DÖNEM: 23 CİLT: 68 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
96ncı Birleşim
27 Nisan 2010 Salı
(Bu Tutanak Dergisinde yer
alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde
belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) TEZKERELER
1.- İsviçre Kantonlar
Meclisi Başkanı Erika Forster-Vannini ve beraberindeki heyetin
ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1179)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut ve 21 milletvekilinin, taklit mal üretimi ve
satışı sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/696)
2.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut ve 21 milletvekilinin, Türk Telekomun özelleştirilmesi
sonrasında çalışanların yaşadıkları
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/697)
3.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Kuzey Anadolu fay hattındaki
illerin deprem riskinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/698)
C) Önergeler
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, (2/460) esas numaralı Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/205)
V. - ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU
ÖNERİLERİ
1.- (10/96) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 27/4/2010 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
2.- (10/688) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 27/4/2010 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VI. - AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Vahap
Seçerin, MHP grup önerisine ilişkin açıklaması
2.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlının, MHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
3.- Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüzün, MHP grup önerisine ilişkin açıklaması
4.- Erzurum Milletvekili Zeki
Ertugayın, MHP grup önerisine ilişkin açıklaması
5.- Karaman Milletvekili Mevlüt
Akgünün, MHP grup önerisine ilişkin açıklaması
6.- Muş Milletvekili M.
Nuri Yamanın, MHP grup önerisine ilişkin açıklaması
7.- Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın, MHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
8.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinayın,
konuşmasındaki, 2005 yılında kendisinin vermiş
olduğu bir önergeyle Bankacılık Yasasında bir
değişiklik olduğu yönündeki ifadelerine ilişkin
açıklaması
9.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, CHP grup önerisine ilişkin açıklaması
10.- Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüzün, CHP grup önerisine ilişkin açıklaması
11.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlının, CHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
12.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, CHP grup önerisine ilişkin açıklaması
13.- Ankara Milletvekili
Zekeriya Akıncının, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, konuşmasındaki, 12 Eylül mağduru
olup da buradaki oylamalarda oy kullanmayacak olanları, bir anlamda
vicdansızlıkla suçlayan ifadelerine ilişkin açıklaması
14.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, Anayasa Komisyonu
Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun,
konuşmasındaki Anlamıyorum, siz niçin oy
kullanmıyorsunuz? ifadelerine ilişkin açıklaması
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321)
3.- Milletlerarası Para
Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek
Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.- Kooperatifler Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı:
496)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497)
VIII. -
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçlinin, Bursa Milletvekili Ali Koyuncunun,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, Anayasa Komisyonu Başkanı ve İstanbul
Milletvekili Burhan Kuzunun, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Anayasa Komisyonu
Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun, Konya
Milletvekili Atilla Kartın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.05te açılarak altı oturum yaptı.
Birinci Oturum
Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlu, Ermenistan ile ilişkilerin
normalleştirilmesi ve Güney Kafkasyadaki gelişmeler konusunda gündem
dışı bir açıklamada bulundu; Batman Milletvekili Bengi Yıldız,
Bursa Milletvekili Onur Öymen, Ankara Milletvekili Ahmet Deniz
Bölükbaşı, Çankırı Milletvekili Suat
Kınıklıoğlu grupları adına, Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı şahsı adına, aynı konuda
görüşlerini belirttiler.
Bursa
Milletvekili Onur Öymen, Çankırı Milletvekili Suat
Kınıklıoğlunun, konuşmasında, kendisinin de
bulunduğu Frankfurttaki bir konuşmadan bahsederek hakkında sarf
ettiği bir kısım ifadelere;
Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak,
Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmaz,
Afyonkarahisar
Milletvekili Abdülkadir Akcan,
Niğde
Milletvekili Mümin İnan,
Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü,
İstanbul
Milletvekili Birgen Keleş,
Muğla
Milletvekili Mehmet Nil Hıdır,
Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlunun gündem dışı
açıklamasına;
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlu, gündem dışı
açıklamasından sonra yapılan konuşma ve açıklamalara
cevap verdi.
Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, şoför
esnafının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/693),
Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 21 milletvekilinin, çiftçilerin sulamada
kullandıkları elektrik borçları ile aylık fatura
uygulamasının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi (10/694),
Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, TSKdaki intihar
olaylarının araştırılması (10/695),
Amacıyla
birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan (10/108, 10/295) esas
numaralı, sendikal örgütlenme hakkındaki Meclis
araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun
26/4/2010 Pazartesi günkü birleşiminde birlikte yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul
edilmedi.
Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, grubuna,
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
şahsına,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
çalışma yaşamı açısından yaşamsal önemde bir
önerge olduğuna, önergenin reddedilmesini anlamakta güçlük çektiğine
ilişkin bir açıklamada bulundu.
Birleşime
saat 14.06da ara verildi.
Nevzat PAKDİL |
Başkan Vekili |
|
Bayram
ÖZÇELİK Harun
TÜFEKCİ |
Burdur Konya |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
İkinci, Üçüncü, Dördüncü, Beşinci,
Altıncı Oturumlar
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü
sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/761) (S. Sayısı: 458),
4üncü
sırasında bulunan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kooperatifler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporlarının (1/811,
2/633) (S. Sayısı: 496),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
5inci
sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/656) (S. Sayısı: 497)
birinci görüşmesinde 23üncü maddesine kadar kabul edildi.
Anayasa Komisyonu
Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, Konya Milletvekili
Atilla Kartın, şahsına,
Konya
Milletvekili Atilla Kart, Anayasa Komisyonu Başkanı ve İstanbul
Milletvekili Burhan Kuzunun, şahsına,
İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol, Samsun Milletvekili Suat Kılıçın,
grubuna,
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Haluk Koçun, AK PARTİ
Grubu Başkanına,
Mersin Milletvekili Mehmet Zafer Üskül, Samsun Milletvekili
Haluk Koçun, şahsına,
İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın, grubuna,
Mersin Milletvekili Mehmet Zafer Üskül, Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibekin, şahsına,
Sataşması nedeniyle birer konuşma
yaptılar.
Giresun Milletvekilleri:
Eşref Karaibrahim,
Nurettin Canikli,
H. Hasan Sönmez,
Murat Özkan,
Ali Temür,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır,
Giresun ili Dereli ilçesi Tamdere mevkisinde teröristlerce
yola döşenen mayının uzaktan kumandayla
patlatılmasıyla şehit olan astsubaya Allahtan rahmet,
yakınlarına ve Türk milletine başsağlığı,
yaralı 2 ere acil şifalar dileyen birer açıklamada bulundular.
Milletvekili olmadığı için cevap verme
imkânına sahip olmayan kişiler hakkında Genel Kurulda
eleştiride bulunmanın doğru olup olmadığı ve iktidar
partisi milletvekillerine bu konuda müsamahalı davranılıp
davranılmadığı konusunda açılan usul
tartışması sonucunda, Oturum Başkanı, tutumunu
değiştirecek bir husus olmadığını
açıkladı.
Mersin Milletvekili Kadir Uralın, Genel Kurulun
25/4/2010 tarihli 94üncü Birleşiminde söylediği bazı sözlerini
geri aldığına, geçen birleşim tutanağında yer
alan bu beyanlarının düzeltilmesini istediğine ilişkin
önergesi okundu; beyanının tutanaklara geçtiği
açıklandı.
27 Nisan 2010 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşime 02.58de son verildi.
Mehmet Ali ŞAHİN |
Başkan |
Bayram ÖZÇELİK Harun
TÜFEKCİ |
Burdur Konya |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
|
Fatih METİN Yusuf
COŞKUN |
Bolu Bingöl |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
No.: 131
II.- GELEN KÂĞITLAR
27 Nisan 2010 Salı
Tasarı
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Kalkınma İşbirliği ve TİKA Kosova Program Koordinasyon
Ofisinin Statüsüne İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/846) (Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21.04.2010)
Teklifler
1.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/675) (Adalet;
İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31.03.2010)
2.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın; Elektronik Haberleşme
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/676) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.04.2010)
3.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın; Adli Personel ile
Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile
492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/677) (Adalet ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.04.2010)
Rapor
1.- Askeri
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı; Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Askeri
Öğrencilerden Başarı Gösteremeyenler Hakkında Kanun, Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, Harp Okulları Kanunu ve Gülhane
Askeri Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı ve Antalya Milletvekili Osman
Kaptanın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/843, 1/433, 2/634,
2/664, 2/665) (S. Sayısı: 501) (Dağıtma
tarihi: 27.4.2010) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 21 Milletvekilinin, taklit mal üretimi ve
satışı sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/696)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.03.2010)
2.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 21 Milletvekilinin, Türk Telekomun
özelleştirilmesi sonrasında çalışanların
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/697)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.03.2010)
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, Kuzey Anadolu Fay
Hattındaki illerin deprem riskinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/698)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.03.2010)
27 Nisan 2010 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96ncı Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.-
İsviçre Kantonlar Meclisi Başkanı Erika Forster-Vannini ve
beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1179)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
İsviçre Kantonlar
Meclisi Başkanı Sayın Erika Forster-Vannini ve beraberindeki
heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 14 Nisan 2010 tarih ve 69 sayılı Kararı ile
uygun bulunmuştur.
Sözkonusu heyetin ülkemizi
ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 7. Maddesi
gereğince Genel Kurul'un bilgilerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, önergeleri ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 21 milletvekilinin, taklit mal üretimi ve
satışı sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/696)
09/03/2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Markaların
Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamede değişiklik
yapılmasına dair 5833 sayılı Kanunun 28 Ocak 2009'da
yürürlüğe girmesine rağmen taklit mal üretimi ve satışının
engellenememesi ve ekonomik boyutunun giderek artmasının nedenlerinin
araştırılarak tespit edilmesi ve bunların çözümü
amacıyla Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğün
104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Yılmaz Tankut (Adana)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
4) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
5) Hüseyin Yıldız (Antalya)
6) Ahmet Orhan (Manisa)
7) Behiç Çelik (Mersin)
8) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
9) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
10) Mümin İnan (Niğde)
11) Rıdvan Yalçın (Ordu)
12) Cemaleddin Uslu (Edirne)
13) Reşat Doğru (Tokat)
14) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
15) Şenol Bal (İzmir)
16) Osman Durmuş (Kırıkkale)
17) Hasan Özdemir (Gaziantep)
18) Muharrem Varlı (Adana)
19) Süleyman Latif
Yunusoğlu (Trabzon)
20) Ahmet Bukan (Çankırı)
21) Recep Taner (Aydın)
22) Beytullah Asil (Eskişehir)
Gerekçe:
5833 sayılı
"Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" Resmi Gazetenin 28
Ocak 2009 tarihli 27124 sayısında yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir.
Marka sahibinin izni
olmaksızın, markayı veya ayırt edilmeyecek derecede
benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markanın taklit
edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla
kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak,
dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına
çıkarmak veya bu amaçlar için gümrük bölgesine yerleştirmek, gümrükçe
onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutmak veya ticari
amaçla elde bulundurmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla
verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü
kişilere devretmek "marka hakkına" tecavüz
sayılacağı söz konusu kanunda belirtilmiştir.
Başkasına ait marka
hakkını iktibas (ödünç alma) veya iltibasla (taklit), tecavüz ederek
mal veya hizmet üreten, satışa sunan, satan kişi 1 yıldan 3
yıla kadar hapis ve yüksek miktarlara denk gelen adli para cezasına
çarptırılacağı kanunda belirlenmiş olmasına
rağmen bu taklit ürünlerin her yerde rahatlıkla satılabilmesini
anlamak mümkün değildir.
Türkiye'nin üç milyar
dolarlık cirosuyla Çin'den sonra dünyanın ikinci büyük taklit ürün
pazarı haline geldiği ve Ankara Ticaret Odası'nın (ATO)
raporuna göre "taklit" ürünler cenneti olan Türkiye'de tüketicilerin
yüzde 58'inin taklit ürün satın aldığı belirtilmiştir.
Taklit ürün pazarının başkenti İstanbul olurken,
turistlerin de taklit ürün satılan yerlere rağbet gösterdiği ve
sahtekârların iç piyasanın yanı sıra komşu ülkelere de
taklit ürün ihraç ettiği belirtilmektedir.
Rapora göre,
sahteciliğin Türkiye ekonomisinde yaklaşık on iki milyar
liralık üretim kaybına, altı milyar altı yüz milyon
liralık vergi kaybına ve altmış bin kişilik de
istihdam kaybına yol açtığı belirtilmektedir. Aynı
rapora göre, tüketicilerin yüzde 31'inin sahte malları işportadan,
yüzde 22'sinin semt pazarlarından, yüzde 16'sının da sosyete
pazarlarından satın aldıklarına dikkati çekilmekte ve bu
konuda belediyelere büyük iş düştüğü, belediyelerin işporta
ve sosyete pazarları ile yeterince mücadele etse sahteciliğe büyük
bir darbe vurulmuş olacağı belirtilmektedir.
Ayrıca bu taklit
ürünlerin çok büyük kısmının yurt dışından
gayriresmî yollarla kaçak olarak yurda sokulmasından dolayı gümrük
teşkilatına da bu konuda büyük sorumluluk düşmektedir. Gerçek
dışı ürün beyanları ile yurda sokulan taklit ürünler
gümrüklerde yeterli kontroller yapılmadığı için
rahatlıkla ülkemize sokulmakta ve bu sahtekârlığa alet
olunmaktadır.
Türkiye'nin korsan ürün
cenneti olduğunu öne süren bir yabancı dergide, "Türkiye'nin de
marka korsanlığı konusunda Çin'den aşağı
kalır tarafı yok" derken, "İstanbul'un taşı
toprağı altın mı değil mi bilinmez ama tam bir korsan
ürün cenneti olduğu tartışma götürmez bir gerçek"
ifadelerinin kullanılması ülkemizin haksız yere
eleştirilmesine neden olmaktadır.
Netice olarak;
Yukarıda
anlatılmaya çalışılan gerçekler çerçevesinde;
Markaların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamede
değişiklik yapılmasına dair 5833 sayılı Kanunun
28 Ocak 2009'da yürürlüğe girmesine rağmen taklit mal üretimi ve
satışının engellenememesi ve ekonomik boyutunun giderek
artmasının nedenlerinin araştırılarak tespit edilmesi
ve bunların çözümü amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ederiz.
2.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 21 milletvekilinin, Türk Telekomun
özelleştirilmesi sonrasında çalışanların
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/697)
09/03/2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türk Telekom
özelleştirmesinin sonrasında çalışanların
yaşadıkları sorunların ve sıkıntıların
arttığı bir gerçektir. Bu nedenle Türk Telekom
çalışanların yaşadıkları sorunların
araştırılarak tespit edilmesi ve çözümü amacıyla Anayasanın
98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ederiz.
1) Yılmaz Tankut (Adana)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
5) Faruk Bal (Konya)
6) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
7) Cemaleddin Uslu (Edirne)
8) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
9) Behiç Çelik (Mersin)
10) Ahmet Orhan (Manisa)
11) Necati Özensoy (Bursa)
12) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
13) Osman Ertuğrul (Aksaray)
14) Hüseyin Yıldız (Antalya)
15) Muharrem Varlı (Adana)
16) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
17) Reşat Doğru (Tokat)
18) Mümin İnan (Niğde)
19) Rıdvan Yalçın (Ordu)
20) Osman Durmuş (Kırıkkale)
21) Şenol Bal (İzmir)
22) Hasan Özdemir (Gaziantep)
Gerekçe:
Türkiye'nin devlet
kuruluşlarını özelleştirme çabalarının önemli bir
simgesi haline gelen Türk Telekom'un %55 hissesi 6.550.000.000 USD'ye
işletmenin 2-3 yıllık kârı
karşılığı yabancı bir şirkete
satılmıştır.
Bir sendikamızın
ifadesi ile "Türkiye'nin yatak odası" olarak
tanımlanabilecek olan böylesine stratejik bir kurumun yabancı Telekom
şirketine satılması son derece yanlış olmuştur.
19.000.000 aboneye sahip Türk Telekom, dünyanın 13'üncü büyük Telekom
kuruluşudur. Çok büyük stratejik öneme sahip olan ve yıllık
sadece faaliyet kârı 1.500.000.000-2.000.000.000 USD arasında olan
Türk Telekom'un 3 yıllık kârı karşılığı
satılması çok vahim bir durumdur.
Özelleştirmenin ilk defa
gündeme geldiği 1995 yılından bu yana, Türk Telekom personeli sürekli
stres içerisinde yaşamak zorunda bırakılmıştır.
Özelleştikten sonra Türk Telekom'da kalmaya karar verenler mutlu
olmadığı gibi ayrılan ve başka bir kuruma geçenlerde
mutlu olamamışlardır. Mutlu olamamalarının nedenleri
çok olmakla birlikte, çok büyük çoğunluğu uzmanı
olmadığı alanlarda istihdam edilmiş, bilgi birikimlerinden
yararlanılmamış ve önemli bir bölümü bankamatik memuru haline
getirildiği için, işe yaramamanın, aldığı
maaşı hak etmemenin burukluğunu yaşamaktadırlar.
Gittikleri kurumlarda "yabancı" olarak görülmüşler ve
çoğu, kazanılmış haklarını kaybetmişlerdir.
Türk Toplumunun intiharı
günah bilen dini/toplumsal anlayışı nedeniyle, 1995-2009
yılları arasında intihar eden Türk Telekom personelinin
sayısı çok az da olsa, kanser tedavisi gören, kalp krizi geçiren,
psikolojik tedavi gören, davranış bozuklukları sergileyen,
yuvası yıkılan, içinde bulunduğu çaresizlik nedeniyle
nasıl davranacağını bilemeyen Türk Telekom personeli
sayısı az olmadığı gibi bu konuda bir istatistik veya
araştırma yapılmamıştır.
Telekom'a
dışarıdan gelen Telekom'u tanımayan yöneticilerin Telekom
çalışanlarını hor görmeleri, geçmişten siyasi hesap
sormak adına denetim mekanizmasının personeli doğrayan bir
kıyma makinesi gibi kullanılması, dün ayrılmaması için
yalvarılan personelin bugün kapı dışına
konulması, verilen sözlerin yerine getirilmemesi gibi yüzlerce ilave stres
nedenine rağmen, Türk Telekom çalışanları France Telecom
personeli gibi intihar etmediyse, bunda Türk Telekom
çalışanının içinde yaşadığı toplumun
intiharı günah bilen ahlaki yapısının önemli payı
vardır.
Özelleştirilen
kurumların, konusunda uzman çalışanlarının
uzmanlık sahalarıyla ilgisiz konularda istihdam edilmesi
(Örneğin, Türkiye'nin en iyi elektronik mühendislerine ampul
stoklarının takip ettirilmesi, araç takip kartları
tutturulması, doktorasını yapmış personelin arşiv
memuru olarak görevlendirilmesi, Türkiye'nin en vasıflı insan
kaynakları uzmanlarının memurların kart basıp basmadığını
kontrolle görevlendirilmesi, Muhasebe Biriminde üst düzey yönetici olarak görev
yapmış kişilere yemekhane fişi sattırılması,
çok önemli pazarlama projelerinde görev almış kişilerin fotokopi
memuru olarak görevlendirilmesi) veya özelleştirilen kurumlardan gelen personelin
büyük çoğunluğuna hiç iş verilmeyerek bankamatik memuru
olmalarına göz yumulması hatta teşvik edilmesi,
kısacası bilginin, tecrübenin, yeteneğin, birikimin yok
sayılması, beyin gücü israfından da öte, bilgiye, eğitime
ve yeteneğe saygısızlıktır.
Tüm bu hatalı
uygulamaların yarattığı manzara şu olmaktadır:
Elinde yağ, şeker, un olduğu halde helva yapamayan bir kamu
yapılanması. Bilgilerinden, birikimlerinden, deneyimlerinden
yaralanılamayan, yıllarca çalıştıkları kurumdan
ayrılmak zorunda bırakılmış, kırgın, küskün,
isteksiz on binlerce özelleştirme mağduru, nakledildikleri kurumlarda
bozulan iş barışı, mutsuz kamu görevlileri ve bunların
sonucunda daha da bozulan kamu çarkı.
Netice olarak;
Yukarıda
anlatılmaya çalışılan gerçekler çerçevesinde; Türk Telekom
özelleştirmesinin sonrasında çalışanların yaşadıkları
sorunların araştırılarak tespit edilmesi ve çözümü
amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve
talep ederiz.
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Kuzey Anadolu fay
hattındaki illerin deprem riskinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/698)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kuzey Anadolu Fay Hattı
üzerinde bulunan illerin, oluşabilecek bir depreme karşı
hazırlıklı olup olmadığının belirlenmesi
amacıyla, Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105 maddeleri
gereğince Meclis Araştırması yapılmasını arz
ederiz.
1. Reşat Doğru (Tokat)
2. Mehmet Şandır (Mersin)
3. Cumali Durmuş (Kocaeli)
4. Mithat Melen (İstanbul)
5. Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
6. Yılmaz Tankut (Adana)
7. Alim Işık (Kütahya)
8. Hüseyin Yıldız (Antalya)
9. Cemaleddin Uslu (Edirne)
10. Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
11. Ahmet Deniz
Bölükbaşı (Ankara)
12. Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
13. Sabahattin
Çakmakoğlu (Kayseri)
14. Hasan Çalış (Karaman)
15. Akif Akkuş (Mersin)
16. Osman Durmuş (Kırıkkale)
17. Hakan Coşkun (Osmaniye)
18. Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
19. Ahmet Bukan (Çankırı)
20. Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
21. Kadir Ural (Mersin)
Gerekçe:
İnsan faktörü olmadan
üretim, altyapı, ulaşım ve haberleşme gibi genel
hayatın zorunlu vasıtalarının akışını
bozacak şekilde aniden ve belirli bir süre içerisinde meydana gelen
doğal yer ve hava hareketine doğal afet diyoruz.
Hepimizin bildiği gibi
doğal afetlerin bir kısmı önceden bilinmekle birlikte
çeşitli tedbirler alınıp vereceği zarar engellenmekte veya
en aza indirilmektedir. Ancak bazılarının ne zaman
olacağı önceden bilinmemekle birlikte şiddeti ve etkisi
hesaplanamamaktadır. Bunun en iyi örneği ise depremdir.
Depremler saniyelerle
hesaplanacak kadar kısa sürüp verdiği zarar çok büyük
olmaktadır. Asıl zarar veren deprem ana şok denilen depremdir.
Yıkıcı özelliği olan bir depremdir. Ana şoktan önce
hafif şiddetinde öncü bir deprem olur. Bu depremin yıkıcı
özelliği yoktur. Ana şoktan sonra meydana gelen deprem ise artçı
deprem olup yıkıcı özelliği olabilir.
Meydana gelen bu depremlerde
insanlar çeşitli şekilde zarar görebilirler. İnsanlar üzerinde
şok etkisi yapar. Sakatlıklara, bulaşıcı ve
salgın hastalıklar ile psikolojik bozuklukların
çıkmasına sebep olur. Ülkenin çok büyük ekonomik kayıplar
vermesine neden olur.
Kuzey Anadolu Fay Hattı
ülkemizin en büyük fay hattıdır. Van Gölü'nden başlayıp
Marmara Denizi'ne kadar uzanır. Genel olarak İzmit, Adapazarı,
Bolu, Gerede, Çerkeş, Erbaa, Lâdik, Erzincan ve Varto gibi yoğun
yerleşim alanlarından geçer. Bu fay üzerinde geçmişte büyük
depremler meydana gelmiştir.
Erzincan ve çevresinde son
bin yılda meydana gelen 17 yıkıcı depremin 5'inde bu
Erzincan yerle bir olmuş ve hayatını kaybedenlerin
sayısı 150.000'i geçmiştir. Buna rağmen benzer hatalar
tekrarlanmış, aynı yerlerde yanlış yapılanma
devam etmiştir.
Hele hepimizin
hatırladığı ve unutamadığı 17 Ağustos
İzmit ve 12 Kasım 1999 Düzce depremi binlerce can kaybına,
binlerce vatandaşımızın sakat kalmasına neden
olmuş, hâlen psikolojik travmayı atlatamamış binlerce aile
ve trilyonlarca mal kaybı ile çok ciddi ve üzüntü verici sonuçlar
doğurmuştur.
Bu depremler sade, ülkemizde
olmuyor diğer dünya ülkelerinde de olmaktadır. Düşündürücü
yanı, bu çok büyük depremlerde bizim ülkemizdeki kadar can ve mal
kaybı olmamasıdır, bunun başlıca nedeni de, daha
önceki depremlerinden ders almaları ve gereken tedbirleri ciddi bir
şekil de almalarıdır.
Türkiye
topraklarının % 96'sı deprem tehlikesiyle karşı
karşıyadır. Nüfusumuzun % 98'i deprem riski
altındadır. Büyük sanayi merkezlerinin % 98'i barajların %
92,5'i deprem bölgesindedir.
Bizlerin bu gerçekleri göz
önünde bulundurarak, teknik ve teorik olarak deprem riskine karşı
önceden hazır bulunmamız gerekmektedir.
Karadeniz Bölgesindeki bu fay
hattı üzerindeki il ve ilçelerdeki başta resmî binalar olmak üzere
bütün binaların deprem yönünden incelenmesi ve gerekli tedbirlerin
alınması gerekmektedir. Özellikle bazı yerleşim bölgelerinde
itfaiye ve kurtarma araçları çok katlı binaların altında
görev yapmaktadır. Olası bir depremde bina yıkılırsa
bütün araçlar enkaz altında kalabilir. Bu gibi durumlar tespit edilerek
araçların kullanılabilmesi için gerekli yollar aranmalıdır.
Araştırma önergemiz
bu amaçla hazırlanmıştır.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
V.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/96)
esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 27/4/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
Tarih:
27.04.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu;
27.04.2010 Salı günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince
Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan 10/96
esas numaralı, "Hayvancılık Sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla" Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105.
Maddeleri Gereğince Meclis Araştırması önergesinin
görüşmelerinin Genel Kurulun 27.04.2010 Salı günlü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi üzerinde, lehte Abdülkadir Akcan, Afyonkarahisar
Milletvekili.
Sayın Akcan, buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlarken yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Çok önemli bir konuyu
tartışmaya açıyoruz. Asla bunun üzerinden siyaset üretmek gibi
bir derdimiz yok. Ama içinde bulunduğumuz durum, son günlerde yapılan
tartışmalar, et fiyatı üzerinde yapılan
tartışmalar bizi hayvancılığın
sorunlarını masaya yatırmaya hep beraber zorluyor. Eğer bu
sorunun üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi sağlıklı, bilimsel
bir mantıkla gitmezse hiç kimse bu sorunu sağlıklı bir
şekilde ele alamaz.
Değerli milletvekilleri,
ortaya çıkartılan et fiyatlarındaki artış asla
spekülatif boyutlu bir artış değildir. Nitekim, Rekabet Kurulu
da bunu doğrulamaktadır. Ortada spekülasyona dayalı bir fiyat
oluşumu söz konusu asla değildir.
Et fiyatları nasıl
oluşuyor? Et fiyatlarının oluşmasında girdiler önemli.
Bugün sabahleyin haberlerde izledik, dinledik. Dünya Bankası, Türkiyeyi,
dünyada en çevreci ülke ilan etti. Niçin? Akaryakıt fiyatları en üst
seviyede olduğu için kullanamaz hâle geldiğinden çevreye zararı
en az ülke hâlinde olduğunu ilan etti. Eh madem, güzel, sera gazı
etkisini hayvansal üretim üçte 1 boyutunda etkiliyor; eğer
amacımız hayvancılığı yok ederek sera gazı
etkisini ortadan kaldırmak suretiyle en güzel, en yüksek, en iyi çevreci
ülke ilan ettirmekse kendimizi, doğru yoldayız,
hayvancılığı bitirme noktasına geldik.
Değerli milletvekilleri,
temel girdi yem. Yem, 2002 yılında
Değerli milletvekilleri,
et ithalatını biz 1990 öncesi seyrettik. Bu filmi bir defa seyrettik.
1985li, 87li yıllarda ithal edilen etin yüzünden
hayvancılığımız çöktü, 1995li yıllara doğru
yeni yeni toparlanmaya başladı. 1993 yılında 0 faizli
krediler verildi yine doğrultulamadı
hayvancılığın beli. Bu nedenle iyi düşünmemiz,
doğru düşünmemiz lazım.
Değerli milletvekilleri,
et ve balık kurumları özelleştirmeden önce piyasa regülatörü et
ve balık kurumlarıydı. Hükûmet, doğru bir iş yaparak,
en sona kalmış, özelleştirme sürecine sokulup en sona
kalmış Et ve Balık Kurumu kombinalarını
özelleştirme dışında bıraktı, tekrar Tarım
Bakanlığına bağladı. Niçin? Doğu ve
Güneydoğu Bölgesinde kalmıştı bunlar. Doğu ve
Güneydoğu Bölgesindeki hayvancılığı desteklemek için,
orada sözleşmeli besicilik yapmak için Et ve Balık Kurumunu bir
tampon görev yükleyerek kullanmak istedi; doğru.
Şimdi, burada
oluşacak fiyatı kim talimat vererek oluşturur? Serbest piyasa
ekonomisi şartlarında oluşmaz. Hükûmetin talimatıyla
buradaki fiyatlar oluşur. Müsaade ederseniz, ben size 2009
yılında Et ve Balık Kurumunun fiyatlarını Genel Kurula
arz etmek istiyorum, bu, Et ve Balık Kurumunun kayıtlarından
alınmış tablodur: 2009 yılında
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin ana gündemi Anayasa değişikliği.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi, Anayasa
değişikliğiyle beraber 498 sıra sayılı Kanun
Tasarısını görüşmeyi de Genel Kurula getirdi. Nedir bu?
Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem
Kanunu Tasarısı. Niçin alelacele oldu? Çünkü Avrupa Birliği
görüşmelerinden sorumlu Sayın Devlet Bakanı Egemen
Bağış, haziran ayında 12nci faslın
açılmasını hedeflediklerini söyledi. 12nci faslın
açılması toplam Avrupa Birliği müktesebatının dörtte
1ine tekabül eden Hayvan Sağlığı, Gıda Kontrolü,
Bitki Sağlığı, Yem ve Gıda Kanunu ile ilişkili
müktesebattır. Bu müktesebatın ele alınabilmesi için 12nci
fasılda, mutlaka, bu kanun tasarısının geçmesi lazım.
Tamam, faslı açtık, kapatmak için ne lazım? Şartların,
Avrupa Birliğince evet denilecek şartlar olması lazım.
Şimdi, geliyorum bunun ön şartına, Avrupa Birliğinin ön
şartına: Avrupa Birliğinin ön şartında, 11nci
faslın açıklamasında biz bunu net olarak görüyoruz. 11inci
fasılla ilgili açıklamanın üçüncü paragrafının son
cümleleri: Türkiye, AB menşeli et, canlı hayvan ve bunlardan
üretilen ürünlerin ithalatına getirilen yasak konusunda ısrar
etmektedir. Bu yasak, tarımsal ürünlere ilişkin ticaret
anlaşması kapsamındaki karşılıklı
yükümlülüklerin ihlali anlamına gelmektedir. Bunu yazan Avrupa
Birliği. Bu yasaklamanın ve ticaretteki diğer teknik engellerin
kaldırılması, bu fasıldaki katılım müzakereleri
bakımından kilit unsur olmaya devam etmektedir.
12nci faslı
açtınız, kapatmadığınız sürece ne anlamı
var? Kapatmanın tek yolu bu engelin kaldırılmasıdır.
Şimdi bu ülkenin insanlarına çok ciddi bir oyun oynanıyor. Nedir
bu oyun? Bir taraftan devlet eliyle fiyatları dört ayda -aralık,
ocak, şubat, mart- yüzde 78 artıracaksınız, Et ve
Balık Kurumu marifetiyle. Bu fiyatlara tüccar ayak uyduracak, ayak
uydurmazsa besici satmayacak
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akcan, konuşmanızı tamamlayın.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) -
besici satmazsa arz darlığı olacak, arz
darlığı olursa vatandaş et yiyemeyecek. Ondan sonra
Sayın Başbakanımız vatan kurtaran aslan pozisyonunda
piyasaya çıkacak Ben vatandaşıma yüksek fiyatla et yedirmem,
çare bulun, ithalatı açın. diyecek.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Bu bir oyun.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) Bu bir oyundur, bu oyuna
Çift taraflı; bir taşla iki
kuş vurmak istiyor Hükûmet. Bu oyuna, Türkiye
hayvancılığının ölümü pahasına
vatandaşımızı, üreticimizi, karnını doyurma
adına tüketicimizi lütfen alet etmeyin değerli milletvekilleri.
Hükûmeti uyarıyoruz, bu
oyunu hiç kimse fark etmedi zannetmesinler. Tekrar söylüyorum, bu oyunun ana
aktörü Et ve Balık Kurumu, talimatı veren Hükûmet. Eğer o
talimatı aşağı doğru çekerse piyasa şakır
şakır durur. Şu anda yok mu sanki Et ve Balık Kurumunda bu
karar, bu talimattan önce ithal yetkisi? Kontrol belgesini vermeyerek biz bu ithalatın
önüne geçiyorduk hükûmetler olarak. Verin kontrol belgesini her türlü
ithalatçı ithalatı yapabilir. Sanki et fiyatlarını
düşürüyormuş gibi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Akcan, ek süreniz doldu, lütfen tamamlayın konuşmanızı.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) Bitiriyorum, selamlıyorum Sayın Başkan.
Sanki vatandaşın
güç durumda oluşunu ortadan kaldırmak amacıyla
alınmış bir tedbir gibi düşünerek bu oyunu tezgâhlanmış
olarak görüyoruz. Lütfen, bu Türk milleti bu tip oyunlara layık
değildir, siyasetimizi doğru kulvarda, doğru yolda yaparak
insanların gönlünü kazanmaya çalışalım diyorum.
Bu önergemize
desteğinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, saygıdeğer grup başkan vekili
arkadaşlarım, şöyle bir usul arkadaşlarımız
tarafından ittihaz edildi: Şimdi bütün milletvekili
arkadaşlarımız, 15-20 kişi birden aynı konuyla ilgili
olarak çok kısa bir söz olarak talep olarak giriyor. Tabii bu defa bu grup
önerisinde çok büyük süre alıyor.
YILMAZ TANKUT (Adana) Çok
önemli değil Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Bana izin
verirseniz şöyle bir şey yapalım: Yani bu takdir
Başkanlığındır. Gruplardan mesela birer arkadaşa
söz verelim, daha fazla, diyelim ki iki dakika verelim konuşsun.
KADİR URAL (Mersin)
Niye Başkanım, niye?
BAŞKAN - Ama böyle, 15
kişiye birden bu konuyla ilgili söz verirsek, bu biraz konunun
dışına çıkar diye düşünüyorum.
Bilgilerinize sunuyorum.
Kendi aranızda
istişare edin, ben değerlendirmemi ona göre yapayım. Oldu mu
efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, üçer kişiden sınırlama
yapın.
KADİR URAL (Mersin)
Başkanım, diğerleri söz veriyor, siz de söz verin, ne olacak!
REŞAT DOĞRU (Tokat)
İkişer dakikadan yirmi dakika yapar.
BAŞKAN - Sayın
Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili; aleyhinde
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çok değerli milletvekili
arkadaşlarım, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi aleyhinde
söz aldım ancak şunu, her zaman olduğu gibi, açıkça ifade
etmek istiyorum: Bu grup önerisinin aleyhinde bir şey söylemek mümkün
değil. Ancak, gelenek hâline geldi. Biraz evvel orada sanki Millî
Piyangodan büyük ikramiye bana çıkmış gibi sevindim. 43
değerli milletvekili arkadaşım aleyhinde söz alabilmek için
aleyhinde önerge verdiler. Ben şanslı kişiydim. Onun için,
kendimi çok şanslı addediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu çok önemli bir konu. Bu konuda daha önce siyasi
partilerimiz bir Meclis araştırmasını istemişti ama
AKPnin oylarıyla bu Meclis araştırma istemi reddedilmişti.
Değerli
arkadaşlarım, fırsat bulabildiğim konuşmalarda, Türk
çiftçisinin çok zor durumda olduğunu, her 10 çiftçiden 9unun
icralık, 1inin hapiste olduğunu söylemiştim ve o
konuşmamda tarımı, hayvancılığı bitirdiniz
demiştim. Yine, o konuşmalarımdan birinde, artık, vatandaşlarımızın
evinde tencerede et değil, dert kaynıyor demiştim ama AKPli
arkadaşlarımız bu sözlerime itiraz etmişti.
Hayvancılık bitti demiştim. Bakın, şimdi yükselen et
fiyatları nedeniyle Sayın Başbakan olaya müdahale ediyor ve et
ithalatına izin veriyor.
Değerli
arkadaşlarım, AKP İktidarında, son altı yılda
dana eti fiyatları yüzde 141,5 artmış, koyun eti fiyatları
yüzde 150 artmış. Bakın, 2003 Ocak ayında -bunlar hep resmî
verilerdir- dana eti 9,02 lira, 2010 Ocak ayında ise 21,21 lira,
şimdi 40 liraya dayanmış durumda. Şimdi müdahale ediyor
Hükûmet et fiyatlarının düşmesi için ve ilgili
Bakanımız da diyor ki: Bu işte rantiye var. Rantiyecileri
engellemek için et ithalatına izin veriyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, Hükûmetin görevi nedir? Hükûmetin görevi rantiyecilere
engel olmaktır. Hükûmetin görevi, et fiyatlarını,
vatandaşın yiyebileceği şekilde et fiyatlarını
ayarlamaktır. Şimdi, bir tarafta sekiz yıldır iktidarda
olacaksınız, et fiyatları artacak, vatandaşın evine et
giremeyecek ama bu işleri çözmekle yükümlü olan Hükûmet ağlayacak ve
suçu başkalarında bulmaya çalışacak.
Değerli
arkadaşlarım, bu konular tartışılırken birkaç
kasap arkadaşla görüştüm. Diyor ki: Vatandaş artık
geliyor, et değil, kemik alıyor. Yoksul vatandaşımız.
O kemiği alıyor, kemiği alırken de bedava almıyor,
parayla alıyor. O kemiği alıyor, evinde kaynatıyor, tirit
yapıp, ekmeğin üstüne döküp, çoluğuna çocuğuna onu
yediriyor.
Değerli
arkadaşlarım, birçok besici şunu söylüyor: Et fiyatları
öylesine yükseldi ki, süt üreten hayvanı kesiyor ve et için piyasaya
sürüyor çünkü et fiyatları çok yükseldi. Şimdi, düşünebiliyor
musunuz, birinci tehlike vatandaşımızın et yiyememesi,
ikinci en büyük tehlike ise yarın bir gün çocuklarımıza içirecek
süt bulamayacağız, en büyük tehlike de bu çünkü süt hayvanları,
artık, et fiyatları yüksek diye kesiliyor. Bu olayın bir yönü.
Değerli
arkadaşlarım, geçtiğimiz aylarda gazetelerimizin birinci
haberleri arasında devlet kurumlarında
vatandaşlarımıza at ve eşek eti yedirildiğine dair
haberleri sıklıkla gördük. Sadece et fiyatlarının yüksek
olması rantiyeye para kazandırmıyor. Artık
vatandaşımıza dana eti yedirmiyoruz,
vatandaşımıza at ve eşek eti yediriyoruz. Bir de başka
tehlikeli olay, kaçak et giriyor. Kaçak etin ne olduğu da belli
değil, denetimi yapılmıyor. Devletin, hükûmetin görevi nedir?
Vatandaşımıza sağlıklı gıda sunmaktadır,
et sunmaktır. Dana eti diye sığır eti yediriyoruz, dana eti
diye eşek eti yediriyoruz, at eti yediriyoruz. Bunun denetlemesini kim
yapıyor? Çünkü bir yerde kâr çok yüksekse kaçak çok yüksektir.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, gerçekten bunlar çok ciddi sorunlardır. Hani köylü
milletin efendisiydi, hani seçim sathı mailine
çıktığımız zaman Benim köylüm milletin efendisi.
diyorduk! İşte, rakamları verdim, köylü bitap düşmüş
durumda, köylü hapiste, köylü icra takibinde.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, başka bir rakam: Türkiye'nin nüfusu
1991den bu yana yüzde 27,5 artarken, kanatlı hayvan hariç, hayvan
varlığı yüzde 36,2 azalıyor. Bu ciddi bir rakam.
Başka bir örnek: Son
yirmi yılda sadece koyun varlığındaki azalmanın ülkeye
getirdiği maliyet 5 milyar doları aşmış. Peki, biz,
tarımla, hayvancılıkla övünen, bu konuda ihracat yapan bir ülke değil miydik değerli
arkadaşlarım? Şimdi, ABDnin
sığırları
geliyor, Avrupa Birliği
ülkelerinin, -
Bakın, değerli
arkadaşlarım, benim yaşımda olan insanlar bilir,
okullarımıza Amerikan çuvalları içinde süt tozu getirildi ve
okullarda sıcak suyla o karıştırılır çocuklara
beslensin diye süt tozları verilirdi.
AHMET ERTÜRK (Aydın)
Marshall yardımı.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Marshall yardımı, 50-60 arası, çok iyi söylediniz.
Hatta böyle küçük
poğaçalar yapılır ve onlar da
dağıtılırdı beslenme diye.
Değerli
arkadaşlarım, bir ülkede hayvancılık biterse, süt üretimi
biterse, yarın bir gün başka ülkelerin mandası olursunuz,
himayesinde olursunuz. Bir söz vardır Allah hiç kimseyi açlıkla
terbiye etmesin. diye. (AK PARTİ sıralarından amin sesleri)
Amin. Eğer, vatandaşı siz açlıkla terbiye etmeye
kalkarsanız, vatandaşın evine giren eti rantiyeye verirseniz çok
ciddi sıkıntılara yol açarsınız değerli
arkadaşlarım.
Bir de değerli arkadaşlarım
MUHARREM VARLI (Adana)
İngiliz Kralının dediği gibi, ekmek bulamıyorlarsa,
pasta yesinler!
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Evet. Bakın Ekmek bulamıyorlar. dediniz.
Bakın çok başka bir
olayı da söyleyeyim. Bu sadece et ithalatı değil. Biliyorsunuz
bir ara kuş gribi dendi, köylerimizdeki çiftçimizin kendi
besleyeceği tavukları bile ateşlerde cayır cayır
yaktırdık. Yaktırmadık mı? Yaktırdık.
Tavukçuluk sektörü, beyaz et sektörü duman oldu. Ne oldu kuş gribi? Gitti,
domuz gribi gibi. Bakın bu domuz gribinde de Sayın Başbakana
yazılı soru sordum önergeyle, Sayın Başbakan soruma
yanıt vermedi. Meclis Başkanına İkaz edin. dedim, yine
vermedi. Ne oldu bu domuz gribi değerli arkadaşlarım? Bu
yetimin, öksüzün, garibin gurebanın, o, hani böyle sıklıkla söylediğimiz
kaynaklar nereye gitti? Hükûmet bunun hesabını sormayacak da,
soruşturmasını yapmayacak da kim yapacak?
Bakın, sadece
hayvancılıkta ithalatta değil, buğday, ayçiçeği, bütün
tarım girdilerinde Amerikan çiftçisini zengin ediyoruz orada, Avrupa Birliğinin
çiftçilerini zengin ediyoruz. Ama kendi çiftçimizi icralık ve hapse
düşer duruma getiriyoruz.
Bakın bir örnek:
Ülkemizin buğday depolarından biri olan Polatlı Ovasında
hâlen 1 milyon dönüm arazinin satılığa
çıkarılmış olması. 1 milyon dönüm! Milletvekili
seçildiğim Eskişehirde de durum aynı, Konyada da durum
aynı arkadaşlar. Çiftçi zor durumda. Tabii ki çiftçi deyince
aklımıza yalnız buğday, arpa, bu tarım ürünleri
geliyor ama işte hayvancılık
Hayvancılığı
mutlaka mutlaka masaya yatırmamız lazım.
En büyük girdi yem.
Gelişmiş ülkelere göre, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik
Devletlerine göre hayvancılıkta yem yüzde 70 oranında. Ama 4
katı girdi var. Tarımda da öyle, mazot fiyatları 3,2ye geldi. Değerli
arkadaşlarım, bu çareyi Hükûmet bulmayacak da kim bulacak? Ben mi
bulacağım? Söylemlerimizden rahatsızlık duyuyorsunuz ama
Hükûmetin görevi ağlamak değil, Hükûmetin görevi ülkenin
sorunlarına çözüm bulmak, vizyon sahibi olmak. Bu halk size, 2002de
gelirken bu söylemlerinizden dolayı sizi siyasi iktidara getirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
İçli, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Bitiriyorum.
Ve 2007de Aman siyasi
istikrar bozulmasın, siyasi istikrar bozulursa ekonomik istikrar bozulur,
bankaya olan kredi borçlarımızı çeviremeyiz. diyen çiftçimiz,
köylümüz, esnafımız, tüccarımız size oy verdi değerli
arkadaşlarım. 2007-2010, üç yıl geçti; iyiye mi gitti, kötüye mi
gitti durum? Borçlarımız, ülkenin borçları nerelere geldi?
Değerli
arkadaşlarım, dost acı söyler. Bu uyarıları burada
dikkate almazsanız sandık geldiği zaman onun cezasını
halk keser. Geçmiş iktidarlara nasıl kestiyse, sizin hiçbir
ayrıcalığınız yok, size de cezanızı keser;
bunları mutlaka dikkate alın. Et fiyatlarını da yine
birilerini zengin etmek
Et Balık Kurumu ihalelerini yine yandaşlara
vermek suretiyle, yine birilerini zengin etmemek kaydıyla
yapılması lazım. O ihaleler de çok önemli. Onun da Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından dikkatle incelenmesi gerekir diyorum.
Sabrınız için
teşekkür ediyorum. (Bağımsızlar, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önerinin lehinde Ramazan
Kerim Özkan, Burdur Milletvekili.
Sayın Özkan, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği
hayvancılığın sorunlarıyla ilgili önergenin lehinde
söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım bir söz vardır: Hesapsız kasap, ne satır
kor ne masat. 12 Eylülün gelişi gibi bugünleri önceden gördük. 2002den
beri bu kürsülerin dili olsa da söylese. Hayvanlar gidiyor, bacasız
fabrikalar kapanıyor, dişi kesimini kesinlikle yasaklayın, süt
fiyatları düştü, 40 kuruşa düştü, gelin, 4 kuruş
destek verdiniz, bu desteği 20 kuruş yapın, bu fabrikalar
kapanmasın. dedik. Bu fabrikalar ne yapıyordu? Bu fabrikalar et
veriyordu, süt veriyordu, işkembe veriyordu, karaciğer veriyordu, kan
veriyordu, kemik veriyordu, ülke ekonomisine katkı koyuyordu. Bu
fabrikalar kapanmasın. dedik, Ayırdığınız
destek yeterli değil, gayrisafi millî hasılanın yüzde 0,75ini
tarım ve hayvancılığa ayırdınız, bununla bu
iş yürümez. dedik. Defalarca, bütün sözcülerimiz bunları dile
getirdi ama dinlemediniz.
Geldiğiniz nokta da
şu anda Ahmak oğlu verir malı veresiye, kafesteki kuşu
salıverir gelesiye! Kafesteki kuşu saldık, kafesteki kuş
gitti. Onun için, bugün arz talep dengesi bozuldu. Ocağın 1indeki et
fiyatı, 10 liralık et fiyatı bugün 17 lira, 18 lira kesim
fiyatına geldi. Bunu önleme adına tedbirler aldınız,
kutluyoruz(!) 2006 yılında TAR-ET adı altında bir önlem
aldınız, 1,5 lira yirmi sekiz ilde destek veriyordunuz. Gidin o
illere, Doğu ve Güneydoğu illerine, üreticilerle konuşun. Ben
Diyarbakırlı, Erzurumlu, Karslı, Bitlisli, Muşlu
üreticilerle konuştum. Onlardan bir kişi bu destekten
yararlanmamış çünkü Et Balık Kurumu içerisinde bu destekler
kaybolmuş. Bu destekleri verirken, değerli arkadaşlarım,
bunun altında onur konuğu olarak -bu desteklerin- Sayın
Başbakanın imzası var, Sayın Tarım Bakanımız
Mehdi Ekerin imzası var; çok güzel
Onur konukları Sayın Mehdi
Eker, Recep Tayyip Erdoğan.
Bu destekler, değerli
arkadaşlarım, on yıllığına verilmişti,
şu anda 9/12/2009dan sonra bu illerin hiçbirinde bu TAR-ETten, bu
anlaşmadan yararlanan yok. Bu 1,5 lira destekten -önce 1 lira veriliyordu,
daha sonra 1,5 liraya çıkarıldı- bir türlü üretici
yararlanabilmiş değil. Zaten desteği verirken siz üreticiden
bunu peşin alıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, bu hayvanların karaciğeri var, bu
hayvanların böbreği var, bu hayvanların kalbi var,
dalağı var, işkembesi var. İşkembenin kilosu 15 liraya
çıkmış, ciğerin kilosu 25 liraya çıkmış. Ama
siz bu anlaşmada ne yapıyorsunuz? Bu anlaşmada, değerli
arkadaşlarım, Besi sığırı kesilecek, yüzülerek
iç organları -böbrek ve böbrek yağları hariç- ve ayakları
ayrılacak. Omurgadan ikiye ayrıldıktan sonra beklenilmeksizin
sıcak tartıma tabi tutulacak.
Randıman: Besi
sığırının kesim öncesi canlı ağırlıktan
tokluk firesi düşüldükten sonra bulunacak
ağırlığın sıcak tartım
ağırlığına bölünmek suretiyle tespit edecek. Bu fire
yüzde kaç olacak, nasıl olacak?
Kesimi yapılan besi
sığırlarının deri ve sakatatları Et Balık
Kurumuna ait olacak. Ciğer gitti, böbrek gitti, dalak gitti, işkembe
gitti, kelle gitti, deri gitti; ne kaldı? Karkas kaldı. Zaten
desteği verdin, desteği peşin olarak Et Balık Kurumunda
bloke ediyorsun, ondan sonra Tarım ve hayvancılığı
destekliyorum! Bu şekilde destek olmaz değerli arkadaşlarım.
Ondan sonra kara kara düşünüyoruz. Çözüm ithalat
Çözüm ithalat olmaz,
yanlış yapıyorsunuz. Bu insanlar, yemedi, içmedi, icra
kapılarında süründü, hayvanının yemini aldı, besiyi
altı aylık besi fiyatına aldı, daha besiyi almadan
altı aylık besiymiş gibi para verdi, bu besiyi aldı,
taktı, düğününü erteledi, nişanını erteledi, mevlidini
erteledi, hastalığını erteledi;
hastalığını erteledi, doktora gitmedi, bu hayvanlarını
besledi. Bugün ne oldu biliyor musunuz değerli arkadaşlarım?
Bugün Et Balık Kurumları önünde üreticiler sıraya geçti. Ama bu
çözüm değil, bu popülist bir yaklaşım. Bugün besiyi
almamış hayvanlar kesiliyor, fabrikalar yine kapanıyor. Bunun
acısını üç dört sene sonra tekrar çekeceğiz. Onun için, bu
gidilen yol yol değildir. Belirli bir taban fiyat politikası
uygulanarak üreticinin bu emekleri göz ardı edilmemelidir değerli
arkadaşlarım.
Söyledik, geldik, yani
yumurta kapıya geldiği zaman folluk arıyoruz. Tavuklar
vardır, kırsal alan tavukları, o tavukları da bitirdiniz
kuş gribi adı altında. Köylüyü tavuk etine, tavuk
yumurtasına muhtaç hâle getirdiniz. Şu anda sanki göçmen kuşlar
gelmiyormuş gibi kuş gribi altında, yani o
kaynaklarımızı kaybettirdiniz. Tavuk o yumurta kapıya
geldiği zaman gak gak öter, folluk arar. Şimdi de gak gak ı
özlüyoruz.
Bakanlık bir yandan,
Sayın Başbakan, işte Söz veririz, o bir hafta içerisinde bu
sorunu, et sorununu çözün
Bu sorun bu şekilde çözülmez değerli
arkadaşlarım. Bizim elimizde materyalimiz var. Uygun koşullarda,
fiyat politikasını ayarlayarak
Anayasanın 45inci maddesi bu
konuda sizlere cevaz veriyor. Buna dikkat etmeniz gerekiyor. Dedik sizlere,
şunu da söyledik: Toprakla koyun, gerisi oyun! Dedik mi? Dedik.
Topraklarımızı satmaya kalktınız, mayınlı
arazileri birilerine pazarlamaya kalktınız. Bir ay bu Mecliste
uğraştık ama onda Cumhuriyet Halk Partisinin kararlı
tutumu, Anayasa Mahkemesinin geri göndermesiyle o işten vazgeçtiniz.
Toprağa sahip çıktık Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
toprağa; koyuna sahip çıktık.
Değerli arkadaşlarım,
bu ülkede her vatandaşa bir koyun düşüyordu. 2002de
devraldığınızda her vatandaşa bir koyun
düşüyordu, şu anda iki vatandaşa bir koyun düşüyor. Koyun
popülasyonu bitti.
Meraları ıslah
ettik. diyorsunuz. Meralar boş, değerli arkadaşlarım.
Doğu ve Güneydoğu Anadoluda -ekstansif diyoruz, yani emek gücü
yoğun olmayan, karma yemle değil, dökme suyla değil- hayvan
yaylada yiyecek, eti ucuza mal edecek materyallerimiz var,
yaylalarımız var. Bu yaylalarda, gen kaynakları düzenleyerek
Zavot diye bir ırkımız vardı, o ırkı da
kaybettik. Yerli ırka sahip çıkmadık, melezleme yapmadık,
suni tohumlamaya ağırlık vermedik ama rakamlar bunu veriyor.
Rakamlar çok güzel, bakanlar da çok güzel, bankalar da çok güzel ama
vatandaşı arayan soran yok. O yaylalar boş.
Şimdi, Sayın
Başbakan şunu diyordu: İki koyun versek güdemezler. Koyun
kalmadı ki güdülecek. (CHP sıralarından alkışlar)
Çobanlar eli boş dolaşıyor şu anda. Çobanlar iş
talebinde bulunuyor. Gelmiş, güvenlik sertifikası almış,
şu anda güvenlik sertifikalı temizlik işçisi. Üniversite mezunu
değerli gençlerimiz güvenlik sertifikası alıp güvenlik yapmak
istiyor. Veteriner hekimler boş, ziraat mühendisleri boş, gıda
mühendisleri boş, jeoloji mühendisleri boş. Bunlara da çözüm
bulmadınız, bunları da uyarıyoruz. Hayvancılıkta
olduğu gibi palyatif çözümlerle günü kurtarma adına bu et
ithalatından hemen vazgeçmeniz gerekiyor. Et Balık Kurumuna
yaptıracağız. diyorsunuz, Karkas olarak alacağız.
diyorsunuz, Canlı olarak alacağız. diyorsunuz ama Doğu ve
Güneydoğu Anadoludan şu anda kaçak olarak İrana, Iraka giden
hayvanları kontrol edemiyorsunuz. Soru soruluyor, bakıyoruz,
bakanlıklardan cevap geliyor, ilgili bakanlıklarımıza soru
soruyoruz Hayır, gidiş yok. diyor. Sayı 800 adet ama bir
bakıyorsunuz, Konyalı üreticilerle konuşuyoruz, Anteplilerle
konuşuyoruz, Urfalılarla konuşuyoruz, gidiş
olağanüstü. Bunlar niçin kontrol edilmiyor? Niçin kontrol edilmiyor? Bu
kontroller sizin elinizde değil mi? Hükûmet değil misiniz,
bakanlarınız yok mu? Denetim elemanlarınız yok mu?
Müfettişleriniz yok mu?
Bu tarım kredileri
TAR-ETle anlaşma yaptınız, tarım kredilerle. Bu TAR-ETi
niçin denetlemiyorsunuz değerli arkadaşlarım? Gidin bir sorun,
bölgeye hayvanlar gönderildi; o bölgeye, hayvanların akıbeti
Bu
araştırma önergesiyle bunları araştıralım
diyoruz. Bölgeye hayvanlar gönderildi. Trilyonlarca lira Diyarbakıra,
Urfaya, Mardine verildi. Helalühoş olsun, sorun değil, verilmesi
gerekiyor, üretimin artırılması gerekiyor ama bu hayvanlar
gerçekten üretimde duruyor mu, durmuyor mu? Bu hayvanların akıbeti ne
oldu? Bu araştırma önergelerinin gereği bu. Yapılan
işlem, attığımız taş ürküttüğümüz
kurbağaya değdi mi? Buna bakmamız gerekiyor. Buna bakmazsak,
Dediğim dedik, çaldığım düdük.
anlayışıyla, bugün olduğu gibi, yabancının,
Hansın etine muhtaç oluruz. Hasan ne yapacak şimdi? Hansın
etini getireceksiniz veya Dimitronun etini getireceksiniz; bizim Davut ne
olacak, Ayşe ne olacak, Fatma ne olacak? Bunlar günlerce bu hayvanın
önünde, gün oldu yem oldu, gün oldu memesinde makine oldu, bu insanlar bu
hayvanları yaşatmak için ahırlarda gecesini gündüzüne
kattılar bu üretimi yapmak için.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Özkan, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, bunlara sahip çıkmamız gerekiyor. Bu karardan
acilen dönülmesi gerekiyor. Tarım ve hayvancılığın,
bizim, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında olacağı gibi, en
azından tarım ve hayvancılığa gayrisafi millî
hasılamızın en az yüzde 2sini
ayırmalısınız. Türk çiftçisi ancak bu şekilde
kalkınır. Bunu ayırmadığınız sürece
Bütün
ülkelerde oraktan biçere kadar destek var. Veriyorsunuz, destekler yerine
varmıyor. Yanlış zamanda veriyorsunuz, yanlış
mevsimlerde veriyorsunuz. Gübrede vatandaş perişan oluyor, mazotta
perişan oluyor, girdilerde perişan oluyor, tarım alet ve
makinelerinde perişan oluyor. Bu desteklerin zamanında olması
gerekiyor. Bizde bir laf vardır, Bize koca lazım, o da bu gece
lazım. diye bir laf vardır. Bu vatandaşın
kurtulacağı gün bugündür. Bugün bu vatandaşı
kurtarmazsanız gelecekte, gelecek yıllarda hayvancılık daha
da çok perişan olacaktır.
Bu duygularla hepinize
saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grup önerisinin aleyhinde Ali Koyuncu, Bursa Milletvekili.
Buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ KOYUNCU (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
sevgiyle, saygıyla, dostlukla selamlıyorum. Milliyetçi Hareket
Partisinin hayvancılıkla ilgili sorunların
araştırılmasıyla ilgili vermiş olduğu grup
önerisi hakkında, aleyhinde söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar,
burada
VAHAP SEÇER (Mersin)
Umarım doğruları söylersin.
ALİ KOYUNCU (Devamla)
Tabii ki doğruları ahirette değil burada söylemek önemli olan.
Arkadaşlarımız da az önce çıktılar, burada, maalesef,
ben doğruları söylemesini beklerken doğruları söyleyemediler.
Özellikle tarım sektöründe çok partili döneme geçildikten sonra hep bizim
köylü kesimine vur abalı mantığıyla hareket edilmiş,
bu mantık çerçevesinde de köylüye, çiftçiye hep şu söylenmiş:
Sizler etliye sütlüye karışmayın, bizler size seçim
dönemlerinde yüksek taban fiyatları veririz sizler de bize oyunuzu
verirsiniz. diye hep oyalamışlar. Bu şekilde, maalesef, bu
ülkede tarımın gerçek sorunları, bu ülkede tarımın
yapısal anlamda değişimi, dönüşümü gerçekleşmesi
gerekirken, işletme ölçekleri büyütülmesi gerekirken, verilen
tarımsal destekler artırılması gerekirken,
hayvancılıkta 1 baş hayvanın, süt
sığırının verimliliği artırılması
gerekirken bunlar yapılmamış.
BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) Elinizi kim tuttu?
ALİ KOYUNCU (Devamla) -
Ne yapılmış? Bizden önce, AK PARTİ İktidarından
önce bu ülkede tarıma verilen toplam destek 1,8 katrilyon lira
değerli dostlar.
MUHARREM VARLI (Adana)
Doğru söylemiyorsun!
ALİ KOYUNCU (Devamla) -
AK PARTİ İktidarı gelmiş, demişler ki: Artık
bizler bu ülkede çiftçiliğin geliştirilmesi noktasında,
verimliliğin artırılması noktasında Avrupa
Birliği ülkeleriyle mücadele edilmesi, her anlamda olduğu gibi,
dış politikada olduğu gibi, Türk tarımının da
bütün dünyada örnek olacak gelişmeler sağlaması noktasında
yapısal anlamda değişimleri yapmışız. (CHP ve
MHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar [!])
ALİM IŞIK (Kütahya)
Yapma yahu!
MUHARREM VARLI (Adana)
Millet kızıyor size!
ALİ KOYUNCU (Devamla) -
Bu ülkede Tarım Kanunu var mıydı 2006 yılına kadar
değerli arkadaşlar? Tarım Kanunu var mıydı 2006
yılına kadar? Tarım Kanunu yoktu. Bu köylünün arkasını
sıvazladınız, bu köylüye Benim köylüm. dediniz ama
yapılması gerekenleri yapmadınız.
BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) Çiftçiye Gözünü toprak doyursun. diye kim söyledi, kim?
ALİ KOYUNCU (Devamla) -
Arazi toplulaştırmasını gerçekleştirdiniz mi?
Vanalı sulamayı yaptınız mı? Bu ülkede hep
çıktınız, fakir edebiyatı yaptınız.
TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) Ne diyorsun sen?
ALİ KOYUNCU (Devamla) -
Az önce değerli arkadaşımız burada diyor ki: Her 10
çiftçiden 1i hapiste. Gelin, şimdi doğru mu söylediniz,
yanlış mı söylediniz, bunu hep birlikte tahlil edelim.
Türkiyede hükümlü ve tutuklu
sayısı ne kadar biliyor musunuz? 110 bin-115 bin...
RECEP TANER (Aydın)
Ete gel, ete!
ALİ KOYUNCU (Devamla) -
Türkiyede çiftçi kayıt sistemine kayıtlı çiftçi ne kadar var?
Bakın, çok şey
öğreteceğim size... (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RECEP TANER (Aydın)
Ete gel, ete!
ALİ KOYUNCU (Devamla)
- Sabredin, öğreteceğim...
Sabredin... Sabredin...
BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) Sen kimsin yahu!
MUHARREM VARLI (Adana)
İhtiyacımız yok. Allah razı olsun. Sağ ol... Sağ
ol...
ALİ KOYUNCU (Devamla) -
Doğruları söyleyeceğiz, doğruları. Sizin gibi
doğruları ahirete bırakmayacağız, burada
söyleyeceğiz bu doğruları.
Çiftçi sayısı 3
milyon. Yüzde 10u ne kadar yapar? Ramazan Bey, 300 bin! Ee, toplam 110 bin,
115 bin tutuklu var. Doğru mu, yanlış mı? Yanlış,
doğrusu bu değil.
MUHARREM VARLI (Adana)
Yahu, sen ne söylüyorsun?
ALİ KOYUNCU (Devamla) -
Şimdi değerli arkadaşlar, Ziraat Bankasının...
MUHARREM VARLI (Adana) Ne
söylüyorsun sen? Git, vatandaşa anlat bunu, köye anlat.
ALİ KOYUNCU (Devamla) -
Evet, evet.. Ziraat Bankasının 2002 yılındaki tahsilat
oranına bakalım. Gelin, kardeşim, rakamlarla konuşuyoruz,
doğruları söylüyoruz, dinlemiyorsunuz.
BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) Vermediğin krediyi tahsil edemezsin! Vermiyorsunuz ki
Ziraat Bankasından kredi.
ALİ KOYUNCU (Devamla) -
Her doğruları söylediğimizde... Ben çamur, batak çocuğuyum,
tarladan geliyorum; bunları bilerek konuşuyorum, hukukçu mukukçu
değilim. Ama tarlayı biliyorum, hayvanı biliyorum, eti
biliyorum, sütü biliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2002 yılında takibe
düşen çiftçi sayısı ne kadar? Yüzde 62.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Et kaç para, et?
ALİ KOYUNCU (Devamla) -
Tahsilat oranınız ne kadar? Yüzde 38. 2009 yılına
bakıyoruz. Kredi miktarı 7 katrilyon 708 trilyon lira eski parayla
kredi vermişiz. Tahsilat oranı kaç AK PARTİ Hükûmetleri
döneminde? Yüzde 97,57.
ORHAN ZİYA DİREN
(Tokat) Rakamları bırak, neticeye bak!
ALİM IŞIK (Kütahya)
Kaç kat artmış, kaç kat?
ALİ KOYUNCU (Devamla) -
Şimdi geliyoruz, Bu ülkede et bitti, süt bitti
Felaket
tellallığı yapan insanlarla birlikte bu üreticiye kambur
yüklemeyin. Felaket tellallarına su taşımayın.
MUHARREM VARLI (Adana) Hep
böyle diye diye bu hâle geldi!
MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) Dinle!
ALİM IŞIK (Kütahya)
Ali Bey, ete gel, ete!
ALİ KOYUNCU (Devamla) -
Gelin bu Türk milletinin üreticisine su taşıyın.
Maalesef, değerli
kardeşlerim, bakın, hayvan sayısına bakın. Hayvan sayısı
BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) Haklı olan bağırmaz. Haklı olduğunu
bilen bağırmaz.
ALİ KOYUNCU (Devamla) -
Evet, rakamı veriyorum. Bir dinleyin, şimdi öğreteceğim
size.
BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) - Kendine güvenerek konuş.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Daha fazla bağır, daha fazla
ALİ KOYUNCU (Devamla) -
2002de 9 milyon 803 bin büyükbaş hayvan varken, bugün Türkiyede 10
milyon 830 bin adet hayvan var. Yani ne olmuş? Büyükbaş hayvan
sayısı artmış.
ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) -
İthalata gel, ithalata
ALİ KOYUNCU (Devamla) -
Yine, Kurban Bayramına yaklaştığımızda, Kurban
Bayramı döneminde yine arkadaşlarımız grup önerisi
vermişlerdi hayvancılıkla ilgili; demişlerdi ki: Ey Türk milleti,
kurbanınızı kesemeyeceksiniz., Neden? Türkiyede
büyükbaş hayvan yok. Yine bu kardeşiniz çıktı, çamur,
batak çocuğu burada, bu milletin kürsüsünden sesleniyorum, Ey Türk
milleti, bu muhalefetin hani kurbanınızı kesemeyeceksiniz
hayvan yok diye söylemleri var ya, bunlar maalesef siyaset uğruna, o
sizin bayramda sevinecek olan çocuklarınızı da üzüyorlar. Hiç
üzülmeyin. Bayramınızı bayram gibi yapın. Bu ülkede
yeterince bu Türk milletinin kurbanda keseceği küçükbaş da
büyükbaş hayvan sayısı vardır. dedik, Bismillah Allahü
ekber, kurbanımızı kestik. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Doğru
mu?
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Niye et ithal ediyorsunuz o zaman?
ALİM IŞIK (Kütahya)
Bursaya giremezsin.
ALİ KOYUNCU (Devamla)
Siz de kestiniz
Siz de kestiniz
Şimdi, az önce, yine hatip
arkadaşımız, değerli bir bakan arkadaşımız,
Avrupa Birliği ile ilgili, gümrük birliğiyle ilgili burada bir
şey söyledi değerli arkadaşlar.
Şimdi, maalesef onun da
doğru olmasını beklerdim ama herhâlde yanlış biliyor,
yine onun da doğrusunu söylüyorum.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Söyle, söyle!
ALİ KOYUNCU (Devamla)
Gümrük birliğiyle ilgili anlaşma 1998 yılında
yapılmıştır. (CHP ve MHP sıralarından Aa(!)
sesleri)
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) 1995.
ALİ KOYUNCU (Devamla)
1998 yılında biz neredeydik, neredeydik? Ben köydeydim. Siz, bu
arkadaşlar neredeydi? İmza atıyorlardı bunlar. Onlar imza
attılar...
ALİM IŞIK (Kütahya)
Karıştırıyorsun.
RECEP TANER (Aydın)
1998de MHP yoktu.
ALİ KOYUNCU (Devamla)
Onlar imza attılar... Onlar imza attılar 98de...
MUHARREM VARLI (Adana) -
Yalan söyleme bari!
AHMET YENİ (Samsun)
95, 95
ALİ KOYUNCU (Devamla)
Ama biz bugüne kadar o anlaşma çerçevesinde üreticimizi koruduk,
kolladık; bundan sonra da üreticimizi koruyacağız,
kollayacağız değerli arkadaşlar.
Şimdi, gelelim
hayvancılık desteklemelerine...
BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) Sen her şeyi böyle biliyorsan bravo yani! Devam et!
ALİ KOYUNCU (Devamla)
Sayın Vekilim
Sayın Vekilim
Ben çok samimi bir şekilde
konuşuyorum.
Bakın,
hayvancılık desteklemeleri ne kadar veriliyordu -soruyorum- o zaman,
söyleyin?
ALİM IŞIK (Kütahya)
Tarihi yanlış söyledin.
ALİ KOYUNCU (Devamla)
Ben söyleyeceğim şimdi, bir saniye...
Şimdi söylüyorum:
Hayvancılık desteklemeleri değerli kardeşlerim, 2002
yılında -şimdi 2002 yılı deyince kızıyor
ama ben ne edeyim yani- 2002de 83 trilyon lira hayvancılığa
destek veriliyordu. 2010 yılında ne kadar veriyoruz?
ALİM IŞIK (Kütahya)
Şimdi?
ALİ KOYUNCU (Devamla)
Söylüyorum: 1 katrilyon -eski parayla- 251 trilyon lira destekleme veriyoruz
değerli arkadaşlarım. (AK PARTİ sıralarından
Bravo! sesleri, alkışlar; MHP sıralarından gürültüler)
ALİM IŞIK (Kütahya)
Vay, vay!
ALİ KOYUNCU (Devamla)
Ayrıca...
ALİM IŞIK (Kütahya)
Ali Bey, süre kalmadı, ete gel.
ALİ KOYUNCU (Devamla)
Evet, evet.
Biz
hayvancılığa ne kadar önem veriyoruz, ne kadar destek veriyoruz,
bunları herkes biliyor.
Şimdi, Bu ülkede et
fiyatları yükseliyor, et yiyemeyeceğiz; kemik suyu içeceğiz.
diyor. Kemik suyu da faydalıdır, onu da için de ama et de yiyeceksiniz.
Et de yiyeceksiniz. Bu noktada da sıkıntı yok.
Bakın değerli
arkadaşlar, Kurban Bayramında da Tarım Bakanlığı
sayım yaptırmıştı. 1 milyon 717 bin 706 tane beside
hayvan vardı. 15 Şubat 2010 tarihinde 2 milyon 99 bin 413 tane hayvan
var beside ve 17 Nisanda yapılan sayım neticesinde de 2 milyon 166
bin 270 tane hayvan var.
Kırmızı et
üretimimize bakalım. Acaba bu felaket tellallığı yapan, bir
şekilde piyasadan nemalanan, rant sağlayan, rant sağlamaya
çalışan insanlar
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Rant sağlayan sensin!
ALİ KOYUNCU (Devamla)
Hani biliyorsunuz ya; daha önce de, bizim Hükûmetten öncesinde Ziraat
Bankasına çiftçi kardeşlerimiz giderken salavat getire getire
gidiyorlardı, korka korka gidiyorlardı. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler) Çünkü o dönemde de, Ziraat Bankasındaki
krediler maalesef çiftçiye verilmiyordu, rantiyeciye veriliyor diye, acaba öyle
bir durum olmuş mu? Yine rantiyeciler çıkıyor, et
fiyatlarının yüksekliğinden falan
Bir şekilde istifade
edecekler ya! Ona da bakalım şimdi, ona da bakalım değerli
kardeşlerim. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
VAHAP SEÇER (Mersin) Söyle
söyle, yalan da olsa söyle.
ALİ KOYUNCU (Devamla)
Evet, 420 bin ton et üretimi varken bu ülkede, 2008 yılında 482 bin
üretimimiz var. Ben şuradan çok samimi bir şekilde şunu
söylüyorum: Bu ülkede yeterince et de var, süt de var. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Niye
et ithal ediyorsunuz o zaman? Dışarıdan niye et getirtiyorsunuz?
TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) Kaç para? Kaç para!
ALİ KOYUNCU (Devamla)
Süte bakıyorsunuz. Süt üretimi 8,4 milyon tondan 13 milyon tonlara
çıkmış. Ayrıca, sütte de ne yaptık biliyor musunuz
arkadaşlar? Yine bu Tarım Kanununda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Yalova)
Ali Bey, bir televizyon kanalında çıksana karşıma teke tek
BAŞKAN Sayın
Koyuncu, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Bir çık karşıma bir televizyon kanalında.
ALİ KOYUNCU (Devamla)
Televizyoncu sensin kardeşim, ben köyde geziyorum, sen televizyona
çık. Televizyona sen çık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Facebook meysbooka sen çık kardeşim, tamam mı?
Şimdi, değerli
kardeşlerim, ayrıca biz ne yaptık sütte? Ulusal süt kayıt
sisteminiz var mıydı? Siz kurmuştunuz da biz bunu yok mu ettik?
Ulusal süt kayıt sistemi de yoktu. Biz bu dönemde Ulusal Süt Kayıt
Sistemini kurduk.
Sayın Hocam, artık
Kütahyada, senin köyünde, dayın, amcan ne kadar süt üretiyorsa, cep
telefonundan giriyorsunuz, orada, evet Hocam, senin dayın da, amcan da
senin köyünde ne kadar süt üretiyor, hangi firmaya satıyor, ne kadara
satıyor
Süt Kayıt Sistemini de, Et Kayıt Sistemini de
Türkiyede biz kurduk. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Tabii ki eksiklerimiz
vardır, yanlışlarımız vardır. Bunları
söylersiniz, bunları da düzeltiriz. Ama doğrularımız da var
kardeşim. Doğrulara doğru deyin. Hayra da şerre de
muhalefet ediyorsunuz. Bu anlayışla tarımın sorunları,
bu anlayışla hayvancılığın sorunları, bu
anlayışla Türk milletinin sorunları çözülür mü? (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
Yani bizi buraya niye
gönderdi bu millet? Bu millet bizi buraya gönderirken dedi ki
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ KOYUNCU (Devamla)
Benim derdime derman ol. Gerektiğinde Anayasayı değiştir
gerektiğinde kanunu da değiştir. (AK PARTİ
sıralarından Bravo Ali! sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Koyuncu, teşekkür ediyorum.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Sayın Başkan, sataşma var, söz istiyorum.
ALİ KOYUNCU (Bursa)
Ben onun ismini kullanmadım.
BAŞKAN Sayın
Koyuncu, teşekkür ederim.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Sayın Başkan, sataşma var, 69a göre söz
istiyorum.
BAŞKAN Sayın
İçli, Kemik suyu da içsin, et de yesin. dedi. Böyle bir sataşma
olmaz. Lütfen
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Beni dinler misiniz Sayın Başkan, izin verirseniz
üç konu: Çiftçinin borçlu olduğunu söyledi, onun gerçek
olmadığını, hukukçu olmadığını
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Sataşma yok ki
Kendisine bir şey yok ki
Senin sözünü mü
değiştirdi?
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen sakin olunuz.
Sayın İçli,
bakınız, konuşurken arkadaşlarımız bir
kısım görüşlerini ifade edecekler. O zaman, sizin, mesela,
diyelim ki, eleştirileriniz baştan ayağa sataşma oluyor; o
arkadaş görüş beyan ederse baştan aşağıya
Şahısla ilgili bir şey yok. Lütfen
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Sayın Başkanım, izin verir misiniz
Çok
kısa
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
İçli, lütfen oturunuz.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Sayın Başkanım, lütfen, bir şey
söyleyeceğim
BAŞKAN - Arkadaşlar
lütfen
Yok böyle bir şey
Yani Kemik suyu için, et de yiyin. dedi.
Bunda bir sataşma yok ki!
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Sayın Başkanım bir şey
söyleyeceğim
Bir dinlerseniz
BAŞKAN Sayın
İçli, bu şekilde bir yere varamayız. Arkadaşlar, lütfen
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Bakın, yalan söylediğimi söyledi.
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlar
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) Sayın Başkan
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Sayın Başkanım, bir dakika
BAŞKAN Sayın
İçli, lütfen efendim.
Arkadaşlar böyle bir
üslup olmaz. Lütfen
Sayın Özkan, lütfen
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Yalan söylediğimi söyledi. Bir milletvekili
BAŞKAN Arkadaşlar
lütfen oturur musunuz
Sayın İçli, lütfen efendim
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Sayın Başkanım, bir milletvekili
BAŞKAN - Lütfen,
istirham ediyorum; buyurun efendim. Lütfen
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Beni dinleyin, bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN
Arkadaşlar, bakınız
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Ama bakın, bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN
Görüşünüzden farklı bir görüş beyan etmediği müddetçe,
hakaretamiz bir şey söylemediği müddetçe milletvekilleri
görüşlerini söyler. O zaman hiçbir şey söylememesi lazım
insanın!
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Beni bir dinler misiniz: Bakın, yalan söylediğimi
söylüyor, farklı bir görüş değil.
BAŞKAN Lütfen oturur
musunuz efendim. Sayın İçli, lütfen oturun efendim. Lütfen
Efendim,
lütfen oturunuz.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Efendim, yalan söylediğimi söylemek farklı bir
görüş değil ki.
BAŞKAN Yok efendim.
Lütfen
Arkadaşlar,
bakınız, dediğiniz anlamda bir şeyler varsa, o
tutanakları getirtir yine size söz veririm, ondan kaçınmıyorum
ama lütfen oturunuz.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Evet
Teşekkür ederim. Tutanakları getirtin,
bakın.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özkan, buyurun efendim.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) Sayın Başkanım, benim ismimi de ifade ederek icra
takibindeki çiftçilerle ilgili bir sayı kullandı. Benim öyle bir
ifadem olmadı, bunu düzeltmek istiyorum. Benim çiftçilerle ilgili bir ifadem
olmadı.
BAŞKAN Tamam, tutanaklara
geçti efendim.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Akcan, buyurun.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, Sayın Sözcü benim
söylediğim Avrupa Birliği müktesebatıyla ilgili bir hususu
yanlış ifade ettiğimi, doğrusunu ifade etmediğimi
söyledi ve ben 1990
Müsaade ederseniz 69a göre bu durumu düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Akcan, oturunuz efendim,
getirttireyim, eğer öyle bir şey varsa, size açıklama için
fırsat vereceğim. Buyurun efendim, lütfen.
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Var efendim, hepimiz duyduk.
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, biraz önce saygıdeğer grup başkan vekili
arkadaşlarımızın da kendilerine izah etmiştim, konuyu
açıklamaya çalışmıştım. Şimdi, pek çok,
belki 20den fazla arkadaşımız girmişti. Usul
noktasında şöyle bir davranışta bulunacağım:
Sisteme girmiş olan arkadaşlardan -çünkü önemli bir konu,
hayvancılık konusu- her gruptan önce girmiş olan 2
arkadaşımıza birer dakika söz vereceğim ve bu işi
tamamlayacağım.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Efendim, hepimiz katkı vermek istiyoruz, yani önemli bir konu, ne
olacak, birer dakikadan on dakika yapar.
BAŞKAN - Evet ilk sırada Sayın Seçer,
buyurun efendim.
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçerin, MHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
VAHAP SEÇER (Mersin)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, bir
yıldır hayvancılık sektöründe ciddi sorunların
yaşandığı görüldü. Âdeta, perşembenin gelişi
çarşambadan belliydi. Ancak, Bakan, bu olumsuzluklara müdahale etmekte
gecikti. Nedense, Sayın Başbakanın talimatından sonra bu
konuya el attılar. Ancak Sayın Bakanın şubat
başında bir beyanatı vardı. Et fiyatlarındaki
artışların spekülatif olduğu, Türkiyedeki hayvan
varlığının yeterli olduğu, dolayısıyla,
ithalata gerek olmadığı yönünde bir beyanatı vardı ama
bugün, yaklaşık üç ay sonra Sayın Bakan et ithalatının
ya da canlı hayvan ithalatının yapılacağını,
bu konuda da dün Et ve Balık Kurumuna ithalat konusunda yetki
verildiğini kendisi açıkladı. Şimdi, Sayın Bakana
sormak istiyorum, elbette ki bu sorunun
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Varlı
2.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlının, MHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
MUHARREM VARLI (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Türkiyenin çok
önemli bir gündemi burada konuşuluyor. Her za-man olduğu gibi yine
AKP sözcüsü arkadaşlarımız çıkıp burada sırf
kendi gruplarını tatmin etmek noktasında siyasi şovla bu işi
geçiştirme noktasına getirdiler. Çözüm nedir, ne yapmak lazım?
Tabii, bu konuda çok fazla şey yok. Her zamanki gibi rakamlara
boğarak, insanları yanıltarak burada siyasi şov yapmak
Başka bir şey yok.
Şimdi, bir defa, bu
hayvancılık konusunda eğer çözüm bulunmak isteniyorsa Tarım
Bakanlığı kesinlikle dişi hayvan kesimini yasak etmeli, bu
noktada çok ciddi de tedbirler almalı. İki: Kaçak hayvan
girişini mutlaka ve mutlaka önlemeli. Üç: Hayvancılık yapanlara
yem fiyatlarında mutlaka ve mutlaka destek olunmalı. Şimdi,
eğer bunlar uygulanmazsa, bunlar yapılmazsa, hayvancılığa
yeterince destek olunmazsa
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Ağyüz
3.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, MHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Teşekkür ederim.
AKP sözcüsü çok
heyecanlı konuştu da milletvekili olduktan sonra Bursadaki ara
bulucu şirketle ne ilişkilerinin olduğunu bir türlü
açıklayamadı.
Et sorunu fiyat
tırmanmasıyla gündeme geldi. Heyecanlı konuşmak önemli
değil, sorunlara çare bulmak önemli. Her konuda çaresiz Hükûmet zorda
kaldı, şimdi et ithalatı
AByle yıllık 60 bin ton et
ithalatı yapma taahhüdünüz var mı Sayın Bakan? Beş yıl
süreli 300 bin ton, ABden et ithalatı bağlantınız oldu mu?
Partinizde etkin ve Başbakanın
danışmanlığını da yapan milletvekilinin bu
işte aracı olduğu doğru mudur? 2008 gıda krizini
yarattınız, Bakansınız; et krizini yarattınız,
Bakansınız. İnsaf edin artık, istifa edin de Türkiye de
kurtulsun, et süt derdinde olan insanlar da kurtulsun. İstifanız bir
kurtuluş olacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Ertugay, buyurun efendim.
4.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugayın, MHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
ZEKİ ERTUGAY (Erzurum)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
On beş yıldır
yasak olan et ve canlı hayvan ithalat kararının verilmiş
olmasını gerçekten çok vahim buluyoruz. Bu kararı Hükûmet derhâl
düzeltmelidir ve bu kararını geri almalıdır. Aksi takdirde,
bu karar, Türk hayvancılığı için, Türk besiciliği için
çok kötü sonuçlar doğuracaktır. Bu kararın kaybedeni bütün Türk
milleti, Türk halkı, Türk üreticisi olacaktır. Bu kararın
verilmesi belki bugünü kısmen kurtarabilir ama bu ülkenin geleceğini
ipotek altına alır, üreticisini yok eder, dağdaki
çobanından hayvan bakıcısına varana kadar
insanımızı işsizler ordusuna katar. Sayın Bakanın
ifade ettiği gibi, bu gelinen nokta asla spekülatif bir sonuç
değildir; bu, tamamen, uygulanan politikaların
yanlışlığıdır; bu, tamamen, yem
fiyatlarındaki, girdilerdeki yükselmeye ve Türkiye'nin
hayvancılık politikasının, destekleme politikasının
gerçekten yanlış olmasına dayanan bir noktadır. Bunun için,
yapısal çözümleri üretme noktasında, daha kalıcı tedbirler
alınması noktasında Hükûmeti uyarıyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Ertugay.
Sayın Hıdır?
Yok.
Sayın Akgün
5.- Karaman
Milletvekili Mevlüt Akgünün, MHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
MEVLÜT AKGÜN (Karaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Gerçekten,
İktidarımız döneminde hayvancılığa verilen destek
miktarlarında ciddi artışlar sağlanmıştır.
Az önce konuşmacı da ifade etti, 2002 yılında 83 trilyon
olan destek, 2010 yılında
1 katrilyonu aşmıştır. Özellikle kooperatiflere
verilen destekler, yem bitkilerine verilen destekler, hayvan başı
ödemeler gibi pek çok kalemde hayvancılığa destek vardır.
Şu anda özellikle
üretici 14-15 liraya hayvanı kestirirken marketlerde 30 liraya
satılıyor, bu noktada bir spekülatif kazanç var. Bu anlamda, canlı
hayvan ithalatı noktasında sınırlı bir ithalatın
yapılmasında, hem üreticiyi hem de tüketiciyi koruyacak, menfaatini
dengeleyecek bir politikanın izlenmesinde fayda vardır diye
düşünüyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Yaman
6.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, MHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
M. NURİ YAMAN (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
sizin de seçim bölgenizde çok sayıda yaşayan koçerler vardır.
Biliyorsunuz, bu koçerler, ne bir araziye ne de konuta bağlı olmayan
insanlar; bunlar yazın Erzurum, Ağrı, Tunceli ve
Elâzığ gibi yaylalara, kışın da sizin bölgeniz olan
Diyarbakır, Urfa, benzeri sıcak yerlere geliyorlar. Ve bir de özel
idarenin ve Tarım Bakanlığının denetiminde olan bu
yaylakları, bu kışlakları bunlara tahsis etmeyi
düşünüyor musunuz? Hayvancılığın gelişmesi
konusunda, bu konuda çalışmalarınızla ilgili bir projeniz
var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Sakık
7.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, MHP grup önerisine
ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben, uzun süre canlı
hayvan ihracatı yapan biriyim. Bu canlı hayvan ihracatı hem
Gaziantepte hem de Mersinde yapılırdı. Özellikle Doğu ve
Güneydoğudan her gün binlerce hayvan gelirdi, bunlar Orta Doğu
ülkelerine ihraç edilirdi ama son dönemlerde yaşanan o yayla
yasağı ve köy yakmalarından sonra, şu anda, oradan ihraç
edilen hayvanlar şimdi Iraktan, Suriyeden kaçak olarak bölgeye
alınıyor. Bu bile, bizim, iç barışımızı
sağlamadan hayatın hiçbir alanında rahat bir nefes
alamayacağımızın bir göstergesidir. Şu an bölgede
gerçekten ciddi bir sıkıntı vardır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III.- YOKLAMA
(MHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir)
Toplantı yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Oylamadan önce
bir yoklama talebi vardır. O talebi yerine getireceğim.
Sayın Vural, Sayın
Akcan, Sayın Asil, Sayın Doğru, Sayın Akçay, Sayın
Çakmakoğlu, Sayın Işık, Sayın Tankut, Sayın
Taner, Sayın Enöz, Sayın Çalış, Sayın İnan, Sayın
Ural, Sayın Yunusoğlu, Sayın Paksoy, Sayın Orhan,
Sayın Özensoy, Sayın Büyükataman, Sayın Coşkun, Sayın
Ayhan.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, yoklama için iki dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/96)
esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 27/4/2010 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
efendim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım, tabii, çok önemli bir konu. Tüketicilerimizin bu
et fiyatıyla ilgili önemli sıkıntılarla
karşılaştığı açık, çok önemli bir konu. Bu
konularla ilgili, partiler ve iktidar grubu konuştu, Hükûmete yönelik
eleştiriler var. Bu konuda, Sayın Bakanın bu milleti
bilgilendirmesi gerekiyor. Yani, kafamızı kuma gömmek olmaz. Her bir
fırsatta konuşan Sayın Bakanın -hiç olmazsa bir vesile
kılın- bu sataşmalara binaen cevap vermesi bakımından,
Sayın Bakan bu uygulamanın ne olduğunu söylesin, anlatsın.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir)
Yani, bu kadar kişi konuştu.
BAŞKAN Anladım.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu
sadece bir oylamayla değil. Bu konuda, her bir gündem dışı
beş dakikalık konuşmayı yirmi dakika konuşmak için
vesile kılan Sayın Bakan, et ithalatı gibi çok önemli bir konuda
Parlamentoya, bunu fırsat bilerek bilgi vermesini temin etmeniz hususunda
size arzım budur efendim.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir)
Bir fırsat yaratın, Sayın Bakanın engin bilgilerinden,
tecrübelerinden faydalanalım.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Böyle bir muhalefet bulamazsınız. Bakın,
Sayın Bakana söz hakkı istiyor.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Vural.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim
Sayın Bozdağ?
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Sayın Başkan, bir konuya açıklık getirmekte
yarar var. Sayın Bakan burada konuşmalara, sataşmadan bir cevap
verecekti. Sayın Şandır bize geldiler, Bu konu önemli.
Sayın Bakan haricen bu konuda bir değerlendirme yapabilir mi? diye
söylediler. Ben de bizzat Sayın Bakanla görüştüm. Sayın Bakan
konuşmasından vazgeçti ve bu konuyla ilgili başka bir günde hem
Genel Kurulu hem milletimizi bilgilendirmek hususunda bir
mutabakatımız oldu.
OKTAY VURAL (İzmir)
Bugün versinler.
BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) Niye bugün vermiyorlar?
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Efendim, bakın
OKTAY VURAL (İzmir)
Hangi gün?
BAŞKAN Anladım.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Bir mutabakat oldu, biz de kendilerine söyledik ama buna
rağmen, bu konuyu, burada, siyaseten -bu konuşmaya rağmen-
ifadeyi ben sizin ve milletimizin takdirine bırakıyorum.
BAŞKAN Efendim,
teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, hangi gün konuşacağız bunu başka? Yani Anayasa
görüşmeleri var Bekir Bey, ne zaman görüşeceğiz ya? Yani
Sayın Bakanın bu konuda
ALİM IŞIK (Kütahya)
Çok ciddi iddialar var.
BAŞKAN
Arkadaşlar, tamam.
Sayın
Kılıçdaroğlu
BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) Et ithalatıyla ilgili gelişmeler var.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, gemiler bekliyor.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın
Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
tutanaklara girmesi açısından söylüyorum. Gemilerde, limanlarda
bekletilen buffalo etleriyle ilgili çok ciddi iddialar var. Sayın
Bakanın grup başkan vekili
ÜNAL KACIR (İstanbul)
2 grup başkan vekili aranızda anlaşın.
BAŞKAN Sayın
Işık, teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, bakınız, bu konuda
(CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, bu konuyla
ilgili olarak gelindi
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Efendim, Sayın Bakan acaba
BAŞKAN
Sayın
Şandırın ifadesi de oldu ama biz tabii ki sayın bakanların
bu hususta gerekirse
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Efendim, hem Sayın Bakanın konuşmasını
istemeyiz. hem de burada bunu söylemek doğru bir yaklaşım
değil.
BAŞKAN -
gündem
dışı konuşma yapmaları lazım. Ama biz gündeme
başlamıştık. Dolayısıyla böyle bir hak yoktu. O
konuyu Sayın Bakan takdir eder; değişik zeminler vardır, bu
konuda gereken bilgilendirmeyi yapar. Sayın Vuralın ifadeleri
tutanaklara geçti.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Kılıçdaroğlunu bir dinleyelim müsaade ederseniz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Sayın Bozdağ bir açıklama yaptı
(Gürültüler)
BAŞKAN Sayın
Bozdağ, Sayın Işık
Arkadaşlar, Sayın
Kılıçdaroğlunu dinliyoruz, lütfen
tartışmayınız.
Sayın Bozdağ, Bekir
Bey, buyurur musunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Sayın Bozdağ bir açıklama yaptı ve
Sayın Bakanın açıklama yapmaktan vazgeçtiğini ifade etti.
Acaba Sayın Bakan bu açıklamadan hangi gerekçeyle vazgeçti, buradaki
eleştiriler yüzünden mi yoksa bizim bilmediğimiz başka bir konu
mu var?
BAŞKAN Sayın
Kılıçdaroğlu, teşekkür ederim.
Hepiniz tabii ki deneyimli
siyaset adamlarısınız. Bu hususta gereken bilgiler sizlerde de
mevcuttur. İç Tüzükü de en az bizim kadar biliyorsunuz. Bu husustaki takdir Sayın Bakana aittir.
Sayın Bakan hangi zeminde, nasıl konuşacaktır, onu kendisi
takdir eder, belirtir.
Bu konuyu geçiyoruz.
BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) Yani konuşmayacak mı Sayın Bakan?
BAŞKAN - Evet,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
Buyurun:
2.- (10/688)
esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 27/4/2010 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
27.04.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu;
27.04.2010 Salı günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Kemal
Kılıçdaroğlu
İstanbul
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan
(Tasfiye halindeki bir finans kurumunun oluşturduğu mağduriyet
hakkında); (10/688) esas numaralı Meclis Araştırma
Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurul'un, 27.04.2010 Salı günlü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Evet,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde ilk konuşmacı, lehte
olmak üzere, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart.
Sayın Kart, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tarafımızdan
verilen araştırma önergesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 30 Mayıs 2009 günü Bingölde, Gazal Polat
ismindeki yurttaşımız, Başbakanın bulunduğu bir
toplantıda, Başbakana yönelik olarak İhlas Finansa 50 bin
markımı kaptırdım. diye feryadını dile getirdi.
Ancak bu feryada Başbakanın ne cevap verdiğini bugüne kadar
duymadık, öğrenemedik.
Aynı
Başbakanın İhlas Finansı özel olarak himayesine
aldığı, bu Grubun borçlarının tasfiyesinin TMSF
tarafından yapılmasını engellediği, Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekillerinin, 22nci Yasama Döneminde Plan Bütçe Komisyonunda
olağanüstü bir gayretle ve sabah saatlerinde bu konuda Komisyonda
düzenleme yapılmasını sağladıkları yani önergeyle
İhlas Grubu mağdurlarının bu mağduriyetlerinin TMSF
yönetimine devredilmesini sağladıkları, burada yine devlete bir
yük getirmeden TMSFnin yönetiminde hâkim ortaklardan bunun tahsilinin
sağlanması yolunda önerge verdikleri ve bu önergenin kabul
edildiği fakat Başbakanın Genel Kurul aşamasındaki
müdahaleleri ve özel gayreti sonucunda İhlal Finansın TMSF
kapsamından çıkartıldığı bilinmektedir. Bütün bu
tartışmalar 2 Temmuz 2005 tarihli Genel Kurulda, 13 Ekim 2005 tarihli
Genel Kurulda ayrıntılı olarak yapıldı,
tartışıldı, dile getirildi.
Sayın
Başbakanın bu girişimiyle nasıl bir tablo çıktı
ortaya? İhlas Finans, Hükûmetin himayesinde yeni yatırımlarla
büyürken İhlas mağdurları ise perişan duruma düştü.
Mağdurlar bunalımda olup aile bütünlükleri
sarsılmıştır. İntihar olayları
yaşanmaktadır. Öksüzlerin, yetimlerin tasarruflarına birileri el
koymuş durumdadır. Kul hakkına el uzatılmış
durumdadır.
Peki, Başbakan ve
Başbakanın Adalet ve Kalkınma Partisindeki Grup Başkan
Vekili olan Nurettin Canikli 2001 yılında acaba bu konuda ne
diyorlardı? Bunları da öğrenmek istiyor musunuz değerli
arkadaşlarım? Onları kısaca özetleyeyim.
SONER AKSOY (Kütahya)
Sayın Kart
ATİLLA KART (Devamla)
Öğrenme isteğiniz yok öyle mi Sayın Aksoy?
Bu, işte, neyi
gösteriyor? Sizin bu sorunlara olan
duyarsızlığınızı gösteriyor. Ama biz bunları
anlatacağız, halkımızın bir kez daha görmesi,
öğrenmesi adına anlatacağız.
Başbakan ne diyordu
biliyor musunuz? Başbakan şunu diyordu: İhlas finansın
mudilerinin parası ne olacak?
SONER AKSOY (Kütahya)
Duyarsızlığımızı değil, bilgilerinizin
yanlışlığını gösteriyor.
BAŞKAN Sayın
Aksoy, lütfen
ATİLLA KART (Devamla)
Yazık değil mi, günah değil mi? Bu işin öbür tarafı,
ahireti yok mu? diyordu. O fakir fukaranın, garip gurebanın,
yetimin parası nasıl verilmez? diyordu. Bir sürü insan beni
arıyor, söyle Enver Beye. diyordu. 2001 yılında kendisine
gelen aracılara bu şekilde kükrediğini biliyoruz Sayın
Başbakanın.
Peki, Başbakanın
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki vekili olan Nurettin Canikli ne diyordu?
Canikli de, bakıyoruz, 22 Haziran 2001 tarihinde Yeni Şafak
gazetesindeki makalesinde aynen şöyle diyor: İhlas Finans, dinî
motifleri kullanarak ve öne çıkararak ağırlıklı olarak
muhafazakar insanların birikimleri üzerine faaliyette bulunan
1 milyar
doların üzerinde para topladığı tahmin edilmektedir. Bu
paraları paravan şirketler aracılığıyla belirli
şirketlere aktardığı ve bir kısmını
yurtdışına kaçırdığı bilinmektedir.
Bize göre, İhlas Finans,
herhangi bir ödeme yapmayacaktır. İhlas Finans'ın
batış sürecinde Hazinenin mevduat sahiplerini uyarmaması,
İhlas Finans'a para yatıranların zararlarını
büyütmüştür. Bunun için devletin İhlaszedelerin
zararlarının bir bölümünü karşılaması gerekir.
demişti değerli arkadaşlarım.
Değerli Adalet ve
Kalkınma Partisi milletvekilleri, bir kısmınızın bu
konuda bilgisi olmayabilir, onların bilgilerine sunmak için bunu ifade
ediyorum.
Peki, bu sözleri verenler
bugün nerede değerli milletvekilleri, ne yapıyor bunlar? Ne oldu da
bu yürekli ve dürüst tavrı koyanlar, sekiz yıldan bu yana iktidarda
olmalarına rağmen, verdikleri sözlerin arkasında durmuyorlar?
Neden Gazal Polatların feryatlarına sessiz kalıyorlar, duymazdan
geliyorlar.
2002 seçimlerinden evvel
gelen aracılara kükreyen Bu işin öbür tarafı, ahireti yok mu?
diyen Başbakana soruyoruz: Ahiretin sizin için hiç mi önemi yok? Siz,
sadece bu duyguların ve değerlerin istismarını mı
yaparsınız? Neden bunun gereğini yapmıyorsunuz?
SONER AKSOY (Kütahya) Darbe
Anayasasına niye duyarsızsınız?
ATİLLA KART (Devamla)
Bakın, değerli arkadaşlarım, aslında ortaya çıkan
tablo nedir? Ortaya çıkan tablo şudur: 2002 seçimlerinden evvel ve
hâlen yolsuzlukla mücadele söylemini dilinden düşürmeyen Başbakan ve
üst düzey AKP yöneticileri -AKPnin tüzel kimliğini bir tarafa
bırakıyorum- başka birçok grup gibi İhlas Grubunu da özel
olarak himayelerine aldılar, bu konuda yeni ve özel gruplar yarattılar.
Yani o hortumların ebadını büyüttüler, yeni hortumlar
yarattılar.
MUHARREM VARLI (Adana)
Sayın Kart, İhlasın temsilcisi milletvekilleri
ATİLLA KART (Devamla)
Çünkü, bakın, AKP üst yönetimini ve dış
bağlantıları kastederek söylüyorum -tekrar ifade ediyorum:
AKPnin tüzel kimliğini elbette ayırıyorum- halkımız
artık bu kadronun gerçek yüzünü gördü. Bu kadro kutsal değerlerimizi
istismar eden, kamu yönetimini işlemez hâle getiren ve kamu
kaynaklarını yandaş ilişkiler içinde talan eden bir
kadrodur. Fakir fukaranın, garip gurebanın hukukunu koruyoruz.
diyerek halkımızı kandıran bu kadro, aslında holding
soygunlarının ve Deniz Feneri soygununun da mimarı olan bir
kadrodur. Bu soygunların hesabının sorulmaması için de
yargı reformu adı altında Anayasa değişikliği
yapma girişiminde bulunan bir kadrodur. Fotoğrafın esası
budur, özü budur.
Onun için, geldiğimiz
aşamada bu araştırma önergesi vesilesiyle şu soruları
bir kez daha yöneltiyoruz: Sayın Başbakan, Gazal Polata verecek bir
cevabınız var mı? Gazal Polat ve yüz binlerce mağdurun
vebali sizi tedirgin etmiyor mu? AKP teşkilatlarında ah
alanların yeri olamaz. derken yüz binlerce insanımızın bu
mağduriyetlerine ve feryatlarına neden duyarsız kalıyorsunuz?
Sizin için ahiretin hiç mi önemi yok Sayın Başbakan? Siz sadece bu
duyguların ve bu değerlerin istismarını mı
yaparsınız?
Değerli
arkadaşlarım, Bu konularda Cumhuriyet Halk Partisinin
hazırlamış olduğu araştırma komisyonu
raporlarının ve yasa tekliflerinin gereğini neden
yapmıyorsunuz? diye iktidar grubuna bir kez daha soruyoruz.
2001 yılında
İhlas Finans sahibi Enver Örene yönelik olarak biraz evvel sözünü
ettiğim suçlamaları ve değerlendirmeleri yaparken, yedi
yıldan bu yana Başbakan olduğunuz hâlde neden görevinizi
yapmıyorsunuz? Neden fakir fukara, garip gurebaya sahip çıkmak
yerine yurttaşlarımızı mağdur edenleri himaye
ediyorsunuz? diye soruyoruz.
Sayın Başbakan
özgürlük ve açılım söylemlerini dile getirirken, Ahmet Arife atfen
şöyle bir cümle kullandı: Hasretinden prangalar eskittim. diyerek,
yine o özgürlük ve açılım konusundaki istismarcı
anlayışını, o konudaki ustalığını bir
kez daha dile getirdi. Sayın Başbakana yine Ahmet Arifin o
dizeleriyle şu soruları bir kez daha soruyoruz, o dizelerin
devamı olan dizelerle soruyoruz, diyoruz ki Sayın Başbakana:
Aslında artık Gazal Polat ve Gazal Polatlar, bu istismarı
yapanları, bu fotoğrafı ortaya koyanları tanıyor ve
Gazal Polat diyor ki, binlerce Gazal Polat diyor ki: Aslında bu kadronun,
vatandaşın emeğiyle, vatandaşın emeğini sömüren,
emeğiyle geçinen insanların işine, ekmeğine,
aşına göz koyanları ben artık tanıyorum. diyor Gazal
Polat. Ahmet Arifin dizeleriyle diyor ki: Benim işime, ekmeğime,
aşıma göz koyanları ben tanıyorum. diyor, Ben onlara ilk
seçimde hak ettikleri cevabı vereceğim. diyor. Bundan hiç
kuşkunuz olmasın, hiç kuşkunuz olmasın.
Bu düşüncelerle, bu
değerlendirmelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Grup önerisinin
aleyhinde Alim Işık, Kütahya Milletvekili.
Sayın Işık,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İç Tüzük
kurallarımız gereği Cumhuriyet Halk Partisinin İhlas Finans
Kurumu mağdurları hakkında vermiş olduğu araştırma
önergesinin aleyhine söz aldım ancak takdir edersiniz ki milletimizin
hakkının aranmasına yönelik olarak verilmiş böyle bir
önergenin aleyhinde olmam mümkün değildir. Dolayısıyla, bu
vesileyle öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu konuda son bir yılda
bir milletvekili olarak hem İhlas Finans Kurumunun hem de izinsiz halka
arz yoluyla milyonlarca vatandaşımızı sömüren sözde
holdinglerin uygulamalarıyla ilgili olarak 13 adet yazılı soru
önergesi, 1 adet gündem dışı konuşma ve 1 adet de,
Sayın Grup Başkan Vekilimizle birlikte, basın toplantısı
yapmış bir milletvekili olarak konuşuyorum. Sorun gerçekten çok
büyük ve çok sayıda insanımızın mağdur edildiği
çok önemli bir konudur.
Hepinizin malumu olduğu
üzere 2001 yılında battığında ardında 1 milyar
doların üzerinde alacağı olan 200 bin dolayında
İhlaszede bırakan İhlas Finans Kurumu, aradan geçen bunca
yıla rağmen alacaklı mudilerini hâlâ umut deryasında
sürüklemeye devam etmektedir. Oysa anılan Kurumun Tasfiye Kurulu
tarafından gerçekleştirilen 3 Ağustos 2001 tarihli
Olağanüstü Genel Kurulunda alınan kararda, kurum
borçlarının tamamının ödenerek, tasfiye sürecinin
tamamlanacağı belirtilmiştir. Ancak bugün hâlâ tüm
alacakların ödenmemiş olması, yine aynı Genel Kurulda
tasfiye memurlarının Tasfiye sürecinde basiretli bir tüccar gibi
davranmak, ödemelerde sıra ve eşitlik ilkelerine uygun hareket etmek
mecburiyetindedirler. şeklindeki ağır işleyen sürecin
sorumlusunun alacaklarını icra yoluyla tahsile giden mudileri
göstermeleri, konunun bir başka yönünü sizlere açıkça
sergilemektedir.
Değerli milletvekilleri,
bankacılık faaliyet izni 10 Şubat 2001 tarihinde
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından durdurulan
ve Türk Ticaret Kanununda düzenlenen anonim şirketlerin tasfiyesi
hakkındaki genel hükümlere göre, tasfiyesine karar verilen İhlas
Finans Kurumunun Sanayi ve Ticaret Bakanlığının kontrolünde
yürütülen tasfiyesinde bugüne kadar gelinen nokta maalesef hiç tatminkâr
olmamıştır.
İhlas Finans Kurumunun
kendi İnternet sitesinden süslü
puntolarla borçlarını ödediğini belirttiği ve devlete
Kurumun 1 kuruş borcunun olmadığını özellikle
vurguladığı basın duyuruları da mağdur
vatandaşlar nezdinde artık hiçbir itibar görmemektedir.
Mağdurların kurmuş
olduğu İhlaszedeler Platformu isimli İnternet sitesinde, Kurumun 300-500 dolar civarında
alacağı olan mudilerin alacağını ödediği ancak
yüklü miktarda alacağı olan mudilerin alacağının
özellikle ödenmediği, böylece daha fazla alacaklının
alacağının ödenmiş gibi gösterildiği yönünde birçok
iddia yer almaktadır.
2009 yılında 4 bin
dolarını alamayan Kütahyalı bir
vatandaşımızın durumu, şikâyet ettiği Sanayi
Bakanlığının, Vatan gazetesinin 16 Mart 2009 tarihli
İnternet sayfasında da belirtildiği
gibi, İhlaszedeye cevaben yazdığı yazıda Kriz var,
sıranız gelince alırsınız. diye cevap veriyor ve
Eylül 2008 ödemelerinin yapıldığı 74üncü ödemeyle 2.069
dolara ve 1.507 avroya kadar olan borçların ödendiği belirtiliyor.
Değerli milletvekilleri,
bu devletin bakanlığı, şikâyet eden
vatandaşımıza Kriz var, sıranız gelince
alırsınız. diye yazı yazabiliyor. Durum bu kadar vahim.
Aynı İnternet
sitesinde mağdurlarla yüz yüze görüşen dönemin Sanayi ve Ticaret
Bakanı Sayın Ali Coşkunun ifadeleri de çok manidar. Sayın
Coşkun diyor ki: İhlas Finansta benim de param battı ve hâlâ
alamadım. Adresime gelen 75 YTL ödemeniz çıktı, gidip
Şekerbanktan alabilirsiniz. yazısını görünce sinirlenip
kızdım ve bu mektubu yırtıp attım.
Saygıdeğer
milletvekilleri, İhlas Finans Kurumunda 27 Mayıs 2009da İrfan
Bağımsız Denetim ve Yeminli Mali Müşavirlik Anonim Şirketinin
sorumlu ortak başdenetçisi Salim Akgül tarafından yapılan
denetim sonucu düzenlenen raporunun 4üncü maddesinde aynen şu ifadelere
yer veriliyor: Kurumun tasfiye sürecini sonuçlandırabilmesi,
hâlihazırdaki kendi imkân ve kaynaklarıyla borçlarını ödeme
ve yükümlülüklerini yerine getirebilmesi, söz konusu 151 firmanın
protokole bağlanmış borçlarını ödemelerine
bağlıdır. Kurum tasfiye sürecini
zorlaştırabileceği gerekçesiyle tasfiye sürecine girmeden önceki
dönemlerde kullandırdığı fonların geri ödemesi
hususunda yaptığı en son protokole ait firma bazında
detaylı listeyi dipnotlarda açıklamayı uygun görmemiştir.
denilmektedir.
Yine, aynı raporun
6ncı maddesinde: Rapor tarihi itibarıyla kurumun hukuk
müşavirliğinden alınan dava raporuna göre kurum aleyhine
açılan ve hâlen devam eden 23 adet davanın tutarı 1 milyon 530
bin TL, kurum tarafından açılan ve hâlen devam eden 1.190 adet
davanın tutarı 12 milyon 813 bin TLdir. Rapor tarihi itibarıyla
söz konusu davaların devam etmekte olması sebebiyle ekteki finansal
tablolar üzerindeki etkileri bilinmemektedir. şeklinde ifadeler yer
almaktadır. Yani İhlaszedelerin alacaklarının tahsili
kurumun kendisinin açtığı davalar sonucunda yapacakları
tahsilata bırakılmıştır. Ne acıdır ki, bu
maalesef yakın sürede gerçekleşmesi mümkün görünmeyen bir
olaydır.
Yaşanılan kriz
nedeniyle, öte yandan Sanayi Bakanlığı müfettişlerinin daha
önce hazırladığı bir raporda İhlas Finansın
alacaklı olduğu firmalarla 2016 yılına kadar uzanan ödeme
protokolleri yapmış olmasına dikkat çekilmiş ve bu durumun
bir tutarsızlık göstergesi olduğu belirtilmiştir.
Bağımsız denetim raporunu da teyit eden bu çelişkili
ifadeler maalesef birçok vatandaşımızın mağduriyetine
yol açmıştır.
Değerli milletvekilleri,
konunun önemi ve durumun vahameti açısından hâlen Sayın
Cumhurbaşkanımızın Danışmanı olan sabık
TMSF Başkanı Sayın Ahmet Ertürkün, 2 Şubat 2010 tarihli
Teke Tek programında Gazeteci Sayın Fatih Altaylıya
yapmış olduğu itiraf niteliğindeki anekdotu da sizlere
aynen aktarıyorum: Şu anda Türkiye'de
bankacılığın yaşadığı depremde
mağdur olan, hakkını alamayan, bankalara mevduat yatıran
anaparasını tahsil edemeyen kimse yok. Çaresizliğin
getirildiği en büyük üzüntüyü yaşadığım İhlas
Finansın durumudur. İfade biraz düşük, ama aynen okuduğum için
ne anlama geldiğini biliyorum. İhlas Finans bir finans kuruluşu
adı üstünde, ama o dönemin mevzuatı belki öyle gerektiriyordu, ona
bir bankanın değil, herhangi bir şirketin tasfiyesi gibi muamele
yaptım. Finansın o zamana gelmesinin sorumluları, aynı
zamanda tasfiyeyle görevlendirildi. Gelen şikâyetlerden
anlaşılıyor ki hâlâ alacağını alamayanlar var.
Bu bir itiraf ve maalesef acı bir itiraf.
Daha önce de İhlas
Finans olayı için Hortumlama tabirinin çok geçerli olduğu bir
durumdur oradaki. diyen ve AKPnin en güvendiği bürokratlarından
birisi olan Sayın Ertürkün dahi bu olayın üzerine gidememesinin
esbabımucibesi nedir diye düşünmemek ve sormamak elde değildir.
Kimsesizlerin kimsesiyiz.
diyerek iktidar olan AKP ve Sayın Lideri, İhlas Finansa Hac param
faize bulaşmasın, hastane param faize bulaşmasın, kefen
param faize bulaşmasın, emin gördüğüm Müslüman bir kuruluşa
yatırayım. diye oralara emanet eden insanların, bugün, maalesef
düştüğü durum hepimizin yakından bildiği çok acı bir
durumdur.
İsterseniz bu soruya
Türkiye gazetesi ve televizyonunun yıllarca Ankara temsilciliğini
yapmış ve o dönemde siyasi diyalogları sayesinde İhlas
Finansın faaliyet iznini alan Sayın Sabahattin Önkibarın
sözleriyle cevap vereyim: O günlerde, garibin gurebanın hakkı
arşı boğar, diye bana telefon eden ve bunu benimle paylaşan
Sayın Erdoğan, şimdi İhlası sadece korumuyor,
aynı zamanda ona bağrını açıyor. İşte,
imtihan, samimiyet; işte vicdan! İşte, işte tablo;
işte hakikat! Bütün bunları bire bir canlı olarak yaşadıktan
sonra ben bunların samimiyetine söyler misiniz nasıl
inanırım? Nasıl? Nasıl? Nasıl? TMSF Başkanı
Ahmet Ertürk -ki, AKPnin en güvendiği bürokrattır- İhlasta
hortum var. diyor, Tayyip Bey umursamıyor. Peki, ama niye?
Medyasını kullanmak, onu topyekûn satın almak için.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Işık, bir dakika süre veriyorum,
konuşmanızı tamamlayınız.
ALİM IŞIK (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İşte, bu
gerçeklerin açığa çıkarılması amacıyla verilmiş
olan bu önergeye kişisel olarak lehinde oy vereceğimi belirtiyorum ve
sizlerin de desteklemesini istiyorum.
Sözlerimin sonunda
İhlaszede.com İnternet sitesinde, girdiğinizde
karşınıza çıkan soruları aynen onların dilinden
size aktararak konuşmamı bitirmek istiyorum.
Tayyip Erdoğana
soruyoruz:
1- Bakan Ali Coşkun
Bunlar resmen milleti soydular, durumu Başbakana defalarca
anlattım. dedi. Başbakan olarak neden gereğini
yapmadınız, milleti soyanlardan hesap sormadınız?
2 - TMSF
Başkanınız İhlasta hortumlama var. dedi Çok
konuşuyor, sussun. diyeceğinize neden çağırıp
belgeleri isteyip gereğini yapmadınız?
3- Neden yüz binlerce
İhlas Finans mağduruna değil de bir avuç hortumcuya sahip
çıktınız?
Saygılarımı
sunuyor, önergeye desteğinizi bekliyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Işık.
Grup önerisinin lehinde Harun
Öztürk, İzmir Milletvekili.
Sayın Öztürk, buyurun
efendim.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
İhlas Holdingle ilgili olarak vermiş olduğu araştırma
önergesinin lehinde söz aldım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda
vatandaşımızın tasarruflarını dinî duyguları
istismar ederek toplayan ancak geri ödemeyen İhlas Finans Kurumuyla ilgili
olarak, borçlu durumundaki Kuruma niçin farklı muamele
yapıldığının tespiti, siyasi iktidar tarafından
himaye edilip edilmediklerinin ortaya çıkarılması ve
vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin daha fazla
sürüncemede kalmadan önlenmesi için bir Meclis araştırması
açılmasının yerinde olacağı düşüncesindeyim.
Elinde 2000 yılına ait hesap cüzdanı olan
vatandaşların alacaklarının ödenmesi için, lütfen AKP
olarak harekete geçiniz.
Değerli milletvekilleri,
22nci Yasama Döneminde bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinin talebi
doğrultusunda bir Meclis araştırması komisyonu
kurulmuş, bu komisyon yurt içi ve yurt dışında ciddi
çalışmalar yapmış, bu çalışmalarını
rapora bağlamıştır. Bu raporda İslami holdingler
adıyla bilinen bu örgütlerin çalışmalarından mağdur
olan yurttaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi
için alınması gereken öneriler ve yapılması gereken yasal
düzenlemeler somut olarak dile getirilmiş ise de Hükûmetin bu konularda
hiçbir şey yapmaması düşündürücüdür.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Başkan, 21 Nisan 2010 günü Milliyetçi Hareket Partisinin
vermiş olduğu bir Meclis araştırması
açılması önergesi üzerinde aldığım sözde, İç
Tüzükün 87nci maddesinde milletvekilleri için öngörülen değişiklik
önergesi verme hakkının yanlış
uygulandığını dile getirmiştim. 26 Nisan 2010 tarihli
dünkü 95inci Birleşimde bu konu yeniden gündeme gelmiş ve
Başkanlık, yaptığı uygulamanın
doğruluğunu savunurken çelişkiye düşmüştür. Hem bu
çelişkiye işaret etmek hem de önergelerin işleme
alınmasındaki usulsüzlüğün Anayasa görüşmelerini
sakatladığına tekrar vurgu yapmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Başkanlık Divanı, İç Tüzükün 87nci maddesindeki siyasi
parti grupları için saklı tutulan değişiklik önergeleri
verme hakkını miras hukukundaki saklı pay gibi düşünüp yedi
önerge hakkı içinde değerlendirmektedir. Diyelim, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde çok parçalı bir yapı oluştu ve sekiz adet
siyasi parti grubu ortaya çıktı. O takdirde grupların
dışında hiçbir milletvekiline değişiklik önergesi
verme hakkı tanımasanız bile grupların saklı tutulan
haklarını yine de veremeyeceksiniz. Bu nedenle
Başkanlığın, değişiklik önergelerini işleme
alırken ısrarla sürdürdüğü uygulama İç Tüzüke
aykırıdır.
Değerli milletvekilleri,
İç Tüzükün 72nci maddesine göre farklı milletvekilleri
tarafından verilen önergelerin işleme alınması
sırasında bu konu 95inci Birleşimde yeniden gündeme
gelmiştir. Başkanlık 72nci maddeye göre gruplar ya da gruplar
adına milletvekilleri tarafından birer önerge verileceği
yorumunu yaparak aynı partiye mensup farklı milletvekilleri
tarafından verilen önergelerden birisini işleme
almamıştır. 72nci maddede önerge ibaresinin tekil olarak
kullanılması, yaptığınız uygulamanın
doğru olduğu sonucunu doğurmaz. Bu maddede önerge
sayısı konusunda bir açıklık yoksa, önerge sayısı
konusunda genel düzenlemenin yer aldığı 87nci maddeye bakarak
kararınızı vermeniz gerekirdi. Bu nedenle,
yaptığınız uygulamanın İç Tüzüke uygun
olmadığını düşünüyorum. Peki, ben sormak istiyorum: 72nci maddeye
dayanılarak verilen birden fazla önergeden, işleme
aldığınız önergeyi neye göre belirlediniz, kura mı
çektiniz?
Değerli milletvekilleri,
benim asıl üzerinde durmak istediğim husus bu vesileyle yeniden
gündeme gelen 87nci madde uygulamasıdır. Sayın Başkan
19uncu maddeyle ilgili on beş önerge olduğunu ve yedi önergenin
kurayla belirlenerek işleme alındığını ifade
etmiştir çünkü tutanakta yer alan tartışmalardan bu sonuç
çıkmaktadır. Bu önergelerin, grupların verdiği önergeler
değil gruplara mensup milletvekillerinin verdiği önergeler
olduğu ifade edilmiştir. İtirazlar üzerine, Lütfen
Bakın,
önergeler, grupların verdiği önergeler değil, gruplara mensup
milletvekillerinin verdiği önergeler. demiştir Sayın
Başkan. Sayın Bahçekapılı da Milletvekillerinin önergesi.
diyerek desteklemiştir ve Hayır efendim, önergeler burada duruyor.
diyerek milletvekillerinin önergesi olduğu konusunda
ısrarını sürdürmüştür. Siz de, yani o gün oturumu yöneten
Sayın Başkan
on beş önergeden kurayla yedi tanesini tespit
ediyorlar. demiştir.
Değerli milletvekilleri,
değişiklik önergelerim dolayısıyla bir iki kuranın
çekilişine ben de nezaret ettim, arkadaşlarınıza
sorabilirsiniz. Sizin uygulamanıza göre, gruplar için saklı tutulan dört
önerge ayrıldıktan sonra kalan üç önerge hakkı kura ile
belirlenmektedir. Benim nezaret ettiğim kurada da 8, 9 ve 2 numaralı
önergeler torbadan çekilmiştir. Değerli milletvekilleri, bir kez
İç Tüzükü yanlış uygulamaya başlarsak yanlış
üzerinde tutarlılığı sürdürmemiz mümkün olamaz; tam da bu
uygulamada olduğu gibi.
Değerli milletvekilleri,
o gün Sayın Başkan, 72nci maddeye göre verilen önergelerden sadece
birini işleme alırken, iki önerge verilmesini İç Tüzükle
verilen bir hakkın kötüye kullanılması olarak
değerlendirmiştir. Bakınız, Sayın Başkan, kendi
cümleleriyle ne diyor: Benim, oturumları yöneten
Başkanınız olarak, 72nci maddeyle ilgili uygulamam, bir tek
önergeyi işleme almak, görüşmelere devam edelim mi etmeyelim mi diye
Genel Kurulun görüşünü almak ve bu sorunu çözmek şeklindedir ama
72nci maddeyle ilgili çokça önerge gelir, deminki gibi çokça gerekçeler burada
okunursa ben bunu bir hakkın suistimali olarak değerlendiririm ve
işleme alamam, hiçbir başkan da alamaz. demiştir. Sayın
Başkana buradan sormak istiyorum: Aşağıda belirteceğim
önergelerle ilgili olarak İç Tüzükten doğan bir hakkın
AKPliler tarafından kötüye kullanılmasını
makamınızın gerektirdiği tarafsızlığa uygun
olarak niçin engellemediniz?
Değerli milletvekilleri,
çerçeve 19uncu maddeyle ilgili olarak Sayın Başkanın
işleme aldığı engellemeye yönelik AKP milletvekilleri
önergelerini dikkatlerinize sunmak istiyorum: Birinci önerge AKP Siirt
Milletvekili Mehmet Yılmaz Helvacıoğluna, ikinci önerge AKP
Konya Milletvekili Ali Öztürke, üçüncü önerge AKP Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynaka, dördüncü önerge AKP Antalya Milletvekili
Abdurrahman Arıcıya aittir. AKPli milletvekillerine ait bu dört
önergede de Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 148inci maddesine
2nci fıkradan sonra gelmek üzere eklenen ilk fıkrada geçen Anayasa
Mahkemesine başvurulabilir." ibaresinin Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunabilir olarak değiştirilmesi teklif
edilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
görüyorsunuz işleme alınan 7 önergenin 4ü tamamen aynıdır
ve 4ü de AKP milletvekillerine aittir. Sayın Başkan, her ne hikmetse
Türkiye Büyük Millet Meclisini sözde tarafsız yönetiyor da bu önergelerin
muhalefet milletvekillerinin önergelerinin işleme alınmasını
önlemek üzere İç Tüzükten doğan bir hakkın kötüye
kullanılması amacıyla verildiğini görmezden geliyor. 72nci
maddeye göre muhalefet tarafından birden fazla önerge verilirse
hakkın kötüye kullanılması gerekçesiyle işleme
almayacaksınız, sonra AKPye mensup milletvekillerinin vermiş
oldukları satırı satırına aynı önergeleri bir
hakkın
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Öztürk, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK (Devamla)
Tekrarlıyorum, 72nci maddeye göre muhalefet tarafından birden fazla
önerge verilirse hakkın kötüye kullanılması gerekçesiyle
işleme almayacaksınız, sonra, AKPye mensup milletvekillerinin
vermiş oldukları satırı satırına aynı
önergeleri bir hakkın kötüye kullanılması olarak
değerlendirmeyeceksiniz. Olmadı Sayın Başkan, bu tutumunuz,
tarafsız olmanız gereken makama uygun düşmedi.
Değerli milletvekilleri,
geriye kalan üç önergeye baktığımızda onların da CHP,
MHP ve BDP milletvekillerine ait olduklarını göreceksiniz. Hani madde
üzerinde grupların önergesi yoktu? AKP Grubunun önergesinin olması
diğer grupların da önergesi olmadığı anlamına
geliyor mu? Yoksa bu değişiklik önergeleri kurayla, tesadüfen mi
gruplara çıktı?
Sayın
Başkanın, Türkiye Büyük Millet Meclisini tarafsız
yönetmeyeceği ortaya çıktığına göre, herhâlde,
Sayın Başkan bu görevden affını ister diye düşünüyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Grup önerisi üzerinde,
aleyhte olmak üzere Sayın Hasan Fehmi Kinay, Kütahya Milletvekili.
Buyurun efendim.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun tasfiye hâlindeki İhlas Finans hakkında vermiş
olduğu araştırma önergesi aleyhine söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bankacılık sektörünün ve finans sektörünün genel anlamda
karanlık dönem olarak ifade edeceğimiz dönemi çok gerilerde
kalmıştır. AK PARTİ iktidara geldiğinden bu yana,
2002den bu yana tek bir finans kurumuna, şimdiki adıyla katılım
bankasına veya bir başka bankaya el koymak durumunda
kalınmamıştır. Bu, ülke ekonomisinin sağlam temeller
üzerinde seyrettiğini, geliştiğini, güçlendiğini ortaya
koyan bir önemli gerçektir.
Cumhuriyet Halk Partisinin bu
yönde vermiş olduğu önergede ilk itirazımız, daha evvel
Plan ve Bütçe Komisyonunda 22nci Dönemde getirmiş oldukları teklifin
mahiyetiyle ilgilidir. Tabii ki, ortada, gerek bankacılık sektöründen
gerekse İhlas Finansın mudilerinden ciddi bir mağduriyet
oluşmuştur. Bu mağduriyetin giderilmesine ilişkin en az
Cumhuriyet Halk Partisi kadar AK PARTİ Grubu da aynı hassasiyetle
konuyu takip etmektedir ve gerekli yasal zemin içerisinde de
sonuçlandırmaya çalışmaktadır. Şimdi bunlara, ben,
yapılan sürece, ayrıntılarına gireceğim.
Öncelikle şunu bilmemiz
lazım: TMSFye neden devredilemedi? Bildiğiniz gibi, İhlas
Finans Kurumuna 2001 yılı Şubat ayında el konmuştur,
daha doğrusu faaliyet izni kaldırılmıştır,
doğru tabiri budur. O tarihte yasal düzenlemeler açısından özel
finans kurumları herhangi bir tasarruf sigortası işlemi
yapamamaktaydı. Bu cihetle, dönemin BDDK Başkanı, kendisine
yönelen yüz binlerce mağdura şu cevabı vermiştir,
akıllarımızda, hafızalarımızda o gün verilen
cevap belirginleşecektir, demiştir ki: Buna yasal bir imkân yok, Tasarruf
Sigortası Fonuna herhangi bir maliyet ödemeden bu Fonun kapsamından,
sigortasından yararlanma imkânı ne yazık ki yoktur. Bu yasal
zemin 57nci Hükûmet döneminde oluşturulamamıştır
değerli arkadaşlar çünkü şöyle bir örnekle belki de
somutlaştırabiliriz: Şimdi bir trafik kazası
düşünelim, herhangi bir sigorta yapılmamış, fakat diyoruz
ki sigorta şirketine Bu meydana gelen hasarla ilgili bir ödemede bulun.
Peki, daha evvel herhangi bir sigorta primi tahsil edildi mi? Hayır. O
hâlde, bunu ancak ve ancak yapabilmeniz için hazine kaynağını
kullanmak zorundasınız. Şimdi düşünelim: AK PARTİ
İktidarının, özellikle de Sayın
Başbakanımızın, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından
getirilen önergenin reddiyle ilgili tutumunun temel mantığı
şudur değerli arkadaşlar: Siz, eğer bunu TMSFye
ödetecekseniz, o hâlde, buraya herhangi bir bedel ödenmeden, herhangi bir
sigorta primi ödenmeden bunu gerçekleştirecekseniz, doğrudan hazine
tarafından finanse etmek zorundasınız. Sözü edilen hâkim ortaklardan
tahsili cihetine gidilmesi konusu ayrı bir konudur. Eğer hazineye bu
görevi verecekseniz, o zaman millete bunu ödetiyorsunuz anlamına gelir.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Adamın bir sürü parası var
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Enver Örenin dünya kadar malı var.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) - Şimdi, şunu açıkça ortaya koyalım değerli
arkadaşlar: Hazine bu milletin parasının muhafaza edildiği,
kaynaklarının muhafaza edildiği yerdir. Bu doğrultuda
hazineye böyle bir herhangi bir bedel ödetmek, doğrudan millete bu bedeli
ödetmektir. Bir grup kâr zarar ortaklığına tabi mudi
tarafından, riski öngörülmesi gereken mudi tarafından
yatırılan para tekrar milletin cebinden ödenmesi gibi gerçekten
mantığı olmayan bir teklifle karşılaştığımız
için bu cihetle -buna yasal zemin- en azından bunun mantığı
kurulamamıştır.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başbakanımızın
hassasiyet gösterdiği konu hazinenin kaynaklarının bu
şekilde
ATİLLA KART (Konya)
Hazinenin hiçbir yükümlülüğü üstlenmesi söz konusu değil.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) -
sigorta işlemi yapılmaksızın tasarruf
sahiplerine, mudilere ödenmesine ilişkindir. Bu doğrultuda biz de
grup olarak bu anlayışı taşıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, konu hangi süreçte ilerlemektedir, bunlara ilişkin
birtakım bilgileri huzurlarınızda paylaşmak istiyorum.
Öncelikle, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı yasal olarak bu işin bir tarafında
değildir ancak çok sayıda insanı ilgilendirdiği için, çok
sayıda vatandaşımızı ilgilendirdiği için elbette
ki bu konuyu takip etme, müfettişleri aracılığıyla
takip etme görevini üstlenmiştir. Bugüne kadar yedi müfettiş raporu
düzenlenmiştir ve söz konusu raporlar hem tasfiye kuruluna hem de
şikâyette bulunan vatandaşlara iletilmiştir.
Peki, ortaya çıkan
raporlardaki en önemli durum nedir, ona bir isterseniz birlikte göz
atalım.
Şimdi, 17 Nisan 2009,
yaklaşık bir yıl önce, en son raporunda aktif ve borçlularla
ilgili yapıyı ortaya koymuştur. Buna göre 1 trilyon 80 milyar TL
olan aktif toplamına yaklaşık 1 trilyon 68 milyar borç
ödenecektir. Yani aktifleriyle borçlarını ödeyebilecek bir finans
kurumundan bahsediyoruz, bir tasfiye sürecinden bahsediyoruz. Bu cihetle,
buradan, tabii ki, vatandaşlarımızı, özellikle de
İhlas Finans mağdurlarını hezeyana getirecek,
karamsarlığa itecek bir söylemi bence ortaya koymamak lazım.
Yani özetle, aktifleri
borçlarını karşılayacaktır. Bu süreç, 2010
yılında tamamlanması düşünülen bir süreçti ancak
yaşanan iktisadi krizin etkileriyle İhlas Finans tarafından
kredilendirilmiş firmalar yapılandırma talebinde
bulunmuşlardır. 2016 yılına kadar peyderpey bu ödemeler
gerçekleştirilecektir.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) İhlas Finans, TOKİden ihale alıyor,
Büyükşehirden ihale alıyor.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) Şunu bir kere, şu bilgiyi de ben size özellikle aktarmak
istiyorum: Ödeme sırası tasfiye sürecinde şöyle gelişiyor
değerli arkadaşlarım.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) İhlas Finans, TOKİden ihale almış ihale!
Büyükşehirden ihale almış.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) Önce, kamu alacakları ödeniyor. Yaklaşık 22 milyon
dolar, vergi ve sigorta olmak üzere, kamu borcu ödenmiştir.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Sen, İhlas Finansın avukatı mısın?
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) Bunun dışında, çalışanlara 10 milyon dolar
doğrudan İş Kanunundan, iş akitlerinin feshinden
dolayı ödeme gerçekleştirilmiştir.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Yoksa ortağı mısın?
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) Ayrıca, faaliyet izni
kaldırıldığında, 222 bin hesap sahibinin 155 binine
ödeme gerçekleştirilmiştir.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) İhlas Finans, TOKİden neden iş alıyor?
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) Şu anda 66 bin civarında bir mudi sayısı
kalmıştır. Yapılan ödeme 299 milyon dolardır ve 85
milyon avrodur.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep)
Ya ortağısın
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) Bu doğrultuda bizim elde ettiğimiz bilgileri
paylaşıyorum. Keşke imkânlar tasfiye sürecinde elvermiş
olsaydı.
Tasfiye Kurulu, kamu
görevlilerinin de içinde yer aldığı bir Kuruldur.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Devlet ihale veriyor İhlas Finansa.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) Bu tasfiye sürecinde keşke daha olumlu, daha hızlı
bir netice alınmış olsaydı ancak biraz evvel ifade
ettiğim gibi, aktifleriyle borcunu ödeyebilecek bir finans kurumundan bahsediyoruz.
ATİLLA KART (Konya)
İhlas Finans himaye ediliyor.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Himaye ediyorsunuz, himaye.
ATİLLA KART (Konya) -
Himaye etmeye, hortumlama yapmaya devam ediyorsunuz.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) Ortada bir hortumlamadan bahsedebilmek için,
karşılığı olmayan, borcunu ödeyebilecek aktifleri
olmayan bir bilançodan söz etmemiz gerekir. Burada, çok şükür ki bundan
söz etmiyoruz.
ATİLLA KART (Konya) -
Hortumu sürdürmesine izin veriyorsunuz.
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Niçin ödeme yap demiyorsun?
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, tabii ki burada
mağdurlardan
Elbette ki, bunu kabul ediyoruz, bir mağdur kesim
oluşmuştur fakat bunun nedenini sorguladığımızda
AK PARTİ dönemiyle bir ilgisi olmadığını bir kere, her
şeyden önce vicdanen tespit etmeniz lazım. 2001 yılında
ATİLLA KART (Konya)
Sekiz yıldır himaye ediyorsunuz.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) - Efendim, şimdi biraz evvel bunların
ayrıntılarını söyledim.
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Geçenlerde Amerikada açılışına
katıldınız.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) - Getirmiş olduğunuz önergenin bir mantığı
yok.
RECEP TANER (Aydın)
Sekiz yıldır kim iktidarda?
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) - Yasal zemine taşıyacak, hakkaniyete götürecek bir zemin
oluşturamamışsınız. Getirin daha iyi önergeler, bu
doğrultuda hazırlanmış bir önergeniz varsa onu da müzakere
edelim.
Tabii ki, buraya para
yatıran vatandaşlarımız faizden kaçınan
vatandaşlarımızdır. Bugün de vardır bunlar. Özel
finans kurumları, o dönemdeki özel finans kurumları
-Bankacılık Kanununda yapmış olduğumuz
değişiklikle, düzenlemeyle- katılım bankaları hâline
getirilmiştir ve şu anda fevkalade bir gelişme içerisindeler.
Demek ki, bu sorunlar eğer yirmi bir bankada yaşanmışsa,
bir özel finans kurumunun faaliyetleri, izni durdurulmuşsa, o dönemde
yaşanan denetimsizliğe, düzenleme eksikliğine ve bunlardan çok
daha önemlisi istikrarsızlığa bağlayarak bunu
değerlendirebiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Sekiz yıldır neredeydiniz?
RECEP TANER (Aydın)
İktidar değil, sanki şikâyet makamı.
BAŞKAN Sayın
Kinay, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
2001 yılından önce
bankacılık ve finans sektöründe, mali sektörde nasıl
karanlık bir tablonun oluştuğunu
AKİF AKKUŞ
(Mersin)- Siz kararttınız siz, aydınlatmadınız.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) -
denetim ve düzenleme yetersizliklerinin ülke ekonomik
istikrarsızlığıyla birleşince ne kadar büyük bir
mağduriyete neden olduğunu çok iyi biliyoruz. Tekrar yaşanmaması
için AK PARTİ Grubu olarak gerekli hassasiyeti bugüne kadar olduğu
gibi, bundan sonra da sürdürmeye devam edeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle
yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Sayın Akif Hamzaçebinin yazılı bir
müracaatı var burada. 2005 yılında kendisinin vermiş
olduğu bir önergeyle Bankacılık Yasasında bir
değişiklik olduğu Sayın Hasan Fehmi Kinay tarafından
ifade edildiği söylendi. Bu hususta bir yanlış
anlaşılmaya sebebiyet vermemek için benim söylediğim,
verdiğim önerge daha sonra Genel Kurulda değiştiriliyor
Bir
açıklama talebi vardır. Kendisine iki dakikalık süre
vereceğim.
Sayın Hamzaçebi, buyurun
efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ondan
sonra ben de söz istiyorum Sayın Başkan.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi
Kinayın, konuşmasındaki, 2005 yılında kendisinin
vermiş olduğu bir önergeyle Bankacılık Yasasında bir değişiklik
olduğu yönündeki ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkana da
bana söz hakkı vermiş olduğu için ayrıca teşekkür
ediyorum.
Biraz önce burada
konuşan Kütahya Milletvekili Sayın Hasan Fehmi Kinay, İhlas
Finansla ilgili olarak geçmişte yapılan bir düzenlemeye ilişkin
açıklamasında, benim dinlediğim ve tanık olduğum kadarıyla,
o günleri belki iyi takip etmemiş olmaktan kaynaklanmış olacak,
doğru bilgileri vermedi. Ben o doğru bilgileri vermek için
huzurunuzdayım.
2005 yılında
Bankacılık Yasasını Türkiye Büyük Millet Meclisi kabul
etti, yürürlüğe girdi, hâlen yürürlükte olan bir Yasa. Bu Yasanın
Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri sırasında ben
arkadaşlarımla birlikte bir önerge verdim. Önerge, İhlas
Finansın tasfiyesine ilişkin olarak Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurulunu yetkili kılıyordu. Düzenleme bu, Hazine
kaynaklarıyla bunu tasfiye edelim, hazineye buradan bir yük
yaratalım. anlamında bir düzenleme değildi kesinlikle.
Sayın Kinay bunu böyle açıkladı, böyle bir önerge değil.
Nasıl, batık bankalarla ilgili olarak, banka patronlarına, banka
sahiplerine TMSF -daha sonra BDDKdan ayrılıp TMSF oldu o kurum
biliyorsunuz- bütün gücüyle gidip, o kişilerin, batık banka
sahiplerinin mal varlığına el koyup, bunları tasfiye edip
parasını hazineye yatırıyor veya mevduat sahiplerine
aktarıyorsa, aynı düzenlemeyi İhlas Finansın sahipleri için
de istemiştik. Kabul edilen buydu ancak Genel Kurulda Sayın
Başbakanın talimatıyla, bildiğimiz kadarıyla, bu
düzenleme madde kapsamından çıkarılarak 800 milyon dolara
yakın alacağı olan 100 bin vatandaşımız mağdur
edilmiştir. Gerçek budur.
Hepinize
saygılar sunuyorum tekrar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Kinay
konuşurken Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonuna bedel ödenmediği için işlem yapılamadı.
diye bir ifade kullandı.
HASAN
FEHMİ KİNAY (Kütahya) Evet.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Söylediği doğrudur ama bedel ödenmeden de ticari
mevduata Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan bedel ödetilmiştir
İmar Bankası olayında. O Yasa da AKPlilerin oylarıyla
çıkmıştır. Onu da bilgilerinize sunuyorum.
BAŞKAN
Tutanaklara geçti, teşekkür ediyorum.
Bazı
arkadaşlarımızın kısa söz talepleri vardır,
onları yerine getireceğim.
Sayın
Doğru
9.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, CHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İhlas,
YİMPAŞ, KOMBASSAN gibi holdingler insanlardan büyük paralar
toplamışlardır. Bu toplanan paraların büyük kısmı
orta gelirli ailelere aittir. Bu insanlar güven neticesinde büyük mal
varlıklarını bu yerlere vermişlerdir. Özellikle emekli olan
insanlar emekli olmuş emekli parasını getirmiş veyahut da
evini satmış, o satmış olduğu parayı oraya
getirmiş yatırmıştır. Bunun neticesinde de paralar
geri alınmayınca intihara kadar giden büyük sosyal problemler meydana
gelmiştir. İntihar eden insanları da görmüş bulunuyoruz.
Mağdur olan bu insanlara bilvesile destek olunmalıdır,
mağduriyetin giderilmesi gerekmektedir. Batan bankalardan paralar geri
alınmış ve devlet bunların bir kısmını da
mağdur olanlara karşılamıştır,.
Dolayısıyla bununla ilgili de bir çözüm bulunması gerekmektedir.
Binlerce aile bunu beklemektedir.
Teşekkür
ederim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın
Doğru.
Sayın
Ağyüz..
10.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, CHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, İhlas Finans veya İhlas Holding, demin Sayın
Grup Başkan Vekilimizin ve Hamzaçebinin söylediği gibi, BDDK ve TMSF
denetimine kasıtlı olarak, bilinçli olarak
alınmamıştır. Şu anda alınmadığı
için de İhlas her türlü ticari faaliyetini yapmaktadır. TOKİden
en büyük ihaleler alan kurumun başındadır, İstanbul
Büyükşehirden ihale alan kurumun başındadır. Böyle göz göre
göre yüz binlerce kişi mağdur olacak, bu mağdur eden insan da
hâlen Hükûmet tarafından, iktidar tarafından korunacak ve
iktidarı temsil eden partinin sözcüsü de çıkıp burada İhlas
Finansı savunacak. Bu insafla bağdaşmaz.
Bakın,
bu soygun 1997de başladı, sonra Deniz Feneriyle devam etti. Elimdeki
belge, on dört
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ağyüz.
Sayın
Varlı
11.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlının, CHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
MUHARREM VARLI (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başbakan sık sık mağdurların hak, hukukundan bahsedip,
hatta kendi mağdurluklarından da dem vurarak, ajitasyon yaparak
insanların acıma duygularını kabartıyor. Acaba
İhlas Finansa para kaptıranlar mağdur olmamış
mıdır? Üstüne üstlük onlarla alay eder gibi İhlas Finans
Grubunun önemli bir yöneticisini de milletvekili olarak TBMMye
taşımıştır. Bunu esefle karşıladığımı
belirtir, hepinize saygılar sunarım.
BAŞKAN
Sayın Genç
12.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, CHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii AKP
zamanında yapılan o kadar suistimaller var ki hatırlamak çok
zor. Geçenlerde bana bu İhlas Holdingin devre mülkle ilgili bir grubu
gelmişti ve burada bir fiilî durum yaratmışlar, orada
vatandaşları mağdur ediyorlarmış. Cemil Çiçek Bey
gitmiş bunlara zamanında İhlas Holdingin oradaki yöneticilerine
bir ödül vermiş. O ödül masanın başında duruyormuş.
Tabii hâkimler ve savcılar oraya haciz uygulamaya gittiklerinde o ödülü
görünce maalesef çekip gidiyorlar diyor. yani ben bunu geçmişte dile
getirmiştim buraya. Ben aslında biraz önce konuşan Sayın
Kinayın bu kadar vatandaşın dinî duygularını istismar
ederek vatandaşların parasını alıp üzerine yatan ve
Hükûmet tarafından bu kadar desteklenen bu kişinin Efendim, biz
hazineden bunlara para vermemek için almadık. demesini
kınıyorum. Gerçekten şu Meclise en azından halkın
huzurunda doğru bilgi verilmesi gerektiğine inanıyorum. Tayyip Bey
tarafında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
V.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/688) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
27/4/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Grup önerisi kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, İç Tüzükün
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkan
İki dakika
Sataşmadan dolayı
BAŞKAN
Ondan önce
Sayın İçli, evet konuyu ben de inceledim, siz de
ısrarla ifade ediyorsunuz Oradaki bakanın ifadesi. diye. Bu konuyla
ilgili olarak yeni bir açıklama istiyorsunuz. İki dakika süre
vereceğim sadece, açıklayın, buyurun efendim. Nedir yani sizin
kastınız? İlgili arkadaş ne söyledi? Milletvekillerimiz
anlasınlar.
Buyurun efendim.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun
İçlinin, Bursa Milletvekili Ali Koyuncunun, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Şimdi, Sayın Ali Koyuncu
konuşmasında, gerçekleri söylemediğimi ifade etti, kendisinin
çamurdan, tarladan geldiğini, hukukçu olmadığını ve
Bakan olarak da bir bakan arkadaşımıza da Yalan söylüyor,
gerçeği söylemiyor. dedi.
Bakın,
ben demiştim ki: 10 çiftçiden 9u icralık, 1i hapis.
Konuşmasında, bunun yalan olduğunu, gerçek
olmadığını ifade etti.
Bakın,
değerli milletvekilleri, bunu ben söylemiyorum. Türkiye Ziraatçılar
Derneği Genel Başkanı Sayın İbrahim Yetkinin 17 Nisan
2010 tarihinde yaptığı bir açıklamada
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İzin
verin
kendisi
bahsetmiş ve demiş ki: Burada çiftçinin artık borcu tarla
satarak, traktör satarak borçlarını ödediği gerçeğini
gözden kaçırmamak gerekiyor. Yaptığımız bir araştırmaya
göre, örneğin ülkemizin buğday depolarından biri olan
Polatlıda çiftçi kayıt sistemindeki 10.500 çiftçinin yüzde 99unun
borç sorunu olduğu saptanmıştır. Şanlıurfada
tarım kredi kooperatiflerine üye olan 100 bin çiftçiden yüzde 90ı
ağır borç yükü altına girmiştir. ve Eskişehirden
bahsediyor Yüzde 60ı borç yükü altındadır. diyor. Bunu ben
söylemiyorum.
Bakın, yine -bunu daha
önce de ifade etmiştim- bir gazetemizde yapılan araştırma:
10 çiftçiden 9u borçlu, 3ü icra takibinde, 1i hapiste. diyor ve devam
ediyor.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Bir
milletvekili olarak siz gezin, çiftçilere bir sorun.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Efendim bakın, dinleyin, yani alınganlık
göstermeyin.
Bakın, benim yalan
söylediğimi, gerçeği söylemediğimi ifade etti.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Biz
her zaman çiftçilerin içerisindeyiz.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Ben öyle laf olarak, kendi milletvekili
arkadaşlarımızı bir tribün gibi gaza getirmek değil,
ben buradan belgelerle konuşuyorum. Bakın, ben belgelerle
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ORHAN KARASAYAR (Hatay)
Çiftçilerimize bir sorun.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Kardeşim, ben bunu
(AK PARTİ sıralarından Ne
belgesi? sesleri)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Kardeşim, ben bunu
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
İçli, teşekkür ediyorum efendim.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Gerçekler bu! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen arkadaşlar
İç Tüzükün 37nci maddesine
göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, (2/460) esas numaralı Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/205)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/460 Esas sayılı,
2022 Sayılı 65 Yaşını Doldurmuş, Muhtaç, Güçsüz
ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkındaki
Kanun Teklifime dair vermiş olduğum Kanunun 45 gün içerisinde
görüşülmediği için TBMM İç tüzüğünün 37. maddesi
gereğince doğrudan TBMM Genel Kurulu gündemine
alınmasını,
Arz ederim. 14.10.2009
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
BAŞKAN Sayın
Doğru, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2022 sayılı 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz Ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasıyla İlgili Kanun Teklifimiz
hakkında, İç Tüzükün 37nci maddesine göre gündeme
alınmasıyla ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yaşamlarının
büyük kısmını topluma ve ülkeye hizmetle geçirmiş
insanların yaşlandıkları ve bakıma muhtaç
oldukları dönemde ömürlerinin sonuna kadar insan onuruna
yakışır bir şekilde bakım talep etme hakları
vardır. Bizleri bugünlere ve geleceğe hazırlayan
yaşlılarımız için hayatı kolaylaştırmak ve
kimseye muhtaç olmadan yaşamalarını sağlamak hem bizlerin
hem de devletimizin öncelikli görevleri arasındadır.
Unutmamalıyız ki bir gün biz de yaşlanacağız.
Büyük Atatürk ne
demiştir: Bir milletin yaşlı vatandaşlarına
karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin en önemli
kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken tüm gücüyle
çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir
milletin geleceğe güvenle bakmaya hakkı yoktur.
Bugün altmış
beş yaş üstü muhtaç maaşı üç aylık 292 liradır.
Biz bunu asgari ücret düzeyine getirmek istiyoruz, bu da 576 lira yapıyor.
On sekiz yaş ve on sekiz yaş üstü özürlü ve bakıma muhtaç
insanlarımızın ise 875 lira olan üç aylık
maaşlarının 1.200 lira olmasını istiyoruz. AKP
Hükûmetinde bugün gelinen noktada ülkemizdeki ekonomik kriz toplumun tüm
kesimlerini etkilediği gibi bu ülkeye bir şekilde hizmet etmiş,
emek vermiş yaşlı insanlarımızı daha da fazla
etkilemiştir.
Sayın milletvekilleri,
bugün ekmeğin fiyatı 600 kuruş, simit 500 kuruş
olmuştur, tüp gaz 60 lira civarındadır. Bu verilen paralarla
fakir, kimsesiz insanımız ekmek alamaz, çay içemez, simit yiyemez
durumdadır. Üç ayda altmış beş yaş üstü 292 Türk
lirası maaş alan vatandaşımız bu parayla ne içecektir?
Bu insanlarımızı fazla üzmeyelim. Kendilerine bakacak kimsesi
olmayan bu insanların hayatlarını idame ettirmeleri için gerekli
olan maddi güçleri ne yazık ki çok düşüktür. Bunlar ihtiyaçları
olmasa zaten bu parayı almazlar. Hayatın gittikçe
pahalılaşan durumu karşısında
yaşlılarımızın aldıkları ücret kendilerine
yetmemektedir çünkü aldıkları devlet yardımı elektrik, su
ve ısınma giderlerini ancak karşılamaktadır.
Aynı şekilde ne
sebeple olursa olsun özürlü olarak hayatını devam ettirmekte olan
vatandaşlarımız için de bu iyileştirmelerin
yapılması gerekmektedir. On sekiz yaşını
doldurmuş yüzde 70 özürlü olan gencimize verdiğimiz aylık 290
Türk lirası ile her türlü ihtiyaçlarını gidermesi
beklenmektedir. Gerek altmış beş yaş üstü gerekse özürlü
vatandaşlarımızın gelirlerini yükselttiğimiz takdirde
diğer kuruluşlardan yani özel bakım evleri, özel hastanelerden
alacakları hizmet çeşitliliği de artmış olacaktır
çünkü devlet kurumlarımız bu konuda sayısal olarak yetersizdir.
Dünyanın en zor işlerinden biri özürlü bakımını
üstlenmektir. Gerek doğuştan gerekse sonradan oluşan bu
durumdaki sosyal hayatı rehabilite edilmesi gereken
vatandaşlarımızın bakımını sağlayan
yakınlarının maddi ve manevi
sıkıntılarının hafifletilmesi de çok önemlidir. Özürlü
yakınları, hastalarının her türlü olumsuz şartlarda
bakımlarını yerine getirmek zorundadır. Bu durumdaki özürlü
yakınlarına yapılacak olan bu destek onların
sıkıntılarını bir nebze olsun hafifletecektir.
Sayın milletvekilleri,
AKP Hükûmeti 2002 seçimlerinde yoksullukla, yolsuzlukla, yasaklarla mücadele
edeceğini söylemişti. Ülkemizde bu iktidar zamanında maalesef
yolsuzluklar artmıştır. Şaibeler ve haksız kazançlar
kamuoyunu çok rahatsız etmektedir. Kamuoyu, araştırma
komisyonları kurulmasını, hesap sorulmasını
beklemektedir ancak izin vermiyorsunuz. Yasaklar dediğimiz başörtüsü
ve katsayı sorunu çözülmemiştir. Yoksulluk almış
başını gitmektedir. İnsanlarımızın her gün
perişanlığı artmaktadır.
Bugünlerde çeşitli
kamuoyu yoklamaları yapılıyor. Halkın esas gündemi Anayasa
değişikliği değildir. Gündem yokluk, açlık, fakirlik
ve karın doyurmadır. Bunlar göz önüne neden alınmıyor? AKP
İktidarı insanları fakirleştirmiş, günlük ihtiyaçları
bile karşılayamaz hâle getirmiştir. İnsanca bir yaşam,
üç ayda bir alacağı 292 Türk lirasıyla mı olacaktır?
Bu sizce yeterli midir? Çalışmayan, üretmeyen, bakıma muhtaç
olan bu insanlara, sosyal devlet olduğumuza göre daha farklı
yaklaşım içinde olmamız gerekmez mi? Bakınız, o
yaşlı insanlar almış oldukları o paralarla geçinme
mücadelesini veriyorlar. Geçinme mücadelesinde de ne kadar
başarılı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın
Doğru.
Buyurun.
REŞAT DOĞRU
(Devamla) Bu insanlara bir nebze de olsa, en azından asgari ücretin üçte
2si kadar veyahut da yarısı kadar bir miktar para verilebilse
herhâlde durumları daha farklı olabilir.
Bu noktada, bizim kanun
teklifimiz bu amaçla hazırlanmıştır. İç Tüzükün
37nci maddesi gereği de bu teklifimizi sizlere sunuyoruz.
İnanıyorum ki yüce Meclisimiz bu konuyu gündeme alacaktır diyor,
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Hasan
Çalış, Karaman Milletvekili.
Sayın Çalış,
buyurun efendim.
HASAN ÇALIŞ (Karaman)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Tokat Milletvekilimiz
Sayın Reşat Doğrunun (2/460) esas numaralı Kanun Teklifi
üzerine söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinize saygı ve selamlarımı
arz ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
maalesef, iktidar partisinin muhalefet tarafından, muhalefet
milletvekillerince verilen kanun tekliflerini komisyonlara almama,
görüşmeme ve Genel Kurul gündemine almama gibi bir kötü geleneği
oluştu. Nitekim, şu üzerinde konuştuğumuz teklif de böyle
bir teklif.
Arkadaşlar, bu teklifle
Sayın Doğru ve arkadaşları ne istiyor? Çok bir şey mi
istiyor? Gerçekten bütçe dengelerini altüst edecek bir teklif mi? Kıymetli
arkadaşlar, gerçekten sıkıntı olmayacak bir teklif. Türkiyedeki
aşağı yukarı 860 bin kişiye bugün devletimiz ayda 97
lira maaş veriyor. Yüzde 2,5; 2,5, yüzde 5 de artış öneriyor.
Kıymetli
arkadaşlar, ben milletin kürsüsünden sizlere soruyorum: Muhtaç, güçsüz,
bakıma muhtaç, kimsesiz insanlara ayda verilen 97 lirayla hangi ihtiyaç
görülür? 3 kişi ile Ankarada bir restorana gittiğinizi düşünün,
kaç lira hesap ödersiniz değerli arkadaşlar? Asgari ücret kaç
liradır? Açlık sınırı nedir? Yoksulluk sınırı
nedir? Bu sınırlarda yaşayan nüfustaki değişimler
nedir? Sizlerden ricamız bu sorulara cevap verirken elinizi
vicdanınıza koyun ve vicdanınızın sesini de biraz
sonra teklifimize vereceğiniz desteğe yansıtın değerli
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar,
birazcık da sizden istirhamım şu: 97 lirayla bir ay geçinmeye
çalışan gariplerin, muhtaçların, yaşlıların
yerine kendinizi koyun diyorum ve oylarınızı ona göre
kullanın değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar,
gerçekten, yaşlı, muhtaç ve kimsesizlerimize hayata tutunacak bir
maaş ödemeden sosyal devlet olunamaz. Bu insanlarımıza ödenen
ücret asgari ücret seviyesine çıkarılmalıdır.
Bir diğer husus
değerli arkadaşlarım, yaşlı bakımevlerimiz,
huzurevlerimiz ülkenin ihtiyacını karşılayacak oranda,
sayıda ve kalitede olmalıdır. Arzu eden
yaşlılarımız, milletimizin, devletimizin asaletine uygun
bir şekilde buralarda mutluluk içerisinde hayatını devam
ettirebilmelidir.
Ayrıca, hastanelerimizde
-artık yaşlı nüfusumuz artıyor, ortalama ömür yetmişin
üzerine çıktı arkadaşlar- geriatri klinikleri
kurulmalıdır, geriatri hastaneleri kurulmalıdır,
yaşlı hastaların bakımıyla ilgili uzmanlık
alanları geliştirilmeli, teşvik edilmelidir.
Kıymetli
arkadaşlar, Anayasamızda yerini bulan, Anayasamızın
1inci maddesinde tarif edilen sosyal devlet olmak çok önemlidir ama sosyal
devlet Anayasanın sayfalarından çıkarak hayata geçmelidir.
Devlet vatandaşına sahip olmalıdır. Fakat arkadaşlar,
kapılarına bırakacağımız yardımlarla,
bırakacağımız paketlerle sosyal devlet olunmaz; eş
dost, partili kapısı çalınarak alınan yardımlarla
sosyal devlet olunmaz. Milletine minnet duymak yerine yoksullarımız
birilerine minnet duymak zorunda kalıyorsa bu devlet sosyal devlet olmaz
kıymetli arkadaşlarım.
Biz, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak gerçekten üreten, istihdam sağlayan, işsize iş,
aşsıza aş sağlayacak bir ekonomi için sizlere desteğe
hazırız. Başı dik, karnı tok bir ülke için yine her
türlü desteğe hazırız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Çalış, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
HASAN ÇALIŞ (Devamla)
Yoksulluğu ve yolsuzluğu bitirecek tedbirler için hazırız.
Ülkemizin yararına hayırlı işlerinizde 2007den önce
hazırdık, hâlâ hazırız, bekliyoruz kıymetli
arkadaşlar.
Kıymetli
arkadaşlarım, gerçekten şu an bu kürsüden hep ihracat
rekorlarından bahsedersiniz ama maalesef işsizlikte de rekorlar
peşindeyiz, maalesef bütçe açığında da rekorumuz var,
maalesef iç ve dış borçta da rekorlar var, maalesef yoksulluk ve
açlık sınırındaki insanların artışında
da rekorlar var. İşte bunlar için, itiş kakış yerine
hep beraberce çözüm bulmamız lazım, bu
sıkıntıları çözmemiz lazım değerli
arkadaşlar.
Bu teklifimize
desteğinizi bekliyoruz. Muhtaçlara, yaşlılara karşı bu
yüce Meclisin samimiyetini görmek istiyoruz değerli arkadaşlar.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar
yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Duydum
Sayın Genç.
Teşekkür ediyorum
Sayın Çalış.
Evet, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarımız, Sayın Doğrunun
önergesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Arkadaşlar arasında
ihtilaf var. Elektronik cihazla oylamayı yapacağım.
İki dakika süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
17.44
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 18.01
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96ncı Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan,
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk
Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan,
Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk
Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan,
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine
Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan,
Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın; Kooperatifler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm komisyonları raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.-
Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul
Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin; 7/11/1982
Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun birinci görüşmesine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
5.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Dünkü birleşimde
teklifin 22nci maddesinin oylaması tamamlanmıştı.
Şimdi, 23üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 23- Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 159 uncu maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
MADDE 159- Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre kurulur ve görev yapar.
Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu yirmiiki asıl ve oniki yedek üyeden oluşur; üç daire
halinde çalışır.
Kurulun Başkanı
Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanlığı Müsteşarı
Kurulun tabiî üyesidir. Kurulun, dört asıl üyesi, nitelikleri kanunda
belirtilen; yükseköğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal
bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri, üst kademe
yöneticileri ile avukatlar arasından Cumhurbaşkanınca, üç
asıl ve üç yedek üyesi Yargıtay üyeleri arasından Yargıtay
Genel Kurulunca, iki asıl ve iki
yedek üyesi Danıştay üyeleri arasından Danıştay Genel
Kurulunca, bir asıl ve bir yedek üyesi Türkiye Adalet Akademisi Genel
Kurulunca kendi üyeleri arasından, yedi asıl ve dört yedek üyesi
birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı
gerektiren nitelikleri yitirmemiş adlî yargı hâkim ve
savcıları arasından adlî yargı hâkim ve
savcılarınca, üç asıl ve iki yedek üyesi birinci sınıf
olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri
yitirmemiş idarî yargı hâkim ve savcıları arasından
idarî yargı hâkim ve savcılarınca, dört yıl için seçilir.
Süresi biten üyeler yeniden seçilebilir.
Kurul üyeliği seçimi,
üyelerin görev süresinin dolmasından önceki altmış gün içinde
yapılır. Cumhurbaşkanı tarafından seçilen üyelerin
görev süreleri dolmadan Kurul üyeliğinin boşalması durumunda,
boşalmayı takip eden altmış gün içinde, yeni üyelerin
seçimi yapılır. Diğer üyeliklerin boşalması halinde,
asıl üyenin yedeği tarafından kalan süre tamamlanır.
Yargıtay,
Danıştay ve Türkiye Adalet Akademisi genel kurullarından
seçilecek Kurul üyeliği için her üyenin, birinci sınıf adlî ve
idarî yargı hâkim ve savcıları arasından seçilecek Kurul
üyeliği için her hâkim ve savcının; ancak bir aday için oy
kullanacağı seçimlerde, en fazla oy alan adaylar sırasıyla
asıl ve yedek üye seçilir. Bu seçimler her dönem için bir defada ve gizli
oyla yapılır.
Kurulun, Adalet Bakanı
ile Adalet Bakanlığı Müsteşarı
dışındaki asıl üyeleri, görevlerinin devamı süresince;
kanunda belirlenenler dışında başka bir görev alamazlar
veya Kurul tarafından başka bir göreve atanamaz ve seçilemezler.
Kurulun yönetimi ve temsili
Kurul Başkanına aittir. Kurul Başkanı dairelerin çalışmalarına katılamaz.
Kurul, kendi üyeleri arasından daire başkanlarını ve daire
başkanlarından birini de başkanvekili olarak seçer. Başkan,
yetkilerinden bir kısmını başkanvekiline devredebilir.
Kurul, adlî ve idarî
yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama
ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa
ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun
görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden
uzaklaştırma işlemlerini yapar; Adalet
Bakanlığının, bir mahkemenin kaldırılması
veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini
karara bağlar; ayrıca, Anayasa ve kanunlarla verilen diğer
görevleri yerine getirir.
Hâkim ve savcıların
görevlerini; kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere (hâkimler için idarî
nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını
denetleme; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç
işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri
icaplarına uyup uymadığını araştırma ve
gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma işlemleri,
ilgili dairenin teklifi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Başkanının oluru ile Kurul müfettişlerine
yaptırılır. Soruşturma ve inceleme işlemleri,
hakkında soruşturma ve inceleme yapılacak olandan daha
kıdemli hâkim veya savcı eliyle de yaptırılabilir.
Kurulun meslekten
çıkarma cezasına ilişkin olanlar dışındaki
kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz.
Kurula bağlı Genel
Sekreterlik kurulur. Genel Sekreter, birinci sınıf hâkim ve
savcılardan Kurulun teklif ettiği üç aday arasından Kurul
Başkanı tarafından atanır. Kurul müfettişleri ile
Kurulda geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak hâkim ve
savcıları, muvafakatlerini alarak atama yetkisi Kurula aittir.
Adalet
Bakanlığının merkez, bağlı ve ilgili
kuruluşlarında geçici veya sürekli olarak
çalıştırılacak hâkim ve savcılar ile adalet
müfettişlerini ve hâkim ve savcı mesleğinden olan iç
denetçileri, muvafakatlerini alarak atama yetkisi Adalet Bakanına aittir.
Kurul üyelerinin seçimi,
dairelerin oluşumu ve işbölümü, Kurulun ve dairelerin görevleri,
toplantı ve karar yeter sayıları, çalışma usul ve
esasları, dairelerin karar ve işlemlerine karşı
yapılacak itirazlar ve bunların incelenmesi usulü ile Genel
Sekreterliğin kuruluş ve görevleri kanunla düzenlenir.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 23üncü madde üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Sayın İsa Göke aittir.
Sayın Gök, buyurun
efendim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Başkasına mı devrettiniz efendim?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Sayın Başkanım, hayır. Sayın Gökün şahsı
adına da söz talebi var. Eğer diğer gruplarda yoksa ikisini
birleştirmenizi rica edeceğim.
BAŞKAN Var efendim.
Gruplar adına son konuşmayı yapan
arkadaşımızın da eğer kişisel söz talebi varsa
onları birleştirebiliyoruz. Uygulamamız böyle.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Sayın Gökün de şahıs adına olduğu için grup
adına son konuşmayı yapabilir.
BAŞKAN Biliyorum.
Mesela bir gün önce Sayın Faruk Balın da böyle bir durumu vardı
ancak son konuşmacı değildi gruplar adına, maalesef
birleştirememiştim. Daha sonra beş dakika için Sayın Bal
tekrar gelmek durumunda kaldı.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Hayır, diğer gruplarda şahıs adına birleşme yoksa
Sayın Gök son konuşmacı olur grup adına, en son
konuşur.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi,
gruplar adına en son konuşan arkadaşımızın
kişisel olarak söz talebi varsa o zaman birleştirmek mümkün
olabiliyor, onu söylemek istiyorum.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Yeri değişir efendim.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Sayın Başkanım
BAŞKAN Efendim.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Benim de şahsım adına söz talebim var orada, AK
PARTİ Grubu adına da söz talebim var. Benim böyle bir talebim
olacaktır yeri geldiği zaman.
BAŞKAN Anladım.
Sayın Gökü tekrar davet
etmek durumunda kalacağım.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) O
zaman galiba bir kurayla belirleyeceksiniz.
BAŞKAN - Aslında
bunun sizin söylediğiniz gibi olmasını ben de arzu ediyorum ama
uygulamamız hep böyle olmuş. Tüzükümüzde de
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Yani haklısınız da
Kimi zaman, bu, gruplar arasında
BAŞKAN Sizi anlıyorum
yani bana göre bir sakınca yok ama uygulamamız ve İç Tüzükümüz
çerçevesinde şu ana kadarki tatbikat bu şekilde.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Tamam efendim. Bekir Beye de cevap verir hiç olmazsa öbür bölümde.
BAŞKAN Peki.
Sayın Gök, buyurun
efendim, süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA İSA GÖK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu konusundaki
maddesiyle alakalı grubumuz adına görüşlerimizi arz
edeceğim.
Ve ani çıktım
Başkan böyle, biz beklemiyorduk şu anda olmasını da
BAŞKAN Yorduk mu sizi?
İSA GÖK (Devamla)
Evet, ani çıktık.
BAŞKAN Öyle mi, peki.
İSA GÖK (Devamla) -
Şimdi, arkadaşlar, öncelikle, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun önemini anlatmak istiyorum size. Zira, bu taslağın, bu
tasarının üçüncü ama en önemli kısmıdır. Yasa aynen
şunu der arkadaşlar, yeni tasarı da böyle: Bu Kurul -ki 82
Anayasamızın görevleriyle benzer özellikler
taşımaktadır- hâkimlik teminat esaslarına göre kurulur ve
görev yapar. Kurulun Başkanı Adalet Bakanıydı
Anayasamıza göre, Bakanlık Müsteşarı tabii üyeydi ama
özellikle bu Kurul, adli ve idari yargı hâkim ve
savcılarını mesleğe kabul etme, atma ve nakletme, geçici
yetki verme, yükselme, birinci sınıfa ayırma, kadro
dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyen hakkında karar
verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma
işlemlerini yapıyor ve Adalet Bakanlığının bir
mahkemenin veya bir hâkimin, savcının kadrosunun
kaldırılması veya bir mahkemenin yargı çevresinin
değiştirilmesi konusunda tekliflerini karara bağlıyor.
Bakın, arkadaşlar,
bu Anayasamızda 3 Yargıtaydan gelen asil ve yedek, 2
Danıştaydan gelen asıl ve yedek üyeyi Cumhurbaşkanı
seçiyordu. Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu son derece önemli.
Cumhurbaşkanının bu seçiminde bir sistem vardı. Neydi bu
sistem? Yargıtaydan gelen üyelerin hepsinin Yargıtay üyelerinin salt
çoğunluğuyla gelmesi yani 250 üye vardır, 126 oyu alan üye ancak
Cumhurbaşkanına üçlü aday listesine girebilir. Danıştaydan
gelen üyelerin de salt çoğunlukla gelmesi yani 96 üyesi var, 49 üyenin
oyunu alarak Cumhurbaşkanına giden listede 3 adaydan biri olabilir.
Arkadaşlar, bu eleştirildi. Şimdi size sorarım:
Cumhurbaşkanının önüne giden, Yargıtay ve
Danıştay üyelerinden, 126 oy alan
Bakın, Yargıtayın
salt çoğunluğunun oyuyla gelen üyelere karşı
Cumhurbaşkanının üçte 1ini seçmesi eleştirilebilir mi?
Eleştirilir. Niye? Niye Cumhurbaşkanı seçiyor? Pekâlâ,
Cumhurbaşkanının bu seçiminde büyük bir takdir yetkisi var
mı? Aslında yok. Niye yok Cumhurbaşkanının takdir
yetkisi? Zaten Yargıtay salt çoğunlukla o 3 adayın her birini
ayrı ayrı seçiyor, her 3 adayın her biri en az 126 oy almak
zorunda.
Arkadaşlar, Avrupaya
baktığımızda, bizim bu sistemimizdeki
Cumhurbaşkanının bu Kurula seçim yapmasını yani 126 ve
49 oy almış insanları seçmesini Avrupa nasıl
karşılamış? Bakın, ne diyor? Birinci
İstişarî Ziyaret Raporu -Avrupa Konseyi arkadaşlar- bize
Cumhurbaşkanının Avrupa Konseyinin hâkimlerin
bağımsızlığına ilişkin tavsiyelerinin
1/(2)/(c) ilkesi uyarınca hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeliklerine
atama yapma yetkisi kaldırılmalı. diyor. Bakın,
bakın, bakın
Cumhurbaşkanının büyük bir yetkisi yok
aslında değil mi? Ama ona rağmen Avrupa, Avrupa Konseyi
Cumhurbaşkanı HSYKya üye seçmemeli. diyor, 126 oyla gelen üyeye
rağmen. Söz konusu yetki, hâkim ve savcıların bizzat
kendilerine verilmelidir. diyor Avrupa Konseyi.
İkinci
İstişari Ziyaret Raporu arkadaşlar. Orada ne diyor?
Cumhurbaşkanının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
üyelerini atama yetkisinin kaldırılmasını tavsiye
etmekteyiz. diyor madde 7. Yine, Avrupa Konseyi kararı, 2004.
Yine, devam ediyor
arkadaşlar, Üçüncü İstişari Ziyaret Raporu. Burada da diyor ki
Avrupa Konseyi bize: Cumhurbaşkanının HSYK üyelerini
atamasındaki rolünün sadece resmî ve rutin bir eylem olduğu ve en iyi
uygulamaları yansıttığı şeklinde ifade edilen
görüş bizi ikna edememiştir. diyor, yani Hükûmet -o dönemde Bakan
Cemil Bey miydi, hanginizdiniz- ikna edemedi diyor. Ne diyorlar? Bu nedenle
Cumhurbaşkanının bu süreçteki yetkisinin
kaldırılmasına ilişkin tavsiyemizi tekrarlıyoruz.
diyor ve bu böyle gidiyor arkadaşlar.
Şimdi, Avrupanın
görüşü: Cumhurbaşkanının HSYKya üye atamada büyük bir
yetkisi olmamasına rağmen atayamazsınız bu sisteme göre,
atamamanız lazım. diyor.
Pekâlâ arkadaşlar,
Sayın Hükûmet ne yapıyor? Sayın Hükûmet, getirdiği Anayasa
tasarısında, arkadaşlar, Cumhurbaşkanının, 4
üyeyi, hâkim ve savcı olmaksızın, hiçbir alakası
olmamasına rağmen
Yani dedi ya, Osman kardeşimi mesela uygun
görüyorum diyebilir, teyzesinin kızı Ayşeyi atayabilir, amca
oğlu Osmanı gönderebilir buraya. Çünkü tasarı
Cumhurbaşkanına 4 kişiyi -seçim, hâkim, savcı, yok öyle bir
şey- doğrudan atama yetkisi veriyor. Avrupa Konseyi, şu anki
Anayasamıza göre 126 oyla gelen Yargıtay üyesini atamasına dahi
Hayır. derken siz göz çıkartıyorsunuz. E bravo size, bravo!
Bir de bunları
anlatırken insanları ikna etmek için, ne yazık ki Bakanlık
ekranında, web sitesinde arkadaşlar, bazı şeyler
yayınlıyorsunuz. Nasıl şeyler yayınlıyorsunuz?
Fransa örneği diyorsunuz. Fransa, arkadaşlar -6ncı sayfada
diyorsunuz bunu- bunu geçti. Fransa 2008deki anayasa
değişikliği ile cumhurbaşkanının kurul
başkanlığını, adalet bakanının kurul
üyeliğini kaldırdı, beşinci demokratik
kuruluşların anayasa ile uyum sürecinde kaldırdı. Şu
anda uygulama kanunu geçiyor, 2010da uygulamaya geçiyor.
Litvanya diyorsunuz.
Yanlış, yanlış. Bakın Litvanyaya, tümüyle doğal
hâkim ve savcılar atar Litvanyada. Hiç Yunanistandan bahsetmiyorsunuz.
Niye? E çünkü bu örnekler sizin kafanızdaki örneğe uymuyor. Yunanistanda,
arkadaşlar, tüm atamaları doğrudan hâkim ve savcılar yapar,
biliyor musunuz? Yunanistanda yüksek mahkemenin, bakın, aynen, tüm
üyeleri yargı mensuplarından oluşur ve yüksek mahkeme
başkanının başkanlığında toplanan Yunanistan
örneği nettir. Yunanistana değinmiyorsunuz.
Fransadaki örneğe hep
değiniyorsunuz, yanlış olarak değiniyorsunuz
bahsettiğim gibi. Bu değişikliğe Fransa önce 93 Anayasa
değişikliklerinde, sonra 98de başlayıp 2000e kadar
uğraştı ve en son 2008de değiştirdi, cumhurbaşkanını
geçti, bunları çıkardı ama siz inanmıyorsunuz.
Öbür taraftan,
arkadaşlar, diğer konu, Adalet Bakanı ve
Müsteşarının yetkileri. Kurulda aynen koruyorsunuz
arkadaşlar. Koruduğunuz gibi, bu konuda aslında Avrupadan bir
sürü eleştiri yedik. Bakın Birinci İstişari Ziyaret
Raporunda Avrupa Birliği Komisyonu ne diyor: Hâkimlerin
bağımsızlığı hakkında Avrupa Konseyi
tavsiyesinin şu prensibine göre, Yüksek Kuruldan Adalet Bakanı ve
Bakanlık Müsteşarının çıkarılarak yeniden
düzenlemesi şarttır. diyor. Birinci İstişari Ziyaret
Raporu Adalet Bakanını ve Müsteşarı
çıkaracaksınız. diyor.
İkinci raporda,
arkadaşlar, ne diyor Avrupa Konseyi? Diyor ki aynen: Anayasa 159u
değiştireceksiniz ve Adalet Bakanını ve
Müsteşarını Yüksek Kuruldaki oy hakkını derhâl
kaldırarak Kuruldan çıkaracaksınız. Sayfa 111. Avrupa
Konseyi, Komisyonu diyor.
Yine, Üçüncü
İstişari Ziyaret Raporu, arkadaşlar
Orada ne diyor? Diyor ki:
Adalet Bakanı ve Müsteşarının HSYKdan üyeliğini
çıkarmak için Anayasanın 159uncu maddesinin değiştirilmesini
tavsiye ediyoruz. Avrupa Konseyinin, Avrupa Birliğinin bir sürü
kararı var. Siz ne yapıyorsunuz? Hayır. Evraklarda bunları
gizliyorsunuz, o yeni Anayasa tasarınıza Adalet Bakanı
Müsteşarını daha geniş yetkilerle -Sayın Sadullah
Ergin, bunu ispatlayacağım size- koyuyorsunuz, Avrupa Konseyinin tüm
kararlarına rağmen. Yetmiyor ama yine yetmiyor. Neden? Hâkim,
savcı adaylarının alımında Avrupa Konseyi diyor ki
size tüm raporlarında: Hâkim adaylarının seçilmesi usulünde
Adalet Bakanının yetkisinin derhâl kaldırılması
lazım, Adalet Bakanlığının hâkim, savcı
alımında görev almaması lazım. Kaç tarihli
arkadaşlar? Sayfa 150, Avrupa Konseyi 2003 İstişari Ziyaret
Raporu. Yine Avrupa Konseyi ne diyor size arkadaşlar? Adalet
Bakanlığı hâkim, savcı adaylarının
alımındaki yetkisini, hâkim adaylarının seçimiyle ilgili
tüm kararlar üzerinde mutlak bir yetkiyi elinde bulundurmaya devam etmektedir.
Bakan yetkiyi elinde bulunduruyor. Bu yetkinin derhâl alınması
lazım. diyor. Arkadaşlar, siz ne yapıyorsunuz? Tüm Avrupa
Konseyi belgeleri böyle. Siz, tam tersine, hâkim, savcı
alımını yine Bakanlık bünyesinde tutuyorsunuz. Yani? Yani
Avrupanın dediği Türkiye sistemini inceleyerek, kendi sistemini
koyarak Türkiyedeki
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gök,
size iki dakika ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın
efendim.
İSA GÖK (Devamla)
Sağ olun Başkanım.
Bu konudaki tüm dünyadaki tüm
sistemleri reddederek ama bu belgelerde hakikate aykırı, gerçek
olmayan yazılar yazarak insanları ikna etmeye
çalışıyorsunuz ama Avrupa Konseyinin ve dünyanın tüm
uygulamalarının aksine, Bakanlığa bağlı bir
yapılanma öngörüyorsunuz. Cumhurbaşkanı,
Cumhurbaşkanının seçimi asla kabul edilemez, çünkü bu konuda
eleştiri aldınız. Türkiye kaç yıldır eleştiri
alıyor. Bu eleştirileri nazara almadığınız gibi,
daha beterini yapıyorsunuz, yani Cumhurbaşkanına mutlak bir
atama, hâkim, savcı olmayan atama yetkisi veriyorsunuz. Diğer
ülkelerle, hepsini karşılaştıracağım
arkadaşlar.
Şimdi, sorunlar yok mu?
Sorunlar var. Sorunların çözümü yok mu? Var. Partimiz de çözümleri
konusunda aslında kamuoyunda birçok şeyi dillendirdi. Ne denildi
mesela? Siz tasarıda, bu tasarıda yalnızca çıkarmaya
karşı yargı yolu açıyorsunuz. HSYKnın kendisi dahi
Hepsine karşı yargı yolu açılsın. diyor.
Danıştay İdari Dava Dairleri Genel Kurulunu adres gösterirsiniz,
tüm kararları yargı denetimine alırsınız ama
yapmıyorsunuz. Neden? HSYK elinizde kalsın. Başka bir şey
değil, bütün sorununuz bu. Diyorsunuz ki: Adalet Akademisinden 1 üye gelecek.
Adalet Akademisi Genel Kurulu 30 kişi. 21 tanesi Adalet Bakanına
bağlı bürokrat. Diyor ki Avrupa Konseyi yazılarında:
Adalet Akademisini bağlı kuruluş olmaktan çıkartın.
Adalet Bakanlığının yan kuruluşu, Adalet Bakanı
hepsini atıyor. Şimdi siz, Adalet Akademisinin 30 kişilik Genel Kurulundan 21 tane Bakana
bağlı, asker gibi, üzerinden 1 asıl üye getiriyorsunuz.
Arkadaşlar, ya
uluslararası mevzuatı tersten okuyorsunuz ya da biz okumayı
bilmiyoruz. Bu konuda mevzuat çok açık. Yaptığınız
şey uluslararası hukuka, Avrupa hukuk yargılamasına
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gök,
ek süreniz de doldu. Selamlama yapabilmeniz için mikrofonu tekrar
açıyorum, lütfen Genel Kurulu selamlayın.
İSA GÖK (Devamla)
Selamlıyorum. Peki, teşekkür ediyorum.
22 asıl, 12 yedek üyeyle
arkadaşlar, dünyada örneği olmayan bir uygulama getiriyorsunuz.
Dünyada örneği olmayan bir uygulama. Her konuda Avrupanın
kuralları var, uygunluk kriterleri var. Hiçbirine uymadığınız
gibi, Bakanlığın kimi -ki o bürokratlarla mutlaka
konuşulacak- bürokratlarının yazdığı kimi
yazılarla yalan yanlış, insanları ikna etmeye
çalışıyorsunuz. Bunlar, bu kürsüden konuşurken dürüst
konuşma ilkelerine uymuyor.
Diğer konuşmamda
Adalet Bakanının bu tasarıda yetkilerini nasıl
artırdığını, orada nasıl tam bir despot yönetimi
oluşturduğunu ispatlayacağım. Zira, önemli olan burada bir
de Yargıtay ve Danıştay üyeleri seçimi. Yargıtay Kanununda
42nci maddede 2007de bir değişiklik yapmaya
çalıştınız. Yargıtay Kanununun 42nci maddesinde
arkadaşlar, 42nci maddeye bir ilave fıkra getirmeye
çalıştılar -bitiriyorum Başkanım- o fıkrayla bir
oy sistemiyle dünyada örneği olmayan bir adaletsizlik sistemi kurmaya
çalıştınız. Şimdi, o sistemi kabul
ettirememiştiniz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet.
İSA GÖK (Devamla)
Sayın Başkan, selamlıyorum
BAŞKAN Hayır yani
iki dakika verdim, bir dakika daha verdim, üç dakika oldu. Yani hiç kimseye
tanımadığım
İSA GÖK (Devamla) O
zaman selamlayayım. Çünkü Sayın Başkan
BAŞKAN Sadece
selamlıyorsunuz. Peki.
İSA GÖK (Devamla)
Dünyada örneği olmayan bir oy sistemi getirdiniz. O bir oy sistemini
şimdi tasarıya dördüncü fıkra olarak anayasal hüküm hâline
getiriyorsunuz. Bu artık vicdansızlıktır, bu hukuk
tanımazlıktır.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki,
Sayın Gök, teşekkür ederim.
Efendim, Faruk Bey
hazırlar herhâlde.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Bal, buyurun
efendim. Sizin de süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA FARUK BAL
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Anayasa Değişikliği Teklifiyle ilgili
görüşmekte olduğumuz madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin
düşüncelerini paylaşmak üzere huzurunuzdayım. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu maddede Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı ve
görevleriyle ilgili bir değişiklik önerilmektedir. Bu
değişikliği iyi değerlendirebilmek için, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun olması gereken parlamenter demokratik düzende ne gibi bir
fonksiyonu, işlevi vardır, mevcut Anayasamıza göre ne gibi
işlevi bulunmaktadır ve bugünkü görüştüğümüz teklife göre
de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ne hâle getirilmek istenmektedir,
bunları ayrıntılarıyla görüşmemiz ve üzerinde
tartışmamız gerekmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, parlamenter demokratik sistemde kuvvetler
ayrılığı ilkesi hâkimdir. Kuvvetler
ayrılığı ilkesi, kuvvetlerin birinin diğeriyle
çatıştığı, yarıştığı bir
sistem anlamına gelmemektedir, aksine yasama, yürütme ve
yargının birbirleriyle iyi uzlaşarak, iyi uyuşarak, iyi
hizmet verebildiği bir sistemin adıdır. Tabii ki yasama, yürütme
ve yargının, birinin diğerinin alanına müdahale etmeden iyi
bir uyum içerisinde çalışabilmesi için ortada bir denge ve denetim
mekanizması bulunması gerekmektedir. Bu denge ve denetim
mekanizması dediğimiz düzen demokratik parlamenter sistemlerde
yasamanın hukukla, yürütmenin hukukla sınırlandırılması
anlamına gelmektedir. Zaten anayasal bir düzen olarak demokratik sistemler
güçlerin sınırlandırılması anlamını da
içermektedir.
İşte bu kapsam
içerisinde yasamanın gücünü Anayasa Mahkemesi hukukun üstünlüğü
kavramına göre sınırlandırmakta, yürütmenin gücünü de idare
mahkemeleri ve Danıştay yine hukukun üstünlüğü kavramı ile
sınırlandırmaktadır ve demek ki hukukun üstünlüğü
kavramı dediğimiz, demokratik parlamenter sistemlerin en önemli
tabiri bir korumaya ihtiyaç duymaktadır.
Hukukun üstünlüğünü kim
koruyacak, kim sağlayacaktır? Hukukun üstünlüğünü tarafsız
ve bağımsız yargı sağlayacaktır. İşte
parlamenter demokratik sistemlere, hâkimlere siyasetin renginin yansımaması,
hâkimlerin siyasi etki altında kalmaması için bir organ oluşturulmuştur.
Bu organ da yargının tarafsızlığını ve
bağımsızlığını sağlamak üzere
kurulmuştur. Bizim ülkemizdeki bu organın adı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kuruludur. Bu organın görevi: Adalet
Bakanının yargı üzerindeki siyasi etkisini azaltmak. Adalet Bakanının
yargı üzerindeki siyasi tasarruflarını azaltmak amacıyla
kurulmuştur.
Şimdi, 1982
Anayasamızda oluşan düzenin elbette ki eleştirilebilir yönleri
bulunmaktadır. 1982 Anayasamıza göre oluşturulmuş olan
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun da elbette eleştirilecek
tasarrufları oluşmuştur. Ancak bir anayasa
değişikliği ile yaratılmış olan yandaş
yargıçtan yandaş bir yargı kurumu yaratma niyetine yönelik bir
Anayasa değişikliği teklifinin akılla, mantıkla,
izanla kabili telif olmadığı ortadadır.
Değerli
arkadaşlarım, bu Anayasa değişikliği teklifi ile
Kurulun başkanı yine Sayın Adalet Bakanı olmaktadır,
Kurulda yine Sayın Müsteşar bulunmaktadır. Kurulun
sekreteryasını yine Sayın Bakan atamaktadır. Hâkimler ve
Savcılarla ilgili inceleme ve soruşturmalara yine Sayın
Bakanın oluru ile izin verilebilmektedir ve bu Kurul öyle bir aceleye
getirilerek, yandaş yargıçtan yandaş yargı kurumuna
döndürülebilmek için bir usul, bir üslup tercih edilmiştir ki
şaşılacak rakamlara konudur.
Değerli
arkadaşlarım, elimdeki Amerikan Anayasasının toplam kelime
adedi 3.300dür. Amerika Birleşik Devletleri Anayasasının
toplam bütün kelimelerinin tamamı 3.300 kelimeden müteşekkildir.
AKPnin bu teklifinde yargı ile ilgili 146, 147, 148, 149 ve geçici üç
maddenin toplam kelime adedi 2.874tür.
OKTAY VURAL (İzmir)
Vay anasını! AKPnin Anayasası bu demektir. Sizi korumak
kollamak için bu kadar detaylı yapılıyor.
FARUK BAL (Devamla) - Yani
bir Amerikan Anayasasına yakın bir cesamette, kılı
kırk yararak, her ihtimal düşünülerek yandaş yargı kurumu
yaratmanın bütün tuğlaları adım adım örülmüştür.
Adım adım örülen bu duvar demokrasi duvarı değildir.
Adım adım örülen bu duvar, demokrasi önünde diktanın ortaya
çıktığı, parlamenter demokratik sistemin denge ve denetim
mekanizmasını hukukun üstünlüğü kavramı ile sağlayacak
olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yandaş yargı kurumu
hâline getirilerek sistemin bozulması için her ihtimalin
düşünüldüğünü ortaya koymaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi size birkaç tane uluslararası alanda,
siyaset biliminde çağın bilim adamı olarak tanımlanan ve
parlamenter demokrasilerin diktaya nasıl dönüştüğünü inceleyen
iki tane isimden söz edeceğim. Bunlardan birisi Robert Elgie, diğeri
de Giovanni Sartori. Bu 2 bilim adamı yüzyılın parlamenter demokrasilerinin
nasıl diktaya dönüştüğünü inceleyen ve siyaset biliminde diktaya
dönüşümü engellemeye çalışan, bu amaçla da bilimsel inceleme
yapan değerli bilim adamlarıdır. Bunlar müştereken diyorlar
ki: Eğer, yasama, yürütme ve yargı arasındaki denge ve denetim
mekanizmasını bir defa bozarsanız bir daha düzeltemezsiniz. Bu
denge ve denetim mekanizmasını bir defa bozarsanız diktaya
gidişi asla engelleyemezsiniz çünkü, eğer yasamaya kontrolsüz bir
güç, yargıya tabi olmayan bir güç verir iseniz yasama hem yargıyı
hem yürütmeyi istediği gibi yeniden tanzim eder çünkü, eğer yürütmeyi
kontrolsüz bir güç, hukukun üstünlüğüne dayalı bir mekanizma ile
denetlenebilir bir alandan çıkarırsanız o diktanın ta
kendisidir. demektedirler.
Değerli
arkadaşlarım, bu hususta bir üçüncü ismi veriyorum: Andrew Arato. Bu
yaşayan bir bilim adamıdır ve uluslararası mukayeseli
anayasa hukuku uzmanıdır. Bu uzman diğer bilimsel eserlerinde
ifade ettiği hususları bir gazetede son iki gündür çıkan
görüşleriyle ifade etmiştir. Andrew Aratoyla bizim hiçbir ilgimiz
yoktur ama, eğer lütfedip de Sayın Bakan, Andrew Aratonun -o
kitaplarını okuyamazsınız da zamanınız yoktur-
iki günlük gazete mülakatını okur iseniz Milliyetçi Hareket Partisinin
ne kadar bilimsel, ne kadar anayasa hukuku yapma tekniğine uygun
önerilerini bir kez daha oradan öğrenme imkânını elde
edebilirsiniz. Andrew Arato -Türkiyeyi de çok iyi bilen bir adam- demektedir
ki: AKPnin gidişatı diktanın izleridir, AKPnin
varacağı sonuç diktadır, AKPnin bugünkü Anayasa
değişikliği teklifi parlamenter demokratik sistemi ortadan
kaldırmaya yöneliktir.
Değerli
arkadaşlarım, bu, tabii, bu bilim adamlarına çok garip geliyor,
çok yabancı geliyor ama bizim ülkemizde Sayın Başbakanın
şu anlayışıyla baktığımız zaman olay
şaşırtıcı değil: Sayın Başbakan,
Türkiye'nin Millî Egemenlik Bayramı olarak kutlanılan ve
kazanılan millî hâkimiyeti milletin gelecek nesilleri olan çocuklara
armağan edilen
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bal,
size de ek süre veriyorum efendim. Lütfen konuşmanızı
tamamlayınız.
FARUK BAL (Devamla) -
Bayramı Çocuk Bayramı olarak değerlendiren bir
anlayışa sahiptir ve millî egemenliğin milletin iradesiyle
örtüşen egemenlik olduğunu unutup makamını çocuğa
teslim ederken, teslim ettiği gencin sorusu üzerine verdiği cevap
enteresandır: Artık yetki senin, astığın astık,
kestiğin kestik. diyebilmektedir. İşte bu anlayış ile
Türkiyeye bakan Sayın Başbakanın imzasını
taşıyan teklif de bu anlayışın anayasa hukuku hâline
getirilişinin işaretidir ancak bir vahim gelişme var ki
Sayın Başbakan aynı konuda şunları da ifade
edebilmektedir: Bu Anayasa değişikliği önerimiz
açılım projemizin, Millî Birlik ve Kardeşlik Projemizin önemli
bir parçasıdır. Açılım kapsamında
atacağımız adımların önünü açıyor, altyapısını
hazırlıyorum. Biz de diyorduk ki: Bu, PKK terör örgütünün ilk
adımıdır, dürüst olun, namuslu olun
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Biz dürüstüz Faruk Bey.
FARUK BAL (Devamla)-
ikinci
adım nedir, üçüncü adım nedir, son adım nedir onu söyleyin. Maalesef
onun söylenmesine ilişkin bir çift laf duyamıyoruz. Bu, Türkiyeyi
yüz yıllık bir belanın içerisine sokacak, bu, Türkiyeyi doksan
yıllık demokrasi mücadelesinden önümüzdeki yüzyılda diktayla
mücadele sürecini başlatacak bir başlangıçtır.
Temenni ediyoruz ki,
değerli milletvekillerimizin vicdanında makes bulmayacaktır,
sizin vicdanınızda makes bulsa bile milletin vicdanında yer
bulmayacaktır diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bal,
teşekkür ederim.
Gruplar adına üçüncü söz
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Batman Milletvekili
Sayın Bengi Yıldıza aittir.
Sayın Yıldız,
buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz on
dakikadır.
BDP GRUBU ADINA BENGİ
YILDIZ (Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Anayasa gibi çok
önemli bir konuyu özellikle Hâkimler ve Savcılar Yasasını
değiştiren bir değişiklik varken AKP
sıralarının boş olması ve bu olaya çok sıradan
yaklaşmalarını yadırgadığımızı
belirtmek isteriz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Dinlemesinler, etkilenirler.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Oy kullanmaya gelince geliyorlar.
BENGİ YILDIZ (Devamla)
Bu konuşmayı yapmadan önce, geçmişte muhalefet partilerimizin
Hâkimler ve Savcıların yapısına ilişkin önerilerine
baktım. Söylediklerinin arkasındalar mı hâlen? Mesela Cumhuriyet
Halk Partisi 99 yılındaki raporunda Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kuruluna ilişkin görüşlerini belirtmiş ve bugün de aynı
görüşleri devam ettirmektedir. Özellikle Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun oluşumu, biçimi, işleyişi konusunda ciddi
sıkıntılar olduğu, erkler ayrılığıyla,
yargı bağımsızlığıyla ve idarenin
yargısal denetimi ilkeleriyle çeliştiğini belirtiyor ve Adalet
Bakanı ve Müsteşarının bu yapı içerisinden
çıkarılması gerektiğini söylüyor. Bugün de aynı
şeyleri söylüyor. Dolayısıyla, tutarlı bir çizgi
izlediğini söyleyebiliriz.
Yine, kamuoyunda
geçmişten bugüne kadar yapılmış Anayasa taslakları
var. Hepsine bakıyorsunuz, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
içerisinde Adalet Bakanının olması, Müsteşarın
olmasının ciddi problemlere yol açtığı ve bunun bir an
önce aşılması gerektiği tespitinde bulunuyorlar. Yine,
anayasa hukukçularımız aynı tespitleri yapıyor, ne
yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisi, yeni bir Anayasa ve Hâkimler
Savcılar Yüksek Kurulunun demokratikleşmesi noktasında bir
arayışının olduğunu söylüyor. Ama bu konuda bütün bu
geçmişteki deneyimleri görmezlikten gelen bir yaklaşım sergilemeye
devam ettiğini görüyoruz.
Yine, bu yapı içerisinde
Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesinin devre dışı
bırakılması, aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerinin kendilerine ve bu yapıya gösterdikleri
yaklaşımın da bir göstergesidir. Avrupa ülkelerine
baktığımızda, hemen hemen hepsinde çok önemli bir oranda
meclislerin bu yapılara üye seçtiklerini görüyoruz. Adalet ve
Kalkınma Partisi, başlangıçta Meclis iradesinin bu yapı
içerisine yansıması gerektiğini söylüyordu, ama ondan da
vazgeçmiş görünüyor.
Değerli arkadaşlar,
bunu niye söylüyoruz? Çünkü bu Mecliste, biz inanıyoruz ki evet, herkesin
bir siyasal düşüncesi, ideolojisi var, ama o kurumlara üye seçenlerin de,
seçilenlerin de bir ideolojisi ve bir dünyaya bakış açıları
var. Dolayısıyla, bu Parlamentoda belki o seçme noktasındaki
çoğunluklara dikkat ederek, mesela üçte 2 veya beşte 3 gibi
çoğunlukları hesaba katarak, aslında çok önemli anayasa
hukukçuları, deneyimli hukukçular konusunda ortaklaşabileceğimizi
düşünüyoruz, bütün düşüncelere eşit mesafede yaklaşan
deneyimli insanları seçebilirdik diye düşünüyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 1982 Anayasası, devleti bireye göre
biçimlendirip sınırlayacağına, bireyi devlete göre
biçimlendirip haklarını sınırlamıştır;
bireyi baskılara karşı çaresiz bırakıyor, halkına
ve sivil toplumuna güvenmeyen ve demokrasiyi halkına lüks gören bir
zihniyeti yansıtıyor.
1982 Anayasası ve
yarattığı kurumlar olan Anayasa Mahkemesi, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu, Yargıtay ve Danıştay, hukuk
devletinin değil, yasa devletinin pratik temsilcileridirler. Onun içindir
ki, yasa devletinden hukuk devletine geçme çabalarında en büyük direnci bu
kurumlar sergiliyorlar.
Batı ülkelerinde
yargı, mahkeme imajı ile Türkiyedeki yargı, mahkeme imajı
aynı mıdır? Mahkemeleri adaletin gerçekleştirildiği
yer olarak gören Avrupa toplumu ile Seni mahkemelerde sürüm sürüm
süründüreceğim. diyen Türkiye toplumunun yargı imajı aynı
mıdır? Yargıya müracaat edip mahkeme kapılarında
yıllarca bekleyen bir toplumuz. Geciken adalet, adalet değildir.
gerçeğini biliriz ama buna ilişkin, yargı makamlarından pek
şikâyet duymayız, sadece televizyonlarda siyaseti ve siyasetçileri
eleştirmek ve mevcut saltanatı sürdürmek için bolca beyanat verdiklerini
görürüz.
Yargıtay
Başkanı kendi asli işi olan alanlarda konuşmuyor ama
olmayan alanlara çokça karışma gereğini duyuyor. Mesela, şu
anda onların da katkısıyla cezaevinde 120 bin insan
yatıyor, bunun 70 bini tutuklu. Siz, hiç Yargıtay Başkanının
bu konuda beyanat verdiğini, şikâyet ettiğini gördünüz mü?
Mesela, hukuk birinci sınıf öğrencisi bile tutuklamanın bir
istisna olduğunu, asıl olanın tutuksuz yargılama
olduğunu bilir. Yargıtay Başkanının buna ilişkin
bir açıklamasını gördünüz mü?
Yine, bugün cezaevlerinde
binlerce çocuk var. Taş atıp da yaşı oranında ceza
alanlara karşı Yargıtay Başkanının bir
itirazını duydunuz mu? Evet, biz duyduk. Yargıtaya gelen
dosyaları bozuyor ve yerel mahkemelere Az ceza vermişsiniz, daha çok
ceza vermeniz lazım. diyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugüne kadar devletin demokratikleşmesine
vesile olacak davalarda Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun tavrı
ne oldu? Şemdinli davasına bakıyoruz. Şemdinli
davasının savcısı Ferhat Sarıkaya, soruşturmasını
yapıyor ve iddianamesini hazırlıyor, mahkemeye sunuyor. Mahkeme
iddianameyi hukuka ve usule uygun bulduğunu beyan ediyor ve kabul ediyor.
Ama Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu iddianameyi hukuka ve usule
aykırı gördü ve savcıyı görevden aldı. Yani Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu yargının yerine geçip karar aldı.
Böyle bir yetkisi var mıdır bu idari kurulun? Hayır. Ama
kararları yargıya açık olmadığı için Ben
yaptım, oldu. diyor. Kimden yana ve kimin telkiniyle aldı bu
kararları? Genelkurmay Başkanlığının ve
askerlerin. Şemdinli davasında görevli olan savcı ve hâkimler
şimdi nerede? Hepsi sürgün ve daha alt dereceli görevlerde. Bu işler
kimin iktidarında oldu? Adalet ve Kalkınma Partisinin. AKP kiminle
uzlaştı? Dolmabahçe Sarayında askerlerle uzlaştı.
Erzurum-Erzincan
hattında ne oldu? CMK 250 maddesine göre yetkili Erzurum Savcısı
Erzincan Savcısı hakkında soruşturma yapmaya
çalışıyor, hemen görevden el çektiriliyor. Neden?
Yargılamayı Yargıtay yapar. deniliyor. Doğru. Ya
soruşturmayı kim yapar CMK 250ye göre? Erzincan ilinin
bağlı olduğu özel yetkili Erzurum Ağır Ceza
Mahkemesinin savcısı. Çünkü o çevrede yetkili olan savcısı
Erzurumdur.
Bugün, Ergenekon
davasından yargılanan bazıları ne yapıp yapıp bu
dosyayı Yargıtayda görülen bir dava yapmalıyız
telaşı içerisindedirler. Neden? Çünkü ideolojileri, dünyaya
bakışları aynı; güçlerini halktan ve haktan değil,
devletin derinliklerinden almaktadırlar. Türkiye, bu kast sisteminden
kurtulmadığı sürece demokratikleşemez ve özgürleşemez.
Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu ve Yargıtay üyeleri şunu görmezler: Bu ülkenin
doğusunda yaşayanlar hâlen mahkemeye müracaat edeceği yerde örfi
hukuka müracaat etmeyi tercih ediyor. Yine Yargıtay değil, o toplumun
ileri gelenleri daha fazla güvenli görülüyor. Niye? Çünkü mahkemelerin yüzü soğuktur,
masraflıdır, belalıdır, kararları toplum
gerçekliğine değil, toplum mühendisliğine dayalıdır.
Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kuruluna kimin üye seçeceği şüphesiz önemlidir ama biz
şunu da biliyoruz ki: Kim seçerse seçsin ve kimi seçerse seçsin, seçilen
şahısların ideolojik yönü, devletçi yönü adaletin ve
vatandaşın haklarından önce gelecektir. Vatandaşın
hakları yerine, devleti koruma saiki egemen olacaktır. Bunu nereden
biliyoruz? İlkokuldan hukuk fakültesine kadar verdiğimiz eğitim
aynıdır: Kutsal devlet, kutsal yargı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Yıldız, size de ek süre veriyorum, konuşmanızı
tamamlayın lütfen.
BENGİ YILDIZ (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Devletin de
yargının da bu toplumun hizmeti için oluşturulan kurumlar
olduğu bir türlü kabul edilmez, içine sindirilmez. Hem devletin ebedî ve
ezelî olduğunu söyleyen hem de Cumhurbaşkanının forsunda on
altı devleti temsil eden yıldız bulunduran tek toplum biziz
herhâlde. Bu örnek bile devletin değil, halkın esas
alınması gerektiğinin, devletin gelip geçici ve çağa,
ihtiyaca cevap verebildiği sürece kalıcı olabileceğinin
göstergesidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AKPnin taslağındaki, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunda yapılmak istenen, kendi
iktidarını ve isteklerini önceleyen bir yaklaşım
vardır. Yine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda Adalet Bakanı
ve Müsteşarı vardır. Yürütmenin etkisi devam ederken, AB
uygulamalarının tersine, Meclisin iradesini hiçleştiren bir
yaklaşım hâkim olmuştur. Meclisin siyasi mülahazaları
önceleyeceğini söyleyenler oluyor; peki, bu sayılan kurumlardan
hangisi devlet dışıdır, Cumhurbaşkanı mı,
Yargıtay ve Danıştay mı? Hiçbirisi. Hiç olmazsa, aranacak
üçte 2 çoğunluk veya beşte 3 çoğunluk herkesin
ortaklaşabileceği insanlar olabilirdi.
AKP bu yapıyı şekillendirirken
AB standartlarını dikkate aldığını söylüyor;
gerçekten öyle mi? Hem AB ilerleme raporlarında hem de dünya
standartlarına baktığımızda bunun böyle olmadığı
açıkça ortaya çıkmaktadır. Öyleyse Adalet Bakanının
hâlen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun başında kalma
direnci neyin arayışıdır? Söyleyelim: Yargıya makas
değiştirme arayışıdır. İktidarda
kaldığımız sürece biz de yargıyı
şekillendirelim arayışıdır. Hâlbuki makamlar ve
mevkiler gelip geçicidir. Önemli olan, bağımsız, tarafsız
bir yargının oluşmasını sağlayacak bir mekanizma
oluşturmaktır. Bunun arayışı içerisine girmek
gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Yıldız, selamlamanız için açıyorum tekrar mikrofonu.
BENGİ YILDIZ (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye, 1982
Anayasasıyla Anayasasını amayasa yaptı, şimdi de
AKP İktidarı sayesinde yamayasa dönemine terfi etti.
Bu duygu ve düşüncelerle
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yıldız.
Sayın milletvekilleri,
şimdi gruplar adına son konuşmaya sıra geldi.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Sayın Bekir Bozdağ hitap edecekler. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Bozdağın ayrıca kişisel talebi de var. İç Tüzükümüze
göre, sizden başka grup konuşması olmadığı için
birleştirmemiz mümkün. O bakımdan, arzu ederseniz sürenizi
birleştirebilirim.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Evet, birleştirelim.
BAŞKAN Tamam efendim.
Peki, on beş
dakikadır süreniz.
AK PARTİ GRUBU ADINA
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Sayın Recep Tayyip
Erdoğan ve bazı milletvekillerinin verdiği Anayasanın
bazı maddelerinde değişiklik öngören kanun teklifinin 23üncü
maddesi üzerinde AK PARTİ Grubunun ve şahsımın
görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
23üncü madde, Anayasamızın 159uncu maddesinde değişiklik
öngörmektedir. 159uncu madde ise Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yapısı ve işleyişiyle alakalı bir maddedir. Konuyu
daha iyi anlamak için, mevcut durumu öncelikle tespitte fayda vardır.
Bugün Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 5 asıl üyesi var, bunlardan
3 tanesi Yargıtay tarafından seçiliyor, 2 tanesi Danıştay
tarafından seçiliyor. Baktığınız zaman, 7 üyenin
yüksek yargıyı sadece temsil ettiği çok açık. Buna
kürsüdeki hâkimlerin ne olduğunu sorarak cevap verirsek daha iyi anlaşılır.
Bugün ilk derece mahkemelerinde görev yapan idari ve adli yargıdaki hâkim
ve savcılarımızın sayısına
baktığınızda, yaklaşık 12 bin civarında
hâkim ve savcı var. Bunların Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunda temsili mümkün mü? Mümkün değil.
Şimdi,
işleyişe baktığınızda da orada şöyle bir
şey var: Yargıtay salt çoğunlukla boşalan 1 üye için 3 aday
seçiyor ve Sayın Cumhurbaşkanı bunlardan 1 tanesini atıyor.
Aynı çoğunluk birbiriyle aynı 3 kişi seçiyor. Öte yandan,
Danıştay aynı yapıyı işliyor ve atamalar
oluştuktan sonra, bakıyorsunuz sisteme, Yargıtayın bütün
üyelerini bu kurul seçiyor, Danıştayın bütün üyelerini bu kurul
seçiyor. Görev süreleri dolduktan sonra da Yargıtay ve Danıştaya
dönüyorlar ve orada da, Yargıtayda, Danıştayda aday olunacak
başka yerler var, kendi seçtikleri üyeler eğer aday olurlarsa onlar
da onları seçiyor. Baktığınız zaman, demokratik
temsile uygun olmayan, yargının tamamını temsil edemeyen
bir yapının burada olduğunu ve yargı
bağımsızlığı açısından da bir teminat
değil, aslında bir gölge bulunduğunu çok net olarak ifade
etmemiz lazım. Onun için bu yapı eleştirildi, herkes
tarafından eleştirildi. Daha ne dendi? Teftiş kurulu Adalet
Bakanlığına bağlı, yanlıştır.
Eleştirildi, herkes söyledi. Özel ayrı bir sekreteryası yok,
Bakanlık yürütüyor. Eleştirildi. Ayrı bir bütçesi yok.
Eleştirildi. Baktığınız zaman kürsüyü temsil
etmiyor. Eleştirildi. Sadece Türkiyede yargı
bağımsızlığını savunanlar mı
eleştirdi bunu? Hayır, Avrupa Birliğiyle ilgili Türkiyeye dönük
hazırlanan ilerleme raporları, istişari ziyaret raporlarına
baktığınız zaman,
bunların tamamında da Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yapısına dönük bir eleştiri var. Öte yandan bakıyorsunuz,
bu Kurulun kararlarına karşı etkili bir itiraz yolu var mı?
Yok. Yani itirazınız sadece beyhude bir zaman kaybından
başka bir anlam ifade etmiyor. Öte yandan yargı yolu açık
mı? Yok. Birini ihraç ediyor, karar veriyor, diploması âdeta
yırtılıyor, avukatlık dahi yapamaz hâle geliyor, Ben
haksızlığa uğradım. deme hakkı yok.
İddianamede birinin ismini geçirdi diye, dünyanın hangi ülkesinde,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Sen niye böyle iddianame
hazırlarsın? diye görevden tardedilen bir savcı örneğini
birileri bana gösterebilir mi? Var mı böyle bir şey? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bakın, daha başka
bir şey söyleyeceğim. Adalet Bakanı inceleme başlattı
-çok ilginç bir detaydır bu-
Sayın Ferhat Sarıkayayla ilgili. Gazeteler ertesi gün
manşet çektiler: Bu, yargı
bağımsızlığına müdahaledir. dediler. Devam eden
bir soruşturma nedeniyle bir savcıya bunu yapamazsınız.
dediler. Daha ilginci ne biliyor musunuz? Ertesi gün HSYKnın
açıklaması var: Bu, yargı
bağımsızlığına müdahale değildir. diye.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Adalet Bakanı kim?
ATİLLA KART (Konya)
HSYK Başkanı kim?
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - Onun için, biz diyoruz ki:
Bakın, bizim, bir durumu tespit etmemiz lazım. Ortada, hâkimler ve
savcıları temsil eden değil, Yargıtay ve Danıştay
üyelerini temsil eden bir Yüksek Hâkimler Kurulu vardır. Yapılan bu
düzenleme, hâkimler ve savcıları tamamıyla temsil eden bir Yüksek Hâkimler ve
Savcılar Kurulu oluşturmaktan ibarettir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
Avrupa Birliği ile ilgili raporlar, uluslararası belgeler;
bunların içerisine baktığınız zaman, bu yapılan
düzenlemeyi de eleştiren, bu düzenlemenin de uymadığı
yönler var ama bu raporların içerisindeki çok farklı şeylerin
hepsini ben burada size tek tek zikredip vaktinizi almak istemem ama bilesiniz
ki bu düzenleme, bu raporlarda yer alan ve Türkiyeye dönük olarak değerlendirilen
eleştirilerin büyük bir kısmını da
karşılamaktadır.
Ayrıca bu düzenlemeler,
Cumhuriyet Halk Partisinin 2001 yılında
hazırladığı Demokratikleşme Raporu, İnsan
Hakları ve Demokratikleşme
Peki ne getiriyor diye
bakarsanız, o zaman bu düzenlemeye oradan bir bakmak lazım.
Eleştiri şu: Yargıyı ele geçirme gayretidir bu.
Şimdi ben, getirilen düzenlemeyi izah edeceğim, geri kalan
kısmı vicdanlarınıza bırakacağım.
Bugün 7 tane üye var; 2
tanesi tabii üye, 5 tanesi seçilmiş üye. Şimdi Yargıtay ve
Danıştay seçiyor, nihayetinde Cumhurbaşkanı atıyor.
Yeni düzenlemeye baktığınızda
Affedersiniz, 2 de Bakanla Müsteşar
var. Bakıyoruz şimdi, Bakan bugünkü mevcut hâliyle Kurulun bütün
toplantılarına istediği zaman başkanlık yapabilir mi?
Yapar. Müzakerelere katılabilir mi? Katılabilir. Tayinlere,
terfilere, cezalara, hepsine müdahil olabilir mi? Olabilir. Şu reis olsun,
şu başsavcı olsun, şu, şu mahkemeye gitsin, buna bu
cezayı vermeyeyim diyebilir mi? Diyebilir. Oy hakkı var mı? Var.
Peki, yeni düzenlemeyle ne geliyor? Gelen şu: Adalet Bakanı Kurulun
Başkanı, ama Kurul üç daire hâlinde çalışacak, atamalar,
terfiler, disiplin işlerinin, vesairenin görüşüldüğü dairelerin
hiçbirinin toplantısına Adalet Bakanı katılmıyor, oy
hakkı yok. Düşünebiliyor musunuz yargıyı ele geçirmek
isteyen Adalet Bakanının yaptığına, bütün yetkilerini
veriyor, tayinine karışmıyorum, terfine karışmıyorum,
disiplinine karışmıyorum, kendi içinizde bunu çözün. Peki ne
olur?
ATİLLA KART (Konya)
İnceleme ve soruşturmayla ilgili değişiklik var mı,
onu söyle.
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - Eğer bir etkili itiraz yolu olur da Genel Kurula gelirse konu,
Adalet Bakanı Kurulun Başkanı olarak orada itirazın
görüşmesi sırasında müdahildir. Bakın, burada, önemli bir
değişim, yargı bağımsızlığı
yönünde çok ciddi bir adım atılmaktadır. Yargıyı ele
geçirenlerin değil yargının
bağımsızlığı için uğraşanların
ancak yapabileceği bir iştir bu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bir başka konu: Bugün,
bakın Adalet...
ATİLLA KART (Konya)
İnceleme ve soruşturma izni kime ait, onu söyle.
BAŞKAN Sayın
Kart, lütfen müdahale etmeyelim.
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) Bugün, bakın, Adalet Bakanının Sayın
Müsteşarı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
toplantısına katılmadığı zaman Kurul
toplanabiliyor mu? Toplanamıyor. Yani bir siyasal iktidar eğer
isterse, Kurulu, bugünkü mevcut hâliyle kilitleme imkânına, belli bir süre
olsa da hiç olmazsa, var mı elinde böyle bir imkân? Var. Peki, şimdi
yapılan bu düzenlemeyle ne yapılıyor? Müsteşar dairelerden
birinde görev yapacak, Toplantı ve karar nisapları getiriliyor.
Dolayısıyla Müsteşar katılmasa da Kurul toplanıp
görevlerini yapabilecek ve yasal vazifelerini ifa edebilecek. Hiçbir siyasal
iktidarın bundan böyle Kurulu kilitleme imkânı olmayacaktır. Bu
kötü bir şey mi? Yargının
bağımsızlığı açısından atılmış
önemli bir adım değil mi? Önemli bir adımdır.
Peki, bir başka konu,
değerli arkadaşlar: Bugün, Yargıtay doğrudan Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kuruluna üye seçemiyor. Şimdi, yeni düzenleme ne
diyor? Siz seçmeye ehilsiniz, doğrudan üye seçin diyor.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Allah
Allah! Hiç yakışmıyor ağzına!
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) Yargıtaya dün ehliyetini sınırlayan Seçemezsin,
senin seçtiklerini bir de Cumhurbaşkanının kontrolünden geçirmem
lazım diyen darbe Anayasasının bu dediği mi hukuk
devleti, yargı bağımsızlığı için uygundur,
yoksa Yargıtaya Siz Genel Kurulunuzdan kendi içinizden birini seçin,
doğrudan seçin demek mi daha doğru bir şeydir? (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Peki, bir başka
şey: Danıştay iki tane üye seçiyordu, aynı sistem orada
işliyordu. Şimdi yeni düzenlemede Danıştay da kendi üyeleri
arasından kendi Genel Kurulunca doğrudan üye seçecek? Kötü bir
şey mi bu?
ATİLLA KART (Konya)
Nihai karar Danıştaya ait mi olacak?
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) Burada nihai karar falan yok.
ATİLLA KART (Konya)
Nihai karar oraya ait değil.
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) Doğrudan Danıştay kendi seçiyor.
ATİLLA KART (Konya)
Hayır, önce bir Cumhurbaşkanı belirleyecek.
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) Peki, bir başka şey, bugün... Bugün...
ATİLLA KART (Konya)
Yanlış bilgi veriyorsun.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Hatibe müdahale etmeyelim lütfen... Lütfen...
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) Yanlış değil, açın okuyun, iyice okuyun!
Bir başka şey...
ATİLLA KART (Konya)
Nihai karar oraya ait değil.
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) İyice okuyun!
Bir başka şey:
Değerli arkadaşlar, bugün kürsüde görev yapan 10 binin üzerinde adli
yargı hâkim ve savcısı var. Bunların tayinine, terfisine,
disiplinine her şeyine karar veriliyor. Düşünebiliyor musunuz, oraya
bakıyorlar ne olacak diye. Sonra Yargıtaya gidiyor. Terfi düzeni de
onların not sistemiyle bağlantılı. Şimdi,
Yargıtaya yapılan atamada bunların hiçbir dahli yok, HSYKyla
ilgili konuda hiçbir dahli yok. Her türlü kararı kendileri hakkında
veriyorlar fakat bunların kendileri hakkında karar verenlerle ilgili
en ufacık bir düşünce serdetme imkânı yok. Dünyanın
neresinde var böyle bir iş?
Şimdi, peki, ne oluyor?
Kürsüdeki adli yargı hâkim ve savcılarına deniyor ki: Siz
doğrudan üye seçin.
BENGİ YILDIZ (Batman)
Zaten doğru olan tek o var.
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) 7 tane. Doğrudan seçecekler.
FARUK BAL (Konya) Kaç
günde?
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) Adli yargı hâkim ve savcılarına deniyor ki: 3 tane
de siz doğrudan seçin.
Doğrudan seçmek diktaya
giden bir yapı mı?
FARUK BAL (Konya) Evet.
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) Hâkimlere, savcılara, Yargıtaya, Danıştay
üyelerine Sizinle ilgili nihai kararları verecek olan Kurulu siz
yapın, siz seçin, siz oluşturun. demek dikta mıdır?
Diktaya gitmek isteyenlerin yapacağı bir şey midir? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bu, hâkimine,
savcısına, yargısına, yargı
bağımsızlığına inanmış olan bir
anlayışın ortaya koyduğu bir şeydir.
Peki,
Cumhurbaşkanının pozisyonunu burada bir değerlendirmemiz
lazım. Şimdi, TÜSİADın 1992de Anayasa önerisi var. Orada
değerli anayasa hukukçuları demiş ki: Bu Kurulun
başkanı Cumhurbaşkanı olsun. Cumhurbaşkanı
olsun. demiş. Bakıyorsun, şimdi, Türkiye Barolar
Birliğinin 2007de hazırladığı 2007 Anayasa Önerisi
var elimde. Orada da diyor ki: Cumhurbaşkanı Kurulun doğal
başkanıdır, gerekli gördüğü hâllerde Kurul
toplantılarına başkanlık eder. Peki, değerli
arkadaşlar, bugün Sayın Cumhurbaşkanı ne yapıyor?
Kurulun seçilmiş 5 üyesinin 5ini de nihai olarak atama yetkisine sahip
mi? Sahip. Şu anda Kurulun üyeleri kaç? 22. Seçilmiş üyesi kaç? 18.
Peki, Cumhurbaşkanı 22 seçilmiş üyeden
18inden
kaçını atıyor? 4ünü atıyor.
Allah aşkına,
seçilmiş üyelerin tamamını atamak mı kuvvetler
ayrılığı ilkesine zede verir, zarar verir,
sıkıntıya sokar, diktaya götürür
ATİLLA KART (Konya)
Kurumlardan da seçiyor ama.
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) -
yoksa, seçilmiş üye sayısını 18e
çıkarıp bunların 14ünün doğrudan seçilmesine imkân ve
zemin verip ondan sonra geri kalanını
Cumhurbaşkanının
Affedersiniz, bir şeyi
yanlış söyledim.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Her şeyi yanlış söyledin, bir şeyi değil. Bir tane
de doğru söyle, bir tane.
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - Seçilmiş üye sayısı 18 değil, 20. 20 tane
üyeden 16sını hâkimler, savcılar, Yargıtay,
Danıştay üyeleri ve Adalet Akademisinin değerli üyeleri
doğrudan seçsin, 4 tanesini Cumhurbaşkanı seçsin mi demek
yanlış?
ATİLLA KART (Konya)
Cumhurbaşkanı 10 kişi seçiyor, 10 üyeyi seçiyor.
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - Bakın, bir başka şey: Bugün yargıyla herkesin
bir şekilde ilişkisi var. Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun
yapılan bu düzenlemeyle bir yandan demokratik meşruiyeti temin
edilmekte, diğer yandan da demokratik temsile uygun bir biçimde
oluşması sağlanmaktadır.
Şimdi, savunma önemli.
Herkes söylüyor: Avukatlar da burada olmalı. Neden? Verilen kararlar,
görüşmeler, her şeyin bir ayağında mutlaka savunma var.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı 4 tane atayacak. 1ini nereden
atayacak? Avukatlar arasından atayacak. 1ini üst kademe yöneticileri
arasından atayacak.
OKTAY VURAL (İzmir)
Bir aylık bürokratı atayacak. Tecrübe! Yargıyı ele
geçiriyorsunuz.
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - 3ünü de Yükseköğretim Kurulunun iktisat, siyasal bilimler ve
hukuk alanından öğretim
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART (Konya)
Yanlış bilgi veriyorsun.
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) Yanlış değil.
BAŞKAN Sayın
Bozdağ, size de ek süre veriyorum efendim, lütfen tamamlayın.
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) 1ini de oralardan atayacak.
Sayın
Başkanım
BAŞKAN Size süre
verdim efendim.
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) Şimdi, baktığınız zaman, demokratik
meşruiyeti de temin eden bir mekanizma burada da hayata geçirilmektedir.
Bütün bunlar birlikte değerlendirildiğinde, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun yapısı yargı
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına uygun olarak dizayn edilmektedir. Bizim Anayasa tarihimizde
1961 Anayasasına baktığınız zaman, orada üye
sayısı 18 asıl, 5 tane yedek üye var; 3 tane asıl 1
yedeği Millet Meclisi, 3 asıl 1 yedeği Senato, 6 asıl 2
yedeği Yargıtay seçiyor, 6 asıl 1 yedeği de birinci
sınıfa ayrılmış hâkimler seçiyor. Bir
baktığınız zaman, demokratik olduğunu herkesin söylediği
1961 Anayasası Meclise seç diyor,
Senatoya seç diyor, kürsüdekine seç diyor, yargıdakine seç diyor. Peki ne oldu? Bunun başına
ne geldi biliyor musunuz? Bunun başına 12 Mart 1971
Muhtırası geldi. Ben buna tahammül edemem, bir balans ayarına
ihtiyaç var, bağımsız bir yargı pek işe
yaramıyor, vesayet altında olması lazım. dendi. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Muhtıra sonucu,
bugün burada bu Anayasa değişikliğini tartışanlar, o
gün burada muhtıra sonucu, muhtıra verilmiş Parlamento
çalışıyor, olabilecek bir iş mi ve talimatla Anayasa
değiştiriliyor ve ayar veriliyor!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sizin yaptığınız da ayar vermek!
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) Bu ayar yetmedi, neden? Çünkü tamamını Yargıtay
seçiyor, 11 artı 3, 11 asıl 3 yedek. 12 Eylül askerî darbesi de
Olmaz bu. diyor, Ne yapalım? Ayarı biraz daha verelim ama Danıştaya
da verelim, 2 tane ondan, 3 tane buradan, bu işi devam ettirelim. Şu
anda bizim yaptığımız nedir? Bu ayarı, yargı
bağımsızlığı, hukuk devleti ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre yeniden düzenlemek, yeniden ayarlamaktır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sizin yaptığınız yeniden düzenleme, onlarınki
ayar; değil mi!
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - Yoksa, darbecilerin
verdiği ayarla hukuk devletini ikame etmek, yargı
bağımsızlığını tam anlamıyla tesis
etmek, hâkimlik teminatını hayata geçirme imkânı yoktur.
Bu düzenlemenin,
cumhuriyetimizin temel niteliklerinden olan hukuk devletini güçlendirecek,
yargı bağımsızlığını takviye edecek,
hâkimlerimizi ve savcılarımızı daha büyük bir teminat
altında görev yapmalarına imkân verecek bir düzenleme olduğunu
ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bozdağ, teşekkür ederim.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Sayın Başkan
BAŞKAN - Şimdi,
şahıslar adına ikinci söz, Mersin Milletvekili
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Başkan, Hükûmetin
söz talebi var.
BAŞKAN Affedersiniz,
Hükûmetin söz talebi var.
Sizi daha sonra davet
edeceğim Sayın Gök, uygulamamız bu şekilde efendim öteden
beri.
Adalet Bakanı Sayın
Ergin, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir)
Hükûmetin tasarısı mı? Hem imza atmış hem Hükûmet
olarak savunuyor. Bu nasıl şey ya?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Milletvekili olarak imza atmış.
OKTAY VURAL (İzmir)
İmza atmayan bir bakan bulun bari.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen karşılıklı konuşmayalım.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Huzurlarınızda bulunan
Anayasa değişiklik teklifinin çerçeve 23üncü maddesi üzerine söz
almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
12 Eylül askerî yönetimince Hâkimler Yüksek Kurulu ve Yüksek Savcılar
Kurulunun lağvedilmesinden sonra 2461 sayılı Kanun ile Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu oluşturulmuştur. 1982 Anayasası
ile anayasal temele kavuşturulan Yüksek Kurul, oluşturulduğu
günden itibaren bugüne kadar tartışma konusu olmuştur. Gerek
akademisyenler gerek siyasetçiler gerekse yargı camiası Kurulun bu
şekilde oluşturulmasının
yanlışlığını dile getirmişlerdir. Siyasi
partilerimiz ise muhalefetteyken şikâyetçi oldukları Yüksek Kuruldan,
iktidara geldiklerinde her nedense şikâyetçi olmaktan
vazgeçmişlerdir.
Tarafsız bir gözle
baktığımızda, ülkemizde Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun oluşumuna ilişkin en temel eleştiri konuları
şunlardır:
1) Bakan ve Müsteşar
dışındaki üyelerin tamamı Yargıtay ve
Danıştay üyeleri arasından seçilmekte olup bu hâliyle Kurul
yargının bütününü temsil etmemektedir.
2) HSYK kararlarına
karşı etkili bir itiraz yöntemi bulunmamaktadır.
3) HSYKnın
bağımsız binası ve sekreteryası yoktur.
4) HSYK
bağımsız bütçeye sahip değildir.
5) Hâkimlerin denetimde görev
alan adalet müfettişleri Kurula bağlı değildir.
6) Hâkimler ve savcılar
hakkında soruşturma izni verilmesi Kurulun yetkisinde değildir.
7) HSYKnın zaman zaman
diğer devlet kurumlarının etkisinde kalarak kararlar
verebildiği izlenimi uyandıran uygulamaları vardır.
8) Adalet Bakanı ve
Müsteşarının Kurulda yer alması yargı
bağımsızlığıyla bağdaşmaz.
şeklinde yöneltilen yoğun eleştiriler. Bu eleştiriler, hem
Danıştay, Yargıtay başkanlarımızın 1982den
2010 tarihine kadar yapmış oldukları adli yıl
açılış konuşmalarında hem uluslararası belgelerde
hem de iç hukuk üzerine yapılan değerlendirmelerde dile
getirilmiş eleştirilerdir.
Şimdi, bizim
getirmiş olduğumuz öneri... Değerli milletvekilleri, bu
eleştirilerden acaba karşılamış mıyız,
karşılamamış mıyız? Hatırlarsanız,
Bizim görüşümüz alınmadı., Bizlere sorulmadı,
danışılmadı. gibi şikâyetler gündeme getirildi. Ben
bu şikâyetleri üzülerek doğru bulmadığımı, bu
şikâyetlerin doğru da olmadığını ifade ediyorum.
Biz, Yargı Reformu Strateji Belgesini hazırlarken tüm yargı
paydaşlarıyla bunu istişare ettik, müşterek
toplantılar yaptık, başsavcılarımızla, Adalet
Komisyonu başkanlarımızla müteaddit toplantılar
yapıldı. En son Kızılcahamamda tüm paydaşlarla
yapılan ve üzerinde ilkeler anlamında mutabakata varılan
kurallar bir araya getirilerek, strateji belgesi olarak Bakanlar Kurulunda da
kabul edilerek Avrupa Komisyonuna takdim edildi.
Şu elimde
gördüğünüz, Yargıtay Başkanlığının
yargı reformu stratejisine dair görüşünü içeren resmî belgesidir.
Şu diğer dosya, Danıştay
Başkanlığının, Adalet Bakanlığının
hazırlamış olduğu belgeye karşı resmî
görüşlerini ifade eden dosyasıdır. Şu da Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun 5 üyesinin ve yedek üyeleriyle beraber
hazırlamış oldukları resmî görüşleridir.
Bütün bunları
aldıktan sonra, değerli milletvekilleri, bu getirilen
eleştirilerin ne kadarını karşılamışız?
Bakınız, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kendine özgü
binası olsun. denmiş, biz bunu
sağlayacağımızı Eylem Planına koymuşuz.
HSYKnın kendine bağlı sekretaryası olsun. demişiz,
bunu da getirmişiz. Yalnız Sayın Bal dedi ki: Bu Sekreteri
Sayın Bakan atayacak. Öyle değil, biraz açıklayayım.
FARUK BAL (Konya) Sonuçta
öyle Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Devamla) Kurulun belirleyeceği 3 aday içerisinden 1 tanesini
Bakan belirleyecek. Bakan resen bir aday atayamayacak, bir Sekreter
belirleyemeyecek; Kurulun belirlediği 3 isim üzerinden belirleyecek.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sen belirliyorsun netice itibarıyla.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Devamla) - Kurulun özerk bütçesi olsun. denmiş. Biz, Eylem
Planında bunu yapacağımızı taahhüt etmişiz.
Teftiş Kurulu HSYKya
bağlansın. denmiş. Biz, bunu şu anda
görüştüğümüz 159uncu maddenin içerisine monte etmişiz, hâkim ve
savcıları denetleyecek Kurul müfettişlerinin Kurula
bağlı olması hükmünü getirmişiz, bu müfettişlerin
Kurul tarafından atanması hükmünü getirmişiz ve soruşturmayı
başlatma yetkisini ilgili daireye vermişiz. İlgili daire
harekete geçmedikçe Bakan resen bir soruşturma başlatma imkânına
sahip değil, önünüze getirmiş olduğumuz şu teklifte.
Onun dışında
Kararlara karşı etkili bir itiraz yöntemi getirilsin. denmiş eleştirilerde.
Biz, şimdi Kurulu üç daire hâlinde dizayn etmişiz ve bu dairelere
Bakan katılmayacak, oy kullanamayacak ancak bu Kurulun dairelerinin
vermiş olduğu kararlara karşı Genel Kurulda etkin bir
itiraz yöntemi getirilmiş.
Yüksek yargının
seçtiği üyeler doğrudan seçilmeli. denmiş. Eleştiriler
bunlar. Yüksek yargı başkanlarının 1982 ile 2010
yılları arasında yapmış olduğu eleştirilerin
özetini söylüyorum.
RIDVAN YALÇIN (Ordu)
Sayın Bakan, biraz da bize dönüp anlatın.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Devamla) Bunu da getirmişiz. Şu anda, Yargıtay
Genel Kurulu ve Danıştay Genel Kurulu, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kuruluna verecekleri üyeleri doğrudan seçecekler
RIDVAN YALÇIN (Ordu)
Sayın Bakan, biraz da muhalefete dönün, hep kendi grubunuza anlatıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın
Yalçın, lütfen böyle bir usulümüz yok.
RIDVAN YALÇIN (Ordu)
Efendim, biraz da bize dönerek anlatsın.
BAŞKAN Hayır,
lütfen
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Devamla) -
Cumhurbaşkanının seçimine, takdirine
sunmayacaklar.
OKTAY VURAL (İzmir)
Doğru değil bunlar ya!
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Devamla) Onun dışında, Müsteşarın
katılmadığı toplantılar yapılamıyor idi
şu anda ama bunu da kaldırıyoruz. Müsteşar 22 üyeden
herhangi bir tanesi hâline geliyor, üç daireden bir tanesinde üye olacak,
Müsteşar katılmasa da toplantı yapılacak.
Burada, şu
saymış olduğum talepler, yüksek yargı
başkanlarının talepleridir, ilerleme raporlarında dile
getirilen eleştirilerdir, İstişari Ziyaret Raporlarında
dile getirilen eleştirilerdir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yargı da eleştiriyor bunu.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Devamla) Değerli milletvekilleri, burada, talepler
içerisinde karşılanmayan bir tek husus vardır: Bakan ile
Müsteşar Kurulda bulunmasın. Dolayısıyla, biz, bu
yapı içerisinde, bugüne kadar, Kurulun yapısına yönelik hem
Kurula hem Bakanlığa getirilen eleştirilerin tamamına
yakınını bu pakette karşılamışız
OKTAY VURAL (İzmir)
Zaten cücüğünü götürmüşsün, daha?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Devamla)
bir tek, Bakanla Müsteşarın Kurula
katılmaması yönünde, ilk iki üç İstişari Ziyaret Raporunda
bu yönde görüşler var ama son İstişari Ziyaret
Raporlarından bahsetmedi Sayın Gök. Orada, şunu ifade edeyim,
Bakanla Müsteşarın Kurulda kalması gerektiğine dair
görüşler de var.
FARUK BAL (Konya) İkna
etmişsiniz!
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Devamla) İkna etmiş değilim. Şu Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun seçilmiş 5 üyesi diye, bize
hazırladıkları rapor. Burada, üyelerden Sayın Ali Suat
Ertosun, dipnot düşmüş: Çoğunluğun görüşüne
katılmıyorum. demiş. Adalet Bakanı Kurulda bulunmalı
ve Kurulun Başkanı olmalıdır. Çünkü, siyasetle yargı
arasında bir irtibat kurmak, Parlamentoyla yargı arasında
irtibat kuracak bir siyasi makama ihtiyaç var. Parlamentoya karşı
olan işlemlerden dolayı gidip hesap vermesi gereken bir muhatap
lazım. Bunu belirtmiş.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) O
zaman, Anayasa Mahkemesinin de Başkanlığını yapın
Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Devamla) Yargıtay Başkanımızla
yapmış olduğumuz görüşmelerde, Sayın Başkan
şunu ifade etmiştir: Evet, Müsteşar çıksın ama Bakan
Kurulda kalabilir. demiştir.
Değerli arkadaşlar,
bu konuda, uluslararası belgelerden yapılan atıflar var. Benden
önceki hatiplerden bir kısmı bunlara değindiler.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Sayın Bakan, siz bir de Anayasa Mahkemesi
Başkanlığını alın.
OKTAY VURAL (İzmir)
Bence yakışır!
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Devamla) Avrupa Konseyinin danışma organı olan
Venedik Komisyonu ve gene, Avrupa Hâkimleri Danışma Konseyinin
almış olduğu ilke kararları var. Burada, hatiplerin bir
kısmı, bu Danışma Konseyi kararlarından
bazılarından alıntılar yaptılar. Kimi iki ilke
kararını aldı, kimi üç tanesini aldı ama biz,
hazırlayıp yargı mensuplarımıza
dağıttığımız şu bilgi notunda,
Bakanlığın lehine-aleyhine bakmadan, ne kadar ilke kararı
alınmışsa, hepsini açık yüreklilikle yazdık.
Bakanlığa yöneltilen eleştirileri de yazdık, Kurulun mevcut
yapısına getirilen eleştirileri de burada yürekli bir
şekilde ortaya koyduk.
Değerli arkadaşlar,
bu eleştirilere baktığımız zaman, ortaya konulan
ilkelere baktığımız zaman, sadece lehe-aleyhe olanları
ayrı ayrı değil, hepsini beraber değerlendirdik ve ben,
Avrupa Hâkimleri Danışma Konseyinin şu ilke
kararlarını sizinle paylaşmak istiyorum:
Yargı kurulları,
hem yargı sisteminin hem de hâkimlerin
bağımsızlığının güvencesi
olmalıdır.
Yargı kurulları,
hâkimlerin görevlerini yürütme ve yasama erklerinden bağımsız ve
kontrollerine tabi olmadan ve aynı ölçüde yargı içinden gelecek
yersiz baskılara maruz kalmadan yapmasına imkân tanımak için
yargıyı bağımsız şekilde yönetmelidir.
Yargı kurulları,
bağımsızlığı ve etkin çalışmayı
sağlayacak şekilde oluşturulmalıdır...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Ergin, size de ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı
tamamlayın efendim.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Karma bir oluşum söz
konusu ise üyelerin önemli bir kısmı meslektaşlarınca
seçilmiş hâkimlerden oluşmalıdır. 22 üye var, 16 tanesi
meslektaşlarınca seçilmiş oluyor bizim formülümüzde.
Kurulun yargı kökenli
üyelerinin yargı dışında organlar tarafından seçimine
izin verilmemelidir.
Sayın Gök,
Cumhurbaşkanının seçeceği üyelerin yargıç
sınıfı dışından olduğunu ifade ettiler. O
ilkeye uymak için Cumhurbaşkanına hâkim-savcı
sınıfından atama yetkisi verilmemiştir, Avrupa Hâkimleri
Danışma Konseyinin tavsiye kararı yerine gelsin diye.
Onun dışında,
Yargı dışından gelen üyeler mesleklerinde temayüz
etmiş kişilerden seçilmelidir. Üniversite öğretim üyeleri,
hukukçular ve saygın vatandaşlar üye olabilir. diyor. Demek ki
hâkim-savcı sınıfı dışından da üyeler
gelebilirmiş; Avrupa Hâkimleri Danışma Konseyi.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Ama mesele, Sayın Bakan, hukukçu olması. Hukukçu olmayabilir de.
diyorsunuz.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Devamla) Ve son olarak, Venedik Komisyonunun Adli Atamalar
Raporundan iki tespit yapıp sözlerimi bitiriyorum:
Yargının kendi
içine kapanık bir görüntü vermesinin negatif etkilerini kaldırmak
adına, bir yanda yargı bağımsızlığı ve
kendi mensuplarınca idare edilme ile diğer yanda yargının
hesap verebilirliği arasında bir denge kurulmalıdır. Bu
bağlamda, hâkimler hakkında disiplin işlemleri etkili bir
şekilde yürütülmeli ve meslektaş dayanışması bu
işlemleri kapatmamalıdır. Bu hedefe ulaşmanın
yollarından biri, üyelerinden dengeli bir şekilde
oluşturulduğu yargı kurulunun kurulmasıdır.
Ve son ilke: Yürütme erkinin
temsilcilerinin kurul içinde yer alması güvene dayalı endişeler
yaratsa da bu uygulama yaygındır. Örneğin, Fransada
Cumhurbaşkanı Kurulun Başkanı, Adalet Bakanı
doğal Başkan Vekilidir. Türkiyede Adalet Bakanı ve
Müsteşarı HSYK üyesidir. Bu durum, tek başına -Venedik
Komisyonuna göre- Kurulun bağımsızlığını
zayıflatmaz ancak Adalet Bakanı, Kurulun, başta disiplin
konuları olmak üzere
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Ergin, ek süreniz de doldu, selamlama için mikrofonunuzu açıyorum tekrar.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Devamla)
disiplin işlemleri başta olmak üzere tüm
toplantılarına katılmamalıdır. diyor. Biz de bu
ilkeyi karşılamak üzere, Bakanın tüm toplantılara
katılmayacağı bir formül geliştirdik.
Burada Fransa örneği
üzerine bir atıf yapıldı. 2008de Fransız
Anayasasının değiştiğinden bahsetti Sayın Gök.
Doğrudur, değişti ancak şu anda yürürlükte olan bizim
söylediğimiz.
İSA GÖK (Mersin)
2011de uygulama kanununu bekliyorlar. Değişti Anayasa.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Devamla) 2011de yürürlüğe girecek.
Ama Sayın Gök, şunu
ifade ediyorum: O model de burada, vaktim olmadığı için ifade
edemedim ama Fransa Anayasasının yeni versiyonundaki modele de var
iseniz -Anayasa değişti. diyorsunuz, Fransız Anayasasının
yeni versiyonuna var iseniz- bizim Adalet Bakanlığı olarak, bunu
teklif etmeniz hâlinde, bu formüle de hazır olduğumuzu ifade ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Ergin, teşekkür ederim.
Evet, kişisel olarak
görüşlerini arz etmek üzere, Mersin Milletvekili Sayın İsa Gök.
Sayın Gök, buyurun
efendim.
Süreniz beş
dakikadır.
İSA GÖK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakan Fransa
örneğini yine verdi ama değişti, Sarkozy Anayasa
değişikliğini yaptı, Temmuz 2008.
ADALET BAKANI SADULAH
ERGİN (Hatay) Değişende de var.
İSA GÖK (Devamla) Bunu
artık kabul edin. Hâkimler Kurulunun başı Yargıtay
Başkanıdır, Savcılar Kurulunun başı Yargıtay
Başsavcısıdır ve Cumhurbaşkanı, Adalet
Bakanı artık Fransada, Kurulda yoktur, bu bir.
İkincisi: Evet, Ferhat
Sarıkaya, Van Savcısı, doğru... Arkadaşlar, o olay
olurken Kurulun Başkanı Cemil Çiçekti, Müsteşarı Fahri
Kasırgaydı, samimi adamınız. Sizlerin imzasıyla oldu,
bunu unutmayın, bir. İkincisi: Dünyanın neresinde Adalet
Bakanı
diye, böyle konuşuldu. Evet, dünyanın neresinde bir
Adalet Bakanı, Erzincan Başsavcısını arar da
Gözaltı yapma, tutuklama. diye talimat vermeye kalkar? Dünyanın
neresinde Adalet Bakanı, 13 Mart 2007 tarihinde -Sayın Cemil Çiçek-
Kurul toplantılarını bloke eder Benim istediğim
Yargıtay, Danıştay üyeleri olacak. diye olay
çıkartır? Dünyanın neresinde Adalet Bakanı, 28 Şubat
2009da işte Başsavcıyı arar? Dünyanın neresinde
Adalet Bakanı, 5 Aralık 2007 tarihinde Deniz Fenerinden dolayı
Bizim çocukları salıverin. diye -Mehmet Ali Şahin, Sayın
Bakan- Alman Büyükelçisine ricada bulunur? Dünyanın neresinde bir
Başbakan, 22 Kasım 2007 tarihinde Alman Büyükelçisine ricada bulunur?
Dünyanın neresinde bir Adalet Bakanı Müsteşarı, 26
Şubat 2010 tarihinde Beşiktaş Adliyesinin yan tarafına
gider de, orada, tutuklanacak olan insanlar için, tutuklayacak sorgu hâkim ve
savcılarıyla görüşme yapar otelde, Beşiktaş Adliyesinin
bitişiğinde? Dünyanın neresinde olur bunlar arkadaşlar? Ama
bunlar Türkiyede oluyor.
Gelelim var olan
tasarıyla, Hükûmet tasarısıyla değişikliğe:
Arkadaşlar, bakın, dünyanın neresinde Adalet Bakanı,
hâkim-savcıların telefonlarını dinleyebilmek için
Teftiş Kurulu Yönetmeliğinin 98inci maddesi (ç) bendini
değiştirip de dinleme yetkisi almaya kalkar, yasaya aykırı
olarak? Dünyanın neresinde yapılır bu? Bu, Türkiyede
yapılıyor, sayenizde yapılıyor Sayın Bakan.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Teklif ne getiriyor, onu söyle sen.
İSA GÖK (Devamla)
Gelelim tasarıdaki özelliklere: Arkadaşlar, evet, şimdi adli
yargıdan hâkim-savcı geliyor, idari yargıdan ama bu
hâkim-savcıların hiçbir kontrolü yok, bir şeyi yok, güvencesi
yok, biliyor musunuz? Kurul üyeliği sırasında
yaptığı her işten dolayı gene Adalet
Bakanının, müfettişlerin denetimine tabi. Kurul görevi bitti,
gene Adalet Bakanının, müfettişlerin denetimine tabi. Yani
Adalet Bakanı beyninde boza pişirebilecek o hâkim-savcının.
Güya bu Kurul bağımsız!
Adalet Bakanı
yetkilerini devretmiş
Sadullah Bey, tebrik ediyorum sizi!
Arkadaşlar, hangi yetkileri devretmiş, bakalım: Kurulun
başkanı kim? Adalet Bakanı; tasarı, fıkra üç.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Sembolik
İSA GÖK (Devamla)
Dinle.
Kurulun, Adalet
Bakanlığı Müsteşarı doğal üyesi; fıkra üç.
Kurulun yönetimi kime ait, yönetim? Başkana. Başkan kim? Adalet
Bakanı; fıkra yedi. Kurulun temsili kime ait? Başkana.
Başkan kim? Adalet Bakanı; fıkra yedi. Hâkim ve
savcıların denetlenmesi, haklarında inceleme-soruşturma
işlemleri HSYK Başkanının oluruyla Kurul
müfettişlerine yaptırılıyor. HSYK Başkanı kim?
Adalet Bakanı; fıkra dokuz. Devam ediyoruz: HSYK Genel Sekreteri
Kurul Başkanı tarafından atanmaktadır; fıkra on bir.
HSYK Başkanı tarafından, Sekreter atıyor, kim? Adalet
Bakanı. Devam ediyoruz: Adalet Bakanlığının merkeze
bağlı kuruluşlarında geçici ve sürekli olarak
çalıştırılacak hâkimler, savcılar ve adalet müfettişlerini
atama yetkisi kime ait? Size zor bir soru: Bu hâkim ve savcıları kim atayacak?
OKTAY VURAL (İzmir)
Bozdağ (!)
İSA GÖK (Devamla) -
Fıkra on iki: Adalet Bakanı. Ne enteresan!
Devam ediyoruz
Anayasa 154:
Yargıtay. Yargıtay üye seçiminde HSYK üyeleri yer alacak. Kim bu HSYK
üyesinin bir tanesi? Yargıtaya üye seçiliyor. Adalet Bakanı.
Anayasa 155:
Danıştaya üye seçilecek. Danıştaya üye seçilirken Adalet
Bakanı ne yapacak? Ama HSYK üyesi, Anayasada hüküm var, Adalet
Bakanı yine oy kullanacak. Allahtan yetkilerinizi devretmişsiniz
Sayın Başkan, Allahtan devretmişsiniz (!)
Arkadaşlar, bunun
adı nedir biliyor musunuz? Bunun adı, hâkimlerin,
savcıların, yüksek yargının tepesine bir tane diktatör
oturtmaktır, diktatör, başka bir şey değil.
Onun dışına
geldiğimizde, ben size dört tane rapordan bahsettim, Avrupa Birliği
İstişari Ziyaret raporlarından arkadaşlar. 28 Eylül-10 Ekim
2003, Birinci İstişari Ziyaret Raporu, diyor ki: Bakan,
Müsteşar çıkmalı, Cumhurbaşkanı seçim yapmamalı.
İkinci İstişari Ziyaret Raporu, 11-19 Temmuz 2004, ne diyor:
Adalet Bakanı, Müsteşar çıkmalı, Cumhurbaşkanı
seçmemeli. Üçüncü İstişari Ziyaret Raporu, 13 Haziran-22 Haziran
2005, ne diyor: Adalet Bakanı, Müsteşar Kuruldan çıkmalı,
Cumhurbaşkanı seçmemeli. Son rapor, evet, son rapor da 14 Nisan 2009,
yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığı hakkında Dördüncü İstişari
Ziyaret Raporu: Bakan, artık illallah ettiler sizden. Yıllardır
gele gele geldiler Adalet Bakanını çıkartın,
Müsteşarı çıkartın, Cumhurbaşkanı seçmesin. Laf
dinletemediler size.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gök,
bir dakika ek süre veriyorum. Lütfen konuşmanızı tamamlayın
efendim.
İSA GÖK (Devamla)
Sağ olun.
En son dediler ki: Tamam,
bari Bakan çıksın, Müsteşar kalsın. Çünkü Türkiye, Avrupa
Birliğine uyum süreci içerisinde yargı
bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, hukuk
devleti konusunda Avrupa Birliği normlarını kabullenmiyor. O
yüzden de raporların tümünde İkna edilmeye
çalışmanıza anlam veremedik. diyorlar. Venedik Komisyonu,
Bangalor Yargı Etiği, Birleşmiş Milletlerin 43
sayılı Kararı, 2003/43 sayılı Kararı, tüm
kararlarında eleştirildiniz, eleştirildiniz ve bu kararlardaki
eleştirileri büyük bir arsızlıkla görmezden geldiniz. Bunu
anlamak mümkün değil arkadaşlar. Avrupanın mukayeseli hukuka
bakın, yapmak istediğiniz tasarıya bakın, bu tasarıyla
yargı bağımsızlığı değil, ancak hâkim
ve savcıların tepesinde boza pişirilir, başka bir şey
değil.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
SELAMİ UZUN (Sivas) O
kelimeyi düzelt.
İBRAHİM HASGÜR
(İzmir) Özür dilemesi lazım.
BAŞKAN Evet,
teşekkür ederim Sayın Gök.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, İç Tüzük 72ye göre verilmiş önerge var, onu
okutacağım.
Ancak bilindiği gibi
Meclis başkanları tartışmalara katılamıyorlar,
İç Tüzük 64e göre. Ancak Sayın Gök, ismimden bahsederek bir ifadede
bulundu. Çünkü İç Tüzük Kişisel savunma hakları
saklıdır. diyor Meclis başkanlarının. Alman
Büyükelçisini çağırarak, Adalet Bakanı iken benim Bizim
çocukları bırakın. diye istekte bulunduğumu söyledi.
İşin aslı
şöyledir: Alman Büyükelçisi benden randevu istedi, geldi, Antalyada
tutuklu bulunan bir Alman gencinin tahliyesi konusunda benden yardım
talebinde bulundu. Ben de kendisine dedim ki: Sizde olduğu gibi bizde de
yargı bağımsızdır ve talimatla hareket etmez. İşin
gerçek yüzü budur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
72ye göre okutuyoruz
efendim
İSA GÖK (Mersin)
Sayın Başkan, şahsınıza atfen söylediğim
şey, benim şahsınıza atfen Deniz Feneriyle alakalı
söylediğim görüşmenizin tarihi 5 Aralık 2007.
BAŞKAN Tamam.
İSA GÖK (Mersin) Benim
bilgilerimin dayandığı yer ise Alman Büyükelçisi Eckart Cuntzün
ve Başkomiser Alexander Böhmun açıklamalarıdır. Bu
şahıslar yalancıysa bilemiyorum.
BAŞKAN Siz Türk
yetkililere mi inanıyorsunuz, Alman yetkililere mi? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İSA GÖK (Mersin) Efendim,
tebrik ediyorum(!) Sayın Başkanım, tebrik ediyorum(!)
BAŞKAN Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Anayasa Değişiklik Teklifinin 23. maddesinin TBMM
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca, görüşmelerinin
devamına karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz.
Faruk Bal Oktay Vural Mehmet Şandır |
Konya İzmir Mersin |
Behiç Çelik Mustafa
Enöz S. Nevzat Korkmaz |
Mersin Manisa Isparta |
Gerekçe:
Anayasalar,
Vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan,
siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen
kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
İki ihtilal ve 3
muhtıra ile üzerine gölge düşürülen Türk demokrasisini;
21. yüzyıl evrensel değerlerine
kavuşturabilmenin
Asırlık anayasa
tartışmalarından kurtarmanın
Her kesimin
benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin tek yolu toplumsal
uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi
konularda uzlaştığının kamuoyuna
duyurulmasını,
Her partinin görüş ve
tavrının yapılacak ilk seçimde milletin takdirine
sunulmasını,
Seçimler sonunda
oluşacak Meclis'in ilk işinin anayasa değişikliğini
gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti
kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile
Devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti
barıştıracak,
Vatandaşın temel
hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez
bütünlüğünü sağlayacak üniter yapı içinde Devleti kurum ve
kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokratik düzeni
iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel
nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif
edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme
belgesi niteliğinde anayasa değişikliği kararını
ilan etmiştir.
Anayasa
değişikliği ancak böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine
kulak tıkamış, kendisi için hazırladığı
Anayasa teklifini partilere ve millete dayatmıştır.
AKP, Anayasa
değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak
için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa
Değişiklik Teklifi kendi hedefine ulaşmak için
hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler
ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve denetim
mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu
olarak başta parti kapatma, yargı bağımsızlığı
ve hâkim teminatı ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri
zedelenmektedir. Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir
Başkanlık sistemi getirilmektedir.
Bu teklifin içinde; Millet
yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü
bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den
yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den İş
beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce,
inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere
güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba
etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP, millet için değil
kendini korumak için Anayasa değişikliği yapmaktadır.
AKP, iyi niyetli
değildir, başlattığı PKK Açılımı için
bu teklif ile anayasal zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple
yargıyı etkisiz hale getirmektedir.
Bu hususlarda uzlaşmaya
varıncaya kadar görüşmelere devam edilmelidir.
BAŞKAN Oya sunuyorum
önergeyi: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın Yıldız,
buyurun efendim.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, basına
yansıdığı kadarıyla bir partimizle Anayasa
değişiklikleriyle ilgili görüşmeler
yaptığınız, teklifler sunduğunuz söylenmektedir. Bu
teklifiniz nedir? Türkiye Büyük Millet Meclisi ve milletvekillerini mi bu
teklifinizi paylaşmaya değer bulmuyorsunuz?
HSYKyla ilgili yeni bir
öneriniz var mıdır?
Getirdiğiniz Anayasa
değişikliklerinin Anayasaya aykırı olduğunu kabul
ettiğiniz söyleniyor, doğru mudur?
Anayasayı ihlal suçuna
suç ortağı mı arıyorsunuz?
Toplumsal mutabakat
aramadığınız için pişmanlık duyduğunuz
söyleniyor, doğru mudur?
Anayasaya
aykırılığın görmezden gelinmesini mi istiyorsunuz?
Uzlaşmayı Meclis
zemininde değil de niçin dışarıda arıyorsunuz?
Referanduma
götürüleceğiyle ilgili, Cumhurbaşkanından söz mü
aldınız?
Bazı maddelerin paketten
ayrılabileceğini düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Paksoy
MEHMET AKİF PAKSOY
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan -gönül
isterdi ki- bizler her zeminde her sorunu tartışarak, konuşarak
çözülmesini sağlayacak bir süreci, uygulamayı başlatmak zorundayız
diye düşünüyorum ama sizler kavgacı ben yaptım oldu
tarzını devam ettirdiğiniz için yargı da, yasama da,
siyaset de, Hükûmet de taraf olmuştur. Böyle didişen toplumsal
yapıda hangi kurumun ne kadar zarar göreceği değil, ülkenin ne
kadar zarar göreceğinin muhasebesini hiç yaptınız mı?
Anayasa
değişikliğinin amacının demokratik açılım
projesini hayata geçirmek için hazırlanan bir düzenleme olduğu
Sayın Başbakan tarafından bir televizyon programında
söylenilmiş midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Ağyüz
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, 7
kişinin seçileceği yere, oy kullanıcıların 1
kişiye oy vermeleri ileri demokrasi sayılabilir mi?
Ayrıca, dünyanın
neresinde, Geçecek üç madde için, Anayasa Mahkemesine gitmezseniz
uzlaşırız. önerisi getiren bir Adalet Bakanı
tanıyorsunuz?
Ayrıca, Erzincanda
yürütülen soruşturmada Erzurum Savcısına hep çakma, gizli
tanıkların ifade verdiklerinin ve bu ifadelere dayanarak
soruşturma ve tutuklamaları yapmalarına ne diyorsunuz?
Bu paket, laik, demokratik
cumhuriyeti ve yargıyı kuşatma paketidir.
Cumhurbaşkanının yetkilerini eleştiren bir parti ve bakan
olarak neden Cumhurbaşkanının yetkilerinin
artırılmasını savunuyorsunuz?
Demokrasi çoğunluk
diktatöryası mıdır? Baskınızın olduğunu
Erzurumda ve Erzincanda somut olarak gördükten sonra, sizin demokratik
söylemlerinize neden inanacağız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Haburdan
ülkemize giren PKKlı teröristlerin mobil mahkemede yargılanmaları
sırasında, sorgulama odasındaki Türk Bayrağının
ve Atatürk portresinin indirilerek yargılandıkları yönünde
ulusal basına da yansıyan haberler doğru mudur? Doğru ise,
Bakanlığınızca bu konuda herhangi bir işlem
yapılmış mıdır? Yapılmadıysa bir işlem
yapmayı düşünüyor musunuz?
Bir diğer soru:
HSYKnın yapısındaki değişikliğin, Sayın
Başbakanın Anayasa değişikliği konusunda 17 Nisanda
Kanal 24te yapılan bir programda söylediği Anayasa
değişikliği önerimiz, açılım projemizin önemli bir
parçasıdır. Açılım kapsamında
atacağımız adımların önünü açıyor,
altyapısını hazırlıyor. ifadeleriyle bir
bağlantısı var mıdır? Varsa bunun, hukukun üstünlüğü
felsefesiyle çeliştiğini düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) Sayın Bakan, Erzurum Savcısı Sayın Osman
Şanal ile bir hemşehrilik ilişkiniz var mı? Kendisiyle kaç
kez görüştünüz? Yetkisi elinden alınmasına karşın,
hâlen Erzurumda sizin talimatlarınıza göre mi hareket ediyor?
İki: Sayın
Savcının AKP Hatay il yöneticisi olan bir akrabası ve bir
yeğeni var mıdır?
Üç: Erzincan
Savcısı hakkında dava açılması için Sayın Cemil
Çiçek sizinle görüştü mü? Dava açılması konusunda Sayın
Savcıya bir talimatınız oldu mu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Türkiyede
onlarca belediye başkanı yargıda mahkûm edilmiştir. Mesela
Edirne Belediye Başkanı sekiz yıl dört ay, Büyükçekmece Belediye
Başkanı dört yıl dört ay, Antalya Muratpaşa Belediye
Başkanı yirmi ay, Diyarbakır, Batman belediye
başkanları on ay ceza aldılar ancak dosyalar temyiz
aşamasında olduğu için söz konusu şahıslar hâlen
başkanlık koltuğunda oturmaktadır. Keza, yüzlerce belediye
başkanı da rüşvet, görevi kötüye kullanma gibi yüz
kızartıcı suçlardan mahkemelerde davaları devam ettiği
hâlde hâlen görevlerinin başındadır ancak Adana Büyükşehir
Belediye Başkanı iddia edilen soruşturma kapsamında henüz
daha mahkemesi bile başlamamış olmasına rağmen,
açığa alınmıştır. Şimdi, Adalet Bakanı
olarak bu durum sizin adalet anlayışınıza ve hukukun
üstünlüğü görüşünüze uymakta mıdır? Bu uygulama hukuka
uygun mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Bakan, buyurun efendim.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Yıldızın
sorusuyla başlıyorum: Bir partimizle Anayasa
değişiklikleriyle ilgili görüşmeler
yapmışsınız. Bu görüşmelerde herhangi bir taahhüdünüz
oldu mu? anlamına gelen sorular sordu Sayın Yıldız. Biz,
bu Parlamento çatısı altında bulunan tüm siyasi partilerimizle
görüşüyoruz. Bu Anayasa değişiklik teklifini kamuoyuyla
paylaştıktan sonra başta ana muhalefet partimiz olmak üzere önce
grubu bulunan partilerimize, daha sonra grubu olmayan temsil edilen
partilerimize ve daha sonra da Meclis dışındaki siyasi partilerimize
ve sivil toplum örgütlerimize gittik. Bu Parlamento çatısı
altında bulunan her partiyle, Parlamento dışında bulunan
siyaset kurumuyla, sivil toplum
örgütleriyle görüştük, görüşüyoruz, bundan sonra da görüşmeye
devam edeceğiz ancak herhangi bir pazarlık söz konusu olmaz, müzakere
olur, bizim getirdiğimiz teklife karşı başka bir teklifle
gelinebilir. Bunlar parlamenter demokrasi içerisinde olağan işlerdir.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Sayın Bakan, Teklifiniz nedir? diye soruyorum. On tane soru sordum,
bir cümleyle geçiştiriyorsunuz.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Onun dışında, Sayın Paksoyun Her
zeminde sorunları paylaşalım isterdik, keşke kavga
zemininde bunları yapmasaydık, uzlaşı zemini
arasaydık. diye bir temennisi var.
Değerli milletvekilleri,
2007 seçimleri öncesinden başlayan, 2007 seçimleri sonrasında da bu
arayışlarımız malumunuz devam etti.O zaman, 2008 Eylülünde,
4 Eylül 2008de Sayın Köksal Toptanın grup başkanlarına
yapmış olduğu bir davet vardı, bir çağrı
vardı: Buyurun, Parlamentoda dört ayrı uzlaşma komisyonu
oluşturalım. Bunlardan bir tanesi Anayasayı
hazırlasın, grupların eşit sayıda vereceği
temsilcilerle hazırlanacak bir uzlaşma komisyonunun yapacağı
metin Parlamentoya gelsin diye. İkincisi Meclis İç Tüzüğü,
üçüncüsü AB uyum yasaları ve dördüncüsü de önemli yasalar dediğimiz,
siyasetin finansmanı ve siyasi etikle ilgili komisyon. Bu komisyona üç
siyasi partimiz o gün için üye verdi, ama ana muhalefet partimiz üye
vermediği için uzlaşma komisyonu kurulamadı.
Biz, seçimden önce de,
seçimden sonra da bütün bu zeminleri yokladık. Bu teklifi Parlamentoya
getirmeden önce de gruplarımızı ziyaret ettik. Bir grubumuz
Kapağını açmayız. dedi, bir diğeri Gelip çaylarını
içer, giderler. dedi.
Şimdi, uzlaşma
zemini aradığınız zaman, uzlaşı dediğiniz
şey, karşılıklı iradelerin buluşabilmesidir. Ben
görüşmem, ben paylaşmam. diyen bir yapıyla bunu yapma
şansımız olamaz diye düşünüyorum.
Sayın Ağyüz,
Seçimlerde her üyenin bir kişiye oy vermesini nasıl
değerlendireceksiniz? Bu demokratik bir yöntem midir? Bir de Bir Adalet
Bakanı, şayet Anayasa Mahkemesine gitmez iseniz uzlaşmanın
yolu açık olur gibi bir söz söyleyebilir mi? Dünyanın neresinde var?
gibi soru sordu.
Bu her üyenin tek oy
kullanması çoğulculuk anlayışının bir
yansımasıdır diye ifade edeyim
ATİLLA KART (Konya)
Çoğulculuk değil, çoğunlukçu anlayıştır.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay)
ama Adalet Bakanının Anayasa Mahkemesine
gitmez iseniz bu pakette bir değişiklik yapabiliriz. gibi bir sözü
olmamıştır. Bunu, ben, dün Anadolu Ajansına
yaptığım açıklamada ifade ettim. Orada gazetecinin
sorduğu soruya cevap vermişimdir, ama sizin
anladığınız gibi konuşmuş olsam bile, şunu
hemen söyleyeyim: Peki, dünyanın neresinde bir ana muhalefet partisi
lideri, referanduma gidecek bir değişiklik için Mahkemeye
gideceğim. diye peşinen irade beyan etmiştir? Böyle bir ana
muhalefet lideri var mıdır dünyada? Bir.
BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) Sana mı soracağız? Sana mı
danışacağız?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) İkincisi, Sayın Baykal, bugün grup
konuşmasında da Sen ne hakla bize Anayasa Mahkemesine gitmezseniz
Gitmeyin gibi telkinde bulunursun? diye ifade buyuruyor. Ben de aynı
mantıkla şu soruyu soruyorum: Sayın Baykal, 184 milletvekilinin
iradesiyle Parlamentoya sunulan bir teklife siz hangi hakla şu maddeleri
çıkarın diye teklif yapabiliyorsunuz, öneri getirebiliyorsunuz? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
Kalan soruları da
yazılı olarak cevaplayacağım Sayın Başkanım.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep)
Sen niye dayatıyorsun Sayın Bakan?
BAŞKAN Bir dakika
Sakin olalım. Sayın Ağyüz
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Sayın Bakan, yazıp önümüze getiriyorsunuz, ondan sonra
uzlaş...
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Ağyüz, bakın, Grup Başkan Vekiliniz söz istiyor. Lütfen
Sayın Ağyüz.
Sayın
Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Sayın Bakan Ana Muhalefet Partisi Genel
Başkanının yapmış olduğu öneriyi Siz ne hakla
böyle bir öneri getirebilirsiniz? Dünyanın neresinde böyle bir örnek
vardır? diye söylüyor.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Bana sorulan sorunun cevabıdır.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Bu soruyu soran bir adalet bakanının ne adalet
kavramı ne hukuk kavramı gelişmemiş bir kişi
olduğuna inanıyorum.
Bunun tutanaklara geçmesini
istiyorum.
BAŞKAN Peki.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Vural, buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, Sayın Bakan bir soru üzerine, bu Anayasa
değişikliğiyle ilgili Parlamentoda bulunan partilerle
görüşmeler ve müzakereler yaptığını ifade
etmiştir.
Sayın Başkan, bize
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Sayın Bakanın ziyaretinde sadece o
çakma imzalı teklif gelmişti. Bunun dışında bizimle
bir görüşme ya da müzakere olmamıştır, ondan sonra da
edilmemiştir.
Sayın Bakandan bu
müzakereleri kimle yaptığını açıklamasını
istirham ediyorum. Bizden böyle bir talepleri olmamış, bununla ilgili
bizden hiçbir görüş de istenmiş değildir.
BAŞKAN Peki,
beyanınız zabıtlara geçti efendim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Evet, Sayın Bakan açıklasın.
BAŞKAN Açıklama
yapmak istedi Sayın Bakan.
Buyurun.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Vurala şunu
ifade edeyim: Parlamentoda sadece Milliyetçi Hareket Partisi yok. Parlamentoda
olan diğer partilere de biz bu teklifi götürdük ve önerilerini istedik. Bu
önerilere Demokratik Sol Partiden cevap geldi. Demokratik Sol Partinin
olmasını istediği birden çok madde bu paketin içerisinde yer
almıştır. Barış ve Demokrasi Partisinden öneri
gelmiştir, ama onların önerisinden paketin içerisine giren madde
olmamıştır. Onun dışında, MHP ve CHPnin zaten
tavrı kamuoyunca bilinmektedir. Bu anlamda biz sivil toplum örgütlerinden,
sendikalardan ve Odalar Birliğinden gelen talepleri de bu paketin
içerisine monte etmişizdir. Bu maddeden sonra görüşülecek çerçeve
24üncü madde de Odalar ve Borsalar Birliğinin talebiyle metne girmiş
maddedir.
Arz ediyorum efendim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım, sorum açık; çarpıtılmasın
sorum. Bu teklif verildikten sonra yapılan müzakereleri söylüyor. Burada
görüşüleni söylüyor. Burada, Milliyetçi Hareket Partisiyle bu zeminde,
Parlamentoda bizimle böyle bir müzakere olmamış. Bu arayış
içerisinde olmadık zaten, yapılırken de olmadık.
BAŞKAN Sayın Vural,
aslında soru-cevap işlemi tamamlandı. Siz ilave sorular
soruyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Şimdi, bu seviyede hangi partiyle pazarlık ettiğinizi
açıklayın. Söyleyin. Açıklayın! Söyleyin!
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Benim adıma siz konuşun Sayın Vural!
BAŞKAN Soru-cevap
işlemi tamamlandı.
Şimdi, önergelere
geçiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Söylesin; bizim olmadığımızı ifade etsin.
BAŞKAN Kendi
takdiridir. Ben kendisine zorla cevap ver veya verme demem ki burada,
diyemem ki. İsterse verir.
Sayın Bakan,
açıklama yapacak mısınız?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Ediyorum, söyledim. Çok net ifade ettim.
BAŞKAN İfade
ettim diyor efendim. Zabıtlara geçti.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Kiminle pazarlık yapıldığını söyleyin.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, Meclis zemininde, Genel Kurulda hangi partiyle müzakere
edilmiştir?
BAŞKAN Tamam efendim,
tamam.
Sayın
Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Adalet ve Kalkınma Partisinin şöyle bir
anlayışı var: Biz öneriyi getirelim, siz de öneriyi getirin; biz
bildiğimizi okuyalım. Böylece demokrasiyi gerçekleştirelim.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Uzlaşma Komisyonuna gelecektiniz Sayın
Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Bu anlayışı şiddetle reddediyorum. Eğer
iradeler bir araya gelecekse bir müzakerenin anlamı olabilir.
BAŞKAN Peki,
zabıtlara geçti efendim.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Sayın Başkan
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Teklifi getirip önümüze atmak, ondan sonra, siz de
yazılı verin, biz bildiğimizi okuyacağız! Buna
demokrasi diyeceğim! O demokrasi ancak çocukların oyunlarında
olabilir.
BAŞKAN Peki Sayın
Kılıçdaroğlu, zabıtlara geçti.
Sayın Bozdağ, siz
ne diyeceksiniz?
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Sayın Başkanım, Anayasa değişiklik teklifi
taslak hâlindeyken -bir konuyu arz etmek için söylüyorum- Mecliste grubu
bulunan-bulunmayan siyasi partilerimize, sivil toplum örgütlerine ve Meclis
dışında olan siyasi partilere bu götürüldü. Mecliste grubu
bulunan siyasi partilere giden heyet içinde ben de vardım ve biz taslak
metni kendilerine takdim ettik...
OKTAY VURAL (İzmir)
Çakma imzalı!
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) -
ve bu konudaki her türlü katkıya açık olduğumuzu çok
net olarak ifade ettik.
Arz ederim.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederiz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, Genel Kurulda başka partilerle müzakere ediliyor.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde on altı önerge vardır. Ancak
bilindiği gibi her madde üzerinde milletvekillerince yedi önerge
verilebilmektedir. Aynı anda gelen önergeler arasında çekilen kura
sonucu yedi önergeyi şimdi okutacağım ve sonra da önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı
7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 23 üncü maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 159 uncu
maddesinin 10 uncu fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Yılmaz
Tunç
Bartın
"Kurulun meslekten
çıkarma ve yer değiştirme cezasına ilişkin olanlar
dışındaki kararlarına karşı yargı
mercilerine başvurulamaz."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı
7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 23 üncü maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 159 uncu
maddesinin 10 uncu fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Abdullah
Çalışkan
Kırşehir
"Kurulun meslekten
çıkarma ve yer değiştirme cezasına ilişkin olanlar
dışındaki kararlarına karşı yargı
mercilerine başvurulamaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 23 ncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bengi Yıldız Hasip Kaplan Ayla Akat Ata |
Batman Şırnak
Batman |
M. Nezir Karabaş İbrahim Binici |
Bitlis Şanlıurfa |
Madde : 23- Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 159 uncu maddesinin ilk üç fıkrası
aşağıdaki değiştirilmiştir.
"Madde 159- Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre kurulur ve görev yapar.
Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu yirmiiki asıl ve onbir yedek üyeden oluşur;
"Hakimler Yüksek Kurulu" ile "Savcılar Yüksek kurulu"
halinde yedi asil ve dört yedek üyeden oluşan iki daire halinde çalışır.
Kurulun doğal
Başkanı Cumhurbaşkanıdır. Adalet Bakanı ile
Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabiî üyesidir, oy
kullanamazlar.
Kurulun, dört asıl
üyesi, nitelikleri kanunda belirtilen; yükseköğretim
kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev
yapan öğretim üyeleri, üst kademe yöneticileri ile avukatlar
arasından Cumhurbaşkanınca, üç asıl ve iki yedek üyesi
Yargıtay üyeleri arasından Yargıtay Genel Kurulunca, iki
asıl ve bir yedek üyesi Danıştay üyeleri arasından
Danıştay Genel Kurulunca, iki asıl üye ile bir yedek üye Türkiye
Barolar Birliği yönetim kurulu ve Baro Başkanları
tarafından yirmi yıl fiili avukatlık yapmış olanlar
arasından TBMM tarafından dört yıl için seçilir.
Bir asıl ve bir yedek
üyesi Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunca kendi üyeleri arasından,
yedi asıl ve dört yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci
sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş
adlî yargı hâkim ve savcıları arasından adlî yargı
hâkim ve savcılarınca, üç asıl ve iki yedek üyesi birinci
sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren
nitelikleri yitirmemiş idarî yargı hâkim ve savcıları
arasından idarî yargı hâkim ve savcılarınca, dört yıl
için seçilir. Süresi biten üyeler yeniden seçilebilir.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım en aykırı dört
önerge de aynı mahiyettedir. O nedenle önergeleri birlikte işleme
alacağım ve istemleri hâlinde, önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
7.11.1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 23 üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim. 14.04.2010
Harun
Öztürk
İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656
Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 23. maddesinin Teklif
metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök Atilla
Kart |
Mersin Konya
|
T.B.M. Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Anayasa değiştirme teklifinin (23) maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Anayasa değişikliği teklifinin, 23. maddesinin teklif metninden
çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Oktay Vural Mehmet Şandır |
Konya İzmir
Mersin |
Behiç Çelik S. Nevzat Korkmaz Süleyman L. Yunusoğlu |
Mersin Isparta Trabzon |
Akif Akkuş |
Mersin |
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorduk, değil mi efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) -
Gerekçe efendim.
Gerekçe:
Anayasalar,
vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan,
siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen
kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır
iki ihtilal ve 3 muhtıra
ile üzerine gölge düşürülen Türk demokrasisini;
21. yüzyıl evrensel
değerlerine kavuşturabilmenin,
Asırlık Anayasa
tartışmalarından kurtarmanın,
Her kesimin
benimseyebileceği bir Anayasa'ya kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal
uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, bu kısaltmaları ya açarak okusun
BAŞKAN
Anlayamadım efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Bu kısaltmaları açarak okusun efendim.
BAŞKAN Evet, açarak
okuyun tabii. Tabii, doğru söylüyor: Milliyetçi Hareket Partisi.
Doğru, haklısınız.
Evet, buyurun, okuyun lütfen.
MHP bu sebeple;
"Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi
konularda uzlaştığının kamuoyuna
duyurulmasını,
Her partinin görüş ve
tavrının, yapılacak ilk seçimde milletin takdirine
sunulmasını,
Seçimler sonunda
oluşacak Meclis'in ilk iş olarak anayasa değişikliğini
gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti
kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile
Devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti
barıştıracak,
Vatandaşın temel
hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter
yapı içinde sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile
uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi
iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel
nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif
edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme
belgesi niteliğinde anayasa yapma kararını ilan etmiştir
Anayasa
değişikliği ancak böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine
kulak tıkamış, kendisi için hazırladığı
Anayasa teklifini partilere ve millete dayatmıştır.
AKP, Anayasa
değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak
için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa
Değişiklik Teklifi, kendi hedefine ulaşmak için
hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler
ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları
iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta
parti kapatma, yargı bağımsızlığı ve hâkim
teminatı ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri
zedelenmektedir. Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir
Başkanlık sistemi getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter
demokrasi esasına göre inşa edilen Anayasaya
aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet
yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü
bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den
yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş
beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce,
inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere
güvence beklemektedir.
Millet, mahkemelerdeki
iş yükünü azaltacak ekonomik, sosyal ve adli reform beklemektedir.
Millet, yandaş
yargıç değil, tarafsız ve bağımsız mahkemelerde
hakkını aramak istemektedir.
AKP 8 yılı heba
etmiştir. Milletin beklentilerini karşılayamamıştır.
AKP, millet için değil
kendini korumak için Anayasa değiştirmektedir.
AKP, günü geldiğinde
herkesin güvenli liman gibi sığınabileceği tarafsız ve
bağımsız mahkemeler için hiç bir şey
yapmamıştır.
AKP, Yargıtay
Başkanının ifadesi ile yandaş yargıç
yaratmış, yargıyı
siyasallaştırmıştır.
AKP, HSYK
başkanının ifadesi ile yargıyı korkutmuştur.
AKP, yargının
siyasallaşmasını engellemek için kurulan HSYK'nu yandaş
yargı kurumu haline getirerek hukuk devleti ve hukukun üstünlüğünü
tahrip etmektedir.
AKP, gizlemediği
başkanlık sistemi hevesi ile diktaya yönelişinin önünde engel
gördüğü Anayasa mahkemesini yandaş yargı kurumu haline
getirmektedir.
AKP, açılım
adı altında PKK'nın siyasallaştırılması için
ilk adım olduğunu ifade ettiği bu teklif ile, bin yıllık
kardeşliğin ve milli bütünlüğün bozulmasına Anayasa zemini
hazırlamaktadır.
AKP, iyi niyetli
değildir, başlattığı PKK Açılımı için
bu yasa değişikliği ile anayasal zemin
hazırlamaktadır. Bu sebeple bu Anayasa değişikliği
milletin hayrına değildir ve Anayasa'ya aykırıdır.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, birlikte işleme aldığım dört önergeden
ikincisi Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Gençe ait.
Sayın Genç, buyurun
efendim.
Önergeniz üzerinde beş
dakika süreniz var, kürsüye geldiğinizde başlatacağız.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 497 sıra
sayılı Yasa Tasarısının...
BAŞKAN Tasarı
değil, teklif efendim.
KAMER GENÇ (Devamla)
Teklifinin -tasarı diyoruz ya neyse!- 23üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasıyla ilgili olarak verdiğim bir önerge
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi, geçen gün bir
arkadaşta bir kitap gördüm. Kitap Amerikada yazılmış. Bu
Suudi Arabistan Kralı Türkiyeye gelip de Tayyip Bey ile Abdullah Beyi
yanına çağırıp da böyle oturttuğu zaman
-İngilizce bir kitap- diyor ki: Kemalist cumhuriyetinin can
çekişmesi, faşist kardeşliğin yükselmesi. Bu, Amerikada
basılan bir kitap.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, tabii, AKP, kendine uygun bir yargı oluşturmaya
çalışıyor. Tabii, Türkiyenin temel rejimini
değiştiriyor. Temel rejimini de değiştirirken tek bir
kişinin dikta yönetimini getiriyor ve bu dikta yönetiminin şu andaki
tek engeli yargı. Yargıyı ne yapıyor? Yargıyı
öyle ucube bir kurul oluşturuyorlar?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
Tam tersi, yargıyı güçlendiriyoruz.
KAMER GENÇ (Devamla) Yani
işte 22 kişilik bir Hâkimler Savcılar Kurulu, bu 22 kişilik
Hâkimler ve Savcılar Kurulu üç daireye ayrılacak, bu daireler kaç
kişiden teşekkül edecek, hâkimlerin tayinleri nerede olacak, idari
yargının tayin ve atamaları nerede olacak, idari
savcıları nerede olacak, öteki adli savcıların durumu ne
olacak; yine, bu Adalet Bakanı müsteşarı hangi dairede yer
alacak? Yani çok böyle karışık. Ayrıca da bu geçen bir
maddede şu andaki, yürürlükte olan Anayasanın 144üncü maddesini
oradan değiştiriyor ama aynı maddeyi buraya, altıncı
fıkraya aynen alıyor. Hâkim ve savcıların atanmaları,
yönetimde bunların nitelikleri, mesleğe kabulleriyle ilgili burada
genel kurallar koyduktan sonra hâkim ve savcıların denetimi için izin
verme yetkisini Kurul Başkanına veriyor. Burası çok önemli. Yani
Adalet Bakanı Kurul Başkanıdır, dolayısıyla hâkim
ve savcılar için izin verme yetkisini de Kurul Başkanına
veriyor. Kurul Başkanına verince
Aslında Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu bir idari kuruldur. Burada Kurul Başkanına Kurul
Başkanı sıfatı vermekle bunun işlemlerine
karşı idari yargıya dava açma hakkını da ortadan
kaldırıyor. Şimdi, mevcut yürürlüğe göre, eğer Adalet
Bakanı herhangi bir hâkim veya savcı hakkında soruşturma
iznini vermediği takdirde buna karşı Danıştaya gidip
dava açabiliyorsunuz veya savcılığa gidip dava açabiliyorsunuz.
Şimdi bunu ortadan kaldırıyor ve bu tabii ne oluyor? Artık
kendi yandaşlarını koruma ve kollama görevini alacak ve
yargı da
Gördünüz işte, Abdullah Gülle ilgili karar veren, Tayyip
Erdoğanla ilgili karar veren hâkimlere neredeyse çanlarına ot
tıkayacak şekilde işlemler yapıldı. İşte,
kendi tarikat ve cemaatlerinin üzerine giden Erzincan Cumhuriyet
Başsavcısı yasalara aykırı olarak kaç aydır
içeride duruyor. Bunun tabii baş organizatörü bugünkü Bakanlık
makamında oturan kişi.
Dolayısıyla,
burada, tamamen mevcut iktidara göre bir Hâkimler ve Savcılar Kurulu
oluşturulmaya çalışılıyor.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Tam tersi, tam tersi.
KAMER GENÇ (Devamla)
Arkadaşlar, şeydeki 17 tane üyeyi adli yargıdan seçiyorlar, 3
tane üyeyi de idari yargıdan seçiyorlar. Peki, bunları nasıl
seçecek? Kaçı savcı olacak, kaçı hâkim olacak? Hepsi hâkim mi olacak,
savcı mı olacak? İdari yargıdan mı olacak? Sonra,
Hakkârideki bir hâkim ile İstanbuldaki hâkimin seçimi konusunda
nasıl birbirlerini tanıyacaklar? Bunu yüksek yargıya
verdiğiniz zaman, yüksek yargı, Danıştay ve Yargıtay
bunların kararlarını inceliyor ve bunların hakkında
bir bilgi sahibi oluyor. Dolayısıyla burada objektif kurallar
konuluyor. Ama şimdi böyle geniş bir tabana verdiğiniz zaman
seçime neler hâkim olacak? İşte, ya ırkdaşlık ya
bölgecilik ya mezhepçilik ya tarikatçılık ya cemaatçilik olacak.
Dolayısıyla hâkimlik mesleği denen o kutsal mesleğin
içine, böyle, istenmeyen birtakım doneler ve nitelikler atfedilmek
suretiyle seçime gidecek. Dolayısıyla, burada yapılan tamamen
yargının karmakarışık hâle gelmesidir ve yargının
sağlıklı işleyişini engellemektir.
Adalet Bakanlığı
zaten bütün yetkiyi almıştı. Şimdiye kadar, bu Adalet
Bakanı, soralım bakalım, hangi aleyhine olan savcı ve hâkim
hakkında soruşturma izni vermediniz? Lehinize olanların
hangisine verdiniz? Her gün gazeteler yazıyor işte.
Dolayısıyla
Ve kendileri de bunları inkâr etmiyor. Böylece,
hâkimlik ve savcılık müessesesi maalesef rayından
çıkarılıyor, işte, güvenceden yoksun
bırakılıyor ve tamamen Kurul Başkanının
istediği hâkim ve savcılara
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Genç, size de ek süre veriyorum bir dakika, lütfen konuşmanızı
tamamlayın.
KAMER GENÇ (Devamla) -
soruşturma izni veriliyor, istemediklerine de soruşturma izni
verilmiyor ve yargı âdeta siyasallaştırılıyor.
Yani bugünkü Hâkimler ve
Savcılar Kurulunun tek şikâyet konusu olan Adalet Bakanı ile
Müsteşarıydı. Pekâlâ, Adalet Bakanı ile Müsteşarı
çıkartılmak suretiyle bu iş hâlledilebilirdi.
Cumhurbaşkanının
buraya atayacağı üyelerin nitelikleri ne olacak, kimlerden seçilecek,
yargıyla ne ilgisi var? İşte, birileri çıkıyor,
birilerinin kulaklarına bir şeyler fısıldıyor ama
birileri kendisini, sanki doğru dürüst, işte bu konuda çok fazla
ihtisas sahibi anayasa profesörleri olduklarını zannediyorlar. Ama
maalesef getirdikleri bilgiler, metinler burada kendilerini ayrıca tekzip
ediyor.
Şimdi, Komisyonda bu
görüşülürken Komisyon Başkanı dedi ki: Sen 82
Anayasasında başlangıçta ret verdin, arkasında da
askerlerden korktun, kabul verdin.
Bak, burada
Burada
Bir daha
doğru konuş
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Çekimser
Çekimser
KAMER GENÇ (Devamla) Dur
Bunu doğru
Diyor ki: Sen askerlerden korktun., Ben askerlerden korkmam
ama AKPlilerden korkarım. Askerler insanı hapseder, AKPliler diri
diri yakar. dedim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Genç, ek süreniz de doldu efendim.
(Kamer Genç Komisyon
sıralarının önüne geldi.)
KAMER GENÇ (Tunceli) Bak,
şuna bak
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Askerden korktun, çekimser verdin.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Al da
şunu gör, al
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Ona gel
Çekimser verdin.
BAŞKAN Efendim, tamam
Peki
Sayın Genç,
teşekkür ederiz.
Şimdi, aynı
mahiyette diğer bir önerge
KAMER GENÇ (Tunceli) Al,
bak
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) İkinci oylama
BAŞKAN Sayın
Genç, tamam efendim. Bırakın lütfen, tamam, şimdi inceler,
Sayın Kuzu inceler efendim, tamam.
SUAT KILIÇ (Samsun)
Komisyon sıralarından uzaklaşsın Sayın Başkan,
Burhan Hocadan uzak dursun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, öbür önerge sahibini
çağırın.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
Genel Kurulu selamlayın Kamer Bey.
BAŞKAN - Sayın
Genç, evraklarınızı kürsüden alacak mısınız.
Çünkü bir başka arkadaşımızı davet edeceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Yani
bir Anayasa Komisyonu Başkanı bile iftira atmanın kendisine bir
değer kazandıracağına inanıyor.
İspatlamazsan seni orada
artık oturtmam!
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Senin ihtilafın var orada,
getireceğim!
BAŞKAN - Sayın Kart, siz mi
konuşacaksınız?
ATİLLA KART (Konya)
Evet.
BAŞKAN - Peki,
diğer bir önerge üzerinde Sayın Karta söz veriyorum, Konya
Milletvekili.
Buyurun efendim, süreniz
sizin de beş dakikadır. (CHP
sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tarafımızdan
verilen önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
üye sayısı 17ye çıkarılan Anayasa Mahkemesi ve üye
sayısı 22ye çıkarılan Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu yapılanmasında siyasi iktidar
aynı yaklaşım ve aynı amaç içinde olmuştur. Her
iki olayda da, her iki kurumun yapılanmasında da Yargıtay ve Danıştay
gibi kurumlar bünyesindeki mensuplar sadece 1 aday için oy
kullanmaktadırlar. Bu durum, üye seçen kurumların işlevini
etkisiz ve şeklî bir hâle getirmektedir, adalette temsil ilkesinin ihlali
sonucunu doğurmaktadır.
Daha da önemlisi, bence,
Anayasa Mahkemesine Sayıştaydan 2 üye, Barolar Birliğinden,
barolardan 1 üye seçiliyor. Sayıştayın kaç kişiye hitap
ettiğini anlatmaya gerek yok; burada hukukçu arkadaşlarımız
var, bu noktada gerekli hassasiyeti ve duyarlılığı
göstermeleri gerekirdi. 50 bin civarında avukatın temsil
edildiği barolardan 1 kişiyi seçiyoruz. Onu da nasıl seçiyoruz?
Barolar Birliğinin tüzel kimliğini diskalifiye ederek, yine temsilde
adalet ilkesini ihlal ederek, hiçbir kurumsal kimliği olmayan baro
başkanları arasından bir seçim yapıyoruz. Bu da yine
maksatlı bir seçim olmuştur.
Burada bir diğer vahim
yanlışlığı, özellikle 23üncü maddedeki vahim
yanlışlığı ifade etmek istiyorum: Evet, meslekten
ihraç kararlarına karşı yargı yolunun açılması,
elbette doğru bir düzenleme olmuştur ama yine hukukçu olan arkadaşlarım
çok iyi bilir ki hâkimler ve savcılar için yer değiştirme cezası
da çok ağır bir cezadır, çok ağır sonuçları olan
bir cezadır. Yer değiştirme cezasına muhatap olan bir hâkim
ve savcının meslekte yükselme şansı yok denecek kadar
azdır. Böylesine ağır sonuçları olan bir ceza için
yargı yolunun kapalı tutulması da yine demokratikleşme
iddiasında olan bir paket için çok büyük bir çelişkidir; bu,
gerçekten giderilmesi gereken, yeniden düzenlenmesi gereken bir eksikliktir
diye düşünüyorum.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; sözü çok uzatmayacağım ama önemli
olduğuna inandığım iki gazetecinin, akademisyenin
görüşlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Gazeteci kimliğine,
akademik kimliğine ve hukuk adamı kimliğine sizlerin de itiraz
etmeyeceğine inandığım, güvendiğim Taha Akyolun
öncelikle görüşlerini sizinle paylaşmak istiyorum. Ne diyor
Sayın Taha Akyol? Bakın, 23üncü maddeye atıfta bulunarak
şunu söylüyor:
Taslaktaki en tehlikeli
husus şudur: HSYKnın 21 üyesinden toplam 10 tanesini Türkiyedeki
adli ve idari bütün hâkim ve savcılar, yani toplam 14 bin -11.300 olacak-
seçmen seçecek! Onun için ortaya sandık konulacak!
Bu tür seçimlerde mesleki
liyakatten ziyade başka faktörler devreye girer, yargı tahribata
uğrar diye endişeliyim.
Bunun yerine kıdem,
mastır, doktora, bilimsel hukuki yayın ve performans gibi
kıstaslarla yapılacak bir sıralamaya göre üye belirlenmelidir.
diyor.
Ortada bir profesyonel
faaliyet var, esas alınması gereken ölçüler bunlar, ondan söz ediyor
Sayın Akyol.
Yargıtayda bile Daire
Başkanı seçimlerinin ne sorunlar yarattığını
bilmiyor muyuz?! Şimdi de adaletin tabanını mı hiziplere
bölelim! Bunun vebali büyüktür. diyor Sayın Akyol.
İkinci
okuyacağım görüş de Sayın Sami Selçuk, hukuk adamı
kimliğine, akademik kimliğine hiç kimsenin itiraz edemeyeceği
bir kişi. Ne diyor?
Bu satırları; 55
yıl hukukun içinde hukuk için çırpınmış; bir hukuk
öğrencisi ve yargıç stajyeri iken 1955-1960 arası güçlü
yürütmenin yargıçları, savcıları nasıl sağa sola savurduğunu,
bunun acılarını, yıkımlarını dehşetle
izlemiş; 41 yılını devletin, yargının, adaletin
hizmetinde tüketmiş; yargı kararlarını ve uygulamayı
bilimin ışığında konuşmalarında,
yazılarında, karşı oylarında sürekli gücü
yettiğince sorgulamış, eleştirmiş; yargısal yaşamını
gerilerde bırakmış
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kart, ek süre veriyorum bir dakika, lütfen konuşmanızı
tamamlayın efendim.
ATİLLA KART (Devamla)
bir eski yargı insanı ve bugün üniversitede hukuksal bilgisini ve
deneyimlerini öğrencileriyle paylaşan biri olarak kaleme
alıyorum. diyor. Lütfen
diyor, şöyle bitiriyor makalesini:
Çağrım şudur: Parti kapatma, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu, Anayasa Mahkemesi konularıyla ilgili üç önemli konuyu erteleyelim.
Karşılıklı suçlamaların cirit attığı,
kurumların ve bireylerin birbirine güvenmediği, öfkelerin ve
kişisel tutkuların aklın ve bilimin önüne geçtiği, bilim
insanlarının bile kişisel görüşüm, resmî görüşüm
ayrımına zorlandığı bir ortamda
sağlıklı düzenlemeler yapılamaz. diyor.
Son sözüm de size Sayın
Meclis Başkanım: Size neden güvenmiyoruz biliyor musunuz Sayın
Başkan? Karma Komisyon şikâyetlerini iki yıldan bu yana
işleme koymadığınız için, Kamu Personel Reform Tasarısında
3 kez gerçek dışı beyanda bulunduğunuz için,
Başbakanlık örtülü ödeneğin başındaki sahtecilikten
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla) -
mahkûm olan kişi hakkında yanlış beyanda bulunduğunuz
için ve nihayet
BAŞKAN Sayın
Kart, teşekkür ederim. Ek süreniz de doldu.
ATİLLA KART (Devamla) -
Teşekkür için istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sadece
selamlama için mikrofonunuzu açıyorum, buyurun.
ATİLLA KART (Devamla)
İçişleri Bakanlığı Deniz Feneriyle ilgili otuz dört
sayfalık raporu işleme koymadığı için
Söylenecek pek çok şey
var ama bütün bunlar ortada iken ve tarafsız olarak Meclisi
yönetmediğiniz için size doğal olarak ve üzülerek güvenmiyoruz
Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Tam tersi
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kart.
Ama biz sizi seviyoruz
gerçekten. Sen benim arkadaşımsın. Biz sizi seviyoruz.
Yaradandan ötürü herkesi severiz.
ATİLLA KART (Konya)
Ben de sizi şahsen seviyorum ama yönetiminizi sevmiyorum.
BAŞKAN Biz seviyoruz.
Aynı mahiyetteki dört
önergeyi birlikte işleme almıştım. Bu önergelerden biri de
İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürke aittir. Şimdi,
önergesinin gerekçesini açıklayacak.
Sayın Öztürk, buyurun
efendim.
Süreniz beş dakika
efendim.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hâkim ve
savcıların atanma ve yükselmeleriyle, görev yerlerinin belirlenmesi,
disiplin işlerinin takibi gibi konularda önemli görevler üstlenen ve
yargı bağımsızlığının teminatı
olarak bilinen HSYKnın yapısı teklifle tamamen
değiştirilmektedir.
Kurulda
bağımsız yargı için eleştiri konusu olan Adalet
Bakanı ve Müsteşarı yerlerini korudukları gibi, Adalet
Bakanının Kuruldaki konumu HSYK Başkanı sıfatıyla
daha da güçlendirilmekte, hâkimler ve savcılarla ilgili olarak
yapacağı bazı tasarrufları yargı denetimi
dışına çıkarılmaktadır.
HSYKnın 7 asil, 5
yedekten oluşan 12 üye sayısı, 22 asil ve 12 yedek olmak üzere
34 üyeye çıkarılmaktadır. Yargıtay ve Danıştaydan
seçilecek üye sayısı teklifte, Türkiye Büyük Millet Meclisine 3
azaltılarak sevk edilmişti. Komisyonda, lütfedilip, sözde
uzlaşma adına Yargıtay ve Danıştaydan seçilecek
bugünkü mevcut üye sayısı korundu ancak Komisyonda yüksek
yargının kontenjanı eski düzeyine çıkarılırken
teklifteki 21 asil 10 yedek üye içindeki bazı grupların
kontenjanlarının azaltılmadığına, toplam asil ve
yedek üye sayısının 1er artırıldığına
dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Çünkü, AKPnin, HSYKnın sayısal
olarak kendi kontrolünden çıkmasına tahammülü yoktur.
Değerli milletvekilleri,
sonuç olarak, 7 asil üye içinde 5 olan yüksek yargının
kontenjanı, 22 asil üye içinde yine 5te kalmıştır. Eskiden
yedek üyenin tamamı yani 5i yüksek yargı mensupları arasından
seçilirken teklifte, 12 yedek üye içinde yüksek yargı
mensuplarının sayısı yine 5te
bırakılmıştır. Teklifte, HSYKnın
yapısına, Cumhurbaşkanı tarafından seçilmek üzere üst
kademe yöneticisi öğretim üyesi ve avukatlar arasından 4 asil, hâkim
ve savcılar arasından seçilecek 10 asil, 6 yedek üye ile Türkiye Adalet
Akademisi tarafından seçilecek 1 asil, 1 yedek olmak üzere, toplam 15 asil
ve 7 yedek üye ilave edilmektedir. Cumhurbaşkanının
seçeceği üyelerin tamamının hukuk formasyonuna sahip olmayan
grup içinden seçilmesine de bir engel bulunmamaktadır.
HSYK üyelerinden Bakan ve
Müsteşarla Türkiye Adalet Akademisi tarafından seçilen üyelerin ve
Cumhurbaşkanı tarafından seçilen üyelerin, yürütmenin kontrolüne
girme ihtimali yüksektir. Bunların toplamı 7 asil, 1 yedek olmaktadır.
Bu kompozisyona bakarak 22 asil üyede 7 üye, itiraz edilmemesi gereken bir
durum gibi görülebilir ancak hâkim ve savcılar arasından
seçileceklerin bir bölümünün de yürütme tarafından kontrol edilme ihtimali
yine oldukça yüksektir. Hem her seçmenin 1 adaya oy verecek olması hem
Kurul üyeliği sonrası görev beklentileri hem de sekiz
yıllık hâkimlik ve savcılık mesleğine girişlerde
Bakanlığın yoğun bir şekilde inisiyatif
kullanmış olması, hâkim ve savcılardan seçilecek 10 asil, 6
yedek üye arasından da yürütmenin vesayetine gireceklerin
sayısının az olmayacağı şimdiden söylenebilir.
Değerli milletvekilleri,
HSYKya yerel mahkemelerden seçileceklerin sayısının yüksek
yargı organlarından seçileceklerden fazla olmasının
yargısal bütünlüğe zarar verip vermeyeceği dikkate alınmalıydı.
AKP, HSYKda çoğunluğu sağlayacağından öylesine emin
ki eskiden yüksek yargı kontenjanı, bildirilen adaylar arasından
Cumhurbaşkanı tarafından belirlenirken, teklifte, belirleme
yetkisi doğrudan yüksek yargıya
bırakılmıştır. Bu tercihte, çoğunluk üzerinde
etkileri kalmayan yüksek yargı organlarına Bakın, biz ne kadar
demokratız. mesajı verilmek istenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Öztürk, size de ek süre veriyorum bir dakika, lütfen tamamlayın
konuşmanızı.
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) Bu
kurnazlığınız sizi ele veriyor.
Teklifle HSYK bütünüyle
yürütmenin yönlendirmesi altına girmektedir. Yargının
bağımsızlığı ve
tarafsızlığını ortadan kaldıracak olan bu
düzenleme Anayasaya aykırı olup teklif metninden
çıkarılmalıdır.
Yargının bağımsızlığı
ve tarafsızlığını sağlamak için bu işe
giriştiğinizi söylüyorsunuz, ancak Adalet Bakanı ve
Müsteşarının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda
kalmasında niçin ısrar ediyorsunuz? HSYKnın
kararlarının yargıya açık olmadığından
şikâyet ediyorsunuz, niçin tüm disiplin kararlarını yargıya
açmıyorsunuz? Yargı bağımsızlığı için
gerekli olduğu hâlde, yargıçları idari görevleri yönünden HSYK
yerine niçin Bakanlık denetiminde tutmaya devam ediyorsunuz? Hâkim ve
savcılara, HSYKda görmek istedikleri üye sayısı kadar adaya oy
verilmesini niçin engelliyorsunuz diyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Öztürk, teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 23 ncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bengi Yıldız (Batman) ve arkadaşları
Madde 23- Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 159 uncu maddesinin ilk üç fıkrası
aşağıdaki değiştirilmiştir.
"Madde 159- Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına
göre kurulur ve görev yapar.
Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu yirmiiki asıl ve onbir yedek üyeden oluşur;
"Hâkimler Yüksek Kurulu" ile "Savcılar Yüksek Kurulu"
halinde yedi asil ve dört yedek üyeden oluşan iki daire halinde çalışır.
Kurulun doğal Başkanı
Cumhurbaşkanıdır. Adalet Bakanı ile Adalet
Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabiî üyesidir, oy
kullanamazlar.
Kurulun, dört asıl
üyesi, nitelikleri kanunda belirtilen; yükseköğretim
kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev
yapan öğretim üyeleri, üst kademe yöneticileri ile avukatlar
arasından Cumhurbaşkanınca, üç asıl ve iki yedek
Cumhurbaşkanınca, üç asıl ve iki yedek üyesi Yargıtay
üyeleri arasından Yargıtay Genel Kurulunca, iki asıl ve bir
yedek üyesi Danıştay üyeleri arasından Danıştay Genel
Kurulunca, iki asıl üye ile bir yedek üye Türkiye Barolar Birliği
yönetim kurulu ve Baro Başkanları tarafından yirmi yıl
fiili avukatlık yapmış olanlar arasından TBMM tarafından
dört yıl için seçilir.
Bir asıl ve bir yedek
üyesi Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunca kendi üyeleri arasından,
yedi asıl ve dört yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci
sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş
adlî yargı hâkim ve savcıları arasından adlî yargı
hâkim ve savcılarınca, üç asıl ve iki yedek üyesi birinci
sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren
nitelikleri yitirmemiş idarî yargı hâkim ve savcıları
arasından idarî yargı hâkim ve savcılarınca, dört yıl
için seçilir. Süresi biten üyeler yeniden seçilebilir.
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu efendim önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Sayın Yıldız, buyurun efendim. (BDP sıralarından
alkışlar)
Beş dakikadır
süreniz.
BENGİ YILDIZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli üyeler; bizce Hâkimler Savcılar
Yüksek Kurulunun yapısında yapılmak istenen
değişikliğin en önemli tarafı, kürsü mahkemelerinde görev
yapan 12 bine yakın hâkim ve savcının kendilerini yönetecekler
konusunda karar sahibi kılınmalarıdır. Bu kurumun da
siyasallaşmaya açık olduğunu söyleyenler aslında bizim
eğitim sistemimize ve hukuk fakültelerindeki eğitim sistemine itiraz
ediyorlar demektir. Bizim de itirazımız var ama Yargıtaydaki,
Danıştaydaki birkaç
kişinin oyuna güvenenlerin 12 bin hâkim ve savcının
oylarına güvenmemesi çobanların oyunun, profesörlerin oyuyla
eşit olmadığı düşüncesine çok yakın bir
düşüncedir ve bunu temelden reddettiğimizi belirtmek isteriz.
Bize göre, Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun yapısında yargılamanın bir
makamı olan baronun da üye seçebilmesi gerekiyor. Aynı zamanda Millet
Meclisinin de buraya üye seçmesi gerekiyor. Adalet Bakanı ve
Müsteşarı bu doğrultuda Kuruldan çıkarılırsa
demokratik bir yapıya kavuşacağını düşünüyoruz.
Sayın Başkan,
değerli üyeler; AKP bu yapıyı şekillendirirken Avrupa
Birliği standartlarını dikkate aldığını
söylüyor, gerçekten öyle mi? Sayın Bakan da belirtti, Avrupa Birliği
2009 ilerleme raporunda yargı bağımsızlığı
konusunda hâkim ve savcı adaylarının seçimi için Hâkim ve
Savcılar Kanununda öngörülen usule ilişkin kaygılar
belirtilmiştir. En belirgin eleştiriyi bu seçim için başvurulan,
yani hâkimlerin ve savcıların seçimi için başvurulan kriterlerin
sübjektif değerlendirmelere açık olmasıdır. Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı ve Adalet müfettişlerinin
raporlama sistemi konusunda ilerleme sağlanamamıştır.
diyor.
Yine, Avrupa Birliği
Komisyonu 17-21 Kasım 2008de Türkiye'nin yargı sistemine
ilişkin hazırladığı rapora göre Hâkimler Savcılar
Yüksek Kurulu sahip olduğu muazzam yetkiler açısından yürütmenin
etkisi minimize edilse bile yargının
bağımsızlığına karşı bir tehdit
teşkil etmektedir. Kurulun oluşumu yargıyı bir bütün olarak
yeterince temsil etmemekte, kararları yayımlanmıyor ve
kararlarına karşı etkin bir başvuru yolu yok. Bu
düzenlemede bu eksiklikler kısmen de olsa dikkate alınıyor ve
gideriliyor. Yine alt mahkemelerin bu sürece katılması önerisi var.
Bunun da belirli oranda karşılandığını görüyoruz.
AKP ve yandaşı bir
kısım medya, bir kısım aydın, sıfatları
aslında kendilerinden menkul yazarlar, bu Anayasa paketi için şöyle
diyorlar: Ya bizden yani onlara göre demokrasi oluyor bu biz- yanasınız
ya da CHP, MHPden -hatta buna
darbecileri de ekliyor- yanasınız. diye bir ibare
kullanıyorlar. Biz, bu yaklaşımı bir yerlerden
tanıyoruz. Nereden? Evren Paşadan, 12 Eylülcülerden. Gazeteciler
soruyor Evren Paşaya: Hazırladığınız Anayasaya
vatandaşlar evet demezlerse nasıl
karşılarsınız? Paşaların cevabı: Demek ki
vatandaş askerî idareden memnundur deriz ve ülkeyi askerî yöntemle idare
etmeye devam ederiz.
Adalet ve Kalkınma
Partisi de yeni ve sivil Anayasa yerine kendi paketini topluma dayatıyor,
toplumun görüşlerini dikkate almıyor ve bir dayatmacı tavır
içerisinde davranıyor. Toplum sizlere sormayacak mı Bu Anayasayla
benim yaşamımda ne değişecek? Kürtler sormayacak mı
size Binlerce çocuğumuz cezaevinde, binlerce DTPli, BDPli cezaevinde,
onlarca belediye başkanım içeride. 12 Eylül ürünü ve benim irademin
Parlamentoya yansımasının önündeki barajı hâlen
koruyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Yıldız, size de ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
BENGİ YILDIZ (Devamla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Hak arayan tüm Kürtleri
terörist olarak tanımlayan TCK ve TMK yerinde duruyor. Tarım ve
hayvancılığı bitirdiniz, beni sadakaya mahkûm ettin.
demeyecek mi? Alevi, ona dayattığınız zorunlu din dersini,
sistem Aleviliğinin hesabını sormayacak mı?
Özelleştirme uygulamalarıyla işsizliğe mahkûm
ettiğiniz, hakkını arayanlara da gaz bombasını reva
gördüğünüz emekçiler sormayacak mı, bu Anayasa bana ne getiriyor,
diye?
İki yüzyıl önceki
Fransız İhtilalinin şiarı neydi: Özgürlük, eşitlik,
kardeşlik. Halkımız sormayacak mı İki yüzyıl
sonra bu paket bunu sağlıyor mu? diye? Bu amaca varmak için bir
uzlaşma arayışınız var mı? Yok. Ama halkın
karşısına çıkıp Biz uzlaşma aradık ama
muhalefet yanaşmıyor. diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yıldız,
ek süreniz de doldu; sadece selamlamanız için açabilirim.
Buyurun.
BENGİ YILDIZ (Devamla)
Halkımızın huzurunda söylüyoruz: Önerdiğimiz bütün anayasal
ve yasal önermelere karşı Adalet ve Kalkınma Partisi ne bir
diyalog arayışına girdi ne de Barış ve Demokrasi
Partisiyle muhatap olma cesaretini gösterdi.
Bu duygu ve düşüncelerle
yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
şimdi okutacağım iki önerge de aynı mahiyettedir. O nedenle
önergeleri birlikte işleme alıyorum. İstemleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi ve
diğer önergenin imza sahiplerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı
7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 23 üncü maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 159 uncu
maddesinin 10 uncu fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Abdullah Çalışkan
Kırşehir
Yılmaz Tunç
Bartın
"Kurulun meslekten
çıkarma ve yer değiştirme cezasına ilişkin olanlar
dışındaki kararlarına karşı yargı
mercilerine başvurulamaz."
BAŞKAN Aynı mahiyetteki
önergelere Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Çalışkan, konuşacak mısınız?
ABDULLAH ÇALIŞKAN
(Kırşehir) Gerekçe
BAŞKAN Sayın
Tunç?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Gerekçe...
BAŞKAN Gerekçeyi
okuyun:
Gerekçe: Kurulun
kararlarına karşı yargı yetkisi sınırları
genişletilmiştir.
BAŞKAN Birlikte
işleme aldığım önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Böylece önerge
işlemlerini de bitirdik.
Sayın milletvekilleri,
23üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi maddenin
oylamasını gizli oylama şeklinde yapacağız ancak
sizlerden bir istirhamım var: Tüm milletvekili
arkadaşlarımız lütfen yerlerinde otursunlar, lütfen.
Burada il il
okuyacağız, ismen okunmayan hiçbir arkadaşımız
sıraya girmeyecek ve ben kâtip arkadaşlardan da istirham ediyorum,
lütfen ağır ağır okuyun ve pul ve zarfın verildiği
yerde okuduğunuz ilin milletvekili arkadaşlarımız oradan
ayrıldıktan sonra diğer ili arkadan okuyacaksınız ve
böylece burada disiplinli bir şekilde oy kullanma işlemini
gerçekleştireceğiz.
ATİLLA KART (Konya)
Sayın Başkan, şimdiye kadar yapmanız gereken buydu.
BAŞKAN Ayrıca,
komisyon ve hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden -gizli
oylamanın da nasıl yapılacağını bir okumam
lazım- Komisyon sırasındaki kâtip üye Adanadan başlayarak İstanbula
kadar -İstanbul dâhil- hükûmet sırasındaki kâtip üye ise
İzmirden başlayarak Zonguldaka kadar -Zonguldak dâhil- adı
okunan milletvekiline 1i beyaz, 1i yeşil, 1i de kırmızı
olmak üzere 3 yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve pul ve zarf verilen
milletvekilini ad defterine işaretleyecektir.
Milletvekilleri
Başkanlık kürsüsünün sağında ve solunda yer alan
kabinlerden başka yerde oylarını kullanmayacaklardır.
Bildiğiniz üzere bu
pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret,
yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın
üye, kâtip üyeden 3 yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve
adını ad defterine işaretlettikten sonra kapalı oy verme
yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın
içerisine koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna
atacaktır.
Bilahare oy verme yerinden
çıkacak olan üye oy pulunun bulunduğu zarfı Başkanlık
Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır.
Oylamada adı okunmayan
-tekrar ediyorum, oylamada adı okunmayan- milletvekiline pul ve zarf
verilmeyecektir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
demin söylediğim gibi gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz ve
ismi okunan arkadaşımız sadece gelip oy kullanacak.
(Oyların
toplanılmasına başlandı)
OKTAY VURAL (İzmir)
Ya, kim kullandı, kim kullanmadı Sayın Başkanım,
burada neyin tespiti yapılıyor? Noter huzurunda tespit mi
yapılıyor? Kullanan kullandı, kullanmayan kullanmadı.
BAŞKAN Bilmiyorum.
Efendim, oradaki bekleyen arkadaşlarımız oy kullanmak için mi
oradalar? Ben de tereddüt ediyorum, oy kullanmak için mi orada bekliyorlar?
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, ne zaman öyle oldu ki? Yani, biz de gerçekten o kadar kişinin oy
kullanmak için beklediğini
Bakın
(Oyların
toplanılmasına devam edildi)
BAŞKAN Oyunu
kullanmayan sayın milletvekili kaldı mı? Yok.
Oy kullanma işlemi
tamamlanmıştır.
Oy kutularını
kaldırıyoruz.
(Oyların
ayrımına başlandı)
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım, idare amirlerini oylarla ilgili görevlendirdiniz
mi? Bir görev verdiniz mi? Vermediğinizi biliyorum da
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Efendim, uzaklaşsınlar o zaman onlar da. Sadece kâtip
üyeler kalsın Sayın Başkanım.
(Oyların
ayrımına devam edildi)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 23üncü maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Oy sayısı : 409
Kabul : 336
Ret : 72
Çekimser :
-
Boş : 1
Geçersiz :
-
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
Bayram Özçelik Yaşar
Tüzün |
Burdur Bilecik |
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
birleşime otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
21.21
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.01
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96ncı Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
24üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 24- Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 166 ncı
maddesinin kenar başlığı I. Planlama;
Ekonomik ve Sosyal Konsey şeklinde değiştirilmiş ve
maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Ekonomik ve sosyal
politikaların oluşturulmasında hükümete istişarî nitelikte
görüş bildirmek amacıyla Ekonomik ve Sosyal Konsey kurulur. Ekonomik
ve Sosyal Konseyin kuruluş ve işleyişi kanunla düzenlenir.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde ilk konuşma gruplar adına, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Faik
Öztraka aittir.
Sayın Öztrak, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA FAİK
ÖZTRAK (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 497 sıra sayılı Yasa Teklifinin çerçeve
24üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına söz aldım. Şahsım
ve grubum adına Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu maddeyle Ekonomik ve Sosyal Konseye anayasal dayanak
sağlanmaktadır. Birçok ülkede mevcut olan ekonomik ve sosyal
konseylerin amacı ekonomik ve sosyal politikaların
oluşturulmasında devlet ve toplumsal kesimlerin arasında
uzlaşı ve işbirliğini sağlamaktır. Ülkemizde de
Ekonomik ve Sosyal Konsey ilk defa 1995 yılında bir
Başbakanlık genelgesiyle kurulmuştur. 11 Nisan 2001 tarihinde
4641 sayılı Yasayla da Konsey yasal dayanağa
kavuşturulmuştur. Yani on beş yıldır bu ülkede
Ekonomik ve Sosyal Konsey mevcuttur. Ancak iktidarda olduğu 2005-2007
döneminde Konseyi bir defa bile toplantıya çağırmayan, kriz
yılları olan 2008-2009 döneminde ise sadece iki toplantı yapan,
Avrupa Birliğinin tavsiyelerine rağmen Konseyde kamu
kurumlarının ağırlığını azaltmaktan ve
Başbakanı Konsey Başkanlığından almaktan
kaçınan bir Hükûmetin şimdi bu Konseyi anayasal bir kurum hâline
getirmesinin ne kadar samimi olduğunu takdirlerinize sunuyorum.
Diğer taraftan yasal
güvenceye sahip olan bu kuruma anayasal güvence kazandırılması
mutlaka yapılması gereken olmazsa olmaz bir konu, genel kabul
görmüş bir uluslararası standart da değildir. Kaldı ki ekonomide
ve sosyal alanda başarısızlıklarının
sorumluluğunu sosyal tarafların üzerine yıkmayı
alışkanlık hâline getirmiş, iş birliğine en fazla
ihtiyaç duyulan günlerde dahi Konseydeki en önemli paydaşları olan
TOBBla, Türk-İşle kavga etmekten çekinmeyen bir iktidar, bu kurumu
çalıştırmakta ne kadar samimi olabilir?
Politikalarının
başarısızlığını gördükçe sinirlenen,
uzlaşarak yanlıştan dönmek yerine ekonomiyi âdeta bir kumanda
ekonomisine çeviren, işsizliğin, et fiyatlarının, gübre fiyatlarının
talimatla düşeceğini sanan bir Başbakan, uzlaşı kurumlarını
çalıştırmakta ne kadar samimi olabilir? Her türlü
uzlaşmadan kaçarak, parti tüzüğü yapar gibi Anayasa
değişikliği yapmaya çalışan, 23 Nisanda
Başbakanlık koltuğuna oturttuğu küçücük bir kız
çocuğuna Başbakan sensin, ister astar ister kesersin. diyebilen bir
zihniyet, toplumsal uzlaşı aramakta gerçekten samimi olabilir mi?
Değerli milletvekilleri,
hiç şüphe yoktur ki bu düzenleme, millete yutturulmak istenen Anayasa
değişikliği hapının dışındaki
şeker kaplamadır. İçinde ekonomi sözcüğü geçmesine
rağmen bu düzenlemenin ülkemizdeki 6 milyon işsize, siftah etmeden
dükkânını kapatan esnafa, icra kapılarına düşen
çiftçilere, geçim sıkıntısı içindeki memura, emekliye, borç
batağındaki 1 milyonu aşkın vatandaşımıza,
kilosu 30 liraya çıkan kıymayı kasap vitrininde seyretmek
zorunda kalan milyonlarca yurttaşımıza getireceği hiçbir
şey yoktur. Tam aksine, bu Anayasa değişikliği projesi,
tümü itibarıyla toplumsal bir mutabakata dayanmadığı için
ülkede huzursuzluğu ve belirsizliği artıracak, karar
alıcıların ufkunu karartacak, ülkenin enerjisinin boşa
harcanmasına neden olacaktır.
Diğer taraftan, bu proje
kapsamında genel seçimden bir yıl önce referanduma gidilirse
referandumun sonucu ne olursa olsun seçim süreci erken başlayacak ve bu
andan sonra Meclis ve Hükûmet, ekonomik sorunların çözümüne
eğilmeyecektir. Seçim nedeniyle popülizmin zirveye
ulaştığı bir ortamda zaten bozulmuş olan ekonomik
dengeler toparlanamayacak, tüm dünyada kriz sonrası çıkış
stratejileri uygulanırken bizde seçim stratejileri gündeme gelecektir.
Sonuç, hızla bozulan borç dinamikleri, daha fazla işsizlik, daha
fazla yoksulluk olacaktır.
Sayın milletvekilleri,
bir iktidar partisi dayatması olarak önümüze gelen bu projenin
arkasında masum bir demokratikleşme amacının
olmadığı açıktır. Ancak, bu projenin arkasındaki
önemli nedenlerden birinin ülkenin gerçek gündemi olan ekonomik sorunları,
işsizliği, yoksulluğu bir defa daha unutturmak, ekonomide son
dönemdeki beceriksizliğin üzerine anayasa şalını örtmek ve
hesap vermekten kaçmak olduğu da açıktır.
Değerli milletvekilleri,
bu projenin arkasında, AKP iktidara geldiğinde G20 ekonomileri
arasında en hızlı büyüyen 3üncü ülke olan Türkiye'nin 2008-2009
yıllarında nasıl en hızlı daralan 5inci ülke hâline
geldiğinin; 2002 yılında, gelişmekte olan 150 ekonomi
arasında en hızlı büyüyen 31inci ülke olan ülkemizin 2008-2009
döneminde nasıl en hızlı daralan 16ncı ülke durumuna
sokulduğunun üzerini örtme çabası vardır.
Bu projenin arkasında,
demokratik rejime geçildikten sonra 1950 yılından 2002 yılına
kadar yılda ortalama yüzde 4,8 oranında büyüyen bir ekonominin
gelişme hızının AKP döneminde, dünyadaki son derece
elverişli konjonktüre rağmen neden yüzde 4,3e düştüğünü
gizleme çabası vardır.
Bunun arkasında,
2008-2009 yılları arasında bankacılık krizi
yaşamayan ülkemizin küresel krizin merkezinde yer alan ve ciddi
bankacılık sorunları yaşayan dört ülkeden sonra
işsizliği en fazla artan 5inci ülke olduğunu, 30 OECD ülkesi
arasında İspanyadan sonra en yüksek işsizliğe sahip 2nci
ülke olduğumuzu saklama çabası vardır.
Bunun arkasında,
2007-2009 arasında işsizler ordusuna katılan 1 milyon 212 bin
kişiyi, 6 milyona yaklaşan işsiz sayısını, yüzde
10dan yüzde 14e sıçrayan işsizlik oranını, 1 milyonu aşan
genç işsiz sayısını, çalışmak isteyen her 4 gençten
1inin iş bulamadığını, geçtiğimiz yıl
sanayide işten çıkarılan 311 bin insanımızı
gözlerden kaçırma çabası vardır.
Bunun arkasında, son bir
yılda motorin fiyatları yüzde 25, gübre fiyatları yüzde 30-40
artarken, 1 kilo buğday fiyatının 61 kuruştan 54
kuruşa, ayçiçeği fiyatının 89 kuruştan 77 kuruşa,
arpa fiyatının 49 kuruştan 41 kuruşa düşmesine göz
yumulmasının, üstüne üstlük tarıma verilen devlet desteklerinin
üç yıl önceki seviyesinin de altına düşürülmesinin çiftçiyi
icralık hâle getirmesinin ayıbının üstünü örtme çabası
vardır.
Bunun altında,
geçtiğimiz yıl 2006 yılının dahi gerisine düşen
ve hâlen de 2007 seviyesini yakalamayan sanayi üretimindeki çöküşü gizleme
çabası vardır.
Bunun arkasında, tüm
dünya krizle mücadelede kamu istihdamını artırırken, 12 bin
Tekel işçisini kapıya koyma çabasını gizleme
telaşı vardır.
Bunun altında,
hesapsız kitapsız açılan alışveriş merkezlerine
göz yumarak, zaten durgunluk nedeniyle bunalmış esnafın
batmasına neden olmanın ayıbını saklama çabası
vardır.
Bunun arkasında, 2009da
sayısı 2 milyona yaklaşan karşılıksız
çekleri, kredi kartı ve ferdî kredi borçlarını ödeyemeyen 1
milyona aşkın vatandaşımızı yok sayma çabası
vardır.
Bunun arkasında,
bankaların krizde aşırı ihtiyatlı davranması
sonucunda hiçbir kusuru olmamasına rağmen krediye ulaşamaz hâle
gelen KOBİlerin ve esnafın sorununu çözmek için aylarca beklerken, yandaş
medya yaratmak amacıyla bir gecede iki kamu bankasından damadın
çalıştığı şirkete 750 milyon dolar
aktarmanın üzerini örtme telaşı vardır.
Bunun ardında, devlet
yönetimine hâkim olan ahbap çavuş ilişkilerini, kendi zenginini
yaratma faaliyetlerini gözlerden kaçırma çabası vardır.
Değerli milletvekilleri,
özet olarak, bu Anayasa projesinin ardında AKP döneminde uygulanan,
istihdam yaratmayan, ekonomide yerli kaynak kullanmayı caydıran,
ithalatı teşvik eden, dış açığı kader hâline
getirerek dış finansmanla ayakta durabilen ve hatalı olduğu
artık tüm dünyada kabul edildiği hâlde Türkiyede hâlâ uygulanmaya
çalışılan neoliberal iktisat politikalarının yol
açtığı yıkımı ve ahbap çavuş ekonomisini
saklama çabası vardır.
Değerli milletvekilleri,
gerçek gündem olan işsizlik ve yoksulluğu Anayasa
değişikliğinin ipoteği altına alarak vatandaşa
unutturma çabası başarılı olmayacaktır. Hükûmet de bu
kaçınılmaz gidişi görmüş ve iktidarının sona
ermesi hâlinde hesap vermekten kaçabilmek amacıyla Anayasa değişikliğine
kendi için bazı güvenceler koymuştur. Bu Anayasa
değişikliğiyle Sayın Başbakan mahkemeleri ele
geçirmeye uğraşmaktadır. Bugün Başbakanın veya
Hükûmetin gazabına uğrayan ya da haksızlık, yolsuzluk
yapıldığını düşünen bir vatandaş bu Anayasa
değişikliği gerçekleşirse hakkını aramak için
mahkemeye gittiğinde hem savcı hem de hâkim kürsüsünde Sayın
Erdoğanın oturduğunu görecektir. Ana muhalefet Anayasa
Mahkemesine gittiğinde de kürsüde Sayın Erdoğan
oturacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Öztrak, size ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı
tamamlayın.
FAİK ÖZTRAK (Devamla)
Değerli milletvekilleri, dün Anayasa Mahkemesine bazı düzenlemeleri
götürmememiz hâlinde Hükûmet, partimizle uzlaşmaya hazır
olduğunu söylemiştir, yani Hükûmet de bu düzenlemelerin mahkemeden
döneceğini, Anayasaya aykırı olduğunu bilmektedir.
Anayasaya uygun olmayan düzenlemeleri Anayasa Mahkemesine götürme yetkisi
milletvekillerine Anayasayla verilmiştir, milletvekili olma görevini ise
bizlere halkımız vermiştir. Bu yetkiyi kullanmamak açıkça
görevi ihmaldir, halkın iradesine uymamaktır.
Diğer taraftan,
halkımız bu gidişe dur diyebilmek ve Hükûmetten hesap sormak
için askerdeki oğlunu bekler gibi sandığı beklemektedir.
Hiç şüphesiz sandık önüne geldiğinde geçmişte kendine
söylenen sözleri de hatırlayacak ve Başbakana Al Anayasanı da
git. diyecektir. (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Öztrak, teşekkür ederim.
Şimdi, gruplar
adına ikinci söz Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Tunceli Milletvekili Sayın Şerafettin Halise aittir.
Sayın Halis, buyurun.
(BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır
efendim.
BDP GRUBU ADINA
ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kaç gündür burada sabahlara kadar, daha önce
herkesin adlandırdığı gibi yamalı bohçaya
döndürülmüş bir Anayasayı paket hâlinde kısmi olarak
düzenlemeye çalışıyoruz ancak yamalı bohça deyiminden
ziyade bugüne kadar 16 sefer değiştirilmiş, 17nci sefer
değiştirilmek istenmekle beraber bir kevgire dönmüş Anayasa
demek daha doğru olur.
Şu ana kadar buraya
gelen bütün konuşmacılar 12 Eylül Anayasasından, darbe
Anayasasından dem vurdular, 12 Eylül Anayasasının ruhundan,
karakterinden, felsefesinden dem vurdular ama bu Anayasanın felsefesi,
hedefi, ruhu nedir, bu konuda bir şey söylemediler. Tabii, eğer, 12
Eylül Anayasasının ruhuna bakmak, bu ruhun ne olduğunu bilmek
gerekirse bu Anayasanın hangi koşullarda, hangi olanaklarla, kimler
tarafından, hangi emrivakiyle hazırlandığına bakmakta
yarar görüyorum ben.
12 Eylülde başta Cumhurbaşkanı
olmak üzere, bu Mecliste bulunanların büyük çoğunluğunun
nasibini aldığını biliyorum ancak 12 Eylülden nasibini
almış olmakla beraber, 12 Eylülün kurumsal
kalıntılarını ortadan kaldırmak için çok ciddi bir
girişimin olmadığını da biliyorum.
Ne olmuştu 12 Eylülde?
Parlamento ve hükûmet feshedilmişti, partiler kapatılmış,
mal varlıklarına el konmuştu, daha doğrusu, hukuk, toptan
askıya alınmıştı ve yaşama dair ne varsa 5 generalin
ve bölgelerde sıkıyönetim komutanlarının iki
dudağı arasındaki bir söz yeterli olmuştu ve hayata dair ne
varsa belirlemeye yetmişti. Sıkıyönetim komutanlarının
kutsal bir dokunulmazlığı vardı. Sıkıyönetim
komutanları ve darbeciler eleştirilemezdi, değerlendirilemezdi.
Yasama, yürütme, yargı tek elde toplanmıştı ve bu toplanan
tek el de darbecilerden başkası değildi. Kırk günlük
gözaltı sürelerinde 650 bin gözaltı yaşanmıştı.
Yine, gözaltlarında 121 kişi işkenceden ölmüştü, 30 bin
kişi işten atılmıştı, 300 gazeteci
saldırıya uğramış, 3ü yaşamını
yitirmişti, 6.530 kişiye idam cezası istenmişti. Bunlardan
1.468 kişiye idam cezası verildi ancak 50 kişi idam edildi.
Şimdi, ilginçtir, idam
edilenler sağcısıyla, solcusuyla bu ülkede yaşayan
yurttaşlarımıza mensup gençlerimizdi ve öyle ki on yedi
yaşındaki Erdal Eren kısa süre içinde yaşı büyütülüp
on sekiz yapılarak idam edilmişti ama bu zihniyet yıllar önce de
Dersim kıyım yıllarında yetmiş altı
yaşındaki Seyit Rızanın bir gecede yaşını
küçülterek yine dar ağaçlarına çekmişti. Ve yine, bu 12 Eylül günlerinde 210 bin dava
açılmıştı. Mahkeme kararı olmadan tonlarca gazete,
dergi ve kitap yakılmıştı, ki bunun sadece 132 bini Bilim
ve Sosyalizm Yayınlarına aitti. Yani deyim yerindeyse
yaşamın her alanı zapturapt altına alınmıştı.
İşte, bu zapturapt günlerinde 5 paşanın emriyle dizayn edilmiş,
kurulmuş Danışma Meclisine 5 paşanın isteğiyle
bir Anayasa yapılmıştı.
Şimdi, işte,
anayasalar ruhunu, felsefesini hedeflerinden ve doğmuş oldukları
ortamlardan alırlar. Yani nedir burada? Bu Anayasa madem darbe
anayasasıysa askerî vesayetin altındaki despotik bir anayasadır.
Despotik anayasalar kime karşı kurulurlar? Halka karşı.
Kimi korurlar? İktidarı. Kimden korurlar? Halktan. Nasıl? Temel
hak ve özgürlüklerini kısıtlayarak, temel hak ve özgürlüklerini
alarak ve öyle de oldu. Ne yazık ki 12 Eylülün bu hak gaspları
kurumsallaşmış hâliyle günümüze kadar da geldi.
Tabii, bugün istenen
demokratik bir anayasaysa bu Anayasanın toptan değiştirilmesi
gerekiyordu ama değişmedi çünkü demokratik bir anayasanın hedefi
iktidarlara, ceberut iktidara karşı yurttaşın
hakkını ve hukukunu korumaktır. İşte, bizim
aradığımız anayasa bu, ama ne yazık ki herkes 12 Eylül
Anayasasından, 12 Eylül Anayasasının despotik yanından
bahsetmekle beraber, ister bugünkü iktidar ister bu iktidardan daha önce
iktidar olmuş olanlar Anayasayı toptan değiştirme
gereği duymadılar. Buna baktığımızda, Türkiye
siyasetinin karakterinde aramak gerekiyor bunu. Nedir? Her şeyden önce
siyasetin karakterinde demokrasiyi isteme isteksizliği var,
iştahsızlığı var. Her ne kadar demokrasiden dem
vuruluyorsa da demokrasiyi yaratma, ikame etme, yaşatma gibi bir
isteksizlik var.
Yine toplumun
çıkarlarına değil seçime endekslenmiş siyaset
yapılıyor, böyle olunca da her seçim öncesi daha fazla ne kadar oy
alırız hesapları üzerinde duruluyor.
Yine, Türkiye siyasetinde
iktidardayken başka, muhalefetteyken başka türlü olma hâli var ki bu
deyim yerindeyse bir nevi hafıza kaybına yol açıyor muhalefette
söylenenler iktidara gelindiğinde.
Örneğin, 12 Eylül
darbesinin bir kurumu olan YÖK, muhalefette olan bugünkü AKP tarafından
şiddetle eleştiriliyordu. Ne oldu? İktidara geldiler, herkes
onların YÖKü kaldırmasını beklerken, YÖKün sadece
Başkanı değişti, yetmedi bu belki nitelik değişmeye
kendilerince, Başkanın arabası değişti ve YÖK böylece
demokratize edilmiş olarak yerinde kaldı.
Yine, AKP muhalefetteyken 12
Eylül Anayasasının mutlak ve mutlak değiştirilmesi
gerektiğini söylüyordu. 2001 yılındaki tutanaklardan çok net ve
bariz anlaşılıyor Yamalı bohçaya döndürülmüş bir
Anayasanın yeniden yamalanmasına gerek yok. deniliyordu, ama bugün
iktidardalar, geçmiş söyledikleri unutuldu ve bugün yamalı bohçaya
birkaç yama daha vurmaya çalışıyorlar.
Yine, muhalefetteyken
Sayın Başbakan, meydan mitinglerinde Bu ülkede bir tek işsiz
kalmayacak üniversite öğrencisi olarak, özellikle ve özellikle
öğretmen adayı işsizler iş bulacak ve bir tek öğretmen
adayımız işsiz kalmayacak. demişti. Ama bugün, hepimizin
gözü aydın olsun, toplumsal bir soruna dönmüş hâlde sadece
öğretmen adayı olarak atanmayı bekleyen 250 binin üzerinde
üniversite mezunu var, bu gidişle, on yıl içinde 1 milyonun üzerine
çıkma gibi de bir tehlike var, tehlike arz ediyor.
Yine Türkiyede siyasetin
karakterine baktığımızda, toplumsal çıkarlar
esası üzerinde bir uzlaşma kültüründen yoksunluğu görüyoruz.
Örneğin, bu Anayasa paketi bile hazırlanırken böyle bir
uzlaşma arayışı ciddi ve samimi bir şekilde
yapılmamış, AKPnin hazırlamış olduğu paket
sadece, siyasi partilere dayatılarak Yersen de budur yemezsen de budur,
başka da sunacağımız bir şey yoktur. deme
noktasındaki ilişkilenmeler oldu. Şimdi, eğer herkesin
Anayasa metni bir uzlaşma metnidir. demesinin yanında, bunun
akabinde bir uzlaşma arayışı samimi bir şekilde
yaratılmıyorsa o zaman demokrasi aramıyoruz, herkesin kendi
çıkarları açısından bir demokrasi
aradığının resmi karşımıza
çıkmış oluyor.
Değerli milletvekilleri,
tabii AKP, Türkiye siyaset tarihinde çok az görülen bir güçle geldi. Demokrat
Partiden sonra Özal hükûmetleri ve Özal hükûmetlerinden sonra AKP. Ama ne
yazık ki, AKP Türkiye'nin kangrenleşmiş sorunlarına bütün
olgunlaşmış olanaklara rağmen, bütün doğmuş
fırsatlara rağmen çözüm bulmak istemedi, çözmek istemedi. Biz
isterdik ki, AKP Türkiye'nin sorunlarının çözümü için gerekli olan
tek arenanın, tek yerin Meclis olduğu ve Türkiye'nin başta Kürt
sorunu olmak üzere çözüm bekleyen temel sorunlarının çözüm yerinin
burası olmakla beraber çözüm gücünün anayasal bir güç olduğudur. Ama
ne yazık ki, bunu yapmak yerine Sayın Erdoğan Seçimden sonra Anayasayı
topyekûn değiştiririz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Halis, size de ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın
lütfen.
ŞERAFETTİN
HALİS (Devamla) - 336 milletvekiline sahip bir Başbakan ne hikmetse
seçimden sonraya bırakıyor Anayasa değişikliğini. Yani
336 ile değiştirmek istemeyenin 136 milletvekiliyle nasıl
değiştireceğini merak ediyorum doğrusu. Öyle zannediyorum
ki, Sayın Başbakanın bir öngörüsüdür. İktidarda başka,
muhalefette başka. Nasıl olsa ileride 136lara düşeceğiz.
Bu sefer Anayasayı toptan değiştirme istemi bizim
olacaktır, zorda kalan iktidar olsun hesabı.
Tabii, gerçekten demokrasi
isteniyorsa, her şeyden önce sivil, demokratik bir anayasanın
kurulması, yapılması gerekiyorsa, siyasetin demokrasiden,
demokrasinin hukuktan ve yargıdan ayrı düşünülmeyeceğini
herkesin bilmesidir. Bu anlamda demokratik bir anayasanın
yapılması için mutlaka nitelikli, toplumcu bir siyasetin, nitelikli,
toplumcu karakterli bir siyasetin Türkiyeye hâkim olması
esasıdır.
1982 Anayasası bu
parçalı değişikliklerle bugüne kadar 12 Eylülün darbe ruhundan
arındırılmamıştır. Yapılacak parçalı
iyileştirmeler hiçbir zaman Anayasanın bizim bahsettiğimiz darbeci
ruhundan ve darbeci karakterinden uzaklaştırmayacaktır. Askerî
vesayetin altında kaldıkça bir anayasanın Türkiyenin
demokrasisine hizmet edemeyeceğini de bilmenizi istiyorum.
Bu duygularla sizleri
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Halis.
Şimdi söz
sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Oktay Vurala aittir.
Sayın Vural, buyurun
efendim.
Sizin de süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Anayasanın 166ncı maddesinde vaki bir düzenlemeyle ilgili
partimizin görüşlerini ifade etmek üzere söz almış
bulunmaktayım.
Bugün burada millet
adına, Türk milleti adına açıkçası hem devletin, devlet
dediğimiz kamu gücünün yetkilerini, sınırlarını
belirleyen bir anayasayı nasıl yapmamız gerektiğine
ilişkin bir değişikliği tartışıyoruz;
diğer taraftan da bu Anayasa çerçevesinde
vatandaşlarımızın hakları, yetkileri nelerdir,
sorumlulukları nelerdir, bununla ilgili bir düzenleme yapıyoruz.
Esasen burada sormamız
gereken husus şudur: Bu değişikliğin
sağladığı toplumsal yarar nedir? Biz bugün burada hangi
toplumsal yarar için toplandık? Türk milleti adına milletimizin hangi
menfaatlerini, hangi haklarını ve hangi beklentilerini
karşılıyoruz? Bu sorunun cevabını her milletvekilinin
sorması gerekir. Burada haklar ve sorumluluklar mı vardır, yoksa
birtakım çıkar kaygıları, gelecek kaygılarıyla
ilgili hususlarla ilgili normatif bir düzenleme mi yapıyoruz?
Bugün geldiğimiz bu
noktada bütün bu tartışmalar ortaya koymuştur ki aslında
demokratikleşme kılıfı, adı altında yapılmak
istenen, yargıya yürütmenin müdahil olması, yürütme gücünün yetki
alanını daha fazla genişletmektir. Dolayısıyla burada
bir demokratikleşme değil, açıkçası, gücün daha fazla güç
kazanması sağlanmaktadır, ki burada milletimizin menfaati
olmadığı da son derece açıktır.
Bir diğer konu da
özgürlükler. Kime, ne özgürlük veriyoruz? Bu özgürlük beklentilerini
karşılayan hangi konuları getiriyoruz? Acaba hangi özgürlüklerin
altyapısı hazırlanmaktadır bu Anayasada? Yine
görülmüştür ki burada normatif bir düzenlemeden ziyade bürokratik bir
oligarşi vasıtasıyla özgürlükleri, açıkçası,
Anayasamızın belirlediği ulus devlet ve üniter yapı
dışında özgürlük alanını genişletmek ve böylelikle
millet tanımıyla ayrışmaya yol açacak bir özgürlük
tanımı oluşturmaktır.
Şimdi, burada
tartıştığımız bu Anayasa
değişikliğinde toplumun hangi beklentisi vardır? Ve
toplumun hangi sorunlarına, bu iradeyi ortaya koyanların bir
bakış açısı vardır, nasıl bakıyorlar? Bu
sorunları nasıl görüyorlar? Bütün bunları dikkate
aldığımız zaman, esas itibarıyla bu
değişiklikte, bir zümre ve parti menfaati korunmuştur, kişi
menfaati korunmuştur. Toplumsal yarardan uzak bir Anayasa
değişikliği yapıyoruz. Oysa, anayasaları millet için
yapmamız lazım. Anayasaları, sizlerin, açıkçası
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna ya da Anayasa Mahkemesine bürokratik
atama mekanizması oluşturmak için yapmamak gerekiyor. Bugün, bu
Anayasa, doğrudan doğruya atamaları yapan bir Anayasa
değişikliği, tayin, terfi
Burada çıkar maksimizasyonu,
bireysel, parti ya da siyasal bir çıkar maksimizasyonu varken toplumsal
fayda maksimizasyonu yoktur.
Bu Anayasa
değişikliğinde, bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik
sorunlarla ilgili ne vardır? Hiçbir şey. Türkiyede ekonomik
sıkıntılar yoktur, Türkiyede işsizlik yoktur. Yoksullarla
ilgili var mı bir şey? Hayır, yok. Peki, yürütmenin gücüyle
sürgüne gönderilen memurların sürgüne gönderilmesini engelleyen bir
şey var mı? Yok. Peki, ailelerin bölünmesini önleyecek
girişimler var mı, hususlar var mı? Yok. Bütün bunlara baktığımız
zaman, gerçekten burada, doğrudan doğruya Türkiye'nin ve milletimizin
içinde bulunduğu sorunlarla, ekonomik mahiyette hiçbir şey yok. Ne
var? Memurlarla ilgili toplu görüşme lafı toplu sözleşme,
Uzlaştırma kurulu kararları kesindir
Yani doğrusu,
Bakanlar Kurulu
Kanun çıkartırsınız Uzlaştırma
kurulu kararları kesindir. dersiniz, olur biter. Dolayısıyla,
burada, bakıldığı zaman, ekonomik ve sosyal kesimlerin
menfaatleri söz konusu değildir. Açıkçası, çok dar bir çevrenin
menfaati ve maksimizasyonu, fayda maksimizasyonu için bir Anayasa maalesef
yapmaktayız. Hızlı adalet var mı? Milletimiz adaletin
gecikmesinden şikâyetçi. Yok. Geciken adaletle ilgili tedbir var mı?
Yok. Peki, adaletle vatandaş arasına giren mekanizmaları
önleyecek bir şey var mı? Yok. Peki, burada bu gücü elinde
tutanların politik yozlaşmayla bu gücü kendi menfaatlerine
kullanmasını engelleyen bir şey var mı? Yok. Şu
partiye oy verdin, sana hizmet götürmeyeceğim. Eğer siz bana oy
vermezseniz yardımlar gelmez, hizmetler gelmez. Bunu engelleyen bir husus
var mı? Yok. İşte, burada, bakıldığı zaman,
burada asıl amaç, doğrudan doğruya vatandaşın
menfaatlerini maksimize etmek isteyen bir düşünce yoktur, doğrudan
doğruya yürütmenin kendi gücünü daha fazla artırmak için bunları
kullandığı açıktır. Bütün bunlarla ilgili politik
yozlaşmayı engelleyecek hiçbir hüküm yok.
Dokunulmazlıklar var
mı? Yok. Millî denetim sistemi var mı? Yok. Yolsuzlukla mücadele
Türkiyede yolsuzluk diye bir sorun yok mudur? Bakın, bu konuda
yaptığımız açıklamalarda siyasi partilerin
finansmanıyla ilgili bir norm getirmeniz gerekmiyor muydu? Gerekiyordu ama
getirmediniz. Denetim etkinliği
Türkiye denetim kurulunun kurulması,
getirmediniz. Belediyelerin denetimi, getirmediniz. Bunlarla ilgili, yürütmenin
gücünü sınırlayacak hiçbir hususla ilgili atılmış bir
adım yok ve geldiğimiz bu noktada gerçekten bu değişiklik
hayati bir değişikliktir. Zaten diğerlerinden vazgeçerler ama
bundan vazgeçmezler. Çok önemli bir değişiklik olduğunu itiraf
etmek istiyorum. Neymiş? Ekonomik ve Sosyal Konsey kurulurmuş
istişari mahiyette. Ya, elinizi tutan mı var? Burada diyor:
Kalkınma planlarının hazırlanmasına ilişkin usul
ve esaslar kanunla düzenlenir. Yani, şimdi, bu kadar milletvekiliyle, bu
kadar gizli oylarla yaptığınız iş ve işlem nedir?
Bu Ekonomik ve Sosyal Konseyin üyeleri kim olacak? Belirsiz.
Sınırları nedir? Belirsiz, iştişari mahiyette. Yani
seçilecek belli değil, yapılacak belli değil, ekonomik ve
sosyal
Sizin yaptığınız iş, bununla
Ekonomik ve
Sosyal Konsey kurmak için Anayasa değişikliği yapıyorsunuz.
Var Ekonomik ve Sosyal Konsey, var. Bakın, burada, sayın
milletvekilleri, Türk milleti, Anayasamızda Ekonomik hükümler. Planlama
başlığı altında düzenlenir ve buna Ekonomik ve Sosyal
Konsey koyuyorlar.
Şimdi,
bakıldığı zaman, Ekonomik ve Sosyal Konsey kurma çok önemli
bir adımmış gibi gerçekten buraya getirilmesi çok fuzuli
işgal. Yani böyle bir konuda Anayasa değişikliği
yapmayı, gerçekten, millî iradeye saygısızlık olarak
gördüğümü ifade etmek istiyorum.
Planda millî tasarrufu
artıracaksınız. diyor. AKP döneminde tasarruf düştü.
Burada diyor ki: Yatırımlarda toplum yararlarını ve
gereklerini gözeteceksiniz. AKP döneminde portföy yatırımları
arttı, işsizliği önleyecek, teknoloji geliştirecek
yatırımlar azaldı. Bütün bunlara baktığımız
zaman, dış ödemelerde dengeyi sağlayıcı tedbirler
alması lazım. Buna da uymamışsınız.
Şimdi, böyle
bakıldığı zaman, AKPnin ekonomi politikasının
kimin tarafında olduğuna ilişkin, hangi kamusal tercihi temsil
ettiğine ilişkin hiçbir unsur yok. Bugün geldiğimiz bu noktada,
maalesef, ekonomiyle ilgili getirdiğiniz tek şey Ekonomik ve Sosyal
Konseyin kurulmasıdır.
Bakın, 21inci Dönemde,
değerli milletvekilleri Ücrette adalet başlığı
altında çalışanların geçim şartlarını, mali
imkânların dışında, bunları ekledik. Çok önemli.
Sosyal ve ekonomik hakların sınırında ekonomik
istikrarın korunması hükmünü getirdik ve politik yozlaşmayla
ilgili yasama dokunulmazlığıyla ilgili düzenlemeyi getirdik,
Meclis soruşturmalarında aklama ve paklama vasıtası
olmasın diye gizli oy esasını getirdik.
Şimdi, bütün bunlara
bakıldığı zaman, gerçekten, bu Anayasa
değişikliğinin özü, açıkçası, son derece açık ve
bellidir. Biz burada bir atama operasyonu yapıyoruz aslında yani
burada toplanıp atama operasyonu, bürokratik oligarşiyi
oluşturan hâkimiyet
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Vural, ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.
OKTAY VURAL (Devamla)
Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir. diyoruz. Biz
bugün milletin iradesinin daha hür olması için, milletin iradesinin güçler
arasında ezilmemesi için
Hak güçlünün değil, hak haklının
olmalıdır. Ben kalkıp devlete karşı hakkımı
savunabilirim. diyecek bir insan oluşturmak yerine, bugün, bu güçlerin
arasında ezilen, ezdirilen, yok sayılan bir toplum modeli, bu Anayasa
değişikliğinin özüdür. Amacı da budur değerli
arkadaşlarım.
Onun için, aslında fazla
söze gerek yok. Bunlarla ilgili ikinci tur oylama yapılacak. Bütün
bunları söylememizin sebebi, elbette atacağınız her bir
pulun gelecekle ilgili etkilerinin olacağını hepimizin
bilmesidir. Sorumluluk bireyseldir. Bu bireysel sorumluluğu hissetmemiz
gerekiyor. O bakımdan bu gidişatı engelleyecek, sadece
çoğunluk partisinin milletvekillerinin kullanacağı oya
bağlı olduğunu ve böyle bir sorumluluk altında
olduğunuzu ifade etmek istiyorum.
Evet, yapmamız gereken
şey şu değerli arkadaşlar: Biz asılmak, kesilmek
istemiyoruz; milletimizin asılmasını, kesilmesini,
horlanmasını, yok edilmesini istemiyoruz. Milletimizin birinci
sınıf vatandaş gibi devletin karşısına
geldiği zaman, gücün karşısına geldiği zaman hakkını
savunmasını istiyoruz. Ama asıp ve kesenler, Asarım,
keserim. diyenler aslında Asarsın, kesersin. diyenler- asanlar ve
kesenler, bugün, bu taslakla, bu teklifle aslında Asarım, keserim,
hesap da vermem. Ve son cümlesi budur. Hep, asanın da kesenin de bu
millete vereceği hesap olmalıdır. Bu hesap mutlaka kesilecektir,
ne yapılırsa yapılsın.
Hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Vural, teşekkür ederim.
Şimdi, gruplar
adına son konuşma, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Antalya Milletvekili Sayın Yusuf Ziya İrbeçe aittir.
Sayın İrbeç,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
YUSUF ZİYA İRBEÇ (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ekonomik ve Sosyal Konseye anayasal dayanak
kazandırılmasına ilişkin, Anayasanın çerçeve 24üncü
maddesiyle ilgili, AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sivil toplum
kuruluşlarının ekonomik karar sürecindeki etkinliği,
ülkemizde katılımcı demokrasi anlayışının
geliştirilmesi açısından oldukça önemlidir. Hak ile sabır
dileyip bize gelen bizdendir. Akıl ve ahlak ile çalışıp
bizi geçen de bizdendir. diyen Ahilik anlayışını, Türk
milleti, kendi iktisadi tarihinin akışı sürecinde ekonomik
hayatın vazgeçilmez bir unsuru olarak görmüştür. Ayrıca, bu
millet, demokrasi ve rekabet anlayışını çok medeni bir
seviyede ele alarak barış ve kardeşliğin olmazsa olmaz ön
şartını kavgada değil, sevgide aramıştır.
Bu, sosyal hayatta da ekonomik hayatta da böyledir. Gelişmiş
ülkelerde sivil toplum kuruluşları, ekonomik gelişmeye ve
demokratik değerlerin toplumda yerleşmesine çok büyük katkı
sağlamışlardır. Türkiyede, hükûmetlerin
katılımcı yönetimi temin edecek şekilde sistemin içinde
bulunması ve sivil toplum görüşlerinin oluşmasına imkân
verecek bir tarzda organizasyonun yapılması katılımcı
ve demokratik bir yaklaşım olarak ele alınmalıdır.
Bu değişiklik ile
Türkiyede sivil toplum örgütleri, karar verme sürecine anayasal güvence
altında daha etkin bir şekilde katılabileceklerdir. Bu sayede,
toplumun çeşitli kesimlerinin katılımıyla geniş
yelpazede, ekonomik ve sosyal problemlere dair çözümler fonksiyonel ve kurumsal
yapıyla buluşmuş olacaktır.
Bu yeni Konsey
yapılanması ile sivil toplum kuruluşları, meslek
odaları ve hükûmet temsilcileri bir araya gelerek, istişari nitelikte
görüş oluşturma fonksiyonunun daha demokratik bir şekilde ele
alınmasını sağlayacaklardır.
Ayrıca, bu anayasal
değişiklik ile Avrupa Komisyonu ilerleme raporları
tarafından birçok defa gündeme getirilmiş olan, Türkiye'nin ekonomik
ve sosyal politikalarının belirlenmesinde sistemin fonksiyonel bir
yapıya tam olarak kavuşturulmamış olduğu
eleştirisi de işlevsiz hâle gelmiş olacaktır. Böylece,
Avrupa Birliğiyle yürütülmekte olan müzakere sürecinde konuyla ilgili
yapılabilecek değerlendirmeler açısından Türkiyenin eli
güçlenmiş olacaktır.
Sosyal diyalog günümüz
dünyasında ekonomik ve sosyal alandaki politikaların
oluşturulmasında en temel araç hâline gelmiştir. Örnek olarak
Avrupa Birliği bünyesinde Ekonomik ve Sosyal Konseye paralel bir
yapılanma oluşturulmuştur. Bu yapılanma Ekonomik ve Sosyal
Komite adı altında çalışmalarını yürütmektedir.
Amaçları arasında Avrupa Parlamentosuna tavsiyelerde bulunmak, sivil
toplumun Avrupa Birliği içinde daha katılımcı ve daha
demokratik bir toplum gerçekleştirilmesine katkı sağlamak, üye
olmayan ülkelerdeki sivil toplum kurumlarıyla da ilişkiye girerek bir
danışma mekanizmasını oluşturmak gibi öncelikleri
vardır.
Avrupa Birliği
Konseyinde, Parlamento ve Komisyonda birçok karar alınmadan önce
görüşleri için Komiteye başvurulur. Merkezi Brükselde bulunan
Komitenin üyeleri, üye hükûmetler tarafından nüfus oranlarına göre
dört yıllık dönemler için seçilirler ve
çalışmalarını tamamen bağımsız olarak
yürütürler.
Türkiye açısından
bakar isek Ekonomik ve Sosyal Konseyin ülkemizin kaynaklarını verimli
ve etkin kullanmak açısından oynayacağı rol önemlidir.
Çünkü, bu Konseyin kamu yararı gözetilerek hazırlanan kalkınma
planlarına sağlayacağı katkı daha dinamik ve etkin
hâle gelecektir. Bu anlamda sadece demokratik bir devlet olmanın
değil, aynı zamanda sosyal devlet olmanın da bir gereği
olarak Ekonomik ve Sosyal Konseyin önemi ön plana çıkmaktadır.
Ekonomik ve Sosyal Konsey,
kazanacağı anayasal temel ile iktidara ışık tutan bir
işlevi yerine getirirken, iktidar ile toplumdaki sosyal kurumlar ve
ekonomik güçler arasındaki iş birliği ve
dayanışmayı da geliştirecektir. Bu bakımdan, ekonomik
istikrarın tesisi, ekonomik büyümenin hızlandırılması,
ülkemizin rekabet gücünün artırılması, istihdamın
geliştirilmesi, işsizlik oranının düşürülmesi ve gelir
dağılımındaki dengesizliklerin iyileştirilmesi gibi
sosyoekonomik meselelerin çözümünde de iktidara bilgi verici ve yol gösterici
bir işlevi ifa edecektir. Böylece, sistem daha demokratik olacaktır,
geniş temsile imkân sağlayacaktır, Avrupa Birliği ile
uyumlu olmanın yanı sıra, etkin ve devamlı
çalışacaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ekonomik ve Sosyal Konsey, birçok
gelişmiş ülkede anayasal düzenlemeyle kurulmuştur. Örnek olarak
Fransa Anayasasında yerini bulan ve danışma konseyi
niteliğinde olan Ekonomik ve Sosyal Konsey ülkemizde de 11/4/2001 tarihli
ve 4641 sayılı Ekonomik ve Sosyal Konseyin Kuruluşu,
Çalışma Esas ve Yöntemleri Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir.
İlgili yönetmelikler ise aynı yıl 8/8/2001 tarihinde Resmî
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bununla birlikte, diğer
gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Türkiyede demokratik sistem ve
sosyal devlet ilkesi göz önünde tutularak, Ekonomik ve Sosyal Konseyin anayasal
bir nitelik kazanması gerekmektedir. Bu aynı zamanda ülkemizin 1993
yılında onayladığı Uluslararası Çalışma
Örgütünün 144 sayılı Üçlü Danışma Sözleşmesinin de
bir gereğidir. Zira, bahsi geçen sözleşmede Uluslararası
Çalışma Örgütünün faaliyetlerine ilişkin Hükûmet, işveren
ve işçi temsilcileri arasında etkin danışmayı
gerçekleştirmeyi sağlayacak usulleri işletmeyi taahhüt eder.
ifadesiyle iktidar ve sivil toplum
arasındaki iş birliği gereğine işaret edilmekte olup,
bunun uluslararası uygulamalar açısından önemine vurgu
yapılmaktadır.
Hollanda, Belçika,
İspanya, Almanya, Avusturya, İtalya, Fransa, İngiltere, Portekiz
ve Danimarka gibi birçok Avrupa ülkesinde aynı ya da benzer adlarla
bulunan Ekonomik ve Sosyal Konsey, sosyal taraflar arasındaki diyalogun
geliştirilmesine önem atfetmiş, Şubat 1992 tarihli Maastricht
Anlaşmasıyla da sosyal taraflar arasındaki dayanışma,
iş birliği ve istişare konularına dikkat çekilmiştir.
Ülke içi ve uluslararası uygulamalar da bu sayede öne
çıkmıştır.
En geniş
katılımıyla öne çıkan Fransadaki Ekonomik ve Sosyal Konsey
ise hükûmet temsilcileri, işçi kesimi, işveren kesimi, kooperatifler
ve aile birlikleri ile toplam 231 üyeden meydana gelmektedir. Yapılan
yasal düzenlemelerle, Belçika, Fransa, Hollanda gibi ülkelerde hükûmetlerin Ekonomik
ve Sosyal Konseye danışma zorunluluğu varken adı geçen
diğer Avrupa ülkelerinde Konsey,
bağlayıcılığı olmayan, salt istişari bir
yapıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde 1961 ve 1982 anayasalarında
hazırlık aşamasına gelinmesine karşın hayata geçirilemeyen
Ekonomik ve Sosyal Konsey, yapılacak söz konusu değişiklik ile
anayasal bir niteliği haiz olacak, toplumun sosyal ve ekonomik
meselelerinin çözümünde daha fonksiyonel bir yapı ortaya
çıkmış olacaktır. Böylece, oluşacak olan etkin ve
fonksiyonel bir yapı ile toplumsal uzlaşma ve iş birliği,
daha kalıcı ve diyaloğa açık bir ortam sağlanarak
gerçekleştirilmiş olacaktır. Ekonomik ve Sosyal Konsey,
aynı zamanda, ekonomik ve sosyal politikaların belirlenmesi ve
uygulanması amacıyla yapılan her çeşit iş
birliğiyle uzlaşma girişimine katkı
sağlayacaktır. Ekonomik ve sosyal içerikli çözüm çabaları,
sistematik olarak sosyal diyaloğun geliştirilmesine de katkı
sağlayacaktır. Böylece, toplumun çeşitli kesimleri kendilerini
etkileyecek ekonomik ve sosyal kararlara katılarak Türkiyede demokrasinin
işleyişini daha da güçlendirmiş olacaktır.
Anayasa görüşmeleri
sebebiyle karşılıklı eleştirilerin uçuştuğu
bir ortamda, Yavuz Sultan Selim Hanın cihanşümul devleti yönetirken
yazdığı meşhur dörtlüğün Türk milletinin birlik ve
kardeşlik felsefesine katkı sağlayacağı ümidiyle
sözlerime son vermek istiyorum. Yavuz Sultan Selim Han şöyle diyor: Sanma
şahım herkesi sen sadıkane yar olur./ Herkesi sen dost mu
sandın belki ol ağyar olur./ Sadıkane belki ol bu âlemde dildar
olur./ Yar olur ağyar olur dildar olur serdar olur.
Bu duygu ve
düşüncelerle, görüşülmekte olan Anayasa değişikliklerinin
ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
İrbeç, teşekkür ederim.
Şahıslar adına
iki arkadaşımıza söz vereceğim.
İlk söz Kırklareli
Milletvekili Sayın Ahmet Gökhan Sarıçama aittir.
Sayın Sarıçam,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır efendim.
AHMET GÖKHAN SARIÇAM
(Kırklareli) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi öncelikle saygıyla selamlıyorum.
1982 Anayasasını
değişik yönlerden olumlu bulabilirsiniz, kutsayabilirsiniz,
arkasında durabilirsiniz, üzerinde yapılan Anayasa
değişikliklerini hoş görmeyebilirsiniz ama 1982
Anayasasının, şu anda yürürlükte olan Anayasamızın
demokratik bir ortamda hazırlanmadığını,
antidemokratik bir ortamın ürünü olduğunu ve demokrasi
noktasında eksikliklerinin bulunduğunu kimse inkâr edemez.
1990lı yıllardan
bugünlere kadar yapılan Anayasadaki bütün değişikliklerle,
antidemokratik ortamda hazırlanan 1982 Anayasasının demokratik
bir hâle getirilmesi için maddeler üzerinde değişiklikler yapılmıştır.
Malumunuz olduğu üzere
anayasalar, bir ülkenin devleti ve milleti ile arasındaki ilişkileri
düzenlemek üzere çerçeve şeklinde hazırlanmış olan
kuralları içermektedir. Onun için, anayasalardan ekonomik sorunları
bitirmesini beklemek, anayasalardan tayin, terfi ve atamaları
düzenlemesini beklemek tamamen hukuk ve hukuk mantığının
dışında düşünmenin bir eseridir.
1982 Anayasasında
birtakım eksiklikler vardı. Bunların başında gelen
demokratik eksiklikleri gidermek için yapılan çalışmalarla da
yavaş yavaş Anayasa, tüm milletimizin içine yatmasa da önemli bir
oranda demokratikleşti. Bu sayede, yapılan değişikliklerle
Türkiye'nin, Avrupa Birliği kriterleri olan Maastricht ve Kopenhag
Kriterlerine uygun bir anayasaya sahip ülke hâline gelmesi sağlandı.
Ülkemizde geçmişte
yaşanan önemli ekonomik sıkıntılardan dolayı maalesef
gelir dağılımında büyük uçurumlar oluştu. Bu gelir
dağılımındaki uçurumları ortadan kaldırmak için
yapılan çok önemli ekonomik düzenlemeler dahi bu uçurumu istediğimiz
oranda düzenleyebilmiş değil.
1960 ve 1982
anayasalarında bir planlama teşkilatının kurulması
öngörüldü. Böylece, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yapılacak olan
birtakım ekonomik ve sosyal planlamalarının
planlanacağı Devlet Planlama Teşkilatı kuruldu fakat bunun
bir kurumsal yapı üzerinden gitmesi ve sadece bürokratlar tarafından
düzenlenmiş olması, birtakım sosyal çevrelerin yapılan bu
planlamalarda söz sahibi olamaması, her zaman toplumsal alanda
birtakım tereddütler ve tedirginliklerin oluşmasına sebep oldu.
1960 Anayasasında da,
1982 Anayasasında da ekonomik ve sosyal bir konsey oluşturularak
Devlet Planlama Teşkilatının yapmış olduğu
ekonomik ve sosyal düzenlemelerde ve yatırımlarla ilgili
düzenlemelerde sosyal kesimlerin de söz sahibi olmasının önü açılmak
istendi ama bu, maalesef, o dediğimiz antidemokratik ortamlarda söz konusu
olmadı. Ekonomik ve Sosyal Konsey, sosyal taraflar tarafından her iki
Anayasada da gündeme getirilmesine rağmen, kurucu kurullar
tarafından reddedildi.
Şimdi, biz, bu 24üncü
maddeyle, yapacağımız değişikliklerle, yürürlükte olan
Anayasamızın 166ncı maddesinde planlama kurumunu
oluşturan maddeye Sosyal ve Ekonomik Konseyin oluşmasını,
Sosyal ve Ekonomik Konseyin yani toplumu oluşturan bütün kesimleri temsil
eden sivil toplum örgütlerinin devletin yapacağı planlamalara tavsiye
kararında bulunmasını anayasal bir zorunluluk hâline
getiriyoruz. Böylece, bunu keyfî, iktidarların inisiyatifine bırakan
ortamdan, olması gereken, olmazsa olmaz bir kural hâline getiriyoruz. Bu,
her organın, Türkiye Cumhuriyetindeki her kurumun artık hizmeti için
çalıştığı, yetkiyi aldığı milleti ve o
milletin birtakım sivil toplum ve sosyal örgütler tarafından
denetlenilmesi ve tavsiyeleriyle karşı karşıya
kalmasının önünü açıyor. Bu Anayasanın, şu
yaptığımız Anayasa değişikliklerinin en önemli
hususu, esasında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda olduğu
gibi, Anayasa Mahkemesinin oluşmasında yapılan
değişiklikte olduğu gibi, esasında, kime hitap ediyorsa,
yapılacak olan bu kurumların ve bu organların işlerinden
kim etkilenecekse onların temsilcilerini de bu etki doğuracak
kararları veren organların içine sokmak yani yönetilenleri,
yöneticilere fikir ve onları temsil noktasında bir araya
getirebilmek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Sarıçam, size de ek süre veriyorum, lütfen tamamlayan efendim.
AHMET GÖKHAN SARIÇAM
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yani yapılacak
işlemlerden etkilenecek kişileri, yani taşradaki hâkimi,
savcıyı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
işlemlerinden etkilenecek kişiler olarak o kurumun içinde yer almaya;
Anayasamızdaki birtakım yapılan değişikliklerin
veyahut da kanunların Anayasaya uygunluğu denetlenirken Anayasa
Mahkemesinin vermiş olacağı kararlarda, Anayasa Mahkemesinin
heyetini milletin iradesiyle oluşmuş Parlamentodan oluşturarak
son noktada milletin de bu kanunlar çerçevesinde karar verecek organda söz
sahibi olması anlamına gelmektedir.
Onun için, Ekonomik ve Sosyal
Konsey de devletin yapacağı ekonomik ve sosyal planlamalarda, Sosyal
ve Ekonomik Konseyin oluşmasına katkı sağlayacak sivil
toplum örgütleriyle devletin yapacağı planlamalarda milletin de söz
sahibi olması anlamına gelmektedir.
Bu
değişikliğin, önümüzdeki süreçte, millete rağmen ekonomik
politikaların uygulanamayacağı anlamına geldiğini
düşünüyor, bu maddenin hepimize hayırlı olmasını
diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Sarıçam.
Şahıslar adına
ikinci söz Aydın Milletvekili Sayın Ertuğrul Kumcuoğluna
aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Kumcuoğlu,
buyurun efendim.
Sürenizin beş dakika
olduğunu hatırlatmak isterim.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Efendim, gecenin bu geç
saatinde, hepinizin yakından bildiği gibi, anayasa yapıyoruz.
Nasıl bir anayasa yapıyoruz? İşte görüyorsunuz, iktidar
grubunun Mecliste temsil edilmediği bir sayısal yapı içinde
anayasa yapıyoruz. Bu, Türk milletine ve Türkiye'nin yönetimiyle ilgili
temel kural ve müesseselere olan saygımızın en iyi işareti.
İktidar kanadını gerçekten kutluyorum, anayasa dediğiniz
şey böyle yapılır işte.
Şimdi, efendim, ne
yapıyoruz? Anayasanın 166ncı maddesine bir paragraf veyahut da
bir ek yapıyoruz. Nedir 166ncı madde? 166ncı madde, planlama
üzerine düzenlenmiş bir hüküm. Nereden geliyor? Taa 1960 Anayasasından
geliyor. Siz ne diyorsunuz? Diyorsunuz ki: Biz ekonomik ve sosyal konsey
kuracağız. Ne yapacak bu ekonomik ve sosyal konsey? Toplumun
çeşitli kesimlerinin temsilcilerinin katılımıyla, ekonomik
ve sosyal sorunlar ile bunlara ilişkin çözüm yolları hakkında
görüş üretecek.
Muhterem hanımefendiler,
beyefendiler, Sayın Başkan; bu işi yapmak için bir anayasal
düzenlemeye ihtiyaç vardır diye yürekten inanan bir kişi var mı
içinizde? (AK PARTİ sıralarından Var. sesleri)
Gülüyor
arkadaşımız. Gülüyorsunuz ağlanacak hâlinize. İçinizde
bir babayiğit çıkıp da Evet, Türkiye'nin böyle bir anayasal
düzenlemeye ihtiyacı vardır. diyebilecek durumda mı?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Var, var.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Aklı başında insanlar önüne bakıyor, aklı
başında insan önüne bakıyor!
Bu, Türkiyede bu Anayasa
tasarısına ne kadar gayriciddi, ne kadar gayrisamimi
yaklaştığınızın işaretidir.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Anlayamadığına gülüyorlardır.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Değerli arkadaşlarımız, bu ne demek, biliyor
musunuz? Bu, Anadolu söyleminde şu şekilde ifade edilir:
Oynamasını bilmeyen gelin Yerim dar. demiş, yerini
genişletmişler, Yenim dar. demiş. Siz diyorsunuz ki
Siz, bu çoğunlukla, bu
düzenin verdiği imkânla bu Türkiyeyi ve Türkiye'nin sosyal ve ekonomik
sorunlarını doğru dürüst tespit edemiyorsanız, buna
ilişkin çözüm yolları üretemiyorsanız, bunu bir
başkasına havale ediyorsanız, bu sizin için bir utanç
vesilesidir.
Yani, bugün, Türkiye'nin
çeşitli sivil toplum örgütlerini zaman zaman bir araya getirip Yahu kardeşim,
biz Türkiyeyi yönetmekte zorluk çekiyoruz, bu konuda bize yardımcı
olun. demenizi önleyen bir faktör mü var, bir durum mu var, bir
sıkıntı mı var da buna ihtiyaç duyuyorsunuz? Siz bundan
önce Denizliden Konyaya çeşitli vilayetlere gidip de bu Ekonomik ve
Sosyal Konseyi toplamadınız mı? Topladınız. E, o zaman
siz Anayasaya aykırı mı hareket ettiniz? Herhâlde Anayasaya
aykırı hareket ettiniz ki şimdi onu yasalaştırma
endişesi içindesiniz.
Bakın, aranızda
böyle, görüyorum, devlet umuru görmüş, ekonomi tahsil etmiş, hukuktan
anlayan, devlet tecrübesi olan insanlar var. Böyle dikkatle dinliyorlar ve
önlerine bakıyorlar.
Beyler, Türk
Anayasasına bu hükmü koymak ayıptır,
yakışıksızdır, gayriciddidir, gayrisamimidir! Öyle
değil midir? Öyledir.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Değildir.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Yapmayın, hayır,
yapmayın. Yapmayın, gelin, bu öneriyi geriye alın.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Zaten Anayasada var bu husus.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Türkiyede Anayasaya böyle
bir hüküm getirmeye gerek yok. Türk Anayasasını yönetmeliğe
çevirdiniz. Ayıptır, günahtır! Biz bunu uluslararası
platformda nasıl savunacağız? Nasıl savunacağız
biz bunu uluslararası platformda? Dese ki adamın birisi: Ya, bunun
için bir anayasal düzenlemeye mi ihtiyaç var? Siz Türkiyede nasıl
anayasa yapıyorsunuz, nasıl devlet idare ediyorsunuz? deseler buna
verilecek cevap var mı?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Devlet Planlama Teşkilatının üstüne geçti bu.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Çok istirham ediyorum, biraz
devlet yönetimini ciddiye alın, biraz bu yüce Meclisi ciddiye alın,
biraz bu milletin sağduyusunu
ciddiye alın. Giderayak, her şeyi kaybetmenin telaşı
içinde, olur olmaz düzenlemelerle bu milleti ve bu milletin gündemini lütfen
işgal etmeyin.
Sayın Başkan ve
değerli milletvekilleri; bu düzenleme gereksizdir, bu düzenleme herhangi
bir ciddi ihtiyacı karşılayacak nitelikte değildir, bu
düzenleme Anayasa yaparken kamuoyunun gözünden kaçırmaya
çalıştığınız gerçek gerekçelerin saklanması
amacıyla getirilmiş bir düzenlemedir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Rüşvet, rüşvet
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kumcuoğlu, lütfen konuşmanızı tamamlayın, ek süre
verdim.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) Bunu bugün şu veya bu şekilde satabilirsiniz,
sattığınızı zannedebilirsiniz ama bunun bedeli çok
ciddi şekilde sandıkta ödenecektir. Kıbrıstaki seçimlerle
başlayan iniş bu düzenlemeyle daha da şiddetlenecek ve
sandıkta bu millet size, bu gayriciddi yaklaşımın, bu
gayrisamimi yaklaşımın bedelini ödetecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Kumcuoğlu, ben de teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
İç Tüzük 72ye göre verilmiş iki önerge var, okutup birlikte
oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İçtüzüğünün 72 nci
maddesi uyarınca, görüşülmekte olan 497 sıra sayılı
Yasa Teklifinin 24. maddesi üzerindeki görüşmelerin devam ettirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Kemal
Kılıçdaroğlu Atila
Emek Turgut
Dibek |
İstanbul Antalya Kırklareli |
Mustafa Özyürek Cevdet
Selvi Osman
Coşkunoğlu |
İstanbul Kocaeli Uşak |
Gerekçe:
Anayasalar, devletin
dayandığı temel ilkelerle siyasal rejimin belirlendiği;
yetkili organların, teşkilatın ve bunların nasıl
işleyeceklerinin düzenlendiği ve insan hak ve özgürlüklerinin güvence
altına alındığı temel hukuk metinleridir.
Anayasa Devletin ve toplumun
temel kanunu, temel toplum sözleşmesidir; bu günü ve geleceği
ilgilendirir. Bu nedenle toplumsal mutabakatı gerektirir.
Dünyada ve Türkiye'de
Anayasalar hep olağanüstü dönemlerin eseri olmuştur. Amerika'da,
Fransa'da, Sovyetler Birliği'nde, Almanya'da ve hatta İran'da
Anayasalarla siyasal rejimler değiştirilmiş; siyasal rejimler
kurulmuştur.
Anayasaların halkın
ihtiyaçlarını karşılayamayarak toplumsal taleplerin
gerisinde kalması durumunda ise değiştirilmesi ihtiyacı
gündeme gelmiştir. Değişiklik ihtiyacını gündeme getiren
ise Dünyanın her yerinde ve Türkiye'de hep halk olmuştur. Halk ve
halkın temsilcileri, sorunları tartışmış, çözüm
yollarında uzlaşmış ve varılan mutabakatın eseri
olarak Anayasalar değiştirilmiştir.
AKP iktidarı ise toplumu
bir yana koyarak, kendini her şeyi yapmaya muktedir cuntacılar gibi
gördüğünden mutabakat aramamaktadır. Darbe dönemlerinin
cuntaları dahi, konu Anayasa olduğunda bir toplumsal meşruiyet
arayışına girmesine rağmen, AKP iktidarı
çoğunluğum varsa astığım astık, kestiğim
kestik anlayışı içindedir.
Türkiye'de halkın gerçek
gündemi işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik,
yoksulluk ve yolsuzluktur. Halk, aşından ekmeğinden keserek
üniversite okuttuğu çocuklarına iş istemektedir. Halk, kamu
kaynaklarının yandaşlara peşkeş çekilmesini
değil, eğitime ve sağlığa harcanmasını
istemektedir. Halk, ürettiği ürünlerin maliyetini
karşılamasını beklemektedir.
AKP iktidarı ise
sayısal çoğunluğuna dayalı olarak Meclis gündemine
taşıdığı Anayasa değişikliği paketi ile
halkın gerçek gündeminin üzerini örtmenin ötesinde, Anayasada
olağanüstü dönemlere özgü değişiklikler öngörerek demokratik
siyasal rejimi dönüştürmeyi hedeflemektedir.
Anayasa
değişikliği metni bir sivil darbe belgesidir. Demokratik
rejimlerde temel hak ve özgürlüklerin güvencesi bağımsız ve
tarafsız yargıdır ve AKP'nin Anayasa değişikliği
doğrudan insan haklarının teminatı olan
bağımsız yargıyı hedeflemektedir.
Hedefledikleri,
yaptıkları yolsuzluklardan dolayı ileride kendilerini
yargılayacak olan hâkimleri bu günden seçerek, özgürlüklerini
yarattıkları yandaş yargıya emanet etmektir. Yürütmenin
Yasama Organına egemen olması yetmemekte, yargıyı da ele
geçirerek bir dikta rejimini kurumsallaştırmak istemektedirler.
İstedikleri hukuka ve vicdani kanaatlerine göre karar veren
bağımsız ve tarafsız yargı değil, siyasi
ideolojileri ile uyum içinde olan "yandaş yargı"dır.
AKP iktidarı
sayısal çoğunluğuna dayalı olarak yaratacağı
"yandaş yargı"yı Anayasal düzeyde
kurumsallaştırmanın peşindedir
Sayın
Başbakanın hedeflediği "yandaş yargı"
oluşturma anlayışına toplumun tüm kesimleri
karşıdır. Sivil Toplum Örgütleri karşıdır.
Yargı kuruluşları karşıdır. Mecliste temsil
edilen siyasi partiler karşıdır.
Çok büyük badireler
atlatmış; tarihten silindi denildiği anda kendini var edebilmeyi
başarabilmiş bu halk bu gidişe dur diyecektir.
Bunun için söz konusu düzenlemenin
görüşmelerine devam edilmelidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Anayasa Değişiklik Teklifinin 24. maddesinin TBMM
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca, görüşmelerinin
devamına karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz.
Mehmet Şandır Behiç Çelik S. Nevzat Korkmaz |
Mersin Mersin Isparta |
Ümit Şafak Muharrem
Varlı |
İstanbul Adana
|
Gerekçe:
Anayasalar,
Vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan,
siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen
kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
İki ihtilal ve 3
muhtıra ile üzerine gölge düşürülen Türk demokrasisini;
21. yüzyıl evrensel
değerlerine kavuşturabilmenin
Asırlık anayasa
tartışmalarından kurtarmanın
Her kesimin
benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin tek yolu toplumsal
uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi
konularda uzlaştığının kamuoyuna
duyurulmasını,
Her partinin görüş ve
tavrının yapılacak ilk seçimde milletin takdirine
sunulmasını,
Seçimler sonunda
oluşacak Meclis'in ilk işinin anayasa değişikliğini
gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti
kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile
Devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti
barıştıracak,
Vatandaşın temel
hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez
bütünlüğünü sağlayacak üniter yapı içinde Devleti kurum ve
kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokratik düzeni
iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel
nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif
edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme
belgesi niteliğinde anayasa değişikliği kararını
ilan etmiştir.
Anayasa
değişikliği ancak böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine
kulak tıkamış, kendisi için hazırladığı
Anayasa teklifini partilere ve millete dayatmıştır.
AKP, Anayasa
değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak
için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa
Değişiklik Teklifi kendi hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler
ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve denetim
mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu
olarak başta parti kapatma, yargı bağımsızlığı
ve hâkim teminatı ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri
zedelenmektedir. Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir
Başkanlık sistemi getirilmektedir.
Bu teklifin içinde; Millet
yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü
bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den
yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den İş
beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce,
inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere
güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba
etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP, millet için değil
kendini korumak için Anayasa değişikliği yapmaktadır.
AKP, iyi niyetli
değildir, başlattığı PKK Açılımı için
bu teklif ile anayasal zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple
yargıyı etkisiz hale getirmektedir.
Bu hususlarda uzlaşmaya
varıncaya kadar görüşmelere devam edilmelidir.
III.- Y O K L A
M A
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, biraz önce dinlediğiniz iki önergeyi oylarınıza
sunmadan önce bir yoklama talebi vardır.
Yoklama talebinde bulunan
arkadaşlarımızı tespit etmeye çalışıyoruz.
Sayın
Kılıçdaroğlu, Sayın Baytok, Sayın Tamaylıgil,
Sayın Arıtman, Sayın Keleş, Sayın Paçarız,
Sayın Köktürk, Sayın Aslanoğlu, Sayın Köse, Sayın
Özkan, Sayın Barış, Sayın Coşkuner, Sayın
Korkmaz, Sayın Seçer, Sayın Kulkuloğlu, Sayın Selvi,
Sayın Aydoğan, Sayın Baratalı, Sayın Güvel, Sayın
Susam.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum her zaman olduğu gibi ve yoklama işlemini
başlatıyorum efendim.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN - Her iki
önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi, on dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapacağız.
Başlatıyorum
soru-cevap işlemini.
Tabii, yoklama
yapıldığı için soru soracak milletvekillerimizin isimleri
sistemden silinmiş, tekrar girilmesi gerekiyor.
Sayın Aydoğan,
Sayın İnan, Sayın Doğru, Sayın Asil, Sayın
Paksoy, Sayın Aslanoğlu, Sayın Sıvacıoğlu,
Sayın Taner, Sayın Güvel, Sayın Ağyüz, Sayın Süner,
Sayın Özdemir, Sayın Işık, Sayın Akkuş,
Sayın Köse, Sayın Dinçer ve Sayın Çalış; sistemde
isimleri daha önce yazılı olan ama silindiği için tekrar
girilmesini istediğim arkadaşlarımız bunlar.
Sayın Aydoğan,
buyurun.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Üç ayda bir toplanması
gereken Ekonomik ve Sosyal Konsey sekiz yıllık
İktidarınız döneminde kaç kez toplandı? Son toplantı
tarihini söyler misiniz?
Bu Anayasa
değişikliğinin demokratik zenginleşmeyi
sağlayacağını söylüyorsunuz. Bu nasıl olacak, üretimi
mi artıracak, ihracatı mı artıracak, yeni istihdam
alanları mı yaratacak? Bu zenginleşme nasıl olacak?
Biraz önce Sayın Adalet
Bakanı 184 milletvekilinin iradesiyle Parlamentoya sunulan bir teklife
siz hangi hakla Şu maddeleri çıkarın diye teklif
yapabilirsiniz, öneri getirebilirsiniz diyor. Peki, öneri yapılmayacaksa,
teklif yapılmayacaksa 184 milletvekili imzası yeterliyse günlerce biz
bu Anayasa görüşmelerini niye yapıyoruz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
İnan
MÜMİN İNAN
(Niğde) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, siyasi
iktidarların ana görevi ekonomik ve sosyal hayatı iyileştirmesi
ve problemleri en aza indirmesidir. Maalesef devri İktidarınızda
terör ve bölücülük önemli mesafeler katetmiştir. Sanayici üretmiyor,
esnafın yarıdan fazlası iflas etmiştir. Köylü ve çiftçi
banka, kredi kooperatifleri, elektrik borçları yüzünden hacizler ve
hapislerdedir. Kredi kartı mağdurları çaresiz, işsizlikte
tüm zamanların rekoru kırılmıştır.
Çalışanlar baskı altındadır, emeklilerin ise son ümidi
tükenmiştir. Toplum gergin ve morali bozuktur. Bu tablo bugüne kadar tek
yetkili olarak dediği dedik, astığı astık,
kestiği kestik olan Sayın Başbakana aittir ve Sayın
Başbakan tüm bu sorunların başkanlık sistemi içerisinde
daha hızlı çözülebileceğini ifade ederken başkanlık
önerisiyle ilgili olarak Sayın Başbakanın eski yol
arkadaşı Sayın Abdüllatif Şener Başbakan önce iş
yapmayı öğrensin, bu önerinin altında Başbakanın
başarısızlığı yatıyor. demektedir.
Sayın Bakan, bu Anayasa
değişikliği problemleri çözecek midir, yoksa başkanlık
sistemine mi getirecektir?
BAŞKAN Sayın
Paksoy, buyurun.
MEHMET AKİF PAKSOY
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Ekonomik ve
Sosyal Konsey sekiz yılık İktidarınızda kaç defa
toplanmıştır? Yapılan toplantılarda memurun,
esnafın, emeklilerin, dar gelirlinin, çiftçinin, nakliyecinin, açlık
sınırının altında yaşayan asgari ücretlinin, 6
milyon işsizin, her 4 üniversiteli gençten 1 kişinin işsiz
olduğu ülkemizde söz konusu kesimlerin durumunda iyileştirme
yapılması için ne gibi tedbirler alınmıştır?
Düşük kur yüksek faiz politikasıyla yabancı sermaye zengin
edilmiştir, ihracat yapan sanayicilerimiz perişan edilmiştir.
Sayın Bakan, Ekonomik ve Sosyal Konsey Anayasa maddesi olarak kabul
edildiğinde ne değişecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Doğru, buyurun.
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son yıllarda ülkemizde
yatırım ve üretim neredeyse tamamen durmuş işsizlik önemli
sorun hâline gelmiştir. Ekonomik darboğaz esnafı, işçiyi
işinden etmiş, çiftçi üretime neredeyse küsmüştür. Tarım ve
hayvancılıkta kendi kendine yeten ülkemiz, hayvan ürünleri
ithalatına da en sonunda başlamıştır. İcralar çiftçinin,
esnafın, işçinin kapısına dayanmış, geçen
yıla göre yüzde 400 oranında artışlar olmuştur.
Ekonomik ve Sosyal Konsey yasal bir kurum olarak faaliyetine devam ederken
neden bu durumları düzeltmek için faaliyette bulunmamıştır?
Bu Anayasa değişikliğiyle ne olacak da işsizlik bitecek,
üretim olacak, yatırımlar yapılacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Asil
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, bu soru
vatandaştan: Ben Eskişehirde memur olarak
çalışmaktayım. Sekiz yaşında işitme engelli bir
çocuğum var. Çocuğuma biyonik kulak ameliyatıyla cihaz
taktırdım. İki yıl öncesine kadar cihaz masrafları
kısıtlamalar olmasına rağmen ödeniyordu. İki
yıldır işitme cihazı pil paraları ödenmemektedir.
Yılda iki pil gerekiyor, pilin tanesi 300 dolar artı KDV,
işlemci kablosu 500 dolar. Memurun hâli ortada. Pil alamazsam cihaz
çalışmıyor, çocuğum duyamıyor. İktidarın
özürlülere bakışı işte bu. Özürlülerin bu en temel
ihtiyaçlarının karşılanmasını kestiler. Yeni
Anayasa değişiklik paketinde özürlülere pozitif
ayrımcılık öngörüldüğünü duydum. Benim çocuğumun pil
parasını Anayasa mı ödemeyin diyordu? diye bir soru var.
Cevaplarsanız teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, 12 Eylül Anayasası
faşist bir darbenin ürünüydü ve dayatmaydı. Hepimiz bunu böyle
söyledik. Acaba bu pakette bir dayatma
anlayışınız var mı? Bu pakete acaba herhangi bir isim
buldunuz mu? 12 Eylül darbesinin başka bir ismi var mı bu pakette?
Bir başka soru: Yargının
tüm kurumlarının açık ve net ifade ettiği görüş ve
düşüncelerini aldınız mı? Acaba yargının tüm
kurumlarının görüş ve düşüncelerini bu Anayasa paketinin
hangi maddelerine ilave ettiniz?
Son sorum: Bu pakette halk
oylamasına gidersek vatandaşlarımızın bir
kısmının 12 Eylül Anayasasının bazı maddelerine
yürekten karşı çıkmasına karşın, özellikle
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Anayasa Mahkemesine
getirdiğiniz antidemokratik maddeler nedeniyle sandığa
gitmeyecek veya olumlu oy vermeyecektir. Bu nedenle, her maddeyi ayrı
ayrı oylamaya getirmemeniz antidemokratik değil mi?
Son bir kez daha soruyoruz:
Maddeleri halk için, halkın iradesi için ayrı ayrı oylamayacak
mısınız?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Aslanoğlu.
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Arkadaşlarımızın
birçoğu ekonomik performansla ilgili sorular sordular maddenin konusunun
ötesinde. Ona elimden geldiğince cevap vereyim.
2003-2009 döneminde Türkiye
ekonomisinin performansı son derece yüksek olmuştur. Millî gelir
artarken, bununla eş zamanlı olarak -bunun özellikle altını
çiziyorum, ülkemizin klasik problemi olan enflasyon canavarı, bir zamanlar
hep adı geçerdi, şimdi unutuldu dikkat ederseniz- yüksek büyüme ve
istikrar sağlanmıştır. Bu son derece önemli bir
performanstır ve bunu yaparken millî gelire borçların oranı
yüzde 74lerden kriz öncesi dönemde yüzde 39lara kadar düşmüş,
krizin etkisiyle yüzde 45lere gelse de Avrupa Birliği Maastricht
Kriterlerinde yüzde 60ın oldukça altındadır.
Diğer taraftan,
faizlerin geçmişte ne düzeylerde olduğunu, kurdaki oynak
yapıyı, bankacılık sisteminin nasıl çöktüğünü,
ekonomimizin nasıl en küçük rüzgârlardan etkilendiğini hepiniz gayet
iyi biliyorsunuz. Son dönemlerde, son yıllarda siyasi istikrar, mali
disiplin, güçlü bir finans piyasasıyla, iyi düzenlenmiş piyasayla
ülkemiz ekonomik krizi son derece başarılı bir şekilde
atlatmıştır. Kredi derecelendirme kuruluşları birçok
ülkenin notunu düşürürken, ülkemizin notunu artırmaktadırlar.
Yine, ülke içinde tüketici güven endekslerinde ve reel kesim endekslerinde
artışlar gözlemliyoruz.
2009un son çeyreğinde
Avrupa Birliğindeki en yüksek büyümeyi ülkemiz
sağlamıştır, yüzde 6 bir büyüme gerçekleştirilmiştir.
2010 yılında IMF tahmini -geçtiğimiz günlerde
yayınlandı- 5,2dir, Dünya Bankası yüzde 4,5 ile 6 arasında
bir büyüme beklemektedir.
Birçok ülkenin ekonomik
krizle boğuştuğu, IMF kapılarında
dolaştığı, kurtarma paketleri aradığı
bugünlerde ülkemizin, halkımızın bu İkinci Dünya
Savaşından bu yana yaşanan en büyük felakette, ekonomik krizde
son derece rahat bir şekilde bu krizi atlatmasını takdir
etmenizi beklerdim.
Türkiye, inşallah, bu
yapısıyla önümüzdeki yıllarda çok daha hızlı bir
şekilde gelişmeye devam edecektir. Geçmişte biz kriz
çıkarırdık başkaları yönetirdi, fakat bu kriz bizden
değil, dünyadan kaynaklanan, başkalarının
çıkardığı bir kriz oldu, fakat biz bunu iyi yönettik ve
hiçbir destek almadan yönettik. Ne IMFden ne başka bir kurumdan ne mali
bir destek ne de tavsiye almadan bu süreci son derece başarılı
bir şekilde yönettik, yönetmeye de devam edeceğiz.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Bakan, sorulara cevap verin, propaganda yapıyorsunuz.
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) - Ekonomik ve Sosyal Konseyi, bazı arkadaşlarımız
hem konuşurken hem sorularda çok küçümsediler, sanki çok önemsiz, olsa da
olur olmasa da olur türünden bir yaklaşım gösterdiler. Bu sivil
toplum kuruluşlarının bir talebidir. Sivil toplum
kuruluşlarının talebine böyle yaklaşılmasını
ben doğrusu yadırgıyorum.
TUNCA TOSKAY (Antalya) Kaç
defa topladınız?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) - Sivil toplum kuruluşları 1960 Anayasasında da 1982
Anayasasında da bunu tavsiye ettiler, maalesef, o tarihlerde
yapılamadı, fakat şimdi gerçekleştiriyoruz. Çünkü, biz
şuna inanıyoruz, az önce bir arkadaşımız daha
altını çizdi: Bir işi yaparken o işten etkilenen taraflarla
birlikte yönetmek zorundasınız, eski yöneten-yönetilen ayrımıyla
devam edemezsiniz.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Kaç defa topladınız?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) - Bugünkü dünyada, çağdaş dünyada yöneten-yönetilen
ayrımı yerine yönetişim dediğimiz her konuda etkilenen
taraflarla birlikte süreçleri yönetme son derece önemlidir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Bugüne kadar niye toplamadınız Konseyi?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) - Stratejik bir planlama için, katılımcı, çok aktörlü,
çok katmanlı bir planlama için katılımcılık
şarttır ve biz de onu gerçekleştirmeye
çalışıyoruz.
Son olarak, Sayın
Aslanoğlu Bu Anayasada dayatma anlayışı mı var?
dedi. Hiçbir şekilde bir dayatma anlayışı yok. Halkın
özgürce seçtiği, adil bir seçimle oluşturduğu bir Meclisin yaptığı
bir Anayasa ile darbe dönemlerinde, askerî yönetim dönemlerinde
yapılmış bir Anayasayı mukayese dahi etmememiz lazım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Halkın diğer seçtikleri ne oluyor?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Bunlar çok farklı, çok farklı. Ruhu farklıdır,
içeriğini bir tarafı bırakın. İçeriğini bir
tarafa bırakın, halkın özgür ve adil bir seçimle
oluşturduğu bir Meclisle olağanüstü dönemlerde atanmış
kişilerin oluşturduğu Meclis hiç kıyas kabul etmez diye
düşünüyorum.
Halkın oy verip vermeyeceğini
bu halkın huzuruna gittiği zaman göreceğiz. Ben inanıyorum
ki, oy verecektir ve güçlü bir destek verecektir. Ama halkımızın
vereceği her türlü karara da elbette saygılıyız.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki Sayın
Bakan, teşekkür ederiz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Bakan çok güzel bir
konuşma yaptı ama dünyanın en basit sorusuna yanıt vermedi.
BAŞKAN Neye yanıt
vermedi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Yani son bir yılda Ekonomik ve Sosyal Konsey kaç kez
toplandı efendim? Bu basit soruya niçin cevap vermedi Sayın Bakan?
BAŞKAN Efendim,
yalnız soru-cevap işlemini bitirdik.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Hayır efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Yazılı cevap!
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN
Yazılı cevap verecekmiş efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) O zaman ben söyleyeyim efendim.
BAŞKAN Efendim, ne yapayım
ben? Yani Sayın Bakana zorla cevap verdirecek hâlim yok Sayın
Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Üç ayda bir toplanması gereken Ekonomik ve Sosyal Konsey
son bir yılda hiç toplanmadı.
BAŞKAN Tamam efendim;
zabıtlara geçti Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Ciddiyeti vurgulamak için söyledim.
BAŞKAN - Peki,
zabıtlara geçti.
Sayın milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz 24üncü madde üzerinde on dört önerge
vardır. Ancak bilindiği gibi, İç Tüzük gereği yedi önergeyi
işleme alabiliyoruz. Kurayla belirlenen bu yedi önergeyi şimdi
okutuyorum, sonra önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Buyurun efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı
7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 24 üncü maddesi ile
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 166 ncı maddesine eklenen
fıkrada geçen istişari nitelikte ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
İkram
Dinçer
Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı
7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 24 üncü maddesi ile
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 166 ncı maddesine eklenen
fıkrada geçen istişari nitelikte ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Azize
Sibel Gönül
Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı
7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 24 üncü maddesi ile
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 166 ncı maddesine eklenen
fıkrada geçen istişari nitelikte ibaresinin metinden çıkarılmasını
arz ve teklif ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı
7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 24 üncü maddesi ile
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 166 ncı maddesine eklenen
fıkrada geçen istişari nitelikte ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Ali
Öztürk
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656
Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 24. maddesi ile
Anayasanın 166. maddesine eklenen fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İsa Gök Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Mersin
Malatya |
Ekonomik ve sosyal
politikaların oluşturulmasında ve uygulanmasında hükümete
istişare nitelikte görüş bildirmek amacıyla Ekonomik ve Sosyal
Konsey kurulur. Ekonomik ve Sosyal Konseyin Kuruluş ve işleyişi
kanunla düzenlenir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 24 ncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Bengi Yıldız Hamit Geylani M. Nezir Karabaş |
Batman Hakkâri
Bitlis |
Osman Özçelik Akın Birdal |
Siirt Diyarbakır |
Madde 24- Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 166 ncı maddesinin kenar
başlığı I. Planlama; Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Konsey
şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
Ekonomik sosyal ve kültürel
politikaların oluşturulmasında hükümete istişarî nitelikte
görüş bildirmek amacıyla Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Konsey kurulur.
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Konseyin kuruluş ve işleyişi
kanunla düzenlenir.
BAŞKAN Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Anayasa değişikliği teklifinin, 24. maddesinin teklif metninden
çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz
Faruk Bal Oktay Vural Mehmet
Şandır |
Konya İzmir Mersin |
Behiç Çelik S.
Nevzat Korkmaz Ümit
Şafak |
Mersin
Isparta İstanbul |
Beytullah Asil Prof. Dr. Tunca
Toskay |
Eskişehir Antalya |
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu efendim önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyoruz değil mi efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasalar,
vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan,
siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen
kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
İki ihtilal ve 3
muhtıra ile üzerine gölge düşürülen demokrasisini;
21. yüzyılın
evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
Asırlık anayasa
tartışmalarından kurtarmanın,
Her kesimin
benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal
uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme
yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi
konularda uzlaştığının kamuoyuna
duyurulmasını,
Her partinin görüş ve
tavrının, yapılacak ilk seçimde milletin takdirine
sunulmasını,
Seçimler sonunda
oluşacak Meclis'in ilk iş olarak anayasa değişikliğini
gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti
kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile
Devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti
barıştıracak,
Vatandaşın temel
hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez
bütünlüğünü üniter yapı içinde sağlayacak ve Devleti kurum ve
kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi
iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri
ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek
maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme
belgesi niteliğinde anayasa yapma kararını ilan etmiştir.
Anayasa
değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine
kulak tıkamış, kendisi için hazırladığı
Anayasa teklifini partilere ve millete dayatmıştır.
AKP, Anayasa
değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak
için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa
Değişiklik Teklifi, kendi hedefine ulaşmak için
hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler
ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve denetim
mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu
olarak başta parti kapatma, yargı bağımsızlığı
ve hâkim teminatı ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri
zedelenmektedir. Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir
Başkanlık sistemi getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter
demokrasi esasına göre inşa edilen Anayasaya
aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet
yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü
bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den
yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den İş
beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce,
inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere
güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba
etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP, 8 yıllık
iktidarında devlet değerleri ile millet değerlerini
çatıştırmıştır.
AKP, bu çatışma ile
toplumu kutuplaştırmıştır.
AKP, bu
kutuplaşmayı halka hesap vermekten kaçmak, siyasi rant elde etmek
için kullanmıştır.
AKP, iyi niyetli
değildir, bu teklif ile başlattığı PKK
Açılımı için anayasal zemin hazırlamaktadır.
AKP, tarım ve
hayvancılık sektörünü çökertmiş, köylüyü
fakirleştirmiş, borca batırmıştır.
AKP, esnafı,
tüccarı iflasa sürüklemiştir.
AKP, KOBİ'leri
sanayiciyi batırmıştır.
AKP, işsizler ordusu
yaratmış, işini kaybedenleri intihara sürüklemiş, yeni
iş arayan gençlerin gelecekten ümidini kesmiştir.
AKP, ekonomik ve sosyal
hayatta yaşanan bu çöküntünün hesabını halka vermekten kaçmak ve
suçu Anayasa üzerine atmak için bu teklifi vermiştir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 24 ncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Bengi Yıldız
(Batman) ve arkadaşları
Madde 24- Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 166 ncı maddesinin kenar
başlığı I. Planlama; Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Konsey
şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
Ekonomik sosyal ve kültürel
politikaların oluşturulmasında hükümete istişarî nitelikte
görüş bildirmek amacıyla Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Konsey kurulur.
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Konseyin kuruluş ve işleyişi kanunla
düzenlenir.
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın
Karabaş, konuşacak mısınız efendim?
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Konuşacağım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Sayın Karabaş, buyurun.
Beş dakika süreniz.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
teklifin 24üncü maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerinde söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
anayasalar, toplumun ihtiyaçları
Anayasada yer alan bir madde, toplumun
yaşamını, özgürlükleri ve ona denk yasal düzenlemeleri
engellediği zaman metinden çıkarılır. Toplumun beklentilerini
karşılaması gereken ancak anayasada bulunmayan, anayasada
olmadığı zaman düzenleme yapılmayan konularda da anayasaya
madde eklenir.
Şimdi, Türkiye'de bu
Ekonomik, Sosyal Konsey
Eğer Anayasamızın 166ncı
maddesine Planlamadan sonra gelmek üzere Ekonomik ve Sosyal Konsey
cümlesini eklemeseydik -böyle bir konseyi kurmak, çalıştırmak-
sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının hükûmetle birlikte
çalışmak ve hükûmete öneri sunmaları konusunda nasıl bir
engel vardı?
Şimdi, önemli olan,
Anayasa hükmü olan Planlamaya bırakılan, devletin ve devlet
adına faaliyet yürüten Hükûmetin yapması gereken ekonomiyle ilgili
düzenlemeler ne kadar gerçekleşmiş, buna bakmamız gerekiyor.
166ncı maddede şunu söylüyor: Ekonomik, sosyal ve kültürel
kalkınmayı, özellikle sanayiin ve tarımın yurt düzeyinde
dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesini, ülke
kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli
şekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli
teşkilatı kurmak Devletin görevidir. Zaten bu amaç
doğrultusunda gerekli teşkilatı hükûmetler rahatlıkla
kurabiliyor ama burada devletin görevi olan ekonomik, sosyal ve kültürel
gelişmeyi, sanayiyi ve tarımı ülkenin her tarafına dengeli
dağıtmayı ne kadar gerçekleştirdik? Bu yıl
90ıncı yılını kutladığımız
cumhuriyet tarihi boyunca mevcut hükûmetler, iktidarlar ve şu anda da
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı, Hükûmeti, bu dengeli
dağılımı, bölgeler arasındaki dengesizliği ne
kadar kaldırdı? Eğer siz bunu gerçekleştirmemişsiniz,
bu anayasal bir görev olarak da Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve o devleti
yönetmek üzere gelmiş olan hükûmetlerin görevi ise, Anayasa bu görevi
vermişse, siz, bunları, ekonomide, ekonominin işleyişinde
ve bunun vatandaşa yansımasında görevinizi yerine
getirmemişken, bazı sözcükler ekleyip bazı yeni kurumsal
yapıları anayasal kurum hâline getirmenin hiçbir kıymeti
harbiyesi yoktur. Tabii, Hükûmet, Sayın Başbakan, ekonomi
Bakanından tutun Tarım Bakanına, diğer bakanlara, Sanayi
Bakanına kadar, Türkiye'nin bu gerçekliğini de kabul etmiyor.
Sayın Başbakan Edirnede, İzmirde, Ankarada ne varsa
Hakkâride, Bitliste, Rizede, Şırnakta aynı şey var.
diyor ama biz biliyoruz ki Türkiye'nin bazı bölgeleri, gelişmiş,
sanayileşmiş, tarımı modernleşmiş bölgeleri ile
başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu olmak üzere Karadeniz ve İç
Anadolunun bazı yerlerinde mevcut ekonomik durum, yatırımlar,
kişi başına düşen gelirde onlarca kat fark var.
Bırakın sermayeyle, sermaye kesimiyle, en çok gelire sahip olanla en
düşük gelire sahip olan arasındaki farkı, bölgeler arasında
çağdaş dünyanın
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Karabaş, ek süre veriyorum bir dakika, lütfen konuşmanızı
tamamlayınız.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Teşekkür ederim Başkan.
Bırakın bu
farkları
Avrupanın kesinlikle kabul etmeyeceği bölgeler
arasındaki bu dengesizlik eğer devam ederse, bırakın Avrupa
Birliğine girmeyi, Avrupa Birliğinin kıyısına bile
Türkiye'nin yanaşamayacağı... Bu konuda Hükûmet şimdiye
kadar bir yatırım, bir düzenleme yapmamış, yıllardır
bu vaatlerle gelmesine rağmen
GAP, DAP, süslü söylenen, böyle
şifreli sözcüklerle, güzel sözcüklerle söylenen ama sonuçta
insanların yaşamında hiçbir değişiklik yapmayan
söylemlerle Türkiye'nin sorunlarını çözemezsiniz. Eğer
Bitlisin, eğer Şırnakın, eğer Hakkârinin nüfusunun
yarısı verdiğiniz makarna ve kömüre muhtaçsa, burada bu
lafların, kurduğunuz Konseyin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Karabaş.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656
Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 24. maddesi ile
Anayasanın 166. maddesine eklenen fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İsa Gök (Mersin) ve arkadaşları
Ekonomik ve sosyal politikaların
oluşturulmasında ve uygulanmasında hükümete istişare
nitelikte görüş bildirmek amacıyla Ekonomik ve Sosyal Konsey kurulur.
Ekonomik ve Sosyal Konseyin Kuruluş ve işleyişi kanunla
düzenlenir.
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu, buyurun.
Süreniz beş
dakikadır efendim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
tabii, bu Anayasa paketi görüşmeleri başladığında
bazı kelimeleri çok duyduk, halk iradesi, dayatma, bu tür kelimeler
hep kullanıldı.
Sayın Bakan, biraz önce
de söylediniz: Halkın iradesi
Yüzde 46lık halk iradeniz var ama
yüzde 54 de burada. 54lük iradeye saygı göstermeniz lazım. 54lük
iradenin görüş ve düşüncelerini almadan bu konuda
yaptığınız çalışmaya
46lık iradeye biz
saygı gösteririz ama sizin de 54lük iradeye saygı göstermeniz
lazım. Halkın yüzde 54ünün iradesine saygı göstermiyorsanız,
bizim de bu Anayasa paketinde söyleyecek sözlerimizi dikkate almanız sizin
de görevinizdir Sayın Bakan.
Değerli arkadaşlar,
yine, hep duyduk bunları ama öncelikle halk iradesi. dedik. Halk
tertemiz bir Meclis ister, tertemiz bir toplum ister. Halkın iradesi bu
değil mi arkadaşlar? En büyük irade halk iradesi, hepimiz buna
saygı duyuyoruz ama halk iradesi, pırıl pırıl bir
Meclis ister, pırıl pırıl bir Meclis grubu ister.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bir başkasının kişisel ve siyasi
kaygısını ve çıkarını korumak adına, bir
başka milletvekilinin bağırmasına rağmen, Benim
dokunulmazlığımı kaldırın. demesine rağmen
eğer bunu yapmıyorsanız, bu, milletvekilinin kişilik
haklarına, özgür iradesine saygısızlıktır.
Değerli
arkadaşlarım, herkes suçlu değildir. Yani, ta ki, Türkiyede
-hukuk devleti- hukuk kurumunun suçlu ilan etmesine kadar hiç kimse suçlu
değildir. Ancak, özgür iradesiyle gidip hesap vermek isteyen, gidip
mahkemede Ben suçsuzum veya suçluysam cezamı çekeyim. diyen insanların
özgür iradesine bu Meclis saygı göstermiyor!
Değerli
arkadaşlarım, dokunulmazlık dedik. En azından, fezlekesi
olan bir milletvekilimiz Ben fezlekemdeki suçumdan dolayı yargıya
gitmek istiyorum, gidip hesap vermek istiyorum, gidip mahkemede hesap vermek
istiyorum. diyorsa, bu milletvekilinin özgür iradesine karşı
çıkmak, o milletvekiline hakikaten yapılan en büyük
haksızlıktır. Herkes gitmeyebilir, herkes yüce yargıya
gitmeye cesaret etmeyebilir ama yüce yargıya gitme cesaretini gösteren ve
bir şekilde Suçsuzum. diyen, suçlu olmadığını,
halkın içinde alnı ak, net bir şekilde gezmek isteyen
milletvekiline niye engel oluyorsunuz arkadaşlar? Niye engel oluyorsunuz?
Kaldırın dokunulmazlığını o insanın. Size
gelip bas bas bağırıyor, Benim
dokunulmazlığımı kaldırın. diyor, Ben
yargıya hesap vermek istiyorum. diyor ama bazı kişilerin siyasi
ve diğer kişisel çıkarları düşünülerek o
milletvekillerimize izin verilmiyor. Bu, bırakın milletvekilini,
kişinin kişisel hakkına yapılan bir
saygısızlıktır arkadaşlar.
Bu Meclis, bu yüce Meclis en
azından
Halk iradesi diyoruz, halk iradesi lekeli milletvekili istemiyor,
halk iradesi tertemiz bir milletvekili istiyor, halk iradesi, gidip mahkemede
hesap veren bir milletvekili istiyor. Niye halk iradesine saygı göstermiyorsunuz?
Değerli
arkadaşlarım, benim bir milletvekili kardeşim beş
yıldır mücadele veriyor, beş yıldır
İnsan
Hakları Mahkemesine kadar gitti. Ya kardeşim, hesap vermek
istiyorum, ben bu hesabı vermek istiyorum. diyor, Ben alnı
açık bir milletvekili olmak istiyorum. diyor. Yine söylüyorum. Herkes
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Oy vermek isteyen de aynı hakka sahip mi?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Evet, isteyenleri kaldırın kardeşim.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Oy vermek isteyen de aynı hakka sahip mi?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) İsteyenleri kaldırın kardeşim.
Biz bunu istiyoruz.
AHMET YENİ (Samsun) Oy
bile kullanamıyorsun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Biz bunu istiyoruz. Fezlekesi olan milletvekilinin
dokunulmazlığının kaldırılmasını istemek
en tabii hakkıdır.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Oylamaya katılmak da hakkı değil mi?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Madem getiriyorsunuz bu Anayasayı, neden bunu
getirmiyorsunuz?
AHMET YENİ (Samsun) Oy
kullanmaya gel.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
Oylamaya katılmak
BAŞKAN Lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Neden getirmiyorsunuz?
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri, Hatibe lütfen müdahale etmeyelim. Lütfen
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Bu, o milletvekillerinin kişisel haklarına
bir saldırıdır. Bunun açıkça ifadesi budur.
AHMET YENİ (Samsun) Oy
kullanmaya gel.
BAŞKAN Lütfen
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Suçlu olmayabilir insanlar. Ben hiçbir
arkadaşımı suçlamak istemiyorum ama bu Mecliste bir gerçek
vardır Şu kadar fezleke var. deniliyor. Kamuoyu, halk bunu büyük
bir suç olarak addediyor. Çoğu arkadaşım belki suçsuz, bir
şey demiyorum ama iradeyle
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Benim dokunulmazlığımı
kaldırın.
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu, konuşmanızı tamamlayın, ek süre veriyorum.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Ben gidip yargıya hesap vermek istiyorum.
diyen insana da saygı göstermek bu Meclisin görevidir.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
şimdi okutacağım dört önerge aynı mahiyette olduğundan
önergeleri birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı
7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 24 üncü maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 166 ncı maddesine eklenen fıkrada geçen
istişari nitelikte ibaresinin metinden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ali
Öztürk
Konya
Ahmet
Aydın
Adıyaman
Azize
Sibel Gönül
Kocaeli
İkram
Dinçer
Van
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Öztürk, konuşacak mısınız?
ALİ ÖZTÜRK (Konya)
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Sayın
Aydın?
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Sayın
Gönül?
AZİZE SİBEL GÖNÜL
(Kocaeli) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Sayın
Dinçer?
İKRAM DİNÇER (Van)
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Müşterek
gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Konseyin hükümete olabilecek
katkılarının sınırlandırılmaması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
24üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, maddenin gizli
oylamasına başlayacağız.
Sayın milletvekilleri,
lütfen yerinizden kalkmayınız.
Kısaca, sizlere görevli
arkadaşlarımız tarafından verilecek olan pullardan beyaz
olanının kabul oyu anlamına geldiğini,
kırmızı olanının ret, yeşil olanın ise
çekimser oyu ifade ettiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Şimdi,
arkadaşlarımız il il isimleri okuyacaklar. İsmi okunan
arkadaşlarımız lütfen sıraya girsinler. Bir izdihama yol
açmayalım.
Gizli oylamaya Adana ilinden
başlıyoruz efendim.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Oyunu
kullanmayan milletvekili arkadaşımız kaldı mı? Yok.
Sayın milletvekilleri,
oylama işlemi tamamlanmıştır.
Oy kutularını
kaldırıyoruz.
(Oyların ayrımı
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 24üncü maddesinin gizli
oylama sonucunu açıklıyorum:
Oy sayısı : 409
Kabul : 340
Ret : 69
Çekimser :
-
Boş : -
Geçersiz :
-
Kâtip Üye Kâtip Üye |
Bayram Özçelik Murat Özkan |
Burdur Giresun |
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
00.30
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 00.43
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf
COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96ncı Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
25inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 25- Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının geçici 15 inci maddesi yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN Madde üzerinde
ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Sayın Ali Rıza Öztürke aittir.
Sayın Öztürk, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan AKP Anayasa değişikliği paketinin 25inci
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, değişiklik teklifinin 25inci maddesi, mevcut
Anayasamızın geçici 15inci maddesinin yürürlükten
kaldırılmasına ilişkin bir düzenleme. Geçici 15inci
maddeyi anlayabilmek için öncelikle 12 Eylül 1980de ne olduğuna bakmak
lazım. 12 Eylül 1980de bu oldu değerli arkadaşlarım: Ordu
yönetime el koydu. Ne yaptı? Hükûmet ve Parlamento feshedildi. Siyasal
partilerin faaliyetleri durduruldu. Parlamenterlerin
dokunulmazlıkları kaldırıldı. Belediye meclis üyeleri
ve il genel meclis üyeleri feshedildi. Belediye başkanları görevden
alındı. Siyasi partilerin genel başkanları Süleyman Demirel
ve Bülent Ecevit Hamzakoya, Alparslan Türkeş ve Necmettin Erbakan da
İzmir Uzunadaya sürüldü. Aralarında Deniz Baykal ve CHPnin Grup
Başkan Vekili Sayın Kemal Anadolun da bulunduğu 47 tane Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekili ve senatör, bugün Ankara Savcısının
arama yaptığı, kozmik odanın da bulunduğu dil ve
istihbarat okulunda gözetim altına alındı. Barış
Derneği davasında yine Kemal Anadol, İsmail Hakkı Öztorun,
Nedim Tarhan ve Mustafa Gazalcı gibi Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili
ve senatörlerin bulunduğu insanlar yargılandı, hapis aldı.
Deniz Baykal bu şekilde gözaltına alındı değerli
arkadaşlarım. Yine Konsey dur dedi. Konsey niye dur dedi? Konsey,
12 Eylül 1982 Anayasası kabul edildikten sonra bile hiçbir yasal
dayanağı olmayan, hiçbir mahkeme kararı da
olmadığı hâlde tamamen Konsey Başkanının iki
dudağı arasıyla 8 tane Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili ve 8
tane de Adalet Partisi milletvekilini Zincirbozana sürgüne gönderdi.
Bunların arasında Deniz Baykal da vardı, Süleyman Demirel de
vardı değerli arkadaşlarım. Bu, Zincirbozandaki zorunlu
ikamet, aslında Zincirbozan ahalisinin içerisine Deniz Baykal ve
arkadaşlarının sokulması o kadar yasa ve hukuk
dışıydı ki, bunu yapanlar da aslında
yaptıkları işin hiçbir yasal dayanağı
olmadığının, hiçbir mahkeme kararının
olmadığının ve haklarında en küçük bir suçlamanın
dahi bulunmadığını biliyorlardı ve o nedenle de 2
Haziran 1983 tarihinden bu yana tutuklu
bulundukları hususunu hafifletmek için nizamiye kapısına
şöyle bir yazı asmışlardı: Misafirler,
sıkıyönetim komutanının nezaretinde, eşsiz, güvenceli
ve toplu olarak ikamet etmektedirler. Bu ikamet bir tutukluluk veya adli bir
nezaret altında bulundurmak hâli değildir. denilmekteydi. Ancak bu
tespite, o tarihte Zincirbozan misafirlerinin yazdığı şöyle
bir yazı vardı Konsey Başkanına: Biz misafir değiliz.
Misafir kendi serbest arzu ve iradesiyle bir barınağa geçici olarak
intikal eden kişilerdir. Oysa biz buraya zorla gönderildik ve zorla bir
garnizona tıkıldık. demekteydiler.
Değerli
arkadaşlarım, 12 Eylülde ne oldu? Tek celsede idam kararları
verildi, hukuk ortadan kaldırıldı idam kararları verildi ve
tek celsede insanlar asıldı. İnsanların yaşı bir
gecede büyütüldü, Yargıtay bozma ilamları bile dikkate alınmadan
bir gecede infaz edildiler ve o sürece damgasını vuran önemli söz
Asmayalım da besleyelim mi? gibi hukuk
dışı, çağ dışı bir sözdü.
Değerli
arkadaşlarım, 12 Eylül darbesinin en büyük özelliği,
sonuçları: 650 bin kişi gözaltına alındı, 7 bin
kişi için idam cezası istendi, 517 kişiye idam cezası
verildi, haklarında idam cezası verilenlerin 50si asıldı,
14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı, 30 bin
kişi siyasi mülteci olarak yurt dışına gitti, 300 kişi
kuşkulu bir şekilde öldü, cezaevlerinde toplam 299 kişi
yaşamını yitirdi, 144 kişi kuşkulu bir şekilde
öldü, 14 kişi açlık grevinde öldü. Bu liste böyle uzayıp
gidiyor, zamanımız yok değerli arkadaşlarım.
Peki, 12 Eylül 1980 darbesi
neden yapıldı? Darbeyi yapanlar -Kenan Evren başta olmak üzere-
ve o zaman darbe şakşakçılığı
yapanlar, darbenin yandaşı medya bu 12 Eylül darbesinin demokrasiyi
kurmak için yapıldığını söylüyordu. Burada Kenan Evren
Demokrasiyi kaldırmadık, kurmak için hareket yaptık. diyor.
Burada yine Orgeneral Kenan Evren, demokrasinin sağlam temellere
oturtulacağını, Anayasa ve Seçim, Partiler Yasasının
değiştirileceğini söylüyor. Atatürk yolundayız. diyor
değerli arkadaşlarım. Yine Kenan Evren Hakiki demokrasi
kurulacaktır. diyor. İşte 12 Eylül faşist darbesi, Kenan
Evrene göre, demokrasiyi kurmak,
demokrasiyi geliştirmek için yapılmış ve Nitekim
ülkeyi tertemiz hâle getirmeden bırakıp gitmeyeceğiz. diyor
değerli arkadaşlarım.
Yine, o zaman darbenin
şakşakçılığını yapan bir gazetede yazı
yazan ve bugün de iktidar partisi AKPnin yandaşlığıyla
bilinen bir şahsiyet diyor ki: Memnuniyetle ifade edebiliriz ki
demokrasinin nasıl işlerlik kazanabileceği hususunda
yıllardır bizim yazdıklarımız Evrenin beyanları
arasında tam bir mutabakat vardır. Açıklanan hedef de
demokrasiye işlerlik kazandırmak olduğuna göre hürriyetlerin
üzerine bir müddet şal örtülmesine razıyız. diyor; 12 Eylül
bir darbe değildir. diyor; 12 Eylül bir darbe değildir diyen
Orgeneral Evrene tamamıyla katılıyoruz. diyor. Yine 12 Eylül
bir ihtilal değildir. diyor değerli arkadaşlarım. Bu
yazı da 18 Eylül 1980 tarihli Tercüman gazetesinde.
Rahmetli Turgut Özal
Generallerle çalışmak Türkiyenin son şansıdır.
diyor ve generallerle çalışmayı Ben kendim onları ikna
ettim. diyor değerli arkadaşlarım.
Evet, değerli arkadaşlarım,
darbeyi yapanlar ve yandaşlarına göre demokrasi için bu darbe
yapılmıştı. Ama gerçekten bu darbe demokrasi için mi
yapılmıştı? Toplumdaki kanaate göre, 12 Eylül 1980 darbesi, çeşitli yoksul ülkelerde
faaliyet hâlinde olduğu artık bugün gün gibi aşikâr olan,
hükûmetler deviren, sivil ya da askerî darbeler yoluyla anayasal düzeni
işlemez hâle getiren; her türlü sosyal, etnik, dinî, kültürel yarayı
kaşıyıp halkı birbirine karşı
çatıştırmaya sokan, faili meçhul cinayet ve katliamlarla ülkede
kaos yaratıp istediği türde yönetimleri işbaşına
geçirmekte mahir olan emperyalizmin ve onun ülkemizdeki uzantısı
kontrgerillanın kanlı bir tertibidir değerli
arkadaşlarım.
12 Eylül darbesinin temel
amacı hukuku yok etmekti değerli arkadaşlarım.
İşte o nedenle de yeni Anayasaya göre, Millî Güvenlik Konseyinin
alınacak kararlarının, yayınlanacak kanunlarının
Anayasaya aykırılığı dahi iddia edilemeyecekti. 12
Eylül yönetiminin de, tıpkı bugün olduğu gibi, yargıdan ve
hukuktan çok rahatsız olduğu çok belli değerli arkadaşlarım.
İdarenin eylem ve işlemlerinin aleyhine Danıştaya dava
açılamayacağını söylüyor Kenan Evren.
Değerli
arkadaşlarım, bu 12 Eylül faşist diktatörlüğün bir de tabii
ki ekonomik temelleri var. Aslında 24 Ocak kararlarının
uygulamaya sokulması ve bu kararlara karşı halkın ve emekçi
kesimlerin yükselen tepkilerini kanla, baskıyla durdurmak için, grevlerin
ertelenmesi, sendikaların susturulması için bu gelmişti. 12
Eylül darbesi bugüne kadar yapılan darbelerin içerisinde belki en
kanlısı, en zalimi ve planlanarak gelmişti. 12 Eylül öncesi 1
Mayıs olayına baktığımızda, 12 Eylül öncesi 16
Mart 1978, İstanbul Üniversitesi, Beyazıtta katledilen
öğrencilerin olayına baktığımızda, Kahramanmaraş,
Çorum olaylarına baktığımızda ve her gün, sağda
veya solda, önde gelen tanınmış insanların
öldürüldüğüne baktığımızda, toplu katliamlara
baktığımızda 12 Eylülün planlandığı,
darbenin koşullarının oluşturulduğu ve bu darbenin
halk tarafından genel kabul görmesinin sağlandığı çok
açıktır değerli arkadaşlarım. İşte,
dışarıdan da bu darbenin arkasında dış güçlerin
olduğu, emperyalizmin olduğu yine o günkü gazete kupürlerinden
bellidir. İhtilal sabahı NATO ülkeleri derin bir oh çekti ve
Türkiye kurtuldu dediler. 20 Eylül 1980, Tercüman gazetesi. Kissinger
Türkiyeye katkılarımız artarak devam edecektir. dedi.
Değerli
arkadaşlarım, bugün bunun üzerinden gerçekten otuz yıla
yakın bir zaman geçti. İşte, Türkiyede gerçekten insanları
kanla, şiddetle boğan böylesine bir zalim yönetimi Türkiyeye
getirenlerin kendilerinin korunmaya ihtiyacı vardı. İşte
onun için hukuki sorumluluktan kurtulmak için geçici 15inci maddeyi koydular.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Öztürk, ek süre veriyorum efendim, lütfen konuşmanızı
tamamlayın.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) Anayasanın geçici 15inci maddesi aslında, 12 Eylül
yöneticilerinin haksız, hukuksuz işlem yaptıklarının
çok açık bir itirafıdır. Bu haksız ve hukuksuz işlem
yapanların hukuktan korkmalarının somut itirafıdır o
geçici 15inci madde değerli arkadaşlarım. Bu geçici 15inci
maddenin bugüne kadar kaldırılmaması bile eksikliktir çünkü
demokratik hukuk devletinde böylesine hukuk dışı bir madde
olamaz. Komşumuz Yunanistanda darbeyi yapanlar hâlâ daha hapishanedeyken,
otuz yıl geçmesine rağmen böylesine bir düzenlemenin bu Anayasadan
çıkarılmamış olması gerçekten utanç verici bir
olaydır.
İşte o nedenledir
ki Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal, bizzat kendi
imzasıyla 1992 yılında verdiği Anayasa
değişikliklerinde bu maddenin çıkarılmasını
söylemiştir.
Yine, 2006 yılında,
Birgün gazetesinde yaptığı röportajda Anayasadaki bu geçici
15inci maddenin çıkarılmasını savunmuştur.
Yine, 2009
yılının Haziran ayında, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı bu geçici 15inci maddenin çıkarılmasını
savunmuş, Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan vekilleri de bunu
savunmuşlar, ancak AKP o zaman Sulu şaka. demiştir.
Değerli
arkadaşlarım, gerçekten faşizm emperyalizmin halk üzerindeki en
gerici, en şoven, en ırkçı, en kanlı diktatörlüğüdür,
en zalim diktatörlüktür. Artık, darbeleri kim yaparsa yapsın, ister
asker yapsın ister polis yapsın ister partiler yapsın ister
yasalarla yapılsın Türk halkı darbelere karşıdır,
darbeleri kim yaparsa yapsın, karşıdır değerli
arkadaşlarım. CHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Türk halkı gerçekten
bağımsız, gerçekten demokratik, özgür bir Türkiyede
yaşamak istiyor. Bizim de parlamenterler olarak Türk halkının bu
taleplerini yerine getirmemiz gerekiyor. Artık halkımız
faşist diktatörlükler istemiyor.
Değerli arkadaşlarım,
bu anlamda söylemek istediğim son söz de şudur: Emperyalizme ve onun
iş birlikçisi faşist uygulamalara dayanarak
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Öztürk, ek süreniz de doldu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) Bitiriyorum
BAŞKAN Selamlama için
mikrofonunuzu tekrar açıyorum, lütfen tamamlayınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, son söz olarak şunu
söylüyorum: Emperyalizmin kucağına oturarak, faşist uygulamalara
sığınarak demokrasi ve özgürlük mücadelesi verilemez. Demokrasi
ve özgürlük mücadelesi yürek ister, bilek ister.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Öztürk.
Şimdi de söz
sırası Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplana aittir.
Sayın Kaplan, buyurun
efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
BDP GRUBU ADINA HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlarken, 12 Eylül darbesinin
hışmına uğramış, zulmüne uğramış,
işkencelerden geçmiş, bugün dahi siyasi mülteci olarak dünyanın
dört bir köşesinde yaşayan bütün kardeşlerimizin önünde
saygıyla eğiliyorum. Çünkü, çok ciddi bir konuyu, çok geç bir zamanda
çok da gecikmiş bir zamanda konuşuyoruz. Bir zamanlar bu Meclis 12
Eylül 1980-1983 arası kapandı ve o zamanın bir sunuşunu
okuyorum: Başkanlık Divanının Genel Kurula
sunuşları vardır. İmza: Kenan Evren, Orgeneral, Devlet
Başkanı. Sayın Başkan, sizin yerinize
O tartışmalara sizi
biraz götürmek istiyorum ve sizi Danışma Meclisindeki Anayasa
tartışmalarına
Veciz sözler buldum, bakın ne diyor:
Anayasaların değiştirilmesinde iki usul vardır.
Anayasaların değiştirilmesindeki usullerden birisi, yumuşak
anayasa sistemidir; diğeri de, katı anayasa sistemidir. Şimdi,
dikkatinizi çekmek istiyorum, dönemin Anayasa Komisyonu Başkanı
Sayın Aldıkaçtı diyor ki: Anayasalar bir, yumuşak
anayasalardır; iki, katı anayasalardır. Biz öyle katı bir
anayasa yaptık ki, Mecliste Anayasanın değiştirilmesi 2/3,
Cumhurbaşkanının değiştirilmesini 4/3e
bağladık. Tabii ki, 15inci maddeyle de koruma altına
aldık. Tıpkı 60 ihtilalinden sonra konan 4üncü madde gibi
mutlak sorumsuzluk kavramını getirdiler işleminden,
icraatından, eyleminden ve diyor ki: Sebebi, dediğimiz gibi
ideolojiktir, inançla yapılan bir Anayasanın
korunmasıdır. Evet, bu Anayasa çalışmasını
böyle
Sayın Genç belki bana
bir şey diyecek. Evet, o dönem bir önergeniz de vardı, Sayın
Gençin mutlak sorumsuzlukla ilgili bir önergesi vardı o zaman ama
generaller için değil, generallerin atadığı bakanların
yasadan çıkarılmasını ancak isteyebilmişti. Hak
veriyorum, o generalleri de kapsama alacak önerge verecek hâliniz yoktu.
Şimdi, ben trajik
noktalara getirmek istemiyorum ama Erdal Erenin Millî Güvenlik Konseyi
kararıyla idam cezası onaylanıyor. Yasa bu kadar, üç satır
arkadaşlar. Millî Güvenlik Konseyi Erdal Erenle ilgili kararını
-Danışma Meclisi de yok- alelacele veriyor. 50 tane sağcı,
solcu genç, o arada, MGK kararıyla
Sonra bir usul değişikliği
oldu. Mehmet Ali Ağcayla ilgili, 3 Mart 1982 Danışma Meclisi
tutanağı, sonra Millî Güvenlik Konseyi tutanağı, idam
kararı çıkıyor. Merak eden arkadaşlar bakarlarsa kim nasıl
oy kullanmış, çok ilginç şeyler bulacaksınız.
KAMER GENÇ (Tunceli) Söyle
bari, kimin ne oy verdiğini söyle.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Burada şunu ifade etmek istiyorum. Bu arada da Maltepe Cezaevinden
kaçış var. Buradan tekrar geliyorum, 1982 Anayasası 15inci
maddesinin son fıkrasının çıkarılması, Anayasaya
aykırılık iddiaları görüşülemiyordu.
Koalisyon dönemine geliyorum,
2001 28 Eylüle. 2001 28 Eylülde, buradan, evet, birkaç alıntıya vurgu
yapma ihtiyacını duyuyorum.
MHP Grubu adına
Sayın Yahnici Tarihe not düşülecek bir hadisedir. diyor. Anayasaya
aykırılık maddesi, İtiraz yapılamaz.
kaldırılmış ve buradan fazla açmadan, dönüyorum hemen,
Sayın Bülent Arınçın sözleri var 82 Anayasasıyla ilgili,
çok ilginç, aynı noktada. Ve Sayın Başkan Mehmet Ali Şahin,
o dönem AK PARTİ Grubu adına konuşuyor ve 21inci yüzyılda
yeni Türk vatandaşı tipini ortaya çıkaracağız. diyor.
İşte, Gözaltıları indirdik., İstediği
düşünce açıklamasını sağladık. Benzer bir
çalışma
Şimdi, aradan -2001,
2010, geldik 2010a- otuz sene geçti, otuz sene sonra 15inci maddeyi
kaldırıp doksan yedi yaşında Kenan Evreni
yargılayacaksınız, Bu işi biz yaptık. diyeceksiniz.
İyi, güzel.
AFİF DEMİRKIRAN
(Siirt) Hep beraber.
HASİP KAPLAN (Devamla) -
Dokuz sene bekleyip otuz sene müruruzamanın dolmasını niye
beklediniz kardeşim? Sekiz senedir iktidarsınız.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Yedi sene oldu.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Sekiz senedir iktidarsınız, müruruzaman dolduktan sonra niye
getiriyorsunuz bu yasa tasarısını?
Bakın, geçici 15inci
maddeyi kaldırıyorsunuz, güzel. Peki, 2nci maddede, geçici 2nci
maddede Millî Güvenlik Konseyi lağvedilir, bu Anayasa kabulünden sonra
referandumla hemen arkasından diyor ki: Cumhurbaşkanı
seçildikten sonra Millî Güvenlik Konseyi Cumhurbaşkanlığı
Konseyine dönüşür ve mutlak dokunulmazlığı vardır.
2nci maddeyi kime yutturacaksınız? Duruyor.
Arkadaşlar, bir
şeyi yaptık mı dürüst olacağız; bakın, doğru
olacağız. 78liler, eski sağcılar da solcular da
çıkıyor, diyor ki: 12 Eylül darbesinin doksan gün, yüz yirmi gün
sualsiz gözaltılarından, işkencelerinden geçtik.
Sağcısını solcusunu bir odaya koydular. Diyarbakır 5
no.lu Cezaevinden Mamaklara kadar neler yaşadık biliyor musunuz? Biz
ki
diyor. 12 Eylül darbesi bir bütündür. O, Anayasasıyla 12 Eylüldür.
O, siyasi bir darbedir, mevzuatıyla bir darbedir, YÖKüyle bir darbedir,
Siyasi Partiler Yasasıyla bir darbedir, yüzde 10 seçim barajıyla bir
darbedir, hazine yardımıyla bir darbedir, getirdiği yasaklarla
bir darbedir ve 12 Eylülde kapattığı partilerle bir darbedir,
kapattığı sendikalarla bir darbedir, kapattığı
sivil toplum örgütleriyle bir darbedir. Bütün bunlarla
hesaplaşılmadan, darbeyle hesaplaşılmadan, bu Meclis
onurunu koruyamaz arkadaşlar. Bu Meclis, 80 ve 83 yıllarında,
Orgeneral Kenan Evrenin Başkanlık duyurularını dinledi,
okudu. Bu sıralarda seçilmişler yoktu, atanmışlar
vardı ve bu bütündür, bu hesaplaşma bütündür. 12 Eylülün izlerini
ana caddelerden, bulvarlardan, okullardan, meydanlardan silmediğiniz
sürece ve onların getirmiş olduğu köhnemiş sistem
Bu
köhnemiş sistemin garip bir tarafı ki depolitizasyon
politikasıyla bütün siyasetin kanallarını tıkayarak, o
katı Anayasa, katı Anayasa otuz senedir bizleri meşgul ediyor;
her gün bir kenarını değiştire değiştire, 17nci
kez, 86ncı maddeye kadar gele gele, biz kimden hesap sormuş
olacağız? Bir Yunanistan kadar olamadık Albaylar
Cuntasından, bir İspanya kadar olamadık Franco rejiminden,
bir Portekiz kadar olamadık Salazardan, bir İtalya kadar
olamadık Temiz Eller yaratamadık. Şimdi,
kalkmışız, müruruzamana uğramış, artık 12
Eylül mağdurlarının ve meydanlara çıkarak Hesap
soracağız. diyen mağdurların o
hıçkırıkları, o buruklukları, o
çığlıkları
1 milyon 860 bin fişlemenin getirdiği
ve hâlâ torunları, Dışişlerinde, orduda, gizli makamlarda
görevlere gelmek istediği zaman, babalarının ve dedelerinin
fişleri nedeniyle hâlâ bugün dahi göreve gelemezken biz, 15inci maddeyi
göstermelik kaldırdık, hesap sorduk, artık Kenan Evreni
alın, buyurun, hapse koyun. deyip bir yaşlı generali, hâkime,
hukuka
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kaplan, ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Bir yaşlı generali, ahı çıkmış bir generali
alıp hukuka havale ederek siyaset kurumu kendini aklayamaz, bu Meclis
kendini aklayamaz. Bu Meclis, bu Meclisi kapatanları, İstiklal
Savaşında dahi kapatanlara karşı hesabını, bütün
kurumlarıyla, bütün yasalarıyla, bütün temel yasalarıyla, bütün
sistemiyle, bu hesabını sormadığı zaman, bunun
hesabı sorulmadığı zaman, 12 Eylül mağdurlarının
azıcık olsun yüreklerine su serpemezsiniz. Bu müruruzamanın
insanlık suçlarında işlemeyeceğini
anlatamadığınız zaman, bunu hayata geçirmediğiniz
zaman, 12 Eylülün hesabını sordum diyemezsiniz, çıkıp
meydanlarda bunu seçime havale edemezsiniz; bu etik olmaz, bu ahlaki olmaz.
Zincirbozandan utanın. 197 tane işkencede ölen
insanımızdan utanın. 5 no.lu cezaevinde, Diyarbakırda,
dışkı yedirilen insanlarımızdan utanın.
Gözaltında, sağcıları, solcuları aynı
koğuşa koyup birbirine kırdırmaya çalışanlardan
utanın.
Ne oldu da 12 Eylül öncesi 5
bin kardeş birbirini öldürüyordu da bir anda, bir anda, 12 Eylülün
sabahı bıçak gibi kesiliverdi, söyler misiniz? Ne oldu da
değişebildi? Açın o günün gerekçelerini Bu ülkeye huzur
getirmek için bunu yaptık. dedi. Oysa, finans kapitalin, emperyalist
sermayenin, bütün para babalarının dönen çarklarının,
kârlarının korunmasının sisteminin düzeni kuruldu o gün. O
gün, Türkiye'nin DNAsı değiştirildi. O gün Türkiye'nin
DNAsı değiştirilirken sivil toplumu boğduruldu, DİSKi
kapatıldı, TÖB-DERi kapatıldı, bütün sendikalarına el
konuldu, bütün mal varlıkları hâlâ TÖBDERin iade edilmiş
değil ama hâlâ
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kaplan, ek süreniz de doldu.
Selamlamanız için
mikrofonu açıyorum, lütfen Genel Kurulu selamlayınız.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Bitiriyorum selamlamayla Sayın Başkanım.
ama hâlâ -içim acıyor-
o işkenceciler, o darbeciler o korumalarla, altlarında devletin
araçlarıyla, o rütbeleriyle, o üniformalarıyla meydanlarda,
sokaklarda hâlâ geziyorlar ama mağdurlar hâlâ başını
kaldıramıyorlar. Bu adaletsizliği çözecek bir
hesaplaşmanın bütünüyle temelini atmadan bu Meclis kendini aklayamaz,
bizler kendimizi aklayamayız, siyaset kurumu kendini aklayamaz
arkadaşlar. Bu ayıp hepimize yeter.
Bütün 12 Eylül
mağdurlarının önünde saygıyla eğiliyorum; hepsinden
özür diliyorum, özür diliyorum, özür diliyorum.
Teşekkür ederim. (BDP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Kaplan, teşekkür ederiz.
Şimdi de Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Atila
Kaya.
Sayın Kaya, buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz sizin de on
dakikadır efendim.
MHP GRUBU ADINA ATİLA
KAYA (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
497 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
sadece bu çatı altında bulunan bizler değil, Türkiye kamuoyu da
uzun zamandır, AKPnin hazırlamış olduğu Anayasa
taslağı içinde yer alan 1982 Anayasasının geçici 15inci
maddesinin kaldırılması teklifini tartışmaktadır.
Bu tartışma öyle bir hâl almıştır ki geçici 15inci
madde tartışmaları, bir bütün olarak Anayasa
tartışmalarının da önüne geçmiştir. Bulunduğumuz
bu noktada sormamız gereken soru nasıl bu duruma gelindiği ve bu
durumu kimlerin amaçlamış olduğudur.
Açıktır ki içinde
bulunulan durum, AKPnin hazırladığı oyunun bir
parçasıdır ve geçici 15inci maddeyle ilgili olmayan bir amaca hizmet
etmektedir. O hâlde yapmamız gereken öncelikle bu maddenin
kaldırılmasını tartışmak değildir, AKPnin
geçici 15inci maddeyi tartışmamızı istemesini yahut
tartışıyor olmamızı tartışmaktır. Bunun
farkına varmak Anayasa paketi içinde neden geçici 15inci maddenin
kaldırılması teklifinin bulunduğunu da açıklar.
Değerli milletvekilleri,
kendi hazırladığı Anayasa paketinin ardında
durmanın güçlüğünü bilen AKP, geçici 15inci maddenin
kaldırılması teklifini de buna ekleyerek Anayasa
tartışmalarını geçici 15inci madde
tartışmasına indirgemek istemiştir. Bunu yapmakla
amaçladığı da içinde geçici 15inci maddenin
kaldırılmasını da barındıran değişiklik
paketine karşı çıkanları 12 Eylül savunucusu olarak
yaftalamakla tehdit etmektir. Demek ki bu maddenin pakette
bulunmasının esbabı mucibesi gerçekte 12 Eylül
cuntasını yargılamak değil, bu cuntaya karşı
oluşmuş olan nefreti tahrik etmek suretiyle paketin bütününü kabul
ettirebilmektir. Bu amacın gerçekleştirebilmesi doğrultusunda
talimatlandırılmış medyanın çabaları da bu
maddenin pakette bulunmasının araçsallığının en
açık göstergelerinden biridir.
Değerli milletvekilleri,
en azından metodolojik bakımdan Anayasa tartışması 12
Eylül tartışmasına dönüşmemeliydi. Ne var ki iktidar eliyle
12 Eylülcü yaftasının bir tehdit unsuru olarak
kullanılmasının denendiği yerde tarafların 12 Eylül
karşısındaki konumlarını tartışmak da
şart olmuştur.
Huzurunuzda Anayasa
Değişikliği Teklifine bütünüyle karşı olan Milliyetçi
Hareket Partisinin bir milletvekili olmanın ötesinde, birçok mensubu gibi
12 Eylül zulmünü şahsen tecrübe etmiş, onun işkence
tezgâhlarından geçmiş ve zindanlarında yıllarını
vermiş birisi olarak bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
12 Eylül savunucusu olma ithamını başkaca amaçlarına
ulaşmak için bir silah olarak kullanmayı deneyenler bu silahla
vurulmayı da göze alabilmelidir. Kimin 12 Eylülcü olduğunu anlamak
için Anayasa maddelerinden turnusol kâğıdı rolü beklemeye gerek
yoktur. Gerçek, bütün çıplaklığıyla ortadadır. 12
Eylül kimin önünü açmışsa, 12 Eylülden kim faydalanmışsa
12 Eylülü savunan da odur. Bunu örneklendirelim isterseniz: Anayasa
taslağını hazırlayan partinin kurucu kadrosunun
birçoğuyla birlikte 12 Eylül öncesinde her birimiz kendi
teşkilatlarımızda çalışırken 12 Eylül
fırtınasına yakalandık. Ne var ki bizleri zindanlara ya da
eski bir deyimle dama tıkan 12 Eylül, onların
başlarının üstüne dam kurmuştur. Ülkücüleri ve
solcuları işkencehanelere tıkan, darağaçlarına
gönderen 12 Eylül, siyaset yapabilmeleri için Tayyip Erdoğan ve onun
gibilerin kendilerini mensup hissettikleri örgütlenmelerin de yolunu
açmıştır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) Ne alakası var?
AHMET YENİ (Samsun)
Saçmalamaya başladın!
OKTAY VURAL (İzmir)
Dinleyin
Dinleyin
ATİLA KAYA (Devamla)
Yani, gerçekte
varlığını 12 Eylüle borçlu olan örgütlenmelerin içinden
çıkanların ve onların uzantılarının, 12 Eylül
mağdurlarının hissettiklerini hissetmesi, 12 Eylülü
onların gözüyle görmesi mümkün değildir. Başta 12 Eylül olmak
üzere askerî darbelere karşı çıkmak adına AKPnin
tavrını savunmak hamakattir, geçmişe
saygısızlıktır. 12 Eylül cuntası ülkücü ve devrimci
olmak üzere onlarca insanı idam sehpalarına yolladı,
binlercesini işkencehanelerde, hapishanelerde zulüm altında inletti.
SELAMİ UZUN (Sivas)
Şimdi Anayasayı savunuyorsun.
ATİLA KAYA (Devamla)
Bugün AKP, bu insanların
kendilerinden, yakınlarından ve onların yolunda olanlardan medet
umuyor.
Değerli milletvekilleri,
AKP dünün devrimcilerine, bugünün yeni liberallerine uzun zamandır
yandaş televizyonlarında programlar yaptırıyor,
gazetelerinde yazdırıyor, eski ülkücü de buldu maalesef,
konuşturuyor. Peki, neden kendi 12 Eylül mağdurları konuşmuyor?
Konuşamaz çünkü yok. (MHP sıralarından alkışlar) Bu
ülkede 12 Eylülü en son tartışabilecek olanlar iktidar
mensuplarıdır, ilk söz söyleyecek olanlar ise bedel ödeyenler
olmalıdır. 12 Eylül belki de en çok Asmayalım da besleyelim
mi? sözüyle hatırlanıyor.
Değerli milletvekilleri,
biz 12 Eylülün astıklarındanız, iktidar ise beslediklerinden.
(MHP sıralarından alkışlar) 12 Eylülün beslediklerinin
kendilerini demokrasi havarisi olarak öne sürüp de onun astıklarını
12 Eylülcü olarak göstermeye çalışmaları, nezaket
sınırı muhafaza edilerek adlandırılabilecek türden bir
eylem değildir.
Sayın milletvekilleri
NURİ USLU (Uşak)
Sizi asanlara
ATİLA KAYA (Devamla)
Biraz sabredersen öğreneceksin.
Sayın milletvekilleri,
ömrünün en güzel yıllarını 12 Eylül zindanlarında
bırakan birisi olarak, neden böyle bir teklife karşı
çıktığımız sorulduğunda da söyleyeceklerimiz
şunlardır:
Her şeyden önce,
dolaylı da olsa varlığını 12 Eylül uygulamalarına
borçlu olan AKPnin elinde acılarımızın istismarına
yönelik bir silah olduğu için karşıyız. Kendi önlerine
yollar açan cuntanın zulmüne maruz kalanları böyle bir durumda
bırakmanın istismarın en bayağı ve en karşı
koyulması gereken şekli olduğuna inandığımız
için karşısındayız. Yaşadığımız
zulmün istismarının da en az onun kadar acı verdiğini
bilmezden geldiğiniz için karşısındayız.
AKP, 12 Eylül
cuntasının yargılanmasını adaletin gereği olarak
görüyor ama bu görüşü Anayasa paketinin geçmesi için bir istismar
aracı olarak kullanıyorsa bu, adaleti zulmün aracı hâline
getirmek demektir. İktidar partisi, mağdurların
duygularını istismar etmekten vazgeçmelidir. Bize işkence
edenlerin yargılanmasını hiç kimse bizden daha fazla isteyemez,
ne Başbakan ne de bir başkası. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen müdahale
etmeyelim arkadaşlar, lütfen
Lütfen
ATİLA KAYA (Devamla)
Bununla birlikte, bu durumun başka bir amaca ulaşmak için bir koz
olarak kullanılması da ahlaki değildir ve hiç kimse Şark
kurnazlığıyla ikbal ummamalıdır.
Sayın milletvekilleri,
geçici 15inci maddenin Anayasadaki varlığının utanç
verici olduğu konusunda hemen herkes hemfikirdir. Bununla birlikte, söz
konusu maddenin kaldırılmasının 12 Eylül darbecilerine
yargılanma yolu açmayacağı konusunda önde gelen
hukukçuların uyarıları vardır. Anayasa
tartışmalarını, bu hâliyle geçici 15inci maddenin
varlığı tartışmasına indirgemek sadece AKPnin
amacına hizmet eder ve yeni bir cambaza bak oyunu için ona fırsat
tanır. (MHP sıralarından alkışlar) Günün birinde
beslediklerinin böyle bir tavırla ortaya çıkacakları herhâlde o
maddeyi oraya koyanların dahi aklına gelmezdi.
Değerli milletvekilleri,
12 Eylülü vicdanlarda mahkûm etmenin ve zihinlerden kazımanın yolu,
Anayasa maddeleri arasında yol bulmaya çalışmaktan değil,
varlığını ona borçlu olan zihniyetle hesaplaşmaktan
geçer. Özellikle bu hususla ilgili şunu belirtmek istiyorum: Bu teklifi
getiren yani Anayasa Değişiklik Teklifini getiren iktidar partisi
milletvekillerinin bu konudaki samimiyetlerini göstermesi bakımından
aslında en güzel örnek şudur: Bir taraftan 12 Eylül rejimiyle, 12
Eylülün uygulamalarıyla hesaplaşıyor gibi görünürken,
diğer taraftan daha yakın bir tarih sayılabilecek bir zaman
dilimi içinde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kaya, size de ek süre veriyorum, konuşmanızı lütfen
tamamlayın.
ATİLA KAYA (Devamla)
milletin iradesine karşı yöneltilmiş, milletin seçtiği
iktidarı birtakım gayrimeşru yöntemlerle al aşağı
eden 28 Şubat sürecini hiç gündeme getirmemenizi nasıl değerlendirelim?
Daha 27 Nisan
e-muhtırasının üzerinden çok az bir zaman geçti. Burada sizlere
soruyorum: Dünyanın hangi demokrasi ülkesinde ve kendisini demokrat
addeden hangi insan kendisine e-muhtıra veren birisiyle ve bu
e-muhtırayı bizzat kendisinin yazdığını itiraf
eden birisiyle Dolmabahçede oturup saatlerce belli konular üzerinde bir
mutabakata varabilir? (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
Tek başına bu
örnekler bile sizin bu Anayasa değişikliği konusundaki
samimiyetinizi ortaya koyması bakımından âdeta bir turnusol
kâğıdı vazifesini görmektedir.
Sözlerimi bitirirken,
İslam tarihinden bir örnek vererek bitirmek istiyorum. Değerli
milletvekilleri, İslam tarihinin en önemli kırılma
noktalarından birisi olan ve Hariciler denilen bir grubun ortaya
çıktığı Sıffın vakasıyla ilgili Hazreti
Alinin, hakeme müracaat etti diye ve diğer tarafın küfürle
suçlanması üzerine Hazreti Alinin verdiği çok güzel bir cevap var:
Hak bir sözle batılı murat etmek. Burada siz, bu Anayasa
taslağının içerisine herkesin mutabık kalabileceği,
herkesin ittifak edebileceği birtakım maddeler koymak suretiyle kendi
murat ettiğiniz hedefi gerçekleştirmek yani hesap vermekten, hesap
verme günü geldiği zaman o hesaptan kaçmak için, kendi
yargınızı oluşturmak için bu paketi getirdiniz.
Bu duygu ve düşünceler
içinde hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
ayakta alkışlar, CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, gruplar adına şimdi son söz, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ayşe Nur
Bahçekapılıya aittir.
Sayın
Bahçekapılı, buyurun.
Sizin de süreniz on
dakikadır efendim.
AK PARTİ GRUBU ADINA
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce geçtiğimiz
gün hayatını kaybeden Türkiye Barolar Birliği Başkanı
ve sevgili görev arkadaşım Özdemir Özoku saygıyla
anıyorum, rahmet diliyorum, yakınlarına ve dostlarına
baş sağlığı diliyorum.
Yine sözlerime
başlamadan evvel belirtmek istediğim bir şey var, bunu hepiniz
biliyorsunuz, halkımız da biliyor: Bu kürsü tutarlılık
ister, bu kürsü kendini kandırmanın, kendini avutmanın yeri
değildir.
FARUK BAL (Konya)
E-muhtırayı anlat
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) - Belki bu kürsüde kendinizi kandırabilirsiniz, belki bu kürsüde
kendinizi avutabilirsiniz ama halk ve millet sizi izliyor; halkı ve
milleti kandırmak ve avutmak asla mümkün değildir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin)
- İçinizdekini söyleyin, içinizdeki
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifinin Anayasanın geçici
15inci maddesini yürürlükten kaldıran çerçeve 25inci maddesi
hakkında AK PARTİ adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Siz Yaşar Büyükanıta bir tane zırhlı
daha alın, iyi olur!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) 1982 Anayasasının geçici 15inci maddesinin amacı
Millî Güvenlik Konseyi üyelerinin, darbe yapanların, bu Konseyin yönetimi
döneminde kurulmuş hükûmetlerin, 12 Eylül sürecinde görev yapan
Danışma Meclisinin cezai, mali ve hukuki sorumsuzluğunu
sağlamaktır.
Öte yandan, 1982
Anayasasının geçici 15inci maddesi 12 Eylülü gerçekleştiren
askerleri, darbeci kişi ve kurumları âdeta koruma altına alan bir
madde olmasının yanında, darbeleri yapanların
yargılanmadığı, muhtıra verenlerin
yargılanmadığı, anayasal koruma altına
alındığını gören darbe heveslilerine de cesaret
vermektedir, güven telkin etmektedir. Darbenin gerekçesi ve koşulları
olmaz arkadaşlar, darbe yapan da darbeye teşebbüs eden de
yargıda hesap vermelidir, verecektir de.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sorumluluk insan olmanın, olabilmenin
gereğidir. Hukuk dilinde sorumluluk uyulması gereken bir kurala
aykırı davranışın hesabını verme,
işlenmiş olan bir suçun gerektirdiği cezayı çekme olarak
tanımlanmaktadır. Cezai, hukuki ve mali sorumluluk, kaynağı
ne olursa olsun, kişilerin tam bir serbesti içinde hareket etmelerini
engeller.
12 Eylül 1980 darbesinin
sahipleri, yapıcıları neden sorumluluktan kaçmışlar,
darbeciler kendilerini neden korumaya almışlardır? Bakalım
12 Eylül sürecinde neler olmuş, bir kez daha tarihe not düşmek
gerekiyor: 650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin
kişi fişlendi, 50 kişi idam edildi; açılan 210 bin davada
230 bin kişi yargılandı, 71 bin kişi Türk Ceza Kanununun o
zamanki 141, 142 ve 163üncü maddelerinden yargılandı, 98.404
kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı; 7 bin kişi için
idam cezası istendi, 517 kişiye idam cezası verildi; 171
kişinin işkenceden öldüğü belgelendi, cezaevlerinde toplam 299
kişi yaşamını yitirdi, 14 kişi açlık grevinden
öldü, 388 bin kişiye pasaport verilmedi, 30 bin kişi
sakıncalı olduğu için işten atıldı, 14 bin
kişi yurttaşlıktan çıkarıldı, 30 bin kişi
siyasi mülteci olarak yurt dışına gitti; 23 bin derneğin
faaliyeti durduruldu, 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası
istendi, gazeteler 300 gün yayın yapamadı, 39 ton gazete ve dergi
imha edildi.
DİSK, Hak-İş
ve MİSK kapatıldı ve en önemlisi Anayasa ortadan kaldırıldı.
Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Adalet Partisi, Millî
Selamet Partisi, Türkiye Sosyalist İşçi Partisi, Nizam Partisi,
Türkiye İşçi Köylü Partisi, Sosyalist Devrim Partisi
kapatıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisinin işlevine son verildi.
1982 Anayasasında
bulunan geçici 15inci madde ve bu maddeyi yürürlükten kaldıran teklifteki
25inci madde, 12 Eylül darbesini yapanların yargılanmasını
önleyen, suçlarının üstünü örten bir maddedir ancak bugün, milletvekili
olarak bizler, kabul oylarımızla geçici 15inci maddeyi Anayasa
metninden çıkartarak bu maddeyle korunanlara Sizler sorumlusunuz. Bu
darbeyi siz yaptınız. Sizin hiçbir
ayrıcalığınız yoktur, suç işlediniz. demek
zorundayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Öyle deseniz de işe yaramıyor.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sizi gidi 28 Şubatçılar!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Sayın milletvekilleri, şair Nevzat Çelik 1966
doğumlu. Sekiz yıla yakın kaldığı cezaevinden
yazdığı şiirler hâlâ dillerde. Nevzat Çelik, bir şiirinde
diyor ki:
Bindokuzyüzaltmış
doğumlular
Yıldız kanatlı
birer kuştular
Doğru uçtular
yanlış uçtular
Bıkmadan usanmadan
uçtular
Bindokuzyüzaltmış
doğumlular
Yıldız kanatlı
birer kuştular
Fırtınalara bindi
Ateşi harlayan
kanatları
En acemi
Ve en usta
Gözlerimize değen
gözleri
Kaçamadığımız
yangındır
Evet, özellikle 1960
doğumlular gençliklerini yaşayamadılar. Korkusuzca direndiler
ama bu darbeyi yapanlar, o süreci devam ettirenler ise geçici 15inci maddeye
sığındılar çünkü korktular. Asmasak da beslesek mi?
diyerek on yedi yaşındaki Erdal Ereni idam ettiler ama o Erdal Eren
kocaman yüreğiyle ailesine şöyle seslendi: Zavallı ve çaresiz
biriymiş gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar. Bu konuda ne
kadar güçlü, ne kadar cesur olursanız beni o kadar mutlu edersiniz.
Yine, bir şiirle devam
edelim o dönemle ilgili olarak çekilen acılara. Nevzat Çelik yine bir
şiirinde şöyle söylüyor:
Bir sabah anne bir sabah
Acını süpürmek için
açtığında kapını
Adı başka sesi
başka nice yaşıtım
Koynunda çiçekler
Çiçekler içinde bir ülke
getirirler
Başlarını
koymak için yorgun dizine anne
Sen hazır tut dizini
anne
O mükemmel güne (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
Hiç
yakışmıyor, hiç yakışmıyor.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Bugün, Geçici 15inci maddenin oylanmasında ne kadar çok kabul
oyu çıkarsa bu kabul oylarının o mükemmel güne bir damlacık
ışık düşüreceğini düşünüyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sataşırken niye söylemediniz? 28 Şubatçılara bir şey
diyemiyorsunuz!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Bu görevi, halkımızın, milletimizin biz
milletvekillerine yüklediği sorumluluğunun yerine getirilmesi olarak
kabul ediyorum ve bundan büyük bir onur duyuyorum.
Sayın milletvekilleri,
belirtmek isterim ki
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Onlar sağ olsalardı Bizi kullanmayın, dönek derlerdi! (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın
Akıncı
Sayın Akıncı
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla)
özgür olmayan irade, özgürlük ve demokrasi mücadelesi yapamaz.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Onlar sağ olsaydı sana ne derdi? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
Bahçekapılı, devam edin siz lütfen.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Arkadaşlar, gocunmayalım... Arkadaşlar
gocunmayalım
BAŞKAN Siz devam edin
Sayın Bahçekapılı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Devam ediyorum.
Belirtmek isterim ki özgür
olmayan irade, özgürlük ve demokrasi mücadelesi yapamaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Kendi içinde demokrasi
kültürünü geliştiremeyenler özgürlükten bahsedemez.
Oy verme, özgür iradenin,
demokratik toplum yapılanmasının esasıdır. Elbette oy
kullanmamak da bir haktır, ama öyle bazı dönemler ve anlar
vardır ki oy vermek tarihî bir sorumluluk arz eder. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) Biraz sonra göreceğiz!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Bugüne kadar, Türkiye'de bir daha askerî darbe
yapılmamasıyla ilgili geleneksel, gerekli anayasal tedbirlerin
alınmasını söylenegelmiş olduk, ama buna Türkiye Büyük
Millet Meclisinin hiçbir döneminde cesaret edilmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bahçekapılı, tamamlayın lütfen, size de ek süre veriyorum.
Buyurun.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Anayasanın geçici 15inci maddesinin
kaldırılması tarihî bir sorumluluk olarak bizlere, bu Meclisteki
tüm milletvekillerine yüklenmiştir. İşte, bugün o tarihî
anlardan birisidir.
Sayın milletvekilleri,
bugün Biz adaletliydik, bir sağdan bir soldan astık, kimsenin
hakkını yemedik nitekim. denilerek idam edilen sağ
görüşlü
OKTAY VURAL (İzmir)
Siz de seyrettiniz!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla)
Mustafa Pehlivanoğlu, Cevdet Karakaş, İsmet
Şahin, Fikri Arıkan, Cengiz Baktemur
(MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla)
Ali Bülent Okran, Halil Esendağ, Selçuk Duracıkı
OKTAY VURAL (İzmir)
İdamları seyrediyordunuz!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla)
sol görüşlü Erdal Eren, Veysel Güney, Ahmet Saner, Kadir
Tandoğan, Mustafa Özenç, Seyit Konuk, Necdet Adalı
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Siz ne sağdaydınız ne
soldaydınız, siz hep yoldaydınız.
OKTAY VURAL (İzmir)
İdamları söylemiyordunuz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
-
Ramazan Yukarıgöz, Ömer Yazgan, Erdoğan Yazgan, Mehmet Kambur
OKTAY VURAL (İzmir)
Sizi gidi 28 Şubatçılar sizi!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) -
İlyas Has
ALİ ARSLAN (Muğla)
- Gülerek okuyorsun, gülerek
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) -
Hıdır Aslan, İbrahim Erdem, Necati Vardar ve Serdar
Soyergini Kabul oylarımızla selamlayalım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, MHP ve CHP sıralarından
gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) - Gelin, bugün Kabul oylarımızla kapılarında
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Her şeyi kirletmeyin, bırakın da bazı şeyler temiz
kalsın.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) -
Beni burada arama anne/ Kapıda adımı sorma/
Saçlarına yıldız düşmüş/ Koparma anne/ Ağlama
dediğimiz Diyarbakır, Ulucanlar, Bayrampaşa, Hasdal, Metris,
Erzurum, Eskişehir cezaevlerinde
ATİLA EMEK (Antalya)
Şimdi neredesin? Şimdi neredesin?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) -
ve tüm sıkıyönetim mahkemelerinde gençliklerini
bırakan, işkenceden ölen gençlerimizi selamlayalım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, MHP ve CHP
sıralarından gürültüler)
MEHMET EKİCİ
(Yozgat) Bu kadarı ayıp! Bu Meclise yakışmıyor
söyledikleriniz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) - Ben, bugün, Anayasa Değişikliği Teklifinde
imzası olan bir milletvekili olarak rahat uyuyacağım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Paçalarınızdan akıyor artık istismar, samimi olun be! Biraz
yürekli olun!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) - Çünkü
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bahçekapılı, süreniz doldu.
Selamlama için açıyorum
efendim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Yüce Divana bağıra bağıra
ATİLA EMEK (Antalya)
İnsanların çektikleriyle alay ettiniz siz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Selamlıyorum.
Geçici 15inci maddenin
Anayasa metninden çıkarılmasına yönelik verdiğim Kabul
oyuyla bir nebze olsa vicdanımı özgürleştireceğim.
ATİLA EMEK (Antalya)
İnsanlar bedel ödemiş, siz alay ediyorsunuz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) - Ancak, bu maddede 12 Eylülde acı çekmiş ve şu anda
milletvekili olan, oy kullanmayan veya Ret oyu kullananların
vicdanlarındaki yük (MHP sıralarından Yuh sesleri, ayağa
kalkmalar) ağır bir zincir olarak daima boyunlarında
kalacaktır.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yazıklar olsun size! 28 Şubatın ürünü apoletliler!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) - Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, MHP sıralarından
gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir)
Cemil Çiçeke sorun
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri...
OKTAY VURAL (İzmir) Sizi
gidi 28 Şubatçılar sizi!
BAŞKAN - Lütfen
sayın milletvekilleri
Lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) 12
Eylülde idam sehpalarında idamları seyrettiniz siz! (AK PARTİ
ve MHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen yerinize oturun. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
Sayın milletvekilleri, lütfen yerlerinize oturun. Lütfen
(Gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir)
Riyakârlar!
RECEP TANER (Aydın)
Sahtekârlar!
BAŞKAN - Birleşime
ara vermek zorunda bırakmayın efendim beni. Lütfen
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Sayın Başkan, kınanmasını istiyorum. (MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
01.38
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 01.43
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN
(Bolu)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96ncı Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
25inci madde üzerinde söz
sırası şahsı adına Kocaeli Milletvekili Sayın
Fikri Işıkta.
Buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin geçici 15inci maddeyi
yürürlükten kaldıran çerçeve 25inci maddesinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepimizin çok iyi bildiği üzere yürürlükten
kaldırılmasını görüştüğümüz geçici 15inci madde,
12 Eylül darbesini yapanları, darbe döneminde görev yapan Hükûmet üyelerini
ve bugün hepimizin ortak kanaati ve söylemi olan darbe anayasasını
yapan Danışma Meclisi üyelerini koruma zırhına büründüren,
onların her türlü karar, uygulama ve tasarruflarını yargı
denetimi dışında tutan maddedir.
Bu arada, 28 Şubatı
yapanların hiçbir anayasal koruma zırhı yoktur.
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Ne yaptınız peki, ne yaptınız? Danışman mı
yaptınız?
FİKRİ IŞIK
(Devamla) Kısaca, darbe yapanları ve darbe dönemi
uygulamalarını kendi oluşturdukları hukuk düzeninden dahi
kaçıran bir maddedir. Dünyanın gelişmiş hiçbir demokratik
hukuk devletinde böyle bir sorumsuzluk yoktur. Bu madde, darbecilerin
kendilerini korumak için koydukları, adı geçici olan ancak otuz
yıldır değiştirilemeyen bir hukuk ayıbıdır.
Şimdi bu düzenlemeyle hem ülkemizi ve milletimizi hem de
Anayasamızı bu demokrasi ve hukuk ayıbından
kurtarmış olacağız.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gerçekleştirmekte olduğumuz bu
düzenlemeyle yani geçici 15inci maddenin kaldırılmasıyla, otuz
yıl geçmiş olsa dahi, darbecilerin eninde sonunda adalete hesap
vereceğini herkes görmüş olacak. Dokunulamaz, sorgulanamaz,
yargılanamaz. denilen insanların nasıl hâkim
karşısında ter döktüklerini herkese göstermiş
olacağız. Yapanın yanına kâr
kalmadığını, millet iradesini yok sayanların
sanık konumuna düşmelerini sağlayacağız.
Gerçekleştirmekte olduğumuz bu değişiklik, sadece
darbecilerin yargılanması ve hesap vermesinin önünü açmayacak,
aynı zamanda, bundan sonra hiç kimsenin darbe yapmayı aklına
dahi getiremeyeceği bir sürecin başlangıcı olacak. Bundan
sonra hiç kimse, ülkeyi darbe ortamına götürecek, kirli, karanlık ve
kanlı kaos senaryoları yazıp uygulamaya koymayı,
amacına ulaşmak için ise, sağ-sol, Alevi-Sünni, dindar-laik,
Türk-Kürt çatışması çıkarmayı aklından dahi geçiremeyecek.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray)
27 Nisanı unutma, daha üç gün oldu!
FİKRİ IŞIK
(Devamla) Artık hiç kimse, milletin iradesini yok sayıp
birtakım gizli mahfillerle ve karanlık odaklarla iş birliği
yaparak millete ihanet planları yapmayı aklından dahi
geçiremeyecek.
OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray)
27 Nisanla iş birliği mi yaptınız?
FİKRİ IŞIK
(Devamla) Bundan sonra hiç kimse, milleti kafese koyup eldivenli elleriyle
milletin kafasına balyozla vurmayı aklına bile getiremeyecek.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sadece sarıkız
değil, güzel ülkemizin bütün insanları, özgür, müreffeh ve tam
demokratik bir hukuk devletinde, ay ışığında yakamozu
seyrederken aşk şarkıları ve sevda türküleri söyleyecek.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Hep öyle yaptınız zaten; ya para saydınız ya yıldız
saydınız!
FİKRİ IŞIK
(Devamla) Bundan sonra, hiçbir beceriksiz, çapsız, vizyonsuz siyasetçi
ve medya mensubu Darbe olur da bana da gün doğar. düşüncesiyle
darbecileri öven, onlara çanak tutan, onları cesaretlendiren bir söylem ve
eylem biçimini aklından bile geçiremeyecek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) - Tehdit mi ediyorsun, ne diyorsun ya?
FİKRİ IŞIK
(Devamla) Artık hiç kimse kahraman ordumuzun içine sızıp
illegal yapılanmalarla, cuntalarla, kirli senaryolarla ordumuzu
yıpratmayı aklının ucundan dahi geçiremeyecek.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) Tehdit mi ediyorsun? Sen ağzından çıkanı, ne
dediğini biliyor musun?
FİKRİ IŞIK
(Devamla) Artık, Türkiye, dünyada darbeler ve muhtıralarla
anılan bir ülke olmaktan sadece fiilen değil, hukuken de
kurtulmuş, cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün
hedeflediği tam demokratik bir hukuk devleti olma hedefine bir adım
daha yaklaşmış olacak. Artık, hiç kimse Türkiye'nin siyasi
istikrarını hedef alıp hükûmetleri düşürme planları
yapmayı, bakanları, başbakanları asmayı
aklının ucundan dahi geçiremeyecek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ülkemiz birlik, beraberlik,
kardeşlik, huzur, barış ve refah hedefine daha emin
adımlarla yürüyecek. Gittikçe gelişmekte olan güven ve istikrar
ortamı üretimi, yatırımı ve istihdamı daha da
artıracak. Bu maddenin kalkması belki idamları
RECEP TANER (Aydın)
Ağzınıza yakışmıyor!
OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray)
Anlat, anlat!
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Siz hâlâ 28 Şubatın
tavuklarısınız!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Işık, size de ek süre veriyorum bir dakika, lütfen tamamlayın.
FİKRİ IŞIK
(Devamla) Yarası olan gocunur.
Bu maddenin kalkması
belki idamları, sürgünleri, yaşanan acıları, çileleri,
işkenceleri, dağılan aileleri, zedelenen onurları, mahrum
kalınan özlük haklarını getiremeyecek, fakat bundan sonra bu
acıları bir daha millete yaşatmaya kimse cesaret dahi edemeyecek.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu yüce Meclisin çatısı altında
görev yapan milletvekilleri olarak iktidarıyla muhalefetiyle hepimiz
tarihî bir sorumluluk taşıyoruz. Gelin, bu maddenin oylamasına hep
birlikte katılalım. Geçici 15inci maddenin
kaldırılmasına hep birlikte Evet oyu verelim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Getirin 28 Şubatı beraber oylayalım!
FİKRİ IŞIK
(Devamla) Türkiyede artık darbe döneminin hukuken de
kapandığını dünyaya hep birlikte resmen ilan etmenin
gururunu ve onurunu yaşayalım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Audileri alın altlarından!
FİKRİ IŞIK
(Devamla) Bu tarihî kararın alınmasına katkı vermiş
olmanın
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) -
İstismarcılar sizi!
FİKRİ IŞIK
(Devamla)
oy vermiş olmanın heyecanı ve kıvancıyla,
maddenin ve Anayasa paketinin tümünün şimdiden ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını temenni eder yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Mahcubiyetle konuşuyorsunuz. Yüreğinize su serpmeye
çalışıyorsunuz. Yazık!
BAŞKAN Sayın
Işık, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
Komisyon söz talebinde bulunmuştur.
Komisyon Başkanı
Sayın Kuzu, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; tabii, söz demokrasi, askerî
darbeler konusuna gelince hâliyle bir anayasa hukukçusu olarak, Komisyon Başkanı
olarak tarihe not düşmesi adına birtakım şeyler söylemeyi
kendime vazife addettim, bu açıdan huzurlarınıza
çıktım. Hepinize saygılarımı sunuyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, tabii, Türkiye'de darbeler sadece 12 Eylül değil.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Şimdi de oluyor.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Ülkemize baktığımız
zaman, 27 Mayıs 1960 bir kanlı darbe olarak gözüküyor; 2 bakan, 1
başbakan asılmış ve Yassıadadaki duruşmalar tam
bir rezalet ve oradaki hâkimlere bakıyorsunuz Sizi buraya tıkan güç
bu şekilde davranmamızı istiyor. diyor ve o şekilde
kararlar verilmiştir. Utanmadan, idam sehpasına gidecek olan
kişilerin kefen paraları da ailelerinden
alınmıştır. Bütün bunların kayıtları elimizde
var. Siz düşünün, bir ailenin babası, büyüğü, neyse,
milletvekili, idam cezasına çarptırılıyor, önceden de kefen
parası peşin olarak alınıyor. (AK PARTİ
sıralarından Yuh sesleri)
12 Mart 1971 bir ara dönem,
muhtıra niteliğinde bir askerî girişim.
12 Eylül 1980, yine bugünkü
gündemimizde olan konu, buna birazdan değineceğim.
28 Şubat 1997ye
bakıyoruz, orada ayrı bir muhtıra var, postmodern darbe
dedikleri ve 28 Şubat 1997ye
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Lütfen
arkadaşlar
Lütfen yerinizden konuşmayın.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Bugün yargı
bağımsızlığını öne çıkaranlar, 28
Şubatta Genelkurmay Başkanlığımızın brifing
salonuna bir otobüs yetmedi, ikinciyi kaldırarak giden yargıçlara
buradan sesleniyorum: (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bugün getirdiğimiz düzenlemeleri yargı bağımsızlığına
aykırı sayan o insanlar, acaba gidip orada Çevik Bir salona
girdiği zaman neden ayağa kalktılar, niçin
alkışladılar? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) O günkü Yargıtay Başkanına soruyorum
(MHP
sıralarından gürültüler)
OSMAN ÇAKIR (Samsun) O gün
niye konuşmadınız Sayın Kuzu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Yargıtay Başkanına
soruyorum...
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Niye danışman yaptınız kendinize?
BAŞKAN Lütfen
sayın milletvekilleri... Lütfen...
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Kimin danışmanlığını yaptı Çevik Bir?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Yargıtay Başkanı Niçin
diyorum ayağa kalktınız? Birisi geldi, şöyle yaptı,
ayağa kalktık. diyor. Peki niçin alkışladınız?
Birisi böyle yaptı, alkışladık. diyor değerli
arkadaşlar.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Burhan
Kuzu, sekiz yıldır iktidarda kim var?
BAŞKAN Sayın
Yalçın, oturur musunuz yerinize.
RIDVAN YALÇIN (Ordu)
Oturmazsam zorla mı oturtacaksınız?
BAŞKAN Böyle bir
usulümüz mü var? Hatip konuşuyor. Lütfen... Lütfen...
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Bu kadar brifingden gelerek kararlar
verilmiştir. 28 Şubatın önünde, 27 Nisanın önünde hiçbir
hukuki engel yok. Savcıları buradan göreve davet ediyorum. Kim suçlu
ise, ellerinde hangi belge varsa doğrudan dava açsınlar. Başka
ne yapabiliriz biz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray)
Anlat, anlat!
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Hükûmetin yapacak bir şeyi yoktur.
Bakanlığın yapacak bir şey yoktur. Tamamen yargı
çerçevesinde davayı savcı açar, mahkeme de bakar. O konuda belge
varsa verin, dava açılsın.
MUHARREM VARLI (Adana)
Çevik Bir kimin danışmanlığını yaptı, kimin?
OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray)
Çevik Bir kimin danışmanı Sayın Kuzu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Şimdi, 27 Nisan 2007de... (MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir)
Kimin danışmanı? Onu söyle.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Sayın Başkanım, rica
ediyoruz...
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri...
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Çok önemli şeyler söylüyorum,
dinlemelerini rica ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Çevik Bire o tüysüz yetimin paralarını verirken utanmadınız
mı?
BAŞKAN Niye yerinizden
sürekli söz atıyorsunuz?
Değerli arkadaşlar,
hem iktidar tarafından hem muhalefet tarafından sürekli söz
atılıyor. Hatibi dinlesenize arkadaşlar.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) 27 Nisan 2007de bu memleketin
Başbakanı dimdik dururken ve Bakanına açıklama
yaptırırken acaba o gün Bugün 12 Eylül yargılansın
diyenler neredeydi? Çıkıp da televizyonda diyebildiler mi ki bravo
Hükûmet, ilk defa sen dik durdun, arkandayız diyebildiler mi? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, MHP
sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Ne dik durması! Sizin her tarafınız yamuk!
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Hayır, söylemediniz. Ve el
altından, bıyık altından gülünmüştür. El altından
destek verilmiştir arkadaşlar.
Şimdi, pekâlâ 12 Eylüle
neden bu kadar karşı çıkılıyor? 12 Eylüle
karşı çıkılmasının sebebi, birilerinin kuyruk
acısı var orada.
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Bu işi ötekilere paravan yaptınız.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Bilesiniz. Ama buna rağmen, çok
enteresandır, oy vermeye geldiği zaman birazdan göreceğiz,
bakacağız, nasıl bir tablo çıkacak.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Hocam, bu senin şahsi görüşün mü, resmî görüşün mü?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Her ikisi de, her ikisi de. Her ikisi de.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Bir açıkla bakalım.
BAŞKAN Sayın
Korkmaz, lütfen.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Duruma göre, duruma göre. Şu anda
öyle. (MHP sıralarından gürültüler)
Bir şey daha
söyleyeceğim. Askerî darbelerin Türkiyede son bulmasını istiyor
isek, bütün vekillere sesleniyorum: Şu Ergenekon sürecinin sonuna kadar
destek olalım arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet, sonuna kadar, elimizde hangi belge varsa, İtalyanın
yaptığı Temiz Eller Operasyonunu, İspanyanın
yaptığı benzer girişimleri, Yunanistanın
yapmış olduğu benzer girişimleri ülkemizde yapalım.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Aydın) İndir elini
İndir elini
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Kimse mağdur olmasın ama bu
süreci kesmeyelim arkadaşlar. Eğer bir daha böyle geçici maddeler
görmek istemiyorsak 15inci madde gibi, bu sürecin mutlak suretle
sonuçlanması lazım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Hani Haririyle yaptığın konuşmalar
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Şimdi, deniyor ki, Askerî İç
Hizmet Yasasının 35inci maddesi var. Darbe yapan ekip her
geldiği zaman diyor ki: Filan maddeye dayandım. Değerli
arkadaşlar, şimdi size soruyorum: Anayasanın üzerinde, darbe
yapma hakkı veren bir madde olabilir mi? Bir.
OSMAN ÇAKIR (Samsun) Madde
duruyor orada Sayın Kuzu.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) İkincisi: Peki, mademki bu
haktır o zaman neden gece yarısı geliyorsunuz, gündüz
gelmiyorsunuz? (MHP sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Hocam, Melih Gökçeke danıştın mı, bunları
konuşurken Melih Gökçeke danıştın mı?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Gece saat üçten sonra geliyorlar, millet
yattıktan sonra. Dolayısıyla, hak olsa gündüz gelmeleri
lazım. Demek ki bu hak filan değil. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir)
Siz de onu gece yarısı getirdiniz.
OSMAN ÇAKIR (Samsun) Sekiz
yıldır duruyor madde orada.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Türk Ceza Yasasının suç
saymış olduğu bir fiil hiçbir zaman hak olamaz, bunu kimse de
savunamaz. Elbette ki cumhuriyeti koruma kollama görevini şanlı Türk
Silahlı Kuvvetlerine vereceğiz ama bu hiçbir zaman sivil üzerine
çıkıp darbe yapma hakkı, muhtıra verme imkânı
tanımaz -hukukçu olarak söylüyorum- ve hiçbir zaman bunun zemini aranmaz.
Sosyolojik tabanı vardır. vesaire gibi laflarla da hukuk bir kenara
çekilemez.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Hesap
sordun mu ki konuşuyorsun Kuzu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Şimdi, arkadaşlar, Türkiyede
neden acaba darbelerin sonu gelmiyor bir türlü? Bunun sebebi şu: Bunun
sebebi, arkadaşlar, siyaset içerisinde rakibini sandıkta
yenemeyenlerin bu tür darbelere bel bağlamasıdır, asıl
iş odur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP
sıralarından gürültüler) Evet, aynen budur.
28 Şubatta Kenan Evren
demiştir ki: Bana geldiler muhalefetten Ey Kenan Paşa, ne güne
duruyorsun, geç kaldın. dediler. Aynen böyle, evet.
Hatıratını okuyun, kitabını.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) 28
Şubatın ürünü sizsiniz.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Pehlivanı geçtin vallahi Sayın Kuzu.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Siyasetçinin siyasetçiye olan bu
şekildeki ayak oyunları memlekette demokrasinin kesilmesine sebep
olmuştur.
OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray)
Darbeden doğanlar darbenin aleyhine konuşamaz Hoca!
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Türkiyede
sivil generaller var, bilesiniz. Askerî generaller tabii ki görevini yapacak
kendine göre ama sivil general
Evvela bu kafaların değişmesi
lazım. Rakibini sandıkta yeneceksin, sandıkta. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Geliyoruz
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Demin 12 Eylül ile alakalı birçok
rakam verildi. Ali Rıza Öztürk Bey verdi, İbrahim Hasgür
vermişti dün, yine Sayın Bahçekapılı birçok rakam verdi,
ben bunları tekrarlamayacağım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Tekrarla Hocam, bir şey olmaz.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - 2001 yılında bu metin bir defa
değiştirildi, birinci bölümü değiştirildi. Ne dediler?
Altı yüz seksen altı adet yasayı yargı dışı
bırakan maddenin o bölümü çıkarıldı ve ondan sonraki
dönemlerde tabii ki -bu yargılamalar- o yasalar için dava
açıldı. Bunlar arasında Basın Yasası var, Siyasi
Partiler Kanunu var, YÖK Yasası var, birçok yasa var, yargı yolu
açılmış oldu. İkinci bir konu da
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Kim
vardı iktidarda, kim?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Devamını niye
çıkarmadınız, siz vardınız da
(MHP
sıralarından gürültüler)
OSMAN ÇAKIR (Samsun)
Devamında siz geldiniz.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla)
2001deki ikinci bölüme niye
dokunmadınız?
OSMAN ÇAKIR (Samsun) -
2002de siz geldiniz.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Tamam da
(MHP sıralarından gürültüler)
OSMAN ÇAKIR (Samsun) - Sekiz
yıl olmuş, sekiz yıl, dokuz yıl
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Niye kızıyorsunuz canım!
Birinci bölümü yaptınız teşekkür ettik, ikinci bölümü de
çıkarsaydınız.
OSMAN ÇAKIR (Samsun) - Dokuz
yıldır ne yaptınız?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Onu da beraber çıkaralım, gelin.
(MHP sıralarından gürültüler) Ben ne yapayım, bilmiyorum ki ne
söyleyeceğimi! Neyse
BAŞKAN Sayın
Kuzu, siz Genel Kurula hitap edin efendim.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar,
acaba
Demin Hasip Kaplanın burada söylediği bir husus var, diyor
ki: Geçici 2nci maddeyi neden kaldırmıyorsunuz? Geçici 2nci madde
aslında altı yıl için konulmuştur. Zaten altı yıl
sonunda da bitmiştir, hükmünü icra etmiyor, orada öylece duruyor.
Dolayısıyla, onu bununla karıştırmamak lazım,
bir.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Devam ediyor, Sayın Kuzu bal gibi devam ediyor.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) İkincisi, bu konu, acaba bundan
sonraki dönemde yürürlükten kaldırıldığı zaman
yargılanabilir mi meselesi, buna da bir cevap vereyim.
Bu konuda hukukçular
arasında farklı görüşler var.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Sen bundan anlamazsın, boş ver cevap verme!
BAŞKAN Sayın
Yıldız
Lütfen efendim, lütfen
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Şimdi, deniliyor ki: Efendim, bu
madde zaman aşımını durdurmuştur -bir görüş-
dolayısıyla zaman aşımı durduğuna göre
yargılanamaz. Bir görüş bu. Cezacıların görüşü. Ben
teknik cezacı değilim, sadece yorum yapıyorum, daha doğrusu
onların görüşlerini aktarıyorum.
İkinci bir yorum var:
Hayır efendim, bu zaman aşımı durmamıştır.
Dolayısıyla, otuz sene dolmuştur, -ne ise, işte kaç seneyse-
yargılanamaz. diyen bir görüş var. Bir başka görüş de
diyor ki: Efendim, bu madde bir af maddesidir, yüzde 92 ile kabul
edilmiştir, millet 1980de tamamını affetmiştir. Bir de
böyle bir görüş var. Ne olursa olsun psikolojik olarak bu maddenin kalkması
bir kazanımdır. Evvela, bunun altını çizmek istiyorum. (MHP
sıralarından gürültüler)
CANAN ARITMAN (İzmir)
Soykırım suçunda zamanaşımı var mı, bunda da
olmasın!
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) Oylamada sağlama alacağız biraz sonra.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Bir şey daha söyleyeceğim
değerli arkadaşlar: 12 Eylülden en çok iki siyasi parti zarar gördü.
Anlamıyorum bu durumu, hakikaten anlamıyorum, niye böyle? Yani iki
parti kapatıldı, zararı siz gördünüz, neden bu kadar
bağırıp çağırıyorsunuz? Hakikaten
anlamıyorum. Varsa bir yanlış, beraber bağırıp
çağıralım, anlamıyorum yanlış nerede
yapılıyor. Hayret doğrusu, hayret! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, Hatip niye bizim grubumuza hitap ediyor, Genel Kurula
hitap etsin! Tahrik etmesin, utanmıyor mu, bir de profesör!
BAŞKAN Ne var efendim,
ne var? Oturun efendim, oturun. (MHP sıralarından gürültüler)
Sayın Kuzu, lütfen, iki
dakika size de ek süre veriyorum, tamamlayın efendim.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Evet, şimdi, bu getirilen
değişiklikte sadece Danışma Meclisi üyeleri değil, o
gün hükûmette görev alanlar, adan zye bütün bürokratlar
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Melih Gökçekten aldığın talimatı bir
açıklasana!
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Hiç
şu konuşmayı yapmasan daha iyi olurdu!
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Tabii, Danışma Meclisi öyle
olduğu için de hâliyle, karşımızda oturan Sayın Kamer
Genç, o da yargılanacak eğer bu çıkarsa, öyle oturuyor.
Komisyona geldiği zaman da bayağı çekindi filan, dedi ki,
Sayın Başkanım, sen ünlü bir hukukçusun, dolayısıyla
acaba bu şeyin içine kimler girer? Bir saydım birçok kişi
giriyor. Hani kalabalık olursa ben kurtarırım filan
diyor.
Dedim Sen beni ilgilendiriyorsun, ötekileri bilmem. Netice itibarıyla ve
o gün tabii, aramızda geçen bir şey değerli arkadaşlar,
elimize baktığımız zaman şunu görüyoruz: Şimdi,
Sayın Genç o gün Komisyona geldiğinde, dedim ki: Sana bir soru
soracağım. 82 Anayasasına senin önce ret verdiğin, sonra
asker buraya çıkıp oturunca, çekimser verdiğin söyleniyor.
dedim. İspatlarsan istifa ederim. dedi, ben de dedim ki: Askerden
korkma bölümünü ispatlayamam, onu bilemem ama ötekini ispatlarım. dedim.
Şimdi, bugün bana bir yazı getirdi kendisi, bir doküman daha
doğrusu, evet, hakikaten o getirdiği şeyde ret bölümünde Kamer
Genç gözüküyor, ama aynı şey içerisinde baktığımız
zaman buradaki belgede de çekimser bölümünde gözüküyor. Şimdi, bunun
birisi yanlış tabii ki, kendisi Ben ret verdim. diyor
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Hoca, sen ne oy verdin 12 Eylül Anayasasına, onu
açıkla!
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Sen ne oy verdin Hoca?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) -
inanmak isterim, netice itibarıyla,
yani kendisine ben Çekimser verdin. derken bunu ispatlamış olduk
burada. Şimdi, bakın, diyor ki
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Sen ne oy verdin Anayasaya?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Şimdi, burada, Sayın Gençin
ifadesini okumak istiyorum. Komisyona geldikten sonra... Sonucu öyle
bağlayalım da tatlıya bağlayalım.
OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray)
Memleketin anayasası sana mı kaldıydı Hoca?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Efendim, Kuzu, Kamer Gençe bir soru
sormak istediğini belirterek 82 Anayasasının
hazırlanmasında bulundunuz. Bir şeyi merak ediyorum. Sizin
birinci oylamada ret ikinci oylamada ise askerden korktuğunuz için
çekimser oy kullandığınız söyleniyor. Gençin Bunu
çıkar, istifa edeyim. demesine Kuzu Askerden korktuğunu
çıkaramam ama
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Efendim,
Sayın Kuzu, ek süreniz de doldu.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Son bir teşekkür cümlesi
BAŞKAN Sadece selamlama
için açıyorum, lütfen tamamlayın.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Tutanaklarda yanlışlık
var. diyor. Hemen gitmiş
Kuzunun, askerden korktuğu sözlerine
takılan Genç, Komisyon çalışmaları devam ederken Meclis görevlilerinin
yanına elinde dönemin tutanaklarıyla gitti. Tutanaklarda
yanlışlık var, ret oyu verdiğim hâlde çekimser gözüküyor.
Yanlış yazılmış, bunun düzeltilmesi gerek. Nasıl
olacak? Bir çözüm bulunması lazım, yoksa böyle kalacak. dedi.
diyor.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Aydın) Bu nedir ya?
FARUK BAL (Konya) Selamlama
bu mu Sayın Başkan?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Şimdi, tabii, kendisini savunma
hakkını Başkanlık takdir eder.
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Sayın Kuzu, Anayasaya evet oyu verdiğiniz söyleniyor.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar,
birazdan bu maddenin oylamasına geçeceğiz. Bu maddenin
oylamasında bütün vekillerimizin kabul oyu vermelerini bekliyorum, herkese
saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Akıncı, buyurun.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Sayın Başkan, ben 63e göre söz istiyorum, şunun için söz
istiyorum
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Sayın Başkan, Anayasaya ne oyu verdiğini söyle.
OKTAY VURAL (İzmir) 12
Eylülde sen ne yapıyordun?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Üniversitedeydim, üniversitede.
BAŞKAN
Arkadaşlar, bir saniye
Duyamıyorum.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Biraz önce AKP adına konuşan değerli arkadaşımız,
12 Eylül mağduru olup da buradaki oylamada oy kullanmayanları
vicdansızlıkla suçladı.
OKTAY VURAL (İzmir)
Kimi aradığını biliyoruz.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Üniversiteydim, çile çekiyordum.
BAŞKAN Değerli
arkadaşlarım, bakın
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Ben bir mağdurum ve oy kullanmayacağım ama
vicdansızlık hakaretine de yanıt vermek istiyorum. Bunu kendime
ve şahsıma bir sataşma sayıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Efendim, ara
vermeden önceki bölümde konuşmuştu Sayın Bahçekapılı
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Ama
BAŞKAN Bir saniye
Siz
sataşma nedeniyle mi söz istiyorsunuz?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Evet efendim, 63e göre.
BAŞKAN Ama
biliyorsunuz
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Ben vicdansızlıkla suçlandım Sayın Başkan.
BAŞKAN 63e göre ancak
aynı oturum içerisinde vermem mümkün.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Yerimden de olabilir Sayın Başkan.
BAŞKAN 63e göre
istediniz değil mi? Bakalım. Ama eğer 60a göre
istiyorsanız, yerinize oturun, mikrofonunuzu açayım. Bakın,
63e
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Mikrofondan da olabilir.
BAŞKAN 69a göre
istiyorsunuz.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Nasıl uygun görürseniz ama kürsüden olursa
BAŞKAN 69a göre
istiyorsanız size aynı oturum içerisinde söz vermem mümkün, o oturumu
geride bıraktık ama ben size 60/4e göre söz vereyim. Yerinize
oturun, mikrofonunuzu açalım, hiç olmazsa tatlıya
bağlayalım.
Sayın Akıncı,
buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- Ankara
Milletvekili Zekeriya Akıncının, İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, konuşmasındaki, 12
Eylül mağduru olup da buradaki oylamalarda oy kullanmayacak olanları,
bir anlamda vicdansızlıkla suçlayan ifadelerine ilişkin
açıklaması
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; biraz önce AKP
Grubu adına konuşma yapan değerli
arkadaşımızın, 12 Eylül mağduru olup da buradaki
oylama sırasında oy kullanmayacak olanları bir anlamda
vicdansızlıkla suçladığına hepimiz tanık olduk.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun)
Vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum. dedi.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Ben bunu doğrudan kendime bir sataşma sayıyorum; sadece bana
değil, arkadaşlarımıza ve muhalif sandalyelerde oturan
bütün arkadaşlarımıza bir hakaret sayıyorum. Bu tartışmalarda
üzülerek meydanın yalancı pehlivanlara kalmış olduğunu
görüyorum.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Bu
hakaret.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
12 Eylül günlerinde, zor ve sıkıntılı günlerinde bir
köşeye saklanıp sesini soluğunu çıkarmayanların
şimdi tatlı sularda birilerine çok rahat, çok kolay meydan okuyor
olmalarına tanık oluyoruz. Bu onların siyasi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Yalnız, sözümü bağlıyorum efendim.
BAŞKAN Bir dakika daha
vereyim, lütfen sakin şekilde
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Efendim, sözümü bağlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Sayın Başkan, bizi asıl üzen, beni asıl üzen,
arkadaşlarımızın düşüncelerini savunurken şu anda
içinde bulundukları dünyayla uzaktan yakından ilgisi olmayan insanlara
atıfta bulunmaları, onlara gönderme yapmış
olmalarıdır. Çok açık söylüyorum, kendisini tanıyan birisi
olarak söylüyorum: Erdal Erenlerin kurmak istedikleri, özlemiş
oldukları, arzu ettikleri dünya ile Hikmetyarın dizinin dibinde
oturmuş insanların özledikleri dünyanın uzaktan yakından
ilgisi yoktur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) O nedenle,
arkadaşlar, tezlerini savunacaklarsa
BAŞKAN Tamam
Sayın Akıncı
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
hiç olmazsa bazı değerlerin, bazı isimlerin temiz
kalmasına özen göstersinler.
BAŞKAN Peki
Peki
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Hiç olmazsa siyasi amaçlarla ölümü göze almış ama ideallerinden
ödün vermemiş insanları lütfen araç yapmayın. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Peki,
meramınızı anlattınız Sayın Akıncı.
Teşekkür ederiz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Efendim, Anayasa Komisyonu Başkanımız
Sayın Kuzu konuşurken Neden? Anlamıyorum, siz niçin oy
vermiyorsunuz? diye bir açıklama yaptı ve bize dönerek yaptı.
BAŞKAN Evet,
doğru, öyle bir şey sordu. Yani ben şöyle anladım: 12 Eylül
askerî ihtilalinin her iki siyasi partiyi de kapattığını
ifade ederek, Aslında destek vermeleri gerekir, anlayamıyorum
şeklinde
bir ifade kullandı.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Aynen öyle Sayın Başkan.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Sayın Başkan, kendisine anlatsın. Biz merak etmiyoruz ki!
OKTAY VURAL (İzmir)
Siz yorum mu yapıyorsunuz orada?
BAŞKAN Hayır
efendim. Yardımcı oluyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Peki, siz, niye 28 Şubat olunca partinizi bıraktınız?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, söylediklerimi tekrar
edebilirim.
BAŞKAN Ne diyeceksiniz
efendim?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) İzin verirseniz, neden oy kullanmadığımızı
Sayın Başkana anlatmış oluruz.
BAŞKAN Açıklama
mı yapacaksınız efendim?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Evet efendim.
BAŞKAN Neden?
sorusuna cevap vereceksiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Evet efendim.
BAŞKAN İki
dakikada özetler misiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Sağ olun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki, buyurun.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan, daha sonra ben de yerimden söz
istiyorum.
BAŞKAN Niçin?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Ayşe Nur Hanıma
60ıncı maddeye göre söz
istiyorum. 12 Eylül mağduruyum, Zekeriya Bey gibi ben de açıklama
yapacağım.
OKTAY VURAL (İzmir)
İdam edilenlerin ismini okurken gülüyordu.
BAŞKAN Şimdi,
bakın, sataşma nedeniyle falan istiyorsanız veremem
biliyorsunuz.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Yerimden söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın
Kılıçdaroğlu, buyurun.
14.-
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlunun, Anayasa
Komisyonu Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun,
konuşmasındaki Anlamıyorum, siz niçin oy
kullanmıyorsunuz? ifadelerine ilişkin açıklaması
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Kuzuya şunu
söylemek isterim: Birilerinin yaşadığı acıyı, o
acıyı hiç yaşamamış olanların sömürülmesine
karşı olduğumuz için
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sizin acınızı biz hatırlatıyoruz size.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla)
eğer birileri bizim acılarımızı, bizim
yaşadıklarımızı, bizim ödediğimiz bedelleri,
kendi gerçek perdelerinin arkasında sakladıkları amaçları gerçekleştirmek
için kullanıyorlarsa biz ona izin vermeyiz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İki
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Siz isteseniz de oy kullanamazsınız.
BAŞKAN Değerli
arkadaşlarım, lütfen sakin olalım. Lütfen sakin olalım.
Dinleyelim efendim.
Buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Sayın Kuzu buraya geldi, laf atma üzerine şunu
söyledi değerli milletvekilleri: Duruma göre görüş bildiririz.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Elbette, duruma göre
OKTAY VURAL (İzmir)
Kuzu gibi maşallah!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Unvanında Profesör yazan, bilime saygı duyan,
söylediği sözün arkasında duran bir insan duruma göre görüş
bildirmez. Duruma göre görüş bildiren bir insanın da biz hiçbir zaman
sözüne itibar etmeyiz, aldığı unvana da saygı
duymayız.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki efendim.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Evet, evet, duruma göre
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Genç.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Dünya çapında bilim adamı
Sayın Kuzu.
BAŞKAN Efendim, bir
saniye
Arkadaşlar, bir saniye
Ayrıca, Hükûmetin de söz
talebi var, Hükûmete de söz vereceğim.
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Şimdi, Anayasa Komisyonu Başkanı, Komisyonda dedi ki: Sen
başlangıçta Anayasaya tek başına ret vermiştin, sonra
da askerlerden korktuğun için çekimser kaldın. Aynı şeyi
burada da tekrarladı. Sataşmadan dolayı söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Evet
doğru, Sayın Kuzu sizden bahsetti.
Üç dakika içinde lütfen
meramınızı anlatın efendim.
Buyurun. (Gürültüler)
Arkadaşlar, bir saniye
Sakin olalım lütfen.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Anayasa Komisyonu Başkanı ve
İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, ülkemiz, çok
sıkıntılı, çok buhranlı günlerden geçti, çok büyük
acılar çekildi. Bu meclisler feshedildi, anayasalar ilga edildi. Tabii, neden
bu yollara tevessül edildi? Herhâlde, birtakım
Yani, bu ülkede çok korkak
insanlar olduğu için, korkuyu gördükleri zaman kaçan insanlar olduğu
için. Bu memlekette, bir İspanyada Meclis basıldığı
zaman onun karşısına çıkan güç olmadığı
gibi, bir Moskovada bir tankın üzerine çıkan kişiler
olmadığı için, memleketimizde bazı acı olaylar
yaşandı.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, ben, Danışma Meclisi üyeliğine geldim.
Nasıl geldim? Ben, Danıştayda o zaman hâkimdim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
KAMER GENÇ (Devamla)
İhtilalin yapıldığı günü biliyorum, 12 Eylül gününü
biliyorum. 12 Eylüle karşı çıkan bir tek fert görmedim. Anayasa
Mahkemesi, Danıştayı, Yargıtayı, profesörü, hepsi
gittiler, Kenan Evrene Biz senin emrindeyiz, buyurun
çalışalım. dediler. O günleri iyi hatırlıyoruz.
Şimdi, ben,
Danışma Meclisine, Anayasa
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
AGÂH KAFKAS (Çorum) Sen ne
yaptın, sen?
TAHİR ÖZTÜRK
(Elâzığ) Sen ne yaptın?
KAMER GENÇ (Devamla)
Sayın Başkan, susturur musunuz.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
KAMER GENÇ (Devamla) Ben,
belli bir bilgim vardı, hukuk bilgim vardı, maliyeciydim,
Danıştaydaydım, yurt dışında tahsilim vardı,
dedim ki, giderim, en iyisi, sağlıklı bir anayasa, sağlıklı
kanunlar yaparım. Ve burada biraz önce Hasip Kaplan dedi ki
Bak, o geçici
15inci maddede dahi onu değiştirecek önerge vermişim. Kendisi
şey etmedi.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Generaller için vermemişsin, bakanlar için
vermişsin.
KAMER GENÇ (Devamla) Burada
daima vicdanımın bana emrettiği dürüstlükte hareket ettim.
Hiçbir zaman kendimi satmadım. Askerlere karşı,
çıktım, çatır çatır düşüncelerimi söyledim.
Burada biraz önce
İncekapının (AK PARTİ sıralarından
gülüşmeler) okuduğu o idam edilen bazı arkadaşlar Konsey
zamanında idam edilmedi. Hıdır Arslanı Özal idam ettirdi.
Yani 84te, sizin çok takdir ettiğiniz ve içinizde daha hâlâ Özalın
adamları olan kişiler onlara kabul oyu verdiler.
Danışma Meclisi
toplandıktan kırk beş gün sonra Mehmet Ali Ağcanın
idamı geldi. Ben sosyal demokrat bir düşüncede insandım, o
sağdı, tek ret oyu veren bendim. Bu Anayasanın
Başlangıç maddesine, başına ve sonuna tek ret oyu ben
verdim.
Şimdi, arkadaşlar,
ben bir şey tavsiye ediyorum: Yiğitliğimiz varsa, askerler hesap
versin ama siz de verin, Recep Tayyip Erdoğan da versin. Ondan sonra
Dokunulmazlık dosyalarını kaldıralım. (CHP ve MHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Şimdi,
başkalarını dürüstlüğe davet etmek namuslu değil,
kendimize hesap vermemiz namus gereğidir. (AK PARTİ
sıralarından Vereceğiz, vereceğiz. sesi)
Bakın,
dokunulmazlık dosyalarını kaldıralım, ne kadar
suistimal varsa, gidelim, mahkemenin karşısında
hesabımızı verelim. Devlet çalınıyor, talan ediliyor,
katrilyonluk servetler ediniyor. Bunların üzerine yatacaksınız,
ondan sonra diyeceksiniz ki gidelim onları yargılayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Genç, çok teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Devamla) Bu
dürüstlük mü? Evvela kendinize hesap verin.
BAŞKAN Sayın
Genç, tamam efendim, teşekkür ederiz.
Efendim, Hükûmetin söz talebi
var.
Kültür ve Turizm Bakanı
Sayın Ertuğrul Günay, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Sayın Başkan, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çok değerli üyeleri; Hükûmet adına söz aldım
ama kişisel tarihimle ilgili bir küçük bilgiyi de sözlerimin
başında sizinle paylaşmak istiyorum.
Ben, liderlerin birbiriyle
konuşmadığı, selamlaşmadığı, siyasi
parti mensuplarının birbirine rakip gözüyle değil hasım
gözüyle baktığı bir talihsiz dönemin Parlamentosunda o
Parlamentonun en genç üyesi olarak, en gençlerinden birisi olarak değil,
en genç üyesi olarak bulunmuş bir arkadaşınızım. 12
Eylül öncesi dönemi, o tuzağı, 12 Eylülü değil, Türkiyeyi 12
Eylüle götüren tuzağı gün gün, adım adım yaşadım.
Sonra, Türkiyeyi 12 Eylüle götürenler, görevlerini yapmayarak, ihmal ederek
veya kötüye kullanarak Türkiyeyi 12 Eylüle götürenler görevlerini bilerek
yapmamanın faturasını siyasilere çıkarmaya
çalıştılar. Onlardan birisi olarak ve Parlamentonun genç, diri
üyelerinden birisi olarak, işlemediğim suçların
savunmasını yapmak için on iki ay bekleyerek siyasi parti
liderlerinin hepsiyle aynı mekânı paylaştım. Rahmetli Türkeşle
satranç oynadığım oldu, rahmetli Erbakanla çok sohbet ettim
(MHP sıralarından gürültüler)
OSMAN ÇAKIR (Samsun) Çareyi
oraya kaçmakta buldun.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
rahmetli Ecevitle dostluk ettim, Sayın
Demirelle dostluklarımız gelişti.
OSMAN ÇAKIR (Samsun) Erbakan
etkili oldu galiba.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Şunu söylemek istiyorum: Bu Parlamentoda,
farkında olsak da olmasak da, halkın bir biçimde seçtiği
insanlar bir kaderi paylaşıyoruz. Bizim kaderimiz demokrasinin yaşamasıyla
özdeştir. Milletin iradesinin kırılmaz biçimde, bükülmez biçimde
ayakta durmasıyla bu Parlamentodaki herkesin kaderi özdeştir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Dokunulmazlıkları kaldıralım da
özdeş olalım Sayın Bakan. Kimileri çalıp
çırpıyor, siz ne yapıyorsunuz?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Bunu
Türkiye ne yazık ki otuz yıl önce çok acı bedeller ödeyerek
öğrendi. Birbiriyle cenazelerde sırt sırta duran liderler, sonra
aynı mekânları arkadaş olarak, kader arkadaşı olarak
paylaştılar.
Şimdi, biz önemli bir
karar alıyoruz, lütfen herkes soğukkanlı biçimde, Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyesi olmanın sorumluluğuyla ve
soğukkanlılığıyla elini vicdanına koyarak bir
değerlendirme yapsın.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Oraya söyleyeceksin Sayın Bakan, oraya.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Biz 1982 Anayasasındaki bir hükmü, darbe
yapanların
RIDVAN YALÇIN (Ordu)
Asmadan, kesmeden yapalım Sayın Bakan.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
hukuki,
cezai, mali bir soruşturmaya muhatap olmayacağına ilişkin
bir hükmü yirmi sekiz yıl sonra kaldırıyoruz. Bunun için bayram
yapmamız gerekmez. Bu gecikmiş bir düzeltmedir.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Hepsini kaldırın, birini değil.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Bu düzeltmenin 1991de bir orta sağ, orta
sol koalisyon gelip, bir büyük koalisyon gelip bir restorasyon dönemi
yaratılacağı umudunu verdiği zaman yapması gerekirdi.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sekiz
yıldır niye yapmadınız, sekiz yıl?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Hadi olmadı, 2001de, biraz önce iptal
davası açılmasına ilişkin düzeltmelerin
yapıldığı zaman olması gerekirdi. (MHP
sıralarından gürültüler)
Çok değerli
arkadaşlarım, eğer dinlerseniz, herkesin yararlanabileceği
deneyimlerimi aktarmak istiyorum. Bir siyasi partiyi, hiçbir siyasi partiyi ne
yüceltmeye ne yermeye, sadece yakın tarihimizden hepimize yararlı
olacak bazı sayfaları, bazı bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum.
Daha geriye götürüyorum, bu düzeltmenin 1991de değil, bu düzeltmenin
2001de değil -biraz aykırı gelecek belki size söylediklerim
ama- aslında 1965te yapılması gerekiyordu, hatta 1973te
yapılması gerekiyordu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Çünkü acaba farkında mısınız, acaba biliyor
muyuz, bugün kaldırdığımız hüküm, 1982de
Anayasamıza girmiş bir hüküm değildir. Bizim
anayasacılık tarihimizde en özgürlükçü hukuk metinlerinden birisi
olarak bilinen 1961 Anayasasının geçici 4üncü maddesiyle bugün
kaldırdığımız hüküm kelime kelime aynıdır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yani şimdi
herkes buradan çıkınca, bu akşam İnternetten veya
kitaplığından 61 Anayasasını alsın ve geçici
4üncü maddeyi lütfen okusun. Burada, aramızda anayasa hocaları var.
Ben de bu konuyla meşgul arkadaşlarınızdan birisiyim. Bu
darbe yapanlarla ilgili bir soruşturma yapılamaz, bir idari, hukuki,
mali, cezai bir iddia, bir itham ileri sürülemez, yargının önüne
getirilemez. düzenlemesi bizim hukukumuzda elli yıldan beri var.
Şimdi, haklı olarak
diyorsunuz ki: Yedi yıldan beri AK PARTİ niye düzeltmedi? Evet,
yedi yılın sorumluluğu bizim. Geride kırk yedi yıl var
ama
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) O kırk yedi
yıl Türkiye Cumhuriyeti Parlamentolarının hepsine aittir ve bu
akşam
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) En çok Cemil Çiçekin, en çok Cemil Çiçekin
Her dönem
Cemil Çiçek bakandı!
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, bu akşam
hepimiz birlikte, oy verenler vermeyenler gizli oylama, kim oy veriyor kim oy
vermiyor, onu ancak Yaradan biliyor- hepimiz birlikte Türkiye demokrasisinin,
Türkiye hukukunun, Türkiye Anayasasının alnına sürülmüş
bulunan bu kara lekeyi kaldırmanın gelin onurunu birlikte
paylaşalım, onurunu ve sorumluluğunu birlikte
paylaşalım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bugün önemli bir şey
yapıyoruz. Bugün gerçekçi olalım, bu saatten sonra, bazı
arkadaşlarımızın sorguladığı gibi, evet,
doksan yaşında generalleri mahkeme önüne ya çıkarırız
ya ilahî adalet, benim kendi davamı terk ettiğim gibi, ilahî adalet onların
hesabını görür. Ama bir şey yapıyoruz, Türkiye hukuku, ilk
defa, bugün, milletin seçtiği bir Parlamentonun eliyle Evet, darbeciler
de yargılanabilir, onlar da sorgulanabilir, onlar da yargının
önüne çıkarılabilir. diyor. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Bunu yapıyoruz, bunu yapıyoruz,
beraberce bunu yapıyoruz, beraberce bunu yapıyoruz. (MHP
sıralarından gürültüler)
RIDVAN YALÇIN (Ordu) 28
Şubata da gel!
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Şimdi oraya geleceğim, şimdi
oraya geleceğim.
BAŞKAN Lütfen
sayın milletvekilleri, lütfen
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Sevgili arkadaşlarım, Türkiye,
darbeci zihniyeti sadece yasalarında, sadece hukuk sisteminde, sadece
Anayasa metinlerinde taşımıyor. O kolay, onu, işte, yedi
yılda, kırk yedi yılda, bir biçimde
kaldırırsınız, daha vahim olan bir şey var ve o
direnişi toplum psikologlarının okuması gerekir. Darbeci
zihniyet, zihin altımıza bir biçimde, haklıymış gibi,
olabilirmiş gibi, yapılabilirmiş gibi, millet kendisini
yönetemez, milleti zaman zaman hizaya getirmek gerekirmiş gibi zihin
altımıza yerleşmiş. Asıl onu
başardığımız zaman o hukuk devrimini yapmış
olacağız. Asıl o zaman vicdan devrimini, izan devrimini,
akıl devrimini yapmış olacağız. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) O zaman Türkiye
çağdaş uygarlık düzeyine doğru kararlı adımlarla
yürüyecek. Asıl o.
Şair diyor ki:
Asıl en kötüsü, bilerek, bilmeyerek
OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray)
28 Şubatı da getirin, 27 Nisanı da getirin.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Oraya geleceğim.
insanın hapishaneyi
kendi içinde taşıması. diyor.
Şimdi,
hatırlayınız, 28 Şubat. 28 Şubatla ilgili, hiçbir
hukuk metninde 28 Şubatı gerçekleştirenlerin,
uygulayanların, tevessül edenlerin, o tür birtakım eylemlere
girişenlerin yargılanamayacağıyla ilgili hiçbir düzenleme
yok. Neden yargılanamıyor, biliyor musunuz? (MHP
sıralarından gürültüler) Çünkü darbe olduğunda Pakistanda
yüksek mahkemenin yargıçları cübbelerini çıkarıp
darbecilerin önüne atıyorlar, bizde yüksek mahkemenin yargıçları
Anayasa Mahkemesine ağır sözler söyleyen darbecilerin önüne gidip
cübbelerini kavuşturup Emriniz nedir? diye soruyorlar. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Pranga
insanların kafasının içinde, kısıtlama, yasaklar
insanların kafasının içinde. O yüzden bir şey yapmamız
gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Günay, lütfen konuşmanızı tamamlayın. İki dakika süre
veriyorum.
Buyurun.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Bu akşam bu maddeyi burada
kaldırmamız yetmez. Biz izanlarımızdan,
vicdanlarımızdan, güçlü geldiği zaman; haklı olan
değil güçlü olan, müsellâh olan, kuvvetli olan, milletin kendisine
verdiği gücü millete karşı kullanmaya kalkışan
geldiği zaman, onu derinde bir yerde haklı görmeye kalkışan
o bilinçaltımızı asıl yenmeliyiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, 12 Eylülde yargıçların ne
yaptığından söz ettim, hukuk tarihimize bir ayıp olarak
geçecektir. Türk hukukunun
Bugün Parlamento gecikmiş bir görevi yerine
getiriyor ve elli yıldan beri, bakın, otuz yıldan beri
değil elli yıldan beri, kırk yedi, kırk sekiz yıldan
beri hukukumuzda olan bir ayıbı gecikmiş biçimde
kaldırıyor. Çok temenni ederim ki yargıçlarımız da hukuk
sistemimiz de bütün hukuk vicdanımız da bu hesaplaşmaları
yapabilecek bir öz güveni yüreklerinde geliştirsinler, (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) evrensel hukukun ilkelerini bizim
ülkemize uygulamaya kalkabilsinler. Önlerine 12 Eylülcülerin, darbecilerin,
millet iradesine karşı bir eyleme kalkışmaya
çalışanların suçlanmasıyla ilgili bir dilekçe geldiği
zaman onu işleme koyamayız değil, onu, zaman zaman hukuku
devrimci, akılcı bir yöntemle yorumlayarak onu işleme koymak
konusunda bir izanı, bir vicdanı seferber edebilsinler. O zaman
çağdaş, demokratik, gerçekten laik ve sosyal, gerçekten evrensel bir
hukuk devleti olabileceğiz. Daha bu yolda adımlar atmamız
gerekiyor, daha bu yolda kafamızdaki, zihin altımızdaki, sadece
metinlerdeki değil zihin altımızdaki prangaları ortadan
kaldırmamız gerekiyor.
Burada, bu akşam
hepimiz, kimseye özel bir gönderme yapmak istemiyorum ama elimizi
vicdanımıza koyalım. 12 Eylül herkesi mağdur etti,
saydım demin liderlerin ismini. (MHP sıralarından gürültüler)
Gencecik arkadaşlar, onların hepsi dik durdular.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
selamlayın efendim.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Bağlıyorum Sayın Başkan.
Ama ne yazık ki
yargıçların o tabasbusu gibi, Danışma Meclisi her siyasi
partide daha sonra görev alanların arasında
Danışma
Meclisinde görev yapmak için, verilen görevi kabul etmeyen, bir direnç gösteren
bir örnek sergilemek yerine Danışma Meclisinde üyelik kapmak için
nice insanlar sıraya girdi ve kimileri de Biz hapisteyiz ama fikrimiz
iktidarda. diye 12 Eylülün yaptıklarını
içselleştirdiğini, haklı gördüğünü,
bağışladığını ne yazık ki söyleyebildi.
Bunları toptan hepimizin reddetmesi gerekiyor. (MHP sıralarından
gürültüler)
Değerli
arkadaşlarım, bu Parlamento, sadece bizim Parlamentomuz değil,
dünyanın her yerinde halkın seçtiği insanların görev
yaptığı parlamento binaları millet iradesinin kutsal
mekânlarıdır, burayı koruyalım, bu Parlamentoyu
koruyalım. Bu Parlamento milletin namusu ve şerefidir, bu Parlamentoyu
korumak milletin namusunu ve şerefini korumaktır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
ayakta alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Günay, teşekkür ederiz.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
efendim.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Öncelikli olarak biz bir Anayasa teklifini görüşüyoruz ve
bu Anayasa teklifidir, Anayasa teklifi bir tasarı değildir.
Tasarı olmamasına rağmen Hükûmet üyesinin bu kadar uzun süre ve
bu kadar istisna şekilde söz alması uygun değildir. (AK
PARTİ sıralarından Niye rahatsız oluyorsunuz? sesleri,
gürültüler)
BAŞKAN Bir dakika
değerli arkadaşlarım, bir saniye
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Uygun değildir.
İki: Ben, Sayın
Bahçekapılının açıklamalarından dolayı
şahsım adına 60/4e göre yerimden söz istiyorum, lütfen izninizi
rica ediyorum.
BAŞKAN Buyurun,
yerinize geçin efendim.
Yalnız, Sayın
Uzunırmak, Pek kısa bir sözü olduğunu belirten üyeye
Başkan, yerinden konuşma izni verebilir. Verebilir diyor verir
demiyor.
FARUK BAL (Konya) Verme!
BAŞKAN Ama
Peki, iki
dakika size
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, verme!
BAŞKAN Takdir yetkimi
lehinde kullanıyorum, teşekkür etsenize.
FARUK BAL (Konya) Verme
diyorum ben de. Verme de adaletini görelim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, verme!
BAŞKAN Sayın
Uzunırmak, iki dakika içerisinde
Buyurun.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Efendim,
takdir
Vermeyebilir de ama ben takdir yetkimi öyle kullanıyorum.
FARUK BAL (Konya) Verme,
size vermemek yakışır!
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sizin olsun!
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Efendim
başladı, başladı efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Lütfedersiniz!
BAŞKAN Sayın
Uzunırmak, buyurun.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Öncelikle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Ali, konuşmuyorsun, kapat! (AK PARTİ sıralarından Aaa
sesleri, gürültüler)
BAŞKAN Peki efendim,
peki
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Niye kapatıyorum ya?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Gerçekler ortaya çıktı, gerçekler!
BAŞKAN Grup
Başkan Vekili, Milletvekilinin konuşmamasını istedi,
herhâlde konuşmayacak arkadaşımız.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Gerçekler ortaya çıktı, gerçekler.
BAŞKAN - Sayın Fuat
Çay, Hayat Milletvekili, şahısları adına efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Lütfediyorsunuz, bahşediyorsunuz. Sultan, padişah
Lütfediyorsunuz.
BAŞKAN - Efendim,
süreniz beş dakikadır, bir dakika daha ilave edeceğim.
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) -
Kendini padişah zannediyor. Lütfedersiniz.
FUAT ÇAY (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 12 Eylül
darbecilerin yargılanmasını önleyen Anayasanın geçici
18inci maddesinin kaldırılmasını
tartışıyoruz.
Burada konuşmaları
izlerken, AKP sözcülerini de dinlerken demokrasi adına (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) içimin
BAŞKAN Değerli
arkadaşlarım, lütfen sükûnet
FUAT ÇAY (Devamla)
sızladığını itiraf etmeliyim.
12 Eylül
mağdurlarının istismar edilerek bu şekilde, 12 Eylül
yasalarıyla ve onların getirdikleri nimetler üzerinde sörf yapanlar, demokrasi
mücadelesi verenlerin, mezara gidenlerin, sakat kalanların, onların
mağduriyetleri üzerinde burada konuşmanın gerçekten bu Meclise
yakışmadığını itiraf ediyorum.
AKİF AKKUŞ (Mersin)
O mücadele verilirken bunlar çorba içiyordu, çorba!
FUAT ÇAY (Devamla) - Siz
18inci maddeyi kaldırmak istiyorsunuz. Siz 18inci maddeye
karşıymışsınız, siz 12 Eylülün Anayasasına
da karşıymışsınız. (AK PARTİ
sıralarından
12 Eylül dönemi Türkiye
tarihi, Türkiye demokrasi tarihi, Türkiye Parlamento tarihi açısından
en karanlık, en utanç verici bir dönemdir. Bunun üzerinde suistimal
yapılmaz, bunun üzerinde kopya şiirlerle 12 Eylül izi silinmez.
Sayın
Bahçekapılının sözleriyle ilgili olarak da ayinesi iştir
lafa bakılmaz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) İşte, burada icraatı göreceksin biraz sonra, oy
vererek icraatı göreceksin!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
FUAT ÇAY (Devamla) Burada,
bu icraatı siz istediğiniz için değil, bugüne kadar bunu silah
olarak kullanmak için beklediniz, onun için beklettiniz bunu.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Siz niye beklettiniz, siz?
FUAT ÇAY (Devamla) Demek ki
12 Eylül sadece bununla sınırlıdır, öyle mi? 12 Eylül
Anayasası duruyor, çoğu 12 Eylül hukuku duruyor ve bundan da
faydalanıyorsunuz sizler. Sizi burada Anayasa, 12 Eylül, 18inci madde çok
ilgilendirmiyor.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) 15, 15.
FUAT ÇAY (Devamla) Sizi ilgilendiren
hukukun temel ilkelerini ortadan kaldırmak, sizi ilgilendiren Anayasa
Mahkemesinin özünü değiştirmek, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun
niteliğini değiştirmek ve size özgü bir yargı yaratmak. Bu
hukuk düzeni ve parlamenter sistem hepimize, hepinize lazım olacak,
yarın size de lazım olacak.
Size soruyorum: Sayın
Bakanım, benim eski arkadaşım, benim eski Genel Sekreterim
Sayın Günay, siz söyler misiniz, yargının yürütmenin emrinde
olduğu bir tek demokratik ülke gösterir misiniz bana dünyada? Yargının
yürütmenin emrinde olduğu bütün ülkeler totaliter ülkelerdir ve bu yasa
değişikliğiyle birlikte sizler Türkiyede diktatörlüğe
giden kilometre taşlarını örüyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen Hatibe müdahale etmeyelim.
FUAT ÇAY (Devamla)
Şimdi, şunları soracağım size.
Değerli arkadaşlar,
değerli sözcüler; bu, geçen sene DİSK binasına biber
gazıyla kimler saldırdı? Kimin döneminde
saldırıldı?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Hastaneye, hastaneye.
FUAT ÇAY (Devamla) Bunu
generaller mi yaptı, Ergenekoncular mı yaptı? 1 Mayıs
1977nin araştırılmasını, AKP çoğunluğuyla
bu Mecliste reddedilirken acaba Ergenekoncular mı reddettirdi? Size mi
reddettirdi? Engin Ceber işkencede ölürken 12 Eylül döneminde mi öldü,
AKPnin döneminde mi öldü, bunu söyler misiniz?
Üniversiteye giriş
sınavsız olsun. diyen gençlerimizi Ergenekon mu tutuklattı,
sizin döneminiz mi tutuklattı?
Emeği için direnen Tekel
işçilerini Ergenekon mu coplattı, biber gazı sıktı,
bunu söyler misiniz?
Partimizin Saygın Genel
Başkanı Deniz Baykalı, Vanda polis desteğinde Ergenekon
mu taşlattı?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çay,
size de ek süre veriyorum efendim.
FUAT ÇAY (Devamla) Lütfen,
rica ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Tabii, buyurun.
FUAT ÇAY (Devamla)
Yargıtayı, siyasetçileri, Meclis kulislerini, iş
adamlarını, yargıçları yasa dışı olarak kim
dinletti acaba? Kim dinletiyor? Ve siz demokrat geçinen, demokrasi havarisi
geçinenler, neden suskunsunuz?
Yüksek yargıyı AKP
ele geçirince, Cumhurbaşkanı da her türlü desteği verince acaba
demokrasi mi gelecek?
AKPnin Demokrasiyi
getiriyoruz. yalanının peşine düşenler tarih önünde
sorumludurlar.
Sözde devrimci, sözde solcu,
sözde demokratlar Bu Anayasa reddedilirse Ergenekon zafer kazanır.
buyuruyorlar. Maşallah! Hadi oradan ya! Hadi sizi AKP stepnecileri, hadi
oradan! Ne demokrasisi gelecek?
Yola özgürlük, demokrasi,
devrim adına çıkanlar, bugün AKPnin ve dinci faşizmi hedefleyen
tarikatların tetikçisi hâline geldiniz. 1933 Almanyasını
yeniden inceleyin. Sizin gibileri tarih belgeleri içinde kolaylıkla
bulacaksınız. Geçici 15inci madde kalkacak, milletvekili
dokunulmazlığı duracak ve bu demokrasi de olacak
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çay,
ek süreniz de doldu, selamlama için mikrofonu tekrar açıyorum, diğer
arkadaşlarıma olduğu gibi.
FUAT ÇAY (Devamla)
Sayın Başkan, bir dakikanızı rica ediyorum.
Burada sizin
uygulamalarınızla ilgili, 12 Eylülün en ayrımcı
mantığını nasıl hâlen sürdürdüğünüzü bu
belgelerle ben tespit etmişim. Bunu söyleyeceğim size.
Bu, 28 Şubat sürecinde,
tarım arazilerinin değerlendirilmesi ve 18 Temmuz 2001 Resmî
Gazetede yayımlanan 4706 sayılı Kanun. Kanun, Türkiye'de,
doğusuyla batısıyla, Alevisiyle Sünnisiyle, her yerde ve herkes
için uygulanır.
Bu, Millî Güvenlik Kurulunda,
Hatay, Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Tunceli ve bir il daha, bu
Millî Güvenlik kararı ile burada uygulanması için Millî Güvenlik
Kurulundan izin alınır gayriresmî olarak.
Şimdi, bu illerde bu
yasadan faydalanmak isteyenlerin Millî Emlak Müdürlüğü tarafından
Millî Güvenlik Kuruluna başvurmaları zorunlu idi. Millî Güvenlik
Kurulu Alevi ve Kürt olan bölgelerde, bu bölgelerde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çay,
bakın iki dakika süre verdim, bir dakikadır aslında, bir dakika
daha verdim.
FUAT ÇAY (Devamla) Rica
ediyorum, cümlemi bitireyim.
BAŞKAN Sadece
selamlama yapabilmeniz için tekrar açıyorum. Lütfen
FUAT ÇAY (Devamla) Rica
ediyorum, sözümü bitireyim Sayın Başkan.
BAŞKAN Ama böyle bir
usulümüz yok.
FUAT ÇAY (Devamla) Ben dört
saattir burada bekliyorum.
BAŞKAN Lütfen
Süreniz
beş dakikadır, bir dakika verdim, bir dakika daha verdim, oldu yedi
dakika.
FUAT ÇAY (Devamla) Sadece
bununla ilgili
BAŞKAN Şimdi,
selamlama yapabilmeniz için tekrar açıyorum.
FUAT ÇAY (Devamla) - İki üç cümlem kaldı, lütfen
BAŞKAN Ama ne
yapayım? Ona göre hazırlanacaksınız. Kaç dakika
konuşacağınızı daha önceden bileceksiniz ve
hazırlığınızı ona göre yapacaksınız.
Selamlama için açıyorum
tekrar efendim.
FUAT ÇAY (Devamla)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Millî Güvenlik Kurulunun
yetkilerini Başbakanlık Güvenlik Daire Başkanlığı
-daha sonra Güvenlik İşleri Müdürlüğü aldı- ve aynı
uygulamayı bu bölgelerde ayrım yaparak Alevi olanlara, Kürt olanlara
bu madde uygulanmamaktadır. Bunun ispatı hazırdır.
Sayın Başbakan Millî Güvenlik Daire Başkanlığına
gitsin, sorsun. Hataydan kaç dosya geri dönmüştür? Sizin demokrat
anlayışınız budur, değil mi?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Biz her türlü ayrımcılığa
karşıyız.
FUAT ÇAY (Devamla)
Ayrımcı değil bu
Millî Güvenlik Kurulunun, 12 Eylülün
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çay,
çok teşekkür ederim.
FUAT ÇAY (Devamla) -
mantığını hâlen sizler işinize geldiği için
sürdürüyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Çay,
çok teşekkür ederim.
FUAT ÇAY (Devamla) - Teşekkürler.
Saygılar.
BAŞKAN
Meramınızı anlattınız, mesaj
alınmıştır. Teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri,
İç Tüzük 72ye göre verilmiş iki önerge vardır. Önergeleri
okutup sonra birlikte oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İçtüzüğün 72 nci maddesi
uyarınca, görüşülmekte olan 497 sıra sayılı Yasa
Teklifinin 25. maddesi üzerindeki görüşmelerin devam ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Kemal
Kılıçdaroğlu Nesrin
Baytok Bihlun
Tamaylıgil |
İstanbul Ankara İstanbul |
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Canan
Arıtman |
Malatya İzmir |
Gerekçe:
Anayasalar, devletin
dayandığı temel ilkelerle siyasal rejimin belirlendiği;
yetkili organların, teşkilatın ve bunların nasıl
işleyeceklerinin düzenlendiği ve insan hak ve özgürlüklerinin güvence
altına alındığı temel hukuk metinleridir.
Anayasa Devletin ve toplumun
temel kanunu, temel toplum sözleşmesidir; bugünü ve geleceği
ilgilendirir. Bu nedenle toplumsal mutabakatı gerektirir.
Dünyada ve Türkiye'de
Anayasalar hep olağanüstü dönemlerin eseri olmuştur. Amerika'da,
Fransa'da, Sovyetler Birliği'nde, Almanya'da, ve hatta İran'da.
Anayasalarla siyasal rejimler değiştirilmiş; siyasal rejimler
kurulmuştur.
Anayasaların halkın
ihtiyaçlarını karşılayamayarak toplumsal taleplerin
gerisinde kalması durumunda ise değiştirilmesi ihtiyacı
gündeme gelmiştir. Değişiklik ihtiyacını gündeme
getiren ise Dünyanın her yerinde ve Türkiye'de hep halk olmuştur.
Halk ve halkın temsilcileri, sorunları tartışmış,
çözüm yollarında uzlaşmış ve varılan mutabakatın
eseri olarak Anayasalar değiştirilmiştir.
AKP iktidarı ise toplumu
bir yana koyarak, kendini her şeyi yapmaya muktedir cuntacılar gibi
gördüğünden mutabakat aramamaktadır. Darbe dönemlerinin
cuntaları dahi, konu Anayasa olduğunda bir toplumsal meşruiyet
arayışına girmesine rağmen, AKP iktidarı
çoğunluğum varsa astığım astık, kestiğim
kestik anlayışı içindedir.
Türkiye'de halkın gerçek
gündemi işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik,
yoksulluk ve yolsuzluktur. Halk, aşından ekmeğinden keserek
üniversite okuttuğu çocuklarına iş istemektedir. Halk, kamu
kaynaklarının yandaşlara peşkeş çekilmesini
değil, eğitime ve sağlığa harcanmasını
istemektedir Halk, ürettiği ürünlerin maliyetini karşılamasını
beklemektedir.
AKP iktidarı ise
sayısal çoğunluğuna dayalı olarak Meclis gündemine
taşıdığı Anayasa değişikliği paketi ile
halkın gerçek gündeminin üzerini örtmenin ötesinde, Anayasada
olağanüstü dönemlere özgü değişiklikler öngörerek demokratik
siyasal rejimi dönüştürmeyi hedeflemektedir.
Anayasa
değişikliği metni bir sivil darbe belgesidir. Demokratik
rejimlerde temel hak ve özgürlüklerin güvencesi bağımsız ve
tarafsız yargıdır ve AKP'nin Anayasa değişikliği
doğrudan insan haklarının teminatı olan bağımsız
yargıyı hedeflemektedir.
Hedefledikleri,
yaptıkları yolsuzluklardan dolayı ilerde kendilerini
yargılayacak olan hâkimleri bu günden seçerek, özgürlüklerini
yarattıkları yandaş yargıya emanet etmektir. Yürütmenin
Yasama Organına egemen olması yetmemekte, yargıyı da ele
geçirerek bir dikta rejimini kurumsallaştırmak istemektedirler. İstedikleri
hukuka ve vicdani kanaatlerine göre karar veren bağımsız ve
tarafsız yargı değil, siyasi ideolojileri ile uyum içinde olan
"yandaş yargı"dır.
AKP iktidarı
sayısal çoğunluğuna dayalı olarak yaratacağı
"yandaş yargı"yı Anayasal düzeyde kurumsallaştırmanın
peşindedir.
Sayın
Başbakanın hedeflediği "yandaş yargı"
oluşturma anlayışına toplumun tüm kesimleri
karşıdır. Sivil Toplum Örgütleri karşıdır.
Yargı kuruluşları karşıdır. Mecliste temsil
edilen siyasi partiler karşıdır.
Çok büyük badireler atlatmış;
tarihten silindi denildiği anda kendini var edebilmeyi
başarabilmiş bu halk bu gidişe dur diyecektir.
Bunun için söz konusu
düzenlemenin görüşmelerine devam edilmelidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Anayasa Değişiklik Teklifinin 25. maddesinin TBMM
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca, görüşmelerinin
devamına karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz.
Faruk Bal Oktay Vural Mehmet
Şandır |
Konya İzmir
Mersin |
Behiç Çelik S.
Nevzat Korkmaz Atila
Kaya |
Mersin Isparta
İstanbul |
Kadir Ural Hüseyin
Yıldız Muharrem
Varlı |
Mersin Antalya
Adana
|
Gerekçe:
Anayasalar,
Vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan,
siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen
kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
İki ihtilal ve 3
muhtıra ile üzerine gölge düşürülen Türk demokrasisini;
21. yüzyıl evrensel
değerlerine kavuşturabilmenin
Asırlık anayasa
tartışmalarından kurtarmanın
Her kesimin
benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin
tek yolu toplumsal
uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa
Değişikliği Uzlaşma Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin
uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi
konularda uzlaştığının kamuoyuna
duyurulmasını,
Her partinin görüş ve
tavrının yapılacak ilk seçimde milletin takdirine
sunulmasını,
Seçimler sonunda
oluşacak Meclis'in ilk işinin anayasa değişikliğini
gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti
kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile
Devletin değerlerini bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti
barıştıracak,
Vatandaşın temel
hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez
bütünlüğünü sağlayacak üniter yapı içinde Devleti kurum ve
kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
Kuvvetler
ayrılığına dayalı parlamenter demokratik düzeni
iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel
nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif
edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme
belgesi niteliğinde anayasa değişikliği kararını
ilan etmiştir.
Anayasa
değişikliği ancak böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış,
kendisi için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve
millete dayatmıştır.
AKP, Anayasa
değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak
için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa
Değişiklik Teklifi kendi hedefine ulaşmak için
hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler
ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve denetim
mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu
olarak başta parti kapatma, yargı bağımsızlığı
ve hâkim teminatı ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri
zedelenmektedir. Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir
Başkanlık sistemi getirilmektedir.
Bu teklifin içinde; Millet
yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur. Millet, AKP'den
bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den
yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den İş
beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce,
inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere
güvence beklemektedir.
AKP, Milletin 8
yılını heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP, millet iradesini
savunmakta samimi değildir.
Çünkü, bugüne kadar, 27 Nisan
2007 e-muhtırasının hesabını
sormamıştır.
Çünkü Anayasanın geçici
2. Maddesindeki dönem için yargı yolu açılmamıştır.
Çünkü, 12 Eylül
darbecilerinden hesap sormak için zaman aşımı sorununa çözüm
getirmemiştir.
AKP, iyi niyetli
değildir, aslında bu anayasa değişikliği ile
başlattığı PKK açılımı için anayasal zemin
hazırlamaktadır.
Bu hususlarda uzlaşmaya
varıncaya kadar görüşmelere devam edilmelidir.
BAŞKAN Efendim, iki
önergeyi de birlikte işleme almıştım.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Sayın İnan,
buyurun.
MÜMİN İNAN
(Niğde) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
12 Eylülde haksız
biçimde mağdur olan herkesi saygıyla anıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi
demokrasiye bedeli ne olursa olsun sonuna kadar bağlıdır. Merhum
Genel Başkanımız Alparslan Türkeş En kötü demokrasi
yönetimi en iyi darbe yönetiminden iyidir. diyerek Türk milliyetçilerinin
görüşünü net bir biçimde belirtmiş ve demokrasiye
bağlılığına önemli vurgu yapmıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak ister asker ister sivil diktatörlük olsun
hepsini reddetmekteyiz.
Sayın Başkan,
Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, Sayın Kenan
Evrenle Çankaya Köşkünde görüşmüş, O günler artık geride
kaldı. demiştir. Sayın Başbakanın da 27 Nisan
e-muhtırasını yazan ve yayınlayan Sayın Yaşar
Büyükanıt
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Yıldız
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Sayın Bakan, 12 Eylül öncesinde ve sonrasında Türk
milliyetçiliği uğruna her türlü çileyi çekmiş birisi olarak Türk
milletine hakkımı helal ediyorum. Yolsuzluk yapanlara ve
istismarcılara ise hakkımı helal etmiyorum. Aynı
şartlar tekrarlanırsa yine çekinmeden aynı görevlerimi yerine
getireceğime Türk milleti önünde söz veriyorum. Türk milleti ve Türk
milliyetçiliği için hâkim karşısına çıkmak bana ve
arkadaşlarıma sadece onur verir, ancak siz yolsuzluklarla, Haburlarla
hâkim karşısına çıkacaksınız. Bu onur da sizlere
yeter. Türk milletini bölmek isteyenleri
BAŞKAN Sayın
Yıldız, sorunuz nedir efendim?
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
bunu açılımlarla gerçekleştirmeye çalışanlara
BAŞKAN Sayın
Yıldız, sorunuz nedir Sayın Bakana?
OKTAY VURAL (İzmir)
Bekleyin efendim, bekleyin! Sabredin, bekleyin! İsterseniz siz verin
soruyu soralım!
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Türk'üm. diyemeyenlerin karşısında dün olduğu gibi
bugün de arkadaşlarımla beraber dimdik ayakta duracağız.
Ne mutlu Türk'üm diyene! (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Var mı
efendim burada soru? Sayın Grup Başkan Vekili, var mı burada
soru?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Var mı soru? Soru var mı?
OKTAY VURAL (İzmir)
Var soru, anlayana var! Anladıysan var!
BAŞKAN Sayın
Işık, buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Bakan, açılım adına, Haburda teröristlere âdeta
selam duran bir zihniyetin bazı temsilcilerinin, milletin kürsüsünden 12
Eylül mağdurlarını istismar etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
2) AKPli hatiplerin kürsüde
âdeta boğmaya fırsat bulamadıkları Kenan Evreni, geçen
yıl Sayın Cumhurbaşkanının kapıda
karşılayarak Çankaya Köşkünde ağırlamasını
nasıl değerlendiriyorsunuz? Sayın Gül eski bir AKPli değil
midir?
3) Hükûmetinizin 28
Şubat darbesini ve 27 Nisan e-muhtırasını
gerçekleştirenlerle ilgili bir girişimde bulunamamasının,
meşhur Dolmabahçe görüşmesiyle bir bağlantısı var
mıdır? Bu görüşmenin içeriğini yüce Türk milletine
açıklamaktan niçin çekiniyorsunuz?
4)
Bakanlığınızın taşra teşkilatlarına
bağlı Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Müzeleri
Müdürlüğü isminden Kurtuluş Savaşı ibaresinin
çıkarıldığı 11/3/2010 tarihli Bakanlar Kurulu
Kararı PKK açılımının bir parçası
mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Köse, buyurun.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kuruluna Adalet Bakanının Başkanlık
etmesi, Müsteşarının doğal üye olması 82
Anayasasıyla sağlanmıştır. Bu durum sizin iddialarınızla
çelişki yaratmıyor mu?
Hep örnek verdiğiniz
Avrupa ülkelerinde hukukçu bir üyesi olmayan Anayasa Mahkemesi var
mıdır? Var diyorsanız örnek verir misiniz?
Sayın Bakan dönek
deyince neyi hatırlıyorsunuz? Yine, 12 Eylülde bedel ödeyenlerin
acılarını sömüren ve 12 Eylülcülere o zaman alkış
tutanlar arasında olmak nasıl bir şeydir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Taner
RECEP TANER (Aydın)
Sayın Komisyon Başkanına: Melih Gökçek ile
yaptığınız görüşme hakkında Meclisi bilgilendirir
misiniz?
Sayın Bakana: Biraz
önceki konuşmanızda ihtilale
ve ihtilalcilere karşı çıktığınızdan
bahsediyorsunuz. Şimdi soruyorum: 12 Eylüle
karşısınız da 28 Şubata ve 27 Nisana karşı
değil misiniz?
2) Eğer
karşıysanız kuvvet komutanına zırhlı araç temin
eden AKP Hükûmeti değil midir?
3) 27 Nisan muhtırasını
yapan komutanla İstanbul Dolmabahçe Sarayında buluşan
Sayın Tayyip Erdoğan değil midir?
4) 80 ihtilalini yapan Kenan
Evreni Cumhurbaşkanlığı Köşkünde ağırlayan
Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül değil midir?
5) Meri kanunlara göre otuz
yıl önce ihtilal yapanları yargılamak mümkün müdür? Otuz
yıl tartışmaları olmasına rağmen neden sekiz
yıldır beklediniz ve otuz yıllık sürenin
dolmasını temin ettiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet,
Sayın Komisyon, buyurun.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Başkanım,
Sayın Tanerin sorduğu, Melih Gökçekle aramızdaki bir
görüşme konusu hakkında bilgi istiyor. Tabii, evvela şunu
beklerdim kendisinden: Ya bu yasa dışı dinlenmiş bir
durumdur. Bu nasıl yapılmış? diye evvela
itirazını yaparak söyleseydi, daha rahat söylerdim. Demek ki...
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Artık yasal hâle getirdiniz ya!
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Evet, yani öyle, öyle. Şimdi,
yasa dışı dinlemedir. Yasal dinlemelere bir şey diyecek
hâlimiz yok. Hâkim kararıdır o.
AKİF AKKUŞ (Mersin)
5 bin kişi görevlendirdiniz.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Melih Gökçek görevi kötüye
kullanmakla alakalı bir suçlamadan dolayı hakkında dava
açılmış. Tabii o bizim torba madde dediğimiz, her türlü
şeyin içine gireceği bir madde. Bu konuda dokunulmazlık
dosyaları ne kadar? dedi. Dedim Çok sayıda var bunlar. Çünkü bunu
suçlamak çok kolay. Ya bunun cezası çok ağır. dedi haklı
olarak ama o değişiklik zaten yapılamadı. Zannediyorum,
Sayın Gökçeki dinlerken yasa dışı birileri ben oraya
takıldım. Öyle zannediyorum. Benim dinlenecek bir durumum yok.
Teşekkür ediyorum.
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Milletvekillerinin listesini verdiniz mi Sayın
Gökçeke?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Hayır, vermedim.
OSMAN ÇAKIR (Samsun) Gökçek
Verdi. diyor ama.
BAŞKAN Sayın
Hükûmet, buyurun.
Buyurun Sayın Günay.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; arkadaşlarımızın bazıları
soru vesilesiyle görüşlerini açıkladılar. Ben de genel çerçevede
burada ilke olarak belirtilen bazı görüşlere katılıyorum.
Kim ki milletin iradesiyle Parlamentoya gelir ve milletin kazancına,
milletin kesesine göz diker, milletin fakirleşmesine yol açar, milletin,
işçinin, memurun neredeyse maaşının ödenemeyecek duruma
düşmesine geçmişte veya bugün sebep olursa, Allahtan önce millet
onun cezasını zaten veriyor. Bunun yakın geçmişte
örneklerini gördük. İktidardan muhalefete bile kalamayan partiler gördük.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Geliyor ceza, geliyor.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Aynı dilekleri
paylaşıyorum. Elbette, biz milletin hakkını ve hukukunu
savunuyoruz.
Bir
arkadaşımız bir soruyu açıklamama, bir yanlış
bilgiyi açıklamama vesile oldu. Şimdi, bizim Ankarada Türkiye Büyük
Millet Meclisinin ilk kurulduğu bina, Kurtuluş Savaşı
Müzesi -orası benim için fevkalade önemli bir kutsal mekândır ve
geçen yıllar içinde onların restorasyonuna özel bir gayret gösterdim-
ve yanındaki İkinci Meclis, Cumhuriyet Müzesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi, haklı bir biçimde, bu Parlamentonun kaynağını
oluşturan Birinci Meclisin, yani Kurtuluş Savaşının
yönetildiği Kurtuluş Savaşı Müzesi dediğimiz
Meclisin Meclis tarafından doğrudan yönetilmesini bizden talep etti
ve biz de Sivas Kongresi Binası, Erzurum Kongresi Binası gibi o
kutsal binanın da Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına ait olmasını kabul ettik. Bu
çerçevede de müzenin isminde bir düzeltme yapmamız ihtiyacı
doğdu: Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Müzesi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya)
Taşradaki müzeler
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Kurtuluş Savaşı Müzesi
doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı
olduğu için, sadece Cumhuriyet Müzesi olarak tashih edildi.
Bazıları bulut
deyince kendisini ördek zannedenler Kurtuluş Savaşı isminden
rahatsız olduğumuz gibi bir haksız iddiayı dillerinde
gezdiriyorlar. Eğer bir kişi, Kurtuluş Savaşı kavramından
veya cumhuriyet kavramından Türkiyede rahatsız oluyorsa veya bunu
ciddiye alıyor, soru hâline getiriyorsa ben onun izanından ve iyi
niyetinden şüphe ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
YILMAZ TANKUT (Adana) Biz
de senin izanından!
ALİM IŞIK (Kütahya)
Taşradaki Kurtuluş Savaşı müzelerinin adının
değiştirilmesi
Bu PKK açılımının bir
parçası.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Bakan, siz Genel Kurula hitap edin.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Değerli arkadaşlarım, son
bir konu var. Dünyanın birçok
ALİM IŞIK (Kütahya)
Taşradakileri niye değiştirdiniz?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Nedir?
ALİM IŞIK (Kütahya)
Taşra teşkilatlarındaki Kurtuluş Savaşı
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Taşra teşkilatında
Taşra yanlış bilgi kardeşim.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Bakanlar Kurulu kararına bakın. Bakanlar Kurulu
kararınıza bakın.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Siz yanlış bilgiyle yola
gidiyorsanız kazaya uğrarsınız, bu akşam dikkat edin.
Çünkü, Cumhuriyet Müzesi ve Kurtuluş Savaşı Müzesinden
Kurtuluş Savaşı Müzesi ait olduğu kuruma, Türkiye Büyük
Millet Meclisine emanet edilmiştir ve o yüzden ismi Cumhuriyet Müzesi
olarak tashih edilmiştir. Başka bir düzeltme yok. Doğru bilgi
varsa getirin.
OKTAY VURAL (İzmir) Çok
mu aceleydi?
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Niye izansızlıkla suçluyorsunuz?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bir arkadaşımız sordu: Anayasa
Mahkemesinde hukukçu üye olmayan ülke var mı? Biraz hukuk bilseniz bu soruyu
sormazsınız. Dünyanın birçok ülkesinde anayasa mahkemeleri
sadece hukuki değil, ilmî ve siyasi üst kurullar olduğu için,
dünyanın pek çok ülkesinde, anayasa mahkemesinin
kurumlaşmış olduğu ülkelerde
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) Avrupadan örnek verin.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Örnek var. Biraz hukuk, biraz
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) Bir tane örnek verin. Bir tane örnek verin.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Avrupada var, Amerikada var, hepsinde
var.
ATİLLA KART (Konya)
Sayın Bakan, istisnadır o.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) Bir tane örnek verin. Abartmayın, bir tane örnek verin.
ATİLLA KART (Konya)
Sayın Bakan, istisnadır o, istisna.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Hukuk kitabı
okuyacaksınız
Hukuk kitabı okuyacaksınız, hepsinde
var.
ATİLLA KART (Konya)
İstisnadır, kural değildir o.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) Bir tane örnek verin. Avrupadan bir örnek verin.
BAŞKAN Sayın
Köktürk, oturun yerinize lütfen.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Bağrışma yok.
Bağrışma yok. Siz bağırırsanız, ben burada
mikrofon kullanıyorum, sesim daha çok çıkar.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) Evet, yalan söylüyorsunuz.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Böyle bir usul yok. Parlamentoda soru
sordunuz, cevabını dinleyeceksiniz. Biliyorsanız
yazarsınız, var.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) Ekran başındakileri kandırıyorsunuz.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Şimdi, son bir soru kaldı, bir
arkadaşım bir soru sordu Dönek deyince ne anlıyorsunuz? diye.
Ben sosyal demokrasi,
sosyal adalet, millî irade gibi kavramları kullanıp da sonra
millî iradenin seçtikleriyle baş edemeyeceklerini gördükleri zaman postal
sesinden umut bekleyen demokrasi düşmanlarını anlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Sayın Başkanım, çok özür
dilerim
BAŞKAN Efendim?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Son bir şey
Çok özür dilerim.
BAŞKAN Buyurun.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Biraz önce rahmetli Türkeş ve
rahmetli Ecevitten söz ederken Muhterem Erbakan yerine galiba sürçülisan ettim.
Sayın Erbakana uzun ömürler diliyorum.
BAŞKAN
Düzeltilmiş oldu.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Bir de Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bir 12 Eylül yasağını kaldırdığı gün, ne
kadar mutlu bir tesadüf ki milletin iradesiyle seçilmiş olan bir
parlamentonun, o iradeye tevessül etmek isteyenlere onurlu dik duruşu
gösterdiği günün şafağına rastlamaktadır, 28 Nisan
gününe. (AK PARTİ sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum efendim.
Kapanma Saati:
02.59
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 03.04
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96ncı Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
497 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi, 25inci madde
üzerinde önerge işlemine geçiyoruz. Madde üzerinde on bir önerge var.
Ancak bilindiği gibi yedi önergeyi işleme alabiliyoruz. Şimdi,
bu önergeleri okutacağım ve aykırılık
sırasına göre de işleme alacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, Divanda hep AKPliler var. Kura çekilmiş hepsi
AKPlilere isabet etmiş. Böyle bir şey olmaz yani.
BAŞKAN Ne
yapalım?
KAMER GENÇ (Tunceli) Zaten
oradaki o Divan Kâtibinin taraflı
çalıştığını biliyoruz; daha önce paragraflar
atladığını, ondan sonra oy pusulalarında birtakım
oyunlar oynadığını herkes biliyor.
BAŞKAN Efendim,
kurayla, nöbet bu şekilde tecelli etti.
KAMER GENÇ (Tunceli) Onun
için, bu önergelerimiz için lütfen yeniden kura çekin efendim. Böyle olmaz ama
yani. Nasıl oluyor da yedi önerge de AKPye çıkıyor yani?
BAŞKAN
Uyarınız için teşekkür ederiz Sayın Genç.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı
7/11/1982 Tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 25 inci maddesinde geçen
Anayasasının ibaresinden sonra gelmek üzere Geçici Hükümler
başlıklı Altıncı Kısımdaki ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederim.
Ali
Öztürk
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı
7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 25 inci maddesinde geçen Anayasasının ibaresinden
sonra gelmek üzere Geçici Hükümler başlıklı
Altıncı Kısımdaki ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederim.
İkram Dinçer Ahmet Yeni |
Van Samsun |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı
7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 25 inci maddesinde geçen
Anayasasının ibaresinden sonra gelmek üzere Geçici Hükümler
başlıklı Altıncı Kısımdaki ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederim.
Azize
Sibel Gönül
Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982
tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 25 inci maddesinde geçen Anayasasının ibaresinden
sonra gelmek üzere Geçici Hükümler başlıklı
Altıncı Kısımdaki ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
Türkiye Büyük Millet Meclisi
BaŞkanlığına
2/656 Esas Numaralı
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 25 inci maddesinde geçen
Anayasasının ibaresinden sonra gelmek üzere Geçici Hükümler
başlıklı Altıncı Kısımdaki ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederim.
Abdurrahman
Arıcı
Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/656 Esas numaralı
7.11.1982 tarih ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının bazı maddelerinde değişiklik
yapılması hakkında Kanun teklifinin çerçeve 25. maddesi ile
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının geçici 15. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Tayfur Süner Ali İhsan
Köktürk Ahmet
Küçük |
Antalya Zonguldak Çanakkale |
Şevket Köse Atilla
Kart Nesrin
Baytok |
Adıyaman Konya Ankara |
M. Ali Susam Ali Rıza
Öztürk |
İzmir Mersin
Madde 25 - Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının geçici 15 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Geçici Madde 15:
Anayasa'nın Geçici 3 ncü
maddesi ile hukuki varlıkları sona eren 2324 sayılı Anayasa
Düzeni Hakkında Kanun ile 2356 sayılı Millî Güvenlik Konseyi
Hakkında Kanun'da ifade edilen Millî Güvenlik Konseyinin Başkan ve
üyeleri hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 309 ncu, 311
nci ve 312 nci maddeleri uyarınca, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun 250 ve devamı maddelerince görevli adli yargı mercileri
tarafından soruşturma açılarak, yargılamaları da bu
merciler tarafından yapılır.
BAŞKAN Şimdi, son
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı kanun teklifinin 25 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Bengi Yıldız Hamit Geylani M. Nezir Karabaş |
Batman Hakkâri
Bitlis
|
Hasip Kaplan Osman
Özçelik Akın
Birdal |
Şırnak Siirt Diyarbakır |
Madde 25 - Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Geçici 15 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Geçici Madde 15.- 12 Eylül
1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Başkanlık Divanını oluşturuncaya kadar
geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına
kullanan, 2356 sayılı Kanunla kurulu Millî Güvenlik Konseyinin, bu
Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı
Kurucu Meclis Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma Meclisinin
her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî,
malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülebilir ve bu maksatla
yargı mercilerine başvurulabilir.
İnsanlığa
karşı işlenen suçlarda zamanaşımı hükümleri
uygulanmaz.
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Kaplan, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
demin Sayın Bakan Ertuğrul Günay, beraber politika da yaptık, o
da 12 Eylül mağdurlarından benim gibi, Darbecileri
yargılayabilelim. Bu Meclis bunu demeli. dedi. İçtenlikle
katılıyorum, bütün samimiyetimle katılıyorum.
İşkence izlerini kulaklarında taşıyan, kafasında
on sekiz dikişi olan, defalarca içeri alınan, 12 Eylülün
avukatı, sanığı, tanığı olan birisi olarak
içtenlikle istiyorum ve birçok kişinin de istediğini biliyorum ama 12
Eylül darbecilerini, darbecileri, darbecilerin yaptığı 12 Eylül
Anayasasıyla yargılayamazsınız arkadaşlar.
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) Değiştiririz biz, değiştiririz.
HASİP KAPLAN (Devamla) -
Bunu tümden değiştirmediğiniz zaman, birinci sayfasındaki
dibacesinden başlayarak değiştirmediğiniz zaman,
yargılayamazsınız.
Size bir şeyi anlatmak
istiyorum. Bir önerge verdim arkadaşlarımla beraber. Gelin
Yargılanabilinir diyelim darbecilere ve gelin, zaman
aşımı olmasın diyoruz insanlık suçlarında.
Samimiyseniz, buyurun, samimiyete davet ediyorum ve samimiyete öylesine davet
ediyorum ki gelin, 12 Eylül Anayasasının mimarı olan
darbecileri yargılamaktan, onların Anayasalarıyla
başlayalım. Unutmayın, biraz hatırlatayım o günleri.
Evet, Söz milletin.di. Bakın, o günlerde, referanduma kamuoyu böyle
alıştırılmıştı. Bakın, iyi bakın.
Sonra Demokrasi için görev günü. Sağcısı, solcusu, bütün
basının birlikte yaptığı
şakşakçılığa bakın. Sonra, Atatürk gibi poz
vermiş, işte, 12 Eylül darbeci general. Buyurun, Sayın Bakanlar,
Sayın Meclis Başkanı, buyurun. Bunu niye
yargılayamıyorsunuz? Sizi tutan bir güç mü var? Sekiz
yıldır, dokuz yıldır iktidarsınız. Sizden önceki
iktidarlar, sizi tutan ne? Neden korkuyorsunuz arkadaşlar?
Eğer bir hukuk
yargılanmazsa, eğer paşalar, darbeciler yaptıkları
Anayasadan başlayarak yargılanmazsa, militarist yanları
yargılanmazsa, şovenist yanı yargılanmazsa, ırkçı
yanı yargılanmazsa, faşist yanı yargılanmazsa, postal
yanı yargılanmazsa, kan yanı yargılanmazsa, fiş yanı
yargılanmazsa, sıkıyönetim mahkemeleri yargılanmazsa,
mülteci olarak Avrupada ve dünyada yayılmış
insanlarımızın itibarı iade edilmezse, onlardan özür
dilenmezse, işkencedeki sakat kalan insanlarımızdan özür
dilemezse bu Meclis, eğer sıkıyönetim mahkemelerinin kararları
hâlâ onların önünde bir yargı kararı gibi duruyorsa ve bunlardan
özür dilenmesi becerisi gösterilemiyorsa, eğer bu Anayasada hâlâ Kürt
dili yasaksa, eğer bu Anayasada eşit vatandaşlık yoksa,
eğer bu Anayasada demokratik seçim yoksa, eğer bu Anayasanın
hukukunu beraber yargılayamayacaksak, bütününü yargılayamayacaksak,
İç Hizmet Kanununun 35inci maddesini bile kaldıramayacaksak, geçici
2nci maddesini kaldıramayacaksak, siz neyin yargılamasından
bahsediyorsunuz, söyler misiniz? Siz bize tiyatro mu oynuyorsunuz? Siz bize
hikâye mi anlatıyorsunuz? Önce çıkın,
hazırlığınızı, siyaseten
yapacağınız hesap vermenin biçimini anlatın bize.
Anlatın, inanalım, samimi olalım, beraber gidelim, beraber oy
verelim, beraber çözelim bunu. Bu onur meselesidir, bu onur meselesidir. Bu
onur kavgasında benim yanı başımda işkencede
nasıl öldürüldüğünü, Bursa işkencehanelerinden avukat
arkadaşlarımın atıldığını yaşayan
bir avukatım ben. Ben arkadaşlarımın nasıl
öldüğünü gördüm, ben cenazelerini kaldırdım.
Siz diyorsunuz ki
Generalleri yargılayacağız. 27 Nisan darbecilerinin
altına 1 trilyonluk zırhlı araç vererek, Şemdinli
davasında iyi çocuk diyenlerin altına zırhlı araç vererek
mi yargılayacaksınız darbecileri? Söyler misiniz, taş atan
çocukları içeri tıkarak mı? Sıkıyönetim mahkemelerini,
savaş hâli hukukunu ararcasına, DTPli, BDPli belediye
başkanlarını, seçilmişleri içeri atarak mı 12 Eylül
hukukundan hesap soracaksınız? Söyler misiniz? Cins
ayrımcılığı mı yaparak yapacaksınız
bunu? Bu kadar kolay mı?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kaplan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız. Bir dakika süre veriyorum
efendim.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Arkadaşlar, şimdi ben sizi samimiyete davet ediyorum. Gelin, 12 Eylül
hukukunu da yargılayalım, siyasetini de yargılayalım,
darbelerini de yargılayalım ama 12 Eylül darbecilerini 12 Eylül
Anayasasıyla yargılayacağım. diyorsanız, bu hayal,
bu yalan, bu yalan, bu yalan!
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sen oy bile vermiyorsun, oy!
HASİP KAPLAN (Devamla)
İşte önerge! diyoruz, zaman aşımını, gelin,
kesin. İşte önerge! diyoruz, gelin, insanlığa
karşı işlenen suçlarda zaman aşımını,
müruruzamanı kaldıralım. Ama sizin zamanınızda iyi
çocuklar dışarıda, seçilmiş belediye başkanları içeride.
Evet, şiir okumak çok
kolay. Burada herkes şiir okuyabilir. Haberin var mı taş duvar
/ Demir kapı, kör pencere / Yastığım, ranzam, zincirim
diyor Ahmet Arif. Dağlarına bahar gelmiş memleketimin ama
şu Meclise bir türlü demokrasi gelmiyor, bir türlü demokrasi gelmiyor, bir
türlü hukuk gelmiyor, bir türlü halkımın iradesi gelmiyor. Yüzde 10
barajını kaldırmayanlar hesap soramaz. Halkın oyuna göz
dikenler hesap soramaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kaplan, ek süreniz de doldu. Çok teşekkür ederim.
Genel Kurulu selamlayın
lütfen.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Bağlıyorum Sayın Başkanım.
Eğer gerçekten hesap
sormak istiyorsanız, elinizi vicdanınıza koyun, gelin zaman
aşımını kaldıralım, gelin müruruzamanı
kaldıralım, gelin yüzde 10 barajından başlayalım, hazine
barajından, yüzde 10 barajından, kadın kotasından... Bu hukuk,
hepsi 12 Eylül hukukuyla yaratıldı, bunlarla yaratıldı. Siz
bu darbe Anayasasıyla darbeciyi yargılayamazsınız.
BAŞKAN Sayın
Kaplan, lütfen Genel Kurulu selamlayın.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Yapsanız yapsanız, Büyükanıtın altına çektiğiniz
zırhlı Mercedesleri diğer darbeci generallerin altına
çekersiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kaplan, tamam. Çok teşekkür ederiz.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Önce onları alın, gelin ondan sonra Darbe hukukuyla
yargılayacağız. deyin. Sizi samimiyete davet ediyorum!
Saygılarımla. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Kaplan, teşekkür ederiz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Özlemişsinizdir arkadaşlar,
özlemişsinizdir! Özlemişsinizdir! Bakın, generaller!
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/656 Esas numaralı
7.11.1982 tarih ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının bazı maddelerinde değişiklik
yapılması hakkında Kanun teklifinin çerçeve 25. maddesi ile
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının geçici 15. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Tayfur Süner (Antalya) ve arkadaşları
Madde 25 - Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının geçici 15 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Geçici Madde 15:
Anayasa'nın Geçici 3 ncü
maddesi ile hukuki varlıkları sona eren 2324 sayılı Anayasa
Düzeni Hakkında Kanun ile 2356 sayılı Millî Güvenlik Konseyi
Hakkında Kanun'da ifade edilen Millî Güvenlik Konseyinin Başkan ve
üyeleri hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 309 ncu, 311
nci ve 312 nci maddeleri uyarınca, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun 250 ve devamı maddelerince görevli adli yargı mercileri
tarafından soruşturma açılarak, yargılamaları da bu
merciler tarafından yapılır.
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Kart, buyurun efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, asıl kimlerin 12 Eylüle sahip
çıktıkları daha net çıktı ortaya. Teşekkür ederim
katılmadıkları için!
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Oy kullanın, oy!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) 12 Eylülün sahipleri çıktı ortaya!
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kart.
ATİLLA KART (Konya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) 12 Eylülün sahipleri çıktı ortaya.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Biraz sonra oylamada belli olacak.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Boş ver oylamayı sen.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
değerli arkadaşlar
Lütfen
ATİLLA KART (Devamla)
Sayın milletvekilleri, 12 Eylülün temel stratejisi olan Yeşil
Kuşak Projesinin temsilcisi olanlar, 12 Eylülün acı ve
ıstırabını yaşamayanlar ve bütün bunların
devamında da 12 Eylülün mağduru rolünü oynayanlar, işte
Türkiye'nin sorunu bu. Geldiğimiz noktada bu fotoğrafı çok iyi
görmemiz, çok iyi okumamız gerekiyor.
Her ihtilal, sayın
milletvekilleri, 12 Eylülün yarattığı kırılmayı
ve hukuksuzluğu yaratmıştır, bu
kaçınılmazdır. Bu çerçevede 27 Mayıs ve diğerleri de
bu hukuksuzluğu yaratmıştır, bu kırılmayı
yaratmıştır. Önemli olan şudur: Bu darbeleri yaratan
sosyoekonomik şartları, bu şartların perde arkasını
sağlıklı olarak değerlendirebiliyor muyuz,
değerlendiremiyor muyuz? Bu süreçlerde toplum nasıl manipüle
ediliyor? Kişiler nasıl manipüle ediliyor? Kurumlar nasıl
manipüle ediliyor? Bunları sağlıklı bir şekilde
öngörebiliyor muyuz, değerlendirebiliyor muyuz? Bunu görmemiz gerekiyor,
bunu değerlendirmemiz gerekiyor. Bunun için de hamaset yapmadan, demagoji
yapmadan, millî irade istismarı yapmadan ve polemik yapmadan emperyalizmin
misyonunu göz ardı etmeden, emek sermaye çelişkisini göz ardı
etmeden, Türkiye ve Adalet ve Kalkınma Partisi gerçeklerini bu çerçevede
görmemiz, değerlendirmemiz gerekiyor. Türkiyeyi ekonomik olarak
müstemleke bir ülke hâline getirmek isteyen, Başbakanın ifadesiyle
bölgenin süpermarketi yapmak isteyen, BOPun Eş Başkanı olan,
millî iradeye rağmen 1 Mart Tezkeresini geçirme pazarlıkları
yapanların demokrat olmaları söz konusu olamaz. (CHP
sıralarından alkışlar) Darbe ortamlarının,
şartlarının ürünü olanların demokrasiyi hedeflemeleri
eşyanın tabiatıyla bağdaşmaz.
Bakın, bu çerçevede
sizlere, vicdanınıza sesleniyorum: 12 Eylülün bölge valileri nerede
değerli milletvekilleri, hangi kadrolarda siyaset yapıyor? 12
Eylülün valileri nerede siyaset yapıyor? Güneydoğuda faili meçhullerin
en yoğun yaşandığı dönemlerde bakanlık yapanlar
hangi partide görev yapıyorlar bugün? Bugün şu kadrolarda
Hangi
kadrolarda, hangi partilerde görev yapıyorlar? Bunları sorgulamayacak
mısınız, bunların muhasebesini yapmayacak
mısınız?
Siyasi yasakların
kaldırılmasına karşı çıkanlar, bugün işte bu
kadrolar içinde görev yapıyorlar. İsimlendirme yapmama gerek var
mı, tanımıyor musunuz, bilmiyor musunuz, öğrenmek istemiyor
musunuz?
12 Eylül sonrası hiç
hesap vermeyen siyaset dönekleri bugün nerede? 1402 sayılı Yasadan
dolayı bu kadrolar arasında mağdur olan kimse var mı?
Bülent Tanörlerin, Bülent Tanörlerin
(AK PARTİ sıralarından
var, var sesleri)
BAŞKAN Lütfen, lütfen
yerinizden söz atmayın efendim.
ATİLLA KART (Devamla) -
Bülent Tanörlerin 1402 sayılı Yasayla görevden
alındığı zaman Komisyon Başkanı hangi ülkedeydi,
Anayasa Komisyonu Başkanı hangi ülkedeydi? (CHP
sıralarından alkışlar) 12 Eylülün kokusunu mu almıştı,
böyle bir öngörüsü mü vardı, böyle bir birikimi mi vardı, böyle bir
ilişkisi mi vardı? Bunları sorgulamayacak
mısınız, bunları görmezden mi geleceğiz?
28 Şubatın en atak
komutanı kimlere danışmanlık yapıyor, hangi kadrolara
danışmanlık yapıyor, hangi siyasi kadrolara
danışmanlık yapıyor? (CHP sıralarından alkışlar)
Daha dünden söz ediyorum, 28 Şubattan söz ediyorum. Deniz Baykal 12
Eylülde Zincirbozanlarda iken Sayın Recep Tayyip Erdoğan neredeydi,
hiç merak ediyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
FATİH ÖZTÜRK (Samsun)
Seksen yaşında
ATİLLA KART (Devamla)
Hiç merak ediyor musunuz, bunu hiç aklınıza getiriyor musunuz?
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
Babası yaşında
ATİLLA KART (Devamla)
27 Nisan Muhtırasını verenlere karşı Komisyon
Başkanı gene o resmî görüşünü ortaya koyuyor, diyor ki:
Efendim, savcılar görev yapsın. Ortada savcı mı
bıraktınız siz? Ortada görev yapacak savcı mı
bıraktınız? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) O
savcılar on beş yıl öncesini
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kart, size bir dakika ek süre veriyorum.
Lütfen
tamamlayınız.
ATİLLA KART (Devamla) -
sorgulasınlar. Suç ilişkilerini ortaya çıkarmaya
çalışıyorlar o savcılar. Ama siz kalkıp o 27 Nisan
Muhtırasını verenlerle Dolmabahçede üç saat pazarlık
yaptığınız zaman, orada işte o savcılar o
soruşturmayı yapma cesaretini bulamıyorlar. Bu sizin eseriniz,
bu sizin maharetiniz. Bu iklimi başarıyla yarattınız.
Peki, Susurluk
olayının başfaillerini neden Ergenekona katmıyorsunuz?
Neden siyasi pazarlık konusu yaparak onları himaye ediyorsunuz?
Bunları yaşadık, 22nci Yasama Döneminde yaşadık
bunları. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Orada hâkimdi, şimdi Ergenekonda avukat.
ATİLLA KART (Devamla)
Peki, İç Hizmet Kanununun 35inci maddesini neden getirmiyorsunuz?
Getiremezsiniz, samimi değilsiniz.
MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) Siz getirin.
ATİLLA KART (Devamla)
Biz 2005ten bu yana Genel Başkanımızın ağzından
bunları söylüyoruz ama siz oralı olmuyorsunuz. Bunun anlamı
nedir biliyor musunuz sayın milletvekilleri? Sistemi sömürenler, sistemden
beslenenler geldiğiniz aşamada
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kart, ek süreniz de doldu efendim.
Sadece selamlama yapabilmeniz
için diğer arkadaşlarıma yaptığım gibi
mikrofonunuzu tekrar açıyorum.
Lütfen, Genel Kurulu
selamlayınız efendim.
ATİLLA KART (Devamla)
Bakın, her türlü darbe bir insanlık suçudur. O darbelerin
yargılanmaması için yasal gerekçe yaratmayalım. Onun içindir ki
ne yapıyoruz, anayasal bir dayanak getiriyoruz, Darbeler insanlık
suçudur. diyoruz. Bunun yargılanmasının önünü açalım,
Meclis kanun yaparak iradesini ortaya koysun. Bunu yapmıyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) Oy
verecek misiniz, oy?
ATİLLA KART (Devamla)
Yapmıyorsunuz. Neden yapmıyorsunuz? Darbenin ürünüsünüz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Darbelerin ürünü olanlar demokrat
olamazlar. 12 Eylülün başaramadığını Adalet ve
Kalkınma Partisi başarmak isteyebilir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kart, teşekkür ederim efendim.
İkinci ek süreniz de
doldu.
ABDULLAH ÇALIŞKAN
(Kırşehir) Niye oy vermiyorsunuz o zaman?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Önergeyi kabul edin hadi.
ATİLLA KART (Devamla)
Tarih bunu gösteriyor. Maalesef gerçekler budur.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Kart, teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın Kuzu, buyurun, bir
şey mi diyeceksiniz efendim?
KEMAL KILIÇDARDOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan Kabul edenler
Etmeyenler
dediniz
de salona bile bakmadınız. Lütfen yeniden oylayınız.
BAŞKAN Baktım
efendim, olur mu?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Bakmadınız efendim.
BAŞKAN Baktım
efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Bakmadınız efendim. Biz buradan görüyoruz efendim.
BAŞKAN Baktım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Salona bakmadan diyemezsiniz bu kadar kolay.
BAŞKAN Baktım
efendim, gördüm sizi, baktım efendim. Bakıyorum buradan, ben takip
ediyorum efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Bakın efendim
Daha düne kadar, daha bir saat önce 12
Eylülü yerden yere vuranlar 12 Eylülü korumak için ellerinden geleni
yapıyorlar.
BAŞKAN Peki efendim,
tamam, zabıtlara geçti.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - 12 Eylül darbecilerini koruyorlar.
BAŞKAN Zabıtlara
geçti Sayın Kılıçdaroğlu, tamam.
ATİLLA KART (Konya) -
Görüntüye girmek istemiyorlar Sayın Başkan, buna fırsat
vermeyin. Görüntüye girmelerine izin vermiyorsunuz.
BAŞKAN Sayın
Kuzu, buyurun.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Anayasa
Komisyonu Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun,
Konya Milletvekili Atilla Kartın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Kart, her zaman
olduğu gibi, ipe sapa gelmez iftiralarda bulunuyor.
Şimdi, 1980 darbesi
olduğu zaman Anayasa Hukuku Anabilim Dalında asistandım,
Tarık Zafer Tunaya Hocanın, çok sevdiğiniz Sayın rahmetli
Hocamın. Beraber çalışıyorduk. Tabii, ondan birkaç ay önce
benim burs müracaatım olmuştu Hocamın araya girmesiyle. Sorbonneda
altını çiziyorum, Sorbonneda, birkaç defa söyledim- bir sene burslu
olarak çalıştım. Geldiğim zaman da zaten darbe devam
ediyor, gittiğim zaman da olmuştu. Bunda ne yapmak istiyorsun,
anlamıyorum ki
BAŞKAN Tamam
Sayın Kuzu.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Kart, oy ver, oy
İftira atma, oy
ver.
BAŞKAN - Tamam
Sayın Kuzu.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Bir saniye Sayın
Başkanım.
Rahmetli Bülent Tanör beraber
çalıştığımız bir
arkadaşımızdı
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) Bülent Tanör görevden alındı.
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Müsaade buyurun.
atıldığı
zaman dönüşüne imza atan bendim ama kendisi, rahmetli on iki sene beni
prof. yapmamak için elinden geleni yapmıştır, maalesef, bunu da
söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Efendim, tamam
Sayın Kuzu, teşekkür ederiz.
Sayın
Kılıçdaroğlu, buyurun efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Sayın Kuzu yine duruma göre bir açıklama
yaptı.
BAŞKAN Peki efendim.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım beş önerge de aynı
mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme alıyorum.
İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz
vereceğim ve önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı
7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 25 inci maddesinde geçen
Anayasasının ibaresinden sonra gelmek üzere Geçici Hükümler
başlıklı Altıncı Kısımdaki ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederim.
Abdurrahman
Arıcı
Antalya
Ahmet
Aydın
Adıyaman
Azize
Sibel Gönül
Kocaeli
İkram
Dinçer
Van
Ali
Öztürk
Konya
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Hani
12 Eylülü yargılayacaktınız?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
İstismarcılar, dini istismar ederseniz, her şeyi istismar
edersiniz, 12 Eylülü istismar edersiniz.
AHMET YENİ (Samsun) Oy
kullanamayanlar
Sen şimdi oy kullan, oy!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Kupalar şahit olacak, kupalar!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Vereydiniz önergeye, bak veriyor muyduk, vermiyor muyduk. Halkı
kandırıyorsunuz!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Çıksınlar 12 Eylülü övsünler burada!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Ertuğrul Bey, hani 12 Eylülü yargılıyordunuz? Hani
yargılıyordunuz Sayın Bakan? 12 Eylül yargılanacaktı
hani? Önergeye niye ret oyu verdiniz?
ALİ RIZA KÖKTÜRK
(Zonguldak) Başbakandan izin alamamışlar, onun için!
AHMET YENİ (Samsun) Oy
bile kullanamıyorsunuz!
BAŞKAN Birlikte
işleme aldığım önergelere Komisyon katılıyor mu
efendim?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Arıcı, konuşacak mısınız?
ABDURRAHMAN ARICI (Antalya)
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Kanun tekniği
açısından maddenin daha anlaşılır hâle gelmesi
amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN Birlikte
işleme aldığım önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
25inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi, maddenin gizli
oylamasını gerçekleştireceğiz. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri,
lütfen sakin olalım.
Gizli oylamanın
nasıl yapılacağı konusunu daha önceki oylamalarda ifade
etmiştim.
Bilindiği gibi, size
verilen pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı
ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.
Gizli oylamaya Adana ilinden
başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, oyunu kullanmayan arkadaşımız kaldı
mı? Yok.
Oy kullanma işlemi
tamamlanmıştır.
Lütfen, oy
kutularını kaldırınız.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 25inci maddesinin gizli
oylama sonucunu açıklıyorum:
Oy sayısı : 407
Kabul : 336
Ret : 70
Çekimser :
-
Boş : 1
Geçersiz :
-
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
Bayram Özçelik Murat Özkan |
Burdur Giresun |
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 28 Nisan 2010 Çarşamba günü (bugün) saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 04.01