DÖNEM: 23 CİLT: 79 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
10uncu
Birleşim
21 Ekim 2010 Perşembe
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Konya
Milletvekili Orhan Erdemin, sosyal yardımlara ilişkin gündem
dışı konuşması
ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, 2010 Avrupa Yoksulluk ve Sosyal
Dışlanmışlıkla Mücadele Yılına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı
3.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, partisine mensup
milletvekillerine yapılan saldırılara ilişkin gündem
dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, Devlet Bakanı Hayati Yazıcının
yapılan sosyal yardımlar hususundaki konuşmasına
ilişkin açıklaması
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, ülkenin ve Tokat ilinin en önemli
sorununun işsizlik ve yoksulluk olduğuna ilişkin
açıklaması
3.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Silopide Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındıra yapılan saldırıdan
sonra, İçişleri Bakanlığının ve Meclis İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunun bu konuda herhangi bir işlem
yapmadığına ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, Akkuyu Nükleer Santralinin
olası etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/885)
2.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür ve 24 milletvekilinin, şiddet ve intihar
olaylarının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/886)
3.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 20 milletvekilinin,
sınava dayalı eğitim sisteminin yol açtığı
sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/887)
4.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 23 milletvekilinin, usta
öğreticilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/888)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/215) esas
numaralı, Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 21/10/2010 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
2.- (10/806) esas
numaralı, Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 21/10/2010 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Kıbrıs Türk Hava Yollarının
uçuş izinlerinin iptaline ilişkin Başbakandan sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı (7/15325)
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Kahramanmaraş
bağlantılı bazı yol çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/15388)
3.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, PTT personelinin özlük haklarına ilişkin
sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/15390)
4.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Mavi Marmara gemisine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/15403)
5.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlunun, Deriner Barajı
kapsamındaki bir yol ve viyadük inşaatına ilişkin sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı (7/15481)
6.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya-Simav karayolu
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı (7/15486)
7.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, sabit telefon aboneliğinin
kapatılması işlemlerine ilişkin sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı (7/15489)
8.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, THYde yabancı pilot çalıştırıldığı
iddiasına ilişkin Ulaştırma Bakanından sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/15522)
9.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Ankara-Çankırı karayolunun
yapımına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırımın cevabı (7/15525)
10.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, erişim engeli uygulamasına
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/15601)
11.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, bisiklet
kullanımını artırmaya yönelik çalışmalara
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/15602)
12.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Karaelmas yolcu treninin seferlerinin iptal
edilmesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/15673)
13.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Ege Ekspresinin seferlerinin iptal edilmesine
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/15674)
14.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bozüyük-Kütahya arasındaki yol
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı (7/15675)
15.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, TCDDnin faaliyetlerine ilişkin sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı (7/15677)
16.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, TCDDdeki kadrolaşma ve yüklenici firmalara
yönelik iddialara ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/15678)
17.- İzmir
Milletvekili Şenol Balın, Türk Telekom imtiyaz sözleşmesine
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/15762)
18.- İzmir
Milletvekili Şenol Balın, Türk Telekom hisselerinin
satışına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırımın cevabı (7/15763)
19.- İzmir
Milletvekili Şenol Balın,
Danıştayın Türk
Telekomla ilgili kararlarına
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/15766)
20.- İzmir
Milletvekili Şenol Balın, Türk Telekomun sözleşmelerine
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/15768)
21.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, SGKnın yaptığı bir
sınava ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/15879)
22.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bir köydeki tapu sorununa ilişkin sorusu
ve Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demirin
cevabı (7/15895)
23.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Sosyal Güvenlik
Kurumundaki bir kısım uygulamalara ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin
cevabı (7/15910)
24.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Sosyal Güvenlik
Kurumunun bazı uygulamalarına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı
(7/15911)
25.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
SGKnın stratejik plan hazırlamamasına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı
(7/15918)
26.-
Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcanın, patates
ihracatının teşvik edilmesine ilişkin Devlet
Bakanından sorusu ve Devlet
Bakanı Selma Aliye Kavafın cevabı (7/15957)
27.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanda sınır ticaret merkezi
kurulmasına ilişkin Devlet Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Selma Aliye Kavafın
cevabı (7/15958)
28.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, bir devlet başkanının sözde Ermeni
Soykırım Anıtını ziyaret etmesine ilişkin sorusu
ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
(7/15970)
29.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün, SGKda gerçekleştirilen atamalara ve
personel yönetimine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/16227)
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.02de açılarak sekiz oturum yaptı.
Gümüşhane
Milletvekili Kemalettin Aydın, Gümüşhane ilinde eğitim ve spor
alanında gösterilmiş olan başarılara,
Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal, Zonguldakta 17 Mayıs 2010 tarihinde meydana gelen grizu patlamasına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, 16 Ekim Dünya Gıda Gününe
ilişkin gündem dışı konuşmasına, Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.
Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay, 16 Ekim Dünya Gıda Gününe;
Muğla
Milletvekili Gürol Ergin,
İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi,
Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin konuşmasına;
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, afete uğrayan
çiftçilerin sorunlarının (10/881),
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Turhal ilçesinin
sorunlarının (10/882),
Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, trafik kazalarının
nedenlerinin (10/883),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi,
BDP Grubu
adına Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Bengi
Yıldızın, bazı şahısların mezar yerlerinin
araştırılması (10/884),
Amacıyla
birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan (Faili Meçhul cinayetlerin aydınlanması)
(10/618) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 20/10/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi,
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Muş
Milletvekili Sırrı Sakık, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının bu ülkede faili meçhul cinayetler kalmadı sözüne
ilişkin bir açıklamada bulundu.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
Görüşmeleri;
3üncü
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen ve görüşmelerine devam edilen Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi
ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporlarının (2/594) (S. Sayısı: 510) birinci bölümünün
5inci maddesine kadar kabul edildi, verilen aradan sonra;
Komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
Sayıştay
Kanunu Teklifinin görüşmeleri sırasında bir önergeyle
Sayıştayın performans denetiminin ortadan
kaldırılmasının hukuk bozuculuğu olduğuna ve Başkanlık
Divanının buna müsaade etmemesi gerektiğine ilişkin Oturum
Başkanının tutumu hakkında açılan usul
tartışması sonunda, Oturum Başkanı tutumunda bir
değişiklik olmadığını açıkladı.
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, milletin kaynaklarının verimli ve doğru
kullanılıp kullanılmadığına,
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Sayıştayın performans
denetimi yapıp yapamayacağına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
4üncü
sırasında bulunan, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ve
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İstanbul, Türkiyede
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Doğu Avrupa ve Orta Asya Bölgesel
Ofisi Kurulması Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/942) (S. Sayısı:
557) görüşmeleri tamamlanarak yapılan açık oylamadan sonra kabul
edildi.
21 Ekim 2010
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak
üzere birleşime 19.54te son verildi.
|
Sadık
YAKUT |
Başkan
Vekili |
|
Bayram ÖZÇELİK Murat ÖZKAN |
Burdur Giresun |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
No.: 14
II.-
GELEN KÂĞITLAR
21
Ekim 2010 Perşembe
Raporlar
1.- Türk-Arap
İşbirliği Forumu Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/581) (S. Sayısı: 558)
(Dağıtma tarihi: 21.10.2010) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Somali Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve
Bilimsel İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/925) (S. Sayısı: 559)
(Dağıtma tarihi: 21.10.2010) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Muş Milletvekili M.
Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, Akkuyu Nükleer Santralinin olası
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/885) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29.06.2010)
2.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemür ve 24 Milletvekilinin, şiddet ve intihar
olaylarının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/886)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01.07.2010)
3.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 20 Milletvekilinin, sınava
dayalı eğitim sisteminin yol açtığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/887) (Başkanlığa geliş tarihi:
02.07.2010)
4.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk ve 23 Milletvekilinin, usta öğreticilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/888) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02.07.2010)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Hüseyin Mertin, LYME hastalarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15085)
2.- Muğla Milletvekili
Ali Arslanın, Muğladaki hastane yatak sayısının
artırılmasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15086)
3.- Tunceli Milletvekili
Şerafettin Halisin, bir türbenin yakınına taş
ocağı açılmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15322)
4.- Hatay Milletvekili
İzzettin Yılmazın, terör mağduru özel güvenlik
görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15331)
5.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, İsrailin Mavi Marmara Gemisine
saldırısına karşı yapılan girişimlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15332)
6.- Kocaeli Milletvekili
Hikmet Erenkayanın, kamulaştırma ödemelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15333)
7- Manisa Milletvekili
Şahin Mengünün, Mavi Marmara gemisine yapılan saldırıya
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15335)
8.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, G-20 zirvesindeki görüşmelere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15339)
9.- Tunceli Milletvekili
Şerafettin Halisin, insan hakları ihlallerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15340)
10.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Abant
Platformundaki bir açıklamaya ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15343)
11.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRTye naklen
yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/15349)
12.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, istisnai memuriyet
kadrolarının kullanımına ve TRTye naklen yapılan
atamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/15352)
13.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, TRTye naklen atanan
personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/15353)
14.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhanın, terör
olaylarının oluşturduğu mağduriyete ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15360)
15.- Niğde Milletvekili Mümin İnanın, açılım
projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15364)
16.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, açılım
kapsamında düşünülen bazı konulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15367)
17.- Niğde Milletvekili Mümin İnanın, gelir
uzmanlarının bazı sorunlarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15370)
18.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, bazı lise
müdürleri hakkındaki iddialara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15372)
19.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, okullarda
başarıyı artırmaya ve özel okul adlarında
kullanılan bazı kelimelere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15373)
20.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Milli Eğitim
Şuralarına ve suç oranı artışına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15378)
21.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun,
Çankırı-Kastamonu yolu İndağı geçişinin
yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15391)
22.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
sınırla ilgili bir açıklamaya ilişkin Devlet
Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi
(7/15394)
23.- Van Milletvekili Fatma Kurtulanın, bazı kadın ölüm
olaylarına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf)
yazılı soru önergesi (7/15395)
24.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemurun, parçalanan ailelere
ve korunmaya muhtaç çocuklara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/15396)
25.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuzun, kural dışı
taşımacılık hizmetlerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15402)
26.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, Burdurdaki özürlü
istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15406)
27.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, Ulusal Program
kapsamındaki yargıyla ilgili kanun tasarısı
taslaklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15407)
28.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, Ulusal Program
kapsamındaki yargıyla ilgili bazı hususlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15408)
29.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, Ulusal Program
kapsamında öngörülen bir yasal düzenlemeye ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15411)
30.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, Rize Belediye
Başkanının bir açıklamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15416)
31.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhanın, eğlence
mekanlarındaki müzik kapanış saati uygulamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15418)
32.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, bir
sendikanın Öğretmenler Gününde yaptığı bir faaliyete
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15424)
33.- Siirt Milletvekili Osman Özçelikin, bir etkinlikte güvenlik
güçlerinin orantısız güç kullandığı iddialarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15446)
34.- Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın, canlı bomba
olduğu şeklinde habere konu olan bir kadına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15447)
35.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin bir restorasyon işine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15450)
36.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Reşadiye ve
Ladik ilçelerindeki terör olaylarına yönelik iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15452)
37.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, bir otelde
gerçekleştirilen etkinliklere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15453)
38.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Rize Belediye
Başkanının bir ifadesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15454)
39.- Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamandaki
Hazine arazilerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15461)
40.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, meslek yüksek
okullarının işlevine ve akademik personeline ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15464)
41.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhanın, eğitim sistemine
ve yatırımlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15465)
42.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Adanadaki öğretmen
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15468)
43.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, bir felsefe ders
kitabının incelenmesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15472)
44.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Madımak
Otelinin müze yapılmasına ve Alevi açılımına
ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru
önergesi (7/15500)
21 Ekim 2010
Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10uncu Birleşimini açıyorum.
III.-
Y O K L A M A
BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Beş dakika
süre vereceğim.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.08
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.15
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10uncu Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
III.-
Y O K L A M A
BAŞKAN
Yapılan ilk yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi,
elektronik cihazla yeniden yoklama yapacağız.
Yoklama için
beş dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır;
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, sosyal yardımlarla ilgili söz isteyen Konya
Milletvekili Orhan Erdeme aittir.
Buyurun
Sayın Erdem.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.-
Konya Milletvekili Orhan Erdemin, sosyal yardımlara ilişkin gündem
dışı konuşması
ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
ORHAN ERDEM
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ
dönemiyle ilgili sosyal yardımlar konusunda gündem dışı söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gelir
dağılımındaki eşitsizlikten daha az pay alanların
yarattığı bir sonuca yoksulluk diyoruz. Bu, parasal bir
sebeptir. Parasal olmayan boyutları ise temel insan faaliyetlerini
sürdürmek için gerekli olan sağlık, eğitim, karar alma
süreçlerine katılım gibi konulardaki eksikliklere de yoksunluk
demekteyiz. Yoksulluk ve yoksunluk sosyal dışlanmayla bir kesimi
karşı karşıya getirmektedir.
Çok şükür
2002den bu yana ülkemizde yoksulluk oranları her yıl belli bir
oranda düşmekte. 2002de 28,1 olan bu oran, 2005te yüzde 20lere, 2008de
de yüzde 17lerin altına inmiştir. Her yıl bir önceki yıla
göre yaklaşık 300 bin kişi yoksulluk sınıfından
kurtulmaktadır. Yıllar itibarıyla yoksulluk oranı
kırsalda ve kentte azalış göstermektedir. Yeterli midir?
Değildir ama iyileşmenin dönemimizde olduğunu belirtmek
istiyorum. AK PARTİ döneminde 1 doların altında günlük harcaması
olan fert kalmamıştır. 2,15 ve 4 dolar civarındaki
dilimlere ise hızla yükselme ve daha yukarı oranlara çıkma
artmaktadır.
AK PARTİ
İktidarı kimsesizlerin kimsesi olma hedefiyle gelmiş ve bu
hedefi de hızla yerine getirmektedir. Beş dakika içinde sosyal
iyileşmeleri, politikaları anlatamayacağımı biliyorum
ama ana başlıklarla
Kişi
başı millî gelir 2002 yılında 3.500 dolarken 2010
yılında 10 bin dolarların üzerine çıkmıştır.
Asgari ücret 2002 yılında 184 TL iken 2010 yılında 599
TLye, en düşük memur maaşı 2002de 392 TL iken 2010da 1.298e,
yine en düşük SSK emekli aylığı 2002de 157 TL iken 2010da
692ye çıkmış, son yapılan iyileştirmelerle de bu
rakamların üzerine yaklaşık 100 TLye yakın
iyileşmeler olmuştur.
Yoksullukla
eğitimsizlik paraleldir. Bunun bilincinde olan Hükûmetimiz eğitime
önem vermiş, 2002de 7,5 milyar TL olan bütçeyi 2010 yılında
28,3 milyar TLye çıkarmış, aynı zamanda nitelikli eleman
yetiştirme noktasında da eğitimde anlayışı
değiştirmiştir.
Sosyal
politikalarımızın en önemli ayağını Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü yoluyla
yürütmekteyiz. Gıda, yakacak, barınma, eğitim
yardımları yapılmakta. Bunlardan en önemlileri, seçimlerde sanki
yapılıyormuş gibi gösterilen bu iyileşmeler sekiz
yıldır düzenli olarak yapılmakta. 2010 yılında da, bu
yıl, 2 milyon140 bin 841 aileye 2 milyon ton civarında kömür
dağıtılacaktır.
Eğitimde
şartlı nakit transferi çok önemlidir. Eğitime katılamayan
çocuklarımızın bu noktadaki eksiklikleri maddi yardımlarla
yerine getirilmiştir. Yükseköğrenim bursları 2002de 45 TL iken
2010 yılında 961 bin kişiye ulaşmış ve 200 TL
olarak artmıştır. Yine yurtlarımızdaki
yavrularımıza, gençlerimize 2002deki rakamla 50 kuruş yerine,
2010da 4 TL gibi bir yemek yardımı yapılmakta. 2004ten bu yana
okullarımızda kitaplar ücretsiz olarak öğrencilerimize
dağıtılmakta. Özürlü öğrenciler okullara ücretsiz
taşınmakta.
Engelli
kardeşlerimize yönelik çok ciddi iyileşmeler yapıldı, evde
bakım maaşları verildi; 300 bin kişi bundan faydalanmakta.
Altmış
beş yaş aylığı 2002 yılında 24 lira idi ve
özürlü aylığı da böyleydi. Bugün bu rakam 194 lira ile yüzde 70
özürlülerde 291 TLye çıktı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Erdem, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
ORHAN ERDEM (Devamla)
Özel eğitimde 16 bin öğrenci eğitim görürken 216 bin kişi
eğitim görmekte.
Kısacası,
yoksullukta iyileşmeler var ama AK PARTİ İktidarı
yoksunluğu neredeyse bitirmiştir. Sağlıkta artık
hastane kapılarında vatandaşımız
kalmamıştır. On sekiz yaşın altındaki tüm
kardeşlerimiz hastanelerden ücretsiz hizmet alabilmektedir.
Ambulanslarımız 2002 yılına göre 3-4 katına
çıkarılmış, artık helikopterlerle taşınmaya
başlanmıştır.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Yeşil kart sayısı ne kadar, yeşil
kart?
ORHAN ERDEM
(Devamla) Kısacası, AK PARTİ İktidarı sosyal
politikalarda ülkemizde bir devrim başlatmış ve bunu yürüten
başta Başbakanımız, bakanlarımıza, genel
başkanlarımıza ve tabii ki sizlere teşekkür ediyoruz
halkımız adına. Bu güzel hizmetleri birlikte yapma imkânı
bulduğumuz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Erdem.
Gündem
dışı ikinci söz, 2010 Avrupa Yoksulluk ve Sosyal
Dışlanmışlıkla Mücadele Yılı münasebetiyle
söz isteyen Adıyaman Milletvekili Şevket Köseye aittir.
Buyurun
Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
2.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, 2010 Avrupa Yoksulluk ve
Sosyal Dışlanmışlıkla Mücadele Yılına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa
Yoksulluk ve Sosyal Dışlanmışlıkla Mücadele
Yılı konusunda gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, sözlerime başlamadan önce sizleri ve
televizyonları başında bizi izleyen
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Avrupa için 2010 yılının özel bir anlamı
oldu. Yoksulluk ve sosyal dışlanmışlıkla mücadele ön
plana alınmıştır. Maalesef, ülkemizde, bu konuda ciddi
çalışmalar yapılmamıştır. Aksine, bu
yılın anlamının ve öneminin vurgulanacağı
çalışmalara da rastlayamadık. Üstelik, yoksulluk ve sosyal
dışlanma ülkemizde önemli boyutlarda olmasına rağmen
çalışmaların olmaması ayrıca manidar bir durumdur.
Değerli
arkadaşlar, rakamlara fazla girmek istemiyorum ancak konuşmama temel
olacak şu rakamları duymamız da yararlı olacaktır:
Türkiye İstatistik Kurumu gelir ve yaşam koşulları
araştırması yapmıştır. Buradaki rakamlar içimizi
karartmaktadır. Bu araştırmaya göre, yoksulluk
sınırı 3 bin liranın üzerine çıkmıştır,
yoksulluk riski altında olanların sayısı 11 milyonu
aşmıştır. Bu rakamlar resmî olanlarıdır.
Başka bir ifadeyle, şu an ülkemizde 20 milyon civarında yoksul
insan yaşamaktadır. Bu derece yoksulluğun olduğu bir
ülkede, aynı zamanda sosyal düşmanlık da artar. Şüphesiz,
çocuklar ve kadınlar bu durumdan en kötü payı alırlar, refah
düzeyi düşer, huzur azalır, kardeşlik bozulur ve her geçen gün
insanlarımızın endişeleri artar; tıpkı ülkemiz
Türkiyede olduğu gibi.
Değerli
milletvekilleri, Avrupa Birliğinin yoksulluk ve sosyal
dışlanmışlıkla mücadele ve bilinçlendirme
amacıyla ayırdığı bütçe, 17 milyar avrodur. Bu
rakamlar bile ilgili konuda ülkemizde gerçekten bir şey
yapılmadığının da belirli göstergesidir.
Eşitsizliklerle, dışlanmayla, yoksullukla mücadele için
konuşulacak o kadar çok şey var ki bu konuda Hükûmetin sessiz
kalmasını da anlamış değiliz.
Değerli
arkadaşlar, Hükûmet yalnızca Zengin sayısı arttı.
derken sesini çıkarıyor. Bu konuda defalarca kez sorduk: Zengin
sayısı artarken yoksulların durumu ne oluyor, aradaki uçurum ne
hâle geliyor? Yoksul sayısı
azalmıyor. dedik. Oysa sadaka kültürünü kurtarıcı zanneden
Hükûmet, bu yolla yoksulluğu azaltmak yerine kendine bağlı
milyonlar yaratmayı amaçlamıştır.
Sayın
milletvekilleri, hep savunduğumuz gibi, topluma balık vermeyin,
balık tutmasını öğretin. Eğer yoksullukla mücadele
istiyorsanız istihdam sağlamanız gerekmektedir. Örneğin,
GAP bölgesine devlet eliyle fabrikalar açmadıkça oradaki yoksulluk asla
bitmeyecektir. Oradaki eşitsizlik ve dengesizlik sosyal sorunları da
beraberinde getiriyor. Bildiğiniz gibi yoksulluk, sosyal sorunların
temel nedenidir. Bunların başında da depresyon
sıklığı gelmektedir. Her 5 kadından 1i ve her 7-8
erkekten 1i yaşam boyu en az 1 defa depresyon geçirmektedir. 2002
yılında, Dünya Sağlık Örgütüne göre, dünyada en acil
sağlık sorunları içinde ikinci sırada depresyon
olacaktır denilmektedir. Depresyonun kadınlarda erkeklerden 2 kat
sık görüldüğü de bilinmektedir. Ayrıca cinsiyet
eşitliği açısından 115 ülkeden 109uncu sırada yer
almaktayız. Ne kadar acınacak bir durum değil mi? Bu ölçütler,
demokrasinin yaşatılmasına ve ilerlemesine engel teşkil
etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde gelir
dağılımı adaletsizliğinin de önüne geçilebilmiş
değildir. Bu konuda ciddi girişimlerin
yapıldığını söylemek yanlış olacaktır.
Hiç şüphesiz, Güneydoğu Anadolu Bölgesi bu eşitsizliğin
merkezi durumundadır. Hatta Güneydoğu Anadolu Bölgesi haricinde çok
sayıda ilimiz de aynı sorunlarla mücadele etmektedir.
Sayın milletvekilleri,
AKP İktidarı ülkemizi sosyal patlamanın eşiğine
getirmiştir. Bunun vebalini acaba nasıl ödeyecek diye merak ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, Avrupa, yoksulluk ve sosyal
dışlanmışlıkla mücadeleyi bu kadar önemli bir konu
olarak ele almış iken ülkemizde bu
durumun göz ardı edilmesi bence doğru değildir. Bir
Meclis araştırması komisyonu kurup bu konuda
çalışmalar yapılmalıydı. Hâlâ şansınız
var, ben bu konuda bir Meclis araştırması önergesi
hazırladım ve Meclise de sunmuş bulunmaktayım. Hepimizin
desteğiyle yoksulluğun ve sosyal
dışlanmışlığın önüne geçebilmek için gerekli
olan politikaları tespit etmemiz gerekir diye düşünüyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Köse, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yoksulluğun ve sosyal
dışlanmışlığın olmadığı,
huzur ve barışın bulunduğu daha aydın, daha demokratik
bir Türkiye umuduyla hepinize en içten sevgi ve saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Köse.
Gündem
dışı konuşmaya, Hükûmet adına Devlet Bakanı
Hayati Yazıcı cevap vereceklerdir.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gündem dışı, sosyal konuları ve
yoksullukla alakalı değerlendirme yapan her iki arkadaşıma
teşekkür ediyorum. Tabii ki, burada, doğru bilgileri paylaşmak, yapılmış
olanları da takdir etmek önemlidir. Konuşmamın başında
bunu ifade etmek istiyorum.
Arkadaşlarımızın
da ifade ettiği gibi, gerçekten, 2010 yılını, Avrupa
Birliği ve Avrupa Parlamentosu, Dışlanma ve Yoksullukla Mücadele
Yılı olarak ilan etmiştir ve bu çerçevede devletlerin
yoksullukla mücadele bağlamında görevli ve yetkili birimlerinin ve
ayrıca ulusların bu alanla ilgili faaliyet yürüten sivil toplum
kuruluşlarının bu konuları gündemlerine alıp çözüm
önerileri üretmeleri noktasında çağrıda bulunulmuştur ve Hükûmetimiz,
gerçekten bu çerçevede bu konuyu bu boyutuyla da ciddi olarak ele
almış ve Türkiyede kamu idareleri arasında birçok
bakanlık, birçok kamu idaresi sosyal politikalara ilişkin projeler
üretirken, işlevler ortaya koyarken, bu alanda spesifik çalışma
yürüten Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü,
Avrupa Birliğinin Dışlanma ve Yoksullukla Mücadele
Yılı kapsamında 2010 yılı içerisinde
yaptığı çalışmalar neticesinde, bu alana ilişkin
olarak hemen bu ay içerisinde, geçen hafta içerisinde, ayın 13-14ünde
İstanbul Haliç Kültür Merkezinde Uluslararası Yoksullukla Yeni
Stratejiler Sempozyumu düzenlemiştir. Bu sempozyuma kırk beş
ülkeyi temsilen uzmanlar katılmıştır. 70 dolayında
tebliğ sunulmuş, bu tebliğlerden 45 tanesi tartışma olarak
süreçlerle müzakere edilmiş ve sempozyum sonrası, bu sempozyumda yapılan
konuşmalar, sunulan tebliğler ve tartışmalar bir kitap
hâline getirilerek elbette ki kamuoyuna takdim edilecek. Bu, olayın teorik
kısmı, takip kısmı.
Şunun
altını özellikle çizmek istiyorum: Anayasanın 2nci maddesinde
cumhuriyetin nitelikleri arasında yer alan sosyal devlet olma
gerçeğini ve gerekliliğini, Hükûmetimiz, emaneti
aldığı günden bu yana, 3 Kasım 2002 tarihinden bu yana,
Hükûmeti kurduğu 18 Kasımdan bu yana Hükûmet programlarında,
acil eylem planlarında, sosyal politikalara hedefler göstererek, üç
aylık, altı aylık, yıllık periyotlar belirlemek
suretiyle sosyal politikalara öncelik vermiş ve gerçekten devletin sosyal
refleksine ve sosyal devlet olma gereğine dönük projeleri üretmiş ve
hayata geçirmiştir.
Çalışmalarımız
son derece objektif olarak, gerçekten sosyal güvenceden yoksun
vatandaşlarımızın soluğu olmak
Sadece onların
günlük yaşantılarını sürdürebilme değil, elbette ki bu
kesimde, bu kategoride yer alan insanlarımızdan, çalışma
gücü yerinde olduğu hâlde maddi imkânsızlık dolayısıyla
iş kurmaktan yoksun vatandaşlarımıza projeler
geliştirmek suretiyle iş kurmalarını, iş edinmelerini
ve geleceğe yönelik kendi hayatlarını sürdürebilmelerine imkân
sağlayan proje destekleri verilmiştir. İktidarı
devraldığımızda, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Fonunun bu amaçla tahsis ettiği kaynak yüzde 1,5-2 dolayında iken,
bugün itibarıyla bu oran yüzde 16 düzeyindedir,
proje destekleri. Amacımız, elbette ki bu oranı daha da
artırmak ve böylece, bir taraftan vatandaşlarımızın
iş edinmelerini sağlamak ve dolaylı olarak da Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Fonunun muhatap kitlesini
azaltmak hedeflerimiz arasında bulunuyor. Türkiyede
yaptığımız çalışmalar sonucu, gerçekten dünyada 1
milyar insan günlük yaşantısını 1 doların altında
gelirle sürdürürken, Türkiyede bu kategoride hiçbir birey
bulunmamaktadır. Dolayısıyla günlük geliri 1 doların
altında olan hiçbir vatandaş yok.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) En az kaç dolar Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla) - Biz bu çalışmalarımızı
çok detaylı bir biçimde, eğitim alanında, gıda
yardımı alanında, özürlülere dönük, onların okula
taşınması ve yeme içme ihtiyaçlarının karşılanması
bağlamında ve demin de ifade ettiğim gibi, hem bireysel olarak
hem de KASDEP diye nitelediğimiz Kırsal Alanda Sosyal Destek
Projeleri ismi altında vatandaşlarımızın iş
edinmesine dönük bu fonu, sosyal devlet olmanın gereği olarak somut
projelerle hayata geçiriyoruz. İnşallah, bütçe görüşmeleri
döneminde, bütçe müzakerelerinde bunları çok detaylı olarak sizlere
arz etme imkânımız ve fırsatımız olacak.
Şunun
altını çizmek istiyorum: Her yıl, yıl sonunda, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün fon
kaynaklarını tahsis etmek suretiyle yaptığı
faaliyetleri içeren kitapçıkları il il kategorilere ayırmak
suretiyle bütün milletvekillerimizin ofislerine göndermekteyiz, bu sene de
göndereceğiz. 2010 yılı sona erince, 2010 yılında
hangi ile hangi kategoride ne kadar fon tahsis edildi, ne kadar proje
desteği yapıldı, bunları tekrar sizlere göndereceğim.
Bu vesileyle
şunun da altını çizmek istiyorum: Geçenlerde bir
arkadaşımın, -yazılı cevap vereceğim kendisine,
göndereceğim- Atilla Kart Beyin basında yer alan,
Kâğıthane ilçesindeki Sosyal Yardımlaşma Vakfıyla
alakalı usulsüzlük yapıldığına dönük demecini okudum.
Değerli
arkadaşlar, doğrudur ama Sayın Kart onu da yeni
öğrenmiş, keşke bizimle de temas kursaydı. Biz, bu konuyla
alakalı inceleme, araştırma, soruşturma
talimatımızı şubat ayında vermişiz, 2010un
şubat ayında ve orada, yasa gereği denetlemekle görevli
Vakıflar Genel Müdürlüğünün 2 müfettişi o günden bu yana, yani
şubat ayının ortasından bu yana
çalışmalarını sürdürüyor, her işlemi tek tek
inceliyor, irdeliyorlar. Orada bazı yanlış yapmalar olmuş,
elbette ki rapor sonuçlanınca suçlu olanlar hakkında, varsa, gerekli
işlem yapılacak.
Ama şunu da
özellikle belirtmek isterim: Geçen yıl devreye koyduğumuz,
SOYBİS olarak nitelediğimiz Sosyal Yardım Bilgi Sistemi
programıyla, artık sosyal yardımlaşma
vakıflarının, sosyal güvenceden yoksun, yeni yasa gereği,
yardım almaması gerekenlere yanlışlıkla da olsa
yardım verilmesinin önüne geçmiş bulunuyoruz. SOYBİSle hemen
yedi saniye içerisinde yaptığımız sorgulama sonucu, varsa
bir yanlış uygulama anında ortaya çıkıyor ve Genel
Müdürlük, hem merkezden hem vakıflar aracılığıyla
müdahalelerini yapmak suretiyle kaynağın doğru
kullanımına ilişkin yönlendirme görevini de yapıyor.
Hepinize
teşekkür ediyorum. İnşallah, sosyal konulara ilişkin
çalışmalarımız hep bugüne kadar gündemimiz oldu, bundan
böyle de hükûmetlerimizin gündemlerinin en önemli yerinde yer almak suretiyle
çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Gündem
dışı üçüncü söz, milletvekillerine saldırılar
hakkında söz isteyen Iğdır Milletvekili Pervin Buldana aittir.
Buyurun
Sayın Buldan. (BDP sıralarından alkışlar)
3.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, partisine mensup
milletvekillerine yapılan saldırılara ilişkin gündem
dışı konuşması
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; milletvekillerimize yapılan saldırılar
hakkında konuşmak üzere söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği
üzere, Parlamentoya girdiğimiz günden bu yana milletvekillerimiz sürekli
saldırıların hedefi hâline getirilmiştir. Kamuoyunun da
gözlerinin önünde meydana gelen bu saldırılar, parlamenter olarak
çalışmalarımızı yürüttüğümüz yaklaşık
dört yıllık süre içerisinde kesintisiz olarak devam etmiştir ve
âdeta bu uygulamalar devlet politikası hâline getirilmiştir. Kürt
siyasal mücadelesinin başlangıcından bu yana,
kapatılmış olan yedi partimiz ve bu partilerimizin üyeleri,
çalışanları, seçmenleri ve milletvekilleri her türlü devlet
şiddetine maruz bırakılmıştır. Partilerimiz
kapatılmakla kalmamış, parti binalarımıza
saldırılar düzenlenmiş, binlerce parti üyemiz
tutuklanmış, faili meçhul tutulan cinayetlerde canları
alınmış ve kolluk kuvvetlerinin orantısız şiddetine
uğratılmışlardır. İşte, siyasi
geleneğimizin en son neferi olan Barış ve Demokrasi Partisinin
belediye başkanları, il başkanları ve çeşitli
kademelerde çalışan üyeleri bir yandan tutuklanırken diğer
yandan il binalarımıza organize saldırılar
düzenlenmiştir ve milletvekillerimizin neredeyse tamamı hem bizzat
devletin güvenlik güçlerinin ve hem de organize edilen
saldırıların hedefi olmuştur.
Van
milletvekillerimiz Sayın Fatma Kurtulan ve Sayın Özdal Üçer, yine
Batman milletvekillerimiz Sayın Ayla Akat Ata ve Bengi Yıldız
defalarca polis saldırılarının hedefi olmuştur.
Ardahanda, İzmirde, Erzurumda, içerisinde milletvekillerimizin de
bulunduğu araçların üzerine taşlı saldırılar
organize edilmiştir. Milletvekilliği sona erdirilen Sayın Ahmet
Türk Samsunda yumruklu saldırıya uğramıştır ve
saldırıyı gerçekleştiren kişi iki ay beş gün,
kısa bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest
bırakılmıştır. Faili meçhul tutulmak üzere organize
edilen bir cinayet teşebbüsünün kurşunlarını hâlâ bedeninde
taşıyan Sayın Akın Birdala Bursada yumruklu bir
saldırı düzenlenmiştir ve saldırgan, ifadesi
alındıktan sonra serbest bırakılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu çirkin saldırılardan
bir diğeri ise yine altı ay önce, Parlamentonun iradesini hiçe
sayarak, halkın seçilmiş temsilcilerine karşı
yapılmış olanıdır. Partimizin Silopi İlçe
Başkanlığının askerî operasyonları protesto etmek
amacıyla 3 Haziran 2010 tarihinde gerçekleştirdiği, polisin
hukuksuz müdahalesi sonucu, milletvekillerimizin de aralarında
bulunduğu onlarca kişi yaralanmıştır. Şırnak
Milletvekilimiz Sayın Sevahir Bayındır, Sayın Hasip Kaplan
ve Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Hamit Geylaninin kitlenin önünde
olmalarına ve güvenlik görevlileri tarafından durumun kesin bir
biçimde bilinmesine rağmen hiçbir uyarıda bulunulmadan, anayasal bir
hak olan gösteri-yürüyüş hakkını kullanan topluluğa
tazyikli su, biber gazı, cop ve gaz bombalarıyla müdahalede
bulunulmuştur. Panzerlerin halkın üzerine sürüldüğü müdahale,
hedef gözetilerek kullanılan tazyikli suya maruz kalan Şırnak
Milletvekilimiz Sayın Sevahir Bayındır yaralanmış, kalçasında
sol femur boyun kırığı oluşmuştur. Sayın
Sevahir Bayındır maruz kaldığı şiddet nedeniyle
yürüyemez duruma gelmiş ve Meclis çalışmalarına
katılması fiilî olarak engellenmiştir. Üzerinden dört aydan
fazla zaman geçmiş olmasına rağmen, Sayın Sevahir Bayındır
hâlâ desteksiz yürüyemez durumdadır. Bir parlamenterin Meclis
çalışmalarına başlayamaması ve buna neden olan bir
saldırının hâlen aydınlatılamamış,
sorumluların yargı önüne çıkartılmamış
olması, demokrasi ve hukuk devleti ilkesinin ne denli ayaklar altında
olduğunun açık bir göstergesidir.
Sayın
Bayındırı olay sonrası arayıp geçmiş olsun
dileğini ileten Sayın Meclis Başkanı daha sonra kendisini
aramamış, Parlamentonun bir vekiline yapılan bu çirkin
saldırıyla ilgili olarak Meclis adına herhangi bir
girişimde bulunmamıştır. Vekilimize yapılan
saldırının siyasi sorumlusu olan Sayın İçişleri
Bakanının da sorumluların yargı önüne
çıkartılmasına yönelik hiçbir girişimi
olmamıştır. Bu saldırıyı gerçekleştirenler,
bu saldırının emrini verenler siyasi irade tarafından
korunmuştur. Bir spor müsabakası sırasında Sayın
Başbakanı yuhalayan bir kişi didik didik
araştırılıyor ancak bir milletvekiline saldıranlar, o
saldırının bizzat emrini verenler bilinmesine ve hâlen görevinin
başında tutuluyor olmasına rağmen ortaya
çıkartılamıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Buldan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
PERVİN
BULDAN (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada
önemli olan nokta bu saldırıların halkın iradesine
karşı yapılmış olmasıdır ve yapılan her
saldırının aslında ülke demokrasisini
yaralamasıdır. Vahim olan durum, sivil siyasetin bir halk için
olanaksız hâle getirilmesinin çabasıdır. Eğer biz bu ülkede
sivil siyasete inanmayacaksak, bu ülke için daha iyi bir geleceği hangi
yollardan sağlayacağız? Bu sorunun cevabını Hükûmetten
bekliyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Yaman,
Sayın Doğru ve Sayın Kaplan, kısa bir açıklama
talepleriniz var,birer dakika süre vereceğim.
Sayın Yaman,
buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Muş Milletvekili M. Nuri Yamanın, Devlet Bakanı Hayati
Yazıcının yapılan sosyal yar-dımlar hususundaki
konuşmasına ilişkin açıklaması
M. NURİ
YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, Sayın AKPli Milletvekili ve Sayın Devlet
Bakanımız devletin yapmış olduğu bu sosyal
yardımlarla ilgili yaptıkları açıklamalarda, sanki
şimdiye kadar bu sosyal yardımlar hiç yapılmıyormuş
gibi, sadece AKP yönetimi döneminde yapılan yardımlarmış
gibi ve refahın yükseltildiğine ilişkin bilgiler verdiler.
Oysaki halkımız gayet iyi biliyor ve buradaki parlamenterlerimizin
hepsi de biliyor ki, 1984 yılında rahmetli Özal döneminde
çıkarılan, halk deyimiyle Fak Fuk Fon Kanunundan bu yana bu
sayılan yardımlar bu ülkede yapılıyor. Dokuz yüz yirmi üç
ilçe ve seksen bir ilde kurulan bu vakıflar, hem yakacak
yardımını hem eğitim yardımını ve hem de
benzer yardımları yapagelmektedir. Üstelik bu yardımlar sadece
bu devletin sağladığı bütçeden kaynaklarla değil,
Avrupa Birliğinin uyum yasaları, yine Dünya Sağlık
Örgütünün, uluslararası kuruluşların...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğru...
2.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, ülkenin ve Tokat ilinin en önemli
sorununun işsizlik ve yoksulluk olduğuna ilişkin
açıklaması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Avrupa Yoksulluk
ve Dışlanma Günü ile ilgili söz aldım.
Ülkemizin ve
milletvekili olduğum Tokat ilinin en önemli sorunu işsizlik, yoksulluk
ve fakirliktir. Konu, Hükûmetin anlattığı gibi değildir.
İnsanlar ekmek bulamıyor, iş bulamıyor. Esnaf, işçi,
iş adamı, çiftçi işini kaybediyor. Her gün işsiz
sayısı resmî rakamların dışında büyüyor büyüyor.
Özellikle Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan kömür,
paket alanların sayısı her geçen gün daha fazla artıyor.
Açlık, fakirlik ve yoksulluk insanların psikolojisini de
bozduğundan dolayı umutsuz hâle getiriyor. Bu an itibarıyla
Türkiyenin her tarafında, özellikle Tokat ilini de söylemek istiyorum,
intiharların artmış olduğu ve hayatına son vermeye
çalışan insanların da yoğun bir şekilde
sayısının artmış olduğu bir durumu görüyoruz. Bu
vesileyle, acil olarak yoksullara, fakirlere ve işsiz insanlara bir
şeyler yapılması gerekir diyor; söz verdiğiniz için
teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Kaplan
3.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Silopide Şırnak Milletvekili Sevahir
Bayındıra yapı-lan saldırıdan sonra,
İçişleri Bakanlığının ve Meclis İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunun bu konuda herhangi bir
işlem yapmadığına ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Silopideki
saldırı sonrası altı aydır ayakları yere
basamayan Sayın Sevahir Bayındır üç dört ay daha muhtemelen
Meclise gelemeyecek ve bize saldıran, sorumluların hepsi terfi
ettirildiler, güzel illere gönderildiler. İçişleri
Bakanlığının müfettişleri bir şey yapmadı,
Meclis İnsan Hakları Komisyonu bir karar almadı, orada
gereği yapılmadı, yargı işlemedi, Adalet Bakanı
çalışmadı ama Silopideki Kaymakam, Emniyet Müdürü ve
Savcılık bizim hakkımızda soruşturma açıp fezleke
gönderdiler Meclise. Buyurun
Kişi
güvenlik ve özgürlüğünün olmadığı bir ülkede parlamenterler
saldırının odağı durumuna gelirken bu kadar
vurdumduymaz, bu kadar açıkça saldırıya karşı da
avukatlarımız gereğini yapıyor. Bu hukuksuzluğun, bu
adaletsizliğin siyasi olarak sorumluluğunu üstlenen ve bu konuda
gereğini yapmayan Hükûmetin, Sayın İçişleri
Bakanının özellikle bu konuda etkili bir çalışma
yapmadığını gördük.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına dair dört önerge vardır,
ayrı ayrı okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, Akkuyu Nükleer
Santralinin olası etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/885)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Mersin
İlinde yapılması planlanan Akkuyu Nükleer Santralinin başta
sağlık alanında olmak üzere yaratacağı bütün
olumsuzlukların en ince ayrıntısına kadar incelenmesi
hususunda Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) M. Nuri Yaman (Muş)
2) Selahattin
Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi
Yıldız (Batman)
6) Akın
Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan
(Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
12) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat
Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19)
Sırrı Sakık (Muş)
20)
Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye ile Rusya
arasında 12 Mayıs 2010 tarihinde imzalanan anlaşma ile
Türkiye'nin ilk nükleer santralinin kurulacağı konusunda ilk
adım atılmıştır. Bu kapsamda yapılmış
olan 20 milyar dolarlık anlaşmada, Mersin'in Gülnar ilçesine
bağlı Büyükeceli Beldesi yakınlarında 4 bin 800 MW'lık
kapasiteye sahip dört üniteden oluşan Akkuyu Nükleer Santrali
kurulması amaçlanmaktadır.
Bilindiği
üzere; söz konusu santralin inşası, 1976'dan beri sürekli olarak
gündeme gelmiş ancak çevre örgütlerinin baskılarıyla
ertelenmiştir.
Nükleer
santrallerde atom çekirdekleri parçalanarak enerji sağlanır. Atomun
çıkardığı ısı enerjisi yüksektir ama
çıkardığı radyasyon ancak özel binalarda veya kurşun
mezarlarda saklanır ve uzun yıllar radyasyon yaymaya devam eder.
Nükleer
santrallerden oluşabilecek radyoaktif etkiler iki farklı yolla
çevreye ve insanlar dâhil tüm canlılara ulaşmaktadır. Birinci
yol; bacalardan çıkan emisyonların atmosferde
taşınımı ile yer yüzeyine ve yer yüzeyindeki canlılara
ulaşması, ikinci yol; santralden çıkan sıvı ve
katı atıkların nehirler, göller veya denizlere ulaşması
ile bu ortamlarda yaşayan canlıların ve yer altı
sularının bu atıklardan etkilenmesidir. Yer yüzeyinde
yaşayan insanların ve hayvanların doğal yaşamın
sirkülasyonu nedeniyle her iki yol ile nükleer santralden oluşabilecek
radyoaktiviteden etkilenmesi mümkün olabilmektedir.
Dolayısıyla
santrallerdeki ufak bir sızıntı milyonlarca canlının
radyasyona maruz kalmasına sebep olacaktır. Örneğin; 1986
yılında Rusya'da Çernobil Nükleer Santrali'ndeki
sızıntıdan dolayı 3 milyon insan radyasyona maruz
kalmış ve olumsuz etkileri Karadeniz kıyılarına kadar
ulaşmıştır.
Bu santrallerin
kurulması diğer santrallerden daha pahalıdır. Üstelik 30-40
yıl içinde yeniden sökülmesi gerekir. Oysa diğer tür santraller
sürdürülebilir enerji sağlarlar; kurulmasından sonra düzenli
bakımları sürekli kullanımlarını sağlar.
Ayrıca nükleer santrallerin atıklarını yok edecek bir
teknoloji henüz keşfedilebilmiş değildir. Nükleer santraller hem
çalışmaları sırasında hem de sökümlerinden sonra
yüzlerce yıl boyunca çevreleri için zararlı ve tehlikelidirler.
Gelişmiş ülkeler bile nükleer santral kazalarını
önleyememektedirler. Bırakın 16 yıl önceki Çernobil
kazasını, 2000'li yılların eşiğinde bile içinde
ABD ve Japonya dâhil pek çok yerde önemli nükleer santral kazaları
yaşanmıştır.
Bunların
yanında santralin deprem riski taşımayan bir alanda inşa
edilmesi gerekmektedir. Bilindiği üzere Türkiye deprem
kuşağı üzerinde bulunmaktadır. Bunun yanı sıra
Akkuyu'yu depremsellik açısından inceleyen yeni bir rapor
bulunmamaktadır. Saha lisansı çeyrek asır önce verilmiştir.
Türkiye deprem haritası ise 24 yılda değişkenlik
göstermiştir. Daha da ilginç olanı; Akkuyu'da kurulması
planlanan santralin 25 km açığından Ecemiş Fayı
geçmektedir Yerbilimciler, bu fay hattının Akkuyu bölgesine
doğru ilerlediğini bildirmektedir. Son yıllarda Akdeniz'deki
deprem hareketliliğini buna bağlamaktadır. Bu açıdan
bakıldığında, ülkemizde nükleer santraller konusundaki
ısrar kaygıları arttırıcı niteliktedir.
Ayrıca söz
konusu bölge Türkiye'nin önemli bir turizm alanıdır. Mersin'in
Silifke İlçesi'nden Antalya'nın Gazipaşa İlçesi'ne kadar
olan kıyı şeridi bu yatırımdan olumsuz bir biçimde
etkilenecek, yöre insanının en önemli geçim kaynağı
ellerinden alınmış olacaktır.
Bölge turizminin
sekteye uğramasının yanında yine tarım ve
hayvancılık sektöründe de tam bir yıkım yaşanacak ve
nihayetinde söz konusu yatırım yörenin
insansızlaştırılmasına neden olacaktır.
2.-
Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 24 milletvekilinin, şiddet
ve intihar olaylarının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/886)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2002
yılından bu yana Türkiyede görülen ekonomik krizlerin sonucu olarak
ortaya çıkan yoksulluk, işsizlik, geçim
sıkıntısı, toplumumuzda son zamanlarda şiddet ve
intihar olaylarında belirgin bir şekilde artışa sebep
olmaktadır.
Gerek
yazılı gerekse görsel medyada son aylarda sayıca fazla yer tutan
şiddet ve intihar haberleri toplumsal gerilime yol açmaktadır.
Dolayısı
ile toplumumuzda yaşanan ekonomik kriz ve geçim
sıkıntısı sebebiyle artan şiddet ve intihar
vakalarını en aza indirebilmek ve ivedi olarak önleyici hangi
tedbirlerin alınması gerektiğini saptamak üzere Anayasanın
98 inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Ali Rıza
Ertemür (Denizli)
2) Sacid
Yıldız (İstanbul)
3) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
4) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
5) Ahmet Küçük (Çanakkale)
6) Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (Malatya)
7) İsa Gök (Mersin)
8) Tekin Bingöl (Ankara)
9) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
10) Tayfur Süner (Antalya)
11) Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar)
12) Mehmet
Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
13) Mustafa
Özyürek (İstanbul)
14) Harun Öztürk (İzmir)
15) Gürol Ergin (Muğla)
16) Kemal Demirel (Bursa)
17) Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul)
18) Mevlüt
Coşkuner (Isparta)
19) Atila Emek (Antalya)
20) Fehmi Murat
Sönmez (Eskişehir)
21) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
22) Abdullah Özer (Bursa)
23) Ali Koçal (Zonguldak)
24) Rahmi Güner (Ordu)
25) Abdulaziz
Yazar (Hatay)
Gerekçe :
Şiddet
kısaca maddi ve manevi çıkar ve menfaatlerin elde edilmesini
sağlamak amacını güden davranışların tümü olarak
tanımlanabilir. İntihar ise sonucu ölüme kadar varabilen kişinin
kendisinin, kendi vücut bütünlüğüne karşı bilerek
yaptığı eylemdir. İntihar düşüncesi genellikle insanın
başa çıkamayacağından daha ağır bir duygusal
çöküntüden kaynaklanır.
2002
yılından günümüze yaklaşık 8 yıldır ülkemizi
yöneten AKP Hükümeti ekonomik sorunlara çare bulamamış ve yurdumuzda
giderek derinleşen ekonomik krizler ortaya çıkmıştır.
Bu krizlerin sonucunda birçok vatandaşımız işini
kaybetmiş, çoğu iş bulamamış ya da fabrika sahibi
müteşebbislerimiz işyerlerini kapatmak zorunda
kalmışlardır.
Son zamanlarda
var olan işsizlik, yoksulluk ve geçim sıkıntısı
vatandaşlarımız üzerindeki psikolojik ağırlığını
giderek arttırmış bunun sonucunda şiddet ve intihar
vakalarında büyük bir artış yaşanmıştır.
Türkiye
Psikiyatri Derneği 2009 yılından beri konuyla ilgili
çeşitli araştırmalar yapmaktadır. Bu araştırmalar
sonucunda, işsizliğin, yoksulluğun ve güvencesiz
çalışma koşullarının ruh
sağlığını olumsuz etkilediği belirlenmiştir.
Ayrıca, söz
konusu araştırmalara göre, işsiz bireylerin depresyon riski iki
kat, intihar riski ise üç kat artmaktadır ve bireyler alkol ve madde
kullanımına yönelebilmektedir. Özellikle sonradan oluşan maddi
kayıplar ve sosyoekonomik sınıf kaymalarının depresyon
ve intihar ile ilişkili olduğu bilinmektedir. İşsizlikle
doğrudan ilişkili olan yoksulluğun da depresyon ve intihar
riskini artırdığı yapılan araştırmalarla
gösterilmiştir.
Bununla birlikte,
son aylarda gerek yazılı ve gerekse görsel medyamızda yer alan
haberler de anılan araştırmaları doğrular
niteliktedir. Özellikle, ataması yapılmadığı için
atanamayan öğretmenlerin intiharları, çocuğunun dershane
parasını ödeyemediği için hapis cezası alan ebeveynler, bu
durumu ruhsal olarak atlatamayıp intihar eden çocuklar, iş
bulamadığı ya da işini kaybettiği için intihara
kalkışan şahıslar, çeklerini ödeyemediği için bunalıma
girip intihar eden özel okul sahipleri bu bağlamda örnek olarak
gösterilebilir.
Elbette, tüm bu
yaşanan olayların sorumlusu AKP Hükümetinin uyguladığı
neo-liberal ekonomik politikalardır. Söz konusu politikalar kısaca,
emek kesiminin daha fazla ezilmesine neden olan, toplumun tuzu kuru diye
nitelendirilen varlıklı kesimlerine daha çok para kazandırmaya
yönelen politikalar olarak tanımlanabilir. Bu politikalar, AKP Hükümeti
tarafından keyfî bir şekilde yapılan özelleştirmeler,
kapatılan fabrikalar, sokağa ve açlığa terk edilen, âdeta
Başkente girişleri bile yasaklanan emekçiler, kapatılmaya
zorlanan bakkallar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sonuç olarak,
yukarıda da anlatıldığı üzere AKP Hükümetinin
belirtilen sorunları çözme noktasındaki beceriksizliğinden
bahisle, ortaya çıkacak şiddet ve intihar olaylarının
nedenlerinin araştırılması, bu olayların önlenmesi
için gereken tedbirlerin alınması, konuyla ilgili olarak doğru
politikaların oluşturulması ülkemizin geleceği
açısından yaşamsal önemdedir.
3.-
Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 20
milletvekilinin, sınava dayalı eğitim sisteminin yol
açtığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/887)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiyede, orta
ve yükseköğretime geçiş sınavlarının; eğitim ve
öğretim süreci, öğrenci ve aileler üzerindeki etkileri ile harcanan
kaynaklar açısından, geniş bir şekilde
araştırılması gerekmektedir.
Bu konuda
yapılan özel araştırma bulguları, eğitim ve
öğretimin sınav odaklı hale geldiğini, sınava girmeye
hazırlanan çocukların, çocukluklarını
yaşayamadığını, sınav baskısı
altında bunaldığını, ailelerin bu sınavlar
uğruna çok büyük bütçeler harcamak zorunda kaldığını,
gözler önüne sermiştir. İlk, orta ve yükseköğretimdeki
yapısal dengesizlikler ile yetersizlikler, eğitim sisteminin
dışında, sınava hazırlık sektörünün
oluşmasına neden olmuştur.
Orta ve
yükseköğretime geçiş için uygulanmakta olan sınavlar;
öğrenciler, veliler ve öğretmenler için önemli bir baskı
aracı oluşturmakta, öğrenciler; sosyal, sportif, sanatsal
etkinliklerden tamamen uzaklaşmakta ve her yıl 5 milyona yakın
aile çocuklarıyla birlikte sınav stresi yaşamaktadır.
İlköğretimden,
ortaöğretime geçişte, öğrencilerin okullara
yerleştirilmesinin Seviye Belirleme Sınavlarına (SBS) göre
yapılması, daha ilköğretimde öğrencileri, öğretmenleri
ve aileleri baskı altına almaktadır. Dolayısıyla bu
sistem şu anki şekliyle çağın gereklerine uymayan bir
sistem olup, kaliteli ve her bir bireye eşit şekilde erişim
olanağı sağlayan bir ortaöğretim
yapılandırılmasına gerek duyulmaktadır. SBS
baskısının nedeni, öğrencilerin Anadolu liselerine
girebilme yarışıdır. Halbuki öğrencilerin,
ilköğretimdeki başarıya dayalı olarak
gruplandırılması ve bu başarıya dayalı olarak
okullara yönlendirilmeleri, devlet eliyle yaratılan bir
ayrımcılık olarak ortaya çıkmaktadır. Anadolu
Liselerine girişin Üniversiteye girmenin garantisiymiş gibi
algılanması, ortaöğretimde mevcut yapılanmanın
sorgulanması ve değiştirilmesi önünde, büyük bir engel
teşkil etmektedir. SBS uygulaması öğrencilerin ve ailelerin
sosyo-ekonomik özelliklerinden kaynaklanan eşitsizliklerin, okulda daha da
derinleşmesine ve toplumdaki eşitsizliğin eğitim
aracılığıyla sürekliliğin sağlanmasına
hizmet etmektedir. Anadolu Liseleri ve Fen Liseleri dışında
kalan öğrenciler ise "kazanamayanlar" ve ileride de
"kazanamayacaklar" sendromu yaşamaktadır.
Öğrencilerin
sınava hazırlık amacıyla, dershane, kurs ve özel derslere
yönelmesi, dershane sektörünün sürekli büyümesine neden olmuştur. 2009
yılında SBS sınavı için yaklaşık 3 milyon
öğrenci, üniversite giriş sınavı için ise
yaklaşık 1,5 milyon aday başvuru yapmıştır. 2010
yılına kadar 1.864 olan dershane sayısı 4.193'e, 523 bin
olan dershaneye kayıtlı öğrenci sayısı ise, 1 milyon
174 bin'e çıkmıştır.
Ayrıca; sınavlara
hazırlık; okulların boşalmasına neden olmakta,
öğrenciler okul yerine dershanelere devam etmeyi tercih etmektedirler.
Yine sınavlar; müzik, beden eğitimi, görsel sanatlar,
teknoloji-tasarım, gibi derslerin gereksiz olduğu izlenimini
yaratmaktadır. Öğrencilerin çoğu anne, babalarının
evde sınavlar ve testlerle ilgili konuştuklarını, aile
içinde sınavlar nedeniyle tartışmaların
yaşandığını belirtmişlerdir.
Aileler her
yıl sınavlara hazırlık için, büyük meblağlarda
harcamalar yapmaktadırlar. Ortaöğretime geçiş
sınavları için; yaklaşık 8 milyar TL, Üniversiteye
giriş sınavları için ise yaklaşık 8,5 milyar TL. Yani
toplamda 16,5 milyar TL. sınavlara giriş için harcamaktadır. Bu
harcamaların alanları ise, dershane, kitap, dergi, test ve buna
benzer materyaller ile etüt ve kurs ödemeleri, ulaşım, yemek, özel
ders ücretlerinden oluşmaktadır. Anlaşılacağı
üzere, sınava hazırlık için harcanan kaynaklar, yüksek
öğretim bütçesinin iki katına yaklaşmaktadır. Bu çok üzücü
ve düşündürücü bir durumdur.
Yukarıda
kısaca özetlenen gerekçeler ışığında; Orta ve
yükseköğretime geçiş uygulamalarında artık daha radikal
kararlar alınmalı, eğitimin kalitesi
arttırılmalı, okullar arası başarı
farklılıkları ve eşitsizlikler
azaltılmalıdır. Genel liselerin tek çatı altında toplanması
gerekmektedir. Mesleki-teknik eğitim veren liselerle ilgili yeniden
yapılandırmaya gidilmelidir. Yükseköğretime geçiş
sisteminde ise; gençlerin yükseköğretim talebi
karşılanmalı, mesleki ve teknik eğitime yönelmeyi
teşvik edecek iyileştirmeler gerçekleştirilmeli, dershanelerin
yerine okulda eğitime daha fazla önem verilmelidir. Etkili bir rehberlik
hizmeti sağlanarak sınavların öğrenciler ve ailelerin
üzerinde oluşturduğu baskılar önlenmelidir.
Sonuç olarak;
yukarıda kısaca özetlemeye çalışılan, ortaöğretime
ve yükseköğretime geçiş sisteminin, Türkiye Büyük Millet Meclisince
detaylı bir şekilde araştırılarak, alınması
gerekli önlemlerin tespit edilmesi amacıyla, Anayasanın 98. ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri
gereğince "Meclis Araştırması"
açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz. 30/06/2010
1) Muhammet
Rıza Yalçınkaya (Bartın)
2) Ali Koçal (Zonguldak)
3) Abdullah Özer (Bursa)
4) Rahmi Güner (Ordu)
5) Abdulaziz
Yazar (Hatay)
6) Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (Malatya)
7) Şevket
Köse (Adıyaman)
8) Engin Altay (Sinop)
9) Akif Ekici (Gaziantep)
10) Sacid
Yıldız (İstanbul)
11) Atila Emek (Antalya)
12) Ahmet Küçük (Çanakkale)
13) Fehmi Murat
Sönmez (Eskişehir)
14) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
15) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
16) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
17) Ali Rıza
Ertemür (Denizli)
18) Hüseyin Ünsal (Amasya)
19) Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul)
20) Mevlüt
Coşkuner (Isparta)
21) Faik Öztrak (Tekirdağ)
4.-
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 23 milletvekilinin, usta
öğreticilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/888)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Usta
öğreticiler; Çıraklık Yaygın Eğitim Genel
Müdürlüğü'ne bağlı Halk Eğitim Merkezlerinde, Okul Öncesi
Genel Müdürlüğüne bağlı kurum ve kuruluşlarda, Ticaret ve
Turizm Öğretimi Genel Müdürlüğüne bağlı kurum ve
kuruluşlarda, ek ders ücreti karşılığı
çalışan, Bilgisayar, Giyim, Makine Nakışları, El
Sanatları, Kuaförlük, Anasınıfı öğreticisi vb.
branşlarda uygulamalı meslek eğitimi veren kişilerdir.
Türkiye genelinde 20 bine yakın Halk Eğitim Merkezlerinde, 20 bine
yakın okul öncesi eğitimde ve 10 bine yakın da Ticaret ve Turizm
Öğretimi Genel Müdürlüğü'ne bağlı kurum ve
kuruluşlarda görev yapmak üzere toplam 50 bine yakın
çalışan usta öğreticiler vardır.
Yaygın
Eğitim kurumlarında öğretmen ihtiyacı sebebiyle,
öğretmeni bulunmayan meslek dallarında herhangi bir kadroya
bağlı olmaksızın ek ders ücreti sayılı Devlet
Memurları kanununun 89 uncu maddesine göre çıkarılan 16.12.2006
tarih ve 26378 sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe
giren Bakanlar Kurulu kararı eki Milli Eğitim Bakanlığı
öğretmen ve yöneticilerin ders ve ek ders saatlerine ilişkin
esasların 9. maddesine göre geçici personel olarak istihdam
edilmektedirler.
Usta
öğreticinin aldığı brüt ücret, asgari ücretin seviyesi
altında ise 7,5 saatlik çalışmanın bir gün baz
alınması ile sigortaları ödenmektedir. Dolayısıyla
ortalama 8 ay boyunca usta öğreticisinin aldığı ücret resmi
tatiller, bayramlar vb. günlerde kesintiye uğradığından hem
aldıkları ücret asgari ücret seviyesinin altında kalmakta hem de
SSK primi her ay için 30 gün üzerinden yatırılmamaktadır.
Aynı
mekânlarda aynı işi yapan Kadrolu Usta Öğreticiler 657
sayılı kanunun tanıdığı tüm haklardan
yararlanırken, ücretlilerin sosyal güvencelerinin olmayışı,
hiçbir güvenlik sisteminde tam ve açık olarak tarif edilmemiş
olmaları çalışanlar arasında ayrıma neden
olmaktadır.
Bakanlığa
bağlı her derece türdeki örgün ve yaygın eğitim
kurumlarının öğretmen ihtiyacını karşılamak
amacıyla bir ders yılında 10 ayı geçmemek üzere
öğretici görevlendirmesi yapılabilmektedir. Oysa statüsüz
çalıştırılan ücretli usta öğreticilerin, Halk
Eğitim Merkez Müdürlerinin inisiyatifleri doğrultusunda bazı
illerde 6 veya 8 ay bazı illerde ise 10 veya 11 ay olarak, haftada 15 saat
ya da 30 saat arasında görevlendirmeleri yapılmaktadır. Bu
adaletsiz dağılım hem ücretlerde hem de SSK prim ve gün
sayılarında eşitsizliğe neden olmaktadır.
Yıllardır
kadro tahsisi yapılmadan, ücretli usta öğreticiler sadece genelgeler
doğrultusunda kamu hizmeti vermiştir. Yetişmiş, deneyimli
çalışanların Halk Eğitimci sıfatıyla başarılı
çalışmaları takdir görmemiştir.
Yetişkin
Eğitimi, Meslek Eğitimi ve bu amaçla yapılan tüm kursların
önemi gün geçtikçe artmaktadır. Halk Eğitim Merkezlerinde Sosyal,
Kültürel ve Mesleki Eğitim alanında düzenlemeler ve kurs merkezleri
ile ilgili yenilikler bugüne kadar tam anlamıyla
yapılamadığı gibi çalışanların da Sosyal
Güvenceleri göz ardı edilmiş ve mağduriyetleri devam
etmiştir.
Bu uygulamalar
sonucunda:
1- Usta
öğreticiler, yıllardır çalıştığı
kurumlarda her yıl görev alıp alamama kaygısı
yaşanmakta, iş güvencesinden yoksun
çalıştırılmaktadır.
2- Yönetmelik ve
yönergelerde kullanılan esnek ifadelerle, idarecilerin görevlendirmelerde
inisiyatif kullanmalarına neden olmakta ve görevlendirme keyfiyete
dayandırılmaktadır.
3- Bu dönem
uygulanmaya konulan modüler program sistemini özümsemeyen, yeniliklere uyum
sağlayamayan, yeni programları kavrayamayan idarecilerin engeline
maruz bırakılmakta, usta öğreticilerin görev almasına engel
olunmaktadır.
4- Yetişkin
eğitimi verilen merkezlerde eğitimin, hâlihazırda ortalama %80i
sigortalı çalışan tarafından karşılanmaktadır.
Tam gün ve tam yıl eğitim verilen kurumlarda, ödenek
sıkıntısı bahanesiyle kursların hem geç
açılması hem de erken zamanda kapatılması eğitimi
aksatmakta ve yetişkin eğitiminin amaç ve kapsamına uygun
hareket edilmemesine neden olmaktadır. Yaşam boyu eğitimin önemi
ve gerekliliği her geçen gün artmakta ve bu önemli hizmeti ne yazık
ki sosyal ve özlük hakları verilmemiş çalışanlarla
karşılanmaktadırlar.
5- Usta
öğreticilerden işsizlik sigorta primleri kesilmediği için
çalışmadıkları dönemlerde işsizlik sigortasından
yararlanamamaktadır.
6- Ve en önemlisi
geçmiş dönemlerde çalışan usta öğreticilerin, geriye dönük
eksik ödenen primlerini, kendileri veya bakanlıkça ödeme hakkı
verilmemiş, emekliliği gelmiş çalışanların emekli
olma hakları engellenmiştir.
Yukarıda
maddeler hâlinde bahsedilen usta öğreticilerin sorunlarının
kapsamlı olarak araştırılıp, bu sorunların bir an
önce çözüme kavuşturulması amacı ile Anayasa'nın 98 ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri
uyarınca Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
2) Engin Altay (Sinop)
3) Mehmet
Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
4) Hüsnü Çöllü (Antalya)
5) Halil Ünlütepe
(Afyonkarahisar)
6) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
7) Atila Emek (Antalya)
8) Fehmi Murat
Sönmez (Eskişehir)
9) Şevket
Köse (Adıyaman)
10) Abdullah Özer (Bursa)
11) Ali Koçal (Zonguldak)
12) Rahmi Güner (Ordu)
13) Abdulaziz
Yazar (Hatay)
14) Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (Malatya)
15) Sacid
Yıldız (İstanbul)
16) Akif Ekici (Gaziantep)
17) Hüseyin Ünsal (Amasya)
18) Ahmet Küçük (Çanakkale)
19) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
20) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
21) Ali Rıza
Ertemür (Denizli)
22) Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul)
23) Mevlüt
Coşkuner (Isparta)
24) Faik Öztrak (Tekirdağ)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 15.13
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 15.21
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
(10/215) esas numaralı, Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 21/10/2010 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Tarih:
21.10.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 21.10.2010 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu
Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan 10/215 esas numaralı, "Gıda
güvenliğini tehdit eden hormonlar, katkı maddeleri, genetiği
değiştirilmiş ve insan sağlığına etkileri
ile 10/167, esas numaralı gıda fiyatlarında meydana gelen
hızlı artışın nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla" Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105.
Maddeleri Gereğince Meclis Araştırması önergelerimizin
görüşmelerinin Genel Kurulun 21.10.2010 Perşembe günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Zeki Ertugay,
Erzurum Milletvekili.
Buyurun
Sayın Ertugay. (MHP sıralarından alkışlar)
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, milletimizi çok
yakından alakadar eden, ülkemizin gündemindeki temel meseleleri
verdiğimiz araştırma önergeleriyle yüce Meclisin gündemine
getirmeye çalışıyoruz çünkü amacımız,
vatandaşımızın gerçek gündemindeki önemli problemlerine,
sıkıntılarına yüce Meclisin dikkatini çekmek ve çözümler
üretmektir. Bu konuda, özellikle yaşadığımız hafta
itibarıyla da
Bu hafta, 16 Ekim
Her yılın 16 Ekim günü Dünya
Gıda Günü olarak anılmaktadır. Bu bakımdan, gıda
konusunda, gıda fiyatları konusunda, Türkiyede yaşanan bu
konudaki sıkıntılar konusunda da bu önergemizin gündeme
alınıp görüşülmesi amacıyla bugün bu öneriyi getirdik.
Geçen hafta yine
bu açıdan önemli bir önergemiz vardı. Hayvancılıkla ilgili
bir önergemiz vardı ve son bir yılda Türkiye
hayvancılığında yaşanan sıkıntılar,
hayvan sayısının azalmasından, yüksek maliyetlerden
kaynaklanan ve vatandaşımızın, halkımızın,
milyonlarca insanın en önemli protein kaynağı ete
ulaşım hakkının engellenmesi, yüksek fiyatlardan
dolayı sofrasında eti bulamaması gibi sorunları dile
getirip yüce Meclisin dikkatine sunmuştuk ancak reddedildi. Hiç
değilse, bu hafta, önemli bir mesele olan gıda konusunu yüce Meclisin
ele almasını canıgönülden istiyoruz ve pozitif bir anlayışla
meseleye yaklaşmasını öneriyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bugün, gerçekten, dünyada büyük bir sıkıntı
var, açlık var -1 milyar insan aç- ama Türkiye gibi bir ülke de bu
açlıktan, bu yoksulluktan, bu sefaletten, gıdaya erişim
hakkının engellenmesinden dolayı büyük bir trajedi
yaşamaktadır. Bugün 15 milyon insan yoksulluk
sınırının altındadır. İnsanlar bu ülkede et
yiyemiyor, süt içemiyor. Domates 10 liraya dayanmış. Sürekli olarak,
üretimde hiçbir problemin olmaması gereken bir üründe dahi insanlar o
ürünü tüketemiyor ve artık et insanlar için lüks bir gıda oldu, kimse
sofrasında -özellikle orta halli- bulamıyor ve Türkiye
yiyeceğimiz eti de keseceğimiz kurbanı da
dışarıdan ithal etmek zorunda kalmış. Bu tabii feci
bir tablo, çok kötü bir tablo.
Değerli
milletvekilleri, bu yüce Mecliste ısrarla dile getirdiğimiz bir husus
var, o da şudur: Bu ülke tarımsal üretim potansiyeli çok yüksek bir
ülkedir. 24 milyon hektarın üzerinde işlenmeye müsait, verimli
tarım arazisi vardır. Bu ülkenin hayvancılığı daha
son on yıllara kadar, bu iktidar dönemine kadar Avrupadaki yirmi yedi
ülkenin toplam hayvan sayısı kadar küçükbaş hayvan
sayısı olan bir ülkeydi ve bu ülkenin bu kaynakları sadece
kendisini değil bölgesini de besleyecek, iyi idare edildiği takdirde
çok önemli bir ihraç kaynağı olduğunu defalarca ifade ettik.
Yine yüce
Mecliste defalarca söyledik, bizim elimizdeki tarımsal üretim potansiyeli
bizim için en büyük zenginliktir ve bu konuda Hükûmeti defalarca ikaz ettik
Tarım alarm veriyor, buna dikkat edin, tedbir alın. dedik, hiçbir
şekilde aldırmadı. Tarım toprakları
boşalıyor. dedik, aldırmadı. Tarımdan nüfus
kaçışı var. dedik, aldırmadı. Üretici
karnını doyuramıyor, çiftçi karnını doyuramıyor,
yüksek maliyetler altında eziliyor. dedik, aldırmadı ve bugün
gelinen noktada Türkiyede gerçekten tüketicinin en temel hakkı olan
yeterli ve dengeli beslenme hakkından -Türkiye için- Türkiyede bir mahrumiyet yaşanmaktadır.
Şimdi
bakın değerli milletvekilleri, Sayın Bakan dün daha bu Mecliste
bir konuşma yaptı ve talihsiz bir ifadede bulundu. Bizim
yaptığımız konuşmalara cevaben Bakanın ifadesi
aynen şöyle -Türkiye
bir zamanlar kendi kendine yeterken hatta ihraç ederken bugün ne hâllere
düştü arkadaşlar- Hiçbir zaman Türkiye kendi kendine yeterli
olmadı. O bir masaldı!
Şimdi,
değerli milletvekilleri, buraya bir defa daha dikkat edin. Geçen yıl,
16 Kasımda Romada bir Gıda Zirvesi yapılıyor ve Sayın
Başbakanın Romadaki zirvede aynen ifadesi şu, tutanaklardan alıyorum:
Türkiye 72 milyonluk nüfusuyla temel besin maddeleri bakımından
kendine yeten bir ülke olmanın yanında küresel gıda
güvenliğine de katkı sağlayacak durumda olan bir ülke. Bu ifade
aynen Sayın Başbakana ait.
Şimdi,
hangisi masal anlatıyor buna bir karar vermek lazım. Bana göre,
Başbakan doğru söylüyor ama eksik söylüyor. Son sekiz yıla kadar
Türkiye böyle bir ülkeydi ama sayenizde uygulanan o tutarsız
politikaların sonucunda Türkiye bugün artık fiilen kendine yetmez,
kendi başının çaresine bakamaz hâle düşmüştür.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) O zaman Bakan doğru söylüyor!
ZEKİ ERTUGAY
(Devamla) - Bu bakımdan, Sayın Bakanın bizim buradaki
eleştirilerimizi, o günü, o saati, o oturumu kurtarmak adına suni
veya o anlık çözümler üretmek yerine gerçekten ülke tarımına,
ülkedeki yaşanan sıkıntılara cidden kafa
yormasını kendisinden rica ediyoruz.
Şimdi, bir
başka hususu daha yine ifade edeyim. Sayın Bakan yine bu kürsüden
bize dönerek Yanlış bilgiler veriyorsunuz, kamuoyunun zihnini
bulandırıyorsunuz. dedi ve Türkiye'nin 11,2 milyar dolarlık
tarım ürünü ihracatı olduğunu söyleyerek Türkiye, 72 milyonu
besliyor, 30 milyon da turist besliyor. dedi. Hayır, 72 milyonu beslemediğinin de, 30 milyon turistin
beslenmesinde de çok büyük bir problem yaşandığını bu
millet çok iyi biliyor. Bu doğru değil.
Şimdi,
gelelim şu ihracat rakamlarına. Dün bu Mecliste verdi ve bu rakamlar
doğru rakamlar değil değerli milletvekilleri. Bakın,
2002yle sürekli mukayese ediyorsunuz ya, 2002 yılında Türkiye'nin
102 milyon dolar bir dış ticaret fazlası var yani ihracatı
ithalatından 102 milyon dolar fazla. 2008 yılında 2 milyar 265
milyon dolar eksiği var; ihracatı az, ithalatı fazla yani
dış ticaret açığı var. 2009 yılında bu
açık -ziraat odalarınınki daha yüksek de, ben TÜİK
rakamlarını veriyorum- 89 milyon dolardır.
Şimdi,
bakın, daha gerçekçi olsun diye ifade edeyim: 2002 yılında
Türkiye'nin tarımsal ürün ihracatı
Bu, işlenmemiş
tarımsal üründür, Bakan burada da -kavram kargaşalığı-
zihinleri bulandırıyor, işlenmişi de veririm,
işlenmişte de Türkiye'nin aleyhine bir durum var.
İşlenmemiş tarım ürünleri bakımından 2002
yılında tarımsal ihracatımız 1 milyar 800 milyon
dolar, ithalatımız 1 milyar 700 milyon dolar; 102 milyon dolar, ifade
ettim. 2003 yılında eksi 336 milyon dolarlık bir
açığımız var, yani ihracat az, ithalat fazla. Nedir rakam?
2 milyar 200 milyon dolarlık ihracata karşılık 2,5 milyar
dolarlık, hatta 2 milyar 538 milyon dolarlık bir
ithalatımız var.
Rakamları
bütün yıllar itibarıyla verebilirim, en son 2008i veriyorum. 2008de
işlenmemiş tarımsal ürünler bakımından 4 milyar 168
milyon dolarlık tarımsal ihracatımız var, buna
karşılık ithalat 6 milyar 433 milyondur. Yani dış
ticaret açığımız, Türkiye'nin aleyhine 2 milyar 265 milyon
dolardır saygıdeğer milletvekilleri.
Şimdi, bunu,
bu yüce Mecliste, Sayın Bakanın burada olmasını ve Bu
rakamları nereden aldınız? diye sormasını çok
isterdim. Bunlar TÜİKin rakamlarıdır, çok net olarak ifade
ediyorum.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Hangi TÜİK, AKP TÜİK değil mi?
ZEKİ ERTUGAY
(Devamla) Şimdi, değerli milletvekilleri, efendim, tarımsal
destekleri ne kadar artırırsanız artırın, bu kötü
politikayla, bu gidişatla, çiftçiye eğer dünyanın en pahalı
girdisini kullandırıyorsanız, bırakın ürünü değer
fiyatına satmayı, zaman zaman tarlasından kaldıracak mecali
olmayacak hâle getiriyorsanız o destekleri boşa atıyorsunuz
demektir. Kaldı ki destekler yazboz tahtasına çevrilmiştir ve
cumhuriyet tarihinin en kötü destekleme politikasıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ertugay, sözlerinizi lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
ZEKİ ERTUGAY
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Esasında
vaktimiz sınırlı, daha çok söyleyecek sözümüz var.
Şimdi, bir
de son olarak Sayın Bakandan bir ricam var
Bundan üç ay kadar önce,
Türkiyedeki ithalat noktasında -et konusunda- sürekli problemi
spekülatörlere havale eden, üç beş insana yükleyen bir insafsız
yaklaşımı vardı, ondan vazgeçmiş görünüyor. Şimdi
de yeni bir yaklaşım tarzı ortaya koydu, aynen ifadesi veya
benzer: Türk halkı zenginleşti, ete olan talep arttı, et
tüketimi fazlalaştı, bunun için Türkiyede bir kriz
yaşanıyor.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Yalandan kim ölmüş!
ZEKİ ERTUGAY
(Devamla) Güler misin ağlar mısın, bilmiyorum ama gerçekten
ben bunu bir Bakanın ağzından, sorumlu bir kişinin ağzından
böyle bir yaklaşımı duyduğuma hem üzüldüm hem de Türk
milleti için bir komedi sergileniyor diye cidden dehşete
kapıldım.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Kendi çevresinden bahsediyor.
ZEKİ ERTUGAY
(Devamla) Bunun rakamları meydanda, zamanım sınırlı
olduğu için ifade edemiyorum. Şu anda et tüketimi ne kadardır,
protein tüketimi ne kadardır, bütün bunlar elimizde.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKİ ERTUGAY
(Devamla) - Önerimize destek vermenizi yüce Meclisten talep ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ertugay.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Ali Koyuncu, Bursa
Milletvekili.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce
heyetinizi sevgiyle, saygıyla, dostlukla selamlıyorum.
MHPnin grup
önerisi aleyhinde söz aldım. Tabii ki tarım sektörü zor bir sektör.
Tarımla uğraşan insanlarımız yazın 40 derece
sıcakta tarlada çalışırlar; bu insanların gıda
ihtiyacını, beslenme ihtiyacını karşılamak için o
40 derece sıcakta alınlarındaki terle birlikte üretim yaparlar.
Kışın da karın altında eksi 2lerde, 3lerde, 3
derecelerde o soğukta ciddi anlamda bu ülkenin insanlarının
gıda ihtiyacının karşılanmasıyla ilgili mücadele
ederler. Öncelikle tarım sektöründe çalışan, tarım
sektöründe yazın sıcağında, kışın
soğuğunda üretim yapan insanları da tebrik ediyorum, onlara
teşekkür ediyorum. Tabii ki ülkeyi yöneten insanların, ülkede
yaşayan insanların gıda ihtiyacının
karşılanması noktasında tedbirler alması gerekir. Hem
üretici fiyatlarının dengeli bir şekilde kâr etmesiyle ilgili
hem de tüketici fiyatlarının da dengeli bir şekilde
olmasıyla ilgili de tedbirler alır değerli kardeşlerimiz.
Ülkemizde
gıda fiyatlarında yaşanan artışlar global olup et
fiyatları 2010 Temmuz ayında dünyada yüzde 23, Amerika Birleşik
Devletlerinde yüzde 15,8 oranında artmıştır. Ayrıca
yine, dünyadaki buğday fiyatlarına baktığınızda
180 dolardan 300 dolarlara çıkmıştır değerli
kardeşlerim. Pamuk fiyatları da aynı şekilde yüzde 22
artmış, Amerika Birleşik Devletlerinde de bu pamuk
fiyatlarındaki artış yüzde 53,4 oranında olmuştur. Tüm
dünyadaki üretici fiyatları Ocak 2010dan bu yana yüzde 30la yüzde 35
oranında artmıştır.
Ayrıca tabii
ki bizim, az önce Meclisimizde Milliyetçi Hareket Partisinin çok değerli
sözcüsü ifade ettiler, hayvan ithalatı
yaptığımızı ifade ettiler, acaba AK PARTİ
İktidarından önce bu ülkede gelmiş geçmiş iktidarlar hayvan
ithalatı yapmadılar mı veyahut da Avrupa Birliği ülkeleri
-her ne kadar ihraç etse de- hayvansal ürünlerle ilgili ithalat
yapmıyorlar mı? Bunları çok iyi bilmesine rağmen maalesef
doğruları burada söyleyemiyoruz. Arkadaşlar, doğruları
ahirette söylemekten vazgeçelim, önemli olan bu dünyada söylemektir. (MHP
sıralarından gürültüler)
Bakın,
Avrupa Birliği ülkeleri, 350 bin ton et ihraç ederken ne kadar ithalat
yapmış? 150 bin ton da değerli arkadaşlarımız,
ithalat yapmıştır. Amerika Birleşik Devletleri 900 bin ton
et ihraç ederken ne kadar ithal etmiş?
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sen Türkiyeye gel, Türkiyeye!
ALİ KOYUNCU
(Devamla) - 1.200 ton da et ithalatını gerçekleştirmiştir
değerli arkadaşlarım.
Şimdi,
buradaki fiyatları hep birlikte göreceğiz değerli
kardeşlerim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Et yok ki görelim.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) - Şimdi, burada bir şey var, elimde, gazete, 5 Ocak 2002
tarihli gazete. Bakın, okuma yazma bilen herkes bunu okuyabilir,
Gıda enflasyonu üç haneli. diyor. Değerli kardeşlerim, 5 Ocak
2002.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hangi gazete?
ALİ KOYUNCU
(Devamla) - Yeni Şafak gazetesi.
Bir saniye,
şimdi geliyorum, geliyorum.
Burada, tamam,
Yeni Şafak gazetesine inanmıyorsunuz, doğru bir
basındır. NTV değerli kardeşlerim, NTV değerli
milletvekilleri: Mutfaktaki fiyatlar enflasyonu solladı. 2001
yılında enflasyon yüzde 88,6 olurken zorunlu gıda tüketiminde
fiyatlar enflasyonu geride bıraktı
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, plak takılmış, hep
2002ye takılmış da atlama yaptırmak lazım.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) -
İstanbulda ayçiçeği yağında artış
yüzde 173, toz şeker yüzde 147. Arkadaşlar, yani bunu yeni nesiller
de anlamayabilir ama yüzde 147. NTVnin haberlerini söylüyorum değerli
kardeşlerim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Domatesi anlat bakalım, domatesi.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) - Evet, 4 Ocak 2002, İstanbulda toz şeker yüzde 147, un
yüzde 140, yumurta...
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Kaç lira?
ALİ KOYUNCU
(Devamla) - ...yüzde 127 artışı gerçekleştirmiş. Ne
zaman? Sizin İktidarınız döneminde, bunlar sizin
İktidarınız döneminde oldu değerli kardeşlerim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Kaç lira, kaç lira?
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Şimdi
OKTAY VURAL
(İzmir) Sütten bahset, sütten!
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Geliyorum, geliyorum.
Onun akabinde,
tabii ki bu ülke o dönemde IMFe verilen stand-by anlaşmalarıyla, iyi
niyet mektuplarıyla, değerli kardeşlerim, yönetiliyordu.
OKTAY VURAL
(İzmir) Karacabeyden bahset!
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Hani vardı ya, IMFe, efendime söyleyeyim, işte
uyuyorsunuz, IMF müsaade etmez falan deniliyordu ya, o dönemlerdeydi.
Artık IMFle anlaşma da bitti. O dönemde de tarımla ilgili iyi
niyet mektubu vermişiz. Ne zaman vermişiz? Onu da söylüyorum
değerli kardeşlerim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yahu, sen bırak ya! Ne keseceksin?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Uruguaydan dana geliyor.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Evet, 10/3/2000 tarihli iyi niyet mektubunda neler yazıyor,
neler yazıyor? Bakın, diyorlar ki
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Yahu, 2010a gel 2010a Ali Bey!
AKİF
AKKUŞ (Mersin) On sene geçti, on sene, ne yaptın?
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Bakın, bakın o mektupta tarım politikaları
diyor. Bu ülkede tarım politikasının nasıl
olacağını, çiftçi kardeşlerimizin bu ülkede tarımsal
faizlerinin ne olacağını önceki iktidarlar belirleyemedi.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) İleriye bak, geriye bakma!
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Kim belirledi? IMF belirledi. Belgesi? Al sana belge, belge burada,
tamam mı? Biz belgesiz konuşmuyoruz.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Oku, oku, ne yazıyor o belgede?
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Okuyacağım, okuyacağım.
Tabii, şimdi
diyor ki: Aşağıdaki maddeyle 1999 yılına göre yüzde
65 oranında verilen desteklerde azaltma yoluna gidilecektir. Ayrıca
zirai faizlerin oranları da özel bankalardaki gibi gerçek piyasa
oranlarına çekilecektir. Çektiniz, ne yaptınız? Yüzde 59
yaptınız o zaman. Temerrüt faizini ne yaptınız? Yüzde 174e
çıkarttınız değerli kardeşlerim. Çiftçiler
ödeyemediler o dönemde. Müteselsil kefillikler vardı. Arabalara çiftçi
kardeşlerimiz dolduruluyordu. Mahpushaneler dolmuştu. Ondan sonra AK
PARTİ İktidarı geldi.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Şimdi hepsini boşalttınız!
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Bir saniye
AK PARTİ
İktidarı geldi, geldikten sonra bu müteselsil kefillikleri
kaldırdık, dedik ki: Müteselsil kefil olmaz. Nedir bu, biliyor
musunuz müteselsil kefilliği? Bilmiyorsunuz. Gittiniz Ziraat
Bankasına, gittiniz tarım kredi kooperatifine, o gün
alışveriş yaptınız.
Ramazan Bey
biliyorum diyor, Ali Koyuncu Kardeşim doğru söylüyor diyor,
kafasını sallıyor. Tabii ki doğru söylüyoruz,
yanlış söylemeyiz ki. Doğruları söyleyeceğiz burada.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Yaşa Ali, yaşa! Bravo! Çok
heyecanlısın Ali.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Gittiniz tarım krediden alışveriş yapmaya 20
tane insan. Birbirinizi tanımıyorsunuz, bir tanesi A köyünden, bir
tanesi B köyünden, bir tanesi C köyünden. Birbirinize sizi
bağlıyorlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yahu, tarlalar hacizli, ipotekli ya, millette mal
bırakmadınız!
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Ondan sonra da IMFin tarım politikalarıyla faizleri
yükseltiyorlar, çiftçi kardeşlerimiz güm! Güm! Çiftçileri gümlettiniz o
dönemde, biz biliyoruz, temerrüt faizleri uyguladınız yüzde 174.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Ali, gel bunları Bursada anlat!
AHMET BUKAN
(Çankırı) Bizim dönemimizin birikimlerini yiyorsunuz be!
Yazıklar olsun!
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Tabii, tabii, tabii!
Ayrıca,
bakın, yine o IMF politikaları çerçevesinde
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) 2010a gel, 2010a.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Kardeşim, gerçekleri söylüyoruz, doğruları
söylüyoruz. Biz sizi dinledik.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Biz sizi dinledik, şimdi de söylüyoruz.
Siz değil
misiniz ki 6/6/2002 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, yine IMF
politikaları çerçevesinde, vermiş olduğunuz iyi niyet mektubu
çerçevesinde, 6/6/2002 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde özel tüketim
vergisini çıkarttıran kimler? Aydan mı geldi bu insanlar? Yani
bu ülkede, tarih veriyorum, kayıtları belli, kanun tarihi belli,
ondan sonra çıkıyorsunuz, diyorsunuz ki İşte, mozot. Ben
mozot diyorum, birileri mazot der, ben mozot diyorum kardeşim, tamam
mı? Mozota verilen ve uygulanan özel tüketim vergisini siz
çıkarttınız diye, sizin milletvekiliniz bana burada
konuşurken söylüyor. O milletvekilimize de söylüyorum: 6/6/2002 tarihinde
bu özel tüketim vergisi akaryakıta bu dönemde çıkartıldı,
12/8/2002 tarihinde de çeşitli ürünlerde Bakanlar Kurulu kararıyla
özel tüketim vergisi uygulandı değerli kardeşlerim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sen daha orada mısın Ali, daha 2002de misin?
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Şimdi, tabii ki bu desteklemelere
baktığınızda, siz biliyor musunuz
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Domatese gel, domatese!
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Tabii ki hayal bile edilemeyen bir olayla karşı
karşıyayız. Nedir?
Şimdi dedik
ki: Hayvancılıkta destekleme. 83 milyon TL veriyordunuz, 83 milyon.
Şu anda 1.251 milyon, yani 1 katrilyon 251 trilyon lira biz
hayvancılığa destek veriyoruz. (MHP sıralarından
gürültüler) Ee, yalansa yanlış deyin. Ya, bu doğruları
söylemeyecek miyiz arkadaşlar? Bu doğruları bizler
söyleyeceğiz. Bu destekleri veriyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Koyuncu, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Peki, total anlamda ne veriyordunuz? 1,8. Şu anda ne kadar
veriliyor?
ENGİN ALTAY
(Sinop) 6!
ALİ KOYUNCU
(Devamla) 5,7 veriliyor! 5,7 veriliyor!
Değerli
kardeşlerim, şimdi sıfır faizle veriyoruz. Buradan çiftçi
kardeşlerimize söylüyoruz: Artık yüzde 59 falan değil,
sıfır faiz. Ne kadar vade? Yedi yıl. Yüzde 8 bin faizler
vardı, ben gece uyuyamıyordum, dolar ne olacak, mark ne olacak? Ben
de bir ticaret adamıydım, uykularımız kaçıyordu.
Artık rahat uyuyoruz. Faiz yok. Faiz yok değerli kardeşlerimiz.
Yüzde 8 bin faizler falan, onlar bitti artık, sıfır faizle iki
yıl ödemesiz yedi yıl vadeli hayvancılık kredileri
veriyoruz.
Ama
çıksaydınız, şurada şunu söyleseydiniz sizi takdir
edecektim: Bu kredileri sıfır faizli veriyorsunuz ama çiftçi
kardeşlerimizde teminat problemi var, gelin, bu teminat problemimizi
çözelim. Ruhsat problemi var, köylü kardeşlerimizin bu krediyi
aldıktan sonra tesisle ilgili ruhsat problemleri var, bunu çözelim
deseydiniz, var ya, elinizi ayağınızı öpecektim. Ama bunu
çözmek için de yine AK PARTİ Grubu olarak bizler mücadeleyi veriyoruz
değerli kardeşlerim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Angus mu keseceksin koyun mu keseceksin bayramda?
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Tabii ki, kurbanlık fiyatlarıyla alakalı, efendime
söyleyeyim
BAŞKAN
Sayın Koyuncu, lütfen
Teşekkür için açtım Sayın Koyuncu,
teşekkür edin.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Koyuncu.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Ramazan Kerim Özkan, Burdur
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisinin vermiş olduğu önergenin lehinde söz aldım.
Sayın Ali
Kardeşime şunu söyleyeceğim: Hoca, hoca okuyuşun çok güzel
ama çocuk ölüyor. Çocuk öldü değerli kardeşlerim, çocuk öldü.
Hayvancılık bitti.
Rakamlar çok
güzel. Rakamlar karın doyurmuyor Değerli Ali Kardeşim. Süt
Üreticileri Birliği Başkanlığı yaptınız.
Şu anda yurt dışından süt tozu alıyoruz,
tereyağı alıyoruz; ne acı. Canlı hayvan alıyoruz,
kurbanlık alıyoruz; ne acı. Gıda güvenliği diyoruz.
Rakamları söylerken ağzınıza kaşık
sığmıyor.
Bakın, 12
Eylül öncesi, referandumdan önce 10 inek için 65 milyar para
ayırdınız; sıfır faizli kredi. Sıfır
faizli!.. Faizin adı komisyon oldu, yüzde 2 komisyon aldınız.
Artı, 65 bin liranın yüzde 25ini bankada bloke ettiniz.
Hayvanların değeri o dönemde 3-4 milyar civarındaydı,
hayvanlar birden inekler, damızlık inekler 7 milyara çıktı.
Vatandaşımız gitti, bu krediyi aldılar.
Dosyalarını götürdüler okul çocukları gibi, verdiler. 4 kefili buldular,
100 dönüm araziyi buldular ve hem de bu kefillerin diğer bankalara borcu
olmayacak. O kadar zorlandılar ki, ama o insanları buldular.
Bunları bankaya teslim ettiler. Para verildi ama şimdi para
Ne
diyoruz? Değerli kardeşim, seçim bitti, öküz öldü, ortaklık
bitti, 12 Eylül geçti. Ben sana damızlık düve başına, pedigrili
ise 5 bin TL veririm, inek başına 4 bin TL veririm. Kayıtlı
değil ise düve başına 2 bin TL veririm.
Değerli
kardeşlerim, bu vatandaşlarımız 6,5 milyardan, 7 milyardan
-7 bin liradan yani şu andaki parayla- hayvanlarını getirdiler
ahırına
Bu parayı bekliyorlardı. Ama diyorsunuz ki
Hayır, ben 4 bin liraya düşürdüm. 5 bin liraya düşürdüm, 2 bin
liraya düşürdüm. Ne bu? Vatandaşla alay mı ediyorsunuz,
köylüyle, çiftçiyle alay mı ediyorsunuz? Çiftçilerinizi bir dinleyin.
Domates Dolma
dolma biberler/ Tramvaya binerler/ Domates dokuz buçuk/ Yesinler çoluk çocuk.
Nasıl yiyecek çocuk bu domatesi? 9,5!.. Bakın, bunun gelişini
Denizli Ziraat Odası Başkanı, Antalya Ziraat Odası
Başkanı, Burdur Ziraat Odası Başkanı, Isparta Ziraat
Odası Başkanı ve diğer oda başkanları
Bakın, domates güvesi, tuta absoluta geliyor; domates önümüzdeki günlerde
5 lira olacak. dediler, uyardılar üç ay önce, dört ay önce. Niye ulusal
bir politika uygulamadık bu domateste? Geliyor. dediler. Şu anda da
sizi uyarıyoruz: Şu anda bu hastalık marula geliyor, karnabahara
geliyor, ıspanağa geliyor, lahanaya geliyor. Uyarıyoruz, tedbir
alın. Nerede bu ziraat mühendisleri?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Doktorları yok mu bunların?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Seyrediyorlar!
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) - Şap hastalığı; Sayın
Bakan dün konuşuyor, diyor ki: Kurbandan önce, bir aydan önce hayvan
pazarı olmaz. Günaydın Sayın Bakanım! Hayvan
pazarları altı aydır kurbanlık satıyor, yedi
aydır kurbanlık satıyor ama bu hayvan pazarlarının
yaklaşık elli üç tanesi Türkiyede kapalı. Neden kapalı?
Şap hastalığından. Niye tedbir almadınız? Hangi
yüzyılda yaşıyoruz? Hangi yüzyılda yaşıyoruz?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Dinle Ali dinle!
OKTAY VURAL
(İzmir) Sana söylüyor!
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Nerede koruyucu hekimlik? Ne oldu koruyucu
hekimliğe? Ne oldu Şap Enstitüsüne? Sıfır faizli kredi
Değerli Ali
Kardeşim, senin traktör sattığın, o zirve
yaptığın günlerde o Türk köylüsü traktör alıyordu ama
hiçbir traktör yediemin deposuna
gitmiyordu. Şimdi yediemin depoları sadece traktör değil, saban,
pulluk, mibzer, patoz, biçerdöver
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Sen küçükken mazot kuyruğunda kaldın mı? Ben
kaldım.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Yaşın yetmez o günlere, kaç
yaşındaydın o günlerde?
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Neredeyse çapasını alacaksınız
elinden, çiftçinin çapasını alacaksınız elinden. Zaten
kepeneği aldınız, kepeneği aldınız. Hep verdiklerinizi söylüyorsunuz değerli
arkadaşlarım, aldıklarınızı niye
konuşmuyorsunuz? 5 milyar dolar sadece mazottan, bu ülkede özel tüketim
vergisi alındı.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Sen küçükken hiç mazot kuyruğu bekledin mi?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Ali dinle! Dinle Ali!
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Onlar geçti, o günler olmasaydı bugünleri
göremezdik.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Ben bekledim, sabaha kadar
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) O günleri konuşmayın. Şimdi, o
günleri hâlâ konuşuyorlar, bana 47yi hatırlatma. diyorlar. O
günler geçti, o günler olmasaydı bugünleri görmemiz mümkün değildi. O
aşar vergisini konuşuyorsunuz. Şimdi, içtiğin suda vergi,
içtiğin çayda vergi, yürüdüğün yolda vergi. Değerli
arkadaşlarım, vergi cenneti olduk. Sudan, sudan, Allahın
suyundan para alıyoruz, KDV alıyoruz.
Şurada
bakın, Mecliste, elmanın tanesi 1 lira, çıkın
dışarıya, elmanın tanesi 1 lira. Şu anda,
bölgelerimizde elmanın kilosu 50 kuruş, 60 kuruş. 6 elma 1 kilo
gelir. Demek ki burada 6 bin lira kilosu. Çivrilin, Ispartanın,
Korkutelinin, Elmalının, Burdurun elmaları ne olacak?
Şimdiden uyarıyoruz bakın, yarın yine elma
Değerli
arkadaşlarım, bu yıl domatesi yaşıyoruz, gelecek
yıl patates, öbür yıl soğan. Her yıl bunları
yaşamak zorunda mıyız? Kaç yıldır
iktidarsınız? Sekiz yıldır iktidarsınız. Sekiz
yıldır havza bazlı projeleri konuşuyorsunuz, havza
bazlı proje. Hangi mallar, kimler için, ne kadar üretilecek? Niye bu
denetimi yapamadınız değerli arkadaşlarım? Niye
yapamadınız?
Bakın,
patates
Boludaydık geçen gün, 30 kilo patates 1 kilo mazot. Yazık
değil mi bu üreticiye? Toprak verilmez bu paraya, toprak, Allahın toprağı
verilmez. 30 kilo pancar 1 kilo mazot. Verilir mi değerli
arkadaşlarım? Biz düzenleyelim diyoruz. Biz zikzak istemiyoruz, w
istemiyoruz, istikrar istiyoruz. İstikrar, istikrar, istikrar! Tarım
ve hayvancılıkta istikrar, üretimde istikrar, buğdayda istikrar.
Buğdayın üretim maliyeti bu sene kaç kuruştu? 65 kuruş,
üretim maliyeti. Kaç kuruş fiyat verdiniz? 52 kuruş. 52 kuruşa
buğday satan oldu mu bu memlekette? Şu anda buğday 75-80
kuruş. Kimde kaldı? Çiftçinin elinde var mı? Çiftçi, eli hamur
karnı aç. Çiftçi perişan. Efendim, edebiyat yapmayın.
diyorlar, edebiyat yapmıyoruz değerli arkadaşlarım, gerçek
bu. Bu gerçeği niçin görmüyoruz? Rakamlar karın doyurmuyor
değerli arkadaşlarım. Bakan Bey: Efendim, kendi kendine
yetebilen
Kavga mı edelim şimdi, yedi ülkeydi, sekiz ülkeydi,
değildi. Sen şu anda tarım ve hayvancılık ülkesi
olarak kendi kendine yetebiliyor musun? Niçin alıyorsun 2.500 ton süt
tozu? 2.500 ton süt tozu 25 bin ton süt yapıyor. Çiğ süt varken,
niçin? Bu süt tozuna melamin diye bir madde giriyor. Gıda
güvenliği diyoruz, bu madde kanserojen, Çinde çocukları öldürdü. Bu
süt tozunu niçin alıyorsunuz? Süt tozuna niçin destek verdiniz o zaman?
Süt tozuna geçen dönem, geçen yıl içerisinde süt tozu elinde kalmasın
diye destek verdiniz, bu fabrikalarım süt tozu yaptı. Kendi süt
tozumuz duruyorken, kendi tereyağımız duruyorken
Ama
dediğimizde Böyle bir şey yok. dediniz. Çünkü 2006
yılında Avrupa Birliği ülkelerine taahhüt verdiniz; Sayın
Başbakanın imzası var, Sayın Tarım Bakanının
imzası var bu taahhütlerin altında. Kiraz suyundan, vişne
suyundan, elmadan, armuttan, yaş meyve-sebzeden, sirkeden, gülden,
çiçekten, bu taahhütleri verdiniz. Niçin verdiniz bunları? Tarım ve
hayvancılık ülkesi olan
Türk köylüsüne bu kurşun değil
midir? Biz bunun mücadelesini yapıyoruz. Biz, zikzak istemiyoruz,
istikrarlı bir üretim istiyoruz, istikrarlı bir tüketim istiyoruz.
Fiyat düştüğünde de konuşuyoruz, fiyat
çıktığında da. Fiyat düştüğünde üretici
adına konuşuyoruz, fiyat çıktığında tüketici
adına konuşuyoruz çünkü bu sorunları çözmemiz gerekiyor.
Tüketici değil miyiz?
MEVLÜT
COŞKUNER (Isparta) Elma, elma!
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bakın bu
sene rekolte çok güzel elmada. Değerli Isparta Milletvekilimiz elma
diyor. Çünkü ateş düştüğü yeri yakıyor. Ispartanın
geçim kaynağı, Burdurun geçim kaynağı, Antalyanın
varoşlarındaki, bölgelerindeki geçim kaynağı elma,
Çivrilin geçim kaynağı elma. Bakın, elmacı şu anda
elmayı dalından topluyor, soğuk hava deposuna koyuyor;
alıcı gelmiş, 50 kuruş. diyor. Hemen askeriye, devlet
daireleri, okullarımız
Ali Bey her zaman söyler okul sütü, okul
elması
Niye yapmıyoruz? Okul sütünü yapalım, niye
başlatmadınız okul sütünü?
OKTAY VURAL
(İzmir) İthal olsa yaparlar.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Çünkü okul sütü, düşünen, üreten beyinleri
yaratır. Süt doğal gıda, süt protein, süt içen çocuk zeki olur.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Anne sütünün parasını kestiler!
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Ama biz bunu çocuklarımızdan
esirgiyoruz, gençliğimizden esirgiyoruz, askerimizden esirgiyoruz.
Esirgemeyelim değerli arkadaşlarım, burada politika yapmıyoruz.
Sayın Bakan Bey çıkıyor, beş dakika konuşuyoruz, yirmi
dakika cevap yetiştiriyor. Ne gerek var? Çık sahaya git,
kardeşim Anadoluya git; buğday üreticisi ne oldu, arpa üreticisi ne
oldu, mısır ne oldu? Bak, mısırı daha hâlâ yurt
dışından alıyorsun, soyayı yurt
dışından alıyorsun, ayçiçeğini yurt
dışından alıyorsun, pirinci yurt dışından
alıyorsun. Biz, tarım ve hayvancılık ülkesiyiz,
almayın bunları. Hâlâ Kaliforniya cevizi yiyoruz, Şili bademi
yiyoruz değerli arkadaşlarım. Ben sokakta, pazarda Şili
bademini gördüğüm zaman tüylerim diken diken oluyor, o Kaliforniya
cevizini gördüğüm zaman tüylerim diken diken oluyor. Benim cevizimi 6
liraya alan yok, Kaliforniyanın
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Serbest piyasa ekonomisi!
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Böyle serbest piyasa ekonomisi olmaz değerli
arkadaşlarım.
Boyalı
ayakkabı gibi o cevizler, geliyor. Bunların güvenliği nedir?
Şimdi,
hayvan
Eti getiriyoruz. Değerli arkadaşlarım, isim
vermeyeceğim, bir ilimizde gerçekleşiyor, kasap kardeşim telefon
ediyor sabahleyin -mesleğimden dolayı, ben veteriner hekimim
biliyorsunuz- diyor ki: İnekler geldi. Vekilim, parçalıyoruz ama
çamur gibiydi, parçalıyoruz etleri ama
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Onlar yemlik et.
NECATİ
ÖZENSOY (Balıkesir) Köpek maması için kullanılıyor onlar.
BAŞKAN
Sayın Özkan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla)
donmuş gıda olarak geldi bu etler.
Parçalarken içim sızladı, bunu insan yiyecek, söylemesi ayıp
köpek maması olmaz ama bunlar sucuğa, pastırmaya gitti.
Bunları
araştırın değerli arkadaşlarım, bu
araştırma önergeleri bunları gözlerimizle görmek için bir
vesile. Onun için diyoruz ki: Gidelim, araştıralım, sorun
çözelim. Bir sorun var arkadaşlar, bu konuda bir sorun var. Yarın
kurbanlıkları alacaksınız, ne olduğunu
bilmeyeceksiniz, nasıl beslendiğini bilmeyeceksiniz. Kurban geldi ama
fiyatı el yakıyor. Diyor ki: Efendim, daha belli değil. El
yakıyor değerli arkadaşlarım.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Koç keseceğiz, koç!
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Yani, o koçlar tabii ki kesilecek ama nereden
geldi, nasıl beslendi, kimin malı, Hasanın mı Hansın
mı, kimin malı bunu hep beraber öğrenmek zorundayız.
Bunun için, bu
araştırma önergemizin kabulü yönünde Sayın Bekir Bozdağa
görev veriyorum, sadece görev onda, elini kaldırsın, grup elini
kaldırır. Sayın Başkanım, size görev düşüyor, bu
konuyu araştıralım.
Saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Rüstem Zeydan, Hakkâri
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Zeydan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bugün tabii,
gıda ve gıda güvenliğiyle ilgili birkaç bilgi arz etmek
istiyorum.
Tüm dünyada
insanların, yaşamak, fiziksel ve mental gelişimlerini
sağlamak için yeterli miktarda gıdayı alabilmeleri ve bu
gıdaların sağlık yönünden güvenli olması insan
haklarının esasını oluşturmaktadır.
Gıda
güvenliği, 5179 sayılı Kanunda, gıdalarda olabilecek
fiziksel, kimyasal, biyolojik ve her türlü zararların bertaraf edilmesi
için alınan tedbirler bütünü olarak, yine FAO ve Dünya Sağlık
Örgütünün Kodeks Alimentarius Uzmanlar Komisyonunca, sağlıklı ve
kusursuz gıda üretimini sağlamak amacıyla gıdaların
üretim, işleme, muhafaza ve dağıtımları
sırasında gerekli kurallara uyulması ve önlemlerin
alınması olarak tanımlanmıştır.
Dünya nüfusunun
hızla artması, gelişen teknolojiye bağlı çevre
kirliliği, ekonomik güçsüzlük ve eğitim yetersizliği beslenme
sorunlarını derinleştirmekte ve güvenli gıda teminini
zorlaştırmaktadır.
Dünya
Sağlık Örgütü küresel gıda güvenliği endişelerini
mikrobiyolojik tehlikeler, kimyasal tehlikeler, gıda kaynaklı
hastalıkların tanınması ve izlenmesi, yeni teknolojiler,
bina kapasiteleri başlıkları altında
sınıflandırmıştır.
Günümüz
gelişmiş ya da gelişmekte olan toplumlarının tümünde
yem ve gıdaya ilişkin hizmetler, devletin insanlara sunduğu
temel hizmetler kapsamında kabul edilmektedir. AB ülkeleriyle
kıyaslandığında, Türkiyenin, nüfus ve yüz ölçümü
bakımından büyük bir ülke olması, sıcak iklim
kuşağında yer alması, özellikle de küçük çaplı üretim
yapan kayıt ve kontrol dışı gıda işletmelerinin
sayısının fazlalığı, toplumun riskli
sayılabilecek gıda tüketim alışkanlıklarının
olması, gene toplumun ekonomik ve sosyal yapısı, gıda
güvenliğini etkileyen olumsuzluklar arasında yer almaktadır.
Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı gıda siciline kayıtlı
gıda işletmelerinin yanında, merdiven altı tabir edilen,
teknik ve hijyenik şartlara uygun üretim yapamayan işletmelerin
sayısı oldukça maalesef fazladır. Söz konusu işletmelerin
kontrol altında bulundurulması ve tüketiciye güvenli gıda temini
için kontrol ve denetim çalışmalarının birincil üretim
aşamasından başlayarak tüketime kadar olan tüm aşamalardaki
gıda zincirinin tamamında uygulanması da büyük önem arz
etmektedir.
Ülkemizde
üretilen ve riskli ürün grubunda yer alan et, süt, bal ve su ürünlerinde
kalıntı izleme programları; yaş sebze meyvelerde pestisit
izleme ve kuru meyvelerde aflatoksin, okratoksin A ve Sudan boyası izleme
çalışmaları sürdürülmektedir.
Avrupa
Birliğinde de gıda güvenliği kavramı, çiftlikten sofraya
gıda güvenliği kriteriyle ele alınmakta ve
değerlendirilmektedir. Bu noktadan hareketle, çiftlikten sofraya gıda
güvenliğinin temel prensiplerini, hayvan sağlığı,
bitki sağlığı, hayvan yemlerinin güvenliği, gıda
ürünlerinin güvenliği, gıdaların etiketlenmesi, merkezî yetkili
gıda güvenliği otoritesinin kontrolü ve denetimindedir. Bu nedenle,
5179 sayılı Kanun ile Sağlık
Bakanlığının gıdaların kontrolü alanındaki
görevleri Tarım ve Köyişleri Bakanlığına
verilmiştir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
bünyesinde 39 ilimizde il kontrol laboratuvar müdürlüğü, Bursada
gıda kontrol ve merkez araştırma enstitüsü müdürlüğü, 8
ilimizde de veteriner kontrol ve araştırma enstitüsü müdürlüğü
gıda kontrol hizmeti vermektedir.
Ayrıca
faaliyet gösteren 19 tane özel gıda kontrol laboratuvarı da mevcuttur
ülkemizde. Gene bunlara bağlı olarak, Sağlık
Bakanlığı Halk Sağlığı ve Refik Saydam
Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsünün, Türk Standartları
Enstitüsünün, TÜBİTAKın, Türk Silahlı Kuvvetleri gıda
kontrol müfreze komutanlıklarının ve belediyelerin de bu anlamda
gıda kontrol bölümleri ve departmanları mevcuttur.
Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanarak
Avrupa Birliğine sunulan Türkiye Gıda Güvenliği ve Kontrol
Sisteminin Yeniden Yapılandırılması ve Güçlendirilmesi
Projesi kapsamında Ulusal Referans Laboratuvarlarının
Kurulması Projesi de yer almaktadır. Kurulması planlanan ulusal
referans laboratuvarı, gıda güvenliğinde çok önemli rol
oynamaktadır.
Tarım ve
Köyişleri Bakanlığımız tarafından çeşitli
ürünlerde kalıntı izleme programları yürütülmektedir.
Ayrıca düzenli olarak iç üretim ve ithal gıdaların uygunluk
denetimleri yanı sıra gıda güvenliği açısından
mikrobiyolojik ve kimyasal -veteriner ilaç kalıntıları-
analizler yapılmaktadır.
Dünyada risk
analizleri gıda kontrol programlarının belirlenmesinde entegral
bir element olarak ele alınır.
Son yıllarda
başta AB ülkeleri ve diğer gelişmiş ülkeler olmak üzere,
dünyanın her yerinde piyasaya sürülen ürünlere ve çevreye karşı
insanlar daha bilinçli bakmaya başlamışlardır.
Ulusal ve
uluslararası platformda tüketiciyi koruma altına almak, gıda
güvenliği ve bu güvenliğin şartlarını belirlemek,
tüketicinin satın alacağı ürünlere karşı güveni
artırmak, arz zinciri boyunca en yüksek verim ve kaliteyi elde etmek,
başta su ve toprak kirliliği olmak üzere çevre kirliliğini
önlemek konularında da birtakım çalışmaların
yapılması kararlaştırılmıştır. Bu
amaçla yapılan çalışmaların en önemlilerinden birisi de iyi
tarım uygulamalarıdır.
Ülkemizde de
büyük potansiyele sahip olan organik tarım alanlarından üretilen
organik ürünlerin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması
önem arz etmektedir.
Bakanlığımız
bu anlamda gıda güvenliğine yönelik birtakım
çalışmalar başlatmıştır ve devam etmektedir. Bu
çalışmalar
5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu 13 Aralık 2010
tarihinde yürürlüğe girecektir.
Bu anlamda,
çiftlikten çatala gıda güvenilirliği temel politikamızdır.
İzin,
tescil, denetim ve kontrol uygulamalarına yeni yaklaşımlar
getirilecektir.
Gıda
işleme tesisleri kayıt ve onay olarak iki ana kategorik tescile tabi
tutulacaktır.
Koruma ve Kontrol
Genel Müdürlüğünün iç yapısı da müzakere sürecine uygun olarak
yeniden yapılandırılacaktır.
Alo 174 gıda
hattına bugüne kadar 47.500 başvuru olmuştur. Sonuçlanan olarak
44 bin civarında bu duyumlara cevap vardır.
Gıda denetim
sonuçları olarak da 2002 yılında 39 bin üretim yeri
denetlenmiş, olumsuzluk tespit edilen 1.544 iş yerine idari para
cezası uygulanmıştır. Buna karşın, 2009
yılında 350 binin üzerinde üretim, satış ve toplu tüketim
yeri denetlenmiş, olumsuzluk tespit edilen 8.361 iş yerine idari para
cezası verilmiştir.
Gene, 2010
yılı içerisinde, ağustos ayı itibarıyla,
yaklaşık 220 bin işletme denetlenmiş, olumsuzluk tespit
edilen 6.761 iş yerine idari para cezası
uygulanmıştır.
Gıda kontrol
ve denetimleri, 81 il ve yetkilendirilmiş ilçe müdürlüklerinde görev yapan
4.142 gıda denetçisi ve 474 gıda denetçi yardımcısı
tarafından yürütülmektedir.
Ulusal gıda
referans laboratuvarları olarak da
11 Kasım 2010 tarihinde
açılışını yapacağımız ulusal gıda
referans laboratuvarı, gıda alanında çalışan tüm
laboratuvarlar ve gıda sanayisi için araştırma yapan rehber bir
laboratuvar olacaktır.
Türkiye, FAO
başarı öykülerinde yerini almıştır. FAO
tarafından yayımlanan Başarıya Giden Yollar-Tarımsal
Üretim ve Gıda Güvenliğinde Başarı Öyküleri adlı
programda Bakanlığımız, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığımız, tarımda yapısal değişim
ve dönüşüm çalışmalarından dolayı övgüyle ifade
edilmiştir. Bunlar, gerek kırsal kalkınma destek
programları, havza modelleri, tarım sigortaları
uygulamaları, tarım danışmanlığı sistemi,
organik tarımdan balıkçılığın
geliştirilmesine yönelik faaliyetler, tarımsal kredilerde uygulanan
politikalar ve tarımsal yayın faaliyetleri gibi sıralanabilir
faaliyetlerdir.
Gene, bitki
sağlığına yönelik çalışmalarımız
vardır. Havadan ilaçlamaların yasaklanması getirilmiştir.
Bitkisel üretimde kullanılan kimyasalların kayıt altına
alınması başarılmıştır. Metil bromür
kullanımının sonlandırılması, tedricen
azaltılmıştır. Riskli bitki koruma ürünlerinin
yasaklanması getirilmiştir. Bitki koruma ürünlerinin reçeteli
satışı başlamıştır. Tarla, bağ veya
bahçede bitki koruma ürünleri uygulayıcılarının
sertifikalandırılmasına gidilmiştir. Bu
çalışmalar sonucunda da 2002 yılında 59 bin ton olan
pestisit tüketiminin, 2013 yılı itibarıyla 40 bin tonun
altına düşürme hedefi revize edilerek, 2013 yılında 35 bin
tonun altına indirilmesi planlanmıştır.
Ayrıca da
Ali Bey kardeşimizin burada ifade etmiş olduğu ürünlerin
geçmişle bugüne mukayesesinde de dünyadaki gerek ekmeklik buğday
gerek diğer, arpa fiyatlarındaki ciddi artışlara
rağmen
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Zeydan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
RÜSTEM ZEYDAN
(Devamla) - Teşekkür ediyorum.
ülkemizde iyi
bir kontrol ve denetim neticesi çerçevesinde dünya fiyatlarının çok
altında bir artışla halkın tüketimine sunulmuştur.
Bunda da Bakanlığımızın gerçekten ciddi
katkıları ve ciddi destekleri ve elbette ki yüce Meclisin bu
anlamdaki siyasi iradesinin katkısı da yadsınamaz.
Haziran
ayından bugüne kadar olan sürede yurt dışı hububat
piyasası fiyatlarında yaşanan fiyat artışlarına
karşın ülkemiz fiyatlarının düşük seviyelerde
kalması için Toprak Mahsulleri Ofisince bir dizi tedbir alınarak
uygulamaya konulmuş ve hâlen de bunlar devam etmektedir.
Bu anlamda daha
söylenecek çok söz vardır. Dolayısıyla da Milliyetçi Hareket
Partisinin vermiş olduğu önerinin aleyhinde olduğumuzu, en
azından benim olduğumu ifade etmek istiyorum müsaadelerinizle.
Sizlere de hepinize sevgi dolu saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Zeydan.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
2.-
(10/806) esas numaralı, Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 21/10/2010 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 21.10.2010 Perşembe günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
Grup
Başkanvekili
Öneri
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (Hayvancılık sektöründeki sorunların
araştırılması); (10/806) esas numaralı Meclis
Araştırma Önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun, 21.10.2010
Perşembe günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Ensar Öğüt,
Ardahan Milletvekili.
Buyurun
Sayın Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
hayvancılığın gelişmesi için vermiş olduğum
araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, sözlerime başlamadan önce
Şu anda Kurban
Bayramına yaklaşmaktayız. Anadolunun her tarafından büyük
şehirlere hayvanlar geliyor, belediye bunlara yer veriyor ve orada
insanlar da kurbanlarını satacaklar, dini vazifesini
vatandaşlarımız yerine getirecek. Ancak belediyeler tam
manasıyla bir soygunculuk yapıyor, buradan söylüyorum. Allahın
yerini, hazinenin toprağını vererek 3 milyar civarında bir
para alması hayvancıdan hakikaten hayvancıyı zor durumda
bırakıyor. Zaten hayvancılık bitmiş durumda, hayvan
pahalı. Bir de yer kirası denildiği zaman bu da vatandaşa
yansıyacaktır. O bakımdan, rica ediyorum, belediyeler bu defa,
hayvan getirenlerden satış yerlerinden para almasınlar, hizmet
versinler.
İki:
Boğaz Köprüsünden Anadolu yakasına veya Avrupa yakasına geçişleri
yasakladılar. Bununla ilgili çok sayıda bana telefon geliyor. Oradaki
vatandaşımız bu tarafa hayvanını geçiremiyor, buradaki
vatandaşımız da o tarafa hayvanını geçiremiyor. Yani
böyle bir serbest piyasa ekonomisi olabilir mi? Alın tedbirinizi, her sene
nasıl geçiriyorsa yine geçirsin, insan istediği yerde istediği
hayvanını satsın.
Üç
ASIM AYKAN
(Trabzon) Şap hastalığı var.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Şap hastalığına da geleceğim. Şap
hastalığı var. Doğru, çok güzel dedi. Bu defa Tarım
Bakanlığı ne iş yapıyor, ben bilmiyorum.
Bakın,
sadece ben kendi ilim Ardahanla vereceğim: 3 bin hayvan şaptan öldü,
3 bin inek. Sadece Posofta 900 hayvan öldü. Hanakta, Damalda,
Çıldırda, Gölede, Hoçvanda, bu bölgede 3 bin hayvan
Bir hayvan
-Ramazan Bey iyi bilir- 5 milyar. 15 trilyon
Yani Ardahan bu sene 15 trilyon
hayvancılıktan kaybetti Asım Bey. Niye kaybetti biliyor musunuz?
Tarım Bakanlığı şap aşısını
soğuk zincirle göndermesi lazım, yani soğuk zincirli, soğuk
şeyde göndermesi lazım. Soğuk zincirde göndermediği için,
iğneler bozulduğu için, iğne vurdular ama hayvana kâr etmedi
kardeşim, bütün hayvanlar öldü. Ben kendim gittim, Posofta bir
adamın hayvanını ziyaret ettim. İnanın, hayvanın
ağzı yara, memeleri yara. İnanın çok üzüldüm; ya, o da
canlı bir şey. Bu bakımdan, sadece Posofta 900, yani 1.000
hayvan deseniz, 5 trilyon zarar etti, Ardahan genelinde 15 trilyon. Bu,
Karsta, Erzurumda, Ağrıda, Vanda, her yerde oldu değerli
arkadaşlar.
En önemlisi bir
de, Kurban Bayramı yaklaştığı için hırsızlar
korkunç durumda hayvan çalıyorlar, hem Ankarada hem Ardahanda hem
Türkiyenin her yerinde. Yani bu jandarma ne iş yapar, polis ne iş
yapar, bunu ben anlamış değilim. Sırf Ardahanda 350 tane
hayvan çalındı, 73ü bulunmuş, gerisi yok. Bana arkadaş
söyledi işte, oradaki gazeteci, Fakir Yılmaz aradı, diyor ki:
Biz burada perişanız. Şimdi, adamın ocağı
sönüyor. Çıldırın Kenarbel köyünden 14 tane ineğini
götürmüşler adamın, adamın ocağı sönmüş
bitmiş. Yani Ben göç etsem nereye gideceğim? diyor, Bununla
geçiniyordum
Hayvanını da bulamamışlar. Keza aynı,
diğer köyler öyle. Burada mutlak surette tedbir alınsın, mutlak
surette asayiş güçleri gece devriye çıksın.
Değerli
arkadaşlar, zamanımız daralıyor. Şunu söyleyeyim: Bir
tarihe götürmek istiyorum sizi. 16 Temmuz 1937
Mustafa Kemal Atatürk
imzalı, İsmet Paşa, Şükrü Saraçoğlu imzalı bir
genelge göndermişler Karsa.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Kararname...
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Kararname...
Doğu ve
Cenup Vilayetleri Mıntıkası Canlı Hayvan
İhracatçılar Birliği Türk Anonim Şirketi kurulsun,
hayvancılık gelişsin diye ve o dönem -hepiniz biliyorsunuz, beni
dinleyenler de biliyor, ki Kars bölgesi daha iyi bilir- biz Rusyaya -benim
babam da hayvan ihraç ediyordu- öküz veriyorduk, tosun veriyorduk. Herkes
biliyor bunu. Yani 1968e kadar Türkiye hayvan ihraç ediyordu da şimdi ne
oldu Adalet ve Kalkınma Partisinin döneminde? Demin
Orhan Bey nereye
gitti? Arkadaşlar, buna bir cevap verin bakalım. Türkiye ne duruma
düştü?
Geçen gün FOX
TVyi izledim. Fatih Portakal diye bir arkadaş, sunucu, teşekkür
ederim. İthal et geliyor Edirneden belki siz de izlediniz, bunu Star
TVde de izledim- yahu eti kontrol eden kimse yok. Dört tane kontrolden geçmesi
lazım. Dört tane kontrolden de geçmiyor, göz kararıyla
bakıyorlar, veriyorlar ve bu etlerin hepsi, arkadaşlar, mikrop
saçıyor, hastalık saçıyor.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Hamburger oluyor, hamburger!
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Bunun için Tarım Bakanlığının derhâl buna
tedbir alması gerekiyor.
Şimdi,
hayvancılık bu duruma niye düştü değerli arkadaşlar?
1) Kaçak hayvan
geldi. Sekiz yıldır bu kürsüde söylüyorum: Hindistandan,
Afganistandan gelen kaçak hayvanların, hörgüçlü hayvanların burada
resimlerini gösterdim size. O zaman, kaçak gelince köylü dedi ki: Nasıl
olsa kaçak geliyor, mal da ucuz, ben hayvan beslemiyorum, göç ediyorum. Bu,
bir. Hayvan zayıfladı.
2) Dişi
hayvanı kestik. Her Kurban Bayramında Türkiyede 2 milyona
yakın hayvan kesilir. Bunların yüzde 40ı dişi hayvan.
Dişi hayvanı kesersen doğum olur mu?
3) Değerli
arkadaşlar, süt hayvancılığını biz
geliştirmedik. Sütümüz para etmedi, süt para etmeyince insanlar inek
saklamadılar, inek saklamayınca inek dana doğurmadı, dana
doğmayınca hayvancılık çoğalmadı, azaldı.
Sütü çocuklarımıza yani küçük çocuklarımıza süt vermemiz...
İngilterede, gidin, ilkokul çocuklarına sabahleyin bedava, devlet
süt veriyor. Geçen dönem -ben Millî Savunma Komisyonu üyesiyim- Türk
Silahlı Kuvvetlerine, Mehmetçiklere sabahleyin süt verelim dedik, AKP
oyları reddetti ve kabul etmedi. Hâlbuki Türk Silah Kuvvetlerine,
Mehmetçiklerimize, 800 bin kişiye her sabah süt verse devlet, süt üretmek
için inek saklayacak, inek sakladığı zaman dana doğacak,
dana doğduğu zaman hayvancılık gelişecek. Çoban
hesabı yapıyorum size. Daha ne yapayım yani?
Şimdi,
değerli arkadaşlar, ben belgelerle konuşacağım. Demin
o
Bursa Milletvekili Arkadaşım gitti. Bu, hayvan haciz
tutanağı diyor bakın burada. Erzurumda hayvan haciz
tutanağı. Erzurumda hayvan haciz tutanağı,
haczedilmiş hayvan 10 tane. Bakın, yerli sığır düve
diyor haczedilmiş. Belge burada beyler. Bunu haciz
yaptırdınız.
Burada,
şimdi, Ardahan Tarım Kredi Kooperatifinde
Şimdi, burada durun.
Ardahanın yüzde 98i icralık. 460 kişinin borcu var 3,5 trilyon
lira. Ardahan merkez bu. Çıldır Tarım Kredi Kooperatifinde 55
kişinin toplam 270 milyar borcu var, şu anda hacizde. Hanak
Tarım Kredi Kooperatifi var -Damal, Posof, Ortakent ve Hanak, üçü bir
arada- 80 köy, 1.150 kişi icralık. Şu anda herkes icrayla
boğuşuyor. Bu insanlar nasıl hayvan yetiştirecek?
Göle Tarım
Kredi Kooperatifi, 400 ortaklık, icralık var, 1 trilyon 100 milyar
Gölelilerin borcu var Tarım Kredi Kooperatifine. Belgeyle konuşuyorum.
Çayırbaşı, Gölenin bir köyüdür. Çayırbaşında da
116 ortak varmış, 350 milyar lira icralık dosya var
arkadaşlar. Bu belgeler varken
Çiftçiyi icraya vermişsiniz.
Bakın, bu
Ardahan değil sadece. Konya, 58 milyar lira anapara 280 milyar olmuş.
Ziraat Bankası. Beyza İrinci. İsmini söylemekte sakınca
bulmadığım için söylüyorum. İşte belge
Yani 280
milyar lirayı, bu adam kendini yaksa, bütün evini satsa ödeyemez.
Şimdi, niye et ithal ediyoruz, onu anlatmaya çalışıyorum.
Amasya Suluova,
50 milyar lira 146 milyar olmuş arkadaşlar. İşte burada
dosya. Takip burada.
Bakın,
Ankara, 46 milyar 167 milyar olmuş beyler. Şimdi, böyle bir durumda
hayvancılık gelişir mi Allah aşkına? Biz buradan sekiz
yıldır, ben de bütün arkadaşlarım da burada
yalvarıyoruz, hayvancılara imkân verin, kredi verin,
hayvancılığı geliştirin. Demin
arkadaşımız -bol keseden atıyor- diyor ki: Efendim,
işte yedi yıl vadeli kredi veriyoruz. Ya, şimdi veriyorsun,
öldürdün, kapıyı kapattın, hayvancılık bitti,
şimdi veriyorsun. Ölüyü diriltemezsin. Mezardan kim çıkmış
ki sen bunu yapacaksın. Biz o zaman dedik ki: Kardeşim
Bakın,
burada dinliyor bütün çiftçiler, gitsinler Ziraat Bankasına, kredi
istesinler. 5 milyar, 5 milyar, başka değil. Hemen diyorlar:
İki tane memur kefil, bir de ipotek. Ya, memur niye gelsin, çiftçiye
kefil olsun arkadaşlar? Ama ne oldu? Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarı 750 milyon doları ATV ve Sabahın
alınmasında Çalık grubuna verdi mi vermedi mi? Çiftçiye 5 milyar,
3 milyar vermedi, öteki taraftan 1,5 trilyonu bir kişiye teminatsız
verdi. Peki, bu adalet mi, kalkınma mı, hak mı? Bu tamamen insan
hakkı yemektir. Bu ne İslamda var ne Müslümanlıkta var ne
Hristiyanlıkta var ne Yahudilikte, hiçbir dinde yok arkadaşlar. Ondan
sonra Efendim, hayvancılık gelişmedi. Tabii ki gelişmez
arkadaşlar. Yani çiftçi gidecek Ziraat Bankasına, 5 milyar, 3 milyar
istemek için, kredi isteyecek, memur kefil isteyeceksin, ipotek isteyeceksin...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ensar, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) ...öteki adama ipoteksiz istediği parayı vereceksin. Bu
adalet değil, hak değil arkadaşlar. Bu kul hakkı yemektir.
Bunun başka adı, tarifi yoktur. Ben şunu rica ediyorum:
Ardahanda hırsızlık dursun. Buna derhâl, rica ediyorum
-Genelkurmaya buradan sesleniyorum- derhâl tedbir alsın. Sadece Ardahan
değil, kurban döneminde hayvan çalıntıları
çoğaldı, tedbir alınsın.
İki:
Hayvancılığı geliştirmek için 50 baş değil
Şimdi bir şey getirilmiş, 50 baş ve üstü, 450 milyar
sermaye lazım. Bunu hiçbir köylü veremiyor. Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında 10 başa inecek, bütün köylü kalkınacak.
Ben fazla sözümü
uzatmak da istemiyorum ama zamanım da bitti. Şunu söyleyeyim
değerli arkadaşlar: Bizi halk seçti, buraya gönderdi, kavga etmemizin
bir anlamı yok. Ben belgelerle konuştum. Bu belgeleri, bu
tutanakları adalet kalkınma bankası, partisi de banka gibi
çalışıyor maşallah- bunu araştırsın ve de
buna bir çare, tedbir bulalım.
Önergemin
kabulünü rica ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öğüt.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhine söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
eğer etin kilosu 40 lirayı aşmışsa ve ülkemizde et
ithalatı başlamışsa, hayvancılık sorunları
son derece ciddi ve vahim bir noktada demektir. Bu nedenle, söz alırken,
bizim, parti olarak, grubumuz olarak bu konudaki hassasiyetimizi dile getirmek
istiyorum.
19 Şubatta
Meclis araştırması önergesi vermişiz,
hayvancılığın ve hayvan üreticilerinin
sorunlarının değerlendirilmesiyle ilgili. Yine
hayvancılık sektörüyle ilgili sorunların tartışılması
ve ülke ekonomisine etkilerinin araştırılması için bir
araştırma önergesi vermişim. Arkasından
Ülkemizde
hayvancılık denirken hep, sığır, koyun, keçi
anlaşılıyor ama üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde
balıkçılık sektörü her nedense unutuluyor. Allah öyle bir ülke
vermiş ki bize, etin kilosu 40 liraya fırladığı zaman
hamsinin kasası da 5 liraya iniyor ve yoksulluk sınırı
altındaki 15 milyon insanımız gerçekten bu ülkenin nimetleri
olmasa açlığa mahkûm edilecek, gıdasızlığa mahkûm
edilecek, sağlıksız beslenmeye mahkûm edilecek durumda. Yine,
Doğu ve Güneydoğu Anadoludaki hayvancılık
sorunlarıyla ilgili vermiş olduğumuz bir araştırma
önergesi var.
Bütün bu
araştırma önergeleri üzerinden baktığımız zaman,
bir de önümüzde bir Kurban Bayramı var arkadaşlar. Hayvancılık
sektörünün bunca sorun yaşadığı ülkemizde zaman zaman
Diyanet İşleri Başkanlığının
açıklamaları oluyor, diyor ki:Yeri geldiği zaman kurban
kesilmeyebilir. Türkiyede 73 milyonu kurban kesimi konusunda, ibadetleri ve
inançları konusunda Diyanet İşlerinin doğru bilgilendirmesi
gerektiğini de ayrıca düşünüyoruz. Çünkü kurban farz
mıdır, hangi koşullarda farzdır, nasıl yerine
getirilir, bunun mutlaka anlatılması gerekiyor.
Sadece hac
ibadeti olanların hacca giderken kurban kesmesi şeklinde olan fariza,
daha sonra hacca gitmeyenlerin de kurban kesmesi şeklinde devam
etmiş. Bu, İslamın dört mezhebine göre değişiklikler
arz ediyor. Örneğin, Maliki, Hanefi, Hanbeli ve Şafii mezheplerinde
kurbana yaklaşım tarzı farklıdır. Şafiilerde farz
olmadığı için kesimlerin daha az, Hanefilerde daha fazla
olduğunu biliyoruz. Bu konuda elbette ki toplumun doğru
bilgilendirilmesi gerekiyor.
Hayvancılık
derken şunu ifade etmekte yarar var: İnsanoğlunun en temel
haklarından birisi şüphesiz beslenme hakkıdır.
Yaşamın idame ettirilmesi açısından bu son derece
önemlidir. Hayvancılık, insanın dengeli beslenmesi için gerekli
olan et ve süt gibi temel ürünleri üretmesinin yanında özellikle
kırsal alandaki açık ve gizli işsizliği azaltmak, önlemek
bakımından da önemlidir. Bu yönüyle göç olaylarını ve bunun
ortaya çıkardığı sosyal sıkıntıları
azaltmak ve önlemek gibi önemli ekonomik ve sosyal fonksiyonları da
vardır.
Hayvancılık,
sektör olarak et, süt, tekstil, deri, kozmetik ve ilaç sanayisi dallarına
ham madde sağlayarak dengeli kalkınmaya katkıda bulunduğu
gibi, ihracat yoluyla döviz gelirlerini de artırmaktadır. Ülkemiz
hayvancılığının giderek gerilediği TÜİK
verilerinden anlaşılacağı gibi son aylarda hızla artan
et fiyatlarıyla bu konu kanıtlanmaktadır.
Kırmızı
etin kilogramına Avrupa Birliği tüketicisi 4-5 dolar öderken, ABD
tüketicisi 2-3 dolar öderken ülkemiz tüketicisi 16-17 dolar ödemektedir
arkadaşlar. Bu, resmî veriler.
2009 Haziran
ayında 18 TL olan dana kıymanın fiyatı 2010 Şubat
ayında 24 TLye -bu bizim söylediğimiz en düşük rakamlar- 17 TL
olan kuzu but fiyatı da 23 TLye çıkmış. Bunun pirzola,
bonfile vesairede de 30-40, hatta 40ın üzerine
çıktığını da biliyoruz.
Avrupa
ülkelerinde kişi başı kırmızı et tüketimi 75
kilogram iken ülkemizde bunun 8 kilogramın altına düştüğü
de maalesef bir gerçek.
Mevcut ve önceki
iktidarların öngörüsüz ve sığ tarım ve
hayvancılık politikaları ülkemizde et tüketimini,
fiyatlarının yüksekliği nedeniyle neredeyse lüks tüketime
dönüştürmüştür. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren hayvancılığımızda
sürekli denilebilecek bir gelişme sağlanmışken, 24
Ocak kararlarıyla, 1980, hayvan
üretimi ve hayvansal ürünler üretimine verilen teşviklerin kaldırılmasıyla
hayvancılığımıza büyük bir darbe vurulmuştur.
Hayvancılığa vurulan darbeyi Et ve Balık Kurumu, Süt
Endüstrisi Kurumu, Yem Sanayii gibi tarımsal kuruluşların
özelleştirilmesi
Bunun yanında, 1952 yılında kurulan Et ve
Balık Kurumunun özelleştirilmeye çalışıldığı
1994 yılına gelindiğinde 29 olan kombine mevcudu günümüzde 8e
düşürülmüştür.
Üreticinin
yetiştirdiği hayvanların değerlendirilmesi ve hayvan
hastalıklarının önlemesi ayrı bir konudur.
Yine, ülkemizde
gerilemenin en önemli etkenlerinden biri de maliyetlerin yüzde 78 oranında
yem fiyatlarından oluşmasıdır. Yem fiyatları bir
yıl içinde yüzde 50-60 civarında artış göstermiştir.
Yem
fiyatlarındaki bu artış önlenemediği takdirde sektörden
çıkışın önü alınamaz. Vergiler
kaldırılmadığı takdirde, teşvikler
yapılmadığı takdirde, kredi destekleri
sağlanamadığı takdirde de maalesef istenen gelişme
sağlanamaz.
83-90
yılları arasında Türkiyeden Orta Doğu ülkelerine
yıllık ortalama 2,7 milyon canlı küçükbaş hayvan
ihracatı resmen yapılmaktaydı. On beş yıl önce
elimizde olan bu yakın pazar, bugün Avustralya, Avrupa Birliği
ülkeleri ve ABDnin eline geçmiştir. Uygulanmakta olan politikalar
hayvancılığımızı bitirme noktasına
getirmiştir. Türkiyenin bulunduğu iklim ve arazi
koşulları, doğu ve güneydoğudaki yayla yasakları, yine
2008den itibaren uygulanan politikalar, Avrupa Birliği ilerleme raporlarında
da etkili önlemlerin alınmadığını göstermektedir.
Şimdi, durum
böyleyken yine dört tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde 3.442
kilometre akarsuyu olan, 1 milyon hektarın üzerinde 200 gölü olan, 178 bin
kilometre kıyı şeridi olan ülkemizde balıkçılıkta
da SOS işaretleri görülmektedir. Evet, hamsi bugünlerde biraz
ucuzladı ama balık türlerinin giderek kaybolduğu, lüferin
tanesinin hâlâ 20 liranın altına düşmediği günleri
yaşıyoruz. OECD ülkelerinin balıkçılığa
ayırdığı harcamalar ve Türkiyedekileri
karşılaştırdığımız zaman, gerçekten
Bir bütçe konuşmasında sormuştum: KÖYDES var, BELDES var. Niye
TARDESi kurmadınız? Programınızda yok, tarımı
destekleme gibi bir projeniz yok. dediğimde ve sorduğumda, bugüne
kadar da bunun bir cevabını alamadım.
Şimdi, bu
sorunları konuşuyoruz. Bu sorunları usul
tartışmalarına boğmayalım arkadaşlar. Ülkemizin,
hepimizin bu konuda uzlaşması gerekiyor. Bugün Cumhuriyet Halk
Partisi bu önergeyi verdi diye reddetmenin bir anlamı yok. Grup
başkan vekillerimiz burada, bir uzlaşsınlar, maden komisyonu,
spor komisyonu gibi bu konuda bir komisyon kurulsun arkadaşlar. Memurun et
alamadığı günler yaşıyoruz. İşçinin asgari
ücretle bir ayda 1 kilo eti alamadığı günler
yaşıyoruz. Kuyumcu dükkânlarının yerine, artık,
kasapların, marketlerin soyulduğu ve etlerin
alındığı günleri yaşıyor Türkiye.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaplan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bağlıyorum.
Şimdi,
böylesine ciddi sıkıntılar yaşanırken, et
fiyatları altın fiyatlarından bu kadar öte pahalanırken,
ithalata gidilirken burada, bu kürsüden kalkıp AK PARTİ
zamanında inekler daha çok süt veriyordu, tavuklar da çift
sarılı yumurta yapıyordu. demek, 73 milyonla dalga geçmekten
başka bir şey değil arkadaşlar. Bu sorun ciddi bir
sorundur, ülkemizin kalkınma sorunudur, gelecek sorunudur.
Hayvancılık ve tarımda çok önemli bir ülke olan Türkiye'nin
geleceği ve krizden Uzak Doğu ülkelerine, Afrikaya, Orta Doğuya
yöneleceği en önemli sektörlerden birisi budur.
Bu açıdan,
biz parti olarak verdiğimiz araştırma önergelerinin çerçevesinde
bütün grupların uzlaşarak ortak bir zeminde bir komisyon
kurmalarını diliyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Abdülkadir Akcan, Afyonkarahisar
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Akcan.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlarken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben bir
anımı hatırlatarak sözlerime başlamak istiyorum: 2002
yılında İller Bankası Genel Müdürlüğünün
düzenlediği bir toplantıya o gün Adalet ve Kalkınma Partisi
Sayın Genel Başkanını da davet etmiştik. Geldi,
konuştu, vereceğimiz cevapları dinlemeden toplantıyı
terk etti, gitti. Bu, sanki AKPde bir alışkanlık. Sayın
Ali Koyuncu da bir şeyler söyledi, konuştu, gitti.
Ben
söyledikleriyle ilgili olarak şunu söylemek istiyorum: 2002 seçimlerinin
en temel üç donesi vardı AKP adına. Sayın Genel Başkan
şunu söylüyordu: İktidara gelirsek:
1) IMFle
yapılmış anlaşmaların süresine bakmaksızın
tamamını yırtıp atacağız. İktidara
geldikten sonra iki stand-by daha imzalandı.
2) Mazot
başta olmak üzere, önemli girdilerden ÖTV ve KDVyi
kaldıracağız, yeşil mazot vereceğiz. dedi.
2001
yılında bizim bunu, ÖTVyi koyduğumuzu söyledi Sayın
Koyuncu. Kalktı mı? Kalkmadı. Sayın Ali Koyuncu, elinizi
tutan mı var bunu kaldırmak için?
3)
Dokunulmazlıkları kaldıracağım. dedi. Kalktı
mı? Kalkmadı.
Bunu
hatırlatarak, AKPnin yapmış olduğu Kızılcahamam
kampındaki toplantıda konuşulanların basına
yansıyan bölümüne bir atıfta bulunmak ve okumak istiyorum:
Sayın Bakan sorular üzerine, talepler üzerine etle ilgili, tarımla
ilgili bilgiler ve doneler, veriler aktarır, bunu tabloyla ifade eder. Bu
durum, tabloyu dikkatle inceleyen Sayın Başbakanının da
gözünden kaçmadı. diye yazıyor haberde. Ekerin
açıklamalarının ardından, Erdoğanın
kırmızı et üretiminde artış olmamasına dikkat
çekerek Hayvancılığa bu kadar destek veriyoruz, niye üretim
artmıyor? Ayrıca, bu dağıttığın tablodaki
rakamlar çelişkilerle dolu. Ben, matematik bilgimi mi unuttum diye
düşündüm. Böyle tablo mu olur? Bu bilgiler vatandaşın
kafasını daha da karıştırır. Doğru dürüst
bilgilendirme yapalım. diyerek tepkisini gösterdi. diyor basında
çıkan haberlerde.
Şimdi,
Sayın Başbakan gerçekten doğruyu söylüyor. Hangi konuda? Bu
eleştirileri konusunda. Sayın Bakan basın aracılığıyla
halkımızı, AKP sözcüleri Meclisimizi, yanlış bilgi,
rakam ve tozpembe tablolarla doğru bilgilendirmemektedir. Aslında, bu
bakımdan konu incelenirse şu sonuçları görürüz: Hâlen
dünyanın öteki ülkelerine göre hayvancılığa verilen destek
hem yeterli değildi hem de dağılımı adil değildi.
Bu desteklemeleri de tıpkı Türkiyedeki gelir
dağılımında olduğu gibi ve sekiz yıllık AKP
İktidarının gerçekleştirdiği, zenginin daha zengin,
fakirin daha fakir olduğu tabloda olduğu gibi, tıpkı millî
gelirin yüzde 80inin nüfusun sadece yüzde 10una, millî gelirin yüzde 20sinin
nüfusun yüzde 90ına dağıtıldığı gibi
teşviklerin dağıtıldığını görüyoruz.
Düşünebiliyor
musunuz sayın milletvekilleri, Türkiyenin doğu, güneydoğu
bölgelerindeki yirmi altı ilde kurulacak 50 baş ve üzeri her
işletmeye alınacak hayvan materyalinin yüzde 40ı hibe edilecek.
Peki, Türkiyenin öteki, seksen bir ilinde, hayvancılık yapan,
geçimini buradan temin eden, hayvancılıkla geçindiği ifade edilen
hiç mi ili yok? Burdur neyle, Afyonkarahisar neyle geçinir, Orta Anadolu neyle
geçinir? Buranın tarım sektöründe çalışan
insanlarının sadece bitkisel üretimle mi geçindiğini
düşünüyorsunuz? İşte hata burada yapılıyor, bu
düşünülerek yapılıyor. Sanki doğu, güneydoğudan
başka illerde hayvancılık yapılmıyormuş gibi
verilen teşvikler, maalesef uygulamalar, acı uygulamalar ve
milletimiz buğzediyor bu noktada. Nasıl mı? 2005
yılında et üretimini artırmak için karkasa teşvik pirimi
verildi, 1 lira. 2006 yılında bu rakam yirmi altı doğu,
güneydoğu ilinde verilmeye devam edildi ama öteki illerde
kaldırıldı. Bu eleştirileri 2007de yaparken sanki bu
eleştirileri muhalefet, sırf muhalefet olsun diye
yapıyormuş gibi algılanarak 1,5 liraya çıkarıldı ama
diğer tarafa verilmedi. İşte acı olan, Türkiyede
hayvancılığın çöküşünü hazırlayan bu
yanlış politikalardır.
Sayın
milletvekilleri, öteki ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de gümrük vergileri
ve fonlar kullanılır enstrüman olarak. Niçin? Ülke içindeki iç
üretimi korumak için, bu üretimle uğraşan insanların üretimi
sürdürebilmelerini temin etmek için. Bakın, ne oldu: Şimdi,
Türkiyede hayvan ve hayvansal ürün için daha önceki yıllarda
uygulanmış olan ve şimdi, 2010 yılında uygulanan
gümrük vergilerinin nasıl olduğunu ifade etmek istiyorum. Canlı
hayvan ithalatında gümrük vergisi yüzde 135 iken şimdi yüzde 20ye,
et ithalinde gümrük vergisi yüzde 225 iken şimdi yüzde 30a indirildi.
Hayvancılığın motoru olan, doğduktan sonra elde
edilebilen sütün sürekli elde edilebilirliğini sağlamak için
özellikle korunması gerekirdi, özellikle teşvik edilmesi gerekirdi.
Sanki birileri bitirmek için görevini yerine getirmek zorundaymış
gibi talimat almışçasına, süt tozunda gümrük vergisini
sıfıra indirdi. Bunun miktarı üzerinde durmayın, sembolik
bir anlamı var. Bu sembolik anlamından dolayı Eyvah, süt tozu
sıfır gümrükle ithal edilir, ucuza gelirse benim sütümü alacak olan
sanayici bu sütü almaz, süt tozunu kullanır, öyleyse benim süt üretmeye
ihtiyacım yok, kalmadı. diyerek sağılan hayvanını
kesime gönderir. İşte geldiğimiz sonuç: Doğuran,
doğduktan sonra besiye alınacak buzağıyı doğuran
inek kalmadı. Arz darlığından, üretim
darlığından dolayı, tüketimin sabit kalmasından
dolayı, şimdi eti ithal etmek durumunda kalıyoruz.
İşin özü, püf noktası budur değerli milletvekilleri.
Sayın milletvekilleri,
burada çok söyledik, iş planlamayla ilgili. Bakınız, küresel
ısınma var. Bu kürsüden şunları söyledim mayıs,
haziran ayları içerisinde: Küresel ısınma nedeniyle, Güney
Anadolu Bölgesinde ve Batı Anadolu Bölgesinde seralar geç fide dikimine
başladı. Bu ısınma nedeniyle seranın içerisinde fide
kavrulur diye bunu yaptı ve her zaman 15 Ağustostan itibaren
başlanan sera içi dikim, 15 Eylüle doğru kaydırıldı ve
ihtiyari olarak kaydı. Yaylada da domates azaldığı ve
bittiği için, şimdi, bu aradaki eksiklik, bir aylık dönemin
açığı, karşımıza, geçen sene o dönemler yani ekim
sonu, kasım başında 40 kuruşa mal edilip 35 kuruşa
satılmak durumunda kalan domates, şimdi 15 liraya vurdu. Bu,
istenmeden olan bir hadise ve konu planlamayla ilgili. Eğer bunun
planlamasını
Elektriği ben daha fazla destekliyorum seralarda.
Ey çiftçi, bu elektriği kullanarak, ucuz elektriği kullanarak
seranı havalandır, serinlet. Ondan dolayı da bir aylık
üretim açığı olmasın. Benim vatandaşım daha
yüksek fiyatla domates yemek, sebze yemek zorunda kalmasın. diye
teşvik edilmesi lazımdı. Bunu yapmak için bu işi bilmek
lazım, bu işi bilen eller olarak, beyinler olarak planlamak
lazım. Şimdi bunu söyleyince yıkıcı muhalefet
yapmış oluyoruz iktidara göre. Bu mudur yıkıcı
muhalefet değerlendirmesindeki anlayışınız? Önemli
olan, işte, planlamak.
Aynı
şey hayvansal üretim için de geçerli değerli milletvekilleri. Üretim
planlaması yapılmadan bu iş olmaz. Şimdi, AKP
iktidarları bu planlamayı yapmadı ise bu alanda görevini
yapmamış demektir. Eğer yaptı ise buna rağmen bu hâle
geldiysek, yani üretici üretmekten vazgeçmiş ise, 2008de olduğu gibi
1 milyona yakın damızlık sığır gebe hâlde kesime
gitmişse, koyun sayısı sekiz yıllık AKP
iktidarları döneminde 10 milyon baş civarında
azalmışsa, ahırlar boşalmış ve çiftçi bu işi
yapmaktan vazgeçmişse, bütün bunların sonucu Türkiye et ithal eder
hâle gelmişse bu sonuç yapılan planlamanın sonucudur ve bu
planlama da, sonuçları da ve bu hâle getirenler de
sorgulanmalıdır.
Bu kürsüye her
çıktığımızda muhalefet olarak uygulanan
hayvancılık politikalarının yanlış olduğunu,
hayvancılıkla uğraşan çiftçilerimizin bu uğraştan
uygulanan bu yanlış politikalar yüzünden vazgeçtiklerini,
hayvanlarını gebe olduğuna bakmaksızın kesime sevk
ettiklerini, işletmelerini kapattıklarını, bu
kapatmaların fabrika şalteri indirmeye benzemediğini, yerine
koymanın yıllar alacağını söyledik ama dinletemedik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akcan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Şimdi yerine taze bir buzağıyı
alsanız, bu hayvan üç yaşında doğuracak ve laktasyona
girecek. Yani kaybettiklerinizi en erken üç sene sonra telafi edebilirsiniz.
Kapattığınız fabrika şalterini
kaldırırsınız, iş biter ama hayvancılıkta
durum böyle değil.
Sayın Bakan
Sayım yaptırdım üst üste, beside 2 milyon 200 bin baş
sığır var. diyor. Üretimde fert başına ortalama 250
kilogram karkasımız yok. Kabul edin var, 550 bin ton et yapar. Bunu
72 milyona böldüğünüzde fert başına 7,5 kilogram et üretimi
gerçekleştiğini görürüz. Bu rakam 12 kilogram idi değerli
milletvekilleri. Bu sayı, damızlık sayısının
azalmasından kaynaklanan bir azalmadır. Eğer şimdi siz bu
azalmayı telafi etmek için desteklemek isteseniz, 2x100
sığırcılık projesini yeniden gündeme getirseniz, 1
milyon hayvanı beş yılda telafi edebilirsiniz en iyi destekleme
rakamlarıyla diyor, Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis araştırması
önergesinin desteklenmesi doğrultusunda oy kullanmanızı rica
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akcan.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin aleyhinde söz isteyen Ahmet Ertürk, Aydın
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Ertürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET ERTÜRK
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten,
bugün ülkemizde et ithalatı gibi bir sıkıntıyla, bir
sorunla karşı karşıyayız. AK PARTİ Hükûmeti
olarak, AK PARTİli milletvekilleri olarak bu soruna duyarsız
değiliz, bu soruna çözüm ve çare bulmak için yoğun bir şekilde
çalışmalarımızı sürdürüyoruz, önerilerimizi aziz
çiftçilerimizle paylaşıyoruz.
Sorunun geldisine
bir baktığımızda, 2007 yılında ülkemizde çok
muazzam bir kuraklık yaşadık. Bu kuraklıkta, gerçekten,
üreten insanlarımız üretim mekanizmalarının pek çoğunu
kaybettiler, pek çok sıkıntılar yaşandı. Beraber de o
zaman bir seçim yapmıştık. 2008 yılında dünyada petrol
fiyatlarının çok yükselmesiyle, afaki rakamlara
ulaşmasıyla, 150 dolara kadar yükselmesiyle mazot ve gübre fiyatlarında,
dolayısıyla yem bitkileri fiyatlarında da anormal derecede
artışlar oldu. Bazen tarımda böyle sıkıntılar
olabiliyor, global dünyada karşılaşılan, çiftçilerin
iradeleri dışında oluşan olaylar sık sık
olabiliyor.
Bunlarla beraber
üretim destekleri konusunu Hükûmetimiz gündeme getirdi. Gerek kuraklık
destekleri gerek afet destekleri ve gerekse mazot, gübre destekleriyle bu
sorunları çözme gayreti içerisinde olundu. Bu zaman dilimi içerisinde
şöylece bir baktığımızda sadece hayvancılık
yapan insanlarımız salt hayvancılıkla değil, aynı
zamanda bitkisel üretimle de üretimlerini sürdürmeye
çalışıyorlar ve tarımla ilgili pek çok konuda farklı
uygulamalar, farklı çalışmalar hem bitkisel üretimde hem
hayvancılık üretiminde yapıldı. Şöyle bir
hafızalarımızı yokladığımızda:
Tarım Kanunu, Tohumculuk Kanunu, Toprak Muhafaza ve Arazi
Kullanımı Kanunu, Organik Tarım Kanunu gibi pek çok kanun
yasalaştı, gündeme getirildi. Tarımsal ürünlerde, örneğin
zeytinyağında, yumurtada, kümes hayvanlarında ihracat destekleri
gündeme geldi. Çiftçi kayıt
sistemine dâhil çiftçilere mazot, gübre ve toprak analizi destekleri
verildi. Tarım sigortaları gündeme getirilerek yüzde 50 devlet
destekli çiftçilerimizin her türlü doğal risklere, afetlere
karşı korunması için tarım sigortaları gündeme
getirildi ve uygulamaya başlanıldı. İyi tarım
uygulamaları, organik tarım desteklemeleri yapıldı. Yağlı
tohum destekleri
Şu anda pek çok milletvekilimiz konuştu
Açıklarımız var. denildi. Evet, şu anda bitkisel yağ
ve pamukta açığımız var. Bu iki ürünü ülkemiz üretimiyle
sanayicimizin ve insanlarımızın tüketimine yeterli miktarda
üretemiyoruz. Bu iki ürün dışında pek çok ürünü de ihraç
ediyoruz. Mesela, unda Türkiye
dünyanın ikinci büyük ihracat yapan ülkesidir şu anda. Bu
ürünleri de, daha fazla ekilebilmesi için, gerek mısırı gerek
pamuğu gerekse ayçiçeğini destekliyoruz yağlı tohum
destekleri adı altında. Gene ayrıca hububat destekleri, çay
destekleri devam etmektedir. Çiftçilerimizin üretimlerini sürdürebilmesi için
kırsal kalkınma destekleri çalıştırılmakta, gerek
ekipman alan çiftçilerimiz, alet edevat alan, tarımını daha
sağlıklı ve modern makinelerle sürdürmek isteyen çiftçilerimize
ekipman destekleri veya tarım ürünlerini ambalajlama, paketleme gibi
üretimlerini çağdaş ve modern dünyada tüketicilerin albenisini
karşılayabilecek şekilde yapmak isteyen çiftçilerimize,
tüccarlarımıza, tacirlerimize, iş adamlarımıza da, kooperatiflerimize,
kurum ve kuruluşlarımıza paketleme ve ambalaj desteklerimiz
devam etmektedir.
Hayvancılık
desteklerinde daha önceki dönemlerden devam edegelen yem bitkileri desteği
aynen, daha artırılarak, daha farklı farklı ürünler, hayvan
pancarı gibi, yem bitkileri desteğinin içerisinde ikame edilerek
sürdürülmektedir.
Arı ve su
ürünleri destekleri devam ederken şu anda verilen grup önergesinin
gündemini, ana gündemini teşkil eden süt desteklemeleri de bizim
Hükûmetimiz döneminde, sekiz yıldan bu yana hiç aksamadan
sürdürülmüş, hatta şu anda küçükbaşa 10 kuruş,
büyükbaşa da 4 kuruş süt desteği devam etmektedir.
Elbette anne olan
ineği yaşatmamız lazım. Anne olan ineği
yaşattığımız zaman, ona bakan çiftçilerimize hayat ve
fırsat verdiğimiz zaman, sütü veren anne bize her sene en
azından bir tane canlı yavru verdiğinde, bu dişi
olduğunda damızlık, erkek olduğunda da besilik,
kasaplık hayvan materyali olacaktır.
Keza hayvan
başına desteklerde şu anda büyükbaşta,
sığırda 225 lira, koyunlarda da, koyun ve keçilerde de 10 lira
destekleme yapılmaktadır. Eğer soy kütüğüne
kayıtlı ise yani çiftçilerimiz bir örgüte kayıtlı ise, bir
örgütsel disiplin altında üretimlerini sürdürüyorlarsa bu üreticilerimize
artı 50 lira da soy kütük desteği verilmektedir. Buzağı başına,
doğan, suni tohumlamadan doğan buzağı başına 60
lira destek verilmektedir. Eğer bu çiftçilerimiz Islah Birliğine,
Damızlık Yetiştiricileri Birliğine kayıtlı ise 25
lira daha ıslah desteği verilmektedir. Hatta buzağı ikiz
doğsa, üçüz doğsa dahi her
buzağıya ayrı ayrı bu destek verilmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, değerli milletvekillerimiz; bütün bunların
yanında şu anda Hükûmetimizin gündeme getirdiği ve bu sorunun
çözülmesi için çok pratik ve ivedi olarak da sıfır faizli, yedi
yıl vadeli, iki yılı ödemesiz
Bakın, bu ilk defa
yapılmaktadır. Daha önce sadece damlama sulamada ve yağmurlama
sulamada yapılan, bitkisel üretimde yapılan tarımsal destek veya
hayvanlar için yapılan, yem bitkileri desteğinde yapılan
sıfır faizli damlama sulama desteği şu anda
hayvancılık için gündeme getirilmiştir ve 15 bini
aşkın çiftçimiz Ziraat Bankalarımız marifetiyle bu
destekten yararlanmak istemektedirler. Burada en güzel talep -bu grup
önerisinde söylenmiş, o doğrudur, yapılan iş o zaten-
öneri, on adede indirilmesi denilmektedir, on adede indirilmiştir şu
anda. On baş ve üzeri hayvan almak isteyen çiftçilerimiz Ziraat
Bankalarımıza müracaat ederek yedi yıl vadeli, sıfır
faizli, iki yılı ödemesiz, beş yıl ödemeli ve doğan
buzağılarıyla, doğan buzağılarını
yetiştirerek, onları kasaplık hâle getirerek erkek
buzağılarının satışıyla, hiç dişi
buzağılarını veya başka bitkisel üretimlerini borç
ödemek için kullanmaksızın, böyle bir çalışmayı
Hükûmetimiz, Türk çiftçilerinin kullanımına sunmuştur. Bu çok
önemli bir destektir, ilk defa yapılan bir destektir ve bu destek için
şu anda ülkemizde talep eden çiftçilerimizin arz-talep dengesi ölçüsüne
baktığımızda, hayvan fiyatlarının 7 bin liraya
kadar yükseldiğini görmekteyiz. Onun için ithalat kapısı da
açılmıştır.
Tabii, bu
terbiyevi bir ithalat olmalıdır. Öyle çok fazla hayvan getirildiği
takdirde, süt fiyatlarını rahatsız edecek derecede, ülkemizdeki
süt arzını çoğaltarak süt fiyatlarının hak ettiği
fiyattan olmasını aşağı düşürecek nispette de
olmaması için Hükûmetimiz gerekli özen ve itinayı da göstermektedir.
Bu yedi yıllık destekleme sadece hayvan alımı için
değildir. Ahır yapımı için, barınak yapımı
için, yem bitkileri tesisi için, alet edevat alımı için, ekipman
alımı için ve ayrıca işletme desteği olarak da
kullanılmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kendimizi küçümsememeliyiz. Ülkemiz
bugün fındık, kayısı, incir, yumurta, beyaz et, un gibi pek
çok ürünü ihraç etmektedir. Elbette, dediğim gibi, yağlı
tohumlarda, pamukta ve bitkisel yağlarda da ülkemiz ihtiyacını
karşılamak için ithalat yapmak durumu bazen zorunlu hâle gelmektedir
ama Hükûmetimizin bu sorunları aşmak için aldığı pek
çok tedbir vardır.
Daha geçen hafta
Değerli Başbakanımız Aydın ilimizi ziyaret ederek,
Çine ilçemizde Çine Adnan Menderes Barajını ve onunla beraber on
ilimizde on tane büyük baraj ve sulama tesisini açarak tarıma hem
taşkın önleme hem enerji üretme hem de sulama konusunda çok büyük
çalışmaları yeni bir açılışlar
fırsatıyla Türk çiftçisinin, Türk tarımının hizmetine
sunmuştur.
Değerli
milletvekilleri, Ulusal Süt Konseyi kurularak hayvancılık konusundaki
riskler çözülmeye çalışılmaktadır. Gene söylenen bir
beyanda, dâhilde işleme rejimi (DİR) altında süt tozu,
tereyağı ithal edilmektedir, krema ithal edilmektedir. Bu 2.500
tondur. Ülkemizde üretim yapan büyük firmalar, çikolatacılar, bisküviciler,
yurt dışından export fiyatlarıyla, düşük fiyatlarla
süt tozu, krema ve tereyağı ithal ederek, bunu ülkemiz üretiminin
içerisine sokmadan burada üretim yaparak, bisküvi yaparak, şekerleme
yaparak, çikolata yaparak yurt dışına satmaktadırlar. Bu
sıkıntıdan kaynaklanması hasebiyle bu konuda da Tarım
Bakanlığımız ve Dış Ticaret
Müsteşarlığımız yeni bir çalışma yapmakta,
dâhilde üretilen sütlerin süt tozu yapılarak, arz fazlası zamanlarda
süt tozu yapılarak bu süt tozlarından da bu üretimi yapan şekerlemecilerin,
bisküvicilerin ve çikolatacıların ihtiyaçlarının
karşılanması suretiyle yeni bir çalışma
başlatılmıştır. Bu çalışma, geçtiğimiz
sezonda 36 trilyon liralık desteklemeyle ülkemiz üretimine iyi bir
fırsat sağlamıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ertürk, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
AHMET ERTÜRK
(Devamla) Bir saniye lütfen.
Bir önceki
yıl yaşanan süt fiyatlarındaki düşüklük bu sene
yaşanmamıştır.
Böylece,
tarım ve hayvancılık yapan üreticilerimiz çok güzel günler
yaşamaktadırlar, üretimlerinde hak ettikleri fırsatları
yakalamaktadırlar. Ancak et fiyatlarında tüketicilerimizi
rahatsız eden konu için de Hükûmetimiz terbiyevi mahiyette bir
kısım et bir kısım da canlı hayvan, kasaplık
hayvan ithalatı yapmaktadır.
Ürettiği
ürünlerle toplumumuzu ve insanlarımızı doyuran, besleyen
çiftçilerimiz çok önemli insanlardır. Onlara ne kadar hizmet etsek,
onların sorunlarını çözmek için ne kadar çok çalışsak
azdır. Elbette daha pek çok sorunumuz vardır. Çözüm bekleyen sorunlarımızı
çözmek için de İktidarımız gece gündüz
çalışmaktadır. Kaderimiz çözümsüzlük ve karamsarlık
değildir. Türkiye güzel günlere ve güzel geleceklere layıktır.
Ben bu
duygularımla, bu öneri hakkındaki görüşlerimi değerli Genel
Kurula ve değerli milletvekillerine sunuyorum.
Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ertürk.
III.-
YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, oylamadan önce yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım
ancak yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın
Anadol, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özyürek, Sayın Hamzaçebi,
Sayın Süner, Sayın Özkan, Sayın Güner, Sayın Diren,
Sayın Paçarız, Sayın Barış, Sayın Ekici,
Sayın Çöllü, Sayın Tütüncü, Sayın Öztürk, Sayın Altay,
Sayın Ünlütepe, Sayın Tüzün, Sayın Günday, Sayın
Yalçınkaya ve Sayın Tamaylıgil.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:17.02
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.13
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin oylamasına geçilirken yoklama istenmiş ve
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN
Şimdi elektronik cihazla yeniden yoklama yapacağız ve yoklama
için üç dakika süre vereceğim.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Sözlü soru
önergeleriyle, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 26 Ekim 2010 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 17.16
Not: Devamı
Taramadır.