DÖNEM: 23 CİLT: 83 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
25inci
Birleşim
2 Aralık 2010 Perşembe
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş
ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.
- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, 3 Aralık Dünya Özürlüler Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı
2.- İstanbul Milletvekili Güldal
Akşitin, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, televizyon kanallarına lisans ve
yayın izinleri konusunda yapılan ayrımcılıklara
ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün,
Dünya Özürlüler Gününe ilişkin açıklaması
2.- Konya
Milletvekili Orhan Erdemin, Dünya Özürlüler Gününe ilişkin
açıklaması
3.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Dünya Özürlüler Gününe ilişkin
açıklaması
4.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Mevlânâ Haftasına ilişkin
açıklaması
5.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Rize Milletvekili Bayram Ali
Bayramoğlunun HESlerle ilgili yaptığı konuşmaya
ilişkin açıklaması
6.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Rize Milletvekili Bayram Ali
Bayramoğlunun HESlerle ilgili yaptığı konuşmaya
ilişkin açıklaması
7.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, Rize Milletvekili Bayram Ali Bayramoğlunun
HESlerle ilgili yaptığı konuşmaya ilişkin açıklaması
8.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, WikiLeaks İnternet Sitesinde
yayınlanan belgelere ilişkin açıklaması
9.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıçın, İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, Başbakana Yahudi cesaret madalyası verildiğine
dair sözlerine ilişkin açıklaması
10.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, WikiLeaks İnternet
Sitesinde yayınlanan belgelere ilişkin açıklaması
11.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Başbakanla ilgili yaptığı
Yahudi cesaret madalyası aldığına ilişkin
açıklamasının, Samsun Milletvekili Suat Kılıç
tarafından yalanlanmasına ilişkin açıklaması
12.- Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdölün, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepenin
konuşmasında geçen sağlık kuruluşuna ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, üniversite
öğrencilerinin barınma sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/937)
2.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 21 milletvekilinin, TOKİnin faaliyetleri
ile yolsuzluk iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/938)
3.- BDP Grubu adına
Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın,
ameliyathanelerde çalışan hemşirelerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/939)
4.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan ve 33 milletvekilinin,
kırmızı et ve hayvancılık sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/940)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Sayıştayın
hazırlamış olduğu denetim raporu üzerinde genel
görüşme açılmasına ilişkin önergenin, Genel Kurulun
2/12/2010 Perşembe günkü 25inci Birleşiminde okunmasına ve
görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
2.- (10/761) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin görüşmesinin
Genel Kurulun 2/12/2010 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Rize Milletvekili Bayram Ali
Bayramoğlunun, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Devlet
Bakanı Egemen Bağışın, Eskişehir Milletvekili H.
Tayfun İçlinin, Hükûmete sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Devlet Bakanı Egemen
Bağışın konuşmasında CHP Genel
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
4.-
Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin, Devlet Bakanı Egemen
Bağışın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıçın, İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, Başbakana sataşması nedeniyle konuşması
6.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Sinop Milletvekili Engin
Altayın, Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması
7.-Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin;
Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510)
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Hataydaki madde bağımlılığı
tedavisine ilişkin Başbakandan sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağın cevabı (7/15793)
2.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, hastalardan ameliyat öncesi istenen HIV
testine ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/16106)
3.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmazın, Yalvaç ilçesindeki doktor ve
malzeme ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağın cevabı (7/16107)
4.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, Çeşmedeki hastanenin yetersizliğine
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/16109)
5.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Edremit Devlet Hastanesinin
yeterliliğine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı (7/16111)
6.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebinin, Trabzon Numune Hastanesi Başhekimine
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/16122)
7.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının,
Sındırgı Devlet Hastanesindeki uzman doktor ihtiyacına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/16123)
8.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, hastanelere çiçek alınmamasına
yönelik genelgeye ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı (7/16306)
9.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, Milasda SİT alanı ilan edilen yerde
kömür çıkartma çalışmalarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/16403)
10.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün müzelerin gişe kontrol sistemlerinin
özelleştirme ihalesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/16558)
11.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengizin, Çanakkaledeki antik kent
araştırmalarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/16561)
12.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Ayvaini Mağarasının turizme
kazandırılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/16562)
13.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengizin, arkeolojik kazı izinlerine
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/16564)
14.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengizin, Truva kazılarına ve müze
yapımına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/16565)
15.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Zonguldak-Karadonda meydana gelen maden kazasında
kaybolan iki işçinin cesedine ulaşılmasına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/16730)
16.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, madencilik sektöründe faaliyet gösteren
yerli ve yabancı şirket sayısı ile verilen ruhsatlara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/16731)
17.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaşın, kömür fiyatları ve
satışına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/16734)
18.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, Medula Provizyon Sisteminde yaşanan sorunlara
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçerin cevabı (7/16805)
19.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, Afşin-Elbistan
Termik Santrallerinden iş alan bazı firmaların kamu
görevlilerine baskı yaptığı ve görevlileri darp ettiği
iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/16815)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.04te açılarak bir oturum yaptı.
İzmir
Milletvekili Canan Arıtman,
İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş,
Türk
kadınının seçme ve seçilme hakkını
kazanışının 76ncı yıl dönümüne;
İstanbul
Milletvekili Bayram Ali Meral, Karabük Demir Çelik İşletmesinde
sendika değiştirdikleri gerekçesiyle işten çıkarılan
işçilerin sorunlarına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, Türk kadınına seçme ve seçilme
hakkı verilişinin 76ncı, Adıyamanın il oluşunun
56ncı yılını kutladığına,
İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız, 1 Aralık Dünya AIDS Gününe,
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel, 76 yıl önce kadınlarımıza seçme
ve seçilme hakkı verildiğine, bunun cumhuriyetin en büyük
atılımlarından, kazanımlarından biri olduğuna,
Konya
Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu, kadına seçme ve seçilme
hakkının verilişinin 76ncı yılını
kutladığına,
Malatya
Milletvekili Öznur Çalık, kadına seçme ve seçilme hakkı
verilişinin 76ncı yıl dönümüne, bugüne kadar kadınlarla
ilgili birçok yasal düzenlemeler yapıldığına,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Milliyetçi Hareket Partisi olarak KARDEMİRde
işten çıkarılmalar konusunu endişeyle takip ettiklerine,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Kuveyt Ulusal
Meclis Başkanı Jassem Mohammed Al-Kharıfı ve beraberindeki
heyetin ülkemizi ziyaretlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel
Kurulun bilgisine sunuldu.
Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani ve 19 milletvekilinin, ana dilde eğitim
görmeyen çocukların karşılaştıkları
sorunların (10/933);
İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak ve 29 milletvekilinin:
Boğazlardan
geçen yük gemilerinin yarattığı tehlikelerin (10/934),
Tarihî ve
kültürel eserlerin korunmasında yaşanan sorunların (10/935);
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Tokattaki
çiftçilerin sorunlarının (10/936);
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Spor Kulüplerinin
Sorunları ile Sporda Şiddet Sorununun Araştırılarak
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan
(10/80, 91, 267, 674, 714, 737, 739, 876, 877, 878, 879, 880) esas
numaralı Meclis Araştırma Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun:
Başkan,
başkan vekili, sözcü,
Kâtip üye,
Seçimini
yaptığına ilişkin tezkereleri, Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Ülkemiz kara
yollarında meydana gelen trafik kazalarının nedenlerinin ve
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 26 Kasım
2010 tarihinde verilmiş olan Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin, 1/12/2010 Çarşamba günkü
24üncü Birleşiminde Genel Kurulda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı birleşimde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi,
Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan (10/901) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin (TOKİ) görüşmesinin
Genel Kurulun 1/12/2010 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi,
Yapılan görüşmelerden
sonra kabul edilmedi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul
edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
(1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
3üncü
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen ve görüşmelerine devam olunan Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi
ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(2/594) (S. Sayısı: 510) ikinci bölümün 49uncu maddesine kadar kabul
edildi, 49uncu maddeyle ilgili önergeler üzerinde bir süre görüşüldü.
Gümüşhane
Milletvekili Kemalettin Aydın, Kırıkkale Milletvekili Osman
Durmuşun konuşmasında ifade ettiği rapora,
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin konuşma
üslubuna,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin,
dün yapmış olduğu konuşmada kullandığı
cümleleri bir başka anlama gelecek şekilde
kullandığına ilişkin bir açıklamada bulundu.
2 Aralık
2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00te
toplanmak üzere birleşime 23.00te son verildi.
|
|
Şükran Güldal MUMCU |
|
|
|
Başkan
Vekili |
|
|
Yusuf COŞKUN |
|
Bayram ÖZÇELİK |
|
Bingöl |
|
Burdur |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
Fatih METİN |
|
|
|
Bolu |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.:
36
II.- GELEN KAĞITLAR
2
Aralık 2010 Perşembe
Tasarılar
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık
Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/972) (Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2010)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Çevre
ve Orman Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Çevre
Bakanlığı Arasında Çevre Alanında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/973) (Çevre ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.11.2010)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Botsvana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari, Ekonomik ve
Teknik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/974) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11.11.2010)
Teklifler
1.- Bitlis Milletvekili
Mehmet Nezir Karabaşın; 2022 Sayılı 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/805)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
5.11.2010)
2.- Muğla Milletvekili
Fevzi Topuzun; 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi
(2/806) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.11.2010)
3.- Antalya Milletvekili
Osman Kaptanın; Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu ile Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununun Bazı Maddelerinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi (2/807) (Anayasa;
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.11.2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, üniversite öğrencilerinin
barınma sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/937)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07.10.2010)
2.- Gaziantep Milletvekili
Hasan Özdemir ve 21 Milletvekilinin, TOKİnin faaliyetleri ile yolsuzluk
iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/938) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07.10.2010)
3.- BDP Grubu adına Grup
Başkanvekili Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın, ameliyathanelerde
çalışan hemşirelerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/939) (Başkanlığa geliş tarihi:
07.10.2010)
4.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan ve 33 Milletvekilinin, kırmızı
et ve hayvancılık sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/940) (Başkanlığa geliş tarihi:
07.10.2010)
2 Aralık 2010 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran
Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci Birleşimini
açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz Dünya Özürlüler Günü münasebetiyle söz isteyen İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhana aittir.
Buyurunuz Sayın Ayhan.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekili
arkadaşlarımız, biraz sessiz olursanız
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhanın, 3 Aralık Dünya
Özürlüler Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı
SELÇUK AYHAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Aralık Dünya
Engelliler Günü vesilesiyle söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
Engelliler Gününe girerken
iki güncel haberi sizlerle paylaşarak sözlerime başlamak istiyorum.
Bir tanesi, geçtiğimiz günlerde yapılan KPSS sınavında
engellilerin sınava girdiği yerlerde engellilere çıkarılan
mekânsal zorluklar, 4-5 kat merdivenlerden çıkmak zorunda
bırakılmaları; ikincisi, kanser hastası olan genç bir
sözleşmeli öğretmen kardeşimizin önce sözleşmesinin
feshedilmesi ve kısa bir süre sonra da sağlık hizmeti alamaz
duruma gelecek olması. Bu her iki durum, her türlü süslü söylemin
arkasında Türkiye'nin gerçeğini yansıtıyor.
Değerli
arkadaşlarım, 8,5 milyon engelli yurttaşımız var.
Yakınlarıyla beraber 30 milyon civarında
yurttaşımız engellilerin sorunlarıyla doğrudan ilgili
durumda ve hepimiz, herhangi bir trafik kazası ya da herhangi bir
hastalık nedeniyle her an ortopedik, zihinsel, görme engelli olabilecek
durumdayız. O nedenle, özellikle bu yüce Meclis çatısı
altında görev yapan bizler, engelli sorunlarına karşı daha
duyarlı olmak ve çözüm üretmek zorundayız. Unutmayalım ki en
büyük engel, düşüncede ve beyinde olan engeldir.
Hükûmetimiz 2005
yılını Engelliler Yılı ilan etmişti, engellilerin
istihdam yılı olarak ilan etmişti. O günden bugüne değin
kamu kadrolarında istihdam edilen engelli sayısı 10 bin civarında,
38 bin 192 engelli kadrosu hâlâ boş. Daha önce verdiğim bir soru
önergesine, Sayın Aliye Kavaf, özel sektörün engelli istihdamıyla
ilgili gerekli duyarlılığı göstermediğini
söylemişti. Bu yıl da Hükûmetimiz tarafından Engelliler
Yılı olarak ilan edildi ancak şu an 38 bin engelli kadrosu hâlâ
boş ve Özürlüler İdaresine önümüzdeki yılın bütçesinden
ayrılan pay sadece 9 milyon 620 bin lira. Bu demektir ki engellilerin
istihdam probleminin çözülmesi bir başka bahara kalacak ve kamu
kadrolarında engelli istihdamının sağlanmamasının
nedenini de Sayın Bakanımız Aliye Kavaf, şimdi de,
engellilerin gerekli mesleki eğitimi almaması olarak
açıkladı.
Değerli arkadaşlar,
bu mesleki eğitimi herhâlde ben vermeyeceğim. Engellilerin
eğitimi için özel okullarla ilgili bizzat iki bakanlığın
hazırladığı kanun teklifi iki senedir yüce Meclise sevk
edilmiş durumda değil. Bunun yanında, engellilerin istihdam ve
eğitimiyle ilgili hazırlanmış olan devlet destekli projeler
ne yazık ki kaynak yetersizliği gerekçe gösterilerek, kaynak
olmadığı gerekçe gösterilerek reddediliyor. Kamu, engellilerin
eğitimine dönük gereken yatırımları yapmıyor, proje
üretmiyor. Engelli yurttaşlar bu eğitimi vahiyle mi alacak
değerli arkadaşlar? Ayrıca, istihdam sonrası meslek içi
eğitim mümkün değil mi? Bu da önemli bir soru.
Bu kısa sürede söz
etmeye çalışacağım ikinci bir konu da engellilerin
sağlık sorunlarıyla ilgili. 2006 yılında Dünya
Sağlık Örgütü standartlarına uyum sağlamak amacıyla
bir dizi reform paketi uygulamaya sokuldu ancak ülkemizde Sağlık Bakanlığı
ile Çalışma Bakanlığı arasındaki
uyumsuzlukları giderecek düzenlemeler yapılmadı. Bugün
Sağlık Bakanlığına göre engelli olan bir
yurttaşımız Çalışma Bakanlığına göre
engelli değil. Bu nedenle bugün çalışan engellilerin yüzde 61i
kayıt dışı çalışır durumda. 2006dan önce
engellilere verilen baston, işitme cihazı gibi cihazlar ya verilmez
oldu ya da katkı payı alınır hâle geldi. On
yaşında engelli bir çocuk her yıl fiziki gelişme
gösterdiği hâlde ancak beş yılda bir protez alabiliyor. Bu
ayakkabı değil ki arkadaşlar, Amcası biraz büyük ver de
önümüzdeki sene kullansın. diyelim! Bunlar basit gibi görünen önemli
sorunlar.
Ebeveynlerin ölümünden sonra
engellilerin kalabileceği, rehabilite edileceği,
bakılacağı yatırımlar ne yazık ki
yapılmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
SELÇUK AYHAN (Devamla) Peki
Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, süremizin yettiği ölçüde sorunların en
azından bir kısmını sizlerle paylaşmaya
çalıştım. Umarım ki bugün engelli sorunlarının
çözümü için bir milat olur.
Bu vesileyle sözlerime son
verirken hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Ayhan.
Sayın Ağyüz,
sisteme girmişsiniz.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Dünya Özürlüler Gününe ilişkin
açıklaması
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Dünya Özürlüler Gününü yine
ülke olarak buruk kutluyoruz. Maalesef bakanlıklar üzerine düşeni
yapmıyor. Son Anayasa referandum paketinde de özürlülere pozitif
ayrımcılık diye ifadeler bulunmasına rağmen özürlüler
kaderine terk edilmiş ve bu işin başındaki bakanlar da
maalesef duyarsız.
Bir örnek vermek istiyorum:
Erzurum ilinde Mesut Duman diye otuz dört yaşında bir genç var, yüzde
40 engelli. Koşuda iki tane Türkiye birinciliği almış, bir
dünya ikinciliği var. Geçen yıl İŞKUR kanalıyla dört
ay çalışmış, şimdi boş ve evde oturuyor, kaderine
terk edilmiş. Hükûmetimiz de maalesef 50 bin tane özürlü açık
kadromuz var. diyor. Bu kadroları neden bekletiyorlar? Neden çaresiz,
işe, aşa, ekmeğe muhtaç, çalışarak moral, motivasyon
kazanmak isteyen özürlü vatandaşlarımıza olanak
tanımıyorlar? Dünyada özürlüler için her türlü çaba gösterilirken
sadece lafta Dünya Özürlüler Gününü kutlayan bakanlar maalesef bunları
dikkate almıyorlar. Bunları belirtmek istedim.
Dünya Özürlüler Gününü buruk
kutluyoruz. Ama unutmayalım ki, hepimiz, Allah korusun, bir gün özürlü
adayı olabiliriz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Ağyüz.
Sayın Erdem
2.- Konya Milletvekili Orhan Erdemin, Dünya Özürlüler Gününe
ilişkin açıklaması
ORHAN ERDEM (Konya)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Yarın 3 Aralık,
tabii ki kutlamalar bugünden, bu hafta başladı. AK PARTİ
döneminde, ben de Özürlüler Koordinasyon Merkezi Başkanı olarak çok
yakın takip ettiğim bu alanda birçok başarılı hizmet
yapıldı. Muhalefetten arkadaşlarımız eksikleri
söyleyecektir ama cumhuriyet tarihinde engelli kardeşlerimizin bu dönem
kadar isteklerinin çoğunun yerine geldiği, maaşlarının
3-4 katına çıktığı, evde bakım gibi, yarın
ailelerinden ayrıldıklarında bakılabilecekleri merkezlere
kadar ücretlerinin devlet tarafından ödenebileceği birçok uygulama
sağlandı. En son, Başbakanımızın talimatıyla
engelli kadroları serbest bırakıldı. Kurumlarımız
38 bin kadroyu -Millî Eğitim, başta, 5 bin, Sağlık
Bakanlığı 2 bin gibi- başladılar almaya.
Bunlar önemli
gelişmelerdir ama daha yapacağımız şeyler de
vardır. Şunu rahatlıkla söylüyorum: Yapılan geçmişteki
hizmetleri de tabii ki görüyoruz ama engelli kardeşlerimiz de bunun
bilincindeler, çok kısa zamanda beklentilerin üzerinde gelişmeler,
iyileşmeler sağlanmıştır, devam da edecektir.
Başta Başbakanımızın, bakanlarımızın,
Hükûmetimizin de görüşü bu yöndedir. Ben de kutluyorum.
Öncelikle, kafamızdaki
engellerin kalkması gerektiğine inanıyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Erdem.
Sayın Güvel
3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Dünya Özürlüler Gününe
ilişkin açıklaması
HULUSİ GÜVEL (Adana)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Değerli arkadaşlar,
özürlü yurttaşlarımızın eğitiminden başlayan
oldukça kronikleşmiş sorunlar bulunmaktadır. Özürlülerimizin
yüzde 88i eğitim hakkından yararlanamamaktadır, özürlü
yurttaşlarımızın yüzde 80i iş gücüne
katılamamaktadır ancak en üzücü olanı bu durum, bu konuda devlet
üzerine düşeni yerine getirememektedir. 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa göre kamu kurum ve kuruluşları yüzde 3
oranında özürlü çalıştırmakla yükümlü iken bu görmezlikten
gelinmektedir. 2008 yılı içinde kamu kurumlarında 51.507 özürlü
istihdam edilmesi gerekirken 9.996 özürlü istihdamı
gerçekleştirilmiştir. 41.541 özürlü kadrosu ise hâlâ
kullanılamamıştır. Ülkemizde özürlüler için istihdam
alanında fırsat eşitliği yaratma görevinin yerine
getirilmediği görülmektedir. Pek çok özürlü yurttaşımız insan
onuruna yakışmayan işlerde çalışmak zorunda
bırakılmaktadır. Bu, hepimizin ama öncelikle devletin
ayıbıdır.
Teşekkür ediyorum
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Güvel.
Buyurun Sayın Bakan.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
1.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhanın, 3 Aralık Dünya
Özürlüler Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (Devam)
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; az önceki konuşmacı
arkadaşımız özellikle özürlülerin özürlülük derecelerinin
belirlenmesiyle ilgili raporlama konusunda bir problemden bahsetti. Konuyla ilgili
bilgi arz etmek istiyorum sizlere.
Hakikaten, Çalışma
Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının
özürlülerin özürlülük derecesini belirleme konusunda bir farklı
uygulaması var. Ancak, bu uygulamanın da makul ve kabul edilebilir
bir gerekçesi var. O da şudur: Sağlık Bakanlığı
herhangi bir özürlüye özürlülük derecesini belirleyen bir rapor verdiğinde
onun fiziki olarak ne oranda özrü olduğunu belirleyen bir tespitte
bulunuyor. Hâlbuki Sosyal Güvenlik Bakanlığı, bir maluliyetle
ilgili maaş bağlayacağında bu raporu esas almaz çünkü bizim
için esas olan herhangi bir özürlünün özrüyle çalışabilir olup
olmadığı meselesini incelemekten ibarettir. Biz bakarız,
özürlülük derecesi Sağlık Bakanlığına göre yüzde 60,
yüzde 70 olmasına rağmen, şayet çalışmasına mâni
bir durum yoksa onun maluliyetini
belirleyen derecesi daha düşük çıkar ve biz ona maluliyet emeklilik
maaşı bağlamayız. Bu açıdan, Çalışma
Bakanlığının verdiği rapor onun iş yapma gücünün
kaybıyla alakalı bir rapordur. Bu sebeple orada verilmiş olan
özürlülük derecesinin Çalışma Bakanlığı
tarafından kabul edilip edilmediğiyle ilgili bir tartışma
çok anlamlı bir tartışma olmaz, bunu izah etmek istedim.
İlaveten şunu
söylemek gerekir: Buna rağmen biz Sağlık
Bakanlığı ile Çalışma Bakanlığı olarak
ikimiz birlikte acaba vatandaşların her iki kurumdan da ayrı
ayrı rapor almalarını sağlayan bu bürokratik süreci
kısaltmak mümkün mü, tek raporla bu sorun çözülebilir mi diye bir
çalışmayı da yürütüyoruz. Şayet bundan tek raporla her iki
dereceyi de belirleme imkânı ortaya çıkarsa vatandaşlara daha az
bürokratik bir hizmeti sunma fırsatımız da olacak. Öyle bir
çalışma da var.
Bilgilerinize arz ediyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçere teşekkür
ediyoruz.
Gündem dışı
ikinci söz Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin
yıl dönümü nedeniyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Güldal
Akşite aittir.
Buyurunuz Sayın
Akşit. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili
Güldal Akşitin, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
GÜLDAL AKŞİT
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk kadınına seçme-seçilme
hakkının verilişinin 76ncı yıl dönümü nedeniyle söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde kadın
hakları konusunda temel belge olan Medeni Yasanın 1926
yılında kabul edilmesiyle çağdaş toplum düzenine
geçilmiş, uzun yıllar boyunca görmezden gelinen
kadınlarımız ekonomik, siyasal ve sosyal haklara
kavuşturulmuş, yaşamın çeşitli alanlarında
karşılaşılan eşitsizlik ve
ayrımcılığın kaldırılması için önemli
bir adım atılmıştır. Türkiye Cumhuriyetinin ilk
yıllarında 1926 ile 1934 yılları arasında
gerçekleştirilen Atatürk devrimlerinin bir kısmı
kadınların sosyal ve kültürel alanlarda, eğitimde, hukukta, aile
içinde, çalışma hayatında, toplumsal yaşamda ve siyasette
erkeklerle eşit haklara sahip olmasını hedeflemiştir.
Türk kadını seçme
ve seçilme hakkını 1934 yılında birçok Avrupa ülkesinden
daha önce kazanmıştır. 1906 yılında, Finlandiya,
kadın vatandaşlarına seçme ve seçilme hakkı tanıyan
ilk Avrupa ülkesi olmuştur. Kadınlara dönemin koşullarına
göre çağdaş ve ileri boyutta önemli haklar sağlanmış
olması cumhuriyetin en büyük başarılarından birisidir. Bu
konuda yapılan yasal düzenlemeler Türkiye Cumhuriyetinde toplumsal alanda
yapılan en önemli yeniliklerdendir. Atatürkün girişimiyle
kadınların iktisadi ve siyasal yaşama katılmaları
yönünde bir dizi değişiklik yapılarak 1930da belediye
seçimlerinde seçme, 1933te çıkarılan Köy Kanunuyla muhtar seçme ve
köy heyetine seçilme, 5 Aralık 1934te Anayasada yapılan bir
değişiklikle de milletvekili seçme ve seçilme hakları
tanınmıştır. Ancak o günden bu yana siyasi karar
organlarının kadın temsil oranlarına
bakıldığında yok denecek kadar az oranda temsil edildikleri
görülmektedir. Son seçimde yani 2007 yılında ise Meclisimize 50
kadın milletvekili girmiştir. Bu da toplam içinde yüzde 9,1lik bir
orana tekabül etmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde başkan vekili 2 kadın,
1 kadın komisyon başkanı, 2 kadın grup başkan vekili
ve Bakanlar Kurulunda 2 kadın bakan bulunmaktadır.
Demokrasinin
gelişmesinde, ayrıca, kadınların karar alma
mekanizmalarına katılımında anahtar bir role sahip olan
yerel yönetimlere bakıldığında da durum farklılık
göstermemektedir. 29 Martta yapılan 2009 yerel seçim sonuçlarına
göre, 19 siyasi partinin katıldığı ülke genelinde toplamda
seçilen 2.948 belediye başkanının sadece 17si, binde 9u
kadındır. Bu kadınlardan ise sadece 2 tanesi il belediye
başkanı, 15i de ilçe belediye başkanlıklarını
kazanmıştır. 31.790 belediye meclis üyesinin ise
1.340ını yani yüzde 4,25lik bir oranını kadınlar
oluşturmaktadır. İl genel meclis üye sayısına
bakıldığında da durum çok farklı görünmemektedir.
Toplam 3.379 il genel meclis üyesinin 110u yani yüzde 3,25i
kadınlardır. Köy muhtarlarının binde 2si, mahalle
muhtarlarının ise yüzde 2si kadındır.
Kadınların seçme ve
seçilme hakkını elde ettiği ilk ülkelerden biri olan ülkemizde
kadınların siyasetteki konumu arzu edilen seviyeye henüz
ulaşamamıştır. Kadınların bu kadar eşitsiz
temsilinin elbette pek çok nedeni vardır. Bunlardan biri siyaseti
erkeklere ait bir dünya olarak gören anlayış, hem kadınların
hem de erkeklerin zihinlerindeki ilk engeli oluşturmaktadır.
Kadınlar ülkeden ülkeye bazı farklılıklar gösterse de aile
sorumlulukları, geleneksel kadınlık rollerinin kadına
yüklediği sorumlulukların ağırlığı, siyasi
partilerdeki erkeklerin karşı cinsi yok sayması, toplumda
siyasetin erkeklere özgü olduğu algısı, yasal düzenlemelerin
cinsiyet eşitliğini sağlamada gerekli özel önlemler içermemesi,
eğitim düzeyi ve benzeri sebeplerin etkisiyle siyasette erkekler kadar yer
alamamaktadırlar.
Bununla beraber UNDPnin 2006
yılında yaptığı Türkiyede Siyaset ve Kadın kamuoyu
araştırma sonuçları kadınların siyasal yaşama
katılım isteklerinin arttığını göstermektedir.
Araştırmadan çıkan en önemli sonuç, Türkiyede siyasi karar alma
mekanizmalarında az kadın olduğu ve Türk toplumunun bu durumdan
hoşnut olmadığıdır. Türkiyenin yüzde 82si kadın
siyasetçi sayısının artmasını istemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen,
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
GÜLDAL AKŞİT
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aynı
araştırmaya göre kadınların siyasi sürece
katılması hem siyasi davranışın şekil ve
içeriği açısından siyasetin niteliğini hem de tüm alanlarda
elde edilen sonuçları olumlu yönde değiştirebileceğine
inananların oranı ise yüzde 78dir. Dolayısıyla seçmen,
kadın siyasetçiyi görmeye hazır ve isteklidir.
Kadınlar farklı
yaşam deneylerinden kaynaklanan farklı bir bakış
açısına sahiptir. Bu bakış açısı doğru
politikalar üretebilmek için büyük bir fırsat ve zenginlik olup
kadınların katkısı olmadan sadece kadın sorunları
değil toplumun diğer sorunlarının da doğru ve
kalıcı çözümlere kavuşması beklenmemelidir.
Kadınların siyasi
mekanizmalardaki varlığı hayati bir ihtiyaçtır. Bu nedenle,
bu konuda atılacak her adımın da içtenlikle desteklenmesi
gerekir. Kadınlarımızın
siyaset ve yönetim kademelerindeki temsil oranlarının
yükselmesi ve siyasal yaşamdaki etkinliklerinin artmasının
ülkemize güç kazandıracağı kuşkusuzdur. Bu doğrultuda
atılacak adımlar Türkiyenin uluslararası alandaki
saygınlığını da artıracaktır.
Kadınlarla ilgili
konuların sadece seçim dönemlerinde ya da Dünya Kadınlar Gününde
gündeme gelip sonra unutulmaması için hepimize önemli görevler
düşmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
GÜLDAL AKŞİT
(Devamla) Teşekkür ederim.
Yakın çevresinin ve
ülkesinin sorunlarına duyarlı ve bu sorunların çözümüne
katkı sağlamak isteyen tüm kadınların siyasete daha
yakın durmaları ve siyaset çarkında kaybolmamaları
gerekmektedir.
Daha fazla kadın
siyasetçiyi Türkiye Büyük Millet Meclisinde ve yerel meclislerde görmek
dileğiyle Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının
verilişinin 76ncı yılını kutlar, seçilmiş bir
Türk kadını olmanın onuruyla yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Akşit.
Gündem dışı
üçüncü söz televizyon kanallarına lisans ve yayın izinleri konusunda
yapılan ayrımcılıklar hakkında söz isteyen Manisa
Milletvekili Şahin Mengüye aittir.
Buyurunuz Sayın Mengü.
(CHP sıralarından alkışlar)
3.- Manisa Milletvekili Şahin Mengünün, televizyon
kanallarına lisans ve yayın izinleri konusunda yapılan
ayrımcılıklara ilişkin gündem dışı
konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Gündem dışı
yaptığım bu konuşma, halkın haber alma
özgürlüğüne ve basın ahlak ilkelerine bağlı,
bağımsız yayın yapan televizyon kanallarına
karşı yapılan haksızlıklarla ilgilidir.
Değerli
arkadaşlarım, özerk bir kurum olan Radyo Televizyon Üst Kurulunun
bugüne kadar, yandaş olmayan televizyon kurumlarına
uyguladığı hukuk dışı, yasa dışı
davranışları hepimiz bilmekteyiz. Maalesef yıllardır
bu sorun çözülememiştir. Bu sorunun başlangıç anı da, hiç
kimse bunu inkâr edemez, bu, maalesef, bizim de oy verdiğimiz yeni RTÜK
Yasasından başlayarak yani RTÜK üyelerinin Parlamentoya, siyasi
çoğunluğa ve ana muhalefet partisine dayalı
yapısının oluşmasından sonra Radyo Televizyon Üst
Kuruluşu o özerk yapısını kaybetmiştir.
Değerli milletvekilleri,
bu konunun açık bir örneğini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Halkçı ve ulusalcı bir yayın politikasını kendisine
şiar edinmiş, basın ahlak ilkelerine saygılı, Ulusal
Kanal logosuyla yayın yapan kuruluşun uğradığı
haksızlıkları burada dile getirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
Ulusal Kanal 1999 yılında kurulduğundan beri, on bir
yıldır hemen hemen, kesintisiz -belki daha çok süredir- bir
şekilde yayın politikasını izliyor. Hiç bugüne kadar da
kararmadı. Ancak baştan beri devletin tanıdığı bu
imkânlardan, yani kablo gibi imkânlardan faydalanmak için çok mücadele etti. En
son başvuruları 2007 yılında yapıldı. 2007
yılında yapılan bu başvuru, yani kablo lisansı ve
iznini almak için yaptığı başvuru çok enteresan
gerekçelerle, örneğin Sizin böyle bir yayın yapmanız hâlinde
pazar payınızın ne olduğunu araştırıyoruz.
demek suretiyle uzunca süre oyalandı. Ancak RTÜK bile, artık
yapacağı bir şey kalmayınca, bu yayın kuruluşuna
kablo yayın lisans ve yayın izni verdi. Şimdi bunun
özelliği şu: Bu izni verdiğiniz andan itibaren Radyo Televizyon
Üst Kuruluşunun TÜRKSAT denilen şirketle yaptığı
protokol gereği, TÜRKSATın bu kuruluşa yer vermesi gerekiyor. Nedir
yapılması gereken işlem? Sadece eylemi tamamlamaktır. Çünkü
bu şirketin komik de olsa pazar payını incelemek, yasalara uygun
mudur talebi, değil midir, incelemek, bu RTÜKün görevi. Ondan
sonrası, TÜRKSATa verilen görev, sadece verilen talimatı, protokol
gereği Bu şirkete yayın izni verdim. dediğin andan itibaren
buna uzayda yer açması gerekir. Şimdi, baktığınız
zaman çok enteresan şeyler görüyorsunuz. Bu yer vermeleri gereken uyduda
deniyor ki bu TÜRKSAT Teledünyada Çok doluyuz, size yer bulamıyoruz.
Bakıyorsunuz, Türk izleyicisinin hiç alakası olmayan, Türk
izleyicisinin hiç seyretmediği yüze yakın yabancı kanal var.
Girdiğiniz zaman Teledünyaya bunu görüyorsunuz. Niye vermiyorsunuz?
Artı sizin yer açmak da göreviniz. Elinizdeki yetkilere göre,
sözleşmeye göre bakarsınız, bazılarının
yayınını durdurun. Nitekim bazı kanalları
yayından çıkartıyorsunuz, kaldırıyorsunuz ama Ulusal
televizyona bunu vermemenin sebebi bir anlamda cezalandırmak. Neyi
cezalandırmak? Şimdi bakın, bu ülkede Sayın Başbakan
çıkıp diyebiliyor ki: Bana 1 milyon dolar aldın. diyen adam
şimdi Silivride. Bu da acaba, yayın politikaları
iktidarın hoşuna gitmeyen televizyonlara aynı uygulamanın
başka bir versiyonu mu? Yani hoşumuza gitmeyen televizyon
kanallarını herhangi bir şekilde susturmak, halka daha çok
ulaşmasını engellemek için onu sadece bir çanakta
sıkıştırıp çok daha az bir kitleye hitap edebilmesini
sağlamak için mi? Bakın, bu ülke seçime gidiyor. Halkın
tercihlerini doğru yapabilmesi, çok çeşitli dünya görüşüne sahip
yayın organlarının hayatiyetinden geçer. Bir toplumun, kamuoyunun
oluşabilmesi değişik fikirlerin rahatlıkla
tartışılabildiği ortamda olur. Eğer siz, o veya bu
yöntemle o televizyon kuruluşlarının yayın
yapmasını engellerseniz bu ülkede demokrasiye hizmet etmiş
olmazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) Sizin istediğiniz
şekilde, tek yanlı bir yayın politikasıyla bu ülkede
demokrasinin gelişeceğine inanıyorsanız, hem kendinizi
aldatıyorsunuz hem Türkiyeyi aldatıyorsunuz.
Burada yapılması
gereken şey, bu Ulusal Kanala, Ulusal Kanal logosuyla yayın yapan
televizyon kuruluşuna, yasal hakkı olan Teledünyada yayın
yapmak için
Çünkü bu TÜRKSAT bizim Ulaştırma Bakanlığına
bağlı bir anonim şirkettir, yani öyle Ahmetin, Mehmetin, özel
sektörün şirketi değildir. Ona talimatı verecekseniz, Ulusal
Kanalın Teledünyadan herkese ulaşmasını
sağlayacaksınız. Bu sadece Ulusal Kanalın menfaatine
değildir, Ulasal Kanalı seyretmeye çalışan milyonlarca
insanın da o Teledünya platformuna üye olmasını,
ulaşmasını sağlar, yani sonunda menfaat olarak
Teledünyanın menfaati vardır bu işte. Yani devletin menfaatiyle
bir ulusal şirketin menfaati bir anlamda aynı noktada örtüşmüşlerdir.
Demokrasi adına bunu yapmanız gerekir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Mengü.
Buyurunuz Sayın
Hamzaçebi.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Mevlânâ
Haftasına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
her yıl 2-9 Aralık tarihleri arasında olan hafta Mevlânâ
Haftası olarak kutlanmaktadır. Bugün bu haftanın ilk günü. Bu
vesileyle Mevlânâyı anmak üzere söz aldım.
Yaşamını
Hamdım, piştim, yandım. sözleriyle özetleyen Mevlânânın
felsefesi sadece bir felsefe olmakla, sadece teorik bazı bilgilere sahip
olmakla kalmayıp aynı zamanda hayata hitap eden, hayatın
gerçeklerini kavrayan, insan hayatına iyiliği, güzelliği,
doğruluğu, gerçeği, sevgiyi hâkim kılmak isteyen bir
anlayışa sahiptir.
Mevlânâ evrensel İslam
medeniyetini esas alan ama bu medeniyeti de dinamik olarak kabul eden bir
akımın temsilcisidir. İbni Arabîden kaynaklanan tasavvufu
Anadolu insanının hayatına hâkim kılan ve hayatı daha
güzel, daha iyi kılmayı amaçlayan, insanı kişisellikten,
kişisel ihtiraslardan uzak tutarak daha toplumsal bir varlık olarak
değerlendiren bir anlayışın temsilcisidir.
Bu hafta vesilesiyle
bunları ifade etme ihtiyacını duydum.
Söz verdiğiniz için
teşekkür ediyorum Sayın Başkan, Meclise saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
Gündem dışı
konuşmalara Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç Hükûmet adına cevap verecektir.
Buyurunuz Sayın
Arınç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Manisa Milletvekili Şahin Mengünün, televizyon
kanallarına lisans ve yayın izinleri konusunda yapılan
ayrımcılıklara ilişkin gündem dışı
konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (Devam)
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum,
başarılı çalışmalar diliyorum.
Üç değerli
arkadaşımız gündem dışı konuşmalarda önemli
hususlara temas ettiler. Ben izin verirseniz öncelikle Sayın Mengünün
konuşmasına cevap vermek istiyorum.
Bize gönderilen yazıda,
sizin de ifade ettiğiniz gibi, televizyon kanallarına lisans ve
yayın izinleri konusunda yapılan ayrımcılıklar söz
konusu olmuştu. Ben bu konuyu teknik olarak sayın milletvekillerinin
bilgilerine arz etmek istiyorum.
Radyo ve televizyon
kuruluşlarına lisans ve yayın izinleri: 3984 sayılı
Kanunun 29uncu maddesi ve ilgili yönetmelikler kapsamında
şartları sağlayan kuruluşlara gerekli lisans ve izinler
verilmekte ve kuruluşlar arasında herhangi bir
ayrımcılık yapılmamaktadır.
Ülkemizde karasal, kablo,
uydu ve IPTV ortamlarından yapılan radyo ve televizyon
yayınları ve bunlardan uydu, kablo ve IPTV ortamından
yapılan yayınlar lisanslanmaktadır.
Bu ortamlardan yapılan
yayınlarla ilgili olarak;
1) Karasal ortamdan
yapılan yayınlar: Üst Kurula 1995 yılı yasal süresi
içerisinde lisans başvurusunda bulunan ve Üst Kurula karşı
yükümlülüklerini yerine getiren yayıncı kuruluşların
başvurularına ve bildirimlerine uygun olarak yayın yapabilmelerine
kanunumuzun 6ncı geçici maddesi kapsamında izin verilmektedir.
Bugüne kadar kanal ve frekans ihaleleri yapılamadığından
karasal ortamdan yayın yapan kuruluşlara henüz lisans
verilememiştir.
Karasal ortamdan
başvurusu bulunan kuruluş sayıları şu şekilde
söylenebilir: Ulusal televizyon 24, bölgesel televizyon 15, yerel televizyon
210, toplam 259.
Ulusal radyo 35, bölgesel
radyo 98, yerel radyo 928, toplam 1.061.
Karasal ortamdan yapılan
yayınların dökümü arz ettiğim şekildedir.
2) Uydudan yapılan
yayınlar: Yayın hizmetlerini uydu ortamından vermek isteyen
yayıncı kuruluşların uydu yayın lisans ve izin
almaları için yerine getirmeleri gereken yükümlülükler Uydu Yayın
Lisans ve İzin Yönetmeliğimizde yer almaktadır. Bu çerçevede,
kuruluşlarca yapılan başvurular tarafsızlık ve
hakkaniyet ölçüleri dâhilinde Üst Kurulca değerlendirilmektedir. Eksik
evraklarla ilgili yazışmalar yapılmakta, Başbakanlıkça
verilen Ulusal Güvenlik Belgesi dâhil dosyalarını
tamamlamaları sağlanmakta, medya alanındaki yoğunlaşmalar
dikkate alınarak zaman zaman detaylı incelenmesi gereken durumlar
ortaya çıktığından lisans verme süresi uzayabilmektedir.
2010 yılı
başında uydudan lisans başvurusunda bulunan kuruluşlarla
ilgili çalışma yapılmış, konu Üst Kurulca
değerlendirilmiş ve başvurusu bulanan tüm kuruluşların
dosyalarının tekemmül ettirilmesi kararı
alınmıştır. Yıllara göre uydudan verilen yayın
lisans ve izinleri şu şekilde arz edebilirim: 2001 yılında
34 televizyon, 2002de 21, 2003te 3, 2004te 8, 2005te 16, 2006da 17,
2007de 7, 2008de 22, 2009da 10, 2010da 13, toplam 152 televizyon.
Yıllara göre radyo: 2001de 17, 2002de 20, 2003te 2, 2004te 3, 2005te
3, 2006da 2, 2007de 1, 2008de 2, 2009da 1, 2010da 2, toplam 53. Uydudan
verilen yayın lisans ve izinleri olarak takdim ediyorum.
Kablodan yapılan
yayınlar: Sayın Mengünün kısmen ifade ettiği konu
üzerinde
Yayın hizmetlerini kablo ortamından vermek isteyen
yayıncı kuruluşların kablolu yayın lisans ve izin
almaları için yerine getirmeleri gereken yükümlülükler de Kablolu
Yayın Lisans ve İzin Yönetmeliğimizde düzenlenmiştir. Bu
çerçevede, kuruluşlarca yapılan başvurular tarafsızlık
ve hakkaniyet ölçüleri içinde Üst Kurul tarafından
değerlendirilmektedir. Bu kuruluşlar Türksat AŞ tarafından
işletilen kablo kapasitesindeki yer durumuna göre kablolu yayın
lisans ve izin almak üzere Üst Kurula başvuruda bulunmaktadırlar. Bu
başvuruların değerlendirilmesine de aynı şekilde karar
verilmektedir. Kablo ortamından yapılan yayınlarda lisans süresi
beş yıldır. 2005 yılından bu yana kablolu yayın
lisans ve izin sayılarını da şu tabloda arz edebilirim:
2005te 4, 2006da 3, 2007de 5, 2008de 5, 2009da 2, 2010da 1 adet.
Diğer konu: IPTV
yayın lisans ve izinleri. Yani İnternet protokollü televizyon
yayıncılığı yeni bir yayıncılık türü
olup bir operatör tarafından fiber optik ve koaksiyel kablo iletim
ortamları üzerinden yayının izleyiciye
ulaştırılma yöntemidir. Bu konuyla ilgili, Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu çalışmalarını 2010 yılı içerisinde
tamamlamış, 17 Temmuz 2010 tarihli Resmî Gazetede IPTV Yayın
Lisans ve İzin Yönetmeliğimiz yayımlanmıştır.
Yönetmelik çerçevesinde IPTV platform işletmeciliği izniyle
yayın lisans ve izinleri verilmektedir. Şu ana kadar TTNET A.Ş.
Platform İşletmeciliği izin almış, yayın lisans
ve izni için başvuran şu ana kadar 33 yayın kuruluşunun
başvurusu incelenmektedir. Dosyaları tamamlandıktan sonra bu
kuruluşlara beş yıl süreli IPTV yayın lisans ve izni
verilecektir.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Sayın Mengü, Ulusal Kanalla ilgili
olarak kablolu TV için 2007de başvuru yapıldığını
ama bugüne kadar çeşitli sebeplerle sürekli ertelendiğini, bir
haksızlık ve ayrımcılık
yapıldığını ifade ediyor. Bu düşüncelerine
saygı duyuyorum ancak bize verilen ve gönderilen yazıda bu konu
spesifik olarak bildirilmediğinden konu üzerindeki cevabımı
şu anda takdim edemeyeceğim. Ancak yaptığımız
araştırmada Sayın Akif Hamzaçebinin -biraz önce buradaydı-
26 Kasım 2010 tarihinde basına akseden bir yazısını
buldurdum. Sayın Hamzaçebi, Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınça bir Ulusal Kanal sorusu yöneltmiş ancak şu ana kadar
bizim kayıtlarmıza sözlü veya yazılı soru şeklinde bir
soru gelmedi. Dolayısıyla,
şunu okuyorum, gazeteye akseden haber itibarıyla: Ulusal
Kanalın kablolu tv yayın lisansı ve yayın izninin
başvurudan tam otuz yedi ay sonra 17 Temmuz 2010 tarihinde verilmesini
demokrasi, hukuk devleti, basın ve yayın hürriyeti,
yurttaşın bilgilendirme hakkı ve eşitlik ilkeleri
doğrultusunda nasıl değerlendiriyorsunuz? Sanıyorum,
Sayın Mengünün buradaki konuşması da Sayın Hamzaçebinin
bize soracağı sorularla benzerlik gösteriyor. Buradan ifade ediyorum:
Soru önergesi geldiğinde derhal cevaplandıracağız ve bu
konuda yapılan bir haksızlık varsa, bir erteleme, bir gecikme
söz konusuysa bunu derhal gidereceğiz ve sizlerle bu bilgiyi
paylaşacağım.
Bu vesileyle şunu arz
etmek istiyorum: Yeni Radyo ve Televizyon Üst Kurulu kanunumuz Anayasa
Komisyonundan geçerek Genel Kurul gündeminde yerini almıştır.
Ümit ediyorum ki kısa zaman içerisinde Genel Kurulumuzda görüşülüp
sizin takdirlerinizle kanunlaştığında 1994
yılında çıkarılan bu Kanunun pek çok boşluğunu
da, pek çok ahenksizliğini de gidermiş olacağız ve
televizyonların lisans konusu çözümlenmiş olacak ve diğer
sorunlarla birlikte, Avrupa Birliği yönergeleri çerçevesinde yeni,
çağdaş bir Radyo Televizyon Üst Kurulu Kanununa kavuşmuş
olacağız.
Sayın
Başkanım, izin verirseniz, iki değerli
arkadaşımızın konuşmalarını da kısaca
cevaplandırmak isterim.
Sayın Selçuk Ayhan Dünya
Özürlüler Günüyle ilgili önemli bir konuşma yaptı ve bazı
arkadaşlarımız da oturdukları yerden katkıda
bulundular. Hepsine teşekkür ediyorum. Sadece bir konu üzerinde de
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız
açıklayıcı bir bilgi verdiler.
Elbette, engelli ve özürlü
yurttaşlarımızı düşünmeliyiz çünkü istatistikler
ülkemizde 8,5 milyon engellinin olduğunu göstermektedir. Bununla ilgili
ciddi araştırmalar var ve bu araştırmalar kapsamında
da Hükûmetimiz döneminde gerçekten çok ciddi ve çok olumlu adımlar
atıldı. Şüphesiz, 2005 yılında Özürlüler
Yasasının çıkartılması, engellilere
haklarının verilmesi, yaşamlarının daha da
iyileştirilmesi için ciddi bir adım olmuştur. Sevinerek
söylüyorum ki 12 Eylülde yapılan halk oylamasında da
halkımız Anayasanın 10uncu maddesindeki değişikliği
kabul etmiştir. Bu değişikliğe göre: Herkes, dil,
ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve
benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Kadınlar ve erkekler
eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama
geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler
eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.
Çocuklar, yaşlılar
ve engelliler gibi özel surette korunması gerekenler için alınacak
tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.
Hiçbir kişiye, aileye,
zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Bu maddeyle, engelli
vatandaşlarımıza yönelik yapılacak pozitif
ayrımcılık da tescillenmiştir.
Elbette, bugüne kadar
yapılanlar engellilerimizin tüm sorunlarını çözecek kadar
kapsamlı değildir ancak bu vatandaşlarımızın
sorunlarının giderilmesi Hükûmetimizin ve Parlamentomuzun
önceliğidir. Amacımız, sanatta, sporda, siyasette ve iş
hayatında, engelli vatandaşlarımızın sorunsuz bir
şekilde katılımını sağlamaktır.
Sayın Ayhan, engelli
kadrolarının niçin doldurulmadığını ve bu
kadroların boş tutulduğunu ifade ediyor. Biliyorsunuz ki bu
yıl içerisinde yani 2011 yılında önemli bir şekilde engelli
kadrolarımız doldurulacaktır. Yapılacak sınavlarla ve
değerlendirmelerle kamuda istihdamı büyük ölçüde temin edilmiş
olacaktır.
Bizim özel eğitim ve
rehabilitasyon desteğimizden destek alan engelli sayısı 206
bindir. Bu hizmet için Millî Eğitim Bakanlığınca
biliyorsunuz önemli bir para ödenmektedir. Bunun dışında,
Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin
Sözleşme, 3 Aralık 2008 tarihinde Meclisimizde
onaylanmıştır. Bu sözleşmenin kabulü ile Türkiye,
Birleşmiş Milletler tarafından engellilerle ilgili öngörülen
standartları kabul etmiştir. Bu, Meclisimizin Türkiye toplumunda
üstlendiği ilerici rolü destekler mahiyette bir adımdır. Engelli
vatandaşlarımızın devlet memurluğuna
alımları da 657 sayılı Yasanın 53üncü maddesiyle
düzenlenmiştir. Yüzde 3lük oran kamuya ait kurumlarda yüzde 4tür.
Özürlüler Kanunuyla iş
bulamayan ya da çalışamayacak durumda olan özürlülere bağlanan
aylıklar da artırılmış ve kapsamı da genişletilmiştir.
Burada rakamları tek tek verirsem vaktinizden alacağım. Kamuda
istihdam edilen toplam engelli personel sayısı 10 bini
geçmiştir. Bu daha da artırılacaktır.
Özürlüler Şûrası
gerçekleştirilmiştir. Özürlüler Kanunuyla daha önce Emekli
Sandığı ve SSK mensuplarının çocukları için
ödenen özel eğitim giderleri de artık herkese verilebilmektedir.
Özürlü öğrenciler okullara ücretsiz taşınmıştır.
200 binden fazla kişiye evde bakım ücreti ödenmektedir. Özürlüler
Kanunuyla ilk kez ekonomik yoksunluk içinde bulunan, bakıma muhtaç
özürlülere evde ve kurumda bakım hizmeti verilmeye
başlanmıştır. Özel tertibatlı araç kullanan
özürlülerle, özür oranı yüzde 90 ve üzerinde olanların
aldıkları otomobiller özel tüketim vergisi ve motorlu
taşıtlar vergisinden muaf tutulmuştur. Özürlülerin sahip
olduğu bir ev, emlak vergisinden muaf tutulmaktadır. Devlet
Demiryolları, Türk Hava Yolları, Özürlüler İdaresi
Başkanlığıyla yaptıkları çalışmalar
sonucunda indirimler uygulamaktadır ve diğer konularda şüphesiz
bunların sürekli gündeme getirilmesi ve engelli
yurttaşlarımızın bu haklardan, kanuni ve yasal
haklarından, insan haklarından çok fazla da istifade etmesi hepimizin
takip edeceğimiz ve üzerinde titizlikle duracağımız bir
konudur.
Sayın Güldal Akşit
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin yıl
dönümü hakkında çok önemli ve kapsamlı bir konuşma
yaptılar. Biz de bugünün 76ncı yıl dönümünü Hükûmetimiz olarak
kutluyoruz. Büyük Atatürkün, 1934 yılında Türkiye Büyük Millet
Meclisinin aldığı kararla daha da ileri bir seviyeye
ulaştırılmış ve kadınlarımız Avrupa
ülkelerinin pek çoğundan daha önde, ilk defa seçme ve seçilme
haklarını elde ederek Meclisimizde de temsil hakkı
kazanmışlardır. Ülkemizin kurucusu Büyük Atatürkün
kadınlarımıza vermiş olduğu bu hakla Türk kadını
için yeni bir dönem başlamış, bu haklarla
kadınımız toplumsal ve sosyal hayattaki rolü ve statüsünü çok
daha yukarılara çıkarmış ve etkinliğini
gerçekleştirmiştir. Ümit ediyorum ki Sayın Akşitin de
sözlerinde katıldığı bu temsil oranının çok daha
üst noktalara çıkarılması Parlamentomuzun önündeki dönemde
gerçekleşir ve bundan hepimiz mutlu oluruz.
Sayın Başkan, size
ve değerli arkadaşlarıma saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Arınç.
Sayın milletvekilleri,
şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin 4 önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin,
üniversite öğrencilerinin barınma sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/937)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Üniversitelerde okuyan
öğrencilerimizin yurt sorunları ve alınması gereken tedbirler hususunda Anayasanın 98.
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması yapılmasını arz ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Mustafa Enöz (Manisa)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Ahmet Kenan Tanrıkulu
(İzmir)
5) Cumali Durmuş (Kocaeli)
6) Mehmet Zekai Özcan (Ankara)
7) Zeki Ertugay (Erzurum)
8) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
9) Şenol Bal (İzmir)
10) Recep Taner (Aydın)
11) Hasan Çalış (Karaman)
12) Hasan Özdemir (Gaziantep)
13) Mustafa Cihan Paçacı (Ankara)
14) Akif Akkuş (Mersin)
15) Ahmet Orhan (Manisa)
16) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
17) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
18) D. Ali Torlak (İstanbul)
19) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
20) Necati Özensoy (Bursa)
21) Murat Özkan (Giresun)
Gerekçe:
2007 yılından
itibaren tüm illerimize üniversiteler kurulmuş, böylece ülkemizde
üniversitesi bulunmayan ilimiz kalmamıştır. Ancak bu
üniversiteler kampüs, akademik personel ve bina yönünden
sıkıntılı olarak kurulmuştur.
Herkese yerinde üniversite
söylemiyle başlayan, ancak tercihler ve eğitim kalitesi nedeniyle
taşrada bulunan gençlerimiz bulundukları yerlerin
dışına çıkmak zorunda kalmışlardır.
Bu zorunlu
çıkış şüphesiz yükseköğrenim gören
öğrencilerimizi sıkıntıya sokmuştur.
Gerek yeni açılan,
gerekse hâlihazırda öğrenimine devam eden üniversitelerde
geçmişten bugüne kadar yaşanan bir yurt sorunu vardır.
Öğrencileri Üniversite sınavını kazandıktan sonra daha
büyük bir engel beklemektedir. Bu da kalacak yer sorunudur. Büyük şehirlerde
kendilerine yurt çıkmayan gençlerimiz hiç bilmedikleri bu şehirlerde
ya yüksek ücretle özel yurtlara kayıt yaptırmakta, ya da
sağlıksız ev koşullarında öğrenim görmek zorunda
kalmaktadırlar.
Aynı şekilde
yurtlarda sağlık problemleri ile ilgili yetkili doktor ya da
sağlık personeli bulunmamaktadır. Bu durum öğrenim
maliyetlerini katbekat artırmaktadır.
Üniversite ve
yüksekokulların kontenjanlarının arttırılmasıyla
birlikte öğrencilerimizin barınma problemlerinin olmaması için
Kredi Yurtlara bağlı yurtların acil olarak yapılması
gerekmekteydi. Konu birlikte ele alınsaydı 2 yıldır bu
büyük sorunun yüzde 70'i giderilmiş olurdu. Kamuya ait yurt olabilecek
atıl vaziyette bekleyen binalar belirlenip bunların yurtlara
çevrilmesiyle de sıkıntı azaltılmış olurdu.
Özellikle küçük yerlerde
yaşanan yurt sıkıntısı, öğrenciler için ucuz
yerde pahalı eğitim sıkıntısını
yaşatmaktadır. Hiçbir özelliği bulunmayan tek odalı,
kullanışsız mekânlar öğrencilere fahiş fiyatlarla
kiralanmaktadır. Yurtta kalan öğrenciler ise tek odalarda 7-8
kişi bir arada yaşamakta, ilk kez bir araya gelen insanlar
arasında huzursuzluk baş göstermektedir.
Bunlara TV, İnternet ve
kütüphane yetersizlikleri de eklenince öğrencilerimiz için yüksekokul
okumak tam bir sıkıntıya sebep olmaktadır.
Konunun bir kez de Meclis
tarafından araştırılması durumunda yükseköğrenim
gören genç beyinlerimiz daha sağlıklı ve rahat ortamlarda
eğitimlerine devam edebileceklerdir.
Araştırma önergemiz
bu amaçla hazırlanmıştır.
2.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 21 milletvekilinin,
TOKİnin faaliyetleri ile yolsuzluk iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/938)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gaziantep ilindeki Toplu
Konut İdaresi'nin vatandaşlara satışına .yönelik
gerçekleştirmiş olduğu projeler bu konutlara yatırım
yapanlar için bir mağduriyet alanı olmasının nedenlerinin
araştırılarak alınacak önlemlerin tespit edilmesi
amacıyla Anayasanın 98'inci ve TBMM İçtüzüğünün 104'üncü
ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Hasan Özdemir (Gaziantep)
2) D. Ali Torlak (İstanbul)
3) Hüseyin Yıldız (Antalya)
4) Muharrem Varlı (Adana)
5) Recep Taner (Aydın)
6) Necati Özensoy (Bursa)
7) Akif Akkuş (Mersin)
8) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
9) Süleyman Lâtif
Yunusoğlu (Trabzon)
10) Behiç Çelik (Mersin)
11) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
12) Ahmet Orhan (Manisa)
13) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
14) H. Hamit Homriş (Bursa)
15) Yılmaz Tankut (Adana)
16) Kadir Ural (Mersin)
17) Alim Işık (Kütahya)
18) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
19) Metin Ergun (Muğla)
20) Ali Uzunırmak (Aydın)
21) Mehmet Şandır (Mersin)
22) Sabahattin
Çakmakoğlu (Kayseri)
Gerekçe:
Ülkemizde konut
ihtiyacını karşılamak üzere faaliyet gösteren Toplu Konut
İdaresi Başkanlığı devletin etkinliği ve gücünü
de kullanarak inşaat sektörünün önemli bir unsuru hâline gelmiştir.
Bu çerçevede pek çok il ve ilçe merkezlerinde TOKİ projeleri
gerçekleştirilmiş ve vatandaşlarımız ev sahibi
yapılmak istenmiştir.
Ancak, TOKİ, AKP
İktidarıyla birlikte sosyal konut amaçlı projelerinin
dışına çıkarak lüks konut üretimine girişmiştir.
TOKİ, sadece konut üretmekten ziyade ucuz konut veya sosyal konut yapmak
şeklinde formüle edilebilecek olan amacını göz ardı
etmektedir. Bütün bu uygulamalar TOKİ'nin niyetinin, ucuz konut, yani
diğer bir deyimle sosyal konut yapmak olmadığını
göstermektedir.
Bugün TOKİ, rant
sağlayan, ihale dağıtan bir kurum görünümüne sahiptir.
Şehircilik planlarına uygun, ucuz, sağlam,
sağlıklı, depreme dayanıklı konut yapan ve
yaptıran bir kurum anlayışının yerine, rant ve
bireysel çıkar merkezli bir anlayış hâkim
kılınmıştır.
TOKİ'nin zaman
içerisindeki bu zihniyet değişiminin en çok hissedildiği
bölgelerden birisi de Gaziantep olmuştur. "Kira öder gibi ev sahibi
olacaksınız" sloganlarına inanan binlerce
insanımız TOKİ'nin kampanyalarında mağdur duruma
düşürülmüştür. TOKİ'nin ortaya çıkardığı
mağduriyet alanları ödemelerden çevre düzenlemelerine kadar
geniş bir alana yayılmıştır. Bugün
"Tokizade" kavramı TOKİ faaliyetlerinden mağdur
olanları ifade etmektedir.
TOKİ 7 yıl
içerisinde Gaziantep'te 9 bin 397 konut yapmıştır. TOKİ'nin
sosyal alan inşaatları elbette ki desteklenmesi gereken bir durumdur.
Ancak konut inşaatındaki mağduriyetleri de ortaya koymak
gerekmektedir.
Örneğin, Gaziantep'in
Perilikaya-Serinevler bölgesinde alt gelir grubuna inşa edilen toplu
konutlarda oturanlar bugün TOKİ ödemelerindeki aksamalardan kaynaklanan
ihtar ve icra dosyaları ile boğuşmaktadır. Bu bölgede
ikamet eden ve gelirleri 600-900 TL arasında olan
vatandaşlarımız 640 TLlik TOKİ taksitleriyle
karşılaşmışlardır. Ayrıca her 6 ayda bir
toplam borca gelen faizlerle de TOKİ sakinleri ciddi ödeme zorlukları
yaşamaktadır.
Tokizadeler çeşitli
fırsatlarla sorunlarını Hükümete duyurma fırsatı
bulsalar da Sayın Başbakan Gaziantep ziyaretlerinde bir
vatandaşımıza "O halde ödediğin parayı da al git.
Kimse sana zorla ev satmadı." gibi cevaplarla karşı
karşıya kalmışlardır. Bu kişi ise Sayın
Başbakanı Allah'a havale etmiştir.
TOKİ'ye dair
eleştiriler konut inşaatı ve ödemeleriyle sınırlı
değildir. Sayın Başbakan'ın yurt çapındaki
ziyaretlerinde TOKİ açılışları vesilesiyle bütün gezi
harcamalarını TOKİ'ye karşılatmaktadır. Öte
yandan TOKİ inşaat yapımında haksız bir rekabet
alanı oluşturmaktadır. TOKİ belediyelerden ve devlet
kurumlarından inşaat arazilerini çok ucuz fiyatlarla alarak konut
yapan diğer müteahhitlere karşı bir haksız rekabet
ortamı ortaya çıkarmaktadır. Bütün bunlara karşın
TOKİ'deki yolsuzluk iddiaları hiçbir şekilde ciddi bir denetim
ve araştırma alanı olarak ortaya konulmamıştır.
TOKİ adeta bürokrasi içerisinde ayrıcalıklı bir yapı
arz etmektedir.
Bugün özellikle
Gaziantep'teki TOKİ projelerinde mağdur duruma düşen
vatandaşlarımızın sorunları artarak devam etmektedir.
Anapara üzerinden alınan faizler, ödenemeyecek düzeydeki taksitler, her
gün gelen tebligatlar, devam eden haciz davaları gibi mağduriyetlerin
bir an önce aşılması gerekmektedir. Bu bağlamda bütün bu
sorunlu alanların tespit edilerek vatandaşlarımızın
mağduriyetlerini giderici önlemlerin belirlenmesi gerekmektedir.
3.- BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Batman Milletvekili
Ayla Akat Atanın, ameliyathanelerde çalışan hemşirelerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/939)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ameliyathane
hemşirelerinin mesleki profesyonelliklerinde etkili olan durumların
belirlenmesi ve bu doğrultuda gerekli iyileştirmeleri belirlemeye
yönelik çalışmaların yapılması için Anayasa'nın
98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz.
Ayla
Akat Ata
Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
Uluslararası
hemşirelik konseyi tarafından hemşirelik; bireyin, ailenin ve
toplumun sağlığını koruma ve geliştirmeye
yardım eden ve hastalık halinde iyileştirme ve rehabilitasyon
çalışmalarına katılan bir meslek olarak
tanımlanmıştır. Ayrıca hemşirelik, sağlık
ekibinin tedavi edici ve eğitsel planlarının geliştirilmesi
ve uygulanmasında aktif rol alan bir meslek elemanı olarak kabul
görmektedir.
Sağlık bakım
alanı, hem yoğun stres yaşayan bireylere hizmet verilmesi, hem
de çalışan personelin stresli durumlarla çok sık
karşılaşması nedeniyle diğer iş
ortamlarından daha fazla iş stresinin yaşandığı
bir ortam olarak değerlendirilmektedir. Olumsuz çalışma
koşulları ister istemez üretimin nitelik ve niceliğinde
bozulmaya yol açmaktadır. Hemşirelik mesleği üyeleri,
çalışma koşullarındaki farklılıklar nedeniyle
daha yoğun baskılar altında kalmakta ve iş ortamında
daha fazla stres yaşamaktadır. Bunun yanı sıra erkek
hemşirelerin az olması hemşirelik mesleğinin kadınlara
özgü bir meslek olarak algılanması da mesleğin gelişimini
ve profesyonelliğini olumsuz etkilemektedir.
Yine ameliyathaneler
sağlık kuruluşlarının içinde yer alan iyi organize
edilmiş, ileri tıbbi teknolojik donanıma sahip, ekip iş
birliğinin uygulanması gereken, hasta ve sağlık çalışanını
tehdit eden risk faktörlerinin ve tehlikelerinin olduğu ve ciddi ekip
iş birliği gerektiren, özel eğitim almış insan gücünün
hizmet verdiği birimler olarak ön plana çıkmaktadır.
Çalışma ortamı açısından, anestezi makinesinden
sızan anestezik gazlar, delici-kesici alet yaralanmaları, ergonomik
olmayan donanım ve duruş pozisyonları,
sterilizasyon/dezenfeksiyon/temizlik için kullanılan solüsyonlar,
radyoaktif ışınlara maruziyet, sürekli dikkat gerektiren
işin stresi, kapalı ve gün ışığından
yoksunluğun getirdiği psikososyal sorunlar ve çalışma
şartlarının dinlenme, yemek vs. gibi faktörlerin uygun
düzenlenmemesi ameliyathane hemşiresinin
karşılaştığı ciddi sorunlar arasında yer
almaktadır.
Konu hakkında
sınırlı sayıda araştırmalardan biri Denizli il
merkezindeki hastanelerin cerrahi birimlerinde çalışmakta olan
hemşirelerin mesleki profesyonelliklerini etkileyen faktörleri belirlemek
amacıyla yapılan çalışmadır. Yapılan
araştırma kapsamında çalışanların mesleğini
yapmaktan kısmen memnun oldukları, ayda 1-5 arası nöbet tuttukları,
hemşire sayısını yetersiz buldukları, mesleğini
değiştirmeyi istedikleri yapılan çalışmanın
sonuçları arasındadır.
Bu nedenle, ameliyathane
hemşirelerinin mesleki profesyonelliklerinde etkili olan durumların
belirlenmesi ve bu doğrultuda gerekli iyileştirmelerin
yapılmasını belirlemeye yönelik çalışmalara gereksinim
duyulmaktadır.
4.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan ve 33
milletvekilinin, kırmızı et ve hayvancılık sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/940)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kırmızı et
sektörünün sorunları, çözüm yolları ve son yıllarda çok büyük
oranlarda artan et ithalatının ülkemiz hayvancılık
sektörüne ve millî ekonomimize verdiği zararların belirlenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105.
maddeleri gereğince ekte yer alan gerekçeye istinaden bir Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
27.09.2010
1) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
2) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
3) Rasim Çakır (Edirne)
4) Osman Kaptan (Antalya)
5) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
6) Nevingaye Erbatur (Adana)
7) Şevket Köse (Adıyaman)
8) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
9) Tayfur Süner (Antalya)
10) Atila Emek (Antalya)
11) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
12) Engin Altay (Sinop)
13) Birgen Keleş (İstanbul)
14) Ali Arslan (Muğla)
15) Hüsnü Çöllü (Antalya)
16) Ahmet Ersin (İzmir)
17) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
18) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
19) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
20) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
21) İsa Gök (Mersin)
22) Mustafa Özyürek (İstanbul)
23) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
24) Mehmet Sevigen (İstanbul)
25) Hüseyin Ünsal (Amasya)
26) Zekeriya Akıncı (Ankara)
27) Sacid Yıldız (İstanbul)
28) Orhan Ziya Diren (Tokat)
29) Hulusi Güvel (Adana)
30) Ensar Öğüt (Ardahan)
31) Ahmet Küçük (Çanakkale)
32) Kemal Demirel (Bursa)
33) Gürol Ergin (Muğla)
34) Erol Tınastepe (Erzincan)
Gerekçe:
Kırmızı et
yüksek değere sahip olan ve iyi bir protein kaynağıdır.
Ülkemiz coğrafi özellikleriyle her türlü hayvansal üretim
açısından uygun ortam ve önemli bir potansiyele sahiptir. Ancak son
yıllarda uygulanan yanlış tarım ve hayvancılık
politikaları nedeniyle ülkemiz hayvan popülasyonunda çok ciddi düzeyde
azalmalar olmuştur. Böylece bir zamanlar ihracatçı konumunda olan
Türkiye bütün bu gelişmelerden sonra ithalatçı ülke konumuna
gelmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından
açıklanan son verilere göre Türkiye'de 2009 yılının ilk 6
aylık döneminde, 2008 yılının ilk 6 aylık dönemine
göre et ve sakatat ithalatı yüzde 555,9 artmıştır. Bu
normal olmayan artış, ülke hayvancılığında
yaşanan sıkıntıların daha da artmasına neden
olmakta ve millî ekonomimizde büyük ölçekte kayıplara yol açmaktadır.
Kırmızı et
sektörünün önündeki en önemli engeller ürün maliyetinin yüksekliği ve
kayıt dışı üretimdir. Ham madde yetersizliği, besi
ırkı ıslah çalışmalarında gereken
çalışmaların yetersizliği, zaman zaman gündeme gelen hayvan
hastalıklarının tüketiciyi olumsuz yönde etkilemesi, yem
bitkilerinde son yıllardaki büyük artışlar, üreticinin
tarımsal sanayi sektörü ile entegrasyonunun gelişememesi, yetersiz
denetim, haksız rekabet ve ticari engellerdir.
Ayrıca
kırmızı et sektörü, ülkemizin mevcut potansiyeline rağmen
arzu edilen seviyede gelişememiştir. AB ülkelerinde kişi
başına yaklaşık 20 kilogram kırmızı et
tüketilirken bu ülkemizde 12 kilogram civarındadır. Bunun en önemli
nedeni, kırmızı etin reyon fiyatlarının
yüksekliğidir. Oysa besi hayvanı yetiştiricileri ve et
üreticileri fiyatlardaki bu yüksekliğe rağmen zarar etmekte ve mevcut
işlerini terk ederek başka sektörlere yönelmektedir. Bu nedenle
ülkemiz hayvan popülasyonunda büyük ölçülerde düşüş görülmektedir.
Besi
hayvancılığı ve kırmızı et sektörünün
sorunları ülkemizde hem ciddi anlamda istihdam sağlaması hem de
milli ekonomimize önemli katma değer sağlaması
açısından ülke sorunu olarak algılanmalıdır. Bu
sorunların aşılabilmesi, et sektörünün bir çatı altında
toplanmasına ve AB ülkelerinde olduğu gibi reel anlamda teşvik
ve desteklenmesine bağlıdır. Bugün ülkemizde
hayvancılık tamamen dışlanmış bir
konumdadır. Desteklemeler günü kurtarma adına yapılmakta olup
tamamen yetersizdir. Hayvan yetiştiricisi işini terk edip
şehirlere göç etmektedir. Dolayısıyla ülke
kırmızı et üretiminde çok hızlı düşüşler
ortaya çıkmaktadır. Bu düşüşü ithalatla
karşılamak mantıklı değildir. Bu düşüşün
nedenleri araştırılmalı, kaçakçılık mutlaka önlenmeli
ve kayıt dışı kesimlere engel olunmalıdır.
Bundan altı ay öncesine
kadar et ithalatını gerek olmadığı gibi
açıklamaların üstüne şimdi gelinen noktada canlı hayvan
ithalatı yapılmış ama hiçbir şekilde soruna çare
olamamışken şimdi de kesiminin bile hangi şartlarda bile
olacağı bilinmeden ithalatı yapılacak etin kalitesinin
nasıl olduğu bilinmeden, sağlık denetimlerinin nasıl
bir şekilde olabileceğinin bile belli olamadığı karkas
etin ithalatına başlanacaktır. Bakanlık bunun da soruna
çare olmayacağını bilmesine rağmen birilerinin rant elde
etmesini sağlamak adına bu ithalata izin vermiştir. Hükûmetin
hayvancılıkla alakalı nasıl bir vizyonu olduğu Et
Balık Kurumunun kapatarak daha iyisini yapılacak denerek
başlanan çalışmanın buralara gelmiş olması çok
acıdır. Önümüzün Kurban Bayramı olması sebebiyle
fiyatları düşürmek adına başlanan bu ithalat bir çare
olmamışken kesilecek hayvanların bulanamayacak duruma gelmesi
canlı hayvan ithalatına başlayıp Kurban Bayramında
bile ithal hayvanların kesimi yapılacaktır. Uygulanan tüm
uygulamaların iflas ettiğinin bugüne kadar uygulanan tüm proje
denilen çalışmaların başarısız olduğu ortaya
çıkmıştır.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Sayıştayın
hazırlamış olduğu denetim raporu üzerinde genel
görüşme açılmasına ilişkin önergenin, Genel Kurulun
2/12/2010 Perşembe günkü 25inci Birleşiminde okunmasına ve
görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
02.12.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu;
02.12.2010 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu
Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
02 Aralık 2010 tarih ve
57027 sayı ile vermiş olduğumuz "Üretim ve pazarlama
faaliyetlerindeki genişleme, doğal kaynakların daha yoğun
kullanımını kaçınılmaz kılarken, sürekli artan
tüketim eğilimi ile birlikte oluşan atıklar da, hem miktar ve
hem de zararlı içerikleri nedeniyle çevre ve insan
sağlığını tehdit eder boyutlara
ulaşmıştır. Bu durum Sayıştay
Başkanlığının "Türkiye'de Atık Yönetimi
Ulusal Düzenlemeler ve Uygulama Sonuçlarının
Değerlendirilmesi" adlı Performans Denetim raporuyla da
ayrıntılarıyla ortaya konulmuştur. Yukarıdaki hususlar
çerçevesinde Yüce Meclisimizin, Sayıştay'ın Türkiye'de Atık
Yönetimi Ulusal Düzenlemeler ve Uygulama Sonuçlarının
Değerlendirilmesi, nedenlerinin ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla" hazırlamış olduğu denetim
raporunun görüşülmesine ilişkin Genel Görüşme Açılması
önergemizin 02.12.2010 Perşembe (bugün) Genel Kurulda okunarak
görüşmelerinin Genel Kurulun 02.12.2010 Perşembe tarihli bugünkü 25.
Birleşiminde yapılmasını Danışma Kurulunun
görüşlerine arz ederim.
BAŞKAN Önerinin
lehinde Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Nalcı.
KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; grubumuz Milliyetçi Hareket Partisinin
vermiş olduğu grup önerisi üzerine lehte söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, teknolojik gelişmeler ve sanayileşme ile paralel
olarak yaşanan hızlı kentleşme ve nüfus
artışı, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de insan
faaliyetlerinin çevre üzerindeki baskısını hızla
artırmaktadır. Sınırsız olan insan
ihtiyaçlarının teknoloji yardımı ile giderek daha üst
düzeylerde karşılanması, gerek doğal kaynakların daha
çok tahrip edilmesi ve gerekse üretilen her ürünün nihai olarak atığa
dönüşmesi nedeniyle çevre ve insan sağlığının
ciddi tehditlerle karşı karşıya kalmasını
kaçınılmaz kılmaktadır.
Gerek üretimin ve pazarlama
süreçlerinde atık üretiminin en aza indirgenerek doğal kaynaklara
aşırı yüklenmenin önüne geçilmesi ve gerekse tüketim sürecinde
atık oluşumunun asgariye indirilmesi ve üretilen atıkların
da mümkün olan en üst düzeyde geri kazanımının sağlanarak
atıkların ekonomiye bir girdiye dönüştürülmesi, bir başka
deyişle sürdürülebilir atık yönetimi, tüm dünyada giderek öncelikli
bir politika hedefi olarak benimsenen sürdürülebilir kalkınma
yaklaşımının çok önemli bir unsurunu
oluşturmaktadır.
Atık yönetimi, ülkemizde
1930lu yıllardan itibaren yasal düzenlemelere konu olmuş ve temel
uygulayıcı kuruluşlar olarak belediyeler
görevlendirilmiştir. Başlangıçta Sağlık
Bakanlığının sorumluluğunda olan ulusal düzeyde
politika belirleme ve uygulamayı yönlendirme görevi, günümüzde Çevre ve
Orman Bakanlığı tarafından yerine getirilmektedir. Ancak bu
alandaki yetki ve sorumlulukların çok sayıda kurum ve kuruluş
arasında paylaştırıldığı, bunun da çevreye
ilişkin standart, ilke ve politikaların belirlenmesi,
uygulamanın yönlendirilmesi, aykırı davranışların
izlenmesi ve cezalandırılması gibi alanlarda yetki ve görev
örtüşmelerine yol açtığı bilinmektedir.
Ama bizde yapılan düzenlemelerin
büyük bölümüyle uygulamaya yansıtılamaması ve kurumların
rol ve sorumluluklarının gereğini yerine getirmede yeterli
kapasite ve kararlılığı gösterememeleri, sorunların
birikmesine ve çözüm arayışlarının sürekli ötelenmesine
neden olmuş, sonuçta ülkemizin gelişmişlik düzeyi ve
sosyokültürel yapımızla uyumlu olmayan bir atık tablosuyla
karşı karşıya kalınmıştır.
Sayın milletvekilleri,
TÜİKin 2004 yılı verilerine göre ülkemizde belediyelerce
toplanmakta olan yıllık atık miktarı 34 milyon tondur. Kişi
başına ortalama 1,34 kilogram ama bu bugünlerde bu şeylerde 2
kilogram olarak değerlendirilmektedir. İmalat sanayisi tarafında
üretilen ve büyük çoğunluğu yeniden değerlendirilen atık
miktarı 2004 verilerine göre 17,5 milyon ton olup toplamda kişi
başına üretilen atık miktarı demin de belirttiğim gibi
günde 2 kilogram civarındadır. Bir başka deyişle bir insan
yıllık olarak kendi ağırlığının 10
katından daha fazla atık üretmektedir.
2008 verilerine göre evsel
nitelikte atıklar genellikle herhangi bir işleme tabi tutulmadan
doğrudan atık depolama alanlarına dökülmektedir. 2008 verilerine
göre 3225 belediyenin olduğu ülkemizde, Çevre ve Orman
Bakanlığı verilerine göre bunların yüzde 34ü
atıklarını bu alanlara, mevcut depolama alanlarına döküyor;
yüzde 66sı ise vahşi depolama şeklinde gelişigüzel, orman,
göl, nehir ve denizlere veya açık alanlara döküyor.
Değerli milletvekilleri,
atık yönetiminin geliştirilmesi ve uygulama kapasitesinin
güçlendirilmesi oldukça yüksek maliyet gerektirmekteyse de bu alanda hiç
yatırım yapmamanın maliyetinin daha yüksek olduğu
unutulmamalıdır.
Yine TÜİK 2004
verilerine göre baktığımız zaman, üretilen
yaklaşık 2 milyon ton tehlikeli atığın ancak 100 bin
tonu bu da yüzde 5e tekabül etmektedir- bunun bertaraf tesisi olan İZAYDAŞ
tarafından yakılmakta ve daha sağlıklı bir
şekilde depolanmaktadır. Tehlikeli atıkların yüzde
40ının endüstriye geri kazandırıldığı
düşünülürse, yarısından fazlası, yüzde 60lık
kısmının evsel atıklarla, vahşi depolamayla ve
herhangi bir önlem almadan yine tehlikeli atıkların da bu evsel
atıklarla birlikte aynı alanlara depolanması öngörülmektedir.
Geri dönüşebilir
atıkların ekonomiye geri kazandırılması ve bu suretle
depolanacak atık miktarının azaltılması, geri
dönüştürülemeyen atıkların ise çevre ve insan
sağlığına zarar vermeyecek şekilde
depolanmasının sağlanmasıdır. Ülkemizde bu gereklerin
karşılanması için ciddi bir dönüşüme ihtiyaç
bulunmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
tabii, bu sorunların çözümü için de bazı önerilerde bulunmak
istiyoruz. Atık yönetimine ilişkin sorunların çözümü için
öncelikle kurumsal kapasitenin geliştirilmesi zorunludur.
Bakanlığın kurumsal kapasitesinin etkin bir izleme, denetim ve
raporlama altyapısının geliştirilmesi, ilgili kurum ve
kuruluşlar arasında iş birliği ve koordinasyonun
artırılması, araştırma, eğitim ve yönlendirme
faaliyetlerine ağırlık verilmesini sağlayacak şekilde
güçlendirilmesi gerekmektedir. Bakanlığın taşra
teşkilatlarının da yönetsel ve teknik kapasiteleri
güçlendirilerek etkin bir izleme ve caydırma işlevi görmeleri
sağlanmalıdır.
Atık yönetimine
ilişkin mevzuatın özellikle uygulama kapasitesinin güçlendirilmesini
sağlayacak bir yaklaşımla geliştirilmesine devam edilmedir.
Ulusal mevzuatımızın ve uluslararası taahhütlerimizin de
bir gereği olan ve etkin bir atık yönetiminin temel çerçevesini
oluşturacak çeşitli düzeylerdeki atık yönetim
planlarının geciktirilmeksizin hazırlanması ve
yürürlüğe konulması sağlanmalıdır. Keza uygulama kapasitesinin
güçlendirilmesinde önemli rol oynayacak rehberlerin de iyi uygulama örneklerini
ve uluslararası kıyaslamaları içerecek şekilde
geliştirilmesine öncelik verilmelidir.
Atık yönetimi konusunda
çeşitli düzeylerde yetki ve sorumluluk sahibi olan kurum ve
kuruluşlar arasında bilgi akışını sürekli ve
işlevsel kılacak önlemler alınmalıdır. Bu konuda
Bakanlık gerekli mekanizmaları oluşturmalı ve iş
birliği ve koordinasyonun kurumsallaşmasını sağlayacak
önlemleri almalıdır. Güçlü bir koordinasyon ve iş birliği
için yetki ve sorumlulukların mümkün olduğunca daha az sayıda kurum
ve kuruluş arasında paylaştırılması ve eski
düzenlemelerden kaynaklanan yetki örtüşmeleri ve aşırı
yetki dağınıklığının giderilmesi büyük
yararlar sağlayacaktır. İlgili mevzuatın taranarak
mükerrerliklerin ve gereksiz yetki
dağınıklığının giderilmesi amacıyla
sadeleştirilmesi, bu çevre sorunlarının ve katı atık
yönetiminin çözümünde önemli bir adım teşkil edecektir.
Denetim ve izleme
faaliyetlerinin yaygınlaştırılmalı ve etkinliği
artırılmalıdır. Bu amaçla Bakanlığın merkez
ve taşra teşkilatlarının çok sınırlı olan
denetim kapasiteleri süratle güçlendirilmelidir. Denetimden sonuç alabilmek
için müeyyidelendirme mekanizmalarının etkin işletilmesinin
önündeki engeller kaldırılmalıdır. Keza başta belediyeler
olmak üzere yetkili ve sorumlu kuruluşların denetimlerde daha etkin
rol almaları sağlanmalı ve bunlar arasında denetim
alanında ciddi bir koordinasyon ve iş birliği
sağlanmalıdır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, burada da demin sizlere bahsettiğim konular içinde en
önemli unsur burada denetim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
KEMALETTİN NALCI
(Devamla) Denetimi sağlayamadığımız sürece bu çevre
katliamının önüne geçemeyiz. Son zamanlarda Çevre ve Orman
Bakanlığının almış olduğu kararlar
doğrultusunda belediyelerin katı atık yönetimleriyle ve bu
tesislerin kurulacakları yerlerle ilgili anlaşmazlıklar çözüm
noktasına geldi. Öyle noktalar bundan önce yaşandı ki
saygıdeğer milletvekilleri, aynı Bakanlık içinde, Çevre ve
Orman Bakanlığı içinde, çevre il müdürlüklerinin göstermiş
olduğu yere -Orman- Buraya bu tesisleri kuramazsınız. diye
rapor veriliyordu. Fakat şu son iki üç ay içinde alınan radikal
kararlarla merkezî çöp toplama depolarının, katı
atıkların -bunlar belediyelerin, belediye birlikleri tarafından
yapılması öngörülen yerler- artık belediyelere tahsis edilmesi
üzere harekete geçilmiştir. Bizim bu önergedeki -eğer- bu
araştırma komisyonu kurulması isteğimizdeki en büyük unsur,
belediyelerin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
KEMALETTİN NALCI
(Devamla) Hemen bitiriyorum.
önüne gelebilecek engelleri,
bürokratik engelleri aşabilecek radikal kararlar alabilmektir. Yoksa
Bakanlık da ve bununla ilgili bulunan kurumlar da artık düğmeye
basmış durumda. Lakin bunun en önemli sacayağı olan
kısım belediyeler konusunda işlevsel olarak onlara
yaptırım ve onların adım atabilecekleri zeminleri ve
kanunları oluşturmak için bu araştırma önergesini verdik.
Bu araştırma önergesine desteklerinizi bekliyoruz çünkü çok önemli
bir konu. Eğer yarınlarımıza
bırakacağımız bir ülke istiyorsak çevreden
başlamamız lazım.
Bu önergemizi
destekleyeceğinizi umut ederek hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Nalcı.
Önerinin aleyhinde Malatya
Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı.
Buyurunuz Sayın
Fındıklı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
M. MÜCAHİT FINDIKLI
(Malatya) Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; bugün MHPnin vermiş olduğu grup önerisinin
aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Biraz evvel MHP
Milletvekilimiz Kemalettin Beyi çok yakından takip ettim. Gerçekten,
ülkeler geliştikçe, büyüdükçe, sanayisinin gücü arttıkça,
şehirleşme oranları arttıkça gerek sanayi
atıkları gerekse evsel atıklar noktasında
şehirlerimizi, kentlerimizi büyük bir problem bekliyor. Bunda zaten
hemfikiriz. Biraz evvel vermiş olduğu bilgiler doğrultusunda ben
de teyiden onları ifade edeyim: Aşağı yukarı 34 milyon
ton civarında bir belediye atığı söz konusu. Yine 17,5
milyon ton civarında da yıllık sanayi atığı söz
konusu. Yine kişi başına -doğrudur- 2 kilogram günlük
atık üretiyor insanlar ve uzmanların hesaplarına göre de
yıllık, bir insan kendi kilosunun 10 katı kadar evsel atık
üretebiliyor. Tabii, ülkeler büyüdükçe, sanayisi büyüdükçe, kentleşme
nüfusu arttıkça, refah düzeyi arttıkça bu rakamlar da yükseliyor.
Ben öyle ümit ediyorum gerek
Cumhuriyet Halk Partisi gerek Milliyetçi Halk Partisi
KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) Milliyetçi Hareket Partisi.
M. MÜCAHİT FINDIKLI
(Devamla)
bu Parlamento çatısı altında bulunan bütün
milletvekili arkadaşlarımız çevre konusunda aynı
hassasiyeti dile getiriyorlar ancak bugün, bu verilen önergenin bir başka
boyutu daha var: Aleyhinde konuşacağız, zamanlaması
konusunda aleyhinde konuşuyorum. Şimdi, Sayıştaydan gelen
birçok denetim raporları var ve şu anda hâlâ Meclisimizde bekliyor,
yaklaşık 1998 yılından beri bekleyen onlarca denetim
raporları var. Bildiğiniz gibi, gruplar ve geçenlerde Parlamentomuzun
aldığı karar doğrultusunda, Şubat ayının
sonuna kadar çalışma takvimimizi belirledik, görüşülecek
gündemleri de belirledik ve bu doğrultuda bu çalışmaları
gerçekleştireceğiz.
Elbette buradaki
performansı incelemek, buradaki performansı denetlemek Meclisin
görevidir ama zamanlama itibarıyla belirlenmiş olan çalışma
takvimini sekteye uğratabilecek bir niyet de sezinliyoruz çünkü buradan
çok rahatlıkla herhangi bir denetleme raporu alınıp
görüşülebilir.
Şu da akla gelebilir:
Efendim, bu denetleme raporları ne zaman görüşülecek? Çünkü 1998
yılından beri bunlar zaten var, üstelik tam da Sayıştay
Kanununu görüştüğümüz bu dönemlerde, AK PARTİnin vermiş
olduğu önergenin gerekçesinde de tam da bu konuya parmak
basılıyor ve hem İç Tüzükte hem de Sayıştay
Kanununda bu düzenlemelerin yapılıp bunların daha etkin bir
şekilde Parlamentoda görüşülebilmesinin de önü açılıyor.
Şimdi ben özellikle
evsel atıklardan ziyade orada çok kısa olarak şunu söylemek
isterim: Ülke genelinde yapmış olduğumuz
çalışmaların neticesinde evsel atıkların
inşaatı tamamlanmış çevre izin ve lisans süreci devam eden
56 adet katı atık düzenli depolama tesisleri bulunmakta olup, bu
tesisler 700 belediyede 40 milyonluk nüfusa hizmet vermektedir.
İnşaatı devam eden tesislerin işletmeye
alınmasıyla, katı atık bertaraf tesis
sayısının da 2010 yılı sonu itibarıyla 56ya
çıkarılması ve 751 belediyede 41 milyon nüfusa hizmet vermesi
hedeflenmektedir. Bu 2002 yılından itibaren yapılan
çalışmalarda 235 belediyenin Ambalaj Atıkları Yönetim
Planı onaylanmış, takribî olarak 32 milyon nüfusun
atıklarının kaynakta ayrı ayrı toplanması
çalışmaları başlatılmış,
dolayısıyla bugün itibarıyla bu tesislerin sayısı
362ye ulaşmış, yani AK PARTİ hükûmetleri bu noktada ciddi
gayretler sarf etmekte. Biz, bugün, 362 tesise ulaşmışken 2003
yılındaki bu rakam sadece 28 adet idi.
Yine, tabii, kentsel
konularda, benden sonra söz alacak bu işin uzmanı milletvekili
arkadaşım devam edecek ama sanayi atıkları üzerinde de çok
ciddi performans sağlamışız. Özellikle organize sanayi
bölgelerinin atık sularının veya atıklarının değerlendirilmesi
noktasında da çok ciddi bir performansla karşı
karşıyayız. Şu anda kendi ilimden örnek verecek olsam, 1.
Organize Sanayi Bölgesinin arıtma tesisi fevkalade
çalışıyor, 2. Organize Sanayi Bölgesinin arıtma tesisinin
de 20 trilyon bir rakamla ödenek ayrılıp ihalesi yapıldı
KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) Nerede?
M. MÜCAHİT FINDIKLI
(Devamla) Malatya 2. Organize.
Kemalettin Bey de
Malatyalı olduğu için söyleyeyim o bilir diye, başka yerlerden
örnek vermedim.
KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) Tekirdağda yapılmadı.
M. MÜCAHİT FINDIKLI
(Devamla) Evet, onun da temelini önümüzdeki günlerde beraber, inşallah,
atacağız
KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) İnşallah.
M. MÜCAHİT FINDIKLI
(Devamla) -
ve inşaatı başlamış.
Tabii, bu performansı
gösterebilmek için denetleme raporunda da özellikle MHPnin önerisinde de hem
teke indirmek yani bürokratik işlemleri daha azaltabilmek hem de
desteklemek adına bir önergede bir örnek vermek isterim: 1987
yılında, mesela kalkınmada öncelikli yörelerde beş
yılı ödemesiz on beş yıl kredi desteği veriyorduk ve
ortalama faiz oranı yüzde 12ydi. Yine 1997de bu yüzde 15e, maalesef
2000 yılında organize sanayi bölgelerinin altyapılarına
arıtmaları da dâhil olmak üzere beş yılı ödemesiz on
beş yıl vadeli yüzde 25 faizle kredi ancak verebiliyorduk Sanayi
Bakanlığımız uhdesinde. Gelişmiş bölgelerde faiz
oranı yüzde 50, normal illerde de yüzde 40 civarında bir faiz
uyguluyorduk. 2004 yılında bu rakam yüzde 10a, 2009
yılında geldiğimiz nokta, 2009 yılından itibaren -ki,
şu anda Malatyanın kullandığı pay da böyledir-
kalkınmada öncelikli illerde organize sanayi bölgelerinin arıtma
tesisleri de dâhil altyapılarına yüzde 100 destek veriyoruz ve
beş yılı ödemesiz on beş yıl vade yapıyoruz ve
yıllık da yüzde 1 faizle kullandırıyoruz. Dolayısıyla,
gerek Hükûmetimizin gerek Parlamentomuzun bu gelişmeleri daha da
yakından takip edebilme, gelişmelerle gurur duyma, iftihar etme
hepimizin hakkı. Hükûmetimizin performansıyla ilgili bu konularda
mutluyuz, kendilerine de çok teşekkür ediyoruz, emeği geçenlere. Bu
noktada çok ciddi çalışmalar var ama zamanlama ve günü
itibarıyla bu önergeye karşı çıkıyoruz ama içerik
itibarıyla üzerinde çalışabileceğimiz, gerekirse komisyon
dahi kurup çalışabileceğimiz bir konu olduğunu da arz
ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Fındıklı.
Önerinin lehinde, Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz.
Buyurunuz Sayın
Ağyüz. (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayıştayca düzenlenen katı atıkların düzenlenmesi,
atık yönetimi, ulusal düzenlemeler ve uygulama sonuçlarının
değerlendirilmesine ilişkin rapor hakkında MHP Grubumuzun
verdiği çok haklı önerge üzerinde, lehinde söz aldım.
Çevre, hepimizin özenle
üzerinde durduğu, çevre günlerinde parlak nutuklarla
geçiştirdiğimiz bir olay. Ama maalesef artık çevre kirlenmesi
tehdit olarak ülkemizi, insanlarımızı büyük ölçüde tehdit
altında tutan bir konuma geldi. Özellikle kentleşmenin büyüklüğü,
katı atıkların tüketim artışından dolayı
artması ve bunun değerlendirilmesi konusunda, toplanması ve
değerlendirilmesi konusunda yeterli çalışmaların Çevre ve
Orman Bakanlığı yönetiminde ve belediyelerin önderliğinde
yapılmadığı için, yeterince yapılmadığı
için katı atıklar, özellikle çevreyi tehdit eder bir hâle
gelmiştir. Anayasamızın emredici hükmü, 56ncı maddesi
diyor ki: Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama
hakkına sahiptir.
Şimdi, biz, çevre ve
insan sağlığını tehdit eden unsurları ortadan
kaldırmakla görevli isek Hükûmet olarak ve Çevre Orman
Bakanlığı bu konuda asıl görevini yapması gerekirken
yapmıyor ise biz, bu konuda verilen önergeyi destekleyip bu konuyu
Parlamentoda tartışmak zorundayız. Bunu 1998den beri bekleyen
araştırma raporları, soruşturma raporları var. diyerek
geçiştirme şansımız yok değerli
arkadaşlarım.
Şimdi, bu atık
yönetim stratejisinin, sürdürülebilir kalkınmanın temeli
olmasına rağmen, bugüne kadar yapılmaması, büyük ölçüde
Çevre Orman Bakanlığının acizliğinden kaynaklanan bir
olaydır. Çevre Orman Bakanlığı, sadece belediyelere,
partizanlık yaparak, çöp arabası dağıtmakla çevre sorununu,
katı atık sorununu giderebileceğini sanıyor. Kurduğu
çevre müdürlükleri yetersiz, teknik donanımdan yetersiz, personeller
liyakatten yetersiz ve özellikle iktidar partisine mensup belediyelerin
olduğu yerlerde maalesef çevre müdürlükleri, iktidar partisinin
belediyelerine, ne cezai müeyyide uyguluyor ne yaptırım uyguluyor.
Seçim bölgem Gaziantepte hava kirliliğinden geçilmiyor ama maalesef Çevre
Orman Bakanlığı üzerine düşen görevi
yapmadığı için, belediyeler de başıboş
bırakılmış.
Tabii, bunun için
değişik yönetmelikler çıkarılmış ama kurumlar
arası iş birliğini, eş güdümü sağlayacak ve finansman
yaratacak oluşumlara maalesef yer verilmemiştir, bugüne kadar en büyük
eksiklik budur. Oysaki büyükşehir belediyelerinin ve diğer
belediyelerin çöp vergisi adı altında, atık su bedeli
adı altında topladıkları bedeller vardır. Bazı
belediyeler, bunu, kendi yatırım amaçlı, başka amaçlı
finansmanlarında kullanmaya öncelik tanımaktadırlar ama bu
konunun giderilmesi için yatırım yapmakda bu paranın
kullanılması göz ardı edilmektedir. O nedenle, belediyelere, bu
paraların amacına uygun olarak kullanılması için bir yaptırıma
ihtiyaç vardır. Hele hele kaynakları yetersiz ve çöp vergisini dahi
toplayamayan küçük belediyeler daha büyük acz içerisindedirler. Onların
Hükûmet tarafından katkı sunularak çöp toplama ve depolama
alanlarının yapılmasında büyük ihtiyaç vardır. Küçük
belediyeler traktörlerle topluyorlar ve çöplerini gelişigüzel
atıyorlar değerli arkadaşlarım. O nedenle bu konuya
duyarlı davranmak Çevre ve Orman Bakanlığının,
belediyelerin olduğu kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinin de büyük
görevidir.
Özellikle katı
atıkların geri dönüşümü konusunda hiçbir çalışma
yapılmamaktadır. Hele hele tehlikeli atıkların
değerlendirilmesi sadece İZAYDAŞ diye bir kurum tarafından
yapılmaktadır ki, o da tüm tehlikeli atıkların ancak yüzde
35ini izale etmeye -kapasite olarak- yeterlidir.
Bunları
değerlendirmek, bu konuları, eş güdümü, finansmanı,
bilgiyi, beceriyi ortaya koymak kadar toplumu bilgilendirmek de eğitmek de
Bakanlığın temel görevidir ama maalesef bizim
Bakanlığımız bu dönemde çevreyi katletmenin ve çevreden
rant kazanmanın önderi olmuştur değerli arkadaşlarım.
Bu çok yanlış bir uygulamadır.
Bakın,
Kazdağları bu dönemde elden gitmiştir, Bergama bu dönemde elden
gitmiştir, Turgutlu Çaldağında nikel madeni araması o
bölgeyi en büyük çevre tahribatına uğratacak olaydır ama Çevre
Bakanı gülüp geçmektedir değerli arkadaşlarım. Artvin, Rize
İkizdere, bu bölgeler maalesef HES oluşumuyla bu dönemde katledilmeye
başlanmıştır. Bu dönemde bu konularla ilgili olarak
alınan ÇED raporu yoktur, ÇED raporu yetersizdir. diye alınan
yargı kararlarına da maalesef bakanlar gülüp geçmekte ve değer
vermemektedirler.
Bakın, eleştiren
sivil toplum örgütlerine karşı veya dava açan sivil toplum
örgütlerine karşı Hükûmetin bir bakanı, Eleştirenlerin bir
zihniyet problemi var
Ben şimdi soruyorum: Çevreyi korumak, zihniyet eksikliği,
zihniyet problemi olmayı mı gerektirir, çevreyi katletmek mi zihniyet
problemi gerektirir? Eğer Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve Çevre
Bakanı çevre katliamına göz yumar bir konumda iseler muhakkak onlarda
çevre bilinci yönünde zihniyet eksikliği vardır. Yoksa göz göre göre
insanlar bu çevre katliamına seyirci kalabilirler mi?
İkizdere sit alanı
ilan edildi, çok doğal, çok doğru bir karar. Ona karşı
mahkemeye gidiyor, yargıya gidiyor Çevre ve Orman Bakanımız.
Hâlbuki o karara saygı duyması lazım. Bu da yetmiyor, sitlerin
belirlenme yetkisini Bakanlığına almak için çaba gösteriyor,
hoppala! Sayın Çevre Bakanı, sen bugüne kadar çevre dostu bir
Bakanlık olmak hüviyetini kazanamamışsın, çevre dostu
çalışmaların yok ve bu konuda atılmış olumlu
ulusal boyutta bir adımın yok, sen tutuyorsun, beceriksiz, üstün
yeteneklerden yoksun Bakanlığına çevre konusunda sit alanı
ilan etme yetkisini almaya çalışıyorsun. Bu
yanlıştır. Bu tasarı Meclise sunulmuş ise bu
tasarının acilen çekilmesi lazım değerli
arkadaşlarım. Yoksa Türkiyede çevre katliamının önüne
geçme şansımız bulunmamaktadır ve bu doğa
tahribatıyla güzel ülkemize çok yazık olacak.
Bakın, ben bu HESler
konusunda verilmiş olan bir bilirkişi raporunda son bir
satırı okumak istiyorum: Yapılan değerlendirmeler
çerçevesinde bu proje için verilen ÇED olumludur kararı verilirken göz
önüne alınmayan unsurlar olduğu, vadide yaşanacak süreci
çevresel değerler açısından tam olarak
değerlendirmediği görüşüne varılmıştır.
Dört tane, üç tane doçent, bu
konuda kariyer sahibi insan karar veriyor ama ÇED raporu veren kurumun
başındaki insanların bu değerlendirmelerden yoksunluğu
maalesef çevre katliamının önünü açıyor değerli
arkadaşlarım. Buna dur demek Hükûmetin ve özellikle de Çevre ve Orman
Bakanlığının elinde olan bir iştir ama görüyoruz ki
Çevre ve Orman Bakanı, bilinçli olarak bu konuya karşı
çıkanları suçlayıp, bu konunun daha yaygınlaşması
için çaba göstermektedir.
Bu konuda duyarlı olmak
görevi Çevre ve Orman Bakanlığının olması gerekirken,
çevre koruma planlarını dahi büyük kentlerde
gerçekleştirememiş olan bir Çevre ve Orman Bakanıyla
karşı karşıyayız. Seçim bölgem Gaziantepte taş
ocaklarından geçilmiyor. İnsanlar, çocuklar okula gidip gelirken,
orada yaşayan insanlar çok büyük çevre sıkıntısı
yaşıyorlar. O bölgedeki meyve ağaçları, o bölgedeki
tarımsal amaçlı kullanılan arazi maalesef göz göre göre yok
edilmektedir ama Çevre ve Orman Bakanı kaç sefer söz vermesine rağmen
çevre koruma planı Gaziantepte yaşama geçmemiştir.
Plansız,
programsız, herkesin eline aldığı bir maden arama
ruhsatıyla
Aynen Enerji Bakanlığında lisansları
nasıl dağıttınız, sonradan bu lisansları
kapıda 1 milyon dolara, 2 milyon dolara nasıl sattılar, rant
elde ettiler, şimdi onun acısını çekiyorsunuz. 2 bin tane
HESin Karadeniz Bölgesinde ne işi var? O bölgedeki milyonlarca
insanın yaşam hakkını elinden almaya Hükûmet olarak ne
hakkınız var? O bölgede HESler vasıtasıyla üretilecek
enerji miktarı bilimsel raporlarla, bilimsel yetenekli insanların
tespitiyle yüzde 2,5-3ü geçmez iken ve enerji kaybının, kaçaklarının
yüzde 9-10u bulduğu bir ortamda, siz, yüzde 2,5-3le
uğraşıyorsunuz ve insanların yaşamını,
geleceğini ellerinden almaya çalışıyorsunuz.
Hani sizin felsefenizde insan
vardı? Hani siz insanı, yaratılanı Yaradandan dolayı
severdiniz? Hani siz tüyü bitmemiş yetimin hakkınız yemezdiniz,
yedirmezdiniz? Her şeyi sattınız savdınız,
özelleştirdiniz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
YAŞAR AĞYÜZ
(Devamla) -
şimdi doğa kaldı, doğayı tahrip ediyorsunuz,
kentleri tahrip ediyorsunuz. Bakın, İstanbulda rant
alanını genişletmek için, İstanbula, Trakya bölgesinin
çevre düzeni planlama yetkisini verdiniz, Metropol Planlama Bürosuna verdiniz
değerli arkadaşlarım. Oradaki belediyeler yetersiz mi veya Bakanlık
yetersiz mi? Niye? Rant alanlarını büyükşehir belediyesinin
uhdesine vermek için. Her alanda rant yaratma uğraşınız,
maalesef, insanımızın yaşamını tehdit etmektedir.
Karadeniz Bölgesinde insanlarımızı ekmeğe muhtaç
etmektedir bu HESleriniz. Kazdağlarındaki altın
arayışlarınız, Çaldağındaki nikel
arayışlarınız, Bergamadaki altın arayış
izinleriniz o bölgeye vurulmuş en büyük darbedir. Onun için, siz, çevre
dostu olamazsınız, bu raporları görüşemezsiniz çünkü
dünyanızda rant var, rantiyecilik var. İnsanı laf olsun diye
seviyorsunuz, laf olsun diye söylüyorsunuz. Siz demokrat değilsiniz, sizde
insan sevgisi yok, yüreğinizde insan aşkı yok. O nedenle, bu
raporun gündeme alınmasını dilerken umutsuz olduğumu
belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Ağyüz.
Aleyhte, Hatay Milletvekili
Mustafa Öztürk.
Buyurunuz Sayın Öztürk.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZTÜRK (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; MHP
önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım ama benden önce
konuşan arkadaş, herhâlde 1994 yılından önceki devreleri
unuttu
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Günümüze gel, günümüze.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) -
İstanbulda 38 tane vatandaşımızın öldüğünü
unuttu; Nurettin Sözen zamanında vahşi depolama sonucu 38
kişinin ölmesini unuttu; İstanbulda su akmıyordu, suları
unuttu
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Senin dönemini de gördük, senin dönemini de!
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) -
vahşi depolama sonucu insanlar orada ciddi tehlike altında
yaşıyordu, onları unuttu; İstanbulda sular akmıyordu,
onları unuttu
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Onun için sel felaketi oluyordu değil mi?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) -
geçen sene ve evvelki sene İzmirde arsenikli suyu vatandaşa içiren
İzmir Belediyesini unuttu
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Onun için Ayamama Deresi taşıyordu değil mi?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) -
beleş su dağıtarak vatandaşlara, bunu unuttu; geldi,
burada, 2002 yılında on altı tane olan düzenli depolama
alanı bugün elli altı taneye çıkarılmış, bunu
konuşmuyor bu Belediye Başkanı.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Kaç belediye var, kaç belediye? 3.200 belediye var.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) -
Artık vahşi depolama alanlarına kademe kademe son veriliyor,
bunu söyleyemiyor Milletvekili, kendi küçük dünyasında kendi âlemini
yaşıyor. Biraz bunlarla ilgili
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Senin dünyanı da bilirim.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla)
Beyefendi, şu raporu oku da gel buraya önce. Bununla ilgili bütün özetler,
bütün planlamalar, çalışmalar yapılmış, sen bunu okumadan,
kendi küçük dünyanda yaşayarak buraya geliyorsun.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Sen önce görevinden bahset. Görevinde ne yaptın?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) -
Lütfen, planlı, programlı, hedefini görür bir yapıda gel.
Bugün Türkiyede
belediyelerde 41 milyon nüfusun çöpü çevreyle uyumlu bir şekilde bertaraf
ediliyor. 2012 yılında -Allah nasip ederse- belediyelerin toplam
nüfusunun yüzde 77,5inin çöpü çevreyle uyumlu bir şekilde bertaraf
edilecek.
Düne kadar Türkiyede olan
ambalaj atıklarının geri kazanma tesisi 28 taneydi, bugün 326
tane. Lisans almış tesisler bunlar. Dolayısıyla, bu konuda
ciddi yatırımlar yapılıyor. Başta Çevre
Bakanlığı olmak üzere, başta belediyelerimiz olmak üzere Türkiyede
117 tane belediyeler birliği kuruldu, 117 tane. Senin Gaziantepinde de,
Vanında da, Hakkârinde de, Diyarbakırında da belediyeler
birliği kuruldu. Ne için? Atıkların çevreyle uyumlu,
doğayla uyumlu yönetimi için. Senin belediyen oynamıyorsa ben ne
yapayım! Senin belediyen iş yapmıyorsa ben ne yapayım!
Senin İskenderun Belediyende çöple ilgili sorun varsa, ihale usullerine
aykırı iş yapılıyorsa ben ne yapayım! O zaman
bununla ilgili yapılacak ne? İlgili belediyelerinizi uyarın,
doğru bir yönetim sistemi oluşturulsun.
Bugün düzenli olarak iki tane
belediyede çöp depolama alanlarında çevreyle uyumlu olarak çöplerden
-özellikle altını çizerek söylüyorum- elektrik enerjisi üretiliyor.
Nerede bu belediyelerin ikisi? Bir tanesi İstanbulda. Özellikle çöp
depolama alanında olan deponi gazları geri kazanılıyor,
elektrik enerjisine dönüştürülüyor ve küresel ısınmaya da dur
deniliyor. İki tane düzenli depolama alanı var, iki tane düzenli
depolama alanımızda da... Aynı şekilde Ankarada
Keşke ben diğer
CHPli belediye başkanlarından da isim verebilseydim burada,
keşke verebilseydim. Vermek için de can atarım, onu da özellikle
söyleyeyim.
Entegre katı atık
yönetim planları oluşturuldu. Bütün belediyelerle birlikte
toplandı. Başlangıçta bürokrat olarak çalışırken
ben de bunun koordinasyonunda bulundum. AK PARTİli, CHPli, MHPli
arkadaşları ayırmadık, tüm belediyelerle ilgili bu konuda
çalışmalar yapıldı, önemli miktarda yatırımlar
devam ediyor.
Türkiye'nin bu
sorunlarının özellikle çevreyle uyumlu bir şekilde çözülmesi
için tabii ki ilave yatırımlara, tabii ki belediyelerin bedelleri
sağlıklı bir şekilde toplamasına, tabii ki
belediyelerin bedelleri doğru bir şekilde belirlemesine, tabii ki
belediyelerin kurumsal kapasitelerinin artırılmasına, tabii ki
belediyelerin yol yapma, kaldırım yapma yerine önceliğini çevre
projelerine vermesi gerektiğinin özellikle üzerinde duruyorum ve bugün
özellikle altını çizerek söylüyorum: 2002 yılında
Türkiyede 130 bin ambalaj atığı toplanıyordu. Bugün
toplanan miktar, 2,5 milyon ton yılda- ambalaj atığı
kaynakta ayrı toplanıyor yani bugün 20 kat ambalaj
atığı çevreyle uyumlu bir şekilde geri
kazanılıyor.
Ülkemizde yılda 87 bin
ton tıbbi atık oluşuyor. Bu tıbbi atığın 18
bin tonu özellikle İstanbul, Kocaeli, Adapazarı gibi yerlerde
yakılıyor ve başta İzmir olmak üzere -bakın İzmirin
de ismini söylüyorum- çevreyle uyumlu bir şekilde tıbbi
atıkların yüzde 45i depolanıyor.
Lütfen, doğru
yapılanları burada doğru bir şekilde, gerçekçi bir
şekilde söyleyin, kara gözlükle işe bakmayın.
Yine özellikle, Türkiyede
-altını çizerek söylüyorum- 117 adet atık birliği
oluşturuldu. Belediyelerin entegre atık yönetimiyle ilgili birlik
oluşturuldu ve bu konuda Çevre Orman Bakanlığı, proje
desteği başta olmak üzere, yatırım programı başta
olmak üzere parti, vesaire gözetmeksizin tüm belediyelere destek vermekte,
projesinde destek vermekte, yatırımında destek vermekte,
işletmesinde destek vermekte. Lütfen, bunları da söyleyin. Gidin
belediye başkanlarınızla konuşun
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Raporu okudun mu, raporu?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla)
Çevre Bakanlığı nasıl destek veriyor. Gözünüzü kumun içine
sokmayın.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Raporu okudun mu, raporu?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla)
Açın biraz, gözünüzü açın, çevreyle ilgili yapılanları ve
belediye başkanlarınızı oynatın oynatın,
çalıştırın, harekete geçirin. Belediye
başkanlarınıza deyin ki: Bak, Çevre Bakanlığı
destek veriyor, para veriyor, kaynak veriyor, fizibilite
çalışmasında, proje çalışmasında,
yatırımda destek veriyor. Hadi bakalım beraber gidelim, şu projeye
destek olsun. diye harekete geçirin lütfen. Bu konuda özellikle Çevre
Bakanlığı ve bazı belediyelerimiz ciddi şekilde önemli
çalışmalar yapmaktadır.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Raporu okudun mu, raporu? Raporu oku, raporu!
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla)
Ben, özellikle altını çizerek söylüyorum ki, bir zamanlar, 38
kişinin hesabını vermeden
38 kişi çöp patlamasından
dolayı ölmedi bu memlekette, çöp kaymasından dolayı öldü. Bir
kere bunun hesabını verin.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Ayamamanın hesabını da sen ver o zaman!
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla)
Bugün ihale usulüne aykırı olarak İskenderunda çöp işi
yapılıyor 107 trilyon liraya ve bugün Türkiye'nin en pahalı çöp
toplama, taşıma, bertaraf işi İskenderun Belediyesinde -3
katına- yapılıyor, çıkıp burada konuşmuyorsunuz.
Çıkıp Ey İskenderun Belediyesi, sen 78+KDVye yapıyorsun.
Vahşi şekilde depolama yaptırıyorsun. Bunun
hesabını ver. demiyorsun, bana gelmişsin burada şey
yapıyorsun.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Bakanların ne güne duruyor?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla)
Bakın, İstanbulda belediye çöpün toplanması,
taşınması, bertarafı dâhil 35 liraya yaptırıyor,
35 liraya! KDV dâhil buna, KDV dâhil buna! Sen bunun önce o belediyeden
hesabını sor.
Ben bu önergenin aleyhinde
söz almış bulunmaktayım. Daha güzel çevre, daha
yaşanılabilir çevreyi el birliğiyle oluşturmak
dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Tabii, tabii!
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Öztürk.
Buyurun Sayın
Nalcı.
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Şimdi burada Mustafa
Hocam konuştu fakat olayı siyasi boyuta çekti. Bakın, bunun
altını çizmek gerekiyor. Buradan şimdi aynı şekilde
aynı kurumun içinde -ben orada konuşmamda da örnek verdim- Orman Bakanlığı
ve Çevre Bakanlığı, iki kurum
Çevre Bakanlığı
çevre birimi tahsis ediyor, orman birimi buna karşı
çıkıyordu. Daha bu yeni yeni çözüldü. Bizim burada anlatmak
istediğimiz şu: Belediyelerin de park yapacağına demiyoruz,
festival yapacağına, sünnet şöleni yapacağına, efendime
söyleyeyim, futbol takımlarını destekleyeceğine bu
işlere para harcaması gerekiyor. Bunlarla ilgili bu Meclisin
yaptırıcı kanunlar çıkartması lazım, bunun
önleminin alınması lazım. Yoksa işte Ergenenin de durumu
ortada, kaç kere konuştuk, bir sefer burada ciddi bir şey
çıkmadı. Bunun yaptırımının yapılması
lazım.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Nalcı.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.51
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran
Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
2.- (10/761) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun 2/12/2010 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
02.12.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu;
02.12.2010 Perşembe günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan (HES
Projesi); (10/761) esas numaralı Meclis Araştırma Önergesinin
görüşmesinin, Genel Kurulun, 02.12.2010 Perşembe günlü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehine
Muğla Milletvekili Gürol Ergin.
Buyurunuz Sayın Ergin.
(CHP sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HESlerin planlanmasına ilişkin
sorunlar ile inşaat ve işletme aşamalarında çevreye
verdikleri zararlar konusundaki Meclis araştırması önergesinin
lehinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlarken Sayın Başkan, sizi, değerli milletvekillerini ve
yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Hamzaçebinin bu
araştırma önergesi dışında daha önce vermiş
olduğu ve Trabzonun Arsin ilçesi sınırları içindeki
Selimoğlu Regülatörü ve HESiyle diğer HESlere ilişkin
yazılı soru önergeleri de vardır.
Değerli milletvekilleri,
bilindiği gibi HESler yenilenebilir enerji kaynaklarının bir
bölümünü oluşturmaktadır. Türkiyemizin giderek artan enerji
gereksiniminin karşılanmasında yenilenebilir enerji
kaynakları olarak rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi ve su enerjisi özel
öneme sahiptir. Cumhuriyet Halk Partisi
olarak ülkemizin enerji gereksiniminin karşılanmasında yenilenebilir
tüm enerji kaynaklarının değerlendirilmesinin gerektiği
bilincindeyiz. Bu çerçevede, hidroelektrik santrallerine de gereksinmemiz
olduğunu bilmekteyiz. Ancak ülkemizde özellikle son yıllarda
farklı doğal bitki örtüsüne sahip farklı akarsular üzerinde
yapılacak HESler için hazırlanan çevresel etki değerlendirme
raporlarının neredeyse tıpatıp aynı oldukları,
ayrıca iletim hatlarının geçeceği yerlerle ilgili yeterli
bilimsel çalışma yapılmadığı görülmekte, bu durum
da kamuoyunda tedirginlik yaratmaktadır. Aynı akarsu üzerinde birden
fazla HES yapılmasının, akarsu üzerinde toplam uzunluğu
bazen 30 kilometreyi bulan boruların yapılmasına ve bu durumun
da uzun bir mesafe boyunca suyun çekilmesine ve çevrenin büyük oranda zarar
görmesine neden olduğu görülmektedir. Her ne kadar ilgili yönetmelikte
akarsuyun on yıllık ortalama akımının yüzde 10u
oranında can suyu bırakılması yönünde bir hüküm varsa da bu
oranda suyun bırakılıp bırakılmadığı
konusunda tereddütler vardır. Ayrıca, proje alanları jeolojik,
topoğrafik ve iklimsel özellikleri ile sel ve heyelana karşı son
derece hassastır. Doğaya yapılan müdahaleler havzanın
toprak ve su dengesini olumsuz etkileyebilmektedir.
Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğüne bugüne dek 1.500ün üzerinde HES başvurusu
yapılmış ve 7 Haziran 2010 tarihi itibarıyla 583 projeye
EPDK tarafından lisans verilmiştir. Bu tesislerin 94 adedi
tamamlanmış ve işletmeye alınmıştır ancak
bugüne kadarki deneyimler, bundan sonraki HES projeleriyle ilgili havza
planlaması, çevre koruma, inşaat denetimi ve işletme
programı açısından acil önlemler alınması gerektiğini
ortaya koymaktadır.
Bugüne kadar yapılan HES
projelerinin planlama aşamasında, planlama havza bazında
yapılmamış, havzadaki diğer var olan ve yapılması
düşünülen projeler dikkate alınmamıştır. Proje aşamasında,
proje denetim hizmetleri aksamakta, teknik olarak yeterli proje yönetimi
yapılamamakta, projeler genellikle inşaata başlandıktan
sonra onay görmektedir. İnşaat aşamasında,
inşaatın resmî kontrol ve denetimlerinde zafiyet yaşanmakta, çevresel
etki değerlendirme raporlarındaki yükümlülüklere uyulmamakta,
inşaat sırasında çevre tahribatı yaşanmaktadır.
İşletme aşamasında ise, HES planlamaları havza
bazında, hatta aynı nehir üzerindekiler için de nehir bazında
bile yapılmamakta, tekil projeler olarak havza içinde ya da nehir boyunca
ardışık olarak inşa edilen HESlerin işletmeleri
konusunda bütüncül plan bulunmamaktadır.
Türkiyenin hidroelektrik
enerji potansiyelinin hesaplamalarında uzmanların görüşlerinde
bir mutabakat vardır fakat 190 milyar kilovatsaat/yıl olarak
hesaplanan net teknik potansiyelinin içinden ekonomik olarak yapılabilir
hidroelektrik tesislerde üretilecek yıllık elektrik üretimi
miktarında ciddi görüş ayrılıkları bulunmaktadır.
HESlerle ilgili
başlıca çevresel sorunlar şunlardır: Yapılan
projelerde çevresel boyut yeterince dikkate alınmamaktadır;
öngörülenden fazla ağaç kesilmekte, orman ve mera alanları dikkate
alınmamaktadır; can suyuna miktar, denetim, havza özellikleri
bakımından gereken önem verilmemektedir; inşaat atıkları
sorunu bulunmaktadır; suyun sıcaklığı, sertliği
ve oksijen miktarı gibi biyolojik, fiziksel ve kimyasal açılardan
suyun kirliliğine neden olunmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
HES olayına, Muğlada yaşananları önemli bir örnek olarak
vermek isterim. Muğlanın Köyceğiz ilçesine bağlı
Beyobası beldesindeki Yuvarlakçayda yapılmak istenen hidroelektrik
santrali nedeniyle çevre köylülerinin yaşadıkları dramı
sizlere daha önce yine bu kürsüden 27 Ocak tarihinde
anlatmıştım. Yöre insanının yaşadığı
dram Muğla İdare Mahkemesinin 8 Ekim 2010 tarihinde verdiği yürütmeyi
durdurma kararıyla şimdilik mutlu sona ulaştı. Dilerim, o
insanlara aynı sıkıntı bir kez daha yaşatılmaz.
Yuvarlakçayda kurulmak istenen hidroelektrik santrali yalnızca 6 bin
kişilik bir topluluğun ihtiyacını giderebilecek bir
elektrik üretecektir. Buna karşılık korkunç bir çevre
tahribatına, yöredeki bir belde ve altı köyün yüzlerce
yıldır o suyla beslenen 14 bin insanının aç ve susuz
kalmasına, alternatif ve ekolojik turizmin, doğa sporları
merkezi olma özelliğinin yok edilmesine neden olacaktır. Bu
dramın bölge insanına yaşatılmasında Özel Çevre Koruma
Kurumu Başkanlığının, Muğla Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulunun, Devlet Su İşleri Bölge
Müdürlüğünün, İl Çevre ve Orman Müdürlüğünün ve son derece
yanlı raporlar düzenleyen bilirkişilerin ama hepsinden önemlisi
halkına insafsız davranan iktidarın çok büyük vebali
vardır.
Koruma Kurulu, 15 Mayıs
2009 tarihindeki toplantısında önce bu bölgedeki 30 ağacın
anıt ağaç olduğuna karar vermiş ancak yine aynı
toplantıda daha sonra bu ağaçlardan 8inin kesilmesini kararlaştırmıştır.
Özel Çevre Koruma Kurumu,
2009 yılı başında içme suyu şişeleme tesisi
yapmak isteyen bir şirkete Yuvarlakçayın her iki tarafındaki
500 metrelik mesafenin su yatağını koruma sınırı
olarak belirlendiğini, bu sınırlar içerisinde herhangi bir
faaliyet olamayacağını belirterek izin vermemiş ama her ne
hikmetse, daha sonra çok daha vahim çevre katliamına yol açacak
hidroelektrik santrali kurulması isteminde, bu alanın koruma
alanı olduğunu unutup izin vermiştir.
Bilirkişi, raporunda
Yuvarlakçayda balık yetişmediğini belirtmiştir. Oysa çevre
köylüleri bu çaydan tuttukları balıkları tüketmektedir.
Köyceğiz Orman
İşletme Müdürlüğü ise anıt ağaçları
acımasızca kesmiştir.
Değerli milletvekilleri,
bu çayın suyu içilebilir nitelikte bir sudur. Altı köy ve bir belde
bu su ile topraklarını sulamaktadır. Yuvarlakçayın debisi
3,5 metreküp/saniyedir. Projede kadim hakkı olduğu hâlde
Zeytinalanı köyünün su hakkı tamamen unutulmuş,
Pınarköydeki iki değirmen, Araplar ve Uzuncabük mahalleleri hesaba
katılmamıştır. Yapılacak santral yaz aylarında
çalışmayacağından, yazın görülen elektrik
sıkıntısının giderilmesine hiçbir katkısı
olmayacaktır. Eğer proje 1.900 litre/saniye kadimden gelen
tarımsal amaçlı su kullanım haklarını korursa, kalan
1.400 litre/saniye sudan üretilecek elektriğin hiç kimseye yararı
olmayacaktır. Santralin yapılmasıyla Köyceğiz, Dalyan
havzasının tuzlu su yoğunluğu artacak, tarım
toprakları çoraklaşacaktır. Hidroelektrik santralinin
yapılmasıyla köylüler bu sudan ne içme suyu ne de kullanma suyu
olarak yararlanabileceklerdir. İnanılmaz güzellikteki doğa katledileceğinden
yörenin turizm özelliği ortadan kalkacaktır. İşte, yörenin
binlerce köylüsü bu gerçeği gördüğü için, kendi yaşamına,
çocuklarının yaşamına kastedildiğini bildiği için,
kendisine zulmedildiğini anladığı için, eksi 10 derece
soğukta, suyunun başında aylarca çadırlarda
gecelemiştir. Yuvarlakçaydaki suyuna sahip çıkan Beyobası,
Pınarköy, Zeytinalanı, Kavakarası, Tepearasında
yaşayan köylü kardeşlerimiz Suyumu vermemek için ölmeyi göze
aldım. diyen seksen yaşındaki nineleriyle verdikleri yaşam
mücadelesindeki şanlı direnişleri sonucunda ve yargı
kararıyla kendilerine zulmedenleri dize getirmişlerdir.
Fırtına Deresinin ve İkizderenin sahipleri de sularına,
topraklarına, kısaca, yaşamlarına tıpkı
Yuvarlakçaya sahip çıkan Köyceğiz halkı gibi sahip
çıktılar. Fakat onların yaşamlarına sahip
çıkması, Koruma Kurulunun haksız HESlere dur demesi hem
Başbakanı hem de Çevre ve Orman Bakanını
kızdırdı. Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulu, 27 Ekim 2010da Rize İkizdere Vadisini sit alanı ilan
etti. Böylece İkizdere, Anzer ve Ovit yöresinde planlanan yirmi iki HES
projesi rafa kalkmış oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi
tamamlayınız.
GÜROL ERGİN (Devamla)
Bu karar üzerine, Sayın Başbakan ertesi gün Bandırmada Sen
bugüne kadar neredeydin yahu! Bugüne kadar oraları niçin sit alanı
ilan etmediniz de, şimdi HES çalışmaları
başlayınca kalktınız buraları sit alanı ilan
ediyorsunuz? diye tepki koydu. Sayın Çevre ve Orman Bakanı ise
Hidroelektrik santrallerine karşı çıkan çeşitli gruplar
enerji pastasından pay almak isteyen kesimlerden maddi destek
alıyor. diyerek HESlere
karşı çıkanlar birilerinden para alıyor. anlamına
gelecek biçimde, hiç de şık olmayan bir ifade kullandı.
Şimdi soruyorum: Siz böyle söylerseniz
karşılığında bizler de size HESlere izin verenler bu
HESleri kuran firmalardan nemalanıyor. deme hakkına sahip olmaz
mıyız? Bu nedenle herkes konuşmasına dikkat etmeli, muhataplarını
olur olmaz sözlerle suçlamaya kalkmamalıdır.
Şimdi ise
kalktınız, sit alanlarının talanına fırsat
tanımak için Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu
Tasarısını Meclis gündemine getiriyorsunuz; yazıktır.
Değerli milletvekilleri,
açıklamaya çalıştığım gerekçelerle
toprağımıza
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi bağlayınız.
Buyurunuz.
GÜROL ERGİN (Devamla)
Bitiriyorum efendim.
suyumuza sahip olabilmemiz
için, evlatlarımızın geleceğine, ülkemize sahip olabilmemiz
için sizlerin, Grup Başkan Vekilimiz Trabzon Milletvekili Sayın Akif
Hamzaçebi ve arkadaşların verdikleri bu Meclis araştırma
önergesinin kabulü yönünde oy kullanmanızı diliyor, Sayın
Başkan sizi, değerli milletvekillerini ve yüce ulusumu saygıyla
selamlıyor, suyuna ve yaşamına sahip çıkan halkıma
sevgiyle sarılıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Ergin.
Aleyhinde, Bitlis
Milletvekili Nezir Karabaş.
Buyurunuz Sayın
Karabaş. (BDP sıralarından alkışlar)
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
CHP araştırma önergesinin üzerinde söz aldım.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii bu araştırma
önergesi gerçekten önemli, yaşamsal çünkü yıllardır her Enerji
Bakanlığının mevcut yasaları veya Enerji
Bakanlığı, enerjiyle ilgili tartışma geldiği
zaman HESler de, hidroelektrik santralleri de gündeme gelir. Özellikle son
dönemde HESlerle ilgili hem verilen ruhsat sayısı hem de
çalışması yürütülen işletmelere
baktığımız zaman bu konunun çok daha derinlikli, çok daha
detaylı ele alınması, mutlaka bir Meclis
araştırması komisyonu kurularak bu konuya müdahale edilmesi
gerekiyor.
Değerli milletvekilleri,
işin esas mantığı Türkiyede birçok işin nasıl
yürütüldüğünü gösteriyor. Siz, bir taraftan -Çevre
Bakanlığının işi çevreyi korumaktır- çevreyi ve
doğayı koruması gereken bir bakanlığa esas işi
kuruluşundan bu yana su havzalarını koruma yanında baraj
yapma olan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünü
bağlarsanız, Çevre Bakanının önüne koyduğu hedef
artık çevreyi koruma, doğayı koruma ve sürdürülebilir bir çevre
mantığı değil, daha çok baraj yapma, daha çok enerji elde
etme, daha çok kâr elde etme mantığı olur. Yani bu konuda
mutlaka HESlerin durumuyla ilgili bir araştırma komisyonu
oluşturulmalı, bu komisyonun raporları doğrultusunda
düzenleme yapılmalı ve en önemlisi de, Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğünün Çevre Bakanlığına bağlı
olmasına bir an önce son verilmelidir.
Değerli milletvekilleri,
biliyorsunuz büyük projeler, özellikle Ilısu Barajı
yıllardır Türkiyenin gündeminde. Bu barajın Türkiyenin binlerce
yıllık, on bin yıllık tarihini, kültürünü yok edeceği
ve enerjiden elde edilecek gelirin de bu tahribatı, doğa, tarih,
kültür tahribatını karşılayamayacağı dile
getirildi fakat son yıllarda özellikle bin yedi yüz HES projesiyle, metre
metre, satılmayan tek dere kalmadı. Özellikle başta Karadeniz
olmak üzere Egeden Marmaraya, Akdenize, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesine kadar metre metre, satılmamış, birilerine
ruhsatı verilmemiş tek bir dere kalmadı ve eğer gerçekten
müdahale edilmeyip bu şekilde sadece doğayı koruma
derneklerinin, sadece tabiatı koruma derneklerinin ve sadece nerede baraj
yapılıyorsa oradaki vatandaşların müdahalesine
bırakılırsa bu iş, verilen ruhsatlara, ruhsat alan
firmalara, bu firmaların Bakanlığı da ortak ederek tüm
çevre koşulları, HESlerin yaratacağı çevre etkileri
dikkate alınmadan, işverenlerin bu işi, bu
yatırımları yapanların çıkarları ve
Bakanlığın, Hükûmetin verdiği destekle gerçekten bu bin
yedi yüz proje hayata geçerse, yarın, önümüzdeki günlerde -o ünlü bir söz
vardı, Hükûmet onu tersine çevireceğini söylüyor; Su akar, Türk
bakar. sözünü Su akar, Türk yapar. şeklinde değiştirdik.
diyorlar- gerçekten bu böyle devam ederse, müdahale olmazsa bu Meclis ve
gerekli yetkililer müdahale etmezse ne yapacağımız bir su kalır
ne de bakacağımız bir su kalır bu gidişle. Ve tabii,
bu suların üzerinde yapılan HESlerin doğaya, doğal
yaşama, bitki örtüsüne vereceği zararlar işin cabası.
Onun için, bu konu
ertelenecek bir konu değil. Bu konu bir an önce ele alınması
gereken
Bu konuda bizlerin de diğer siyasi partilerin de verdiği
önergeler var. Bir an önce bu konuda bir komisyon oluşturulması ve
HESlerle ilgili ciddi bir araştırmanın yapılması
gerekiyor.
Biz yıllardır,
özellikle yenilenebilir enerji konusunda gerekli yasalar geldiği zaman, bu
konuda tartışmalar yapıldığı zaman hep şunu
söyledik: Elbette hidroelektrik santralleri bir ülkede, Türkiye gibi sürekli
büyüyen, sanayisi gelişen, güçlü ve genç bir nüfusu olan bir ülkede
elektrik enerjisi ihtiyacı ve bu enerjiyi doğal kaynaklarından
karşılamak ciddi bir sorundur. Bunu önüne koyması gerekiyor ve
bir an önce tüm doğal kaynaklarını en verimli şekilde
kullanması gerekir dedik. Hidroelektrik santrallerinin de mevcut çevreye
etkileri, doğa, kültür, tabiat ve sosyal yaşam üzerindeki etkilerinin
iyi araştırılarak bu tür yatırımların
yapılması gerektiğini söyledik. Ancak, Hükûmet -daha önceki
hükûmetler döneminde de bu tür barajlar, hidroelektrik santralleri
yapıldığı zaman çevreye etkisini yetkili birimlerle,
bilimsel yöntemlerle araştırmak çok gerçekleşmedi- son dönemde
neredeyse Çevre Bakanlığı hiçbir uluslararası ve Türkiye
yasaları ve mevzuatını dikkate almadan, mümkün olduğunca
HES yapma ve mümkün olduğunca elektrik üretme gibi bir hedef
karşısına koymuş. Bu mantığın bir an önce
değişmesi gerekiyor.
Hidroelektrik santrallerinin,
HESlerin sadece bu dönemdeki, yapıldığı dönemdeki etkileri
yoktur. Yaptırılacak ÇED raporlarıyla, bugün üretime
geçtiği zaman -ki Karadenizde yaşandı- suyun bir anda tümüyle
kesilmesi veya büyük oranda suyun akmasının engellenmesinin
dışında mevcut can suyu, yüzde 10 can suyu verilse bile
önümüzdeki süreçte oradaki doğal yapı üzerinde ciddi et-kileri
vardır. Onun için HESlerin yapıldığı yerde Çevre
Bakanlığı, çevre örgütleri dışında özellikle
halkı ilgilendiriyor. Ne yazık ki, başta Sayın
Başbakan olmak üzere, Sayın Çevre ve Orman Bakanı ve diğer
yetkililer, bu barajlara, HESlere, bu politikaya karşı çıkan
çevre örgütlerine ve halka, birileri tarafından yönlendirilen, birileri
tarafından getirilip eyleme sokulan kişiler olarak baktılar yani
bu bakış
Dünyanın hiçbir yerinde bir başbakanın, bir
çevre bakanının, çevrecilere, doğacılara ve özellikle
HESin yapıldığı yerde Bu doğru bir politika
değil, bu HES benim doğal yaşamıma, benim
yaşadığım köye, benim yaşadığım
dağa, coğrafyaya, dereye zarar veriyor. diyen halka bu tür yaklaşım
hakkı yoktur. Eğer orada çevrecilerin, eğer oradaki halkın
mevcut bakışı eksikse, yanlış bilgilendirilmişse,
sizin onun eylemine saldırma hakkınız yoktur, ona saygı
duyacaksınız, gidip bilgilendireceksiniz, gidip oradaki projeniz
hakkında bilgi vereceksiniz en üst düzeyde, Sayın Başbakan da
Sayın Çevre Bakanı da diğer yetkililer de gideceksiniz, o halkı ikna edeceksiniz. Halkın
kendi yaşadığı, binlerce yıldır
yaşadığı ilde, ilçede, köyde, dağında, devletin,
baraj yapıp, ondan sonra da halk karşı
çıktığı zaman, eğer yanlış
yapılıyorsa yanlıştan vazgeçme, eğer eksik
bilgilendirme varsa bilgiyi verme yerine o halka saldırması, çevre
örgütlerine saldırması çağımızın hiçbir
değeriyle bağdaşmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Tamamlıyorum Başkan.
Hele özellikle demokrasiden
yana olduğunu söyleyen, özellikle demokrasiyi geliştirme ve
halkın tüm kesimlerine taşıma iddiasında olan bir
Hükûmetin, onun Sayın Başbakanının, onun
bakanının yapacağı davranışlar değil. Biz,
bir an önce Hükûmetin bu tutumundan vazgeçmesini, özellikle HESler başta
olmak üzere, çevreyle, doğayla, insanların bugünü ve geleceğiyle
ilgili konularda, birincisi, halkı, sivil toplum örgütlerini dikkate
almalı, en önemlisi de bu Meclisi dikkate almalıdır. Türkiyede
her ağzını açanın saatlerce dile getirdiği,
bahsettiği, şikâyet ettiği HESler konusu mutlaka bir an önce
ele alınmalı. Onun için bu konuda bizim de önergelerimiz var.
Biz bu önergeye oy
vereceğiz ve tüm, iktidar partisinin, muhalefet partilerinin, ortak bir
şekilde oy birliğiyle bu önergeyi kabul edip bir araştırma
komisyonu oluşturulmasına destek vermesi gerekiyor diyorum,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Karabaş.
Buyurunuz Sayın
Doğru.
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çok önemli bir konuyla ilgili
görüşme yapılıyor. Ülkemizin her yerinde olduğu gibi
Amasya, Tokat, Gümüşhane bölgesinden geçmekte olan Yeşilırmak
üzerinde yaklaşık 20nin üzerinde HES projesi izin
alınmış şekilde devam etmektedir. Şu anda 10 tane
civarında HES bitirilmiştir. Ancak HES yapımı biten veya
yapımı devam eden yerlerde binlerce orman kesilmiş, tam bir
orman katliamı yaşanmaktadır. Ayrıca, heyelan bölgesi
hâline de gelmiş ve toprak da süratli bir şekilde kaymaktadır.
Ayrıca, ırmaktan alınan suyun kanallara alınması
sonucu mümbit araziler bazı yerlerde tamamen kaybolmuştur. 30 metre
genişlikte, 10ar metre de kenarda yol olmak üzere 50 metrelik alan 10-20
kilometrelik uzunlukta olunca ekilecek arazi kalmamaktadır. Ayrıca,
ırmağın geçtiği yerlerde mikroklima etkisi kaybolmakta ve
Yeşilırmak Vadisi üzerinde yaklaşık 200ün üzerindeki özel
bitki örtüsü de kaybolmaktadır. Bunlardan dolayı, halk, ziraat
odaları başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının
hepsi HESe karşıdır, halkta çok büyük bir tepki vardır.
Özellikle Tokat Reşadiye Belediye Başkanı ve Niksar Belediye
Başkanı bununla ilgili başı çekmekte ve insanları
uyarmak için de avaz avaz bağırmaktadır, bundan dolayı da
HES projelerinin süratli bir şekilde durdurulması gerekmektedir.
Bu yönde olarak da bugün
verilmekte olan önergenin doğru bir önerge olduğunu ve Meclisteki tüm
kardeşlerimizin, milletvekillerinin bunu önemsemesini ve Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesini desteklemesi
gerektiğini ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Size de teşekkürlerimi sunuyorum Sayın Başkanım söz
vermiş olduğunuz için.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Doğru.
Önerinin lehinde Bursa
Milletvekili Necati Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz efendim.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu grup önerisi üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugünkü grup önerileri,
araştırma önergeleri çevre üzerine. Atıkları görüştük
biraz önce Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu grup önerisi
doğrultusunda. Tabii bu anlamda, hepimizin bildiği meşhur bir
Kızılderili atasözüyle başlamak istiyorum: Biz dünyayı
dedelerimizden miras almadık, çocuklarımızdan ödünç aldık.
diyor o atasözü. Dolayısıyla, gerçekten doğru bir söz. Bizim de
bu anlamda, Türkiyede yaşayan insanlarımızın
refahını yükseltmek veya ihtiyaçlarını karşılamak
için birtakım yatırımlar ve işler yaparken
doğanın tahrip edilmemesi, ekosistemin yok olmaması için
elimizden gelen gayretleri göstermemiz gerekiyor.
Bu tür konular
konuşulurken yine biraz önce, atık konusunda AK PARTİ
temsilcisinin burada konuştuğu bir şeyi düzeltmeden
geçemeyeceğim. Çöplerden elde ettikleri gazla elektrik ürettiklerini ve
dolayısıyla küresel ısınmanın önüne geçtiklerini ifade
etti. Gazı yakarak elde ettiğiniz elektrikle küresel
ısınmanın önüne geçemezsiniz. Yani gaz hidrokarbondur, karbonun
yanmasıyla karbondioksit oluşur. Dolayısıyla küresel
ısınma da karbondioksit salımının küresel sera
etkisiyle oluştuğu için böyle bir şey olmaz. Bunu da
altını çizerek düzeltme ihtiyacını buradan hissettim, çünkü
bugün hep bu konular konuşulacak.
Tabii, HESlerle ilgili
burada bu konular konuşulurken bizim konuştuklarımızdan da
şu algılanmasın, yani sanki hidroelektrik santrallerin
yapımına kökten karşıymışız gibi bir
şey de çıkmasın; aksine, bu tür önergelere destek vermekle
hidroelektrik santrallerin daha doğru bir şekilde, yani
doğayı tahrip etmeden yapımını sağlamak
adına belki Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir araştırma
önergesi görüşülürse çok daha faydalı olur kanaatindeyiz. Hatta
bazı bölgelerde gerçekten tahrip etmeyen, doğru projeler varsa bunlar
da tespit edilerek oradaki insanların da bilgilendirilmesi suretiyle,
faydalı projeler olduğuna ikna edilmesi suretiyle de bu projelerin
devamı da söz konusu olabilir ancak tabii ki hepimiz şunun
farkındayız, canlılar için gerekli olan, bitki, doğal çevre
için gerekli olan en önemli kaynak su kaynağıdır. Bu su
kaynağından, her hareket eden ve her potansiyel enerjisi olan su
kaynağından bu enerjiyi almak bazen işte doğaya, çevreye
verdiği zarardan dolayı enerjiden aldığımız
faydadan çok daha fazla zararlı olabilir. Bu anlamda, burada ifade
edildiği gibi, bu hidroelektrik santrallerin inşasında ki, o
sıkıntılar -işte biraz önce Tokat Milletvekilimiz de ifade
etti- âdeta ormanlar kesiliyor. Bu kesilen ağaçlar doğrultusunda o
bölgelerde, heyelana yatkın olan bölgelerde daha çok tahribatlara
yarınlarda sebep olacak. Birtakım kendi elimizle orada tahribatlar
yapmış oluyoruz. Hepimiz bunları yaşıyoruz. Doğanın
gücünün önüne hiçbirimiz geçemeyiz. Yani doğadan
aldığımızı doğa bir şekilde geri
alacaktır veya doğadan eksilttiğimizin
karşılığında tabiat bir şeyleri eksiltecektir,
işte, suyunu aldığımız zaman yeşilliği orada
yok edecektir. Dolayısıyla, bütün bunları, inşaat
aşamasındaki sıkıntıları veya projelendirirken bu
projelerin doğru bir şekilde yapılmasını hep birlikte
burada kontrol etmemiz ve o bölgedeki, dolayısıyla yapılacak
inşaatlarda çevreye ve oradaki insanlara da zarar vermemesine hep birlikte
dikkat etmemiz gerekiyor. Özellikle de HESlerle ilgili bu girişimler, son
günlerde, son aylarda, Karadeniz başta olmak üzere, Egede veya diğer
yerlerde halkın da bu anlamda, işte, çiftçilik yapan
insanlarımızın
sularının da kesileceği kanaatiyle veya tabiatın yok
olacağı kanaatiyle, vatandaşların da ciddi anlamda
rahatsız olduğu konular.
Dolayısıyla, bu
araştırma önergesi bence bir fırsat yani bu konularda daha
sağlıklı bir gelişme, daha sağlıklı
yenilenebilir enerjilerin hayata geçmesi konusunda fırsat. Elbette,
şunu da ifade etmek lazım: Türkiye, bu anlamda dışa
bağımlı bir enerji modeline sahip, giderek de dışa
bağımlı hâle geliyoruz. Bunun için, yenilenebilir enerji
kaynaklarına, yerli kaynaklarımızın kullanımına
ihtiyaç var ama bunları kullanırken de doğru işler
yapmamız gerekir. Mesela, yerli kaynakları kullanmak adına ben
bir örnek vereyim: Bursada il başkanı iken karşı
çıktığım, Davutlar bölgesindeki termik santralin
yapımıyla ilgili, redevans karşılığında bir
termik santral kurulmasıyla ilgili yirmi yıl önce yapılan
projeyi bugün hayata geçirmeye kalktıklarında, oradaki
yapıyı görmeden o projeyi hayata geçirmek son derece
yanlıştı çünkü o bölgenin insanı, fakir bölgenin
insanı, bugün artık, 200 bin kiraz fidanını
yetiştirerek âdeta, dünyanın en iyi kirazını şu anda
ihraç eder duruma gelmiş ve oradan elde edilecek yani o köylerin
boşaltılmasıyla, o kiraz ağaçlarının sökülmesiyle
verilecek zararı oradan elde edilecek enerjiden karşılamanız
mümkün olmayacak hâle gelmişti. Yani yerli kaynaklarımızı,
elbette, yerli kömürden de elektrik enerjisi üretmek için bu
kaynaklarımızı harekete geçirmemiz lazım ama projelerin de
doğru olması lazım, doğru bir şekilde yönlendirilmesi
lazım. Bütün bunlara dikkat etmemiz gerekiyor.
Türkiye'nin elektrik enerjisi
projeksiyonuna baktığımızda, tabii ki, yenilenebilir enerji
kaynakları yeterli seviyede değil. Güç anlamında
baktığımızda, hidrolik enerjisi yüzde 33 bir paya sahip ama
elektrik enerjisi üretimi açısından değerlendirdiğimizde,
bu yüzde 15lere, yüzde 16lara düşüyor çünkü hidrolik enerjisi
santralleri yılda 4 bin saat çalıştığından
dolayı termik santraller kadar elektrik enerjisi üretme kapasitesine sahip
değil. Dolayısıyla, böyle baktığımızda,
Türkiyede hidrolik enerjiden elde ettiğimiz elektrik, mevcut üretilen
elektriğin yüzde 20lerine tekabül eder durumda.
Tabii ki, bunun
dışında, hidroelektrik santrallerinin dışında da
yapmamız gereken: Yenilenebilir enerji kaynaklarından, işte,
rüzgâr enerjisi gibi, güneş enerjisi gibi kaynaklardan da istifade etmemiz
lazım ama bunlardan istifade etmek için yine doğru şekilde
projelendirmeler yapmamız lazım. İşte, rüzgâr enerjisine
lisans başvurularını hep birlikte gördük, nasıl bir kaos.
Haritayı önüne alanın gelip noktaladığını,
İşte burada ben rüzgâr enerjisi üreteceğim. diye lisans
başvurusunda bulunanların toplam 78 bin megavatlık başvuru
yaptığını ve bunun da uygulanabilir
olmadığını hep birlikte gördük. Dolayısıyla,
hidroelektrik santrallerinin içinde, başvuru lisanlarının içerisinde
buna benzer projeler de elbette var.
Bunun dışında,
bakın, iki defa Meclise gelip de Meclisten çekilen yenilenebilir enerji
kaynaklarıyla ilgili kanunun da bir an önce çıkması gerekiyor.
Daha, Türkiyede, güneş enerjisinden elektrik üretmeyle alakalı bir
yönetmelik dahi yok. Dolayısıyla, bu anlamda yatırım
yapacak insanlar, girişimciler, Türkiyede güneş enerjisinden
elektrik üretimiyle ilgili girişimde bulunacaklar, elbette, daha
yönetmeliği olmayan bir işle ilgili girişimde bulunmakta
çekingen davranacaklardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
NECATİ ÖZENSOY (Devamla)
Bunun için, Türkiyede enerji politikaları millî politikalar hâline
getirilmeli. Dolayısıyla, bu millî politikaları burada Mecliste,
burada komisyonlarda gerçekten, ciddi anlamda tartışarak, ülkemizin
yarınları adına ciddi sıkıntılara
düşebileceğimiz
Bu enerji politikalarının çok daha
sağlıklı bir şekilde gelişmesi için, muhalefet-iktidar
ayrımı yapmadan, özellikle muhalefetin burada verdiği önergelere
- Cumhuriyet Halk Partisinin olduğu gibi bizlerin de enerji
politikaları ve HESlerle ilgili verdiğimiz- ve Türkiye'nin
yararına olabilecek konuların tartışacağı komisyonlara
evet denmesi dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Özensoy.
Aleyhte Rize Milletvekili
Bayram Ali Bayramoğlu.
Buyurunuz efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu önerinin aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Şimdi, benden önce
konuyla ilgili konuşma yapan 3 arkadaşımızın prensip
olarak üzerinde mutabık kaldığı önemli konulardan bir
tanesi, Türkiye'nin enerji ihtiyacının var olduğu ve enerji
ihtiyacının da yurt dışına
bağımlılığının her geçen gün
arttığı, bunun yerine, alternatif enerjiler olarak yerli
kaynaklarımızı devreye sokmamız gerektiği konusuna
bağlı oluyor.Bu nedenle verilmiş olan grup önerisinden birkaç
paragrafı sizlere okumakta fayda görüyorum: Diğer ithal kaynaklar da
dâhil edildiğinde elektrik üretimimizin yaklaşık yüzde 58i
ithal kaynaklardan sağlanmaktadır. Neredeyse tamamı ithal kaynak
olan doğal gaza bu ölçüde bağımlılık enerjide önemli
bir arz güvenliği riski oluşturmaktadır. Bu durum, elektrik
üretiminde doğal kaynakların, yenilenebilir enerji
kaynaklarının bu çerçevede de hidroelektrik santrallerinin önemini
artırmaktadır. Sonra -aşağı doğru gidiyoruz-
nehir tipi HESlerin yenilenebilir alternatif kaynaklar olarak mutlaka
değerlendirilmesi gerektiği ama bu çerçevede ÇED raporlarında
birbirlerine benzerliklerle yeterli çalışma yapılmadan âdeta
aynı raporların verildiği ifadelerine yer verilmiş.
Bir de esas önemli olan bir
ifade daha var burada, bunu çok önemsediğim için sizlere de
okuyacağım: Her ne kadar yönetmelikte akarsuyun on yıllık
ortalama akımının yüzde 10u oranında can suyu
bırakılması yönünde bir hüküm olsa da bu oranda suyun
bırakılıp bırakılmadığı konusunda tereddütler
vardır. Neyin tereddüdü vardır arkadaşlar? Yani bir prensip
olarak bir prensibi ortaya koyalım. Bu ülkenin enerjiye ihtiyacı var
mı? Var. Bu enerjiyi yerli kaynaklardan sağlaması gerekiyor mu?
Gerekiyor. Ama az evvel Sayın Doğru Tokat-Amasya bölgesinde
Yeşilırmak üzerinde yapılan HESlerle ilgili
kullandığı ifadedeki aynen notu buraya aldım, diyor ki:
Herkes HESlere karşıdır ve HESler durdurulmalıdır.
Aynen, kendi ifadeniz, tutanaklardan çıkartıp alabilirsiniz.
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Binlerce orman kesildi.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Bakın, ben sizin söylediğiniz ifadelerden
alıyorum.
CHP milletvekilinin
konuşmasının içerisindeki aynen bir ifadeyi daha söylüyorum:
Halkımızın şanlı direnişiyle karşı
çıktılar ve HESleri durdular.
GÜROL ERGİN (Muğla)
Evet, doğru, aynen öyle oldu.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Şimdi, Halkımızın
şanlı direnişi. dediğiniz nedir?
GÜROL ERGİN (Muğla)
Nedir? İşte oradaki uygulamadır.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Türkiyenin neresinde HES yaparsanız
yapın, Türkiye'nin neresinde su kaynaklarını enerjiye
döndürürseniz döndürün gerek bu konuya bilgi sahibi olan sivil toplum
kuruluşları gerekse bu konuda
kışkırtılmış insanların her bölgede her
yatırıma karşı çıkması kadar doğal hiçbir
şey olamaz. Her bölgede
GÜROL ERGİN (Muğla)
Yok, yo;, öyle bir şey yok!
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Bakın, ben, size çok güzel örneğini
vereceğim.
GÜROL ERGİN (Muğla)
Dalaman Çayında da yapıldı HES, kim sesini çıkardı?
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Artvin Yusufelinde Türkiye'nin en büyük
barajlarından bir tanesi yapılacak ve Yusufeli komple
taşınacaktı. Yıllarca Yusufelinde bu barajın
yapılmaması için
GÜROL ERGİN (Muğla)
- Halkın nefesini kesiyorsunuz!
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Ben sizi dinledim, lütfen sakin bir şekilde
siz de beni dinleyin.
GÜROL ERGİN (Muğla)
Ama siz haksız ithamlarda bulunuyorsunuz
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Varsa konuşmanız, çıkar sonra
cevabını verirsiniz.
GÜROL ERGİN (Muğla)
Haksız ithamda bulunuyorsunuz.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Ben, ithamda bulunmuyorum, söylediklerinizi
söylüyorum, hiç ithamda bulunmadım, ne ifade kullandıysanız
onları söyledim.
GÜROL ERGİN (Muğla)
Neymiş şanlı direniş? O işte
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Yusufelinde bu barajın yapılmasına
yıllarca insanlar karşı çıktılar ve yerlerinin
taşınmasını istemediler ama ben Artvine siyasi
çalışmalar dolayısıyla gittiğimde bir Yusufeli heyeti
bana geldi, farklı siyasi partilerden. Ne zaman? On dört sene sonra.
Dediler ki: Ya, Sayın Vekilim, siz bu enerji konularıyla
ilgileniyorsunuz. Ne zaman şu Yusufeli Barajına başlanacak, ne
zaman şu Yusufelinin kentsel dönüşümüne, taşınma
işine geçeceksiniz?
Şimdi, hadiseyi izlerken
arkadaşlar eğri oturup doğru konuşmamız lazım.
Türkiye'nin bütün enerji kaynaklarını Türkiye kullanmak ve üreterek
ekonomisine kazandırmak zorundadır ama sizlerin söylediği gibi
ormanların talan edilmesi var ise
GÜROL ERGİN (Muğla)
Ki var
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla)
özel olarak bazı yatırımlarda
çevreye etkili, duyarsız yatırımlar varsa
GÜROL ERGİN (Muğla)
Var
Yok mu?
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla)
bunların hepsine karşı
çıkalım ama bilgileri doğru alalım.
GÜROL ERGİN (Muğla)
Kardeşim, bilgiyi doğru almayı bir tarafa bırak, ben
bizzat yaşıyorum orada.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Bakın Ormanlar talan edilir. derseniz bu
yanlış bir ifadedir. Orman niçin talan edilir? Kesersiniz, bir kanal
geçirirseniz kanalda ormanı kesip imha edersiniz ama tünelli bir HESte
ormanın kesilmesi diye bir şey söz konusu olamaz ki. Suyu bir yerde,
havzada toplarsınız, havzanın altından tünele verirsiniz.
Bunun ormanla hiçbir münasebeti olmayacak anlamına gelir.
Ha, burada özellikle can suyu
konusundaki ihtilafınıza da bir cevap vereceğim. Bakın, bu
hiçbir mesnedi olmadan konuşulan bir ifadedir. Bütün can suyu sistemleri
toplama havzalarından bırakılan su nispetleriyle, fotosel
sistemiyle Devlet Su İşleri bölge müdürlüklerinin hepsinden
izlenmektedir. Eğer sizde, bir yerde can suyu olarak kaydedilmiş bir
miktarı, herhangi bir kişi kullanmadığını veya
bırakmadığını iddia ediyorsa, o gün itibarıyla
nasıl kalp grafiğiniz çekilmişse, o can suyu grafiğini
bölge müdürlüğünden istersiniz, bırakılmış mı, bırakılmamış
mı orada görürsünüz.
Ben İkizdere Vadisine
gittim, gazetecilerle beraber gittim. Bana gazeteciler dediler ki: Yahu dün
akşam biz buradan geçtik. Bu gördüğünüz, şu andaki mikro HES
projenin içerisinde can suyu diye bir şey bırakılmamıştı,
buradan hiç su akmıyordu. Yahu nasıl akmaz kardeşim? Bunu size
kim söyledi?, Ben kendi gözlerimle gördüm. dedi. Hangi saatte gördün bunu?
dedim. Dün akşam gördüm. dedi. Yahu dün akşam biz seninle
beraberdik, dün akşam biz seninle beraber basın toplantısındaydık.
Nasıl gittin, gördün?
Yani, ifadeleri
kullanırken, arkadaşlar, hakikaten eğri oturup doğru
konuşalım. Bizde doğaya zarar veren ve doğanın
tahribatına sebebiyet verecek, can suyunu engelleyecek bir proje varsa
bunun engellenmesi için gereken çalışmaları yapalım ama
sizin de söylediğiniz, 27 Ekimde İkizdere Vadisinin Kültür ve
Tabiatı Koruma Kurulu tarafından sit alanı ilan edilmesi
Ki 22
tane değil, yanlıştır o, 21 tane projedir, bunların 15
tanesinin uygulaması durdurulmuştur. Bu 21 tane proje ile ilgili Sit
Kurulunun aldığı kararın hiçbir hukuki mesnedi yoktur,
bakın, hiçbir hukuki mesnedi yoktur.
GÜROL ERGİN (Muğla)
Ya nasıl bir mesnedi var?
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Şimdi, olayı böyle bir sürtüşme,
tartışma ortamına getirirsek bundan zarar etmiş oluruz,
Türkiye de zarar etmiş olur.
MURAT ÖZKAN (Giresun) Senin
hukuk bilgin nereden geliyor güzel kardeşim?
GÜROL ERGİN (Muğla)
Niçin yok?
MURAT ÖZKAN (Giresun) Sen
hangi okulu bitirdin? Nereden biliyorsun?
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Şimdi, bakın, onu ayrıca ben size
anlatırım. Onu ayrıca
GÜROL ERGİN (Muğla)
Yok ki.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Benim elimde var belgeleri.
MURAT ÖZKAN (Giresun) Sen
daha hayalî ihracat belgelerini vermedin be!
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Hukuki olarak bir kurulun, bütün kurum ve
kuruluşlardan görüş alarak bu görüşlerin üzerine yorum
yapması gerekirken, bu görüşleri dahi almaya gerek duymadan
oturduğu yerden karar vermekle bu ülkeye katkı sağlanmaz.
GÜROL ERGİN (Muğla)
Bak, hayalî ihracat soruluyor.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) Ha, gidersiniz, incelersiniz, yerini görürsünüz,
oradaki yaşananları görürsünüz ve buradan Hakikaten bu ülke bundan
zarar görecek, bu bölge bundan zarar görecek. dersiniz, bunu, amenna, kabul
ederim ama o nedenle ben size burada
özellikle şu konuyu vurgulamakta fayda görüyorum: Bakın Türkiyede bu
konuda söylenen en doğru ve en güzel ifadelerden bir tanesi mevcut havza planlarının
zamanında düzenli olarak yapılmamış olmasıdır,
buna aynen katılıyorum. Dere yataklarında havza planlaması
düzenli olarak yapılmış olsaydı bu ve benzeri
ihtilaflı konular gündeme gelmezdi ama şu gün mevcut bütün dere
yataklarındaki havza planları son iki, iki buçuk senedir düzenli
olarak yapılmaktadır. Bakın sadece havza
planlamalarını söylemiyorum, kendi vilayetim Rize ile ilgili
söylüyorum. Biz mevcut havza planlamalarının ötesinde taş
ocakları konusunu da bu planın içerisine yatırdık. Toplam
elli dört tane ruhsat müracaatı vardı. Elli dört tane taş
ocağı ruhsatıyla ilgili bütün müracaat sahiplerini topladık
maden işlerindeki yetkililerle, uzmanlarla bir araya getirdik ve beş
tane çalışılabilirin üzerinde mutabık kalınmak
suretiyle oy birliğiyle o beş tanesine ruhsat verilmesi
kararını çıkarttı arkadaşlar ve böylece mevcut mevzi
imar planı gibi bir havza planlaması yapma imkânımız oldu.
O nedenle arkadaşlar,
yatırımları yapacaksak, bu ülkenin enerji ihtiyacını
yurt dışına bağımlılıktan kurtaracaksak
mevcut Damlaya damlaya göl olur. mantığından uzaklaşmadan
elimizdeki her türlü imkânı en iyi şekliyle kullanacak ama çevreye de
duyarlılığımızdan vazgeçmeyeceğimiz
muhakkaktır ve bu konuda da Hükûmetin başta Çevre
Bakanlığı olmak üzere Başbakanlığımız
ve bütün yetkilileri de aynı hassasiyeti önerge veren arkadaşlar
kadar hepsi göstermektedir bundan kimsenin kuşkusu olmasın diyor
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi bağlayınız.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla)
ve bu düşüncelerle önergeye karşı
olduğumu belirterek hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Bayramoğlu.
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Şahsıma sataşma oldu, üç dakika söz istiyorum.
BAŞKAN
Yanlış anlama oldu, yerinizden söz vereceğim.
Buyurunuz, düzeltiniz.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Rize Milletvekili
Bayram Ali Bayramoğlunun, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
REŞAT DOĞRU (Tokat)
- Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Biz barajlara karşı
değiliz, sadece ırmak ve dere üzerine yapılmakta olan HES
projelerinin yapmış olduğu doğa katliamlarına
karşıyız.
Özellikle Amasya ve Tokat,
Gümüşhane milletvekilleri vardır. Özellikle Tozanlı Deresinden
geçmekte olan arkadaşlar, geçtikleri zaman da tahmin ediyorum burada onlarca
milletvekili arkadaşım da bunu görmüştür. Oradan geçerken
insanların yüreği yanıyor. Binlerce orman arazisi, şu anda
ormanlar tamamen mahvolmuş, kesilmiştir.
Bakınız, 30 metre
civarında bir kanala su alınmaktadır. 30 metre, 10 metre de
sağlı sollu iki tane yol olmaktadır, etmiştir 50 metre. 50
metrelik bir kanal boydan boya geçince ne orada ekilecek arazi kalmaktadır
ne de başka bir şey kalmaktadır. Biz işte buna
karşıyız.
Bakın, şu anda
Tokattaki işte Erbaa, Niksar, Reşadiye ve Taşova bölgesindeki
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Doğru, meramınız anlaşıldı.
MURAT ÖZKAN (Giresun)
Sayın Başkan, 63e göre söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın
Ağyüz, buyurunuz efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Rize Milletvekili
Bayram Ali Bayramoğlunun HESlerle ilgili yaptığı
konuşmaya ilişkin açıklaması
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Sayın Başkanım, İkizdere doğal sit
alanı ilan edilirken Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulu ilan etmiştir. Arkadaşımızda bilgi eksikliği
var. Koruma kurulları sit alanı ilan ederken -doğal sit
alanı- falan bakanlığa sorayım, filan bakanlığa
sorayım demezler, alanı incelerler; oradaki bitki örtüsüne bakarlar,
doğal yapıya bakarlar, buna göre karar verirler. Bu, yeni mi
çıktı yani? Ama kendileri, işlerine gelmeyen doğa koruma
kurullarını değiştirmeye alışık
oldukları için şimdi bu karara karşı da yargıya gidiyorlar.
Bu, kulağı ters göstermektir. O HESler doğayı tahrip
etmektedir. İkizdere için Koruma Kurulunun aldığı karar çok
doğrudur, başka kuruma danışmasına gerek yoktur. Bilgi
eksikliği var arkadaşımızda.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz katkınız için Sayın Ağyüz.
Sayın Özkan
6.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın, Rize Milletvekili Bayram
Ali Bayramoğlunun HESlerle ilgili yaptığı konuşmaya
ilişkin açıklaması
MURAT ÖZKAN (Giresun)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biraz önce HES konusunda
konuşan arkadaş, tabii kendisi iş çevrelerinin temsilcisi olarak
rolünü güzel oynuyor. Herkes biliyor ki bu HESler Türkiye'nin enerji
ihtiyacının yüzde 5ini bile karşılayamayacak, hepsi ama
hepsi, çünkü bunlar niye yapılıyor? Alım garantisi veriliyor.
Bazı insanlara ömür boyu para aktarmanın bir metodu ve çevreyi de
tahrip ettiği açık, net.
Ayrıca, işte bu sit
alanlarıyla ilgili verilen kararlarla, hukukla ilgiliydi. Bu
arkadaşımız ne anlar hukuktan? Yani, hukuki bilgisi nedir bu
arkadaşımızın onu da anlamış değilim.
Enerjiyle ilgili acaba bir santrali gidip gezmiş midir, onu da merak
ediyorum.
HES tahribat yapmıyor
demek son derece bilgisizlik, son derece olaya taraflı bakmak ve
sermayenin burada sesi olmaktan öteye giden bir şey değildir.
Türkiye'nin enerji ihtiyacı HESlerle değil, bir an önce nükleer
santral yapılmalı, Türkiye kendi nükleer enerjisini
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Özkan.
Buyurunuz Sayın Ergin.
7.- Muğla Milletvekili Gürol Erginin, Rize Milletvekili Bayram
Ali Bayramoğlunun HESlerle ilgili yaptığı konuşmaya
ilişkin açıklaması
GÜROL ERGİN (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce konuşan
AKPli Milletvekili Arkadaşımız konuşması
sırasında Önce gidin oraları görün de, dolaşın da
ondan sonra konuşun. dedi. Sayın Konuşmacı herhâlde benim
Yuvarlakçayda günlerce kaldığımı bilmediği için öyle
konuştu. Yalnız ben değil Cumhuriyet Halk Partisinin 3
milletvekili olarak günlerce oralarda olduk, Belediye Başkanımız
her gün oradaydı ama hepsinden önemlisi 2 bin dolayında köylü
kadınıyla erkeğiyle, çocuğuyla seksen, seksen beşlik
yaşlı nineleriyle oradaydı. İşte, onların o
çamurda, yağmurda, karda çadırlarda ve açıkta geçirdikleri
geceler şanlı direnişin ne olduğunun ifadesidir. Bunu
özellikle söylemek istiyorum. Bu şanlı direniş lafı
biraz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Ergin.
Yeterli buluyorum bu
tartışmayı.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) Hayır, sataşma var. Lütfen, söz istiyorum
Sayın Başkan.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/761) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun 2/12/2010 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.00
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran
Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan
Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3
Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3
Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S.
Sayısı: 510) (x)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Dünkü birleşimde İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen teklifin
ikinci bölümündeki 49uncu madde üzerinde iki önerge verilmişti, birinci
önergenin oylaması bitmişti.
Şimdi ikinci önergeyi
okutuyorum:
(x) 510 S. Sayılı Basmayazı 14/10/2010 tarihli 7nci
Birleşim Tutanağına eklidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510
sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 49uncu
maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
Mehmet Günal |
Emin Haluk Ayhan |
Nevzat Korkmaz |
|
Antalya |
Denizli |
Isparta |
|
|
Osman Durmuş |
|
|
|
Kırıkkale |
|
Daire başkanı,
başsavcılığın yazılı düşüncesini içeren
yargılamaya esas raporu üyelerden birine verir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak acaba?
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İfade sade bir hâle
getirilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
49uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
49uncu madde
kabul edilmiştir.
50nci madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510
sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 50'nci
maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bu hükümler dışında, gerekli
görülen hususlar varsa ilgili mercilere bildirilmesine karar
verilir."
|
Mustafa Kalaycı |
Mehmet Şandır |
Mehmet Günal |
|
Konya |
Mersin |
Antalya |
|
Murat Özkan |
Emin Haluk Ayhan |
Yılmaz Tankut |
|
Giresun |
Denizli |
Adana |
|
Behiç Çelik |
Nevzat Korkmaz |
Kemalettin Nalcı |
|
Mersin |
Isparta |
Tekirdağ |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 50 nci maddesinin üçüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
" (3) Hesaba ilişkin raporun
yargılaması sırasında, adli veya idari kovuşturma veya
soruşturmalar için yetkili mercilere gönderilmiş olması
nedeniyle belgeleri elde bulunmayan veya eldeki bilgi ve belgelerle hüküm tesis
edilemeyen ya da hüküm tesis edilebilmesi için soruşturma ve
kovuşturma sonucunun beklenmesinde yarar görülen hususların hüküm
dışı bırakılmasına karar verilebilir. Raporun
hüküm dışı bırakılan hususlarının
yargılamasına noksanlıklar giderildikten sonra devam
edilir."
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin üçüncü
fıkrasındaki ifade bozukluklarının giderilerek
anlatımın sadeleştirilmesi ve anlatılmak istenen durumun
doğru kavramlar kullanarak metne tam olarak yansıtılabilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510
sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 50'nci
maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bu hükümler dışında, gerekli
görülen hususlar varsa ilgili mercilere bildirilmesine karar
verilir."
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
OKTAY VURAL (İzmir)
Murat Özkan konuşacak efendim.
BAŞKAN Sayın
Özkan, buyurunuz efendim
MURAT ÖZKAN (Giresun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun teklifinin 50nci maddesinde vermiş olduğumuz
değişiklik önergesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu kanun teklifiyle birlikte getirilen yeni bir Sayıştay düzeni söz
konusu. Sadece bir Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde ya da
Sayıştayın gereksinimleriyle ilgili olarak yapılan bir
değişiklik değil, burada sistem tamamen özünden
değiştiriliyor.
Şimdi, burada ne
yapılıyor? Sayıştay nedir? Bizdeki yüksek mahkemelerden bir
tanesidir, bir hesap mahkemesidir daha doğrusu; bütçe hakkı
gereği Türkiye Büyük Millet Meclisinin harcama yetkisini verdiği ya
da para toplama yetkisini verdiği kurum ve kuruluşların
hesaplarını denetleyen bir birimdir.
Peki, bu birimin rahat
çalışabilmesi için ne olması gerekiyor? Her şeyden önce
bağımsız bir kurum hâlinde olması gerekiyor.
Peki, bu
yaptığınız değişiklikle Sayıştayın
bağımsızlığında bir değişme oluyor mu,
kararlarında bir değişme oluyor mu? Evet, arkadaşlar, çok
çok önemli bir değişiklik oluyor. Hâlen yürürlükte olan kanunda
Sayıştayın programına alacağı, denetleyeceği
birim ve kuruluşlar Sayıştay Genel Kurulunca belirleniyor. Peki,
bu yasayla ne getiriyorsunuz?
Değerli arkadaşlar,
bu yasayla Sayıştayın yapacağı denetimler bir idari
görev hâline getiriliyor. Yani Sayıştay Başkanının,
Sayıştay Başkanına bağlı bir dairenin
yapacağı tespitler ve planlamalar sonucunda Sayıştay
denetçileri denetim hizmetlerini, teftiş hizmetlerini yerine getirecekler.
Peki, bu,
Sayıştayın bağımsızlığını
zedeleyecek mi? Tabii ki zedeleyecek. Bağımsız bir
Sayıştaydan bahsetmek artık mümkün olacak mı? Olmayacak.
Peki, Dünya
Sayıştaylar Kurulunun değerlendirme standartlarına uygun
bir standart getiriyor muyuz? Hayır, onu da getirmiyoruz. Niye
getirmiyoruz? Çünkü performans denetimini kaldırdınız,
performans ölçümünü getirdiniz. Yani yukarıdan aşağı
baktığınız zaman son derece sorunlu bir kanun ortaya
çıktı, çıkartıldı, çıkartıyorsunuz ve bu
yaptığınız Türkiyedeki Sayıştay geleneğine,
bağımsız Sayıştay geleneğine vurulan çok büyük
bir darbedir.
Sayın milletvekilleri,
bu darbe maalesef sizin hukuk anlayışınızın da bir
tezahürüdür çünkü sizin hukuk anlayışınız, denetlemeye,
kontrol sistemine değil yönetmeye
Bizim hukuk
anlayışımızı kuran birim olarak
baktığınız için olayları değerlendiriyorsunuz.
Mahkemeler işinize gelen kararları verdiği zaman Yargı
bağımsızdır, tabii ki olmalıdır. diyorsunuz,
karşı olduğu zaman, sizin işinize gelmeyen kararlar
olduğu zaman Yargı da neymiş? diyorsunuz. Bu
anlayış, Türkiyeyi ileri götürmez değerli arkadaşlar; bu
anlayış, Türkiyeyi maalesef geriye götürür. Sizin
çocuklarınız daha özgür bir ülkede yaşamayacak sayenizde, daha
sıkıntılı
Bu düzen de hep böyle gitmez, bir gün sizler bu
tarafa geçersiniz ve büyük sıkıntılar çekersiniz.
Gelin, Türkiyede gücü bir
yerde toplamayalım, gücü ayıralım. Gücü
ayırdığımız takdirde demokrat oluruz. Demokrasinin
gelişimi budur. Hâkimler, idare içerisinde güç, bunların hepsini
ayrıştırmak gerekiyor. Ama siz tam tersi bir
yaklaşımla
Belki birçoğunuzun haberi bile yok, ne
yapıldığını bile bilmiyorsunuz çünkü Parlamentonun
sistemi bu yani Parlamentoda milletvekilleri maalesef
Bu bir kanun teklifi,
birkaç grup başkan vekili arkadaşımızın verdiği
bir teklif ama birçoğunuz şu değişimin içeriğinin bile
maalesef farkında değilsiniz çünkü bizim Parlamento
geleneğimizde maalesef grup kararlarıyla el kaldırılıp
indirilen hatta koşa koşa gelinen bir yapı mevcut. Bu
yanlış, bu demokrasi değildir. Bu, demokratmış gibi
yapmanın, biz her şeyi oy, her şeyi sayı olarak
Demokrasi
bir aritmetik değildir arkadaşlar. Demokrasiyi
içselleştireceğiz, hukukun üstünlüğüne inanacağız,
aksi takdirde, sizin kurmaya çalıştığınız Türkiye
daha despotik, daha totaliter, daha yaşanmaz bir Türkiye olacaktır
maalesef. Ben bir milletvekili olarak uyarı görevini yapıyorum.
Uyanın! Neler yaptığınızın farkına
varın ve düşünün. Acaba, söylenenler hiç mi doğru değil?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
MURAT ÖZKAN (Devamla) Sizi
düşünmeye davet ediyorum. Belki zor çünkü bu coğrafyada düşünmek
çok kolay bir şey değil, insanlar lay lay lomla geçirdikleri için
Çünkü bakıyorum birçok milletvekili de düşünmek yerine, gülmeyi,
tebessüm etmeyi tercih ediyor. Maalesef zor bir şey öneriyorum size ama bu
kanun üzerinde bir kez daha lütfen düşünün. Yaptığınız
şey Sayıştayın
bağımsızlığına, Türkiyedeki
bağımsız yargıya vurulan bir darbedir, ciddi bir hukuk
yanlışıdır. Türkiyeyi daha demokrat, daha
yaşanılır, daha güzel yapacaksak güçleri ayırmak, güçleri
parçalamak gerekiyor. Tek elde değil çok farklı, birbirini kontrol
eden, dengeleyen bir sistemi kurmak zorundayız.
Bu vesileyle, beni
dinlediğiniz için hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Özkan.
Sayın Daniş,
sisteme girmişsiniz.
Buyurunuz.
MEHMET DANİŞ
(Çanakkale) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Konuşmacı
arkadaşımız konuşmasında ilgili kanunla Genel Kurulun
hiç ilgili olmadığını, bu coğrafyada düşünmenin
zor olduğunu ve parlamenter demokraside de
bunun böyle olmaması gerektiğini savundu ama sanıyorum
hiç komisyon tecrübesi olmadığı için
Buraya gelen kanun
tasarıları ve tekliflerin komisyonlarda günlerce görüşüldüğünü,
gerektiğinde alt komisyonlara havale edildiği bilgisi kendinde
mevcuttur.
Ben sadece bunu
hatırlatmak istedim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Daniş.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
50nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
50nci madde
kabul edilmiştir.
51inci madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510
sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 51inci
maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Sayıştay
ilamları gerekçeli olarak düzenlenir.
|
Mustafa Kalaycı |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
|
Mehmet Günal |
Emin Haluk Ayhan |
Nevzat Korkmaz |
|
|
Antalya |
Denizli |
Isparta |
|
|
|
Hüseyin Yıldız |
|
Beytullah Asil |
|
|
Antalya |
|
Eskişehir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 51 inci maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
(1) İlamlar gerekçeli olarak düzenlenir.
Yeterli sayıda düzenlenen ilamlardan ikişer nüshası daire
başkanı ve yargılamaya katılan üyeler tarafından
imzalanır. İmzalı nüshalardan biri dairede alıkonur;
diğeri ve imzasız nüshaları rapor dosyası ile birlikte
Başkanlığa verilir. Sayıştay Başkanı veya
görevlendireceği kimseler ilamları Sayıştay mührü ile
mühürleyip imzalar. Yargılamayı yapan daire başkan ve üyeleri
tarafından imzalı nüsha Başkanlıkça saklanır.
M. Akif Hamzaçebi Tayfun İçli
Trabzon Eskişehir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın
İçli, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Çok değerli milletvekili
arkadaşlarım, sizleri saygıyla selamlıyorum.
510 sıra
sayılı Sayıştay Kanunu Teklifi hakkında, başta
Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarım olmak üzere,
muhalefete mensup diğer milletvekili arkadaşlarımın
günlerce süren eleştirilerini hep birlikte dinledik ve tutanaklara geçti.
Yine, bu kanun teklifinin muhalefet şerhinde de ayrıntılar
mevcut.
Değerli
arkadaşlarım, tüm bu eleştiriler, asıl olarak iki ana
noktada toplanmakta: Birincisi, AKPnin sekiz yıllık iktidarı
boyunca bir kadrolaşma hevesi. İki, AKPnin denetlenmeden
hoşlanmaması, denetlenmeyi istememesi şeklinde odaklanıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bunlara somut örnekler vermek istiyorum.
Anayasamızın 98inci maddesi gereğince Türkiye Büyük Millet
Meclisinin denetim yolları vardır. Meclis araştırması,
Meclis soruşturması, genel görüşme, gensoru gibi. Sorular:
Yazılı ve sözlü sorular. Türkiye Büyük Millet Meclisinde AKPnin
sayısal çoğunluğu olması nedeniyle ne yazık ki
Türkiyeyi ilgilendiren birçok konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi denetleme
görevini yapamıyor, AKPli milletvekili arkadaşlarımız bu
istekleri hemen reddediyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi denetleme görevini
yapamıyor.
Yine bu sekiz
yıllık iktidarda, Sayın Erdoğan olmak üzere, AKP Genel
Başkanı olmak üzere birçok AKP sözcüleri yürütmenin de denetlenmesini
istemedi. Hepimiz çok iyi biliyoruz, başta Danıştay olmak üzere
idari yargıya karşı ağza alınmayacak eleştiriler
yapıldı, olmadı, Anayasa değişikliğiyle, yasa
değişikliğiyle birtakım düzenlemeler yapıldı, o,
yargının yetki ve görevleri değiştirildiği gibi burada
da kadrolaşma olağanüstü bir şekilde devam ettirildi.
Sadece bu mu değerli
arkadaşlarım? Son günlerde yaşadık. 2 general, 1 amiralle
ilgili Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin verdiği kararı
beğenmeyen Sayın Başbakan, gerektiğinde Askerî Yüksek
İdare Mahkemesine gerek olmadığını, bu konuda gerekli
düzenlemelerin yapılacağını bildirmek suretiyle Askerî
Yüksek İdare Mahkemesinin yapısının da
değiştirileceği konusunda görüşlerini dile getirdi.
İster Askerî Yüksek İdare Mahkemesi olsun ister Danıştay
olsun bu yüksek mahkemelerin verdiği kararları ne yazık ki AKP
beğenmiyor ve yürütmenin işlemlerinin denetlenmesini istemiyor.
Değerli
arkadaşlarım, başka birçok konu var. Hâkim ve Savcılar
Yüksek Kuruluyla ilgili düzenlemeye baktığımız zaman, son
Anayasa konusundaki düzenlemelere baktığımız zaman AKPnin
nedense denetimden kaçmak konusunda olağanüstü bir çaba sarf ettiğini
görüyorsunuz. Son, bu Sayıştay Yasa Teklifinde de, birçok
arkadaşımın ifade ettiği gibi, performans denetimi
başta olmak üzere birçok denetim olayının
sulandırıldığını ve başka bir
Sayıştay yapısının gerçekleştirilmek
istendiğini görüyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasanın 160ıncı maddesine göre
Sayıştay, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri
ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile
mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemeye yetkili
bir anayasal kurumdur. Şimdi, siz, bu yasa teklifiyle
Sayıştayın denetleme yetkisini kısıtlamaya ve siyasi
iktidarınızın hoşuna gidecek şekilde düzenlemeye
kalkarsanız, işte kıyamet orada kopar.
Değerli
arkadaşlarım, bir yerde denetleme yoksa, bir yerde saydamlık
yoksa orada yolsuzluk vardır, orada ağır kokular vardır.
Artık ağır kokular, bırakın Avrupa ilerleme
raporlarını, uluslararası belgelerde çok açık olarak ifade
edilmektedir Türkiyeyle ilgili. Ama son günlerde, çok ciddi başka
konuları da görüyoruz. Bir ülkenin, Amerika Birleşik Devletlerinin
büyükelçilerinin kriptolu, gizli yazışmalarında da Türkiyeyle
ilgili çok ciddi yolsuzluk iddialarını görmektesiniz. Bu iddiaları
diplomatik dedikodu olarak görebilirsiniz, bu iddialara iftira deyip hakaret
de edebilirsiniz veyahut hak ettikleri cevabı da verebilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Ama değerli
arkadaşlarım, İtalyan Dışişleri
Bakanının dediği gibi, eğer bu belgeler diplomasinin 11
Eylülü olarak kabul ediliyorsa birçok devlette ve bu belgeler içinde
şahıslar dışında devletin ali
çıkarlarını, devletin güvenlik politikalarını,
devletin kaynaklarını ilgilendiren çok önemli bilgiler yer
alıyorsa, bu olayların, mutlaka devlet ciddiyeti altında,
özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir Meclis soruşturması,
bir Meclis araştırması açılmak suretiyle denetlenmesi, bu
ağır kokulardan Türkiye Cumhuriyeti devletinin aklanması
gerekiyor. Bu, kişiler meselesi değildir; Türkiye Cumhuriyeti
devleti, dünya âleminde rezil olmuştur. Amerikalı diplomatları
eleştirmek, dedikodu yapmak demek suretiyle bu işten sıyrılamayız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi derhâl konuya el atmalı, bu iddiaları,
bu belgeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında
araştırmalıdır. Kişilerle ilgili meseleleri de, kişiler,
başta Sayın Başbakan, kimi eski bakanlar olmak üzere de
yargı nezdinde mutlaka araştırmalıdır. Tabii,
savcılara düşen görev de var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi bağlayınız
Sayın İçli.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Hemen bağlıyorum Sayın Başkanım. Bir
sonraki önergede devam edeceğim.
Değerli
arkadaşlarım, bu kişisel mesele değildir, bu devlet
meselesidir. Devlet adamlığı, devletle ilgili konulara
hassasiyet göstermekle kendini gösterir. Yoksa bir işi küçümsemekle, bu
işi ötelemekle devlet adamlığı olmaz diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN - Yoklama
yapacağım efendim
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Ünlütepe, Sayın Aslanoğlu, Sayın Barış,
Sayın Özyürek, Sayın Koçal, Sayın İçli, Sayın Ekici,
Sayın Dibek, Sayın Kart, Sayın Tan, Sayın Halıcı,
Sayın Hacaloğlu, Sayın Günday, Sayın Ünsal, Sayın
Serter, Sayın Baratalı, Sayın Pazarcı, Sayın Köktürk,
Sayın Erenkaya.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayımız vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin;
Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510
sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 51inci
maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Sayıştay
ilamları gerekçeli olarak düzenlenir.
Beytullah
Asil (Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN Önergeye
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Yıldız, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 510 sıra
sayılı Yasa Teklifinin 51inci maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
son günlerde üniversite gençlerinden ve üniversiteyi bitirmiş genç
kardeşlerimizden sürekli telefon alıyoruz. Bu gençlerimiz, Türkiye
Büyük Millet Meclisine Türk toplumunun yaşamış olduğu
sorunlarla ilgili her konuda yasa tekliflerinin getirildiğini ve her
konunun konuşulduğunu ancak gençlerimizin sorunlarıyla ilgili
konuların konuşulmadığını ve bu konular üzerinden
de ayrıca duygu sömürüsü yapıldığını ifade ederek
bu konuşmamı talep ettiler. Ben de onların isteği üzerine
bu önerge vesilesiyle geleceğimizin teminatı olarak gördüğümüz,
Avrupa yaşlanırken genç bir nüfusa sahip olmakla övündüğümüz ve
son derece önemsediğimizi her fırsatta ifade ettiğimiz
gençlerimize yapılan haksızlıklara birkaç cümleyle değinmek
istiyorum.
Gençlerimiz, hayata
atıldıkları dönemde vatan hizmeti saydığımız
askerlik görevini ifa ettiklerinde hayatlarını, geleceklerini daha
rahat planlamaktadırlar. Bazı gençlerimiz ise değişik
nedenlerle -doktora çalışmaları, tıpta uzmanlık
dönemi, tahsilin uzaması gibi- delikanlılık dönemlerinde
kanunların kendilerine tanımış olduğu tecil
hakkını kullanarak askerlik görevlerini ifa edemezler. İşin
sahibi Genelkurmay Başkanlığının, kısa ve orta
vadede bedelli askerliğin mümkün olmadığını
açıklamasına rağmen, Hükûmet ve iktidar mensupları
yaptığı açıklamalarla gençlerimizi beklenti içerisine
sokmuşlardır. Bundan bir hafta önce de Sayın Millî Savunma
Bakanının açıklamasını hayretle okuduk. Bedelli
askerliğin gündemde olmadığını, bedelli askerlik
lobisini umut pompalamakla suçlayan sözler söylemekteydi. Umudu kim
pompaladı, kim, sırasıyla bakalım.
2002 genel seçimleri
öncesinde bedelli askerlik AKPnin vaatleri içerisindeydi. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Millî Savunma Komisyonu Başkanı Sayın Cengiz
Kaptanoğlu, 2003 yılındaki bir röportajında Bedelli
askerlik bizim seçim beyannamemizde var. Bu, bizim halkımıza
verdiğimiz bir sözümüzdür. En geç sonbaharda bu konunun Meclise
geleceğini düşünüyorum. demişti.
Sayın Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, önce, bedelli bekleyenlerden askerlik şubesine
dilekçe vermelerini istemişti. Sayın Erdoğan, referandum
öncesinde bir televizyon kanalındaki söyleşide bedelliyle ilgili bir
soru üzerine Şu anda çalışma yok, beklentiyi
artırmamalıyız. dese de Böyle bir adımın
atılması noktasında herhangi bir gelişme olursa
açıklarız. demişti.
Konuşmalarında
bedelli askerliğe karşı olmadığı
mesajını veren Başbakan Yardımcısı Sayın
Bülent Arınç ise 8 Ekim günü NTVde canlı yayında, bedellinin
profesyonel askerlik çalışmasının içinde olup
olmayacağının belli olmadığını
söylemişti. Arınç, Bu kadar konuşulduktan sonra mutlaka bir
şey olması gerekir. diyordu, Ortada bırakılamaz.
diyordu. Sayın Arınç, 19 Ekimdeki açıklamasında ise
Yıl sonuna yetişebilir diye ümit ediyorum. demişti.
Sayın Millî Savunma
Bakanımız Vecdi Gönül, Erdoğanın 23 Nisan 2010 günü
dönemin Genelkurmay Başkanı Sayın İlker Başbuğ
ile yaptığı görüşme öncesinde, bedelliyle ilgili bir soruya
Başbakan ne derse o olur. karşılığını
vermişti. Sayın Gönül, başka bir açıklamasında da
sözleşmeli askerlik devreye girdikten sonra muvaffakiyet
sağlanırsa, asker ihtiyacı karşılanırsa o zaman
askerliğin kısalması ve bedelli askerliğin gündeme
gelebileceğini söylemiş idi.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu ise, Önce
Hükûmete ve Başbakana Genelkurmaydan brifing verecekler, daha sonra bu
askerlik konusu kamuoyunda tartışılacak ve ardından Meclise
gelecek. Biz o zaman çalışmaya başlayacağız. Şu
anda bu konuyla ilgili bir bilgimiz yok. demişti.
Değerli arkadaşlar,
bu, gençlerimiz üzerinde bir duygu sömürüsüdür. Geleceğini planlamak üzere
günlerin, hesabını yapan gençlerimizin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
geleceği üzerindeki
yapmakta oldukları planlamaları üzerinden duygu sömürüsü
yapılmasının doğru olmadığını ancak bu
duygu sömürüsü konusunda Adalet ve Kalkınma Partisinin çok da profesyonel
olduğunu, bu konuda çok başarılı olduğunu söylemek
durumundayım.
Değerli arkadaşlar,
gençlerimizle ilgili pek çok konu vardı iletmek istediğim ancak sürem
yetmediği için sadece askerlikle yetinmek durumunda kalıyorum.
Yükseköğrenim Kurumu ve Hükûmeti, gençliğin üzerinde
oynadığı bu tehlikeli oyundan vazgeçmeye
çağırıyor, her Türk gencinin -bir Türk büyüğünün
söylediği gibi- bayrak olduğunu ve asla yere düşüp kirlenmemesi
gerektiğini sizlere hatırlatıyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Yıldız.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
51inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
51inci madde
kabul edilmiştir.
52nci madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 52 nci maddesinin birinci
fıkrasına ilgili muhasebe birimine ifadesinden sonra gelmek üzere
raporu düzenleyen denetçiye ifadesinin konulmasını arz ve teklif
ederiz.
|
|
M. Akif Hamzaçebi |
H. Tayfun İçli |
|
|
Trabzon |
Eskişehir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510
sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 52nci
maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki
cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
|
Mehmet Günal |
E. Haluk Ayhan |
Nevzat Korkmaz |
|
|
Antalya |
Denizli |
Isparta |
|
|
|
Hasan Özdemir |
|
|
|
|
Gaziantep |
|
|
İlam, ilgili denetçiye
de verilir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın
Özdemir, buyurunuz.
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 510
sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifinin 52nci maddesi
için vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
İlamların infazı başlıklı 52nci maddede
Sayıştay ilamları kesinleştikten sonra doksan gün
içerisinde yerine getirilir. İlamlarda gösterilen tazmin miktarı
hüküm tarihinden itibaren kanuni faize tabi tutularak, 9 Haziran 1932 tarihli
ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre tahsil
olunur. denilmektedir. Önergemizde ise 52nci maddenin birinci
fıkrasının sonuna İlam, ilgili denetçiye de verilir.
hükmünün eklenmesi öngörülmektedir. Böylece ilgili denetçinin de
bilgilendirilmesinin yolu açılacaktır.
Değerli milletvekilleri,
anayasal bir kurum olan Sayıştay, merkezî yönetim bütçesi
kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının
bütün gelir ve giderleriyle, mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına denetlemektedir. Ancak, AKP hükûmetleriyle birlikte
Sayıştayın Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapması
gereken denetimlerden uzak kaldığı görülmektedir. Örneğin,
kamu kaynaklarıyla kurulan belediye şirketleri ve belediye bütçeleri
Sayıştay denetiminden ısrarla kaçırılmaktadır.
Ortada ciddi bir boşluk vardır. AKP bu boşluğu kendisi
yaratmıştır ve kullanmaktadır. 2002 yılında
Hükûmetin henüz ilk 13üncü gününden 31 Aralık 2002 tarihine kadar tam 919
adet yol ihalesi yapılmıştır. Toplamı 52 milyon lira
olan ihale bedelleri Sayıştay vizesinden kaçırılmak için 750
bin lirayı aşmayacak şekilde ayarlanmıştır.
Böylece Yolsuzluk tespit edilmesin. diye Sayıştay devre
dışı bırakılmıştır. Yolsuzlukla
mücadeleye özel önem vereceğini ilan eden bir hükûmet, Sayıştay
denetiminden neden kaçmaktadır?
Değerli milletvekilleri,
görüldüğü gibi Sayıştay, AKP hükûmetlerinin ilk günlerinden itibaren
görevini yapmaktan dikkatle uzaklaştırılmaktadır. Bugün ise âdeta bir iktidar fermanıyla
denetlememe organı hâline getirilmek istenmektedir.
AKP, demokratiklik,
şeffaflık iddialarıyla kendilerine bir siyasi hareket alanı
sağlamaya çalışırken, denetim
tartışmalarının ne kadar yüksek sesle dile getirildiği
normal değildir. AKP dönemindeki anormallikler ise saymakla bitmez hâle
gelmiştir.
2009 yılı Mart
ayında, bir AKPli büyükşehir belediye başkanını
soruşturan Sayıştay denetçilerine soruşturma
açıldığı haberleri basında, bildiğiniz gibi, yer
almıştı. Üzülerek söylüyorum, bu durum iktidar partisinde normal
bir süreç olarak kabul edildi. Anormal hâllerin normal kabul edildiği
toplumlarda demokrasi şekilden ibaret kalacaktır. AKPnin ülkemize
yaşattığı, bu şekilsel bir demokrasiden başka bir
şey değildir.
Değerli milletvekilleri,
toplumu ve devleti adım adım çürüten yolsuzluklardan bir an önce
kurtulmalıyız. Yolsuzluk bugün Türkiye'nin üstüne, üzülerek
söylüyorum, bir kâbus gibi çökmüştür. Bunu AKPli sayın
milletvekilleri de bilmektedir. Devletteki ve toplumdaki yozlaşmanın
önüne geçilebilmesi için yolsuzluk iddiaları bir an önce
karşılık bulmalıdır. Bunu sağlayacak ve bununla
kararlı mücadele edecek hükûmetlerdir.
Başta Sayıştay
olmak üzere, diğer devlet kurumlarının kendi iç denetim
mekanizmaları bir an önce aktif şekilde
çalıştırılmalıdır. Ancak, görüşmekte
olduğumuz kanun tekliflerinin böyle bir gelişmeye vesile
olamayacağı, sizlerin de bildiği gibi, açıktır.
Konuşmama burada son
verirken yüce heyetinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Özdemir.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 52 nci maddesinin birinci
fıkrasına ilgili muhasebe birimine ifadesinden sonra gelmek üzere
raporu düzenleyen denetçiye ifadesinin konulmasını arz ve teklif
ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın
İçli, buyurunuz.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, sizleri tekrar selamlıyorum.
Bir önceki maddede, 51inci
maddede önerge vermiş ve görüşlerimi sizlere arz etmiştim.
Şimdi 52nci maddeyle ilgili bir önergemiz var. Önergemiz biraz evvel
okunduğu gibi, hangi gerekçeyle bu önergeyi verdiğimiz gerekçesinde
belli.
Değerli
arkadaşlarım, bir önceki konuşmamda denetimin önemini
vurgulamış ve Sayıştay Yasa Teklifinde
Sayıştayın denetiminin etkisizleştirildiğini
söylemiş ve Bir ülkede eğer bir denetim yoksa o ülkede yolsuzluk
olur. demiş ve görüşlerimi sizlere arz etmiştim.
Değerli
arkadaşlarım, yine bir önceki görüşmemde Amerika Birleşik
Devletlerinin sızan gizli belgelerinden söz etmiştim. O belgelerden
8 bin tanesi ülkemizle ilgili. Bu belgelerden sadece 26sı kamuoyuna
açıklandı. O belgelerin birkaçında kimi KİTlerle ilgili
ki Sayıştayın denetimi içinde olan KİTlerle ilgili-
yolsuzluk iddiaları da yer almakta.
Yine, bir önceki
konuşmamda ifade ettiğim gibi hep bir önceki konuşmama
atıf yapıyorum çünkü dikkatle dinlediniz, sizleri gözlemledim-
eğer bir kamu iktisadi teşebbüsünde yani halkın, milletin
varlığında bir yolsuzluk yapılıyorsa bu
yolsuzluğun üzerine süratle gitmemiz gerekir ve o yolsuzluğu
yapanların da adalet önünde ve kamu vicdanı önünde
yargılanmasına yol açmamızın gerekliliğini, mutlaka
altını çizerek bir kez daha ifade ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu koskoca Amerika Birleşik Devletlerinin gizli
belgelerini ciddiye almayabilirsiniz, Bu, dedikodu yapıyor.
diyebilirsiniz. Bu bir takdirdir ama değerli arkadaşlarım, dünya
çalkalanıyor ve bu konuya Türkiye Büyük Millet Meclisinin mutlaka ve
mutlaka el atması gerektiğini bir kez daha ifade ediyorum.
Şimdi, Türkiyede ilginç
işler oluyor: Atlantik ötesinden kimliği belirsiz bir mektubu çok
ciddiye alıyorsunuz. Genelkurmayın kripto odasına giriyorsunuz
ve birtakım soruşturmalar yapıyorsunuz,Türkiye bunu
yaşadı. Yine, kimliği belirsiz kişilerin elektronik
postayla yaptığı ihbarı dikkate alıyorsunuz. Askerî
birimlerin cephane taşıyan kamyonlarını bir gece yarısı
Ankarada Gölbaşında çeviriyorsunuz, götürüyorsunuz. Yine,
kimilerine göre aklından zoru olan kişilerin iddiasını
dikkate alıyorsunuz, Ergenekon adı verilen soruşturmada
Türkiye'nin askerini, bilim insanlarını, aydınlarını
yargılanması için hukuka sevk ediyorsunuz. Bunu da anlayabilirsiniz.
Değerli
arkadaşlarım, bütün bunları yapıyorsunuz, bütün
iddiaları ciddiye alıyorsunuz ve Yargıya havale ettik.
diyebiliyorsunuz. Peki, değerli arkadaşlarım, bu
özelleştirmelerle ilgili yapıldığı söylenen
iddiaları niye ciddiye almıyorsunuz? Türkiye Cumhuriyetinin çok
değerli savcıları bu belgeler üzerinde acaba bir dava
açmayı düşünüyor mu ve siz değerli milletvekili
arkadaşlarım, özellikle AKPli milletvekili arkadaşlarıma
sesleniyorum: Sayın Başbakanı, kimi bakanları aklamak sizlerin
öncelikli göreviniz değil mi? Böyle bir Amerika Birleşik
Devletlerinin
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) Ne zamandan beri Amerikanın talimatı
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla)
müttefik ülkenin Dışişleri
Bakanlığının hazırladığı,
büyükelçilerinin hazırladığı ve yalanlanmayan, aksine,
doğru olduğu için
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) Yalanlandı, yalanlandı.
H.TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Hayır yalanlanmadı, belgeler doğrudur.
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) Hayır, muhatapları yalanlandı.
H.TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Sızdığı için özür diliyoruz. dediler ve
büyükelçilerine sahip çıktılar. Gazetelere bu gözle değil, bu
gözle bakın. Açın resmî belgeleri
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) Siz de Türkiye'nin gözünden bakın, Amerikanın gözünden
bakmayın.
H.TAYFUN İÇLİ
(Devamla)
Amerika Birleşik Devletleri belgelerin
sızdığından dolayı Türkiyeden özür dilemiştir,
içeriği konusunda özür dilememiştir. O zaman değerli
arkadaşlarım, Sayın Genel Başkanınızı, kimi
bakanlarınızı
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) CHP, ne zamandan beri Amerikanın ağzıyla iş
yapıyor?
H.TAYFUN İÇLİ
(Devamla)
aklamak sizin göreviniz değil mi? Bunu bir Meclis
soruşturması açmak suretiyle, bir genel görüşme açmak suretiyle
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine almak sizin asli göreviniz değil
mi? Terör örgütüyle ilgili kimi müttefik devletlerin yardım
yaptığı konusunu sizin ciddiye alıp burada ilgilenmeniz
önemli değil mi? Füze kalkanı konusunda, silah alımı
konusunda, Skorsky helikopter ihaleleri konusunda bir büyükelçiyle Milli
Savunma Bakanının yaptığı görüşmeleri sizin
burada ciddiye almanız gerekmez mi değerli arkadaşlarım?
Bunlar vatandaşın parası değil mi?
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) CHPyle ilgili söylenenlere ne diyorsun? CHPyle ilgili Bir avuç
şamatacı, tantanacı, elitist. diyor. Ona ne diyorsun, kabul
ediyor musunuz bunu?
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Sen onu geç arkadaşım, geç! Bak, bu cevap vermeniz ne
kadar alıngan olduğunuzu gösterir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi bağlayınız Sayın İçli.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Ben bu ülkenin Başbakanına, bir Türk vatandaşı
olduğum için, bu ülkenin Bakanına, Millî Savunma Bakanına,
İçişleri Bakanına, eskisi yenisi, laf söylenmesinden üzüntü
duyarım.
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) Biz de CHPye söylenmesinden üzüntü duyuyoruz.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Türkiye Cumhuriyeti devletinin yabancı devletler nezdinde bu
derece küçük düşürülmesinden hicap duyarım. Onun için, değerli
arkadaşlarım, bunun aklanma yeri burasıdır. Açarız
soruşturmayı, inceleriz. Hakaret edeni burada Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bulunan bütün milletvekilleri ortak bir bildiriyle lanetler. Gelin,
bunu yapalım, korkmayalım.
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) Sizin için Bir avuç gürültücü elitist diyor. Doğru mu bu?
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Sizin için söylemiyorum, bu bir siyasi parti çekişmesi
değildir, bu bir ülke meselesidir.
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) Ülke meselesi olur mu ya!
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Ülke meselelerinde de gerekli hassasiyeti gösterelim ve ülkemize
sahip çıkalım diyorum.
Önergeme destek vermenizi
talep ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın İçli.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Bakan Hükûmet adına cevap
vermek istiyor.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Size sahip çıktım.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Bakanlarla ilgili bir şey yok.
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Sayın Başkan, Hükûmet adına
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Hangi konuda
efendim?
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Sayın Başkan, Başbakanla
ilgili, bakanlarla ilgili ithamlar vardır, Meclis önergesi verilmeli.
dedi. Ben de bu konudaki görüşümüzü Bakanlar Kurulu üyesi olarak
paylaşmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz, üç
dakika, 69a göre.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Ceketini ilikle, Kurula biraz saygılı ol, önünü ilikle.
Burası Amerika değil.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- Devlet Bakanı Egemen Bağışın,
Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin, Hükûmete
sataşması nedeniyle konuşması
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın İçli herhâlde
biraz heyecan yaptı. Kendisinin söylediği gibi, ülkemizle ilgili 10
bine yakın belge olduğu iddia edilen ama şu ana kadar siz 26
dediniz ama benim takip ettiğim kadarıyla 51i kamuoyuyla paylaşılan,
WikiLeaks adıyla tanınan kripto sızıntısı
olduğuyla ilgili iddialar bulunan belgeler medyamızda
dolaşıyor.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Sarsıldınız, deprem yarattı.
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Eskiden millet Teksas, Tommiks okurdu şimdi
Sayın İçli WikiLeaks okuyor.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Sana öyle geliyor.
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya)
O kadar ucuz mu ya!
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Şimdi, dün Sayın
Başbakanımız bu konuda çok net bir açıklama yaptı.
Sayın İçlinin gösterdiği heyecanı Türkiyenin Ana
Muhalefet Partisinin Genel Başkanı da gösterdi ve ne idiği
belirsiz birtakım belgelere dayanarak Sayın Başbakanın
hesaplarıyla ilgili bilgi istedi.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Hillary Clinton Belgeler doğru. diyor.
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Başbakan da dedi ki: Benim İsveçrede
tek kuruşum olduğunu ispat ederseniz, banka hesabım
olduğunu ispat ederseniz istifa ederim. Ama edemezseniz siz edebilecek
misiniz?
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Diğer kelimeleri de söyle yüreğin yetiyorsa.
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Şimdi, Sayın İçli, hele diğer
belgeleri bir görelim, diğerleri bir çıksın. Eğer Mecliste
bir görüşme gerekiyorsa onu sizin kadar biz de isteriz, bundan
şüpheniz olmasın. Ama daha hangi amaca hizmet ettiği belli
olmayan, süzmece bir şekilde bir yerlere
sızdırıldığı çok net bir şekilde gözüken
belgelerden dolayı böyle polemik yaratmanın hiç kimseye bir
faydası yok.
Bakın, bugün Sayın
Cumhurbaşkanımız ne demiş: WikiLeaks tuzağına
Türkiyede kimse düşmesin. Tabii ki her şey yazılacak, herkes
okuyacak, takip edecek ama bunlar kendi iç düzenimizi, iç
politikamızı falan, gereksiz şekilde enerjimizi almasın
çünkü buradaki diplomatların merkezlerine yazdıkları kendi
değerlendirmeleri. Doğru olanlar da var, yanlış olanlar da
var, çok yanlış olanlar da, yakışıksız olanlar da
var. O da o diplomatların çapını gösterir.
Şimdi, arkadaşlar,
Türkiyenin o dönemde içerisinden geçtiği hassas dönemi hep beraber
yaşadık. Orada, kimin, hangi amaçla, neyi
yazdığını da şu anda bilemeyiz ama onların vakti
zamanı gelince
Biz, onun için
Başbakanımız ne dedi: Hele
bir herkes eteğindeki taşları bir döksün. Diğer bir
belgeleri görelim bakalım. Sizin partinizle ilgili de çok ağır
ithamlar var, başka şeyler var ama ben onlara
başkasının sızdırdığı kriptoya bakarak
değer vermem. Benim sizinle ilgili bir intibam oluşmuştur, sizin
benimle ilgili bir intibanız oluşmuştur. Şimdi,
başkalarının şeyiyle bunlara el atmanın bir
anlamı yok. Siz Koskoca Amerika Birleşik Devletlerinin gizli
belgelerini ciddiye almayabilirsiniz. diyorsanız, bu kadar da gözünüzde
büyütmeyin Amerikayı, bu kadar büyütmeyin. (CHP sıralarından
Vay, vay! sesleri)
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Büyüten sizsiniz be, ağanız, ağanız!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen,
sözlerinizi bağlayınız.
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Savcılar dava
açmayı düşünüyor mu? diye sordunuz. Burada savcı yok, burada
Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçilmiş çok değerli milletvekilleri
var. Türkiyenin savcıları, eğer uygun gören, uygun gördüğü
davayı açar. Ha, biz bu konuda önlem alacak mıyız devlet olarak,
Hükûmet olarak? Tabii ki. Sayın Başbakanımız dün bununla
ilgili çok açık ve net açıklamalarda bulundu. Eğer anlamakta bir
zorluk çektiyseniz, ben size onları yazılı olarak da gönderirim
ama bu sızıntı olayından sonra Amerika Birleşik
Devletlerinin ilk özür dilediği kişi Türkiye Cumhuriyetinin
Dışişleri Bakanı olmuştur.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Özürle olmuyor bu iş, özürle olmuyor!
EYÜP FATSA (Ordu)
Dinlemesini bilin!
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Bundan sonraki süreci de hep beraber takip
edeceğiz.
Arkadaşlar, bu kutsal
çatı altında, ne iktidar partisinin ne de muhalefet partilerinin
kendilerini Amerika Birleşik Devletlerine veyahut da herhangi bir
başka devletin buradaki diplomatlarına beğendirme gibi bir
çabası yoktur.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Sizin var.
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) Onların bu ülkenin içine veyahut da başka
ülkelerin arasına, başka ülkelerdeki siyasilerin arasına fitne
sokacak birtakım çabalara, birilerinin sızıntılarla...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bağış, lütfen tamamlayınız.
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (Devamla) ...destek vermesi sürecine de katkı vermenizin
hiçbir anlamı yoktur.
Onun için, siz isterseniz
tekrar Teksas, Tommiksleri okumaya dönün, WikiLeaksleri de çok fazla
abartmayın.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Bağış.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Sayın Başkan, sataşma var. Söz istiyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, lütfen izin verir misiniz?
Sayın Bakan
konuşmasında Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı Sayın
Kılıçdaroğluna, Sayın Kılıçdaroğlunun
söylemediği sözleri söylemiş gibi atıfta bulunmak suretiyle
sataşmıştır efendim. Söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Devlet Bakanı
Egemen Bağışın konuşmasında CHP Genel
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
öncelikle Sayın Bakanın burada konuşma üslubunu
yadırgadığımı ifade etmeliyim.
Karşısındaki Parlamento heyetini, muhalefet grubunu küçük
görerek Anlamadıysanız, anlamakta zorluk çektiyseniz ben
bunları size daha sonra bildiririm, açıklarım. şeklindeki
bir konuşma bir sayın bakana yakışmıyor. Sayın
Bakan daha
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Burada iftira etmek yakışıyor mu bir parlamentere?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Efendim, izin verir misiniz. Ben bir sayın
bakan değerlendirmesi yapıyorum. İzin verirseniz bitireyim.
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) Bir de kendi milletvekilinizin değerlendirmesine bakın.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Amerikanın burada sözcülüğünü yapmak
yakışıyor mu?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Efendim, herhâlde takip etmediniz.
BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) Teksas, Tommiksi Sayın Bakanın kendisi okusun.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Hayır, kendi milletvekilini değerlendir.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Efendim, şimdi izin verir misiniz.
BAŞKAN Devam ediniz
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) WikiLeaks belgeleri olarak isimlendirilen,
gerçekte Amerika Birleşik Devletlerinin Türkiyedeki görevlilerinin
birtakım duyumları, dedikoduları alıp Amerikaya servis
etmek suretiyle yazılmış olan kâğıtların,
yazıların kamuoyuna sızması üzerine salı günü kameralar
bir cenaze töreni çıkışında bana yöneldi ve soru sordular:
Sayın Başbakanın İsviçrede sekiz bankada hesabı
olduğuna ilişkin bir iddia var, ne diyorsunuz? Cevabım şu
oldu: Böyle bir duyum üzerine, böyle bir iddia üzerine yorum yapmam. Bunlar
ispatlanmamış olan iddialardır. Bunları doğru
bulmuyorum, ciddiye almam.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Milletvekiliniz yapıyor.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Değerli arkadaşlar, konuşuyorum
burada. Lütfen dinleyin beni.
Sayın
Kılıçdaroğlu, Sayın Genel Başkanımız
salı günü grup toplantısında yaptığı
konuşmada, Sayın Başbakana yönelik böyle bir iddia var.
Sayın Başbakan buna karşı kamuoyunu aydınlatacak bir
bilgiyi vermelidir. dedi.
Şimdi, Sayın
Kılıçdaroğlu Sayın Başbakan İsviçre
bankalarında parası olmadığını ispat etmelidir.
şeklinde cümle kullanmadı. Şimdi, kullanmadığı
bir cümle üzerinden Sayın Başbakan haksız bir şekilde Beni
ispata davet eden Sayın Kılıçdaroğlu diyerek, Sayın Kılıçdaroğluna
eleştiride bulunuyor. Sayın Bakan burada aynı söylemi tekrar
ediyor. Kimse, Sayın Başbakana Bunu ispat edin. şeklinde bir
iddiada, bir eleştiride bulunmadı. İspat, iddia eden tarafa
aittir. İddiayı ortaya koyan Amerika Birleşik Devletleridir,
onun birtakım görevlileridir daha doğrusu. Devlet olarak da
onları suçlamayalım. Şimdi, ne Sayın
Kılıçdaroğlu böyle bir İspat etsin dedi
Sayın
Kılıçdaroğlu Sayın Başbakan kamuoyunu
aydınlatsın. dedi. Şimdi, Sayın Bakana yakışıyor
mu burada, Sayın Kılıçdaroğlunun söylemediği bir
cümleyi alıp Cumhuriyet Halk Partisini eleştirmesi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bu konu Türkiye Büyük Millet Meclisinin üzerinde
duracağı bir konu değildir değerli arkadaşlar.
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) Tayfun Bey öyle demiyor ama!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Birtakım kâğıtlar, belgeler,
yazılar üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi harekete geçmek zorunda
değildir. Böyle bir şey yok. Böyle bir şey yok.
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) Milletvekiliniz farklı bir şey söylüyor. Biz
yanlış mı anladık?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Sayın Başkanım, adım ifade edilerek
sataşıldı...
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Anlamıyorum efendim.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Sayın Başkanım, adım ifade edilerek
Tommiks, Teksas okuyun siz. diyerek sataşıldı.
BAŞKAN Efendim
buyurunuz.
4.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin, Devlet
Bakanı Egemen Bağışın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Peki, teşekkür ederim.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Sayın Bakanı dikkatle dinledim. Ben burada,
ne Sayın Başbakanın İsviçredeki sekiz gizli
hesabından bahsettim ne de kişisel suçlamalarda bulundum.
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) Olmayan bir şeyden nasıl bahsedilir!
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Ben böyle bir şey demedim.
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) İddiadan bahsettim. de, iddia diye söyle! İddia diye
söyle!
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) İzin verin.
Bakın...
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) Hayret bir şey ya!
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Sayın Bakan, Amerikan dış işlerini hepimizden
iyi bilecek yapıda bir arkadaşımız. Çünkü 1999
yılına kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisinden giden
milletvekillerine tercümanlık, Amerika Birleşik Devletleri
Dışişleri Bakanlığı adına tercümanlık
yapan bir arkadaşımız. Onun için, Amerikan dış
politikasının ne olduğunu hepimizden iyi bilir. Sayın Ahmet
Tan tanıktır. 1999da milletvekili olarak gittiğinde Sayın
Egemen Bağış tercümanlık yapmıştır. Onun
için, ben bu konularda...
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Tercüme şirketim vardı, hâlâ da
var.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Bakın, onu söylüyorum. Yapabilirsiniz.
Bakın, şunu
söyledim: Ben milletvekiliyim. Ben Tommiks, Teksas değil, bütün
dünyanın çalkalandığı, ülkemi ilgilendiren konularda tabii
ki okuyacağım. Ben ihtiyatla karşılıyorum. Ben, bu
yapmıştır demiyorum, Hükûmetimiz böyledir demiyorum, ihtiyatla
karşılıyorum. Mutlaka da çok ihtiyatla
karşılamamız lazım.
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) Meclis araştırsın. diyorsunuz.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) Orada manipülasyon vardır ama bunlar
araştırılmalıdır. Haksızlığa
uğrayan kişiler varsa, hukuk yollarında bunu
yapmalıdır. Devletin ali çıkarlarını ilgilendiren
konularda da Türkiye Büyük Millet Meclisi
Belgeler bir dökülsün, şu
taşlar bir dökülsün -Sayın Başbakanın ifadesiyle-, o sekiz
bin belge bir gelsin, eğer orada millî savunmayla, terörle, ekonomiyle,
KİTle, BİTle, belediyelerle ilgili, yolsuzlukla ilgili belgeler
varsa bunu biz araştırmayacağız da kim
araştıracak? Bunu ifade ettim.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) Başkan vekiliniz öyle demiyor. Sizin Grup Başkan
Vekiliniz farklı söylüyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Grup Başkan Vekiliniz farklı söylüyor.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın İçli.
Buyurunuz Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, Sayın Bakan bu bahse konu belgelerle ilgili,
muhalefet partileri olarak, böyle yapılmayacağı ifadesinde
bulunmuştur. Müsaadenizle, muhalefet partisi olarak bu konudaki
duruşumuzu kısaca izah etmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, WikiLeaks
İnternet Sitesinde yayınlanan belgelere ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, gerçekten, yabancı bir ülkenin
diplomatlarının yabancı merkezlerde
hazırladıkları birtakım raporların İnternet
aracılığıyla açığa çıkması üzerine
geniş bir tartışma vardır. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak Sayın Genel Başkanımız tutumumuzu şu şekilde
ifade etmiştir, Sayın Egemen Bağışın muhalefet
partileri diyerek topyekûn bir bakış açısına davet etmesi
üzerine, Sayın Genel Başkanımız salı günü aynen
şunu ifade etmiştir: Yabancı bir ülkedeki İnternet
sitesine bakarak AKP hakkında hüküm vermeyiz. Bunu iç politika malzemesi
olarak kullanmayız. Biz AKPyi tanıyoruz, bu konuda kaynağa
ihtiyacımız yoktur.
Değerli
arkadaşlarım, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Gerçekten
şu değerlendirmeleri, bahse konu değerlendirmeleri, yabancı
diplomatların o ülkelerin menfaatleri doğrultusunda
yaptığı birtakım değerlendirmeler olduğunu
dikkate alarak yapmalıyız. Hepimizin kendi bilgi ve
kaynaklarımıza dayalı olarak eleştirilerimizi sürdürmemiz
lazım. Başkent Ankara ve Türk milleti perspektifli bir
bakış açısıyla meseleye bakmamız lazım. Eğer
yabancı gözlüğü takarak bu millete bakarsak, menfaatlerimize bakarsak
yanlış adım atmış oluruz. Onun için, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak hep eleştirilerimizi Hükûmetin
attığı adımlar üzerinden yapmışızdır.
Mesela Sayın Başbakanın Büyük Orta Doğu Projesi Eş
Başkanı olmasını eleştirmişizdir. Mesela Yahudi
cesaret madalyası almasını eleştirmişizdir.
Dolayısıyla bütün bunlara baktığımız zaman Bütün
dünya bizi alkışlıyor, bir Türkiyede
alkışlanmıyoruz. diyerek yurt dışından
alınan ödülleri ve methiyeleri Türk milletinin de methiyesine ve tercihine
mesnet yapmak doğru değil.
Değerli
kardeşlerim, dayanağımız burası olmalıdır.
Gerçekten bugünkü tartışmaların, hiç olmazsa, Türkiyede
başkent Ankara ve Türk milleti eksenli bir tartışmanın ve
değerlendirmenin ortaya çıkması bakımından son derece
önemli olduğunu düşünüyorum. Bu bakımdan, özellikle yurt
dışına gidip Yabancı dergiler şöyle diyor, büyük
reformlar atıldı, bunlar yapıldı, bakın
yabancılar böyle. diyerek bizi eleştirenlerin bugün yabancıların
yaptığı bir değerlendirme perspektifinde bu noktaya
gelmiş olmasını da bir kazanç olarak görüyorum.
Umarım Hükûmet gerçekten
Türkiyeye Türk milletinin tarihinden, kimliğinden, değerlerinden,
ihtiyaçlarından bakar; Washington, Brüksel, Erivan, Erbil merkezli
projelerden bakmaz. Bu bakımdan, gelin, hep beraber eleştirilerimizi
yapalım. Eleştirilerimi de yine AKPnin uygulamaları
çerçevesinde ben sürdürürüm ama yabancı diplomatların merceklerinden
meseleye bakarak siyaset üretmenin doğru olmadığını
ifade ediyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu, yabancı
diplomatların ortaya koyduğu görüşleri Türkiyede bir siyaset iç
tartışması
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
OKTAY VURAL (Devamla)
hâline dönüştürmek yerine, gerçekten kendi bilgi ve
kaynaklarımıza uygun eleştirileri yapmak suretiyle meseleye
bakarak siyaset üretmenin Türkiye'nin geleceği açısından da
hayırlı olacağını düşünüyorum.
İktidarıyla muhalefetiyle unutmayalım ki hepimiz bu millet için
hizmet etmeliyiz, bu millete hizmet etmeliyiz, bu milletin menfaatlerini
dikkate almalıyız.
O bakımdan,
eleştiriler, benzetmeler, bunlarda çok dikkatli olunması gereken bir
dönemdeyiz. Sayın Genel Başkanımızın bu ifadelerini
alıp, açıkçası bir parti sözcüsünün, Edelman ya da bir
başka yeri destekleyen ifadeler olarak çarpıtanların da bu
süreçten ders almaları gerektiğini ifade ediyor, hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Vural.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Biz de muhalefet partisiyiz, biz de görüşümüzü
açıklamak istiyoruz.
BAŞKAN Bir dakika
efendim. Sayın Kılıç sisteme girmişler, önce ona söz
vereceğim, sonra size.
Buyurunuz.
9.- Samsun Milletvekili Suat Kılıçın, İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Başbakana Yahudi cesaret madalyası
verildiğine dair sözlerine ilişkin açıklaması
SUAT KILIÇ (Samsun)
Sayın Başkanım, İç Tüzükün 60ıncı maddesine
göre yerimden söz talebinde bulundum, teşekkür ediyorum. Kürsüden söz
talep etmedim yeni bir cevap hakkına mahal vermemek üzere.
Sayın Oktay Vural
konuşmasında Sayın Başbakanımızın Yahudi
cesaret madalyası aldığı iddiasında bulundu.
Bu iddia kesinlikle
doğru değil. Sayın Başbakanımız Avrupadan da,
Amerikadan da, Orta Doğudan da bölgeye ve dünya barışına,
medeniyetler ittifakına yaptığı katkılar nedeniyle,
Başbakanlığı süresi içerisinde pek çok madalya, pek çok
ödül ve plaket almış bir isimdir. Alınan bu madalya ve
plaketlerin tamamı, ödüllerin tamamı Türk milleti ve Türkiye
Cumhuriyeti dış politikası adına kabulü
yapılmış olan ödüllerdir, bir Yahudi cesaret ödülü kesinlikle
söz konusu değildir. Amerika Birleşik Devletlerinde bir
vakıftan ödül alınmıştır, bu doğrudur ancak bir
vakfın üyeleri arasında Yahudilerin bulunuyor olması oradan
gelecek bir ödülün kabul edilmeyeceği anlamına gelmez. Kaldı ki
biz antisemitik bir yaklaşım içerisinde değiliz yani Yahudi
olan her şey kötüdür, Yahudilere ait olan her şey kötüdür. gibi
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Ama Katile katil dersiniz!
SUAT KILIÇ (Samsun)
din
odaklı bir ayrımcı bakış içerisinde kesinlikle
değiliz, antisemitik olmayı da doğru bulmuyoruz.
Orta Doğuda
İsrailin devlet politikalarını eleştiriyoruz, İsrail
hükûmetinin yanlışlarını benimsemiyor ve her zeminde ifade
ediyoruz ama bu durum din odaklı bir bakış
açısını gerekli kılmaz. Bu durum antisemitik
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Çok
teşekkür ediyoruz Sayın Kılıç, yeterince
aydınlandık.
Buyurunuz Sayın Kaplan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkanım, bunu ne amaçla
Usul
tartışması mı açtınız?
BAŞKAN Hayır
efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Genel görüşme mi açtınız?
BAŞKAN Muhalefet
olarak söylediği için, muhalefet olarak ona söz verdim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Hayır efendim, usul tartışması mı
açtınız, genel görüşme mi açtınız?
BAŞKAN Hiçbir
görüşme açmadım efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Hayır efendim, İç Tüzüke aykırı
davranıyorsunuz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Muhalefet partilerine söz verildi arkadaşlar.
BAŞKAN Buyurunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Yerinden söz verebilirsiniz 60a göre.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Değerli arkadaşlar
BAŞKAN Takdirimi,
bırakın da uygulayayım efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Olur mu efendim? Sayın Başkan, İç Tüzük size her
konuda takdir yetkisi vermiyor. İç Tüzüke bağlı olarak takdir
yetkinizi kullanabilirsiniz.
BAŞKAN Sayın
Elitaş, lütfen oturur musunuz.
Buyurunuz Sayın Kaplan.
10.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, WikiLeaks
İnternet Sitesinde yayınlanan belgelere ilişkin
açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ederim.
Muhalefet partileri
kavramı geçtiği için -tabii ki Mecliste 4 grup var, 2 grup
görüşünü açıkladı- biz de Barış ve Demokrasi Partisi
olarak bu konudaki görüşlerimizi açıklamak istiyoruz.
Biz siyasetimizi hiçbir
zaman, İnternete düşmüş, dışarı kaynaklı
olan, gerçekliği kanıtlanmamış belgeler üzerine
kurmadık, ülkemizin siyasetini de geleceğini de kurmadık;
aksine, bu sanal gündemin Türkiye'nin gündemiymiş gibi sürekli
yayınlanmasını ve Türkiye'nin, gerçek sorunlarının
dışına çıkması durumunu da doğru bulmuyoruz.
Bu tür
sızıntıların ne amaçla yapıldığı
sonraki açıklamalarla da ortaya çıkabilir, bir partiyi, birkaç
partiyi, birkaç grubu etkileyen açıklamalar yapılabilir.
Kanıtlanmamış, soyut bilgilerle oluşan bu bilgiler
karşısında şu gerçekliği görmek lazım: Dünya bir
küresel kriz dönemindedir. Türkiye'nin de dünyanın da geleceği ve
önümüzdeki elli yılın stratejisi çizilirken
başkalarının WikiLeaks gibi sızıntı bilgileri
üzerinde Mecliste havanda su dövmenin hiçbir anlamı yok. Bizim
yapmamız gereken, ülkemizin demokratikleşmesidir, yeni bir
anayasadır, küresel kriz karşısında Kürt sorununun
çözümüdür, demokratikleşmedir.
Beni şimdi hiç bunlar
ilgilendirmiyor. Benim Şırnak Belediye Başkanım bir
basın açıklaması yaptığı için terörist diye yedi
yıl iki ay hapis cezası aldı, Şırnak ilinde yüzde 60ın
üzerinde oy alarak seçilen Belediye Başkanım. Benim için gerçek
gündem budur arkadaşlar, partim için gerçek gündem budur. Erzurum
Cezaevinde tutuklulara saldırılıyor. Benim Ağrı
İl Başkanım yaralı,
avukatlar görüşemiyor. Benim için vatandaşımın can
güvenliğidir gerçek gündem. Benim ülkemde hâlâ çatışma tehlikesi
var, benim ülkemin iç barışıdır gerçek gündem, benim
ülkemin kardeşliği ve geleceğidir. Bizim bunlar etrafında
bütünleşmemiz gerekir diye düşünüyor ve biz Barış ve
Demokrasi Partisi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız sözlerinizi.
HASİP KAPLAN (Devamla)
- Tamamlıyorum.
Biz, dikkat ederseniz
Barış ve Demokrasi Partisi olarak ne Meclis grubumuzda bu konunun
üzerinde durduk ne bu konunun üzerinde de geyik tartışmalarına
girdik. Bunu ciddiye almamak, bunu ortaya atanların hedeflerini de emellerini
de çökertecektir arkadaşlar. Buna inanıyorum. Yoksa bu tür sanal
saldırılar karşısında burada gereksiz bir
tartışma açmanın gereği yoktur. Ülkenin gerçek gündemine
dönersek memlekete daha hayırlı işler yaparız.
Bu duygularla hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyoruz Sayın kaplan.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, Sayın Kılıç, benim bu ödülle ilgili,
aldığına ilişkin iddiamın doğru
olmadığını
Almamıştır. dedi,
dolayısıyla bu konuda benimle ilgili bir sataşma
yapıldı.
BAŞKAN - Sataşma yoktur efendim, lütfen
yerinizden yanlış anlaşılmaya mahal vermeyecek şekilde
açıklamada bulununuz.
SUAT KILIÇ (Samsun)
Sayın Başkanım, bir sataşmada bulunmadım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Doğru söyleyin canım, bakın, yanınızda o ödülün
nasıl verildiğini bilen Egemen Bağış var,
Minnesotadan bilir mesela.
BAŞKAN - Sayın Vural
SUAT KILIÇ (Samsun)
Sayın Başkan, Sayın Bakanın bir sataşması
olmadığı hâlde söz verdiniz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Bak, Minnesotadan bilebilir Sayın Egemen Bağış.
BAŞKAN - Sayın Vural, Sayın Kılıç,
lütfen eğer yanlış anlaşılma varsa düzeltmek için
yerinizden kısa bir süre vereceğim.
11.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Başbakanla
ilgili yaptığı Yahudi cesaret madalyası
aldığına ilişkin açıklamasının, Samsun
Milletvekili Suat Kılıç tarafından yalanlanmasına
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Kılıç
dedi ki: Sayın Erdoğan, Yahudi cesaret ödülü
almamıştır. Allah Allah! Yani, bakın, Anadolu Ajansı,
işte ödülü aldığı resim de burada: American Jewish
Committee ve Anti-Defamation League, Courage to Care diye, cesaret ödülünü
almış. Yani, Sayın Başbakanı böyle bir ödüle
layık görmüyor musunuz siz? Sayın Başbakan almış.
Dolayısıyla, aldığını söyledim, başka bir
şey söylemedim. Bunu antisemitistlikle ilgili değil, ben sadece
Yahudi cesaret ödülü almanın övgüye değer bir şey
olmadığını ve yabancıların gözüyle bir devlet
adamının ödülü alması üzerinden Türkiye'de politika
yapılmasının doğru olmadığını söyledim.
İfadelerim bunlardır.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Vural.
SUAT KILIÇ (Samsun)
Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre yerimden söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Kılıç, bu sonsuza kadar uzayacak çünkü siz söylediniz, o da cevap
verdi.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Ama sataşma var Sayın Başkan.
SUAT KILIÇ (Samsun)
Sayın Başkan sataşma var, cevap vereceğim.
BAŞKAN Buyurunuz,
veriniz ve bu konuyu kapatalım.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
5.- Samsun Milletvekili Suat Kılıçın, İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Başbakana sataşması nedeniyle
konuşması
SUAT KILIÇ (Samsun)
Sayın Başkan, ben de gerçekten konunun kapatılmasından
yanayım çünkü kanunun maddeleri bekliyor oylanmak üzere. Ama bu uygulama
sizin uygulamanız Sayın Başkanım. Sayın Bakan MHP
Grubuna sataşmadı, BDP Grubuna cevap hakkı doğuracak bir
söz sarf etmedi.
OKTAY VURAL (İzmir)
Muhalefet partileridediniz.
BAŞKAN Sayın
Kılıç, siz sadece Sayın Vuralın yanlış
anlaşılma olacak konusu hakkında açıklama
yapınız.
SUAT KILIÇ (Samsun) Peki,
şunu ifade edeyim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Eğer usul tartışması açmak istiyorsan Sayın
Başkanın tutumu hakkında
SUAT KILIÇ (Samsun) Usul
tartışması talebim yok ama iki dakika zaten sürem, onu
kullanayım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir vakfın Yahudi isimlerden
oluşması veya bir başka vakfın Hristiyan isimlerden
oluşması ya da bir vakfın Müslümanlardan oluşması
alınan ödül noktasında bir illiyet bağı oluşturmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
İsmi ne vakfın?
SUAT KILIÇ (Samsun)
Sayın Başbakanın görüşleri noktasında aslolan,
İsrail devletinin Orta Doğudaki politikalarına yönelik
bakış, görüş, öneri ve yaklaşımlarıdır.
OKTAY VURAL (İzmir)
Aldı mı, almadı mı?
SUAT KILIÇ (Samsun) Bu,
Davosta da ortaya konmuştur, bu Mavi Marmara hadisesinde de ortaya
konmuştur. Sayın Başbakanımızın bu kararlı
ve dirayetli tutumu sizi rahatsız edebilir ama Türk milleti bu
tavırdan memnundur.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Kılıç.
Bu konu
kapanmıştır.
Sayın milletvekilleri
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3
Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S.
Sayısı: 510) (Devam)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısı da arayacağım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın
Vural, başka işleme geçtim, bu konu yeterince
tartışıldı. Lütfen
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, hayır, bize Sayın Başbakanın ya da Mavi
Marmarayla ilgili hususlardan rahatsız olduğumuzu söylüyor. Tabii
One minute dedikten sonra İsraille tatbikat yapanların,
İsraile OECD üyeliğinin yolunu açanların ve NATO füze
kalkanını İsraili korumak için getirenlerin bu konuda
söyleyecek hiçbir sözü yoktur. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
52nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
52nci madde
kabul edilmiştir.
53üncü madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 53 ncü maddesinin ikinci
fıkrasındaki, hüküm tarihinden ibaresinin kamu zararının
meydana geldiği tarihten şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Turgut Dibek |
|
Trabzon |
Kırklareli |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510
sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 53üncü
maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Mehmet Günal |
Mehmet Şandır |
|
Konya |
Antalya |
Mersin |
|
E. Haluk Ayhan |
Behiç Çelik |
Nevzat Korkmaz |
|
Denizli |
Mersin |
Isparta |
Sayıştay
ilamları, kesinleştiği tarihi takip eden doksan gün içerisinde
yerine getirilir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
önergeye katılıyor mu?
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın
Çelik, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu
kanun teklifinin 53üncü maddesi hakkında vermiş olduğumuz
önerge üzerine söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Burada, yüce Mecliste, Genel
Kurulumuzda, devletin, özellikle mali yapısına ilişkin çok
önemli ve anayasal bir kurum olan Sayıştayın denetim
işlevinin yerine getirilmesi hususunda ve Sayıştayın
çalışma esas ve usulleri hakkında bir metin üzerinde
çalışıyoruz. Ancak burada yapılan tartışmalar ve
özellikle iktidar partisi grup başkan vekilinin ısrarla Türk
milleti kavramını çok dile getirmiş olmasından oldukça
kıvanç duydum ancak
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Niye rahatsız ediyor bu sizi? Allah Allah!
BEHİÇ ÇELİK
(Devamla) Dinlerseniz, ifade ederim.
Tabii Sayın
Vuralın en son cevabı da fevkalade yerinde oldu ama ona ilave olarak
ben şunu söyleyebilirim: Suriye sınırının
mayından temizlenmesine ilişkin, yine, tasarı buraya
geldiği zaman, iktidar grubunun neler yaptığını burada
bütün Türk milleti gördü; Türk Ceza Kanununun 301inci maddesinde Türk milletini
aşağılamayı serbest bırakan yeni metni oylarken de gördü.
O yüzden, büyük Türk milletine her türlü hakareti, Türk milletinin üstün,
vazgeçilmez millî çıkarlarını ayaklar altına alan tutum ve
davranışları buradan kınamak istiyorum. Yahudi cesaret
madalyasını alan Sayın Başbakanın kendisidir, bu
basında da çıkmıştır, bunun fotoğrafları
vardır ve elinizdeki cep telefonundan girerseniz, o fotoğrafı
çok net bir şekilde görürsünüz.
Değerli
arkadaşlarım, daha önceki konuşmamda Sayıştayın
raporuna değinmiştim. Sayıştay raporunda diyor ki
tekrarlamak gerekirse: Denetimsizlik ya da denetim boşluğu, kamu
kaynaklarının savurganca kullanılmasına yol
açmaktadır. Doğrudur ama Genel Kurula getirilen bu metnin
Sayıştayın söz konusu ifadesiyle yüzde yüz farklılık
arz ettiğini de burada ifade etmek istiyorum. O zaman, burada asıl
olan, INTOSAI raporlarında da, ilkelerinde de ifade edildiği gibi,
yapılması gereken şey, denetimin bir bütün hâlinde
düşünülmesi lüzumudur. Şimdi, siz, denetimin hukuka uygunluk denetimi
bölümünü alır, bir kenara bırakır ama bunu tamamlayan performans
denetimini göz ardı ederseniz, bu denetim, denetim olmaktan çıkar.
Zaten, özellikle son sekiz yıl içerisinde tüm denetim birimlerinin
işlevsiz hâle getirilmesi, etkisizleştirilmesi, çıkarılan
yasalara konulan özel hükümlerle yolsuzluğu yapanın âdeta ihbarına
bırakılması, yolsuzluk araştırmalarının ya
da soruşturmalarının, böyle bir garabeti önümüze getirmektedir.
O hâlde, iç denetim birimi oluştururken bir taraftan, iç denetimle ilgili
görevlileri partizanca ve militanca atayan bir siyasal iktidar var ama
geleneksel, bağımsız çalışmayı kendisine usul
edinmiş, ilke edinmiş bir de teftiş kurulları var ve
diğer denetim birimleri var. Burada yapılan şey: Denetim
sulandırılmıştır, denetim işlevsiz hâle
getirilmiştir, denetim bozulmuştur, performans denetimi kaldırılmıştır.
Dolayısıyla, Sayıştayın da etkinliği bu
şekliyle ortadan kaldırılmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, özellikle devletin kaynaklarının bu
şekilde ciddi bir oranda, artık kurda kuzu teslim eder gibi,
yolsuzluk yapanların veya yapma niyetinde olanların eline terk
edilmesi aciz, zavallı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
BEHİÇ ÇELİK
(Devamla) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Bunların eline
bırakılması ortada kamu kaynaklarının ciddi
israfına ve büyük yolsuzluklara çanak tutulacak anlamına gelmektedir.
Burada, bizim, muhalefet olarak görevimiz, siyasi partinin iktidar grubunu
uyarmaktır. Bu uyarılarımızı dikkate
almanızı özellikle tavsiye ediyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önergenin aynen
kabulü, 53üncü maddede daha bir açıklığı
sağlayacağını düşünerek vermiştik. Önergemizi o
hâliyle kabul etmenizi sizlerden diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 53 üncü maddesinin ikinci
fıkrasındaki, hüküm tarihinden ibaresinin kamu zararının
meydana geldiği tarihten şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Turgut Dibek konuşacak.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Dibek.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayıştay Kanunu Teklifinin 53üncü maddesi üzerinde verdiğimiz
önergeyle ilgili olarak söz aldım. Öncelikle, saygıyla
selamlıyorum.
Az önce yaşanan
tartışmaya ben de belki bir cümleyle katkı vermek istiyorum.
Tabii, bu vesileyle, İnternet üzerinden yapılan bu
yayınların aslında ne kadar can sıkıcı
olduğunu, dünkü ispatlanmamış olan, belki işte, gerçek
dışı olmuş da olabilen bu iddiaların AKPli
arkadaşlarımızın da ne kadar canını
sıktığını görüyorum ama bu vesileyle belki diyorum
iğneyi kendilerine batırırlar çünkü ülkemizde, değerli
arkadaşlar, birçok insan hakkında, böyle, İnternette çok
sayıda iddialar yer aldı. Sayın Bakan dâhil olmak üzere,
Sayın Başbakan dâhil olmak üzere, çok sayıda AKPlinin, en son
Hayati Yazıcının da hatırlıyorum- çok farklı
beyanları vardı. Yani, bu konuda eğer böyle dikkatli
davranmayı kendileri öneriyorlarsa o konularda da ispatlanmamış,
belki gerçek olmayan o iddiaları da ciddiye almamaları gerekir diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
Sayıştay Kanunu Teklifi ile ilgili olarak buraya çıkan her
arkadaşımız aslında benzer şeyler söylüyorlar
muhalefetten. Yani bu kanunun geliş amacı ve bu kanunun buradan
geçiş amacı zaten belli: AKP, diğer anayasal kurumlarda
olduğu gibi Sayıştayda da kendi anlayışını
ortaya koymak, orayı da kendine göre AKPleştirmek diyeyim, o noktaya
getirmek için bu kanun teklifini hazırlamış, gerçi
hazırlayanlar grup başkan vekilleri olarak gözüküyorlar ama.
Yani, bu kanuna da
baktığımızda, değerli arkadaşlar, yani denetim
yapacak Sayıştay. Anayasal bir kurum, gerçekten köklü bir kurum
Sayıştay. Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Sayıştay
kamu harcamalarını denetliyor. Yani şunu göreceğiz: Kanun
çıkacak, yasallaşacak, ondan sonra da uygulamaya geçecek, AKP ne
kadar isterse, nerede isterse o kadar denetim yapacak. Bu işin özü bu
olacak.
Yani personel
alımıyla ilgili olan düzenlemeyi zaten geçen yıl
yapmıştınız. Bilgi ölçen o yazılı ve sözlü
sınav dediğimiz usulü, sözlü sınavı ortadan
kaldırmıştınız. Neydi amacınız? Bilgiyi
ölçmek değil. Mülakat diye bir usul getirdiniz. O mülakatta gelen
kişilerin bilgisinden ziyade Benden mi, değil mi? o ölçütü ortaya
koymak adına onu yapmıştınız. Yani
Bağımsız olmayacak olan bir denetim kurumu ne kadar hizmet
edebilir diye düşünüyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bununla ilgili olarak yani bu konuyla ilgili olarak, bu
anlayışınızla ilgili olarak hafta sonu aslında bir
olay yaşandı. Bunu ben Meclis gündemine
taşıdığım için bu konuyu dile getirmek istiyorum. Bu
WikiLeaks belgeleri depreminde veya o heyecanla belki çok fazla medyada yer
bulmadı, kısmen yer aldı. TRTde bir sınav
yapıldı cumartesi gün değerli arkadaşlar, yapım ve
yayın sorumluları diye bir sınav yapıldı cumartesi
günü, 27sinde. Bu sınavla 185 kişi alınacak. İşte,
yaklaşık bin kadar kişi sınava
katılmıştı. Bu sınav dün iptal edildi. Yani sınav
yapıldıktan sonra niye iptal edildi, onu da sizlerle bir
paylaşayım. Çünkü sizin döneminizde her şeyin cılkı
çıktı -tabir olarak ne kadar doğru bilmiyorum ama- Dış
Ticaret Gümrük Müsteşarlığından tutun Maliye
Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı,
efendim, polis meslek yüksekokulu sınavları, KPSSsi, ÖSYMsi, nereye
bakarsanız bakın ama tüm sınavlarda değerli
arkadaşlar.
Dün YÖK
Başkanının bir açıklaması vardı, Ya bu 350 tane
tam puan almış olan kişinin ben mi ifadelerini
alacağım, ben mi bunları arayacağım? diyordu
değil mi? O arkadaşlarımızın bir kısmı
sınavlara girmedi. O arkadaşlarımızın bir
kısmı, tam puan alanların bir kısmı bu iptal edilen
sınava Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili ve
bakanlarının referansıyla, değerli arkadaşlar,
başvuru yaptılar. Bununla ilgili de önerge vermiştim.
Bakın, TRT, dediğim
gibi, yapım ve yayın görevlisi almak adına bir sınav
açtı. Şimdi, diyor ki: Ben sınavda seksen soru
soracağım. Bunu iki grup olarak ayırmış, A grubu, B
grubu diye. İşte, A grubunda daha çok teknik konular var. Ne var? TRT
Kanunu var, televizyon yayın usulleri var, radyo yayın usulleri var.
B grubunda da genel yetenek, genel kültür ve inkılap tarihi diye geçiyor.
Yüzde 30unu A grubundan soracağım, yüzde 70ini B grubundan
soracağım. diyor. TRTnin kendi İnternet sitesinde bu var.
Fakat sınava girmiş olan adaylar bir bakıyorlar ki tam tersi
sorularla karşılaşıyorlar. A grubundan yüzde 30 yani 24 soru
çıkacak, 56 soru çıkıyor, B grubundan da aslında 56 soru
çıkması gerekirken 24 soru çıkıyor.
Tabii, bu sınav niye
iptal edildi? Dün TRTnin açıklamasına baktım, işte
İlanda verilen soru dağılımına uygun sorular
sorulmadığı gerekçesiyle sınav iptal edilmiştir.
deniyor. Yani Bir hata yapılmıştır, bir
yanlışlık vardır, sehven dağılımda böyle bir
hata olmuştur. gibi bir açıklama da yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
TURGUT DİBEK (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben şöyle
düşünüyorum: Yani Fark edilmeseydi ne olacaktı? diye
düşünüyorum. Yani bu arkadaşlarımız, sınava giren bin
kişi, orada o şekilde hazırlandılar ama bu sorulara göre
sınavda ne kadar başarılı olacaklar? Acaba bu ilan edilen
dağılımın dışındaki soru sorma şekli
birilerine daha önceden, KPSSde olduğu gibi söylenmiş miydi? diye düşünüyorum ama dün TRT bunu iptal
etti.
Şimdi, bunu niye
veriyorum? Değerli arkadaşlar, şimdi, bin tane insan geldi
Türkiye'nin her yerinden, sınava girdi. 18inde bu sınavı tekrarlıyormuş
TRT, tekrar gelecekler. Yani bunların mağduriyeti veya bunların
uğradığı zararlar ne olacak? Devletin
uğradığı zararlar ne olacak? Bu TRTde bu sınavı
bu şekilde hazırlayan, yapan insanların durumu ne olacak? Tabii,
haftaya da şeyi getiriyor AKP, görevi kötüye kullanmadaki cezaları üç
yıldan iki yıla indiriyorsunuz. Yani devlet memurlarına
diyorsunuz ki: Siz merak etmeyin, biz sizi zaten koruyacağız. Onu
da haftaya görüşeceğiz.
Ben -sürem bitiyor- şunu
söyleyeyim: Bakın, AKP dönemi kapandığında, bittikten sonra
siz Türkiyede, inanın, iyi anılmayacaksınız. Yani
Türkiyede şu olaylarla anılacaksınız, arkanızdan
güzel şeyler söylenmeyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen Genel
Kurulu selamlayınız.
TURGUT DİBEK (Devamla)
Bitiriyorum.
Burada örnekler var, o
örneklere girmeyeyim ama bu yaşananları mutlaka, yasalara,
Anayasamıza -neyse- mevzuata uygun bir şekilde
O söylenen sihirli
sözcükler var, ağızlarından hiç düşmüyor. O sözcükleri, hiç
olmazsa, kısmen de olsa değerli arkadaşlar,
uygulamalarınıza geçirmenizi ben sizden umuyorum, bekliyorum.
Yüce Meclisi de saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Dibek.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
53üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
53üncü madde
kabul edilmiştir.
54üncü madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 54 üncü maddesinin ikinci
fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
M. Akif Hamzaçebi |
Atilla Kart |
|
|
Trabzon |
Konya |
b) İlamı düzenleyen
dairenin adı ile ilamın tarihi ve numarası
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Atilla Kart
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Kart. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna mensup milletvekilleri tarafından verilen önerge üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz Sayıştay Kanunu Tasarısı ile
Adalet ve Kalkınma Partisinin ileri demokrasi
anlayışının yeni tezahürlerini görüyoruz. Bunları ana
başlıklarıyla açmak, tartışmak, değerlendirmek
istiyorum.
Kabul etmek gerekir ki Adalet
ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde idari denetim çok büyük
ölçüde etkisiz hâle getirilmiş durumdadır. Adli denetimi de
bağımlı hâle getirmek için Anayasa değişikliği dâhil
olmak üzere çok önemli bir mücadelenin verildiğini ve yine kabul etmek
gerekir ki maalesef bu konuda da ciddi bir mesafenin
alındığını görüyoruz. Sıra neye gelmiştir?
Sıra, mali denetimi de kontrol altına almaya gelmiştir, mali
denetimi de işlevsiz hâle getirmeye gelmiştir.
Bakın, öylesine gözü
kara, öylesine pervasız uygulamalar yapılıyor ki gerçekten
demokrasi adına son derece düşündürücü, ibret verici örneklerle,
olaylarla karşı karşıyayız. Ne yapılıyor? Türk
Ceza Kanununun görevi kötüye kullanma maddeleri değiştiriliyor,
âdeta yaptırım ortadan kaldırılıyor. Ne
yapılıyor? Özelleştirme mevzuatında değişiklik
yapılıyor, özelleştirmeler yargı kararıyla iptal edilmiş
olsa bile ve bu iptal kararları kesinleşmiş olsa bile bu
kararların uygulanamayacağına dair af yasalarında, mali
yasalarda yeni düzenlemelerin, yeni hükümlerin getirildiğini görüyoruz
değerli arkadaşlarım.
Böyle bir yapı içinde
mali denetim etkisiz hâle getirilirken mevcut Sayıştay
yapısının bile siyasi sebeplerle nasıl kötüye
kullanıldığını görüyoruz. Hemen bir örnek vermek
istiyorum. Bakın, değerli arkadaşlarım, Sayıştay
denetimine tabi olan özel bütçeli kurumlar içinde bütçe büyüklüğü 7-8
trilyon seviyesinde olan kurumların denetimi yapıldığı
hâlde bütçe büyüklüğü 416 trilyon olan KOSGEB gibi büyük kurumların
2009 yılı hesap ve işlemlerinin denetim dışı
bırakıldığını görüyoruz. Böyle bir tablo kabul
edilebilir mi? Bu kadar yüksek miktarda kredi kullanımı yapılan,
küçük ve orta ölçekli sanayi geliştirme ve destekleme amaçlı olan bir
başkanlığın işlem ve tasarrufları denetim
dışı bırakılıyorsa burada ciddi kuşku ve
soru işaretlerinin doğması kaçınılmazdır.
Biliyoruz ki devletin bu
kurumları, hazineden beslenen bu kurumlar, tamamen siyasi iktidar
yapılanması içinde ve il ve ilçe örgütleri aracılığıyla
kaynakların aktarıldığı şirketlere
dönüştürülmüştür. KOSGEB bunun en önemli örneklerinden birisidir
değerli milletvekilleri. Ama şunu artık görmeniz gerekiyor:
Böyle bir yol, yol değil. Böyle bir yoldan, böyle bir siyaset
anlayışından Türkiyeye hayır gelmez. Bunu görmeniz
gerekiyor.
Geldiğimiz noktada olay
şudur: Bu tasarıyla bir kez daha bu yapı, bu anlayış
ortaya çıkmıştır. Nedir o? Suçluların telaşı
ve savunma refleksi içinde hazırlanan tasarılar demetiyle
karşı karşıyayız. Sayıştay Kanununun da
anlamı budur, açıklaması budur. Bu dönem, Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarları döneminde maalesef
başlamış durumdadır. Demokrasi adına ibret veren bir
tabloyla, endişe veren, kuşku veren bir tabloyla karşı
karşıyayız. Getirilen tasarının anlam ve önemi budur
diye düşünüyorum.
Bu değerlendirmelerle,
bu tespitle ve uyarılarla Genel Kurulu bir kez daha saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Kart.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
54üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 54üncü madde kabul edilmiştir.
55inci madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510
sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 55inci
maddesinin altıncı fıkrasında yer alan Taraflara
ikişer defa söz verilir. cümlesinin metinden çıkartılması
ve yedinci fıkrasında yer alan Kurul üye tam
sayısının ifadesinin de Kurula katılanların şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Mersin |
Mersin |
|
Mehmet Günal |
Emin Haluk Ayhan |
Nevzat Korkmaz |
|
Antalya |
Denizli |
Isparta |
|
|
Hasan Çalış |
|
|
|
Karaman |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 55 inci maddesinin ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Engin Altay |
|
Trabzon |
Sinop |
(2) Sayıştay
dairelerinin ilamları;
a) Kanuna
aykırılık,
b) Yetkiyi aşmak,
c) Hesap
yargılaması usullerine riayet etmemek,
sebepleriyle 52 nci maddenin
birinci fıkrasında yazılı denetçiler
dışındaki ilgililer tarafından temyiz olunabilir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Altay, buyurunuz.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayıştay Kanununu
görüşüyoruz. Türkiyede denetimle ilgili o kadar çok kurum var ki
aslında Sayıştay var, Devlet Denetleme Kurulu var, Yüksek
Denetleme Kurulu var, teftiş kurulları var, iç denetim birimleri var,
dış denetim birimleri var ama bu kadar denetim kurumuna,
organizasyonuna rağmen temiz toplum klasmanında Türkiye hâlâ üçüncü
ligde. Bunu anlamak mümkün değil. Bu denetim kurumları ne işe
yarar, ne iş yapar, bunu bir türlü öğrenemedik ama bir tane mesela
somut bir manzara var. Şimdi, çok büyük bütçeler yöneten, yürüten, büyük
işler de yapan ama hakkında yaptığı işler kadar
da şaibe olan bir TOKİmiz var elimizde. TOKİ
Başbakanlığa bağlı ve TOKİyi denetleme yetkisi
de Yüksek Denetleme Kurulunda. Yüksek Denetleme Kurulu da
Başbakanlığa bağlı. Kim kimi denetleyecek? Kendin çal
kendin oyna! Bu mantık böyle sürdüğü müddetçe Türkiyede
yolsuzlukların önü alınmaz. Sayıştayı ne hâle
getirirseniz getirin Türkiyede yolsuzlukları önlemenin birinci
koşulu, sayın milletvekilleri, üzerinizdeki, üzerimizdeki
zırhı yani dokunulmazlık zırhını
kaldırmaktır. Yani siyasetçi, bürokrat, tüccardan oluşan
şeytan üçgenini kırmadan Sayıştayla ilgili burada ne
söylerseniz söyleyin, Türkiye temiz toplum klasmanında üçüncü ligden
ikinci lige bile çıkamayacaktır. Bu, Türkiye için üzüntü vericidir.
Sayın milletvekilleri,
bugünlerde tabii bu wikiyle başlayan her konu can sıkıcı
oluyor, Türkiyeyi geriyor. Daha önce Anayasayı görüşürken
Wikipediadan, WikiLeakstan demiyorum, Wikipedianın yaptığı
bir sıralamaya göre ben demiştim ki: Sayın Başbakan
dünyanın en zengin 10 başbakanından biri. O listede 28inci
sırada olan Başbakanı listedeki Arap şeyhlerini,
kralları, kraliçeleri çıkardığım zaman Başbakan olarak dünyanın en zengin
10 başbakanından biri. demiştim. Burası
karışmıştı. Başbakan beni dava etti, hâkim bu
davayı reddetti, güzel. Yani neticede benim
Başbakan Ben
dünyanın en zengin 10 başbakanından biri değilim. dedi,
ben öyle dedim, mahkeme de Başbakanın iddiasını çürüttü. Bu,
Wikipedia üzerinden burayı ve Türkiyeyi işgal etti.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Wikipedia değil.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Wikipediada
Şimdi WikiLeaks
çıktı, WikiLeakste belgeler yayınlandı. Ross Wilson, Eric
Edelman, James Jeffrey, Amerikan büyükelçileri 8 bin civarında kripto
çekmişler. Bunların içinde dedikodu var, sokakta konuşulan,
partilerde, kokteyllerde, resepsiyonlarda konuşulanlar da var. Ama AKPnin
bu kadar geniş bir dinleme ağı varsa -ki var, herkesi her yerde
dinleyebiliyorlar- Amerikanın, sizin bu dinleme
ağınızın çok daha büyüğüne sahip olduğu da
muhakkak.
Ortada, bir vatandaş
olarak beni de üzen çok çirkin iddialar var. İddialar
Ama Türkiyede bir
söz vardır: Şüyuu vukuundan da beter. denir. Şimdi
Başbakan diyor ki: Benim İsviçre bankasında param yok,
Allahın kuruşu yok. diyor. Yani onu ben bilmem. Çıkıp çok
net bir basın toplantısı yapmalı, bir.
İkincisi, Engin Altay
hakkında tazminat davası açıyorsun, koskoca Amerikaya da
AİHMe gitmek yakışır. Amerikan yetkilileri,
Cumhurbaşkanlığına güven mektubu sunan Amerikan
büyükelçileri senin hakkında bu kadar laf ediyorsa
Sadece Başbakan
hakkında etse iyi, bu belgelerde Bakanlar Kurulunun neredeyse
yarısının yolsuzluğa bulaştığı iddia
ediliyor. Bu sizi incitmiyor mu? İncitir, beni de incitiyor canım, bu
hoş bir şey değil. Bir Başbakan Yardımcısı
-burada söylemek istemiyorum- bir hayvana benzetiliyor. Bu sizi incitmiyor mu?
Bunun hesabını sormayacak mısınız? Bunu da geçiyorum.
Şimdi bu konuda Başbakan AİHMe gitmediği, Ross Wilson,
Eric Edelman ve James Jeffrey için AİHMe gitmediği sürece ben
Başbakana şüpheyle bakacağım.
Bir şey daha söyleyeyim:
Amerikanın iddialarını kabul etmiyorsunuz. Ana Muhalefet Lideri
dedi ki: Bu ülkede camilerin onarımında hırsızlık
yapılıyor. Cami onarımında hırsızlık
yapılıyor. Kim yapıyor? Nasıl yapılır? Bu
işin içinde arsız tüccar, terbiyesiz bürokrat, dokunulmazlık
zırhına bürünmüş siyasetçi olmasa camilerde yolsuzluk
yapılır mı sayın milletvekilleri?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Bu Parlamento yolsuzlukları seyretme yeri değil ki. Bu Parlamentonun
işlevi belli, görevleri Anayasada yazılı. Burası böyle
parmak kaldır indir, zaman zaman gelsin Başbakan çoğunluk var
mı, yok mu diye denetlesin. Bu değil ki Parlamentonun görevi.
Şimdi,
Sayıştay konuştuğumuz için bunları söyledim.
İşte, TOKİ gibi trilyonları yöneten kuruluşların
denetimini Sayıştaydan alır da Başbakanın
memurlarına bağlarsanız siz daha çok WikiLeaks olaylarıyla
karşı karşıya kalırsınız. Ben sizi
uyarıyorum. Gelin, bu işleri İsmet Paşanın
yaptığı gibi yapın, Büyük Atatürkün yaptığı
gibi yapın, Karaoğlanın yaptığı gibi yapın,
devleti böyle yönetin. Devletin bir kuruşuna el uzatılmasın,
uzatanlara göz yummayın, uzanan elleri muhafaza etmeyin.
Yazıktır, günahtır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen Genel
Kurulu selamlayınız.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Yetim hakkı yenmesine seyirci kalmayın. Kul hakkı yemeyin.
İsviçrede para varsa bu milletin parasıdır, herkesin
kursağında kalsın.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Altay.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkanım, konuşmacı camilerdeki
yapılan onarımlarla ilgili yolsuzlukları Hükûmet hakkında
suçlama şekline getirdi, WikiLeakste iddia edilen Sayın
Başbakanla ilgili İsviçrede hesapları var. şeklindeki
asılsız iddiayı gündeme getirdi. İzin verirseniz
açıklamak istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop)
Ben de dedim canım Şüyuu vukuundan beterdir.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Sinop
Milletvekili Engin Altayın, Hükûmete sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şu anda enteresan bir
durumla karşı karşıyayız: Biraz önce
Sayıştay Kanunuyla ilgili önergede muhalefet partisinden
milletvekili arkadaşımız WikiLeaksle ilgili konuları
gündeme getirdi, arkasından Sayın Bakan bu konuya cevap verdi. Onun
üzerine ana muhalefet partisinin grup başkan vekili
arkadaşımız, WikiLeaksle ilgili meselelerin tamamen safsata
olduğunu, bunların bir üretme belgeler hâlinde hatta belge bile diyemeyeceği
şeklindeki ifadelerle ortaya koymaya çalıştı.
Arkasından diğer arkadaşımız farklı bir
şekilde düzeltme noktasına geldi ama bakıyorum, ana muhalefet
partisinde milletvekili arkadaşlarımız buraya
çıktıklarında kendi içlerinde dahi bir uzlaşma olmayan tarz
ve tavır içerisindeler.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ne
alakası var ya?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Bir kısmı Bunlar
safsatadır, belge bile değildir, kendi aralarında konuşulan
söylemleri belge hâline dönüştürüp Amerika Birleşik Devletlerinin
ENGİN ALTAY (Sinop)
Ben belge demedim, rica ederim ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
bunun ciddiye alınmaması
gerektiği noktasında altını çizerek ifade etmektedirler
ama ana muhalefet partisinin sözcüleri buraya gelirken safsata hâlinde
olduğunu hep beraber kabul ettiğimiz bir konuyu iktidar partisinin
hem milletvekillerini hem Hükûmetini töhmet altında bırakacak bir
şekilde burada iddialarda bulunması yakışıksız
bir durumdur.
KAMER GENÇ (Tunceli) Biz
safsata kabul etmiyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Eğer Sayın
Başbakanın söylediği gibi İsviçre bankalarında tek bir
kör kuruşu varsa bunu iddia edenler ispat etmekle mükelleflerdir.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Jeffrey söylemiş Jeffrey.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Eğer bu memleketin camilerini
tamir ederken, bu memleketin vakıflarına ait eserlerini tamir ederken
herhangi bir şekilde birileri kör kuruşuna tenezzül etmişlerse
lanetlenmeleri gerekir. Bunlarla ilgili hangi düzenleme varsa, hangi usul ve
esas varsa, kör kuruşuna tenezzül eden, tüyü bitmedik yetimin
hakkını yiyenler varsa onları hep beraber lanetleyip üzerine
gitmemiz gerekir ama burada söylentilerle, safsatalarla siyaset yapmak hiç
kimseye yakışmamaktadır.
RAHMİ GÜNER (Ordu)
Söylenti olur mu ya?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Bu memleketin hâkimleri vardır, savcıları
vardır. Hâkimlerine, savcılarına şikâyet ederler.
Arkadaşlarımız Türkiye Büyük Millet Meclisinin hâkim ve
savcı görevini üstlenemeyeceklerini çok iyi bir şekilde bilirler.
Hâkimler ve savcılar bu konuyla ilgili araştırmalarını
yaparlar ve konu neyse, sonuç neyse ona da herkes katlanmak zorundadır.
Muhalefet partisi
milletvekili arkadaşlarımız sürekli olarak
Sayıştayın denetim dışı
bırakıldığını ifade ediyorlar.
RAHMİ GÜNER (Ordu)
Doğru!
ENGİN ALTAY (Sinop) TOKİyi
kim denetleyecek Sayın Başkan?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bakınız, Sayıştay
kesinlikle denetim dışarısına çıkarılmıyor,
eski kanunda yani şu anda yürürlükte bulunan kanundaki denetimden daha
farklı bir şekilde, daha fazla bir şekilde denetime imkân
veriyor.
2nci maddeyle ilgili,
performans denetimiyle ilgili konu
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Elitaş, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla)
denetçilerin, yargı kurumlarının idarenin yerine
geçemeyeceği, yerindelik denetimi yapılamayacağı
Danıştay tarafından da, Yargıtay tarafından da
altı çizilerek ifade edilmesine rağmen, hâlâ muhalefet partisi
milletvekili arkadaşlarımızın, performans denetiminin
yerindelik denetimi şeklinde ifade edilmesi noktasında
ısrarlarının olduğunu söylüyoruz.
Sayıştay sadece
performans denetimi yapmaz. Sayıştay, idarenin yaptığı
esas ve usuller, hukuka uygun şekildeki yaptığı
denetimlerde eğer harcamalarda farklı bir durum varsa, burada bir
yolsuzluk varsa, o yolsuzluğu denetlemekle mükelleftir. Sayıştay
idarenin yaptığı hukuka uygun şekildeki icraatları
denetlemek mükellefiyetinde değildir.
Bu konuyu açıklamak için
burada bulunuyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Elitaş.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekili bizim
partimizin Grup Başkan Vekili ile Milletvekilimiz arasında bir
anlaşmazlık olduğunu, dolayısıyla partimize ithafen yanlış
sözler söyledi. Bu konuyla ilgili açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın İnce.
7.-Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
Sayın Elitaşa şunu söylemek istiyorum: Bu belgeleri, bu
bilgileri, bu iddiaları ortaya atan Cumhuriyet Halk Partisi değil,
Amerika Birleşik Devletlerinin diplomatları.
Sayın Başbakan
şu sözü çok sever: İspatlamayan şerefsizdir. Bunu biz ortaya
atsaydık bize bu lafı derdi, yine söylüyor. Aynı sözü Amerikan
Büyükelçisine söylemesini bekliyoruz. Birincisi bu. Sıkça kullandığı
Muhalefetle ilgili konuşurken İspatlamayan şerefsizdir. diye
sıkça söyler bu sözü. Amerikalılara da bu sözü söylemesini istiyoruz.
Birincisi bu.
ORHAN KARASAYAR (Hatay)
İddia ediyorsa ispatlayacak.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- İkincisi, çifte standart. 2004 yılında o zamanki Genel
Başkanımız Sayın Baykalın İsviçre
bankalarında kızının adına 7 milyon dolar olduğu
iddiaları vardı. Sayın Baykal da çıktı, dedi ki:
Sadece İsviçre bankalarında değil, dünyanın herhangi bir
bankasında böyle bir hesap varsa buyurun çıkarın. Adalet
Bakanını göreve çağırdı. Adalet Bakanı sordu,
böyle bir hesabın olmadığı anlaşıldı. O günlerde
yandaş medya manşetler patlatıyordu. Niye çifte standart
içerisindesiniz? Niye o günlerde savunmadınız, bugün iddia size
dayanınca hop oturup hop kalkıyorsunuz?
Yanlışlığınız burada.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Ama gündeme getirdik mi biz?
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Birinci yanlışlığınız Türkiyede muhalefete
gösterdiğiniz tepkiyi Amerikalılara gösterecek cesaretinizin
olmaması. (CHP sıralarından alkışlar, AKP
sıralarından gürültüler)
İkinci
yanlışınız: Çifte standart içerisinde
yaşıyorsunuz. Genel Başkanımız Sayın
Kılıçdaroğlu salı günkü grup toplantısında, 4
trilyonluk, bir camideki soygundan, vurgundan söz etti. Göreve
çağırıyoruz, iktidar partisi sizsiniz. Bu 4 trilyon
dedi
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) İhale edilen rakamla arada çok büyük fark var,
yanlış söylüyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Nasıl?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Yanlış bilgi veriyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Hayır, doğru bilgi veriyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Yanlış bilgi veriyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Bakın, siz yıllarca şunu savundunuz: Tek parti döneminde
Cumhuriyet Halk Partisi camileri kapadı, içine saman doldurdu. Yarım
anlattınız.
ORHAN KARASAYAR (Hatay)
Yapmadı mı?
MUHARREM İNCE (Devamla)
Evet, doğru.
Hitler orduları
sınıra dayanmıştı, camilerin içinde, samanların
içinde de silah saklandı, silah. Savaşa hazırlıktı
bunlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Biz camileri kapatıp
içine saman doldurmadık ama siz cami restorasyonundan para çalanları
korudunuz.
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) İspat et!
MUHARREM İNCE (Devamla)
Orada, o camilerde hırsızlık yapanları koruyorsunuz.
İddia ortadadır; araştırın, bulun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Araştırmayı sen yapacaksın!
MUHARREM İNCE (Devamla)
İsviçre bankalarında
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
İnce, lütfen sözünüzü tamamlayınız.
MUHARREM İNCE (Devamla)
İsviçre bankalarında kendi adına olmamış olabilir,
belki bir arkadaşının adına olabilir.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) İftira etmeyeceksin; hâlâ iftira ediyorsun?
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Niye olmasın? Adalet Bakanlığına müracaat etsin.
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) Senin de arkadaşın adına var diyorlar, doğru
mu?
MUHARREM İNCE (Devamla)
- Adalet Bakanlığı
aracılığıyla müracaat edin; doğru mudur
yanlış mıdır, araştırın. İddia sahibi
biz değiliz. Bize bağırmanıza, bize kızmanıza
gerek yok. Amerikalılara gidin kızın eğer yüreğiniz
varsa. Hani siz, hani siz, hani siz Lübnanda gidip bazı şeyleri
hatırlarsınız da Bağdatta insanların üzerine Amerikan
bombaları yağarken gıkınızı
çıkaramazsınız. Amerikalar oldu mu sus pus olursunuz.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın İnce.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3
Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı:
510) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510
sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 55inci
maddesinin altıncı fıkrasında yer alan Taraflara
ikişer defa söz verilir. cümlesinin metinden çıkartılması
ve yedinci fıkrasında yer alan Kurul üye tam
sayısının ifadesinin de Kurula katılanların
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Çalış. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÇALIŞ (Karaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 510 sıra sayılı Teklifin 55inci maddesi üzerine
verdiğimiz önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
aldım. Bu vesileyle yüce heyetinize saygı ve selamlarımı
arz ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
önergemizle, 55inci maddenin altıncı fıkrasında yer alan
Taraflara iki defa söz verilir. cümlesinin metinden
çıkarılmasını, yedinci fıkrada yer alan Kurul üye tam
sayısının ibaresinin Kurula katılanların
şeklinde değiştirilmesini istiyoruz. Maddeyle,
Sayıştay Temyiz Kurulunca temyizin hangi usul ve esaslarla
yapılacağı düzenlenmiştir. Taraflara kaç defa söz
verileceğinin kanun metnine yazılması gereksizdir. Bu yetki
Kurul Başkanında olmalıdır. Ayrıca, yedinci
fıkrada yer alan Kurul üye tam sayısının ifadesinin
değiştirilmesiyle de daha hızlı, daha pratik karar
alınması amaçlanmıştır.
Kıymetli
arkadaşlar, Sayıştayın kararları çok önemlidir. Bunun
için de Sayıştayın bağımsızlığı, Sayıştayın
güvenilirliği, Sayıştay kararlarının yolsuzluklar
üzerindeki caydırıcılığı çok önemlidir;
aldığı kararların kamu vicdanında
tartışılmaması da en az onun kadar önemlidir. Kamu
adına denetim yapan, kamunun haklarını korumakla görevli bu
kadar önemli bir kuruluşun kanununu yaparken bu yüce Meclisin gerçekten oy
birliğiyle böyle bir kanunu hayata geçirememiş olması bir
talihsizliktir.
Değerli arkadaşlar,
karar metnine, teklif metnine baktığımız zaman ne
görüyoruz? İmzası olan arkadaşlarımızı görüyoruz.
Sayıştay Genel Kurulunun görüşleri var mı? Bu
tasarıda, bu teklifte var mı? Bilemiyoruz. Pekâlâ, Hükûmet bunun
neresinde? Bunu da bilemiyoruz çünkü tasarı olarak gelmemiş. AKP
Grubu ne kadar arkasında? Onu da bilemiyoruz çünkü yedi imzayla
sunulmuş.
Kıymetli
arkadaşlar, gerçekten bu kadar önemli bir kuruluşun kanunu
yapılırken bir ortak aklın, bir konsensüsün, bir uzlaşma
zemininin, uzlaşma ortamının oluşturulamamış
olmasının sorumluluğu tamamen AKP İktidarına aittir.
Kıymetli
arkadaşlar, keşke demokratikleşme adında ortaya
koyduğunuz söylemleri bu teklifi kanunlaştırırken
şurada hayata geçirebilseydik. Sayıştayın
bağımsızlığı kadar Sayıştaya eleman
alımlarında ve Sayıştaya üye seçimlerinde de kamu
vicdanının rahat olması çok önemli bir husustur.
Kıymetli
arkadaşlar, bunun olabilmesi için Sayıştayla ilgili bir teklifi
yasalaştırırken toplumun şu yüce Meclisteki temsilcilerinin
ve toplumun tüm kesimlerinin böyle bir kanunun kanunlaşırken
arkasında olması lazım. Gerçekten bu böyle
yapılamadığı için yarın kamuoyunda A partisinin
sayıştayı, B partisinin sayıştayı, C partisinin
sayıştayı gibi bir anlayış olursa, her iktidara gelen
parti kendine göre bir sayıştay, kendine göre bir yargı, kendine
göre bir düzen kurmaya çalışırsa, kıymetli arkadaşlar,
bu ülkede birlik, bu ülkede düzenlik olur mu? Sizlerden Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına istirham ediyoruz, sizlere, bizlere güvenip oy veren,
sizleri, bizleri buraya gönderen, arkamızda duran çok kıymetli
insanların güveni boşa çıkmasın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HASAN ÇALIŞ (Devamla)
Onların beklentisi de onların sıkıntılarını,
onların problemlerini çözecek iyi işlere imza atmamızdır.
Kıymetli
arkadaşlar, akşam bizim gelmemizi dört gözle bekleyen
çocuklarımız da bunu beklemektedir. Yarınlara güzel şeyler
bırakmak istiyorsak buralarda güzel şeyler, güzel hizmetler üretmek
mecburiyetindeyiz.
Kıymetli
arkadaşlar, gerçekten, Sayıştay gibi,
caydırıcılığı olan, yolsuzlukları önleyen
son derece önemli bir kuruluşun yasasını yaparken bile
uzlaşma zemininin bulunamamış olmasını önemli bir
kayıp görüyorum ve bu kayıptan dolayı da sayın AKP
yöneticilerini, özellikle imza atan grup başkan vekillerini büyük Türk
milletine şikâyet ediyorum.
Saygılarımı
sunuyorum. Hayırlı, uğurlu olsun arkadaşlar. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Çalış.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
55inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
55inci madde
kabul edilmiştir.
56ncı madde üzerinde
iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510
sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 56ncı
maddesinin birinci fıkrasında yer alan 52 nci maddenin ibaresinin
Bu Kanunun 52 nci maddesinin şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Emin Haluk Ayhan |
Necati Özensoy |
|
Konya |
Denizli |
Bursa |
|
Behiç Çelik |
Nevzat Korkmaz |
Mehmet Günal |
|
Mersin |
Isparta |
Antalya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 56 ncı maddesinin üçüncü
fıkrasına birinci cümleden sonra gelmek üzere, Bu süre, hükmen
onanmış hesaplarda hesabın onandığı tarihten
başlar. cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Rahmi Güner
Trabzon Ordu
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Güner, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
RAHMİ GÜNER (Ordu)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 56ncı maddesiyle ilgili
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Sayıştay, Anayasamızın
160ıncı maddesine göre bir anayasal kurumdur. Önceki
konuşmacı arkadaşlarım bu teklif hakkındaki
görüşlerini anlattılar. Bu yasa teklifi görüşülürken AKP
milletvekilleri tarafından bir önergeyle, performansla ilgili
denetlemelerin kaldırıldığı ve bunun
kaldırılması için AKP milletvekillerinin destekleriyle tamamen
kanun metninden çıkarılmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, anayasal bir kurumun bu tasarısı
hazırlanırken ne Sayıştay Genel Kurulunun ne
Sayıştay teknik adamlarının hiçbirisinin görüşü
alınmadan sadece AKP milletvekilleri tarafından hazırlanan bir
kanun teklifidir. Bu kanun teklifine biz de vermiş olduğumuz
önergeyle, gerekçesini belirttiğimiz belli bir fıkranın
eklenmesini talep ediyoruz. Öncelikle bunun da yüce Meclis tarafından
kabul edilmesini talep ediyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, burada bir tartışma yapılmaktadır,
WikiLeaks tarafından, Türkiye'de bulunan görevli Amerikan büyükelçileri
tarafından kriptoyla Amerikaya gönderilen belgeler
Şimdi diyorlar
ki bu belgelerin acaba aslı var mı, yok mu?
Değerli
arkadaşlarım, bu belgenin gönderildiği yer neresi? Kimler
göndermiş? Bu belgeyi Amerikaya gönderen Amerikanın Türkiye'deki
temsilcisi değil midir değerli arkadaşlarım? Buna
karşı hangi işlem yapılmıştır? Buna
karşı hangi taleplerde bulunmuştur? Mecliste öncelikle bunun
gündeme gelmesi, bunun tartışılması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
dün, Sayın Başbakanın bir açıklamasını
gazetelerden okudum, gerçekten çok üzüldüm. Ben bir hukukçuyum.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletidir. Anayasaya
baktığımız zaman, yasama, yürütme ve yargı erkinin
olduğu belirtilmiştir. Yine, bugün çağdaş demokrasilerde
dördüncü kuvvet olarak da basın vardır.
Sayın Başbakan,
kendi hakkındaki bu ithamlara cevap vermiyor, bunları
araştırmıyor; bunu neden yazdınız diye, neden gündeme
getiriyorsunuz diye hem hakarette bulunuyor hem de çok ağır bir ifade
kullanıyor değerli arkadaşlarım. Diyor ki: Benim
hakkımda 1 milyar lira parası var diyen kişi Silivri
Cezaevinde yatıyor ve Silivride yargılanıyor. diyor
değerli arkadaşlar.
Ben, şunu da ayrıca
gündeme getirmek istiyorum: Bir Başbakan bunu söyleyemez çünkü yürütme
organının başıdır, yargı organına bu
şekilde müdahale ettiğini açıkça kullanamaz değerli
arkadaşlarım.
Bakın, size bir örnek
daha vermek istiyorum. Bu, geçmişte gündeme geldi, şimdi gündeme
getiriyorum. Aydınlık dergisinin muhabiri Deniz
Yıldırım, değerli arkadaşlarım, üç yüz seksen
yedi gündür tutuklu bulunmaktadır. Neden tutuklu bulunmaktadır
biliyor musunuz arkadaşlarım? Çünkü Sayın Başbakanın,
kızı için bir işadamından para talep ettiğine dair
dinlemeyi neden gazetede yayınladınız diye. İşte,
Aydınlık dergisinde bu yayınlandı ve hâlen Ergenekon
adı altındaki suç kapsamına sokulup üç yüz seksen yedi gündür
tutuklu bulunmaktadır değerli arkadaşlarım.
Şimdi şu
çıkmaktadır: Yürütmenin yargıya bu şekilde müdahale
ettiği ve şu anda
AGÂH KAFKAS (Çorum) Senin
yaptığın ne oluyor?
RAHMİ GÜNER (Devamla) -
Başbakanın demek ki kendi baskısıyla bu
soruşturmaları yaptırıp bu şekilde yargılama
yaptırdığı da bu belgedeki ifadesinden meydana
çıkmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Güner.
RAHMİ GÜNER (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti eğer hukuk
devleti olmak istiyorsa öncelikle yargı erkinin bu kadar müdahale
altında olmaması gereklidir.
Değerli arkadaşlarım,
şu anda Sayıştayın denetimini ortadan
kaldırıyorsunuz. Ayrıca Ceza Kanununun 257nci maddesinin ceza
indirimine gidiyorsunuz, paraya çevrilme gibi, soruşturmaların daha
kısaltılması, asliye cezalık davaların sulh ceza
mahkemesinde yargılanması, paraya çevrilmesi ve tecil yönünü gündeme
getiriyorsunuz. Yakında bu kanun tasarısı Meclise gelecek.
Siz, aynı zamanda
şunu da belirtiyorum, kendinize geldi mi kanunlar iyi uygulanıyor
diyorsunuz, kendinizin aleyhine olduğu zamanlarda da o yargının,
o mahkemelere karşı en ağır ithamlarda bulunuyorsunuz
değerli arkadaşlarım. İşte biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Türkiyede hukukun üstünlüğünü
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Güner, lütfen Genel Kurulu selamlayın.
RAHMİ GÜNER (Devamla)
Türkiyede yargı teminatını ve kişi haklarını,
kişinin özgürlüğünü, kişinin yaşamının
düzenlenmesini öncelikle istiyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Güner.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510
sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 56ncı
maddesinin birinci fıkrasında yer alan 52 nci maddenin ibaresinin
Bu Kanunun 52 nci maddesinin şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Özensoy, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayıştay Kanunu
ile ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu kanun
görüşülürken, daha önce de ifade ettiğimiz gibi,
Sayıştayın elinin daha da güçlendirilmesi, yani Türk milletinin
milletvekillerine verdiği en önemli yetki olan denetleme yetkisinin daha
da gerçekçi boyutlara ulaşmasını beklerken, maalesef
performans kelimesinin içinin boşaltılmasıyla burada bu kanunu
görüşerek devam ediyoruz.
Ben üç buçuk yıldır
KİT Komisyonunda görev yaparken, bir yıl boyunca Yüksek Denetleme
Kurulu görevlilerinin o yaptıkları incelemeler,
araştırmalar sonucunda bile bizlerin o iki saatte, üç saatte ne kadar
yetersiz denetlemeler yaptığımıza bizzat şahit oldum.
Tabii, bu denetlemeler böyle
giderse denetlemelerin sonuçları nerelere varacak, onları hep
birlikte düşünmemiz lazım. Denetleme yetkisi sadece muhalefetin
değil, aynı zamanda iktidar partisine mensup arkadaşların
da olmalı, bu sorumluluğu da taşımalılar.
Ben, daha önce sizlere Bursa
ile ilgili iki meseleden bahsettim: Bir Gemlik Gübre, bir de Korupark.
Şimdi, yine, bir
ironiden bahsedeceğim, çelişkiden bahsedeceğim. 21inci Dönem
Üçüncü Yasama Yılı 45inci Birleşim 17 Ocak 2001 Çarşamba
günü Sayın Bakan Faruk Çelik, o gün muhalefet milletvekili olarak bir
konuşma yapmış: Özelleştirmede sosyal devlet kavramı
hiç göz önüne alınmamaktadır. Hükûmet ver kurtul
mantığıyla ülke kaynaklarını elden
çıkarırken, çalışanlara, emekçilere ise âdeta öl kurtul
mantığıyla yaklaşmaktadır. Bu sözler, bu
okuduklarım bire bir Faruk Beyin sözleridir.
Başlangıçta iplik,
1944ten sonra kumaş imali, 1957de yeni binalar ile Balkanların
1inci, Avrupanın 5inci büyük fabrikası olan Bursa Merinos
Fabrikası, tüm müştemilatıyla Bursanın merkezinde 404 bin
metrekarelik bir alanda kuruludur.
Değerli milletvekilleri,
ülke kaynaklarının ve hazinenin kimlere peşkeş
çekileceğini bizler ve kamuoyu ibretle izliyoruz. Keşke, bu
kaynaklar, kamuya ait fabrikaların yatırım ve
iyileştirmelerine harcansaydı ve önce iyileştir, sonra özelleştir
mantığıyla, hem çalışanlar hem ülke ekonomisi
açısından verimli bir durum arz etseydi.
Değerli milletvekilleri,
devletin çeşitli kurumlarının Merinos Fabrikasından
siparişlerini kesmeleri, makine parkının iyileştirilmemesi,
personelin azaltılması gibi Merinos Fabrikasıyla ilgili
sıkıntılardan bahsetmiş.
Daha sonra, Bu
anlayışla, bilerek ve üretimi azaltarak Merinosu zarar ettirdiniz.
demiş.
Bu rant birilerinin
iştahını kabartıyor. demiş.
Başka bir yere
taşınması mümkün olmayan tarihî Merinos Fabrikası, yoksa,
ismiyle tarihe mi karışıyor? demiş.
Merinos
Fabrikasını Büyükşehire devrettiniz. demiş ama o tarihte
Merinos Fabrikası devredilmedi Büyükşehire. Daha sonra devredilme
tarihini de söyleyeceğim.
Türk tekstil sanayisinin
öncü ve simge kuruluşu olan Bursa Merinosun bir tek
tuğlasının sökülmesine Bursalılar rıza
göstermemektedir. demiş.
Değerli
milletvekilleri, AQAP (Akap) 120 ve ISO 9002 kalite belgesine sahip Merinosun,
cumhuriyetin hatırası olarak, fabrika bölümü, Yıldız Çini ve
Porselen Fabrikası, Hereke Halı gibi Millî Saraylara
bağlanabilir veya Millî Savunma Bakanlığına veya
İçişleri Bakanlığına bağlı bir kuruluş
olarak 1 milyonu aşkın polis ve askere hizmet verebilir. demiş.
Şimdi, ben, buradan
soruyorum vatandaşlara: Bu Bursa Merinos Fabrikası devri
iktidarlarında, 2004 yılında devredilen, Bursa Belediyesine
devredilen bu, Sayın Faruk Çelikin ifadelerinde yerini buldu mu? Onu
buradan soruyorum.
Netice olarak, Merinosun,
planı, parası olmayan Bursa Büyükşehir Belediyesine devrinden,
ne ülke ne Bursa ne de Merinos çalışanları istifade edemeyecek.
310 dönüm üzerinde hesabı olanların kârlı
çıkacağı yönünde, Bursalılar olarak, endişe
taşımaktayız. demiş.
Ben de o zaman, gerçekten, o
il yönetiminde görev yapan biri olarak, bir Bursalı olarak aynı
endişeleri taşıyor idim, ancak Bursa Merinos
Fabrikasının, tarihe de dikkat edin, 2004 Mayıs ayında
üretimi durduruldu yani yerel yönetim seçimlerinin
yapıldığından hemen
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
NECATİ ÖZENSOY (Devamla)
Bitiriyorum.
bir buçuk ay sonra üretim
durduruldu, kasım ayında işçiler çıkartılarak
isteyenler 4/Cli oldu ve işin en garibi, oraya sadece
binalarını restore etmek adına harcanan para tamı
tamına 230 trilyon lira.
Bakın, Burada,
işte, hesabı olanlar mı var? diye bahsedilen yerle alakalı
AKPli bir belediyenin oraya devrinden sonraki yapılan uygulamalar bütün
Bursa kamuoyu tarafından bilinmektedir. Faruk Bey 2001de muhalefetteyken
ne söylemiş, 2004te iktidara geldiklerinde neler yapmışlar?
Bunu bütün kamuoyunun bilmesini buradan arzu ettim, bunu da sizlere ifade
ettim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Özensoy.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
56ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
56ncı
madde kabul edilmiştir.
57nci madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 57 nci maddesinin üçüncü
fıkrasının son cümlesindeki ilgililere ibaresinin taraflara
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ali İhsan Köktürk |
|
Trabzon |
Zonguldak |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510
sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 57nci
maddesinin birinci fıkrasında
yer alan 52 nci maddenin ibaresinin Bu Kanunun 52 nci maddesinin
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Mehmet Günal |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Antalya |
Mersin |
|
Emin Haluk Ayhan |
Nevzat Korkmaz |
|
|
Denizli |
Isparta |
|
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
İfade daha açık ve
anlaşılır hâle getirilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 57 nci maddesinin üçüncü
fıkrasının son cümlesindeki ilgililere ibaresinin taraflara
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Köktürk. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 510
sıra sayılı Sayıştay Yasa Teklifinin 57nci maddesine
yönelik önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda dört haftayı aşkın
bir süreden bu yana belli aralıklarla Sayıştay Yasa Teklifini
görüşüyoruz. Görüşmekte olduğumuz yasa teklifinin genel
gerekçesine baktığımızda, halkımızın
ödediği vergilerin karşılığı olarak devletten bekledikleri
hizmetlerin etkin ve verimli olarak kendilerine sunulması isteğinin
Parlamento adına görev yapan Sayıştay denetimi yoluyla
sağlanması gibi çok önemli bir amacı ifade ettiğini
görüyoruz. Gerçekten de kamu mali yönetiminde saydamlığın
sağlanması ve hesap verme sorumluluğunun geliştirilmesi son
derece önemli bir konudur. Dünyada kabul gören temel yaklaşımın
da tüm kamu kaynaklarının, kamu harcamalarının ve
faaliyetlerinin denetlenmesinin Sayıştay tarafından denetlenmesi
olduğu konusunda da herhangi bir kuşku bulunmamaktadır. Ancak,
üzülerek belirtmek gerekir ki bu beklentilerle Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna gelmesini arzu ettiğimiz yasa teklifi bu genel ilkelerin
dışında, tam tersine, farklı amaçlara, farklı
hedeflere yönelmiştir. Maalesef, geride
bıraktığımız sekiz yıllık iktidar dönemine
baktığımızda yolsuzluklar konusunda kılını
kıpırdatmayan Türkiye Büyük Millet Meclisinin adi suçlara, yüz
kızartıcı suçlara kalkan olmasını önleme konusunda tek
bir adım atmayan, Deniz Feneri gibi yılın değil, on yılın
değil, asrın soygununu sadece görmezden gelmekle kalmayıp
inceleme, araştırma ve soruşturma, kovuşturma
aşamalarını olabildiğince ağırlaştıran
anlayıştan daha farklı bir yaklaşım beklemek de zaten
olanaklı değildir.
Değerli milletvekilleri,
hepimizin bildiği gibi, yakın yıllara
baktığımızda ülkemiz çok büyük bir kriz
yaşamıştır ve hâlen daha yaşamaktadır. Krizin
etkileri nedeniyle esnaflarımızın büyük bir bölümü kepenklerini
kapatmak zorunda kalmıştır. İşini kaybeden yüz
binlerce insanımız maalesef yeni işsizler ordusuna
katılmıştır. Bunlardan çok daha acı olanı,
işini kaybeden, kepenk kapatan esnafımız, işçimiz,
emeklimiz sorunlarının çözümü yolunda bir çıkış yolu
göremediği için, hiçbirimizin kabul edemediği, yaşamlarına
son verme gibi bir sonuca yönelmişlerdir. Bugün de maalesef milyonlarca
insanımız açlık ve yoksulluk sınırının
altında yaşama tutunmaya çalışmaktadır.
Ancak, değerli
milletvekilleri, ülkemiz böylesine büyük bir kriz döneminden geçerken,
milyonlarca insanımız, emeklimiz, işçimiz, çiftçimiz, açlık
ve yoksulluk sınırının altında yaşama tutunmaya
çalışırken, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı
bu gerçek durumun tersine, Başbakanlığın ve
Cumhurbaşkanlığının harcama bütçelerini anormal
derecede artırmıştır. Örneksemek gerekirse, 2007 yılında
Sayın Sezer döneminde 33,8 milyon TL olan Köşkün harcama bütçesi -ve
bunun bir kısmı harcanmadığı için iade
edilmiştir- 2011 yılında 116 milyon TLye
çıkartılmıştır.
WikiLeaksin kulakları
çınlasın; 2005 yılında 30 milyon dolar olan örtülü ödenek
harcamaları 2006 yılında yüzde 700lük bir artışla tam
210 milyon dolara, 2007 yılında tam 240 milyon dolara
çıkarılmıştır.
Değerli arkadaşlar,
bu çok basit birkaç örnekten de açıkça görüleceği üzere, bu
anlayışı benimseyen Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarının kamu kaynaklarının adil ve verimli, etkin
kullanımı gibi bir kaygısı olmadığı da
açıkça görülmüştür.
Yine bu
anlayışın devamı olarak ülkemiz, yolsuzluklar liginin en
alt basamaklarında yolsuzluklar konusunda kaygı yaratan ülkeler
kategorisinde yer alırken, yolsuzlukla mücadele konusunda zafiyet
yaratacağını bile bile kendi belediye
başkanlarını, yandaş partili bürokratlarını,
Meclisteki milletvekillerini
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Devamla)
ve kabinedeki bir kısım bakanlarını korumak
amacıyla, aklamak amacıyla Türk Ceza Kanununun 257nci maddesinde
yer alan görevi kötüye kullanma suçunun cezasını azaltacak, örtülü af
getirecek bir düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet Meclisine sunabilen, yine kamu
kaynaklarının adil ve etkin kullanımı konusundaki
Sayıştay performans denetimini, sunmuş olduğu bir önergeyle
ortadan kaldırabilen Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidar anlayışı,
maalesef, yolsuzlukları kamufle etme ve gizleme
anlayışını çok açık bir şekilde ortaya
koymuştur.
Değerli milletvekilleri,
bugün gelinen noktada Sayın Başbakanın söylemlerinin tersine
Adalet ve Kalkınma Partisi yolsuzlukların
sorgulayıcısı değil kalkanı durumundadır. Bütün
bu girişimlerin de Türkiye Büyük Millet Meclisinin onurlu tarihinde son
derece olumsuz girişimler olarak anılacağı
açıktır.
Bu duygu ve
düşüncelerle, önergemizin kabulünü diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, karar yeter sayısı
BAŞKAN
Arayacağım efendim.
Teşekkür ediyoruz
Sayın Köktürk.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.32
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
510 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 57nci maddesi üzerinde verilen Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Teklifin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
57nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
57nci madde
kabul edilmiştir.
58inci madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 58 nci maddesinin üçüncü
fıkrasının ilk cümlesinde yer alan veya
bağlacının ve bağlacı ile değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ali Rıza Öztürk |
|
Trabzon |
Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510
sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 58nci
maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Mehmet Günal |
Behiç Çelik |
|
Konya |
Antalya |
Mersin |
|
Emin Haluk Ayhan |
Nevzat Korkmaz |
Murat Özkan |
|
Denizli |
Isparta |
Giresun |
İçtihadın
birleştirilmesi veya değiştirilmesi kararları, karar
tarihini takip eden otuz gün içerisinde Resmi Gazetede yayımlanır.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak efendim?
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe: Kararların
yayımlanması için otuz günlük süre getirilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 58 nci maddesinin üçüncü
fıkrasının ilk cümlesinde yer alan veya
bağlacının ve bağlacı ile değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Başkan, görüşülmekte olan kanun teklifinin 58inci
maddesinde Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önerge üzerinde söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle konuşmama
Türkiye bir hukuk devleti midir? sorusunu sorarak başlamak istiyorum. Hukuk
devletinin temel özelliği, hukukun üstünlüğüne dayanmış
olmasıdır; hiçbir organın, kişinin hukukun üstünde yer
almamasıdır, sadece yönetilenlerin değil, yönetenlerin de
kendilerini hukuk kurallarıyla bağlı saymaları ilkesidir.
Hukuk devletinin en temel özelliği, idarenin eylem ve işlemlerinin
yargı denetimine tabi olmasıdır.
Şimdi, AKP yöneticileri
sık sık şunu söylüyorlar, usulsüzlük ve yolsuzluk iddiaları
gündeme geldiği zaman hemen deniliyor ki: Elinde belgesi ve bilgisi
olanlar hâkim ve savcılara gitsinler. Arkadaşlar, hâkim ve
savcılar siyasal denetim yapmaz. Denetimin iki boyutu vardır: Birisi
yargı denetimidir, birisi de siyasal denetimdir. Bu iki denetim de hukuk
devletinin olmazsa olmazıdır çünkü hukuk devletinin en temel
özelliği, siyasal denetimi barındıran denetim
mekanizmasını savunmasıdır. Dolayısıyla
İktidar sürekli, temel özellik olarak denetimden kaçıyor. Denetim
mekanizmalarını ya işlemez hâle getiriyor, çarkları kırıyor
ya da denetim mekanizmalarını tutmakla beraber yaptığı
uygulamalarla o denetim fiilen yapılamaz hâle geliyor. Siyasi iktidar
Parlamentodaki çoğunluğuna dayanarak genelgelerle ya da
çıkardığı yasalarla yargı kararlarını
geçersiz hâle getirmeyi alışkanlık hâline getiriyor ve
demokratik hukuk devletinin en temel özelliği, idarenin eylem ve
işlemlerinin, yasama ve yürütme organının yaptığı
her türlü işlemin yargı tarafından denetlenmesidir. Bu,
demokratik hukuk devletinin olmazsa olmaz ilkesidir. Şimdi, demokratik
hukuk devletinin olmazsa olmaz olan bu temel ilkesi yani yasama ve yürütmenin
yaptığı eylem ve işlemlerin yargı tarafından
denetlenmesini millî iradenin vesayet altına alınması olarak
kabul eden bir anlayışın egemen olduğu bir ülkeye
demokratik hukuk devleti diyebilir miyiz değerli arkadaşlarım?
Şimdi, burada da Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına, yani millet iradesinin tecelli ettiği,
millî iradenin yansıdığı odak noktalardan birisi olan
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan Sayıştay
kanununu çıkarıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, iktidar partisinin bu Türkiye Büyük Millet Meclisine
getirdiği tasarı ya da tekliflerin hiçbirisinin milletin ve
memleketin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik
olmadığı geçmişteki olaylarla açık ve seçik
ispatlanmıştır. Şimdi de, Sayıştay, bu
görüşülen yasayla yine denetimin temel mekanizmaları devre
dışı bırakılmaya çalışılıyor.
İktidar yolsuzlukları gizlemek için denetimden kaçıyor,
denetimden kaçmayı bir alışkanlık hâline getiriyor ve üslup
olarak da ikide bir söylenilen laf, demin bu kürsüde de söylendi: Efendim,
elinde yolsuzlukla ilgili belge ve bilgisi olan, savcı ve hâkime gitsin.
Arkadaşlar, burası
Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Burası siyasal bir organdır ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekillerine Anayasayla ve Meclis İç
Tüzüğüyle yürütme organını, bakanları denetleme hakkı
ve yetkisi verilmiştir. Ben ister yargıya giderim ister Türkiye Büyük
Millet Meclisi içerisindeki siyasal denetim hakkımı
kullanırım.
Şimdi,
Sayıştayda bekleyen dosyalar var. Yani bu basında
çıktı ve bu haberler Sayıştay Başkanı
tarafından yalanlanmadı. Örneğin Karadeniz sahil yolu
inşaatı, Deriner Baraj inşaatı, belediyelerin hafif
raylı sistem projeleri, Türkiye içme suyu yönetimi, Türkiyede gıda
denetimi, TÜBİTAKın ARGE destekleme faaliyetleri
dosyalarının yedi sekiz ayı aşkın bir süredir Sayıştay
Başkanının masasında sümen altı edildiği yönünde
basında çok ciddi iddialar çıktı. Gerçekten bu iddialar
doğru mudur? Eğer bu iddialar doğruysa bu dosyalar
Sayıştay Başkanının masasında neden sümen
altı ediliyor değerli arkadaşlarım?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) - Yani AKPnin en çok korktuğu şey denetim. Yani denetimden
kaçmadıklarını söylüyorlar ama denetimi Türkiyede fiilen
imkânsız hâle getiriyorlar. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki AKP
çoğunluğunun gördüğü temel fonksiyon, kanun yapma ya da denetime
katkıda bulunmaktan öte denetimi engelleme görevi yapar hâle
gelmiştir. Bundan da son derece üzüntü duyduğumu ifade ediyorum.
Sadece onların eliyle değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanının eliyle denetim mekanizmaları
tıkanmaktadır bu Mecliste. Öbür maddedeki önerge üzerinde ona
ilişkin somut örnekler vereceğim.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
58inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 58inci
madde kabul edilmiştir.
59uncu madde üzerinde iki
önerge vardır, okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510
sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 59uncu
maddesinin birinci fıkrasında geçen ve Resmi Gazetede
yayımlanır. ibaresinin, ve karar tarihini takip eden otuz gün
içerisinde Resmi Gazetede yayımlanır. şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Emin Haluk Ayhan |
Mehmet Günal |
|
Konya |
Denizli |
Antalya |
|
Behiç Çelik |
|
Nevzat Korkmaz |
|
Mersin |
|
Isparta |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 59 ncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
|
Halil Ünlütepe |
|
|
Trabzon |
|
Afyonkarahisar |
|
Madde 59- (1) Dairelerin
kararları veya bir dairenin iki kararı arasında aynı konuda
aykırılık bulunur veya bir içtihadın değiştirilmesine
lüzum görülür ya da bu mahiyette bütün işlemlere uygulanabilecek kararlar
almaya ihtiyaç duyulursa, Sayıştay Başkanı konuyu Genel
Kurula gönderir. Genel Kuruldaki görüşmelere Başsavcı da katılır
ve görüşünü açıklar. Bu kararlara Sayıştay daire ve
kurulları uymak zorundadır.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Ünlütepe, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Sayıştay anayasal bir kurumdur.
Anayasanın yargı bölümünde yer almıştır. Görev
alanı da Anayasada belirlenmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına, kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının
mallarını denetler, sorumluların hesap ve işlemlerini de
kesin hükme bağlar. Kuvvetler ayrılığının en
önemli unsurlarından birisi, yasamanın yürütmeye, yürütmenin
yargıya, yargının da yasama ve yürütmeye karşı bir
üstünlüğü yoktur, eşit derecededir. Ama kendi düşüncemi söylemek
istersem, yargı eşitler arasında birinci sıradadır,
hem yürütmenin işlemlerini hem yasamanın işlemlerini en üst karar
merci olarak denetler.
23üncü Dönemde, siyasal
iktidarın genellikle yargı denetiminden ciddi bir şekilde
kaçmaya çalıştığını görüyoruz. Niçin böyle bir
işlemin içine gidiliyor? Yolsuzlukların günden güne artması, Türkiye'nin
yolsuzluğun en yoğun olduğu ülkelerden birisi olması siyasi
iktidarda ciddi sıkıntılara neden olmaktadır.
Şunu kabul etmek
zorundayız: Türkiye'nin yolsuzluklar konusunda karnesi zayıftır.
Yolsuzluk yozlaşmadır. Yozlaşma Türkiyede tüm alanları
tehdit eden boyuta ulaşmıştır. Her gün yeni bir yolsuzluk
iddiasıyla karşılaşıyoruz. Hepimiz şimdi
televizyonların başında, kimin hakkındane söylenecek, ne
olacak diye dikkatle izliyoruz. Kimimiz bunu safsata olarak da yorumlasak
bunlar ciddiye alınacak olan şeylerdir. Türkiye, Dünya Bankasının
verilerine göre, yolsuzluk sıralamasında ilk sıralarda yer
almaktadır. Her türlü yolsuzluk toplumun devlete olan güvenini yitirmesine
neden olur.
Yolsuzlukla mücadelenin en
önemli ayaklarından biri yargıdır. Hükûmet yargı
denetiminden hoşlanmamaktadır. Geçen dönem bir Anayasa
değişikliğiyle yargının yerindelik denetimi
biliyorsunuz iptal oldu, şimdi ise Sayıştay Yasasını
görüşürken performans denetiminde de uzaklaşmaya çalışıyoruz.
Son Anayasa değişikliğiyle yerindelik denetimine dikkat
ettiğinizde, özelleştirmelerde Türkiyede pis kokular burnumuza
geliyordu, bunlar iptal edilebiliyordu. Şimdi artık bunların
denetimin yargıdan alınmıştır. Eğer siz
performans denetimini de Sayıştaydan alırsanız artık
bir merkezî yürütmenin, bir organın denetlenmesi imkânsız hâle
gelecektir.
Değerli arkadaşlar,
yargıda yerindelik denetiminin, Sayıştayda da performans
denetiminin kaldırılması iktidarın yani yürütmenin
denetimden kaçtığını göstermektedir.
Bağımsız yargı ve bağımsız denetim
demokrasinin temel unsurlarından biridir. Eğer bunlardan
uzaklaşırsanız o ülkede hukuk devletinden bahsedemezsiniz.
Bağımsız
denetimin yapılabilmesi için Sayıştayın
bağımsız olması gerekir. Peki, Sayıştay
bağımsız mı? Buna Evet diyebilmek olanaklı
değildir. Sayıştay siyasallaşmıştır,
Sayıştay diğer kurumlar gibi ele geçirilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına denetlemeyi yapan Sayıştayın bazı
raporlarının Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmediği
kamuoyunda tartışılmaktadır. Açıkçası,
Sayıştayın bugün düzgün bir denetim yapabildiğinden de
endişe duyduğumu burada belirtmek istiyorum. Buna rağmen
kendileştirilen bir yasayı burada tartışmak, performans
denetimini ortadan kaldırmak artık yürütmenin yasamaya ve
yargıya tamamen hâkimiyetini ortaya koyar ki bu bir parti devletine
doğru gidişin izlerini göstermektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bugün kamuoyunda en fazla tartışılan,
iki gündür gündeme düşen, ilimizdeki
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla)
Bağlamaya çalışacağım Sayın Başkanım.
İlimizde
sağlık hizmetlerinde gelinen bir noktayı da sizlerle
paylaşmak istiyorum: Afyonkarahisar ilinin Sandıklı ilçesinde
bir köyde sağlık taramasında özel bir şirketin
yaptığı uygulama sonucu 7 yurttaşımız görme
duyusunu yitirmiştir. Bunlar yaşlı kişilerdi, az da olsa
gözleri görebiliyordu ama sağlık hizmetinin satılan bir meta
hâline getirilmesi sonucu o köydeki insanlar bugün gözlerini yitirmiş
durumdadırlar. Hâlbuki sağlık hizmetleri satılan bir hizmet
olamaz. Sağlık hizmetleri sosyal devletin temel ögelerinden
birisidir. O bölgelerdeki o şirket elemanları köye giderek Biz
sizden beş kuruş para almayacağız, bir kuruş para
almayacağız; biz sizin adınıza, ameliyat edeceğiz ve
devletten parasını alacağız. diyerek devletin haksız
ve yersiz yere sömürülmesine de neden olunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi bağlayınız.
Buyurunuz.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla)
Efendim, önemli bir konu Başkanım, bir iki cümleyle
bağlayacağım.
Sevgili arkadaşlar, bu
yurttaşlar sizin sağlık hizmetinde getirdiğiniz sömürü
düzeninin sonucunda gözlerini yitirmiş durumdadır. Elbette,
şimdi, o sağlık kuruluşu acaba katarakt
ameliyatını yapabilecek durumda mıydı değil miydi?
Bunun denetiminden birinci derecede Sağlık Bakanlığı
sorumludur. O insanlar bugün gözlerini yitirmiş durumdadırlar,
devletin desteğine ihtiyaçları vardır ama gerekli bir denetimin
Hükûmet tarafından yerinde yapılmadığını
görüyoruz ve biliyoruz. Bu konuda Sağlık
Bakanlığından, öncelikle Bakanlık olarak o
yurttaşlardan özür dilenmesini istiyorum. O yurttaşlar sosyal
devletin gereği olarak, güvenerek gittikleri yerde devletin şefkatini
görememişlerdir. Üç kuruş para kazanabilmek için insanların bir
denek taşı gibi belirli yerlerde ameliyata götürülmesi, bu ülkenin
yüz karasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Ünlütepe, Genel Kurulu
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla)
Öncelikle Sağlık Bakanlığının
BAŞKAN - Lütfen Genel Kurulu selamlayınız.
Teşekkür ederim.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla)
Bağlıyorum.
Sağlık
Bakanlığımızın öncelikle bu yurttaşlardan özür
dilemesini diliyor ve tümünüzü saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Ünlütepe.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510
sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 59uncu
maddesinin birinci fıkrasında geçen ve Resmi Gazetede
yayımlanır. ibaresinin, ve karar tarihini takip eden otuz gün
içerisinde Resmi Gazetede yayımlanır. şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Is-parta) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Özkan, bir dakikanızı
rica edeceğim, Sayın Erdöl sis-teme girmiş.
Buyurunuz efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdölün, Afyonkarahisar Milletvekili
Halil Ünlütepenin konuşmasında geçen sağlık
kuruluşuna ilişkin açıklaması
CEVDET ERDÖL (Trabzon)
Sayın Başkan, yüce Meclise bilgi arz etmek için ifade ediyorum ki,
Afyonkarahisardaki olay çok ciddi ve talihsiz bir olaydır.
Sağlık Bakanlığımız ilgili sağlık
kuruluşu hakkında gerekli soruşturmayı
başlatmıştır ve cerrahi işlemlerini durdurmuştur.
Hukuki süreç devam etmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Erdöl.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3
Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/594) (S.
Sayısı: 510) (Devam)
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Özkan.
MURAT ÖZKAN (Giresun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun teklifinin 59uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Şimdi, benden önceki
hatip arkadaşım, değerli milletvekilimiz Afyonda yaşanan
bir hadiseyi, Afyon milletvekili olarak dile getirdi ve peşinden de
Sağlık Komisyonu Başkanımız ona cevap verdi. Tabii,
arkadaşlarımızın duygularına katılıyorum ama
benim için çok dikkat çekici bir husus oldu: Afyon milletvekilimiz
Sağlık Bakanlığından özür bekliyor, Sağlık
Komisyonu Başkanımız da hukuki süreç başlattı, ama 7
vatandaşımız kör oldu arkadaşlar! Bu, ne özürle
geçiştirilebilir ne de soruşturmayla!
Şimdi, gelelim
başka şeye: Sağlıkta performans yönetimi diye bir uygulama
başlatıldı ancak bu Hükûmet Sayıştay denetiminde
performans denetimini ortadan kaldırdı. Peki, yönetim
anlayışında performans yönetimi gibi bir kavramı maaş
ödemelerinde koyduğunuz takdirde, sosyal devletin Sağlık Bakanlığının
uygulamalarında bunları yaşıyorsunuz. Peki, arkadaşlar,
denetimde niye bunu yapmıyorsunuz?
Şimdi, ben, bu Hükûmetin
çok enteresan bir yapısını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu
Hükûmetin, yeni kamu yönetimi anlayışıyla ilgili tumturaklı
kelimeleri, örneğin saydamlık, hesap verilebilirlik
ya da
katılımcılık gibi kelimeleri çok sık
kullandığını duyuyoruz. Gerçekten, bu kelimeleri
kullanmakta grubunuzun milletvekilleri olsun, Hükûmetiniz olsun son derece
yetenekli. Uygulamaya bakalım: Uygulamada bunların tam tersi söz
konusu. Hesap verilebilirlik
Hesap verilebilirlik için ne gerekiyor?
İşte, bunun kriterlerini INTOSAI, Avrupa Birliği koymuş.
Nedir? Performans bazlı bir yönetim ve performans bazlı bir denetim
anlayışı. Şimdi, Sayıştay kanunuyla bunları
ne yaptık? Ortadan kaldırdık ve kanuna öyle de bir madde
konulmuş ki kanunun performans denetimini ortadan kaldırması bir
başka vahim durum, bunun dışında da performans ölçümü
yapacaksınız, bunun da hukuki ve cezai sorumluluğu olmayacak.
Niye denetim yapıyorsunuz? Bir denetimin hukuki ve cezai sorumluluğu
yok ise niye yapıyorsunuz onu? Efendim İfşa edeceğiz.
Devletin görevi insanların yaptıklarını ifşa etmek
midir? Devlet gerektiğinde ceza verir, hukuk çerçevesinde;
gerektiğinde de hesap sorar. Hani hesap verilebilirlik ilkesini
benimsemiştik? Arkadaşlar, yine mış gibi
yaptınız. Yeni kamu yönetimi anlayışı da sayenizde
tamamen bir oryantal yapıya dönüştü. Bunlardan vazgeçelim, ilkeleri
bozmayalım. Bunlar, tüm dünya biliminin, tüm kamu yönetimi anlayışının
ortak geldiği noktalardır, bunlardan istifade ederseniz ülkeyi iyi
yönetirsiniz. İyi yönetilen ülke, halkı mutlu olan ülkedir. Türk
halkı mutlu mu? Hayır. Tüm araştırmalarda, kamuoyu
yoklamalarında bakıyorsunuz ki mutlu değil. İşte,
bakıyorsunuz, 2000 yılında en düşük gelirli
vatandaşımızın millî gelirden aldığı pay
nedir? 5,6. Peki, bugün ne? 5,4. Değerli arkadaşlar, yapmamız
gereken nedir? Düşük gelir gruplarının refahını
artırabilmek. Niye? Çünkü onlar açlık sınırının
ya hemen üstünde ya da altında yaşıyor. Çok
sıkıntılı durumdalar. Peki, siz ne yapıyorsunuz? En
üstteki yüzde 20lik dilimin geliri artıyor. Lorenz eğrisi sizin
zamanınızda tepetaklak olmuş gidiyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, ülke yönetmek, sadece bir grubu zengin etmek, bir grubun
isteklerini yerine getirmekle olmaz, tumturaklı laflar etmekle de olmaz,
bunun sonucu icraatla olur.
Değerli arkadaşlar,
Sayıştayın içtihadı birleştirme kararları Resmî
Gazetede yayımlanır. diye bir hüküm getirmişsiniz ancak bunun
bir süresini koymak lazım. İşte, yeni yönetim, kamu yönetimi
anlayışında ölçütler, performans dediğimiz noktada mutlaka
belirli olmalı. Kural koyuyorsak ne zaman, nasıl
yapılacağını kuralı koyanın öngörmesi gerekiyor
ki uygulayıcı o süre içerisinde onu yapsın. Efendim,
yayımlanır
Ne zaman yayımlanır? Bir gün içinde mi, üç
gün içinde mi, beş gün içinde mi? Bizim önerimiz, otuz gün içerisinde
yayımlanması. Bu içtihadı birleştirme
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
MURAT ÖZKAN (Devamla) -
kararlarının belli bir süre içerisinde
yayımlanmasının sağlanması tamamen teknik bir konu,
katılmanızda fayda var ama siz tabii ki Biz her şeyi biliriz.
mantığıyla buna da hayır diyeceksiniz ama
yanlış yapacaksınız, onu da açıkça belirteyim.
Diğer bir şey
arkadaşlar -yine bu yasada olmayan- Sayıştay, Anayasaya göre
vermiş olduğu kararları hükme bağlar. Şimdi, Sayıştay,
mevcut yapısıyla Türkiyedeki mahallî idareler dâhil tüm merkezî
idare ve mahallî idare kuruluşlarının denetimini yapan bir
birim; hesaplarını istedi, denetleyecek, yerinde ya da merkezde
denetleyecek; belli bir süre içerisinde denetleyemezse bu hesapları, bu
hesaplar açık kalacak. Eskiden ne vardı? İki yıl içerisinde
Sayıştay bunları denetlemezse onanmış sayılma
müessesesi vardı, şimdi o müessese ortadan kalktı, onanmazsa
hesaplar Sayıştayda duracak ve insanların başında
Demoklesin kılıcı gibi durmaya devam edecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Özkan.
Lütfen Genel Kurulu
selamlayınız.
MURAT ÖZKAN (Devamla) Son
bir söz söyleyeyim.
Sayın milletvekilleri,
hiçbir hukuk sisteminde sonsuza kadar soruşturma anlayışı
yoktur. Mutlaka, bunda da kendiliğinden onanma müessesesini, eğer
denetleyemezseniz bir süre içerisinde, yapmak gerekir diye düşünüyorum.
Hepinizi sevgiyle,
saygıyla tekrar selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Özkan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
59uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
59uncu madde
kabul edilmiştir.
60ıncı madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 60 ıncı maddesinin ikinci
fıkrasındaki hakkındaki ibaresinin yönündeki ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ahmet Tan |
|
Trabzon |
İstanbul |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510
sıra sayılı kanun tasarısının 60. maddesinin 3.
fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Mümin İnan |
Beytullah Asil |
Hasan Çalış |
|
|
Niğde |
Eskişehir |
Karaman |
|
|
Reşat Doğru |
|
Cemaleddin Uslu |
|
|
|
|
|
|
Tokat |
|
Edirne |
|
|
|
|
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Doğru, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz kanunun 60ıncı maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz önergeyle ilgili söz almış buluyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayıştay, devletin
mali kontrolünü, Anayasanın 160ıncı maddesine göre Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına görevli ve yetkilidir. Dolayısıyla,
fakir ve fukaranın, tüyü bitmemiş yetimin hakkının
korunması da bu kurumun sorumluluğundadır. Bu itibarla, kamu
kaynaklarının, bütün kamu fonlarının, kamu faaliyetlerinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetimi Sayıştay
tarafından yapıldığından, yolsuzluklarla ilgili bütün
iddialar da ciddiye alınmalı ve araştırılarak
kamuoyuna sunulmalı ve sonuçlandırılmalıdır. Son
zamanlardaki bazı ihaleler, özelleştirmeler, kamu vicdanını
rahatsız etmekte, en ücra köşedeki, benim Tokat ilinin Reşadiye
kasabası Nebişeyh beldesindeki Ahmet Amcamızı bile
rahatsız etmektedir. O bile rahatsızlığını
defalarca dile getirmiştir.
En son, Amerika Birleşik
Devletleri Dışişleri Bakanlığının bazı
belgeleri kamuoyuna yansımıştır. Önümüzdeki zamanda daha da
iddialar belki başka belgelerle ortaya çıkacaktır.
İşte burada, devletin bütün kurumlarına, özellikle
Sayıştayımıza çok önemli görevler de düşmektedir.
Kimler Ben geçinemiyorum. diyerek siyaset sonucu zenginleşmiş, yurt
dışı bankalarda hesap açtırmış, bunun
hesaplarını ve bunun sonuçlarını göstermelidir.
Halk büyük bir
sıkıntı içerisinde mücadele etmekte Nasıl
yaşamımı düzeltirim, nasıl borçlarımı öderim?
diyerek zorlanmaktadır. Örneğin, Tokat ilinde, Sigara Fabrikası
işçilerinin telefonlarla bildirerek dile getirilmesini istedikleri konuyu,
burada bir vesile olarak anlatmak istiyorum.
Kamuoyunda Tekel
işçileri denen bu insanlar, sigara fabrikalarının
satılması, sonradan da kapanması ile 4/C kapsamına
geçirildiler. Ancak, kadroları olmadığı için ihtiyaç
olabilecek her kuruma dağıtılıyorlar. Kendi evleri,
çocukları olan yer değil de farklı yönlere
dağıtıldığını da görüyoruz. Maaş olarak
da tahsillerine göre 800 ile 950 lira arasında maaş alıyorlar.
Bu durum, bu insanları mağdur ediyor. Aynı işi
yaptıkları insanlardan hem çok daha az maaş alıyor hem de
aile bütünlüğünün bozulmasını yaşıyorlar.
Aldıkları kredileri ödeyemiyor, borçlanmaya devam ediyorlar. Hatta,
icralar gelmeye başlamış. Hayatları altüst olmuş ve
psikolojilerinin de bozulmuş olduğunu görüyoruz. Ben, Tokat ilinde
onlarca bu şekilde insanın olduğunu biliyorum. Bu
insanların durumlarını Hükûmet olarak tekrar ele almanız
gerekmez midir?
Tekel işçilerinin
başına gelen, şimdi de TEDAŞ işçilerinin
başına gelmektedir. TEDAŞ işçileri de 4/C kapsamında
dağıtılmaktadır. TEDAŞ işçilerinin
sayısı az da değildir, yaklaşık olarak 50-60 bin
kişi civarında olduğu ifade edilmektedir. Aynı uygulama da
onların başına gelmek üzeredir. Ayrıca, sadece Tekel
işçilerinin durumları da değildir. Tekel işçilerinden
şu anda yaklaşık olarak -Tokat ilinden biliyorum- 200ün
üzerinde olan işçi henüz daha işe başlamamıştır,
şu anda, aylardan beri maaş da almıyorlar.
4/C ile biz
özelleştirme mağdurlarına iş veriyoruz, onları
mağduriyetten kurtarıyoruz. diyorsunuz. Geçmişte, 57nci
Hükûmet zamanında özelleşen her kurumun işçisi mağdur
edilmeden başka kurumlara aktarılmıştı. Sadece bizim
zamanımızda 4/C çıktı, biz yerleştiriyoruz, biz
mağduriyetleri gideriyoruz. demek de doğru değildir.
Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak toplum hayatını, demokratik rejimi ve manevi
değerleri tahrip eden ahlaki yozlaşmanın önlenmesini ve
yolsuzluklarla mücadeleyi millî siyaset anlayışının temel
unsuru olarak görüyoruz. Temiz siyaset, temiz yönetim, temiz toplumun tesisi
artık kaçınılmaz olarak ortaya çıkmıştır.
Siyaset kurumunun
faaliyetleri mutlaka ama mutlaka süzgeçten geçirilmelidir. Siyasete etik bir
temel kazandırarak siyasi ahlak yasası mutlaka zaman geçirmeden
hazırlanmalı, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmalı ve de çok
süratli bir şekilde de kanunlaşmalıdır.
Sayın milletvekilleri,
milletvekili dokunulmazlığı makul esaslara bağlanmalı,
kamuoyunu tatmin edici şekilde milletvekili dokunulmazlığı
sınırlandırılmalıdır. Bunun yanında,
belediye başkanları, üst düzey kamu görevlileri de hesap
verebilmelidir. Görev öncesi, görev sonu mal bildirimleri kamuoyuna
açıklanmalı, yanlış yapanlar da ortaya
konulmalıdır.
Yolsuzlukla topyekûn mücadele
için yolsuzluklarla mücadele kurulu mutlaka oluşturulmalı, millî
bir program hazırlanarak sonuç alınmalıdır. Fakir ve
fukaranın hakkı ancak böyle korunabilir. Seçim meydanlarında
atılan nutuklarla hiçbir yere varılamayacağı da
görülmüştür.
Sayıştay kanununa
gelince: Sayıştay kanununun, tabii, daha iyi hazırlanması,
iddialardan arındırılması gerekirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
REŞAT DOĞRU
(Devamla) Performans denetimi konusunda verilen önergenin de biz doğru
olmadığını düşünüyoruz. En azından denetim
mekanizmasını daha aktif hâle getirmek, kamuoyu vicdanını
daha fazla rahatlatmak gerekmez miydi diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Doğru.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 60 ıncı maddesinin ikinci
fıkrasındaki hakkındaki ibaresinin yönündeki ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Tan.
AHMET TAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
İlgili madde konusunda
partimin verdiği teklif üzerine sizlere hitap edeceğim.
Heyecanlıyım çünkü gece mesaisi başladı, on beş dakika
oldu. Yirmi yedi ülke var Avrupa Birliği üyesi, şu anda gece mesaisi
yapan bir tek AB ülkesi parlamentosu yok.
CEVDET ERDÖL (Trabzon)
Hepsini geçmişiz demek ki Sayın Tan.
AHMET TAN (Devamla) Gece
mesaisi yapmak tabii ki güzel bir şey ama gece mesaisi yapmanın
Başbakanın baskınıyla gerçekleştiği bir
Parlamentoda, Başbakanın baskınıyla çalışabilen
bir AKP, bir iktidar grubunun ortaya çıkardığı manzara çok
iştah açıcı değil konuşma bakımından.
Tabii, gece
çalışmasının sonunda ne çıkıyor? Gece
baskınının sonunda kanunların delik deşik olması
çıkıyor. İçinde bulunduğumuz maddeyle ilgili ve
görüştüğümüz kanunla ilgili duruma bağlayacağım, o da
şudur: Şimdi, görüştüğümüz kanun,
iktidarınızın ilk yılında
çıkardığınız 5018 sayılı Kanunun kurmaya çalıştığı
sisteme Sayıştayımızın uyarlanması için
yapılan bir kanun değişikliği. Şimdi, bu kanun 2003te
çıktı, 2005te yürürlüğe girdi, beş yılda bu kanun
yetmiş altı yerinden delik deşik hâle getirildi, yirmi altı
ayrı kanun değişikliği teklifiyle. Niye? Çünkü gece
mesaileri dolayısıyla hiç kimse neyin, nasıl
görüşüldüğü konusunda bir fikir sahibi olmuyor.
Dışarılara çıkılıyor haklı olarak, sonra
işte bir düdük çalınıyor, koşa koşa içeri geliniyor.
Yani, bu manzara gerçekten benim ilkokulu bu sene bitiren kızımın
okulunda bile sergilenmeyen bir manzara. Tabii çok sempatik bir şey
çocuklara benzetilmek ama çocukça kanunlar çıkarmak, çocukça işler
yapmak devleti teslim alan bu yüce Meclisin üyelerine
yakışmıyor. Şimdi, tabii ki bütün
arkadaşlarımız aşağı yukarı aynı
şeyleri söylüyorlar, ben de tekrar etmekten kendimi
alıkoyamayacağım.
Parlamentonun var: Biri,
yasama, öteki denetim. Yasamayı -Allaha şükür- yürütmenin gölgesinde
gerçekleştiriyoruz ama asıl denetim kısmı ne oluyor? Buna
hiç bakanımız, bakacak olanımız yok.
Şimdi, isterseniz
-hepimizin yanında cep telefonlarımız var, bazılarında
ikişer, üçer tane var- 420 50 00 numaralı Meclis telefonunu
arayın. Buradan Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesapları İnceleme
Komisyonunu bağlar mısınız? deyin,
karşınıza kimse çıkmayacaktır. Bu Meclisin en temel
komisyonlarından birisi Büyük Millet Meclisi Hesapları İnceleme
Komisyonudur. Bu Komisyon sayenizde yok durumda şu anda. İç Tüzükte
olduğu hâlde yok, Meclisin İnternet sitesinde olduğu hâlde yok,
fiilen yok, yok edildi. Geçen dönemdeki Başkan şu anda işsiz
durumda, komisyon üyeleri de yok, o yüzden
Bu, ufak bir örnek denetimden
kaçmaya.
Büyük Millet Meclisi
adına kamu denetimini kim yapıyor? Sayıştayımız
yapıyor. Sayıştayımızı da denetim yapmaktan
alıkoyan bir kanun şu anda görüşülüyor, sonuca bağlamak
üzereyiz. Ama asıl Büyük Millet Meclisi kendini denetlemekten
alıkonmuş durumda. Kendini Büyük Millet Meclisi onlarca
yıldır -demin söylediğim- Hesapları İnceleme Komisyonu
vasıtasıyla denetlerdi. Bu denetim sadece 2 memura verildi. Şu
anda Büyük Millet Meclisi kampüsü içinde
Eski parayla konuşalım ki
daha iyi anlayalım çünkü gece mesaisinde kafalar iyi
çalışmayabiliyor, çalışmadığı zaten
değiştirilen kanunlardan anlaşılıyor. Burada
HASAN KARA (Kilis) Daha
gece olmadı ki, on ikiye çok var.
AHMET TAN (Devamla) Daha
gece olmadı ama
HASAN KARA (Kilis)
Akşam daha, akşam.
AHMET TAN (Devamla) Resmen
Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğüne göre yediden sonra
çalışma olmazdı. Ben, otuz yedi yıldan beri bu Meclis
çatısı altındayım, basın bürosundan izledim, böyle bir
Meclis görülmemiştir. Fabrikalar kurun, fabrikalara mesai
yaptırın ama Büyük Millet Meclisi mesai yapınca kanunlar sakat çıkıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Tan, sayenizde... 60ncı maddedeki önergenize bakar
mısınız
AHMET TAN (Devamla) - Sakat
çıktığının en büyük ispatı da 5018
sayılı Kanun beş yıl içinde tam yetmiş altı
yerinden delik deşik edildi.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) 60ıncı okur
musunuz Sayın Tan
AHMET TAN (Devamla) - Bu
Kanuna uyduracağız Sayıştayı ama bu
Sayıştaya uydurma süreci içinde de Sayıştay savuştay
hâline gelecek.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Tan, önergeniz ne ifade ediyor, önergeniz ne söylüyor?
AHMET TAN (Devamla) -
Sayıştayı hesapları incelerken savuşturur hâle
geleceğiz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Önergeniz ne söylüyor, önergeniz?
AHMET TAN (Devamla) - Evet,
soru önergesi
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - Bakın, bu gece mesaisinin sorumlusu sizlersiniz.
AHMET TAN (Devamla) Evet,
canınızı sıkıyor ama bunları birisinin söylemesi
lazım.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Önergede ne var, önergede?
AHMET TAN (Devamla) - Gece
mesaisi sırasında yeni bir kural başlatalım.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Önergede ne var? diyorum.
AHMET TAN (Devamla) - Gece
mesaisi sırasında esası kaçırmamak şartıyla
maddenin dışına çıkılabilir. Bu madde yani Allah
yapısı bir madde değil.
İktidar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Hayır, siz diyorsunuz ki Gece mesaisinin sebebi
Gece
mesaisinin sebebi bu önerge
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Tan.
AHMET TAN (Devamla)
Bağlayacağım sözümü.
Bütçeler bile,
çıkarttığınız, o beş yıl evvel
çıkartılan fakat askıya alınan o Kanun
dolayısıyla bütçeler bile uygulanamaz hâle geldi. Devamını
daha sonraki maddede arz edeceğim.
Beni dinlediğiniz için
bu gece mesaisinin başlangıcında hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Tan.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Karar yeter sayısını istiyorum.
BAŞKAN
Bakacağım efendim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Oylama için bir dakika süre
veriyorum sayın milletvekilleri ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
60ıncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 60ıncı madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.26
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
510 sıra sayılı
Kanun Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
İkinci bölümde yer alan
maddelerin oylaması tamamlanmıştı, şimdi üçüncü
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü bölüm, 81inci
maddedeki bir ve ikinci fıkralar ile geçici 1, 2, 3 ve 4üncü maddeler
dâhil olmak üzere 61 ila 84üncü maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü bölüm üzerinde gruplar
adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Mustafa Özyürek konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Özyürek.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
ÖZYÜREK (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, uzunca bir zamandır gece yarılarına
kadar Sayıştay kanun tasarısını görüşüyoruz.
Tabii, zaman zaman Sayın Başbakan gelirse iktidar sıraları
kalabalık oluyor, Sayın Başbakan yoksa böyle boş
sıralara konuşmak durumunda kalıyoruz!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Muhalefetin kalabalığı gözlerimizi
yaşartıyor!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) Evet.
Tabii biz, demokratik
eleştirel görevimizi yaparız, ama oylamalar sırasında da
çoğunluğun burada bulunmasını ararız.
Şimdi, özellikle bizi
izleyenler, Uzunca zamandır niye tartışıyorsunuz, bu yasa
tasarısında ne var? diye sorarlarsa, bizim, esas itibarıyla
-tabii bazı karşı olduğumuz noktalar var ama- burada
verilen bir önergeyle performans denetiminin şekil
değiştirmiş olması yatar.
Şimdi, biz diyoruz ki:
Şu anda yürürlükte bulunan yasadaki performans denetimi olabilir. Bunu
beğenmiyorsanız, sizin hazırladığınız, grup
başkan vekillerinizin hazırladığı kanun teklifinde yer
alan, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçmiş olan performans denetimi tanımını
koyunuz, biz bunlara da razıyız ama iktidar partisi grubu da diyor
ki: Ben verdiğim bir önergeyle performans denetimini etkisiz hâle
getirdim, bu hâliyle kabul edeceksiniz diyor. Tabii gruplar arası,
muhalefet ile iktidar arasındaki bu güven bunalımı buradaki
müzakereleri uzatıyor, o nedenle de gece yarılarına kadar
Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmak zorunda kalıyor.
Değerli
arkadaşlarım, Sayıştay anayasal bir kurum. Anayasal bir
kurum olarak kamu harcamalarını denetleyen bir kurum. Dünyanın
her yerinde kamu harcamalarını karşılamak üzere vergi
toplanır, dünyanın her yerinde bu kamu harcamalarına yetkiyi
meclis verir ve meclisler de bu yetkinin nasıl
kullanıldığını denetler. Olay budur,
yapılması gereken budur. Tabii bu denetim yetkisinin tarafsız
bir şekilde kullanılması son derece önemlidir. Eğer denetim
yetkisinde -bu, vergi denetiminde de böyledir, diğer denetimlerde de
böyledir, müfettişlerin denetiminde de böyledir- eğer
tarafsızlık bir kenara atılırsa, o denetime kimse güvenmez.
O güvensizlik başladığı zaman da siz ne yaparsanız
yapın amacına ulaşamazsınız.
Değerli
arkadaşlarım, o açıdan, biz, Sayıştayın
yansız olmasına, tarafsız olmasına, bütün denetimler gibi,
vergi denetiminin yansız olmasına, tarafsız olmasına ve
bakanlıklara bağlı teftiş kurullarının da
tarafsız olmasına son derece önem veriyoruz. Ama ne yazık ki
bizde sistem, genellikle, mesela, bakanlıklardaki teftiş
kurullarına baktığımızda, bakan tarafından
atanıyor, bakan o kişiyle ilgili görevi veriyor. O kişilerin,
müfettişlerin yazdığı raporları bakan isterse
yürürlüğe koyuyor isterse uzunca bir süre bekletiyor. O nedenle,
Sayıştay, bir anayasal kuruluş, onun bazı sorunları
var, onları konuşacağız ama biz isteriz ki Türkiyedeki
bütün teftiş kurulları bir SPK gibi, BDDK gibi bir bağımsız
kurul hâlinde birleştirilsin ve teftişler yansız bir
şekilde yapılsın.
Burada biraz önce
konuşuldu, değerli arkadaşlarımız gündeme getirdi,
-Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlunun-
vakıflardaki, cami onarımlarındaki yolsuzluklarla ilgili
iddialar var. Şimdi, iktidar grubundan laf atan
arkadaşlarımız dediler ki: Gidin bunu savcılığa
bildirin. Değerli arkadaşlarım, devlet yönetiminde her
şeyin savcılık ve mahkemeler tarafından çözümlenmesi
değil, onun iç mekanizması içinde, denetim ve teftiş mekanizması
içinde açıklığa kavuşturulması önemlidir. Mesela,
vakıflarla ilgili bu iddia gündeme gelir gelmez hemen ilgili bakanın,
teftiş kurulu başkanının harekete geçmek suretiyle Bu
iddialar doğru mudur? diye hareket etmesi gerekir. Çünkü,
yargının hareket etmesi biraz daha şekle
bağlıdır, orada büyük sıkıntılar, zorluklar
vardır ama teftiş mekanizması derhâl harekete geçer ve Ben
müfettişlerime denetlettim, şu noktada belgeler bu, bu noktada
iddialar bu, cevapları bu diyebilirsiniz. Ne yazık ki bu
yapılmıyor. Burada bir kör dövüşü şeklinde; iddialar ortaya
atıldığı zaman, işte Yargıya gidin, yargıya
gitmediğinize göre burada bir sonuç çıkmaz. iddiaları hep
gündemimizi işgal ediyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu yasa tasarısıyla, geçmişte
KİTlerin denetiminde, kamu iktisadi teşebbüslerinin denetiminde
gerçekten çok yararlı, değerli hizmetler yapmış olan
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunu da Sayıştay bünyesine
alıyoruz. Tabii, özelleştirmeler nedeniyle KİTlerin
sayısı azaldığı için, iş hacmi küçüldüğü
için böyle bir ihtiyaç doğmuş olabilir. Geldiğimiz noktada bu
arkadaşlarımız, orada önemli görevler yapmış olan
Yüksek Denetleme Kurulundaki arkadaşlarımız artık
Sayıştay bünyesinde olacaklardır. Oradaki üye olarak
çalışan arkadaşlarımızın Sayıştay üyesi
olamayacakları tasarıda yazılı. Hiç yoksa
başdenetçi, denetçi şeklinde görev yapacakları
anlaşılıyor. Sayıştaya, Sayıştay
Başkanına önemli bir sorumluluk düşüyor. Bu
arkadaşlarımızın, orada, bir misafir gibi, yeni bir
katılma gibi değil, Sayıştayın asli unsurları
gibi mütalaa edilmek suretiyle değerlendirilmesi ve gene iktisadi
teşekküllerin denetiminde görevlendirilerek onların tecrübelerinden,
birikimlerinden yararlanılması son derece önemlidir. Bunu belirtmeyi
görev biliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, gruplar arasında bir protokol yapıldı,
ocak ayından itibaren Türk Ticaret Kanunu incelemelerine
başlayacağız, grup başkan vekillerimizin mutabakatı
çerçevesinde bu konuları görüşeceğiz. Ama iktidar partisi
kendisi muhalefete işi düştüğü zaman gidiyor, konuşuyor,
bir mutabakat arıyor fakat kendisi muhalefetle mutabakat sağlamakta
başka konularda çok çekimser davranıyor, çekingen davranıyor.
Bir torba yasa geldi, esas itibarıyla vergi ve sigorta primlerinin
affını öngören bir tasarı, yirmi maddelik bir tasarı. Biz
dedik ki: Önce bu yirmi maddeyi getirin, Meclis tatile girmeden biz
bunları çıkaralım. Ama bir de baktık ki önümüze yirmi
maddeyle düzenlenecek vergi ve prim affının yerine yüz yirmi maddelik
bir tasarı geldi. Şimdi bu olmaz değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
Biz dedik ki: Vergi affına -bu esnafın sıkıntıda
olduğunu biliyoruz- bu noktada biz de yardımcı olalım, bir
an önce çıksın. Çünkü ta temmuz ayından beri bütün esnaf Vergi
affı çıktı, çıkacak; sigorta prim affı
çıktı, çıkacak. diyor, bir yandan da icralar devam ediyor,
gelin, bunu çözelim. Bunun yolu nedir? Bunun yolu sadece vergi affıyla ve
sigorta primi affıyla ilgili yirmi maddeyi ayrı görüşelim,
diğer maddeleri başka şekilde görüşelim. Ama siz bunu torba
yasa anlayışı içinde birleştirirseniz burada samimi
davranmış olmazsınız ve umutla bu yasanın
çıkmasını bekleyen esnafa, köylüye, çiftçiye de kötülük
yapmış olursunuz. Bunu da belirtmek istiyorum. Nasıl ki bir Türk
Ticaret Kanununda gruplar arasında uzlaşma
sağlanmışsa, bu konuda da gelin, bir uzlaşma
sağlayalım, bu af konusunu, yeniden yapılandırma konusunu
bir an önce yasalaştıralım, diğer konuları da uygun
şekilde zamanı geldiğinde görüşelim diyorum, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Özyürek.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Mersin Milletvekili Behiç Çelik
OKTAY VURAL (İzmir)
Manisa Milletvekili Erkan Akçay konuşacak efendim.
BAŞKAN Manisa
Milletvekili Sayın Akçay
Buyurunuz efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Sayıştay Kanunu Teklifinin üçüncü bölümü üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi grubum ve
şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Muhterem milletvekilleri,
Sayıştay, kamu idarelerinin gelir ve giderleri ile
mallarını Türkiye Millet Meclisi adına denetleyen,
sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlayan çok
önemli anayasal bir kurumdur. Sayıştay, aynı zamanda
Parlamentonun bütçe hakkını etkili hâle getiren, daha doğrusu
etkili hâle getirmesi gereken bir kurumdur. Sorumluların hesap ve
işlemlerini yargılayarak beraat ya da zimmetlerine karar verebilmesinden
dolayı Sayıştaya ayrıca hesap mahkemesi de denilmektedir.
Üzülerek ifade etmek isterim ki, Sayıştay Kanunu bu hâliyle etkili
bir denetim yapamayacaktır. Sayıştay denetimi bu hâliyle
şeklî bir denetim olarak kalmaya mahkûmdur.
Bir yüksek denetim kurumu
olan Sayıştayın yolsuzlukların önlenmesinde ve yolsuzlukla
mücadelede aktif ve etkin bir görev üstlenmesi ve yolsuzlukla mücadelede kamu
yönetimlerini desteklemesi ve aktif olması gerektiğini
düşünüyoruz. Sayıştayın hâlihazır mevcudiyetiyle
yolsuzluğu kontrol altına almada ve önlemedeki fonksiyonu maalesef
yetersizdir.
Bu Sayıştay
teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmeleri
sırasında da yapılan bazı değişikliklerle
Sayıştayın denetimi daha da etkisiz hâle getirilmektedir.
Sayın milletvekilleri,
yolsuzluk, kamu mal ve hizmetlerinin maliyetlerini artırırken
aynı zamanda kalitesinin azalmasına da yol açmaktadır. Yolsuzluk
ülkenin dışa bağımlılığını ve
yoksulluğunu artırmaktadır. Yoksulluk halkın devlete
karşı saygısını yitirmesine yol açmaktadır.
Yolsuzluk ahlak çöküntüsü yaratmaktadır. Yolsuzluklar ülkelerin
yatırım tercihlerini saptırmakta ve kaynakların etkin
kullanımını engellemektedir.
AKP Hükûmeti yolsuzluklarla
mücadele etmediği gibi yolsuzlukların önünü açacak düzenlemelere de
girişmiştir. Yolsuzlukları kolaylaştırmak adına
AKPnin yaptığı ilk düzenlemelerden ve gayretlerden birisi,
denetim sisteminin engel olmaktan çıkarılması olmuştur.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu ile kamu kuruluşlarının teftiş
kurullarının kaldırılmasına gayret edilmektedir. Bu
yöndeki düzenleme henüz hayata geçirilemese de denetim sistemi
sulandırılarak etkinliği
zayıflatılmıştır. Özellikle bu tasarının da
sulandırılmasıyla Sayıştay denetimi formalite denetim
olmaktan öteye geçemeyecektir.
AKP İktidarı,
yolsuzlukların önündeki engelleri kaldırmak adına kamu
ihalelerini istedikleri gibi yönlendirebilmek için ihale mevzuatını
değiştirmekle işe başlamıştır. AKP
İktidarı döneminde kamu ihale mevzuatında bugüne kadar tam elli
dört değişiklik yapılmıştır. Hükûmetin işini
zorlaştıran hususlar bir bir temizlenmekte ve ihale mevzuatı AKP
için âdeta bir dikensiz gül bahçesine döndürülmektedir.
Bir diğer düzenleme de
kentsel rantların peşkeş çekilmesi ve paylaşım düzeni
kurulması için imar mevzuatında olmuştur. İmara
ilişkin yetkilerin çeşitlendirilmesi suretiyle rant
paylaşımı kolaylaştırılmıştır.
Yolsuzluğun geldiği
boyut fevkalade ürkütücüdür. Paylaşımda sorun
yaşanmadığı müddetçe bu kapalı devre ilişkiler
ağının deşifre edilmesi oldukça zor olmaktadır.
Çemberin dışında kalanların ya da hakları zayi
olanların cılız feryatları duyulsa da bu sesler yandaş
medya tarafından kolaylıkla susturulabilmektedir. Ayyuka çıkan
yolsuzluklar, içeride ekonomik kayıpların yanı sıra ahlaki
erozyona yol açarken, dış kamuoyunda ülkemizin itibarının
maalesef zedelenmesine yol açmaktadır.
Türkiye'nin yolsuzluk
konusunda bozuk sicili uluslararası kamuoyunda da kötü bir imajın
oluşmasına yol açmaktadır. Uluslararası Saydamlık
Örgütünün 2009 Yılı Yolsuzluk Algılama Endeksinde Türkiye'nin
61inci sırada yer alması çok üzücü bir durumdur. Avrupa
Birliğinin ilerleme raporlarında AKP Hükûmetinin yolsuzlukla
mücadelede başarısız olduğu vurgulanarak, Türkiyede
yolsuzluğun pek çok alanda yaygın olduğu, Hükûmetin yolsuzlukla
mücadelede kaydettiği ilerlemenin sınırlı
kaldığı, yolsuzluğu önlemek için etkin uygulayıcı
kurumlar kurulmasını içeren bir planın
bulunmadığı, yolsuzlukla mücadelede başarı için
milletvekilliği dokunulmazlığının
sınırlandırılması gerektiği, siyasi partilerin ve
seçim kampanyalarının finansmanına ilişkin olarak
şeffaflığı artırması beklenen mevzuatın
kabulü konusunda ilerleme kaydedilmediği, seçim kampanyalarının
finansmanını denetleme yetkisine sahip herhangi bir devlet
kuruluşu bulunmadığı, Kamu Görevlileri Etik Kurulunun
Başbakanlığa bağlı olmasının
yanlış olduğu belirtilmekte ve ayrıca, Alman mahkemesinin
mahkûm ettiği Deniz Fenerinin esas ayağının ve
suçluların Türkiyede olduğu, Türk Hükûmetinin siyasi nedenlerle bu
davada adli takibat yapmayı savsakladığı ve suçu örtbas
etmek istediği hususlarına özellikle işaret edilmektedir.
Bu tespitlerin
yapıldığı Avrupa Birliği ilerleme raporunda
Türkiye'nin sicilinde yine olumsuzluk olarak görülen bu yolsuzluk afetiyle
mücadele için şu dört önlemin alınması tavsiye edilmektedir:
Milletvekilliği dokunulmazlığının
sınırlandırılması ve kaldırılması,
hâkimlerin bağımsızlığını koruyacak mevzuat
değişikliği yapılması, bağımsız denetim
ve değerlendirme kurumunun kurulması, yolsuzlukla mücadelede uzman
polis ve savcılardan oluşacak bir birimin teşkil edilmesi.
Türkiye tarafından da
kabul edilen Avrupa Konseyinin Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku
Sözleşmesine göre, siyasetin desteğinden ve hoşgörüsünden
yararlanmadan bir ülkede yolsuzluk toplumsal bir sorun hâline dönüşemez.
Temiz bir toplum gerçekleştirilmesinin ön şartı siyasetin
temizlenmesidir. Ülkemizde de bugüne kadar ortaya çıkarılan yolsuzluk
iddialarının baş aktörlerinin dokunulmazlık
zırhındaki milletvekillerinin ve siyasilerin olması da
göstermektedir ki temiz toplum ve temiz siyaset için öncelikle
dokunulmazlığın kaldırılması, en azından
sınırlandırılması gerekmektedir.
İçinde bulunduğumuz
23üncü yasama döneminde milletvekillerine ait dokunulmazlık
dosyalarının sayısı 700ü aşmıştır.
Çeşitli suç iddialarını içeren dokunulmazlık dosyaları
içinde Sayın Başbakana ve AKPli milletvekillerine ait dosyalar
oldukça kabarıktır. Dokunulmazlığın
kaldırılması konusundaki çağrılara bugüne kadar AKP
Hükûmeti hep kulak tıkamıştır. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kalpazanlıktan zimmete, görevi ihmalden resmî evrakta sahteciliğe
kadar uzanan yolsuzluk iddialı dokunulmazlık dosyası bekleyen
kişilerden başka bir tavır beklemenin de manasının
olmadığı görülmektedir. AKP Hükûmeti ve Sayın Başbakan
bu konuda olumlu şeylerin yapılacağı hususunda topluma ümit
ve vaat vermek şöyle dursun, günden güne daha da yolsuzluğa zemin
hazırlayan icraatlara imza atmaktadırlar.
Avrupa Birliği Türkiye
İlerleme Raporunda hâkimlerin
bağımsızlığını koruyacak mevzuat
değişikliği yapılması gerektiği belirtildiği
hâlde, son Anayasa değişikliği gereğince yapılan
seçimler sonucunda Adalet Bakanlığı patentli bir liste tulum
çıkararak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna 10 üye
göndermiştir. Üstelik Adalet Bakanı ve Müsteşarının
Kurulda bulunması eleştiri konusu olduğu hâlde şimdiki
durumda Bakanlığın bir müsteşar yardımcısı
ve bir genel müdürü de Kurula üye olarak seçilmiştir. Yeni
yapısıyla birlikte Yüksek Kurul tamamen Adalet
Bakanlığının, dolayısıyla da siyasetin vesayetine
girmiş bulunmaktadır. Siyasetin vesayetindeki bir kurulun denetiminde
olan ve sicil verme iradesine tabi olan yargıçların Hükûmetin
bürokratlarıyla yandaş iş adamlarının davalı
olduğu yolsuzluk davalarında bağımsız karar
vermelerini beklemenin bir anlamı yoktur. Türk yargısının
onurlu savcı ve hâkimlerini töhmet altında bırakmak istemeyiz ve
kesinlikle tenzih ederim ancak siyaset kurumunun daha yoğunlaşacak
olan baskıları karşısında kendilerini zorlu bir
mücadelenin beklediğini de ifade etmek istiyorum ve bu düşüncelerle
sözlerime son veriyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Akçay.
Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Nuri Yaman.
Buyurunuz Sayın Yaman.
BDP GRUBU ADINA M. NURİ
YAMAN (Muş) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 510 sıra sayılı Sayıştay
Kanunu Teklifinin üçüncü bölümüyle ilgili Barış ve Demokrasi Partisi
adına söz almış bulunuyorum, bu nedenle hepinizi en içten
duygularla selamlarım.
Açıkça ifade etmem
gerekirse bu yeni Sayıştay Kanunu Teklifi eski kanunun
eleştirilen pek çok yönünü düzeltme şansını ne yazık
ki kaçırmış ve kullanamamıştır. Yeni teklifin
performans denetimi konusundaki yaklaşımları ve düzenlemeleri
ise deyim yerindeyse ilgili çevrelerce bir şok etkisi
yaratılmıştır.
Öncelikle performans
denetimiyle ilgili bazı hatırlatmaları yapma ihtiyacı
duymaktayım. INTOSAI Performans Denetimi Uygulama Rehberine göre
performans denetimi; devlet faaliyetleri, programları veya
organizasyonlarının verimliliğinin ve etkinliğinin ekonomik
ve iyileştirmelere yol açma amacı gözetilerek bağımsız
bir biçimde incelenmesi demektir. Performans denetiminin amacı da hesap
verme sorumluluğunu geliştirmek, kurum faaliyetlerinin
performansının geliştirilmesini desteklemek, idari ve mali
reformları teşvik ederek Parlamentoya ve kamuoyuna objektif
performans bilgisini de sunmaktır.
Performans denetiminin
Türkiyedeki pratiğine baktığımızda da 832
sayılı Kanunun 1996 yılındaki değişikliği
ile bu konuda denetime tabi tutulan kurum ve kuruluşların
kaynaklarının verimli, etkin ve tutumlu kullanılıp
kullanılmadıklarını denetleyerek denetim
sonuçlarını Türkiye Büyük Millet Meclisine raporlarla sunma görevi
yetkisi verilmesi sağlanmıştı. Bu kapsamda,
Sayıştay tarafından bugüne kadar 15 performans denetimi
çalışması tamamlanmış, 2 pilot çalışma hariç
tamamı Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. 6 performans
denetim çalışması da hâlen devam etmektedir.
Sayıştayın on dört yıllık performans denetimi
uygulaması bugüne değin uluslararası uygulamalarda da tam bir
uyum içinde yürütülmüşken bugün bundan vazgeçilmesi, burada dile
getirildiği gibi, birçok hatibin değindiği gibi, büyük bir
eksiklik olarak grubumuz tarafından da karşılanmaktadır.
Denetimin her
aşamasında yönetimin onayı alınmakta, önemli her
gelişme hakkında yönetime anında haber verilmekte ve yönetim
uygun görüşü doğrultusunda da hareket edilmesi bu şekilde
sağlanmıştı. Oysa, yeni teklifle öngörülen performans
denetim modeli kamu idaresini kendisi tarafından yapılan performans
ölçme işleminin Sayıştay tarafından yeniden
yapılmasına dayandırılmaktadır. Yeni teklif bununla da
yetinmemekte, ülkemizde ve dünyada bir ilki gerçekleştirerek
Sayıştay tarafından yerindelik denetimi yapılamaz,
idarenin takdir yetkisini sınırlayacak ve ortadan kaldıracak
karar alınamaz. hükmünü de hayata geçirmiştir. Bu da önemli bir eksiklik
olarak tarafımızdan değerlendirilmektedir.
Değerli arkadaşlar,
kanuna hüküm konularak Performans denetimi şöyle yapılsın,
böyle yapılsın. demek eşyanın da tabiatına
aykırı bir durumdur çünkü denetim rasyonel bir faaliyettir. Denetimin
nasıl yapılacağı denetim standartlarında ve
rehberlerinde yazılıdır. Yani söz konusu sürece ve etkinliklere
denetçilerin müdahalesi son derece sınırlıdır.
Teklifin bu hâliyle
performans denetimi adı altında performans denetimiyle hiçbir
bağı olmayan bir faaliyeti düzenlerken, gerçekte ise performans
denetimi faaliyetlerine son vermektedir. Hepimiz bilmekteyiz ki, on dört
yıllık Sayıştay performansı denetimi ve birikimi
ülkemizin yüzünü ağartan bir birikimdir ancak görünen o ki bu birikim
küçük hesaplara bugün feda edilerek bundan vazgeçilmiştir.
Yine, teklif hazırlanırken,
meslek mensuplarının, sivil toplum örgütlerinin ve Sayıştay
Denetçi Derneğinin görüşlerine hiç önem verilmemiş, bu konuda
birikimlerinden de yararlanılmamıştır. Öncelikle
Sayıştay üyeliği süresinin on iki yıl olarak
sınırlandırılması, Sayıştay üyeliği
seçim sürecine tüm meslek mensuplarının dâhil edilmesi, denetçinin
doğrudan temyiz talebinde bulunabilmesi, Performans denetimleri mali ve
hukuki sonuç doğurmaz. hükmünün kaldırılması, meslek
mensupları için mesleki kıdem esasının getirilmesi, en üst meslek
unvanının uzman denetçi yerine başdenetçi olarak
değiştirilmesi gibi temel isteklerinin de değerlendirilmesi
gerektiğine inanıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
bu yasayla ilgili önemli bir konu da silahlı kuvvetlerin askerî harcamalar
ve denetimleri konusunda sivil iradeye hesap vermeye yanaşmaması ve
askerî harcamaların ülkenin en önemli gider kalemlerinden birisini
teşkil etmesine rağmen kapsam dışında
kalmasıdır. Askerî harcamaların bu örtülü harcamalarla birlikte
Millî Eğitim Bütçesinden daha fazla olduğunu hepinizin bilgisine
sunmak isterim. ABye uyum çerçevesinde Hükûmetin önündeki çözüm bekleyen
problemlerden biri de bu sürecin gizlilikten çıkarılması
konusundaki her yıl yinelenen tutumudur. Nitekim, 2002 yılından
beri Avrupa Birliği ilerleme raporlarında, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin denetim dışılığı ve şeffaf
olmaması konusu her zaman söz konusu edilip bugüne kadar
taşınmıştır.
Yasanın Silahlı
Kuvvetler bütçesi ve harcamaları üzerindeki denetiminin güçlendirilmesiyle
ilgili olarak hiçbir ilerleme kaydedilmemiştir. Askerî harcamaların
denetimi konusunda harcama sonrası dış denetim, Anayasaya göre
Sayıştay tarafından yapılabilmektedir. Ancak bu denetim,
muhasebe kayıtlarına dayanmaktadır ve masabaşı
incelemeleri şeklinde yürütülmektedir. Denetçilerin yerinde inceleme
yapmasına bugüne kadar izin verilmemektedir.
Değerli arkadaşlar,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin harcamaları konusunda bu yıl ilki
Bilgi Üniversitesine, diğer ise TESEVe ait hazırlanan çok önemli iki
rapor bulunmaktadır. Her iki raporda da dikkat çekilen en önemli husus,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin harcamalarının şeffaf
olmaması ve denetime tabi tutulmamasıdır. Eleştirilen en
önemli noktalardan biri de ordudaki vergi muafiyetidir. OYAKa bağlı şirketler
vergilerini ödemekteyken OYAKın kendisi her türlü vergiden, gelir,
kurumlar, veraset ve intikal vergileri, damga vergisi gibi birtakım
vergilerden muaf tutulmaktadır.
Askerî harcamaların
önemli bir ayağı da bütçe dışı harcamalardan
oluşmaktadır. Ancak bunda da gizlilik esası
alındığından gerekli biçimde bu konu da incelenmemektedir.
Bilgi Üniversitesi Kamu Harcamaları İzleme Platformunun
hazırladığı rapora göre, Türkiye, hâlâ yüksek askerî
harcama yapan ülkeler kategorisinde ilk sıralarda yer almaktadır.
Yine TESEVin
raporlarına göre, bütün kamu kurumlarının harcamaları
Sayıştay denetiminden geçerken Türk Silahlı Kuvvetleri
yıllardır bu denetimden muaf tutulmuştur. Önce 12 Martta,
ardından 12 Eylül ve sonrasında yapılan değişikliklerle
askerî malların ve harcamaların denetlenmesi de bu yolla engellenmiştir.
Yine Bilgi Üniversitesinin
raporunda, Türk Silahlı Kuvvetleri Vakfına ait tam on altı
şirketin hiçbir şekilde, bugüne değin denetlenmediği
bildirilmektedir. Her şeyden önce şunu net ve açık olarak
belirtmek isterim: Hem Türk Silahlı Kuvvetlerinin hem de bu kurumun
vakıflarının ve bağlı bütçe ve Savunma Sanayii
Müsteşarlığı gibi kuruluşlarının
fonlarıyla beraber, kamu denetimi yapan tek kuruluşumuz olan
Sayıştay denetiminin dışında
bırakılması, bu ülkenin vesayetçi demokrasiden
kurtulmayacağının en belirgin özelliklerinden birisidir.
Yine, Sayıştay
denetimi dışında bırakılan örtülü ödeneklerle ilgili
harcamaların da nasıl yapıldığı ve bu
harcamalarla ilgili kamuoyuna ve ilgili basın yayın kurumlarına
yansıyan bilgileri de hafızalarımızda değerlendirdiğimizde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
M. NURİ YAMAN (Devamla)
bunu keyfî olarak nasıl kullandıklarını, birçok yerde
yapmış olduğumuz denetimler sırasında da bizzat
gözlemiş ve görmüş bir insan olarak şunu diyorum ki: bilhassa
Başbakanlık örtülü ödeneğinin ve yine güvenlik birimlerimizden
Emniyet Genel Müdürlüğünün, MİTin, Jandarmanın ve diğer
istihbarat birimlerinin bu harcamalarının da behemehâl bir
şekilde bir denetime tabi tutulması gerektiğini belirtiyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Yaman.
Şahsı adına
Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Poyraz.
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; sözlerime başlarken hepinizi en kalbî
duygularımla selamlarım.
Artık, yavaş
yavaş kanunumuzun sonuna doğru gelmekteyiz. Üçüncü bölümle ilgili
olarak görüşmelerimize başlayacağız. Ama buraya gelen
arkadaşlarımız, konuşmalarında sıklıkla, AK
PARTİnin bu kanunu çıkarma çabasına rağmen hâlâ
birtakım yolsuzlukları gizlemeye, saklamaya
çalıştığı, yolsuzlukların önünü açmaya
çalıştığı gibi birtakım ithamlarda bulundular,
birtakım iddialarda bulundular. Hatta o iddialar o noktaya gitti ki
birtakım kutsallarımız bile gelip burada tartışma
konusu yapıldı ve özellikle ve özellikle, işte, camilerin
onarımında bile birtakım yolsuzlukların
yapıldığını iddia ettiler. Sayın Grup Başkan
Vekilimiz de çıktı, dedi ki: Efendim, elinizde bir belge varsa, bir
bilgi varsa lütfen elinizdeki bilgi ve belgeleri devletin savcıları
var, hâkimleri var, onları buralara verin, iletin ve hep birlikte de
bunların takipçisi olalım.
Bundan daha doğal,
bundan daha gerçekçi de bir öneri olamazdı aslında ama şunu da
göz ardı etmemek lazım: Değerli arkadaşlar, AK PARTİ
hükûmetlerine kadar hiçbir dönemde tarihe sahip çıkma anlamında,
medeniyetimizin miraslarını koruma ve bizden sonraki gelecek
kuşaklara aktarma noktasında da bir gayret, bir çaba sarf edilmedi.
Bugün sadece seksen bir ilimizdeki binlerce tarihî eserimiz değil, ülke
sınırları dışında atalarımızdan bizlere
miras kalan eserlerimizin onarımını da hep bu dönemde
yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz. Bugün sadece Ankarada,
Diyarbakırda, Muşta, Bilecikte, Edirnede değil ama aynı
zamanda Saraybosnada, Mostarda, Kosovada, Balkanların diğer
ülkelerinde, Kafkasyada ve Orta Doğunun pek çok ülkesinde
ecdadımızın bize bıraktığı mirası geleceğe
taşıma anlamında da en ciddi gayreti sarf eden AK PARTİ
hükûmetleri oldu.
Yolsuzluğu önlemek için
ne gerekiyorsa yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Evet, Denetim sistemini
değiştireceğiz. dedik ve başladık. Kafamızda bir
hedef vardı, Uluslararası düzeyde bu iş nasıl yapılıyorsa
o şekilde olacak. dedik. Hatırlarsanız 22nci Dönemde Kamu
Yönetimi Temel Kanunu düzenlemesiyle aslında önemli adımları
attık ama yine hatırlarsanız ki o dönemde yapmaya
çalıştığımız reformlar başta
Cumhurbaşkanlığı makamı, sonrasında da Anayasa
Mahkemesi engeliyle maalesef gerçekleştirilemedi, bugünlere kadar pek çok
düzenleme uzadı da uzadı, ancak yeni yeni birtakım eksiklikleri
tamamlamaya çalışıyoruz.
Hedefte ne var?
Amerikayı ikinci defa keşfetmeye gerek yok. Hedefte şu var
değerli arkadaşlar: İç denetimi ayırırsınız,
dış denetimi ayırırsınız ve ondan sonra herkes
hak ve yükümlülüklerini, sorumluluklarını bilerek denetim sisteminde
görevlerini icra ederler. Aslında bizim bugün
yaptığımız bu. Şu anda dış denetimi, Parlamentonun
denetim yetkisi olan ve bunu Parlamento adına yapacak olan en üst denetim
kurumu olan Sayıştayı yeniden yapılandırıyoruz ve
Sayıştayı tekrar burada yapılandırırken,
güçlendirerek yeniden yapılandırıyoruz.
Sadece
Sayıştayı güçlendirmiyoruz, onun dışında
dış denetimin tekliği esası çerçevesinde
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunu da Sayıştayla
birleştirerek, Sayıştaya dâhil ederek daha da güçlendiriyoruz ve
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun tecrübesini de
Sayıştaya ekliyoruz.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Hiçbir denetim bırakmıyorsun!
FAHRETTİN POYRAZ
(Devamla) Hiçbir denetim bırakmıyorsun. diyen
arkadaşlarımıza şunu söylüyoruz, diyoruz ki: Değerli
arkadaşlar, kanunu açın, lütfen okuyun; bir de bir önceki kanunu, 832
sayılı Kanunu açın okuyun. Orada Sayıştayın
denetim alanına, denetimin kapsam alanına bakın ve şu
andaki yaptığımız düzenlemedeki Sayıştayın
denetim kapsamına bir bakın; hangisinde bir genişletme var,
hangisinde Sayıştayın denetim alanını
genişletiyoruz
M. NURİ YAMAN (Muş)
Hangi kadroyla yapacaksın, hangi sayısal kadroyla? 800 kişiyle
mi yapacaksınız bu kadar işi?
FAHRETTİN POYRAZ
(Devamla) Hangi kadroyla yapacaksınız? Sayıştayda 800
tane yetişmiş, yıllarını bu işe vermiş,
Türkiye'nin bütün sorunlarını bilen, kurumlarını bilen ve bu
işi yapma noktasında da sabırsızlıkla bu kanunun
çıkmasını bekleyen bu kadrolarla bu işi
yapacağız, daha doğrusu Sayıştay yapacak.
M. NURİ YAMAN (Muş)
Binlerce belediye var, binlerce şirket var.
FAHRETTİN POYRAZ
(Devamla) Biz Sayıştaya inanıyoruz, biz Sayıştaya
güveniyoruz ve biliyoruz ki bu ülkede Sayıştay iyi
çalıştıkça, Sayıştay etkin bir denetim yaptıkça,
denetlenmedik hiçbir kurum kalmadıkça, her kurum hesap verir hâle geldikçe
burada milletin her dediği her yerde hâkim olacak, milletin kararı
kararların merkezinde olacak. Sayıştayın da bu anlamda
böyle bir misyonu, böyle bir sorumluluğu var çünkü Sayıştay
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yani aslında
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
FAHRETTİN POYRAZ
(Devamla)
millet adına denetim yapan bir kurum. İnşallah
bundan sonraki dönemde bu kanun uygulanmaya başladığı zaman
artık, Türkiyede kapalı kapılar ardında birtakım
konuların konuşulduğunu, birtakım kararların
alındığını, birtakım harcamaların
yapıldığını inşallah görmeyeceğiz ve
inşallah, bundan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Sayıştay
arasındaki daha da güçlenerek oluşturulan bağ, milletin
temsilcilerinin bu konularda daha bilgili olması ve yaptığı
işler noktasında da daha isabetli karar vermesine vesile
olacaktır diyorum, tekrar kanunumuzun milletimize hayırlı
olmasını temenni ederek, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyoruz Sayın Poyraz.
Şahsı adına
İstanbul Milletvekili Alaattin Büyükkaya
(Yok sesleri) Yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) O yoksa ben konuşmak istiyo-rum.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Sayıştay kanunu görüşülürken bir konuyu dile
getireceğim: DFİF, Destekleme
ve Fiyat İstikrar Fonu. Dışişleri bütçesinde tüm suç
Sayıştaya atıldı. Eğer bir ihracatçı ihracat
yapıyorsa, Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonundan eğer ödeme
yapacaksak ihracatçıya, bir yıl sonra ödediğin para hiçbir
işe yaramaz arkadaşlar. Eğer insanları rekabet koşullarında
verdiği fiyatla bu düşen kurlarla tamamen ithalat finansmanı
yaparak verdiğin sözü zamanında yerine getirmiyorsan bir yıl
sonra verdiğin para, para değildir arkadaşlar. Zamanında
veriyorsan para o paradır. Soruyoruz, peki neden bir yıl sonra ödüyorsunuz?
Adres, Sayıştay gösteriliyor. Ben bu konuyu burada
Ben bu ülkenin
geleceğinin, bu ülkedeki ekonomik özgürlüğün ihracatla
olacağına inanan bir insanım. Ancak bu ülke dış
ticaret açığı vermeden ihracat fazlası verdiği bir
günde, ülkede herkes ekonomik olarak huzurlu ve mutlu olacaktır. Ben buna
inanan bir kişiyim. İthal ekonomisiyle bir yere gidemeyiz
arkadaşlar. Onun için, ihracatçıya ne yapsak, özellikle katma
değeri yüksek mallarda, özellikle ithal ikamesi olmayan mallarda bu
insanlara ne yapsak azdır.
Onun için, bir kere,
biliyorsunuz, biz Plan ve Bütçe Komisyonunda CHPli üyeler olarak DFİF
fonunun -ihracatın- yüzde 1e çıkarılmasını istedik,
önerge verdik. Eğer Türkiyenin ihracatını 500 milyar dolar
olarak bu ülke hedefleyecekse, bu insanların tanıtım fonuna, bu
insanların eline bir şekilde birtakım enstrümanlar vermek
zorundayız arkadaşlar, vermiyoruz. Yine, bu sene verilen para topu
topu 600 milyon lira DFİF olarak. Bunun bir kısmı da
biliyorsunuz belli ürünlere gidiyor DFİF fonunun dışında. O
zaman, DFİF fonu dediğimiz fonda aşağı yukarı 300
milyon bir para kalıyor yani Dış Ticaret
Müsteşarlığına verilen para. Bunu al, al, kullan.
diyorlar. Bir kere, bu para, yetmeyen bir para ama bir yıl sonra ödenen
para, para değildir ar-kadaşlar. Burada bir sorun var. Ben burada
Sayıştay görevini yapmıyor, demiyorum ama bir şekilde bu
süreç bir yıla uzuyor, bu sürecin yok olması lazım, bu sürecin
kısıtlanması lazım.
Şimdi, DFİF fonunu
ihracatçı birlikleri ödüyor ama ihracatçı birliklerindeki insanlar
devlet memuru değil. Ya bir yasa çıkarın DFİF fonunu
ihracatçı birlikleri öder. deyin ya Sayıştay denetiminin
dışında tamamen sorumluluk
Dış Ticaret
Müsteşarlığını Sayıştay denetlesin,
hesabı Dış Ticaret Müsteşarlığına sorsun.
Siz devlet memuru olmayan ihracatçı birliklerindeki insanlara hesap
sorarsanız bunlar da her türlü sorumluluktan kaçıyorlar, yarın,
kendilerine zimmet geleceği endişesini taşıyorlar.
Durum bu arkadaşlar. Bu,
Türkiyenin önemli bir konusu, Türk ihracatçısının önüne konulan
bir settir. Yine söylüyorum: Sayıştay görevini yapmıyor
demiyorum ama buradaki prosedür, burada uygulanan prosedür ve gecikmeler
ihracatçının önüne set oluyor arkadaşlar. Mutlak bunun çözülmesi
lazım. Bunu kim çözecektir arkadaşlar? Bunun çözülmesi lazım,
Türk ihracatçısının önüne konulan bu setin
kaldırılması lazım. Parayı bugün bana verin ki
ihracatta o adam da öbür şekilde gitsin işine baksın. Bir
yıl sen para alama, zaten kurlardan dolayı kazandığı
nerelere gelmiş, bir sene sonra verdiğin para ne işe yarar?
Değerli
arkadaşlarım, buna mutlaka Dış Ticaret
Müsteşarlığıyla Sayıştayın ortak bir çözüm
bulması lazım. Kanunsa kanun
Biz Plan ve Bütçe Komisyonunda da
Dış Ticaret Müsteşarlığı görüşülürken tüm
CHPli üyeler olarak söyledik: Biz Türkiye ihracatının önünün
açılması için her türlü olanağın ihracatçıya
verilmesinden yana her şeye varız ama bu sorun devam ediyor.
Ben bir kez daha hepinizin
bilgisine sunuyorum. Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Değerli milletvekilleri,
soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Söz hakkı olarak birer
dakika verdiğimi tekrar yineleyeyim.
Sayın Tütüncü,
Sayın Vural, Sayın Genç, Sayın Çalış, Sayın
Ağyüz ve Sayın Doğru sisteme girmişler. Sırayla söz
vereceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, sorulara geçmeden önce, bu bize dağıtılan
raporda, benimkinde şöyle bir durum var: Şimdi, 113üncü sayfadan
başlıyor, 128inci sayfaya geliyor, ondan sonra tekrar 113üncü
sayfaya dönüyor. Bu nasıl bir baskı? Yani 510 sıra
sayılı Yasa Tasarısı
BAŞKAN Belki onda bir
hata olmuştur, düzeltsinler Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama
böyle olur mu? Nasıl bir baskı? Nasıl böyle bir düzenleme
yapıyor?
BAŞKAN Belki onda bir
hata vardır Sayın Genç. Arkadaşlar size
KAMER GENÇ (Tunceli) Böyle
bir şey olur mu efendim? 113ten 128e geçiyor...
BAŞKAN Düzgününü size
tekrar versinler, bir hata var herhâlde Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Böyle
bir şey olmaz ki Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamam
Sayın Genç. Size şimdi düzgün baskısını verirler.
Sayın Tütüncü,
Sayın Vural, Sayın Genç, Sayın Çalış, Sayın
Ağyüz, Sayın Doğru sisteme girmişler, sırayla söz
veriyorum.
Buyurunuz Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim sorum, performans
denetiminin değiştirildiği önergeyle ilgili. Biz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak performans denetiminin Genel Kurulda verilen bir önergeyle
değiştirilmiş olmasının gerekçesini
anlayamıyoruz. AKPye göre gerekçe Yerindelik denetiminin önlenmesi
için. şeklinde açıklandı ama yerindelik denetiminin
olmadığı zaten bu teklifin belli bir maddesinde var. Ben,
şimdi, burada doyurucu bir açıklama bekliyorum Hükûmetten. Gerçek
amaç nedir? Neden performans denetiminin şeklini bir önergeyle
değiştirdiniz?
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Tütüncü.
Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayıştayca, genel
uygunluk bildirimi haricinde Meclise sunulan, sunulması öngörülen
çeşitli raporlar var: 25inci maddesine göre hazine menfaatlerini zarara
uğratıcı nitelikte görülen mevzuat hükümleri, 28inci maddesinde
mali sistemle ilgili rapor, 87nci maddesinde de devlet malları ve kamu
idareleriyle ilgili rapor, 88inci maddesinde de mevzuata uygun görülmeyen
işlerle ilgili rapor gibi. Bu raporlar 1979 yılına kadar ara ara
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuşken bu tarihten sonra, 2001
yılına kadar, yirmi iki yıl boyunca hiçbir raporun
sunulmamasının nedeni nedir acaba? Neden böyle bir şey
olmuş? Bu konuda Sayın Bakan bilgilendirirse memnun olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Vural.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben, Sayıştay
Başkanına soru sormak istiyorum.
Şimdi, Sayın
Başkanım, Sayıştay denetimi, denetçinin düzenleyeceği
raporla başlar, başka bir şey yok. Denetçi nasıl rapor
düzenleyecek? 48inci maddede diyor ki: Denetçi tarafından kamu
zararına yol açan bir hususun tespit edildiği hâllerde denetim
başlar. Kamu zararıyla başlar. Peki, burada hukuki denetim
nerede? Zarar ayrı bir olay, idare eylem ve işlemlerinin hukuka
aykırı olmaları ayrı bir olay. Sizce, getirilen bu yasa ile
kamu kurum ve kuruluşları sağlıklı bir denetime tabi
tutulacak mıdır?
Ayrıca, yine burada
yapılan bir değişiklikle -36ncı maddede galiba- kamu
kaynaklarının etkin, verimli kullanılıp
kullanılmadığını da Sayıştayın
denetiminden çıkardılar. Bu duruma göre, yani Sayıştay,
kamu kaynaklarının etkili ve verimli kullanılıp
kullanılmayacağını denetlemeyecek. Kamu yönetiminin yine
işlemlerinin hukuka aykırılık yönüyle değil de ancak
zarara yol açan bir işlemden dolayı denetleyecek. Bu durumda siz
Sayıştay olarak sonuca ulaşacak mısınız?
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç.
Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ (Karaman)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım,
Sayıştayca hazırlanan raporlar, Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmiş
durumda ve on üç tane rapor, aşağı yukarı sekiz senedir
bekliyor. Bu raporları Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine ne zaman
almayı düşünüyorsunuz? Raporların gereğini yapmayla ilgili
bir iradeniz var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Çalış.
Sayın Ağyüz
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına kamu harcamalarını denetlemekle görevlendirilen anayasal
bir kurumun değişiklik yasasını görüşüyoruz. Şu
anda Sayıştayda bekleyen, Sayıştay Genel Kuruluna
sunulmayan ve büyük raporlarda ciddi ölçüde kamu zararlarının tespit
edildiği duyurulan, bilinen, Karadeniz Sahil Yolu, Derinler Barajı ve
hafif raylı sistemler konusunda Sayıştayın performans denetimleri
sonuçlanmış olmasına rağmen Genel Kurula neden sunulmuyor?
Acaba, sunulmamasının nedeni, bu son görüştüğümüz yasada
performans denetiminin çıkarılmasını mı bekliyorsunuz?
Sayıştay Başkanının masasında bu raporların
bekletilmesi görev ihmali, görev suçu değil midir?
Ayrıca,
yolsuzlukların üzerine gidildiği söyleniyor. Aynası iştir
kişinin, lafa bakılmaz. Telekom ortada, Tekel ortada, Balıkesir
SEKA ortada; AKPnin sözcülerinin Yolsuzlukla mücadele ediyoruz. demeye
hakları yok, bu sözleri söyleyemezler, bunların hepsi belgeli.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Ağyüz.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ülkemizde birçok kurum ve
kuruluşta yolsuzluklarla ilgili çok ciddi iddialar olmaktadır.
Özellikle, son olarak, cami tamiratında bile yolsuzluk olduğu iddia
edilmiştir. İnsanların haksız yere suçlanmaması için
Hükûmet olarak yolsuzlukların araştırılması ve
sonuçlandırılması için bağımsız bir kurul
oluşturmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Doğru.
Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Gördüğümüz
kadarıyla, aylardır Sayıştay denetçileri denetim görevine
gönderilmemektedir. Bir denetçinin devlete marjinal maliyetiyle marjinal
faydasını da içeren Sayıştayın performans denetimi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tarafından
bugüne kadar hiç yapılmış mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Korkmaz.
Sayın Cengiz
MUSTAFA KEMAL CENGİZ
(Çanakkale) Teşekkür ediyorum.
Sayıştay
denetiminde özellikle belediyelerle ilgili bölüm çok önemli bir yer tutmakta,
belediyelerin ve yerel yönetimlerin denetim sonuç raporları da dikkatimizi
çekmektedir.
Özellikle burada sormak
istiyorum: Sayıştay denetimi sonucunda yerel yöneticilerden kaç adet
belediye başkanımıza dava açılmıştır?
Sayıştay denetimi sonucunda açılan davalar sonunda kaç belediye
başkanı ceza almıştır? Yine, bu denetimler sonucunda
kaç belediye başkanımıza zimmet
çıkarılmıştır ve çıkan bu zimmetlerin tahsil
edilip edilmediği Sayın Bakan tarafından bilinmekte midir? Bunun
yanında, yerel yöneticiler olarak -belediye meclis üyeleri, başkan
vekilleri, başkan yardımcıları gibi- yerel yönetimlerden bu
zamana kadar çıkan zimmet TL olarak ne kadardır? Bilgi verilirse
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Cengiz.
Sayın Yeni
AHMET YENİ (Samsun)
Sayın Başkan, biraz evvel bir milletvekili arkadaşımız
Sayıştayın denetim yapmadığını ifade etti.
Ben Sayıştayın denetimlerine devam edip etmediğini
öğrenmek istiyorum. Yerinde ve merkezde denetim devam ediyor mu,
yapılıyor mu? Bu konuda bilgi verirlerse memnun olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Yeni.
Buyurunuz Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN
(İzmir) Sayın Başkan, birkaç soru doğrudan doğruya
Sayıştay Başkanımızla ilgili olduğu için o
sorulara kendisi cevap verecek, öteki sorulara da yazılı cevap
vereceğiz efendim.
BAŞKAN Peki efendim.
Buyurunuz Sayın
Başkan.
SAYIŞTAY BAŞKANI
RECAİ AKYEL Sayın Meclis Başkanım, sayın
milletvekillerim; sizleri şahsım ve kurumum adına saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekillerimizin sormuş oldukları sorularla ilgili olarak, bir
kısmını huzurlarınızda cevaplandırmak istiyorum,
bir kısmını da teferruatlı ve teknik olduğu için
yazılı olarak arz etmeyi düşünüyorum.
Sorunun biri, Sayın
Korkmazın ve Sayın Yeninin ortak sorusu: Denetçi göreve
gönderilmemektedir. Denetim devam ediyor mu, etmiyor mu?
Sayın milletvekillerim,
Sayıştay, 1862 yılında kurulmuş, yüz kırk dokuz
yaşında bir anayasal kurumdur ve çalışmaları çok ciddi
bir yasal mevzuat ve geleneğe bağlıdır. Sayıştayda
görev yapan tüm denetçilerin bir yılda ne denetim yapacağı
takvime ve güne bağlanmıştır ve Sayıştayda
denetçilerin tamamı çalışmaktadır ve denetim
yapmaktadır.
Sayıştayın
denetim sistemi yıllık olarak planlanmakta ve Türkiye Cumhuriyetinde
Sayıştay denetimine tabi kurumların bir kısmına
denetçiler, yerlerine giderek -illere, il belediyelerine, il özel idarelerine
ve il muhasebe birimlerine giderek- yerinde denetim yapmaktadır. Yerinde
denetim yapmayan denetçilerimiz, merkezde, merkeze evrak gelerek evrak üzerinde
denetim yapmaktadır. Sayıştayda bütün denetçiler denetime
çıkmaktadır ve bütün kurumlar, kurumumuzun kapasitesi ölçüsünde
denetlenmektedir ve -daha önceden de ifade ettim- büyükşehir
belediyelerinin tamamı, il belediyelerinin hemen hemen tamamı, il
özel idareler, üniversite ve diğer kurumlar denetlenmektedir ve
Sayıştayda atıl durumda olan bir denetçi kesinlikle
bulunmamaktadır.
Sayın vekillerim,
performans denetim raporları konusunda bir soru yöneltilmişti. Ben 2
Kasım Plan Bütçe Komisyonunda Sayıştay bütçe teklifi
sırasında sorulara cevap vermiştim ve tekrar arz ediyorum:
Performans denetim raporu hazırlama süreci devam etmektedir ve kesinlikle
Sayıştay Başkanının masasında ya da başka
bir yerde Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmeyi bekleyen ya da o hâle
getirilmiş hazır hiçbir performans denetim raporu
bulunmamaktadır. Bunu, Sayıştay Başkanı olarak 2
Kasım Plan Bütçe Komisyonunda ifade ettim, sorulduğu zaman tekrar
ifade ettim. Denetim bir süreçtir ve bu
süreç devam etmektedir. Tekrar altını çizerek ifade ediyorum: Denetim
raporları tamamlandığı hâlde Meclise gönderilmeyen,
Sayıştay Başkanının masasında,
yakınında bulunan herhangi bir performans denetimi raporu
bulunmamaktadır. Bunun olması da zaten mümkün değildir.
Sayın vekillerim,
bunları arz ediyorum, diğer sorulara da yazılı olarak cevap
arz edeceğim.
Saygılarımı
arz ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Akyel.
Sayın milletvekilleri,
üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 21.30
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
510 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi üçüncü bölümde yer
alan maddeleri ve o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
61inci madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
510 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 61. maddesinin
kanun yollarına
ilişkin
kısmının
kanun yollarıyla ilgili
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
|
Oktay Vural |
Behiç Çelik |
Nevzat Korkmaz |
|
İzmir |
Mersin |
Isparta |
|
Beytullah Asil |
Reşat Doğru |
Hasan Özdemir |
|
Eskişehir |
Tokat |
Gaziantep |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 61 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
M. Akif
Hamzaçebi Ali
Rıza Öztürk
Trabzon
Mersin
"Madde 61- Bu Kanunda
hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi,
süreler, taraf vekilleri, bilirkişi, keşif, duruşma
sırasında tarafların mahkemenin sükunu ve inzibatını
bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler ile kanun
yollarına başvurma hallerinde, hesap yargılamasının
özellikleri dikkate alınarak 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri uygulanır."
BAŞKAN Komisyon bu son
okuttuğum önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Sayıştay Kanununun 61inci maddesinde Cumhuriyet Halk Partisi olarak
verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bundan önceki konuşmamda da söylediğim gibi,
Sayıştayın asli görevi, var oluş nedeni denetimdir yani
denetim ve Sayıştay kavramları, kelimeleri birbirini bütünleyen,
tamamlayan kelimelerdir. Oysa bugün Sayıştayın denetleme yapamaz
bir noktaya, denetim mekanizmasının
kırıldığı bir noktaya doğru götürüldüğünü
ben söylemiştim ve konuşmamda Türkiye gerçekten bir hukuk devleti
midir sorusunu sorarak Türkiye'nin elde ettiğimiz veriler
açısından hiç de hukuk devletine benzemediğini söylemiştim.
Şimdi, yine, Türkiye
hukukun üstünlüğü ilkesinin uygulanması açısından
nasıl sınıfta kaldı, Washington merkezli bir düşünce
kuruluşu Dünya Adalet Projesi yayınlamış; 2010
yılı raporunda hukukun üstünlüğü endeksini açıklıyor
ve değerli arkadaşlarım, Türkiye burada özellikle üç önemli
başlıkta son sıralarda yer alıyor.
Bu faktörlerin ilki,
hükûmetin yetkilerinin kısıtlanması alanında yani denetim
alanında. Burada Türkiye, araştırmanın
yapıldığı 35 ülke arasında 31inci sırada,
bölgesinde 5 ülkenin arasında sonuncu sırada, aynı gelir
grubundaki 7 ülkenin arasında da 7nci sıradadır yani denetimden
kaçan bir siyasal iktidarın olduğu bir süreci
yaşadığımızı ben söylemek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu denetimin, bir yandan bu Parlamentonun kanun yapma
görevi kullanılarak, bir yandan da Meclis Başkanlığı
vasıtasıyla, bir yandan da -yargısal denetimin de- mahkeme
kararlarının etkisiz hâle getirilmesiyle geçersiz
kılındığını ben söylemiştim.
Şimdi, Meclis
Başkanlığının fiilî olarak denetimi engellemesi:
Hepimizin bildiği üzere, milletvekillerinin soru sorma ve Meclis
araştırma komisyonu kurma talepleri oluyor. Milletvekillerinin Meclis
araştırma komisyonu yoluyla denetleme hakları, zaten
Parlamentodaki çoğunluk, AKP çoğunluğuyla fiilen engelleniyor.
Geriye kalıyor milletvekillerinin siyasal denetim araçlarından birisi
soru sorma hakkı. Meclis Başkanlığına soru soruyoruz,
Meclis Başkanı, tümüyle sübjektif görüşlerle bu soru önergelerinin
muhatap başbakana ya da ilgili bakanlara ulaşmasını
engelliyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, elimde Sayın Meclis
Başkanımızın iade ettiği bir soru önergesi var.
İç Tüzükün 96ncı maddesine göre soru; kısa, gerekçesiz,
kişisel görüş ileri sürülmeksizin; kişilik ve özel yaşama
ilişkin konuları içermeyen bir önerge ile açık ve belli konular
hakkında bilgi istemekten ibarettir. İlgili önergeniz İç
Tüzükün 96ncı maddesinde belirtilen nitelikleri taşımadığından
önergeniz işleme konulmamıştır, ilişikte iade
edilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, burada ne diyor: Soru, kısa, gerekçesiz ve
kişisel görüş ileri sürülmeksizin
Ben de Sayın Başbakana
bir cümle sordum arkadaşlar, ne yorum yaptım ne kişisel
görüş söyledim. Kısa, bundan daha kısa bir soru önergesi
olabilir mi? Türkiyede basın özgürlüğü var mıdır? dedim,
bu kadar soru yani iade edilen önerge bu kadar, başka hiçbir şey yok.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından
yazılı olarak yanıtlanmasını saygıyla dilerim.
Türkiyede basın
özgürlüğü var mıdır?
Bu önerge demek ki çok
uzunmuş Sayın Meclis Başkanına göre.
Değerli
arkadaşlarım, Meclis Başkanının görevi, yürütme
organını, bakanları, başbakanı korumak değildir.
Meclis Başkanının görevi, bu Meclisin hakkını,
hukukunu, milletvekillerinin hakkını, hukukunu korumaktır. Tabii
ki, benim elimdeki verilere göre, Freedom House adlı bir Amerikan
kuruluşunun yaptığı değerlendirmede, en iyi durumda
olan 30 ülke arasında Türkiye yok basın özgürlüğü
bakımından. Tatminkâr durumda olan 50 ülke arasında basın
özgürlüğü bakımından yine Türkiye yok; etti 80 ülke. Kayda
değer sorunlarla karşılaşanlar arasında Türkiye gene
yok, 34 ülke; etti 114 ülke. Basının ciddi sorunlarla
karşılaştığı ülkeler yani 114 ülkeden sonraki
ülkeler arasında Türkiye var. Kim var yanında Türkiye'nin: Ukrayna
var, Singapur var, Somali var, Fas var, Pakistan var, Kırgızistan
var, Malezya var, Etiyopya var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) İşte değerli arkadaşlarım, sizin övünerek,
sitayişle bahsettiğiniz Türkiye'nin demokratik hukuk devleti
açısından geldiği nokta, basın özgürlüğü
açısından geldiği nokta böyle bir yer. Yani sizin Türkiyeyi
getirdiğiniz yer Etiyopyanın yanı, Malezyanın
yanıdır.
Sayın
Başbakanın bu soru önergesine yanıt vermekten Meclis
Başkanı marifetiyle kurtarılmış olması gerçekleri
örtmüyor değerli arkadaşlarım. Meclis Başkanı, Türkiye
Büyük Millet Meclisi milletvekillerinin denetim yapma hakkını kendi
subjektif görüşleriyle engellediği gibi, Meclis
bürokratlarının insafına terk etmiş vaziyettedir. Bu, kabul
edilemez bir durumdur. Yasama ve denetleme yetkisi milletvekillerinin
bürokratlar tarafından engellenemez.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Arayacağım efendim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.51
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
510 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 61inci maddesi üzerinde verilen Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Teklifin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
510 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 61. maddesinin
kanun yollarına
ilişkin
kısmının
kanun yollarıyla ilgili
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 510
sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 61inci maddesi
için vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
61inci madde,
Sayıştayın bütçe, mali, sosyal ve diğer haklarına
ilişkin hususları düzenlemektedir. Sayıştay, genel bütçe
içinde kendi bütçesiyle yönetilir, Sayıştay Başkanlığı,
bütçesini, eylül ayı sonuna kadar Türkiye Büyük Millet Meclisine sunar.
Değerli milletvekilleri,
Türk kamuoyunun yakından takip ettiği bir kanun teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz. Yolsuzluk, yozlaşma, denetim
tartışmalarının arttığı bir Hükûmet döneminde,
Anayasada denetim kurumu olarak nitelendirilen bu kurumun kanun tekliflerini
görüşmekteyiz. Böyle bir konuda, iktidar partisinin, muhalefet
partilerinin eleştirilerini ve önerilerini dikkate alması beklenirdi.
Şimdi burada
görüldüğü gibi birçokları konuşuyor Sayın Başkan,
lütfen, susturursanız memnun olurum efendim.
İktidar partisi
muhalefetin hiçbir önerisine önem vermiyor, Ben yaptım, oldu.
mantığıyla hareket ediyor. Bu dayatma, parlamenter sisteme zarar
veriyor.
Değerli milletvekilleri,
parlamenter sistemde esas olan tartışmadır ve bu
tartışmalar sonunda uzlaşmadır. Tartışmalar
gerçeğe ve adil olana daha yakınlaştırmakta ve toplumsal
uzlaşmaya da yol açmaktadır.
Sayıştay gibi
hassas bir kurum için gerçekleştirilen bu görüşmelerde Türkiye Büyük
Millet Meclisinin AKPnin yasama organı gibi çalışma
görüntüsünün önüne geçilmesi gerekirdi. Ne yazık ki durum böyle
olmadı.
Hükûmet yasaların
hazırlanmasında âdeta bir tek başlılık noktasına
kaymaktadır. Öte yandan, iktidarın çıkardığı
kanunlar sanki gelişigüzel, üst üste atılmış tuğlalara
benzemektedir. Hâl böle olunca AKPnin inşa ettiği bu binanın
ayakta kalması mümkün görülmemektedir. AKP bu
davranışlarıyla kendi hazin sonlarını da
hazırlamak istemektedir.
Değerli milletvekilleri,
biz, MHP olarak, Türk milletinin ve devletinin sosyal dokusuna uygun olmayan,
devletin kurulu düzenine ciddi tahriplere neden olabilecek tasarı ve
tekliflere karşı muhalefetimizi etkin bir şekilde devam
ettiriyoruz, bundan sonra da etkin muhalefetimizi devam ettirmeye kararlıyız.
Nitekim Sayıştay Kanunu Teklifinin görüşülmeye
başladığı günden beri teklifin bu hâliyle bir
yanlışlıklar zinciri olduğunu dile getiriyoruz, bu
yanlışlıkların düzeltilmesi için de önergelerimizi Genel
Kurula sunuyoruz. Kanunun bu hâliyle çıkmasıyla
Sayıştayın denetim mekanizmasından
uzaklaştırılması sonucunu doğuracağı,
diğer tenkitlerimiz milletimizin gönlünde ve fikrinde yer tutacaktır.
İktidar ise asgari uzlaşı noktalarını yok sayarak
kendi bildiğini okuyama devam etmektedir. Gerçekten ileride tarihin uzun
uzun yazacağı bir dönemi yaşayacağız; tarih bugünü
yargılayacaktır, tartışacaktır. 2002de
yolsuzlukları bitirmek iddiasıyla iktidara gelenlerin yolsuzluk
batağından çıkamamalarının devletin bütün denetim
mekanizmalarını âdeta baypas etmelerinin hükmünü tarih ve yüce Türk
milleti verecektir.
Bu duygular içerisinde
konuşmama son verirken yüce heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Özdemir.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
61inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
61inci madde
kabul edilmiştir.
62nci madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz
510 s. sayılı Sayıştay kanun teklifinin 62. maddesi 5.
fıkrasında yer alan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
ibaresinin çıkarılıp, Sayıştayın muhasebe
hizmetlerini ibaresinden sonra gelmek üzere Sayıştay
Başkanı ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hasan Çalış |
Nevzat Korkmaz |
Osman Durmuş |
|
Karaman |
Isparta |
Kırıkkale |
|
Mustafa Enöz |
Hasan Özdemir |
|
|
Manisa |
Gaziantep |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 62 nci maddesinin üçüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ahmet Tan |
|
Trabzon |
İstanbul |
(3) Sayıştay
bütçesini Sayıştay Başkanı yürütür.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Tan.
AHMET TAN (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
madde değişikliğiyle ilgili önerisi üzerine huzurunuzdayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Daha önceki madde üzerindeki
görüşmemde gece mesaisi yapmanın sakıncalarını
belirtmiştim. Bu sakıncalar
Biraz evvel bizim izleyicilerimizden,
partililerimizden gelen telefonla, ekrana yansıdığı
kadarıyla, Sayın Bakanın, dalgınlığına ya da
uykusuna rastlanan bir oylama sırasında uyarıldığı
ve onun üzerine maddeye evet dediği ulaştı, gördük. O yüzden
bu kanunu böyle gece yarıları çıkartmak
Daha sonra bu kanunla
bizim, Sayıştaya vermek istediğimiz, iktidara geldiğinizin
ertesi yılında çıkarttığınız 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa uygun hâle getirmemiz
hedefi şaşar.
Daha önce yine belirttim, tekrar
belirtmekte yarar var. Son beş yıl içinde bu kanun yetmiş
altı yerinden delik deşik edildi, değiştirildi çünkü gece
yarısı kanunları fason kanun hâline gelebiliyor ne yazık
ki. En haklı öneriler, daha önceki arkadaşlarımızın da
belirttiği gibi, hiç dikkate alınmıyor, Bir an evvel bu
işi bitirelim ve öteki kanunları çıkartalım
Bu tür bir
kanun tekniği olamaz.
Kanun tekniği böyle de
denetim tekniği nasıl? Onu da bu kanunla, görüşmekte
olduğumuz kanunla görüyoruz. Şimdi, bu kanunun performans denetimini
ortadan kaldıracağının -Sayıştayın üzerine
düşen yetki bakımından- çok açık bir örneğini
yaşadık. Şimdi, Haydarpaşa Garı yüreğimizi yakar
bir şekilde geçtiğimiz günlerde yandı. Günlerden pazardı. 2
işçi, başlarında ne ustabaşı ne yetkili, böyle,
işporta usulü verilen bir görevle orasının restorasyonu
gerçekleşiyordu ve o tarihî bina, koca yapı yandı. Kül olmaktan
kurtulması, taş yapı olması dolayısıylaydı.
Burada tabii, denetimin
sağlıklı yapılmaması dolayısıyla,
halkımızın içine, yüreğine bir kuşku düşüyor:
Acaba burası -zaten otel yapılacağı söylentileri
vardı- yak-işlet-devret biçiminde bir uygulamaya mı tabi
oluyor? Bunun olmasını istemem ama rahmetli Uğur Mumcunun -çok
önemli bir hukukçuydu- hep hatırlattığı bir şey
vardır: Türkiyede kazalar, belalar kasta yakın ihmal
dolayısıyla meydana gelmektedir. Burada da kasta yakın bir
ihmal görülmüştür, vardır çünkü böyle bir tarihî binayı pazar
günü, 2 tane işçi, sanki eve çağrılmış bir musluk
tamircisi gibi
Bu tür denetimler ancak performans denetimiyle
olur ki performans denetiminin ortadan kaldırılması bizi bu
noktaya sürüklemektedir.
Bir de asıl güncel konu
yani WikiLeaks dediğimiz hadise Büyük Millet Meclisine de
yansıdı. WikiLeaks Bildiğim sızıntılar.
anlamına geliyor, İngilizce birinci kelime, baş harflerinden
oluşuyor, öbürü de sızıntı.
Şimdi,
sızıntılar tabii ki çok üzücü. Amerikan
diplomatlarının dedikoduculuk yaptığı
anlaşılıyor. Bu dedikoduculukta bazı -bugün Sayın
Cumhurbaşkanının da belirttiği gibi- yanlışlarla
doğrular bir araya getirilip ortaya atılıyor. Buna
karşı çok dikkatli olunması gerekir, özellikle Sayın
Başbakanın çok dikkatli olması gerekir çünkü Sayın
Başbakan, son zamanlarda bir ödül alma merakına maruz bırakıldı
yahut da ödül verme merakına. Bundan evvel çok yakın zamanda -geçen
hafta- Arap Bankaları Birliğinin bir ödülüne layık görüldü
Beyrutta. Arap Bankaları Birliği kendisine yılın ekonomik
lideri ödülünü verdi. Şimdi Arap Bankalar Birliğinin üstüne ne vazife
böyle bir ödülü vermesi? Şimdi, Allah muhafaza, Google denen yahut da
İnternet denen o ortam -bu WikiLeaksi de ortaya çıkaran ortam-
eğer Arap Bankalar Birliğinin bir link vermesi, İsviçre Bankalar
Birliğine, söz konusu olursa -olabilir, ki bütün bankalar dünyada
artık uluslararası hâle gelmiş- böyle bir link
dolayısıyla Sayın Başbakanın üzerine haksız
şekilde bir şaibe düşmüş oluyor. O yüzden, Sayın
Başbakanın, kendisine verilen ödülleri kabul etmemesi gerekir.
Albay Kaddafi, demokrasiyle,
insan haklarıyla fazla ilgili bir devlet adamı
olmadığı hâlde onun elinden insan hakları ödülü almak bence
büyük risktir. Bu riske girmemesi gerekir Sayın Başbakanın. Buna
benzer daha önce de aldığı ödüller var. O bakımdan, bu
riskin özenli bir şekilde ekarte edilmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
AHMET TAN (Devamla) Çok
teşekkür ederim.
Yoksa, halkımız,
gereksiz dedikodulara yahut da iftiralara Hükûmetin uğrayabileceği
gibi bir durumla karşı karşıya kalıyor.
Sayıştayla ilgili
Bir fason denetim uygulaması başlatılacaktır ne yazık
ki bu kanunun kabul edilmesiyle. Bu fason denetim de Haydarpaşa
yangınıyla ortaya çıkan görüntüleri tekrarlamaktan başka
işe yaramayacaktır.
Son söz şudur: Büyük
Millet Meclisi adına denetim yapar Sayıştay, fakat
Sayıştayın denetimini kim yapıyor onu öğrenmek
istiyorum. Çünkü Sayıştay, herhâlde, Ankaradaki kamu binaları
içinde en geniş cepheye sahip, çok büyük binası varken şimdi
yeni bina yaptırtıyor. Görevleri daraltılan bu
Sayıştayın, yeni binaya neden lüzum gördüğünü, herhâlde
kendine yönelik bir performans denetimiyle ortaya çıkarması gerekir.
Onu da merak ediyorum çünkü Büyük Millet Meclisi ne yazık ki kendini
denetlemekten mahrum bırakıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tan,
lütfen Genel Kurulu selamlayınız.
AHMET TAN (Devamla)
Eğer Sayıştay da aynı durumdaysa vay geldi kamu yönetiminin
başına!
Bu duygularla hepinizi
saygıyla selamlıyorum, sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Tan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 510 s. sayılı Sayıştay kanun teklifinin 62.
maddesi 5. fıkrasında yer alan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı ibaresinin çıkarılıp,
Sayıştayın muhasebe hizmetlerini ibaresinden sonra gelmek
üzere Sayıştay Başkanı ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Hasan
Çalış (Karaman) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Çalış. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÇALIŞ (Karaman)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz kanun teklifinin 62nci maddesi üzerine vermiş
olduğumuz önergeyle ilgili olarak görüşlerimizi açıklamak üzere
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinize saygı ve selamlarımı arz ediyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, teklifin 62nci maddesinin beşinci fıkrasında
Sayıştayın muhasebe hizmetlerini yürütmek üzere atanacak
görevlilerin atama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına
verilmektedir. Biz önergemizle bu yetkinin Sayıştay
Başkanında olmasını istiyoruz çünkü Sayıştaya
gerçekten önemli görevler veriliyor. Yüksek bir statü verdiğimiz
Sayıştaydan muhasebe hizmetlerini yürütecek görevlilerin atama
yetkisinin verilmemesi, böyle bir yetkinin alınması doğru olmaz
diye düşünüyoruz.
Kıymetli
arkadaşlar, gerçekten Sayıştayımızda tecrübeli,
birikimli ve önü açıldığı zaman Türkiyenin önemli
problemlerine çözüm getirebilecek bir kadro vardır. Yeter ki bu kadronun
çalışmalarını ülkenin yararına hizmete çevirecek
imkânları oluşturalım. Böyle bir çalışmanın küçük
bir bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, biraz daha sessiz olursanız lütfen
HASAN ÇALIŞ (Devamla)
Sayıştayın hazırlamış olduğu Türk Kamu
Yönetiminde Yolsuzluklar, Nedenleri, Zararları ve Çözüm Önerileri
Raporunda denilmektedir ki: Türkiyedeki yolsuzluklar önlenemediği ve bu
yolsuzluklar önlenemediği sürece sosyal refahın
sağlanamayacağı kaydedilmektedir. Halkın binbir güçlükle
devlete ödediği vergilerin karmaşık ilişkiler yumağı
içerisinde kaybolduğu tespit edilmektedir.
Kıymetli arkadaşlar,
bu çalışmada Türkiyedeki yolsuzlukların tasnifi de
yapılmış. Siyasal yolsuzluklar, yönetimle ilgili yolsuzluklar,
maddi çıkar karşılığı yolsuzluklar, rüşvet,
haraç, rant kollama, monopol kollama, tarife kollama, lisans kollama, kota
kollama, teşvik kollama, sosyal yardım kollama, zimmet, maddi olmayan
çıkar karşılığı yolsuzluk,
kayırmacılık, akraba kayırmacılığı,
eş dost kayırmacılığı, siyasal kayırmacılık,
hizmet kayırmacılığı ve patronaja dayalı
kayırmacılık olarak tasnif edilmektedir.
Kıymetli arkadaşlarım,
gerçekten bu rapordaki önemli tespitleri sizlerle paylaşmaya devam
ediyorum. Bu tespitlerde denilmektedir ki: Ülkemizde rüşvet ve yolsuzluk
olaylarında milyarlarca dolar para dönmekte ve birçok ekonomik karar kamu
yararına değil kişisel yararlar gözetilerek
alınmaktadır. Sonuçta ortaya çıkan zararı yine
vatandaş ödemektedir. Sanayiciler ve iş adamları yasal vergiden
kaynaklanan yükü hemen hemen tüketicilerin üzerine atmakta, aynı
şekilde yasal olmayan bir tür vergi olan rüşvet yükü de hemen tüketicinin
omuzlarına binmektedir.
Kıymetli
arkadaşlar, mükelleften alınacak vergiler alınmayıp
dolaylı vergilere yüklenildiği zaman yine dar gelirlinin
boğazına biraz daha çökerek adaletsizlik biraz daha
derinleşmektedir.
Türkiyedeki yolsuzluklar
için uygun ortam yaratan unsurlar ise şöyle sıralanmaktadır:
Bürokratik yapıdaki siyasallaşma, siyasal
kayırmacılık, üst düzey yöneticilerin her iktidar
değişikliğinde değişmesi, kamu yönetimindeki
örgütlenme yetersizliklerinin devletin siyasal yapısında yolsuzluklar
için uygun bir ortam hazırlaması...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HASAN ÇALIŞ (Devamla) -
...aile, akraba, hemşehri ilişkilerinin bürokratik süreçlere
taşınması, devlet yapısının genelde otoriter ve
merkeziyetçi olması, ülke yönetiminde yeterli ve yetenekli insanların
yer alma fırsatının zorlaşması, hızlı nüfus
artışı, gelir dağılımındaki çarpıklık,
işsizlik, yaşam şartlarının zorlaşması
olarak belirlenmektedir.
Kıymetli
arkadaşlar, bakınız, gerçekten Sayıştay görevlisi
arkadaşlarımız bunun gibi pek çok çalışma
yapmıştır ama bu çalışmayı kimin adına
yapıyor? Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapıyor. Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına yaptığı çalışmalar on
yıldır Plan ve Bütçe Komisyonunda beklemektedir. Hâlbuki milletimizin
ihtiyaçları bu raporların gereğini yapmaktır. Raporlarda
tespit edilen aksaklıkları ortadan kaldıracak tedbirleri
alıp...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi bağlayınız.
HASAN ÇALIŞ (Devamla)
Ben, değerli arkadaşlarım, bu duygularımı sizlerle
paylaştıktan sonra vicdanlarınıza seslenmek istiyorum:
Ülkemizin bir karşıtı yoktur, gidecek bir yerimiz de yok. Bu ülkenin
çocuklarına, geleceğine sahip olalım diyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Çalış.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
62nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
62nci madde
kabul edilmiştir.
63üncü madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510
sıra sayılı Sayıştay Kanunu Teklifinin 63üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki mensupları
ibaresinden sonra gelmek üzere ile başsavcı ve savcıları
ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Emin Haluk Ayhan |
Nevzat Korkmaz |
|
|
Konya |
Denizli |
Isparta |
|
|
|
Hasan Çalış |
|
Ahmet Duran Bulut |
|
|
Karaman |
|
Balıkesir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 63 üncü maddesinin yedinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ahmet Tan |
|
Trabzon |
İstanbul |
(7) Boşalan bir üst
kadroya atanmada aynı derecede yeterli olanlar birden fazla ise; disiplin
cezası almamış bulunmak, kıdem ve mesleki inceleme ve
yayınlarda bulunmuş olmak tercih sebepleri sayılır. Tercih
sebepleri yoksa yapılacak sınavda üstün başarı gösterenler
yükseltilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Hamzaçebi, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Sayıştay Yasa Teklifinin maddelerinde konuşmacı
arkadaşlar Sayıştayla ilgili konular yanında, yine
Sayıştayla ilgili belki, o maddeyle bağlantılı olmayan
başka konuları veya Sayıştayla hiç ilgili olmayan
konuları da gündeme getirebiliyor. Ben, yine Sayıştayın
görev alanıyla ilgili bir konuyu bu madde vesilesiyle, tüm siyasi
partileri ilgilendirdiği için dikkatinize sunmak istiyorum.
Siyasi Partiler Kanununa
göre siyasi partilerin harcamalarının denetimi Sayıştay
tarafından yapılır. Son Anayasa değişikliğiyle
Sayıştay tarafından yapılır olarak bu düzenlendi.
Ondan önceki dönemde, Siyasi Partiler Kanununa göre Anayasa Mahkemesi
denetliyordu; Anayasa Mahkemesi bu denetimi Sayıştay denetçileri
vasıtasıyla yaptırıyordu. Son Anayasa
değişikliğiyle bu denetim Sayıştay tarafından
yapılır olarak düzenlendi.
Şimdi, benim söylemek
istediğim, sizlerin dikkatine getirmek istediğim konu şu:
Anayasa Mahkemesi daha önce yapmış olduğu denetimlerde uzman
kuruluş olarak Sayıştay denetçilerinin yardımını
istiyordu, denetçiler de rapor düzenliyordu. Ancak düzenlenen raporlar,
maalesef hukuka, yasalara aykırı raporlardı. Anayasa Mahkemesi,
bu raporlar üzerine karar veriyor, hüküm veriyor, sonuçta eğer bir
ödemenin kanuna uygun olmadığı yönünde bir karar vermişse,
o ödeme siyasi parti tarafından hazineye tazmin ediliyordu, ödeniyordu.
Ama o raporları zamanında incelemiş bir kişi olarak, bir
siyasi olarak, o raporlarda kanuna aykırı olarak
yazılmış birçok hususu gördüm, tespit ettim, o zaman raporlara
bağladım, kendi partimin yetkili organlarına bunu sundum. Örnek
veriyorum: Siyasi parti, milletvekilini veya kendi merkez yönetim kurulu üyesi
birisini veya bir başka parti mensubunu görevle bir başka ile veya
bir başka ülkeye göndermiş, o kişi uçak biletini, kendi
adına düzenlenmiş olan uçak biletini siyasi partiye vermiş,
siyasi parti de o uçak biletini harcama olarak kaydetmiş. Şimdi,
Sayıştay, Sayıştay denetçileri, bu uçak biletinin gider
olarak kaydedilemeyeceğini söylüyor. Neden? Çünkü Uçak biletinin siyasi
parti adına düzenlenmesi gerekir. diyor. Böyle bir şey olamaz
değerli arkadaşlar. Milletvekili havaalanına gittiğinde,
partinin verdiği bir görev nedeniyle gidiyorsa, o anda biletini alır,
o bilet de o kişi adına düzenlenir. Şimdi, bu bileti, bu biletin
ihtiva ettiği tutarı harcama olarak kabul etmemek gerçeklerle,
kanunlarla barışık olmamak demektir, bunları kabul etmemek
demektir. Veya siyasi parti bir şirketten, bir şahıstan, gelir
veya kurumlar vergisi olan mükelleften bir fatura almış, bir mal veya
hizmet almış ondan kendi amaçları doğrultusunda kullanmak
üzere, bir fatura almış, o faturayı gider kaydetmiş, daha
sonra bu fatura kaybedilmiş ama daha sonra ilgili şirketten bunun
fotokopisini, hatta tasdikli fotokopisini almış, kayıtlar
arasına yerleştirmiş. Sayıştay denetçisi
arkadaşlarımız Hayır, bunu gider kaydedemezsiniz. diyor.
Neden? Faturanın aslı yok. Tasdikli örneği var.
Hayır, aslı olmak zorunda. Vergi hukukunda dahi olayın gerçek
mahiyeti esastır. Bu olayı, yani aslı kaybedilmiş olan bir
fatura yerine tasdikli fotokopisine dayalı olarak bir mükellef gider
kaydetmiş olsa bunu maliye, gelir idaresi kabul eder çünkü olayın
mahiyetine bakar. Gerekirse o tasdikli faturayı düzenlemiş gözüken
kişiye sorar, bu siyasi partiye böyle bir malı veya hizmeti
sattın mı diye. Sattım derse sorun yok, kabul eder. Maliyenin
dahi kabul ettiği bir uygulamayı Sayıştay denetçisinin
keyfî olarak kabul etmemesini ben hukuka saygısızlık olarak
görüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Yine bir örnek daha vereceğim: Siyasi partiler
istediği kişileri personel olarak istihdam edebilir. Emekli de
olabilir bu personel. Bir başka kurumdan emekli olmuştur, siyasi
parti o kişiyi istihdam edebilir. Bu kişiye istediği
şekilde ücret ödemesi yapabilir. Ücretin herhangi bir
sınırı yok. O kişi görevinden istifa ederse, isterse ona
kıdem tazminatı da ödeyebilir. Yani kıdem tazminatını
ancak işten çıkarılan kişiye verirsiniz diye bir kural yok.
O, işten çıkarılan işçinin güvencesini oluşturmak
üzere İş Kanununa konulmuş olan bir düzenlemedir. Sözleşme
serbestisi çerçevesinde siyasi parti, herhangi bir işveren gibi kendi isteğiyle
işinden ayrılan kişiye de kıdem tazminatı veya bir
başka isim altında her türlü ödemeyi yapabilir.
Şimdi, siyasi partilerin
harcamalarının denetimi Sayıştaya geçti ama
Sayıştay aynı hatalı tutumunu devam ettirebilir. Bunu bu
vesileyle yüce Parlamentonun ve Sayıştayın dikkatine sunuyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510
sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 63üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki mensupları
ibaresinden sonra gelmek üzere ile başsavcı ve savcıları
ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Emin
Haluk Ayhan (Denizli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 510 sıra
sayılı Sayıştay Kanunu Teklifinin 63üncü maddesinin
birinci fıkrasının (b) bendindeki değişiklik önergesi
üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinize saygılar sunuyorum.
Burada yapmak
istediğimiz, mensupları ibaresinden sonra gelmek üzere ile
başsavcı ve savcıları ibaresinin eklenmesidir.
Bunu niçin yapıyoruz,
gerekçemiz nedir? diye söylediğimizde, Sayıştay
başsavcı ve savcılarının tabi olacağı
hükümlere açıklık getirilmektir. Diğer taraftan,
konuştuğumuz önergeyle ilgili madde personele ilişkin hükümleri
kapsamaktadır.
Sayın milletvekilleri,
kanun tasarıları hazırlanırken hukukun gereği yerine
getirilmemektedir, ilgili kurumlar hukuki prosedüre uymamaktadır.
Komisyona gelen
tasarılar görüşülürken, alt komisyona havale ediliyor, görülüyor ki
ilgili bakanlıkların, tasarılarda imzası olmasına
rağmen bakanların, onların bakanlıklarının bile
tasarıdan maalesef haberleri olmuyor. Onların görüşmeler
esnasında alt komisyonda, kuruluşların, kendilerine
tasarıların intikal etmediğini çok açık ve net bir şekilde
beyan ettiklerini görüyoruz. Bunu en son Gümrük Kanununda yaşadık,
gümrükle ilgili teşkilat kanununda. Görüşme için gelen kurum
temsilcilerinin tasarılara muhalefet partilerinden daha fazla muhalefet
ettiklerini gördük. O zaman iktidar bu işin yolunu buluyor. Nasıl
buluyor? O tasarıya muhalefet eden ilgili bürokratı sayın
bakanlar aralarında görüşüp bir daha toplantılara başka bir
bürokrat gönderiyorlar. Her ne kadar bazı bakanlıklar, bakanlar bunun
böyle olmadığını ifade etse de diğer bakanların
bunu ifade ettikleri net bir şekilde tutanaklarda yer alıyor.
Partizanlık diz boyu.
Başbakanlık da kurumsal olarak koordinasyonu sağlayamıyor.
Dolayısıyla Başbakanlığa gelen kanun
tasarılarının ilgili kuruluşların görüşlerine
alınmadan gelip Bakanlar Kurulundan tasarı olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisine gelmesi, bu işin Başbakanlıkta iyi bir
şekilde koordine edilmediğini net ve açık bir şekilde
ortaya koymaktadır, görülmektedir.
AKP Hükûmeti işin
ciddiyetine önem vermiyor, işi ciddiye almıyor. Bütün atama ve
görevlendirmeler problemli oluyor. Hâl böyle olunca kamu yönetiminde teşkilatlanmaya
ilişkin düzenlemelerin farklılığından kaynaklanan
yapısal sorunlar giderek artıyor. Gerek Komisyonda gerekse burada
defalarca tekrar etmemize rağmen anlayışta bir değişme
maalesef yok. Bu nedenle bazı hususları tekrar dile getirmekte yarar olduğu
kanaatindeyim.
Bazı teşkilat
kanunları plan bütçe teşkilatına uğramıyor. AKPnin
sekiz yıla yaklaşan iktidarı döneminde Türkiye Büyük Millet
Meclisine getirilen teşkilat kanunu tasarıları bu ilkelere uygun
olarak hazırlanmıyor, hazırlanmadığı da ortada.
Hizmet ihtiyacına bağlı olmaksızın, birçok
teşkilat kanunu değiştirilerek yapılmak istenen
kadrolaşma ve tahribata yasal kılıf hazırlanıyor.
Nitekim, çıkan bazı teşkilat kanunlarında hemen on-on
beş gün önce kanunlaşmasına rağmen ne oluyor? Hemen yeni
bir ihtiyaç hasıl oluyor, eksiklik oluyor, unutuluyor, bunun düzenlenme
yoluna gidiliyor. Halbuki, bunun bir on-on beş gün daha bir alt komisyonda veya ilgili
kurumlarda haberleşilerek tartışılması,
görüşülmesi babında çalışılması hâlinde bunlar
eksiksiz ve net bir şekilde ortaya konulacak ve kanunlaşacak.
Dolayısıyla, bu problemler ne yapacak? Ortaya çıkmayacak.
Şimdi, AKPnin
bürokratik formaliteleri azaltmak, verimliliği artırmak ve kamu
kurumlarını etkin hâle getirmek gerekçesiyle Türkiye Büyük Millet
Meclisine getirdiği tasarılar gerçekten yeterli teknik donanıma
da sahip bulunmamakta. Yakında göreceğiz, elimize gelen bir kanun
tasarısı var. Hükûmetin önce sadece 20 madde dediği,
bakanların bile karşı çıktığı, sonra 120 madde olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisine geldiği ve daha sonra da baktığımızda, bunun
herhâlde biraz önce iktidara mensup komisyon üyesi arkadaşlarla da
görüştü-ğümüzde 160 maddelere çıkacağını ifade
ediyoruz. Gerçekten, bu işin ciddiyetinin kaybolduğunu net ve
açık bir şekilde göstermektedir.
Şimdi, elimde
İçişleri Bakanlığına ait bir belge var. Bakanlık
makamından onay alınıyor ve onay 4483 sayılı Kanuna
göre
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
4483 sayılı Kanun
hükümleri gereğince, adı geçen hakkında işlem
yapılmasına gerek olmadığı söyleniyor. Ama neye dair?
Bakın ne diyor: Arıtma tesisi bakım ve onarım ihalesinin
dokuz ayrı bölüm hâlinde yapılması, ihale tekniği ve ihale
mevzuatına aykırı ise de bilgi eksikliği ve tecrübe
yetersizliği nedeniyle böyle bir yola başvurulduğundan, 4483
sayılı Kanun hükümleri gereğince, adı geçen hakkında işlem
yapılmasına gerek olmadığı. Bu bazı
belediyelerde öyle, hukuken çiğnediğiniz bir şey. Benim
üzüldüğüm, bunun altında bir genel müdürün imzası var, onun
altında müsteşar yardımcısının imzası var,
onun altında vali müsteşarının imzası var, onun
altında da Sayın Bakanın imzası var.
Şimdi, bazı
belediyelere farklı uygulamalar yapıyorsunuz, bazılarına
farklı uygulamalar yapıyorsunuz. Bakın, ileride, gerçekten, bu
belgeler, sizin siyasi tarihinize kara bir leke olarak geçecek. Bunun
olmaması lazım, bunun yapılmaması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi bitiriniz.
Buyurunuz.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum Sayın
Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Ayhan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
63üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
63üncü madde
kabul edilmiştir.
64üncü madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510
sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 64üncü
maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Nevzat Korkmaz |
Hasan Çalış |
|
Konya |
Isparta |
Karaman |
|
Ahmet Duran Bulut |
Mustafa Enöz |
Osman Durmuş |
|
Balıkesir |
Manisa |
Kırıkkale |
|
|
Mustafa Kemal Cengiz |
|
|
|
Çanakkale |
|
(3) Sayıştay Genel
Kurulu, Temyiz Kurulu, Daireler Kurulu, Rapor Değerlendirme Kurulu ve
daireler her yıl Ağustosun birinden Eylülün beşine kadar
çalışmaya ara verir. Bu müddet içinde Sayıştaya gelecek
ivedi işlere bakmak ve gereken kararları vermek üzere sıra ile
bir daire çalışmaya devam eder.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 64 ncü maddesinin madde
başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ahmet Tan |
|
Trabzon |
İstanbul |
"Çalışmaya ara
verme ve izin
Madde 64- (1)
Sayıştay Genel Kurulu, Temyiz Kurulu, Daireler Kurulu ve daireler her
yıl Ağustosun birinden Eylülün beşine kadar çalışmaya
ara verir. Bu müddet içinde Sayıştaya gelecek ivedi işlere
bakmak ve gereken kararları vermek üzere sıra ile bir daire
çalışmaya devam eder.
(2) Çalışmaya ara
verme süresi içinde görevli olarak kalan dairenin başkan ve üyeleri hariç
Sayıştay Başkanı, Denetim Kurulu Başkanı, daire
başkanları ve üyeler çalışmaya ara verirler. Bu süre içinde
Sayıştay Başkanına görevli daire başkanı vekalet
eder.
(3) 66 ncı madde hükmü saklı kalmak üzere
çalışmaya ara verme süresince Daireler Kuruluna ilişkin
görevlerden gecikmesinde sakınca görülenler görevli daire tarafından
yerine getirilir.
(4) Sayıştay Başkan vekili çalışmaya ara
verme süresi içinde daire ve kurulları toplantıya
çağırabilir.
(5) Çalışmaya ara verme süresi içinde görevli olan daire
başkanı ve üyeler, takip eden yılın sonuna kadar aynı
müddetle izinlerini kullanabilir.
(6) Sayıştay Başkanı, Denetim Kurulu
Başkanı, daire başkanları ve üyelerin yıllık
izinleri dışındaki kanuni izinleri ile bunlar
dışında kalan Sayıştay meslek mensuplarının
izinleri hakkında 657 sayılı Kanun hükümleri uygulanır."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Hükûmet de katılamıyor.
BAŞKAN Gerekçe.
Gerekçe:
Maddede çalışmaya
ara verme gibi diğer kamu idarelerinde olmayan istisnai bir durum
düzenlenmektedir. Dolayısıyla maddeye istisnai olan durumla
başlamak gerekir. Ayrıca, fıkralar düzenlenirken bir durumdan
ötekine atlanmaması ve geçişlerin sağlanması yasa
yapmanın asgari şartıdır. Diğer yandan,
çalışmaya ara verme ve izinler konusunda Danıştay ve
Yargıtay ile uyumun sağlanması amaçlanmalıdır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510
sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 64üncü
maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kemal
Cengiz (Çanakkale) ve arkadaşları
(3) Sayıştay Genel
Kurulu, Temyiz Kurulu, Daireler Kurulu, Rapor Değerlendirme Kurulu ve
daireler her yıl Ağustosun birinden Eylülün beşine kadar
çalışmaya ara verir. Bu müddet içinde Sayıştaya gelecek
ivedi işlere bakmak ve gereken kararları vermek üzere sıra ile
bir daire çalışmaya devam eder.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Cengiz. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KEMAL CENGİZ
(Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Sayıştay Kanunu
Teklifinin 64üncü maddesinin üçüncü fıkrası üzerine vermiş
olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
bu önergemizde, özellikle çalışmaya ara verecek birimler
arasında rapor değerlendirme kurulunun da olması uygun
bulunmuştur grubumuzca. Bu eksikliği giderilmek üzere bu önerge
verilmiştir. Bunu takdirlerinize sunuyorum.
Bunun yanında, yüz
kırk dokuz yıllık bir kurum olan Sayıştay Kanunuyla
ilgili yüce Meclis önemli bir görevi ifa etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti
devletinin köklü kuruluşlarından olan Sayıştay,
denetimlerinde, denetlenen kurumlar ve kuruluşlar özellikle mali yönden
incelenmekte, denetlenmekte ve mali denetimin yanında devletin zarara
uğratılmamasıyla ilgili ve devletimizin ali menfaatlerini
gözetleme noktasında da görev ifa etmektedir. Özellikle,
Sayıştay bu denetlemeleri yaparken resmî
kurumlarımızın aynı zamanda uyması gereken yasalar
konusunda da rehberlik, önderlik ve kılavuzluk yapmaktadır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisince çok önemli bir konuyu görüşürken Meclis çatısı
altında bu konuda yine bir konsensüs sağlanamamış,
muhalefet partileriyle yine bir uyum sağlanamamış ve bütün
önergelerimiz bu bağlamda geri çevrilmiştir. Tekelci bir
anlayışla, bütün eksikliklere rağmen, uygulama bozukluğunu
da beraberinde getiren bu yasanın birçok eksikliğini bu kürsüden arz
eden arkadaşlarımıza rağmen, iktidar, yine bu konuda
olumlu, objektif ve katkı sağlayıcı önergelere ve tekliflerimize
karşı kapıyı kapatmıştır.
Değerli milletvekilleri,
birçok kanun teklifinde tartıştığımız gibi,
Mecliste yeterince olgunlaşmayan, tartışılmayan ve kamuda
tartışılmayan birçok konu Meclise gelmiş ve Meclisimizden
bu kanunlar geçirilmiştir. Özellikle eski bir belediye başkanı
olarak, Belediyeler Kanunu bu konuda mütalaa edilip ve birçok belediye
başkanımız, belediyemiz, geçen ve kapatılan, Belediyeler
Kanunu kapsamında zarar görmüştür.
Yine bu Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altından geçirdiğimiz Afet Acil Durum
Başkanlığı vardır. Bunu da burada arz etmek istiyorum.
Özellikle, Afet Acil Durum Başkanlığının Meclisten
geçmesiyle birlikte, Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve Sivil Savunma
Genel Müdürlüğü gibi köklü kuruluşlar kapatılmış ve bu
kapatıldıktan sonra, bu birimlerde, bu genel müdürlüklerde, özellikle
de geçmişte mensubu bulunduğum sivil savunma teşkilatında
çok büyük bir personel kıyımı veya personele uzatılmayan el
noktasında, personel badire atlatmaktadır. Şu anda, özellikle
sivil savunma teşkilatının müdürleri, memurları,
kendilerine uzatılmayan denklik makamları karşısında
boşta bulunmuşlar, âdeta psikolojik bir boşluğa
itilmişlerdir.
Özellikle Vakıflar
Yasası da, aynı bu bağlamda telakki edersek Vakıflar
Yasası da karşılıklılık esasına dikkat
edilmeden, Avrupadaki örneklerinden daha geride çıkartılarak bugün,
Vakıflar Yasasının getirmiş olduğu avantajlarla,
özellikle azınlık vakıfları mallarını geri almaya
başlamış ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin önemli kurumu olan
Vakıflar Genel Müdürlüğü üzerinde de büyük baskıları
beraberinde getirmiş, âdeta Sarı İnek hikâyesi misali, ciddi
avantajları bir bir elimizden geriye vermeye başlamış
durumdayız.
İşte bu, tekelci
bir demokrat ve tek kişilik bir demokrasi anlayışı içinde,
özellikle muhalefet partilerimizin burada ortaya koyduğu teklifler,
öneriler, yasa yapma teknikleri ve yasayı yaparken milletimizin ali
menfaatleri ve milletimizin geleceği konusundaki, özellikle muhalefet
partilerimizin önerileri, görüşleri ve önergelerinin hiç mütalaa edilmemesini,
bu tekelci anlayışın ve tek kişilik demokrasi
anlayışının, yaklaşımının bir
parçası olarak görmekteyiz. Böyle bir demokrasiyi ve böyle bir
anlayışı da özellikle Meclis çatısı altında
görmek istemiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen,
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ
(Devamla) Özellikle, devletimizin kurumları, adalet kurumları,
yargı kurumları, denetim kurumları mutlaka siyasallaşmadan,
menfaatleşmeden, cemaatleşmeden ve kamplaşmadan yoksun
olmalıdır, bunlardan uzak durmalı ve vicdanlaşma
saflarında yer tutmalıdır. Bunlara dikkat etmeyen
kurumlarımızın gelecekte kendi iç çekişmeleri içinde, kendi
kaynaşmaları içinde, kendi iç huzurlarını elde edememenin
mücadelesi içinde devlete de millete de faydası olmadan âciz bir görev
yapmanın sıkıntısı içinde ve bu
kurumlarımızdaki arkadaşlarımız da,
çalışanlar da, personeller de bu eksikliği gelecekte
hissedeceklerdir diyorum ve yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Cengiz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
64üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
64üncü madde
kabul edilmiştir.
65inci madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Sayıştay Kanunu Teklifinin 65 nci maddesinin birinci
fıkrasına, Daire başkanları ibaresinden önce gelmek üzere
Denetim Kurulu Başkanı ibaresinin konulmasını arz ve
teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
|
Hikmet Erenkaya |
|
Trabzon |
|
Kocaeli |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 510
sıra sayılı Sayıştay Kanun Teklifinin 65inci
maddesinin beşinci fıkrasının sonuna
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İlgili, bu dosyayı
raportörün önünde inceleyebilir.
Mustafa Kalaycı |
Nevzat Korkmaz |
Hasan Çalış |
|
|
Konya |
Isparta |
Karaman |
|
Mustafa Enöz |
Ahmet Duran Bulut |
Erkan Akçay |
|
Manisa |
Balıkesir |
Manisa |
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Akçay, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüştüğümüz
Sayıştay Kanun Teklifinin 65inci maddesi üzerine verdiğimiz
önerge hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
kanun teklifinin 65inci maddesi, Sayıştay Başkanı, daire
başkanları ve üyeler hakkında yapılacak disiplin
kovuşturmasına ilişkin hükümleri düzenlemektedir. Bu yeni
düzenleme, hâlihazır, mevcut 832 sayılı -yürürlükteki-
Sayıştay Kanununun 95inci maddesine benzer düzenlemeler
içermektedir. Farklılıkların neler olduğuna baktığımızda,
bu teklifte, öncelikle, yazılı savunma yapma süresi on günden yedi
güne indirilmektedir. Ayrıca, yürürlükteki maddede ilgilinin kendisi
hakkındaki dosyayı raportörün önünde inceleyebileceği hükmü yer
alırken, şimdi, bu yeni teklifte yer almamaktadır. Oysa 2797
sayılı Yargıtay Kanununun 43üncü maddesinde şöyle
denilmektedir: Hakkında soruşturma yapılan kişi bu
dosyayı soruşturmayı yapan üyenin huzurunda inceleyebilir. 2575
sayılı Danıştay Kanununun 72nci maddesinde de
İlgili -yani hakkında soruşturma yapılan- bu dosyayı
raportör üyenin huzurunda inceleyebilir. denilmektedir.
Bu hükümlerde Yargıtay
ve Danıştayda ilgililerin savunma haklarını teminat
altına almaya yönelik düzenlemeler bulunmaktadır. Bu itibarla, 832
sayılı Kanunda olduğu gibi, bu hükmün tasarıda yer
alması gerekmektedir ve değişiklik önergemiz de bu yöndedir.
832 sayılı
Sayıştay Kanununda Kurul bu hal ve hareketleri sabit gördüğü
takdirde bunların mahiyetine ve ağırlığına göre
ilgilinin uyarılmasına veya görevine son verilmesine karar verir.
hükmü ise bu teklifte Kurul bu hal ve hareketleri sabit gördüğü takdirde
bunların mahiyetine ve ağırlığına göre ilgilinin
uyarılmasına veya istifa etmeye yahut emekliliğini istemeye davete
karar verir. şeklinde yer almaktadır.
Lütfen dikkat buyurun. Bu
düzenlemeyle Yüksek Disiplin Kurulu, ilgilinin görevine son verme kararı
yerine -bu kararı veremiyor ancak- istifa etmeye yahut emekliliğini
istemeye davete karar verecektir. Yüksek Disiplin Kurulunca ve Genel Kurulca verilecek
kararın nasıl alınacağı, oylamanın gizli olup
olmayacağı konusunda bir düzenleme yapılmamıştır.
Genel Kurul, soruşturma
dosyasını görüşerek kararını vermektedir.
İlgiliye Genel Kurulda savunma hakkı
tanınmamıştır. Soruşturma yapılanın talebi
olması ve Genel Kurulun uygun görmesi hâlinde kendisinin Kurulda
dinlenmesine karar verilmesinde fayda bulunmaktadır.
Yine, mevcut, yürürlükteki
Sayıştay Kanununda Yüksek Disiplin Kurulunca hizmet süresine göre
istifa etmeye yahut emekliliğini istemeye davete karar verilmesi hâlinde
Genel Kurulun hastalık, geçici görev ve izin gibi kanuni sebeplerle vazife
başında bulunamayan üyeler dışındaki üyelerin tam
sayısı ile toplanarak üçte iki çoğunlukla karar verir. hükmü
Genel Kurul, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile
toplanarak katılanların üçte iki çoğunluğu ile karar
verir. şeklinde düzenlenerek toplantı nisabı itibarıyla
doğru bir düzenleme yapılmıştır.
Yüksek Disiplin Kurulunca ve
Genel Kurulca verilecek kararın nasıl alınacağı,
oylamanın gizli olup olamayacağı konusunda bir düzenleme
yapılmamıştır. Mevcut, yürürlükteki Sayıştay
Kanununun İlgili görevine son verilmesi kararına tebliğ
tarihinden itibaren bir ay içinde uymazsa istifa etmiş sayılır.
Bir aylık süre için ilgili izinli sayılır. hükmü ise yeni
teklifte İlgili emekliliğini istemeye veya istifa etmeye davete dair
karara tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde uymazsa istifa etmiş
sayılır. şeklinde düzenlenerek göreve son verme ifadesinden
vazgeçilmiştir.
Yüksek Disiplin Kurulu
disiplin kovuşturması yapılmasına karar verirse Kurul
dışındaki daire başkanları ve üyeler arasından
seçeceği 3 kişiyi soruşturma yapmakla görevlendirecektir. Yüksek
Disiplin Kurulunda karara katılanlar ile soruşturma yapanların
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulda yapılacak
görüşmelere katılmaması gerekirken Genel Kurulda görüşme
sırasında hakkında kovuşturma yapılan üye
toplantıya katılamaz. denilerek soruşturmalarda taraf olan
soruşturmacılar ile Yüksek Disiplin Kurulu üyeleri Genel Kurul
kararına katılmaktadırlar. Disiplin soruşturması
Yüksek Disiplin Kurulu üyesi hakkında açılacak ise Kurulun bu husustaki
toplantılarına katılmamaları gerekirken bu konuda bir
kısıtlama yapılmamıştır. Emekliliğini
istemeye veya istifa etmeye davete dair karara karşı yargı yolu
açık olduğundan ve
sınırlandırılamayacağından dava
sonuçlanıncaya kadar ilgilinin kadrosunun doldurulmaması uygun
olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
bu düşüncelerle konuşmama son verirken önergemizin kabulünü diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Akçay.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Alınan karar
gereğince, çalışma süremizin sonuna geldiğimiz için, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 3 Aralık 2010 Cuma günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.59