DÖNEM: 23 CİLT: 81 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
17nci Birleşim
10 Kasım 2010 Çarşamba
(Bu Tutanak Dergisinde yer
alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde
belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - ÖLÜM, SAYGI DURUŞU VE TAZİYELER
1.- Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün ölümünün 72nci yıl dönümü münasebetiyle iki dakikalık
saygı duruşu
IV. - OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili
Nevzat Pakdilin, ebediyete intikal eden Mustafa Kemal Atatürkü, silah
arkadaşlarını ve Birinci Mecliste ve daha sonrasında görev
yapan milletvekillerini rahmetle, minnetle, şükranla yâd ettiğine
ilişkin konuşması
V. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- İstanbul
Milletvekili İbrahim Yiğitin, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün
72nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 72nci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Çanakkale Milletvekili
Ahmet Küçükün, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 72nci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
VI. - AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Urasın, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün
72nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
2.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 72nci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 72nci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
4.- Giresun Milletvekili
Nurettin Caniklinin, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 72nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
5.- Eskişehir
Milletvekili Beytullah Asilin, Kütahyada üniversitede meydana gelen olaylara
ilişkin açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Hakkâri Milletvekili
Hamit Geylani ve 19 milletvekilinin, dershanelerde çalışan
öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/913)
2.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış ve 22 milletvekilinin, yerel basın ve
yayın kuruluşlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/914)
3.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 25 milletvekilinin, İstanbulun tarihî ve kültürel
mirasının korunmasında yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/915)
4.- Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve 21 milletvekilinin, ÖSYMnin yaptığı
sınavlarla ilgili usulsüzlük iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/916)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/910) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 10/11/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
IX.- MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- Edirne Milletvekili Rasim
Çakır ve 21 milletvekilinin, Trakyabirliğin uygulamalarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/910)
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321)
3.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi
ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(2/594) (S. Sayısı: 510)
4.- Kütahya Milletvekili
Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi
Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S.
Sayısı: 395)
5.- Kamu Hastane Birlikleri
Pilot Uygulaması Hakkında Kanun Tasarısı ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/439) (S. Sayısı: 493)
6.- Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/869) (S. Sayısı: 521)
7.- Mali Kural Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/891) (S.
Sayısı: 525)
8.- İller Bankası
Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190
Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/371, 1/101) (S. Sayısı: 477)
9.- Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/820) (S. Sayısı:
502)
10.- Tebligat Kanunu ile Adlî
Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın; Tebligat Kanunu ile
Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742, 2/546) (S.
Sayısı: 474)
11.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi (TÜRKSOY)
Arasında Türksoya İlave Arsa Tahsisi Hakkında Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/423) (S. Sayısı: 532)
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara Milletvekili Yılmaz
Ateşin, akaryakıt kaçakçılığının
önlenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/15892)
2.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, durdurulan yatırımların yeniden
yapılandırılmasına ilişkin Maliye Bakanından
sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/16060)
3.- Kars Milletvekili Gürcan
Dağdaşın, bazı doktorların tayinlerine ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
(7/16102)
4.- Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcının, Allianoi Antik Kentine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı (7/16171)
5.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, İranda recm cezasına
çarptırılan bir kadının cezasının engellenmesine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlunun cevabı (7/16180)
6.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, Türk Cumhuriyetlerinden gelen yabancı
öğrencilerin harç ücretlerinin artırılmasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun cevabı
(7/16201)
7.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Tanın, yedek öğrenci kontenjanı
uygulamasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/16296)
8.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürkün, bir köşe yazısında yer alan iddiaya
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun cevabı (7/16319)
9.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Savarona Yatı ile ilgili
bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/16333)
10.- Denizli Milletvekili
Hasan Erçelebinin, Doğu Karadeniz Turizm Mastır Planına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/16335)
11.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Nemrut Dağı yolunun
birleştirilmesiyle ilgili protokole ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/16363)
12.- Kars Milletvekili Gürcan
Dağdaşın, Kars Hekim Evi binasının restorasyonuna
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/16364)
13.- Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüzün, Zeugma Antik Kentinde bulunan eserlerin turizm
açısından değerlendirilmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/16366)
14.- Bursa Milletvekili Onur
Öymenin, Fransada bir Türk vatandaşının evine yapılan
saldırıya ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlunun cevabı (7/16392)
15.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Ani Harabelerinde cuma namazı
kılanlardan giriş ücreti alındığı
iddialarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/16455)
16.- İzmir Milletvekili
Kamil Erdal Sipahinin, İzmirin EXPO 2020 adaylığına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/16456)
17.- Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, bir köyün
kamulaştırılacağı iddialarına ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/16547)
18.- Niğde Milletvekili
Mümin İnanın, doğalgaz ve elektriğe zam yapılıp
yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/16548)
19.- Niğde Milletvekili
Mümin İnanın, motorin ve benzin fiyatlarına ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/16550)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00te açılarak iki oturum yaptı.
Düzce Milletvekili Yaşar
Yakış, Düzce depreminin yıl dönümüne,
Denizli Milletvekili Emin
Haluk Ayhan, Denizli iline bağlı belde belediyelerinin
sorunlarına,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Adana Milletvekili Hulusi
Güvelin, Çukurovada tarım sektöründe yaşanan sorunlara ilişkin
gündem dışı konuşmasına Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.
Balıkesir Milletvekili
Ergün Aydoğan, tarımda yaşanan sorunlardan zeytin üreticilerinin
de etkilendiğine,
Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır, Mersin ve Antalyadaki narenciye üreticilerinin ürünlerini
satabilmeleri için gerekli tedbirlerin alınmasına,
Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut, Çukurovadaki çiftçilerin sorunlarına,
Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak, pamuk ve incir üreticilerinin sorunlarına,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 19 milletvekilinin, çiftçilerin sorunlarının (10/909),
Edirne Milletvekili Rasim
Çakır ve 21 milletvekilinin, Trakyabirliğin uygulamalarının
(10/910),
BDP Grubu adına Grup
Başkanvekili Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın, ticari taksi
esnafının sorunlarının (10/911),
Kütahya Milletvekili Alim
Işık ve 22 milletvekilinin, Kayseri ve Civarı Elektrik
T.A.Ş. ile ilgili iddiaların (10/912),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateşin, 28/3/1983 Tarih ve 2809 Sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
(2/468) İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden
sonra kabul edilmedi.
Gündemin Sözlü Sorular
kısmının:
1inci sırasında bulunan (6/1105),
2nci (6/1117),
4üncü (6/1120),
11inci (6/1176),
25inci sırasında bulunan (6/1282),
26ncı (6/1283),
29uncu (6/1287),
36ncı (6/1306),
37nci (6/1307),
41inci (6/1318),
44üncü (6/1329),
47nci (6/1335),
51inci (6/1351),
52nci (6/1363),
80inci (6/1457),
191inci (6/1694),
279uncu (6/1871),
292nci (6/1896),
367nci (6/2034),
432nci (6/2118),
434üncü (6/2120),
Esas numaralı sözlü
sorulara, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı cevap verdi; soru
sahiplerinden Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Tokat Milletvekili Reşat
Doğru, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu cevaplara
ilişkin görüşlerini açıkladı.
Gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci sırasında
bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci sırasında
bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü sırasında
bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3
Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (2/594) (S.
Sayısı: 510),
4üncü sırasında
bulunan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoyun; Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun (2/340) (S.
Sayısı: 395),
5inci sırasında
bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Kamu Hastane Birlikleri Pilot Uygulaması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının
(1/439) (S. Sayısı: 493),
6ncı
sırasında bulunan, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporunun (1/869) (S. Sayısı: 521),
7nci sırasında
bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Mali Kural Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/891) (S.
Sayısı: 525),
8inci sırasında
bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, İller Bankası
Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190
Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporlarının (1/371, 1/101) (S. Sayısı: 477),
9uncu sırasında
bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporunun (1/820) (S.
Sayısı: 502),
10uncu sırasında
bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Tebligat Kanunu ile Adlî Sicil Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynakın; Tebligat Kanunu ile Karayolları Trafik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporunun (1/742, 2/546) (S. Sayısı: 474),
11inci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Kültür ve Sanatları Ortak
Yönetimi (TÜRKSOY) Arasında Türksoya İlave Arsa Tahsisi Hakkında
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/423) (S. Sayısı:
532),
12nci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Türk Kültürü
Teşkilatı (TÜRKSOY) Arasında Evsahibi Ülke
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/866) (S. Sayısı: 534),
13üncü sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Hukukuna Göre Kurulmuş Olan Üniversitelerin Karşılıklı
Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/725) (S. Sayısı:
563),
14üncü sırasında
bulunan, Iraka Komşu Devletler Hükümetleri ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Terörizm, Sınırlardan Yasadışı
Sızmalar ve Örgütlü Suçlarla Mücadele Konularında Güvenlik
İşbirliğine İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/347) (S. Sayısı:
73),
15inci sırasında
bulunan, İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü
Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun (1/752) (S. Sayısı: 522),
22nci sırasında
bulunan, Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin
Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesinin 17 nci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Deniz
Yoluyla Yapılan Kaçakçılıkla Mücadele
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/295) (S. Sayısı: 78),
23üncü sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/302) (S. Sayısı:
80),
24üncü sırasında
bulunan, Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/339) (S. Sayısı:
62),
25inci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile
Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı Arasında
Savunma Uzay İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/395) (S. Sayısı:
136),
29uncu sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Arjantin Cumhuriyeti Arasında
Veterinerlik Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/299) (S. Sayısı:
79),
30uncu sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna Hükümeti Arasında Enerji
Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/317) (S. Sayısı:
286),
41inci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile İsveç Krallığı
Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik
Sözleşmesini Değiştiren Ek Sözleşmenin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/270) (S. Sayısı:
434),
45inci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile
Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askeri Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/781) (S. Sayısı:
459),
46ncı
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avustralya
Hükümeti Arasında Diplomatik Misyon ve Konsolosluklarda Çalışan
Diplomatik ve Konsüler Kadro ile İdari ve Teknik Personel
Yakınlarının İstihdamına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/659) (S.
Sayısı: 464),
Görüşmeleri komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
16ncı
sırasında, bulunan, Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesel
Ofisi ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiyede Bir DSÖ Ülke
Ofisi Kurulması Üzerine Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun (1/614) (S. Sayısı: 341),
17nci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Yemen Cumhuriyeti Arasında Denizcilik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/580) (S. Sayısı: 346),
18inci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Madencilik ve Jeoloji Alanlarında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun (1/408) (S. Sayısı:
347),
19uncu sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Kadının, Ailenin ve Çocukların Statülerinin
Geliştirilmesi Üzerine İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/547) (S. Sayısı:
348),
20nci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Tunus Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Görsel-İşitsel ve Yazılı İletişim
ile Belgelendirme Alanlarında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/634) (S. Sayısı: 349),
21inci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel
Müdürlüğü ile Tunus Cumhuriyeti Milli Arşivi Arasında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/658) (S. Sayısı: 350),
26ncı
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Devletleri Örgütü
Genel Sekreterliği Arasında Çerçeve İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/287) (S. Sayısı: 39),
27nci sırasında
bulunan, Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/304) (S. Sayısı: 59),
28inci sırasında
bulunan, Güneydoğu Avrupa Sivil-Asker Acil Durum Planlama Konseyi
Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/300) (S. Sayısı:
66),
31inci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Kırgız Cumhuriyetindeki TİKA Program Koordinasyon
Ofisinin Faaliyetine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/600) (S. Sayısı:
363),
32nci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Slovakya Cumhuriyeti Arasında Sosyal
Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/471) (S. Sayısı: 365),
33üncü sırasında bulunan,
Karadeniz Çevre Karayolunun Koordineli Olarak Geliştirilmesine Dair
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/667) (S. Sayısı: 368),
34üncü sırasında
bulunan, Karadenize Sahildar Devletlerin Sınır/Sahil Güvenlik
Makamları Arasındaki İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/665) (S. Sayısı: 369),
35inci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında
Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun (1/369) (S. Sayısı: 398),
36ncı
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Kırgız
Cumhuriyeti Arasında Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/370) (S. Sayısı:
399),
37nci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel
Müdürlüğü ile Haşimi Ürdün Krallığı Kraliyet
Dokümantasyon Merkezi Arasında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/555) (S. Sayısı:
405),
38inci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan
Krallığı Hükümeti Arasında Deniz Ulaştırması
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/697) (S. Sayısı:
406),
39uncu sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ile
Makedonya Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı Arasında Makedonya
Cumhuriyetinde Yer Alan Bazı Osmanlı Dönemi Eserlerinin
Onarımı ve Rekonstrüksiyonuna Yönelik Yapılan Görüşmelere
İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun (1/362) (S. Sayısı: 422),
40ıncı
sırasında bulunan, 2007 Uluslararası Kahve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(1/741) (S. Sayısı: 425),
42nci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/352) (S. Sayısı:
435),
43üncü sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gelişen Sekiz Ülke
Sekretaryası Arasında Merkez Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/701) (S. Sayısı:
438),
44üncü sırasında bulunan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında Karşılıklı Yardım ve
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/660) (S. Sayısı: 451),
Görüşmeleri tamamlanarak
yapılan açık oylamalardan sonra kabul edildi.
10 Kasım 2010
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak
üzere birleşime 19.09da son verildi.
Nevzat
PAKDİL
Başkan
Vekili
Bayram
ÖZÇELİK Yaşar
TÜZÜN
Burdur Bilecik
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Harun
TÜFEKCİ
Konya
Kâtip
Üye
No.: 26
II.- GELEN KÂĞITLAR
10 Kasım 2010 Çarşamba
Rapor
1.- Avrupa Konseyi
Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/935)
(S.Sayısı: 567) (Dağıtma tarihi: 10.11.2010) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Hakkari Milletvekili
Hamit Geylani ve 19 Milletvekilinin, dershanelerde çalışan
öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/913)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.07.2010)
2.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış ve 22 Milletvekilinin, yerel basın ve
yayın kuruluşlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/914) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.07.2010)
3.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 25 Milletvekilinin, İstanbulun tarihi ve
kültürel mirasının korunmasında yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/915) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.07.2010)
4.- Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve 21 Milletvekilinin, ÖSYMnin yaptığı
sınavlarla ilgili usulsüzlük iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/916) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.09.2010)
10 Kasım 2010 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 17nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
III.- ÖLÜM, SAYGI DURUŞU VE TAZİYELER
1.- Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 72nci yıl dönümü
münasebetiyle iki dakikalık saygı duruşu
BAŞKAN -
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bugün, Ulu Önder
Atatürkün ölümünün 72nci yıl dönümüdür. Genel Kurulumuzu Yüce Atatürkün
aziz hatırası önünde iki dakikalık saygı duruşuna
davet ediyorum.
Buyurun efendim.
(Saygı duruşunda
bulunuldu)
BAŞKAN Ruhu şad
olsun.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdilin, ebediyete intikal eden
Mustafa Kemal Atatürkü, silah arkadaşlarını ve Birinci Mecliste
ve daha sonrasında görev yapan milletvekillerini rahmetle, minnetle,
şükranla yâd ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bu vesileyle, Mustafa
Kemal Atatürkü, silah arkadaşlarını, Birinci Mecliste görev
yapan saygıdeğer milletvekillerini ve daha sonrasında görev
yapan milletvekili arkadaşlarımızı rahmetle, minnetle,
şükranla yâd ediyorum.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekili arkadaşıma gündem dışı söz
vereceğim. Gündem dışı konuşmalar, bugün, tabii ki,
özel bir gün olduğu için, 10 Kasım Atatürkü anma vesilesiyle
yapılacaktır.
Arkadaşlarımıza
ben müsamahalı davranacağım bugünün özel bir gün olması
vesilesiyle ama arkadaşlarımızın da
konuşmalarında daha dikkatli olmalarını rica edeceğim.
Tabii ki gruplardan
hassasiyetini ifade etmek isteyen arkadaşlar olur ama her gruptan -bu
arkadaşlarımız grup başkan vekilleri olabilir veya bir
milletvekili arkadaşımız olabilir- sadece bir kişiye bu
hususta, talepleri hâlinde, yine mikrofonlarını açarak söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, 10
Kasım Atatürkü Anma Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul
Milletvekili İbrahim Yiğite aittir.
Sayın Yiğit,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili İbrahim Yiğitin, Gazi Mustafa
Kemal Atatürkün ölümünün 72nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Büyük Önder Atatürkün aramızdan
ayrılışının 72nci yıl dönümü vesilesiyle gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
sözlerime başlamadan önce, Büyük Önderin aramızdan
ayrılışının yıl dönümü olan bugünde kendisini bir
kez daha şükran ve minnetle anıyoruz.
Büyük Atatürk, yok olma
sürecindeki bir imparatorluktan çağdaş bir ülke ortaya çıkararak
dünyaya kendisini kabul ettirmiş ve eşsiz dehasıyla,
imkânsızlıklar içerisinde, bizlere çağdaş Türkiye
Cumhuriyeti devletini teslim etmiştir. Bize düşen en büyük görevse
ülkemizi öncelikle onun istediği seviyeye ulaştırmaktır.
Onu anmanın en güzel
şekli, tüm dünyanın hayranlıkla ve övgüyle söz ettiği Büyük
Önderi anlamaya çalışmaktır. Bu önemli günde hüzünlü törenler
düzenlemek, ağıtlar yakmak onun istediği şeyler değildir.
Büyük Önder Beni görmek demek, yüzümü görmek demek değildir. Benim
düşüncelerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve bunu
hissediyorsanız bu yeterlidir. diyerek bunu bizlere yıllar
öncesinden söylemiştir.
Birçok alanda önemli
devrimler gerçekleştirmiş olan Büyük Önder, en başta bunların
iyi anlaşılması, uygulanması ve daha ileri seviyelere
çıkartılması için çaba göstermemizi istemiştir. Yani
Atatürkü sevmenin temel felsefesi bu olmalıdır.
Büyük Önder kurduğu
cumhuriyetle bütün bireylerin ülke yönetiminde söz sahibi olmalarını
sağlamış ve egemenlik hakkını kayıtsız
şartsız millete vererek çağdaşlık yolunda tarihteki en
güzel ve en saygın yerini almıştır. Bilimi temel alan
söylem ve uygulamalarıyla ve karar alma süreçlerindeki
araştırmacı kişilik özellikleriyle sürekli ilerlemeye ve
gelişmeye dönük adımlar atan Büyük Önder, gençlerimize de bilim ve
aklın ışığında hareket etmeleri yönünde önemli
öğütlerde bulunmuştur.
Çok akıllı bir
dış politika izleyen Atatürk, bu özelliğiyle birçok dünya
liderinin saygısını kazanmıştır. Atatürkün Yurtta
barış, dünyada barış sözleri ancak özgürlüklerin önünü
açmakla, demokrasiyi geliştirmekle, toplumun refah düzeyini yükseltmekle
ve toplumsal barışı sağlamakla mümkün olacaktır.
Korkakların da en büyük paranoyası barıştır.
Atatürkün değişik
kökten ve değişik inanç gruplarından bütün
vatandaşlarımızı yanına alarak, aynı
acıyı paylaşarak, kan dökerek kurduğu ülkenin adı
Türkiye Cumhuriyetidir.
Değerli milletvekilleri,
Büyük Önder aynı zamanda eğitime özel bir önem vermiş,
cumhuriyetin ilanından hemen sonra, neredeyse yüzde 90a yakını
okuma yazma bilmeyen halkı için Mart 1924te öğretim birliğinin
kabulüyle öğretimdeki ikili uygulamaya son vermiştir.
Kadının eğitilmesi, milletin yücelmesi diyerek, yüzyıllar
boyu eğitimden yoksun
bırakılan kadınlarımız lehine eğitimde
kadın-erkek farkı uygulamasından vazgeçilmesini
sağlamıştır. Aynı zamanda harf devrimini
gerçekleştirerek ve okuma yazma seferberlikleri başlatarak,
kurduğu yeni devletin diğer milletler nezdinde daha güçlü ve daha
çağdaş olması yolunda önemli adımlar
atmıştır. Bütün bunları yaparken topluma yararlı,
çağdaş insanı ortaya çıkarmaya çalışmış
ve ülkenin geleceğinde eğitimin, bilimin, kültürün ne kadar önemli
olduğunu, önemini vurgulayarak kendi deyimiyle muasır medeniyetler
seviyesine ulaşmayı amaçlamıştır. Muasır
medeniyetler seviyesinin üstüne ülkeyi çıkarmak için, aynı zamanda,
ekonomiyi anlayan, teknolojiyi kullanan, küreselleşme gerçeklerini
yakalayan ve dinamik hayatın koşullarını oluşturan
çağdaş, demokratik, özgürlükçü bir ülke olmanın çabası
içinde olduğumuz bir gerçektir.
Değerli arkadaşlar,
Atatürk ve silah arkadaşları, halkımızı da
yanlarına alarak bağımsızlık ve özgürlük
savaşını verirken bağımsızlık hamurunu
kanlarıyla yoğurup özgürlük konusunda tutsak ülkelere örnek
olmuşlardır. Ülkemizde her on yılda bir yapılan
antidemokratik uygulamalara ve darbelere rağmen halkımızın
hakkını, onurunu korumuş ve bugün de olduğu gibi
demokrasiye sahip çıkmıştır.
Değerli milletvekilleri,
elbette Büyük Önderi bu kadar kısa süre içerisinde bir kez daha anlatmak
mümkün değildir. Önemli olan onu ölüm yıl dönümünde ve benzeri önemli
günlerde hatırlamak değil, önemli olan her zaman hatırlamak ve
çizmiş olduğu yolu daha iyi anlayarak bunu geliştirmek ve ilerletmek
olmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
Atatürk cumhuriyeti ilan ettiğinde bir gazeteci şu soruyu sorar:
Paşam, cumhuriyeti ilan ettiniz ama nedir bu cumhuriyet,
anlayamadık? Atatürkün yanıtı şu olur: Cumhuriyet,
kimsesizlerin kimsesidir. Önemli olan, bu kimsesizlerin önüne yeni hedefler,
yeni öneriler, yeni projeler, yeni çözümler
koymaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle
hem Büyük Önderi hem de onunla birlikte kurtuluş mücadelesi vermiş
olan şehitlerimizi bir kez daha şükran ve minnetle anarken yüce
Meclise saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Yiğit, teşekkür ediyorum.
Gündem dışı
ikinci söz, aynı konuda söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın
Oktay Vurala aittir.
Sayın Vural, buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün ölümünün 72nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
bağımsızlık ve istiklalimizi,
varlığımızı ve kimliğimizi yok etmeye yönelen
yedi düvele karşı Millî Mücadelemizin önderi olan, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ebediyete
intikalinin 72nci yılında rahmet, minnet ve şükran
duygularımla anıyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.
Aradan geçen yetmiş iki
yıllık sürede, hem şahsına hem de eserlerine yönelik
içeriden ve dışarıdan yapılan hayâsız
saldırılara rağmen, onun aziz hatırası, milletimizle
beraber Millî Mücadeleyle çizdiği yol haritası ve kurumları
hâlâ dimdik ayaktadır ve onun en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyeti de
ilelebet payidar kalacaktır. Biz buna yürekten inanıyoruz ve bu
konuda da kararlıyız.
O, bu ülkeyi müreffeh,
saygın, bu milleti mutlu ve mesut yaşatmak için varını
yoğunu ortaya koymuş bir devlet ve ülkü adamıydı. Bugün
millî egemenliği millet adına kullanan Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bunun anlam ve önemini, değerini ve temelini milletvekilleri
olarak iyi idrak etmemiz gerektiği açıktır.
Atatürkün milletinin
değerlerine, inancına, kimliğine, benliğine, diline ve
geleceğine sarsılmaz bir imanla bağlı mücadelesi
şüphesiz ki hem Millî Mücadelenin kazanılmasını hem de
Türkiye Cumhuriyetinin sarsılmaz temellerde kurulmasını temin
etmiştir.
Sayın milletvekilleri,
İzmir Milletvekili olarak, bugün, Atatürkün 2 Şubat 1923 günü
İzmirde halka yapmış olduğu altı saatlik
konuşmada yaptığı bazı vurguları, günümüzün
güncel gelişmelerini sağlıklı yorumlamak
açısından sizinle paylaşmak istiyorum.
Atatürk bu konuşmaya
başlarken bakınız ne diyor: Benim sizinle bulunmaktan
maksadım doğrudan doğruya halkça, kardeşçe sohbette
bulunmaktır. Yalnız benim değil, sizin dahi söylemenizi arzu
ediyorum. Bunun üzerine bu şekilde görüşeceğiz. Diğer bir
noktayı da arz edeyim. Bu dakikada karşınızda bulunan,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi veya Başkumandan değildir; sadece
Mebus Mustafa Kemaldir ve sizi çok seven hemşehriniz Mustafa Kemaldir.
Şimdi sözü tekrar ediyorum. Benden ne öğrenmek istiyorsanız, ne
sormak istiyorsanız, çok istirham ederim, tam cesaret ve özgürlükle
sorunuz. Ben de kudretim olduğu kadarıyla sizi doyurmağa
çalışacağım.
Evet, millet iradesi demek
millete saygı göstermektir, millete efendi olmak, sultan olmak, Ali
kıran baş kesen olmak, kral olmak değildir.
Mustafa Kemal Atatürkün
uluslararası itibar hakkındaki şu ifadeleri ne kadar ibret
vericidir: Dünyanın bize hürmet etmesini istiyorsak, evvela biz, kendi
benliğimize hürmet edelim. Benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti
hissen, fikren, fiilen, bütün efal ve hareketimizle gösterelim. Bilelim ki
millî benliğini bulamayan milletler, başka milletlerin
şikârıdır.
Evet, gerçek itibar, millî
benliğe sahip çıkmakla olur. Milleti yamalı bohçaya
dönüştüren anlayışla, millî benliğe yapılan
saldırılarla, dışarıdan gelecek alkışlarla,
ödüllerle itibar kazanamazsınız, olsa olsa milletin intizarını
alırsınız. Tarihle, vicdanla, milletle ağır
helalleşme sorunları yaşarsınız.
Kimliğini ve
benliğini tartıştırarak, çatıştırarak,
parçalayarak itibar kazanılmaz. Yabancı başkentlerde planlanan
küresel projelerle Türkiye itibar kazanmaz.
Sayın milletvekilleri,
Atatürk milletine bedel ödettirmemek, milleti sonu gelmeyecek maceralara
sürüklememek siyasetini yapmıştır.
Herhangi bir millet
hayatını muhafaza için hayatiyet sebeplerini elde etmek, düzenlemek
için adım attığı zaman seçtiği amaç hayalî olursa
herhâlde muvaffak olamaz. derken ham hayallerle yola çıkanların
hüsrana uğrayacağını ifade etmekten çekinmemiştir.
Mesuliyetli bir siyaset
gütmüş, kendi hevâ ve heveslerine milletin geleceğini heba
etmemiştir. Bu nedenle Her insan kütlesinin, makul olan,
mantıklı olan, bir hudut içinde tamamen bağımsız yani
dıştan gelecek her türlü maddi ve manevi baskıdan korunmuş
olarak, varlıklı ve mutlu olmak için çalışmayı temin
etmesi gerektiğini, aklın kabul edeceği bir siyaseti takip
etmiş olacağını söylerken de buna dikkat çekmektedir.
Atatürk Bu siyasetin içinde
hem millî hem manevi siyaset olduğunu ifade ederek siyaset
doğrultusunu belirlemiştir.
Atatürk içeride ve
dışarıda başarının yolunu da şu şekilde
ifade etmiştir
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Vural.
OKTAY VURAL (Devamla)
Efendiler, bütün bu dediğim şeylerde muvaffak olmak ve
muvaffakları kuvvetle, selametle yürütebilmek için kuvvetli seciye sahibi
olmalıdır. Bizim kuvvetli seciyemiz tabii millî seciyemizdir. Daima
ve daima bu millî seciyemizi yükseltmek, muhafaza etmek lazımdır.
Belki bu ifadeden milliyetperverlik çıkar. O çıkar. Ancak bunu
diğer vatandaşlarımızın birbirine karşı kötü
yorumlamasına mahal yoktur. Millî seciyelerini yükseltmek, bütün
teşebbüslerinde bu sağlamlığı göstermek
lazımdır. Bu noktada tembellik büyük felaketlerin sebebi,
yapıcısı olur.
Milliyet duygusu, başlı
başına bir içtimai heyete kuvvet veren, hayat kabiliyetini
genişleten bir keyfiyettir. Bunda cahil olan, bunda gafil olan insanlardan
kurulu bir içtimai heyet ve böyle bir heyetin içinde zaten lüzumu kadar iyilik
ve kuvvet olamaz ve böyle bir heyet ve böyle bir millet devlet yapamaz.
Ona göre
dışarıya karşı
bağımsızlığı sağlamanın,
dışarıya karşı güçlü olmanın tek çaresi içerideki
bütünlüğü tesis etmektir.
Onun bu tavrının
arkasında somut bir gerçeklik vardır. Verdiği örnek âdeta
ibretliktir.
Mustafa Kemal diyor ki: Bana
bu milletin içinde senelerce bulunmuş, ekmeğiyle, parasıyla
yetinmiş, büyük makamlara çıkmış birisi Efendi, senin
maksadın, zaten harp olmuş; sonuna kadar harp mi ettirmektir? Bu
akıl, mantığın kabul ettirdiği şey,
düşmanlarımızın dediğini kabul edelim. Bunun sonunda
bağımsızlığımız elden gidecektir. Fazla
zarar yok ama sonra tekrar bağımsızlığımıza
kavuşabiliriz. demiştir. Ben onlara şu cevabı verdim: Orta
yerde namustan, şereften, istiklalden ve hâkimiyetten yüz çevirmeyi
gerektiren bir meskenet vardır. Bir alçaklık vardır. Fakat
efendiler, bu meskenet ve alçaklık
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Vural, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
OKTAY VURAL (Devamla) -
bu
necip ve ulvi milletin kalbinde değildir, senin kalbinde ve senin habis
dimağındadır.
Sayın milletvekilleri,
Atatürkün yaptığı bu konuşmada gerçekten dikkate
alınması gereken çok önemli hususlar vardır ve bu konuda tarih
ve var oluş, süreklilik arz eden halkaların birbirine güç, ülkü,
heyecan ve eserlerin aktarılmasıyla mümkündür. Yalnızca hasta
ruhlu insanlar, tarihin ve hizmetin kendisiyle başladığını,
kendisiyle sona ereceğini iddia edebilirler.
Bugün, bu vesileyle, bu
marazi bakış sahiplerine de mücadelesini benliğine değil,
bizliğine bağlamış Atatürkün bir sözüyle tamamlamak
istiyorum: Arkadaşlar, milletten çok şey istemeye hakkımız
yoktur. Millete görev yapmaya mecburuz. Herhangi birimiz bu millete ne
yaptık? En çok vazife yapmış olanlarımız ne
yapmışlardır? Böyle bir his yoktur ve olmamalıdır.
Hizmet eden vazifesini, namus vazifesini yapmıştır.
Hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Gündem dışı
üçüncü söz, aynı konuda söz isteyen Çanakkale Milletvekili Sayın
Ahmet Küçüke aittir.
Sayın Küçük, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçükün, Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün ölümünün 72nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün
10 Kasım, Mustafa Kemali, Atatürkü, kurtarıcımızı,
Büyük Önderi anıyoruz. Her gün yaşadığımız,
eseri üzerinde bir ülke yarattığımız Türkiyede, 10
Kasımda Atatürkü bir kez daha anıyoruz.
Atatürkü beş dakikada
anlatmak herhâlde en zordur. Çok bilinen bir konuyu beş dakikada anlatmak
çok zordur. Bir de hiç bilinmeyen bir konuyu beş dakikada anlatmak çok
zordur ama burada beş dakikada Atatürkü anlatmaktan ziyade, Atatürkü
belli konularda hatırlatmak daha doğru olur diye düşünüyorum.
Atatürk, ülkesini kurtarmaya
niyetlendiği ve kurtarma gereği duyduğu, bu görevin kendisine
artık verildiğini anladığı anda -milleti
tarafından- arkasında tarih boyunca hiç
bağımsızlık dışı kalmamış, devleti
olmadan yaşamamış bir toplumun önderliğine soyunduğunu
biliyordu ve onun için kuracağı ülkenin bağımsız, tam
bağımsız bir ülke olması için yola çıktı ve onun
için Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir.
düşünce ve anlayışıyla hareket etti ve kuracağı
ülkede bir cumhuriyet kurmak istiyordu, halka dayanan bir cumhuriyet ve
Kimsesizlerin kimsesidir. diye tarif etti cumhuriyeti ve İki büyük eser
bırakıyorum bu millete. Birisi Cumhuriyet Halk Partisi, birisi de
Türkiye Cumhuriyeti. dedi. Bu da kurduğu cumhuriyetin siyasal organizasyona
ne kadar ihtiyacı olduğunu ve ne kadar önemli olduğunu ortaya
çıkaran bir ifadeydi.
Kurduğu cumhuriyetin
kalkınması, ekonomik olarak gelişmesi gerektiğini
biliyordu, ama elinde altyapısı hiç olmayan ve karasabanla öküzü olan
köylülerden başka kimsesi olmayan bir toplum, millet vardı, onun için
üreten köylüye sahip çıktı ve onun için köylüyü Bu milletin
efendisidir. diye tarif etti ve ülkenin bütün zenginliklerini onların
karasabanının ucundan çıkardığı katma değerlerin
üzerine kurdu ve ülkesini sanayileştirdi, altyapısını
oluşturdu ve ekonomik anlamda da kurtarılması ve kurulması
için elinden geleni yaptı.
Eğitmesi gerekiyordu
insanları, öğretmenlere sahip çıktı, kendisi dünyada
başöğretmen olan tek öğretmen oldu ve dünyada esas mesleği
askerlik olup da matematik kitabı yazan, geometri kitabı yazan tek
lider oldu ve geometri bilimine Türkçe yirmi sekiz tane ifade
kazandırdı ve bilime, eğitime önem verdi ve yeni nesli
öğretmenlere emanet etti ve Sizin eseriniz olacaktır. dedi ve toplumunu
bilime çabuk kaynaştırmak ve anlamasını
kolaylaştırmak için Harf Devrimini gerçekleştirdi.
Toplumunu dönüştürdü,
bir ümmet toplumu almıştı ve bu toplumu bir din devleti, ümmet
toplumu olmaktan çıkarıp gerçek bir millet yapmayı kafaya
koymuştu.
Türkiyede bir ulus yaratmak
adına Türkiyede yaşayan herkesin bu ülkenin tapusunda eşit
payı vardır. anlayışı içerisinde hareket etti ve dini
bu toplumun geleceğine, kaderine egemen olmaktan çıkarıp
toplumun benliğine ve geleceğine sahip çıkması adına,
hepsini eşit şartlarda değerlendirdiğini ifade etmek
adına Ne mutlu Türk olana. demedi Ne mutlu Türküm diyene. diyerek,
ırkçılığı reddeden, bütün toplumu
ırkçılık üstü bir anlayış içinde kucaklayan bir
ifadeyle tarif etti.
SIRRI SAKIK (Muş)
Adan Zye ırkçıdır o söylem.
AHMET KÜÇÜK (Devamla)
Atamız, dini insanların vicdanlarında özgürce
yaşamaları için laikliği temel aldı, laikliği bu
ülkenin çimentosu yaptı çünkü laiklik temel olmazsa dinin bu toplumu
yönetmek isteyenlerin aracı olarak, bir güç alma aracı olarak
kullanılabileceğini bildiği için laikliği vazgeçilmez temel
unsur yaptı ve onun için Türkiye Cumhuriyeti bugün dünyada
çoğunluğu Müslüman olup da laik olan ve demokratik olan tek ülkedir.
Bu, rastgele bir şey değildir, Mustafa Kemalin ileri
görüşlülüğüdür ve Mustafa Kemalin ne kadar ileriyi görerek,
nasıl bir Türkiye Cumhuriyeti yapmak istediğinin işaretidir.
Bunu da ifade etmek adına
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Küçük.
AHMET KÜÇÜK (Devamla)
Efendiler ve ey millet, biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler,
dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. diyerek, bu memleketin
dinden güç alınarak yönetilmemesini ve bu ülkede dinin gerçekten
vicdanlardaki temiz yerini korumasını ve herkesin dinini en özgürce
ve bilerek yaşamasını sağlamak adına bu memlekette ilk
defa Kur'an-ı Kerimi Türkçeye çevirtmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, bugün onu anlamayan, yeteri kadar
anlaşılmasını istemeyen, onu
sıradanlaştırmak isteyen, onun büyüklüğünün, özelliklerinin
görülmemesi için belki gayret sarf eden insanlarımız var. O, elbette
bir insandı bizim gibi, insani özellikleri vardı ama elbette
aynı zamanda çok büyük bir önder ve bir liderdi ve onun ve bilimin
aydınlık yolunda doğudan batıya, medeniyete kararlı
bir şekilde yürüyeceğiz. Aydınlığını gelecek
yüzyıllarda da ülkemizin üstünden eksik etmeyeceğiz.
Mustafa Kemalin ve silah
arkadaşlarının ruhu şad olsun, Türk milletinin
başı sağ olsun. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Küçük, teşekkür ediyorum.
Sayın Uras, buyurun
efendim.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Urasın, Gazi Mustafa
Kemal Atatürkün ölümünün 72nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli vekiller; ben de
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına bütün
yurttaşlarımızın 10 Kasımda Mustafa Kemali
andıkları bu günde çalışma arkadaşları ve Mustafa
Kemali saygıyla anıyorum.
Tabii, bizim Mustafa Kemali
nasıl andığımız kadar Mustafa Kemalin bizi nasıl
andığı da önemli. Yıllarca İstanbul Üniversitesinde devrim
tarihi dersi verdiğim için Nutukun, Söylevin en sevdiğim cümlesi
Benim havarilerim yoktur. cümlesidir ama ortalık havariden geçilmiyor.
Ortalık mirasyedilerden geçilmiyor. Ortalık reddi miras yapanlardan
geçilmiyor. 29 Ekimden 10 Kasıma demokratik, sosyal bir cumhuriyeti
kurma hedefiyle belki Mustafa Kemali en iyi anabiliriz diye düşünüyorum.
Egemenliğin
kaynağının halk olmasıyla halkın kendi kendini
yönetmesi birbirini tamamlayan ilkelerdir. Cumhuriyeti kim denetler?
sorusunun bir tek yanıtı demokrasilerde vardır. Cumhuriyeti
Mustafa Kemal kurdu, demokratik, sosyal bir cumhuriyeti yaratmak hâlâ bizim
önümüzde hedeftir. Söylediklerimizle yaptıklarımız
arasındaki farkla yüzleşmek bizim hedefimizdir. Ulus devlet
nasıl neoliberal devlete dönüştü? Nasıl herkesin kendi
kimliği, kültürü, dini ve diliyle yaşayacağı ve Lozan
ilkesinin tek dille bağdaşmadığı bir zeminde, bu
dönüşümü nasıl yapacağımız meselesini önümüze alırsak,
gündemimize getirirsek 10 kasımları daha hayırla anarız
diye düşünüyorum.
Mustafa Kemalin en
sevdiği şair Tevfik Fikret de, o da diyordu ki:
Eğilmek, esaret
zincirinden beterdir boynuma,
Kendi gökyüzümde, kendi
kanatlarımda, kendim uçarım.
Kendi gökyüzünde, kendi
kanatlarında, kendi başına uçanlara selam olsun diyorum 10 Kasımda.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Uras
Sayın İnce
2.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün ölümünün 72nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Atatürk, millî mücadeledir,
başkaldırıdır, Kurtuluş Savaşıdır,
direniştir, bağımsızlıktır, özgürlüktür,
cumhuriyettir, millet iradesidir, kadın haklarıdır, kalkınmadır,
eğitimdir, çağdaşlaşmadır, üniversite reformudur,
hukuk reformudur.
Ulusal Kurtuluş
Savaşımızın başkomutanı,
bağımsızlığımızın mimarı,
cumhuriyetimizin kurucusu ve devrimlerin önderi Mustafa Kemal Atatürkü,
ölümünün 72nci yıl dönümünde bir kez daha sevgi ve saygıyla
anıyoruz.
Mustafa Kemal Atatürkün
eserleri ve ilkeleri sadece yaşadığı dönemde değil,
aradan yetmiş iki yıl geçmesine rağmen, günümüzde de öneminden
hiçbir şey kaybetmemiş, tam tersine, her gün daha fazla değer
kazanmıştır. 10 Kasım, bu yüzden,
kazanımlarımızı sahiplenme, koruma, güçlendirme ve
geleceğe taşıma günüdür. 10 Kasım, bir kararlılık
günüdür. 10 Kasım, dünya tarihinin, yokluklar içinde en
başarılı mücadelesini vermiş bir ordunun
başkomutanı ve devrim yapmış, devlet kurmuş, ulusuna
muasır medeniyetlerin üstüne çıkma hedefini göstermiş,
aklın ve bilimin öncülüğünde ilerlemeyi öğütlemiş bir
önderin gösterdiği yolun ve koyduğu hedeflerin her zamankinden daha
fazla sahiplenilmesi gerektiği gündür.
Bizler, Cumhuriyet Halk
Partililer olarak ilke ve devrimlerine
bağlılığımızı bir kez daha ifade ediyor,
aramızdan ayrılışının 72nci yıl dönümünde,
anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın İnce.
Sayın Şandır
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, Gazi Mustafa
Kemal Atatürkün ölümünün 72nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Çok teşekkür ediyorum.
Biz de Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak Büyük Atatürkü rahmetle, şükranla ve saygıyla
anıyoruz.
Aslında Atatürkün ölüm
yıl dönümü hüzün ifade ediyor. Aslında doğum gününü iyi anlamak
ve Türk milletinin bir yaratıcı gücünün ifadesi olarak, umuda
açılan bir pencere olarak daha çok anılmasını önemsiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
millî mücadelenin başlatılması ve başarılmasında
Büyük Atatürkün kişiliği ve fikirleri çok önemlidir. Atatürkü anlamak
için, anlatabilmek için o fikirlere iyi bakmak gerekiyor. 20nci
yüzyılın ilk başında, küresel güçlerin ülkemizi işgal
edip devletimizi yıktığı o dönemde, o günde, birtakım
güçlerin, kişilerin, aydınların Amerikan mandası
istedikleri, Avrupa, İngiliz mandası istedikleri o günde, Büyük
Atatürkün Türk milletinin istiklalini ve istikbalini milletin azim ve
kararına bağlayan o iradesi, bugünkü cumhuriyetimizin kuruluşunu
ve bugünkü cumhuriyetimizin karakterini belirleyen çok temel bir faktördür.
Atatürk, bu devleti, bu topraklarda yaşayan halkın adı olarak
tanımladığı Türk milletinin üzerinde bir millî devlet
olarak kurmuştur. Şimdi, bu kurucu hukuku değiştirmeye
dönük siyaset ve hukuk geliştirmenin Atatürkün iradesine, Atatürkün
hatırasına haksızlık olacağı kanaatindeyiz. Onun
için, Atatürkü rahmetle anarken Atatürkün tam bağımsızlık
karakterini, Atatürkün Türk milletinin kimliğine, değerlerine sahip
çıkma iradesini, sahip çıkma kararlılığını
yeniden hatırlatmayı çok önemsiyoruz ve tekrar, Büyük Atatürkü,
kurduğu devletten, kurduğu cumhuriyetten dolayı şükranla,
minnetle anıyoruz ve bir hakkı teslim olarak, cumhuriyetin
kuruluşu bir mucizedir, yaşatılması bir mucizedir.
Ülkemizin ve milletimizin geldiği bu noktayı çok ciddi bir
başarı olarak görüyorum. Bu başarıyı, inşallah,
yeni bir yüzyılın ilk çeyreğinde lider ülke Türkiye hâline
getirecek bir siyasetin, bir millî siyasetin, bir Atatürk iradesine paralel bir
siyasetin yeniden hayata geçirilmesini de tekrar temenni ediyor, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak Büyük Atatürke rahmetler, şükranlar sunarak
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Şandır.
Sayın Canikli
4.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün ölümünün 72nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de AK PARTİ Grubu
olarak, Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkün ebediyete intikal
edişinin 72nci yıl dönümünde kendisini, silah
arkadaşlarını ve Türkiye Cumhuriyeti devletini kuranları
şükranla, minnetle ve rahmetle anıyoruz.
Biz inanıyoruz ki, bu
ekibin, bu ileri görüşlü ekibin bize en büyük armağanı,
cumhuriyettir. Tabii, cumhuriyet, başlı başına bir amaç
değil. Hiç kuşkusuz cumhuriyetin temel amacı, milletimizin
mutluluğu ve milletimizin refah seviyesinin yükseltilmesidir, ve Mustafa
Kemal Atatürk de bunu, hedef olarak muasır medeniyet seviyesine
ulaşmak olarak ortaya koymuştur. Bunu biraz
açtığımızda, cumhuriyetin gerçek anlamıyla hayata
geçirilmesinin ileri demokrasiyle taçlandırılması, milletin daha
özgür bir ortamda kendisini ifade edebilmesinin imkânının
sağlanması ve Batı medeniyetlerinin insanlığın
ulaştığı en müreffeh toplum seviyesine
ulaşılması olarak içeriğini doldurmamız gerekir, bu
şekilde anlamamız gerekir. Gerçek anlamda bu iradeyi ortaya
koyanların hatırasına eğer samimi olarak saygı duyacak
ve izinden gideceksek, bu biraz önce ifade ettiğim hususların yerine
getirilmesi gerekir. Bir başka ifadeyle bunları yerine getirebildiğimiz
ölçüde Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının hedeflerine
ulaşma imkânımız olur ve onların hatıralarına
gerçek anlamda saygı duymuş ve sahip çıkmış oluruz.
Bugün itibarıyla
bakıldığında, bu yolda Türkiye Cumhuriyeti devletinin
önemli mesafeler aldığını, hem tam
bağımsızlığın önemli ölçütlerinden, vazgeçilmez
ölçütlerinden bir tanesi olan ekonomik özgürlüğün sağlanması ve
Türkiye Cumhuriyeti devletinin her alanda kendi kendine yeter noktaya
getirilmesi hem de daha ileri demokrasiye, evrensel demokrasiye evrensel
kuralların monte edilmesi ve hayata geçirilmesi açısından
bakıldığında önemli mesafeler
alındığını buradan gerçekten memnuniyetle ifade etmek
gerekir. Bu yolda, hiç kuşkusuz çalışmaların sürmesi
gerekir; bu, nihai nokta değildir. Mustafa Kemal Atatürk ve
arkadaşlarının hedef olarak koyduğu bu doğrultuda,
biz, çalışmalarımıza samimiyetle devam edeceğiz.
Bunları yaparken de hiç
kuşkusuz millet iradesinin yönetime tam ve eksiksiz intikal ettirilmesi
gerekir, yansıtılması gerekir. Bütün bunlar
yapılabildiği takdirde biz bu iradenin gereğini ve saygı
anlamında, gerçek anlamda saygı ifadesini ortaya koymuş oluruz.
AK PARTİ Grubu olarak
tekrar Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurulmasında emeği geçen
başta Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün
şehitlerimize, silah arkadaşlarına buradan tekrar, bugün,
Mustafa Kemal Atatürkün ebediyete intikalinin 72nci yıl dönümünde
şükranlarımızı arz ediyoruz, minnet
duygularımızı arz ediyoruz ve onları tekrar rahmetle
anıyoruz.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Canikli.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, söz istemek için sisteme giren
arkadaşlarımız var ama baştan da her grup adına sadece
1 milletvekili arkadaşımıza söz vereceğimi ifade ettim ve
onların da söz sürelerini hiç kesmedim. Bunun için, o
arkadaşlarımızın beni mazur görmelerini istirham ediyorum
ve burada konuşmaları nihayetlendiriyoruz.
Tekrar Mustafa Kemal
Atatürkü ve silah arkadaşlarını rahmetle, minnetle,
şükranla anıyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani ve 19 milletvekilinin,
dershanelerde çalışan öğretmenlerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/913)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Dershane öğretmenlerinin
karşılaştıkları sorunların
araştırılması amacıyla Anayasanın 98, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir
Araştırma Komisyonunun kurulmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Hamit Geylani (Hakkâri)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş
(Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı
Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
İş güvencesi, ücret
güvencesi ve istihdam koşulları açısından en olumsuz koşullardaki
eğitim emekçilerinin başında dershane öğretmenleri
gelmektedir.
Ülkemizde eğitim
sisteminin çarpıklığı yüzünden dershanecilik sistemi
giderek büyüyen kârlı bir sektör halini almıştır.
Dershaneciliğin kârlı bir sektör olmasında, öğretmen
işsizliğinin ve ücret politikasının önemli bir payı
bulunmaktadır. Bu sektörü büyüten faktörler arasında eğitim
sisteminin sınava endeksli olması, MEB ile YÖK arasındaki
koordine karmaşasıdır.
Mesleği isteyerek tercih
etmiş olmalarına rağmen, dershane öğretmenleri
çalışma koşullarından kaynaklı olarak mesleğe
yabancılaşma, mesleki tatminsizlik ve öz saygının
aşınması sorunlarını yaşamaktadırlar.
İşsizlik
baskısı altındaki dershane öğretmenleri iş güvencesi
ve sosyal haklar açısından kadrolu, sözleşmeli ve ücretli
öğretmenlere göre daha olumsuz koşullarda
çalışmaktadırlar. Sözleşmeleri dönemsel yapılmakta ve
çoğunlukla sigortasız bir şekilde
çalışmaktadırlar. Onun için, dershane öğretmenlerini yılın
belli aylarında işsizlik sorunu ile karşı karşıya
bırakmakta, sürekli belirsizlik içinde kalmalarına yol
açmaktadır.
Dershane sahipleri birisi
MEB'e verilmek üzere resmî fakat kâğıt üzerinde kalan, diğeri
ise öğretmenle aralarındaki asıl ilişkiyi belirleyen iki
ayrı sözleşme yapmaktadır. Stajyerlik sorunu dershane öğretmenlerini,
dershane yöneticileri ve sahipleri karşısında son derece
savunmasız bir duruma sokmakta ve angarya dahil istismar edilmelerine yol
açmaktadır.
Stajyerliğin
kaldırılmasında işverenin inisiyatif sahibi olması ek
bir stres kaynağıdır. Özellikle yeni mezun ve dershane
öğretmenliği deneyimi bulunmayan işsiz öğretmenler asgari
ücret ve altında ücretlerle
çalıştırılmaktadırlar. Hatta bazı durumlarda
stajyerliklerinin başlatılması amacıyla ücret almadan dahi
çalışmaktadırlar. Sektörde öğretmenlerin ücretleri
arasında astronomik farklar bulunmaktadır.
Dershane öğretmenlerinin
ücretlerle ilgili başka bir sorunu ise ücretlerinin genellikle
zamanında ödenmemesidir. Çalışma koşullarının son
derece olumsuz olması, bazen sezon ortasında öğretmenlerin işi
bırakmasına neden olmaktadır. Böylesi bir sorunla
karşılaşmak isteyemeyen dershane yöneticileri, sözleşme
yaparken öğretmenlere boş senet imzalatmaktadırlar. Aslında
suç teşkil etmekte olan bu durum dershane öğretmenlerine, dershane
yönetimine köle gibi uymak dışında bir seçenek
bırakmamaktadır.
Sigortaları
yapılmış olan dershane öğretmenleri bütün
sigortalılarla aynı sağlık güvencesine sahip
olmalarına rağmen, hastalandıklarında istirahat
haklarını kullanamamaktadırlar. Öğretmenler içinde
bulundukları olumsuz koşullara rağmen mesleklerinden
ayrılmak istemiyorlar. Bunun yerine çalışma
koşullarının, ücretlerinin ve özlük haklarının
iyileştirilmesini talep ediyorlar. KPSS, işsiz öğretmenler
açısından büyük bir kaygı, endişe ve stres
kaynağına dönüşmüş bulunmaktadır. Gelecekleri
açısından belirsizlik duygusu yaşamaktadırlar.
Kaygıları mesleklerine olan
bağlanmışlıklarını ortadan kaldırıyor.
Maddi ve manevi iş tatmini bulunmadığı için iyi eğitim
vermekte, kendilerini geliştirmekte zorlanmaktadırlar.
Bu nedenle dershane öğretmenlerinin
yaşadığı sorunların araştırılması
ve çözüm yollarının bulunması açısından bir Meclis
Araştırma Komisyonun kurulması gerekmektedir.
2.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış ve 22
milletvekilinin, yerel basın ve yayın kuruluşlarının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/914)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Basın, toplumun
yaşananlardan haberdar olabilme ihtiyacından ortaya
çıkmış ve yüzyıllardır insan yaşamında
önemli bir yer edinmiştir.
Ülkemizde gazeteciliğin
başlangıcı, "Takvim-i Vakayı adıyla 1831
yıllarına dayanmaktadır. Tarihi bu kadar uzun bir geçmişe
dayanmasına karşın, gazete; dünyada aydınlar arasında
en etkili kitle haberleşme aracı özelliğini korurken, ülkemizde
oynadığı rol ve taşıdığı önem
bakımından üzerinde durulması ve
tartışılması gereken bir olgudur.
Basınımız,
Ulusal ve Yerel Basın olarak adlandırılırken, genellikle,
Yerel Basın, Ulusal Basının yan kolu şeklinde
algılanmıştır. Ulusal Basın; bireylere,
ulaşamadıkları ve düşünemedikleri dünyayı
ayaklarına getirirken, Yerel Basın yayımlandığı
yörede, kişilerin sorunlarını çözmelerine yardımcı olurken,
kişiler arasındaki ilişkilerin olumlu yönde gelişmesini
sağlamak, yerel düzeydeki kamuoyunun oluşmasına katkıda
bulunmak ve bir ölçüde yerel yönetimleri denetleyerek, eleştirerek kamu
görevi de yapmaktadırlar. Yerel Basın, Ulusal Basın kadar
geniş çaplı olmasa da il, ilçe ve beldelerde günlük, haftalık ya
da daha fazla aralıklarla çıkan, dar çevrede bölge haberlerine yer
vererek, yöresel gelişmeyi ve sorunları ön planda tutmaya
çalışmaktadır.
Bugün ulusal bir gazetenin
çektiği sıkıntılar veya eksiklikler, yerel gazete için de
geçerlidir. Aslında hiçbir zaman sorunları birbirlerinden bağımsız
değildir. Sayıları 700-900 arasında değişen,
çeşitli kent ve kasabalarda çıkan yerel gazetelerin kendilerine özgü
pek çok farklı sorunları vardır. Sadece kendi çevresiyle ilgili
olaylara ilgi duymakla yetinmeyen yerel gazete, siyasi, adli, mülki veya
kentteki diğer kamu kuruluşlarıyla bire bir ilişkili
olması sebebiyle haber kaynağına ulaşmada ve bunun
sunumunda fazla zorluk çekmemektedir. Ancak bu kurumlardaki yöneticilerin bir
kısmı; Gazeteci, haberci ve habere gereği kadar değer
vermediğinden kentteki yerel gazetecilik olayı kısır bir
döngüye dönmekte ve bu durum da yerel gazeteciliğin gelişmesini
engellemektedir. Bugün yerel gazetecilik mesleğini yerine getirmeye
çalışan gazeteciler vali, kaymakam ya da belediye
başkanlarının aleyhinde bir haber yaptıklarında, ya o
kentte habercilik yapmalarının önüne birçok engel
çıkarılmakta, ya da çalıştığı basın
kuruluşu birçok engellemelerle karşılaşmaktadır. Bu
durum da yerel gazeteciliğin gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir.
Yerel
Basınımızın sorunu sadece bununla sınırlı
değildir saymakla bitiremeyeceğimiz pek çok sorunları
vardır. Haber toplamak, haberi basmak, kitlelere duyurmak ve ayakta
kalabilmek için her şeyden önce maddi bir güce ihtiyaç vardır. Maddi sıkıntı
çeken gazete tecrübeli ve eğitimli eleman
çalıştıramamaktadır. Eğitimli eleman eksikliği,
teknolojik alanda yetersizlik, halkın yerel gazeteyi yeterince
benimsememesi, haber akışının ve sunumunun tatmin edici
düzeyde olmaması gibi konularda da yerel gazeteler oldukça
sıkıntılıdır. Ayrıca resmî ilan pastasından
yeterince pay alamamak, ticari ilan ve reklam yetersizliği, gazetenin ham
maddesi olan kağıdı temin etme zorluğu, tiraj sorunu ve
devletin yerel gazetelere yeterince destek vermemesi gibi birçok sorunları
vardır.
İl, ilçe ve
beldelerimizde halkımızın dünyaya açılan gözü,
kulağı olan, yerel düzeydeki kamuoyunun oluşmasına
katkıda bulunan ve bir ölçüde yerel yönetimleri denetleyerek,
eleştirerek kamu görevi yapan yerel gazetelerimizin sorunlarının
ortaya çıkarılarak, ayakta durabilmeleri için alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98.
İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Komisyon
kurularak konunun tüm boyutlarıyla
Araştırılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
1) Tansel Barış (Kırklareli)
2) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
3) Sacid Yıldız (İstanbul)
4) Gökhan Durgun (Hatay)
5) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
6) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
7) Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (Malatya)
8) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
9) Abdulaziz Yazar (Hatay)
10) Ali Koçal (Zonguldak)
11) Şevket Köse (Adıyaman)
12) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
13) Ahmet Küçük (Çanakkale)
14) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
15) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
16) Atila Emek (Antalya)
17) Hüseyin Pazarcı (Balıkesir)
18) Fevzi Topuz (Muğla)
19) Bayram Ali Meral (İstanbul)
20) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
21) Osman
Coşkunoğlu (Uşak)
22) Selçuk Ayhan (İzmir)
23) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
3.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 25 milletvekilinin,
İstanbulun tarihî ve kültürel mirasının korunmasında
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/915)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İstanbul sahip
olduğu tarihî ve doğal güzellikleri ile eşsiz bir kenttir. Bu
nedenle tarihî ve kültürel mirasın korunması son derece önemlidir.
Bilindiği gibi İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti
seçilmiştir. Kültür Başkenti seçilmesinin ardından bununla
ilgili yasal düzenlemeler Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde
yapılmıştır. Tarihî ve kültürel mirasın ortaya
çıkarılması, bunların dünya ile buluşması
amacıyla yapılacak çalışmalar için benzinin litresinden 1
kuruş, motorinin litresinden ise 1,5 kuruş kaynak aktarılmasına
karar verilmiştir. Yapılan iyi niyetli çalışmalara ve
sağlanan kaynağa rağmen İstanbul'un tarihî, kültürel
mirası bu süreçte de talan edilmiş, sağlanan kaynaklar ise
yolsuzluklarla birilerine rant sağlayacak şekilde
kullanılmıştır.
Birleşmiş Milletler
Eğitim ve Kültür Örgütü UNESCO raporuna göre 2010 Kültür Başkenti
olan İstanbul, kültür ve tarihî mirasları koruyamadığı
için "Tehlike Altındaki Miras Listesi"ne alınacaktır.
Temmuz ayında görüşülecek raporun kabul edilmesi İstanbul'daki
tarihî ve kültürel mirasın korunamadığının tescili
olacaktır.
Üç büyük imparatorluğa
başkentlik yapmış İstanbul'un bugün getirildiği nokta
son derece büyük olumsuzlukları barındırmaktadır. Ancak
dünyanın en zengin kültür miraslarından birine sahip olan
İstanbul'da yapılanlar bir utanç tablosunu ortaya
çıkarmaktadır. Tarihî yarımadada kentsel dönüşüm projeleri
adı altında bir katliam yaşanmıştır,
yaşanmaktadır.
Sulukule Kentsel Yenileme
Projesi, Dünya Miras Alanı içinde yer almaktadır. Tarihî
Yarımada'da bulunan bu bölgede ortaya çıkan buluntuların son
derece önemli olduğu bölgede inceleme yapan konusunda uzman kişi ve
kurumlarca ifade edilmektedir. Bu nedenle sabırlı ve özenli bir
çalışma yapılması, geçmişe dair önemli izlerin ortaya
çıkarılması açısından önemlidir. Osmanlı, Bizans
Dönemi'nden izlerin, buluntuların ortaya çıktığı,
tarihe tanıklık edilen bu bölgeye, tarihe, özellikle Kültür
Başkenti olan bir kentte sahip çıkılması daha da büyük bir
önem teşkil etmektedir.
Kültür ve Tabiat
Varlıkları Bölge Koruma Kurulu, Sulukule'de aldığı
karar doğrultusunda inşaat izni verilmemiştir. Ancak buna
rağmen Sulukule'de dozerlerle kazı yapılmakta, inşaat
temeli atılmaktadır. Bölgede arkeologlarla birlikte yapılan
incelemelerde yüzeyde Bizans Dönemi'ne ait kalıntılar tespit
edilmiştir. Sulukule'de arkeolojik kazılar devam ederken, temel
atılmıştır. Kültür Başkenti olan bir kentte
yaşanan bu manzara vicdan sahibi olan herkesin içini sızlatacak
niteliktedir. Sulukule'deki tarihî ve kültürel mirasa sahip
çıkılmalıdır. Sulukule'de yasalar, hukuk dozerlerle,
kepçelerle çiğnenmekte, cahilce bir anlayış sergilenmektedir.
Ancak İstanbul'da tarihi
ve kültürel mirasın korunması bir yana yüzeyde bulunan ve tarihe
ışık tutacak buluntuların üzerinden dozerlerle, kepçelerle
inşaat çalışmalarının yapıldığı
bir kent hâline gelmiştir. Bu nedenle tarihi ve kültürel mirasın yok
olmaması, korunması için radikal önlemlerin alınması
gerekmektedir.
Avrupa Kültür Başkenti
olan İstanbul'da tarih ve kültürün korunması için ayrılan
kaynağın duyarsızca kullanılması, tarihi
yarımadada neredeyse yüzeyde bulunan buluntuların olduğu alanda
dozerlerin, kepçelerin çalışabilmesi, surların hemen dibine
yapılan inşaatlar kent adına, tarihî ve kültürel miras
adına son derece büyük bir eksikliktir.
İstanbul'un tarihî ve
kültürel mirasının bilgisiz, cahilce ve duyarsız bir
anlayış içinde ortadan kaldırıldığına
tanık oluyoruz.
Bu nedenle İstanbul'daki
tarihî, kültürel mirasın yok edilmesinin nedenleri ile bu nedenlerin
ortadan kaldırılması için alınacak önlemler ve tarihî,
kültürel mirasın korunması için yapılacakların, tedbirlerin
tespiti amacıyla, Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif
ederiz.13.07.2010
1) Çetin Soysal (İstanbul)
2) Ahmet Küçük (Çanakkale)
3) Abdullah Özer (Bursa)
4) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
5) Bayram Ali Meral (İstanbul)
6) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
7) Gürol Ergin (Muğla)
8) Fevzi Topuz (Muğla)
9) Sacid Yıldız (İstanbul)
10) Gökhan Durgun (Hatay)
11) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
12) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
13) Abdulaziz Yazar (Hatay)
14) Ali Koçal (Zonguldak)
15) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
16) Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (Malatya)
17) Şevket Köse (Adıyaman)
18) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
19) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
20) Atila Emek (Antalya)
21) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
22) Hüseyin Pazarcı (Balıkesir)
23) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
24) Osman
Coşkunoğlu (Uşak)
25) Selçuk Ayhan (İzmir)
26) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
4.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 21
milletvekilinin, ÖSYMnin yaptığı sınavlarla ilgili
usulsüzlük iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/916)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan sınavlarda ortaya
çıkan usulsüzlüklerin araştırılarak ortaya konulması
ve sınav sisteminin usulsüzlük yapılamayacak bir yapıya
kavuşturulmasını sağlamak amacıyla alınacak
önlemlerin belirlenmesi için Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün
104 ve 105. maddeleri gereğince, bir Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
4) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
5) Şenol Bal (İzmir)
6) Mehmet Günal (Antalya)
7) Alim Işık (Kütahya)
8) Reşat Doğru (Tokat)
9) Ali Uzunırmak (Aydın)
10) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
11) Hasan Çalış (Karaman)
12) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
13) Beytullah Asil (Eskişehir)
14) Cemaleddin Uslu (Edirne)
15) Yıldırım Tuğrul
Türkeş (Ankara)
16) Atila Kaya (İstanbul)
17) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
18) Ahmet Bukan (Çankırı)
19) Behiç Çelik (Mersin)
20) Sabahattin
Çakmakoğlu (Kayseri)
21) Akif Akkuş (Mersin)
22) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)
Gerekçe:
Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkezi, yıllarca üniversite sınavlarındaki
başarısı ile tanınan, milletimizin en fazla güven
duyduğu kurumlarımızdan birisi olmuştur.
ÖSYM'nin sınavlardaki bu
başarısı ve sahip olduğu güven, KPSS, LYS, TUS gibi pek çok
sınavın ÖSYM tarafından yapılması taleplerini ortaya
çıkarmış ve bu tür sınavlar ÖSYM'ne verilmiştir.
Ancak, son yapılan KPSS
sınavında, sorulan 120 sorunun tamamını cevaplayan ve
birbiriyle akrabalıkları ya da tanışlıkları
bulunan 350 kişinin olması, sınavla ilgili şüpheler
uyandırmış, araştırmaların derinleştirilmesi
neticesinde, soruların sınavdan önce e-posta yoluyla bazı
adaylara ulaştırıldığı ortaya
çıkmıştır.
En son olarak,
usulsüzlüklerin sadece KPSS sınavı ile kalmadığı, pek
çok sınavda soruların ya da cevapların bazı adaylara
ulaştırıldığı tespit edilmiştir.
Toplumumuzun bütünü,
gençlerimizin geleceğini ilgilendiren böylesine önemli bir konuda Türkiye
Büyük Millet Meclisinin duyarsız kalması düşünülemez.
Üniversitelere girişte ve işe yerleştirmede belirleyici olan
sınavların güvenliğinin tartışılmaya
başlanması, toplumsal adalet duygusunda da büyük bir
sarsıntıya yol açmıştır. ÖSYM her ne kadar özerk bir
kuruluş olsa da, adalet duygusunda yaşanan bu
sarsıntının giderilmesi görevi ÖSYM'ye bırakılamaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin sorumluluk alması, usulsüzlüklerin
bütünüyle ortaya çıkarılması ve bir daha usulsüzlük
yapılamaması için ÖSYM'nin yapısının incelenerek,
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi acil bir gereklilik
olmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
kurulacak bir Araştırma Komisyonu konuyu en ince detaylarına
kadar incelemeli, alınacak önlemleri ortaya koymalı ve bu
çalışma ışığında gerekli anayasal ve yasal
değişiklikleri bir an önce yapmalıdır.
Tüm bu gerekçelerle
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan
sınavlarda ortaya çıkan usulsüzlüklerin araştırılarak
ortaya konulması ve sınav sisteminin usulsüzlük yapılamayacak
bir yapıya kavuşturulmasını sağlamak amacıyla
alınacak önlemlerin belirlenmesi için Anayasamızın 98 ve
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince, bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/910) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 10/11/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu;
10.11.2010 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan
(Trakyabirliğin uygulamış olduğu politikaların
üreticiye verdiği zararların araştırılması);
(10/910) esas numaralı Meclis Araştırma Önergesinin
görüşmelerinin, Genel Kurulun, 10.11.2010 Çarşamba günlü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önergenin
lehinde Edirne Milletvekili Sayın Rasim Çakır, buyurun efendim.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; Trakyabirliğin bu sezonda alım
politikalarının yanlışlığıyla ilgili bir
Meclis araştırmasının açılmasını önerdik,
ben ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu arkadaşlarımız.
Öncelikle niçin böyle bir
ihtiyaç ortaya çıktı? Yani koskoca Türkiye Büyük Millet Meclisi
başka işi gücü yok da Trakyabirliğin alım ve üretim
politikasını mı tartışsın? Çünkü Trakyabirliğin
bir denetim mekanizması var, bir Sanayi Bakanlığı var
Trakyabirliği denetleyecek, üreticinin haklarını ve
menfaatlerini koruyacak ama görünen o ki, böyle bir görev
sağlıklı bir biçimde yapılmamış veya
yapılanlar Sanayi Bakanlığıyla el ele, kol kola
yapılmış; iki türlü de yorumlanabilir. Neden ihtiyaç hissettik?
Şunun için ihtiyaç hissettik: Trakyabirlik, ayçiçeği üreticisinin
menfaatlerini korumakla görevli olan, Türkiyede yağ sektöründe önemli bir
üretim potansiyeli olan ve fiyatların belirlenmesinde, üreticinin hak ve
menfaatlerinin korunmasında önemli bir argüman olan kuruluş.
Bugün 10 Kasım, uzun
uzun Mustafa Kemal Atatürkle ilgili konuşmalar yapıldı. Bence
Mustafa Kemal Atatürkün en önemli özelliği antiemperyalist olması,
emperyalizme karşı bir ulusal duruş sergilemesi ve emperyalizme
karşı bir ulus ortaya çıkarabilmiş olması. Biz Mustafa
Kemali uzun uzun anlatıyoruz ama cumhuriyetin en önemli,
aydınlanmaya dönük kurumlarından bir tanesi Trakyabirlik
Bu genç
cumhuriyet kendi içinden, kendi bünyesinden Trakyabirlik diye bir kurum
oluşturmuş ve bu kurumu da tabandaki üreticinin hak ve menfaatini
korumak adına görevlendirmiş. Trakyabirlik aydınlanma döneminin
en önemli, en güzel örneklerindendir ve Türkiye Cumhuriyetinin de göz
bebeğidir. Ayçiçeği üreticilerinin de el emeğidir, göz nurudur.
O bakımdan Trakyabirliğe sahip çıkmak, o bakımdan
Trakyabirliğin etkinliğinin ve öneminin
arttırılmasını sağlamaya çalışmak önemlidir.
Çünkü ülkemizde, bugün, yağ sektörü yüzde 50 civarında
uluslararası tekelci sermayenin egemenliği altına girmeye
başlamıştır. Eğer bu oran Trakyabirliğin
aleyhine, uluslararası tekelci sermayenin lehine bu denge bozulmaya devam
ederse yarın bu ülkede ayçiçeği üreticisinin hak ve menfaatini
savunacak, onun alın terini değerlendirecek ne bir Trakyabirlik
bulabiliriz ne de ulusal yağ sanayicisi bulabiliriz. Bu gidişi böyle
gördüğümüz içindir ki bu konuyu önemsedik ve bir Meclis
araştırması açılmasını istedik. Mesele sadece
Trakyabirlik değil, Trakyabirlik gibi cumhuriyetin aydınlanma
döneminin oluşturduğu, vatandaşın günlük menfaatini ve
refahını oluşturmaya yönelik ortaya
çıkardığı kurumları, göz bebeği kurumları
koruyabilmektir aslolan. Pankobirlik de bunun içindedir, diğer
birliklerimiz de bunun içindedir ama maalesef 22nci Dönem Parlamentosunda
birliklerin özerk hâle getirilmesi ile ilgili kanun şu Meclisten geçince
-biz o zaman da söyledik, tutanaklara bakılabilir- Eğer birlikler
özerk hâle getirilirse yarın öbür gün bu birlikler giderek etkisizleşir
ve yok olur. Onun için, birliklerin özerk hâle getirilmesi politikası
yanlıştır. dedik ve bugünleri o günlerden öngördük ve
Sayın Genel Kurula da ifade ettik, söyledik ama muhalefet olarak bizim
söylediklerimiz maalesef iktidar milletvekilleri grubunda çok etkili yer
yapamadığı için, dinlenilmediğimiz için bugünlerin
habercisi olduğumuz hâlde maalesef sözlerimizin gereği yerine
getirilmedi.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, ne oldu, nasıl bir politika oldu da biz zarar
görüldüğünü iddia ediyoruz? 1/9/2010 tarihinden bugüne kadar ayçiçeğinin
Uzunköprü borsasında aşağı ve yukarı fiyatlarıyla
satışını gösterir bir tablo: 1/9da 83 kuruş en
düşük limit, 92 kuruş en yüksek limit. 2 Eylülde piyasa
hızlı -insanlar harman döneminde- mal çıkıyor, borsaya
gidiyor; hiç ellenmese hızla fiyat yükselecek, ihtiyaç var, talep fazla
ama 2 Eylülde Trakyabirlik diyor ki: Ben avans fiyat açıklıyorum ve
bu fiyatım da 81 kuruş. Yani borsada 83 kuruş olan malı
Trakyabirlik 81 kuruşa alacağım avans fiyatıyla. diye
açıklıyor. Açıkladıktan sonra ne oluyor? Borsa hızla
düşmeye başlıyor, 3 Eylülde 74 kuruş. 83 kuruştan 74
kuruş yani 9 kuruş birden düşüyor. Dolayısıyla
malını Trakyabirlikte değil borsada değerlendiren
ayçiçeği üreticilerimiz de bu anlamda mağdur oluyor. Bizim o günlerde
Trakyabirliğe, Aman daha fiyat açıklamayın, bırakın
piyasa iyi gidiyor, siz durun bakalım. dememize rağmen, maalesef
dinletemedik, neden olduğunu da bu politikanın anlayamadık. Daha
sonra, talepten dolayı borsa yine toparlanmaya başlıyor. Borsa
16 Eylülde 80 kuruş, Trakyabirlik satış fiyatı
açıklıyor, diyor ki Ben 152 bin ton mal satacağım, bunun
da fiyatı 84 kuruş. Satış fiyatı açıklıyor.
Yani diyor ki Borsaya gidip üzülmeyin sanayiciler, gelin benden alın, mal
da hazır, kuru da, örttüm üzerini de. Ve bu ilanla ihale yapmadan toplam
152 bin ton mal satıyor. Bu malın önemli bir bölümünü
uluslararası iki yabancı firma alıyor, bir bölümünü yerli
sanayicilerimiz alıyor.
Ben bir yolsuzluk demiyorum
-bakın, dikkat edin- bir usulsüzlük demiyorum, politikada bir
yanlışlığı anlatmaya çalışıyorum. Tabii
ki, iktidar partisinin bir milletvekili de alabilir. Parası vardır,
çıkarır, verir, alır. Kimse de niye alıyorsun diyemez ama
siyasi anlamda, etik anlamda muhakkak ki bunun da değerlendirilmesi
gerekir.
Bunun üzerine
arkadaşlar, bugünkü günde ayçiçeğinin geldiği durum 99,8
kuruş en düşük fiyat. Bugünkü Uzunköprü borsasından alınan
rakam.
Şimdi, tabii, bu süreç
böyle olunca bizim aklımıza birtakım sorular geliyor. Bu
sorulara cevap arıyoruz. Nerede arayacağız cevabı?
Milletvekili olarak, halkın temsilcisi olarak burada arayacağız,
sizlerin desteğiyle arayacağız, sizlerin yardımıyla
arayacağız. Bugün, tabii, bu sattığı ayçiçeğinin
karşılığında Trakyabirlik dâhilde işleme rejimi
sebebiyle belirli bir miktar ayçiçeğini ithal edebilme hakkına sahip.
O gün 84 kuruşa sattığı ayçiçeğini bugün 1
liranın üzerinde bir fiyatla Bulgaristandan almaya
çalışıyor Trakyabirlik. Şimdi, madem 1 liranın
üzerinde bir fiyatla alacaksın niye o gün 84 kuruş, ortalama fiyat 88
kuruşa sattın? Yani yönetim kurulu başkanı sanayicilere
yalvarıyor, diyor ki: Aman Bulgaristana gidip de fiyatları
yükseltmeyin; bırakın, fiyatlar düşecek.
Şimdi, geçen gün, yine
Trakyabirlik prim miktarını açıkladı. Yani
açıklamış olduğu 81 kuruş avans fiyatıydı,
prim miktarını açıkladı ve yüzde 40 yağ oranlı
ayçiçeği ek primle beraber Trakyabirliğe 92 kuruşa mal oldu. 92
kuruşa mal oldu. Ee kaç paraya sattın sen? Cargille kaça
sattın? 84 kuruşa. Bungeye kaça sattın, Edip Beye kaça
sattın? 84 kuruşa, ortalama 88 kuruşa. O zaman 92 kuruşa
aldığın aradaki zararı kim ödeyecek, kim verecek? Bunun bir
cevabı olması lazım. Bunun bir yanıtının
olması lazım. Muhakkak ki verilecektir.
Bugün, değerli
arkadaşlarım, yüzde 50 yağ oranlı ayçiçeğiyle ilgili
1.058 TL gibi bir fiyat açıklanmış. Bu, tamamen milletin
kafasını karıştırmaya yönelik. Çünkü yüzde 50 yağ
oranıyla ne alınan miktar belli, satılan miktar belli, piyasaya
olan etkisi belli. Tamamen insanların kafasını karıştırmaya
yönelik bir durumdur. Yani işin aslını kesinlikle ifade etmez.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu şekilde bir politikayla Trakyabirlik..
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Çakır, konuşmanızı tamamlayınız
efendim.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
...önemli bir oranda para transferini uluslararası sanayiciye ve yerli
sanayicilere yapmıştır, hak etmedikleri hâlde; sadece ve sadece
öngörüleri yanlış olduğu için, sadece ve sadece dünya
piyasalarını ve fiyatlarını doğru okuyamadıkları
için, sadece ve sadece yarınların ne olabileceğini
öngöremedikleri için. Tabii öyle olunca, sıkışan Trakyabirlik,
referandumda işte bizim Trakyabirliğin oylarının hepsi
cebinde ya Trakyabirliğin kararı evettir. Bir de üzerine siyaset
yapıyor arkadaşlarımız, sanki Trakyabirliğin bütün
oyları kendi cebindeymiş gibi!
O bakımdan, biz
üreticinin mağdur olduğuna inanıyoruz, biz ayçiçeği
üreticisinin mağdur olduğuna inanıyoruz. Biz Trakyabirliğin
zarar ettirildiğine inanıyoruz. Bu politikalarla Trakyabirliğin
çok uzun yıllar Türkiyedeki ayçiçeği üreticisine hizmet
edemeyeceğine inanıyoruz ve bu anlamda açmak istediğimiz Meclis
araştırmasına iktidar
partisinin değerli milletvekillerinin de desteğini ve
katkılarını ifade ediyor, Sayın Başkana da çok
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Çakır.
Evet, grup önerisi aleyhinde
Tekirdağ Milletvekili Sayın Kemalettin Nalcı, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu araştırma
önergesinin, Trakyabirliğin uygulamış olduğu
politikaların üreticiye verdiği zararların
araştırılmasıyla ilgili araştırma önergesinin
aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
ben bu konuşmayı daha çok Ergene Nehri üzerinde yapmak istiyorum.
Ergene Nehri bilindiği üzere Trakyanın kalbi ve can damarı.
Trakyada üç ili birlikte 264 kilometre kat ederek ve bu bölgede bundan yirmi
sene öncesine kadar Ergene Nehrinden alınan suyla tarım yapılan
bir bölge. Ergene Nehri, Sarayda Yıldız dağlarından
başlayan ve en son yolculuğunu Meriçte Egeye dökülerek sürdüren bir
nehrimizdir ve bu Ergene Nehri, Ergene havzası dediğimiz
Trakyanın yaklaşık yüzde 55 alanını kapsayan ve
verimli toprakların da yüzde 90ını içinde bulunduran bir
bölgedir. Ergene havzası dediğimiz zaman sadece Ergene Nehriyle
sınırlı değil, aynı zamanda, Ergene yer altı suyu
havzalarıyla da önem arz etmektedir.
Şimdi, bir bakacak
olursak, Ergene, son yirmi yıl içinde, otuz yıl içinde
Trakyanın kâbusu hâline geldi. Neden bu noktaya gelindi? İstanbul
gibi büyük bir metropolün kenarında bulunan Tekirdağda
hızlı sanayileşme, hızlı göç alışı, bu
bölgedeki kontrolsüz yapılaşma ve sanayi yapıları,
belediyelerin kendi sanayi bölgelerini kurması, bugün, Trakyadaki bu
Ergene sorununu gündeme getirdi.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Ergene için kirli kelimesini kullanmak burada
haksızlık olur, Ergene resmen zehir saçıyor, Ergene resmen ölüm
saçıyor. Ergenenin bugün geldiği noktada, orada yaşayan
insanlar artık Ergeneden kaçmak istiyor. Bundan bir ay önce Uzunköprüde
bir eylem yapıldı. Bu -kamuoyu olarak- sayın milletvekillerinin
dikkatini çekti mi bilmiyorum ama biz 23üncü Dönem milletvekilleri olarak bu
Meclise geldiğimiz zaman -ben ilk defa geliyordum o zaman- bir
araştırma önergesi üzerine, hatırlarsınız, küresel
ısınma araştırma önergeleri üzerine -ki burada CHP Grubunda
Rasim Çakır Bey de vardı, burada AKP milletvekillerimiz de
vardı- bir araştırma komisyonu kuruldu. Ergeneye gittik.
Arkasından, yetmedi, bir çevre komisyonu yine kuruldu. Türkiyede Ergene
dâhil çoğu bölgelere gidildi. Aradan üç buçuk sene geçti, biz buna feveran
ederken öğrendik ki 22nci dönemde de aynı raporlar, aynı
araştırmalar yapılmış ve Meclis Genel Kurulundan
geçtikten sonra tozlu raflara kalkmıştır.
Değerli milletvekilleri,
Trakyada tarım bitiyor. Trakyada, çiftçi, hem Ergene konusunda hem bu
ağır yönetim ve uygulanan, ektiğinin
karşılığını alamama noktasında zor durumda.
Tabii, o bölgede yaşamayan insanlar o bölgenin durumunu bilemez. Bu
kirlenme
Biz bununla ilgili çok konuşmalar yaptık. Meclis
araştırma önergeleri verdik. Hatta, daha ileri gidilip, bu Meclise,
Trakyadaki su havzalarının tek elden yönetilmesi için bir kanun
tasarısı getirildi ama bu kabul edilmedi.
Trakyada Tekirdağdan
başlayan, akabinde Uzunköprü ve Edirne kıyılarından,
Meriçten geçen bu Ergenenin zehir akıtması, bugün, yemiş
olduğumuz tahıllara da geçmekte, fakat bunu, bu konuyu hiçbir zaman
için burada Sayın Çevre Bakanımıza kabul ettiremedik. Ama
şunu çok gönül rahatlığıyla söylüyorum: Trakya, bunun
vebalini sizden soracak. Ve bunun çözümü de, buraya sadece Ergene konusunu
gündem olarak getirip sorunları konuşmak değil, çözümleri de
burada söylemekle mükellefiz. Bunun çözümü çok basittir: Aynı bölgede hem
evsel hem sanayi atıklarını toplayacak bir veya iki tane ana
arıtma sistemi kurarsın - kirlenme zaten ilk 30 kilometrede gündeme
geldiği için- ve buradan çıkan suyu da tarımda veya sanayide
geri kullanma durumu var.
Sayın milletvekilleri,
sekiz sene içinde bu konuyla ilgili hiçbir şey yapılmadı.
Trakya, bu konuyla ilgili sizlere ve bizlere çok kırgın. Bizler
muhalefet milletvekili olmamıza rağmen, Ergene konusu gündeme
geldiği zaman, insanlar bize kızgınlıklarını dile
getiriyor. Ergene çevresinde -ki 264 kilometre boyunca uzanan bu çevrede-
tarım şu anda yapılamıyor. Bazen, oluşan sel ve
taşkınlardan dolayı bu zehir, çeltik üreticilerinin üretmiş
olduğu çeltiklere kadar sirayet ediyor. Bunlar, ağır metalleri
içeren, zehirli atıkları içeren maddelerdir.
Sayın milletvekilleri,
bu sorunu çözmek, sekiz sene içinde -ki ben üç buçuk senedir bu Meclisteyim,
Ergene konusu en azından 5 kere, 6 kere geldi- zannediyorum 10 kere
gelmiştir ama bu Meclis hiçbir adım atmadı.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tabii ki Trakyanın problemleri bunlarla bitmiyor.
Trakya, doğusuyla, batısıyla, güneyiyle ayrı bir özellik
gösteren bölgemizdir; doğusuna bakacak olursak tamamen tarımla
geçimini sağlayan, güney kısmına bakacak olursak yarı
turizm dediğimiz, İstanbulun yazlık kısımlarının
bulunduğu kesim ve doğusu da, İstanbula yakın olan
kısım da İstanbulun sanayisini taşıyan
kısımdır.
Eğer, bugünlerde biz bu
önlemleri almasak ve İstanbul Metroplanın yapmış
olduğu yeni TRAKAP projeleri gündeme geldiği zaman, Trakyanın,
Tekirdağın doğusuna önümüzdeki on yıl içinde 2 milyon
insanın kaydırılması düşünülüyor. Burada,
biliyorsunuz, havaalanının kaydırılması,
limanların kaydırılması, serbest bölgelerin
kaydırılmasıyla ve bu bölgelerde Ergeneyle birlikte
başlayan, Ergene yer altı havzalarının sanayide
aşırı tüketilmesinden kaynaklanan yaşamsal bir bozukluk
ortaya çıkacak. Bunun çözümü belli: Bugün, burada, yapılması
gereken barajlar ve yer üstü kaynaklarından sanayiye ayrılacak olan
suyun tahsisi
Yer altı sularının sadece şehirlerin yaşamsal
kaynakları için bırakılması lazım. Bugün Çerkezköy
sanayisi yılda 60 milyon metreküp, Çorlu sanayisi ve
Büyükkarıştıran sanayisi yılda 200 milyon metreküp su
kullanmaktadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bu 260 milyon metreküp suyun 260 milyon metreküpü de işte
bu Ergeneye akmaktadır ama 260 milyon metreküp suyun 200 milyon
metreküpünden fazlası sanayide, tekstilde soğutma diye
adlandırdığımız, sadece soğutmada kullanılan
sudur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Nalcı.
KEMALETTİN NALCI
(Devamla) Bunun geri dönüşümü çok basittir. Eğer, Ergeneye iki
kuşaklama hattı yapılıp Çorlu ve Muratlı ekseninde
oluşturulacak iki tane merkezî arıtma sistemiyle hem bölgedeki evsel
atıkları hem sanayi atıklarını toplayarak bu suların
geri dönüşümünü sağlama imkânımız var. Bu sayede hem
bölgeyi, Ergeneyi kurtarmış oluruz hem bölgenin yer altı
kaynaklarının israfının önüne geçmiş oluruz hem de
Trakyayı ilerisi için yaşanabilecek bir yerleşim yeri olarak
bırakırız.
Bu duygu ve düşüncelerle,
beni dinlediğiniz için, herkese teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Nalcı.
Grup önerisinin lehinde
Edirne Milletvekili Sayın Cemalleddin Uslu.
Sayın Uslu, buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
CEMALEDDİN USLU (Edirne)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin lehinde söz aldım. Bu
vesileyle, sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu hususu açıklamazdan önce, birtakım istatistiki değerler,
bilgiler vermek istiyorum. Özellikle yağlı tohumlarla ilgili dünya ve
Türkiye üretimleri, tüketimleri, bu mevzunun biraz daha açılmasına
fayda teşkil edecektir.
Dünya üzerinde
yağlı tohum üretimine baktığımızda, 248 milyon
ton soya üretimi var, 58 milyon ton kanola üretimi var, 31 milyon ton
ayçiçeği üretimi var. Bunların ham yağ bazında
değerlendirmesini yaptığımızda, soya 42 milyon ton,
palm yağı 46 milyon ton, kanola 21 milyon ton, ayçiçeği 11
milyon ton. Bunlar, üretim değerleri sıralaması itibarıyla.
İç piyasada yani
Türkiyede yağ tüketimine baktığımızda, ayçiçeği
yağının önde geldiğini görüyoruz, 665 bin ton ayçiçeği
yağı tüketimi var, kanola 98 bin ton, mısır 87 bin ton,
pamuk 30 bin ton, soya 22 bin ton. Yani, dünya geneline baktığımızda,
soya, palm yağları, kanola yağı daha öncelikli
olmasına rağmen Türk insanının, bizim
vatandaşlarımızın tercihi, yemeklik yağ tercihi
ayçiçeği yağında olmaktadır.
Türkiye'nin 2009
yılı itibarıyla rakamlarına
baktığımızda, ayçiçeği tohumu üretimi 800 bin ton
seviyelerinde olmuştur. 2010 yılı itibarıyla, bu üretimin
900-950 bin ton seviyelerinde olduğunu biliyoruz. Bu rakamlar genelinde
-2009 yılı itibarıyla bu rakamları veriyorum- ayçiçeği
tohum ithalatı 600 bin ton seviyesinde oldu, ayçiçeği ham yağ
ithalatı da 340 bin ton seviyesinde oldu. Yani, bunu ayçiçeği
bazında değerlendirdiğimizde, 1 milyon tonun üzerinde, Türkiye
yine iç üretimine ilaveten dışarıdan ayçiçeği tohumu ithal
etmiş oldu. Yani, bu neden böyle oluyor? Türkiye tüketimine
baktığımızda, ne yazık ki iç üretimimiz kâfi gelmiyor
ve mutlaka Türkiye dışarıdan ayçiçeği veya ham
yağını ithal etmek zorunda kalıyor. Bu bitkisel yağ
bazında ithalat rakamını değerlendirdiğimizde de 2
milyar doların üzerinde bir bitkisel yağ ithalatı söz konusu.
Bunu ayçiçeği bazında değerlendirdiğimizde de
yaklaşık 1 milyar doların üzerinde ayçiçeği ve ham
yağına bir bedel ödüyoruz. Bu gerçekten önemli bir miktar,
Türkiye'nin her hâlükârda bu üretimini biraz artırması lazım.
Bunun yapılması
için de tabii üreticinin ciddi şekilde desteklenmesi lazım,
üreticinin bu faaliyetinden dolayı para kazanması lazım.
İşte, zaman zaman üretici fiyatlarının yüksek seyretmesi,
üreticinin alın terini değerlendirmesi bakımından da tarife
kontenjanları uygulanarak her yıl üreticinin üretimine destek
olunmaya çalışılmaktadır. Bu sene de yine -geçen sene de
650 bin ton- 650 bin ton üzerinden tarife kontenjanı uygulaması söz
konusu olacak.
Şimdi, üreticinin
kazanamadığını söyledik. Üreticinin hangi rakamlar
üzerinden kazanamadığını da bir tespit etmemiz lazım.
Üreticinin maliyetlerini değerlendirdiğimizde, tarla hazırlama,
ekim, üretim masrafları, bakım işleri gibi birçok değeri
üst üste koyduğumuzda, üretici dekara yaklaşık 170 lira bir
giderde bulunuyor. Buna üreticinin yüzde 30 seviyesinde refah payını
da ilave etmemiz lazım. O takdirde dekara 221 TL bir maliyet söz konusu.
Eğer üretici dekarda ortalama 200 kilogram ürün alıyorsa 1.105 lira
gibi -ton itibarıyla fiyatları söylüyorum veya kilogram bazında
baktığınızda 110 kuruşa denk gelecektir, 200 kilogram
verimde- bir maliyet söz konusu. 220 kilogram ortalama verim alırsa 105,
180 kilogram -ki bu daha uygun bir rakamdır- alırsa bunun da
karşılığı 1.227 TLye geliyor. Yani üretici 1 kilogram
ayçiçeğini ancak 122 kuruşa mal edebiliyor.
Şimdi, Trakyabirlik bir
fiyat açıkladı, avans alım fiyatı bu. Yüzde 40lık
yağlık ayçiçeğine indirgediğimizde bunun
karşılığı da 940 liraya denk geliyor. Yani üreticiden
alış fiyatını bu şekilde belirledi.
Şimdi, 23 kuruş,
daha doğrusu 230 lira da ton başına bir prim desteği var,
bunun karşılığı da 1.150ye geliyor. Yani maliyetiniz
-ortalama 180 kilogram itibarıyla söylüyorum- 1.227. Bu sene Trakyabirlik
fiyatlarıyla üreticinin bu üründen elde ettiği bedel de prim dâhil
1.150, yani altında kalıyor.
Bunu bir de buğdayla
ilgili değerlendirmek lazım yani buğdayla ayçiçeği
arasında bir parite vardır. Üretici bu pariteye göre, buğday
fiyatına göre ayçiçeği fiyatından memnun olup olmadığını
da ortaya koymak durumundadır.
Bugünlerde Edirne
Borsasında ortalama buğday fiyatı 625 TL. Yani buna 50 lira da
bir prim desteği koymamız lazım, 675. En az parite 2 olması
lazım, 2,2dir ama en az 2 olması lazım. Bunu
düşündüğümüzde de 1.350. Yani 1.350, buğday ve ayçiçeğiyle
ilgili olarak bu şartlarda ayçiçeği üreticisini memnun eden bir fiyat
olması lazım ama gelin görün ki 1.350nin altında bir fiyat
teşekkül etmiştir. Bu şartlarda -1.150 fiyatı- üretici
ayçiçeği ekiminden vazgeçmek durumunda kalacaktır.
Şimdi bu yıl
Trakyabirliğin yani bu Meclis araştırmasına konu olan bu
önergeyle ilgili Trakyabirliğin uygulamasını şöyle bir
kısaca ifade etmek istiyorum: Piyasalar açıldığında
özellikle Türkiye içerisinde bu rakamlar 930 ve yukarısında
seyrediyordu. Trakyabirlik 2 Eylülde bir fiyat açıkladı, bu fiyat 810
TL, bu avans alım fiyatıdır ama gelin görün ki piyasalarda hâkim
bir fiyat olmuştur ve süratle bu fiyatların da aşağıya
yani 930 ve üzerinde giden piyasa fiyatlarının aşağıya
düşmesine sebep olmuştur. Sezon başında 930 ve
yukarısında seyreden fiyatları dünya fiyatlarıyla
değerlendirdiğimizde mutlaka bir eşdeğer fiyat
olduğunu da görüyoruz. Yani dış piyasalarda o günlerde
yaklaşık 570-600 arasında dolar CIF fiyatlarla bir fiyat söz
konusuydu, bu fiyatı yüzde 40 yağ bazına indirgediğinizde
gümrük vergileriyle ilgili ve diğer masraflarını da ilave
ettiğinizde yine 900ün üzerinde bir fiyat ortaya çıkıyordu
880-900 seviyelerinde. Yani 81 kuruştu, yani 810 bin liralık
fiyatın doğrusu hiçbir tutarlı tarafı yoktu ve süratle
fiyatların aşağıya inmesine sebep oldu ve bu bir tarafa, 2
Eylülde açıklanan, Trakyabirliğin açıkladığı
fiyatlar, henüz daha 150 bin ton kadar bir ayçiçeği ürün
almışken süratle 840 liradan yani 84 kuruştan -kilogram
itibarıyla söylüyorum- bir satış fiyatı
açıkladılar. Hem bu fiyatı da piyasada test etmeden açıkladılar
yani herhangi bir ihale etmeden Doğrudan doğruya bu fiyattan
satışa çıkıyoruz. dediler. 6 Eylülde 72 bin ton, 13 Eylül,
20 Eylül, 27 Eylül ve 28 Eylülde de 20şer bin ton olmak üzere toplamda
152 bin ton ayçiçeğini bu fiyatlardan sattılar. Daha sonra 84
kuruş yukarıya doğru fiyatlar çıktı belki ama netice
itibarıyla da 152 bin ton ayçiçeğini ortalama itibarıyla
söylüyorum- 88 kuruştan, 881 liradan falan sattılar.
Şimdi gelelim işin
bir diğer tarafına. Ortalama 88 kuruştan satılan bir
ayçiçeğini ne yazık ki üreticiden alım fiyatı olarak,
üreticiyi memnun etme açısından alım fiyatı olarak 94
kuruştan aldılar. Bunu yüzde 40 yağ bazında söylüyorum.
Trakyabirliğin bu sene uygulamış olduğu yağ yüzdesine
göre fiyatlandırma, derecelendirme sistemi içerisinde yüzde 40 bazda
söylediğim fiyatlardır bunlar. Yani bu şartlarda
baktığınızda, Trakyabirlik, ortalama 152 bin ton
ayçiçeğiyle ilgili 40 lira bir zarar etmiştir veya 40 kuruş
kilogram başında bir zarar etmiştir. Bu da önemli bir sebeptir
gerçekten.
Şimdi, bugünkü
şartlarda ayçiçeği fiyatlarına baktığımızda,
dünya piyasaları 700 dolar ve üzerinde. Trakyabirlik, ne yazık ki
bunu daha önceden 560 dolar seviyesinde sattı, şimdi bugün
piyasalardan almaya kalktığında dış piyasalardan
yaklaşık 700 dolar seviyesinde alacaktır. Bu önemli bir
kayıptır gerçekten Trakyabirlik için.
Bir şehir efsanesi var.
Bunu Sevgili Milletvekilim Rasim Çakır ifade etmeye çalıştı
sözlerinde. Ne yazık ki piyasalarda 930 lira seviyesinde giderken bu
ayçiçeği alımları, bazı önemli uluslararası firmalar
piyasalara girerek birdenbire fiyatları 100 lira aşağıya
indirdiler, 10 kuruş aşağıya indirdiler ve akabinde
Trakyabirlik birkaç gün sonra fiyatını kilogram başına 81 kuruş
olarak açıkladı. Bu gerçekten araştırılması
gereken bir konudur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Uslu,
buyurun efendim.
CEMALEDDİN USLU
(Devamla) Trakyabirliğe bu konuda baskı
yapıldığı ifadeleri var, özellikle sanayiciler
tarafından ikna edildi, kandırıldı ifadeleri var ve
açıkçası, Sevgili Milletvekilim de bahsetti, Trakyabirlik öngörüde
bulunamamıştır, dünya piyasalarını net bir
şekilde okuyamamıştır, üretici lehine gelişecek
uygulamaları da doğrusu belirleyememiştir.
Netice itibarıyla
Trakyabirliğin kendi uygulamasıdır. Trakyabirlik özerk bir
kuruluştur belki, kendi üreticisine genel kurullarında hesap vermek
zorundadır ancak yaptığı uygulama ile özel sektöre,
özellikle tonajlı mal alan birkaç sanayiciye ciddi şekilde bir finans
aktarımında bulunmuştur. Bunun araştırılması
lazım. Üretici malını daha iyi fiyatla satabilecekken
Trakyabirliğin bu uygulaması sayesinde malını daha
düşük fiyata satmıştır. Bu ciddi bir kayıptır.
Bütün bunların üzerine bir de ihale edilmeden bu satışın
yapılması da Trakyabirlik açısından çok doğru
olmamıştır. Sanayicinin bakış açısı,
üreticinin bakış açısı Trakyabirliğe karşı
menfidir.
İşte bu sebeplerden
dolayı bu Meclis araştırmasının açılması
fevkalade önemlidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak da bu konuda Meclis
araştırmasının açılması yönünde oy vereceğimizi
beyan ediyorum, sizleri saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Uslu.
Son konuşmacı, grup
önerisinin aleyhinde Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak.
Buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
NECDET BUDAK (Edirne)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Trakyabirliğin
uyguladığı politikalarla ilgili alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önerge üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
ülkemiz ve Trakya bölgesi tarımsal üretim içerisinde büyük öneme sahip
ayçiçeğinde. AK PARTİ Hükûmetimiz ayçiçeği primlerinde ciddi
artışlar yapmış, 2002 yılında kilogram başına
8,5 kuruş olan prim yaklaşık 3 kat
artırılmış ve 2010 yılında 23 kuruşa
çıkmıştır.
Yine, gübre ve mazot
desteklemelerinde ciddi artışlar sağlanmıştır.
Özellikle yağlı tohumlarda ayçiçeği, tahıllardan
farklı tutularak mazot ve gübre desteği daha fazla verilmiştir.
Örneğin dekara 5,5 TL gübre desteği ve 5,5 TL de mazot desteği
verilmiştir. Toprak analizi yapılan çiftçilere de 2,5 TL ödeme ilk
kez bu dönemde uygulamaya konulmuştur.
Ülkemiz yağlı
tohumlar üretiminde yaşadığı arz açığı
sonucu olarak, 2008 yılında yağlı tohum ve türevleri
ithalatında yaklaşık 3 milyar dolar, 2009 yılında ise
yaklaşık 2 milyar dolar döviz ödemek durumunda
kalmıştır. Bu nedenle, Hükûmetimizce yerli üretimin
artırılmasına yönelik olarak gerek desteklemelerde ciddi
artışlar yapılmış gerekse üretim planlamasında
etkin ve verimli kılınmak adına tarımda havza bazlı üretim
modeline geçilmiştir.
Ayçiçeği
üreticilerimizin korunmasına yönelik olarak hâlen yağlık
ayçiçeği ve ham yağ ithalatında Dünya Ticaret Örgütü
taahhütlerinde gümrük vergisi olarak en üst gümrük vergisini
uygulamaktayız.
Yine, hasat döneminde
yapılacak ithalatın yerli ürün üzerinden fiyat baskısı
oluşturmaması, ayçiçeği tohumu üretimini olumsuz yönde
etkilememesi, yerli üretimin düşük fiyatlı ithalata karşı
korunması ve vergi kaybının önüne geçilmesini teminen bu
yıl ve geçen yıl referans fiyat uygulamasını yaptık
Hükûmet olarak. Yerli üretici bu şekilde korunmaya
çalışılmıştır.
Ayrıca, tarife
kontenjanı uygulaması da dış ticaret açısından
önemlidir.
Yine, biliyorsunuz, bu
birlikler özerk hâle geldi, 2000 yılında
yapılandırıldı. Bu yapılandırma gereği bütün
birliklerin DFİF kredi borçları ben Trakyabirliği bildiğim
için söylüyorum- 180 trilyon DFİF kredi borcu AK PARTİ Hükûmeti
döneminde ödenmiştir ve çok fazla eleman alınmış, işçi
çalıştırılmış ve siyasi amaçlı bu birlikler
kullanılmış açıkçası ve bu fazla işçi ve rantabl
olmayan bu birlik yapısı nedeniyle işçiler
çıkartılmış ve bu işçilerin tazminat
borçlarını da Hükûmetimiz ödemiştir.
2006-2008
yıllarında yüce Meclisimizin onayıyla yağlı tohumlar
ve ayçiçeğiyle ilgili olarak araştırma komisyonları kurulmuştur.
Bu ürünlere ilişkin olarak kurulan ilk araştırma
komisyonları olmasının yanı sıra millî ekonomiye
doğrudan katkısı olan ve bu tür konularda çalışma
yapan komisyonların kurulması ülkemiz için son derece önemli
olmuştur. Komisyon raporlarında yağlı tohumlar ve
ayçiçeğine ilişkin olarak ayrıntılı tespitler ve
değerlendirmeler yapılmış, bu kapsamda önemli bir
çalışma gerçekleştirilmiştir.
Türkiye'de sözü edilen ancak
gerçekleştirilemeyen destekleme miktarlarının, üretime
başlamadan önce, yani ayçiçeği üretimine başlamadan önce primin
açıklanması konusunda da ilk kez bu dönemde adım
atılmıştır. Ayçiçeği ürettiğimiz kadar ithal
etmek zorunda olduğumuz bir ürün, bu nedenle de sulama projeleri bu ekiş
alanlarının artması ve üretimin artması açısından
çok önemli. Ülkemizde 2002 yılında 850 bin ton olan üretim, sulama
projeleri ve ayçiçeği üretimine olan ilgiyle birlikte 1,1 milyon tona
ulaşmıştır. Yani ayçiçeği ürününün yaklaşık
yüzde 25inin gerçekleştiği Edirne ilinde üretim yüzde 32
oranında artmıştır ve sulama projelerine sadece Edirnede
ayçiçeği tarımını teşvik ve ithalatı engellemek
adına 700 milyon TL Hükûmetimizce yatırım
yapılmıştır.
Değerli arkadaşlar,
ayçiçeği üreticilerimizin örgütü olan Trakyabirliğe üreticilerimiz
adına destek olmak bizim asli görevlerimizden birisidir ancak
Trakyabirlik, özellikle konu Trakyabirlik olunca bizler iktidar-muhalefet
hepimiz özel bir hassasiyet göstermemiz lazım çiftçilerimiz adına ve
elimizden geleni el birliğiyle Parlamentoda yapmamız gerekiyor, çünkü
Trakyabirlik çiftçilerimizin ve Trakya halkının emeği ve
sermayesiyle kurulmuş, onlara hizmet eden bir kuruluş. Ben de
açıkçası bir çiftçi çocuğu olarak, onların, çiftçilerimizin
oyuyla seçilmiş bir milletvekiliyim. Böyle olmasına rağmen,
biliyorsunuz, özellikle Trakyabirliğin siyasetin dışında
tutulmasına, siyasete alet edilmemesine ve birlik yönetiminde yer
almış ya da yer alanların bundan sonra da siyasi rant
sağlamalarına hiçbir şekilde siyasi olarak sıcak
bakmadım, her fırsatta da bunu dile getirdim. Siyasetçilerin
Trakyabirliği siyasetin içine çekmelerine de hiçbir şekilde prim
vermememiz gerekiyor. Haklılık payları olsa bile farklı
değerlendirmelere neden olan basın yoluyla değil sizlerle bunu
paylaşmayı burada bir görev biliyorum. Sonuçta, üreten de yöneten de
bizim insanımız ve bu çiftçiler bizim, kol kırılır yen
içinde kalır.
Merkezi Edirnede olan, tek
kuruluş amacı ayçiçeği üreticisinin hak ve menfaatlerini korumak
olan bir kuruluş, 48 kooperatifi var, yaklaşık 59 bin
ortağı var ve bu 59 bin üretici şu anda, bütün Türkiye'nin
çeşitli bölgelerinden, başta Trakya olmak üzere, bu
araştırma önergesinin kapsamında bu komisyonun kurulup
kurulmayacağını bekliyorlar.
Tabii ki siyasi anlamda bunu
söylemekle beraber Trakyabirlik bir özerk kurum. Burada, araştırma önergesinde
dile getirilen, özerk bir kurum, kime, nereye, ne sattı? İhaleye
mecbur mu değil mi? Bütün bunlar tabii ki Trakyabirliğin direkt
yönetimini ilgilendiriyor.
Burada, biz Hükûmet olarak,
Parlamento olarak çiftçi adına neler yapıyoruz? Bu yıl, Trakyabirlik
810 kuruş avans fiyat açıkladı, daha sonra toplamda 110
kuruş daha ilave etti 920 kuruş, 230 kuruş da primi var;
1,150ye geliyor. Şu anda da çiftçilerimiz, tabii ki, ilk anda bu 810
kuruşa bir tepki gösterdiler fakat borsa fiyat değerlendirmelerine da
baktığımız zaman, Edirne Borsasında da
Trakyabirliğin verdiği fiyatın yaklaşık ya da
ortalamasına yakın bir değerde fiyat verildiğini görüyoruz.
Trakyabirliğin 2008,
2009, 2010 yıllarında ne kadar
ürün aldığına baktığımızda da 2009
yılında bir düşme olmakla beraber, yine 2007, 2008, 2009,
2010da kâr durumlarını irdelediğimizde, 2008de 34 milyon TL,
2009da 3,8 milyon, 2010da 4,6 milyon TL kâr elde ettiklerini beyan
etmişlerdir.
Açıkçası, bir
tarımcı olarak, Hükûmet olarak biz Trakyabirliğe sahip çıktık,
fazlasıyla sahip çıkıyoruz. 18 birliğin bütün DFİF
kredi borçlarına -yaklaşık 3 katrilyondan fazla olabilir- çok
ciddi destek olduk, primlerde 3 kat artış oldu. Ayçiçeğinde
birim alanda yapılan masrafın yaklaşık yüzde 40-50sini
desteklerle desteklemeye çalıştık. Bütün bunlara rağmen
Türkiyenin hâlen yağ ithal ediyor durumda olmasını
açıkçası sindirmemiz mümkün değil. Bu, cari açığa da
olumsuz etkide bulunuyor.
O bakımdan, benim
şahsi düşüncem ve grubum adına konuşurken grup başkan
vekillerimizle de bunu irdelediğimizde, grup olarak, şahsım
olarak bu araştırma komisyonunun kurulmasında benim için hiçbir
sakınca yok. İrdelensin, daha iyi neler yapılabilir?
Trakyabirliği Türkiye sahiplensin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
sahiplensin. Bu komisyonun kurulmasında herhangi bir endişe
görmüyorum, fayda olduğunu düşünüyorum.
O bakımdan, komisyonu
dile getiren, bu araştırma komisyonunun kurulması yönünde önerge
veren sayın milletvekili arkadaşımıza da, Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekili arkadaşımıza da teşekkür ediyorum.
Tabii, çok hızlı
bir gündem var ve de bunun bugün geleceğini bilseydik bütün parti
grupları bu konuda araştırma önergesi verip beraber sunmayı
açıkçası yeğlerdik, fakat aramızdaki bu iletişim kopukluğu
nedeniyle bugün hem Milliyetçi Hareket Partisi hem de AK PARTİ Grubu
olarak bu araştırma önergelerini, araştırma komisyonu
kurulmasıyla ilgili önergeleri gündemin hızlı ve acil
olması nedeniyle veremedik.
O bakımdan Türkiye Büyük
Millet Meclisinin takdirine sunuyorum. Saygılarımı sunuyorum. Hayırlısı
olsun diyorum. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, biraz önce Genel Kurulumuzun almış olduğu karar
gereğince gündemin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmına geçiyoruz.
Bu kısmın 785inci
sırasında yer alan, Trakyabirliğin uygulamalarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesinin ön görüşmesine
başlıyoruz.
IX.- MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır ve 21 milletvekilinin,
Trakyabirliğin uygulamalarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/910)
BAŞKAN Hükûmet?
Yerinde.
Meclis
araştırması önergesi Genel Kurulun 9/11/2010 tarihli 16ncı
Birleşiminde okunduğundan tekrar okutmuyorum.
İç Tüzük'ümüze göre,
Meclis araştırması açılıp açılmaması
hususunda sırasıyla Hükûmete, siyasi parti gruplarına ve
önergedeki birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza
sahibine söz verilecektir, talepleri olduğu takdirde.
Konuşma süreleri Hükûmet
ve gruplar için yirmişer dakika, önerge sahipleri için onar dakika
olacaktır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, şu ana kadar Meclis araştırmasıyla ilgili
olarak bir söz talebi Başkanlık Divanına
ulaşmamıştır.
Sayın milletvekilleri,
dolayısıyla, Meclis araştırması önergesi üzerindeki ön
görüşmeler tamamlanmış olmaktadır.
Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunu
oylarınıza sunacağım. Meclis araştırması
açılmasını kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Meclis
araştırmasını yapacak komisyonun 16 üyeden
kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun çalışma
süresinin başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi
tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun gerektiğinde
Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Komisyonumuza
hayırlı çalışmalar diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, İç Tüzükün 60ıncı maddesine göre
Eskişehir Milletvekili Sayın Beytullah Asilin bir söz talebi
vardır, onu yerine getireceğim.
Sayın Asil, buyurun
efendim.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Eskişehir Milletvekili Beytullah Asilin, Kütahyada
üniversitede meydana gelen olaylara ilişkin açıklaması
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kütahya Milletvekilimiz
Sayın Alim Işıkın yurt dışında olması
nedeniyle Kütahyada meydana gelen elim olaya dikkat çekmek için söz
aldım.
Bu millete faydalı
olmaktan başka hiçbir düşüncesi olmayan üniversite öğrencisi
Hasan Şimşek isimli gencimiz bölücüler tarafından kalbinden
bıçaklanarak öldürülmüştür. Kütahyada sıcak gelişmeler
geçen hafta başlamış, emniyet görevlilerine,
savcılığa Kütahyamızı karıştırmak
isteyenlerle ilgili ihbarda bulunulmasına rağmen gerekli tedbirler
alınmamış, neticesinde de bu olay meydana gelmiştir. Bu
olayda ihmali olan yetkililer bunun hesabını vermek zorundadır.
Bunun takipçisi olacağız. Bu ülkeyi karıştırmaya,
kardeşliğimizi bozmaya yeltenenler şunu bilsinler ki döktükleri
kanda boğulacak, bunun hesabını da iki cihanda mutlaka
vereceklerdir.
Görevinin bilincinde olmayan
yetkililere de seslenmek istiyorum. Kanunların size verdiği yetkiyi
kullanma, bu ülkeyi korumakla yükümlüsünüz. Hükümeti göreve
çağırıyorum, ülkemizdeki huzur ortamını bozmaya
yeltenenlere fırsat verilmemelidir. Hasan Şimşek kardeşime
Allahtan rahmet, ailesine ve aziz milletime
başsağlığı diliyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Biz de vefat eden
kardeşimize, gencimize Allahtan rahmet, kederli ailesine
başsağlığı diliyoruz ve ülkemizde bir daha böyle
olayların olmamasını da temenni ediyoruz.
Sayın milletvekilleri,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.49
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan,
Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3
Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3
Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S.
Sayısı: 510)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan,
Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı:
395)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan,
Kamu Hastane Birlikleri Pilot Uygulaması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Kamu Hastane Birlikleri Pilot Uygulaması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/439)
(S. Sayısı: 493)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı sırada yer
alan, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
6.- Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/869) (S.
Sayısı: 521)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7nci sırada yer alan,
Mali Kural Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
7.- Mali Kural Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/891) (S. Sayısı: 525)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8inci sırada yer alan,
İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun
Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
8.- İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun
Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/371, 1/101) (S.
Sayısı: 477)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
9uncu sırada yer alan,
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
9.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/820) (S.
Sayısı: 502)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
10uncu sırada yer alan,
Tebligat Kanunu ile Adlî Sicil Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynakın; Tebligat Kanunu ile Karayolları Trafik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
10.- Tebligat Kanunu ile Adlî Sicil Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynakın; Tebligat Kanunu ile Karayolları Trafik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/742, 2/546) (S. Sayısı: 474)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
11inci sırada yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi
(TÜRKSOY) Arasında Türksoya İlave Arsa Tahsisi Hakkında
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Kültür ve Sanatları
Ortak Yönetimi (TÜRKSOY) Arasında Türksoya İlave Arsa Tahsisi
Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/423)
(S. Sayısı: 532) (x)
BAŞKAN - Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 532 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz talebi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Şenol Bala aittir.
Sayın Bal, buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ŞENOL
BAL (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi (TÜRKSOY)
Arasında Türksoya İlave Arsa Tahsisi Hakkında Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
sözlerime başlamadan önce, ebediyete intikalinin 72nci yılında
cumhuriyetimizin kurucusu ve banisi, İstiklal
Savaşımızın muzaffer komutanı Büyük Önder Mustafa
Kemal Atatürkümüzü rahmetle, minnetle ve şükranla anıyor, aziz ruhu
önünde saygıyla eğiliyorum. Büyük Atatürk, kurduğun cumhuriyetin
temel ilke ve değerleriyle millî ve üniter devlet
yapımızın, kendini bilmez sözde demokrasi aymazları,
rakamlı cumhuriyetçiler, etnik bölücüler, günümüzün mandacıları,
Ali Kemalleri, Sait Mollaları, Damat Feritleri tarafından
tartışmaya açıldığı, altının
oyulduğu bugünlerde, bu milletin evlatları olarak ve bu milletin
temsilcileri olarak her ahval ve şerait içinde dahi Türk istiklali ve Türk
cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa edeceğimizi bilmenizi
istiyoruz. Cumhuriyeti siz kurdunuz ve onu yaşatacak bizleriz.
Seni unutmadık,
unutmayacağız ve unutturmayacağız. Seni unutanlara ve
unutturmak isteyenlere de daima hatırlatacağız. Rahat uyu, ruhun
şad olsun diyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Sovyetler Birliğinin dağılması ve Türk
cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını
kazanmalarının ardından yaklaşık yirmi yıl geçti.
Türk cumhuriyetleri, tüm diğer eski sosyalist planlı ekonomiler gibi,
merkezî planlı siyasi ekonomik sistemden özel mülkiyete yer verilen bir
siyasi ekonomik sisteme geçiş amacıyla kapsamlı reformlar
yaptılar. İzlenilen ekonomik reformların derinliği,
kapsamı, zamanlaması ve hızı açısından her ülke
kendisine göre ayrı bir strateji izlemekle birlikte, yirmi
yıllık süreçte bölge ülkeleri, siyasi, sosyal, ekonomik ve tarihî
açıdan topyekûn karmaşık ve sancılı bir
değişim sürecini tecrübe ettiler. Bu sürecin hâlâ tam olarak
nihayetlenmediği, eski sosyalist sistemin tortularının tamamen
ortadan kalkmadığı görülmektedir. Türk cumhuriyetlerinin ani
bağımsızlıkları, hem küreselleşme sürecinin hem
de bölgesel küresel entegrasyon hareketlerinin hızlandığı
bir döneme denk gelmiştir. Türk cumhuriyetleri, Kuzey Amerika serbest
ticaret sahası olan NAFTA, Avrupa toplulukları ile Asya Pasifik
bölgesindeki entegrasyon hareketleriyle Dünya Ticaret Örgütünün kuruluş
çalışmalarının yoğunlaştığı,
İnternet, bilişim ve telekomünikasyon teknolojilerinin
kalkışa geçtiği bir dönemde
bağımsızlıklarını kazanmışlardır.
Türk cumhuriyetlerinin,
diğer devletler uluslararası sistemin önemli aktörleri olan sivil
toplum örgütleriyle ilk defa ilişki kurmaları, sadece ekonomik,
siyasi, sosyal ve kültürel çok çetrefilli bir dönüşüm sürecini de
başlatmış oldu. Dolayısıyla Türk cumhuriyetlerini son
on dokuzyirmi yıllık değişim ve dönüşüm sürecinin
karmaşık, zor ve sancılı bir süreç olduğunun
altının çizilmesini uygun görüyorum.
Ancak Türk cumhuriyetlerinin
bağımsızlık döneminde küreselleşme olarak da
adlandırılan son yirmi yıllık sürece
baktığımızda, bu sürecin şiddeti de dikkate
alındığında, bazı menfi gelişmeler
dışında cumhuriyetlerin genel olarak
bağımsızlıklarını perçinledikleri, devletle
bürokrasilerini kurumsallaştırdıkları, dış
dünyaya açıldıkları ve ekonomik sistemlerini eski sistemden
şu veya bu şekilde uzaklaştırdıkları
görülmektedir.
Değerli milletvekilleri,
küresel stratejiler doğrultusunda uluslararası birlikteliklerin
kurulduğu dünya siyasetinde Türk coğrafyasındaki Türk devlet ve
topluluklarının iktisadi, sosyal, kültürel ve stratejik yönden
kurumsallaşacağı iş birliği yapısının
çok önemli bir yer tutacağı ve küreselleşmeye yeni bir anlam
yükleyeceği ortadadır. Türk coğrafyasında yaşayan Türk
halkları ve akrabalarının geçmişten gelen tecrübe, bilgi ve
birikimleri vardır.
İktisadi, sosyal,
kültürel ve stratejik bir Türk dünyası iş birliği
sağlıklı bir birlikteliktir. Bu sağlam temellere
dayalı olacak iş birliği Türk coğrafyasında
yaşayan en az 250 milyon Türkün kader ortaklığı hâline
gelmelidir. Bu birliktelikte tabii ki duyguların yeri çok önemlidir.
Kardeşlik hukukundan, samimiyetten, heyecandan yoksun bir iş
birliği kısa vadeli kâr ve zarar hesabına dayalı olmaktan
öteye geçemez ve sürdürülebilir olamaz, aynen bugünkü gibi. Ancak bunun sadece
duygusal bir olay olmadığının da şuurunda
olmalıyız. Bu iş birliğinin, sürekli olarak gelişen ve
değişen şartlara dayalı olarak geliştirilmeye,
yenileştirilmeye, ilerletilmeye ve iyileştirilmeye yönelik olarak
stratejik bir bilinçle de desteklenmesi gerekir.
Türk dünyası
kavramı içeriğinde yer alan siyasi, ekonomik, kültürel ve
coğrafik alanları kapsayan Türk devlet ve toplulukları iş
birliği konseptinin Türkiye ve bağımsız Türk devletlerinin
genel siyasi yapısında bir an evvel en öncelikli konu olarak yer
bulması en büyük temennimizdir. Zaten var olan inanç birliği, soy
birliği, tarih birliği, kültürel birlik bizim en büyük
avantajımızdır. Hedef, bu birlik bağlarının
güçlendirilmesi olmalıdır.
Türk coğrafyasında
soydaş ve akraba topluluklarla biz bir bütünün parçalarıyız.
Türkiye, tarihî ve sosyolojik açıdan parçaların en büyük
kısmını ve en önemli kısmını teşkil ediyor.
Bu coğrafyaya Türk coğrafyası denmesinin sebebinin, binlerce
yıldır bu coğrafyada yaşayan, etnik kökeni ve inanç sistemi
ne olursa olsun, birbiriyle et ve tırnak gibi kaynaşmış bu
milletin adının Türk diye anılmasının tarihî miras
ve gerçeklik olduğunun farkına varmalıyız. Özellikle
iktidardaki yöneticilere bu konuyu ithaf ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
TÜRKSOY, Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından
bağımsızlığını kazanan Azerbaycan,
Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ile Türkiye
Cumhuriyeti kültür bakanlarının 1992 yılında İstanbul
ve Baküde bir araya gelerek kültürel iş birliği yapma kararıyla
ortaya çıkmıştır. O yıllar, Türk kökenli
halkların tarihsel ve kültürel kimlik arayışlarının
olduğu, bağımsızlık ve manevi uyanış
hareketlerinin başladığı dönemlerdi.
12 Temmuz 1993 tarihinde
Almaatada TÜRKSOYun kuruluşu ve faaliyetleri hakkında anlaşma
imzalandı. TÜRKSOYun açılımı Türk Kültür ve Sanatları
Ortak Yönetimi iken şimdiki açılım Uluslararası Türk
Kültürü Teşkilatı olmuştur, merkezi Ankaradadır.
Gözlemci üye ülke statüsü
adı altında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yine Rusya
Federasyonuna bağlı Altay, Başkurdistan, Tataristan, Hakas,
Saha, Tıva cumhuriyetleri ile Gagavuz Özerk Bölgesi bu kuruluşa
üyedir yani 14 üye ülke TÜRKSOYun çatısı altına
toplanmıştır.
Bu ülkelerde, beşerî
ilimlerde bilim adamları, ressamlar, fotoğrafçılar, müzisyenler,
tiyatro ve opera sanatçıları, film yapımcıları TÜRKSOY
çatısı altında onlarca faaliyet gerçekleştirmişlerdir.
Türk kültür mirası üzerine sempozyumlar, resim, fotoğraf sergileri,
Türk dünyasının tarihe mal olmuş şahsiyetleri, bilim
insanları için anma günleri, ortak bilimsel araştırmalar, Türk
destanları konusunda birçok çalışma
yapılmıştır.
Bugün TÜRKSOY, Türk dili
konuşan ülkelerin kültür ve sanat alanlarında iş birliğini
sağlayan, üye ülkelerin yönetimine, iç ve dış
politikalarına karışmayan uluslararası bir teşkilat
durumundadır.
Sayın milletvekilleri,
Batı kültürünün dünyanın dört bir yanına çeşitli yollarla
taşındığı ve baskın hâle geldiği
gerçeği ortadadır ama artık dünyaya sunabilecekleri yeni
orijinal değerler silsilesi neredeyse kalmamıştır. Dünya
kültür mirası için yeni katkılar sağlayacak, Türk kültür
mirasının engin zenginliklerini tüm insanlığa
tanıtabilme ve yaygın hâle getirebilmenin yolları
bulunmalıdır. Türkiye ve bağımsız Türk cumhuriyetleri
Türk kültür mirasının dinamiklerini nasıl harekete geçirmelidir,
bugün Türk dünyasında iktisadi büyüme ve kültür etkileşimi sürecinde
kültür unsurunu dikkate alan bir yaklaşım nasıl
olmalıdır, Türkiye ve Türk cumhuriyetleri arasındaki ekonomik
münasebetlere hars, kültür perspektifinden nasıl bir ivme
kazandırılmalıdır gibi sorulara mutlaka cevap
bulmalıyız ve bu konular mutlaka
tartışılmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
Sovyetler dağıldıktan sonra bağımsız Türk
devletleri ve Türkiye devlet başkanlarının ilk
buluşması hatırlarsanız 1992de gerçekleşti. Bu, ilk
devlet başkanları zirvesiydi. Tüm bağımsız devletlerin
başkanlarının katıldığı bu zirveler devam
ederek 6ncı Devlet Başkanları Zirvesi Nisan 2000de
yapıldı. 2001deki 7nci Zirveye Özbekistan yaşanan bir
sıkıntı nedeniyle katılmadı. AKPnin iktidarı
döneminde beş sene bu toplantılar maalesef gerçekleştirilmedi
çünkü o dönemde biliyorsunuz küresel
politikalara ve projelere yönelinmişti, iman derecesinde o projelere
bağlanılmıştı. Beş sene aradan sonra 8inci
Devlet Başkanları Zirvesi Antalyada 2006da gerçekleşti. Bu zirveye
Özbekistan ve Türkmenistan katılmadı. 2009da Nahçıvanda 9uncu
Devlet Başkanları Zirvesi yapıldı. Türkmenistan, devlet
başkan yardımcısını yolladı, Özbekistan ise hiç
katılmadı ve nihayetinde Türk Dili Konuşan Ülkeler
İşbirliği Konseyi Protokolü imzalandı ama Özbekistan ve
Türkmenistan bu Konseye katılmadı. Sekiz yıllık AKP
İktidarında bu tür bir kurumsal atağın ancak yedi yıl
sonunda yapılmış olması aslında Türk dünyası ve
birlik düşüncelerinin yeterince iktidar partisi tarafından
içselleştirilmediğinin ve önemsenmediğinin bir göstergesidir.
Yine, Türk Dili Konuşan
Ülkeler Parlamenterler Asamblesi yani TÜRKPA, 21 Kasım 2008de Kazakistan
lideri Nursultan Nazarbayevin teklifi, yapıcı ve istekli
oluşuyla gerçekleştirildi. Türkmenistan ve Özbekistan bu asamblede
maalesef yine yer almadı.
Sayın milletvekilleri,
Avrupa Birliği, ABD, Orta Doğu, Balkanlarla olan ilişkiler tabii
ki ihmal edilmesin. Ama Orta Asya Türk devletleriyle ilişkiler sağlam
olmazsa diğer ülkelerle olan diplomatik, ekonomik, stratejik
ilişkiler bugünün dünya şartlarında başarıya
ulaşamaz.
Soykırım
iftirasını atan ve bundan hiç vazgeçmeyen Ermenistanın Devlet
Başkanıyla futbol diplomasisiyle ilişki kurup kebap partileri
yapan Sayın Gülün Özbekistan ve Türkmenistan liderleriyle de bir
şekilde samimiyet ve dostluk tesis etmesini temenni ediyoruz. Yine
Berlusconi, Papandreu ve Karamanlis ile aile dostluğunu
çocuklarının nikâh şahitliğini yaptıracak şekilde
ilerleten Başbakanın Türk cumhuriyetlerindeki muadilleriyle hiç
olmazsa dostluklarını bir şekilde ilerletmesini isterdik. Yine,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin
milletvekillerinin denetim hakkını engellemek adına soru
önergelerini geri iade edebilmek için verdiği mesai yerine TÜRKPAya
Özbekistan ve Türkmenistan parlamentolarının
katılımlarını nasıl sağlamalıyım?
konusunda mesai harcarsa, kafa yorarsa çok daha hayırlı bir iş
yapar.
Sayın milletvekilleri,
yine Türk dünyasıyla ilgili çok önemli bir kuruluş olan Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı, biliyorsunuz 1992de kuruldu. 1999da
Başbakanlığa bağlı bir teşkilat hâline geldi.
Bugün Devlet Bakanlığına bağlı sorumlu ve tüzel bir
kişilik durumunda. TİKA, biliyorsunuz, başta Türk dilinin
konuşulduğu ülkeler ve Türkiyeye komşu ülkeler olmak üzere gelişme
yolundaki ülkelerin kalkınmalarına yardımcı olmak, bu
ülkelerle ekonomik, ticari, teknik, sosyal, kültürel eğitim
alanlarında iş birliğini projeler ve programlar
aracılığıyla geliştirmek amacıyla kurulmuş
bir yapıdır. Bugün TİKAnın şekli ve şemaili
değişmiştir. Artık TİKA, genellikle Türk dili
konuşan ülkelere değil, Türk dili konuşmayan Afrika ve Orta
Doğu ülkelerine birikimlerini aktarmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
objektif olarak meseleleri masaya yatırdığımızda,
şimdiye kadar gerçekleşen zirvelerin ve kurumların
faaliyetlerini değerlendirdiğimizde ortak politikalar
üretilmediği gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Aynı
sözlerin söylendiğini, alınan kararların hayata
geçirilmediğini, devlet politikaları hâline getirilmediğini
görüyoruz. Yirmi yıla yakın bir süre Türk devletlerine, uzaktan
akraba ziyareti yapar gibi gidip gelinilmesi, bir noktada yasak savmak gibi
nitelenebilecek bir yaklaşım, kolaycılık ve göz boyama
oluyor.
Özellikle tabii ki TÜRKSOYun
yapmış olduğu çalışmaları, üniversitelerin
yapmış olduğu çalışmaları ve bazı
STKların kültürel ve bilimsel katkılarını göz ardı
etmiyorum. Gerçekten çok büyük hizmetler yapılıyor. Söylemek
istediğim, ortaya konan kültür değerlerimizin,
kitaplaştırılmış, dergileştirilmiş bu
değerlerin, belli kütüphane raflarında kalmaması veya sadece
belli kesimlere sunulmak yerine topluma ve dünyaya mal etmek, hatta bu
değerleri yaratıcı ekonomi faaliyetlerine dönüştürerek daha
yaygın kullanılabilir hâle gelebilecek mekanizmaların
oluşturulmasının önemine işaret etmek için bu konuları
değerlendirmeye çalıştım.
Değerli milletvekilleri,
TÜRKSOY ile Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti arasında yapılan bu protokol
anlaşmasının hayırlı ve uğurlu olması
dileğiyle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Şahsı adına
Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Buyurun Sayın Genç. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile Türk Kültür ve Sanat Ortak Yönetimi (TÜRKSOY) arasında
yapılan protokol anlaşmasının onaylanmasının
uygun bulunduğuna dair kanun tasarısı üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Kanun tasarısı
belli: Türk Kültür ve Sanat Ortak Yönetimi Azerbaycan, Kazakistan,
Kırgızistan ve Özbekistanda bir kültür birliği
oluşturulmuş. Bu kültür birliğine 1999da galiba bin
metrekarelik bir arazi tahsis edilmiş. Sonradan bu tahsis edilen arazi
yetersiz kaldığı için, bunu yerine bin metrekarelik yeni bir
arsa tahsisi öngörülüyor. Genel olarak, tabii ki biz buna karşı
çıkmamız mümkün değil, yerinde bir tasarruf ancak bu vesileyle,
AKP Hükûmetinin Türkiyenin dış politikasına ve iç
politikasına getirdiği bazı sorunlarla ilgili düşüncelerimizi
dile getirmek istiyoruz.
Şimdi, Abdullah Gül
İngiltereye gitti, bir ödül aldı ama kimden alıyor? Ermenilerin
soykırımı olduğuna dair Mavi Kitapı yazan
kuruluştan alıyor.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, devletin belli bir kademesinde bulunan insanların, evvela
o devleti korumuyorlarsa, o devletin içeride ve dışarıda
itibarını korumuyorlarsa kim koruyacak devletin itibarını?
Bir parlamentoda bir devletin itibarı korunmuyorsa, kurumları
korunmuyorsa kim koruyacak? Hükûmet korumuyorsa kim koruyacak? Maalesef, AKP İktidarıyla
beraber Türkiye Cumhuriyeti devleti hem içte hem dışta
savunmasız kalan bir devlet hâline gelmiş. Bu nedenle de çok büyük
sıkıntılar içine girmiş bir devlettir. Tayyip Bey diyor ki:
Biz dışarıya gidince dışarıdaki ülkeler bize
itibar gösteriyorlar, Türkiyede bize itibar gösterilmiyor. Sen tabii ki
dış devletlerin hoşuna gidecek şeyler yaparsan elbette ki
onlar sana itibar gösterirler ama önemli olan, bu ülkede hakikaten hizmete
ihtiyaç duyulan, hizmet yapılması gereken insanlara hizmet ediyor
musun? Dürüst bir yönetim gösteriyor musun? Devletin kurumlarını
dürüst yönetiyor musun?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Yönetiyor tabii, dürüst yönetiyor. Ne biçim
konuşuyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) Hak ve
özgürlükleri uygun tatbik ediyor musun? Buna göre, böyle bir keyfîlik
içindeysen, böyle bir şeysen tabii ki senin Türkiyede itibarın
olmaz.
Şimdi,
Elâzığa 8 Mart depreminden dolayı yapılan 1.474 tane evin
tapusunu daha doğrusu afet konutlarını dağıtmaya
gittik. Teşekkür ederiz, bizim komşu vilayetimiz. Hakikaten bir
deprem meydana geldi, bu depremden dolayı zarar gören
insanlarımıza ev yapmak hükûmetin doğal görevidir,
dahasını da yapması lazım. Ama orada bir 30 kilometre
ileride, 40 kilometre ileride bir Tunceli var. 8 Mart tarihindeki depremde,
defalarca bu kürsüde dile getirdim, 873 tane ağır hasarlı bina
var, 1.400 tane orta hasarlı bina var, 1.700 tane de hafif hasarlı
bina var. Bugüne kadar bu Hükûmetten buraya bir ses çıkmadı
kardeşim. Peki niye acaba? Şimdi, Tayyip Bey Elâzığda
diyor ki: Efendim, biz herkese karşı tarafsızız. Yüzde
58i de koruyoruz, yüzde 42yi de koruyoruz -bilmiyorum Elâzığda
yüzde 82 mi evet çıkmış- yüzde 82yi de koruyoruz, yüzde 18i
de koruyoruz. Peki, Tayyip Bey, sen koruyorsan, işte, bitişikteki
Tunceli, Tuncelide referandumda yüzde 82 ret çıktı diye o
insanları cezalandırıyor musun?
AHMET YENİ (Samsun)
Üniversite yaptık oraya, üniversite.
KAMER GENÇ (Devamla) Ya,
sen şimdi ne karışıyorsun üniversiteye? Senin aklın
ermez böyle şeylere.
Şimdi, üniversite yapmak
ayrı bir şey, depremde ev, dışarıda oturup
Şimdi,
senin, Samsunda deprem olsaydı, insanlar dışarıda
olsaydı sen gelip de buna ev yapmayan insanları tebrik mi ederdin
Ahmet Efendi, öyle mi yapacaktın? Ya, siz, iyi ki benim, bu
dışarıda yatan insanlar kar kış içinde yatsınlar
Ben size, bakın
Vicdanı olan insanlar benim konuşmamın ne
anlama geldiğini bilir.
Şimdi, orada 873 tane
ağır hasarlı tespit yapılmış. Kim
yapmış? Devletin teknik elemanları yapmış. Ne zaman
yapmış? 8 Martta yapmış. Ben burada defalarca bunu dile
getirdim. Getirmedim mi kardeşim? Hükûmet, ey sağır Hükûmet,
niye sesin çıkmıyor, senin sesinin çıkması için sana ne
yapmak lazım? dedim. Hükûmet suspus. Ee, Tayyip Bey, madem ki
milletvekiliyiz, burada konuşuyoruz, oraya, Elâzığa gittin, iki
adım da Tunceliye gitseydin. Bacaklarına mı acıdın?
Sana bacaklarının kirasını da verirdik. Git bakalım, o
adamlar şimdi, kış geldi, dışarıdalar. Ne olacak
peki?
Yahu, arkadaşlar,
insanları bu kadar acılı olaylar karşısında hâlâ
alaya almaları için onur ve haysiyetten yoksun olmaları lazım.
Böyle bir şey olur mu yani? Şimdi, adam dışarıda
-zabıt tutulmuş- bu adamın evi ağır hasarlı;
devlet çadır vermiş, adam dışarıda oturuyor. Yahu, bu
devletin parası yok mu kardeşim? Size gelince var. Her gün
uçakları tutuyorsunuz, dışarıya gidiyorsunuz. Abdullah Bey
her yurt dışına gidişinde 500 bin dolar harcıyor.
Ayrıca da şimdiye kadar harcadığı para 40 küsur milyon
doları geçmiş.
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Başkaları harcamamış
mıydı? Daha öncekiler harcamadı mı? Kesesinden mi gitti?
Konuşuyorsun...
KAMER GENÇ (Devamla) - Bunu
soru önergesiyle verdik. Tayyip Bey 100 milyon doları geçmiş. Yahu,
bu insanlar da Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşları
arkadaşlar. Niye peki bunlara şey etmiyor?
Sonra, efendim, benim,
burada, işte, Başbakanlığa getirip de siyah çelenk
bırakmaya kalkıştığım zaman onu da benim
arabamdan çaldılar, el koydular polisler. Tabii, onun da
hesabını soracağım. Onun üzerine bir, 47 metrekarelik bir
prefabrik ev, o da 60-70 tane. Güya prefabrik ev... Yahu, arkadaş, sen
şimdi depremde evi yıkılan adama 47 metrekarelik prefabrik ev, o
da 40-50 tane... Daha ne olduğu da bize söylenmiyor. Yahu arkadaşlar,
bakın, ben size, vicdanlarınıza sesleniyorum. Yani bu
kış gelmişken, bu insanlar depremde evleri
yıkılmışken niye bu insanlara el uzatılmıyor? Ben
soruyorum size, iktidarsınız, buyurun, gelin Tunceliye gidelim. Ben
size söyleyeyim. Yani yalan söylüyorsam o zaman milletvekilliğinden istifa
ederim arkadaş. Buyurun, açın, kendi valinize sorun, il afet
işleri genel müdürüne sorun, açın, sorun. Peki, bana diyorlar ki:
Efendim, 6 büyüklüğünde bir deprem Elâzığda meydana geldi, o
çapta Tunceliye etkisini gösteremez. Peki, bu evler neden
yıkıldı? Bana il afet genel müdürü diyor ki: Yahu, vallahi ölen
yok, yaralanan yok. Senin hatırın için birkaç tane adam öldürelim.
dedim, ne olacak yani onu şey etmek için.
Peki, Bingöl vilayetimiz
Tunceliye nazaran, oraya nazaran en azından bir 100 kilometre ileride.
Bingölde de 1.400 tane afet konutu yapıyorsunuz. Bence daha
fazlasını yapın ama şimdi Bingöldeki
arkadaşlarımıza yapıyorsunuz da, peki Tuncelidekine niye
yapmıyorsunuz değerli arkadaşlarım? Yani bakın, o
kadar keyfîliğiniz yüzünüzden akıyor ki, bu siyasi iktidarın o kadar
yüzünden akıyor ki hak yok, adalet yok, keyfîlik almış yürümüş.
Şimdi, Abdullah Gül
diyor ki... Yahu, arkadaşlar, bakın, bu, sizin bir yerlere
getirdiğiniz adamlar diyor ki: Ben Alevi de rektör seçtim. Şimdi,
25 milyon Alevi var. Alevilerin içinde de Fethullahçı var, Fethullah
Gülenci var. Şimdi, sen gitmişsin, birisini
Demiyor ki, ben rektör
seçerken bilimsel kariyeri yerinde, bilgisi yerinde, liyakati yerinde
insanları seçtim. Alevi de seçtim. diyor.
Peki, bu lafı söyleyen
adamı başka bir ülkede olsa orada oturtmazlar. İstifa eder,
istifa eder arkadaşlar. Kullandığı kelimenin ne anlama
geldiğini idrakten yoksun insanların devleti dışarıda
temsil niteliği olamaz zaten. Yani bizim Hükûmet ve işte belli
temsilciler yurt dışına gittikleri zaman, o yurt
dışındaki aklı başındaki insanlarla
konuştukları zaman Tüü, bunlar ne biçim adamlar; bu Türkiye bize
nasıl adam göndermiş, kişiliği, bunlar buysa, bu devleti
nasıl yönetirler? diyorlar.
AHMET YENİ (Samsun)
Hakaret etme.
KAMER GENÇ (Devamla) Ben
hakaret etmiyorum. Gerçek kişiliklerini koyuyorum ortaya.
AHMET YENİ (Samsun)
Hep hakaret ediyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla)
Dolayısıyla, yani, insanlar neyle ölçülüyor? Bir yabancı ülkeye
gittiğiniz zaman, sizin temsilci olarak gönderdiğiniz insanlar
aklı başında, hakikaten oradaki insanların gözünde göz dolduracak
nitelikte söz ve davranışlarda bulunduğu zaman, onlar size
karşı bir saygı duyarlar ama bakıyorlar ki, yani öyle
laflar söyleniyor ki, yani dam üstünde saksağan, vur beline kazma. Böyle
bir şey olur mu yani? Bu tür şeyler söyleniyor değerli
arkadaşlar. Onlar da olmadığı gibi
Ben şimdi Tunceli
vilayetinde bu deprem evlerinin yapılmasını istiyorum
arkadaş. Efendim, bize zaman zaman
AHMET YENİ (Samsun) Ne
anlattın? Ne anlattığın belli değil.
KAMER GENÇ (Devamla) Bu
uluslararası anlaşmadır. Senin aklın ermezse gel sana
öğreteyim bunları.
Şimdi, arkadaş, il
afet müdürüne gidiyor arkadaşlar, evi yıkılmış, diyor
ki: Senin sosyal güvencen var. Neymiş? Sigortadan emekliymiş.
Arkadaş, adamın evi yıkılmış, sosyal güvencesi
olsa ne olacak yani. 500-600 milyon liralık emekli maaşı
olması bunu engeller mi? Yani Tunceli hudutları içinde maalesef AKP
İktidarıyla beraber hak denilen şey kalmadı, hukuk denilen
şey kalmadı, keyfîlikler aldı yürüdü. Ben, şimdi, bu kadar
açıkça, defalarca bunu dile getirdim. Ben AKP grup başkan vekilleri
ve milletvekillerinin yerinde olsaydım, giderdim şu Hükûmetin böyle,
yakasına yapışırdım: Ya, arkadaş, bu insan bir
milletvekili, bir ilde olan sıkıntıyı dile getiriyor. Sizde
hiç mi vicdan yok?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Ee,
Bir el atın buna. deyin. Demek gerekmiyor mu arkadaşlar? Demek
gerekmiyor mu? Ee, şimdi yok.
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Biz araştırıyoruz.
KAMER GENÇ (Devamla)
Şimdi kışa da giriyorlar, bu adamlar ne yapacak? Hayır, ne yapacak,
yani dışarıda nasıl kalacak bu insanlar?
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Araştırmaya başladılar. Varsa öyle
bir şey gereken yapılacak.
BAŞKAN Buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Ya,
varsa ne demek? Ben elli defa bunu dile getirdim burada. Bakın, burada
gündem dışı konuşma verdim, soru önergesini verdim, Meclis
araştırma önergesini verdim, yetmedi, baktım susuyor, bu
Hükûmeti konuşturmak için bir siyah çelenk yaptırdım getirdim
Başbakanlık kapısına bırakmak için gittim, çelengi
arabamızdan aldılar. Daha ne diyeyim arkadaş? Yani başka
bir eylem mi yapmamı istiyorsunuz? Onun için, bundan önce benim...
Bakın, siz diyorsunuz ki: Konuşuyorsun. Ee, tabii konuşurum
ya! Benim insanım sıkıntı içinde olursa ben niye konuşmayayım?
Öte taraftan devletin paraları birtakım
yandaşlarınızın cebine gidiyor. Bir TOKİ
yapmışsınız, getirmişsiniz Halk Bankasından,
Merkez Bankasından, Vakıflar Bankasından 1 katrilyonun üzerinde
para veriyorsunuz. Bu getirsin bari hiç olmazsa burada deprem evlerinde bir
katkıda bulunsun arkadaşlar ya? Yani bu bizim hakkımız
değil mi? Bu insanlar insan değil mi? Bunlar Türkiye Cumhuriyeti
devletinin vatandaşı değil mi? Ee, ne olacak şimdi bu
insanların hâli? Sizde vicdan varsa işte siz müdahale edin ya! Açın
Tunceli Valisine, söyleyin bakalım kaç tane ağır hasarlı...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) ...kaç
tane orta hasarlı, kaç tane hafif hasarlı bina var arkadaşlar.
Sekiz tane orta...
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç. (CHP sıralarından alkışlar)
Tasarının
maddelerine geçilmesini...
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan...
BAŞKAN Siz de mi bu
maddede konuşacaksınız Sayın Aslanoğlu?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Bütçeye çıkacağım için Sayın
Başkan, tümü üzerinde konuşacağım.
BAŞKAN Şahsı
adına Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
bütçeden indim, baktım bir arsa tahsisi var burada. Yani TÜRKSOYa arsa
tahsisi. Güzel. Size bir hikâye anlatacağım ben. Bir ülkede tapu,
devletin verdiği tapudur. Sakın ola ki bu TÜRKSOYa verdiğiniz
arsaya yirmi beş yıl sonra birileri gelip iptal davası
açmasın. Onun için sizi uyarıyorum.
Şimdi, arsa tahsis
edeceksin, orman özelliğini kaybetmiş arazileri geleceksin,
inceleyeceksin, gerek mahkeme kararıyla gerekse Tapu Kadastronun tespit
ettiği arazilerin tapularını vereceksin insanlara. Yirmi
beş yıl önce veriyorsun, Al sana tapu, bu tapu senin, bu mal senin,
ananın, babanın ak sütü helal olsun. Yirmi beş yıl önce
vereceksin, tapu vereceksin. Tapu vereceksin, mahkeme kararıyla
vereceksin, kadastro elemanları tarafından fiilen tespit edilip
Kadastro verecek arkadaşlar. 1986 yılında tapu veriyorsun.
Malatyanın Doğanşehir ilçesinin yaklaşık Küçüklü,
Polatdere, Altıntop, Elmalı, Kadılı köylerine yirmi
beş yıl önce, 1986da veriyorsun tapuları. Devlet
vatandaşına eziyet etmez, Al sana bir ihbarname, mahkeme ilamı,
ben sana tapu iptal davası açıyorum. Ya, bana bu tapuları kim
verdi kardeşim? Devlet verdi. Devlet verdi ya, bana sen verdin bunu. Ben
sana inanmayacağım, kime inanacağım? Ve sorgusuz sualsiz,
hiç kimseye bir şey sormadan, insanları çağırın
Benim
hatam ne, benim kabahatim ne, ben bu tapuyu almakta hata mı işledim?
Yok, al sana bir iptal davası.
Arkadaşlar, böyle
şey olur mu? Böyle şey olur mu arkadaşlar ya? Ya, ben kime
güveneceğim? Devlete güvenmeyip kime güveneceğim arkadaşlar?
Devlet bana vermiş, kimseden zorla almamışım, bir
başkasının tapusunu almamışım. Mahkeme
kararıyla verilmiş, kadastro müdürlüğünün tespitiyle
verilmiş bana bu tapu. Ben bu tapuyu almışım, birine
satmışım, o başkasına satmış. Acaba, diyorum
ki, burada birileri bir oyun mu oynuyor? Burada mal mı toplayacaklar,
buranın değerini yok edip, nasılsa burada mallar
ayıplı mal, bu tapular ayıplı tapu deyip, herhâlde birileri
gidip burada bağ bahçe mi toplayacak? Bunlar hepsi bağ bahçe, yirmi
beş yıldır, daha önce yani elli yıldır, yetmiş
yıldır hep bağ bahçeymiş, orman özelliği asla yok.
Yirmi beş yılda insanlar buralarda bağ bahçe yani elma üretiyor
-Doğanşehirin elması çok meşhurdur- kayısı
üretiyor. Arkadaşlar, ben hakikaten kime inanacağımı
bilmiyorum. Bu devlet bizim devletimiz değil mi?
Değerli
arkadaşlarım, Tapu Kadastronun cuma günü bütçesi var, yarın da
burada Tapu Kadastro Kanunu var. Ben devletime güvenmek istiyorum. Bu
şekilde ben devletime güvenmiyorum. Sizi uyarıyorum, gidip bir yerden
bir bahçe alıp buranın tapusunu aldığınız zaman
Bu mal benimdir. diyemezsiniz, yarın bir iptalle karşı
karşıya gelirsiniz, sizi uyarıyorum. Bu arsa tahsisi var ya,
önce, tahsis edilen değil tapusu verilen arsaya vatandaşı
inandırın arkadaşlar ya.
Hepinize saygılar
sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE TÜRK KÜLTÜR
VE SANATLARI ORTAK YÖNETİMİ (TÜRKSOY) ARASINDA TÜRKSOYA İLAVE
ARSA TAHSİSİ HAKKINDA PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 12 Temmuz 2006
tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Kültür ve
Sanatları Ortak Yönetimi (TÜRKSOY) Arasında TÜRKSOYa İlave Arsa
Tahsisi Hakkında Protokolün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Madde üzerinde
Hükûmet adına Devlet Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz.
Buyurun Sayın
Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Esas itibarıyla,
konuştuğumuz kanunla ilgili değil de başka konular gündeme
geldi, ben de doğrusu onlarla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum
çünkü aynı zamanda benim seçim bölgemle de ilgili bir konu gündeme
getirildi.
Sayın Kamer Genç deprem
konusunda Tuncelide bir haksızlık olduğunu ifade etti.
Baktığınız zaman, tabii, deprem bölgesi noktasal olarak
belli. Bu, deprem etkinlik raporu dediğimiz bir rapor çerçevesinde de
hangi alanları birinci derecede etkilediği yörede değil objektif
olarak belirleniyor. Depremin merkez üssü ve etkilediği alan, rakamsal
olarak, teknik olarak zaten belirlenen bir şey, burada keyfî bir karar
verilmesi söz konusu değil. Bingölle de sınır olan bir bölge.
Depremin gerçekleştiği bölge, Bingöl sınırına çok
yakın bir bölge. Kovancılar dediğimiz alanda -Palu, Kovancılar- bunlar,
bazı köyler arasında çok az bir mesafe var Bingöl sınırıyla
bu depremin gerçekleştiği yer arasında. Dolayısıyla,
kısmen, Bingölün bazı köyleri de o deprem etkinlik raporunda,
depremin etkilediği alana girdiği için orada da tespit
çalışmaları yapıldı, yüz seksen dokuz -yanlış
hatırlamıyorsam- konutun ihalesi yapıldı deprem
anlamında. Yalnız, bunlar, artık, eskisi gibi de değil yani
bazen tespit yapılıyor, hasar tespit ediliyor, bazı köylüler
bunu istemeyebiliyorlar çünkü bir bedeli var karşılığında,
bu böyle bedava yapılıp dağıtılan bir şey de değil.
Sonuçta, TOKİ
aracılığıyla veya özel idare
aracılığıyla bu deprem konutları
yapıldığı zaman, belli bir bedel, elbette uygun
koşullarda, uzun vadeli geri ödeme sistemi olacak şekilde bir
sistemle vatandaşlarımızın ihtiyaçları çok
hızlı bir şekilde karşılandı.
Geçmişte, tabii, neler
yaşandığını hepimiz biliyoruz. Uzun yıllar, on
yıllar boyu, deprem sonrası, vatandaşımızın
ihtiyacı karşılanmazken bizim hükûmetlerimiz bu konularda son
derece hızlı bir şekilde hareket ediyor ve
vatandaşlarımızın sorunlarını çözüyorlar ama bunu
yaparken -tabii, burası bir hukuk devleti- hukuk neyi emrediyorsa, hangi
çerçevede emrediyorsa o çerçevede hareket ediliyor.
Tunceliye dönük kesinlikle
ve kesinlikle hiçbir şekilde ayrımcı bir muamele söz konusu
değildir. Deprem etkinlik raporlarında çıkan sonuç neyse, nereyi
etkilemişse oralara bu uygulamalar yapılmaktadır. Tabii, deprem
olmasa da bazı alanlarda, kırsal alanlarda yerleşim
birimlerimizin çok sağlıklı olmadığını
biliyoruz; bu, sadece Tunceliye özgü değil, Bingölde de var, başka
alanlarımızda da var. Maalesef, yapılarımızdan,
özellikle kırsal alanda, yeterli sağlamlıkta olmayan çok ciddi
bir yapı stokumuzun da varlığından haberdarız. Burada
da bir dönüşüm süreci yaşıyor Türkiye aslında.
İnsanımızın gelir düzeyi arttıkça, belli
mekanizmalarla belli bir dönüşüm yaşanıyor ama o dönüşümü
henüz tamamlayabilmiş değiliz. Tuncelide, bildiğim
kadarıyla, Özel İdaremiz aracılığıyla, bu kapsama
girmediği hâlde, aslında bir ayrıcalık gibi, pozitif bir
ayrıcalık gibi bir uygulama yapıldı.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yok
canım öyle şey!
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Devamla) - Yeterli bulmayabilirsiniz ama belli bir kaynak ayrıldı ve
orada da vatandaşlarımızın, işte böyle, deprem
bağlantılı değil ama daha sağlıklı, daha
sağlam bir yapıda yaşaması için, özellikle dar gelirli
vatandaşlarımız için, valiliğimiz kanalıyla bir
uygulama gerçekleştiriliyor.
Ayrıca, ben Tunceliye
defalarca gittim bir Bakan olarak, benim de komşu ilim ve sevdiğim,
değer verdiğim bir bölge, defalarca da Bakan olarak gittim, ziyaret
ettim, yerinde sorunlarını da dinledim. Üniversiteye çok ciddi
yatırımlar yapıyoruz, hem ödenek anlamında hem yıl içi
ek ödenekler anlamında Tunceliye çok ciddi yatırımlar
yapıyoruz. TOKİ ve Tunceli Üniversitemiz arasında bir protokol
yaptık. TOKİ, inşallah, oradaki yatırımları çok
hızlı bir şekilde gerçekleştirecek, bu da özel bir model.
Yani Tuncelide uyguladığımız, hızlı bir
şekilde bütün kampüs altyapısını ve
üstyapısını tamamlasın diye ciddi ödeneklerle
desteklediğimiz bir program.
Diğer yandan, duble yol
çalışmaları, KÖYDES ve SODES gibi programlarda kişi
başına bakarsanız aldığı rakama, çok çok iyi
olduğunu görürsünüz, diğer illere göre çok daha ayrıcalıklı
bir şekilde destek aldığını görürsünüz. Biz,
kesinlikle, Tunceliden bir milletvekilimiz yok, oraya farklı bir
şekilde davranalım diye hiçbir şekilde bakmadık, hiçbir
şekilde de bakmayacağız. Tunceli halkına da elimizden gelen
tüm imkânlarla hizmet edeceğiz ama elbette ki hizmet ederken tüm
bölgelerimizde olduğu gibi, Tunceli için de imkânlar var, ihtiyaçlar var,
bunlar arasında da bir denge kurmak durumundayız. Her şeyi bir
anda çözmek de mümkün değil ama Hükûmet olarak, geçmişte hiçbir
dönemde, ben iddia ediyorum, hiçbir dönemde yapılmadığı
ölçüde Tunceliye kamu olarak, devlet olarak yatırım yaptık,
yapmaya da devam edeceğiz. Bunun altını çizmek için söz
aldım.
Burada ayrıca
Kalkınma Ajansı diye bir yapı da kurduk Tunceli,
Elâzığ, Bingöl ve Malatya illerini kapsayan. O kapsamda da yine
Tunceli ilimizin Valisi şu anda bunun Geçici Dönem Başkanı,
Başkanlığını Tunceli Valimiz yapıyor şu
anda. Kalkınma Ajansımız aracılığıyla da
özellikle girişimciliği destekleme, üretkenliği destekleme
anlamında yatırımlar yapıyoruz. Tabii, Tunceli gibi
illerimizin sorunlarını biliyoruz, ben de o bölgenin
insanıyım. Nüfus oldukça azalmış durumda, girişimcilik
istediğimiz, arzu ettiğimiz ölçüde değil, birtakım
diğer, huzurla, asayişle, güvenlikle ilgili maalesef hâlâ belli
ölçüde sorunlarımız var. Bunlar da belli ölçüde çözüldüğü zaman
inanıyorum ki Tunceli o güzel doğasıyla, o derin kültürüyle ve
özellikleriyle gelecekte çok çok daha iyi noktalara gelecek kalkınma
anlamında, biz de buna destek olmaya devam edeceğiz. Ama burada
tabii, Hükûmet olarak, devlet olarak tüm Türkiyeye, bütün bölgelerimize belli
kıstaslarla hizmet etmek durumundayız ve onu da yapıyoruz. Bunu
açıklama ihtiyacı hissettim.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkanım, kişisel söz istiyorum madde üzerinde.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Genç.
Hayır, ne
dediğinizi bir anlayayım.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Kişisel söz değil mi madde de? Bakan madde üzerinde söz istedi, ben
de söz istiyorum kişisel.
BAŞKAN Hayır,
madde üzerinde şahsınız adına söz isteyebilirsiniz
KAMER GENÇ (Tunceli) Tabii,
şahsım adına
BAŞKAN -
şu anda
gruplar adına söz talebi var.
KAMER GENÇ (Tunceli) Varsa
tamam, mesele yok.
BAŞKAN - Lütfen yerinize
oturunuz, ondan sonra yani
Yani istiyorum, buyur kürsüye
Madde üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili
Sayın Sırrı Sakık.
Buyurun Sayın
Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeler görüşülürken
evet, ülkeler arası hukuk ve ilişkiler önemli çünkü
yaptığınız anlaşmalarla ülkeler arası hem bir
köprü oluşturuyorsunuz, halklar arası bir köprü oluşturuyorsunuz
ama diğer taraftan da kendi halkınızla hâlen
barışık olmadığınızı siz de
biliyorsunuz, biz de biliyoruz.
Birkaç gündür Türkiye
kamuoyunda tartışılıp konuşulan ve uzun süredir
partili arkadaşlarımızın yargılandığı,
Diyarbakırda bir dava var. Kendi ana dilleriyle kendilerini savunmak
istiyorlar ama oradaki yargıçlar Bilinmeyen bir dil. diyor. Daha önce de
burada
Yani, bir atasözümüz var, Balık baştan kokar. ya, işte
Türkiye Büyük Millet Meclisi tutanaklarına eğer siz Bilinmeyen bir
dil. olarak bunu dâhil ederseniz yargıçlar da aynı şeyi söyler.
Şimdi,
vicdanlarınıza böyle bir danışırsanız, birlikte
yaşadığınız bir halk, Orta Doğuda 40 milyon
insan ve hâlen Bilinmeyen bir dil. Kendi aranızdaki hukuku
oluşturmadan diğer halklarla, ülkelerle bir hukuk oluşturmaya
çalışırsınız. E, siz iç barışınızı
sağlamadan nasıl bir hukuk oluşturabilirsiniz? Onun için, on
dokuz aydır yargılanan
Neden dolayı yargılanıyor?
Dilinden ve kültüründen dolayı yargılanıyor. Ben
yargılandığım dilimden kendimi savunmak istiyorum,
Hayır, siz kendi dilinizi kullanamazsınız. diyor. Kim diyor?
İşte, yargıçlar diyor. Kim diyor? Meclis Başkanı
diyor. Kim diyor? Sayın Cumhurbaşkanı diyor.
Olaylar o kadar birbirini
takip ediyor ki
Diyarbakırda İl Genel Meclisi üyeleri bir karar
alıyor. Sözüm ona, bir açılımdan bahsediyoruz -demokratik bir
açılım- Kürt sorununun barışçıl bir şekilde
çözülmesi için çaba sarf ettiğimizi söylüyoruz ve İl Genel Meclisi
üyeleri bir karar alıyor, Türkçenin yanında, doksan bir tane köyün
Kürtçe ismini koymak istiyor. Oradaki bir bürokrat, Vali hemen bunu reddediyor
ve bu kararı alan İl Genel Meclisi üyeleriyle ilgili yasal
işlemlere başvuruyor. İşte, biz de hep söylüyoruz, Adalet
ve Kalkınma Partisinin çözümle ilgili bir projesi yok.
Vali bunu yapıyor,
burada bugün Meclis Başkanımız ne yapıyor? Meclis
Başkanımız da
Dün, bir tepki olsun diye, bu dile
saygısızlık yapıldı diye, Grup Başkan
Vekilimiz bir açılışta,
Kürtçe bir dildir, buna herkesin saygı göstermesi gerektiğini
söyledi, hemen arkasından Meclis Başkanımızın
açıklamasına bakalım, diyor ki: Türkiye Büyük Millet Meclisinin İç Tüzüğünün 67nci maddesinin kaba ve
yaralayıcı söz söylememeyi ve temiz bir dille siyaset yapmayı
amir olduğunu hatırlatan Şahin, şöyle konuştu:
Dolayısıyla toplumun önderleri durumundaki siyasi partilerimiz ve
onların değerli yöneticileri kaba ve yaralayıcı söz
söylemekten uzak durmalı ve temiz bir dille konuşmaları
gerekir.
Şimdi, Sayın Meclis
Başkanımıza sormak gerekir, kaba ve yaralayıcı söz
nedir? Bir halkın dilini, kültürünü, kimliğini yok sayarsanız bu
kaba ve yaralayıcı değil midir? Siz hiç aynanın
karşısına geçip bunları söylerken kendinizi aynada gördünüz
mü? Sizin bu sözleriniz emir kipleriyle bir halkı yok saymaktır.
Sayın Meclis Başkanı, sizin bize bu konuda ders vermeye
hakkınız yoktur. Hele hele yasalar, Anayasa bir dili, bir
kimliği reddediyorsa biz o Anayasanın da o yasaların da
değişmesi için bu kadar çaba ve emek sarf ediyoruz.
Bugün içeride olan, KCKden
yargılanan arkadaşlarımız ne yaptı? Ellerinde silah
mı vardı? Hayır, bu dilin özgürleşmesi için on sekiz yirmi
aydır cezaevinde, daha önce de yirmi yıl, yirmi beş yıl
cezaevinde kalarak bu dilin özgürleşmesi için bedel ödemişler. Ve
savcılar iddianameyi izlerken aynen şunu söylüyor, 1980lerdeki
askerî savcıların söylemi neyse bugün aradan otuz yıl geçmiş,
hâlen Diyarbakırdaki savcıların iddiası aynı,
klişe sözler: İşte Bağımsız birleşik
kürdistan isteyen PKK diyor, Marksist-Leninist bir örgüt. PKK
bağımsız birleşik kürdistandan vazgeçti, ortak bir vatan
istiyor. Kendi dilinin, kültürünün, kimliğinin
Yasalar ve Anayasa
düzeyinde güvence istiyor ama ne yazık ki hâlen, savcılar,
1930lardaki Rus savcılarının mantığıyla orada
Kürtleri yargılamaya çalışıyor ve muhalif olan herkesi cezalandırmaya
çalışıyor ve arkadaşlarımız da buna direniyor.
Arkadaşlarımız siyaseten birer aktör. Sizler ne kadar siyaseten
halkın vicdanında aklanmışsanız, o
arkadaşlarımız da bir o kadar halkın vicdanından oyla
gelen belediye başkanlarımızdır, yöneticilerimizdir. Ve
iddia makamı şunu diyor: Efendim, bunlar hukuk komisyonu
oluşturdular, bunlar seçim komisyonu oluşturdular. Bunlar ne
yaptılar? Diyor ki: Osman Baydemir, Diyarbakır Büyükşehir
Belediye Başkanı Avrupaya gitti, Avrupadaki Kürt iş
adamlarına Gelin Diyarbakırda yatırım yapın.
diyor. Yuh be! Yani bir ilin belediye başkanı eğer
çıkıp gidiyorsa Avrupaya Gelin buraya, bu ilde yatırım
yapın. diyorsa, bununla ilgili iddianame açılıyor ve bir halk
yargılanıyorsa o savcılara yuh derim. Başka söylenecek bir
şey yok. Çünkü Başbakandan Cumhurbaşkanına ve sayın bakanlarımıza
kadar her gün uluslararası seyahatleri var, gidiyorlar, iş
adamlarından, sadece Türk iş adamlarından değil,
uluslararası sermayeden de destek isteyerek Gelin, bizim ülkemizde
yatırım yapın. diyorlar ama ne yazık ki bizim belediye
başkanımızın bu talepleri bir örgüt üyeliğiyle
cezalandırılmak isteniyor.
Şimdi, bilinmeyen bir
dil
Peki, sevgili arkadaşlar, biz bugünlerde çok önemli bir süreçten hep
geçtiğimizi söylüyoruz. Bir eylemsizlik kararı var ve bu eylemsizlik
kararında çözülmeyen bir sorunumuzun çözümü için diyalog
oluşturuyoruz ve bizim dışımızdaki aktörler
görüşmeler yapıyor ama siyaset dünyasının bu noktada
yapabileceği bir şey yok mudur? Biz, silahlar sustuğunda, geçmişten
bugüne kadar, eğer Kürt sorununda silahlar susuyorsa sorun yoktur
anlayışıyla hareket edemeyiz. Yıllarca silahlar sustu ve
sorunu yok saydık. Biz bugün bu rehavete kapılmamalıyız.
Sorunumuz var. Sorunun adı Kürt sorunudur. Sorunun çözüm yeri Türkiye
Büyük Millet Meclisidir. Onun için diyalog ve müzakere sürecinin Parlamentoda
başlaması gerektiğini yani bu sorunu yeniden önümüzdeki
seçimlerde heba etmeye hakkımızın olmadığını
söylüyoruz. Geçmişten bugüne kadar sekiz kez devam eden, zaman zaman
eylemsizlik kararı, zaman zaman silahlı güçlerin ülke
dışına çıkması ve dört yıllık bir süreci
heba eden bir dönemi birlikte yaşadık. Onun için bugünkü dönemde de
siyaset sırtını bu soruna dönmemelidir. Hep birlikte, yani,
evet, seçimler var, seçimler devam ediyor ama biz de bu süreç içerisinde
sorunun çözümüyle ilgili görüş alışverişinde
bulunmalıyız ve diyalog ve müzakereleri birlikte sürdürmeliyiz.
Şimdi, bize burada örf
ve adeti, yasaları hatırlatan Sayın Meclis
Başkanımız, peki, bugün, Karma Komisyonunda BDPnin 2.500
yılla nasıl yargılandığını bilmiyor mu?
Şimdi, hepimizle ilgili yüzlerce dosya var. Her arkadaşımız
100 yıl, 150 yıl
Hatta 165 yılla yargılanan
arkadaşlarımız var.
Şimdi, 2.500 yıl
ceza istenen bir parti
Biz ne yaptık burada? Düşüncelerimizi ifade
ettiğimiz içindir hakkımızda bu kadar davalar
açılıyor. Eğer biz zaten bunlardan, yani bu antidemokratik
yasalardan korkmuş olsaydık, bu ret ve inkârcı politikalara
boyun eğmiş olsaydık hakkımızda bu davalar
açılmamış olacaktı ama Sayın Meclis Başkanı
hâlen bunu görmemektedir. Yani Barış ve Demokrasi Partisinin bu tür
yasalara ve bu tür antidemokratik yasalara boyun eğmeyeceğini en çok
Meclis
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Sakık, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
Şimdi, Sayın Meclis
Başkanı diyor ki: Bindikleri
dalı kesiyorlar. Şimdi biz de buradan Sayın Meclis
Başkanına soruyoruz: Allah rızası için Sayın Meclis
Başkanımız, siz tek dallı bir ağaç gördünüz mü? Demek
ki ağacın dalları vardır. Siz bu dalları yok
saydığınız için... Ama siz bindiğiniz dalı
kesebilirsiniz, siz işte Diyarbakırdaki Vali... Asıl niyetinizi
ortaya koyuyorsunuz. Biz hep de söyledik, ciddi bir proje
olmadığı için bunlar gerçekten Kürt sorununu çözmek için çaba
sarf etmiyorlar, sadece Kürt sorununu siyaseten ranta nasıl
dönüştürebilirim
Bu ülkeye yapılabilecek en büyük
haksızlık da budur. Kürt sorunu acımasız siyasetin
kurbanı olmamalıdır, siyaseten ranta dönüştürülmemelidir.
Hepimiz bir ortak dil bulmalıyız, ortak bir dil geleceğimizi
birlikte inşa etmelidir, hepimiz geçmişten bugüne kadar
kazandığımız o paslı, kirli dilden kendimizi
kurtararak daha çok kucaklayıcı bir dil yaratmalıyız.
Teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Sakık.
Şahsı adına
Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, tabii,
tasarının tümü üzerinde yaptığım konuşmaya
Sayın Bakan karşılık verdiği için söz aldım. Bu
vesileyle hepinize saygılarımı sunuyorum.
Sayın Bakan, tabii, hemşehrimiz.
Hemşehrimizin bakan olmasından da gurur duyduk. Sayın
Bakanımız, evet, Tunceliye birkaç defa geldi ama Sayın Bakan,
Tunceli halkı sizden sadaka istemiyor.
Bir deprem olmuş.
Diyorsunuz ki: Depremin etkileşim alanı dışında.
Peki, 8 Martta meydana gelen bu deprem dolayısıyla sizin teknik
elemanlar gitti, yani başkası gitmedi. Devletin İl Afet
Müdürlüğünden ve Ankaradan giden teknik elemanlar burada tespit
yapmış. Sekiz yüz yetmiş üç tane ev ağır hasarlı.
Yani şimdi hizmet başka yere gitmiş meselesi ayrı bir olay
da... Peki, bu sekiz yüz yetmiş üç ev ağır hasarlı ve
içinde oturulmuyorsa Hükûmetin yapması gereken nedir? Bunlar için deprem
evi yapmak. Yani bunun başka bir çaresi var mı arkadaşlar? Yok.
Siz de gittiniz ama gitmediniz köye, görmediniz bunları. Yani, tamam,
vilayete gidiyorsunuz, ondan sonra bir iki ilçeye de uğrayıp, gelip
veya uğradınız mı ilçelere bilmiyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, burada gün gibi açık, aşikâr. Deprem
olmuş. Sayın Bakan diyor ki: Etkileşim alanı
dışında. Sayın Bakanım, sizin Bingöl bizim Tunceliye
göre Elâzığa çok daha uzak, 100 kilometre daha ileride. Sizin orada,
yani bakın, Bingölde -o evlerin- herhâlde 350- 400 tane afet konutu
yapıyorsunuz. Keşke, 1.500 tane vatandaş müracaat etmiş,
hepsine yapsaydı. Ben, bakın, onun için kıskanmıyorum ama
bu Tunceliye de 10 tane hiç olmazsa deprem evini yapsaydınız
canım yani! Bu kadar adaletsizliği vurgulamak için söylüyorum.
Bakın, diyorsunuz ki:
Duble yol yapılmış. Sayın Bakanım, Tunceli
hudutları içinde yapılan duble yol 20 kilometre, Seyitler Köprüsü ile
Mazgirt Köprüsü arasında. Şimdi, Ulaştırma Bakanı
Erzincanlı, siz Bingöllüsünüz, 2 tane hemşehrimiz yani komşu
vilayetin milletvekilleri bakan. Bizim bütün ilçe yollarımız çok kötü
durumda. Çemişgezek yolumuzu devamlı burada dile getire getire bu
sene daha yeni iade edildi, yapıldı. Öteki Nazımiyesi de,
Pülümürü de, ondan sonra Mazgirti de, Ovacık yolları da çok kötü
vaziyette, yani kara yolları. Bunlar asırlık ilçelerimiz.
O bakımdan, tabii ki
orada üniversitelerin yapılması doğal bir şey. Şimdi,
seksen bir ile üniversite yapmışsınız. Yani seksen ile
yapıp da herhâlde Tunceliyi de bunun dışında
tutamazdınız değil mi? Yani tutacaksanız
tutsaydınız. Onun için, zaten benim 1990da Tuncelide üniversite
yapılması için teklifim var. O zaman yapılmadı.
Bizim istediğimiz,
bakın, açık seçik ve net söylüyorum: Bu deprem burada yıkım
tesiri yapmıştır. Bu insanların depremden hemen sonra yani
8 Mart depreminden sonra bu evleri yıkılmıştır veya
ağır hasar görmüştür. Bunlara bir çare bulalım diyoruz.
Yani biz başka sadaka istemiyoruz. Üniversite yapıldı. Tabii,
yurt sıkıntısı var, biliyorum ama yani bunu tabii yeni
olduğu için ben de çok şey etmiyorum. Bakın, ama eskiden orada
Millî Savunmaya devredilen 500 kişilik bir yurt vardı.
İşte, burada defalarca bunu dile getirmem sonucunda Millî Savunma
Bakanlığı bunu üniversiteye devretti. Yani bizim
çabalarımızla bunlar oldu. Yani şurada önemli olan acil ihtiyaç
neyse ona çözüm bulalım. Vatandaş şimdi kışa giriyor,
çadırda mı yaşayacak, evde mi yaşayacak? Eğer
Peki,
orada, o evlere diyorsunuz ki şey dışı bir yardım
ettik. Böyle şey dışı olmaz ki. Benim buradaki
çabalarım üzerine, tuttunuz, galiba önce 1 trilyon gönderdiniz veyahut
arkasından da 1-2 trilyon bir para gitmiş ama bunu da orada,
işte, 47 metre büyüklüğünde 60-70 tane prefabrik ev
yapıyorsunuz. Mesela Elâzığda yapılan afet
konutlarının altı ahır, üstü ev. Doğal olarak böyle
yapılması lazım. Peki, bu ayrımcılık değil
de nedir yani? Biz sormak istiyoruz, yani burada siz Hükûmetsiniz. Diyorum ki:
Buyurun, hangi teknik elemanlarınız varsa gidelim, o evlerin durumuna
bakalım. Daha önce de söyledim. İl Afet Genel Müdürü olan
arkadaş daha önce bizim ilçede kaymakamlık yapmış, Yahu,
orası uzak. diyor. Yahu, kardeşim bu uzaklık yakınlık
meselesi değil ki yıkılmış işte. Senin teknik
elemanın gidip zabıt tutmuş. Benim buradaki
konuşmalarım üzerine beni yalancı çıkarmak için defalarca
teknik eleman göndermişsiniz ve yine ben doğru
çıkmışım. Diyoruz ki bu insanlara hizmet götürmek
lazım, kışta bu insanları karın altından,
kışın altından kurtarmak lazım Sayın Bakan. Yani
bizim istediğimiz o. Başka, efendim, KÖYDES, BELDESmiş, yani
çok öyle fazla da para gitmemiş. Gel gidelim, işte gezelim
köylerimizi Sayın Bakanım, Tuncelinin kaç tane köy yolunda asfalt
var, kaç tane yerine doğru dürüst hizmet gitmiş
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Genç, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla) Bu
eski Tunceli Valisi olan kişi gitti, Yargıtayda göreviyle ilgili
suiistimal yaptığına dair ceza aldı, siz hâlâ valilikte
tutuyorsunuz. Yani böyle bir şey olur mu! Vali ceza aldı ya,
Yargıtayda ceza aldı! Neden dolayı ceza aldı? Görevini kötü
kullanmaktan ceza aldı. Size göre
Yani Sayın Erbakan dedi ya
Bizimle beraber olan herkes, ne kadar suç işlerse işlesin sütten
çıkmış ak kaşık gibi. Yani sizin felsefenize göre
birisi sizden yanaysa ne kadar ağır suç işlerse işlesin, o
sütten çıkmış ak kaşık kadar tertemiz. Sizin
inancınız bu, düşünceniz bu, davranışınız
bu, işlemlerinizde temel gerekçe bu.
O bakımdan, bir
komşu ilin milletvekili olarak
Kaldı ki ben Bingölde de görev
yaptım, Bingöllülere de büyük saygı duyuyorum, oraya ne kadar hizmet
götürürseniz o insanlarımız layık ama oralara götürdüğünüz
hizmetin zekâtını da bizim Tunceliye verin arkadaş ya! Ne
olacak yani? Bundan ne kaybedersiniz? Madem Müslümansak, Müslümanlıkta
zekât vermek de sevaptır. Müslümanlığın şeylerinden
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) - Trabzona, Rizeye verdiğiniz,
yaptığınız hizmetlerin zekâtını da bize verin. Ne
olacak?
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Genç.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde
İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Ataş.
Buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Biraz önce
konuşan arkadaşımızın Tunceliyle ilgili verdiği
bilgiler üzerine söz aldım.
Bizim siyasiler olarak,
milletvekilleri olarak kamuoyunu doğru bilgilendirmek gibi bir
sorumluluğumuz var ama maalesef biraz önce konuşan
arkadaşımız kamuoyunu doğru bilgilendirmek yerine eksik
bilgilerle, maalesef doğru olmayan bilgilerle kamuoyunu
yanıltmaktadır.
Dolayısıyla, AK
PARTİ İktidarı döneminde Tunceliye sanki hiçbir şey
yapılmamış gibi birtakım ifadelerle, suçlamalarla AK
PARTİ hükûmetlerinin hizmet yapmadığından bahsetmekte.
En son, geçen yıl
Elâzığ-Kovancılar ilçesinde yaşanan deprem nedeniyle
Tunceli-Mazgirt ilçesinde de birtakım evlerin hasar gördüğünden
bahsedildi ve oradaki depremzedelerin mağduriyetlerinden bahsetti. Biraz
önce Vali Beyden bilgi aldım, ayrıca Acil Afet İşleri
Müdürlüğünden bilgi aldım. Şu anda, Tuncelide çadırda
yaşayan bir tane vatandaşımız yoktur. Çadırların
tamamı
KAMER GENÇ (Tunceli)
İspat edersek ne olacak? Gidelim, orayı gezelim.
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Ben bir saatte çadır kurarım. Ne var ki?
MUSTAFA ATAŞ (Devamla) -
Çadırların tamamı
KAMER GENÇ (Tunceli) Tarih
belli. Benim verdiğim tarih belli!
MUSTAFA ATAŞ (Devamla) -
yaşayan vatandaşlarımıza ağır hasarlı
binalardan 192 tanesi teslim edilmiş, yapılmış,
yapılıyor, 120 tanesinin onarımı yapılmış,
246 tanesine onarım desteği verilmiş. Yani sadece depremden
dolayı Tunceliye yapılan yardım 5 trilyon 420 milyon TL -eski
Türk lirasına göre söylüyorum- 5 trilyon. Yani siz, 5 trilyonu
Hiçbir
şey yapılmadı diye, kamuoyunu yanlış bilgilendirerek
bir şey yapılmamış gibi bir bilgi vermek siyasi
ahlakın neresine sığar? Sayın
vatandaşlarımızın, milletvekillerimizin takdirine
sunuyorum.
15 tane çadır
varmış şu anda ve bu çadırların içerisinde de oturan
kimse yok. Sayın Valimizden aldığımız bilgi ki vali,
devletin valisidir, siyasi bir kimlik
değildir.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Acaba?
MUSTAFA ATAŞ (Devamla) -
Siz de açarsınız, Vali Beyden bilgi alırsınız.
Şu anda çadırlar, kurulu olan çadırlarda hayvanlar
yaşıyor, hayvan barınağı olarak kullanılıyor
veya araçlar için garaj olarak kullanılıyor.
Dolayısıyla bu
bilgiler doğru değil değerli arkadaşlar. Ben daha önceki
konuşmalarımda da Tunceli ile ilgili söyledim. Sayın
Milletvekilimiz yetmiş yaşında ama AK PARTİ
İktidarının yedi yıllık döneminde yetmiş
yılda almadığı hizmeti Tunceli almış. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bunu bir kez daha
övünerek söylemek durumundayım. Eğitimde, sağlıkta,
adalette, ulaşımda yıllardan beridir ihmal edilen Tunceli, bizim
iktidarlarımız döneminde hiçbir iktidarda verilmeyen hizmetler almış.
Bunların hepsi açık ve net bir şekilde ortadadır. Bunu çok
kıymetli hemşehrilerimizle, vatandaşlarımızla
paylaşmak istiyorum. Sataşmaktan asla hoşlanmıyorum. Sadece
siyaseti insanlarımıza doğru bir şekilde yapılabilir
bir meslek olarak sevdirmek mecburiyetindeyiz hepimiz. Siyaset insanların
nefret ettiği bir kurum olmamalıdır, siyaset herkesin zevkle
yaptığı bir işlem olmalıdır ama biz maalesef
doğru vermediğimiz bilgilerle siyasetten insanları
uzaklaştırıyoruz. Böyle bir şeye hakkımız yok
diye düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Genç, ne söyledi?
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim, kişisel söz istiyorum.
BAŞKAN Efendim
Sayın Genç, dinliyorum sizi.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, efendim, şimdi madde üzerinde kişisel söz
almadı mı arkadaş? Ben de kişisel söz istiyorum.
BAŞKAN - Söz
istiyorsunuz, tamam. Ben konuşmanızı anlamadım.
Buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, otuz seneden
beri bu Parlamentodayım. Bu Parlamentoda yanlış
konuşmadım, bu Parlamentoda daima doğruları konuştum.
Bu doğruları konuştuğum için halk beni buraya gönderiyor. Yiğitliğiniz
varsa, buyurun, gelin... Mustafa Bey, sana diyorum: Gel, Tuncelide
karşımda aday ol. Mademki çok hizmet getirdin yani o kadar çok hizmet
getirdin ki gel, Tuncelide karşımda aday ol arkadaş.
Doğrusu bu değil mi? Yani, madem sen çok hizmet getirdin oraya
MUHARREM İNCE (Yalova)
Doğru söylüyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Şimdi, bakın arkadaşlar, bu
arkadaşımız
-hemşehrimizdir, saygı duyuyorum ama- gidiyor, köyleri
geziyor. Bakın, Çemişgezekin bir köyüne gidiyor, diyor ki: Bu Kamer
Genç dinimize küfrediyor. Söyledin mi söylemedin mi? Söyledin.
MUSTAFA ATAŞ (İstanbul)
Söylemedim, hayır.
KAMER GENÇ (Devamla) Ben de
çıktım vatandaşlara dedim ki
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Söylemedim. diyor bak.
KAMER GENÇ (Devamla) - Onun
diniyle
Bakın, Onun diniyle
Yani bir insan
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Söylemedim. diyor ama bak!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Söylemedim. diyor.
KAMER GENÇ (Devamla) -
Efendim, söylediği adam belli, tamam mı! Söylediği kişi
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ama Söylemedim. diyor.
KAMER GENÇ (Devamla)
Efendim, söyledi. Yahu, bakın, beyefendi, bizi dinleyenler var. Ben de
dedim ki insanlara: Aklı başında olan hangi insan kendi dinine
küfreder? Ben de Müslümanım o da Müslüman. Yani, ben, o insanların
dinine nasıl... Yani, bu kadar, iftiranın çirkini
anlatılıyor arkadaşlar.
Şimdi, bakın,
validen telefon
Ben de valiye kaç defa söyledim, bize bilgi vermiyorlar.
Şimdi, diyor ki kendisi evvela: Deprem meydana gelmemiş burada, 5
milyar para gönderilmiş. Yahu, tamam da 47 metrekarelik birkaç tane şey
yapılıyor, o da kime ihale edildiği belli değil. Ben de
diyorum ki: Bu insanları, kışın, en azından bir dört
duvar içine sokalım. Siz diyorsunuz ki: Şu anda çadırda
yaşayan yok. Değil mi? Ben size şimdi, Mazgirtin Karabulut ve
Kızılkale köylerinden evvelsi gün bana telefon eden iki tane
vatandaş var, telefonunu vereyim, Biz çadırdayız. diyor. Ben
şimdi
Veyahut da Sayın Bakan buyursun, beraber gidelim, Tuncelinin
köylerini gezelim arkadaşlar.
Yahu, şimdi,
arkadaşlar, biz buraya iftira atmak için gelmiyoruz. Bakın diyor ki:
Deprem olmadı. Sayın Bakan diyor ki: Depremin etki alanı
dışında. Ama sekiz yüz yetmiş üç tane ev burada
yıkılmış.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, tabii ki yani dokuz yıldır iktidarda AKP.
Cumhuriyet kurulduğundan beri aşağı yukarı seksen
küsur yıl olmuş, bunun dokuzda 1ini sen kullanmışsın
ya, dokuzda 1ini sen kullanmışsın. Bütün cumhuriyet döneminde
yapılan bütün KİTleri satmışsın, ondan sonra devletin
iç ve dış borcunu 3 misline çıkarmışsın, ondan
sonra vergileri toplamışsın. E bu paralar nereye gitmiş?
Yani iki tane duble yol yapmışsın da köye bir BELDES ve KÖYDES
diye bir hizmet getirmişsiniz, çok mu bir şey? Sonra gidelim, senin
Çemişgezekinin de köylerini de gezelim. Bakın, Çemişgezeke
elektriği ben götürmüşüm, asfaltı ben götürmüşüm, ondan
sonra telefonu ben getirmiştim. (AK PARTİ sıralarından
gülüşmeler) Kendi hâlinize gülün. Arkadaş, bunlar, hepsi sizin
iktidardan önce gitti. Ha, şimdi, sizin İktidarınız
zamanında da bazı şeyler olabilir.
Yani bakın, bu Mustafa
Bey, Ulukale köyünde TOKİ kanalıyla, arkadaşlar, bir ev
yaptılar, 16 trilyon 250 milyar liraya ihaleyi İstanbuldaki bir
yandaşları belediye meclis üyesine verdiler. Ben gittim, bunları
gördüm, dedim ki: El insaf! Sizin Çemişgezekin içinde TOKİ bir evi
50-60 milyar liraya yaparken Ulukalenin bir köyünde nasıl oluyor da 192
milyar liraya yapıyorsunuz? Benim bu ikazım üzeri TOKİ
uyandı, o 16 trilyon 250 milyar liralık ihaleyi getirdi 8,5 trilyona
indirdi. Doğru mu yanlış mı?
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Evler kaç katlıydı? Kaç katlıydı evler,
onu da söyleyin lütfen!
KAMER GENÇ (Devamla) Ha,
sonra bana da teşekkür yazısını yazdı.
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Kaç metrekareydi, onu da söyleyeceksin.
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu,
Kamer Bey, iyi ki bizi ikaz ettin ve biz burada ihaleyi yarı yarıya
indirdik. dedi.
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Altyapısı nasıl bir alt yapıydı, onu
da söyleyeceksin.
KAMER GENÇ (Devamla) Ben
acaba müdahale etmeseydim
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Yanlış bilgi verme, bilgilerini tam ver, doğru
ver! Eksik bilgiyle kamuoyunu yanlış yönlendirme!
KAMER GENÇ (Devamla) O
müteahhit sizin de aynı zamanda belediye meclis üyesi. Bu İstanbulda
da imardan sorumlu belediye meclis üyesini getiriyorlar arkadaşlar, sanki
Tuncelide adam yok, oradaki adama hem de afet konutu yaptırıyorlar.
Orada o ihalenin yapıldığı tarihte afet yok. Sırf
ihaleyi davetiye usulüyle yapmak için afete sokuyorlar. Ondan sonra da 162
milyar liraya -arsa parası yok, bir şey yok- ona ihale ediyorlar. Ben
ondan sonra müdahale edince bu 8,5 trilyona iniyor. Yahu arkadaşlar,
vatandaşlar da bizi dinliyor. Yani bu kadar bu insanlara yapılan,
yani kendi yandaşlarını zengin yapmak için
. İnsaf edin
biraz, Allahtan korkun, Yukarıda Allah var. deyin. Tavuk bile su
içerken Allah korkusunu hissetmek için yukarıya bakar. Siz yukarıya
da bakmıyorsunuz. Böyle bir şey olur mu?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Bilgileri doğru ver! 1 kişiye iki katlı bina
veriliyordu, fiyat onun için yüksek.
KAMER GENÇ (Devamla) Onun
için, şimdi, dolayısıyla, arkadaşlar
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Şimdi 2 kişiye bir bina veriliyor, onun için
düştü.
KAMER GENÇ (Devamla)
Bakın, eğer iddia ediyorsan Mustafa Bey, buyurun gelin, işte
Tunceliden aday olun karşımda. Yiğitlik bu değil mi? Madem
sen çok hizmet getirmişsin, ondan sonra buyur gel, gidelim, orada
vatandaşlar oy verirse ben de seni tebrik ederim arkadaş. Daha
değil mi? Haa, hizmeti
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) 1 kişiye iki katlı bina verilirken şimdi 2
kişiye bir bina veriliyor, fiyat onun için düştü.
KAMER GENÇ (Devamla)
Getirdiğiniz hizmetlerden işte bir TOKİye getirip de 8,5
trilyon lira, yüzde 50 tenzilat yapıyorsanız, TOKİ 35 katrilyon
ihale yapmış, katrilyonluk ihale yapmış. Acaba o ihalelerde
kaç lira ceplere gitti?
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Orada bile bilgiler doğru değil! Orada bile
yanıltıyorsun kamuoyunu!
KAMER GENÇ (Devamla)
Allahtan hiç olmazsa ben müdahale ettim, devletin 8,5 trilyon lira
faydası oldu arkadaşlar.
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Orada bile bilgiler doğru değil!
KAMER GENÇ (Devamla)
Bunları söyledik ama hiç olmazsa benim bu kadar faydam oldu. Senin ne
faydan oldu?
Saygılar sunuyorum.
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) Orada bile bilgilerin doğru değil.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
oylama için iki dakikalık süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Kültür ve Sanatları
Ortak Yönetimi (TÜRKSOY) Arasında Türksoya İlave Arsa Tahsisi
Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 165
Kabul : 165
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
Yaşar
Tüzün Bayram
Özçelik |
Bilecik Burdur |
Böylece toplantı yeter
sayısına ulaşılmamış olduğundan
oylamayı tekrarlayacağım.
Şimdi birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.28
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
532 sıra
sayılı Kanun Tasarısı açık oylamasında
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
oylamayı tekrarlayacağım.
Oylama için üç dakika süre
veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, 532 sıra sayılı
Tasarının tümünün açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan Oy
Sayısı : 164
Kabul : 164
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Yaşar
Tüzün Bayram
Özçelik
Bilecik Burdur
Böylece, yapılan ikinci
açık oylamada da toplantı yeter sayısı
bulunamadığından kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 11 Kasım 2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince,
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve bizleri izleyen
vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 17.54