DÖNEM: 23 CİLT: 68 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
97nci
Birleşim
28 Nisan 2010 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin,
1995teki Gazi Mahallesi olaylarının
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/699)
2.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 21 milletvekilinin, tarım bölgelerindeki
köylerin nüfusunun azalmasının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/700)
3.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 22 milletvekilinin, Doğu Anadolu
fay hattındaki illerin deprem riskinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/701)
V.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/417) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 28/4/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
2.- (11/11) esas
numaralı gensoru önergesinin, Genel Kurulun 29/4/2010 Perşembe günkü
birleşiminde görüşülmesine; gündemdeki sıralama ile Genel
Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Burhan Kuzunun, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okayın, Bursa Milletvekili Mehmet
Tunçakın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürkün, AK PARTİ Grubu Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
4.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, CHP grup önerisine ilişkin
açıklaması
2.- Aydın
Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlunun, İstanbul Milletvekili
Burhan Kuzunun, kendisine hitaben söylediği Sen bunu hak ettin.
ifadesine ilişkin açıklaması
3.- Ordu
Milletvekili Mustafa Hamaratın, Eskişehir Milletvekili H. Tayfun
İçlinin, şahsına karşı kaba ve yaralayıcı
sözler sarf ettiğine ilişkin Başkanlığa verdiği
önergesi üzerine, kastının yaralamak olmadığına
ilişkin açıklaması
4.- Samsun
Milletvekili Ahmet Yeninin, 497 Sıra Sayılı Anayasanın
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin çerçeve 26ncı maddesine bağlı geçici 19uncu
maddesi üzerinde konuşma yaparken söylediği 12 Eylül darbe
Anayasasına evet demeye davet ediyorum şeklindeki ifadesini 12
Eylül darbe Anayasasını değiştiren teklife oy vermeye
davet ediyorum şeklinde düzelttiğine ilişkin
açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, 497 sıra
sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 27nci maddesi üzerindeki
görüşmeler sırasında şahsına
sataşılması nedeniyle yaptığı konuşmada dil
sürçmesiyle söylediği 12 Eylül darbe Anayasasına oy verin
şeklindeki ifadesini 12 Eylül Anayasasının değiştirilme
teklifine kabul oyu verin şeklinde düzelttiğine ilişkin
açıklaması
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kooperatifler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633)
(S. Sayısı: 496)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S.
Sayısı: 497)
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Geçici madde ilavesine ilişkin iki önergeyi işleme
alıp diğer önergeleri işleme almaması nedeniyle Oturum
Başkanının tutumu hakkında
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, Roman
vatandaşlarla yapılan toplantıya ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/13320)
2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, sivil toplum
kuruluşlarına bütçeden yapılan yardımlara ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin
cevabı (7/13334)
3.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, TİGEMin
Yalovadaki eğitim tesislerinin kiraya verilmesine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı (7/13386)
4.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Roman
açılımı toplantısına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/13396)
5.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Roman
açılımı toplantısına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/13400)
6.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, Roman açılımı
toplantısına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/13401)
7.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, il kontrol laboratuvar müdürlüklerindeki
işlemlere,
- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Bakanlık
teşkilatını düzenleyen kanun tasarısındaki denetimle
ilgili hükümlere,
Tarım ve
Gıda Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısına,
- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, beyaz ekmek üretimi ve tüketimine yönelik
iddialara,
- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, üreticilerin girdi maliyetlerine ve ürünlerin
değerine,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/13441), (7/13442), (7/13443), (7/13444), (7/13445)
8.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Roman açılımı
toplantısına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/13461)
9.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, kamu taşınmazlarının
turizm yatırımlarına tahsisine ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/13506)
10.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçalın, bandrol işlemlerinde istenen banka
dekontuna ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı (7/13507)
11.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binicinin, GAP Eylem Planı
çerçevesinde yapılacak organize hayvancılık bölgesine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı (7/13543)
12.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, prim borcu olanlara banka
kredisi verilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın cevabı
(7/13546)
13.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Diyanet İşleri
Başkanlığı personelinin özlük haklarına yönelik
düzenlemelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/13619)
14.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, TAPDK yöneticilerine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacanın cevabı (7/13641)
15.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Vandaki cami ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/13689)
16.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Diyanet İşleri
Başkanlığının GSM şirketleri ile
yaptığı sözleşmeye ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/13756)
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.05te açılarak altı oturum yaptı.
Birinci Oturum
İsviçre
Kantonlar Meclisi Başkanı Erika Forster-Vannini ve beraberindeki
heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin
Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 21 milletvekilinin:
Taklit mal
üretimi ve satışı sorununun (10/696),
Türk Telekomun
özelleştirilmesi sonrasında çalışanların
yaşadıkları sorunların (10/697),
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Kuzey Anadolu fay
hattındaki illerin deprem riskinin (10/698),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerini alacağı ve
ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan:
(10/96) esas
numaralı, hayvancılık sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 27/4/2010 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP,
(10/688) esas
numaralı, tasfiye hâlindeki bir finans kurumunun oluşturduğu
mağduriyet hakkındaki Meclis araştırması önergesinin
görüşmelerinin Genel Kurulun 27/4/2010 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
MHP grup önerisi
nedeniyle; Mersin Milletvekili Vahap Seçer, Adana Milletvekili Muharrem
Varlı, Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz, Erzurum Milletvekili
Zeki Ertugay, Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, Muş Milletvekili M. Nuri
Yaman ve Muş Milletvekili Sırrı Sakık,
CHP grup önerisi
nedeniyle; Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüz, Adana Milletvekili Muharrem Varlı ve Tunceli
Milletvekili Kamer Genç,
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi
Kinayın, konuşmasındaki, 2005 yılında kendisinin
vermiş olduğu bir önergeyle Bankacılık Yasasında bir
değişiklik olduğu yönündeki ifadelerine ilişkin,
Birer
açıklamada bulundular.
Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçli, Bursa Milletvekili Ali Koyuncunun,
şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, 2022 Sayılı 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifinin
(2/460) İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edilmedi.
Birleşime
saat 17.44te ara verildi.
|
|
|
Nevzat
PAKDİL |
|
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
Bayram
ÖZÇELİK |
|
Harun
TÜFEKCİ |
|
|
Burdur |
|
Konya |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
İkinci, Üçüncü, Dördüncü, Beşinci,
Altıncı Oturumlar
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü
sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/761) (S. Sayısı: 458),
4üncü
sırasında bulunan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kooperatifler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporlarının (1/811,
2/633) (S. Sayısı: 496),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
5inci
sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/656) (S. Sayısı: 497)
birinci görüşmesinde 26ncı maddesine kadar kabul edildi.
Ankara
Milletvekili Zekeriya Akıncı, İstanbul Milletvekili Ayşe
Nur Bahçekapılının, konuşmasındaki, 12 Eylül
mağduru olup da buradaki oylamalarda oy kullanmayacak olanları, bir
anlamda vicdansızlıkla suçlayan,
İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Anayasa Komisyonu
Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun,
konuşmasındaki Anlamıyorum, siz niçin oy
kullanmıyorsunuz?,
İfadelerine
ilişkin birer açıklamada bulundular.
Tunceli Milletvekili
Kamer Genç, Anayasa Komisyonu Başkanı ve İstanbul Milletvekili
Burhan Kuzunun,
Anayasa Komisyonu
Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, Konya Milletvekili
Atilla Kartın,
Şahsına
sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar.
28 Nisan 2010
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 11.00de toplanmak
üzere birleşime 04.01de son verildi.
|
|
|
Mehmet Ali
ŞAHİN |
|
|
|
|
Başkan |
|
|
|
Bayram
ÖZÇELİK |
|
Harun
TÜFEKCİ |
|
|
Burdur |
|
Konya |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
Fatih
METİN |
|
Yusuf
COŞKUN |
|
|
Bolu |
|
Bingöl |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 132
II.- GELEN KÂĞITLAR
28 Nisan 2010 Çarşamba
Tasarılar
1.- Özel Sektörün
Geliştirilmesi İslami Kurumu Kurucu Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/847) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Plan ve
Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2010)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/848) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2010)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yükseköğretim Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/849) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2010)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Nükleer Bir
Kazanın Erken Bildirimine ve Nükleer Tesisler Hakkında Bilgi
Değişimine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/850) (Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2010)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti Arasında Çevre ve Ormancılık
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/851) (Tarım, Orman ve Köyişleri; Çevre ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21.4.2010)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Sağlık Alanında İşbirliğine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/852) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2010)
7.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Şili Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/853) (Plan ve Bütçe; Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2010)
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Eğitim Alanında İşbirliğinin Güçlendirilmesine Dair
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/854) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2010)
9.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre
Koruma Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/855) (Çevre ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21.4.2010)
10.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Tarım Alanında Ekonomik, Bilimsel ve Teknik İşbirliği
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/856) (Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21.4.2010)
11.- Türkiye
Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı ve Suriye Arap Cumhuriyeti
Ulaştırma Bakanlığı Arasında Denizcilik
İşbirliği Alanında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/857) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21.4.2010)
12.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hayvan
Sağlığı Alanında İşbirliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/858) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21.4.2010)
13.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bitki
Koruma ve Karantina Alanında İşbirliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/859) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21.4.2010)
14.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Su
Kaynaklarının Verimli Kullanımı ve Kuraklıkla Mücadele
Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/860) (Çevre; Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2010)
15.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Su
Kalitesinin İyileştirilmesi Alanında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/861) (Çevre; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2010)
16.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Meteoroloji Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/862) (Çevre ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21.4.2010)
17.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Sınır Kapılarının Ortak Kullanımına
İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/863) (Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21.4.2010)
18.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Arasında Bilgi ve
İletişim Teknolojileri Alanında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/864) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm;
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21.4.2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin,
1995teki Gazi Mahallesi olaylarının
araştırılması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/699)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.03.2010)
2.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 21 Milletvekilinin, tarım
bölgelerindeki köylerin nüfusunun azalmasının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/700) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.03.2010)
3.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 22 Milletvekilinin, Doğu
Anadolu Fay Hattındaki illerin deprem riskinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/701) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.03.2010)
28 Nisan 2010
Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatih
METİN (Bolu)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97nci
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için
beş dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını görevli personel aracılığıyla
beş dakikalık süre içerisinde başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 11.10
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 11.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatih
METİN (Bolu)
BAŞKAN Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 97nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN Yapılan ilk yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi yeniden elektronik
cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır. Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç adet önerge vardır. Ayrı ayrı okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Diyarbakır Milletvekili
Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, 1995teki Gazi Mahallesi
olaylarının araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/699)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
"12 Mart 1995 Gazi Mahallesi Katliamı" Türkiye'nin
yakın tarihinde, insan yaşamını ve insan
haklarını ayaklar altına alan önemli karanlık olaylardan
biridir. 22 kişinin öldüğü 155 kişinin yaralandığı
olayların her yönüyle gün yüzüne çıkması için, Anayasa'nın
98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 11.03.2010
1) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
2) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3) Ayla Akat Ata (Batman)
4) Bengi Yıldız (Batman)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Emine Ayna (Mardin)
7) Fatma Kurtulan (Van)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
12 Mart 1995 tarihinde,
Alevi yurttaşların çoğunlukta yaşadığı
İstanbul Gazi Mahallesi'ndeki üç kahvehane ve bir işyeri akşam
saatlerinde aynı anda bir taksiden kimliği belirsiz kişilerce
otomatik silahlarla tarandı.
Saldırılar sonucu bir yurttaş
yaşamını yitirirken, beşi ağır yirmi beş
kişi yaralandı.
Olayların ardından çok sayıda Alevi yurttaş,
Gazi Mahallesi'nde toplandı, emniyet kuvvetlerinin olaya geç müdahale
ettiklerini öne sürerek polis karakoluna yürüdü. Polisler grubun üzerine
ateş açması sonucu bir yurttaş yaşamını yitirdi,
birçok kişi de yaralandı.
13 Mart günü
yaklaşık 15 bin kişi olayı protesto etmek için gösteri
yaptı. Çevik kuvvet ve özel timlerle desteklenen emniyet güçleri yine
kitlenin üzerine ateş açtı. Gösteriler sonunda on beş kişi
hayatını kaybederken, aralarında gazetecilerin de bulunduğu
birçok kişi yaralandı. Aynı gün İstanbul valiliği Gazi
Mahallesi ile iki mahallede daha sokağa çıkma yasağı ilan
etti.
14 Mart günü, Gazi
Mahallesi'nde sokağa çıkma yasağına rağmen
olayların bir türlü yatıştırılamaması üzerine
bölgeye askeri birlikler sevk edildi.
15 Mart'ta olaylar
Ümraniye'ye sıçradı. Mustafa Kemal Mahallesi'nde çıkan olaylarda
beş kişinin ölmesi ve yirmiden fazla kişinin yaralanması
üzerine bu bölgede de sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Olaylardan sonra yapılan otopsi sonucu, ölenlerden yedisinin
polis kurşunuyla yaşamını yitirdiği belirlendi.
Gaziosmanpaşa savcılığı'nın olayla
ilgili fezlekesiyle Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı,
yirmi polis hakkında "müdafaa ve zaruret sınırını
aşarak faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek"
iddiasıyla dava açtı.
Yargılanan yirmi polis memurundan Adem Albayrak dört
kişiyi öldürmekten altı yıl sekiz ay, Mehmet Gündoğan iki
kişiyi öldürmekten üç yıl dokuz ay hapse mahkûm edilirken, (cezalar
ertelendi), diğer on sekiz sanık polisin ise beraatına karar
verildi.
Yargıtay, Albayrak ve Gündoğdu hakkında verilen
kararı "Haklarında adam öldürme ile ilgili net bir
açıklığın olmadığı" gerekçesiyle bozdu.
Tekrar görülmeye başlanan dava üçüncü celsede karara bağlandı.
Mahkeme heyeti Albayrak ve Gündoğdu'ya toplam dört yıl hapis
cezası verdi. Kararın Yargıtay tarafından onanması
üzerine yakınlarını kaybeden 22 kişi AİHM'ne (Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi) başvurdu.
Mahkeme Gazi Mahallesi'nde yaşamını yitiren on iki
kişi ile Ümraniye'de ölen beş vatandaşın ailelerine
tazminat ödenmesine karar verdi. Türkiye'yi toplam 510 bin Euro tazminat
ödemeye mahkûm etti.
"12 Mart 1995 Gazi Mahallesi Katliamı", Türkiye'nin
yakın tarihinde, insan yaşamını ve insan
haklarını ayaklar altına alan önemli karanlık
olaylarından biridir.
Akıllara polislerin kalabalığa nişan alarak
ateş açtığı televizyon görüntüleri ile
kazınmış bu olaylarda, silahsız sivil insanlar polis
kurşunlarıyla öldürülmüştü. Cem evi'nde cenazesini almak için
bekleyen insanların üzerine dahi panzerlerden ateş
açılmıştı.
Sokaklarda polisler tarafından coplarla ve kalaslarla dövülen
onlarca insan yaralanmış, onlarcası gözaltına alınarak
işkencelerden geçirilmişti.
Üzerinden bunca yıl geçmesine rağmen, iki polis memuruna
verilen sembolik cezanın dışında, olayın perde
arkasındakiler açığa çıkarılmamış ve hâlâ
olayın asıl sorumluları
cezalandırılmamıştır.
Bu da toplumsal vicdanın kanamaya devam etmesine yol
açmaktadır.
Sorumluları cezalandırmak bir yana; katliam tarihinde
İstanbul Emniyet Müdürü olan Necdet Menzir ve Emniyet Genel Müdürü olan Mehmet
Ağar daha sonra bakan olarak görev yapmışlardı.
"Gazi Katliamı" olarak bilinen, 22 kişinin
öldüğü 155 kişinin yaralandığı bu karanlık
olayların ardındaki gerçeklerin açığa
çıkarılması, sorumlularının vicdanlarda ve hukuk
önünde yargılanıp mahkûm edilmesi sağlıklı bir
toplumsal yapının kurulması için gereklidir.
Bu konuda "Meclis Araştırması"
açılmasını arz ve teklif ederiz.
2.- Adana Milletvekili Yılmaz
Tankut ve 21 milletvekilinin, tarım bölgelerindeki köylerin nüfusunun
azalmasının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/700)
09/03/2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Son yıllarda uygulanan tarımsal politikaların
sonucunda tarım bölgelerindeki köylerin nüfusunun azalmasının
nedenlerinin araştırılarak tespit edilmesi ve çözümü
amacıyla Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Yılmaz Tankut (Adana)
2) Zeki Ertugay (Erzurum)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
5) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
6) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
7) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
8) Alim Işık (Kütahya)
9) Hüseyin Yıldız (Antalya)
10) Cemaleddin Uslu (Edirne)
11) Metin Ergun (Muğla)
12) Kadir Ural (Mersin)
13) Erkan Akçay (Manisa)
14) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
15) H. Hamit Homriş (Bursa)
16) Hasan Çalış (Karaman)
17) Akif Akkuş (Mersin)
18) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
19) Gürcan Dağdaş (Kars)
20) Mehmet Ekici (Yozgat)
21) Necati Özensoy (Bursa)
22) Mümin İnan (Niğde)
Gerekçe:
Ülkemizde 1927 yılında nüfusun yüzde 75'i köy ve
beldelerde yaşarken, 2009 yılına gelindiğinde bu oran yüzde
24'e gerilemiştir. İI ve ilçe merkezinde ikamet edenlerin oranı
da 82 yılda yüzde 24'den yüzde 75'e çıkmıştır. Türkiye
İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 1927 yılında
nüfusun 3,306,000'i il ve ilçe merkezinde, 10,342,000'i ise köy ve beldelerde
yaşamaktayken, 2009 yılına gelindiğinde ise il, ilçe
merkezlerinde yaşayanların sayısı 54,807,000 kişiye
çıkarken, köy ve beldelerdeki nüfus ise 17,754,000 kişiye
yükselmiştir. Bu rakamlar şehir nüfusunun hızla
yükseldiğinin, köy ve kırsal nüfusunun ise hızla
azaldığına işaret eden çarpıcı değerlerdir.
2009 yılı itibariyle ülkenin tümündeki köy ve beldelerde
yaşayan nüfusun hemen hemen Ankara ve İstanbul nüfusunun toplamı
kadar olması, üzerinde düşünülmesi gereken bir gerçektir.
Son yıllarda ülkemizde AKP hükümetleri döneminde uygulanan
yanlış tarım ve hayvancılık politikaları ile
birlikte son dönemde yaşanan ekonomik krizin de etkisiyle çoğu
köyümüzden yüksek oranda şehirlere göçün hızlandığı
ortaya çıkmıştır. Bu olumsuz durum yeni birçok sorunun
kaynağını oluştururken bu sorunların içinde en
önemlisi olan işsizlik oranının giderek yükselmesine neden
olmuştur. Yıllardan beri sistematik bir şekilde ülkemizde köyden
şehirlere göç özendirilmiştir. Bu durum gelişmişliğin
göstergelerinden birisi olarak köy ve kırsal kesimde
yaşayanların oranının düşük olması şeklinde
izah edilmeye çalışılmıştır.
Yanlış tarım ve hayvancılık
politikalarının yanında genelde sanayileşme ülkemizde belli
şehirler ve bölgelerde yoğunlaşınca, göçlerinde bu
şehirlere ve bölgelere yönelmesi sonucu şehirlerin etrafı
kısa sürede gecekondularla çevrilerek, giderek şehirlerin
köyleşmesine, köylerin boşalmasına neden olmuştur.
Asıl önemli olan konu ise insanların köylerinden sökülüp
şehirlere taşınmış olunmasına rağmen onlara
köydeki hayatlarından daha zor bir yaşantı
sağlanmasıdır.
Tüm bu olumsuzlukların yanında köylere ve kırsal
kesime alt yapı hizmetlerinin uzun yıllar götürülememesi sonucu,
çamurdan geçilemeyen yollar, sağlıksız ortamdan temin edilen su,
elektriği olmayan, kanalizasyonu ise hiç düşünülmeyen yerleşim
birimleri olarak kalması da, insanlar için şehirlerin daha cazip hale
gelmesine neden olmuştur.
Eğer köylere ve kırsal kesime alt yapı hizmetleri
zamanında götürülebilmiş, tarımda ve hayvancılıkta
verimi artırıcı tedbirler alınabilmiş, gerekli
destekler verilebilmiş olsaydı bu gün şehirlerimiz büyük köyler
haline gelmeyeceği gibi, köylerimiz de yaşlıların duvar
diplerinde günlerini tükettiği mekânlar halinde olmayacak, üretimin
olduğu, mutlu insanların yaşadığı yerleşim
birimleri olacaktı.
Köylerin boşalmasının önüne geçecek önlemlerin acil
olarak alınması, hem tarımsal üretimin artmasının, hem
işsizliğin ciddi ölçüde azalmasına hem de çarpık
şehirleşmenin önüne geçilmesine katkı sağlayacak ve
insanlarımızın köylerinde mutlu, sağlıklı ve
huzurlu bir yaşantı sürdürmesine imkân sağlayacaktır.
Netice olarak;
Yukarıda anlatılmaya çalışılan gerçekler
çerçevesinde; tarım bölgelerindeki köylerin nüfuslarının
azalmasının nedenlerinin araştırılarak tespit edilmesi
ve çözümü amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ederiz.
3.- Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu ve 22 milletvekilinin, Doğu Anadolu fay
hattındaki illerin deprem riskinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/701)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
08.03.2010 tarihinde Elazığ'da yaşanan deprem
felaketi ülkemizde derin bir acıya yol açmıştır. Ülkemiz
önemli bir deprem kuşağında olmasına karşın,
ayrıca Doğu Anadolu Fay Hattı'nın çok aktif olduğu
açık ve net ifade edilmesine karşın bugüne kadar bu bölgede
hiçbir önlem alınmadığı açıkça görülmüştür.
Doğu Anadolu Fay Hattı; Muş-Varto,
Bingöl-Karlıova, Elazığ-Kovancılar ve Sivrice,
Malatya-Doğanyol, Pütürge, Doğanşehir,
Adıyaman-Gölbaşı, Maraş ve Hatay'a kadar uzanmaktadır.
Bu hatta, yıllardır oluşan birikimin
boşalmasının her an olabileceği Afet İşleri Genel
Müdürlüğü'nün daha önce hazırladığı raporlarda
açık ve net olarak ifade edilmesine karşın, bu fay üzerinde çok
geniş yerleşim alanları olmasına karşın hiçbir
önlem alınmadığı açıkça görülmüştür.
Sonuçta; Elazığ'da oluşan depremin bu fay
hattı üzerinde her an olabileceği mevcut raporlarda yer
almıştır. Ancak, sonuçta bu bölgede depreme karşı
hiçbir önlemin alınmadığı gerçeği ile karşı
karşıya kalmamız, depremin acısı kadar üzüntü
duyulacak diğer bir gerçektir.
Bu fay hattında, son on yılda, farklı bölgelerde
değişik ölçeklerde depremler oluşmuş, bu depremlerde önemli
ölçüde can ve mal kayıpları olmasına karşın, depremin
yaraları yeterince sarılmadan, vatandaşlar kendi kaderleriyle
baş başa bırakılmıştır. Oluşacak yeni
depremlere karşı her şey unutulmuş ve hiçbir tedbir
alınmamıştır.
Bu fay hattı ile ilgili hazırlanan raporda, bu hattaki
enerji boşalmasının her an olabileceği açık ve net
ifade edilmiş olmasına karşın bu rapor dikkate
alınmamıştır.
Doğu Anadolu Fay Hattı ile ilgili olarak hazırlanan
detaylı raporlar ve alınması gereken önlemler açıkça
belirtilmesine karşın bu raporun neden işleme
konulmadığının belirlenmesi, bu fay hattında
önümüzdeki süreçte oluşabilecek yeni ve büyük depremlere karşı alınacak
önlemlerin tartışılması için Anayasanın 98. Maddesi
ile İç Tüzüğün 104. ve 105. Maddeleri uyarınca bir Meclis
Araştırması açılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
2) Tekin Bingöl (Ankara)
3) Ali Arslan (Muğla)
4) Tayfur Süner (Antalya)
5) Ali Koçal (Zonguldak)
6) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
7) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
8) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
9) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
10) Ahmet Küçük (Çanakkale)
11) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
12) Ensar Öğüt (Ardahan)
13) Gürol Ergin (Muğla)
14) Hulusi Güvel (Adana)
15) Rasim Çakır (Edirne)
16) Hüsnü Çöllü (Antalya)
17) Şevket Köse (Adıyaman)
18) Atila Emek (Antalya)
19) Bülent Baratalı (İzmir)
20) Kemal Demirel (Bursa)
21) Abdülaziz Yazar (Hatay)
22) Akif Ekici (Gaziantep)
23) Selçuk Ayhan (İzmir)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup,
oylarınıza sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- (10/417) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 28/4/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
28.04.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 28.04.2010 Çarşamba günü (Bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisini, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Kemal
Kılıçdaroğlu
İstanbul
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (Belediyelere kamu paylarının
dağıtımı hakkında); (10/417) esas numaralı Meclis
Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun, 28.04.2010
Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Grup önerisi lehinde ilk konuşmacı Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri, değerli
arkadaşlarım; önce size, hepinize saygılar sunuyorum. Genel
bilgi vermek istiyorum:
Türkiyedeki belediyeler ve şu anda uygulanan ve yapılan
uygulamalar, belediyelerin aldığı katkı payları, gelir
payları, burada hak var mıdır, adalet var mıdır,
bunların değerlendirmesini vicdanlarınıza
sunacağım.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyede 81 il
belediyesinin 16 tanesi büyükşehir belediyesi. 1985 yılında, o
günün koşullarında, o günün Türkiyesinde, o günün illerin
gelirlerine göre 16 büyükşehir belediyesi yapılmış. Bir
kısmı önce yapılmış daha sonra da -yine her nedense,
neye göre, hangi objektif kritere göre yapılmış- bazı
belediler de büyükşehir yapılmış. Ve 65 il belediyemiz var,
yaklaşık 900 ilçe, 2 bin tane belde belediyemiz var,
yaklaşık.
Değerli arkadaşlarım, size hesap veriyorum ve
vicdanlarınıza sesleneceğim daha sonra. Şimdi, Türkiyede
5779 sayılı -ve siz yaptınız bu kanunu- Belediye Gelirleri
Yasasına göre ve il özel idarelerle ilgili gelir
dağılımı nasıl dağıtılıyor, ülkede
toplanan vergi gelirinin yüzde 6sının yüzde 2,85i büyükşehir
belediyesi dışındaki belediyelere, yüzde 2,85i! Yüzde 2,5u da
büyükşehir belediyelerine veriliyor, 16 belediyeye. 65 belediye 2,85; 16
büyükşehir 2,5 ve 1,15 de özel idarelere veriliyor, yüzde 1,15i bunun.
Değerli arkadaşlarım, ayrıca, akaryakıttan, doğal
gazdan ve petrolden toplanan ÖTV, KDVler de ayrıca dâhil ediliyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, ben size rakam
vereceğim, rakam veriyorum: 350 bin nüfuslu bir büyükşehir belediyesi
-altını çiziyorum 350 bin nüfuslu bir büyükşehir belediyesi!-
yılda 160 milyon para alıyor. 600 bin nüfuslu bir il belediyesi ise,
Şanlıurfa
Ben sesleniyorum Şanlıurfa milletvekillerine ve
söyleyeceğim başka ilin milletvekillerine de
600 bin nüfuslu bir
Şanlıurfa ise yılda aldığı para 80 milyon. Hak
mı dır, adalet midir, bunun adını ne koyuyorsunuz
arkadaşlar? Şimdi, bir yerde bir haksızlık, adaletsizlik,
bir yerde bir zulüm varsa buna sahip çıkmak bu Meclisin görevidir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Buna karşı çıkmak.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Zulme karşı
çıkmak, yani zulme karşı çıkmak bu Meclisin görevidir ve
zulüm edilenlere sahip çıkmak gene Meclisin görevidir. Ama 600 bin nüfuslu
bir il belediyesine kişi başına verdiğiniz paraya... Orada
80 bin lira para veriyorsunuz Şanlıurfaya.
Şanlıurfanın bu da daha mücavir alan. Bu dediğim, 350 bin
veya 500 bin olan büyükşehirlerde de buraya bir kanun getirdiniz,
Türkiyede mevcut büyükşehirlerden nüfusu daha yüksek olan 9
tane il vardır. Bugün, şu anda 500 bin nüfuslu bazı
büyükşehirler senede 200-250 milyon para alıyor arkadaşlar.
Şimdi, bir ile yılda 250 milyon giriyor; bir ile, 600 bin nüfuslu bir
ile 80 milyon para giriyor. Yani vicdanınıza sesleniyorum. Yani 250
milyon yılda bir para giriyorsa bir ile, o belediye o parayı
harcıyor arkadaşlar. Aş veriyor, iş veriyor, ekmek veriyor.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Onlar vicdanı
partide bırakıp geliyorlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ha siz... Ben bunu
sekiz yıldır söylüyorum. Ha hepiniz bunu çok iyi biliyorsunuz. Yani
hepiniz bunu çok iyi biliyorsunuz. Birçoğunuz vicdanlarınızda
bunu tartamıyorsunuz. Birçoğunuz bunun haksızlık
olduğunu çok iyi biliyorsunuz ama haykırmıyorsunuz.
Haykırın kardeşim ya! Eğer milletvekili
olmayacaksanız, olmayın kardeşim ya! Olmayın ya! Eğer
ilinin hakkına sahip çıkmıyorsan, eğer ilindeki insanın
ekmeğine sahip çıkmıyorsan Beni bir daha milletvekili
yapmazlar, haykıramıyorum. diyorsan
Onurluluktur benim için.
Değerli arkadaşlarım, Van; nüfusu çoğu
büyükşehirden daha yüksektir, doğru mu?
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) 1 milyon.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) 1 milyon diyorsun
bak, 1 milyon! Senede kaç para alıyorsun, kaç para?
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) Çok büyük hizmet yaptık,
hizmet. 600 trilyon lira kamu yatırımı aldık.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Kaç para geliyor?
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) Kamu yatırımı
aldık 600 trilyon.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Bırak kamu
yatırımını. 350 bin nüfuslu
Sen 1 milyon nüfusa göre para
aldığın zaman kaç para alacaksın yılda biliyor musun?
300 milyon. Haa!
Malatya, Kahramanmaraş, Denizli, Balıkesir, Trabzon,
Manisa
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Şanlıurfa.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Zaten en büyük
haksızlık Şanlıurfaya yapılıyor, en büyük
haksızlık.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, benim ilimdeki
insanın ekmeğine sahip çıkmak hepimizin görevi. Ben, bir
başka ile vermeyin demiyorum, bir başka ilin hakkını
alın bana verin demiyorum, bir başka ilin hakkını hak
etmeyene verin demiyorum ama eğer objektif kriter varsa, nüfus
başına para ödenecekse, biri
Arkadaşlar, 1e 4,5 fark ödeniyor,
1e 4,5! Bunun adını koyamıyorum arkadaşlar ya! Ya, lütfen,
rica ediyorum
Ben bu illerin milletvekillerinden rica ediyorum, rica ediyorum,
biz kimseye haksızlık yapmayalım, biz kimsenin hakkını
alıp kimseye vermeyelim ama hakkı yenen insanlara sahip
çıkalım arkadaşlar.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Anayasaya aykırı
bunların yaptığı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, aynı şekilde, il özel idarelere 1, 15i
veriliyor. Şimdi, il özel idarelerindeki amaç, özellikle köylere hizmet
götürme yönünden ilk amacı, şekli şemali budur. Han hamam
yaptırsın diye il özel idarelerine yardım edilmiyor. İl
özel idarelerine yapılan yardım genelde KÖYDES ve köylere yönelik
amaçla kurulmuştur bu ama bu da şaştı.
Şimdi, Kocaelide bir tek köy yok arkadaşlar, tek bir
tane köy kalmadı. Şimdi, bir tarafta Balıkesirin bin küsur tane
köyü var, Sivasın bin küsur tane köyü var. Şimdi, bunların her
birine Sivas Özel İdaresi, Balıkesir Özel İdaresi hizmet
götürüyor arkadaşlar. Yani, bir hizmetin köylere nasıl gittiğini
siz benden daha iyi biliyorsunuz.
Şimdi, eğer hiçbir köyü olmayan
Hepsi büyükşehir
kapsamından para alıyor. Orada yaşayan nüfus var ya, Kocaelide,
köylerde yaşayan nüfus, büyükşehir içine girdiği için kişi
başına parayı alıyor bir kere, bir; bir de özel idareden
alıyor, iki. Bir taşla üç tane kuş. Bu nasıl iş
arkadaşlar ya? Bu nasıl vicdan? Bu nasıl vicdan?
Değerli arkadaşlarım, gerek özel idare katkı
payları gerekse büyükşehirlerle ilgili katkı payları
vicdanlarda büyük yara açmaktadır. Haksızlıktır, diğer
illerde yaşayan insanlara karşı büyük bir
haksızlıktır. Gelin, bu haksızlığa el koyun;
gelin, kimsenin hakkını almayın, diyorum. Ama öbürünün
hakkını verin.
Değerli arkadaşlarım, ayrıca, örneğin
Malatyayı büyükşehir yapın demiyorum. Böyle bir talebimiz yok
bizim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu,
konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Sadece sadece -bu
illeri illa büyükşehir yapın demiyorum- bu illere uygulanan
haksızlığı yok edin, bu illere verilen geliri adil
paylaştırın. Yani, illa ismini büyükşehir yazmayın.
Bize paramızı verin, paramızı; hakkımızı
verin, hakkımızı kimseye yedirmeyin bizim.
Değerli arkadaşlarım, tabii, ayrıca bir de
Maliye Bakanlığının belediyelere verdiği
denkleştirme ödeneği. Burada de bir haksızlık var.
Özellikle denkleştirme ödeneğini yılda iki defa veriyor, nüfusu
5 bin ve 10 bine kadar veriliyor ama o 10 binle 50 bin, 60 bin veya 100 bin
arasında olan belediyelere denkleştirme ödeneği verilmediği
için, zaten çok büyük bir sorunla, önemli bir yoksullukla mücadele ediyor bu
belediyeler yani onlara da mutlaka denkleştirme ödeneği verilmesi
lazım. Onların da mutlaka bir şekilde bu denkleştirme
katkısından pay alması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Sayın
Başkanım, bitiriyorum. Sayın Başkanım, selamlayıp
bitiriyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Arkadaşlar, bundan sonraki hatipler için söylüyorum, bir
dakikalık süreyi kesinlikle uzatmayacağım. Selamlamayı
falan onun içinde yapın. Şimdi, size söylemek için de yapıyorum.
Lütfen, arkadaşlar, konuşmalarınızı ona göre
ayarlayın.
Buyurun selamlayın Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Peki, efendim.
Sadece şunu söylüyorum: Hakkımızı yedirmeyin,
hakkımıza sahip çıkın, hak yedirirseniz yarın sizin
hakkınızı başkası yer.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, grup önerisinin aleyhinde Nusret Bayraktar,
İstanbul milletvekili.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Nusret Bey, bak
hakkımızı vermezsen, bak valla konuşmam.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
aleyhine şahsım olarak söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle,
hepinizi saygıyla selamlıyor ancak sözlerime başlamadan önce dün
yine elim bir saldırı sonucu Hakkâride şehit olan uzman
çavuş Erkan Ayaz ve er Selam Özaya Allahtan rahmet diliyorum. 2 erimiz
de yaralanmışlardır, yaralılara da acil şifalar
diliyor, bu denli saldırıların son bulmasını Allahtan
temenni ediyorum.
Sayın Mevlüt Aslanoğlu, Hakkımızı verin,
vermezseniz hakkımızı isteriz. derken
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Beyefendi,
şahsınız adına değil, grup adına
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Değerli arkadaşlar, tabii,
bu hak hukuk dağılımı işi öyle bir kişinin elinde
değildir. Ülkeyi bugüne kadar yönetenler
Hatırlayın, 1984
yılı sonrası özellikle, Türkiye'de yeni bir değişim,
yeni bir dönüşüm hareketi başlamıştı. 3030
sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu ile Türkiye'de İstanbul,
Ankara, İzmir gibi büyük kentler büyükşehir belediyesi olmuştu.
Neden olmuştu? Maalesef, geçmiş dönemdeki yanlış
uygulamalar, merkezî ve yerel yönetimlerin alması gereken tedbirleri
yasalara uygun alamadıkları için, doğu ve güneydoğu
başta olmak üzere Anadolunun her ilindeki insanlarımız
doğduğu yerde doyamadıkları için, doğduğu yerde
gerek iş gerek aş gerek eğitim, sağlık, sosyal ve
kültürel ihtiyaçlarını karşılayamadıkları için,
taşı toprağı altın büyük şehir belediyelerine göç
etmişlerdir ve Türkiyenin en büyük sorunu, büyük illerin en büyük sorunu,
göçten kaynaklanan altyapı, ulaşım, çevre, sağlık ve
sair sorunların çözümüne yönelik imkân ve ihtiyaç
paylaşımı, dağılımı ve yöneticilerin, yerel
ve genel yöneticilerin eksikliklerinden, zafiyetlerinden
kaynaklanmıştı. O bakımdan, büyük şehir
belediyelerindeki bu biriken sorunların önce çözümüne yönelik adımlar
atılmıştı. Uygulamada yanlış olmuş, eksik
olmuş
Sonra, 99 yılındaki deprem sonucu, yine, büyükşehir
olmasa bile yoğun göç alan illerde yeni bir büyükşehir belediye olma
anlayışı
Ama şunu da unutmayın, geçmiş dönemde
birkaç moda vardı, siyasiler seçim önceleri ve seçimden sonra
tutturuyorlardı
Modanın biri şuydu: Size iki önemli anahtar
vereceğiz. diyorlardı. Çünkü halkın ve milletin en önemli
ihtiyacı, arzusu mekândı, evdi, otomobildi. Bir araba bir de ev
anahtarı. Bu geçti, daha sonra Sizi belde yapacağız, belediye
yapacağız. arkasından Sizi ilçe yapacağız, sizi il
yapacağız, sizi büyük şehir belediyesi yapacağız.
diyerek taahhütlerde ve popülist politikalarla vaatlerde bulunulmuştur.
Daha sonra, doğan netice sonucu, büyük kentler başta olmak üzere,
kangren olan sorunların çözümüne yönelik, merkezî yönetim artık
etkisiz hâle gelmiş ve tartışılmaya
başlanmış.
Yerel Yönetimler Yasasında ciddi bir değişiklik
olması gerekiyor. Yerinden çözüm önerileri, sorunların
araştırılarak orada çözüm imkânları mutlaka
gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de uygulansın.
dendi. İşte, hiçbir siyasi partinin söyleyip de uygulayamadığı
ama geçmiş dönem, birlikte çalışmış olduğumuz
22nci Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinin iki siyasi partisi ile
bağımsızlar ve diğer partilerin de desteği
olmuştur ama AK PARTİ İktidarının cesur ve popülist
olmayan adımları atması suretiyle Yerel Yönetimler
Yasasında değişiklikler olmuştur; Büyükşehir Belediye
Kanunu değişmiştir, Belediye Kanunu değişmiştir,
İl Özel İdareleri Kanunu değişmiştir, Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğü kapatılarak -hantal, merkezî yönden, Ankaradan bütün
il ve ilçelere, beldelere hizmet götürülmesinin mümkün olmadığı
anlaşılarak- köylere hizmet götürme birlikleri kurulmuştur.
Nitekim, Türkiyede Anadolunun gelişmesine yönelik adım
atmazsanız, insanlarımızı doğduğu yerde ferah,
refah, huzur içinde yaşama şansını yakalayacak
altyapı, ulaşım gibi hizmetlere kavuşturamazsanız,
yine göçlerin artarak büyük şehirlere devam edeceği kanaatiyle, ilk
kez, Türkiyede KÖYDES, BELDES projeleri AK PARTİ döneminde
uygulanmış. Bununla beraber, arkasından -yetmiyor tabii- sadece
belediyelere dağıtacak olduğunuz imkânla yerel yönetim hizmeti
yürütülemez; merkezî yönetimin mutlaka, önce politikalarla, geri
kalmış bölgelere teşvikler uygulaması gerekirdi,
yatırımları o bölgelere kaydırması gerekirdi;
ulaşım imkânları, duble yolları, demir yolları, hava
yolları, deniz yollarıyla ilgili tedbirler alması,
teşvikler vermesi gerekirdi. İşte, bu yönde, Anadolunun geri
kalmış bölgeleri başta olmak üzere, önce teşviklerle
bölgelerin yatırım alanı hâline gelmesine, arkasından duble
yollarla, arkasından demir yolu ağlarına yönelik
yatırımlarla, hatta ve hatta daha ileri giderek önce
Ankara-Eskişehir arasında başlayan hızlı tren,
Ankara-İstanbul, arkasından Ankara-Sivas, Sivas-Erzurum gibi
hızlı trenle ilgili adımları bugün atacaksınız
ama bugün attığınız adımlar hemen yarın ve öbür
gün, gelecek yıl hizmete dönüşmüyor, uzun yıllardan bu yana
uygulanan eksiklikler ve zaaflar sonucu bu noktaya gelmiş.
Şimdi, Sayın Mevlüt Aslanoğlunun söylediklerinin
bazılarına katılmamak mümkün değil.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Biri 300 alıyor,
biri 80 alıyor. Onu söyleyin yani.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Ben büyükşehir istemiyorum ama
nüfusu fazla olan illerle ilgili dağıtımı adaletli hâle
getirelim. dedi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Evet
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Bir saniye
Müsaade edin
Önce, kangren olan büyükşehirlerle ilgili sorunları
belirli noktalarda çözerken, Anadoluda yeni yeni cazibe merkezi
oluşturmaya yönelik faaliyetleri yürüttüğünüz zaman, o bölgenin
nüfusları artmaya başlıyor, doğrudur. Demek ki o bölgelerle
ilgili bir cazibe oluşmaya başladı. İşte, gelir
dağılımında kriterleri değiştirdik. Nasıl
değiştirdik?
1) Nüfus miktarına göre ödenek.
Demek ki nüfusunuz artıyorsa geliriniz artıyor. Bu
birinci, adalete yönelik atılan adım.
2) Kalkınmışlık endeksine göre o bölgelere yatırım.
3) Coğrafi alan ve köy alanlarıyla ilgili yol
ağlarının gelişmesi.
Bu da yeterli olmayabilir ama biz, popülist politikalarla
büyükşehir belediyesi yapacağız, hemen gelirlerinizi
artıracağız değil, zaman içerisinde
Türkiye olarak,
başta belediyeler olmak üzere çok dinamik bir potansiyele sahip olan bir
ülkeye sahibiz.
Bu dinamik değişikliklere göre
Elbette vaktinden önce
çiçek açmaz. Vaktinden önce çiçek açtığı takdirde, üstüne bir
don ve yağmur geldiği zaman kuruyabilir. Onun için, yeri ve zamanı
gelmekte olduğu her dönemde, bu dinamik değişime ayak uyduracak
değişikliklerle ilgili hazırlıklarımız var ama
bunun bir zamanlaması vardır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, bekleyecek miyiz daha?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Şu anda, Anayasa
değişikliklerinin görüşüldüğü bu kadar önemli, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin on beş saat, on sekiz saat, sabahlara kadar
çalışmasından şikâyetçi olan muhalefet partileri, işte
bu yoğun çalışma trafiğini daha süratli bir şekilde
götürdükten sonra, zaman ve imkânlar ölçüsünde, elbette, arkasından, buna
benzer adaletsizlik varsa, önce uygulamadan kaynaklanan
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Var mı, yok mu?
Onu söyleyin.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Bakın, uygulamadan kaynaklanan
eksikliklerin bölüm bölüm giderildiğini görüyorsunuz aslında.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Nerede?
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Bölün, bölün, bölmeye
devam edin!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Gelir konusunda görüyorsunuz, mesafe
konusunda görüyorsunuz. Belediyelerle ilgili nüfus kriterleri ve coğrafi
alan kriterleri de o bölgenin gelişmiş olmasına yönelik. Burada
yine
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Vay, vay! Neler
yapmışsınız?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Buraya giren konularla ilgili, siz,
Adapazarı Akyazının, Adapazarı merkezden
Kaç kilometre Recep Bey?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Adapazarı merkezden Akyazı
kaç kilometre?
RECEP YILDIRIM (Sakarya) 36.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) 30-
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Evet, yalan mı
söyledik yani?
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Değil.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Hâlâ değil diyorsun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Örnek verdik hâlâ
değil diyorsun.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Tamam, peki,
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Oraya vermeyin.
demiyoruz Beyefendi. Her yeri kalkındırın, bunu söylüyorum,
Akyazıya vermeyin. demiyorum.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Değerli arkadaşlar,
şimdi önümde
Bakın, 10 binin altındaki belediyelere
dağılımla ilgili de adaletsizlikten bahsedildi. Şimdi,
nüfusu 2 binin altına düşen belediyelerle ilgili bir kapatılma
süreci başlamıştı. Neden? Bütün belediyelerin belediye
başkanları, belde belediye başkanları başta olmak
üzere, her ay aldığı İller Bankası payından daha
fazlasını harcayacak tarzda Ankarada İlgili
bakanlıklardan, fonlardan ne alabiliriz, ne alamayız. diyerek gelip
gitmek suretiyle
Otuz yıl belediye olmuş, 2 bin nüfus
düşmüş bine, 500e, 700e. Demek ki orada bir hastalık var,
orada bir eksiklik var. Bunu düzeltmek gerekir, diyerek; yeniden belediye olma
kriterleri ve 2 binin altına düşenlerle ilgili nasıl bir
düzenleme yapabiliriz, diyerek -dengeleme ödeneğini- aslında
kapatılması gereken 840 belde belediyesinin belde belediyeliğinden
çıkarak il özel idarelerine bağlanacağı
varsayımıyla o denkleştirme ödeneği miktarı
ayarlanmıştı ama Anayasa Mahkemesine müracaatla bunların
ancak 284ünün tüzel kişiliği kaldırıldı, geri kalan
kısımlar yeniden belde belediyesi olunca 2 binle 5 bin
arasındaki, 5 binle 10 bin arasındaki belediyelere yapılan ek
BELDES desteğindeki pay ayarlamasının
Aslında bu Anayasa
Mahkemesinin iptaliyle böyle olduğunu ama
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bayraktar, konuşmanızı
tamamlayın efendim.
Buyurun.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Bunun yeni dönemde
dağılımla ilgili, herkesin ilgili bakanlıklara gelip fon
almayı değil Maliye Bakanlığına aktarılarak
maktuen yılda 2 kez belde nüfusunun ve özelliklerinin getirdiği
kriterler çerçevesinde önce nüfus karşılığı,
arkasından da bunlarla ilgili ayrılan ödeneklerin dengeli
şekilde dağılımına yönelik bir adım
atılmıştır.
Özet olarak şunu sunmaya çalışmak istiyorum: Bizim
dönemimizde aslında adaletsiz bir dağılım
olmamıştır. Her ilçeye, her beldeye, her büyükşehre ve her
il özel idaresine Yüksek Planlama Kurulu ve usul ve esasları tamamen kanun
çerçevesinde düzenlenen şekliyle, adaletli olarak, bu (A)
partiliymiş, (B) partiliymiş, (C) partiliymiş diye ayrım
yapılmadan ödenekler dağıtılmıştır. Bundan
sonra gösterilecek performans ve dinamik değişimlere göre yeni
dönemde hazırlıkların da yapılabilmesine açık
olduğumuzu, bununla ilgili çalışmaların da belli zamanlar
içerisinde yürütülebilmesinin gerekli olduğunu düşünüyor; bu
vesileyle, bugün gündeme alınması hususuna karşı
olduğumuz anlayışıyla, CHP grup önerisinin aleyhinde
olduğumuzu bildiriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Grup önerisinin lehinde, Şerafettin Halis, Tunceli
Milletvekili.
Buyurun Sayın Halis.
ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, ben, önerge lehine konuşmadan önce, iki gün sonra
kutlanacak olan 1 Mayıs üzerine sizinle görüşmelerimi paylaşmak
istiyorum.
Bilindiği gibi, 77 kanlı 1 Mayısından sonra,
yani otuz üç yıl sonra, ilk defa Taksimde yasal bir rahatlıkla
işçiler, emekçiler, bayram kutlayacaklar. Tabii, vermiş
oldukları mücadelenin bir kazanımı olarak bu mücadelelerinde
başarılar diliyor ve mücadelelerinin devamını diliyorum.
Tabii, Türkiyede, geçmiş yakın tarihimizde, Maraş,
Sivas, Gazi ve Aydın cinayetleri yanında, bir sürü karanlıkta
kalmış, üzerindeki sis perdesi aydınlatılmamış
olaylar yaşandı. Bu olaylardan biri de 77 yılı 1
Mayısıdır. 77 1 Mayısı, deyim yerindeyse 12 Eylülü
hazırlayan bir eylem olarak, kanlı bir gün olarak tarihe geçti. 77
yılı 1 Mayısından sonra, yine, Çorumda, Maraşta
meydana gelen olaylar, 12 Eylüle giden yol taşlarını
döşediler.
Nasıl gelişmişti 1 Mayıs? O gün sabah 9.00da
Taksime gitmek için çeşitli alanlarda biriken gruplar, emekçiler, emekçi
dostları saat dörde kadar bulundukları yerlerden hareket
ettirilmemişti, polis bir türlü çıkışlarına izin
vermemişti.
Örneğin, Saraçhaneden Tarlabaşına gelininceye
kadar saat neredeyse yedi oluyordu. Bizim, kendimin de içinde bulunduğum,
tanıklığını yapmış olduğum o kanlı
1 Mayısta, kortejin arkası daha Tarlabaşındayken, Kemal
Türklerin saat 19.00 sularındaki konuşmasının
başladığı anda, o günkü adı Intercontinental olan,
bugünkü The Marmara otelinden ateş açılıyor. Aynı anda,
eş zamanlı olarak, Sular İdaresi tarafından ikinci bir
ateş açılıyor ve çok ilginçtir, Her taraf kontrol altına
alınmış. denmesine rağmen, Kazancı Yokuşunun
başına mavi, Fiat marka bir kamyonet yerleştiriliyor ve bu
ateşle beraber ses bombalarıyla kitle Kazancı Yokuşuna
doğru koşmaya, kaçmaya mecbur bırakılıyor ve o
sıkışma anında ezilmelerle büyük oranda insan ölüyor.
Çok ilginçtir, dönemin Belediye Başkanı Ahmet
İsvan, ateş açanları oradaki görevli polislere soruyor ve
görevli polisler, o dönemin Belediye Başkanına cevap verme yerine
copla karşılık veriyorlar ve dönemin Belediye Başkanı
cop yemek durumunda kalıyor.
Yine, o dönem Günaydın gazetesinin yazarlarından Necati Doğru
Otelin beşinci katına çıktım, odanın kapısı
açıktı. İçeride kameralar vardı. Basın mensupları
var diye ben de içeri girmek istedim. İçeri daha birkaç adım
atmıştım ki iteklenerek dışarı atıldım.
Otelin garsonuna sordum Bunlar kim? diye, bana polis olduğunu
söylediler
Tabii, insanlar Kazancı Yokuşuna doğru kaçarken
bej renkli, Renault marka bir araçtan ateş ediliyor ve o ateş edenler
arasında bulunan Necati Tınaz adındaki polis memuru Evet,
üstümüze geldiler, ateş ettik
Şimdi, her şey çok net ve açık,
anlaşılıyor. O günün hükûmeti ne yaptı? Hükûmet, katilleri
bulmak yerine, mağdurlardan yargı önüne çıkaracak insanları
buldu getirdi. 98 zanlı getirdiler, çok ilginç bir durum var, 98
mağdurun 49u tek bir polis tarafından tespit edilmişti ve dönemin
Başbakanı Demirele MİT tarafından verilen raporda Darbe
hazırlığı için yapılan bir eylem. diye bilgi
veriliyor. O dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı -arka planını
bilmiyoruz tabii- resen emekliye ayrılıyor ama üç yıl sonra,
dönemin Başbakanı Demirel, her zaman yaptığı gibi,
şapkasını alıp gidiyor ve bugüne kadar, ondan sonra gelen
başbakanlar döneminde de konu incelenip
araştırılmıyor.
Değerli dostlar, değerli arkadaşlar; tabii, yasalar
yapılıyor belediyeler konusunda, yaşamın diğer
alanları konusunda. Yasalar ne kadar adaletli dağıtıyor,
bir ona bakalım:
Şimdi, verilmiş olan önergede bir adaletsizlikten dem
vuruluyor. Örneğin, nüfusu 370 bin olan büyükşehir belediyelerinin
kamudan ayrılan payı, kamu kaynaklarından ayrılan payı
160 milyon, yine 600-650 bin nüfuslu il belediyelerine ayrılan kamu
payı 80 milyon. Yine, 600-650 bin arası nüfusu olan büyükşehir
belediyeleri 250 milyon alırken aynı nüfus oranındaki
diğer, normal belediyeler 80 milyonda kalmıştı. Yani 3
katı bir adaletsizlik.
Şimdi, illerle büyükşehir belediyeleri arasındaki
fark buysa, illerle küçük iller, illerle ilçeler, ilçelerle kasabalar
arasındaki, beldeler arasındaki fark nedir, bir düşünün. Bizim
BDPli belediyelere yönelik uygulamalardan birkaç örnek vermek gerekirse bu
usulsüzlük ve adaletsizlik çok daha net olarak gözler önüne serilmiş olur.
Şimdi, belediyeler borçlu; belediyelerin kaynakları
e-haciz şeklinde, yöntemiyle kesiliyor. E-muhtıradan muzdarip
olan AKP -ki hakları var- e-haciz yoluyla da yoksul belediyelerin,
borçlu belediyelerin gelirlerini kesiyor.
Şimdi birkaç örnek demiştim: Yenişehir
Belediyesinin 300 bin liralık vergi borcu bu yöntemle kesildi. Kozluk
Belediyesi AKP elindeyken borçlarına ilişkin sadece 15 icra takibi
varken 2009da BDPye geçti ve bu icra sayısı 157ye yükseldi.
Yine, Başbakanın yerel seçimlerde Hizmet
istiyorsanız AKPye oy verirsiniz. mealindeki sözleri belediyeleri
çalışmaz duruma sokmuştur.
Yine, Sur Belediyesinde gece ve gündüz nüfusu ciddi bir
değişkenlik gösteriyor. Bu değişkenlik 3 katına varan
bir değişkenlik, gece 108 bine düşen nüfus, gündüz 350 bine
çıkıyor ama ayrılan pay, kamu yatırımlarından
ayrılan pay sadece gece nüfusu üzerinden hesaplanıyor.
Turizm bölgelerinde bulunan belediyeler hakeza
değişkenlik gösteriyor, nüfusları kış ve yaz
koşullarına göre, ama payları yine kış
koşullarındaki nüfusa göre veriliyor.
Şimdi bunlar, AKPnin uyguladığı çifte
standartlar. Çok daha somut bir ölçü vereceğim size: Maliye
Bakanlığınca Bingöl il ve ilçelerine gönderilen hibelere bakıldığında,
nüfusa göre hesaplanan kişi başına düşen hibe
miktarlarında AKPde bulunan Yayladerenin payı kişi
başına 16,6 lira, Çaytepe 31 lira, Kiğı 29 lira iken
2009da BDPye geçen Karlıova Belediyesine gönderilen pay ise kişi
başına sadece 5,8dir.
Şimdi, düşünün kişi başına bir yerde
ayrılan pay, kişi başına düşen pay 31 lira iken bir
başka yerde bu 5,8e kadar düşebiliyor.
Şimdi, turistik bölgelerden bahsettik. Dersim, Tunceli
Belediyesinin nüfusu, belki turistik bir bölge değil ama göçertilmiş
nüfustan dolayı yaz ve kış nüfusu değişkenlik
gösteriyor. Kışın 25-27 bin arasında olan nüfus yazın
50 bine yaklaşıyor ama Tunceli Belediyesine ayrılan pay ne
yazık ki yine kış nüfusu üzerinden gerçekleştiriliyor.
Tunceli Belediyesinin ayrıca sorunları arasında,
Tuncelinin hemen önüne kurulmuş, hukuksuz olarak kurulmuş -bugün
yargı yoluyla da hukuksuzluklar peyderpey açığa
çıkıyor- baraj göletinin durumu. Baraj göleti yapılmadan önce
olması, yapılması, yaptırılması gereken
arıtma tesisi yaptırılmadı. Oysaki arıtma tesisinin
maliyetine bakıldığında, bir belediyenin
olanaklarını, bütçesini zorlayan bir maliyet.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Halis, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
ŞERAFETTİN HALİS (Devamla) Bu konuda Cumhurbaşkanı
Sayın Abdullah Gülün destek sözlerine rağmen ki bu destekler
gelecek- Belediye Başkanımızın ilgili Bakana, Çevre
Bakanına yapmış olduğu müracaatta gerekli desteği
görmediğini, alamadığını da burada belirtmek
istiyorum.
Yine, ben, küçük belediyelerden geçen, bundan bir ay önce
Dersimde bulunan bir belediyeyi örnek göstermiştim, Darıkent
Belediyesi. Darıkent Belediyesi, 2 bin nüfuslu bir belediye. Haliyle,
belediye olduğu için KÖYDES hizmet biriminden de hizmet görmüyor. 11 personeli
var. 11 personelinin maaşını yaklaşık dokuz
yıldır istikrarlı ödeyemiyor. Son sekiz aydır da
maaşlarını alamamış durumdalar. Belediyeye
bakıldığında, küçük bir hizmet binası, bir otomobili
-makam aracı olarak kullanıyor- ve çöpleri toplamak için bir
traktörü. Öz gelirleri yok, kamu paylarından, kamu gelirlerinden
ayrılan paya ise borçlarından dolayı otomatikman el konuyor ve
şu anda sıkıntılı bir durumda, yardım bekleyen
bir durumda. Bunları sizinle paylaştım.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Halis, teşekkür ediyorum.
Grup önerisinin aleyhinde Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhine söz
almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. Söz
hakkını bana devreden Sayın Nuri Yamana da teşekkür
ediyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, belediyeler çok
zor durumda, özellikle iktidar partisinde olmayan belediyeler çok zor durumda
görev yapıyorlar. Bu zorluğun sebebi, tabii, mahallinde gerekli gelir
kaynakları olmadığı için, orada imar rantları
olmadığı için çok sıkıntı içinde
bulunmaktadırlar.
Bu konuda mesela bizim Tunceliden örnek verirsek, biraz önce
Şerafettin Halis Arkadaşım bahsetti, Darıkent Belediyesinin
içinde bulunduğu durumu kendisi izah etti, aynı fikirlere
katılıyorum. Ama Akpazar Belediyesi var, AKPnin. Oraya yıl
başında 50 milyar lira gitti. Çemişkezekte AKP belediye
başkanı var, 80 milyar lira gitti. Ama öteki belediyelere bir
şey gitmiyor. Yani bu doğru bir yaklaşım değil. Öte
tarafta bir belediye memuru sekiz ay, dokuz ay, on ay ücret almıyor.
Diğer taraftan, tabii -daha önce de burada dile
getirmiştim- İstanbul Belediyesi yaptığı ihalelerde
yolsuzluk yaptığı, bütün yol, kavşak ihalelerini özel
davetiyeyle kendi yandaşlarına verdiği için Danıştay
tarafından Belediye Başkanı hakkında soruşturma
açılması konusunda karar var. Bu kararın cumhuriyet
başsavcısı tarafından hemen uygulanması lazım.
Karar, bir hayli zaman oldu ama daha hâlâ bir ses yok. En azından böyle bir
soruşturma açılsaydı basına da intikal ederdi.
İşte, maalesef, savcılar korkutulduğu için,
ürkütüldüğü için bu gibi soruşturmalar yapılmıyor.
Ankara Belediye Başkanının, biliyorsunuz, en
azından 4,5 katrilyon lira devlete borcu var, o tahsil edilmiyor. Ama öte
tarafta devlet gidiyor, faizle para alıyor. İşte, böyle bir
keşmekeşlik içinde devlet gidiyor. Dolayısıyla devletin
yönetimi çok sağlıklı değil. Belediyelerde
çalışan birçok insan maaşlarını almamakta, bizim bölge
öyle. Ama tabii karşımızda ciddi bir hükûmet
olmadığı için bunları dile getirsek bile bir sonuç
alamıyoruz.
Şimdi, değerli milletvekilleri, dün burada tabii,
Anayasanın geçici 15inci maddesini kaldırdık. Şimdi,
Komisyon Başkanı Burhan Kuzu diyor ki: Ben güya Komisyona
gitmişim. Efendim, Danışma Meclisi üyelerinin de işte
15inci maddeye göre dokunulmazlığı kalkacak. Kamer Genç geldi,
çok huzursuzdu. diyor. Bana dedi ki -kendisi burada söylüyor- ya Sayın
Başkan, sen çok ünlü hukukçusun, acaba bu geçici 15inci maddeden kimler
yararlanıyor? Ben, bir defa Burhan Kuzuyu öyle pek ünlü hukukçu kabul
etmiyorum. Biliyorsunuz işte, Alemdaroğlunun yanında
danışmandı, Alemdaroğlunun da kimliği belli ama
birdenbire dönüş yaptı. Nedense AKPnin içine dönüş yapıp
da giden çok kişi var. Yani ondan sonra Sen 82 Anayasasına
başlangıçta ret vermişsin. Sonra askerden de korktuğun için
bunu çekimsere çevirmişsin. diyor. Ben de demişim ki İspat
edersen istifa ederim. O da, Ya, korktuğunu, askerlerden korktuğunu
iddia edemem ama çekimser verdiğini ispat ederim. demiş.
Şimdi, arkadaşlar, o kadar yani hayâsızca bir
şeyler yapılıyor ki evrak bile sahte düzenleniyor. Bakın,
şimdi normal olarak Kanunlar bilirler, kabul oyu verenler, reddedenler,
çekimserler. Bir şey bastırmışlar burada, Kabul edenler, arkasından
çekimserler, arkasından reddedenler denmiş. Çekimserlerle
reddedenlerin isimlerinin başını değiştirmişler,
baş harflerini. Hâlbuki çekimser 12, reddeden 7 ve bunun içinde de ben
varım. Ama tabii Burhan Bey buraya geldi, on dakikanın
aşağı yukarı yedi dakikasını buna
ayırdı. Yani böyle bir şey olur mu sayın milletvekilleri?
Bir Anayasa Komisyonu Başkanı da böyle sahte evraklardan
yararlanırsa, bir de insanlara iftira atarsa
Ya, ben neden çekineceğim?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Genç, sahte bir evrak
mı? Sahte mi o evrak Sayın Genç?
KAMER GENÇ (Devamla) Tabii sahte, buyur, al bak.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Tutanaklardan gösterebiliriz.
KAMER GENÇ (Devamla) Burhan Kuzu verdiğine göre kimden
aldığı belli. Ben getirdim doğrusunu verdim de ondan sonra
Hayır, bir yerlerde yanlış çıkmış.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Kuzu gelir birazdan.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, işte söyleyin kendisine,
Meclisin kayıtları var, dolayısıyla yani bu kadar gerçek
dışı belgeler düzenleyerek üzerimize gelmenin anlamı yok.
Sonra diyor ki ben tedirginmişim. Arkadaşlar, ben
tedirgin değilim, ben ne tedirgin olacağım. Ben, tamam,
Danışma Meclisi üyeliğine gittim, müracaat ettim, istifa ettim,
hesabını da Tunceli halkına ve Türkiye halkına veriyorum.
Bakın, Tunceli halkı
Yiğitliğiniz varsa, bakın, ben
orada altı defadır seçilip geliyorum, halkın oyuyla seçiliyorum.
Dar bölge sistemi
Dar bölge sisteminde yani gidip de parti
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Darbecilere hizmet için nereye
müracaat ettiniz?
KAMER GENÇ (Devamla) Ya şimdi siz konuşmayın.
Şimdi gidip de yani Tayyip Beyin elini öperek milletvekili olan bir insan
değilim. Ondan sonra, Tayyip Beyin elini öperek burada gelip milletvekili
olduktan sonra da yiğitlik taslamak kadar yani insan haysiyetiyle,
onuruyla bağdaşmayan bir davranış biçimi olmaz.
Şimdi, ben böyle bir şey söylemediğim hâlde
Bir de
yani Burhan Kuzunun benim bildiğim kadarıyla kendisi üniversitede
ders verirken verdiği derslere bile itibar edilmiyormuş, onların
derslerinde çocuklara imtihan sorusu sorulmuyormuş, o kadar bu konularda
yetersiz. Zaten burada söylediği, Anayasayla ilgili söylediği
şeylerde de yetersiz bir kişi olduğu ortaya çıkıyor. O
tezini nerede hazırlamış? Sorbonnede morbondan bahsediyor ama
yani ben hafiyelik de yapmak istemiyorum.
Şimdi, arkasından Ertuğrul Günay çıktı,
tabii çok böyle hararetli bir konuşma yaptı. Efendim, dedi ki: Bu
Parlamento
AHMET YENİ (Samsun) Muhteşem bir konuşma
yaptı.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, tabii ben Ertuğrul
Günayı çoktan beri tanıyorum, beraber aynı partide görev
yaptık.
BURHAN KAYATÜRK (Ankara) Biz de seni tanıyoruz.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, diyor ki: Bir Parlamento
milletin namusu ve şerefedir. Bu Parlamentoyu korumak milletin namusunu ve
şerefini korumak demektir. Çok güzel bir laf ama Parlamentoyu korumak
demek, o Parlamentoda senin Genel Başkanın olan kişi, efendim
evrak sahtekârlığından, ihaleye fesat
karıştırmaktan, kalpazanlık yapmaktan eğer
hakkında dosya varsa
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) Yalan söyleme!
KAMER GENÇ (Devamla)
ve bu dosyalar bu Meclis tarafından
bir sonuca bağlanmıyorsa, dokunulmazlık zırhı
altında bunlar korunuyorsa, sana soruyorum ey Sayın Turizm
Bakanı, Sayın Ertuğrul Günay, bunlar şerefli bir
davranış mıdır? Bunlar şerefli bir
davranışsa o zaman ben bir şey demiyorum.
Yani askerlerin, tamam, diyorsunuz ki: Onların
dokunulmazlıklarını kaldıralım. Tamam
kaldırdık. O zaman evvela iğneyi kendimize, sonra
çuvaldızı başkalarına batıralım.
BURHAN KUZU (İstanbul) Ben geldim Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Devamla) Yani bu milleti böyle
Efendim,
yiğitlik yapmak kolay.
AHMET YENİ (Samsun) Burhan Hoca geldi, burada.
KAMER GENÇ (Devamla) Ben bu kürsülerde de çok bulundum. Hep
bulunduğum bu kürsülerde bir şeye şahit oldum sayın
milletvekilleri, kendilerini böyle bir çoğunluk içinde gördükleri zaman
aslan kesilirler ama bir korku karşısında kuyruklarını
siner, otururlar yerlerine. İşte, benim beğenmediğim, benim
tasvip etmediğim, insan onuruyla bağdaşmayan davranış
biçimleridir bunlar.
Burada bir Anayasa değişikliğini
getirmişsiniz. Anayasa değişikliği, yani 12 Eylül
Anayasasının çok ve çok gerisinde. Biz Anayasa değişikliğine
karşı değiliz. Biz diyoruz ki: Çağdaş, laik, demokrat,
insan haklarına saygılı bir Anayasa getirelim ama
getirdiğiniz Anayasada
Bir defa, burada Anayasa
tartışılmıyor.
Bakın, bizim bir tek önergemiz burada işleme girmiyor.
Anayasa müzakeresinde önemli olan o maddelerin enine boyuna
tartışılması, bunun uygulamasında ne gibi
sıkıntıların meydana gelebileceğinin tahmin edilmesi
lazım ama AKPliler önergeleri getiriyorlar, veriyorlar. Bizim önergemiz
gelmiyor, konuşma hakkımız yok. Yani 550 milletvekilinin içinde
2 milletvekili söz alacak ve ondan sonra da beş dakikayla bir Anayasa
yapacağız.
Komisyona gittik, Komisyon Başkanı bu Anayasa
müzakeresinde doğru dürüst müzakere açmıyor. Efendim, bir laf
alıyorsunuz, oradan o laf atıyor, bilmem o laf atıyor. Böyle bir
terör havasının estirildiği bir Parlamentoda Anayasa
yapılmaz.
Şimdi, niye biz sizin Anayasa
yapmayacağınızı biliyoruz? Çünkü işte, Tayyip Bey
diyor ki: Ben İstanbul imamıyım. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi karar verdiği zaman Yahu, yok, bu senin işin
değil. diyor, Bu din adamlarının işidir. diyor. Ondan
sonra diyor ki: Ben demokrasiyi bir amaç değil de bir araç olarak kabul
ediyorum, yani hedefe ulaşmak için. Ondan sonra laiklik diyor, Bu
memlekette insan ya laik ya dindar olur. diyor. Şimdi bu tıynetteki,
bu düşüncedeki insanın yapacağı Anayasanın sonucu
ortada çünkü siz 335 milletvekilisiniz, bir tek Tayyip Erdoğan var.
İçinizde, Çankayaya gönderdiğiniz kişi de dâhil bir tanesi
acaba Tayyip Erdoğanın yaptığı hatalı bir
harekete Yahu, Tayyip Bey, bunu yanlış yapıyorsun. diyebilecek
cesareti var mı? Yok. Ertesi gün kapının önüne koyuyor, ertesi
gün.
Geçen gün işte, bedelli askerlikle ilgili bir
Bakanınıza birisi soru soruyor: Yahu, bu ne haddimize. Burada tek
karar mercisi Tayyip Bey efendim. Biz nasıl karar vereceğiz? diyor.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bakanın öyle bir
açıklaması yok, yok!
KAMER GENÇ (Devamla) Tayyip Bey nasıl bir insan? Getiriyor,
23 Nisanda bir çocuk yerine oturuyor, diyor: İstediğini kes,
istediğini as.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Konuşmanızı tamamlayınız
Sayın Genç.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla) Yani bu kafadaki, bu düşüncedeki bir
insanın demokrasiye, vatandaşa bakış açısını
zaten kestirmek mümkün değildir değerli milletvekilleri. Onun için,
yani keyfî yönetime gelince sizden daha keyfî bir yönetim yoktur, suistimalleri
örtbas etmeye gelince sizden daha fazla suistimalleri örten bir kadro yoktur.
Kamu hizmetine atamalarda hep keyfinize göre hareket ediyorsunuz.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) İftiraları yap! Bol
bol iftira at!
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, bakın, partilerin
denetimini Anayasa Mahkemesinden aldınız, Sayıştaya
verdiniz. Sayıştay diye bir kurum yok. Hep kadrolarını siz
atadınız.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) İftiradan başka bir
şey bilmiyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) Bakın, Cumhuriyet Halk Partisinin
hesaplarını inceledi Sayıştay. Nedir? Efendim, şu
harcamalar belgesizdir. dedi. Onun en azından 10 misli sizin harcamalarda
var ama sizi bu konuda tenkit etmiyor çünkü onlar, orada, sadece AKPye
karşı olan partileri ve güçleri yok etmeye çalışıyor.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Anayasa Mahkemesi inceliyor,
sonra bilgi veriyor.
KAMER GENÇ (Devamla) Peki, o Sayıştaya sesleniyorum:
Niye belediyelerin hesaplarını açıklamıyorlar?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) İtiraz etsinler.
Ağır ceza mahkemesinde ceza veriyorlar.
KAMER GENÇ (Devamla) İstanbul Belediyesinde 2005
yılında 1 katrilyon 700 trilyon liralık usulsüzlük var. Niye
bunu açıklamıyorlar? Onun için Türkiyedeki bütün kurumları yok ettiniz.
Bu kurumları yok edenler sonunda kendileri yok olacaktır.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) Sayın
Başkanım, konuşmacı kullandığı seviyesiz üslup
arasında milletvekillerinin kuyruğundan bahsetti. Kendisi ile
diğer milletvekillerini karıştırmasın.
Baskıyı görünce kuyruğunu kıstırıp falan diye
Milletvekillerinin kuyruğu yok, kendisini bilemeyiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Efendim, yoklama talebimiz var.
BURHAN KUZU (İstanbul) Benden sonra, daha bitmedi
Sayın Başkan.
BAŞKAN Saygıdeğer arkadaşlarım,
bakınız, burada şöyle bir üslubu benimsersek daha rahat olur:
Diyelim ki konuşmacı olan arkadaşımız, Sayın
Gençin ifade ettiği hususta, Sayıştayın seçimlerini Meclis
olarak hep beraber yapıyoruz, hep beraber yerine getiriyoruz.
Dolayısıyla, Meclisin hukukuna hepimizin riayet etmesi lazım.
Ha, o belirli bir üslupla seçiliyor, yapılıyor, burada hepimiz oy
veriyoruz. Dolayısıyla, Meclisin yapmış olduğu
seçimler noktasında o hukuka riayet etmemiz lazım. Meclisi
gölgelemenin hiçbir anlamı yoktur. Daha nezih üslupla, daha düzgün bir
şekilde konuşursak olabilir.
BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, Sayın Kuzunun bir talebi var.
BURHAN KUZU (İstanbul) 69a göre Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, ilmî durumunuzdan, derslerinizden falan
bahsetti Sayın Genç, tabii onu siz cevaplandırırsınız.
Benim sizden istirhamım, şu çekimser ve ret meselesini
bir neticelendirin. Yani neyse, tutanaklar bellidir, bu konuya bir son verelim
ve durmaksızın bu konuyu tartışmayalım Mecliste.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, tutanaklar
BAŞKAN İşte, tamam, ben de diyorum onu, yani ben
de baktıracağım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, ret
BAŞKAN Tamam, Sayın Genç, ona bir bakalım, yani
her ne ise o husus.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Yeter artık
Sayın Başkan, itiş kakış yeri mi bu kürsü?
BURHAN KUZU (İstanbul) Size ne oluyor beyefendi?
BAŞKAN Şimdi, ders vermesinden vesaire diğer
hususlardan falan bahsettiniz. Tabii, biz hukukçu değiliz, Sayın
Kuzunun şeyinden bahsetmeyiz.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın
Başkan
BURHAN KUZU (İstanbul) Sus be! (MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Hocam
Sayın Kuzu
Sayın Kuzu
Arkadaşlar, lütfen
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Önüne geleni
azarlıyorsun, terbiyesiz!
RECEP TANER (Aydın) Milletvekillerini azarlıyorsun!
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Oraya çıkıp da
azarlamaya hakkı var mı Sayın Başkan?
BURHAN KUZU (İstanbul) Şuna bak şuna!
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Yaşından utan!
Saygısız herif!
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Kuzu, lütfen
Sayın Kumcuoğlu
Arkadaşlar
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Sen de bilim adamı
olacaksın!
BAŞKAN Sayın Akcan, lütfen arkadaşlar
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın
Başkan, bu adamın kim olduğunu hatırlatın!
BURHAN KUZU (İstanbul) Olur, olur!
BAŞKAN Arkadaşlar
Arkadaşlar
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Özür dilesin! Özür
dilesin!
BURHAN KUZU (İstanbul) Ah canım, özür
dileyecekmişim! Tam buldun özür dileyecek adamı! Ah canım benim!
(MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Kuzu, buyurun efendim.
BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Başkan, söz veriyor
musunuz?
BAŞKAN Buyurun efendim, buyurun, siz konuşmanıza
başlayın.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili
Burhan Kuzunun, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
BURHAN KUZU (İstanbul) Evet, Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; evvela burada her birimizin hukukunu
başkalarının da koruması lazım. Deminden beri çamur
atıyor çamurcu başı, bir yığın pislik atıyor
bu Meclisin Başbakanına, Cumhurbaşkanına ve birçok
vekillere. Burada gıkınız çıkmıyor. Kürsüde ben
savunma hakkımı kullanacağım Ne söz verdin? diyorsun,
öyle mi?
Ayıp! Ayıp! Çok ayıp. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Senin
yaptığın ayıp.
BURHAN KUZU (Devamla) Dolayısıyla, siz yokken ben
burada hakkınızı koruyorum, hakkınızı. Ben, bir
bilim adamıyım. Kimdir o be! Kim o!
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen kimsin!
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Sen kimsen o da öyle.
BAŞKAN Sayın Genç
Sayın Kuzu, lütfen
BURHAN KUZU (Devamla) Öyle işte. Bak dokunuyor,
görüyorsunuz değil mi? Dokunuyor değil mi? Bu iş böyle
işte.
BAŞKAN Sayın Kuzu
BURHAN KUZU (Devamla) Efendim, Sayın Kamer Genç, her zaman
yaptığı gibi, işi gücü çamur atmak, pislik atmak,
başka da bir işi yok zaten.
BAŞKAN Sayın Kuzu, lütfen
BURHAN KUZU (Devamla) Çünkü dağarcığında
pislik var, başka bir şey yok.
BAŞKAN Sayın Kuzu
BURHAN KUZU (Devamla) Şu elimdeki belge, görüyorsunuz,
geldi komisyona söz verdik.
Dedim ki: Sana bir soru soracağım., Buyur. dedi.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) İnsan biraz ilkeli
olur.
BURHAN KUZU (Devamla) 82 Anayasası hazırlanırken
gelmişsin sen, burada konuşmuşsun
MURAT YILDIRIM (Çorum) Kamer Gençi savunmak sana mı
kaldı?
BAŞKAN Sayın Yıldırım
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Kuzuyu savunmak sana
mı düştü?
BURHAN KUZU (Devamla) Burada konuşmuşsun, oylama
kısmında birinci oylamaya ret vermişsin
Sayın Başkanım, rica ediyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim, siz devam edin.
BURHAN KUZU (Devamla) Birinci oylamada ret vermişsin,
ikinci oylamada çekimser kalmışsın dedim.
Burada, elimdeki yazıda var, bu kendi şeyi. Bakın,
burada diyor ki, benim sorum üzerine: İstifa ederim ispatlarsan. Dedim
ki: Bak, askerden korktuğunu ispatlayamam, burada var. Onu bilmem, öyle
diyorlar, ama, ikincide çekimser verdiğini ispatlarım. Peki. dedi.
KAMER GENÇ (Tunceli) İspatla. İspatla.
BURHAN KUZU (Devamla) Şimdi ispatlıyorum,
ispatlıyorum.
Bu şeyin üzerine bakın ne diyor: Kuzunun askerden
korktu sözlerine takılan Genç, Komisyon çalışmaları devam
ederken Meclis görevlilerinin yanına, elinde dönemin tutanaklarıyla
giderek Tutanaklarda yanlışlık var, ret oyu verdiğim hâlde
çekimser gözüküyorum, yanlış yazılmış, bunun
düzeltilmesi gerek. Nasıl olacak? Bir çözüm bulmalı, yoksa böyle bilecekler.
dedi diyor. Şimdi, ben onun üzerine tabii, gittim, şu
gördüğünüz şeyde, kendisinin getirdiği
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Net gösterin, okuyun Sayın
Başkan. Ne yazıyor orada?
BURHAN KUZU (Devamla) Bakın, şu kendisinin
gösterdiği yerde Ben ret verdim. dediği yerde, evet Ret
yazıyor. Bakın, aynı tutanaklarda burada da Çekimser
yazıyor. Buyurun
Buyurun
Eğer bir yanlışlık varsa,
buradan kaynaklanıyor. Benimle ne alakası olabilir bunun Sayın
Genç?
KAMER GENÇ (Tunceli) Orada benim ret verdiğim
BURHAN KUZU (Devamla) Hayır, ne alakası olabilir?
Buyurun işte, devletin evrakları burada. Bu, arşivden
alınmış belge. Ben mi düzenledim bunu?
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen onu getirdin işte.
BURHAN KUZU (Devamla) Öyle mi?
Sahtekarlığa kendin meyillisin, beni de öyle mi
zannediyorsun? Evet, aynen böyle işte. Bir daha benimle uğraşma,
perişan ederim seni, ona göre.
Herkesi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, arkadaşlar, Kanunlar Müdürlüğündeki
arkadaşlara söyledim, bu konuyu açıklığa
kavuşturacaklar. Çünkü iki tane belge var biri ret, biri çekimser falan.
Onları araştıracaklar. Durum neyse çıkar, yani bunda gizli
kapaklı bir şey yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, biraz önce bana
ağır hakaretlerde bulundu. Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
RECEP TANER (Aydın) Bulundu Sayın Başkan
sahtekâr diye
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi, Başkansınız
BAŞKAN Sayın Genç, Sayın Genç, bakınız
şunu ifade ediyorum: Bakınız, biraz önce Sayın Kutlunun
söylediği ifadeler vardı. Siz ifadelerde
konuştuklarınızı hesap ediyorsanız. Bakınız,
orada, ben o tabiri kullanmak istemiyorum ama ne söylediğinizi.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ne dedim ben orada?
BAŞKAN Şöyle söyleyeyim yani
KAMER GENÇ (Tunceli) Tutanaklarda var efendim.
BAŞKAN Kuyruğunu alır altına oturur.
dediniz; böyle bir ifade var mı?
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim?
BAŞKAN Kuyruğunu kısar üstüne oturur. dediniz;
böyle bir ifade var mı?
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, yani ben milletvekillerine
demedim.
BAŞKAN Dediniz efendim, olur mu?
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben dedim ki Bazı insanlar zoru
gördüğü zaman kuyruğunu kısar. Ben milletvekillerine demedim
ki, genel konuştum Sayın Başkan.
BAŞKAN Büyük kalabalıklarla gelirse dediniz.
Sayın Genç, lütfen efendim, lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli) Önemli olan güç odaklarına
karşı güçlü olmak, başı dik durmak demektir. dedim.
Tutanaklarda
BAŞKAN Arkadaşlar, bu konuşmaları burada
neticelendiriyoruz. Tamam.
KAMER GENÇ (Tunceli) Peki, bu konuda şunu açıklar
mısınız? Sayın Başkan, şu çekimser mi, ret mi
konusunda
BAŞKAN Sayın Genç, ret, çekimser konusunu bu
Kanunlardan araştıracağım, söyleyeceğim. Bu iş
tamam.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yani orada bakın, bu Meclisten
kaynaklanan bir bilgisizlik, yanlışlık. Onu da
açıklayın efendim.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, yoklama talebi vardı.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, yoklama
talebimiz var.
BAŞKAN Yoklama talebinde bulunan
arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Okay, Sayın Koçal, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Bingöl, Sayın Gök, Sayın Emek, Sayın Yıldız, Sayın
Yalçınkaya, Sayın Sönmez, Sayın Tütüncü, Sayın Köse,
Sayın Çöllü, Sayın Güner, Sayın Eşref Karaibrahim,
Sayın Özkan, Sayın Diren, Sayın Öztrak, Sayın Aydoğan,
Sayın Seçer, Sayın Oksal, Sayın Arat, Sayın Seyhan.
Sayın milletvekilleri, yoklama için iki dakikalık süre
vereceğim.
Yoklama talebinde ismini yazdırmış olan
arkadaşlarım lütfen sisteme girmesinler.
Yoklama işlemini başlatıyorum efendim.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, söz
istedik baştan beri, sisteme girdik; söz vermediniz.
BAŞKAN Şu anda, yoklamadan sonra söz talebinizi yerine
getireyim.
Arkadaşlar, yalnız, şöyle bir usul ittihaz
etmeyelim: Bakınız, sürekli olarak bir kısım
arkadaşlar aynı şekilde, her konuyla ilgili olarak sisteme girip
sürekli aynı konuda bir kısım şeyler yaparlarsa bu
artık, İç Tüzükün biraz dışına taşmış
oluyor. Sizin için söylemiyorum Sayın Çelik ama o konuda da biraz daha
dikkatli olalım.
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Engeli yok İç Tüzükte efendim.
BAŞKAN Engeli yok ama bu takdir yetkisi
Başkanlığa ait. O zaman şimdi, yüz kişi talep ederse
yüz tane verirsek çalışamaz ki Meclis.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Makulünü bulmak lazım.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- (10/417) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 28/4/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Çelik.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Öncelikle, Sayın Kuzunun grubumuza dönerek, kürsüden,
hakaretamiz sözlerle, sinirli şekilde, azarlayıcı mahiyette
hitapta bulunmasını şiddetle kınıyorum.
BURHAN KUZU (İstanbul) Kınarsın sen!
Hakkımı koru, hakkımı!
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Ahlaklı ol,
ahlaklı!
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Behiç
Çelikin, CHP grup önerisine ilişkin açıklaması
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Grup önerisi üzerinde şunu
ifade etmek istiyorum: Belediyeler gerçekten can çekişiyor ve 862
belediyenin kapatılması ve 16 büyükşehir belediyesinin yeniden
düzenlenmesiyle ilgili kanun çıkarılırken de iktidar partisi iyi
bir sınav vermedi ve bunu yüzüne gözüne bulaştırdı ve 2009
seçimlerinde bu belediyelerden birçoğu, mahkeme kararıyla tekrar
tüzel kişiliğini kazanarak seçime girmiş oldular. Şu anda,
yerel yönetimlerde büyük bir keşmekeş olduğunu görüyoruz.
Ayrıca, genel bütçeden belediyelerin aldığı
payın fevkalade düşük olduğunu görüyoruz. Bunun en az ikiyle
çarpılması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Kumcuoğlu, buyurun efendim.
Konu nedir efendim, önce bir öğreneyim.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın
Başkan, biraz önce maalesef Sayın Kuzu, sinirlerini kontrol edemedi.
Buradan, kendisine yakışmayan, profesör unvanına
yakışmayan, bir komisyon başkanına yakışmayan
tavırlar sergiledi. Ben sükût ettim, söz istemedim, hak aramadım ama
oradan biraz önce, çok yakışıksız bir şekilde, bana
hitaben Hak etti. dedi. Dolayısıyla bu, çok büyük ayıp. Bu
ayıbı kürsüden dile getirmesi lazım.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Özür dilemesi lazım!
BAŞKAN Hayır, ne dedi efendim, anlamadım ki ben?
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Azarladı Sayın
Başkan.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Ben neyi hak
etmişim?
BAŞKAN Ne dediğini ben anlamadım.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Ben söz istemiyorum.
Çıksın kürsüye, benim neyi hak ettiğimi açıklasın.
Çık!
BURHAN KUZU (İstanbul) Bunu hak etti, bunu!
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Neyi hak etmişim
ben? Ben neyi hak etmişim? Çıksın, kürsüden açıklasın.
BURHAN KUZU (İstanbul) Azarlanmayı hak ettin,
azarlanmayı!
BAŞKAN Saygıdeğer arkadaşlarım, yani ne
hak edildi ne hak edilmedi bilmiyoruz ki konuyu, yani bu nedir? Biri diyor ki:
Hak etti., biri diyor ki: Ne hak edildi? Ben bu konuda bir şey
söyleyemiyorum ki bilmiyorum.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
hakaret etti, ondan sonra
Olur mu öyle bir şey.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın
Başkan, şu oturumu en iyi, doğru dürüst idare edenlerden
birisiniz. Lütfen bu tavrınızı
BAŞKAN Sayın Kumcuoğlu
BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Başkanım,
müsaade buyurun bir açıklama getireyim. Şimdi, Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Kumcuoğlu, oturun efendim.
Mikrofonunuzu açayım da bir dakika içinde söyleyin.
BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Başkanım,
bakın
BAŞKAN Efendim?
BURHAN KUZU (İstanbul) Şimdi, burada, benim söz
hakkımı kullanmamı Bu niye konuşturuyor. deyince Sen
bunu hak ettin. dedim, mesele bu, bundan ibarettir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yani böyle bir takdirin var mı?
BAŞKAN Bir dakika efendim, bir dakika.
Sayın Kumcuoğlu, buyurun efendim.
BURHAN KUZU (İstanbul) Yani sen bana Burada konuşma.
diyeceksin, ben de onu yapacağım öyle mi?
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Azarlama
hakkını nereden buluyorsun sen!
BAŞKAN Arkadaşlar, Sayın Şandır,
Sayın Kumcuoğlu konuşuyor.
Buyurun efendim.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Çocuğunu mu
azarlıyorsun. Ayıp!
BAŞKAN Sayın Kumcuoğlu, buyurun efendim.
Sayın Kuzu, oturun efendim lütfen yerinize.
Sayın Kumcuoğlu, buyurun.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Hadi oradan sen!
BAŞKAN Sayın Akcan, lütfen efendim.
Sayın Kumcuoğlu, mikrofonunuz açık efendim.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Ne zannediyorsun kendini.
Muhatap olmaya değecek adam mısın?
BURHAN KUZU (İstanbul) Sen ne zannediyorsun kendini!
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından gürültüler)
2.- Aydın Milletvekili
Ertuğrul Kumcuoğlunun, İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun,
kendisine hitaben söylediği Sen bunu hak ettin. ifadesine ilişkin
açıklaması
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum ama müsaade ederseniz evvela sükuneti sağlayın
da ben sesimi duyurabileyim.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
Durun, sürenizi yeniden başlatayım.
Buyurun efendim.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Şimdi, öyle
anlaşılıyor ki çok yoğun çalışma temposu ve
uykusuzluk nedeniyle Sayın Komisyon Başkanı sinirlerine hâkim
olamıyor ve nitekim de bir komisyon başkanına
yakışmayacak şekilde, bu müzakereler boyunca, buradaki 550
milletvekilinden biriyle hassaten uğraşıyor. Hâlbuki ona
düşen, komisyon başkanının getirdiği olgunluk ve vakar
içinde bu müzakereleri yürütmektir. Maalesef bunu becerecek durumda değil.
İsterseniz kendisini bir süre dinlenmeye alın. Sinirleri
durgunlaşsın, aklı başına gelsin. Ondan sonra da
BURHAN KUZU (İstanbul) Beraber gidelim, beraber!
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Hem de öyle Meclisin
mehabetini bozmasın, bizim buradaki huzurumuzu bozmasın. Görevimizi
doğru dürüst yapalım, o da görevini doğru dürüst yapsın,
yoksa birisi gelir yaptırır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(AK PARTİ sıralarından Ne demek istiyorsun?
sesleri)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
2.- (11/11) esas numaralı
gensoru önergesinin, Genel Kurulun 29/4/2010 Perşembe günkü
birleşiminde görüşülmesine; gündemdeki sıralama ile Genel
Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
28.4.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 28.04.2010 Çarşamba günü (bugün)
toplanamadığından, TBMM İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Bekir
Bozdağ
Yozgat
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
24.04.2010 Tarihinde dağıtılan ve Genel Kurulun
aynı tarihli 93 üncü Birleşiminde okunan Başbakanımız
sayın Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki (11/11) esas numaralı
gensoru önergesinin 29.04.2010 tarihli genel kurul gündemin "Özel Gündemde
Yer Alacak İşler" kısmında yer alması,
Genel Kurulun; haftalık olağan çalışma
günlerinin dışında aşağıda tarihleri belirtilen
Pazartesi, Cuma, Cumartesi ve Pazar günlerinde de toplanması ve
aşağıda belirtilen saatlerde çalışması, bu
birleşimlerde Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer işler Kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi,
Genel Kurulun; 04.05.2010 Salı günkü birleşimde sözlü
sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek,
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
işler Kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,
Genel Kurulun 29.04.2010 Perşembe günü saat 15:00'de
toplanması ve bu Birleşimde; 11/11 esas numaralı gensoru
önergesinin Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin
yapılması ve görüşmelerinin tamamlanmasına kadar Genel
Kurulun çalışmalarına devam etmesi,
Genel Kurulun; 02 Mayıs 2010 Pazar, 03 Mayıs 2010
Pazartesi, 05 Mayıs 2010 Çarşamba, 06 Mayıs 2010 Perşembe,
07 Mayıs 2010 Cuma, 08 Mayıs 2010 Cumartesi ve 09 Mayıs 2010
Pazar günlerinde 12:00-24:00 ve 04 Mayıs 2010 Salı günü ise
15:00-24:00 saatleri arasında çalışmalarını
sürdürmesi,
Genel Kurulun; 18 ve 25 Mayıs 2010 Salı günkü
birleşimlerde bir saat sözlü soruları müteakip diğer denetim
konularının görüşülmeyerek, Gündemin Kanun Tasarı Ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler Kısmında
yer alan işlerin görüşülmesi, 05 ve 26 Mayıs 2010 Çarşamba
günkü birleşimlerde Sözlü Soruların görüşülmemesi,
Genel Kurulun; 18 ve 25 Mayıs Salı günkü
birleşimlerde 15:00-20:00 saatleri arasında, 20, 26 ve 27 Mayıs
2010 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerde ise 13:00-20:00
saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesi,
Önerilmiştir.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Başkan,
eksik oldu bu, bir de Filistin askısıyla falakaya
yatırsınlar, tam olur o zaman, tam olur!
BAŞKAN AK PARTİ grup önerisinin lehinde Yılmaz
Tunç, Bartın Milletvekili.
Sayın Tunç, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ grup önerisinin lehinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
AK PARTİ grup önerisiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27
Mayıs saat 20.00ye kadar olan süre içerisindeki çalışma gün ve
saatleri öneriliyor. Buna göre:
24 Nisan 2010 tarihinde dağıtılan ve Genel Kurulun
aynı tarihli 93üncü Birleşiminde okunan Başbakanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki (11/11) esas numaralı
Gensoru Önergesinin 29 Nisan 2010 tarihli Genel Kurul gündeminin Özel
Gündemde Yer Alacak İşler kısmında yer alması
öneriliyor.
Genel Kurulun haftalık olağan çalışma
günlerinin dışında pazartesi, cuma, cumartesi ve pazar
günlerinde de toplanması ve bu birleşimlerde gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi öneriliyor.
Genel Kurulun 4 Mayıs Salı günkü birleşiminde sözlü
sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek,
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi
öneriliyor.
Genel Kurulun 29 Nisan 2010 Perşembe günü saat 15.00te
toplanması ve bu birleşimde (11/11) esas numaralı Gensoru
Önergesinin Anayasanın 99uncu maddesi gereğince gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerin yapılması
ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar Genel Kurul
çalışmalarının devam etmesi öneriliyor.
Genel Kurulun, 2 Mayıs Pazar, 3 Mayıs Pazartesi, 5
Mayıs Çarşamba, 6 Mayıs Perşembe, 7 Mayıs Cuma, 8
Mayıs Cumartesi, 9 Mayıs Pazar günlerinde de 12.00-24.00 saatlerinde
ve 4 Mayıs Salı günü ise 15.00-24.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesi öneriliyor.
Genel Kurulun 18 ve 25 Mayıs Salı günkü
birleşimlerinde bir saat sözlü soruları müteakip diğer denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi, 5 Mayıs ve 26
Mayıs Çarşamba günkü birleşimlerde sözlü soruların
görüşülmemesi; Genel Kurulun 18 ve 25 Mayıs Salı günkü
birleşimlerinde 15.00-20.00 saatleri arasında, 20, 26 ve 27
Mayıs Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde ise
13.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesi
öneriliyor.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) O günlerde millet aleyhine hangi
kanunları getireceksiniz?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27
Mayıs Perşembe günü saat 20.00ye kadarki çalışma gün ve
saatlerini içeren AK PARTİ grup önerisinin lehinde olduğumu
belirtiyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarının
ülkemize ve milletimize hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Grup önerisinin aleyhinde Mersin Milletvekili Sayın Mehmet
Şandır.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, huzurlu, güzel bir müzakere günü tekrar diliyorum. Geçen
gün de dilemiştim, maalesef, yine birtakım tartışmalar
yaşandı.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Hep beraber yapalım.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Hep beraber tabii ki.
Bu da gösteriyor ki, artık, bu bardak, kova falan doldu, en
küçük damlada taşıveriyor ve sonuçta hepimizi rahatsız eden,
üzen, bize yakışmayan, bu Genel Kurula yakışmayan,
milletimize karşı da haksızlık olan manzaraların
oluşmasına sebep oluyoruz. Dolayısıyla, ben, yine gönülden
bugün ve devam eden günlerde huzurlu, karşılıklı sabra
dayalı, saygıya dayalı, nezaketli müzakere
yapılmasını, birlikte konuşulmasını, birlikte
düşünülmesini temenni ederek sözlerime başlıyorum.
AKP Grubunun vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde söz
aldım. Tabii, sayın grup başkan vekilleri bu haftanın
çalışma saatlerini belirlemişler; takdir kendilerinindir ama
anlaşılıyor ki daha önce de ifade ettiğimiz gibi bu
bitimine kadar çalışma metodu doğru bir metot değil.
Doğru olmadığını şu geçen birkaç gün içerisinde
yeniden, maalesef, üzüntülü birtakım olaylara da şahitlik yaparak,
tekrar gürdük. Şimdi bunu saat 24.00e kadar
sınırlamışlar. Bu doğru bir yaklaşımdır
ama şunu da getirir bununla beraber bu doğru yaklaşım:
Eğer saat 24.00e kadar müzakereler tamamlanmaz, maddeler üzerindeki
oylama yapılamazsa bu da yeni bir hukuki sıkıntı
getirecektir. Buna da tedbir geliştirmelerini
arkadaşlarımızdan beklemekteyiz.
Değerli milletvekilleri, grup önerisi birazdan oylanacak ve
Meclisimizin, Genel Kurulun bu haftaki çalışma saatleri belirlenecek;
buna dayalı olarak da Anayasa değişiklik
tartışmalarının, müzakerelerinin 2nci turu için
zannediyorum önümüzdeki hafta içinde bu saatlere bağlı olarak
çalışacağız. Ben, bu anlamda, bunu da fırsat ittihaz
ederek bir iki hususu dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın Meclis Başkanı
birkaç defa kürsüden okuyor: İktidar olanların, önde
bulunanların, kendisine emanet tevdi edilenlerin sabırlı ve
hoşgörülü olmaları bir kültür, yani bizim geleneğimizin
gereğidir. Aslında hukukun da gereğidir. Ama, hani bir söz
vardır: Fiziği zorlarsanız kimya da bozulur, ondan sonraki tüm
alanlar bozulur. Şimdi göz göre göre bu Meclisi, bu Genel Kurulu, bu sayın
milletvekillerini on sekiz saat çalıştırırsanız, sonuç
itibarıyla
Sayın Kuzu; salonda görmüyorum, aleyhinde,
arkasından konuşmuş olmayalım ama, güzel şey
söyleyeceğim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Gelir biraz sonra.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Evet.
Yani, Sayın Kuzuyu bile sonuç itibarıyla böyle bir
noktaya getirirsiniz. Yani Kuzu bile artık böyle bir başka şekle
bürünüyor!
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar,
sonuçları sorgularken sebepleri subjektif değil objektif
değerlendirmek lazım. Niye bu duruma geldi bu Meclis, bu insanlar
niye bu duruma geldi değerli arkadaşlar?
SONER AKSOY (Kütahya) Sayenizde!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın Soner Aksoy,
yaşı itibarıyla bu Meclisin böyle olgun, dolgun,
saygıdeğer bir üyesi ama o bile oradan laf atıyor, Sayenizde!
diyor.
Tabii, değerli arkadaşlar, tekrar ediyorum: Bu Meclisin
yönetimi, hatta ülkenin yönetimi size emanet edilmiş. Bunun idrakinde
olun. Önde olanı taşlarlar. Önde olan geriye dönüp de arkada
olanlarla laf yarışına girerse
İşte Sayenizde!
demek hakkına sahip değilsiniz, Sebebi sizsiniz! demektir.
İki şey var: Bakın, biri, Sayın Meclis
Başkanımızın veya Genel Kurulu yöneten
Başkanımızın tavırları gerçekten
yaralayıcı. Dün akşam yaşadığımız
hadise bizi çok kırdı. Milletvekiliyle Meclis Başkanı alay
etmemeli arkadaşlar, alay etmemeli. Kişiliğine
yakışmaz. Kişi olarak öyle bir yapısının
olmadığını biliyorum Sayın Meclis
Başkanının ama söz isteyen bir milletvekilinin söz
hakkını alayla karşılarsa
Böyle bir hakkı yok. Buna
tepkisi, milletvekilinin ve o milletvekilinin ait olduğu grubun sözcülerinin
tepkisi tabii ki sert olacaktır, tabii ki sizi rahatsız edecektir.
Sayenizde! demek hakkınız yok.
Meclis Başkanı buradaki grup başkan vekilinin
sözünü keser ve böyle azarlayıcı bir şekilde Otur yerine. diye
bağırırsa burada saygı kalmamış demektir, burada
nezaket kalmamış demektir, burada birlikte çalışmak arzusu
kalmamış demektir. Böyle bir şey olmaz değerli
arkadaşlar. Bu yanlış. Keskin sirke küpüne zarar. Bu durum bu
Meclise zarar, bu Meclisin itibarına zarar, iktidar olarak iktidar erkine
zarar.
Dolayısıyla, birinci husus bu. Meclisi yöneten
yöneticilerin, gerçekten kendilerini Meclis Başkanı olarak -vekilleri
için de söylüyorum- görmeleri ve burada olaylara taraf olmamaları gerekir.
Sorun var, tartışıyoruz, herkes kendi bulunduğu noktadan, baktığını,
gördüğünü ifade ederken mutlaka karşıyı tenkit ediyor ve o
tenkite taraf olmamalı Meclisi yönetenler. Olmamalı. Olduğu
takdirde, tartışmanın içerisine Meclis Başkanı da
çekilirse, e burada hakem olacak, hüküm cümlesi kuracak kimse kalmaz.
Anarşi dediğimiz hadise budur.
İkinci husus: Değerli arkadaşlar, bakın, ilk
günden bu yana, başlangıçtan bu yana bir şey söylüyoruz. Burada
ne yaparsak yapalım, hangi kanunu çıkartırsak, hangi konuda,
hangi üslupla tartışırsak tartışalım, sonuç
itibarıyla, bir ortak sorumluluğumuz bulunmaktadır. O ortak
sorumluluğumuz Anayasanın 2nci maddesinde yazılıdır:
Milletin huzuru, adalet duygusuna olan güven ve dayanışma
Birlikte
çalışmayı geliştirecek bir sonuç hasıl etmekle
görevliyiz.
Şimdi, Anayasa gibi çok temel bir hukuk belgesinde, yani
bireyin, toplumun ve devletin hukukunu belirleyen çok temel bir konuda bile
eğer bu Genel Kurul bu düzeyde bir ayrışmaya, bu düzeyde bir
çatışmaya düşüyorsa yapılanlar doğru değil,
yapılanlar faydalı değil demek ki. Eğer bu Anayasa
tartışmaları üzerinde Meclis, bu düzeyde bir, bu seviyede bir
tartışmanın içine düşüyorsa yaptığınız
iş milletin hayrına değil demektir. Israrla söylediğimiz
bu, ilk günden söylediğimiz bu.
Bakınız, bu Anayasanın sonunda bu Anayasanın
değiştirildiği tarihler yazıyor,
Değerli arkadaşlar, kendi vicdanlarınızda
sorgulayasınız diye söylüyorum, bir tenkit olarak söylemiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şandır,
konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun efendim.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Bitiriyorum efendim.
Onun için, tekrar ediyorum: Meclis yönetiminden başlayarak
grup başkan vekillerinden ve değerli iktidar partisinin
milletvekillerinden başlayarak suhulet ve sükûnetle, sabrederek,
hoşgörü içerisinde, diyaloğa da açık olarak bir müzakere zemini
oluşturmak sorumluluğu öncelikle iktidar partisine, iktidar
partisinin değerli yöneticilerine aittir ama burada maalesef şu
yaşadığımız sonuçlar, hiçbir şekilde milletin
huzurunu geliştirici, adalet duygusuna güveni geliştirici,
dayanışmayı, birlikte çalışma arzusunu geliştirici
bir sonuç getirmemektedir.
Bu sebeple, değerli arkadaşlar, meseleyi tekrar tezekkür
etmenizi ve şu temennime katılmanızı istiyorum: Huzur
içerisinde, sabırlı, hoşgörü içerisinde, birbirimize sabrederek
bir çalışmayı kurmak için herkes, özellikle de yöneticiler,
özenli olmak ve bir gayret içerisinde olmak mecburiyetindedir. Bunu öncelikle
iktidar partisinin yöneticilerinin takdirine sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
Grup önerisinin lehinde Adıyaman Milletvekili Sayın
Ahmet Aydın, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugünkü Danışma Kurulunda oy birliği
sağlanamadığından, toplanamadığından İç
Tüzük 19 gereğince AK PARTİ olarak bizler 27 Mayısa kadarki süre
içerisindeki çalışma gün ve saatlerini belirleyen bir grup önerisiyle
geldik.
Grup önerisiyle, değerli arkadaşlar, Genel Kurulun
haftalık olağan çalışma saatleri belirleniyor ve bu manada
özellikle pazartesi, cuma, cumartesi ve pazar günlerinin de toplanması, bu
birleşimlerde gündemdeki kanunlardaki sırasına göre ve
komisyonlardan gelen diğer işlere göre çalışmaların
yapılması öngörülüyor. Genel Kurulun 4/5/2010 Salı günkü
birleşiminde sözlü sorular ve diğer denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesi öngörülüyor. Yine yarın yani perşembe
günü, 29unda saat 15.00te Genel Kurulun toplanmasıyla birlikte bu birleşimde
(11/11) esas numaralı Gensoru Önergesinin Anayasanın 99uncu
maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmelerin yapılması ve bu görüşmelerin
tamamlanmasına kadar Genel Kurulun çalışmalarının
devam etmesi öngörülüyor.
Yine grup önerimizle birlikte, değerli arkadaşlar, 2
Mayıs Pazar günü, 3 Mayıs Pazartesi, 5 Mayıs Çarşamba, 6
Mayıs Perşembe, 7 Mayıs Cuma, 8 Mayıs Cumartesi ve 9
Mayıs Pazar günlerinde saat 12.00 ile 24.00 arasında
çalışmaların, 4 Mayıs Salı günü ise 15.00-24.00
arası çalışmanın yapılması takvime
bağlanmış. Genel Kurulun 18 ve 25 Mayıs Salı günkü
birleşimlerinde ise bir saat sözlü soruları müteakip, gündemdeki
kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi öngörülüyor. 5 ve 26
Mayıs 2010 Çarşamba günkü birleşimlerde de sözlü soruların
görüşülmemesi öngörülüyor.
Yine değerli arkadaşlar, getirmiş olduğumuz
grup önerimizle birlikte, 18 ve 25 Mayıs Salı günkü
birleşimlerde 15.00-20.00 arası, 20, 26 ve 27 Mayıs
Çarşamba, Perşembe günkü birleşimlerde ise 13.00-20.00 saatleri
arasında çalışmaların sürdürülmesi önerilmiştir.
Perşembe günkü gensorudan sonra, çalışma takviminde
gündemdeki kanunların sıra ve sayısına göre
görüşmelere devam edilecek diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Grup önerisinin aleyhinde Tayfun İçli, Eskişehir
Milletvekili.
Buyurun efendim.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri
saygıyla selamlıyorum.
AKP grup önerisi aleyhinde söz aldım.
Değerli arkadaşlarım, AKP grup önerisinde,
önümüzdeki günlerle ilgili çalışmaların ne şekilde
yapılacağı kararlaştırılıyor.
Değerli arkadaşlarım, bugün, Anayasa
Değişiklik Teklifinin ilk tur görüşmeleri tamamlanacak. Her
zaman söylediğim gibi, Türkiyenin gerçek gündeminde açlık var,
yoksulluk var, zamlar var, geçim derdi var ama biz burada ısrarla, inatla,
bir Anayasa Değişiklik Teklifini görüşmeye
çalışıyoruz. Değerli arkadaşlarım, gelin bu
inattan vazgeçin. Türkiye kilitlendi, Başbakan Ankara
dışına çıkamıyor, bakanlar çıkamıyor,
milletvekilleri burada neredeyse tutsak. Sabahlara kadar
çalışıyoruz, daha, o gün devam, üç, dört saat sonra tekrar
çalışıyoruz.
Şimdi asıl konuya geleceğim, bakın, önümüzdeki
süreçte mağduriyet edebiyatı yapma devri bitmiştir, ağlama
devri bitmiştir çünkü belirli konularda uyarılar yapılmazsa,
ikazlar yapılmazsa diyebilirsiniz ki: Ya, biz, işte, bilmiyorduk,
işte, mağdur olduk, bizi Anayasa Mahkemesi mağdur etti. gibi.
Bakın, değerli arkadaşlarım, çok değerli bir
hukukçu, Anayasa hukukçusu Andrew Aratonun, işte, geçtiğimiz
günlerde gazetede açıklamalarını gördük. Sami Selçuk,
Yargıtay Onursal Başkanı Sayın Sami Selçuk ki sizin birçok
icraatınızı da yeri geldiğinde övmüş bir bilim
adamı, bir üniversitede ders veriyor ve Yargıtay Onursal
Başkanlığı yapmış. Yine sizin siparişiniz
üzerine 2007 seçimlerinden sonra sivil Anayasa taslağını
hazırlayan Sayın Özbudunun söylemlerine bakın. Bakın
Sayın Özbudun da sizi ikaz ediyor. Bu teklifin birçok maddesine
katıldığı gibi katılmadığı yerleri var
ve diyor ki Özbudun: Anayasa Mahkemesinin 10 ve 42yle ilgili verdiği
karar bir içtihattır. Şekil incelemesi yapacaktır, şimdi
ona değineceğim. Bakın, bu uyarılara, değerli
arkadaşlarım, kulak asmıyorsunuz. Bugün görüşeceğimiz bu
parti kapatmayla ilgili 8inci maddenin, ki Anayasanın 69uncu
maddesidir, burada yapılacak değişikliklerin Anayasa
yürürlüğe girmeden önce açılmış bulunan kapatma
davalarına da uygulanacağına dair bir hüküm getiriyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, AKP hakkında
bir kapatma davası yok, herhangi bir siyasi parti hakkında bir
kapatma davası yok. Bu teklifi hazırlayan
arkadaşlarımız Anayasanın arkasından dolanmak
suretiyle, bu teklifin eğer Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmesi
hâlinde, Anayasa Mahkemesinde bir kapatma davası
açılacağını öngörerek şimdiden tedbir almaya
çalışıyor yani Sayın Özbudunun görüşünü, birçok
Anayasa hukukçusunun görüşünü çok ciddiye alıyor ve diyor ki: Bir içtihat
oluşmuştur, bu içtihat gereğince Anayasa 148inci maddesine göre
biçim, şekil incelemesi yapacak Anayasa Mahkemesi Anayasanın
değişmez, değiştirilmez hükümlerini siz eğer
değiştirmeyi teklif etseniz dahi onu teklif edenler hakkında,
parti yöneticileri hakkında bir kapatma davası
açılabileceğini çok net söylüyor.
Değerli arkadaşlarım, bakın, bir milletvekili
olarak size yalvarıyorum, yapmayın. Bakın, Türkiyeyi
kilitledik. Bakın, geri döneceği çok çok belli olan
Ve bu teklife,
size destek olan birçok saygın hukukçu bunu söylüyor. Bakın,
açıyorum, bu içtihat dedikleri olay... Bakın değerli
arkadaşlarım, bir de hukuk sisteminde içtihatlar, olağanüstü bir
durumda değişiklik olmazsa yani ülkede olağanüstü şartlar
olmazsa, zaman geçmezse, mahkemelerin o kararları, içtihat dedikleri
kararları yani istikrar kazanmış kararları
değişmez.
Bakın, bu karar, daha üzerinden bir buçuk sene geçmedi ve
Anayasa Mahkemesi çok net olarak diyor ki: Buna dayalı olarak Anayasa
değişikliğine ilişkin tekliflerin her şeyden önce
Anayasanın Başlangıç bölümü ile 1 ve 2nci maddelerinde yer
alan ilkelerde en küçük bir sapmayı veya değişikliği
öngöremeyecekleri, değişikliklerin sözü geçen ilkelerin tümü veya
herhangi birini hedef alması durumunda teklif edilemeyecekleri ve yasama
meclisince kabul edilemeyecekleri... Devam ediyor ve diyor ki: Teklif
edilebilir olmayan bir Anayasa değişikliğinin -148inci maddenin
ikinci fıkrasında öngörülen teklif- çoğunluğu
koşulunun yerine getirilmiş olması, hukuken geçersiz nitelikteki
bir yasama tasarrufunun, sırf sayısal çokluğun gücüyle etkin
kılınamayacağını ifade ediyor.
Değerli arkadaşlarım, yine geçtiğimiz günlerde
Anayasanın 175inci maddesinden söz ettim. Anayasanın 175inci
maddesi 1987de değiştirilirken teklif sahiplerinin tutanağa
geçen görüşlerini sizlere arz ettim. Diyor ki: Farklı farklı konular
birlikte referanduma sunulamaz. Yani bu teklifin içinde, otuz maddenin içinde,
birbiriyle hiç alakası olmayan, çocuk haklarıyla HSYKyı,
Anayasa Mahkemesiyle sendikal hakları birden, hepsini birlikte referanduma
götüreceksiniz!..
Bakın, Anayasa Mahkemesinin mürekkebi kurumayan bu
kararında, sayısal teklif çoğunluğunuz olsa dahi
Anayasanın 175inci maddesini değiştiremeden bunu bu
şekilde halkın önüne sunarsanız, bu, bir kere şekil
yönünden de hatalı olacağı gibi, dediğim gibi, teklif
edilemezlik yasağına aykırı olması sebebiyle
Anayasanın 68inci maddesinde kendisine yükümlülük yüklenen Cumhuriyet
Başsavcısı, bu teklif Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yasalaştığı an bir kapatma davası açmak
zorundadır; açmazsa, Anayasaya aykırı, Siyasi Partiler Yasasına
aykırı davranmış olacak.
Size yalvarıyorum, bu inattan vazgeçin. Türkiyeyi gerilime
sokmayın değerli arkadaşlarım. Türkiyenin gerçekten çok
çok önemli konuları var. Bu konuları niye şey yapmıyoruz?
Bakın, teklifte cumartesi, pazar, pazartesi her gün
çalışacağız. Kırk sekiz saat bir boşluk var ya
ikinci tur görüşmeler olabilmesi için, oraya da gensoruyu
koyacağız.
Değerli arkadaşlarım, böyle bir çalışma
usulü, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, yok. Yani yine de söyledim, öncelikle
görüşmekle, ivedilikle görüşmek farklı farklı kavramlar. Ne
kovalıyor yani niye bu kadar inat ediyoruz? Niye bu kadar toplumu
geriyoruz? Niye Türkiye Büyük Millet Meclisini geriyoruz? Niye birbirimize
saygısızlık etmek konusunda olağanüstü çaba sarf ediyoruz?
Bakın, Değerli Komisyon Başkanı kendisine bir
sataşmadan dolayı Ben bir bilim insanıyım. dedi.
Doğrudur, profesör titri var. Ama ben sizi hem uluslararası hem de
kendi ülkemizdeki bilim insanlarının bu konulardaki, bir kısmını
Birçok anayasa hukukçusu benim bu söylediklerimi ısrarla söylüyor,
fırsat bulabildikleri ölçüde ve halka aktarmak gibi bir niyet varsa, kimi
basın organları, televizyonlarımız bunu aktarıyor. Bu ülke
bizim ülkemiz. Biz düşman kardeşler değiliz.
Bakın, 12 Eylül Anayasası nasıl bugün
tartışılıyorsa ve 12 Eylül Anayasası,
Danışma Meclisinde kullanılan oylar bugün Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, ret mi, çekimser mi gibi tartışılıyorsa,
yarın bir gün bu tasarruf, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugün yapacağı
tasarruf üniversitelerde isim isim zikredilmek suretiyle, kimler oy verdi,
hangi bilim insanları suskun kaldı ve suskun kalmakla suç
ortağı oldu, bunlar hep yazılacak, üniversitelerde bunlar
anlatılacak. Kendi illerimize gittiğimiz zaman bu teklifin toplumda
yarattığı olumsuzluklar, ekonomide yarattığı
olumsuzluklar, milletvekillerine, halk tarafından hesabı sorulacak.
Dün hayvancılığın sorunlarını
konuştuk. Bakın, burada Artık insanlar et kaynatmıyor
tencerede, kemik kaynatıyor. dedim. Benden sonra söz alan
arkadaşımız, kemiğin ne kadar faydalı olduğunu;
onunla ilgili, mutlaka kemik de yenmesi gerekir diye çok ciddi birtakım
şeyler söyledi.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) Kemikten bahsetmedi, kemik
suyundan bahsetti. Karıştırma şimdi.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, yani asıl olan eti yemek. Eti bulamayan insan
kemik yer.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) Kemik suyu diyor.
Karıştırmayın.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Tabii ki kemiği sirkede
kaynatırsanız bebeklerin kemiksel gelişimi için iyidir. Onu
doktor olan arkadaşlarınız burada çıkar anlatır ama
burada, bu derece, et konusundaki ciddi olayda bile kemik yemenin
faydalarını anlatıyor arkadaşımız.
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) Kemik suyu dedi.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) Kemik ayrı, kemik suyu
ayrı.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) İşte kemik suyu,
kemik suyu, yani et tenceresinde kemik suyu.
Değerli arkadaşlarım, siz AKP olarak,
halkımızın et yerine kemik suyu içmesini yeğliyorsanız
bu sizin probleminiz.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Bu bizim problemimiz, kendimiz çözeriz.
Sen kendi işine bak!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Gittiğiniz zaman
çiftçiye anlatacağınız değil et meselesi, çiftçi meselesi
ama büyük kentlerde, kentin varoşlarında et yiyemeyenlere, hani
vardı o, Fransada, işte Ekmek bulamadı, pasta yesin. Sizinki
biraz ona benziyor ama biraz tersi. Et bulamazsa kemik suyu içsin. diyorsunuz
ve bunu, inanarak laf atıyorsunuz. Yani beni aslında üzen, bir
siyasetçi olarak inciten olay o.
Yine o arkadaşımız diyor ki: Ben hukukçu
değilim, ben çiftçiyim, şudur, budur. Doğrudur
arkadaşlar. Ama bakın, ben hukukçu olarak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İçli, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bitiriyorum Değerli
Başkanım.
Bakın, ben hukukçu olarak birçok mahkemede, kimi zaman,
tanık, yani izlediğim zamanlarda şunu gördüm: Yargıç
soruyor hırsızlık yapana Oğlum, sen
hırsızlık yapmışsın. diyor veyahut
dolandırıcılık, herhangi bir suç isnadında bulunuyor.
Hayır efendim, ben yapmadım. diyor. Oğlum, cebinde
yakalamışlar. diyor. Efendim, cebime polis koymuş. diyor,
lafın gelişi. Evladım, kamera kayıtları var. O
sanık sürekli bir inkâr etmek durumunda.
Değerli arkadaşlarım, teşbihte hata olmaz.
Size ha bire bir şeyler söylüyoruz, siz kendinizi amalarla, ancaklarla
savunmaya kalkıyorsunuz. Siz savunma durumunda değilsiniz, ben de
iddia makamı durumda değilim. Burada bir anayasa yapıyoruz.
Anayasalar toplumsal sözleşmelerdir. Burada yapacağımız her
şey Türkiye'nin geleceğini ilgilendirir.
Ben tekrar sizden rica ediyorum, bir arkadaşınız
olarak, bir milletvekili olarak uyarı görevimi yapıyorum, gelin bu
inadınızdan vazgeçin, Türkiye'nin gerçek gündemine dönelim. Ülkemiz
için, halkımız için, milletimiz için yararlı kanunlar çıkartalım
diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (DSP sıralarından
alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
Yaptığımız tam da o Tayfun Bey.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 13.29
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 13.44
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN
(Giresun), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 97nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu
ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın; Kooperatifler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm komisyonları raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Kooperatifler Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları
(1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264
Milletvekilinin; 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun birinci
görüşmesine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/656) (S. Sayısı: 497) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Dünkü birleşimde teklifin 25inci maddesinin oylaması
tamamlanmıştı.
26ncı maddeye bağlı geçici 18inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 26- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına
aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 18- Bu Kanunun 8 inci maddesiyle
Anayasanın 69 uncu maddesinde yapılan değişiklikler,
Anayasa Mahkemesinde görülmekte olan davalarda da uygulanır. Ancak, siyasî
partilerin malî denetiminin Sayıştay tarafından
yapılacağına ilişkin hükümleri, siyasî partilerin 2009
yılına ait denetimleri hakkında uygulanmaz; 2009
yılına ilişkin malî denetimler Anayasa Mahkemesince
yapılır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 26ncı maddeye
bağlı geçici 18inci madde üzerinde ilk söz, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Kırşehir Milletvekili Sayın Metin
Çobanoğluna aittir.
Sayın Çobanoğlu, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA METİN ÇOBANOĞLU (Kırşehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 497 sıra
sayılı Anayasa Değişikliği Teklifinin 26ncı
maddesine bağlı geçici 18inci madde üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dokuz günlük bir maratonunun ilk
etabını bitirmek üzereyiz. Gerçekten çok yoğun bir
çalışma oldu. Meclise şöyle bir baktığımızda
bu yorgunluğu görmemiz mümkün. Çok sayıda arkadaşımız
da bugün salonda bulunmuyor. Tabii, bu kadar yoğunluğa, bu kadar
sıkıştırmaya gerek var mıydı? Bunu, bu teklifi
getirenlerin takdirine bırakıyorum.
(x) 497 S. Sayılı
Basmayazı 19/04/2010 tarihli 88inci Birleşim Tutanağına
eklidir.
Değerli milletvekilleri, bu Anayasa Değişiklik
Teklifi, uzlaşma üzerine tesis edilememiş ve uzlaşma olmadan
yani toplumsal uzlaşma metni hâline getirilememiş, iktidar
partisinin, AKPnin bir Anayasa teklifi olarak gelmiş ve dokuz gündür de
bu görüşmeler devam etmektedir. Keşke uzlaşılsaydı,
toplumsal bir metin hâline gelseydi ve bu kadar kavga, gürültü,
tartışma da bu Mecliste çıkmasaydı, ama bu fırsat
kaçırılmıştır.
Değerli milletvekilleri, bu Anayasa, AKPnin
ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş ve bir AKP Anayasası olarak da
tartışmaları uzun süre devam edecektir. Üzülerek söylüyorum:
Hukuk devleti ilkemiz, kuvvetler ayrılığı prensiplerimiz bu
anlamda hiçe sayılmıştır. Bu değişikliklerle,
yargı yürütmenin kuşatması hâline getirilmiş ve yürütme
yargıyı istediği gibi yönlendirecek bir noktaya gelmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu, ülkemiz
açısından, hukuk devletimiz, kuvvetler ayrılığı
prensipleri açısından ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin geleceği
açısından hepimizi ciddi endişelere sevk etmektedir. Bu konuyla
ilgili bu Anayasa değişikliği teklifi gündeme gelmeden önce de
Adalet ve Kalkınma Partisinin birtakım uygulamalarından hepimiz
rahatsızlık duyar hâle gelmiştik, ülkemizin geleceğiyle
ilgili endişelere kapılmıştık. Bakın, iki örnek
vermek istiyorum: Haburda yaşanan rezalete hep beraber şahit olduk,
Haburda Kandilden gelen PKKlı teröristlerle ilgili yapılan hukuk
dışı uygulamalara hepimiz şahit olduk ve oradaki
uygulamaları endişeyle takip ettik.
Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinde ifade veren
bir sanık Haburla ilgili aynen şunları mahkeme
kayıtlarına geçirmiştir: İçişleri Bakanı
Sayın Beşir Atalayla yapılan görüşmede, İçişleri
Bakanı, hâkimleri, savcıları ayarladığını,
hiçbir teröristin tutuklanmayacağını bize ifade etmiştir.
Bu, Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin zabıtlarına
geçmiş bir ifadedir. Değerli milletvekilleri, tabii
İçişleri Bakanı tarafından yalanlanmıştır
ama olayın seyrine bir bakalım.
Haburdan teröristler giriş yapıyor ve malum
şovlarıyla da hepimizi endişeye sevk ediyor fakat
İçişleri Bakanının Müsteşarı Haburda. Hâkimler,
savcılar Haburda geçici mahkeme kuruyorlar. Bizim hukuk usulümüzde böyle
bir şey yok.
Ayrıca, değerli milletvekilleri, gelenler asla ve asla
bir pişmanlık emaresi göstermiyorlar. Orada, kendilerine soruyorlar:
Pişman mısınız? Cevap: Biz İmralı canisini
kastederek- önderimizin talimatlarıyla geldik. Pişman değiliz,
barış elçisiyiz. Peki, hâkimler, savcılar ne yapıyor? Yaz
kızım, pişman oldukları anlaşılmıştır.
Şimdi, değerli milletvekilleri, böyle bir hukuk
anlayışı, yargının üzerinde idarenin böyle bir
baskısı, bu Anayasa değişiklikleri olmadan önce meydana
gelmiş ve hepimizi endişeye sevk etmiştir. Erzincan
Savcısının tutuklandıktan sonra bir sözü var, diyor ki:
Artık hiç kimse güvence altında değildir.
Değerli milletvekilleri, hukuk hepimize bir gün lazım
olacaktır. Size göre ayrı, bize göre ayrı hukuk olmaz. Hukuk
devleti olacaksak, mutlaka ve mutlaka hâkimlerin, savcıların
tarafsızlığını korumak durumundayız ama üzülerek
söylüyorum, gelinen nokta itibarıyla, bu ortadan kaldırılmak durumundadır.
Değerli milletvekilleri, İçişleri
Bakanımızın 10 Kasım 2008 tarihinde Plan ve Bütçe
Komisyonunda yaptığı bir konuşma var. Diyor ki: Belediye
başkanları seçilmişlerdir. Seçilmişleri görevden almak
doğru değildir, görevden almamak için gayret ediyoruz, bu konuda çok
titiz davranıyoruz. Bu sözlerine katılıyorum. Zaten
İçişleri Bakanının bir belediye başkanını
görevden alması Anayasanın 127nci maddesinde istisna bir görevdir,
her zaman başvurulacak bir konu değildir ama Adana Büyükşehir
Belediye Başkanı söz konusu olunca İçişleri Bakanı 10
Kasım 2008de konuştuklarını unutuyor ve alelacele Adana
Büyükşehir Belediye Başkanını görevden alıyor. Tabii,
Belediye Başkanı da bu konuyla ilgili idare mahkemesine
başvuruyor.
Değerli arkadaşlarım, tabii, Belediye
Başkanı da kendi savunmasını yapacaktır ama 24 Nisanda
burada arkadaşlarımız Adalet Bakanımıza bir soru
sordular, dediler ki: Tam Adana İdare Mahkemesinde Adana Büyükşehir
Belediye Başkanıyla ilgili bir karar verileceği günde Adalet
Bakanının Müsteşar Yardımcısı Adanaya
gelmiş midir, Adanada Bölge İdare Mahkemesi Başkanıyla
görüşmüş müdür, toplantı yapmış mıdır? diye
sorular sordular. Sayın Ergin de bu soruları cevaplandırdı,
dedi ki: Adalet Bakanlığı Müsteşar
Yardımcımız 13.00 uçağıyla Adanaya gitmiştir,
Bölge İdare Mahkemesine uğramamıştır, doğrudan
Mersine geçmiş, Mersin adliye binasının temeliyle, zemin
etütleriyle ilgili incelemelerde bulunmuştur. Yani Bölge İdare
Mahkemesi Başkanıyla görüşmemiştir, toplantı
yapmamıştır.
Değerli milletvekilleri, ben, size bir resim göstermek
istiyorum.
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) Bakana ver, Bakana!
METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) Bu resim Mersinde, Adliye
Binasının temelinde incelemelerde bulunuyor Müsteşar
Yardımcısı. Yanında kim var biliyor musunuz? Adana Bölge
İdare Mahkemesi Başkanı Sayın Ali Yaşar Yurdabak.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Şimdi Bakan istifa
edecek mi?
METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) Evet, değerli
milletvekilleri, böyle bir şey olur mu?
ALİM IŞIK (Kütahya) Bakanı istifaya davet et!
METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) Sayın Bakan
yalanladı, Görüşmemiştir. dedi ve son derece kritik bir
dönemde bu ziyaret gerçekleştiriliyor. Yani, Türkiyede birçok adliye
binası yapılıyor ama Mersin Adliye Binasının zemin
etütleriyle ilgili, Müsteşar Yardımcısı, Adana
aktarmalı Mersine gidiyor ama yanında kim var? Adana Bölge
İdare Mahkemesinin Başkanı.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Bir araya gelmemeleri gereken
kişiler mi?
YILMAZ TANKUT (Adana) Bırak Allahını seversen
ya! Ne konuşuyorsun ya! Utanmadan konuşuyorsun bir de!
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle yargı mı olur?
METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) Değerli
milletvekilleri, şunu anlarım: Adana Başsavcısı,
Başsavcı Vekili olsa diyeceğim hiçbir şey yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YILMAZ TANKUT (Adana) Nasıl bir iddiayla konuşuyorsun?
Özür dileyeceğine konuşuyorsun! Sahtekâr adam!
BAŞKAN Lütfen efendim, karşılıklı
konuşmayalım, hatibi dinleyelim.
İki dakika ek süre verdim Sayın Çobanoğlu.
METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) Ama, böyle bir kritik dönemde,
Adana Büyükşehir Belediyesiyle ilgili olarak bir karar verileceği bir
anda, Müsteşar Yardımcısının, Adanaya ve Bölge
İdare Mahkemesi Başkanıyla birlikte Mersine geçmelerini
doğru bulmuyoruz. Bu hukuku yönlendirmedir, bu gerçekten yürütmenin
yargı üzerindeki baskısının bir neticesidir.
Değerli milletvekilleri, şuna hiçbir
itirazımız yok: Bu ülkede kim suç işliyorsa hesabını
vermek durumundadır. Bir gün bu hesabı sizler de vereceksiniz, bundan
kaçmanız mümkün değil. Kim işliyorsa, bağımsız
yargıda hesabını versin ama şunu doğru bulmuyoruz: Bir
seçimde kaybetmenin hesabı, öbür seçimde vatandaşın
vereceği oylarla görülür.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bakan da doğru söylemeli.
METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) Siz eğer 29 Martta
Adanada kaybettiğiniz seçimleri, Belediye Başkanını,
İçişleri Bakanının yetkisiyle görevden alıp bu konuda
karar verileceği gün Adalet Bakanını, Müsteşarını
Adanaya gönderiyorsanız, Mersinde Bölge İdare Mahkemesi
Başkanıyla birlikte fotoğraflanıyorsa, bu konuda haklı
endişelerimizin ortaya çıktığının bir resmidir.
Değerli milletvekilleri, suç oluşturmak, suç icat etmek,
böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değildir. Yasal olarak,
bağımsız yargıda gereğini yapın.
İstediğiniz kadar müfettiş gönderin, istediğiniz kadar
inceletin ama suç yaratmayın, suç icat etmeyin ve bu şekilde de
insanları sıkıntıya sokmayın değerli
milletvekilleri.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yanıltmayın,
yanıltmayın.
METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) İşte bu bir ibret
vesikasıdır.
OKTAY VURAL (İzmir) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Başkanı yapar mısın? Sen yapar mısın Sayın
Kuzu, bunu yapan adamı yapar mısın yani?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Hükûmet burada.
METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) Bunu, özellikle kamuoyuna
da, sizlerin de dikkatlerine sunuyorum.
Değerli milletvekilleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çobanoğlu, ek süreniz de doldu.
Sadece Genel Kurulu selamlayabilmeniz için mikrofonu tekrar açıyorum.
METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Gerçekten, bu değişiklikle ilgili endişelerimiz
var. İşte biraz önce söylediğim bu iki örnek -bu örnekleri
çoğaltabiliriz- hepimizi endişeye sevk etmektedir. Bundan bir an önce
geri dönmenizi tavsiye ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Çobanoğlu, teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle mi yargının
bağımsızlığını
sağlayacaksınız?
BAŞKAN Şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına, Iğdır Milletvekili Sayın Pervin Buldan hitap
edeceklerdir grupları adına. (BDP sıralarından
alkışlar)
Sayın Buldan, buyurun.
Sizin de süreniz on dakikadır efendim
OKTAY VURAL (İzmir) Bak, Sayın Kuzu, böyle;
Bağımsız yargı istiyoruz. dediğiniz, bu yargı
işte. Yaa
ÜNAL KACIR (İstanbul) Bu yargı mevcut yargı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ben doğrusu merak
ettim, 26ncı maddeyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi ne söylemek
istiyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Ya, bunlar gülüp geçilecek hususlar,
değil mi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Adalet
Bakanının doğruyu söylemeyeceği belliydi.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım, bir hatibi
kürsüye davet ettim.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Adalet Bakanlığı
yalan söylemesin.
BAŞKAN Lütfen kendi aramızda konuşmayalım.
Değerli arkadaşlarım
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) 26ncı maddeyi
ilgilendiriyor mu Sayın Kılıçdaroğlu?
BAŞKAN Lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Valla ilgilendiriyor çünkü siz
yandaş yargıç oluşturmak istiyorsunuz, yargıyı
siyasileştirmek istiyorsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Görüşmedi. diyor.
BAŞKAN Sayın Ünal, Sayın
Kılıçdaroğlu, Sayın Akıncı, lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Yalan söylemesin.
BAŞKAN Efendim, değerli arkadaşlarım,
lütfen
Sayın Buldan, buyurun efendim, siz konuşmanıza
başlayın.
OKTAY VURAL (İzmir) Öyle nutuk atmaya benzemiyor.
BDP GRUBU ADINA PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri
MUSTAFA ÜNAL (Karabük) Teklifi okumuyorsunuz siz herhâlde.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Aynen sizin
yaptığınız gibi.
OKTAY VURAL (İzmir) Aynen öyle, değil mi?
PERVİN BULDAN (Devamla)
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 26ncı maddesinin
geçici 18inci maddesi üzerinde konuşmak üzere Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Konuşmama başlarken Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunduğum
geçici 18inci maddede Anayasa Mahkemesi önünde derdest durumda olan kapatma
davaları hakkında Anayasanın 69uncu maddesinde yapılan
değişikliğin bir bütün olarak uygulanacağı hükme
bağlanmaktadır.
Anayasanın temel ilkelerinden biri de toplumsal
çeşitliliğin ve dolayısıyla da toplumsal
çoğulculuğun bir tezahürü olan siyasal çoğulculuğu güvence
altına almaktır. Demokratik sistemlerde siyasi partiler, demokrasinin
inşasında ve ülke yönetiminde izlenecek yolların
belirlenmesinde, başka kurumlar tarafından ikame edilmeyecek bir yer
işgal etmektedir. Bu bakımdan, siyasi partiler, siyasal
katılımın doğrudan ve önde gelen araçlarıdır. Bu
nedenledir ki siyasi partilerin demokrasinin ve aynı zamanda siyasal
yaşamın vazgeçilmez unsurları olduğu üzerinde yaygın
bir kanaate varılmıştır. Ancak uygulamada bu kanaatin çok
da dikkate alınmadığına ve demokratik ilkeler
dışına çıkılarak partilere ağır cezai
yaptırımların uygulandığına ve
kapatıldıklarına tanık olmaktayız ve hatta bu durumun
mağduriyetlerini yaşayan siyasetçileriz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; siyasi
partilerin varlık kaynağı siyasal özgürlükleridir. 1961 ve 1982
darbe anayasalarında da bu noktaya vurgu yapılmış ve siyasi
partilerin siyasal yaşamın vazgeçilmez unsurları oldukları
belirtilmiştir. Ancak Anayasanın sahip olduğu ideolojik
bakış açısı siyasi partilerin kapatılmalarına
kaynaklık etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti tarihi parti kapatılmalarının
istikrarlı bir şekilde gerçekleştirildiği bir dönemdir. Onlarca
parti askerî mahkemeler tarafından kapatılmış, 1980
darbesinden sonra da bu görevi Anayasa Mahkemesi devralmıştır.
Militarist bir anayasayla yönetilen bir ülkede Anayasa Mahkemesinin
verdiği kararların sivil olmasını beklemek elbette mümkün
değildir. Örneklerini birçok defa gördük, Yargıtay ve hatta devlet
güvenlik mahkemeleri tarafından incelenerek suç unsuru
bulunmamış sözler nedeniyle Anayasa Mahkemesi, partileri
kapatmıştır. Nitekim, siyasi partiler kapatılmaları
bakımından derneklerden dahi daha savunmasız konumlarda
kalmışlardır.
Şu konuda sanıyorum hepimiz hemfikiriz: Siyasi
partilerin tüzükleri, programları ve eylemleri insan haklarına,
eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olamaz, herhangi bir
diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaç edinemez. Ancak ne
var ki bir partinin kapatılmasına resmî ideoloji tarafından
karar verilmişse, resmî ideolojiye aykırı görülen her türlü söz
ve edim kapatma gerekçesi yapılabilmektedir, odak olma iddiasıyla dava
açılabilmektedir. İşte bu durumun kendisi bizatihi farklı
düşünce ve ideolojileri direkt olarak dışlayan ve cezaya tabi
tutan, farklı olanı mahkûm eden bir anlayıştır yani
siyasal çoğulculuğun reddidir. Bu noktada özellikle Siyasi Partiler
Kanunu parti kapatma rejiminin belirleyici bir unsuru olmuştur. Bu konuda,
özgürlükçü, demokratik rejimin temel nitelikleri ile bağdaşmayan çok
sayıda yasak bulunmaktadır ve bu yasaklar sürekli olarak devreye
sokularak örgütlenme özgürlüğü kısıtlanmakta, temsiliyet hakkı
engellenmekte, kısacası demokrasiyi sekteye uğratmaktadır.
Siyasi Partiler Kanununun bu nitelikteki yasaklardan ivedilikle
arındırılması gerekmektedir. Nitekim, demokratik siyasetin
başında sallanan tek kılıç bu gerici Anayasa değildir.
Malumunuz olduğu üzere Türkiye hâlihazırda Avrupa ülkeleri
arasında en çok parti kapatan birinci ülkedir ve dünya ülkeleri
arasında da örneği hiçbir siyasi sistemde görülmeyecek şekilde
yüzde 10 barajına sahiptir. Yani Türkiye'nin, seçmenlerin tercih
ettiği vekilleri Meclis dışında bırakma konusunda da
dünya birincisi olduğunu söyleyebiliriz. Evet, yüzde 10 barajı, parti
kapatmaların ilk aşamasıdır. Bu barajla partileri büyük
oranda engelleyerek siyasi partilerin hak ettikleri oranda halkı temsil
etme yetkisini zaten elinden alıyorsunuz yani işlevsel olarak yüzde
10 barajı, parti kapatmanın fonksiyonlarını yerine
getirmektedir zaten. Halkın siyasal tercihinin kendi ülkesinin
Parlamentosunda temsil bulması
olanaksızlaştırılmaktadır. Bu ne demektir biliyor musunuz?
Halka, siz temsil edeceğiniz kişiyi bilmiyorsunuz, sizi temsil
edecek kişiler ancak çoğunluğun oyunu almış
kişiler olabilir demektir. Halka, asıl olan sizin değil, bizim
irademizdir demektir. Halka, temsil edilmesi gereken iradeyi göstermektir.
Şimdi, şunu merak ediyorum: Siz, bu durumu demokrasinin
hangi ilkesiyle açıklıyorsunuz? Özcesi, demokrasinin beslendiği
kaynağı, halk iradesini hiçe sayıyorsunuz. Sonra da
çıkıp Biz, demokratikleşmeyi hedefliyoruz. diyorsunuz. Demek
ki öncelikle bu İktidarın demokrasinin ne demek olduğunu
kavraması gerekmektedir. Yalnız iktidarın değil, bu konuda
iktidar ile tam bir uzlaşı içerisinde olan muhalefet partilerinin de
hesaplarını yaparken bu yanlış tavrın hak ve hukuka ne
kadar uygun olduğunu sorgulaması gerekir.
Demek ki demokrasi anlayışında büyük bir eksiklik,
büyük bir yanlışlık vardır. Zira hakkı, hukuku büyük
bir uzlaşı içinde gasbeden ve buna ufacık bir itirazı da
bulunamayan kesimler, halkın haklarını, halkın
menfaatlerini savunamazlar. Savunduklarını iddia etseler bile
başta durdukları yer, bu yalanın resmini gözler önüne sermeye
kâfi olur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demokrasiyle
bağdaşır hiçbir yanı bulunamayan bu hukuk
dışı kuralın yanı sıra, halk siyasal tercihini
hangi şartlar altında kullanıyor, biliyor musunuz? En
eşitsiz koşullarda bütün baskı ve zorbalıklara rağmen
kullanıyor. Halk, birçok yerde korucuların ve askerlerin açık oy
kullanmayı dayatmasına rağmen bu tercihte bulunuyor.
Tercihlerinin kendisine şiddet ve baskı olarak fatura
edilebileceğini bile bile oy kullanıyor. Halk kendilerine teklif
edilen menfaatlerin demokrasi umudunu bitireceğinin
farkındalığıyla bu menfaatlerden mahrum kalarak
kullanıyor oyunu. Sonrasında yüzde 10un nimetlerinden nasiplenen
siyasi partiler halkın tercihini kendileri yönünde kullanamamasına
rağmen, haksız bir şekilde, kendilerine verilmemiş oylarla
Meclise onlarca milletvekilini taşıyor. Bu durumun hangi hak
anlayışında, hangi adalet düzeninde, hangi hukuk sisteminde yeri
vardır?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
geçtiğimiz hafta Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun
90ıncı yılı kutlandı. Yani halk egemenliğinin
90ıncı yılındayız ama halkın iradesinin Türkiye
Parlamentosunda temsil edilmesinin önünde engel oluşturan onlarca
yasaklardan hâlâ kurtulabilmiş değiliz. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kuruluşu, halk egemenliğinin sağlanması
konusunda büyük bir adımdır ve köklü bir zihniyet
değişiminin ifadesidir. Egemen kılınmak istenen demokratik
sistem, cumhuriyet tarihi boyunca tek partili sistemlerle ve sonrasında
askerî darbelerle sekteye uğratıldı. Günümüz yasakları da
bu demokratikleşme sürecini gerileten askerî darbelerin ürünüdürler. Ufak
değişiklikler ile demokratik siyasette uzun soluklu mesafelerin
alınması mümkün değildir.
Tarihsel bir görevimiz var, o da bu ülkede ne olursa olsun
demokrasiyi, adaleti tesis etmek. Bunları sağlamak için de bir
zihniyet değişimine ihtiyacımız vardır. Ancak bu
değişim, sistemin antidemokratik uygulamalarına köklü çözümler
üretemiyorsa buna zihniyet değişimi değil, zihin oyunları
diyebiliriz ancak. Bir ülke kirli oyunlarla yeterince zaman kaybetti ve hiç hak
etmediği kadar bedel ödedi. Bu nedenle bu ülkenin oyuna değil, gerçek
bir hukuksal ve siyasal dönüşüme ihtiyacı vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Buldan, size de ek süre veriyorum iki
dakika.
Lütfen konuşmanızı tamamlayın.
PERVİN BULDAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Gelin, halkın menfaatlerini temel referans noktası kabul
ederek bu yasakların hepsini konuşalım,
tartışalım ve ülkemizin aydınlık geleceği
adına Türkiye Cumhuriyetini bir an önce bu paslı prangalardan
kurtaralım diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Buldan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek.
Sayın Özyürek buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır efendim.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz Anayasa teklifinin 26ncı maddesine bağlı geçici
18inci maddeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, uzun zamandır gece
yarılarına kadar ve zaman zaman da gergin bir ortamda bu müzakereleri
yürütüyoruz. Olaylara çok yakından bakmayan vatandaşlarımız
Acaba bunlar ne yapıyorlar, ne görüşüyorlar? diye merak ediyor
olabilir. Bütün vatandaşlarıma şunu söylemeliyim ki bu Anayasa
paketi milletin ihtiyacı olan bir paket değildir. Bu Anayasa paketi
AKPnin ihtiyacı için AKPnin mutfağında
hazırlanmış olan bir Anayasa paketidir.
1982 Anayasası ki askerî yönetim tarafından
oluşturulmuştur, maalesef halkın yüzde 92si oy vermiştir.
Ben, o Anayasaya karşı çıkan birisi olarak söyleyeyim ki o
Anayasa mutlaka değişmelidir. Bu anlayış doğrultusunda
on altı defa bu Anayasa değiştirilmiş ama her
defasında Parlamentoda bir uzlaşma sağlanmıştır.
İlk kez bu paket sadece AKP tarafından hazırlanmış ve
AKPnin oylarıyla, bir uzlaşma sağlanmadan, burada madde madde
görüşülmekte ve kabul edilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bu Anayasanın, paketin -çok
görüşüldü, konuşuldu- esas üç temel maddesi var. Siyasi parti
kapatılmasının Parlamentoya verilmesi, bir anlamda, yani
iddianame hazırlama konumunda olan cumhuriyet
başsavcısının yasama organından izin alması
demek, yargının siyasetin emrine girmesi demektir.
Bir diğer madde, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve
bir diğer madde de Anayasa Mahkemesinin yapısının
değiştirilmesidir.
Burada yapılmak istenen, esas itibarıyla, bu üst
yargı organlarını AKPnin emrine vermek, yargıyı
siyasallaştırmak demektir. Eğer siz yargı
bağımsızlığını ortadan
kaldırırsanız, eğer siz kuvvetler ayrımını
yok ederseniz Anayasamızın değiştirilmesi teklif dahi
edilemeyecek olan 2nci maddesindeki hukuk devletini yok etmiş olursunuz.
O nedenle, bu değişiklik Anayasamıza aykırıdır,
zaten hukukun temel ilkelerine de aykırıdır.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Gül,
Cumhurbaşkanımız, seçildiği zaman demişti ki: Bana
verilen, Anayasada verilen bu yetkiler fazla. Ama biz bu paketle Sayın
Cumhurbaşkanının yetkilerini artırıyoruz; Anayasa
Mahkemesine de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna da atama yapma
yetkilerini artırıyoruz.
Sayın Gülün bu yetkilerini nasıl
kullandığını rektör atamalarında gördük. Atamalarda
yüzde 50den fazla 1inci dışındaki adayları, 2'nci ve
3üncü adayları dikkate aldı. Yani akademisyenlerin tercihini
değil, kendi kişisel tercihini öne aldı. Anayasa Mahkemesine
yaptığı atamalarda da gördük. Biliyorsunuz, Anayasa Mahkemesi
Raportörüyken otuz bir gün Denizcilik Müsteşar Yardımcılığı
yapan birisi Anayasa Mahkemesi üyeliğine atandı. Yani hile
yapıldı, yani yasanın arkasından dolanıldı. Bir
Cumhurbaşkanı, tarafsız olması gereken, anayasal kurumlar
arasında uyumu gözetmesi gereken bir Cumhurbaşkanı bu
şekilde atamalar yaparsa, genişlemiş yetkileriyle Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kuruluna ve Anayasa Mahkemesine yapacağı
atamalarla artık sistem bütünüyle AKPnin denetimine girecektir, amaç da
budur.
Zaten Sayın Başbakan, zaman zaman Anayasa Mahkemesinin
yetkilerine, kullandığı yetkiye, verdiği kararlara çok
ağır suçlamalar getirdi. İsteniliyor ki, hiçbir engel
olmasın. Geçmişte, hatırlayınız, bundan altı yedi
ay önce daha çok YÖK tartışılırdı, AKPli sözcüler
YÖKün atamalarını, YÖKün işlemlerini, eylemlerini
tartışırlardı. Şimdi, bunu duyuyor musunuz?
Duymuyorsunuz çünkü artık YÖK, AKP tarafından teslim
alınmıştır.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Daha önce siz mi teslim
almıştınız?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) Şimdi ise Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu ve Anayasa Mahkemesini teslim almak üzere bu
değişiklik yapılmaktadır.
Sayın Başbakan, yasa tanımak istemiyor, hukuk
tanımak istemiyor ve giderek başkan seçildiği zaman da tam bir
diktatör gibi Türkiyeyi yönetmek istiyor. Bu Anayasanın özü budur ve bu
Anayasada bir garabete herkesin dikkatini çekmek istiyorum. Burada da çok dile
getirildi. 29 soru soracaksınız, tek cevap isteyeceksiniz. O tek
cevap da tek kelime: Evet mi, Hayır mı? Oysa bir
vatandaşımız, bir seçmenimiz diyebilir ki, kadınlara,
çocuklara pozitif ayrımcılığa evet ama Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun yapısının
değiştirilmesine hayır ama böyle bir hakkı
tanımıyorsunuz. Burada, sabahlara kadar çalışıp madde
madde oyluyoruz, evet diyoruz, hayır diyoruz ama vatandaşa
gelince teker teker olmaz, sen hepsine evet veya hayır de şeklinde
bir düzenleme yapıyoruz.
Özü itibarıyla, değerli arkadaşlarım, bu
Anayasa AKPnin ihtiyaçları için düzenlenmiştir, AKP
mutfağında hazırlanmıştır ve topluma
dayatılmıştır. Nasıl 12 Eylül Anayasası Evren
tarafından topluma dayatılmışsa, bu Anayasa da AKP
tarafından topluma dayatılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, görüşmekte
olduğumuz geçici 18inci maddeyle de ilgili birkaç söz söylemek istiyorum.
Bu düzenleme, 2009 yılına ait partilerin
hesaplarının Anayasa Mahkemesinde denetlenmeye devam edilmesi için
yapılan bir düzenlemedir. Biliyorsunuz, daha önce kabul edilen bir
maddeyle, bundan böyle Anayasa Mahkemesi yerine partilerin
hesaplarının, mali işlemlerinin Sayıştay
tarafından denetlenmesi kabul edilmişti.
Şimdi, Anayasa Mahkemesi, bu görevi, yani siyasal partilerin
mali denetimini hep angarya olarak görmüştür. Sayın Adalet
Bakanımıza sormuştum bu maddeyi oluştururken, yani Siyasal
partilerin mali denetimini Anayasa Mahkemesinden alıp Sayıştaya
verirken bir değerlendirme yaptınız mı, dünyadaki
örneklerle ilgili incelemeler yaptınız mı? diye
sorduğumda, Anayasa Mahkemesi istemiyordu, biz de aldık
Sayıştaya verdik, zaten Sayıştaydan yardım alarak bu
denetimi yapıyorlar. denmiştir.
Oysa bu denetimin Anayasa Mahkemesine verilmesinin bir amacı
vardır. İstenilmiştir ki bütünüyle tarafsız, bütünüyle
bağımsız bir organ siyasal partilerin hesaplarını
denetlesin, çünkü siyasal partiler, Anayasamızın deyimiyle
demokratik hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.
Şimdi Sayıştaya veriyoruz. İlçe belediyesini
de Sayıştay denetliyor, siyasal partinin hesaplarını da
Sayıştay denetliyor. Herhangi bir kamu kurumunu da Sayıştay
denetliyor, siyasal parti hesaplarını da Sayıştay
denetliyor.
Değerli arkadaşlarım, bu düzenleme gerçekten çok
sakıncalı, çok özensiz, önüne arkasına bakılmadan
yapılmış bir düzenlemedir.
Amerika Birleşik Devletlerinde nasıl
yapılıyor diye baktığımızda, orada Senatodan ve
Temsilciler Meclisinden oluşan bir komite hem partilerin siyasal
hesaplarını denetliyor hem de adayların hesaplarını,
harcamalarını denetliyor.
Fransada ise yine benzer şekilde bir komite
oluşturulmuştur, bu komite denetliyor. Geçmişte Fransada da
Anayasa Mahkemesi denetlerken, yetki bu komiteye verilmiştir.
Bana göre de Türkiyede de siyasal partilerin mali denetiminin
ayrı bir kuruluş tarafından yapılması lazım.
Buraya Yargıtaydan temsilci seçilebilir, Danıştaydan temsilci
seçilebilir, Maliye Bakanlığından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özyürek, size iki dakika ek süre
veriyorum. Lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
Sayıştay tarafından
temsilci seçilebilir.
Siyasi partilerin hesaplarının, mali
hesaplarının özellikle TÜRMOBtan yetki almış
bağımsız denetçiler tarafından denetlenmesi, bu resmî
komitelerin ise o denetçilerin denetleme sonuçlarını incelemesinde
yarar var. Bu, son derece önemlidir. Şu anda, siyasal partilerin mali
incelemelerinde büyük haksızlıklar yapılmaktadır. Çünkü,
siyasal partiler ne kamu kurumudur ne kamu kuruluşudur ne de vergi
mükellefidir. Ama bu denetimi yapan Sayıştay denetçileri
Ne
yazık ki, yüce mahkeme denetçilerin hazırladığı raporu
hiçbir şekilde değerlendirmeden olduğu gibi kabul etmektedir.
Mesela, ben yıllarca Maliye Bakanlığında hesap uzmanlığı
yapmış birisi olarak söyleyebilirim ki, bir mükellefin bir
harcamasıyla ilgi fotokopi belge varsa, bundan şüphe duyarsanız
araştırırsınız. Ama araştırmadan,
doğrudan Hayır, sen fotokopiyle yazmışsın, bunu
reddediyorum. diyerek Hazineye o kadar harcamayı irat kaydetmek son
derece yanlıştır. Ayrıca bu denetçiler yerindelik
denetlemesi yapmaya kalkmaktadırlar. Mesela Cumhuriyet Halk Partisinin
hesaplarının incelemesinde, biz sosyal demokrat bir parti olarak,
işten ayrılan insanlara da ihbar tazminatı vermişiz,
Hayır, siz ihbar tazminatı veremezsiniz, bu ihbar tazminatlarını
irat kaydetmeniz gerekir. gibi hiçbir yasada yeri olmayan
değerlendirmeler yapılıyor ama Yüce Mahkemenin üyeleri de buna
bakmadıkları için böyle bu karakuşi değerlendirmelerle
sonuca varılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özyürek, ek süreniz de doldu, Genel
Kurulu selamlamanız için açıyorum efendim tekrar.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) Peki efendim.
O nedenle ben diyorum ki: Siyasi partilerin hesaplarının
denetlenmesi son derece önemlidir. Özellikle kayıt dışılığın
çok yoğun olduğu bir ülkede adayların harcamalarının
da mutlaka denetlenmesi gerekiyor çünkü sermaye partileri kayıt
dışı gelir elde ediyorlar ve kayıt dışı
harcamalar yapıyorlar. Bazı adayların çok ölçüsüz harcama
yaptığını biliyoruz. Bu ölçüsüz harcamalar demokrasiyi
zedelemektedir, haksız rekabete yol açmaktadır; bunlara bir çare
bulunması gerekir. Özellikle Siyasi Partiler Kanununda
yapacağımız değişiklikle belki bu sorunu çözebiliriz,
diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özyürek, teşekkür ederim.
Gruplar adına son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağa ait.
Sayın Bozdağ, aynı zamanda kişisel söz
talebiniz de var, arzu ederseniz ikisini birleştirebilirim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Evet, birleştirelim.
BAŞKAN Peki.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz on beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 18inci madde
üzerinde AK PARTİ Grubunun ve şahsi görüşlerimi açıklamak
üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Geçici 18inci madde, esasında çerçeve 8in 69uncu maddede
yaptığı değişiklikle ilgili bir geçici düzenlemeyi
içermektedir. Ben bu vesileyle siyasi parti kapatmalarıyla ilgili bir
değerlendirmede bulunmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bizim demokrasi tarihimize
baktığımızda Anayasamızın ilgili maddelerinin de
pratiğine baktığımızda, bir yandan Anayasamız
Siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsuru. temel
ilkesini koyarken ortaya, öte yandan benimsediği ilkelerle ve Anayasa
Mahkememizde ortaya koyduğu kararlarla maalesef demokratik siyasi
hayatın en kolay vazgeçilebilen unsurları hâline gelmiştir.
Yine Anayasada yer alan hükümler ve Siyasi Partiler Kanununda
yer alan hükümler dikkatle değerlendirildiği takdirde, Türkiyedeki
siyasi partilerin tüzük ve programları da yan yana konulup
incelendiği takdirde, neredeyse birbirinin tıpkısının
aynısı tüzük ve programlarla karşı karşıya
olduğumuzu görüyoruz. Yani, partilere, özgürce bir tüzük yazma
imkânı, özgürce bir program yapma imkânı bile vermiyor. Ben merak
ettim, inceledim. Baktığınız zaman, pek çok konuda,
işte bir parti şart demiş, bir parti koşul demiş,
baktığınızda, öz itibarıyla, ana eksenlerde büyük
benzerlikler olduğunu görüyoruz yani bir defa, bizim siyasal partilerle
ilgili alanda, partilerimizin tüzüklerini, programlarını özgürce
düzenleyebileceği bir ortam yok. Buna rağmen, Anayasa Mahkemesinin
ortaya koyduğu bir pratik var ve Türk demokrasi tarihi, dünyanın en
büyük siyasi partiler mezarlığına sahip bir tarihî özellik
taşıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu konudaki
içtihatlarını oluşturmasına da yine Türkiye öncülük
etmiş. Bu noktada bir birinciliğimiz var, bir kültür
oluşturmuşuz; orada da bu kültür bundan sonra yayılır
mı, yayılmaz mı, bilmem.
Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu, Türkiyeden giden davalar
nedeniyle birtakım değerlendirmeler yapıyor ve Türkiyeye dönük
de raporlar hazırlıyor. En son hazırlanan, 13-14 Mart 2009
tarihinde Türkiyeye dönük raporunda üç tane ana eleştiride bulunuyor:
Bir tanesinde diyor ki: Parti yasaklama ve kapatma
davalarını başlatma süreci Avrupa ülkelerine nazaran daha keyfî
ve daha az demokratik kontrole tabi.
Bir başkasında diyor ki: Parti kapatma nedenleri çok
fazla.
Bir başkasında da diyor ki: Parti kapatma neredeyse
alışkanlık hâline gelecek kadar kolay oluyor. Bunlarla ilgili
Türkiye'nin tedbir almasını istiyor. Şimdi, bizim, tabii,
Anayasa Mahkemesinin kapatma konusunda iradesini nasıl
koyacağına karışma imkânımız yok. O, mahkemenin
takdirinde olan bir konudur. Kapatma nedenleri yani 68/4teki, fıkradaki
hususlarla ilgili bir değişiklik de getirilmiyor. O da yerinde
muhafaza ediliyor. Peki, getirilen ana düzenleme ne? Dava açma sürecinin,
Venedik Komisyonunun tavsiyelerine de uygun bir biçimde demokratik kontrole,
demokratik bir süzgece tabi tutulmasıdır. Dava açarken Cumhuriyet
Başsavcısı iddianameyi düzenleyip doğrudan dava açamayacak,
Parlamentodan, oluşan komisyondan izin alabildiği takdirde açacak.
Burada bir demokratik kontrol sistemi söz konusudur. Peki, bu, bizim
pratiğimize uygun mu, aykırı mı? Uygun. Kuvvetler
ayrılığı ilkesine aykırı mı? Kesinlikle
aykırı değil.
Şimdi, bakıyoruz, Anayasamızın 83üncü
maddesi, milletvekillerinin dokunulmazlıklarıyla ilgili madde ve
burada izin sistemi var. Bizim demokrasi pratiğimizde var. Yine
bakıyoruz, Anayasamızın 100üncü maddesi, Meclis
soruşturmasıyla ilgili Yüce Divana sevk noktasında yine bir izin
sistemi ortaya koymuş. Bizim Meclis pratiğimizde bir başka izin
olduğunu görüyoruz. Yine bakıyoruz Anayasamızın 129uncu
maddesinin son fıkrasına, memurlar ve diğer kamu görevlileri
hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı ceza
kovuşturması açılmasını, kanunla gösterilecek
istisnalar dışında, izne bağlayan bir pratiği bizim
bizzat Anayasamız ortaya koyuyor. Dolayısıyla Anayasanın
kabul ettiği bir pratik bu, Anayasayı ilk yapanların ortaya koyduğu
bir anlayış; şu anda da var.
Peki, Ceza Kanununda ne var? Oraya da bakıyorsunuz, Türk
Ceza Kanununun, bakıyorum, 299uncu maddesi: Cumhurbaşkanına
hakaret. Davanın açılması Adalet Bakanının iznine
bağlı. Bakıyorsunuz, 301inci maddesi: Türklüğü,
Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılama.
Burada da dava açma Adalet Bakanının iznine bağlı. 305inci
maddesine bakıyorsunuz: Temel millî yararlara aykırı hareket.
Temel millî yararlar nedir diye madde izah ediyor, 4üncü fıkrasında
bağımsızlık, toprak bütünlüğü, millî güvenlik ve
Cumhuriyetin Anayasada belirtilen temel nitelikleri anlaşılır.
diyor. Böyle bir durumda dahi suç savaş hâli dışında
işlenmişse davanın açılması Adalet Bakanının
iznine bağlıdır. Hiç kimse kalkıp da bu düzenlemeler varken
Siz Adalet Bakanının iznine bağlıyorsunuz, o zaman bu
ülkenin bağımsızlığı, toprak bütünlüğü ve bu
ülkenin değerleri tehlikeye girer. demedi. Bu yeni bir düzenleme de
değil, eski Ceza Kanununda da olan bir düzenlemedir.
Dolayısıyla, bütün bunları birlikte
değerlendirdiğinizde, izin sistemi hem Venedik Komisyonunun
tavsiyesine uygundur hem de Anayasamızın ortaya koyduğu
pratiğe uygundur hem de Türk Ceza Kanununda kabul edilen esasa uygundur.
Avrupaya baktığınızda, İspanyada ve Almanyada da
benzer bir izin sistemi mekanizmasının işlediğini çok rahatlıkla
görebiliyoruz. O nedenle İzin sistemi yargı birliğine
müdahaledir. demek, Anayasanın bu ilgili hükümlerini, Türk Ceza
Kanununun ilgili hükümlerini ya görmemektir ya da yok saymaktır.
Eğer bunlar yargı birliğine müdahale olsaydı
301inci
madde Anayasa Mahkemesine gitti ve Anayasa Mahkemesi davayı reddetti, bir
karar da oluşturmadı. Bu nedenle, yargı birliğine,
yargıya yürütmenin veya yasamanın müdahalesine açık kapı
bırakan bir şey değil, birbirinden tamamen ayrı
şeylerdir, bunları birbirinden ayırmak lazım.
Peki, başka ne getiriliyor; odaklaşmayla ilgili konuda
iki tane husus getiriliyor, delil yasağı ortaya konuyor ayrıca.
Nedir? Anayasanın 83üncü maddesi dokunulmazlıkları düzenliyor,
diyor ki: Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis
çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri
düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının
teklifi üzerine Meclisce başka bir karar alınmadıkça
bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa
vurmaktan sorumlu tutulamaz. Nedir bu? Mutlak sorumsuzluktur. Anayasa diyor:
Bu kürsüde milletvekili ne konuşursa konuşsun, onun mutlak
sorumsuzluğu vardır, hiçbir biçimde ben sorumlu tutmam. Benim
kurduğum -kurucu iktidar diyor- Anayasa Mahkemesi veya başkaca
kurulmuş organlar, onlar da sorumlu tutamazlar diyor. Ne koyuyor ortaya?
Bir sorumsuzluk ilkesi ortaya koyuyor. Ama buna rağmen Anayasa
Mahkememizin verdiği kararlara baktığınız zaman, bu
kürsüde söylenmiş masuniyet kapsamında olduğu
tartışmasız olan nice ifadelerden dolayı siyasi yasaklar
koyduğunu ve bu ilkeyi görmezden geldiğini,
uygulamadığını, ihlal ettiğini hepimiz biliyoruz. Çok
net, çok açık ama buna rağmen uygulamada böyle. Bu düzenlemede bir
delil yasağı ortaya koymak suretiyle, odaklaşmanın belirlenmesinde
Anayasa Mahkemesinin uyması gerekli olan 83üncü madde bir kez daha
hatırlatılmakta ve altı çizilmektedir ve delil yasağı
ortaya konmaktadır.
Bir diğer konu da şu: İdarenin, yürütmenin eylem ve
işlemlerinin de odaklaşmanın tespitinde dikkate
alınmayacağı. Bir başka delil yasağı da burada
ortaya konmaktadır. Bu da çok tartışılıyor:
İdarenin eylem ve işlemi nasıl olur da bir partiyle ilgili
kapatma davasında dikkate alınmaz?
Şimdi baktığımız zaman, hakkında
kapatma davası açılan partiler hangi konumda olabilir? İktidarda
olabilirler, olmayabilirler. İktidarda olmayan bir partinin yürütmeye
ilişkin bir eylemi söz konusu olabilir mi? Yürütmede değil,
dolayısıyla iktidarda olmayan partiler açısından zaten
bunun fiilen uygulanma imkânı yok. Peki, iktidardaki partilerin durumuna
gelince, o da nedir? Oraya da iyi bakmak lazım. Anayasa, madde 125, çok
açık bir şekilde diyor ki: İdarenin her türlü eylem ve
işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. İdare
ne? Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu, yürütme ve aşağı
doğru baktığınızda, diğer görevliler. Şimdi,
neye göre yapıyorlar bunu? Kanuna ve Anayasaya göre yapıyorlar.
Değerli milletvekilleri, idarenin eylem ve işlemleriyle
bir partinin odak olması hem fiilen mümkün değildir hem de hukuken
mümkün değildir. Fiilen mümkün değildir çünkü idare, bütün eylem ve
işlemlerini Anayasa ve yasalara uygun yapmakla mükelleftir, yapmak
zorundadır, uyarak yapmak mecburiyetindedir. Fiilen
uygulamalarını da böyle yapmak durumundadır.
Hukuken nasıl mümkün değildir? Eğer idare, Anayasa
ve yasaların ortaya koyduğu bu temel kurallara uymazsa, Anayasa ve
yasa sınırları dışına çıkarsa, o zaman,
idarenin eylem ve işlemleri yargı denetimine, idari
yargının ve Danıştayın denetimine açıktır.
Danıştay bunu iptal eder veya idari mahkemeler bunu iptal eder,
yürürlüğünü durdurur.
Hukuk, bizzat Anayasa ve yasalar, iktidarda olan bir partinin
68/4teki konular nedeniyle odak olmasına -bizim Anayasamız ve
hukukumuz- hem hukuken hem de fiilen imkân vermez. Böylesi bir mekanizma,
böylesi bir kontrol sistemi var. Düşünebiliyor musunuz, idarenin ortaya
koyduğu bütün işlemler gidiyor, iptal ediliyor, durduruluyor; ondan
sonra diyorsunuz ki, yürürlüğe girmiş bir şey yok veya
girmişse bir zaman sonra iptal edilmiş bir durum var; bundan
dolayı siz odak oluyorsunuz diyebilir misiniz? Diyemezsiniz. Eğer bir
denetim mekanizması olmasaydı, eğer bir yargı merciine
başvurma yolu açık olmasaydı, o zaman belki burada bu
tartışılabilirdi.
Öte yandan, biz, parlamenter sisteme sahibiz. Parlamenter sistemde
yürütme ile yasamanın ilişkileri biraz farklıdır.
Şimdi, oradan baktığınızda: Parlamento yasalar
çıkarıyor. Bu yasaların içerisinde sıkıntı
olabilir mi? Olabilir. O zaman, Anayasa ne diyor? Anayasa Mahkemesi var.
diyor. Anayasa Mahkemesine konu gider mi? Gider. Burada yapılan her türlü
yasa, kanun hükmünde kararname ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük
değişiklikleri Anayasa Mahkemesinin denetimine tabi. Oradan da iptal
edilebilir veya yürürlüğü durdurulabilir. Bir şekilde kontrol
mekanizmasına tabi. Yasama faaliyetlerinde bulunmak suretiyle de 68/4e
aykırı eylemlerin odağı olması iktidardaki partinin
fiilen, hukuken mümkün değildir. Bu mümkün olmadığı için
burada bunun yazılma gereği, bir delil yasağı ortaya koyma
gereği vardır.
Bir başka konu: Hukukun evrensel ilkelerinden bir tanesi, o
da nedir? Suçun şahsiliğidir, cezanın şahsiliğidir.
Suç şahsidir, ceza da şahsidir. Siz, bir şahsın
işlemediği bir suçtan dolayı başka birini sorumlu tutabilir
misiniz? Ahmetin işlediği suçtan Mehmeti, oğlun işlediği
suçtan babayı, halanın işlediği suçtan yeğeni siz
sorumlu tutabilir misiniz? Tutamazsınız. Siyasi partinin tüzel
kişiliği ayrıdır, yürütme ayrı bir tüzel
kişiliktir. Ayrı bir tüzel kişiliğin işlediği bir
fiilî, onunla irtibatlı olmayan başka bir tüzel kişiliğe
izafe etmek ilkel çağların anlayışıdır. Dünya
bunu aşalı asırlar oldu, yüzyıllar oldu ama bizim
hukukumuzda, maalesef, bu ilkellik, hem de hukuk devleti adına, bugüne
kadar muhafaza edilmiştir. Yapılmak istenen şey, esas hukuk
devletiyle bağdaşmayan bu ilkel anlayışı, bu ilkel
kuralı ortadan kaldırmak, işi hukukun sınırları
içerisine çekmektir. Burada bir yanlışlık yok, burada doğru
bir düzenleme var, doğru bir yapı var. Hiç kimse, bir
başkasının işlediği suçtan dolayı bir
başkasının cezalandırılmasını talep edemez.
Talep ederse, bunu hukukun evrensel ilkeleriyle, çağımızın
demokratik hak ve özgürlükleriyle özdeşleştirip ifade edemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bozdağ, size de ek süre veriyorum
efendim. Konuşmanızı tamamlayın lütfen.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Belki geçmişte kolektif cezalarla ifade edilebilir, belki
geçmişte, Orta Çağda, daha önceki ilkel çağlarda ortaya konan
hukuk anlayışları ve cezalarıyla izah edilebilir; şu
anda yapılan düzenleme, bu anlayışları tarihe gömmekte,
yerine hukukun gereğini ortaya koymaktadır.
Bir başka konu, eğer böyle bir düzenleme olursa, ülkenin
bölünmez bütünlüğü, Anayasamızın ilk üç maddesi korumasız
kalır mı, kalmaz mı? Bu tartışılıyor.
Kesinlikle korumasız kalmaz. Neden? Sebebi çok açık: Çünkü
Anayasanın ilk üç maddesindeki veya anayasal düzenin ortaya koyduğu
bütün korunan değerlerin hepsinin müeyyidesi vardır. Nedir? Türk Ceza
Kanunu bunu düzenler. Nedir? Terörle Mücadele Kanunu bunu düzenler, başka
kanunlar bunu düzenler. Bir kişi ülkenin bölünmez bütünlüğü aleyhine
suç işlediği zaman Bu bir partinin üyesi. diye savcılar ona
dokunmayacak mı? Polis, jandarma onun soruşturmasını
yapmayacak mı? Yapacaktır. Bunlarla ilgili her türlü soruşturma,
kovuşturma yolu açıktır, Ceza Kanunu ve diğer
yasalarımız buna izin vermektedir. Bu hepimizin bildiği bir
konudur.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sen telefon edersen
yapmazlar!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Peki, değerli
milletvekilleri, bir başka konu: Bu ülkenin bölünmez bütünlüğünü,
cumhuriyetin temel niteliklerini bir cumhuriyet
başsavcısının koruyacağını, şurada
bulunan 550 milletvekilinin bu konuda bir savcı kadar hassasiyet sahibi
olamayacağını düşünmek, bu Meclise, bu Meclisin içinde
bulunan insanlara hakaret sayılır mı, sayılmaz mı? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Neden biz bir cumhuriyet
başsavcısının ülkenin bölünmez bütünlüğüne ve
cumhuriyetin temel değerlerine, sadakatine
bağlılığına itimat ediyoruz da kendimizin bu
değerler konusundaki samimiyetinden şüphe ediyoruz? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu kadar bu yasamayı, bu
milletin temsilcilerini aşağılama olabilir mi? Olamaz.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Sen kendine bak,
kendine!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Onun için, bakın, çok net
söylüyorum: Cumhuriyetin koruyucusu mahkemeler değildir, cumhuriyetin
koruyucusu falanlar, filanlar değildir. Kimdir? 72 milyon Türk milletidir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Hiç kimse kendisini
ayrı görmesin.
Bu nedenle, bu düzenlemeler bizim demokrasimize standart
kazandıracak, hukuku ve hukuk devletinin gereklerini hayata geçirecek düzenlemelerdir,
altında başka şeyler arayıp başka yerleri göstermek bu
düzenlemelere ve bu Meclise haksızlık olur diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bozdağ, teşekkür ederim.
Şimdi, şahıslar adına ikinci söz, Tunceli
Milletvekili Sayın Kamer Gençe aittir.
Sayın Genç, buyurun.
Süreniz beş dakika efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 497 sıra sayılı Anayasa Değişiklik
Teklifinin 26ncı maddesine bağlı geçici 18inci madde üzerine
kişisel söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii bundan önce konuşan
arkadaşımız hukukçu ama bu hukuk tahsilini nerede
yaptığını ben de merak ediyorum! Yani
Bakın, bir
kural vardır, hiçbir kimse bir suç işlediği zaman Aman ben suç
işlemişim, gelin beni cezalandırın. diye hiçbir hukukta,
hiçbir devlette böyle bir hukuk kuralı konulmaz. Siyasi partiler suç
işleyecek, ondan sonra gidecek, gelecek diyecek ki: Yahu tamam, ben suç
işledim, beni kapatın. Böyle bir mantık en ilkel toplumlarda
olmaz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Öyle demedi, çarpıtıyorsun!
Onu söylemedi ki, nerden çıkarıyorsun onu?
KAMER GENÇ (Devamla) Değerli milletvekilleri, şimdi
burada Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir geçmişi vardır;
Osmanlı Devletinin parçalanması üzerine kurulmuş, belli bir
rejimi değiştirmiş, çağdaş, laik, devrimci bir devlet
anlayışıyla kurulmuş bir devletimiz. Bu devleti baştan
beri yıkmaya çalışan hain emeller var. Laik Türkiye
Cumhuriyetini yıkıp yerine kendi ideolojilerine uygun bir sistem
getirmek isteyen, işte İslamcı liberal, ta Tanzimattan beri
gelen, 1908 tarihinden beri gelen böyle bir akım var.
Şimdi burada Anayasa yapılırken bir sistem koymak
lazım. Denilebilir ki: Siyasi partiler kapatılmasın
kardeşim. Bu bir ilke, bu dürüstçe bir ilke. Ama evvela, efendim, siyasi
partileri kapatalım, kapatalım ama kim kapatacak? Parlamento karar
verecek. Peki, bu Anayasada hukuk devleti ilkesi var mı? Hukuk devletinin
en önemli özelliklerinden birisi de kuvvetler ayrılığı
değil midir? Kuvvetler ayrılığında yargı yetkisi kime
aittir? Bağımsız yargıya aittir. Yasama da Meclise aittir.
Peki, diyorsunuz ki siz: Efendim, Cumhuriyet Başsavcısı
nasıl olur da ülkenin bölünmez bütünlüğünü, laik düzeni koruyor da
550 milletvekilli korumuyor? Şimdi bu, o kadar ilkel bir düşünce
tarzı ki. Bakın, başsavcı oraya bir günde gelmiyor, o, uzun
zaman hâkimlik görevini yaptıktan sonra, belli bir hukuk kültürü, belli
bir hukuk nosyonu ve deneyiminden geçtikten sonra oraya geliyor ve
tarafsız bir kişidir, ne kadar kim ne derse desin. Kaldı ki,
başsavcı bir mütalaa veriyor, o mütalaa da gidiyor Anayasa
Mahkemesinde karara bağlanıyor.
Şimdi, siyasi partiler -biz burada hepimiz siyasileriz-
burada bir siyasi partide hangi siyasi partili bir milletvekili çıkıp
da genel başkanının isteklerinin aksine bir karar veriyor?
Dürüst olalım arkadaşlar. Yani şimdi, yarına AKP veyahut da
herhangi bir parti, farz edelim CHP, kapatma kararı geldi buraya, bir
milletvekili çıkabilir diyebilir mi ki: Yahu, bu partiyi kapatalım.
Der mi arkadaşlar? Bu, çok mantıksız, dünyada emsali olmayan
İşte siz yeni bir şey icat etmiş gibi kamuoyunun
karşısına insanları kandırarak, göz boyaması
yaparak geliyorsunuz. Şimdi, Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar
var. Şimdi siz, ülkenin bölünmez bütünlüğüne karşı eylemleri
suç olmaktan çıkarıyorsunuz. İdari eylem ve işlemleri suç
olmaktan çıkarıyorsunuz. Yahu, bu tamamen, bu Anayasa
değişikliği, AKPnin kapatılmaması için
hazırlanan özel bir yönetmelik maddesi. Çünkü idari eylem ve
işlemleri kim yapıyor? İktidar yapıyor. İktidarda kim
var? Siz varsınız. Yani siz burada getireceksiniz, devletin temel
niteliklerini bozan bir
Yarın bir Diyanet İşleri kanununu
getireceksiniz, belki orada öyle düzenlemeler de yapacaksınız ki
göreceğiz, Türkiyenin laik düzenini ortadan kaldırıp yerine bir
şeriat düzeni getirebilecek bir davranış da yapabilirsiniz,
düzenleme yapacaksınız. Peki, Anayasa Mahkemesi eğer bu konuda
bir karar verirse nasıl karar verecek? Sen kararın önünü
kesmişsin. diyecek.
Şimdi burada, ayrıca da partilerin denetimini Anayasa
Mahkemesinden alıyorsunuz Sayıştaya veriyorsunuz. Biraz önce
yaptığım konuşmada da söylemiştim.
Sayıştayın tamamen kadrosu değiştirilmiş.
Türkiyede şimdi RTÜK nasılsa Sayıştay da öyledir, AKPnin
tamamen seçtiği ve kendi seçtiği üyeler. Onlar sizin ideolojiniz
paralelinde ve size uygun. Ayrıca da yeni alınan tetkik
Şey,
tetkik elemanı mı diyorlar, neyse
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Denetçiler
KAMER GENÇ (Devamla) Yani denetçiler de -hep sizin
zamanınızda alınan- özel tarikat ve cemaat mensubu. Hepsi
değil de büyük bir kesimi tarikat ve cemaat mensubu insanlar.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Nereden biliyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi ne yapacaklar? Bunlarda,
özellikle belli bir tarikat ve cemaate bağlı olarak eğitim gören
insanlarda adalet duygusu çok zayıf oluyor. Onların tek hedefleri,
kendi cemaat ve tarikatlarının başarıya ulaşması
için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç, size de bir dakika ek süre
veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
KAMER GENÇ (Devamla)
onlardan taraf olanlara her şey
mübah, onların karşısında olanlara da en doğru, en
hukuka uygun şeyleri de tenkide değer hususlar olarak buluyorlar.
Şimdi, geçen gün işte -yani geçmişte-
Sayıştay denetçilerinin Cumhuriyet Halk Partisinin işlemlerini
incelerken çıkardığı, neymiş efendim, Uçak biletini
alırken sen partinin ismini yazmamışsın
E, olabilir,
milletvekili alıyor. Buna zimmet suçu çıkarıyor ama aynı
şeyle gitsin bakalım, AKPnin hesaplarını incelesin,
çıkarır mı, çıkarmaz mı?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bizim
hesaplarımız açık, bizim hesaplarımız çok şeffaf.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, AKPnin orada devasa -daha
dünkü parti- bir genel merkezi yapıldı. Bu paralar nereden geldi
arkadaşlar? Bir sürü genel merkez yapıldı, en azından 1
katrilyona yakın. O iç döşemeleri möşemeleri
Bunların
parası nereden geldi, hangi müteahhit firmalardan geldi? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Sen kendi hesaplarına bak!
KAMER GENÇ (Devamla) Hayır, orada ciddi bir inceleme
yapılsa o bile partinin kapatılması için bir neden. Çünkü tevsik
edilmeyen gayrimeşru zeminlerden gelen paralar var.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bizim
hesaplarımızın hepsi açık, hiç tartışmasız.
KAMER GENÇ (Devamla) O itibarla, burada eğer siz kendinize
göre bir Sayıştay oluşturup da onun hesaplarını o
Sayıştaya denetletirseniz, onlar hep rakip partileri ortadan
kaldırmak için ortaya atılan tuzaklardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç, ek süreniz de doldu efendim, ek
süreniz de doldu.
KAMER GENÇ (Devamla) Ama tabii, Anayasa yapıyoruz; böyle
beş dakikayla düşüncelerimizi burada söylememiz mümkün değil.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Genç.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde gruplar ve
şahıslar adına konuşmalar tamamlandı.
Şimdi, İç Tüzük gereği 72nci maddeye göre
görüşmelerin devamını amaçlayan bir önerge var, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca,
görüşülmekte olan 497 sıra sayılı Yasa Teklifinin 26.
maddesine bağlı geçici 18. maddenin üzerindeki görüşmelerin devam
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Kemal
Kılıçdaroğlu |
|
Ahmet Küçük |
Atilla Kart |
|
|
İstanbul |
|
Çanakkale |
Konya |
|
|
Zekeriya
Akıncı |
|
|
Mustafa Özyürek
|
|
|
Ankara |
|
|
İstanbul |
Gerekçe:
Anayasalar, devletin dayandığı temel ilkelerle
siyasal rejimin belirlendiği; yetkili organların,
teşkilatın ve bunların nasıl işleyeceklerinin
düzenlendiği ve insan hak ve özgürlüklerinin güvence altına
alındığı temel hukuk metinleridir.
Anayasa Devletin ve toplumun temel kanunu, temel toplum
sözleşmesidir; bu günü ve geleceği ilgilendirir. Bu nedenle toplumsal
mutabakatı gerektirir.
Dünyada ve Türkiye'de Anayasalar hep olağanüstü dönemlerin
eseri olmuştur Amerika'da, Fransa'da, Sovyetler Birliği'nde,
Almanya'da, ve hatta İran'da. Anayasalarla siyasal rejimler
değiştirilmiş, siyasal rejimler kurulmuştur.
Anayasaların halkın ihtiyaçlarını
karşılayamayarak toplumsal taleplerin gerisinde kalması
durumunda ise değiştirilmesi ihtiyacı gündeme gelmiştir.
Değişiklik ihtiyacını gündeme getiren ise Dünyanın her
yerinde ve Türkiye'de hep halk olmuştur. Halk ve halkın temsilcileri,
sorunları tartışmış, çözüm yollarında
uzlaşmış ve varılan mutabakatın eseri olarak
Anayasalar değiştirilmiştir.
AKP iktidarı ise toplumu bir yana koyarak, kendini her
şeyi yapmaya muktedir cuntacılar gibi gördüğünden mutabakat
aramamaktadır. Darbe dönemlerinin cuntaları dahi, konu Anayasa
olduğunda bir toplumsal meşruiyet arayışına girmesine
rağmen, AKP iktidarı çoğunluğum varsa astığım
astık, kestiğim kestik anlayışı içindedir.
Türkiye'de halkın gerçek gündemi işsizlik, gelir
dağılımındaki adaletsizlik, yoksulluk ve yolsuzluktur.
Halk, aşından ekmeğinden keserek üniversite okuttuğu
çocuklarına iş istemektedir. Halk, kamu kaynaklarının yandaşlara
peşkeş çekilmesini değil, eğitime ve sağlığa
harcanmasını istemektedir. Halk, ürettiği ürünlerin maliyetini
karşılamasını beklemektedir.
AKP iktidarı ise sayısal çoğunluğuna
dayalı olarak Meclis gündemine taşıdığı Anayasa
değişikliği paketi ile halkın gerçek gündeminin üzerini
örtmenin ötesinde, Anayasada olağanüstü dönemlere özgü
değişiklikler öngörerek demokratik siyasal rejimi dönüştürmeyi
hedeflemektedir.
Anayasa değişikliği metni bir sivil darbe
belgesidir. Demokratik rejimlerde temel hak ve özgürlüklerin güvencesi
bağımsız ve tarafsız yargıdır ve AKP'nin Anayasa
değişikliği doğrudan insan haklarının
teminatı olan bağımsız yargıyı hedeflemektedir.
Hedefledikleri, yaptıkları yolsuzluklardan dolayı
ilerde kendilerini yargılayacak olan hakimleri bu günden seçerek,
özgürlüklerini yarattıkları yandaş yargıya emanet etmektir.
Yürütmenin Yasama Organına egemen olması yetmemekte,
yargıyı da ele geçirerek bir dikta rejimini
kurumsallaştırmak istemektedirler. İstedikleri hukuka ve
vicdanı kanaatlerine göre karar veren bağımsız ve
tarafsız yargı değil, siyası ideolojileri ile uyum içinde
olan "yandaş yargı"dır.
AKP iktidarı sayısal çoğunluğuna dayalı
olarak yaratacağı "yandaş yargı"yı Anayasal
düzeyde kurumsallaştırmanın peşindedir.
Sayın Başbakanın hedeflediği "yandaş
yargı" oluşturma anlayışına toplumun tüm
kesimleri karşıdır. Sivil Toplum Örgütleri
karşıdır. Yargı kuruluşları
karşıdır. Mecliste temsil edilen siyasi partiler
karşıdır.
Çok büyük badireler atlatmış; tarihten silindi
denildiği anda kendini var edebilmeyi başarabilmiş bu halk bu
gidişe dur diyecektir.
Bunun için söz konusu düzenlemenin görüşmelerine devam
edilmelidir.
BAŞKAN İç Tüzük 72ye göre verilmiş önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi on dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapacağız. Soru sormak isteyen
arkadaşlarımıza Sayın Aydoğanla başlıyoruz
efendim.
Buyurun Sayın Aydoğan.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, öncelikle, burada oturan bakan
arkadaşlarımızın sorulan sorulara cevap vermiyor
olması, sorduğumuz hiçbir soruya cevap alamıyoruz.
Cevaplarınızda, bu değişikliklerin demokratikleşmenin
yanında ekonomik zenginleşme sağlayacağını da
söylüyorsunuz. Peki, bu nasıl bir zenginlik sağlayacak; ihracatı
mı artıracak, işsizliği mi önleyecek, yeni istihdam
alanları mı yaratacak? Yine cevap yerine, kapatma davası
sürecindeki ekonomik gelişmelerden bahsedildiğini görüyoruz. Sorulan
sorularla bunun ne ilgisi olduğunu merak ediyoruz.
22 Temmuzdan bugüne ekonomiyi unutup sanal davalar, Roman
açılımı, Alevi açılımı, demokratik
açılım, Kürt açılımı ve benzeri sanal gündemlerin
ekonomi üzerindeki etkisi nedir? Çünkü sorulan sorular
karşısında, görüşmelerin başından bu yana
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taner...
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, 24 Nisan günü
Sayın Adalet Bakanına, Müsteşar
Yardımcısının Adanaya gittiğini, Adanadaki mahallî
basında bu haberlerin çıktığını göstererek
kendisine sormuştum Sayın Müsteşar
Yardımcısının Adana ziyareti Adana İdare Mahkemesi
üzerinde bir etki yaratmış mıdır, oraya gitmiş midir?
diye. Sayın Bakanın ifadeleriyle o gün, böyle bir iddianın
gerçek olmadığı, Mersine gittiği, Adanaya
uğramadığı yönünde açıklamada bulundu ama bugünkü
yaşanan gelişmeyle siz de gördünüz ki, Sayın Müsteşar Adanaya
gitmiş.
Şimdi soruyorum: Hükûmet üyesi bir bakanın
açıklamasının gerçekleri yansıtmaması
karşısında eski bir Adalet Bakanı olarak sizin
görüşünüz nedir? Bakan istifa etmeli midir? Aynı soruları size
sorsam nasıl bir cevap verirdiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sıvacıoğlu
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) Sayın Başkanım,
Sayın Komisyona ve Sayın Bakanımıza sormak istiyorum:
Siyasi Partiler Kanununun 3üncü maddesine göre, siyasi partiler millet
iradesinin temsil edildiği en geniş, ülke genelinde teşkilatlanmış
organlardır. 4üncü maddesine göre de, siyasi partiler demokratik
hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasi partiler
çalışmalarını hem ülke genelinde hem de Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yürütürler, millî iradenin temsilcisidirler.
İç Tüzükün 139, 148inci maddelerine göre de, buradaki
çalışma şekilleri hem Meclisin faaliyetlerine katılmak hem
de netice olarak bu görüşmeler sonucunda oylamalara katılmaktır.
Sayın Komisyon Başkanından öğrenmek istediğim, bu
kabil bir uygulama, yani siyasi partilerin Meclis faaliyetlerine
katılıp
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yıldız
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, yazılı ve görsel basından
öğrendiğimize göre Anayasa paketinizle ilgili bir siyasi partimize
değişiklik teklifiniz olduğu söylenmektedir, bu teklifiniz
nedir? Getirdiğiniz Anayasa Değişikliği Teklifinin
Anayasaya aykırı olduğunu sizin de kabul ettiğiniz
söylenmektedir, doğru mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Uslu
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Anayasanın 11inci maddesine göre Anayasa
hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare
makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlar.
Bunun yanında, başta Türkiye Büyük Millet Meclisi olmak üzere hiçbir
kimse ve organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet
yetkisini kullanmaz. Bu bağlamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa
değişikliği yaparken mutlak surette bu kurallara uymak
zorundadır. Anayasanın başlangıç, 2, 6, 11, 14 ve İç
Tüzükün 75inci maddelerine aykırılık oluşturan bu
değişiklikler kanuna karşı hile değil midir? Avrupada
yakın tarihlerde görülen dikta rejimleri hep kanuna karşı hile
yöntemiyle gelmemiş midir? Sizin de amacınız bu mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yunusoğlu
SÜLEYMAN LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, gazetelerdeki iddialar üzerine Adana
Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında soruşturma
açıldı ve bu soruşturmanın neticesinde İçişleri
Bakanlığı vasıtasıyla da görevden alındı.
Ancak, gazetelerden takip ettiğimize göre İstanbul ve Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanları hakkında da ihale
yolsuzluğundan, ruhsatsız bina yapımından tutun
birtakım iddialar bulunmaktadır. Bu iddialar konusunda Hükûmetiniz
incelemeler yapmakta mıdır? Acaba bu Başkanlar hakkında da
bir soruşturma açıldığı takdirde onları da
görevden alabilme cesaretini gösterebilecek misiniz?
BAŞKAN Sayın Komisyonun söz talebi var.
Buyurun.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Sayın Başkanım, Sayın Musa Sıvacıoğlunun
bir sorusu var. Sayın Sıvacıoğlu der ki: Milletvekillerinin
toplantılara katılmaları, Genel Kurulda bulunmaları ve
parti içerisindeki faaliyetlerinin önemli bir göstergesi olarak -yani
milletvekilliğinin bir anlamda- oy kullanma hakkını,
noktasındaki, gruplar arasındaki değişiklikler ya da
milletvekilliği iradesi üzerindeki baskılar
Bu konuda ne
düşündüğümü sordu.
Milletvekillerimizin tabii ki her birinin tek tek reddetme, kabul
etme, çekimser kalma en doğal haklarıdır ama bu, tabii, bir grup
hâlinde, toplu olarak yapıldığı zaman, özellikle irade
üzerinde baskı imajı veriyorsa bu doğru değil. Anayasa
oylaması gibi önemli bir meselede öyle zannediyorum ki
milletvekillerimizin kapalı oy kabinlerine tek tek girerek iradelerini çok
açık bir şekilde, kendi vicdanıyla baş başa kalarak
yansıtmasında yarar var. Aksi hâlde, irade üzerinde ipotek mi
vardır, yok mudur gibi tartışmalara sebep olur. Tabii, bu,
milletvekilliğinin vekillik sıfatını yerine getirmesi
bakımından çok isabetli olmaz.
Bunun kayıtlara geçmesi adına, hem bu soru da isabetli
oldu.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, Sayın Çiçek, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ister Anayasa
değişikliği teklifi olsun ister geçmişte veya bugün
görüştüğümüz, görüşeceğimiz kanun tasarı ve teklifleri
olsun, bunların bir genel gerekçesi vardır. Böyle bir düzenlemeye
neden ihtiyaç duyulduğu, bu düzenlemenin amacının ne
olduğu, bunun ilkeleri, usulleri, yöntemleri bu kanunlarda
yazılır, gerekçesinde yazılır. Her bir maddeyle ilgili de
gerekçe vardır. Dolayısıyla, bu Anayasa
değişikliği teklifinin amacının ne olduğu da hem
genel gerekçesinde hem de madde gerekçelerinde var hem de buradaki müzakereler
sırasında bunlar ifade edilmiştir. Dolayısıyla, bu
değişikliğin temel amacı Türkiyede yüksek standartta bir
demokrasinin tesisini amaçlamaktadır. Bu, bir ekonomik paket teklifi
değildir. Daha evvel de benzer sorular arkadaşlarımız
tarafından soruldu. Elbette bir hükûmet, bir parlamento aynı anda
birçok işi yapabilir, birçok konuyu yan yana koymak suretiyle onlar
üzerinde durabilir. Bugün Parlamento Anayasa değişikliğine
ihtiyaç duymuş, bunu görüşüyor. İhtiyaç hasıl
olduğunda insanlarımızın mutluluğunu,
refahını temin edecek başka türlü paketleri, bunların
başında ekonomik paketleri de görüşebilir, konuşabilir.
Nitekim geçmişte çok sayıda paket çıkmıştır,
ihtiyaç hasıl olduğunda ve olacaktır. Dolayısıyla bu
konuyu daha evvel de ifade etmiş olduğumuzu düşünüyoruz.
İkincisi, Adana
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Bakan, siz
söylüyorsunuz
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Adana Belediye Başkanıyla ilgili olarak 24 Nisan günü
burada bir soru sorulmuş.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Bakan, ekonomide
bir zenginleşme yaratacağını siz söylediniz. Siz
söylüyorsunuz
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) İlgili bakan arkadaşımız bu konuyla ilgili cevap
vermiştir.
BAŞKAN Lütfen değerli arkadaşlar, cevap veriyor
Sayın Bakan. Dinleyin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Şimdi, soruyu soruyorsunuz değerli arkadaşlar, biz de
bildiğimiz kadarıyla buna cevap vermeye çalışıyoruz.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Ama Sayın Bakan,
ekonomide zenginleşme yaratacağını siz söylüyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Sizi tatmin eder ya da etmeyebilir, o başka bir soruyu
beraberinde getirir. O takdirde de ona ilave cevap verebiliriz.
Dolayısıyla kafanızda neyi düşünerek bu soruyu
sorduğunuzu bilemeyeceğim için, ben kendi bildiğimi bu
şekilde cevaplamaya çalışıyorum.
24 Nisan günlü açıklaması
Burada müzakere
sırasında Adana Büyükşehir Belediye Başkanıyla ilgili
olarak burada soru sorulmuş, sayın bakan da o gün buna ayrıntılı
bir cevap vermiştir.
Adanaya gidip gitmediği meselesi
Benim de şu an
alabildiğim kadarıyla, uçakla gittiği için -Mersinde
havaalanı yok, inşallah önümüzdeki dönemde yapılacak- o
takdirde, Mersine uçakla gitme imkânı olmadığı için Adana
üzerinden gidilecektir. Bu manada soruyorsanız, elbette Adanaya
gitmiştir, oradan da Mersine geçmiştir. Dolayısıyla bunun
dışında gerçekten o kararın altında imzası var
mı yok mu, ben şahsen bilmiyorum ama elimizde sağlıklı
bir delil olmadan yargı makamlarıyla ilgili bu ve benzeri
değerlendirmeleri yapmak bence ne kadar doğru olur, onu da
takdirlerine bırakıyorum.
Ayrıca bir şey daha ifade etmek istiyorum. Bu teklif
Anayasaya aykırı mıdır? diyor Sayın
Yıldız. Biz Anayasaya aykırı olmadığı
kanaatindeyiz. Bu inancımız da tamdır. Herhangi bir
aykırılık söz konusu değil çünkü yasama meclisleri kural
koyan meclislerdir. Biz burada kuralı koyarız, bu kural
gerçekleştikten sonra da Anayasa Mahkemesi bu kurala uygun olarak somut
denetimler yapar.
Teklif olarak, herhangi bir partiye bir teklifimiz var mı?
Herkese, bu Mecliste bulunan herkese teklifimiz var. O da şudur: Eğer
bu getirilen düzenlemeler yanlışsa, eksikse, buna katkı vermek
adına herkese çağrıda bulunduk, sivil toplum örgütlerine de
çağrı da bulunduk. Dolayısıyla bu manada genel bir
teklifimiz her zaman oldu. İkinci tura geçmezden evvel de bu teklifimizi
burada bir defa daha tekrar ediyoruz. Bir katkı olacaksa, bundan
memnuniyet duyarız. Bunu ifade etmek istiyorum.
Diğer sorulara yazılı cevap verilebilir Sayın
Başkan.
BAŞKAN Peki, Sayın Bakan, teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde on beş önerge
vardır. Bilindiği gibi, İç Tüzük gereği sadece yedi
önergeyi işleme alabiliyoruz. Çekilen kurada çıkan yedi önergeyi
şimdi okutacağım, sonra bu önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 26 ncı maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına
eklenen Geçici Madde 18 de geçen 2009 yılına ilişkin mali
denetimler Anayasa Mahkemesince yapılır cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Abdurrahman
Arıcı
Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 26 ncı maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına
eklenen Geçici Madde 18 de geçen 2009 yılına ilişkin mali
denetimler Anayasa Mahkemesince yapılır cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Ahmet Yeni İkram
Dinçer
Samsun Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı
Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 26 ncı maddesinin geçici 18 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
|
Pervin Buldan |
|
Ayla Akat Ata |
Fatma Kurtulan |
|
|
Iğdır |
|
Batman |
Van |
|
|
İbrahim
Binici |
|
Şerafettin
Halis |
M. Nezir
Karabaş |
|
|
Şanlıurfa |
|
Tunceli |
Bitlis |
Geçici Madde 18- Bu Kanunun 8 inci maddesiyle Anayasanın 69
uncu maddesinde yapılan değişiklikler, lehe olan hükümler
geçmişe şamil olarak uygulanabileceği gibi, Anayasa Mahkemesinde
görülmekte olan davalarda da uygulanır. Ancak, siyasi partilerin malî
denetiminin Sayıştay tarafından yapılacağına
ilişkin hükümleri, siyasî partilerin 2009 yılına ait denetimleri
hakkında uygulanmaz; 2009 yılına ilişkin malî denetimler
Anayasa Mahkemesince yapılır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği
teklifinin 26. maddesine bağlı Geçici 18. maddesinin teklif metninden
çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
|
|
Faruk Bal |
|
Oktay Vural |
Mehmet
Şandır |
|
|
|
Konya |
|
İzmir |
Mersin |
|
|
|
Behiç Çelik |
|
S. Nevzat
Korkmaz |
K. Erdal Sipahi |
|
|
|
Mersin |
|
Isparta |
İzmir |
|
|
|
Süleyman L.
Yunusoğlu |
|
Hakan
Coşkun |
Yılmaz
Tankut |
|
|
|
Trabzon |
|
Osmaniye |
Adana |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 26. maddesine bağlı Geçici Madde 18in Teklif metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök
Mersin
BAŞKAN Şimdi en aykırı iki önergeyi okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 26. maddesine bağlı Geçici Madde 18in Anayasaya
aykırılığı nedeniyle Teklif metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza
Öztürk Halil
Ünlütepe
Mersin Afyonkarahisar
TBMM Başkanlığına
Anayasa değişiklik teklifinin 26. maddesi Geçici 18.
maddesi Anayasaya aykırıdır. Teklif metninden
çıkarılmasını saygılarımla arz ederim. 14.4.2010
Tayfun
İçli
Eskişehir
BAŞKAN Komisyon birlikte işleme aldığım
önergelere katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın İçli, buyurun efendim.
Önergeniz üzerinde beş dakika süre veriyorum.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; Anayasa Değişiklik Teklifinin 26ncı
maddesinin geçici 18inci maddeyle ilgili önergem üzerinde söz aldım.
Değerli arkadaşlarım, geçici 18inci madde neyi
düzenliyor? Birincisi, bu teklifin 8inci maddesiyle Anayasanın 69uncu
maddesinde yapılan değişikliğin
Bu teklif diyelim ki
halkoyuna sunuldu, halk oylamasında kabul edildi. İşte kabul
edildiği tarihten geriye dönük olarak, açılmış bulunan
kapatma davalarında uygulanacağını düzenliyor, birincisi
bu.
İkincisi de, siyasi partilerin mali denetimlerinin
Sayıştay tarafından yapılmasına ilişkin düzenleme
vardı, işte bu teklifin içinde. Bunun 2009 yılına ait olan
denetimleri hakkında uygulanamayacağını, 2009
yılından sonra siyasi partilerin Anayasa Mahkemesi tarafından
değil de Sayıştay tarafından denetleneceğini düzenliyor.
Değerli arkadaşlarım, herhangi bir siyasi parti
hakkında bir kapatma davası açıldı mı? Yani, AKP
hakkında bir kapatma davası var mı bugün gündemde? Anayasa
mahkemesinin gündeminde yok. Peki, Barış ve Demokrasi Partisi
hakkında var mı? Yok. Cumhuriyet Halk Partisi hakkında var
mı? Yok. Hangi siyasi parti hakkında var? Yok.
Peki, o zaman neden böyle bir düzenlemeyi yapıyorsunuz? Yani,
diyelim ki halk oylaması beş ay sonra yapıldı, bu Anayasa
teklifi yürürlüğe girdi, siz beş aydan daha gerilere gitmek suretiyle
bir düzenleme yapmaya çalışıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bu, açıkça, bir
korkunun; açıkça, bir suç işleyen insanın, işlediği
suçu nasıl bu işin içinden çıkartabiliriz düşüncesinin bir
sonucu. Neden? Çünkü hep söyledik, Anayasanın değişmez,
değiştirilmez maddelerini değiştirmeye kalkarsanız,
bunu teklif ederseniz, Anayasa Mahkemesi AKP kapatma davasında
verdiği kararda, bunun bir siyasi partinin kesin kapatma nedeni
olacağını, odaklaşma nedeni olacağını çok
net biçimde ortaya koydu. İşte, Resmî Gazetenin 24 Ekim 2008
tarihinde yayınladığı AKP kapatma davasında, Anayasa
10 ve 42 ile ilgili olarak, AKPnin Anayasa değişikliğini teklif
etmesini, bunu yasalaştırmasını ve bu partinin laiklik
karşıtı eylemlerin odağı olduğunu net olarak ortaya
koydu.
Anayasa Mahkemesinin içtihadı var. Anayasa Mahkemesinin bu
içtihadına muhalif oy veren Sayın Başkan dahi, kim verdiyse,
artık kendi kararı azınlık oyu olsa da, önünde mahkemesinin
kendi kararı olduğundan buna uymakla yükümlü. Hayır, ben buna
yeniden muhalefet şerhi yazıyorum. diyemez. Bir önceki
kararında muhalefet şerhini yazmış, artık ortada bir
karar var. Peki, böyle bir Anayasa Mahkemesi kararı varken, yani bunu bile
bile, göz göre göre, geçmişe yönelik olarak Anayasada bir geçici madde düzenliyorsunuz.
Ya, bak ben bir suç işleyeceğim de, yarın bir gün Anayasa
Mahkemesinin önüne bu gider de
MUSTAFA HAMARAT (Ordu) Saçmalama, saçmalama; doğru
konuş!
MEHMET OCAKDEN (Bursa) Ayıp, çok ayıp bir şey ya!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Saçmalama diye
Doğru
konuş! Terbiyeli konuş! Yani siz artık işin
tadını kaçırmaya başladınız.
BAŞKAN Lütfen
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bir milletvekilisiniz,
saygın konuşacaksınız, ağızdan çıkanı
kulağınız
BAŞKAN Sayın İçli, lütfen siz Genel Kurula hitap
edin.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Sayın Başkan, siz
oraya müdahale edeceksiniz, bana değil.
BAŞKAN Tamam efendim, görüyorum efendim.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Hemen o arkadaşa özür
dilettireceksiniz.
BAŞKAN Lütfen Hatibe müdahale etmeyelim. Lütfen
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Özür dileyecek orada, siz ona
müdahale edeceksiniz.
BAŞKAN Siz konuşmanıza devam edin efendim.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Siz ona müdahale edeceksiniz,
benim zamanımı da durdurun.
BAŞKAN Siz konuşmanıza devam edin efendim.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Artık, adamın
asabını bozuyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) O dosyada Danıştay
saldırısı da var, o ne oldu?
BAŞKAN Lütfen
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ben burada görüşümü
söylüyorum, Anayasa Mahkemesinin kararını söylüyorum.
Ağzınızdan çıkanı kulağınız duyacak.
Burasını mahalleye çevirdiniz artık.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) O mahkeme kararında
Danıştay saldırısı da var, o ne oldu?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Konuşma, konuşma!
BAŞKAN Sayın İçli, siz Genel Kurula hitap edin.
Karşılıklı konuşmayalım.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Kalk, çık burada
konuş işte. Sözcün konuştu
Sayın Başkan, müdahale edin
BAŞKAN Lütfen
Değerli arkadaşlar
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla)
ve arkadaşları da
saygıya, terbiyeye davet edin lütfen. Burada ben konuşuyorum, bana
abuk subuk hakaret ediyorlar.
BAŞKAN Sayın İçli, siz
konuşmanızı
Ben takip ediyorum, siz konuşmanıza devam
edin.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Olur mu Başkanım?
Şurada zaten beş dakika bir önerge için söz almışız,
artık işin tadını kaçırıyorlar.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
Değerli arkadaşlar,
yerinizden Hatibe lütfen söz atmayın, böyle bir usulümüz yok.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Çıkın,
konuşun, aykırı bir düşünceniz varsa konuşun.
İşte, ben size şunu söylüyorum, bu benim
görüşüm: Anayasanın geçici maddesine niye geçmişe yönelik
olarak hüküm koyuyorsunuz kardeşim?
MEHMET OCAKDEN (Bursa) Apolet tak bir de, daha güzel olur.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Koyamazsınız!
Evrensel hukuk kurallarına göre koyamazsınız. Siz
koyduğunuz takdirde geçmişe yönelik olarak, kendinizle ilgili olarak;
bu doğru değildir, bunu söylüyorum. Alıyorsunuz, 69da düzenleme
yapıyorsunuz. Komisyon kararı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yargı denetimine kapalı. diyorsunuz. Hani uyarma, kınama
cezaları yargı denetimine açık olmadığı için
evrensel hukuk kurallarına aykırılığı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Ek süre veriyorum Sayın İçli.
Buyurun.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Şimdi, buna yargı
yolunu kapatıyorsunuz. Neden yargı yolunu kapatıyorsunuz? Böyle
bir şey var mı? Türkiye Büyük Millet Meclisine yargı işlevi
veriyorsunuz.
Hep söyledim, Siyasi Partiler Yasasının cezai hükümler
getiren düzenlemelerini -bu komisyon yargı işlevi yaparak- suç
unsurları oluştu, maddi-manevi unsur oluştu, oluşmadı
diye bir değerlendirme yapabilir misiniz? Yine söyledim, hiçbir kimse
kendiyle ilgili veyahut hasmıyla ilgili bir soruşturmayı
yürütemeyeceği gibi, hiçbir yargıç bu konuda karar veremez. Siz
kendinizle ilgili, çok evrensel hukuk kuralı olan konularda, reddi hâkim
gibi olaylarda bunu bunun içine sokuyorsunuz. Adam öldüren adama, savcı
gidecek diyecek ki: Kardeşim, senin hakkında dava açayım
mı, açmayayım mı? diye soracak.
Değerli arkadaşlarım, bunlar hatalı.
Anayasanın geçici 18inci maddesini böyle koyuyorsunuz. İki
sayfalık geçici madde Anayasada nerede görülmüştür? Bu, bir
korkunun, bir yerden kaçmanın, bir yeri kıvırmanın ruh
hâlidir bu; başka bir şey demiyorum.
MEHMET OCAKDEN (Bursa) Size de bir apolet takalım.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ve hepinize
sabrınız için teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki, Sayın İçli.
Ben diğer sayın milletvekilinin ne söylediğini
buradan duymadım, zabıtları isteyeceğim efendim. Siz
duymuş olabilirsiniz ama buraya kadar gelmedi, bir bakacağım.
Diğer önerge üzerinde Sayın Ünlütepe.
Sayın Ünlütepe, buyurun efendim.
Beş dakikadır süreniz.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
değerli üyeler; önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, uzun bir dönemdir Anayasa
değişikliği üzerinde çalışmalar yapıyoruz. Bu
değişikliklerin 1inci maddesi üzerine yaptığım
açıklamayı tekrar sizlerle paylaşmak istiyorum. Söz alan
saygıdeğer üyeler Demokratik bir anayasa yapıyoruz, temel hak
ve özgürlükleri genişletiyoruz. gerekçesine dayalı olarak bu
değişiklikleri savunuyorlar.
Sevgili arkadaşlar, temel hak ve özgürlüklerin
genişletilmesi için temel hak ve özgürlüklere saygı duyulan bir
ortamda çalışma yapılması gerekir. Günde on sekiz saatlik
bir çalışmayla Anayasanın 18inci maddesini ihlal eden bir
ortamda temel bir yasayı yapmaya çalışıyoruz. Bakın,
burada stenograflar var. Bu stenograflar da çalışan elemanlarımız,
günde on yedi-on sekiz saat çalışıyor. Kavaslar var, sabah saat
onda geliyor, sabaha karşı üçte, dörtte gidiyor. Böyle bir ortamda,
Anayasayı acaba demokratikleştiriyor musunuz? Temel hak ve özgürlükleri
acaba genişletiyor musunuz? Bunları düşünen insanlar, önce
çalışanlara saygı duyar, kendi arkadaşlarına
saygı duyar. Saygının olmadığı bir ortamda bu tür
bir Anayasa değişikliği, dayatmaya dayalı bir yöntemdir,
ihtiyaçtan kaynaklanmamaktadır. Öncelikle, bunu sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Sevgili arkadaşlar, Anayasanın 69uncu maddesinde
yapılan değişikliğe münhasır olarak, siyasi partilerin
uyacakları esaslarda bir değişikliğe gidiyoruz.
Yapılan bu düzenlemede -Komisyon toplantısında da söyledim-
18inci madde, Anayasa tekniği açısından uygun bir düzenleme
değil, sanki birisine mektup yazar gibi. Anayasal kurallar, temel ilkeleri
az ve öz olarak belirtir. Kanunla, yönetmelikle paylaşılması
gereken düzenlemeyi 18nci maddesinin içine almışsınız.
Niçin? Korkudan. İhtiyaçtan kaynaklanan bir düzenleme değil. Geçici
maddelerde yaptığınız bu düzenlemeler, sizin gerçek
niyetinizi ortaya koymaktadır.
Sevgili arkadaşlar, bu tür değişikliklere giderken,
2002den bugüne kadar, Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından 7 kez
Anayasada değişiklik yapılmış. Eğer, hakikaten,
bunlar demokratik hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, Türkiyede
katılımcılığın gerekliliğine inançtan
kaynaklanıyorsa, geçen dönem şimdikinden çok daha fazla milletvekili
sayınız vardı, niçin bu dönem bunları getirdiniz de o dönem
getirmediniz? Çünkü o dönem hakkınızda açılan davalar yoktu.
Dayak yediniz. Bundan nasıl kurtulacağız? diyorsunuz ve
Anayasanın değiştirilmesi dahi olanaksız olan hükümlerini
bu dönem getirme ihtiyacı duydunuz. Bunlar, toplumun ihtiyacından
kaynaklanan değil, sizin ihtiyacınızdan, sizi kurtarmaya yönelik
çalışmalardan kaynaklanan değişiklikler. Örneğin,
Sayın Erdoğanın milletvekilliği olanağını
yarattık, milletvekili yaşını otuzdan yirmi beşe
düşürdük, Sayın Cumhurbaşkanının halk tarafından
seçilmesini getirdik; RTÜKü getirdik; yedi sefer değişiklik
yapılmış. Niçin o dönem aklınıza bu tür
değişiklikler gelmedi de şimdi yirmi dört maddede ciddi bir
değişikliğe gidiyorsunuz? Bunların tümü bir ihtiyaçtan
değil bir zorlamadan kaynaklanıyor. Hele hele Sayın
Başbakanın iki gün önceki veya üç gün önceki açıklaması,
Başkanlık sistemine geçiyoruz. diyor. Mademki Sayın
Başbakan bunu düşünüyordu, bir Anayasa değişikliği
yaparken niçin bunu gündeme getirmediniz? Onu da getirseydiniz. Şimdi,
parlamenter sistemi zorlayacak bu Anayasa değişikliğinden sonra
da tekrar Sayın Başbakanın ihtirasları gereği yeniden,
bir başkanlık sistemiyle ilgili Anayasa değişikliklerine
gideceğiz.
Sevgili arkadaşlar, toplumun ihtiyaçları işsizlik,
yoksulluk, açlık. Ekonomi durmuş. Böyle bir ortamda on güne
yakın bir süredir bir Anayasa değişikliğiyle kendimizi
hapsetmemize ne gerek var? Bu Anayasa değişikliklerinin düzgün bir
ortamda, düzgün bir çalışma ortamında yapılabilmesi
gerekirdi.
Sevgili arkadaşlar, Anayasanın değiştirilemez
ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez hükümleri korunur gibi görünse
bile, başka maddelerde yapılacak değişikliklerle
cumhuriyetin temel ilkelerini zaafa uğratıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ünlütepe, size de ek süre veriyorum
efendim bir dakika, lütfen tamamlayınız.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Anayasa değişikliğinin yalnızca bir siyasi
partinin inisiyatifinde hazırlanıyor olması sürecin
demokratikliğine gölge düşürür.
Sevgili arkadaşlar, geçici maddeyle Anayasa Mahkemesinde
açılmış olan davalarla ilgili bir müdahaleye gidiyoruz. Anayasa
Mahkemesinde siyasi partiler hakkında açılmış olan bir dava
yok. Olmayan bir şeyi neden hukuksal bir düzenlemenin içine sokuyoruz? Bu,
hukukun temel ilkelerine aykırıdır. Bu nedenle, Anayasanın
geçici 18inci maddesindeki değişikliğin Anayasaya
aykırı olduğunu, temel hukuk kurallarına aykırı
olduğunu iddia ediyoruz önergemizde ve bu önergemizin kabulüyle bu
değişikliğin reddedilmesini talep ediyoruz.
Şimdi, Sayın Adalet Komisyonu
Başkanımızın sözüyle konuşmamı sona erdiriyorum
Sayın Başkanım: Oyunda yarışanların, rekabet
içinde olanların Falanca partiyi kapatın. demesi hem ahlaka hem de
demokrasiye uymaz. İşte yaptığımız, Sayın
Başkanın sözünün tam
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ünlütepe, lütfen, selamlama için
açıyorum tekrar.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Teşekkür ediyorum, bağlıyorum.
BAŞKAN Tamam efendim, selamlama için.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla)
demokrasiye uymaz. sözü,
Sayın Başkanın, bugün tam tersini savunduğunu gösteriyor.
İşte, zaman zaman, maalesef, siyasette dün söylediklerimizin tersini
söyler bir duruma düşüyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle, önergemizin yüce heyetinizce
değerlendirilmesini diliyor, hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ünlütepe.
Birlikte işleme aldığım önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Şimdi okutacağım iki önerge de aynı
mahiyettedir, birlikte işleme alacağım.
Buyurun, okuyun efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 26. maddesine bağlı Geçici Madde 18in Teklif metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök
Mersin
Diğer önergenin imza sahipleri: Faruk Bal (Konya) ve
arkadaşları
BAŞKAN Birlikte işleme aldığım
önergelere Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Gök, konuşacak
mısınız efendim?
İSA GÖK (Mersin) Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, dün gece rahat uyuyabildiniz mi? (AK PARTİ
sıralarından Uyuduk. sesleri) Rahat yattınız. Tebrik
ediyorum sizi çünkü 12 Eylül 1980 askerî darbesini yapan generallerin hakikaten
yargılanmasını sağlayacak olan Cumhuriyet Halk Partisi
önergesini hep beraber reddettiniz. Sizi tebrik ediyorum, çünkü önergemizde
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Arkadaşlar, sizi tebrik
ediyorum.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen Hatibe
İSA GÖK (Devamla) Umarım hazmetmişsinizdir ve
rahat uyumuşsunuzdur. Generaller size teşekkür edeceklerdir. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen Hatibe müdahale
etmeyin.
İSA GÖK (Devamla) Bu 12 Eylül darbesi
yapıldığında, arkadaşlar, ne olmuştu? Dönemin
Amerikan Başkanına Bizim çocuklar yönetime geldiler.
demişlerdi, değil mi? Bizim çocuklar
Derken, şimdi o
çocukların, yönetimdeki çocukların zarar vermediği tek grup
sizlersiniz; rahat uyuyanlar grubu. Herkes zarar gördü, bir tek siz zarar
görmediniz.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Ne zararı?
Saçmalama! Ülke zarar gördü. Zarar görmeyen vatandaş olur mu?
İSA GÖK (Devamla) Bir tarla oluşturuldu ve o tarladan
çıkanlar sizlersiniz. 12 Eylül tarlası sizleri üretti ve bu
ürettiğiyle beraber, şimdi siz de yönetime geldiniz
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Millet için
yapıyoruz, millet için.
İSA GÖK (Devamla)
ve hatta o
ağababalarınıza o kadar bağlısınız ki bir
büyüğünüz Amerikada, Pennsylvaniada yaşıyor, Türkiyeye
fetvalar veriyor -Sayın Fethullah Gülen- ve siz, işte, sizi yaratan
12 Eylül 1980 darbesinin generallerinin yargılanmasını, dünkü
CHPnin bu önergesine ret oyu vererek ve daha sonra da eve gidip rahat rahat
uyuyarak engellediniz. Sizi Türkiye tebrik edecek!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Generallerin gerçek
dostu kim, gördük biz; Türkiye gördü.
İSA GÖK (Devamla) İşin ironisi şurada
arkadaşlar: 12 Eylülden zarar gören on yedi yaşındaki gencecik
fidanın yaşını büyütüp asanlardan sonra, sizler o
mağdurların maneviyatını kullanarak, o
mağdurların vicdanlarına seslenerek hiç de alakası olmayan
bu anayasa -Hükûmetinizin- tasarısını geçirmek için
oylarını istiyorsunuz. Bu ahlaki değil, bu asla ahlaki
değil. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu, 12 Eylülün
vicdansızlığını yapıyorsunuz demektir. Bu bir.
RECEP KORAL (İstanbul) O dediğin sensin.
BAŞKAN Lütfen
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) 12 Eylülü kimlerin
desteklediğine bütün millet şahit oldu.
İSA GÖK (Devamla) İkincisi: Geçici 15inci maddeyle,
bir taraftan, güya dokunulmazlığı kaldırdığınızı
söylüyorsunuz ama çerçeve 8 ile Anayasa 69u değiştirip bir partiye,
kendi partinize mutlak dokunulmazlık getiriyorsunuz,
yargılanmazlık getiriyorsunuz; hem de dünyada ikinci bir örneği
olmayan bir sistemle, bir komisyon kararıyla. Öyle bir komisyon ki fetva
veriyor komisyon, çünkü kararları yargı denetimi
dışında. Dünyada bir komisyona bu yetkinin verildiği ikinci
bir ülke sayın, muz cumhuriyetleri dâhil, ikinci bir ülke yok ama siz
bulursunuz!.. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET OCAKDEN (Bursa) Fotokopi yaptırın, her
defasında aynı şeyi söylüyorsunuz.
İSA GÖK (Devamla) Buldunuz, yaptınız. Tekrar,
çerçeve 10 ile Anayasa 84ü değiştiriyorsunuz. Milletvekilliği
dokunulmazlığı eleştiriliyor ama yetmiyor size, iyice
abartıyorsunuz.
Arkadaşlar, biz CHP Grubu olarak sizin gerçeğe
aykırı beyanlarınızın gerçeğini bulup söylemekten
bıktık usandık ama siz gerçeğe aykırı beyanda
bulunmaktan usanmadınız. Az önce sözcünüz dedi ki:
Sayıştay denetimine verdik artık siyasi partilerin mali denetimini.
Bunu yaparken de 2003 tarihli, Mustafa Buminin Anayasa Mahkemesi
Başkanı olduğu dönemdeki taslağa göre hareket ettik.
Bak, bir de baş sallıyorsunuz! O baş boşuna
sallanıyor, hakikaten boşuna sallanıyor çünkü şu
taslağa bakarsanız, diyor ki: 2003 yılında Anayasa
Mahkemesinin Meclise gönderdiği taslakta Anayasanın 148inci
maddesinin kenar başlığı Anayasa Mahkemesinin görev ve
yetkileri şeklindedir. Bu maddeye ilişkin değişiklik
önergesinde var olan 82 Anayasasındaki tüm yetkiler korunuyor. Partilerin
mali denetimi yetkisi de korunuyor, ilaveten halk arasında bireysel
başvuru denen şey kabulleniliyor.
Arkadaşlar, Mustafa Bumin sizleri dinliyor ve o
şahsı üzüyorsunuz. 2003 tarihindeki Anayasa Mahkemesinin Sayın
Komisyona gönderdiği tasarıyı, taslağı
kullanıyorsunuz ama -altını çizerek tekrar söylüyorum- yalan
söyleyerek kullanıyorsunuz çünkü burada böyle bir şey yok. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) Yalanı sen
söylüyorsun!
İSA GÖK (Devamla) Burada böyle bir şey yok
arkadaşlar. Olmayan şeyleri mütemadiyen varmış gibi
gösteriyorsunuz.
Yaptığınız diğer
yanlışlıklar? Diyorsunuz ki arkadaşlar: Anayasa 69u
değiştirerek mali denetimi Sayıştaya vermekle aslında
demokratik tavır sergiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gök, bir dakika ek süre veriyorum, lütfen
konuşmanızı tamamlayın.
İSA GÖK (Devamla) Aslında
yaptığınız ne biliyor musunuz? Güçlünün herkes üzerindeki
hükümranlığını artırmak. Faşist bir mantık.
Nedenini söyleyeyim: Mali yönden siyasi partileri Sayıştay denetimi
marifetiyle baskı altına alıyorsunuz. Bu, doğrudan
Hükûmetin; bu, doğrudan Parlamentodaki güçlü olan partinin
Sayıştay denetimini kullanarak diğer partiler üzerinde
baskı yaratmasıdır, bu kabul edilemez.
İki, bir komisyon kuruyorsunuz, grup kurmaya bağlı
olarak, parti kapatma gibi önemli bir konuda Venedik Kriterleri gibi kriterleri
Anayasaya koymuyorsunuz. Parti kapatmanın ölçütleri değişmedi,
asla değişmedi. Ne değişti? Kapatacak olan iradeyi kendi
elinize alıyorsunuz yani totaliter yaklaşımın
devamını sergiliyorsunuz. Siyasi partilere hem mali yönden
Sayıştay üzerinden bir vesayet uyguluyorsunuz hem de kapatma
konusunda Hükûmet olarak
BAŞKAN Sayın Gök, ek süreniz de doldu efendim. Sadece
selamlama için açabilirim.
Buyurun, Genel Kurulu selamlayın lütfen.
İSA GÖK (Devamla) Peki, selamlıyorum.
Parlamento gücünüzü kullanarak tüm partiler üzerinde kapatma
tehdidi yaratıyorsunuz. Bunun neresi demokrasi? Bunun neresi temel hak ve
özgürlükler? Bunun neresi Batının çağdaşlık
normları?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
İSA GÖK (Devamla) Bu normlar, AKPnin kendi ilkel Orta
Çağ normlarıdır.
Hayırlı uğurlu olsun size. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şandır, gerekçeyi okutuyorum
değil mi efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev
ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
İki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen Türk demokrasisini;
21. yüzyılın evrensel değerlerine
kavuşturabilmenin,
Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın,
Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya
kavuşturabilmenin, tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir
Anayasa yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi konularda uzlaştığının
kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin görüş ve tavrının yapılacak ilk
seçimde milletin takdirine sunulmasını,
Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk iş olarak
anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını
teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel
standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde
sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokrasiyi iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde Anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine
dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi kendi hedefine
ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir.
Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa
edilen Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; millet yoktur, milletin iradesi yoktur,
milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş beklemektedir, aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.
AKP, iyi niyetli değildir, bu teklif ile
başlattığı PKK AÇILIMI için anayasal zemin
hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı etkisiz hale
getirmektedir.
AKP, 8 yıllık iktidarında Siyasi Partiler Kanununun
demokratikleşmesi için hiçbir adım atılmamıştır.
AKP, Siyasi Etik Kanununu çıkarmamıştır.
AKP, Siyasetin Finansmanı Kanununu
çıkarmamıştır.
AKP Yerel Yönetimlerdeki partilerine mensup Belediye
Başkanlarının yolsuzluklarını örtbas etmiştir.
AKP, dokunulmazlıkların arkasına
sığınmıştır, açıklık ve
şeffaflığı sağlayacak düzenlemeleri
getirmemiştir.
AKP parti kapatma korkusu ile Millet bütünlüğünü bozan
eylemleri ve işlemleri serbest hale getirmek istemektedir.
BAŞKAN Birlikte işleme aldığım
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı
Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 26 ncı maddesinin geçici 18 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
Geçici Madde 18- Bu
Kanunun 8 inci maddesiyle Anayasanın 69 uncu maddesinde yapılan
değişiklikler, lehe olan hükümler geçmişe şamil olarak
uygulanabileceği gibi, Anayasa Mahkemesinde görülmekte olan davalarda da
uygulanır. Ancak, siyasî partilerin malî denetiminin Sayıştay
tarafından yapılacağına ilişkin hükümleri, siyasî
partilerin 2009 yılına ait denetimleri hakkında uygulanmaz; 2009
yılına ilişkin malî denetimler Anayasa Mahkemesince
yapılır.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Karabaş, buyurun efendim.
Önerge üzerinde Bitlis Milletvekili Sayın Nezir Karabaş.
Beş dakika efendim süreniz.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; geçici 18inci madde üzerine verdiğimiz
önergeyle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii bugün Anayasanın yirmi
yedi maddesinde değişiklik yapma görüşmelerini sürdürüyoruz.
Daha önce çeşitli konularda belli yasal çalışmalar ve
düzenlemeler yürüttük Meclis olarak. İktidar da, Adalet ve Kalkınma
Partisi, Hükûmet üyeleri her söylemlerinde yaptıkları
değişikliklerle demokratik hakları, özgürlükleri, örgütlenme
özgürlüğünü, insanların özgürce düşüncesini ifade etme, özgürce
düşüncesini kamuoyuna aktarmanın önünü açtıklarını
söylüyorlar. Şimdi bu Anayasa değişikliği metninde de
sendikalarla ilgili, sendikal örgütlenmeyle ilgili, sendikaların
faaliyetleriyle ilgili, toplu sözleşmeyle ilgili maddeleri var.
Yine, değerli milletvekilleri, biz geçen yıl 1
Mayısı ilk defa Türkiyede resmî bayram olarak Meclisten geçirdik ve
kanunlaştırdık ve yine 77den bu yana otuz yılı
aşkın süredir miting alanlarına 1 Mayıslarda kapanan Taksimi
bu yıl miting alanı olarak işçilerimizin taleplerini
karşıladık. Bunlar olumlu.
Hepinizin bildiği gibi geçmişte özellikle nevroz, 1
Mayıs, 1 Eylül Dünya Barış Günü, 8 Mart Dünya Kadınlar
Günü, benzeri günler ve onunla ilgili etkinlikler geldiğinde başta
Hükûmet, Meclis olmak üzere toplumun tüm kesimlerinde bir gerilim
başlardı: Acaba bu süreci nasıl atlatacağız? Yine
olaylar yaşanacak mı? Yine ölümler yaşanacak mı? Yine
kentlerde çatışma, savaş görüntüleri yaşanacak mı?
Gözaltılar, tutuklanmalar olacak mı? Bu konuda belli gelişmeler
sağlandı. Nitekim, biz bu yıl 8 Mart ve nevrozda özellikle
başta Sayın Bakanın açıklamaları, il valilerinin,
yetkililerinin de duyarlı davranması sonucu olay yaşanmadan
geçti, biz de bu kürsüde dile getirdik. Demek bu ülkede insanların
düşüncesini dile getirmesi, miting yapması, etkinlik yapması ve
o etkinliği birilerinin istemlerine, onların taleplerine göre
değil, özgürce sloganlarını haykırması ve bunun
engellenmemesi durumunda, milyonların katılması durumunda bile bir
olay yaşanmayacağını dile getirdi.
Şimdi, burada şuna getirmek istiyorum: Bu yıl
herkesin gözü Taksimdeyken Bitliste sendikaların, sivil toplum
örgütlerinin yapmak istediği mitinge hâlâ izin verilmiş değil.
Bitlis Valisiyle 3 kez görüştüm. Sayın İçişleri
Bakanıyla görüştüm, Müsteşarıyla görüştüm, KESK
Sayın Genel Başkanı yetkililerle görüştü ama şu ana
kadar izin verilmiş değil.
Sayın Vali, 2911 çerçevesinde Bitliste miting alanı
olarak belirlenen yerleri vermiyor. Sendikalara diyor ki: Ya Tatvanda miting
yapın veya Bitlis miting kaldırmaz; kentin dışında bir
alan gösteriyoruz, bu alanda yapacaksınız. ve
sendikacıların tertip komitesinin bize aktardığı, yine
devlet yetkilileri Biz, aslında, size istediğiniz yerde, yer
veririz, miting alanı veririz ama Barış ve Demokrasi Partisinin
yaptığı açıklama var, yaptığı
çalışma var. Bu parti kitlesel olarak bu etkinliklere katılacak,
Bitliste de katılacak, sorun yaşayacağız, size izin
vermiyoruz.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bir taraftan Siyasi
partiler demokratik yaşamın vazgeçilmez unsurudur. diyeceğiz
bir taraftan da bir ilin valisi, bir ilin emniyet yetkilisi, bir ilin oradaki
yaşamın düzenlenmesi, partilerin siyaset yapması,
vatandaşların yaşamlarını sürdürmesi,
düşüncelerini ifade etmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Karabaş, ek süre veriyorum. Lütfen
konuşmanızı tamamlayın.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla)
tüm bunları
sağlamakla görevli olan yetkililer, bir siyasi parti düzenlenecek bir
mitinge katılacak diye Merkezde yer vermiyorum. diyor.
Değerli arkadaşlar, Bitlis, dört beş bin
yıllık tarihî bir kenttir. Bitlis yıllardır, on
yıllardır, hele özellikle 1960tan bu yana en büyük bölgesel
mitinglerin gerçekleştirildiği bir yerdir ve Bitliste bugüne kadar
bir miting yapıldı diye -siyasi partilerin, sivil toplum
örgütlerinin, sendikaların- ciddi sorun yaşanmamıştır.
Evet, Bitliste sorunlar yaşanmıştır ama nevroza izin
verilmediği için, ama bir etkinliğe, bir mitinge yasal izin
verilmediği için ve şurada Sayın Bakana, Hükûmet yetkililerine
sesleniyoruz: Taksimi miting alanına açtık. dediğiniz bu
dönemde bu tür bir sorunun yaşanmasına lütfen buradan şimdiden
müdahale edin diyoruz.
Hepinize saygılar sunuyoruz. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Karabaş, teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergenin imza sahibini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 26 ncı maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına
eklenen Geçici Madde 18 de geçen 2009 yılına ilişkin mali
denetimler Anayasa Mahkemesince yapılır cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Ahmet
Yeni (Samsun) ve arkadaşları
Diğer önerge sahibi:
Abdurrahman Arıcı
Antalya
BAŞKAN Aynı mahiyetteki birlikte işleme
aldığım önergelere Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Arıcı, konuşacak
mısınız?
ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) Gerekçe.
BAŞKAN Sayın Dinçer?
İKRAM DİNÇER (Van) Gerekçe.
BAŞKAN Lütfen gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Maddenin önceki cümleleri içerik olarak aynı anlamı
ihtiva ettiğinden dolayı bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN Birlikte işleme aldığım
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 26ncı maddeye bağlı
geçici 18inci üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi maddenin oylaması gizli oylama şeklinde
yapılacaktır. Gizli oylamanın ne şekilde
yapılacağını arz ediyorum:
Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan kâtip
üyelerden, Komisyon sırasındaki kâtip üye Adanadan başlayarak
İstanbula kadar -İstanbul dâhil- Hükûmet sırasındaki kâtip
üye ise İzmirden başlayarak Zonguldaka kadar -Zonguldak dâhil-
adı okunan milletvekiline 1i beyaz, 1i yeşil, 1i de
kırmızı olmak üzere 3 yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek, pul
ve zarf verilen milletvekili ad defterine işaretlenecektir.
Sayın milletvekilleri, daha oylamaya başlamadım,
lütfen yerlerinize oturun.
Milletvekilleri Başkanlık kürsüsünün sağında
ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde oylarını
kullanmayacaklardır.
Bildiğiniz üzere bu pullardan beyaz olanı kabul,
kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser
oyu ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın üye, kâtip üyeden üç yuvarlak pul ile
mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad defterine
işaretlettikten sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak
kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak, diğer iki
pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır.
Bilahare oy verme yerinden çıkacak olan üye oy pulunun
bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne
konulan oy kutusuna atacaktır.
Oylamada adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf
verilmeyecektir.
Şimdi gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Oy kullanmayan sayın milletvekili
arkadaşımız var mı? Yok.
Sayın milletvekilleri, oy kullanma işlemi
tamamlanmıştır.
Oy kutularını kaldıralım.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi'nin 26ncı maddesine bağlı geçici 18inci maddenin gizli
oylama sonucu:
Oy sayısı : 408
Kabul : 338
Ret: :
70
Çekimser :
-
Boş: :
-
Geçersiz :
-
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Fatih Metin Yaşar
Tüzün
Bolu Bilecik
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.26
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.54
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Gülşen
ORHAN (Van), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 97nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
497 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Teklifin 26ncı maddesine bağlı geçici 19uncu
maddesini okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 19- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihte Anayasa Mahkemesinin mevcut yedek üyeleri asıl üye
sıfatını kazanır.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün
içinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir üyeyi Sayıştay Genel
Kurulunun ve bir üyeyi de baro başkanlarının gösterecekleri üçer
aday içinden seçer.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapacağı üye seçimi için
aday göstermek amacıyla;
a) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
beş gün içinde, Sayıştay Başkanı adaylık
başvurusunu ilan eder. İlan tarihinden itibaren beş gün içinde
adaylar Başkanlığa başvurur. Başvuru tarihinin sona
erdiği günden itibaren beş gün içinde Sayıştay Genel
Kurulunca seçim yapılır. Her Sayıştay üyesinin ancak bir
aday için oy kullanabileceği bu seçimde en fazla oy alan üç kişi aday
gösterilmiş sayılır.
b) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
beş gün içinde, Türkiye Barolar Birliği
Başkanlığı adaylık başvurusunu ilan eder.
İlan tarihinden itibaren beş gün içinde adaylar Türkiye Barolar
Birliği Başkanlığına başvurur. Başvuru
tarihinin sona erdiği günden itibaren beş gün içinde Türkiye Barolar
Birliği Başkanlığının ilanında gösterilen
yer ve zamanda baro başkanları tarafından seçim
yapılır. Her bir baro başkanının ancak bir aday için
oy kullanabileceği bu seçimde, en fazla oy alan üç kişi aday
gösterilmiş sayılır.
c) (a) ve (b) bentleri uyarınca yapılan seçimlerin
sonucunda aday gösterilmiş sayılanların isimleri seçimin
yapıldığı günü takip eden gün Sayıştay ve Türkiye
Barolar Birliği başkanlıklarınca Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına bildirilir.
ç) (c) bendi uyarınca yapılan bildirimden itibaren on
gün içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde seçim yapılır. Her
boş üyelik için yapılacak seçimde, ilk oylamada üye
tamsayısının üçte iki ve ikinci oylamada üye
tamsayısının salt çoğunluğu aranır; ikinci
oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa bu oylamada en çok oy alan iki
aday için üçüncü oylama yapılır; üçüncü oylamada en fazla oy alan
aday üye seçilmiş olur.
Cumhurbaşkanı, birer üyeyi Yargıtay ve
Danıştay kontenjanlarından olan ilk üyeliklerin
boşalmasından sonra Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan
yükseköğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler
dallarında görev yapan öğretim üyeleri arasından
göstereceği üçer aday içinden seçer.
Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday gösteren kurumların
halen mevcut üyeleri ile kendi kontenjanlarından seçilmiş yedek
üyeler, tamamlama seçiminde göz önünde bulundurulur.
Anayasa Mahkemesinde halen belli görevlere seçilmiş
olanların bu sıfatları seçilmiş oldukları sürenin
sonuna kadar devam eder. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte üye olanlar
yaş haddine kadar görevlerine devam ederler.
Bireysel başvuruya ilişkin gerekli düzenlemeler iki
yıl içinde tamamlanır. Uygulama kanununun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren bireysel başvurular kabul edilir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, madde üzerinde gruplar
adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili
Sayın Rahmi Günere aittir.
Sayın Güner, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA RAHMİ GÜNER (Ordu) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 497 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
26ncı maddesiyle eklenen geçici 19uncu maddeyle ilgili Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun düşüncelerini ifade etmek üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, sayın milletvekilleri;
bu görüşülmekte olan Anayasa kanun teklifi Türkiye Cumhuriyetinin
omurgasını teşkil eden bir kanun. Bu kanun, cumhuriyet
kurulduğu zamanda Teşkilatı Esasiye Kanunu olarak geçmektedir ve
bu, okullarda da Esas Teşkilat Hukuku dersi olarak okutulmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun, Türkiye
Cumhuriyetinin özünü, Türkiye Cumhuriyetinin omurgasını teşkil
etmektedir. Senelerce bazı odaklar tarafından yapılan
yıpratma faaliyetlerinde işte, bu Teşkilatı Esasiye Kanunu
60 yılından sonra Anayasa kanunumuzu nasıl yıpratırız,
nasıl bunu değişik amaçlar şeklinde
yapılandırırız düşüncesiyle devamlı mücadele
edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, 60 öncesi Türkiyede
kuvvetler ayrılığı diye bir sistem yok; yasama
organı var, yürütme organı var. Yargı organı tamamen
yürütme organı tarafından paspas edilmiş, kendi amaçlarına,
kendi yönlerine kullanma durumuna gelmiştir. Bunu bugünkü basında
okuduk. Yargıtay eski Başkanlarından Sami Selçuk açıkça
şunu söylüyor: 60 öncesi yargı organı tamamen paspas
edilmiş, ortadan kaldırılmıştı.
Değerli arkadaşlarım, o zaman Yargıtay üyeleri
görevden alınmakta, yargıçlar istediği şekilde tayin
edilmekte, yargıçlara yandaş hâkim sıfatıyla kendi
amaçları doğrultusunda iş yaptırılmaktaydı.
İşte bu durumu önlemek için 1961 Anayasasında öncelikle yüksek
hâkimler kurulu, yüksek savcılar kurulu diye iki tane
bağımsız kurul meydana getirildi.
Değerli arkadaşlarım, yasama organının
yapmış olduğu kanunlar ve kanun hükmünde kararnameler ve Meclis
İç Tüzükleri de o zaman hiçbir denetime tabi olmadan yasama
organından geçtikten sonra yürürlüğe girmekteydi.
Değerli arkadaşlarım, bir hukuk devletinde yasama
organının almış olduğu, tek parti iktidarında
alınan keyfî bu kanun yapılanmalarının denetime tabi
olması için işte Anayasa Mahkemesi, bu 61 Anayasasıyla getirildi.
Geçende 48inci yıl dönümü kutlandı değerli
arkadaşlarım. Türkiyenin bir hukuk devleti sistemine
oturtulması için yapılan büyük bir çalışma.
Değerli arkadaşlarım, şimdi şunu
görüyoruz: Yapılan bu hukuk devleti yapılanması, kuvvetler
ayrılığı şeklinde Türkiyenin yönetilmesi,
bağımsız yargının olması, bağımsız
yayın organının, TRTnin Anayasaya geçmesi maalesef bazı
kesimler tarafından idrak edilemedi ve 1971 müdahalesiyle biraz
daraltıldı, 1982 Anayasasıyla tamamen ortadan kaldırma
noktasına geldi.
Değerli arkadaşlarım, 1960 yılında, 1980
yılında yapılan bu hukuka karşı, bu Türkiye
Cumhuriyetinin modeline karşı, Türkiye Cumhuriyetine yapılan,
demokrasiye karşı müdahaleleri kabul etmediğimizi her zaman
beyan ediyoruz. Geçen de Genel Başkanımız bunu bu Meclis
kürsüsünden açık ve seçik olarak söyledi.
Değerli arkadaşlarım, biz o dönemde hukukun
nasıl yok edildiğini, mahkemelerin nasıl o darbenin yönünde
karar verme durumuna yapılandığını o devirlerde gördük
ve o zaman tutuklananlar vardı, hakkını savunamayanlar
vardı belki gerçekten. Çünkü bir darbe vardı.
Değerli arkadaşlarım, şimdi 2010
yılını yaşıyoruz. O, askerî darbeydi, onu kabul
ediyoruz ama şimdi hangi darbe var değerli arkadaşlarım?
Silivri mahkemesine gittik; bir sene, iki sene, üç sene tutuklu olanlar var.
Darbe mi var şimdi değerli arkadaşlarım?
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) AKP darbesi var.
RAHMİ GÜNER (Devamla) Neden tutuklu olduğunu
bilmeyenler var. Ben neden burada tutukluyum? diyor, bilmiyor. Savunması
alınmamış, yani ifadesi alınmamış, neden
tutuklandığı söylenmemiş. İşte, şimdi,
herkes ağzına alıyor, darbeler diyor, 60 darbesi, 80 darbesi.
Tasvip etmiyoruz ama şimdi hangi darbe var değerli
arkadaşlarım? İşte bütün mücadele, işte Türkiyede bu
sivil darbeyi yasalaştırmak, mücadele bu. Bu kanun teklifi de o
amaçla geliyor değerli arkadaşlarım. Yasama organı
denetimden kaçmak istiyor, Anayasa Mahkemesi denetiminden kaçmak istiyor.
Yürütme organı, yasama organını tamamen paspas etmiş.
Buyurun, bunu ben söylemiyorum. Bunu, 1997de yazmış olduğu
kitapta söyleyen Sayın Anayasa Komisyonu Başkanı. Bugün gazetelerde
yazıyor. Yürütme organı yasama organını tamamen geçti.
diyor.
Ne kaldı arkadaşlar? Şimdi kalan şu:
Yargıyı nasıl ele geçiririz mücadelesi var. Evet, mahkemeleri
ele geçirdiler, hâkimleri ele geçirdiler. Bütün baskı onların
üzerinde ama amaç ne? Yargıtayın, Danıştayın Anayasa
Mahkemesinin ele geçirilmesi mücadelesi var.
Sayın Başbakan Amerikadan geldikten sonra boş
söylemedi. Türkiye, başkanlık sistemine dönmelidir. dedi. Çünkü
-değerli arkadaşlarım, bunlara aldanmayın -geçmişte de
bir Başbakan -Allah rahmet etsin- Türkiyeyi küçük Amerika
yapacağım. diye söylemişti. Şimdi, bununla bunun
farkı yok. Bugün Anayasa profesörleri söylüyorlar. Türkiyede eğer bu
kanun kabul edilirse, bunun peşinden birçok kanun daha gelecektir.
İşte o zaman, Türkiye başkanlık sistemine dönerse,
değerli arkadaşlarım, 1908 yılındaki mutlak
monarşi idaresine dönüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Atatürk bilmiyor muydu bu
başkanlık sisteminin kurulmasını? Atatürk neden gündeme
getirdi de parlamenter sisteme geldi, halkın daha etkili olma şeyine
getirdi? Halkın temsilcilerinin Mecliste daha
ağırlıklı olması için neden Türkiyede parlamenter
sistemi getirdi? İşte bu bunu rahatsız ediyor değerli
arkadaşlarım.
Ne diyor Başbakan? As, kes. diyor, kendi düşüncesini
söylüyor. Demokrasilerde bu var mı değerli arkadaşlarım?
Şunu belirtmek istiyorum: Halk bizden bu şekilde bir
Anayasa değişikliğini beklemiyor. Halk, üreticisi, işçisi,
memuru, emeklisi, dar gelirlisi, yoksulu açlık sınırında
olan, Hükûmetten, kendi yaşamını düzenleyecek olan bir yasa
teklifi bekliyor değerli arkadaşlarım. Bu Anayasa
değişikliği olursa, benim köyümdeki, benim şehrimdeki,
Türkiye'nin herhangi bir şehrindeki halka ne vereceksiniz değerli
arkadaşlar? Ne vereceksiniz siz? Bir tek kendinizi Anayasa Mahkemesinde
güçlendireceksiniz, yargıyı tamamen paspas edip onu denetim
altına alacaksınız. Yargı da emrinizde, yasama emrinizde
Başkan, tek parti iktidarı Türkiyeyi açıkça bir sivil darbe
idaresine götürüyor.
Değerli arkadaşlarım, hiç iyi değil, hiç iyi
değil, gidiş iyi değil. Çünkü Türkiye bir İtalyan
faşizmi gibi yapılanmayı, bir Alman faşizmi gibi
yapılanmayı kaldıramaz. Buna herkesin çok dikkat etmesi gerekli.
Bu çok önemli bir olay değerli arkadaşlarım. İşte, biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak buna karşı mücadelemizi veriyoruz. Biz
darbelere karşıyız, biz 60 darbesine de karşıyız,
biz 12 Mart müdahalesine de karşıyız, biz 80 darbesine de
karşıyız ama en kötüsü, şu anda yapılan sivil darbeye
de karşıyız değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar) Onun için, sonuna kadar mücadelemizi
vereceğiz.
Kimse Cumhuriyet Halk Partisini yabana atmasın, Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Başkanını yabana atmasın.
Değerli arkadaşlarım, kulaklarınızı
açın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Cumhuriyet Halk
Partisinin ekolünden gelir, Atatürk ekolünden gelir, İsmet Paşa
ekolünden gelir, çok uyarmıştır burada bu milleti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Güner, konuşmanızı
tamamlayın, ek süre veriyorum efendim.
RAHMİ GÜNER (Devamla) İşte, Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal sizi uyarıyor. Dikkat edin,
dikkat edin, gittiğiniz yol yol değil. Türkiye, böyle, yandaş
mahkemeyi, yandaş hâkimi, yandaş idareciyi kaldıramaz
değerli arkadaşlarım. Dikkat edin, hiç iyi değil, halk
yarın size sorar ve çok düşünerek oy verin.
Burada bazı arkadaşlarımı görüyorum,
bakanlık seviyesine gelmiş, birçoğu benimle beraber solda
mücadele etmiş. Devlet güvenlik mahkemelerine karşıydık
biz, biz sıkıyönetimlere karşıydık beraber. Biz,
şimdi, özel yetkili mahkemelere karşıyız ama kimse bunu
dikkate almıyor. Ne farkı var devlet güvenlik mahkemelerinden özel
yetkili mahkemelerin? Özel yetkili hâkimlerin ne farkı var
arkadaşlar, devlet güvenlik mahkemesindeki hâkimlerden? Bir farkı var
mı? O da yine emir ve talimatla yapıyor.
Hukuk, emir, talimatla görev yapmaz. Hukukçu kendi vicdanına
göre, kendi düşüncesine göre, kafasında oluşan hukuk
formasyonuna göre, kurumlaşan hukuka göre karar verir. Burada görüyorum
ben, öğretim üyeliğinde başka türlü konuşmuş,
milletvekilliğine gelmiş başka türlü konuşuyor. Yok
arkadaş öyle! Hukukta, inanıyorsan, tek fikir vardır, tek inanç
vardır, tek doğru vardır, onu söylemek durumundasınız.
Değerli arkadaşlarım, mücadelemiz sonuna kadar
olacaktır. Şunu söylüyorum: Burada oy veren çok değerli
milletvekili arkadaşlarımın çok dikkatli olmaları gerekli.
Türkiyenin geleceğine ipotek koymayın, Türkiyenin geleceğini
kısıtlamayın, Türkiyenin özgürlüğünü, Türkiyenin
aydınlığa giden yollarını tıkamayın.
Kişiler değil, Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti, üniter yapı
misakımillî huduttur. En büyük inancımız, düşüncemiz bunu
korumaktır, bunu en iyi demokratik seviyelere çıkarmaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Güner.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, madde üzerinde, Konya
Milletvekili Sayın Faruk Bal. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Bal, buyurun efendim.
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, 26ncı maddeyle düzenlenen geçici 19uncu
madde hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini sizlerle
paylaşmak üzere huzurunuzdayım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Bu vesileyle Hakkâride şehadet mertebesine ulaşan
Amasyalı Erkan Ayaza, Samsunlu Selman Özaya Cenabıallahtan
rahmetler diliyorum, kederli ailesine ve milletimize
başsağlığı diliyorum, yaralı askerlerimize de
şifa diliyorum.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz süreç bir
hız yarışı şeklinde geçmekte ve gerek Komisyonda on
bir, on beş, on yedi saati bulan gerekse Genel Kurulda gecenin geç
vakitlerine kadar devam eden bu görüşme trafiğinde bir aceleyi
görüyoruz. Bu acele sadece görüşme trafiğinde değil aynı
zamanda kanunun içinde de vardır. İşte geçici 19uncu maddeyle
Anayasanın, Anayasa Mahkemesinin
Sayın Başkan, lütfen sükûneti temin edebilir misiniz,
dikkatimiz dağılıyor.
BAŞKAN Siz Genel Kurula hitap edin efendim.
FARUK BAL (Devamla) Evet, bu acelecilik, AKPnin
aceleciliği kanunun metninin içine de girmiştir. Eğer Anayasa
değişikliği kabul edilir ise otuz gün içerisinde Meclis, Anayasa
Mahkemesine, bu kanunda öngörülen şekilde üyelerini seçecek. Otuz gün
içerisinde Anayasa Mahkemesinin bir kısım üyelerinin seçimindeki
hızı, teklif, beşer günlük dilimler hâline
ayırmış. İlk beş gün içerisinde adaylar başvuru
için müracaat edecek, ikinci beş gün içerisinde başvuru sürelerinin
tamamı ve üçüncü beş gün içerisinde ise seçim tamamlanacak ve ertesi
gün de Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilecek, Türkiye Büyük Millet
Meclisi de on gün içerisinde bu seçimi gerçekleştirecek.
Şimdi, Sayıştay ve barolar böyle hızlı
bir seçime zorlanıyor ve Sayıştay ve baroların seçim için
de oy kullanacak üyelerine Ancak seçilecek bir kişiye oy verebilirsin,
diğerlerine oy veremezsin. şeklindeki bir antidemokratik hüküm,
Anayasa hükmü hâline getiriliyor ve bundan tam altmış dört yıl
öncesine Türkiyeyi geri döndürüyor. Altmış dört yıl önce de
Türkiye'de adı demokratik olan bir seçim vardı, o seçimde oy vermek
açıktandı, sayım ise gizliydi. Şimdi, aynı
mantıkla, Sayıştayın üyelerinin iradesini Anayasa
Mahkemesine yansıtacak olan seçimde, Sayıştayın üyelerinden
sadece birisine oy verebilmesi demek, diğer üyelere oy hakkının
yasaklanması demek, tam 1946 seçimiyle
bağdaştırılabilecek bir antidemokratik uygulamadır.
Değerli arkadaşlarım, Meclis -geldiği zaman-
on gün içerisinde bu seçimi yapacaktır. Nasıl yapacaktır?
İlk oylamada üçte 2 çoğunluk, bu mümkün olmayacak, nasıl Anayasa
oylamasında bir uzlaşma zemininden kaçıyorsa AKP orada haydi
haydi kaçacaktır, eline fırsatı geçirmiştir,
yandaşı olarak seçtirdiği bir kişiyi Anayasa Mahkemesine de
göndermek suretiyle Anayasa Mahkemesini yandaş yargı kurumu hâline
getirdiği fırsatı kaçırmayacaktır. O zaman, ikinci
tura geçilecektir. İkinci turda 1/2 artı 1 çoğunlukla, yani salt
çoğunlukla seçim olacaktır. AKP çoğunluğunu görüyoruz.
İşte, bugün Anayasa konuşuluyor. Biraz önce bir
arkadaşımız saydı, 11 tane milletvekiliyle takip
ettiklerini söylediler. Muhtemeldir ki 1/2 çoğunluğu yine temin
edemeyecektir, bu defa katılanların çoğunluğuyla seçim
yapılacaktır ki bu tam AKPnin istediğidir, dilediği
kişiyi Anayasa Mahkemesine gönderecektir.
İşte, böyle bir mantık ile Anayasaya konulan bu
hüküm, Anayasa Mahkemesini yandaş yargı kurumu hâline getirmekten
başka bir anlam taşımamaktadır. Anayasaya konulan bu
sürelerin de hiçbir fiilî ve hukuki değeri bulunmamaktadır. Mesela,
on gün içerisinde Meclis seçmedi Anayasa Mahkemesi üyelerini. Ne olacak? Hiçbir
şey olmayacak. Nitekim, 2003 yılında Sayıştaydan
seçilen üyelerin Mecliste oylamasının yapılmasını AKP
iki yıl engellemedi mi? Engelledi? Ne ile müeyyidelendirildi? Hiçbir müeyyide
yok, dolayısıyla bu abesle iştigaldir. Anayasa ile ilgili bir
değişiklik abesle iştigal etmemelidir.
Ancak AKPnin acelesi vardır. Bunların hukuki bir
değeri yoktur, siyasi bir değeri vardır. AKP acelecidir çünkü
AKP halka hesap vermekten kaçacak delik aramaktadır. AKP, bu Anayasa
değişikliği teklifi ile yaratmış olduğu ekonomik
ve sosyal çöküntünün halk tarafından konuşulmasını
engellemek için sanal bir tartışma ortamı
yaratmıştır. Bu sanal tartışma ortamı içerisinde
ekonomik çöküntünün, toplumsal çöküntünün yarattığı sosyal
cinnetlerin, cinayetlerin, hırsızlıkların, soygunların
hesabını vermekten kaçmaktadır. AKPnin, işsizliğin,
fakirliğin, esnaftaki, tüccardaki iflasların hesabını
vermekten kaçış yolu için bulduğu delik işte bu deliktir.
Değerli arkadaşlarım, AKP sadece halka hesap
vermekten kaçmamaktadır. AKP, sekiz yıla yakın bir süredir,
Türkiyede yaratmış olduğu ekonomik soygunların,
özelleştirme idarelerindeki yandaş kayırmalarının,
peşkeşlerin, yolsuzlukların hesabını vermek
zorundadır. AKP, aynı zamanda, anayasasal sistemde yaratmış
olduğu tahribatın, işlediği anayasal suçların
hesabını da vermek zorundadır. AKPnin hesap vereceği yer
Yüce Divandır. İşte, AKP hesap vermekten kaçmak için Yüce
Divanı yandaş bir yargı kurumu hâline getirmek istemektedir,
AKPnin acelesi bundandır ancak hesap gününden kaçış yoktur.
Değerli arkadaşlarım, AKP, sekiz yılda,
devleti kadrolaşma suretiyle parti devleti hâline getirmiştir. AKP,
yaklaşık sekiz yıllık iktidarında, sermaye transferi
yapmak suretiyle yandaşlarını zengin etmiştir. AKP, sekiz
yıllık iktidarında, basının yarıdan
fazlasını yandaş hâle getirmiş, geriye kalan
yarısını da vergi cezası ve hapislerle korkutmuştur ve
AKP, böylece, yaratmış olduğu bir düzene sahiptir.
İşte, AKP, yarattığı bu düzene uygun bir hukuk düzeni
yaratmak istemektedir ve bunu gizlememektedir. AKP, bu düzenin adını
önceden gizliyordu, şimdi Başbakanın ifadesiyle
açıklamıştır: Başkanlık sistemi.
Değerli arkadaşlarım, başkanlık
sistemiyle ilgili, bugün AKP sıralarında bulunan bir bilim adamı
Zafer Üskül Başkanlık sistemi, seçilmiş saltanattır.
diyor, eleştiriyor. Sayın Profesör Necmi Yüzbaşıoğlu
Başkanlık sistemi, devleti federal bir yapıya dönüştürür.
diyor, bunun altını kalınca çiziniz ve bu lafın üzerinde
kırk defa düşününüz. Yine bilim heyetinde bulunan Profesör Levent
Köker, başkanlık sisteminin Türkiyeye büyük problemler yaratacağını
ifade ediyor. Anayasa Hukuku Profesörü Sayın Hasan Tunç, yine Anayasa
Hukuku Profesörü Sayın Ethem Atay, yine Kamu Hukuku Profesörü Sayın
Murat Sezginer, başkanlık sisteminin Türkiyede gideceği yerin
dikta olduğunu söylüyor ve AKPye bilim adamları kurulunda
başkanlık etmiş olan Sayın Ergun Özbudun da
Başkanlık sistemi, darbeleri davet eden bir sistemdir. diyor.
Kendisinin de danışman olarak görev yaptığı Latin
Amerika ülkelerinde başkanlık sisteminin bir diktaya, bir tek adam
yönetimine dönüştüğünü açıkça ilan ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bal, ek süre veriyorum iki dakika, lütfen
konuşmanızı tamamlayın efendim.
FARUK BAL (Devamla) Tabii, AKPnin başkanlık sistemini
istemesindeki sebebi ikinci ve halis olmayan niyetiyle birlikte
değerlendirmemiz lazım. Sayın Yüzbaşıoğlunun
dediği gibi, başkanlık sistemi federatif sistemlerde
başarılı olabilir, bunun bir tek örneği vardır, o da Amerika
Birleşik Devletleridir.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye üniter bir devlettir.
Başkanlık sistemi dayatması ve PKK terör
açılımıyla birlikte Türkiye önce eyaletlere bölünecek,
arkasından başkanlık sistemi mi kurulacak?
Değerli arkadaşlarım, bu, Türkiye için
yapılmış en büyük günah, bu millet için yapılabilecek en
büyük, yüz yıla sari bir sıkıntılar zincirini
oluşturacaktır. Bu süreçten sadece AKP değil, sadece milletimiz
değil etrafımızdaki ülkeler ve coğrafyamızda bulunan
tüm kitle zarar görecektir.
Değerli arkadaşlarım, bu bir AKP oyunu
değildir; bu, okyanus ötesinde yazılmış bir oyundur; bu,
BOP Eş Başkanlığı ile yazılmış bir
senaryodur; bu, mübarek İslam dinine ılımlı
sıfatını yapıştırarak okyanus ötesinden yazılmış
senaryonun bugün ilk adımıdır. Zaten Başbakan da diyor:
Bu, açılımımız için ilk adımdır, ikincisi, üçüncüsü
gelecek. İkincisinin, üçüncüsünün ne olacağını biz önceden
görüyoruz, biliyoruz.
Değerli AKP milletvekillerinin de ikincinin, üçüncünün ve
sonuncunun ne olabileceğini mahkemei kübraları diye
nitelendirdiğimiz vicdanlarında değerlendirmelerini talep ediyor
ve bu beyaz oyu kullanırken onlara Cenabıallahın akıl,
fikir ve izan nasip etmesini temenni ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bal, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi, üçüncü söz Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın Nezir
Karabaşa aittir.
Sayın Karabaş, buyurun efendim. (BDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
BDP GRUBU ADINA MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 19uncu madde
üzerine, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, uzun bir süredir, onuncu gündür,
Anayasadaki değişiklik teklifi üzerine görüşme yürütüyoruz.
Şimdi, değişikliğini düşündüğümüz Anayasa, 1982
darbe Anayasası. Tabii, anayasalar üzerine konuştuğumuz zaman,
anayasaları değerlendirdiğimiz zaman, tarihte anayasalar, ya bir
toplumsal devrimin, bir ülkede ulusal, toplumsal bir mücadelenin sonucunda veya
çağın, toplumun gereklerinin değişmesi sonucu o toplumun
tüm kesimlerinin büyük bir mutabakatla artık mevcut Anayasanın cevap
olmadığı, dünyanın geldiği seviyeyi de, dünya
hukukunun, uluslararası hukukun geldiği seviyeyi de dikkate alarak
yeniden toplumun tüm kesimlerinin üzerinde değerlendirme yapıp yeni
bir anayasa yapmasından kaynaklı doğar bu ihtiyaç.
Şimdi, Türkiyeye baktığımız zaman,
1923te kurulan Türkiye Cumhuriyetinin 90ıncı yılını
kutladık, bu sürenin dörtte 1inden fazlasını tek parti
iktidarı altında geçirmiştir. Yani, bir ulusal kurtuluş
mücadelesi verilmiş ama ardından, uzun bir süre, cumhuriyet tarihinin
bugüne kadarki süresinin dörtte 1inden uzun bir süresini tek parti
iktidarıyla geçirmiş ve bu tek partinin yaptığı
Anayasa geçerli olmuş. Türkiyedeki çok partili seçimden kısa bir süre
sonra 1960 darbesi gelmiş, 1970 müdahalesiyle Anayasada bazı
değişiklikler yapılmış ve 1982de de bu mevcut Anayasa
yapılmış. Bugüne kadar bu Anayasa 17nci kezdir
değiştiriliyor, seksen beş maddesi değiştirildi bugüne
kadar ama sonuçta bu Anayasayla idare ediliyoruz.
Şimdi, belli bir hukukunu, anayasal düzenini
oluşturmuş ülkelerde hem uluslararası hem de ülke içindeki
mevcut ihtiyaçlardan kaynaklı bir anayasa değişikliği
gerekebilir. Bu Anayasa değişikliği üzerinde çok
tartışılmadan, toplumun tüm kesimlerine yaymadan
Çünkü sonuçta
bir teknik veya o andaki gerekliliği karşılamak üzere bir
ihtiyaç doğar. Zaten orada demokratik anayasal hukuk oturmuştur. Onun
çok tartışılması gerekmiyor ama Türkiyede, doksan
yıllık süreyi olağanüstü bir şekilde geçirmiş, mevcut
anayasaları ya tek parti döneminde ya da darbe dönemlerinde darbeciler
tarafından hazırlanmış bir ülkede Anayasa
değişikliği ciddi bir olaydır.
Türkiyede tüm toplum kesimleri Anayasa değişikliği
talebinde bulunuyor. Bu talebi en fazla isteyen, bu toplumda dikkate
alınmamış, bu anayasalarda dikkate alınmamış veya
zaten inkâr edilmiş kesimlerdir; Kürtlerdir ve inancını özgürce
yaşaması anayasal kurala bağlanmamış veya yasaklanmış
kesimlerdir; Alevilerdir, gayrimüslimlerdir ve yine, bu toplumun önemli bir
kesimini nüfus anlamında, sayı anlamında oluşturan
işçidir, emekçidir ve yine, cins ayrımı gözetilen ve Anayasaya,
tüm yasalara sığınmış kadınlardır ve
çağdaş toplumda korunması gereken ve özel kanunlarla,
uygulamalarla korunması gereken engellilerdir, çocuklardır.
Şimdi, bu Anayasada, hem daha önceki tartışmalarda
hem getirilen değişiklik teklifinde hem de buradaki
tartışmalarda genelde bunlar çok dikkate alınmıyor, bunlar
değerlendirilmiyor. İşte, bir taraftan iktidar partisi Ben
zaten toplumun çoğunluğunun oyunu aldım, bu halkın
iradesiyim, sivil yapıyı da temsil ediyorum; onun için,
istediğim gibi bir teklif getiririm, istediğim zaman Anayasa
tartışmalarını, değişiklik
tartışmalarını başlatırım, istediğim
maddeleri getirir burada oylarım, istediğim maddeleri geçiririm.
diyor ve yine bir siyasi parti, geçmiş tartışmalarda da, bugün
de bu teklif tartışılıyorken, bu teklifin
yetersizliğini, Türkiye toplumunun taleplerini karşılamadığını
dile getirmek yerine, işte cumhuriyetin, laikliğin temelleri diyor,
tarafsız, bağımsız yargı diyor.
Değerli milletvekilleri, biraz önce belirttik. Aksini ispat
eden gelsin, burada söylesin. Bu ülkede çok kısa bir dönem hariç ki o da
tek partili dönemde, savaşın hemen sonrasında cumhuriyetin
kuruluşunda hazırlanan 1924 Anayasasıdır. 1921
Anayasası çok farklıdır, 1924te
değiştirilmiştir. Darbe anayasalarıyla yönetiliyoruz.
Şimdi darbe anayasalarıyla yönetilen, ordunun, askerin istediği
zaman darbe yaptığı, yargının devletin yanında
hukuk, hukukun üstünlüğü, çağdaş hukuku herkese eşit,
herkese tarafsız uygulayan ve bağımsız olan bir yargı
yerine bu darbe anayasalarına biat eden bir yargı var ve şimdi
bunun temelleri sarsılacak diyor ve yine bazı vekillerimizle siyasi
partiler, devletin birliğinin, bütünlüğünün
bozulacağını ve ülkenin bölüneceğini söylüyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, dünyaya
baktığımız zaman farklı etnik yapıları,
farklı kültürleri ve bunların çözümlenmemiş
sorunlarının olmadığı hiçbir ülke ne anayasasında
ne yasalarında birlikten, bütünlükten ve bölünmeden bahsetmez. Eğer
bir ülke anayasalarında, yasalarında ve o ülkenin siyasetçileri,
hukukçuları tüm söylemlerinde önce birlikten, bütünlükten, sonra da
bölünmeden bahsediyorsa o ülkede farklılıkların sorunları
var ve çözümlenmemiştir.
Şimdi biz şunu söylüyoruz Barış ve Demokrasi
Partisi olarak: Daha önce Anayasayla ilgili düşüncelerimizi belirttik, bu
konuda çalışmalar yaptık. Bu çalışmaları
yürütürken akademisyenlerden, anayasa profesörlerinden, farklı kesimlerin
düşüncelerinden yararlandık, bunları kamuoyuyla
paylaştık.
Yine, bu Anayasa Değişiklik Teklifi
tartışması başladığı zaman bizler
Barış ve Demokrasi Partisi olarak hem Anayasada temel olan,
değişmezse, olmazsa olmaz olan bazı gerçeklerin olduğunu,
bunlar konulmadığı zaman teklifin sorunu çözmeyeceğini ve
bu teklifin buradan da, Meclisten de geçse, sonuçta referandumda halk
tarafından kabul de edilse Türkiyede Anayasa
tartışmasının bitmeyeceğini ve seçimde de, seçimin de,
sonrasının da tartışmasının, siyaset
tartışmasının Anayasa değişikliği
olacağını belirttik.
Sadece onunla yetinmedik. Sonuçta biz şunu söylüyoruz, her
siyasi parti söylüyor, biz de söylüyoruz: Tüm bizim üzerimize uygulanan
dışlanma politikasına rağmen, sadece Kürt halkına
değil, onun siyasetçisine ve bu Parlamentoda tüm engellere, barajlara
rağmen gelmiş olan Demokratik Toplum Partisine ve o kapandıktan
sonra şu anda grubu bulunan Barış ve Demokrasi Partisine tüm
ayrımlara rağmen, biz, başta iktidar olmak üzere tüm siyasi
partilerle diyaloğa açık olduğumuzu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Karabaş, ek süre veriyorum, lütfen
konuşmanızı tamamlayın.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) Teşekkür ederim
Başkan.
belli konularda hem bu kürsüde hem komisyonlarda hem de siyasi
partilerin çeşitli platformlardaki ilişkilerinde diyalog
kuracağımızı ve açık olduğumuzu belirttik ve
hiçbir zaman şunu söylemedik
Her zaman şunu söyledik, dayattık:
Zaten Türkiye'nin sorunlarını çözmeyi, hem Anayasa sorununu çözmeyi,
Anayasayı zorunlu hâle getirmiş olan Kürt sorununu, inanç sorununu,
Alevi sorununu, azınlıklar sorununu, tüm sorunların, kadın
sorununun çözülmesinin yolunun yüce Meclis olduğunu ve bu sorunlar
Mecliste tartışılmadığı sürece sonuç
alınamayacağını belirttik. Ancak hem bugüne kadarki çalışmamızda
hem bu Anayasa tartışmaları ve Anayasa teklifinin
tartışıldığı bu dönemde şunu gördük: Bu
Meclis, gerçekten bugün de sorunları çözme, Türkiye'nin
sorunlarını çözme iradesi göstermiyor, doksan yıldır
göstermediği gibi. Doksan yıldır Türkiyede askerin, ordunun
darbe yapması, hukukun tarafsız ve bağımsız
olmaması, sivil ve askerî bürokratların istediği zaman
istediği gibi davranmasının tek nedeni bu Meclistir ve bu Meclis
sorunları çözme yeridir de.
Bu Meclis gerçek anlamda farklı düşüncelere, farklı
kimliklere, farklı siyasal düşünce ve ideolojilere rağmen,
ülkenin sorunlarını çözme iradesini karşısına koyup,
Ben bu ülkenin sorunlarını çözmek için buradayım. Tüm
farklı düşüncelerime rağmen, farklılıklarla bir araya
gelip kendimden ne katabilirim? Ve bu sorunu Meclis iradesi
dışında kimse çözemez ama yasal çerçevede, anayasal çerçevede
iradesini koymadığı sürece bu sorunları çözemeyiz. Toplumun
beklediği bir anayasayı çıkaramayacağız diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Karabaş, ek süreniz de doldu
efendim.
Teşekkür ederim, sağ olun.
Gruplar adına son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sakarya Milletvekili Sayın Ayhan Sefer Üstüne aittir.
Sayın Üstün, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 497 sıra
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin geçici 19uncu maddesi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, geçici 19uncu madde -adı
üzerinde geçici bir madde- intikal hükümlerini düzenlemektedir.
İnşallah bu teklif reylerinizle kanunlaşırsa Anayasa
Mahkemesinin mevcut yedek üyeleri asıl üye sıfatını
kazanacaklar, yine eksik kalan 2 üye Meclis tarafından otuz gün içerisinde
seçilecektir. Bu maddede ayrıca Meclisin seçim süreci de etraflı bir
şekilde anlatılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, uzunca bir süreden beri bu teklifi
görüşüyoruz. Zaman zaman her ne kadar tansiyon yükselse de olgun bir
şekilde tartışmalarımızı devam ettirdik. Ancak
yine bazı konuşmacılarda bazı tereddütler görüyoruz.
Örneğin bunlardan bir tanesi, acaba Anayasa Mahkemesine parlamentolarca,
Meclisçe üye seçilebilir mi, seçilebilmeli mi? Bu soruyu kendimize
sormalıyız. Meclisin böyle bir hakkı var mı gerçekten?
Değerli arkadaşlar, bu soruyu sorduğumda sanki ilk
kez böyle bir olayla karşılaşıyormuşuz gibi bazı
arkadaşları görüyorum. Sanki Türk hukuk sistemimizde ilk kez böyle
bir durum ortaya çıkmış, sanki Meclis ilk kez Anayasa
Mahkemesine üye seçecekmiş gibi bir durumla, öyle bir tepkiyle
karşılaşıyoruz. Oysa bu hüküm daha önceden 1961
Anayasasında zaten yer almıştı. 1961 Anayasasında 15
üyenin 5 tanesini yüce Meclis seçiyordu.
Değerli arkadaşlar, 1961 Anayasası
hazırlanırken yine değerli hukukçu Mümtaz Soysal, bu hükmün
Anayasaya girmesi için büyük çaba sarf etmiştir. Bakın, o zaman
yazdığı kitapta aynen şu cümleleri söylüyor: Anayasa
Mahkemesi üyelerinin seçilişleri 1961 Anayasasında karma bir çözüme
bağlanmıştır. Üyelerin bir kısmı yargı
organlarınca, bir kısmı da siyasal organlarca seçiliyordu. Üyelerden
bir kısmının siyasal organlara seçtirilmesi, kurulacak denetim
mekanizmasıyla halkın temel tercihleri arasında bir
bağlantı kurabilmek içindir. Siyasal organlarda ağır basan,
çoğunlukların kendi eğilimlerindeki kimseleri üyeliğe
getirmeleri normal olduğuna göre yargısal denetimin parlamento
üstünde bir güç yaratma tehlikesi bir ölçüde önlenmiş olacaktır. Bu,
Sayın Mümtaz Soysalın kitabından aldığım bir
alıntı. Tabii, maalesef, 1971 darbesiyle bu hüküm
değiştirilmiş, o değişiklikten sonra Sayın Mümtaz
Soysal hayal kırıklıklarını ifade eden bir makale
yazmıştır. O makaleyi burada okumuyorum.
Değerli arkadaşlar, mukayeseli hukuka
baktığımızda da Avrupada bütün parlamentoların
anayasa mahkemelerine üye seçtiklerini görmekteyiz.
Değerli arkadaşlar, burada zaman zaman örnek verdik
Sayın Mustafa Buminin hazırladığı tekliften. Efendim
çok benziyor. dedik, bazı arkadaşlar karşı
çıktılar. Elbette bazı farklılıklar var. Örneğin
Sayın Mustafa Buminin teklifinde yüce Meclise 4 tane kontenjan
ayrılmıştı. Daha cömert davranmış Mustafa Bumin
ama burada 3 üyeyi seçebiliyoruz.
Değerli arkadaşlar, yine burada
Sayıştayın siyasi partilerin mali denetimiyle ilgili hükümler
var. Artık bundan sonra bu kanun teklifi yasalaşırsa siyasi
partilerin mali denetimini Sayıştay yapacak. Gene itirazlar geldi:
Efendim, Sayın Mustafa Buminin teklifinde böyle bir durum yok. Evet,
teklifinde böyle bir durum yok ama bakın, şimdi, burada size
söyleyeyim: Sayın Mustafa Bumin Anayasa Mahkemesinin 30uncu Kuruluş
Yıldönümünde Anayasa yargısının asıl işlevine ve
konumuna uygun düşmeyen düzenlemeler kaldırılmalıdır.
Bu bağlamda, siyasi partilerin mali denetimi, yasama ve yürütme erkleri
dışındaki bağımsız birimlerce, örneğin
Sayıştayca yapılmalı, denetim sonucu Anayasa Mahkemesine
bildirilerek yaptırım için gerekli yargısal kararların
Anayasa Mahkemesince alınması sağlanmalıdır. diyor.
Değerli arkadaşlar, yine bakın benzer bir hüküm. Burada, Anayasa
Mahkemesinin kendi yayınları burada, aynı benzer ifadeler de
buradadır. Elbette yüce Meclis bu tür eleştirilerden istifade ederek
kendi metnini hazırlayacaktır.
Değerli arkadaşlar, yine başka bir soru: Anayasa
Mahkemesi Yüce Divan görevi yaptığına göre
yargıladıkları kişilerin buraya üye seçmesi Yüce
Divanın veya Mahkemenin, orada görev yapan hâkimlerin tarafsızlığına
gölge düşürür mü? Bu da bir temel soru olarak karşımızda
duruyor. Eğer yargıladıkları kişiler buraya üye
seçemeyeceklerse şu anda Yüce Divan oluşturulması mümkün
olamazdı.
Bakın, Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi
kimleri yargılıyor: Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını
yargılıyor. Peki, şu andaki sistemde Anayasa Mahkemesinin
üyelerini kim seçiyor? Sayın Cumhurbaşkanı. O zaman buraya bizim
üye veremememiz gerekirdi.
Yine, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi üyelerini
Anayasa Mahkemesi kendi üyelerini yargılıyor. Daha geçenlerde, hatırlarsınız,
bir üyeleriyle ilgili olarak ön inceleme yapıldı. Yani şunu
diyebilir miyiz ki: Anayasa Mahkemesi kendi üyesini yargılarken veya ön
iznini verirken taraflı davranmıştır? Hayır, bu son
derece haksız bir iddia olur.
Yine, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay,
Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini
yargılamaktadır. Bu kurullar da oraya doğrudan üye seçmektedir.
Eğer böyle bir mantıkla yaklaşmış
olsaydık buralara üye veremezdi veyahut da verildikten sonra, Anayasa
Mahkemesinin sanki oralara yandaş bir yaklaşım
sergilediğini ifade etmemiz gerekirdi ki son derece haksız bir ifade
olur değerli arkadaşlar.
Bunun yanı sıra, Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru hakkı olmalı mı? Temel sorulardan bir tanesi bu.
Böyle bir usul Yargıtayın, Danıştayın görevine
müdahale sayılır mı? En temel sorulardan bir tanesi bu. Buna da
çok fazla karşı çıkıldı.
Değerli arkadaşlar, burada anlatıldı, bireysel
başvuru anlatılırken. Ben de şahsen şu teklifteki en
önemli değişikliklerden bir tanesi de bunu görüyorum çünkü Anayasa
Mahkemesi maalesef zamanlama itibarıyla bir darbe ortamında
kurulmuştur dolayısıyla vesayetçi bir anlayışla görev
yapmaktadır, verdiği kararlarda da maalesef özgürlükçü bir
anlayış sergileyememiştir.
İlk kez Anayasa Mahkemesine farklı bir görev yükleniyor.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında ve Anayasada
güvence altına alınan özgürlüklerle ilgili bir denetim yapma,
inceleme yapma yetkisi veriliyor. Anayasa Mahkemesini değiştirerek
dönüştürecek bir hükümdür bu. O bakımdan, değerli arkadaşlar,
bu hüküm mutlaka olmalıdır. Avrupa Birliği düzenlemelerinde de
yine, devletlerin kendi iç hukuklarında böyle bir düzenleme
yapılması gerektiği noktasında öneriler vardır.
Değerli arkadaşlar, burada bu hükme en fazla itiraz eden
bir milletvekili arkadaşımız, daha yakın bir zamanda Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine adil yargılanma hakkını
düzenleyen 6ncı maddesinin ihlal edildiğini ve şikâyetini dile
getirerek bu haklılığını ispat için
başvurmuştur. Bakın, aynı kapsamdaki bu hakları
Ahlatlıbelde kurulmuş olan mahkemeye veriyoruz. Şimdi, burada,
bunun olmasını istemeyen arkadaşlarımız Strazburgdaki
mahkemeye müracaat edebiliyorlar ve bu hakları Anayasa Mahkemesine
verdiğimizde efendim, Yargıtayın, Danıştayın,
yüksek mahkemelerin yetkilerine tecavüz olarak görüyorlar.
Değerli arkadaşlar, o zaman sizin
yaptığınız başvuru nedir? Ki bu haklar nelerdir?
Bakın, adil yargılanma hakkı, ayrımcılıkla
mücadele hakkı, din ve vicdan hürriyeti. Maalesef yerel mahkemelerimizin
daha gündemine bunlar gelememiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Üstün, lütfen konuşmanızı
tamamlayın, ek süre veriyorum.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Ayrımcılıkla mücadele hakkı 2005
yılında hukuk sistemine girmiştir ancak benim daha
duyabildiğim, görebildiğim, bu konuda genel mahkemelerde
verilmiş bir karar yoktur. Öyleyse burada bir sorun var, burada bir sorun
alanı var. Dolayısıyla bu sorun alanını giderecek olan
Anayasa Mahkemesidir.
Değerli arkadaşlar, bir başka temel itiraz, hukukçu
üye olmadığı veya az olacağı noktasında. Oysa
Anayasa Komisyonunda yapılan görüşmelerde bu konudaki tedbirlerimizi
aldık. Şu anda zaten en az 13 üye hukukçu olacak, diğer yüksek
bürokrasiden gelen üyelerin de bir kısmının hukukçu
olacağını tahmin ediyorum. Dolayısıyla, en az 15-16
üyenin burada mutlaka hukukçu olacağı düşüncesindeyiz.
ATİLLA KART (Konya) Yanlış bilgi veriyorsun!
M. FATİH ATAY (Aydın) Tahmin ediyorum olur mu ya!
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) Efendim, bakın, değerli
arkadaşlar
ATİLLA KART (Konya) Yanlış bilgi veriyorsun!
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) Yanlış bilgi vermiyoruz.
ATİLLA KART (Konya) Metne aykırı bilgi
veriyorsun.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) Sayın Kart, Sayın Kart
BAŞKAN Lütfen karşılıklı
konuşmayalım.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) Çok güzel bir tartışma
ortamı içerisindeyiz. Biz sizi dinliyoruz.
Anayasa Komisyonunda, sık sık Efendim, medeni bir
şekilde tartışalım dediniz. ki tartıştık
ATİLLA KART (Konya) Ben sizin konuşmanıza
katkı sağlıyorum, onu bozmak istemiyorum ama doğru bilgi
verin!
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla)
ama bakın değerli
arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerinin gerisine
düşmeyelim. Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri şu anda bizden
daha reformistler.
Bakın, şurada, son Anayasa Mahkemesinin yine
kuruluşunun 48inci yılında yapılan bir konuşmadan bir
pasaj okuyorum Sayın Başkanın: Yargıda şeffaflık
dönemi açılmalıdır. Türk milleti adına karar verenlerin
bunu nasıl oluşturduğunu milletin görme ve bilme hakkı
vardır. Bu nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde olduğu gibi,
Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere, Yargıtay ve
Danıştayın genel kurullarındaki görüşme ve
müzakerelerin kayda alınması, tutanakların kamuoyuna açıklanması
veya önemli görüşmelerin herkese açık olması sağlanmalıdır.
Aleniyet ilkesi, toplumun geleceğine yön veren çok önemli kararların
alındığı bu kurullardaki görüşmelerin
gizliliğinin haklı gerekçelerini ortadan kaldırmaz.
Değerli arkadaşlar, bakın, şu Meclis on iki
tane kamera altında çalışıyor, ağzımızdan çıkan
her söz kayda alınıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Üstün, ek süreniz de doldu efendim,
sadece Genel Kurulu selamlayabilmeniz için mikrofonu açıyorum.
Buyurun.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) Dolayısıyla, yüksek yargının
da inşallah bundan sonra daha aleni ve şeffaf olmasını
diliyoruz.
Bu talep sadece bizden gelmiyor, bu talep Yüksek Mahkemenin
Başkan ve üyelerinden geliyor diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Üstün, teşekkür ederim.
Şimdi şahıslar adına ilk söz Samsun
Milletvekili Sayın Ahmet Yeniye aittir.
Sayın Yeni, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri, saygıdeğer yüce milletimiz; hepinizi saygıyla,
hürmetle selamlıyorum.
Dün Hakkâride şehit olan askerlerimize Allahtan rahmet
diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum, Samsunlu
şehidimiz Selman Özayın babası Rahim Özay ve ailesine
sabırlar diliyorum; milletimizin başı sağ olsun.
Görüşülmekte olan Anayasa Değişiklik Teklifinin,
birkaç kelimeyle ifade etmek gerekirse değerli milletvekilleri, özü
şudur: Bu teklif, insan haklarını ve özgürlüklerini, daha fazla
teminata kavuşturan, demokrasimizin standardını yükselten, hak
arama yollarını çoğaltan, hak arama yollarının
önündeki engelleri kaldıran, yeni hak arama yolları açan, yargı
bağımsızlığını, hâkimlik
teminatını, hukuk devletini güçlendiren bir düzenlemedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Parlamento bu değişiklikleri kabul ettiği takdirde,
kadınlar, yaşlılar, çocuklar, özürlüler, şehitlerimizin dul
ve yetimleri ile gazi ve maluller lehine devlet pozitif
ayrımcılık yapacaktır. Onların durumunu daha ileri
düzeye getiren düzenlemeler yapıp tedbirler alacaktır.
Kişisel verilerin korunması daha teminatlı bir
duruma getirilecektir. Kişilere ait verilerin bakkal Mehmetten
toplanıp kişilerin aleyhine kullanılması artık hiçbir
biçimde mümkün olmayacaktır. İnsanlar, devlette şahsıyla
ilgili her türlü bilgiye ulaşabilecek, şahsıyla ilgili
yanlış bilgileri düzelttireceklerdir. Kanun gereği
kullanılan bilgileri amacı dışında kullanıp
kullanmadığını kontrol edebilecektir. Amaç dışında
kullananlar hakkında suç duyurusunda bulunabilecekler ve onların
cezalandırılmasını temin edebileceklerdir.
Memurlarımız toplu görüşme değil, toplu
sözleşme yapabileceklerdir. Milyonlarca emeklimiz de bundan istifade
edecektir. Bu da büyük bir değişimdir.
YAŞ kararları, HSYK kararları, uyarma ve
kınama kararlarına karşı kapalı olan yargı yolu
açılmaktadır. Böylece, hukuk devletinde olmaması gereken
ayıplar ortadan kalkacaktır.
İdarenin işleyişiyle ilgili kamu denetçisine
başvurarak vatandaşlarımızın idari işlemler
dışında idarenin işleyişinden kaynaklanan kötü
muamelelerden, haksızlıktan dolayı kamu denetçisine
başvurma hakkı elde edebileceklerdir.
Temel hak ve hürriyetlerinin Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi çerçevesinde ihlal edildiğini düşünen bütün
vatandaşlarımız yargı yolunu tüketmiş olmak
kaydıyla bireysel başvuru hakkına kavuşabileceklerdir. Dün
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmek zorunda kalan
vatandaşlarımız artık Anayasa Mahkemesine,
başvurabileceklerdir. Anayasa Mahkemesi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun yargı bağımsızlığı ve hâkimlik
teminatı çerçevesinde, hukuk devletinin evrensel gereklerine uygun bir
biçimde yapılandırılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madde 26
geçici 19la ilgili olarak da Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte
Anayasa Mahkemesinin mevcut yedek üyeleri asıl üye sıfatını
kazanır. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün
içinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir üyeyi Sayıştay Genel
Kurulunun ve bir üyeyi de baro başkanlarının gösterecekleri üçer
aday içinden seçer. denilerek mevcut Anayasa Mahkemesi üyelerinin durumunu
düzenliyor. Yedek üyeler de asıl üye oluyorlar. Mevcut üyelerin
kazanılmış hakları da bu şekilde bu kanunla
korunmuş oluyor.
Anayasa Mahkemesinin üye sayısının
artırılması sebebiyle yeni seçilecek üyelerin seçilme
şartları ve usulleri yeniden belirleniyor. Bu seçim süreci belli usul
ve esaslara bağlanıyor. Bireysel başvurunun
altyapısını hazırlama sürecini belirliyor.
Özetle, Türkiyenin ufku açılmakta, medeniyet seviyesi
yükselmektedir. Demokrasimiz güçlendirilmektedir. Bireysel haklar daha güvenli
hâle getirilmektedir. Hak arama yolları çoğaltılmaktadır.
Hak arama yollarının önündeki engeller
kaldırılmaktadır. Cumhuriyetimizin demokrasi özelliği ve
hukuk devleti niteliği güçlendirilmektedir. Bunun dışındaki
beyanlar, çarpıtmalar bu gerçeği ortadan kaldırmaz. Milletimiz
de bu gerçeği bizden daha iyi görmektedir.
Sizi 12 Eylül darbe Anayasasına evet (x) demeye davet
ediyor, bu vesileyle kanunun hayırlı, uğurlu olmasını
diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yeni.
BENGİ YILDIZ (Batman) 12 Eylül Anayasasına evet
demişsiniz zaten!
BAŞKAN Şahıslar adına ikinci söz Tunceli
Milletvekili Sayın Şerafettin Halisin.
Sayın Halis, buyurun efendim. (BDP sıralarından
alkışlar)
Sizin de süreniz beş dakikadır.
ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de madde üzerine
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Anayasa Mahkemesi, Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu ve
diğer yargı kurumları üzerinde düzenlemeler yapılırken
çeşitli tartışmalar yaşanıyor. Tabii, ben demokrasiye
olan inancım gereği bu kurum düzenlemeleri üzerinde yasamanın,
daha doğrusu Parlamentonun daha fazla söz ve karar sahibi
olmasını isterdim. Her ne kadar yargı, yürütme ve yasama
birbirinden ayrı görünen bağımsız güçler gibi görünse de
ilişkisiz güçler de değildir. Ama ben bu Parlamentonun daha fazla söz
sahibi olmasını isterken Parlamento üzerinde de Parlamentonun
meşruiyeti üzerinde de bazı gölgelerin olduğunu burada bildirmek
durumundayım.
Her şeyden önce, demokrasilerde temsilde adalet, yönetimde
istikrar esasıyla hareket edilir ama gel gör ki Türkiye'de bugüne kadar
yüzde 100e yakın bir halk iradesi bu Meclise yansımadı. Belki
dünya siyaset tarihinde çok da tartışılabilecek 2002
seçimlerinde iki partinin toplam sandık temsiliyeti 53e tekabül ediyor
ama toplam 53e tekabül eden sandık temsiliyeti Mecliste yüzde 98le
kendisini var ediyor. Şimdi, böyle olduğu zaman yüzde 50ye
yakın bir halk iradesinin kendisini irade olarak temsil edemediği bir
parlamento üzerinde Şaibe ya da gölge yok. denebilir mi?
İkincisi: Parlamentonun yapısı üzerinde çok ciddi
bir gölge oluşturan liderlik sultası. Şimdi, öyle ki liderlik
sultası iktidar partilerinde çok daha fazla kendisini gösteriyor. Deyim
yerindeyse milletvekillerinin iradesi ve vicdanı kelepçeleniyor, anahtar
liderin cebinde duruyor. Böyle olunca da burada milletvekilleri irdelemeden,
araştırmadan, hesaplamadan, kendi partisinin istemleri
doğrultusunda bir vicdan muhasebesi yapmadan, sadece birer parmak makinesi
hâline geliyor, getiriliyor. Tabii böyle olunca da yine Parlamento üzerinde bir
şaibenin, bir gölgenin olmadığını söylemek mümkün
değildir.
Üçüncü bir durum, bu Parlamentonun kişiliğine,
şahsiyetine yakışmayan dokunulmazlıklar durumudur.
Söyledik: Düşüncelerinden ziyade yaptıklarıyla mutlaka ceza
görmesi gerekenlerin dokunulmazlığı kaldırılmalı,
dokunulmazlık sadece bu kürsü hakkıyla
sınırlandırılmalıdır. ama gelin görün ki sadece
düşünce suçundan -tırnak içinde söylüyorum düşünce suçunu-
dolayı, her bir
(x) Bu ifadeye ilişkin
düzeltme bu Tutanak Dergisinin 765inci sayfasında yer
almıştır.
arkadaşımıza ortalama yüz yıl düşebilecek
ceza istemleri var. Parlamentoda kaç tane dosyanın olduğunu gerçekten
bilmiyoruz ama bizim bildiğimiz kadarıyla, öğrendiğimiz
kadarıyla dokunulmazlık noktasında suç dosyası isnat edilen
milletvekilleri, hukukta şu tanımlamalarla esas bulmuş suçlarla
itham edilmiş: Sahtecilik, vergi kaçakçılığı, irtikap
ve benzeri. Tabii, bunların hukuktaki adı -öyle zannediyorum- Yüz
kızartıcı suçlar. Şimdi, yüz kızartıcı
suçlardan hüküm giymesi istenen kişilerin burada milletvekili olarak
Türkiyede yasama konusunda söz ve karar sahibi olması, her şeyden
önce demokrasiye ve hukuka aykırıdır.
Yine, Parlamentonun seçtiği cumhurbaşkanları
konusunda çok ciddi sıkıntılar yaşandı bugüne kadar.
Daha önce de bu ülkede, parti amblemli bastonlarla gezen
cumhurbaşkanları, parti amblemli kol düğmeleri takan
cumhurbaşkanları vardı. Şükür ki bugün, günümüzde parti
amblemiyle gezen cumhurbaşkanları yok ama ne hikmetse,
cumhurbaşkanlarını seçen hükûmet ya da büyük partiler,
cumhurbaşkanı üzerinde vesayet hakkını her zaman kullanmak
durumunda olmuşlardır. Böyle olunca da
Cumhurbaşkanlığı kurumu, esas olarak sorumsuzluğuna
rağmen, tarafsız olması gereken böyle bir kurum yine şaibe
altında kalmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Halis, ek süre veriyorum bir dakika.
Lütfen, tamamlayın efendim.
ŞERAFETTİN HALİS (Devamla) Tabii,
Cumhurbaşkanlarının bu durumu kendisini en çok -somut olarak
söylersek- rektör atamalarında göstermiştir. Bu, rektör
atamalarında böyle olunca diğer kurumlar üzerinde de aynı
zihniyeti taşıdığını söyleyebiliriz. Bu, bugünün
Cumhurbaşkanına ait bir durum değil. Rektör atamalarında
3üncü, 4üncü, hatta 5inci sırada olan, seçilmemesi gereken hocalar,
rektörler ne yazık ki 1inci sıradaki ya da 2nci sıradaki
kişinin yerini alarak bir haksızlığa yol açmış
olmaktadır. Hâliyle böyle olunca da bu hukuksuzluğun asıl
kaynağının Meclisten geldiğini de söylemek
durumundayız.
Ben, bu durumun ortadan kalkacağı demokratik bir
parlamentonun, şaibesiz ve şaibe gölgesi olmayan bir parlamentonun
kurulacağı inancıyla hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Halis.
Efendim, madde üzerinde İç Tüzük 72ye göre verilmiş bir
önerge vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca,
görüşülmekte olan 497 sıra sayılı Yasa Teklifinin 26.
maddesine bağlı Geçici 19. maddesi üzerindeki görüşmelerin devam
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Kemal
Kılıçdaroğlu |
|
İsa Gök |
Turgut Dibek |
|
|
İstanbul |
|
Mersin |
Kırklareli |
|
|
Ali Koçal |
|
Atilla Kart |
Hüsnü Çöllü |
|
|
Zonguldak |
|
Konya |
Antalya |
|
|
Atila Emek |
|
Orhan Ziya
Diren |
Osman Kaptan |
|
|
Antalya |
|
Tokat |
Antalya |
|
|
|
|
Enis Tütüncü |
|
|
|
|
|
Tekirdağ |
|
Gerekçe:
Anayasalar, devletin dayandığı temel ilkelerle
siyasal rejimin belirlendiği; yetkili organların,
teşkilatın ve bunların nasıl işleyeceklerinin
düzenlendiği ve insan hak ve özgürlüklerinin güvence altına
alındığı temel hukuk metinleridir.
Anayasa Devletin ve toplumun temel kanunu, temel toplum
sözleşmesidir; bu günü ve geleceği ilgilendirir. Bu nedenle toplumsal
mutabakatı gerektirir.
Dünyada ve Türkiye'de Anayasalar hep olağanüstü dönemlerin
eseri olmuştur. Amerika'da, Fransa'da, Sovyetler Birliği'nde,
Almanya'da, ve hatta İran'da. Anayasalarla siyasal rejimler
değiştirilmiş, siyasal rejimler kurulmuştur.
Anayasaların halkın ihtiyaçlarını
karşılayamayarak toplumsal taleplerin gerisinde kalması
durumunda ise değiştirilmesi ihtiyacı gündeme gelmiştir.
Değişiklik ihtiyacını gündeme getiren ise Dünyanın her
yerinde ve Türkiye'de hep halk olmuştur. Halk ve halkın temsilcileri,
sorunları tartışmış, çözüm yollarında
uzlaşmış ve varılan mutabakatın eseri olarak
Anayasalar değiştirilmiştir.
AKP iktidarı ise toplumu bir yana koyarak, kendini her
şeyi yapmaya muktedir cuntacılar gibi gördüğünden mutabakat
aramamaktadır. Darbe dönemlerinin cuntaları dahi, konu Anayasa
olduğunda bir toplumsal meşruiyet arayışına girmesine
rağmen, AKP iktidarı çoğunluğum varsa
astığım astık, kestiğim kestik anlayışı
içindedir.
Türkiye'de halkın gerçek gündemi işsizlik, gelir
dağılımındaki adaletsizlik, yoksulluk ve yolsuzluktur.
Halk, aşından ekmeğinden keserek üniversite okuttuğu
çocuklarına iş istemektedir. Halk, kamu kaynaklarının
yandaşlara peşkeş çekilmesini değil, eğitime ve
sağlığa harcanmasını istemektedir. Halk, ürettiği
ürünlerin maliyetini karşılamasını beklemektedir.
AKP iktidarı ise sayısal çoğunluğuna
dayalı olarak Meclis gündemine taşıdığı Anayasa
değişikliği paketi ile halkın gerçek gündeminin üzerini
örtmenin ötesinde, Anayasada olağanüstü dönemlere özgü
değişiklikler öngörerek demokratik siyasal rejimi dönüştürmeyi
hedeflemektedir.
Anayasa değişikliği metni bir sivil darbe
belgesidir. Demokratik rejimlerde temel hak ve özgürlüklerin güvencesi
bağımsız ve tarafsız yargıdır ve AKP'nin Anayasa
değişikliği doğrudan insan haklarının
teminatı olan bağımsız yargıyı hedeflemektedir.
Hedefledikleri, yaptıkları yolsuzluklardan dolayı
ilerde kendilerini yargılayacak olan hakimleri bu günden seçerek,
özgürlüklerini yarattıkları yandaş yargıya emanet etmektir.
Yürütmenin Yasama Organına egemen olması yetmemekte,
yargıyı da ele geçirerek bir dikta rejimini
kurumsallaştırmak istemektedirler. İstedikleri hukuka ve vicdanı
kanaatlerine göre karar veren bağımsız ve tarafsız yargı
değil, siyası ideolojileri ile uyum içinde olan "yandaş
yargı"dır.
AKP iktidarı sayısal çoğunluğuna dayalı
olarak yaratacağı "yandaş yargı"yı Anayasal
düzeyde kurumsallaştırmanın peşindedir.
Sayın Başbakanın hedeflediği "yandaş
yargı" oluşturma anlayışına toplumun tüm
kesimleri karşıdır. Sivil Toplum Örgütleri
karşıdır. Yargı kuruluşları
karşıdır. Mecliste temsil edilen siyasi partiler
karşıdır.
Çok büyük badireler atlatmış, tarihten silindi
denildiği anda kendini var edebilmeyi başarabilmiş bu halk bu
gidişe dur diyecektir.
Bunun için söz konusu düzenlemenin görüşmelerine devam
edilmelidir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir önerge daha
gelmiştir, 72ye göre, onu da okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa Değişiklik Teklifinin 26.
maddesi ile düzenlenen Geçici 19. maddenin görüşmelerine TBMM
İçtüzüğü'nün 72. maddesi uyarınca, devamın
olunmasını saygı ile arz ve talep ederiz.
|
|
Faruk Bal |
|
Oktay Vural |
Mehmet
Şandır |
|
|
Konya |
|
İzmir |
Mersin |
|
|
D. Ali Torlak |
|
|
Mehmet Serdaroğlu |
|
|
İstanbul |
|
|
Kastamonu |
Gerekçe:
Anayasalar, Vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev
ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
İki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen Türk demokrasisini;
21 yüzyıl evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın,
Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya
kavuşturabilmenin tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir
Anayasa yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi konularda
uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin görüş ve tavrının yapılacak ilk
seçimde milletin takdirine sunulmasını,
Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk işinin anayasa
değişikliğini gerçekleştirmek olmasını teklif
etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerlen ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel
standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü sağlayacak üniter
yapı içinde Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokratik düzeni iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa
değişikliği kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği ancak böylece milletin
iradesine dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi kendi hedefine
ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir.
Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur,
Milletin beklentisi yoktur. Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini
beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den İş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP, millet için değil kendini korumak için Anayasa
değişikliği yapmaktadır.
AKP, iyi niyetli değildir, başlattığı PKK
AÇILIMI için bu teklif ile anayasal zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple
yargıyı etkisiz hâle getirmektedir.
Bu hususlarda uzlaşmaya varıncaya kadar görüşmelere
devam edilmelidir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Şimdi, on dakika süreyle soru-cevap işlemine
geçeceğim ancak Eskişehir Milletvekili Sayın Tayfun
İçlinin Başkanlığımıza yazılı bir
müracaatı var, okuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa teklifinin 26. maddesinin (G. 18 md)
tekliften çıkarılmasına ilişkin önergem üzerinde
konuşurken Sayın Mustafa Hamarat tarafından Saçmalama,
saçmalama, doğru konuş şeklinde şahsıma
karşı kaba ve yaralayıcı sözlerle
sataşılmıştır.
Oturum sırasında zabıtları isteyip
inceleyeceğinize dair beyanınızın gereğini
yapılmasını saygılarımla arz ederim.
Tayfun
İçli
Eskişehir
BAŞKAN Zabıtları getirttim, gerçekten o ifadeler
Sayın Mustafa Hamarat tarafından kullanılmış.
Sayın Hamarat, bir milletvekili
arkadaşımızın diğer bir milletvekili
arkadaşımıza karşı kullanabileceği ifadeler
değil bunlar. Sizden, Meclis Başkanınız olarak Sayın İçliden
özür dilemenizi istiyorum, özür dilemenizi talep ediyorum.
Değerli arkadaşlar, birbirimize hitap ederken, lütfen
Bakın, en basit, belki çoğu zaman aramızda kullanıyoruz ama
bu tür ifadeler bile İç Tüzük gereği söylenmemesi gereken
ifadelerdir. Sayın İçli de hakkını arıyor.
Sayın Hamarat, buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Ordu Milletvekili Mustafa
Hamaratın, Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin,
şahsına karşı kaba ve yaralayıcı sözler sarf
ettiğine ilişkin Başkanlığa verdiği önergesi üzerine,
kastının yaralamak olmadığına ilişkin
açıklaması
MUSTAFA HAMARAT (Ordu) Sayın Başkan, bu sözler bana
aittir ancak Tayfun İçli Bey, Sayın İçli sözleri devamında
bana daha ağır ifadeler kullanmıştır Terbiyesizlik
yapma! gibi. Eğer kendisi de özür dileyecekse ben de dilerim çünkü benim
kastım yaralamak değildi, sözlerindeki
tutarsızlığı ifade etmekti.
BAŞKAN Sayın İçli, siz de, gerçekten Terbiyeli
konuş! demişsiniz, tabii, bunun muhalifi
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Terbiyeli konuş! demek
hakaret değildir Sayın Başkan.
BAŞKAN Neyse efendim, ben size söz verdim Sayın
Hamarat, buyurun.
MUSTAFA HAMARAT (Ordu) Ben teşekkür ediyorum. Kastım
yaralamak değildi.
BAŞKAN Özür dilediniz?
MUSTAFA HAMARAT (Ordu) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın İçli, tamam mı?
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) İzin verirseniz
efendim
BAŞKAN Sayın İçli, yani, zaman zaman
konuşurken böyle ağzımızdan normal durumda
söylemeyeceğimiz kelimeler çıkıyor, buna da dikkat etmeliyiz.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Birisi hakaret ederse
Terbiyeli konuş. demenin dışında ne diyebilir insan?
BAŞKAN Sayın İçli, bir şey mi
söyleyeceksiniz, buyurun.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Evet efendim.
Bakın, Sayın Başkanım, Sayın Mustafa
Hamarat, zabıt tutanakları elimde
BAŞKAN Bende de var zabıtlar.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir)
bana bunu söyledikten
sonra ben de -Saçmalama! diye o arada laflar atılıyor- şunu
diyorum: Doğru konuş, terbiyeli konuş. diyorum. Yani Siz
artık işin tadını kaçırmaya
başladınız
Ben ona terbiyesiz demedim. Terbiyeli
konuş. demekle bu tür sataşmaların yapılmaması
konusunda arkadaşımı orada ikaz ediyorum. Yoksa ben
arkadaşıma terbiyesiz demedim. Tutanaklar burada.
BAŞKAN Efendim, mesele anlaşıldı. Sayın
Hamarat da bir noktada özür beyanı anlamına gelen, benim
anladığım, ifadeler kullandı.
Bundan sonra sözlerimize, yerimizden, otururken bile
ağzımızdan çıkan her cümleye dikkat etmek durumundayız
çünkü bunların hepsi zabıtlara geçiyor. Muhataplarının
bunları takip etmesi ve benden işlem yapmamı istemesi İç
Tüzük gereği gayet doğaldır. Ben de Meclis
Başkanınız olarak İç Tüzükün gereklerini yerine getirmek
durumundayım.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki, ben de teşekkür ederim Sayın
İçli.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, on dakika süreyle soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın Aydoğan
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Birinci sorum Sayın Kuzuya: Sayın Kuzu, bugün
basına yansıyan demecinde Yürütme yasamanın önüne geçti,
iktidarı elde etmiş siyasi partinin grubu hâline sokulmuş
Meclisin Hükûmet üzerindeki siyasi denetimi işlemez duruma
düşürülmüştür. diyor ve bu çalışmalardan yargıyı
da ele geçirmek istediklerini mi anlamamız gerekiyor?
İkinci sorum Sayın Bakana: Dün akşam
görüşmelerinde Sayın Bakan 184 milletvekilinin iradesiyle
Parlamentoya sunulan bir teklife siz hangi hakla şu maddeyi
çıkarın diye teklif yapabiliyorsunuz, öneri getirebiliyorsunuz?
diye cevap veriyor ve AKP sıralarından alkış alıyor.
Peki, bu 184 milletvekilinin imzası yeterli ise bu görüşmeleri niye,
niçin, neden yapıyoruz? Yani 184 milletvekili imza attıktan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan,
ülkemizde yargının suçlu bulduğu her suçlu cezasını
mutlaka çekmelidir. Ancak suçunu, suçu ve suçunun ne olduğunu bilmeyen ve
Sayın Balbay gibi, Sayın Haberal gibi, Sayın Hilmioğlu gibi
iki yıldır Silivri Cezaevi ve diğer cezaevlerinde yatan
tutukluların suçsuzlukları ortaya çıktığında
toplum olarak biz vicdan azabı duymayacak mıyız?
İki: Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu güz kararnamesi
için neden toplanmıyor? Neden engel olunuyor? Bu toplantıyı
engellemek Bakanlığın Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
işlevini yerine getirmemek değil mi? Güz kararnamesi için Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu ne zaman toplanacak?
BAŞKAN Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, verdiği ifadeyle Erzincan Cumhuriyet
Başsavcısı Sayın İlhan Cihanerin tutuklanmasında
önemli rol oynayan gizli tanık Erdal Zirek silahlı yağma
suçundan tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılırken, Sayın
İlhan Cihanerin bu tanığın ifadesine dayanılarak hâlâ
tutuklu olmasını nasıl değerlendiriyoruz?
İkinci sorum: Görüştüğümüz bu Anayasa paketinde
parti kapatma konusunda Avrupada uygulanan üçte 2 nitelikli çoğunluk
istenmesi gibi bir kriterin konulmamasını -ki, siz hep Venedik
Komisyonu kararlarını dikkate aldığınızı
söylüyorsunuz- izah eder misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, İçişleri Bakanı Sayın
Beşir Atalay 10 Kasım 2008 tarihinde Plan ve Bütçe Komisyonunda
yaptığı konuşmada Yerel yönetimlerimiz seçimle
gelmişlerdir. Kolay kolay bir belediye başkanı görevden
alınmaz. Görevden almamak için büyük gayret gösteririz. Özellikle büyük
şehirlerimizde seçilmiş belediye başkanlarının görevden
alınması konusunda biz çok titiz davranıyoruz. Mesela Edirne
Belediye Başkanı büyük iddialarla tutuklandı ama bir süre sonra
tahliye edildi ve biz iki gün sonra göreve başlattık. ifadelerini
kullanmıştı. Ancak, Adanada yapılan uygulama bunun tam tersi
olmuş ve Adana Büyükşehir Belediye Başkanı bir
soruşturma kapsamında hemen açığa
alınmıştır. Şimdi Adalet Bakanı olarak size
soruyorum: Türkiyede hiçbir örneği olmayan Adana Büyükşehir Belediye
Başkanının İçişleri Bakanı tarafından çifte
standartların çok üstünde açığa alınmasının en
önemli hukuki temeli nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Asil
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, Yargıtay Onursal Başkanı Doçent
Doktor Sami Selçuk Star gazetesindeki köşesinde Öfkelerin ve kişisel
tutkuların aklın ve bilimin önüne geçtiği, bilim
insanlarının bile resmî görüşüm-kişisel görüşüm
ayrımına zorlandığı bir ortamda
sağlıklı düzenlemeler yapılamaz. AKP iktidar kadrosunun
yüksek yapıya yönelik hıncı iktidar milletvekillerinde körlük ve
zihinlerde karanlık yaratmıştır. Gafletten daha
ağır sonuçlar olacak bir zafiyettir. Bu Meclisteki
çoğunluğun inadı ülkeyi çok tehlikeli mecralara sürükleyebilir.
Bu Anayasa gitsin de yerine ne gelirse gelsin mantığı bizi
yağmurdan kaçarken doluya tutulmak benzeri bir kötülüğe
sürükleyebilir. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ünlütepe
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, görüştüğümüz bu maddede
Sayıştay ve barolarca yapılacak seçimlerde her üyelik için 3
aday gösterilecek olmasına karşın seçmenlere sadece bir oy
kullanma olanağı tanınması oy hakkının demokratik
kullanımına engel oluşturmuyor mu? Her seçmenin seçilecek tüm
adaylar için oy kullanmasının engellenmesi Anayasanın 67nci
maddesinin başlığında seçme ve seçilme hakkını
düzenleyen eşit ve serbest oy ilkelerine aykırı değil mi?
Yani, şimdi yaptığımız bu düzenlemeyle eşit ve
serbest oy ilkelerine aykırı yeni bir Anayasa hükmü yapmaya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Komisyonun söz talebi var, daha doğrusu cevap
verme isteği var.
Sayın Kuzu, buyurun.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Sayın Başkanım, Sayın Aydoğan sorusunda Bugün yürütme
yasamanın önüne geçti. diye bir ifadem olduğunu söylüyor. Bunu her
zaman söylüyorum ben. Bugün değil, dün böyleydi, yarın da bu böyle
olacak Sayın Aydoğan. Parlamenter rejimin hastalığıdır
bu. Dolayısıyla parlamenter rejimde yasama yürütme iç içe
geçmiştir. Yürütme organı tabii ki içimizden
çıkmıştır. Gensoru çalışmaz, soru
çalışmaz, bunlardan sonuç alınmaz. Dünyanın her yerinde bu
iş böyledir. Akademik olarak bunları söylüyorum, uygulama da
böyledir. Neden ben
Şu anda gelen yasaların yüzde 98i Hükûmet
tasarısıdır, İngilterede de bu iş böyle, Almanyada
da bu iş böyledir.
Sonuç itibarıyla, ben Başkanlık sistemi diye
yirmi yıldır çırpınıyorum ve bunu anlatmaya
çalışıyorum. Gelin, bunu Türkiye için konuşalım. Bunu
federal yapıyla filan korkutmaya gerek yok. Eğer federal yapı
başkanlık modelini gerektirseydi o zaman Almanyada
başkanlık sisteminin olması gerekirdi.
Talleyrand -son sözüm Sayın Başkanım- diyor ki:
Bugüne kadar çok nutuklar dinledim bu kürsüden. Bunların birçoğu benim
kanaatimi değiştirdi ama hiçbiri oyumu değiştirmedi.
Gelin, şu başkanlık modelini -hakikaten, samimi
olarak söylüyorum- masaya yatıralım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ergin, buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Çekin bunu, bakalım
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Komisyona mı?
OKTAY VURAL (İzmir) Komisyona çekin bu teklifi,
görüşelim.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Şimdi olmaz artık.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Yaa
Rabbena, Rabbena, hep bana, hep
bana
Kuzu gibi olmaz Sayın Başkan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın
Aydoğanın sorusuna cevap vermek istiyorum. Dünkü görüşmeler
sırasında Sayın Baykalın sözleri üzerine verdiğim bir
cevabı gündeme getirdi Sayın Aydoğan.
Sayın Baykal, hem grup konuşmasında hem ondan önce,
uzlaşma ihtimali üzerine sorulan bir soruya verdiğim cevabı
maalesef yakışık olmayan bir üslupla
cevaplamıştır. Orada o cevabı verir iken şu ifadeyi de
kullanmıştır: Siz hangi hakla bizim anayasal hakkımız
olan Anayasa Mahkemesine müracaat etme hakkımızı
kullanmamamızı öneriyorsunuz?
Biz böyle bir öneride bulunmadık o televizyon
programında ama gazetecinin sorusuydu. Ben de cevaben şunu
söylemiştim: Varsayın ki öyle söylemiş olduğumu
düşünün. Ben orada, benim buna tek başıma karar verecek noktada
olmadığımı ifade ettim ancak böyle bir tavır
takınılması hâlinde uzlaşının kolaylaşabileceği
görüşümü beyan ettim ancak aynı, Sayın Baykalın
mantığıyla yola çıkarsak, Sayın Baykal, bir
milletvekilinin en tabii hakkı olan yasa teklifi verme hakkını
kullanmasını hangi hakla Bu teklifi geri çek, şu maddelerini
geri çekin, bunları seçimden sonra oluşacak Parlamentoda
görüşelim. gibi bir teklifi hangi hakla yapıyor? sorusunu sordum.
Yoksa burada, bunların siyasi müzakereler esnasında muhatapların
birbirlerine söylemesinin uygun olmadığını ifade etmedim.
Ben Sayın Baykalın bize yöneltmiş olduğu sorunun
mantığıyla ona bir soru sordum ve Mademki biz böyle bir
teklifte bulanamayacağız, Sayın Baykal siz nasıl oluyor da
184 milletvekilinin iradesiyle Parlamentoya sunulmuş bir Anayasa
Değişiklik Teklifinden üç konu başlığında toplam
sekiz on maddeyi içeren maddelerin geri çekilmesini önerebiliyorsunuz? Siz bu
hakkı kendinizde nasıl buluyorsunuz? demiş idim. Normal
şartlarda, benim anlayışıma göre, partiler arasında
bir müzakere yapılıyor ise bu müzakerelerde taraflar birbirlerine
bunları söyleyebilmeli diye düşünürüm. Ama Sayın Baykalın
o şekildeki beyanına karşı bu sözleri söyledim. Bunu ifade
etmem gerekiyor.
Onun dışında, Sayın Aslanoğlunun
sorusuna geliyorum.
İki yıldır Silivri Cezaevinde yatanlar
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Silivri değil
efendim, sadece Silivri değil.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Silivri ve diğer
cezaevlerinde yatan tutuklular yarın tahliye olduklarında ya da ceza
almadıklarında bunun vicdan azabını nasıl
ödeyeceksiniz? Vicdan azabı duymayacak mısınız?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Biz, biz de yani,
hepimiz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
diye bir soru sordu.
Evet, değerli arkadaşlar, bu, soruşturma
sonrasında devam eden kovuşturmalar ile ilgilidir. Bir
kısmı soruşturması devam eden dosyalardır, bir
kısım itibarıyla da soruşturması tamamlanmış
kovuşturma aşamasına geçen dosyalardaki ve yargı
kararlarına bağlı olarak tutukluluk hâlleridir. Burada devam
etmekte olan soruşturma ve kovuşturmalara dönük olarak
Anayasanın 138inci maddesi karşısında bu sorunun
sorulması da imkân dâhilinde değildir kanaatimce, buna bir cevap vermemiz
de doğru değildir. Bu nedenle, ben, Sayın Aslanoğlunun
sorusuna bu yapılan tasarrufların tamamı yargı
organlarınca yapılmış tasarruflardır ve
soruşturma, kovuşturma devam eder iken Parlamentoda bu konuya
ilişkin soru sorulamayacağını -amir olan 138inci maddeyi-
hatırlatmakla yetiniyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Basına sızdırma
serbest ama, servis yapma
BAŞKAN Sayın Bakan, süremizi doldurduk. Diğer
sorulara isterseniz daha sonra
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sadece şunu ifade
edeyim
BAŞKAN Veya yazılı cevap verin.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Hâkimler
Savcılar Yüksek Kurulunun güz kararnamesi ne zaman gelecek? dedi
Sayın Aslanoğlu. Yaz ve güz kararnameleri çıktı
aslında, yetki kararnamesi var idi. Yaklaşık dört hafta önce biz
bu yetki kararnamesini Kurula teslim etmişizdir.
Arkadaşlarımız üzerinde çalışıyor, Kurulun
üyeleri. O çalışma bittiğinde bu da görüşülecek.
Arz ediyorum Sayın Başkanım. Kalan sorulara da
yazılı cevap vereceğiz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, madde üzerinde on
beş önerge var ancak yedi önergeyi işleme alabiliyoruz. Şimdi bu
önergeleri okutacağım ve sonra bu önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 26 ncı maddesi ile 2709 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasına eklenen Geçici Madde 19 un son
fıkrasında geçen "iki yıl" ibaresinin "bir
yıl" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
İkram
Dinçer
Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 26 ncı maddesi ile 2709 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasına eklenen Geçici Madde 19 un son
fıkrasında geçen "iki yıl" ibaresinin "bir
yıl" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Veysi
Kaynak
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 26 ncı maddesi ile 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasına eklenen Geçici Madde 19 un son fıkrasında geçen
"iki yıl" ibaresinin "bir yıl" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet Yeni Azize
Sibel Gönül
Samsun Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı
Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 26 ncı maddesinin Geçici 19 ncu maddesinin
aşağıda ki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
|
Ayla Akat Ata |
|
Şerafettin
Halis |
Fatma Kurtulan |
|
|
Batman |
|
Tunceli |
Van |
|
|
Pervin Buldan |
|
İbrahim
Binici |
M. Nezir
Karabaş |
|
|
Iğdır |
|
Şanlıurfa |
Bitlis |
Geçici Madde 19- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte
Anayasa Mahkemesinin mevcut üyeleri yeni üyeleri seçilene kadar görevlerine
devam ederler.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün
içinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi iki üyeyi Sayıştay Genel
Kurulunun ve üç üyeyi de baro başkanlarının gösterecekleri üçer
aday içinden seçer.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapacağı üye seçimi için
aday göstermek amacıyla;
a) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
beş gün içinde, Sayıştay Başkanı adaylık
başvurusunu ilan eder. İlan tarihinden itibaren beş gün içinde
adaylar Başkanlığa başvurur. Başvuru tarihinin sona
erdiği günden itibaren beş gün içinde Sayıştay Genel
Kurulunca seçim yapılır. Her Sayıştay üyesinin ancak bir
aday için oy kullanabileceği bu seçimde en fazla oy alan üç kişi aday
gösterilmiş sayılır.
b) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
beş gün içinde, Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı
adaylık başvurusunu ilan eder. İlan tarihinden itibaren beş
gün içinde adaylar Türkiye Barolar Birliği
Başkanlığına başvurur. Başvuru tarihinin sona
erdiği günden itibaren beş gün içinde Türkiye Barolar Birliği
Başkanlığının ilanında gösterilen yer ve zamanda
baro başkanları ve üyeler tarafından seçim yapılır.
Her bir baro başkanının ancak bir aday için oy
kullanabileceği bu seçimde, en fazla oy alan üç kişi aday
gösterilmiş sayılır.
c) (a) ve (b) bentleri uyarınca yapılan seçimlerin
sonucunda aday gösterilmiş sayılanların isimleri seçimin
yapıldığı günü takip eden gün Sayıştay ve Türkiye
Barolar Birliği başkanlıklarınca Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına bildirilir.
ç) (c) bendi uyarınca yapılan bildirimden itibaren on
gün içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde seçim yapılır. Her
boş üyelik için yapılacak seçimde, ilk oylamada üye
tamsayısının üçte iki ve ikinci oylamada üye
tamsayısının salt çoğunluğu aranır; ikinci
oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa bu oylamada en çok oy alan iki
aday için üçüncü oylama yapılır; üçüncü oylamada en fazla oy alan
aday üye seçilmiş olur.
Cumhurbaşkanı, üyeyi Yargıtay ve Danıştay
kontenjanlarından olan ilk üyeliklerin boşalmasından sonra
Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan yükseköğretim
kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev
yapan öğretim üyeleri arasından göstereceği üçer aday içinden
seçer.
Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday gösteren kurumların
halen mevcut üyeleri ile kendi kontenjanlarından seçilmiş yedek
üyeler, tamamlama seçiminde göz önünde bulundurulur. Anayasa Mahkemesinde halen
belli görevlere seçilmiş olanların bu sıfatları
seçilmiş oldukları Anayasanın yürürlüğe girdiği
tarihte sona erer.
Bireysel başvuruya ilişkin gerekli düzenlemeler iki
yıl içinde tamamlanır. Uygulama kanununun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren bireysel başvurular kabul edilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği
teklifinin, 26. maddesi ile teklif edilen Geçici 19. maddenin metninden
çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
|
|
Faruk Bal |
|
Oktay Vural |
Mehmet
Şandır |
|
|
Konya |
|
İzmir |
Mersin |
|
|
Behiç Çelik |
|
S. Nevzat
Korkmaz |
Mehmet
Serdaroğlu |
|
|
Mersin |
|
Isparta |
Kastamonu |
|
|
|
|
D. Ali Torlak |
|
|
|
|
|
İstanbul |
|
BAŞKAN Şimdi, en aykırı iki önergeyi okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 26. maddesine bağlı Geçici Madde 19un Anayasaya
aykırılığı nedeniyle Teklif metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza
Öztürk Atilla
Kart
Mersin Konya
TBMM Başkanlığına
Anayasa değişiklik teklifinin 26. maddesi Geçici 19.
maddesi anayasaya aykırıdır. Teklif metninden
çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.
Tayfun
İçli
Eskişehir
BAŞKAN Sayın Komisyon, birleştirerek işleme
aldığım önergelere katılıyor musunuz?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın İçli, konuşacak
mısınız efendim?
Süreniz beş dakikadır efendim, buyurun.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri
saygıyla selamlıyorum. Önergem hakkında söz talep ettim.
Değerli arkadaşlarım, maddeler hakkında tüm
gruplar ve çok değerli milletvekili arkadaşlarım kendi
görüşlerini ifade etti. Ben de belirli maddelerde kendi görüşlerimi
ifade ettim. Bu geçici maddeler -daha önceki konuşmalarımda da ifade
ettim- bir korkunun ve bir aceleciliğin, bu geçici maddelerde, somut
kanıtlarını görüyorum, bu benim düşüncem. Böyle bir
düzenleme, kuvvetler ayrılığına, yargı
bağımsızlığına ve hukuk devleti ilkelerine
aykırı. Diyebilirsiniz ki Tayfun İçli, bu senin görüşün.
Ama, değerli arkadaşlarım, Yargıtay Başkanlar Kurulu
toplanmış, işin siyasetine girmeksizin bu Anayasa teklifini
değerlendirmiş ve hukukçu olan milletvekillerine Yargıtay
Başkanlık Kurulunun görüşlerini göndermiş,
lütfetmişler, bana da göndermişler.
Değerli arkadaşlarım, çok kısa zamanda
bunların hepsini aktaracak değilim ama bakın, saptama şu
giriş bölümünde: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının bazı
maddelerinde değişiklik yapılması hakkındaki teklif
edilen metin Anayasamızın temel ve değiştirilemez
ilkelerinden birini oluşturan hukuk devletiyle ilgilidir. Hukuk devletinin
temel felsefesi ise kuvvetler ayrılığına dayanır.
Erkler ayrılığında, daha doğrusu hukuk devletinde
bağımsız yargının doğal olarak asıl yetki ve
görevi yasama ve yürütmenin işlemlerini denetlemektir. Yargı, yasama
organınca çıkarılan yasaların yorumunu yapar. Yargının
hukuksal yorumu bağlayıcıdır. Böylece, yargı, yürütme
ve yasamanın işlem ve faaliyetlerinin hukuk çerçevesi içinde
kalmasını sağlar. Demokratik sistemlerde kuvvetler
ayrılığını korumak, yasaları yorumlayarak
yaşama geçirmek yargının görevidir.
Bu bağlamda, yargı
bağımsızlığı, demokrasinin, hukuk
üstünlüğünün olmazsa olmaz koşuludur çünkü adalete,
yansızlığa ancak bağımsız yargıyla
ulaşılabilir. dedikten sonra HSYK, Anayasa Mahkemesinin
yapısı ve görevleriyle ilgili kendi görüş ve düşüncelerini
ifade etmişler.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesinin
yapısıyla ilgili en önemli saptamalardan birisi, bakın, ceza
yargılamasıyla ilgili, Yüce Divan yargılamasıyla ilgili
saptamaları: Birçok üyenin hukuk dalında öğrenim görmemiş
kişiler arasından seçilmeleri ve buna rağmen bir ceza
yargılaması olan Yüce Divan yargılamasında görev
alabilmeleri, diğer yurttaşlara oranla Yüce Divanda yargılanacak
olanlar açısından büyük bir güvencesizlik ve eşitsizlik
oluşturabilecektir. Ayrıca, ceza yargıçlarının
çoğunlukta olmadığı bir yargı düzenindeki
yargılamaların belli dönemler bakımından yargılanacak
olanların lehlerine olacağı düşünülebilir ise de bunun her
zaman böyle olmayabileceğini de öngörmek yerinde olur. dedikten sonra,
ceza yargılamasında çok önemli bir yol olan yargılamanın
yenilenmesi hâlinde bu yargılamayı bu belirli sayıdaki yapının
yapamayacağına dair de çok ciddi saptamaları var ve sonuç olarak
da, diğer mahkemelerde yargılananlar bakımından temyiz
incelemesi mümkün olduğu hâlde Yüce Divan kararlarına karşı
böyle bir başvuru yolu olmaması Anayasanın 40, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 13, Ceza Yargılaması
Yasasının filanca filanca maddeleri diye eleştirilerini devam
ettirmişler ve bireysel başvuruyla ilgili de Yargıtay
Başkanlar Kurulu görüşlerini çok net ifade etmişlerdir.
Değerli arkadaşlarım, Yargıtay Başkanlar
Kurulunda yer alan hukukçular mesleklerinde en az kırk yıl
geçirmiş, saygın ve Yargıtaya seçildikleri gibi,
Yargıtaydaki görevleri nedeniyle başkanlık durumuna gelmiş
değerli hukukçulardır ve bunların zannetmeyin ki, bir siyasi
parti gibi, işte, (a) partisi
Tabii ki, herkesin içinde, gönlünde bir
aslan yatar, bir siyasetçi yaklaşımı vardır ama bu
arkadaşlarımızın bu öğütlerini, mesleklerinde en az
kırk-kırk beş yıl görev yapan insanlar olarak
düşünmeniz gerekir.
Bakın, burada bir siyasi parti ayrımı
yapmaksızın bir görüş var ve bir önceki konuşmamda da ifade
ettim, geçici 18inci maddede de, çok değerli Onursal Yargıtay
Başkanı Sami Selçukun dün ve bugünkü gazetelerdeki
eleştirilerine, değerlendirmelerine de mutlaka kulak vermek
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözünüzü tamamlayın lütfen Sayın
İçli. Size ek süre veriyorum.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Peki efendim.
Bir kıskançlık içinde olmamak gerekiyor. Bu Anayasa
hepimizin anayasası. Bu Anayasa çıktıktan sonra uzun yıllar
Türkiyedeki birçok sistemin düzenlenmesini sağlayacak. Onun için, acele
işe şeytan karışır sözünden hareketle, değerli
arkadaşlarım, acele etmeyelim. Yani yanlış
yaptığımızı, çok değerli hukukçular var
aralarınızda, bunu, oturalım, sağlıklı bir
şekilde değerlendirelim ve adam gibi bir Anayasa yapalım
diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki, Sayın İçli, teşekkür ederim.
Sayın Kart, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart önergesi üzerinde
konuşacak.
Süreniz beş dakika efendim.
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; tarafımızdan verilen önerge üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, sekiz yıldan bu yana bu
Parlamentoda görev yapıyorum. Çok gergin ve tartışmalı
dönemleri burada çoğu arkadaşımızla beraber
yaşadık, geçmiş dönemden de birlikte yaşadık. Ancak
son bir haftadaki tartışma ortamını, bu aradan geçen sekiz
yıl içinde hiç yaşamadığımızı gözlemliyorum.
Şunu görüyorum: Bu son bir haftada...
Sayın Başkan, arkadaşlar...
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri, Hatibi takip
edelim. Sakin olalım.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) Son bir haftadaki hava şu:
Diktatöryal bir tavır, keyfî bir yönetim, ben bildiğimi
yaparım, yapacağım tavrı. Bu, gerçekten kabul edilemez bir
tavır. Bu tavır ve anlayış, Türkiyenin yararına
değildir. Bunu, bu noktada lütfen kendi vicdanınızda değerlendirin,
sorgulayın. Sizleri, bu anlamda, Türkiyenin huzuru ve geleceği
adına asgari ölçüde sağduyulu ve sorumlu davranmaya bir kez daha
davet etmek gereğini duyuyorum. Gemileri yakma anlayışıyla
siyaset yapmaktan vazgeçelim; bu noktada kendimizi bir kez daha
sorgulayalım, bir özeleştiri yapalım, öz güven içinde bir özeleştiri
yapalım.
Değerli milletvekilleri, bu maddede konuşan iktidar
sözcüleri, siyasi partilerin kapatılmasına yönelik olarak
değerlendirmeler yaparken, idari işlem ve eylemlerden dolayı o
partinin odak olarak değerlendirilmemesi gerektiğini, odak unsurunun
tespitinde idari işlem ve eylemlerin göz önüne alınmaması
gerektiğini ifade ettiler. Bu, sanki, soyut olarak
değerlendirildiği zaman doğru bir değerlendirmeymiş
gibi geliyor ama gerçeklerle ve hukukla hiçbir ilgisi olmayan bir
değerlendirme.
Merhum Ertan Göneni hatırlayacaksınız,
Kızılay eski Başkanı. Defalarca görevden alındı,
defalarca iptal kararları verildi. İçişleri
Bakanlığı ve Başbakanlık aleyhine ve Başbakan ve
İçişleri Bakanı aleyhine tazminat davaları
açıldı. Sonuçta 46 milyar İçişleri Bakanlığından
tahsil edildi. Ama ne deniyordu yargı kararında? Hizmet kusuru olan,
görev ve yetkisini kötüye kullanan Başbakan ve İçişleri
Bakanından rücu yoluyla bu tazminatın tahsili. deniliyordu. Bu para henüz
tahsil edilemedi. Ortada kesinleşmiş yargı kararları
olmasına rağmen tahsil edilemedi. Peki, niye tahsil edilemiyor, durup
dururken mi? Çünkü, idare, icrai anlamda ya da ihmali anlamda bir işlem
tesis ediyor, o yargı kararını uygulamıyor.
Bunu TÜPRAŞ olayında görüyoruz. 400 milyon
civarında soygun ortaya çıkıyor. Yargı kararı var. O
yargı kararının uygulanmamasını Bakanlar Kurulu
sağlıyor. Burada bir idari işlem, eylem yoktur diyebilir miyiz?
Bunu Seydişehir Eti Alüminyumda görüyoruz. İptal
kararı var. 3,5 milyar dolar civarında bir yolsuzluğun
olduğu tespit ediliyor, bunu uygulamıyor Hükûmet. Burada bir idari
işlem ve eylem yoktur diyebilir miyiz?
Bunu Telekomda görüyoruz, benzeri durumu.
Bunu, yargı kararlarının müteselsilen
uygulanmaması suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisine kanun
kaçaklarının taşınması sürecinde görüyoruz. Burada
organize bir süreç söz konusu. Yargı kararlarını
müsteşarlara uygulatmayan bir siyasi otorite söz konusu. Anayasanın
137nci maddesini ihlal eden, kanunsuz emir vermek suretiyle ihlal eden bir
hükûmet var. Burada idari işlem ve eylem yok diyebilir misiniz? Bunun bir
açıklaması var mı? Birisi çıksın şunun
açıklamasını yapsın; soyut değerlendirmeler yapmadan,
hamaset yapmadan, demagoji yapmadan buna bir açıklama getirsin. Bu, ne
demektir? Bu, kanun kaçaklarını Türkiye Büyük Millet Meclisine
taşıyan, idari işlem ve eylemler yoluyla fiilen kapatma sürecini
engelleyen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kart, size bir dakika ek süre veriyorum,
lütfen konuşmanızı tamamlayın.
ATİLLA KART (Devamla) Organize bir şekilde
gerçekleştirilen idari işlem ve eylemler yoluyla kapatmayı
fiilen engelleyen bir düzenlemedir bu. Hukuk devletlerinde bu olur mu? Ortada
bir suç var, o suça karşılık hiçbir yaptırım yok. Bu
hukuk devletlerinde olmaz, bu ancak dikta yönetimlerinde olur. Bunu
vicdanınızda bir kez daha sorgulayın.
Bakın, bu suretle ne yapıyoruz? Görünürde geçici 15inci
maddeyi kaldırırken yeni geçici 15inci maddeleri kalıcı
hâle getiriyoruz, hukuk sistemini sabote ediyoruz iktidar eliyle ve hukuku araç
olarak kullanmak suretiyle; buna hiç kimsenin hakkı yok. Hiç kimsenin bu
eylemi işlemesine de hukuk devletinde müsaade etmezler, izin vermezler.
Hukuk demokrasiyi koruyacaktır, bundan hiç kimsenin kuşkusu
olmasın.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kart, teşekkür ederim.
Şimdi, birlikte işleme aldığım önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği
teklifinin, 26. maddesi ile teklif edilen Geçici 19. maddenin metninden
çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Bal, gerekçeyi mi okutuyorduk efendim?
FARUK BAL (Konya) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev
ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
İki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen Türk demokrasisini;
21. yüzyıl evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın,
Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya
kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa
yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi konularda
uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak ilk
seçimde milletin takdirine sunulmasını,
Seçimler sonunda oluşacak Meclisin ilk iş olarak anayasa
değişikliğini gerçekleştirmek olmasını teklif
etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel
standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde
sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokrasiyi iyileştirecek
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, çok hızlı
okuyor, anlaşılmıyor!
OKTAY VURAL (İzmir) Tekzip metinleri gibi okuyor!
BAŞKAN Sakin okuyun.
Tamam, uyardım.
Buyurun devam edin:
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği ancak böylece milletin
iradesine dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi hedefine
ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir.
Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa
edilen Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur,
Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş beklemektedir. Aş beklemektedir
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
Millet, mahkemelerdeki iş yükünü azaltacak ekonomik, sosyal
ve adli reform beklemektedir.
Millet, yandaş yargıç değil, tarafsız ve
bağımsız mahkemelerde hakkını aramak istemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP, millet için değil, kendini korumak için Anayasa
değiştirmektedir.
AKP, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğünü tahrip etmek, üstünlerin
hukukunu yaratmak istiyor.
AKP, kuvvetler ayrılığı ve parlamenter
sistemin denge ve denetim ilkesini yok ederek, diktaya dönüşecek
başkanlık sisteminin ilk adımını atmak istiyor.
AKP, Sn. Başbakan'ın "yetki sende, ister
asarsın, ister kesersin" anlayışı ve gizlemediği
başkanlık sistemi hevesi ile diktaya yönelmiştir. Dikta
hevesinin önünde engel gördüğü Anayasa mahkemesini yandaş yargı
kurumu haline getirmek istiyor.
AKP, PKK'nın siyasallaştırılması için ilk
adım olduğunu ifade ettiği bu teklif ile, bin yıllık
kardeşliğin ve milli bütünlüğü bozmaktadır.
Sayın Başbakan'ın " Anayasa
değişikliği önerimiz açılım projemizin, milli birlik
ve kardeşlik projemizin önemli bir parçasıdır. Açılım
kapsamında atacağımız adımların önünü
açıyor, alt yapısını hazırlıyor" ifadesi ile
PKK terör açılımına anayasal zemin hazırlamaktadır.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, oylamadan
önce yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi vardır oylamaya geçmeden önce.
Yoklama talebinde bulunan milletvekili
arkadaşlarımızın tespitine başlıyoruz: Sayın
Seyhan, Sayın Anadol, Sayın Öztürk, Sayın Arifağaoğlu,
Sayın Dibek, Sayın Keleş, Sayın Süner, Sayın Çöllü,
Sayın Diren, Sayın Tütüncü, Sayın Özpolat, Sayın Erenkaya,
Sayın Yalçınkaya, Sayın Köktürk, Sayın Yıldız,
Sayın Ekici, Sayın Güner, Sayın Arat, Sayın Hacaloğlu,
Sayın Seçer.
Efendim, elektronik sistemle yoklama yapacağız.
İki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı
Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 26 ncı maddesinin Geçici 19 ncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ayla
Akat Ata (Batman) ve arkadaşları
Geçici Madde 19 - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte
Anayasa Mahkemesinin mevcut üyeleri yeni üyeleri seçilene kadar görevlerine
devam ederler.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün
içinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi iki üyeyi Sayıştay Genel
Kurulunun ve üç üyeyi de baro başkanlarının gösterecekleri üçer
aday içinden seçer.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapacağı üye seçimi için
aday göstermek amacıyla;
a) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
beş gün içinde, Sayıştay Başkanı adaylık
başvurusunu ilan eder. İlan tarihinden itibaren beş gün içinde
adaylar Başkanlığa başvurur. Başvuru tarihinin sona
erdiği günden itibaren beş gün içinde Sayıştay Genel
Kurulunca seçim yapılır. Her Sayıştay üyesinin ancak bir
aday için oy kullanabileceği bu seçimde en fazla oy alan üç kişi aday
gösterilmiş sayılır.
b) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
beş gün içinde, Türkiye Barolar Birliği
Başkanlığı adaylık başvurusunu ilan eder.
İlan tarihinden itibaren beş gün içinde adaylar Türkiye Barolar
Birliği Başkanlığına başvurur. Başvuru
tarihinin sona erdiği günden itibaren beş gün içinde Türkiye Barolar
Birliği Başkanlığının ilanında gösterilen
yer ve zamanda baro başkanları ve üyeler tarafından seçim
yapılır. Her bir baro başkanının ancak bir aday için
oy kullanabileceği bu seçimde, en fazla oy alan üç kişi aday
gösterilmiş sayılır.
c) (a) ve (b) bentleri uyarınca yapılan seçimlerin
sonucunda aday gösterilmiş sayılanların isimleri seçimin
yapıldığı günü takip eden gün Sayıştay ve Türkiye
Barolar Birliği başkanlıklarınca Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına bildirilir,
ç) (c) bendi uyarınca yapılan bildirimden itibaren on
gün içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde seçim yapılır. Her
boş üyelik için yapılacak seçimde, ilk oylamada üye
tamsayısının üçte iki ve ikinci oylamada üye
tamsayısının salt çoğunluğu aranır, ikinci
oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa bu oylamada en çok oy alan iki
aday için üçüncü oylama yapılır; üçüncü oylamada en fazla oy alan
aday üye seçilmiş olur.
Cumhurbaşkanı, üyeyi Yargıtay ve Danıştay
kontenjanlarından olan ilk üyeliklerin boşalmasından sonra
Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan yükseköğretim
kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev
yapan öğretim üyeleri arasından göstereceği üçer aday içinden
seçer.
Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday gösteren kurumların
halen mevcut üyeleri ile kendi kontenjanlarından seçilmiş yedek
üyeler, tamamlama seçiminde göz önünde bulundurulur. Anayasa Mahkemesinde halen
belli görevlere seçilmiş olanların bu sıfatları
seçilmiş oldukları Anayasanın yürürlüğe girdiği
tarihte sona erer.
Bireysel başvuruya ilişkin gerekli düzenlemeler iki
yıl içinde tamamlanır. Uygulama kanununun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren bireysel başvurular kabul edilir.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Sakık? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasanın yürürlüğe girdiği anda tüm üyelerin
yeniden seçilmesi gerekir. Anayasa Mahkemesi eski üyelerinin asıl üye olarak
tekrar göreve devam etmesi hukuka aykırıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım üç
önerge de aynı mahiyettedir. Önergeleri bu nedenle birlikte işleme
alıyorum ve istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergelerin imza sahibini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 26 ncı maddesi ile 2709 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasına eklenen Geçici Madde 19 un son
fıkrasında geçen "iki yıl" ibaresinin "bir
yıl" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet
Yeni (Samsun) ve arkadaşları
Diğer önergelerin imza sahipleri:
Veysi Kaynak (Kahramanmaraş)
İkram Dinçer (Van)
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Gönül
AZİZE SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) Gerekçe
BAŞKAN Sayın Kaynak
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
Konuşacağım.
BAŞKAN Sayın Kaynak, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekili arkadaşlarım; vermiş
olduğumuz önerge dolayısıyla söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu kürsüde yaklaşık on günden beri, 264 milletvekilinin
vermiş olduğu Anayasa teklifini görüşüyoruz. İktidar
partisine mensup milletvekilleri olarak, sürekli, bu Anayasa teklifini
Türkiye'nin daha da demokratikleşmesi, çağdaşlaşması
ve hukuk devleti olması yolunda getirilmiş bir teklif olarak sizlere
sunuyoruz, muhalefete mensup milletvekilleri ise bu teklifin diktatörlüğe
giden, bir diktatoryal idareyi arzu eden bir değişiklik olduğunu
iddia ediyorlar.
Ben, ana başlıklarıyla şunları arz etmek
için özellikle söz aldım: Kadın-erkek eşitliğinin
sağlanması, kadınlara pozitif ayrımcılık, özürlülere,
şehit ailelerine pozitif ayrımcılık; toplumun bazı
kesimlerinin sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak daha iyi
korunması ve gözetilmesi, kişisel verilerin korunması,
bireylerin yurt dışına çıkmalarının
sınırlandırılmasına ilişkin hükümlerin daraltılması,
çocuk haklarının anayasal temele kavuşturulması, her türlü
istismara karşı çocukların korunması, sendikal haklar ile
grev hakkında öngörülen bazı sınırlamaların kaldırılması
gibi; demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları olan siyasi partilere
ilişkin hükümlerin uluslararası belgelerde yer alan objektif
kriterler dikkate alınarak yeniden düzenlenmesi, bilgi edinme ve kamu
denetçisine başvurma hakkının düzenlenmesi, bir siyasi partinin
kapatılmasına sebep olan milletvekilinin milletvekilliğinin
düşmesine son verilmesi, Yüksek Askerî Şûra kararlarının
yargı denetimine açılması, memur ve diğer kamu
görevlilerine disiplin cezası olarak verilen uyarma ve kınama
cezalarının yine yargı denetimine açılması, askerî
yargının görev alanının daraltılması; mukayeseli
hukuk uygulamaları ve ülkemiz ihtiyaçları göz önüne alınarak
Anayasa Mahkemesinin yeniden yapılandırılması, üye
sayısının artırılması, mahkeme üyelerinin belli
bir süre için bu göreve seçilmesi ve Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
müessesesinin yürürlüğe konması; Askerî Yargıtayın ve
Askerî İdare Mahkemesinin
bağımsızlığının güçlendirilmesi, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun demokratik, şeffaf ve geniş
tabanlı bir yapıya kavuşturulması, hâkim ve savcılar
hakkında kararlar alan bu Kurulda yine hâkim ve savcıların
temsili; bunlar hep demokratik ve çağa uygun düzenlemelerdir.
O yüzden, Anayasa teklifimizi, kimsenin antidemokratik bir
diktatorya arzusu olarak ileri sürmesi doğru değildir, mümkün
değildir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaynak.
Sayın Dinçer, konuşacak mısınız,
gerekçeyi mi okutalım?
İKRAM DİNÇER (Van) Gerekçe okutulsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bireysel başvuru hakkının bir an önce hayata
geçirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, birlikte işleme
aldığım önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 26ncı maddeye bağlı
geçici 19uncu madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddenin oylaması gizli oylama şeklinde
yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi, size verilen
pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret,
yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.
Şimdi, gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Oy kullanmayan milletvekili
arkadaşımız var mı? Yok.
Sayın milletvekilleri, oylama işlemi sona ermiştir.
Oy kutularını kaldırıyoruz.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 26ncı maddesine bağlı geçici 19uncu maddenin gizli
oylama sonucunu açıklıyorum:
Oy sayısı : 409
Kabul : 336
Ret :
71
Çekimser :
-
Boş :
1
Geçersiz :
1
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Fatih Metin Murat
Özkan
Bolu Giresun
Sayın milletvekilleri, birleşime otuz dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.42
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 20.39
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 97nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
497 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Teklifin 26ncı maddesine bağlı geçici 20nci
maddesini okutuyorum
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Samsun Milletvekili Ahmet
Yeninin, 497 Sıra Sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
çerçeve 26ncı maddesine bağlı geçici 19uncu maddesi üzerinde
konuşma yaparken söylediği 12 Eylül darbe Anayasasına evet
demeye davet ediyorum şeklindeki ifadesini 12 Eylül darbe
Anayasasını değiştiren teklife oy vermeye davet ediyorum
şeklinde düzelttiğine ilişkin açıklaması (x)
BAŞKAN Buyurun, bir şey mi söyleyeceksiniz?
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan, bir önceki
oturumda söz alıp konuşmuştum. Orada 12 Eylül darbe
Anayasasına oy vermelerini talep ettim milletvekillerimizden. Esasen, benim
kastım 12 Eylül darbe Anayasasını değiştiriyoruz, bu
değişikliğe oy vermelerini talep etmiştim.
BAŞKAN Yanlış mı
anlaşılmış? Yani yanlış mı geçmiş
metne?
AHMET YENİ (Samsun) Yanlış geçmiş.
BAŞKAN Amacınızın dışında,
iradenizin paralelinde değil, farklı şekilde
AHMET YENİ (Samsun) Amacım, değişikliğe
oy vermelerini talep etmekti efendim.
BAŞKAN Onu düzelten bir açıklama mı yapmak
istiyorsunuz?
AHMET YENİ (Samsun) Evet efendim.
BAŞKAN Zabıtlara geçti şu anda efendim, tamam.
Zabıtlara geçmiş oldu.
AHMET YENİ (Samsun) Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Tamam, peki, teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
(x) Bu açıklamaya
ilişkin ifadeler bu Tutanak Dergisinin 744üncü sayfasında yer
almıştır.
BAŞKAN Evet, teklifin 26ncı maddesine bağlı
geçici 20nci maddesini okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 20- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren otuz gün içinde aşağıda belirtilen esas ve
usuller dahilinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri seçilir:
a) Cumhurbaşkanı, hâkimlik mesleğine
alınmasına engel bir hali olmayan; yüksek öğretim
kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında en az
onbeş yıldan beri görev yapan öğretim üyeleri, üst kademe
yöneticileri ile meslekte fiilen onbeş yılını
doldurmuş avukatlar arasından dört üye seçer. Cumhurbaşkanı,
üst kademe yöneticileri arasından seçeceği Kurul üyesini,
bakanlık, müsteşarlık, müsteşar
yardımcılığı, valilik,
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, kamu kurum ve
kuruluşlarında genel müdürlük veya teftiş kurulu başkanlığı
görevlerini yapanlar arasından seçer.
b) Yargıtay Genel Kurulu, Yargıtay üyeleri
arasından üç asıl ve üç yedek üye seçer. Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren yedi gün içinde Yargıtay Birinci
Başkanı adaylık başvurusunu ilan eder. İlan tarihinden
itibaren yedi gün içinde adaylar Birinci Başkanlığa
başvurur. Başvuru tarihinin sona erdiği günden itibaren
onbeş gün içinde Yargıtay Genel Kurulu seçim yapar. Her Yargıtay
üyesinin sadece bir aday için oy kullanabileceği seçimde, en fazla oy alan
adaylar sırasıyla asıl ve yedek üye seçilmiş olur.
c) Danıştay Genel Kurulu, Danıştay üyeleri
arasından iki asıl ve iki yedek üye seçer. Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren yedi gün içinde Danıştay
Başkanı adaylık başvurusunu ilan eder. İlan tarihinden
itibaren yedi gün içinde adaylar Başkanlığa başvurur.
Başvuru tarihinin sona erdiği günden itibaren onbeş gün içinde
Danıştay Genel Kurulu seçim yapar. Her Danıştay üyesinin
sadece bir aday için oy kullanabileceği seçimde, en fazla oy alan adaylar
sırasıyla asıl ve yedek üye seçilmiş olur.
ç) Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulu, kendi üyeleri
arasından, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna bir asıl ve bir
yedek üye seçer. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi
gün içinde Türkiye Adalet Akademisi Başkanı adaylık
başvurusunu ilan eder. İlan tarihinden itibaren yedi gün içinde
adaylar Başkanlığa başvurur. Başvuru tarihinin sona
erdiği günden itibaren onbeş gün içinde Türkiye Adalet Akademisi
Genel Kurulu seçim yapar. Her üyenin sadece bir aday için oy
kullanabileceği seçimde, en fazla oy alan adaylar sırasıyla
asıl ve yedek üye seçilmiş olur.
d) Yedi asıl ve dört yedek üye birinci sınıf olup,
birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri
yitirmemiş olan adlî yargı hâkim ve savcıları
arasından, adlî yargı hâkim ve savcıları tarafından
Yüksek Seçim Kurulunun yönetim ve denetiminde seçilir. Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş gün içinde Yüksek Seçim
Kurulu adaylık başvurularını ilân eder. İlân
tarihinden itibaren üç gün içinde adaylar Yüksek Seçim Kuruluna başvurur.
Başvuru tarihinin sona erdiği günden itibaren iki gün içinde Yüksek
Seçim Kurulu adayların başvurularını inceler ve aday
listesini belirleyerek ilân eder. Takip eden iki gün içinde bu listeye
karşı itiraz edilebilir. İtiraz süresinin sona erdiği
günden itibaren iki gün içinde itirazlar incelenir, sonuçlandırılır
ve kesin aday listesi ilân edilir. Yüksek Seçim Kurulunun kesin aday listesini
ilân ettiği tarihten sonraki ikinci Pazar günü her ilde, il seçim
kurulunun yönetim ve denetimi altında yapılacak seçimlerde, o ilde ve
ilçelerinde görev yapan hâkim ve savcılar oy kullanır. İl seçim
kurulları o ilde oy kullanacak hâkim ve savcıların
sayısına göre sandık kurulları oluşturur. Sandık
kurullarının işlem, tedbir ve kararlarına karşı
yapılan şikâyet ve itirazlar il seçim kurulunca karara
bağlanır. Adaylar propaganda yapamazlar; sadece, Yüksek Seçim Kurulu
tarafından belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde özgeçmişlerini bu
iş için tahsis edilmiş bir internet sitesinde yayımlayabilirler.
Bu seçimlerde her seçmen sadece bir aday için oy kullanabilir. Seçimlerde en
çok oy alan adaylar sırasıyla asıl ve yedek üye seçilmiş
olur. Kullanılacak oy pusulalarıyla ilgili diğer hususlar Yüksek
Seçim Kurulu tarafından belirlenir. Yüksek Seçim Kurulu, oy
pusulalarını kendisi bastırabileceği gibi gerektiğinde
uygun göreceği il seçim kurulları vasıtasıyla
bastırmaya da yetkilidir. Yapılacak seçimlerde, 26/4/1961 tarihli ve
298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Kanunun bu bende aykırı olmayan hükümleri
uygulanır.
e) Üç asıl ve iki yedek üye birinci sınıf olup,
birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri
yitirmemiş idarî yargı hâkim ve savcıları arasından,
idarî yargı hâkim ve savcıları tarafından Yüksek Seçim
Kurulunun yönetim ve denetiminde seçilir. Bölge idare mahkemelerinin
bulunduğu illerde, il seçim kurulunun yönetim ve denetimi altında
yapılacak bu seçimlerde, o bölge idare mahkemesinde ve yargı çevresi
içerisinde kalan yerlerde görev yapan idarî yargı hâkim ve
savcıları oy kullanır. Bu seçimler hakkında da (d) bendi
hükümleri uygulanır.
Birinci fıkranın (a), (ç), (d) ve (e) bentleri
uyarınca seçilen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun asıl
üyeleri bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonraki otuzuncu günü
takip eden iş günü görevlerine başlarlar.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun Yargıtay ve Danıştaydan gelen
asıl ve yedek üyelerinin görevleri, seçilmiş oldukları sürenin
sonuna kadar devam eder. Bunlardan, Yargıtaydan gelen üyelerden görev
süresini tamamlayanların yerine birinci fıkranın (b) bendi
uyarınca seçilenler; Danıştaydan gelen üyelerden görev süresini
tamamlayanların yerine birinci fıkranın (c) bendi uyarınca
seçilenler, sırayla göreve başlarlar.
Birinci fıkranın (b) ve (c) bentleri uyarınca
seçilen üyelerden, üçüncü fıkra uyarınca göreve
başlayanların görev süresi, birinci fıkranın (a), (ç), (d)
ve (e) bentleri uyarınca seçilen diğer Kurul üyelerinin görev
süresinin bittiği tarihte sona erer.
İlgili kanunlarda gerekli düzenlemeler yapılıncaya
kadar, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna seçilen asıl üyeler,
Yargıtay daire başkanı için ilgili mevzuatında öngörülen
tüm malî ve sosyal haklar ile emeklilik hakkından aynen
yararlanırlar. Ayrıca, Kurulun Başkanı
dışındaki asıl üyelerine, (30000) gösterge
rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile
çarpımı sonucu bulunacak miktarda aylık ek tazminat ödenir.
İlgili kanunlarda düzenleme yapılıncaya kadar,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu;
a) Anayasa hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla,
yürürlükteki kanun hükümlerine göre Kurul şeklinde çalışır.
b) İkinci fıkra uyarınca asıl üyelerinin
göreve başladığı tarihten itibaren bir hafta içinde Adalet
Bakanının başkanlığında toplanır ve bir
geçici Başkanvekili seçer.
c) En az onbeş üye ile toplanır ve üye tam
sayısının salt çoğunluğu ile karar verir.
ç) Sekreterya hizmetleri Adalet Bakanlığı
tarafından yürütülür.
Kurul müfettişleri ile adalet müfettişleri
atanıncaya kadar, mevcut adalet müfettişleri, Kurul müfettişi ve
adalet müfettişi sıfatıyla görev yaparlar.
Bu madde hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli düzenlemeler
yapılıncaya kadar uygulanır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 26ncı maddeye
bağlı geçici 20nci madde üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Şahin Mengüye aittir.
Sayın Mengü, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 26ncı maddesine
bağlı geçici 20nci maddeyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun görüşlerini sunmak üzere huzurlarınıza geldim. Yüce
heyeti saygıyla selamlarım.
Ben, madde içinde geçen Bir ay içinde yapar., Bir haftada
seçer., Beş günde yapar
Bunlara çok dokunmayacağım. Olay
zaten, görülüyor ki, bir yangından mal kaçırma havası içinde,
böyle bir fazla süratli yapılmaya çalışılan bir işlem
var.
Aslında gelin, olayın özüne bakalım. Şimdi, bu
taslağın çok temel üç maddesi var, üç grup maddesi var
diğerlerinin tamamı herkesin Evet. diyebileceği, herkesin bir
şekilde uzlaşabileceği maddeler. Ama onun dışında
üç tane madde var ki, üç grup madde var ki bunlar: Birisi siyasi partilerin
kapatılması, diğeri Anayasa Mahkemesinin şekillendirilmesi,
bir diğeri de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun düzenlenmesi.
Bütün bunlara baktığınız zaman bunlar Adalet ve
Kalkınma Partisinin kendisini koruma saiki içinde düzenlediği,
yaptığı bir organizasyondur. Şimdi, kimse bir iyi niyetten
bahsetmesin. Bu olay dün söylediklerinizle bugün getirdiğiniz tasarının
birbirine taban tabana zıt olduğunu gösteriyor. Geçen günlerde burada
Anayasa Mahkemesiyle ilgili yaptığım konuşmada Adalet ve
Kalkınma Partisi milletvekili sayın arkadaşlarımın
Anayasa Mahkemesinin kuruluşunda Cumhurbaşkanı yetkileriyle ilgili
neler söylediklerini burada tek tek okumuştum. Bakın, şimdi,
isterseniz Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu için Sayın
Cumhurbaşkanının 1993 yılında Plan ve Bütçe
Komisyonunda yaptığı açıklamaları okuyalım:
Bakın, 8/11/1993: Bunların dışında çok
önemli meselelerden birisi yargının
bağımsızlığıdır. Yargının bağımsızlığı
ne demektir? Mahkemelerin hiçbir tesir altında kalmadan, dolaylı
veyahut da direkt hiçbir etki altında kalmadan vicdanların sesini
dinleyerek karara varmalarıdır. Türkiyedeki yargı bağımsızlığının
zaman zaman zedelenebilirliğinin söz konusu olduğudur. Burada, tabii,
bütün yargı mensuplarını tenzih ederim fakat ister istemez bu
söz konusudur. Bunun da en önemli sebebi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun yapısında görmekteyiz. Bildiğiniz gibi, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunda Yargıtaydan 3, Danıştaydan 2 üye
bulunmaktadır ve Sayın Bakan ile Sayın Müsteşar burada
üyedirler, dolayısıyla siyasidirler. Bunu sadece sizin
iktidarınız için söylemiyorum. Yarın iktidara biz geliriz,
başkası gelir, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna -kolay bir
şekilde demeyeyim ama- etki etme imkânı söz konusudur böyle bir
yapılanmada. Bunun için, siyasi iktidarın direkt temsilcilerinin
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan çıkarılması
gerektiği kanaatindeyim. diye 1993te bunu söylüyor. 4/11/1994te
aynı sözleri gene Plan ve Bütçe Komisyonunda tekrar ediyor.
Şimdi, bütün bunlara baktığınız zaman
bize bir iyi niyetten bahsetmeniz mümkün değil çünkü o tarihten bu tarihe
Türkiyede Adalet ve Kalkınma Partisi hakkında açılan bir
kapatma davasından başka değişen bir şey yok. Bu
sözler söylendiği zaman Türkiyede Adalet Bakanı ve
Müsteşarı, sizin partiniz daha o zaman ortada yok ama Sayın
Abdullah Gülün o tarihte mensubu bulunduğu partinin de iktidarda
olmadığı için ne bakanı ne müsteşarının bu
kurulda olması söz konusu. Nitekim sizin iyi niyet testinizi
yaptığımız zaman niçin
anlaşamadığımızı ortaya koymak üzere evvelce
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda Adalet Bakanının
bulunmaması gerektiğini söyleyen sizler, 2002den bu tarafa
yapılan bütçe konuşmalarına baktığınız
zaman, Adalet Bakanı ve müsteşarının bu kuruldan
çıkmasını hiç ağzınıza almıyorsunuz. Ama tam
aksine Anayasa Mahkemesine Cumhurbaşkanının atama yapmasına
-çünkü o tarihteki Cumhurbaşkanı sizin kadrolarınızdan
gelen bir Cumhurbaşkanı olmadığı için- şiddetle
karşı çıkıyorsunuz. O bakımdan olaya
baktığınız zaman bir iyi niyetten bahsetmek söz konusu
değil. Şartlarda değişiklik, hep aynı şeyler
olmuş ama dediğim gibi yapılan tek şey var: Bir, Adalet ve
Kalkınma Partisi hakkında açılmış bir kapatma
davası var; iki, size göre her an böyle bir beklenti var.
Şimdi, bu siyasi parti kapatma olaylarına
geldiğiniz zaman bu maddeyi düzenlerken hep bir şey söyleniyor:
Bütün dünyada var. Buna benzer düzen, izin düzeni değildir, sakın
yanlış anlamayın fakat dava açma hakkı bir tek Almanyada
parlamentolara verilmiştir veya hükûmete verilmiştir yoksa herhangi
bir savcının bir yerden izin alması söz konusu değildir.
Eğer izinden bahsediyorsanız, o bir yanlış anlamanızdır.
Siyasi Partiler Kanununun 99uncu maddesinde, savcıya başvuran
siyasi partinin talebi reddedilirse o takipsizlik kararına karşı
ceza genel kuruluna başvurulabilir. Oradaki düzenleme o. Yani
dünyanın hiçbir yerinde olmadığı gibi Türkiyede de böyle
bir izin söz konusu değildir.
Hâkimler Savcılar Yüksek Kuruluna
baktığınız zaman, şu anda ne var? Bakın,
şimdi, getirdiğiniz sisteme de baktığınız zaman
hakikaten meslekle hiçbir ilişkisi olmayan, işte üniversite
hocalarından, iktisatçı şu bu, seçiyorsunuz. Bu insanların
yargılama konusuyla uzaktan yakından ilgileri yok. Orada yapılan
bir faaliyet savcının, hâkimin özlük haklarından başlayarak
bunların mesleğe alınmasından devam ederek hiçbir
şekilde bir iktisat profesörünün orada bulunmasını gerektirecek
Hadi, Anayasa Mahkemesi için diyorsunuz ki: Anayasa yargısı
farklı bir yargıdır, orada bir iktisat profesörüne de ihtiyaç
vardır. Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunda iktisat profesörü neyi
anlatacak, bir siyaset bilimci neyi anlatacak? Hadi hukukçuyu anlayabiliyorum.
Yani bu, mesela, işin ne kadar olayı sulandırmaya yönelik
olduğunu gösteriyor.
Şimdi, bu arada, Avrupa Birliği veya Avrupa Konseyince
hazırlanan raporlardan ilerleme raporlarında Adalet
Bakanının ve Adalet Bakanlığı
Müsteşarının çıkmasıyla ilgili söylenenleri artık
burada tekrar etmek istemiyorum, bunlar çünkü defalarca burada söylendi ama
bakın, en son olarak Budapeştede
Siz çünkü bu Batıdan gelen
önerilere çok meraklısınız, her ne kadar, Türk Anayasası,
bu Anayasa, şu askerlerin yaptığı dediğiniz,
beğenmediğimiz Anayasa 1982de yapılmışsa da bu çok
meraklı olduğunuz Venedik Komisyonu 1992de kurulmuş. 1992de
kurulmuş bir komisyonun raporlarına, güdümlü raporlarına çok
meraklısınız da bu arada, mesela bir de Budapeşte Ortak
Bildirisi diye 11-12 Haziran 2007 tarihinde yapılan Hukuk Düzenleyici
Kurumlar Uluslararası Konferansında da birçok ülke
sayılmış. Bunların aldığı bir toplu faaliyet
var, karar var; Ortak açıklama diyor, bunun ilk paragrafını
okuyacağım çünkü diğerlerini okursam çok vakit alacak.
Bakın, ne diyor orada: Bağımsız yargı
tüm toplumlar için demokrasinin en temel direğidir.
Bağımsız bir yargı sisteminin tesisi için
bağımsız hâkimlerin mevcudiyeti şarttır. Öyle ki bu
hâkimlerin yargısal düzenleyici bir organ tarafından atanması
veya görevden alınması veya bu işlemlerin halkı temsil eden
yüksek makamlar ya da onların temsilcileri tarafından sıkı
sıkıya, yargısal düzenleyici organın tavsiyesi
doğrultusunda gerçekleştirilmesi gerekir. Yargı
bağımsızlığıyla ilgili ilkelerin anayasalara
dercedilmiş olması arzu edilen bir durumdur. Yargı
bağımsızlığı ilkesi ile çıkar
çatışması olması veçhesiyle, yasama ve yürütme
organlarının bu konuda yetkilerinin olmaması gereklidir.
Şimdi, her olaya baktığınız zaman her
toplumun kendi değer yargıları, kendi sorunları, kendi
sıkıntıları olduğu gibi Avrupanın da yeni
gelişen ülkelerinde
Çünkü, bunu niçin verdim? Buraya bakarsanız,
Budapeşte Bildirisine, altında Orta Avrupada Sovyet sisteminden
ayrılan ülkeler de vardır bunların imzaları altında, bir
tek İtalya vardır diğer
alıştığımız Batı Avrupa modelleri
dışında. Niye bunu söylüyorum? Çünkü, çok meraklı
olduğunuz o Venedik Komisyonu da Sovyetlerden yeni kurtulan, Sovyet
bloğu içinden çıkıp Batı modelini kabul eden ülkelere
danışmanlık yapmak üzere kurulmuştur. O nedenle, yani
Venedik Komisyonu ne kadar saygıdeğerse bu ismini verdiğim
Budapeşte Komisyonunun kararları da o kadar saygıdeğerdir.
Şimdi arkadaşlar, hepimiz çok tarihî günlerden
geçiyoruz. Yarın hep beraber çocuklarımızın yüzüne
bakacağız. Yargıyla oynayan hiçbir siyasi iktidar bundan hiçbir
zaman çok önemli bir kazanç sağlamamıştır ama yargıyla
oynayan siyasi iktidarların çok büyük sorunlar
yaşadığı yakın tarihimizde gördüğümüz
olaylardır. Bu toplum, 1950li yıllarda 35 tane, 40 tane
Yargıtay üyesinin bir gecede emekli edildiğini bilir; bu ülkede
1950-60 döneminde 10larca savcının, hâkimin nasıl
savrulduğunu bilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Mengü, ek süre veriyorum iki dakika.
Lütfen konuşmanızı tamamlayın.
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) Tamam toparlayacağım Sayın
Başkanım, toparlayacağım.
Bu bakımdan yargıyla oynamak, üniversiteyle oynamak
hiçbir siyasi iktidara mutluluk getirmemiştir.
Hepimiz tarih önünde tarihî görev yapıyoruz bugün ama her
toplumda demokrasi ancak insanlık onurunu, insan haklarını ve
özgürlüğünü kendi kişisel menfaatlerinden, konumlarından üstün
tutanların bilinciyle ve özverisiyle kurulabilir ve
yaşatılabilir.
Size tarih önündeki sorumluluğunuzu hatırlatıyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Mengü, teşekkür ederim.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Siirt
Milletvekili Sayın Özçelik, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Özçelik.
BDP GRUBU ADINA OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun
teklifinin 26ncı maddesine bağlı geçici 20'nci madde üzerine
Barış ve Demokrasi Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçici 20nci madde, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yeniden yapılanmasının esas ve usullerini düzenlemektedir.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yeniden
yapılanmasının, kuşkusuz kurumda, kuruma bağlı
bireylerin katılımını sağlamanın,
katılımcı demokrasi adına önemli bir gelişme
olduğunu ve biçimsel bir katkı sağlayacağını
söylemek mümkün.
İnsan haklarına, hukukun üstünlüğüne dayalı
demokratik bir hukuk devletinin oluşumunda kurumsal yapı ve
organizasyonlar tabii ki çok önemli ancak bu yeterli değil, asıl,
adaletin sağlanmasında, adaletin tesisinde en etkili faktör
yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığıdır.
Resmî devlet ideolojisi ve devlet yapılanması,
olgulardan ziyade algılar yaratmaya dayalı ideolojik bir
yapılanmadır. Olgular, bilimsel verilere dayalı,
kanıtlanabilir özellikteki bilgi ve bilgi sistemleridir. Mevcut sistem
olguları değiştirmeye, olguları çarpıtmaya yönelen bir
yapıdadır ancak diyalektik bilimi, olguların ancak diyalektik
usullerle değişim ve dönüşüme uğrayabileceğini,
dışarıdan müdahalelerle subjektif değişimlerin ve
dönüşümlerin sağlanmasının mümkün
olmadığını göstermektedir; bu şekildeki müdahalelerle
olgular değişmez.
İşte, burada devlet, mevcut olguları
değiştirmeye yönelik ve yeni algılar yaratmaya, çarpık
algılar yaratmaya, yanılsamalı algılar yaratmaya çaba
gösteren bir yapı sergilemektedir.
Türkiye, çok etnisiteli, çok inançlı bir toplumsal
yapıya sahipken resmî ideoloji herkesi Türk, herkesi Müslüman ve herkesi
Hanefi mezhebine ait kılmaya çalışmaktadır. İşte,
çatışmalı durum buradan kaynaklanmaktadır. İşte,
bizim yapmaya çalıştığımız, mevcut
yanılgılı, yanılsamalı algıları
değiştirmek ve olgulara uygun davranışlar sağlamak
amaçlı yürüttüğümüz mücadele nedeniyle toplumda çatışmalar,
toplumda yanlış anlaşılmalara meydan vermemek üzere
yaptığımız mücadele bu yapının
değişmesine yöneliktir.
Olguların yerine algıları yerleştirmeye
çalıştığınızda yanılsamalar oluşmakta
ve bu yanılsamalar yine, toplumda kargaşaya, çatışmaya ve
kaosa ve sorunlar yaratmaya dönüşmektedir. Mesela bizleri bölücü,
şiddet yanlısı göstermeye çalışmak, algı
yanılsamaları yaratmaya yönelik ideolojik ve bilinçli bir
çabadır. Biz bu alışkanlıkları, bu duygusal
yaklaşımların algılarda yarattığı etkileri
kırmaya çalışıyoruz. Çatışma, olguları
değiştirmeye ve yanılgılı algıları
değiştirmeye yönelik toplumsal kesimler arasında
olmaktadır.
TESEV, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı,
yaptığı araştırmalarda demokratikleşmedeki devlet
yapısının engeli yanında yine, bireylerin ve toplumsal
zihniyette bu eksik algı, yanılsamalı algıların önemli
bir rol oynadığını göstermektedir. Profesör Mithat
Sincarın çok sayıda yargıç ve savcıyla uzun
görüşmeler yaparak bu kesimlerin devlet, adalet ve hak kavramlarına
nasıl yaklaştıklarını araştırdı ve çok
ilginç sonuçlara ulaştı. Almanyada Nazi yargıçlarının
oynadığı rol ile Yassıada mahkemelerinin
Yine 12 Eylül
darbe döneminin, mahkemeleri nasıl korkunç bir silaha
dönüştürdüğünü hepimiz biliyoruz, hatırlarımızda ve
günümüzde, tamamı olmasa bile kimi yargıç ve savcıların,
adalet, hukuk, insan hakları kavramlarına
yaklaşımlarının tüyler ürpertici etkisinde kalmamak mümkün
değil.
12 Eylül askerî darbesi sırasında, yüksek yargı
mensuplarının generallerin karşısına geçerek, hizaya
gelerek, el pençe divan durarak emir beklediklerini unutmuyoruz.
28 Şubat döneminde, yine yüksek yargı mensuplarının,
başkanlarının ve üyelerinin generallerin
karşısına geçip brifing aldıklarını ve bu duruma
itiraz etmediklerini biliyoruz.
Tüm bunlar, hâkimler, yargıçlar ve savcıların
otoriteye itaat ve resmî ideolojiye sadakat sonucu ortaya çıkan
durumlardır. Sistem böyle oluşmuştur.
Eğitimle ve her türlü propagandayla devletin
kutsallığı, devletin büyüklüğü ve vatandaşın,
bireyin, yurttaşın hiçleştirildiği bir propaganda sistemi
ve eğitim sistemi mevcuttur. Yargıçlar ve savcılar bu
anlayışla davranmakta, bireyden önce devleti korumaya yönelik bir
görevle görevli olduklarını düşünmektedirler. Kendilerini
devletin bir memuru olarak gördüklerinden, devleti koruma görevi
üstlendiklerini düşünmektedirler.
Oysa hukukçu Sami Selçuk: Hukukçunun görevi vatanı, milleti
korumak değildir, hukukun korunmasına yönelik çaba içinde
olmaları gerektiğidir. Devleti, milleti koruyacak olan güvenlik
güçleridir, hukukçuların görevi değildir. Hukukçuların görevi
hukuku korumaktır, hukuku kurtarmaktır. Yargıcın görevi
kuvvetlinin yanında, yani devletin yanında bireyi korumaktır,
bireyin hak ve özgürlüklerini korumaktır. Devletin güvenlik sorunu
eksiksiz bir demokrasiyle sağlanabilir. Eksiksiz bir demokrasi, insan
hakları hukukunun çerçevesine bağlı kalınarak insan
hakları hukukunun uygulanmasıyla, devletin demokratikleşmesi ve
dolayısıyla devletin güvenliği ancak bu şekilde
sağlanabilir.
Profesör Mithat Sincar Devlet güvenliğinin tehlikeye
düştüğünü düşündüğünüzde demokrasi kavramına
nasıl yaklaşılması gerekir? diye savcı ve
yargıçlara sorduğunda, çok ilginç cevaplar alınıyor, birçok
savcı ve yargıç tarafından ilginç yanıtlar veriliyor.
Benim ülkem söz konusu olduğunda, vatan ve millet söz konusu
olduğunda ben hukuk mukuk tanımam. diyen birçok yargıç ve
savcının varlığı tespit edilmiştir. Kendisini
hukukun değil devletin hatta rejimin savcısı ve
yargıçları olarak gören, ne yazık ki, çoğunlukta. Böyle
düşünmeyenler, kendisini hukukun savcısı, kendisini hukukun,
adaletin yargıcı görenler ya sistemin dışına
atılmakta ya da ekonomik ve sosyal nedenlerle sistemin içinde kalarak
sisteme adapte olmaya zorlanmaktadırlar. Sistem, itaatkâr ve ürkek hâkim
ve savcılar üretmeye devam etmekte ve sistem bunun üzerine kuruludur. Bu
nedenle, yargıç ve savcıların siyasal iktidar, yürütme ve yasama
yanında kendisini devletin asıl sahibi gören otoriter ve militer
kurumlara karşı bağımsızlığının
sağlanması gerekir. Bundan da önemlisi, hâkimlerin ve
savcıların güvencede olabileceği demokratik bir ortam
yaratılarak hâkim ve savcıların tamamen bağımsız
ve tarafsız olmalarının sağlanması demokrasinin
asıl gereğidir. Bu yapılanma, bu düzenleme bunu ne kadar
sağlıyor belli değil. Bunun bir zihniyet dönüşümüyle de
sağlanabileceği açıktır.
Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi, gerek yasama
faaliyetlerinde gerekse bu Anayasa görüşmelerinde grubumuz milletvekilleri
olabildiğince hiçbir çatışmaya, hiçbir sataşmaya meydan
vermeden halkımızın bize verdiği görevi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özçelik, ek süre veriyorum, lütfen
tamamlayınız.
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) Tamamlıyorum Başkan.
Halkımızın verdiği görevi bilimsel metotlarla,
yine demokratik bir anlayışla kürsüden ifade etmeye, yasa teklifleri
vermeye, önergeler vermeye çalışıyoruz. Hiçbir polemiğe
meydan vermemek üzere çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Ancak ne yazık ki, Hükûmet Sözcüsü Sayın Hüseyin Çelik dün
basına yansıyan bir demecinde ilginç şeyler söylüyor. Sayın
Hüseyin Çelik önce Konfüçyüsten bir alıntı yapıyor ve diyor ki:
Hükümdar adil olursa kanuna gerek yok. Hükümdar adil değilse kanunun
anlamı yok. İki bin yıl öncesinin, iki bin yıldan önceki
hukuk anlayışını günümüze getiriyor Sayın Hüseyin
Çelik.
Peki, hükümdar adil değilse -hükümdar yerinde yok-
hükümdarın direktifleri doğrultusunda hazırlanan yasalar
antidemokratik ise ne olacak? Buna halk işte cevap verecek. Sayın
Hüseyin Çelik bunları unutuyor.
Sayın Hüseyin Çelik bizi Ergenekonculukla suçluyor.
Sayın Hüseyin Çelik bizi mağduriyet politikası sürdürmekle, bizi
politika üretmemekle suçluyor.
Peki, mağduriyet politikası üzerine iktidar olan kim?
Mağduriyet politikasını sonuna kadar kullanarak iktidarda kalan
kim? Biz mi, Sayın Hüseyin Çelik mi? Biz halkımızın,
ezilenlerin, sömürülenlerin sözcülüğünü yapmaya devam ediyoruz ve
Sayın Hüseyin Çelik de sermayenin sözcülüğünü yapıyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Mesele budur.
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) Sayın Hüseyin Çelik bizi
halkımıza, tabanımıza ihanet etmekle suçluyor.
Sayın Çelik, biz bugüne kadar halkımıza,
tabanımıza, insanlarımıza ihanet etmedik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Selamlama yapabilmeniz için tekrar mikrofonu
açıyoruz.
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) Biz işkence pahasına,
hapishane pahasına, tehdit pahasına, hatta ölüm pahasına
halkımızın yanında yer aldık,
halkımızın yanında yer almaya devam edeceğiz.
Halkımızın kendisine ihanet edenleri nasıl
hiçleştirdiğini, nasıl etkisizleştirdiğini biliyoruz.
İşte bu nedenle biz, halkımızın yanında olmaya
devam edeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gruplar adına
üçüncü söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına olmak üzere
Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz on dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz teklifin
geçici 20nci maddesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, söz konusu bu geçici maddeyle
birlikte Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısının
yeni hükümlere uyarlanmasına ilişkin geçiş hükümleri
düzenlenmektedir. Geçiş hükümleri düzenlenirken de üyelerin aday
gösterilmesi, seçimi, nitelikleri, seçim usul ve sürelerine yer verilerek yasal
boşluk meydana getirmemek amaçlanmıştır.
Değerli arkadaşlar, her fırsatta söylemeye
çalıştığımız gibi Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun yapısını geliştirmek her şeyden önce
yargı sistemine, yargı mensuplarına ve Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kuruluna daha etkin bir işlev kazandıracaktır. Bu
düzenleme ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun demokratik
meşruiyeti artırılmış, yargı aktörlerinin tümünün
temsili sağlanmış, kucaklayıcı, bütünleştirici
bir kurul hâline gelmiştir.
Değerli arkadaşlar, hepimizin malumudur ki 1982
Anayasası darbe sonrası olması münasebetiyle 1990lı
yılların başlarından itibaren özellikle eleştirilmeye
başlanmış ve 1992de TÜSİAD, 2000de Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği, 2001de Barolar Birliği tarafından ve
diğer kurum ve kuruluşlar tarafından çeşitli Anayasa
değişiklik teklif önerileri hazırlanmıştır. Bugüne
kadar 16 kez değişmiş ve toplamda seksen üç madde
değiştirilmiş -ki şu anda görüşmekte olduğumuz
asıl, esaslı değişim bu döneme denk gelmektedir- ve bu
Anayasayla oluşturulan kurumlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararları, uluslararası metinler, Avrupa Birliği ilerleme
raporları ve istişari ziyaret raporlarında sürekli eleştiri
görmüştür. İşte bu yüzdendir ki yeni düzenlemeyle Kurul
yapısında, yetkilerinde ve kararlarına itiraz konularında
revizyona gidilmiştir.
Değerli arkadaşlar, Kurulun yönettiği kitle olan
ilk derece mahkemesi hâkim ve savcılarının temsil edilmemesi
demokratik meşruiyet açısından önemli bir eksikliktir. Sadece
Yargıtay ve Danıştay üyelerinden mensup olup, yaklaşık
12 bine varan ilk derece mahkemesindeki hâkim ve savcıların hiçbiri
temsil edilmemektedir ve bu, sürekli eleştiri konusu olmuş, gerek
akademisyenler gerek siyasetçiler gerekse yargı camiası
tarafından da bugüne eleştirilegelmiştir. Öte yandan, mevcut
yapısıyla Kurulun, muhatap kitlenin ihtiyaçlarını
karşıladığını da söylemek mümkün değildir.
Bu durum çoğulcu demokrasiye de aykırılık teşkil
etmektedir.
Değerli arkadaşlar, mukayeseli hukuk uygulamaları
incelendiğinde, hemen tüm ülkelerde, hatta demokrasiye yeni geçen Balkan
ülkelerinde dahi, birçoğunda, ilk derece hâkim ve savcıları
ağırlıklı olarak bu kurullarda yer almaktadır. Yine
tüm uluslararası belgelerde, ilk derece hâkim ve savcıların
burada yer alma gerekliliğine işaret edilmektedir. Aynı
şekilde, Adalet Bakanlığımız tarafından
oluşturulan yargı reformu stratejisinde de belirtildiği üzere,
Kurulun, objektiflik, tarafsızlık, şeffaflık temelinde,
uluslararası belgeler ışığında, geniş temsil
esasına göre yeniden yapılandırılması söz konusudur.
Bunun sağlanabilmesi ise üye sayısının
artırılmasına bağlıdır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; yeni düzenlemede
Yargıtay ve Danıştayın dışında, Adalet
Bakanı Müsteşarıyla birlikte, Türkiye Adalet Akademisinden, ilk
derece hâkim ve savcılardan, avukatlardan, öğretim üyeleri ve üst
düzey yöneticilerden bir temsil sağlanacak ve dolayısıyla
yargının içindeki bütün aktörlerden bir temsil
sağlanmış olup demokratik meşruiyet de kazanmış
olacaktır.
Şimdi, en çok tartışılan konulardan biri
Cumhurbaşkanının Kurula üye vermesiyle ilgili husus.
Değerli arkadaşlar, Kurulun üye sayısı 22ye çıkıyor
ve bu 22 üyeden Adalet Bakanı ve Müsteşarın
dışında 20 tane üyesi kalıyor, geri kalan 20 üyeden 4
tanesini Cumhurbaşkanı seçiyor; 16 tane üye tamamen
yargının içinde ve seçimle geliyor oraya ve bu şekilde
Cumhurbaşkanı da yapmış olduğumuz düzenlemeyle birlikte
millet iradesiyle seçileceğine göre, bu Kurula da milletin iradesi bu
şekilde yansımış olacaktır. Yine Türk ve Avrupa
doktrini, Avrupa uygulaması ve demokratik meşruiyet ilkesi birlikte
değerlendirildiğinde, yeni düzenlemenin kuvvetler
ayrılığı ilkesine aykırı olmadığı
da açıkça görülecektir. Mukayeseli hukuk, Avrupa örnekleri de yine
aynı şekilde Cumhurbaşkanının Kurula üye seçmesini
olağan olarak gösterecektir baktığımız zaman.
Sayın Başkan, değerli üyeler; Anayasanın
Başlangıç kısmı güçler ayrılığı
prensibini düzenlemektedir. Evet, doğrudur, burada bir değerli
arkadaşımız, güçler ayrılığından ve
özellikle yargının bağımsızlığından
sıkça bahsediyor, hatta gelen herkes aslında aynı konudan
bahsediyor ki aynı konu bizim de en önemli hassasiyetlerimizden biri. Bu
düzenlemeyle, asıl yargının
bağımsızlığını sağlayacak olan yeni
mevcut düzenlemenin ötesinde yapacağımız yeni düzenleme
olacaktır. Zira, değerli arkadaşlar, bizler de istiyoruz ki
yargı hiçbir tesir altında kalmasın, daha şeffaf olsun,
objektif karar verebilsin. Şimdi, yargının bu şekliyle
yürütmenin tesiri altında kaldığını iddia eden
arkadaşlarımızın HSYKnın Ferhat Sarıkaya
olayında, Erzincan olayında herhangi bir sesi çıkmamıştır.
Yine aynı şekilde, 28 Şubat sürecinde nereden brifing
aldıklarında böylesi durumlara eleştiri getiren hiçbir
durumları hiç söz konusu olmamıştır, konularında söz
ifade edememişlerdir. 367yle ilgili karar verildiğinde
yasamanın yargı tarafından çembere alındığı
dönemde hiç sesleri çıkmamıştır. 10 ve 42nci maddede yine
yargı yasamaya tahakküm ettiğinde, maalesef gene bu
arkadaşlarımızın sesi çıkmamıştır.
Değerli arkadaşlar, adalet terazisini yargı
uyguluyor ama adalet terazisini yapan da millî iradenin tecelli ettiği
yasama organıdır, dolayısıyla Parlamentodur. Yargı
bağımsızlığını savunuyoruz, doğrudur,
savunmaya devam edelim ama aynı şekilde, milletin iradesinin tecelli
ettiği bu Parlamentonun, yasamanın da
dokunulmazlığını bence aynı şekilde savunmak
gerekir.
Yine, değerli arkadaşlar, 1961 Anayasasında bile
bu Parlamento bu kurala, o günkü ismiyle Yüksek Hâkimler Kuruluna 6 tane üye
verebiliyordu ve o dönemde, bu tercih ve düzenlemeler kuvvetler
ayrılığı ilkesine aykırı değildi de bugün mü
acaba aklımıza geldi, bugün mü aykırı olmaya
başladı?
Bu tür iddialar ancak dünyayı ve Avrupa hukukunu, Avrupa
doktrinini, mukayeseli hukuku araştırmamakla, bilimin
ışığından ve aydınlığından
kaçınarak körü körüne statükoyu korumaya çalışmakla
açıklanabilir. Yine, değerli arkadaşlar, bu iddialar ancak
Bizim oğlan bina okur, döner döner bir daha okur. felsefesinin bir
ürünüdür diye düşünüyorum.
HSYK benzeri kurullar birçok Avrupa ülkesinde vardır. Az önce
eleştirdiğiniz konuların birçoğu
Aslında Avrupa ülkelerindeki
örneklere baktığınız zaman, Türkiye'de getirmiş
olduğumuz düzenlemeyle çok daha demokratik bir yapının
kurulacağı da ortadadır.
Değerli arkadaşlar, Fransada 18 üye var, Fransa Kurul
yapısında Yargıtaydan hiç temsilci bulunmamaktadır:
Başkanı Cumhurbaşkanı, Adalet Bakanı ise Başkan
Yardımcısıdır. Cumhurbaşkanı, Senato
Başkanı ve Millet Meclisi Başkanı tarafından da 3 üye,
işte yine yasama, yürütme, yargı organlarına mensup olmayan
seçkin vatandaşlar tarafından seçilmektedir. İtalyada yine
aynı şekilde 27 üyeden oluşuyor; toplam yüksek yargıç
oranı ise bu 27 üyenin içerisinde sadece 4tür. Türkiye'de ise
değerli arkadaşlar, 22de 16dır. İspanyada bütün atamalar
Parlamentonun önerisi üzerine Kral tarafından gerçekleştiriliyor.
Polonyada Parlamento kendi üyeleri arasından 4 kişiyi, Senato da
yine kendi üyeleri arasından 2 senatörü Kurul üyesi olarak atayabiliyor.
Portekizde Kurulun çoğunluğu yargı dışı
üyelerden oluşmaktadır. Hollanda, İsveç, Danimarka, Finlandiya
gibi kuzey ülkelerinde de bu kurulların hâkimlik mesleğine mensup
üyeleri dahi hükûmet tarafından atanabiliyor. Hollandada mesela bütün
üyeler Adalet Bakanının önerisi üzerine Kral tarafından
atanıyor. İsveçte hâkimler dâhil üyelerin tümü hükûmet
tarafından atanmaktadır. Kurul üyelerinin çoğunluğu
yargı dışı üyelerden oluşmaktadır.
Evet, kendimize örnek aldığımız, demokrasisini
üst düzeyde geliştiren ülkelerdeki uygulamalara
baktığınız zaman Türkiyede bu yapının içerisinde
şu anda parlamentonun atayabileceği hiçbir üye dahi yoktur o kadar
eleştirmenize rağmen değerli arkadaşlar.
Yine değerli arkadaşlar, bu kurulun oluşum
yapısı aslında birçok uluslararası belgelerde, Avrupa
Birliği raporlarında dile getirilen eleştirileri de kapsayacak
düzeydedir. Şöyle ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydın, konuşmanızı
tamamlayın lütfen. Size de ek süre veriyorum.
AHMET AYDIN (Devamla) Şu ana kadar eleştirilen birçok
hususun, aslında iyi baktığımızda,
irdelediğimizde bu getirmekte olduğumuz düzenlemenin içerisinde
düzeltildiğini, yer aldığını göreceğiz.
Sekreteryanın olmaması eleştiriliyordu, teklifle kurula
bağlı genel sekreterlik teşkilatı kurulmaktadır. Yine
bütçenin olmaması
Teklif ve kurulun ayrı bir bütçesinin olması
öngörülüyor. HSYKnın kendisine ait binasının ve fiziki
imkânlarının bulunmaması eleştiriliyordu, teklifle kurulan
bina ve diğer fiziki imkânların tahsis edilmesi öngörülüyor.
Yine yargı yolunun açık olmaması
eleştiriliyordu, bu teklifle Kurulun meslekten çıkarma cezasına
ilişkin kararlarının yargı denetimine açılması
öngörülmektedir. Diğer kararlar için de etkili bir iç itiraz yöntemi
geliştirilmiştir.
Hâkim ve savcıların denetimi Adalet Bakanına ait
olması eleştiriliyordu, teklifle hâkim ve savcıların
denetim yetkisi kurula devrediliyor.
Soruşturma açılmasına izin verme yetkisi Adalet
Bakanına aitken, teklifle kurul ilgili dairenin teklifi ve kurul
başkanının, yani Adalet Bakanının oluruyla oluyor.
İlgili daireden teklif gelmesi gerekiyor ve bu noktada da Adalet
Bakanının yetkisi sınırlandırılıyor.
Yine Teftiş Kurulu çokça eleştiriliyordu, Teftiş
Kurulu Adalet Bakanlığına bağlı iken şimdi bu
düzenlemeyle HSYKya bağlanmaktadır.
Yine, değerli arkadaşlar, Bakan ve Müsteşarın
Kurulda yer almaya devam etmesi birçok eleştiriye neden oluyor ancak bu
Kurulda şu anda Bakanın da, Müsteşarın da yetkisi eskisi
kadar değil ve bu yetki ciddi oranda
kısıtlanmıştır.
Değerli arkadaşlar, Bakan, tabii ki ülkenin genel adalet
işlerinden, politikalarından sorumlu. HSYK da, üstlenmiş
olduğu görev itibarıyla, ülkenin adalet politikasını
etkiler konumdadır. Dolayısıyla Adalet Bakanının
topluma ve Parlamentoya hesap verilebilirliğini de bir tarafa koyarsak,
Adalet Bakanının HSYKda yer almasının da önemli olduğunu
düşünüyoruz.
Yine, değerli arkadaşlar, destek hizmetleri; birçok
destek hizmeti Adalet Bakanı tarafından sağlanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydın, ek süreniz de doldu, lütfen
Genel Kurulu selamlayın. Sadece bunun için mikrofonunuzu açıyorum,
lütfen
AHMET AYDIN (Devamla) Efendim, az önce CHP sözcüsü
arkadaşımız özellikle Venedik Komisyonundan bahsetti, o
Komisyonun bir kararını dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Venedik Komisyonunun 2007 tarihli
Adli Atamalar Raporunda, yürütme temsilcilerinin yargı kurullarında
yer almaları konusuyla ilgili ülkemizdeki mevcut durum örnek
gösterilmiş ve Türkiyede Adalet Bakanı ve Müsteşarı HSYK
üyesidir. Bu durum, tek başına -Venedik Komisyonuna göre- Kurulun
bağımsızlığını zayıflatmaz. ifadesine
yer vermiştir.
Yine, üye sayısının artırılması,
daireler hâlinde çalışıyor olması, birçok yetkisini
devretmesi gibi hususlar nazara alındığında, Adalet
Bakanı ve Müsteşarının da yetkileri son derece
azalmıştır.
Değerli arkadaşlar, bütün bunlara
baktığımız zaman, öngörülen düzenlemeler, şu ana kadar
gelen bütün eleştirileri kapsayan, HSYKyla ilgili dile getirilen
eleştirilerin ve beklentilerin neredeyse tamamını
karşılayan ve çözüme kavuşturan bu teklif, bizce çok doğru
bir teklif; çok daha demokratik, çok daha hukuka uygun, yargı
bağımsızlığını pekiştiren,
geliştiren bir teklif.
Sözlerimi burada tamamlarken, millî iradeyi etkin kılacak
olan Anayasa değişikliklerine ilişkin hükümlerin ülkemize,
milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Eğer sizler de sözlerinizde samimiyseniz, bireyin hak ve
hukukunu korumak istiyorsanız, eğer halkın refah ve
mutluluğunu düşünüyorsanız, eğer demokrasimizin
standartlarının geliştirilmesi ve millî iradenin hâkim
kılınmasını istiyorsanız, hadi buyurun diyoruz; Halep
oradaysa arşın burada, sandık burada diyorum ve hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Aydın, teşekkür ederiz.
Şimdi, gruplar adına son söz Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Faruk Bala aittir.
Sayın Bal, ayrıca kişisel talebiniz de var, ikisini
birleştiriyorum.
Süreniz on beş dakika.
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Anayasa
Değişikliği Teklifiyle ilgili 26ncı maddede düzenlenen
geçici 20nci maddeyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini
paylaşmak üzere huzurunuzdayım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa
Değişikliği Teklifinin en önemli maddelerinden birisini bugün
burada görüşüyoruz. Bu maddeyle getirilenleri ben size özetle aya, güne
dökerek arz etmeye çalışacağım ve Bu hızla nereye
koşuyoruz. sorusunun da cevabını birlikte bulmaya
çalışacağız.
Eğer bu teklif kabul edilir ve yürürlüğe girer ise otuz
gün içerisinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yeniden teşekkül
edecek. Bu teşekkül tarzına göre Sayın Cumhurbaşkanı,
öğretim üyelerinden, bürokratlardan, avukatlardan bir
kısmını atayacak.
Yargıtay 3 asil, 3 yedek üyeyi yedi gün içerisinde seçmek
üzere ilana çıkacak. Yedi günlük bir başvuru süresi tanınacak.
On beş gün içerisinde seçimi yapacak ve bu seçim içerisinde de her
Yargıtay üyesi ancak 1 tek adaya oy verebilecek.
Danıştay 2 asil, 2 yedek üyeyi aynı şekilde
seçecek.
Adalet Akademisi 1 asil, 1 yedek üyeyi aynı şekilde
seçecek.
Adli yargı hâkimlerine geldiğinde, birinci vitesten,
ikinci vitese ya da sonuncu vitese çıkılıyor. Buna göre adli
yargı hâkimleri 7 asil, 4 yedek üyeyi, kanun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren, beş gün içerisinde Yüksek Seçim Kurulu ilan edecek -üç
gün tanınmıştır başvuru için- iki gün içerisinde
adayların listeleri ilan edilecek, iki gün içerisinde bunlara itiraz
edilebilecek, iki gün içerisinde itirazlar karara varılacak, bunu takip
eden 2nci pazar günü de seçim yapılacak. İdari yargı
hâkimlerinde de aynı usulü takip edeceğiz.
Değer arkadaşlarım, size okuduğum bir hikâye,
bir masal değil, size okuduğum bir Yüksek Seçim Kurulu genelgesi de
değil, size okuduğum AKPnin Anayasa Değişikliği
Teklifidir. Dünyada eşi, menendi görülmemiş bir Anayasa
Değişikliği Teklifi ve bir AKP Anayasa
değişikliği tekniği.
Değerli arkadaşlarım, daha önce
konuşmalarımda söylemiştim, Amerika Birleşik Devletlerinin
Anayasası elimizde, toplam 3.200 kelime, bu 3.200 kelimeyi
Dünyanın
jandarması olan, kıtalara hükmeden, elli tane federal devleti içinde
barındıran Amerika Birleşik Devletlerinin Anayasası bu
cesamette, bizim sadece Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu
oluşturmak için ayları, günleri tasnife tabi tutarak, uzun uzun,
masalımsı, hikâyemsi yazdığımız Anayasa
değişikliği de bu. Bunun, tabii, niyetin halis
olmadığından böyle yazıldığı açık seçik
ortada çünkü bu aylar, günler Seçim Kanununda yok, Milletvekili Seçimi
Kanununda yok, Muhtarlık Seçimi Kanununda yok, Mahalli İdareler
Seçimi Kanununda yok. Bunlar vardır bir yerde. Nerede? Sadece ve sadece
Yüksek Seçim Kurulunun seçim takvimi başladığında o takvim
için yazdığı yazılardan ibarettir. Asıl olan, orada
olması gereken bu ayların, günlerin sıkıştırılarak
Anayasaya yazılması. İki ayrı meseleyle birlikte
düşündüğümüzde, Anayasa ilkesi hâline getirilen iki ayrı konuyla
birlikte düşündüğümüz takdirde mesele biraz daha vahamet arz ediyor.
Burada, birincisi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna aday olacak
kişiler birden fazla olacaktır tabii. Buraya oy verecek kişiler
ancak bir kişiye oy verebilir. Değerli arkadaşlarım, bu
aynen 1946 yılında açık oy/gizli tasnif anlamına
gelebilecek oy verme hakkını, seçme hakkını ve seçilme
hakkını külliyen ortadan kaldıran ve 1950li yıllardan
itibaren demokratikleşmeye başlayan dünyanın daha gerisindeki
bir anlayışı ortaya koymaktadır.
Peki Bu iki günde aday belirlenecek, iki günde ilan edilecek, iki
günde itirazlar bağlanacak, iki günde
diye sıralanan tarihler
içerisinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna aday olan kişiler
kendini nasıl anlatacak Türkiye'nin Hakkârisindeki, Edirnesindeki,
Karsındaki, Konyasındaki, Samsunundaki, Antalyasındaki
hâkimlere Sayın Bakan? Adaylar propaganda yapamaz. Niçin? Anayasa hükmü.
Bu Anayasa değişikliği niye geldi? Demokratikleşmek için
geldi. Propaganda yapamayan bir adayın seçiminde nasıl bir demokrasi
olur? Böyle ilkel bir düşünce olabilir mi? Tabii, bu ilkel düşünceler
ilkel bir sonuç ortaya çıkaracaktır. Varılmak istenen ilkel
sonucu, ne kadar ilkel olduğunu ben size bir Osmanlı
sadrazamının bir hâkime yazmış olduğu şiirle
ifade edeyim. Sadrazam Mehmet Paşa. Şimdiki Silivri Hâkimiyle
alakası yok! Ama o zaman da Silivride bir Osmanlı hâkimi
varmış, Silivri Naibi. Kızıyor bu naibe ve alıyor
kalemi Sadrazam Mehmet Paşa, yazıyor:
Silivri Naibi,
Şeriat haini,
İlamını okudum,
Kahkaha ile güldüm.
Meali hezeyan,
Hükmü hilafı Kur'an,
Mührü müeyyidemi basarım,
Seni mahkeme kapısına asarım."
Mantık aynı. Mantık aynı, Sayın Bakan,
aynı mantığı biz yüz yıllar geçmiş olmasına
rağmen mührü müeyyidenizi basacağınız bir müsteşar
muavininizi Adanaya gönderiyorsunuz, Adanada Adana Belediye
Başkanlığı seçimiyle ilgili karar verilmeden önce her ne
hikmetse Mersindeki Adliye Sarayının yapımıyla ilgili bir
iş çıkıyor ve o müsteşar muavini 16.00da Adanaya iniyor,
17.30da muhtemelen Mersine varmıştır, gidiş-geliş
süresi. Orada bir fotoğraf çektiriyor bunu tevsik için, ama bu
fotoğrafın içerisinde ertesi gün Adana Büyükşehir Belediye
Başkanı hakkında karar verecek olan hâkimler var. Size
Sayın Recai Yıldırım kulağınıza söyledi,
hicabından, yargıya duyduğu saygıdan dolayı, delilini
söyledi size Sayın Bakan, kulağınıza.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Yanlış.
FARUK BAL (Devamla) Biz yargıya saygımızdan
dolayı teferruatını anlatmıyoruz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Anlatın, ne varsa
anlatın.
OKTAY VURAL (İzmir) Siz Görüşmedi dediniz ama.
Mersinde görüşmedi. dediniz, tutanaklar var.
FARUK BAL (Devamla) Ama İstanbulda, Ankarada, Çorumda,
Ispartanın Şarkikaraağaç ilçesinde mahkûm olmuş,
tutuklanmış, haklarında Danıştay
yargılanması için karar vermiş belediye başkanları
dururken Adana Belediye Başkanını görevden alıyorsunuz.
Niçin?
YILMAZ TANKUT (Adana) Hazmedemediler.
FARUK BAL (Devamla) Aslında Adana Belediye
Başkanını da görevden almanızın sebebi hikmeti bir
başka yargı kararını uygulatmamak için. O yargı
kararı da seçimlerden hemen sonra, bu meşhur İçişleri
Bakanının bir hukuk müşaviri var, o hukuk müşavirinden
aldığınız bir fetva ile Belediyeler Birliği seçimini
allem ettiniz, kallem ettiniz, katakulliye getirdiniz, apayrı bir usule
tabi tuttunuz, Adana Büyükşehir Belediye Başkanının
açmış olduğu Türkiye Belediyeler Birliğiyle ilgili
davayı kazandı. Kazandıktan sonra iki gün içerisinde o makama
oturacaktı, oturtmamak için görevden aldınız. Sizin yargıya
saygınız bu mu? Sizin yargının
bağımsızlığından beklediğiniz bu mu? Sizin
yargının tarafsızlığından beklediğiniz bu
mu?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) İspat edin
İspat edin
FARUK BAL (Devamla) Alacaksanız, işte Ankara Belediye
Başkanı var, işte İstanbul Belediye Başkanı var,
işte Çankırı Belediye Başkanı var, Çorum Belediye
Başkanı var, Şarkikaraağaç Belediye Başkanı var.
Hepsinin arkasında yargı kararı var.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Bal, siz Hükûmeti
FARUK BAL (Devamla) Değerli arkadaşlarım, mesele
yargı bağımsızlığı. Şimdi, bu
yargı bağımsızlığının temin
edileceği yer
YILMAZ TANKUT (Adana) Rahatsız mı oldunuz?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Onunla alakası yok,
şeyle
(MHP sıralarından Dinle, dinle sesleri)
FARUK BAL (Devamla) Değerli arkadaşlarım, lütfen
beni dinleyin.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım arkadaşlar
Lütfen değerli milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Belediye başkanları
OKTAY VURAL (İzmir) Sen mi ilgileniyorsun bu işlerle?
FARUK BAL (Devamla) Bekir Bey, beni dinleyecek misiniz?
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bal, siz devam edin lütfen, Genel Kurula
hitap edin.
FARUK BAL (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
verdiğim örnekler vahimdir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, o ilgileniyor, partinin genel
başkan yardımcısı.
YILMAZ TANKUT (Adana) Çanakkale Belediye Başkanı sekiz
yıl ceza aldı, hâlen görevde ya!
BAŞKAN Lütfen değerli arkadaşlarım
FARUK BAL (Devamla) Lütfen, benim konuşmalarıma ve
şahsiyetime saygı göstererek dinleyin.
YILMAZ TANKUT (Adana) Niye Diyarbakır Belediye
Başkanını görevden alamıyorsunuz?
FARUK BAL (Devamla) Bunları niye anlatıyorum?
Değerli arkadaşlarım, parlamenter, demokratik sistemde üç tane
kuvvet vardır, artık öğrendiniz bu tekrar eden
konuşmaları dinleye dinleye. Biri yasamadır, biri yürütmedir,
biri yargıdır. Bu üç kuvvetin dengelenmesi ve denetlenmesi için bir
mekanizma oluşturulmuştur. Bu mekanizmada dengeleyecek ve
denetleyecek tek güç yargıdır. Yargının
kullanacağı güç de hukukun üstünlüğüdür ve hukukun
üstünlüğünü mümkün kılacak yargı
bağımsızlığıdır, hukukun üstünlüğünü
mümkün kılacak hâkimin tarafsızlığıdır.
Değerli arkadaşlarım, size örnek olsun diye biraz
önce Osmanlının şiirini anlattım ama Osmanlının
medeniyete, insani değerlere, evrensel değere yapmış
olduğu bir hâkim tarifini de size okuyacağım. Hâkimin tarifi
Mecellei Ahkâmı Adliyenin 1792nci maddesinde şöyle diyor Sayın
Bakanım: Hâkim, hâkim, fehîm, müstakîm ve emîn, metîn ve mekîn
olmalıdır. Anlamayabilirsiniz, Türkçeleştirerek okuyayım
bir daha: Hâkim, hâkim yani hükmeden, fehim yani anlayışlı,
müstakim yani doğruluktan ayrılmayan, emin yani güvenilir, mekîn yani
vakarlı, metin yani dayanma gücü olan kişi olmalıdır.
OKTAY VURAL (İzmir) Sen de öyle yaptın ki,
bunların hiçbirine uymaz bunların şeyleri.
FARUK BAL (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu Müsteşar Muavininin bir Mersin ziyareti ile
adliyenin otlar bitmiş -otlarını da görüyoruz- inşaat
yapım sahasında idare mahkemesi hâkimleriyle ispatı vücut etmesi
Ankara Belediyesi ile ilgili alınacak bir kararda sonuç
doğurmuştur. Bu Müsteşar Muavini ve
Bakanlığınızın diğer etkilileri, yetkilileri, bu
iki günlük seçimlerde, hâkimler üzerinde ne gibi bir etki kullanacaktır,
ne gibi bir yetki kullanacaktır? Telefonlar çalışacak
mıdır? Sayın Bakanım, başsavcılar bir tarassut
altına alınacak mıdır? Oradan çıkacak oylara göre
kimlere nasıl ikballer verilecektir? Eğer oradan çıkan oylar
sizin istediğiniz gibi olmazsa verdiği kararlarla zülfüyâre dokunan
hâkimlerin sürüm sürüm süründürüldüğü gibi bu seçimlerin sonunda yine
hâkimlere bir sürüngenlik hayatı ortaya çıkacak mı?
Değerli arkadaşlarım, bütün bunları derlersek
toparlarsak, bunun adı demokratikleşme değil bunun adı
dayatmadır. Bunun adı tarafsız ve bağımsız
yargı yaratmak için demokratikleşme değildir, tam anlamıyla
yargıyı kontrol etmek için güç değişim aracıdır.
Siz mevcut sistemden şikâyet ediyorsunuz. Elbette Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun 1982 Anayasasına göre şikâyet
edilecek, kurumsal olarak, çok yönü vardır. Anayasada belirlenen sistemin
eleştirilecek çok tarafı vardır. Bir reforma ihtiyacı var
mıdır? Vardır. Mevcut Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
beğenmediğiniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bal, on beş dakikanız doldu,
size de ek süre veriyorum, üç dakika içinde tamamlayınız.
FARUK BAL (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Elbette Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
eleştirdiğiniz kararları vardır, biz de eleştiriyoruz
ancak çözümü böyle değildir. Siz, Sayın Bakan, kanı kanla
yıkıyorsunuz. Siz, Sayın Bakan, Adalet ve Kalkınma Partisi
olarak diktaya gidiyorsunuz, diktaya giderken önünüzdeki tek güç olan
yargıyı yandaş bir yargı kurumu hâline getiriyorsunuz. Siz,
yandaş yargıç aşamasını
aşmışsınız. Yargıyı Biz korkuyoruz.
şeklinde kamuoyuyla duygularını paylaşacak kadar
korkutmuşsunuz. Siz, yargının özel hayatına girmişsiniz.
Siz, yargıyı kurumsal ve bireysel olarak dinlemişsiniz ve
yargı, herkesin günü geldiğinde güvenli bir liman olarak
sığınacak bir yer olan yargı kendini savunamaz hâle
gelmiştir. İsteğiniz buydu, korkutulmuş ve ürkütülmüş
bir yargıdan bir dikta yaratmak istiyorsunuz. Bunu ben söylemiyorum. Bunu
size anayasa hukuku rehberiniz olan Ergun Özbudun söylüyor. Bunu size
şimdi milletvekiliniz olan Sayın Zafer Üskül söylüyor. Bunu size
bilim heyeti üyelerinden Sayın Levent Köker söylüyor ama bunun size daha
açığını Anayasa Hukuku Profesörü Sayın Hasan Tunç
söylüyor. Yine İdare Hukuku Profesörü Sayın Ethem Atay söylüyor,
Sayın Profesör Doktor Murat Sezginer söylüyor. Bunu size uluslararası
hukuk alanında Robert Elgie söylüyor, son yüz yılın sosyal
siyaset uzmanı ve diktaya gidiş, parlamenter sistemden diktaya
geçişin önünü kesmek için kafa yoran bilim adamı. Bunu size Giovanni
Sartori söylüyor, o da yüzyılın en büyük bilim adamı; diktaya
gidişi, parlamenter sistemlerdeki kuvvetler
ayrılığında dengenin bozulması hâlinde diktanın
önlenemeyeceğini anlatan bilim adamı. Bunu size, Prof. Andrew Arato
söylüyor, geçen defa anlattım.
Sayın Bakan, yolunuz yanlış. Bir tek kendiniz için
yanlış yapmıyorsunuz, bu ülke için yanlış
yapıyorsunuz, bu ülkenin geleceği için yanlış
yapıyorsunuz.
23 Nisanı Millî Egemenlik Bayramı olarak kutladık,
siz Çocuk Bayramı olarak kutladınız. Elbette ki, Millî Egemenlik
Bayramı, milletin geleceğini emanet edeceği çocuklara
atfedilmiş bir bayramdır ama bu iş çocuk işi değil
Sayın Bakan. (MHP sıralarından alkışlar)
Yüce heyete saygılarımı sunuyor, Adalet ve
Kalkınma Partisinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet
Selamlamanız için, buyurun.
FARUK BAL (Devamla) Adalet ve Kalkınma Partisinin
Türkiyeyi diktaya götürecek olan bu Anayasa Değişikliği
Teklifini, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisine mensup çok değerli
milletvekillerinin vicdanına saygıyla arz ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Hükûmetin söz talebi var.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Aslında bu maddede Hükûmet adına bir konuşma
talebimiz yoktu ama biraz önce konuşan Sayın Balın burada
gündeme getirdiği iddialara ilişkin
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Başka şahıs yok mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) İkinci bir
şahıs var, iki şahıs arasında konuşuyorum.
BAŞKAN Var efendim, var.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Tamam, sorun yok.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Sayın
Balın biraz önce bu kürsüden dile getirdiği iddialara cevap verme
ihtiyacı için kürsüye geldim.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bal, bu kürsüden daha
önce de dile getirdiği birkaç iddiası oldu. Her şeyden önce bu
getirilen maddelerle ilgili olarak, her seçmenin bir tek adaya oy vermesi
düzenlemesini 1946 yılındaki açık oy, gizli tasnif yöntemine
benzeten yorumlar yaptı. Ne tarafına koysanız, boşa
koysanız dolmuyor, doluya koysanız almıyor. Burada getirilmek
istenen çoğulcu bir sistem ama 1946da bir oy fazla alan bütün seçim
sonucunu kendisi alıp götürüyor.
FARUK BAL (Konya) Burada bir oy alan seçilecek Sayın Bakan,
bir oy alan seçilecek.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Biz sizi dinledik.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Oysa burada
çoğunlukçu değil çoğulcu bir bakış açısı var
yani verdiği örnekle tam ters bir uygulama getirmişiz, daha modern,
daha çağdaş bir düzenleme getirmişiz, birincisi bu.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Meclis niye hepsini seçiyor?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) İkincisi, aday
olacaklar nasıl propaganda yapacak, nasıl kendini tanıtacak?
Hâkim, savcı sınıfından Hâkimler Savcılar Yüksek
Kuruluna aday olacak kişilerin broşür bastırıp,
kitapçık bastırıp il il gezmeleri onların mesleklerine,
konumlarına uymaz düşüncesiyle yapılan değerlendirmelerle
beraber, İnternet üzerinden bilişim ortamında bu hâkim,
savcılarımız kendilerini tanıtabilecekler, Yüksek Seçim
Kurulunun oluşturacağı bir platformda herkes kendini anlatma
imkânı bulabilecek.
Bu arada Sayın Balın birkaç gündür Genel Kurulda
gündeme getirilen ve soru olarak yöneltilen Adalet Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısı Mustafa Kökçamın Adanaya gidip
gitmediğine dönük sorular oldu, bu sorulara iki gün önce ben Genel Kurulda
cevap verdim. Aynı zamanda biz bununla ilgili 24 Nisan 2010 tarihinde bir
basın açıklaması da yaptık. Bu basın
açıklamamızda da çok net ifade ettik, Genel Kurulda da söyledik. Buna
rağmen bu iddiayı tekrar tekrar buraya getirmesini ben onun hukukçu
kimliğiyle bağdaştıramıyorum. Zira...
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) Resimler var, resimler!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Göstereceğim.
OKTAY VURAL (İzmir) Gösterin.
FARUK BAL (Konya) Hâkimler Müsteşar Muavinine niçin refakat
ediyor?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Dinleyeceksiniz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen...
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Bu kürsüden itham
edip gideceksiniz, sonra da kürsüye çıkıp cevap vermek isteyeni de
konuşturmayacaksınız. Sizin anladığınız
yöntem bu mu?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sabaha kadar konuş.
OKTAY VURAL (İzmir) Konuş, konuş...
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Adalet Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı Mustafa Kökçam Bakanlığımızdaki
adalet sarayları ve cezaevlerinin yapılmasını yürüten
Teknik İşler Daire Başkanlığından sorumlu
Müsteşar Yardımcımızdır.
YILMAZ TANKUT (Adana) Ne işi var bölge idare mahkemesinde?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) İşi gücü
arazidedir. İstanbuldaki inşaatlarda bir problem varsa oraya gider,
İskenderunda varsa oraya gider, Mersinde varsa oraya gider, yer tespiti
için Erzuruma gider; işi budur, temel görevi budur.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Mühendis mi bu arkadaş?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Herhangi bir
müsteşar yardımcımız değildir.
OKTAY VURAL (İzmir) Yan görevi var mı?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Bu olayda, Mersin
Adliye Sarayının inşaatında sorun
çıkmıştır, iş programının gerisindedir
-bunları öğrenebilirsiniz- temelde problemler
çıkmıştır. Bu problemlerin tespiti ve buna çözüm üretme
noktasında, bahsedilen tarihte, 19 Nisan günü Adana Havaalanını
kullanmıştır. Adana Havaalanından Adana şehir
merkezine girmeksizin ki bunu burada da ifade ettim- doğrudan Mersine
gitmiştir. Oysa bize sorulan sorularda şunlar vardı: Adana merkezde
idare mahkemesi hâkimleriyle toplantı yaptığı, Ertan Otelde
kayıt yaptırmadan konakladığı adres de veriliyor-
iddia ediliyor ve soru olarak yöneltiliyor idi.
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) Evet, evet...
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Biz bunları hem
basın bülteninde hem Genel Kurul konuşmalarımızda dile
getirdik, dedik ki: Doğrudan Mersine gitmiştir. Sayın
Balın da gösterdiği fotoğraflarda Mersin
Başsavcısı vardır, Müsteşar Yardımcımız
vardır, Mersindeki yargı mensupları vardır, Adana Bölge
İdare Mahkemesi Başkanı vardır. (MHP sıralarından
gürültüler)
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) Ne işi var orada?
YILMAZ TANKUT (Adana) Ne işi var?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Ama şunu ifade
edeyim
Müsaade edin, bir dinleyin... (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye... Sayın milletvekilleri, bir
dakika...
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Yalnız, bir
dinlerseniz...
YILMAZ TANKUT (Adana) Suçüstü yakalandı.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Adana Belediye
Başkanının davasına bakan mahkemeden bir tek hâkim,
savcı yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Bırak onu, bölge başkanı
var! Ne? Zemin etüdü için mi geldi Adanadaki bölge başkanı?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) İdare
mahkemesinde, Adana 2. İdare Mahkemesinde görülen bir davadır o.
OKTAY VURAL (İzmir) Zeminci miydi o?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla)
Dolayısıyla doğrudan Mersine gidilmiştir, orada
görevlendirme gereği faaliyetler yapılmıştır,
akşam Mersin Valisinin verdiği yemeğe katılmıştır,
Mersin Öğretmenevinde konaklayıp sabah yedi uçağıyla da
Ankaraya geri dönmüştür. Bunu defalarca ifade ettik. Bunun ötesinde,
iddiası olan varsa
OKTAY VURAL (İzmir) Bölge İdare Mahkemesi zeminci mi?
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, kızarmaya
başladın.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Sayın Bal iyi
bilir, iddia eden ispat edecektir. İddia edip
bırakamazsınız! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Siz nüfuzunuzu kullanıyorsunuz.
Baskı yapıyorsunuz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) İtham edip
bırakamazsınız! Müddei müddeasını ispatla mükelleftir.
OKTAY VURAL (İzmir) Nüfuzunuzu kullandınız! Bir
Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun Başkanısın sen!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Burada siz bir
ithamda bulunuyorsanız bu ithamı ispat etmek zorundasınız;
bu bir.
METİN ÇOBANOĞLU (Kırşehir) Dün
görüşmedi diyordunuz, bugün fotoğraflar var.
MUHARREM VARLI (Adana) O günkü konuşmanızda, hiç yok
dediniz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) İkincisi
OKTAY VURAL (İzmir) Ne tesadüf değil mi, karardan
öncesi göreve gidiyor. İki gün sonra gitseydi.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) İkincisi, bu
kürsüde Sayın Bal, Ergun Özbudundan alıntı yapıyor.
Sayın Özbudunun başkanlık sistemine ilişkin
eleştirilerini dile getiriyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Adanaya gel
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Evet, Sayın
Özbudun başkanlık sistemine ilişkin eleştirilerini ortaya
koymuştur. Ama Sayın Bal, Ergun Özbudunun parti kapatmalarına
ilişkin, 69uncu maddeye dair görüşlerini de bu kürsüden keşke
anlatsanız. Gene 146ncı maddeye ilişkin, Anayasa Mahkemesinin
yeniden dizaynına ilişkin düzenlemeye ait görüşlerini de bu
kürsüden dile getirseniz
OKTAY VURAL (İzmir) Sistemi getirdikten sonra mahkeme mi
kalır?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla)
ve 159uncu maddede
Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun bugün huzurlarınıza getirilen
düzenlemelerine dair görüşlerini de bu kürsüden aktarsaydınız,
size çok teşekkür edecektim ve saygı duyacaktım ama sadece bir
konuya ait görüşünü dile getiriyorsunuz, kalanını da ben
söyleyeyim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sistemden bahset, sistemden.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Sayın Özbudun
bu Anayasa değişiklik paketiyle getirilen düzenlemelerin Türkiyede
yargı bağımsızlığı ve
tarafsızlığını güçlendireceğini, Avrupa
Birliği değerlerine yaklaştıracağını ve
Türkiyede yargının daha da özgür hâle getirileceğini ifade
etmiştir, bunu defalarca yazmıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) Tabii, tabii, hâkim ayarlamak
suretiyle!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu kürsüye gelen değerli hatipler birtakım
değerlendirmeleri maalesef sadece bir ucundan alıp dile getiriyorlar
ama tamamını dile getirmiyorlar. İstişari ziyaret
raporlarından ikisini konuşuyor, sonuncusunu konuşmuyor.
İlerleme raporlarından işine gelenler söyleniyor, diğerleri
söylenmiyor. Bakınız, bu paket gündeme getirildikten sonra
değerli milletvekilleri, çok sayıda Avrupa Birliği
yetkilisinden, Dönem Başkanlığından açıklamalar yapılmıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülen teklifin ilerleme
raporlarıyla uyumlu olduğu, beklentileri
karşıladığı ve Türkiyede yargı
bağımsızlığı ve
tarafsızlığına hizmet edeceği yönünde açıklamalar
vardır, bu bir.
İkincisi, 2009da kamuoyuyla
paylaştığımız ve Avrupa Komisyonuna takdim edilen
Yargı Reformu Strateji Belgesi ve Eylem Planından övgüyle
bahsedilmiştir, nerede? 2009 Türkiye İlerleme Raporunda.
Değerli arkadaşlar, huzurlarınıza getirilen
teklif gerçekten uluslararası uygulamalarla, uluslararası belgelerle
ve çağdaş demokrasilerin yerleşmiş olduğu ülkelerdeki
uygulamalarla paralel bir düzenlemedir. Her hâl ve kârda Türkiyedeki mevcut
yapıyı daha da ileriye götüreceğini düşündüğümüz bir
düzenlemedir.
Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ergin.
Şimdi, kişisel olarak
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkanım
BAŞKAN Efendim, buyurun.
MUHARREM VARLI (Adana) Şimdi, bu, az önceki Sayın
Bakanın açıkladığı konuyu ilk defa Meclisin gündemine
taşıyan benim. Bu soruyu ben yöneltmiştim. Sayın Bakan ilk
verdiği cevapta, idare mahkemesi hâkimlerinden hiçbirisiyle
görüşmediğini, Müsteşar Yardımcısının,
söyledi.
OKTAY VURAL (İzmir) Toplantı değil de nedir?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Toplantı
yapmıştır diye öyle bir şey yok.
MUHARREM VARLI (Adana) Fakat ben de dedim ki Elimizde resim
var, resimleri getirteceğim. dedim ve resim geldi, bugün Metin
Çobanoğlu, Sayın Bal gündeme getirdiler. Şimdi, bir başka
inkârla bunu anlatıyor. Lütfen kayıtlara girsin.
BAŞKAN Kayıtlara geçti efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural. (MHP
sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, bir saniye, duyamıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Bakan, Türk milletine
karşı sorumludur, milletvekillerine karşı sorumludur. Bir
soru yöneltilmiştir, Türk milleti adına milletvekilimiz
sormuştur.
Sayın Bakan burada demiştir ki: Mersin
Başsavcısı ve Mersin Adliyesindeki yetkililerle incelemeler
yapmıştır. Adanadaki adliyedeki hâkimleri toplayıp
görüşme yaptığı gerçek dışıdır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Doğru, doğru.
OKTAY VURAL (İzmir) Şimdi, bu fotoğrafta Adana
Bölge İdare Mahkemesi Başkanı var mıdır, yok mudur?
Söyleyin, var mı, yok mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Vardır.
OKTAY VURAL (İzmir) Ya, pişpirik oynamaya mı
geldiniz? Doğru bilgi verin millete.
BAŞKAN Tamam efendim. Sayın Vural, tamam.
OKTAY VURAL (İzmir) Milletvekillerini hafife almayın,
doğru bilgi verin.
BAŞKAN Sayın Vural, sizin de sözleriniz zapta geçti.
Teşekkür ederiz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Bölge İdare
Mahkemesinin bu davayla ne alakası var?
OKTAY VURAL (İzmir) Doğru bilgi verin, doğru
bilgi vermiyorsunuz. Milletten saklayamazsınız.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sonuna kadar takip edeceğiz.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, böyle
bir karardan önce, ne tesadüftür ki Müsteşar Yardımcısı
nedense böyle bir karardan önce Mersindeki zemin etüdünü yapma ihtiyacı
duymuştur. Doğrusu buna da çok inandık yani! Gerçekten iyi
kandırıyorsunuz!
BAŞKAN Efendim, benim Başkan olarak bir yorum yapmam
mümkün değil, her şey milletin gözünün önünde cereyan ediyor.
Zabıtlara geçti, değerlendirilir.
Sayın Mehmet Tunçak, Bursa Milletvekili.
Buyurun efendim, kişisel görüşleriniz için. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
Lütfen karşılıklı konuşmayalım,
lütfen.
Değerli arkadaşlar, bir milletvekili
arkadaşımızı kürsüye davet ettim, lütfen
Sayın Tunçak, buyurun.
MEHMET TUNÇAK (Bursa) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin Anayasaya geçici 20nci maddenin eklenmesini öngören çerçeve
26ncı maddesi hakkında görüşlerimi paylaşmak üzere
şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, birinci tur görüşmelerin
artık son maddesine giriliyor. Bu maddeye gelene kadar birçok
değişik görüşler ifade edildi bu kürsüden. Hakikaten bazen çok
önemli hukuki tartışmalar olduğu gibi, bazen de çok değer
verdiğimiz hukukçu büyüklerimizin yeterli mesnedi olmayan çok küçük
ifadelerle büyük iftiralar attıklarını gördük. Bu, Türkiye
Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisinin o kalitesine, milletimizin beklediği
kalitesine doğrusu yakışmadı.
OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray) Sırf kalitesiniz be,
sırf kalitesiniz!
MEHMET TUNÇAK (Devamla) Şimdi, değerli
milletvekilleri, öncelikle bu kürsüden yine Anayasa
değişikliğiyle ilgili çok olumlu, faydalı ifadeler de oldu.
Bu faydalı ifadelerden ayrı olarak çok önemli bir fayda daha
oluştu milletimiz için bence. Bu fayda şudur: Milletimiz, bu Anayasa
görüşmesi sırasında bir turnusol kâğıdının
oluştuğunu hissetmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Aynen öyle!
MEHMET TUNÇAK (Devamla) Bugüne kadar hukuk devleti, insan
hakları, işçi, memur, emekli hakları, kadın hakları,
darbe karşıtlığı, hak arama özgürlüğünün
genişlemesi, siyasi partiler ve demokrasi konusunda çok söz söyleyenlerin
önüne, işte bu değişiklik paketi geldiğinde, bu değişiklik
paketi konulunca her şey milletimizin gözünde
aydınlanmıştır, her şey ayan beyan ortaya
çıkmıştır.
ALİM IŞIK (Kütahya) Habur da öyle, Habur da! Habur
paketi, ondan da bahset.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Çok iyi ayırdık
konuşmalarınızı.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Korkmaz
MEHMET TUNÇAK (Devamla) Sesiniz çok güzel, sesiniz çok güzel de
bence Mecliste harcamayın, başka işlere de geçebilirsiniz.
Değerli milletvekilleri, her konuşma, her tutum,
buradaki her davranış hatta her laf atma milletimizin o
vicdanında, o zihninde, unutmaz zihninde kazınmıştır
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Evet, Habur da öyle, Habur!
MEHMET TUNÇAK (Devamla)
tarihin kitaplarına bugünkü
olaylar, bugünkü görüşmeler bizatihi geçmiştir.
Birileri, nutuklar atmış, iftiralar atmış
fakat yirmi adım atıp da işte şuraya gelememiştir
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Seni Habur fatihi, seni!
MEHMET TUNÇAK (Devamla)
vicdanlarındaki prangayı
kıramamıştır, oy dahi kullanamamışlardır.
Aslında buradaki bazı milletvekillerimizin düştükleri zor durumu
bizler de gördük.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Çabalama, çabalama.
MEHMET TUNÇAK (Devamla) Oy dahi kullanamamanın
ezikliğini nasıl yaşadıklarını gördük. Gizli
oyda
ALİM IŞIK (Kütahya) Aynen sizin gibi kardeşim!
BAŞKAN Lütfen
Sayın Tunçak, siz Genel Kurula hitap edin efendim, Genel
Kurula hitap edin.
MEHMET TUNÇAK (Devamla)
kendilerine güvenilmemesinin ya evet
derlerse diye kabinlere dahi yaklaştırılmamalarının
üzüntüsünü taşıdıklarını gördük. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, MHP sıralarından
gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sizinle alakalı değil, niye
alınıyorsunuz?
MEHMET TUNÇAK (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yeni bir şey değildir. Özellikle kendi üzerine
alınan bazı partilerimiz de var, diğer partinin arkasından
hızlıca giden. Bu yeni bir şey değildir, CHPnin demokrasi
anlayışı böyledir.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Sen kendine bak.
MEHMET TUNÇAK (Devamla) Özelliği şudur: Millete
güvenme, milletvekiline de güvenme. Olur ya, ya evet oyu atarsa
(AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Sen CHPyi konuşamazsın,
CHPyi ağzına alamazsın sen!
MEHMET TUNÇAK (Devamla) Bakın, bu güvensizlik, millete
güvenmemek ama başka mahfillere güvenmeyi de doğurmuştur,
başka mahfillere güvenilmiştir. Elimdeki şu Meclis
tutanaklarını bir hemen okumak istiyorum. 27nci Birleşim
Dördüncü Yasama Yılı, 8 Aralık 2009 Salı.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Bursa İl Genel Meclisinde ne
yaptın, onu anlat, onu!
MEHMET TUNÇAK (Devamla) CHP Milletvekili Esfender Korkmaz,
Meclis tutanaklarında, diyor ki: Bu dışarıdaki kaosu kim
çözecektir? Eğer siz çözebilseydiniz bu kaosu yaratmazdınız.
Madem kaos yaratınız, bırakın, Türkiye'nin millî
kurumları, Türkiye'nin ordusu ve halkın beklentisi bu kaosu çözsün.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Buyurun işte.
MEHMET TUNÇAK (Devamla) Yazıyor, devam ediyor: Ben
demiyorum ki, Türkiyede illa müdahale olsun ama halk, halk müdahalenin zaruri
hâle geldiğine karar verirse olur. Kim söylüyor? İşte, bu
millete ve milletvekiline güvenmeyenler, başka mahfillereyse ciddi ciddi
güvenenler.
Değerli milletvekilleri, bu görüşmeler
sırasında yine bir CHP Milletvekili Hanımefendi, CHPnin
demokrasi anlayışı ile AK PARTİnin demokrasi
anlayışının aynı olmadığını
söylediler. Elhak doğrudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tunçak, bir dakika ek süre veriyorum.
Lütfen konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun.
MEHMET TUNÇAK (Devamla) CHPnin demokrasi
anlayışı, az önce ifade edildi, Yanlış yere
attılar aslında bizatihi yanlarında duruyordu
ALİ KOÇAL (Zonguldak) CHPyi bırak! CHPyi bırak!
MEHMET TUNÇAK (Devamla) CHPnin demokrasi
anlayışı seçimlerin açık oy, gizli tasnif
yapılmasıdır.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Sen Bursada İl Genel
Meclisindeyken ne yaptın, onu anlat!
BAŞKAN Lütfen, lütfen sayın milletvekilleri
MEHMET TUNÇAK (Devamla) CHPnin demokrasi
anlayışı buna rağmen oy alamaz ise oy vermeyene
göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı adam demektir.
CHPnin demokrasi anlayışı Ergenekona avukatlık
yapmaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Haydi be! Ayıp!
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Sen işine bak, işine! Sen
ne yaptın İl Genel Meclisinde, onları bir anlat bakalım.
Millet onları duysun.
MEHMET TUNÇAK (Devamla) Değerli milletvekillerimiz, insan
haklarına dayalı demokrasiyi, evrensel demokrasiyi, sivil demokrasiyi
AK PARTİ olarak biz talep ediyoruz, bunun için uğraş veriyoruz
ve vesayet demokrasisini reddediyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Savcılık
yapıyorsun savcılık! Ergenekon savcıları!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Kendine bak, kendine!
BAŞKAN Evet, Sayın Okay, buyurun.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye, bir dakika
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Yani tekrar etmeme, açıklamama
gerek var mı?
BAŞKAN Efendim, bir zabıtlara geçsin, ne için söz
istediğinizi bir anlayalım.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Yani 69 açık.
BAŞKAN Sataşma nedeniyle mi söz istiyorsunuz efendim?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Evet.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Siz çok tecrübeli bir arkadaşımızsınız,
yeni bir sataşmaya mahal vermeden meramınızı
anlatacağınızdan eminim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, ses çıkarmıyorsunuz ama!
BAŞKAN Buyurun.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Ankara Milletvekili Hakkı
Suha Okayın, Bursa Milletvekili Mehmet Tunçakın, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz evvel, bu kürsüde, dağarcığında bir
şey olmayan ama günün bu zaman diliminde Cumhuriyet Halk Partisine veyahut
da diğer muhalefet partilerine sataşmak için ve burada vatandaşa
mesaj vermek için bir garip konuşma dinledik.
Gelseydin de keşke şu önergen veyahut da
şahsın adına bu yasayla ilgili açıklamalarda
bulunsaydın, keşke Sayın Başkan da senin bu
açıklamalarının böylesine gereksiz, saçma olduğunu ve bununla
ilgili olmadığını da ikaz etseydi de seni sustursaydı!
Bunların hiçbirini yaşamadık.
Ancak şu var ki maalesef hazin bir tablo,
aşağı yukarı 30 Mart tarihinden bu yana, bir aydır,
Türkiye Büyük Millet Meclisini, AKP Grubu, kendi mutfağında
hazırlamış olduğu Anayasa değişikliği
adı altında bir tasarıyla, teklif demiyorum tasarıyla,
Parlamentoyu meşgul ediyor.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Teklif, Başkan.
AHMET YENİ (Samsun) Bizim teklifimizdir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen okumadan imza
atanlardansın!
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Ve bu tasarı, ilk defa bir siyasi
parti tarafından Parlamentoya getirilen Anayasa değişiklik
tasarısıdır.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Milletvekilleri getirdi, parti
getirmedi, Hükûmet getirmedi, tasarı değil tekliftir.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Nitekim, sıra sayıya
bakarsanız AK PARTİ Grup Başkanı Recep Tayyip
Erdoğan diye başlıyor. Bundan evvelki Anayasa
değişikliğinde ise İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli diye idi.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bakın onlarda nasıl?
Onlarda da aynı, hepsi aynı!
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
burada Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri, AKPnin kendisine bir tüzük
yapmak için, AKPnin kendisi için ve nasıl üniversiteleri eline
geçirdiyse, nasıl basını ele geçirdiyse, yargıyı da
ele geçirmek için ve Türkiyede tüm kurumları işgal etmek için ve
anayasal düzen için, nasıl 12 Eylül rejimi kendisi için 6 maddelik bir
yasa çıkardıysa AKP de kendisi için bir düzen kurmak için -İç
Tüzük adı altında olacak- bir teklif getirdi.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Başkanım,
demokratik yargı amacımız.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Bu, gayrimeşru bir teklifti ve
buna hiçbir Cumhuriyet Halk Partili milletvekili meşruiyet
kazandırmamak adına burada oy kullanmıyor ama sizlerin
nasıl oy kullandığını da görüyor. Mevcutlu, derdest
veyahut da zimmetli, vekillerin zimmet alanlarının kontrolü
altında olduğu tüm gazete manşetleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Hiç alakası yok. Herkes oyunu
özgürce kullanıyor, özgürce.
BAŞKAN Sayın Okay, tamamlayabilmeniz için tekrar
açıyorum. Lütfen selamlayın Genel Kurulu.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, hangi
sataşmaya cevap veriyor, anlamadık.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla)
ve maalesef Türkiyede ilk kez bir
Anayasa oylamasında AKP Grubu güvensizlik içerisinde bir oylama süreci
yaşatıyor.
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan, oy bile
kullanamıyorsunuz.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisi Grubu sizlerin
bu meşruiyetten yoksun sivil dikta özleminize ve Türkiyede rejim
değiştirme özleminize katkı vermeyecektir. Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekilleri burada sizi izledikleri gibi, tarih de bunları not
edecektir. Ama bilesiniz ki kendiniz pişirip kendiniz yemek isterken
elinize, yüzünüze bulaştıracaksınız.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, İç Tüzük 72ye göre
verilmiş iki önerge vardır, okutup sonra oylarınıza
sunacağım. (CHP sıralarından gürültüler)
Lütfen sayın milletvekilleri
Yerimizden
konuşmayalım. Lütfen
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğün 72. maddesi uyarınca, görüşülmekte
olan 497 Sıra Sayılı Yasa Teklifinin 26. maddesine
bağlı Geçici 20. maddesi üzerindeki görüşmelerin devam
ettirilmesini arz ve talep ederiz.
|
|
Kemal
Kılıçdaroğlu |
|
İsa Gök |
Atila Emek |
|
|
İstanbul |
|
Mersin |
Antalya |
|
|
Turgut Dibek |
|
Ali Koçal |
Atilla Kart |
|
|
Kırklareli |
|
Zonguldak |
Konya |
|
|
Osman Kaptan |
|
Enis Tütüncü |
Hüsnü Çöllü |
|
|
Antalya |
|
Tekirdağ |
Antalya |
|
|
|
|
Orhan Ziya
Diren |
|
|
|
|
|
Tokat |
|
Gerekçe:
Anayasa teklifi ile Türkiye tarihi birikimine ters bir istikamete
doğru çekilmek istenmektedir.
Anayasa değişikliği toplumsal bir talepten ve
ihtiyaçlardan kaynaklanmamıştır. Ne çiftçi, ne esnaf, ne
işçi, ne emekli, ne memur, ne de işsiz yurttaşımız
Türkiye'de bir Anayasa değişikliği yapılmasına
ilişkin bir talep ortaya koymamıştır. Kaldı ki,
Anayasa değişikliği teklifi halkın hiçbir somut sorununa,
hiçbir somut çözüm getirmemektedir. Yani Anayasa değişikliğinin
içeriği ile halkın sorunları örtüşmemektedir.
Anayasa değişikliği teklifi, halkın
değil, siyasi iktidarın gündemidir. Yoksulluk, işsizlik ve
yolsuzlukları perdelemek ve önümüzdeki seçimleri Anayasa
tartışmaları içinde toplumun gerçek gündeminden
uzaklaştırma amacını gütmektedir.
Bu Anayasa değişikliği siyasi iktidarın güncel
çıkarlarını gerçekleştirmek üzere ortaya atılmıştır.
Bu nedenledir ki, Parlamento içindeki hiçbir siyasi parti tarafından
desteklenmemektedir.
Bu Anayasa değişikliği teklifi bir toplumsal
mutabakatın değil, siyasi iktidarın talebi olarak ortaya
çıkmıştır. Bu açıdan toplumu birleştirmeye
değil ayrıştırmaya yönelik bir tekliftir. Türkiye'yi
ayrıştıran, Türkiye'yi parçalamaya yönelik çok tehlikeli
kamplaşmaların kaynağı niteliğindedir.
Anayasa değişikliği teklifinin tüm maddelerinin
birlikte oylanması hem Parlamentoya hem Türk halkına yapılan
dayatmayı ortaya koymaktadır. Tüm maddelerin birlikte oylanması
bazı şeyleri gözlerden kaçırmanın bir ifadesidir. Milletin
vekiline maddeleri teker teker oylama hakkı verilirken, milletin
kendisinden bu hakkın kaçırılması asla demokrasi
anlayışıyla bağdaşmaz.
Bu anayasa değişikliği teklifi bir dayatma
niteliğindedir. Toplum kesimlerinin desteği yerine Parlamento
çoğunluğunun dayatması ile hayata geçirilmeye
çalışılmaktadır. Böyle bir durum ancak darbe dönemlerinde
olur, darbe dönemlerinde Anayasa dayatılır.
Bu Anayasa değişikliği teklifi, anayasal
sistemimizin temel dayanağını oluşturan üç temel erkten
yargı erkini özensiz, usule aykırı bir yaklaşımla
siyasi iktidarın hegemonyası altına alma planının
uygulanma belgesidir. Siyası iktidar yargıyı ele geçirilmesi
gereken bir unsur olarak değerlendirmektedir. Yargının
yürütmenin emrinde olduğu bir sisteme demokrasi denilemez.
Yargının siyasetin güdümüne sokulması ancak, dikta özlemi ile
açıklanabilir.
Bu Anayasa teklifi Sayın Başbakanının ve
siyasi iktidar yetkililerinin kendilerini kurtarmak üzere
kurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesinin şekillenmesi
Başbakan ve bakanları Yüce Divan'da aklanmaya yöneliktir.
Çoğunluğu hukukçu olmayan bir mahkeme kurgulandığından
hukukçu olmayanların ceza yargılaması yaptığı bir
düzen kurulmaktadır.
İdarenin eylem ve işlemlerinin odaklaşmanın
tespitinde gözetilmeyeceği ilkesi Anayasaya konularak, siyasetçiler
sorumluluktan arındırılmaktadır. Geçici 15. madde
kaldırılırken, siyasi iktidarlara kalıcı
dokunulmazlık getirilmektedir. Bu düzenleme iktidar partisinin hiçbir
şekilde kapatılmayacağına ilişkin bir düzenlemedir.
Böylece iktidar mensuplarına hem sorumsuzluk hem de dokunulmazlık
getirilmektedir.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı da
tamamen değiştirilmektedir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
siyasi iktidarın hedefi haline getirilmiştir. Adalet Bakanı ve
müsteşarının konumunun yargı
bağımsızlığı açısından
sorgulanırken, başka bakanlık memurlarının da HSYK'ya
dahil edilmesi ile yargı bağımsızlığı daha
da zedelenir noktaya taşınmıştır. Yine hakim ve
savcıların soruşturmalarında Adalet Bakanına mutlak
yetki verilmesi günümüzde yaşanan olaylar düşünüldüğünde vahim
sonuçlar doğuracağı açık bir düzenleme olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Anayasalar toplumsal mutabakat metinleridir. Bu nedenle oluşturulmalarında
mutlaka tüm toplum kesimlerinin katkısı sağlanmalıdır.
Anayasa metinlerinin toplumsal mutabakat değil toplumsal çatışma
metinlerine dönüştürülmesi toplumsal birlikteliği zarar verir.
Toplumu gererek, ayrıştırarak siyaset yapma belki belirli bir
zaman diliminde bazı siyasi partilerin çıkarına olabilir. Ancak
unutulmamalıdır ki, Türk halkı kendini iradesini istismar eden
siyasi partilere mutlaka ve mutlaka sandıkta bunun hesabını
sorar.
Bu açıdan söz konusu düzenlemenin görüşmelerine devam edilmelidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa Değişiklik Teklifinin 26.
maddesi ile düzenlenen Geçici 20. maddenin görüşmelerine TBMM
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca, devamın
olunmasını saygı ile arz ve talep ederiz.
|
|
Faruk Bal |
|
Oktay Vural |
Mehmet
Şandır |
|
|
Konya |
|
İzmir |
Mersin |
|
|
S. Nevzat
Korkmaz |
|
Ahmet Duran
Bulut |
Osman
Ertuğrul |
|
|
Isparta |
|
Balıkesir |
Aksaray |
|
|
|
Metin
Çobanoğlu |
|
|
|
|
|
|
Kırşehir |
|
Gerekçe:
Anayasalar, Vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev
ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
İki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen Türk demokrasisini,
21. yüzyıl evrensel değerlerine kavuşturabilmenin
Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın
Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya
kavuşturabilmenin
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa
yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi konularda
uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin görüş ve tavrının yapılacak ilk
seçimde milletin takdirine sunulmasını,
Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk işinin anayasa
değişikliğini gerçekleştirmek olmasını teklif
etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel
standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü sağlayacak üniter
yapı içinde Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokratik düzeni iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa
değişikliği kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği ancak böylece milletin
iradesine dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi kendi hedefine
ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem
yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi getirilmektedir.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur,
Milletin beklentisi yoktur. Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini
beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den İş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP, millet için değil kendini korumak için Anayasa
değişikliği yapmaktadır.
AKP, iyi niyetli değildir, başlattığı PKK
açılımı için bu teklif ile anayasal zemin
hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı etkisiz hale
getirmektedir.
Bu hususlarda uzlaşmaya varıncaya kadar görüşmelere
devam edilmelidir.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi mi var efendim?
Önergeleri oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi
olmuştur. Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızı
tespit ediyoruz: Sayın Anadol, Sayın Öğüt, Sayın Emek,
Sayın Çöllü, Sayın Kart, Sayın Özbolat, Sayın Serter,
Sayın Erbatur, Sayın Tütüncü, Sayın Ekici, Sayın Köse,
Sayın Diren, Sayın Oksal, Sayın Yazar, Sayın Bingöl,
Sayın Aydoğan, Sayın Hacaloğlu, Sayın Seçer,
Sayın Köktürk, Sayın Ertemür, Sayın Öztürk, Sayın Ünlütepe,
Sayın Ağyüz.
Efendim, elektronik sistemle yoklama yapıyoruz.
İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz. Ancak soru sormak isteyen
arkadaşlarımız sisteme girmişlerdi, yoklama sebebiyle
Tekrar girmeleri gerekiyor. Ben, yoklamadan önce
arkadaşlarımızın sıradaki isimlerini okuyorum:
Sayın Aydoğan, Sayın Tunç, Sayın Köse, Sayın Özdemir,
Sayın İnan, Sayın Işık, Sayın Ağyüz -sisteme
girmiş ve çıkmışsınız Sayın Ağyüz-
Sayın Aslanoğlu -sisteme girmiş ve çıkmışsınız-
Sayın Ünlütepe, Sayın Tütüncü, Sayın Taner.
Evet, Sayın Aydoğandan başlıyoruz efendim.
Buyurun.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, yapılan yargı düzenlemeleri
iktidarınızın yargıyı ele geçirme ihtiyacından
mıdır? Değil ise yapılan yargısal
değişiklikler vatandaşın yargıdaki tapu
davalarını, orman davalarını, boşanma
davalarını, idari davalarını veya dava açmasını
mı kolaylaştıracak, mahkeme masraflarını mı
azaltacak, kısacası, vatandaş ile yargı
sorunlarını mı yoksa AKP ile yargı sorunlarını
mı çözecek?
Bir de Sayın Bakan, Anayasa Mahkemesi ve HSYKya
alınacak üyeler belli mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tunç
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Bakanım, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu mevcut duruma göre hukuk devleti, yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ilkelerine uygun bir yapıya kavuşturulmaktadır.
Değişiklikle Adalet Bakanı ve Müsteşarının etkisi
azaltılmakta, hâkim ve savcıların yargısal işlerinin
denetimi Adalet Bakanının atadığı adalet
müfettişlerinden alınıp Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
müfettişlerine verilmektedir. Hâkim ve savcıların atama, terfi
ve tayin kararname taslaklarının hazırlanması Adalet
Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünden Kurula
bağlı sekretaryaya verilmektedir. HSYK getirilen seçim usulleriyle de
demokratik bir yapıya kavuşmaktadır.
BAŞKAN Sayın Tunç, sorunuzu bekliyoruz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Tüm bu olumlu
değişikliklerin muhalefet partileri tarafından yargıda
kuşatma, dikta olarak nitelendirilmesini nasıl
değerlendiriyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Türkiye'de adli ve idari yargıda görev
yapan yaklaşık 12 bin hâkim ve savcı vardır. Bunların
yaklaşık 4 bini birinci sınıf hâkim ve savcıdır
ve yine bunların her birinin Hâkim ve Savcı Yüksek Kurulu için aday
olma hakkını getiriyorsunuz. Bu 4 bini de birden aday olursa,
yaklaşık olarak on günlük bir sürede seçim nasıl
yapılacaktır? Bu 4 bin için nasıl oy pusulası
hazırlanacaktır? Bu maddeyi düşünürken böyle bir düzenlemeyi
nasıl düşündünüz?
Son sorum: Çağdaş demokrasilerde Başbakanlar ritüel
olarak makamlarına oturttukları çocuklara İstersen as, istersen
kes. diyebilirler mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdemir
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakana soruyorum: Adalet Bakanının hâkim ve
savcılar aleyhine yapılan şikâyetler sonunda Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Başkanı sıfatıyla
soruşturma izni verilmemesi yönündeki karar aleyhine mahkemeye gidilmeme
şeklindeki düzenlemeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Yoksa bu
düzenleme AKP demokrasisinin bir tezahürü müdür?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın İnan
MÜMİN İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, hukuk devleti ilkesi, insan haklarına
saygılı ve bu hakları koruyan, adaletli bir hukuk düzeni kuran
ve bunu devam ettirmekle kendini yükümlü sayan, hukuk kurallarına ve
Anayasaya uygun davranan, bütün eylem ve işlemleri yargı denetimine
bağlı olan devlet denmektedir. AKP hazırlamış
olduğu bu Anayasa değişikliğiyle yargıdan ve
denetimden kaçmak için hukuk devletinin üç temel unsuru arasındaki dengeyi
bozmaktadır. Bütün uyarılara rağmen hâlâ neden bunda ısrar
ediyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, Haburdan
törenle yurda giriş yapan PKKlı teröristlerin kurduğunuz mobil
mahkemede yargılanması sürecinde yargılama odasındaki
Atatürk portresini ve Türk Bayrağını indirterek
yargılandıkları yönündeki haber ve iddialar doğru mudur?
Doğruysa Hükûmetinizce bu konuda herhangi bir işlem
yapılmış mıdır? Yapıldıysa nasıl bir
işlem yapılmış? Yapılmadıysa Türk hukuk tarihine
geçecek bu kara lekeyi nasıl temizleyebileceksiniz?
İkinci soru: Diyarbakır Büyükşehir Belediye
Başkanının meşenin dallarından da bahsederek 72 milyon
vatandaşımızın gözü önünde, televizyondan Hükûmetinize
karşı yapmış olduğu hakaretle ilgili olarak bir
işlem yapılmış mıdır? Yapılmamışsa
bu da PKK açılımı adıyla verdiğiniz tavizlerden
birisi midir? (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ünlütepe
Sayın Ağyüz, buyurun.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Cumhurbaşkanının yetkileri
fazla. diyordunuz, neden artırıyorsunuz? Nedeni, acaba Recep Tayyip
Beyin Cumhurbaşkanlık hayali midir? Cumhuriyet Halk Partisi
açık söylüyor: Anayasaya aykırı olduğu için biz
bunları Anayasa Mahkemesine götüreceğiz diyoruz. Siz, neden
Anayasaya aykırı olduğunu bile bile değişiklik
yapmakta ısrar ediyorsunuz? Bunu anlamakta zorlanıyoruz.
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunu
Sayıştayın içine katıyorsunuz. Denetlemelerden bu kadar
kaçan ve korkan bir iktidarı cumhuriyet tarihinde hiç görmedik. Siz neden
yargıdan bu kadar çekiniyorsunuz?
Ayrıca da CHPnin oy kullanmaması size niye garip
geliyor? Sizin yanlışlıklarınıza CHP ortak olmak
zorunda mı? Bu da bir tavırdır. Bunu anlayamayacak kadar,
düşünemeyecek kadar siyasi etikten yoksun insanlar mıdır
siyasetçiler? Onu da bilmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
İlk olarak Sayın Aydoğanın sorusuyla
başlıyorum: Yargıyı ele geçirmek amacı yoksa
vatandaşın hangi sıkıntısı giderilecektir bu
değişiklikle? Bunu sordu Sayın Aydoğan.
Değerli milletvekilleri, bu pakette getirilen düzenlemeler,
bir bütün düzenlemenin parçalarıdır. Nedir o? Yargı Reformu
Stratejisinin bir parçasıdır, Eylem Planındaki kısa
vadeli öncelikler arasında yer alan düzenlemelerin bir kısmı bu
pakete yansıtılmıştır ama bu paket, sadece
bunları öngörmüyor, hukuk fakültelerindeki eğitimden başlayarak,
alternatif uyuşmazlık yolları, alternatif ceza infaz yöntemleri
de dâhil, yargıdaki birçok sorununun çözümü için bir bütüncül
yaklaşım getiren bir pakettir Yargı Reformu Strateji ve Eylem
Planıyla beraber.
Burada, bu pakette yer alan düzenlemeler içerisinde, geçen
akşam da ifade etmeye çalışmıştım,
vatandaşlarımıza çok önemli iki yeni hak arama yolu getiriliyor.
Bunlar, kamu denetçisi ile Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
hakkının tanınmasıdır. Bunların bir tanesi,
davalar açılmazdan önce vatandaşa idare nezdinde hak arama
imkânı getiriyor, bir diğeri de iç hukuk yolları tüketildikten
sonra vatandaşın hâlâ adalet duygusu tatmin edilmemiş ise Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine gitmek yerine Ankaradaki Anayasa
Mahkemesinde hak aramasının hem daha kolay hem daha ucuz hem de
vatandaşımız için önemli bir imkân olduğu gerçeğidir.
Onun dışında, yargıyı ele geçirme
kastı gibi bir şey olamaz. Türkiyede yargının daha
bağımsız ve tarafsız olması temel hedefine ve güven
veren bir adalet sistemini kendine vizyon olarak alan Yargı Reformu
Strateji Belgesine uygun düşmez.
Diğer Milletvekilimiz Sayın Tunç Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulundaki uluslararası standartlara uygun
yapılan değişiklikler muhalefet tarafından dikta
girişimleri ve yargıda kuşatma ithamıyla
karşılaşıyor. Bunu neyle
bağdaştırıyorsunuz? diye soruyor Sayın Tunç. Burada
grup adına görüşünü açıklayan bir milletvekilimiz 1950 ile 1960
yılları arasında yargıyla uğraşanların
sonunun hayır olmadığına dair birtakım ifadeler
kullandı. O dönemde birtakım savcılarla
uğraşıldığını dile getirdi. Yargıda
kuşatma -Sayın Tunçun sorusuna cevap olarak söylüyorum- bu
şekilde üç beş hâkim, savcıyla uğraşmakla olmaz. 1960
yılında yapılan askerî müdahale ve darbe sonrasında sadece
yedi ay içerisinde Yargıtayın toplam 241 üyesinden 66 üyesi resen
emekli edilmiş, Danıştayın 54 üyesinden 28 tanesi, yani
yarısından fazlası emekli edilmiş, kürsüde toplam 3.123
hâkim, savcı var iken bunların 520 tanesi rızası
dışında, cebren emekliye sevk edilmiş. Daha sonra
baktığınızda, Yassıada mahkemelerinde soruşturma
ve kovuşturmada görev alan hâkim ve savcıların, Anayasa
Mahkemesi üyeliğine, Yargıtay, Danıştay
Başkanlığına, Yüksek Seçim Kurulu Başkanlıklarına
bol miktarda geldiklerini görüyoruz o dönemin sonrasında. Yargıda herhâlde
bir etkileme, yargıyı kontrol altına alma gibi bir eylemden
bahsedilecek ise bu somut örnekler, tarihten çok net örnekler olarak gözümüzün
önünde canlı bir şekilde durmaktadır.
Sayın Kösenin Kürsüden gelecek HSYK üyesi
adaylarının -yaklaşık 4 bin civarında birinci
sınıf hâkim, savcı var- bunların hepsi aday olmak isterse
bu seçim nasıl yapılacaktır? diye bir sorusu var.
Sayın Köse, şu anda 2010 Türkiyesindeyiz, 21inci
yüzyıldayız, 4 bin değil, 14 bin hâkim, savcı da aday olsa
bunların seçimi için yeterli teknik donanım, altyapı
vardır. Bunun hiçbir problem doğurmayacağını ifade
edeyim.
Kalan soruları da yazılı olarak
cevaplayacağım.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Vural, buyurun.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Bir de bayrakla ilgili
bir soru vardı Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Bir milletvekilimiz de Haburda yargılama yapılan
salonda Atatürk resmi ile Türk Bayrağının indirildiğine
dair bir haber olduğunu, bu haberin üzerine gidilip gidilmediğini
sordu, sürem bittiği için cevaplayamamıştım. Bu haber
üzerine bize gelen bugüne kadar böyle bir bilgi yok ama bu haberler üzerine bu
olayla ilgili muhakkik görevlendirilmiştir. Konu incelenmektedir, böyle
bir şey tespit edilirse sorumlular hakkında gereği
yapılacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
BAŞKAN Peki.
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, bu
Adanayla ilgili husus olduğu zaman Sayın Bakan dedi ki: Bölge
İdare Mahkemesi Başkanının davayla ilgisi yok. Bu dava
şu anda o mahkeme başkanının önünde, itiraz da orada. Yaa!
Doğru bilgileri verin, doğru bilgileri verin. İstersen hangi
maddenin hangi bendi olduğunu da söyleyeyim sana.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Kararı veren
mahkemenin içinde var mı o adam?
BAŞKAN Peki, Sayın Vural.
Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz madde
üzerinde on altı önerge var. Aynı anda gelen önergeler arasında
çekilen kurada çıkan yedi önergeyi şimdi okutup
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve
26 ncı maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına eklenen Geçici
Madde 20nin 6 ncı fıkrasının c) bendinde geçen En az
onbeş ibaresinin En az onyedi şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
Ahmet Yeni Ahmet
Aydın
Samsun Adıyaman
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 26 ncı maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına
eklenen Geçici Madde 20nin 6 ncı fıkrasının c) bendinde
geçen En az onbeş ibaresinin En az onyedi şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet Yeni Abdurrahman
Arıcı
Samsun Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 26 ncı maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına
eklenen Geçici Madde 20nin 6 ncı fıkrasının c) bendinde
geçen En az onbeş ibaresinin En az onyedi şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet Yeni Veysi
Kaynak
Samsun Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 26 ncı maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına
eklenen Geçici Madde 20nin 6 ncı fıkrasının c) bendinde
geçen En az onbeş ibaresinin En az onyedi şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet Yeni Ali
Öztürk
Samsun Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı
Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 26 ncı maddesinin geçici 20 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
|
Osman Özçelik |
|
Fatma Kurtulan |
Ayla Akat Ata |
|
|
Siirt |
|
Van |
Batman |
|
|
Şerafettin
Halis |
|
Pervin Buldan |
İbrahim
Binici |
|
|
Tunceli |
|
Iğdır |
Şanlıurfa |
Geçici Madde 20- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren otuz gün içinde aşağıda belirtilen esas ve usuller
dahilinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri seçilir:
a) Cumhurbaşkanı, hâkimlik mesleğine
alınmasına engel bir hali olmayan; yüksek öğretim
kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında en az
onbeş yıldan beri görev yapan öğretim üyeleri, üst kademe
yöneticileri ile meslekte fiilen onbeş yılını doldurmuş
avukatlar arasından dört üye seçer. Cumhurbaşkanı, üst kademe
yöneticileri arasından seçeceği Kurul üyesini, bakanlık,
müsteşarlık, müsteşar yardımcılığı,
valilik, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, kamu
kurum ve kuruluşlarında genel müdürlük veya teftiş kurulu
başkanlığı görevlerini yapanlar arasından seçer.
b) Yargıtay Genel Kurulu, Yargıtay üyeleri
arasından üç asıl ve iki yedek üye seçer. Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren yedi gün içinde Yargıtay Birinci
Başkanı adaylık başvurusunu ilan eder. İlan tarihinden
itibaren yedi gün içinde adaylar Birinci Başkanlığa
başvurur. Başvuru tarihinin sona erdiği günden itibaren
onbeş gün içinde Yargıtay Genel Kurulu seçim yapar. Her Yargıtay
üyesinin sadece bir aday için oy kullanabileceği seçimde, en fazla oy alan
adaylar sırasıyla asıl ve yedek üye seçilmiş olur.
c) Danıştay Genel Kurulu, Danıştay üyeleri
arasından iki asıl ve bir yedek üye seçer. Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren yedi gün içinde Danıştay
Başkanı adaylık başvurusunu ilan eder. İlan tarihinden
itibaren yedi gün içinde adaylar Başkanlığa başvurur.
Başvuru tarihinin sona erdiği günden itibaren onbeş gün içinde
Danıştay Genel Kurulu seçim yapar. Her Danıştay üyesinin
sadece bir aday için oy kullanabileceği seçimde, en fazla oy alan adaylar
sırasıyla asıl ve yedek üye seçilmiş olur.
ç) Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulu, kendi üyeleri
arasından, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna bir asıl ve bir
yedek üye seçer. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi
gün içinde Türkiye Adalet Akademisi Başkanı adaylık
başvurusunu ilan eder. İlan tarihinden itibaren yedi gün içinde
adaylar Başkanlığa başvurur. Başvuru tarihinin sona
erdiği günden itibaren onbeş gün içinde Türkiye Adalet Akademisi
Genel Kurulu seçim yapar. Her üyenin sadece bir aday için oy
kullanabileceği seçimde, en fazla oy alan adaylar sırasıyla
asıl ve yedek üye seçilmiş olur.
d) Yedi asıl ve dört yedek üye birinci sınıf olup,
birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri
yitirmemiş olan adlî yargı hâkim ve savcıları
arasından, adlî yargı hâkim ve savcıları tarafından
Yüksek Seçim Kurulunun yönetim ve denetiminde seçilir. Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş gün içinde Yüksek Seçim
Kurulu adaylık başvurularını ilân eder. İlân
tarihinden itibaren üç gün içinde adaylar Yüksek Seçim Kuruluna başvurur.
Başvuru tarihinin sona erdiği günden itibaren iki gün içinde Yüksek
Seçim Kurulu adayların başvurularını inceler ve aday
listesini belirleyerek ilân eder. Takip eden iki gün içinde bu listeye karşı
itiraz edilebilir. İtiraz süresinin sona erdiği günden itibaren iki
gün içinde itirazlar incelenir, sonuçlandırılır ve kesin aday
listesi ilân edilir. Yüksek Seçim Kurulunun kesin aday listesini ilân
ettiği tarihten sonraki ikinci Pazar günü her ilde, il seçim kurulunun
yönetim ve denetimi altında yapılacak seçimlerde, o ilde ve
ilçelerinde görev yapan hâkim ve savcılar oy kullanır. İl seçim
kurulları o ilde oy kullanacak hâkim ve savcıların
sayısına göre sandık kurulları oluşturur. Sandık
kurullarının işlem, tedbir ve kararlarına karşı
yapılan şikâyet ve itirazlar il seçim kurulunca karara
bağlanır. Adaylar propaganda yapamazlar; sadece, Yüksek Seçim Kurulu
tarafından belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde özgeçmişlerini bu
iş için tahsis edilmiş bir internet sitesinde yayımlayabilirler.
Bu seçimlerde her seçmen sadece bir aday için oy kullanabilir.
Seçimlerde en çok oy alan adaylar sırasıyla asıl ve
yedek üye seçilmiş olur. Kullanılacak oy pusulalarıyla ilgili
diğer hususlar Yüksek Seçim Kurulu tarafından belirlenir. Yüksek
Seçim Kurulu, oy pusulalarını kendisi bastırabileceği gibi
gerektiğinde uygun göreceği il seçim kurulları
vasıtasıyla bastırmaya da yetkilidir Yapılacak seçimlerde,
26/4/1961 tarihli ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanunun bu bende aykırı olmayan hükümleri
uygulanır.
e) İki asıl ve bir yedek üye birinci sınıf
olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri
yitirmemiş idarî yargı hâkim ve savcıları arasından,
idarî yargı hâkim ve savcıları tarafından Yüksek Seçim
Kurulunun yönetim ve denetiminde seçilir. Bölge idare mahkemelerinin
bulunduğu illerde, il seçim kurulunun yönetim ve denetimi altında
yapılacak bu seçimlerde, o bölge idare mahkemesinde ve yargı çevresi
içerisinde kalan yerlerde görev yapan idarî yargı hâkim ve
savcıları oy kullanır. Bu seçimler hakkında da (d) bendi
hükümleri uygulanır.
Birinci fıkranın (a), (ç), (d) ve (e) bentleri
uyarınca seçilen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun asıl
üyeleri bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonraki otuzuncu günü
takip eden iş günü görevlerine başlarlar.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun Yargıtay ve Danıştaydan gelen
asıl ve yedek üyelerinin görevleri, seçilmiş oldukları sürenin
sonuna kadar devam eder. Bunlardan, Yargıtaydan gelen üyelerden görev
süresini tamamlayanların yerine birinci fıkranın (b) bendi
uyarınca seçilenler; Danıştaydan gelen üyelerden görev süresini
tamamlayanların yerine birinci fıkranın (c) bendi uyarınca
seçilenler, sırayla göreve başlarlar. Birinci fıkranın (b)
ve (c) bentleri uyarınca seçilen üyelerden, üçüncü fıkra
uyarınca göreve başlayanların görev süresi, birinci
fıkranın (a), (ç), (d) ve (e) bentleri uyarınca seçilen
diğer Kurul üyelerinin görev süresinin bittiği tarihte sona erer.
İlgili kanunlarda gerekli düzenlemeler yapılıncaya
kadar, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna seçilen asıl üyeler,
Yargıtay daire başkanı için ilgili mevzuatında öngörülen
tüm malî ve sosyal haklar ile emeklilik hakkından aynen yararlanırlar.
Ayrıca, Kurulun Başkanı dışındaki asıl
üyelerine, (30000)
gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan
katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda aylık ek
tazminat ödenir.
İlgili kanunlarda düzenleme yapılıncaya kadar,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu;
a) Anayasa hükümlerine
aykırı olmamak kaydıyla, yürürlükteki kanun hükümlerine göre
Kurul şeklinde çalışır.
b) İkinci fıkra
uyarınca asıl üyelerinin göreve başladığı
tarihten itibaren bir hafta içinde Adalet Bakanının
başkanlığında toplanır ve bir geçici Başkanvekili
seçer.
c) En az onbeş üye ile
toplanır ve üye tam sayısının salt çoğunluğu ile
karar verir.
ç) Sekreterya hizmetleri Adalet Bakanlığı
tarafından yürütülür.
Kurul müfettişleri ile adalet müfettişleri
atanıncaya kadar, mevcut adalet müfettişleri, Kurul müfettişi ve
adalet müfettişi sıfatıyla görev yaparlar.
Bu madde hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli düzenlemeler
yapılıncaya kadar uygulanır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği
teklifinin, 26. maddesi ile teklif edilen Geçici 20. maddenin metinden
çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
|
|
Faruk Bal |
|
Oktay Vural |
Mehmet
Şandır |
|
|
Konya |
|
İzmir |
Mersin |
|
|
Hasan
Çalış |
|
Mehmet
Serdaroğlu |
Alim
Işık |
|
|
Karaman |
|
Kastamonu |
Kütahya |
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi en
aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/2010 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 26. maddesine bağlı Geçici Madde 20nin Anayasaya
aykırılığı nedeniyle Teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk
Mersin
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Öztürk, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; önergemiz üzerinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu
12 Eylül 1980 darbesinde kurban edildi, yargı kurban edildi, Anayasa
Mahkemesi kurban edildi. Şimdi, AKP, getirdiği bu
değişiklik teklifiyle bir yandan halkın 12 Eylül yönetimine olan
tepkisini istismar ederek, 12 Eylül sömürüsü yaparak yargıyı,
HSYKyı, Anayasa Mahkemesini tamamen yok etmeye
çalışmaktadır. 12 Mart, 12 Eylül darbe yönetimlerinin
tamamıyla ortadan kaldıramadığı yargı
bağımsızlığını bu değişikliklerle
AKP yapmaya çalışmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bu getirilen
değişiklik resmen AKP darbe anayasası olacaktır. Demin ben
hayretle dinledim Sayın Adalet Bakanını. Adalet Bakanı bu
değişiklik paketini savunurken 1960 darbesi döneminde görevden
alınan hâkim ve savcıları örnek vererek görüşlerini
açıklamaya çalıştı. Demek ki biz bu
değişikliklerin AKP darbesi olduğunu söylemekte haksız değilmişiz
çünkü Sayın Bakan kendisini demokratik bir ülkeyle kıyaslamadı,
1960 darbe dönemiyle kıyasladı. Şimdi, o tarihte darbe olduktan
sonra bilmem ne kadar adam görevden alınmış. Bakalım bu AKP
darbe anayasası geçtikten sonra ne kadar hâkim ve savcı görevden alınacak,
onu o zaman görürüz Sayın Bakan.
Sayın Bakanın söylediği başka bir cümle: Bugün
kurumlarda, Danıştayda, Yargıtayda ya da yerel mahkemelerdeki
hâkimlerin tek oy kullanması olayını çoğunlukçu
görüşün gereği olarak söyledi.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Çoğulcu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Eğer bu doğruysa,
çoğulcu görüşün gereğiyse, o zaman, Parlamentoda
milletvekillerinin ayrı ayrı üç oy kullanmaları, tek oy
kullanmamaları hangi anlayışın gereğidir Sayın
Bakan, size soruyorum.
Değerli arkadaşlarım, AKPnin 12 Eylül hukukuyla
hesaplaşmak, 12 Eylül hukukunu ortadan kaldırmak, bireylerin
hakkını ve hukukunu güvence altına alma gibi bir derdi yoktur.
Bu değişiklik paketi elbette ki hakkı hukuku hakikaten korumaya
yönelik, hakikaten demokrasi ve özgürlüğü korumaya yönelik bir
değişiklik paketi ama kimin hakkını hukukunu koruyor?
Tayyip Erdoğanın hakkını hukukunu koruyor ve Tayyip
Erdoğanla birlikte, bazı yol arkadaşlarının
hakkını hukukunu koruyor. Bu değişiklik paketi Tayyip
Erdoğanın demokrasisini, onun haklarını güvence
altına almaya yönelik bir pakettir değerli arkadaşlarım.
Eğer AKP gerçekten 12 Eylül hukukuyla, 12 Eylül darbesiyle
hesaplaşmak isteseydi, 12 Eylül yapanların, Millî Güvenlik Konseyi
üyelerinin, o dönemdeki hükûmetlerin, Danışma Meclisi üyelerinin ve
alınan o kararları alanların ve uygulayanların
yargılanma yolunu kapatan Anayasanın geçici 15inci maddesinin
kaldırılmasına ilişkin 25inci madde dün burada
görüşülürken, Cumhuriyet Halk Partisinin bu kişilerin
yargılanıp yargılanmayacağı, yani Anayasanın
geçici 15inci maddesi kaldırıldıktan sonra bu kişilere
yargı yolunun açılıp açılmayacağı, eğer
açılacaksa gerçekten fiilî olarak yargılama yapılıp
yapılmayacağı konusundaki belirsizlikleri ortadan kaldırmak
için açık ve kesin olmak üzere, sadece 12 Eylül 1980 tarihinden itibaren
kurulan Millî Güvenlik Konseyi Başkanı ve üyelerinin
yargılanmasını, Türk Ceza Kanununun 309, 311inci maddesinde
Ergenekon davası" dedikleri, CMK 250nci madde kapsamında
kurulan özel yetkili mahkemelerde yargılanmasının yolunu açacak
bir değişiklik teklifi yaptı ama bu değişiklik teklifi
12 Eylülün sömürüsünü yapanlar, 12 Eylülden hem beslenip hem de onun,
halkın tepkisini istismar edenler, istismarcılığı
alışkanlık hâline getirenler burada ret oyu verdiler değerli
arkadaşlarım. Dolayısıyla bu konudaki, artık, bu
insanların yargılanıp yargılanmaması onlar için önemli
değil. Onlar için önemli olan bu paketlerini geçirebilmek için, Tayyip
Erdoğan anayasasını Türkiyede hâkim kılabilmek için
sermaye olarak onu kullanmaktır. Çünkü demokrasi ve özgürlük mücadelesi
zaten
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, bir dakika süre veriyorum,
konuşmanızı tamamlayın lütfen.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
AKPnin tarihsel misyonuna uygun
değil. Bu kürsüye çıkan AKP milletvekili arkadaşlarım,
üzülerek görüyorum ki Tayyip Erdoğanın hukuk
anlayışındaki sakatlığı aynen almışlar
değerli arkadaşlarım.
AHMET YENİ (Samsun) Oy veremiyorsun, oy!
BAŞKAN Lütfen müdahale etmeyelim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Bir yandan hukuk devletinden
bahsediyorlar, bir yandan da yargı kuşatmasından,
yargının yasama ve yürütmeyi çember altına almasından
bahsediyorlar. Elbet, değerli arkadaşlarım, hukuk devletinde,
eğer siz hukuk devletine inanıyorsanız hukuk devletinde
yargının görevi zaten yasama ve yürütmeyi hukuk alanında çember
altına almaktır
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Ama anayasal
sınırlar içinde.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
onu kuşatmaktır. Zaten
buradaki bütün mesele Tayyip Erdoğanın yargı tarafından
veya Meclis tarafından denetlenmeyi içine sindiremiyor olmasıdır
yani demokratik hukuk devletinin en güzel mekanizması olan denetim
mekanizmasını içine sindiremiyor. Zaten Türkiye Büyük Millet
Meclisini denetim yapılamaz hâle getirdiniz, bari bırakın
yargı yasama ve yürütmeyi denetlesin.
Değerli arkadaşlarım, Tayyip Erdoğan
yargı alanına imarsız, ruhsatsız bir şekilde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, ek süreniz de doldu, lütfen Genel
Kurulu selamlayınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
gecekondu yapmak istiyor.
Halkımız bu gecekondu yapılmasına izin vermeyecektir. Bu
imarsız yapılan gecekonduyu da Cumhuriyet Halk Partisi mutlaka
yıkacaktır.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın
Başkan, lütfen, söz talebim var.
BAŞKAN Sayın Bahçekapılı buyurun.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Efendim,
konuşmacı Başbakanımızı ve Genel
Başkanımızı hedef alan ve grubumu da hedefleyen, hukuk
anlayışımızın sakatlı olduğunu iddia eden
bazı görüşmeleri, belirtmeleri oldu, onlarla ilgili açıklamada
bulunmak istiyorum.
BAŞKAN Sataşma nedeniyle mi söz istiyorsunuz efendim?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Evet, sataşma
nedeniyle istiyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Tutanakları isteseniz!
FARUK BAL (Konya) Zabıtlar...
BAŞKAN Üç dakika içerisinde, yeni bir sataşmaya mahal
vermeden görüşlerinizi açıklayın.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürkün, AK PARTİ Grubu Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sevgili arkadaşlar, uzun bir süredir Anayasa
görüşmeleriyle ilgili birlikteyiz, gündüz birlikteyiz, gece birlikteyiz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayenizde...
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Bazı
tartışmalar, bazı gerilmeler oluyor tabii. Bu, işin
doğasından kaynaklanan bir şey ama bu
tartışmaların hemen sonrasında partilere ait olan, iktidar
veya muhalefet partilerine ait olan milletvekili arkadaşlarımız
hepsi burada çıkıp Bir daha böyle konuşmalar yapmayalım.
şeklinde, Nezaket sınırları içinde kalalım.
şeklinde dileklerini ve önerilerini sunuyorlar. Elbette bu dilek ve
önerilere katılmamak mümkün değil, biz de aynı düşüncedeyiz
ve buradaki davranışımızda da bunu ortaya koyduk
sanıyorum.
Şimdi, hem böyle dileklerde bulunmak hem de yani gecenin bu
saatinde oylamaya geçerken burada söz alıp bu hakkını suistimal
ederek, başta Genel Başkanımız olmak üzere, bizleri itham
edecek sözlerde bulunmak bir milletvekiline yakışmıyor.
VAHAP SEÇER (Mersin) Onu Bursalıya söyle, Bursalıya!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Bakın, şu
davranışınız da yakışmıyor. Şu
davranışız da yakışmıyor.
BAŞKAN Sayın Seçer, lütfen...
VAHAP SEÇER (Mersin) Onu kendi milletvekiline söyle!
BAŞKAN Sayın Seçer, lütfen yerinize oturun. Lütfen...
Buyurun.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Ben, şu
davranışı, şu anda bizi izleyen halkımıza
açıklamak istiyorum.
VAHAP SEÇER (Mersin) Cunta ürünleri!
BAŞKAN Lütfen Sayın Seçer...
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Bu televizyondan bizleri
izleyen sevgili halkımız, milletimiz size seslenmek istiyorum: Burada
benden önce konuşan konuşmacı, bizlere ve Genel
Başkanımıza kötü sözlerde bulundu. Bir kere sayın
kelimesini eksik etti. Biz sizin Genel Başkanınıza veya herhangi
bir genel başkana asla sayın kelimesini kullanmadan telaffuz
etmeyiz.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Mukayese edemezsin!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Önce, birbirimize hitap
ederken, özellikle genel başkanlarımıza hitap ederken
sayın kelimesini kullanmasını öğreneceksiniz, ondan sonra
bu kürsüye geleceksiniz, burada yalan söylemeyeceksiniz. Halkımız
sizi izliyor, halkımız sizi izliyor ve kararını da her
zaman olduğu gibi her yerde verecektir.
Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkanım
Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Öztürk, ne diyeceksiniz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Grup Başkan Vekili
beni yalan söylemekle itham etti. Sataştı. Söz istiyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yalan söylüyor. dedi.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) Yalan söylüyor.
dedi.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Genel konuştum
efendim, isim vermedim.
BAŞKAN Efendim, Ben öyle bir şey demedim. diyor
Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Demedim olur mu? Dedi.
BAŞKAN Sizi kastetmediğini söylüyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Olur mu? Benden önceki
konuşmacı. dedi. Ondan önce kim konuştu?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Hayır. Benden
önceki konuşmacı dememden gocunuyorsa yalan söylüyor demektir.
Gocunuyorsa söz verin:
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Gökten zembille birisi mi geldi
konuştu. Ondan önce ben konuştum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Şimdi gene yalan söyledi.
diyor.
BAŞKAN Sayın Öztürk, bakın, sözlerine atıfta
bulunduğunuz kişi diyor ki: Ben Sayın Öztürkü kastederek, ona
yalan söylemedim. diyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan Benden
önceki konuşmacı. dedi. Sayın Başkan, arkadaştan
önceki konuşmacı benim, başkası var mı?
BAŞKAN Değil mi efendim, öyle mi söylüyorsunuz?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Eğer gocunan
varsa, kendinin bileceği bir şeydir.
BAŞKAN Size sataşma amacıyla bir söz
söylemediğini ifade ediyor. Siz aksini mi iddia ediyorsunuz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Evet, beni yalancılıkla
suçladı. Benim söylediklerim tutanaklarda var. Neresi yalanmış,
bir söylesin.
BAŞKAN Ama Öyle bir şey demedim. diyor Sayın
Sözcü.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
bakın
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Öztürk, kendisi diyor ki
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Kendisinin demesi önemli
değil. Kürsüden söyledi, halk dinledi.
BAŞKAN Ben Sayın Öztürkü kastederek o tabiri, o
yalancı tabirini kullanmadım. Zabıtlara da geçti.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkanım,
bakın, Türk halkı duydu.
BAŞKAN Burada şahsınıza
Eğer sözünde
ısrarlı olsaydı, tabii ki, sataşmadan size söz verecektim
ama Ben sizi kastetmedim. diyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Söylüyor işte
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, söylüyor.
Hem bu kürsüde söyledi hem burada söyledi.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Efendim, ben
açıklama getirmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Bahçekapılı, buyurun.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) O cümleyi
kullanırken hiçbir kimseyi kastetmedim. Genel olarak diye bir ifade
kullandım ama kendisi böyle bir hissetme içindeyse, onu bilemem.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ne demek bu ya? Bu ne demek?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bu ne demek Sayın
Başkan?
BAŞKAN Efendim, sizi kastetmediğini söylüyor
Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Olur mu?
BAŞKAN Yani illa Beni kastetti mi? demek istiyorsunuz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, lütfen
BAŞKAN Lütfen
Lütfen Sayın Öztürk, yerinize oturun.
Yerinize oturun devam edelim önergelere.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, sizin
taraflı olduğunuzu biliyorum ama lütfen bu kadar taraflı
olmayın.
BAŞKAN Lütfen
Mümkün olduğu kadar her şeyin
açıklığa çıkmasına yardımcı olmaya
çalışıyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
şimdiye kadar ben bu konuşmamı yapacaktım. Yani şu
tartıştığımız ortam kadar ben bu
konuşmamı yapacaktım.
BAŞKAN İki dakika içerisinde lütfen, yeni bir
sataşmaya mahal vermeyin.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, değerli arkadaşlar, niye tepki
gösteriyorsunuz? İki dakikayı zaten tartışarak geçirdik.
İki dakika geçti tartışarak. Lütfen
4.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürkün, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bir, benim Başbakandan bahsederken Sayın
deyip dememem konusunu ben gerçekten hatırlamıyorum ama ben onu bir
iftira yani bir
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) İzin
verirseniz
Ben onu bir şey olsun diye söylememişimdir, konuşmamın
içerisinde geçerken o anlamda unutmuşumdur. Nitekim bazı
konuşmalar yaparken biz çok yakınımızdaki arkadaşlara
bile onu demeden geçiştiğimiz oluyor. Yani orada bir kastın
olduğunu söylemiyorum.
İki, değerli arkadaşlarım, bizim yalan
söyleyip söylemediğimizi herkes bilir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Herkes biliyor!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Bakın, millet de bilir,
millet de bilir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Doğru!
Doğru! Bak, şimdi doğru söyledin mesela!
BAŞKAN Lütfen değerli milletvekilleri, lütfen
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlarım, burada bir yandan 12 Eylülün sömürüsünü yapıp bir
yandan 12 Eylüle halkın olan tepkilerini bu Anayasa
değişikliğinin sermayesi olarak kullanıp
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Allah onların
belasını versin!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
ondan sonra 12 Eylül
Anayasasını ve hukukunu yok etmek için asıl olan turnusol
kâğıdı olarak bu darbeyi yapanların kesin olarak
yargılanmasını sağlayacak bir önergeyi reddetmek,
doğru olmadığını ben söyledim. Bunun siyaseten
doğru olmadığını söyledim. Şimdi bunun yalan
neresinde değerli arkadaşlarım? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) O önergede hiçbir
hukuki gerekçe yok!
BAŞKAN Lütfen
Lütfen sayın milletvekilleri
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, ikinci söylediğim şey, bu Anayasa
değişikliğinin getiriliş nedeninin, Başbakan Tayyip
Erdoğanın yargı alanına imarsız, ruhsatsız,
kaçak gecekondu yapmak istediğini söyledim.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Asıl yalan bu!
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Biraz seviyeli konuş!
BAŞKAN Sayın Öztürk, bakın,
sataşıyorsunuz, karşı taraf da sataşmadan söz istiyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Çünkü Sayın Başbakan ve
AKPliler imarsız gecekondu yapmaya alışkınlar belediyeden.
Burada da bunu yapmaya çalışıyor, biz de bunu
yıkayacağız, Türk halkı geçit vermeyecek.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, tamam arkadaşlar, yeter.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Konuşmacı
yine bir şeyler söyledi, adlandırmıyorum.
BAŞKAN Lütfen efendim, tamam, devam ediyoruz.
Konuşurken sataşmaya mahal verecek cümleler
kullanmayın, kelimeler kullanmayın. Sonra söz verince tepki de
göstermeyin bana. Herkes sözlerine dikkat etsin.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Devam ediyoruz efendim.
Önergeyi oylamıştım, kabul edilmemişti.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği
teklifinin, 26. maddesi ile teklif edilen Geçici 20. maddenin metinden
çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyoruz değil mi efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyası rejimin ve devlet organlarının
görev ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel
hukuk normlarıdır.
İki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen Türk demokrasisini;
21. yüzyıl evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
Asırlık Anayasa tartışmalarından
kurtarmanın,
Her kesimin benimseyebileceği bir Anayasa'ya kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa
yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi konularda
uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak ilk
seçimde milletin takdirine sunulmasını,
Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk iş olarak
anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını
teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel
standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde
sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokrasiyi iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde Anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği ancak böylece milletin
iradesine dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi hedefine
ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter
sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır.
Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma, yargı
bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir Parlamenter sistem
yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa
edilen Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur,
Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
Millet, mahkemelerdeki iş yükünü azaltacak ekonomik, sosyal
ve adli reform beklemektedir.
Millet, yandaş yargıç değil, tarafsız ve
bağımsız mahkemelerde hakkını aramak istemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP, millet için değil kendini korumak için Anayasa'yı
değiştirmektedir.
AKP, günü geldiğinde herkesin güvenli liman gibi
sığınabileceği tarafsız ve bağımsız
mahkemeler için hiç bir şey yapmamıştır.
AKP, Yargıtay Başkanının ifadesi ile
yandaş yargıç yaratmış, yargıyı
siyasallaştırmıştır.
AKP, HSYK başkanının ifadesi ile yargıyı
korkutmuştur.
AKP, yargının siyasallaşmasını engellemek
için kurulan HSYK'nu yandaş yargı kurumu hâline getirerek hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğünü tahrip etmektedir.
AKP, Sn. Başbakan'ın "yetki sende, ister
asarsın, ister kesersin" anlayışı ve gizlemediği
başkanlık sistemi hevesi ile diktaya yönelmiştir. Dikta
hevesinin önünde engel gördüğü Anayasa mahkemesini yandaş yargı
kurumu hâline getirmek istiyor.
AKP, PKK'nın siyasallaştırılması için ilk
adım olduğunu ifade ettiği bu teklif ile, bin yıllık
kardeşliği ve milli bütünlüğü bozmaktadır.
Sayın Başbakan'ın "Anayasa
değişikliği önerimiz açılım projemizin, milli birlik
ve kardeşlik projemizin önemli bir parçasıdır. Açılım
kapsamında atacağımız adımların önünü
açıyor, alt yapısını hazırlıyor" ifadesi ile
PKK terör açılımına anayasal zemin hazırlamaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı
Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 26 ncı maddesinin geçici 20 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ayla
Akat Ata (Batman) ve arkadaşları
Geçici Madde 20- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren otuz gün içinde aşağıda belirtilen esas ve usuller
dahilinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri seçilir:
a) Cumhurbaşkanı, hâkimlik mesleğine
alınmasına engel bir hali olmayan; yüksek öğretim
kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında en az
onbeş yıldan beri görev yapan öğretim üyeleri, üst kademe
yöneticileri ile meslekte fiilen onbeş yılını
doldurmuş avukatlar arasından dört üye seçer.
Cumhurbaşkanı, üst kademe yöneticileri arasından seçeceği
Kurul üyesini, bakanlık, müsteşarlık, müsteşar
yardımcılığı, valilik,
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, kamu kurum ve
kuruluşlarında genel müdürlük veya teftiş kurulu
başkanlığı görevlerini yapanlar arasından seçer.
b) Yargıtay Genel Kurulu, Yargıtay üyeleri
arasından üç asıl ve iki yedek üye seçer. Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren yedi gün içinde Yargıtay Birinci
Başkanı adaylık başvurusunu ilan eder. İlan tarihinden
itibaren yedi gün içinde adaylar Birinci Başkanlığa
başvurur. Başvuru tarihinin sona erdiği günden itibaren
onbeş gün içinde Yargıtay Genel Kurulu seçim yapar. Her Yargıtay
üyesinin sadece bir aday için oy kullanabileceği seçimde, en fazla oy alan
adaylar sırasıyla asıl ve yedek üye seçilmiş olur.
c) Danıştay Genel Kurulu, Danıştay üyeleri
arasından iki asıl ve bir yedek üye seçer. Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren yedi gün içinde Danıştay
Başkanı adaylık başvurusunu ilan eder. İlan tarihinden
itibaren yedi gün içinde adaylar Başkanlığa başvurur.
Başvuru tarihinin sona erdiği günden itibaren onbeş gün içinde
Danıştay Genel Kurulu seçim yapar. Her Danıştay üyesinin
sadece bir aday için oy kullanabileceği seçimde, en fazla oy alan adaylar
sırasıyla asıl ve yedek üye seçilmiş olur.
ç) Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulu, kendi üyeleri
arasından, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna bir asıl ve bir
yedek üye seçer. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi
gün içinde Türkiye Adalet Akademisi Başkanı adaylık
başvurusunu ilan eder. İlan tarihinden itibaren yedi gün içinde
adaylar Başkanlığa başvurur. Başvuru tarihinin sona
erdiği günden itibaren onbeş gün içinde Türkiye Adalet Akademisi
Genel Kurulu seçim yapar. Her üyenin sadece bir aday için oy
kullanabileceği seçimde, en fazla oy alan adaylar sırasıyla
asıl ve yedek üye seçilmiş olur.
d) Yedi asıl ve dört
yedek üye birinci sınıf olup, birinci sınıfa
ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş olan adlî yargı
hâkim ve savcıları arasından, adlî yargı hâkim ve
savcıları tarafından Yüksek Seçim Kurulunun yönetim ve
denetiminde seçilir. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
beş gün içinde Yüksek Seçim Kurulu adaylık
başvurularını ilân eder. İlân tarihinden itibaren üç gün
içinde adaylar Yüksek Seçim Kuruluna başvurur. Başvuru tarihinin sona
erdiği günden itibaren iki gün içinde Yüksek Seçim Kurulu adayların
başvurularını inceler ve aday listesini belirleyerek ilân eder.
Takip eden iki gün içinde bu listeye karşı itiraz edilebilir.
İtiraz süresinin sona erdiği günden itibaren iki gün içinde itirazlar
incelenir, sonuçlandırılır ve kesin aday listesi ilân edilir.
Yüksek Seçim Kurulunun kesin aday listesini ilân ettiği tarihten sonraki
ikinci Pazar günü her ilde, il seçim kurulunun yönetim ve denetimi altında
yapılacak seçimlerde, o ilde ve ilçelerinde görev yapan hâkim ve
savcılar oy kullanır. İl seçim kurulları o ilde oy
kullanacak hâkim ve savcıların sayısına göre sandık
kurulları oluşturur. Sandık kurullarının işlem,
tedbir ve kararlarına karşı yapılan şikâyet ve
itirazlar il seçim kurulunca karara bağlanır. Adaylar propaganda
yapamazlar; sadece, Yüksek Seçim Kurulu tarafından belirlenen usul ve
esaslar çerçevesinde özgeçmişlerini bu iş için tahsis edilmiş
bir internet sitesinde yayımlayabilirler. Bu seçimlerde her seçmen sadece
bir aday için oy kullanabilir.
Seçimlerde en çok oy alan adaylar sırasıyla asıl ve
yedek üye seçilmiş olur. Kullanılacak oy pusulalarıyla ilgili
diğer hususlar Yüksek Seçim Kurulu tarafından belirlenir. Yüksek
Seçim Kurulu, oy pusulalarını kendisi bastırabileceği gibi
gerektiğinde uygun göreceği il seçim kurulları
vasıtasıyla bastırmaya da yetkilidir Yapılacak seçimlerde,
26/4/1961 tarihli ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanunun bu bende aykırı olmayan hükümleri
uygulanır.
e) İki asıl ve bir
yedek üye birinci sınıf olup, birinci sınıfa
ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş idarî yargı
hâkim ve savcıları arasından, idarî yargı hâkim ve
savcıları tarafından Yüksek Seçim Kurulunun yönetim ve
denetiminde seçilir. Bölge idare mahkemelerinin bulunduğu illerde, il
seçim kurulunun yönetim ve denetimi altında yapılacak bu seçimlerde,
o bölge idare mahkemesinde ve yargı çevresi içerisinde kalan yerlerde
görev yapan idarî yargı hâkim ve savcıları oy kullanır. Bu
seçimler hakkında da (d) bendi hükümleri uygulanır.
Birinci fıkranın (a), (ç), (d) ve (e) bentleri
uyarınca seçilen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun asıl
üyeleri bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonraki otuzuncu günü
takip eden iş günü görevlerine başlarlar.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun Yargıtay ve Danıştaydan gelen
asıl ve yedek üyelerinin görevleri, seçilmiş oldukları sürenin
sonuna kadar devam eder. Bunlardan, Yargıtaydan gelen üyelerden görev
süresini tamamlayanların yerine birinci fıkranın (b) bendi
uyarınca seçilenler; Danıştaydan gelen üyelerden görev süresini
tamamlayanların yerine birinci fıkranın (c) bendi uyarınca
seçilenler, sırayla göreve başlarlar. Birinci fıkranın (b)
ve (c) bentleri uyarınca seçilen üyelerden, üçüncü fıkra
uyarınca göreve başlayanların görev süresi, birinci
fıkranın (a), (ç), (d) ve (e) bentleri uyarınca seçilen
diğer Kurul üyelerinin görev süresinin bittiği tarihte sona erer.
İlgili kanunlarda gerekli düzenlemeler yapılıncaya
kadar, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna seçilen asıl üyeler,
Yargıtay daire başkanı için ilgili mevzuatında öngörülen
tüm malî ve sosyal haklar ile emeklilik hakkından aynen
yararlanırlar. Ayrıca, Kurulun Başkanı
dışındaki asıl üyelerine, (30000) gösterge rakamının
memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu
bulunacak miktarda aylık ek tazminat ödenir.
İlgili kanunlarda düzenleme yapılıncaya kadar,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu;
a) Anayasa hükümlerine
aykırı olmamak kaydıyla, yürürlükteki kanun hükümlerine göre
Kurul şeklinde çalışır.
b) İkinci fıkra
uyarınca asıl üyelerinin göreve başladığı
tarihten itibaren bir hafta içinde Adalet Bakanının
başkanlığında toplanır ve bir geçici Başkanvekili
seçer.
c) En az onbeş üye ile
toplanır ve üye tam sayısının salt çoğunluğu ile
karar verir.
ç) Sekreterya hizmetleri Adalet Bakanlığı
tarafından yürütülür.
Kurul müfettişleri ile adalet müfettişleri
atanıncaya kadar, mevcut adalet müfettişleri, Kurul müfettişi ve
adalet müfettişi sıfatıyla görev yaparlar.
Bu madde hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli düzenlemeler
yapılıncaya kadar uygulanır."
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Ayla Hanım?
AYLA AKAT ATA (Batman) Gerekçe okunsun.
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN Ayla Hanım Gerekçe dedi.
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Ama bir nedenle gerekçe.
Sayın Başkan, Anayasanın kimi maddelerinin
değiştirilmesinin tartışıldığı önemli
bir konuda Meclisin ağırlığına ve ciddiyetine uygun
olmayan tartışma üslubunu benimsemediğimizi ifade etmek
amacıyla
BAŞKAN Tamam. Ama zabıtlara geçti sözleriniz.
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Evet. Konuşmayacağız,
gerekçemizin okunmasını istiyoruz.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: HSYK üyelerinin seçimi yeni hükümlere uygun
olmalıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, aynı mahiyette verilmiş dört
önergeyi birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) 4 tane çakma önerge!
BAŞKAN İlk önergeyi ve diğer imza sahiplerini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin çerçeve 26 ncı maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına
eklenen Geçici Madde 20nin 6 ncı fıkrasının c) bendinde
geçen En az onbeş ibaresinin En az onyedi şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ali
Öztürk (Konya) ve arkadaşları
Diğer önerge sahipleri:
Ahmet Aydın (Adıyaman) ve arkadaşları
Abdurrahman Arıcı (Antalya) ve arkadaşları
Veysi Kaynak (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Konuşacak mısınız, gerekçe mi
efendim?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üye
sayısının artırılması doğrultusunda bu
önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeleri birlikte oya sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 26ncı maddeye bağlı
geçici 20nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, maddenin oylaması gizli oylama şeklinde
yapılacaktır. Ancak, sayın milletvekilleri, bir hususu önemle
bilgilerinize sunmak istiyorum: Geçici 20nci maddenin oylama sonucu
açıklandıktan hemen sonra geçici maddelerin bağlı
olduğu çerçeve 26ncı maddenin gizli oylaması yapılacaktır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İki oylama arka arkaya
mı yapılacak Sayın Başkan?
BAŞKAN Evet, arka arkaya yapılacaktır.
Bildiğiniz üzere, size verilen pullardan beyaz olanı
kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise
çekimser oyu ifade etmektedir.
Şimdi, 26ncı maddeye bağlı geçici 20nci
maddenin gizli oylamasına Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Oy kullanmayan sayın milletvekili
arkadaşımız var mı? Yok.
Sayın milletvekilleri, oy kullanma işlemi
tamamlanmıştır.
Oy kutularını kaldıralım.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 26ncı maddesine bağlı geçici 20nci maddenin gizli
oylama sonucunu açıklıyorum:
Oy Sayısı : 408
Kabul : 337
Ret :
70
Çekimser :
1
Boş :
-
Geçersiz :
-
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Murat Özkan Fatih
Metin
Giresun Bolu
Sayın milletvekilleri, biraz önce de
açıkladığım gibi çerçeve 26ncı maddeyi
oylayacağız, ancak birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.48
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 24.00
BAŞKAN: Mehmet Ali
ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 97nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
497 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi, geçici 18, 19 ve 20nci maddelerin bağlı
olduğu çerçeve 26ncı maddenin gizli oylaması
yapılacaktır.
Bildiğiniz üzere, size verilen pullardan beyaz olanı
kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise
çekimser oyu ifade etmektedir.
Şimdi, gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Oy kullanmayan sayın milletvekili
arkadaşımız var mı? Yok.
Sayın milletvekilleri, oy kullanma işlemi
tamamlanmıştır.
Oy kutularını kaldıralım.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi'nin geçici 18, 19 ve 20nci maddelerin bağlı olduğu
çerçeve 26'ncı maddenin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Oy sayısı :
408
Kabul : 338
Ret: :
70
Çekimser :
-
Boş: :
-
Geçersiz :
-
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Murat Özkan Fatih
Metin
Giresun Bolu
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, teklife yeni geçici madde ilave
edilmesine dair iki önerge vardır; okutup ayrı ayrı işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
TBM Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliğine
ilişkin 497 sıra sayılı teklife aşağıdaki
geçici maddenin eklenmesini arz ederiz.
Geçici madde: Bu Anayasa değişikliği ile
çıkarılması öngörülen yasaların, bu kanunun
yayımı tarihinden itibaren en geç 6 ay içinde
çıkarılması zorunludur.
|
|
Kamer Genç |
|
Harun Öztürk |
Hüseyin
Pazarcı |
|
|
Tunceli |
|
İzmir |
Balıkesir |
|
|
Tayfun
İçli |
|
|
Emrehan
Halıcı |
|
|
Eskişehir |
|
|
Ankara |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Sayın Başkanım, geçici maddelerle bu konu zaten çözülmüş
durumda, yasa ileride çıkacaktır. Katılmıyorum bu
gerekçeyle.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiyeye sanki ciddi bir şey yapıyormuşuz
gibi, sıkıntıda bulunan vatandaşların sorunlarına
çare buluyormuşuz gibi, Türkiyede yolsuzlukların üzerine
gidiyormuşuz gibi, Türkiyede açlıktan ölen gazilerin
maaşlarına çare buluyormuşuz gibi, gece saat üçe kadar, dörde
kadar çalışıyoruz, 550 milletvekili çalışıyor
burada, millet de bizi seyrediyor. Ülkede büyük bir elektrik yanıyor.
Herkes Meclisi seyrediyor Ya acaba bu Meclis hakikaten ne ciddi sorunlar
hallediyor ki sabah üçe, dörde, beşe kadar çalışıyorlar.
Acaba bizim ne sorunlarımızı hallediyor?
Getirilen Anayasa Değişikliği Teklifiyle AKP çok
ciddi sıkıntılar içinde. Partisinin kapatılması
tehlikesiyle karşı karşıya olan bir siyasi örgüt.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Niye kapatılsın
Kamer Bey parti?
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben istemiyorum kardeşim, istemiyorum
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Niye
kapatılsın?
KAMER GENÇ (Devamla) Diyorum ki, dürüst olalım, bir madde
getirin, deyin ki: Siyasi partiler kapatılmaz. Bu çok namuslu ve
dürüstçe bir davranış biçimi ama böyle arkadan dolanarak, ondan
sonra, insanları kandırarak, bunlar olmaz.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Hayır, bizim
partimiz niye kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya
olsun?
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi bu Anayasa Komisyonuna bir tane
kişi getirmişsiniz, Başkan şey etmişsiniz. Bana diyor
ki: Ben seni perişan edeceğim. Ya Burhan Bey, senin boyun kaç,
kilon kaç, senin bilgin kaç? Ben en azından Danıştayda bir on
dört sene hâkimlik, savcılık yapmışım, Pariste
Uluslararası Amme Enstitüsünü bitirmişim, tez
hazırlamışım.(AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Sen gitmişsin
Sorbonne Üniversitesindeki tezin daha ihtilaflı
be, daha senin tezin ihtilaflı. Yiğitliğin varsa gel
çıkalım televizyonlara, sen de idare hukuku konusundaki
düşüncelerini söyle, ben de söyleyeyim.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Bana yazık olur, yazık! Bu bir klas meselesi!
KAMER GENÇ (Devamla) Bak, benim senden daha fazla şeyim
var. Ben kimsenin emir eri değilim. Bak, sen dün Alemdaroğluyla
beraber çalışıyordun, onun müşaviriydin, geldin buraya
girdin, diyorsun: Benim resmî düşüncem başka, tezim başka.
Böyle bir şey olur mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
İspat edemezsen namertsin!
KAMER GENÇ (Devamla) Bilim alanında böyle kişiliksiz
olur mu ya! Böyle bir şey olur mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
Sayın Başkan..
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla) Sonra ağzınla diyorsun ki
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla)
çıkıyorsun bana diyorsun ki:
Efendim, ağzınla, bunlar şey yapıyor.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Hakaret ediyor, Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
lütfen temiz bir dille konuşmaya davet edin.
BAŞKAN Sayın Genç
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla) Eğer bir Anayasa profesörüysen o
lafların senin ağzından çıkmaması lazım.
BAŞKAN Sayın Genç, önergenizin üzerinde konuşur
musunuz lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) Önerge üzerinde konuşuyorum. Önerge
üzerinde konuşuyorum. Senden mi şey edeceğim.
BAŞKAN Ama yani siz Anayasa Komisyonu Başkanıyla
karşılıklı söz düellosu içerisindesiniz. Şu önergenizi
bir izah edin.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, onun için, Komisyon olaydan
habersiz, Hükûmet habersiz
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Kendi derdine bak, zavallı!
KAMER GENÇ (Tunceli)
milletvekilleri habersiz; neyi
getirdiklerini bilmiyorlar, Anayasanın hangi maddesinin bu memlekete neyi
getirdiklerini bilmiyorlar. Ülkenin bölünmez bütünlüğüne diyorlar ki: Ya
Türkiye niye bölünmesin kardeşim, bölünsün ya. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AVNİ ERDEMİR (Amasya) Onu sen diyorsun, sen!
KAMER GENÇ (Devamla) İşte, Amerikanın bir
politikası var. Bu Amerika politikası diyor ki, dünyada benim
egemenliğimi devam ettirebilmem için dünyada bin tane devlet kurmam
lazım. Türkiye, tabii güçlü bir devlet. Ne yapacağız? Bunu
böleceğiz. Bölmemiz için de bize bir orada piyonlar lazım, o
piyonların da tabii ki buna uygun bir düzenlemeler yapmaları
lazım. İşte, getirilen bu Anayasa değişikliği de
Anayasada belirtilen ülkenin bölünmez bütünlüğünün önüne konulan anayasal
güvenceler kaldırılıyor. Laik Türkiye Cumhuriyeti devleti yani
Atatürkün kurduğu bu memlekette çağdaş, laik, bilime, ilme
dayanan, akla, izana dayanan devlet sistemi yok edilerek, birtakım geri
zekâlı tarikatların, ondan sonra cemaatlerin istedikleri bir cemaat
sistemine dayalı bir devlet sistemini getirmeye çalışıyor
ve kendisini Anayasa profesörü zanneden kişi de bunlara çanak tutuyor. Ya
utanıyorum be! Türkiye Cumhuriyeti devleti, Atatürkün kurduğu bu
laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin üniversitelerinde yetişen böyle bir
anayasa profesörü olamaz.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Çok dokundu değil mi, çok!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Genç
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla) Olamaz arkadaşım, olamaz!
BAŞKAN Sayın Genç, şahsiyatla
uğraşmayın lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) Yani, gerçekten Atatürk, üniversiteleri
kurarken çağdaş, laik, dünya devletleriyle yarışacak bir
üniversite sistemini getirmiştir.
BAŞKAN Sayın Genç, şahsiyatla
uğraşıyorsunuz. Sizi temiz bir dille konuşmaya davet
ediyorum. Lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
şahsiyatla uğraşıyor. 66yı uygulayın.
BAŞKAN Şahsiyatla uğraşmayın.
KAMER GENÇ (Devamla) Ama senin gibi adamlar gelmiş
işte, burada, ondan sonra, bir Anayasa getiriyorsunuz buraya ve bu
Anayasada da ülkenin o devrimci, çağdaş, laik, ilerici, akla,
bilime, izana dayanan bir devlet sistemini yıkarak yerine sizin o dar
kafalı, o beyinlerini çok küçük olan alanlara sığdırmaya
çalışan bir devlet ürünü yaratmaya çalışıyorsunuz. Bu,
Türkiye Cumhuriyeti devletine yakışır mı arkadaşlar?
Bu devlet sizlere para verdi, Sorbonnelara gönderdi. Bilmiyorum, orada da sana
masraf etti. O sana yapılan masraflar sonucunda senin
kazandığın bilimsel kariyere göre Böyle bir Anayasa
tasarısı mı getir? diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç, bakın, önergenizin üzerinde
bir tek cümle söylemediniz. Bir önerge verdiniz, önergenizin üzerinde
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, benim
BAŞKAN Efendim, önergenizin üzerinde konuşmak için
sizi ben çağırdım buraya.
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkan, ben önergem
üzerinde konuşuyorum ama siz orada talimatla oturuyorsunuz.
BAŞKAN Ama siz Anayasa Komisyonu Başkanıyla
karşılıklı cedelleşiyorsunuz. Ama böyle usul olmaz ki.
Şahsiyatla uğraşıyorsunuz.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, süresi
bitti.
KAMER GENÇ (Devamla) Talimatla oturduğunuz için benim
konuşmalarımdan rahatsız oluyorsunuz.
BAŞKAN İç Tüzüke göre ben uyarıda
bulunacağım tabii.
KAMER GENÇ (Devamla) Ver, bir dakika da bana ver.
BAŞKAN Tamam efendim. Konuştun, geçti beş
dakikan, doldu.
KAMER GENÇ (Devamla) Ver bir dakika da konuşalım. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Eğer madde üzerinde konuşacaksanız
size söz vereceğim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
süresi doldu efendim. İki dakika da fazla konuştu.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Tesirini göstermiş tesirini, erken göstermiş tesirini! Geç
kalmışsın bunu sona yapmakta geç!
KAMER GENÇ (Devamla) Sen oradan kalk! Sen oradan kalk! Burhan
Kuzu, sen daha kuzusun.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
KAMER GENÇ (Devamla) Sen benimle baş edemezsin.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
Şahsiyatla
uğraşıyorsunuz. Konuşmanız bitti.
KAMER GENÇ (Devamla) Benle sen farklı
Ben ayım, sen
daha kuzusun!(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Tamam efendim, tekrar size söz vermiyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı 7.11.1982
Tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifine aşağıdaki Geçici Maddenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
|
Nevin Gaye Erbatur |
|
Nesrin Baytok |
Canan
Arıtman |
|
|
Adana |
|
Ankara |
İzmir |
|
|
Fatma Nur
Serter |
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Turgut Dibek |
|
|
İstanbul |
|
Malatya |
Kırklareli |
Geçici Madde 1 Bu Kanunun yayımı sonrasında
gerçekleştirilecek olan milletvekili Genel Seçimleri ile mahallî idareler
seçimlerinde siyasi parti listelerinde en az yüzde 25 kadın temsili
sağlanır. Bu uygulama üç dönem genel ve mahalli seçimlerle
sınırlıdır.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Sayın Başkanım, Gaye Hanımın ve
arkadaşlarının önergeleri, zaten bu getirilen düzenleme kanunla
bunların yapılmasının önünü açıyor.
Dolayısıyla bu şekilde dondurmak bence doğru değil,
daha fazla da verilebilir, yasada buna bir engel yok. Mukayeseli hukuku da
incelemek lazım, bu konu önemli bir mesele. O açıdan, yani bunun çok
yanlış olmadığını düşünmekle beraber yasa
konusu olduğunu düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum ve katılmıyorum Başkan.
BAŞKAN Katılmayacaksınız.
Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Erbatur, herhâlde
konuşacaksınız.
Süreniz beş dakika efendim.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
NEVİNGAYE ERBATUR (Adana) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz Anayasa değişikliğine bir önerge
verdim. Önergeyi siz de dinlediniz. Anayasamızın 10uncu maddesinin
ikinci fıkrasına bir ek yaptık. Bu ek: Kadın erkek
eşittir. Devlet bu eşitliği sağlamakla yükümlüdür.
fıkrasının arkasına Bu maksatla alınacak tedbirler
eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. diyor.
Şimdi bunun hayata geçirilebilmesi gerekiyor. Bu tür önlemler
bugüne kadar yapılan bütün uluslararası çalışmalarda ve
uluslararası sözleşmelerde geçici özel önlem olarak
algılanıyor. Türkiye, Birleşmiş Milletler Kadınlara
Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi
Sözleşmesini -CEDAW olarak adlandırıyoruz bunu- 1985
yılında imzaladı. CEDAW diyor ki: Sivil, politik, toplumsal ve
kültürel haklara katılımda kadın erkek arasında
eşitlik sağlanmalıdır. CEDAWın 4üncü maddesine
göre: Devletler kadın ve erkek eşitliğini fiilen sağlamak
için geçici özel önlemler alacaklar ve bu önlemler bir
ayırımcılık olarak nitelendirilmeyecektir. diyor.
Şimdi bu geçici özel önlemler ifadesi son derece önemli.
Anayasamızda yaptığımız bu değişiklikle ben
verdiğim önergede bu geçici özel önlemlerin seçimlerde, önümüzdeki üç
dönem yapılacak olan hem mahalli idari seçimlerde hem de genel seçimlerde
hem de genel seçimlerde kadınların listelerde en az yüzde 25
oranında olmasını ama bunun üç dönemle sınırlı
olmasını öneriyorum çünkü bu tür önlemler geçici özel önlemlerdir
yani bunlar sonsuza kadar olmaz ve kadın-erkek eşitliğini
sağlamak için, kadınların uğradıkları ayrımcılıkların
ortadan kaldırılmasını sağlamak için yani gerçek fiilî
eşitliğe geçebilmek için alınacak önlemlerdir. Bunların
hepsi bugüne kadar dünyanın pek çok ülkesinde yapılmıştır
ve bunların hepsi geçici özel önlemdir yani sürekli olarak anayasalarda sonsuza
kadar kalmazlar, bir dönem belirlenir. O nedenle, benim bu önergem, Sayın
Burhan Kuzu, bu dönemi belirlemek için verilmiştir. Bu önemli bir husustur
çünkü Türkiye'nin üyesi olduğu Avrupa Konseyinin 85 numaralı Tavsiye
Kararı da üye devletlere diyor ki: Eşitsizliğin var olduğu
her alanda gerçek eşitliği sağlamak için geçici özel önlemler
almak gerekir. Bu ülkeleri görevli kılıyor.
Ayrıca, Avrupa Konseyi Parlamenterler Birliğinin -ki
şu anda bir Türk Milletvekili Başkanlığını
yürütüyor, Sayın Mevlüt Çavuşoğlu- 1999 yılında
aldığı 1413 sayılı Tavsiye Kararı, tüm üye
ülkelere kadınların siyasal alanda temsil edilmelerini sağlamak
için öneriler sunuyor. Bunlardan bir tanesi de işte bu geçici özel
önlemler. Bu 68 No.lu kararıyla geçici özel önlemleri söylüyor. Bu da
diyor ki: Kadınların siyasal göreve gelmeleri için
kolaylaştırıcı önlemler almak lazım.
İşte ben de yapılacak seçimlerde, hazırlanacak
listelerde en az yüzde 25 oranında kadın temsilinin
sağlanmasını ve bunun üç dönemle sınırlı
olmasını istiyorum. Bu sorunun gerçekte sadece kadınların
sorunu olmadığını, bu toplumun sorunu olduğunu, bu
toplumda yaşayan erkeklerin sorunu olduğunu anlamamız
açısından son derece önemli çünkü bu eşitliği sağlamak
hepimizin görevi arkadaşlar. Bu Parlamentoda görev alan sadece
kadınların işi değil kadın-erkek eşitliğini
sağlamak, erkek milletvekillerimizin de önemli işi.
Dolayısıyla, ben, hepinizin bu önergeme, bütün erkek
milletvekillerinin bu önergeme oy vermesini bekliyorum bir kadın
parlamenter olarak çünkü bu ülkede yaşayan kadınlar bunu sizden
bekliyorlar.
O nedenle, Sayın Başkan, ben, Hükûmetin de Komisyonun da
bu önergeme katılmasını ve kadınlar için alınacak bu
geçici özel önlemlerin Anayasamıza bir geçici maddeyle
konulmasını arzu ediyorum. Çünkü bu tür geçici maddeler pek çok
kişinin korktuğu gibi sonsuza kadar sürmeyecektir, belli bir dönem
olacak. Zaten o süre içinde de kadınlar siyaseti öğrenmiş
olacaklar, siyasette varlıklarını gösterecekler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet, Sayın Erbatur, lütfen tamamlayın,
bir dakika ek süre veriyorum size. Lütfen
NEVİNGAYE ERBATUR (Devamla) Tamamlıyorum efendim,
teşekkür ederim.
erkekler de kadınların siyaset yapmasına
alışacaklar.
O nedenle, ben bu önergeme destek bekliyor, yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 27nci maddeyi okutuyorum
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Başkanlık makamına
tarafımızdan ayrıca on altı tane daha geçici önerge
verildi. O hususta, zannederim, arkadaşlar size iletmedi.
BAŞKAN Haberim var efendim, haberim var, bilgim var.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) O zaman, onu açıklayın.
BAŞKAN Sayın Okay, geçici madde ilavesine ilişkin
iki önergeyi işleme alacağımı açıklayıp bu iki
önergeyle ilgili işleme başladıktan sonra önergeleriniz geldi.
Dolayısıyla, bundan sonra başka bir önergeyi almam mümkün
değildi. O nedenle, o on altı önergenizi işleme alamadım.
Tutumum budur.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Usul hakkında o zaman
tartışma talep ediyorum.
BAŞKAN Peki, peki.
Usul hakkında iki lehte iki aleyhte
arkadaşımıza söz vereceğim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Aleyhinize söz talebimiz olacak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Lehte
BAŞKAN Lehte
Lütfen yazar mısınız, bir
karışıklık olmasın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ayşe Nur
Bahçekapılı lehte
BAŞKAN Evet, lehte Sayın Bahçekapılı.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Aleyhte
BAŞKAN Sayın Elitaş, Sayın
Bahçekapılı lehte.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ahmet Aydın aleyhte
BAŞKAN Sayın Okay, siz aleyhte dediniz.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Evet, aleyhte.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben de aleyhte dedim.
BAŞKAN Aleyhte Ahmet Aydın
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Kamer Genç de aleyhte dedi.
(Gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye, bir saniye, bir saniye
Ahmet Bey, sizden önce Sayın Gençin sesini duydum.
(Gürültüler) Tamam efendim, tartışmayın.
Şimdi tekrar lehte ve aleyhte söz isteyenleri
Lehte
Sayın Elitaş, Sayın Bahçekapılı, aleyhte Sayın
Okay ve Sayın Genç.
Üçer dakika süre veriyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Üç dakika olur mu?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, artık
iyice tenzil ediyorsunuz, hiç olmazsa beş dakika verin.
BAŞKAN Efendim, izin verin. İç Tüzük nasıl
hareket etmemi düzenlemişse, düzenlenmişse o şekilde
On
dakikaya kadar diyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ama zorluyorsunuz Sayın
Başkan, İç Tüzükü zorluyorsunuz. Yapmayın, rica ederim!
BAŞKAN Benim uygulamam bu şekildedir. Çok
teşekkür ederim. Siz konusuna hâkim bir
arkadaşımızsınız, üç dakikada neler söylemezsiniz.
Sayın Okay, buyurun.
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Geçici madde ilavesine
ilişkin iki önergeyi işleme alıp diğer önergeleri
işleme almaması nedeniyle Oturum Başkanının tutumu
hakkında
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Başkan, bu süre
kısıtlamalarını yadırgadığımı ifade
etmek istiyorum. Açıkçası, bu Anayasa oylamasında bu
tavrınızın bu oylamanın şartlarını
zorladığını ve de usul tartışmasının
geçmişte on dakikayken zatıaliniz beş dakika
uyguladığı hâlde şimdi üç dakikaya indirmenizi
yadırgıyorum.
Arkadaşlarım tarafından İç Tüzükün 87nci
maddesine uygun olarak her madde için birer tane geçici madde eklenmesine
ilişkin önerge verme hakkımız olduğu hâlde sadece on
altı madde için değişiklik önergeleri kapsamında yer alan
87nci maddeye göre geçici madde eklenmesi hususunda talepte bulunduk. Bu talep
87nci maddenin, İç Tüzükün, birinci fıkrasında dercediliyor.
Kaldı ki Anayasanın değiştirilmesine ilişkin usul ve
yöntem Anayasanın 175inci maddesinde yer alıyor ve 175inci
maddesinde, ikinci fıkrasında, kanunların görüşülmesine
ilişkin hükümlere tabi olduğu da açıkça ifade ediliyor. Bu
hâliyle kanunlar nasıl görüşülüyor ise aynı görüşme
usullerine tabidir.
Sayın Başkan, zatıaliniz Sadece iki tane geçici
maddeyi işleme alacağım. dediğinizde, bir yasa
görüşmesinde diğer önerge, ek madde veya geçici maddeleri işleme
almamak gibi bir hakkınız yok. Bu İç Tüzük sizi de bizi de
bağlıyor. İç Tüzüke aykırı bir Başkanlık
Divanı tasarrufu oluşturamazsınız. Eğer İç
Tüzüke aykırı bir tasarruf oluşturur iseniz, açıkça bir
İç Tüzük ihlali yapmış olursunuz ve bu yasa görüşmelerini
sakatlamış olursunuz. Bunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tutanaklarına kaydettirmek için bu sözü aldım.
Her madde için asgari yedi tane değişiklik önergesi
verilebileceği kayıtlıdır. Verdiğimiz önerge maddelere
ilişkindir, sadece ve sadece maddelere ilişkindir. O maddeye
ilişkin eğer bu geçici maddeleri işleme
almadığınız takdirde, bu, sizin de ötenizde İç Tüzükü
bizzat, bilfiil sizin ihlaliniz olacak. Bu hâliyle de bu yasa görüşmesini
tamamen sakatlayacaksınız. Sakatlamış olmanız bizim
için sorun değil ama bilesiniz ki, o makamda oturan kişiler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen Genel Kurulu selamlayın Sayın Okay.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla)
o makamda oturan kişiler Parlamentoyu
dilediği gibi, kendine göre, istediği biçimde yönetemez. Bu İç
Tüzük tüm parlamenterleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanını ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma
usullerini belirlemiştir. Bu, usule aykırı.
Diğerlerini açıklamış olmanız bir önerge
görüşülürken bir başka önergenin verilmesine de engel
olmadığına göre, benim size tavsiyem, temennim ve dileğim,
İç Tüzük ihlaline sebebiyet vermeyin ve diğer geçici madde
önerilerimizi de kabul edin diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Okay, teşekkür ederim.
Sayın Elitaş, buyurun, lehte.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce yapılan işlem İç Tüzük 87ye göre
yapılmış, Grup Başkan Vekili arkadaşımız da
İç Tüzük 87deki ifadeyle, kanun tasarı ve teklifleri
görüşülürken ek madde, geçici madde veya kanun metnini
değiştirecek önergelerin en fazla yedi tane verileceğini ifade
ediyor.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Bir madde için
Yirmi yedi tane madde
var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bir madde için en fazla yedi
tane önerge verileceğini ifade ediyor.
Aslında bu getirilen önerge, hem Anayasa
değişikliğini ifade etmeyen bir önerge, Anayasada
yapılması gereken bir düzenleme değil kanunla
yapılması gereken bir düzenleme olmasına rağmen,
Anayasayla alakalı hiçbir durum olmamasına rağmen, yeni bir
madde ihdası demektir. Yeni bir madde ihdasının da
görüşülebilmesi için Komisyonun salt çoğunlukta orada bulunması
gerekir. Komisyonun salt çoğunlukta bulunmadığı,
Başkanlık Divanının yeni bir
Adının geçici
madde diye ifade edilmesinin Komisyonun salt çoğunlukta
bulunmasını gerektirip gerektirmeyeceğine Başkanlık
Divanı karar verebilir.
Aslında buradaki yapılan işlem bir manada
hakkın suistimalidir. Komisyonların yapması gereken işler
bellidir, Genel Kurulun yapacağı durum bellidir. Şu anda her
maddeyle ilgili veya son maddelerle ilgili geçici maddeler ilave etmek ve
bundan sonra da bu geçici maddelerin kanun teklifiyle ilgili hiç alakası
olmayan kısımlarda getirilen önergelerin, açıkçası,
Başkanlık Divanı tarafından gözden geçirilmesi gerekir.
Öte yandan, yine 87nci maddede önergelerin, değişiklik
önergelerinin gerekçesiyle birlikte beş yüz kelimeyi geçemeyeceği de
açık ve net ifade edilmesine rağmen bazı önergelerin, matbu
önergelerin ve 17-18 kere verilmiş önergelerin 503-506 kelime
olduğunu da Başkanlık Divanının, bu konuda, dikkate
alması gerektiğini düşünüyorum.
Sayın Başkan, önergelerin, bu çerçevede
baktığımızda tutumunuzun
Ki öte yandan şunu da ifade
etmek istiyorum: Daha önce de arkadaşlarımız çok iyi bilirler,
bir konuda uzlaşmamıza rağmen önergeyi değiştirmek
-RTÜKte RTÜK Başkanının Başbakan yerine ilgili bakana bağlı
olmasıyla ilgili bir önergeyi değiştirmek- istediğimizde
bütün siyasi parti grupları anlaşmasına rağmen bir
arkadaşımızın önergesini düzeltelim dedik ama o
arkadaş müsaade etmediğinden, Başkanlık Divanı da yeni
bir önergeyi almadığından, önerge işlemi
başladığından dolayı bu önergenin, diğer
önergelerin alınması mümkün değildir.
Başkanlığın tutumunun doğru olduğunu
düşünüyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Efendim, aleyhte Sayın Gençe söz
vereceğim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, sadece bir
eklemede bulunmak istiyorum Genel Kurulun yanılmaması için.
Sayın Elitaşın ifade ettiği İç Tüzük 87/4. İç
Tüzük 87/4te Görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun,
komisyon metninde bulunmayan
içindir komisyon çoğunluğunun
olması. Oysa verilen geçici maddelere ilişkin önergeler komisyon
metninde olan hususlarla ilgilidir.
Genel Kurulu bilgilendirmek istedim. Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki efendim, zabıtlara geçti.
Sayın Genç, tutumumun aleyhinde söz istemiştiniz.
Üç dakika süre veriyorum.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Başkan tutumunun aleyhinde 63e göre bir
müzakere açtı.
Şimdi, biraz önce Mustafa Elitaşı dinledim. Yahu
Mustafa Elitaş, şimdiye kadar sen en azından elli tane önerge
verdin bu geçici maddeyle ilgili, 87ye göre. Burada komisyonun
çoğunluğunu da aramadık. Sen hangi mantığa göre
hareket ediyorsun? Bir gün böyle, bir gün böyle, olur mu yani?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sen Başkanın
tutumuyla ilgili konuş.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, araştıralım, hem
de devleti en zarara sokan, af getiren, hayali ihracatçılara af getiren,
gece yarısı geçici önergeleri burada verdin, hiçbir zaman da
komisyonun çoğunluğunu araştırmadın. Hesabına
geldiği zaman öyle, hesabına geldiği zaman böyle. Sen hangi
tarz, hangi okuldan mezunsun ben daha anlayamadım yahu! Vallahi
anlayamadım!
Şimdi Sayın Başkan, bakın, şu Parlamento
bir günlük parlamento değil. Bugüne kadar yapılan uygulamalarda
geçici maddeler için verilen önergelerde komisyonun orada salt
çoğunluğu aranmıyordu ve geçici bir madde zaten, belli bir süre
için uygulanmak için. 87nci maddeye göre, diyor ki:
bir maddenin reddi,
tümünün veya bir maddenin komisyona iadesi, bir maddenin
değiştirilmesi, metne ek veya geçici madde eklenmesi hakkında,
milletvekilleri, esas komisyon veya Hükûmet değişiklik önergeleri
verebilir. Bugüne kadar yaptığınız uygulama da
hatalı. Yani bu 87nci madde, Anayasa Mahkemesine, AKP iktidara geldikten
sonra milletvekillerine dört önerge verme hakkı getirilmişti. Bu
Anayasa Mahkemesine gitti. Anayasa Mahkemesi dedi ki: 550 milletvekiline dört
önerge az, bunu çoğaltın. Bunun üzerine öyle bir 87nci madde kaleme
alındı. Burada milletvekillerinin çıkaracakları önerge
sayısı yediye çıkarıldı. Ayrıca Her siyasî parti
grubuna mensup milletvekillerinin birer önerge verme hakkı
saklıdır. Ancak, bu hak; ilgili siyasî parti grubuna mensup
milletvekillerince kullanılmaması halinde, diğer siyasî parti
grubuna mensup olanlarla bağımsız sayılan milletvekillerince
kullanılabilir.
Bugüne kadar özellikle bu Anayasada
yaptığınız uygulama çok yanlış ve baştan
beri Anayasa Değişiklik Teklifine siz riyaset ediyorsunuz ve burada
taraflı, oyların gizliliğini ihlal eden
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Hayır efendim
KAMER GENÇ (Devamla)
oyların gizliliğini
sağlayacak bir dirayetli bir yönetim göstermeyen bir davranış
içindesiniz ve hep örtbas etmeye çalışıyorsunuz. Burada
AKPliler aynı maddeyle ilgili beş önerge, altı önerge
veriyorlar, aynı cümlelerle o önergeleri getiriyorlar, orada ne
tartışma açılıyor ne müzakere açılıyor. Anayasa
müzakeresi bu değil.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Hakkın suistimali o işte.
KAMER GENÇ (Devamla) Bu tamamen Anayasa müzakeresine
getirdiğiniz ve Anayasanın sağlıklı olarak
müzakeresini engellemeye çalışan bir tutumunuzdur. Bu Anayasa Mahkemesine
gidildiği zaman bu ayrıca da belirtilecektir. Bu şekil
şartlarını da ihlal ettiğiniz bir şeydir.
Dolayısıyla, bakın, geçen gün, burada yönetirken
bana terbiyesiz diyorsunuz. Bakın, Sayın Başkan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç, süreniz doldu efendim.
KAMER GENÇ (Devamla) Hayır, diğerlerine diyorsun ki,
selamla
BAŞKAN Süreniz doldu.
KAMER GENÇ (Devamla) Selamlamak için ver.
BAŞKAN Yok, tamam
KAMER GENÇ (Devamla) Gülmek bir şey ifade etmiyor, dürüst olmak
lazım, dürüst.
BAŞKAN Peki, selamlama için mikrofonunuzu açıyorum.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, bakın sayın
milletvekilleri, ben burada, yerimde konuşurken Meclis Başkanı
-tutanak orada, 27de- bana, Terbiyesiz. diyor. Peki, İç Tüzükün
160ıncı maddesine göre küfretmek kınama cezasını
gerektirir. Eğer sen adilsen, bir kınama cezasını kendine
ver bakalım. Ya böyle bir şey olur mu? Tutanağı aç. Bir
milletvekiline, eğer
Meclisi yöneten Başkan eğer Terbiyesiz.
diyorsa bir milletvekiline o kürsüde oturamaz.
BAŞKAN Sayın Genç, ne zaman söylemişim? Ben böyle
bir şeyi hatırlamıyorum.
KAMER GENÇ (Devamla) Tutanağı getireyim, size
göndereyim, tutanağı göndereyim.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Devamla) Yalnız gönderdiğim zaman kendinize
bir kınama cezasını verin ve bu Meclisi yönetmeye muktedir bir
insan değilsiniz.
BAŞKAN Sayın Genç, teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Devamla) Onun için yazık oluyor bu Meclise.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Devamla) Bu Meclise yazık oluyor
arkadaşlar!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Bu insanlar içinde en son bu Meclisi
yönetecek insansınız.
Göndereyim tutanağı.
BAŞKAN Şimdi, tutumumun lehinde Sayın
Bahçekapılı söz hakkını Sayın Bozdağa
devretmişti.
Sayın Bozdağ, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yapılan usul tartışmasında
Başkanlık Divanının tutumunun lehinde söz aldım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Başkanlık Divanının tutumu yerindedir çünkü
Sayın Başkanın açıkladığı çok net bir durum
var, o da şu: Geçici madde eklenmesine dair iddia edilen önergelerin, iki
tane gelen önergenin işleme alınması ve işleme
başlamasından sonra geldiğini ifade etti. Tabii, burada,
Mecliste, Genel Kurulda bundan önceki dönemlerde, zamanlarda yapılan bütün
uygulama çok açık, çok net. Önergeler işleme alındıktan
sonra yeni önergenin işleme alınması mümkün değildir, bu
nedenle Başkanlığın tutumu doğrudur.
Ancak ben burada tartışılması için, vuzuha
kavuşturulması için iki hususun da altını çizmek istiyorum,
Başkanlık Divanının da dikkatini çekmek istiyorum bu
noktada. Bir tanesi, bu konuda bir boşluk olduğu açık yani bunu
Meclisin bir şekilde gidermesi lazım. Bir kanun geldi,
arkasından bir madde, geçici madde, madde, madde, yüzlerce maddeye
çıkarılabilir mi? Çıkarılabilir. Yani burada bir durum
değerlendirmesi yapmak lazım. Meclisin geçmişteki yanlış
uygulamaları, bunun doğruluğunu ortaya koymaz. Komisyonun
araması lazım mı değil mi? Komisyon bulunacak mı,
bulunmayacak mı? Bunu bir değerlendirmek, yeni madde ihdası gibi
değerlendirip değerlendirmeyeceğimizi de karara
bağlamamız lazım ama bugüne kadar maalesef gruplar arası
bir ilişki nedeniyle bu karara bağlanamamıştır.
İkinci bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum, o da
şu: Şu anda görüştüğümüz nedir? Anayasanın bazı
maddelerinde değişiklik yapılmasını öngören bir kanun
teklifi. Anayasa madde 175 ne diyor? Diyor ki: 184 imza aranır, Genel
Kurulda iki defa görüşülür -kırk sekiz saat geçtikten sonra- ve 330
oy aranır. Peki, burada eğer yeni bir madde ihdası ise 184ü
Divan arayacak mı, aramayacak mı? Anayasa değişiklik
teklifi verilmesiyle ilgili
KAMER GENÇ (Tunceli) Aramayacak.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Hayır. Bir teklif verilir,
teklifteki metin daha sonra Komisyon reddederse -geçmişte örneği var-
Genel Kurulda o reddedilen metnin arkasında 184 imza olduğu için,
milletvekilleri Genel Kurulda bunu gündeme getirebilir ama teklif metninde
olmayan, arkasında 184 imza bulunmayan bir teklif geçici madde adı
altında konulabilir mi, konulamaz mı? Bu bir hakkın suiistimali
olur mu, olamaz mı? Anayasa 175i dolanmak olur mu, olmaz mı? Bunu
bir değerlendirmek lazım, samimi olarak değerlendirmek
lazım ve bu işi vuzuha kavuşturmak lazım. Anayasa ne diyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bozdağ, süreniz doldu efendim.
Sadece selamlama için açıyorum, lütfen
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Başkanlığın tutumunun doğru olduğunu
ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergelerin işlemi
başladıktan sonra getirilen önergelerin işleme
alınmamasının doğru olduğu kanaatindeyim. Bu nedenle
tutumumda herhangi bir değişiklik olmamıştır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, 27nci maddeyi okutuyorum.
MADDE 27- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer
ve halkoyuna sunulması halinde tümüyle oylanır.
BAŞKAN 27nci madde üzerinde gruplar adına ilk söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Değiştirdiniz mi efendim?
İSA GÖK (Mersin) Evet.
BAŞKAN Sayın Gök, Mersin Milletvekili.
Süreniz on dakikadır efendim.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AKP Hükûmetinin Anayasayı
değiştirme tasarısının son maddesi üzerinde, yani
27nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
AKP Hükûmetinin bu Anayasayı değiştirme
tasarısının en önemli buluşlarından bir tanesi, madde
metni, ne diyor? Madde 27: Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer ve halkoyuna sunulması hâlinde tümüyle oylanır. Yani
arkadaşlar, hapı yutturma maddesindeyiz.
Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ne diyordu?
Hap gibi yutturacağız. diyordu.
Şimdi, hap gibi yutturulacak olan bu AKP Anayasa
değişiklik tasarısının içerisinde 10uncu maddede
Kanun önünde eşitlik, 20'nci maddede Özel hayatın gizliliği,
23üncü madde Yerleşme ve seyahat hürriyeti, ailenin korunması,
51de Sendika kurma hakkı, toplu iş sözleşmesi, grev
hakkı, lokavt; derken Siyasi partilerin uyacakları esaslar geliyor
madde 69; 84 var, Milletvekilliğinin düşmesi; yargı maddeleri
var, Yargı yolu, Görev ve sorumluluklar, disiplin
kovuşturmasına güvence madde 129 ve Hâkim ve savcıların
denetimi, adalet hizmetlerinin denetimi, Askerî yargı var, 145; Anayasa
Mahkemesinin kuruluşu var, Anayasa 146; sendika, grev, toplu
sözleşme, kanun önünde eşitlik, her şey var; Özel hayatın
gizliliği, Anayasa Mahkemesinin kuruluşu.
Elmayla armut ancak böyle bir araya gelir. Bu, Anayasa Mahkemesi
üyeliğinin sona ermesi var, görev yetkileri var, çalışma ve
yargılama usulü var, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu var.
İşin elma, armut
Bu ne tarafı arkadaşlar, üzüm
kısmı mı? Ama toplayacağız, hepsini
toplatacaksınız ve hepsini hap gibi yutturacaksınız
insanlara.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ayvayı da ilave et,
ayvayı!
İSA GÖK (Devamla) Derken maddeler devam ediyor, ekonomik
hükümler var, planlama, Ekonomik Sosyal Konsey var. Arkadaşlar, bu kadar
birbirine aykırı konu ama bu konuların hepsini Sayın
Başbakan -elini de şöyle yapıyor- hap gibi
yutacaksınız, hazmedeceksiniz, hap gibi yutacaksınız
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) İsa Bey, hedef
demokratikleşmek olsun.
İSA GÖK (Devamla) Şimdi, bu Anayasa
değişiklikleri konusunda -daha önce anlatmıştım-
arkadaşlar, bir Venedik Komisyonu var. Ne bu Venedik Komisyonu?
Ağzınızdan düşürmüyorsunuz ya ama ne hikmetse
ağzınızdan düşürmediğiniz her şeyi de tam
çarpıtıyorsunuz, tam tersini anlatıyorsunuz insanlar ikna olsun
diye.
Venedik Komisyonu, Avrupa Konseyinin anayasa hukuku
konularındaki danışma organı konumundadır
arkadaşlar. Bu Komisyon aynı zamanda Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi
Komisyonu olarak da zikredilmektedir, Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu;
öğrenmenizde fayda var. Türkiye'nin de içinde bulunduğu elli bir
devlet var. Elli bir devlet bu Komisyonda arkadaşlar yer alıyor,
temsilcisi bulunuyor, 1990 yılında kuruldu. Üyeler anayasa hukuku ve
uluslararası hukuk alanında uzmanlaşmış
akademisyenler, yüksek mahkeme ya da anayasa mahkemesi üyeleri ve ulusal parlamentolardaki
milletvekillerinden oluşuyor. Anayasa hukuku alanında çok
değişik konularda hazırladığı raporlarda Venedik
Komisyonu uluslararası alanda hukuk konularında
bağımsız bir kuruluş olarak görev yapıyor.
Şimdi, arkadaşlar, bu Venedik Komisyonu -siz çok
seviyorsunuz ya, o yüzden size anlatıyorum- 2006 tarihli, Referandumlarda
İyi Uygulamalar Kılavuzunu yayınlıyor ve 30uncu maddesi
var. Hani, Sayın Başbakan Hap gibi yutacaksınız. diyor
ya, bir de buna dayanıyorsunuz ya işte, onu hazmedemiyorum.
Bakın, bu 30uncu maddede aynen ne diyor
Arkadaşlar, uyumayalım, burayı dinleyelim.
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) Sana mı
soracaklar?
İSA GÖK (Devamla) Bakın fıkra bir: İçerik
birliği, özgür oy iradesinin daha da önemli bir gerekliliğidir;
içerik birliği aranıyor. Seçmenler, aralarında bir bağ olmayan
farklı sorulara aynı anda oy vermek zorunda
bırakılmamalıdır. diyor. Seçmenler, aralarında bir
bağ olmayan farklı sorulara aynı anda oy vermek zorunda
bırakılmamalıdır.
İkinci fıkra Seçmenin, sorulardan birini desteklerken
bir başkasına karşı olabileceği dikkate
alınmalıdır. diyor bu Komisyon, madde 30.
Diyor ki: Bir metinde yapılacak değişiklik çok
sayıda farklı unsuru kapsıyorsa, halka bir dizi soru
sorulmalıdır. Bir dizi soru. Tek soru değil, hap değil,
yutturmak değil, bir dizi soru sorulmalıdır.
Ancak özellikle anayasa gibi bir metin, tümden bir anayasa
değişikliği varsa, yani yeni bir anayasa varsa, tabiidir ki
sadece birbirleriyle bağlantılı unsurlarla ilişkili
olamaz. Yani bir anayasanın komple değişikliği, yeni
anayasa konusunda bir oylamayı kabul ediyor. Dolayısıyla, bu
durumda içerik birliği gerekliliği geçerli olamaz. diyor. Ama
bakın, yeni bir anayasa varsa.
Sayın Burhan Kuzu yalnızca burayı okuyor ve böyle
okuyor, doğrudan okuyamıyor burayı. Bir metnin bir dizi
bölümünü içeren kökten değişikliği tümden değiştirmeye
eş sayılabilir, ama bu farklı bölümlerin -bakın, bu
farklı bölümlerin- ayrı ayrı halkoyuna sunulamayacağı
anlamına gelmez.
Ortak dilimiz güzel Türkçe, ben size Türkçe okudum, bu metin
Türkçe olarak sizlere sunuldu. Ne diyor arkadaşlar: Farklı bölümler
ayrı ayrı halkoyuna sunulmalı. İçerik birliği
aranmalı. Farklı konular bir tek oyda olmaz. Seçmenler,
aralarında bir bağ olmayan farklı sorulara aynı anda oy
vermek zorunda bırakılmamalıdır. diyor, Venedik Komisyonu,
yıl 2006, Referandumlarda İyi Uygulamalar Kılavuzu, Madde 30.
Anladınız mı arkadaşlar? Bu kadar net. Bu kadar net. O
yüzden, bu Anayasa tasarınızı tek hap olarak yutturmaya
çalışmak uluslararası hukukta, tüm dünyada Türkiyeyi komik
duruma düşürecek. Ama, bunu yapacak mısınız? Bunu yapacak
görünüyorsunuz.
Bu arada bir şey söyleyeyim: Arkadaşlar, bazı
laflar dolanıyor; yok, Anayasa Mahkemesiyle görüşmeler olmuş,
HSYKyla görüşmeler olmuş, anlaşmalar varmış, antant
kalınmalar varmış. Yalan
Yalan
Yalan
Külliyen yalan. Bu
çalışmada -İyimaya, size katılıyorum- Anayasa
Mahkemesinin hiçbir şekilde dahli yoktur, muhalefeti nettir. Bu Hükûmet
tasarınızda Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun hiçbir
şekilde dahli yoktur, muhalefeti nettir. Yargının hiçbir
şekilde dahli yoktur, muhalefeti nettir. Bu, sizin tek
başınıza yargıyı ele geçirme planıdır. Bu
plan, yalnızca bunu içermiyor, üç şeyi içeriyor: Bir,
yargılanmaktan kaçınıyor birileri. Buradaki yalnızca oy
kullanan, gizli oy diye açık oya geçip de oyunu göstererek TRT3ün
Size sesleniyorum ey TRT! Kameralarınızla kaç gündür
sandıkları göstermiyorsunuz, kabinleri göstermiyorsunuz. Artık
kaçırıyorsunuz. Niye? Halkın gözünden -rezillik var çünkü- bu
rezilliği gizlemeye çalışıyorsunuz. Bu rezillikle
yapılmaya çalışılan şey
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ABDÜLHADİ KÂHYA (Hatay) Siz oylamaya girmiyorsunuz.
ALİ KOYUNCU (Bursa) Nereden biliyorsunuz?
İSA GÖK (Devamla) Dinleyin önce
yapılmaya çalışılan şey, AKP üst
yönetimini yargılanmaktan
BAŞKAN Sayın Gök
İSA GÖK (Devamla) Lafımı kesmeyin.
BAŞKAN Sayın Gök
İSA GÖK (Devamla) Lafımı kesmeyin.
BAŞKAN Genel Kurul ve Rezillik kelimeleri hiç
oturmadı.
İSA GÖK (Devamla) Yargılanmaktan
kaçınıyorsunuz.
Başkan lafımı kesmeyin, ben lafımı
bitireyim.
BAŞKAN Sayın Gök, bakın Genel Kurul ve
Rezillik kelimeleri yan yana gelemez. Bunu söyleyemezsiniz bu Kurulun, bu
Genel Kurulun bir üyesi olarak.
İSA GÖK (Devamla) Peki, ben bir şey söyleyeyim size.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Önce oy kullanın be, oy
kullanın!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ne bağırıyorsun
oradan!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Gel de buradan
bağır!
İSA GÖK (Devamla) Madem öyle TRT3 televizyonu iki gün oy
kullanma kabinlerini gösterirken, açılar değiştirilip son
günlerde oy kullanma kabinlerini niye göstermiyor? Nerede kaldı TRTnin
bağımsızlığı? Basın mensuplarına
görüntü aldırmıyorsunuz. Fotoğraflar sayesinde rezillikler
ortaya çıkıyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) Sözünü geri alsın
Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen... Lütfen karşılıklı
konuşmayın.
İSA GÖK (Devamla) Rezillikler
Bunlar oylama mı yani? Bunlar gizli oylama mı?
Herkes
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olun.
Sayın Gök, devam edin siz.
İSA GÖK (Devamla) Herkes birbirinin oyuna bakıyor. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Gel buraya, gel de
buradan konuş!
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
Sayın
Aslanoğlu, oturun lütfen.
İSA GÖK (Devamla) Birbirinin oyuna bakarak güya gizli
oylama yapıyorsunuz. Neresi gizli oylama? Herkes pulu gösteriyor, pulu.
Herkes
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) İradeleriniz ipotek
altında. Hayır bile diyemiyorsunuz.
İSA GÖK (Devamla) Ya, iradeler ipotek altında! Her bir
grup yönetim kurulu üyesine 20 tane eleman vermişsiniz, onları
denetliyor. Nerede kaldı bağımsız oylama? Nerede kaldı
Meclis? Nerede kaldı millet iradesi? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Millet görüyor sizi!
BAŞKAN Sayın Gök, süreniz doldu efendim. Size ek süre
veriyorum, lütfen tamamlayın. Lütfen biraz daha sakin olun. Lütfen biraz
daha sakin olun.
İSA GÖK (Devamla) İkinci amacınız, ikinci
amacınız
Bir; AKP üst yönetimini yargılanmaktan
kaçırıyorsunuz, Yüce Divandan.
İkincisi; devleti dönüştürüyorsunuz, devleti. Rejim
değişikliği yaratıyorsunuz. Yargıyı, Anayasa
Mahkemesinin engel olabileceği düşüncesiyle, orayı da ele
geçiriyorsunuz. Bu, bir rejim değişikliğidir; ikinci
amacınız bu.
Üçüncü amacınız, rejim değişikliğiyle
beraber arkadaşlar, tek adam iktidarına götürüyorsunuz.
Cumhurbaşkanı yetkilerini artırıyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Nerede artıyoruz?
İSA GÖK (Devamla) Burada amaç, asla Abdullah Gül
değildir. Abdullah Gül figüran olarak kullanılıyor.
AHMET YENİ (Samsun) Ayıp, ayıp!
İSA GÖK (Devamla) Recep Tayyip Erdoğana
cumhurbaşkanlığı, tek adam iktidarı, Recep Tayyip
Erdoğan diktatörlüğünün yolunu açıyorsunuz, yolunu. Anayasa
104te hiçbir yetkisini geri almıyorsunuz. Cumhurbaşkanının
yetkilerini azaltmıyorsunuz, yeni yetkiler veriyorsunuz. Bunu verirken de
arkadaşlar, demokrasiyi sıfıra indiriyorsunuz. Türkiyede
demokrasi ahlakını yok ediyorsunuz.
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Mayıstaki kongrede
göreceğiz sizi!
İSA GÖK (Devamla) Şu oylama yönteminiz dahi bu
oylamada insanları, bağımsız milletvekillerine
uyguladığınız o kapkaç olayınızla, diğer
üyelere uyguladığınız oylarını görme
taktiğiyle, Türkiyede demokrasi cumhuriyet tarihinin en büyük
yarasını almaktadır, en büyük yarasını. Bu oylama
usulü bir rezalettir, rezalet. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) Oy bile kullanamıyorsunuz!
BAŞKAN Lütfen
İSA GÖK (Devamla) Ne diyorsun sen? Aynen bir rezalettir. Bu
rezaleti amacınıza ulaşmak için yapıyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri, sakin
olalım.
İSA GÖK (Devamla) Hiçbir şekilde, hiçbir şekilde
gizli oy kullanılmıyor.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) İftira yapıyorsun!
Ayıptır, ayıp! Bütün söyledikleriniz yalan. Hepsi yalan
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri
İSA GÖK (Devamla) Gizli oy diye bir şey yok burada.
Herkes oyunu gösteriyor. Gösterdiği oydan sonra da olumlu oluyor. Grup
Başkan Vekili orada oturmuş, kimin olumlu oy verdiğini
tıklıyor, tıklıyor. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri, müdahale etmeyin.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) İftira
Ayıp,
ayıp!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Niye müdahale etmiyorsunuz?
Ayıp be! Konuşturmuyorlar!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyin.
Sayın Anadol, oturun.
İSA GÖK (Devamla) Oylara çentik atıyorsunuz, bunun
neresi gizli oylama? Burada demokrasi yok. Burada faşist diktaya
gidiş var, başka hiçbir şey değil. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) İftira yapıyorsun!
Baştan aşağı yalan!
İSA GÖK (Devamla) Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Baştan aşağı yalan
konuştun be! (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri sakin olalım.
Bakın saat biri geçti, ne yapıyorsunuz.
Efendim, şimdi de madde üzerinde Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Ayla Akat Ata
konuşacaklar.
Sayın Ata, buyurun efendim. (BDP sıralarından
alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Bizi suçlamaya kalkmayın
Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen
Ben mümkün olduğu kadar
yatıştırmaya çalışıyorum. Grup başkan vekili
arkadaşlarım, sizler de yardımcı olun.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Başkan, biraz
önce niye sükûneti sağlamadınız?
BAŞKAN Söylüyorum efendim, burada sürekli müdahale ediyorum
Laf atmayın. diye.
Sayın milletvekilleri, bir grubumuzun sözcüsüne, grup
başkan vekiline söz verdim.
Sayın Ata, buyurun efendim.
BDP GRUBU ADINA AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gecenin ilerleyen saatlerine girdik.
Gerginliğin de tırmandığını görüyoruz ama
sanırım bu teklifin görüşmeleri sırasında bu Meclis
çatısı altından kamuoyuna yansıyanlar, bizleri kamuoyu
önünde çok da takdir görecek bir manzaraya layık
kılmamıştır. Bu noktada ben özellikle bu Meclis
çatısı altındaki erkek arkadaşlarımdan
Bu
çatıdan geçen hafta da çocukların bayramını kutladık, onların
da bizleri izlediğini ve bir ders çıkardığını
bilerek tartışma açalım. Tabii ki tartışalım,
tabii ki düşüncelerimizi ifade edelim. O tartışmalardan sonuç
çıkacağını ve -Sayın Namık Kemalin dediği
gibi- ışığın da o çatışan düşüncelerden
çıkacağını bilerek davranalım diyerek sözlerime
başlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Anayasanın bazı
maddelerinde değişiklik öngören yasa teklifinin son maddesi üzerine
Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu Meclis çatısı altından sanırım her söz
alan milletvekilimiz en az bir defa cumhuriyetin kuruluş
yıllarına, kuruluş felsefesine atıfta bulunmuştur. O
yıllarda yaşanan kahramanlıklara, gösterilen fedakârlıklara
atıfta bulunmuş, saygıyla anmıştır ama ben, şu
noktada, bir belirleme yapmak istiyorum ki, artık o yıllara
atıfta bulunma zamanı çoktan geçmiştir çünkü 1923te kurulan
cumhuriyetin artık demokratikleşme zamanı gelmiştir. Biz
demokratikleşme adımlarını da bu çatı altında
yapacağımız için, artık saygın tartışmaları
da halkımızla buluşturmak durumundayız.
Bu tartışmalara nereden başlayabiliriz? O
yıllarda göze alınan risklerden ve gösterilen cesaretten
başlayabiliriz. Hepiniz takdir edersiniz, hilafeti kaldırıp
yerine cumhuriyeti kurmak çok zor bir işti ya da fesi çıkartıp
yerine şapkayı takmak yine çok zor bir işti, kaldı ki Arap
alfabesini bırakıp yerine Latin alfabesini kullanmak çok çok daha zor
bir işti ama cumhuriyet kurulurken bunlar gerçekleşti ve insanlar o
değişim ve dönüşümü risk alarak yaptılar; uzun zaman
canları tehlikedeydi ve suikastlara maruz kaldılar. Ama bugün, geldik,
cumhuriyetin demokratikleşmesinden, sıradan vatandaştan
tutalım, seçilmiş bürokratlara kadar birçok insan
tartışıyor ama biz bunun somut koşullarını
oluşturamıyoruz.
Anayasa, yeni, demokratik, sivil, çoğulcu bir Anayasa
ihtiyacı ortadayken, kaldı ki iktidar partisinin sayın hukukçu
kurmayları da bu kürsüden, yeni bir Anayasa yapamamanın, bunu gündeme
getirememenin bir özeleştirisini vermişken, mevcut düzenlemeye
baktığımızda, bu teklifin görüşmeleri sırasında,
milletvekillerimizin, yine muhalefet partisi milletvekillerinin ortaya
koymuş oldukları eleştiriler de, partimizin -her ne kadar
iktidar partisi tarafından yok sayılsa da- ortaya koymuş
olduğu, vermiş olduğu öneriler, ortaya koymuş olduğu
görüşler yok sayılmıştır ve bu, bir AKP
tasarısı olarak kalmıştır. Tabii ki
değişiklikler yapılabilir. Bugün diyebilirsiniz ki: Bu Meclis
çatısı altında -her ne kadar dönemin en çoğulcu
yapısına sahipse de- bu Mecliste biz yeni bir Anayasayı gündeme
alamıyoruz. Peki, yeni bir Anayasayı yapacak Meclis için, neden
partimizin, seçim barajının düşürülmesi noktasındaki
teklifine hayır dediniz?
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Sizin bütün derdiniz o!
AYLA AKAT ATA (Devamla) Bizim derdimiz emin olun sizin
derdinizden, sizin halk adına temsil ettiğiniz bu Parlamentoda, hani
emin olun, ondan az değil. Sizin derdinizin bizim derdimiz, bizim
derdimizin de sizin derdiniz olması gerektiği günleri
tartışıyoruz burada. O yüzden hiç laf atmayalım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Onların derdi yok, onların derdi
yok.
AYLA AKAT ATA (Devamla) Şimdi, sonuç itibarıyla daha
farklı gelemez miydi? Gelebilirdi. Biz seçim barajını
aşamadık ama bu koltuklarda oturuyoruz. 20 milletvekili var burada.
Seçim barajı
Eğer bağımsız aday olarak girmeseydik,
bu 20 milletvekilliği buradaki partiler arasında bölüşülecekti.
Demek ki buraya bizi gönderen halkın iradesi yok sayılacaktı. O
zaman, bu Parlamento, halkın iradesini yok saymaktan vazgeçecek,
bağımsız milletvekili olarak seçilip bu Parlamentoda grup kurma
iradesini görecek, parti kapatmaktan vazgeçecek. Sonuçta bu kadar zamandır
partiler kapatılmış ama hâlâ bağımsız adaylarla
bu Parlamentoda grup kuracak kadar bir sosyolojik gerçekliğe hitap ediyor,
bir sosyolojik tabanı var bu siyasal hareketin; bu görülecek.
E, seçim barajı düşürülmedi, ki bizim yüzde 3e
düşürülmesi noktasında talebimiz vardı. Yüzde 3e düşürülse
ne olurdu? Belki toplumun çok daha değişik kesimleri bu Parlamento
çatısı altında bulaşabilirlerdi,
tartışabilirlerdi, bu halkın ihtiyaçları noktasında
politika yapıp politika üretebilirlerdi. Baraj düşürülmeyerek bunun
önü kapatılmıştır. Baraj düşürülmeyerek partimizin önü
kapatılamamıştır. Bugün burada bir grubun olması,
partimizin 91den beri var olan baskılara rağmen hâlâ bir grup
kurabiliyor olması bu politikaların iflas ettiğinin zaten bir
göstergesidir. Ama bunu halkımıza ve Türkiye halklarına
anlatalım. Buradaki 20 milletvekili eğer bağımsız
olarak gelmemiş olsaydı, bu oylar diğer siyasi partiler
tarafından paylaşılacaktı ve bu koltuklarda diğer
siyasi partilerin milletvekilleri oturacaktı. O zaman çoğulculuktan
korkmayacağız. Bu kürsüden ifade edilen farklı
düşüncelerden de korkmayacağız. Barajı da
düşüreceğiz, demokratikleşmenin önünü açacak daha ciddi
adımlar da atabileceğiz. Tabii, bunun için -başta da bahsettim-
cumhuriyetin kuruluş döneminde nasıl bir cesaret ve
kararlılık gerekiyorsa bu dönemde de öyle bir cesaret ve
kararlılık gerekiyor; bunu göstermek lazım. Yoksa bir siyasi
partimiz hakkında kapatma davası açıldı diyerek oturmakla
bu işler olmuyor. Gerekirse kapatılacağız.
Bu kürsüden, türban konusundaki, baş örtüsü konusundaki
düzenleme yapıldığında da ifade etmiştim, bu bir
kayadır, seksen yedi yıllık cumhuriyet tarihinin ağır
yüküdür. Tabii ki elini altına koyduğunuzda üzerinize de devrilebilir
ama önemli olan değişimi, o dönüşümü Türkiye halklarıyla
buluşturabilecek politikayı üretebilmektir.
Şimdi, yeni bir anayasa Türkiye halklarının
ihtiyacı değil mi? İhtiyacı. Anayasaya gerek olmadan bir
kamu reformu yasa tasarısı ihtiyacımız değil mi?
İhtiyacımız. Yine yargı reformu adı altında
yaptık bunu, bu ihtiyacımız değil miydi?
İhtiyacımızdı. Peki, bu ihtiyaçları niye halkla,
halkın talepleriyle buluşturamadık? Niye buradaki siyasi
partilerle uzlaşma zemini aramadık? Bunun bir tanımı
olabilir mi? Buradaki temsiliyetlere rağmen biz bu ihtiyaçları giderebiliriz
der misiniz, diyebilir misiniz, ki dediniz ve bu ihtiyaçlar toplumun
ihtiyacı olmaktan çıktı, AKPnin ihtiyacı olmakla
kaldı.
Ve değerli milletvekilleri, bu madde de tabii ki, mevcut
Anayasamızda
Bir darbe ürünü olduğu, bir cunta ürünü olduğu
bilinen ama buna rağmen Anayasanın, hani dünya değişiyor,
dönüşüyor, cumhuriyetin demokratikleşmesi ihtiyacı var, buna
rağmen Anayasanın 90ıncı maddesi, bizim de bugün girmeye
uğraştığımız Avrupa Birliği ve yine o değişen,
dönüşen dünyanın ihtiyaçları doğrultusunda birçok
uluslarüstü sözleşme kaleme alıyor ve bunların birçoğuna
biz de imza atmışız -çekince koyduğumuz ulusalüstü
sözleşmeler de var, inşallah o çekinceleri de kaldırarak belki
tekrar gündemimize alacağız- ama Anayasanın 90ıncı
maddesini niye bu Hükûmet hiç işletmedi? Bu 90ıncı madde çerçevesinde,
altına imza koyduğunuz, usule göre onaylamış olduğunuz
ulusalüstü metinler bizim iç hukukumuz hükmünde değil miydi ya da
eğer konu temel hak ve özgürlüklerse iç hukukun da üstünde değil
miydi? Niye hiç uygulamadık 90ıncı maddeyi?
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) Yargı uygulayacak.
AYLA AKAT ATA (Devamla) Bunu uygulayabilirdik ama hiç
uygulamadık, önünü de açmadık. Buna yer verecek, bunun önünü
açabilecek bir kaygımız da ne yazık ki, ne yazık ki
olmadı.
Ve bugün bu tasarı içerisinde kamuoyunun hassasiyetle
tartışmış olduğu maddeler yok mu? Var. Bunlardan
birisi, az önce de belirttim, tabii ki parti kapatma. Parti kapatma konusunda,
evet, belki Mecliste koltuklarına ve oranlarına bağlı
kalmaksızın beşer kişiden oluşan bir kurul
oluşacak, bu dinleyecek, ona göre belirleyecek ama daha önce de
hukukçularla tartıştık. Peki, biz bu parti kapatmanın
konusu olabilecek yasal düzenlemeleri, temel hak ve özgürlüklerin önündeki
engelleri kaldırmadıktan sonra, bu sıralarda oturan
milletvekilleri olarak, eşitlik ve özgürlük dediğimiz her noktada
hakkımızda davalar açıldığı sürece ve biz hep
odak olarak kabul edildiğimiz sürece nasıl parti kapatma
engellenmiş oluyor? Önce odak olabilmenin koşullarını
ortadan kaldırmak gerekmiyor muydu? Düşünceyi ifade etme özgürlüğü
temel hak ve özgürlüklerden değil midir? Niye biz bunun önündeki engelleri
kaldıramıyoruz? Niye Türk Ceza Kanununun, Terörle Mücadele
Kanununun birçok maddesinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ata, size ek süre veriyorum, lütfen
konuşmanızı tamamlayın.
AYLA AKAT ATA (Devamla)
hâlâ bu maddeler
varlığını sürdürüyor? Belki işe oradan
başlamalıyız, demokratikleşmeye.
O yüzden biz teklif ilk önümüze geldiğinde bir demokrasi
paketine ihtiyaç var dedik ve bunun altyapısının da bir an önce
oluşturulabileceğini ifade ettik. Kaldı ki aynı şey
geçici 15inci madde için de geçerlidir. E-muhtıraların
yaşandığı bir dönemi yaşıyoruz. Yine 29 Mart
yerel seçimlerinde partimize yönelik yapılan 14 Nisan operasyonuyla siyasi
darbelerin yaşandığı bir dönemi yaşıyoruz. O
darbelerin sanıkları nerede yargılanacak? Nasıl
yargılanacak? Bunlara da el atmak gerektiğini düşünüyoruz.
Yine yargı reformu diyoruz ama biz yargıdaki bu sürecin,
yargı reformu adı altında yürütülen bu
tartışmanın halkımızın gözünden uzak
olmadığını, hani bir gün yaşanan
gözaltıların ertesi gün nasıl serbest
bırakıldığını, ertesi gün tekrar nasıl
tutuklama kararlarının çıktığını,
bunların hepsini biliyoruz ya da yüksek yargıda bir hâkim, bir
savcı daha olabilmesi için ta nerelerden, hangi kurumdan hangi kuruma
atamaların yapıldığını biliyoruz. O yüzden
yargıdaki iktidar savaşının adını bizler
halkımıza yargı reformu olarak sunmamalıyız,
sunamamalıyız öncelikle.
Yine, tabii ki, bu arada, olan, ne yazık ki, her zaman olduğu
gibi, kadınlara, çocuklara, işçi ve emekçilere oldu. Onların
hakları her zaman korunması gerekiyordu ama yok, korunmuyor. Bu
konuda kamuoyunun en yüksek sesinin çıktığı talepler bu
yönlü. Onları getirip bu maddelerin arasına
sıkıştırdık ve olan, kadınlara, çocuklara,
işçi ve emekçilere oldu. Biz, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen
hükümleri halkoyuna sunan bir Parlamento olma şerefine nail
olacağız bu sayede.
Bugünün gündeminden bir iki not aktarmak istiyorum;
işsizliği, yoksulluğu ve yoksunluğu, bununla ilgili
haberlerin dışında, demokratikleşmenin konusu olabilecek
bir iki haber sunmak istiyorum: Hakkârinin Şemdinli ilçesinde çıkan
çatışmada 2 asker öldü. Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi 15
çocuğa toplam altmış sekiz yıl hapis cezası verdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYLA AKAT ATA (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Ata, ek süreniz de doldu efendim. Sadece
selamlama imkânı vermek için açıyorum mikrofonunuzu, lütfen
AYLA AKAT ATA (Devamla) Tamam Sayın Başkanım.
Dicle Üniversitesinde 104 öğrenci gözaltına
alındı. Jandarma raporuna göre, 2009 sonu itibarıyla
cezaevlerindeki doluluk oranı 117.704. BDP Menemen ilçe binası
taşlı saldırıya uğradı. Vesaire, vesaire. Bunlar
da bizim demokratikleşme ya da demokratikleşmemenin
sancılarını yaşayan Türkiye'nin tablosudur arkadaşlar.
Sözlerimi, hani
Cicero Kendi doğumundan önce olanları
bilmeyenler, daima çocuk kalmaya mahkûmdur. demiş. Bizler, artık,
çocuk kalmaya mahkûm olmayan bir toplum hâlini almak istiyoruz ve bunun
çabası içerisindeyiz. İktidar partisini de bu ülkeyi, bu ülke
insanını çocukluktan kurtarmasını, çocuk kalmaya mahkûm
etmemesini ifade ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ata, teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Oktay Vural.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Milletimizin hukuku, bugün bu hukuku değiştirmek için
yapılan çalışmaların sonuna geldik. Yürürlük maddesini
konuşuyoruz, görüşüyoruz. Her bir maddede farklı bir bakan
vardı, herhâlde yürürlük olduğu için, yürütmeden sorumlu bakan
Ulaştırma Bakanı olduğu için bir tek illiyet
bağını öyle kurdular zannederim. Bilemiyorum gerçekten bu konuda
ihtisasınız var mı ama millî temsilde adaleti
sağlaması gereken ve özellikle demokratik tercihlerin öne
çıkmasını sağlaması gereken -bir halk oyuna
sunulmasıyla ilgili bir maddede- Adalet Bakanının burada
olması gerekiyordu.
Evet, görüşmelerin sonuna geldik. Değerli
milletvekilleri, amaç uzlaşma değildi. Gerçekten, ne hazindir ki amaç
uzlaşma değil amaç çatışma ve bu çatışmaya
dayalı bir siyaset üretme. Bunun millete ne hayrı var? Bence
hayrı yok. Bence hayrı yok. Yani bundan avlanmaya gidenler muhakkak
avlanacaktır, muhakkak avlanacaktır.
Tartışmalı oturumlar yaptık. Gerçekten, bazen
kızdınız, sinirlendiniz, ama biz gerçekleri söyledik,
hakkımızı ve hukukumuzu koruduk, milletin hukukunu korumaya
çalıştık, milletin iradesini ve sesini burada ifade eden kendi
hukukumuzu koruduk. İşte, bugün, bu baskılarınıza
boyun eğmedik. Burada parmak çoğunluğunuzla bizi susturmaya
çalıştınız, susmadık.
1 oy için Meclis Başkanını bile yoğun
tartışmaların içine sokarak, maalesef, konumunu
tartışmalı hâle düşüren bir istismar
anlayışına burada şahit olduk. Yazık oldu, Gerçekten
yazık oldu. 1 oy için bir Meclis Başkanını sürekli olarak
burada tutup, sürekli olarak bu tartışmanın içine sokmak
1 oy
eksik, 1 oy fazla olsa ne olacak? Ama burada Meclis Başkanı
vardı. Kaybolan neydi? Bu Meclis Başkanının yüceliği.
Meclisin iradesi kayboldu aslında, Meclisin hükmi şahsiyeti zedelendi
aslında bütün bu tartışmalarda. Neyle? 1 oy uğruna. 1 oy
uğruna neler istismar edilmiyor görüyorsunuz. 1 oy uğruna değer
mi ya? Değer mi bu kadar değerleri tartıştırmak?
Gücünüzü hakka göre değil, sayısal çoğunluğa göre
kullandınız. Dimdik karşı çıktık, haklı
olmayan gücün karşısında hiç eğilmedik, aynen 12 Eylülde
cuntacılara karşı durduğumuz gibi bugün millet iradesine de
darbe vurmak isteyenlere karşı çıkmaya devam ettik. (MHP
sıralarından alkışlar) Susturamadınız, söz
hakkımızı gasbetmeye çalıştınız,
gasbettirmedik ve bugün geldiğimiz bu noktada gerçekten
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen Hatibe söz
atmayalım, lütfen.
OKTAY VURAL (Devamla) Değerli milletvekilleri, sizler,
Türkiye milletvekilisiniz, parti milletvekili değilsiniz, Türkiye'nin
milletvekilisiniz. Bugün, maalesef, milletvekillerini bir grup yönetimi
aracılığıyla böyle bir konuma düşürmenin
düşündürücü olduğunu, bunun en azından sizlere
haksızlık olduğunu düşünmenizi istirham ediyorum.
Evet, gözlemci heyetleri oluşturup zimmetliler yapmak
değer mi buna? Şüpheniz mi vardı? Şüpheniz mi vardı?
Yok mu?
SUAT KILIÇ (Samsun) Yok öyle bir şey, yok, kendi
halüsinasyonlarınız onlar.
OKTAY VURAL (Devamla) Onlar milletin vekili değil mi? Sizin
memurunuz mu?
SUAT KILIÇ (Samsun) Kendi halüsinasyonlarınız.
OKTAY VURAL (Devamla) Onların milletin vekili
olmasını sağlamanız gerekirdi, memur değil onlar.
Memur olmadığını da 1 Mart tezkeresinde gördünüz, yine
göstereceklerdir. Ben buna inanıyorum.
SUAT KILIÇ (Samsun) Bunlar kendi vesveseleriniz.
OKTAY VURAL (Devamla) Milletin huzurundayız, niyetinizi
söyleyin, amacınız nedir? Yüreklice çıkıp, bütün
bunları ifade etmek yerine niye dolanıyorsunuz? Niye Anayasayı
dolanıyorsunuz ve bu değişiklikle neyin
altyapısını hazırlıyorsunuz siz? Sayın
Başbakan 17 Nisanda söyledi: Açılımın
altyapısı.
Peki, bu altyapının üstünde ne olacak değerli
milletvekilleri? Bu altyapının üzerine inşa edilecek Türkiyede
acaba o Millî Mücadelede ecdadımızın yaptığı
mücadele sonucu oluşturduğu Türkiye Cumhuriyeti devletinin temelleri
olacak mı, olmayacak mı? Bunları bir düşünün lütfen. Kimin
planını uyguluyorsunuz, kimin projesinin altyapısını
yapıyorsunuz? Bunları görmeniz gerekir. Biz görüyoruz, kalp gözümüz
açık. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler) Bilgimiz var,
söylüyoruz, aynen açılımdaki gibi. Aynen nasıl karşı
çıktıysak, o karşı çıktığımız açılıma
siz güzel şeyler, kürsüden söylediğiniz zaman biz gururla burada
Allaha şükür, Haburdaki rezalete ortak olmadık. diyecek kadar
yürekliydik. (MHP sıralarından alkışlar)
Vicdanınıza sığıyor muydu o Haburdaki rezalet? O
Haburda Türk Bayrağının o mahkeme salonundan problem
çıkar! diye indirilmesine yüreğiniz cız etmez mi acaba? Etmez
mi? Ettiğini biliyorum, ettiğini biliyorum.
CEMAL KAYA (Ağrı) Böyle bir şey yok. İftira,
iftira!
OKTAY VURAL (Devamla) Evet, amaç, millî irade
kılıfı altında milletimizin ortak değerlerine ve
hakkına el uzatmaktır.
Milletimize karşı diplomasi yapmayın, oyun
yapmayın, gerçekten hak sözlerle batılı murat etmeyin.
Aslında üzüldüğüm husus nedir biliyor musunuz?
Gerçeği saklayıp, milletimizin duygularını istismar edip ve
minareyi çalıp kılıf hâlinde sunmanızdır, biliyor
musunuz? Siirtte koruyamadığınız çocukları Anayasada
burada hüküm koymakla mı koruyacaksınız? (AK PARTİ
sıralarından Ayıp! Ayıp! sesleri)
OKTAY VURAL (Devamla) Vicdanınıza
sığıyor mu onları istismar edip amacınıza
ulaşmak için çocukları kullanmak?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) İstismarı şu anda
yapıyorsunuz!
SUAT KILIÇ (Samsun) İstismar, şu anda senin
yaptığın!
OKTAY VURAL (Devamla) Peki, şehitlerimize kelle
dediğiniz zaman, onlara kelle derken Anayasa mı size emretti?
Emretmedi değil mi?
AHMET YENİ (Samsun) İstismarı siz
yapıyorsunuz!
SUAT KILIÇ (Samsun) Bu da istismar! İstismar şu
söylediklerin!
BAŞKAN Lütfen karşılıklı
konuşmayın değerli milletvekilleri.
OKTAY VURAL (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
şehit ailelerimizi coplarken, biber gazı sıkarken Anayasa
mı emretmişti acaba?
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) İstismarcı!
OKTAY VURAL (Devamla) Şimdi kalkıp böyle bir
yargıyı ele geçirme operasyonu için şehitlerimizin isimlerini
Anayasada kullanacak kadar, maalesef kalkan yapacak kadar
amacınızın açıkçası istismar olduğu açık.
Değerli arkadaşlarım, yargılanması için
zamanının geçmesini bekleyip sekiz yıl sonra 12 Eylül üzerinden
istismar yapmakla mı Anayasanıza kılıf
hazırlamış olacaksınız? Yargıyı ele geçirmek
için çocukları, engellileri, kadınları, şehit ailelerini
kalkan yapmak, o değerleri istismar etmek değil mi? Evet, manevi
değerlerimizi istismar edip fitre ve sadakaları siyaset ve ticaret
için kullananların olduğu gibi, işte bunları da istismar
edenlerin olduğunu da maalesef görüyorum.
Evet, bugün çocuklarımızın
ıstırabını, sıkıntısını,
acısını istismar edip, sırça köşklerde, koltuklarda
oturmanın kimseye hayrı yoktur. Milletimizin iradesini
yolsuzluğun, asmanın, kesmenin aracı olarak kullanmak sizce
doğru mudur? Hakka saygı yerine çıkar kaygısı ile yargıyı
siyasileştirmekle düzenin yerine kaos geçmiş olur değerli milletvekilleri.
Milletimiz güç çatışmasının kurbanı olur. Milletimizin
nereye gittiğini bir görünüz. Ülkemizi nereye götürüyoruz bir
düşününüz, lütfen düşününüz. Elinizi vicdanınıza koyunuz,
akşam gideceksiniz, nereye gidiyoruz, kimliğimiz
tartışılıyor, bin yıllık kardeşliğimiz
tartışılıyor, değerlerimiz aşınıyor.
Mecliste biz birbirimizden uzaklaşıyoruz, anlamıyoruz,
milletimizi de birbirinden uzaklaştırıyorsunuz, anlamaz hâle
dönüştürüyorsunuz. Bu milletin nereye götürülmek istendiğini, lütfen
istirham ediyorum, bir düşününüz, bu güzel bir tablo değil. Bu güzel
bir tablo değil ve milletimiz maalesef merkezkaç kuvvetiyle ortak
değerlerinden uzaklaşmaktadır. Haktan, hakikatten
uzaklaşıyoruz. Hakkı, hakikati, adaleti sağlaması
gereken yargıyı siyasallaştırmak sizce kime yarar?
Milletimize yaramadığı açık. Mevcut durumdan hepimizin
şikâyeti olabilir değerli milletvekilleri, ama ifrat ve tefrit
arasında Bu onun yandaşı, şimdi ben de kendime yandaş
yargı oluşturmak
demek, hakkı aramak değil. Milletimiz
hakkı arıyor, adaleti arıyor, sizin yandaş
yargıçlarınızı aramıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Vural, size de ek süre veriyorum, lütfen
konuşmanızı tamamlayın efendim.
OKTAY VURAL (Devamla) Şimdi, halkoyuna tümüyle sunuyorsunuz.
Yani gerçekten, bu milletimizi bir şey anlamaz yerine
koymanızı hazmedemiyorum. Oysa bu milletimiz yerel seçimlerde sekiz
dokuz tane oy kullanırken pekâlâ farklı tercih kullanıyor da
niçin Anayasada Tümüyle oylanır. diyerek çocukları, engellileri,
memurları, ele geçirmek istediğiniz yargı operasyonuna,
açıkçası, kılıfı olarak kullanıyorsunuz? Biraz
mertçe davranmak gerekir.
Şimdi, milletimizin sizin parmaklarınıza,
pullarınıza ihtiyacı yok değerli milletvekilleri, sizin
iradenize ihtiyacı var, gerçekten ihtiyacı var. O bakımdan, Bir
maddeye oy vermekle bir nebze olsun vicdanımı
özgürleştireceğim. diyenlere sesleniyorum: Biz, sadece bir maddeyle
bir nebze özgürleşen vicdanı değil vicdanı tam özgür
milletvekillerinin bu oyuna Hayır demelerini bekliyoruz. Bizim
vereceğimiz oylar vicdanımıza yük değil
vicdanımızın eseridir. Bizler, zihinlerimize zincir vurulup
öğretilmiş çaresizliklere hiç teslim olmadık, Türk milletini
temsil edenlerin de olmayacağına inanıyorum.
Evet, değerli milletvekilleri, oylarınızı
kullanacaksınız bundan sonra. Bütün vebali sizin boynunuzadır.
Unutmayın, bu sorumluluk sizde. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Evet, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, değerli
arkadaşlarım, biz burada bu oyunu gördük. Mehmet Akifin dediği
gibi Zalimi sevmem, zulmü asla alkışlayamam / Gelenin keyfi için
geçmişe kalkıp sövemem / Hele hak namına
haksızlığa ölsem tapamam. diyorum, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gruplar adına son
söz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Yozgat Milletvekili
Sayın Bekir Bozdağa aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Bozdağ, buyurun.
Süreniz on dakikadır efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bekir Bey, sen Anayasadan
anlamıyorsun
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AK PARTİ GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa
Değişiklik Teklifinin son maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu madde hem yürürlük
maddesi hem de Anayasa değişikliğinin halkoyuna sunulması
hâlinde tümüyle oylanmasını öngören bir madde. Buna dönük
eleştiriler yoğunca yapıldı ve buradan da Venedik Komisyonunun
-Demokratik Seçimler Konseyi- 16-17 Mart 2007 tarihinde aldığı
bir karar ifade edildi. Buradan da bir kısmı dile getirildi. Ben,
müsaade ederseniz, önce buradan başlamak isterim.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Bırak bu yabancı
hayranlığını.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Diyor ki: Anayasanın
tümüyle değiştirilmesi hariç -aynen okuyorum- bağlantı
olmaksızın düzenlemelerin tüm olarak ret veya kabul etmeye
zorlanmaması, seçmenlerin oy kullanma özgürlüğünü güvence altına
almak için oylamaya sunulan her referandum sorusunun değişik
bölümleri arasında esaslı bir bağlantı olması
gerekir. Yani, tümüyle sunmak hariç -eğer diğer konu-
sunarsanız bir bağlantı ararım diyor. Bir dizi bölüme
ilişkin değişiklik, anayasanın tümüyle
değiştirilmesiyle aynı anlama gelmektedir. Bir dizi bölüme
ilişkin değişiklik yaparsanız diyor, tümüyle
değiştirme gibi olur.
Devam ediyorum: Aynı referandum sorusunda, farklı
normlar hiyerarşisinde, mevzuat aynı anda dâhil edilmemesi beklenir.
Yani farklı konulardaki şeyi -diyelim ayrı ayrı- diyelim
Ceza Kanunuyla Ticaret Kanununu aynı anda referanduma
sunamazsınız, ayrı ayrı şeyler.
Devam ediyorum -meşhur 30uncu madde, iyi okumak, iyi
dinlemek lazım-: İçerik birliği özgür oy iradesinin önemli bir
gerekliliğidir. -içerik birliği- Seçmenler aralarında bir
bağ olmayan farklı sorulara aynı anda oy vermek zorunda
bırakılmamalıdır. Bu bir.
İki
İSA GÖK (Mersin) Aferin, Aferin, bravo sana!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Devam ediyorum, dinleyin.
İSA GÖK (Mersin) Bak okuyorsun!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Seçmenin sorulardan birini desteklerken
bir başkasına karşı olabileceği dikkate
alınmalıdır.
İSA GÖK (Mersin) Aferin!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bir metinde yapılacak
değişiklik çok sayıda farklı unsuru kapsıyorsa halka
bir dizi soru sorulmalıdır. Ancak -dikkat buyurun- özellikle Anayasa
gibi bir metnin tümden değiştirilmesi tabiidir ki sadece birbiriyle
bağlantılı unsurlarla ilişkili olamaz.
Dolayısıyla bu durumda içerik birliği gerekliliği geçerli
olmaz. Bir anayasa metninin bir dizi bölümünü içeren önemli miktarda
değişiklik tümüyle değiştirmeye eş sayılabilir
ama bu farklı bölümlerin ayrı ayrı halkoyuna
sunulamayacağı anlamına gelmez. Çok net. Diyor ki: İçerik
bütünlüğü varsa, farklı bölümleri içeriyorsa bu birlikte halkoyuna
sunulabilir.
İSA GÖK (Mersin) Bravo sana! Eğer bu anlam
çıkıyorsa bravo!
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Nerede var bu? Ne alakası var?
Yazmıyor öyle bir şey.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Peki, bununla ilgili bir
başka konu, Sayın Ergun Özbudun bununla ilgili değerlendirme
yapıyor Taraf gazetesinde; diyor ki, burayı okuduktan sonra, aynen
şunu söylüyor: Değişiklik önergesinin maddeleri arasında
içsel bağlantı vardır. Bunların hepsinin ortak amacı,
Türk demokrasisinin standartlarının yükseltilmesi ve Avrupa
normları düzeyine çıkarılmasıdır. Yargının
kontrolü amacı olduğu iddia edilen konular, yargı
bağımsızlığı ve yargıyla ilgili konular da
Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği standartlarına ve bu konuda
Türkiyeye yapılan tavsiyelere uygundur. diyor. Dolayısıyla
bunun kendi içinde bir içerik bütünlüğü var. Özü nedir? Demokrasinin
standardını yükseltmektir. Diğer bütün düzenlemeler bunu teyit
eden düzenlemelerdir, içerik bütünlüğü olan düzenlemelerdir. O nedenle,
birlikte halkoyuna sunulmasında bir sakınca yoktur.
İSA GÖK (Mersin) Seni tebrik ediyorum yani o yazıdan bu
anlamı çıkarıyorsan tebrik ediyorum seni! Hangi okulu okudun
sen?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Peki, bizim pratiğimize
baktığımızda ne var? Bakın, bakıyorsunuz, Anayasa
değişiklikleriyle ilgili elimde kanunlar var. Örneğin 18/6/1999,
Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer, halkoyuna
sunulması hâlinde tümüyle oylanır.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Meclis desteği kaç Sayın
Bozdağ?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bakıyorsunuz, yine bir
başka kanun, 3/10/2001, Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer ve halkoylamasına sunulması hâlinde tümüyle
oylanır.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Otuz sefer söyledin, başka
bir şey söyle, otuz oldu!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Yine, bakıyorsunuz,
21/11/2001, Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer,
halkoyuna sunulması hâlinde tümüyle oylanır. İki defa, 95 ve
99da yapılan değişikliklerde parçalı halkoyuna sunma var
ama onun dışında, tamamında halkoyuna tümüyle
sunulması söz konusudur.
Şimdi, bir başka şey söyleyeceğim: 1987
Anayasa değişikliği Türkiye Büyük Millet Meclisinde
konuşuluyor. O zaman, SHP Grubu adına rahmetli Erdal İnönü
konuşuyor, bakın ne diyor. Şimdi, o zaman da bir referanduma
sunulan madde var, Halkoyuna sunulsun. diyor; o zaman, SHP yani bugünkü
CHPnin ağabeyi karşı çıkıyor, bugün olduğu gibi.
Bakın, Sayın Erdal İnönü ne diyor: Ama şimdi
Sayın Özal ve 199 arkadaşının getirdiği teklifte
olduğu gibi, halkın da önce kabul etmiş olduğu dört
maddenin değiştirilmesi karşısında, birini tekrar halka
sunalım, öbür üçünün kararını kendimiz verelim
davranışı tutarlı değildir, inandırıcı
bir davranış olamaz ve bu davranış halka güven vermez, bir
parti çıkarının kollandığını açıkça
belli eder. Zaten yapılan da budur. Ne zaman? 13/5/1987, Genel Kurul. O
zaman ne diyor? Halka gitmeyin. diyor. Yani Birini öyle yapmak, birini böyle
yapmak tutarsızlıktır, güvenmemektir. diyor.
Şimdi başka bir laf söyleniyor. Ama burada bir hususu
ifade etmekte fayda var. Anayasa değişiklikleri Genel Kurul
zemininde, Anayasanın aradığı çoğunluğu bulamaz
da halkta konsensüs arama yoluna gidilirse, halk oylamasıyla ilgili
düzenleme Anayasada yapılırken, o zaman yine SHP adına
konuşanlar Aman, halka gitmeyelim. demişlerdir. Aman ha!
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle ilgili
düzenlemeler varken, Aman ha, halka gitmeyelim, yanlış olur. Şimdi
halk oylamasına gidecek bir düzenleme var, Aman ha, halka gitmeyelim.
Niye korkuyoruz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Yalan söylüyor sürekli.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Parlamentoda konsensüs
oluşmadıysa, Anayasa diyor ki: Bu düzenlemeler toplumun ihtiyacıysa
halkoyuna gidilebilir. Halktan da korkmamak lazım. Konsensüs aranır,
millet onay verirse bu Anayasa değişikliği olur. Hem cumhuriyet
hem cumhur hem de halk partisi ama halka gitmekten çekinen bir
yaklaşım. Beraber gidelim, herkes meramını anlatsın,
milletimiz karar verecektir. Bu yönüyle düzenleme Anayasanın ilgili
175inci maddesine uygun, Venedik Komisyonunun tavsiyelerine de uygundur.
Bir başka konu saygıdeğer milletvekilleri, o da
şu: Şimdi, bu tasarıydı, teklifti konuşuluyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi, Meclise verilen şeye
baktığınızda ne diyor? Recep Tayyip Erdoğan. Ne
yazıyor? İstanbul Milletvekili. Ne sıfatıyla vermiş?
İstanbul Milletvekili. Diğer milletvekillerine bakıyorsunuz,
hangi sıfatla imzalamışlar? Milletvekili sıfatıyla
imzalamışlar. Peki Meclis Başkanlığı ne
yapmış? Basarken, işte, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanı diye basmış. Bu verilen teklifte olan bir şey
değil, teklif sahibinin tasarrufu değil, nedir? Meclis
Başkanlığının ortaya koyduğu bir şeydir. Ama
bakıyorsunuz, daha ilginç, bizim şimdiye kadar
bastırılıp dağıtılan Anayasa
değişiklikleriyle ilgili raporlara baktığınızda,
93 Anayasa değişikliği Doğru Yol Partisi Grup Başkan
Vekilleri diye başlıyor, Sosyal Demokrat Halk Partisi Grup
Başkan Vekilleri diye başlıyor, 95 değişikliği
hakeza öyle başlıyor, 99 değişikliğine gelince
Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent
Ecevit, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Osmaniye
Milletvekili Devlet Bahçeli diyor yani partinin genel başkanı
sıfatıyla burada isimleri geçiyor. Grup başkanı, grup
başkan vekilleriyle isimleri geçiyor ama hiç kimse kalkıp burada Bu
tasarıdır. demedi, Parti teklifidir. demedi. Neden? Çünkü teklifi
verenlerin verirken sıfatları milletvekili sıfatıyla
verilmiştir. Bu teklif AK PARTİnin teklifi değildir, bu teklif
Hükûmetin teklifi değildir, bu teklif milletvekillerinin teklifidir. Bunun
altını özellikle çizmek istiyorum.(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Çakma imzayla!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bir başka konu, o da
şu: Buradaki oylamalarla ilgili, devam eden uygulamalarla ilgili, ilk
günden beri sürekli bir çarpıtma gayreti var. İç Tüzük ve Anayasaya
uygun oylamalar yapılıyor, müzakere yapılıyor, görüşme
yapılıyor. Her defasında Burada oylamalar şöyle
yapılıyor, böyle yapılıyor
Kameralar şahit, millet
şahit, herkes şahit. Televizyonlara çıkıp konuşuluyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bozdağ, ek süre veriyorum. Lütfen
konuşmanızı tamamlayın.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bitiriyorum efendim.
AK PARTİden burada olmayan vekillerin yerine oy kullananlar
oldu. diyor. Onun bir tanesi çıkıp yiğitçe burada ismini
söylemeli. Kimdir o, hep beraber söyleyelim. Basın toplantısında
çıkıp bir iftirayı hakikat gibi dile getirmek kimseye
yakışmaz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) O sizin işiniz.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Parlamentoda oylamalar gizli
yapılıyor, Anayasa ve İç Tüzüke uygun yapılıyor. AK
PARTİ Grubuna mensup milletvekilleri, bütün milletvekilleri, Parlamentoda
olanların hepsinin ben özgür iradelerine uygun olarak oy
kullandıklarına inanıyorum ama baktığım zaman bir
grup hiç oy kullanmıyor. Hayır dedikleri bir Anayasaya
hayır deme özgürlüğü olmayanların vicdani özgürlüğü,
özgür vicdanlarıyla karar verme imkânı var mı?
OKTAY VURAL (İzmir) Vicdanıyla özgürleşme olmaz!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) E, diyorsan, buyur hayır
de. Hayır diyemiyor, itham yapıyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Onun için, bir başka şeyi
ifade edip huzurlarınızdan ayrılmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, demokrasi yolunda atılan her
büyük adıma dikta diyorlar. Millî egemenlikle millî iradenin
buluşması yolunda atılan her büyük adıma dikta deniyor.
Dikta sözcüğüne baktığınız zaman, millet iktidar
olmuş, Menderesin sıfatı diktatör, dikta.
Bakıyorsunuz, darbecilerden sonra yine iktidarda Özal var, millet
getirmiş, Özala deniyor diktatör. Şimdi bakıyorsunuz, millî
irade Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarını iktidara
getirmiş, yine dikta teraneleri, yine diktatör lafları. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Biz de buradayız. Bizi millî irade
getirmedi mi buraya? Bize oy veren millî irade değil mi? Saymıyor
musunuz?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Değerli milletvekilleri,
bu ülkede sivil dikta yaşanmıştır ama sadece rahmetli
İnönü döneminde sivil diktayı Türkiye yaşamıştır.
Onun dışında sivil dikta yoktur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yapılan bütün düzenlemeler de
demokrasinin yolunu açmaktadır, hukukun yolunu açmaktadır.
OKTAY VURAL (İzmir) Biz milletin oyuyla gelmedik mi? Ne
yapacaksınız? Tehcire mi tabi tutacaksınız?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Haburun hamurunu
yoğuranlar da şunu iyi bilmelidir: Haburun hamurunu yoğuranlar
Abdullah Öcalan yakalandığında nerede yargılanacaktı?
Ankarada. Nerede yargıladınız? Bursada. Nerede
yargıladınız? İmralıda. Mahkemeyi oraya kim götürdü?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (İzmir) O bayrağı indirtenlerden
hesap soracağız.
BAŞKAN Genel Kurulu selamlamanız için mikrofonunuzu
açıyorum.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Oraya adliye sarayını
kim yaptı? Yargılanırken askerî hâkimi kim çıkardı?
Şimdi kalkıp buradan Habur konuşuyorsunuz. O zaman onurunuz,
haysiyetiniz yok muydu? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
şahısları adına Konya Milletvekili Sayın Ali Öztürk.
Şahısları adına Sayın Ali Öztürk, burada
mı efendim?
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
BAŞKAN Efendim Sayın Gök? Duyamadım efendim.
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, Hatip benim
konuşmama cevap niteliğinde, dediğim her şeyi
çarpıtarak, yanlış söyleyerek cevap vermeye kalktı. O
yüzden üç dakikalık cevap istiyorum.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, ben
Sayın İsa Göke cevap vermedim. Benim stilim kimseye cevap vermek
değil. Ben Venedik Konseyi ilgili raporundan
anladığımı milletvekilleriyle, kamuoyuyla
paylaştım. Ben kendisine cevap vermedim, kendisi böyle söyledi
demedim. Ben ne anladığımı söyledim.
BAŞKAN Sayın Gök, sataşma nedeniyle mi söz
istiyorsunuz efendim?
İSA GÖK (Mersin) Efendim, ben söz istiyorum.
BAŞKAN Zabıtları inceleyeceğim, ondan sonra
söz vereceğim. Lütfen oturun. Zabıtları isteyeceğim.
Lütfen
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, ben
sataşmadım, ona bir şey demedim.
BAŞKAN Eğer gerçekten bir sataşma varsa size söz
veririm. Oturun, lütfen
İSA GÖK (Mersin) Efendim, az önce
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Efendim, ben kendi görüşümü
açıkladım.
İSA GÖK (Mersin) Efendim, cevaplayayım
BAŞKAN Lütfen efendim, lütfen
Zabıtları
inceleyeceğim
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, tüm
konuşması benim konuşmama cevap niteliğindeydi. (AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Gök, lütfen oturun, lütfen
İSA GÖK (Mersin) İki dakika istiyorum, iki dakika
BAŞKAN Lütfen, rica ediyorum. Lütfen oturun,
zabıtları inceleyeceğim. Daha yapacağımız iş
var. İncelediğimde size bir sataşma olduğunu tespit edersem
söz vereceğim. Lütfen
İSA GÖK (Mersin) Efendim, bekliyorum
cevabınızı.
BAŞKAN Sayın Ali Öztürk, Konya Milletvekili,
şahısları adına.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır efendim.
ALİ ÖZTÜRK (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Anayasa teklifi üzerinde şahsım
adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Herkes, belki bütün siyasi partilerin seçimlerden önce birer
vaatleri vardı: Sivil bir anayasa yapma. Seçimler geldi, seçimin hemen
ertesinde mağlup olanlar erken seçim konuşmaya başladılar.
Bu kadar seçimi istiyorsunuz, bu kadar oya ihtiyacınız var,
seviyorsunuz, o zaman gelin bu Anayasayı beraber yapalım,
uzlaşalım. Uzlaşmaya Hayır. Halk oyuna götürelim. Ona da
Hayır. Bu Anayasanın
(MHP sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen nerede yaşıyorsun ya?
Uzlaşmaya Hayır. diyen var mı, uzlaşmaya?
BAŞKAN Lütfen
Lütfen değerli milletvekilleri
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Meclise bugün mü geldin?
ALİ ÖZTÜRK (Devamla) Bu Anayasa, 1982
Anayasasının daha önceki bütün eleştirilerde
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Ara seçimden mi geldin?
ALİ ÖZTÜRK (Devamla)
darbe gölgesinin olduğu ve
silahlı bürokrasinin hazırladığı, bu nedenle temel hak
ve özgürlüklerden yoksun olduğu, temel hak ve özgürlükler üzerine gölge
düşürüldüğü eleştirileri var. O zaman, devlet
ağırlıklı ya da sistem kendisini koruyan bir düzen
ağırlıklı bir düzenlemeyse, o zaman, gelin, bunu demokrasi
içerisinde, hukuk düzeni içerisinde, bireyi esas alan ve birey odaklı bir
anayasa, temel hak ve hürriyetler konusunu düzenleyen bir anayasa yapalım.
OKTAY VURAL (İzmir) O zaman devleti kapatın, devleti.
ALİ ÖZTÜRK (Devamla) İhtiyaç buradan
kaynaklanıyor.
Uzlaşma konusunda birisi Seçimlerden sonra. diyor, birisi
Üç maddeyi çıkartın., ertesi gün Varım. dediğiniz zaman
hadi bunu tekrar fikir değiştirip seçim sonrasını
Devamlı minderden kaçma gibi bir şey.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet
Evet
Tam bunun gibi hâkimler
arıyorlar işte.
ALİ ÖZTÜRK (Devamla) Yandaş yargı çok
konuşuldu bu tartışmalar sırasında.
RECEP TANER (Aydın) Siz oradan mı geliyorsunuz?
ALİ ÖZTÜRK (Devamla) Ben, aslında, yargıdan gelen
birisi olarak yandaş yargı değil de yandaş yapılmak
istenilen yargıyı tarafsız ve bağımsız yapma
çabası içerisinde olduğumuzu göstermek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Geçmişte 5 bin hâkim ve savcı aldık. diyen bir
Adalet Bakanı, sanıyorum bugün 10 bin civarında hâkim ve
savcının görev yaptığını düşünürsek kimin
yandaşı olduğunu çok iyi bileceklerdir. (MHP
sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yargıyı bu hâle
getirenlerden biri sen misin yoksa?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın
Korkmaz
ALİ ÖZTÜRK (Devamla) Bir kere yeni kurulan HSYKnın
yapısında çeşitli kurumlardan gelenler var.
OKTAY VURAL (İzmir) Habur hâkimi gibi
ALİ ÖZTÜRK (Devamla) Bizzat kürsüden gelen karar veren
kişiler var, hâkimler var. Siz onları kendinize yandaş kabul
ediyorsanız, o zaman başka kurumlardan, başka müesseselerden
gelenler var, o zaman bu yargı yandaş değil, hangi birini
yandaş olarak kabul edeceksiniz. Bu yandaş mevzusunda, aslında
biz yargıyı yandaşlıktan kurtarma çabası
içerisindeyiz.
Haburu çok konuşuyorsunuz. Konuşmacılar Haburdan
girip başka bir kapıdan, İmralıdan belki çıkmaya
çalışıyorlar. O zaman ben kendilerine söylüyorum: Bizden önceki
Hükûmet döneminde altı ay arayla iki kere Pişmanlık Yasası
çıkardılar. O iki kere Pişmanlık Yasası içerisinde
sadece yakalanıp cezaevinde olanlardan itirafçı olan 3-4 kişiyi
geçmedi, ısrarlara rağmen, helikopterlerden geçiş yollarına
broşürler atmalarına rağmen 3-4 kişiyi geçmedi. O
beğenmediğiniz Haburdan sonra 82 tane terörist iki ay içerisinde
kendiliğinden gelip teslim oldu. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen Sayın Ergin, lütfen.
ALİ ÖZTÜRK (Devamla) Bu devletin büyüklüğüdür,
devletin güvenidir. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Asarsın kesersin hem de beraat
ettirirsin!
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri.
ALİ ÖZTÜRK (Devamla) Devlette demokrasinin, hukuk
düzeninin, sistemin ne kadar çalıştığının,
milletin devletine olan güveninin bir sonucudur.
Daha on beş gün önce televizyonlarda son bir ayın
raporunu veriyor. Son bir ayda 32 kendiliğinden gelip
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, lütfen konuşmanızı
tamamlayın efendim, size bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ali Bey, Haburda görev
yaptınız mı?
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Delikanlı gibi hâkimlik
yaptı.
MUHARREM İNCE (Yalova) Haburda mı?
ALİ ÖZTÜRK (Devamla) Şimdi, artık
anlaşılıyor ki siz bu Mecliste halkın iradesini tecelli
ettirmemek için bu enerjiyi harcıyorsunuz.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Ali Bey, biz kimin iradesiyiz?
OKTAY VURAL (İzmir) Biz kimin iradesiyiz ya!
ALİ ÖZTÜRK (Devamla) Keşke bu enerjiyi, bu engelleme
çalışmalarınızı, gayretlerinizi Anayasa
yapımı konusunda harcasaydınız bundan daha iyi
olacaktı.
OKTAY VURAL (İzmir) Sen milleti hakir mi görüyorsun? Hakir
mi görüyorsun, bize oy veren milleti hakir mi görüyorsun?
ALİ ÖZTÜRK (Devamla) Bundan daha iyi olacaktı ama biz
AK PARTİ olarak
OKTAY VURAL (İzmir) Millete saygılı ol.
BAŞKAN Lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Milletin iradesine saygılı
ol.
BAŞKAN Sayın Vural, lütfen, lütfen
ALİ ÖZTÜRK (Devamla)
bu teklifi halkın huzuruna
götüreceğiz ve halkımız o zaman size şunu söyleyecek:
Yeter, karar milletindir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Komisyon
Başkanı Sayın Kuzunun söz talebi var.
Sayın Kuzuyu kürsüye davet ediyorum.
Süreniz on dakika efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Evet, Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Şu anda üzerinde tartıştığımız,
konuştuğumuz konu, referandum maddesi, yürürlük maddesi. Malumunuz
bizde anayasalar için bu yol öngörülmüş, yasalar bakımından
böyle bir usul yok.
Halk oylaması dediğimiz usul, tabii modern
demokrasinin getirdiği bir durum. Gerekçesi şu bunun: Şimdi,
asıl olan doğrudan demokrasi. Yani eski, direkt Yunanda uygulanan
yöntem, vatandaşların bir araya gelerek karar alması. Tabii,
bunu -1,5 milyarlık Çini düşünün, efendim, 70-80 milyonluk
Türkiyeyi düşünün, Avrupa keza- büyük nüfuslu yerlerde uygulamak çok zor.
İşte o yüzden temsilî demokrasi dediğimiz, bizler millet
adına burada görev yapıyoruz, işte bu temsilî demokrasiyle ideal
olan, doğrudan demokrasi arasında yarı doğrudan
dediğimiz yöntemlerden birisidir bu.
Bu şu anlama geliyor: Beş yılda bir, dört
yılda bir vatandaşa gidip de sandık başında hesap
vermek yerine, arada da bir vatandaş ne düşünüyor şeklinde onun
kanaatini almak. Tabii, bunun türleri değişik. Mesela İsviçreye
baktığınız zaman daha yaygın uygulanıyor.
Referandum yanında halkın vetosu var. Nedir halkın vetosu? Kanun
diyelim çıktı buradan, varsayalım Meclisten, halkın belli
bir oranı bunu veto ediyor, Meclise verdiği dilekçeyle -diyelim 50
bin, 100 bin vatandaş, Anayasa gösteriyor onu- Bu yasa referanduma
sunulsun. diyor, Meclisin çıkardığı bu yasayı biz
beğenmedik. diyor. Zorunlu olarak referanduma çekiyor. Bazen de kendisi
bizzat yasa hazırlıyor, yasa teklifi hazırlıyor ve
onları Meclise sunabiliyor.
Şimdi, burada, değerli arkadaşlar,
tartışılan bir başka husus yani bugün gördüğümüz:
Acaba insan hakları alanındaki bir konu referanduma sunulur mu? Bu
önemli bir mesele. Şimdi, referanduma sunma konusu insan hakları
alanında çok genel, çok teorik, çok böyle ilkesel bir şeyler söylemek
zor. Neden zor? Aslında insan hakları alanında azınlık
hakları bağlamında olanlar için kullanılan bir ifadedir
esasen o.
Hatırlarsanız, Bulgaristanda Türklerin isimlerini
değiştirip, dinlerini değiştirip zulüm gördüğü dönemde
-rahmetli Özal dönemindeydi biliyorsunuz- efendim, tırlar dolusu, trenler
dolusu gönderilmeye başladılar ve o zamanki Jivkov dedi ki: O zaman,
kardeşim, mademki böyle, referanduma gidelim. Yüzde 8lik Türk var,
geriye kalan Bulgar. Referandumun sonucu zaten belli. Neyine gideceksin bunun?
Dolayısıyla, az da olsa bir kesimin hakkını korumak için
referandum yolundaki tehlike o anlamda kullanılır.
Şimdi, diyelim ki biz bu paketi referanduma sunduk. Halk,
diyelim bunu kabul etti ya da reddetti. Öyle diyelim daha
Reddettiği
zaman mevcut durum devam edecek demektir. Yani biz hakkın genişlemesi
yönünde burada çaba sarf ediyoruz. Ha, bu genişlemeye karşı
çıkar, o zaman mevcut durum devam eder.
Pekâlâ, bir şey daha soracağım, sizlerin
vicdanına sığınarak: Halkımızın
reddettiğinde referanduma gidilen bir metni insan hakları
bakımından biz doğru bulmazken acaba ondan daha zayıf
konumda olan bizler burada reddedersek aynı metni, ne duruma
düşmüş oluruz? Söyleyin, ne duruma düşmüş oluruz? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Yani vatandaşa
verilmeyen bir hakkı biz nasıl kullanabiliriz burada? Demek ki bu
iş baştan beri sıkıntılı.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Siz asarsınız, kesersiniz!
AKİF AKKUŞ (Mersin) Elinize bir makas alın!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hocam, muhalefeti
kaldıralım o zaman, arzu ederseniz.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Hocam, bu metni kim
hazırladı, kim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla)
Dinleyin, dinleyin, biraz öğrenin bunları. Bilmiyorsunuz,
öğrenin bunları.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Lütfen Hatibi dinleyelim.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla)
Şimdi, gelelim bu Venedik Komisyonu meselesine.
Şimdi, İsa Bey, efendim Atilla Bey, zaman zaman
çıkıp buraya Komisyonda şöyle yaptık, böyle ettik filan
gibi
2si de benim değerli Komisyon üyem. Şimdi, değerli
arkadaşlar, Venedik Kriterleri dediğimiz aslında kriterler
değil de efendim, Venedik Komisyonunun referandumla ilgili tespiti,
tavsiye kararları. Şu gördüğünüz bir sayfalık bir şey
aslında bu. Özü bu.
Şimdi, burada, basına yansıyan bölümler -o
yazmış, bu yazmış, burada ne olmuş, öbür tarafta ne
olmuş- bunlar esasen yayınlanırken belli bölümleri
yayınlanıyor.
Bu, bilindiği gibi elli bir ülkede -söylendi burada- yirmi
yıldan beri, yani Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra
kurulmuş olan, bilhassa Balkanlarda, işte, Arnavutluk vesaire gibi
oralara bir nevi hukuk anlamında danışmanlık yapan bir
kurum ama daha sonra bu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ve
Konseyinin de danışma organı olarak çalışıyor,
siyasi parti kapatma konusunda kriterleri vesaire var. İşte, bir
yardımcı olmaya çalışıyor. Bu ille de zorunlu, nas
türünden elbette ki metinler değil.
Şimdi, burada şöyle bir durum var elimizdeki metinde
arkadaşlar. Üç husus belirliyor. Bunu anlaşalım. Yani bunu
samimi olarak söylüyorum, bir tartışma yapma adına söylemiyorum.
Birincisi, diyor ki burada: Spesifik olarak ya da genel olarak
eğer iki ayrı metin varsa elimizde -yani bir çok özel bir konu, bir
de genel bir konu- bu ikisi aynı pakete konulmasın. Bu bir.
İkincisinde de diyor ki: Bir anayasanın tamamını
gönderiyorsanız bu mümkündür. Tamamını. Ama iyi olan husus,
eğer daha küçük paketlerse, ufak, bunları ayrı ayrı
göndermekte yarar var. Bu da doğru. Devamında da diyor ki: Bir
metnin değişik bölümlerinin aynı anda revizyonu bir bütün olarak
revizyon anlamına gelir. Yani değişik yerlerden
alınmış da bir paket ortaya çıkmışsa, bu da bir
nevi tümü gider gibi oylanır diyor.
Şimdi, bu doğru, yanlış. Tabii ki ideal olan
metni bölmektir, tek tek göndermektir ama takdir edersiniz ki yani siz,
şimdi, diyelim ki bizim 28 madde, biz 30 madde diyelim, ikiye
ayırdığımızı varsayalım bunu, özgürlük
bölümü, kurumlar bölümü, diyelim iki madde hâlinde. Olur mu? Olur. Ama şu
anda kamuoyunda tartışıyoruz, ben görüyorum, sizler de
görüyorsunuz. Mesela, adam, diyelim ki pozitif ayrımcılık
bölümüne şiddetle karşı çıkıyor. Kardeşim,
hanımlar niye eksik erkeklerden? Çalışsın, mücadele etsin.
diyor. Bunlar tez olarak var. Doğru, yanlış, ben ona girmiyorum.
Şimdi, diyelim ki paket içinde bu olsa, içinde bir iki
maddeye karşı çıkan insanlar mutlaka olacak. Pakete evet
derken, acaba o zorunlu, istemediği maddeye evet demiş olmayacak
mı? Bunun en ideali 30 maddelik yer ayırmak.
Efendim, alacak, Ayşe abla, Hasan ağabey, bakacak
1inci madde ne diyor? 2nci maddeyi okuyayım
Böyle bir yöntem olabilir
mi arkadaşlar? Bunu nasıl söyleyebiliyorsunuz?
Dolayısıyla
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Hocam, bunları üniversitede
anlat.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla)
Hayır, ideal olan bu ama pratiği bunun yok.
Arkadaşlar, esasen referandum yoluna aslında belli
konular için gitmek gerekiyor. Referandum yolu, böyle büyük paketler için
aslında çok cazip yol filan değil. Dünyada da bu böyle. Nitekim..
AKİF AKKUŞ (Mersin) Vatandaşı
beğenmiyor musunuz?
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Lütfen üniversitenize dönün.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Aman
ya
Bağırma ya
Bak, ne güzel dinliyor insanlar. Parazit yapma ya
Allah aşkına!
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Hocam, siz anlatın, biz
dinliyoruz.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla)
Şimdi değerli arkadaşlar, şunu da söyleyeyim size: Bizim 82
Anayasası zorunlu referandum, bir de ihtiyari referandum öngörmüş.
Yani, 330un üzerine çıkan
ALİM IŞIK (Kütahya) Hocam, zorlama kendini.
RECEP TANER (Aydın) Sizin 82 Anayasanız mı?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen sükûnet.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla)
367nin altında kalırsa o dönemde zorunlu olarak gidiyor.
Şimdiki tablo o. İkinci oylamada, inşallah, muhalefet
partilerimiz de belki katkıda bulunur, bu eşik aşılabilir.
Aşılmazsa, o zaman mecburen gidiliyor. Yani, buna kimse engel
olamıyor. Bizim arzumuz elbette ki vatandaşa durup dururken bir
sıkıntı çıkarmak değil. Tabii ki Meclisten bunun toplu
gitmesinde yarar var. Gönlümden geçeni söylüyorum. Doğrusu bunun bu ama bu
her zaman olmuyor maalesef. Yani, suç ondadır, bundadır, ben bunun
şu anda şeyine girmek istemiyorum.
Değerli arkadaşlar, bugüne kadar bizde 61, 82, 87, 88,
2007de referandumlar gerçekleşmiş, bunların içerisinde 61 ve 82
zaten biliyorsunuz, Anayasanın oylamasıdır. Onun
dışındakiler de daha çok Özal döneminde olan, en sondaki 2007de
bizim Cumhurbaşkanını halk seçsin. şeklindeki gidilen
oylama.
Şimdi Avrupaya gelelim. Mesela, Avrupada en son,
bilindiği gibi Avrupa Anayasası, Avrupa Birliği Anayasası
referanduma gitti. Fransa ve Hollanda reddetti ve yürürlüğe giremedi
bilindiği gibi. Anayasa 430 filan madde. Tamamı için birden gittiler.
Yani, bunların içinde tabii katılan yeri vardır, katılmayan
yeri vardır. O açıdan, bu bence çok anlamsız bir
tartışma. Çünkü, başka çare yok, elimizdeki metin.
Değerli arkadaşlar, bu durumda bir de müsaade ederseniz,
şunu da söyleyeyim: Bugün, malumunuz, Venedik Kriterlerinin 20nci
kuruluş yıldönümü. Tam da denk geldi. Sayın Başkan Gianni
Buquicchio bugün bir açıklama yaptı, diyor ki
Türkiyede, Mecliste
Anayasa tartışması var. Ne diyorsunuz? diye soruluyor. Bu
konuda şu ana kadar kendilerinden yardım istenmediğini söyledi.
İleride bu konuda bir talep geldiğinde ellerinden gelen
yardımı yapacaklarına hazır olduklarını
belirtti. diyor ve şunu ilave ediyor: Anayasa
hazırlıkları ve değişiklikleri ile ilgili kendi ülkesi
de dâhil -İtalya- hiçbir ülkenin kusursuz olmadığını
kaydeden Başkan, bununla birlikte demokrasi ve hukuk devletinin tesisi adına
atılan olumlu adımlara destek olacağımızı
belirtiriz. diyor.
Burada şöyle bir şey de var arkadaşlar: Yani ben
bunu şey için, kendisinin notu olarak söylüyorum. Diyor ki Kişisel
başvuru, bireysel başvuru ile Anayasa Mahkemesi üyelerinin
sayısının artmasını doğru buluyoruz. diyor.
Böyle de bir not düşmüş. Yani bu doğru,
yanlıştır, ben onu bir kaynak olarak göstermiyorum, bilginize
arz ediyorum bunu.
Netice itibarıyla arkadaşlar şu: Uygulamaya
baktığımız zaman
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kuzu, size de ek süre veriyorum iki
dakika, lütfen tamamlayın efendim.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla)
Bitiriyorum Başkanım.
Şimdi şu elimizdeki metin bugüne kadar 16 kez
gidilmiş Türkiyede, daha doğrusu gidilseydi Anayasa
değişikliği. 1995te ve 99da paket bölünmüş. Özellikle
95te daha çok bölünmüş. 7-8 pakete ayrılmış bunlar. Gerçi
gitmemiş ama ayrılmış bunlar. Olur mu? Olur. Yani bunun
olup olmaması tamamen Meclisin takdirine bağlı bir şey.
Zaten Anayasamız da bize bırakmış bu işi. Efendim,
diğerlerinde Tümü birden oylanır. diyor. Hepsinde bunlar var. Demin
sayıldı Bütününde tümü birden oylanır. deniliyor.
Mesela, tipik, örnek için söylüyorum: 2001 yılında
Milliyetçi Hareket Partimizin içinde bulunduğu koalisyon 36 maddelik en
büyük paketi hazırlamıştır bugüne kadar ama onların da
son şeyinde diyor ki Referanduma giderse tümüyle birden oylanır.
Başka da çare yok. Yani ideal olan budur ama bundan kimse kimseyi
suçlamasın. Zannediyorum, inşallah ikinci turda bunları
aşarız.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum efendim. Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kuzu.
Şimdi şahıslar adına ikinci söz Konya
Milletvekili Sayın Atilla Karta aittir.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Ben konuşacağım.
BAŞKAN Siz mi konuşacaksınız efendim?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Evet.
BAŞKAN Buyurun Sayın Okay. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şahıslar adına olduğu için beş dakika
Sayın Okay.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Burhan
Kuzuya da teşekkür ediyorum. İlk defa Burhan Hoca burada Venedik
Komisyonunun kararıyla ilgili olarak yüce Genel Kurula doğruları
anlattı. Dilerdim ki Sevgili Bozdağ da burada olsaydı. Biraz
evvel Bozdağın anlattıklarıyla Burhan Hocanın
anlattıkları birbirine taban tabana zıt ve Burhan Hoca ideal
olanını anlattı, bilim adamı olarak anlattı. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Laf atmayın canım, işte, bitiyor zaten, sabredin
biraz.
Onun için ben Bekir Bozdağın söylediklerinin ne Venedik
Komisyonu kararlarına ne de
Hani, Burhan Hoca Basında yer
alıyor. dedi. Aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi
Araştırma Merkezinin Referandumlara Dair İyi Uygulama Kodunda
-2010daki- bu da yer alıyor. Bu referandum sürecinin nasıl
farklı olduğunu ve Bozdağın anlattığına
nasıl aykırı olduğunu anlattı.
Şimdi, tabii, çok doğal ki, iktidar grubu, grup
başkan vekillerini dinlerken her söylediğinin doğru
olmasını arzu eder ve onun ifade ettikleriyle Komisyon
Başkanının arasında da bir tezat olmamasını ifade
eder ve bekler ama bu tezat çok açık bir şekilde tezahür etti.
Şimdi, bu tezadın tezahürünün ötesinde maalesef bu huzura gelip de
değerli Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine karşı kimi
beyanlarda bulunurken bu beyanların belki doğru
olmadığını veya okuması olan üç yaşında bir
çocuğun dahi kolay anlayacağını düşünebilir ve o zaman
da Yahu, ben nasıl bunların yüzüne bir daha bakacağım?
diye düşünebilir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, biraz evvel usul
tartışmasında da bir başka fantezi vardı. Belki
unutursunuz diye şimdiden söyleyeyim. Anayasa değişikliklerinde
geçerli olması için -bir hukuk ulemasından galiba bu düşünceyi
aldı- 184 imzalı önerge gibi bir fantezi vardı. Şimdi,
değerli arkadaşlarım, biz burada Hükûmet
tasarılarını da görüşüyoruz ve Hükûmet
tasarılarının da 5 imzalı önerge ile kimi maddelerini
değiştirebiliyoruz ve teklif için şart olan 184, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına sunulduktan sonra, teklif veya
tasarı artık Türkiye Büyük Millet Meclisinin işi oluyor, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin işi oluyor. Onun için, Türkiye Büyük Millet
Meclisi işi olduktan sonra yeni hukuk fantezileri yaratıp da insanların
kafasını karıştırmamak lazım.
Ancak, tabii, gelelim bu son maddeye. Son maddede, değerli
arkadaşlarım
Elimde 27/10/1980, Kanun no. 2324, Anayasa Düzeni
Hakkında Kanun. Kanun yedi maddelik bir kanun. Kanunun 2nci maddesini
okuyacağım size: Anayasada Türkiye Büyük Millet Meclisine, Millet
Meclisine ve Cumhuriyet Senatosuna ait olduğu belirtilmiş olan görev
ve yetkiler, Cumhurbaşkanına ait olduğu belirtilmiş olan
görev ve yetkiler, Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve Devlet
Başkanınca yerine getirilir ve kullanılır. Şimdi,
Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve Devlet Başkanınca yerine
getirilir ve kullanılır. ibaresini Başbakan olarak
değiştirirsek galiba yeni Anayasa düzeni hakkındaki kanun
yeniden uygulamaya girer.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Başkanım
yapmayın, hiç alakası yok. Yapmayın Başkanım!
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Keza, Milli Güvenlik Konseyince kabul
edilerek yayımlanan bildiri ve karar hükümleri ile yayımlanan ve
yayımlanacak olan kanunların Anayasaya
aykırılığı iddiası ileri sürülemez. Anayasa
Mahkemesini biçimledikten sonra, bilesiniz ki artık kanunların da,
Anayasada yapılacak olan olası değişikliklerin de bundan
böyle Anayasaya aykırılığı iddia edilemeyecek, ileri
sürülemeyecek çünkü yeni bir Anayasa Mahkemesi oluşacak ve Adalet ve
Kalkınma Partisinin yan kuruluşu olacak, YÖK gibi.
Yine, değerli arkadaşlarım, bu da 4üncü maddesi:
12 Eylül 1980 tarihinden sonra çıkarılan ve çıkarılacak
olan Bakanlar Kurulu kararnamelerinin ve üçlü kararnamelerin yürütülmesinin
durdurulması ve iptali istemi ileri sürülemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Ek süre veriyorum Sayın Okay. Lütfen, bir
dakika içinde tamamlar mısınız.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Yani yeniden bu değişiklik önerisindeki teklife bakarsak
bundan böyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yeni biçimlenmesi
sonrasında, olası bir kurulun atayacağı Danıştay
üyeleri sayesinde, bu Anayasa düzeni hakkındaki kanun meriyete girecek ve
aradan otuz sene sonra yeniden bir darbenin yasası Türkiye'nin gündemine
gelecek.
Ayrıca, değerli arkadaşlarım, bir hususu daha
söyleyeceğim, bu 175inci maddeyle ilgili olarak. Değerli Anayasa
Komisyonu üyelerine ve teklif sahiplerine öneriyorum. 175inci madde 1987
yılında değiştirildi. Değiştirildiğinde o
dönemin Adalet Bakanı ve kimi içinizde bulunan değerli
milletvekillerinin, bakanların mesai arkadaşı Sayın Oltan
Sungurlu, 175inci maddenin gerekçesini anlatıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Efendim, selamlama için mikrofonu açıyorum.
Buyurun.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Bugün, biraz evvel size ifade edilenden çok daha farklı ve
175inci maddenin değişikliğindeki amacın paket
içerisindeki kimi maddelerin ayrı ayrı oylanabilmesi için
olduğunu ifade ediyor. Bu hususları sizlerle paylaştım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Okay.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük 72ye göre verilmiş
iki önerge var, okutuyorum efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca, görüşülmekte
olan 497 Sıra Sayılı Yasa Teklifinin 27. maddesi üzerindeki
görüşmelerin devam ettirilmesini arz ve talep ederiz.
|
|
Kemal
Kılıçdaroğlu |
|
İsa Gök |
Turgut Dibek |
|
|
İstanbul |
|
Mersin |
Kırklareli |
|
|
Ali Koçal |
|
Atilla Kart |
Hüsnü Çöllü |
|
|
Zonguldak |
|
Konya |
Antalya |
|
|
Atila Emek |
|
Orhan Ziya
Diren |
Osman Kaptan |
|
|
Antalya |
|
Tokat |
Antalya |
|
|
|
|
Enis Tütüncü |
|
|
|
|
|
Tekirdağ |
|
Gerekçe:
Anayasa teklifi ile Türkiye tarihi birikimine ters bir istikamete doğru
çekilmek istenmektedir.
Anayasa değişikliği toplumsal bir talepten ve
ihtiyaçlardan kaynaklanmamıştır. Ne çiftçi, ne esnaf, ne
işçi, ne emekli, ne memur, ne de işsiz yurttaşımız
Türkiye'de bir Anayasa değişikliği yapılmasına
ilişkin bir talep ortaya koymamıştır. Kaldı ki,
Anayasa değişikliği teklifi halkın hiçbir somut sorununa,
hiçbir somut çözüm getirmemektedir. Yani Anayasa değişikliğinin
içeriği ile halkın sorunları örtüşmemektedir.
Anayasa değişikliği teklifi, halkın
değil, siyasi iktidarın gündemidir. Yoksulluk, işsizlik ve
yolsuzlukları perdelemek ve önümüzdeki seçimleri Anayasa
tartışmaları içinde toplumun gerçek gündeminden
uzaklaştırma amacını gütmektedir.
Bu Anayasa değişikliği siyasi iktidarın güncel
çıkarlarını gerçekleştirmek üzere ortaya
atılmıştır. Bu nedenledir ki, Parlamento içindeki hiçbir
siyasi parti tarafından desteklenmemektedir.
Bu Anayasa değişikliği teklifi bir toplumsal
mutabakatın değil, siyasi iktidarın talebi olarak ortaya
çıkmıştır. Bu açıdan toplumu birleştirmeye
değil ayrıştırmaya yönelik bir tekliftir. Türkiye'yi
ayrıştıran, Türkiye'yi parçalamaya yönelik çok tehlikeli
kamplaşmaların kaynağı niteliğindedir.
Anayasa değişikliği teklifinin tüm maddelerinin
birlikte oylanması hem Parlamentoya hem Türk halkına yapılan
dayatmayı ortaya koymaktadır. Tüm maddelerin birlikte oylanması
bazı şeyleri gözlerden kaçırmanın bir ifadesidir. Milletin
vekiline maddeleri teker teker oylama hakkı verilirken, milletin
kendisinden bu hakkın kaçırılması asla demokrasi
anlayışıyla bağdaşmaz.
Bu anayasa değişikliği teklifi bir dayatma
niteliğindedir. Toplum kesimlerinin desteği yerine Parlamento
çoğunluğunun dayatması ile hayata geçirilmeye
çalışılmaktadır. Böyle bir durum ancak darbe dönemlerinde
olur, darbe dönemlerinde Anayasa dayatılır.
Bu Anayasa değişikliği teklifi, anayasal
sistemimizin temel dayanağını oluşturan üç temel erkten
yargı erkini özensiz, usule aykırı bir yaklaşımla
siyasi iktidarın hegemonyası altına alma planının
uygulanma belgesidir. Siyasi iktidar yargıyı ele geçirilmesi gereken
bir unsur olarak değerlendirmektedir. Yargının yürütmenin
emrinde olduğu bir sisteme demokrasi denilemez. Yargının
siyasetin güdümüne sokulması ancak, dikta özlemi ile açıklanabilir.
Bu Anayasa teklifi Sayın Başbakanın ve siyasi
iktidar yetkililerinin kendilerini kurtarmak üzere
kurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesinin şekillenmesi
Başbakan ve bakanları Yüce Divan'da aklanmaya yöneliktir.
Çoğunluğu hukukçu olmayan bir mahkeme kurgulandığından
hukukçu olmayanların ceza yargılaması yaptığı bir
düzen kurulmaktadır.
İdarenin eylem ve işlemlerinin odaklaşmanın
tespitinde gözetilmeyeceği ilkesi Anayasaya konularak, siyasetçiler
sorumluluktan arındırılmaktadır. Geçici 15. madde
kaldırılırken, siyasi iktidarlara kalıcı
dokunulmazlık getirilmektedir. Bu düzenleme iktidar partisinin hiçbir
şekilde kapatılmayacağına ilişkin bir düzenlemedir.
Böylece iktidar mensuplarına hem sorumsuzluk hem de dokunulmazlık
getirilmektedir.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı da
tamamen değiştirilmektedir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
siyasi iktidarın hedefi haline getirilmiştir. Adalet Bakanı ve
müsteşarının konumunun yargı
bağımsızlığı açısından
sorgulanırken, başka bakanlık memurlarının da HSYK'ya
dahil edilmesi ile yargı bağımsızlığı daha
da zedelenir noktaya taşınmıştır. Yine hakim ve
savcıların soruşturmalarında Adalet Bakanına mutlak
yetki verilmesi günümüzde yaşanan olaylar düşünüldüğünde vahim
sonuçlar doğuracağı açık bir düzenleme olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Anayasalar toplumsal mutabakat metinleridir. Bu nedenle
oluşturulmalarında mutlaka tüm toplum kesimlerinin katkısı
sağlanmalıdır. Anayasa metinlerinin toplumsal mutabakat
değil toplumsal çatışma metinlerine dönüştürülmesi
toplumsal birlikteliğe zarar verir. Toplumu gererek,
ayrıştırarak siyaset yapma belki belirli bir zaman diliminde
bazı siyasi partilerin çıkarına olabilir. Ancak
unutulmamalıdır ki, Türk halkı kendini iradesini istismar eden
siyasi partilere mutlaka ve mutlaka sandıkta bunun hesabını
sorar.
Bu açıdan söz konusu düzenlemenin görüşmelerine devam
edilmelidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa Değişiklik Teklifinin 27.
maddesinin TBMM İçtüzüğünün 72. maddesi uyarınca,
görüşmelerinin devamına karar verilmesini saygı ile arz ve talep
ederiz.
|
|
Oktay Vural |
|
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
|
İzmir |
|
Mersin |
Mersin |
|
|
S. Nevzat
Korkmaz |
|
Süleyman L.
Yunusoğlu |
Beytullah Asil |
|
|
Isparta |
|
Trabzon |
Eskişehir |
|
|
|
|
Osman
Durmuş |
|
|
|
|
|
Kırıkkale |
|
Gerekçe:
Anayasalar, Vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev
ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
İki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen Türk demokrasisini;
21. yüzyıl evrensel değerlerine kavuşturabilmenin
Asırlık anayasa tartışmalarından
kurtarmanın
Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya
kavuşturabilmenin
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa
yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
Siyasi partilerin hangi konularda
uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin görüş ve tavrının yapılacak ilk
seçimde milletin takdirine sunulmasını,
Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk işinin anayasa
değişikliğini gerçekleştirmek olmasını teklif
etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel
standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü sağlayacak üniter
yapı içinde Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokratik düzeni iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa
değişikliği kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği ancak böylece milletin
iradesine dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi kendi hedefine
ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir.
Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur,
Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP, millet için değil kendini korumak için Anayasa
değişikliği yapmaktadır.
AKP, iyi niyetli değildir, başlattığı PKK
Açılımı için bu teklif ile anayasal zemin
hazırlamaktadır. Bu sebeple yargıyı etkisiz hale
getirmektedir.
Bu hususlarda uzlaşmaya varıncaya kadar görüşmelere
devam edilmelidir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Şimdi, on dakika süreyle soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın Ağyüz, buyurun.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yaklaşık bir aydır devlet, ekonomi kilitlendi, on
gündür de Parlamento kilitlendi, çok yoğun bir şekilde
çalışıyoruz.
Bu teklif toplumun beklentisi değil. Demokrasiyi amaç
değil, araç olarak kabul eden bir partinin çoğunluğuyla bu
noktaya geldik. Referanduma giderken, paket olarak 7, 8, 17, 23ü
ayırmayı niye düşünmüyorsunuz? 367nin üstünde oylarla geçmesi
gereken maddeleri niye ayırmıyorsunuz? Bu ileri demokrasi
dediğiniz olay çokça sayıda maddeyi halka sunmak mıdır,
yoksa halkın, seçmenin iradesine güveniyorsanız bu
ayrılması gereken üç maddeyi niye tek başına sunmuyorsunuz?
Ayrıca, oylamaların açık oy, gizli tasnifle
yapıldığı bir ortamda buna nasıl demokrasi
diyebilirsiniz? Parlamento içi demokrasi yok, önergeler incelenmeden
reddediliyor, sorular cevapsız kalıyor ve sadece Recep Tayyip
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
Başkan Sayın Yıldız
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, bugüne kadar sorularıma tek doğru
cevap veren sizdiniz ama orada siz oturduğunuz için size sormak
zorundayım.
Doğru olmayanları doğruymuş gibi
anlatmayı, sorulan sorulara cevap vermeden veriyormuş gibi
konuşmayı, PKK açılımınızı
demokratikleşme ve zenginleşme projesi olarak anlatmayı, Habur
karşılamanıza demokrasi adına iyi şeylerin
olduğunu söyleyebilmeyi, fakirleşmede, yoksullaşmada,
yolsuzlukta, işsizlikte kırdığınız rekorları
ekonomik başarı olarak göstermeyi hangi okulda öğrendiniz?
Derslerinizi veren hocalarınızın isimleri kimlerdir? Hangi
türbülans alanı sizi bu hâle getirdi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aydoğan
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sorularım Komisyon Başkanı Sayın Kuzuya:
Anayasa bütün görüşlerin temsil edilmesi gereken toplumsal mutabakat metni
midir?
Sadece iktidar partisinin kendi mutfağında
hazırlanan Anayasa toplumun tümünü temsil eder mi?
Demokrasi anlayışınız sadece sizin gibi
düşünenlerin isteklerini yerine getirmek midir?
Gelişmiş demokrasilerde de tek parti
anlayışına göre mi anayasa yapılmaktadır?
Anayasa Mahkemesi ve HSYKya seçilecek üyeler belirlenmiş
midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Şimdi, efendim, bu getirilen yeni Anayasa
değişliğiyle, Anayasa Mahkemesi üyesi seçilebilmek için
-Komisyon Başkanına sormak istiyorum- kırk beş
yaşında olmak lazım. Ama bu Anayasa yürürlüğe girdiği
zaman şu anda Anayasa Mahkemesinde tetkik hâkimi olan kişiler de
otomatikman Anayasa Mahkemesi üyesi seçiliyor, geçici maddeye göre. Peki,
kırk beş yaşını doldurmayan tetkik hâkimi veya Anayasa
Mahkemesi raportörleri de Anayasa Mahkemesi üyesi olacak mıdır?
Birinci husus bu.
İkincisi: Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilenleri mevcut
şeye göre altmış beş yaşına kadar burada
bekletiyorsunuz da Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyesi seçilenleri
niye hemen o Kuruldan yani yeni kanunla istifa etmiş durumuna
düşürüyorsunuz? Burada sırf Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulundan öç almak mı istiyorsunuz veyahut da şu anda Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, az önce Cumhuriyet Halk Partisi Adana
Milletvekili Sayın Prof. Dr. Nevingaye Erbatur tarafından sunulan,
kadının siyaset hayatındaki yerini güçlendirmeye yönelik
önergemize niye karşı çıktınız? Böyle bir tavır
içerisinde olan siyasi anlayış, dilinden düşürmediği
eşitlik ve demokratik ilkeler konusunda samimi olabilir mi?
İkinci sorum: Dün akşam sorup da cevabını
alamadığım soruyu tekrar sormak istiyorum. Avrupa Birliği
üyesi olan ülkelerden hukukçu olmayan bir üye bulunduran anayasa mahkemesini
örnek verebilir misiniz? Bu soruyu aynı zamanda Anayasa Profesörü
Sayın Profesör Doktor Burhan Kuzuya da sormak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORMAZ (Isparta) Sayın Adalet Bakanına
soracaktım ama kendisi ayrıldı. Ulaştırma
Bakanımızın kendisine ulaştırmasını istirham
ediyorum.
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın
Durakla ilgili kararın hemen öncesinde Adalet Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısı Mustafa Kökçamın neden Adanaya
gittiği sorusuna 24 Nisan günkü oturumda Mustafa Kökçam Mersine
gitmiştir, Adana İdare Mahkemesi hâkimleriyle
görüşmemiştir. cevabını vermiş idi. Bugün
Kökçamın Adana Bölge İdare Mahkemesi Başkanıyla o gün çekilen
fotoğrafları kürsüden gösterilmiştir. Bizler tabii milletin
vekilleriyiz, milleti temsil ediyoruz. Sanıyorum bir özür beklemek
hakkımız.
Benim sorularım şu: Şayet böyle netameli bir
tarihte bölgeye yapılan ziyaret bilgisi dâhilinde ise bu görevlendirme
idareci basiretsizliği değil midir? Yine şayet bilgisi
dışında ise bu münasebetsiz tarih ve tavır arasındaki
ilişkiyi ortaya çıkarmak üzere herhangi bir inceleme veya
soruşturma başlattı mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet, Sayın Kuzu, buyurun.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Sayın Başkanım, Sayın Aydoğanın sorusunda,
anayasalar toplumsal bir mutabakat
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, özellikle iktidar
partisi grubundan gerçekten buraya doğru çok yoğun bir gürültü
geliyor. Gerçekten söz verdiğim arkadaşları duymakta
zorlanıyorum. Lütfen, sakin olalım.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Doğrudur, Anayasa tabii ki toplumsal bir mutabakattır ama bu
sağlanamadığı zaman da zaten referandumla bu işler
halledilmeye çalışılıyor. Gönlümüz ister ki, Meclisteki
siyasi eğilimler bir araya gelerek bu işi yapabilseydi. Zaman zaman
bu da olmuştur ama her zaman bu sağlanamıyor, o zaman da halk bu
konsensüsü sağlamaya çalışıyor. İkinci turda
inşallah bunu sağlarsak geniş tabanlı bir Anayasa
değişikliği gerçekleşmiş olur.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, ümidiniz var mı?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Vallahi bekliyoruz sizden işte artık, bir ümit
Yani
çıkmamış candan ümit kesilmez, bekliyoruz sizden bir adım,
belli olur mu, daha var birkaç gün. Siyasette yirmi dört saat uzun süre.
derler.
Sayın Gençin kırk beş yaşına
geldiği zaman raportör üye
Tabii ki yaş tutmuyorsa raportör üye de
üye olamaz. Kaldı ki en az beş yıllık bir süre de
bulunması gerekiyor, tecrübe de lazım.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Onu siz
yapacaksınız. Uzlaşmayı siz sağlayacaksınız.
BAŞKAN Lütfen
Sayın Aydoğan.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Onun dışında, altmış beş yaşına
geldiği zaman emekli olması Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun, her ikisinde de bu var ve her iki kurumda da benim gördüğüm,
bildiğim metinde kazanılmış haklar korunuyor. Yani hiçbir
üye mağdur olmuyor, üstelik yedek
Şöyle: Diyelim ki bir kurumdan üç
tane yedek gelirken ikiye inmişse -böyle bir şey de gerçi yok ya-
onun açısından bir Danıştay için böyle bir sorun
vardı, yapılan, Komisyondaki düzeltmeyle onu da halletmiş olduk.
Dolayısıyla uygulamada mağdur kimse yok.
Evet, bir de tabii, Avrupa Birliği ülkelerinde -bir
başka soruda- bu iki makam, Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu idari makamdır, her ikisinde de farklı kesimlerden
mutlaka geliyor, onu bilesiniz. Tabii onun detayına şu an girecek
vaktim yok. Tipik örnek, şu an Fransadaki uygulamayı söyleyeyim en
azından şu anki durum, 2 tane vatandaş da mesela var Hâkimler
Yüksek Kurulunda. Başka örnekler de var, ama şimdi Sayın
Bakanımıza süre kalmıyor.
Teşekkür ediyorum.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Hangi ülke?
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Örnek verin dedim, örnek vermediniz
Sayın Başkan.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Tonlarla örnek var.
BAŞKAN Sayın Bakan buyurun efendim.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Sayın Başkanım değerli milletvekilleri; sorulan
soruları cevaplamak istiyorum.
Sayın Ağyüzün sorusu. Bu Anayasa
değişikliği toplumun beklentisi değil. dedi. Ben aynı
düşüncede değilim. Yıllardan beri ülkemizde her kesimden
insanlar, sivil toplum kuruluşları, siyasetçiler, yargı
mensupları bu Anayasanın değişmesi gerektiğini sürekli
dile getiriyorlar. O bakımdan toplumun beklentileri arasında bir
sıralama yapmak bence doğru bir şey değil. Toplumun
beklentisi olduğunu düşünüyorum.
Maddeler neden ayrılmıyor, birlikte oylanıyor?
Şimdi, 16 değişiklik Anayasada bugüne kadar
yapılmış, 87den başlayarak. Bunların 3 tanesi
referandum suretiyle gerçekleşmiş, 13 tanesi de Mecliste gerekli oyu
alarak gerçekleşmiş. Bunların hepsinde standart bir cümle var,
Yürürlük cümlesi bütün değişikliklerde aynı, baştan sona
taradım. Bu Anayasa değişikliği, bugün son maddesini,
yürürlük maddesini konuştuğumuz madde gibi aynen şöyle geçiyor:
Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer ve halk
oylamasına sunulması halinde tümüyle oylanır.
İSA GÖK (Mersin) Sayın Bakan, Sayın Burhan
Kuzunun teklifine ne diyorsunuz? Kurumlar ayrı, haklar ayrı olsun.
dedi. Güzel bir teklif.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Demedim öyle, olabilir dedim.
İSA GÖK (Mersin) Biz kabul ediyoruz bunu, güzel bir teklif.
BAŞKAN Efendim, lütfen
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Hukuken bir engel yok. dedim. O ayrı bir konu yani, ama
İSA GÖK (Mersin) Hocam, güzel teklif. Bak, kırk
yılda bir seni destekledim.
BAŞKAN Böyle karşılıklı
konuşmayınız, böyle bir usulümüz yok.
Sayın Bakan, bitirdiniz mi efendim? Süremiz de doldu zaten.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Efendim, dolayısıyla, buradaki uygulamalar geçmiş dönemdeki
uygulamalarla aynıdır. Bunu arz etmek istiyorum.
Gizli oylama konusu, Sayın Başkanım, bu çok önemli.
Siz, her oylama öncesi oylamanın nasıl
yapılacağını bütün milletvekillerimize, Genel Kurula ilan
ediyorsunuz ve oylama da bütün oy kullananların, milletin huzurunda
yapılıyor ve bu
AKİF EKİCİ (Gaziantep) İlan etmek önemli
değil, uygulama önemli.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
yapıldığı gibi bütün partilerin temsilcileri de gözlemci
olarak oylamaların sonuna kadar nezaret ediyorlar, sayımlarda
görevlileri yer alıyor. Ben bu konuda, oylamanın usulüne yönelik
herhangi bir ihlalin olduğu kanaatinde değilim, buna şahidim.
Bunu da bu vesileyle ifade etmek isterim.
Sayın Yıldızın kapsamlı bir sorusu var.
Doğrusu, bu soruya cevap vermek isterim. Doğru olmayanları
doğruymuş gibi anlatmak zor olmuyor mu? dedi. Hiçbir zaman doğru
olmayan bir şeyi, inanmadığım bir şeyi
doğruymuş gibi anlatma ihtiyacı duymadım.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Biraz önce
anlattınız Sayın Bakanım, biraz önce anlattınız,
doğru olmayanı doğru gibi.
BAŞKAN Lütfen Sayın Ekici
Sayın Ekici lütfen.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Biraz önce doğru
olmayanı doğru gibi anlattınız, biraz önce, iki saniye önce
anlattınız.
BAŞKAN Sayın Ekici, lütfen.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Oy kullanma şeklinde
anlattınız onu.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) O
bakımdan
BAŞKAN Sayın Bakan
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Özetle, bu kapsamlı bir sorudur, daha teferruatlı, yazılı
cevap vermekte fayda var.
Sayın Kösenin sorusunda Kadının siyasetteki
yerine yönelik teklif neden reddedildi? Bu, usulle ilgili bir iştir. Daha
önce komisyonlarda görüşülmemiş, gündeme getirilmemiş bir konu
ve dolayısıyla, bu, Anayasa değişikliği olmadan da
yapılabilecek bir düzenlemedir. Düşünce doğru olmakla beraber,
başka bir şekilde ele alınması ve değerlendirilmesinin
yerinde olacağını düşünüyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Peki, Sayın Bakan, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde on yedi önerge var.
Aynı anda gelen önergeler arasında çekilen kurada çıkan yedi
önergeyi okutup aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, bekliyorum ben
hâlâ biliyorsunuz, sataşmadan dolayı.
BAŞKAN Önergeleri okutacağım
Bir saniye
Sayın Gök, zaptı inceledim, size sataşma
sayabileceğim hiçbir cümle görmedim. [CHP sıralarından
alkışlar(!)] Size göndereyim, göndereyim buyurun inceleyin.
İSA GÖK (Mersin) Sağ olun Sayın Başkan!
BAŞKAN Deyin ki: Şurada bana sataşma var
Göndereyim
size, inceleyin.
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, her iki sözcü de
sırf bana cevap olarak konuştu. İzin verin, bir dakika cevap
vereyim.
BAŞKAN Şimdi önergeleri okutuyorum
İSA GÖK (Mersin) Yani, pes vallahi, pes, pes! Ne diyeyim?
Pes!
BAŞKAN Buyurun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 27 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet Yeni Azize
Sibel Gönül
Samsun Kocaeli
Madde 27- Bu Kanunun çerçeve 9 ncu maddesi yayımı
tarihinden 6 ay sonra, diğer maddeleri yayımı tarihinde
yürürlüğe girer ve halkoyuna sunulması halinde tümüyle oylanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 27 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Yılmaz
Tunç
Bartın
"Madde 27- Bu Kanunun çerçeve 9 ncu maddesi yayımı
tarihinden 6 ay sonra, diğer maddeleri yayımı tarihinde
yürürlüğe girer ve halkoyuna sunulması halinde tümüyle
oylanır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 27 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ayhan Yılmaz Ahmet
Aydın
Ordu Adıyaman
"Madde 27- Bu Kanunun çerçeve 9 ncu maddesi yayımı
tarihinden 6 ay sonra, diğer maddeleri yayımı tarihinde
yürürlüğe girer ve halkoyuna sunulması halinde tümüyle
oylanır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 27. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
|
İsa Gök |
|
Atilla Kart |
Muharrem
İnce |
|
|
Mersin |
|
Konya |
Yalova |
"Madde 27 - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer ve halkoyuna sunulması halinde 8, 10, 15, 17, 18, 19,
20, 23 ve 26. maddeye bağlı geçici maddeleri birlikte, bu maddelerin
dışında kalan maddeleri de birlikte olmak üzere ayrı
ayrı oylanır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı
Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 27 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
Ayla Akat Ata |
|
Fatma Kurtulan |
Pervin Buldan |
|
|
Batman |
|
Van |
Iğdır |
|
|
İbrahim
Binici |
|
|
Şerafettin
Halis |
|
|
Şanlıurfa |
|
|
Tunceli |
Madde 27- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer
ve halkoyuna sunulması halinde ayrı ayrı maddeler olarak tek oy
pusulasında birlikte oylanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği
teklifinin, 27. maddesinin teklif metninden çıkarılması için
gereğini arz ve teklif ederiz.
|
|
Faruk Bal |
|
Oktay Vural |
Mehmet
Şandır |
|
|
Konya |
|
İzmir |
Mersin |
|
|
S. Nevzat
Korkmaz |
|
|
Osman
Çakır |
|
|
Isparta |
|
|
Samsun |
BAŞKAN Şimdi, en aykırı önergeyi okutup,
işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı, 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 27. maddesinin Anayasaya aykırılığı
nedeniyle aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Muharrem İnce Atilla
Kart
Yalova Konya
Madde 27- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın İnce, siz mi
konuşacaksınız?
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Son üç günde, tutanaklara baktım da, bazı
arkadaşlara cevap vermem gerektiğini düşündüm.
Muharrem İnce -27-28 Haziran ODTÜ Sosyal Demokrat
Konferansında birlikteydik.
Sayın Bahçekapılı- Hayatımda oraya gitmedim,
yemin ediyorum.
Meclis Albümünü aldım, Meclis Albümünde, Sayın
Bahçekapılıdan okuyorum: Sosyal Demokrat Hareket Platformunda
Kadın-Eğitim-Hukuk atölyelerinin İstanbul sorumlusu olarak
çalıştı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Evet.
MUHARREM İNCE (Devamla) Kendisi, düzenlediği bir
toplantıya katılmamış.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Gitmedim.
MUHARREM İNCE (Devamla) İlginç!
Bir diğeri, arada sırada Meclise geldiğimi söyledi.
Şimdi, takdir edersiniz ki değerli milletvekilleri
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri, söz atmayın.
MUHARREM İNCE (Devamla)
bir milletvekilinin
kıyaslaması bir başka milletvekiliyle yapılır. Grup
başkan vekilleri milletvekillerine göre çok daha fazla konuşurlar.
Baktım, Sayın Bahçekapılı 15 kez kürsüye
çıkmış, Muharrem İnce 47 kez çıkmış.
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) Ne alakası var!
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Aman! Ne var, marifet mi yani?
MUHARREM İNCE (Devamla) Daha sık gelmelisiniz Meclise.
Bu konuda yanılıyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Boş konuşmuşsun.
Çıkmış, boş konuşmuşsun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Dinle, dinle
MUHARREM İNCE (Devamla) Yine, Sayın Ertuğrul
Günay dün akşam, geçici 15inci maddeyle ilgili kara bir lekenin
kaldırılmasından söz etti Sayın Günay,
katılıyorum kendisine. Sayın Günay da 12 Eylül
mağdurlarından birisidir, doğrudur. Gözaltındayken
babası rahmetli olmuştu, cenazesine katılamadı. Ne acı
bir şeydir. Bir insan olarak içimizde herhangi birimiz, gözaltında
olsak, babamızın cenazesine katılamasak ne kadar acı bir
şeydir. Ama o zaman iş başında darbeciler vardı, o
zaman iş başında generaller vardı. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Niye bu kadar
kişiselleştiriyorsun ya!
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri.
MUHARREM İNCE (Devamla) Ve Sayın Günay dün diyor ki:
İşlemediğim suçların savunmasını yapmak için on
iki ay bekledim. Sayın Günay, Sayın Haberalın babası da
gözaltındayken vefat etti, o da cenazeye gidemedi.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Ne alakası var, öyle bir
şey olur mu ya?
MUHARREM İNCE (Devamla) Acaba o suçlu mu, suçu
kesinleşmiş miydi? Sizin hiç mi burada vicdanınız
sızlamadı?(CHP sıralarından alkışlar) Mustafa
Balbay da dört yüz on dokuz gündür, hatta şimdi dört yüz yirmi gün oldu,
dört yüz yirmi gündür tutuklu.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Bu konuyla ne ilgisi var ya!
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Ne alakası var!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen.
MUHARREM İNCE (Devamla) Akıldan, vicdandan bahseden
Sayın Günay, bunlara ne diyorsun diye sizlere soruyorum? 12 Eylül bizim
arkadaşlarımızı zindanlara atarken tarikatların ve
cemaatlerin önünü açtı. Siz onların sayesinde bugün
buradasınız.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Hayal görüyorsun, hayal!
MUHARREM İNCE (Devamla) Bizim Genel
Başkanımız 12 Eylülden sonra Zincirbozanda zorunlu ikamet
ederken sizin Genel Başkanınız İETTde
çalışıyordu. Burhan Hoca, siz nerede
çalışıyordunuz?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Sorbonnedaydım.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Sen hayal görüyorsun.
MUHARREM İNCE (Devamla) Herhâlde Fransaya gitmiştiniz
o yıllarda. Sizin içinizde hanginiz 12 Eylülde hapse
atıldınız, hanginiz Metrise girdiniz, hanginiz 1402lik
oldunuz? Hiçbiriniz olmadınız. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ALİ KOYUNCU (Bursa) Darbeye destek verme, darbecilere
karşı oy kullan. Biz darbeye karşıyız.
AHMET YENİ (Samsun) Oy bile kullanmıyorsun, oy!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen. Lütfen sükûnetle
dinleyin.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Yüreğin varsa Muharrem oy
kullan.
MUHARREM İNCE (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
27 Nisan e-muhtırası verildiğinde e-muhtırayı
verenlere, onlarla sırdaş olanlar, onlara trilyonluk araç alanlar
bugün gelmişler diyorlar ki: Postal sesinde siyaset yapmayın. diye.
Siz, bugünkü Genelkurmay Başkanıyla paslaşacaksınız
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Niye oy kullanmıyorsun,
onu söyle sen.
MUHARREM İNCE (Devamla)
e-muhtırayı verenle
Dolmabahçede sırdaş olacaksınız, sonra gideceksiniz onlara
trilyonluk araç alacaksınız, sonra gelip bize Postal sesiyle siyaset
yapmayın. diyeceksiniz. Bunları geçeceksiniz.
AHMET YENİ (Samsun) Oy bile kullanmıyorsun.
MUHARREM İNCE (Devamla) Siz bir koalisyonsunuz, koalisyon.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Türkiye koalisyonu.
MUHARREM İNCE (Devamla) 1987 referandumundan önce Cemil
Çiçek, Abdülkadir Aksu Siyasi yasaklar kalkmasın. diye kampanya
yapıyordu, 1987de ANAP Siyasi yasaklar sürsün. diye kampanya
yapıyordu; Cemil Çiçek oradaydı, Abdülkadir Aksu oradaydı,
Ertuğrul Günay ise siyasi yasaklıydı. O gün siyasi yasaklı
olanlarla o gün siyasi yasakları destekleyenler bugün bir araya
gelmiş koalisyon olmuşlar. Böyle bir mantık olabilir mi?
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Beğenemedin mi?
AHMET YENİ (Samsun) Oy bile kullanamıyorsun!
MUHARREM İNCE (Devamla) Değerli arkadaşlar, siz
gerçek bir koalisyonsunuz. 2004te İsrailden Yahudi Cesaret Ödülü
alıp 2010da Kral Faysal, İslama Hizmet Ödülü alan gerçek bir
koalisyonsunuz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Cesaretin varsa kabine gel,
kabine!
MUHARREM İNCE (Devamla) Bakın, bu paketin 9uncu
maddesinde bilgi edinme hakkı var.
Değerli arkadaşlarım, böyle bir şey olabilir
mi? Ben, 25/12/2009 tarihinde Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen
Bağışa bir soru önergesi vermişim, cevap
alamamışım. 12/2/2010 tarihinde bir daha vermişim...
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Alırsın bundan sonra...
MUHARREM İNCE (Devamla) ...yine cevap
alamamışım. 25 Mart 2010da bir daha yazmışım ve
25 Martta bir de vatandaş olarak Bilgi Edinme Kanunundan TC kimlik
numaramı vererek, Muharrem İnce olarak müracaat etmişim, onda da
eksik bir cevap almışım. Eğer milletvekili verdiği bir
soru önergesine dört ayda cevap alamıyorsa vatandaş on beş günde
cevabı nasıl alacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Tamam, işin bitti, hadi...
BAŞKAN Sayın İnce, süreniz doldu. Size bir dakika
ek süre veriyorum. Lütfen, bir dakika içinde tamamlayın.
MUHARREM İNCE (Devamla) AB Birliği bir
şeffaflık projesidir. Kafanızın dışına bir
şeyleri ekmekle ABli olamazsınız, kafanızın içine
demokrasi filizleri yerleştirmeniz lazım.
12 Eylül yalnızca siyasi partileri kapatmadı, Türk Dil
Kurumunu, Türk Tarih Kurumunu da kapattı. Bu pakette onlar niye yok? 12
Eylül paşalarından sizin hiçbir farkınız yok. Türkü yine o
türkü, ne var ki tel değişti; yumruk yine o yumruk, ne var ki el
değişti.
Bu pakette akıl susmuştur, bilim susmuştur, vicdan
susmuştur. Şimdi, siz, hukuku susturmak istiyorsunuz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Şimdi alacak Deniz Baykal
seni listeye, merak etme!
MUHARREM İNCE (Devamla) Bakın, size çok ilginç bir
şey... Sayın Hüseyin Çelik... Sayın Hüseyin Çelik... (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) Oy verecek misin?
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Sayın Başkan,
susturabilir misiniz arkadaşları?
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri...
MUHARREM İNCE (Devamla) Sayın Başkan, ilave söz
istiyorum.
BAŞKAN Yok, hayır. İlave söz verdim size.
MUHARREM İNCE (Devamla) İlave söz istiyorum.
BAŞKAN Şu anda o ilaveyi kullanıyorsunuz
Sayın İnce. Size verdim süre, o ilaveyi kullanıyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Devamla) Sayın Başkanım,
hayır...
BAŞKAN Hayır, lütfen konuşun.
MUHARREM İNCE (Devamla) Ben bir dakika daha ilave söz
istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen, lütfen
Hayır.
MUHARREM İNCE (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen, bitti süreniz.
MUHARREM İNCE (Devamla) Sayın Başkan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Herkese verdiğim süre kadar size de süre
verdim.
MUHARREM İNCE (Devamla) Sayın Başkan, siz
susturmuyorsanız ben susturayım. Lütfen susturun! (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
Oo! sesleri, gürültüler)
BAŞKAN Efendim, lütfen
Ben herkese eşit
davrandım.
Teşekkür ederim Sayın İnce.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Ona yürek ister, yürek!
MUHARREM İNCE (Devamla) O yürek bende mangal gibi!
BAŞKAN Sayın İnce, teşekkür ederiz.
MUHARREM İNCE (Devamla) Sağlığına
dikkat et, sinirlenme, sakin ol.
BAŞKAN Tamam, lütfen
Lütfen
MUHARREM İNCE (Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın İnce,
lütfen
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın
Başkan, söz talebim var.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın Bahçekapılı, buyurun.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Konuşmacı biraz önceki
konuşmasında
RAHMİ GÜNER (Ordu) Tutanakları incele.
MUHARREM İNCE (Yalova) Tutanakları incele Sayın
Başkan.
BAŞKAN Değerli arkadaşlarım, lütfen
Yani,
bakın, inanıyorum ki bu saatte bu Meclisin
çalışmalarını izleyen vatandaşlarımız
vardır. Lütfen
Buyurun.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Efendim, Sayın
İnce biraz önceki konuşmasında adımı telaffuz ederek
bazı söylemlerde bulundu. Bir iki cümle söylemek istiyorum eğer izin
verirseniz.
BAŞKAN Sataşma nedeniyle söz mü istiyorsunuz?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) Hangi sataşma?
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Ne söyledi?
RAHMİ GÜNER (Ordu) Tutanaklara bak.
BAŞKAN İsminizden bahsetti ama, bakın Sayın
Bahçekapılı, yeni bir sataşmaya mahal vermeyeceksiniz, lütfen.
(CHP sıralarından gürültüler)
İki dakika içerisinde
MUHARREM İNCE (Devamla) Bravo Başkan!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Başkan, Başkan
dediğin böyle olmalı işte!
OKTAY VURAL (İzmir) Meclis
Başkanlığını bırakın.
BAŞKAN Sayın İnce, isminden bahsettiniz.
MUHARREM İNCE (Devamla) Grup başkan vekilisiniz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ne güzel de Meclis
Başkanlığını yapıyorsunuz Başkanım!
MUHARREM İNCE (Devamla) Bravo Başkanım! Bravo!
Sizi tarafsızlığınızdan dolayı
alkışlıyorum.
BAŞKAN Buyurun.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın İnce hakkında defalarca
konuştuğumda, konuştuğum zamanlarda kendisinin Meclise
gelmeyip arada sırada gelip böyle bir torba oluşturup dedikodu
yaptığını söylemiştim. Doğru. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ne kadar milletvekili
arkadaşımız varsa hemen hemen hepsinin ismini sayarak yine
işte bir dedikodu yapma çabasında oldu.
Tebrik ediyorum, iyi bir polemik ustasısınız.
Facebooku da bu konuda çok iyi kullanıyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Devamla) Nazar etme ne olur, çalış
senin de olur.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Size kolaylıklar gelsin
diyorum. Cevap verme değeri hissetmiyorum çünkü polemiklere girmek benim
aldığım terbiyeye uygun değil.
MUHARREM İNCE (Yalova) Beraber aynı terbiyeyi
aldık, aynı yerde büyüdük.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Biz
çalışıyoruz, siz konuşmaya devam edin.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ağabeyimiz orada bak, o terbiye
veriyordu o zaman.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Siz konuşmaya devam
edin, biz çalışıyoruz ama biraz, bazen konuşmayı
bırakıp da sözlerinizin bir eylemini gösterip, gelip burada 12 Eylül
darbe Anayasasına oy verin, oy. (x)
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
BAŞKAN Efendim?
MUHARREM İNCE (Yalova) Bana Terbiyesiz dedi.
BAŞKAN Yok, hayır, hayır. Öyle bir şey
demedi.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Öyle bir şey demedi Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Dedi, siz de dediniz.
BAŞKAN Öyle bir şey demedi, ben öyle bir şey
tespit etmedim ama bakın daha devam ediyoruz. Zabıtları
inceleyeyim, eğer öyle bir kelime geçmişse size atfen
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, Sayın
Bahçekapılının terbiyesi neye müsaade etmiyorsa benim terbiyem
de ona müsaade etmez.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Ödeştiniz o zaman.
BAŞKAN Tamam işte, tamam. Zabıtlara geçti. Tamam,
teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, diğer önergeye
geçiyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği
teklifinin, 27. maddesinin teklif metninden çıkarılması için
gereğini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
(x) Bu cümleye ilişkin
düzeltme Tutanak Dergisinin 871inci sayfasındadır.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim
okuttuğumuz önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyoruz değil mi efendim?
FARUK BAL (Konya) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini
teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev
ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk
normlarıdır.
İki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge
düşürülen Türk demokrasisini;
21. yüzyıl evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
Asırlık Anayasa tartışmalarından
kurtarmanın,
Her kesimin benimseyebileceği
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Deniz Bey mi aradı
Muharrem?
MUHARREM İNCE (Yalova) Birazdan Başbakan gelecek,
önünden geç de listeye girersin!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gerçekten çok yoğun
bir gürültü var hem iktidar tarafında hem muhalefet tarafında.
Lütfen...
Arkadaşlar, sükûnetle
Buyurun devam edin.
RECEP TANER (Aydın) Kesemiyorsunuz.
BAŞKAN İç Tüzükümüz neyi gerektiriyorsa onu
yapıyoruz.
Önergeyi okumaya devam edin efendim.
bir Anayasa'ya kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa
yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
"Anayasa Değişikliği Uzlaşma
Komisyonu" kurulmasını,
Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir
sözleşme yapılmasını,
Siyası partilerin hangi konularda
uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,
Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak ilk
seçimde milletin takdirine sunulmasını,
Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk iş olarak
anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını
teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
Milletin değerleri ile Devletin değerlerini
bağdaştıracak,
Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel
standarda yükseltecek,
Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde
sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde
çalıştıracak,
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter
demokrasiyi iyileştirecek,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde Anayasa yapma
kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği ancak böylece milletin
iradesine dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi
için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete
dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya
hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi hedefine
ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan
parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine
bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma,
yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı
ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir.
Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi
getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa
edilen Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur,
Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat
pahalılığının ve işsizliğin
hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve
benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
Millet, mahkemelerdeki iş yükünü azaltacak ekonomik, sosyal
ve adli reform beklemektedir.
Millet, yandaş yargıç değil, tarafsız ve
bağımsız mahkemelerde hakkını aramak istemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini
karşılayamamıştır.
AKP, millet için değil kendini korumak için Anayasa'yı
değiştirmektedir.
AKP, Sn. Başbakanın yetki sende, ister asarsın,
ister kesersin anlayışı ve gizlemediği başkanlık
sistemi hevesi ile diktaya yönelmiştir.
AKP, PKKnın siyasallaşması için ilk adım
olduğunu ifade ettiği bu teklif ile, bin yıllık
kardeşliğin ve millî bütünlüğü bozmaktadır.
Sayın Başbakan'ın "Anayasa
değişikliği önerimiz açılım projemizin, milli birlik
ve kardeşlik projemizin önemli bir parçasıdır. Açılım
kapsamında atacağımız adımların önünü
açıyor, alt yapısını hazırlıyor" ifadesi ile
PKK terör açılımına anayasal zemin hazırlamaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı
Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 27 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
Madde 27- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer
ve halkoyuna sunulması halinde ayrı ayrı maddeler olarak tek oy
pusulasında birlikte oylanır.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Katılmıyoruz.
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe : Yeni anayasa hükümlerinin ayrı ayrı maddeler
halinde ve tek oy pusulası olarak halkın oyuna sunulması özgür iradesinin
önündeki engellerin kaldırılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli
ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 27. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök (Mersin) ve arkadaşları
"Madde 27 - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer ve halkoyuna sunulması halinde 8, 10, 15, 17, 18, 19,
20, 23 ve 26. maddeye bağlı geçici maddeleri birlikte, bu maddelerin
dışında kalan maddeleri de birlikte olmak üzere ayrı
ayrı oylanır."
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu efendim?
ANASAYA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Kart, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır efendim.
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; tarafımızdan verilen önerge üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, millî irade söylemini dillerinden
düşürmeyenlerin, millî iradeyi iğfal etmek için ya da baskı
altına almak için her türlü yol ve yöntemlere
başvurduklarını ibretle görüyoruz.
Bakın, Venedik İlkelerine falan gerek yok,
Anayasanın 175inci maddesini lafız olarak, metin olarak
incelediğiniz zaman bile olay gayet net bir şekilde anlaşılıyor.
Ne diyor?
Anayasanın değiştirilmek istenilen hükümlerinden,
hangilerinin birlikte hangilerinin ayrı ayrı
oylanacağını Genel Kurul karara bağlar.
30 maddelik bir metin. Bunların hangileri birlikte, hangileri
ayrı ayrı; konularına göre, anlamlarına göre, içeriklerine
göre gruplandıracaksınız. Bunun tartışılacak,
yorumlanacak başka bir boyutu var mı?
Ama bakın, Sayın Başbakan, referandumu hap gibi
yutturmaktan söz etti. Bunu ifade ederken de şöyle bir gerekçe
kullanıyor Sayın Başbakan. Diyor ki: Efendim, her maddeyi
milletvekilleri tek tek görüştü. Milletvekilleri görüştüklerine göre
halkın görüşmesine ne gerek var? Aynen böyle söylüyor Sayın
Başbakan.
Peki, bu işin sahibi halk değil mi, millet değil
mi, millî irade değil mi? Bırakalım, o maddeleri tek tek halk
görüşsün, referanduma götürelim.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Böyle çarpıtma olur mu?
ATİLLA KART (Devamla) Bundan niye kaçıyorsunuz? Niye korkuyorsunuz?
ALİ KOYUNCU (Bursa) Siz oy kullandınız mı?
ATİLLA KART (Devamla) Millî irade
kaçkınısınız aslında.
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri
Lütfen
ATİLLA KART (Devamla) Millî iradeyi istismar etmekten
başka bir şey yapmıyorsunuz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Böyle bir yöntem mi var
dünyada?
ATİLLA KART (Devamla) İşinize geldiği zaman
millî irade kaçkını olmaktan kaçınmıyorsunuz.
Bakın
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Hayır, hayır.
Alakası yok.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan, bir susun
deyin ya!
RECEP TANER (Aydın) Gözleri görmez, kulakları duymaz!
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri
Yerimizde Hatibe
söz atmayalım. Siz konuşurken atılmasını
istemiyorsunuz, şimdi aynı şeyi siz yapmayın.
ATİLLA KART (Devamla) Bakın değerli
arkadaşlarım, sayın milletvekilleri; siyaseti dürüst bir
şekilde yapmadığınız zaman, tutarlı bir
şekilde yapmadığınız zaman
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Hep öyle yaptık.
ATİLLA KART (Devamla)
samimi bir şekilde
yapmadığınız zaman nasıl bir tablo çıkıyor
biliyor musunuz?
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Hep öyle yaptık.
BAŞKAN Sayın Baştopçu, lütfen
ATİLLA KART (Devamla) Nasıl bir tablo
çıkıyor?
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Hep öyle yapıyoruz.
BAŞKAN Lütfen Sayın Baştopçu.
ATİLLA KART (Devamla) Bakın, dün burada İhlas
önergesini konuştuk, İhlas Finans Kurumu önergesini konuştuk.
Neydi oradaki olay? 2001 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve günümüzün Grup
Başkan Vekili Nurettin Canikli İhlas Finans Grubuna yönelik olarak
diyorlar ki
Onların muhafazakârları istismar ettiklerini, mütedeyyin
vatandaşlarımızı dolandırdıklarını,
aracı olanlara Git Enver Beye söyle, bu işin ahireti yok mu?
dediklerini kayıtlarla size ifade ettim. Aradan geçen sekiz yıldan
sonra ne oldu da 2001 yılında o gruba yönelik olarak Garip
gurabanın, fakir fukaranın alacaklarını,
borçlarını neden ödemiyorsun? Bu işin ahireti yok mu? diye
kükreyen Sayın Erdoğan bugün ne yapıyor? Bunu sormayacak
mısınız? (CHP sıralarından alkışlar)
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Konyada kimin
avukatıydın?
ATİLLA KART (Devamla) Bunu vicdanınızda
sormayacak mısınız? Sizin hiç mi vicdanınız yok? Hiç
mi adalet duygunuz yok? Ama ben bir şeye inanıyorum, (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) bir şeye inanıyorum: Bakın, o
önerge oylanırken neyi gördüm biliyor musunuz? Onun için umudumu hâlen
kaybetmedim. Gerçekten içinizde vicdanı olan, sağduyu sahibi,
sorumluluk sahibi insanların olduğuna hâlen inanıyorum. Çünkü o
önerge oylanırken bazı arkadaşlarımızın, iktidara
mensup bazı arkadaşlarımızın başlarını
önüne eğdiklerini
SUAT KILIÇ (Samsun) Kim başını eğdi?
ATİLLA KART (Devamla)
oylamaya iştirak etmediklerini,
gözlerini kaçırdıklarını gördüm. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) Hangi holdingin
avukatlığını yaptın?
ATİLLA KART (Devamla) Ben bu arkadaşlarımın
vicdanlarına güveniyorum. Bu duygumu hiç kaybetmedim. İnanıyorum
ki, bu dayatmacı anlayışa rağmen, bu diktatoryal
anlayışa rağmen
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Önce bir oy kullanın!
ATİLLA KART (Devamla)
sorumluluk sahibi olan, vicdan
sahibi olan, adalet duygusunu kaybetmeyen arkadaşlarım yine orada
baş başa kaldıklarında vicdanlarını dinleyerek
doğruyu bulacaklar, hakka uygun davranacaklar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet, Sayın Kart, bir dakika içerisinde lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
ATİLLA KART (Devamla) Bu değerlendirmelerle Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım üç önerge de aynı mahiyette olduğundan
önergeleri birlikte
Affedersiniz, önergeyi oylamadık.
İSA GÖK (Mersin) Başkan, oylamanıza gerek yok
zaten.
BAŞKAN Saat üç buçuğa geliyor; bu kadarı olacak.
İSA GÖK (Mersin) Divan yok ki orada!
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum
İSA GÖK (Mersin) Ne gerek var? Ne gerek var Sayın
Başkan? İç Tüzük mü var? Anayasa mı var?
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Biraz önce ifade etmiştim. Şimdi okutacağım üç
önerge de aynı mahiyettedir, birlikte işleme alacağım ve
istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
GÜROL ERGİN (Muğla) Başkan, CHPliler
konuşurken oradan ötenleri niye susturmuyorsun?
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Doğru konuşun.
BAŞKAN Sayın Ergin, lütfen sakin olun.
İlk önergeyi ve diğer önergelerin imza sahibini
okutuyorum; buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 27 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ayhan
Yılmaz (Ordu) ve arkadaşları
"Madde 27- Bu Kanunun çerçeve 9 ncu maddesi yayımı
tarihinden 6 ay sonra, diğer maddeleri yayımı tarihinde
yürürlüğe girer ve halkoyuna sunulması halinde tümüyle
oylanır."
Diğer önerge sahipleri:
Yılmaz Tunç
Bartın
Azize Sibel Gönül
Kocaeli
BAŞKAN Komisyon birlikte işleme aldığım
önergelere katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Yılmaz, konuşacak
mısınız?
AYHAN YILMAZ (Ordu) Evet efendim.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYHAN YILMAZ (Ordu) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gecenin bu geç saatinde, yaklaşık on gündür, 265e yakın
sayıdaki milletvekili arkadaşımızın vermiş
olduğu Anayasa değişikliğiyle ilgili önergeyi
tartışıyoruz. Madde madde geldik, bugün birinci turun sonuna
geldik. Bugüne kadar hakikaten büyük bir özveriyle çalışan bütün
Parlamentomuzu canıgönülden şahsım adına kutluyorum.
Baktık, gördük, hep elmalarla armutlar
karıştırılmaya
FARUK BAL (Konya) Ayıkla bakalım!
AYHAN YILMAZ (Devamla)
minderden kaçmak için mücadele etmeye
çalışan arkadaşlarımızı, hatta ne kadar çok
konuşma yaptıklarıyla övünen arkadaşlarımızı
hep burada müşahede ettik.
Mesele çok konuşmak değil, mesele çok söz söylemek
değil; mesele çok çalışmak. AK PARTİnin yapmış
olduğu şey, çok çalışmak. Çok çalışıyoruz,
sekiz yıldan beri mücadele ediyoruz, ülkeyi, milleti düşmüş
olduğu o zor durumlardan aldık, bugüne getirdik. Başta
Başbakanımız ve Hükûmetimiz ve bütün milletvekili
arkadaşlarımızla birlikte ülkeyi sekiz yılda
ulaşımından sağlığına, eğitiminden
sosyal yardımlaşmasına, ülkemizin ekonomik durumu başta
olmak üzere hepsini gözlerinizin önünde, milletimizin önünde bir noktaya
getirdik.
Saygıdeğer arkadaşlar, on günden beri
konuşuyoruz.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) O önergeye oy vermezsen yalan
söylüyorsun! Önergeye oy vereceksin!
AYHAN YILMAZ (Devamla) 12 Eylül dönemini yaşayan, o günün
gençlerinden bir tanesiyim, yüreğinde yaşayan bir tanesiyim. Benim
arkadaşlarımın üçte 1i toprağın altına gitti,
üçte 1i en az on üç yıl Erzincan cezaevlerinde çürüdü, üçte 1i de yurt
dışına kaçmayı başarabilenlerdendi; biz de o gün yurt
dışına kaçanlardan olduk. Şimdi, o gün, sadece
sağında solunda toprağa düşmüş, darağacında
asılanlar değil, bütün bir millet olarak onun acısını
çektik. Gönlüm şunu arzu ederdi: Nereden gelirsen gel, ne olursan ol ama
bu Parlamentoda olman yetiyor idi. Dün akşam, o görüşülen 15inci
maddeye hepimizin evet demesi gerekirdi. Bu millet bunu bekliyordu ama bunu
yapmadık.
YILMAZ TANKUT (Adana) Konuşma! Sen kim oluyorsun?
AYHAN YILMAZ (Adana) Bunu yapmayanlar utansın, ben bir
şey söylemiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RECAİ YILDIRIM (Adana) Sen utan!
AYHAN YILMAZ (Devamla) Ama, değerli dostlar, değerli
arkadaşlar; milletten kaçış yok, millete gideceğiz,
başka yolu yok. Millete gideceğiz, ya evet diyeceğiz ya
millete gideceğiz çünkü bizi buraya millet gönderdi, biz milletin
temsilcisiyiz, bir başkasının değil.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Bizi kim gönderdi?
AYHAN YILMAZ (Devamla) Şimdi, böyle bir şey olabilir
mi? Bir Başbakan Genelkurmay Başkanıyla flört ediyor. deniyor,
böyle bir şey olabilir mi? Bir Başbakan Genelkurmay
Başkanıyla konuşamaz mı? Bunun konuşmasındaki
sıkıntı nedir? Arkadaşlar, bakın, bizim, birliğe,
bütünlüğe, beraberliğe ihtiyacımız var.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Biz uzaydan mı geldik buraya?
AYHAN YILMAZ (Devamla) Başbakan, Genelkurmay
Başkanıyla konuşur, kurumlarıyla konuşur, bir
sıkıntı varsa birlikte hallederler, o başkadır, 12
Eylülün mezalimi başkadır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, ne ilgisi
var?
AYHAN YILMAZ (Devamla) Çareyi başka yerlerde
aramayalım. Vatandaştan, milletten de kaçamayacağız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, önergeyle ne
ilgisi var? Önergeyle ne ilgisi var bu konuşmanın?
BAŞKAN Ne var, ne söylüyor ki?
AYHAN YILMAZ (Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın,
önergeyle niye ilgisi var Sayın Başkan, konuşacağız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Ne ilgisi var Başkan? Var
mı önergeyle bir ilgisi?
BAŞKAN Evet, doğru söylüyor.
AYHAN YILMAZ (Devamla) Önerge şu: Biz, bugün, bu saatte
neyi konuşuyoruz? Millete gidecek bu, ya destek verilecek ya gidilecek.
Çünkü tek seçici millettir. Ne yazıyor orada: Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. Millete gitmekten
korkmayacaksın.
RECEP TANER (Aydın) Kendi arkadaşlarından
önergene destek iste!
AYHAN YILMAZ (Devamla) Arkadaşlar, bir söz var: Sular
yükselince balıklar karıncaları yer, çekilince de
karıncalar balıkları yer. Sakın bulunduğun mevkiye ve
makama güvenme, kimin kimi yiyeceğine sular karar verir. diyor. Kimin
kimi destekleyeceğine halk karar verir, millet karar verir.
Hepinizi bu duygu ve düşüncelerle saygıyla
selamlıyor, hepinizin göstermiş olduğu büyük gayretten
dolayı da hepinizi şükranla selamlıyorum.
Saygılarımı sunuyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yeni, siz de mi konuşacaksınız
efendim?
AHMET YENİ (Samsun) Konuşmayacağım.
BAŞKAN Konuşmayacaksınız.
Sayın Tunç
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan, gerekçe
okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okur musunuz lütfen.
Gerekçe: Kamu Denetçiliği Kurumunun kuruluş
çalışmalarının zaman alacağı düşünülerek bu
önerge verilmiştir.
BAŞKAN Birlikte işleme aldığım
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 27nci madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi maddenin gizli oylamasına geçiyoruz.
Bilindiği gibi, gizli oylamada siz milletvekili
arkadaşlarımıza verilecek pullardan beyaz olanı
"kabul", kırmızı olanı "ret",
yeşil olanı "çekimser" oyu ifade etmektedir.
Gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oy kullanmayan
arkadaşımız kaldı mı? Yok.
Oy kullanma işlemi tamamlanmıştır.
Lütfen oy kutularını kaldırın.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 7.11.1982 Tarihli ve
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 27nci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Oy Sayısı : 407
Kabul : 335
Ret :
71
Çekimser :
-
Boş :
1
Geçersiz :
-
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Yaşar Tüzün Fatih
Metin
Bilecik Bolu
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin birinci görüşmeleri
tamamlanmıştır.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın
Başkan, bir şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN Bir saniye
İkinci görüşmeye en az kırk sekiz saat geçtikten
sonra başlanabilecektir.
Evet, buyurun Sayın Bahçekapılı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Efendim, İç Tüzük
60ıncı maddeye göre bir söz almak istiyorum. Bir dil sürçmem oldu.
Onu düzeltmek istiyorum tutanaklara geçmesi anlamında.
BAŞKAN Buyurun, zabıtlara geçsin.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, 497 sıra sayılı
Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 27nci maddesi üzerindeki görüşmeler
sırasında şahsına sataşılması nedeniyle
yaptığı konuşmada dil sürçmesiyle söylediği 12 Eylül
darbe Anayasasına oy verin şeklindeki ifadesini 12 Eylül
Anayasasının değiştirilme teklifine kabul oyu verin
şeklinde düzelttiğine ilişkin açıklaması (x)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Efendim, aynı
oturum içinde sataşmadan dolayı söz istemiştim.
Konuşmamın son bölümünde, son cümlesinde bir dil sürçmesi oldu.
Doğru ifadem 12 Eylül Anayasasının değiştirilme teklifine
kabul oyu verin. şeklinde olması gerekiyor. Düzeltmek istiyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Söyleyene değil, söyletene
bak.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 19 Nisan 2010 Pazartesi
gününden beri Genel Kurulumuz gerçekten yoğun bir tempoyla
çalıştı, tüm milletvekili arkadaşlarımıza
şükranlarımı sunuyorum.
Alınan karar gereğince, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağına ilişkin görüşmeleri yapmak için 29
Nisan 2010 Perşembe günü (bugün) saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 04.03
(x) Açıklamaya ilişkin
ilk konuşma Tutanak Dergisinin 862nci sayfasındadır.