DÖNEM: 23 CİLT: 83 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
24üncü
Birleşim
1 Aralık 2010 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, Türk kadınının seçme ve
seçilme hakkını kazanışının 76ncı yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, Türk
kadınının seçme ve seçilme hakkını
kazanışının 76ncı yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Bayram Ali Meralin, Karabük Demir Çelik İşletmesinde
sendika değiştirdikleri gerekçesiyle işten çıkarılan
işçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Türk kadınına seçme ve seçilme
hakkı verilişinin 76ncı, Adıyamanın il oluşunun
56ncı yılını kutladığına ilişkin
açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, 1 Aralık Dünya AIDS Gününe
ilişkin açıklaması
3.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvelin, 76 yıl önce kadınlarımıza seçme ve seçilme
hakkı verildiğine, bunun cumhuriyetin en büyük
atılımlarından, kazanımlarından biri olduğuna
ilişkin açıklaması
4.- Konya
Milletvekili Ayşe Türkmenoğlunun, kadına seçme ve seçilme
hakkının verilişinin 76ncı yılını
kutladığına ilişkin açıklaması
5.- Malatya
Milletvekili Öznur Çalıkın, kadına seçme ve seçilme hakkı
verilişinin 76ncı yıl dönümüne, bugüne kadar kadınlarla
ilgili birçok yasal düzenlemeler yapıldığına ilişkin
açıklaması
6.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
KARDEMİRde işten çıkarılmalar konusunu endişeyle
takip ettiklerine ilişkin açıklaması
7.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin, 30/11/2010 tarihinde yapmış olduğu konuşmada
kullandığı cümleleri bir başka anlama gelecek şekilde
kullandığına ilişkin açıklaması
8.-
Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydının, Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuşun konuşmasında ifade ettiği
rapora ilişkin açıklaması
9.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin
konuşma üslubuna ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Kuveyt Ulusal
Meclis Başkanı Jassem Mohammed Al-Kharıfı ve beraberindeki
heyetin ülkemizi ziyaretlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1343)
2.- (10/80, 91,
267, 674, 714, 737, 739, 876, 877, 878, 879, 880) esas numaralı Meclis
Araştırma Komisyonu Geçici Başkanlığının,
başkan, başkan vekili, sözcü seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/1344)
3.- (10/80, 91,
267, 674, 714, 737, 739, 876, 877, 878, 879, 880) esas numaralı Meclis
Araştırma Komisyonu Geçici Başkanlığının,
kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1345)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani ve 19 milletvekilinin, ana dilde eğitim
görmeyen çocukların karşılaştıkları
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/933)
2.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak ve 29 milletvekilinin, boğazlardan geçen yük
gemilerinin yarattığı tehlikelerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/934)
3.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak ve 29 milletvekilinin, tarihî ve kültürel eserlerin
korunmasında yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/935)
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Tokattaki
çiftçilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/936)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Ülkemiz kara
yollarında meydana gelen trafik kazaları ile ilgili Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergenin,
1/12/2010 Çarşamba günkü birleşimde Genel Kurulda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına ilişkin
MHP Grubu önerisi
2.- (10/901) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin (TOKİ) ön
görüşmesinin Genel Kurulun 1/12/2010 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin;
Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510)
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, bir üniversite
açılışında yaptığı konuşmaya
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/16402)
2.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Diyanet İşleri
Başkanının bir açıklamasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/16416)
3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, sıfır faizli
hayvancılık kredisi uygulamalarına ve süt üreticilerinin
sorunlarına,
- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, artan et fiyatlarına ve et
ithaline,
- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, hayvancılığın
geliştirilmesi ve ithal et konusuna,
-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, TMOdan
ayrılmış eski idarecilerin çalıştıkları
firmalardan ürün alındığı iddialarına,
TMO
çalışanlarının Yenimahalle TOKİ konutlarında
bulunan lojmanlarına,
- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesine,
- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, ithal etlerin denetimine ve
hayvancılığın geliştirilmesine,
- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokatta afetlerden etkilenen
çiftçilere yapılan yardım miktarına,
- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğanın, artan et fiyatlarının
düşürülmesi için alınacak önlemlere,
- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, TİGEMe yapılan atamalara,
- Muğla
Milletvekili Metin Ergunun, domates güvesi olarak bilinen tuta absoluta
zararlısına,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/16479), (7/16480), (7/16481), (7/16482), (7/16483), (7/16484),
(7/16485), (7/16486), (7/16487), (7/16488), (7/16489)
4.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Alevi vatandaşların
sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Faruk Çelikin cevabı (7/16516)
5.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, ataması yapılan ve kurumdan
ayrılan personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/16608)
6.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, banka kartlarından alınan
ücretlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/16654)
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak üç oturum yaptı.
Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü, Mevlânâ Haftasına,
Mardin
Milletvekili Cüneyt Yüksel, Mardinde sağlık alanındaki
gelişmelere,
Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe, Afyonkarahisar ilinin sorunlarına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel,
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse,
Mevlânâya;
İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin, Libya lideri Kaddafi tarafından Başbakan
Recep Tayyip Erdoğana verilen ödüle,
Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş, aile hekimliğine,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 23 milletvekilinin, ÖSYMnin
yaptığı sınavlarla ilgili usulsüzlük iddialarının
(10/929),
Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş ve 23 milletvekilinin, Ankarada turizm
sektöründe yaşanan sorunların (10/930),
İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan ve 24 milletvekilinin, hayvancılık
sektöründe yaşanan sorunların (10/931),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi;
İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 milletvekilinin, Orgeneral Eşref Bitlisin
ölümü ile ilgili iddiaların araştırılması (10/932),
Amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin (6/2202) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri
verildiği bildirildi.
30 Kasım
2010 tarihinde Yaş sebze ve meyve üretimi içinde yer alan narenciye
üretimimizin dış pazarlarda rekabet üstünlüğü sağlayarak,
aldığı payın yükseltilmesi bakımından başta
üretici ve ihracatçılarının yaşadığı
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergenin, 30
Kasım 2010 Salı günkü 23üncü Birleşimde Genel Kurulda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı birleşimde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi,
Gündemin, Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan (süt üreticilerinin
sorunları) (10/327, 10/340, 10/456) esas numaralı Meclis
Araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun
30/11/2010 Salı günkü birleşiminde birleştirilerek
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi,
Yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, 4447 Sayılı İşsizlik
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin (2/444) İç Tüzükün 37nci maddesine göre
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının:
1inci sırasında
bulunan (6/1140),
4üncü (6/1184),
28inci (6/1331),
37nci (6/1390),
46ncı (6/1442),
51inci (6/1456),
64üncü (6/1513),
94üncü (6/1570),
99uncu (6/1577),
100üncü (6/1587),
103üncü (6/1595),
105inci (6/1602),
111inci (6/1626),
135inci (6/1675),
137nci (6/1681),
143üncü (6/1695),
144üncü (6/1696),
145inci (6/1697),
167nci (6/1739),
170inci (6/1742),
171inci (6/1746),
175inci (6/1751),
178inci (6/1758),
179uncu (6/1760),
194üncü (6/1814),
195inci (6/1815),
213üncü (6/1857),
220nci (6/1873),
223üncü (6/1876),
245inci (6/1933),
246ncı (6/1934),
250nci (6/1941),
258inci (6/1959),
264üncü (6/1965),
304üncü (6/2035),
325inci (6/2060),
377nci (6/2137),
445inci (6/2213),
Esas
numaralı sözlü sorulara, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan cevap verdi; soru sahiplerinden Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, Manisa Milletvekili Mustafa Enöz, Karaman
Milletvekili Hasan Çalış, Niğde Milletvekili Mümin İnan
cevaplara ilişkin görüşlerini açıkladılar.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul
edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
(1/499) (S. Sayısı: 321),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
3üncü
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3
Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (2/594) (S.
Sayısı: 510) ikinci bölümünün tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlandı.
Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin
konuşmasında belirttiği tütün kotasının Hükümetleri
zamanında değil, daha önceki hükümetler döneminde olduğuna;
Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyraz, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin
konuşmasındaki BOTAŞa bağlı BIL şirketinin
Genel Müdürüne 500 dolar yevmiye verildiğine dair ifadesinin doğru
olmadığına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
1 Aralık
2010 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00te
toplanmak üzere birleşime 22.59da son verildi.
|
|
Şükran
Güldal MUMCU |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Fatih
METİN |
|
Yusuf
COŞKUN |
|
Bolu |
|
Bingöl |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
Bayram
ÖZÇELİK |
|
|
|
Burdur |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 35
II.- GELEN KÂĞITLAR
1 Aralık 2010 Çarşamba
Teklifler
1.- Kocaeli
Milletvekili Eyüp Ayar ve 2 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/801)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler;
İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2010)
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/802)
(İçişleri; Tarım, Orman ve Köyişleri; Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2010)
3.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ve 12 Milletvekilinin; 12 Eylül 1980
Müdahalesinden Sonra Çalışmadan Alıkonulan, Kapatılan ve
Münfesih Sayılan Mesleki Dernek ve Kuruluşların Yeniden
Açılması ve Hazineye Devredilen Taşınmazların
İadesi Hakkında Kanun Teklifi (2/803) (Plan ve Bütçe ile
İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.11.2010)
4.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 1
Milletvekilinin; 22/5/2003 Tarihli ve 4857 Sayılı İş
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/804) (Plan ve Bütçe ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.11.2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylani ve 19 Milletvekilinin, ana dilde eğitim
görmeyen çocukların karşılaştıkları
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/933) (Başkanlığa
geliş tarihi: 06.10.2010)
2.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak ve 29 Milletvekilinin, Boğazlardan
geçen yük gemilerinin yarattığı tehlikelerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/934) (Başkanlığa geliş tarihi:
07.10.2010)
3.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak ve 29 Milletvekilinin, tarihi ve kültürel
eserlerin korunmasında yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/935) (Başkanlığa geliş tarihi:
07.10.2010)
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, Tokattaki
çiftçilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/936)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07.10.2010)
1 Aralık
2010 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.04
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24üncü
Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Türk kadınının seçme ve seçilme
hakkını kazanışının 76ncı yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen İzmir Milletvekili Canan Arıtmana aittir.
Buyurunuz
Sayın Arıtman. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtmanın,
Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını
kazanışının 76ncı yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
CANAN ARITMAN
(İzmir) Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Değerli
milletvekilleri, Türk kadınının siyasal haklarını
kazanışının 76ncı yıl dönümünü önümüzdeki 5
Aralık günü idrak edeceğiz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
90ıncı yılında, Türk kadınının belediye
meclislerine seçme ve seçilme hakkını kazanışının
80inci yılında ve milletvekili seçme ve seçilme hakkını
elde edişinin 76ncı yılında durum kadınlar ve
demokrasimiz açısından vahimdir.
Üzerinden bir
insan ömrü, birkaç nesil geçmiş ama hâlâ nüfusun ve seçmenlerin
yarısını oluşturan kadınları, yüzde 91i erkek
olan meclisler temsil etmekte. Yerel parlamentoların yüzde 96sı
erkek. Kadın belediye başkanı oranımız yüzde 1 bile
değil ve 21inci yüzyılın Türkiyesinde otuz altı ilimizin
il genel meclisinde hiç kadın üye yoktur yani otuz altı ilimizin meclisi
yüzde 100 erkektir.
Değerli
milletvekilleri, adalet, eşitlik, demokrasi bunun neresindedir? Bugün
yaşanılan gerçek, meclislerimizin erkek meclisi, demokrasimizin
kadınsız demokrasi veya eksik demokrasi veya bir başka
deyişle ayıplı demokrasi olduğu şeklindedir.
Meclisimizin
duvarında yazan Hâkimiyet kayıtsız şartsız
milletindir. sözünü Hâkimiyet kayıtsız şartsız
erkeklerindir. diye düzeltmemiz lazım, çünkü yaşanılan acı
gerçek budur.
Türkiye gerçek
anlamdaki çağdaş demokrasiye ulaşmak istiyorsa, öncelikle
nüfusun yarısını oluşturan kadınların siyasetteki
eksik temsil sorununu çözmelidir.
Türk
kadını 1934te siyasal haklarını
kazandığında dünyada sadece on yedi ülke
kadınının bu hakkı vardı ve ilk kez 1935te
Parlamentoya girdiğinde kadın parlamenter oranıyla dünya
listesinde ikinci sıradaydık ve o yıllarda Türk
kadını, Atatürke, tek bir neslin haremin parmaklıkları
ardından Parlamento kürsüsüne geçişini görebilmelerini
sağladığı için teşekkür ediyordu. Üzerinden nesiller
geçti, bugün Türk kadını erkek meclislere uzaktan bakıyor.
Yetmiş beş yıl sonra kadın parlamenter
oranlarımızla Avrupa parlamentolarında liste sonuncusuyuz. Dünya
listesinde bizim üstümüzde yüz otuz yedi ülke var. Biz, demokrasiyle
yönetilmeyen ülkelerle birlikte listenin sonlarındayız.
Toplumumuzun en
ağır ayrımcılığa uğrayan kesimi
kadınlardır. Uluslararası raporlarla da belgelendiği gibi,
ülkemizde çok ağır bir cinsiyet ayrımcılığı
yaşanmaktadır. Kadınların güçlenme alanları olan
eğitim, sağlık, çalışma yaşamına ve siyasete
katılım, karar mekanizmalarında yer alma konumlarında
Türkiye dünyada hep listelerin sonlarında yer almakta ve devamlı
geriye gitmektedir.
Ünlü düşünür
Stuart Millin Bir ülkenin uygarlık seviyesini anlamak için
kadınlarının durumuna bakmanız yeterlidir. sözünden yola
çıkacak olursak, ülkemizin uygar, çağdaş, demokratik
olduğunu söylememiz, söyleyebilmemiz mümkün değildir.
Günümüz
aydınlarının, yazarların, iktidar mensubu siyasetçilerin
ağzından, demokrasi, çağdaş demokrasi, ileri
demokrasi sözcükleri eksik olmuyor, ama ne hayret vericidir ki hiçbiri
Demokrasi için kadınların siyasette ve karar mekanizmalarında
eşit temsili gereklidir. demiyor. Bırakın eşitliği,
makul, adil bir temsilden dahi bahseden yok.
Kadınların
siyasette eşit temsil talebi sadece bir eşitlik talebi değildir,
aslında ve özünde bir demokrasi talebidir, demokrasinin gereğidir.
Demokrasinin gereği olarak siyasi temsil erkeklerin tekelinden çıkarılmalıdır.
Yetmiş beş yıl sonra ulusal Meclisimizdeki yüzde 9luk, yerel
meclislerimizdeki yüzde 4lük temsil oranları aynı zamanda gerçek
demokrasiye olan uzaklığımızın da ölçütleridir.
Kadınların
siyasi katılım ve temsil sorununu çözmek, diğer sorunların
çözümünde de anahtar konumundadır. Siyasette kadınlara yönelik
ağır cinsiyet ayrımcılığının
giderilmesi için kota uygulamaları gereklidir. Gelenekler, ekonomik ve
sosyal faktörler nedeniyle ülkemizde adalet ve demokrasinin iyi
işlememesine göz yumulamaz, seyirci kalınamaz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
CANAN ARITMAN
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Ülkemizde
kadınlara fırsat eşitliği kazandıracak kota sistemine,
parite yasasına ihtiyaç vardır. Çağdaş, ileri demokrasiler
bu sorunu kota uygulamaları ve parite yasalarıyla çözmüşlerdir.
Türkiye, kadınların siyasi temsilindeki eşitsizliği
giderecek yasal düzenlemeleri yapma konusunda uluslararası
sözleşmelere taraf olmuş, taahhütte bulunmuş, gerekli anayasal
düzenlemeleri yapmıştır ama gelin görün ki Hükûmet cinsiyet
kotası ve parite yasalarını gündeme bile getirmemektedir. Bu
konuda Meclisimizde başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere muhalefet
partileri tarafından verilmiş yasa teklifleri vardır.
Ayrıca Kadın Örgütleri Federasyonu, Kadın Hareketi de
yıllardır bu konudaki taleplerini sürekli bir eylemlik içerisinde
dile getirmektedirler. Buradan onları da minnetle selamlıyorum.
Ancak dillerinden
demokrasi, eşitlik, özgürlük sözcüklerini düşürmeyen iktidar ve
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
CANAN ARITMAN
(Devamla) Evet, tamamlıyorum Sayın Başkan.
Demokrasi,
eşitlik, özgürlük sözlerini ağızlarından
düşürmeyenler, özellikle Sayın Başbakan, bırakın
kota-parite yasaları çıkarmayı, bu konuda kadınlarla âdeta
alay etmektedir. Sekiz yıldır iktidarda olanlar, demokrasi
söylemlerinde eğer gerçekten samimi iseler kota-parite
yasalarını ivedilikle Meclisten geçirmeli, süreç tamamlanmadan
yapılacak tüm seçimlerde ise gönüllü olarak cinsiyet kotası
uygulayacaklarını deklare etmelidirler. Bu, onlar için bir demokrasi
sınavı, bir demokratlık testi olacaktır ve ancak bu
şartla Demokratım. deme hakkına sahip olabilirler.
Kadınlara yönelik bu ağır ayrımcılık,
eşitsizlik giderilmeden hiç kimse hak, eşitlik, adalet ve
demokrasi söyleminde bulunmamalıdır çünkü inandırıcı
olamazlar.
Değerli
milletvekilleri, adalet ve gerçek demokrasi talep eden kadınların da
eşit temsil edileceği meclislerde çalışmanız,
çalışabilmeniz dileğiyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Arıtman.
Sayın Köse,
sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Türk
kadınına seçme ve seçilme hakkı verilişinin 76ncı,
Adıyamanın il oluşunun 56ncı yılını
kutladığına ilişkin açıklaması
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türk
kadınına seçme ve seçilme hakkı verilişinin 76ncı
yılı kutlu olsun. Bu hakkın dünyada birçok ülkeden önce
ülkemizde uygulanması bir ayrılacaktır. Bunun önemini
belirtmekte yarar vardır.
Sayın
Başkanım, yine, bugün, Adıyamanımızın il
oluşunun 56ncı yılı tüm Adıyaman hemşehrilerime
kutlu olsun.
Adıyamanımız,
ülkemiz ve dünyamızın en önemli yerlerinden biridir. Yarım
yüzyıldan fazla bir süredir il olan Adıyamanın sosyoekonomik
koşullarıyla daha iyi bir konumda olması gerekmektedir ama ne
yazık ki tütünden alternatif ürün projesine, eğitimden teşvike
kadar birçok alanda Adıyamanımız hak ettiği yerde
değildir. Adıyamanın gün gelip hak ettiği yere
ulaşacağına zerre kadar kuşkum yoktur.
Bu duygu ve
düşüncelerle, Adıyamanın il oluşunun 56ncı
yılını kutlar, tüm hemşehrilerime sevgi ve
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Köse.
Sayın
Yıldız
2.- İstanbul Milletvekili Sacid
Yıldızın, 1 Aralık Dünya AIDS Gününe ilişkin
açıklaması
SACİD YILDIZ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1 Aralık
Dünya AIDS Günü nedeniyle söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
1 Aralık
günü tüm dünyada 1988 yılından bu yana AIDS Günü olarak
anılmaktadır. Bugünün amacı, HIV AIDSin
yayılımını ve HIV ile yaşayan kişilere yönelik
ayrımcılığı önlemek için toplumsal
farkındalığı artırmaktır.
Birleşmiş
Milletlerin son raporuna göre günümüzde tüm dünyada 33,5 milyon insan HIV AIDS
ile yaşamaktadır. Bu kişilerin yarısını
kadınlar, yaklaşık 2,5 milyonunu çocuklar
oluşturmaktadır.
Sağlık
Bakanlığının 2010 Haziran verilerine göre Türkiyede 4.177ye
ulaşmıştır fakat gerçek rakam bunun çok çok üstündedir,
çünkü gizlenmektedir.
AIDS, tüm dünyada
olduğu gibi ülkemizde de her kesimden ve her yaştan
kadınları, erkekleri ve çocukları etkilemektedir. Sosyal
yaşamda AIDS tanısı konmuş bir kişi ile tokalaşmak,
öpüşmek, aynı sofrayı, bardağı kullanma gibi
davranışlarla bulaşmamaktadır. 1996 yılından bu
yana geliştirilmekte olan etkili ilaçlar sayesinde HIV ile enfekte olan
kişiler günümüzde kaliteli ve sağlıklı bir yaşam
sürdürebilmektedirler. Dünya Sağlık Örgütü de artık AIDSi
ölümcül bir hastalık olarak değil, şeker ya da tansiyon gibi
kronik bir hastalık olarak tanımlamaktadır.
HIV ile
yaşayan kişilerin hakları gerek ulusal gerek uluslararası
yasal düzenlemelerle koruma altına alınmaktadır. Ancak, ülkemizde
HIV ile yaşayan kişiler hâlâ yaşamın birçok alanında
temel insan hakkı ihlallerine maruz kalmaktadırlar. Özellikle
kadınların ve çocukların AIDSten etkilenmek
bakımından daha savunmasız grupları
oluşturdukları gerçeği göz önüne
alındığında, kadınların ve çocuklar AIDS ile
ilgili koruyucu bilgi ve araçlara erişimlerini artırıcı
çalışmalar yapılmalı ve cinsel baskı ve şiddete
maruz kalmaları engellenmelidir. Bu bakımdan, toplumların ve
hükûmetlerin üstlenecekleri insan ve hasta haklarına saygılı
yaklaşım AIDS salgınını önlemenin tek etkili
yöntemidir.
Yüce heyetinize
teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
Sayın Güvel,
buyurun.
3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, 76 yıl önce
kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkı verildiğine,
bunun cumhuriyetin en büyük atılımlarından,
kazanımlarından biri olduğuna ilişkin açıklaması
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, 76 yıl önce kadınlarımıza seçme ve seçilme
hakkının verilmesi cumhuriyetimizin en büyük
atılımlarından ve kazanımlarından biridir. Ancak,
günümüzde, gerek toplumsal alanda gerek siyasi alanda
kadınlarımıza cumhuriyetimizin ilk yıllarında
gösterilen hassasiyetin gösterilmediğini gözlemek mümkündür.
Bildiğiniz
gibi, Dünya Ekonomik Forumunun açıkladığı raporda
kadın-erkek eşitliği sıralamasında Türkiye, 134 ülke
arasında ekonomik katılım ve fırsat eşitliği
açısından 131inci, eğitim düzeyi açısından 109uncu
sıradadır. Bu durum kadınlarımızın sosyal,
ekonomik ve siyasal yaşamın dışında tutulmak
istendiğinin en büyük göstergelerinden birisidir.
Kadınlar
özgürleşmeden toplumun özgürleşmesinin, kadınlar siyasette yer
almadan ülkemizin demokratikleşmesinin ve eşitliğin
sağlanmasının mümkün olmadığını belirtiyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Güvel.
Sayın
Türkmenoğlu
4.- Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlunun,
kadına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 76ncı
yılını kutladığına ilişkin
açıklaması
AYŞE
TÜRKMENOĞLU (Konya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de
kadına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 76ncı
yıl dönümünü kutluyorum ve tüm hanımlarımızın gelecek
dönemlerde siyasette daha aktif rol almaları konusunda burada bir davet
yapmak istiyorum. Özellikle şunu belirtmek istiyorum: Yerel seçimlerde
kadına belediye meclisi üyelikleri, il genel meclisi üyelikleri
anlamında en çok yer veren illerden birinin milletvekili olarak
konuşuyorum. Konya, yerel seçimlerde en çok kadın aday gösteren ve
seçilen iller noktasında Türkiyede birinci olmuştur ve ben şunu
söylemek istiyorum: 1934 yılında kadına seçme ve seçilme
hakkı verildi fakat sadece seçme ve seçilme hakkının
verilmiş olması yeterli değil, kadına yönelik kadın
haklarıyla ilgili yapılan çalışmalar da önemli. Bu noktada
hükûmetlerimiz döneminde yapılan çalışmaları kısaca
belirtmek istiyorum. Biliyorsunuz ilk kez Kadın Erkek Eşitliği
Komisyonu geçen yıl kuruldu. Yine, istihdama yönelik
çalışmalarımız var. Anayasada 12 Eylülde yapılan
oylamada kadınlarla ilgili pozitif ayrımcılığın
yapılması noktasında anayasal güvence altına
alındı. Bu noktada yasal değişiklikler var.
Bir de şu
noktaya değinmek istiyorum: Dünya Ekonomik Forumundaki istatistiki
bilgiler nasıl elde ediliyor, buna bakmak lazım. Bu noktada
kadınlarımızın sıralamasındaki durum evet kötü
gözüküyor ama burada çok objektif bir değerlendirme
olmadığını da belirtmek istiyorum. Burada
çalışmalarımız var, bunu özellikle
vatandaşlarımızla paylaşmak istiyorum.
Kadına seçme
ve seçilme hakkının verilişini tekrar kutluyorum, 2011 genel
seçimlerinde Mecliste çok daha fazla bayan milletvekilleri görmek umuduyla tüm
halkımızı selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Türkmenoğlu.
Gündem
dışı ikinci söz, gene Türk Kadınının seçme ve
seçilme hakkı kazanışının 76ncı yıl dönümü
nedeniyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaşa aittir.
Buyurunuz
Sayın Ağırbaş.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaşın, Türk kadınının seçme ve seçilme
hakkını kazanışının 76ncı yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
AYŞE JALE
AĞIRBAŞ (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 5 Aralık 2010 tarihinde Türk
kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin 76ncı
yıl dönümünü kutlayacağız. Bu konuda konuşmama
başlamadan önce hepinizi şahsım ve Demokratik Sol Parti
adına saygıyla selamlıyorum.
Avrupanın
birçok ülkesinde kadınlar seçme ve seçilme hakkına sahip
değilken, Atatürkün yüksek öngörüsüyle Türk kadınlarına 1934
yılında bu hak tanınmıştı ve Türk
kadını 1934ten bu yana kadar siyasi karar organlarında yok
denecek kadar az oranda temsil edilmişlerdir. 35ten bugüne
baktığımızda yetmiş iki yılda Türkiye Büyük
Millet Meclisinde 233 kadın görev yapmıştır. 2009 yerel
seçimlerinde 2.921 erkek belediye başkanına karşılık
27 belediye başkanı kadın olmuştur. İl genel
meclisinde 3.379 üyeden 110u kadındır. Belediye meclislerinin 31.790
üyesinin sadece ve sadece 1.340ı kadındır. Nüfusumuzun yüzde
50sini oluşturan kadınların siyasal katılımın
dışında kalması Türkiye adına utanç vericidir.
Kadınların
biçimsel temsilden gerçek temsile geçebilecekleri bir sayısal eşik
vardır. Uluslararası Kadın Hareketince geliştirilip
Birleşmiş Milletlerin uluslararası hedefleri arasına da
girmiş ve resmî kabul görmüş bulunan yüzde 30luk asgari temsil
eşiğine ulaşmadan kadınların kendi cinslerinin sorun
ve gereksinimlerini temsil etmeleri olanaklı görülmemektedir. Bu
oranın güvence altına alınması için başta Anayasa
olmak üzere Siyasi Partiler ve Seçim yasalarında özel önlemler
getirilmelidir.
Kadınların
toplumsal ve ekonomik hayata katılımın yetersizliği,
siyasal temsilin sorunlarının da en temel ve en yapısal
nedenleridir. Kadınların önemli bir çoğunluğu
eğitimlerini sürdürecek ya da ekonomik etkinliğe katılabilecek
ortam bulamazken, dahası, evlerinde ve onlara biçilen geleneksel rolün
katı sınırlarından çıkamazken nasıl siyasete
atılmaları ya da nasıl temsil hakkını kazanmaları
beklenebilir?
Doğru yönde
atılacak adımlarla bu kısır döngü olumlu bir dinamiğe
dönüştürülebilir. Kızların eğitimi ve
okullaşmasının geliştirilmesi için çabalar artarak
sürdürülmelidir. Kadın istihdamı ve girişimciliği
desteklenmelidir. Kadın-erkek arası ücret eşitsizliği
giderilmelidir. Bunun için istihdamın kayıt altına
alınması çabalarına da hız verilmelidir.
Kadınların birincil iş tanımına giren çocuk ve
yaşlı bakımı konusunda devlet kaynaklı çözümler
getirilmelidir.
Sayın
Başbakan 8 Martta kadınların 3 çocuk doğurması için
çağrıda bulunarak, Sayın Bakanı ise Türkiyede
yıllardan beri Çocuk yapmayın. telkininde bulunulduğunu ve
bunun yanlış olduğunu söyleyerek kadınları çocuk
doğurması için teşvik etmektedirler. Muhafazakâr ideolojiye
uygun olarak kadını, aile bireylerine bakması için teşvik
etmektedir, cinsiyete dayalı iş bölümünde kadının yerinin
evi olduğu düşüncesinin ağır bastığı
söylemlerdir bu ifadeler.
En az 3
çocuğa sahip olmak, üstelik iş yerinde kreş ve emzirme
odası dahi olmayan, yaşlı anne ve babasına bakmakla yükümlü
olan kadının istihdama dâhil olması, siyasete
katılması, hatta ve hatta sosyal hayata katılması
nasıl beklenebilir?
Hükûmet samimi
olmalı ve kadını eve mahkûm etme düşüncesinden
vazgeçmelidir. Hatırlarsanız, Sayın Başbakan kadına
kontenjan uygulamasına da karşı çıkmıştı.
Gerçi, bu düşüncesinin altında kadını sosyal
yaşamın içine çekmeme eğiliminin yattığını
düşünüyorum.
Kadına
kontenjan ayrılması geçici bir uygulamadır. Yani kadınlar
nüfus sayılarına paralel olarak siyasette, karar alma
mekanizmalarında yer almaları gereken oranlara
ulaştığında ortadan kaldırılacak, ihtiyaç
kalmayacak bir itici güç içeren bir politikadır.
Toplumsal
fırsatların farklı toplum kesimleri arasında nasıl
dağılacağı, Parlamentoda, hükûmet ve politika belirleyen
kamu kurumları gibi yasal, siyasal karar organlarında
belirlenmektedir.
Bu süreçlerde
kadınların eksik temsili, sorunların çözümsüz kalmasına,
devam eden eşitsizlikler ise kadınların eksik temsilinin
sürekliliğine yol açmaktadır. Bu nedenle, kadınların
siyasal süreçlere katılımını sağlayan adımlar bir
an önce, ivedilikle atılmalıdır. Kadınları politikaya
çekici, özendirici çalışmalar yapılmalı, kotalar ya da
başka mekanizmalar ile yeteri kadar kadını seçebilecek yerlerde
aday göstermeyi zorunlu kılacak parti içi düzenlemelere yer verilmelidir.
Partilerin karar mekanizmalarında kadın temsilcilerin yer
almasını sağlamalı ve her alanda olduğu gibi
politikayla uğraşan kadınlara karşı toplumsal
bakış açısını ve geleneksel değer
yargılarını değiştirecek stratejiler bir an önce
geliştirilmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
AYŞE JALE
AĞIRBAŞ (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Türk
kadınının siyasi karar alma süreçlerine aktif olarak
katılması ve politik alanda görünülürlüğünü artırmanın
yolu Demokratik Sol Parti tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulan kanun teklifinde yer almaktadır.
Demokrasi, adalet, çağdaşlık adına söz konusu kanun
teklifinin bir an önce komisyonda ve Genel Kurulda ele alınarak
yasalaşmasının gerekliliğini tüm kadınlar adına
sizlere hatırlatıyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle seçme ve seçilme hakkını bize veren Ulu Önder
Mustafa Kemal Atatürkü saygıyla anıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ağırbaş.
Buyurunuz
Sayın Çalık.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Malatya Milletvekili Öznur Çalıkın,
kadına seçme ve seçilme hakkı verilişinin 76ncı yıl
dönümüne, bugüne kadar kadınlarla ilgili birçok yasal düzenlemeler
yapıldığına ilişkin açıklaması
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) Sayın Başkanım, kadına seçme ve seçilme
hakkının verilmesinin 76ncı yıl dönümü
dolayısıyla söz aldım ben de ve o günden bugüne yüzde 4,1
oranındaki temsil oranının bugün itibarıyla yüzde 9lara
çıkmış olması tabii ki önemli bir başarıdır.
Ama bunun yanı sıra çok daha ciddi manada siyasi
katılımı da artıracak zihinsel değişimlerin
yapılması gerektiği kanaatindeyim. Bugüne kadar yapılan yasal
düzenlemeler içerisinde Türk Ceza Kanunu, Türk Medeni Kanunu, ailenin korunmasına
dair kanunlar dâhil olmak üzere çok önemli yasal düzenlemeler
yapıldı. Bununla birlikte 12 Eylül 2010 tarihinde yapmış
olduğumuz Anayasanın 10uncu maddesindeki değişiklikle
birlikte kadına yönelik pozitif ayrımcılık da anayasal
güvence altına alınmış vaziyette. Bu yasal düzenlemelerin
çerçevesinde yaşanacak ve yapılacak olan zihinsel değişimle
de kadınımızın hem siyasi katılım hem
istihdamdaki katılım hem toplumsal cinsiyet eşitliği
açısından çok önemli kazanımlar
sağlayacağını düşünüyorum. Kadın-erkek
fırsat eşitliğini sağlarken kadınların da kendi
içerisinde eşitlenmesi gerektiği kanaatimi yüce Meclisle
paylaşmak istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çalık.
Gündem
dışı üçüncü söz, Karabük Demir Çelik İşletmesinde
sendika değiştirdikleri gerekçesiyle işten çıkarılan
işçilerin sorunları hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Bayram Ali Merale aittir.
Buyurunuz
Sayın Meral. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meralin, Karabük
Demir Çelik İşletmesinde sendika değiştirdikleri
gerekçesiyle işten çıkarılan işçilerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
Değerli
arkadaşlarım, Ankaraya yakın illerimizden birisi olan
Karabükte çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Orada 1 liraya
satılan demir çelik fabrikası
Bir birim oluşturulmuş,
burada 7 kişilik bir yönetim kurulu oluşmuştur o dönemki
satış şartnamesine göre. Bu 7 kişinin 4ü işçilerden
oluşmaktadır, 2si sanayicilerden oluşmaktadır, 1isi de
halktan. Bilahare bize gelen bilgilere göre, bizim edindiğimiz bilgilere
göre, yapılan genel kurullarda bağlı bulundukları yani
işçilerin bağlı bulundukları sendikanın genel
kurullara katılmaması, ihmalkâr davranması, fabrikanın 2008
yılında 300 trilyona yakın kâr etmesi, oradan işçilere kâr
payının dağıtılmaması nedeniyle işçiler, değerli
arkadaşlarım, sendika değiştirmiştir.
Demir Çelik
Fabrikasında 2.641 işçi çalışmaktaydı. Bunlardan
2.151i bağlı bulundukları sendikadan ayrılarak
karşı sendikaya geçmişlerdir değerli
arkadaşlarım. Gerekçe, sendikanın gerektiği kadar
haklarını savunmamasıdır ve bundan rahatsız olan idare
maalesef işçi kıyımına başlamış, işçi
çıkışları sıralamayla devam etmiştir.
Sonuçta,
değerli arkadaşlarım, bize bilgi geldi. Şahsım,
Antalya Milletvekili Osman Kaptan, Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürk Beyle Zonguldaka gittik; Sayın Valiyi ziyaret ettik, Belediye
Başkanını ziyaret ettik, taraf sendikaları ziyaret ettik ve
Fabrika Genel Müdürüne gittik. Fabrika Genel Müdürünü dinlediğimizde
-şu ana kadar binlerce işverenle ilişkim olmuştur, böyle
kesin ve kararlı, acımasız bir tutumla hiç
karşılaşmadım- Ben bir tarafım. Burada 600
işçiye kadar işçi çıkaracağım ve bundan sonrası
devam edecektir. dedi.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, burada olay şudur: Fabrika
dolaylı yollardan üç ailenin eline geçmiştir; Yolbulan ailesi, Güleç
ailesi, Yücel ailesinin fabrika eline geçmiştir, üç ailenin. Hangi
yollardan buranın sahibi oldu, bu fabrikanın, nasıl sahibi oldu?
Sayın Hükûmetimizden özellikle rica ediyorum -Sayın Bakan da burada-
bir soruşturması, araştırması gerekir. Yani bu 1
liraya satıldıysa, oradaki işçinin katkısı olsun,
payı olsun, sanayicinin olsun, halkın olsun. Yani daha özetle diyecek
olursak Karabükün olsun ama maalesef, uyanıklar nasıl yapıyor,
nasıl ediyorsa, 1 liraya satılan koskocaman bir fabrikayı üç
aile ele geçiriyor, ondan sonra saltanatını ilan ediyor,
hakkını arayan işçiyi kapının dışına
koyuyor.
Değerli
arkadaşlarım, işçi hangi şartlarda
çıkarılır, bunu biliyorsunuz. Fabrika zarar ederse
çıkarılır. Tam tersi işçi çıkarılırken 1.200
işçiyi işe alıyoruz. Tekrar ediyorum, işçiye
çıkış verirken 1.200 işçiyi işe alıyoruz. Kusura
bakmayın, bunun 600ünün üzerindekini, yaptığımız
tespitlere göre, AK PARTİli milletvekillerimiz ve oradaki
vatandaşlar veriyor. Ne oluyor sonradan değerli
arkadaşlarım? Hakkını arayan işçi kapının
dışında kendisini buluyor. Sayın AK PARTİliler kusura
bakmayın, ya, bu işçiler de sizin vatandaşınız. Yani
hak aramak, hakkını gasbedenlere karşı müracaatta
bulunmanın suç olduğu nerede görülmüş? Anayasa
çıkardınız, Sayın Başbakanımız her tarafta
çıktı göğsünü gere gere Ben, iki sendikaya üye olmayı
getirdim. dedi. İşçi sendikaya üye olmuş, niye işine son
veriyorlar? Nasıl oluyor bu değerli arkadaşlarım?
Şimdi,
muhterem arkadaşlarım, bakınız, işçi ne yapıyor
şu anda Karabükte? Açlık grevine gitmiş kendisini
fabrikanın önünde zincirlerle kilitlemiş. Ne istiyor bu?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Diyor ki: Namusumla çalıştım,
hırsızlık yapmadım, amirime karşı gelmedim,
verimi düşürmedim, arkadaşlarımla kavga etmedim. Hangi
şartlarda benim işime son veriliyor? Hakkını
aramış. Bu suç mu şimdi değerli arkadaşlarım? Bir
bölüm işçi de oradan yaya yürüyerek değerli arkadaşlarım,
Ankaraya gelmiştir bugün. Tahmin ederim ki AK PARTİ Genel Merkezini
de bu arkadaşların bir bölümü ziyaret edecektir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, saygıdeğer AK PARTİliler; sorun üzerine sorun
yaratmayın. İnsanlar arasında ayrım yapmaya müsaade
etmeyin. İşçi hakkını arıyorsa, memur
hakkını arıyorsa, emekli hakkını arıyorsa bunlara
zulmetmeyin, edenlere göz yummayın. Devletsiniz, devletin
sorumluluğunu yerine getirin. Ne yapmış adam? Sen bir taraftan işçinin
işine son ver, bir taraftan 1.200 işçiyi işe al! Bunun
hoşgörülür tarafı var mı sayın milletvekilleri? Bunun
nedenini aramak Hükûmetin görevi değil mi? İşten atılanlar
bu Hükûmetin vatandaşı değil mi?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Meral, lütfen sözlerinizi tamamlayınız, bitiriniz.
Buyurunuz.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Şimdi rica ediyorum, Hükûmet lütfen işe müdahale
etsin. Bu vurguncu, talancı, soyguncu takımı bir fabrika sahibi
nasıl oldu? Nerden geldi? Bunu nasıl hak etti? Bunu bir sorun Allah
rızası için. Yani nerede bir usulsüzlük varsa, yolsuzluk varsa,
bilmem ne varsa buna göz yummak zorunda mısınız? Nedir
bunların gücü? Hesap sorun.
Ben Karabük
milletvekili arkadaşlarımdan da rica ediyorum. Bir gün gitsinler
oraya Allah rızası için. Oradaki insanların bir hâlini
dinlesinler, nedenlerini dinlesinler. Yani taraflarından birkaç tane
insanı orada işe sokmak onlara huzur veriyorsa yazık ediyorlar.
Ne olmuş,
biliyor musun? Bir apartmanda 4 tane işçinin işine son verilmiş,
aynı apartmanda 4 tane adam işe alınmış ve huzursuzluk
had safhada değerli arkadaşlarım.
Sayın
Bakanım, özellikle sizlerden rica ediyorum. Duruma müdahale edin, devlet
olduğunuzu ortaya koyun, haksızlıkla mücadele ettiğinizi
ortaya koyun
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla)
vurguncuyla mücadele ettiğinizi ortaya koyun, biz de
sizi alkışlayalım.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Meral.
Sayın Vural,
buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak KARDEMİRde işten çıkarılmalar
konusunu endişeyle takip ettiklerine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak gerçekten KARDEMİRde bu işten
çıkarılmalar konusunu endişeyle takip ediyoruz. Aslında
KARDEMİR Karabük ailesinin bir parçası ve orada çalışanlara
sahip çıkması kadar aynı zamanda yeni istihdam imkânları da
oluşturarak gelişmesi gerekmektedir. Gerçekten bu konuda, orada
iş akdi feshedilenlerin içler acısı bir durumla karşı
karşıya kaldığımızı ifade etmek istiyorum.
Bizler de 57nci Hükûmet döneminde KARDEMİRe tekrar faaliyete geçmesi
için gerekli destekleri sağlamıştık. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak iş barışının temin edilerek Karabük ve
KARDEMİRin bütünleşmiş yapısının ortadan
kaldırılmasını engelleyecek tedbirlerin alınması,
Hükûmetin de özellikle bu işten çıkarmalar karşısında
da gerekli uyarıları yapmalarını istirham ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Kuveyt Ulusal Meclis Başkanı Jassem Mohammed
Al-Kharıfı ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaretlerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1343)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Kuveyt Ulusal
Meclis Başkanı Sayın Jassem Mohammed Al-Kharıfı ve
beraberindeki heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanı'nın 23 Kasım 2010 tarih ve 82
sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.
Söz konusu
heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanun'un 7. Maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Hakkâri Milletvekili Hamit
Geylani ve 19 milletvekilinin, ana dilde eğitim görmeyen çocukların
karşılaştıkları sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/933)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
"Anadilinde eğitim göremeyen çocukların
öğrenmede karşılaştıkları güçlüklerin"
araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir
Araştırma Komisyonunun kurulmasını saygılarımla
arz ederim.
1) Hamit Geylani (Hakkâri)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe
Dil, insanlar arasındaki anlaşma ve iletişimin en
önemli aracıdır. Anadil ise, çocuğun başta ailesi olmak
üzere, soyu, çevresi ve ulusundan bilinçli bir öğrenim süreci olmadan
edindiği dildir. Bu bakımdan anadili, "çocuğun
anasının konuştuğu dil" gibi tanımlamak
yanlış olacaktır. Topluluk kültürünün yaşatılması
ve sonraki kuşaklara aktarılması açısından
yazılı dil çok önemlidir.
Dil ile zihinsel gelişim arasında sıkı bir
paralellik olduğu uzmanların görüşleri çerçevesinde ifade
edilmektedir. Bebek anne karnından başlayıp doğduğu
günden sonra seslere karşı sürekli bir duyarlılık
içindedir. Dolaysıyla kişi ile anadili arasındaki duygusal
ilişki, yaşam boyu sürecek kadar derin bağlarla örülmektedir.
Çocuk okul çağına gelinceye kadar temel dil
yeteneklerini kazanır. Edindiği sözcüklerle düşünür,
dış dünya ile bağlantısını sözcüklerle kurar.
Yani gelişimi ve iletişimi; anlaşması, anlaşılması
bu zihinsel süreç ve de buna aracılık eden dil ile ortaya dökülür.
Okula başladığında anadili
dışında farklı bir dile dayalı eğitim onun
gelişimini alt-üst ederek bocalamasına, çevreye küsmesine, kendini
önemsemeyip kendinden kaçmasına neden olur. Dolayısıyla
başarısızlık kaçınılmaz olmaktadır.
Uzmanların görüşüne göre farklı kültürlerden gelen
çocuklar, baskın dilde eğitime başladığında
çocukla ebeveyn arasındaki iletişim kesiliyor ve pedagojinin temel
kuralı olan çocuğun deneyimlerle kazandığı bilgiler
üzerinden öğretimin yürütülmesi ilkesi ihlal ediliyor. Çocuğa
doğrudan ya da ima yoluyla kendi kültürünü okul kapısının
dışında bırakacaksın dendiği için çocuk
kendisini ret edilmiş olarak hissediyor ve çocuğun öğrenme
ortamına aktif katılımı engellenmiş oluyor. Çünkü 7
yaşına kadar çocuk ruhsal ve bedensel olarak ana diliyle
şekilleniyor. İlkokula başladığında 7
yılı sıfırlanıyor. Yeni doğmuş gibi bir
kalıba sokuluyor. O da çocuğun ruhsal şekillenmesini alt-üst
ederek başarısızlıklara ve travmalara neden
olmaktadır.
Hakkari'den başlayarak, Kürtlerin
yaşadığı diğer bölge illerinin Türkiye geneline göre
sırayla sonda yer almaları salt bölgenin ekonomik geri
kalmışlığı ile açıklamak olanak dışıdır.
Kendi ana dilleriyle eğitim alamayan bölge çocukları daha
ilköğretim okulunda başarısız olmaktadırlar.
Bundan dolayı kendi anadili dışında
eğitim gören çocukların öğrenimde yaşadığı
sorunların kurulacak bir Meclis Araştırma Komisyonu ile
araştırılması kaçınılmazdır.
2.- İstanbul Milletvekili D.
Ali Torlak ve 29 milletvekilinin, boğazlardan geçen yük gemilerinin
yarattığı tehlikelerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/934)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İstanbul ve Çanakkale boğaz denizlerinden büyük
tonajlı ve tehlikeli yük taşıyan gemi geçişlerinden
dolayı Türk Boğazlarındaki sorunların ve risklerin
incelenerek tespit edilmesi ve çözümüne yönelik politika ve önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
07.10.2010
1) D. Ali Torlak (İstanbul)
2) Mustafa Cihan Paçacı (Ankara)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
5) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
6) Bekir Aksoy (Ankara)
7) Reşat Doğru (Tokat)
8) Murat Özkan (Giresun)
9) Şenol Bal (İzmir)
10) Ahmet Orhan (Manisa)
11) Akif Akkuş (Mersin)
12) Ali Uzunırmak (Aydın)
13) Recep Taner (Aydın)
14) Mehmet Zekai Özcan (Ankara)
15) Necati Özensoy (Bursa)
16) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
17) Muharrem Varlı (Adana)
18) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
19) Mustafa Enöz (Manisa)
20) Osman Durmuş (Kırıkkale)
21) Kürşat Atılgan (Adana)
22) Ahmet Bukan (Çankırı)
23) İzzettin Yılmaz (Çankırı)
24) Hasan Çalış (Karaman)
25) Cemaleddin Uslu (Edirne)
26) Zeki Ertugay (Erzurum)
27) Erkan Akçay (Manisa)
28) Metin Ergun (Muğla)
29) Cumali Durmuş (Kocaeli)
30) Recai Yıldırım (Adana)
Gerekçe:
Kıyılarının tamamı Türk toprakları
ile çevrili ve tarihî olarak iç sular rejimine tabi Marmara Denizi'nden geçen
ve tamamen millî boğaz özelliğine sahip İstanbul ve Çanakkale
Boğazları Montrö Sözleşmesi doğrultusunda
milletlerarası ulaşımda kullanılmaktadır.
Türk Boğazları uluslararası sözleşmeye tabii
ve uluslararası deniz ulaşımında
kullanılmaktadır. Toplam uzunluğu yaklaşık 164 mil
olan Türk boğazları; coğrafi konumu, fiziki yapısı ile
dünyadaki en uzun doğal ve dar su yollarından biridir. Türk
Boğazlarında uluslararası deniz trafiği de dâhil her türlü
güvenliğin sağlanması, ülkemizin yükümlülüğündedir.
İstanbul Boğazı'nda meydana gelen deniz
kazalarına genel olarak insan hataları, teknik arızalar ve
İstanbul Boğazı'nın doğal koşullarının
neden olduğu açıkça görülmektedir. Bu nedenle İstanbul Boğazı;
doğal yapısı, meteorolojik ve oşinografik
şartları, 80 dereceye varan keskin dönüşleri ile
yaklaşık 12 rota değişikliği gerektiren,
uğraklı, uğraksız ve günlük ortalama 2500'ün üzerinde
hareket gerçekleştiren yerel deniz trafiğinin iç içe ve yoğun olduğu,
6-7 deniz mili/saat hıza sahip karmaşık
akıntıların mevcut olduğu dünyanın en zor seyir
yapılan, kaza riski çok yüksek su yollarından biridir.
Her yıl Türk Boğazlarından 10 bini tehlikeli yük
taşıyan olmak üzere toplam 55 bin gemi geçiş yapmaktadır.
Bu nedenle, fiziksel, oşinografik ve meteorolojik olarak emniyetli seyri
kısıtlayıcı unsurların yanında, İstanbul
Boğazı Panama ve Süveyş Kanalı'nın üç katı
yoğunluğunda trafiğe sahiptir. Gemi inşa sanayisindeki
teknolojik gelişmeler ve Hazar petrollerinin uluslararası pazara
çıkarılması gibi nedenlerle son yıllarda Türk
Boğazları'ndan geçen gemilerin boyutları, tonajları ve
taşınan tehlikeli yüklerin miktarlarında da önemli
artışlar meydana gelmiştir. Dört yıl önce Boğazlardan
tehlikeli yük miktarı yılda 65 milyon ton iken bugün 150 milyon tona
ulaşmıştır.
İstanbul Boğazı'nda geçmiş yıllarda
meydana gelmiş Nassia ve Independenta kazalarında yaşanan
tehlikeler, yüksek tanker trafiği sonucunda oluşacak olası bir
kazanın, Türk Boğazları'nın tarihi ve doğal çevresine
yol açacağı tehlikelere örnek olarak verilebilir.
LPG taşıyan bir tankerin İstanbul
Boğazı'nda patlaması halinde 11 şiddetinde bir depreme
eşdeğer etki yaratacağı ve an az 50 km çapında bir
alanda etkili olacağı göz önüne alındığında böyle
bir patlamanın vahameti, 1999 yılındaki Marmara depremi ile
kıyaslandığında daha iyi anlaşılacaktır.
Ayrıca, boğazların fiziki özellikleri ve nüfusu
tehlikeli yük taşıyan gemilerin potansiyel felaket
oluşturması gibi hassasiyetler nedeniyle sansasyon yaratabileceğinden
terör eylemleri için öncelikle tercih edilecek yerlerin başında
gelmesi göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu nedenlerle, Türk Boğazlarının Karadeniz ile
diğer denizler arasında alternatifsiz bağlantı
olmasının yanı sıra, 13 milyon nüfusu ile dünyanın en
güzel ve tarihi şehirlerinden biri olan İstanbuldan da geçmesi
nedeniyle, dünya denizciliğine yön veren bu önemi göz önünde
bulundurularak sorunların ve risklerin incelenerek tespit edilmesi ile
çözümüne yönelik politika ve önlemlerin en kısa sürede hayata geçirilmesi
gerekmektedir.
3.- İstanbul Milletvekili D.
Ali Torlak ve 29 milletvekilinin, tarihî ve kültürel eserlerin
korunmasında yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/935)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemiz tarihi ve kültürel mirası ile çevre değerleri
bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden birisidir. Tarihi
eserlerin korunmasına yönelik tespit, tescil, envanter, bakım,
onarım ve güvenlik ile ilgili faaliyetlerin yeterliliği,
korunması ve kiralanmasına ilişkin eksikliklerin giderilmesi,
gerekli önlemlerin alınması ve yaşanan
sıkıntılara yönelik çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla,
Anayasa'nın 98'inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince "Meclis Araştırması"
açılmasını arz ve talep ederiz. 07.10.2010
1) D. Ali Torlak (İstanbul)
2) Mustafa Cihan Paçacı (Ankara)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Ali Uzunırmak (Aydın)
5) Zeki Ertugay (Erzurum)
6) Kürşat Atılgan (Adana)
7) Bekir Aksoy (Ankara)
8) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
9) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
10) Reşat Doğru (Tokat)
11) Ahmet Orhan (Manisa)
12) Murat Özkan (Giresun)
13) Şenol Bal (İzmir)
14) Recep Taner (Aydın)
15) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
16) Mehmet Zekai Özcan (Ankara)
17) Akif Akkuş (Mersin)
18) Necati Özensoy (Bursa)
19) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
20) Mustafa Enöz (Manisa)
21) Osman Durmuş (Kırıkkale)
22) Muharrem Varlı (Adana)
23) Ahmet Bukan (Çankırı)
24) İzzettin Yılmaz (Hatay)
25) Hasan Çalış (Karaman)
26) Cemaleddin Uslu (Edirne)
27) Erkan Akçay (Manisa)
28) Metin Ergun (Muğla)
29) Recai Yıldırım (Adana)
30) Cumali Durmuş (Kocaeli)
Gerekçe
Binlerce yıldan beri sayısız medeniyete ev
sahipliği yapmış Anadolu toprakları, değeri
ölçülemeyecek kadar zenginliklerle doludur. Yurdumuzun her köşesinde
bulunan ve bütün dünyanın hayranlığını kazanan tarihi
ve kültürel eserler Türk ve Dünya kültürünün eşsiz örneklerini oluşturmaktadır.
Paha biçilemeyen kültürel, tarihi ve mimari eserlerin
korunması, fonksiyon verilerek kullanılması,
yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması özel
ihtisas, büyük mali kaynaklar, iyi bir planlama isteyen zor ve önemli bir
görevdir. Buna karşın, aynı zenginliğin korunması,
yaşatılması ve geleceğe aktarılması yönünde
kullanılabilecek kaynaklar ise son derece kıt olduğu gibi,
aynı kaynakları kullanmakla yetkili kurumlar arasında da
eşgüdüm eksikliği yaşanmaktadır.
Tarihi eserlerin korunmasına yönelik tespit, tescil,
envanter, bakım, onarım ve güvenlik ile ilgili faaliyetlerin
yeterliliği, ayrıca bu faaliyetlerin başarılı bir
şekilde yürütülmesi için gerekli olan yetki, görev ve sorumluluk sistemi
ile mali kaynak ve insan gücü planlamasının yapılması
gerekmektedir. Bu husus, özellikle anıtsal nitelikli birçok tarihi ve
kültürel varlığımızın korunması ve
atalarımızdan aldığımız bu mirası
geleceğe bırakma görevi ile daha da önem ve anlam kazanmaktadır.
Bunun yanında ilgili kişi ve kurumların tescil
kararlarının gereklerine uyup uymadıklarının takibi
yapılmamakta ve bunun sonucunda tarihî ve kültürel eserlere izinsiz
müdahaleler olabilmektedir. Tarihî ve kültürel eserlerin korunmasında,
birden çok kurumu ilgilendiren alanlarda koordinasyonun sağlanması,
kanunlar veya yönetmeliklerle kurumlar arası ve kurum içi yetki, görev ve
sorumluluk çakışmalarını engelleyecek düzenlemelerin
yapılması, taşınır tarihî eserlerin korunması,
sergilenmesi ve kiralanmasında her kurumun sorumlulukları netleştirilmelidir.
Bu nedenle; tarihî ve kültürel mirasımızın korunması
çabalarını olumsuz yönde etkileyen unsurların belirlenerek,
verimli ve etkin olarak kullanılmasının sağlanmasına
yönelik millî bir politika belirlenmesi hayatî önemi haizdir.
Bizi dış dünyaya tanıtmada, ülkemizin
adının doğru anılmasını ve dış
toplumların bizi doğru yönde tanımasını sağlamada
tarihî ve kültürel eserlerimizin payı yadsınamayacak kadar büyüktür.
Tüm bu vasıfları üzerinde taşıdığından millî
değer sıfatı kazanan bu eserlerin korunması hem
devletimizin hem de vatandaşlarımızın başlıca
görevleri arasındadır.
4.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 20 milletvekilinin, Tokattaki çiftçilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/936)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tokat ilindeki çiftçilerin sorunlarının
araştırılarak, alınması gereken tedbirler konusunda
Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Meclis araştırması yapılmasını arz ve teklif
ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Mustafa Enöz (Manisa)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
5) Cumali Durmuş (Kocaeli)
6) Mehmet Zekai Özcan (Ankara)
7) Zeki Ertugay (Erzurum)
8) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
9) Şenol Bal (İzmir)
10) Recep Taner (Aydın)
11) Hasan Çalış (Karaman)
12) Hasan Özdemir (Gaziantep)
13) Mustafa Cihan Paçacı (Ankara)
14) Akif Akkuş (Mersin)
15) Ahmet Orhan (Manisa)
16) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
17) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
18) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
19) Murat Özkan (Giresun)
20) D. Ali Torlak (İstanbul)
21) Necati Özensoy (Bursa)
Gerekçe
Ülkemizin genelinde olduğu gibi Tokat İlinde tarım
yapmaya çalışan çiftçimizin durumu her geçen gün daha da
zorlaştığından tarım yapamaz duruma gelmiştir.
Tarımsal alanda kullanılan tohum, gübre, mazot ve zirai mücadele
ilaçlarının maliyetlerinin her geçen gün yükselmesi, aynı
şekilde zor şartlar altında ürettiği ürünün değerinin
yıldan yıla düşmesi de çiftçimizi ekonomik olarak çok zor
durumda bırakmış, artık tarlasını ekemez hâle
getirmiştir. Bu durum Tokat ilini genelinde göçleri
artırmıştır.
Çiftçinin ürettiği ürünleri para etmediği için esnafa ve
bankalara olan borçlarını ödeyemez hâle gelmişlerdir.
Tarıma dayalı ekonomi ile ayakta duran ilimizde bu durumdan çiftçinin
yanında esnaf da etkilenmektedir.
İlimizde Tekel Sigara Fabrikasının
kapatılması ve özellikle sanayi ürünlerine konulan kota sistemi
çiftçimizin âdeta elini kolunu bağlamıştır. Bu durum
tabandan tavana tüm üretim ve tüketim sektörlerimizi etkilemektedir. Bu
sıkıntılar birleştiğinde, neredeyse borcu olmayan
çiftçi bırakmamıştır.
Bütün bunlara ilaveten geçmiş yıllarda olduğu gibi
2009-2010 yılı çiftçilerimiz için bol kazançlı, bereketli bir
yıl olarak geçmemiştir. Önce dolu afeti, daha sonra
aşırı sıcaklardan dolayı ürünlerini
kaybetmişlerdir.
Erbaa ilçesi Karayaka, Çalkara, Üzümlü çiftçileri, ürünlerinin
para yapmaması sebebiyle buğday, soğan, karpuz üretiminden
neredeyse vazgeçecek konuma gelmişlerdir. Zile çiftçileri buğdaydan
zarar etmişlerdir. TMO çiftçiye yeterli desteği göstermemiş,
üretici çok ucuz fiyata ürününü elden çıkarmıştır. Kazova
ve Artova Ovası çiftçileri gelecek yıllarla ilgili ne
yapacakları, ne ekip dikecekleri kaygısı içerisindedirler.
Bu şekilde devam etmesi hâlinde çiftçilerimizi çok zor bir
gelecek beklemektedir. Çünkü ürettiği ürün, yaptığı
masrafı karşılayamaz duruma gelmiştir. Bu durum
işsizliğe çare aranırken, giderek artan işsizler ordusuna
yenilerini ekleyecek ve Büyükşehirlere daha fazla göç olacaktır.
Konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
araştırılması, hem ilimizde hem de ülke genelinde bu
durumda olan çiftçilerimizin durumunun düzeltilmesi açısından
yararlı olacaktır.
Araştırma önergemiz bu amaçla
hazırlanmıştır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Spor Kulüplerinin Sorunları ile Sporda Şiddet Sorununun
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimine dair iki tezkeresi
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
A)
Tezkereler (Devam)
2.- (10/80, 91, 267, 674, 714,
737, 739, 876, 877, 878, 879, 880) esas numaralı Meclis
Araştırma Komisyonu Geçici Başkanlığının,
başkan, başkan vekili, sözcü seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/1344)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuz, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Katip
üyelerini seçmek üzere 24.11.2010 günü saat 14.30da B Blok 2. Kat 4.
Bankodaki Araştırma Komisyonu Toplantı Salonunda 14 Üye ile
toplanmış ve aşağıda isimleri yazılı
sayın üyeler belirtilen görevlere seçilmişlerdir.
Tuğrul
Yemişci
İzmir
Komisyon
Geçici Başkanı
Adı
ve Soyadı Seçim
Bölgesi Aldığı
Oy
Başkan : Nazım Ekren İstanbul 14
Başkan vekili : Abdurrahman Arıcı Antalya 14
Sözcü : Hamza Yerlikaya Sivas 14
3.- (10/80, 91, 267, 674, 714,
737, 739, 876, 877, 878, 879, 880) esas numaralı Meclis
Araştırma Komisyonu Geçici Başkanlığının,
kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1345)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuz, Katip üyesini seçmek üzere 01.12.2010 Çarşamba
günü saat 10.00da B Blok 2. Kat 4. Bankodaki Araştırma Komisyonu
Toplantı Salonunda 14 Üye ile toplanmış ve
aşağıda ismi yazılı sayın üyemiz belirtilen
göreve seçilmiştir.
Nazım
Ekren
İstanbul
Komisyon
Başkanı
Adı
ve Soyadı Seçim
Bölgesi Aldığı
Oy
Katip : M. Fatih Atay Aydın 13
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- Ülkemiz kara yollarında
meydana gelen trafik kazaları ile ilgili Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin, 1/12/2010 Çarşamba günkü
birleşimde Genel Kurulda okunmasına ve görüşmelerinin aynı
birleşimde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 01.12.2010 Çarşamba günü (bugün)
toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
26 Kasım 2010 tarih ve 56735 sayı ile vermiş
olduğumuz Ülkemiz karayollarında meydana gelen trafik
kazalarının nedenlerini ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Genel Görüşme Açılması önergemizin
01.12.2010 Çarşamba (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin
Genel Kurulun 01.12.2010 Çarşamba tarihli bugünkü 24. Birleşiminde
yapılmasını Danışma Kurulunun görüşlerine arz
ederim.
BAŞKAN Öneri lehine İstanbul Milletvekili Ahmet Tan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Geliyor, geliyor.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Tan. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET TAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teşekkür ederim ve özür dilerim. İlgili Meclis
araştırması önergesi konusunda Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu telaşın sebebi, daha önce kurulan bu konudaki
Komisyonun raporu, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
kitaplaştırılan Komisyonun raporu. Kapıya gelecekti -çünkü
ani oldu bu gelişme- bunu almaya gittim ama ne yazık ki yok. Daha
önce Sayın Bakana, Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi grup
başkan vekillerine o kitabı göstermiştim.
Devlette devamlılık var diye, bütün okullarda
ezberlediğimiz, bellediğimiz gerçek ne yazık ki Türkiye Büyük
Millet Meclisini kapsamıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
devamlılık ne yazık ki yok. Eğer bu devamlılık
olsaydı, trafik konusunda içinde yaşadığımız, ülke
çapında yaşadığımız trajik tablo bu kadar
kanlı hâle gelmezdi. Ne yazık ki her Kurban Bayramını
koçların kurban edildiği değil de
vatandaşlarımızın kurban edildiği, yollarda kurban
olduğu bir manzara içinde kutluyoruz. Bu bayramda da 160ın üzerinde
vatandaşımız kaza anında ve kaza yerinde öldü. Kaza
anı ve kaza yerinin altını çiziyorum çünkü ne yazık ki
trafikteki ölülerimiz kaza anındaki istatistikleri kapsıyor, yoldaki
yahut da hastanedeki ölümler kesinlikle trafik istatistiklerinin içinde yer
almıyor. Bu konuda daha önceki Meclis Araştırması
Komisyonunda o zamanki Refah Partisinin ilgilileri vardı, tabii şimdi
Adalet ve Kalkınma Partisinin yetkilileri de aralarında var. O
zamanki feryadımız, bu akan kanın
Akan kan sözü ne yazık
ki daha çok trafik için geçerli çünkü trafikte kaybettiğimiz canlar
terörden daha fazla. Tabii insan canı sayıya vurulamayacak kadar
azizdir ancak bu konuda depremleri, büyük felaketleri aratmayacak bir trafik
tablosu var. Buradaki tek fark, günlere bölündüğü için, saatlere
bölündüğü için, toptan gözümüzün önüne gelmediği için ölülerimiz, o
yüzden kanıksamış durumdayız. Bu, trafik kazalarından,
trafik felaketinden daha büyük bir tehlikedir, daha acı bir durumdur çünkü
trafiği kanıksamak, trafikteki bu belayı, bu acıları
kanıksamak bizi atalete sevk ediyor. Bu kanıksamayı başta
medya olmak üzere bütün toplumda görüyoruz, Büyük Millet Meclisinde de
görüyoruz. Kitaplaştırılan o söz konusu Meclis
araştırması 21inci Dönemde olmuştu. Her 55 dakikada 1
vatandaşımızın öldüğünü Komisyon,
çalışmalarıyla ortaya çıkartmıştı. Bir
yazı yazmıştık Büyük Millet Meclisine Komisyon
Başkanlığı olarak: Görevdeki milletvekillerinden son on
yıl içinde kaç sayın milletvekili trafik kazalarında
ölmüştür? diye. Bize, Büyük Millet Meclisi
Başkanlığından yanıt geldi: Bizde ölüm nedenlerine
göre bir ayrım yok, siz kendiniz gazete arşivlerini tarayarak
bulabilirsiniz. Yani Büyük Millet Meclisi kendi ölülerini -trafikte ölümleri-
sayamayacak bir durumda. Daha yemin etmeden, bir merhum Milliyetçi Hareket
Partili milletvekilimiz hemen seçimin akabinde trafikte kurban olmuştu.
Belki bu anlamda da o, trafikte kaybettiğimiz değerli MHPli
arkadaşımızın aziz ruhuna hürmeten bu araştırma
önergesinin kabul edilmesi gerekir.
Trafikteki ölümler önlenebilir ölümlerdir, tıpkı
sigarayla ilgili ölümler gibi. Zaten dünyada, önlenebilir -yani herkesin kaderi
tabii, çizili ama- iki ölüm nedeni var. Bunun birisinin üstüne bu Hükûmet
gitti. Büyük Millet Meclisinden çıkan kanun gerçekten ciddi tutulan, sigara
içmeyle ilgili önlemler dolayısıyla ama ne yazık ki trafikte
bunu göremiyoruz.
Trafik sekiz ayrı bakanlığa, belediyeleri de
sayarsak dokuz on ayrı kuruma bölünmüş durumda. Bu bölüntülü
yapıyı, bu karmaşık yapıyı organize etmek üzere
de başbakanlar görevlendirilmiştir. Tabii, garip bir manzara,
Başbakan bunca işinin arasında trafikle mi
uğraşır? Ama ne yazık ki Karayolları Kanununa göre,
sayın başbakanlar -şu andaki Başbakandan bahsetmiyoruz
tabii, daha önceki başbakanları da kapsıyor- her altı ayda
bir, yani yılda iki kere başkanı olduğu Trafik
Güvenliği Yüksek Kurulunu toplamakla görevlidir. Toplayabilir demiyor,
toplamakla görevlidir, daha fazla da toplayabilir. Ne yazık ki bu kurban
bayramlarının insan kurbanına dönüştüğü manzara içinde
dahi şu andaki Sayın Başbakan, bu toplantıyı
yapmamıştır. En azından, duble yollarla ilgili
hayırlı bir girişim başlatmıştır bu Hükûmet.
Duble yollarla ilgili başlatılan bu girişimin sonucu nasıl
yansıdı ölümlere diye, bir ihtiyaçla, bir merakla da toplanabilirdi,
bu da yapılmadı.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın
Kılıçdaroğlu, geçen grup toplantısında, bayramın
hemen ertesinde, bu komisyonun toplanması gerektiğini söyledi, hiçbir
cevap gelmedi. Her konuda anında cevap geliyor sayın iktidardan,
sayın Hükûmet sözcülerinden ama ne yazık ki buna en ufak bir cevap
gelmedi. Bu konuda sayısız önerge verdim. Tabii, gelseydi eğer,
iki dakikam olsaydı, o önergeleri burada sallayacaktım. Sayın
Başbakana mektuplar yazdım, aleni mektup, burada
dağıttım. Gazetelerde yayınlandı mektuplarım.
Sayın Başbakan, siyasete atılırken açtığı
bir İnternet sitesinde, siyasetin hayat kurtarmak olduğunu tarif
ediyordu. Gerçekten de doğrudur, hayat kurtarmaksa eğer siyaset,
trafikte ölen vatandaşlarımızın hiç değilse bir
kısmının ölmelerini önleyecek tedbirlerin alınması
gerekirdi. Bu tedbirler ne yazık ki alınmadı.
16 bayramdır AKP iktidarda, Sayın Başbakan da 16
bayramdır bu ülkenin Başbakanı. Kanunun kendisine yüklediği
bu görevi, bu komisyonu toplama görevini, ne yazık ki yerine getirmiyor.
Niye getirmediğini de söyleyebilir, belki makul bir sebebi vardır.
Onun üzerine, belki biz de buradan muhalefet olarak bir teklifte bulunabiliriz,
diyebiliriz ki Başbakanlar trafikle uğraşmasın, yerine bir
başbakan yardımcısı, bir devlet bakanı
görevlendirilsin. Havaları değiştirme imkânımız yok
ama havalardan sorumlu bir devlet bakanımız var, meteorolojiden
sorumlu bakanımız ama trafiğin bu acı tablosunu
değiştirme imkânımız var, trafikten sorumlu bakan yok.
Trafik, ceza yazmak yahut da işte, ilgili plakaları vermek,
ehliyetleri vermekle ilgili İçişleri Bakanlığı; kara
yolları Bayındırlık Bakanlığında;
Ulaştırma Bakanlığı, ruhsatlandırma, kamyon;
Sağlık Bakanlığı, acil müdahaleyle ilgili; Millî
Eğitim Bakanlığı, ehliyetnamenin, sürücü belgesi vermenin
bir yanında duruyor. Bu karmaşık tabloyu, bu
koordinasyonsuzluğu giderecek bir başbakan
yardımcılığına ihtiyaç var, bir sorumlu siyasetçiye
ihtiyaç var. Bunu defalarca verdiğim soru önergelerinde, bu kürsüden yaptığım
konuşmalarda ve hepsinden de önemlisi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
hazırladığı Trafik Güvenliği Raporunda belirttik.
Baştan, lafa girerken söylediğim gibi, devlette
devamlık var ama Büyük Millet Meclisinde yok. Daha önce, MHP Milletvekili
Sayın Ömer İzginin döneminde bu rapor belki de Meclis tarihinde ilk
defa kitap hâline getirildi, bu kitaplar çok küçük ücretle belediyelere
dağıtılsın diye. Çünkü oradaki sorunlar ve öneriler,
işte, kör noktaların yerleri, nasıl önlenebilir, bununla ilgili
her türlü ayrıntıyı ortaya koyan bir rapor. Sayın AKP grup yöneticilerine
de vermiştim, Komisyon Başkanına, Ulaştırma
Bakanına bundan bir ay evvel, fazla taşıyan okul
taşıtlarıyla ilgili yahut da minibüslerle ilgili bir düzenleme
yaparken verdik. Hepsinden önemlisi, bu sürat tahditlerini yukarı çekerken
yapılan konuşmada gösterdim ve verdim bu raporları fakat Meclis
sahip çıkmadı, kendi çıkardığı belgeye sahip
çıkmadı.
Şimdi, hazırlanacak yeni bir belge de MHPnin
verdiği bu araştırma ile ilgili önerge kabul edilirse bu bir
fırsat olacaktır ve Kurban Bayramında trafiğe kurban olan
vatandaşlarımızın geride bıraktığı
ailelerine, yetimlerine azıcık şifa olacaktır çünkü
gerçekten, kanları yerde kalıyor,
vatandaşlarımızın hiçbir takibi yapılmıyor. Bu
takibi yapacak olan da hepsinden önemlisi, kanuna göre Sayın Başbakandır,
Başbakan yapamıyorsa görevlendireceği bir sayın
bakandır ama en ufak bir çıt çıkmıyor Hükûmetten. Feryat
etti Sayın Kılıçdaroğlu geçen grup toplantısında.
Daha da üzücüsü -mesleği gazetecilik olan bir
arkadaşınızım- hiçbir gazetede -ne yandaş medya ne
özdeş medya, hiçbir gazetede- Sayın Genel
Başkanımızın yaptığı bu konuşmaya, yani
Sayın Başbakanın Kurulu niye toplamadığı, niye bu
konudaki önlemleri gözden geçirip bu kanı durdurmak yoluna gitmediği
yolundaki ifadesine bir tek cümleyle bile yer verilmedi. Yani topluca bir
uyuşukluk hâli yaşıyoruz toplumda. Bu silkiniş, bu
Meclisten başlayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
AHMET TAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu önerge vesilesiyle, söylediğim gibi, bayramı felakete
dönüştüren bu manzarayı önleyecek
Çünkü yine önümüzde bayram var,
Türkiye yaşadıkça bu bayramları kutlamaya devam edeceğiz
ama kutlama imkânı vermiyor trafik kazaları. O yüzden, kesin olarak
bu önergenin kabul edilmesi ve Büyük Millet Meclisinin bu konuya el atması
gerekir çünkü trafik sahipsizdir, sahip çıkmak Büyük Millet Meclisinin
görevidir. Yollarda ölen vatandaşlarımızın kanı bizim
sorumluluk alanımıza girer. Canını korumanın,
malını korumaktan hiç farkı yoktur, canlarını korumak
zorundayız. Ettiğimiz yemin, sadakat yemini vatandaşın
canını da kapsar, malını da kapsar çünkü demokrasi,
vatandaşlarımız sağsa, yollarda ölmüyorlarsa anlam
taşır.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Tan.
Aleyhinde, Muş Milletvekili Nuri Yaman.
Buyurunuz Sayın Yaman.
M. NURİ YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Milliyetçi Hareket Partisinin Türkiyede meydana gelen trafik
kazaları nedeniyle vermiş olduğu araştırma önergesi
üzerinde, her ne kadar aleyhinde söz almışsam da,
düşüncelerimizi ve konunun önemini belirtmek bakımından, bu
kapsamda söz aldığımı belirterek sözlerime başlamak
istiyorum.
Aynı şekilde, ülkemizin çok önemli konularında,
Barış ve Demokrasi Partisi olarak, bundan önceki Demokratik Toplum
Partisi sürecinde de, bu yüce Meclise, iki yüz otuz altı tane, benzer
konuda araştırma önergesi verdik ve bunların içinde, şimdi
üzerinde konuşacağımız, ülkemizin trafik sorunu ile kara
yolları sorunu gibi grubumuzun aynı şekilde önergesi ve yine
arkasından görüşülecek olan TOKİ yönetiminin uygulamaları
hakkında da bir araştırmanın yapılmasına
ilişkin grubumuzun vermiş olduğu araştırma önergeleri
bulunmaktadır. Ancak ne yazık ki üç buçuk yılı aşan bu
süre içinde kamuoyunun da çok iyi bilmesini isterim ki bu Meclis sadece
sayısal çoğunluğuna dayanan bir partinin, bir noktada Ben
yaptım oldu, benim sayısal çoğunluğum her şeyin
üstündedir. düşüncesiyle hareket ettiği için işte böyle zaman
zaman Danışma Kurulunun uzlaşmaması sonucu grup önergeleri,
araştırma önergeleri ancak o şekilde Meclise geliyor ve bu
nedenle de sadece görüşülmüş olmakla geçiştirilerek yine AKP
İktidarının sayısal çoğunluğuyla her zaman
olduğu gibi biraz sonra yapılacak oylamada da bu nedenle de gündemden
düşmüş olacak.
Tabii bu, ülke sorunlarıyla ilgilenilip ilgilenilmediği
konusuyla bire bir ilgilidir. Ülkenin gerçekten bu iki konusunda ve benzer
araştırma önergelerinde öncelikli olan sorunları olduğunu
hepimiz biliyoruz ama ben burada bizi şu anda dinleyen -az sayıda da
olsa- değerli AKP milletvekillerinin vicdanlarına sesleniyorum: Siz
hiç yakınınızı bu çarpışık yol
yapımı ve çözüm bulunmayan trafik kazasında kaybettiniz mi? Ben
üzülerek beyan ediyorum, çok değerli 3 kardeşimi, meslek sahibi olan
3 kardeşimi trafik kazasında kaybeden bir kişiyim. O nedenle de
trafik kazası denildiği an yüreğim kan ağlar ve vücudumdaki
bütün duygularım boşalır. O nedenle de
hazırladığımız ve yüce Meclise vermiş
olduğumuz önergemizin de bu kapsamda değerlendirileceğini
düşünerek şu anda verilen bu trafik kazalarının önlenmesi
konusunda alınacak tedbirlerin ve kara yollarıyla ilgili dile
getireceğimiz konuların bir araştırma önergesinin
okunması düzeyinde değil, bir komisyonun kurulması konusundaki
vereceğiniz oylarla belki birtakım yürekleri serinletirsiniz ve bu
soruna çözüm bulursunuz.
Evet, trafik kazaları, öyle sanıyorum ki herkesin
başına gelebilecek olan şeyler. Hepimiz hemen hemen her gün dört
teker üzerindeyiz ve bu dört tekerin de mevcut kara yollarımızda,
şehirler arası yollarda, şehir içi yollarda
hayatımızı belki kendi elimizle yönettiğimiz bir
aracın veyahut da kullanan şoförün, onun güvenine ve onun ferasetine,
onun becerisine bırakıyoruz. Ancak tabii bu kazaların büyük bir
çoğunluğunun da trafik kural ve trafik alanlarının
yetmezliğinden ve kurallara uyulmamasından
kaynaklandığını da bilmemiz gerekir.
Avrupa Birliği gündeminde önemli bir yere sahip olan trafik
kazaları ve sonucunda meydana gelen ölümlü olaylar her yıl Avrupa
Birliğinin raporlarında dile getirilir. 2008 yılındaki
Avrupa Birliği raporunda, bu ülkelerde meydana gelen kaza sayısı
1 milyon 300 bin ve ölen kişi sayısı da 39 bin kişi olarak
belirtiliyor. Aynı döneme ilişkin Türkiyedeki rakamlara
baktığımızda, maalesef bunların sadece Türkiyedeki
sayısı 264.163 ve ölü sayısı da 2.969, yaralı
sayısını artık burada dile getirmek istemiyorum. Yani
Türkiye, Avrupa Birliği ülkelerinin ortalamasının kat kat
üzerinde ve bu verileri Türkiye bazında değerlendirdiğimizde de
yol kazalarında ölüm oranının maalesef en yüksek olduğu
ülkelerden biri de Türkiye ve bu ölümlü trafik kazalarının oranı
da yüzde 20.
Yine, demografik olarak, nüfus yapımıza göre de bu
istatistikleri incelediğimizde ne yazık ki ehliyet
yaşının altında bulunan, on sekiz yaşın
altındaki kazalarda 1inci olan ülkelerden biriyiz. Yine, yirmi-yirmi dört
yaş arasındaki ölümlü kazalarda da -yani kullanıcı olarak, şoför
olarak kullananlarda da- biz yine Avrupa Birliği 2ncisi durumundayız,
Avrupa Birliğinden sonra 2nci geliyoruz.
Demek ki bu verilere göre bizim birtakım altyapı ve
eğitim eksikliklerimiz var. Altyapı deyince de başta
trafiğin çalıştığı, trafiğin
işlediği yollarımız geliyor.
Yine, burada bir parantez açarak Türkiyedeki il bazındaki
kazaların, ölümlü kazaların sıralamasında da ne yazık
ki İstanbul 1inci sırada ve Ankara ise 2nci sırada görünüyor.
İstanbulda geçen yıl 10.870 ölümlü ve yaralamalı kaza meydana
gelmiş. Bunlarda, bu kazalarda 241 kişi ölmüş. Ankara da il
sıralamasında 2nci. Burada da gerçekleşen kaza sayısı
35.731 ve bunda da 174 kişi hayatını kaybetmiş ki bu iki
ilimiz de hem şehircilik bakımından hem altyapı
bakımından iddialı olarak iktidarın hep gündeme
taşıdığı illerimiz ama ne yazık ki buradaki
trafik keşmekeşliği, buradaki, ulaşımdaki altyapı
hizmetlerinin yetersizliğinden dolayı ve buradaki denetimin, trafik
polisi denetiminin ve verilen cezaların etkisizliğinden dolayı
da bu konuda başarılı bir karnemiz yok.
Hükûmet duble yolların sayısını cumhuriyet
tarihi içinde en yüksek düzeye yükseltmesiyle övünüyor, tabii bazı
bölgeler için bu geçerli. Ben çok spesifik bir örnek vereceğim. Eğer
Sayın eski Bayındırlık Bakanımız Zeki Ergezen
buradaysa -evet burada görüyorum- onun da dikkatine sunacağım. Kendileri
sağ olsun o dönemde -her zaman için sitayişle bahsederim- geri
bırakılmışlığımızın ve
altyapıdaki eksikliğimizin bilincinde olan bir bölge insanı,
bölgenin çocuğu bir bakan olarak elhak o konuda pozitif
ayrımcılıkla bölgede çok büyük hizmetler yaptı. Zaman zaman
bunu her toplantıda dile getirmekten de geri kalmadım, doğruya
doğru demek lazım. Ancak kendisinin de dikkatini zaman zaman o
dönemde de çektiğim çok önemli bir yolun hâlen yılan hikâyesine dönüştüğünü,
bilhassa Bitlis-Diyarbakırı Muş üzerinden, Malazgirt üzerinden
Erzuruma bağlayan, Ağrıya bağlayan Ahlat-Malazgirt
arasındaki yolun ben kendimi bildim bileli kara yolları
ağında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
M. NURİ YAMAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
olmasına rağmen bu yol hâlen teknik
araştırmalar ve ilgili bilimsel incelemeler yapılmadan her
yıl yapılıyormuş gibi gösterilerek, programa alınarak
bugüne değin çalışır bir hâle getirilmemiştir.
İşte bu duble yolları ve ulaşımı en üst düzeye
getirdiğini iddia eden iktidara verilecek olan en güzel örnektir.
Yine aynı şekilde, Malazgirt-Erzurum arasındaki
Aktuzla yolu da aynı teknik eksiklikleriyle her yıl kazalara neden
olmaktadır. Bu arada Bulanık, Malazgirt ve Patnos arasındaki
yolun da bilinçli olarak yapılmaması, her yıl yılanvari
olan ve virajlarında her yıl onlarca kişinin kaybına neden
olan bu yolların da düzeltileceği düşüncesiyle bu araştırma
önergesinin vicdanlara seslenerek onaylanmasını ve en kısa sürede
bir komisyon kurularak bunların araştırılmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yaman.
Önerinin lehinde, İstanbul Milletvekili Durmuş Ali
Torlak.
Buyurunuz Sayın Torlak. (MHP sıralarından
alkışlar)
D. ALİ TORLAK (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemiz kara yollarında meydana gelen trafik
kazalarının nedenlerini ve alınması gereken önlemleri
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirmek amacıyla Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına vermiş olduğumuz genel görüşme
açılmasıyla ilgili önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde meydana gelen trafik
kazalarında her yıl binlerce insanımız hayatını
kaybetmekte, on binlercesi de yaralanmaktadır. Trafik kazaları
sonucunda yok olan ve parçalanan aileler ile yaşamının geri
kalan bölümünü engelli olarak sürdürmek zorunda kalanlar olayın sosyal
boyutunu ortaya koymakta, ayrıca yaralıların tedavi süreçleri ve
maliyetleri ile kaza sonrasında meydana gelen maddi hasar miktarı
ülke ekonomisini olumsuz yönde etkilemektedir. Kara yollarına alternatif
diğer ulaşım sektörlerinin yetersizliği, yeterli düzeyde
yatırım yapılmaması ve her hükûmet döneminde sadece kara
yolları politikalarına ağırlık verilmesi gibi
etkenlere bağlı olarak, ülke içi ulaşımda kara yolu
ulaşımının daha da çok kullanılması
kaçınılmaz hâle gelmiştir.
Bu kapsamda, ülkemizde yolcu
taşımacılığının yüzde 95inin, yük
taşımacılığının da yüzde 92sinin kara yolları
vasıtasıyla gerçekleştirilmesi, trafik kazaları riskinin
yüksek seviyede olmasına neden olmaktadır.
Emniyet Genel Müdürlüğü raporlarını
incelediğimizde, 2003 yılında ülkemizde 455.637 kaza meydana
gelirken, 2009 yılında ise bu sayı yüzde 227lik bir artışla
1 milyon 34 bin 435e yükselmiştir. Trafik kazalarındaki
artışa paralel olarak ölü ve yaralı sayısında 2003
yılından itibaren artış görülmektedir. 2003
yılında trafik kazaları neticesinde yaralananların
sayısı 117.551 iken 2009 yılına gelindiğinde bu
sayı yüzde 70lik bir artışla 200.405e
ulaşmıştır. Benzer biçimde ölü sayısı ya da kaza
tespit tutanaklarındaki ölü sayılarına yaralı olarak
hastanelere kaldırılan ve hayatlarını kaybedenlerin büyük
bir kısmı dâhil edilmese de resmî rakamlar 2003 yılında
3.959 iken bu sayının 2009da 4.300e yükseldiğini
göstermektedir. Dolayısıyla kaza sonucunda ölenlerin sayısı
açıklanan rakamların oldukça üzerindedir.
Ayrıca, OECD raporlarında 2003 yılında 100 bin
araca düşen ölü sayısı bazı OECD ülkelerinde ortalama
16iken ülkemizde bu oran 44 olarak gerçekleşmiştir. OECD ülkelerinde
meydana gelen trafik kazalarıyla ülkemizdeki durum
karşılaştırıldığında yaşanmakta
olan trafik kaza sorununun büyüklüğü net olarak ortaya
çıkmaktadır.
Kurban Bayramı tatilinin başladığı 13
Kasım 2010 Cumartesi gününden itibaren tüm yurtta meydana gelen trafik
kazalarında 144 vatandaşımız hayatını
kaybetmiştir, 773 insanımız da yaralanmıştır. Son
altı yılda sadece kurban bayramlarında 646
vatandaşımızın hayatını kaybetmesi ve 17.948 insanımızın
yaralanması Türkiyede yaşanmakta olan trafik terörünün
büyüklüğünü teyit etmektedir.
Değerli milletvekilleri, meydana gelen trafik
kazalarının birçok nedenleri vardır. Bunların
başında aşırı hız, alkollü araç
kullanımı, bozulmuş yollar, standart dışı
yükleme, kurallara uymama ve yeterli eğitimin verilmemesi gibi nedenler
gelmektedir. Bu nedenlerin dışında da devletin trafik ve ilgili,
yetkili ve düzenleyici kuruluşlarının yapmış olduğu
hatalı ya da eksik uygulamalar bulunmaktadır. Yaya denetimlerine
yeterli öncelik verilmemesi, yayaların kurallara uyma
alışkanlıklarının yeterince sağlanmaması
sebebiyet vermektedir. Son on yıllık Emniyet Genel Müdürlüğü
istatistikleri incelendiğinde trafik kazaları sonucunda
hayatını kaybedenlerin yaklaşık yüzde 22sinin yayalar
olduğu görülmektedir. Sürücüler tarafından yaya geçitlerinde ilk
geçiş hakkının yayalarda olduğu kuralına riayet
edilmemekte ve trafik polisleri tarafından da bu yönde yaygın bir
kontrol maalesef yapılmamaktadır.
Bir diğer husus: Şehirler arası yapılan ve
çoğu yerde de senede en az bir iki kez bakım onarım geçirilmek
zorunda kalınan standart dışı duble yollarda meydana gelen
bozulmalar ve çökmeler, trafik işaretlerinin doğru ve yerinde olmaması
ve silinen bazı yerler, kaza riskini ve sayısını artıran
nedenlerdir.
Ayrıca, direksiyon eğitimlerinde, sürücü adaylarına
her türlü trafik ortamında neler yapılması gerektiğinin
öğretilmesi ve bu becerilerin kazandırılması yerine,
adaylara, aracı hareket ettirerek düz yolda kullanabilmelerinin
öğretilmesiyle yetinildiği görülmektedir. Direksiyon
eğitimlerinin, nitelikleri bakımından yönetmelikle belirlenen
eğitim alanlarında verilmesi gerekirken, kurslar, gerekli
altyapıdan yoksun eğitim alanlarında eğitim vermekte ya da
söz konusu alanlar hiç kullanılmamaktadır. Dolayısıyla
motorlu taşıt sürücü kursları etkin bir şekilde
denetlenememektedir. Yapılan denetlemeler ise genellikle kursların
fiziki şartları, büro ve personel işleri gibi eksikleri üzerinde
yoğunlaştırılmaktadır. Sonuçta, gerekli eğitimi
tam olarak almadan sürücü belgesini alan sürücüler trafiğe çıkarak,
başta kendi hayatları olmak üzere, vatandaşlarımız
için büyük tehlike oluşturmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, trafik açısından tehlike
oluşturan ve trafik kazalarının yoğun olarak meydana geldiği
noktalarda kazaları önleyici alt ve üstyapının trafiğinin
gerektirdiği fiziki şartlara kavuşturulması ve trafik
güvenliğine yönelik teknolojik imkânlardan faydalanılması
kaçınılmaz hâle gelmiştir.
Trafik ve yol güvenliği konularında kamu ve sivil toplum
kurum ve kuruluşlarının topluma yararlı projeler
geliştirmeleri teşvik edilerek toplumun bütün kesimine yönelik,
trafik ve yol güvenliği konusunda ve alanında bilimsel ve
eğitsel nitelikte paneller ve benzeri nitelikte toplantılar ve
etkinlikler düzenlenerek toplumsal bilincin artırılması
hususunda hepimize görevler düşmektedir. Bu kapsamda, Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından hazırlanan Trafik Genel
Eğitim Planı da günün koşullarına uygun olarak yeniden
gözden geçirilmelidir. Denetimlerin etkin şekilde gerçekleştirilebilmesi
için trafik kazaları ve kural ihlallerine ilişkin risk analizlerine
dayalı denetim modellerinin geliştirilmesi
sağlanmalıdır.
Şehir içlerinde okul ve hastane bölgeleri ya da kaza kara
noktaları gibi hıza duyarlı, riskli yol güzergâhlarından
başlanmak suretiyle kameralı denetim sistemi kurulmalı ve
yaygınlaştırılmalıdır. Sürücülerin
hızlı araç kullanımını önlemeye yönelik olarak
bazı noktalara yerleştirilmiş olan ışıklı
panoların kullanımı
yaygınlaştırılmalıdır.
Emniyet Genel Müdürlüğü trafik denetlemelerine ilişkin
kısa, orta ve uzun vadeli ölçülebilir amaç ve hedefler belirlemeli, ekip
faaliyetlerinin etkin bir şekilde izlenmesine yönelik risk kontrol
mekanizmaları mutlaka oluşturulmalıdır. Diğer yandan
bu amaca yönelik olarak yürütülen plan, proje çalışmaları bir
ulusal trafik güvenliği stratejisine entegre edilmelidir. Yaya
Hakları Bildirgesinde yer verilen hususlar ülkemiz için de esas
alınmalı ve denetimlerde yaya güvenliğini
sağlayıcı hususlara mutlaka öncelik verilmelidir. Trafik
birimleri ve fahri trafik müfettişleri arasında iş birliği
ve koordinasyon geliştirilmeli, sürücüler üzerinde algılanan
yakalanma riskini artırmaya yönelik olarak sisteme etkinlik ve süreklilik kazandırılmalıdır.
Tüm denetimlerde sürekliliğin sağlanması bakımından
aynı güzergâhta bulunan trafik birimlerinin de denetimlerinin koordineli
bir şekilde yürütülmelerini sağlayacak bir sistem
kurulmalıdır.
Okullarda trafik ve ilk yardım derslerini verecek
öğretmenlerin müfredata uygun şekilde eğitim
almalarını sağlamak açısından Millî Eğitim
Bakanlığı, YÖK ve İçişleri Bakanlıkları
arasında koordinasyon ve iş birliği mutlaka
sağlanmalıdır. İl emniyet müdürlüklerinde konusunda
deneyimli personelin okullarda öğrencilere, öğretmenlere, velilere ve
idarecilere yönelik trafik güvenliğiyle ilgili seminerler verebilmesi için
daha yakın iş birliği ve koordinasyon sağlanmalı, buna
süreklilik kazandırılmalıdır. Trafikte uygulamalı
eğitime etkinlik kazandırılabilmesi için öğrenci
sayıları göz önünde bulundurularak her il ve ilçede park
ihtiyacı tespit edilmeli, imar planlarında merkezî trafik
parklarına yer verilmelidir. Ayrıca, fiziki koşulları uygun
okullarda trafik eğitim parklarının yer almasını
sağlayacak girişimlerde bulunulmalı, parkların
kullanımının planlanması aşamasında kurumlar
arası iş birliği mutlaka sağlanmalıdır. Trafik
eğitiminin topluma en hızlı ve en yaygın bir şekilde
ulaştırılmasında, radyo ve televizyon olanakları da
geniş ölçüde mutlaka kullanılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, artık vahim bir boyut kazanan
ve çok büyük acılara sebep olan trafik facialarının önlenmesi ve
gerekli tedbirlerin alınması bir zorunluluk hâline gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
D. ALİ TORLAK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Bu nedenle, milletimizin hayatlarının ve
umutlarının yollarda kaybolup gitmesine bir son verilmesi önümüzdeki
en acil konular arasında olmalıdır. Dolayısıyla,
trafik kazalarının azaltılabilmesi için en önemli hedef, mutlaka
yoğun bir çalışma göstermek olmalıdır. Bu nedenlerle,
ülkemiz kara yollarında meydana gelen trafik kazalarının
nedenlerinin ve alınması gereken önlemlerin belirlenerek gerekli yasal
ve yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesi kaçınılmaz bir hâl
almıştır.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Torlak.
Aleyhinde, Giresun Milletvekili Ali Temür.
Buyurunuz Sayın Temür. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ TEMÜR (Giresun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin, ülkemiz kara yollarında
meydana gelen trafik kazalarının nedenlerinin
araştırılması ve alınması gereken önlemlerle
ilgili komisyon oluşturulmasına yönelik teklifini biz uygun buluyoruz
ama zamansız buluyoruz. Çünkü, Türkiyede gerçekten trafik kazaları
halkımızın canını yakıyor, bizleri üzüyor,
binlerce insanımız sakat kalıyor, binlerce
insanımızı kaybediyoruz. Fakat şu anda bu verilen önergeyi,
daha önce Danışma Kurulunda alınan karar çerçevesinde Meclisin
çalışma gündemini etkilemeye yönelik olarak görüyoruz.
Teklifimiz şudur: İnşallah, önümüzdeki yasama
yılında, AK PARTİ Grubu olarak öncelikle bu önergenin
gereği olarak komisyonun kurulabilmesi için biz tarafız. Bu konuda,
gelecek yıl öncelikle bu konunun gündeme alınmasını teklif
ediyoruz.
Şunu ifade edelim: AK PARTİ İktidarı olarak
cumhuriyet tarihinde, özellikle kara yollarında standardın
artırılması, bölünmüş yolların artırılması
noktasında çok büyük çalışma yaptık. 2002 yılı
itibarıyla yaklaşık 6 bin kilometre bölünmüş yol var iken
biz şu anda 19 bin kilometrenin üzerine çıktık şükürler
olsun. Yani yaklaşık sekiz yıl içerisinde 23,5 katrilyon ya da
yeni para deyimiyle 23,5 milyar para harcadık ve
çalışmalarımız çok hızlı bir şekilde devam
ediyor. Ve bizim amacımız aynı zamanda halkımızın
güvenli seyahat edebilmesi için sadece kara yoluyla değil hava yolu ve
tren taşımacılığına da çok büyük önem veriyoruz.
İktidarımız döneminde hava yolunu halkın yolu yaptık,
tren yolunu Türkiye'nin geneline yaymaya çalışıyoruz;
hızlı trenle şu an Eskişehire kadar bağlandı
-inşallah- İstanbul ve Konya projelerimiz devam ediyor.
Yine, trafik terörü Türkiye'nin temel sorunları arasında
ilk sıralarda yer almaktadır. On binlerce insanımızın
hayatını kaybettiğini ifade ettik. AK PARTİ Hükûmeti 2002
yılında göreve geldikten sonra bu konuda önemli adımlar atarak
duble yolların yapımına büyük bir ağırlık verdi.
Bu sayede geride kalan sekiz yılda seksen bir ilde binlerce kilometre,
yaklaşık 16 bin kilometre civarında duble yol yaptık ve bu
duble yolların yapılması sayesinde, şükürler olsun, bu
güzergâhlardaki kaza sayısında yüzde 55,6; ölü sayısında
yüzde 58,3 oranında, yaralı sayısında ise yüzde 40,3
oranında azalma meydana gelmiştir.
Yine, bu kazaların meydana gelmesi sadece kara
yollarının yeterli olmamasından kaynaklanmıyor;
yapılan çalışmalarda, istatistiki bilgilerde, bir
araştırmacının ifadesine, çalışmasına göre,
meydana gelen trafik kazalarının yüzde 23,5u alkollü araç
kullanmaktan, yüzde 22si hatalı sollamadan, yüzde 17si sürücünün yorgun
ve uykusuz olmasından, yüzde 16sı sürücünün yeterli tecrübeye,
yeterliliğe sahip olmamasından, yüzde 15i de aşırı
süratten kaynaklanmaktadır.
Yine, bakınız, AK PARTİ İktidarı
gerçekten halkımızın refah düzeyini
artırmıştır. Bunu trafiğe giren araç
sayılarından çok rahatça anlayabiliriz. 2002 yılında
trafikte kullanılan, seyahat eden araç sayısı, motorlu araç
sayısı 9 milyon 274 bin 780 iken, 2010 Ekim sonu itibarıyla bu
sayı 14 milyon 943 bin 715e çıkmıştır. Tabii
şunu görmek lazım değerli dostlar: Eğer AK PARTİ
iktidar olmasaydı, bu binlerce kilometre yollar yapılmasaydı
acaba bu sayıdaki milyonlarca araç nereye sığacaktı?
Şükürler olsun, araç sayısının bu kadar artmasına,
sürücü sayısının bu kadar artmasına rağmen -biraz önce
konuşmacı arkadaş bazı bilgiler verdi, gerçekten ben de,
İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünden
aldığım bilgileri arz etmek istiyorum- 2002 yılında 1
milyon araca düşen ölü sayısı trafik kazaları sonucu 449
iken, 2009 sonu itibarıyla 1 milyon araca düşen ölü sayısı
300e düşürülmüştür. Yani, araç sayısının sekiz
yıl içerisinde yüzde 50 artmasına rağmen, sürücülerin
artmasına rağmen 1 milyon araca düşen ölü sayısı 300e
düşürülmüştür ama yeterli değildir. Önümüzdeki süreçte gerçekten
böyle araştırma ve soruşturma komisyonları kurularak
inşallah sadece kara yollarıyla alakalı değil,
eğitimle, kültürle, bir trafik kültürünün oluşturulmasıyla
alakalı mutlaka bu Meclisin çalışma yapması lazım.
Buna biz canıgönülden inanıyoruz.
Yine, bakınız değerli dostlar, 1/4/2008 tarihinden
itibaren vatandaşların kendi aralarında anlaşarak
tuttukları tutanak sayıları söz konusu, TRAMER veri
tabanından alınarak toplam kaza sayısına bu ilave edilmiştir.
Ülkemizde meydana gelen trafik kazalarının azaltılması ve
trafik sorununun çözümüne yönelik olarak Trafik Güvenliğinde Yeni
Açılımlar, Hedefler ve Çözüm Projeleri adı altında bir
proje hazırlanarak 01/01/2008 tarihinden itibaren uygulamaya konulmuştur
İçişleri Bakanlığı tarafından.
Araç sayısındaki artışlara rağmen
projenin ilk yılı 2008de, 2007 yılına göre ölümlü kaza
sayısında yüzde 15,6; ölü sayısında yüzde 15,4
düşüş sağlanmıştır. Projenin ikinci
yılı olan 2009 yılında ise 2007 yılına göre
ölümlü kaza sayısında yüzde 14,2; ölü sayısında yüzde 14,1
azalma meydana gelmiştir. Projenin aynı kararlılıkla devam
ettirildiği 2010 yılının ilk dokuz ayında, 2007
yılının ilk dokuz ayına göre ölümlü kaza
sayısında yüzde 18,1; ölü sayısında yüzde 19,2 azalma
meydana gelmiştir değerli dostlar.
Yine maddi hasarla sonuçlanan trafik kazalarında
tarafların trafik polisi beklemeden uzlaşarak trafiğin
tıkanıklığını engellemek açısından
tutanak tutmalarına imkân sağlayan düzenleme 1 Nisan 2008 tarihinden
itibaren uygulamaya konulmuştur. 30 Eylül 2010 tarihine kadar olan otuz
aylık dönemde meydana gelen 2 milyon 305 bin 87 maddi hasarlı trafik
kazasında 1 milyon 814 bin 768inde taraflar anlaşarak kendi
aralarında tutanak düzenlemişlerdir. 490.319 kazaya ise trafik
ekipleri müdahale etmiştir. Başka bir ifadeyle, maddi hasarlı
kazaların yüzde 87,7si anlaşmayla sonuçlanmıştır.
Yine, bakınız, şu anda elimde, değerli
dostlar, Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunun
yaptığı bir çalışma var. Bu çalışmada da motorlu
araç sayısı son on yılda 2 kat artarak Ağustos 2010da 14
milyon 828 bine yükseldiği hâlde, bu durumun trafik kazalarında
artışa yol açmasından korkulurken, duble yollar imdada
yetişmiştir. Bölünmüş yollar sayesinde ölümlü trafik
kazaları yüzde 18 azalmıştır. Bu, Türkiye Esnaf ve
Sanatkârları Konfederasyonunun, TESKin Trafik Raporundan
çarpıcı bilgilerdir değerli dostlar.
Yani, bu şunu gösteriyor: Biz AK PARTİ
İktidarı olarak kara yolunda çok büyük bir devrim yaptık, çok
büyük icraatlara imza attık ama bunu yeterli görmüyoruz. Milliyetçi
Hareket Partisinin vermiş olduğu bu önergeye önümüzdeki aylarda,
önümüzdeki yasama yılında biz de katkı
sağlayacağız. Meclisimizde, inşallah, böyle bir
araştırma komisyonu kurulması taraftarıyız. Çünkü,
biz, her ne kadar trafikteki araçlar yüzde 50, yüzde 70 artmış
olmasına rağmen, trafik kazalarımız, ölüm sayısı
araç sayısına göre yüzde 50 azalmış olmasına
rağmen, bir tane dahi trafik kazasında ölümü kabul etmiyoruz. Bunun
için, AK PARTİ Hükûmeti olarak gerekli çalışmaların her
zaman yanında olacağız ama şunu da görmek lazım
değerli dostlar: Türkiye'nin genelinde hangi bölgeye gidersek gidelim,
Türkiye, vücudumuzdaki kılcal damarlar gibi duble yollarla
kaplanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ TEMÜR (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Kendi bölgemden örnek vermek gerekirse, şu anda Ankaradan
Karadenize, Giresuna kadar duble yoldan gitmekteyiz. Samsundan Sarpa kadar,
dünyanın belki maliyeti en büyük sahil yolunu yaptık, duble yolunu
yaptık şükürler olsun.
Bakınız, biz daha önce 8 saatte, 10 saatte giderken,
şu anda 6; 6,5; 7 saatte ilimize gidiyoruz. Bu konuda bir
hatıramı anlatmak istiyorum: Geçenlerde Giresuna giderken duble yol
üzerinde bir çalışma olduğu için yol kapalıydı
-Bolaman geçişini kastediyorum- eski yoldan gitmek zorunda kaldık ve
o yoldan gidince yeni yolun kıymeti daha güzel anlaşılıyor.
Ben, bu konuda, Sayın Başbakanımıza, Hükûmetimize,
bakanlarımıza, ülkemize yaptıkları bu güzel hizmetlerden
dolayı, otoyollardan, duble yollardan, bölünmüş yollardan dolayı
teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Temür.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, karar yeter
sayısının aranmasını istiyorum.
BAŞKAN Arayacağım efendim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.43
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.59
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 24üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verdiği önerinin oylamasında karar yeter
sayısı aranmıştı ve bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
2.- (10/901) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin (TOKİ) ön görüşmesinin
Genel Kurulun 1/12/2010 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 01.12.2010 Çarşamba günü (Bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (TOKİ); (10/901) esas numaralı Meclis
Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun, 01.12.2010
Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde Gaziantep Milletvekili Akif Ekici.
Buyurunuz Sayın Ekici.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2985
sayılı Toplu Konut Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca, bugün Türk kadınının seçme ve seçilme hakkı
kazanmasının 76ncı yıl dönümünü kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, 1980lerde ülkemizde konut
ihtiyacının karşılanması ve özellikle yoksul kesimdeki
insanların konut ihtiyacını karşılamak için
kurulmuş olan TOKİ, o günlerde çok ciddi şekilde önemli
işler yapacağı düşüncesiyle
karşılanmıştı fakat özellikle AKP döneminde
yapılan değişikliklerle asıl amacından hızla
uzaklaşmış ve iktidarın rant kuruluşu hâline
gelmiştir. Bu süreçte TOKİye konut sektörüyle ilgili şirketler
kurmak ve şirketlere ortak olma yetkisi verilmiş, Toplu Konut
Fonunun kaldırılması suretiyle konut üretimi için en temel
gereksinim olan arsayı üretme imkânına kavuşturulmuştu.
Böylece, sahip olduğu güçle istediği yere istediği binayı
diker, dilediği işi yapar hâle gelmişti.
5162 sayılı Yasayla TOKİ'ye, her türlü imar
planı yapma yetkisi ve belediyelerin üç ay içerisinde
onaylamadığı imar planlarını resen onaylama yetkisi de
verilmişti. Ayrıca, 5018 sayılı Yasanın
dışına çıkartılarak denetim mekanizmasından,
hesap verme sorumluluğundan da azledilmişti.
Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının gecekondu alanlarındaki tüm yetkileri
TOKİ'ye devredilmiş, ayrıca hazineye ait arazileri, bakan veya
Maliye Bakanının teklifi ve Başbakanın onayıyla
bedelsiz olarak devralma imtiyazına kavuşturulmuştur.
Bunlarla da bitmiyor tabii. TOKİ, kredi kullanma
koşullarında kolaylıklara sahip, emlak vergisinden muaf, harç
muafiyetleri, ilgili belediyelere ruhsat ve iskân harcı ödememe gibi
birçok özel yetkilerle donatılmış ve altı bakanlığın
yetkilerine sahip hâle gelmişti.
Şimdi, bu kuruluşa bu kadar imtiyaz verirseniz, bir
kuruluş böyle geniş yetkilerle donatılırsa beklenti de ona
göre yüksek olur ama TOKİ bu beklentileri karşılıyor mu?
Bir kamu kuruluşu olan, dolayısıyla kamu yararı gözetmesi
gereken, kamu kaynaklarını rasyonel bir şekilde kullanması
gereken TOKİ bunu yapıyor mu? Cevap: Kesinlikle hayır.
Ayrıca, iktidarın emrinde, kendini padişah zanneden
bir Başbakanın kontrolünde, devasa imkânlarla
donatılmış bir TOKİ amacının tamamen
dışına çıkmış durumdadır.
TOKİ'nin dar gelirlilere ve yoksullara
ayırdığı kaynağın toplam içerisindeki payı
yüzde 22dir. Asıl amacı, yoksul, dar gelirli, alt grup
dediğimiz kesime ev yapma imkânı vermesi gerekirken buradaki
payı sadece yüzde 22de kalmıştır. Üstelik, bu grupta ev
alan insanlar zaman içerisinde evini satacak hâle ve taksitini ödeyemez hâle
gelmiştir.
Dar gelirli ve yoksul kesimlerin barınma ihtiyacına
öncelik vermesi gereken bir kuruluş olan TOKİ, dar ve orta gelirli
aileler yerine zengin kesime konut modeli üreterek ticaret yapma yolunu,
rezidanslar yapma yolunu seçmiştir. Dar ve orta gelirli vatandaşlar
için yaptığı konutları yaklaşık 1,5 katına
kârla satar hâle gelmiştir. Bunun en çarpıcı örneğini benim
seçim bölgem olan Gaziantepten verebiliriz ve şu anda da o problem ciddi
bir şekilde yaşanmaktadır, devam etmektedir. TOKİ
tarafından Gaziantep Şahinbey Gecekondu Dönüşüm Projesi
kapsamında Serinevler Perilikayada 1.260 sosyal konut, iki cami, ticaret
merkezi yapıldı. TOKİyle Şahinbey Belediyesi 2008
yılında
Vatandaşa şu vaatle satıldı: Kira
ödemek yerine evinizin bedelini ödeyin, Kira rakamı kadar, evinizin
bedelini ödeyin. sloganı eşliğinde bir kampanya ile
vatandaşlara kura çekilerek bu konutlar satıldı ve 554 adet 2+1,
alt gelir grubu konut, brüt 85 metrekare, 78 binle 88 bin TL arasında bir
rakamla satıldı. Bu fiyatlar yüksek olmasına rağmen, yoksul
vatandaşlarımız bir konut sahibi olmanın mutluluğunu
yaşadılar. Yapılan kurada ismi çıktığında
insanların o anki sevincini hep beraber görmekte yarar var idi. Bu
konutlar Gaziantepte bir müteahhide, arsası belediye tarafından
verilerek 26 milyar bedelle yaptırıldı. Ama vatandaşa 78
binle -o günkü bedel 78 milyar, bugünkü bedel 78 bin- 88 bin TL arasında
bir rakamla satıldı ve şu taahhüt edildi: Alt grupta geliri olan
insanlara şu anki 500 TL civarında bir rakamla taksitle ödeme
imkânı verildi. Vatandaş buna çok mutlu oldu.
Şimdi şu örneği vermek istiyorum: 80 bin liraya
satılmış olan bir daireye ayda 400 TL taksit ödeyen bir
vatandaş on iki ay içerisinde 4.800 TL para ödüyor, almış
olduğu aylıktan para kesiliyor ve altındaki madde şöyle:
TEFE, TÜFE veya memur maaş katsayısına endeksli, yılda 2
defa, her altı ayda bir olmak üzere fark eklenir. denildi. Bu fark yüzde
4 ile 5 arasına tekabül eden bir oran. 80 bin TLye alınmış
bir daire. Bir yıl içerisinde yüzde 5 olarak
hesapladığımızda 4.000-4.800 lira fark geliyor paranın
üzerine. Yani on iki ay çalışarak, maaşından kesintiler
yaparak taksit ödeyen bir vatandaş 4.800 TL para ödemiş oluyor.
Anapara 80 bin lira, gelmiş olan faiz 4 bin lira, toplam 84 bin lira. 84
bin-4.800
Yani sonuçta yıl sonunda ödediği paradan vatandaş
sadece ve sadece 800 lira bir para ödemiş oluyor. Yani değil kendisi,
değil çocukları, torunları bu dairelerin bedellerini ödeyemez
hâle gelmiştir. Şu anda çok ciddi bir sıkıntı
yaşanıyor.
Geçtiğimiz ağustos ayında, 15 Ağustosta Sayın
Başbakan Gaziantepe referandum çalışmaları için
geldiğinde burada çok ciddi bir sıkıntı olduğu
söyleniyor ve gece yarısı, 12den sonra bir saatte bu bölgeye
gidiyor. Oradaki vatandaşların çok ciddi tepkisiyle
karşılaşıyor Sayın Başbakan. En son şu cümleyi
söylüyor vatandaşa: Verin bunların parasını, gitsinler.
Bu kadar ucuz mu değerli arkadaşlar? O ümitlerle, o hayallerle bu
dairenin sahibi olmuş insan, evinin kilidini açarak içeri girme
şansını yakalamış bir insan bu kadar ucuz cümlelerle
Verin paralarını, gitsin. demeyle savuşturulabilir mi?
Ayrıca bu vatandaşlar, şimdi bu konutta oturan
insanlar paralarını almak istiyorlar, paralarını da
alamıyorlar. Ödemiş oldukları paraları almak istiyorlar,
paralarını alamıyorlar.
Ayrıca TOKİ bu kooperatiflere, yapmış
olduğu o sitelere bir yönetim kurulu atıyor. Bu yönetim kurulu ortak
giderden kullanılan elektrik paralarını vatandaşlardan
topluyor, onları da ödemiyor. TOKİ Başkanına
yapmış olduğumuz müracaatta geçen ay içerisinde şu
cevabı aldık: O yönetimi görevden aldık. Bitiyor mu, yetiyor
mu değerli arkadaşlar? O yönetimi görevden aldık. O yönetimi
görevden aldınız ama orada yüzlerce vatandaşın ödemiş
olduğu para hebaya gitti ve çok ciddi sıkıntı
yaşadı değerli arkadaşlar.
Şimdi bizim talep ettiğimiz, bu kanun teklifiyle talep
ettiğimiz, buranın gerçek bedeli, tespit edilmiş
bayındırlık birim fiyatlarına da istinaden 55.802 TL
olmaktadır. Yani binanın ana bedeli 55.250, yüzde 1 kâr ilave
ederseniz, artı yüzde 1 KDV ilave ederseniz 55.802 TL olmaktadır. Bu
vatandaşlara 55.802 TLden bu gayrimenkullerin teslim edilmesi ve bu
sıkıntılı, problemli durumun ortadan
kaldırılması gerekiyor.
Ben biraz önce -o kadar ciddi sıkıntı
yaşanıyor ki- Gaziantepte bu mağdurlara telefon açtım,
dedim ki: Birazdan Meclis gündemine bu konuyu getireceğiz, siz de
dinleyin, dedim. Çok acı bir cevap aldım: Elektriklerimiz kesik,
elektriklerimiz kesildi borcumuzdan dolayı, elektrik yok ki sizi
izleyelim. dediler. Yani vatandaşları bu umutlarla ortaya
çıkarıp ev sahibi yapma hayalleriyle, sonradan bu hâle düşürmeye
kimin hakkı var değerli arkadaşlar? Bu kadar ilgisiz, bu kadar
alakasız bu konuya yaklaşmanın son derece yanlış ve
tehlikeli olduğu düşüncesi içerisindeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
AKİF EKİCİ (Devamla) Haksız rekabet
ortamı TOKİ zenginleri yaratmıştır. Şu anda
ülkede vurgun zihniyeti, soygun zihniyeti içerisinde olan bir iktidarla
karşı karşıyayız. Onlarca konuda olduğu gibi,
ülkenin tüm nimetleri, imkânları satılıp peşkeş
çekildiği gibi, TOKİde de çok ciddi vurgunlar
yaşanmaktadır. Bugün 23 katrilyona ulaşmış bir ödeme
yapılmış. Bu tamamen yandaş, özellikle MÜSİAD, ASKON,
TUSKON üyeleri olan müteahhitlere yaptırılmış işlerle
beraber peşkeş çekilmiş bir ortam yaşanıyor
değerli arkadaşlar. Bu kanun
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bir tane somut
örneğiniz var mı? Ezbere konuşmayın. Örneğiniz varsa
söyleyin, yoksa sözünüzü geriye alın.
AKİF EKİCİ (Devamla) Biraz sonra söz alır,
konuşursun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ayıptır ya!
AKİF EKİCİ (Devamla) Bu kanun teklifine
vicdanı olan, vicdanı sızlayan, vicdanı rahatsız olan
her kişinin evet demesi düşüncesindeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) İhaleyle
yapılıyor, tüm televizyonlarda, kamuoyunun gözü önünde
yapılıyor. Nasıl böyle konuşuyorsunuz?
Yaptığınız iftiradır.
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız, Genel
Kurulu selamlayınız.
AKİF EKİCİ (Devamla) Ama maalesef, şu anda
Sayın Grup Başkan Vekilinin çıkıştığı
hareketiyle, yapmış olduğu hareketiyle, dinlemediği bile
düşüncesindeyim. Konuyu bile dinlemeyip sadece duyduğu bir isme
göstermiş olduğu bir tepki görülmektedir.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) İsim değil,
ben dinliyorum, duyuyorum.
AKİF EKİCİ (Devamla) Sadece telaffuz edilen bir
cümleye gösterilen tepki.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Elinizde bir belgeniz
varsa, bir deliliniz varsa çıkın oradan konuşun, ezbere
konuşmayın. Boş konuşuyorsunuz. Bir tane elinizde deliliniz
yok, belgeniz yok. Bir tanesini ispat edemiyorsunuz. Böyle genel, afaki
şeyler söylüyorsunuz.
AKİF EKİCİ (Devamla) Ben on dakikadır önemli
olaylar anlatıyorum. Orada 1.260 ailenin çok ciddi sıkıntı
yaşadığını, evinin elektriğinin kesildiğini
anlatıyorum, siz bana ne söylüyorsunuz. Bir kurumun ismini söyledim, bir
kuruma sahip çıkmak için envaitürlü çaba ve gayret sarf ediyorsun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
İspatınız varsa konuşun. Belgeyi ortaya koyun.
AKİF EKİCİ (Devamla) Değerli Grup
Başkan Vekili arkadaş, sen, Gaziantepte yaşanan o 1.260 ailenin
dertlerini nasıl çözerim, ona nasıl bir çare bulurum, nasıl
beraber değerlendirelim, nasıl çözüme gidelim demen gerekirken sen
sadece
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Onu
konuşalım, çözelim de başka şey konuşuyorsun, konuyu
değiştirmeyin. Suçlamada bulunuyorsunuz, iftira atıyorsunuz.
Belgeniz varsa söyleyin.
AKİF EKİCİ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu konuyla ilgili daha söyleyecek çok şey var, zaman dar.
Ben geçtiğimiz aylar içerisinde de bu konuyu getirmiştim. Sizlerin
TOKİye nasıl baktığınızı,
yanınızda oturan Sayın Grup Başkan Vekili Suat
Kılıçın da hangi şartlar altında Eskişehir yolu
üzerinde daire aldığını burada dile getirmiştim,
cevabını alamamıştım. Suat Bey salonu terk edip
çıkmıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ekici, teşekkür ediyoruz.
AKİF EKİCİ (Devamla) İsterseniz
çıksın şimdi cevap versin. Onun cevabı da bunun
içerisindedir.
En içten saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aleyhinde Muş Milletvekili Nuri Yaman. (BDP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Yaman.
M. NURİ YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Evet, ne yazık ki bizim de aynı konuda vermiş
olduğumuz bir araştırma önergesinin buradaki Meclisin
işleyişinden kaynaklı, lehinde konuşmamız
gerektiği hâlde aleyhinde söz alma zorunda bırakılıyoruz. O
nedenle, bizi burada dinleyecek olan insanlarımızın bu
davranışımızdan dolayı bizi kınamamasını
diliyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin yine önemli
konularından biri, gerçekten yasal düzenleme yürürlüğe girdikten
sonra dar gelirlilerin ve yoksulluğun ortadan
kaldırılmasında, dar gelirlilerin konut sahibi
olacağında umut bağladığı bir konuyla ilgili
önemli bir araştırma önergesi üzerinde konuşuyoruz.
Toplu Konut İdaresi tarafından yapılan konutlarda
sosyal devlet anlayışına ne kadar uyulduğunu ve bu konuda
uygulanan projelerin çarpıklığı üzerinde durmadan önce, bu
araştırma önergesinin de ne yazık ki biraz sonra oylanarak
gündemden çıkarılacağına kesin bir inançla sözlerime
başlamak istiyorum.
Biz de aynı konuda, hem KİT Komisyonundaki
Barış ve Demokrasi Partisinin bir üyesi olarak üç yılı
aşkın bir süredir bu çarpıklıkları, bu
olumsuzlukları hep dile getirdik ama yandaş medya, taraflı medya
hem görsel basında hem yazılı basında bu kuruluşun
başındaki kişiyi hep şişirerek, hep dünyadaki
örneklerinin sanki ilkini yerine getiriyormuş gibi çok önemli bir
propagandayla Toplu Konutun olumlu yanlarını su yüzüne
çıkardı. Bizim 13/4/2010 tarih ve 651 sayıyla verdiğimiz bu
araştırma önergesiyle ilgili olarak benim titiz bir çalışma
sonucunda hazırladığım ve rakamlara, Türkiyedeki
örneklerine de dayalı bir çalışmam vardı. Dilerdim ki bu
çalışmamı bizim önergemizin normal prosedürü içinde burada, bu
araştırma önergesi gelsin ve hepimiz benzer önergelerimizi
birleştirerek burada, bu konunun ülkemiz için olumsuzluklarını
giderecek bir çözüm önerisini bulacak bir araştırma komisyonu
oluşturalım ve bunu, bu sorunu çözüme kavuşturmak isterdik.
TOKİ, kuruluş amacında belirtilen dar gelirli ve
ödeme zorluğu içinde bulunan insanları konut sahibi yapmaktan ziyade,
hepinizin gördüğü gibi, rantiyeye dayalı ve kendisinin de bilhassa
AKP Hükûmetinin uyguladığı bu proje ile kendisine oy getirecek
yerlerde ve buna dayalı olarak da lüks inşaatlar yapmaya hâlen devam
ediyor. KİT Komisyonunda, Sayın TOKİ Başkanı, sürekli
81 il, 432 ilçede TOKİnin konutlarının büyük bir hızla
devam ettiğini ve TOKİ müteahhitlerini bu başarılı çalışmalarından
dolayı da hep övgüyle dile getirdi. Biraz önce, benden önce konuşan
Değerli Hatip, Gaziantep Milletvekili de çok iyi hatırlayacak ki biz
o toplantılarda müteahhitlerle ilgili spesifik olarak şu
inşattaki bu kişinin bu işteki yolsuzluğunu belgesiyle
ortaya koyduğumuzda, Sayın Başkan orada verdiği
yanıtta aynen şunu söylüyor: Evet, bu kişinin sözleşmesi
feshedildi, ceza uygulaması yapıldı. Evet, Sayın AKP Grup
Başkan Vekili, eğer zahmet ederseniz, üşenmezseniz, bu konularla
ilgili bizlerin zaman zaman KİT Komisyonunda dile getirdiğimiz o
tutanaklara geçen ve o müteahhitlerle ilgili olarak verdiğimiz ve
öngördüğümüz soruların yanıtını okusunlar ve
Sayın TOKİ İdaresi Başkanı da bu konularla mücadele
ettiğini ve hatta can güvenliğinin dahi söz konusu olduğunu
sık sık dile getirdi.
Şimdi, bu TOKİ inşaatlarının inşaat
sektörüne de Türkiyedeki önemli bir yeri olan, yaratılan gayrisafi millî
hasılanın yüzde 33ünü oluşturan müteahhitlere de çok büyük bir
zarar verdiğini ve devletin bu yasal düzenlemesindeki imkânları
kullanarak bu sektörü de bir bakıma ortadan
çıkardığını belirtmeden geçemeyeceğim.
Yine, biz, diğer inşaatlarda, kamunun ve özel sektörün
inşaatlarında her ne kadar bağımsız denetim
kurumlarının işlevini yerine getiriyorsak da TOKİ
inşaatlarında kendisinin oluşturduğu yetersiz birtakım
firmalara ihale etmek suretiyle yapmış olduğu bu denetimlerinde
zaman zaman yaptığı inşaatlarda ortaya atılan ve
basına da yansıyan haberlerden sizler de öyle sanıyorum ki
haberdarsınız. Bu inşaatların kaliteleriyle ilgili, bu
inşaatların geçici kabulleriyle ilgili, yine bu inşaatlarda
gerçekten içine girdikten sonra kullanılamaz durumda bulunan altyapı
eksiklikleriyle ilgili -yine KİT Komisyonunda bulunan değerli
arkadaşlarım çok iyi hatırlayacaklar ki- bunları sık
sık gündeme getirdik ve onlarda da her nedense böyle göstermelik de olarak
bazı yerlerde hani yoksulların veya Sayın Başbakanın
sık sık istismara yönelerek sanki 100 lira
karşılığında konutları birtakım dar
gelirlilere dağıtacağız projelerinin henüz hayata
geçmediği o yapılarda nelerin olduğu, açılan pencerelerin
ve açılan kapıların pervazlarıyla beraber ilgili
şahısların yüzüne ve üstüne nasıl
yıkıldığını hep örnek olaylarıyla bu
komisyonlarda dile getirdik. Ancak buna rağmen TOKİ, ne yazık ki
kuruluş amacında belirtilenlerin dışında,
İstanbul gibi, Ankara gibi rant getirecek yerlerdeki bu lüks
inşaatlarının yapımına hâlen devam ediyor.
Yine bu komisyonlarda hep dile getirdiğimiz kentsel
dönüşüm ve değişim projeleri kapsamında yapılması
gereken işlerle ilgili olarak da en başta ülkemizin deprem bölgesinde
1inci sırada bulunması nedeniyle bu yerlerin öncelikle ele
alınmasını istedik.
Değerli milletvekilleri, deprem açısından
dünyanın en riskli merkezlerinden birisi de Türkiyedir. Son yüz
yılda meydana gelen depremlerle ilgili olarak Bayındırlık
ve İskân Bakanlığının sitesine girerseniz orada 1903
yılından itibaren ülkemizde meydana gelen depremlerdeki ölü
sayısı ile depremlerin kaç Richter ölçeğinde olduğunu
göreceksiniz.
Yine, bu toplantılarda birinci sırada bulunan doğu
fay hattı içindeki Malazgirt, Varto, Hınıs ve o bölgeyle ilgili,
sürekli, buraların yasa gereği depremsel dönüşüm ve yapım
bakımından bu bölgelerin bir projelendirilmesini istememize
rağmen bugüne değin bu konuda herhangi bir mesafe alamadık.
En son örneğini de ben size Malazgirtten vereceğim:
Bakın, Malazgirtin tarihi bakımından, ülkemizde
taşıdığı önemi bakımından bunları izah
etmeme gerek yok. Üç yıldır bu Komisyonda olmama rağmen,
Sayın Başkandan Malazgirtte de muhakkak talep organizasyonuna
dayalı ilçenin Kaymakamı ile Belediye Başkanının
yapmış olduğu bu başvurunun gündeme
alınmasını istememe rağmen sürekli çıkarılan
bürokratik engellerle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
M. NURİ YAMAN (Devamla)
bugüne değin bunun hâlen
gerçekleştirilmemesinin üzüntüsünü taşıyorum. En son
aldığım bilgiye göre de bütün işlemler buraya
bildirilmiş ve konu Belediye ile Kaymakamlığın
müşterek talep organizasyonuyla olduğu için yasa gereği Sayın
İçişleri Bakanının onayı
Bunun programa
alınması istenmesine rağmen bugün aldığım bilgide
Bakanlık, burası belediye hudutları içinde mi yoksa köy
sınırları içinde mi diye hazine arazisinin statüsünü sormak için
yazıyı ve dosyayı tekrar geri göndermiş. İşte,
derler ya, eğer çobanın niyeti iyiyse tekeden de süt
çıkarılabilir ama üç yılı aşkın bir süredir tüm
uğraşmalarımıza rağmen bu konunun hâlen böyle
sürüncemede bulunduğunu da TOKİnin
çalışmalarının bazı yerlere göre nasıl, bazı
yerlere göre de nasıl engellendiğini ve nasıl yerine
getirilmediğini bir örnekle belirtirken beni dinlediğiniz için
hepinizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yaman.
Sayın Özdemir
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Teşekkür ederim
Başkanım.
Gazianteple ilgili, yerimden çok kısa bir söz
almış bulunuyorum.
Şimdi, biraz önce Değerli Gaziantep Milletvekilimiz de
bu TOKİnin Gaziantepteki konularıyla ilgili geniş
açıklamalar yaptı. Gerçekten Gaziantepin bilhassa Perilikaya
Serinevler bölgesinde alt gelir grubuna inşa edilen toplu
konutlarında oturan bugünkü durumda vatandaşlarımızdan 900
lira geliri olanlardan 640 lira para istemektedirler ve her altı ayda bir
de bunlar artmaktadır. Vatandaşlar aldıkları bu
binaları gerçekten yeniden ellerinden çıkarmak durumunda
kalmaktadır. Sayın Başbakanın ilimize geldiği bir
zamanda vatandaşlar, mağdurlar bunların yanına gelip
konuştuğunda O hâlde ödediğin parayı al git, kimse sana
zorla ev sattırmadı. gibi cevaplar olmuştur ve buna fukara bir
vatandaş da Sayın Başbakan, seni Allaha havale ediyorum.
demiştir. Gaziantepte konu son derece ciddidir. Bunun
dışında da bu TOKİyle ilgili birçok kokular gelmektedir,
rekabeti önlemektedir, gereksiz yere lüks konutlar yapmaktadırlar ve denetimler
yapılmamakta, yolsuzlukla ilgili hiçbir haber çıkmamaktadır ve
Sayın Başbakan illere gittiğinde de birçok
masraflarını TOKİnin yaptığını
söyleyebilirim.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özdemir.
Önerinin lehinde Giresun Milletvekili Murat Özkan.
Buyurunuz Sayın Özkan. (MHP sıralarından
alkışlar)
MURAT ÖZKAN (Giresun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerinde
görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, güncel bir konu olduğu için
değinmeden geçemeyeceğim: Sayın Başbakan sekiz
yıllık iktidarı döneminde birçok uluslararası
kuruluştan ödül aldı. Bunlardan bir tanesi de Libya Lideri Muammer
Kaddafinin vermiş olduğu insan hakları ödülü. Libya Lideri
Muammer Kaddafiyi herhâlde tanımayanınız yoktur. Bu
arkadaş bir ihtilal yaparak iktidarı ele geçirmiş bir
diktatördür. İnsan hakları sicili de olimpiyat
baskınının -72 yılında hatırlarsınız
Münih Olimpiyatlarını bastırmıştı- peşinden
uçak kaçırmaktan tazminat davasına uğramış ve
hakkında tazminata hükmedilmiş. Böyle bir arkadaşımız
kalktı, böyle bir devlet adamı kalktı
Başbakanımıza insan hakları ödülü verdi. Tabii, bu bana
Mevlânânın bir sözünü hatırlattı. Ondan uyarlarsak, ödül
verene, verdiği ödüle ve alana bakmak gerekir. Bu ödül de herhâlde
Sayın Başbakanımızın ülkede uygulamış
olduğu tek kişilik iktidar anlayışı ve bu
anlayışın devamı olan yargı, eleştiri
hakkının kullanılmasındaki yapısı gereği
Kaddafinin verebileceği bir ödül olsa gerekti. Bu yönetim
anlayışına çok güzel de uymuştur. Hatta amiyane tabirle cuk
diye oturmuştur. Benim tavsiyem, bunun, Başbakanlığın
demirbaşına geçirilmemesi ödülün. Sayın Başbakan emekli
olduğunda evinin bir köşesine koyup bu ödülüne iftiharla bakıp
gurur duyabileceği bir ödül olmuştur. Bunu belirtmek istiyorum.
Tabii, hep dersiniz nereden nereye geldik? Gerçekten bu ödül nereden nereye
geldiğimizi de gösteren bir hadise olmuştur. Bir zamanlar Türkiye
Cumhuriyetinin, hatta birçoğunuzun hocası olarak tabir edilen bir
Başbakanımız fırça yemişti Sayın Kaddafiden,
şimdi ödül veriyor Kaddafi. Demek ki Kaddafi hem ceza hem de ödül
yöntemini iyi bilen bir insan ve Türkiyeyi de yakinen takip ediyor. Bunu
belirtmeden geçemiyorum.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisiyle ilgili
görüşlerimi, grubumun görüşlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, malumunuz, Türkiye Cumhuriyeti,
bugün, sosyal devlet anlayışı gereği olarak bir konut
üretim politikasına maalesef sahip değildir. Türkiye'de ilk sosyal
konutlar, 1960 sonrasında, Bayındırlık
Bakanlığı tarafından, özellikle küçük yerlerde, küçük
kasaba ve illerimizde yapılan sosyal konutlar şeklinde meydana geldi
ve Türkiye'de konut ihtiyacının bu şekilde karşılanması
84 yılına kadar devam etti. 84 yılında, dönemin
iktidarı tarafından -Özal döneminde- bildiğiniz gibi, Toplu
Konut İdaresi kuruldu. Bu Konut İdaresinin amacı neydi
arkadaşlar? Birinci, çok önemli amacı, arsa üretmek, kamuya ait
arazileri değerlendirmek ve bu kamuya ait arazileri,
altyapısını yapmak suretiyle toplu konut yapacak fakir fukara
kesime devretmekti. Bu konuda başarılı örnekler
yapıldı Türkiye'de ancak çarpık kentleşme önlenemedi. Peki,
siz geldikten sonra ne yaptı? Siz de sosyal konut yapıyormuş
gibi yaptınız, yine bir mış yapmak gibi oldu.
Değerli arkadaşlar, aziz milletimiz şunu çok iyi biliyor ki
sizin yapmış olduğunuz konutların ancak ve ancak yüzde 10u
kısmi sosyal konut diyebileceğimiz konut kapsamında ama bunun
dışındaki konutların büyük bir kısmı lüks konut
içerisinde yer almaktadır. Devlet lüks konut niye yapar? Bu,
sorgulanması gereken en önemli husustur.
Bir diğer anlayış da değerli arkadaşlar,
Adalet ve Kalkınma Partisi liberal iktisat anlayışını
benimsemiş, serbest rekabete inanan bir parti olduğunu gerek
programında gerekse görüşmelerinde belirtir. Şimdi, tarım
sektöründe serbest piyasayı uygulamaya kalkan, örneğin
fındık piyasasını tamamen serbest piyasa kurallarına
bırakan, önümüzdeki yıl desteği tamamen çekeceğini ifade
eden bir zihniyet, Türkiye'de en gelişmiş sektör olan, bunun
altını çizerek söylüyorum, en gelişmiş sektör olan
inşaat sektörünü maalesef kamulaştırmış durumda.
Bugün, her yer TOKİ tarafından yapılıyor ve Türkiyedeki
konut ihtiyacının tamamı TOKİ tarafından üretilmeye
çalışılıyor.
Peki, Türkiyede müteahhitlik hizmetleri ne durumda, bir de ona
bakalım: Türkiyede, değerli arkadaşlar, bırakın
Türkiye'nin ihtiyacını, dünyanın ihtiyacını
karşılayacak kapasitede müteahhitlerimiz var. Müteahhitlik sektörü,
Türkiyede, serbest piyasa mantığında, rekabet
koşullarında en iyi çalışabilecek sektör durumundadır,
yeter ki devlet denetleme görevini yapsın, yeter ki devlet ucuz konut
üretebilsin. Peki, TOKİ ne yapmalı? TOKİ inşaat mı
yapmalı? Hani Doğu Blokunu andıran her yerde aynı binalar.
İçinizde Doğu Almanyaya gidenleriniz vardır ki demokrasi
anlayışınız da bana hep demokratik Doğu
Almanyayı çağrıştırır. Konuşurken
demokratsınız ama maalesef eleştiriye tahammül edemeyen, hiçbir
eleştiriyi kaldıramayan bir hâletiruhiye içerisindesiniz.
Bunları değiştirin diye söylüyorum, sizin için iyi olur diye
söylüyorum. Belki bir kulağınızdan girecek, öbür
kulağınızdan çıkacak ama ben milletin vekili olarak bana
verilen bu görevi layıkı veçhile yapmak zorundayım. Benim
sizleri uyarmak gibi bir mesuliyetim var arkadaşlar.
Şimdi, bu açıdan baktığınızda
yapmanız gereken husus, TOKİnin sadece arsa üretimi yapmasına
dönüştürmek, gerçek amaçlarını, artı, dönüşüm, yani
özellikle deprem riski yaşanan bölgelerde dönüşüm projelerini gerçekleştirmek
olmalıdır. Aksi takdirde, yaptığınız şey,
konut piyasalarında kendi yandaş müteahhitlerinize Sayıştay
denetimi ya da Yüksek Denetleme Kurulunun denetimi olmadan, yani kamu denetimi
olmadan yapılan kaynak aktarımından öte bir şey
değildir. Hem piyasa sistemi sizden hesap sorar hem hukuk sizden hesap
sorar hem de yanılırsınız hem de Liberal ekonomiye
inanıyoruz. derseniz büyük bir demagoji
yaptığınızı, yine mış gibi
yaptığınızı söylerler.
TÜPRAŞı satan zihniyet
Niye TÜPRAŞ diyorum?
Çünkü, değerli arkadaşlar, TÜPRAŞ, tekel niteliğinde mal ve
hizmet üretirdi. Tekelleri özelleştirirseniz, tekel olmaktan dolayı
sağladığı üstün yüksek kârı siz kamuya mal etmez,
birkaç kişinin cebine atarsınız ama Türkiyede en yüksek
rekabetin yaşandığı konut sektöründe, inşaat
sektöründe devletleştirme yaparak hangi amaca hizmet ettiğinizi
bizlere, kamuoyuna izah etmeniz gerekir. Aksi takdirde Biz liberal ekonomiye
inanıyoruz, biz serbest piyasaya güveniyoruz. diyen insanlar olmaktan
sizi men etmek lazım. Tarım sektöründe, rekabetin hiç
olamadığı, çok sayıda satıcının, çok az
sayıda alıcının olduğu bir sektörde tutup serbest
piyasa mantığıyla hareket edeceksiniz ama iş lüks konut üretimine
geldiğinde Biz üreteceğiz. diyeceğiz! Arkadaşlar, bu, ne
sosyal devlet ilkesine uyar ne de liberal ekonominin kurallarına uyar. Siz
kafanıza göre kural uydurduğunuz takdirde
yaptığınız işler doğru olmayacaktır ve
doğru da gitmiyor değerli arkadaşlar. Şimdi, buradan
şuna bakmak lazım: Türkiyede yapılan konutların
niceliğinden çok niteliği de çok önemli. Yetersiz konutlar, hep
aynı binalar, her yerde birbirine benzer bloklar dikiyorsunuz ama bana, bu
yaptığınız iş biraz komünizmi hatırlatıyor.
Bakın, değerli arkadaşlar, yörelerin kendi özgün
koşullarına göre, yörelerin özgün mimarilerine göre tipler
geliştirilmeli ve bu tiplerin toplu konut yapan kooperatiflerin hizmetine
verilmesi gerekir. Biraz önce belirttiğim gibi, lütfen, tekrar etmeme
müsaade ediniz: Bir, kentsel dönüşüm projelerini deprem riski taşıyan
bölgelere taşıyınız lütfen. Artı, sosyal
konutları küçük şehirler ve kasabalarla sınırlı
tutunuz çünkü Türkiye'nin özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi
kentlerinde özel sektörün ürettiği çok sayıda konut var, hatta konut
piyasasında fiyatlar tepetakla gidiyor. Türkiye için özel, önemli bir
sektördür inşaat sektörü. İnşaat sektörüne devletleştirmek
suretiyle ciddi darbe vurdunuz, ciddi darbe vurdunuz, ciddi şekilde
sektörde sıkıntı var. Bu sıkıntının da
gitmesi, ortadan kaldırılması gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi, son dönemde yapılan
TOKİ konutlarının özellikle üç büyük ilde
toplandığını görüyoruz. Fakire yapılan ev
sayısının ne kadar olduğunu sürekli soruyoruz. Hani hep
övünüyoruz ya Türkiye dünyanın 16ncı büyük ekonomisi. diye,
maalesef OECDnin de en fakir ülkesi. Türkiye'nin fakirlik oranı, OECD
rakamlarına baktığınız zaman en fakirsiniz, en fakiriz
sayenizde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MURAT ÖZKAN (Devamla) Türkiye, kalkınma
yarışına girdiği 1950li yıllarda İtalyayla
neredeyse başa baş, Yunanistandan zengin, Koreden katbekat zengin
bir ülke iken bugün geldiği nokta, Türkiye, bu ülkelere millî gelir
açısından baktığınızda, maalesef çok kötü
durumda. Hatta bu 16ncı büyük ekonomi diye övündüğünüz şeye
bakarsanız, Hindistan da dünyanın 4üncü büyük ekonomisi ama hanginiz
Hindistanda yaşamak istersiniz bilmiyorum, el kaldırın desem
herhâlde hiçbiriniz elinizi kaldırmayacaktır. Övündüğünüz
şeylerin parametrelerinin, kriterlerinin ne olduğuna iyi bakmak
lazım yoksa utanırsınız, mahcup olursunuz şu anda
olduğunuz gibi.
Ben, tekrar, arkadaşlarımızın vermiş
olduğu önergelerinin desteklenmesini, bunun
araştırılmasını, toplu konut olayının sosyal
bir proje olduğunu, yapılan yanlışların giderilmesini,
denetim yapılması gerektiğini hassaten belirtmek istiyorum. Bu
vesileyle hepinizi ve yüce milletimizi tekrar saygıyla selamlıyorum,
önergeye grup olarak destek vereceğimizi tekrar belirmek istiyorum. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
Sayın Erdoğan, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Kısa bir bilgilendirme
yapmak istiyorum.
Gaziantep TOKİyle, ilgili 2 muhalefet partisi vekilimizin
açıklamaları oldu. Tabii, bu noktada orada TOKİyle ilgili
konutlar yaptıktan sonra yerleşen vatandaşlarımızla
ilgili Boğaziçi AŞ orada geçici bir site yönetimi
oluşturmuştu. Vekillerimizin dediği doğrudur yani o noktada
bazı sıkıntılar yaşanmıştı, biz o
noktada müdahale ettik. Boğaziçi AŞnin de dönemi tamamlanmıştı
ve onlara terk ettirildi. Boğaziçi AŞ yerine, site yönetimini orada
oturan sakinlerimizden oluşturduk Serinevler bölgemizde.
Tabii, bununla ilgili bir de vekilimizin
açıkladığı gibi, rakamları büyük
bulmuşlardı, 485 TLye kadar yapılan bir ödeme söz konusuydu.
Ancak, TOKİden, 6 bin kişinin katıldığı bir
kurada, 1.260 kişi ev sahibi olmuştu. Tabii, oradaki
şartları kabul etmişlerdi. Buna rağmen, bütün buna
rağmen, oradaki bazı vatandaşlarımızın Ödemede
güçlük çekiyoruz. demesi üzerine, Sayın Başbakanımızın
Gaziantep ziyaretinde, gece geç saatte, alıp Serinevlere birlikte gittik.
Sayın Başbakanımız bizzat gitti, oradaki sakinlerle
görüştü, onlara tüm alternatif planları sundu. Şu anda, o
alternatif planda başvurusunu yapanların başvuruları da o
noktada değerlendirilecek.
Bilgilendirmek istedim.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Erdoğan.
Önerinin aleyhinde, İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Bayraktar.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisinin
vermiş olduğu grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Elbette, üretim yaptığınız zaman, neticesiyle
ilgili olumlu-olumsuz tartışmalar olacaktır. Gündeme
getirilmesi, tartışılması, konuşulması,
eleştirilmesi, demokrasinin ve demokratik geleneklerin bir gereğidir,
faydalı da oluyordur. İlla araştırma ve soruşturma
açılmasına gerek kalmadan, bu çalışmaların da etkili
olduğunu ben düşünüyorum. Dile getirilen hususların büyük bir
bölümü eksik ve yanlı ama bir bölümü doğru olan şeyler
vardır. Bardağın boş tarafından da bahsedecek
olursanız malzeme bulursunuz, dolu tarafından da bahsedecek
olursanız malzeme bulursunuz. Ben sadece dolu tarafından bahsedecek
olur isem on dakikaya bunları sığdırmam mümkün
değildir ama özellikle ortaya atılan iddialarla ilgili birkaç sözü
söylemeden de geçmenin mümkün olmayacağını düşünüyorum.
Yani Toplu Konut İdaresi, 1984 yılında rahmetli Özalın
önderliğinde kurulurken sadece sosyal konut üretmek üzere değil,
Türkiye'nin şartlarına, bölgesel durumlara göre estetik yapılar,
depreme mukavim olan sosyal konutlar ve depremle ilgili, kentsel dönüşümle
ilgili projeleri üretmenin yanı sıra -1994 yılında belediye
başkanı olan arkadaşlarımız hatırlayacaklar-
uluslararası HABİTAT II toplantısını organize etmek
suretiyle HABİTAT yerleşim birimleri ve huzurlu yerleşim alanlarıyla
ilgili organizasyonlara da ev sahipliği yaptığını ve
doğru olduğunu düşünüyorum, yani bunlar yanlış
şeyler değildir.
Bütün bunlara rağmen, 2002-2010 yılları
arasında TOKİnin üretmiş olduğu 463 bin konut projesinin
yüzde 86sının sosyal proje olduğunu ama bu sosyal konutlar ve
projelerin desteklenmesi için de elbette finansal desteği ortaya atacak
olan bazı yatırımların İstanbul gibi, İzmir gibi,
Ankara gibi büyük kentlerde üretilecek
Her şey öyle. İstanbul,
Ankara, İzmit ve İzmir gibi büyük kentlerde üretilen yatırımların
Türkiye'nin seksen bir vilayetinin kalkınmasına, seksen bir
vilayetindeki afetlerin organize edilmesine, koordine edilmesine ve
bunların dönüştürülmesine yönelik katkı
sağladığını hepimiz biliyoruz. O hâlde finansal destek
olmadan dönüşümün yapılması mümkün değil.
23 milyar TLlik bir ödeme, karşılığında
463 bin konut. Bunu siz peşkeş çekme, yandaşlarına ve
yandaş müteahhitlere ihaleyi verme diye adlandıracak olur iseniz
bunu müşahhas olarak ortaya koymanızın ve savcılıklara
şikâyette ve suç duyurusunda bulunmanızın gerekli olduğunu
düşünüyorum. Kimlerdir bunlar? Hangi haksız kazancı elde
etmişlerdir?
Kaldı ki Denetimden yoksun. dediğiniz TOKİnin
kendi iç denetimi vardır, kontrol mekanizmaları vardır. Kontrol
mühendisleri görevlerini yapıyorlar. Eğer onlar yapmıyorlarsa
Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan bütün siyasi partilerin
vekillerinin temsil ettiği, en büyük denetim mekanizması olan
KİT Komisyonu tarafından denetim yapılabiliyor.
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından da denetim yapılıyor.
Bütün bunların yanı sıra suç duyurusu yapıldığı
takdirde -elbette cumhuriyet savcılarının da görevleri
içerisinde- hukuki araştırmalar da yapılabiliyor ama bu arada
hiç mi eksiklik olmuyor, hiç mi hata olmuyor? İnsanın olduğu ve
yönetimin olduğu, finansın olduğu her yerde, maalesef, iyi
niyetli olanlar olduğu kadar, art niyetli ve -buradan söylemeyi hicap
duyarak arzu etmediğim- sütü bozukların da işin içerisine
bazı yanlışlıkları kattığını
biliyoruz. Bu, her kurumda, her yerde oluyor. İşte, denetimler de
organizasyonlar da suçlularla ilgili tedbirler de bunlarla ilgili
alınıyor. Bu konuşmalardan elde ettiğimiz bilgilerin de bu
açıdan önemli olduğunu düşünüyorum.
Söz konusu hususlarla ilgili ben şimdi birkaç rakamsal örnek
vermek istiyorum: Sayın Başbakanımız sekiz yıldan bu
yana Türkiyeyi fakirleştirdi veyahut AK PARTİ İktidarı,
OECD ülkeleri arasında en fakir ülke konumunda. AK PARTİ iktidara
gelmeden önce, yıllar yılı Türkiye'nin fert başına
millî geliri 1.500 dolarla 3 bin dolar arasında seyretti. Görevi
devraldığımız dönemlerde 2.850 dolardı fert
başına millî gelir ama şimdi 15.300 dolara yükselmesini siz
nasıl önemsemez de dile getirmezsiniz?
ALİM IŞIK (Kütahya) Bir gecede, bir kalemde 2.500
dolar artırdınız.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Olumsuz, sadece olumsuz yönleri
söylemeyin. 15 bin dolara çıkışın da olumlu olduğunu
ama yeterli olmadığını söyleyebilirsiniz. 30 bin dolara
çıkmasını düşünüyoruz.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Rakamlarla oynayın
biraz daha!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Elbette, Türkiyede, bugüne kadar,
yanlış hortumlamalar ve yanlış yatırımlar sonucu
ülkenin kaynakları başka yerlere aktarılmak suretiyle hem ülke
yatırımına hem de fert başına millî gelirin
dağılımına yönelik adaletsizliklerden hepimiz
şikâyetçiydik. Bu hızın daha da yükseleceği konusunda
Ulusal, yurt içi göstergeler ve yurt dışı göstergeler, açık
ve net bir şekilde, Türkiye'nin notlarını yükseğe
doğru
Uluslararası krizlere rağmen Türkiyede ekonominin bu
kadar dalgasız ve sağlam temeller üzerine oturmasını
gıpta ile takip edenleri de unutmamak gerekir.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Mal
varlığı yok oluyor, sanayisi yok oluyor, fabrikası yok
oluyor, hastanesi yok oluyor, yoksullaşıyor!
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Hatta bu gelişmelere Toplu Konut
İdaresi de dâhil. Toplu Konut İdaresi 1984 yılından 2002
yılına kadar 45 bin konut üretebilirken, 2002 yılından 2010
yılına kadar 463 bin
Hedef, 500 bindir. Bu kadar büyük rakamlara
ulaşmanın öyle kolay bir şey olmadığını
hepimiz biliyoruz.
Ha, bunların arasında da şu konu dile getiriliyor:
Kamuda haksız rekabet. Elbette Toplu Konut İdaresi kamu kuruluşu
olduğu için bazı yetkilerle donatılmış, bunlar
tartışılıyor, yetkiler fazla verildi, az verildi
Hızlı ve bölgenin, ülkenin sorunlarına cevap verebilecek
adımları atabilme ve sürdürülebilir bir politikayı sürdürebilme
açısından TOKİnin elbette yerel yönetimlerle iş
birliği yapmak suretiyle plan değişikliği yapması
gerekir. Belediyelere üç ay içerisinde imar mevzuatlarına yönelik
teklifler tasdik edilmediği takdirde veyahut herhangi bir öneri
getirilmediği takdirde TOKİye resen yetki verilmesi bence
doğrudur. Üç ay o belediye, o konuyla ilgili eğer gündemine almaz,
dikkate almaz, lehte ve aleyhte karar almazsa o belediyenin ya düşünce
yapısından ya kadrosundan veyahut
imkânsızlığından dolayı bir sıkıntı
olduğu ortada. O hâlde bu sıkıntının çözümüne yönelik
Toplu Konut İdaresi resen karar alabilmekte, o da sıradan bir karar
değil. Buna da itiraz etme imkânları vardır. Ulu orta imar
planları ve plan ölçekleri dışında yerleşim
şartlarına aykırı bir şekilde gelişmek mümkün
değil ama
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Dere yatağına
hastane yapıyor Kırıkkalede.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Ben
arkadaşlarımızın olumlu önerilerini de söylemek istiyorum.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Dere yatağına
hastane yapıyor, uyardığımız hâlde yapıyor.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Toplu Konut İdaresi, evet, arsa
üretiminde daha aktif
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Devlet Su
İşlerinin ıslah alanına hastane yapıyor.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Lütfen müsaade eder misiniz? Ben
sonuna kadar sabırla dinledim, siz benim konuşmama dahi tahammül
edemiyorsunuz, lütfen
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Ediyoruz efendim ama
doğruları söylüyoruz.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Lütfen
Sonra verirsiniz, söz
alır cevap verirsiniz.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Tamam, buyurun.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Söz alır cevap verirsiniz. Ben
bakın arkadaşlarımı, sabırla, samimiyetle, nezaketle
ve istifade etmek suretiyle
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Hastane yapmak
TOKİnin görevi değil.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Şimdi onlardan
bahsedeceğim.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Dere yatağına
hastane yapılıyor, buradan uyardım kaç kez yapmayın
diye...
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Diyor ki değerli
arkadaşım
Dere yatağına çarpık yapılaşmalar
TOKİ tarafından yapılmamış,
yaptırılmamıştır.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale)
Düzgün arsaya
yapın. diye
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Bugüne kadar popülist politikalarla
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Popülizmi siz
yapıyorsunuz.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
vatandaşa Gel istediğin
yerde istediğin konutu yap, ben sana elektriği, suyu
getireceğim. diyerek kaçak yapılaşmaları teşvik etmek
suretiyle maalesef bugüne kadar sadece burada herhangi bir siyasi partiyi ve
kişiyi suçlamak değil...
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Belediye
Başkanınız adına Sayın Tayyip Erdoğan yaptı.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Ülkenin ve bugüne kadar ülkeyi
yönetenlerin eksikliklerinden dolayı vatandaş devletten önde
gittiği için, plansız programsız yerlerde
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) İstanbulda
olduğu gibi
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla)
başını sokacak bir
bina yapma hususunda bulduğu kolaylığı, elde ettiği
imkânı Bir an önce kullanayım. diyerek kaçak yapılaşma
cenneti hâline gelerek Türkiye'nin yüzde 65i kaçak yapılarla ilgili. Buna
yönelik dönüşüm kanunlarını dile getirdiğimiz zaman Vay
elinizdeki imkânı ve mülkü, gecekonduyu başınıza
yıkacaklar. diyerek siyasi istismar yapanları da biliyoruz. Kentsel
dönüşüm uygulaması yapılacak, TOKİ gelecek, eyvah, elinizden
evinizi de alacak. diyerek aleyhte propagandalar
yapıldığını da biliyoruz ama Değerli
Arkadaşım çok güzel önerilerde bulundu. Toplu Konut İdaresi,
özellikle deprem bölgelerinde dönüşüm projelerine yönelik faaliyetlerini
hızlandırarak artırmalı; aynen katılıyorum. Arsa
üretiminde daha etkin olmalı; aynen katılıyorum ve ayrıca
fakir ve fukaralara yönelik faaliyetler ki bugüne kadar hangi iktidar veyahut
hangi dönem, kim tarafından, nasıl yapıldığını
bilmediğimiz şeyleri rakamsal olarak belirtmek istiyorum. 80 il ve
800 ilçede 1.827 şantiyede başlatılan konut sayısı 463
bindir. Bunların 341 bini sosyal donatıları ve çevre
düzenlemesiyle birlikte tamamlanmıştır ve üretilen bu
konutların yüzde 86sı sosyal konut niteliğindedir. Alt gelir
grubu ve yoksullara yönelik 125.277 konut, dar ve orta gelir grubuna yönelik
193.458 konut, gecekondu dönüşüm kapsamında 53.547 konut, afet
konutları kapsamında 13.311 konut, tarım köy kapsamında 33
köyde 4.051 konut olmak üzere 390 bin konut, sosyal konut olarak üretilmiş.
Kaynak geliştirme ve uygulamaları kapsamında ise sadece 73 bin
konut
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) Değerli arkadaşlar,
görüldüğü üzere, Şahinbeyde yani özellikle de sayın
milletvekillerimizin verdiği önergelere söz konusu olan Gaziantepteki
projede şartlar belirtilmiş, reel olarak aslında ülkenin finans
modellerine uygun en düşük maliyetlerde, 6 bin peşin, 300 lira
taksitle on beş yıl, altı ayda bir vatandaş lehine olmak
kaydıyla, güncelleştirilen farkları ödemek kaydıyla,
vatandaşa konut teslimatı yapılmak suretiyle bir
çalışma yapılmış.
İzmitte depremzedelere verilemeyen, yıllarca
verilemeyenlere karşılık TOKİnin yapmış
olduğu konutlara lütfen gelip bir bakınız; modern villa
görünümünde konutlar. Ha, her ilde aynı standartlar çerçevesinde, komünist
mantıkla belli bir yapılaşma
Eğer böyleyse bunu biz de
tenkit ederiz ama öyle değil. Gidin, birçok yerde yöresel mimariye uygun,
yöresel şartları kapsayacak, ihtiyaçları kapsayacak nitelikte
proje ürettiğini de görüyoruz.
Zamanımızın darlığı
dolayısıyla aslında bu konulara daha fazla giremiyorum.
Sayın Başkan, son olarak bir cümleyle şunu söylemek
istiyorum: Meclisimizin yoğun gündemi ve bütçenin görüşüleceği
şu ortamda, üç aylık zaman zarfı içerisinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) Dünkü gündeme baktım, 502
tane soruşturma ve araştırma önergesi, 500 sözlü soru var, 170i
aşkın da gündeme girmiş kanun tasarı ve teklifleri var. Bu
kadar yoğun bir gündem çerçevesinde yeni bir araştırma komisyonu
kurulmasının ne kadar mantıklı olduğunu takdirlerinize
sunuyor ve bu grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu bildirerek hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bayraktar.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.53
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:16.12
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf
COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 24üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili
Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi
ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe komisyonları
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve
Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(2/594) (S. Sayısı: 510) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülen teklifin ikinci bölümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
(x) 510 S. Sayılı
Basmayazı 14/10/2010 tarihli 7nci Birleşim Tutanağına
eklidir.
31inci madde üzerinde üç önerge vardır, ilk önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Teklifin 31inci maddesinin madde
başlığının Koordinasyon kurulu olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin
Canikli |
|
A.Sibel Gönül |
Kemalettin
Göktaş |
|
Giresun |
|
Kocaeli |
Trabzon |
|
İhsan Koca |
|
|
İbrahim
Yiğit |
|
Malatya |
|
|
İstanbul |
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir.
Şimdi bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı
söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 31 nci
maddesinin Tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Ahmet
Küçük
Trabzon Çanakkale
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kn. teklifinin 31. maddesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Enöz |
|
Mustafa
Kalaycı |
Nevzat Korkmaz |
|
Manisa |
|
Konya |
Isparta |
|
Reşat
Doğru |
|
Alim
Işık |
Mehmet
Şandır |
|
Tokat |
|
Kütahya |
Mersin |
|
|
|
Behiç Çelik |
|
|
|
|
Mersin |
|
BAŞKAN Komisyon bu okuttuğum iki önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALAATTİN BÜYÜKKAYA
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Doğru, siz
konuşacaksınız.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanunun 31inci maddesi
üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Devletin mali yapısının düzgün ve
sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için kamu mali
kontrol sistemine çok önemli görevler düşmektedir. Hayatın her
alanında, kamuya ait her yerde şeffaf bir şekilde yönetim
yapılmalı ve de hesap da verilmelidir. Kamu mali sisteminin iyi
işlemesi bağımsız, şeffaf, emin bir denetim sisteminin
oluşturulmasından geçmektedir. Bu yönlü olarak Sayıştay
Başkanlığına çok önemli görevler düşüyor.
Tarafsız, adil, ülke çıkarlarını gözeten, haksız
kazanılan veya kullanılan bir kuruşun bile hesabının
sorulacağını herkese gösteren bir görev
anlayışında bulunmalıdır. Vatandaşın
hakkını en iyi şekilde koruması ve hiç kimseye taviz
vermemesi gereklidir ancak ülkemizde son yıllarda siyasi yolsuzluklar,
ekonomik soygunlar bir bir gündeme gelmektedir fakat AKP İktidarında
gündem değiştirmek adına her gün yeni yeni olaylar da
olmaktadır.
Ülkemizde yeni gerginlikler ortaya çıkıyor, yeni yeni
kazanç kapıları oluşturuluyor. İşte burada kamu
vicdanı olarak da insanlarımız düşünüyorlar: Siyasilerin
çeşitli yurt içi ve yurt dışı bankalarda paraları
nasıl oluyor? Bu paralar ve imkânlar nasıl kazanılıyor?
Dünya Bankası tarafından yapılan, herkesin kabul
ettiği tanıma göre yolsuzluk, kamu gücünün özel şahıslar
için kötüye kullanılmasına bağlıdır. Yolsuzluk
iddiaları, kamu gücünü elinde tutan politikacılar ve kamu görevlileri
esas alınarak açıklanmaktadır. İşte, denetim burada
görev başı yapmalıdır, Sayıştay gibi
kuruluşlar kamu kaynaklarının suistimal ve israf edilmesinin
hesabını sormalıdır ancak Sayıştay Kanunu
hazırlanıp Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulduktan sonra AKPnin
bir önergesiyle performans denetimi ortadan
kaldırılmıştır. On altı yıldan beri
yaptığı, bu kanunla da daha fazla yetki ve imkân verilmesi
gerekirken performans denetiminin kaldırılmasını
anlayamıyoruz. Hâlbuki bu kanunun özü burada yatıyor. Acaba
denetimden mi kaçılıyor? İktidar bunu halkın
anlayacağı şekilde mutlaka izah etmelidir.
Sayıştayın hayatın her alanındaki
yanlış yapılan işlerin hesabını sorması
gerekmez mi? Örneğin, geçmişle ilgili kamuoyunun
aydınlanmayı ve bilgilendirilmeyi beklediği Tokatta geçen bir
olayı anlatmak istiyorum: Tokat Sigara Fabrikasında özelleştirme
öncesinde makinelerin yenilenmesiyle ilgili ihale açıldı.
Şartnamede alınacak makinelerin yeni, kullanılmamış
olması gerekli ibaresi vardı ancak daha sonra ihale
yapılmış, ikinci el, kullanılmış makinelerin
yüksek fiyatla alındığı görülmüştür. Bu durum
kamuoyuna yansıyınca makineler tekrar sökülerek geri
götürülmüştür. İşte, burada bu makineleri kim almış?
Kim menfaat temin etmiş? Sorumlular ortaya konmalı ve hesap da
sorulmalıdır. Kamuoyuna da sonuçla ilgili mutlaka bilgi verilmelidir.
Halkımızın gündeminin en başında
işsizlik ve yoksulluk gelmektedir. Hatta ülkemiz işsizlik konusunda
yüzde 20 seviyeleriyle tarihî rekorlar da yaşamıştır.
İşsizlikten dolayı insanların psikolojisi bozulmuş,
intihar vakaları artmıştır. Ağır bir ekonomik
buhranla da karşı karşıya olduğumuzu söylemek
durumundayız. Öyleyse insanlarımız devletin elindeki
imkânların adil kullanılmasını, yerinde
kullanılmasını ve yatırımların teşvikleriyle
beraber üretim ve istihdamın da artmasını beklemektedirler. AKP
İktidarı fakir ve fukaranın hakkını
koruyacağım, işsizliği önleyeceğim diyerek
vatandaştan oy almıştır ancak fakirlik, yoksulluk,
yolsuzluk iddiaları devam etmekte, günden güne de artmaktadır.
Özel idareler, belediye gibi özel kuruluşlar çok iyi bir
şekilde denetlenmeli ve yaptıkları işler de yakından
takip edilmelidir ancak bu benim partimin belediyesi değil, bu
kuruluş yöneticileri benim partime mensup değil diyerek teftiş
üzerine teftiş göndermek de doğru değildir. Örneğin Tokat
Esnaf Odaları Birliğine devamlı müfettiş gelmektedir.
Aynı konuda tekrar tekrar müfettiş göndermenin manası nedir?
Birlik Başkanı Mehmet Bekçi, dürüst, başarılı bir
sivil toplum kuruluşu başkanıdır. Bu
arkadaşımıza ve kuruluşuna her gün neredeyse devamlı
olarak müfettişin gelmekte olduğunu görüyoruz. Hâlbuki bu
arkadaşımızın çalışkanlığı ve
çalışma şevkini neden kırıyorsunuz? Neden
insanların morallerini bozuyorsunuz? Yani bir konuda müfettişin biri
bitiyor, aynı konuda tekrar müfettişin gelmesinin manasını
da bir türlü anlayamıyoruz. Dolayısıyla bu insanların
şevklerinin kırılmaması gerekiyor.
Devlet herkese adil davranmalı ve haksızlık,
yolsuzluk yapan her kimse mutlaka hesap sormalıdır. Bugün toplumsal
barışı ve demokratik sistemin özünü tehdit eden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
REŞAT DOĞRU (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
toplumsal tahribata sebep olan ahlaki kirlilik ve yolsuzluklarla
kararlı ve etkin bir mücadele için temiz siyaset, temiz yönetim, temiz
toplum tesisi için gereken her şeyin yapılması gerekir.
Milliyetçi Hareket Partisi iktidarında geçmişte
yapılan bütün haksızlıklar, yolsuzluklar bir bir ortaya
çıkarılacak ve sorumlulardan da dünyanın neresinde olursa olsun
mutlaka hesap sorulacaktır diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Sayın Küçük, buyurunuz.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay Kanununun
31inci maddesinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Demokratik devlet sistemlerinde halk iradesinin temsil
edildiği parlamentoların, kamu kaynaklarının hükûmetlerce
toplanması ve kullanılması, bağımsız,
tarafsız ve uzman kuruluşlar eliyle denetlenmesi zarureti, yüksek
denetimin ve sayıştayların varoluş nedenlerinin
başındadır.
Anayasamızda benimsenen kuvvetler
ayrılığı ilkesinin temelinde de devlet görev ve yetkisinin
tek bir organda toplanmasının iktidar
aşırılıklarına ve özgürlüklerin zedelenmesine yol
açacağı düşüncesi vardır. Dolayısıyla bu sistemde
güdülen amaç, aslında tek olan devlet iktidarının
kullanılışını çeşitli organlar arasında
bölmek, yürütmeyi, yasama ve yargı denetimine tabi tutarak bu erkler
arasında karşılıklı dengeler yaratmak temel
amaçtır.
Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
idareyi denetleyen, bazı durumlarda da yargı yetkisini kullanmak
suretiyle sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlayan
bir anayasal organ olarak yasama, yargı ve yürütme erkleriyle
doğrudan ilişkilidir. Bu hâliyle Sayıştay, kuvvetler
ayrılığı ilkesinin uygulanmasında önemli bir supap
vazifesi görmektedir.
Diğer bir ifadeyle, Sayıştay faaliyetlerinin
etkinlik derecesi, yasama ve yürütme erkleri arasında dengeyi etkileyen
önemli unsurlardan birisini teşkil etmektedir.
Değerli milletvekilleri, parlamenter sistemin hakkıyla
geliştiği modern ülkelerde sayıştaylar kamuoyunun ve
parlamentoların en güvenli bilgi kaynaklarıdır. Yasama
organı yürütme üzerindeki denetimini bu bilgilere dayanarak yapar. Böylece
sayıştaylar kuvvetler ayrımı ilkesinin hayata
geçirilişinde en belirleyici bir dış kurum işlevini de
yüklenmiş olur. Hâlbuki, bizim Parlamento sistemimizde bilgi
denetlenmeden, yürütmeden talep edildiğinden yasama bu bilgiye her zaman
itimat etmemekte ve özellikle muhalefet partileri basın ve yayın
organlarında yer alan veya değişik yollarla elde edilen
kanıtlanmamış bilgileri kullanmaya kalkmakta, bu da Parlamento
müzakerelerini karşılıklı itimatsızlıkla malul
hâle dönüştürebilmektedir.
Esas itibarıyla sayıştaylar yürütme erkinin de
teminatıdır. Kamu kaynakları üzerinde tasarruf yetkisine sahip
olanlar çoğu zaman şahsi menfaatini toplum menfaatinin üstünde
tutanların uygunsuz talepleriyle karşılaşmak
durumundadır. Politik çıkarlar sebebiyle bu taleplerin geri
çevrilmesinde iktidar sahipleri zor durumda kalabilmektedir. Etkin
çalışan sayıştayların varlığı, sözü
edilen uygunsuz tekliflerin geri çevrilmesinin de en tartışmasız
vesilesini oluşturur. Kaldı ki, kamu fonları üzerinde tasarruf
yetkisi bulunan başarılı ve dürüst yöneticiler için
icraatının hesabını vermek yükümlülükten öte bir gerçek
ihtiyaçtır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
nedenlerle Sayıştayın kendisine mevdu görevleri
uluslararası standartlar düzeyinde gerçekleştirmesi ve kamu
kaynaklarını yöneten kişi ve kuruluşlardan beklenen hesap
verme sorumluluğunun istisnasız olarak yerine getirilmesi önemli bir
devlet ciddiyeti gereğidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Sayıştay
tarafından yürütülen denetimde karşılaşılan sorunlar,
yapılmasında yarar görülen yeni düzenlemeler ile bu hususları da
ayrıca değerlendirmek gerekir.
İşte bütün bu nedenlerle, Devlet Planlama ve
Koordinasyon Kurulunun yapısı teklifin 31inci maddesinde yer alan
görevlere uygun düşmemektedir. Çünkü söz konusu Kurul, Sayıştay
Başkanı ile seçtiği 2 başkan yardımcısı ve 8
bölüm başkanı olmak üzere niceliksel olarak 11 kişiden
oluşuyor gibi görünürken, niteliksel olarak sadece 1 kişiden, yani
Sayıştay Başkanından oluşmaktadır. Yani esas olarak
Sayıştay Başkanının bu Kurulu tek başına
temsil eder bir görüntüsü olduğundan, bu madde uygun görülmemekte ve bu
nedenle verdiğimiz önergeyle tekliften çıkarılması teklif
edilmiştir.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Küçük.
İki önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Teklifin 31inci maddesinin madde
başlığının Koordinasyon kurulu olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALAATTİN BÜYÜKKAYA
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Canikli, buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, şu hususun altının ısrarla
çizilmesi gerekir: Daha önce verdiğimiz, 2nci maddeyle ilgili olarak
verdiğimiz önergeyle performans denetimi
kaldırılmamıştır. Performans denetimi, bu kanun teklifinde
yer almaktadır ve gerçek anlamıyla özüne, içeriğine uygun bir
şekilde muhafaza edilmektedir.
Kaldırılan şudur değerli arkadaşlar:
Kaldırılan, sadece performans denetimi tanımı içerisinde
yer alan ve esasında yerindelik denetimini içeren kısım
kaldırılmıştır; çok net olarak bunu ifade edelim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Onun için ayrı madde var;
buna gerek yok.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Biraz önce, çok
değerli bir konuşmacımız bir somut örnekten bahsetti.
Bakın, oradan yola çıkalım değerli arkadaşlar.
Eğer konuşmacı arkadaşımızın söylediği
husus doğru ise -o konuyu tartışmıyoruz- doğru ise bu,
zaten Sayıştayın en temel fonksiyonu olan, görevi olan uygunluk
denetimi çerçevesinde denetlenmesi gereken bir konudur ve bir başka
ifadeyle, performans denetimiyle yolsuzluk denetiminin ya da yolsuzlukların
ortaya çıkartılması arasında hiçbir illiyet yoktur.
Yolsuzlukların ortaya çıkartılmasını sağlayan
denetim mali denetim ve uygunluk denetimidir değerli arkadaşlar ve
mali denetim ile uygunluk denetimi de aynen burada muhafaza edilmektedir.
Dün -ben yoktum Genel Kurulda- Sayın Hamzaçebinin, bir
açıklaması, bir konuşması -ismimi zikrederek- daha önce, 27
Martta yaptığım bir konuşmadan bahisle, bir
açıklaması oldu. Orada, düzeltilmesi gereken önemli hususlar var,
onları düzeltmekte fayda görüyorum. Esasında, Sayın Hamzaçebi,
benim 27 Mart tarihinde yaptığım konuşmamdaki -cümlenin-
bir sonraki cümleyi de okumuş olsaydı, bu kadar, gerçekten son derece
üzücü ve değerlendirme dışı, yanlış bir ifadede
bulunmak zorunda kalmazdı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Buradaydım,
hepsini dinledim Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Konu şu
değerli arkadaşlar: O gün yaptığım konuşmada, 12
Eylül tarihinde bir referandum yapıldığını, bu
referandumda Anayasanın değiştirildiğini ve bu
değiştirilen hükümler arasında da yargının yerindelik
denetimini yapmaması gerektiğine, yapamayacağına dair bir
hükmün de yer aldığını ifade ettim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Aynı
anlayışı buraya da yansıtıyoruz. dediniz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Buradan yola
çıkarak Sayın Hamzaçebi diyor ki dünkü konuşmasında:
Sayıştay yargı değildir. Sayın Canikli
Anayasayı açsın, baksın. Ben Anayasayı çok iyi
biliyorum. Ama, isterdim ki, Sayın Hamzaçebi o günkü konuşmamın
bir sonraki cümlesine keşke bakabilmiş olsaydı, keşke onu görebilmiş
olsaydı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Aynı
anlayışı buraya yansıtıyoruz. diyorsunuz Sayın
Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Orada, bakın, ne
diyorum. Bu açıklamadan sonra diyorum ki: 12 Eylül günü referandumla
değiştirilen Anayasa değişikliğine paralel bir
mantığın buraya hâkim olması sağlanmaktadır.; o
zaman verdiğim önergeyle yani 2nci maddede yapılan
değişiklikle. Dolayısıyla buradan yola çıkarak, hiçbir
şekilde, Sayıştayın bir yargı organı olduğu
ifadesi çıkmamaktadır. Tam aksine, yargıya dahi verilmeyen bu
yetkinin Sayıştaya verilmesi arasındaki çelişki ifade
edilmektedir ve eğer Sayın Hamzaçebi bu ifadeyi okumuş
olsaydı, gerçekten, yani üzüldüğüm, üzüntü duyduğum o açıklamayı
yapmak durumunda kalmazdı, yanlış olan açıklamayı yapmak
durumunda kalmazdı.
Orada çok net olarak diyorum ki: Benim verdiğim önergeyle
yapılan düzenleme, 12 Eylül günü referandumla değiştirilen
Anayasa değişikliğine paralel bir mantığın buraya
hâkim olmasını sağlamaktır. Nereye hâkim
olmasını sağlamaktır? Sayıştayın
yaptığı denetim sürecine hâkim olmasını
sağlamaktır, olay budur. Buradan yola çıkarak
Sayıştay bir yargı kurumudur, dolayısıyla 12
Eylüldeki Anayasa değişikliği Sayıştayı
kapsamaz. gibi bir değerlendirme ya da benim böyle bir ifadede bulunduğum
gibi bir değerlendirme yapmayı gerçekten hayretle
karşılıyorum. Yani buradan bu sonucun nasıl
çıkarıldığını tam anlamıyla hayretle
karşılıyorum. Çünkü Sayın Hamzaçebinin
konuşmalarını biz de takip ediyoruz, dikkatle izliyoruz. Yani
isterdim ki daha dikkatli bir şekilde konuşmamın
tamamını okusun ve bu çerçevede değerlendirme yapsın, bunu
isterdim. Temenni ediyorum, bundan sonraki yapılacak olan
tartışma ve değerlendirmelerde de bu husus dikkate alınır.
Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, bir de
deniliyor ki: Bu düzeltme ile, yani 2nci maddede
yaptığımız ve yerindelik denetimini ortadan kaldıran
doğru bir düzeltme ile şu anda Sayıştayda bulunan bazı
raporların ortadan kaldırılması hedeflenmektedir.
şeklinde bir ifade de kullanılıyor. Bakın,
yazılmış bir raporun ortadan kaldırılması
kesinlikle söz konusu değildir. Eğer o rapor kayıtlara
girmişse -ki konuşmadan öyle, girdiği anlaşılıyor-
istediğiniz kadar geriye yönelik düzenleme yapsanız dahi bu konuda o
raporu ortadan kaldıramazsınız. Yani resmî evrakın
işleyişini bilen herkes bunun böyle olmayacağını
bilir. Dolayısıyla, gerçekten, kusura bakmasınlar ama bu kadar
yüzeysel bir değerlendirmeyi ben anlamakta zorlanıyorum. Elbette
eleştirilebilir, ona hiç kimsenin bir itirazı olamaz, o konuda hiçbir
itirazımız olamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ancak yapılan
değerlendirmelerin ve eleştirilerin de hem hukuka uygun olması
gerekir hem de özellikle atıf yapılıyor ise atıf
yapılan cümlelere, konuşmalara uygun olması gerekir, aksi hâlde
o zaman gerçekten son derece yanlış sonuçlar ve değerlendirmeler
ortaya çıkabilir.
Benzer bir, paralel bir düzenlemeyi 36ncı maddede de
yapacağız, çünkü önergem var, eğer Meclis tarafından kabul
edilirse 2nci maddede yapılan değişikliğin
aynısı, aynı paralelde, yeni bir şey değil. Bu
yapılmadığı takdirde, ki Sayın Özyürek çok net olarak
ifade etti bir konuşmasında, bu açıdan teşekkür ediyorum,
diyor ki Sayın Özyürek bu konuşmasında: Bu düzenlemeden sonra
artık hidroelektrik santrallerinin yeri ve konumu konusunda ne yargı
-yani Danıştay- ne de Sayıştay bir denetim yapabilecek.
Doğru bir değerlendirme, doğru bir tespit. Bu bile yapılan
düzenlemenin yani değişikliğin yerindelik denetiminin ortadan
kaldırıldığını teyit eden bir düzenlemedir.
Gerçekten Sayın Özyürek son derece tecrübeli ve konulara vâkıf bir
milletvekili arkadaşımız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Dolayısıyla, hakikaten doğru. İşte, ben,
Anayasada değişikliği kastederken onu söyledim.
Danıştaya ve yargıya yerindelik denetimi verilmezken
Sayıştaya böyle bir denetim yetkisinin verilmesinin çelişkisi ve
düzeltilmesi gereğiyle, nedeniyle, arzusuyla o önergeyi vermiştim ve
kabul edildi. Bu çerçevede düzeltilmiştir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan, Sayın Canikli, benim dün yapmış olduğum
konuşmamda kullandığım cümleleri bir başka anlama
gelecek şekilde kullanmak suretiyle şahsıma
sataşmıştır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hayır efendim,
aynen okudum Sayın Başkanım, bir şey söylemedim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) 69uncu maddeye göre
söz istiyorum efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Aynen
konuşmasını okudum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Trabzon Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, 30/11/2010
tarihinde yapmış olduğu konuşmada kullandığı
cümleleri bir başka anlama gelecek şekilde
kullandığına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlar,
işin özeti şudur: Sayıştay Kanunu Teklifinden
Sayıştayın performans denetimi yapma yetkisi
çıkarılmıştır. Sayın Canikli, 27 Ekim 2010
tarihinde bu kürsüde yapmış olduğu konuşmada, bunun
gerekçesini 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda kabul edilen
Anayasa değişikliği olarak açıklamıştır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Hamzaçebi,
Allah aşkına, ne alakası var? Hayret bir şey!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) O Anayasa
değişikliğiyle artık yargının yerindelik denetimi
yapamayacağı Anayasa hükmü altına alınmış
olduğundan, benzer bir anlayışın buraya dâhil edilmesi
gerektiği düşüncesini ifade etmiştir.
Cümleleriniz bu Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bakın, burada
cümle, okudum biraz önce size. Siz okumuyorsunuz ama bunu.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bakın, ben, siz
konuşurken de orada söyledim, Benzer bir anlayışı buraya
dâhil ediyoruz. diyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Doğru.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Ön sırada oturan
bir arkadaşımız da Evet, Anayasayı
okumamışlar. dedi bizim gruba veya muhalefet gruplarına atfen.
Evet, 12 Eylülde Anayasanın yüksek yargıyla ilgili
düzenlemeleri değişti. Ayrıca, 125inci maddesinde yapılan
değişiklikle de, mahkemelerin, yargının yerindelik denetimi
yapamayacağı, idarenin karar ve işlemlerinde, karar alma
sürecinde onun takdir yetkisini sınırlayamayacağı
şeklinde bir hüküm kabul edildi ve Sayın Canikli cümlelerinde
Aynı anlayışı buraya yansıtıyoruz. dedi. Bunun
anlamı nedir arkadaşlar? Yargı için madem bir değişiklik
yapıldı, bir kurumun uygulama yasasına da, kendisi yargı
olan bir kurumun uygulama yasasına da bunu dâhil ediyoruz demektir.
Cümlelerin anlamı budur. Şimdi bunu bir başka tarafa
götüremezsiniz.
Sayıştay Anayasanın Yargı bölümünde yer
alır ama Yüksek mahkemeler bölümünde yer almaz. Yüksek mahkemeler
altı tanedir: Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askerî
Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, Uyuşmazlık
Mahkemesi. Bunlar arasında Sayıştay yoktur. Sayın
Caniklinin açıklamasından anlaşılan Sayıştay da
bir yüksek yargı olduğu için onun da yerindelik denetimini
yapamayacağını buraya açıkça yazıyoruz. diyor.
Sayıştay Kanun Teklifinin 36ncı maddesinde
Sayıştayın yerindelik denetimi yapamayacağı zaten
yazılı. Niye o zaman performans denetimini kaldırıyorsunuz?
İşin esasına gelelim, performans denetiminin yerindelik
denetimiyle hiçbir ilgisi yoktur. Niyet samimi değildir, niyet kötüdür.
Sayıştayın, Hükûmetin uygulamalarına yönelik olarak, bütçe
harcamalarına yönelik olarak Bu harcamalardan vatandaş memnun mu,
iyi hizmet üretilmiş midir? sorusunu sormasını istememektedir.
İşin özeti budur.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, Sayın Hamzaçebi konuşmamda hiç ifade etmediğim,
düşünmediğim şekilde yorumlayarak başka bir anlam
yüklemiştir. Bu nedenle, lütfen
BAŞKAN Sayın Canikli, net anlaşıldı
konu. Siz izah ettiniz, o da izah etti. Konu -yeterli bence- gayet net
anlaşıldı.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi
ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(2/594) (S. Sayısı: 510) (Devam)
BAŞKAN Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
31inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... 31inci madde kabul edilmiştir.
32nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 32 nci
maddesinin altıncı fıkrası ile yedinci
fıkrasındaki illerde kurulacak denetim grup
başkanlıklarında görevlendirme kriterleri ifadesinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Sacid
Yıldız
Trabzon İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 32nci maddesinin altıncı
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını ve
yedinci fıkranın da altıncı fıkra olarak
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Mustafa
Kalaycı |
|
Mehmet
Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Nevzat Korkmaz |
|
Mehmet Günal |
Yılmaz
Tankut |
|
Isparta |
|
Antalya |
Adana |
|
|
|
Ahmet Duran
Bulut |
|
|
|
|
Balıkesir |
|
Denetim ve denetim destek grup
başkanlıklarının çalışma esas ve usulleri ile
görev ve sorumlulukları yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN Komisyon en son okunan önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALAATTİN BÜYÜKKAYA
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak acaba?
Sayın Bulut, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay
Kanunu Teklifi hakkında, 32nci maddesine verdiğim önerge
hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bizlerin görevleri, millet
adına burada denetim yapmak, aynı zamanda yasama görevimizi yürütmek.
Denetimin performans denetimini kaldırmak değil, denetimin
performansını yükseltmek gibi bir görevimiz, bizim, olması
gerekmektedir. Kamu harcamalarının düzgün, sağlıklı planlanması,
bu harcamaların sağlıklı kullanılıp kullanılmadığının
denetlenmesi gibi bir görev üstlenen Parlamentonun, hepimiz birer müfettiş
olmadığına göre, bu denetimi kendi başımıza
yapamayacağımıza göre, bir kurum olan Sayıştayın
bizler adına bu denetimi yapması, performans denetimini ölçmesi ve
sonuçlarını değerlendirmesi gibi bir ortam var. Bir meclis, bu
yetkilerinden sıyrılmak ve denetimsiz bırakmak gibi -bu
kurumları- bir görevi yapmaması gerekir.
Şimdi, Türkiyede Özelleştirme İdaresi ile Avrupa
Birliğinin dayatması çerçevesinde özelleştirmeler yapılıyor.
Bu yapılan hangi özelleştirmeyi biz takip edebiliyoruz? Hangisinin
sonuçlarını biliyoruz? Muhalefet eleştiriyor, şurada
yolsuzluk oldu diyor, burada haksızlık oldu diyor, hangisinin üzerine
gidilebiliyor?
Balıkesirde SEKA Kâğıt Fabrikası, değerli
milletvekilleri, satıldı. Türkiyede kâğıt üretilmiyor.
Türkiyede kâğıt ithal ediliyor. Her tarafımız orman,
ağaç ama biz başka ülkelerin ormanlarından üretilen,
ağaçlarından üretilen kâğıtları ithal ediyoruz.
Balıkesir SEKAyı 1 milyon 100 bin dolara sattılar. Oradaki
yüzlerce dönümlük arazi değil, binalar değil, lojmanlar değil,
hurdası 1 milyon doların üstünde idi, Albayraklar isimli bir
firmaya satıldı, sonra birtakım mahkemeleşmeler oldu,
geceleyin kamyonlarla oradan hurdalar taşındı, götürüldü. Şu
an ne durumda biliyor muyuz, biliyor musunuz? Bir denetim yok.
Balıkesirde Susurluk Şeker Fabrikası var.
Şeker fabrikaları, hem istihdam açısından hem ülkenin
kalkınması açısından çok önemli kuruluşlar. Biz
tarım ülkesiyiz. Dün Sayın Bakana sordum, akşam, sekiz yıl
öncesinde 127 bin ton şeker üretilirken geçtiğimiz yıl 27 bin
tona düşmüş olmasının, bu düşüklüğün sebebini
sordum. Sayın Bakan bana dedi ki: Biz Türkiyede şeker fabrikalarını
rantabl çalıştırmıyoruz. Sebebi şu: Eğer tam
randımanlı çalıştırırsak Türkiye'nin
ihtiyacının 2 katı şeker üretilmiş olur.
Değerli milletvekilleri, bir ülke sadece kendi
insanının ihtiyacı için mi üretim yapar? Biz başka
ülkelerden neden pamuk alıyoruz? Neden ceviz alıyoruz? Neden
tatlandırıcı alıyoruz başka ülkelerden? Irakta
Amerikan askerlerine üretilen, Irak için üretilen Coca-Colalara
tatlandırıcı değil, Türkiyede üretilen şekerler konur
iken; biz, Türk insanının, tatlandırıcıyla
üretilmiş kolaları içmesine maalesef göz yumuyoruz.
Bu ülkede biz fazla üreteceğiz ki zenginleşelim, fazla
üreteceğiz ki borçlarımızı kapatalım, fazla
üreteceğiz ki yatırım yapabilelim, fazla üreteceğiz ki
bölgemizde söz sahibi olalım. Üretme, başkalarının ürettiklerini
satın al, yaşa! Böyle bir hayat tarzı yok değerli
milletvekilleri. Ancak bu tarzın sekiz yıldır ülkemizde
uygulanmış olması, giderek üretimin düşmesi, üretime
değil ithalata dayalı bir ekonomi modelinin tercih edilmesi ülkenin
geleceğini tehlikeye sokmakta, tehdit etmektedir. Bu yanlış
yoldan mutlaka dönülmeli. Üretimin artırılması için seferber
olunması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın
Bulut.
AHMET DURAN BULUT (Devamla) Değerli milletvekilleri,
ülkemizde, değişik bölgelerde şeker fabrikaları sadece 3
milyar katma değer sağlamaktadır. Bu sektörde 25 milyon ton
iş hacmi vardır. Burada doğrudan veya dolaylı olarak 10
milyon insan ekmek yemektedir. Mısır üretiminden 8 kat daha fazla
istihdam sağlamaktadır, baş, yaprak ve posasının
nişasta değeri çok yüksek olduğundan hayvan yemi olarak
kullanılmaktadır. Bir dekar pancardan 6 kişinin bir yıl
kullandığı kadar oksijen üretilmektedir. Pancarın ve de
şeker fabrikasının Doğu Anadolu Bölgesinde bilhassa
işsizliğe -kapatma konusunda- çok büyük katkısı vardır.
Bu varlıkların değerlendirilmesi, çiftçi
sayısının 10 milyondan 3 milyona düşmüş
olmasının mutlaka düzeltilmesi düşüncesiyle önergemize destek
vermenizi istiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bulut.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 32 nci
maddesinin altıncı fıkrası ile yedinci
fıkrasındaki illerde kurulacak denetim grup
başkanlıklarında görevlendirme kriterleri ifadesinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sacid
Yıldız (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALAATTİN BÜYÜKKAYA
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Yıldız. (CHP
sıralarından alkışlar)
SACİD YILDIZ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu
Teklifinin 32nci maddesinin altıncı fıkrasının
iptali ile yedinci fıkrasındaki illerde kurulacak denetim grup
başkanlıklarında görevlendirme kriterleri ifadesinin madde
metninden çıkarılması için vermiş olduğumuz önerge
üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, başka bir
ifadeyle halk adına denetim yapan Sayıştay kuruluşunu,
yetkilerini, mensuplarının hak ve sorumluluklarını, denetim
ve yargılama usulleri ile teşkilatını düzenleyen
Sayıştay Kanununu görüşüyoruz.
Sayıştay denetimi Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına, yani halk adına yapılıyor ise öncelikle bu denetimin
bağımsız ve tarafsız olması gerekir.
Sayıştay denetimini bakanlıkların teftiş kurulları
ve idarelerin iç denetçileri tarafından yapılan denetim ve
teftişlerden ayıran en önemli özellik, Sayıştay denetiminin
bağımsızlığı ve
tarafsızlığıdır. Sayıştayın
bağımsızlığı ve tarafsızlığı,
Sayıştayımızın da üyesi olduğu Uluslararası
Sayıştaylar Birliğinin denetim standartlarında temel ilke
olarak yer almaktadır. Sayıştay denetiminin
bağımsızlığını ve
tarafsızlığını sağlayamazsak Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bütçe hakkını gerektiği şekilde
kullandığından söz edemeyiz. Demokrasinin, parlamentonun bütçe
hakkından doğduğunu göz önüne alırsak, bütçe
hakkının kısıtlanması demokrasinin
kısıtlanması demektir.
Değerli milletvekilleri, teklifin 32nci maddesinin altı
no.lu fıkrasında Sayıştay Başkanının teklifi
ve Sayıştay Genel Kurulunun kararıyla gerek görülen illerde
denetim grup başkanlıkları kurulabileceği hüküm altına
alınmaktadır. Sayıştay kurulduğu andan itibaren
anayasal bir kurum olarak Başkentte hizmet yürütmüş ve taşra
teşkilatı olmamıştır. Bunun iki nedeni vardır
değerli milletvekilleri. Birincisi, Sayıştay denetçilerinin
görev yaptıkları illerde yerel ilişki ağları kurarak
tarafsızlıklarını kaybetmelerine yol açabilecek uygun
ortamı sağlamamak; ikincisi ise denetçilerin başka ile tayin
baskısı altında çalıştırılarak
bağımsızlıklarını kaybetmelerine engel
olmaktır.
Günümüzdeki teknolojik gelişmeler nedeniyle ulaşım
ve iletişim imkânlarının geçmişle kıyaslanmayacak
düzeye geldiği bir gerçektir. Öte yandan, Sayıştay
Başkanlığının geçmişte olduğu gibi
şimdi de bütün illerde denetçileri geçici sürelerle görevlendirerek
denetim yaptırma yetkisi vardır. Nitekim, Sayıştay Genel
Kurulu her yıl mahallinde yani yerinde denetlenecek kurum ve
hesapları hiçbir kısıtlama ve baskı olmadan belirlemekte ve
bu denetim görevlileri mahalline gönderilerek denetim faaliyeti düzenli bir
şekilde yerine getirilmektedir. Dünyadaki diğer ülke
sayıştaylarına bakıldığında taşra
teşkilatının Bölge Sayıştayı adı
altında siyasi federalizmi benimsemiş devletlerde olduğu
gözlenmekte, üniter devletlerde ise örneğine rastlanmamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti üniter bir devlettir. Üniter bir devletin sayıştayına
taşra teşkilatı kurulması doğru değildir
değerli arkadaşlar. Sayıştay
Başkanlığının bütün illerde geçici görevlendirme
yoluyla denetim yaptırma yetkisinin bulunduğu göz önüne
alındığında illerde denetim grup
başkanlıkları kurulmasının hangi ihtiyaçtan
doğduğu sorusu gündeme gelmektedir.
Sayıştayın yerelleşmesinin denetimin
verimliliğine ve etkililiğine hiçbir katkısı
olmayacağı, aksine uzun süreli ve yerleşik olarak görev
yapmanın yerel ilişki ağlarının doğmasına ve
geliştirilmesine yol açarak denetimin
tarafsızlığını tehdit edeceği ortadadır.
Başkanlığa bağlı illere atama yetkisinin verilmesi
ise, görevlerini hiçbir baskı, etki ve müdahale altında kalmadan
yürütmek zorunda olan denetçilerin başında Demoklesin
kılıcı gibi asılı duracak, denetçinin ve denetimin
bağımsızlığını doğrudan veya
dolaylı yollarla etkileyebilecektir.
Değerli milletvekilleri, bu tür önerilerin somut bir ihtiyaca
ve iş analizlerine dayanması gerekir. Denetim grup
başkanlığı kurulan her ilde hizmet binaları ile
lojmanlar satın alınacak, yaptırılacak veya
kiralanacaktır. Ayrıca, hizmet binaları tefriş edilecek,
döşenecek, bunların hepsi bütçe üzerine ek maliyet getirecektir.
Bu bağlamda, taşra teşkilatı kurulması
denetimin verimliliği ile etkinliği üzerinde olumlu
değişimler sağlamadığı gibi, denetimin
bağımsızlığı ve
tarafsızlığını tehdit etmekte ve ayrıca denetimin
maliyetini yükselten harcamaları gerektirmektedir.
Bu gerekçelerle önergemizi destekleyeceğinizi umuyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
32nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkanım, karar
yeter sayısı istemiştik.
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
aramadınız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Karar yeter sayısı istendi
efendim.
BAŞKAN Öyle mi? Duymadım efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Oylandı artık efendim. Geri
çekiyoruz talebimizi.
BAŞKAN 32nci madde kabul edilmiştir.
33üncü madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 33
üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinin
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve teklif
ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Ali
Arslan
Trabzon Muğla
b) Yargılama dairesinin davet etmesi üzerine oy hakkı
bulunmamak kaydıyla hesap yargılamasına katılır ve
görüşünü açıklar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 33üncü maddesinin üçüncü
fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
|
Mehmet
Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Mehmet Günal |
|
Nevzat Korkmaz |
Alim
Işık |
|
Antalya |
|
Isparta |
Kütahya |
b) Daire başkanının veya savcının talebi
üzerine; oy hakkı bulunmamak üzere hesap yargılamasına
katılır ve varsa görüşünü açıklar.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Teklifin 33üncü maddesinin b
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
b) ilamların infazını izler ve bu hususla ilgili
gerekli işlemleri yapar ve yaptırır.
|
Nurettin
Canikli |
|
Abdurrahman
Arıcı |
Rüstem Zeydan |
|
Giresun |
|
Antalya |
Hakkâri |
|
Fahrettin
Poyraz |
|
|
Nusret
Bayraktar |
|
Bilecik |
|
|
İstanbul |
BAŞKAN Komisyon en son okuttuğum önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALAATTİN BÜYÜKKAYA
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Canikli, buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Değerli
arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, polemiği sürdürecek değilim ancak tekrar ifade
etmem gerekir: Lütfen, o yorumu yapan değerli arkadaşımız
bir sonraki cümleyi birkaç defa okusun. Tek istirhamım bu, bunu özellikle
istirham ediyorum. Onu okuduğu zaman, önceki konuşmasıyla hiçbir
alakası olmayan bir içerik olduğunu orada görecektir. Neyse
Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, bu
Sayıştay Yasa Teklifiyle gerçekten denetim konusunda tam bir reform
yapılmaktadır, denetimin kapsamı ve etkinliği
artırılmaktadır.
Çok ayrıntıya girmeden size birkaç örnek vereceğim.
Bugün Sayıştay Kanununa tabi olmayan, Sayıştay denetimine
tabi olmayan onlarca fon ve kuruluş vardır. Değişik
tarihlerde yasalaşmış ve özellikle yasalarına, Sayıştay
Kanununa tabi olmayacağı dercedilmiştir.
Ben size birkaç tane örnek vereceğim değerli
arkadaşlar. Bakın, İşsizlik Sigortası Fonu. Kanun no:
4447. Kabul tarihi: 25/8/1999. Aynen maddelerden bir tanesi şöyle,
başka kanunları da sayıyor: Fon, 832 sayılı
Sayıştay Kanununa tabi değildir. Yani Sayıştay
denetimi dışında tutulmuştur. 1999. Yani bunları
çıkarabildiğim itibarıyla
çıkarmışımdır. Yoksa, özellikle şu dönem, bu
dönem gibi bir arayışımız olmadı.
BDDKnın oluşturulması, kurulması. Kanunun
kabul tarihi: 18/6/1999. Kanun numarası: 4389. Orada da işte,
Muhasebe-i Umumiye Kanunu -şu andaki 5018 sayılı Kanun- Devlet
Memurları Kanunu, KİT Kanunu, vesaire ve 832 sayılı
Sayıştay Kanununa tabi değildir.
Üst kurulların denetimiyle ilgili olarak da o kadar çok kanun
var ki değerli arkadaşlar, bakın, mesela TİKAnın
kurulmasına ilişkin kanun. Keza orada Sayıştay Kanununa
tabi olmayacağı ifade ediliyor. Çıkış tarihi, onun
tarihi de yine 2001.
Teknoloji Geliştirme Bölgeler Kanunu. Orada da bu kurumun
hesap ve işlemlerinin Sayıştay tarafından
denetlenmeyeceği hüküm altına alınıyor, çok net bir
ifadeyle. Devam ediyor bu şekilde. İşte, Afetten Doğan
Zararların Giderilmesi Hakkında Kanun, Türkiye Kalkınma
Bankası Anonim Şirketinin Kuruluşu Hakkında Kanun. Orada da
çok açık bir şekilde bu Bankanın hesap ve işlemlerinin
Sayıştay tarafından denetlenemeyeceği, denetlenmemesi
gerektiği kanunla hüküm altına alınıyor. Tarih ne zaman?
1999 değerli arkadaşlar ve devam ediyor, bu şekilde liste
uzayıp gidiyor. Eski dönemlerde de var, çok var, sadece bu dönemlere
ilişkin değil, o kadar çok fazla ki.
Şimdi, bu teklif eğer kabul edilirse, bütün bu
kuruluşlar, yani kanunları çıkarken Sayıştay denetimi
dışında tutulacağı öngörülen, Sayıştay
denetiminden kaçırılan, hesap ve işlemleri Sayıştay
denetimine tabi tutulmayan bu kuruluşların tamamının -istisnasız-
hesap ve işlemleri, en geniş anlamıyla Sayıştay
tarafından denetime tabi tutulacak değerli arkadaşlar.
Bakın, 3346 sayılı Kanunda bir hüküm var.
Belediyelerin sahip olduğu iktisadi kuruluşlar Anayasaya
aykırı bir şekilde hem Sayıştay Kanununun denetimi
dışına çıkartılmıştır hem de KİT
Komisyonunun denetimi dışına
çıkartılmıştır, 1983 yılında
çıkarılan bir yasayla. O da dâhil olmak üzere belediyelerin sahip
olduğu iktisadi kuruluşlar bugün denetim dışına
İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin
yaptığı denetimi dışarıda bırakırsanız,
onun dışında gerçek anlamda bildiğimiz hiçbir denetime tabi
tutulmamaktadır. Eğer bu teklif yasalaşırsa, biraz önce
saydığım ve saymadığım ve Sayıştay
denetimi dışında tutulan kuruluşların tamamı ve
belediyelerin sahip olduğu iktisadi kuruluşların tamamı
denetime tabi olur hâle gelecektir değerli arkadaşlar.
Vicdanınıza seslenmek istiyorum: Denetimden kaçan bir siyasi iktidar
böyle bir şey yapabilir mi? Böyle bir adım atabilir mi değerli
arkadaşlar? Denetimden kaçan siyasi iktidar, hükûmet
bakıyorsanız geçmiş dönemlere bakacaksınız, örneklerini
biraz önce verdim. Biz, samimi olarak tüm kamu kurumlarının, kamu
kaynağı kullanan tüm kurumların hesap ve işlemlerinin en
etkili bir şekilde hukuka uygunluk açısından, mali denetim
açısından, Sayıştay tarafından denetlenmesini
istiyoruz. O kadar daha ileri gitti ki hükûmetlerimiz, Hükûmetimiz, bu konuda
Sayıştayın sahip olmadığı, aslında hükümetin
ya da bakanlıkların sahip olduğu birçok denetim konusunu,
feragat ederek, yani bakanların sahip olduğu birçok denetim
imkânından feragat ederek Sayıştaya aktarmaktadır. Bu, uzun
yıllardan beri, en azından
tartıştığımız, bildiğimiz dönemden beri ilk
defa olmaktadır değerli arkadaşlar. Dolayısıyla
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Doğru söylemiyorsun! Her
taraf kokuşmuş bir durumda.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ne zaman kokuşur
biliyor musunuz? Eğer bir kuruluşu, bir fonu, kamu kaynağı
kullanan bir kuruluşu 832 sayılı eski Sayıştay
Kanununun
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Yolsuzluk almış
başını gidiyor. Siz öyle konuşuyorsunuz boşu
boşuna. Danıştayı harekete geçirin. Belediyelerin durumu
ortada.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Sayıştay
denetimi dışına çıkarırsanız o zaman kokuşma
ihtimali olabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Eğer denetim
kapsamına alırsanız, bizim yaptığımız gibi,
değerli arkadaşlar, o zaman gerçek anlamda denetimin
yapılmasını istiyorsunuz demektir. Biz samimiyiz. Samimiyetimiz
lafta değil. İcraatla gösteriyoruz, samimiyetimizi icraatla
gösteriyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayıştayın
raporları bekliyor. Niye Genel Kurula getirmediniz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Eğer herhangi bir
kişinin elinde, herhangi bir arkadaşımızın elinde
herhangi bir kurumla ilgili bir yolsuzluk iddiası varsa lütfen
çıksın, açıklasın ve suç duyurusunda bulunsun değerli
arkadaşlar.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Liste, liste
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Afaki,
delillendirilemeyen, müdellel olmayan, soyut ifadelerle yolsuzluk
suçlaması yapamazsınız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) İşte, işte bak! Bu
listeyi niye Genel Kurula indirmediniz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Varsa elinizde
belgeniz, varsa iddianız savcılığa gönderirsiniz.
Çıkar konuşursunuz ama belgelendirirsiniz. Yoksa
susarsınız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.
Sayın Vural, sisteme girmişsiniz.
Buyurunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, önerge
oylanmadan önce bir şeyi öğrenmek istiyorum. Şimdi burada (b)
fıkrasında değişiklik yapılırken Bu ilama esas
yargılamaya ilişkin raporları hazırlayan denetçiler
tarafından yapılan temyiz istemini gerçekleştirir
O hüküm
ortadan kaldırılıyor. Temyiz istemini kim talep edecektir? Yani
bu kaldırıldığı zaman, bir temyiz istemi olduğu
zaman bunu kim talep edecek? Talep edecek denetçilerin bu yetkisi kaldırılıyor
bu teklifte. Temyizi kim isteyecek? Savcılara (a) bendinde verilen, temyiz
konusu dosyaları ve diğer işleri savcılara havale eder de,
temyizi isteyecek denetçi, yani ilama esas yargılama yapan denetçi temyiz
isteyemeyecek mi bundan sonra? O konunun açıklığa
kavuşması gerekiyor.
Efendim, bu önemli bir konu. Neden? Çünkü ben bu ilama esas
yargılamayla ilgili temyizin kimin tarafından
gerçekleştirilebileceği
Eğer temyiz hakkı ortadan
kaldırılıyorsa, burada üst hukuka götürmeyle ilgili bir yetki
ortadan kaldırılıyor demektir; bu, hukuk üstünlüğünde
olmaz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Vural.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım.
Sayın Canikli, açıklama yapabilir misiniz Sayın
Vural için?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) O, genel
kuraldır; temyizle ilgili genel düzenleme vardır zaten. Teklifin
orijinal hâlinde de, yani benim değiştirilmesini teklif ettiğim
metinden önceki hâlinde de temyiz vardır, oraya bir ilave
yaptırılıyor sadece. İlave yapılmasını
öneriyorum. Dolayısıyla
OKTAY VURAL (İzmir) İlave değil efendim,
tamamı kaldırılıyor, bakın
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hayır,
tamamı kaldırılmıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) (b) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir diyor. Sadece ve sadece ilamların
infazını izler ve bu hususla ilgili işlemleri yapar ve
yaptırır. Temyiz kaldırılmış buradan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hayır efendim,
öyle bir şey yok.
İzah edeyim isterseniz Sayın Başkan. Orada sadece
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Bakan, Sayıştay
Başkanı lütfen bu konuda bilgi versin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, izin verin, açıklayayım.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Sayın Bakan bilgi versin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Önerge sahibi benim
Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Bakan bilgi versin efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Önerge sahibi o
değil ki, önerge sahibi benim. Müsaade ederseniz ben vereyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
Hükûmet ve Komisyon katılmadı önergeye.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, önemli bir konu
BAŞKAN Evet, Komisyon ve Hükûmet önergeye
katılmadı efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hükûmet ve Komisyon önergeye
katılmadı Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Temyiz işlemi talebini kim
getirecek, bunu öğrenmek istiyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Vural, Hükûmet ve
Komisyon önergeye katılmadı diyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Katılsın katılmasın
efendim. Oylama yapılmayacak mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılmadı. Neyini?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hazırlayan benim,
öneren benim
OKTAY VURAL (İzmir) Sayıştay Başkanı
istediğimiz zaman konuşabilir, Genel Kurula hitap edebilir.
BAŞKAN Sayın Vural, Komisyon ve Hükûmet önergeye
katılmadığı için, onlar bu maddeye şey
yapmıyorlar.
OKTAY VURAL (İzmir) Niye efendim? Sayıştay
Başkanı, Meclis Genel Kurulu şeyiyle
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama sizin
talimatınızla değil ki. Sayıştay Başkanı
isterse buna bir cevap verir.
BAŞKAN Onlar zaten katılmadılar efendim, Canikli
de izahını yaptı.
Sayın Yaman, buyurunuz efendim, siz ne
soracaksınız? Oylamaya geçeceğim şimdi.
M. NURİ YAMAN (Muş) Sayın Başkanım,
Sayın AKP Grup Başkan Vekili kürsüde konuşurken, bir
Sayıştay devriminden ve bu denetim dışında kalacak
olan birimleri sayarken, sanki çok büyük bir kadroyla Sayıştayın
bu olanakları varmış gibi bir tablo çizdi. Aslında
bakın, eskiden belediyelerle ilgili, evet, şirketleri ve belediye
BİTleri dediğimiz iktisadi kuruluşları bu kapsam dışındaydı
ancak belediye hesapları dahi mevcut Sayıştayın mevcut kadrosuyla
üç yıl içinde eğer Sayıştay ilamına
bağlanmadığı takdirde bir bakıma ibra edilmiş
oluyordu. Şimdi bu geniş denetim kapsamı içinde, ben merak
ediyorum, bu kadar böyle parlak birtakım sözcüklerle bir devrimi anlatacak
şekilde büyük bir işi başardıklarını söyleyen
Sayın Grup Başkan Vekiline şunu sormak istiyorum: Hangi kadroyla
bunu yapacak? Sayıştayın 800 kişilik kadrosu, bu demektir
ki belediyeleri bundan sonra denetim dışı bırakacak ve
bunlarla ilgili evrakları alacak ve süresi de belli
olmadığı için hem dava zaman aşımı, hem ceza
zaman aşımı uğrayacak. Bu nedenle bu konulara dikkat etmek
gerekir diyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz katkınız için
Sayın Yaman.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan organa ben şunu soruyorum:
Temyiz talebi denetçiler tarafından dile getirilmeyecekse bu talebi kim
dile getirecek? Bu kanun teklifinin hangi maddesine istinaden getirecektir bunu
öğrenmek istiyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Soru-cevap bölümünde
cevaplandırılır efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, böyle bir usul yok. Önergeyi reddedeceğiz, Hükûmet ve
Komisyon katılmamış önergeye.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Ama bu konuda aydınlanma
ihtiyacı var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Açıkladı, önerge
sahibi açıkladı önergesini.
OKTAY VURAL (İzmir) Ya ne kaçırıyorsunuz? Ne
kaçırıyorsun? Seninle ilgili bir konu mu var? Öğrenmek istiyoruz
ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Önerge sahibi
açıkladı diyoruz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Hayır, Sayıştay
Başkanının cevap vermesinde ne sakınca görüyorsunuz?
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Savcı var, savcı.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Savcıya sadece
hatırlatıyor. Savcının takdirine
bırakılıyor. Sayıştaydaki savcının adli
hukuktaki savcı olmadığını sen de biliyorsun.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Ne iş yapacak savcı o
zaman?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Biliyorsun sen,
Sayıştaydan gelen olarak biliyorsun.
OKTAY VURAL (İzmir) Temyiz talebi kimin tarafından
dile getirilecek, kanunun hangi maddesine göre temyiz talebiyle ilgili
değerlendirme yapılacak?
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Bakan açıklama
yapsın bu konuda.
BAŞKAN Sayın Akyel, siz kısa bir açıklamada
bulunur musunuz? Milletvekillerimiz bu konuda net bir bilgiye sahip olsunlar.
SAYIŞTAY BAŞKANI RECAİ AKYEL Sayın
Başkanım, sayın vekillerim; şahsım ve kurumum
adına sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayıştay yargısıyla ilgili olarak temyiz
hakkı hem taraf olarak sorumluların hem kurum idarecilerinin,
sorumluların temyiz hakkı zaten var. Ayrıca savcıların
temyiz hakkı var. Bu maddede yani 33/b maddesinde düzenlenen sorguyu,
denetimi yapan denetçinin temyiz hakkını, temyiz isteğini,
talebini savcıya bildirmesi, savcının da bunu yerinde bulursa
temyize gitmesi, yerinde bulmazsa gerekçesini denetçiye bildirmesi
şeklindedir. Zaten verilen önergeye de Komisyonla birlikte biz de
katılmıyoruz.
Arz ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akyel.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Efendim, söz istiyorum. Sayın
Başkana bir soru
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Korkmaz, Sayın Başkan
açıklama yaptı artık bu konuda, tamam
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Eksik efendim, eksik
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Televizyondaki açık
oturumları da geçti bu iş.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Şöyle bir eksiklik var
Sayın Başkan
BAŞKAN Artık bu konu tamamdır. Oylamaya
geçeceğim. Yeterli açıklama gelmiştir. Karar yeter
sayısını da arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İtiraz ettikleri
şeyi kabul ediyorlar. Nasıl bir iş Sayın Başkan, bu?
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Siz de verdiğiniz
önergeyi reddedeceksiniz.
BAŞKAN Önergeyi kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
muhalefet, az önce itiraz ettiği önergeyi kabul ediyor!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bu, espri yapılacak bir
şey değil.
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 33üncü maddesinin üçüncü
fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
b) Daire başkanının veya savcının talebi
üzerine; oy hakkı bulunmamak üzere hesap yargılamasına
katılır ve varsa görüşünü açıklar.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALAATTİN BÜYÜKKAYA
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Işık. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu
Teklifinin 33üncü maddesinde değişiklik öngören önergemiz
hakkında açıklamada bulunmak üzere huzurunuzdayım. Öncelikle
hepinizi saygılarımla selamlarım.
Birçok köklü kurumumuz gibi bize atamız Osmanlıdan miras
kalmış ve bütün anayasalarımızda genel kabul görmüş
Sayıştayın 832 sayılı mevcut Kanunu, teklifin geneli
üzerinde konuşan Sayın AKP Sözcüsünce Kurumsal işleyiş
yapısını dünyanın en gelişmiş ülkelerine örnek
teşkil edecek tarzda yeniden düzenleyip karşınıza
getirdik. şeklinde ifade edilen bir kanun teklifiyle değiştirilmektedir.
Hükûmetin her alanda kullandığı demokratikleşme ve
şeffaflaşma söylemi, bu kanun teklifi için de
kullanılmıştır. Bu söylem kullanılarak âdeta devletle
hesaplaşma adına yapılan düzenlemelerden birisi de, maalesef, bu
teklifle Sayıştay Kanununda yapılmaktadır. Hesap verme
sorumluluğu ve mali saydamlık kavramları vurgulanarak, 2005
yılında yürürlüğe giren 5018 sayılı Kanunla getirilen
düzenlemelere paralel değişiklikler arz eden gerekçelerle önümüze
gelmiş olan bu kanun teklifinin hazırlanmasında, 2001 yılı
krizinde sonra gündeme gelen yolsuzlukların etkili olduğu Sayın
AKP sözcüleri tarafından bu kürsüden dile getirilmiştir. Ancak ne
gariptir ki yolsuzlukların üstüne gitmek için Sayıştayı
yeniden yapılandıran Hükûmet, iktidara geldiği sekiz yıldan
ve 5018 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği beş
yıldan bu yana yolsuzluklarla mücadele konusunda maalesef
kılını bile kıpırdatmamıştır.
Acaba aradan geçen yıllar sonrasında yapılan bu
düzenlemelerle giderayak sekiz yıllık icraatın üzerinin
örtülmesi gibi bir niyet olabilir mi? Ayrıca çoğu sivil toplum
örgütünün AKP yandaşı olduğu, bitaraf olanların ise
bertaraf ilan edildiği ve yargının can havliyle ele geçirilmeye
çalışıldığı bir dönemde Sayıştaya da
sıra yeni mi gelmiştir? şeklindeki soruları maalesef
sormadan geçemeyeceğim.
Değerli milletvekilleri, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanununun 68inci maddesinde dış denetime ilişkin
hükümler yer almaktadır. Bu Yasanın yürürlüğe girdiği 2005
yılından bu yana, aradan geçen beş yıl zarfında bu
Kanunla düzenlenen hükümler doğrultusunda bir işlem tesis
edilmemiş ve dış denetim genel değerlendirme raporları
ile diğer raporlar hazırlanıp Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulmamıştır. Yasama görevi yanında Bakanlar Kurulu
üyelerini de denetleme yetkisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi söz konusu
raporların sunulmamasından dolayı denetim görevini de ne
yazık ki yerine getirememiştir.
Diğer yandan, bakanlık teftiş kurullarını
ortadan kaldıran bazı tasarılar da Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminde yer almaktadır. Bir yandan, 5018 sayılı Kanuna göre
oluşturulan ve hangi liyakat kriterlerine göre alındıkları
belli olmayan kamuda görev yapan denetim elemanlarından iç denetim
birimleri oluşturacaksınız, ardından da bakanlık
teftiş kurullarını kapatacaksınız. Diğer yandan,
denetimin etkinliği açısından Sayıştayı yeniden
yapılandıracaksınız ancak bunu yaparken de
Sayıştaya denetçi alım sınavlarında mülakat
adıyla muhakeme ve temsil kabiliyeti gibi eleme kriterlerinin yer
aldığı yeni bir sistem getireceksiniz. Bu yolla, alan bilgisi
ölçümünden ziyade, tamamen kişisel duruşa bağlı yeni
kriterler ile sınavlara müdahil olabilmenin yolu açılmak
istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, daha önceki icraatlarından da
iyi niyetli olmadığı birçok defa açığa çıkan
Hükûmetin bu düzenlemelerle de bu gibi art niyetli beklentilerinin olduğu
açıktır. Nitekim Genel Kurulda verilen bir önergeyle
Sayıştayın performans denetiminin kaldırılması
bunun en belirgin delilidir. Böylece kamu kurum ve kuruluşlarında
sekiz yıllık AKP döneminde yapılan birçok yolsuzluk ve
usulsüzlüğün üzeri örtülmüş olacaktır.
Denetimin bağımsızlığını ve
etkinliğini artırmaktan ziyade yeni oluşturulan idari
yapıyla yürütmenin Sayıştaya müdahalesinin önünü açan bu
düzenlemelerden mutlaka vazgeçilmelidir. Bağımsız denetim ve
bunun en köklü adresi olan Sayıştayın performans denetiminin
engellenmesinin önüne geçilmeli
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİM IŞIK (Devamla) Teşekkür ediyorum.
ve bakanlıkların teftiş kurullarının
Sayıştay ihtisas dairelerinde yapılandırılarak
bağımsız ve tarafsız, tek elden denetimin önü
açılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Sayıştayın denetim
alanının genişlemesine ve görevlerinin artmasına paralel
olarak savcılık müessesesini daha etkin hâle getirmek için teklife
eklenen Başsavcılık başlıklı 33üncü maddede
kurumun kendi iç bünyesinde yer alan çalışma ahenk ve uyumuna
katkıda bulunmak, Başsavcılığa intikal eden
yargılamaya esas raporların, dosyaların ve diğer
işlerin dağıtım ve organizasyonunu yapan
Başsavcının, varsa görüşte bulunmak üzere yargılamaya
katılmasını sağlamayı öngören önergemizin kabulünü
diler, tekrar saygılarımı sunarım.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 33
üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinin
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali
Arslan (Muğla) ve arkadaşları
b) Yargılama dairesinin davet etmesi üzerine oy hakkı
bulunmamak kaydıyla hesap yargılamasına katılır ve
görüşünü açıklar.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ARSLAN (Muğla) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 33üncü maddesi üzerinde verdiğimiz
önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye bildiğiniz gibi,
biraz da övünerek söylüyoruz, dünyada 17nci büyük ekonomi. Bu iyi bir şey
-yeterli midir değil midir tartışılabilir- ancak bir
başka rakam var: Türkiye sosyoekonomik gelişmişlik
sıralamasında dünya ülkeleri içinde 70inci sıralarda, 70inci
sıralarda gidip geliyor, yani ortalarda seyrediyor. Hem ilk 20 içinde
ekonomimizin olduğuyla ilgili övüneceksiniz ancak halkınız bu
büyümeden, ekonomik büyümeden yeterli gelişmeyi sağlayamayacak,
sağlıkta, eğitimde, sosyal refahta büyük
sıkıntılar yaşayacak. Gerçekten bir çelişki var yani
Türkiye'nin ekonomik kaynakları iyi, ancak doğru yönetilmiyor, çarçur
ediliyor, hepimizin çok yakından bildiği, her alanda neredeyse
yolsuzluklar almış başını götürmüş; o nedenle
Türkiye'nin ekonomik büyüklüğü, ekonomik gelişmesi vatandaşa yansımıyor,
sıkıntı da bu zaten Türkiye'deki.
O zaman hâl böyle olunca denetimin çok büyük önemi var. Ancak
yapılan bu düzenlemeyle Sayıştayın yetkilerinin âdeta
budandığını görüyoruz. Sayıştay, artık
denetlemenin daha ötesinde, AKPnin âdeta bir yan kuruluşu gibi, AKPnin
arka bahçesi gibi algılanmaya çalışılıyor. Bence
artık Sayıştayın adını da sayıştayyip
yapalım, siz de rahat edin, biz de rahat edelim!
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, denetleme
konusunda Türkiye'de büyük sıkıntılar var ama bazı alanlarda
maşallah çok iyi denetliyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partili belediyeler
konusunda şahinsiniz mesela. Artık, belediyeler denetlemelerden
neredeyse iş yapamaz hâle geldiler, bıktırdınız
belediyeleri ama AKPli belediyelere gelince kanatlarınızın
altında, istediği her türlü yolsuzluğu cirit atarcasına
yapmakta serbest AKPnin belediyeleri. AKPli belediye başkanları
Türkiye'nin dolar milyarderleri arasına girmiş, müthiş
zenginlikler içindeler. Hepimizin gözleri önünde, AKPli belediye
başkanlarının neler yaptığını, nasıl
zenginleştiklerini, nasıl köşeyi döndüklerini hep beraber
görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, mesela yurt
dışındaki vatandaşlarımızın sömürülmesiyle
ilgili, kanının emilircesine sömürülmesiyle ilgili yıllardan
beri facialar yaşıyoruz. Almanyada davalar açılıyor,
Almanyada o yolsuzluklar nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları
ve o vatandaşların birçoğu da sizin çok yakın
yandaşlarınız, cezalar alıyor ama Türkiyedeki mahkemelerde
tık yok, bir arpa boyu yol gidemiyor. YİMPAŞta böyleydi,
hatırlayın. Deniz Fenerinde ne oldu, ne bitti; hiç kimse bilmiyor,
dava hangi aşamadadır, hiç belli değil. Âdeta, Deniz Feneri
denetimin dışında, yargının dışında
tutulmaya çalışılıyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, yurt
dışında, Almanyada, Amerikada Türkiye Cumhuriyetindeki
yolsuzluklarla ilgili davalar açılıyor, Alman şirketleri,
Amerikan şirketleri Türkiyede rüşvet verdikleri için cezalar
alıyor, ama Türkiyede rüşvet alan -bence çok daha büyük bir utanç-
Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşları hakkında hiçbir işlem
yapmıyorsunuz! SIEMENS şirketi Türkiyede yaptığı
yolsuzluklarla ilgili, verdiği rüşvetlerle ilgili 1 milyar euro ceza
alıyor, ama Türkiyede SIEMENSin o rüşvetini alanlarla ilgili
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin yaptığı hiçbir şey yok!
Bakın, yeni ortaya çıkan başka bir yolsuzluk, yeni de değil
aslında, bir yıl oldu: Amerikada 3M diye bir şirket var,
Türkiyede kamu kurumlarında, belediyelere hizmet alımlarında ve
ihalelerde yolsuzluk yapıldığı gerekçesiyle Amerikada
soruşturma açılıyor, büyük cezalar alacağı söyleniyor
ve şirket, Türkiyedeki temsilcisinin yolsuzluk
yaptığını, rüşvet yaptığını
Amerikan mahkemelerine kendisi bildiriyor, ama Türkiyede Türk kamu
kurumları suçlanan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları değil;
belediyeler suçlanan, rüşvet alan belediyelerle ilgili, ihalede yolsuzluk
yapan belediyelerle ilgili hiçbir işlem yok arkadaşlar! Cumhuriyet
Halk Partisi olarak bu durumdan, rüşvet alan bir ülkenin
vatandaşları konumundan yüzümüz kızarıyor. Sizlerin
kızarmıyor mu sevgili dostlar? Amerikadaki şirketler
Türkiyede biz rüşvet verdik. diyor, İhale aldık, hizmet
satın aldık. diyor, Amerikada dava görülüyor, rüşvet
verdikleri için Amerikan şirketleri, Türkiyede rüşvet alan şirket
ve belediyelerle ilgili hiçbir işlem yok. Arkadaşlar, hakikaten
ayıp, hakikaten yazık
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ ARSLAN (Devamla) Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu, iki
haftadır, Türkiye'de çok önemli bir yolsuzluğa parmak basıyor.
İzmir ve Manisadaki camilerin, medreselerin restorasyonuyla ilgili
yapılan yolsuzluklar, Süleymaniye Camisinin restorasyonunda yapılan
yolsuzluklar. Arkadaşlar, bakın, yıllarca siz bu camileri oy
deposu olarak sömürdünüz, şimdi de kendi
yandaşlarınızı kalkındırmak, geliştirmek
için sömürüyorsunuz. Ayıptır, yazıktır, günahtır
sevgili dostlar. İki haftadır Genel Başkanımız dile getiriyor,
sadece inkâr ediyorsunuz, yaptığınız başka bir
şey yok. Lütfen, camilerden artık elinizi çekin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Camilerden elinizi çekin ne
demek? Camilerin içindeyiz biz.
ALİ ARSLAN (Devamla) Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanının uyarılarına Başbakanın
kulak vermesi gerekiyor. Ne işlem yaptığınızı
bilmek istiyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sorarsınız,
gidersiniz mahkemeye, ne işlem yapıldığına
bakarsınız.
ALİ ARSLAN (Devamla) İki haftadır Genel
Başkanımız kürsüden soruyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Buradan iftira atmakla olmaz.
ALİ ARSLAN (Devamla) İki haftadır soruyoruz,
hiçbir cevap veremediniz. Tık yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Genel
Başkanınız kürsüden değil, gider mahkemeye suç duyurusunda
bulunur, savcıları harekete geçirsin.
ALİ ARSLAN (Devamla) Sevgili dostlar, Süleymaniye Camisini
bile sömürmeye kalkıyorsunuz. Gerçekten, belki bu dünyada hesap vermekten
kaçabilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
ALİ ARSLAN (Devamla) İktidarınız ne kadar
sürer bilmiyorum ama Allahtan korkun. Öbür dünyada mutlaka bunların
hesabını vereceksiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Korkmayanlar korksun.
ALİ ARSLAN (Devamla) Hepinize çok teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP KORAL (İstanbul) İftiracılar da hesap verecek
mi?
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Arslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
33üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
33üncü madde kabul edilmiştir.
34üncü madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 34üncü maddesinin
başlığının Sayıştay denetiminin amacı
şeklinde değiştirilmesini ve birinci fıkrasının
(a) bendinde geçen güvenilir ve yeterli ibarelerinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa
Kalaycı |
|
Mehmet
Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Mehmet Günal |
|
E. Haluk Ayhan |
Nevzat Korkmaz |
|
Antalya |
|
Denizli |
Isparta |
|
|
|
Murat Özkan |
|
|
|
|
Giresun |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin
34üncü maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Ali
Koçal
Trabzon Zonguldak
BAŞKAN Komisyon bu en son okuttuğum önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALAATTİN BÜYÜKKAYA
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Koçal, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 34üncü maddesinin
teklif metninden çıkarılmasına ilişkin önergemiz üzerinde
söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi de saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP hükûmetleriyle birlikte kamu
kurum ve kuruluşlarının yapılarında ciddi
sayılacak değişikliklere gidilmiş, yapılan ve
yapılmakta olan bu değişiklikler sonucunda kamu kurum ve
kuruluşları cumhuriyetle birlikte edindikleri kazanımları
kaybetmekte, AKPnin ülkemizi gelecekte şekillendirmek istediği
mecraya doğru sürüklenmektedir. Çıkarılan mali içerikli yasalar
daha uygulanmaya konulmadan değişmekte, uygulanmaya konulduktan sonra
da çıkar gruplarının baskılarıyla defalarca
değiştirilmektedir. Örneğin, İhale Kanunu yürürlüğe
girmeden 2 kez, yürürlüğe girdikten sonra 17 kez
değiştirilmiştir. Yasanın tamamen değişikliği
ise gündemdedir. Yine, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu yürürlüğe girmeden
önce 1 kez ve yürürlüğe girdikten sonra da 8 kez
değişikliğe uğratılmıştır.
İyice düşünülüp yeterince araştırılmadan
Parlamento gündemine getirilen yasa tasarılarının, Parlamento
sürecinde grubumuzun yaptığı eleştiri ve öneriler dikkate
alınmadan yasalaşması neticesinde, kamu mali yönetiminin
sistematiği tamamen bozulmaktadır. Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununun yürürlüğe girmesiyle, giderin gerçekleşme sürecinde
kontrol ve denetim işlevi zayıflatılmış, kamu
kaynakları bu süreçte yeterince incelenmeden, denetlenmeden israf edilir
duruma getirilmiştir. Şimdi ise görüşülmekte olan yasa
tasarısıyla da kamu kaynağının harcanmasından
sonraki denetim süreci zayıflatılmakta, Sayıştay, Parlamento
adına denetim yapmaktan uzaklaştırılmakta, hükûmetlerin güdümü
altına sokulmaya çalışılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Sayıştayın
yapısı özellikle 1983 yılından sonra başlayan ve
günümüze kadar gelen süreçte kasıtlı olarak
siyasallaştırılmış, denetçi seçimi ve üye atamalarındaki
siyasi tercihler tamamen bozulmuştur. Şimdi ise görüşülmekte
olan Sayıştay Kanunu Teklifiyle Sayıştayın kamu
kaynaklarının kullanımı üzerindeki dış denetim
yetkisi zayıflatılmak istenmektedir. Hemen ifade etmek gerekir ki bu,
aynı zamanda Parlamentonun denetim yetkisinin de zayıflatılması
anlamına gelmektedir. Sayıştay anayasal bir kuruluştur.
Sayıştayın görevleri Anayasayla düzenlenmiştir. Teklifle,
Anayasanın kanuna bıraktığı hususların
düzenlenmesi yapılmaktadır. Sayıştay denetiminin amacı
ise kendisine Anayasa ve kanunlarla verilen görevler bağlamında
şekillenmektedir. Bu bağlamda, Sayıştayın
kuruluşunu, işleyişini, denetim usulleri ile
mensuplarının atanmalarını, ödev ve yetkilerini,
haklarını, teminatlarını ve yükümlülüklerini düzenlemeyi
amaçlayan bu kanun teklifinde denetimin amacının yer almaması
gerekir. Sayıştayın denetim amacının, Anayasa ve
kanunlarla verilen görevlerin en iyi şekilde yapılmasını
teminen Sayıştayın strateji bildirimleri ile strateji
planlarında yer alması gerekmektedir. Bu nedenle, teklifin 34üncü
maddesi yanlış ve eksik bir şekilde düzenlendiğinden
tekliften çıkarılmalıdır.
Diğer taraftan, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve kamuoyuna
güvenilir ve yeterli bilgi sunulması Sayıştayın değil,
kamu idarelerinin görevidir. Sayıştayların bu süreçteki görevi,
parlamentolara ve kamuoyuna sunulan bilgilerin yeterli ve güvenilir olup
olmadığını denetleyerek parlamentolara raporlamaktır.
Ayrıca, sayıştayların kamuoyuna bilgi sunması
ayrı, sayıştay raporlarının kamunun erişimine
açık olması ayrı şeylerdir. Sayıştay ve kamuoyu
açısından önemli olan, sayıştay raporlarının
kamuoyunun erişimine açık olmasıdır. Maddenin (a) bendi (c)
bendinde ifade edilen hususu da kapsadığından, (c) bendi tekrar
mahiyetindedir. Maddenin (d) bendinde ifade edilen hesap verme sorumluluğu
ve mali saydamlığın yerleştirilmesi ve
yaygınlaştırılması Sayıştayın
değil iç kontrolün meselesidir ve bu anlamda idarelerin
amacıdır. Sayıştay bu süreçte ancak yaptığı
denetimlerle katkı sağlayabilir.
Teklifin 34üncü maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinde bütçe hakkının gereği olarak ifadesine yer
verilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, merkezî yönetim
kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumları üzerinde
bütçe hakkını kullanmakta, yerel yönetimlerle, birlik, vakıf,
işletme, bağlı ortaklık ve şirketler ise bütçe
hakkının kapsamı dışında bulunmaktadır. Bu
durumda, bütçe hakkının kapsamı dışında bulunan
kamu idareleri için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ KOÇAL (Devamla)
Türkiye Büyük Millet Meclisine ve
kamuoyuna güvenilir ve yeterli bilgi sunulmayacağı kabul edilmekte,
sunulacak ise de hangi gerekçe ile sunulacağı sorusu cevapsız
kalmaktadır. Bu nedenle, öncelikle bütçe hakkı kavramının
tanımına ihtiyaç vardır. Bu eksikliğin mutlaka giderilmesi
gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bu
nedenlerle önergemizin kabul edilerek teklifin 34üncü maddesinin tekliften
çıkarılmasını talep ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Koçal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 34üncü maddesinin
başlığının Sayıştay denetiminin amacı
şeklinde değiştirilmesini ve birinci fıkrasının
(a) bendinde geçen güvenilir ve yeterli ibarelerinin metinden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Murat
Özkan (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MURAT ÖZKAN (Giresun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının
34üncü maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş
olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz önce, AKP Grup Başkan
Vekili Sayın Canikli Performans denetimini kaldırmadık, biz
bunu daha iyi bir hâle getirdik ve birçok kamu kurumunu da denetim kapsamı
içine aldık. gibi birtakım iddialar ileri sürdü.
Değerli arkadaşlar, bazı şeyler evrensel hukuk
kuralları çerçevesinde yapılır, bunlardan birisi bütçe
hakkıdır. Bu maddede de bütçe hakkından söz ediliyor. Acaba,
bütçe hakkı nedir? Bütçe hakkı, ilk kez dünyaya Magna Carta
Libertatum yani Büyük Özgürlük Sözleşmesi denilen bir kavramla
gelmiş, Fransız İhtilali ki bize de Senedi İttifakla
geçmiş bir kavramdır. Bütçe hakkında, devleti yöneten, milleti
yöneten insanların harcamış olduğu paraları millet
adına denetleme yetkisi ve toplama izni verilen bir kavramdır. Bütçe
hakkı gereği, genel bütçeye tabi -bizim Anayasamızda da genel
bütçe ve SSK- sosyal güvenlik bütçelerinin denetiminden bahsediliyor.
Şimdi, bu Hükûmetten önce yapılan ve bazı
kurumların Sayıştay denetimi dışında
tutulması, tamamen, bütçe hakkı gibi evrensel bir ilkenin
uygulamasından geçiyor ama bunu bilmeden konuşuyorsa böyle kötü bir
duruma düşme durumunuz var. Keşke bunları bilerek konuşsaydı
arkadaşımız, daha iyi olurdu. Bu kurumlar denetim dışında
değildi. Devlette sadece Sayıştay denetimi olmaz, farklı
denetim yolları da her zaman vardır. Sayıştay, Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına, bütçe hakkı gereği yapılan bir
denetimin uygulayıcısıdır ama siz ne yaptınız bu
kanunu getirerek? Değerli arkadaşlar, Sayıştay denetiminin
bağımsızlığını tamamen ve tamamen ortadan
kaldırdınız; performans denetimini ortadan
kaldırdınız; Uluslararası Sayıştaylar Birliğinin
olmazsa olmaz saydığı performans denetimi yerine performans
ölçümünü getirdiniz. Performans denetimi, diyebilirsiniz ki 5018
sayılı Yasada zaten var. Var da değerli arkadaşlar, onu iç
denetçiler yapacak. İç denetçiler kim? Kurum amirine bağlı
kişiler. Biz ne yapmaya çalışıyoruz, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Sayıştay vasıtasıyla? Bizim adımıza vermiş
olduğumuz yetkiyle toplanan gelirlerin nereye, vermiş olduğumuz
izinle harcanıp harcanmadığını denetliyoruz. Hatta, bu
noktadan baktığınızda, mahallî idarelerin
Sayıştay kapsamına alınması, Sayıştay
denetimi kapsamına alınması bile sorunlu bir uygulamadır
arkadaşlar.
Bir önceki Anayasamızda, değişiklikten önce,
Sayıştay denetiminin mahallî idarelere ilişkin özel bir
sayıştayın kurulmasıyla yapılması öngörülüyordu
ki bana göre bu daha hukuki, evrensel hukuk kurallarıyla da örtüşen
bir şeydi.
Ama siz her şeyi çok bildiğinizi zannediyorsunuz,
bilmiş gibi yapıyorsunuz ama maalesef, bilmiyorsunuz,
bilmediğiniz bir kez daha ortada. Burada yaptığınız
performans değerlendirmesi değil, performans ölçümünü getirdiniz.
Performans denetimi yapmıyorsunuz çünkü performans denetimini yapmayı
sağlayacak olan bu kanunun, değişikliğin 2nci maddesinin
(d) fıkrasını ortadan kaldırdınız.
Bir başka şey, hiç konuşulmayan bir şey
değerli arkadaşlar: Bu kanunun, yine, 7nci maddesinde performans
değerlendirmenizin bile hukuki bir sonuç
doğurmayacağını da açık açık yazıyorsunuz.
Peki, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yürütmesinin yapmış olduğu
harcamaların yerinde, ekonomik, verimli olup olmadığına
bakamayacağız, bunu ortadan kaldırdınız. Peki, biz bu
bütçe hakkını nasıl kullanacağız arkadaşlar?
Sayıştay raporlarının da güvenilir olup
olmamasından bahsediyorsunuz, yine bu kanunun bu maddesinde, 34üncü
maddesinde. Biz de güvenilir ve yeterli ibaresinin
çıkarılmasını istiyoruz. Neden istiyoruz değerli
arkadaşlar bunu? Sayıştayın raporlarının
güvenilir olup olmaması değil, burada aradığımız
husus: Kamu harcamalarını, yapan birimlerin Sayıştaya
vermiş olduğu raporların ya da harcama belgelerinin doğru
olup olmadığını Sayıştay denetler.
Şimdi, burada bir başka şey:
Sayıştayı, biz denetimi genişlettik. diyor. Evet. Denetim
programını kim yapacak değerli arkadaşlar, söyler misiniz
bana? Sayıştay Başkanının talimatıyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MURAT ÖZKAN (Devamla)
Sayıştayın
Başkanının atadığı bir kurulun, bir kişinin
yapacağı program. Eskiden kim yapıyordu? Genel Kurul
yapıyordu. Sayıştay Genel Kurulu üzerinde Sayıştay
Başkanının bir yetkisi var mıydı? Yoktu çünkü en üst
karar organıydı. Peki, bu karar organının bu yetkisini
ortadan kaldırdığınız zaman ne oluyor?
İstediğiniz adamı denetlettireceksiniz, istediğiniz
adamı denetlettirmeyeceksiniz. Yani bizim keyfiyet dediğimiz,
keyfî uygulama dediğimiz hususlar tam da bunlar değerli
arkadaşlar. İşte tek adam yönetimi, işte hukuk
dışı yönetim, evrensel kurallara aykırılık burada
ortaya çıkıyor. Siz, aynen Sakallı Celalin dediği gibi,
Doğuya giden gemide Batıya koşan arkadaşlara benziyorsunuz
maalesef. Bir yere gittiğinizi zannediyorsanız,
yanılıyorsunuz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Dört seçim yaptık.
MURAT ÖZKAN (Devamla) Biz şunu biliyoruz ki siz Türkiyeyi
hukuk dışına çıkarıyorsunuz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Dört seçim yaptık, dört.
MURAT ÖZKAN (Devamla) Benim dediklerimi, sen
Sayıştaycısın değerli kardeşim, anlıyorsun
da
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Dört seçim yaptık.
MURAT ÖZKAN (Devamla) Mış gibi yapıyorsunuz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Doğuya mı gidiyoruz,
Batıya mı gidiyoruz, millet kararı veriyor.
MURAT ÖZKAN (Devamla) Mış gibi yapıyorsunuz,
mış gibi yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan, lütfen tamamlayınız.
MURAT ÖZKAN (Devamla) Selamlamam için müsaade ederseniz çok
memnun olurum çünkü bu arkadaşım yerinde duramadı, heyecanlandı
biraz; doğruları söylediğimi görünce, maalesef, çok
heyecanlanıyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Doğrular buradan geliyor,
sizden gelmiyor.
MURAT ÖZKAN (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
34üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
34üncü madde kabul edilmiştir.
35inci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanununun 35. maddesinin a) bendinde yer alan
Sayıştay tarafından yerindelik denetimi yapılamaz,
idarenin takdir yetkisini sınırlayacak ve ortadan kaldıracak
karar alınamaz. cümlesinin metinden çıkarılmasını arz
ederiz.
|
Nuri Yaman |
|
Hasip Kaplan |
Sırrı
Sakık |
|
Muş |
|
Şırnak |
Muş |
|
M. Nezir
Karabaş |
|
|
Osman Özçelik |
|
Bitlis |
|
|
Siirt |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 35'inci maddesinin
başlığının "Sayıştay denetiminin genel
esasları" şeklinde değiştirilmesini ve birinci
fıkrasının (a) bendinde geçen "Sayıştay
tarafından yerindelik denetimi yapılamaz, idarenin takdir yetkisini
sınırlayacak ve ortadan kaldıracak karar alınamaz."
cümlesinin metinden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa
Kalaycı |
|
Mehmet
Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Nevzat Korkmaz |
|
E. Haluk Ayhan |
Mehmet Günal |
|
Isparta |
|
Denizli |
Antalya |
|
|
|
Beytullah Asil |
|
|
|
|
Eskişehir |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 35 nci
maddesinin madde başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
"Hesapların Niteliği
Madde 35- Sayıştay denetimine giren kamu idarelerinin:
a) Tahakkuk eden ve tahsil edilen bütün gelirlerin, gelir
artıklarının ve emanetlerin miktar ve mahiyetini gösteren cetvel
ve defterlerle bunlarla ilgili her türlü belgeler gelir hesabını;
b) Yapılan harcamaların ve bunlara ilişkin olarak
alınan para ve sair kıymetlerin miktar ve mahiyetini gösteren cetvel
ve defterlerle bunlarla ilgili her türlü belgeler, gider hesabını;
c) Mevcut ve alınan, sarf olunan, satış, yok etme
veya sair suretlerle elden çıkarılan her türlü taşınır
ve taşınmaz malların ve eşyanın miktar ve mahiyetini
gösteren cetvel ve defterlerle bunlarla ilgili her türlü belgeler, mal
hesabını;
oluşturur.
İşletme, fon, birlik, anonim ortaklık, şirket
ve sair kamu idarelerinin bütçe ve kesin hesapları ve bunlarla ilgili
kararlar ile kesin mizan ve bilanço gibi mali tabloları
Sayıştaya verilecek hesaplara dahildir.
Muhasebe yetkilisinin aynı zamanda gelir, gider ve mal
işlemlerini yapmakla görevli olması halinde bu işlemlerin
tamamının hesabı verilir.
Hesapların verilme tarz ve şekillerini
Sayıştay bir genelgeyle tespit ederek kamu idareleri ve muhasebe
yetkililerine tebliğ eder.
Muhasebe birimi hesapları Sayıştaya noksansız
verildiği tarihten itibaren iki yıl içinde
yargılanamadığı takdirde hükmen onanmış
sayılır.
Şu kadar ki, muhasebe birimi hesabını
oluşturan mali tablo ve cetvellerle eki belgelerdeki maddi hata ve
tutarsızlıklar nedeniyle hesabın hükme bağlanmaya
elverişli görülmediğinin daire kararıyla saptanması
halinde, muhasebe birimi hesabının verilme tarihi, hesabın tam
ve doğru olarak düzenlendikten sonra Sayıştay'a verildiği
tarihtir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe :
Teklifin 35 nci maddesi denetimin genel esasları
bağlamında hiçbir açılım getirmediği, çoğu
bentlerinin denetimin genel esaslarıyla ilgisi bulunmadığı,
INTOSAI Denetim Standartlarına aykırı hükümler içerdiği ve
yönetmelik ve daha alt düzenlemelere konu oluşturabilecek hususları
yasa maddesi haline getirmeyi öngördüğü için Teklif metninden tamamen
çıkarılması gerekmektedir.
Öte yandan, Teklifte kamu idarelerinin gelir, gider ve
mallarıyla hesap ve işlemlerinden söz edilmesine rağmen, gelir,
gider ve mal hesaplarının ne olduğu ve nelerden
oluştuğuna, hesapların Sayıştaya tam ve eksiksiz
verilmesi gerekeceği ile hükmen onanmasına ilişkin olarak
Sayıştay denetiminin ve hesap yargılamasının temelini
oluşturan hükümler bulunmamaktadır.
Söz konusu eksikliklerin 832 sayılı Kanunun 40 ve 66
ncı maddeleri gözetilerek giderilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 35'inci maddesinin
başlığının "Sayıştay denetiminin genel
esasları" şeklinde değiştirilmesini ve birinci
fıkrasının (a) bendinde geçen "Sayıştay
tarafından yerindelik denetimi yapılamaz, idarenin takdir yetkisini
sınırlayacak ve ortadan kaldıracak karar alınamaz."
cümlesinin metinden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Beytullah
Asil (Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
OKTAY VURAL (İzmir) Beytullah Asil
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Asil. (MHP
sıralarından alkışlar)
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 510 sıra
sayılı Yasa Teklifinin 35inci maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 35inci maddeyle denetimin genel
esasları sayılmaktadır. Maddenin (a) bendinde Denetim; kamu
idarelerinin hesap, mali işlem ve faaliyetleri ile iç kontrol
sistemlerinin incelenmesi ve kaynakların etkili, ekonomik, verimli ve
hukuka uygun olarak kullanılmasının değerlendirilmesidir.
Sayıştay tarafından yerindelik denetimi yapılamaz, idarenin
takdir yetkisini sınırlayacak ve ortadan kaldıracak karar
alınamaz. denilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, kanunlarda neyin
yapılamayacağı değil, neyin yapılacağı ifade
edilmelidir ve böyle de yapılmaktadır. Bu yasa ile
Sayıştaya da böyle bir görev verilmemiş. Sayıştaya
böyle bir görev verilmemişken kanun koyucunun böyle bir vehme kapılmasının
nedenini anlamak mümkün değildir.
Denetim, kamu idarelerinin hesap, mali işlem ve
faaliyetleriyle iç kontrol sistemlerinin incelenmesi ve kaynakların
etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak kullanılmasının
değerlendirilmesi olduğuna göre, iyi uygulama örnekleriyle
karşılaştırılması ve performansın iyileştirilmesine
yönelik önerileri zorunlu olarak içermelidir. Denetimin doğasından
kaynaklı değerlendirme, analiz, karşılaştırma ve
tavsiyeler 35inci maddedeki Sayıştay tarafından yerindelik denetimi
yapılamaz, idarenin takdir yetkisini sınırlayacak ve ortadan
kaldıracak karar alınamaz. hükmü bunu ortadan kaldırma
girişimi midir?
Ankara Büyükşehir Belediyesinin yıllar önce
başlattığı, bugüne kadar 900 trilyon lira
harcadığı ama bir türlü bitiremediği, sonunda da pes ederek
bugünlerde Ulaştırma Bakanlığına devretmeye
hazırlandıkları metro inşaatı var. Ulaştırma
Bakanlığı devraldıktan sonra, yeni teknolojiye uyumlu
olmadığı gerekçesiyle, acaba bu 900 trilyon lira harcanarak
yapılan işin ne kadarını bozup yapacak? Bu kaynak
israfının hesabını kim verecek? Bir tarafta, idarenin
takdir yetkisi diyerek devletin kıt kaynakları israf edilmeye devam
mı edilecek? Diğer tarafta, düzenli bir toplu taşıma
hizmeti sunamayan belediye yüzünden sabah işe gitmek için, akşam eve
dönmek için duraklarda, trafikte çile çeken insanlar, israf edilen zamanlar;
işlerine özel araçlarıyla gitmek zorunda kalan insanlar,
sıkışan trafik, bozulan sinirler, hava kirliliği, görüntü
kirliliği, bunu önlemek için açılan yollar, köprüler, batçıklar,
kavşaklar, harcanan benzin, fakirleşen insanımız.
Sorulmayacak mı bunun hesabı, sorulmamalı mı? Sömürmeye,
sömürülmeye devam mı edeceğiz?
Değerli milletvekilleri Kanunun vermediği bir yetkinin
kullanılamayacağını ifade etmenin anlamsız ve gereksiz
olacağı, ayrıca yanlış anlaşılmalara ve
Sayıştayın yetkilerinin tartışılmasına
sebebiyet vereceği gerekçeleriyle Sayıştay tarafından
yerindelik denetimi yapılamaz, idarenin takdir yetkisini
sınırlayacak ve ortadan kaldıracak karar alınamaz.
ibaresinin teklif metninden çıkarılmasını teklif
ettiğimiz bu önergemize desteklerinizi istiyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Asil.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Karar yeter
sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı arıyorum.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.46
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:18.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf
COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 24üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
510 sıra sayılı Kanun Teklifinin 35inci maddesi
üzerinde verilen, Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım ve
bunu elektronik oylamayla yapacağım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanununun 35. maddesinin a) bendinde yer alan
Sayıştay tarafından yerindelik denetimi yapılamaz,
idarenin takdir yetkisini sınırlayacak ve ortadan kaldıracak
karar alınamaz. cümlesinin metinden çıkarılmasını arz
ederiz.
M.
Nuri Yaman (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yani, Sayıştay Kanunu da yasalar da Anayasa da
değişse belli bir kesimin, toplumun belli bir kesiminin
hayatında bir şey değişmiyor. Bakın, Erzurum H Tipi
Cezaevinde üç gündür insanlar oradaki tutuklu ve hükümlülerle diyalog
kuramıyorlar ve son aldığımız habere göre orada birçok
arkadaşımızın saldırıya maruz
kaldığını, 2009 seçimlerinde Ağrıdan belediye
başkan adayımız olan arkadaşımız ve il
başkanımızın ağır yaralı olduğuna dair
haberler alıyoruz. Şimdi cezaevinde durum bu.
Dört gün önce burada Kürt çocuklar üniversiteden alınıp
dört gündür gözaltında, şimdi de savcılıkta bir
kısmı tutuklanıyor. Onun için, hangi yasayı
değiştirirseniz değiştirin burada muhalif olan Kürtler ve
Türkiye demokrasi güçlerinin hayatında bir şey değişmiyor.
Ben yeni Hatay Dörtyoldan geliyorum. Hatay Dörtyolda hepinizin
bildiği gibi bundan bir iki ay önce orada Kürtlerin iş yerlerine
karşı ciddi saldırılar olmuştu, orada üç gün o odaklar
Kürtlerin iş yerlerini tahrip etmiş ve Kürtler büyük bir bedel
ödeyerek
Üç gün o saldırı ne yazık ki güvenlik güçleri
tarafından engellenmemişti.
Şimdi, dün duruşmayı izlemek üzere oradaydım.
Daha önce İnegölde de aynı şey oldu, dün Hatayda da oldu, daha
önce Muşun Bulanık ilçesinde de Demokratik Toplum Partisinin
kapatılmasını protesto eden oradaki vatandaşların
üzerine ateş açılarak 2 insan yaşamını yitirdi, 10
insan da yaralandı ama dört ay içerisinde o katiller özgürlüklerine
kavuştu. Dün Hatayda da, Hatayı üç gece üç gün esir alanlar
tutuklanmıyor. İnegölde de aynı şey oluyor ama demokratik
haklarını kullanan BDPliler, 60 kişi gözaltına
alınıyor Bulanıkta ve hepsi on yıl cezayla
cezalandırılıyor. İşte, bu ülkede yargı bu, bu
ülkede Kürtlere uygulanan politikalar bu. Onun için, hangi yasayı
değiştirirseniz değiştirin bize yasalar olumlu bir
şekilde yansımıyor. Daha önce de bu konuda epeyce gündeme
taşıdığımız olaylar oldu.
Şimdi, bakın, 2 bine yakın
arkadaşımız, -bir tek çakı bile evlerinde, iş
yerlerinde, kendilerinde bulunmadı- demokratik siyaset yapan
arkadaşlarımız içeride ama halkın iş yerine
saldıranlar, ellerinde devletin malını acımasızca
ateşe verenler tutuklanmıyorlar ve bir bildiri okudu diye her birine
on yıl ceza veriliyor. Şimdi, siz bize hangi yasalarla ilgili Yahu,
gerçekten bu yasalar bu toplumun, muhalif olan kesimlerin hayatında
değişiklik yapıyor diyebilirsiniz?
Yine bakın, cezaevleri gündemde. Hayata Dönüş
Operasyonuyla ilgili -biliyorsunuz- 2000li yıllarda, o dönemde de 30un
üzerinde insan yaşamını yitirdi ve ben bu kürsüde onu dile
getirdiğim için, o dönemin sorunlarıyla ilgili burada konuşma
yaptığım için, -bakın failler bulunmuyor- o dönemde görev
yapanlarla ilgili burada konuşma yaptığımız için
alelacele, kısa bir süre içerisinde, beş gün içerisinde 12 milyar
lira tazminata mahkûm oldum. Oysaki o dönemde görev alanlar ve o genel müdür
olan adam şu anda da Hâkimler ve Savcılar Üst Kurul üyesi. Tabii ki
talimat veriliyor, yargı öyle işliyor. Diğer davalarda, bize
mesela grubunuzdan biri çıktı şerefsizler dedi. Biz dava
açtık, yargıya sığındık, yargı dedi ki:
Burada suç yok. O zaman bize de şu görev düşüyor, kısasa
kısas politikası.
AYHAN YILMAZ (Ordu) Yapma, lütfen yapma!
SIRRI SAKIK (Devamla) Ben de buradan aynı şeyi bin kez
iade ediyorum. Eğer yargıya sığınamayacaksak,
yargı üç gün içerisinde bizi mahkûm edecekse ve burada birileri de Beyaz
Türk olduğu için bize hakaret edecekse, biz de buradan iade ederiz
kendilerine. Ama biz yargının bu noktada olmasını
istemiyoruz. Sizden bu yargının adil davranmasını, yani
hukukun ve huzurun ülkesini hep birlikte sağlamalıyız. Bizim
için üç gün içerisinde kararlar verebilen yargı
BDP Grubu için aynen
şunu söylüyor bir gazeteye, diyor ki: BDP Grubundan ölen her şehit
için 5 kişiyi öldürebilirsiniz. Ve biz dava açıyoruz, yerel mahkeme,
savcıdan tut da ağır cezaya kadar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
SIRRI SAKIK (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
yerel mahkeme ve Yargıtaya kadar bunu düşünce suçu
olarak alıyor. Bakın, birilerini öldürün diye. Ama biz de burada
Hayata Dönüş Operasyonuyla ilgili, insanlığa karşı
suç işlendi, lav silahlarıyla içerideki, elinizde olan ve sizin
namusunuz olan o tutuklu ve hükümlüler orada katledildiler. Onlarla ilgili
lütfen yargı göreve gelsin, bir an önce o dönemde bu halka karşı
suç işleyenleri lütfen yargının karşısına
çıkaralım dediğimiz için buradan, mahkûm oluyoruz ve siz de
dönüp bize diyorsunuz ki: Ya, siz ne istiyorsunuz? İşte, biz bunu
istiyoruz. Evet, bu ülkede yargı yok, bu ülkede Kürt çocuklarına
karşı
Bakın, biraz önce söylediğim gibi, o üniversiteden
alınan Kürt çocuklarının büyük bir kısmı şu anda
tutuklama talebiyle savcılığa gönderildi. Ne yapmak
istiyorsunuz? Yani Kürt çocukları okumasın mı? Kürt halkı
siyaset yapmasın mı? Siyasetin önüne set çekiyorsunuz, üniversitenin
önüne set çekiyorsunuz. Ne yapmak istiyorsunuz? Silahla mı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız,Genel
Kurulu selamlayınız.
Buyurunuz.
SIRRI SAKIK (Devamla) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. Son
Ne yapmak istiyorsunuz? Allah rızası için
Siz silah ve
şiddetten nemalanmak mı istiyorsunuz? Yıllardır silah ve
şiddet bu ülkenin gündeminde oturdu, bu ülkenin gündemini işgal etti
ve sorunların gelinen noktada artık silahla çözülmeyeceğini
hepimiz, onlar da söylüyorlar. Peki, demokratik kanalın önünü niye
tıkıyoruz? Niye üniversite öğrencilerinin
kapısını her gece polis timleri gidip çalıyor, alıp
eften püften şeylerden tutukluyor?
Siyaset dünyası içinde elinizden ne geliyorsa onu
yapıyorsunuz. Şimdi anketlerde yüzde 48-50nin üzerindesiniz. Allah
gözünüzü doyursun. Toprak mı gözünüzü doyuracak? Yüzde 60-70 oy
alsanız ne değişir? Eğer bu ülkenin farklılıkları
bu Parlamentoya yansımayacaksa sizin diktatörlüğünüz neyi
değiştirecek? Açın demokratik kanalları, insanlar gelsin
burada kendisini özgürce ifade etsin. Ama yapmıyorsunuz. Ama bütün
kurumlarınızı, Kürtlere karşı kimin elinden ne
geliyorsa hepsini acımasız bir silah gibi Kürtlere karşı
kullanıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Devamla) Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
İyi akşamlar. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
35inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
35inci madde kabul edilmiştir.
36ncı madde üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 Sıra Sayılı
Sayıştay Kanunu Teklifinin 36 ncı maddesinin üçüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin
Canikli |
|
Mustafa
Elitaş |
Ali Temür |
|
Giresun |
|
Kayseri |
Giresun |
|
Yılmaz
Tunç |
|
|
Yahya
Doğan |
|
Bartın |
|
|
Gümüşhane |
(3) Performans denetimi; hesap verme sorumluluğu
çerçevesinde idarelerce belirlenen hedef ve göstergelerle ilgili olarak
faaliyet sonuçlarının ölçülmesi suretiyle gerçekleştirilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 36ncı maddesinin üçüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa
Kalaycı |
|
Mehmet
Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Mehmet Günal |
|
Mustafa Enöz |
E. Haluk Ayhan |
|
Antalya |
|
Manisa |
Denizli |
|
|
|
Nevzat Korkmaz |
|
|
|
|
Isparta |
|
(3) Performans denetimi; kamu kaynaklarının etkili,
ekonomik ve verimli olarak kullanılıp
kullanılmadığının belirlenmesi, faaliyet
sonuçlarının ölçülmesi ve performans bakımından değerlendirilmesi
suretiyle gerçekleştirilir.
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanununun 36 ncı maddesi (3) ncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
3) Performans denetimi; kamu kaynaklarının
kullanılmasında idarenin faaliyetlerinin, programlarının
ekonomik, verimli ve etkin olarak kullanılıp
kullanılmadığının belirlenmesi, sonuçlarının
ölçümlenmesi ve performansının denetlenmesi suretiyle gerçekleştirilir.
|
Hasip Kaplan |
|
Nuri Yaman |
Osman Özçelik |
|
Şırnak |
|
Muş |
Siirt |
|
M. Nezir
Karabaş |
|
|
Sırrı
Sakık |
|
Bitlis |
|
|
Muş |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 36
ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Rasim
Çakır
Trabzon Edirne
Madde 36- (1) Sayıştay denetimi, mali denetim ve
performans denetimini kapsar.
(2) Mali denetim;
a) Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri,
sosyal güvenlik kurumları, mahalli idareler, kamu idareleri bütçelerinde
yer alıp almadığına bakılmaksızın özel
hesaplar dahil tüm kamu hesap, fon ve kaynakların, birlik ve
işletmelerin gelir, gider ve malları ile bunlara ilişkin hesap
ve işlemlerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup
olmadığının tespiti,
b) (a) bendi kapsamı dışında kalan kamu
idarelerinin hesap ve işlemleri ile program ve faaliyetlerinin hukuka
uygunluğunun değerlendirilmesi,
c) (a) ve (b) bendi kapsamındaki kamu idarelerinin mali
yönetim ve iç kontrol sistemlerinin değerlendirilmesi, mali rapor ve tabloları
ile faaliyet raporlarının ve bunlara dayanak oluşturan her türlü
belgelerin incelenerek, bunların doğruluğu ve güvenirliği
hakkında görüş bildirilmesi,
şeklinde yapılır.
(3) Performans denetimi; kamu idarelerinin faaliyetlerinin,
programlarının veya organizasyonlarının verimliliğinin
ve etkinliğinin, ekonomiklik ve iyileştirme amacı gözetilerek,
bağımsız bir biçimde incelenmesi suretiyle
gerçekleştirilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Çakır, buyurunuz.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başbakana teşekkürü bir borç bilerek
sözlerime başlamak istiyorum. Biz muhalefet partileri olarak Meclisin
çalışmasını, düzenli çalışmasını
sağlamak adına sürekli yoklama istiyoruz, karar yeter
sayısı istiyoruz ama bir türlü muhalefeti dinleyip böyle toplanma
zahmetine katlanmadınız. Sayın Başbakan 72 milyonun önünde
iyi niyetlerini sununca sizlere, sağ olun, eksik olmayın, hepiniz
toplu bir biçimde bizleri dinliyorsunuz.
RECEP KORAL (İstanbul) Darısı
başınıza!
RASİM ÇAKIR (Devamla) Ben, yine, böyle bir kalabalık
salonda, bizleri dinliyorken, muhalefet milletvekili olarak sizlere
uyarılarımı yapmaya çalışacağım, eğer
izin verirseniz.
Değerli arkadaşlarım, muhalefetteki milletvekili
arkadaşlarımın Sayıştay Kanunu ile ilgili olarak
yaptıkları eleştirilerde ortak bir taraf var, o da şu:
Hepsinin söylemeye çalıştığı,
Sayıştayın Türkiye Büyük Millet Meclisi adına değil
Hükûmet adına çalışan bir kurum hâline getiriliyor olması.
Yani muhalefetin temel eleştirisi bu. Tabii, sizler şu ana kadar bu
temel eleştiriyi dikkate almadınız.
Haddizatında bu kanun teklifi, bugüne kadar, sekiz
yıllık AKP İktidarının genel ruh hâli ve
anlayışından farklı bir kanun teklifi değil.
Şöyle ki: Sizler bugüne kadar, AKP İktidarı olarak kendi hukuk
sisteminizi yaratmaya gayret ettiniz. Gerek Cumhurbaşkanının
seçilmesi gerek Anayasa Mahkemesindeki değişiklik, bundan sonra, bu
Parlamentoda sayısal üstünlükle çıkacak olan kanunların
artık geriye dönüş yollarının azalması, hatta
olanaksız hâle gelmesi gibi bir sonuç yarattınız; gerekse
diğer taraftan da devlet bürokrasisi içerisinde, en alt kademeye kadar
yani bir hastanede temizlikçi olarak çalışan şirket
elemanı, sözleşmeli bir işçiye kadar, AKPlileştirmek için
yoğun bir gayret sarf ettiniz. Bu, sizin İktidarınızın
temel bir anlayışı, temel bir politikası. Siz sürekli Biz
şunu yapmak istiyoruz, eğer önümüzde kanun engeli varsa bu engeli
ortadan kaldırırız; biz bunu böyle yapmak istiyoruz, eğer
önümüzde anayasal engel varsa Anayasayı değiştiririz; biz bunu
böyle yapmak istiyoruz, herhangi bir mahkeme veya bürokrat bize engel oluyorsa
biz onu değiştiririz. anlayışıyla bu ülkeyi yönetmeye
çalıştınız.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına görev yapacak
olan ve kamunun kaynaklarını kullanmakla yükümlü olan, Hükûmeti bu
anlamda denetleyecek olan Sayıştayın Millet Meclisi adına
değil de AKP İktidarı veya onun Sayın Genel
Başkanı adına görev yapıyor hâle gelmesi, AKPli
arkadaşları ve yandaşlarını çok fazla mutlu etmesin.
Bu yapı, bu sistem birilerinin -bizler uyarıyoruz-
iştahını kabartıp da Nasıl olsa yargıda bize bir
şey olmaz, nasıl olsa Sayıştaydan bize bir şey olmaz.
diyerek daha ileri hamlelerle daha fazla usulsüzlüklerin, haksızlıkların
ve yolsuzlukların içerisine girmeye niyet etmesin diye uyarıyoruz.
Çünkü gün gelir bu devran döner, devranın dönmediği bir siyasal tarih
yok. Gün gelir bu devran döner, sizin yaratmış olduğunuz hukuk
sistemi ve sizin yaratmaya çalıştığınız bürokrasi
ve mahkemeler bile sizi ve yandaşlarınızı koruyamaz ve
kurtaramaz bir güne gelir bu ülke. Çünkü siyaset her zaman dönüşen,
dönüşmeye uygun olan bir alandır. Eğer böyle bir ortamı
fırsat bilip Nasıl olsa bir şey olmaz, yerel yönetimlerde veya
başka yerlerde nasıl olsa bir şey olmaz. diyerek
alabildiğince usulsüz, haksız ve yolsuz uygulamalar içerisine
girerseniz, bizim endişemiz şudur ki, yarın
yarattığınız mahkeme ve hukuk sistemiyle kendinizi
koruyamayacağınız bir günde, işte o zaman demokrasiden
vazgeçip o korumayı bir faşizm yönetimi ile sağlama
zorunluluğu içerisine girersiniz. Biliniz ki dünya siyasi tarihine
bakarsanız, faşizm ülkelere sadece askerî darbelerle
gelmemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
RASİM ÇAKIR (Devamla) Faşizm ve faşist yönetim
anlayışı, ülkelere demokrasi kullanılarak da
gelmiştir, seçimle de iş başına gelmiştir. Ve
faşizmle yönetilen ülkeler, hiçbir zaman isteyerek ve canıgönülden
Ben faşist bir diktatör olacağım. niyetiyle de yola
çıkmamıştır ama koşullar, kendini koruyamayacağı,
kendini meşru ve haklı bir zeminde koruyamayacağı
koşullar bu kadroları, bu iktidar kadrolarını gün gelir bu
ülkede faşist bir yönetim anlayışı noktasına iter.
Bizim de endişemiz budur.
Muhalefet olarak bizim derdimiz, Türkiyede yargının
bağımsız olması, hukukun üstün olması, üstünlerin
hukukunun olmaması ve bu ülkede sadece muhalefetin değil bu ülkede
yaşayan herkesin ama herkesin demokrasiye ve hukuka bir gün
ihtiyacının olabileceğini bilmek ve bu güvence içerisinde
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yaşayabilmektir.
Bu düşüncelerle, önergeme olumlu oy vereceğinizi umut
ederek yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çakır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanununun 36 ncı maddesi (3) ncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
3) Performans denetimi; kamu kaynaklarının kullanılmasında
idarenin faaliyetlerinin, programlarının ekonomik, verimli ve etkin
olarak kullanılıp kullanılmadığının
belirlenmesi, sonuçlarının ölçümlenmesi ve performansının denetlenmesi
suretiyle gerçekleştirilir.
Sırrı
Sakık (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuştuğumuz yasa, vatandaşın
cebinden ödediği her kuruş verginin hükûmetler tarafından
harcanması ve denetlenmesi ile ilgili çok temel bir yasa. Bu yasada
Sayıştay, anayasal, yargısal bir kurum olarak Meclis adına
denetim yapan bir kurum. Meclis adına denetim
yapıldığı zaman da onun kuruluş yasasının,
denetimin kriterlerinin oturması gerekiyor. Nedir bu kriterler? 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu değişiklikleri,
Türkiye Ulusal Programı, INTOSAI (Uluslararası Sayıştaylar
Birliğinin) Denetim Standartları, Anayasa Mahkemesinin iptal
kararları, Avrupa Birliği İlerleme Raporu, geçici madde 1 ve
şu an yapılması gereken bu.
Peki, bu maddede ne oluyor? Performans denetimini Meclis
adına, halk adına, irade adına yapma olayının
kuşa çevrilmesi var. Bunun ilk gün tartışmasını
yaşadık. Burada sessiz bir protesto yapmıştım o gün.
Çoğu kişi anlamadı, niçin bu? Ölçümleme ayrı bir
şeydir, denetim ayrı bir şeydir arkadaşlar. Eğer siz
bu kanunun 36ncı maddesiyle performans denetimini idarelerce belirlenen
hedef ve göstergeler doğrultusunda yaparsanız Sayıştay
idarelere göre bir denetim yapar. O zaman Meclisin adına bir denetim
yapmaz. Performans denetimi derken çok açık bunun INTOSAI
kurallarındaki anlamı, devlet, hükûmet faaliyetlerinin,
programlarının veya organizasyonlarının verimliliğini
ve etkinliğini, ekonomiklik ve iyileştirmelere yol açma amacı
gözetilerek bağımsız bir biçimde incelenmesidir.
Şimdi, Yüksek Denetleme Kurulunu kaldırdık, tek denetim
getirdik, Sayıştay ama bu teklifle de Sayıştayı Yüksek
Denetleme Kuruluna çevirirseniz ve Sayıştayı Yüksek Denetleme
Kuruluna çevirdikten sonra onu da Hükûmete bağlarsanız, sonra da
Hükûmetin valilerini getirip Sayıştay başkanı
yaparsanız, sonra da Sayıştayın üyelerini burada
göstermelik seçerseniz, bu artık, bu şekilde vatandaşla da dalga
geçmenin biraz da ölçüsü kaçmış olur, ölçüsü fazla kaçmış
olur. Yani siz, buraya Sayıştay üyesini getireceksiniz, hiç biriniz,
iktidar partisi üyeleri, bir tek milletvekili tanımayacak
Sayıştay adaylarını, ceplerinde anahtar listeyle oy
kullanacaklar, bu şekilde seçilecek ve ondan sonra
Sayıştayın yapısını Hükûmete bağlı bir
duruma getireceksiniz. Ne yapmak istiyorsunuz arkadaşlar, açık
konuşalım.
Şimdi, ölçümleme denen kriter çok açık. Bu ölçümleme
kriteri, yine INTOSAI kurallarında geçiyor ve performans ölçümü genellikle
programın gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında
deniyor. Ölçülmeyle denetleme ayrı şeylerdir, bunu anlatmaya
çalışıyoruz fakat nedense denetim kavramı ürkütüyor,
korkutuyor.
Arkadaşlar, Meclisin denetiminden bu kadar kaçmanın bir
gereği yok. Bu kürsü, bu iktidar hiç kimseye payidar değil, kalmaz.
Sonuçta 2011de sandık var, sonrası var ama şunu koyun önünüze:
Ne yapmak istiyorsunuz? Askerî vesayet dediniz, askerî vesayette Genelkurmay
dediniz. Ordu 600 bin kişi. 600 bin kişilik ordunun askerî vesayetini
günlerdir konuşuyoruz. Peki, 230 bin jandarma, 225 bin emniyet, 467 bin
özel güvenlik, 38 bin kıyı emniyeti koruma, bunların hepsi
İçişleri Bakanlığına bağlı değil mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HASİP KAPLAN (Devamla) Şimdi, 1 milyon 200 bin
kişi İçişleri Bakanına bağlı,
(x) Beşir
Atalaya bağlı. Şimdi
(x) Genelkurmay Başkanının
yerini tutmuş durumda. 1 milyon 200 bin silahlı güç mü büyük 600
binlik ordu mu büyük?
Şimdi, Hükûmet sizsiniz zaten, Meclis çoğunluğu da
sizde. Yasama-yürütmeyi birleştirdiniz. Yetmedi, Anayasa referandumunda
Anayasa ile HSYKyı da değiştirdiniz, yargıyı da
kendinize bağladınız. Maşallah maşallah, yakında
tek parti rejimine döndürürsünüz ülkeyi, tek parti olursunuz. Yasaması,
yürütmesi, yargısı birleşmiş tek güç. Ona da gerek yok, bir
de Chavez gibi bir kanun çıkarırsınız, Tayyip Erdoğan
ölene kadar Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı değil, devlet
başkanıdır. dersiniz. Yapar mısınız?
Yaparsınız. Sıkıysa yapmayın! On bire kadar da
burayı terk edin, görürsünüz o zaman! Tebdilikıyafetle Başbakan
on bire doğru gelir buraya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HASİP KAPLAN (Devamla) Tebdilikıyafetle de gelir,
işiniz zor olur. Yapmayın arkadaşlar!
Bu Sayıştay Kanununun bu maddelerini siz
düzeltmezseniz, seneye inşallah bu Meclis düzeltecektir. Yani bu
arıza maddeleri böyle bırakacağımızı
sanmayın, peşini bırakacağımızı. Ölçümleme
başka, denetleme başka. Biz, denetleyen bir Meclisi yaratacağız
diyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 36ncı maddesinin üçüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(3) Performans denetimi; kamu kaynaklarının etkili,
ekonomik ve verimli olarak kullanılıp
kullanılmadığının belirlenmesi, faaliyet
sonuçlarının ölçülmesi ve performans bakımından
değerlendirilmesi suretiyle gerçekleştirilir.
Mustafa
Enöz (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Enöz. (MHP
sıralarından alkışlar)
(x) Bu bölümde, Hatip
tarafından Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanunu Teklifinin 36ncı maddesiyle ilgili vermiş
olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, önergeyle kanun teklifinin 36ncı
maddesinin üçüncü fıkrasının değiştirilmesini teklif
ediyoruz. Şöyle ki: Performans denetimi, kamu kaynaklarının
etkili, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp
kullanılmadığının belirlenmesi, faaliyet
sonuçlarının ölçülmesi ve performans bakımından
değerlendirilmesi suretiyle gerçekleştirilir. diyoruz. Gerekçede de
belirttiğimiz gibi, performans denetimi tanımı,
uluslararası denetim standartlarından ve 5018 sayılı
Kanundaki performans denetimi tanımından farklıdır.
Uluslararası standartlarda denetim yapılması için bu
tanımın standartlara uygun şekilde değiştirilmesi
şarttır.
Kanun teklifi gerekçesinde dile getirildiği gibi, hükûmet
politikalarını değerlendirmek performans denetiminin yetkisi ile
kapsamı dâhilinde değildir. Performans denetimi, politikaları
değil, politik uygulama sonuçlarını değerlendirmektedir.
Sayıştay tarafından gerçekleştirilen performans denetimi
sonuçları da buna örnek olarak gösterilebilir. Kanun teklifinde yer
aldığı şekilde yapılacak performans denetimleri
uluslararası denetim standartlarında olmayacak, 5018 sayılı
Kanunla uyumlu olmayan raporlar üretilmesine sebep olacaktır. Bu
eksikliği gördüğümüz için bu önergeyi vermiş bulunmaktayız.
Sayın milletvekilleri, önemli gördüğüm bir başka
konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. 5/12/2009 tarihinde İçişleri
Bakanlığının cevaplandırması istemiyle
vermiş olduğum soru önergesinde Bazı belediye
başkanlarının sosyal denge tazminatı adı altında
memurlarına ödemeler yaptığı bilinmektedir. Ancak, bu
ödemeler, Sayıştay tarafından yapılan incelemelerde kanuna
aykırılığı tespit edilerek belediye
başkanının zimmetine alındığı da bir
gerçektir. Sayıştayın bu uygulaması bazı belediyeleri
söz konusu ödemeleri yapmasında tereddüde düşürmekte ve ödemelerin
yapılmaması yönünde bir tercihte bulunmasına yol
açmaktadır. demiş ve şu soruları Bakana yöneltmiştim:
Denge tazminatı ödemesi yapmayan belediyeler ile memurları
arasında huzursuzluk ve çatışma ortamı oluşmakta bu da
iş verimini olumsuz yönde etkilemekte, belediyeler arasında
ayrımcılık yaşanmakta, bazı belediye
çalışanları tazminat almakta, bir diğer belediye
çalışanı ise tazminat alamamaktan yakınmakta ve belediye
başkanını sorumlu tutmaktadır. Sizce bu durumdan belediye
başkanı mı sorumludur?
Bir diğer soru da, Bu ayrımcı uygulamaların
ortadan kaldırılmasını teminen belediyeler arasında
ortak bir mutabakatın sağlanması amacıyla Bakanlıkça
bir çalışmanız bulunmakta mıdır?
Bir diğer sorumda ise Uygulamada yasal bir eksiklik
olduğunu düşünüyor musunuz? Eğer bir eksiklik varsa yeni bir
yasal düzenleme hazırlığınız var mıdır?
şeklinde sormuştum.
Sayın İçişleri Bakanının bu soru
önergemize 11/12/2009 tarihinde vermiş olduğu cevap aynen şu
şekildedir: Anayasanın 90ıncı maddesinin son
fıkrası uyarınca usulüne göre yürürlüğe konulmuş
milletlerarası anlaşmalar kanun hükmünde olduğundan bunlar
hakkında Anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine başvurulmamakta ise de 151 sayılı ILO
Sözleşmesiyle sağlanan hakların hayata geçirilmesi ancak bu husustaki
mevzuat hükümlerinde gerekli değişikliklerin yapılması ve
uygulama esaslarının belirlenmesi hâlinde mümkün olabilecektir. Zaten
bu çerçevede Sayıştay Genel Kurulu da, 1994/3, 4808/1
sayılı Kararında, belediyelerde memur statüsünde
çalışan personele kanunlarla sağlanan haklar
dışında toplu iş sözleşmeleri akdetmek ya da
başka bir suretle hiçbir yarar sağlanamayacağına karar
vermiştir.
Bu itibarla, Bakanlığım denetiminde, birimlerince
yapılan denetimlerde Sayıştay kararı doğrultusunda
işlem yapıldığı hususunda bilgilerinize arz ederim.
şeklinde bir cevap alınmıştır Sayın Bakandan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA ENÖZ (Devamla) Teşekkür ederim.
Verilen bu cevapla aslında böyle bir sosyal denge
tazminatının memurlara belediyelerce verilemeyeceği,
verildiği takdirde Sayıştay tarafından yapılan
incelemede böyle bir ödemeye rastlanması durumunda belediye
başkanının zimmetine alınacağı ifade
edilmektedir. Ancak, birçok belediye bu tazminat ödemelerine hâlen devam
etmekte, bir kısmı da çekinerek bu ödemeleri yapmaktan imtina
etmektedir. Bu da dolayısıyla belediye çalışanları
üzerinde -soru önergemizde de belirttiğim gibi- huzursuzluğa yol
açmakta, tazminat veremeyen ilgili belediyeler sanki
çalışanlarına karşı haksızlık
yapmış bir konuma düşmektedirler.
Değerli milletvekilleri, bu konu hâlâ muallaktadır,
kesin çözüme kavuşturulması için Hükûmetçe yasal bir düzenleme
yapılması gerekmektedir. Yoksa, bahsettiğim şekilde iş
verimini de olumsuz etkileyen huzursuzluklar belediye memurları
arasında sürüp gidecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ENÖZ (Devamla) Hemen bitiriyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz.
MUSTAFA ENÖZ (Devamla) Bu konuda acilen Hükûmetçe
yapılması gereken düzenlemelerin hayata geçirilmesini Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak beklemekteyiz ve desteklemekte
kararlıyız.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Enöz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 Sıra Sayılı
Sayıştay Kanunu Teklifinin 36 ncı maddesinin üçüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
(3) Performans denetimi; hesap verme sorumluluğu
çerçevesinde idarelerce belirlenen hedef ve göstergelerle ilgili olarak faaliyet
sonuçlarının ölçülmesi suretiyle gerçekleştirilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Önerge ile, Teklifin ikinci maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendinde yapılan değişikliğe
uyum sağlanması amaçlanmaktadır.
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Var Sayın
Başkanım, var. (AK PARTİ sıralarından Var sesleri)
BAŞKAN Bir dakika süre veriyorum, lütfen açın. (MHP
sıralarından gürültüler)
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Göz var, izan var
arkadaşlar!
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim Yoktur. denildi bir kere.
Sayın Başkan, karar yeter sayısı
olmadığını beyan ettiniz.
BAŞKAN Divanla müzayakaya düştük efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, siz
olmadığını söylediniz. Dolayısıyla, kâtip üyelere
sorma durumunda değilsiniz, siz bakıyorsunuz, siz karar veriyorsunuz.
BAŞKAN İtiraz ettiler efendim. Biliyorsunuz,
tartışma olunca oluyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, itiraz diye bir şey yok
ki. Siz karar verdiniz.
AHMET YENİ (Samsun) İhtilaf var arada, ihtilaf.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, oylama İç Tüzüke uygun
yapılmıştır. Siz karar verdiniz, Yoktur. dediniz.
Kararı siz veriyorsunuz, kâtip üyelerin işi değil ki efendim.
Siz gerektiğinde onlara sorarsınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, kâtip üyelerin
arasında ihtilaf olduğu takdirde elektronik oylamaya başvurulur.
OKTAY VURAL (İzmir) Onlara sorduğu zaman efendim...
Meclis İç Tüzükünü açın bakın, biraz okuyun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Açın bakın.
BAŞKAN Sayın Vural, İç Tüzük son derece
açık.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Önerge kabul edilmiştir, karar yeter
sayısı vardır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Eklemelerle, eklemelerle!
BAŞKAN Kabul edilmiş önerge doğrultusunda
36ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
36ncı madde kabul edilmiştir.
37nci madde üzerinde iki önerge vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 37nci maddesinin
başlığının Sayıştay denetimi süreci
şeklinde değiştirilmesini ve birinci fıkrasının (
c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa
Kalaycı |
|
Mehmet
Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Mehmet Günal |
|
E. Haluk Ayhan |
Nevzat Korkmaz |
|
Antalya |
|
Denizli |
Isparta |
c) Yapılan denetime ilişkin inceleme, değerlendirme
ve sonuçlar ile tavsiyelerin raporlanması,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 37 nci
maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Canan
Arıtman
Trabzon İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Canan
Arıtman
BAŞKAN Sayın Arıtman, buyurunuz efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
CANAN ARITMAN (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, Sayıştay Kanunu
Teklifinin 37nci maddesinde Sayıştay tarafından yapılacak
denetimlerin aşamaları düzenlenmiştir. Günümüzde
Sayıştaylar tarafından yapılan denetimlerin bilimsellikten
uzak, geleneksel yöntemlerle yapılmadığını belirtmek
isterim. Türk Sayıştayı da denetimlerini üyesi bulunduğu
Uluslararası Sayıştaylar Birliği yani INTOSAIın
denetim standartlarına göre yürütmektedir.
Değerli milletvekilleri, teklifin 37nci maddesine baktığımızda,
denetim programının hazırlanması, programın
uygulanması, sonuçlarının raporlanması ve raporların
izlenmesinin, denetimin aşamaları arasında sayıldığını
görüyoruz.
Öncelikle, denetimin aşamaları gibi bir
ayrıntının bir kanunda değil, mutlaka hukuki bir metinde
düzenlenmesi gerekiyor ise bunun yerinin en fazla yönetmelik olması
gerekeceğini belirtmek isterim.
Ayrıca, Sayıştaylar tarafından yapılan
mali denetimlerde raporların izlenmesi söz konusu değildir çünkü
yıllık ve periyodik olarak yapılan mali denetimlerde
raporların izlenmesinden ve izleme raporları üretilmesinden
bahsedilemez. Muhtemelen madde, mali denetimle raporların izlendiği
performans denetiminin aynı süreç içinde gerçekleştirileceği
varsayımıyla kaleme alınmıştır. Oysa bu iki
denetim türü birbirinden çok farklıdır.
Öte yandan, maddenin (ç) bendinde, hazırlanan raporların
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulması ve ilgili kamu idaresine
gönderilmesinin bir denetim aşaması olduğu ileri sürülmektedir
ki bunu denetimin bir aşaması olarak kabul etmek mümkün değildir
çünkü Sayıştayların, adına denetim yaptığı
Türkiye Büyük Millet Meclisine rapor sunmaları
Sayıştayların varlık nedenidir.
Değerli milletvekilleri, konuya genel olarak bakacak olursak
mali denetim ile performans denetimi dâhil bütün denetimlerin planlama,
uygulama ve raporlama olmak üzere üç aşaması bulunur. Ancak mali
denetimle performans denetimi arasındaki fark denetimler sonucunda
ulaşılacak amacın farklı olmasından kaynaklanan yöntemdeki
farklılıktır. Başka bir anlatımla, mali denetimin
yöntem ve teknikleri ile performans denetiminin yöntem ve teknikleri
birbirinden çok farklıdır.
Öte yandan, söz konusu yöntem ve teknikler süreç içinde
değişmekte ve gelişmektedir. Bu durumda da her iki denetim türü
için ortak aşamaların gösterilmesi ya da her iki denetim türünün
aşamalarının ayrı ayrı yasa hükmü hâline getirilmesi
doğru değildir. Aynı zamanda performans denetimi de artık
verilen önergeyle yasa metninden çıkarılmıştır.
Değerli milletvekilleri, denetimin aşamaları,
denetim rehberlerinin konusunu oluşturmaktadır. Nitekim,
Sayıştayımızın da üyesi bulunduğu INTOSAIın
sürekli görev yapan komisyonları tarafından geliştirilen yeni
yöntem ve teknikler INTOSAI denetim standartları ile INTOSAIın mali
denetim ile performans denetimi uygulama rehberlerine
kazandırılmaktadır.
Denetimin aşamalarının bir kanunda düzenlenerek
statikleştirilmesi, geliştirilen denetim yöntem ve tekniklerinin
Sayıştayımıza kazandırılmasını
engelleyen bir işlev görmektedir. Kaldı ki maddenin ikinci
fıkrasında denetim sürecine ilişkin diğer hususların
kanunlar ile genel kabul görmüş uluslararası denetim
standartları çerçevesinde hazırlanacak yönetmelik, standart ve
rehberlerde belirtileceğine yer verilerek bu düşüncemiz teklif
sahiplerince de kabul edilmiş bulunmaktadır. Ancak uluslararası
denetim literatüründe genel kabul görmüş denetim standartları ve
uluslararası denetim standartları gibi kavramlar bulunmakla
birlikte, genel kabul görmüş uluslararası denetim standartları
gibi bir kavramsallaşma bulunmamaktadır. Olmayan bir kavramın
yasa maddesi hâline getirilmesi kabul edilemez.
Öte yandan Sayıştayın Anayasa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
CANAN ARITMAN (Devamla)
görevlerine uygun uluslararası
denetim standartlarından hangilerini kabul edeceğinin
Sayıştayın yetkisinde olduğu, INTOSAI tarafından kabul
edilmiş bir denetim standardıdır. Dolayısıyla
uluslararası denetim standartlarının Sayıştay
tarafından hiçbir inceleme, değerlendirme ve uygun bulmaya
bağlanmadan otomatik olarak yönetmelik, standart ve rehberlerde yer
alacağına yönelik bir düzenleme doğru bir yaklaşım
olamaz.
Değerli milletvekilleri, tüm bu gerekçelerle bu maddenin
bütünüyle tekliften çıkarılması gerekir. Adalet ve Kalkınma
Partisi, bu yasa teklifiyle sadece adaletten kaçanlar partisi olmayıp
aynı zamanda denetimden kaçanlar partisi olduğunu da
göstermiştir. Derin üzüntü ve kaygılarımı ileterek yüce
Meclise saygılarımı sunuyorum.
Allah vatandaşımızın yardımcısı
olsun. Geldiğimiz nokta budur. Sekiz yıllık AKP
İktidarının sonunda gelinen nokta budur. Söylenecek tek söz
budur.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Arıtman.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 37nci maddesinin
başlığının Sayıştay denetimi süreci
şeklinde değiştirilmesini ve birinci fıkrasının
(c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Behiç
Çelik (Mersin) ve arkadaşları
c) Yapılan denetime ilişkin inceleme, değerlendirme
ve sonuçlar ile tavsiyelerin raporlanması,
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Çelik, buyurunuz.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce hepinize en
derin saygılarımı sunuyorum.
Söz konusu kanun teklifi Türk yönetim yapısı içerisinde
özellikle anayasal bir kurum niteliğinde olan Sayıştayın
çalışma esas ve usullerini ve devletimizin kamu kurum ve
kuruluşlarının en önemli ve üst denetim organı olan
Sayıştayımızla ilgili olması hasebiyle, Türk yönetim
yapısı içerisinde mümtaz ve önemli bir yere sahiptir.
Değerli arkadaşlarım, Sayıştay denetimi
Tabii, denetim deyince, önce planlama ve daha sonra program
hazırlanması, raporlama ve izleme bölümlerinden oluşmakla
birlikte, Sayıştayın denetim kapsamında olan genel bütçeli
idareler, özel bütçeli idareler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, sosyal
güvenlik kurumları, mahallî idareler ve kanunla kurulmuş olan anonim
ortaklıklar gibi diğer kamu kuruluşlarını kapsamakta.
Sayıştay bu derece kapsamlı denetim yaparken,
aslında bir noktada almış olduğu yetkileri bütünüyle
kullanabildiği yönünde, rakamlara, istatistiklere
baktığımız zaman maalesef tam anlamıyla kamu kurum ve
kuruluşlarını denetleyemiyor, sonuç böyle çıkıyor. Bir
taraftan da iktidar grubunun vermiş olduğu önergeyle performans
denetiminin etkisizleştirilmesi bu anlamda yine denetimde bir kaos
yaratıyor.
Bu da yetmiyor, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanununa aykırı düzenlemeler getiriyorsunuz ve devlette
geleneksel hâle gelmiş olan teftiş kurullarını
etkisizleştiriyorsunuz. Bunun yerine iç denetim ve dış denetim
kavramlarını getirerek denetim mekanizmasını Türkiyede bir
keşmekeş hâline getiriyorsunuz, sonra bu işin içinden hiç kimse
çıkamıyor. Bir karmaşa var. Aslında arzu edilen şu:
Yolsuzluklar alabildiğine yaygınlaşsın, vurgunlar, talanlar
çoğalsın ve denetim olmasın. Özellikle yerel yönetimler
alanında belediyeleri iç denetim mekanizmasını
çalıştırarak denetlemek mümkün gibi gözüküyor, öyle olmuyor.
Dış denetim mekanizmasında Mülkiye Teftiş Kurulunu
çalıştıramıyorsunuz, o da olmuyor ve böylece
çıkarmış olduğunuz Belediye Kanununun 77nci maddesine
baktığınızda, orada herhangi bir belediyede yolsuzluk
olduğu zaman, Yolsuzluk var. Ben belediyemde yolsuzluk yaptım.
diyecek ki bir belediye başkanı o zaman denetim yapabiliyorsunuz.
Böylesine karmaşık, anlamsız, ilkel ve keyfîliği
çağrıştıran, adaletsizliği alabildiğine
yaygınlaştıran ve zulmü getiren bir denetim
mekanizmasını ya da denetimsizliği AKP İktidarı olarak
ortaya çıkarıyorsunuz. Burada, sadece belediye şirketlerine
bakarsak ve müzahir dernekleriniz ve vakıflarınıza bakarsak,
Türk Ticaret Kanununun ilgili hükümleri burada gündemde ve Belediye Kanunu,
Büyükşehir Belediye Kanunu, İl Özel İdare Kanunu, 4046
sayılı Özelleştirme Yasasının 26ncı maddesi ve
Kamu İhale Yasasının 5inci maddesindeki ilkeler, bunların
hepsi göz ardı ediliyor ve şirket kurulurken biliyorsunuz ilgili
belediye meclis kararı gerekiyor ama bunun yanında, 4046nın
26ncı maddesine göre, arz etmiş olduğum ve Bakanlar Kurulu
kararıyla şirketi kuruyorsunuz. Peki, bu şirket başka
şirketle hissedar alarak ortaklık yaptığı zaman
Bakanlar Kurulu kararı gerekiyor mu? Hayır, gerekmiyor. Yine
boşluklar ortaya çıkıyor.
Size şöyle bir örnek verebilirim değerli
arkadaşlarım: Ankara Büyükşehir Belediyesinde dört yılda,
2004-2008 arasında, 108 ihaleden 61 adedi şirketlere verilmiş,
malum şirketlerine ve bu şirketlerin iş büyüklüğü
itibarıyla, 108e 61 olmakla birlikte tamamına yakını, yani
1 milyar 422 milyondan 1 milyar 044 milyonu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
1 milyarı aşkınını bu şirketler
almış. Burada ihale yok. Tabii, İhale Kanununun 5inci
maddesindeki saydamlık, rekabet, gizlilik, kamuoyu denetimi, eşit
muamele, güvenilirlik ilkeleri göz ardı ediliyor ve korkunç bir yolsuzluk
ortaya çıkıyor ve Meclis araştırma komisyonunun talebi
üzerine Sayıştayın raporunda da bunlar teyit ediliyor. 33 kamu
vakfına ve derneklerine ait 46 şirketin, devleti 170 milyon lira
dolandırdığı ifade ediliyor Sayıştay raporunda.
Bütün bunlar
Raporda aynen şöyle diyor: Denetimsizlik ve denetim
boşluğu kamu kaynaklarının savurganca
kullanılmasına yol açmaktadır. diyor Sayıştay.
Sayıştayın elini kolunu bu yasayla, bazı maddeleriyle yine
siz bağlıyorsunuz, sonra da Sayıştay Kanunu
çıkarıyoruz, niye karşı çıkıyorsunuz? diye bize
konuşuyorsunuz.
INTOSAIda performans denetimine ilişkin tanım var,
bunlar göz ardı ediliyor ve belediyeler yolsuzluk batağında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi bitiriniz,
tamamlayınız.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Bu belediyelere karşı hiçbir önlem alınmıyor.
Yolsuzluk geometrik diziyle Türkiyede artmaya devam ediyor, hiçbir önlem
alınmıyor ama belediye, yolsuzluk yapan başkanlar hakkında
açığa alma işlemi de uygulayamıyorsunuz.
Önergemizin -bu duygularla- kabulünü diler, hepinize tekrar
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
37nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... 37nci madde kabul edilmiştir.
38inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 38'inci maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, ikinci fıkrasında geçen "Kurulca
görüş bildirilen" ibaresinin ve üçüncü fıkranın madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa
Kalaycı |
|
Recep Taner |
Mehmet
Şandır |
|
Konya |
|
Aydın |
Mersin |
|
Behiç Çelik |
|
Nevzat Korkmaz |
E. Haluk Ayhan |
|
Mersin |
|
Isparta |
Denizli |
|
|
|
Mehmet Günal |
|
|
|
|
Antalya |
|
1) Kamu idarelerinin düzenlilik ve performans denetimleri
sonucunda denetim grup başkanlıklarınca düzenlenen denetim
raporları, idareler itibariyle birleştirilir ve bir örneği
Sayıştay Başkanlığınca ilgili kamu idaresine
gönderilir. Denetim raporları, kamu idaresinin üst yöneticisi
tarafından, raporun alındığı tarihten itibaren otuz
gün içinde cevaplandırılır. Bu cevaplar da dikkate alınarak
son şekli verilen denetim raporları Sayıştay dairelerinin
görüşleri alınmak üzere raporun ilgili olduğu yılın
bitimini takip eden Haziran ayı sonuna kadar Sayıştay
Başkanlığına sunulur. Bu raporlara kamu idarelerinin
cevapları da eklenir. Daireler, raporlar hakkındaki görüşlerini
Temmuz ayının sonuna kadar Sayıştay
Başkanlığına sunar. Daireler denetim raporları
hakkında görüş oluştururken, söz konusu raporların bu
Kanunda öngörülen amaç, çerçeve ve sınırlar içinde olup
olmadığı yönünden inceleme yapar ve bu hususlara uygunluk
taşımayan raporların düzeltilmesine ilişkin görüşünü
Sayıştay Başkanlığına sunar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 38 nci
maddesinin madde başlığı ile birlikte
aşağıdaki şeklide değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Esfender
Korkmaz
Trabzon İstanbul
"Dış denetim raporu
Madde 38- Genel Yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin hesap
ve işlemlerinin inceleme ve denetimi sırasında mevzuata uygun
görülmeyenlerden, üst yöneticilerin uygulamalarıyla ilgisi kurulanlar ve
Sayıştayca gerekli görülenler ile 4 ncü maddede sayılan
diğer idarelerinin mali denetimleri sonucunda düzenlenen raporlar, denetim
grup başkanlıklarınca idareler itibariyle birleştirilir ve
bir örneği Sayıştay Başkanlığınca ilgili
kamu idaresine gönderilir.
Denetim raporları, kamu idaresinin üst yöneticisi
tarafından, raporun alındığı tarihten itibaren otuz
gün içinde cevaplandırılır. Bu cevaplar da dikkate alınarak
yeniden düzenlenen denetim raporları, Denetim Kurulunda incelenmek üzere
Mayıs ayının sonuna kadar Sayıştay
Başkanlığına sunulur. Bu raporlara kamu idarelerinin
cevapları da eklenir. Denetim Kurulu, raporları inceleyerek teknik
değerlendirmesini yapar ve yetersiz bulduğu raporların
düzeltilmesi talebi ile Haziran ayının sonuna kadar
Sayıştay Başkanlığına sunar.
Denetim Kurulunun uygun bulduğu denetim raporları ile
Sayıştayca mali konularda belirtilmesi uygun görülen diğer
hususları da içeren dış denetim raporu hazırlanır ve
Genel Kurulun kararına sunulur. Dış denetim raporu ile Genel
Kurulca görüş bildirilen kamu idarelerine ilişkin denetim
raporları Sayıştay Başkanınca genel uygunluk bildirimi
ile birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur.
Dış denetim sonuçları, kurum veya konu bazında
müstakil raporlar halinde de Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulabilir.
Performans denetimlerinin, planlama, uygulama, değerlendirme
ve raporlama süreçleri ile Denetim Kurulunda incelenme ve Genel Kurulda
görüşülme takvimi, kendi denetim planına göre yürür.
Dış denetim raporu, performans denetimi raporu, faaliyet
genel değerlendirme raporu, genel uygunluk bildirimi ve bu Kanunun 42 nci
maddesinde belirtilen raporlar ve değerlendirmeler çerçevesinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi, kamu kaynağının elde edilmesi ve
kullanılmasına ilişkin olarak kamu idarelerinin yönetim ve hesap
verme sorumluluklarını görüşür. Bu görüşmelere
Sayıştay Başkanı veya Denetim Kurulu başkanı ile
kamu idarelerinin üst yönetici veya görevlendireceği
yardımcısının ilgili bakanla birlikte katılması
zorunludur.
Bu madde ile bu bölümde yer alan diğer madde hükümlerinin
uygulanmasına ilişkin gerekli düzenlemeleri yapmaya Genel Kurulun
uygun görüşü üzerine Sayıştay Başkanı yetkilidir.
"
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Korkmaz, buyurunuz efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayıştay Yasa Teklifinde,
dış denetimi düzenleyen 38inci maddenin eksik yanları var, bu
maddenin önergemiz doğrultusunda değiştirilmesini talep
ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, Sayıştay, hukuk devletinin
Türkiyede vazgeçilmez bir kurumudur. Ne var ki sürekli olarak hukuk devleti
vasfını zedeleyen birtakım uygulamalar yapılmaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri eski Büyükelçisi Jeffrey, WikiLeakste yer
alan balyoz harekâtı için şöyle bir yorum yapmıştır:
Amerika Birleşik Devletlerinde olsa savcı gider, soru sorardı.
Burada -Türkiyeyi kastediyor- Türkiyede ise bilgi sahibi olduğundan
şüphe duyulan herkes rezil ediliyor. Bir başka örnek vermek
istiyorum hukuk devletinin Türkiyede ne düzeyde olduğunu, nasıl
istismar edildiğini
Hükûmetin, İçişleri Komisyonuna sunduğu
bir yasa tasarısı var. Bu tasarının 9uncu maddesi ile
Emniyet Teşkilatı Kanununa yeni bir fıkra ekleniyor. Bu
fıkra aynen şöyle: Ceza soruşturması ve
kovuşturması ile disiplin soruşturmaları rütbe terfisine
engel teşkil etmez. Buna olumsuz bir sözümüz yok ama hukuk devleti
çerçevesinde şu soruları sormak istiyorum:
1) Polis için getirilmekte olan bu imkân asker için neden
getirilmiyor?
2) Ortada bir mahkeme kararı yokken hakkında idarenin
ceza vermesi, yürütmenin ceza vermesi hangi hukuka uyar?
3) Bu insanlar suçsuz çıkarsa kimden tazminat alacaklar?
Alacakları tazminat maruz kaldıkları
haksızlığı telafi edebilecek mi?
4) Bu tür uygulamaların sürekli yaşandığı
bir Türkiyede hukuk devletinden söz etmek imkânı var mı?
Değerli arkadaşlar, bir araştırmayı size
açıklamak istiyorum. Dünya Adalet Projesi isimli sivil toplum
kuruluşu gelişmiş ve gelişmekte olan 36 ülkede üç yıl
çalışarak 2010 Yılı Hukukun Üstünlüğü Endeksi
düzenledi. Bu endeksteki bir sorunun sonucunu söyleyeyim. Endeksteki soruların
birisi şudur: Bir ülkede hukuk kuralları hükûmetlerin yetkisini ne
kadar sınırlıyor? Türkiye içinde bulunduğu 35 ülke
içerisinde sıralamada 31inci sırada yer alıyor. Bunun özeti
şudur: Türkiyede hukuk kuralları hükûmetlerin yetkisini
sınırlamakta yetersiz kalıyor. Eğer hükûmetlerin yetkisini
hukuk kuralları sınırlayamıyorsa o zaman hukuk devletinde
zedelenme ortaya çıkmıştır demektir.
Yine aynı araştırmanın, aynı endeksin
başka bir sorusundan söz etmek istiyorum. Yine orada diyor ki: Yasalar
halk tarafından ne kadar anlaşılıyor? Bu 35 ülke içerisinde
Türkiye 32nci sırada -bakın, dikkat edin- ve kendisiyle aynı
gelir grubu ve aynı bölgede bulunan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ESFENDER KORKMAZ (Devamla)
7 ülke içinde de sonuncu ülke
arkadaşlar. Çok dikkat edin. Kendisiyle aynı gelir grubu içerisinde,
aynı gelişmişlik düzeyinde bulunan 7 ülke içerisinde sonuncu.
Sayılan 35 ülke içerisinde monarşi rejimlerinin olduğu ülkeler
var, demokrasiye yeni geçmiş ülkeler var. Hırvatistan, Dominik
Cumhuriyeti, El Salvador, Gana, Ürdün, Tayland gibi ülkelere göre Türkiyenin
hukuk devleti olma sorunu varsa oturup düşünmemiz lazım ve buna çözüm
getirmemiz lazım.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.
Önergeyi oylarınıza
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sayın Başkan, karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.06
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 20.13
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf
COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 24üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
510 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 38inci maddesi üzerinde verilen ikinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 38'inci maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, ikinci fıkrasında geçen "Kurulca
görüş bildirilen" ibaresinin ve üçüncü fıkranın madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
1) Kamu idarelerinin düzenlilik ve performans denetimleri
sonucunda denetim grup başkanlıklarınca düzenlenen denetim
raporları, idareler itibariyle birleştirilir ve bir örneği
Sayıştay Başkanlığınca ilgili kamu idaresine
gönderilir. Denetim raporları, kamu idaresinin üst yöneticisi
tarafından, raporun alındığı tarihten itibaren otuz
gün içinde cevaplandırılır. Bu cevaplar da dikkate alınarak
son şekli verilen denetim raporları Sayıştay dairelerinin
görüşleri alınmak üzere raporun ilgili olduğu yılın
bitimini takip eden Haziran ayı sonuna kadar Sayıştay
Başkanlığına sunulur. Bu raporlara kamu idarelerinin
cevapları da eklenir. Daireler, raporlar hakkındaki görüşlerini
Temmuz ayının sonuna kadar Sayıştay
Başkanlığına sunar. Daireler denetim raporları
hakkında görüş oluştururken, söz konusu raporların bu
Kanunda öngörülen amaç, çerçeve ve sınırlar içinde olup
olmadığı yönünden inceleme yapar ve bu hususlara uygunluk taşımayan
raporların düzeltilmesine ilişkin görüşünü Sayıştay
Başkanlığına sunar.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Taner, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
RECEP TANER (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanunu Teklifinin 38inci maddesiyle ilgili vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu
maddeyle denetim genel değerlendirme raporlarının ne
şekilde gerçekleştirileceği ve denetimle ilgili raporların
idareler itibarıyla yıllık olarak birleştirilmesi ve
cevaplandırılmasının genel uygunluk bildirimiyle birlikte
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmasının sürecini takvime bağlamaktayız.
Vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle 32nci
maddenin birinci fıkrasının yeniden düzenlenmesini ve
yapılacak değişikliklerle de denetim raporlarının
Sayıştay Başkanlığına veriliş süresi bir ay
ertelenmekte yani fiilî imkânsızlıklar dikkate alınarak
denetçilerin rapor yazılım süreleri haziran ayı sonuna kadar ve
de dairelerin rapor hakkındaki görüşlerinin temmuz ayı sonuna
kadar Sayıştay Başkanlığına sunulması talep
edilmektedir. Bu şekilde süre uzatılmakta ve ikinci fıkrasındaki
sadece kurulca görüş bildirilen raporların değil, kamu
idarelerine ilişkin tüm raporların Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderilmesini amaçlamaktayız. Ayrıca aynı maddenin üçüncü
fıkrasının ise madde metninden
çıkarılmasının daha uygun olacağı kanaatindeyiz.
Değerli milletvekilleri, kamu kaynaklarının etkin
ve verimli bir şekilde kullanılıp
kullanılmadığını denetleyen, mali disiplinin
sağlanması için ve de stratejik önceliklerin tespiti amacıyla
önemli görev yapan Sayıştay, kurum ve kuruluşların hesap
verme sorumluluğunu sağlayarak denetim ve gözetimi Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına yapan ve de mali kontrolü düzenleyen bir birimdir.
Bugüne kadar muhtelif zamanlarda Sayıştay Kanununun maddeleri
değiştirildi. Bu görüşmekte olduğumuz teklif de ABye uyum
programı çerçevesinde getirilmiş ama ne hikmetse Hükûmet
tarafından değil de AKPli grup başkan vekilleri tarafından
kanun teklifi olarak sunulmuştur. Tabii görüşmeler başlar
başlamaz esas niyetin ne olduğu da ortaya
çıkmıştır. Hükûmet tasarısı olarak
geldiğinde yapılması zor olan bazı değişiklikler
teklif olarak verdirerek ve de kanunu ana amacından çıkartacak
değişiklikler önergelerle düzenlenmiş ve kanun işlevsiz bir
hâle getirilmiştir. Bunun en güzel örneği kanun teklifinde
imzası bulunan Sayın Caniklinin 2nci madde görüşmeleri
sırasında vermiş olduğu değişiklik önergesiyle
ortaya çıkmış ve Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen 2nci
maddenin (d) fıkrasıyla Sayıştayın performans denetimi
maddesi ortadan kaldırılmıştır. Yani AKP grup
başkan vekilleri tarafından imzalanarak Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulan kanun teklifi, teklifte imzası bulunan bir AKP Grup
Başkanı tarafından verilen değişiklik önergesinin AKP
milletvekillerince kabul edilmesiyle kanun amacından
saptırılmış, Sayıştayın asli görevlerinden
olan denetim yetkisi ortadan kaldırılarak hukuk bozulmuş ve
kendi amaçlarına hizmet edecek bir teklif hâline dönüştürülmesi
sağlanmıştır. Her ne kadar ABye uyum kanunu olarak
Mecliste gündeme gelmiş olsa da gerek teklif metni ve gerekse
görüşmeler sırasında yapılan değişikliklerle,
aslında çok fazla da denetim yapma niyetinizin olmadığı
açıkça ortaya çıkmıştır.
Değerli milletvekilleri, yolsuzlukla mücadele edeceği
vaadiyle iktidara gelen AKP, sekiz yıllık iktidarı döneminde
yolsuzluk ve usulsüzlüğü had safhaya çıkarmış, yolsuzluk
sıralamasında maalesef yolsuzluğun en yoğun olduğu
ülkeler arasında Türkiye her geçen yıl bir üst sıraya
çıkmıştır. Dünyanın ve dolayısıyla ülkemizin
en önemli sorunlarının başında gelen yolsuzlukların son
bulması ve yapanların yaptıklarının yanlarına kâr
kalmaması için Sayıştay gibi denetim birimlerinin denetim
alanları genişletilmelidir. Bugün hâlâ bazı kurum ve
kuruluşlar, TOKİ gibi, özelleştirme uygulamaları gibi
denetim dışında bırakılıyorsa, bunun altında
maalesef art niyet aramaktayız. Özellikle özelleştirme adı
altında devletin seksen yıllık birikimleri yok pahasına
eşe dosta, il başkanlarına, yandaşlara peşkeş
çekilmiş, Ali Dibolar bu dönemin simgesi hâline gelmiş, rüşvetin
belgesi bu dönemde ortaya konmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
RECEP TANER (Devamla) Gerçi Sayıştay denetçileri
tarafından ortaya çıkarılan yolsuzlukların ve
usulsüzlüklerin birçoğunun raporlarda kaldığını,
neticenin alınmadığını da bilmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, sekiz yıllık AKP
İktidarı döneminde yeni bir denetim anlayışı ortaya
çıkmış ve yandaşlar, partililer denetim dışı
tutulurken maalesef muhalif olanlar sık sık denetime tabi
tutulmuşlardır. Sayın Başbakan da yolsuzluklarla ilgili
damardan girdiklerinden bahsetmiş olsa da yolsuzluklara
bulaşmış olan yandaş ve partililerden hiçbirisinin bugüne
kadar herhangi bir soruşturmaya tabi tutulduğunu ve
neticelendiğini de duymadık.
Bu dönemle ilgili ortaya atılan yolsuzluk
iddialarının buz dağının görünen kısmı
olduğu, esas kitlesinin ise AKPnin iktidardan düşmesinden sonra
ortaya çıkacağı bir gerçektir.
Bu duygu ve düşüncelerle heyetinizi en içten
duygularımla selamlıyor, teklifimizin kabulünü saygıyla arz
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Taner.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.21
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:20.34
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf
COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 24üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
510 sıra sayılı Kanun Teklifinin 38inci maddesi
üzerinde verilen Aydın Milletvekili Recep Taner ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
38inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
38inci madde kabul edilmiştir.
39uncu madde üzerinde iki önerge vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 39'uncu maddesinin ikinci
fıkrasında geçen "mahallî idarelere ait olanlar hariç olmak
üzere" ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Mustafa
Kalaycı |
|
Mehmet
Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Mehmet Günal |
|
Emin Haluk
Ayhan |
Nevzat Korkmaz |
|
Antalya |
|
Denizli |
Isparta |
|
|
|
Hasan Özdemir |
|
|
|
|
Gaziantep |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 39
uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Ali
Rıza Ertemür
Trabzon Denizli
"Madde 39- Kamu idareleri tarafından gönderilen idare
faaliyet raporları, İçişleri Bakanlığı tarafından
hazırlanan mahalli idareler genel faaliyet raporu ve Maliye
Bakanlığınca hazırlanan genel faaliyet raporu denetim grup
başkanlıklarınca, raporların hazırlanmasına
ilişkin olarak belirlenmiş bulunan esas ve usullere uygunluğu ve
hedeflerin gerçekleşme durumu ile faaliyet raporunun ilişkin
olduğu kamu idaresinin mali denetimleri sonucunda elde edilen bulgular da
dikkate alınarak değerlendirilir.
Denetim grup başkanlıklarınca bu konuda
hazırlanan değerlendirme raporları esas alınarak
hazırlanan faaliyet genel değerlendirme raporu, Denetim Kurulunda
değerlendirildikten ve Genel Kurulda görüşüldükten sonra
Sayıştay Başkanı tarafından Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına sunulur ve bir örneği Maliye
Bakanlığına, mahalli idarelerin idare faaliyet raporları
hakkındaki Sayıştay görüşünün bir örneği ise
İçişleri Bakanlığına gönderilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Ertemür
konuşacak.
BAŞKAN Sayın Ertemür, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ERTEMÜR (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay
Kanunu Teklifinin 39uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizin de
çok iyi bildiği gibi, Sayıştay, merkezî yönetim bütçesi
kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının
bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına denetleyen ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin
hükme bağlayan ve -ayrıca mahallî idarelerin- kanunlarla kendisine
verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapan anayasal
bir kuruluşumuzdur. Sayıştay, yüklendiği görevleri yerine
getirme sırasında Bakanlık, kurul ve kurumlarla, idare
amirleriyle, sayman ve diğer sorumlularla doğrudan
yazışmaya, gerekli gördüğü belge, defter ve kayıtları
göndereceği memurları vasıtasıyla görmeye veya
dilediği yere getirtmeye ve sözlü bilgi almak üzere her derece ve her
sınıftan ilgili memurları çağırmaya, bakanlık,
daire ve kurumlardan temsilci istemeye yetkilidir.
Değerli milletvekilleri, bu kadar önemli ve sorunlu görevler
üstlenen Sayıştayın yapılan bu değişiklikle
yaklaşık elli yıldır uygulamada olan Sayıştay
Kanunu yürürlükten kaldırılmaktadır.
Görüşmekte olduğumuz Sayıştay Kanun Teklifinin
39uncu maddesinde kamu idarelerinin Sayıştaya yönetsel hesap verme
sorumluluklarının yerine getirilmesindeki katkısı
düzenlenmiştir. Sayıştay Kanun Teklifinin 39uncu maddesinin
birinci fıkrasında faaliyet raporlarının
Sayıştayca değerlendirileceğinden söz edilmesine
karşın, değerlendirmenin nasıl yapılacağı,
değerlendirmenin yöntem, teknik ve araçlarının ne
olacağı gibi hususlara yer verilmemiştir. Bu önemli bir
eksikliktir. Bu eksiklik uygulamada çok ciddi sıkıntılara neden
olacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetleme yapan kuruma
bu eksiklikten dolayı ortaya çıkan sonuçları da ağır
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, kamu kaynaklarının
nerelere, ne tutarda aktarıldığı kadar, hangi program ve
faaliyetlere, hangi hedeflere ulaşmak için harcandığının
ve hedeflere ulaşılıp
ulaşılmadığının önceden belirlenmiş
performans ölçü ve göstergeleri temelinde raporlanması da önem
taşımaktadır.
Performans ölçümü, stratejik amaç ve hedeflerin, program ve
faaliyetlerinin, performans ölçü ve göstergelerinin tespiti, performans
bilgisinin üretilmesi, önceden belirlenen amaç ve hedeflere göre elde edilen
çıktı ve sonuçların değerlendirilmesi, raporlanması ve
nihayet iyileştirmeye yönelik önlemlerin alınmasını
kapsayan bir süreçtir, esas olarak da Sayıştayın değil,
bizatihi idarelerin meselesidir.
İdarelerin program, performans, hesap verme
sorumluluklarının yerine getirilmesinde Sayıştaya
düşen görev ise idarelerin hazırladığı faaliyet
raporlarının, bu raporların hazırlanmasına
ilişkin olarak belirlenmiş bulunan esas ve usullere uygunluğu ve
hedeflerin gerçekleşme durumu ile faaliyet raporunun ilişkin
olduğu kamu dairesinin mali denetimleri sonucunda elde edilen bulgu ve
verilere uyumunu içeren bir görüş oluşturmaktan ibarettir. Başka
bir anlatımla, Sayıştay, idarelerin
hazırladığı faaliyet raporlarını tasdik
edecektir. Bu bağlamda, gerçekçi olmak ve faaliyet raporlarının
Sayıştay tarafından değerlendirilmesine gereğinden
fazla önem atfetmemek gerekmektedir. Önemli olan, Sayıştay
tarafından yapılacak performans denetimleridir. Gerçekten de
idarelerin hazırladığı performans programlarındaki
hedeflerin faaliyetlerle ilgisinin kurulup kurulmadığı,
performans ölçü ve göstergelerinin doğru şeyleri ölçüp ölçmediği,
performans ölçüm sisteminin güvenilir ölçülmüş sonuçları
sağlamaya elverişli olup olmadığı gibi idarelerin
performans ölçme ve değerlendirme sistemlerinin yeterliliğinin analiz
ve değerlendirmesi ise performans denetimlerinin konusunu
oluşturmaktadır.
Bu teklifin birçok maddesinde olduğu gibi bu maddesinde de
program ya da performans değerlendirmesi ile performans denetimi birbirine
karıştırılmış ve idarelerin
hazırladığı faaliyet raporlarının
değerlendirilmesi, performans denetimi olarak
tasarlanmıştır. Oysa, faaliyet raporlarının
değerlendirilmesi ayrı, performans denetimi ise ayrıdır.
Uluslararası Sayıştaylar Birliğinin Denetim
Standartlarına aykırı bu teknik hatanın düzeltilmesi
gerekmektedir. Verdiğimiz değişiklik önergesi, söz konusu teknik
hatayı düzelterek uluslararası standartlara uygun hâle getirmeyi
amaçlamaktadır. Bunun sonucunda, iki farklı ama birbiriyle ilgili
yasada ortaya çıkacak uyumsuzluk giderileceği gibi, yasal
boşlukların doğması da engellenecektir.
Öte yandan, Sayıştay, merkezî yönetim bütçesi
kapsamındaki idareler ile sosyal güvenlik kurumlarını Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına denetlemektedir. Diğer idarelerin denetim
yetkisi ise Anayasadan alınmaktadır. Bu itibarla, mahallî idarelerin
faaliyet raporlarını, değerlendirme sonuçlarını
mahallî idarelerin meclisine göndermesi düşünülemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ RIZA ERTEMÜR (Devamla) Çünkü Sayıştay,
mahallî idareleri denetleme yetkisini, mahallî idarelerin meclislerinden
değil Anayasadan almaktadır. Değerlendirme
raporlarını Sayıştayın mahallî idarelerin meclisine
göndermesi değil, kamuoyunun bilgisine ve ilgililerin erişimine
açık tutması gerekir. Açıklık ve şeffaflık,
demokrasinin de bir gereğidir. Bunu gözden uzak tutamayız.
Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan
anayasal bir kurumdur. Bu kanunun siyasi bir yanı yoktur. Sizlerden beklediğimiz,
teklifi, Uluslararası Sayıştaylar Birliği Denetim
Standartlarına aykırı teknik hatalardan
arındırmaktır.
Bu duygularla önergemize desteğinizi bekler, yüce Meclisi
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ertemür.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 39uncu maddesinin ikinci
fıkrasında geçen mahallî idarelere ait olanlar hariç olmak üzere
ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasan
Özdemir (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ
BERBER (Manisa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay
Kanun Teklifinin 39uncu maddesi için vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde
Uluslararası Saydamlık Örgütünün her yıl
yayınladığı 2010 Yolsuzluk Algılama Endeksi
açıklandı. Türkiye 10 üzerinden 4,4 puan ile AKP döneminde yine
sınıfta kaldı. Hâlbuki AKP hükûmetleri ne vaat etmişti?
Daha Ocak 2003te, 58inci Hükûmetin ilan ettiği Eylem Planında yer
alan yolsuzlukla ilgili bölümlerde, öncelikler arasında, Avrupa Konseyi
Yolsuzlukla İlgili Ceza ve Medeni Kanun Sözleşmesinin
onaylanması, Ceza Kanunundaki yolsuzlukla ilgili yaptırımların
artırılması, siyasi partilerin finansmanında
saydamlığın güçlendirilmesi, sır kavramıyla ilgili
hükümleri gözden geçirilerek bilgiye ulaşımının
güçlendirilmesi, kamu yönetimi ve sivil toplum arasındaki diyaloğun
artırılması sayılabilir. Ancak aradan geçen sekiz
yıldaki uygulamalarla AKPnin bu ilk Eylem Planıyla tam bir
çakışma içerisinde olduğu görüldü. AKP iktidara geldiği ilk
günden itibaren yolsuzluk batağına saplandı.
Yolsuzluklarının ortaya çıkmaması için de denetim
mekanizmalarını devre dışı bırakma gayreti
içerisine girdi.
AKP hükûmetleri, iktidarlarının ilk gününden
başlayarak pek çok kamu ihalelerinde Sayıştay denetimini devre
dışı bırakacak ihaleler gerçekleştirdi. Şimdi de
Sayıştay tamamen denetim sürecinin dışına itilmek
isteniyor. Bu düzenlemelere neden ihtiyaç duyuluyor? Cevap açık; AKP,
yolsuzluk iddialarının denetimini istemiyor.
Bakınız, Kamu İhale Kanunundaki
değişiklikle AKP istediği ihaleyi istediği şirkete
verme yetkisi kazandı ve Kamu İhale Kurumunun ihaleleri denetleme
yetkisi kısıtlandı. Başbakanlık Teftiş Kurulu ve
Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulu denetim sürecinden
dışlandı. Sormak istiyorum: Başbakanlık Teftiş
Kurulu son sekiz yılda kaç AKP yolsuzluk iddialarını araştırdı,
hangi yolsuzlukları tespit etti? Bakınız, Kamu İhale
Kurumundan Millî Eğitim Bakanlığına soruşturma
açılmasına dair bir talep dahi Başbakanlıktan reddedildi.
AKP iktidarları, bu kanunla kontrol dışı harcama ve
yolsuzluk denetimini kısıtlama gayreti içerisindedir, ancak
unutulmamalıdır ki, hükûmetin eylem ve işlemleri ne kadar denetim
dışına çıkarsa demokrasi de o kadar rafa kalkar. Denetimden
uzak yolsuzluk dosyalarının AKP Hükûmetinin sonunu
hazırlayacağını kendileri de bilemiyorlar.
Değerli milletvekilleri, memleketin her köşesinde
ziyaretler düzenliyoruz. Kiminle konuşsak, hangi kapıyı çalsak
her yerden yolsuzluk sesleri yükselmektedir. Bir yerde yolsuzluk varsa, orada
ona izin verenler de vardır, çünkü yolsuzluk itibar görmediği yerde
barınmaz. Yolsuzluk ahlaki bir konudur, yolsuzluk siyasi yozlaşmanın
işaretidir. Türkiyede AKP hükûmetleriyle yolsuzluk ve yozlaşma
tehlike çanları çoktan çaldı. Ateşi yüksek siyasi
tartışmalar bu tür konuların konuşulmasını belki
şimdi engelleyebilir. Böyle toplum yolsuzluk ithamlarına fazla
dayanamaz.
Değerli milletvekilleri, bilinmelidir ki yolsuzluk, toplumu
ve devleti çürüten bir olgudur. Yolsuzluk, bugün Türkiye'nin üstüne bir kâbus
gibi çökmüştür. AKP ile ilgili yolsuzluk iddialarının çetelesi
tutulamaz hâle gelmiştir. AKP yöneticileriyle ilgili bütün iddialar
boşlukta bırakıldı.
Netice itibarıyla devletteki ve toplumdaki
yozlaşmanın önüne geçebilmek için yolsuzluk iddiaları bir an
önce karşılık bulmalıdır. Devlet ve toplum yolsuzluk
belasından mutlaka kurtulmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HASAN ÖZDEMİR (Devamla) Aksi hâlde, 29 Ekim 2010 tarihli
bir ulusal gazetede yer alan Londra merkezli bir düşünce kuruluşunun
hazırladığı ve 110 ülkenin yer aldığı refah
endeksinde Türkiye'nin 80inci sırada yer aldığı gibi
haberleri görmeye devam edeceğiz.
Konuşmama burada son verirken yüce heyetinizi bir kez daha
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özdemir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
39uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
39uncu madde kabul edilmiştir.
40ıncı madde üzerinde iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 40ıncı maddesinin ikinci
fıkrasında geçen Sayıştay Başkanınca
ibaresinin, Sayıştay Başkanlığınca
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa
Kalaycı |
|
Mehmet
Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Nevzat Korkmaz |
|
E. Haluk Ayhan |
Alim
Işık |
|
Isparta |
|
Denizli |
Kütahya |
|
|
|
Mehmet Günal |
|
|
|
|
Antalya |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 40
ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Kamer
Genç
Trabzon Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Kamer Genç
konuşacaklar.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 510 sıra sayılı Yasa Teklifinin
40ıncı maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, çok önemli bir kanunu
görüşüyoruz. Bu kanunun enine boyuna iyi tartışılması
lazım. Bu kanun, devletin temel denetim organının düzenlenmesine
ilişkin bir kanundur. Şimdi, o kadar ifade eksiklikleri var ki,
mesela diyor ki: Maliye Bakanlığınca yayımlanan bir
yıla ait mali istatistikler izleyen yılın Mart ayı içinde;
hazırlanma, yayımlanma, doğruluk, güvenilirlik ve önceden
belirlenmiş standartlara uygunluk bakımından denetim grup
başkanlıklarınca değerlendirilir. Buradaki denetim grup
başkanlığı Maliye Bakanlığının denetim
grup başkanlığı mıdır yoksa Sayıştay
denetim grup başkanlığı mıdır? Bakın, bu,
çok şey götürür. Bu amaçla düzenlenen değerlendirme raporu
Bu
değerlendirme raporu nereden çıkıyor? Yani öyle ifadeler madde
içinde kullanıyorsunuz ki, bunun ne anlama geldiğini ortaya
çıkarabilmek için bunu okuyanların kâhin olmaları lazım.
Yine
Sayıştay Başkanınca Rapor Değerlendirme
Kurulunun görüşü de alındıktan sonra Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulur ve Maliye Bakanlığına gönderilir. Bu raporda
yer alan değerlendirmelere ilişkin olarak Maliye Bakanı gerekli
önlemleri alır. Nasıl bir önlem alır? Ya, bunların biraz
burada açıklanması lazım. Her şeyi çok kapalı
yapıyoruz. Dolayısıyla kapalı yapınca iş
bürokratın keyfine kalıyor.
Mesela, bakın, bugün KİT Komisyonunda bir kurumun
hesaplarını inceledik. KİTte bir boru ihalesi
yapılıyor, bir firmaya veriliyor, 7 milyon 300 bin dolar. Sonra
iş bitiyor, diyorlar ki: Efendim, bu 7 milyon 300 bin dolar fazla. Ee, ne
yapalım? Efendim, bu aynı yerde başka bir firma da bu
şekilde bir boru inşaatı yapmış. Ee, ne yapalım?
Bunda 3,3 milyon doları tenzil edelim. Peki, siz bu ihaleyi
yaptığınız zaman keşif bedelini yapmadınız
mı? Hangi hattan kaç kilometre gideceği, ne kadar toprak
çıkacağı, ne yapacağı belli değil mi? Yok.
Bürokratın tercihine
Çünkü denetim yok. Düşünebiliyor musunuz? Ondan
sonra, adam gidiyor
Orada o kadar, bürokratın tercihinden ve takdir
hakkından doğan şeyler var ki
Yani, 7 milyon 300 bin
dolarlık bir ihale yapılıyor; ya, BOTAŞ da burada bunu yaptı,
aynı boruyu orada yaptı. O neye yaptı? O işte 3,5 milyon
dolar eksik yaptı. Haydi diyorlar, bu firma da biraz daha zor işler
yaptı, yüzde 15 de buna tolerans tanıyalım. Ya, böyle bir
şey olur mu arkadaşlar! Bu devlet ya! Bu devletin parası,
vatandaşın parası, cebinden çıkan para. Böyle mi olur!
Yine bir iş ihale etmişler, 74 milyon dolar. Ondan sonra
iş bitmiş mi bitmemiş mi
Sonra bir tahkim heyetine gidiyorlar.
Tahkim heyeti tutuyor
Ya bu işten 8,1 milyon dolar fazla
alınmıştır diyorlar, tahkime gidiyorlar. Şimdi
tahkimde bir sürü avukat ücretini ödüyorsunuz. Tahkim heyeti ekseriyetle
yabancılardan oluyor, yabancı müteahhitlerin hesabına
çalışıyor.
Değerli arkadaşlarım, özellikle AKP zamanında
maalesef devlet, millet dürüstlüğe hasret kaldı. Ya, geçen gün de
söyledim: Bu dürüstlük biraz parayla olsaydı da, gitseydik alsaydık
da, birilerine verseydik de buralarda bunları konuşmasaydık ama
hakikaten Türkiye çok kötü vaziyette yönetiliyor.
Şimdi, Amerika çıkmış, Tayyip Bey için diyor
ki: İsviçrede 8 tane bankada hesabı var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tayyip Bey gerekli
açıklamayı yaptı.
KAMER GENÇ (Devamla) Yalan söylüyor kardeşim, yalan
söylüyor. Ben Tayyip Beyin yerinde olsam hemen giderim bir tazminat
davası açarım. Ben bir laf söylediğim zaman gidiyor hemen
aleyhime tazminat davasını açıyor. Hem de yüklü bir tazminat
davası açarım. Mahkemelere sordururum: İsviçre bankalarında
hakikaten benim param var mıdır, yok mudur? İsviçre
bankalarında yok olduğu anlaşılınca o tazminatı
getirsin, bizim 8 Mart depreminde Tuncelide bir para yardımı yapmadı,
o depremzedelere bir miktarını yardım edelim. Bir de
KARDEMİRde biliyorsunuz 400 tane işçi şimdi açıkta
kaldı, patronun keyfiyle atıldı işten, adamlar sokakta aç.
Bir miktar da o KARDEMİRdeki işçilere yardım edelim. Böyle bir
şey olur. Hakikaten, yani çok güzel bir şey yapabilir. Tayyip Beyin
eğer mahkeme masrafları yoksa ben katkıda bulunabilirim ama
hakikaten Amerikanın bu yetkili kişileri hakkında bir tazminat
davası açsın arkadaşlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Servetinin ne seviyede
olduğunu biliyoruz.
KAMER GENÇ (Devamla) Tazminatı da biraz yüklü açsın
yani küçük rakamlarla açmasın, böyle okkalı bir tazminat
davasını açsın. Bize gelince hemen gidiyorlar 30 bin, 40 bin
liralık tazminat davasını açıyorlar. Tabii, Türkiyedeki
yargı bağımsızlığını da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Türkiyede, tabii, Hükûmet yargı diye
bir kurum bırakmadı. Nasıl olsa benim açtığım
tazminatlar kabul edilir. diyor. Biraz önce de bir arkadaşımız
da burada dedi. Yani hakikaten madem Türk vatandaşları hakkında
Efendim, bana iftira atıyorlar. deyip de tazminat davası
açıyorsa, ben de inanıyorum, yoksa böyle bir para, bence gidip
tazminat davasını açmak lazım. Yani ben de gerekli
danışmanlık hizmetini verebilirim bu konuda ama tabii, burada
Ama eğer bu dava açılmazsa arkadaşlar, iddia ortada
kalmış olur yani aksi kanıtlanmamış olur. O
bakımdan burada yapılacak en önemli şey, Amerikanın bu
hangi kurumu tarafından böyle iftira, şayia
çıkarıldıysa hemen o kurum aleyhine bir tazminat
davasını açıp
Ya, böyle iftira olur mu, koskoca Türkiye
Cumhuriyetinin Başbakanına iftira atıyorlar! Böyle bir şey
olur mu! Tayyip Beyin parası olsa Türkiyede bankalara koymaz, gidip de
İsviçre bankalarına koyar
Böyle mantıksızlık olmaz
arkadaşlar.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 40ıncı maddesinin ikinci
fıkrasında geçen Sayıştay Başkanınca
ibaresinin, Sayıştay Başkanlığınca
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Işık. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 510 sıra
sayılı Sayıştay Kanunu Teklifinin 40ıncı
maddesinde değişiklik öngören önergemiz hakkında söz aldım.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerek ilgili komisyonda gerekse Genel Kurulda AKP milletvekilleri
tarafından verilen birçok önergeyle hâlâ değiştirilmeye devam
edilen Sayıştay Kanunu Teklifinin niçin şimdiye kadar gündeme getirilmediği
sorusunun cevaplanmasında yarar olduğu düşüncesindeyim.
Türkiye Ulusal Programında yer alan kamuda performans
odaklı denetim sistemine geçilmesi ve Sayıştayın
güçlendirilerek kapsamının genişletilmesi hedefinin
gerçekleştirilmesi gerekçeleriyle önümüze gelen bu kanun teklifi acaba
neden bugüne kadar bir türlü Meclis gündeminde görüşülememiştir?
Sayıştay yetkilileri tarafından da her ortamda dile
getirilen 832 sayılı mevcut Sayıştay Kanununun 5018
sayılı Kamu Mali Kontrol Kanunuyla uyumlu olmaması elbette ki
önemli bir gerekçedir. Tabii ki bu iki kanunun birbiriyle uyumlu hâle
getirilmesi, kamu mali yönetimi ve kontrolü açısından
kaçınılmazdır. Ancak, Kamu Mali Kontrol Kanunu 2005
yılında yürürlüğe girmiş ve kamuda bu Yasanın
öngördüğü çoğu yapısal ve hukuksal düzenlemeler
gerçekleştirilmişken, bahsedilen uyumsuzluğa ve aradan geçen
beş yıla rağmen Sayıştay Kanununda şimdiye kadar
neden bir türlü ilerleme kaydedilememiştir, neyin ya da hangi
şartların olgunlaşması beklenmiştir?
Teklifin hazırlanmasında veya Komisyon görüşmeleri
sırasında Sayıştay Genel Kurulunun
Sayıştayın resmî görüşü niteliğindeki 57 maddeden
oluşan önerileri neden hiç dikkate alınmamıştır? Bu
doğrultuda kanun teklifinde gerekli düzenlemeler niçin
yapılmamıştır? Plan ve Bütçe Komisyonunda görev alan
Sayıştay yetkilileri neden Sayıştayın resmî
görüşü niteliğindeki bu önerileri savunmamış da, âdeta
kanun teklifini hazırlayan bir milletvekili tavrını
göstermişlerdir? Acaba Sayıştay yetkilileri üzerinde de bir
baskı mı vardır? Bunların aydınlatılması
gerektiğini düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, bunları sorgulamadaki
gerekçemiz, maalesef Hükûmetin şimdiye kadar tecrübe ettiğimiz
icraatlarıdır.
Referandum süreci sonrası yürürlüğe giren Anayasa
değişikliklerini müteakip hemen yapılan Anayasa Mahkemesi
üyeleri seçimi ve HSYK seçimlerindeki Adalet Bakanlığının
taraf olarak sergilediği tavır, hâliyle, beş yıldır
hiçbir düzenleme yapılmayan Sayıştay Kanunundaki bu
düzenlemeleri de sorgulamamıza neden olmuştur.
Yaptığı icraatlarla makyajlanmış
niyetleri bir bir açığa çıkan Hükûmetin tüm yasal düzenlemeleri,
artık geri plandaki niyetleri sorgulatır ve araştırır
bir tavır sergilenmesine neden olmaktadır. Bu şüphenin mutlaka
kaldırılması gerekir.
Yargısal bir örgütlenme modeline sahip ve idare
açısından hesap mahkemesi niteliğindeki bu köklü kurumumuzda
Hükûmetin, denetimden kaçma ve yargıyı ele geçirme niyetlerinin
olduğu açıkça görülmektedir.
Sayıştayda yıllardır teamül hâlini
almış yazılı ve sözlü aşamalara dayalı ve esasta
alan bilgisini ölçen sınav sisteminin sözlü sınav bölümünün ifade ve
temsil kabiliyeti gibi gerekçelerle mülakat sınavına çevrilmesi
bunun en önemli göstergesidir. Mülakatlar konusunda, sekiz yıldır
iktidarda olan Hükûmetin tavrı ve bu konudaki Danıştay kararları
ortada iken bu değişiklikten iyi niyet beklemek biraz safdillik
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Parlamento tarafından
kullanılan bütçe yapma ve denetleme hakkını, uygulamada Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına denetleyen, yani halktan alınanın
haklı kullanılıp kullanılmadığını ve
tüyü bitmedik yetimin hakkını arayan bir kurum olan
Sayıştayın bağımsızlığını
zedeleyecek bu tür düzenlemelerden kaçınılmasında önemli
yararlar olacaktır.
Bağımsızlığı yanında
etkinliği ve saygınlığı da önemli bir kuruluş
olan Sayıştaya 40ıncı maddede yüklenen mali
istatistiklerin değerlendirilmesi görevi, kurumun asli görevlerinin
aksamasına neden olacaktır. Nitekim, hâlen mevcut denetçi
sayısıyla kamudaki denetim faaliyetlerine yetişemeyen kurum
açısından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİM IŞIK (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
bu teklif ile denetim kapsamına alınması
düşünülen belediye şirketlerinin fazlalığı da göz
önüne alınırsa birçok asli denetim faaliyetlerinin yerine
getirilemeyeceği görünen bir gerçektir. Dolayısıyla, mali
istatistiklerin değerlendirilmesi de başlı başına bir
denetim faaliyeti olarak düşünüleceğinden, belirtilen
40ıncı maddede şahsi yetki ve keyfiyeti
çağrıştıran Sayıştay Başkanı ifadesi
yerine, devletin devamlılığını ve
kurumsallığını vurgulayan Sayıştay
Başkanlığı ifadesinin kullanılmasının daha
doğru olacağını önerdiğimiz önergemize kabulünüzü
bekler hepinize saygılarımı tekrar sunarım.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
40ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
40ıncı madde kabul edilmiştir.
41inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 41inci maddesinin ikinci
fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa
Kalaycı |
|
Mehmet
Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Nevzat Korkmaz |
|
E. Haluk Ayhan |
Ali
Uzunırmak |
|
Isparta |
|
Denizli |
Aydın |
|
|
|
Mehmet Günal |
|
|
|
|
Antalya |
|
Genel uygunluk bildirimi taslağı; denetim grup
başkanlıklarınca Sayıştay denetim sonuçları ve
kamu idarelerinin faaliyet raporları dikkate alınarak
hazırlanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 41 nci
maddesinin ikinci fıkrasındaki ve faaliyet raporları
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Maddenin ikinci fıkrasının
başlangıcında genel uygunluk bildiriminin denetim sonuçları
ve faaliyet raporları dikkate alınarak hazırlanacağı
belirtilmektedir.
Genel uygunluk bildiriminin hazırlanmasında,
Sayıştayın denetim sonuçlarından başka bir veri ve
belgeden yararlanılması söz konusu olamayacağından
fıkradaki, faaliyet raporları ibaresinin çıkarılması
gerekir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 41inci maddesinin ikinci
fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Uzunırmak (Aydın) ve arkadaşları
Genel uygunluk bildirimi taslağı; denetim grup
başkanlıklarınca Sayıştay denetim sonuçları ve
kamu idarelerinin faaliyet raporları dikkate alınarak
hazırlanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Uzunırmak, buyurunuz efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay
Kanun Teklifinde 41inci maddedeki önergemiz üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, aslında tabii ki Komisyon
katılıyor mu, Hükûmet katılıyor mu, katılmıyoruz
ve muhalefet konuşacak
Ama burada beş dakikada birçok şeyi
beyinlere yerleştirmek de mümkün değil. Ben isterseniz demokrasiden
konuşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, biz demokrasiye acaba esastan
inanıyor muyuz ve esastan kurmak istiyor muyuz, yoksa şeklen
birtakım uygulamalarını acaba mış gibi yaparak
mı tesis etmek istiyoruz? Demokrasinin en vazgeçilmez kurumlarından
birisidir aslında Sayıştay çünkü kamu kaynaklarının
uygun kullanılıp kullanılmadığını esastan denetleyen
bir yüksek mahkeme görevini görmektedir. Oysaki bugün Sayıştay
Kanunundaki gerekçelere ve birtakım şeylere
baktığımızda, Avrupa Birliği ve birtakım
demokratik ülkelerdeki olan kurumsal yapıları sözde bize
getiriyormuşcasına
Getiriyoruz ama mantık olarak, felsefi
olarak bir şekli yerine getiriyoruz sadece çünkü Avrupadaki demokrasi
kültürü, demokrasi bilinci ve esasıyla maalesef bizdeki işleyiş
aynı anlamda değil. Bunu nereden sizlerle paylaşmak istiyorum?
Değerli milletvekilleri, yürütmeyi içimizden aynı
iktidar çoğunluğu çıkarıyor. Eğer biz demokrasi, halk
iradesi, hukuk düzleminde birçok meseleyi doğru tartışmazsak
demokrasiyi esastan kurmamız mümkün olmaz çünkü halk iradesi Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına denetim yapan Sayıştayın seçimine baktığımızda,
seçimde aynı yürütmeyi içinden çıkaran çoğunluk
Sayıştayı seçmeye muktedirdir. Dolayısıyla
iktidarı, yürütmeyi denetleyecek olan harcama denetimini, mali denetimini
yapacak olan denetim kurumunun çoğunluğu gene iktidarı
içerisinden çıkaran bir çoğunluk tarafından seçiliyor. Böyle bir
mantık içerisinde demokrasiyi ve denetimi doğru inşa etmek
mümkün olabilir mi? Bu, Sayıştaya seçilmiş kıymetli
insanları töhmet altında bırakmak için söylediğim bir
şey değildir ama bu mantık içerisinde orada sağlıklı
bir demokrasiyi, denetimi inşa etmenin mümkün olmayacağı
kanaatini taşıyorum.
Sayın Başbakan ve iktidar, Hâkimler Savcılar Yüksek
Kurulu için, Danıştay, Yargıtay, birtakım kast sisteminin
oluştuğunu, birbirlerini seçerek birtakım kurumları
oluşturduklarını iddia etmişti. İşte burada da
aynı kast sistemi oluşmaktadır. İktidarı seçen
çoğunluk, denetimi seçen çoğunluk, siyasi denetimi yapan aynı
çoğunluk, hukuk denetimini yapan birçok alanda aynı çoğunluk.
Böyle bir demokrasiyi inşa etmek mümkün olmaz. Eğer demokrasiyi biz
gerçekten inşa etmek istiyorsak, yürütmeyi denetleyen kurum ve
kurulların seçiminde mümkünse muhalefetin kontenjanını fazla
tutmak gerekmektedir. Eğer muhalefet bu kontenjanlar sayesinde daha
sağlıklı bir denetim ortaya koyabiliyorsa, o zaman bu denetim
şeklî olarak değil, esas olarak tecelli eder. Oysa bugün denetimler
sadece tecelli edişi açısından şeklî olarak tecelli
etmektedir. Dolayısıyla, biz burada aslında demokrasi trajedi
komedyasını oynamaktayız. Belki yüce Parlamento için bu çok
ağır bir ifadedir.
Değerli milletvekilleri, kanun devleti, hukuk devleti ve
bugün çağdaş demokrasilerin geldiği tanımda hukukun
üstünlüğünü kabul eden devlet anlayışı hâkim
olmaktadır. Dolayısıyla hukukun üstünlüğünü kabul eden
devletlerde artık kanunların da evrensel hukuka ve hukukun
üstünlüğüne uygun olması gerekmektedir. Kanunun buradan geçmiş
olması, şeklî birtakım uygulamaların buradan tasvip
ediliyor olması hukukun üstünlüğünün kabul edildiği
anlamına gelmez. Eskiden padişahlar ferman yayınlarlardı,
fermanlar da bir kanundu. Diktatörler parlamentolarından kanunlar
çıkartarak ülkelerini yönetiyorlar. O kanunlar hukukun üstünlüğüne
uygun mu oluyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Tamamlıyorum Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben şunu ifade etmek istiyorum: Eğer demokrasi bilincini
ve kültürünü biz yerleştirmek istiyorsak, demokrasinin felsefesine uygun,
demokrasinin bütün kurum ve kurallarını sadece şeklî değil,
esasına uygun, hükmeden yasalar yapmamız gerekmektedir.
Dolayısıyla, burada, kısacık, yolsuzluğa,
usulsüzlüğe boğulmuş bir Türkiyenin, Sayıştayın
bu işlerin üstesinden gelebileceğine inanmıyorum ve bu
duygularla hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Uzunırmak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
41inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
.
Kabul etmeyenler
41inci madde kabul edilmiştir.
42nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 42nci maddesinin ikinci
fıkrasında geçen Sayıştay Başkanı ibaresinin,
Sayıştay Başkanlığı şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa
Kalaycı |
|
Mehmet
Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Mehmet Günal |
|
E. Haluk Ayhan |
Nevzat Korkmaz |
|
Antalya |
|
Denizli |
Isparta |
|
|
|
Hüseyin
Yıldız |
|
|
|
|
Antalya |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 42 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
"Madde 42- Sayıştay gerektiğinde;
a) Mali işlere ve hesap usulleriyle gelir tahakkuk sistemlerine,
b) Devlet borç ve alacakları ile gelir ve mallarına,
c) Anlam, uygulama veya
sonuçları bakımından Hazine menfaatlerini zarara
uğratıcı nitelikteki kanun, tüzük, yönetmelik ve sair hukuki
düzenlemelere,
dair Türkiye Büyük Millet Meclisine rapor sunabilir.
Sayıştay, bu raporların gerektirdiği her türlü
inceleme ve denetimi yapabilir.
Bu raporlar, Denetim Kurulunda değerlendirildikten ve Genel
Kurulda görüşüldükten sonra Sayıştay Başkanı
tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Teklifin 42 nci maddesinin birinci fıkrasında,
"Denetim ve incelemeler sonucunda hazırlanan ve bu Kanunun diğer
maddelerinde öngörülenler dışında kalan raporlardır."
gibi toptancı ve içeriği belirsiz bir ifadeye yer verilerek
Sayıştayın her konuda rapor yazabileceği öngörülmektedir.
Sayıştaya böylesine toptancı bir görev verilmesi
doğru olmadığı gibi, bu genel görevlendirme, verilen
görevin kapsamı içinde olabilecek raporların da
hazırlanmaması gibi bir sonuca yol açabilir. Bu itibarla raporun
konusu ve amacının açıkça yazılması görevin yerine
getirilmesinin ön şartıdır. Öte yandan, Anayasanın 2 nci
maddesinde "hukuk devleti" Türkiye Cumhuriyetinin temel nitelikleri
arasında sayılmıştır. Hukuk devleti, kurallarda belirlilik
gerektirir. Dolayısıyla bu düzenleme aynı zamanda Anayasaya da
aykırıdır. Bu bağlamda içeriği belirsiz toptancı
ifadeler yerine, 832 sayılı Sayıştay Kanununda yer alan
raporların madde metnine aynen alınması her açıdan daha
uygun olacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında ise,
Sayıştayın hazırladığı raporların
ilgisine göre kamu idarelerine gönderilebileceği öngörülmektedir.
Sayıştay, TBMM adına denetim yaptığından denetim
bulgularını da TBMM'ne sunmak durumundadır. Sayıştay
raporları, bakanlar ile üst yöneticilerin hesap verme
sorumluluklarının TBMM'de görüşülmesine temel oluşturmak
üzere hazırlanacağından, Sayıştayın
denetlediği kuruma rapor üretmesi gibi bir durum söz konusu olamaz.
Kaldı ki raporda konu edilen hususların gereğinin yerine
getirilmesini kamu idarelerinden isteyecek olan da Sayıştay
değil, TBMM olmalıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 42nci maddesinin ikinci
fıkrasında geçen Sayıştay Başkanı ibaresinin,
Sayıştay Başkanlığı şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Yıldız (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Yıldız. (MHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay
Kanunu Teklifinin 42nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, getirdiğiniz yasa teklifinin
gerekçesinde, kamu harcamalarının ve kamunun performans odaklı
denetim sistemine geçilmesini, Sayıştayın güçlendirilerek
denetim kapsamının genişletilmesini, denetimlerin
uluslararası standartlarda yapılmasını,
halkımızın ödedikleri vergilerin ve kamu gelirlerinin,
vatandaşlarımızın beklentileri doğrultusunda etkin ve
verimli biçimde sunulmasının denetiminin yapılmasını
öngördüğünüzü belirtmektesiniz. Ancak sekiz yıldır kanun
tasarı ve tekliflerinde yaptığınız gibi
Sayıştay Yasa Teklifinde de söylemlerinizle eylemleriniz maalesef
çatışmaktadır.
Sayıştay Yasa Teklifiniz, Anayasamızdaki ilkelere
ve uluslararası denetim standartlarına uygun, çağdaş Türk
milletinin beklentilerini karşılayacak bir yasa teklifi maalesef
olmamıştır. Ancak vakit geçmemiştir. Milliyetçi Hareket
Partisinin önerilerini dikkate alıp düzeltmeler
yapmalısınız.
Teklifin 42nci maddesinde, kanunda belirtilen raporlar
dışında kalan denetim ve incelemeler sonucunda gerekli görülen
hususların da raporlanmasını öngörmektesiniz.
Sayıştaya böylesine toptancı bir görev verilmesi doğru bir
yaklaşım değildir. Böyle bir genel görevlendirme, asli görevleri
olan raporların hazırlanmamasına da sebep olabilecektir.
Sayıştay raporlarının, konusunun ve amacının
açıkça yazılması, görevin yerine getirilmesinin ön
şartıdır. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir; hukuk
devletinde de kurallarda muğlaklık değil belirlilik gerekir. Bu
düzenleme bu nedenle Anayasamıza da aykırıdır.
Sayıştay Kanununda denetim, inceleme ve raporların açıkça
belirtilmesi hukuk devletinin bir gerekliliğidir. Sayıştay,
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, yani Türk milleti adına denetim
yapmakta ve rapor hazırlamaktadır. Denetlediği kuruma rapor
hazırlaması söz konusu bile olmamalıdır çünkü
raporların gereğinin yerine getirilmesini kamudan isteyecek olan
Sayıştay değil Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Tabii ki bunlar
hukuk devletinde hükûmet olanlar için geçerlidir. Sekiz yıllık Adalet
ve Kalkınma Partisi iktidarlarında hukuk anlayışı,
isteklerinin gerçekleşmesinde başvurulan, işine gelmeyen iş
ve işlemlerde ise uyulması gerekmeyen yöntem olarak uygulanmaktadır.
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı, görmek istediklerini görüyor,
görmek istemediklerini ise görmezlikten geliyor.
Sayıştay Yasa Teklifinin gerekçesinde, sekiz
yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının
kamu kaynaklarının kullanımının, denetiminin tam
olarak yapılamadığını, bu nedenle bu yasa teklifinin
getirildiği belirtilmektedir. Şimdi AKP Hükûmetine soruyorum: Sekiz
yıllık Hükûmetiniz döneminde yapılamayan denetimlerden sorumlu
değil misiniz? Yeterli denetimleri yaptık. diyorsanız yasa
değişikliğine niçin ihtiyaç duyuyorsunuz? Eğer, mevcut yasa
yeterli denetimin önünde bir engel ise sekiz yıldır niçin
bekliyorsunuz? Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüleri Biz, seçimlerde
hükûmet uygulamalarını vatandaşa hesap vermekten hiç
kaçmadık. Biz sadece yetkinin sahibi olan millete hesap veririz.
demektedirler. Denetimler için Sayıştaya ihtiyaç
olmadığını mı söylemeye çalışıyorsunuz?
Gerçek amacınız kamunun denetimini sağlamak değil mi?
Yoksa, kendinizi denetleyecek kadar temiz değil misiniz? Yoksa, gerçek
amacınız, devletin diğer kurumlarında
yaptığınız gibi denetleme kurumu olan Sayıştaya
da AKP zihniyetini hâkim kılmak mı istiyorsunuz? Yoksa, siz denetim
değil, denetçileri mi denetlemek istiyorsunuz?
Çatışma, ayrıştırma, ötekileştirerek
siyasi rant elde etme politikalarından bir an önce vazgeçmelisiniz. Türk
milletinden aldığınız tek başına iktidar
yetkisini yandaşlarınız için değil, yetkisini
aldığınız Türk milleti için kullanmaya artık
başlamalısınız. Sayıştay gibi işinin
uzmanı kurumun önerilerini dikkate almadınız. Milliyetçi Hareket
Partisinin teklif ve itirazlarını da dikkate almayarak dikta
yönetiminize devam etmektesiniz. Bu anlayışınızın size
de, ülkemize de yarar getirmeyeceğini er geç anlayacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli AKP milletvekilleri, unutmayınız ki,
gerçeklerin çok kötü bir huyu vardır, bir gün mutlaka ortaya
çıkarlar. Uyguladığınız baskı, tehdit, hakaret,
rüşvet yöntemleriyle sonsuza kadar iktidarda kalacağınızı
sanıyorsanız, sizin gibi söyleyen iktidarları
hatırlamanızı öneririm. Hükûmetiniz döneminde, sağır
sultanın duyduğu, artık İnternet sitelerine de düşen
yolsuzlukların ilelebet süreceğini ve bunun bir hesabının
olmayacağını düşünüyorsanız yine yanılıyorsunuz.
Yaşadığınız çevrelerde kamu harcamalarında
yolsuzluk yapanların, yetim hakkı yiyenlerin sonlarının ne
olduğunu bir kez daha düşünmenizi, dünyada yapılanların
hesabının dünyada verileceğini unutmamanızı
öneriyorum. Umuyor ve diliyorum ki hem kendiniz hem de ülkeniz için çok
geçmeden bu gerçekleri görürsünüz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
42nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
42nci madde kabul edilmiştir.
43üncü madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 43üncü maddesinin üçüncü
fıkrasında geçen içeren ibaresinin, değerlendiren
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa
Kalaycı |
|
Mehmet
Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Nevzat Korkmaz |
|
E. Haluk Ayhan |
Mehmet Günal |
|
Isparta |
|
Denizli |
Antalya |
|
|
|
Cemaleddin Uslu |
|
|
|
|
Edirne |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 43
üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Hüseyin
Ünsal
Trabzon Amasya
(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin son fıkrası
kapsamında bulunan kuruluşların denetimi sonucunda
hazırlanan yıllık denetim raporları, en geç ilgili
olduğu yılın bitimini takip eden Ağustos ayı sonuna
kadar Denetim Kuruluna gönderilir. Denetim Kurulunda teknik
değerlendirmesi yapılan raporlar Eylül ayı sonuna kadar Genel
Kurula sunulur. Genel Kurulda Ekim ayı sonuna kadar görüşülen
raporlar, Sayıştay Başkanlığınca denetlenen
kuruluşa ve bir örneği de ilgili bakanlığa gönderilir.
Kuruluşlar hazırlayacakları cevaplarını varsa yönetim
kurullarından yoksa yetkili organlarından geçirmek kaydıyla,
raporun alındığı tarihten itibaren otuz gün içinde Sayıştaya
ve ilgili bakanlığa gönderir. İlgili bakanlık bu
cevapları kendi görüşleri ile birlikte en geç onbeş gün içinde
Sayıştaya gönderir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Ünsal. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan yasanın
43üncü maddesi üzerinde verilen önerge için söz aldım. Sözlerime
başlarken saygılar sunuyorum.
43üncü madde, denetim raporlarının Rapor
Değerlendirme Kuruluna hangi sürelerde ve ne şekilde
verileceğini hükme bağlıyor. Bizim bu konudaki verdiğimiz
önergemiz ise raporun, Sayıştayın en üst organı olan
Sayıştay Genel Kurulunda görüşüldükten sonra Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulmasının sağlanması. Bu madde üzerinde
tabii bizim merak ettiğimiz bazı konular var.
Değerli milletvekilleri, fıkrada, Sayıştay
raporlarının sunuldukları ya da verildikleri gün kamuoyuna
açıklanacağı neden bir kural hâline getirilmemektedir? Bunu
merak ediyoruz.
Diğer bir merak ettiğimiz konu da raporların
İnternet aracılığıyla kamuoyuna duyurulacağı
ve bir bilgi notu hazırlanacağı neden hükme
bağlanmamıştır? Bunu merak ediyoruz.
Üçüncü merak ettiğimiz konu ise -esas konuşulacak konu
bu- çok rutin olan bir açıklama işinde Sayıştay
Başkanının veya görevlendireceği
yardımcısının devreye sokulması izaha muhtaç, tartışmaya
açık, aynı zamanda manidardır. Önemli olan konu da
buradadır. Yani burada bir şeyler mi saklanmak isteniyor? Bir
denetimden geçtikten sonra açıklama Başkanın sorumluluğuna
bırakılıyor. Hâlbuki bu çok rutin bir konu. Bu konuyla ilgili
tabii başımızdan geçenler olduğu için, özelikle KİT
Komisyonunda karşılaştığımız konulardan dolayı
biz bunun üzerine gidilmesini istiyoruz. KİTlerin denetimiyle ilgili
yaptığımız tartışmaların hepsinde, maalesef
bir AKP klasiğiyle, tüm ortaya çıkardığımız
yolsuzlukların, usulsüzlüklerin üstü kapanmıştır.
Dördüncü yılını tamamlamak üzere bulunduğumuz
23üncü Dönemde kamu iktisadi teşebbüsleri de bundan sonra artık
Sayıştay tarafından denetlenecektir. Denetlenirken de işte
bu usulsüzlükler, bu yolsuzluklar veya ortaya çıkan tartışmalar,
maalesef, üzülerek ifade etmek gerekir ki, Sayıştay tarafından
da yeterince dikkate alınmayacağı bu açıklama nedeniyle
ortaya çıkmaktadır.
Sayıştaycı arkadaşlarımız var,
Yüksek Denetleme Kurulundan arkadaşlarımız da var, bu
konuları eğer ciddiye alıp da tartışmayı
istiyorlarsa birkaç konuda kendilerini bilgilendirmek istiyorum.
KİT Komisyonunda Kalkınma Bankasını
görüştük değerli arkadaşlar. Bu görüşmeyi yaparken
Kalkınma Bankasını inceleyen denetçi birtakım usulsüzlükler
saptamış. Bu usulsüzlükleri saptayıp rapor hâline getirdiği
andan itibaren Kalkınma Bankası Genel Müdürü Yüksek Denetleme Kurulu
Başkanına gidiyor ve Yüksek Denetleme Kurulu Başkanına
giderek bu raporun yazılmamasıyla ilgili yardım istiyor ve
aynı gün, aynı gün, o raporu yazan denetçi görevden alınıyor
fakat Yüksek Denetleme Kurulu Başkanının oğlu da, hiç hak
etmediği hâlde, bir lise mezunu olmasına rağmen, yüksekokul
mezunlarının aldığı görevi, aynı gün işe
müracaat ediyor ve aynı gün Kalkınma Bankasına
alınıyor. Şimdi, bu ülkenin hesaplarını incelemekle
görevli olan bir yapı, insanlar bunu da yaptıktan sonra, buna tuzun
bozulması, tuzun kokması deniyor. Değerli milletvekilleri,
bunlar çok önemli konular.
Bir konuda yine Sayıştayla ilgili
arkadaşlarımızı uyarmak istiyorum ve bu konunun da üzerine
gidilmesini istiyorum. Türkiye Kömür İşletmelerinin hesaplarının
mutlaka ve mutlaka incelenmesi gerekiyor. Özellikle TKİnin Çorum
Alpagut-Dodurga maden ocağında -ki bu konu Sayın Genel
Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu tarafından da
sıkça dile getirildi, biz de bu konuyu KİT Komisyonunda dile getirdik
ama bir türlü başarılı olamadık; bu konuyla ilgili
muhalefetimizi sunduk- hiç hak etmediği hâlde, bir açık işletme
ve galeri işletmesiyle, Türkiye Kömür İşletmelerinde galeri
işletmesi yapılmasına rağmen, ihale böyle
çıkmasına rağmen ve diğer firmalar da, galeri olacağı
için, yüksek fiyat verdiği için ihaleye giremiyorlar, ihaleyi Çelikler
Holding alıyor. Çelikler Holdingin de, daha 2002 yılında
sıradan bir inşaat şirketiyken şimdiki durumunu sizlerin
takdirine bırakıyorum ve daha sonra, bu ihale alındıktan
sonra bu işletmede, Dodurga işletmesinde, açık işletmeden
kömür alınıyor ve bununla da yetinilmiyor, bu da yetmiyor, bu
firmanın çıkardığı kömürler daha önce 3.150 kaloriyken
yine kamunun eliyle 4.795 kaloriye çıkarılıyor ve 4.795 kaloriye
çıkarılan kömür Türkiye'nin en iyi kömürleri olan Soma fiyatına,
348 lira bedelle Türkiye Kömür İşletmelerine satılıyor. Ne
için satılıyor? İşte, fakirlere dağıtılmak
üzere.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, iktidarınız döneminde özellikle yoksullar
üzerinden çok nemalanmaya çalıştınız ama bu yoksullar
üzerinde yapılan en büyük yolsuzluktur. Özellikle Sayın Bakana da
söylüyorum, Sayıştay Başkanına da söylüyorum, Türkiye Kömür
İşletmelerinde yapılan bu yolsuzluğun mutlaka üzerine
gidilmesi lazım ve birilerinin korunması anlamında,
kış aylarında, Sayın Başbakanın da söylediği
gibi, Ellerini açan fakir çocuklarımızın
ısınması için gerekirse soba da götürün. diye valilere talimat
verirken, bir yandan birilerinin ellerini paralarla doldurması çok
tehlikelidir, vahimdir; ne ahlakla ne de siyasetle
bağdaşmamaktadır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ünsal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 43üncü maddesinin üçüncü
fıkrasında geçen içeren ibaresinin, değerlendiren
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemaleddin
Uslu (Edirne) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Uslu, buyurunuz efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 510 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 43üncü maddesi üzerinde verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Sizleri
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, son yıllarda dünyanın her
yerinde olduğu gibi ülkemizde de kamu hizmetlerinin sunumunda ve
türlerinde değişiklikler olmaktadır. Kamu kurumlarının
bazı alanlarda doğrudan hizmet sunucu olmaktan
çıktığını, kamu hizmetlerinin sunumunda özel sektörün
rolünün arttığını ve kamu hizmetlerini sunan örgütlerin
yapısında çeşitlilik meydana geldiğini görüyoruz.
Bir başka ifadeyle klasik bakanlık
yapılarının değişerek yeni yapıların ortaya
çıktığını, okul, hastane gibi kamu hizmetinin
verildiği alanlarda bile özel sektör girişimlerinin hızla
yaygınlaştığını ve kamu hizmetleri sunumunda özel
sektör ve diğer kamu kuruluşlarıyla ve gönüllü kuruluşlarla
iş birliği yapmanın yaygınlaştığını
görmekteyiz.
Bu değişim sürecinin devam edeceğini, hizmetlerden
yararlananların görüşlerini dikkate almanın, hizmet kalitesini
artırmanın ve kamu hizmetinin ne ölçüde başarıyla yerine
getirildiğini sergileyen performans ölçütlerine ve performans bilgilerine
sahip olmanın daha da önem kazanacağını şimdiden
söyleyebiliriz.
Kamu hizmeti sunumunda ve türlerinde meydana gelen
değişmelerle birlikte kamu parasının kullanımı da
farklılaşmaya başlamıştır. Kamu hizmetleri
farklı idari yapılar aracılığıyla sunulduğu için,
hatta bir kısım hizmetler doğrudan kamu sektörü tarafından
verilmediği için, hesap verme sorumluluğu açısından kamu
parasını yeniden tanımlama gereği ortaya
çıkmıştır.
Hükûmetin harcadığı tüm paralar kamu
parasıdır. demenin artık yeterli olmadığı
açıktır. Hesap verme sorumluluğu. kavramının
altında yatan temel düşünce, ilgili kişi veya kurumun
hareketlerini geri raporlamasıdır. Çok genel bir tanımlamayla,
hesap verme sorumluluğu, kendilerine kaynak tahsis edilenlerin ya da yetki
verilenlerin bu kaynakları ve yetkileri ne kadar iyi
kullandıklarını sergileme sorumluluğudur.
Değerli milletvekilleri, şüphesiz ki, kamu sektöründe
özel sektöre göre daha fazla açıklık ve şeffaflık
beklenmektedir. Kamu parasının kullanımında hesap verme
sorumluluğuna daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Çünkü, kamu
parasının elde edilmesinde genellikle bir zorlama vardır. Bu
yüzden, Hükûmetin bu paraların kullanımını ve
muhafazasını özel bir dikkatle yapması gerekmektedir. Kamu
parası ancak tahsis edildiği yerde ve yetki verilen alanlarda
harcanmak zorundadır. Bundan emin olmak için hesap verme
sorumluluğuna daha fazla ihtiyaç vardır. Kamu parasının
kullanımıyla ilgili beklentiler daha yüksek olduğundan kamu
kurumları kamu parasını uygun davranış
standartlarına göre harcamak durumundadır.
Bir başka ifadeyle, kamu parası yolsuzluğa mahal
verilmeden ve genel kabul görmüş iyi yönetim ilkelerine ve
standartlarına uygun biçimde kullanılmadır. Kamu
parasının harcanmasında bu da yeterli değildir. Kamu
parasının aynı zamanda verimli, etkin ve tutumlu bir
şekilde harcanmasını güvence altına almak için daha fazla
hesap verme sorumluluğuna ihtiyaç vardır.
Kamu kurumları rekabet koşulları altında
hizmet sunmadığı için daha fazla hesap verme sorumluluğu
maliyetlerin düşmesine, verimliliğin ve etkinliğin
artmasına yol açar. İşte bu nedenlerle önem taşıyan
kamusal hesap verme sorumluluğu ancak bağımsız
dış denetimle güvence altına alınabilir, yerine
getirilebilir. Görüşmekte olduğumuz bu önemli yasa ile kamu
parasının dış denetimi doğru, tarafsız,
bağımsız ve etkin bir şekilde yapılabilir
kılınmalıdır.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz bu maddeyle
kamu iktisadi teşebbüslerinin denetimi ve denetim sonuçlarının
raporlanması düzenlenmiştir. Düzenlenen raporlar ilgili olduğu
yılın sonunda rapor değerlendirme kurulunun kararlarıyla şekillenerek
ilgili kuruluş ve bakanlığın da cevap ve görüşleri
değerlendirilerek ilgili komisyonda görüşülmek üzere Meclise
gönderilmekte. Bu raporların, ayrıca, Devlet Planlama
Teşkilatı ve Hazine Müsteşarlığına da
gönderilebileceği belirtilmektedir.
Neticede, genel raporun kamuoyuna her yıl
duyurulacağı da belirtilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız;
buyurunuz.
CEMALEDDİN USLU (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Verdiğimiz önergeyle bu maddenin düzenlemesine katkı
yapmayı istedik.
Sözlerime son verirken sizleri saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Uslu.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN Karar yetersayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Oylama için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yetersayısı vardır ve önerge
kabul edilmemiştir.
43üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
43üncü madde kabul edilmiştir.
44üncü madde üzerinde üç önerge vardır; okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı yasa
teklifinin 44 üncü maddesi 2 nci fıkrasındaki Bakanlar Kurulunca
ibaresinin çıkarılarak TBMM ibaresinin konulmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Hasip Kaplan |
|
Ufuk Uras |
Nuri Yaman |
|
Şırnak |
|
İstanbul |
Muş |
|
Sırrı
Sakık |
|
Akın
Birdal |
İbrahim
Binici |
|
Muş |
|
Diyarbakır
|
Şanlıurfa |
|
|
|
Bengi
Yıldız |
|
|
|
|
Batman |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 44
üncü maddesinin ikinci fıkrasının ilk cümlesindeki Savunma,
güvenlik ve istihbarat ile ilgili kamu idarelerinin ellerinde bulunan devlet
mallarının ifadesinin Savunma, güvenlik ve istihbarat hizmetleri
ile ilgili devlet mallarının şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 44üncü maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa
Kalaycı |
|
Mehmet
Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Mehmet Günal |
|
Emin Haluk
Ayhan |
Nevzat Korkmaz |
|
Antalya |
|
Denizli |
Isparta |
|
|
|
Osman
Durmuş |
|
|
|
|
Kırıkkale
|
|
Bu Raporlara Sayıştay internet sitesinde yer verilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak efendim?
Sayın Durmuş, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; huzurunuzda Sayıştay
Başkanına teşekkür etmek istiyorum. Bir eski
bakanımız, rahmetli Sayın Veysel Atasoy hastane enfeksiyonu
nedeniyle ölmüştü. Zekai Tahir Burak Hastanesinde 37 tane bebek,
Denizlide 12, Edirnede 10 tane, Kayseri de bu şekilde, hastane
enfeksiyonlarından bebeklerimiz ölmüştü. Hastane
enfeksiyonlarıyla mücadele konusunda bir performans
araştırması yaptırıyorlar. 19 tane hastanede bizzat
denetim, 119 hastanede inceleme yapılıyor ve 48 ayrı maddede
yetersizlik bulunuyor.
Zamanım yettiği kadar, başlıkları
okuyacağım sadece: Sağlık Bakanlığınca,
ülkemizde hastane enfeksiyonlarıyla ilgili istatistiki veriler ve hastane
enfeksiyonlarıyla ilgili mücadele için mevcut imkânlar konusunda durum
analizi yapılmamış, amaç, hedef ve stratejiler
belirlenmemiştir. diyor.
Yine, Hastane enfeksiyonu nedeniyle ortaya çıkan ekonomik
maliyetler hesaplanmamıştır.
Hastanenin önemli bir kısmında enfeksiyon kontrol
programı oluşturulmamış olup, mevcut enfeksiyon kontrol
programları ise içerik olarak yetersizdir.
Hastanelerde yürütülen sürveyans sistemi konusunda uygulama
standartları bulunmamaktadır.
Bunlar tam kırk sekiz ayrı madde ve hepsinde eksiklik
var.
Şimdi, beni üzen şey, asıl beni üzen şey:
Böylesine güzel bir araştırma AKPli milletvekillerinden ve tüm
Parlamentodan gizleniyor. Bu araştırma Plan ve Bütçe Komisyonuna sevk
edilmiş, üç yıldır, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı,
Sayıştayın üniversite hastanelerinde, özel hastanelerde, kamu
hastanelerinde yaptığı bu incelemeyi aşağıya
indirmiyor. Eğer bu dönemde ben bakan olsaydım bu
araştırmadan kendime büyük hisse çıkarırdım. Gerçekten
ciddi bir araştırma, yapmam gerekenleri tavsiye ediyor. Ama burada
her gün Bakan çıkıyor, Brezilya dizisi gibi, Yalan Rüzgârları.
gibi konuları anlatıyor. Ben istirham ediyorum bu ölen bebekler bizim
bebeklerimiz, yarın bu hastanelere biz yatacağız.
Hastane enfeksiyonu nedir? Hastane enfeksiyonu
(AK PARTİ
sıralarından Önergene gel. sesi)
Sakin ol, dinle, sana da uğramaz inşallah öyle bir
şey.
Hastanede birçok antibiyotikle
karşılaştığı için direnç kazanmış
mikroplarla karşılaştığınızda oluşan
enfeksiyondur. Siz hastaneye gidiyorsunuz, eğer mikrop sizde kuluçka
döneminde değilse kırk sekiz saat içinde hastalanırsanız bu
bir hastane enfeksiyonudur. Hastaneden taburcu oldunuz, on gün içinde hasta
olursanız bu hastane enfeksiyonudur. Siz yaşlıysanız,
diyabetliyseniz, vücut direnç mekanizmanız düşükse ölebilirsiniz. Bu
kadar ciddi, öldürücüdür. Hâl böyle iken, lütfen, Sayıştay
Başkanından rica ediyorum, Parlamentodaki tüm parlamenterlere bir
defa daha bu raporu posta yoluyla gönderiniz. Türkiyedeki hastanelerimizin
risk potansiyelini, hastalarımızın
taşıdığı riski öğrenmemiz bakımında bu
çok çok önemli.
Değerli arkadaşlarım, biz burada her şeyi
siyaset yapmak için söylemiyoruz. Türkiyede antibiyotik
kullanımını, biz hekimler bile bilmiyoruz. Açıkça
söyleyeyim size, bugün, içi boş organ açmadığımız
zaman, ince bağırsak, mide gibi organları ve göğüs
boşluğunu açmadığımız zaman cerrahi
sırasında antibiyotik kullanmaya gerek yoktur. Fıtık
ameliyatında antibiyotik kullanılmamalıdır, tiroit
ameliyatından kullanılmamalıdır ama hastanelerimiz kullanıyor.
Dolayısıyla, birçok mikroba direnç oluşuyor. O dirençli
mikroplar da günü geldiğinde, bize bulaştığında, biz
onunla başa çıkamıyoruz. Toplumsal bilinci geliştirmek önce
Parlamentodan başlar, sağlık çalışanlarından
başlar. Sağlık çalışanlarının bu bilgiye
ulaşması lazım.
Sayıştay Başkanımdan istirham ediyorum,
hastanelerimizin tüm başhekimlerine bu bilgiyi lütfen iletiniz. Ben, tüm
Parlamentonun huzurunda böylesine ciddi bir çalışmadan dolayı
sizi kutluyor, başarılarınızı diliyorum.
Tabii, Sayıştay istenmez; doğruları parayla
vermiş bir kısım Batılılar gibi yazmıyorsunuz,
çırılçıplak doğruları yazıyorsunuz, akıl
veriyorsunuz, Parayı idareli kullanın, israf etmeyin. diyorsunuz,
İnsan sağlığını koruyun. diyorsunuz. Ama bu,
Türkiyeden saklanıyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Durmuş.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Sayın Başkan,
60ıncı maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Gümüşhane Milletvekili
Kemalettin Aydının, Kırıkkale Milletvekili Osman
Durmuşun konuşmasında ifade ettiği rapora ilişkin
açıklaması
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Sayın Başkan
teşekkür ederim.
Sayın Osman Durmuşun ortaya koymuş olduğu
rapor, hakikaten enfeksiyon hastalıkları açısından
anlamlı bir rapor. Sayıştaya bu konuda da teşekkür etmek
gerekiyor.
Hastane enfeksiyonları, 1880li yıllarda Semmelweisten
beri bilinen enfeksiyonlardır. 2005te, Türkiyede, Sağlık
Bakanlığının yönetmelikleriyle beraber hastane enfeksiyon
kontrol komiteleri kurulmuştur; 2005ten beri de oldukça kaliteli
çalışmaktadır. Yirmi yılını enfeksiyon
hastalıklarına vermiş bir kişi olarak söylüyorum ki
enfeksiyon hastalıkları uzmanları 2005teki bu düzenlemeden
sonra son derece mutludur ve Hıfzıssıhhaya bağlı Üst
Kurul aracılığıyla bugün bütün hastanelerde yoğun
mücadele verilmektedir. Hem rapora teşekkür ederim hem de Sağlık
Bakanlığımızın bu 2005teki yönetmeliğinden
dolayı Sayın Bakana teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aydın.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi
ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(2/594) (S. Sayısı: 510) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 44
üncü maddesinin ikinci fıkrasının ilk cümlesindeki Savunma,
güvenlik ve istihbarat ile ilgili kamu idarelerinin ellerinde bulunan devlet
mallarının ifadesinin Savunma, güvenlik ve istihbarat hizmetleri
ile ilgili devlet mallarının şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifin 44 üncü maddesinin ikinci fıkrasında getirilen
istisna bu hâliyle savunma, güvenlik ve istihbarat ile ilgili kamu idarelerine
tanınmış olmaktadır. Oysa istisna kamu idarelerine
değil, kamu idarelerinin elinde bulunan savunma, güvenlik ve istihbaratla
ilgili mallara tanınmalıdır. Çünkü, bu idarelerin elinde
diğer tüm kamu idarelerinde bulunan tüketim, donatım ve benzeri
devlet malları da bulunmakta ve böylece bu mallar da istisna
kapsamına alınmaktadır.
Değişiklikle bu yanlışlığın
düzeltilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı yasa
teklifinin 44 üncü maddesi 2 nci fıkrasındaki Bakanlar Kurulunca
ibaresinin çıkarılarak TBMM ibaresinin konulmasını arz ve
teklif ederiz.
Sırrı
Sakık (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sayıştay Meclis, yani yasama organı adına
denetleme yapmaktadır. Bu nedenle yürütmenin yönetmelik düzenlemesi,
yasama alanına müdahale anlamına gelmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
44 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... 44üncü madde kabul edilmiştir.
45inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
510 sıra sayılı Sayıştay Kn. Teklifinin
45. maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığından sonra gelmek üzere TBMM nde grubu bulunan
siyasi partiler ibaresinin getirilerek değişiklik
yapılmasını arz ederiz.
|
Hüseyin
Yıldız |
|
Kemalettin
Nalcı |
Nevzat Korkmaz |
|
Antalya |
|
Tekirdağ |
Isparta |
|
Muharrem
Varlı |
|
|
Cemaleddin Uslu |
|
Adana |
|
|
Edirne |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 45 nci
maddesinin aşağıdaki değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Durdu
Özbolat
Trabzon Kahramanmaraş
Madde 45- Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu
ile Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu kararlarına istinaden
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının talebi
üzerine Sayıştay, talep edilen konuyla sınırlı olmak
kaydıyla denetimine tabi olup olmadığına
bakılmaksızın özelleştirme, teşvik, borç ve kredi
uygulamaları dahil olmak üzere tüm kamu kurum ve
kuruluşlarının hesap ve işlemleri ile aynı usule
bağlı olarak, kullanılan kamu kaynak ve imkanlarından
yararlanma çerçevesinde her türlü kurum, kuruluş, fon, işletme,
şirket, kooperatif, birlik, vakıf ve dernekler ile benzeri
teşekküllerin hesap ve işlemlerini denetleyebilir. Denetim
sonuçları, Plan ve Bütçe Komisyonunda değerlendirilmek üzere Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulur.
Sayıştay, yıllık denetim programlarında
Türkiye Büyük Millet Meclisinden gelen denetim taleplerine öncelik verilir. Bu
taleplerin ne şekilde karşılanacağına ilişkin
esas ve usuller Sayıştayca düzenlenecek yönetmelikle tespit edilir.
Cumhurbaşkanlığı bu madde kapsamı
dışındadır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Durdu
Özbolat konuşacak.
BAŞKAN Sayın Özbolat, buyurunuz efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay
Kanununun 45inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi en içten duygularımla selamlıyorum.
Bu teklif yasalaşırsa -ki yasalaşacak- kırk üç
yıldır yürürlükte olan 832 sayılı Sayıştay Kanunu
yürürlükten kaldırılacak. Anayasamızın 160ıncı
maddesi Sayıştay çalışmalarıyla çerçeveyi belirliyor.
Sayıştay denetim planlaması uygulanması ve
sonuca bağlanması faaliyetlerini mevzuat çerçevesinde herhangi bir
organın müdahalesi olmaksızın yerine getirmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kanunların da bir ömrü var. İhtiyacı karşılayamaz hâle
gelen kurumların da, kanunların da çağın ihtiyaçları
doğrultusunda yenilenmesi, değiştirilmesi, gerekli
düzenlemelerin yapılması tabii bir zorunluluktur.
Şimdi Sayıştay Kanununu görüşüyoruz. Yeni
teklif hazırlanırken ilgili tarafların görüşlerini
aldınız mı? Mevcut Kanun hangi noktalarda ihtiyacı
karşılayamaz hâle düştü, bunu tespit ettiniz mi? Bunları
bilmiyoruz. Çağdaş dünyada bu kurumlar nasıl
çalışıyor, incelediniz mi? Gerek komisyonlarda gerekse Meclis
kürsüsünde muhalefetin düşüncelerini hiç dikkate aldınız
mı? Plan ve Bütçe Komisyonunda görevli arkadaşlarımız bu
Kanun ile ilgili olarak tam kırk sayfalık bir karşı oy
yazısı yazmışlar. Bunu bir okumanız ve bu Meclisin
muhalefet milletvekillerinin de bu ülkeyi en az sizin kadar sevdiğini
bilmeniz lazım. Getirdiğiniz makul tekliflerin hangisi bu Meclisten
geçmedi? Sekiz yıllık AK PARTİ İktidarı döneminde
çıkarılan birçok kanunda en çok vurgu yapılan konular
saydamlık, hesap verilebilirlik ve katılımcılık oldu.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, ben 2007
yılından bu yana bu kavramların altını
doldurduğunuza hiç tanık olmadım. Birçok konuda olduğu gibi
bu konuda da reklamdan öteye geçmediniz. Kamu yönetiminin temel kavramları
sizin elinizde içi boş, moda kavramlar hâline dönüşüyor. Mesela
katılımcılık ilkesini ele alalım. Bu kanun teklifinde
yasal düzenleme yapmayı düşündüğünüz taraflardan, kurumlardan
hangilerinin görüşlerini aldınız? Sayıştay
denetçileriyle konuştunuz mu? Denetçiler birçok maddeyle ilgili olumsuz
görüş bildirdi, bunları hiç dikkate aldınız mı?
Sayıştay Genel Kurulu yürürlük ve yürütme dâhil 82 maddelik teklifin
tam 56 maddesinde değişiklik yapılması yönünde görüş
bildirmesine rağmen, bir buçuk asırlık birikimi olan bu kurumun
görüşlerine komisyonlarda dahi itibar etmediniz. Ne hazindir ki
komisyonlara gelen kurum yetkilileri de kurumsal görüş açıklama
yerine, teklif sahiplerinin düşüncelerini komisyona kabul ettirme gibi
kabul edilmesi mümkün olmayan bir tavır içerisine girmişlerdir.
Değerli arkadaşlarım, bu teklifle ne yazık ki
ortak aklın gücü parmak sayısına yenik düşmüştür.
Cumhuriyetimizin bu güzide kurumu yasama organından gelen taleplere göre
şekillenecektir. Bu durum, Sayıştayın
bağımsızlığı açısından büyük tehlike
yaratacaktır. Gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi gerekse komisyonlar
iktidar partisinin sayısal gücüne göre oluştuğundan, bu
uygulama, zaman içinde, Sayıştayın
bağımsızlığını
tartışılır hâle getirecektir. Türkiye Büyük Millet
Meclisinden gelecek taleplerin Sayıştayın inceleme ve denetleme
programı üzerinde olumsuz etki yaratmayacağını hangi
akıl ve vicdan sahibi savunabilir? Biz, bu sakıncaların ve
tereddütlerin ortadan kalkması için Sayıştayın sadece Plan
ve Bütçe ve KİT Komisyonundan gelen talepleri
sonuçlandırmasından yanayız. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının resen ya da araştırma ve soruşturma
komisyonlarının isteklerine dayanarak Sayıştaydan inceleme
talebinde bulunması önlenmelidir. İnceleme ve denetimle ilgili tespit
ve öncelikler Sayıştaya bırakılmalıdır.
Avrupa Birliğine üye ülkelerin sayıştayları
nasıl çalışıyorlar, hiç merak ettiniz mi? Biz,
komisyonlarda da bu vurguyu yaptık. Tabii, ama sizin AB politikaları
konusundaki önceliğiniz de kendi ajandanıza göre
şekillendiğinden bunu pas geçtiniz. Ben size yardımcı
olayım, Avrupa Birliği sayıştayları, bütçe komisyonu
ve bütçe kontrol komisyonları ile ilişki içerisinde
çalışıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
DURDU ÖZBOLAT (Devamla) Meclisin, araştırma ve
soruşturma komisyonlarının inceleyecekleri konuları
Sayıştaya inceletmek yerine, daha önce yapıldığı
gibi, komisyonlarda görevlendirilmek üzere Sayıştaydan denetçi
talebinde bulunarak inceleme yapmaları daha uygun değil midir?
Değerli arkadaşlarım, bu uygulama, denetçilerin
tarafsızlığını ortadan kaldıracaktır,
Sayıştay da Sayıştay Başkanının tahakkümüne
sokulacaktır. Denetimden korkmayınız; zira denetim, fren
görevini yerine getirir. En büyük denetçi de millettir. Bu millet altı ay
sonra denetim mekanizmasını çok iyi bir şekilde
işletecektir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Özbolat.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
510 sıra sayılı Sayıştay kn. teklifinin
45. maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığından sonra gelmek üzere TBMM nde grubu bulunan
siyasi partiler ibaresinin getirilerek değişiklik
yapılmasını arz ederiz.
Hüseyin
Yıldız (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Korkmaz, buyurunuz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayıştay Kanun Teklifinin 45inci maddesi için
verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine görüşlerimizi
açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu önergemizde Sayıştaya
araştırma ve inceleme görevi verme yetkisinin sadece Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına değil, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı yanında, grubu bulunan
siyasi partilere de yetki verilmesi talep edilmektedir.
Bildiğiniz üzere, Sayıştay, Türkiye Büyük Millet
Meclisi adına denetim görevini yapan bir üst kuruluş olup kastedilen
Türkiye Büyük Millet Meclisinin tümüdür. Sadece iktidar partisinin seçtiği
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının iradesini ve takdirini
yeterli görmek, bugün örneklerini yaşadığımız gibi,
muhalefetin taleplerinin hep havada bırakılması, denetim
taleplerinin dikkate alınmaması sonucunu doğurmaktadır.
Örnek mi istiyorsunuz değerli arkadaşlar? Bakınız,
Sayıştayca hazırlanıp Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderilen ancak bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüştürülmesi iktidar partisince engellenen denetim
raporlarının bir listesi. Bunlar, bu performans denetim
raporlarının sayısı 13 kıymetli arkadaşlar.
Hangi başlıkları, hangi içeriği
taşıyor bu konuda da sizleri bilgilendireyim. Örneğin, deniz
kirliliğiyle ilgili bir performans denetim raporu 2007 yılından
beri Plan ve Bütçe Komisyonunda bekliyor. İstanbulda yaşanacak
muhtemel bir deprem, 2002; Bolu ve Düzce depremiyle ilgili yapılan
analizler, yine 2002; tarihî eserlerin korunması, 2004; ormanların
korunması, 2004; hastanelerdeki ilaç ve tıbbi sarf malzemeleriyle
ilgili hazırlanan performans denetim raporu, 2005;
kıyıların korunması, 2006; e-devlet, 2006; e-dönüşüm,
2006; atık yönetimi, 2007; hastane enfeksiyonlarıyla ilgili -biraz
önce Sayın Bakan Osman Durmuş Beyefendinin de sunduğu- 2007;
büyükşehir belediyelerinin altyapı faaliyetleri, 2008; trafik
kazalarını önleme raporu 2008den beri, arkadaşlar, Plan ve
Bütçe Komisyonunda bekletilmektedir. İşte, biz bu konuya parmak
basıyoruz, şayet bu raporların görüşülmesi Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çoğunluğunun takdirine
bırakıldığı anda ortaya çıkan sonuç bu, bu raporlar
Genel Kurula indirilmiyor.
Değerli milletvekilleri, bizim parlamenter sistemimizin de
örnek aldığı klasik Batı Avrupa sistemlerinde -Batı
Avrupa parlamenter sistemlerine baktığımızda- yürütmeyi
elinde tutan, vergi toplayıp kamu kaynaklarını kullanan hükûmetin
denetlenmesi görevi muhalefete bırakılmıştır ki, âdeta
kamu müfettişi anlayışla bu kaynakların nerede, nasıl
kullanıldığı ortaya konsun ve halkla
paylaşılsın. Bu yapılabildiği sürece
vatandaşların tümünün yani sadece iktidar partisinin değil,
tümünün yönetime katılması iktidarın kamu kaynaklarını
kullanırken sadece taraftarlarının siyasi çıkarları
için değil, yine kamunun tümünün yararını düşünerek karar
vermesi imkânı olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu düşünce gereği birçok
ülkede parlamentoların en önemli komisyonlarından biri olan kesin
hesap komisyonlarının başkanlığı muhalefete
bırakılmıştır. Düşünülmüştür ki gelirleri
toplayan, harcamaları yapan hükûmetler ancak böylece denetlenebilir.
Çoğunluğu iktidar partisine ait olan yahut başkan ve yönetimi
hükûmetin temsilcileri olan komisyonlar bu işlevleri yerine getiremezler.
Bildiğiniz üzere, iki yıl önce kurulan İç Tüzük
Uzlaşma Komisyonu Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma
yöntemlerini yeniden düzenlemek, çalışmalarına verimlilik ve
sürat, denetimlere etkinlik kazandırmak amacıyla bir taslak ortaya
koymuştur. Bu taslakta da aynı mantıkla komisyonların
başkanlık divanında başkan
yardımcılarının muhalefete
bırakılmasını önermiştik. Doğrusu da budur. Çünkü
bu paylaşımı yapmaz iseniz bütün belirlemelerin iktidarca
yapılması anlamına gelir ki, muhalefetin katkısının
alınmaması, iktidarın kendisinin çalıp kendisinin
oynaması anlamına gelir.
Kıymetli milletvekilleri, bu önerimizi değerlendirirken
ilelebet iktidarda kalacakmışsınız gibi
değerlendirirseniz yanılırsınız. Yarın muhalefete
düştüğünüzde harcamaları denetlemek ve kamu
kaynaklarının, halkın vergilerinin nerelerde
harcandığını, kamu adına, yani sizlere oy verenler
adına bilmek isteyeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
S. NEVZAT KORMAZ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Şu anda bizim konumumuz gibi, bu önergeyi bugünkü konjonktüre
göre değerlendirmeyin. Demokratik sistemin şeffaflaşması,
katılımcı demokrasinin yerleştirilmesine hizmet
şeklinde telakki edin.
Bugün sahip oldukları güce güvenerek yetkiyi
paylaşmayanların yarın konumları
değiştiğinde taleplerini samimi bulmamız, samimi
bulunması mümkün olmayacaktır diyor, önerimizin kabulü dileğimle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
45inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
45inci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.02
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:22.16
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf
COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 24üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
510 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
46ncı madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 46ncı maddesinin birinci
fıkrasında geçen yararlanır ibaresinin, yararlanabilir
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa
Kalaycı |
|
Mehmet
Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Mehmet Günal |
|
E. Haluk Ayhan |
Nevzat Korkmaz |
|
Antalya |
|
Denizli |
Isparta |
|
Kemalettin
Nalcı |
|
|
M. Akif Paksoy |
|
Tekirdağ |
|
|
Kahramanmaraş |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 46
ncı maddesinin Tekliften çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sayıştayın denetimleri sırasında,
diğer denetim raporları ile birlikte başka birçok dokümandan
yararlanacağı INTOSAI Denetim Standartlarının
gereğidir ve yasa maddesi haline getirilmesine gerek bulunmamaktadır.
Yararlanacaklarının diğer denetim raporları ile
sınırlı tutularak yasa maddesi haline getirilmesi,
üretilmiş başka dokümanlardan yararlanamayacağı gibi bir
sonuca yol açar ki bu durumun yasa koyucunun arzulamadığı bir
sonuç olduğu açıktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 46ncı maddesinin birinci
fıkrasında geçen yararlanır ibaresinin yararlanabilir
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı(Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Sayın Nalcı, buyurunuz.
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay
Kanun Teklifinin 46ncı maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önerge üstünde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, buradaki kanunun özüne bakacak
olursak Sayıştayın görevi kamu harcamalarını
denetlemek. Kamu harcamaları dediğimiz zaman da ilk akla gelen kamu
ihaleleri ve bunun alt birimi olan belediyeler, belediyelerin
dışında bakanlıklar ve KİTler. Şimdi, burada,
kamu harcamalarının denetlenmesini isterken çıkartılan
kanunlar çerçevesinde Sayıştay denetleme yapabiliyor.
Ben burada sizlere şu soruyu sormak istiyorum: Acaba, Devlet
İhale Kanununun maddelerinden -hepsinden- haberi olan kaç kişi var
veya bir doğrudan teminle alım yapmayla normal İhale Kanunu
arasındaki fark nedir? Şimdi, ben size bu konu üzerinde
azıcık bilgi vermek istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, doğrudan teminle ilgili
alınan tüm alımların hiçbirisi Devlet İhale Kanununa tabi
değil. Tabi olmadığı için de bunların denetiminin
Sayıştay tarafından yapılması ve ihaleye fesat
karıştırılması kapsamına sokulamıyor. Buna
dikkat etmemiz gerekiyor ve belediyelerdeki, kamu kurumlarındaki en büyük
yolsuzluk bu kısımda başlıyor. Ne yapıyor?
Büyükşehirlerde bu rakam 56 milyar, büyükşehir belediyelerinde; ilçe
belediyelerinde, belde belediyelerinde bu rakam 12 milyar eski parayla, 12 bin
lira ve bir bakıyorsunuz ki 30 bin-40 bin nüfuslu bir belediye bir
yılda 10 trilyonluk yani şimdiki parayla 10 milyonluk ihale
yapmış. Bunu incelemeye aldığınız zaman herhangi
bir usulsüzlükte bu Devlet İhale Kanunu kapsamına girmediği için
cezalandırılamıyor. Başta bunları
değiştirmemiz lazım sayın milletvekilleri,
Sayıştayın denetim yapabilmesi için, Sayıştayın
devlet kurumlarını doğru denetleyebilmesi için biz bunlara vesile
olan kanunları doğru çıkartmamız lazım.
Burada 4734 sayılı Devlet İhale Kanununu kaç kere
değiştirdik. En son yine çorba... Zannedersem ya
yılbaşından sonra yine Devlet İhale Kanunu 4734 ile ilgili
bir kanun daha gelecek. Şimdi, önemli olan, eğer devlet
harcamalarının doğru yapılıp
yapılmadığını denetleyecek kanunları
çıkartıyorsak burada Sayıştay adına, bunların
yapıldığı kanunları da çok iyi denetlememiz
lazım.
Burada ben şunu sormak istiyorum: Kurumlar, keyfiyeten,
ihaleleri sonuçlandırmadan iptal ediyorlar. Keyfiyeten, kurumlar,
ihalelerin sonuçlarına bakmadan, kendi istedikleri kişilere
gitmediği zaman ihaleyi sonuçlandırmıyorlar. Bunlar ve daha
sonradan bu ihaleler daha yüksek bedellere, başka, kendi istedikleri
kişilere geldiği zaman da ihaleyi sonuçlandırıyorlar.
Başta bunları durdurmamız lazım sayın milletvekilleri
ve belediyelerde ben şunu söyleyeyim: Belediyelerin harcamalarına
bakacak olursak, burada, belediyeler asli görevlerinin dışına
çıkıyorlar. Yani biz tabii ki amatör spora karşı
değiliz ama her belediye kendi bütçesinden rakamı spor kulüplerine
aktarıyor. Belediyeler altyapı hizmetlerine, belediyeler halka
yapması gereken hizmetler yerine konserler veriyor. Bunların
denetlenmesini Sayıştay
Bu kanunları çıkarmamız
lazım. Bunları çıkarmadığımız zaman
Sayıştay neyi denetleyecek? Eğer kanununa, usulüne uygunsa, en ufak
bir belediye ki bu, kendi bölgemden örnek vereyim ben.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
KEMALETTİN NALCI (Devamla) 2 bin nüfuslu bir belediye yaz
şölenleri için 150 milyar para harcıyor, 150 bin lira ve ondan sonra
dönüyor, kendi içme suyunu, kanalizasyonunu, çöp arabasını alacak
parayı bulamıyor. Başta bunları kısıtlamamız
lazım.
Ben bu duygu ve düşüncelerle vermiş olduğumuz
önergenin kabulünü takdirlerinize sunuyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Sağ olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Nalcı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
46ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
46ncı madde kabul edilmiştir.
47nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 47 nci
maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinin,
Sayıştay dışından uzman görevlendirilmesinin esas ve
usulleri Genel Kurulca hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir.
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 47nci maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa
Kalaycı |
|
Mehmet
Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Mehmet Günal |
|
E. Haluk Ayhan |
Nevzat Korkmaz |
|
Antalya |
|
Denizli |
Isparta |
|
|
|
Hasan
Çalış |
|
|
|
|
Karaman |
|
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Çalış
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Çalış. (MHP
sıralarından alkışlar)
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 510 sıra sayılı
Kanun Teklifinin AB Uyum ve Plan Bütçe Komisyonu Raporunun 47nci maddesi
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına verdiğimiz önerge
üzerine söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, kanun teklifinin 47nci maddesi
Sayıştay Başkanına denetimler sırasında
denetçiler tarafından gerekli görülmesi hâlinde meslek
mensuplarının koordinasyonunda çalışmak ve incelenilecek
konu ile sınırlı olmak üzere Sayıştay
dışından uzman görevlendirme yetkisi vermektedir. Yine
Sayıştay Başkanının yazılı talebiyle ilgili
kurumdan personelin görevlendirilmesinin usul ve esasları ve personelin
hakları bu maddeyle düzenlenmektedir. Biz, vermiş olduğumuz
önergeyle 47nci maddenin kanun teklifinden çıkarılmasını
istiyoruz çünkü Anayasa, kamu kaynağı kullanan kurum ve kuruluşların
denetim yetkisini Sayıştaya vermiştir. Sayıştay
dışından kişilerin görevlendirilmesi ise Anayasanın
bu esasına aykırı bir durumdur. Sayıştay,
ihtiyacı kadar elemanı kendi bünyesinde bulundurmalı ve kendi
imkânlarıyla da yetiştirmelidir. Yasalarda Türkiye Büyük Millet
Meclisi adına denetim yapan Sayıştay personelinin sayısal
yetersizliği ve denetimdeki çok başlılık önemli bir problem
iken dışarıdan denetçi görevlendirilmesinin problemin çözümüne
çok önemli bir katkısı olmadığı gibi zaman içerisinde
yeni problemler çıkmasına sebep olacaktır.
Kıymetli arkadaşlarım, yolsuzluk maalesef ülkemizin
çok önemli sorunlarından birisi olmaya devam ediyor. Yolsuzlukların
önemli sebepleri ise yasal boşluklar, yetersiz denetim, yanlı
denetim, cezaların caydırıcı olamaması, görevi kötüye
kullanma, toplum kesimlerinin yolsuzluk olaylarına ve yolsuzluk yapanlara
bakış tarzıdır. Yasal boşlukların
doldurulması, denetim ve cezaların
caydırıcılığı yönünden Sayıştay
Kanununun yeniden ele alınması aslında önemli bir
fırsattır. Gecikmeli de olsa Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu
kanunun ele alınması önemli bir gelişmedir ancak teklifin
genelini incelediğimiz zaman görmekteyiz ki ihtiyaçların bir
kısmı karşılanmakla beraber yasal boşluklar, yetersiz
denetim, yanlı denetim, cezaların
caydırıcılığı, görevi kötüye kullanma ile
sıkıntıların bitmeyeceği görülmektedir. Çalınan
minarelere kılıf arama ya da mevcut kılıflara çalınan
minareleri yerleştirme maalesef devam edecektir. Hâlbuki basına
yansıyan kamu kurum ve kuruluşları ve yerel yönetimlerle ilgili
yolsuzluk haberleri kamu vicdanında infial yaratmaktadır. Biz
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak siz değerli milletvekillerine,
özellikle iktidar partisine çağrıda bulunuyoruz. Sayıştay
gibi verdiği kararların tarafsızlığının
tartışılmaması gereken bir kurumun yasal düzenlemesi yapılırken
Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan partilerin, hatta Meclis
dışındaki partilerin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HASAN ÇALIŞ (Devamla) Sayıştay genel kurulunun ve
dışarıdaki ilgili tarafların görüşlerinin yasaya
yansıtılması ileride çıkabilecek pek çok problemlerin
çözülmesi ve ortak akıl oluşturulması anlamında olumlu bir
gelişme olacaktır. Fakat hazırlanan teklife
baktığımız zaman, bu teklif Sayıştay genel
kurulunun görüşlerini yansıtıyor mu? Hayır. Hükûmetin
görüşünü yansıtıyor mu? Teklif olarak gelmiş, o da belli
değil. Kimin görüşünü yansıtıyor? Herhâlde imzası
bulunan arkadaşların görüşünü yansıtıyor. AKP Grubunun
görüşlerini yansıtıyor mu? O da belirsiz değerli
arkadaşlar. O zaman, biz, böyle bir teklif ile bu kadar önemli,
tartışılması gerekmeyen, gerekilmeyen, kamu
vicdanını rahatlatma ve yolsuzlukları önleme adına bu kadar
önemli bir kuruluşu nasıl rahatlatacağız, problemleri
nasıl çözeceğiz değerli arkadaşlar?
Bu duygu ve düşüncelerle önergemize desteğinizi
bekliyoruz.
Saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çalış.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum...
III.- Y O K L A M A
(CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, Sayın Tan, Sayın
Öztürk, Sayın Çakır, Sayın Köse, Sayın Küçük, Sayın
Güner, Sayın Genç, Sayın Dibek, Sayın İçli, Sayın
Ünlütepe, Sayın Halıcı, Sayın Yıldız, Sayın
Korkmaz, Sayın Özdemir, Sayın Durmuş, Sayın Nalcı,
Sayın Enöz, Sayın Özensoy, Sayın Çalış.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi
ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(2/594) (S. Sayısı: 510) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 47 nci
maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinin,
Sayıştay dışından uzman görevlendirilmesinin esas ve usulleri
Genel Kurulca hazırlanacak yönetmelikte düzenlenir. şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Uzmanların uzmanlık bilgisinden denetimlerde
yararlanacağından ve denetimin nasıl
yapılacağının esas ve usullerini belirleme yetkisi
Sayıştayın en üst karar organı olan Genel Kurulun
yetkisinde olduğundan, uzman görevlendirilmesine ilişkin
yönetmeliğin Genel Kurulca hazırlanmasının
sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
47nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
47nci madde kabul edilmiştir.
48inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay
Kanun Teklifinin 48inci maddesinin birinci fıkrasında geçen Genel
yönetim ibaresinin, Sayıştay denetimi şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa
Kalaycı |
|
Mehmet
Şandır |
Behiç Çelik |
|
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
|
Emin Haluk
Ayhan |
|
Nevzat Korkmaz |
Mustafa Enöz |
|
|
Denizli |
|
Isparta |
Manisa |
|
|
|
|
Mehmet Günal |
|
|
|
|
|
Antalya |
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 48 nci
maddesinin aşağıdaki değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Kamer
Genç
Trabzon Tunceli
Mali denetim raporu
Madde 48- Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri ile
kanunlarla Sayıştay denetimine tabi tutulan idarelerin ve bunlara
bağlı veya ilgili olarak kurulan veya bunlardan kaynak aktarılan
birlik, işletme, sandık ve fonlarla başka isimler altında
kurulan diğer her çeşit idarelerin gelir, gider ve mallarına
ilişkin hesap ve işlemlerinin denetçiler tarafından denetlenmesi
sonucunda mevzuata aykırı veya kamu zararına yol açan bir husus
tespit edildiğinde, sorumluların savunmaları
alındıktan sonra savunmalarda ileri sürülen hususlar da
karşılanarak mali yıl itibariyle mali denetim raporu düzenlenir.
Mali denetim raporunun düzenlenmesinde, tebliğ tarihinden itibaren otuz
gün içinde cevap vermeyen sorumluların savunmaları dikkate
alınmaz. Mali denetim raporları, eki belgelerle birlikte
Başkanlığa sunulur. Başkanlık bu raporları en geç
on beş günde yargılamanın yapılacağı daireye
gönderir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 510 sıra sayılı Yasa Teklifinin 48inci
maddesinin değiştirilmesine ilişkin olarak verdiğimiz
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, yani gerçekten ülkesini,
milletini düşünen, o memlekete sağlıklı bir yönetim isteyen
bir grubun, bir parlamentonun yapacağı bir kanun değil.
Bakın, getirdiğiniz maddede ne diyorsunuz: Sayıştay
denetçisi denetimi kamu zararı yönünden yapar. Yani düşünebiliyor
musunuz
Ama bizim verdiğimiz önergede hem kamu zararı hem de mevzuata
aykırılık yönünden yapar.
Şimdi, arkadaşlar, bir kanun yapıyoruz.
Sayıştay denetçisi denetleme yaptı, kanuna
aykırılığı açıkça tespit ediyor ama buna
rağmen devlet zararı doğmayabilir. O zaman yani burada, bana
göre, Sayıştay denetçisinin yapacağı denetimde, her
hâlükârda mevzuata aykırılık ve/veya kamu zararı yönünden
incelemesi lazım.
Şimdi, grubunuzun yaptığı bir önerge
değişikliğinde diyorsunuz ki: Sayıştay, kamu
kaynaklarının etkin, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp
kullanılmadığını denetlemez. Peki, Sayıştay
neyi denetler arkadaşlar? Kamu kaynaklarının verimli, etkin ve
yerinde kullanılıp kullanılmadığını madde
metninde getirmişsiniz, çıkardınız. Yani çıkardığınıza
göre, kamu kaynaklarını keyfî, babasının malı gibi
kullananları nasıl denetleyecek Sayıştay denetçisi? Yani
buraya bir kanun getirirken, arkadaş, bu memlekete ne getiriyor, ne
götürüyor, bunu bilmek lazım.
Yani geçen gün KİTte şey ettik işte,
getirmişler Ziraat Bankası, Halk Bankası, Merkez Bankası ve
Vakıflar Bankası TOKİye 1 katrilyon 100 trilyon lira para
vermişler. Neymiş? TOKİ de gitmiş İstanbulda devletin
kendisine verdiği bir araziyi almış, ondan sonra orada bina
yapacak. Peki, bu kamu kaynaklarını denetlemeyecek mi arkadaşlar?
Yahu, şimdi arkadaşlar, yani bir kanun yaparken bunun
hakikaten ne getirip ne götürdüğünü şey edelim. O zaman
Sayıştay denetimini niye getiriyorsunuz? Yani mevzuata
aykırılık yönünde incelemeyecek mi? Soruyorum, Hükûmet
sırasında oturan kişiye soruyorum: Kamu kaynaklarının
mevzuata aykırı olarak kullanılıp
kullanılmadığını Sayıştay denetleyecek mi,
denetlemeyecek mi? Sayıştay Başkanı, orada niye oturuyorsun
arkadaş? Yani şimdi senin yetkini kaldırıyor.
Efendim, bir mevzuata aykırılık şeyi
getirmeyebilir, kamu zararını getirmeyebilir veya uzun dönemde
getirmeyebilir ama mevzuatın esas olarak uygulanıp
uygulanmadığı meselesinin öncelikle denetime tabi tutulması
lazım. Mevzuatı ortadan kaldırınca
Bilmiyorum yani,
içinizde hukukçular varsa birbirinize anlatın arkadaşlar. Böyle
bilmem ne yazdığını anlamaz iki tane milletvekillinin
yaptığı kanun teklifiyle bu Sayıştay
teşkilatı kurulamaz arkadaşlar. Bu kanunu hazırlayan
Hükûmet yok ortada, bakanlar ne yazdığını bilmeyen
insanlar. Yani bakın, o kadar ne yazdığını, ne anlama
geldiğini bilmeyen bir kanun teklifiyle gelip de Türkiye'nin bütün hesap
ve kitabını inceleyecek derecede Türkiye burada bir düzenleme
yapabilir mi?
Şimdi, diyor ki: Efendim, mali yıl içinde
denetleyebilir. Peki, mali yıl geçti. Herhangi bir kamu kurumunda
Sonra
burada getirilen kamu yönetim kapsamındaki idarelerin, ama kamu yönetim
kapsamı dışında kalan birlikler var, sandıklar var,
fonlar var, bu yönlerde bir denetim yapmayacak mı Sayıştay?
Arkadaşlarımız, yani aslında bunları
anlamanız için en uygun ifadeyle kullanıyorum. Yoksa hakikaten böyle
bir kanun teklifini getirenin yüzüne çarparlar bu kanunu. Böyle bir şey
olur mu yani ya? Mevzuata aykırılığı incelemeyecek
Sayıştay denetçisi. Neyi inceleyecek? Kamu zararına bakacak.
Ondan sonra fonları mı incelemeyecek, sandıkları mı incelemeyecek,
işletmeleri mi incelemeyecek, birlikleri mi incelemeyecek? Bunlar kamu
yönetimi kavramı içinde değil arkadaşlarım.
Yani birtakım kanunlar buraya getirilirken enine boyuna
tartışılması lazım. Bunlarda, hatta yani bir
Danıştay müessesi var. Danıştay Kanununda diyor ki: Kanun
teklif ve tasarıları Danıştayın da incelemesine
sunulur. Ne kaybedersiniz? Önemli olan mükemmel bir kanun çıkarmak,
önemli olan buraya getirilen kanunların ülkenin sorunlarını
halledebilecek nitelikte, kapsamda olması lazım. Şimdi, burada
çalakalem, birileri keyfine geldi diye, hatta birtakım yandaş
kuruluşları korumak için ondan sonra kanun teklifini getiriyorsunuz.
Onun altında devlete, millete bir hayır getirmiyorsunuz. Devletin ve
milletin başına bela açacak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
KAMER GENÇ (Devamla)
devletin ve milletin
kaynaklarını çalacak bir sistem getiriyorsunuz. Bu memleketin
kaynaklarını heba eden bir zemin
hazırladığınız zaman bundan kim zarar görecek? Yahu,
anladık da yani tamam, sizin suistimallerinizin üzerine gitmeyelim ama
sizin beş ay sonra zaten ömrünüz bitecek arkadaşlar. Öyle bir kanun
yapın ki hiç olmazsa sizden sonra yani CHP geldiği zaman bu
kanunların tümünü değiştirecek. Gerçekten buna kanun demek için
100 tane şahit lazım arkadaşlar. Olabilir mi yani? Böyle bir
hukuk yönünden eksik, başı sonu birbirini tutmayan
Ondan sonra
getiriyorsunuz, denetimi kısıtlıyorsunuz, denetimi yok
ediyorsunuz.
Dolayısıyla kamu kaynaklarının etkin, verimli
kullanılmasını kaldırıyorsunuz. Nasıl peki
kullanacak bunları? Keyfî mi kullanacak? Yerinde kullanılıp
kullanılmadığını kaldırıyorsunuz. Peki,
getirip cebine mi dolduracak? Görüyoruz sizin İktidarınız
zamanında belediyelerin neler yaptığını arkadaşlarım.
Yani bu kanunları bu zihniyetle hazırlarsanız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi bitiriniz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla)
yarın öbür gün bu kanunları
dinleyen, gören insanlar vallahi parlamentolara gülerler. Yahu, acaba bu
Parlamentoda aklı başında hiç mi kimse yokmuş? derler ya! Bu
nasıl bir kanundur. derler ya!
AHMET YENİ (Samsun) Ne biçim konuşuyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu, böyle bir şey olur mu? Bunu
getirelim, bir bakalım millete, yahu şurada yani en ufak bir bu
memleketin meselesini bilen birilerine bu kanun metnini okutalım. Bu kanun
metniyle Türkiyeye felaket getiriyorsunuz, bir düzenleme getirmiyorsunuz. Bu
itibarla böyle bir kanun gerçekten Türkiye için çok şansız bir
kanundur.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
bir kısa açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin konuşma üslubuna
ilişkin açıklaması
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
Sayın Kamer Genç konuşurken, tabii her zamanki üslubuyla
konuştu. İşin doğrusu, ben kürsüden cevap vermek istemedim.
Yani konuşan Kamer Gençtir, ne derse yeridir diyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, ben de müsaade
ederseniz
Benim onun yaşı kadar hukuk tahsilim var, meslek
hayatım var, ben onlara iyilik yapıyorum.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi
ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(2/594) (S. Sayısı: 510) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 48inci maddesinin birinci
fıkrasında geçen Genel yönetim ibaresinin, Sayıştay
denetimi şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Enöz (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Enöz. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanunu Teklifinin 48inci maddesiyle ilgili vermiş
olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Verdiğimiz önergeyle kanun teklifinin 48inci maddesinin
birinci fıkrasında geçen Genel yönetim ibaresinin
Sayıştay denetimi şeklinde değiştirilmesini teklif
ediyoruz. Gerekçede de belirttiğimiz gibi, teklifle, Sayıştay
denetimine tabi tüm idarelerin kapsama alınmasını önermekteyiz.
Değerli milletvekilleri, Türk kamu denetim sistemi
yaklaşık yüz yirmi sekiz yıllık bir geçmişe sahiptir.
Denetim sistemimiz köklü bir devlet geleneği ve bu devleti yöneten
bürokratik yapının refleksleri çerçevesinde kendisini yenileyerek
süregelmiştir.
Sayıştayın denetim alanına giren yerel
yönetimler kamu yönetimi sisteminin bir parçası ve mahallî
sınırlar içinde yaşayan halkın yararlanabileceği
bölgesel nitelikteki hizmetleri yerine getirmekle görevli olan
kuruluşlardır. Günümüzde yerel yönetimler üzerindeki denetim,
merkez-yerel yönetim ilişkilerinin çelişkilerini ve
koordinasyonsuzluğunu önleyerek devletin birliği ve kamu hizmetlerinin
devamlılığını sağlamak amaçlarıyla
yapılmaktadır.
Yerel yönetimler üzerindeki denetim, merkezî yönetim ile yerel
yönetim arasındaki ilişki kurularak çelişkilerin önlenmesi ve
devletin birliğinin sağlanmasında ve kamu hizmetlerinin
görülmesinde devamlılık sağlanması amacına yönelik
olursa demokratik yerel yönetim ilkesine uyulmuş olunur. Ancak denetimler,
AKP hükûmetleri döneminde yapıldığı gibi, bazı yerel
yönetimlerde yapılıp bazılarında da yapılmazsa bunun
demokrasiyle bir alakası da yoktur.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz
Sayıştay Kanunu Teklifi kamu maliyesi açısından da büyük
önem arz etmektedir. Yolsuzluklar önlenmeden sağlıklı
işleyen bir hukuk sistemi ve sağlam bir ekonomi oluşturmak
mümkün değildir. Maalesef ülkemizde yolsuzluklar kamu vicdanında
kanayan bir yara olarak durmaktadır. Yolsuzluklarla ilgili
sağlıklı bir denetim yapıldığını
söylemek ise gerçekten zordur. Kamu kurumlarında denetim yapacak olan
birimin özerk bir yapıya sahip olması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu bağlamda Hükûmetin
uygulamalarıyla ilgili bazı konuları da sizlerle paylaşmak
istiyorum.
AKP hükûmetlerinin yapmış olduğu en önemli
icraatlardan birisi de bürokraside görev yapan deneyimli, liyakat sahibi
yöneticilerin çoğunun görevden alınması şeklinde
olmuştur. Yargı kararıyla görevine dönme hakkı kazanan kamu
çalışanlarını görevine iade etmeyen veya iade ettikten
sonra zaman geçirmeden tekrar görevden alan Hükûmetin hukuk tanımaz bir
tutum içinde olduğu artık herkes tarafından bilinmektedir. Hiçbir
suçu olmadığı hâlde görevlerinden uzaklaştırılan
kamu görevlilerinin yerlerine sadece siyasi görüşlerine bakılarak
yapılan atamalarla devlet hizmeti özellikle bu Hükûmet döneminde verimsiz
hâle gelmiştir. Başta Millî Eğitim olmak üzere bütün kamu kurumlarının
üst düzey yöneticileri ile il ve ilçe teşkilatlarında
çalışan yüzlerce müdür ve müdür yardımcısı sahte
ihbarlar ve imzasız mektuplara dayanılarak düzenlenen sahte
raporlarla görevlerinden el çektirilmiş veya açığa
alınmışlardır.
Mevzuattan kaynaklanan kısıtlamalar nedeniyle dava
açamayan, açtığı davayı idarenin takdir yetkisine
dayalı olarak kaybeden çalışanlar, adil olmayan uygulamalar
karşısında çaresiz kalarak yargı yoluna başvurmaktan
Hükûmetin kin politikası nedeniyle imtina etmektedirler. Çünkü mahkeme
kararı ile hukuksuz işlemler iptal edilse dahi memurlar sırf
yasal hakkını kullanmadığı için idarenin
ağır yaptırımlarına maruz
bırakılmaktadırlar. AKP hükûmetleri döneminde görevden
alınan ve sürgüne gönderilen memur sayısı binlerin üzerindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MUSTAFA ENÖZ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bu sayı kamuda bir rekordur. Bu insanlık
dışı rekor bugünkü iktidarın marifetidir. Liyakatsiz,
tecrübesiz ve birikimsiz atamalar yüzünden kamuda verimlilik önemli ölçüde
azalmıştır. Hükûmet bu yanlışlıklardan dönmeli,
hukukun üstünlüğünü kabul eden bir anlayışa dönmelidir.
Bu duygu ve düşüncelerle önergemizin kabulü yönünde
desteklerinizi bekler, yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Enöz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
48inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
48inci madde kabul edilmiştir.
49uncu madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanun Teklifinin 49uncu maddesinin ikinci
fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa
Kalaycı |
|
Mehmet
Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
|
Mersin |
Mersin |
|
Nevzat Korkmaz |
|
Emin Haluk
Ayhan |
Osman
Durmuş |
|
Isparta |
|
Denizli |
Kırıkkale |
|
|
|
Mehmet Günal |
|
|
|
|
Antalya |
|
Daire başkanı başsavcılığın
yazılı düşüncesini içeren yargılamaya esas raporu üyelerden
birine verir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayıştay Kanunu Teklifinin 49
uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Kamer
Genç
Trabzon Tunceli
"Mali denetim raporlarının dairelerce incelenmesi
ve hükme bağlanması
Madde 49- Daire başkanları dairelerine verilen mali
denetim raporları hakkında başsavcılığın
yazılı düşüncesini alır.
Daire başkanı başsavcılığın
yazılı düşüncesini içeren raporu düşüncesini bildirmesi
için üyelerden birine verir. Üye, kendisine verilen rapor üzerinde gerekli
incelemeyi yaparak düşüncesini yazmak suretiyle daire başkanlığına
geri verir ve rapor gündeme alınarak hesap ve işlemlerin
yargılanmasına başlanır. Üyelerce rapor üzerinde
yapılacak inceleme sırasında, gerektiğinde raporda
ilişiksiz görülen kısımlar da dahil olmak üzere hesabın her
cihetine bakılıp bakılmadığı
araştırılır. Hesabın her cihetine
bakılmadığı kanaatine varılması halinde rapor,
üyenin teklifi üzerine daire başkanınca yeniden incelemenin
sağlanması için Sayıştay Başkanlığına
iade edilir. Daire kararıyla da yeniden inceleme istenebilir. Sayıştay
Başkanlığınca görevlendirilen bir uzman denetçi hesapta
yeniden ilişikli hususlar görürse, usulü dairesinde sorumluların
savunmasını alır ve yazacağı rapor, düşüncesini
bildirmek üzere başsavcılığa gönderilir.
Başsavcılıktan gelen rapor daire başkanı
tarafından tekrara üyeye verilir. Üyenin yazılı düşüncesi
alındıktan sonra hesap ve işlemin yargılanmasına
başlanır.
Sorumluların yazılı istemi ve dairenin uygun
bulması veya doğrudan dairenin lüzum görmesi halinde sorumlular davet
edilerek sözlü savunma ve açıklamaları dinlenir. Duruşma
davetiyeleri, duruşma gününden en az 30 gün önce sorumlular ile
savcıya gönderilir. Duruşmalı oturumlara savcı da
katılarak görüşünü açıklar. Yargılamalara,
gerektiğinde denetçi davet edilerek sözlü açıklamaları
dinlenebilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 510 sıra sayılı Yasa Teklifinin 49uncu
maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili olarak söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, biraz önce Bekir Bey diyor ki: Kamer Genç konuşunca
Eh, yani çok küçümsüyor. Senin genel başkanının
yiğitliği varsa gidelim bu Türkiye kamuoyuna ismimizi sunalım
bakalım, beni mi daha fazla tutarlar, onu mu daha fazla tutarlar
göreceğiz. Onun için
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakın, ben size burada gerçekleri söylüyorum. Ben
Danıştayda on dört sene tetkik hâkimliği yaptım. Burada
Sayıştayla ilgili getirdiğiniz denetim raporu
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sen hangi hukuk fakültesini
bitirdin?
KAMER GENÇ (Devamla) Bir dakika
Sonra gel, sana özel
anlatayım Bekir.
Mesela bakın, bizim getirdiğimiz önergede diyoruz ki:
Denetçi raporu Sayıştay Başkanlığına verir,
Sayıştay Başkanı burada savcının düşüncesini
alır, düşüncesi üzerine gerekirse bir üyeye de bu raporu okutur. Ondan
sonra duruşma sistemini getiriyoruz ve burada raporu düzenleyen denetçinin
de dairede dinlenmesi zorunluluğunu getiriyoruz. Siz ne
getirmişsiniz? Duruşmayı getirmemişsiniz, denetçinin de
dinlenmesini getirmemişsiniz. Ne demişsiniz? Raporu daireye verecek,
daire de bunu savcının mütalaasına alacak, karara
bağlayacak.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu işin içinde
bulunmayanlar bilmez, gerçekten bilmez. Mesela, öyle ciddi konular olur ki
herhangi bir kurumda o raporu düzenleyen dairenin bağlı olduğu
genel müdürün veya bir kuruluşun içindeki yetkili hukuk birimindeki
insanların orada Sayıştayda dinlenmesi hâlinde o konuda
Sayıştayı tatmin edecek sağlıklı bilgiler
verebilir. Bence duruşma yapılmasında da fayda var. Bir de
denetçinin de orada dinlenmesine, dairede bulunmasına gerek var.
Şimdi, denetçi raporu düzenlemiş, denetici dairede
çalışmış, ilgili birimde, ilgili konuları enine boyuna
tartışmış almış raporuna. Ama orada bir
başsavcı veya savcı, Sayıştay savcısı
veyahut da bu konuyu inceleyen üye, pekâlâ o birimde yapılan denetimin
özünü kavrayacak bilgilere sahip olmayabilir veyahut da bu konuyla ilgili çok
geniş bir bilgiye sahip olan ilgili hukuk müşavirleri veya genel
müdürleri olmayabilir. Biz diyoruz ki önergemizde: Önce denetim raporu daireye
verilir, daire Başkanlığa verir, Sayıştay Başkanına;
Sayıştay Başkanı ilgili daireye gönderir, ilgili daire
Sayıştay savcılığından mütalaa alır, bu
mütalaa üzerine gerekirse bir üyeye de bu raporu okutur, ondan sonra hem de
denetçi de dairenin karar vermesi sırasında orada bulunur ve sağlıklı
bir karar verilir. Yoksa, raporun özü kavranılmadan bu konuda gerekli
hukuki veya maddi olaylar ayrıntılı olarak açıklanmadan çok
hatalı kararlar veriliyor. İşte görüyorsunuz, yargıda çok
değişik kararlar çıkıyor. Neden değişik kararlar
çıkıyor? Yeterli inceleme yapılmadığı için veya
yeterli bir bilgi sahibi olunmadığı için bu şekilde
kararlar çıkıyor. İşte bunları önlemek için ve daha
doğrusu gerçek bir karar vermek için, olaya özgü doğru karar vermek
için burada Sayıştayın duruşmayı ve incelemeyi
esasına uygun yapması lazım. Bizim getirdiğimiz önerge bu,
ama sizin getirdiğiniz
Yani bu metni yazan arkadaşlarımız
hukukun işlemesini bilmediği için, yargılama işlemesini
bilmediği için böyle kendi kafasına göre basit bir metin
hazırlamışlar. Zaten, buradaki, Meclisteki müzakerenin de temel
amacı burada doğruları bulmak. Ama sizde bir fikir
belirlenmiş, muhalefetin getirdiği her doğru şeye
karşı çıkıyorsunuz. Bu memlekette hem kendinize kötülük
ediyorsunuz hem de memlekete kötülük ediyorsunuz.
Arkadaşlar, yani Sayıştay
yargılamasının, daire yargılamasının çok
sağlıklı olarak yapılması, olayların enine boyuna
tartışılması, orada hukuki bilgi sahibi olan veya maddi
olayları en iyi bilen insanların orada getirip de daire huzurunda o
konuları aydınlatmak suretiyle o dairenin vereceği karara
etkili, doğru bir karar vermesi ortada dururken, bu kararın
verilmesini engelleyen böyle kapalı bir düzenlemenin ne anlama
geldiğini Bekir Bey çıksın söylesin bakalım. Benim
hukukçuluğumu, benim konuşmalarımı beğenmeyen Bekir
Bey Kardeşimiz çıksın burada
Bu dediklerimin hangisi yalan,
hangisinde gerçek dışı var?
CEVDET ERDÖL (Trabzon) Bekir Bey hukuk mezunu, siz
değilsiniz ama!
KAMER GENÇ (Devamla) Diyoruz ki: Onun için, bak, Bekir Bey,
senin benim yanımda biraz staj görmen lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla) Samimi söylüyorum, dostça söylüyorum.
CEVDET ERDÖL (Trabzon) Ama siz hukuk fakültesi mezunu
değilsiniz!
BAŞKAN Sayın Genç, teşekkür ederiz.
Çalışma süremizin sonuna geliyoruz. Onun için
KAMER GENÇ (Devamla) İmam hatipten mezun olmuş,
gitmiş Konya Hukuku bitirmiş. Konya Hukukta doğru dürüst
öğretim görevlisi yok.
BAŞKAN Sayın Genç, teşekkür ediyoruz.
KAMER GENÇ (Devamla) Ama ben Fransız
Danıştayında eğitim gördüm.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen yerinize geçer misiniz.
Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkan, bir cümle
BAŞKAN Süremiz bitti efendim. Onun için
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Çalışma süremizin sonuna geldiğimiz için, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 2 Aralık 2010 Perşembe günü,
alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.00