mahkeme siyasetin emrine girecek,
tarafsızlığını yitirecek, adaleti sağlama ve
demokrasiyi koruma işlevinden uzaklaşacaktır. Böylece
demokrasinin kendisini hukuk yoluyla koruma refleksi de kalmayacaktır.
Bu noktada, çok
tehlikeli bir yoldasınız. Anayasa Mahkemesi gibi önemli bir
yargı kurumunu etkisiz hâle getirmek demokrasimizi korumasız
bırakmak demektir. Batı demokrasilerinde yüksek yargıya
cumhurbaşkanları üye seçiyor. diyorsunuz. Evet, doğrudur ama
sizin dediğiniz gibi değil. İşinize gelince Batıdan
örnek alıyorsunuz, işinize gelmeyince almıyorsunuz. Batıda
cumhurbaşkanları nitelikli çoğunluklarla gönderiyorlar,
tarafsız insanları gönderiyorlar, liyakate önem veriyorlar, yani
yandaş göndermiyorlar yargıya, yandaş.
Ahlaklı,
olgun, demokrasi ve uzlaşma kültürüne sahip, hukukun üstünlüğünü
siyasal güçlerin üstünde gören siyasetçiler bu işi şaibesiz
yapabilirler, bu İktidar değil ama.
Tabiri caizse
uzlaşmayı takmayan, üyeleri hakkında 608 dosya bulunan bir
Parlamento yapısından, tarafsızlığı
tartışmalı idarecilerinden, hukuka uygun atama
yapmalarını beklemek ham hayaldir.
23 Nisanda
koltuğuna oturan çocuğumuza, Sayın Başbakanın Sen
Başbakansın, ister asar ister kesersin. demesi, ülkenin siyasi
belleğine kaydedildi. Şimdi gelin de bu anlayışa tüm
yetkileri teslim edin, iyi ki Allahtan yakabilirsiniz de diyebilirdi,
demedi.
Bakın,
toplumun tüm beklentisi dokunulmazlıkların
kaldırılmasıydı, ancak Sayın Başbakan
Dokunulmazlıkları kaldırırsak siyaset kurumu biter. dedi.
Yani açıkça, suçlumuz çok, hepsine dokunursak elimizde vekil kalmaz demek
istedi.
Kamuoyu
siyasetçilerin dokunulmazlığı kalksın beklentisi
içindeyken, şimdi üstüne bir de parti dokunulmazlığı
kavramıyla karşı karşıyayız. Parti kapatmayı
Meclisin onayına bırakan düzenlemeyle, dokunulmazlık
kavramı iyice güçlenmiştir.
Yeni düzenlemeyle
getirilen, kulağa da pek hoş gelen kişisel başvuru
hakkının ise ülkemiz gerçeklerine uymadığı ve ileride
de olumlu sonuçlar vermeyeceği yaşanarak görülecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sekiz yıl boyunca yargıya
hiçbir iyileştirici hizmet yapmayanlar, şimdi yolun sonu
görünmüşken bir çırpıda yargı reformu yapıyorlar ve bu
da tüm toplumu fazlasıyla endişelendiriyor. Zira yargının
kodlarıyla oynamanın şakası yoktur. Bağımsız
ve adil yargının bir gün herkese lazım olacağı
unutulmamalıdır.
Sayın Cemil
Çiçek, Adalet Bakanı olduğu ilk yıl Adaletin durumu içimi
sızlatıyor. demişti. Bu yaklaşım, sorunların
çözüleceği noktasında umut yaratmıştı. Ancak,
bakın oradan nereye gelindi: Sayın Çiçek Erzincan
soruşturmasına telefonla bizzat müdahalede sakınca görmedi. Bu
mudur adalet hizmeti? Emrinize amade bir yargı vicdanınızı
rahatlatıyor mu?
Değerli
arkadaşlar, asıl amaç, bu anlayışın Türkiyede
yaygın olması isteği için bu Anayasa teklifi,
değişikliği getirildi.
Geçen sekiz
yılda bırakın sorunların çözülmesini, iktidarın
yargıya âdeta savaş açtığına tanık olduk
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özpolat, lütfen tamamlayınız. İki dakika ek süre
veriyorum size.
MEHMET ALİ
ÖZPOLAT (Devamla) -
ve bugün, bu savaşın son noktasına
gelindiği anlaşılıyor. Yargı teslim alınacak, bu
kavga bitecektir, olansa bu ülkeye olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; özetle, bugün, burada üzerinde
konuştuğumuz özgürlükçü bir anayasa değildir, tam tersine
yargıyı tutsak etme girişimini konuşuyoruz.
Dolayısıyla burada 12 Eylül hukukunu sonlandırmış
falan değiliz, daha geri, daha baskıcı bir rejimin
anahtarını iktidar partisine vermiş olacağız. Elbette,
Türk yargısının sorunlarının akılcı
çözümlere ihtiyacı vardır. Ancak, bu hâliyle hukuk katledilecektir,
yargı siyasetin can simidi hâline gelecek, siyasetin suçlarını
örtbas etme mercisi olacaktır. Oysa, yargı hukukun üstünlüğünü
korumak, adaleti sağlamak içindir. Yüksek yargı, suç işleyen
siyasetçileri görmezden gelecek, aklayıcı, saklayıcı,
paklayıcı, korumalı bir havuz değildir. Siz, yargıyla
ilgili emellerinizi temel hakları düzenleyen maddelerin arkasına
saklayarak halkı kandıracaksınız, tek paket
ısrarınızla referandumda halka hile yapmış olacaksınız.
Değerli
arkadaşlar, unutmayın ki yargı
bağımsızlığını ortadan kaldıran bir
düzenlemenin referandumla bile meşruiyet kazanması mümkün
değildir, olmayacaktır da. Bu mesele daima
tartışılacaktır.
Değerli
arkadaşlar, kontrolsüz güç bir gün gelip sizi de vuracaktır. Siz,
kendiniz gibi düşünmeyen insanları yok etmek için bu Anayasa
değişikliğini getirdiniz. Tarih göstermiştir, bu
yasayı çıkaranlar mutlaka o yasalar gelmiş onları yok
etmiştir. Umarım siz bu akıbete uğramazsınız.
Ulusumuz
çağdaş anayasalara layıktır, ilerici anayasalara
layıktır, daha gerici anayasalara değil.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özpolat.
Şimdi de
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Faruk
Bal.
Sayın Bal,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
On dakikadır
süreniz.
MHP GRUBU ADINA
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Anayasa Değişikliği
Kanun Teklifinin çerçeve 20nci maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle,
bugün hain bir terör saldırısına kurban verdiğimiz
astsubayımıza, yaralı askerlerimize Cenabı Allahtan rahmet
ve şifalar diliyorum, milletimizin başı sağ olsun diyorum.
Değerli
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi sekiz yıldır bu memleketin
yürütme organını ve büyük bir temsil oranıyla da yasama gücünü
elinde bulundurmaktadır. Sekiz yıl boyunca Türkiyenin
fotoğrafını çektiğimizde, AKPnin yaptığı üç
önemli işi görüyoruz:
Bunlardan bir
tanesi, devleti bir parti devleti hâline getirmiştir, partizanlık
yapmıştır.
İkincisi,
yandaşlarını zengin etmiştir, sermaye transferini
gerçekleştirmiştir. Sermaye transferi gerçekleşirken
yandaşlar zengin olmuş, halk fakirleşmiştir.
Üçüncüsü,
dördüncü kuvvet dediğimiz basının yüzde 60ına
yakınını yandaş basın hâline getirmiş, bakiyesini
ise vergi borcuyla ya da hapisle korkutarak basını tahakkümü
altına almıştır.
İşte bu
üç önemli fotoğraf Türkiyenin gerçeğidir ve bugün önümüzde bulunan
Anayasa değişikliği teklifi de yaratılan bu Türkiyeye bir
hukuk düzeni yaratma amacının eseridir.
Değerli
arkadaşlarım, anayasalar gücün
sınırlandırıldığı kanunlardır.
Anayasalar yasama gücünün sınırlandırıldığı,
yürütme gücünün sınırlandırıldığı
kanunlardır ve temel kanunlardır. Yasama gücünü Anayasa Mahkemesi sınırlandırır.
Yasama gücünü Anayasa Mahkemesi Anayasaya göre
sınırlandırır.
AKP,
yaratmış olduğu bu üç önemli, devletteki partizan
kadrolaşma, ekonomideki yandaş zenginleştirme ve sermaye
transferi ve basınla ilgili, basın hürriyetini tehdit altına
alan ve basını yandaş hâline getiren uygulamasına uygun bir
hukuk düzeni yaratabilmek için, Anayasa Mahkemesini yasama gücünü
sınırlandırma görevini ifa edemeyecek bir noktaya götürmek
istemektedir. Nasıl? Anayasa Mahkemesini, yandaş yargıç yaratma
aşamasını geçtikten sonra yandaş yargı kurumu
yaratarak gerçekleştirmek istemektedir. İşte bununla ilgili ince
ince hesaplar yapılmış, her şey, her ihtimal
düşünülmüş ve milimetrik hesapların neticesinde Anayasa
Mahkemesine yeni bir şekil ve üye seçimiyle ilgili yeni bir düzen
verilmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, dün de bahsettim, Anayasa Mahkemesine çizilecek yeni
görevin ve o görev içerisinde yer alacak kişilerin belirlenmesinde,
Sayın Cumhurbaşkanı Gülün 3 tane Anayasa Mahkemesi üyesini
atamasında satranç oyunundaki hamlelere benzer ince hesapların bir
önemli özelliğini görmekteyiz. Sayın Gül Anayasa Mahkemesine üye
atamakla kalmamış, aynı zamanda Anayasa Mahkemesinin ileride
bölümlerinin tanziminde görev alacak hâkimlerin kıdemlerini de
oluşturabilecek şekilde bir atama yapmıştır. İlk
önce birinci yedek üyeyi, Yargıtaydan seçilen, üçüncü sıradan seçilen
hâkimi atamış, arkasından bürokrasiden seçilen ikinci yedek
üyeyi atamış. Bürokrasiden seçilen yedek üye, Anayasa Mahkemesinde
görev almasının sebebi, devlet içerisindeki bürokratik deneyimlerinin
Anayasa yargısına hizmet olarak sunulması amacıyla seçilir
ancak bu seçilen üyenin sadece otuz bir günlük bürokratik hizmeti vardır.
Otuz bir gün içerisinde nasıl bir bürokratik deneyim kazandığı
ve bu otuz bir günlük deneyimini nasıl Anayasa Mahkemesine bir hizmet
olarak sunacak bu şüpheli ama bir gerçek var ki, o sayın üyenin,
böyle bir seçime mazhar olduğuna göre, yüklendiği önemli misyonlar
vardır. Tarih bize, o misyonlarda bu millete nelerin
kazandırılacağını, nelerin kaybettirileceğini
gösterecektir. Son seçim, kıdemsiz üye ise, asaleten seçilen, Askerî
Yargıtaydan gelen üye olmuştur. Dolayısıyla, onun sonuncu
olarak seçilmesi, bugün görüştüğümüz kanunda daha hassas davranmamızı
gerektiren hususların varlığını ortaya koymaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı
verilmektedir. Türk mahkemeleri iki derecede çalışmakta iken adil
yargılanma konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde
yoğun miktarda tazminata mahkûm edilen kararlara muhatap olunmuştur.
İlk derece mahkemesi ve Yargıtaydan verilen kararlarda davaların
uzadığından bahisle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Türkiyeyi mahkûm etmiştir. AKPnin devri iktidarında bunun
arasına iki tane daha yargı makamı inşa edilmiştir.
Bunlardan birisini istinaf mahkemesi, sonuncusunu ise bugünkü bireysel
başvuru hakkıyla birlikte Anayasa Mahkemesi
oluşturmaktadır. Demek ki iki kademeden geçerken makul sürede
davayı bitiremeyen Türk yargısı, ilave iki kademeyle birlikte,
nasıl, davaları makul sürede bitirebilecek hâle getirecektir? Bu bir
abesle iştigaldir, bu abesle iştigalin sonunda bir de kaos
vardır. Anayasa Mahkemesi, farz edelim ki Anayasada teminat altına
alınmış temel hak ve hürriyetler içerisinde Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde yazılı olan hakların ve hürriyetlerin
ihlal edildiğine karar verdi. Bu takdirde ne olacaktır? Verilen
kararın gereğini Hükûmet yerine getirecektir. Getirmezse, yine
Anayasa Mahkemesine gidilecektir veya reddetti, reddettiği takdirde Anayasa
Mahkemesine gitmeyi engelleyen hüküm var mı? Hayır, yok. O zaman, bu,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin iş yükünü azaltacak ve Türkiye
aleyhine oluşacak kararların azaltılmasında bir çözüm
ihtimalî değildir, olsa olsa yüksek yargı organları üzerinde
yeni bir yargı organı yaratmaktır. Bu, Danıştayın
içtihat niteliğinde vermiş olduğu kararlar ile çelişirse ne
olacaktır? Yargıtayın içtihat niteliğinde verdiği
kararlarla çelişirse ne olacaktır? Yargıtay Ceza Genel Kurulunun
verdiği kararla çelişirse ne olacaktır? Yargıtay Ceza Genel
Kurulu ve Hukuk Genel Kurulunun verdiği içtihadı birleştirme
kararlarıyla çelişirse ne olacaktır? Cevap yoktur, cevap
kaostur. Dolayısıyla, bu kaos, AKPnin Anayasa hukukuna armağan
ettiği, milletimize hayırlı sonuçlar getirmeyecek yeni bir
hizmet olarak ortaya çıkmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesine üye seçimiyle ilgili maddeyi dün
görüştük. Bu maddeyle -birkaç tane örnek vererek ifade etmek istiyorum- 1
üye için oy verecek kişiler, sadece 1 üye için oy kullanabilecektir ve 3
üye seçecekler. Varsayalım ki Danıştayda veya Yargıtayda
ortaya çıkan adaylar içerisinde 1 tanesi sadece kendisinin oyunu
aldı, diğeri de sadece kendinin oyunu aldı ve kalan üye de
tamamının oyunu aldı. Bu 3ü birlikte seçecek makamın
huzuruna girdiğinde, ölçü, ne kadar oy aldığı esas
alınacak bir ölçü olmadığına göre, geçmişteki
uygulamalarda çok az oy alan üyeler Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından seçildiğine göre, ölçü, o yüksek yargı
organından çıkacak temayül değil Sayın
Cumhurbaşkanının eğilimi olacaktır. Bu eğilim de
yandaş yargıç yaratma ürünü bir eğilime dönüşür ise
Türkiyenin yargı alanında en yüksek makamı yandaş
yargı kurumu hâline dönüşmüş olacaktır. İşte bu
Anayasa değişikliği teklifinin özü budur. Bunun gerekçesini
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bal, iki dakika daha süre veriyorum. Lütfen
konuşmanızı tamamlayın efendim.
FARUK BAL
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bunu, Sayın Cumhurbaşkanı
Necdet Sezer Beyefendinin tercihleri ile mukayese ederek Biz de böyle
yaparız. anlamına gelen bir tercih, tez değildir, sentez
değildir; bu, teze karşı antitezdir yani bu, terkipten
yoksundur; bu, adaletten yoksundur; bu, kanı kanla yıkamak demektir.
Kanı kanla yıkamak, yeni bir kanayan yara açmak demektir.
Değerli
arkadaşlarım, temenni ederiz ki bu düşünceler sizlerin
vicdanında makes bulur ve gerek yargı açısından gerek
anayasa hukuku açısından gerek milletimizin beklediği hizmetler
açısından olumlu bir sonuca kavuşturulur.
Aslında,
bizim bugün burada konuşacağımız bu değil. Bugün
burada konuşulacak konu işsizliktir, fakirliktir, yolsuzluktur,
hırsızlıktır, ahlaksızlıktır,
yozlaşmadır. Benim de görev yaptığım Siirtin Pervari
ilçesinde iki yaşındaki bir çocuğu 8 tane çocuk yaştaki
vatandaşımızın cinsel istismara tabi tutma şekli bir
sosyal vahşettir, sosyal cinayettir, sosyal bir
çılgınlıktır. Bu çılgınlığı
yaratan sebep AKPnin sekiz yıllık iktidarıdır. Bu sebebin
konuşulması gerekir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Çok yazık! Çok yazık! Çok yazık!
Hiç yakışmıyor. Bakanlık yaptınız bu ülkede. Bu
ülkede bakanlık yaptınız, yakışmıyor size.
Bakanlık yaptınız, yakışmıyor.
ALİ
İHSAN MERDANOĞLU (Diyarbakır) Ayıp! Ayıp!
FARUK BAL
(Devamla) Dinleyin. Dinleyin.
Bu, Siirtin
ilçesinde de görülmüş bir vahşettir. Bu vahşetin sosyal ve
ekonomik sebepleri burada konuşulmalıdır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Çözüm için hep birlikte gayret gösterelim ama bunu
bize yüklemek yakışmıyor size. Gelip birlikte çözelim diye öneri
verebilirsiniz.
BAŞKAN
Lütfen müdahale etmeyelim sayın milletvekilleri. Lütfen müdahale etmeyin.
FARUK BAL
(Devamla) Bu, Batmanda 30 tane kadının bir ayda intiharıyla
sonuçlanan sosyal ve ekonomik sorun
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bal, ek süreniz de doldu efendim. Çok teşekkür ederim.
FARUK BAL
(Devamla) Bir de İzmirin Tire ilçesinde 60 tane kadının -bir
aydaki- intiharlara kalkışması sorundur. Bu sorunun çözümünün
burada konuşulması lazım.
BAŞKAN
Sayın Bal
Sayın Bal
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sorunları tartışalım
diyebilirsiniz ama bunu sizin bize ithaf etmeniz yakışmıyor.
FARUK BAL
(Devamla) AKPnin sekiz yıllık iktidarında bunu yaratan
sebepler üzerinde konuşmamız gerekmektedir, Anayasanın
değil.
Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Bal, teşekkür ederiz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) AKP İktidarı yüzünden demek
yakışık alır bir şey mi?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ülkeyi siz yönetiyorsunuz ama.
ALİ
İHSAN MERDANOĞLU (Diyarbakır) Ne alakası var!
ATİLLA KART
(Konya) Bu işin sorumlusu yok mu?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sosyolojik, ekonomik yapı sizin eseriniz değil mi?
ATİLLA KART
(Konya) Sekiz yıldır Türkiyeyi yönetiyorsun! Kimin yüzünden
oluyor?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yazıklar olsun! Çok yazık! Çok ayıp
ediyorsun Sayın Bakanım.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi de Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Bengi Yıldızda söz
sırası.
Sayın
Yıldız, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır efendim.
BDP GRUBU ADINA
BENGİ YILDIZ (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 497 sıra sayılı Kanun Teklifinin 20nci
maddesi hakkında BDP Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Siirtte
meydana gelen bu olay ve benzerleri aslında ülkemizde yıllardır
biriken sorunların bir yansımasıdır. Televizyondan,
televole kültüründen tutalım da eğitim sistemine kadar birçok alanda
yıllardır ihmale uğrayan sorunların biriktirdiği bir
sonuçtur ve tabii, bir yıl öncesinde gerçekleşmiş olmasına
rağmen kamuoyu tarafından bugüne kadar bilinmemesi de ayrı bir
tartışma konusudur ve orada aslında çocukların, herkesin
hareketinden yirmi dört saatin her dakikasında haberdar olan yetkililerin
bu tür vahim olayları görmezden gelen, üstünü örten yaklaşımlarını
da yadırgadığımızı belirtmek isteriz.
Sorumluların, hâlen hiçbir şey olmamış gibi, özellikle
Valinin ve Emniyet Müdürünün, Millî Eğitim Müdürünün, sorunun üstünü
örtmeye yönelik yaklaşımlarını da gerçekten
yadırgıyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin
yapısı, işleyişi ve aldığı kararların
sonuçları itibarıyla yargısal olmaktan çok siyasal yönleri
ağır basmaktadır. Bu mahkemenin hangi ihtiyaçtan doğduğunu
bilmek için siyasal bir geçmiş değerlendirmesi yapmak gerekir.
Türk siyasetindeki
temel bölünme çizgisinin merkezî, askerî ve bürokratik elitler ile çevresel
güçler arasındaki bir merkez-çevre çatışmasına
dayandığı yolunda Türk siyasal bilimcileri arasında büyük
ölçüde görüş birliği vardır. Burada çevresel güçlerden kastedilen,
yönetici sınıfa, yani askerî, bürokratik elite dâhil olmayan bütün
toplum kesimidir.
Askerî,
bürokratik elit, Tanzimat reformlarından itibaren Türk siyasal
hayatına hâkim olmuş, onu temsil eden İttihat ve Terakki ve CHP,
14 Mayıs 1950 seçimlerine kadar kesintisiz bir biçimde iktidarı
elinde bulundurmuştur. 1950 seçimleri, çevresel güçleri etkin şekilde
mobilize etmeyi başaran Demokrat Partinin zaferiyle
sonuçlanmıştır.
Merkezî, askerî,
bürokratik elitin eseri olan 1924 Anayasası, o dönemde Türkiye Büyük
Millet Meclisi tek partili CHP rejiminin tam hâkimiyeti altında
olduğundan, bütün yetkileri Mecliste toplamış, anayasa
yargısına ve yargı bağımsızlığına
yer vermemiştir. Temel hak ve hürriyetlere değinmekle birlikte onlara
yeterince anayasal güvence sağlayamamıştır.
Kısacası, 1924 Anayasası çoğulcu değil, tam
anlamıyla çoğunlukçu bir demokrasi anlayışını
yansıtmıştır. Tek parti mekanizması yoluyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi çoğunluğu garanti altında olduğu
sürece, Anayasa yargısının ve yargı
bağımsızlığının yokluğu askerî,
bürokratik elitler bakımından sorun teşkil etmemiştir.
Hatta, kendi siyasal tercihlerini kolayca kanunlaştırmak
açısından büyük bir avantaj sağlamıştır.
50 seçimleriyle
çevresel güçlerin iktidara gelmesi bu durumu kökten değiştirmiştir.
1950 yılından itibaren askerî ve bürokratik elitlerin temsilcisi olan
CHP, Anayasa yargısının ve yargı
bağımsızlığının kabulü yönünde ısrarla
talepte bulunmaya başlamıştır. Anayasa Mahkemesi
kurulması talebi, CHPnin 1957 seçimlerinden önce
yayınladığı seçim beyannamesinde belirtilmiştir. Bu
talep, CHPnin 14üncü büyük kurultayında kabul edilerek, 14 Ocak 1959
tarihinde ilan edilen İlk Hedefler Beyannamesinde açıkça yer
almıştır. Ancak, bu defa da çoğunlukçu demokrasinin
avantajlarından kendisi yararlanmakta olan Demokrat Parti iktidarı bu
taleplere soğuk bakmıştır.
1961
Anayasasında yer alan Anayasa Mahkemesi 62 yılında faaliyete
başlamıştır. 61 Anayasasının temel felsefesi, 24
Anayasasının çoğunlukçu demokrasi
anlayışının yerine, temel hak ve hürriyetlerin güçlü
yargı güvencesi altında olduğu çoğulcu demokrasi
anlayışını geçirmiştir. Bunun, 1950-1960
yılları arasında çoğunlukçu demokrasi uygulamalarından
çok acı çekmiş olan devlet elitleri açısından bilinçli bir
siyasal tercih olduğundan kuşku duyulmamaktadır.
Bayara göre,
1961 Anayasası, millî egemenliğin kullanılmasına ordu ve
aydınlar gibi yeni ortaklar getirmiştir. Ordu Millî Güvenlik
Kuruluyla, aydınlar da Anayasa Mahkemesi, üniversiteler, TRT, Planlama ve
hatta Senatonun seçim dışı gelen üyeleriyle devlet
ortaklığına girmişlerdir. Böylece, Osmanlı Devletinin
saray, medrese ve ordusundan oluşan üçlü yönetim sistemine geri
dönülmüş olmaktadır. Tümüyle devlet elitlerinin iradesinin ürünü olan
1982 Anayasasında da Anayasa Mahkemesinin varlık ve yetkilerine
dokunulmamış, aksine mahkeme bu elitlerin temel, siyasal değer
ve tercihlerini koruyacak bir araç olarak düşünülmüştür.
Anayasayı yapan devlet elitlerinin temel ideolojisi olan Atatürkçü
düşünce sistemi, Anayasanın, Atatürk devrimlerini, laikliği,
devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü koruyan pek çok hükmüne
yansıtılmıştır.
1982
Anayasasının yirmi beş yıllık uygulamasında
Anayasa Mahkemesinin kendisini yaratan ve yetkilendiren devlet elitlerinin
değer ve beklentileriyle esas itibarıyla uyumlu bir tavır
sergilediği söylenebilir. Bu tavır özellikle siyasi parti kapatma
davalarında gözlemlenebilir. Anayasa Mahkemesi, Anayasa ve Siyasi Partiler
Kanunu hükümlerini oldukça katı bir biçimde yorumlayarak resmî ideolojiye
göre İslamcı ve etnik partiler olarak görülen partiler hakkında
daima kapatma kararı almıştır. Anayasa Mahkemesinin resmî
ideolojinin muhafızlığını liberal bir hak
anlayışına tercih ettiğini görüyoruz. Anayasa Mahkemesinin
kuruluşundan bu yana kendisini yetkilendirmiş olan devlet elitlerinin
beklentilerine uygun hareket etmiş olduğu söylenebilir. Anayasa
yargısının kurulması, önemli birtakım devlet
yetkilerinin halkça seçilmiş olmayan ve halka hesap verir konumda
bulunmayan bir kuruma devri anlamına gelmektedir. Anayasa mahkemelerinin
verdikleri kararların büyük çoğunlukla özünde siyasal nitelik
taşıdıklarından kuşku duyulmamaktadır. Bu anlamda
anayasa mahkemeleri ikinci bir meclis gibi çalışmakta ve bu durum bir
yandan yargının siyasallaşmasına, diğer yandan da
siyasetin yargısallaşmasına yol açmaktadır.
Anayasa
yargısının demokratik meşruluğunu güçlendirici
yöntemler üzerinde düşünmekte yarar vardır. Bu yöntemlerin en
etkililerinden birisi, anayasa yargıçlarının seçiminde siyasal
organlara, özellikle millî iradenin temsilcisi konumunda olan parlamentolara
ağırlık vermek ve yargıçlık görevini belli bir süreyle
sınırlamak gerekir. Böylece, kamuoyundaki eğilimlerin anayasa
mahkemelerine bir ölçüde de olsa yansıması sağlanmış
olacaktır.
Başlıca
Avrupa ülkelerinde anayasa mahkemelerinin oluşumunda bu ilkeye
uyulduğunu görmekteyiz. Fransa Anayasa Konseyinin 9 üyesinden 3ünü
Cumhurbaşkanı, 3ünü Meclis Başkanı, 3ünü de Senato
seçmektedir. Almanyada 16 üyeden 8ini Birinci Meclis, 8ini İkinci
Meclis seçmektedir. İtalyada 15 üyeden 5i hükûmetçe, 5i yargı
organlarınca, 5i de Parlamentonun ortak toplantısıyla
seçilmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yıldız, size de iki dakika ek süre veriyorum efendim.
Lütfen tamamlayın konuşmanızı.
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
İspanyada
12 üyenin 2si hükûmetçe, 2si yargı organlarınca, 4ü Kongrece ve
4ü de Senato tarafından seçilmektedir. Üyelik süresi Fransa, İtalya
ve İspanyada dokuz yıl, Almanyada on iki yıldır. Almanya
ve İtalyada yasama organlarında seçilecek üyeler
bakımından üçte 2, İspanyada ise beşte 3 çoğunluk
öngörülmektedir. Böylece, anayasa mahkemelerinde siyasal muhalefetin destekleyeceği
üyelerin de yer alması sağlanmış olmaktadır.
Anayasa Mahkemesi
2004 yılında tartışmaya açtığı bir Anayasa
değişikliği önerisiyle, Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçiminde
Türkiye Büyük Millet Meclisine bir rol tanıyan bir formül önermişti.
Buna göre 17 üyeden oluşacak mahkemenin 11 üyesi yüksek mahkemelerce, 4
üyesi de Türkiye Büyük Millet Meclisince seçilecekti. Görüldüğü gibi,
Anayasa Mahkemesinin üyeleri bile, Başkanı bile Meclis iradesine bir
değer biçmişken, Yüce Parlamentonun kendisini dışlayan,
kendi iradesini bu karar sürecine katmayan yaklaşımını
doğrusunu isterseniz yadırgıyoruz.
2001-2002 adli
yıl açılış konuşmasında Yargıtay
Başkanı Sayın Sami Selçuk, yeni bir anayasa ihtiyacına
vurgu yaparken İlkin halkımızın ve dünyanın
karşısına yepyeni bir anayasayla çıkmalıyız.
diyor.
1982 Anayasası,
devleti bireye göre biçimlendirecek ve sınırlandıracak bir yerde
durması gerekirken, bireyi devlete göre biçimlendiriyor ve
sınırlandırıyor, özgürlüklerin tabanını
değil tavanını saptıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Yıldız, ek süreniz de doldu.
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Evet Sayın Başkan, Genel Kurulu selamlayacağım.
BAŞKAN
Evet. Sadece Genel Kurulu selamlamanız için. Lütfen.
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Dolayısıyla bütün yargı organları, siyasal
partiler, sivil toplum örgütleri ve aydınlar yeni bir anayasa
ihtiyacına vurgu yapmışken, yüce Parlamentoda bulunan siyasal
partilerin de en kısa zamanda yeni bir anayasa yapılması
konusunda bir ortaklaşma içerisine girmesi gereğine inanıyoruz.
Bu duygu ve
düşüncelerle Yüce Parlamentoyu saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Yıldız, teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, Mersin Milletvekili arkadaşımız Sayın
Kadir Uralın Divana bir yazılı başvurusu olmuştur.
Şimdi
okutuyorum:
XI.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Kadir Uralın, Genel Kurulun
25/4/2010 tarihli 94üncü Birleşiminde söylediği bazı sözlerini
geri aldığına ilişkin önergesi (x)
TBMM
Başkanlığına
İç
tüzüğün 60. maddesi gereği aşağıdaki yazılı
konuşmamı kürsüden okutulmasına müsaadelerinizi arz ederim.
Kadir
Ural
Mersin
Genel Kurulun
25.4.2010 tarihli 94. Birleşimi 2. oturumunda bir tartışma
ortamında söylediğim çıkarıp göstermezseniz şeref
yoksunusunuz, hepiniz şerefsizsiniz sözümü geri alıyorum;
muhataplarıma hakaret kastım yoktur, maksadını aşan
bir söz olmuştur; üzgünüm.
Geçen
birleşim tutanağında yer alan bu beyanımın
düzeltilmesini arz ederim. Saygılarımla.
BAŞKAN
Sayın Ural, beyanınız tutanaklara geçmiştir.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi de 20nci maddenin üzerinde gruplar
adına son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sakarya
Milletvekili Sayın Ayhan Sefer Üstüne aittir.
Sayın Üstün,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
AK PARTİ
GRUBU ADINA AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 497 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin Anayasamızın
149uncu maddesinde değişiklik içeren çerçeve 20nci maddesi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, teklif 5 Nisan 2010 tarihinde Meclis
Başkanlığımıza yeterli imzayla verildikten sonra
Anayasa Komisyonumuzda görüşmelere başladık ve gerçekten,
Komisyonda son derece olgun bir tartışma ortamı
gerçekleşti. Gerek üyelerimiz gerekse üye olmayan değerli
milletvekillerimiz gelip sözlerini son cümlelerine kadar orada ifade ettiler.
İnşallah, aynı olgunluktaki görüşmelerin burada, Genel
Kurulda da devam etmesini arzu ediyorum.
(x)
Söz konusu yazılı açıklamaya ilişkin ifade 25/04/2010
tarihli 94üncü Birleşim Tutanak Dergisinin 43üncü
sayfasındadır.
Değerli
arkadaşlar, nitekim, orada yapılan görüşmeler sonucunda teklifin
otuz maddesinden on bir maddesinde değişiklik yaptık. Bu bence
çok önemli bir veridir. Yani gerekçede de var, muhalefet şerhinin
gerekçesinde Gelen tekliflerin, tasarıların virgülüne dahi
dokunulmuyor. deniliyor. Hayır, bu Meclis, yüce Meclis, gelen
tasarıların da tekliflerin de virgülüne de dokunur, esasına da
dokunur. Nitekim, bunu yaptığını burada göstermiştir.
Değerli
arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi siyasi hayatımıza ve hukuk
sistemimize 1961 Anayasasıyla girmiştir. 1971
Muhtırasıyla ve darbesiyle birtakım değişikliklere
maruz kalmış, ardından 1982 Anayasasında -yine bir darbe
Anayasası- son şeklini almıştır.
Değerli
arkadaşlar, 1982 Anayasası çıktığı günden beri,
onaylandığı günden beri büyük tartışmalara sebebiyet
vermiş ancak Anayasa Mahkemesi üzerinde genellikle fazla bir
değişiklik olmamış, bu tartışmalar sonucu
diğer maddelerde değişiklik olmuş ama Anayasa Mahkemesi
üzerinde esaslı bir değişikliğe tabi
tutulmamıştır. Fakat, gün geçtikçe Anayasa Mahkemesinin
işlevi konusunda da, kamuoyunda olsun bilim çevrelerinde olsun hatta ve
hatta Anayasa Mahkemesinin Başkan ve üyelerinde dahi Anayasa Mahkemesine
ilişkin olarak değişiklik talepleri yükselmeye başlamıştır.
Nitekim, bu çerçevede, 2003 yılında, o zamanki Anayasa Mahkemesi
Başkanı Sayın Mustafa Bumin ve Anayasa Mahkemesi üyeleri bir
taslak hazırlamıştır. Bu taslağı kamuoyuyla
paylaştıkları gibi Meclis
Başkanlığımıza da ve yine Anayasa Komisyonu Başkanlığına
sunmuştur.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, bu önümüzdeki görüştüğümüz teklifin
20nci maddesine baktığımızda, aşağı
yukarı, tıpatıp, yani o zamanki Sayın Mustafa Buminin
teklif ettiği taslağın neredeyse aynıdır. Fark ne?
Fark sadece şu: Birisi bölümler demiş, şu an teklifte, oradaki
taslakta ise daire adını vermiş. Farksa, sadece böyle bir fark
var.
Yine, karar yeter
sayısı açısından birisi Üye tam sayısının
beşte 3üyle karar verilir. demiş, yine teklifte de toplantıya
katılanların üçte 2 çoğunluğuyla karar verilir
denilmiş. Farksa, bütün fark bu. Şimdi, bu
ATİLLA KART
(Konya) Üyelerin seçimi nasıl?
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Bu, bu
ATİLLA KART
(Konya) Sayın Üstün, üyelerin seçimi nasıl?
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Bu hükümlerin Anayasaya aykırı olduğu iddia
edilmektedir.
ATİLLA KART
(Konya) Üyeleri kim seçiyor? Onu doğru söyleyin.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, düşünün, bir Anayasa Mahkemesi
Başkanı ve üyeleri
ATİLLA KART
(Konya) Üyeleri kim seçiyor?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen hatibe yerimizden müdahale etmeyelim.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla)
Anayasaya aykırı bir taslak hazırlayacaklar; bunu
düşünebiliyor muyuz değerli arkadaşlar? Mümkün değil.
ATİLLA KART
(Konya) Üyeleri kim seçiyor, doğru söyleyin. Doğru söylemiyorsunuz,
eksik söylüyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Kart, lütfen
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesinin elbette
çalışma usul ve esasları çok önemlidir.
ATİLLA KART
(Konya) Cumhurbaşkanından evvel kurum seçiyor. Sayın Üstün,
doğru söyleyin.
BAŞKAN
Sayın Kart, böyle bir usulümüz yok, lütfen karşılıklı
konuşmayın.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Ancak bir başka şeyi daha önemsiyorum.
ATİLLA KART
(Konya) Doğru konuşmuyorsunuz; yakışmıyor,
yakışmıyor.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Bu da Meclisin Anayasa Mahkemesine 3 üyeyle de olsa bir üye
seçmesini gerçekten önemsiyorum çünkü uluslararası hukuka
baktığımızda, mukayeseli hukuka
baktığımızda
ATİLLA KART
(Konya) Yazık, yazık!
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla)
bir ülke gösteremezsiniz ki anayasa mahkemelerine Meclisin üye
seçmemiş olması. O bakımdan, 3 üyeyle de olsa, belki bir
başlangıç da olsa Meclisin gasbedilen bu hakkının iade
edilmesi açısından bir başlangıç olarak önemsiyorum.
ATİLLA KART
(Konya) Yani bu kadar bariz de yanlış bilgi verilmez, burada bir
kasıt var.
BAŞKAN
Sayın Kart, böyle bir usulümüz yok, lütfen.
ATİLLA KART
(Konya) Sadece hatırlatıyorum Sayın Başkan.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, anayasa mahkemeleri
İkinci Dünya Savaşından sonra Avrupada kurulmuştur.
ATİLLA KART
(Konya) Türkiyeyi anlat, Türkiyeyi.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Muhalefet şunu söylüyor, diyor ki: Evet, İkinci Dünya
Savaşından sonra acılar yaşanmıştır.
Dolayısıyla bu acılar çerçevesinde, o olayları örnek
göstererek mutlaka Türkiyede bir Anayasa Mahkemesi kurulmalıdır.
Elhak doğrudur. Peki, Avrupada olan bir olguyu, olan bir olayı örnek
gösteriyorsunuz da Avrupada kurulan mahkemeleri niye örnek göstermiyorsunuz
arkadaşlar? Bu bir çelişkidir.
Değerli
arkadaşlar, evet, Anayasa Mahkemesiyle ilgili koruyucu demokrasi fikri
ortaya atılmıştır. Bu, daha sonraki yıllarda bir
militan demokrasi ilkesiyle daha da
katılaştırılmıştır.
ATİLLA KART
(Konya) Militan demokrasiyle değil, hukuk yoluyla demokrasinin
kurulması
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Bunun sebebi, Anayasa Mahkemesinin özgürlükler ortamında
değil de maalesef bir darbe ortamında kurulmasıdır; bütün
şanssızlığı budur, zamanlama hatasıdır.
Eğer özgürlükler ortamında kurulsaydı özgürlükleri önceleyen,
demokrasiyi önceleyen, insan haklarını önceleyen bir felsefeyle
kurulacaktı.
ATİLLA KART
(Konya) Kavramları çarpıtıyorsun.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Aslında, değerli arkadaşlar, Aristo ile Eflatun da
böyle bir tartışma ortamında bunu gündeme getirmişler. O
zaman da koruyucu demokrasi
ATİLLA KART
(Konya) Montesquieu ne diyor, onu da söyler misin.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Bu koruyucu demokrasi ilkesi ta o eski Yunanistandan geliyor.
Aristo ile Eflatun bunu tartışırken koruyucu demokrasiyi ortaya
atmış Eflatun
ATİLLA KART
(Konya) Fransız Devrimi ne diyor?
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Aristo da demiş ki: Peki, koruyuculardan bizi kim koruyacak?
Değerli
arkadaşlar, koruyucular gelmiş ama maalesef bu memlekette demokrasiyi
katletmişler, milletin haklarına tecavüz etmişler. O
koruyuculardan bu hukuk sistemi bizi koruyamamış.
Değerli
arkadaşlar, yine burada başka bir itiraz geldi. Dendi ki: Efendim,
Meclisin Anayasa Mahkemesine üye seçmesi uygun değildir çünkü Meclisteki
bakanlar, başbakanlar yarın orada yargılanacaklar.
Dolayısıyla yandaş bir yargı ortaya çıkıyor.
ATİLLA KART
(Konya) Milletvekilliği dokunulmazlığı yetmiyor, bir de
parti dokunulmazlığı istiyorsunuz.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Bakın, Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi
başka kimleri yargılıyor? Anayasa Mahkemesi
Cumhurbaşkanını yargılıyor. Bu zamana kadar bütün
cumhurbaşkanları, oradaki Anayasa Mahkemesi üyelerini atadı,
şimdi yandaş bir yargı mı kendisine tayin etti? Hayır.
Başka kimleri yargılıyor? Anayasa Mahkemesi üyelerini
yargılıyor: Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay,
Askerî İdare Mahkemesi üyelerini yargılıyor. Arkadaşlar,
eğer bu dediğiniz doğru olsaydı, Yargıtaydan, kendi
üyeleri arasından seçilen insanlar orada görev yapıyorlar, demek ki
kendi üyelerini orada yargılarken yandaş davranacaklar. Böyle bir
itham yapılabilir mi? Böyle bir haksızlık yapılabilir mi
Anayasa Mahkemesine? Kesinlikle hayır.
Değerli
arkadaşlar, bakın, ben elbette Anayasa Mahkemesinin
yapısını önemsiyorum ama Anayasa Mahkemesi istediğimiz bu
özgürlükçü tutumu bir türlü takınamadı. Siyasi parti davalarında
olsun veya norm denetimi yaparken maalesef bu, demokratik bir
yaklaşım sergileyemedi. Şimdi, şu yüce Meclis, Anayasa
Mahkemesine bu vesayetçi ortamı ortadan kaldıracak yeni bir görev
veriyor, bireysel başvuru hakkını tanıyor. Bu çok önemli
bir haktır. Bundan sonra Anayasa Mahkemesi vesayetçi bir
anlayışı terk edecek, vatandaşların temel hak ve
özgürlüklerini önceleyen bir anlayışla görev yapacak. Bunlar neler
değerli arkadaşlar? Bakın, bunları sayalım. Bunlar
çünkü çok önemli. Bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kapsamındaki temel haklar.
ATİLLA KART
(Konya) Hukukçu olmayanlar nasıl yargılama yapacak?
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Sayın Kart, lütfen dinleyin.
Yaşama
hakkı, işkence yasağı, kölelik ve zorla
çalıştırma yasağı, özgürlük ve güven hakkı, adil
yargılama hakkı, cezaların yasallığı, özel ve
aile hayatının korunması
ATİLLA KART
(Konya) Anayasa Mahkemesi üst temyiz mercisi mi olacak, üst mahkeme mi
olacak?
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla)
düşünce, din ve vicdan özgürlüğü hakkı, ifade
özgürlüğü hakkı, etkili başvurma hakkı,
ayrımcılık yasağına ilişkin haklardır.
Anayasa Mahkememiz bundan sonra yasaklayıcı bir anlayışla
değil insan haklarına saygılı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Üstün, size de ek süre veriyorum. Konuşmanızı lütfen
tamamlayın efendim.
ATİLLA KART
(Konya) Diğer yüksek mahkemeleri ne yapacağız Sayın
Üstün?
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) - Avrupada üyesi hukukçu olmayan mahkeme var
mı? Onu açıklar mısınız.
ATİLLA KART
(Konya) Hukukçu olmayan yargıç var mı?
BAŞKAN
Sayın Kart, Sayın Köktürk, efendim, lütfen
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Ya, ama bu sorumuza yanıt falan
almıyoruz ki.
BAŞKAN
Arkadaşlar, böyle bir usulümüz yok, lütfen
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla)
özgürlükçü bir anlayış ile kararlarını
verecektir. Bu, değişerek gelişmektir. Beklentimiz bu yöndedir.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Var mı, öğrenelim bari.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, Anayasa Komisyonumuzda
çok düzeyli bir çalışma yaptık. Anayasa Komisyonumuzda gerçekten
çok önemli hukukçular var: Sayın Burhan Kuzu, Sayın Faruk Bal,
Sayın Atilla Kart, Sayın Atila Emek, yine Sayın Geylani
ATİLLA KART
(Konya) Ben bildiğimi yaparım. diyorsun Sayın Üstün.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, bunların
yaptıklarını beğenmiyor musunuz?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ayhan Bey, diğerleri dolgu malzemesi mi?
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, hepsini sayabilirim, hepsini
sayabilirim. Nevzat Bey, seni de sayabilirim.
Bakın,
bunların yaptıklarını beğenmiyorsunuz ama Anayasa
Mahkemesinin kuruluş kanununu kimler yapmış, bir anlatayım:
Başkan: Tümgeneral
Muzaffer Başkaynak.
Üye: Kıdemli
Albay İsmet Onur.
Üye: Feridun
Balatlıoğlu.
Üye: Albay Ersin
Eserol.
Üye: Hâkim
Binbaşı Tevfik Odman.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, Anayasa Mahkemesinin kuruluş kanununu bunlar
yapmış. Bunları ben duyduğumda benim içim acıyor. Ben
inanıyorum ki sizler de bunları kabul etmiyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, sizler Anayasanın müellifini kınıyorsunuz ama
şu Anayasaya da müellifin eserine de sahip çıkmak için dört kolla
sarılıyorsunuz.
ATİLLA KART
(Konya) Sayın Üstün, söylediklerine inanıyor musunuz Allah
aşkına?
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, gelin hep birlikte şu
Anayasayı değiştirelim, vatandaşımızın
özlediği demokratik, özgür, sivil anayasayı yapalım diyorum.
ATİLLA KART
(Konya) Söylediklerine inanıyor musun?
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Devamla) - Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum değerli
arkadaşlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Vekilim, Anayasayı hep birlikte
çıkarmayacağız ama sizi hep birlikte indireceğiz
iktidardan, merak etmeyin.
BAŞKAN
Sayın Üstün, teşekkür ederim.
Şimdi
şahıslar adına konuşmalara geçiyoruz.
Sayın Mevlüt
Akgün, Karaman Milletvekili.
Sayın Akgün,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEVLÜT AKGÜN
(Karaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Anayasa değişiklik teklifinin 20nci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasa değişiklik teklifinin genel gerekçesi
Yüz elli yıllık Anayasa geleneği içerisinde halkın
katılımı ve demokratik yöntemlerle bir anayasa
yapılamamış olması ülkemiz bakımından büyük bir
eksikliktir. diye başlıyor. Gerçekten de
baktığımız zaman, 1961 ve 1982 Anayasaları gibi darbe döneminin
ürünü anayasalar dışında diğer anayasalarımız da
olağanüstü şartlar ve yöntemlerle hazırlanmış
anayasalardır.
Demokrasinin
kalbi ve millet egemenliğinin yegâne temsilcisi Meclisimizin sivil ve
demokratik bir anayasa yapamamış olması büyük bir eksikliktir
diye düşünüyorum çünkü siyaset kurumu sorun üretmek için değil sorun
çözmek için var olmalıdır. Hele bazı kesimlerin dile
getirdiği gibi milletin Meclisini Anayasa yapma ve değiştirme
konusunda âciz, yetersiz ve yetkisiz görenler, Türkiye Büyük Millet Meclisiyle
birlikte milleti ve millet iradesini inkâr ettiklerini görmek
durumundadırlar.
Değerli
arkadaşlarım, hâlen yürürlükte olan 1982 Anayasası bir askerî
darbe döneminin anayasasıdır. Anayasada 16 kez değişiklik
yapılmış ise de Anayasanın ruhu
değişmemiştir. Bu Anayasa, Meclise, siyasetçiye, siyasi
partilere, sivil toplum örgütlerine, sendikalara, velhasıl millete
güvenmeyen bir anayasadır. Nitekim, modern anayasalarda bireyin hak ve
özgürlükleri devlet iktidarına karşı güvence altına
alınırken, 82 Anayasası tersini yaparak bireye karşı
devleti güvence altına almaktadır.
Yine Anayasa
hazırlanırken, millet iradesine duyulan derin güvensizlik nedeniyle,
demokratik yollarla seçilen iktidarların gücünü sınırlamak
amacıyla bürokratik kurumlar oluşturulmuştur. Bu kurumlar,
askerî ve sivil bürokrasi, yargısal kurumlar ve akademik bürokrasi olarak
düşünülmüştür. Ayrıca kurumların yapısı,
demokratik toplumsal denetimin dışında tutulmuştur. Böylelikle
halka hesap verme zorunda olmayan yetkisiz kurumlar, yönetme gücünü kullanmak
suretiyle zaman zaman siyasi iktidarlarla karşı karşıya
gelmişlerdir. Çoğu zaman da siyaset kurumunu hizaya getirme
çabasında olmuşlardır.
Biz AK PARTİ
olarak diyoruz ki, millet egemenliği üzerinde hiçbir vesayeti kabul
etmiyoruz. Bazı kesimler, çok partili siyasi hayata geçtiğimiz
dönemden beri millet egemenliğinden hep rahatsız
olmuşlardır. Rahmetli Menderes, rahmetli Özal gibi halkın
teveccühünü kazanan liderlerden de rahatsız olmaları bu yüzdendir.
Bazen seçim sonuçlarını beğenmedikleri zaman, oy veren
vatandaşı bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam
gibi cümlelerle alaya almasını bilmişlerdir. Ancak her
defasında milletimiz vakur duruşuyla bu kesimlere gereken cevabını
sandıkta vermesini bilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, öyle zannediyorum ki 1982 Anayasası üzerinde
söylenmemiş söz kalmamıştır. Siyasi partilerimiz, barolar,
sivil toplum örgütleri, yüksek yargı organlarının temsilcileri,
sendikalar, velhasıl bütün toplum kesimleri bu Anayasanın
antidemokratik olduğunu, çağı yakalamış Türkiyeyi
taşıyamadığını dile getirmektedirler.
Anayasanın değişmesi gerektiği konusunda bu bakımdan
toplumsal uzlaşma olduğu söylenebilir. Hâl böyle iken, daha düne
kadar Anayasadan şikâyet eden muhalefet partilerimizin Anayasa
değişikliğine kapıyı tamamen kapatmalarını
anlayabilmek mümkün değildir. Hele milletvekillerine oy
kullandırtmamak suretiyle iradelerine ipotek koymak kabul edilebilir bir
davranış şekli değildir.
Anayasa
değişikliklerini sürekli ötelemenin de makul bir nedeni yoktur.
Eğer muhalefet partilerimiz bu noktada samimi iseler, daha demokratik ve
evrensel standartlara uygun Anayasa önerilerini kamuoyuna sunmaları
gerekirdi.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Uzlaşma Komisyonunda yapalım dedik, neredeydiniz?
MEVLÜT AKGÜN
(Devamla) Zaman zaman bazı konuşmacılar, Anayasa önerisinin
işsizliğe, ekonomik sıkıntılara, esnafın derdine,
memura, emekliye çare olmadığını, bu nedenle milletin
gündeminde olmadığını dile getirmektedirler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akgün, bir dakika süre veriyorum, lütfen konuşmanızı
tamamlayın.
MEVLÜT AKGÜN
(Devamla) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Değerli
arkadaşlarım, o hâlde telaşlanmaya, hatta bu değişikliği
engellemek için olağanüstü bir çaba sarf etmeye gerek yok.
Bırakın değişiklik referanduma gitsin, halkımız
Anayasa değişikliklerinde derdine çare var mı, yok mu, kendisi
karar versin. Bu karar da hepimizin başının tacı olsun.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu değişiklikler belki
bütün kesimlerin beklentilerine cevap vermemektedir. Bazılarınca
yeterli görünmeyebilir ancak Anayasa değişiklikleri, demokrasinin
tıkalı damarlarını açmakta ve demokratikleşmeye
doğru atılan ileri bir adım olmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, bu maddeyle Anayasamızın 149uncu maddesi
değiştirilmektedir. Özellikle insan hakları ihlallerinde Anayasa
Mahkemesine kişisel müracaat hakkı tanınmaktadır.
Dolayısıyla,
bu değişikliklerin hayırlı olmasını temenni
ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Akgün, teşekkür ederim.
Şimdi,
şahısları adına ikinci söz hakkı İstanbul
Milletvekili Sayın Sebahat Tuncele ait.
Sayın
Tuncel
BENGİ YILDIZ
(Batman) Yok Başkan.
BAŞKAN - Başka
söz talebi? Yok.
Madde üzerinde
gruplar ve şahıslar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi,
İç Tüzükün 72nci maddesine göre verilmiş iki önerge vardır.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğün
72. maddesi uyarınca, görüşülmekte olan 497 sıra
sayılı Yasa Teklifinin 20. maddesi üzerindeki görüşmelerin devam
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Hakkı Suha
Okay |
Kemal
Kılıçdaroğlu |
Birgen
Keleş |
|
|
Ankara |
İstanbul |
İstanbul |
|
|
Atilla Kart |
Atila Emek |
Tayfur Süner |
|
|
Konya |
Antalya |
Antalya |
Gerekçe:
Anayasalar,
devletin dayandığı temel ilkelerle siyasal rejimin
belirlendiği; yetkili organların, teşkilatın ve
bunların nasıl işleyeceklerinin düzenlendiği ve insan hak
ve özgürlüklerinin güvence altına alındığı temel hukuk
metinleridir.
Anayasa Devletin
ve toplumun temel kanunu, temel toplum sözleşmesidir; bu günü ve
geleceği ilgilendirir. Bu nedenle toplumsal mutabakatı gerektirir.
Dünyada ve
Türkiyede Anayasalar hep olağanüstü dönemlerin eseri olmuştur.
Amerikada, Fransada, Sovyetler Birliğinde, Almanyada ve hatta
İranda Anayasalarla siyasal rejimler değiştirilmiş;
siyasal rejimler kurulmuştur.
Anayasaların
halkın ihtiyaçlarını karşılayamayarak toplumsal
taleplerin gerisinde kalması durumunda ise değiştirilmesi ihtiyacı
gündeme gelmiştir. Değişiklik ihtiyacını gündeme
getiren ise Dünyanın her yerinde ve Türkiyede hep halk olmuştur.
Halk ve halkın temsilcileri, sorunları tartışmış,
çözüm yollarında uzlaşmış ve varılan mutabakatın
eseri olarak Anayasalar değiştirilmiştir.
AKP iktidarı
ise toplumu bir yana koyarak, kendini her şeyi yapmaya muktedir
cuntacılar gibi gördüğünden mutabakat aramamaktadır. Darbe
dönemlerinin cuntaları dahi, konu Anayasa olduğunda bir toplumsal
meşruiyet arayışına girmesine rağmen, AKP
iktidarı çoğunluğum varsa astığım astık,
kestiğim kestik anlayışı içindedir.
Türkiyede
halkın gerçek gündemi işsizlik, gelir
dağılımındaki adaletsizlik, yoksulluk ve yolsuzluktur.
Halk, aşından ekmeğinden keserek üniversite okuttuğu
çocuklarına iş istemektedir. Halk, kamu kaynaklarının
yandaşlara peşkeş çekilmesini değil, eğitime ve
sağlığa harcanmasını istemektedir. Halk, ürettiği
ürünlerin maliyetini karşılamasını beklemektedir.
AKP iktidarı
ise sayısal çoğunluğuna dayalı olarak Meclis gündemine
taşıdığı Anayasa değişikliği paketi ile
halkın gerçek gündeminin üzerini örtmenin ötesinde, Anayasada
olağanüstü dönemlere özgü değişiklikler öngörerek demokratik
siyasal rejimi dönüştürmeyi hedeflemektedir.
Anayasa
değişikliği metni bir sivil darbe belgesidir. Demokratik rejimlerde
temel hak ve özgürlüklerin güvencesi bağımsız ve tarafsız
yargıdır ve AKPnin Anayasa değişikliği doğrudan
insan haklarının teminatı olan bağımsız
yargıyı hedeflemektedir
Hedefledikleri,
yaptıkları yolsuzluklardan dolayı ilerde kendilerini yargılayacak
olan hâkimleri bu günden seçerek, özgürlüklerini yarattıkları
yandaş yargıya emanet etmektir. Yürütmenin Yasama Organına
egemen olması yetmemekte, yargıyı da ele geçirerek bir dikta
rejimini kurumsallaştırmak istemektedirler. İstedikleri hukuka
ve vicdani kanaatlerine göre karar veren bağımsız ve
tarafsız yargı değil, siyasi ideolojileri ile uyum içinde olan
yandaş yargıdır
AKP iktidarı
sayısal çoğunluğuna dayalı olarak yaratacağı
yandaş yargıyı Anayasal düzeyde
kurumsallaştırmanın peşindedir
Sayın
Başbakanın hedeflediği yandaş yargı oluşturma
anlayışına toplumun tüm kesimleri karşıdır. Sivil
Toplum Örgütleri karşıdır. Yargı kuruluşları
karşıdır. Mecliste temsil edilen siyasi partiler
karşıdır.
Çok büyük
badireler atlatmış; tarihten silindi denildiği anda kendini var
edebilmeyi başarabilmiş bu halk bu gidişe dur diyecektir
Bunun için söz
konusu düzenlemenin görüşmelerine devam edilmelidir
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Değişiklik Teklifinin 20. maddesinin TBMM
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca, görüşmelerinin
devamına karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz.
|
|
Faruk Bal |
Oktay Vural |
Mehmet
Şandır |
|
|
Konya |
İzmir |
Mersin |
|
|
Behiç Çelik |
S. Nevzat
Korkmaz |
M. Akif Paksoy |
|
|
Mersin |
Isparta |
Kahramanmaraş |
|
|
|
Cemaleddin Uslu |
|
|
|
|
Edirne |
|
Gerekçe
Anayasalar,
vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan,
siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen
kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır
iki ihtilal ve 3
muhtıra ile üzerine gölge düşürülen Türk demokrasisini;
21. yüzyıl
evrensel değerlerine kavuşturabilmenin
Asırlık
anayasa tartışmalarından kurtarmanın
Her kesimin
benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin
tek yolu
toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı
sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu kurulmasını,
Partilerin
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını,
Siyasi partilerin
hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna
duyurulmasını,
Her partinin
görüş ve tavrının, yapılacak ilk seçimde milletin takdirine
sunulmasını,
Seçimler sonunda
oluşacak Meclisin ilk işinin anayasa değişikliğini
gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile
Milleti kucaklaştıracak,
Milletin
değerleri ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile
Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın
temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez
bütünlüğünü sağlayacak üniter yapı içinde Devleti kurum ve
kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokratik düzeni
iyileştirecek,
Cumhuriyetin
temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi
teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir
sözleşme belgesi niteliğinde anayasa değişikliği
kararını ilan etmiştir.
Anayasa
değişikliği ancak böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHPnin bu
teklifine kulak tıkamış, kendisi için
hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa
değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak
için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKPnin Anayasa
Değişiklik Teklifi, kendi hedefine ulaşmak için
hazırlanmıştır.
Bu teklif ile
kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve
denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal
sonucu olarak başta parti kapatma, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem
yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi getirilmektedir.
Bu teklifin
içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKPden
bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKPden
yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin hesabını
vermesini beklemektedir.
Millet, AKPden
İş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKPden
düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak
ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8
yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini karşılayamamıştır.
AKP millet için
değil, kendini korumak için Anayasa değişikliği
yapmaktadır.
AKP, iyi niyetli
değildir, başlattığı PKK Açılımı için
bu teklif ile anayasal zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple
yargıyı etkisiz hâle getirmektedir.
Bu hususlarda
uzlaşmaya varıncaya kadar görüşmelere devam edilmelidir.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 72ye göre verilmiş iki önergeyi birlikte
oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi oldu.
Yoklama talebinde
bulunan arkadaşların isimlerini tespit edeceğim: Sayın
Kılıçdaroğlu, Sayın Keleş, Sayın Kart, Sayın
Köktürk, Sayın Bingöl, Sayın Aydoğan, Sayın Köse,
Sayın Emek, Sayın Sönmez, Sayın Gök, Sayın Tütüncü,
Sayın Susam, Sayın Yalçınkaya, Sayın Diren, Sayın
Arat, Sayın Çakır, Sayın Seçer, Sayın Karaibrahim,
Sayın Kesici, Sayın Anadol.
İki dakika
süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN -
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağız.
Sayın
Yıldız, buyurun.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
sorum Komisyon Başkanımıza. Sayın Başbakan küçük
başbakanın üzüldüğünü belirttiği Yetki artık sensin,
ister asarsın ister kesersin. Daha kolay, daha güçlü yönetim için de
başkanlık sisteminin gerektiğini söylemektedir.
AKP anayasa
taslağını hazırlayan Sayın Profesör Ergun Özbudun
başkanlık sisteminin Türkiyeye uymayacağını, kriz
yaratacağını, darbeleri davet edeceğini,
Başbakanın üç yıl önce böyle bir arzu ve imasının
olmadığını belirtmektedir. Anayasa Mahkemesinin
işlevsiz hâle getirilmesi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
siyasallaştırılması başkanlık sistemi için
atılmış bir adım mıdır? Bu konu hakkında siz
ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özdemir, buyurun.
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
soruyorum: Geçtiğimiz günlerde basına intikal eden bilgilere göre,
İmralı canisi açılım konusunda kendisiyle
görüşüldüğünü bildirmiş, gazeteci yazar Cengiz Çandar da bunu
doğrulamıştır. Sayın Başbakan, 17 Nisan 2010
günü, Kanal 24ün programında, Anayasa değişikliği
konusunda: Anayasa değişikliği önerimiz, açılım
projemizin, millî birlik ve kardeşlik projemizin önemli bir
parçasıdır. Açılım konusunda atacağımız adımların
önü açılıyor, altyapısını hazırlıyor.
demiştir.
Soru 1) Bu kanun
teklifinde, İmralı canisinin hangi görüşleri yer
almıştır?
Soru 2)
Sayın Başbakanın ifadesiyle, PKK terör
açılımının ilk adımı bu ise ikinci, dördüncü ve
sonuncu açılımları neler olacaktır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
basına yansıyan haberlere göre, AKPnin, terörle mücadele ve
partilere hazine yardımı konularında, Mecliste bulunan bir
siyasi parti grubuna güvence vermek suretiyle yeni birtakım düzenlemelere
gideceği belirtilmektedir. Bu, doğru mudur? Güvence verilen siyasi
parti, Barış ve Demokrasi Partisi midir?
Terörle Mücadele
Kanununda ne gibi temel değişiklikler düşünülmektedir?
Bu
değişiklikler, kamuoyunca PKK açılımı olarak bilinen
sözde açılım kapsamında Haburdan giriş yapan PKKlı hainler
ve onlara yardım ve yataklık yapan tutuklu belediye
başkanlarını kapsamakta mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özkan
MURAT ÖZKAN
(Giresun) Sayın Bakan, demokrasi içinde halkın yönetime aktif
olarak katılmasını sağlaması gerekir. Bunun için, gün
ışığında yönetim, iktidarın denetlenmesi, hukuk
devleti, hukukun üstünlüğü, erklerin ayrılığı
kavramları ile özgür ve bağımsız bir basının
varlığını gerekli kılar. Bu Anayasanın ise AKP
tarafından, halkın ve halkın temsilcilerinin
katılımı sağlanmadan hazırlandığı,
alelacele Meclise sunulduğu ve buradan da hızlı bir şekilde
geçirilmeye çalışıldığı görülmektedir.
Diğer bir
husus, hak ve özgürlüklerin de referandum konusu yapılması gibi bir
hukuk garabetiyle karşı karşıyayız. Bu nedenle,
milletimizin demokratik gelişimini bu uygulamalarınız aksi yönde
etkilemektedir. Demokrasi çoğulculuk üzerine kurulur.
Çoğulculuğu ve temel demokratik kavramları bir kenara
bırakarak acaba neyi amaçlıyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, sisteme girdiniz sanırım.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Evet Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
Mecliste bulunan tüm partiler, hatta tüm kamuoyu sıfır kilometre,
yepyeni, demokratik bir anayasa yapılması gerektiği iradelerini
ifade ettiler. Ben böyle bir girişime karşıyım. diyen
olmadığına göre;
Bir: Anayasa
değişiklik metnini neden her kesimin görüşlerini alarak milletin
talebi hâline getirmediniz? Sizi engelleyen neydi?
İki: Böyle
bir girişim toplumsal uyum ve barışa daha çok hizmet etmez
miydi?
Üç: Meclisteki bu
gerginliğin sebebi AKPnin bu Ben yaptım, olducu tavrı
değil midir?
Dört: Sayın
Başbakanın Açık Görüş programında Bu anayasa
değişikliği açılım projemizin bir
uzantısıdır
Kastettiği bilfiil açılım projesidir.
Bu değişikliğin, daha sonra atacakları adımların
önünü açacağını söylemektedir. Siz de aynı görüşte
misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Komisyon
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın
Başkanım, Sayın Yıldızın sorduğu,
Sayın Başbakanımızın başkanlık sistemi
konusundaki kanaati zaten yeni değil. 2003te de, biliyorsunuz,
vermiş olduğu demeçlerde Gönlümden geçen tam başkanlık
modeli. demiştir, tıpkı benim gönlümden geçtiği gibi.
Şimdi,
Sayın Yıldız, eğer siz gönlünüzde ya da kafanızda
beliren başkanlık sistemini astığı astık,
kestiği kestik gibi düşünüyorsanız, bu, başkanlık
sisteminin bilinmediğine işarettir. Başkanlık modeli olsa,
bu Meclis çok daha
(MHP sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Başbakanın söylediği, ben demiyorum,
Başbakan söylüyor.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Hayır,
hayır, siz bilmiyorsunuz. Başkanlık sisteminde
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Astığı astık, kestiği kestik
Başbakana ait.
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen değerli arkadaşlar
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Başkanlık
sisteminde meclis çok daha etkindir, çok daha yetkilidir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Aaa, o zaman başka(!)
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Bu sistemin adı
aslında kongre hükûmetidir. Gelin, bunu beraber değerlendirelim.
Tarihî fırsattır. Kendi aramızda çok daha rahat
çalışabiliriz. Kuvvetler ayrımını en iyi
gerçekleştiren bir modeldir. İnsan hakları bakımından
da fevkalade modeldir ve Anayasa Mahkemesi çok güçlüdür o modelde.
Dolayısıyla,
evvela sistemi öğrenelim, sonra beraber konuşuruz.
Teşekkür
ediyorum.
MUHARREM VARLI
(Adana) Biz sistemi çok iyi biliyoruz da sen bilmiyorsun!
BAŞKAN
Sayın Hükûmet
OKTAY VURAL
(İzmir) Başbakana bir ders ver.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Başbakana öğret o sistemi o zaman!
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen sayın milletvekilleri
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Ömrümü verdim, ömrümü
bu işe. Siz ne bilirsiniz bu işi ya? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI
(Adana) Bravo(!) Eksik kaldı, eksik.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; ben de öncelikle Giresunda terör eylemi sonucu vefat eden
subayımıza rahmet diliyorum, yaralananlara acil şifalar diliyorum
ve temenni ediyorum ki, inşallah Türkiye bu tür olayları bir daha
yaşamaz. Ayrıca, değerli meslektaşım, Barolar
Birliği Başkanı Özdemir Özoka da Allahtan rahmet diliyorum,
ailesine ve Baro camiasına başsağlığı diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Özdemirin ve Sayın Tankutun soruları
birbirine benziyor. 14 Ağustos 2001 tarihine dönelim. Bizim
programımızın ismi demokratikleşme ve zenginleşme
projesidir ve biz emaneti aldığımız günde
(CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, bir daha tekrar eder
misiniz efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Demokratikleşme ve zenginleşme(!)
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Bakın, beni dinlemezseniz aynı
bilgiyle kalacaksınız. Bu yazık olur! Yani, biraz bilginizin
artması lazım! Dinlerseniz, bilginiz artar! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Projenin adını bir daha tekrar
eder misiniz efendim.
MUHARREM VARLI
(Adana) Zenginleşmenin ismini yeni öğrendik.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Bakın, burası interaktif bir
yerdir, burada bilginiz varsa aktarırsınız, eksikse bilgi
alırsınız. Ben böyle bakıyorum. Ben birçok
arkadaşımdan bilgi ediniyorum. Soru sordunuz, cevap vereceğim,
dinleyin. İşinize gelirse değerlendirirsiniz, gelmezse es geçersiniz.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Zaten bir şey söylemiyorsunuz!
MUHARREM VARLI
(Adana) Zenginleşmeyi bir anlat.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Bizim projemizin ismi -unutmayın
yalnız bunu lütfen, rica ediyorum- demokratikleşme ve zenginleşme
programıdır
MUHARREM VARLI
(Adana) Zenginleşme nedir, bir anlat!
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Türkiyenin zenginleşmesi.
ve biz, 14
Ağustos 2001 tarihinden bu yana... (MHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM VARLI
(Adana) Nedir zenginleşme?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Allah aşkına
Lütfen
Kendimize
yapılmasını istemediğimizi başkalarına
yapmayalım lütfen.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Türkiyenin demokratikleşmesi, birey
hak ve özgürlüklerinin en üst düzeye yükseltilmesi konusunda
OKTAY VURAL
(İzmir) Zenginleşme derken kendilerini kastediyor.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Türk yasal mevzuatında, Anayasa
dâhil olmak üzere, çok önemli değişiklikleri gerçekleştirdik.
Bazen Cumhuriyet Halk Partisinin katkılarını da aldık,
teşekkür ediyorum. Ve bu proje de, bizim o gün millete taahhüt
ettiğimiz, demokratikleşme ve zenginleşme projesi
kapsamında yürüttüğümüz, millete sözünü verdiğimiz projelerden
bir tanesi.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakan, kaç gün sürecek bu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Bunu başka hiçbir yere
yamamayın. Siz ne derseniz deyin, bunun ne anlama geldiğini
milletimiz gayet iyi anlamış, onlar takdir edecek.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yıkım projesi olduğunu kabul ediyor musunuz?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sorunun devamı, diyorsunuz ki: Bunu
niye halkla, halkın temsilcileriyle paylaşmadınız? Bunu
defalarca anlatıyoruz, Başbakanımız anlatıyor, burada
sözcüler anlatıyor. Geçen gün burada bulunduğum sürede bana sordunuz,
ben size bunu arz etmeye çalıştım.
Bakın
değerli arkadaşlar, paylaşım demek Mecliste bulunan bütün
partilerin temsilcileriyle paylaşmak anlamına gelmez, arzu ederiz ki
onlarla da olsun. Paylaşmak
Demokrasi örgütlü toplum demektir ve örgütlü
toplumun içerisinde sadece siyasi partiler değil sivil toplum
kuruluşları -STKlar- meslek odaları, vakıflar, buna benzer
bir sürü örgütler var ve biz bu Anayasa taslağı süresince bu
kuruluşlarla ve onların temsilcileriyle her türlü
paylaşımı yaptık ama sizin kapınıza
geldiğimizde siz değil paylaşım, kahvemizi için, gidin.
dediniz.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Biz yanlışlara kapalıyız.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Katkı verme niyetinde
olmadığınızı, dolayısıyla bu konuda bir
paylaşım sürecini kabullenmeyeceğinizi peşinen ifade
ettiniz ve dolayısıyla bu proje milletin önemli bir kesimiyle
paylaşılmak suretiyle bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşmesi sürdürülüyor, devam ediyor.
BAŞKAN
Evet, çok teşekkür ederim Sayın Bakan.
Süreniz doldu
efendim.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Ben teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde on sekiz önerge var. Ancak
bilindiği gibi her madde üzerinde milletvekillerince yedi önerge
verilebilmektedir.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Bakan, bu projenizin arkasında
mısınız? Demokratikleşme ve zenginleşme projesinin
arkasında mısınız?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Ne demek ya? Partimizin programı.
BAŞKAN
Aynı anda gelen önergeler arasından çekilen kurada ortaya çıkan
yedi önergeyi şimdi okutacağım, sonra bu önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Bu sözün arkasında mısınız?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Programımızı ben size
göndereceğim.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen karşılıklı
konuşmayalım.
İlk önergeyi
okutuyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 20 nci maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu
maddesinin 3 ncü fıkrasında geçen toplantıya katılan
üyelerin ibaresinin üye tam sayısının olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Yılmaz
Tunç
Bartın
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 20 nci maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu
maddesinin 3 ncü fıkrasında geçen toplantıya katılan
üyelerin ibaresinin üye tam sayısının olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Azize
Sibel Gönül
Kocaeli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı
7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 20 nci maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu
maddesinin 3 ncü fıkrasında geçen toplantıya katılan
üyelerin ibaresinin üye tam sayısının olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
İkram
Dinçer
Van
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 20 nci maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu
maddesinin 3 ncü fıkrasında geçen toplantıya katılan
üyelerin ibaresinin üye tam sayısının olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 497 sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 20 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
|
Bengi
Yıldız |
Hasip Kaplan |
Sırrı
Sakık |
|
|
Batman |
Şırnak |
Muş |
|
|
|
İbrahim
Binici |
|
|
|
|
Şanlıurfa
|
|
Madde 20 -
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 149 -
Anayasa Mahkemesi, üç bölüm ve Genel Kurul hâlinde çalışır.
Bölümler, başkanvekili başkanlığında dört üyenin
katılımıyla toplanır. Genel Kurul, Mahkeme
başkanının veya Başkanın belirleyeceği
başkanvekilinin başkanlığında en az onbeş üye ile
toplanır. Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt
çoğunlukla alır. Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesi için komisyonlar oluşturulabilir.
Siyasi partilere
ilişkin dava ve başvurulara, iptal ve itiraz davaları ile Yüce
Divan sıfatıyla yürütülecek yargılamalara Genel Kurulca
bakılır, bireysel başvurular ise bölümlerce karara
bağlanır.
Anayasa
değişikliğinde iptale, siyasi partilerin kapatılmasına
ya da Devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar
verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy
çokluğu şarttır.
Şekil
bozukluğuna dayalı iptal davaları Anayasa Mahkemesince öncelikle
incelenip karara bağlanır.
Anayasa
Mahkemesinin kuruluşu, Genel Kurul ve bölümlerin yargılama usulleri,
Başkan, başkanvekilleri ve üyelerin disiplin işleri kanunla;
Mahkemenin çalışma esasları, bölüm ve komisyonların
oluşumu ve iş bölümü kendi yapacağı içtüzükle düzenlenir.
Anayasa Mahkemesi
Yüce Divan sıfatıyla baktığı davalar
dışında kalan işleri dosya üzerinde inceler. Ancak,
bireysel başvurularda duruşma yapılmasına karar
verilebilir. Mahkeme ayrıca, gerekli gördüğü hâllerde sözlü
açıklamalarını dinlemek üzere ilgilileri ve konu üzerinde
bilgisi olanları çağırabilir ve siyasî partilerin
kapatılmasına ilişkin davalarda, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısından sonra kapatılması istenen siyasi partinin
genel başkanlığının veya tayin edeceği bir parti
yetkilisi ile üç vekilin savunmasını dinler
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa değişikliği teklifinin, 20. maddesinin teklif
metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
|
|
Faruk Bal |
Oktay Vural |
Mehmet
Şandır |
|
|
Konya |
İzmir |
Mersin |
|
|
Behiç Çelik |
S. Nevzat
Korkmaz |
Metin Ergun |
|
|
Mersin |
Isparta |
Muğla |
|
|
|
Yılmaz
Tankut |
|
|
|
|
Adana |
|
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım sayın milletvekilleri.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2/256 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 20. maddesinin Anayasaya
aykırılığı nedeniyle Teklif metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Ali Rıza
Öztürk |
İsa Gök |
|
|
Mersin |
Mersin |
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan katılmayacaklarına o kadar emin
ki! Bu kadar uzlaşmaya açık olmadıklarını siz de teyit
etmiş oldunuz.
BAŞKAN
Hayır hayır, sadece bazen dalgınlık oluyor.
Buyurun
Sayın Gök.
Süreniz beş
dakikadır efendim.
İSA GÖK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar,
dün arz ettim. Burada konuşurken lütfen dürüst olun. Lütfen gerçeğe
aykırı beyanda bulunmayın. Lütfen şu kitap,
kâğıt
AHMET YENİ
(Samsun) Sen git işine bak!
İSA GÖK
(Devamla) Dinle önce!
AHMET YENİ
(Samsun) Git işine bak!
İSA GÖK
(Devamla) -
ve yazı neyse şunu doğru dürüst okuyun.
Az önce bir
sözcü, Mustafa Buminin
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Burada azarlamak alışkanlık
yaptı. Grup başkan vekili çıkıp azarlıyor,
milletvekili çıkıp azarlıyor. Ne demek bu?
İSA GÖK
(Devamla) Dinleyin Sayın Elitaş.
Anayasa
Mahkemesinin, 2003 yılında gönderdiği, yaptığı
Anayasa Mahkemesi yapılanmasına ilişkin taslaktan bahsetti ve bu
taslağı aynen uyguladıklarından bahsetti. El insaf! Hiç mi
Allah korkusu yok! Hiç mi gerçeğe bağlılık konusunda
şu kadarlık damar yok! Böyle bir şey olamaz!
Arkadaşlar,
bakın
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) İsa, sende de
vicdan yok.
İSA GÖK
(Devamla) Dinleyin Sayın Başkan.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sende hiç vicdan yok.
İSA GÖK
(Devamla) Aynen
OKTAY VURAL
(İzmir) Komisyon Başkanı sataşmada bulunur mu?
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
İSA GÖK
(Devamla) - Başkan, siz, okumayı bilmiyorsunuz, okumayı. Önce
bir okuyun bunu, Sayın Bakan sizler de.
BAŞKAN
Lütfen karşılıklı konuşmayalım.
İSA GÖK
(Devamla) Arkadaşlar, bakın, bir defa, Sayın Mustafa Bumin ve
Hükûmetin tasarısı arasındaki benzerlikleri ben size söyleyeyim:
Doğru, 17 üye; bravo, tebrik ediyorum sizi! İki daire, genel kurul,
benzerlik bu; bravo, tebrik ediyorum sizi! Görev süresi on iki yıl.
Başka ne benzerlik var? Başka ne benzerlik var? Buraya çıkan
arkadaşımız az önce Aynısını yaptık,
alkış almamız lazım. dedi. Alkışlıyorum
sizi ama yalanlarınızdan dolayı alkışlıyorum
sizi!
Arkadaşlar,
bakın, her iki tasarıyı ben size
karşılaştıracağım. Hükûmet 17 üye diyor,
doğru; Bumin de 17 üye diyor, Anayasa Mahkemesi de
Bakın,
Hükûmet, Cumhurbaşkanı 14 üye atayacak. diyor. Anayasa Mahkemesi
ise 2 üye atayacak. diyor, 2 üye. Neden? Çünkü bizim Anayasa Mahkememizde
Yüce Divan yetkisi var. Cumhurbaşkanı 14 üye atayacak. Anayasa
Mahkemesinin konuşulan ve yalan atfedilen bu tasarısında 2 üye
diyor ve ayrıca mevcut Anayasanın 104üncü maddesinin (c)
fıkrasında Cumhurbaşkanı yetkileri vardır. Bu
yetkilerden (104/c) şunu der: Cumhurbaşkanının,
yargıyla ilgili olarak, Anayasa Mahkemesi üyelerini seçmek yetkisi
vardır. Cumhurbaşkanından bu yetkinin alınması
gerekiyor. diyor Anayasa Mahkemesi, yalnızca 2 üye seçer. diyor. 2 üyeyi
de nasıl belirliyor biliyor musunuz arkadaşlar? Vali, büyükelçi,
falan, bunlara da, siyasal, iktisat, hukuk alanında eğitim
görmüş olma şartı koyuyor. Siz 14 kişiyi
atatıyorsunuz. YÖK, üst kademeden 4 tane yönetici. Ne isterseniz var
Cumhurbaşkanından. Bu Mahkeme Yüce Divan yetkisini taşıyor,
Yüce Divan yetkisini taşıyan anayasa mahkemeleri
cumhurbaşkanı gibi siyasi makamlarca atatılmıyor dünyada.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Hadi canım!
İSA GÖK
(Devamla) - Ayrıca, bakın, Sayın Buminin Anayasa Mahkemesinin
taslağında şunu diyor arkadaşlar...
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şu andaki ne?
BAŞKAN
Lütfen hatibe müdahale etmeyelim, sakin olalım.
İSA GÖK
(Devamla) Tam 11 üye, yüksek yargıca, yargı tarafından kendi
başkan ve üyeleri arasından salt çoğunlukla seçilir. diyor, 11
üye. Kim bunlar arkadaşlar? 5 tanesi Yargıtay, 4 tanesi
Danıştay, 1i Askerî Yargıtay, 1i Yüksek İdare Mahkemesi.
11 üyeyi, o kurullar, o yüksek yargı, kendi başkan ve üyeleri
arasından salt çoğunlukla seçiyor. Bu 11 üye sayısının
bir sihri var. Nedir bu sihir? Aynı taslakta, parti kapatma ve Anayasa
değişikliklerinin iptali konusunda da gerekli olan
çoğunluğa 17 üyede 11 üye diyor. Yani, Anayasa Mahkemesinin
taslağında, önemli kararlarda, yargıdan gelin 11 üyeyi, parti
kapatma ve iptal davalarında 11 üyeyle sınırlıyor, sihir
burada. Siz ne yapıyorsunuz? Sizin tasarınızda parti kapatma ve
Anayasa Mahkemesindeki iptallerde üçte 2 arıyorsunuz, yani, 12 üye.
Buminin tasarısında ne var, Anayasa Mahkemesi tasarısında?
11 üye, yani beşte 3. Nerede benzerlik? Nerede benzerlik? Yalan
söylemeyin!
Devam ediyorum
arkadaşlar, bakın, seçim
Anayasa Mahkemesinin gönderdiği
taslakta Tüm seçimlerde salt çoğunluk. diyor, salt çoğunluk ve
hatta hatta mesela Meclis 4 kişi seçer. diyor Buminin
tasarısında, 4 kişi. Bunun 2si, 1i YÖK, 1i Barolar
Birliği. Barolar Birliği seçer adayını gönderir. diyor.
Diğerini de YÖK gönderir. YÖKün adayı kim olacak biliyor musunuz?
Sarı çizmeli Memet Ağa değil! YÖK, doğrudan Genel kamu,
Anayasa, idare ve ceza hukukunda profesör olacak. diyor YÖKten gelecekler.
Bakın, bunu dahi düşünmüşler. Sayıştay Nasıl
bilirseniz yapın. diyor Meclise
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Gök, süreniz doldu efendim. Size de bir dakika ek süre veriyorum, lütfen
tamamlayın.
İSA GÖK
(Devamla) Sağ olun.
Bu kadar ince
hesaplanmış bir Anayasa tasarısı var Anayasa Mahkemesinden
gelen taslak metinde. Sizinkinde ise ne var? Yalnızca 17 üye, iki daire ve
görev süresi harici hiçbir benzerlik yok, Allahtan korkun. Buna atıf
yapmayın, bu yalanı kullanmayın çünkü Yüce Divandan kurtulmak
için 12 üyelik üçte 2 çoğunluğu getiriyorsunuz, buradaki hukukçu üye
sayısını 6ya, 7ye düşürüyorsunuz, siyasi makamın
seçeceği sayıyı artırıyorsunuz, sonra da Dünyada
böyle. diyorsunuz, yalandır.
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) Fransada da böyle.
İSA GÖK
(Devamla) Ben sana öğreteyim. Fransa
Alakası yok, alakası
yok. Yalanlarla mahkeme kurulmaz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
III.- Y O K L A M A
(MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi var. Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın
isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Vural,
Sayın Çakmakoğlu, Sayın Yalçın, Sayın Çelik,
Sayın Tankut, Sayın Asil, Sayın Paksoy, Sayın Durmuş,
Sayın Işık, Sayın Sipahi, Sayın Yunusoğlu,
Sayın Melen, Sayın İnan, Sayın Günal, Sayın
Homriş, Sayın Özensoy, Sayın Dağdaş, Sayın
Uzunırmak, Sayın Çobanoğlu, Sayın Korkmaz.
Demin isimlerini
tespit ettiğimiz arkadaşlarımız lütfen sisteme girmesinler,
yoklamaya girmesinler.
Yoklama
işlemini başlatıyorum ve iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa değişikliği teklifinin 20. maddesinin teklif
metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın
Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın Başkanım,
katılmıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçe mi efendim?
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasalar,
vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan,
siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen
kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
İki ihtilal
ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen Türk demokrasisini;
21. yüzyıl
evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
Asırlık Anayasa tartışmalarından kurtarmanın,
Her kesimin
benimseyebileceği bir Anayasaya kavuşturabilmenin tek yolu toplumsal
uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu kurulmasını,
Partilerin
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını,
Siyasi
partilerin hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna
duyurulmasını,
Her partinin
görüş ve tavrının, yapılacak ilk seçimde milletin takdirine
sunulmasını,
Seçimler
sonunda oluşacak Meclisin ilk iş olarak anayasa
değişikliğini gerçekleştirmek olmasını teklif
etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile
Milleti kucaklaştıracak,
Milletin
değerlen ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile
Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda
yükseltecek,
Milletin
bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde sağlayacak ve Devleti
kurum ve kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi
iyileştirecek,
Cumhuriyetin
temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi
teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir
sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma kararını ilan
etmiştir
Anayasa
değişikliği ancak böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır
AKP, MHPnin bu
teklifine kulak tıkamış, kendisi için
hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa
değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak
için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKPnin Anayasa
Değişiklik Teklifi, kendi hedefine ulaşmak için
hazırlanmıştır.
Bu teklif ile
kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve
denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal
sonucu olarak başta parti kapatma, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem
yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi getirilmektedir
Bu teklif,
Parlamenter demokrasi esasına göre inşa edilen Anayasaya
aykırıdır.
Bu teklifin
içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKPden
bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKPden
yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKPden
İş beklemektedir. Aş beklemektedir
Millet, AKPden
düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak
ve hürriyetlere güvence beklemektedir
Millet,
mahkemelerdeki iş yükünü azaltacak ekonomik, sosyal ve adli reform
beklemektedir.
Millet,
yandaş yargıç değil, tarafsız ve bağımsız
mahkemelerde hakkını aramak istemektedir.
AKP 8
yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP, millet için
değil kendini korumak için Anayasa değiştirmektedir.
AKP,
tarafsız ve bağımsız mahkemeler için hiç bir şey
yapmamıştır.
AKP, hukuki
ihtilaf ve suç sebeplerini ortadan kaldıracak hiçbir ekonomik, sosyal ve
adli tedbir almamıştır. Aksine ceza yargısında
yaptığı tahribat ile iş yükünü dayanılmaz boyuta
ulaştırmıştır. Bu durum davaların makul sürede
bitirilmesini engellemekte ve AİHM Türkiyeyi tazminata mahkûm etmektedir.
Mahkemelere bilimsel ve teknolojik destek sağlanmadan bireysel
başvuru hakkının tanınması yargılama sürecini
uzatan başka bir sebep olacaktır.
AKP,
başkanlık sistemi hevesi ile diktaya yönelişin önünde engel
gördüğü Anayasa mahkemesini yandaş yargı kurumu haline
getirmektedir
AKP,
açılım adı altında PKKnın
siyasallaştırılması için ilk adım olduğunu ifade
ettiği bu teklif ile, bin yıllık kardeşliğin ve milli
bütünlüğün bozulmasına anayasa zemini hazırlamaktadır.
AKP, iyi niyetli
değildir, başlattığı PKK AÇILIMI için bu yasa değişikliği
ile anayasal zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple milletin hayrına
değildir ve Anayasaya aykırıdır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 497 sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 20 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Bengi
Yıldız (Batman) ve arkadaşları
Madde: 20 - Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Madde 149 -
Anayasa Mahkemesi, üç bölüm ve Genel Kurul halinde çalışır.
Bölümler, başkanvekili başkanlığında dört üyenin
katılımıyla toplanır. Genel Kurul, Mahkeme
başkanının veya Başkanın belirleyeceği
başkanvekilinin başkanlığında en az onbeş üye ile
toplanır Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt
çoğunlukla alır. Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesi için komisyonlar oluşturulabilir.
Siyasî partilere
ilişkin dava ve başvurulara, iptal ve itiraz davaları ile Yüce
Divan sıfatıyla yürütülecek yargılamalara Genel Kurulca
bakılır, bireysel başvurular ise bölümlerce karara
bağlanır.
Anayasa
değişikliğinde iptale, siyasî partilerin kapatılmasına
ya da Devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar
verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy
çokluğu şarttır.
Şekil
bozukluğuna dayalı iptal davaları Anayasa Mahkemesince öncelikle
incelenip karara bağlanır.
Anayasa
Mahkemesinin kuruluşu, Genel Kurul ve bölümlerin yargılama usulleri,
Başkan, başkanvekilleri ve üyelerin disiplin işleri kanunla;
Mahkemenin çalışma esasları, bölüm ve komisyonların
oluşumu ve iş bölümü kendi yapacağı içtüzükle düzenlenir.
Anayasa Mahkemesi
Yüce Divan sıfatıyla baktığı davalar
dışında kalan işleri dosya üzerinde inceler. Ancak,
bireysel başvurularda duruşma yapılmasına karar
verilebilir. Mahkeme ayrıca, gerekli gördüğü hâllerde sözlü
açıklamalarını dinlemek üzere ilgilileri ve konu üzerinde
bilgisi olanları çağırabilir ve siyasî partilerin
kapatılmasına ilişkin davalarda, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısından sonra kapatılması istenen siyasi
partinin genel başkanlığının veya tayin edeceği
bir parti yetkilisi ile üç vekilin savunmasını dinler
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN -
Gerekçeyi okutuyoruz efendim:
Gerekçe:
İş
yoğunluğu dikkate alınarak hızlı bir yargılama
için üç dairenin oluşturulması, genel kurulun onbeş üyeden
oluşması, savunma hakkının kısıtlanmaması ve
adil yargılanma hakkı için parti temsilcisi ve en az üç avukatın
savunma yapması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım dört önerge de aynı
mahiyettedir. O nedenle önergeleri birlikte işleme alacağım ve
istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Şimdi, ilk
önergeyi ve diğer önergelerin imza sahiplerini okutuyorum, buyurun:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 20 nci maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu
maddesinin 3 üncü fıkrasında geçen toplantıya katılan
üyelerin ibaresinin üye tam sayısının olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Veysi Kaynak
Kahramanmaraş
İkram Dinçer
Van
Azize Sibel Gönül
Kocaeli
Yılmaz Tunç
Bartın
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Kaynak, konuşacak mısınız?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa
değişikliğinin iptaline, siyasi partilerin kapatılması
ya da devlet yardımından yoksun bırakılma
kararlarının önemine binaen daha yüksek bir nisapla karar verilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Sayın Dinçer...
İKRAM
DİNÇER (Van) Gerekçe
BAŞKAN
Sayın Gönül
AZİZE
SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) Gerekçe
BAŞKAN
Sayın Tunç
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Gerekçe
BAŞKAN
Aynı gerekçe, tekrar okutmuyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Birlikte işleme aldığım önergelerin oylamasından önce
bir yoklama talebi vardır.
Şimdi
yoklama talebinde bulunan milletvekili arkadaşlarımızın
tespitine geçiyoruz: Sayın Çay, Sayın Kılıçdaroğlu,
Sayın Ateş, Sayın Altay, Sayın Köktürk, Sayın Kart,
Sayın Sevigen, Sayın Keleş, Sayın Susam, Sayın
Paçarız, Sayın Arat, Sayın Ağyüz, Sayın
Hacaloğlu, Sayın Seçer, Sayın Serter, Sayın Erbatur,
Sayın Yıldız, Sayın Oyan, Sayın Ağyüz, Sayın
Kesici.
Sayın
milletvekilleri, elektronik sistemle yoklama yapacağım.
İki dakika
süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, 20nci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi
maddenin gizli oylamasını gerçekleştireceğiz.
Sayın
milletvekilleri, tekrar kısaca hatırlatıyorum: Sizlere görevli
arkadaşlarımız tarafından üç pul verilecektir. Bu pullardan
beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil
olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.
İsmi
okunmayan arkadaşlarım lütfen sıraya girmesinler. Kapalı
mekânlarda oylarımızı kullanacağız. Zarfların da
ağzını lütfen kapatın çünkü pullar düşebiliyor.
Şimdi, gizli
oylamaya Adana ilinden başlıyoruz efendim.
(Oyların
toplanmasına başlandı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, efendim, burada
milletvekillerinin kendi iradesiyle oy kullanması gerekiyor.
AHMET YENİ
(Samsun) Kendi iradeleriyle kullanıyorlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Dolayısıyla, bırakın da milletvekillerini
kendi iradesiyle oy kullansınlar.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Milletvekilleri kendi iradesiyle oy kullanıyor
Sayın Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Milletvekilleri kendi iradeleriyle istediği
oyu kullanıyor.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Milletvekili istediği oyu kullanıyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Böyle bir şey olur mu?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Kim müdahale ediyor?
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani zimmetli mi oluyor?
AHMET YENİ
(Samsun) Oy kullanan herkes hür iradesiyle kullanıyor Sayın
Başkan.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Oylama yapıyoruz, oylama İç Tüzüke uygun
yapılıyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, oy kullanmayan arkadaşımız
kaldı mı? (AK PARTİ sıralarından Var, var. sesleri)
Var, peki.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
OKTAY VURAL
(İzmir) Burada bir milletvekilinin ismi anons edilip yapılmaz; bu
oylama, hür bir oylama.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Zaten hür bir oylama. (AK PARTİ-CHP ve MHP
sıralarından karşılıklı laf atmalar)
Sayın
Başkanım
Sayın Başkanım
Buradaki oylamalar İç
Tüzüke uygun yapılıyor ama muhalefet partileri farklı söylemle
bunu çarpıtmak istiyor. İç Tüzüke uygun oylama yapılıyor,
Divan bunu ifade etsin efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Doğrudan doğruya milletvekiline baskı yapıp
BAŞKAN
Efendim, herhangi bir milletvekiline baskı yapılamaz, hiçbir
milletvekili de bir baskıya pabuç bırakmaz. Burada görev yapan tüm
milletvekili arkadaşlarımız şerefli
arkadaşlardır. Lütfen
OKTAY VURAL
(İzmir) Oy kullanmayan CHPliler var, bekleyecek miyiz şimdi
onları?
İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Bekleriz.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Oylarını kullansınlar.
AHMET YENİ
(Samsun) Gelsinler efendim, gelsinler. (AK PARTİ ve MHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Var
mı daha oy kullanacak arkadaşımız? Oy kullanmayan
arkadaşımız kaldı mı?
Oy kullanma
işlemi bitmiştir. Kutuları kaldırıyoruz.
(Oyların
ayrımına başlandı)
(AK
PARTİ-CHP ve MHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Lütfen
yerlerinize oturun. Ayakta, bu tür karşılıklı
konuşmalar, bağrışmalar
Şu anda televizyon naklen
yayınlıyor, kamuoyuna böyle görüntü vermeyelim.
Lütfen
milletvekili arkadaşlarımız yerlerine otursunlar efendim.
(AK
PARTİ-CHP ve MHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, buyurun, yerlerinize oturun efendim.
Milletvekili
arkadaşlarımız yerlerine otursunlar efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, zarflar kaybolmasın;
paragraflar kayboluyorsa onu da sormak gerekiyor.
(Oyların
ayrımına devam edildi)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 20nci maddesinin gizli
oylama sonucunu açıklıyorum:
Oy sayısı : 408
Kabul : 338
Ret : 70
Çekimser : -
Boş : -
Geçersiz : -
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
|
Murat Özkan |
Bayram Özçelik |
|
|
Giresun |
Burdur |
Sayın
milletvekilleri, birleşime otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.44
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.25
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
21inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 21- Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 156 ncı maddesinin son
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Askerî
Yargıtayın kuruluşu, işleyişi, mensuplarının
disiplin ve özlük işleri mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre kanunla düzenlenir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 21inci madde üzerinde gruplar adına ilk
konuşma, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Sayın Kürşat Atılgana aittir.
Sayın
Atılgan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır efendim.
MHP GRUBU ADINA
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Anayasanın 156ncı maddesinde yapılan
değişiklik üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, Giresunda şehit olan vatan evladı
astsubayımıza Allahtan rahmet diliyorum. Milletimizin başı
sağ olsun. Ayrıca, yaralı askerlerimize acil şifalar
diliyorum.
Hükûmeti de
bölücü terörle mücadelede daha aktif olmaya, bölücü terörünün önünü açmak için
Anayasa değişiklikleri yerine, terörle müzakere yerine, mücadele
etmeye davet ediyorum bu kürsüden. Daha ne kadar vatan evladı ölmesi
lazım ki daha etkin mücadele edelim.
Değerli
milletvekilleri, Askerî Yargıtay, askerî mahkemelerin verdiği karar
ve hükümlerin son inceleme mercisidir. Bu anayasal kurumumuz 6 Nisan 1914
tarihinde kurulmuştur, yani doksan altı yıllık bir anayasal
kurumdur. Askerî yargının varlığı ve gerekliliği
silahlı kuvvetlerin varlığıyla izah olunur. Ordular
olduğu müddetçe onlara özgü yargılama usul ve biçimi de olmuştur
ve öyle olması da gereklidir.
Askerî
yargı, silahlı kuvvetlerin varlığından doğan iki
yükümlülüğün neticesidir. Bunlardan birincisi, hizmet için hazır
bulunma, ikincisi ise itaatin sağlanmasıdır.
Dolayısıyla, çok az istisna dışında, ordusu bulunan
bütün ülkelerde askerî yargı organları mevcuttur.
Değerli
arkadaşlar, orduların temeli disipline ve emirlere mutlak itaate
dayanır. Disiplinle kuralları önceden belirlenmiş mevzuat
hükümlerine riayet ile sağlanır. Bozulan disiplinin tekrar tesisi,
konuyla ilgili hükümlerin kısa sürede uygulanmasını gerektirir.
Bu açıdan bakıldığı zaman ordunun temeli disiplin,
disiplinin yasal ve koruyucu sağlam temeli de askerî yargıdır.
Dolayısıyla, askerî yargı üzerinde yapılan
değişiklikler çok itina ile ve çok düşünülerek
yapılmalıdır. Aksi takdirde, ordunun disiplinine çok büyük
zararlar vermek mümkündür. Yani, bir ordunun operasyonel gücünün en önemli
unsuru olan disiplinin bozulmasına sebep oluruz.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesinin dört ay önce aldığı
askerî hâkimlerle ilgili bir karar doğrultusunda, maalesef, askerî
hâkimler sınıfı silahlı kuvvetlerde bir belirsizlik içine
girmiştir. Şu anki pozisyonla hâkimlerin sicillerini vermek mümkün değildir.
Çünkü Anayasa Mahkemesi Komutanlar hâkimlere sicil veremez. diye bir karar
vermiştir. Bu durum, askerî hâkimlerin ve savcıların terfilerini
tehlikeye sokmuştur. O nedenle, şimdi Millî Savunma Bakanı ve
Genelkurmay Başkanlığı askerî yargının önemli
görevlerini yapan hâkim ve savcıların tayin, terfi, atama usulleri
ile bu yapılan son değişikliği de dikkate alarak, bir karar
vermek zorundadır. Belki de tüm bu işlemler için hep itiraz
ettiğiniz Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu gibi yeni bir kurum
kurmak zorundayız, onun da adı Askerî Yüksek Hâkimler ve Savcılar
Kurumu olmak zorundadır. Dolayısıyla, herhâlde Hükûmet, Millî
Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı önümüzdeki birkaç ay
içinde bu konuda yapacağı değişiklikleri bu Meclisi
getirecektir diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, soğuk savaş döneminden sonra bütün ordularda
bir dönüşüm ve değişim vardır. Çok gayet tabiidir Türk
Silahlı Kuvvetlerinde de bir dönüşüm ve değişim
vardır. Bu değişimin planlaması 90lı yıllarda
yapıldı, 2000li yıllarda hayata geçmeye başladı ve
hâlen de bu dönüşümü Türk Silahlı Kuvvetleri yapmaktadır. Türk
Silahlı Kuvvetlerinin bu dönüşümü çok süratli yapamamasının
çok önemli bir gerekçesi vardır. Bunun da en önemli gerekçesi ülkemizi
bölmeye yemin etmiş bir terör örgütüyle yapılan silahlı
mücadelenin etkin bir şekilde devam etmesidir. Dolayısıyla
burada şundan hiç kimsenin şüphesi olmasın ki her türlü
gelişmenin ve dönüşümün öncüsü olan Türk Silahlı Kuvvetleri bu
dönüşümünü ve gelişimini sağlayacaktır ve soğuk
savaş sonrası düzene ayak uyduracaktır. Burada hükûmetlere
düşen görev şudur: Silahlı kuvvetlerin bu dönüşümüne
yardım edecek birtakım hukuki düzenlemeler yapmaktır. Aksi
takdirde bu dönüşümü sancılı yaparsanız ülkeye zarar
verirsiniz ama öyle anlaşılıyor ki AKP Hükûmeti, kendi siyasi
menfaatleri doğrultusunda Türk Silahlı Kuvvetlerindeki bu
dönüşümü çok sancılı bir şekilde yapmaya niyet
etmiştir ve o doğrultuda hareket etmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bu coğrafya bir Portekiz gibi değildir yani
önü İspanya, arkası Atlantik değildir. Bu coğrafya çok
kuvvetli bir silahlı kuvvetlere ihtiyaç gösterir çünkü dünyadaki
çatışmaların merkezinde yer alan bir coğrafyadayız.
Dolayısıyla bu orduyu zayıflatmak, bu silahlı kuvvetleri
zayıflatmak hiçbir insanımızın, hiçbir siyasi grubun, hiç
kimsenin menfaatine değildir. Düşünebiliyor musunuz ki 2 tane genç
savcı Türk Silahlı Kuvvetlerinin yüzde 25 generalini
tutuklayın. diye emir çıkaracak ama aynı günün sabahında o
savcılar alınacak. Nasıl alındığını
Adalet Bakanı açıklamak zorundadır. Ne oldu da o
savcıları aldınız, bu işten vazgeçtiniz? Ben biliyorum
nasıl o işten vazgeçtiğinizi ama bu kürsüde söylemek
istemiyorum. Dolayısıyla, hiçbir dünya ordusunda, hiçbir modern
ülkede veya geri kalmış ülkede böyle bir garabet yoktur. Kendi
silahlı kuvvetlerinin yüzde 25 general kadrosunu bir emirle İçeri
alın. diye emir çıkaran bir ülke yoktur.
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlarım, Türk Silahlı Kuvvetlerini
yıpratırken çok dikkatli olmak gerekir. Bu ülkenin gerçekten
kuvvetli, iyi bir silahlı kuvvetlere ihtiyacı vardır. Bunu
derken şunu demek istemiyorum: Bu ordunun içinde görev yapanlar içinde
görevini yaparken görevinin yetki ve sorumluluklarını kanun
dışına çıkarak yapan varsa adalet önünden kaçsın
demiyorum. Elbette ki böyle yapanlar adalet önünde hesap vermek
zorundadır. Ama şu anda öyle bir psikolojik ortam yaratıldı
ki bu ülkede, bu ülkede ne kadar melanet iş varsa onun altında sanki
Türk Silahlı Kuvvetleri ve onun mensupları varmış gibi bir
psikolojik harekât yaratıldı. Bu doğru değildir.
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Manisa) Hayır canım, öyle bir şey yok.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Hayır diyorsunuz ama öyle
olmadığını siz de biliyorsunuz. Her gün, bakın
gazetelere, Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında ne
yazıldığını hepimiz biliyoruz. Kendi
taraftarlarınızın neler dediğini ben biliyorum.
Yazıktır, günahtır, bu ülkeye yazık ediyorsunuz.
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Manisa) Bu siyasi bir iş değil, yargının
işi.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) - Bu işten sadece ve sadece bu ülkenin
düşmanları ve bu ülkeyi bölmeye yemin etmiş bölücü terör
mensupları ve onun destekçileri sevinmektedir. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, değerli
arkadaşlarım, silahlı kuvvetler düşmanlığı
yaparken çok dikkat etmek gerekir. Çünkü bu coğrafyada yaşamanın
başka yolu yoktur. Bu coğrafyada yedi tane medeniyet
batmıştır. Bu coğrafya o kadar ucuz
olmamıştır. Milyonlarca şehit kanıyla bu
coğrafyayı Türkler vatan yapmıştır. O kadar ucuz
değildir bu ülkenin silahlı kuvvetlerini yıpratmak. Dikkat etmek
gerekir.
Dolayısıyla,
biraz Anayasa değişikliği üzerinde görüşlerimi belirterek
anlatmak istiyorum. Konuya bir fıkrayla devam edeyim ki biraz ortam
hafiflesin diye söylüyorum. Latin Amerika ülkelerinin birinde anayasa
yapılacakmış. Araştırmışlar, demişler
ki: Nereden uzman getirelim? Biri demiş ki: Amerika Birleşik
Devletleri. İki yüz elli senedir bir anayasayla devam ediyorlar.
Dolayısıyla bunu oradan alalım ki en iyi uzmanlar orada olur.
Hemen diğeri itiraz etmiş, demiş ki: Hayır Türkiyeye
başvuralım. Türkiyede öyle 2 tane uzman var ki biri Anayasa
Komisyonu Başkanı biri Adalet Komisyonu Başkanı.
Dolayısıyla onları getirelim, biz de bir anayasa yapalım.
Öyle anlaşılıyor ki bu görüşmelerden sonra Sayın Kuzu
ile İyimaya Latin Amerika yolcusu değerli arkadaşlarım.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla bu
Anayasa, bakın bu Anayasa 1987 yılından beri on beş defada
seksen altı maddesi değiştirilmiştir, şimdi de yirmi
dokuz maddesi değiştiriliyor. Değiştirilmeyen maddesi
aşağı yukarı kalmıyor. Dünyada bana bir tek ülke
gösterin Sayın İyimaya, bir tek ülke gösterin ki yirmi üç yılda
anayasasını on altı, on yedi sefer değiştiriyor. Yok
böyle bir şey.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) - Darbeler değiştiriyor işte, 80 darbesi,
60 darbesi, onlardan hiç bahsetmiyorsun.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Peki. Yani sizler darbe, darbe diyorsunuz ama ürünü
olduğunuz 28 Şubat ve 27 Nisanla ilgili en ufak
kılınızı kıpırdatmıyorsunuz.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) - Hangi ürün ya?
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Hadi
Hadi 27 Nisanla, 28 Şubatla ilgili getirsenize
bu Meclise bir şey.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) - Cunta var, cunta.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Peki
Tabii acıttı mı? Söylediklerimiz
acıttı galiba biraz gururunuzu.
MUHARREM VARLI
(Adana) Biz cezaevinde yatarken sen neredeydin?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) İhaleye giriyordu.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Sayın Başkan
Değerli
arkadaşlarım
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Atılgan, size ek süre veriyorum efendim, lütfen
konuşmanızı tamamlayın.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Değerli arkadaşlarım, seçim yasası
bile, bakın seçim yasası bile değiştirildiği zaman bir
dahaki, sonraki bir yıl önce değişti- seçimde uygulanabiliyor.
Şimdi seçimlere bir yıl kala siz Anayasayı
değiştiriyorsunuz. Ya, böyle bir şey olabilir mi?
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Niye olmasın?
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Evet, doğrudur, böyle bir şey olabilir.
Zamanı mıdır diye söylüyorum. Demek ki zamanı olarak
değerlendiriyorsunuz, doğrudur, sizinle ilgili, tabii bu konuyla
ilgili emir verenlerin emrine uymak zorundasınız.
Ayrıca bir
konu daha var: Acaba Meclis şu anda, 2007deki gibi, millî iradenin temsil
edildiği gibi temsil ediliyor mu? Aritmetik olarak bir
değişiklik yok ama şundan emin olun ki seçmen tercihlerinde çok
ciddi değişiklik var. Dolayısıyla bu Meclis bugün seçmen
tercihlerini yansıtacak bir şekilde değildir.
Dolayısıyla, bu zaman, Anayasa değiştirme zamanı
değildir.
Değerli
arkadaşlarım, mutabakat metnidir Anayasa, hepimiz bunu diyoruz çünkü
devletin temel yasası bütün kurum ve kuruluşların ittifak
ettiği bir yasa olmak zorundadır.
Peki, bu, AKP
Grubunda konuşulmanın dışında -pardon, sizin
grubunuzda bile konuşulmadı- hiçbir yerde konuşuldu mu? Hatta
öyle bir olay oldu ki başlangıçta, Meclis Başkanının
imzasıyla Meclis Başkanlığına verdiniz, birtakım
tevil oyunlarıyla geri çekmeye çalıştınız.
Baktınız ki zırva tevil götürmeyince imzaları geri çekip
tekrar başka bir metni Meclis Başkanlığına verdiniz.
Bu Anayasa
değişikliğini, değerli arkadaşlarım, barolar
tartıştı mı? Tartışmadı. Üniversiteler
tartıştı mı? Tartışmadı. Sivil toplum
örgütleri tartıştı mı? Tartışmadı. Millet
tartıştı mı? Tartışmadı. Paneller,
sempozyumlar, konferanslar düzenlendi mi? Hayır düzenlenmedi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Atılgan, ek süreniz de doldu efendim.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Dolayısıyla, bu nasıl millî mutabakat metni?
Affedersiniz, bir dernek tüzüğü bile hazırlanırken bu
şekilde hazırlanmaz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ederiz Sayın Atılgan.
Şimdi de
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Iğdır
Milletvekili Sayın Pervin Buldan hitap edecekler.
Buyurun
Sayın Buldan. (BDP sıralarından alkışlar)
On dakikadır
süreniz.
BDP GRUBU ADINA
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
21inci maddesi hakkında konuşmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1960lı yıllardan sonra
ivme kazanan sol hareketin bastırılmasına yönelik olarak
geliştirilen baskı politikalarının sahipleri, sorumlu
olarak gördükleri 1961 Anayasasını göreceli de olsa fazla özgürlükçü
bulmuş, devletin yeniden düzenlenmesi gerektiğine karar vermişlerdir
ve bildiğiniz gibi 1980 12 Eylül darbesiyle beraber bu kurucu elitler
devletin yeniden inşasına yönelik bir tanımlama yoluna
gitmiş ve bu anlayışla da 1982 darbe Anayasasını
hazırlamışlardır. Bu darbe Anayasasında devlet ve
devletin resmî ideolojisi her türlü ilişkide birey ve toplumun üzerinde bir
güç, bir kudret olarak tutulmuştur. Düşünün ki, meşruiyetini
toplumdan değil kendi kendinden alan kutsal bir devlet
anlayışı ile otuz yıldır bu ülke yönetilmeye
çalışılmaktadır. Demokratik sistemlerde olması gereken
devletin ideolojik tarafsızlığı rafa kaldırılmış,
devletin resmî ideolojisi üstün bir güç olarak
kurumsallaştırılmıştır. Bu ideolojik dikta rejimi
en başta 1982 Anayasasında güvence altına
alınmıştır. Anayasada üstün tutulan meziyetlerin
dışında kalan işçiler, yoksullar, kadınlar, Kürtler, Aleviler
ve öteki konumuna itilmiş bütün kesimler bu çerçevenin
dışında kalmışlardır. Bu nedenledir ki,
hazırlandığından bu yana bu Anayasa tartışma
konusu olmuştur ve yeni bir Anayasanın gereği
canlılığını hiç yitirmeyen bir talep olarak gündemdeki
yerine korumuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son otuz yıldır Türkiye
Büyük Millet Meclisinden birçok siyasi parti, farklı iktidarlar geldi
geçti, yeni bir anayasa talebi ve gündemi hep vardı.
Dolayısıyla, bu talep ilk defa AKP Hükûmetiyle beraber gündeme
gelmemiştir. AKP bir değişiklik paketi hazırladı,
lakin bu da AKPnin gerçekleştirdiği bir ilk değildir. 1982
darbe Anayasasının dörtte 1i bugüne kadar zaten
değiştirilmiştir. Otuz yıldır bir ileri iki geri
temposunda çeşitli değişiklikler yapılmıştır.
Lakin siz de takdir edersiniz, yapılan bu kısmi
değişikliklerin yeterli olmadığı toplumun bütün
kesimleri tarafından kabul görmektedir ki, Anayasa
değişikliği hâlâ bizim gündemimize gelmektedir. Şimdi siz
çıkmış diyorsunuz ki bir kısım değişiklik
yapalım. Biz de ısrarla size şunu soruyoruz: Darbe
Anayasasını kısım kısım
değişikliğe tabi tutarak ülkenin en acil ihtiyacı olan
demokratikleşme sürecine neden zaman kaybettiriyorsunuz?
Değişiklikler bu Anayasayı düzeltmeye yetmez çünkü bu Anayasa
kuruluş felsefesinden başlamak üzere yanlış bir
anayasadır, tarafsız ve kapsayıcı değildir. Çünkü bu
Anayasanın üstün bir ırk anlayışı vardır,
cinsiyeti vardır, devlet ve toplum arasında tuttuğu ideolojik
bir tarafı vardır. Eğer hukuk yoluyla bir demokrasi isteniyorsa
bir ülkenin hukukunun temeli olan anayasayı demokratik esaslar
çerçevesinde düzenlememiz ve bu temelde düşünmemiz gerekmektedir.
Türkiyenin mevcut Anayasa ve kanunlarla bir hukuk devleti düzenine
kavuşturulmadığı ortadadır. Türkiyenin yakın
tarihi bunun en iyi örneğidir.
Şimdi
soruyorum size: Burası bir hukuk devleti olsaydı faili meçhul tutulan
binlerce cinayet işlenebilir miydi, binlerce yurttaşımız
gözaltında kaybedilir miydi; Susurluk, Yüksekova çeteleri türeyebilir
miydi; Şemdinli olayı yaşanır mıydı, bunca
işkence ve yargısız infaz olur muydu, onca katil mahkemeler
yoluyla aklanabilir miydi ve daha sormaya zaman bulamadığım
binlerce hukuksuzluk sorusunu burada huzurlarınızda sıralayabilir
miydim? Sonuçta şuna dikkatinizi çekmek istiyorum: Hukuk, asla bir ülke
için erken ve fazla bir şey değildir. Hukuk, bütün ülkeler için
ertelenmeyecek yaşamsal bir ihtiyaçtır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun
teklifinin 21inci maddesi Askerî Yargıtayın kuruluşunu
düzenlemektedir. Biz bu maddeyi onaylamıyoruz çünkü askerî mahkemelerin
disiplin mahkemeleri dışında olmaması gerektiğini ve
bu bağlamda Askerî Yargıtayın da tamamen
kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz. Düzenlemede
askerî yargının görev alanı daraltılmakta ancak askerî
yargının varlığı korunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, hukuk tektir, bu nedenle yargı birliği şartlara
göre değişmeyecek şekilde sağlanmalıdır.
Yargıda çift başlılık hukuken olamaz,
olmamalıdır. Hukuk güvenliğinin tesis edilmesi için yargı
birliği elzem bir koşuldur ve bu yargı birliği ancak sivil
yargıtay ile sağlanabilir.
Başta Avrupa
ve Afrika ülkeleri olmak üzere, dünyanın birçok ülkesinde askerî
yargı ya sivilleştirilmeye çalışılmakta ya da tamamen
kaldırılmaktadır. Demokratik yöntemlerle yönetilen ülkelerde
askerî mahkemeler mevcut değildir. Almanya, İsveç, Norveç ve
Danimarkada barış hâlinde askerî mahkemeler yoktur. Avusturyada ise
barışta ve savaşta, hiçbir durumda askerî mahkemeler
bulunmamaktadır. Bu ülkelerde sadece ordunun iç disiplinini ilgilendiren
kurallarla ilgili olarak disiplin mahkemeleri bulunmaktadır. Yine
Cezayirde ve Tunusta askerî yargıtay yoktur. Senegalde tüm asker
kişiler sivil mahkemelerde yargılanmaktadırlar.
Değerli
milletvekilleri, adil yargılama hakkının temel bir gereği
olan tabii hâkim ilkesi ve yargılama birliğinin sağlanması
gerçek bir hukuk devleti için bir zorunluluktur. Bu nedenle askerî mahkemeler
ve Askerî Yargıtay hukuk ilkelerine aykırıdır. Askerî
disiplin mahkemeleri oluşturulabilir ancak bu mahkemelerin üst hukuk
denetimini istinaf yolunda sivil istinaf mahkemeleri, temyiz yolunda ise
Yargıtay yapmalıdır. Bu nedenle, değişiklik yapmak
yerine 145inci madde tamamen kaldırılmalıdır.
Biz
yıllardır bu mahkemelerin antidemokratik bir şekilde, sivil
insanlar da dâhil olmak üzere yurttaşlarımızı nasıl
yargıladıklarına ve hukukla bağdaşmayacak kararlara
attıkları imzalara tanıklık ettik. Hiçbiri hukuk
eğitimi almamış olan kişiler bu askerî mahkemelere
başkanlık etmişlerdir. Hukukçu olanları ise tam bir askerî
hiyerarşi içerisinde görev yapmışlardır ve bu kişiler
sivilleri de yargılamaktadırlar. Bu mahkemeler âdeta asker
kişilerin işledikleri suçlar konusunda aklandıkları
merkezler olarak çalışmışlardır. Bunun en bariz
örneği Şemdinli olayıdır. Şemdinli olayının
failleri olan askerlerin bu mahkemelerce beraat ettirilmesinin hukuki bir karar
olduğunu kim söyleyebilir? Nitekim, askerî mahkemede beraat eden bu
kişiler sivil mahkemede otuz dokuz yıl hapis cezasına mahkûm
edilmişlerdir. Adaletin Türkiyede mevcut yargı sisteminde ne kadar
yara aldığının binlerce örneği vardır. Burada bu
örnekleri sıralamaya zaman yetmez.
Devlet güvenlik
mahkemelerinin yerini alan özel yetkili ağır ceza mahkemeleri, askerî
mahkemeler mevcut olduğu sürece adaletin tesisinin mümkün
olamayacağı bir gerçekliktir. Özellikle JİTEM davası gibi
davaların görülmesinde mahkemeler arasında sürekli güven
uyuşmazlıkları yaşanmaktadır.
Diyarbakırda
görülen ve ilk JİTEM davası olarak bilinen davaya tam on bir
yıldır bakacak mahkeme bulunmamaktadır. Askerî mahkeme ile
ağır ceza mahkemesi arasında gidip gelen dosya son olarak
ağır ceza mahkemesine gönderilmiştir. Bu örgütün organizatörleri
ve tetikçileri de bu uyuşmazlığın nimetlerinden fayda
ummakta, sürekli uzatılan davaların zaman aşımına
uğramasını beklemektedirler.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; askerî yargı, mahkemelerin
bağımsızlığı ve yargıç teminatına ters
düşen birçok hukuk dışı hükmü içeren bir yapıya
sahiptir. Bu nedenle askerî yargının bağımsız ve
tarafsız olamayacağı açıktır. Askerî yargının
varlığı yargı birliğini engellemekte, hukuk devleti
ilkesini ve hukuk güvenliğini ihlal etmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Buldan, size de ek süre veriyorum. Konuşmanızı
tamamlayın lütfen.
PERVİN
BULDAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Avrupa
Birliği ilerleme raporlarında ve Avrupa Birliği
kararlarında bu duruma sürekli vurgu yapılmıştır. Biz
de bu görüş ve kanaatlerimizle askerî yargının tamamen
kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz ve yasada
yapılan kısmi değişikliği de yeterli bulmuyoruz. Bu
nedenle değişikliği onaylamayacağımızı
belirtir, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Buldan.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Ayşe
Türkmenoğlu.
Sayın
Türkmenoğlu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on
dakikadır efendim.
AK PARTİ
GRUBU ADINA AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin Anayasanın
156ncı maddesinde değişiklik yapan çerçeve 21inci maddesi
hakkında Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetiniz ve ekranları
başında bizleri izlemekte olan milletimizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce Giresunda şehit olan şehidimize Allahtan
rahmet, yakınlarına başsağlığı; yine,
Barolar Birliği Başkanımız Özdemir Özoka Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada ülkemizin,
çocuklarımızın geleceği adına çok büyük ve tarihî bir
adım atıyoruz. Yürürlüğe girdiği günden bugüne kadar
tartışma konusu olan, herkesin tartıştığı,
eleştirdiği ve muhalefet partileri de dâhil değiştirilmesi
konusunda uzlaşılan 1982 Anayasasının bazı
maddelerinin değiştirilmesini görüşüyoruz.
Evet, 1982
Anayasasının değiştirilmesi konusunda hepimiz hemfikiriz.
Hemfikiriz ama hadi değiştirelim deyince bazıları
çıkıyor, Anayasa değişikliğinin bir sonraki Meclise
bırakılmasını talep ediyor, bazıları öne
çıkıyor Kapağını dahi açıp okumam. diyor, sonra
Üç madde dışında tamam, onları halka götürelim.
deniliyor, daha sonrasında da bu üç madde on dört maddeyi kapsayan bir
değişikliğe dönüşüyor, sonra Olmaz, halka değil,
hepsini mahkemeye götürelim. deniyor, önce olur dediği maddelerin
oylamasına girmiyor, temsil ettiği kesimi yok sayarak oylamalardan
kaçıyor ve hatta bugün yine muhalefet partisi grup başkan vekillerinden
birisi Sizinle birlikte oy kullanıp Anayasaya aykırı eylemler
yapmayacağız. diyor. Millet iradesinin tecelli ettiği Mecliste,
milletvekillerinin oy kullanması Anayasaya aykırılık
mıdır, bunları vicdanlarınıza soruyorum,
halkımızın vicdanlarına soruyorum.
Yine, Bu kadar
neden acele ediliyor? Yirmi sekiz yıldır bu Anayasayla Türkiye
yönetildi. Bir yirmi sekiz yıl daha mı bekleyelim yani bu mu
isteniyor? Ben bunu gerçekten anlamakta zorluk çekiyorum.
Meclis
çalışmalarının ne kadar maliyette olduğunu hepimiz
biliyoruz. Değişik önergelerle uzatmaya çabalayarak ve
görüşmeleri kilitleyerek bir yere varılmayacağını
hepimiz biliyoruz. Bu, sadece ülke ekonomisine maalesef olumsuz yönde etki
ediyor. Bunu da halkımızın bilgilerine sunuyorum.
ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) Ekonomi zarar görmesin, Meclisi kapatalım!
AYŞE
TÜRKMENOĞLU (Devamla) Yine Anayasa Komisyonu görüşmelerinde,
bizlere, yine muhalefet partilerinin grup başkan vekillerinden birisi
Menderesi örnek gösterdi, 1960 yılındaki olayları örnek
gösterdi ve Sonunuz Menderes gibi olacak. dendi. Şu anda, elli yıl
sonra o tarihlere baktığımızda Menderese yapılan
haksızlıkları çok net görüyoruz. Hâlâ bunları
görememiş olanları da yine halkın vicdanlarına havale
ediyorum. Elli yıl sonra da biz hâlâ o aşamadaysak, o zihniyetteysek
bu arkadaşlarla bence herhangi bir tüzük bile yapamayız diye
düşünüyorum.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; 19 Nisan 2010 tarihinde
görüşmelerine başladığımız Anayasa
Değişikliği Kanun Teklifinde bugüne kadar 20 maddeyi
oyladık. Kadınlara, çocuklara, yaşlılara ve özürlülere
pozitif ayrımcılık tanınsın. dedik. Buna mı
karşısınız? O hâlde neden oylamaya girmediniz,
karşı değilseniz? Memurlar ve diğer kamu görevlileri de toplu
sözleşme hakkına sahip olsun. dedik, Siyasi partilerin
kapatılması yeni bir hukuki rejime bağlansın, siyasal
örgütlenme özgürlüğü güçlendirilsin. dedik, Asker olmayan kişiler
askerî mahkemelerde yargılanmasın. dedik, Bireylere idarenin
işleyişiyle ilgili olarak kamu denetçisine başvuru hakkı
getirilsin; YAŞ kararlarına, HSYK kararlarına, uyarma ve
kınama cezalarına karşı yargı yolu açılsın.
dedik. Bunlara mı karşısınız? Karşı
değilseniz neden oylamaya girmiyorsunuz ya da ret oyu kullanıyorsunuz?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, artık uygar dünya ile
bütünleşmiş, her türlü siyasi ve ideolojik etkiden
arındırılmış, hızlı ve etkin bir yargı
sistemi kurulması için acil bir yargı reformunun yapılması
zorunluluğu yüksek yargı organlarınca da belirtilmektedir ve
dile getirilmektedir. Özellikle son dönemlerde görülen bazı önemli
davalarda birbirleriyle çelişen ve toplum vicdanını ikna edecek
hiçbir gerekçeye dayanmayan günaşırı farklı kararların
ortaya çıkması yargıya olan güveni temelden sarsmaktadır.
Bunları ben söylemiyorum. Bunları yüksek yargıçlar söylüyor.
Geçtiğimiz günlerde bunlar söylendi. Bugün geldiğimiz teklifin
21inci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Askerî
Yargıtay kenar başlıklı 156ncı maddesinde
yapılan değişiklikle, Askerî Yargıtayın kuruluşu,
işleyişi, mensuplarının disiplin ve özlük işlerinin
mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik
teminatı esaslarına göre kanunla düzenleneceği belirtilmiş
ve askerlik hizmetinin gerekleri kavramı maddeden
çıkartılmıştır. Yargı fonksiyonunu temsil eden
hâkim ve savcıların tam olarak bağımsız ve
teminatlı hâle getirilmesi demokrasinin vazgeçilmez bir
şartıdır.
Anayasanın
9, 138 ve 145inci maddelerinde öngörülen yargı
bağımsızlığı ilkesinin askerî yargı için de
geçerli olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır. Askerî hâkimlere
bağlı oldukları komutanlar veya askerî kurum amirleri ile
kıdemli hâkimler tarafından subay sicili verilmesi işlemleri
hâkim bağımsızlığı ilkesiyle doğrudan
ilgilidir. Askerî hâkimlere verilmekte olan subay sicili ile mesleki sicil belgesi,
bu kişilerin mesleki yükselmelerinde temel alınmakta olup, meslekte
yükselmeleri bakımından önemli bir yere sahiptir. Genel olarak hâkim
bağımsızlığı kavramı ile aynı anlamda
kullanılan yargı bağımsızlığı
Hâkimlerin kararlarını verirken özgür olmaları, hiçbir
baskı ve etki altında bulunmamaları, baskı
yapılması kadar baskı yapılabilme ihtimalinin de
bulunmaması, hâkimin kimseden emir almaması, hukuka ve vicdanına
göre karar vermesi biçiminde tanımlanmaktadır. Hâkimlerin ve
mahkemelerin bağımsızlık ve
tarafsızlıklarının kuşkuya yer vermeyecek biçimde
sağlanması anayasal kuralların gereğidir.
Anayasanın
145inci maddesinin dördüncü fıkrasına göre, askerî hâkimlerin özlük
işlerinin mahkemelerin bağımsızlığı,
hâkimlik teminatı ve askerî hizmetin gereklerine uygun olarak düzenlenmesi
zorunluluğu açıktır. Bununla birlikte, askerî mahkemelerin
askerî bir düzen içerisinde yer almaları ve görev alanlarının
askerî konulara özgülenmesi olgusu, hâkim
bağımsızlığı ilkesinin göz ardı edilmesinin
nedeni olamaz. Askerlik hizmetinin gerekleri, mahkemelerin
bağımsızlığına ve
bağımsızlığın güvencesi ve dayanağı
olan hâkimlik teminatına dokunmadığı sürece geçerli
olabilir. Başka bir deyimle, askerî mahkemelerin anayasal yapısı
karşısında, askerlik hizmetlerinin gerekleri nedenine
dayanılarak, askerî mahkemelerde görev yapan hâkimlerin
bağımsızlığının ve teminatının
zedelenmesine yol açılması savunulamaz.
Askerî hizmetin
gerekleri hâkimlerin bağımsızlığı ve hâkimlik
teminatını koruyacak güvenlik alanının
sınırına dayandığı anda askerlik hizmetlerinin
gereklerinin işletilmemesi gerekir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Askeri Hakimler Kanunu
gereğince askerî hâkim ve yardımcıları tarafından
verilen kararlara karşı kanun yollarına başvurulması
durumunda Askerî Yargıtay daireleri ve Daireler Kurulunca dosyaların
incelenmesi sonucunda mesleki sicil notu verilmektedir. Bu yolla askerî
hâkimlerin mesleki yeterlilikleri denetlenmekteyken, ayrıca
sıralı idari sicil üstleri ve kıdemli askerî hâkimler
tarafından askerî hâkimlere idari sicil düzenlemesi, askerî mahkemelerin bağımsızlığı
ve tarafsızlığı konusunda güvensizlik ve şüphe
uyandırabilir. Yargılama aşamasında böyle bir
güvensizliğin ve şüphenin ortaya çıkma olasılığı,
subay sicili uygulamasını mahkemelerin
bağımsızlığı ilkesine ve hâkimlik teminatına
aykırı kılmaktadır. Bu nedenle, nezdinde askerî mahkeme
kurulan komutan veya askerî kurum amirleri ile kıdemli askerî hâkimlerin
askerî hâkimlere subay sicili belgesi vermesi askerî mahkemelerin
bağımsızlığına ve hâkimlik teminatına
aykırılık oluşturmaktadır.
Anayasanın 9,
138, 139 ve 145inci maddeleri dikkate alındığında az önce
değindiğimiz hususlar, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
unsurlarını içeren yargı bağımsızlığı
hususu hiç şüphesiz askerî mahkemeler için de elzem ve zaruridir.
Sözlerimi burada
tamamlarken, ülkemizin demokrasisine, özgürlüklerine, birey hukukuna ve hukuk
devleti kavramına gerçekten çok tarihî, eşsiz ve gelecekte önemi daha
da iyi anlaşılacak katkılar sağlayacak bu Anayasa
değişikliğinin şimdiden ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi ve
halkımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Türkmenoğlu, teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, 21inci madde üzerinde gruplar adına son söz Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koça
aittir.
Sayın Koç,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Koç,
aynı zamanda şahsınız adına da söz talebiniz var, arzu
ederseniz ikisini birleştirebilirim.
HALUK KOÇ
(Samsun) Teşekkür ederim.
BAŞKAN - O zaman
on beş dakika olarak başlatıyoruz.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Anayasa Değişikliği Teklifinin 21inci
maddesi üzerinde grubum ve şahsım adına söz aldım.
Maddeyle ilgili,
daha önceki konuşmacılar açıklamada bulundular. Ben, ilke olarak
şunu söyleyeyim: Temel bir çelişkinizden başlamak istiyorum.
Geçen yasama döneminin sonuna doğru Türk Ceza Kanununun 250nci
maddesinde bir değişiklik yaptınız. Anayasanın
145inci maddesi o günkü hâliyle ve bugünkü hâliyle açıkça yürürlükte
olmasına rağmen, yaptığınız
değişikliğin Anayasaya aykırı olduğunu bile bile
250yi yapıp bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi Anayasa Mahkemesine
gittiğinde, bir hukuk gereğini yerine getirdiğinde hep beraber,
dışarıda oluşturduğunuz yandaş çevreyle beraber
büyük bir demagoji fırtınası estirdiniz Türkiyede. Neymiş?
Cumhuriyet Halk Partisi görevi dışında suç işleyen
askerlerin sivil yargıda yargılanmasını engelliyormuş!
Niye şimdi 145i değiştiriyorsunuz, ihtiyaç duydunuz? Niye 145
ve bağlantılı maddeleri değiştiriyorsunuz? Demek ki
geçen sene yaptığınız yasal tasarruf
yanlıştı, Anayasaya aykırıydı ve öyle bir
kampanya oluşturdunuz ki bunun altında kaldınız ne
yazık ki! Ben, çok açıklıkla söylüyorum Cumhuriyet Halk
Partisinin tavrını: Ne Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyasal bir
korumaya ihtiyacı vardır ne de Cumhuriyet Halk Partisinin böyle bir
beklentisi olabilir. Bizlerin açık ve net görüşü: Asker bir
kişi, görevi dışında Türk Ceza Kanununda yazan herhangi
bir maddeyle ilgili suçlandığında yargılanma yeri sivil
yargıdır, böyle olmalıdır. Bunu açıkça ifade ediyor ve
söylüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bugün görüştüğümüz Anayasa
değişikliği tartışmalarının temelinde iki
tane önemli gerçek var, bunları unutmamak zorundayız.
Baktığınız zaman, Türkiye bugün gerçekten çok
ağır -size belki bu yorgunluğunuzun altında çok basit gibi
gözükebilir ama- iç ve dış sorunlarla kuşatılmış
durumda ve şu aşamada kuşa bak, cambaza bak politikası,
çok bilinçli bir şekilde toplumun önüne getiriliyor, bu temel
yaşamsal sorunlar unutturulmaya çalışılıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bugün, ekonomik ve sosyal sorunlar can yakıyor
dedim. Her gün canımızı acıtan bir terör belasıyla
karşı karşıyayız. Ben, sadece bugün kaybettiğimiz
astsubayımıza değil, bu uğurda canlarını feda
eden tüm şehitlerimize rahmet diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bakarsanız, bütün bu sorunlar altında ezilen
insanlara siz şimdi siyaseten ne getiriyorsunuz? İşçiye,
emekliye, köylüye, sanayiciye, sıkıntı içinde yaşayan
insanlara Al sana bir paket anayasa, al sana bir paket özgürlük. Ne?
Engelliye özgürlük veriyoruz, eşitlik veriyoruz, kadına eşitlik
getiriyoruz. Kâğıt üzerinde yapıyorsunuz. Zaten
savunduğunuz temel dünya görüşüyle bunların
bağdaşmadığını sizler de çok iyi biliyorsunuz.
İkincisi:
Uzun vadeli bir stratejiyle Türkiyeyi dönüştürmeye
çalışıyorsunuz.
MUSTAFA HAMARAT
(Ordu) Dünyayı olduğu gibi gösteriyoruz.
HALUK KOÇ
(Devamla) Evet, dünyayı olduğu gibi gösterecekler size
yakında, merak etme.
Bu, Türkiyenin
dönüştürülmesi planında sizin temel amaçlarınızdan bir
tanesi, stratejinizin bir temel ayağı, hukuk devleti
kavramının esnetilmesi, gevşetilmesi, içinin
boşaltılması ve Parlamentodaki çoğunluğa ve yürütmeye
bağımlı bir yargının oluşturulması ve bunu
da -çok açıkça söylüyorum, içinizde değişik, daha önceki
yaşamlarında farklı siyaset çizgilerinden gelenler var- ortak
slogan olarak da yanlış bir millî irade kavramına bu tezlerinizi
oturtarak yapmaya çalışıyorsunuz. Yani bir Anayasa
fetişizmi aldı gidiyor, hepinizin dilinde bu.
Değerli
arkadaşlarım, yarın görüşülecek ama şimdi, bakın,
bağımsız yargı diyorsunuz, tarafsız yargı
diyorsunuz, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluyla ilgili çok temel
sorunlar
Sayın Kuzu
burada
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman) Yok.
HALUK KOÇ
(Devamla) Yok. Sayın Üstün orada. Sayın Kuzu TRT 3te Anayasa
görüşmelerini eleştirmekten başka hiçbir şey yapmıyor,
gelip görevini burada üstlense çok daha iyi olacak.
Şimdi,
sorular çok net ve açık: HSYKnın yapısından Adalet
Bakanı ve Müsteşarı çıkartıldı mı? Hani
bağımsızlaşıyorduk? Hani
tarafsızlaşıyorduk? Tam tersine, yapısını
güçlendiriyorsunuz. HSYK mahkemelerin bağımsızlık
esasına göre yapılandırılıyor mu? Cevap, hayır.
HSYKda birinci sınıf yargıç ve savcıların
sağlıklı bir seçim yöntemiyle temsili sağlanabiliyor mu?
Hayır. Yargıçların idari görevleri yönünden Adalet
Bakanlığına bağlılıkları
kaldırılıyor mu? Hayır. Bağımsız yargı
ya sizin tezinizde! Yine, yargıçların mesleğe girişleri,
eğitimleri, sicil, soruşturma dâhil, her türlü özlük işleri
konusunda HSYK yetkilendiriliyor mu? Hayır. HSYK için
bağımsız bir bütçe öngörülüyor mu? Hayır. Tüm disiplin
kararlarına karşı yargı yolu açılıyor mu? Sadece
ihraç kararlarına karşı yargı yolu açık tutuluyor ve
sonuçta siz bunu allayıp pullayıp Biz yargıyı
bağımsız hâle getiriyoruz. diyorsunuz, tam göbeğinden,
kalbinden merkezî idareye, yürütmeye bağlıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Adalet Bakanı, Sayın Ergin, bu
paket için Biz Avrupanın çağdaş ve demokrasi değerlerini
kıstas aldık. diyor. Birçok köşe yazarı ve yorumcu da
aynı besteye aynı güfteyle katılıyor. Şimdi,
bakalım -ben aynı zamanda Avrupa Konseyinde görev yapan bir
milletvekili arkadaşınızım- Avrupa Birliği ilerleme
raporlarında ve Avrupa Konseyi ile AB organlarının Türkiyedeki
süreçle ilgili değerlendirmeleri tamamen farklı. Nasıl oluyor bu
kıstas, bu değerlendirme?
Şimdi,
Sayın Bakana ve kayıtsız koşulsuz medya destekçilerine bir
kez daha Avrupa standartlarını hatırlatmakta fayda var. Avrupa
Konseyi Bakanlar Komitesinin kararı şu şekildedir değerli
arkadaşlarım: Hâkimlerin seçimi ve kariyerleri konusunda karar veren
merci, hükûmet ve idareden bağımsız olmalıdır. Bu
mercinin bağımsızlığını teminat altına
almak için getirilecek kurallarla mercinin üyeleri yargı tarafından
seçilmeli ve bu merci kendi usul ve kararlarını kendisi
oluşturmalıdır. 13 Ekim 1994 tarihli, 518 sayılı
Bakanlar Komitesi Kararı. Hani siz Avrupa Birliği kriterlerini takip
ediyordunuz? Hani bu yolda ödünsüz yürüyordunuz? Bu çelişkilerinizle
yüzleşmek zorundasınız. Kendi içinizde belki size aktarılan
bilgilerlerle bir kısım arkadaşınız bu demagojik
söylemlere kapılmış olabilir. Gerçekler böyle değil
değerli arkadaşlarım.
Şimdi,
bakın, bunlar ortadayken, çelişkiler ortadayken, niyetler bazı
kesimlerde artık örtülü değil, çok açık yürütülüyorken demokrasi
tramvayını kullanarak arzulanan tek adam sistemine ulaşmak
arzusu Sayın Başbakanda hiç bitmedi, öyle gözüküyor. Bence Anayasa
Mahkemesinin daha önce aldığı Laiklik karşıtı
eylemlerin odağı olma. yargı kararına, artık hukuk
devletinin içini boşaltma, hukuk darbesi yapma suçlarından da bir
odak olma apoleti eklemek gerekecek. Bu, gerçek demokrasi adına bütün
maskelerin düşmesi demektir değerli arkadaşlarım.
Çeşitli
fonlardan gaz verilen bir çevre var Türkiyede, bunlarla da konuşmak
lazım. Bu çevreler, içinde, bilsinler ki çok ağır bir suç
ortaklığı oluşturmaktadır.
Sayın
Başbakanın, Sayın Arınçın ve bazı diğer AKP
kurmaylarının yakın zaman diliminde, yargı organları
ve mensupları için söyledikleri bazı sözler akıllardadır.
Bakın, bunlar, bilinçaltlarında neyi özlediklerini, neyi
hedeflediklerini ortaya koymaktadır.
2005
yılının Kasım ayında, Başbakan, bir
Danıştay kararı üzerine Bu senin işin değil, ulemaya
soracaksın efendi! demiştir. Dedi mi? Dedi, yüksek yargı
kararına karşı. Şimdi, başka, yakın zamanda, yine
bir karar üzerine Bu kadar siyasete meraklılarsa seçim
yaklaşıyor, mesleklerini bırakıp, cübbelerini
çıkartıp herhangi bir partiden üye olsunlar. Yani bunun anlamı
şu: Yargı siyasi iktidarın hizmetinde olmalı -benim kafama
göre diyor Sayın Başbakan- bunu hazmedemeyen veya içine sindiremeyen
yargıç da istifa etmeli.
Değerli
arkadaşlarım, yakın siyasi tarihimize bakalım. Bakın,
1954 Haziranı. 2 Mayıs 1954 genel seçimlerinden sonra, Demokrat Parti
İktidarı. Bir kanun çıkartılıyor: Üniversite
öğretim üyeleri yetmiş yaşında, yargıçlar
altmış beş yaşında emekli olabiliyorlar, yaş
sınırından, görevlerini yapıyorlar. Bu Haziran 1954te
çıkartılan kanun sırasında, görüşmelerde çok ilginç
tutanaklar var. Şimdi, burada, beğenmediği yargıcı
Meclis
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hükûmet, hükûmet.
HALUK KOÇ
(Devamla) -
resen, o zamanki deyimle tekaüt edebiliyor yani emekli ediyor.
Değerli
arkadaşlarım, bunlar görüşülürken, Haziran 1954 ile bugün
bazı AKP sözcülerinin bu kürsüde söyledikleri arasında hiçbir fark
yok, hiçbir fark yok. Tarihsel bir mücadele sürdürüyorsunuz.
Bakın, Cemal
Tüzün, Kocaeli Milletvekili, tasarının antidemokratik olduğunu,
kuvvetler ayrımı ilkesini tahrip ettiğini söyleyen muhalefet
hatiplerine cevap veriyor: Dediler ki: Hükûmetin tekliflerini motamot kabul
eden meclisler itibarlarını kaybederler. Biz, buraya Türk milletinin
bağrından seçilerek gelmiş, hiçbir tesir altında kalmayan
ve yalnız ve yalnız vicdanlarının sesini aksettiren
insanlarız. Arkadaşlarım, devlet ve hükûmet sofrasının
âcizlere veya yedikleri kabı kirletmeyi itiyat edenlere aş
ocağı olmaktan kurtarılması zamanı çoktan
gelmiştir. diyor. Daha kabaca ifade ediyor bugünkü düşünceleri.
Bir
başkası -bilmiyorum, rahmetliyse Allah rahmet eylesin- Sinan
Tekelioğlu: Hâkimler birer memurdurlar, ne farkları var ki. diyor.
Daha sonra ne diyor? Hâkimler kanun haricinde hareket ederse ne
yapılır? Mesela Habeşistanda veya İbnisuud hükûmetinde bir
hâkim yanlış hüküm verirse o hâkim derhal idam edilir. diyor.
Başka? Bizde de ne kararlar veren hâkimler vardır. Onların
kararlarını temyiz de tasdik etmiştir. Yüksek yargıya da
bulaşıyor. Şimdi soruyorum: Böyle hâkimleri işten
atmayalım mı? Milletin hukukunu zirüzeber etmekte devam mı
etsinler? Ve bunları, neredeyse idama kadar ceza talep eden bir
mantık içerisinde yaklaşıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bunlar, yakın tarihimizdeki sözler.
Şimdi,
Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Mustafa Buminin, mahkemenin 43üncü
kuruluş yıl dönümünde, laiklik ilkesinin korunması yönünde
yaptığı konuşmaya, Sayın Arınç, 2 Mayıs
2005te Meclis, Anayasa Mahkemesini kaldırma yetkisine de sahiptir.
demişti. Bunları da unutmadık. Bu açıklamanın dahi,
yürütmenin tamamen hukuki denetimden bağımsız, çoğulcu
demokrasiyi dışlayan bir derin düşüncenin dışa vurumu
olduğunu kabul etmek zorundayız.
Değerli
arkadaşlarım, çok söylendi, hukuka ve Anayasaya uygunluk yönünden
denetlenemeyen bir iktidar, keyfîliğe kaçma, hukuk dışı
tutumunu tekrar etme ve sistemin baskıcı bir sisteme dönmesi,
otoriter ve denetimsiz bir idareye dönme riski taşır. Bunu ben,
vicdanı olan ve bugün milletin vekili olarak burada görev yapan tüm arkadaşlarıma
hatırlatmak istiyorum. Egemenlik, artık bu koşullar
gerçekleştiğinde, kayıtsız şartsız tek
kişiye geçer ki bu idare şeklinin adı, artık, totaliter bir
rejimdir, yürütmenin başı da tiran olur, diktatör olur.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, ilk defa, tek bir parti Anayasa
dayatmasıyla karşı karşıya bırakıyor
Meclisi. Eğer yapılırsa bu Anayasa değişikliği,
tüm ulusun bütününün değil, bu dayatmayı yapanların
anayasası olur -ben tümünüzü kastetmiyorum- Sayın
Başbakanın ve yakın çevresinin oluşturduğu bir dayatma
kadrosunun eseri olur.
Bir başka
aşama halk oylamasıyla ilgili. Hukuk devleti ilkesi, cumhuriyetimizin
temel nitelikleri arasındadır. Bu nitelik de diğerleri gibi,
doğrudan olmasa da dolanarak, aldatılarak değiştirilemez,
içi boşaltılamaz. Hukuk devletinin içini bu şekilde
boşaltacak olan bir anayasa değişikliği, planlanan halkoyu
ile de hiçbir zaman meşruiyet kazanmaz. Bunu da lütfen bir kenara not
etmeye çalışın.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Burhan Kuzunun kişisel görüş,
resmî görüş kısmına katılmayacağım ama Sayın
Zafer Üsküle iki çift sözüm var: Sayın Üskül, Türk Demokrasisinde 130
Yıl isimli, Bülent Tanör Hocanın anısına düzenlenen
kitaptaki görüşleri bugün savunuyor mu, savunmuyor mu, merak ediyorum,
gerçekten merak ediyorum. Bugün koşa koşa beyaz oy vermeye koşan
Zafer Üskül acaba o görüşlerin arkasında mı, değil mi? Bunu
sormak hakkım. Bunu sormak hakkım çünkü akademik ahlak en başta
tutarlılık ister, ilkeli duruş ister, siyasi biatle hiçbir zaman
teslimiyete girmez, girmemelidir.
Değerli
arkadaşlarım, bu davranışlar, aynen ekose kumaş
üzerine konmuş bir bukalemunu hatırlatıyor. Karenin hangi
rengine geldiyse, başı ayrı renk, gövdesi ayrı renk,
kuyruğu ayrı renk. Böyle siyaset olmaz, böyle akademik tavır da
konmaz, böyle akademik duruş da sergilenmez. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Hele bu konuda
bazı arkadaşlarımız bu kürsünün coşkusuna
kapılıp daha da ileri gidiyorlar, Cumhuriyet Halk Partisinin siyasi
vicdanını sorgulamaya kalkıyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, diyorlar ki:
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Senin ne haddine! Senin haddine mi?
HÜSEYİN
TANRIVERDİ (Manisa) Senin ne haddine!
HALUK KOÇ
(Devamla) Önce otur, kendini sorgula, kendini eleştir, Neredeydim,
nereye geldim? diye bir bak aynaya, ondan sonra o kelimeleri kullanma
hakkına sahip olabilirsin.
Değerli
arkadaşlarım, bu süreç çok farklı bir noktada gidiyor. Lütfen,
lütfen kendinizi aldatmayın, hukuk devleti kavramının içini
boşaltmayın, gerçek dışı savunularla, bazen demagojiye
varan açıklamalarla hukuku aşındırmayın.
Unutmayın, bir gün hukuk herkese lazım olacak.
Herhâlde
kısa bir uzatma sürem olacak Sayın Başkan.
BAŞKAN
Vereceğim efendim, vereceğim Sayın Koç.
HALUK KOÇ
(Devamla) Şimdi, iktidarı destekleme
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Lütfen tamamlayınız, size de ek süre veriyorum.
Buyurun.
HALUK KOÇ
(Devamla) Teşekkür ederim.
Ben kendi siyasi
partim içerisinde demokratik tutumumu gösterdim, mertçe bir mücadele
yaptım. Demokrasinin ilkelerine de bağlıyım, partime de
bağlıyım. Onun mücadelesinde savunduğum fikirlerimi de
taşıyorum değerli arkadaşlarım. Allah size de nasip
etsin, dik duruşu Allah size de nasip etsin. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
Lütfen
Hatibe müdahale etmeyelim.
HALUK KOÇ
(Devamla) Şimdi, iktidarı destekleme stratejik görevini üstlenen
bir çevre var Türkiyede. İsterseniz bu çevrenin de bir siyasi anatomisini
çıkaralım. Bakın, iktidarı destekleme stratejik görevini
üstlenen birtakım kendinden menkul, liberal üniformalı insanlar var
Türkiyede. Bugün böyleler, yarın patron değiştiğinde
onlara dönük davranacaklar, sizi kötüleyecekler, hiç unutmayın. Şimdi
bunlar haykırıyorlar: Avrupa standardında bir demokrasi ve
Anayasa istiyoruz. Bir gün özür diliyorlar Taksimde, bir gün başka türlü
şeyler yapıyorlar. Şimdi, bu çelişkileri ve olası
sonuçlarını görebilecek kadar da akıllılar, dikkatliler ama
çarpık bir yansımayla, çoğunluğu ele geçiren iradeye,
siyasi iradeye tapınma düzeyinde destekleri devam ediyor. Bu şekilde
iktidara gelenlerin siyasi iradeleri tüm güçlerin üzerindedir, denetlenemez,
soruşturulamaz, hikmetinden de sual olunamaz ve bu teslimiyet bu
çevrelerce âdeta bir görev olarak kabul ediliyor. Başbakanın -benim
değil, Başbakanın- sık kullandığı bir
deyimle tanımlamak istiyorum: Çok çirkin bir koalisyon bu. Çirkin sözünü
çok kullanır Sayın Başbakan. Çok çirkin bir iş birliği
bu. Bunun içinde her şey var değerli arkadaşlarım. Bunun
içinde yerlisi var, yabancısı var, iyi niyetli ama
kandırılmışı var, iki torba makarnaya tercihi
alınan var, sponsoru var, çıkarcısı var, sermayesi var,
cemaati var, okyanus ötesi rüzgârları var, demin söylediğim gibi
vicdanlarını devre mülk olarak kiraya veren siyasetçiler var. Yani
cumhuriyet öncesinin etnik ve dinsel cemaat kimliklerine dönme arzusu içinde
olanlar var. Bu koalisyonun içerisinde bunlar var.
Değerli
arkadaşlarım, hepsi sahnede, hepsi Türkiyenin bir kenarından
tutmuş, hepsi bir yerinden kemiriyor ama şunu çok net ve açık
söylüyorum: Türkiye, bu koalisyonu oluşturan yapıların ve Adalet
ve Kalkınma Partisinin ve Sayın Başbakanın tümünden çok
güçlü ve çok büyük bir ülkedir. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu zorlukları, bu sıkıntılı dönemleri aşacak
insan birikimi de vardır, bilgi birikimi de vardır, iradesi de
vardır. Bunu hep beraber göreceğiz.
Bir de şu
darbe konusuna geleceğim: 12 Eylül, 12 Eylül, 12 Eylül
Burada AKP
içerisinde ne kadar çok 12 Eylül mağduru varmış, ben de
şaşırdım. Gerçekten, inşallah böyle değildir diye
düşünmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, siz darbe Anayasasını
değiştirmiyorsunuz, darbe Anayasasını güçlendiriyorsunuz,
kararlılıkla güçlendiriyorsunuz ve -bu tespitimi yapmama lütfen
kızmayın, müsaade edin- siz, siz darbe mağduru filan
değilsiniz. Burada darbe mağduru olanlar bu tarafta oturuyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ
(Devamla) Sizler, 12 Eylülün boşalttığı koridorda
BAŞKAN
Sayın Koç, ek süreniz de doldu. On sekiz dakika süre verdik. Lütfen Genel
Kurulu selamlayınız efendim.
HALUK KOÇ
(Devamla)
12 Eylülün davet ettiği rabıtalarla Anadoluda
sermayesini oluşturan, darbe mağduru değil, darbe ürünlerisiniz.
Saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, buyurun.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, Değerli Hatip,
konuşması sırasında, grubumuzu ve grubumuzdaki
milletvekillerini hitaben vicdanlarını devre mülk olarak
kiralayanlar olarak itham etmiştir, bir. İkincisi: Sayın
Başbakanımızın yargının
siyasallaşmasından şikâyetine dair ifadelerini Benim emrime
girmezseniz gidin, siyasete girin. şeklinde
çarpıtmıştır ve burada grubumuzun kabul edemeyeceği,
bizim grup başkanımıza ve sayın milletvekillerimize dönük
ağır hakaretlerde bulunmuştur. O nedenle söz istiyorum.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Partinin adını söylemedi ya!
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Efendim, çok net
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, itirazları kayda geçmiştir.
BAŞKAN
Yeni bir sataşmaya mahal vermemek üzere size üç dakika süreyle
sataşma nedeniyle söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, hepiniz de takip ettiniz.
Lütfen Sayın
Bozdağ
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın, Samsun
Milletvekili Haluk Koçun, AK PARTİ Grubu Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Hatip, saygı duyduğumuz bir değerli milletvekili
arkadaşımız, tecrübeli, birikimli birisi. Ben, bu takdirimi her
defasında kendisine de iletmişimdir, huzurlarınızda da
iletmek isterim ama bu hitap tarzını, işin doğrusu,
kendisine yakıştıramadığımı da ifade etmek
isterim. Neden? derseniz
(CHP sıralarından gürültüler) Neden
derseniz, üç noktada ifade etmek isterim.
Sayın
Başbakanımızın yargıya dönük eleştirileri var,
doğru. Bizim de yargıya dönük eleştirilerimiz var, o da
doğru ama eleştirinin özü, yargının yürütmenin emrine
girmesi veya girmemesinden değil, yargının
siyasallaşması ve siyasal muhtevada kararlar vermesi noktasında
yapılan eleştirilerdir. O nedenle, Sayın Başbakan,
yargı görevi yapanlar, hâkimlik teminatı ve yargı
bağımsızlığı çerçevesinde Anayasaya, hukuka,
kanuna ve vicdanına göre karar vermeli, ideolojilerine göre karar
vermemeleri gerektiğini ifade sadedinde bunu söylemiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Nereden biliyorsun?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Eğer siyaset yapıyorsanız veya yapmak
istiyorsanız bunu bağımsızlığın ve
tarafsızlığın şerefli cübbesi altında değil,
istifa edersiniz, siyaset meydanında yaparsınız.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - Sayın Başkan, bu sataşma falan değil ki.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bu anlamında söylenen bir sözdür. Bunu kesinlikle
başka bir manaya çarpıtmamak lazım, bu bir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sataşma falan değil, sözü tekrar ediyor.
BAŞKAN
Efendim
Sayın Anadol
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) İkincisi
İkincisi
BAŞKAN
Sayın Anadol, sataşma nedeniyle söz verdim, o da konuşuyor. Neye
itiraz ediyorsunuz?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Ben kimseye sataşmıyorum, Sayın
Başbakanımıza atfedilen sözü düzeltiyorum.
İkinci bir
şey
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Sayın Başkanım, süreme ilave ederseniz.
Şimdi, devam
eden bu Anayasa değişiklik görüşmeleri, hukuk devletini
güçlendirmekte, hak arama yollarının önünü açmakta, yeni haklar
vermekte ve hukuk devletini, yargı
bağımsızlığını temin etmektedir.
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Cevap vermiyor ki.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Buradan hareketle, AK PARTİ odak oldu, şimdi
de yanına hukuk devletine karşı aykırı eylemlerin
odağı olacak apoletini de koyacaklar. Vallahi alkışlamak
lazım! Bir siyasetçiden
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Doğru!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Hayır, ben şunu diyorum: Ben, üzüldüm
şahsen. Bir siyasetçiden, bir partinin kapatılmasını, böyle
bir damga yemesini bu kürsüden ifade etmesini esefle
karşıladığımı ifade etmek isterim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bir başka
şey, o da şu: AK PARTİ Grubuna mensup sayın
milletvekillerini, vicdanlarını devre mülk olarak kiralamakla itham
ettiler. Bu, kabul edilemez bir ithamdır. Milletvekillerimizin her biri
hür iradesiyle gelip evet dediğine evet, hayır dediğine
hayır diyorlar (CHP sıralarından Ooo sesleri, gürültüler) ama bakın
burada kimin vicdanları rehin altında, kimin vicdanları devre
mülk veya daimî mülk olarak kiralı, millet biliyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Gelip burada Anayasa
değişikliğine hayır diyenlerin, hayır olsun diye uğraşanların
hayır deme özgürlüğü yok. Sayın Başbakanın bu gruba
güveni var, bizim var ama Sayın Baykalın size güveni yok, oy
kullandırtmıyor size.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, teşekkür ederim.
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Mersin) Sayın Başkanım
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Üskülün daha önceden bir işareti var.
Buyurun efendim.
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Mersin) Sayın Hatip biraz önce benim adımı da anarak
benimle ilgili bazı düşünceler dile getirdi. O konuda açıklama
yapmam gerekiyor, sanırım 69a göre.
BAŞKAN
Sayın Koç, evet, konuşmasında sizden bahsetti, sizin bir
kitabınızdan bahsetti. Tabii siz burada yoktunuz. Keşke
zabıtları bir inceleyip
AHMET YENİ
(Samsun) Efendim, açık bir şekilde
BAŞKAN -
Zabıtları bir isteyin, inceleyin, ben de inceleyeyim, size daha sonra
söz vereyim.
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Mersin) Sayın Başkan, benim bilimsel ahlakımla ilgili
söz söylendi burada, ismim anılarak.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Söylemedi, söylemedi. Eski görüşlerinin arkasında
burada ne yaptığınız. Söylediği bu.
BAŞKAN
Peki efendim. Sizden bahsettiğini, en azından kitabınıza
atıfta bulunduğunu biliyorum.
Sayın Üskül,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Size de üç dakika
verebileceğim efendim, üç dakika içinde lütfen
7.- Mersin Milletvekili Mehmet Zafer Üskülün, Samsun
Milletvekili Haluk Koçun, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette
her bilim adamının bilimsel ahlaka sahip olması gerekir. Ben
otuz yıldır, en az otuz yıldır, hatta daha uzun süreden
beri anayasa sorunlarıyla ilgileniyorum ve 1982 Anayasası
yürürlüğe girdikten sonra bu Anayasanın yerine yeni bir anayasa
yapılması, bu mümkün olamıyorsa değiştirilebilmesi
için çok sayıda çalışmanın içinde yer aldım.
Kuşkusuz
benim kişisel olarak özlediğim bir anayasa var ancak bir grup içinde
birlikte çalıştığınızda, mutlak surette, o grubun
içinde yer alan kişilerle müzakere edersiniz ve belli konularda belli
uzlaşmalara varırsınız. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Ne uzlaşması
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Devamla) Biz, mesela, Türkiye Barolar Birliği için bir anayasa
taslağı yazdığımızda 11 kişiydik. O anayasa
taslağı, hiçbirimizin özel anayasa taslağı değildi.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Grup kararı mı aldınız bunun için?
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Devamla) - Her birimiz kendi görüşlerimizi ortaya koyduk ve
sonuçta, belli noktalarda uzlaştık ve ortaya bir metin
çıktı. Bu çalışmalar böyle yapılır.
Tabii, benim
hakkımda ya da benim gibi arkadaşlar hakkında düşünce ileri
sürenler bunları bilirler. Ben, üstelik, bir zamanlar kimlerin hangi
taslakları hazırladıklarını ve o taslaklarda neler
önerdiklerini, hangi konularda hangi görüşleri ileri sürdüklerini çok iyi
biliyorum. Çünkü
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Söyle, söyle.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Söyle.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Söyle, söyle.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hoca, Meclis de bilmek istiyor.
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen sayın milletvekilleri
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Devamla) Dinlemeyi bileceksiniz, öğreneceksiniz.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Söyle, söyle. Söylemeyen namerttir!
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Devamla) - Şimdiye kadar hiçbirinize tek bir söz söylemedim siz
konuşurken.
GÜROL ERGİN
(Muğla) Söyle bakayım.
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Devamla) - Bilimsel ahlakın yanında aynı zamanda insana
saygıyı da öğrenmek gerekir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Evet, bugün, ne
yazık ki yeni bir anayasa yapamayacak bir durumdayız, bir siyasi
irade yok.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Sizin gibi ilim adamları olursa böyle olur tabii.
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Devamla) - Ortada bir anayasa değişikliği teklifi var. Bu
teklifte benim imzam var. Bu teklifin bütün maddelerine olumlu oy veriyorum. Bu
demek değildir ki o teklifte yer alan hükümleri yazsaydım, ben
yazsaydım öyle yazılırdı, belki farklı yazardım
bazı şeyleri. Bu gayet doğaldır, başka türlü olamaz.
Burada bir uzlaşma vardır. Bu teklif yazılırken, teklifi
hazırlayanların yanında, değişik biçimlerde o teklifin
hazırlanmasına katkıda bulunanların da fikirleri
vardır.
Bu metin bir
uzlaşmanın sonucudur. Elbette, o uzlaşma sonucunda ortaya
çıkan metni kabul ederiz, çok içimize sinmeyen şeyler olsa dahi kabul
ederiz.
Sonuç olarak,
önemli olan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Üskül, çok teşekkür ederim.
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Devamla) Bir bütün olarak değerlendirildiğinde bu teklif
ileriye doğru gidiyor mu, gitmiyor mu? Beyaz oy vermeye devam
edeceğim.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Sayın Üskül, teşekkür ederim.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Sayın Anadol, buyurun.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Cevap verirken Sayın Bekir Bozdağ, Grup Başkan
Vekili, yeni bir sataşmaya yol açtı, Cumhuriyet Halk Partisinin,
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin oy kullanmadığından
bahsederek Asıl vicdanlarını kilitleyen sizsiniz. dedi.
AHMET YENİ
(Samsun) Kullanıyor musunuz siz?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Ben yalan söylemedim efendim, mevcut durumu sadece
tespit ettim. Yalan mı söyledim?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Aynı şeyi söylediğimiz vakit
BAŞKAN
Siz, sataşma nedeniyle mi söz istiyorsunuz, yoksa bir açıklama
mı yapacaksınız, düzeltme mi yapacaksınız? Daha
doğrusu, açıklığa mı kavuşturacaksınız
bir hususu? Sataşma mı?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Onun sataşması üzerine açıklama
yapacağım.
AHMET YENİ
(Samsun) Kullanamadıklarını söyleyecek.
BAŞKAN Üç
dakika içerisinde Sayın Anadol
(CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
8.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun, Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer
üyeleri; burada biraz önce konuşan -bir bilim adamı aynı
zamanda- Sayın Üskülü dinledik, son cümlesi şu oldu, dedi ki
Sayın Profesör: Vicdanıma sinmese de, benimsemesem de bazı
yerlerini, bazı yerlerini zorlansam da
(AK PARTİ
sıralarından Öyle demedi. sesleri)
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Harfiyen benimsemesem de
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) İçime sinmese de
dedi, tamam. (AK PARTİ
sıralarından Hayır. sesleri) Ne dedi? Ne dedi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Harfiyen benimsemesem de.. dedi.
BAŞKAN
Efendim, lütfen, karşılıklı konuşmayalım.
Sayın
Anadol, siz Genel Kurula hitap edin lütfen.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Düzeltiyorum Sayın Elitaş, değiştirmiyorum:
Harfiyen benimsemesem de beyaz oy kullanacağım ve kullanmaya devam
edeceğim. dedi her maddesine.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Milletvekili özgürlüğü yok mu? Bunu deme
özgürlüğü yok mu?
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) - Şimdi ben soruyorum: Sayın Bozdağ, bunu söyleyenlere
bakın
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Kendi özgür iradesiyle söylüyor.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bir dakika.
Sizin bir bilim
adamınız, bir hukukçu, harfiyen benimsemediği maddeye oy
verdiğini ikrar ediyor ama Cumhuriyet Halk Partililer bir
satırını benimsemedikleri Anayasa değişikliklerine oy
vermiyorlarsa özgür iradeleriyle hareket etmiyorlar mı? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Özgür iradesi varsa hayır der.
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri, sakin olun.
Sayın
milletvekilleri, sakin olun. Değerli arkadaşlarım, lütfen
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Baykal, güvenmiyor milletvekillerine, güvenmiyor,
kayıp kaçak olur diye göndermiyor!
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) İki: Şimdi
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim, lütfen arkadaşlar, Hatibe müdahale etmeyelim.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Siyasi eleştirme yapmak bu kürsüden mümkün değil mi?
Sataşma yok
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Nasıl sataşma yok ya, devre mülk demek
hakaret değil mi?
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, lütfen
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) -
siz Sayın Bozdağa söz veriyorsunuz, tekrar cevap
veriyor. Burada biz siyaset yapıyoruz, her eleştiri sataşma
değildir, zaman zaman biz sataşma iddiasıyla söz istediğimiz
vakit Zabıtlara bakacağım. diye zaman kazanıyorsunuz ama
aynı işlemi iktidar partisi için yapmıyorsunuz.
AHMET YENİ
(Samsun) Korkmayın, korkmayın.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Sen bir defa, kadrolu laf atıcısın, sus!
AHMET YENİ
(Samsun) Korkmayın.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) - Söyleyeceğin bir şey varsa gel buraya. Kadrolu laf
atıcısın sen. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Anadol, lütfen karşılıklı
konuşmayalım. Siz Genel Kurula hitap edin Sayın Anadol.
Değerli
arkadaşlarım, lütfen Hatibe laf atmayalım.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Seni onun için öne oturtturuyorlar laf atsın diye, senin
işin o; varsa söyleyeceğin, gelirsin.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Kadrolu o, kadrolu!
BAŞKAN
Sözle müdahale etmeyelim Hatibe.
Buyurun
Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) En son cümlemi söylüyorum: Siz ne derseniz tersini yapmakta yarar
var. Eğer sizin dediklerinizi dinleseydik, 1 Mart muhtırasına, 1
Mart tezkeresine biz oy verseydik Türkiye, bugün 60 bin Amerikan askerinin işgalinde
olacaktı, Irakta öldürülen 1 milyon Müslümanın katilleri
arasında olacaktı. Onun için biz, sizin dediğinizin tersini
yaptık, ulusal çıkarları koruduk, 1 Mart tezkeresiyle bu gazi
Meclise layık bir grup olduk. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Çok
teşekkür ederim Sayın Anadol.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 21inci madde üzerinde kişisel
görüşlerini arz etmek üzere Sayın Nurettin Akman. (MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
Arkadaşlar, nasıl böyle bir, birden koro hâlinde
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, herhâlde konsantre oldunuz
galiba, duymadınız, biraz Meclisle ilgilenirseniz memnun oluruz.
BAŞKAN
Takip ediyorum.
Buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, bira önce, biz, bir Anayasa
görüşmesi yapıyoruz, ruhuyla, lafzıyla Anayasa
görüşmelerinin gizli olması ve sadece milletvekillerinin iradesiyle
teklif edileceğine amir olmasına rağmen, bunun bir parti
grubunun kararı olduğu, bağlayıcı olduğu ve
AKPce hazırlandığını ifade etmiştir. (AK
PARTİ sıralarından Nereden çıkarıyorsun? sesleri)
Bunun tutanaklara girmesini istirham ettim. O bakımdan söz aldım.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Peki, tamam.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Efendim, nedir Sayın Bozdağ?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, görüşülen Anayasa
değişiklik teklifi milletvekillerinin imzasıyla
verilmiştir; bir partinin teklifi değildir, bir grubun teklifi
değildir. Tamamen çarpıtmaya matuftur. Tutanaklar burada. Her
şey Anayasaya, İç Tüzüke uygundur.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, kürsüde konuşan hatip böyle söylemiştir.
BAŞKAN
Peki efendim, sizin beyanlarınız da tutanağa geçti. Çok
teşekkür ederim.
Sayın Akman,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Akman,
süreniz beş dakika efendim.
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin Anayasanın 156ncı maddesinde değişiklik yapan
çerçeve 21inci maddesi hakkında görüşlerimi paylaşmak üzere söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Giresunda
şehit olan astsubayımıza Allahtan rahmet, kederli ailesine
başsağlığı ve yaralı kardeşlerimize de acil
şifalar diliyorum.
Teklifin çerçeve
21inci maddesiyle, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Askerî
Yargıtay kenar başlıklı 156ncı maddesinde
değişiklik yapılmaktadır. Yüce Türk ulusu adına
yargılama yetkisini kullanan ve Anayasamızda yer alan altı
yüksek mahkemeden birisi olan Askerî Yargıtayda yapılan
değişiklik, mahkemenin kuruluşu, işleyişi,
mensuplarının disiplin ve özlük işlerinin mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına
göre kanunla düzenleneceği öngörülmekte, mevcut metinde yer alan askerî
hizmetin gerekleri kavramının, yargı
bağımsızlığının güçlendirilmesi
amacıyla madde metninden çıkartılmasına ilişkin
bulunmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 6 Nisan 1914 tarihinde
çağdaş hukuk anlayışına kısmen uygun olarak
kurulmuş olan Askerî Yargıtay, Türkiye Cumhuriyetinin modern
yapısı içerisinde korunarak geliştirilmiş ve bugünkü
yapısına kavuşmuştur. Ancak ülkemizde askerî
yargının, düzenli orduların kuruluşuyla birlikte, yani
Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşundan itibaren var
olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda ülkemizdeki askerî yargı
ülke sathına yayılmış tugay ve daha yukarı birlik ve
komutanlıklar bünyesinde kurulu yirmi bir askerî mahkeme ve yüz otuz dört
disiplin mahkemesiyle sistemin en üst kurum ve denetim organı olarak da
Askerî Yargıtay ile Anayasa ve yasalarla verilen görevleri yerine
getirmektedir. Bugün Askerî Yargıtay tümü ceza davalarına bakan dört
daireyle mevcut olup her dairede 1 başkan 7 üye,
başsavcılıkta ise 1 başsavcı yardımcısı
ve 13 savcı yardımcısı bulunmaktadır. Askerî
Yargıtayın tamamı yüksek hâkimlik niteliğini haiz 35 üyeden
meydana gelmektedir. Anayasanın 9uncu, 38inci ve 145inci maddelerinde
öngörülen yargı bağımsızlığı ilkesi
kuşkusuz askerî yargı için de geçerlidir. Ancak, askerî hâkimlerin
bağlı oldukları komutanlar ve askerî kurum amirleriyle
kıdemli askerî hâkimler tarafından her yıl subaylara sicil
verilmesi hâli doğrudan hâkimlerin
bağımsızlığı ile ilgilidir. Sicil müessesesi
askerî hâkimlerin yükselmelerinde en önemli etkendir. 143üncü maddenin dördüncü
fıkrası, askerî hâkimlerin özlük işlemlerinin mahkemelerin
bağımsızlığı, hâkimlik teminatı ve askerî
hizmetlerin gereklerine uygun olarak düzenlenmesi zorunluluğu vardır,
hükmüne yer vermiştir. Askerî hizmetin gerekleri, mahkemelerin
bağımsızlığına ve bu
bağımsızlığın güvencesi ve dayanağı
olan hâkimlik teminatına dokunulmadığı sürece geçerlidir.
Askerî hizmetin gerekleri, hâkimlerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatını
koruyarak güvenlik altına alınmasının hâli, ancak askerî
hizmetin gerekleri işletilirse problem ortaya çıkacaktır. Örnek
vermek gerekirse: Geçtiğimiz dönemde kendi amirlerinin dahi haberi olmadan
onlarca askerî hâkim Yüksek Askerî Şûra Kararlarıyla, değerli
arkadaşlarım, ordudan tart edilmiştir, ilişiği
kesilmiştir. Bu mahzurları ortadan kaldırmak için
Anayasamızda bu değişiklik hayata geçirilmektedir. Son Anayasa
Mahkemesi kararıyla da askerî hâkimlerle ilgili yeni bir düzenlemenin yine
hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Yapılmakta
olan Anayasa değişiklikleri insan hayatının her
safhasına hitap etmektedir. Değerli arkadaşlarım, bu yasa
değişikliklerinde çocuklar vardır, engelliler vardır,
işçiler, memurlar, askerler, hülasa tüm insanlarımız
vardır. Yıllardır kangren hâline gelen YAŞ
kararlarıyla
Ki binlerce aileye âdeta büyük acılar yaşatan,
ölümlere, intiharlara vesile olan bu yargı kararlarına bugün
yargı denetiminin açılmış olmasına kim Hayır
diyebilir? Siyaset kurumu olarak geçtiğimiz yıl enerjimizi, vaktimizi
parti kapatmaları için harcadık.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akman, size de ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı
tamamlayın efendim.
NURETTİN
AKMAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Parti
kapatmalarına kim Evet diyebilir? Milletimiz bunlardan rahatsız
olmaktadır. Bu değişikliklerle Türkiyenin önü
açılmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bizler sekiz yılda Türkiyenin
makûs talihini değiştirdik. Çözümsüz denilen sorunların
üzerine kararlılıkla gittik. Ezberleri bozduk. Ülkemiz üzerindeki
kara bulutları dağıttık, Türkiyenin önüne yeni ufuklar
açtık.
Bizim yolumuz
demokrasi yoludur, hukuk yoludur. Bizim yolumuz, Anayasamızda açıkça
ifadesini bulan demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti yoludur. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
Değerli
milletvekilleri, değişim rüzgârları estiğinde
bazıları duvar örer, bazıları ise esen rüzgâra göre
yelkenini ayarlar. Karşıdan gelen ve kendisine zarar verebilecek olan
rüzgârın gücünü arkasına alır ve hareket kabiliyetine dâhil
ederek gücünü güç katar. Değişim kaçınılmazdır. Gelin,
altında kalacağınız duvar örmek yerine sağduyuya kulak
verin, Anayasa değişikliklerine oy kullanın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Evet
NURETTİN
AKMAN (Devamla) - Bu duygularla, görüşülmekte olan Anayasa
değişikliklerine ilişkin hükümlerin ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sen altında kalmışsın zaten.
Kalmışsın altında!
BAŞKAN
Sayın Akman, teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, İç Tüzükün 72nci maddesine göre verilmiş
görüşmelerin devamına dair bir önerge var, önergeyi okutuyorum
efendim:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Değişiklik Teklifinin 21. maddesinin TBMM
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca, görüşmelerinin
devamına karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz.
|
|
Oktay Vural |
Mehmet
Şandır |
S. Nevzat
Korkmaz |
|
|
İzmir |
Mersin |
Isparta |
|
|
Behiç Çelik |
Mustafa
Kalaycı |
Ahmet Kenan
Tanrıkulu |
|
|
Mersin |
Konya |
İzmir |
|
|
Mehmet
Serdaroğlu |
Akif Akkuş
|
|
|
|
Kastamonu |
Mersin |
|
Gerekçe:
Anayasalar,
Vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan,
siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen
kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
İki ihtilal
ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen Türk demokrasisini;
21.
yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin
Asırlık
anayasa tartışmalarından kurtarmanın
Her kesimin
benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin tek yolu toplumsal
uzlaşmaya dayalı bir anayasa yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu kurulmasını,
Partilerin
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını,
Siyasi partilerin
hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna
duyurulmasını
Her partinin
görüş ve tavrının yapılacak ilk seçimde milletin takdirine
sunulmasını,
Seçimler sonunda
oluşacak Meclisin ilk işinin anayasa değişikliğini
gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile
Milleti kucaklaştıracak,
Milletin
değerleri ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile
Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın
temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez
bütünlüğünü sağlayacak üniter yapı içinde Devleti kurum ve
kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokratik düzeni
iyileştirecek,
Cumhuriyetin
temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi
teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir
sözleşme belgesi niteliğinde anayasa değişikliği
kararını ilan etmiştir.
Anayasa
değişikliği ancak böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHPnin bu
teklifine kulak tıkamış, kendisi için
hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa
değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak
için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKPnin Anayasa
Değişiklik Teklifi kendi sübjektif hedefine ulaşmak için
hazırlanmıştır.
Bu teklif ile
kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve
denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal
sonucu olarak başta parti kapatma, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem
yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi getirilmektedir.
Bu teklifin
içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKPden
bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKPden
yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKPden
iş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKPden
düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak
ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8
yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini karşılayamamıştır.
AKP, millet için
değil kendini korumak için Anayasa değişikliği
yapmaktadır.
AKP, iyi niyetli
değildir, başlattığı PKK açılımı için
bu teklif ile anayasal zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple
yargıyı etkisiz hâle getirmektedir.
Bu hususlarda
uzlaşmaya varıncaya kadar görüşmelere devam edilmelidir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemi
başlatacağım.
Sayın
Yıldız, hazır mısınız?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Hükûmetinizin başta Kürt açılımı diye
başladığı, tepkiler üzerine demokratik açılıma
döndüğü, gelen tepkiler üzerine millî birlik ve kardeşlik projesi
adını verdiğiniz, şimdi de bugün bir Sayın Bakan
demokratikleşme ve zenginleşme projesi adını verdi. Size
göre bu açılımın gerçek adı nedir?
PKK ile etkin bir
mücadele etmek için kararlı bir şekilde mücadele eden Türk
Silahlı Kuvvetlerinin direncini kırmak için mi, TSKnın
direncini artırmak için mi Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin
işleyişi ve yargılama usullerini değiştirmek
istiyorsunuz?
AKPnin Anayasa
değişikliği paketi de PKK açılımının önünü
açmak, buna anayasal meşruiyet kazandırmak amacına mı
yöneliktir? Bu projeden vazgeçmeniz için daha ne kadar asker ve polisimizi
şehit vermemiz gerekmektedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Dokunulmazlıkları neden
kaldırmıyorsunuz?
Alevi
açılımının parçası olan din ve ahlak bilgisi dersinin
mecburiyetini elinizde fırsat varken niye kaldırmıyorsunuz?
Alevi yurttaşlarımızı Alevi açılımı
adı altında oyalıyorsunuz.
Ayrıca, bir
grup başkan vekiline verilen kınama cezası oylarınızla
reddediliyor. Bu çoğunluk diktatoryası değil midir?
Dediğiniz ileri demokrasi bu mudur yoksa?
İş
çevreleri Siyaset ekonominin önüne geçti, üç yıl kaybettik. diyorlar.
Siz de diyorsunuz ki: Bu toplumun beklentisi. Sizinki mi doğru? Yoksa,
bugün anketlerde işsizlikte yakınanlar yüzde 70, Anayasadan en
önemli sorun görenler- yüzde 18.
Ayrıca da
dokunulmazlıkları kalksa milletvekili seçilemeyecek olan 60-70 tane
AKPli milletvekilinin oylarıyla Anayasa değişikliği
yapıyorsunuz. Bu etik midir? Siyasi etik neresinde bunun?
Ayrıca
bedelli askerlik, 100 bin memur, referanduma giderseniz vatandaşa
şimdiden sunulmuş, seçmene sunulmuş bir vaat olarak mı
görüyorsunuz bunu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Cengiz
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) Sayın Bakanım:
1- Sayın
Başbakanın Büyük Ortadoğu Projesi Eş
Başkanlığı görevinin Anayasamızda hukuki bir
altyapısı, yasalarımızda hukuki bir zemini var
mıdır?
2- Sayın
Başbakan bu göreve atama yoluyla mı, yoksa seçim yoluyla mı
getirilmiştir?
3- Atama ise kim
atamıştır, seçilmişse kimler seçmiştir?
4- Sayın
Başbakan bu görevi kabul etmeden önce milletten, Meclisten ve yasalardan
müsaade almış mıdır? Yoksa bu kararı tek
başına mı vermiştir?
5- Türkiye
Cumhuriyeti devletinin Cumhurbaşkanlığı katıyla,
yargıyla, siyasi partilerle mutabakat hâlinde Meclise gelmeyen bu Anayasa
yoksa Büyük Ortadoğu Projesinin Türkiyeye dayatması mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakana soruyorum: Görüşmeler sırasında en fazla
gündeme getirilen görüş 12 Eylül zihniyetinin yaptığı
Anayasayı değiştirmek. 12 Eylül döneminde Mustafa
Pehlivanoğlu, Cengiz Bektemur, Halil Esendal, Selçuk Duracık gibi
gencecik fidanları idam ettiren zihniyet ile Başbakanın
ifadesiyle İster asarsın, ister kesersin. diyen zihniyet arasında
kişilerden farklı ne var?
İki,
ihtilallere, muhtıralara eğer karşıysanız bu
düzenlemelerin arasında neden 28 Şubat ve 27 Nisan
e-muhtıralarına karşı bir düzenleme yok?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Adalet Bakanlığı Adalet Bakanlığının taraf
olduğu bir davada Ankara idare mahkemelerinden birisinin
başkanını YARSAV üyesi olduğu gerekçesiyle reddi hâkim
talebinde bulunmuştur. Bu bilgi doğru mudur? Doğruysa bu durumda
Adalet Bakanının yargıyı sabote etmesi anlamına gelmez
mi? Bu durumdan 1.300den fazla seçkin üyeye sahip ülkemiz yargıç ve
savcılarının ilk ve en geniş tabanlı sivil örgütü olan
YARSAV üyesi tüm yargıçlarının Adalet Bakanlığının
taraf olduğu davalardan çekilmesi mi gerekecektir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Nalcı
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, bugün Kerim Tanır isminde bir vatandaş bir
şikâyetiyle ilgili bir yazı göndermiş, ben aynen size bunu
aktarıyorum: Anayasa değişiklik tekliflerinin görüşülmesine
televizyonda bakıyorum. Konuşmalarda sık sık Avrupa
hukukundan, Avrupa kriterlerinden örnekler gösterilmektedir. Hangi Avrupa
ülkesinde bir alacak davasının on yıl
sonuçlanmadığı görülmüştür? Geç gelen adalet, adalet midir?
Sonuç olarak
talebim: Görüşülmekte olan Anayasa değişikliğinde
vatandaşın güncel sorunları olan işsizlik, yoksulluk,
yolsuzluk, yargılama sisteminin adil ve
hızlandırılması konusuna gerekli çalışmaların
yapılması için ek maddeler ilave edilerek vatandaşların
dertlerine çare bulunacak mı?
İkinci
sorusu ise: Adalet Bakanlığı müfettişlerin Sincan
Adliyesine, Erzincan Adliyesine sık sık
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan
M. NURİ
YAMAN (Muş) Sayın Başkanım
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Sayın Başkan, ben
sorularımı sormadım. İlk önce ben girdim.
BAŞKAN
Efendim, şimdi, bakın, Sayın Bakana dört dakika süre kaldı
efendim, Sayın Bakana dört dakika süre kaldı.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, biz de ilk girenlerdeniz ama söz
vermediniz.
M. NURİ
YAMAN (Muş) Yanlış liste Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tamamı on dakikadır; beş dakika soru, beş dakika
cevaptır. Altı dakika soru şeklinde değerlendirildi.
Şimdi dört dakikada da Sayın Bakan cevap verecek. Ne yapabilirim,
İç Tüzük böyle.
M. NURİ
YAMAN (Muş) Hayır ama, sırayı yanlış
yapıyorlar.
BAŞKAN
Hayır efendim, hayır. Elektronik sistem neyse aynıdır,
hiçbir değişiklik olmaz, hiçbir problem olmaz gerçekten.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Çocuk oyuncağı değil ki bu!
M. NURİ
YAMAN (Muş) Bu tarafa hiç gelmedi sıra.
BAŞKAN
Yani hiçbir arkadaşımıza böyle bir ayrıcalık,
geridekini öne almamız filan böyle bir şey olabilir mi?
Sayın Bakan,
buyurun.
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Sayın Başkan,
her şeyden evvel gerek kürsüde konuşma yapan sayın
milletvekillerine gerekse soru soranlara teşekkür ediyorum gösterdikleri
ilgiden dolayı.
Ama, önce,
müsaade ederseniz, bugün bir başçavuşumuzu kaybettik. Jandarma
Başçavuş Ahmet Eryılmaz, Giresun İl Jandarma Alay
Komutanlığı mensubuydu. Şebinkarahisara giderken yolda
şehit oldu, iki erimiz de yaralandı. Belki bilginiz
dışında olan bir husus, bu, tamamen bir teknisyen
arabasıydı ve Şebinkarahisara bazı teknik tamirleri,
onarımları yapmak için gidiyordu yani bir muharip araba da
değildi ve tamamen teknisyenlerdi ve burada, maalesef, bu personeli
kaybettik. Ailesine, Jandarma Genel Komutanlığına, Türk
Silahlı Kuvvetlerine ve ulusumuza başsağlığı
diliyorum.
Bir hususu da
burada belirtmek istiyorum. Daha önce patlayıcılar doğuda çok
kullanılıyordu. Evvelsi gün de bir arkadaşımız
sormuştu, cevap verememiştim. Şimdi jammerlar Türkiyede ve özel
sektör tarafından imal edilmekte ve güneydoğuda dikkat ederseniz
bunların kullanımı ile pek çok şey önlenebilmektedir.
Şimdi,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demokratik
açılımla ilgili sorular devamlı soruluyor. Ben zannediyorum
Sayın İçişleri Bakanımız burada iki defa bunları
etraflıca açıkladı.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Hiçbir şey açıklamadı.
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Şimdi, benim bu
ölçüde meseleye girmem ve açıklama yapmam mümkün değil. Bu sebeple,
ben, yalnızca sorulmuş olmak için mi acaba soruldu diyorum. Çünkü
tatmin de olunmamış olabilir. Takdir sizlerin.
Ancak bir hususu
özellikle belirtmek istiyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle
mücadelesi ile demokratik açılım arasında biz Bakanlık
olarak bir ilişki kurmuyoruz. Terörle mücadele, bütün hızıyla
devam etmektedir. Bakanlık olarak bizim görevimiz, bu mücadelede
Silahlı Kuvvetleri en iyi şekilde teçhiz etmek ve onları harbe
hazırlamaktır. Zaten Anayasadan kaynaklanan, Hükûmetten dolayı
gelen görevimiz de budur.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Hani harp yoktu Sayın Bakan!
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Sayın Başkan,
söz mü verdiniz Arkadaşımıza?
BAŞKAN
Yok, hayır, hayır. Siz devam edin Sayın Bakan. Zaman zaman
oluyor böyle.
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Evet, peki efendim.
Burada, bu konuda
soracağınız her şeye cevap vermeye amadeyim, her türlü
sorunuza cevap vermeye amadeyim.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Bakan...
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen...
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Diğer sorulara, din
dersi Millî Eğitim Bakanlığının, Orta Doğu
Projesi Dışişleri Bakanlığının, YARSAV
Adalet Bakanlığının, adaletin gecikmesi de Adalet
Bakanlığının ve müfettişler de onun. Bu konuda kendimi
ehil kabul etmiyorum sayın milletvekilleri.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) Hükûmeti temsil ediyorsunuz, yazılı da
verebilirsiniz.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Hükûmeti temsil de
madde üzerinde sorun.
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Arzım bundan ibaret.
Teşekkür ediyorum.
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, benim sorum 12 Eylülle ilgiliydi.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum efendim.
Kapanma Saati: 22.54
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 23.02
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih
METİN (Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Sayın
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 21inci madde üzerinde on üç
önerge vardır.
Şimdi,
İç Tüzük çerçevesinde kurayla belirlenen yedi önergeyi
okutacağım, sonra bu önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 21 inci maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 156 ncı
maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
Askeri
Yargıtayın kuruluşu, işleyişi, yargılama
usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 21 inci maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 156 ncı
maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
İkram
Dinçer
Van
Askeri
Yargıtayın kuruluşu, işleyişi, yargılama
usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 21 inci maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 156 ncı
maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Yılmaz
Tunç
Bartın
Askeri
Yargıtayın kuruluşu, işleyişi, yargılama
usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 21 inci maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 156 ncı
maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ali
Öztürk
Konya
Askerî
Yargıtayın kuruluşu, işleyişi, yargılama
usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 21 inci maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 156 ncı
maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Necla Arat |
Metin
Arifağaoğlu |
|
|
İstanbul |
Artvin |
Askerî
Yargıtayın kuruluşu, işleyişi, yargılama
usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 497 sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 21 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
|
Bengi
Yıldız |
Hasip Kaplan |
Akın
Birdal |
|
|
Batman |
Şırnak |
Diyarbakır |
|
|
M. Nezir
Karabaş |
Pervin Buldan |
Sırrı
Sakık |
|
|
Bitlis |
Iğdır |
Muş |
Madde: 21-
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 156 ncı maddesi
kaldırılmıştır.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım önerge, maddeye en
aykırı önergedir, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa değişikliği teklifinin, 21. maddesinin teklif
metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
|
|
Faruk Bal |
Oktay Vural |
Mehmet
Şandır |
|
|
Konya |
İzmir |
Mersin |
|
|
Behiç Çelik |
S. Nevzat
Korkmaz |
Cemaleddin Uslu |
|
|
Mersin |
Isparta |
Edirne |
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim önergeye?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın
Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Katılmıyoruz
efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Anayasalar,
vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan,
siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen
kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
İki ihtilal
ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen Türk demokrasisini;
21.
yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
Asırlık
anayasa tartışmalarından kurtarmanın,
Her kesimin
benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin tek yolu toplumsal
uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu kurulmasını,
Partilerin
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını,
Siyasi partilerin
hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna
duyurulmasını,
Her partinin
görüş ve tavrının, yapılacak ilk seçimde milletin takdirine
sunulmasını,
Seçimler sonunda
oluşacak Meclisin ilk iş olarak anayasa değişikliğini
gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile
Milleti kucaklaştıracak,
Milletin
değerleri ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile
Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın
temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez
bütünlüğünü üniter yapı içinde sağlayacak ve Devleti kurum ve
kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi
iyileştirecek,
Cumhuriyetin
temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi
teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir
sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma kararını ilan etmiştir.
Anayasa
değişikliği ancak böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHPnin bu
teklifine kulak tıkamış, kendisi için
hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa
değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak
için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKPnin Anayasa
Değişiklik Teklifi, kendi hedefine ulaşmak için
hazırlanmıştır.
Bu teklif ile
kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve
denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal
sonucu olarak başta parti kapatma, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem
yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter
demokrasi esasına göre inşa edilen Anayasaya
aykırıdır.
Millet, AKPden
bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKPden
yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKPden
İş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKPden
düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak
ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
Millet,
mahkemelerdeki iş yükünü azaltacak ekonomik, sosyal ve adli reform
beklemektedir.
Millet, yandaş
yargıç değil, tarafsız ve bağımsız mahkemelerde
hakkını aramak istemektedir.
AKP 8
yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP, millet için
değil, kendini korumak için Anayasa değiştirmektedir.
AKP, günü
geldiğinde herkesin güvenli liman gibi sığınabileceği
tarafsız ve bağımsız mahkemeler için hiç bir şey
yapmamıştır.
AKP, 8
yıllık iktidarında, yandaş yargıç yaratmış,
yargıyı siyasallaştırmıştır.
AKP, hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğünü tahrip etmek, üstünlerin hukukunu yaratmak
istiyor.
AKP,
açılım adı altında PKKnın
siyasallaştırılması için ilk adım olduğunu ifade
ettiği bu teklif ile, bin yıllık kardeşliğin ve milli
bütünlüğün bozulmasına anayasa zemini hazırlamak istemektedir.
AKP, iyi niyetli
değildir, başlattığı PKK açılımı için
bu yasa değişikliği ile anayasal zemin
hazırlamaktadır. Bu sebeple bu Anayasa değişikliği
milletin hayrına değildir ve Anayasaya aykırıdır.
III.- YOKLAMA
(MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Oylamadan önce yoklama talebimiz var.
BAŞKAN
Yoklama talebi var. Yoklama talebinde bulunan milletvekili
arkadaşlarımızı tespit ediyoruz: Sayın Vural,
Sayın Çelik, Sayın Tanrıkulu, Sayın Taner, Sayın
Paksoy, Sayın Şafak, Sayın Kutluata, Sayın Özdemir,
Sayın Toskay, Sayın Asil, Sayın Özensoy, Sayın Büyükataman,
Sayın Günal, Sayın Melen, Sayın Atılgan, Sayın Bukan,
Sayın Ekici, Sayın Türkeş, Sayın Kaya, Sayın
Ertuğrul, Sayın Çobanoğlu, Sayın Varlı.
İsmini
okuduğum arkadaşlarımız sisteme girmiyorlar,
uyarıyorum.
Elektronik
sistemle yoklama yapacağız.
İki dakika
zaman ayırıyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S.
Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 497 sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 21 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Akın
Birdal (Diyarbakır) ve arkadaşları
Madde 21-
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 156 ncı maddesi
kaldırılmıştır.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Sayın Birdal, konuşacak mısınız?
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Konuşacağım.
BAŞKAN
Buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
Beş
dakikadır süreniz.
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
yapılması öngörülen 21inci madde üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Şimdi,
Avrupa Parlamentosu defalarca karar almıştır, Türkiyedeki
yargı sisteminin uluslararası hukuk normlarına, Avrupa
Birliğinin birtakım kazanımlarına, demokratik
değerlerine ve normlarına uygun olmadığına ve
değiştirilmesi gerektiğine dair.
Şimdi, bu
değişikliklerin, Avrupa Birliği müktesebatına uygun hâle
getirilmesi saikiyle yapıldığını biliyoruz. Fakat, ne
yazık ki bu düzenlemeler, gerçekten, ne Avrupa Birliği hukuk normlarına
uymakta ne olağan yargı sistemine uymakta ne yargının
eşitlik ilkesine uymakta. Yine, bu değişikliklerle, Anayasa
üzerindeki askerî vesayetin korunduğunu görüyoruz. Askerî
yargının taraf olduğu bu tutum, uluslararası hukuka
uymayacak. Acaba, bu müktesebata uygun olmadığı sonucuna ne
diyecekler, bilemiyoruz.
Şimdi,
23üncü Dönem seçimlerinden sonra, bir kez, Amerika Devlet Başkanı
Obama geldiği zaman generaller geldiler, bu tribünde yer aldılar ve
sonra, bir daha gelmediler. Örneğin
SELAMİ UZUN
(Sivas) Gelmediler mi?
AKIN BİRDAL
(Devamla) Gelmediler.
Ulusal egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. diyoruz ama generaller ki
-bunlar kamu görevlisidir- onların
SELAMİ UZUN
(Sivas) Sizi boykot ediyorlar.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Yani, neyi boykot ettiklerini bilmiyoruz ama milletin iradesine
karşı bir tutum aldıkları görülüyor. Örneğin,
Sayın Bakan, bu konuda bugüne değin rahatsız olmuş mudur?
Bu ulusal egemenlik iradesine, anlayışına karşı bu
tutumu, bürokratik bir tutumu, nasıl değerlendirmişlerdir?
Doğrusu, merak ediyoruz. Daha üç gün önce, burada Ulusal egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. iradesine karşı,
yine, törenlere gelmemişlerdir.
Şimdi,
birkaç gün önce, bedelli askerlik tartışması oldu ve 100 bin
kişinin, bu yasanın çıkarılması hâlinde, bundan
yararlanmak istediğine dair bir tespit yapıldı ve 2,5 milyar TL
de Maliye Bakanlığına kaynak yaratılacağı
söylendi. Doğrusu, Hükûmetin açıklamalarından, bu bedelli
askerliğe ilişkin bir yaklaşım olduğu görülüyordu ama
sonra, Genelkurmay Başkanıyla yapılan toplantıda,
koşulların olmadığı gerekçesiyle bedelli askerlik
başka bir bahara ertelendi.
Şimdi, bir
de vicdani ret konusu
Örneğin Avrupa Birliği tam üyelik sürecinde
mutlaka Avrupa Birliği müktesebatına uygun olarak vicdani reddin bir
insan hakkı olduğu kabul edilecektir ama ne yazık ki ölmek ve
öldürmek istemeyen gençlerimiz bugün askerî mahkemelerde
yargılanıyor. Bu nasıl açıklanacaktır, buna Sayın
Bakan acaba ne diyecektir, doğrusu merak ediyoruz. O nedenle, vicdani
reddin bir an önce Avrupa hukukuna, insan hakları hukukuna ve Avrupa
Birliği müktesebatına uygun olarak, bir hak olduğunun artık
kabul edilmesi gerekir ve gençlerimizin ellerine silah almayışının
bu hukuk anlayışı ile çelişmemesi gerektiğini
düşünüyoruz.
Bizler eğer
gerçek bir demokrasi istiyorsak, ki ünlü yazar Yaşar Kemalin deyimiyle
Ki bizim örgütlerimizin birçoğunun girişinde yazar Ya gerçek
demokrasi, ya da hiç! diye. Şimdi, demokrasi yarım olmaz
arkadaşlar. Demokrasi, gerçekten, anayasasıyla çelişmez. O
anayasa da vesayetçi bir anayasa olmaktan çok, sivil, demokratik,
altını her zaman çizdiğimiz insan haklarına dayalı,
hukukun üstünlüğünü temel alan bir sivil anayasadır ve bunu yapacak
da mutabakatını sağlayacak da yüce Meclisimizdir. Ama ne
yazık ki burada yine bu eksik ve güdük kalacaktır ya da
1998 Nobel
Edebiyat Ödülü sahibi Portekizli Saramago diyor ki: Bu gökyüzünün altında
artık söylenmedik bir şey kalmadı, her şey söylendi.
Marifet, artık, söylenenlerin yapılabilmesindedir. Gerçekten,
nasıl bir demokrasi, nasıl bir insan hakları, nasıl bir
adalet, bunların hepsi artık söylendi aşağı
yukarı, burada kesişiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Birdal, konuşmanızı tamamlayın efendim. Bir
dakika ek süre verdim.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Bitiriyorum efendim. Teşekkürler.
O nedenle biz,
artık, söylenenlerden çok, Türkiyenin, Türkiye halkının
beklentilerine, gereksinmelerine karşılık verebilecek
demokratik, sivil bir anayasadır ve tam bir demokrasidir. Yoksa,
halının kenarından giderek temizlik
yapıldığı söylenirse gerçekten bu aldatıcı ve
yanıltıcı olur. Halının altıdır asıl
olan, temizlenmesi gereken ve bunun için de hem fikrî olarak hem teknik olarak
koşullar uygundur. Önemli olan bunu yapabilmektir.
Bu umutla
hepinizi selamlıyor ve saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Birdal, teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım beş önerge de aynı
mahiyettir. O nedenle birlikte işleme alacağım ve istemleri
hâlinde önerge sahiplerine söz vereceğim.
İlk önergeyi
ve diğer imza sahiplerini okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 21 inci maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 156 ncı
maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Askerî
Yargıtayın kuruluşu, işleyişi, yargılama
usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.
Necla
Arat (İstanbul) ve arkadaşları
Diğer imza
sahipleri:
Ali Öztürk
(Konya)
Yılmaz Tunç
(Bartın)
Mehmet Yılmaz Helvacıoğlu
(Siirt)
İkram Dinçer
(Van)
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim önergelere?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Katılmıyoruz
efendim.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Necla Arat konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Arat, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakika efendim.
NECLA ARAT
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görüşmekte
olduğumuz 497 sıra sayılı Yasa Teklifinin 21inci
maddesine ilişkin önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Günlerdir
tartıştığımız Anayasa değişikliği
hatta günlerdir ve gecelerdir tartıştığımız
Anayasa değişikliği için AKP sözcüleri, yargı
bağımsızlığının ve
tarafsızlığının güçlendirilmesi amacıyla
yapıldığını savunuyorlar ve bol özgürlük soslu
demokrasi söylevleri vermeyi sürdürüyorlar ama muhalefet sözcülerinin
ekonomiden bahsetmelerinden çok rahatsız oluyorlar.
Sayın
milletvekilleri, ekonomi bir toplumun temel içgüdüsü gibidir. Eğer tüm
altyapının üzerinde kurulacağı bu temel içgüdü yani ekonomi
güçsüz ve problemli ise üstyapı kurumlarında, örneğin hukukta
yapılacak değişiklikler asla etkili olmaz. Bu nedenle ben çok
kısaca da olsa sözlerime ekonomiyle gireceğim.
Günümüz
Türkiyesinde -hepinizin bildiği gibi- 7 milyonu aşkın kişi
yoksulluk sınırında, 2 milyon 592 bin kişi işinden
olmuş durumda. TÜİKin verilerine göre 2008de yüzde 11 olan
işsizlik oranı, 2009da yüzde 14e çıkmış, işsiz
sayısı 860 bin kişi artarak 3 milyon 471 bine
ulaşmış. 89 bin esnaf kepenk kapatmış. Çiftçi,
zanaatkâr, küçük esnaf borçlarını ödeyemez hâle gelmiş. Genç
işsizliği ise yüzde 25lere vurmuş durumda. Toplumsal yapı
ve değerler sistemi ne yazık ki altüst olmuş. Cinayetler,
yolsuzluklar, intiharlar, tecavüzler ve her türden şiddet olayları
bir tür akıl tutulmasının, hastalıklı bir
yapının göstergeleri. İşte, Türkiyenin gerçek dar
gömleği, içinde bulunduğu bu kaotik durum.
Sayın milletvekilleri,
bu iç karartan manzara karşısında AKP İktidarının
en temel kaygısı, prodüksiyonunu kendi başına
üstlendiği bir Anayasa paketini Meclisten geçirmek. Üstelik bu paket
değindiğimiz büyük dertlere deva olabilecek hiçbir çare içermiyor.
Nitekim, çeşitli tartışma programlarında
vatandaşlarımız
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen ayakta dolaşmayalım, yerlerimize
oturalım. Lütfen sessizlik
NECLA ARAT
(Devamla) -
bu paket yaşamlarımızda ne gibi
değişikliklere yol açacak; oğlum, kızım artık
iş bulabilecek mi; terör sona erecek mi; Kıbrıs sorunu, sözde
Ermeni soykırımı, AB üyeliği gibi sorunlar çözülecek mi,
özelleştirme adı altında sokağa bırakılan
işçilerin kazanılmış hakları ne olacak, diye
soruyorlar.
İktidar ve
yandaşları ise, bu paketle, süngü yolu ile halka evet dedirten 12
Eylül Anayasasının antidemokratik bazı hükümlerini
değiştireceğini savunuyor. Başbakan, devleti bireye
karşı koruyan bu vesayetçi 12 Eylül Anayasasının artık
toplumun yapısına dar geldiğini söylüyor ve millî idarenin bu
dar gömleği yırtmak istediğini ifade ediyor.
Sayın
milletvekilleri, millî irade kavramı, çok
tartışılması gereken bir kavram. Bugün hiç kimse pek çok
maddesi değiştirilmiş olan 12 Eylül Anayasasını
savunmuyor ama bu Anayasanın 1982de referanduma götürülmüş
olduğu ve yüzde 92lik bir millî iradeyi yansıttığı
unutulmamalıdır. O tarihte meydanlara yansıyan vatandaş
iradesinin görsel belgeleri arşivlerde dururken ve dönemin
tanıkları hâlen sağ iken süngü yoluyla evet dedirtmek türünden
yanıltıcı bir söylem de kullanılmamalıdır.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) Şeffaf zarflarla mı? Mavi hayır oyu,
şeffaf zarf
NECLA ARAT
(Devamla) Anayasalar toplumsal sözleşmelerdir, toplumun tüm kesimleriyle
uyum ve anlaşma içinde hazırlanmaları gerekir. Bu koşul göz
önünde bulundurulduğunda geçerlilik kazanırlar. Eğer yöntem,
tersine Ben yaptım oldu. şeklinde işlerse muhalefetin
yanıtı da uzlaşmaz ve sert olur.
Kuşkusuz,
Parlamentodaki sayısal çoğunluğu nedeniyle güç iktidar
partisinin elindedir ama demokrasilerde çoğunluk kadar azınlık
da önemlidir ve
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN-
Sayın Arat, bir dakika ek süre veriyorum, lütfen
konuşmanızı tamamlayın efendim.
NECLA ARAT
(Devamla) Toparlıyorum.
eğer güç,
meşru siyasal amaçlara ulaşmakta işe yarayacak yerde, bir araç
olacak yerde AKP İktidarının yaptığı gibi daha
çok güç elde etmek için kullanılırsa, tehlikeli bir amaç hâline
gelir. Şu anda AKP İktidarı, Anayasa Mahkemesi ve HSYKnın
yapılarını değiştirme ve parti kapatmakta kendi
çoğunluğunun egemen olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisini yetkilendirme
girişimleri nedeniyle bu tehlikeli amacı örneklendirmektedir. Yasama
ve yürütme zaten avucunun içinde olduğu hâlde anayasal özgürlüklerin ve
kurumların güvencesi durumunda olan yargı erkini de
tarafsızlığını ve
bağımsızlığını yok ederek kendi egemenlik
alanı hâline getirmek istemektedir. Oysa gerçek demokrasi her şeyden
önce bir bilinç, erdem ve sorumluluk rejimidir ve ancak kitle insanları
sorumlu bireylere dönüştüklerinde yaşanabilir ve
yaşatılabilir. Demokrasi kültürünün ve ikliminin bulunmadığı
yerlerde yeşeremez.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sadece selamlama yapabilmeniz için tekrar mikrofonunuzu açıyorum
Sayın Arat.
NECLA ARAT
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederim, sağ olun.
Sayın
Öztürk, konuşacak mısınız, gerekçe mi? Gerekçe.
Sayın Tunç?
Gerekçe.
Sayın
Dinçer? Gerekçe.
Sayın
Yılmaz? Gerekçe.
Aynı
paraleldeki gerekçeyi okuyunuz lütfen.
Gerekçe:
Askerî
Yargıtayın yargılama usullerinin de mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ile hâkimlik teminatı esaslarına göre düzenlenmesi
amaçlanmıştır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bu işleme koyduğun önergelerin
veriliş tarih ve saati ile benim önergemin veriliş tarihini ve saatini
söyler misiniz?
BAŞKAN
Onları araştırırız efendim.
Birlikte
işleme aldığım önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bir soru sordum size.
BAŞKAN
İnceleriz, size bilgi veririz efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bu işleme koyduğunuz önergelerle benim önergelerimin
veriliş tarih ve saatine bakar mısınız?
BAŞKAN
Sayın Genç, sorunuza hemen şimdi burada bir anda cevap vermem mümkün
değil, bir baktırmam lazım takdir edersiniz ki.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, bakın işte. Benim önergemi ben önce
verdiğim hâlde işleme koymadın.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri 21inci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Şimdi maddenin gizli oylamasına başlıyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan! Ben sana bir laf söylüyorum! (AK PARTİ
sıralarından Bağırma! sesleri, gürültüler)
BAŞKAN Bir
dakika
Bir dakika
Bana böyle bağıramazsın!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Benim önergemi haksız yere işleme koymuyorsun.
BAŞKAN
Hayır, burada hiçbir kimseye haksızlık yapılmaz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Saatine bakar mısın? Saatine bakar mısın?
BAŞKAN
Hepsi de aynı anda gelmiş. Kurayla yedi önergeyi seçtik.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır efendim, gruplar adına işleme koyduğun
önerge sonra verilmiş.
BAŞKAN
Buyurun, gelin, bakın. Buyurun, buyurun. Gel buraya
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sen gel buraya!
BAŞKAN
Hadi o zaman otur yerine! Otur yerine! Otur! Terbiyesiz!
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sana bunu pahalıya ödeteceğim!
BAŞKAN
Biraz saygılı ol! Biraz saygılı ol şu kürsüye,
saygılı ol!
KÜRŞAD
TÜZMEN (Mersin) Kale alma Başkan ya.
BAŞKAN -
Üstelik kurayı da kendin çekmişsin.
Gizli oylamaya
Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar
toplandı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, oy kullanmayan arkadaşımız
kaldı mı? Yok.
Oy kullanma
işlemi sona ermiştir.
Lütfen oy
kutularını kaldıralım.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 21inci maddesinin gizli
oylama sonucunu açıklıyorum:
Oy sayısı : 408
Kabul : 338
Ret : 70
Çekimser : -
Boş : -
Geçersiz : -
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
|
Harun Tüfekci |
Murat Özkan |
|
|
Konya |
Giresun |
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, 22nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 22- Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci maddesinin son fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Askerî Yüksek
İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama
usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre kanunla düzenlenir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kırklareli
Milletvekili Sayın Turgut Dibek konuşacakladır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Dibek,
buyurun.
Süreniz on
dakikadır efendim.
CHP GRUBU ADINA
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Anayasa değişiklik paketinin 22nci maddesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım. Öncelikle Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bir haftayı aşkın süre oldu. Hükûmetin, AKP
Hükûmetinin bir dayatmayla Türkiyenin önüne getirmiş olduğu bu
paketi maalesef gece gündüz görüşüyoruz değerli arkadaşlar.
Dayatma olduğu, aslında az önce Sayın Zafer Üskülün
açıklamalarında da zımnen de olsa üstü örtülü olsa da bir
anlamda kabul edildi zaten.
Değerli
arkadaşlar, bunun öncesini de düşündüğümüzde, yani bu paket
burada görüşülüyor ama komisyon aşaması var, artı,
Hükûmetin işte günlerce dilinden düşmemişti
hatırlıyorsunuz, onları düşündüğümüzde iki ayı
aşkın süredir Türkiyede AKP İktidarı, Hükûmet, bir defa
devlet tüm görevlerini askıya almış gözüküyor. Yani Türkiyede
ne oluyor, ne bitiyor, bununla ilgilenen yok maalesef.
Şimdi,
gecenin bu saatinde tabii bunları konuşmak zorunda kalıyoruz
fakat değerli arkadaşlar, bakın, Sayın Başbakan dâhil,
bakanlar dâhil burada yatıp kalkıyorlar neredeyse ki
milletvekillerinin hâli ortada! Şimdi, bakanlar görevlerini askıya
almış durumdalar. AKP Hükûmeti tarafından, Başbakan
tarafından bu ülkede bir sıkıyönetim, Ankarada bir
sıkıyönetim ilan edilmiş, bunun adı ancak budur
değerli arkadaşlar.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Sıkıyönetim sizde var, bizde yok.
TURGUT DİBEK
(Devamla) - Ülkede çok ciddi sorunlar var. Ben, bugün, sayın
bakanları Meclis bahçesinde, basına demeç verirken görüyorum.
Bilmiyorum kendileri bu durumdan üzülüyorlar mı ama ben gerçekten
üzülüyorum. Siirtte yaşanan konuyla ilgili olarak ilgili bakanlar kimler?
Millî Eğitim Bakanı, kadın ve aileden sorumlu olan Devlet
Bakanı, ancak Meclisin bahçesinde basına demeç verebiliyor
arkadaşlar! Böyle bir noktaya gelmiş.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, ilk gün, bu görüşmelerin
başladığı ilk gün, aslında sizin de üzülmeniz gereken
bir tabloyla, daha doğrusu bir görüntüyle karşılaştık
burada. Hükûmetin bir Bakanı Kayseride çirkin bir saldırıya
maruz kaldı, Sayın Taner Yıldız. Hepimiz gerçekten o
saldırıya üzüldük ama değerli arkadaşlarım, Taner
Yıldız hastaneye gitti, neyse, kendisine gerekli tıbbi müdahale
yapıldı; helikopterle buraya getirdiniz, o yüzü gözü şiş
hâlde, burada o insana oy kullandırdınız ve Sayın Bakan
ancak ve ancak Meclisteki, buradaki odada veya kuliste dinlendirildi.
Değerli arkadaşlar, siz bundan üzülmediniz mi, utanmadınız
mı? Bu yakışıyor mu bir Bakana? Yakışıyor mu
değerli arkadaşlarım? Yani o insanın dinlenmeye
ihtiyacı var...
M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) Sen bunu anlayamazsın?
TURGUT DİBEK
(Devamla) Bir dakika
M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) Sen bunun ne anlama geldiğini anlayamazsın?
TURGUT DİBEK
(Devamla) Acaba, doktorlar kendisine dinlenmesi için kaç gün rapor verdiler?
Ama buraya getirdiniz o insanı!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Kendisi, sorumluluğunu bilen bir
Bakandır.
BAŞKAN
Lütfen
TURGUT DİBEK
(Devamla) Değerli arkadaşlar, sorumluluk ayrı mesele.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Siz de sorumluluğunuzu bilin, oy
kullanın.
BAŞKAN
Lütfen
TURGUT DİBEK
(Devamla) Sorumluluk ayrı mesele
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Hiçbir şey anlamıyorsunuz!
BAŞKAN
Lütfen Sayın Bakan.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Ben şunu anlatmaya çalışıyorum: Bakın
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sen hiçbir şey anlamıyorsun!
BAŞKAN
Sayın Akdağ, lütfen
TURGUT DİBEK
(Devamla) Sayın Bakanım, ben size söylemiyorum.
Bakın, ben
şunu anlatmaya çalışıyorum.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Bir şey anlamıyorsun!
BAŞKAN
Sayın Akdağ, lütfen müdahale etmeyin.
TURGUT DİBEK
(Devamla) O kişi burada, Meclisin odalarında veya kuliste yatarak
dinlenmeye mahkûm edildi sizin tarafınızdan. Böyle bir utanç
tablosunu bu Türkiyeye izlettiriyorsunuz bir haftadan bu yana değerli
arkadaşlar. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ
(Samsun) Utanç tablosu, burada olup oy vermeyenlerdir.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) O, sorumluluğunu bilen bir
milletvekili! Siz de sorumluluğunuzu bilin, oy kullanın!
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Sayın Bakan, dövecek misiniz? Sayın Bakan dövecek mi?
TURGUT DİBEK
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Demokratik sorumluluğu olan bir
milletvekili!
BAŞKAN
Sayın Akdağ, lütfen
TURGUT DİBEK
(Devamla) Bakın değerli arkadaşlar, şimdi, Türkiyede
neler oluyor, neler bitiyor. Ben, birkaç somut örnekle... (Gürültüler)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, müdahale etmelisiniz.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sen kendi demokratik bilincine sahip ol!
BAŞKAN
Sayın Akdağ, lütfen
Sayın Bakan
TURGUT DİBEK
(Devamla) Sayın Bakanım, siz niye rahatsız oluyorsunuz?
AHMET YENİ
(Samsun) Ortalığı germe!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Tabii, burada yok Taner Yıldız,
burada yok!
BAŞKAN
Sayın Bakan
TURGUT DİBEK
(Devamla) Siz niye rahatsız oluyorsunuz?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Hiçbir şey anlamıyorsunuz!
TURGUT DİBEK
(Devamla) Ben, sizlerin söylemesi gereken bir şeyi söylüyorum burada.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Hakkında konuşuyorsun,
haksızlık ediyorsun!
AHMET YENİ
(Samsun) Niçin oy kullanamadığınızı söyleyin.
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen
Lütfen, müdahale etmeyin.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Sizlerin rahatsız olması gereken bir şeyi söylemeye
çalışıyorum.
BAŞKAN
Sayın Dibek, siz Genel Kurula hitap edin efendim. Sayın Dibek, siz
Genel Kurula hitap edin.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Ne kadar ayıp!
BAŞKAN -
Lütfen, müdahale etmeyelim. (Gürültüler)
TURGUT DİBEK
(Devamla) Şimdi bakın, değerli arkadaşlar
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, Bakan olmak imtiyazlı mı?
Ayrıcalıklı mı Bakan olmak?
BAŞKAN
Lütfen arkadaşlar
TURGUT DİBEK
(Devamla) Niye rahatsız oluyor ki Sayın Bakan.
OKTAY VURAL
(İzmir) O arkadaşın ismi var efendim.
BAŞKAN
Sayın Dibek, siz konuşmanıza devam edin efendim, siz devam edin.
AHMET YENİ
(Samsun) Niye oy kullanamıyorsunuz, onu söyle önce.
BAŞKAN -
Arkadaşlar, lütfen, yerinizden hatibe söz atmayın.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, şimdi, bu Anayasa
değişikliğinin altında ne var diye burada günlerdir
konuşuluyor. Arkadaşlarımız söylüyorlar, diğer
muhalefet sözcüleri söylüyorlar. Aslında, sizin çok iyi
yaptığınız, sekiz yıldan bu yana
yaptığınız tek şey var. Değerli arkadaşlar,
buraya geliyorsunuz veya değişik ortamlarda, ya yapmak
istediğiniz şeyin tam tersini söylüyorsunuz, onu konuşuyorsunuz
ya da yapmak istediğiniz şeyleri gizliyorsunuz.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Ne söylüyorsak, o.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Buna takiye de denebilir, buna takiye de denebilir değerli
arkadaşlar. O yöntemi burada da kullanıyorsunuz. Hükûmet içerisinde
bunu, Sayın Çiçek, en iyi yapan o, ama diğer arkadaşlar,
sözcüler de bunu yapmaya gayret ediyorlar. Bu yöntemi bu değişiklikte
de kullanıyorsunuz değerli arkadaşlar.
Türkiyede neler
olup neler bitiyor, birkaç tane somut örnek vereceğim size değerli
arkadaşlar:
Şimdi
bakın, geçenlerde gazetede küçük bir kupür hâlindeydi ama
Diyarbakırda bir genç, babası ve kardeşiyle bir
tartışmaya girdiler işsizlik konusuyla ilgili olarak. O genç,
babasını ve kardeşini silahla vurdu, öldürdü. Merak ediyorum,
buradaki arkadaşların kaçının umurundaydı o mesele
yani? Bununla ilgili olarak kim ne dedi, kim ne etti? Diyarbakır
milletvekilleri, burada, bu konuyla ilgili olarak acaba ne kadar ilgilendiler?
Yine, basına
düşen bir haber daha vardı. Bir baba, iki aylık
evladının fotoğrafını çekmiş eşiyle beraber,
işsiz kalan bir baba, balkona çıkmış, intihar etmiş.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede bunlar yaşanıyor. Siirtteki olayı
geçiyorum. O, hepimiz için bir utanç tablosudur. Sayın Bakanlar, burada
oturmak zorunda kalıyorlar. Bizim değerli milletvekili
arkadaşlarımız, gitmişler ve bugün, Siirtteki bu konuyu
ilgililerle görüşüp veya oradaki mağdurlarla görüşüp en
azından ne olup ne bittiğini anlamaya çalışıyorlar.
Değerli
arkadaşlar, 2010 yılının ilk üç ayında bu ülkede 60a
yakın kadın ya intihar etmiş ya da öldürülmüş, yani üç
ayda, üç ayda! Değerli arkadaşlar, bunların içerisinde çocuk
yaşta kızlarımız var, intihara sürüklenenler de var.
Bunlarla acaba ilgileniyor musunuz, umurunuzda mı? Burada yatıp
kalkıyorsunuz da, acaba bu konulara bakıyor musunuz?
Bakın,
asgari ücret 577 lira, siz bu millete 30 liraya kıyma yediriyorsunuz!
Vatandaş bunun hesabını size soracak. Yani hiç çekinmeyin,
soracak. Bu millete 30 liraya kıyma yediren bir iktidara, bu halk ne yapar
ne eder hesap sorar.
Şimdi,
Sayın Başbakan veya ilgili bakan çıkmış, burada biz
tarımla, hayvancılıkla ilgili konuşurken, Sayın
Tarım Bakanı buraya geliyor, yirmi dakika nutuk atıyor burada.
Değerli arkadaşlar, Türkiyeyi siz yönetiyorsunuz. Bu et, bu
kıyma niye 30 liraya çıktı? Bunun hesabını siz mi
vereceksiniz, biz mi vereceğiz?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Biz vereceğiz, biz. Muhalefet sorumlusu!
TURGUT DİBEK
(Devamla) Sekiz yıldır niye bu konu bu hâle geldi? Hiç konuşan
yok değerli arkadaşlar.
Anneler, babalar
-bakın, aynı telefonlar size de geliyordur- evde
evlatlarını yalnız bırakamıyorlar. Bunu samimiyetle
söylüyorum. Diyorlar ki: Birimiz gidip işimizi göreceksek diğerimiz
evde kalıyor, çocuğumuzla yalnız kalıyor. Bu ülkede
eğitimli işsizlik oranını neredeyse üçte 1e, dörtte 1e
çıkardınız. Yani çocuklardan korkuyorlar başlarına bir
şey gelir mi evde yalnız kalırlarsa diye. Böyle bir ülke
bıraktınız Türkiyede değerli arkadaşlar.
Aslında
bunları uzatabiliriz, çok daha fazla uzatabiliriz ama bunlara girmek
istemiyorum. Şunları söyleyeyim değerli arkadaşlar
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Ergenekonu da anlatsana biraz, anlat, anlat, onu da anlat.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Onlara da gireriz, onlara da gireriz.
Bakın,
gündem bunlar değerli arkadaşlar. SONAR bugün bir anket
yayınladı. Tabii, bilmiyorum, dikkatinizi çekti mi. Orada tercihlerle
ilgili rakamlar da var, girin, bakın. SONAR ciddi bir kurum ama
bakarsanız nerelere düştüğünüze
Yüzde 28lere
düşmüşsünüz orada. Yani çok değil, bir sonraki ankette herhâlde
Cumhuriyet Halk Partisi sizin de üzerinizde olacak değerli
arkadaşlar.
MEHMET NİL
HIDIR (Muğla) Seçimde göreceksiniz, merak etme.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Ama bakın, ülkenin gündemini de sormuşlar
vatandaşlara. Türkiyedeki vatandaşlar, bizim milletimiz, en çok
şu anda Türkiyenin gündeminde olan sorunlar sorulduğunda, yüzde
71,20si işsizlik demiş, yüzde 70,30u ekonomik sorunlar, yani hayat
pahalılığı demiş. Ne pahasına olursa olsun
vazgeçmeyeceğiz. dediğiniz o Kürt açılımı meselesi
var ya, yüzde 20, 20, vatandaşın gündeminde yüzde 20!
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Siz masaüstü anketleri bırakın da milletin içine
girin, içine!
TURGUT DİBEK
(Devamla) Ya bugün şurada konuştuğumuz mesele ne kadar
arkadaşlar? Girersiniz, bakarsınız. Bak, hepinizin elinde
bilgisayarlar, telefonlar var.
AHMET YENİ
(Samsun) Niçin oy kullanmıyorsunuz?
TURGUT DİBEK
(Devamla) Yüzde 18,6 değerli arkadaşlar. Yani şu Anayasa
değişikliğinin Türkiyedeki, vatandaşın gündemindeki
yeri bu değerli arkadaşlar, bunu da bilmeniz gerekiyor.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) CHP yüzde kaç görünüyor orada?
TURGUT DİBEK
(Devamla) Bakın, bir de şunu da söyleyeyim, şurada
yaşanan tablo da utanç verici, onu da söyleyeyim: Gelen, çıkan,
konuşan askerî darbe Anayasası, 12 Eylül Anayasası diyor,
başka bir şey demiyor.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, arkadan vurmayasın ha!
Sayın
Başkan, arkadan vurur Sayın Bakan ha, arkadan vurur!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Duymuyorum, ne diyorsun?
TURGUT DİBEK
(Devamla) Arkadaşlar, şurada yaşanan tablo. Burada
yaşı büyük olan ve 12 Eylül Anayasasında oy kullanan AKPli
milletvekilleri var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Arkadan vurmayasın Sayın Bakan, arkadan
vurmayasın!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Ne diyorsun ya?
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen sayın milletvekilleri, lütfen
TURGUT DİBEK
(Devamla) Şunu merak ediyorum değerli arkadaşlar, şunu:
Orada biliyorsunuz sarı bir zarf vardı, incecik. Bir mavi oy
vardı, bir de beyaz oy vardı. Yani mavi hayır oyuydu, beyaz da
evet oyuydu. Yani o mavi oyu sandığın başına gidip
atmak yürek istiyordu değerli arkadaşlar, çünkü zarfa
baktığınız zaman içinde gözüküyordu. Merak ediyorum,
şu içinizden kaçınız hayır oyu kullandı acaba,
buraya gelip darbe Anayasasından bahsediyorsunuz?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) 12 Eylül valileri var burada.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Bakın, buradaki tabloyu ben, oradan, yerimden takip ediyorum,
ne olduğunu biliyorum. Milletvekillerinin peşine refakatçi
takmışsınız.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Öyle bir şey yok, iftira ediyorsunuz!
TURGUT DİBEK
(Devamla) Milletvekillerine burada diyorsunuz ki: Kapalı kabine
girmeyeceksin, açık atacaksın
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Valiler var, valiler
Danışma Meclisine
başvuranlar var.
TURGUT DİBEK
(Devamla)
elindeki o pusulayı da -iki tane, o yeşil ve
kırmızı var ya- onları da bir arkadaşa teslim
edeceksiniz.
AHMET YENİ
(Samsun) Yalan konuşmayın!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Onu başkası yapıyor.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Arkadaşlar, bunları görüyoruz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Onu başkası yapıyor,
karıştırıyorsunuz!
TURGUT DİBEK
(Devamla) Herkes için geçerli değil, şüphelileriniz var,
şüphelileriniz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Oy kullanmadın sen!
AHMET YENİ
(Samsun) Yalan konuşmayın!
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Yalan konuşuyorsun! Yalan konuşuyorsun!
BAŞKAN
Sayın Dibek, konuşmanızı tamamlar mısınız
lütfen.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Ben yalan konuşmuyorum arkadaşım, hepsini gördüm.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Oy kullanmadın sen. Ancak işkembeyi
kübradan konuşuyorsun!
TURGUT DİBEK
(Devamla) Bakın, değerli arkadaşlar, sizin bu oylamadaki
uygulamalarınızın hiç farkı yok o darbe
Anayasasından. Sizin yaptığınız da darbe
değişikliği anayasasıdır, hiç fark etmiyor. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen arkadaşlar, müdahale etmeyelim.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Az önce bir şey söyledim, onlarla sözlerimi bitireyim.
Bakın arkadaşlar, Gerçek niyetinizi saklıyorsunuz. dedim. Ya
saklıyorsunuz ya da tersini konuşuyorsunuz. Bu değişiklikle
aslında neyi anlatmaya çalışıyorsunuz, birkaç şey de
ben söyleyeyim size arkadaşlar, gerçek niyetiniz nedir?
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Hani, nerede oyun?
AHMET YENİ
(Samsun) O zaman oy kullanın.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Şunu diyorsunuz: Sekiz yıldır iktidardayız,
bizim dönemimizde o kadar çok yolsuzluk ve usulsüzlükler oldu ki, bizim
dönemimizde bize yakın o kadar çok dolar milyoneri veya milyarderi türedi
ki. Bir bakıyoruz, onların hiçbiri, daha, vergi listelerinde en çok
verenler içerisinde yok. Yahu, mutlaka bunların hesabı sorulacak ilk
seçimde, önlem almamız lazım. diyorsunuz.
Bakın,
binlerce insanın telefonu dinlendi, hâkimler, Danıştay,
Yargıtay üyeleri, telefonları dinlenmeyen insan kalmadı.
Anayasanın veya yasaların soruşturma ve sorgulamayla ilgili
güvence altına aldığı insanları
sorguladınız, tutuklattınız. Hukuk devleti yerle bir
edildi, mutlaka önlem almamız gerekir. diyorsunuz.
İlk kez,
belki de burada konuşulmayan bir şeyi de söyleyeyim, bilmeyenler
vardır, bu taslağı hazırlayanlar onu bilerek
hazırladılar, bir de Deniz Feneri meselesi var arkadaşlar.
Bakın, en
büyük korku da o, bunu hazırlayanlar için söylüyorum. O Deniz Feneri
meselesinde diyorsunuz ki: Bir tarafından bize bulaşırsa,
yandık.
Değerli
arkadaşlar, o Deniz Feneri meselesiyle ilgili çok yakında ben
gelişmeler olacağını düşünüyorum, zaten bugün
basında da var ama o vatandaşlarımız milyonlarca avroyu
oraya bağışlarken hangi niyetlerle bağışlamışlardır
biliyorsunuz. Bize yakın olan. diyorsunuz. O insanlar bu paraları aldılar,
iç ettiler, Türkiyeye getirdiler, Kanal 7de kullandılar. Yahu, bu
paraların bizimle ilgisini bir şekilde belgelerle falan acaba bir
ortaya çıkarsa biz mahvoluruz, nasıl anlatırız millete.
diyorsunuz, O nedenle şu siyasi partilerin kapatılmasıyla
ilgili maddeleri şöyle bir düzenleyelim. diyorsunuz, ona göre bir sistem
kurmaya çalışıyorsunuz.
Bakın, en
çok kullandığımız bir atasözü var Korkunun ecele
faydası yok. Korkularınızdan kurtulun. Bakın, bu millet
kafasında hesabını, sizin biletinizi kesmiş. Öyle güzel bir
Osmanlı tokadı yiyeceksiniz ki ilk seçimde feleğinizi
şaşıracaksınız, benden söylemesi. (CHP
sıralarından alkışlar)
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Elli senedir o tokadı yiyorsunuz, elli
senedir.
BAŞKAN
Sayın Dibek, teşekkür ederim.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Kılıç, buyurun.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Sayın Başkan, Sağlık Bakanının
sağlığı bozuldu, ona bir doktor falan getirelim!
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
Birbirinize böyle söz atmayın.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Sinirleri çok bozuldu, Sağlık Bakanı durmadan laf
atıyor.
BAŞKAN
Efendim lütfen
Sayın
Kılıç buyurun.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Hayır, Sağlık Bakanının böyle
sağlığı bozulursa biz ne yapacağız?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sen kendine bak!
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkanım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına konuşan milletvekili arkadaşımız
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Bizim hâlimiz ne olacak?
BAŞKAN Bir
saniye
Bir saniye arkadaşlar, duyamıyorum.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Ama Sağlık Bakanı orada, bakın
BAŞKAN
Sayın Kılıçı duyamıyorum.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Önce Sağlık Bakanına bak, sen Grup Başkan
Vekilisin, Sağlık Bakanınız orada
BAŞKAN
Sayın Koçal
Sayın Koçal
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Yani, Bakanınızın
sağlığını koruyun ondan sonra konuşun.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Bakanımız kendi
sağlığını da korur, sizinkini de korur.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Baksanıza orada sinir krizi geçiriyor.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sen aynaya bak, aynaya, ayna göndereyim.
BAŞKAN
Sayın Kılıç ne demiştiniz efendim?
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkanım, Cumhuriyet Halk Partisi grup sözcüsü
konuşması sırasında
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Tansiyonu düştü Bakanın!
SUAT KILIÇ (Samsun)
sarf ettiği cümlelerle kasıtlı olarak, oylama usulü ve
yöntemi üzerinde kuşku ve kaygı yaratacak ifadeler
kullanmıştır. Bu ifadeleri düzeltmek üzere yeni bir
sataşmaya da mahal vermeyecek şekilde söz talep ediyorum.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim, bir saniye
Bir saniye
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Allah Allah! Her seferinde, her konuşmacıya bunlar
karşılık verirlerse
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Kılıç, ben, kaç kez buradan açıklama
yaptım.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Her konuşmacıya bir bahane buluyor.
BAŞKAN -
Buradaki oylamaların, gizli oylamaların nasıl
yapılması gerektiğini buradan defalarca uyardım ve ben,
buradan, arkadaşlarımla birlikte oylamanın Anayasa ve İç
Tüzüke uygun olması konusunu yakinen takip ediyorum. Anayasaya ve
İç Tüzüke aykırı herhangi bir
GÜROL ERGİN
(Muğla) Bu çocuk konuşmadan duramıyor, söz ver de
konuşsun!
SUAT KILIÇ
(Samsun) - Hocam, siyaset yapmak için sizin yaşınıza mı
gelmek lazım? Ayıp, ayıp, yaşınızdan utanın!
BAŞKAN Bir
saniye arkadaşlar, aranızda konuşmayın.
Biz
Başkanlık Divanı olarak yani şurada bulunan
arkadaşlarınız olarak, gizli oylamanın Anayasa ve İç
Tüzüke uygun olduğunu görüyoruz.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Görüyor muyuz?
BAŞKAN - Bu
konuda herhangi bir aksi yönde tespitimiz yoktur. Her şey yasalara ve
İç Tüzüke uygun olarak yapılmaktadır.
Sayın
Kılıç, lütfen oturunuz yerinize.
SUAT KILIÇ
(Samsun) - Teşekkür ederim.
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim?
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Mersin) İsmimi zikrederek Sayın Hatibin ifadesi oldu. Sanki
grubumun denetimi doğrultusunda oy kullanmışım. 69a göre
söz istiyorum.
BAŞKAN
Evet, siz söyleyin efendim, zabıtlara geçiyor.
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Hayır, hayır, gerek yok. Demek istiyorsunuz ki siz kendi
vicdanınıza göre oy kullanıyorsunuz. Değil mi efendim, bunu
söylemek istiyorsunuz?
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Mersin) Sayın Başkan, iki dakikada anlatmam gerekiyor.
BAŞKAN
Bunu zaten daha önce söz aldığınızda söylemiştiniz.
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Mersin) Hayır efendim, söz istiyorum.
LÜTFİ
ÇIRAKOĞLU (Rize) Kürsüden, kürsüden
BAŞKAN Ne
dedi efendim, bana tekrar hatırlatır mısınız, ne
demişti Sayın Dibek?
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Mersin) Düzeltmem gerekiyor, adımı söyleyerek
GÜROL ERGİN
(Muğla) Ona ne oldu ya?
BAŞKAN
Peki, efendim, iki dakikada lütfen sadece açıklama yapın, yeni bir
sataşmaya mahal vermeyin lütfen.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
9.- Mersin Milletvekili Mehmet Zafer Üskülün,
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Mersin) Biraz önce yaptığım konuşmada grup
çalışmalarında bir uzlaşmanın sağlanması
gerektiğinden ve bunun yapıldığından söz ettim. Burada
kastettiğim AK PARTİ Grubu değildi. Bu gayet açıktı
çünkü bugün tartışmakta olduğumuz teklifin sahiplerinin
arasında bir uzlaşma olduğunu, teklifleri kelimesine vurgu
yaparak söylemiştim.
Ben özgür
irademle oyumu kullanıyorum ve irademe ipotek koyacak kimseyi de
tanımıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Bravo Hoca! Helal olsun(!)
BAŞKAN
Tamam, peki.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi 22nci madde üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Kürşat
Atılgan.
Buyurun
Sayın Atılgan.
Süreniz on
dakikadır efendim.
MHP GRUBU ADINA KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Anayasanın 157nci maddesi üzerinde yapılan
değişiklik üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 24 Şubat 1972 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine
AYİMle ilgili, yani Askerî Yüksek İdare Mahkemesiyle ilgili kanun
tasarısı sunuldu, 4 Temmuzda kabul edildi, 20 Temmuzda da yani 1972
yılında yürürlüğe girmiştir.
Peki, neden böyle
bir mahkemeye ihtiyaç duyulmuştur derseniz, bunun gerçek sebebi
şudur: İdari nitelikteki askerî işlem, eylem ve kararların,
özellikle Danıştayın görevine giren işlerin
özelliğinden çok farklı olması ve herhangi bir konuda takdire
yer vermesi gerekirken, askerî eylem ve işlemlerin askerlik
alanındaki derece ve yetkisine bakılarak yapılması zorunlu
olmuştur. Bunun somut örneği ise yine bildiğiniz gibi
Danıştay paşaları hadisesidir. Dolayısıyla Danıştay
kararıyla Silahlı Kuvvetlere dönen birçok general Silahlı
Kuvvetler içinde büyük bir kargaşanın doğmasına neden
olduğu için Askerî Yüksek İdare Mahkemesi kurulmuştur. Şu
anda idare hukukunun asker kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete
ilişkin uygulamasından kaynaklanan uyuşmazlıklar Askerî
Yüksek İdare Mahkemesinde çözümlenmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, askerî yargı üzerinde yapılacak her türlü
değişiklik çok dikkatli bir şekilde yapılmak
zorundadır. Yapılan değişikliklerin hiçbir şekilde
ordunun en kuvvetli silahı olan disiplini üzerinde bir olumsuz etkisi
olmamalıdır. Ancak, 156ncı maddenin
değişikliğinde de söylediğim gibi, şu anda Türk
Silahlı Kuvvetlerinin askerî yargıda görevli hâkim ve
savcılarının sicil, terfi, tayin işlemleri belirsizlik
içindedir çünkü dört ay önce Anayasa Mahkemesinin, askerî bir hâkimin açtığı
dava sonucu, komutanların askerî hâkimlere sicil verememesiyle ilgili
aldığı karar, askerî hâkimlik ve askerî yargıda görev yapan
hukukçuların durumunu belirsiz hâle getirmiştir. İşte,
Millî Savunma Bakanımız da dinliyor. En kısa zamanda bu
belirsizlik giderilmezse askerî yargıda görev yapan
arkadaşlarımızın gerek terfileri gerek tayinleri çok
sıkıntılı bir şekilde önümüze gelecektir.
Dolayısıyla, çok geçmeden bu durumu açıklığa
kavuşturacak bir çalışma yapılmak zorundadır.
Değerli
arkadaşlarım, milletimizin ve ülkemizin geleceği ve
bağımsızlığı için çok önemli olan Silahlı
Kuvvetlerimizin disiplinini zafiyete uğratmamak gerekir. Disiplini
bozulmuş bir ordu hiçbir anlam ifade etmez. Zayıflatılmış
ve morali bozulmuş bir ordu, üzerinde oyun oynanan ve
Silahlı
Kuvvetleri her gün yıpratmanın bu ülkeye, bu millete, hiçbirimize bir
faydası yoktur. Silahlı Kuvvetler, hepimizin ordusudur, milletin
ordusudur, dünyada örneği görülmeyen millî bir ordudur. Yani, ülkenin her
kesiminden, milletin her kesiminden, ülkenin her yerinden gelen Anadolu
çocuklarının bir şekilde eğitilerek bu ülkenin hizmetine
hayatlarını verdiği ve gerçekten halkın ve milletin
bütününü temsil eden gerçek bir millî ordudur ve dünyada örneği çok azdır.
Dolayısıyla, bu ordu düşmanlığını bir kenara
bırakmak gerekir ve ayrıca, ordu üzerindeki oyunlar üzerinde herkes
gerekli hassasiyeti göstermesi gerekir. Özellikle ordunun bağlı
olduğu Başbakan ve Başkomutan olan Cumhurbaşkanı,
orduyla ilgili yapılan spekülasyonlarda en kısa zamanda devreye
girerek ordunun bir şekilde açıklamalarını önlemeli ve
ayrıca, siyasete müdahale gibi olan birtakım söylemlerini de önlemesi
gerekir. Eğer bu kurumlardaki zatlar müdahale etmezse, mecburen ordu
kendini savunmak için birtakım açıklamalar yapar, o da siyasete müdahale
gibi anlaşılır. Dolayısıyla, Başbakan ve
Cumhurbaşkanı anayasal sorumluluklarını yerine getirip,
ordunun kalkanı olmak zorundadır.
MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) Müdahale
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) - Çünkü, morali bozulan ve yıpratılan bir ordu,
sadece ve sadece senin işine yaramaz değerli kardeşim, bu ülkeyi
bölmek isteyenlerle, bu coğrafyada büyük olan, hesapları olan
güçlerin, emperyalist güçlerin işine yarar. Belki sana dokunuyordur böyle
orduyu savunuyormuş gibi bir görüntü ama bu orduyu kimlerin nasıl
yıprattığını hepimiz çok iyi biliyoruz.
Değerli
arkadaşlarım
SUAT KILIÇ
(Samsun) Orduyu savunmak bu grupta hiç kimseye dokunmaz.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) - Orduyu savunmak senin de görevin Sayın
Kılıç.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Hepimizin görevi.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) - Yaşın gençtir, belki orduda görev
yapmamışsındır ama ordunun en önemli savunucularından
biri sen de olmak zorundasın. Anayasa
SUAT KILIÇ
(Samsun) Orduyu savunmak bu grupta kimseye dokunmaz.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Hepimiz savunuyoruz, merakın olmasın,
hepimiz savunuyoruz.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) - Aferin, savunmaya devam edin, dolayısıyla takdir
edelim biz de sizi. Savunduğunuzu gayet iyi biliyoruz, çok iyi biliyoruz,
aferin!
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) 336 kişi de savunuyor. Merak etme sen,
endişeli olma.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, orduyla ilgili
söyleyeceklerim bu kadar.
Tekrar Anayasa
değişikliği üzerindeki görüşlerime gelmek istersem, yine,
iş biraz çığırından çıktı bu Anayasa
görüşmeleri esnasında bu Mecliste. Bir anekdotla sözlerime devam
etmek istiyorum. Bir tarih öğretmeni bir okula tayin olur ve
çocukların bilgi seviyesini kontrol etmek için ortaya bir soru sorar:
Çocuklar Romayı kim yaktı? der. Çocuklar hep bir ağızdan
der ki: Hocam biz yakmadık. Hoca hiddetlenir ve koridora çıkar,
koridorda müdürle karşılaşır, hocanın yüzündeki
kızgınlığı gören müdür der ki: Hayrola hocam, ne
oldu? Der ki: Böyle bir soru sordum, bana böyle bir cevap verdiler. Müdür
der ki: Hocam, üzülme, bu talebe milleti hem yakar hem de yakmadım der.
der. Hoca daha da hiddetlenir ama bir şey diyemez müdür olduğu için.
Akşam evine gider, yüzünden hiddet bellidir. Karısı der ki:
Bey, ne oldu? Der ki: Bugün okula girdim, böyle böyle dedim, onlar bana bunu
dedi, daha sonra müdürle karşılaştım, o da bana bunu dedi.
der. Bunun üzerine eşi der ki: Üzülme. Az önce televizyonda Kenan
Doğulu diye bir şarkıcı vardı Romayı da
yakarım, Romayı da yakarım diye şarkı söylüyordu,
muhtemelen o yakmıştır der.
Değerli
arkadaşlarım, bu Anayasa değişikliğiyle ilgili
soruyorum: Romayı kim yaktı? Evet, hepiniz biliyorsunuz Romayı
kimin yaktığını.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Ülkeyi kim yaktı, ülkeyi, onu söyle!
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Romayı kimin yaktığını hepiniz
biliyorsunuz ama sessiz kalıyorsunuz, sessiz.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Bu ülkeyi 2002ye kadar kim yaktı, onu söyle.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sen yakmış olabilirsin Paşam!
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Elitaş da çok iyi biliyor Romayı kimin yaktığını
ama sessiz kalıyor.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sen yakmışsın gibi bir hâlin var Paşam!
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Ama milletin geleceği söz konusu ise sessiz kalmak
ihanetle eş değerdir değerli arkadaşlar.
Değerli
milletvekilleri, getirmek istediğiniz düzen
Aslında
kadılık sistemini geri getirmek istiyorsunuz ama esas itibarıyla
kadılık sisteminden bile geri bir sistem getirmek istiyorsunuz çünkü
kadılık sisteminde padişahlar ve vezirler zaman zaman
kadının karşısına çıkarak hesap verirdi. Siz
hesap vermemenin yollarını arıyorsunuz ama hiç unutmayın ki
herkes yaptığının
karşılığını, bu dünyada da öbür dünyada da hesabını
vermek zorundadır ve verecektir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hesabı millet sandıkta verir.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Değerli arkadaşlarım, sadece sandıkta
vermez
SUAT KILIÇ
(Samsun) Bu dünyada da öbür dünyada da verecek
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hesabı millet sandıkta görür.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Sadece sandıkta vermez Elitaş, sadece
sandıkta vermez; öbür dünyada da vereceğiniz hesap var, merak
etmeyin.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karşılıklı
konuşmayalım lütfen.
Sayın
Atılgan, siz Genel Kurula hitap edin.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Değerli arkadaşlarım, dünyada
bakınız sağlık devleti yoktur, ekonomi devleti de yoktur,
eğitim devleti de yoktur, kültür devleti de yoktur ama bütün devletler,
sistemleri ne olursa olsun, en azından kendilerini hukuk devleti olmak
isterler çünkü bir devlet hukuk devleti ise o devlet de sağlık da vardır,
ekonomi de vardır, eğitim de vardır, kültür de vardır.
Sizin ortadan kaldırmak istediğiniz şey, insanların
hayatları pahasına asırlardır mücadele ettiği hukuk
devleti olma mücadelesini ortadan kaldırmadan başka bir şey
değildir. Çünkü hukuk devletinin en önemli unsuru olan yargı
bağımsızlığı ve yargı
tarafsızlığını ortadan kaldırıyorsunuz.
Bunun içindir ki her haksızlık karşısında bütün dünya
Berlinde hâkimler var. sözünü hatırlar. Siz, evet siz Ankarada
hâkimler olsun istemiyorsunuz.
Şimdi, esas şu
hayati soruyu sormak istiyorum: Yıllardır tartışılan
ve âdeta kanayan bir yara hâline gelen dokunulmazlıkları
kaldıran, bu yaptığınız değişikliklerde
dokunulmazlığı kaldıran en ufak bir cümle var mı?
Niçin yok? Mahkemelerin veya HSYKnın kaç kişi olacağı
sizleri bu kadar ilgilendiriyor da, dokunulmazlık gibi bir
zırhın sırtımızdaki
ağırlığını duymuyor musunuz, hiçbiriniz duymuyor
mu? (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Hesap
vermeyeceğinizi mi zannediyorsunuz? Yanılıyorsunuz değerli
arkadaşlarım. Herkes yaptığının
hesabını hem bu dünyada hem de öbür dünyada bir şekilde
verecektir.
Değerli
milletvekilleri, değişiklik teklifinde ilginç bir noktaya daha temas
etmek istiyorum. YAŞ kararlarını ve HSYK kararlarının
bazılarını yargı denetimine açıyorsunuz; evet,
YAŞ kararları ve HSYKnın bazı kararlarını
yargı denetimine açıyoruz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hukuk devletinde böyle işte, evet.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) - Ama parti kapatmayla ilgili bulduğunuz, dünya hukuk
literatürüne geçecek kadar hilkat garibesi bir komisyon kararının
kesin olduğunu yazıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Atılgan, normal süreniz doldu, size iki dakika ek süre
veriyorum, lütfen tamamlayın.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Sağ olun Sayın Başkan. Evet, daha söyleyecek
çok şey vardı ama neyse iki dakikada idare edelim.
Neden Komisyon
kararı hukuk şeyine açılmıyor?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Yargı kararı değil ki komisyon kararı.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Evet, tabii, çok güzel. Çünkü yargı denetimini bu kadar
istediğinize göre Türkiye Büyük Millet Meclisinde kapatmayla ilgili
kurulmasını istediğiniz komisyon kararı niçin yargı
kararı dışında? Az önce belirtmeye çalıştım,
hukuk ve yargı insanoğlunun en önemli, en büyük özgürlüğüdür
değerli arkadaşlarım. Yargıyı âdeta
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sen demokrasiden
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Senin yaşın yetmez! Evet, senin yaşın
yetmez! Laf atma oturduğun yerden, varsa bilgin, gel buradan anlat.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Ne var yaşında?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Anayasayı değiştirelim o zaman
öyleyse.
BAŞKAN
Lütfen değerli milletvekilleri, Hatibe müdahale etmeyelim.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Evet, hukuk ve yargı insanoğlunun en önemli, en
büyük özgürlüğüdür.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Anayasadaki seçilme yaşını
artıralım o zaman.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) - Sayın Elitaş, sana da hiç
yakışmıyor yerinden laf atmak. Yani bir grup başkan
vekilinin burada hatibe laf atması, Sayın Başkan, ne kadar
yakışıyor, sizlerin takdirine bırakıyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ama yaşın yetmez demek de sizin gibi
bir beyefendiye hiç yakışmıyor.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın
Atılgan, siz Genel Kurula hitap edin lütfen.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Yargıyı âdeta yürütmeye dolaylı bir biçimde
bağlamak yerine, eğer samimiyseniz gerçek bir yargı reformuyla
Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne gelirdiniz.
Şimdi size
iki şeyden bahsedeceğim, başka hiçbir dilde olmayan iki
tabirden; Türkçemizde var: Biri mahkemelerde süründürmek, diğeri ise
mahkemelerde sürünmek. Adalet ile bu iki deyim bağdaşır
mı değerli arkadaşlarım? Adliyenin kapısından
aşağıya inerken vatandaşa Ne yapıyorsunuz? diye
sorun. Der ki: Mahkemede sürünüyorum. Veya birbirine
kızdığı zaman der ki: Seni mahkemelerde sürüm sürüm
süründüreceğim. Bu, hukuk anlayışıyla, adalet
anlayışıyla ne kadar bağdaşan bir husustur?
İşte, yapılmak istenen olay şu olmalıydı
değerli arkadaşlarım: Türkiyedeki yargılama sürecini iki,
üç aya indirecek bir yargı reformu getirseydiniz, biz de sizi takdirle
karşılar ve Evet. oyu verirdik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Atılgan, ek süreniz de doldu efendim.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Selamlayayım.
BAŞKAN
Sadece Genel Kurulu selamlayarak konuşmanızı tamamlamanız
için mikrofonunuzu tekrar açıyorum, sadece selamlama için ama.
Sayın
Atılgan buyurun.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Peki efendim.
Evet, çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkan anlayışınıza.
Sadece selamlamak için vakit verdiniz, ama
Yaptığınız
değişiklikler vatandaşın mahkemelerde sürünmesine ne kadar
fayda temin ediyor? İki üç aya indirecek bir düzenleme getirmeyi
düşünüyor musunuz? Hayır. Dolayısıyla hepinizi
saygıyla selamlıyorum ve bir kez daha yapılan bu
değişiklikleri düşünmenizi sizlere tavsiye ediyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Hukuk devletini kavra da gel.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Tabii sen
Sen yerinden laf atmaya devam et,
yaşın yetmez.
BAŞKAN
Sayın Atılgan teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, şimdi de Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz isteyen Bitlis Milletvekili Sayın Nezir Karabaşı
kürsüye davet ediyorum.
Sayın
Karabaş, buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz
on dakikadır.
BDP GRUBU ADINA
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Kanun Teklifinin 22nci
maddesi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz
almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, günlerdir
Anayasada yapılacak değişiklikleri tartışıyoruz.
Bugün de askerî yargıdaki değişiklikler üzerine görüşmeler
yapılıyor.
Tabii, ilginç bir
ironi var. Şimdi, bir tarafta Hükûmet, AKP, çok ciddi
değişiklikler yaptıklarını, askerî yargının
yapısını, Avrupa, çağdaş dünya standartlarına
getirdiklerini söylüyor; bir taraftan bazı hatipler, sürekli,
geçmişten beri bağımsız yargıdan bahsediyorken askerî
yargının genel hukukun dışına
çıkarılmış olan, geçmişte dünyanın birçok
ülkesinde benzeri olmasına rağmen mevcut, günümüz,
çağımız hukukunda idari yargı içine alınan bu tür
değişikliklere, asgari değişikliklere bile şiddetle
karşı çıkıyorlar; bazı hatipler de mevcut
çağdaş, çağcıl hukukla uyuşmayan, denk gelmeyen askerî
yargıdaki değişiklikleri askerin zayıflatılmasına,
askerin gücünün zayıflatılmasına bağlıyor.
Bunların
hiçbiri gerçekçi değil. Burada gerçeğin ne olduğunu halka
aktarmamız gerekiyor. Ne Hükûmetin getirdiği, her ne kadar Hükûmet
Bir grup partili, AK PARTİli getirdi. diyorsa bile Hükûmetin
getirdiği bu teklif, ne askerî vesayeti ve askerî yargının
bulunduğu durumu çağdaş hukuk seviyesine getiriyor ne de
muhalefet milletvekillerinin bu konuda dedikleri gerçekçidir.
Şimdi,
dünyanın tüm ülkelerinde belli dönemlerde, geçmişte, askerin
kendisine göre kendisinin oluşturduğu bir hukuku, bir
yargısı vardı ama özellikle 1900lü yılların yarısından
bu yana, 1945lerden, 50lerden bu yana bu ülkelerin birçoğu askerî
yargıyı ya tümüyle ortadan kaldırdı, sadece disiplin
suçlarına bakan askerî yargılama kaldı veya askerî mahkemeler
olsa bile onların işleyişini, onların denetimini sivil
yargıya, adli yargıya bağladı.
Şimdi
157nci maddeye bakıyoruz, 157nci maddede yapılan tek
değişiklik askerlik hizmetlerinin gereklerine göre kısmı
çıkarılmış. 157nci maddeye baktığımız
zaman, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, askerî olmayan makamlarca tesis
edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete
ilişkin idare işlem ve eylemlerden doğan
uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece
mahkemesidir.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, biz, işte, Avrupa hukukuyla, Avrupa
Birliği normlarıyla uyuşan bir askerî yargı
oluşturmayı düşünüyoruz. Bugün Avrupa ülkelerinin
birçoğunda askerî mahkeme bile yok sadece disiplin mahkemeleri var. Fakat
askerî mahkemelerin olduğu ülkelerde de yüksek askerî yargı
kaldırılmış durumda. Askerî mahkemelerde hatta disiplin
mahkemelerinde görülen her dava, verilen her karar sivil, adli mahkemelerin
denetimine açıktır ve bu mahkemelere itiraz yapma hakkı
vardır. Şimdi, bunu burada tutuyorken, Askerî Yüksek İdare
Mahkemesi yerinde duruyorken ve tesis edilmiş olan kararlar idari mahkeme tarafından
verilmiş olsa bile bunların son karar mercisi Askerî Yüksek
İdare Mahkemesiyken burada koparılan kıyamet nedir? AKPnin bir
taraftan Ben Avrupa normlarında, Avrupa Birliği normlarında bir
hukuk düzenlemesi getirdim. muhalefetin de işte Askeri denetim
altına alıyorsunuz, askerin gücünü kırıyorsunuz, askerin
idarenin denetimine geçmesini ve görev yapmasını engelliyorsunuz.
diyor. Yani bu kıyametin koparılmasının nedeni nedir? Tek
bir sözcüğün buradan çıkarılması, askerin vesayetini,
askerî yargılamadaki eksikliği Avrupa normlarında,
çağdaş hukuk normlarında uyumlu olmamasını ortadan
kaldırmaz.
Şimdi, bu
askerî mahkemelerin yapısına da biraz bakmamız gerekiyor. Burada
yapılan bir düzenlemeyle Askerî Şûra kararları yargı
denetimine tabi tutuldu fakat askerî disiplin mahkemeleri var ve disiplin
mahkemesinde görev yapan disiplin mahkemelerinin 3 tane görevlisi yargıç,
hâkim subaylardan oluşmuyor, hâkim olmayan subaylardan oluşuyor ve
bunlar karar alıyorlar. Peki, bunlar neden itiraza, bu verilen kararları
idari yargıya taşımaya açık değil ve yine Askerî
Yüksek İdare Mahkemesinin de, Askerî Danıştayın da
kararları son kararlardır ve adli yargı denetimine
kapalıdır.
Peki, bu
mahkemelerin yapısı nasıl oluşuyor? Askerî Yüksek
İdare Mahkemesinin subay olan üyeleri birliklerinin komutanı
tarafından atanıyor; hâkim olan üyeleri de, yargıç olan üyeleri
de yargıyla ilgili disiplin ve terfi işlemleri hâkimler
tarafından ancak diğer taraftan bunlar askerî yapıya, askerî
hiyerarşi içinde askerî yönden de bunlara verilen terfiler ve notlar
işleme alınıyor ve ortalaması alınıyor.
Peki, biz mevcut
çağcıl hukuka, yargının
bağımsızlığına, yargının
bağımsız ve tarafsız olma ilkesine sahipsek ve bu
kürsülerden her siyasi partinin temsilcisi bunu savunuyorken, bu mahkemelerin
yapısını Avrupa Birliği standartlarına
taşıdığımızı nasıl söyleyebiliriz?
Şimdi, Bakan, Komisyon Başkanı sanırım bu konuda gelip
bir açıklama yaparlar. Yani Avrupada böyle mi işliyor Sayın
Başkan? Avrupada askerî yargı bu şekilde mi işliyor?
Evet, son
dönemde, 2003ten bu yana yapılan değişikliklerle askerî
yargının bakmakla yükümlü olduğu birçok konu idari yargı
kararlarının denetimine alındı, bu kişilerin askerî
yargıda yargılanmasından vazgeçildi ancak bunlar yeterli
değil. Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve Askerî Yargıtay
olduğu sürece ve bunların yargılaması idari yargı
denetimine açık olmadığı sürece, idari yargıya bu
davalarla ilgili ve bu davalarda mahkemelerin verdiği kararla ilgili
itiraz edilecek bir üst idari mahkeme olmadığı sürece askerî
vesayetin bittiğinden bahsedemeyiz ve gerçek, çağcıl Avrupa
Birliği hukukuna denk bir hukuki düzenlemenin yapılmasından
bahsedemeyiz. Bu nedenle, bu konudaki önerimiz, Askerî Yüksek İdare
Mahkemesi ve Askerî Danıştayın Anayasamızdan ve yargı
sistemimizden çıkarılması gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Karabaş, size de ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Teşekkür ederim Başkan.
Askerî disiplin
mahkemesi ve askerî mahkemelerin her türlü kararı da idari yargıya
açılmalı ve bu konuda verilen kararların itiraz mercisinin idari
yargılar olması gerekiyor. O zaman askerde, askerî idare mahkemesi ve
askerî mahkeme olsa bile bunların en azından kararlarının
denetlenmesi, bunların verdikleri kararların, hakkında karar
verilenlerin içine sindirilmesinden bahsedebiliriz.
Şimdi,
tümüyle askerî disiplinlinin içinde işleyen
Ki dünyanın her yerinde
bir ordu, bir asker varsa o askerin disiplini vardır ve askerin
disiplininde çağdaş tüm ülkelerin hukukun tarafsız ve
bağımsızlığının kabul ettiği bir
işleyiş yoktur. Hiçbir orduda, sadece Türkiye Cumhuriyet ordusunda
değil dünyanın hiçbir ordusunda böyle bakış yoktur. Orada
da esas olan disiplindir. Onun için biz ordudaki işleyişi, orada
işlenen yargısal süreçleri ve orada verilen kararlarda, hakkında
karar verilen askerî kişi eğer tatmin değilse sivil idari
mahkemelere bu sorunu taşıyabilmesinin yolunun açılması
gerekir diyoruz. Bu düzenlemenin askerî vesayeti kaldırmayacağını,
askerî mahkemeler konusunda gerçek, herkesin içine sinen bir karar
veremeyeceğini belirtiyoruz.
Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Karabaş, teşekkür ederim.
Şimdi de söz
sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kastamonu
Milletvekili Sayın Musa Sıvacıoğluna aittir.
Sayın
Sıvacıoğlu, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Anayasanın 157nci
maddesinde değişiklik yapan çerçeve 122nci maddesi hakkında
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tarihî bir görev
ifa ettiğimiz en kapsamlı Anayasa değişikliği
çalışmalarımızın bugün yedinci günündeyiz.
Hayırlısıyla iki gün sonra da
çalışmalarımızı tamamlayacağız.
Normlar
hiyerarşisi içinde en üstte bulunan, devletin yapısını,
siyasi rejimini, bireylerin hak ve özgürlüklerini, kısacası bir
sistem bütünlüğünün ifadesi olan Anayasa değişikliği,
milletten aldığımız yetkiyle, onun temsilcileri olarak bu
Anayasa değişikliklerini hep birlikte, iktidar ve muhalefet olarak
müzakere ediyoruz. Gönül isterdi ki 90ıncı yılını
kutladığımız Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramının bu yıl dönümünde bu kutsal çatı altında
bir Anayasa değişikliği çalışmasını
yapmayalım, demokratik ve özgürlükçü, Türk milletine laik bir
anayasamız olsun. Amacımız da hedef gösterilen muasır
medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmak olduğuna göre, bugünleri
elbette ki milletimizin yararına olarak gece gündüz çalışmak
suretiyle de kullanmak durumundayız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yasama, yürütme ve yargı olarak
üçlü bir sacayağı oluşturan kuvvetler
ayrılığı kurumlar arasındaki ilişkileri
birbirlerine üstünlük ve rekabet yerine anayasal çerçevede iş birliği
ile kendi görevlerini yapacak olurlarsa demokrasimiz güçlenir ve kökleşir.
Bunun gerçekleşmesi için de, başta Anayasamız olmak üzere,
özellikle de yargımızın ve onun organlarının
tartışılır olmaktan çıkarılmış
olması gerekir.
Bu noktada, bu
konuyla ilgili olması nedeniyle, yasama ve yürütmeyi bir kenara
bırakarak yargıyla ilgili olarak bazı konulara da değinmek
istiyorum. Bir ülkenin gerçek hukuk devleti olup
olmadığının anlaşılabilmesi için adil
yargılamasına, bağımsız mahkemelerine, yargı
dâhil yasama ve yürütmenin hukuka bağlı olarak hukukun
üstünlüğünü gerçekleştirip gerçekleştirememesine göre ölçülür,
hassas adalet terazisinin hassasiyetine göre ölçülür. Bunun
sağlanmasının yolu da yargı birliğinden geçmektedir.
Ancak ülkemizde yargı birliğinden bahsetmek maalesef mümkün
bulunmamaktadır.
Yüksek
mahkemelerimizden sivil Yargıtayın karşılığı
Askerî Yargıtay, Danıştayın
karşılığı Askerî Yüksek İdare Mahkemesi. Sivil ve
askerî mahkemeler arasındaki ihtilafları çözen de uyuşmazlık
mahkemelerimiz bulunmaktadır. Kuvvetler ayrılığı
prensibinin en önemli ayağı olan yargıdaki bu ikilem uygulamaya
da yansımaktadır ve bu durum, adalete ve mahkemelere olan güveni de
sarsmaktadır.
Dün ve bugünkü
konuşmacılarımız da zikrettikleri için ben de kısaca
değinmek istiyorum. Kamuoyunda Şemdinli Davası olarak bilinen
bir yargılamada, daha sonra askerî mahkemeye dosyanın gönderilmesi
nedeniyle, bu konu kamuoyunda uzun uzun tartışılmış;
şu anda da hâlen yargılanması devam etmektedir. Bu da yargılama
birliğinin sağlanamamış olmasından
kaynaklanmaktadır. Suçların askerî mahkemelerde, hangilerinin sivil
mahkemelerde yargılanacağı hâlen de
tartışılır olmaktadır.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin
kararlarında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin muhtelif
kararlarında, ilerleme raporlarında ve istişari raporlarda
yargı sistemimiz eleştiri konusu yapılmaktadır ve bu
eleştirilerin dozajı da gittikçe artmaktadır. Daha önceki
konuşmacılarımız da zikretmişlerdi. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde Rusyadan sonra en fazla ihtilafı olan, en fazla
dosyası olan bir ülke konumundayız. Bundan kurtulmanın yolu da
tam demokrasi ve yargı bağımsızlığından geçmektedir.
13 bine yakın bir dosyanın hâlen buralarda bulunmuş olması,
elbette ki savunulacak bir durum değildir.
Mukayeseli hukuk
göstermektedir ki pek çok ülkede ayrı bir yargı sistemi bulunmamakta
ve askerî kişiler de adliye mahkemelerinde yargılanmaktadır.
Bazı ülkelerde ise, askerî mahkemeler sadece disiplin mahkemesi olarak
oldukça sınırlı bir alanda görev yapmaktadırlar. Buna
karşın, askerî yargı ülkemizde, demokrasi ve hukuk devleti
standartlarının dışında geniş bir görev
alanına sahiptir. Askerî yargının görev alanının
geniş belirlenmiş olması, yukarıda da belirttiğim
gibi, yargı mercileri arasında görev uyuşmazlıklarına
neden olmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararlarında, yargı
bağımsızlığı konusunda, bir mahkemenin
bağımsızlığı, mahkeme üyelerinin atanma ve
görevden alınma usulü, görev süreleri ve bu üyelere emir vermeye yetkili
herhangi bir organın bulunup bulunmadığı, hâkimlerin her
türlü dış tesirden korunmalarını sağlayacak
mekanizmaların bulunup bulunmadığına göre ölçülmektedir. Bu
ölçütlerden hareketle, yargı sistemimiz, başta Anayasamız ve
ilgili kanunlar incelendiğinde ikili bir yapılanmanın
olduğu bariz bir şekilde görülmektedir.
Anayasamızın
Yargı başlıklı Üçüncü Bölümünde, mahkemelerin
bağımsızlığı, hâkimlik ve savcılık
teminatı, hâkimlik ve savcılık mesleğinin ülke ve gerekli
sivil yargıya
Yani adli ve idari yargı düzenlenirken Askerî
yargı başlıklı 145inci maddesindeki Askerî yargı,
askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür.
ifadesiyle düalist bir yargı sisteminin olduğu açıkça
görülmektedir. Bu yapının hukuki, akademik ve belli hukuk çerçevesi
dışında, siyaset arenasında da fazla
tartışıldığı görülmemektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bizden önce konuşan
değerli, muhalefete mensup sözcülerimiz, Anayasa
tartışmalarının ve müzakerelerinin devam ettiği böyle
bir günde, sadece Adalet ve Kalkınma Partisini karalama adına
İşsizlikten bahsetmiyorsunuz, emekten bahsetmiyorsunuz, ekonomi kötü
durumda. derken, Adalet ve Kalkınma Partisi, çok daha önceleri,
kurulduğu 18 Ağustos 2001 tarihinden itibaren millete neleri vaat
etmişse, hangi sözleri vermişse onların hepsini de yerine
getirmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; elimde Adalet ve Kalkınma
Partisinin seçimlere giderken 2002 yılında hazırlamış
olduğu seçim beyannamesi var. Bu seçim beyannamesinde yargıyla, hukuk
devletiyle ve ekonomiyle ilgili olarak neler vaat etmiş ise
Tam sekiz
yıl önce bu beyannameyle milletin huzuruna çıkmış ve bu
beyannameyle Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, 2 tanesi milletvekili
seçimi, 2 tanesi de mahallî seçimler olmak üzere 4 kez yüzünün akıyla
seçimlerden çıkmış, şu anda da Parlamentonun en büyük
grubunu teşkil etmektedir.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sekiz senedir niye bekliyorsunuz?
MUSA
SIVACIOĞLU (Devamla) Bu konuyla ilgili olarak bakınız o
yıl ne demişiz: Temel hak ve özgürlükleri ülkemizin taraf
olduğu uluslararası sözleşmelerde, özellikle Kopenhag
Kriterlerinde belirtilen seviyeye yükseltmek için Anayasa ve yasalarda gerekli
değişikliği yapacaktır.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Bir sefer de doğru söyleyin.
MUSA
SIVACIOĞLU (Devamla) Bu söz, evet, 3 Kasım 2002 tarihinde seçimlere
giderken milletimize vaat ettiğimizdir.
Bunun
dışında, yargıyla ilgili olarak, Hukuk ve Adalet Reformu.
başlığı altında hazırlanan bu beyannamemizde ne
demişiz: Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimi yeniden düzenlenecek,
yasama, yürütme ve yargı arasında denge kurularak Türkiye Büyük
Millet Meclisine de üye seçme yetkisi tanınacaktır. Tam sekiz
yıl önce biz bu sözü milletimize vermişiz. Onlarla kurduğumuz
gönül köprüsü dolayısıyla neler vaat etmiş isek bugün de
bunları gerçekleştiriyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Sıvacıoğlu, size de ek süre veriyorum,
konuşmanızı lütfen tamamlayınız.
MUSA
SIVACIOĞLU (Devamla) Bitiriyorum Değerli Başkanım.
Yine ne
demişiz: Temsilî demokrasiden katılımcı demokrasiye
geçişi sağlamak için referandum yolu
yaygınlaştırılacaktır. Ne zaman demişiz bunu?
Evet, sekiz yıl önce Adalet ve Kalkınma Partisinin
katıldığı ilk seçim beyannamemizde bunları
zikretmişiz.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Siz de uzaydan geldiniz değil mi? Daha önce
Refahtaydınız, CHPdeydiniz, MHPdeydiniz, o zaman da başka
şeyler yapıyordunuz!
MUSA
SIVACIOĞLU (Devamla) Bütün bu verdiğimiz sözlerin hepsini de tekrar
yerine getiriyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, ekonomiyle ilgili
olarak en çok önümüze getirdikleri de bu. Bakınız, burada ne
demişiz: Temel yaklaşımlar, ekonomik politikalarla ilgili
olarak, Mevcut programın yetersizlikleri, programımızın
amaçları ve stratejileri, maliye politikalarımız, borç
yönetimi
O tarihteki borcun ne olduğunu da biz biliyoruz. Finans
sektörü politikaları, KİTler ve özelleştirme, enflasyonla
mücadele
Evet, bu tarihte enflasyonun yüzde kaçlarda olduğunu hepimiz
hatırlıyoruz.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Yüzde kaç o zaman?
MUSA
SIVACIOĞLU (Devamla) Reel sektörün canlandırılması,
yabancı sermayenin cezbedilmesi, yeni bir ihracat hamlesi
Bizim teslim
aldığımızda 30 milyar dolar ihracatımız
vardı
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) İthalat ne kadar, bütçe açığı ne kadar,
cari açık ne kadar?
MUSA
SIVACIOĞLU (Devamla) Şu anda ise 110 milyar dolarları
aşmıştır. Ucuz ve güvenli enerji, madencilik,
ulaşım hamlesi, turizmin geliştirilmesi gibi konularda
milletimize neler vadetmiş isek 4 defadır yapılan seçimler
dolayısıyladır ki, Adalet ve Kalkınma Partisi tek
başına burada. Önceki dönemlerde de bize hep söylediniz, Siz
gideceksiniz biz geleceğiz. dediniz ama hâlâ değişen bir
şey yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Geldik buradayız.
MUSA
SIVACIOĞLU (Devamla) Biz yine iktidar olarak buradayız, siz yine
muhalefet olarak ikiye de bölünmüş bir şekilde orada oturuyorsunuz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Kamuoyu yoklamalarına bak bakalım, neredesiniz?
MUSA
SIVACIOĞLU (Devamla) Son değinmek istediğim konu da Millet
sizin biletinizi kesti. deniliyor ve ayrıca,
bağımsızlıktan bahsederken bir de sık sık
vurgulanan dokunulmazlık konusu. 1999 yılına kadar Memurin
Muhakematı Hakkında Muvakkat Kanun, yılarca yürürlükte
olduğu hâlde ancak 1999 tarihinde bir değişiklik
yaptınız, orada da mevcut dokunulmazlıkların karşısına
yeni dokunulmazlıklar ilave ettiniz!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Yahu Zahit Akmana dokunulmazlığı biz mi verdik?
RTÜK Başkan ve üyelerine dokunulmazlığı siz verdiniz!
BAŞKAN -
Sayın Sıvacıoğlu, iki dakika ek süreniz de doldu, lütfen,
Genel Kurulu selamlayın efendim. Lütfen, mikrofonunuzu Genel Kurulu
selamlamanız için açıyorum.
Buyurun.
MUSA
SIVACIOĞLU (Devamla) Teşekkür ediyorum Değerli
Başkanım.
Üzerinde çok
durulması gereken belki bu dokunulmazlık konusu idi ama
milletvekilleri dışında kimlerin dokunulmazlıkların
zırhı altında olduğunu hepinizin takdirlerine
bırakıyor
ALİM
IŞIK (Kütahya) Hep beraber getirin, hepsini getirin!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) RTÜKe dokunulmazlığı kim verdi, RTÜKe?
MUSA
SIVACIOĞLU (Devamla)
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Peki, Sayın Sıvacıoğlu, teşekkür ederiz.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.08
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 01.23
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi,
22nci madde üzerinde şahsı adına söz sırası
Niğde Milletvekili Sayın İsmail Göksele aittir.
Buyurun
Sayın Göksel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMAİL
GÖKSEL (Niğde) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
Anayasanın 157nci maddesinde değişiklik yapan çerçeve 22nci
maddesi hakkında görüşlerimi paylaşmak üzere söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ordunun temeli disiplindir. Ordumuz, Türk birliğinin,
Türk kudret ve kabiliyetinin çelikleşmiş bir ifadesidir; bu ifade,
çelik gibi bir disiplinle, kuvvetli bir iradeyle mümkündür. İşte,
askerî yargı, bunu sağlamak için, tümüyle disiplini, bozulan
disiplini süratle tesis etmek için vardır, derecesine göre görev yapar. Bu
derece de yargılama değildir ama disiplin amirlerinin de ceza verme
yetkisi vardır. Disiplin mahkemeleri vardır, disiplin kabahatlerine
bakar. Askerî mahkemeler ise sivildeki asliye ceza ve ağır
cezanın karşılığı olan askerî suçlara bakar.
Askerî Yargıtay temyizdir. İdari uyuşmazlıklara ise Askerî
Yüksek İdare Mahkemesi bakar arkadaşlar.
Orduda Disiplin
çerçeve bir kelimedir yani sadece Disiplin mahkemesi baksın. demek, bu
bilgiden uzak demektir. İşte, tümüyle birlikte, tüm bu
yargının yaptığı iş, ordunun disiplinini temin
etmektir. Ordumuz, gittiği yere kitabını, defterini,
mahkemesini, hâkimini de götürür ve başka birileri de gelsin buna
baksın. demek, işi uzatmaktır, sona bırakmaktır dolayısıyla
ordunun disiplinini bozmaktır.
Ordu, hepimizin
ordusudur arkadaşlar, bunda hiç şüphemiz yoktur. Askerler hepimizin
çocuklarıdır. Bugün şehit olan astsubayımıza
yüreği yanmayan bir kardeşimiz var mı? Olamaz arkadaşlar.
Yaralanan çocuklarımıza üzülmeyen birisi var mı? Olamaz
arkadaşlar ve bu vesileyle, şehit olan astsubayımızın
yakınlarına ve onun sahibi büyük Türk milletine buradan
başsağlığı diliyorum zira onun sahibi Türk milletidir.
Değerli
arkadaşlarım, askerî hâkimlik mesleğinden gelen bir arkadaşınız
olarak, bu yargının tamamen, her tarafında
çalışmış bir kardeşiniz olarak ve şu andaki
uygulama ve gelecekteki uygulama nasıl olacak, onlara bir iki notla
değinmek istiyorum zira benden önce konuşan gerek iktidar gerek
muhalefetteki arkadaşlarımız teferruatıyla bunu
anlattılar ve de sırf Anayasa değişikliğinin genel
çerçevesini anlatmak yerine, kürsü adabına uyarak, bana verilen görevin ve
konuşma metninin direkt özüne iniyorum. (CHP ve MHP sıralarından
Kim verdi? sesleri.)
Arkadaşlar,
Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, Anayasamızın 157nci maddesinde
yer almıştır ve 1972 tarihinden bu yana görev yapar yani
sivildeki Danıştayın görevini yapar. Benim Harp Okulundan mezun
olduğum tarihten beri bu böyledir arkadaşlar.
Burada
arkadaşlar, demokratik hukuk devleti olan devletimizin
yapısında
Dikkat edin, hukuk devleti demedim, demokratik hukuk
devleti. Her devletin hukuku vardır ama bizim amacımız,
demokratik hukuk devletini çağdaş dünya standartlarının üzerine
çıkarmaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Burada,
çıkarılmak istenen metin, askerî hizmetlerin gereklerine göre
düzenlenmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Göksel, bir dakika ek süre veriyorum, lütfen,
konuşmanızı tamamlayın efendim.
İSMAİL
GÖKSEL (Devamla) Arkadaşlar, askerî hizmetin gereklerinden birisi de
subayların ve hâkimlerin sicilleridir. Anayasa Mahkemesi, bu sicili, böyle
verilen sicili iptal etmiştir arkadaşlar.
Şimdi, hem
bu boşluğu doldurmak hem de sivil yargıdaki Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu gibi, askerî hâkimlerin tayini, terfisi, görevleri,
sicilleri, çeşitli yönlerle ele alınıyor, müfettişler
vasıtasıyla denetleniyor, verdiği kararlar vasıtasıyla
Yargıtayda denetleniyor. Peki, biz, bağımsız hâkimi,
hâkimlik teminatını kullanacak hâkimi ve tarafsız hâkimi
nasıl bulacağız, onun çarelerini arıyoruz. Zaten,
şimdiye kadar, benim meslektaşlarım, bunda hiç şüphe yok ki
hiçbir yargısal faaliyette hiçbir emir dinlememişlerdir, ben dâhil. Ve
arkadaşlar, yerine getirmişizdir. Özellikle şu cümleleri de
söylemek istiyorum
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Göksel, ilave süreniz de doldu. Lütfen
İSMAİL
GÖKSEL (Devamla) -
çalıştığımız komuta
kademesindeki insanlarla hukuk ilkelerine, hukukun üstünlüğüne
YILMAZ TANKUT (Adana)
Üç dakika daha verin Sayın Başkanım.
İSMAİL
GÖKSEL (Devamla)
buna göre uygulama yapmışlardır.
BAŞKAN
Selamlamanız için mikrofonu tekrar açıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, açın.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Sayın Başkanım, mikrofonu açın.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Mikrofonu açın, mikrofonu.
İSMAİL
GÖKSEL (Devamla) Bu vesileyle, arkadaşlar, hepinizi
(CHP ve MHP
sıralarından Devam, devam sesleri)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) İsmail Bey, devam, devam!
İSMAİL
GÖKSEL (Devamla) Sayın Başkanım, devam diyorlar, devam
mı?
BAŞKAN
Hayır efendim, tamam. Lütfen Genel Kurulu selamlayın efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Albayım, selamla.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) İsmail Bey, devam, devam!
İSMAİL
GÖKSEL (Devamla) Arkadaşlar, isteklerinizi bilahare yerine
getireceğim. Hepinize çok teşekkür ediyorum ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Hayırlı uğurlu olsun diyorum. Sağ olun,
var olun! (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Gel, öpüşelim.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi de şahsı adına
İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macite söz vereceğim.
(Gürültüler)
Sayın Macit,
buyurun efendim.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Bu konuşmanın sonunda Sağlık
Bakanımız sağlığına da kavuştu. Bravo
İsmail Bey! (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
HASAN MACİT
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına saygılarımla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Göksel
HASAN MACİT
(Devamla) Sayın Başkanım, bu seremoni bitsin, ondan sonra
başlayayım sözlerime.
BAŞKAN
Efendim, lütfen, Sayın Göksel, yerinize oturun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Hasan Bey, bir dakika. Süren, süren
BAŞKAN
Sayın Macit, siz devam edin efendim, siz devam edin.
Allah Allah
(AK PARTİ,
CHP ve MHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
İSMAİL
GÖKSEL (Niğde) Görüyorsun Başkanım, gene istiyorlar. (AK
PARTİ, CHP ve MHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN
Buyurun, yerinize oturun.
Evet, Sayın
Macitin sözünü yeniden başlatın efendim, yeniden başlatın
lütfen.
HASAN MACİT
(Devamla) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Anayasa
değişikliğiyle ilgili kanun teklifinin 22nci maddesi üzerinde
söz almış bulunuyorum. Şahsım ve Demokratik Sol Parti adına
yüce heyetinizi sevgiyle selamlıyorum.
Sözlerime
Anayasamızın Başlangıç bölümündeki dördüncü
fıkradan bir cümle okuyarak başlamak istiyorum: Kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük
sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medenî bir
işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu; şeklinde devam eden bir fıkra.
Yani kuvvetler ayrılığı ilkesinde birbirlerine
üstünlüğünün olmadığını, bu kuvvetler
ayrılığı noktasında ancak birbirleriyle eşit bir
iş birliği sonucunu doğurduğunu yazıyor
Anayasamızın Başlangıç bölümündeki dördüncü
fıkrasında.
Bakıyoruz,
burada, 3 Kasım 2002den bu tarafa gelen bir süreçte Türkiyedeki laik
cumhuriyetin, devletin temellerindeki bu rejimin değişim ve
dönüşümünün yavaş yavaş gerçekleştirildiğini ve nihai
hedefin bir noktaya doğru götürüldüğünü görmekteyiz. Kuvvetler
ayrımı ilkesi noktasında yürütmenin yasama üzerinde bir üstünlük
kurduğunu hepimiz burada biliyoruz ve yaşıyoruz. Bunun en güzel
örneği ve belgesi, Sayın Meclis Başkanımızın
sekiz gündür üst üste sabaha kadar süren toplantıları yönetmesidir.
Elbette ki İç Tüzükte Meclis Başkanı oturumları yönetir.
şeklindeki ifadesi, doğrudur ve bu şekilde Meclisi yönetir ama
geçmişte ben hiç anımsamıyorum -bilmiyorum başka
anımsayan arkadaşlarımız var mı- bu şekilde üst
üste Meclisi, oturumun başlangıcından gece yarılarına
kadar süre içerisinde sekiz gün devamlı yönettiğini. Ve bundan sonra
da yöneteceği görülüyor. Yasamayı temsil eden Meclis
Başkanı bu şekilde yönetiyorsa, bu, yürütmenin Türkiye Büyük
Millet Meclisine dayattığı Anayasa Değişiklik
Teklifinde, yasamanın da Başkanı olan kişinin yürütmeyle
birlikte iş birliği yaptığının bir belgesidir.
Geriye kalıyor kuvvetler ayrılığı noktasında
yargı. Yargıyı da bir şekilde yürütmenin emrine verebilmek
için bu Anayasa değişikliği gerçekleştirilmektedir.
Gerçekten, kuvvetler ayrılığı ilkesinde eğer
yargı da yürütmenin emrine girecek olursa o zaman ne demokrasiden söz
edilebilir ne cumhuriyetin ilk kuruluş felsefesinden söz edilebilir. O
zaman bu sistemin adı farklı bir sistem olur. O zaman bu sistem
totaliter bir rejim olur. İşte bunun, bu yolun kilometre
taşları döşenmek üzeredir.
Değerli
milletvekilleri, rejimleri değiştirmek için darbeler
yapılır. Kimi silahlı kuvvetler gelir ülke yönetimine el koyar,
silahlı bir darbedir, 60 ihtilalinde gördüğümüz gibi, 80 ihtilalinde
gördüğümüz gibi. Başka ülkelerde gördüğümüz gibi kimi güçlüler
gelir halk ayaklanması yapar, yönetimi ele alır ve bir darbe yapar.
Bugün de Türkiyede bir Meclis, yasamada yürütmenin darbesiyle karşı
karşıyayız.
AHMET YENİ
(Samsun) Hadi oradan!
HASAN MACİT
(Devamla) Yani bugün parmak darbesi yapılmaktadır burada.
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Demokrasi çoğunluktur.
HASAN MACİT
(Devamla) Demokrasi çoğunluk rejimi değildir.
OSMAN KILIÇ
(Sivas) Nedir ya?
HASAN MACİT
(Devamla) Millet iradesi burada sadece AKP İktidarının
teşkiliyle oluşmaz. İktidarıyla muhalefetiyle Meclisteki ve
Meclis dışındaki siyasi partilerle millî irade ancak o
şekilde tecelli edebilir. Burada oy çokluğuyla, parmak hesabıyla
yapılan değişimler parmak darbesidir. Bugün AKPnin
yaptığı parmak darbesiyle karşı karşıyayız
ve gelin, bu parmak darbesinden vazgeçelim ve gelin, yol yakınken bir
uzlaşının zeminini hazırlayalım. Gerçekten, 82
Anayasasının demokrasi adına değiştirilmesi
gerekiyorsa geçmişte yapıldığı gibi bir
uzlaşmayla bunu gerçekleştirelim ve millî irade o zaman gerçek
anlamında Anayasa değişikliğine damgasını vursun.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Macit, size de ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın efendim.
HASAN MACİT
(Devamla) Sayın Meclis Başkanımız bu uzlaşmanın
ne demek olduğunu en iyi bilen kişilerdendir. 2001 yılında
82 Anayasasının 34 maddesi değiştirilirken kurulan
Uzlaşma Komisyonunda önce Fazilet Partisi adına görev
almıştır, daha sonra AKP adına görev
almıştır. Nasıl bir uzlaşma yapıldığını,
nasıl Anayasa değişikliğiyle ilgili
çalışmaların yürütüldüğünü ve burada iktidarıyla
muhalefetiyle bir Anayasa değişikliğinin
gerçekleştirildiğini bugün Meclisimizi yöneten Başkan en iyi
şekilde bilmektedir ve bu anlamda, biz, tekrar çağırıyoruz:
Gelin, yol yakınken iktidarıyla muhalefetiyle iş birliği
içerisinde, uzlaşma içerisinde, 80 ihtilalinin getirdiği bu
Anayasayı değiştirelim ve gerçek demokrasiyi kazanalım.
Yoksa AKPnin parmak darbesiyle gerçekleştirilen bir Anayasa
değişimi olarak ebediyen tartışılacaktır.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Sayın Macit, teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, İç Tüzük 72ye göre verilmiş, görüşmelerin
devamına dair iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğün
72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan 497 Sıra
Sayılı Yasa Teklifinin 22 nci maddesi üzerindeki görüşmelerin
devam ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Turgut Dibek |
Ali İhsan
Köktürk |
Atilla Kart |
|
|
Kırklareli |
Zonguldak |
Konya |
|
|
Ramazan Kerim
Özkan |
Hüsnü Çöllü |
Ensar Öğüt |
|
|
Burdur |
Antalya |
Ardahan |
Gerekçe:
Anayasalar,
devletin dayandığı temel ilkelerle siyasal rejimin
belirlendiği; yetkili organların, teşkilatın ve
bunların nasıl işleyeceklerinin düzenlendiği ve insan hak
ve özgürlüklerinin güvence altına alındığı temel hukuk
metinleridir.
Anayasa Devletin
ve toplumun temel kanunu, temel toplum sözleşmesidir; bu günü ve
geleceği ilgilendirir. Bu nedenle toplumsal mutabakatı gerektirir.
Dünyada ve
Türkiyede Anayasalar hep olağanüstü dönemlerin eseri olmuştur.
Amerikada, Fransada, Sovyetler Birliğinde, Almanyada ve hatta
İranda. Anayasalarla siyasal rejimler değiştirilmiş,
siyasal rejimler kurulmuştur.
Anayasaların
halkın ihtiyaçlarını karşılayamayarak toplumsal
taleplerin gerisinde kalması durumunda ise değiştirilmesi
ihtiyacı gündeme gelmiştir. Değişiklik ihtiyacını
gündeme getiren ise Dünyanın her yerinde ve Türkiyede hep halk
olmuştur. Halk ve halkın temsilcileri, sorunları
tartışmış, çözüm yollarında uzlaşmış ve
varılan mutabakatın eseri olarak Anayasalar
değiştirilmiştir.
AKP iktidarı
ise toplumu bir yana koyarak, kendini her şeyi yapmaya muktedir
cuntacılar gibi gördüğünden mutabakat aramamaktadır. Darbe
dönemlerinin cuntaları dahi, konu Anayasa olduğunda bir toplumsal
meşruiyet arayışına girmesine rağmen, AKP
iktidarı çoğunluğum varsa astığım astık,
kestiğim kestik anlayışı içindedir.
Türkiyede
halkın gerçek gündemi işsizlik, gelir
dağılımındaki adaletsizlik, yoksulluk ve yolsuzluktur.
Halk, aşından ekmeğinden keserek üniversite okuttuğu
çocuklarına iş istemektedir. Halk, kamu kaynaklarının
yandaşlara peşkeş çekilmesini değil, eğitime ve
sağlığa harcanmasını istemektedir. Halk, ürettiği
ürünlerin maliyetini karşılamasını beklemektedir.
AKP iktidarı
ise sayısal çoğunluğuna dayalı olarak Meclis gündemine
taşıdığı Anayasa değişikliği paketi ile
halkın gerçek gündeminin üzerini örtmenin ötesinde, Anayasada
olağanüstü dönemlere özgü değişiklikler öngörerek demokratik
siyasal rejimi dönüştürmeyi hedeflemektedir.
Anayasa
değişikliği metni bir sivil darbe belgesidir. Demokratik
rejimlerde temel hak ve özgürlüklerin güvencesi bağımsız ve
tarafsız yargıdır ve AKPnin Anayasa değişikliği
doğrudan insan haklarının teminatı olan
bağımsız yargıyı hedeflemektedir.
Hedefledikleri,
yaptıkları yolsuzluklardan dolayı ileride kendilerini
yargılayacak olan hâkimleri bu günden seçerek, özgürlüklerini
yarattıkları yandaş yargıya emanet etmektir. Yürütmenin
Yasama Organına egemen olması yetmemekte, yargıyı da ele
geçirerek bir dikta rejimini kurumsallaştırmak istemektedirler.
İstedikleri hukuka ve vicdani kanaatlerine göre karar veren
bağımsız ve tarafsız yargı değil, siyasi
ideolojileri ile uyum içinde olan yandaş yargıdır.
AKP iktidarı
sayısal çoğunluğuna dayalı olarak yaratacağı
yandaş yargıyı Anayasal düzeyde
kurumsallaştırmanın peşindedir
Sayın
Başbakanın hedeflediği yandaş yargı oluşturma
anlayışına toplumun tüm kesimleri karşıdır. Sivil
Toplum Örgütleri karşıdır. Yargı kuruluşları
karşıdır. Mecliste temsil edilen siyasi partiler
karşıdır.
Çok büyük
badireler atlatmış; tarihten silindi denildiği anda kendini var
edebilmeyi başarabilmiş bu halk bu gidişe dur diyecektir.
Bunun için söz
konusu düzenlemenin görüşmelerine devam edilmelidir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Değişiklik Teklifinin 22. maddesinin TBMM
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca, görüşmelerinin
devamına karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz.
|
|
Mehmet
Şandır |
Oktay Vural |
S. Nevzat
Korkmaz |
|
|
Mersin |
İzmir |
Isparta |
|
|
Mehmet
Serdaroğlu |
Hasan
Çalış |
Behiç Çelik |
|
|
Kastamonu |
Karaman |
Mersin |
|
|
|
Faruk Bal |
|
|
|
|
Konya |
|
Gerekçe:
Anayasalar,
vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan,
siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen
kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
İki ihtilal
ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen Türk demokrasisini;
- 21. yüzyıl
evrensel değerlerine kavuşturabilmenin
-
Asırlık anayasa tartışmalarından kurtarmanın
- Her kesimin
benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin
tek yolu
toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
- Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu kurulmasını,
- Partilerin
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını,
- Siyasi
partilerin hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna
duyurulmasını,
- Her partinin
görüş ve tavrının yapılacak ilk seçimde milletin takdirine
sunulmasını,
- Seçimler
sonunda oluşacak Meclisin ilk işinin anayasa
değişikliğini gerçekleştirmek olmasını teklif
etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
- Devlet ile
Milleti kucaklaştıracak,
- Milletin
değerleri ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,
- Demokrasi ile
Cumhuriyeti barıştıracak,
-
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda
yükseltecek,
- Milletin
bölünmez bütünlüğünü sağlayacak üniter yapı içinde Devleti kurum
ve kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
- Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokratik düzeni
iyileştirecek,
- Cumhuriyetin
temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi
teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir
sözleşme belgesi niteliğinde anayasa değişikliği
kararını ilan etmiştir.
Anayasa
değişikliği ancak böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHPnin bu
teklifine kulak tıkamış, kendisi için
hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa
değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak
için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKPnin Anayasa
Değişiklik Teklifi kendi hedefine ulaşmak için
hazırlanmıştır.
Bu teklif ile
kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve
denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal
sonucu olarak başta parti kapatma, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem
yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi getirilmektedir.
Bu teklifin
içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKPden
bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKPden
yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKPden
iş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKPden
düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak
ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8
yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP, millet için
değil kendini korumak için Anayasa değişikliği
yapmaktadır.
AKP, iyi niyetli
değildir, başlattığı PKK açılımı için
bu teklif ile anayasal zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple
yargıyı etkisiz hale getirmektedir.
Bu hususlarda
uzlaşmaya varıncaya kadar görüşmelere devam edilmelidir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, görüşmelerin devamına dair iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Şimdi on
dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Yıldız, buyurun.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
dünya üzerinde kendi ordusuna asimetrik savaş açan, güçlü ordu
kavramından rahatsızlık duyan başka bir iktidar var
mıdır? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Hükûmetiniz, Türk
Silahlı Kuvvetlerini hedef alan asimetrik, psikolojik hareketin neresinde?
Hoş göreni mi, yüz vereni mi, yol göstereni mi, teşvikçisi mi,
tahrikçisi mi, planlayıcısı mı, icracısı mı,
yoksa iş birlikçisi mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Sipahi
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
üst düzey bir askerî birimde yapılan bir harp oyunu, plan tatbikatı,
seminer gibi bir çalışmaya emredilen ast birlik
komutanlarının katılması emir ve komutanın doğal
gereğidir. Dünyanın bütün ordularında bu şekildedir. O
hâlde bunu emreden ordu komutanı velev ki suçlu olsa bile yasal emir
komuta gereği katılanlar nasıl potansiyel suçlu kabul edilir? Bu
konuda görüşünüz nedir?
Diğer
taraftan, askerlerle ilgili devam eden bazı davalarda, askerî mahalde
cereyan etmesi, askerî şahıslar arasında geçmesi, askerî hizmet
ve görevleri ilgilendirmesi nedeniyle askerî yargının da müdahil
olması gerekir. Bu durumda Uyuşmazlık Mahkemesinin devreye
girmesi gerekir. Bu konuda sizin veya Genelkurmay Başkanının bir
teşebbüsü olmuş mudur, olacak mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
basına yansıyan haberlere göre Adalet Bakanı Sadullah Ergin,
CHP, Anayasa Değişiklik Teklifini Anayasa Mahkemesine götürmezse
hâlâ uzlaşma ihtimali var. demişti. CHPyle uzlaşma
aradığınıza göre bu düzenlemenin Anayasa Mahkemesinden
döneceği endişeniz mi var? O hâlde bu değişiklikleri, bu
dayatmayı neden yapıyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
son dönemde PKK terör örgütü temsilcileriyle değişik şekillerde
ilişkilerin sürdürüldüğü haberlerine karşın terör
olaylarındaki tırmanmanın ve şehitlerimizin
artmasının sebepleri nelerdir? Bu durum yapılan
görüşmelerde verilen tavizlerin bir sonucu mudur? Bu maddede yapılan
değişiklik de, Sayın Başbakanın ifadesiyle,
açılım projenizin adımlarından birisi midir?
İkinci
sorum: Haburda PKKlı teröristlerin yargılandığı
mobil mahkeme sürecinde sorgulama odasındaki Atatürk portresinin ve Türk
Bayrağının indirilerek yargılamanın
yapıldığına ilişkin ulusal basına da
yansıyan haberler doğru mudur? Doğruysa bunun gerekçesi nedir?
Bu işlemi yapan hâkimler hakkında herhangi bir işlem
yapılmış mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın İnan
MÜMİN
İNAN (Niğde) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
AKPnin tek başına hazırladığı bu Anayasa
değişikliği görüşmeleri esnasında sürekli olarak
darbe anayasası sözcüklerini işittik. Sanki bugüne kadar 1982
Anayasasında bundan önceki hiçbir hükûmet değişiklik
yapmamış gibi, buna sanki ilk defa AKP dokunuyormuş gibi bir
hava yaratılmak istenmektedir. 1982 Anayasasının AKP
Hükûmetinden önceki hükûmetler döneminde kaç maddesi
değiştirilmiştir? Net olarak bir cevap istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Yalçın? Çıkmış mı efendim? Peki.
Sayın
Durmuş
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Samsunda siyasetçiye yumruk atıldı, Ladikte 2
polis şehit edildi. Giresunda açılım gerginliği
sonrası Derelide mayın patlatıldı, Kırıkkaleli
Başçavuşumuz Ahmet Eryılmaz şehit edildi. Hükûmet failleri
tespit edip bulacağına teröristle kucaklaşıyor. Meclis
Başkanımız o makama hiç de uymayan sözlerle Beni mi
öldürteceksiniz? diyor. Açılım korku yaratmak için mi
kullanılıyor, Hükûmet bir senaryonun takipçisi konumunda mı
kalıyor?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bedelli askerlik konusu kamuoyunun gündemine tekrar getirilmiştir. Geçen
sene açıklama yapan Genelkurmay Başkanı Sayın İlker
Başbuğ, terör devam ederken bedelli askerlik konusunun
olamayacağını kesin dille söylemiştir. Ancak, bu sene
tekrar gündeme getirildi. Siz Başbakan ne derse o olur. dediniz. Daha
sonra Sayın Başbakan Sayın Genelkurmay Başkanıyla görüştü.
Konu kapatıldı derken tekrar el altından gündeme getiriliyor.
Sanki Biz Hükûmet olarak bedelliye evet diyeceğiz ama ordu
karşı çıkıyor. imajı verilerek Türk Silahlı
Kuvvetleri halktan uzaklaştırılıyor mu,
uzaklaştırılmaya mı çalışılıyor?
Halkın gözünde Peygamber ocağı, Halkın ordusu gibi
anlayışların yıkılması mı isteniyor? Bundan
muradınız nedir, açıklar mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum gerek konuşmacılara gerek
soru soranlara.
Önce, müsaade
ederseniz, Sayın Atılganın ve Sayın Gökselin iki sorusu
vardı, onlardan başlamak istiyorum.
Her şeyden
evvel bu son iki madde hukuk devleti bakımından önemli bir
adımdır, bunu zannediyorum Sayın Atılgan da kabul ettiler,
Sayın Göksel de kabul ettiler. Bu adımın atılması
aslında bu iki maddeyle olmadı, daha önce yüce Meclisin kabul
ettiği 145inci maddeyle oldu. 145inci madde askerî hizmetin gerekleri
ibaresini oradan çıkartmıştı. 145inci madde temel
maddedir, oradan çıkınca bu iki maddeden de çıkartmak
mecburiyeti hâsıl oldu. Bunun da temelinde Anayasa Mahkemesinin 7/5/2009
tarih, esas 159, 62 sayılı kararı; 9, 138 ve 140ıncı
maddelerdeki düzenlemeler gereğince adli ve idari yargı için öngörülen
yargı bağımsızlığının askerî yargı
için de geçerli olduğunun vurgulanmasıdır. Demek ki burada
yaptığımız düzenlemeyle bundan sonraki kanuni
düzenlemelerin zeminini hazırladık.
Sayın
Atılganın sorusuna gelince de: Bu kararın
çıkacağı müzakerelerden anlaşılmıştı
zaten. O tarihten itibaren yeni askerî adli teşkilat nasıl
olacaktır? Orada da Yüksek Hâkimler-Savcılar Kurulu gibi bir kurulun
teşekkülü hazırlık hâlinde, bir sonuca ulaşmak üzeredir,
daha tasarı hâline gelmemiştir ama hazırlık hâlinde, sonuca
ulaşmak üzeredir. Tabii bu ibare çıkmadan evvel de askerî yargı
elbette en hassas şekilde, en uygun şekilde kararlar almaktaydı,
yani bu ibare çıkmadan önce ve çıktıktan sonra diye bir tarih
düşmek yanlıştır. Askerî yargı tarafsız ve
hakikaten konularına hâkim bir şekilde kararlarını
almaktaydı ama biz burada yapılan işlemle, eğer
tasviplerinize mazhar olursa, 145inci madde tasviplerinize mazhar oldu, daha
da hukuk devletine, hukuk düzenine uygun bir şekil kazandırmış
olacağız.
Diğer
konulara gelince, tersinden başlayayım müsaade ederseniz. Sayın
Paksoyun sorduğu bedelli askerlikle ilgili, evvelsi gün de arz
etmiştim ki benim görüşlerim devamlı 1111 sayılı
Kanunun 10uncu maddesi şeklindedir çünkü meri kanun varken o kanunu
uygulamak zorunda olan bir Bakan olarak başka bir şey söylemem mümkün
değil.
Sayın
Başbakan ne derse o olur. şeklinde hiçbir ifade benden sâdır
olmamıştır. Nitekim, Milliyet gazetesinin metnini
okursanız, üzerindeki başlıkla farkın çok çarpıcı
olduğu görülecektir.
Sayın
İnan Şimdiye kadar kaç Anayasa maddesi değişti? diye
sordu. Benim bildiğim kadarıyla seksen altı madde
değişti. Yani ilk defa değişiklik yapılmıyor.
Haklısınız, yani o zamandan bu zamana elbette fırsat
oldukça değiştirilmiş.
Sayın
Işık PKKnın tırmanması
Tabii, çok istihbarat
raporları var. Bunların bir kısmı basına da intikal
etmiş ama sizlerin de çok iyi bildiği gibi mevsimlik bir
tırmanma zaten bekleniyor. Yani kış aylarında
yapamadıklarını yaz aylarında yapmakta oldukları,
zaman içerisinde hep belirtiliyor.
Sayın Uslu
uzlaşmadan bahsediyor. Uzlaşmadan elbette herkes memnun
olacaktır. Keşke, uzlaşmanın ötesinde konsensüs, mutabakat
olsa bunun daha da iyi olması beklenir.
Uyuşmazlık
Mahkemesine gidiş, maalesef bizim idari inisiyatifin elinde değil.
Bunun yargısal olarak Uyuşmazlık Mahkemesine gitmesi lazım
ve bunların, Uyuşmazlık Mahkemesine nelerin gideceğini de
Anayasa tayin etmiş. Mesela, Sayıştay, yüksek yargı diye
Anayasa Mahkemesinde yer almasına rağmen Uyuşmazlık
Mahkemesine gidememektedir. Hangi mahkemelerin gideceği bellidir.
Benim tespit
edebildiklerim bu kadar Sayın Başkan.
Saygılarımla
arz ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, çok teşekkür ediyorum.
Böylece
soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde on üç önerge vardır. Bilindiği gibi
sadece yedi önergeyi işleme alabiliyoruz.
Kura sonucu
tespit edilen yedi önergeyi şimdi okutacağım, sonra da bu
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci
maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet
Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
Askeri Yüksek
İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama
usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci
maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Yılmaz
Tunç
Bartın
Askeri Yüksek
İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama
usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci
maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
İkram
Dinçer
Van
Askeri Yüksek
İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama
usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci
maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Necla
Arat Metin
Arifağaoğlu
İstanbul Artvin
Askeri Yüksek
İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama
usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ile hakimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 497 sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 22 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
|
Bengi
Yıldız |
Hasip Kaplan |
Akın
Birdal |
|
|
Batman |
Şırnak |
Diyarbakır |
|
|
M. Nezir
Karabaş |
Sırrı
Sakık |
|
|
|
Bitlis |
Muş |
|
Madde: 22-
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci maddesi
kaldırılmıştır.
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı iki önergeyi okutuyorum ve sonra
işleme alacağım:
T.B.M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa değiştirme teklifinin (22) maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa değişikliği teklifinin, 22. maddesinin teklif
metninden çıkarılması için gereğini arz ve talep ederiz.
|
|
Faruk Bal |
Oktay Vural |
Mehmet
Şandır |
|
|
Konya |
İzmir |
Mersin |
|
|
Behiç Çelik |
S. Nevzat
Korkmaz |
Erdal Sipahi |
|
|
Mersin |
Isparta |
İzmir |
|
|
|
Hüseyin
Yıldız |
|
|
|
|
Antalya |
|
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu efendim birlikte işleme
aldığım önergelere?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Katılmıyoruz
efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasalar,
vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan,
siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen
kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
İki ihtilal
ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen Türk demokrasisini 21.
yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
Asırlık
anayasa tartışmalarından kurtarmanın,
Her kesimin
benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin, tek yolu toplumsal
uzlaşmaya dayalı bir anayasa yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu kurulmasını,
Partilerin
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını,
Siyasi partilerin
hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna
duyurulmasını,
Her partinin
görüş ve tavrının, yapılacak ilk seçimde milletin takdirine
sunulmasını,
Seçimler sonunda
oluşacak Meclisin ilk iş olarak anayasa değişikliğini
gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.
MHP bu kapsamda;
Devlet ile
Milleti kucaklaştıracak,
Milletin
değerleri ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile
Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın
temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez
bütünlüğünü üniter yapı içinde sağlayacak ve Devleti kurum ve
kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi
iyileştirecek,
Cumhuriyetin
temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi
teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir
sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma kararını ilan
etmiştir.
Anayasa
değişikliği ancak böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHPnin bu
teklifine kulak tıkamış, kendisi için
hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa
değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak
için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKPnin Anayasa
Değişiklik Teklifi, kendi hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile
kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve
denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal
sonucu olarak başta parti kapatma, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem
yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi getirilmektedir.
Bu teklif,
Parlamenter demokrasi esasına göre inşa edilen Anayasaya
aykırıdır.
Bu teklifin
içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKPden
bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKPden
yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKPden
iş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKPden
düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak
ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
Millet,
mahkemelerdeki iş yükünü azaltacak ekonomik, sosyal ve adli reform
beklemektedir.
Millet,
yandaş yargıç değil, tarafsız ve bağımsız
mahkemelerde hakkını aramak istemektedir.
AKP 8
yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP, millet için
değil kendini korumak için Anayasa değiştirmektedir.
AKP, günü
geldiğinde herkesin güvenli liman gibi sığınabileceği tarafsız
ve bağımsız mahkemeler için hiç bir şey
yapmamıştır.
AKP, 8
yıllık iktidarında, yandaş yargıç yaratmış,
yargıyı siyasallaştırmıştır.
AKP, hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğünü tahrip etmek, üstünlerin hukukunu yaratmak
istiyor.
AKP,
açılım adı altında PKKnın
siyasallaştırılması için ilk adım olduğunu ifade
ettiği bu teklif ile, bin yıllık kardeşliğin ve milli
bütünlüğün bozulmasına anayasa zemini hazırlamak istemektedir.
AKP, iyi niyetli
değildir, başlattığı PKK Açılımı için
bu yasa değişikliği ile anayasal zemin
hazırlamaktadır. Bu sebeple bu Anayasa değişikliği
milletin hayrına değildir ve Anayasaya aykırıdır.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun.
Süreniz beş
dakikadır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa
Değişiklik Teklifinin 22nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılması yönünde verdiğim önergenin üzerine söz
almış bulunuyorum, saygılar sunuyorum.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, mevcut Anayasada 157 ve Askerî Yargıtay ve
askerî idare mahkemelerindeki mevcut hükümlerin de burada, Askerî Yüksek
İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usul
ve mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkim teminatı esaslarına
göre kanunla düzenlenir. diyor. Mevcut metinde de askerlik hizmetlerinin
gerekleri de dikkate alınarak düzenlenir. diyor. Eğer zaten bu
askerlik hizmetlerinin gereklerini kaldırırsanız bu maddeye
gerek yok. Gerek buna gerek 157nci maddeye gerek yok çünkü yani askerlerin de
düzenledikleri işlemler bir idari işlemdir. İdari işlemlere
karşı biliyorsunuz bizde Danıştay ve idare mahkemeleri
vardır. Dolayısıyla askerî hizmetlerin gerekleri kelimesini
burada kaldırdığımız zaman askerî mahkemeler zaten
fuzuli oluyor yani idari yargı içinde. İdari yargının
Danıştay ve idare mahkemesi bunlara bakar. Bence, tabii, burada,
işte bilmiyorum, Komisyon getirdiği bu metnin ne anlama
geldiğini kavrayacak nitelikte midir değil midir, onu da ayrıca
bileceğiz.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, tabii, devamlı burada çıkıyoruz,
zaman zaman konuşmalar yapıyoruz. AKP
Başta Meclis
Başkanlığından kaynaklanan bir sıkıtı var
burada. İç Tüzükün 87nci maddesine göre milletvekilleri her madde
üzerinde yedi önerge verir. Bu daha önce dört önergeydi. Anayasa Mahkemesine
gidildi, Anayasa Mahkemesi dedi ki Dört önerge az. ve bunu iptal etti. Bunun
üzerine yeni bir düzenleme getirdi. Yedi önergeye çıkarıldı ama
Her grubun da ayrıca önerge verme hakkı saklıdır.
denildi. Buna göre yani dört tane grup olduğuna göre dört grup önergesi ve
yedi de milletvekillerinin verdiği önerge olması lazım ama
Başkanlık bunu yanlış uyguluyor. Ben bunu niye şey
ediyorum? Anayasa Mahkemesine nasıl olsa gidecek. Bu yönüyle de, İç
Tüzükün bu yönüyle de
Burada çok yapılan hata var. Bunun düzeltilmesi
gerekir.
Ayrıca da
sayın milletvekilleri, şimdi, bugüne kadar hep AKPliler, buraya
çıktığımız zaman, işte buradan hakaret ediyorlar,
söz atıyorlar, tehdit ediyorlar. Bugün yeni bir şeyle karşı
karşıya kaldık. Güya benim elli, altmış dairem
varmış, iş hanım varmış, ondan sonra hayalî
ihracatçıların avukatlığını
yapmışım.
Peki, sayın
milletvekilleri, yani böyle bir şey olur mu? Vergilerimi
ödemiyormuşum. İşte Kemal Bey burada, kendisi herhâlde Maliye
Bakanıyken kendi bürokratlarına da -ben en fazla onu tenkit
ettiğime göre- gerekli talimatı vermiştir, Bu Kamer Gençin
neyi var neyi yok araştırın. demiştir.
Şimdi, böyle
şeylere ne var. Benim dairem varsa, elli, altmış dairem,
çıkarırsın burada dersin ki Arkadaş, şurada şu
şu daireler var. söylersin. İş hanım varsa söyle. Neredeyse
söylersin. Benim bir defa avukatlık ruhsatım yok. Ben nasıl
hayalî ihracatçıların avukatlığını
yapacağım? Ha, şimdi, ben sizin yaptığınız
soygunlara, suistimallere isim veriyorum size. İşte İstanbul
Belediyesinde yapılan soygunları söylüyorum, TOKİde yapılan
soygunları söylüyorum, İstanbul Belediyesinde o imar
yolsuzluklarını söylüyorum, işte Tayyip Beyin gidip de Halk
Bankasıyla, Vakıflar Bankasından aldığı usulsüz
750 milyon dolar krediyi söylüyorum. Her gün uçaklara haksız olarak,
işte, Abdullah Beyle Tayyip Beyin yandaşlarını uçaklara
doldurup getirip ne paralar harcandığı, ne kadar
şeylerinden aldığını biliyorum, işte ne hediyeler
aldığını söylüyorum. Bunlar açık şeyler.
Şimdi, bunlara açıkça cevap vereceğinize beni tehdit etmeye
kalkıyorsunuz. Ya ben korkmam arkadaşlar, bunu bilesiniz. Bir defa
bende korku yok tamam mı, korku yok.
AHMET YENİ
(Samsun) Yalan konuşuyorsun, yalan!
KAMER GENÇ
(Devamla) Benimle ilgili bir şeyiniz varsa bakın, bütün
teşkilat sizin elinizde, maliye sizin elinizde, her şey sizin
elinizde, dersiniz, getirirsiniz Kardeşim, bak bu Türkiyede
İşte incelersiniz, ne çıkarsa çıkar. Yani iftira
atayım da çamur kalsın meselesi değil. Bakın, mesela
Mustafa Elitaş, işte bundan bir süre önce Tayyip Beyin bir gezisine
katılmak için gidiyor, 2.900 dolar para veriyor. Niye
katıldığını ben de anlamıyorum yani. İlle
ben de sizin yanınızda bulunayım, iş adamlarıyla
şey edeyim. Birtakım insanlarla ilgili bende şey var da
değerli arkadaşlarım, biz burada bir hizmet yapıyoruz. Niye
hizmeti yapıyoruz? Bu memleket bizim diyoruz. Şimdi, bu saate kadar
burada kalmışız, 400 milletvekili var, saat gelmiş ikiye,
her gün buralardayız, Türkiyenin hangi meselesini hallediyoruz
arkadaşlar? Allahı severseniz yani söyleyin. Türkiyenin hangi
meselesini şey ediyoruz? İşsizin işsizlik çaresini mi
hallediyoruz? Yoksulun yoksulluk meselesini mi hallediyoruz? Ne imiş?
Tayyip Bey talimat vermiş. İlle ben diktatör olacağım.
diyor, Yargıyı kaldıracağım ama bu yargı da bana
bağlı olacak çünkü bu yargı benim ciğerimi kanatıyor.
diyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET YENİ
(Samsun) Yalan konuşuyorsun, yalan! Sen hep yalan konuşuyorsun!
BAŞKAN
Sayın Genç, size de ilave bir dakika süre veriyorum, lütfen
tamamlayın efendim.
KAMER GENÇ
(Devamla) Tayyip Bey, şimdi bu yargı senin ciğerini niye
kanatıyor? Yani bu senin yaptığın keyfî, bu ülkeyi yok etme
yolundaki tesis ettiğiniz keyfî işlemler,
yaptığınız ihalelerdeki yapılan soygunlar
Bunları eğer idari yargı hukuka bağlı kalıyorsa
ve bunları iptal ediyorsa senin ciğerin niye kanıyor
kardeşim? Bir onu söyle de biz de anlayalım. Senin ciğerin niye
kanıyor? Yani bunu bir söyle de onu şey edelim. Onun için, bunun bir
anlamı yok. Bu halk da bizi dinliyor.
AHMET YENİ
(Samsun) Hep yalan konuşuyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Yani, burada tamamen insanları, burada göz boyama, gündem
değiştirme... Ekonomi çökmüş...
FAZLI
ERDOĞAN (Zonguldak) Maddeyle ilgili ne...
KAMER GENÇ
(Devamla) Söyledim ya maddenin ne anlama... Zaten ne anlarsınız ki
siz! Ondan sonra maddeyle ilgili her şeyi de söyledim.
Dolayısıyla vatandaşı kandırıyorsunuz. Bu
vatandaş görecek. Benim gördüğüm kadarıyla bu iş gidecek,
Anayasa Mahkemesi bunu durduracak ve ondan sonra siz de gideceksiniz Ya,
bakın, gördünüz mü, işte bizim elimiz kolumuz bağlı. Ey
halk, ben mağdurum, bana oy verin. diyeceksiniz ama bu defa tutmaz bu. Bu
defa bu millet görür sizin ne şeytanlıklar peşinde
koştuğunuzu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, ek süre de doldu efendim. Ek süreniz de doldu.
Teşekkür
ederiz.
Sayın
milletvekilleri, birlikte işleme aldığım iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 497 sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 22 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz
ve teklif ederiz.
Bengi
Yıldız (Batman) ve arkadaşları
Madde: 22-
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci maddesi
kaldırılmıştır.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sözleşme
hükümlerine uygun olarak yargı birliği
sağlanmıştır.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım önerge ile diğer üç
önerge aynı mahiyettedir. Dolayısıyla birlikte işleme
alacağım ve istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim.
Şimdi, ilk
önergeyi ve diğer önergelerin imza sahiplerini okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesiyle
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci
maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Askerî Yüksek
İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama
usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ile hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.
|
|
Necla Arat |
Metin
Arifağaoğlu |
|
|
İstanbul |
Artvin |
Diğer imza
sahipleri:
İkram Dinçer
Van
Yılmaz Tunç
Bartın
Mehmet Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Sayın Arifağaoğlu, buyurun.
Süreniz beş
dakikadır.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Artvin) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 22nci madde için vermiş olduğumuz önerge
üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
2002 seçimleri
öncesinde Sayın Recep Tayyip Erdoğan milletvekili adayı dahi
olamamıştı ancak partisi yüzde 35e yakın oy
almıştı. Yüzde 35e yakın oy alan bir partinin genel
başkanının milletvekili seçilememesini demokrasi
anlayışına sığdıramayan ve örnek bir
davranış sergileyen Sayın Deniz Baykal Bu durumdaki liderlerin
önünü tıkayan Anayasa maddesini getirin, değiştirelim.
demiştir. Böylece, Anayasanın ilgili maddesi de
değiştirilerek Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
milletvekili olmasının önündeki yasal engel
kaldırılmış oldu. Sayın Baykal ve 22nci Dönem
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri demokrasiye inandıkları için
bu değişikliğe destek verdiler. Demokrasiye ve hukukun
üstünlüğüne inanmak söylemle değil, eylemle olur.
25 Ekim 2002 günü
Seçim Arenası programında dokunulmazlık
zırhının kaldırılması sözü verildi mi? Verildi.
Sayın Başbakan, bir yıl değil sekiz yıl geçti,
neredesiniz? Anayasa Değişikliği Teklifinde milletvekili
dokunulmazlığını ilgilendiren 83üncü madde neden yok?
iktidar olmanızın rehavetiyle, verilen sözleri unuttunuz, ancak bu
millet 25 Ekim 2002 tarihini unutmadı, unutmayacak. Sizleri iktidara
taşıyan bu aziz millet, iktidardan
uzaklaştırmasını da bilecektir. İçi ve içeriği
boş olan demokratik açılım söylemiyle ve Habur hukukuyla
demokrat olunamaz, hukukun üstünlüğü de sağlanamaz.
Değerli
milletvekilleri, birçok milletvekili hakkında, biliyorsunuz, fezleke var,
dosya açılmış. Cumhuriyet savcılarının
iddiaları var. Bu iddialar doğru mu, değil mi? İlgili
milletvekilleri mahkeme huzuruna çıksa, iddialar karşısında
kendini savunsa daha iyi olmaz mı? Dokunulmazlıkları
kaldırırsak Parlamentoya olan güven çoğalmaz mı?
Milletvekillerini bu ayrıcalıklı durumdan kurtarsak daha güzel
olmaz mı? Milletvekilleri mahkeme huzuruna çıksın, orada
aklanabiliyorsa aklansın. Fezleke sahibi milletvekilleri, özellikle AKP
milletvekilleri, sizler mahkemede aklanabilirseniz, işte o zaman AK
PARTİ olursunuz. Şu anda isminiz AK PARTİ diye sütten
çıkmış ak parti değilsiniz.
Anayasa
değişikliği çok önemlidir, sıradan bir kanun
değişikliği değildir. Anayasa değişikliklerinde
toplumsal mutabakat esas olmalıdır. Anayasa
değişikliği çoğunlukçu değil, çoğulcu bir
anlayışla, geniş katılımlı bir toplumsal
uzlaşmayla gerçekleştirilmelidir. Anayasa, toplumsal mutabakat
sözleşmesidir. Hazırlanan Anayasa değişikliğinde ana
muhalefet ve muhalefet partileri yoktur. Sivil toplum örgütleri, üniversiteler,
yüksek yargı organları, Barolar Birliği yoktur.
Tartışma ve uzlaşma yolu aranmamıştır. Bu Anayasa
değişikliği dayatma bir metindir, sivil anayasa metni olarak
kabul edilemez. Toplumsal mutabakata ulaşmak diye bir niyetiniz
olmamıştır. Sizlerin gayesi yargıyı
kuşatmaktır. Yürütme elinizde, çoğunluğunuz da var, yasama
da elinizde. Kuvvetler ayrılığı ilkesinde
bağımsız yargı bulunmaktadır. Bu düzenlemelerle oraya
da el attınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Arifağaoğlu, size de ek bir dakika süre veriyorum. Lütfen
konuşmanızı tamamlayın efendim.
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Devamla) Bağımsız
yargıyı bağımlı hâle getireceksiniz, bunun adına
da sivil anayasa diyeceksiniz. Bu millet bir kişinin otoriter
yapısını kabul etmez, AK PARTİ anayasasına evet demez.
Toplumsal mutabakatın olmadığı Anayasa
değişikliğine bu millet rıza göstermez. Bu, milletin
anayasası değildir. Bu gidiş, iyi gidiş değildir.
Cumhuriyet tarihinde ilk defa, yüzlerce değil, binlerce dinleme, izleme ve
fişleme olayı yaşanmıştır. Hiçbir demokratik
ülkede böyle durumlarla karşılaşmak mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, bu önergemiz ortak önerge, zannedersem beş önergemiz var,
sadece biz bu önergeye bir harf ekliyoruz ve o harf de
Tarafsızlığı bu önergeye sokmak yani askerî yüksek idare
mahkemeleri bağımsız olacak, tarafsız olacak ve hâkim
teminatı altında olacak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
METİN
ARİFAĞAOĞLU (Devamla) Önergemize destek vereceğinizi umut
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Arifağaoğlu, teşekkür ederim.
Birlikte
işleme aldığım önerge sahiplerinden Sayın Dinçer
konuşacak mısınız, gerekçe mi?
İKRAM
DİNÇER (Van) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Sayın Tunç?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Sayın Helvacıoğlu?
M. YILMAZ
HELVACIOĞLU (Siirt) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Müşterek gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Askeri Yüksek
İdare Mahkemesinin çalışma usullerinin mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ile hakimlik teminatı esaslarına göre düzenlenmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birlikte işleme aldığım
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, 22nci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddenin
oylaması gizli oylama şeklinde yapılacaktır.
Tekrar
milletvekili arkadaşlarıma hatırlatıyorum: Kâtip üyelerce
sizlere verilecek olan pullardan beyaz olanı kabul,
kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser
oyu ifade etmektedir. İsmi okunmayan milletvekiline pul ve zarf
verilmeyecektir. İlgili arkadaşların dikkatini bir kez daha
çekiyorum.
Gizli oylamaya
Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar
toplandı)
BAŞKAN Oy
kullanmayan sayın milletvekili arkadaşımız kaldı
mı? Yok.
Oy kullanma
işlemi tamamlanmıştır.
Oy
kutularını kaldırıyoruz.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 22nci maddesinin gizli
oylama sonucu:
Oy sayısı : 407
Kabul : 335
Ret : 70
Çekimser : 1
Boş : 1
Geçersiz : -
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
|
Murat Özkan |
Bayram Özçelik |
|
|
Giresun |
Burdur |
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince kanun tasarı ve
teklifleriyle komisyondan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 27 Nisan 2010 Salı günü (bugün) saat 15.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 02.58