DÖNEM: 23 CİLT: 83 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
27nci
Birleşim
7 Aralık 2010 Salı
(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler
tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.- Pakistan
Başbakanı Seyid Yusuf Rıza Gilaninin, 7 Aralık 2010
Salı günü Genel Kurula hitaben konuşma yapma isteğine
ilişkin
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin, yenilenebilir enerji
sektörünün potansiyelinin araştırılarak sektörün gelişmesi
için alınması gereken önlemlerin araştırılarak
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/945)
2.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani ve 19 milletvekilinin, ücretli öğretmenlerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/946)
3.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis ve 19 milletvekilinin, etnik
ayrımcılığa ve hoşgörüsüzlüğe neden olan
programların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/947)
4.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelik ve 19 milletvekilinin, Özdemir Sabancı ve
Üzeyir Garih cinayetleri ile ilgili iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin araştırılarak
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/948)
C) Çeşitli İşler
1.- Vietnam
Ulusal Meclisi Daimi Komitesi Üyesi ve Hukuk Komitesi Başkanı Nguyen
Van Thuan Başkanlığındaki heyete hoş geldiniz
denilmesi
D) Önergeler
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının
Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
(2/553), İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/243)
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Trabzon
Milletvekili Safiye Seymenoğlunun, Türk kadınına seçme ve
seçilme hakkı verilişinin 76ncı yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, uyuşturucu madde kullanımı ve
toplumsal yaşama etkilerine ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, engellilerin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
VI.-
SÖYLEVLER
1.- Pakistan
Başbakanı Seyid Yusuf Rıza Gilaninin, Genel Kurula hitaben
konuşması
VII.-
AÇIKLAMALAR
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, gençliği, dolayısıyla
geleceğimizi etkileyen madde bağımlılığı ve
kullanımına ilişkin açıklaması
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, protesto haklarını kullanmak isteyen
öğrencilere karşı polis tarafından uygulanan şiddete
ilişkin açıklaması
3.- Konya
Milletvekili Orhan Erdemin, Hükûmetin engellilere yaptıkları
hizmetlere ilişkin açıklaması
4.- Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdölün, Hükûmetleri döneminde çıkarılan Uçucu
Maddelerle Mücadele Kanunu ve sigarayla ilgili yapılan düzenlemelere
ilişkin açıklaması
5.- Konya
Milletvekili Faruk Balın, Belçikada bir cinayate kurban giden 2 Türk
vatandaşının cenazelerinin ülkemize getirilmesine ilişkin
açıklaması
6.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçının, İstanbul Milletvekili Burhan
Kuzunun kendisiyle ilgili görevi kötüye kullanmaktan dosyası var
sözlerine ilişkin açıklaması
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
Sayıştay Başkanlığının
hazırlamış olduğu denetim raporu üzerinde genel
görüşme açılmasına dair önergenin, Genel Kurulun 7/12/2010
Salı günkü birleşimde okunması ve görüşmelerinin aynı
birleşimde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
2.- (10/286,
10/470) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön
görüşmesinin Genel Kurulun 7/12/2010 Salı günkü birleşiminde
birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
3.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurul çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; 574 ve 472 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının, İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
IX.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Millî Savunma
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3- Kütahya
Milletvekili Soner Aksoyun, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(2/340) (S. Sayısı: 395)
4.-
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın, Türk Ceza Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/766) (S. Sayısı: 565)
XI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Burhan Kuzunun, Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın ve
Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
XII.-
OYLAMALAR
1.- Türk Ceza
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
maddelerine geçirilmesine dair oylama
XIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, bir köyün su sorununa
ilişkin Başbakandan sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı
(7/16398)
2.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, bir köyün su sorununun çözümüne
ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı (7/16434)
3.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, bir köy yolunun yapılmasına
ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın cevabı
(7/16448)
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, TMMOBun aldığı bir
karara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı (7/16473)
5.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbuldaki eski maden
ocaklarındaki ağaçlandırma çalışmalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/16509)
6.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, Tuna Nehrindeki
kızıl çamurun yol açacağı sorunlara ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/16635)
7.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Akkuyu Nükleer Santralinin kuruluş
aşamasındaki proje şirketine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/16680)
8.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptanın, Antalyadaki taş, kum, çakıl,
mermer vb. ocaklarının faaliyetlerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/16688)
9.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptanın, bir türbeye yakın mermer
ocağının faaliyetinin durdurulmasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/16698)
10.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, DSİde çalışan 4-B
kapsamında çalışan personelin özlük haklarının
iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/16717)
11.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, ataması yapılan ve kurumdan
ayrılan personele ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçekin cevabı (7/16721)
12.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Akkuyuda nükleer santral
kurulmasını öngören anlaşmaya ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/16732)
13.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Akkuyu Nükleer Güç Santrali tesisine ve
işletimine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/16733)
14.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, rapor paralarının SGK
tarafından geç ödenmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/16806)
15.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanada Doğaya Yeniden Kazandırma
Planı uygulanan alanlara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/16810)
16.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Osmaniyede Doğaya Yeniden Kazandırma
Planı uygulanan alanlara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/16811)
17.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Cumhuriyet tarihi ile ilgili
yaptığı konuşmalara ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/16857)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.04te açılarak dört oturum yaptı.
Ardahan
Milletvekili Saffet Kaya, Ardahan ilinde temeli atılacak olan organize
sanayi sitesine,
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, okullarda madde
bağımlılığına,
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, muharrem ayına ve önemine,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk,
Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal,
Madenciler
Gününe;
Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmaz, Dünya Engelliler Gününe;
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,
Dünya Engelliler
Gününe ve muharrem ayına;
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, muharrem ayına ve Dünya Madenciler
Gününe,
Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, muharrem ayına,
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan, Dünya Engelliler Gününe, Dünya Madenciler Gününe
ve muharrem ayına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin (6/2212) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği
bildirildi.
Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan ve 19 milletvekilinin, Doğu Karadenizde
yapılması planlanan HES projelerinin etkilerinin (10/941),
Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19 milletvekilinin, engellilerin
sorunlarının (10/943),
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 22 milletvekilinin, intihar
olaylarının (10/944),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi;
Muş
Milletvekili Sırrı Sakık ve 19 milletvekilinin, başta eski
Cumhurbaşkanı Turgut Özalın ölümü olmak üzere bazı
şüpheli ölüm olaylarının ve faili meçhul cinayetlerin
araştırılması (10/942);
Amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
4üncü
sırasında bulunan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un; Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun (2/340) (S.
Sayısı: 395),
5 inci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay
Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma
Bakanlığı Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve
Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/781) (S. Sayısı:
459),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
3üncü
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen ve görüşmelerine devam olunan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi
ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(2/594) (S. Sayısı: 510) görüşmeleri tamamlanarak yapılan
açık oylamadan sonra kabul edildi ve kanunlaştı.
Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, AK
PARTİ Grubuna sataştığı iddiasıyla bir
konuşma yaptı.
7 Aralık
2010 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşime 18.26da son verildi.
|
Nevzat
PAKDİL |
|
|
Başkan Vekili |
|
Yusuf
COŞKUN |
|
Fatih
METİN |
Bingöl |
|
Bolu |
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 38
II.- GELEN KÂĞITLAR
6 Aralık 2010 Pazartesi
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Kürşat
Atılganın, yapılması planlanan hızlı tren
projesinin güzergahına ilişkin Ulaştırma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2266) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/11/2010)
2.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrulun,
kamuya ait lojman ve sosyal tesislere ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/2267) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
3.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrulun,
Aksarayda tahakkuk eden ve tahsil edilen vergi tutarına ilişkin
Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/2268) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/11/2010)
4.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrulun,
kişi başına düşen hekim sayısına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2269)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersinin, Diyanet
İşleri Başkanının görevden
alındığı iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17047) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/11/2010)
2.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaşın, İstanbulda kamu binalarının
depreme karşı güçlendirilmesi çalışmalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17048)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
3.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, KİPTAŞın konut tesliminde yaşanan
soruna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17049)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
4.- İzmir Milletvekili Canan
Arıtmanın, Yunanistan karasularının 12 mile
çıkarılmasının kabul edildiği iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17050)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
5.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhanın,
istisnai memuriyet kadrolarına yapılan atamalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17051)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
6.- İzmir Milletvekili Selçuk
Ayhanın, TÜİKin açıkladığı işsizlik
rakamlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17052) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
7.- Kırklareli Milletvekili Turgut
Dibekin, ilkokul öğrencilerinin kendi istekleriyle başörtüsü
takıp takamayacakları konusunda yaşanan tartışmalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17053) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/11/2010)
8.- İzmir Milletvekili Oğuz
Oyanın, Fethiye-Ölüdeniz Beldesinin sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17054)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
9.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, iptal edilen KPSS ile ilgili
başlatılan inceleme ve soruş-turmalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17055)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
10.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekicinin,
şikayet, ihbar ve bilgi edinme taleplerinin e-Devlet sistemine dahil
edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17056) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
11.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersinin, bir
bakanın Ergenekon davasıyla ilgili bir açıklamasına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17057) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10/11/2010)
12.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalının, tutukluluk sürelerine ve AİHMde açılan
davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17058) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
13.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17059)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
14.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17060) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/11/2010)
15.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
kamu yatırımlarına ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/17061)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
16.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif
Paksoyun, kare kod sistemine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17062)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2010)
17.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17063) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/11/2010)
18.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
kamu yatırımlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17064)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
19.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif
Paksoyun, bir taş ocağı işletmesinin çevreye verdiği
zararlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17065) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2010)
20.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün,
DSİde görev yapan maden mühendislerinin şube müdürü kadrosuna
başvuramamasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17066) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/11/2010)
21.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17067) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
22.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
kamu yatırımlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17068) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/11/2010)
23.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat
Korkmazın, TRTye yeni alınan personele ve mevcut personelin
tayinlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/17069) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
24.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün,
mükerrer oy kullandığı iddiasına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/17070) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/11/2010)
25.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün,
TRTnin bir gazeteciye ödeme yapıp yapmadığına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent
Arınç) yazılı soru önergesi (7/17071) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/11/2010)
26.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/17072)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
27.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif
Paksoyun, istisnai memuriyet kadrolarına yapılan atamalara
ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı
soru önergesi (7/17073) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/11/2010)
28.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı
soru önergesi (7/17074) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/11/2010)
29.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhanın,
engellilerin istihdamına ve eğitim seviyelerinin
artırılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye
Kavaf) yazılı soru önergesi (7/17075) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/11/2010)
30.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru
önergesi (7/17076) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
31.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin,
bir köydeki cami ile ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanından
(Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/17077)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2010)
32.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif
Paksoyun, bir açıklamasına, cemevlerinin statüsüne ve Diyanet
İşleri Başkanlığı personelinin naklen
atanmasına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik)
yazılı soru önergesi (7/17078) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/11/2010)
33.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru
önergesi (7/17079) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
34.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif
Paksoyun, Kahramanmaraşın enerji üretimine ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17080)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2010)
35.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün,
elektrik ve doğalgaza zam yapılmayacağıyla ilgili bir
açıklamaya ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17081) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/11/2010)
36.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün,
TKİnin binaları ile Diyanet Vakfının gayrimenkullerinin
takas yapıldığı iddiasına ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17082) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/11/2010)
37.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün,
Sinopta kurulması düşünülen nükleer santralle ilgili Güney Kore ile
yapılan görüşmelere ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17083) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/11/2010)
38.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17084) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
39.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
kamu yatırımlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17085)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
40.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın,
trafikte geçiş üstünlüğü sağlayan işaretlerin araçlarda kullanılmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17086) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2010)
41.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17087) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
42.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
kamu yatırımlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17088)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
43.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, hizmet
alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/17089)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
44.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
kamu yatırımlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17090) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/11/2010)
45.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/17091)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
46.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
kamu yatırımlarına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17092) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/11/2010)
47.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın,
okullarda cep telefonu kullanımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17093) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/11/2010)
48.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
kamu yatırımlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17094)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
49.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekicinin, boş
bulunan kadroların sözleşmeli personele tahsis edilmesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17095) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
50.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekicinin, Ar-Ge
birimlerinin faaliyet ve projelerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17096)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
51.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekicinin, ek ders
ücretlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17097) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/11/2010)
52.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekicinin, naklen
atanan ve sözleşmeli personele yolluk verilmesine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17098)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
53.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekicinin, okullarda
tören ve toplantılara zorunlu katılımın
kaldırılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17099) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/11/2010)
54.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekicinin, kadrolu
öğretmenlerin sözleşmeli statüye geçirilmesi önergesine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17100)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
55.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekicinin, uzman
öğretmenlik unvanını alamayan öğretmenlere ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17101)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
56.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekicinin,
sözleşmeli öğretmenlerin mesleki eğitim programlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17102) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
57.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17103) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
58.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun,
bir açıklamasına ve uzman erbaşların sorunlarına
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17104) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
59.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17105) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
60.- Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlunun, bir sağlık ocağının yeniden
hizmete açılmasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17106) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/11/2010)
61.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalının, ülkemizdeki HIV/AIDS hasta sayısına ve
bunların tedavilerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17107) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/11/2010)
62.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17108) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
63.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
kamu yatırımlarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17109) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/11/2010)
64.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
kamu yatırımlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17110)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
65.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17111) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
66.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhanın,
TMOnun haşhaş ıslah çalışmalarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17112) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
67.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
kamu yatırımlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17113)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
68.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17114) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
69.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
kamu yatırımlarına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17115)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
70.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/17116)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
71.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru
önergesi (7/17117) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
72.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17118) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
73.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Devlet Bakanından (Egemen Bağış)
yazılı soru önergesi (7/17119) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/11/2010)
74.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Zafer Çağlayan)
yazılı soru önergesi (7/17120) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/11/2010)
75.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/17121)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
76.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru
önergesi (7/17122) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
77.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele
ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı
soru önergesi (7/17123) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/11/2010)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin,
Kırşehirdeki hastanelerin depreme
dayanıklılığına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15660)
2.- Batman Milletvekili Bengi
Yıldızın, bazı hastanelerin donanımına ve bir
olaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15661)
3.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin,
Erzurumdaki hastanelerin depreme dayanıklılığına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15662)
4.- Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycının, Konyadaki aile hekimliği uygulamasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15663)
5.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkanın, arkeolog istihdamına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15809)
6.- İzmir Milletvekili Selçuk
Ayhanın, kişisel verilerin korunmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15813)
7.- Bursa Milletvekili Onur Öymenin, seçmen
sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15821)
8.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllünün,
bazı olaylara yönelik soruşturma açılıp
açılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/15826)
9.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın,
sözleşmeli personele kadro verilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15839)
10.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, emekli bir silahlı kuvvetler mensubunun bir
açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15841)
11.- İzmir Milletvekili Kemal Anadolun,
AİHMdeki Hrant Dink davasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15864)
12.- İzmir Milletvekili Kemal Anadolun,
referandumda camilerde oy kullanılacağı iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15876)
13.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün,
avukatlara yönelik bazı uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15897)
14.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binicinin, Şanlıurfa Kapalı Cezaevindeki bazı uygulamalara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15898)
15.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, Bursa
Adliye binasının durumuna ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15899)
16.- Diyarbakır Milletvekili Akın
Birdalın, Zonguldak Kapalı Cezaevindeki bir tutuklunun iple
asılı olarak bulunmasına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15900)
17.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
Denizli Merkezdeki proje ve yatırımlara ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15901)
18.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
Denizlinin bazı ilçelerindeki proje ve yatırımlara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15902)
19.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
Denizlinin bazı ilçelerindeki proje ve yatırımlara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15903)
20.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
Denizlinin bazı ilçelerindeki proje ve yatırımlara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15904)
21.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
Denizlinin bazı ilçelerindeki proje ve yatırımlara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15905)
22.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin,
bir partinin gençlik örgütlenmesine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15906)
23.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin,
tutuklu bulunan çocuklara ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15907)
24.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Yargıtayda bekleyen ve zaman aşımına uğrayan
dosyalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15908)
25.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Devlet
memurları hakkında açılan davalara ve neticelerine ilişkin
Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/15955)
26.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun,
tıp fakültelerinde ve hizmet içi eğitimde HIV/AİDS tedavisi
konusuna yer verilmesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16103)
27.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, HIV
pozitif gebeliğe ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16104)
28.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun,
fuhuş ve genelevlerde HIV/AİDS denetimine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16105)
29.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Kütahyadaki mobil eczane uygulamasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16108)
30.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebinin,
kalıtsal bir hastalığa ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16110)
31.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, Gerze
Devlet Hastanesindeki boş kadrolara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16120)
32.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Ardahandaki sağlık hizmetlerinin yeterliliğine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16121)
33.- Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın,
emekli bir astsubayın açıklamalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16499)
34.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankutun,
Adanadaki bazı alt geçit projelerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16501)
35.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankutun,
öğrenci yurtlarının sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16502)
36.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankutun,
THYde işten çıkarılan personele ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16503)
37.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankutun,
kırmızı et ve süt üretiminin yetersizliğine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16504)
38.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin, İstanbul-İzmit Körfez
Geçişi-Orhangazi-İzmir otoyol projesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16505)
39.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllünün,
özelleştirme işlemlerine yönelik yapı kararlarının
uygulanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16506)
40.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
ataması yapılan ve kurumdan ayrılan personele ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16507)
41.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, yönetim kurulu üyelerinin gelir vergilerinin
kurumlarınca karşılanmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16508)
42.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaşın, kadın erkek eşitliği konusundaki
çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16514)
43.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllünün, elektrik
dağıtım özelleştirmelerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16515)
44.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk
Urasın, 12 Eylül darbesini gerçekleştirenlerin isimlerinin
okul, cadde ve vb. yerlerden
kaldırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16517)
45.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
Diyanet İşleri Başkanlığı personeline
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16518)
46.- Denizli Milletvekili Ali Rıza
Ertemürün, yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızdan suça karışanların
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16519)
47.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
kayıp çocuklara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16520)
48.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürkün, eski bir emniyet müdürünün bazı iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16521)
49.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün,
gösteri yapan üniversite öğrencilerine yönelik tutuma ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16522)
50.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, İsrailin insani yardım taşıyan
gemiye yönelik saldırısına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16523)
51.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankutun,
pasaport harçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16525)
52.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankutun,
Adanada mahalli basına yönelik başlatılan mali denetim
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16526)
53.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın TRTde yapılan programlara katılan siyasilere
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı
soru önergesi (7/16537)
54.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
ataması yapılan ve kurumdan ayrılan personele ilişkin
Devlet Bakanından (Faruk Nafız
Özak) yazılı soru önergesi
(7/16540)
55.- İstanbul Milletvekili Süleyman
Yağızın, A Milli Futbol Takımı teknik direktörü ile
yapılan sözleşmeye ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru
önergesi (7/16541)
56.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, A
Milli Futbol Takımı teknik direktörü hakkında basında yer
alan bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru
önergesi (7/16542)
57.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersinin, A Milli
Futbol Takımı teknik direktörünün ücretine ilişkin Devlet
Bakanından (Faruk Nafız Özak)
yazılı soru önergesi (7/16543)
58.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldanın, beden eğitimi öğretmeni olarak atanan
başarılı sporcu kriterinin değiştirilmesine
ilişkin Devlet Bakanından
(Faruk Nafız Özak)
yazılı soru önergesi (7/16544)
59.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin
hayvanlara karşı işlenen suçların Kabahatler Kanunundan
çıkarılarak TCKya alınmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16552)
60.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun
kadınlara karşı şiddet ve kadın cinayetlerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16553)
61.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir
Karabaşın bir köyün içme suyu ve yol sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16554)
62.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığına gizli ihale muafiyeti
tanındığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16555)
63.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin,
Ankara Büyükşehir Belediyesinin yaptığı asfaltlama için
para istemesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16556)
64.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat
Korkmazın Ankara Büyükşehir Belediyesinin cadde ve sokaklarda
ücretli otopark uygulamasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16557)
65.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, bir caminin
restore edilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16559)
66.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Dünya Turizm Konferansının Kudüste
yapılması halinde konferansa temsilci gönderilip
gönderilmeyeceğine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16560)
67.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengizin,
tarihi eser kaçakçılığına ve müze soygunlarına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16563)
68.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengizin,
dikileceği iddia edilen bir heykele ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16566)
69.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
ataması yapılan ve kurumdan ayrılan personele ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16567)
70.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Iğdırdaki öğretmen ihtiyacına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16568)
71.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin,
sözleşmeli öğretmenlerin özlük haklarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16570)
72.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Teftiş Kurulunca hazırlanan bir rapordaki önerinin yerine
getirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16571)
73.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkayanın, bir lisenin inşaat ihalesine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16572)
74.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Karstaki okulların ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16574)
75.- İstanbul Milletvekili Çetin
Soysalın, bazı liselerdeki ek kontenjan yerleştirmelerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16575)
76.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, bir köy
ilköğretim okulunun çatısının yapımına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16576)
77.- Sinop Milletvekili Engin Altayın,
öğretmen alımları ile ilgili yapılacak sınava
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16577)
78.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin,
ortaöğretim üçüncü ek yerleştirmelerle ilgili iddialara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16578)
79.- Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın,
eğitim bütçesi ve bazı uygulamalara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16579)
80.- Kırklareli Milletvekili Tansel
Barışın, bir arazinin kullanımına ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16580)
81.- Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın, bir
paylaşım sitesinde yayınlanan şiddet görüntülerine
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16581)
82.- Balıkesir Milletvekili Ergün
Aydoğanın, Türk Patent Enstitüsü Başkanlığınca
yayımlanan bir genelgeye ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16583)
83.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulunun, Manisa-Kütahya-İzmir planlama bölgesi Çevre Düzeni
Planına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16588)
84.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin,
hayvancılık sektörünün desteklenmesine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16589)
85.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin, et
ithaline ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16590)
86.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulunun, süt tozu ve tereyağı ithalatına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16591)
87.- Uşak Milletvekili Osman
Coşkunoğlunun, Uşakta Hayvancılık Organize Sanayi
Bölgesi kurulmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16592)
88.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
ataması yapılan ve kurumdan ayrılan personele ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16593)
89.- Adıyaman Milletvekili Şevket
Kösenin, et ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16594)
90.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, canlı hayvan ithali ve et fiyatlarına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16595)
91.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, kurbanlık canlı hayvan ithaline izin
verileceği haberlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16596)
92.- Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlunun, TMO tarafından çeltik alımı
yapılıp yapılmayacağına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16597)
93.- Antalya Milletvekili Tayfur Sünerin, Ayamama
Deresi kenarında inşa edilen yakıt tanklarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16598)
94.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal
Cengizin, Çanakkale-Çan yoluna
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16599)
95.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengizin,
Çanakkale-İzmir yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16600)
96.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengizin,
Çanakkaledeki bölünmüş yol çalışmalarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16601)
97.- Ordu Milletvekili Rahmi Günerin, Kablo TV
yayın politikasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16602)
98.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengizin,
Çanakkale Boğazına köprü yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16603)
99.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Erbaada sürücü belgesi sınavlarının yapılmasına ve
araç muayene istasyonu kurulmasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16604)
100.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, kredi kartları faiz
oranlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/16607)
101.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemürün, ataması yapılan ve kurumdan ayrılan
personele ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı)
yazılı soru önergesi (7/16609)
102.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemürün, ataması yapılan ve kurumdan ayrılan
personele ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf)
yazılı soru önergesi (7/16611)
103.- Edirne Milletvekili Bilgin
Paçarızın, çeşitli borç kalemlerine ödeme kolaylığı
getirileceği haberlerine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16612)
104.- Tunceli Milletvekili
Şerafettin Halisin, bir lisede yaşanan olaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16613)
105.- Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüzün, parasız eğitim pankartı
açtığı için tutuklanan gençlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16616)
106.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, Avrasya Maratonu
esnasında Boğaziçi Köprüsünde meydana gelen sallantıya
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16617)
107.- Batman Milletvekili Bengi
Yıldızın, emekli bir astsubayın açıklamalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16619)
108.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, bir ABD firmasının Türkiyede
rüşvet dağıttığı iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16622)
109.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, bir ABD firmasının Türkiyede
rüşvet dağıttığı iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16623)
110.- Trabzon Milletvekili M. Akif
Hamzaçebinin, bir ABD firmasının Türkiyede rüşvet
dağıttığı iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16624)
111.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulutun, devlet memurlarının sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16625)
112.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Füze Kalkanı Projesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16627)
113.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, üniversite öğrencilerinin
barınma sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16628)
114.- Bilecik Milletvekili Yaşar
Tüzünün, bazı stadyumların isimlerinin
değiştirileceği haberlerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16629)
115.- İzmir Milletvekili Ahmet
Ersinin, bir ABD firmasının Türkiyede rüşvet
dağıttığı iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16630)
116.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, bir mahallede kurulan
baz istasyonuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16631)
117.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, YÖK Başkanının bir
açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16632)
118.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Kösenin, HESlerin zararlarına ve denetimlerine ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/16633)
119.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Füze Kalkanı Projesine ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16637)
120.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Antalyadaki trafik
kazalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16638)
121.- Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin, Antalya Büyükşehir Belediyesinin bazı okullarda hediye
dağıtmasına izin verilmemesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16639)
122.- Batman Milletvekili Ayla Akat
Atanın, Batmandaki SODES projelerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16640)
123.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, muhtarların sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16641)
124.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, hayvancılık desteğine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16647)
125.- Niğde Milletvekili Mümin
İnanın, et ve canlı hayvan ithaline ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16648)
126.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, kırmızı et tüketimine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16649)
127.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, kurbanlıklara uygulandığı
iddia edilen hormon ilaçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16650)
128.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, Cide-Çatalzeytin yol
inşaatına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16651)
129.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Balıkesir-Edremit
yolunun bölünmüş yol yapılmasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16652)
130.- Muğla Milletvekili Ali
Arslanın, Muğlaya yeni bir havalimanı yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16653)
131.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldanın, Alevi köylerine yapılan camilere ilişkin
Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi
(7/16657)
132.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, sulama amaçlı elektrik
borçlarının gecikme zammının kaldırılmasına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16659)
133.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, bir okul bahçesine
yüksek gerilim hattı kurulmasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16660)
134.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, F-35 savaş uçağı projesine
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16661)
135.- Tunceli Milletvekili
Şerafettin Halisin, Tunceli ilinin isim değişikliğine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16663)
No.: 39
7 Aralık 2010 Salı
Teklifler
1.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ile 1 Milletvekilinin; 31/05/2006 Tarihli ve 5510
Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/808)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.11.2010)
2.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/809)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler;
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm;
İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2010)
3.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; 29/8/1977
Tarihli ve 2108 Sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik
Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/810) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.12.2010)
4.- Bolu
Milletvekili Fatih Metin ve 2 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/811) (Milli
Savunma; Anayasa; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler; Adalet ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.2010)
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli
Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari
İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'nin
Değiştirilmesi Hakkındaki 1/2009 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/827) (S.
Sayısı: 580) (Dağıtma tarihi: 7.12.2010) (GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Norveç Krallığı Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/868) (S.
Sayısı: 581) (Dağıtma tarihi: 7.12.2010) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/343) (S. Sayısı: 582) (Dağıtma tarihi:
7.12.2010) (GÜNDEME)
4.- D-8 Üyesi
Ülkeler Arasında Gümrük Konularında Çok Taraflı İdari
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/448) (S. Sayısı: 583) (Dağıtma tarihi:
7.12.2010) (GÜNDEME)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Beyaz Rusya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/679) (S. Sayısı: 584) (Dağıtma tarihi:
7.12.2010) (GÜNDEME)
6.- D-8 Üye
Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının ve
Anılan Anlaşmanın Ekini Oluşturan D-8 Üyesi Devletler
Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasına (TTA) İlişkin
Menşe Kurallarının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/778) (S. Sayısı: 585) (Dağıtma tarihi:
7.12.2010) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 Milletvekilinin, yenilenebilir enerji
sektörünün potansiyelinin araştırılarak sektörün gelişmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/945) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2010)
2.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylani ve 19 Milletvekilinin, ücretli öğretmenlerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/946) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.10.2010)
3.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis ve 19 Milletvekilinin, etnik
ayrımcılığa ve hoşgörüsüzlüğe neden olan
programların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/947) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.10.2010)
4.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelik ve 19 Milletvekilinin, Özdemir Sabancı ve
Üzeyir Garih cinayetleri ile ilgili iddiaların
araştırılması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/948)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.10.2010)
7 Aralık 2010
Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A)
Duyurular
1.- Pakistan Başbakanı
Seyid Yusuf Rıza Gilaninin, 7 Aralık 2010 Salı günü Genel
Kurula hitaben konuşma yapma isteğine ilişkin
BAŞKAN - Ülkemizi ziyaret etmekte olan Pakistan
Başbakanı Sayın Seyid Yusuf Rıza Gilani 7 Aralık 2010
Salı günü, bugün, Genel Kurula hitaben bir konuşma yapmak
istemişlerdir.
Bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 5 Aralık Türk
kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin yıl
dönümü münasebetiyle söz isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Safiye
Seymenoğluna aittir.
Buyurun Sayın Seymenoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Trabzon Milletvekili Safiye
Seymenoğlunun, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı
verilişinin 76ncı yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
SAFİYE SEYMENOĞLU (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk kadınına seçme ve seçilme
hakkının verilmesinin 76ncı yıl dönümü sebebiyle
şahsım adına gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türk kadını 5 Aralık
1934 yılında seçimlere katılma, milletvekili seçme ve seçilme
hakkına kavuştu. Bu hakla kadınların sosyal ve kültürel
alanlarda, eğitimde, hukukta, aile içinde, çalışma
hayatında, toplumsal yaşamda ve siyasette erkeklerle eşit
haklara sahip olması hedeflenmiştir. Seçme ve seçilme hakkına
yetmiş altı yıl önce kavuşan Türk kadını bugün
Türkiye Büyük Millet Meclisinde 48 kadın vekille temsil edilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti, kadınlara politik hakların verilmesi konusunda
dünyadaki öncü ülkelerden biri. Birçok Avrupa ülkesinden önce Türk
kadını bu hakkı elde etmiştir. Türkiye Büyük Millet
Meclisi, kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanıyan
yasayı kabul ederek Türk kadınının yasalar önündeki
kısıtlı statüsünü ortadan kaldırmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kadınlar, kadın sorunlarından haberdar, bilinçli, aktif
çalışan kadınlar olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
sendikalarda, sivil toplum kuruluşlarında yer almalıdır.
Kadının temsil sorunu bugün dünyada ve parlamenter demokratik seçim
sistemlerinde de çok tartışılan bir sorundur. Ancak,
unutulmamalıdır ki, kadın sorunları kadınların
siyasette daha aktif rol almalarıyla, kadın hakları için etkin
bir mücadele vermeleriyle çözülebilecektir. Kadınların başta
siyaset olmak üzere tüm karar alma mekanizmalarına aktif
katılımları toplumların gelişmişlik düzeylerini
de göstermektedir. Günümüzde siyasette kadın etkisi istenen düzeyde olmasa
da, kadınlarımızın ekonomiden eğitime,
sağlıktan sanata kadar birçok alanda önemli başarılar
kazandığını memnuniyetle görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, yapılan bilimsel
araştırmalarda, kadınların siyasete daha fazla
katılımıyla Türkiye'nin öncelikle eğitim, sağlık
ve insan haklarıyla ilgili sorunlarında da daha hızlı
ilerleme sağlayacağı düşünülmektedir. Araştırmaya
katılanların yüzde 67si kadının siyasete daha fazla
katılımıyla çevre kirliliğiyle mücadelede, yüzde 62si ise
demokrasiyle ilgili sorunların çözümünde daha hızlı ilerleme
kaydedilebileceğini düşünmektedir. Bu sonuçlar
ışığında kadınların siyasete daha yüksek bir
oranda katılmasıyla hemen hemen bütün sorunlarda hızlı
ilerleme kaydedileceği düşünülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kadının toplumun her kademesinde karar alma mekanizmalarına
katılabilmesi için mevzuatımızın hemen tüm eksikleri geçen
sekiz yıllık AK PARTİ İktidarında tek tek ele
alınmıştır. Anayasadan TCKya, İş Kanunundan
sosyal devlet uygulamalarına kadar kadın öncelikli düzenlemeler
hızla hayata geçirilmiştir. Kadınların karar alma
mekanizmalarında ve elbette Parlamentoda temsil oranının
artması Türk demokrasisi ve siyasetinin toplam kalitesinin de artması
demektir.
Değerli milletvekilleri, toplumumuzda siyaset erkek egemen
alanı olarak bilinmekte, erkek işi olarak görülmektedir. Bu
yanlış yaklaşım kadının siyasete sıcak
bakmamasına, siyasetten uzak durmasına neden olmuştur. Öncelikle
siyaseti sevmek, siyasetin insanlara hizmet için önemli bir araç olduğunu
kabul ederek siyasete girmek gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
son verirken Türk kadınının seçme ve seçilme hakkının
76ncı yıl dönümünü idrak ettiğimiz gün vesilesiyle,
kadınların başta şiddet, ayrımcılık ve
fırsat eşitsizliği gibi en önemli sorunlarının
tamamıyla çözüldüğü yarınlar için hep birlikte
çalışacağımıza inanıyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Seymenoğlu.
Gündem dışı ikinci söz, uyuşturucu madde
kullanımı ve toplumsal yaşama etkileri hakkında söz isteyen
Gaziantep Milletvekili Sayın Hasan Özdemire aittir.
Buyurun Sayın Özdemir. (MHP sıralarından
alkışlar)
2.- Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemirin, uyuşturucu madde kullanımı ve toplumsal yaşama
etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; uyuşturucu madde kullanımı ve
toplumsal yaşama etkileriyle ilgili olarak gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Uyuşturucu madde kullanımındaki artış,
toplumların kanayan bir yarası hâline gelmiştir. Uyuşturucu
madde kullanımının bu denli yaygınlaşması sadece
bireysel sonuçları itibarıyla değerlendirilemez, konu artık
ülkemizde de toplumsal yaşamın devamlılığını
tehdit eder bir durumdadır.
Değerli milletvekilleri, uyuşturucu madde
kullanımı özellikle gençler arasında giderek
yaygınlaşmaktadır. Rakamlarla ifade etmek gerekirse, 2007
yılına ait Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu
Bağımlılığını İzleme Merkezinin 12nci
Uyuşturucu Raporu, Türkiyede okul öğrencilerinin yüzde 10unun uyuşturucu
kullandığını ortaya koymaktadır. Türkiyede
uyuşturucuya başlayanların yüzde 50si 12-13
yaşlarındadır. Uyuşturucu madde kullanımına
başlama yaşının gün geçtikçe düşmesi, toplumumuzun
dinamiği olan gençlerimizin ve toplumun geleceği hakkında bizleri
derin endişeye sevk etmelidir.
Uyuşturucu madde kullanımının toplumsal alanda
en önemli etkisi, toplumun temel yapısını teşkil eden millî
birlik ve bütünlük hâlini zedeleyen bir olgudur. Uyuşturucu
kullanımından dolayı, toplumun en temel birimi olan aile
kurumları kurulamamakta ve hatta kurulanlar dağılma tehlikesi
içerisindedir.
Uyuşturucu madde kullanımının toplumsal alanda
bir diğer önemli etkisi, birçok kriminal suçların da
kaynağını oluşturmaktadır. Uyuşturucu temin etmek
için gerekli parayı bulmak zorunda kalan gençlerimiz başka suçlara da
itilmektedir. Uyuşturucu kullanımı insan beyninde büyük hasarlar
meydana getirmekte ve bunlar maalesef tamir edilememektedir.
Değerli milletvekilleri, başta büyük şehirlerimiz
ve sahil kentlerimiz olmak üzere ecstasy ve captagon gibi sentetik
uyuşturucu maddeleri ile esrar, eroin ve kokain gibi diğer tabii
uyuşturucu maddelerin okul çevrelerinde, tatil mekânlarında, disko ve
bar gibi eğlence yerlerinde perakende satışını
önleyici tedbirler daha da artırılmalıdır. Uyuşturucu
satıcılığını ve bağımlı
oldukları örgütleri çökertmek için büyük bir hassasiyetle
çalışmalar yoğunlaştırılmalıdır. Sokak
satıcılarıyla mücadele çok daha organizeli bir şekilde
yapılmalıdır. Ülkemizin en büyük sorunlarından bir tanesi,
sokak satıcılarıyla çok fazla mücadele edilmemesidir.
Uyuşturucu kullanımı riski olan hedef kitle sivil toplum
örgütleri ve devlet tarafından çok iyi eğitilmeli, uyuşturucuya
başlanmamasıyla ilgili eğitim hedef kitleyi özendirmeden
yapılmalı ve uyuşturucu kullanma pazarları mutlaka
bitirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, öte yandan uyuşturucu madde
kullanımının yaygın olduğu özellikle büyük
şehirlerimizdeki AMATEMler -üzülerek söylüyorum- yeterli
olamamaktadır. Ankara, İstanbul, İzmir gibi şehirlerin
dışındaki büyük şehirlerde de AMATEM birimlerinin
yaygınlaşması gerekmektedir. Bununla birlikte, mevcut
AMATEMlerdeki görevli doktor, personel ve yatak sayısı ise yeterli
değildir, acilen artırılmalıdır.
Uyuşturucu madde bağımlılığıyla
ilgili olarak seçim bölgem Gaziantepte de önemli sorunlar
yaşanmaktadır. Güneydoğudan gelen göçle birlikte son
yıllarda uyuşturucu madde satıcılığı ve
bağımlısı sayısında ve madde
bağımlılığından ölenlerin sayısında
artışlar gözlenmektedir. Bu çerçevede, bir an önce Gaziantepte bölge
AMATEM merkezi acilen kurulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, uyuşturucuyla mücadele sadece
ekonomik ve polisiye bir mücadele olmaktan çıkmış, aynı
zamanda toplumsal ve kültürel bir boyut da kazanmıştır. Bu
tehdit karşısında önlem alması gereken kurumların
sessizliği toplumu tedirgin etmektedir. Hükûmetin sigarayla mücadeleyi
aynı şekilde uyuşturucuyla mücadelede de göstermesi hâlinde
sorunun çok kısa bir sürede çözüleceğine inanıyorum. Bu
çerçevede, İçişleri Bakanlığı, Millî Eğitim
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı bir an önce
ortak çalışmalar yapmalı, gereken önlemleri tespit etmelidir.
Unutulmamalıdır ki uyuşturucu maddelerle mücadele artık tek
tek bireyleri etkileyecek bir süreç olarak değerlendirilemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız
lütfen.
HASAN ÖZDEMİR (Devamla) - Alınacak önlemler ve
gerçekleştirilecek operasyonlar tüm toplumun sağlığı
ve daha da önemlisi devamlılığı içindir.
Konuşmama burada son verirken yüce heyetinizi bir kez daha
saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özdemir.
VI.- SÖYLEVLER
1.- Pakistan Başbakanı
Seyid Yusuf Rıza Gilaninin, Genel Kurula hitaben konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ülkemizi ziyaret etmekte
olan Pakistan Başbakanı Sayın Seyid Yusuf Rıza Gilani
şu anda Meclisimizi onurlandırmışlardır. Kendilerine
Meclisimiz adına hoş geldiniz diyorum. (Ayakta alkışlar)
Alınan karar gereğince, Sayın Başbakanı
konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Başbakan.
PAKİSTAN BAŞBAKANI SEYİD YUSUF RIZA
GİLANİ Bismillahirrahmanirrahim.
Saygıdeğer Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri,
esselamü aleyküm. Bugün burada böylesine seçkin bir çatı altında
sizlere hitap ediyor olmaktan büyük bir onur ve şeref duyuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi doksan sene önce kuruluşundan bu
yana her zaman modern Türkiyenin bir sembolü olarak faaliyetini, fonksiyonunu sürdürmektedir.
Bu zarif bina ve aynı zamanda bu bina içerisinde faaliyet gösteren
saygıdeğer kişiler 72 milyonluk Türk halkının
ümitlerini ve arzularını temsil etmektedir. Ben kendim de
seçilmiş bir temsilci olarak böylesine önemli bir binada, böylesine önemli
bir günde sizlere hitap ediyor olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum ve günün
öneminin tamamen farkındayım.
Sayın Meclis Başkanı ve aynı zamanda bugün
Ekselansları Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından bana
takdim edilen Cumhuriyet Nişanı ile son derece onurlandım ve
şeref duydum. Ben Türkiyeye öyle bir dönemde geldim ki bu dönem
içerisinde benim ülkem doğal afetlerden çok mağdur olmuş durumda
ve bu mağduriyet eşi benzeri görülmemiş acıları da beraberinde
getiriyor. Ülkemizde yaşadığımız sel felaketi 20
milyonu aşkın Pakistanlının hayatını etkiledi.
Sayın Meclis Başkanı, bu trajik afet
sırasında bizim gücümüz, aynı zamanda ruhsal olarak kendimizi
iyi hissetmemiz ve ümitlerimizi muhafaza etmemiz Türkiyenin ve Türk
halkının göstermiş olduğu dayanışma, destek ve
bonkörlükle güçlendirildi ve ayakta tutuldu. Dolayısıyla bu çerçevede
Türk halkından, Türk çocuklarından, en üst düzeydeki yetkililerin
temsilcilerinden, Konyadaki küçük bir öğrencinin tüm cep
harçlığını ve oyuncak bebeğini vererek bizlere göstermiş
olduğu yakınlıktan çok etkilendik ya da aynı şekilde
emekli maaşının hepsini bağışlayan
yaşlı bir emeklinin göstermiş olduğu yakınlıktan
çok etkilendik. Görüyoruz ki anılarımıza
baktığımızda, hafızalarımızı
yokladığımızda bu tip episodeların, bu tip
anıların pek çok olduğunu fark ediyoruz ve aynı zamanda
halklarımız arasındaki özel yakınlığın da
bir teyidi niteliğini taşıdı bu son dönemde
yaşadıklarımız. İşte bu sebepten dolayı ben,
bugün burada, Sayın Meclis Başkanı, bulunduğum bu seçkin
çatı altında Türk halkına ve sizlere, Pakistan
halkının en içten şükran duygularını ve
teşekkürlerini de getirdim ve iletmek istiyorum.
Sayın Başkan, Türk medeniyeti her zaman, izlerini en
derin şekilde tarihte bırakmıştır. Avrupanın
kalbinden Orta Asyanın steplerine kadar her yerde Türk halkının
dili, edebiyatı, gelenek ve görenekleri, kültürü, fikirleri altın
harflerle yazılmıştır. Türk halkı ve Türk medeniyeti,
insanlığın tarihine ve yeni sınırları
zorladığı ilerlemeye her zaman izini ve damgasını
vurmuştur. Her zaman bilimde, ruhani ilerlemede ve düşünce
alanında bu etkiyi görüyoruz. Görüyoruz ki Türk halkı her zaman, yeni
fethettiği yerlerle, kurduğu büyük imparatorluklarla, elde
ettiği tarihî başarılarla insanoğlunun tarihinde önemli bir
yer tutmuştur. Kültürlerimiz ve medeniyetlerimiz yüz yıllar
içerisinde karşılıklı olarak birbirlerini
zenginleştirerek bugünlere ulaşmıştır. Her iki millet
de ortak gurur duydukları tarihleriyle övünmektedirler. Dolayısıyla
Pakistan-Türkiye ilişkileri çok özeldir ve iki modern devlet olarak
kurduğumuz devletlerimizde de ilişkilerimiz kuşaklar boyunca
bugüne kadar aktarılagelmiştir. Türk halkının her zaman
sevgisi son derece derin ve içten olmuştur. Bizim
halkımızın da keza öyle. Dolayısıyla görüyoruz ki
bazen kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlarda bizim
karşılıklı birbirimize gösterdiğimiz sevgi,
şefkat, kimliğimizi ve mevcudiyetimizi de simgeler şekilde her
zaman var olmuştur. Görüyoruz ki Ankaradaki Cinnah Caddesi ve
İslamabaddaki Atatürk Caddesi her ne kadar binlerce mil birbirinden uzak
olsa da bizler, kalplerimizde birbirine çok yakın iki milletiz. Yani biz,
bir anlamda iki devlet altında tek millet gibi yaşıyoruz.
Sayın Başbakan Erdoğanın Pakistan
Parlamentosunda geçen yıl yapmış olduğu konuşma, hâlen
hafızalarımızda ilk günkü tazeliğini muhafaza ediyor.
Sayın Başbakan, sizin o gün de söylemiş olduğunuz gibi,
Pakistan Meclisinde söylemiş olduğunuz gibi, biz de zamanın
sınavlarından pek çok kereler geçmiş olan bu aramızdaki
bağın ne kadar değerli olduğunu görüyoruz ve bu bağların
aramızda pek çok alanda, ticaret, savunma, güvenlik, enerji, altyapı,
eğitim ve kültür alanında da yansımalar bulmasının
önemine inanıyoruz. Pakistan bütün bu ilişkileri çok daha üst
düzeylerde sürdürmeyi amaçlamaktadır. Bizim amacımız,
Türkiyeyle 21inci yüzyılda siyasi, güvenlik, ekonomik ve kültürel
alanlarda ileriye götürerek geliştirmeyi amaçlamaktayız.
Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğanla bugün
eş başkanlığını yapacağımız, bu
akşam gerçekleştireceğimiz Yüksek Düzeyli
İşbirliği Konseyi toplantısının
açılışını dört gözle bekliyorum. İnancım
tamdır ki bu toplantı, aramızda ilk defa
gerçekleştireceğimiz bu Yüksek Düzeyli İşbirliği
Konseyi toplantısı, son derece etkin ve verimli bir şekilde
ortak amaçlarımıza ulaşmamızı sağlayacak bir
zemin olacak. Konseyin bu ilk toplantısı, aynı zamanda
yatırım, ticaret ve karşılıklı menfaatlerimizin
ve halklarımızın karşılıklı menfaatlerinin
somut, elle tutulabilir uygulamalara dönüştüğü çalışmalara
zemin hazırlayacak, yol açacaktır. İnanıyorum ki Sayın
Başbakan Erdoğanın ve benim geçtiğimiz yıl
koymuş olduğumuz, 2012 yılında 2 milyar dolarlık
hedefi ikili ticaretimizde geçme hedefine ulaşmamızda bu
toplantının fayda sağlayacağını düşünüyorum.
Sayın Başkan, her iki Parlamento arasındaki
ilişkinin de iki demokrasi arasındaki bağların
güçlendirilmesi açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Dolayısıyla, düzenli parlamenter heyet ziyaretlerinin bu anlamda
önemli olduğuna inanıyorum ve görüyorum ki, Pakistan-Türkiye
Parlamenter Dostluk Grubunun Başkanlığını yapan
Sayın Burhan Kayatürkün son derece enerjik Başkanlığı
sayesinde, iki Parlamentomuz arasında ilişkiler başarıyla,
mükemmelen yürütülmektedir.
Sayın Başkan, bu vesileyle, Türkiyede devam
ettirilmekte olan kapsamlı Anayasa reformu sürecinden dolayı Türkiyeyi
kutlamak istiyorum. Çünkü bu sürecin demokrasinin güçlendirilmesine olan
katkısı aşikârdır ve aynı zamanda Türkiyede bu
anlamda bir ulusal konsensüs, oydaşma sağlanması yolunda da
gösterilen liderliği de büyük bir takdirle
karşıladığımızı söylemek istiyorum.
Türkiye'nin özellikle Sayın Cumhurbaşkanı Gül ve
Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan liderliğinde, dinamik
liderliği çerçevesinde ortaya koymuş olduğu başarılar
takdire şayandır. Bizler Türkiye'nin bugün itibarıyla küresel
arenada göstermiş olduğu liderlikten gurur duyuyoruz ve görüyoruz ki
hem küresel hem de bölgesel anlamda Türkiye saygın bir yer edinmekte ve
katkı sağlamaktadır bütün bölge ve dünyaya. Pakistan Türkiye'nin
bu başarısını büyük bir mutlulukla karşılamaktadır
ve sizin gücünüzü kendi gücümüz olarak addetmekteyiz. Pakistan olarak, ben,
hükûmetim olarak benzer bir anayasa değişikliği önergesi
üzerinde çalışıyoruz ve bütün siyasi partilerin temsil
edildiği bir süreç içerisinde bunu gerçekleştirmeye çalışıyoruz
ve sizin verdiğiniz ilhamla yol alıyoruz. Parlamentoların önce
gelmesi ve önemini vurguluyoruz. Bizler, demokrasi, ifade özgürlüğü ve
temel hak ve özgürlüklerin korunmasına kendimizi adamış bir
şekilde refah toplumunu tıpkı kurucularımızın
öngördüğü gibi muhafaza etmeye çalışıyoruz.
Pakistan stratejik önceliklerini sosyoekonomik kalkınma
üzerinde odaklamaktadır. Bizler ekonomik reformları en ileri
noktalara kadar götürmeye çalışıyoruz. Aynı zamanda bölge
içerisinde, bölgeler arasında kalkınmaya destek verecek iş
birliklerini destekliyoruz. Bu çerçevede inanıyoruz ki Yüksek
İşbirliği Konseyi de bu anlamda oldukça güçlü ekonomik ve
ticaret ortaklıkları Türkiyeyle kurabilmemizin yolunu
açacaktır. Bu çerçevede İstanbulda yarın gerçekleştireceğimiz,
Türk iş camiasıyla yapılacak toplantıları dört gözle
bekliyoruz. Çünkü bu toplantılar vesilesiyle yatırım
fırsatları ve aynı zamanda ekonomik ilişkilerimizi
güçlendirmenin yolları masaya yatırılacak.
Sayın Başkan, sizin de bildiğiniz gibi Pakistan
bugün terör tehdidi ve aşırıcılık tehdidiyle
karşı karşıyadır. Vatandaşlarımız ve
cesur askerlerimiz teröre karşı bu mücadelede yorulmaksızın
pek çok fedakârlıklarda bulunarak savaşmaktadırlar. Sizin de
bildiğiniz gibi bizim eski başbakanlarımızdan Sayın
Benazir Butto bu yolda hayatını kaybetmiştir. Kendisi son derece
cesur bir kadındı, son derece cesur bir liderdi ve kendisi
demişti ki: Bu şeytani güçlere karşı ve belirsiz olan
düşmana karşı mücadele ederken bizler hayatımızı
riske atmaya hazırız ama bu büyük milleti militanların eline
terk etmeye hazır değiliz.
Terör öyle bir fenomendir ki herhangi bir inancı yoktur ya da
bir sınırı da yoktur. Bizim bölgemizde kökleri soğuk
savaş dönemine kadar uzanmaktadır. Geçtiğimiz yüzyılda bu
kökler atılmıştır ve şu anda küresel ve bölgesel
boyuta ulaşmıştır. Herhangi bir devlet tek başına
bu kötülükle baş edemez ya da herhangi bir ordu tek başına
yeterli kalamaz böyle bir terör derdiyle uğraşmakta.
Dolayısıyla son derece odaklanmış, kapsamlı,
koordinasyon içinde yürütülen, uluslararası camiayla beraber
çalışılması gereken bir alandır bu.
Sayın Başkan, İslam dünyası olarak, sizin de
bildiğiniz gibi, tarihte pek çok başarıya imza attık ve pek
çok zorluğun üstesinden geldik. Beraberce Rönesans yolculuğunu
gerçekleştirmek zorundayız bir anlamda, sosyoekonomik gelişmeyi
bütün halkımıza yaymak durumundayız. Pakistan halkı ve Türk
halkı olarak mevcut olduğumuz ilk günden bu yana omuz omuza durduk ve
ülkelerimizi etkileyen bütün mücadelelerde birbirimizin yanındaydık;
özgürlük mücadelemizde birbirimize yardım ettik, doğal afetlerde
yardımcı olduk. Biz birbirimizin başarısından mutlu
olduk, üzüntülerimizle üzüldük ve Mevlânâ Celâleddin Rûmî ve Allama İkbal
arasındaki ruhani bağ da zaten buradan gelmektedir. Aynı dönemde
olmamalarına rağmen bir anlamda İkbal Rûmîyi seçmemiştir
ama Rûmînin öğretileri bir anlamda öğrencisini kendiliğinden
seçip bulmuştur. İşte bu 2 büyük düşünür aralarında
yüzyıllar olmasına rağmen aynı dokuda
dokunmuşlardır, aynı ruhani yapıya sahiplerdir. Rûmî,
Müslüman dünyası Moğolların tehdidi altındayken eserlerini
vermiştir, İkbal ise kolonileşmiş kitlelerin
uyanışı döneminde faaliyet göstermiştir.
Ben İkbali Celâleddin Rûmînin takipçisi, öğrencisi
olarak görüyorum ve şimdi ondan bir beyit okumak istiyorum. Kendisi der ki
İngilizce tercümesini söylüyorum şimdi sizlere- Bizler bir milletin
parçası olabildiğimiz müddetçe güçlüyüz, tıpkı, okyanus
içerisinde olmazsa hayatta kalamayacak bir dalga gibi.
Teşekkürler. Yaşasın Pakistan-Türk dostluğu!
(Alkışlar)
BAŞKAN Dost ve kardeş ülke Pakistan
Başbakanı Sayın Gilaniye konuşması için teşekkür
ediyoruz.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.30
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 15.43
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 27nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündem dışı üçüncü söz, engellilerin sorunları
hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Hasan Erçelebiye
aittir.
Buyurun Sayın Erçelebi. (DSP sıralarından
alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Denizli Milletvekili Hasan
Erçelebinin, engellilerin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
HASAN ERÇELEBİ (Denizli) Sayın
Başkan,değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi Demokratik Sol Parti
ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
3 Aralık Dünya Engelliler Gününü geride bıraktık,
ama engellilerin sorunları devam ediyor, onlar yaşamaya devam
ediyorlar. Bizim de yüce Meclis olarak onların sorunlarını
çözmek için daha çok çalışmamız gerektiğine
inanıyorum. Ülkemizde 8,5 milyon engelli yurttaşımız
çalışmaktadır. Bunların en önemli sorunlarının
başında eğitim sorunları gelmektedir. Çünkü onların
önce kendilerine, ailelerine ve ülkelerine yararlı birer yurttaş
olabilmeleri için hak ettikleri eğitimi, ihtiyaç duydukları
eğitimi almaları gerekir diye düşünüyorum. İşte bunun
için özel eğitime daha çok yatırım yapmamız gerekir,
eğitim almayan bir tek engellimizin kalmaması gerekir diye
düşünüyorum.
Diğer bir sorun, rehabilitasyon sorunudur. Yani
engellilerimizin topluma uyarlanmasıdır.
Karşılaştıkları engelin mümkünse ortadan
kaldırılmasıdır. Bunun için ihtiyaç duydukları araç ve
gereçlerin onlar için temininde zaman zaman zorluk çıkmaktadır. Bunun
için Bakanlığımızın bu rehabilitasyon için gerekli
olan sandalye, baston, gözlük alfabe gibi özel cihazları temin ederek
engelli yurttaşlarımızın kolay
ulaşımını sağlamaları gerekir diye
düşünüyorum.
Bunun yanında, engelli yurttaşlarımızın
toplumda rahatça davranabilmeleri için onların yaşam alanları,
yaşayabilecekleri, kolayca hareket edebilecekleri şekilde
düzenlenmelidir.
5378 sayılı Yasamızın geçici 3üncü maddesi
2012 yılına kadar, büyük şehirlerde ve şehir merkezlerinde
tüm engellilerin rahatça dolaşabileceği, rahatça
yaşayabileceği yaşam alanları düzenlenir. Toplu
taşıma araçları bunlara göre düzenlenir, hazırlanır.
demektedir. 2012 yılına iki yılımız
kalmıştır ama Türkiyeye baktığımız zaman
acaba kaç tane büyük şehrimizde, kaç tane ilimizde engellilerin rahat
yaşayabileceği yaşam alanları düzenlenmiştir?
Söz gelimi, benim seçim bölgem olan Denizli, şu anda nadas
edilmiş tarla gibidir. Belediye her yeri kazmıştır.
Bırakın engelli yurttaşlarımızı, sağlam
yurttaşlarımız bile yürümekte, ulaşımını
sağlamakta güçlük çekmektedir. Onun için, yerel yönetimlere destek
verilmeli ve bir an önce engelli yurttaşlarımızın rahatça
yaşayabileceği ortamlar sağlanmalıdır diye
düşünüyorum.
Engelli yurttaşlarımızın en önemli
sorunlarından bir tanesi de istihdam sorunudur. Onlar, çalışarak
ülkelerine, kendilerine yararlı olmak ve kendi kazançlarını
harcamak istemektedirler. Bu konuda pek çok yasa çıkarıldı ama
yasalara başta kamu uymadı. Şu anda kamuda 38 bin engelli kadrosu
açık beklemektedir. Son zamanlarda bir miktar alım yapıldı
ama bu yeterli değil. Özellikle KİT görünümündeki bankalara
baktığımız zaman engelli
yurttaşlarımızın istihdamında yetersizliği
gözlüyoruz. Bunun yanında, son Anayasa değişikliğinde
Engelli yurttaşlarımıza pozitif ayrımcılık
yapılacak. dedik ama bununla ilgili uyum yasalarını henüz
çıkaramadık. Torba yasa diye anılan yasanın içerisinde
bir madde var ama doğrusu, ben bu maddenin ne anlama geldiğini
anlayamadım. Size maaşınızı verelim, gidin, evinizde
oturun yasası mı, yoksa yıllardır çıkarılmak istenen
ama bir türlü çıkarılamayan Kiralık işçi yasası
nın bir ön adımı mı, bunu gerçekten anlamış
değilim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
HASAN ERÇELEBİ (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
büyük halk ozanımız Aşık Veysel görme engelliydi ama
dünyaya hepimizden daha iyi bakıyordu.
Son zamanlarda, gençlere yönelik şiddet eylemlerini gördükten
sonra, gerçekten engelli kimdir sorusunu daha çok soruyoruz. Gençlere uygulanan
orantısız güç değil, orantısız şiddettir. Bu
gençlerin kimisinin burnu kırılmıştır, kimisinin kolu,
kimisinin bacağı kırılmıştır, bir genç anne
adayımız da bebeğini kaybetmiştir. Yani yeni engelliler
topluma katılmıştır. Bu, öncelikle insanlık suçudur,
ayıptır, günahtır ve Ceza Yasasına göre suçtur.
Bunların araştırılarak suçluların
cezalandırılmasını istiyoruz ve bir de engellilerin en üst
kurulu olan, Sayın Bakanın da Başkanlık
yaptığı kurulda, en fazla üyesi olan Engelliler Konfederasyonu
temsil edilmemektedir. Bunun da temsil edilmesinin sağlanmasını
istiyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erçelebi.
Sayın Doğru, buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, gençliği, dolayısıyla geleceğimizi
etkileyen madde bağımlılığı ve
kullanımına ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkan söz verdiğiniz için.
Dünyanın olduğu gibi ülkemizin de en önemli
sorunlarının başında, gençliğimizi,
dolayısıyla geleceğimizi etkileyen madde
bağımlılığı ve kullanımı gelmektedir.
Ülkemizde okullarda başta olmak üzere gençlerimizde, sigara, alkol ve
uyuşturucu madde kullanımı gün geçtikçe artarak devam
etmektedir. İki sene önce, Meclisimizde, uyuşturucu madde
kullanımıyla ilgili araştırma komisyonu kurulmuştur.
Komisyon, kalın bir kitap hâlinde çalışmaları rapor hâlinde
Meclise sunmuştur ancak yapılan çalışmalar sonucu ortaya
konan rapordaki öneriler ve çalışmalarla ilgili gereken kanunların
hiçbirisi Meclisin gündemine gelmemiştir. Yapılan önerilere
bağlı olarak iki tane kanun teklifi verdik ancak hiçbir işlem
yapılmamıştır. Meclisimizin bu konuda dikkatini çekmeyi
arzu ettim.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Güvel
2.- Adana Milletvekili Hulusi
Güvelin, protesto haklarını kullanmak isteyen öğrencilere
karşı polis tarafından uygulanan şiddete ilişkin
açıklaması
HULUSİ GÜVEL (Adana) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Değerli arkadaşlar, iki gün önce İstanbulda,
Anayasayla güvence altına alınmış olan protesto
haklarını kullanmak isteyen öğrencilere karşı polis
tarafından uygulanan şiddeti şiddetle kınıyorum.
Gelişmiş hiçbir demokraside, protesto hakkına karşı
böylesi aşırı bir şiddet uygulanamaz. Bu şiddetin
amacı, toplumsal muhalefeti sindirmek ve cezalandırmak
isteğidir. Etkisiz hâle getirilmiş gençlere yere düştükten sonra
hâlâ şiddet uygulamanın başka bir açıklaması olamaz.
Sırf iktidarı protesto etti diye bu öğrencileri düşman
olarak gören ve protesto hakkına tahammül gösteremeyen yöneticileri,
siyasi iktidarın gözüne girmek için bu şiddeti savunanları
hoş görmek, demokrasimiz ve özgürlükler açısından utanç
vericidir. Polisin bu yaptığı zorbalıktır, hukuk
devletinde bunun karşılığı vardır, bunu
bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Erdem
3.- Konya Milletvekili Orhan
Erdemin, Hükûmetin engellilere yaptıkları hizmetlere ilişkin
açıklaması
ORHAN ERDEM (Konya) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Geçen haftadan bu yana, engellilerle ilgili birçok etkinlikte
sorunlar dile getiriliyor. Hükûmet çeşitli etkinliklerle
yaptıklarını, muhalefet de hiçbir şey
yapılmamış gibi tabii ki istekleri dile getiriyor ama bu konuda
şunu göz ardı etmemek lazım: Sıfırdan gelinen bir
nokta var. Söz alan arkadaşlarımız, geçmişte yapılanlarla
kıyas edecek bir şey bulamadıkları gibi, bugünkü
yapılanların eksikliğinden bahsediyor. Biz de buna
katılıyoruz, daha yapacağımız çok şey var. 2005
yılında, 5378 sayılı, engellilere dönük Kanunla
artık, Hükûmet politikasından bu alan çıkmış ve devlet
politikasına dönmüştür ve istihdamından evde bakımına,
maaşlarına, eğitimine kadar her alanda çok ciddi gelişmeler
olmuştur, olmaya da devam edecektir. Bu anlayışla, biz, tüm AK
PARTİli milletvekilleri katkı vermeye devam edeceğiz.
Ben de teşekkür ediyor, bilgilerinize sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Erdöl
4.- Trabzon Milletvekili Cevdet
Erdölün, Hükûmetleri döneminde çıkarılan Uçucu Maddelerle Mücadele
Kanunu ve sigarayla ilgili yapılan düzenlemelere ilişkin
açıklaması
CEVDET ERDÖL (Trabzon) Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
Ben de engellilerle ilgili yapılan, Hükûmetimizin yaptığı
başarılı çalışmaların halkımız
tarafından takdir edildiğini ve olumlu
karşılandığını ifade ederek bir başka konuda
bilgi arz etmek istiyorum.
Özellikle, 23üncü Dönemde çıkarılan Uçucu Maddelerle
Mücadele Kanunu ve sigarayla ilgili yapılan düzenlemeler,
halkımız tarafından çok olumlu olarak benimsenmiştir.
Ancak, alkol, uyuşturucu ve son zamanlarda gerçekten
halkımızın ve çocuklarımızın büyük bir
sıkıntısına yol açan İnternet ve elektronik
bağımlılıkla da ciddi mücadele etmemiz gerekiyor. Bu
meyanda, millî takımımızın başta olmak üzere, alkol
reklamlarıyla sahaya çıkmasını veya alkollü içeceklerin
reklamının millî formalarda taşınmasını da esefle
karşıladığımı ve bunların behemehal toplum
hayatımızdan uzaklaştırılması gerektiğini,
gençlerimizi ve çocuklarımızı korumak bakımından
önemsediğimi ifade ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurulu Sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin, yenilenebilir enerji sektörünün
potansiyelinin araştırılarak sektörün gelişmesi için
alınması gereken önlemlerin araştırılarak belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/945)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Türkiye'de iklim değişikliği ve küresel
ısınmanın etkileri göz önünde bulundurularak yenilenebilir
enerji kaynakları potansiyelinin araştırılması,
yenilenebilir enerji sektörünün gelişimi için gerekli adımların
tespit edilmesi, eksik olan hukuksal ve mevzuatsal düzenlemelerin bu alanda
çalışan sivil toplum örgütlerinin önerileriyle beraber belirlenmesi
ve kapsamlı bir yenilenebilir enerji kanun taslağının
oluşturulabilmesi için bir meclis araştırma komisyonu
kurulması amacıyla Anayasanın 98'inci, İçtüzüğün 104
ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılması için gereğini arz ederiz. 13.10.2010
1) Sebahat Tuncel (İstanbul)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik (Siirt)
16) Özdal Üçer (Van)
17) Pervin Buldan (Iğdır)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Tüm dünyada enerji sorunu ve çevresel felaketler giderek daha çok
gündemde yer alırken, yenilenebilir enerjinin önemi de giderek
artmaktadır. Avrupa Birliği Komisyonu 2007 yılında
"Enerji-İklim Değişikliği Paketi"ni AB için
zorunlu bir hedef olarak koyarak bu konunun aciliyetine bir anlamda dikkat
çekmiştir. Hedefe göre, 2020 itibariyle toplam enerji tüketiminin %
20'sinin yenilenebilir enerjiden oluşması gerekmektedir. Bu hedefler
sonucunda Almanya, Danimarka, Finlandiya gibi bazı Avrupa Birliği
ülkeleri, 2010 yılı itibariyle elektrik üretimlerinin % 20'sini
yenilenebilir enerjiden karşılamaya başlamıştır.
Genel olarak ise tüm ülkelerde yenilenebilir enerjinin üretim ve
yatırımının yaygınlaşabilmesi için hukuksal
zemini hazırlanmıştır. Her ne kadar halen, bio-yakıt,
ısınma ve soğutma için enerjide istenilen hedeflere
ulaşılmamış olsa da tüm Dünya'da yenilenebilir enerjinin
daha çok artması için çabalar devam etmektedir.
Uluslararası Enerji Ajansı'nın raporuna göre,
günümüzde yenilenebilir enerji, küresel enerji rezervinin %13,1'ini ve küresel
elektrik üretiminin %17,9'unu sağlamaktadır. Greenpeace Çevre
Örgütünün raporuna göre doğru enerji politikaları
uygulandığında 2050 yılında bu oran iki katına
ulaşacaktır. Yenilenebilir enerjinin önemi özellikle iklim değişikliği
ve küresel ısınmanın etkilerinin giderek arttığı
şu dönemlerde daha iyi anlaşılmalıdır. Türkiye sera
gazının salınım artış hızında ülkeler
arasında %119 ile 3. sırada gelmektedir. Bu şekilde devam
ettiği takdirde doğaya ve çevreye verilen zarar ve bu zararın
etkileri çok ciddi boyutlara ulaşacaktır. Greenpeace Türkiye'nin 2020
yılındaki ihtiyacına yetecek kadar ekonomik anlamda üretilebilir
yenilenebilir enerji kaynağına sahip olduğunu araştırmalarla
ortaya koymaktadır. Ekonomik krize rağmen yenilenebilir enerji
sektörü, tüm diğer sektörler küçülürken, 2007-2008 döneminde %5
oranında büyüme göstermiştir. Bu rakam yenilenebilir enerji
sektörünün ekonomik olarak da gelecek vaat eden bir sektör olduğunu
göstermektedir. Ancak Türkiye'deki mevzuat ve hukuksal boşluklardan
dolayı yenilenebilir enerji sektörü bir türlü gelişememektedir.
Uluslararası bir araştırma ve danışmanlık
firması olan Deloitte firmasının 2010 yılındaki
raporuna göre, bu sektörde ciddi finansman sorunlarının olduğu,
yatırım yapmak isteyen firmaların kredi
bulamadığı ve bürokratik engellerden hareket edemedikleri tespit
edilmiştir. Yenilenebilir enerji sektörünün çevreyle dost bir sektör
olması ve petrol, doğal gaz gibi sınırlı bir enerji
olmamasından dolayı gelecek vaat ettiği unutulmadan, devlet ve
kamu teşviklerinin arttırılması, bu sektörün önünün
açılması açısından önemli olduğu
vurgulanmaktadır. Raporda ayrıca yabancı ülkelerin deneyimleri
gösterilerek bu deneyimlerin incelenip Türkiye için modeller
oluşturulması gerektiği vurgulanmaktadır.
Tüm çevre örgütleri ve mühendis odaları, enerji
kaynaklarının düzensiz kullanımı, doğaya yeterince
önem verilmemesinin günümüzde insanlığın küresel
ısınmayla yüz yüze gelmesine neden olduğunu belirtmektedir.
Kuraklık, çevresel felaketler, seller iklim değişikliğinin
sonuçlarının sadece küçük bir parçasıdır.
Dolayısıyla dünyanın karşı karşıya
kaldığı iklim değişikliği felaketine,
yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji verimliliği ile çözüm
bulunabileceği ortak bir görüş olarak ortaya çıkmaktadır.
İklim değişikliği ve küresel ısınma dikkate
alınarak Türkiye'de yenilenebilir enerji kaynakları potansiyelinin
araştırılması, yenilenebilir enerji sektörünün
gelişimi için gerekli adımların tespit edilmesi, eksik olan
hukuksal ve mevzuatsal düzenlemelerin bu alanda çalışan sivil toplum
örgütlerinin önerileriyle beraber belirlenmesi için bir Meclis
araştırma komisyonun kurulmasını önermekteyiz.
2.- Hakkâri Milletvekili Hamit
Geylani ve 19 milletvekilinin, ücretli öğretmenlerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/946)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
''Milli Eğitim Bakanlığına bağlı
olarak çalışan Ücretli Öğretmenlerin
karşılaştıkları sorunların" araştırılması
amacıyla Anayasa'nın 98, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105.
maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonunun
kurulmasını saygılarımla arz ederim.
1) Hamit Geylani (Hakkâri)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tunce (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe :
Ücretli öğretmenler; esnek çalıştırılan,
iş güvencesiz, geleceksiz, adeta "mevsimlik işçiler" gibi
çalıştırılan öğretmenlerdir. Ücretli öğretmen
MEB'e bağlı okullarda girdiği ders saati üzerinden ücret alarak
çalışan öğretmendir. Öğretmenlik mesleğinin yerel
yönetimlere kaydırılmasının bir basamağıdır.
Çünkü kadrolu ve sözleşmeli öğretmen atamalarından sonra
atanamayan öğretmenlerin ilçe milli eğitim müdürlüklerine
başvuru yaparak kaymakamlık onayının alınması ile
ancak açık kontenjan varsa görevlendirilmesi yapılır.
Ücretli öğretmenler esnek çalıştırılma
sorunu ile yüz yüze kalan kesimlerdir. Ücretli öğretmenin
görevlendirmesinde her yerel kendi inisiyatifinde uygulamalar belirlemekte,
keyfi sınav uygulamaları ile karşı karşıya
bırakılmaktadırlar. Bununla birlikte ücretlerin
hesaplanmasında yine her yerel farklı yöntemler kullanmaktadır.
Hatta ücretli öğretmenin ücretlerinin hesaplanmasında
öğretmenden kendi muhasebecilerini bulmaları istenmektedir. Bu
uygulama her muhasebecinin öğretmen ücretleri üzerinden kendi belirlediği
fiyatlarda kesinti yapmasına neden olurken bu sayede devlet tüm bu
hesaplamalar için ihtiyacı olan personeli de istihdam etmeyerek bu
işi de özel sektöre kaydırmıştır.
Eğitim Sen'in yaptığı bir
araştırmaya göre her yıl binlerce öğretmen adayı,
geleceksizliğin pençesinde ücretli öğretmen statüsü ile
çalışmaktadır. Esnek çalışma cenderesi içinde çok
düşük ücretlerle çalışmak zorunda bırakılan ücretli
öğretmenler, birçok sorunla karşı karşıya
kalmaktadırlar. Büyük bir çoğunluğu ailelerinin yanında
yaşayarak kazandığı parayı KPSS kursları ya da
üniversitede aldıkları kredi borçlarının ödemesini
yapabilmek için kullanıyor. Binlerce öğretmen
yaşamlarını erteleyerek, anı yaşayarak mesleğini
yapmaya çalışıyor. Evlilik, çocuk, kendi yaşamını
kurabilme gibi isteklerini yıllarca erteleyerek en insani
ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyor. Bir sosyal
güvenceye sahip olabilmesi; 90 gün çalışma zorunluluğu
nedeniyle, gerek keyfi işten çıkarmalarla, gerekse yerine atanan
sözleşmeli öğretmenin gelmesiyle hayal oluyor.
Bunun yanında iş güvencesi okul idaresinin keyfiyetine
bırakılan öğretmen işsiz kalma kaygısı ile derse
girmekten başka sorumluluğu olmamasına rağmen nöbet tutmak,
sınıf öğretmenliği yapmak, kol/klüp çalışmalarına
ve toplantılara katılmak, idari işlerde kullanılmak gibi
zorunluluklarla karşı karşıya bırakılıyor.
Ücretli öğretmenler diğer statüdeki öğretmenlerle aynı
işi yapıyor olmasına rağmen öğretmen kartı
alamıyor, bu nedenle toplu taşıma ücreti dâhil hiçbir indirimden
yararlanamıyor.
Güvencesiz çalıştırma sadece öğretmenlerin
konum kaybına, ekonomik, sosyal, psikolojik çöküşüne değil
aynı zamanda yanında çalışan kardeşini rakip olarak
görerek birbirine yabancılaşmasına neden olmaktadır.
Kendisiyle aynı kaderi paylaşan sözleşmeli öğretmen,
ücretli öğretmen için işini elinden alan olmaktadır. KPSS
sınavının "kopya" nedeniyle iptal edilmesinin
ardından atanamayan binlerce öğretmen yerine, ücret
karşılığı çalışan öğretmenler
alındı. Ancak, kasım ya da aralık ayında atanacak bu
öğretmenlerin yerine çalışmaya başlayan binlerce ücretli
öğretmenin işine yine son verilerek, mağdur edilmeye devam
edilecektir.
Bu nedenlerden ötürü; ücret karşılığı
çalışan öğretmenlerin yaşadığı
sorunların tespiti ve çözümü için bir Meclis Araştırma
Komisyonunun kurulması kaçınılmaz olmuştur.
3.- Tunceli Milletvekili
Şerafettin Halis ve 19 milletvekilinin, etnik
ayrımcılığa ve hoşgörüsüzlüğe neden olan
programların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/947)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde toplumu milliyetçiliğe, öteki
düşmanlığına, şiddete, etnik
ayrımcılığa sevk eden, halklar arasında nefret
duyguları oluşturan televizyon yayınlarının toplumda
yarattığı etkilerin bütün sonuçlarıyla
araştırılması ve buna karşı alınacak gerekli
önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasa'nın 98, İçtüzüğün
104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz. 13.10.2010
1) Şerafettin Halis (Tunceli)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik (Siirt)
16) Özdal Üçer (Van)
17) Pervin Buldan (Iğdır)
18) Sebahat Tuncel (İstanbul)
19) Sevahir Bayındır (Şırnak)
20) Sırrı Sakık (Muş)
Gerekçe:
Medyanın, özellikle de televizyon yayınlarının
kişi davranışları üzerindeki şekillendirici gücü ve
toplumu -olumlu veya olumsuz- yönlendirmedeki etkisi
tartışılmayacak boyutta olduğu tartışma götürmez
bir gerçekliktir.
Televizyonun her eve girmiş olması ve kolayca
izlenebilirliği nedeniyle yazılı medyaya göre daha etkili bir
iletişim aracı olarak yaşam üzerindeki etkisi daha büyüktür.
Yayınların toplumun gelişim ve dönüşümünde
olumlu bir şekilde rol üslenmesi gerekirken ne yazık ki bu rol
üstlenilmiyor.
Ülkemizdeki televizyon yayınlarının toplumsal
ihtiyaçlara, çağdaş gelişmelere, toplumsal barışa ve
demokrasiye cevap vermeleri beklenirken ne yazık ki, tam aksi yönde
toplumu şiddete, etnik ayrımcılığa sevk eden veya
halkı sınıf, ırk, dil, din, mezhep ve bölge farkı
gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik eden, toplumda nefret
duyguları oluşturan bir boyuta taşındığı
bilimsel araştırmalarla da ortaya çıkan bir gerçekliktir.
Barışa ve birlikte yaşamaya en fazla ihtiyaç
duyduğumuz bir süreçte devlet televizyonu TRT ve Hükümete yakın kimi
televizyon kanallarında yayınlanan ve "Milliyetçilik,
"vatanseverlik", "Türk kimliği", "Türk-İslam
sentezi", "mafya ilişkileri", "derin devlet",
"çatışma" ve "militarizm"in işlendiği
birtakım televizyon dizilerinde açıkça etnik
ayrımcılık körüklenmekte, farklı etnik gruplara
karşı toplumun diğer bir kesiminde ön yargı ve nefret
duyguları oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Vatanseverlik adı altında milliyetçiliği, militarizmi,
ırkçılığı teşvik eden bu dizilerde özellikle Kürt
yurttaşlarımız hedef alınmaktadır.
Bu dizilerde, Kürt yurttaşlarımız
aşağılanarak, "şiddet yanlısı",
"gerici", "hiçbir siyasal talepleri olmayan",
"hırsız", "terörist", "ahlaki değerlerini
yitirmiş", "ülkenin düşmanı", "vatan
haini" gibi gösterilmekte, yine Alevilere büyük hakaretler
yapılmaktadır. Bir yönüyle Kürtler, Aleviler, hak arayanlar,
muhalifler, farklı inanç kesimleri ve sosyalistler hedef hâline
getirilmektedir.
Birlikte yaşam duygusuna zarar veren bu dizilerin
farklılıklara tahammülsüzlük, öldürme istemi ve linç kültürünün
oluşmasında payının büyük olduğu
inancındayız.
Bu dizilerin, en son örneği İnegöl ve Hatay-Dörtyol'da
yaşanan linç girişimleri, Hrant Dink cinayeti, Rahip Santoro
cinayeti, Zirve Kitabevi Katliamı, kapatılan DTP'nin eski Eş
Başkanı Sayın Ahmet Türk ve BDP Diyarbakır Milletvekili
Sayın Akın Birdal'a yapılan saldırı gibi olaylardaki
etkisi göz ardı edilemez.
Bu dizilerden etkilenen kesimlerin, Türk olmayan etnik gruplara
karşı nasıl bir öfke ve nefretle baktığını
yaşanan sokak olayları açıkça ortaya koymaktadır.
Yapılan bilimsel araştırmalarla da bu sonuçlar açıkça
ortaya konulmaktadır. Söz konusu dizilerin gençler üzerindeki etkisi;
"milliyetçilik", "şiddet", "derin-devlet-mafya
özentisi", "çeteleşme", "namus-töre cinayeti",
"uyuşturucu" kullanma şeklinde saptanmıştır.
Toplumsal barışı zedeleyen,
yurttaşlarımız arasında kin ve nefret duyguları
uyandıran, bir şiddet toplumu yaratmayı amaçlayan, ülkemizin
çoğulcu-çok kültürlü-çok kimlikli yapısına zarar veren bu
dizilerin ve yayınların toplum üzerinde yaratmış
olduğu bu tahribatın araştırılarak giderilmesi ve
evrensel yayın kural ve değerlerine uygun yayınların
geliştirilmesi için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis Araştırma Komisyonunun gereğine inanmaktayız.
C)
Çeşitli İşler
1.- Vietnam Ulusal Meclisi Daimi Komitesi
Üyesi ve Hukuk Komitesi Başkanı Nguyen Van Thuan
Başkanlığındaki heyete hoş geldiniz denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ülkemizi ziyaret etmekte
olan, Vietnam Ulusal Meclisi Daimi
Komitesi Üyesi ve Hukuk Komitesi Başkanı Sayın Nguyen Van Thuan
Başkanlığındaki heyet şu anda Meclisimizi teşrif
etmiş bulunuyorlar. Kendilerine yüce Meclisimiz adına Hoş
geldiniz. diyorum. (Alkışlar)
B )
Meclis Araştırması Önergeleri (Devam)
4.- Siirt Milletvekili Osman
Özçelik ve 19 milletvekilinin, Özdemir Sabancı ve Üzeyir Garih cinayetleri
ile ilgili iddiaların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin araştırılarak belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/948)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sabancı Holding yöneticilerinden Özdemir Sabancı ve
Alarko Holding eş başkanı Üzeyir Garih cinayetlerinin
aydınlatılması amacı ile Anayasanın 98inci TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105"inci maddeleri gereğince Meclis Araştırmasını
arz ederiz.
1) Osman Özçelik (Siirt)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkari)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
15) Özdal Üçer (Van)
16-) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
PKK'nın başlattığı silahlı mücadele,
önceleri ciddiye alınmamış, "üç beş çapulcunun"
işi olarak değerlendirilerek, hafife alınmıştı.
''Kürt Sorunu" yanlış bir teşhisle,
"terör sorunu" olarak algılandı ve şiddete daha
ağır bir şiddetle yanıt verilmesi stratejisi benimsendi.
Ağır silahlarla donatılmış askeri
birlikler, özel eğitimli timlerin görevlendirilmesi yanında, halktan
on binlerce kişi "köy korucusu" olarak
silahlandırıldı. Binlerce köy boşaltıldı,
milyonlarca insan göçe zorlandı.
Devletin kimi birimlerinde illegal örgütle, illegal mücadele eden
gruplardan medet umuldu.
JİTEM, Hizbullah gibi örgütlemeler ortaya çıktı ve
faili meçhul cinayetler süreci başladı.
HEP Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın'la
başlayan cinayetler, kürt siyasetçileri, aydınları ve
İş adamları ile devam etti.
Sorunun şiddet uygulayarak çözülemeyeceğini ifade eden;
askerler, aydınlar ve iş adamları da bu kanlı sürecin
kurbanı oldular.
Öldürülmelerinin gerçek nedenleri hala aydınlatılamayan
Özdemir Sabancı ile Üzeyir Garih cinayetlerinin
araştırılması gerekir.
Sakıp Sabancı, 1995 yılında "Doğu
Anadolu Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Politikaları Raporu"
adlı çalışmasını kamuoyuna sundu. Sabancı,
"Kürt sorununun silahlarla ve bölgeye fabrika kurarak çözülemeyeceği,
sorunun ancak demokratik yollarla aşılabileceğini"
vurgulamış, çözüm için İspanya Bask Modelini önermişti
9 Ocak 1996 günü Sabancı Centerde silahlı bir
saldırı ile Özdemir Sabancı, Haluk Görgün ve Nilgün Hasefe
öldürüldüler.
Suikastin, DHKP/C militanları; Fehriye Erdal, İsmail
Akkol ve Mustafa Duyar tarafından yapıldığı
açıklandı.
Mustafa Duyar, 17 Aralık 1996 da Türkiye'nin Şam
Büyükelçiliği'ne teslim olup, Türkiye'ye getirildi. M. Duyar,
pişmanlık yasasından faydalanmak istedi.
Mustafa Duyar, 15 Şubat 1999 tarihinde, yatmakta olduğu
Afyon Cezaevi'nde Karagümrük çetesi mensuplarınca öldürüldü.
2 Eylül 2008 de Karagümrük çetesi lideri Nuri Ergin, Duyar'ı
öldürme emrini Veli Küçük'ün verdiğini söyledi. Ergin, "Bu devlet
bana Mustafa Duyar'ı öldürttü, ben öldürdüm. Şimdi canlı
söylüyorum. Veli abiyi ara, Veli Küçük'ü ara. Bizi sor! Başka bir şey
söylemiyorum. Allah'a emanet olun!" dedi.
Can Dündar; 15 Şubat 1999 da, Mustafa Duyar'ın
konuşmak istemesi üzerine, Adalet Bakanlığı'ndan röportaj
izni aldığını, ancak Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Ali
Suat Ertosun tarafından röportajın engellendiğini
açıkladı.
Üzeyir Garih, Alarko Şirketler Topluluğunda İshak
Alaton ile birlikte eş başkanlık görevini sürdürüyordu.
İshak Alaton, sosyal demokrat kimliği ile bilinen bir
İş adamıdır. Kürt sorununun demokratik çözümüne dair
görüşlerini kamuoyu ile paylaşıyordu.
Garih, 25 Ağustos 2001 sabahı Eyüp Sultanda
bıçaklanarak öldürüldü.
Cinayetin F.N adlı bir çocuk tarafından
işlendiği açıklandı. Ancak daha sonra bu çocuğa
cinayeti üstlenmek üzere işkence yapıldığı ve F.N 'nin
suçsuz olduğu anlaşıldı.
Garih'in telefonunun sinyallerini takip eden polis,
konuşmanın Hasdal Kışlası'ndan
yapıldığını tespit etti. Garih'e ait cep telefonunu
bir askerin üzerinde buldu. Asker, telefonu Yener Yermez'den
almıştı. Yener Yermez Kayseri'ye giderken yakalandı.
Yermez "Adını o zaman bilmediğim ve sonradan
Garih olduğunu öğrendiğim kişiden para istedim. Bana
'Koskoca adamsın, para istemeye utanmıyor musun? Aslan gibi delikanlısın,
git çalış' dedi. Çok öfkelendim. Bıçaklayarak öldürdüm."
dedi.
Daha sonra Yermez, cinayeti bazı güçler tarafından
tehdit edildiği için işlemek zorunda kaldığını
iddia etti. Yermez'in Fikri Karadağ'ın emrinde
çalıştığı ve Ümraniye'de ele geçirilen bombaların
sahibi Oktay Yıldırım ile aynı kışlada askerlik
yaptığı anlaşıldı.
Cinayet günü, Alarko sitesine polis kıyafetli kişiler
Garih'in torununu kelepçeleyerek kaçırıyorlar, aileden para istiyor,
torunu katil olarak suçlayacaklarını söylüyorlar. Aile, yüklü
miktardaki parayı ödüyor. İshak Alaton ve aile yıllardır
sessiz.
Cinayetlerin İş dünyasına uyarı olduğu
kanaati yaygın.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Buyurun Sayın Bal.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Konya Milletvekili Faruk
Balın, Belçikada bir cinayate kurban giden 2 Türk
vatandaşının cenazelerinin ülkemize getirilmesine ilişkin
açıklaması
FARUK BAL (Konya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hazin bir hikâyeyi Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli
üyelerinin bilgisine sunmak ve hazır buradayken Sayın Başbakan
Yardımcısının da ilgisine sunmak için söz almış
bulunuyorum.
Hikâye Vahit Aygün isimli, Konyanın Yunak ilçesinin
Piribeyli kasabasından bir vatandaşımızın Belçikaya
çalışmaya gitmesiyle başlar ve oraya yerleşir. 2
evladı, Süleyman Aygün ve Uğur Aygün, 18 Eylül 2010 tarihinde bir
cinayete kurban gider. Süleyman Aygün ve Uğur Aygünün katilleri bellidir,
yakalanmıştır, suçlarını itiraf etmişlerdir.
Süleyman Aygünün ve Uğur Aygünün ailesi
çocuklarının cenazelerini alıp memleketlerine gömmek
istemektedirler, defnetmek istemektedirler. Ancak Kortrijk Savcısı
Mark Allegaert insanlık dışı bir muameleyle doksan güne
yakın bir süredir cenazeleri teslim etmemektedir. Baba Vahit Aygünün 2
evladını kaybetmesinin yanı sıra, cenazeleri teslim alarak
İslami usullere göre kendi topraklarına defnedememenin
ızdırabı da ayrı bir hazin hikâyedir. Bu insanlık
dışı muameleye Hükûmet olarak vatandaşlarına sahip
çıkmak suretiyle gerek Dışişleri
Bakanlığının ilgili makamlarının gerekse
hükûmetler arası bir diyaloğun sağlanması suretiyle bu cenazelerin
Türkiyeye gönderilmesine yardımcı olmasına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN İki dakika vermiştim, doldu.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Bakan duymadı galiba.
FARUK BAL (Konya) Cümlem tamamlanıyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN Birer dakika
veriyorum ben. Konunun özelliği sebebiyle iki buçuk dakikaya yakın
bir süre geçti Sayın Bakanım.
SUAT KILIÇ (Samsun) Başkanım, biz de muvafakat
ediyoruz, tamamlayabilir konuşmasını.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- Sayıştay
Başkanlığının hazırlamış olduğu
denetim raporu üzerinde genel görüşme açılmasına dair önergenin,
Genel Kurulun 7/12/2010 Salı günkü birleşimde okunması ve
görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 07.12.2010 Salı günü (bugün)
toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini,
İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
06 Aralık 2010 tarih ve 57212 sayı ile vermiş
olduğumuz "Bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT)
alanında dünyadaki gelişmelere paralel olarak ülkemizde de birçok
kamu kurumunda bilgi işlem ve internet siteleri oluşturulmuş ve
bilgisayar ortamında bilgi saklanmaya başlanmıştır.
AB'nin bilgi toplumu olma yolunda belirlediği hedeflere uygun olarak, 2003
yılında e-dönüşüm Türkiye projesi
başlatılmış, bu çerçevede birçok kamu hizmetinin elektronik
ortamda sunumu öngörülmüştür. Sayıştay
Başkanlığının "e-devlete geçişte kamu
kurumları internet siteleri" adlı performans denetim raporuyla
da ayrıntılarıyla ortaya konmuştur".
Sayıştayın hazırlamış olduğu denetim
raporunun görüşülmesine ilişkin Genel Görüşme Açılması
önergemizin 07.12.2010 Salı (bugün) Genel Kurulda okunarak
görüşmelerinin Genel Kurulun 07.12.2010 Salı tarihli bugünkü 27.
Birleşiminde yapılmasını Genel Kurulun görüşlerine arz
ederim.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisinin lehinde
ilk söz Adana Milletvekili Sayın Yılmaz Tankuta aittir.
Buyurun Sayın Tankut. (MHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayıştay Başkanlığının
E-devlete Geçişte Kamu Kurumları İnternet Siteleri adlı
performans denetim raporunun görüşülmesi ve tüm yönleriyle ele
alınmasını amaçlayan bir genel görüşme açılması
için Milliyetçi Hareket Partisi adına verdiğimiz önerge hakkında
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün teknolojinin baş
döndürücü bir hızla geliştiği dünyamızda gelişen
teknolojiye ayak uydurmak ve küresel ölçekte diğer ülkelerle rekabet
edebilmek için, doğru, güvenilir ve hızlı bir şekilde
bilgilere ulaşabilmek elbette ki büyük önem arz etmektedir ancak Bilgi ve
Teknoloji Çağı adını verdiğimiz bu çağda sadece
bilgi ve rakamlara ulaşarak onları kullanabilmek, bu çağı
yakaladığını veya yakalayacağını iddia eden
devlet ve toplumlar için yeterli değildir. Bilginin yaygın bir
şekilde kullanımının yanı sıra bilgi ve bilgi
teknolojilerini üretmeden elde edilen bilgiler her zaman için sağlıklı
olmayabilir. Özellikle kamu kurumlarının kendi alanlarıyla
ilgili bilgileri denetleyip belirli bir formatta sunmadan ve
vatandaşının güven ve beğenisini kazanmadan verdiklerini
zannettikleri hizmetler, maalesef çoğu zaman anlamını yitirip
fayda yerine ziyan verebilmektedir. Öyle ki resmî kurumların kendilerine
ait web siteleri, bazen âdeta yasak savarcasına sadece taklit ve montaj
mantığıyla düzenlenmektedir ki elbette bu tür
yaklaşımlarla bilgi çağını yakalamak ve bilgi toplumu
hâline gelebilmek mümkün değildir. Bilgi ve iletişim teknolojileri
alanında dünyadaki gelişmelere paralel olarak ülkemizde de birçok
kamu kurumunda bu alanda çalışmalara başlanmış,
İnternet siteleri, bilgi işlem merkezleri oluşturulmuş ve
bilgiler bilgisayar ortamında saklanmaya ve kullanılmaya
başlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, vatandaşlara elektronik ortamda
verilmek istenen kamu hizmetlerinin başarısı, söz konusu
İnternet sitelerinin tasarımından güvenilir oluşuna,
hızlı ve etkileşimli kolay kullanımından erişilmesine
ve içeriğinden site dolaşımına kadar pek çok standarda
sahip olmasına bağlıdır. Bu bakımdan kamu
kurumları İnternet sayfalarının her türlü
tarayıcıyla ziyaret edilebilecek şekilde hızlı,
etkileşimli, güvenli, düzgün, aynı görselliğe ve benzer
kullanım modüllerine sahip olması gibi standartlara
kavuşturulması gerekmektedir ancak ülkemizde kamu
kurumlarının İnternet sayfaları ne yazık ki az önce
ifade etmeye çalıştığımız olması gereken
standartlara pek sahip değildir. Nitekim bu durum Sayıştay
Başkanlığının E-Devlete Geçişte Kamu
Kurumları İnternet Siteleri adlı performans denetim raporu ile
detaylı bir şekilde ortaya konmuştur. Söz konusu rapor
24/07/2006 tarihinde 832 sayılı Sayıştay Kanununun ek
10uncu maddesine istinaden Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuş fakat
rapor bir türlü Meclis gündemine getirilmemiştir. İşte,bu
hususlardan ötürü yüce Meclisimizin Sayıştayın kamu
kurumlarıyla ilgili performans denetim raporunu görüşmesini talep
etmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2000li
yıllardan itibaren evlere kadar ulaşan İnternet teknolojisinin
bilgi çağını yaşadığımız zaman dilimi
içerisinde hayatımızdaki yeri her geçen gün daha da önem kazanmakta
ve vazgeçilmez bir hâl almaktadır. Ancak konuya ülkemiz
açısından baktığımızda İnternetin verimli
kullanılmadığı konusunda eleştiriler de dikkati
çekmektedir. Sosyal paylaşım sitelerinde vakit geçirme, gereksiz oyun
sitelerinde zaman öldürme ve yasa dışı sitelere erişim
konusunda dünya liderliğine oynayan ülkemiz, bilgiye ulaşma
bakımından ise maalesef sıralamaya dahi girememektedir.
Bugün gelişen ve değişen dünya
şartlarında kullanımı hızla yaygınlaşan,
buna paralel olarak önemi her geçen gün daha da artan İnternetin
kullanımı konusunda ülkemizin geldiği nokta bize göre pek
yeterli değildir. Bilgi ve iletişim çağı da dediğimiz
yaşadığımız süreçte bu teknoloji sayesinde zaman ve
mekân kavramları yeniden sorgulanırken en kısa anlık zaman
dilimlerinin bile devlet ve toplum hayatında önemli bir hâle
geldiğini görmekteyiz. O nedenle de İnternet gibi sanal
paylaşım sisteminde ülkemizin sahip olduğu şartları,
imkânları yeterli görmeyip devletimizin bu alanda
yoğunlaşmasının ve stratejik bir sektör olarak
belirlemesinin çok önemli olduğuna Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz
de inanmaktayız.
Bunun için öncelikle yüksek hızlı veri
aktarımına imkân tanıyan altyapı
yatırımlarına ağırlık verilmesinin şart
olduğunu buradan belirtmek isteriz. Dolayısıyla, sadece kamu kesiminin
değil özel sektörün ve bu alanda bilgi ve emek üreticilerinin de
teşvik edilmesi, desteklenmesi hususunu önemli görmekteyiz.
Bugün hemen bütün dünyada vatandaş ile devlet arasındaki
klasik, geleneksel fiziki ilişkilerin yerini İnternetin
aldığını görmekteyiz. Bu ilişkinin hızı
devlet kurumlarının ve vatandaşların İnterneti
kullanma imkânı ve alışkanlıklarına bağlı
olarak da değişmektedir.
Değerli arkadaşlar, burada esas önemli olan konu, kamu
kurumlarının bu yeni teknolojiye hızla ayak uydurup
uyduramadığı konusudur. İşte, bu noktada, biz de
ülkemizdeki kamu kurumlarının e-devlet uygulamalarında eş
güdümlü bir süreci görememenin ne yazık ki üzüntüsünü
yaşamaktayız. Mesela, Dil Kurumu kendi web sitesini
vatandaşlarımızın faydalanabileceği hâle getirme
konusunda samimi bir gayret içindeyken bir başka kurumun web sayfası
sadece tanıtım ve reklam amaçlı bir siteden öteye
gidememektedir. Gerek görsellik açısından gerekse farklı
tasarımlar ve sunulan materyaller sanal âlemdeki kamusal ahengi bozmakta
ve bu durum maalesef vatandaşın e-devlet sistemini kullanmasında
önemli engellerden birisini oluşturmaktadır ve sıklıkla
müşahede edilen bir diğer önemli husus ise e-devlet
uygulamalarında övünç kaynağı olarak gösterilen
vatandaşın müracaatlarına kayıtsız
kalınmasıdır.
Örneğin, vatandaşlık numarası girilerek talep
edilen bilgilere cevap verilmemektedir. Daha bariz bir örnek verecek olursak
Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER) diye
tanıtılan web tabanlı uygulama üzerinden doğrudan
Sayın Başbakana iletilmek istenen taleplerin, şikâyetlerin ve önerilerin
ya cevapsız bırakıldığı ya çok geç cevap
verildiği ya da hiç alakası olmayan kurumlara yönlendirildiği
konusunda oldukça fazla şikâyetler alıp dinlemekteyiz. Şimdi
buradan sormak istiyorum: Devlet idaresinin tepesindeki bir kurum böyle yaparsa
vatandaşı e-devlet uygulamalarına nasıl
alıştıracağız, nasıl
barıştıracağız?
Diğer bir örnek ise, geçtiğimiz aylarda, emeklilerimiz
maaşlarında yapılan icra kesintilerini görebilmekte iken
Vatandaşların kişisel bilgilerinin korunması. gibi
haklı bir gerekçe gösterilerek bu bilgilere, artık, 1 Kasım 2010
tarihinden itibaren turkiye.gov.tr sitesi üzerinde e-devlet şifresi
alınarak ulaşılabileceği duyurulmuştur. Bu kesintiyi
merak eden emekliler e-devlet şifresi alıp kesintiyi öğrenmek
isteyince bu bilginin verilmediğini görmüşlerdir. Bu bilginin neden
verilmediği konusunda hiçbir açıklama yapılmamakta ve
insanlarımıza eziyet edilmeye devam edilmektedir.
Yine, benzer bir şekilde, turkiye.gov.tr portalından
TBMM Başkanlığı başlığı altında
TBMM İnternet Üzerinden Randevu bölümü bulunmakta olup buradan randevu
almak maalesef pek mümkün olmamaktadır. Herhangi bir vatandaş bir
milletvekilinden görüşme talebi için söz konusu bölüme girdiğinde
durum başlığında onay bekliyor ibaresi gözüküyor ve
değerli arkadaşlar, başka hiçbir şey olmuyor. Meclis
Başkanlığının, ilgili ve yetkililerin bu durumu
nasıl açıklayacaklarını doğrusu merak etmekteyiz. Bu
nasıl bir sistem ki vatandaşın vekil olarak benimle ilgili
görüşme talebinden benim haberim olmuyor? Peki, şimdi soruyorum: Bir
milletvekili, haberi olmadığı bir görüşme talebine
nasıl onay verecektir? Buraya başvuran vatandaşa bir bilgi
gitmemesi, görüşmek istenen milletvekilinin bundan haberinin
olmaması, o kişinin bu sisteme ve milletvekiline güvenmesini mümkün
kılabilir mi? Dolayısıyla,bu olumsuz örnekleri çoğaltmak
mümkün deyip, buradan başka bir hususa daha dikkat çekmek istiyorum.
Kamu kurumlarına ait sitelerin devletin görev ve
sorumlulukları doğrultusunda yayın yapması gerekirken
maalesef bazıları siyasal iktidarın propaganda sitesi hâline
gelmiş bulunmaktadır. Örneğin, bir bakanlık sitesi veya bir
genel müdürlük sitesi iktidar temsilcilerinin gezilerine,
konuşmalarına hiç çekinmeden yer verebilmektedir ya da linkler
ekleyerek iktidarın yandaşı hâline gelen basın-yayın
organlarının verdiği haberlerle AKPnin propagandasını
yapmaktadırlar. Bu yaklaşım, elbette ki doğru ve etik bir
yaklaşım değildir.
Diğer yandan, toplumumuzun örflerine, âdet ve geleneklerine
aykırı, aile yapısını tehdit eden, cinsel ve
gayriahlaki içeriklere sahip olan, dinî ve millî değerlerimize
saldıran, millî bütünlüğümüze yönelik bölücü yayın yapan
sitelerin sayısının fazlalaşmış olması da
bugün hepimizin önünde duran önemli sorunlardan bir tanesidir.
Sayın milletvekilleri, bakın, sekiz yılı
aşkın bir zamandır tek başına iktidarda olan AKPnin
İnternet ve İnternet güvenliğine hiç önem vermediği, bu
konuda etkin kanuni düzenlemeleri yapmadığı son olarak
vereceğim şu manidar örneklerle apaçık ortadadır: Bugün
bütün dünyanın gündemine oturan yabancı bir İnternet sitesinin
menfi ve müspet etkilerinin konuşulduğu bir atmosferde yerli ve
bölgesel web sitelerinde pek çoğumuzla ilgili, hepimizle ilgili
haksız, yanlış, iftira içeren, seviyesiz yorumlar yapılmakta,
mailler gönderilmekte fakat bu konuda elimiz kolumuz bağlı, ne
yazık ki hiçbir şey yapamamaktayız. Mesela son günlerde,
milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi e-posta adreslerine,
Başbakan Erdoğan da dâhil olmak üzere, seviyesiz, terbiyesiz söz ve
küfürler içeren e-postalar gelmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
YILMAZ TANKUT (Devamla) Benim merak ettiğim, haydi, Meclis
yetkilileri bu e-postaları görmüyor; peki, hiçbir AKPli milletvekili veya
danışmanı da mı bu mailleri görmüyor veya bakmıyor? Bu
e-postaları gönderen kişi veya kişiler kimlerdir, bunlar
hakkında araştırma veya herhangi bir işlem
yapılmış mıdır? Tabii, burada, bireysel haklar
çerçevesinde bunu değerlendirmemek lazım çünkü yapılan
hakaretlerin bireysel özgürlüklerle hiçbir ilgisi ve alakası da yoktur.
İnsan, bu tip maillere bakmaya gerçekten hem utanıyor hem de
bunların nasıl engellenemediğine hayret ediyor.
Netice olarak, işte bütün bu husus ve
sıkıntılardan dolayı, kamu kurumları İnternet siteleriyle
ilgili Sayıştayın Meclisimize sunduğu raporun tüm
yönleriyle ele alınarak genel bir görüşmenin
açılmasını talep ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tankut.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk söz,
İstanbul Milletvekili Sayın Alaattin Büyükkayaya aittir.
Buyurun Sayın Büyükkaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubu adına, MHP önerisi
aleyhinde söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce
hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi Sözcüsünün ifade ettiği birçok şey, tabii ki dikkate
alınması gereken hususlar, Hayır, bunları dikkate
almayalım. diyebilecek herhangi birimiz sanıyorum ki
olmayacaktır. Ancak meseleye biraz da farklı yönden bakmak
lazım.
Önce, önergenin temelini teşkil eden rapora bakalım.
Rapor ne zaman yazılmış ve neyi ifade ediyor? Rapor, 2004
yılına kadarki bilgileri içeriyor ve 2006 yılında da
Meclisimize sunulmuş. Şimdi kaçtayız? 2010dayız, altı
sene geçmiş. Altı sene içerisinde bu köprünün altından çok sular
akmış. O günkü söylenen, o günkü konuşulan konuların hemen
hemen hiçbiri ortada kalmamış.
Peki, denebilir ki: Niye bu raporu görüşmediniz, niye bu
rapor görüşülmedi? Acaba görüşülmedi mi?
Bir kere, Sayıştay raporları nasıl
değerlendiriliyor, ona bakmak lazım önce. Sayıştay,
çeşitli konularda raporlar hazırlıyor ve -bundan sonra daha çok
hazırlayacak tabii- hazırladığı raporları Plan
Bütçe Komisyonuna sunuyor. Plan Bütçe Komisyonunda bütçe görüşmeleri
sırasında bu raporlar dikkate alınarak değerlendiriliyor.
Yapılan işlem bugüne kadar böyle. Dolayısıyla, bu bütçe
görüşmeleri sırasında -ben Plan Bütçede 2002den beri görev
yapıyorum- bu tip konuların hepsi dikkate alınıyor ve
değerlendiriliyor, konuşuluyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayıştayın bugüne kadar kaç
raporunu incelediniz?
OKTAY VURAL (İzmir) Nerede görüştünüz Alaattin Bey,
göreviniz neydi?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Efendim, şimdi, bu
raporlar tek tek görüşülmüyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hiç uygulanmıyor.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Orada, Plan ve Bütçe
Komisyonunda bütçe görüşmeleri sırasında gerekiyorsa
değerlendirmeye alınıyor ve üzerinde duruluyor.
Bakın, yeni bir kanun çıkarttık ve bu kanunla
artık Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkını,
Sayıştay, bundan sonra hiçbir kurum ayırt etmeksizin ve
Türkiye'de eğer kamu parası, bu ülkenin kendi parası
kullanılıyorsa o paranın nasıl
kullanıldığını denetleyecek, hiçbir kurum ayırt
etmeksizin.
KAMER GENÇ (Tunceli) TOKİyi inceleyecek mi
Sayıştay?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Bunu inşallah
göreceğiz ve bunu yapmak zaten bundan sonra Sayıştayın
görevi.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Göreceğiz bakalım!
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Sayıştayın
görevi, yapacak, yapmak zorunda ve bu raporlar bundan sonra da artık böyle
gelmeyecek. Plan ve Bütçe Komisyonunun mahiyeti de değişiyor, burada
ayrı bir rapor değerlendirme komisyonu olacak, burada
değerlendirilecek ve
OKTAY VURAL (İzmir) Doğru söylemiyorsunuz.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Hayır, hayır böyle
olacak, böyle olacak.
OKTAY VURAL (İzmir) Doğru söylemiyorsunuz, öyle bir
madde geçmedi.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Hayır efendim, ben,
İç Tüzük tasarısında, bakın, Sayıştay Kanunu
değiştikten sonraki olacak sistemi söylüyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Geçici 1inci madde reddedildi, daha
siz bilmiyorsunuz.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) İç Tüzükte bu konudaki
değişikliklerle ilgili öneriler hepsi hazırlandı.
Sayıştay değiştikten sonra bu yeni yapısı
içerisinde bunlar böyle değerlendirilecek ve dolayısıyla,
inşallah, benim gördüğüm şu ki; Sayıştay raporları
artık bundan sonra gerçekten Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe
hakkının doğru kullanılıp
kullanılmadığı yönündeki doğru raporların bu
milletin önüne konulacağı bir yer olacak. Zaten bunun için biz bu
kanunu değiştirdik, bunun için bunu yaptık. Ha, şunu tabii
ki en çok tartışıldığı için söylemeliyim:
Performans denetimi yapılacak mı? Biz, performans denetiminin
yapılmasını engelleyen hiçbir hüküm koymadık. Biz,
performans denetimi adı altında yerindelik denetimi
yapılmasına karşı olduğumuzu söyledik ve bunu da
kanunumuzda zaten belirledik. Böylece bazı kötü niyetlilerin bu tip kamuyu
kilitleyecek işlemler yapmasını da önleyen bir düzenlemeyi de
yaptık ve böylece Sayıştay Yasası bence doğru bir yere
de oturdu.
Şimdi, arkadaşımızın söylediği
bazı hususlar var tabii, özellikle belirtiyor. Bu konudaki
açıkçası bazı görüşlerine katılmamak mümkün
değil. Tabii ki web sitelerinin vatandaşa en iyi şekilde hizmet
sunacak şekilde olması lazım ve bunların hızlı
bir şekilde olması lazım. Zaten bu konuda açıkçası,
tabii ki kamu kuruluşlarımızdan başarılı olan
sitelerimiz var, istediğimiz tam başarıyı sağlayamayan
sitelerimiz var. Mesela düşünün, artık şu anda Maliye
Bakanlığı bütün işlemlerini İnternet üzerinden
yapıyor, Sosyal Güvenlik Kurumu aynı şekilde bunu yapıyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Denetim yapabilir misiniz oradan?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Efendim, şu anda,
bakın, denetim mantığı artık değişti.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yani orada rakamları yazmak denetim
anlamına mı geliyor?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Eskiden bu bilgiler
doğrudan doğruya verildiği için bunlarla ilgili bir denetim
yapabilmek farklıydı, şimdi ise elektronik ortamda bu bilgiler
alındığı için sadece ufak bazı programlarla Maliye de
denetimini yapabilir, sosyal güvenlik kurumları da denetimini yapar,
diğer kurumlar da denetimini yapar. En azından fiilî bir denetime
hangilerinin muhatap olacağını bunlar hemen belirleyebilir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Masraf belgeleri üzerinde denetim
yapmadıktan sonra denetim olur mu?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Eskiden milyonlarca
evrakın içerisinde bunları yapabilmek mümkün değildi. Onun için,
Türkiye çok büyük mesafe aldı, açıkça söyleyeyim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Devletten denetimi
kaldırdınız!
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Yani kusura bakmayın,
dünyada çeşitli ülkelerdeki uygulamaları da bilen birisi olarak
söylüyorum: Türkiye gerçekten çok büyük mesafe aldı. Bölge ülkelerine de
bakınız, Avrupaya da bakınız, Avrupada birçok ülkeden çok
daha ileri durumdayız. Bankacılığımızdan tutun,
kamu kuruluşları, özel sektör için de söylüyorum, kamu için de
söylüyorum, gerçekten geldiğimiz nokta fevkalade ileri bir seviyede.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Bankacılıkta sizin
farklı yaptığınız ne var?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) Bakın, bazı
şeylerin tabii ki daha iyi olmasını istemek hepimizin görevi,
burada bulanan hepimizin görevi daha iyiyi sağlayabilmektir. Burada biraz
önce de söyledim, bazı web sitelerinin dikkatle incelenmesi lazım,
kamudaki, bunların yeniden gözden geçirilmesi lazım. Buradan ben de
sesleniyorum: Buradaki sitelerin verimliliğini onlar da
araştırmalıdır. Bunlara kesinlikle ihtiyaç var ama
güzelliğimizi de paylaşmasını bilelim. Sadece her şeyi
kötüleyerek bir yere varamıyoruz. Türkiyeyi kendi konumu içerisinde,
dünyadaki konumuna baktığımız zaman geldiğimiz noktadaki
güzellikten mutlu olmasını da bilelim.
Onun için, bugünkü bu rapor, açıkçası 2004ü gösteren
bir rapor, görüşsek ne olacak görüşmesek ne olacak! Onun için, bu
kadar gerideki bir raporun bugün gündeme alınmasını istemek çok
da mantıklı gelmiyor. Onun için, bu konudaki görüşlerin,
dediğim gibi, web sitelerimizin daha verimli hâle getirilmesi için
yapılacak öneriler varsa bunları dinlemeye hepimiz hazırız,
bunları mutlaka kamu görevlilerimize de söylemeliyiz. Bunların daha
iyi olması için çaba da sarf etmeliyiz ama artık güncelliğini
yitirmiş bir raporu burada görüşmemizin çok da büyük anlamı
olmadığı kanaatindeyim. Çünkü e-Devlet Türkiye Projesi
artık elektronik imzasıyla, her şeyiyle birçok noktayı
aşmış, bugün uygulamasında artık Avrupada bile örnek
gösterilen bir seviyede. Onun için, yeni durumda eğer bir eksiklik varsa
onu dinlemeye hepimiz hazırız. Dolayısıyla grup önerisine
katılmadığımızı, karşı olduğumuzu
bir kere daha huzurunuzda beyan ediyor, hepinize sevgi ve saygılarımı
sunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Büyükkaya.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkanım,
arkadaşımız çok yanlış bilgi veriyor. Üç senedir
AKPnin belediyelerinin hiçbirisi Sayıştay tarafından
denetlenmiyor, varsa hesabını getirsin. Yani, devlette denetimi
kaldırdılar, soygunların yolunu açtılar, soyguncuları
koruyorlar, sonra çıkıp burada başka şeyler söylüyorlar.
Sayıştayın, kendi belediyelerini denetlediğine dair bir
rapor getirsinler efendim. Burada yanlış bilgi veriyorlar.
BAŞKAN Tutanaklara geçti Sayın Genç.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde ikinci söz
İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Özyüreke aittir.
Buyurun Sayın Özyürek. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin önerisi
lehinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Sayın
Büyükkaya dedi ki: Biz, bütçeler görüşülürken Sayıştay
raporlarını birlikte görüşüyoruz. Sayın Büyükkayayı
hafızası yanıltıyor çünkü bizim bütçeyle birlikte
görüştüğümüz raporlar, kesin hesapla ilgili raporlardır. Onun
dışında, performans raporları ayrıca görüşülmesi
gerekiyor. Bunların bir kısmını biz geçmişte -mesela,
enerjiyle ilgili raporları- görüştük fakat onun
dışındaki raporların büyük çoğunluğunu
görüşmedik.
Peki, görüştük de ne yaptık kesin hesapla ilgili
raporları? Diyor ki Sayıştay: Şu kadar lira, çok büyük
meblağlarda ödenek aşımı olmuştur. Şimdi,
burada, 13ünden itibaren uzun uzun bütçe tartışması
yapacağız. Eğer, mesela, 2009da olduğu gibi 9 katrilyon
liralık eski parayla söylüyorum- bir ödenek aşımı
yapılabiliyorsa, o zaman bütçe yapmaya ne lüzum var değerli
arkadaşlarım? Ne yapıyoruz biz? Ona göre kesin hesabı
düzenleyip buraya gönderiyoruz. Burada da kimse bakmıyor, olduğu gibi
geçiyor. Gene, borç miktarlarını, mesela, yanlış
göstermişiz, eksik göstermişiz. Ona göre kesin hesabı
düzenliyoruz, gönderiyoruz.
Şimdi, Sayıştayın bu tarihten itibaren bütçe
hakkıyla ilgili denetim yapacağı yaklaşımı da
doğru değil ve Sayıştaya da büyük haksızlık.
Sayıştay geçmişte büyük işler yapmış, denetimler
yapmış bir anayasal kurumumuz. Kaldı ki, performans denetimini
kaldırmak suretiyle, eski kanuna göre daha da geriye gitme olmuştur.
O nedenle, bu yeni kanunla daha etkili, daha verimli denetimler
yapacağız yaklaşımı doğru değildir.
Şimdi, geçmiş dönemde Plan ve Bütçe Komisyonunda
enerjiyle ilgili raporu -Sayın Büyükkaya da hatırlayacaktır-
günlerce biz tartıştık. Bize göre büyük yolsuzluklar olan bir
konu. Bunlar rapora bağlanmış fakat orada konuştuk, bir
türlü buraya inmedi. Şimdi, buraya inmeli ki bu raporları Meclis
denetlesin, Meclis bilgi sahibi olsun. Plan ve Bütçe Komisyonunun
raflarında dursun diye biz o denetimi, o tartışmaları
yapmadık.
Şimdi, yaklaşım şu: Canım, bu 2004
yılıyla ilgili bir rapor, geldik 2010 yılına, öyleyse ne
anlamı var bu denetimin? Peki, bu rapor 2006 yılında Meclise
sevk edilmiş, niçin onu görüşmedik? Meclis
Başkanlığı görevini yapmıyor. Şimdi biz diyoruz
ki: Görev yapılmamak suretiyle geçen süreyi bahane olarak kullanıp
artık bu raporu görüşmeye lüzum yok. O zaman her konuyu bekletiriz,
uyuturuz, zaman da geçtiği için artık bunu görüşmeye lüzum yok.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, sekiz
yıldır Plan ve Bütçe Komisyonunda görev yapan, mesleği denetçilik
olan bir arkadaşınız olarak söylüyorum ki bu bütçe
uygulamaları Türkiyede denetlenmiyor, herkes bildiğini yapıyor.
Zaten TOKİ gibi çok önemli harcamalar yapan kuruluşlar bütçenin
dışına çıkarıldı, bütçe denetimi
yapılmıyor. Onun dışında kalan kuruluşlarla
ilgili olarak da Sayıştayın denetleme yapması lazım
Meclis adına, onun görevi var. Onun yaptığı raporları
da biz yok sayarsak, hiçbir işleme tabi tutmazsak o zaman niye
uğraşıyoruz, niye bütçe yapıyoruz gece gündüz
çalışarak? Herkes istediği harcamayı yapacaksa, herkes
istediği kadar ödenek aşımı yapacaksa niçin
yapılıyor?
Burada Sayıştay Yasa Teklifi görüşülürken de ifade
etmiştim, denetimin tarafsızlığı yargı
tarafsızlığı kadar önemlidir değerli
arkadaşlarım. Biraz önce Sayın Kamer Genç dedi ki: AKPli
belediyeler denetlenmiyor. Şimdi, bu izlenimin olması bile denetime
olan güveni sarsar. Ben şunu çok iyi biliyorum: Muhalefete mensup
belediyeler hesap vermekten iş yapmaya vakit bulamıyorlar.
İçişleri Bakanlığı müfettişinin biri gidip biri
geliyor, Sayıştay denetçisinin biri gidip biri geliyor.
Arkadaşlarıma soruyorum Öbür, iktidara mensup belediye
başkanlarıyla konuşuyor musunuz? Onlarda da aynı
incelemeler yapılıyor mu? diye. Vallahi O da kim?
diyorlarmış, yani Böyle Sayıştay denetçisi de mi
varmış! diyorlar. Şimdi, böyle bir ayrım yaparsanız o
zaman Türkiyede güveni sarsarsınız.
Şimdi, Sayıştay ciddiyetle bu raporu
hazırlamış, bu raporun gereğinin yapılması
lazım. Gereğini yapmayacaksak bu denetimi niçin yaptırdık,
Meclis adına bu denetim niçin yapıldı? Bunun gereği nedir?
Bunun gereği, bu rapor burada gecikerek de olsa, mademki bir önerge
verilmiştir, gündeme alınmalı ve enine boyuna
tartışılmalıdır.
Şimdi, işte Türkiyede özel sektörde, devlet sektöründe
bilgisayar sistemleri çok gelişti. filan
Meselemiz bu değil ki.
Diyor ki bu raporda: Siz bir proje uyguluyorsunuz, bu projede önemli eksikler
var. Bu projenin amacı nedir? Bu projenin amacı
kırtasiyeciliği, bürokrasiyi kaldırmaktır. Ama sizin uygulamaya
koyduğunuz proje kırtasiyeciliği kaldırmıyor,
bürokrasiyi kaldırmıyor. Acaba öyle mi? Buna dönüp bakmak
lazım. Zaten bilgisayar sistemi Türkiyede iyi çalışıyor,
bu denetime ne ihtiyaç var? diyerek olmaz. Burada yetkili arkadaşlarımız
büyük emek vermişler, denetim yapmışlar, rapor hazırlamışlar,
o projenin eksik noktalarını gündeme getirmişler. Diyor ki:
Sonuç olarak, kamu İnternet sitesinden sunulan hizmetlerin iş
süreçlerinin yeniden yapılandırılıp sadeleştirilmesi
konusunda yeterli bir gelişme kaydedilememiştir. Mevcut iş
süreçleri sadeleştirilmeksizin hizmetin elektronik ortama aynen
aktarılması hâlinde e-devletten beklenen en önemli fayda kalemi olan
bürokrasinin ve kırtasiyeciliğin azaltılması
gerçekleşmeyecektir.
Çok somut, ciddi bir iddiada bulunuluyor. Acaba bu iddia çerçevesinde
yapılan yatırım, devletin milyarları doğru,
amacına uygun harcanmış mı harcanmamış mı,
bunu görmek istiyoruz. Bundan sonra zaten bu tip raporlar da olmayacak çünkü
performans denetimi de yapılmayacak. Yani amaca uygun olarak, öngörülen
hedeflere uygun olarak para verimli şekilde harcandı mı
harcanmadı mı bunu tespit etmek mümkün olmayacak.
Sayın Büyükkaya dedi ki: Biz yerindelik denetimini önlemek
için değişiklik yaptık performans denetiminde. Oysa yerindelik
denetimini engelleyen başka madde var. O madde orada dururken siz o
amaçla, sadece yerindelik denetimini engellemek amacıyla performans
denetimi yöntemini değiştiremezsiniz. Bu doğru değil,
yanlış olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız
lütfen.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Biz hep söyledik, şu anda Sayın
Cumhurbaşkanının imzasında olan o Sayıştay
denetiminden önceki yasada performans denetimi aynı, vardı. Biz dedik
ki: O metni aynen getirin, kabul ediyoruz. AKP grup başkan vekillerinin
hazırlayıp Plan ve Bütçe Komisyonuna sunduğu, oralarda da uzun
uzun tartışılarak getirilen metindeki performans denetimini
getirin, aynen kabul ediyoruz.
Bunların hiçbiri kabul edilmeyip, AKP istedi diye bir grup
başkan vekilinin önerisiyle performans denetimi etkisiz hâle
getirilmiştir. Bundan böyle de bu raporlar, bugün AKPnin kabulüyle
görüşebileceğimiz, kabul etmemesi hâlinde görüşme
şansını bulamayacağımız rapor benzeri raporlar
bundan sonra bir daha buraya gelemeyecektir. Bu da çok yazıktır,
denetim adına büyük bir kayıptır diyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özyürek.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde son söz
Bilecik Milletvekili Sayın Fahrettin Poyraza ait.
Buyurun Sayın Poyraz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Saygıdeğer
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığımıza Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu tarafından verilmiş olan grup önerisinin aleyhinde söz
almış bulunmaktayım. Sözlerime başlarken hepinizi en kalbî
duygularımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın Vuralın ve
Sayın Şandırın imzasıyla
Başkanlığımıza verilmiş olan grup önerisinin
özüne baktığınız zaman haddizatında, isterseniz
paragraf paragraf değerlendirin, isterseniz satır satır
değerlendirin, bu anlamda neredeyse hepimizin okuduğumuz zaman
tamamına katılacağımız hususların bu grup
önerisinde olduğunu görüyoruz. Ancak, özü itibarıyla, mahiyeti
itibarıyla ele alındığı zaman önemli bir konuyu
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirme noktasında bir talebi
içeren bu önerinin zamanlaması itibarıyla bizim birkaç noktada
tereddüdümüzün olduğunu belirtmek istiyorum.
Bunlardan bir tanesi, bizatihi görüşülmesi talep edilen
raporun düzenlenme, hazırlanma tarihiyle alakalı yani az önce, benden
önce konuşan bir kısım arkadaşlarımızın da
konuyu kürsüde tartıştıkları gibi rapor biraz
güncelliğini yitirmiş konumda. Keşke bu grup önerisini veren
değerli grup başkan vekillerimiz, bu raporu, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Plan Bütçe Komisyonunda görüşüldüğü zaman 2006lı
yıllarda, MHP için de 2007den sonraki bir dönemde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığımıza sunmuş olsalardı
herhâlde bu raporu değerlendirme anlamında daha
sağlıklı bir ortam bulurduk diye düşünüyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Meclis Başkanının
görevi, niye yapmamış?
FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Bunu niçin söylüyorum?
Şimdi, rapor elimde, baştan sona da raporu okudum ben. Raporu
okuduğunuz zaman, hakikaten raporun mahiyetinde yer alan hususların
önemli bir kısmının bugünkü, devletimizin kurumlarının
e-devlet çatısı altında uygulamaya başladığı
hususlarla aslında karşılandığını da
görüyoruz. Orada pek çok konu tartışılmış ama
esası itibarıyla dört konu üzerinde tartışma
yapılıyor. Kamu kurumlarına ait olan İnternet hizmetlerinin
hangi düzeylerde vatandaşa iletilip iletilmediği konusu
tartışıldığı zaman, burada dört düzey getiriliyor
ve değerlendirme yapıldığı zaman, birinci düzeyde
hizmet veren kamu kurumlarımızın yüzde 42, ikinci düzeyde hizmet
veren kamu kurumlarımızın yüzde 29, üçüncü düzeyde hizmet veren
kamu kurumlarımızın yüzde 24, dördüncü düzey dediğimiz,
artık gidilebilecek en son, nihai nokta olan düzeyde hizmet veren kamu
kurumlarımızın ise sadece ve sadece yüzde 5te
kaldığı tespiti yapılmış. Hakikaten önemli
tespit. Buradaki düzey olarak belirlenen hususlar da, birinci ve ikinci düzey
dediğimiz, daha ziyade İnternet sayfasından ilgili kamu
kurumunun sayfasına girdiğinizde daha çok doküman buluyorsunuz, kamu
kurumunun faaliyetleriyle ilgili olarak bilgi buluyorsunuz. İkinci, üçüncü
ve nihayet dördüncü düzeye geldiğiniz zaman ise o kamu kurumunun
vatandaşa hizmet anlamında ne sunması gerekiyorsa onu
İnternet ortamında da vatandaşa ne ölçüde verebildiğini
orada test ediyorsunuz.
Şimdi, 2004lü yıllarda, 2005li yıllarda, evet, bu
rapordaki hususlar böyleydi ancak şimdi, 2010 yılına
geldiğimiz zaman, şu anda e-devletten aldığımız
bir hizmet listesi var. Yani aşağı yukarı,
ayrıntıya girdiğiniz zaman yirmi sayfaya yakın ve yüzlerce
hizmeti siz şu anda bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak
e-devlet kapısından, türkiye.gov.tr adresinden girdiğiniz zaman
o hizmetlere ulaşma imkânınız var. Özü itibarıyla söylemeye
çalıştığım: Evet, bu rapor, geçmiş dönemde,
belki, biz milletvekilleri olarak gündemimiz yoğundu komisyonlar olarak,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu olarak gündemimiz yoğundu ancak
bu raporun bilirsiniz ki sadece ve sadece muhatabı Türkiye Büyük Millet
Meclisi değil. Bu rapor hazırlandığı zaman bu raporun
muhatabı, aynı zamanda raporda eleştirilen, üzerinde
çalışılan kamu kurumları da bu raporun muhatapları ve
bu raporun muhatabı olan bu kamu kurumlarımız da bu raporun
gereğini yeterli demeyelim ama önemli bir ölçüde yerine getirdiği
gerçeğiyle de karşı karşıya kalmaktayız.
Diğer taraftan, zaman açısından bir hususta daha
bizim farklı düşüncemiz var, o da değerli arkadaşlar, biz,
hem bu raporun özü itibarıyla, mahiyeti itibarıyla güncelliğini
yitirmesi noktasındaki tereddüdümüzden dolayı bu görüşe
katılmıyoruz, bugün görüşülmesine. Diğer taraftan da hepimizin
yakinen bildiği bir referandum sonrasında, referandumda Anayasada
değişiklik yaptığımız maddelerle ilgili olarak
şu anda vatandaşımızın bizden beklediği
birtakım uyum kanunlarının çıkartılması
gerekiyor. Uyum yasalarının çıkartılması
noktasında ise bizlerin de Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
hızlı bir çalışma yapmamız gerekiyor.
Burada yeri gelmişken belki, hiçbir siyasi parti
ayrımı gözetmeksizin milletvekillerimizin her birinin
milletvekilliği sorumluluğu çerçevesinde herhâlde bu rapor vesilesiyle
şunu da tartışması gerekiyor: Evet, biz diğer kamu
kurumlarımızın verimliliği noktasında kafa yoruyoruz,
onların daha verimli çalışması noktasında bir talepte
bulunuyoruz ancak bu raporun bizatihi kendisi bile, şu anda yani Plan
Bütçe Komisyonundan yaklaşık altı yıl sonra bile Genel
Kurul gündemine getirilmiş olması bile haddizatında Türkiye
Büyük Millet Meclisinin İç Tüzüğünde de hep birlikte, bir an önce
bir değişiklik yaparak Türkiye Büyük Millet Meclisimizin Genel
Kurulunun ve komisyonlarımızın daha hızlı ve daha
verimli çalışması noktasında bir sorumluluğumuz
olduğunu da bu rapor bize hatırlatıyor. İnşallah,
önümüzdeki dönemde, çok da uzak olmayan bir dönemde, hep birlikte, tüm partilerimizin
katılımıyla, desteğiyle, katkısıyla, İç
Tüzükümüzde yapacağımız değişikliklerle artık
güncelliğini yitirmiş raporlarla karşılaşmayız
diye ümit ediyorum.
Ben sözü fazla uzatmayacağım. Evet, haklı bir
taleptir, konuşulması gereken bir taleptir ancak zamanlama
noktasında ise bence bugünün belki gündeminde yer almaması gereken,
belki daha önce konuşulması gereken bir talepti diye
düşünüyorum.
Bu düşüncelerle hepinizi en kalbî duygularla tekrar
selamlıyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Poyraz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, karar yeter
sayısı istiyorum.
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisini
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.59
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.13
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunun 27nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin oylanmasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
2.- (10/286, 10/470) esas
numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön
görüşmesinin Genel Kurulun 7/12/2010 Salı günkü birleşiminde
birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 07.12.2010 Salı günü (Bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzüğün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclis Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (Üniversiteler ve öğrencilerinin
sorunları); (10/286, 10/470) esas numaralı Meclis Araştırma
Önergelerinin öngörüşmesinin, Genel Kurulun, 07.12.2010 Salı günlü
birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde ilk
söz Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürke aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; üniversitelerin ve üniversite gençliğinin
sorunlarının araştırılması için Cumhuriyet Halk
Partisinin verdiği Meclis araştırması komisyonu
kurulmasına ilişkin önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar üniversiteler sadece
türbanlı kız öğrencilerimizin üniversiteye girip girememesi
yönüyle tartışılmıştır. Üniversitelerin
sorunları sadece türban takıp takmamaya indirgenmiştir.
Üniversite öğrencilerinin özgürlüğü de sadece üniversitelere
türbanlı olarak girip girememek olarak gösterilmiştir. Oysa,
üniversitelerde türbanlı olan kız öğrencilerimizden başka
kız öğrencilerimiz de vardır, kız öğrencilerimizin
dışında erkek öğrenciler de vardır. Türban takmayan
öğrencilerimizin de sorunu vardır. Türban takan kız
öğrencilerimizin de türban takmanın dışında daha
ciddi, daha ağır, daha büyük sorunları vardır. Üniversite
öğretim üyelerinin sorunları vardır. Öğretim görevlilerinin
sorunları vardır. Halkımızın da üniversiteyle olan
sorunları vardır. Yıldız Teknik Üniversitesinin
açılışı sırasında, parasız eğitim
hakkı istediği için, Cumhurbaşkanının gözü önünde,
karga tulumba, yaka paça, saçından başından sürüklenen
kızımızın da, onun arkadaşlarının da
sorunları vardır.
Her türlü darbe yönetimi anlayışına, askerî devlet,
polis yönetimi anlayışına ve uygulamalarına, faşizan
ve baskıcı yönetime karşı çıkmak, demokratik hukuk
devletinin ilkelerini, demokrasi ve hukuku savunmak, millî iradenin temsilcisi
olan bizlerin, biz milletvekillerinin en temel görevidir. Ülkemizdeki tüm hukuk
ve yasa dışı, demokrasi dışı uygulamalara seyirci
kalamayız değerli arkadaşlarım. Hele hele bilgi ve
teknoloji üretim kaynağı olan, toplumun güç kaynağı olan,
aydınlarımızı yetiştiren üniversitelerimizdeki
faşizan uygulamalara hiç seyirci kalamayız. Yarın bu
Parlamentoda ülkeyi yönetecek olan gençlerimizin polis baskısı, polis
dayağı, devletin sopası altında kemiklerinin
kırılmasına seyirci kalamayız değerli
arkadaşlarım.
Bugün Dünya Ekonomik Forumunun 2010 Raporu
yayımlanmış. Bu raporda Türkiye tam bir fiyasko
yaşıyor üniversiteler açısından. Özellikle ekonomi,
sağlık, yaşam, siyasi yetkilendirme, kadın ve erkek
eşitliği konularında gelişme kaydedilemediği raporda
açıkça belirtiliyor ve baskılanıp susturulan yazılı
basın, televizyonlardan oluşan medya, en son HSYK seçimleriyle
ortadan kaldırın yargı bağımsızlığıyla
üniversiteler üzerinde türban argümanıyla oluşturulan siyasi polis
baskısı ile sivil faşizme doğru sürüklenen bir Türkiyeden
bahsediyor rapor değerli arkadaşlar.
Sevgili milletvekilleri, üniversitelerimizin çok ciddi
sorunları var. Üniversitelerimizin özerkliğinin aşırı
kısıtlanmasından doğan sorunları var. Bugün ülkemizde
Ülke kiminse üniversiteler de onundur. gibi çağ dışı bir
yönetim anlayışının geçerli olduğu bir süreci
yaşıyoruz. Üniversiteler yüklendikleri bilimsel, teknik ve kültürel
özerkliklerini kullanamıyorlar. Üniversitelerin idari ve mali özerklik
sorunu var. Üniversitelerin özgürlüğü ve özerkliği üniversite
kampüslerine ya da kampüslerin içerisindeki binalara tanınan bir özerklik
ve özgürlük değildir. Üniversite özerkliği bilim yapma
özgürlüğüdür, bilim adamlarına tanınan özgürlüktür. Üniversite
özgürlüğü üniversite öğrencilerine tanınan özgürlüktür.
Üniversite öğrencilerinin ifade özgürlüğü ve örgütlenme sorunu
vardır. Üniversite öğrencilerinin siyaset yapma hakkı siyasi
iktidar tarafından engellenmektedir. Siyaset yapma hakkı
engellenmemeli, aksine geliştirilmelidir. Üniversitelerin siyaset yapma,
toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma, hatta siyasi iktidarı
demokratik hukuk kuralları içerisinde protesto etme hakkı vardır
değerli arkadaşlarım ama bugün bunların hiçbirisi yok.
Sayın Başbakan bugün grup toplantısında,
yaptığı bir grup toplantısında Biz bu toplantıya
girmek istedik diyorlar
yani dayak yiyen öğrencilerden bahsediyor.
Halka açık toplantılar vardır. Biz böyle bir toplantıya
davet mi ettik sizi? diyor yani diyor ki Sayın Başbakan:
Öğrenciler bizim rektörlerle yaptığımız
toplantılara girmek istediklerinden dolayı polis tarafından
dayak yemişlerdir. Devam ediyor, Sopayla, taşla, molotofkokteyli
ile yumurtayla gezen gençlerle toplantı yapmayız. diyor.
Değerli arkadaşlarım, üniversitelerin hangi noktada
olduğunu Zaman gazetesi yazarı Profesör Doktor Şaban
Şimşek açıklıyor, diyor ki: Rektör adayı olabilmek
için şeyhe danışılıyorsa gerisini siz düşünün.
Değerli arkadaşlarım, bu elimdeki gazete Sözcü
gazetesi: Demokrasi ayaklar altında. Sayın milletvekilleri,
bakın, kız öğrenci ayaklar altında, postallar altında.
Bu polisler bizim polislerimiz, bu kız da bizim kızımız. Bu
kız sizin kızınız da olabilirdi, benim kızım da
olabilirdi; bu çocuklar bizim çocuklarımız. Bizim polislerimiz bizim
çocuklarımıza sopayla, postalla saldırmak durumunda, hem de 1
polis değil, 6 polis birden değerli arkadaşlarım. Bu sizin
yüreğinizi sızlatmıyor mu?
Yine devam ediyoruz: Demokrasi ileri gitti. Milliyet gazetesinde
yazılmış. Yine aynı kız 6 tane polisin ayakları
altında çiğneniyor değerli arkadaşlarım ve 5 polis
tekmeledi. diyor kız. Demeç veriyor: 5 polis tekmeledi beni. diyor ve
soruyor değerli arkadaşlarım, yirmi iki yaşındaki
Işıl Kurt Sırtımdan tutup yere yatırdılar,
yerdeyken 5 polis tekmeliyordu. Çenemde, dizimde ve kaburgamda ezikler
oluştu. Şu an normal yürüyemiyorum. diyor.
Ben şimdi Başbakana soruyorum: Bu kızların
elinde molotofkokteyli mi varmış, kasatura mı varmış,
bıçak mı varmış, yumurta mı varmış? Sonra,
polis zaten etkisiz hâle getirmiş. İstanbul Emniyet Müdürü diyor ki:
Yasal haklarını kullanırken o hakkın
sınırını aştıklarında polis müdahale eder.
İnsan yasal haklarını kullanırken sınırları
aşmışsa tabii ki polis müdahale edecek ama bu öğrenciler bu
haklarını kullanırken hangi yasal sınırları
aşmışlar, bunların üstünden hangi kasatura
çıkmış, hangi bıçak çıkmış, hangi
molotofkokteyli çıkmış? Ve bunları adliyede daha savcı
mahkemeye göndermeden serbest bırakıyor değerli
arkadaşlarım.
Ve yine Milliyet gazetesinde Göğsüme, suratıma, belime
vuruyorlardı. diyor. Arkadaşlar bu, utanılacak bir tablodur.
Yani demokratik açılımın yapıldığı
söylenilen bir Türkiyede üniversite gençlerini böylesine polis
saldırısına muhatap etmekten övünülecek değil,
utanılacaktır. Bundan hepimiz utanmak durumundayız. Yine Birgün
gazetesi: Vurma hamileyim dedim, acımadılar. Bir
kadıncağız hamile, polis hamile olduğunu bile bile vuruyor
ve değerli arkadaş-larım, polis bu yetkiyi kimden alıyor,
nereden alıyor?
Burada daha önce de söyledim: Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu
değiş-tikten sonra polisin vatandaşlara karşı
uyguladığı kötü muamele, şiddet sayı-sında çok
artış vardır. Polisin insan hakları konusunda
yaptığı ihlallerde çok artış vardır. Sadece
üniversite öğrencilerine değil, herkese karşı polisin böylesine
şiddetli bir uygulaması vardır.
Şimdi, sevgili milletvekilleri, değerli arkadaşlarım,
benim sözlerim kesin-likle yanlış anlaşılmasın, türban
takan kız öğrencilerimizin de uğradığı her türlü
haksızlığın karşısında olduğumu söyleyerek,
onlara da bir fiske vurulmaması gerektiğini söyleyerek, bunun
altını çizerek hepinize soruyorum: Eğer bu kız öğrenci
türbanlı olsaydı, polis bunu böyle yatırıp üstüne
saldırabilir miydi? 5 tane polis coplar mıydı değerli
arkadaşlarım? Bunun örneği var mı? Kemiklerini
kırabilir miydi? Buna dur demeyecek misiniz? İçişleri
Bakanı bu tablolara seyirci mi kalacak? Ya da 12 Eylül, 12 Mart
faşist diktatörlük dönemlerinde söylendiği gibi canım
bunların arasına ajan provokatörler karıştı, bunlar
örgüt elemanları mı denilecek değerli arkadaşlarım?
Bugün, belki bu sıralarda otu-ran çok milletvekilimiz, geçmişte,
üniversite yıllarında öğrenciyken aynı suçlamalarla
karşı karşıya kaldılar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
ama onlar, şimdi, burada,
bu ülkeyi yönetme sürecinin içindedirler.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, üniversiteli
gençlerimizin ifade ve düşünce özgürlüklerini ifade etmek için,
üniversitedeki sorunlarını çözmek için vermiş oldukları
demokratik üniversite kavgasına bizim destek vermemiz gerekiyor. Bu
insanlar demokratik üniversite kavgası verdi diye bunların üzerine
polisi göndermememiz lazım.
Polisin güç kullanmasının sınırları
kanunda belirlenmiştir ama bugüne kadar polis, bu Polis Vazife ve
Salahiyet Kanununa kendisi hiç uymamıştır. Şimdi, ben
merak ediyorum: İstanbul Emniyet Müdürü acaba görevinden istifa edecek mi?
Etmeyecekse İçişleri Bakanı bu arkadaşımızı
görevden alacak mı? Bu, kızlarımıza saldıran, 5 polis,
6 polis birden saldıran kişiler hakkında herhangi bir işlem
yapılacak mı? Ben bunları merak ediyorum değerli
arkadaşlarım.
Üniversitelerimizin sorunları büyük. Üniversitelerimizin
sorunlarına, gerçekten millî iradenin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) -
yansıdığı en
büyük organ Türkiye Büyük Millet Meclisinin el atmasını diliyorum ve
sorunun çözülmesi için Meclis araştırma komisyonu kurulmasına
yönelik önergemizin desteklenmesini istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk söz Tunceli
Milletvekili Sayın Şerafettin Haliste.
Buyurun Sayın Halis. (BDP sıralarından
alkışlar)
ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de verilmiş olan önergenin
aleyhine söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Aleyhine dedim, aslında aleyhte söylenecek hiçbir şey
yok çünkü verilen önerge bizim de bugüne kadar defalarca dikkate sunmuş
olduğumuz ve yine, hazırlamış olduğumuz bir konu,
önerge olarak hazırlamış olduğumuz bir konu.
Şimdi, değerli milletvekilleri, biz, üniversite
öğrencilerinin, üniversitelerin sorunlarını
tartışırken geçen yıl Dicle Üniversitesinde polis
tarafından öldürülen Aydın Erdemin 1inci yıl dönümüydü. Yine
bundan beş ay önce Muğla Üniversitesinde polis tarafından
katledilen Şerzan Kurtun davası Eskişehire alındı.
Bilindiği üzere, Mardinde, on iki yaşında on üç kurşunla
polis tarafından öldürülen Uğur Kaymazın da duruşması
Eskişehire alınmıştı ve sonuç itibarıyla, bütün
polisler aklanmıştı.
Değerli milletvekilleri, bütün dikta iktidarlar, demokrasiden
yana olmayan bütün hükûmetler gençlerden korkarlar, halktan korkarlar,
muhalefetten korkarlar. Tabii gençliğin de potansiyel olarak vücut
bulduğu yer üniversiteler olunca Hükûmetin de üniversitelerden
korkmaması, gençlerden korkmaması için hiçbir neden yok. Bu yüzdendir
ki biz, üniversitelere bakışı hükûmetlerin demokrasiye bir
bakışı olarak algılıyoruz ve böyle değerlendiriyoruz.
Üniversitelerin sorunlarından dem vuracağız, öğrencilerin
sorunlarından dem vuracağız. Şimdi, deveye sormuşlar
Boynun neden eğri? Nerem doğru ki! demiş. Yani biz,
üniversitelerin sorunlarına baktığımızda, doğru
dürüst bir yan görmediğimizin bilinmesini istiyoruz.
Şimdi, değişik noktalarda duran değişik
insanlardan, uzman kişilerden alınmış sorun
başlıkları var. Onlarca sorun başlığı içinde
ben sadece birkaç tanesini buraya aktarmaya çalıştım. Türkiyede
toplumsal sorun hâline gelmiş işsiz üniversitelilerin, boş gezen
üniversitelilerin ve dolayısıyla da aç gezen üniversitelilerin tek
bir nedeni var, bu Hükûmetin eğitim politikasının amaç ve
hedeflerden yoksun olması. Tabii böyle olunca da üniversiteyi bitirenlerin
bir sorun hâline gelmemesi de mümkün olmayacaktır. Bu başlıklar
arasında, nitelik sorunu var, statüko sorunu var, hiyerarşi sorunu
var, evrensellikten uzak olma sorunu var, yönetim sorunu var, altyapı
sorunu var, bilgiye erişim sorunu var, örgütlenme sorunu var, ara eleman
oluşturma sorunu var ve başlıklar uzayıp gidiyor. Tabii,
bunların içine, arasına ben, sınav rezaleti olarak
dışarı yansıyan ama esasında bir sınav rezaleti
olmayıp da bir kadrolaşma durumu olduğunu bu
sınavların bildirmek durumundayım. Yine rektör atamalarında
ciddi bir haksızlığın ve hukuksuzluğun olduğunu
tüm Türkiye kamuoyu biliyor ve bu atamalarda esas alınan kriterler,
baş örtüsüne yaklaşım ve bu bilim- akademisyenlerin, rektör
adaylarının referandumdaki yaklaşımlarıydı.
Tabii, böyle olunca da Türkiyede, niteliği yakalanamayan, dünyada ilk yüz
üniversite arasına giremeyen üniversitelere sahip oluyoruz. Elbette ki bu
üniversiteler yetmiyormuş gibi son üç dört yıldır da Türkiyede
her ile bir üniversite şeklinde üniversiteler açıldı.
Üniversiteler açıldı ama adı var, kendisi yok. Üniversiteler
açıldı. Hangi zihniyetle açılmış? Bir siyaset
yatırımı olarak bir mühür bir müdür şeklinde üniversiteler
açılmış. Soruyorum yeni açılan üniversitelerin
milletvekillerine, o ilin milletvekillerine: Üniversitenizin durumu ne âlemde?
Üniversite var, kendisi yok.
Tabii, üniversitelerin durumu bu iken ben, AKPnin, iktidar
partisinin gençlerden korkan yüzünü bir daha burada sizinle paylaşmak
istiyorum. Bu hafta, yani daha dün Dolmabahçede rektörlerle bir toplantı
alınıyor Sayın Başbakan tarafından. Ne toplantısı?
Demokratik açılım toplantısı. Tabii, daha önce de
demokratik açılım kavramını duymuştuk. Kürtler
üzerine demokratik açılım dediler, çok daha fazla ölüm ve zulüm
uygulandı. Aleviler için açılım dediler, Alevileri çok daha fazla
asimilasyona tabi tuttular. Roman açılımı dendi, Selendide
neredeyse bir kitle katliamı olacaktı. Şimdi de üniversitelerde
demokratik açılım. Bundan çok iyi anlaşılıyor ki
üniversitelerde demokratik açılım da üniversiteleri topyekûn
iktidarın maiyetine, kucağına koymaktır. İktidar
üniversitelerden korkabilir, iktidar rektörleri maiyetine alabilir ama
bilinmelidir ki üniversitelerde okuyan gençlerin, hele hele demokrasi
mücadelesi veren gençlerin iktidar tarafından kuşatılması
ya da onların sindirilmesi söz konusu olamayacaktır. Bugüne kadar
bütün şiddet yöntemleri uygulandı, yapamadılar, yine
yapamayacaklardır.
Tabii, bu toplantıda rektörler Sayın
Başbakanın karşısında esas duruşta dururken
dışarıda ne oluyordu? Dışarıda
orantısız bir şekilde polis copları ve biber gazlarıyla
öğrenciler dövülüyordu.
M. NURİ YAMAN (Muş) Orantılı,
orantılı!
ŞERAFETTİN HALİS (Devamla)
Dışarıda ne oluyordu? Öyle şiddetli bir yönelim vardı
ki hamile bir öğrenci çocuğunu yitiriyordu ama Hükûmet sözcülerine
göre polis orantısız güç kullanmamıştı, ikaz
edilmişti ve dolayısıyla polis nihayetinde copu ve biber
gazını kullanmak zorunda kalmıştı.
Yani en azından yanı başımızdaki
Yunanistana bakalım. Yunanistanda ne vardı? Polise yönelik
olmadık öğrenci girişimi vardı, olmadık
saldırılar vardı ama polis direkt saldırma yerine kendisini
koruma refleksiyle olayları engelliyordu ve Türkiyede öğrenci
olaylarından katbekat büyük olan Yunanistandaki olaylarda en fazla 1-2
kişinin burnu kanıyordu ve hiç kimseye bir şey olmuyordu;
gözaltı yok, tutuklama yok. Ama daha dün, evvelsi gün Kürt gençlerine
yönelik, Devrimci Yurtsever Gençlik olarak örgütlenen Kürt gençlerine yönelik
sudan bahanelerle bir operasyon sonucunda 43 kişi gözaltına
alınıyor, yine sudan bahanelerle 17 kişi tutuklanıyordu.
Tabii, zaman çok az, ben üniversitelerden bahsederken yeni
açılmış üniversiteler arasında Tunceli Üniversitesini burada
anmadan geçemeyeceğim. Tabii, o üniversitenin
açılışında katkımız olmuştu ve ben yine bu
kürsüden, bu üniversitenin açılışında katkısı
olan herkese teşekkürlerimi sunmuştum. Tabii, bu teşekkürü
sunarken de içtenlikle Tunceli bir üniversiteye kavuşacak.
demiştim. Bu üniversite, her şeyden önce, bir bilim yuvası
olarak evrensel değerler içinde, evrensel değerler esasında
görevini yapacak diye düşünmüştüm. Bugün bakıyoruz bu
üniversiteye, üniversite açıldı, 2 binden fazla öğrencisi var
ama ne hikmetse, üniversite öğrencilerinin gidebileceği yurt yok.
Böyle bir hazırlık yapılmadan üniversite açılmış.
Tuncelinin kendi özgün koşulları hesaba alınırsa, 2 bin
küsur öğrencinin Tuncelide barındırılmasının
olanağı da yok. Tabii, böyle olunca da Türkiye'nin diğer
alanlarında olduğu gibi, öğrencileri muhtaç ve çaresiz
bırakarak tarikatların ve cemaatlerin kucağına atmaktan
başka bir yol ve yöntem olmadığı da böylece
anlaşılır oluyor.
Tunceli diyoruz. Oysaki Tuncelide bizim üç yıldır hem
Millî Eğitim Bakanının bilgisine sunduğumuz hem sözlü
olarak Sayın Millî Savunma Bakanının bilgisine sunduğumuz
bir konu var. 1960lı yıllarda şartlı hibe şeklinde
vatandaş yer veriyor Millî Eğitim Bakanlığına. Millî
Eğitim Bakanlığı oraya bir öğretmen okulu kuruyor.
Öğretmen okulu kapandıktan sonra bir dönem atıl kalıyor ve
12 Eylüle gelindiğinde, 12 Eylül zor kullanarak öğretmen okuluna el
koyuyor. Eğer bu öğretmen okulu alınıp Millî Eğitimin
hizmetine sunulursa Tuncelide eğitim gören öğrencilerin büyük bir
kısmının orada barınma olanağı mümkün
olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ŞERAFETTİN HALİS (Devamla) Bu
olmadığı gibi, söz konusu okul Jandarma Genel
Komutanlığının hizmetine verilmiş, Millî Eğitim
Bakanının ve Millî Savunma Bakanının bilgileri
olmasına rağmen, bütün ısrarlı taleplerimize rağmen
okul Millî Eğitime iade edilmemiştir ve çok daha vahim bir durum:
Mahallenin ortasında kalan bu jandarma genel
komutanlığının atış poligonu var ve günün yirmi
dört saatinde kalkıp inen helikopterler var ve oradaki insanların bu
konuda ne kadar rahatsız olabileceğini takdirlerinize sunuyorum ve
sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Halis.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin lehinde Mersin
Milletvekili Sayın Akif Akkuş.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği
üniversitelerin ve üniversite gençliğinin sorunları hakkında
Meclis araştırmasıyla ilgili olarak söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Anayasamızın
yükseköğretimle ilgili 130uncu maddesinde Çağdaş
eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve
ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile;
ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim,
bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak,
ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden
oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler
Devlet tarafından kanunla kurulur. denmektedir.
Her ile üniversite kurulurken elli beş ilden daha büyük olan
Tarsusa bir üniversite kurulmasına izin verilmemesi Tarsusluları
oldukça incitmiştir. Acilen Tarsus üniversitesinin kuruluş
çalışmaları başlatılmalıdır diyorum.
Değerli milletvekilleri, üniversitelerden başlıca
üç görev beklemekteyiz. Bunlardan bir tanesi araştırma yapmak, bir
diğeri öğretim elemanı yetiştirmek, bir de öğrencileri
yetiştirmek ve bunları geleceğe hazırlamak olarak belirtebiliriz.
Üniversitelerdeki öğretim üyeleri ve
yardımcılarının büyük bir kısmı bu üç görevi de
kutsal bir görev olarak yerine getirmeye çalışmaktadırlar.
Değerli AKP milletvekillerine şunu belirtmek isterim: Hükûmeti ve
bakanları eleştirdiğinizi hemen hemen hiç görmüyoruz. Hâlbuki
icraatların bir kısmının en azından sizlerin de
hoşuna gitmediği kanaatindeyim. Dolayısıyla sizlerden de
gerçekten gerek üniversite kuruluşu gerek üniversitelerin işleyişi
gerekse buradaki görevlendirmeler ile ilgili birtakım beklenti içerisinde
bulunduğumuzu belirtmekte fayda var.
Genellikle söz alan iktidar milletvekilleri Her şeyi biz
yaptık, bizden önce yoktu, siz yapmadınız. polemiğine
girmektedirler. Tabii bunu yadırgamıyorum çünkü Sayın
Başbakan, her şeyde bir gerilim politikası izliyor, yerine göre
de insanları azarlıyor. Böyle olunca da siz değerli
arkadaşlarım maalesef her şeyi kendinizin yaptığı
konusunda ön plana çıkmaya çalışıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, devletlerin hayatında yükselme
dönemleri olduğu gibi inkıraz dönemleri de olur. Türkiye,
şükürler olsun ki inkıraz devirlerini geride
bırakmıştır. Ancak Hazıra dağ dayanmaz. diye
bir sözümüz var. Ülkenin bütün kaynakları hovardaca kullanılırsa
bu inkıraz devirleri, Allah korusun, geri gelebilir.
Anayasanın 130uncu maddesi Üniversitelerin ülke
sathına dengeli bir şekilde yayılmasını
Öğretim
üyeleri ve yardımcıları serbestçe her türlü bilimsel
araştırma ve yayında bulunabilirler. demektedir. Gerçekten de
bu bir üniversite mensubu olarak benim en fazla arzu ettiğim konulardan
birisi. Ancak geçtiğimiz hafta sonu yaşanan, orantısız güç
kullanılarak yerlerde sürüklenen, yarının öğretim üyeleri
ve yardımcıları olacak öğrencilerden serbestçe yayında
bulunmaları nasıl beklenebilir? Bu öğrenciler, ya ideolojik,
devlet karşıtı birer militan hâline gelecek yahut da biat
kültürüyle sinmiş, korkak birer vatandaş hâline gelecektir.
Gazetelerin yazdığına göre, Hükûmet Sözcüsü
Sayın Hüseyin Çelik Üniversitelerde bu işi meslek edinmiş
kadrolu öğrenciler var. Bu çocukların giydiği montlar bile
aynı. demiş. Tabii, biz, yine bir üniversite mensubu olarak
üniversitelerde böyle kadrolu bir militan ekibin olduğunu görmedik.
Üniversite öğrencilerinin içerisinden zaman zaman çıkanlar olur ama
bunlar günü geldiğinde ya okuldan atılırlar yahut da
okullarını bitirirler, giderler. Gerçi, bundan böyle, çıkacak
olan birtakım kanunlarla -YÖKten aldığımız bilgilere
göre- üniversite öğrencileri bundan sonra okuldan atılamayacak,
fakültelerinden atılamayacak, kaç tane dersten kalırsa kalsın.
Ha o zaman belki gerçekten militan kadrolar çıkar fakültelerimizde,
üniversitelerimizde.
Değerli milletvekilleri, yani bugün
yaptığınız saldırgan tutum ve davranışlar
yarınki nesilleri toplum dışına itecektir. Buna hiçbir
şekilde hakkımız yok, hakkınız yoktur. Biz
çocuklarımızı onurlu, gururlu, hakkının gasp
edilmesine razı olmayan ve anayasal haklar içerisinde hakkını
korumaktan geri durmayan yetişkinler hâline getirmeliyiz.
Anayasanın 34üncü maddesinde Herkes, önceden izin almadan,
silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. denmektedir. Hâl böyleyken
Sayın Başbakanın talimatlarını dikte ettirmek üzere
rektörlerle yaptığı toplantıyı protesto eden ve âdeta
duymayan, görmeyen YÖKe Biz buradayız,
sıkıntılarımız var. demeye çalışan
öğrencilerin üzerine polis düşman askerlerine
saldırırcasına saldırtılmış, biber
gazı, tekme tokatla devam eden bir güç kullanılmıştır.
Dolayısıyla buradan şunu belirtmekte fayda var: Bu
çocukların üzerinde pankartlar var. Elbette ki bu
çocuklarımızın belki tavır ve davranışları
içerisinde polise agresif gelen, bize agresif gelen birtakım tutum ve
davranışlar olabilir ama yetişmiş insanlar ve ülkeyi idare
eden insanlar bunlara tolerans göstermek mecburiyetindeyiz. Ne zaman ki yaralayıcı,
delici, silahlı bir şey kullanırsa, varsa elinde o zaman bu
şekilde bir müdahale söz konusu olabilirdi. Bence bu orantısız
güç pek de yerinde olmamıştır. Bu, her lafa Demokrasi, insan
hakları, adalet diyerek başlayan bir Hükûmet icraatı olamaz.
Bir pankart açmadan dolayı öğrencilere on beş ay ceza
verilmesini Başbakan nasıl karşıladı bilemiyorum.
Ancak Benim için 1 milyar doları var diyen bir yıldır
Silivride. diyor, Sayın Başbakanımız böyle belirtiyor. Bu
da çocuklara ceza verilmesinin ve dövülmesinin Sayın Başbakanı
memnun edebileceği gibi bir düşüncenin ortaya çıkmasına
vesile oluyor bana göre. O zaman bu kelimeler kullanılarak vatandaş
aldatılmakta, öğrencilerin can güvenliği ve psikolojisine
olumsuz etkiler gözden kaçırılmaya ve kamufle edilmeye
çalışılmaktadır. Aynı günlerde Diyarbakır
başta olmak üzere güneydoğuda da çeşitli bahanelerle ortaya
konan, âdeta kalkışma denilebilecek olaylar yaşandı.
Güneydoğu olaylarında yüzlerde maske, ellerde her şeyi
ateşe veren molotofkokteylleri bulunmaktaydı, cadde ve sokaklar
yangın yeri hâline getirilmişti. Bu olaylarda Hükûmet niçin
orantısız güç kullanıp devlete karşı
kalkışma hareketinde bulunanları bertaraf etmiyor da anayasal
hakkını kullanan öğrencileri imha edecek şekilde onlara
polisi saldırtıyor? Bu, düşünülmesi gereken, üzerinde
durulması gereken bir konudur diye bakıyorum. Güneydoğuda âdeta
anarşi ve teröre çanak tutulurken İstanbulda öğrenciler de
azdırılmak mı isteniyor acaba? Çünkü Militan eylem içerisinde
yetişir. diye bir söz var. Eğer bu şekilde çocuklar -masumane
bir şekilde- anayasal haklarını kullanırlarken bu kadar
eziyete, sıkıntıya, baskıya, orantısız güçle
karşı karşıya kalırlarsa o zaman bunlar militanlaşır.
Dolayısıyla biz bu çocuklarımızı militan olmaktan da
bunlara toleranslı davranarak kurtarabiliriz değerli milletvekilleri.
Hükûmet ve Başbakan her hareket ve konuşmasında
gerilim ve gerginlik politikası sürdürdüğü gibi, burada da bir
gerginlik politikası ortaya koyarak kendisine karşı bir güç mü
oluşturmak istiyor diye düşünenler var, düşünenler ortaya
çıkıyor.
Sayın Başbakan, güneydoğu yangın yerine döndü,
büyük şehirler de öyle mi olsun diyorsun? Ancak aklıselim ve
ferasetli Türk milletinin evlatları bu düşünceyi dikkate alacak ve
oyuna gelmeyecektir. Güneydoğuda verdiğiniz Habur faciası
tavizini, Türklüğe hakaret edilmesini, zinanın suç olmaktan
çıkartılmasını, Papanın heykeli önünde ABye teslim
imzası atmanızı, vatandaşın işsizliğe,
yokluğa ve yoksulluğa maruz bırakılması vatandaş
tarafından hiçbir şekilde unutulmayacaktır diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
AKİF AKKUŞ (Devamla) Teşekkür ederim.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akkuş.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde Muğla
Milletvekili Sayın Yüksel Özden. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YÜKSEL ÖZDEN (Muğla) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin
grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Üniversitelerle ilgili bizim çalışmalarımız ve
üniversite konusunu takibimiz gazete manşetlerinden, gazete
sayfalarından değil. Biz üniversiteye, üniversitenin içinde, programlarıyla,
içerikleriyle, üniversitenin yönetimi ve programlarıyla bakıyoruz,
yurtlarıyla bakıyoruz.
Şimdi, kısaca, üniversitede olanlara dair biraz,
bazı bilgileri paylaşmak istiyorum. Üniversitenin özerkliğinden
konuşuluyor. Elbette akademik, idari, mali her türlü özerkliğin
yanındayız. Bu özerkliğin lafı edilirken bir tarafta, biz
Türkiyedeki üniversitelerimize uluslararası bir kimlik, bir hüviyet
kazandırmak için, bunu lafta ve birtakım prosedürlerle zorlama,
engellemeyle değil, üniversitelerimizin kendisine bıraktık.
Değerli arkadaşlar, yaptığımız
şey, şu an Türkiyede açtığımız onca üniversiteyi
biz bir tarafta kendi öğrencilerimiz için yaparken nasıl kendi
öğrencilerimiz durumuna göre dışarıda eğitim
alıyorsa bizim üniversitelerimiz de yurt dışındaki
öğrencilere açılmıştır ve bunun kararı bugün
üniversite senatosunun elindedir, kontenjanını belirlemek,
kriterlerini belirlemek üniversitenin elindedir. İşte özerklik budur.
Üniversitelerimize biz bu yetkiyi verdik.
Artı, üniversitedeki öğrencilerimizin dünyadaki
gelişmelerden, akademik, bilimsel çalışmaların zirvesindeki
insanlardan yararlanabilmeleri için 111 Projesiyle Nobel ödüllü yabancı
bilim adamlarını peşi sıra ülkemize getiriyoruz ve
üniversitelerimizde öğrencilerimize konferans vermelerini
sağlıyoruz. Yaptıkları şey sadece basit bir bilgi
aktarımı değildir.
Üniversite öğrencilerimize biz bir taraftan Erasmus
Projesiyle Avrupadaki değişik üniversitelerde eğitim
öğretim görme, ufuklarını açma, yabancı bir ülkede deneyim
kazanma, oradaki üniversite öğrencileriyle birlikte olma imkânı
sunarken gidemeyenlere de burada aynı fırsattan bir nebzede olsa
yararlanmaları için 111 Projesiyle çok sayıda Nobel ödüllü bilim
adamı Türkiyeye gelip üniversite öğrencilerimize destek
olmaktadır.
Aynı şekilde yine Bologna süreciye üniversitemizin
uluslararası hüviyet kazanması, uluslararası nitelikte, kalitede
bir çıtaya ulaşabilmesi için gerekli çalışmalar
yapılmaktadır. Her zaman sözü ediliyor: O kadar üniversite
açılıyor, öğretim üyesi nerede? Öğretim üyesi
yetiştirmek için her türlü yöntemi deniyoruz. Bir taraftan Millî
Eğitim Bakanlığı diğer taraftan üniversiteler, şu
an yurt dışına gitme durumu olan, yabancı dil
yeterliliği olmayan her araştırma görevlisine, doktora
öğrencisine yurt dışına çıkıp bilgisini,
deneyimini artırmak için fırsat veriyoruz, bunları
sağlıyoruz.
Ayrıca kendi ülkemizde de öğrencilerimizin
değişik üniversitelere gidebilmesi, nasıl Türkiyedeki Avrupa,
Avrupadaki Türkiyeye geliyorsa yeni üniversiteler ile önceki köklü
üniversiteler arasında da bir değişim programı
başlatmış bulunmaktayız.
Üniversite açılma konusunda biraz önce beni tebessüm ettiren
bir konuyu da sizlerle paylaşmak istiyorum: Her ile üniversite
açıldığında bunu lüzumsuz, anlamsız, gereksiz, fuzuli
görüyoruz ama diğer yandan da kendi ilçemize üniversite istiyoruz. Burada
samimi olmak lazım.
AKİF AKKUŞ (Mersin) 150 bin nüfuslu,150 bin!
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla) Üniversite
açıldığında, bu hiçbir zaman hiçbir üniversite ilk iki sene
içerisinde, üç sene içerisinde, beş sene içerisinde ful bir üniversite,
tam anlamıyla dört dörtlük bir üniversite hâline gelmez. Bu, zaman isteyen
bir konudur. 1992de açılan, 1994te açılan
1992deki yirmi dört
üniversite açıldığında da aynı şeyler gündeme
geldi, aynı şeyler konuşuldu. Yıl 2010, o zamanki yeni
üniversitelerin çoğu bugün bizim eski, köklü üniversitelerimizle
yarışır, onlarla boy ölçüşür hâle gelmiştir. Bunlar
için de biraz bekleyeceksiniz. Bu yatırımları da hep birlikte
yapacağız.
Diğer tarafta, üniversite öğrencilerinin mağduriyeti
gündeme geliyor, yoksulluğu konuşuluyor. Bir milletvekili olarak ve
aynı zamanda üniversitede çocuğu okuyan bir baba olarak
konuşuyorum. Üniversitede çocuk okutmak kolay bir iş değil,
üniversitede çocuğunu okutmak gururlu, onurlu, güzel bir olay ama
üniversitede çocuk okutmak gerçekten fedakârlık isteyen zor bir olay. Biz
burada devlet olarak bu çocuklarımıza daha önce
akıllarından bile geçmeyen imkânları, hizmetleri sunuyoruz.
Bir defa, isteyen herkese burs veya kredi veriyoruz. Kim isterse
burs veriyoruz, kredi veriyoruz, katkı kredisi veriyoruz. Eğer
başarılı ihtiyaç sahibi ise karşılıksız burs
veriyoruz ama maddi durumu kriterler, ölçütler içerisinde muhtaç durumda
değil ama başvuruyor, ona kredi veriyoruz, katkı kredisi
sağlıyoruz.
Ayrıca, bu üniversite öğrencilerimizin
sorunlarını gündeme getiren arkadaşlar şunun farkında
mıydı? Daha bu yılın başına kadar mevzuatlarla,
birçok konuyu konuştuğumuz -daha yeni konuştuk- bizim
üniversitedeki öğrencilerimiz hafta sonu kahvaltı desteği
alamıyordu, yurtta kalan öğrencilerimize hafta sonu
kahvaltısı verilmiyordu.
AHMET ERSİN (İzmir) Öğrencileri kim dövdürüyor?
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla) Bu öğrencilerimize, biz, bakın,
sanki öğrenciler hafta sonu yurtta kalmıyormuş gibi onlara
destek sağlanmıyordu. Onunla ilgili söyleyeceklerimizi de
söyleyeceğiz ama hafta sonlarında, bayram tatillerinde bu
öğrencilere destek verilmiyordu, bunu sağladık,
kahvaltısını sağladık
MUHARREM İNCE (Yalova) Yüksel Bey, yurtlardaki öğrenci
sayısı kaç, toplam öğrenci sayısı kaç?
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla) Yurtlardaki öğrenci sayısı
245 bin.
MUHARREM İNCE (Yalova) Toplam öğrenci sayısı
kaç?
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla)
ve bugün yaptığımız
yurtlarda daha önce olmadığı şekilde, biz 500 kişilik
yurt yapıyorsak 500 kişilik de sosyal tesisini
hazırlıyoruz, bin kişiyse bununla ilgili sosyal tesisini de
hazırlıyoruz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Toplam öğrenci sayısı
kaç? 2,5 milyon!
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla) Şimdi, konuşuyoruz
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hocam, on dörtte 1ini ancak barındırıyoruz.
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla) Toplam öğrencisi ne kadar? 2 milyon
200 bin civarında.
MUHARREM İNCE (Yalova) Tamam. Onda 1i yurtlarda, yani onda
9u dışarıda!
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla) Biz her ilde üniversite açarak, bir defa
öğrencilerimizin çoğu kendi illerinde veya büyük şehirlerde
kalıyorsa burada barınma sorunu yok zaten.
Geçen sefer söyledim, biz bugün itibarıyla yurda
başvuran öğrencilerin talebine, yüzde 75e varan oranda -çünkü son
konuşmamla bu konuşma arasında dört tane daha yurt açıldı-
yurt açtık, taleplerini karşıladık, yer açtık ve
2009da 15 bin, 2010da 30 bin, önümüzdeki iki yılda da 80 bin daha yeni
kapasite açacağız yurtlarımıza. Yani bize başvuran
herkese nasıl burs verebiliyorsak, kredi verebiliyorsak, katkı
kredisi verebiliyorsak, bundan sonra, merak etmeyin, çok yakın bir zamanda
yurtlarımıza başvuran her öğrenciyi de
yurtlarımıza alacağız.
Şimdi, gene biraz önce konuştuğumuz gibi bu
ülkedeki üniversite öğrencilerinin hiçbirisinin dünya görüşü,
tercihi, ağzından çıkan laflar ne olursa olsun kötü muameleye
tabi tutulmasına gönlümüz razı olmaz. Böyle bir şeyi doğru
bulmayız.
AHMET ERSİN (İzmir) Öğrencileri kim dövdürüyor
onu söyle?
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla) Böyle bir şey
yanlıştır ama bu ülkede toplantı, gösteri yürüyüşleriyle
ilgili hangi mevzuatlar varsa bununla ilgili kurallara da uymak
zorundayız. Bir tarafta görüşünü beyan etmek, tepki göstermek,
protesto etmek başka, savaş meydanına gider gibi de gitmek
başka.
Yine, burada eğer polislerimizin ihmali, kastı varsa
bununla ilgili idari işlem de yapılmaktadır ve en kısa
zamanda sonuçlandırılarak gereği yapılacaktır.
Biz üniversitelerimizle ilgili bir hayalin, bir heyecanın,
bir vizyonun peşindeyiz. O da bu ülkede artık üniversiteye
girişin bir sıkıntı, üniversiteye girişin bir maraton
yarışı olmaktan çıkıp neredeyse herkesin, uzun dönemde
herkesin ilgisine, istidadına, yeteneğine, kapasitesine göre
istediği bir programda okuyabilmesinin önünü açmaktır. Merak etmeyin,
çok kısa bir zaman içerisinde bazı programlarımızda
sınav bile olmayacak, isteyen herkes o programa girecek ve mezun olup
olmama da onun kendi başarısına, kendi gayretine bağlı
olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sorular da önceden cep telefonuna
gelecek mi? Bir mesaj gönderdiği zaman sorular cep telefonuna gelecek mi
sınavdan önce? Cevapları gelecek mi?
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla) Arkadaşlar, ÖSYM ile ilgili
sıkıntı, yıllardır gündeme gelen, herkesin
bildiği, tartıştığı, programlara konu olan
şeye biz neşter vurduk ve son verdik. Bundan sonrasında da,
bugün de açıklanan -siz gazete manşetlerinde işinize gelenlere
baktınız- diğer tarafta da bireye mahsus soru paketleriyle böyle
bir şeyin daha başlangıcından sonuna kadar asla izin
verilmeyecektir.
Ben bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Grup önerisinin aleyhinde olduğumu bir kez daha beyan ediyorum. Tekrar
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özden.
III.- YOKLAMA
(MHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, toplantı
yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN Yoklama talebi vardır.
Sayın Vural, Sayın Bal, Sayın Korkmaz, Sayın
Torlak, Sayın Çelik, Sayın Asil, Sayın Yalçın, Sayın
Yıldız, Sayın Paksoy, Sayın Tankut, Sayın
Işık, Sayın Yunusoğlu, Sayın Akcan, Sayın
Serdaroğlu, Sayın Akkuş, Sayın Nalcı, Sayın
Homriş, Sayın Özensoy, Sayın Şandır, Sayın
Coşkun.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
2. (10/286, 10/470) esas
numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön
görüşmesinin Genel Kurulun 7/12/2010 Salı günkü birleşiminde
birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bizim elimizde
AKPnin grup önerisi yok efendim, iki grubun önerisi bizde var.
Dolayısıyla bize iki grubun önerisi geldi diyorum yani grup önerisi
yok bizim elimizde. Dolayısıyla grup önerisi elimizde olmadan bu
konuda konuşma yapamayacağız.
BAŞKAN Dağıtıldığını
söylüyor arkadaşlar.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkanım, bize de
fotokopisi ulaştı.
OKTAY VURAL (İzmir) Dağıtılmasını
temin ettikten sonra
BAŞKAN Dağıttıklarını söylüyorlar
arkadaşlar.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkanım, eğer
Divanın dağıtım noktasında bir kusuru varsa ara
verebiliriz.
BAŞKAN Hayır, hayır, sizinle ilgisi yok çünkü ben
daha evvel de gördüm.
Kavas arkadaşlar
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, bize
dağıtılmadı efendim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkanım, MHP
ve CHPnin grup önerileri geldi, AKPninki gelmemişti. Ben istedim, öyle
aldım.
SUAT KILIÇ (Samsun) Bize dağıtıldı.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- Gündemdeki sıralama ile
Genel Kurul çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 574 ve
472 sıra sayılı Kanun Tasarılarının, İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine
ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
Sayı: 864 07/12/2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 07.12.2010 Salı günü (bugün)
toplanamadığından İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Suat
Kılıç
Samsun
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında yer alan 565, 574, 374, 472, 522,
481, 533, 569, 570, 572 ve 573 sıra sayılı kanun tasarı ve
tekliflerinin bu kısmın 4, 5, 6, 7, 9, 10, 11, 12, 13, 14 ve 15 inci
sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi.
Genel Kurulun; 7 Aralık 2010 Salı ve 29 Aralık 2010
Çarşamba günkü birleşimlerinde Sözlü Soruların
görüşülmemesi, 28 Aralık 2010 Salı günü sözlü soruları
müteakip diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,
Genel Kurulun; 10 Aralık 2010 Cuma günkü birleşiminde
374 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerinin bitimine
kadar çalışmalara devam edilmesi, çalışmaların bu
birleşimde tamamlanamaması hâlinde Genel Kurulun 11 Aralık 2010
Cumartesi günü saat 14:00te toplanarak gündemin kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında
yer alan işlerin görüşülmesi ve 374 sıra sayılı kanun
teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara
devam edilmesi, 28 Aralık 2010 Salı günü 15:00-23:00 saatleri
arasında, 29 ve 30 Aralık 2010 Çarşamba ve Perşembe
günlerinde ise 13:00-23:00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesi,
574 ve 472 Sıra Sayılı Kanun
Tasarılarının, İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel
Kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması,
Önerilmiştir.
574 Sıra Sayılı
Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu Kanunu Tasarısı (1/961)
BÖLÜMLER BÖLÜM
MADDELERİ BÖLÜMDEKİ
MADDE SAYISI
1. BÖLÜM 1-26 26
2. BÖLÜM 27-48 25
(Geçici
Madde 1,2,3)
Toplam
Madde Sayısı 51
472 Sıra Sayılı
Türkiye Yazma Eserler
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı (1/772)
BÖLÜMLER BÖLÜM
MADDELERİ BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI
1. BÖLÜM 1-11 11
2. BÖLÜM 12-16 11
(
Madde 14'e bağlı 1.,2.,3.,4. ve 5. fıkralar;
Geçici
Madde 1)
Toplam
Madde Sayısı 22
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin
lehinde ilk söz Samsun Milletvekili Sayın Suat Kılıça aittir.
Buyurun Sayın Kılıç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; grup önerimiz üzerinde, lehinde olmak üzere söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu bu vesileyle saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun bu hafta ve bütçeden sonraki tek haftada çalışma gün ve
saatlerine ilişkin çalışma prensipleri noktasındaki
görüşlerimizi, esasında Genel Kurulun onayına sunmuş olacağız
getirmiş olduğumuz grup önerisiyle beraber. Burada gerek Cumhuriyet
Halk Partisi gerek Milliyetçi Hareket Partisi gerekse Barış ve
Demokrasi Partisi açısından bilinmeyen herhangi bir unsur söz konusu
değil. Dün öğleden sonra AK PARTİ grup başkan vekilleri
toplantısının hemen akabinde muhalefet
gruplarımızın tamamını bu konuda bilgilendirdik.
Bu hafta çalışma gün ve saatlerimizi Danışma
Kurulu önerimizin kabul edilmesi hâlinde şu şekilde dizayn etmiş
olacağız: Bugün zaten 15.00-23.00, çarşamba ve perşembe
günleri 13.00-23.00, cuma günü 14.00-23.00. Bu hafta görüşülmesi planlanan
kanun tasarı ve tekliflerinin yasalaşmasına cuma günü 23.00e
kadar olan sürenin yetmemesi hâlinde, cumartesi günü saat 14.00ten
başlayarak bitimi planlanan kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam
edelim düşüncesindeyiz ama kanaatimi hemen peşinen ifade edeyim:
Cumartesi gününe sarkacağı kanısında değiliz çünkü
sadece iki kanun teklifi ile bir tasarının bu haftaki dört gün
içerisinde kanunlaştırılmasına ilişkin bir
düşüncemiz var.
Bugün, grup önerileri nihayete erdikten sonra, İç Tüzük 37
ile ilgili görüşme de tamamlandıktan hemen sonra Türk Ceza Kanununun
257nci maddesinde değişiklik öngören bir maddelik bir kanun teklifi
var, yürütme ve yürürlükle birlikte üç madde, saat 23.00e kadar o kanun
teklifinin görüşmelerine devam edelim düşüncesindeyiz. Bitmemesi
hâlinde -muhtemelen süremiz yetmeyecektir, bitmeyecektir- çarşamba günü,
yarın saat 13.00ten itibaren başlayacak çalışmalarda yine
TCK 257yle ilgili kanun teklifinin görüşmelerine devam edip bitirelim
istiyoruz. Bundan sonra Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanun
Tasarısı gelecek. Az evvel Danışma Kurulu önerimiz
okunurken de ifade edildiği gibi, geçici maddeleriyle birlikte toplam 51
madde. 1-26 birinci bölüm, kalanı ikinci bölüm olmak üzere iki bölümden
oluşan bir temel kanun formatında görüşülmesini arzu ediyoruz.
Çarşamba günü başlanacak, perşembe günü bu kanuna devam
edeceğiz, bitmediği takdirde -perşembe günü 23.00e kadar- cuma
günü saat 14.00ten itibaren Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun
görüşmelerine devam edeceğiz. Bunun bitiminde, muhalefet
gruplarından da aynı yönde olumlu görüş ve öneriler geldi hatta
konuyu hatırlatan muhalefet grup başkan vekilleri oldu diyebilirim,
AK PARTİ Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt tarafından verilen bir
kanun teklifi var, tababet ve şuabatı ile ilgili Kanunda düzenleme
yapılmasına ilişkin tek maddelik bir kanun teklifi. Bu kanun
teklifi diş hekimliği mesleğinin tanımına yönelik bir
düzenleme içeriyor. Malumlarınız olduğu üzere, gelişen
teknolojik koşullar, diş hekimliği hizmetlerinin
standartlarını ve çerçevesini de değiştirmiş durumda.
Sadece teknik bir düzenleme.
Cuma günü Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun bitmesi
hâlinde bu tek maddelik diş hekimliğiyle alakalı kanun teklifini
görüşmeksizin ya da tümü üzerindeki görüşmeleri yaparak maddeleri
üzerinde ayrıca görüşmeye gerek kalmaksızın Genel Kurulun
oyuna sunabiliriz. Bu noktada dün yaptığımız
görüşmelerde gerek CHP gerekse MHP gruplarının diş
hekimliği kanunu ile ilgili olumlu görüşleri olduğu konusunu
grup başkan vekilleri bana ilettiler -gerek Sayın Vural gerekse
Sayın İnce- BDP Grubundan Sayın Ata ile görüştük, konuyu
değerlendireceklerini ama kendilerinin de prensipte bu konuya bir
itirazlarının olmadığını ifade ettiler.
Yine Danışma Kurulumuzla öne çekilmesini
planladığımız bir diğer kanun tasarısı,
Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı. Yine millî kültür, millî tarih
noktasında önemi haiz olan bir kanun tasarısı. Hükûmetten geldi.
Komisyon süreci çok önceden tamamlandı. Genel Kurulda bu kanun
tasarısını da yasalaştırmayı ve bu
başkanlığın kurulmasına önayak olmayı
hedefliyoruz ancak Yazma Eserler Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısını bu hafta
yasalaştırmak gibi bir düşüncemiz yok. Öne çekip öndeki yerini
muhafaza edelim düşüncesindeyiz. 2011 yılı Merkezî Yönetim Bütçe
Kanun Tasarısının görüşmeleri tamamlandıktan sonra
yazma eserler başkanlığıyla ilgili kanun
tasarısını yine burada görüşmek suretiyle
yasalaştırma imkânı bulabiliriz.
Bilgi ve dikkatlerinize sunduğumuz grup önerimizde
ayrıca, sadece başlık olarak ifade etmek istiyorum, yedi
ayrı uluslararası sözleşmenin sıralarını öne
alıyoruz ancak bugün bunları öne almakla birlikte bu haftaki
çalışma saatleri içerisinde bu uluslararası sözleşmelerin
görüşmelerini yapmak ya da oylamalarına başlamak gibi bir
düşünce içerisinde değiliz, onu peşinen ifade etmiş
olayım.
İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya
Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün Onaylanması; Türkiye
Cumhuriyeti ile Filipinler Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması; Türkiye
Cumhuriyeti ile Kanada Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması; Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası
Arasında Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının Türkiye
Cumhuriyetindeki İşbirliği ve Faaliyetleri Hakkında
Anlaşmanın Onaylanması; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Asya
Kalkınma Bankası Arasında Asya Kalkınma
Bankasının Bölgesel Ofisinin Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanması; Uluslararası Ticaret Finansmanı İslami Kurumu
Kurucu Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu ve
son olarak, Özel Sektörün Geliştirilmesi İslami Kurumu Kurucu
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı. Bunlar sadece grup önerimizle öne çekilmiş olacak
ancak 2011 yılı bütçesi öncesinde, az evvel ifade ettiğim gibi,
bu konuların görüşme ya da oylamalarını yapmak gibi bir
düşünce içerisinde değiliz.
Çok saygıdeğer milletvekilleri, bir not olarak ifade
etmiş olayım: Cumartesi günü saat 14.00ten sonra, bitmemesi hâlinde
çalışacağız dedik ancak cuma günü erken saatlerde bitmesi
ya da perşembe günü saat 23.00ten önce üç kanun teklifinin
yasalaşması hâlinde cuma günü yeni bir kanun teklifini öne almak ya
da cumartesi günü, hazır Danışma Kurulu kabul edilmişken
çalışmalara devam etmek gibi bir düşünce içerisinde
değiliz. Baştan da beyan ettiğimiz gibi, dün de muhalefet
gruplarıyla konuştuğumuz gibi, TCK 257, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanun Tasarısı ve bir de diş
hekimliğiyle ilgili tanımlamayı düzenleyen tek maddelik kanun
teklifi yasalaştıktan sonra Genel Kurul
çalışmalarını nihayete erdirmeyi planlıyoruz.
İktidar grubuna ve muhalefet gruplarına bu çerçevede
başarılı bir çalışma temposu ve iyi bir hafta temenni
ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kılıç
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk söz
Eskişehir Milletvekili Sayın Tayfun İçliye aittir.
Buyurun Sayın İçli. (CHP sıralarından
alkışlar)
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri
saygıyla selamlıyorum. AKP grup önerisi aleyhinde söz aldım.
Biraz evvel Sayın Suat Kılıç kendi grubunun önerisini özetledi.
Değerli arkadaşlarım, bu özetlenen grup önerisinde
en can alıcı nokta 565 sıra sayılı kanun. Bu kanunu
öylesine acil bir şekilde gündemin ilk sırasına getiriyorlar ki,
gerçekten, niyetleri orada okumak, niyetleri görmek burada mümkün.
Değerli arkadaşlarım, mevcut gündemimize göre
4üncü sıraya konuluyor ama -diğer 3 kanun tasarısıyla
ilgili, anlaşılan o ki, Hükûmet ve Komisyon yerlerine oturmayacaklar-
ilk sırada 565 sıra sayılı kanun görüşülecek. Bunu,
AKPnin Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde de görüyorsunuz kocaman harflerle.
565 Sıra Sayılı Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynakın verdiği üç maddelik -bir maddelik de, yürürlük ve
yürütmeyle birlikte üç maddelik- bir kanun teklifini ilk sıraya
alıyorlar.
Değerli arkadaşlarım, bizi izleyen çok değerli
vatandaşlarımız, bir yasanın bu kadar acil ilk sıraya
getirilmesine anlam verememiş olabilirler, birazdan onların
ayrıntılarını sizlere arz edeceğim. Bu kanun
teklifinin, böyle alelacele getirilen kanun teklifinin milletin yararına
mı olup olmadığını sorgulamamız gerekiyor. Öyle
ya, çok acil, bütün kanunları bir tarafa bırakıyorsunuz, bütün
her şeyi bir tarafa bırakıyorsunuz ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 1inci sırasına koyuyorsunuz. Peki, bu kanun teklifi
sokaktaki işsiz vatandaşımızın
sıkıntısına çare oluyor mu? Memurumuzun, işçimizin,
emeklimizin, sanayicimizin o yaralarına çare oluyor mu? Değerli
arkadaşlarım, olmuyor. Bu kanun teklifi ile 5237 sayılı
Türk Ceza Kanununun görevi suistimal yani görevi kötüye kullanma ve görevi
ihmal suçlarına bir açıdan örtülü bir af getiren bir yasa teklifi.
Değerli arkadaşlarım, bu kıyak kurtuluş
yasasıyla, bu kıyak örtülü af yasasıyla kimler kurtarılmak
isteniyor, konunun can alıcı noktası bu. Bu kanun maddeleri kimi
ilgilendiriyor değerli arkadaşlarım? Suç işleyen kamu
görevlilerini yani halk tabiriyle memurları, kimi memurları
ilgilendiriyor. Bu suçtan kim zarar görüyor, ilk önce bunu sormamız
lazım? Bu suçu işleyenler her şeyden önce devlete zarar veriyor
ve millete zarar veriyor, milletin kamu kaynaklarını hortumluyor,
mahkeme kararlarını hiçe sayıyor. Vatandaşa hoyratça, bile
bile, kasıtlı olarak davranan, onun canını yakan kimi kamu
görevlilerini kurtarmaya yönelik bir kanun teklifi. Peki, bu suçu
işleyenler kimlere kıyak çekiyor? Yerli, yabancı
yandaşlarına kamu mallarını peşkeş çekiyor.
Değerli arkadaşlarım, biraz evvel de ifade ettim,
vatandaşa bile bile zulmeden kimi memurlar bu yasa teklifiyle alelacele
kurtarılmak isteniyor. Şimdi, bu yasa bugün görüşülecek. Peki,
arkadan ne geliyor, daha bütçe görüşmeleri yapılmadan önce? Kişisel
kusurları nedeniyle vatandaşa zarar veren kamu görevlileri, hâkim,
savcılar hakkında dava açılmasını engelleyen bir yasa
teklifi de değerli arkadaşlarım, peşi sıra arkadan
Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne getirilecek. Şimdi, Profesör Doktor
Haberal, kamuoyunda öyle adlandırılan bir kanun sözünü ettiğim
kanun.
Değerli arkadaşlarım, şimdi bakıyoruz,
dünyanın en önemli gündemi WikiLeaks belgeleri. Şimdi, bu
konuşulduğu zaman AKPli arkadaşlarımız hemen
hopluyorlar, hemen zıplıyorlar, hemen laf atmaya
başlıyorlar! Peki, bu belgelerin en can alıcı noktası
nedir? Özelleştirmeler, kamu iktisadi teşebbüsü denilen kamuya ait
malların peşkeş çekilmesi. Bu belgeler içinde bunu çok net
olarak görüyorsunuz. Şimdi bu suç nasıl işlenir? Bir kamu
görevlisi tarafından işlenir. Ya görevini kötüye kullanacak, görevini
suistimal edecek ya da görevini ihmal edecek. Şimdi bir bakıyorsunuz,
bu kanun teklifiyle, görülmekte olan görevi ihmal suçları ve görevi
suistimal suçlarının alt sınırları ve üst
sınırları indirilmek suretiyle bir açıdan örtülü af
getiriliyor, erteleme imkânı getiriliyor, hükmün açıklanması
imkânı getiriliyor ama her şeyden önce bu düzenleme,
sanıkların lehine düzenleme getireceği için, Yargıtayda
bekleyen dosyaların da bozulması suretiyle tekrar yerel mahkemelerde
yargılanması fırsatını getiriyor.
Çok değerli arkadaşlarım, daha iki gün önce,
biliyorsunuz, eski DİSK Başkanı merhum Kemal Türklerin
davası zaman aşımına uğramıştı.
Değerli arkadaşlarım, bu yasal düzenleme geldiği zaman
birçok kamu görevlisinin Yargıtayda bekleyen, kesinleşmemiş
birçok dosyası Yargıtay tarafından lehe hükümler
getirildiği için bozulacak ve bu dosyaların bir anlamda zaman
aşımına uğraması suretiyle, bu suçu işleyenlerin
bu cezalardan kurtarılma imkânı getirilmiş oluyor.
Değerli arkadaşlarım, nasıl bir ülkede
yaşıyoruz? Sürekli kişiye özel yasalar. Naylon faturayı
bilerek kullananlar bu Mecliste çıkarılan kanunlarla affedildi.
Şimdi bakıyorsunuz, bu yasa teklifi kabul edildiği takdirde,
vatandaşa zulmeden, bile bile keyfî davranan birtakım kamu
görevlilerini siz burada affedeceksiniz. Mahkemeye gitmiş, hak
aramış, mahkemeden karar almış, mahkeme kararını
hiçe sayan kimi kamu görevlilerini bu yasa teklifiyle affedeceksiniz. Görevini
ihmal etmek suretiyle veyahut görevini kötüye kullanmak suretiyle
vatandaşın malını yağmalayan insanları,
vatandaşın malını hortumlayanları, bu alelacele
getirilen yasayla affedeceksiniz, ondan sonra çıkıp da her yerde Biz
yetimin hakkını yiyenlerden hesap soracağız. diyeceksiniz.
Bu ne yaman çelişkidir değerli arkadaşlarım? Türkiye'nin
tek bir meselesi, acil meselesi kamu mallarını yağmalayan,
kanunları hiçe sayan insanları kurtarmak mıdır?
Gazetelerde yazıyor Bu suçlamayla kimler
yargılanıyor? Bir bakıyorsunuz, ucu Hükûmete uzanıyor;
Hükûmetin bakanları, milletvekilleri, belediye başkanları bu
suçtan dolayı yargılanıyor. Bizim işimiz mıntıka
temizliği yapmak mıdır? 2011 seçimleri geliyor. 2011
seçimlerinden önce birtakım suçlarla, üstlerinde bu yaftalarla
dolaşan adamları aklamak Türkiye Büyük Millet Meclisinin öncelikli
görevi midir?
Değerli arkadaşlarım, lütfen, bu yasanın
gündeme alınmaması lazım; alındığı takdirde
de vicdan sahibi, namuslu insanların bu yasa teklifini reddetmesi
lazım. Bizim görevimiz bu. Biz milletvekili seçildiğimizde, Anayasanın
81inci maddesi gereğince Anayasaya, namusa, hukuka sadakatle
bağlı kalacağımıza dair yemin ettik. Devletin
malını hortumlayanları, vatandaşa zulmedenleri aklama
işi bizim görevimiz değil.
Her şeyden önce bu yasa teklifinin Türkiye Büyük Millet
Meclisinin önüne gelmemesi gerekir ama öyle bir duruma geldik ki şimdi bu
gelecek. İki gün sonra bir bakacaksınız, başka bir
Neymiş? Haberalın yargılanmasından dolayı
kişisel kusur işleyen kimi hâkim ve savcıların
uğradığı cezaları bizler affedeceğiz.
Değerli arkadaşlarım, o zaman -eğer bu yasalar
çıktığı zaman- devletin memuru dediğimiz kamu
görevlileri, siyasi iktidarın mensuplarının robotu olur.
Vatandaşımız hiçbir yerde hak arayamaz memura karşı,
devlete karşı çünkü memur, devlet gücünü temsil eder. Eğer hesap
vermezlik gibi bir yaklaşımı olursa bir devlet memurunun
vatandaşın sığınacağı hiçbir yer yoktur.
Onun için, böylesi yasa tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne
getirilmemesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız
lütfen.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Getirildiği takdirde de,
biraz evvel de söylediğim gibi, vicdan sahibi ve namuslu milletvekilleri
tarafından reddedilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Görüşlerimi dinlediğiniz için hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İçli.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin lehinde Sayın
Yeni, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, her milletvekili namuslu ve şereflidir. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bunu son
konuşmacıya özellikle hatırlatmak istiyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin lehinde söz
aldım. Bu vesileyle tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum ve
hepinizin hicri yıl başınızı kutluyorum, muharrem
ayınız mübarek olsun.
Yine, 5 Aralık da kadınlarımızın seçme ve
seçilme hakkı elde ettikleri bir gündür. Bütün hanım
kardeşlerimizi, milletvekillerimizi yeniden tebrik ediyorum, kutluyorum.
Milletin yararına olan kanunları çıkarmaya devam
ediyoruz. Destek veren tüm milletvekili arkadaşlarıma ayrıca
teşekkür ediyorum. AK PARTİ grup önerisiyle birçok önemli kanun bu
arada görüşülmüş olacak ancak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanun
Tasarısı gündemin ön sıralarına alınmaktadır. 12
Eylül tarihinde gerçekleşen Anayasa değişikliği halk
oylamasından sonra Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu seçimleri
yapılmış ve Kurul yeni değişikliğe uygun bir
şekilde oluşturularak çalışmalarına
başlamıştır. Bu nedenle, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu Kanun Tasarısının da bir an önce yasalaşması
gerekmektedir. Önümüzdeki hafta, inşallah hep birlikte 2011 bütçe
görüşmeleri başlayacak. Bu önemli uyum yasasının bütçe
görüşmelerinden önce mutlaka gündeme gelip kanunlaşması
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, çok çalışmamız
lazım. Milletimize sözümüz var, muasır medeniyeti yakalayıp
mutlaka aşacağız. Boşa zaman harcamamamız gerekir.
Hedefimiz, cumhuriyetimizin kuruluşunun 100üncü yılında, yani
2023te dünyadaki ekonomik sıralamada ilk 10a girmektir. Bunun için
sağlıkta, adalette, eğitimde, ulaşımda, turizmde ve
her konuda reformlar yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Türkiyenin her
tarafı şantiyeye döndü ve bu şekilde çalışmalar
sürüyor.
Ben AK PARTİ grup önerisinin lehinde oy
kullanacağımı belirtiyor, yüce Meclisi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yeni.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhinde
Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu
(MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; iktidar partisinin grup önerisi üzerine söz aldım.
Sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.
Bakın Sayın İktidar, her zaman
yaptığınız gibi, yine bugün de kafanıza göre hareket
ederek birçok tasarı ve teklifin sıralarını
değiştirmektesiniz. Bu değişikliklerin yapılması
aslında normal olabilir ancak bunları grupların
mutabakatıyla yapmanız daha doğrudur. Grupların
mutabakatıyla yapılan çalışmaların daha verimli
olduğunu sizler de bilmektesiniz. Bunun aksi ise Meclis çalışma
verimini olumsuz etkilemektedir.
Önergenizle, görevini kötüye kullananların affedilmesi sizin
için çok önemli olabilir, bu tabii ki sizin tasarrufunuz. Ancak sicilinize
baktığımızda bu kanun bizi tedirgin etmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu grup önerisi vesilesiyle şu
kanun - bu kanun değil genel bir değerlendirme yapmak istiyorum.
23üncü Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinin kanun yapma performansına,
iktidar partisinin muhalefeti yok sayan tutumuna huzurlarınızda
dikkat çekmek istiyorum. Genel Kurul 23üncü Dönemde 2010 Aralık
ayına kadar toplam 396 adet kanun çıkarmıştır. Bu
kanunların 225 tanesi uluslararası anlaşma, kalan 171 tanesi
normal kanunlardır. Görülüyor ki yarıdan fazlası yani 225 tanesi
uluslararası anlaşma olduğu için, ülkemizin uluslararası
menfaatleri de göz önünde bulundurularak iktidar ve muhalefetin mutabakatıyla
çıkarılmış ve
kanunlaştırılmıştır.
Çok değerli milletvekilleri, 23üncü Dönemin 1inci yasama
yılında zaten bu Mecliste kanun çıkarılamadı. 2nci ve
3üncü yasama yıllarında ise iktidar-muhalefet diyaloğunun en
verimli olduğu dönemi yaşandığından kanun
çıkarmada Genel Kurul başarılı bir dönem icra etti ve
böylece ülkemizin ve milletimizin yararına olan kanunları
iktidarıyla muhalefetiyle birlikte çıkardık. Bu uzlaşma
neticesinde 2nci ve 3üncü yasama yılında toplam 231 adet kanun
çıkmıştır. Bu 231 adet kanunun 103 tanesi uluslararası
anlaşma -dikkatinizi çekerek ifade ediyorum- 128 tanesi ise normal
kanundur. Bu rakamlar gösteriyor ki 2nci ve 3üncü dönemlerde oluşan
mutabakat neticesinde Meclis verimli çalışmıştır ancak
4üncü yasama yılından itibaren Adalet ve Kalkınma Partisinin
Ben yaparım olur, ben iktidarım, benim dediğim olacak ve benim
düdüğüm çalacak. hastalığına yakalanmasıyla birlikte
işler değişmiştir. Kısaca, iktidar Her şeyi ben
bilirim, istediğimi yaparım, muhalefete hiçbir şey sormam,
muhalefet de neymiş, muhalefeti hiçbir şeye
karıştırmam. anlayışıyla hareket etmeye
başlamıştır. İşte, bu anlayışın
sonucu tüm muhalefeti yok sayan iktidar en verimli çalışması
gereken 4üncü yasama yılında Meclisten ancak ve ancak 95 kanun
çıkarabilmiştir ve bunların 55 tanesi uluslararası
anlaşma, 40 tanesi ise kanun olmuştur. Altını çizerek ifade
ediyorum ki bir yasama yılında sadece 40 kanun çıkarabildiniz.
Değerli milletvekilleri, 5inci yasama yılının
ilk üç ayında Genel Kuruldan geçen 70 kanunun sadece 3 tanesi normal
kanun, geri kalan 67 tanesi ise geçen hafta da bizlerin desteğiyle
çıkardığınız uluslararası
anlaşmalardır.
Bakın sayın milletvekilleri, 23üncü Dönem Meclisinin
kanun çıkarma performansını özetliyorum: 23üncü Dönemin 1inci
yasama yılında çıkan kanun sıfır, 2nci yasama
yılı 80 kanun, 3üncü yasama yılı 48 kanun, 4üncü yasama
yılı 40 kanun, 5inci yasama yılının ilk üç
ayında ise yani şu anda da çıkarılan kanun sayısı
3tür. Dolayısıyla bu dönemin tamamında 171 adet kanun
çıkarılabilmiştir. Buradan görülüyor ki iktidar-muhalefet
diyaloğu sonucu 2nci yasama yılı çok verimli geçmiş,
3üncü ve 4üncü yasama yıllarında ise iktidarın muhalefeti yok
saydığı günden itibaren muhalefet Türkiye Büyük Millet
Meclisinde ben de varım, ben de milletin temsilcisiyim, ben de
demokrasinin gereği olarak burada varım. demiştir ve
nihayetinde AKPnin yanlış tutumu ve davranışı
sonucunda verimlilik düşmüştür. Neye rağmen düşmüştür?
Gece yarılarına kadar ve hatta Sayın
Başbakanımızın gece yarısı Genel Kurul
baskınlarına rağmen düşmüştür. İşte bunun
sonucu, bu işin müsebbibi ta ve ta ki iktidardır, yani Adalet ve
Kalkınma Partisidir.
Çok değerli milletvekilleri, AKP İktidarı ne zaman
muhalefetle mutabakat aradıysa, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak her
zaman ülke ve milletin menfaatine olan yasalarda size destek verdik. Bu
tavrımızı bundan sonra da sürdüreceğiz ve bakın bu
tavır, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın
Doktor Devlet Bahçelinin tavrıdır ve grubumuza tavsiyesidir
değerli milletvekilleri. Çok hassas konularda verdiğimiz desteklerin
kıymetini bilmeseniz bile herhâlde hatırlayacaksınız.
Bakınız sayın milletvekilleri, bir kez daha
hatırlatıyorum: Demokrasi Ben sandıktan çıktım, her
şeyi yaparım. demek değildir. Milletimiz bu Meclise sadece
AKPyi göndermedi. Muhalefeti de seçen ve kanun yapması için Meclise
gönderen yine bu aziz millettir. Siz muhalefeti yok saymakla aslında
milleti de, milletin görüş ve düşüncelerini de yok
saymaktasınız. Milliyetçi Hareket Partisi olarak 147 tane kanun
teklifimiz var, sadece benim 26 adet kanun teklifim var. Bütün bu teklifler, bu
milletin sorunlarına çözüm getiren tekliflerdir değerli
milletvekilleri. Ancak Adalet ve Kalkınma Partisi, muhalefetten geldi diye
bizim tekliflerimizi görmezden ve duymazdan gelirken, kendisi aynı konuda
teklif ya da tasarılar getirerek Sorunu muhalefet çözemez, biz çözeriz
havası vermeye çalışmaktadır. Bu, AKPnin Muhalefet çözüm
üretmiyor kara propagandasının da bir parçasıdır. Hem
çözüm getiren tekliflerimizi gündeme almıyorsunuz hem de muhalefeti Çözüm
üretmiyor diye suçluyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, iktidar komisyonlarda ve Genel Kurul
çalışmalarında muhalefetin öneri ve tekliflerinin en
azından bir kısmını dikkate almış olsaydı
birçok sorun çok daha kolay, çok daha önce çözülebilirdi.
Bakın, iktidarın çok değerli milletvekilleri, bir
Anayasa değişikliği paketiyle komisyonların, Genel Kurulun
ve Türk milletinin ve ülkenin altı ayını heba ettiniz. Heba
ettiniz diyorum, çünkü referandum akşamı Sayın Başbakan
yeni bir Anayasa ihtiyacı olduğunu Türk milletine
haykırmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) Evet, madem yeni bir Anayasaya
ihtiyaç vardı, bu altı ayı ülkeye neden kaybettirdiniz?
Sayın Başbakanın ve siz değerli milletvekillerinin
yağlandıra ballandıra anlattığı Anayasa
değişikliği madem yeterli değildi, neden Milliyetçi Hareket
Partisinin geniş kapsamlı bir Anayasa değişikliği
teklifini, önerisini kabul etmediniz?
Değerli milletvekilleri, netice itibarıyla, bu Meclis,
iktidarıyla muhalefetiyle milletimiz için çalışmaktadır.
Ben yaptım, oldu anlayışı hem iktidarın kendisine
hem de milletimize zarar vermektedir.
Meclisin önünü açan da, tıkayan da iktidardır diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir
doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI (Devam)
D)
Önergeler
1.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Kösenin, Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden
Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
(2/553), İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/243)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
17.12.2010 tarih ve 2/553 esas numarası ile
Başkanlığınıza gelen ve tarafımdan verilen
Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden
Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 37. maddesine
göre işlem yapılması içi gereğinin
yapılmasını bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Şevket
Köse
Adıyaman
BAŞKAN Teklif sahibi, Adıyaman Milletvekili Sayın
Şevket Köse
(CHP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 5458 sayılı sosyal güvenlik prim
alacaklarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili
Kanun üzerinde vermiş olduğum yasa teklifiyle ilgili görüşlerimi
dile getirmek için İç Tüzük 37nci madde gereğince söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli arkadaşlar, teğet geçtiği iddia edilen
kriz, küçük bir azınlığın dışında, dar
gelirliyi, küçük esnafı ve emekliyi derinden etkilemiştir. Demek ki
kriz halkımızın cebini delip geçmiştir. Bu kriz bize
bazı dersler verdi. Bu bir fırsattır, bunu değerlendirmemiz
gerekir.
Dokuz yıllık AKP İktidarıyla, ekonomideki kara
tablodan en çok emeklilerimiz etkilenmişlerdir. Bu nedenle, BAĞ-KUR
ya da Sosyal Güvenlik Kurumundan emekli olan yurttaşlarımızdan
bir kısmı ticari faaliyette bulunmuşlardır. Bilindiği
gibi, bu kişilerden Sosyal Güvenlik Destek Primi adıyla kesintiler
yapılmaktadır. Uygulama, BAĞ-KURdan emekli olanlar için 1999
yılından bu yana, sigorta emeklileri için ise 2003 yılından
bu yana devam etmektedir. 1 Ekim 2009 tarihi ise bu konuda önemli bir
değişimin olduğu tarihtir çünkü bu tarihten önce ticari
faaliyette bulunan emeklilerin destek primleri aylıklarından
kesilmiyordu, başka bir deyişle bu kişiler ödemelerini bizzat
yapıyordu. 1 Ekim 2008den itibaren destek primi bu kişilerin
maaşlarından kesilmektedir. Sorun da tam bu noktada kendini
göstermektedir. Emekli olduktan sonra ticari faaliyette bulunan mükelleflerden
kimilerinin bizzat ödeme yapmaları konusunda bilgileri yoktur. Ayrıca,
bu konuda kendilerine herhangi bir tebligatta bulunulmadığı için
ödeme yapmamışlardır. Neticede, bu mükelleflerin borçları
birikmiş ve borçlar birikince de kendilerine ödeme ihbarı
gelmiştir. Bu durumda yalnızca kendi seçim bölgem olan
Adıyamanda 4 bin yurttaşımız bulunmaktadır.
Artık bunu Türkiyede siz düşünün? Yorumunu sizlere
bırakıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kişi
başı yaklaşık olarak 4 ila 5 bin, hatta 7-8 bin lira borcu
olan mükelleflerin bu borçları ödeme konusunda ciddi bir sorun
yaşadığı kamuoyunca bilinmektedir. Zaten emekli olan
kişi niye çalışır? Şüphesiz paraya ihtiyacı
olduğu için çalışır, çoluk çocuğunu okutmak, evine
ekmek götürebilmek için çalışır ve emekli aylığı
yetmediği için çalışır.
Değerli arkadaşlar, esnafımızın durumu
hepimizce bilinmektedir, esnaf borcunu ödeyemeyecek duruma gelmiştir.
Ayrıca, çok sayıda esnaf da kriz nedeniyle iş yerini
kapatmıştır. Emeklilerimizin ve esnaflarımızın bu
durumu ortadayken onlardan bu borcu faiziyle birlikte almaya çalışmak
adaletle, insafla bağdaşır mı? İşte bu nedenle
destek primi borcunun yeniden yapılandırılması ve faizinin
silinmesi mecburidir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yasa teklifimde anılan esas neden de budur.
Burada hemen şunu da belirtmek istiyorum: Düzenli ödeme yapan
yurttaşlarımızın ödemelerinde çeşitli kolaylıklar
sağlanması adaletsizliği de önleyecektir. Bakınız,
Hükûmet çok sayıda kalemde af çıkarmaktadır. Biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak yapılan düzenlemeye karşı değiliz ama
eksikleri var. Mesela, borcunu ve vergisini zamanında ödeyen
yurttaşlarımızın mağdur edilmemesi gerekir diye
düşünüyoruz. Yine bu konuda şikâyetler alıyorum.
Yurttaşlarımız şöyle diyor: Biz borcumuzu zamanında
ödediğimiz için suçlu olduk. Bize neden çeşitli kolaylıklar
yapılmıyor?
Değerli arkadaşlar, emeklilerimiz için yapılacak af
ya da benzeri düzenlemeler tek başına işe yaramayacaktır
çünkü emeklilerimizin yaşama koşulları hak ettiklerinin
altındadır. Hepimizin bildiği gibi emekli
aylığının amacı şudur: Çalışan
kişi üretemeyecek duruma geldiğinde insanca yaşamını
sürdürebilmelidir. Oysa ülkemizdeki emekli aylıkları hiç de insanca
yaşamaya yetecek düzeyde değildir. Batıda emekliler,
çalışma yaşamını noktalamış ama
aldığı gelirle yurt içi ve yurt dışı tatillerini
yapabilen mutlu kişilerdir. Ülkemizde ise emekli olan kişi maalesef
köşeye atılmış kişi konumundadır. Bu böyle
olmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak
emekliler konusunda elimizi taşın altına koymaya
hazırız. Hükûmet bir intibak yasası çıkaracaksa destek
olacağız. Eğer böyle bir düzenleme yapılmayacaksa bu
düzenleme Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında
çıkarılacaktır.
Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim;
Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu
bunun müjdesini verdi emeklilerimize, Emeklilerimiz Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında refah ve huzur içerisinde yaşayacak. dedi. Cumhuriyet
Halk Partisi iktidarında emeklilerimiz arasında aylık
dengesizliği kapanacak ve tüm emeklilerimiz iyi koşullarda
yaşayacak aylığa kavuşacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ŞEVKET KÖSE (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın milletvekilleri, unutmayalım ki bir ülkede
emeklilerin iyi yaşaması, o ülkenin gelişmişliğinin
göstergelerinden biridir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
emeklilerimize daha iyi koşullarda yaşam sunmak için yasa teklifimin
kabul edilmesini diliyor, sözlerime son verirken yüce heyeti tekrar en derin
sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Köse.
Gaziantep Milletvekili Sayın Akif Ekici.
Buyurun Sayın Ekici. (CHP sıralarından
alkışlar)
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 5458 sayılı Sosyal Güvenlik Prim
Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, sizleri ve
ekranları başında bizi izleyen tüm vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Hepimizin çok iyi bildiği gibi, emeklilerimiz aylardır,
yıllardır intibak masallarıyla oyalandı.
Başbakanın grupta açıklayacağını duyurduğu
emekli maaş zamları ise dağın fare doğurmasından
başka bir şey değildi. Yüzde 60ı bir kilo et alamayan, bir
saatlik emekli maaşıyla dört tane simit alabilen emeklilerimize ek
iş yapmaktan başka çare kalmamaktadır. Ticaretle
uğraşan emeklilerimiz, küresel mali krizin yıkıcı
etkileriyle prim borçlarını ödeyemez duruma gelmişlerdir. Bu
kanun teklifiyle, AKP İktidarının emeklilere ve küresel krize
karşı sergilediği vurdumduymaz politikaları neticesinde
primlerini ödeyemez duruma gelmiş ve borç altına girmiş
emeklilerimizin borç faizlerinin silinmesi ve bu borcun anapara
kısmının on iki ay taksitlendirilmesi öngörülmektedir.
Umarım, bu kanun teklifini de sırf muhalefet teklifi diye bakarak
reddetmez, emeklilerimizin içler acısı durumunu göz önüne alarak,
vicdanlarınızı dinleyerek kabul edersiniz.
Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği ve yakından
takip ettiği gibi, AKPnin zulmüyle inleyen tek kesim emeklilerimiz
değildir. AKP, emeklilerimizi açlıkla, yoksullukla kendi
hizasına çekmeye çalışıyor; gençlerimizi,
öğrencilerimizi ise biber gazı ve coplarla çekmeye
çalışıyor. Eleştiriye olan tahammülsüzlüklerini her zaman
biliyorduk, şahit oluyorduk, yalnız, yönetim değişti,
uygulama yöntemleri değişti; özgürlük, güç kullanılarak
engellendi. Önceden ne oluyordu? Cumhurbaşkanı, Başbakan,
üniversitelerin eğitim yıllarının
açılışlarında öğrencilere eğitimle ilgili
konuşmalar yapıyorlardı; bu yapılırken, protestoyu
engellemek için, sadece ve sadece TC kimlik numaraları tespit edilmiş
öğrenciler salona alınarak konuşmalar yapılıyordu. Şimdi,
biliyorsunuz, Anayasa değişikliği paketi sonrası sizin
tabirinizle ileri demokrasiye geçtik yani zulmü de ileri hâle getirdik, ileri
demokrasiye geçtik! Başbakanı protesto eden öğrencilere hapis
cezası, para cezası verilmeye başlandı. Öğrencilere
karşı uygulanan bu şiddetin, tahammülsüzlüğün nereye kadar
gideceğini çok merak ediyoruz. Bu kadar tahammülsüzlüğün, bu kadar
zalim olmanın bir tek açıklaması var; suçluluk psikolojisi.
Ancak hepimizin de bildiği gibi güneş balçıkla
sıvanmıyor. Her zaman halkı perişan edecek uygulamalara
imza atıp Kimse beni eleştirmesin. diyemezsiniz.
Şimdi, bulundukları her platformda gerek Başbakan
gerek diğer AKP sözcüleri süslü laflar edip gençlerimizin önemine dikkat
çekmeye çalışıyorlar. Bakınız Başbakan ne diyor:
Unutmamalıyız ki ancak gençlerine güvenen, gençlerini en iyi
şekilde yetiştiren milletler gelecekte var olabilirler.
Ben şimdi buradan soruyorum Başbakana, sizlere de
soruyorum değerli arkadaşlar: Gençlerimize bu şekilde mi
bakacağız? Şu manzarayı hep beraber izleyelim.
ALİ KOYUNCU (Bursa) Hangi gazete?
AKİF EKİCİ (Devamla) Daha bu gazeteleri çok
göreceksiniz bu tavırlarınızla.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Ne alaka? Başka
gazete yok mu?
AKİF EKİCİ (Devamla) - Bu utanç duyulacak
tavrı bu şekilde karşılamak ancak bu yapıya
yakışıyor değerli arkadaşlar.
Bu ne yapmış, bu? Bu genç kızımız, bu
üniversite öğrencisi ne yapmış? Ne yapmış bu genç
kızımız da bu hâle getirilmiş? Ne yapmış?
Mayınlı arazileri İsraillilere peşkeş çekmeye mi hazırlanmış
bu genç kızımız? Bu genç kızımız Telekom'u dört
yıllık kârı karşılığında birilerine peşkeş
mi çekmiş? Bu genç kızımız gemiyle yolda mısır
ithal ederken fonları mı değiştirmiş? Bu genç
kızımız Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisinin huzurunda
Meclis Başkanına dönerek talimat mı vermiş? Meclis
Başkanını mı azarlamış bu genç
kızımız değerli arkadaşlar?
EYÜP AYAR (Kocaeli) Ne alakası var?
AKİF EKİCİ (Devamla) - Yani vicdanı olan,
insan gibi değerlendiren, insan gibi düşünen herkes bu manzara
karşısında rahatsızlık duyar. Bu genç kız
yarın mezun olacak. Bu genç kız ya tıbbiyeli olacak ya hukukçu
olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
AKİF EKİCİ (Devamla) Bir şekilde, bu genç
kızımızla, bu şekilde zulüm gören genç
kızımızla bir yerlerde karşılaşacağız
değerli arkadaşlar.
Bütün AKP muhalifleri nazarınızda suçlu. Bütün AKP
muhalifleri nazarınızda haksız. Stalin ve Hitler döneminde, bu
tür muhalifler akıl hastanelerine kapatılıyordu, psikiyatrik
tedaviye tabi tutuluyordu, sizler de bunu yapmaya mı teşebbüs
ediyorsunuz değerli arkadaşlarım? Bir ülkede küçük
adamların gölgesi büyüyorsa o ülkede güneş batıyor demektir ama
şuna inanın ki: AKP mezalimi, AKP zulmü bu ülkede güneşi
batırmayacaktır. Bu ülkenin güneşi AKP tarafından
batırılmayacaktır.
Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum
değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ekici.
Sayın Kılıç, buyurun.
SUAT KILIÇ (Samsun) Saygıdeğer Başkanım, son
cümle üzerinden giriş yapmak istiyorum.
Evet, doğru, bu ülkenin güneşi AK PARTİ
tarafından batırılmayacaktır. Evvel Allah, Türk milletinin
ve Anadolunun güneşi hiç kimse tarafından
batırılamayacaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İç Tüzük 37nci madde doğrultusunda Sayın Kösenin
vermiş olduğu kanun teklifi, esasında özü itibarıyla
katıldığımız bir kanun teklifi, sosyal güvenlik
primlerinin yeniden yapılandırılması konusu. Birkaç hafta
önce, MHP Milletvekilimiz Sayın Serdaroğlunun da benzer bir kanun
teklifi olmuştu, emlak borçlarıyla alakalı olarak. O zaman ifade
etmiştim Sayın Başkanım, müsaadenizle şimdi de
söylüyorum. Yeniden yapılandırmayı çalışan
Başbakan Yardımcımız, ekonomi Bakanımız
Sayın Babacan burada, kulise kadar çıktı.
OKTAY VURAL (İzmir) Burada yok. Nerede? Sayın Kavaf
var burada.
SUAT KILIÇ (Samsun) Burada şu an.
Paketin içerisinde, Plan ve Bütçe Komisyonunun alt komisyonunda
görüşülen torba kanunun içerisinde gerek Sayın Kösenin sosyal
güvenlik primlerinin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili
kanun teklifi aynıyla var gerekse MHPli Sayın Serdaroğlunun
emlak vergilerinin yapılandırılmasıyla ilgili konusu aynen
var. Özü itibarıyla katılıyoruz, her iki sayın
milletvekilimize de teşekkür ediyoruz. İnşallah, Genel Kurulda
onu yasalaştıracağız ve milletimize birlikte, rahat bir
nefes aldıracağız.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Millî Savunma Komisyonunda
açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Millî Savunma Komisyonunda boş bulunan ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Ordu
Milletvekili Sayın Enver Yılmaz aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.58
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.35
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 27nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile
diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Kütahya Milletvekili Sayın Soner
Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi
Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3- Kütahya Milletvekili Soner
Aksoyun, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi
Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340)
(S. Sayısı: 395)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sıraya alınan, Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Veysi Kaynakın; Türk Ceza Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynakın, Türk Ceza Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/766) (S.
Sayısı: 565) (X)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 565 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe.
(X) 565 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
CHP GRUBU ADINA HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Veysi Kaynak tarafından verilmiş olan Türk
Ceza Kanununda -257nci maddesinde- Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kanunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinde görüşülmesi normal, mutat bir çalışma düzeninin
dışında olmuştur.
Değerli milletvekili kanun teklifini 27 Ekim 2010da Meclis
Başkanlığına vermiştir. Aynı gün Sayın
Meclis Başkanlığımız teklifi Adalet Komisyonuna
göndermiştir ve Sayın Adalet Komisyonu Başkanı da aynı
gün bu kanun teklifini gündemine almıştır ve komisyonu 2
Kasımda toplantıya çağırmıştır. Bir kanun
teklifinin birkaç gün içinde Meclis Başkanlığına sunularak
aynı gün komisyona gönderilmesi ve Sayın Komisyon
Başkanınca da kanun teklifinin aynı gün değerlendirilerek
komisyonun toplantıya çağrılması, bunun bir kanun teklifi
değil Hükûmet tasarısı olduğunu göstermektedir. Hükûmet
niçin böyle bir yönteme gidiyor? Bu kanun teklifi görevi kötüye kullanma suçu,
yolsuzluklarla ilgili olan bir suç, kamuoyunda infial uyandıran suçlardan
biri. Böyle bir Ceza Yasasındaki değişiklik Bakanlıkta
tartışılmış olsa Bakanlıktan bunu duymak, bununla
ilgili ön hazırlıkları yapmak biraz daha kamuoyunu bilgilendirme
ortamını da doğuracaktı. Bundan kaçırmanın
yöntemi nedir? Bir nöbetçi milletvekili bulacaksınız, bakanlık o
kanun teklifini hazırlayacak, o nöbetçi milletvekili de o kanun teklifini
imzalayarak ilgili yere verecektir!
Değerli arkadaşlar, milletvekilliğinin belirli bir
onuru vardır. Hükûmetin bu tür politikasına milletvekili alet olamaz.
Milletvekili araç olarak kullanılamaz. Bunda en büyük hata siyasi
iktidarındır, Hükûmetindir. Hükûmet, milletvekilini eğer araç
olarak kullanıyorsa o parlamenter sistemde ciddi
sıkıntıların olduğunu gösterir.
Şimdi, sayın milletvekilleri tarafından 23üncü
Dönemde de çeşitli tarihlerde kanun teklifleri verilmiştir, Adalet
Komisyonu Başkanlığına havale edilmiştir.
Hâlihazırda yetmiş yedi adet kanun teklifi komisyonda
görüşülmeyi beklemektedir. Bu kanun tekliflerinin görüşülmesi
komisyonda gündeme alınmazken bu kanun teklifinin öncelikle komisyonda ve
Genel Kurulda görüşülmesi, arkasında bunun bir Hükûmet desteği
de olduğunu göstermektedir.
Görüşülmekte olan kanun değişikliğiyle,
yolsuzluğa bulaşanları, haksız yere menfaat temin edenleri
cezalarda indirime gidilerek kurtarmaya çalışıyoruz. Görevi
kötüye kullananları, yolsuzluğa neden olanları kurtarabilmek
için Adalet ve Kalkınma Partisi ve Hükûmet iş birliği içindedir.
Mecliste bu kanunu öncelikle görüşmeye çalışıyorlar.
Halbuki Meclisin, Adalet ve Kalkınma Partisinin ve Hükûmetin öncelikli
görevi, artan işsizliği azaltmak, artan yolsuzlukları engellemek,
yoksulluğu sonlandırmak olmalıydı. Görevi kötüye
kullananları, yolsuzluğa neden olanları kurtarabilmek için bu
kanun teklifinin öncelikle görüşülmesinin gerekçesi nedir? Bu kanun
teklifi, yolsuzlukları teşvik edici ve yolsuzluğa
bulaşanları kurtarmaya yöneliktir.
Yolsuzluklar konusunda Türkiye'nin karnesi zayıftır.
Yolsuzluk yozlaşmadır. Yozlaşma, Türkiyede tüm alanları
tehdit eder boyuta ulaşmıştır. Her gün yeni bir yolsuzluk
iddiasıyla karşılaşıyoruz. Dünya Bankası
verilerine göre, Türkiye yolsuzluk sıralamasında dünya ülkeleri
arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Her türlü yolsuzluk,
toplumun devlete olan güvenini zedelemektedir. Yolsuzluklarla mücadelenin en
önemli ayağı yargıdır. Hükûmet, yargı denetiminden
hoşlanmamaktadır. Hukuk devletinde yargı kararlarının
bağlayıcılığı esastır. Yargı
kararları herkesi bağlar. Anayasanın 138inci maddesi
açıktır. Türk Ceza Kanununun 257nci maddesine dayanarak verilen
yargı kararları bu değişiklikle etkisiz hâle getirilmiyor
mu? Bu kanun değişikliği kabul edilirse kaç yargı
kararı geçersiz hâle gelecektir? Bu değişiklikten kimler
yararlanacaktır? Bunları açıklayabilecek misiniz? İsterdim
burada Sayın Adalet Bakanı olsaydı; çünkü bu sorduğum soruların
yanıtını ben de Türk milleti gibi merakla bekliyorum.
Bu kanun teklifiyle, yolsuzluğa bulaşmış
bürokratlar, belediye başkanları ve yandaşlar kurtarılmaya
çalışılmaktadır. Görevi kötüye kullanan memurların,
kamu görevlilerinin cezalarını hafifletecek bu düzenlemeyi ahlaki
bulmuyoruz. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yasa
değişikliğine de karşı çıkıyoruz.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu kanun
teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmesinden sonra kamuoyunda hak
ettiği yeri aldığını görüyoruz. Bununla ilgili olarak
Sayın Anayasa Komisyonu Başkanımız bu yasayı -yani
ismini de söylemek istemiyorum ama- bir ota benzetti: Maydanoz yasası.
Bunu söyleyen kim? Anayasa Komisyonu Başkanı. Peki, bu yasanın
önemi ne? Bu yasa, bu suç türü, devlet idaresi aleyhine işlenen
suçlardır. Demek ki devlet idaresinin aleyhine işlenen suçları
bir Anayasa Komisyonu Başkanı o kadar hafife alabiliyor. Takdir onun
ama Türk halkı öyle düşünmüyor.
Görevi kötüye kullanma suçu, memurun yasa ve yönteme uymayarak
icrai ve ihmal suretiyle icrai hareketler yapmasıdır. Peki, Türk Ceza
Kanununa baktığımızda, kamu görevlisi kimdir? Onun da
tanımı Türk Ceza Kanununun 6ncı maddesinde
belirlenmiştir. Herkes görevi kötüye kullanma suçunu işleyemez ancak
kamu görevlileri işleyebilir. Kamu görevlilerinin yarattığı
yolsuzluk devletin aleyhine işlediği suçu maydanoz suçlar olarak
yorumluyoruz. Bunun yanında bir belediye başkanı, adı da o
tür yolsuzluklarla anılan bir belediye başkanı bununla ilgili
basına bir açıklama yapıyor. Ne diyor? Görevi kötüye kullanma
başlıklı maddenin tamamen kanundan çıkarılması
gerektiğini ifade ediyor. Böyle saçma sapan madde olmaz. diyor.
Gazetelerden okuyoruz. Hırsızlar, hırsızlığı
önleyici kanun maddelerinin Ceza Kanunundan kaldırılmasını
ister, o belediye başkanıyla hırsızın arasında ne
fark vardır? Bu tür bir yasal düzenlemeyi çıkarmayı içinize
sindirebilecek misiniz? Zaten kendinizden yana olan ve size hizmet eden
bürokratları, kendi partinizden olan belediye başkanları
hakkında yapılan soruşturma dosyalarında içişleri
bakanları soruşturmaya izin vermiyor, ancak ve ancak ilgililer hukuk
yoluyla savaşarak, hukuk yolunu deneyerek soruşturmaya açabiliyorlar.
Hani Anayasa oylamalarında Demokrasi yaygınlaşacak.
diyordunuz, hani Anayasa oylamalarında Yargı şeffaflaşacak.
diyordunuz. Hani şeffaflaşan bir yargı? Aksine, yolsuzu,
devletin aleyhine suç işleyeni kurtaran düzenlemeleri yapan bir siyasi
parti durumundasınız. Hatta hatta bu Hükûmet bu tür bir düzenlemeyi
kendisi getirebilme cesaretini gösteremediği için bir milletvekiline böyle
bir kanun teklifini getirtebilen bir Hükûmet. Açıkçası bakın
aynı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanıyla ilgili
değerli bir milletvekilimiz vermiş. Nedir bunun suçu? Veya suç
isnadı nedir? Yargı kararına uymama. Sade bir yurttaş
yargı kararına uyacak, uymadığı gün hakkında
yasal işlem yapılacak. Bu Beyefendi hakkında da yargı
kararına uymadığı anda hiçbir işlem yapılmayacak.
Kimin koruması altında? Hükûmetin. Kimin koruması altında?
Adalet ve Kalkınma Partililerin koruması altında. İmar
mevzuatına aykırılık yapacak. Bu, cürettir. Suç
işlemek kadar kötü bir şey yoktur. Ahlaklı insan, ahlakı
savunan insan suçtan korkar, kanundan korkar. Ahlaksız olanlar hem suçtan
korkmaz hem kanundan korkmaz. Bugün siz bu oylamayla ahlaktan yana mı tavır
alacaksınız, kanundan yana mı tavır alacaksınız
yoksa suç işleyenleri ödüllendiren taraftan yana mı karar
kılacaksınız? Onu, ben de Türk halkı gibi ibretle
izleyeceğim.
Başka bir şey, Hükûmetinize hizmet etmiş. Elbette
bürokratlar bağlı bulunduğu hükûmete hizmet edeceklerdir ama hukuk
kuralları içinde. Değerli bir milletvekili, müsteşarken hizmet
etmiş, on sekiz ayrı dosyası var Türkiye Büyük Millet
Meclisinde. Suçu ne, isnadı ne? Görevi müsteşar, yargı
kararlarını uygulamama, keyfî muamele. Yani Sen kimsin? diyor
yargıya. Sen ne yaparsan yap, gene ben Bakanımın dediğini
yapacağım. diyor, Bana hükmeden siyasilerin dediğini
yapacağım. diyor. Bugün buradaki bu oylamayla ya hukuku
kazandıracaksınız veyahut da bu tür bir despot yönetimin
devamını isteyeceksiniz. Cumhuriyet hükûmetleri hiç böyle bir durumla
karşı karşıya kalmamıştı. Yargıda
bunalan, hapse girmekle karşı karşıya olanları
parlamenterliğe getiriyorsunuz, onları ödüllendiriyorsunuz.
Parlamenterlik kanundan kaçanların ödüllendirileceği yer mi acaba?
Bunu içinize sindirebiliyor musunuz? Ben sindiremiyorum, Komisyonda da
sindiremediğimi söyledim. Çünkü parlamenterlik, millet iradesini buraya
yansıtan bir konumdadır parlamenter. Hiçbir Türk vatandaşı
Kanundan kaçanları koruyun. demiyor bize. Bu kanun teklifini eğer
kabul ederseniz pek çok milletvekilimizin dokunulmazlık kapsamı
içinde olan dosyalarını ortadan kaldıracaksınız,
ödüllendireceksiniz. Pek çok bürokrat, bu kanun teklifi kabul edilirse,
yargının karşısından kurtulmuş olacak Ne
yaparsanız yapın, hizmet ettiğimiz iktidar bizi kurtarır.
diyecek, Hizmet ettiğimiz siyasi parti çoğunluğuna güvenerek
bize yargının önünden, yargıcın önünden kurtarır.
diyecek. Bu sizi hiç mutlu etmesin, aksine üzer. Yolsuzluğa bulaşanın
elinden tutarak yolsuzluk dosyasını tecil kapsamı içine
aldığınız anda onu teşvik ediyorsunuz Daha çok yap,
daha çok yap, daha çok yap. diyorsunuz. Vicdanınız götürüyorsa devam
edin arkadaşlar.
Bu kanun değişikliğiyle ne getiriliyor? Üç
yıllık yasa kapsamı içindeki cezalar iki yıla indiriliyor.
İki yıla indirilince ne oluyor? İki yıla indirilince
öncelikle asliye ceza mahkemesinde görülen bu davalar sulh ceza mahkemelerine
iniyor. Bu görevi kötüye kullanma suçları girift ve karmaşık
suçlardır, zor suçlardır. Suçun tasnifini yapmak bir yargıç için
çok zordur. Belki Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Adana gibi büyük
illerimizde sulh ceza yargıçları tecrübeli olabilir ama Anadolunun
yüzde 90ında sulh ceza yargıçlığına atanan
yargıçlar mesleğe yeni başlayan yargıçlardır. Bunun
anlamı şudur: Ben kendi mesleki çalışmamdan biliyorum,
görevi kötüye kullanmayla ilgili aldığım davaların büyük
bir çoğunluğunun zaman aşımına
uğradığını biliyorum ve gördüm. Bunun anlamı sulh
cezalarda bu dosyaların görülmesini istediğiniz anda artık bu
tür davalardan büyük bir çoğunluğunun zaman aşımıyla
ortadan kaldırılacağını gösteriyor. Yani Sayın
Gökçekin söylediği gibi, bu madde işlevsiz bir şekilde ortadan
kaldırılıyor.
İki: İki yıla kadar olan cezalar erteleme
kapsamı içinde. Dolayısıyla cezaların
caydırıcılık gücü ortadan kalkıyor. Adalet
Komisyonunda yaptığımız çalışmada, Sayın
Yargıtay temsilcisinden sorduğumuzda cezada indirimin uygun
olmayacağını söylüyor. Barolar Birliği temsilcisi Komisyona
sunduğu raporda bu tür bir cezadaki indirimin suçluyu suça teşvik
edeceğini söylüyor ve Cumhuriyet Başsavcılığı da
aynı şeyi paylaşıyor. Yargıtay, baro ve Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı bu tür bir uygulamanın
yanlışlığını, kişinin, kamu görevlilerinin
suça teşvik edileceğini ve bu konudaki endişelerini
altını çizerek belirtmesine rağmen ve hatta
toplantının son iki maddesinde Sizi kendi aranızda, baş
başa bırakıyoruz. diyerek, bu tür bir sorumluluğu içimize
sindiremeyeceğimizi belirterek o toplantıyı terk etmemize
rağmen bizim hemen çıkmamızdan sonra iki dakikada kanun
görüşülüyor ve kabul ediliyor Komisyonda.
Sevgili arkadaşlar, biz orada dört saat, beş saatlik bir
süreç içinde düşüncelerimizi anlatmışız. Demek ki bizim
oradaki varlık nedenimiz iktidarı rahatsız ediyor,
yolsuzlukları anlatmamız iktidarı rahatsız ediyor. Hâlbuki
eğer bizim söylediklerimizin de doğruluk payı varsa -ki
doğruluk payı var- bizden yardım istemeleri gerekirdi çünkü
doğru tektir, doğrunun başka bir yöntemi yoktur ve bugün
açıkçası bu yasanın bu Mecliste görüşülmesinden dolayı
üzüntülüyüm. Sekiz yıllık bir milletvekiliyim, ilk defa bu kadar
yolsuzluğun önünün açıldığı bir yasa düzenlemesini bu
Mecliste görüşüyoruz. Gerçi pek çok milletvekilimiz bu kanun
değişikliğini burada herhâlde yaşamak istemiyor, herhâlde onu
teneffüs etmek istemiyor ki işte 25-30 kişiyle bu kanunu
görüşüyoruz.
Doğrudur, yolsuzluğa bulaşanı kimse savunmaz,
hırsızın arkasından kimse gitmez. Belki dileğim odur,
bu kanun teklifi görüşülsün, yapılacak olan oylamada
milletvekillerinin sayısı bulunmasın ki kanun kadük duruma
düşsün. Açıkçası bu yasayla, pek çok insan
yakınıyordu, iş yapamıyoruz, görev yapamıyoruz,
savcılar yakamıza yapışıyor, yargıç
yakamıza yapışıyor diyordu, artık bu kanun
Değerli Milletvekilinin sayesinde dert olmaktan da çıkmaktadır!
Bakın, bir şey daha vereyim. Bir kanun elbette
değiştirilebilir, ama nedir? O alanda suç oranlarında eksilme
olur. Nedir? Hakikaten ciddi birtakım değişiklikler
olmuştur. Bunu anlayışla karşılarız.
Bakın, davaların açılış
yıllarına göre endeksine: 2004te görevi kötüye kullanmadan 2.055 dosya
dava var. 2005te 1.591; 2006, 3.438; 2007, 8.490; 2008, 10.518.
Açıkçası, her yıl artan bir görevi kötüye kullanmadan
kaynaklanan, yolsuzluktan kaynaklanan artan bir ceza dosyası var.
Eğer ceza dosyalarında ciddi bir artış varken siz cezada
bir indirime gidiyorsanız, bunun anlamı suçu ve suçluyu teşvik
etmektir.
Sevgili arkadaşlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız
lütfen.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Peki.
Değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisi bu
davranışıyla iktidara geldiği günden bu yana yolsuzlukla
iştigal eden bürokratlarını, belediye
başkanlarını ve yandaşlarını aklama çabası
içinde olmuştur. Yani yolsuzlukla iştigal eden bürokratlarına,
belediye başkanlarına ve yandaşlarına yasa
dışı uygulamada güvence vermiş durumdasınız.
Hiçbir ülkede suçu teşvik eden yasa çıkarılamaz. Biz,
şimdi, suçu teşvik eden bir yasayı çıkarmaya
çalışıyoruz. Bu kanunda yapılmak istenen
değişiklik, Adalet ve Kalkınma Partililerin oylarıyla kabul
edilecek, hiçbir Cumhuriyet Halk Partili bu kanunun geçmesi yönünde olumlu oy
vermeyecektir.
Sevgili arkadaşlar, bu kanuna biraz önce açıklamaya
çalıştığım gerekçelerle ve benden sonra söz alacak
arkadaşlarımın açıklayacağı gerekçelerle olumlu
bakmıyoruz, bu kanun teklifinin reddini istiyoruz ve bu kanun teklifinin
oylamasında da olumsuz oy vereceğimizi belirtir, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ünlütepe.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili
Sayın Rıdvan Yalçın. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 565 sıra
sayılı Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın Türk Ceza
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Konuşmamın başında yüce
Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, aramızda teklif sahibini
göremiyorum. AKP Grubundan da zannediyorum bir 15 kadar
arkadaşımız bu önemli görüşmeyi izliyor. AKP Grubunun
Meclise bu görüşmelerde katılmayışı bu kanunun
görüşülmesini kendi vicdanlarına kabul ettirememektir diye de ümidimi
muhafaza ettiğimi ifade ediyorum.
Değerli milletvekilleri, yüce Türk milletinin manevi
şahsını ve iradesini yansıttığına
inandığımız bu kutlu Meclis, bugün, üzülerek ifade
etmeliyim ki, büyüklüğüne, vakarına, misyonunu uymayan
ayıplı bir kanun teklifini görüşmektedir. Her şeyden evvel
bu ayıplı teklifin görüşülme usulü sorgulanmaya muhtaçtır.
AKP İktidarı, Hükûmet olarak Meclise sunmayı içine
sindiremediği, belki Bakanlar Kurulundan geçirmekte zorlanacağı
ya da ilgili kurum görüşleriyle yüzleşmek istemediği hangi konu
varsa tasarı olarak getirmek yerine teklif şeklinde Meclise
sunmayı tercih etmektedir.
Birçok tartışmalı konuda
yaşadığımız gibi, Türklüğe hakaretin cezasız
kalmasına ilişkin teklifte de
karşılaştığımız üzere bu teklifte de nöbetçi
vekil olarak aynı vekilin, milletvekilinin imzası bulunmaktadır.
Partimizin 250ye yakın, muhalefetin 600e yakın kanun tekliflerinden
bir teki bile görüşülmeye değer bulunmazken, gündeme dahi
alınmazken bu arkadaşımızın teklif görünümlü
tasarıları yıldırım hızıyla yasalaşabilmektedir.
Bu sebeple kendisiyle ne kadar gurur duysa hakkıdır.
Bu çarpık yasama sürecinin son örneği, haksız
kararları sebebiyle tazminat ödemeye mahkûm edilmiş bazı
hâkimlerle ilişkilendirilen yine AKPnin aynı yöntemi
kullandığı kanun teklifi olmuştur. Kamu görevlilerinin
hukuka aykırı iş ve eylemlerinden devletin sorumluluğu
bugün de var olan evrensel bir prensiptir. Ancak kamu görevlilerinin hukuka
aykırı iş ve eylemlerinin bedelini kişisel olarak da
ödemeleri çağdaş hukuk değerleri yaklaşımlarına
daha uygundur. Kamu görevlilerinin nasılsa yaptığımın
bedelini, verdiğim zararı devlet ödeyecek rahatlığında
olmak yerine bu bedelden şahsen de sorumlu olacağım
anlayışı içerisinde olmaları hukuka
bağlılığı artıracak bir olgudur.
Tekliflerinin yasalaşma hızı itibarıyla
rekorlar kitabına girmeye aday bu yasama dahisi milletvekilimizin bugün
görüştüğümüz anlamlı teklifinin yasalaşması için Genel
Kurula katılmayan arkadaşlarının yerine pusula gönderilmesine
de ihtiyacı olmayacağı kanaatindeyiz.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Teklif sahibinin kendisi yok!
RIDVAN YALÇIN (Devamla) Teklifin konusu itibarıyla AKP
Grubunun oylamalara yoğun şekilde katılımını
beklediğimizi de ifade etmek isterim.
Sayın milletvekilleri, değiştirilmesi teklif edilen
257nci madde ne içermektedir, şimdi görüştüğümüz teklifle hangi
hâle gelecektir diye baktığımızda, 1inci
fıkrasında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek
suretiyle kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden
olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisine
bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilebilmekteyken, bu
durumdaki kişiler yani görevinin gereklerine aykırı hareket
ederek kişilerin mağduriyetine neden olan, kamunun zararına
neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu
görevlisi altı aydan iki yıla kadar hapisle
cezalandırılacaktır.
2nci fıkrada ise, görevinin gereklerini yapmakta ihmal ve
gecikme göstererek yine kişilerin mağduriyetine ya da kamunun
zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç
sağlayan kamu görevlisi hâlen altı aydan iki yıla kadar hapis
cezası almakta iken bu teklif yasalaşırsa üç aydan bir yıla
kadar hapisle cezalandırılacaktır.
3üncü fıkrada düzenlenen ve aslında rüşvet ve
haksız çıkar sağlamanın bir başka şekli olan suç
tipinin de cezası, aynı şekilde, indirilmek istenmektedir.
Sayın milletvekilleri, yukarıda belirtilen
değerlendirmeler karşısında böyle bir teklifin,
bırakın kabul edilmesini, verilmesi ve gündeme alınması
bile vicdanı olanlara zül gelmelidir. Bu teklifin, ne hukuki ne ahlaki ne
siyasi bakımdan savunulacak tarafı bulunmamaktadır; bu teklif ayıplıdır, bu teklif
etik dışıdır.
Değerli milletvekilleri, değiştirilmesini
görüştüğümüz madde, AKP İktidarında hazırlanıp
yasalaşmış Türk Ceza Kanunu içerisinde bulunmaktadır.
Şimdi sormak istiyorum, bu ayıplı teklife oy verecek
milletvekillerine, Sayın Hükûmete: Aradan geçen zaman içerisinde, görevi
kötüye kullanarak ya da ihmal ederek insanların mağduriyetine neden
olma, kamuyu zarara uğratma, kendisi ya da başkasına haksız
çıkar sağlama eylemleri azalmış mıdır? Bu çirkin,
yüz kızartıcı suçlar toplumsal tehdit olmaktan
çıkmış mıdır ki eylemlerin cezaları neredeyse
ortadan kaldırılmaktadır? Yoksa, yolsuzluk, sistemli bir
mekanizmaya mı dönüşmüştür?
Sayın milletvekilleri, bu yasayı teklif eden, bu yasaya
oy verecek olan her milletvekili Kamuoyuna ve kendi vicdanına kasten ya
da ihmalle kişileri mağdur eden, kasten ya da ihmalle kamunun
zararına neden olan ve kendisi ya da başkasının haksız
kazanç sağlamasına yol açan kamu görevlilerini neden affediyoruz,
neden cezalarını indiriyoruz? sorusunun cevabını
vermelidir. Bir iktidarın görevi devletin malını çalan ve
çaldıranlardan hesap sormak değil midir? Bir iktidarın görevi
milletin parasını kendisi ya da başkasına peşkeş
çekenleri görevden uzaklaştırıp çaldıklarını geri
almak değil midir? Öyleyse hangi neden sizleri bu suçları
işleyenlerin cezalarını indirmeye sevk etmektedir? Kamuoyu
ibretle cevabınızı beklemektedir.
Değerli milletvekilleri, elbette, bir kurumsal
yapıyı bütünüyle itham etmek hakkaniyetli olmaz. Ancak biliniz ki bu
soruların cevabı: Kamu vicdanında özellikle kamunun
zararına yol açmak, kendisi ya da başkasına haksız kazanç
temin etmek suçlarının faillerini affedecek olanlar, ancak bu suçu
işleyenlerle iş birliği içerisinde kabul edileceklerdir.
Aslında basına da yansımış bulunan
Sayın Melih Gökçek ile Anayasa Komisyonu Başkanı Sayın
Burhan Kuzunun diyaloğu meseleyi oldukça ibret verici şekilde ortaya
koymaktadır. Değerli arkadaşlar, Sayın Burhan Kuzuya
Sayın Gökçek şöyle diyordu: Abi, şunu yapamaz
mısınız? Bunu altı aydan üç aya indiremez misiniz? Üç aydan
altı ay olunca belediye başkanları bu cezayı alıyor,
paraya çevriliyor, belediye başkanlığı da gitmiyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu talebe
karşı, aynı zamanda bir hukuk profesör olan Anayasa Komisyonu
Başkanı Sayın Kuzu Ne yani bir belediye başkanı
kişileri mağdur ediyor, kamuyu zarara uğratıyor,
kişilere haksız çıkar sağlıyorsa elbette ki ceza
görmeli, belediye başkanlığında kalıp bu fiilleri
yapmaya devam mı edecek, bu nasıl talep? demeliyken -böyle
umardık- Sayın Kuzu aynen şöyle söylüyor: Şu anda bana
gelen 140 dosya var milletvekillerinin, aşağı yukarı 50ye
yakını 240tan. Yani, şimdi görüştüğümüz 257nci
maddenin bir önceki kanundaki numarası. Bu cümle üzerine Sayın Gökçek
Ağabey, bana onların listesini versene, ben onları bir
fitilleyeyim de altı aydan üç aya indirelim. Ağabey, ben onun
kulisini iyice yaparım, ortalığı
kaldırırım. diye sözlerini bitiriyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) Fitillemiş mi?
RIDVAN YALÇIN (Devamla) Şimdi, değerli
milletvekilleri, yolsuzluk bütün sistemi kemiren devasa boyutlara
ulaşmışken, bırakınız devlet ihalelerini, hazine
arazilerinin tahsislerini, uygunsuz kredileri, siyaset bir işçiye verilen
giyim yardımını bile nereden, hangi alışveriş
merkezinden alacağına müdahil olmuşken milletimiz bizden
dokunulmazlıkların sınırlandırılmasına
ilişkin kanunlar bekliyor. Milletimiz bizden siyasetin
finansmanını şeffaf ve denetlenebilir hâle getirecek kanunlar
çıkarmamızı bekliyor. Milletimiz bizden siyasi ahlak
yasasını çıkarmamızı bekliyor. Milletimiz bizden
yargı kararlarını hiçe sayanlardan hesap
soracağımız düzenlemeler bekliyor. Milletimiz bizden ucuz
fiyatlarla ellerinden alınan ve sonra imalatçılara trilyonluk
rantları cebine akıtanlardan hesap sorabileceğimiz düzenlemeler
istiyor. Milletimiz bizden kendi şirketlerine devasa ihaleler veren,
rekabeti yok edip bütün belediye kaynaklarını belirli kişilere
aktarmaya yarayan yolsuzluk sarmalını ortadan kaldıracak
düzenlemeler bekliyor. Milletimiz bizden keyfî cezaların
olmayacağı, devlet organlarının yandaş
olmayanları sindirme ve bertaraf etme aracı olarak
kullanılmayacağı gerçek bir demokrasi, haklının
aynı zamanda güçlü de olacağı bir adalet anlayışı
bekliyor.
İşte, değerli milletvekilleri, milletimizin
beklentileri böyleyken, kamu kaynaklarının suistimali sistemli bir
yapıya dönüşmüşken, bu suistimalleri yapanların
cezalarını artırma ihtiyacı ortadayken bu ayıplı
teklif Genel Kurula kadar gelebilmişse Sayın Gökçek bir tebriki hak
etmiştir! Sayın Gökçek demek ki gerçekten de ortalığı
ayağa kaldırmış, gerçekten de kulisi iyi yapmış
ve gerçekten de ilgili milletvekillerini iyi fitillemiş ki bugün bu yasayı
görüşüyoruz. Onun için, bu yoğun emek, ortalığı
ayağa kaldırma ve milletvekillerini fitilleme çabası
karşısında bu yasaya kısaca Gökçek kanunu denilirse bir
hakkı da teslim etmiş oluruz diye düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, sanıldığının
aksine, görevi kötüye kullanma ya da imar suçlarının cezaları
fazla da değildir. Her ne kadar teklifin gerekçesinde, yapılan ceza
indirimi gözlerden kaçırılmak istenmiş ve aslında aynı
anlama gelen menfaat ve kazanç kavramları üzerinden gerekçe sunulmak
istenmişse de bir cümle ile de cezanın fazla olduğu
belirtilmiştir. 257nci maddede düzenlenen üç ayrı suç tipinin alt
sınırları altı ay ve bir yıl şeklinde
düzenlenmiştir.
Değerli milletvekilleri, meslekte bulunmuş
arkadaşlarımız beni teyit edecekler, bileceklerdir ki bu suçlar,
alt sınırları itibarıyla zaten hükmün açıklanmasının
ertelenmesi, paraya çevirme, tecil ya da ilgili kanundaki diğer tedbirlere
de dönüştürülmeye imkân sağlamaktadır. Yine meslekten gelen
arkadaşlar bileceklerdir ki, kamu görevlileri mahkemelerde çoğunlukla
mağdur edilmemeye çalışılmakta, özellikle ilk suçları
ise tamamının cezaları ertelendiği gibi görevlerine de
devam edebilmektedirler. Hatta birçok zimmet ya da emniyeti suistimal
soruşturmalarında, ortada kaybolmuş bir kamu
kaynağının olduğu tespit edilmiş bile olsa ilgili
şahsın özel mal varlığına intikali belgelerle
ispatlanamadığı durumlarda kamu görevlilerinin lehine zimmet
yerine görevi ihmal ya da görevi kötüye kullanma şeklinde hükümler
kurulduğu bütün meslektaşlarımız tarafından da teyit
edilecektir.
Değerli milletvekilleri, özellikle iktidar grubuna
söylüyorum, bütün içtenliğimle, bütün samimiyetimle ifade ediyorum ki,
kamu görevi yapmasında ahlaki bir engeli bulunmayan, hukuka
bağlı hiçbir kamu görevlisi bu maddelerden muzdarip değildir. Bu
gerçekler ortadayken bu yasada ısrar etmek ancak suç işlemeyi
alışkanlık hâline getirmiş, muhtemelen birden çok kez
mahkûm olmuş, buna rağmen istismarlarını sürdüren,
fahiş zararlara yol açmış ve aslında kamu görevi
yapamayacak ahlaki düşkünlükteki kişileri kurtarmak amaçlı
olabilir.
Değerli milletvekilleri, yeminine sadık kalan
milletvekillerinden ve dolayısıyla yüce Meclisimizden, görevinin
idraki içerisinde olan bir hükûmetten beklenen, hukuk tanımamış,
insanları mağdur etmiş, kendisi ya da başkasına
haksız çıkar sağlamış olan kamu görevlilerini aklamak
değil, yaptıkları suçların bedelini ödetmek, kanunları
suçlulara uydurmak yerine kamu görevlilerini hukuka uymaya davet etmek
olmalıdır.
Değerli milletvekilleri Bu teklif yasalaşırsa
neler olacaktır? sorusunu değerlendirdiğimizde, her şeyden
evvel, hâlen var olan düzenlemede alt sınırları itibarıyla
paraya çevirme ya da tecil imkânları ya da başka bir tedbire çevirme
imkânları varken, gerek yargılanan kamu görevlilerinin
sabıkalı oluşları gerek kasıt ya da ihmalle ortaya
çıkardıkları kamu zararının büyüklüğü gerekse
kastın yoğunluğu gibi sebeplerle bu imkânlardan
faydalandırılmaya layık görülmeyen ve dolayısıyla kamu
görevi yapamayacak durumdaki belediye başkanları ve kamu görevlileri
bu cezalardan kurtulacak, aynı görevleri yapmaya maalesef devam edeceklerdir.
Bu maddeden mahkûm olmuş herkesin dosyası tekrar
açılacak, yapılıyor olan infazlar durdurulacak, kanun
değişikliği sanıkların lehine olduğu için temyiz
aşamasındaki dosyalar durdurulacak ve mahallî mahkemelere iade
edilecek; muhtemelen mahallî mahkemeler kendi aralarında bir görevsizlik
kararı verecekler ve değerli milletvekilleri, bu safahat içerisinde
geçecek. Bu işlemlerin alacağı zaman içerisinde maalesef
kişileri mağdur etmiş, kendisi ya da başkasına
haksız çıkar sağlamış birçok kamu görevlisinin
yaptığı yanına kâr kalacak ve bu hesap
sorulamamış olacak. Onun için değerli arkadaşlarım, bu
kanunun sonuçları itibarıyla aynı zamanda bu yüz
kızartıcı suçlar bakımından bir örtülü af
içerdiğini de söylemek abartı olmayacaktır diye
düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, bir kanunun kişiler için
doğuracağı sonuçlar yanında kamu vicdanında
doğuracağı sonuçlar daha da önemli olabilmektedir. Bu itibarla,
bu kanun ile kamuyu zarara uğratmanın, kendisi ya da
başkalarına çıkar sağlamanın, insanları
mağdur etmenin suç olmadığı, bu eylemleri yapmanın
serbest olduğu gibi bir algı oluşacak. Bu suçları
işlemeyi alışkanlık hâline getirenler görevlerini kaybetme
korkusu taşımadan eylemlerini pervasızca ve rahatlıkla
sürdürebileceklerdir. Bir çıkar sağlıyoruz ama sağladığımız
bu çıkarı kendi kutsal davamıza harcıyoruz şeklinde
bugün birçok istismarını ilahî bir kılıfla
meşrulaştıran bazılarına, değerli arkadaşlar,
bu kanunla hukuki bir kılıf da sağlamış oluyorsunuz.
Bu teklifle dürüst bürokratlar ve belediye başkanları, iktidarın
nasılsa cezaları indirdik diye uygunsuz işler yaptırmak
için daha çok baskısına maruz kalacaktır. Neticede hukuka,
adalete sarsılmış olan inanç tümden yok olacak ve ne yazık
ki bir devleti, bir toplumu ayakta tutan temel olgu olan adalet duygusuna olan
güven bütünüyle sarsılmış olacaktır.
Sayın milletvekilleri, bu teklifin imza sahibi Sayın
Milletvekili görüyorum teşrif etmişler Meclisimizi. Eğer daha
çok hizmette bulunmak istiyorsa bana göre bu teklif yetmez. Bana göre,
partisine daha faydalı, hayırlı işler yapmak istiyorsa
elinde fırsat varken rüşvet, zimmet, ihaleye fesat
karıştırma gibi suçlar için de bir ceza indirimine ilişkin
bir kanun teklifi verirse bu amacına da ulaşması mümkün olur.
Ben, şahsen, böyle bir ceza indirimi teklifi gelirse bundan
şaşırmayacağımı ifade edeceğim.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) MHP hükûmet olursa
affeder. Rahşan affında olduğu gibi siz affedersiniz onu.
RIDVAN YALÇIN (Devamla) Sayın Milletvekili, ben
konuşuyorum, siz de sıra gelince, varsa bu kanunu savunacak
vicdanınız gelir burada savunursunuz.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Tabii ki var.
RIDVAN YALÇIN (Devamla) Hiç benim tarzım değil. Bir
müsaade edin, ben konuşmamı bitireyim; siz de gelir, burada
bildiğiniz çerçevede konuşursunuz.
Değerli milletvekilleri, ne kadar ceza indirimi yapsanız
da, ne kadar yaptığınız usulsüz işlere yasal
kılıflar çıkarsanız da beytülmala el uzatan ve el
uzatanları himaye edenlerin er ya da geç iki cihanda da hesap
vereceğini hatırlatıyor, bu ayıplı yasaya muhalefet
edip hayır oyu vereceğimizi belirtiyor, sizleri
vicdanlarınızla baş başa bırakıp yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yalçın.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına, Hakkâri
Milletvekili Sayın Hamit Geylani. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa
teklifinin tümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, konuşmama öncelikle
yargının çıkmazlarına birkaç vurguyla başlamak
istiyorum. Türkiye bugün bir tam yargı şiddeti
sarmalındadır. Yurttaşın ne yazık ki yargıya olan
güveni neredeyse sıfırlanmıştır. Tutukluluk
sürelerinin üzerinden neredeyse iki yıl geçmiş olmasına
rağmen hiçbiri tahliye edilmediği gibi, en doğal hakları
olan ana dilde savunma yapma hakları bile hiçbir somut gerekçe
gösterilmeden gasbedildi parti yöneticilerimizin ve belediye başkanlarımızın.
Bin yıllık bir dil bilinmez bir dil olarak çok gariptir ama mahkeme
tutanaklarına geçmiştir. Yaklaşık yine bir yıldır
tutuklu bulunan Iğdır Belediye Başkanımız Sayın
Mehmet Nuri Güneşin Erzurum Ağır Ceza Mahkemesindeki son
duruşmasında da bir tahliye kararı verilmedi.
Öte yandan, sadece ama sadece demokratik bir eylemin tertip
komitesinde yer aldığı gerekçesiyle Yüksekova Belediye
Başkanımız Ruken Yetişkin kesinleşen altı
aylık cezasını çekmek üzere 5 Aralık günü Bitlis Cezaevine
girmiştir.
Değerli arkadaşlar, hiçbir belediye başkanımız
ve yöneticimiz yolsuzluk, rüşvet, irtikâp gibi ya da kamu görevini kötüye
kullanma -şimdi gördüğümüz yasa teklifinin içeriğinde
olduğu gibi- suçlarından yargılanıp
tutuklanmamıştır. Onlar, düşünce ve ifade özgürlüklerini
kullandıkları için şu an cezaevlerindedir.
Aynı şekilde, biz Barış ve Demokrasi Partisi
milletvekilleri hakkında da sadece düşünce açıklamalarından
veya ana dillerimizle birkaç sözcük ifade etmekten ötürü bugün Mecliste bulunan
ve iki bin üç yüz yılı aşkın ceza istemli fezlekeler bulunmaktadır.
Bir yandan da gözaltı ve tutuklama furyası hâlen devam etmektedir.
27 Kasım günü Ankarada gözaltına alınan 43
üniversite öğrencisinden 17si tutuklandı, bunlardan 1i de
basın mensubudur.
Geçen hafta da başta Hakkâri ve Şemdinli olmak üzere
birçok yerde çok sayıda Kürt yurttaşımız gözaltına
alınmış ve tutuklanmıştır.
Yine, hemen hemen konuşmacıların tümünün bugünkü
konuşmalarında ifade ettikleri gibi, İstanbulda son olarak
yaşanan polis şiddeti ise Hükûmetin özgürlüklere ve işkenceye
olan tutumunu da ortaya koymuştur. İstanbul Emniyet Müdürünün hâlen
görevde olması bunun somut bir kanıtıdır.
Bakınız, en meşru bir demokratik tepki bile bu
ülkede şiddetle, işkenceyle bastırılmaktadır. Bir
ülkenin başbakanı, düşünün ki, kendisinin eleştirilmesine
bile tahammül edemiyor. Demokratik ve anayasal hak olan meşru tepkiler de
en antidemokratik yöntemlerle bastırılmaya
çalışılıyor. Evet, demin de söylediğim gibi bugünkü
Meclis oturumunda ağırlıklı olarak polis
baskıları anlatıldı. Tümüne
katıldığımızı ifade etmek istiyoruz çünkü polis
devleti anlayışı net olarak deşifre olmaktadır.
İşte tüm bunlar yargının ve de Türkiye'deki hukuk sisteminin tıkanıklığını
bir kez daha göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'deki demokrasi, hukuk ve yargı tablosu ortada
iken şu an görüştüğümüz yasa teklifine gelince: Bu yasa teklifi
hangi mantık ve gerekçe ile Meclis gündemine
taşınmıştır, doğrusu anlamakta ve
algılamakta güçlük çekiyoruz. Gerçi, AKP Hükûmetinin acil
ihtiyaçlarından bir tanesini karşılamaya yönelik olduğu gün
gibi ortadadır. Şöyle ki: Bu Hükûmet yolsuzluklara
bulaşmış kendi bürokratını, kendi belediye
başkanını, kendi yandaşını kurtarmaya yönelik bir
gizli af çıkartacak kadar hukuktan uzaklaşarak kanuniliğini
açığa çıkarmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, kamu görevlisi kamu
hizmetinin uygulanması esnasında görevinin gerekli
kıldığı yükümlülüklere uygun hareket etmek zorundadır.
Bu, dünyanın her yerinde böyledir. Hiçbir kamu görevlisi görevini,
kendisine verilen yetkiyi kendi amaç ve menfaatleri için kullanamaz,
yurttaşı mağdur edemez, kamuyu da zarara uğratamaz. Bu
bilinen bir gerçek.
Bu anlamda, Ceza Yasasının 257nci maddesiyle
düzenlenen tırnak içinde- görevi kötüye kullanma suçunun cezası bir
yıldan üç yıla kadar hapis olarak öngörülmekteyken, ceza hukukunda,
cezaların amaçlarından bir tanesi ve en önemlisi de kuşkusuz,
yasada suç olarak belirlenen fiillerin işlenmesinin engellenmesi yani caydırıcılığıdır.
Bu nedenle, suç ile ceza arasında mutlak surette bir orantının
olması gerekli.
Kamu görevi yapmakta olan kişilerin de kanunda suç olarak
sayılan fiilleri işlememesi için, caydırıcı ve
orantılı bir cezanın olması kaçınılmazdır.
Neredeyse bir yolsuzluklar cenneti hâline gelmiş Türkiye'de, herkesin de
malumu olduğu gibi, görevi kötüye kullanma suçu çok sıkça
işlenen bir fiildir. Ayrıca, teklif ile getirilmek istenen ceza
indirimleri bu suçun daha da çok işlenmesine neden olacak ve yolsuzluk
yapanlara da âdeta cesaret verecektir çünkü TCKnın 257nci maddesinin
birinci fıkrasında düzenlenen bir yıldan üç yıla kadar olan
hapis cezası, teklifle birlikte altı aydan iki yıla indirilerek,
hadise, sulh ceza mahkemelerinin görev alanında kolaylaştırılmak
istenmektedir. Daha önemlisi, ceza üst sınırının üç
yıldan iki yıla indirilmesiyle, kişi, erteleme, paraya çevirme
gibi seçenek yaptırımlarından yararlanacağı gibi, Ceza
Muhakemeleri Kanununda düzenlenen hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasından da yararlanabilecektir.
Bir de kaçınılmaz olarak, bu yasa teklifi,
haklarında ceza soruşturması başlatılmış
olan kamu görevlilerine bir gizli af niteliğini amaçlamakta ve böylece
ortaya çıkmaktadır.
AKP, tıpkı Anayasa ve diğer yasalarda olduğu
gibi, bütün düzenlemeleri kendi ihtiyaçlarına göre yapmakta ve
sıralamaktadır.
Değerli milletvekilleri, önemli olan bir konu da, toplumun
beklentisi, açıkça hukuka ve uluslararası düzenlemelere,
sözleşmelere aykırı düzenlemelerin kaldırılması,
daha fazla demokrasi ve özgürlüklerdir. Ne yazık ki ülkemizde mahkemeler
tarafından çok sık ve çok zaman da keyfî olarak verilmekte olan
tutuklama kararları istisna ve önlem olmaktan çıkmış, âdeta
bir kural hâline, hatta cezaya dönüştürülmüştür. Ceza
yargılamasında asıl olan yargılamanın tutuksuz
yapılmasıdır. Koruma tedbirlerinden olan tutuklama, ceza
yargılamasında, öteden beri, başta özgürlük, güvenlik ve adil
yargılama konularında temel haklar açısından sorun
kaynağı olmuştur.
AKPnin iktidarda olduğu son yedi yılda cezaevlerindeki
tutuklu sayısı hükümlü sayısını sayısal olarak
çokça aşmıştır. Adalet Bakanlığı verilerine
göre, son yedi yılda cezaevlerindeki toplam tutuklu sayısı 338
bini aşmış, buna karşın hükümlü sayısı ise 267
bin dolaylarında kalmıştır; bu da şu an cezaevinde
bulunanların yüzde 56sının tutuklu olduğunu
göstermektedir. Oysaki dünya standartlarına
baktığımızda, tutuklu ve hükümlü oranlarının üçte
1i tutuklu, üçte 2si hükümlü olarak belirlenmiştir. Keyfî tutuklamalar
nedeniyle neredeyse bütün cezaevleri dolup taşmaktadır. Tutuklular,
yerde, hatta yatacak yer bulamazken havalandırmada, koridorlarda,
yemekhanelerde dönüşümlü olarak yatabilmektedirler. Tüm bunlara
karşın, AKP Hükûmeti yaşanan sorunları görmezden gelerek
çözümü daha fazla cezaevi inşa etmekte aramaktadırlar.
Değerli arkadaşlarım, tutuklama bir ceza
değil, Ceza Muhakemesi Yasasında Koruma Tedbirleri
başlığı altında düzenlenmiş, zorunlu durumlarda
başvurulan geçici bir önlemdir. Tutuklama nedenleri yargıçlar
tarafından geniş ve özensiz bir biçimde yorumlanmakta, bu da keyfî
tutuklamalara neden olmakta ve siyasi boyutlara ulaşmaktadır. Bu
durum, toplum vicdanında tepki yaratmakta, zaten yargıya olan
zayıf güven ve saygı duygularını yitirmelerine de neden
olmaktadır. Bu anlamda, CMKnın 100üncü maddesinin
değiştirilmesi ve tutuklamanın biraz daha
zorlaştırılması amacıyla vermiş olduğumuz ve
şu an itibarıyla komisyonda bekleyen yasa tekliflerimiz mevcuttur ve
şu an görüştüğümüz tekliften çok daha yaşamsal bir öneme
sahip olduğunu ifade etmek ve altını çizerek vurgulamak
istiyorum ancak ne yazık ki AKP Hükûmeti toplumun tüm demokrasi
taleplerine ilişkin yasa tekliflerimizi de gündeme almamakta ısrar
etmektedir.
Değerli milletvekilleri, yine aynı şekilde, son
dönemlerde toplumun vicdanını yaralayan çok sayıda yargı
kararlarına tanık olmaktayız. Yeni TCKnın 220 ve 314üncü
maddeleri ile Terörle Mücadele Yasasının 7nci maddesi, adalet
duygusunu sarsacak derecede haksızlıklar yaratmaktadır.
Yargı organlarının bu maddeleri yorumlama biçimiyle, uygulamada
TCKnın 220/6ncı kapsamında bir yürüyüşe katılıp
slogan atan bir çocuk veya yetişkin, silahlı bir örgütün militan
kadrosunda olan bir üyesinden daha fazla ceza alabilmektedir. Tasarı
hâline getirildiği günden bu yana, düşünce ve ifade özgürlüğüne getirdiği
kısıtlama ve yasaklarla gündemden düşmeyen TCKnın 314 ve
220nci maddelerinin mutlak surette değiştirilmesi gerektiğini
bir kez daha ısrarla ifade etmek istiyorum.
Öte yandan, yeni TCK sistemi, ceza hukukunun bir kavramı olan
gerçek içtima esaslarını benimsiyor ve failin tek bir eylemiyle
Ceza Yasasının farklı hükümlerinin ihlal edilmesi durumunda
sanığın her bir suçtan ayrı ayrı
cezalandırılacağını öngörüyor. Sadece bir cenaze
töreni veya herhangi bir etkinliğe katılan biri yirmi yıla varan
hapis cezasıyla yargılanmakta ve ceza almaktadır. Örgütün
ideolojisi, siyaseti ve stratejisinden hiçbir haberi olmadığı
hâlde bir yurttaş da demokratik kimi etkinliklere katılması
durumunda, örgütün istediği bir konuda ve onun çağrısına
uyarak bir davranışta bulunduğu ileri sürülerek örgüt üyesi gibi
cezalandırılmaktadır. Bu hukuksuzluğun ve
haksızlığın ortadan kaldırılması
amacıyla vermiş olduğumuz yasa teklifi de değerlendirilmeye
alınmamış, bu hukuksuzluklar hâlen yürürlüktedir.
Bakınız, değerli arkadaşlar, TCK ve CMKdan
sonra, başta düşünce, ifade özgürlüğü alanında olmak üzere,
basın özgürlüğünü ve örgütlenme özgürlüğünü ihlal eden çok
sayıda dava açılmıştır. Bu yasalarla birlikte Türkiye
yargı sistemi daha da içinden çıkılmaz bir hâl almış.
Şu an yasalaşmayı bekleyen diğer temel yasa
tasarılarının durumu da bunlardan farklı olmayacaktır
diye düşünüyoruz çünkü Türkiye Cumhuriyeti, nasıl seksen yıl
önce korku ve kuşkular üzerine kurulmuş ve kendisini koruma refleksi
içine almışsa aynı zihniyet bugün de devam etmektedir ancak
hepimizin de gördüğü ve yaşadığı gibi, bu korku ve
kuşkular Türkiyeyi ileriye taşımamış ve
taşımayacaktır da sürekli olarak geriletmektedir. Artık bu
korku ve kuşkuların yeri kalmamıştır. Bu nedenle,
çıkarılan her düzenlemenin korkulardan ve kuşkulardan
arındırılmış olarak Türkiye'nin belki de ileriki yüz
yılına cevap verecek şekilde, evrensel, çağın
gereksinimlerine uygun, düşünce özgürlüklerine uygun düşen, her
kesimi kucaklayan ve koruyan şekilde olması gerektiği kaçınılmazdır.
Türkiye'nin demokratikleşmesinin, evrensel hukuk standartlarına
erişmesinin ve de çağdaş bir hukuk sistemine sahip
olmasının yolu sadece yeni yasalar çıkarmaktan geçmez ya da var
olan yasalarda birkaç göstermelik değişiklikle veya dilinin
Türkçeleştirilmesiyle çağdaş bir hukuk sistemi yaratılamaz.
Bu şekilde, ancak bir kanun devleti olunabilir, hukuk devleti asla
olunamaz çünkü insan hak ve özgürlüklerini temel almayan, düşünce ve ifade
özgürlüklerini kısıtlayan ve de cezalandıran, başka kültür
ve kimlikleri tanımayan, çoğulculuğu reddeden, evrensel hukuka
dayanmayan, demokrasiyi ve hoşgörüyü yadsıyan bir mantaliteyle
hazırlanan hiçbir yasanın uygulama alanı ve meşruiyeti
yoktur.
Bakınız, AKP hükûmetleri döneminde neredeyse bütün temel
yasalar yeniden elden geçirildi, buna Anayasa dâhil olmak üzere. Ceza Yasası
ve Ceza Muhakemeleri Yasası ile Ceza İnfaz Yasası gibi yasalar
2005 yılında yasalaşarak yürürlüğe girmişti.
Şimdi de Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, Hukuku Muhakemeleri Usulü Kanunu
ile bunların yürürlük yasaları da Adalet Komisyonundan geçerek Genel
Kurulda görüşülmeyi beklemektedir. Ancak demin görüşülen, AKPnin
önceliklerini içeren yasa görüşmeleri önerisinde de görüleceği gibi,
sıralamaya baktığımızda, yine kendi önceliklerini
sıralamaktadır. İşte, görüştüğümüz yasa da bu
görüşümüzü bir kez daha kanıtlamaktadır.
Peki, bir ülkenin temel hukukunu oluşturan yasaların
seksen yıl önce düzenlenmiş hâllerinden daha geri olması ya da
hiçbir ilerlemenin sağlanmaması hangi gerekçeyle açıklanabilir?
Bunun cevabı, 82 darbe Anayasasını göstermelik ve kendisine
yarayan değişikliklerle Ben Anayasayı değiştirdim.
mantığında saklıdır. 12 Eylül referandumunun
ardından kabul edilen Anayasa paketiyle ne değişti değerli
arkadaşlar? 12 Eylülün ruhu Anayasadan çıkarıldı mı?
Ezilenlerin, işçi ve memurların, emeklilerin, başka dil, kültür,
kimliklerde olanlar için temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi için en
basit bir değişiklik
yapılmış mıdır? Maalesef hayır diyoruz. Peki,
AKPnin yeni ve demokratik bir Anayasa için niyeti var mıdır? Yine,
hayır. Temsilde adaleti sağlayacak, yurttaşın vergilerini
birkaç siyasi partiye peşkeş çeken siyasi partiler ve yüzde 10
barajlı milletvekili seçilme yasalarını
demokratikleştirecek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
HAMİT GEYLANİ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
O zaman bir daha altını çizerek vurgulayayım:
Temsilde adaleti sağlayacak, yurttaşın vergilerini birkaç siyasi
partiye peşkeş çeken siyasi partiler ve yüzde 10 barajlı
milletvekili seçilme yasalarını demokratikleştirecek mi bu
Hükûmet, bu anlayış, bu yasa değişiklikleri? Buna da
koskoca bir cevap: Yine de hayır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; özce
anlattığımız bu nedenlerden ötürü yasa teklifine
karşı olduğumuzu belirtiyor, bu duygu ve düşüncelerle Genel
Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Geylani.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kastamonu
Milletvekili Sayın Hakkı Köylü. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifi
üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun görüşlerini
açıklamak için huzurunuzda bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bir milletvekili arkadaşımız tarafından Türk
Ceza Kanununun 257nci maddesinde değişiklik öngören bir teklif
verilmiştir. 257nci madde neyi öngörüyordu? Kısaca, kanunda
ayrıca suç sayılan hâller dışında, görevinin
gereklerine aykırı hareket eden ve bu şekilde kişilerin
mağduriyetine, kamunun zararına veya kişilerin menfaatine bir
eylem yapan kişinin cezalandırılması öngörülüyor.
2nci fıkrada da aynı şekilde hareketin ihmal ve
gecikme göstermek suretiyle yapılması müeyyideye
bağlanmış.
3üncü fıkrasında da irtikap dışında gene
görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, görevi
gereği yapması gereken bir şeyi yaptığından
bahisle, yaparken karşı taraftan bir çıkar sağlaması
hâlinde cezai müeyyide uygulanan bir hüküm var.
Teklif ne getiriyor? 1inci fıkradaki kazanç ibaresini
menfaate çeviriyor. Keza 2nci fıkrada da kazanç ibaresini menfaate
çeviriyor. Dolayısıyla kazanç parayla ölçülebilen maddi bir menfaat
çeşidi olduğu hâlde sadece menfaat olması hâlinde maddi
kazancın dışında başka türlü bir menfaat
sağlanması, başka türlü bir haksız çıkar
sağlanması hâlinde de bu maddenin uygulanabilmesini öngörmektedir. Bu
konuda zaten yüce Mecliste herhangi bir itiraz yoktur.
İkinci olarak, birinci fıkrada belirtilen cezanın
alt sınırı bir yıldan altı aya, üst
sınırı üç yıldan iki yıla; ikinci fıkradaki de
buna paralel olarak altı ay ile bir yıla çevrilmiştir. Buna
ilaveten, üçüncü fıkrada ise birinci fıkradaki değişiklikten
etkilenmemesi için ceza müstakil olarak düzenlenmiş, bir ve üç yıl
olarak düzenlenmiş, daha doğrusu cezada bir indirim
yapılmamıştır, söylendiği gibi bir indirim yoktur.
İlave olarak da ayrıca para cezası hükmü konulmuştur.
Bu kanunun gerekçesinde de yazıldığı üzere,
257nci madde esasında bir torba madde, bir tali madde, tali bir hükümdür,
yan bir hükümdür. Kamu görevlilerinin eylemlerinden dolayı
cezalandırıldıkları birçok hüküm elbette vardır. Ancak
kamu görevlilerinin buna benzer suçlardan dolayı alabilecekleri cezalarla
ilgili birkaç örnek vermek istiyorum: Memurun ticareti bir ila altı ay,
görevin terk edilmesi üç ayla bir yıl, kişilerin mallarında
usulsüz tasarruf üç ayla bir yıl, kamuya ait araç ve gereci suçta kullanma
altı ayla iki yıl, denetim görevini ihmal üç ayla üç yıl
arasında ki denetim görevini ihmal suçu genellikle zimmet ve irtikâp
suçlarından sonra meydana gelmektedir.
Şimdi buradaki değişikliği bir inceleyelim:
Ceza Kanunumuzda -eğer biz bunları yolsuzluk olarak kabul edersek
yani yolsuzluktan bahsedersek- yolsuzlukla ilgili maddeler irtikâp,
rüşvet, zimmet, sahtecilik, ihaleye fesat karıştırma ve
edimin ifasına fesat
karıştırma suçlarıdır. Memurlar hakkında,
eğer akçeli bir işten dolayı bir yanlışlık yaptıysa,
uhdesine para geçirdiyse veya başkasına bu şekilde bir menfaat
sağladıysa bu suçlardan herhangi birisiyle
cezalandırılması söz konusudur. Hâlbuki görevi kötüye kullanma
suçu yani 257nci maddedeki suç bundan tamamen ayrıdır.
Dolayısıyla bu suça doğrudan doğruya yolsuzluk suçu ve bu
suçtaki cezanın alt sınırının da aşağı
çekilmesine Yolsuzluğu teşvik etme diye ifade etmek bence
doğru değildir.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Hakkı Bey, kişilere çıkar
sağlamak ne anlama gelir Allah aşkına?
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) İzah edeceğim.
Şimdi, cezanın alt sınırı
aşağıya çekilince ne oldu? Yani bu bir af mıdır? Affa
benzer bir şey midir? Cezanın alt sınırının
aşağı çekilmesinin bazı gerekçeleri vardır.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Kim için yapıyorsunuz?
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) Ben sonra sana izah ederim, burada anlaman
biraz zor olacak senin.
Şimdi, değerli arkadaşlar, daha önceki Ceza
Kanunumuzda 257nci maddenin karşılığı olan
240ıncı maddedeki görevi kötüye kullanma suçunda bir fıkra
vardı, burada deniyordu ki: Meydana gelen zararın hafifliği
yani olayın hafif olması hâlinde ceza yarıya kadar
indirilebilir. Orada da ceza bir yıldan başlıyordu ama böyle
bir indirim sebebi vardı. Bu ceza kanununda bu indirim sebebi gözden uzak
tutulmuştur. İşte burada bu açığı kapatmak için,
bu dengeyi sağlayabilmek için ceza alt sınırında oradaki
indirimin karşılığı olan altı ay
sınırına burada da alt sınır altı ay olarak
getirilmiştir.
Burada başka bir şey daha söyleyeceğim. Şimdi,
ikisinin arasında fark ne vardı? O zaman bir yılken 1 kişi
cezaevinde dört ay yirmi dört gün yatıyordu. Şimdi altı aya
indiği zaman bu kişi cezaevinde dört ay yatıyor. Bütün mesele,
sadece aradaki yirmi dört gündedir. Yani alt sınır itibarıyla
baktığımızda, eskiden cezaevinde alt sınırdan
yani bir yıl olarak ceza alan bir vatandaş, bir kamu görevlisi dört
ay yirmi dört gün yatardı. Yeni İnfaz Kanununda
yaptığımız değişikliği de burada nazara
aldığımız takdirde, şimdi altı aydan ceza alan
bir kamu görevlisi cezaevinde dört ay yatacaktır. Yani bir yıldan
altı aya indirilmesinin arasındaki fark sadece yirmi dört gündür.
Bunu belirtmekte fayda var.
Bunun ötesinde, cezalarda alt sınırın
aşağıda olması, fiilin hafif olması hâlinde,
olayın önemsenmeyecek derecede olması hâlinde önem arz etmektedir.
Ama gerçekten fiil ciddiyse, olay önemli ise bu takdirde hâkimler alt
sınırdan uzaklaşarak ortalardan veya üst sınırdan bir
ceza verme imkânına her zaman için sahiptir.
Türk Ceza Kanununun 61inci maddesi zaten bunun için vardır,
bu iş için konulmuştur. 61inci maddede aynen şöyle denir:
Cezanın bireyselleştirilmesinde, suçun işleniş biçimi,
suçta kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, suçun
konusunun önem ve değeri, meydana gelen zararın ağırlığı,
failin kastının yoğunluğu, failin amaç ve saiki göz önüne
alınarak hâkim alt sınırdan uzaklaşarak bu iki
sınır arasında bir ceza tayin eder. Burada hâkimin bir yıl
ceza vermesini engelleyecek bir durum yoktur, iki yıl vermesini
engelleyecek bir durum da yoktur.
Şimdi arkadaşlarımız şöyle söylediler,
dediler ki: Bir yıl ceza verildiği zaman, işte sebepleri
olmadığından dolayı, şartları
oluşmadığından dolayı hâkimler ertelememişlerdir
ama altı aya indirince erteleyeceklerdir. Eğer şartlar
oluşmadıysa, bir yıl ceza verdiği zaman ertelemediyse,
paraya çevirmediyse ve hükmün açıklanmasını geri
bırakmadıysa, elbette ki altı ay ceza verince de aynı
şeyler geçerlidir çünkü bunların şartları
aynıdır. Ne zamana kadar? Cezanın iki seneye gelmesine kadar,
yani iki seneye kadar olan cezalarda erteleme ve hükmün
açıklanmasının geriye bırakılması mümkündür ama
şartları varsa elbette ki mümkündür.
Bizde maalesef hâkimlerimiz evrensel hukuk kurallarını
çok iyi özümsemediği için -önemli bir kısmı- hâlâ cezaların
artırma ve eksiltme sebeplerinin illaki yazılmasını, daha
doğrusu maddelere derç edilmesini istemektedirler. Ama, Avrupada bu böyle
mi? Orada cezalar arasında çok önemli fark var.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Siz verdiğiniz kararları
bu eksiklikle mi verdiniz?
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) Biz bu makası mümkün olduğu
kadar açmak istediysek de kanun görüşmeleri sırasında
Yargıtaydan gelen değerli üyeler Alt-üst sınırlar
arasındaki makasın o kadar çok açılacağına cezayı
artırıcı ve indirici sebepleri tek tek yazalım,
cezaları ona göre belirleyelim, uygulaması kolay olur. dediler.
Maalesef biz buna itibar etmek zorunda kaldık.
Bakın, Almanyada ve Fransada böyle bir hüküm yok, yani
bizdeki gibi böyle bir torba madde yok. Orada ne ceza varsa onlar
uygulanıyor. Fransada adam öldürme suçunun cezası iki yıldan
otuz yıla kadar. Şimdi düşünün, biz adam öldürme suçunun
cezasının alt sınırını iki yıla çeksek
Türkiyede yer yerinden oynar ama Fransada hiç anormal bir şey olmuyor.
Diyor ki, adam öldürme suçu taksirli olmuşsa, basit bir olaydan dolayı
olmuşsa iki seneyi veriyor, kasten işlenmiş bir suçsa tutuyor on
beş seneyi veriyor, yirmi seneyi veriyor, kimse bir şey demiyor ama
biz bunu Türkiyede maalesef yapamadık, yapamayız da, yani biz buna
da, böyle bir şeye de esasında teşebbüs de etmedik. Türkiyede bunu
uygulaması mümkün değil.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Adam öldüren herkes ceza
alıyor mu?
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) Bu türlü suçlarda bir şeyi daha
belirtmek istiyorum. Bu suçta hâkimlerin takdir hakkı gerçekten çok
fazladır, görevi kötüye kullanma suçu sınırları
çizilmiş, unsurları dört başı mamur tarif
edilememiştir, yoruma muhtaçtır. Bu kabil suçlarda hâkimlerin takdir
hakkı çok fazladır derken şunu da belirtmeden
geçemeyeceğim:
Değerli arkadaşlar, Ceza Kanunu görüşmeleri
sırasında Adalet Komisyonundaki görevli olan, Komisyona katkıda
bulunan çok değerli bir Yargıtay üyesi bize şunu söyledi: Siz
buraya ne yazarsanız yazın sizin
yazdığınızın değeri yüzde 10, bizim
görüşümüzün, bizim takdirimizin değeri yüzde 90dır. Yani Sizin
yazdığınız yüzde 10 bir mana ifade eder, yüzde
90ını biz takdir ederiz. dedi. O hâlde hâkimin takdirine suçun
unsurları tam belirlenmemiş bu kadar açık olan bir durumda, o
hâlde cezanın alt sınırının çok
aşağılarda tutulması belki daha uygun olacaktır diye
düşünüyorum.
Öbür taraftan, seçenek yaptırımlara gelince: Şimdi,
arkadaşlarımız Bu cezanın alt sınırı
aşağıya indiğine göre paraya çevrilecek, hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verilecek, işte, tecil edilecek. gibi şeyler söyledi. Doğru.
Bir suçun doğrudan doğruya kesin olarak paraya çevrilebilmesi için zorunlu
hâl otuz günün altıdır yani otuz gün ve daha aşağıdaki
bir ceza mecburen paraya çevrilebilir. Yaşlılar ve çocuklar için bu
bir yıldır. Altmış beş yaşını
bitirenler ile çocuklar yani on sekiz yaşını bitirmemiş
kimseler için de bir yıl ve altındaki cezalar mecburen paraya
çevrilir. Biz kamu görevlilerinden bahsettiğimize göre herhâlde çocuklar
ile altmış beş yaş üstündekilerin pek burada yeri olmaz.
Tecil edilebilmesi için üç aydan fazla ceza almamış olması lazım,
bir daha suç işlemeyeceğine hâkimin kanaat getirmesi lazım.
Peki, eğer bu şartlar varsa hâkim altı ayı da tecil
edebilir, bir yılı da tecil edebilir, iki yılı da tecil
edebilir. Eğer bu şartlar yoksa veya hâkim bir daha suç işlemeyeceğine
kanaat getirmediyse şayet, bu takdirde altı ayı da tecil etmez,
bir yılı da tecil etmez, iki yılı da tecil etmez. Yani
buradaki takdir hâkime aittir.
Ayrıca hâkim burada kamunun veya üçüncü kişi kimse,
mağdur, onun uğramış olduğu zararın telafisini de
isteyebilir tecil etmek için, bunu da şart olarak koşabilir, bu da
mümkündür.
Bir şeyi daha burada belirtmek istiyorum: Özellikle burada
yargı kararlarının yerine getirilmemesinden bahsedildi, idari
yargı kararları açıkça.
Şimdi, İdari Yargılama Usulü Kanunu 28inci
maddesinde, bu kararlar yerine getirilmediği takdirde devletin bir
tazminat ödeme yükümlülüğü var. Yani kanun koyucu diyor ki: Bu kararlar
yerine getirilmezse bundan mağdur olan kişi devlete karşı
tazminat açabilir. Burada bir ceza öngörülmemiş.
Şimdi, öbür tarafa gelelim: Ceza Muhakemesi Kanunu 332nci
maddesinde şunu söylüyor: Soruşturma ve kovuşturma
sırasında mahkemenin ve cumhuriyet savcısının
emirlerini yerine getirmeyen kişiler de Türk Ceza Kanununun 257nci
maddesine göre cezalandırılır.
Ama buradaki uygulama 257nci maddenin 2nci fıkrasıdır.
Yani bizim eski tabirle bildiğimiz görevi ihmal suçundan dolayı
cezalandırılması söz konusudur. İdari yargılama
sonunda verilen kararların yerine getirilmemesi de esasen görevi ihmal
suçunu oluşturmaktadır. Bugün Yargıtay bunu görevi kötüye
kullanma olarak değerlendiriyor, o ayrı mesele,
tartışılabilir ama benim kanaatime göre görevi ihmaldir.
Şimdi, bakın, bir mahkeme karar verdi adli yargıda;
hâkimin vermiş olduğu kararı on beş gün içinde yazması
lazım, yazmadı. Süresi içinde Yargıtaya göndermesi lazım,
bunu da göndermedi. Cumhuriyet savcısı kesinleşmiş karar
kendisine geldiği takdirde en kısa zamanda infaza başlaması
lazım, o da infaz etmedi, belki aylarca sürdü. İşte bunlardan
dolayı verilen cezalar görevi ihmal cezaları. Burada görevi ihmal
cezası verilirken, idari yargının kararını otuz gün
içinde yerine getirmeyen kamu görevlisinin cezası 1inci fıkradan,
yani eski tabirle de görevi kötüye kullanma dediğimiz fıkradan
verilmesi bence esasında doğru değildir.
KAMER GENÇ (Tunceli) O zaman mahkemeyi kaldırın!
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) Ayrıca, bu konuda Devlet
Memurları Kanununun 125inci maddesindeki disiplin cezalarının
uygulanması her zaman için mümkündür.
KAMER GENÇ (Tunceli) O zaman mahkemeyi kaldırın. Sen
hangi kafayla hukukçuluk yapıyorsun? Anayasa suçu işleniyor yahu!
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) - Mahkemenin kararlarının yerine
getirilmemesinin, hangi fiilin hangi maddeye uyabileceği konusunda ben
size görüşümü söylüyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Anayasa suçu değil mi?
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) - Ben mahkeme kararlarının yerine
getirilmesi şart değildir, getirilmese de olur gibi bir şey de söylemiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ne diyorsun, onu söyle.
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) - Arkadaşlarım burada bazı
şeyler daha söylediler. Bir ara, bir arkadaşımız
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya bunları söylemek için insanda bir
şey olması lazım.
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) -
Sağlık Bakanlığı Bıçak
parasını ortadan kaldıracağım. dedi ama bununla
birlikte bıçak parası da ortadan kalkmaz çünkü onun cezası azaltılıyor.
demişti. Hakikaten, bir kişiden Bıçak parası adı
altında bir para alınıyorsa bu maddenin 3üncü
fıkrasına giren suçu oluşturur yani İrtikâp
dışında. diyor. İrtikâp, bir kişinin
yaptığı bir işten dolayı, yapması gereken bir
işten dolayı, bir görevden dolayı onu yaparken
karşıdakinden bir para alması ve bu parayı ödemeye onu
icbar etmesidir, onu zor durumda bırakmasıdır. Diğeri ise
karşılıklı anlaşmak suretiyle Ben senin işini
yaparım ama karşılığında da şunu verirsin.
demesidir. İşte, bıçak parası da buna benzer bir
şeydir ve bu 3üncü fıkrada düzenlenmiştir. 3üncü
fıkradaki bu düzenlemeyi biz aynen muhafaza ettiğimiz gibi artı
para cezası koyduk yanına yani bunu daha ciddi gördüğümüz için hapis
cezasını muhafaza ettik, yanına para cezası da koyduk.
KAMER GENÇ (Tunceli) Suçluları koruyoruz. de, sana
saygı duyalım.
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, burada bir
şey daha var. Kimler yararlanıyor, kimler yararlanmıyor?
diyorlar. Birincisi, yeni çıkardığımız Ceza Kanununda
zaman aşımı sekiz yıldır, buna dört yıl daha
ilave edilir, on iki yıldır yani on iki yıla kadar
uzamaktadır. Dolayısıyla, Yargıtaydan bozmak suretiyle
zaman aşımına uğrayacak dosya sayısı
olduğunu pek sanmıyorum. On iki yılda bir karar verilecekse de
verilsin artık yani bunun başka türlü de izahı yok.
Buradan herkes istifade edebilir mi? Eder. Alt sınır
altı aya çekildiğine göre gerekirse eder, mahkeme gerekirse ettirmez;
o, mahkemenin bileceği iş. Şu istifade edecek, bu istifade
edecek diye bir şey düşünmedik, böyle bir şey, genel bir hukuk
normu düzenlemesinde böyle bir şey zaten düşünülmez.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yalancının!..
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) Burada biz Ceza Kanununu yaparken gasp
suçlarının cezasını on yıldan altı yıla
indirdik. Birçok kişi istifade etti. Çocuklarla ilgili düzenleme yaparken
cezalarda indirim yaptık, istifade ettiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Hakkı Başkan,
inanmadığın bir şeyi savunmak çok zor!
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) Ayrıca, 2008 yılında 650
maddelik bir ceza düzenlemesi yaptık, orada da bazı suçları
indirdik, gene kimse bir şey demedi. Ee, bu Meclisten, kusura
bakmayın da, af da çıktı. Biz onun üstünde o kadar durmuyoruz.
Af bunlardan daha basit bir şey değil. Bu Mecliste idam cezası
da kaldırıldı.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Eve dönüş yasası da
çıktı!
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) - Kimler istifade ediyor, kimler etmiyor
diye biz onu da sormuyoruz; gerekmiştir, öyle olmuştur, öyle karar
verilmiştir, yüce Meclis buna öyle karar vermiştir, biz ona
saygı duyuyoruz ama sizin de buna saygı duymanızı
bekliyoruz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Köylü.
KAMER GENÇ (Tunceli) Gayet güzel konuştun, seni tebrik
ederim!
BAŞKAN Şahıslar adına ilk söz, Mersin
Milletvekili Sayın Mehmet Şandır Beye aittir. Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında bu kanun üzerinde söz almamıştım ancak
burada yapılan konuşmaları dinledikten sonra, bu kanun
teklifinin gerekçesini okuduktan sonra ve iki parti tarafından, Milliyetçi
Hareket Partisi ve Cumhuriyet Halk Partili Komisyon üyesi
arkadaşlarımın muhalefet şerhini okuduktan sonra bu konuyla
ilgili endişelerimi ifade etmek için söz aldım.
Sayın Hakkı Köylüyü dinledik. Kişiliğine
saygı duyuyorum ama söyledikleri hiç de bu endişelerimi ortadan
kaldırmadı. Bu kanun teklifini hazırlayan Sayın
Milletvekili arkadaşımın ve bu kanun teklifini Komisyonda
görüşüp buraya intikal etmesine zemin hazırlayan, sağlayan
Sayın Komisyon Başkanının kişiliklerini de ayrı
tutuyorum, onlara da bir şey söylemiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hiç çekinmeden söyleyin Mehmet Bey.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Ama, değerli milletvekilleri,
lütfen, sizi düşünmeye davet ediyorum. Şimdi, yine sizin
İktidarınız tarafından bir yargı reformu olarak
kabul edilen, Avrupa Birliğiyle uyum da sağlayarak, onlarla da
birlikte çalışarak hazırladığınız Türk Ceza
Kanununun bana göre temel hususlarından yani iktidarın, suç siyaseti,
ceza felsefesi açısından önemli bir hususu olan bu görevi kötüye
kullanma tanımını niye değiştirmek gerekliliğini
duyduğunuzu, ne gerekçede ne sayın iktidar partisi grubunun
sözcüsünün anlatımında bulabilmek mümkün değil. Bu Kanunu niye
değiştiriyorsunuz? Siz getirdiniz. Türk Ceza Kanunu 12/10/2004
tarihinde yürürlüğe girdi. Orada getirdiğiniz tanım -orada da
söylüyorsunuz- Avrupanın kanunlarında, Avrupa ülkesi
kanunlarında, bir tali suç olarak görevi kötüye kullanmak
tanımlanmamıştır ama bunu, suç siyasetimizin gereği,
ceza felsefesinin gereği biz bunu tanımladık ve görevi kötüye
kullanan, kamu kaynaklarını kullanan devlet memurlarının üç
konuda görevi kötüye kullanmalarını cezalandırmayı gerekli
gördük. diye, bir yargı reformu şeklinde, Türk Ceza Kanununu tanzim
etmişsiniz ama şimdi bunu değiştiriyorsunuz. Neden?
Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan burada hukukçu kimliğiyle
veya Sayın Komisyon Başkanı hukukçu kimliğiyle burada bunun
gerekçesini doğru anlatmak mecburiyetinde.
Değerli milletvekilleri, bakınız, cezalar
birtakım amaçlarla -yani, hukuk felsefesi veya hukuk nutku atmayalım
burada ama- cezalar suçu caydırıcılık yönüyle ve o suça
atfettiğiniz önem ölçüsünde ortaya konulur. Yolsuzluk
yapılmasını önemsiyordunuz, Türk Ceza Kanununda görevi kötüye
kullanmayı cezalandırdınız. Şimdi, yolsuzluk
yapılmasını, görevin kötüye kullanılmasını
önemsemekten vaz mı geçtiniz?
Değerli milletvekilleri, şimdi, burada, grubunuz
getirdiği için el kaldırıp oylayacaksınız. Açık
oylama istedik, kimin ne oy vereceğini de kayda düşüreceğiniz.
Ama bunu millete nasıl anlatacaksınız değerli
arkadaşlar? Kamu kaynaklarını kötüye kullanan yani görev
gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle kötüye kullanan veya
gereğini yapmakta ihmal ve gecikme göstererek kötüye kullanan veya uygun
davranması veya bu nedenle, kişilerden kendisine veya çevresine
çıkar sağlamak amacıyla kötüye kullananın üç yıla
kadar cezalandırılması yani tutuklanması hususu sizin için
dün önemliydi, bugün neden önemli olmaktan çıktı? Bunu soracaklar
size değerli arkadaşlar. Bunu bu Mecliste bulunmak
dolayısıyla bize de soracaklar.
Kaldı ki çok talihsiz bir telefon konuşması üzerine
bu kanun teklifinin hazırlanıp hızla Meclise getirilmesi, birçok
kanun teklifi ve tasarısı beklerken bunun Genel Kurula indirilmesinin
gerekçesi de yeterli değil. Nedir? Bakın, burada gerekçeyi okuyorum,
burada deniliyor ki:
bu suça ilişkin ceza miktarlarında indirim
yapılması gereği ortaya çıkmıştır. Neden?
Hangi gerekçeyle bu ortaya çıkmışlık hükmünü ortaya
koyuyorsunuz? Sayın Bakanım, Sayın Komisyon Başkanım,
bunu açıklamanız lazım. Hangi gerekçe? Yani sizin yolsuzluk
hassasiyetinizde bir farklılaşma mı oldu arkadaşlar? Görevi
kötüye kullanmaktan, yakınlarına çıkar sağlamaktan
dolayı, bundan altı yıl önce yine sizin çıkardığınız
Türk Ceza Kanununda üç yıla kadar
cezalandırdığınız suçluları, şimdi bir
anlamda affetmek gereğini neden duyuyorsunuz? Bunu, bu millete anlatmak
mecburiyetindesiniz.
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi doğru
olmamıştır. Bakınız, uluslararası skalalarda
Türkiye'nin yolsuzluklarla mücadele sıralaması Türkiyeye hiç
yakışmıyor, şeffaflık sıralaması Türkiyeye
yakışmıyor. Bu anlamda, birçok uluslararası kuruluşta
ülkemiz suçlanıyor. Ama siz, yolsuzluğu suç olmaktan veya
ağır cezalandırılmaktan vazgeçiyorsunuz. Neden, neden
değerli arkadaşlar? Bu milletin, bir milletvekili olarak söylüyorum,
delikli kuruşuna tenezzül edeni burada en ağır şekilde
cezalandırmamız lazım. Bu hepimizin ortak sorumluluğu.
Kendi getirdiğiniz bir düzenlemeyi, bugün, burada ceza miktarlarında
indirim yapılması gerekmektedir gerekçesiyle ve bir kanun teklifi
olarak, bir kanun tasarısıyla bir yargı reformu olarak
gerçekleştirilen Türk Ceza Kanununun çok temel bir hususunu burada bir
kanun teklifi olarak, yani kurumsal mutabakatı temin etmeden, yeterince
tartışılıp paylaşılmadan
Bu kanun teklifinin
altında iktidarın siyasi sorumluluğu var mıdır, yok
mudur? Bunu, burada açıklamak durumundasınız. Bu, bir
milletvekilinin kanun teklifidir; kendi şahsi görüşü olabilir,
saygı duyulabilir. Ama buna, siyasi iktidar olarak kendi getirdiğiniz
kanun tasarısının değiştirilmesine onay veriyor
musunuz? Bu soruların cevabından doğacak siyasi sorumluluğu
bu millete nasıl anlatacaksınız? Bunu burada ifade etmeniz
lazım.
Değerli arkadaşlar, biz, bu kanun teklifinin bu döneme
ve bu Meclise yakışmadığı kanaatindeyiz. Doğru
olmamıştır. Gerekçeleriniz yeterli değil. Gerekçelerinizi,
yazılı, okuduk, işte sözlü de arkadaşınız
anlattı. Burada muhalefet partilerinin ortaya koyduğu gerekçelerde
çok ağır iddialar ve ithamlar bulunmaktadır. Muhalefet
sözcülerinin buradaki konuşmaları gerçekten yenilir yutulur
şeyler değil, ithamlar var, iddialar var. Bunların cevabı
verilmeden, bir parti taassubuyla, mensubiyetiyle burada el kaldırıp
indirerek millet nezdinde vicdanlarınızı, görevi
yapmış olmanın gerekçesine, mazeretine sığınamazsınız.
Burada yaptığınız şey, kamu kaynaklarını,
milletin delikli kuruşunu, ihmalinden dolayı, uygun davranmamaktan
dolayı, menfaat elde etmek amacıyla kötüye kullananların
cezalandırılması hususu vardır, getirdiğiniz
değişiklikle bu cezayı indiriyorsunuz. Neden? Yani tekrar
soruyorum: Yolsuzluklarla mücadele sizin sorumluluğunuz, sözünüz, söz
verdiniz. Yolsuzluklarla mücadeledeki hassasiyetinizden vaz mı geçtiniz?
KAMER GENÇ (Tunceli) Çoktan vazgeçtiler, çoktan.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Yoksa gerçekten, yolsuzluğa
bulaşmış olan yol arkadaşlarınızı affetmek
bir zorunluluk hâline mi geldi? Çok
talihsiz bir telefon konuşmasından sonra bu kanun teklifinin gündeme
getirilmiş olması, maalesef, bu iddiaların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sağ olun Sayın
Başkanım.
Maalesef bir talihsiz telefon konuşmasının
basına yansımasından sonra böyle bir kanun teklifinin, bir
milletvekilinin imzalamasıyla bu kanun teklifinin hızla buraya
getirilmiş olmasının üzerindeki şaibeler bence millet
vicdanında sizi mahkûm eder. Buna kendinizi müstahak görmeyiniz.
Gerekçeler doğru ortaya konulmalı ve bu gerekçelerde suçluyu koruyucu
bir tavır bu Meclise yakışmaz. Bu sebeple bir önerge veriyoruz,
kanunun 1inci maddesinin geriye çekilmesi yönünde. Bu kanun geriye çekilmeli,
düşünülmeli, eğer gerek görülüyorsa
Burada bir ifadeniz var,
diyorsunuz ki: Diğer suçlarla arasındaki dengeyi sağlamak. Şimdi
dengeyi iyice bozuyorsunuz. İyice bozuyorsunuz dengeyi. Diğer
suçlarda da indirim yapmak durumundasınız o zaman.
Bu sebeple, değerli arkadaşlar, bu kanun doğru bir
kanun değil, bu kanun dürüst bir kanun değil.
Bu duygularla, bu düşüncelerle saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Adalet Komisyonu Başkanı Sayın Ahmet İyimaya
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkanım, Burhan Beye
sataşma var!
BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Başkanım, bana
sataşma var, doğrudur. Söz talebim var, doğrudur. 63üncü
maddeye göre söz talebim var, doğrudur Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ahmet Bey, savunmak hiç
yakışmıyor sana!
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Değerli Başkanım, yüksek Parlamentonun çok
değerli üyeleri; görüşülmekte olan kanun konusunda Komisyonumuzun
görüşlerini yüksek heyetle paylaşmak üzere huzurunuzdayım.
Şu anda yüce Parlamento kendi tekelinde olan, yegâne yetki alanında
bulunan, Anayasamızın 38inci maddesinde tanımlanmış
cezayı yeniden kurma yetkisini kullanıyor. Bu elbette ki mutlak bir
yetki değildir.
KAMER GENÇ (Tunceli) O yetki değil Ahmet Bey,
yanıltıyorsun!
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, yanlış konuşuyor
Sayın Başkan.
BAŞKAN Ne yapalım canım, konuşuyor
işte.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bu yetkiyi, benim yetkimi kullanarak
hırsızlığı mı affedeceksiniz?
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Olur mu canım! Hırsızı
affetmek için yetki mi istiyorsunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Bu yetkinin Anayasanın ruhuna, toplumsal ihtiyaçlara ve
gelişen değerlere uygun olması lazım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ahmet Bey, yakışmıyor sana
yahu! Vallahi yakışmıyor!
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) 2005 yılında yüce Parlamento reform projesi içerisinde bu
konuda bir norm oluşturmuş.
KAMER GENÇ (Tunceli) Parlamentoya yakışmıyor bu
laflar! Böyle bir şey yok.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) O normu suç tanımları itibarıyla aynen koruyarak
bugün ceza miktarlarına müdahale ihtiyacını duymuştur.
KAMER GENÇ (Tunceli) Niye? Niye ediyor, söyler misiniz?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Dinle canım, dinle yahu! Allah
Allah!
KAMER GENÇ (Tunceli) Yakışıyor mu bu Meclise
yahu!
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Bu ihtiyaç nedendir? sorusu saygın bir sorudur,
saygıdeğer bir sorudur,
KAMER GENÇ (Tunceli) Saygın değil, art niyetli bir
davranıştır.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) -
cevaplandırılması gereken bir sorudur.
KAMER GENÇ (Tunceli) Değil.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) - Gerçekten ben bu soruya cevap verirken
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, Meclisin
karşına çıkıp böyle konuşmak yakışıyor
mu Meclise?
BAŞKAN Sayın İnce, Sayın Gençi biraz
sakinleştirirseniz iyi olur.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Sayın Başkanım, ben mi konuşacağım
başkaları mı? Sayın İnce bir şey yapmıyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hırsızı affetmek
yakışmıyor efendim. Bu memleketi soyanları affetmek olur
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın İyimaya, uyarıyorum, ne
yapayım?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bu soruya iki açıdan cevap
vereceğim: Bir, sistem olarak böyle bir ihtiyaç var mıdır?
İki, 1926 ve 2005 görevi kötüye kullanma suçu ve cezası kurgusu
anayasal belirlilik -suçların temel prensibi- bakımından
ihtiyacı karşılıyor mu?
RAHMİ GÜNER (Ordu) O zaman ceza kanunlarını
kaldıralım.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Kaldırmak değil. Öyle bir şey yok, katiyen. Olur mu?
İhtiyaç.
Şu anda Türkiye, görevi kötüye kullanma suçları
bakımından gelişmiş ceza hukuku sistemlerine göre çok
geride kalmış. Almanya ve Fransa, 1919 Weimar Anayasası
Bizim
38inci maddemiz diyor ki, ne diyor bizim Anayasamızın 38inci
maddesinin birinci fıkrası: Eylem tarif edilecek, eylem belirli
olacak.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Ceza Kanunu yapılırken bu
anlattıklarınız yok muydu?
ADALET KOMİSONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Var efendim.
O zaman diyor ki Antolisei, çok önemlidir, bir: Ceza Kanununda
somut olarak tarif edilen suçlar, zimmet vesaire
Tamam.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın İyimaya,
kompleksten kurtulalım.
BAŞKAN Sayın Akkuş, lütfen.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) İki: Ceza kanunlarında veya bütün kanunlarda kamu
görevlilerine görev olarak verilen yükümlülükler sayısızdır,
belirsizdir, ağırlıkları itibarıyla eşit
değildir. O zaman ne yapacaksınız? Envanter çıkaracaksınız,
istatistik yapacaksınız. Sekiz, dokuz, on, on beş tane, görevi
ihmal, görevi kötüye kullanmak kategorisi oluşacak ve o suçun adı da
görevi kötüye kullanma olmayacak, aynen zimmet suçunda olduğu gibi vesaire
özel bir suç olacak. Nedir İyimaya? Örnek nedir? Örnek: Yargı
kararlarını yerine getirmeme suçu, 240ıncı maddeye
sığdıramayız. Bunu tatmin edeceğiz. Bu anlamda Türk
Parlamentosu 1926da da, 2005 yılında da görevini tam yerine getirmiş
değil. Ne yapacaksınız soruyorum? Tam yargı
davalarında yargı kararını yerine getirmeme suçu olabilir
mi? Mümkün değil. O zaman ne yapacaksınız? İptal
kararlarıyla yürütmeyi durdurma ve Anayasa Mahkemesinin yürürlüğü
durdurma kararları bakımından yeni bir suç tipi ihdas
edeceğiz. Başka ne Sayın İyimaya? Var işte, Antolisei
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Öyle bir suç tipi yok ki
Sayın Başkan!
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) İhdas etmemiz lazım. diyorum.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Onu yaratamazsın.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Anayasanın 38inci maddesine göre bizim görevimiz.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Önce bunu yürürlükte
uygulayacaksın. Siz bunu yok farz edeceksiniz, ondan sonra
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Şimdi, yine norma aykırı şekilde disiplin
cezası kuruyorsunuz. İşlenen disiplin suçu çok hafif, meslekten
ihraç. Bu sadece hukuka aykırı fiil değil. Yine mukayeseli
hukukta, suç tarifine uymayacak şekilde disiplin cezası vermek özel
bir görevi kötüye kullanma suçu olarak düzenlenmeli. Vesaire devam.
Şimdi, şu anda neden bu ihtiyaç doğdu? Ben
şahsen, Sayın Şandır konuşmasaydı gerçekten
konuşmayacaktım. Neden ihtiyaç doğdu? Şundan ihtiyaç
doğdu: Bir cezanın somutlaştırılması
araçları bakımından hâkime bir fırsat vermiyor mevcut
sistem.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Yapma Ahmet Ağabey Allah
aşkına!
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Ceza bakımından tavan cezanın takdiri hâlinde hükmün
açıklanmasının geriye bırakılması imkânı
yok, ertelenme imkânı yok, seçenek cezaları kurma imkânı yok.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Çok talihsiz bir
konuşma!
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) Hâkim dilerse ertelemeyecek, dilerse hükmün
açıklanmasını geriye bırakmayacak, dilerse seçenek
cezaları vermeyecek, hele tekerrür hâlinde yine farklı cezalar
kurabilecektir.
Benim yadırgadığım şu: Yolsuzluk bütün
sistemlerin, bütün ahlakların gerçekten virüsüdür. En mükemmel sistemlerde
dahi asgariye indirilemeyen bir patolojidir, bir hastalıktır. Fakat
yolsuzluk öyle çok boyutlu bir şey ki, yolsuzlukla ceza adaletiyle
mücadele etmek çok önemlidir, bir araçtır ama daha büyüğü, ekonominin
yüzde 70ini devletin kullandığı, hâkim olduğu,
yönlendirdiği bir yapıda görevi kötüye kullanma suçları
bağlamında bir yolsuzluk mücadelesinin elbette ki yararı
vardır ama sonuçlandırıcı etkisi yoktur; bir.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Kayboldun Ahmet Bey!
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Devamla) İki: Burada zaten yolsuzlukla ilgili ceza düzenlemeleri somut
şekilde farklı maddelerde var, imar yolsuzlukları, ihale
yolsuzlukları, zimmet, ihtilas, mali suçlar açıkça tanzim
edilmiş. Burada yapılmak istenen, 2005 yılında veya daha
önce, seçenek cezalara, cezanın somutlaştırılmasına,
somut koşullara göre geriye bırakılmasına hâkim
vicdanına göre karar verilebileceği hâllerde bu imkânın kanun
koyucu tarafından ortadan kaldırılmasıdır.
Ben mevcut düzenlemede amacı, ihtiyacı aşan bir
durum görmüyorum ama Türk Parlamentosunun, Türk yasama organının, en
az, kamu görevlilerine yüklenen görev sayısı ne kadar ise, 1
milyondur, 2 milyondur, 30 milyondur, saymadım, envanteri çıkarmak
lazım, çok hafif bir ihlali bile görevi kötüye kullanma suçu içerisine,
torbası içerisine koyan bir anlayışın en ağır
özgürlük ihlali olan, en ağır özgürlük sınırlaması
olan hapis yaptırımıyla müeyyidelendirilemeyeceğini ama
ağırlıklara göre tasnifin yapılıp torba suçtan
vazgeçilip kategorilere göre belki on beş, belki yirmi, belki otuz ama
zimmet gibi özel suçlar ihdas ederek hem Türk adaletini hem Türkiyedeki
yolsuzluk potansiyelini olumlu şekilde karşılayacak, tasfiye
edecek bir hukuki yapılanmanın daha doğru
olacağını düşünüyorum. Komisyon meseleye bu
anlayışla bakıyor, muhalefetin karşı görüşlerine
saygı duyuyor ama büyük reformun, akılcı reformun aynen
Almanyada olduğu gibi, aynen Fransada olduğu gibi, aynen
Anayasamızın 38inci maddesinde olduğu gibi yasama organı
olarak görev sayısı kadar, milyonlarca suç tipini tek tipe
sıkıştıran dar yapıdan gerçekten ceza ve suç adaletine
uygun olan bir modernleşmenin görev olduğunu düşünüyorum.
Bu anlayış içerisinde hürmetlerimi,
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Allah
taksiratınızı affetmesin!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İyimaya.
Sayın Kuzu, üç dakika süre veriyorum ben sataşmalar
için, bir dakika eklemiyorum. Yeni bir sataşmaya da müsaade etmeden
lütfen
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Başkanım, Sayın
Kuzu bana cevap verecekse, ben bir ithamda bulunmadım, kendisinin
basında yer almış sözlerinin aynısını okudum.
BAŞKAN Sayın Kuzu, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
XI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili
Burhan Kuzunun, Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın ve Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; bizim bu şeyle alakamız iki noktadan
kaynaklanıyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Melih Beyle konuşma yaptın
mı yapmadın mı?
BURHAN KUZU (İstanbul) Bir tanesi maydanoz madde
tabiridir. Çok güzel söylemişim, tam yerini bulmuş ve hakikaten de bu
işi en güzel bu terim ifade eder. Bu bir maydanoz maddedir, evet, çünkü
hukuk literatürünü bilenler, akademisyen olanlar bu işi bilirler. Bunun
aslında karşılığı torba maddedir yani eline ne
geçirirsen koyarsın. Buradaki mesele, murat şu: Zaten yasa bunu
kendisi ifade ediyor, diyor ki burada: Kanunda ayrıca suç olarak
tanımlanan hâller dışında
Yani bir şekilde
başka yere girmiyorsa bir yolunu bulup ceza verme yöntemidir bu aslında.
Ha, bu elbette ki devleti koruma kollama bakımından, birtakım
yanlışların önüne geçme bakımından lazım olan
madde olabilir ama bu maddeyi çok, böyle dört dörtlük düzenlenmiş madde
olarak görmemek lazım.
İkinci bir husus: Bazı arkadaşlarımız
buradan, Rıdvan Bey ismimi vererek
Kendisinin de aynı konuda
dosyası var yukarıda, bizim Komisyonda, görevi kötüye kullanmaktan,
bunu da söylemiş olayım bu arada. Dolayısıyla bu konuyla
alakalı olarak, bundan
2004 yılındaydı, Melih Gökçek bir
telefon açtı. Yani, Mehmet Bey, sizin söylediğiniz gibi daha bir
komisyon başkanı telefon açtı, ikinci gün buraya gelmiş
filan değil. Adımı vermeden söylediniz ama ben doğruyu size
söyleyeyim. 2004
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Basına yeni yansıdı
ama.
BURHAN KUZU (Devamla) O zaman da yansıdı. 2004.
Şimdi, bunu ortaya çıkaranlar
Bir partinin genel
merkezi aranırken orada bulunan kasetten çıkıyor, yasa
dışı dinleme. Balyoz davasında ve Ergenekon sürecinde
hâkimin kararıyla dinlemeleri ve ortaya çıkan evrakları yok
sayanlar, bu kürsüye çıkıyorlar, yasa dışı bir dinlemeyi
delil olarak kullanabiliyorlar. Bunu hukuk namusuyla
bağdaştırmıyorum; evet, hukuk namusuyla
bağdaştırmıyorum
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Hangisi doğru?
BURHAN KUZU (Devamla) Hayır, hayır, ortada hiçbir
şey yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Suçluyu koruma!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
BURHAN KUZU (Devamla) Bu konuşma
yapılmıştır ve Sayın Belediye Başkanı benden
bu dosyaları istemiştir, göndermemişimdir ama gönderirim, hiçbir
mânisi yok bunun da. Şu an, çünkü, 724 dosya var, bunun içinde 50 dosya bu
suçla alakalıdır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Senin görevin suçluyu korumak mı?
BURHAN KUZU (Devamla) Her partiden var burada. Her siyasi
partiden maşallah var burada, üçer, beşer. Hem de parti liderleri
filan, onları da burada şey yapmış olmak istemiyorum.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Her partiden yok.
MUHARREM İNCE (Yalova) Mesela
RECEP TANER (Aydın) Demagoji yapma. Sayın Kuzu,
demagoji yapıyorsun.
BURHAN KUZU (Devamla) Dolayısıyla, konuyu
bulunduğu şeyin dışına çıkartmayın, kimse
meseleyi bunun dışına çıkartmasın. Nedir oradaki
mesele? Melih Gökçek Bu listeyi bana bir gönder, fişekleyeyim. diyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) Fitilleyeyim diyor.
BURHAN KUZU (Devamla) Fitilleyeyim diyor, kendinin öyle bir
tabiri. Zaten devlet muhtemelen Melih Gökçeki dinlerken bana
takılmıştır zannediyorum, tahmin ediyorum, yoksa benimle ne
alakası olacak? Ama burada yapılmış bir şey yok.
Evvela, hukuk namusu olması lazım. Kürsüye çıkan insan
Oradaki
benim dahlim ne? Birisi bir telefon açmış, ben de bilgi
vermişim. Bundan doğal ne olabilir? Bu dosya hepinizde var, bütün
grup başkan vekillerine veriyorum, onlar da vermiş olabilirler bu
dosyayı. Ne var yani bunda? Yani bir suç bulmuş gibi, bir
yanlışlık görmüş gibi hemen buna balıklama dalmak,
bunu doğru bulmuyorum, yakıştırmıyorum bunu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BURHAN KUZU (Devamla) Doğru bulmuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kuzu.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
keşke hiç konuşmasaydınız.
BAŞKAN Başbakan Yardımcısı
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, efendim, Burhan
Kuzu dedi ki Her partiden suç dosyaları var.
BURHAN KUZU (İstanbul) Var, burada var.
KAMER GENÇ (Tunceli) Burhan Kuzunun görevi suçluları
korumak mı? Yiğitliği varsa, görevini yapıyorsa
BURHAN KUZU (İstanbul) Burada var.
KAMER GENÇ (Tunceli) Buyur, görevini yap o zaman.
BURHAN KUZU (İstanbul) Her partiden burada var, suç
dosyaları var.
KAMER GENÇ (Tunceli) Senin görevin suçluları korumak
mı?
BAŞKAN Sayın Genç
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Görevini yap Başkan.
Yolsuzlukları koruyorsun Başkan sen.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, o ifadesini
açıklaması lazım.
BURHAN KUZU (Devamla) Burada var.
KAMER GENÇ (Tunceli) Her partiden suç dosyaları var.
BAŞKAN Evet, Sayın Genç
(CHP ve AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, o ifadesini
açıklaması lazım.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sözünü geri alsın.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.27
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 21.40
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 27nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
565 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynakın, Türk Ceza Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/766) (S.
Sayısı: 565) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi söz sırası Hükûmet adına Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınça
aittir.
Buyurun Sayın Arınç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinize
saygılar sunuyorum, iyi akşamlar diliyorum.
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Veysi Kaynakın
teklifini görüşüyoruz. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 257nci
maddesinde değişiklik yapılmasına ilişkin kanun
teklifidir.
Teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu temsilen
Sayın Ünlütepe, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunu temsilen Sayın
Yalçın, -BDPye birden ne
diyeceğimi bilemedim, çok özür diliyorum- Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Barış deyin Başkan,
yeterli.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Bağımsız diye geldi aklıma da çok özür diliyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Biz bağımsızız,
özgürüz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) -
Sayın Geylani ve AK PARTİ Grubu adına Sayın Köylünün
konuşmalarını dinledim, notlarımı aldım,
şahsı adına konuşmalarda da Sayın
Şandırın konuşmalarını dikkatle takip ettim.
Teknik olarak sadece birkaç konu üzerinde bilgi sunmak istiyorum,
bu yüzden söz aldım, vaktinizi de fazla almayacağım. Öncelikle,
görüşlerini ifade eden tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Bir kanun teklifidir. İç Tüzükümüz gereğince bütün
milletvekillerimizin herhangi bir konuda teklif vermesi ve bunun
yasalaşması mümkündür, bunun örnekleri de çok görülmüştür.
Dolayısıyla olaya ön yargılı yaklaşmak yerine, teknik
detayları üzerinde durmak ve şüphesiz, bu kanun teklifiyle ilgili
başka bağlantılar varsa onları da burada konuşmak
mümkündür.
Ben, özellikle şuna teşekkür ediyorum: Yolsuzluk konusu
üzerinde bütün arkadaşlarımız durdular. Yolsuzluk bir
felakettir, bir kanserdir, bir toplumu batırabilir, buna karşı
olmak da her yurttaşın, özellikle her siyasetçinin de görevidir.
Dolayısıyla ben şahsım adına şöyle
düşünüyorum: Cumhuriyet Halk Partisi yolsuzluğa düşmandır,
yolsuzlukla mücadele eder ve etmesi gerekir, buna saygı duyuyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak yolsuzlukla mücadele edilmesi gerektiğini
söylüyorlar, buna gönülden inanıyorum. Bu da bizim bir hayat
görüşümüzdür, dünya görüşümüzdür, bir yaşam biçimimizdir.
Yolsuzluğa karşı olmamak mümkün değildir. Ben,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubundan da aynı hassasiyeti yaşadıklarını
çok iyi biliyorum. Ama sayın milletvekillerimiz, şuna da emin olun
ki: Temsil ettiğim Hükûmetim ve Grubum adına da, AK PARTİ
yolsuzluklarla mücadeleyi esas ve ilke edinmiş bir siyasi partidir,
kuruluşundan bu yana, yolsuzluk, yasaklar ve yokluklar konusunda
mücadeleyi esas almış bir siyasi partidir. Eleştirebilirsiniz,
her şeyi söyleyebilirsiniz ama tüm partileri kapsayacak bir biçimde,
inanıyorum ki her vatandaşımızın, her
yurttaşımızın, vicdan sahibi, ahlak sahibi olan herkesin ve
özellikle siyasetçilerin yolsuzluk karşısında duyarlı
olması ve onunla mücadele için bütün argümanlarını
kullanması gerekir. Ben, buradaki konuşmalarda buna dikkat
çekilmesine özellikle teşekkür ediyorum ve arkadaşlarımı
kutluyorum.
Şimdi, Türk Ceza Kanununun 257nci maddesinde yer alan bir
hususu yeniden düzenliyoruz. Örtülü af denildi, Ayıplı bir teklif
denildi. Bunun değerlendirilmesini Genel Kurula bırakıyorum ama
yaptığımız iş bugüne kadar
yaptıklarımızdan farklı değildir. Şu anlamda: Yani
yasayı yapıyoruz, millet adına bu yetkiyi kullanıyoruz.
Sayın Şandır gayet güzel söylediler: 2005te bu Ceza Kanununun
tümü değiştirilirken keşke bugün savunulan veya teklife konu
olan hususlar da dikkate alınsaydı. Madem almadınız,
şimdi hangi sebepler ortaya çıktı da bunu değiştiriyorsunuz?
Bunun mutlaka makul bir cevabı olmalı ama
yaptığımız iş, bir kanunun bir maddesinde
değişikliğe gitmektir. Biz üç şey yapabiliriz. Ya o maddeyi
tamamen ortadan kaldırabiliriz, 257nin karşısında mülga
diye yazabilir bazı kanunlarda yaptığımız gibi- bazen
değiştirebiliriz, değişiklik işlenir, bazen de
cezaları artırabiliriz veya eksiltebiliriz. Yani bütün bunları
yapmak yasama organı olarak bizim görevimizdir, bunun
dışına da çıkmadığımızı
düşünüyorum.
Şimdi, hepimiz, en azından avukatlık yapan
arkadaşlarım çok iyi bilir ki mülga 765 sayılı Türk Ceza
Kanununun bazı maddeleri, görevi ihmal, görevi kötüye kullanmak gibi
unsurları içinde taşıyordu. Türk Ceza Kanununun -mülga
olanı kastediyorum- 230uncu maddesi görevi ihmal idi. Yani o zaman
memurlar için, yeni kanunda da kamu görevlileri için tayin edilmiş
bazı maddeler vardı. Bunlardan birisi 230, ihmal, yani daha hafif.
İkincisi, 240ıncı madde idi, görevi kötüye kullanmak veya
suistimal. Bir de 228inci madde vardı -tam başlığı doğru
okuyabilmek için notuma bakıyorum- kişilere karşı keyfî ve
sert muamele. Bir de 212nci maddenin birinci fıkrasında, basit
rüşvet alma suçları tanımlanıyordu. Yeni kanunumuzun, yani
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun bu 257nci maddesi, bu hemen hemen
dört maddeyi içeren ortak bir tanımlamaya gitti. Şimdi bu tanımlamada
birincisi, kazanç mı, menfaat mi, onda bir değişikliğe
gidiyoruz; ikincisi, birinci, ikinci, üçüncü fıkralardaki ceza hadleri
konusunda da bir değişiklik yapmaya çalışıyoruz. Bunun
şu veya bu şahısla ilintili olduğu, şu veya bu
şahısları korumak amacına yöneldiği söylenebilir
şüphesiz ama -sorular kısmında soracağınızı
tahmin ettiğim için cevaplarını masamda bıraktım ama
not şudur önümde- bütün kamu görevlileri, Kanunun sanıyorum
6ncı veya 7nci maddesinde tadat edilirken çok geniş bir anlama
kavuşturulmuş. Diyelim ki şu anda 2 milyon kamu görevlisi var,
yani tam rakamı size 1 milyon 800 gibi falan ifade edemeyeceğim.
Baktım, 2008 sonu itibarıyla 257nci maddeye
aykırılıktan açılan dava sayısı 11 bin
civarında. Ondan önce 10 bin, belki sonra 12 bin civarında
olmuş. Yani 2 milyon kamu görevlisi için açılan dava sayısı
10 bin, 12 bin, diyelim ki 15 bin civarında ise... Yani yaptığımız
düzenleme, en azından, binleri ilgilendirecek bir düzenlemedir.
Dolayısıyla, belli bir şahsa odaklanarak O kişi
hakkında özel bir kanun çıkarılıyor. demek çok haklı
sayılmaz kanaatimi ifade ediyorum.
Şimdi, burada yaptığımız nedir? Bir defa,
bir: Menfaat ve kazanç sözcüğünde değişikliğe
gidiyoruz. O da Yargıtayın bazı içtihatlarından
kaynaklanıyor. Menfaati daha geniş anlamda kabul eden Yargıtay
kararları var, kazançı hapseden Yargıtay kararları var.
Aslında, yaptığımız değişiklikle, kanunun
uygulanmasında biraz daha genişleme ifade ederek, maddi
karşılık olmasa bile menfaat sayılabilecek şeylerin de
bu suçu oluşturabileceği konusuna geliyoruz.
İkincisi: Burada, şüphesiz, maddelerdeki ceza hadlerinde
değişiklikler var.
Değerli arkadaşlarım, bu af niteliğinde olsa
herkesi belki sonuçları itibarıyla kurtarmış olacak veya
suçu artık cezasız bırakmış olacak. Hâlbuki, biz,
bunların, üçüncü fıkra hariç diğer fıkralarında ceza
hadlerini azaltıyoruz. Bir ceza adaleti, bir ceza sosyolojisi, bir
ceza ekonomisi denen şey var. Bunları hepimiz tayin edebiliriz. O
hâle gelir ki Türkiyedeki bir maddenin uygulaması, uygulamadan doğan
bazı sebepler ceza hadlerini artırmamızı gerektirebilir,
yine uygulamadan doğan bazı eksikliklerde Bu konuda hadleri şu
noktaya getirelim. demek ihtiyacını duyabilir. Şimdi
hazırlık hâlinde olduğu için ifade edeyim. Adalet Bakanı
değilim -bu meselede beni görevlendirdiler. HSYK görüşmeleri
başlarsa
Sayın Bakan programını ona göre yapmış-
ama konuyu biliyorum. Bildiğim şey şudur: Ceza hadlerinde
değişiklik yapmak af niteliğinde değildir. Şunu çok
iyi biliyorsunuz: Sanığın lehine olan hükümler
uygulanacaktır. Bu hükmü biz getirmedik, bu geçmişten bu yana var.
Mesela, biz telefon dinlemeler konusunda büyük bir sorumsuzluk
yaşandığını görüyoruz. Yasal dinlemelerin ötesinde,
herkesin eline geçirdiği kanunsuz birtakım imkânlarla insanların
özel hayatlarına, kişilik haklarına tecavüz ettiğini
görüyoruz ve elimizdeki yasa değişikliğiyle buna ilişkin
Türk Ceza Kanunundaki cezaları
artırıcı bir hazırlık yaptık. Bütçe
dolayısıyla belki ocağa kadar gelemeyecek. Yani şunu
söylemek istiyorum: İhtiyaç o noktaya gelir ki bir toplumsal ihtiyaç
olarak ceza hadlerinde yükselme yapabilirsiniz, artırabilirsiniz, suçun
unsurlarını değiştirebilirsiniz. Burada da
yaptığımız, bir tanımlamadaki değişiklikle
beraber ceza hadlerini bir noktadan bir noktaya kadar çıkarabilmektir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Vicdanınız rahat mı
Sayın Bülent Bey? Vicdanınız rahat mı? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Sayın Genç,
söyleyeceğim, söyleyeceğim, teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Vicdanınız rahat mı?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Ama lütfen konuşmamı
tamamlayayım müsaade ederseniz, soru kısmı da var.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Bakan, zaman
aşımını kesecek bir düzenleme eklemeyi düşünüyor
musunuz?
BAŞKAN Sayın Köktürk, lütfen
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Söyleyeyim hayhay, hayhay.
Konuşmamın içinde var Sayın Köktürk, teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Vicdanınıza göre konuşun yani
vicdanınıza
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Sende vicdan ne gezer.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Değerli arkadaşlar,
ben şimdi Vicdanıma göre konuşuyorum. desem Sayın Genç
gene itiraz edecek.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yok yok, etmem.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Belli bir
saatte geldi ve hazırlıklı geldi. Yani ben değerli
arkadaşımın Cumhuriyet Halk Partisi Grubu içerisinde nasıl
bir görev yapacağını doğrusu merak ediyorum ama sizin
beklentinizi hemen karşılayayım: Yaptığımız
düzenleme vicdani kanaatime tıpatıp uygundur.
KAMER GENÇ (Tunceli) Uyuyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Uyuyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Çok tebrik ederim.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Teşekkür ederim.
Baştan söylemiştim çok beğenmeyeceksiniz diye. Ön
yargılı olmayalım, ben kanaatimi ifade ediyorum.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Bakan, Zahid Akman kurtuluyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Bir meselenin Mecliste
nasıl görüşüleceği, nasıl yasalaşacağı,
bunun Anayasaya aykırılığı olursa yargısal
denetimin nasıl yapılacağı, önergeler vermek suretiyle
buradaki yasamanın ne şekilde cereyan edeceğini bu İç Tüzük
yazmış, hepimiz bunu çok iyi biliyoruz. yani vicdani kanaat gibi, bir
başka şey gibi sorarsanız belki cevap veririz ama
yaptığımız iş o değil. Yaptığımız
iş bir yasa işidir, beğenen olur, beğenmeyen olur; az
bulursunuz, çoğaltılmasını istersiniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır hayır. Burada kimleri
affediyorsunuz? Kimi affediyorsunuz onu söyleyin.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Lütfen
Lütfen
Sorunuza
cevap verdim. Sayın Köktürkün sorusu önemli, ona da cevap vereceğim.
Değerli arkadaşlarım, burada
yaptığımız iş bir ceza indirimidir ve bu suçlar
açısından bir cezasızlık meydana getirmemektedir.
Değişiklik teklifiyle genel ve tamamlayıcı bir suç tipi
olarak düzenlenen ve bu nedenle suçu oluşturan eylemlerin açıkça
belirlenmediği bir maddede bir muğlaklık söz konusu, yüksek
olarak öngörülen cezaların hakkaniyete uygun bir şekilde indirilmesi.
Bizim kanaatimiz bu. Bunu yaptığımızı düşünüyoruz.
Aksini elbette söyleyeceksiniz, konuşacağız, belki Genel Kurulumuz
bir başka şekilde karar verecek. Yani olağan
dışına çıkmaya gerek yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yani ihale yolsuzluklarını
affediyorsunuz!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Ben, Sayın Şandırın sözlerini çok önemsedim ve hem ona hem
de sizlere, Genel Kurula hitap ederek yaptığımız işin
ne anlama geldiğini anlatmaya çalışıyorum.
Beğenmezseniz bir başka şekilde hareket edeceksiniz ama uygun
bulursanız da herhâlde destek olacaksınız.
Ceza hukukuna egemen olan temel ilkeler, suçta ve cezada kanunilik
ilkesidir; kanunsuz suç ve ceza olmaz belirlilik ilkesidir ve kıyas
yasağıdır. Yani üç unsurun bir arada olması cezadaki
kanunilik ilkesiyle beraber ceza hukukunun temelini oluşturuyor. Ceza
hukukunun güvence fonksiyonu icra edebilmesi açısından suçta
kanunilik ilkesinin benimsenmesi de tek başına yeterli değil.
Aynı zamanda kanunda yer alan suç tanımlarının açık ve
belirli olması gerekiyor. Yani hangi insan davranışlarının
suç oluşturduğunun açık ve belirli olması lazım ki
buna göre ceza verilebilsin. Oysa çok muhtelif kararlar var arkadaşlar.
Türk Ceza Kanununun 257nci maddesinde öngörülen görevi kötüye kullanma suçu
genel ve tamamlayıcı bir suç tipi olarak öngörülmüştür. Yani
kamu görevlilerinin herhangi bir eylemini bile bir mahkeme hâkiminin bu maddeye
aykırı olarak görmesi ve ceza takdir etmesi mümkündür. Hem uygulamada
hem de 4. Ceza Dairesinin bazı kararlarında bunları görmek
mümkün. Bu durumda mahkemeler kıyas yoluna gidiyor veya kendileri suç
ihdas edebiliyorlar. Bu düzenlemenin kapsamına çok basit eylemler de
girebiliyor. Dolayısıyla suçu oluşturan eylemlerin açıkça
belirlenmeyen bir maddede bu derece yüksek cezaların öngörülmesi ceza
adaleti anlayışının temel ilkelerine ve hakkaniyete uygun
değildir.
Değerli arkadaşlarım, maddenin (3)üncü
fıkrasında yapılan değişiklikle görevi kötüye kullanma
suçunun nitelikli hâliyle ilgili olarak hapis cezasının miktarı
aynen muhafaza edilmiş ve ayrıca ona ilaveten adli para cezası
da getirilmiştir. (3)üncü fıkrada (1)inci ve (2)nci fıkradan
farklı olarak kamu görevlisinin kendisi için bir menfaat
sağlaması hâli de düzenlenmiştir. Dolayısıyla fail
açısından haksız bir kazanç sağlamak suretiyle bu suç
işlenmişse haksız kazancın
karşılığı olarak hapis cezasının
yanında ayrıca adli para cezasının da olması
gerekecektir. Bu nedenle fıkraya adli para cezası da
eklenmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu
yaptığımız madde değişikliği ve yasama
çalışmasıyla, genel ve tamamlayıcı bir suç tipi olarak
düzenlenmiş ve kanun metninden hangi eylemlerin bu suç kapsamına
girdiği belli olmayan maddede yüksek olarak öngörülen cezaların
hakkaniyete uygun bir şekilde indirilmesi söz konusudur.
KAMER GENÇ (Tunceli) Tebrik ederim vicdanınızın
ölçüsünü.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Ayrıca kazanç ibaresinin menfaat olarak değiştirilmesi
suretiyle de uygulamadaki yorum farkını gidermeyi amaçlamış
bulunuyoruz.
Değerli arkadaşlarım, sorular kısmında
gelebilir diye bazı noktaları önüme almıştım. Sadece,
Ali İhsan Köktürk arkadaşımın sorduğu zaman
aşımıyla ilgili konuya, izin verirseniz Sayın
Başkanım, temas edeyim, sözlerimi bitireyim. Diğer konular
soruya söz konusu olursa onları da cevaplamak istiyorum.
Cezaların üst sınırlarının indirilmesi
hâlinde, öne sürülen zaman aşımının
kısalacağı eleştirisi var. Türk Ceza Kanununun 66ncı
maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi dikkate
alındığında, haklı bir eleştiri sayamıyoruz.
Söz konusu bentte, beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî
para cezasını gerektiren suçlarda zaman aşımı
süresinin sekiz yıl olduğu hükme bağlanmıştır.
Aynı kanunun
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Eski suçlar
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Bakan,
bozulan dosyalarla ilgili zaman aşımı diyoruz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Müsaade eder misiniz?
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Ama
çarpıtıyorsunuz. Bozulan dosyalarla ilgili zaman
aşımı diyoruz.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) 2002 yılında
başladı. Ne olacak?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Aynı kanunun 67nci maddesinde
yazılı zaman aşımını
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Yani biz size ne
soruyoruz, siz ne cevap veriyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Lütfen
Beni dinlemeyecek misiniz? Yani ben
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Bozulan dosyaların
zaman aşımına uğramasını engelleyen bir düzenleme
getiriyor musunuz, onu soruyoruz.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) 2002de suç
işlendi, ne olacak? 2005 değil, 2002. Hangisine tabi?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Eskiye tabi, o ayrı. O
ayrı, bu ayrı.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın
Bakanım, çok iyi bilirsiniz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Müsaade eder misiniz arkadaşlar? Kürsü hatibe ait. Herhangi bir maddede
söz alabileceksiniz, buraya geleceksiniz, hepinizi ben
İnanın, çok
notlar aldım, yani bundan da çok yararlandım. Ben yanlış
söylemiş olabilirim
KAMER GENÇ (Tunceli) Nasıl yanlış söylersin ya?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
maniple etmeye çalışmış olabilirim -kanaatiniz öyleyse-
ama bu oturduğunuz yerden tatminsizliği ileri sürmek
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Ben sizin
hoşgörünüze dayanarak söylüyorum Sayın Bakanım.
BAŞKAN Sayın İçli, lütfen
Lütfen
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Lütfen
Lütfen arkadaşlar
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) 2002de
BAŞKAN Sayın İçli, lütfen
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Aynı kanunun 67nci maddesinde yazılı zaman
aşımını durduran veya kesen bir sebebin bulunması
hâlinde zaman aşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak
kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar da
uzayacağı belirlenmiştir. Dolayısıyla cezanın üst
sınırında yapılması düşünülen
değişiklik hâlinde suç için öngörülen zaman aşımı
süresi değişmemektedir. Ancak değişiklikle birlikte Türk
Ceza Kanununun 7nci maddesi gereğince lehe olan kanunun belirlenmesi
açısından davaların yeniden değerlendirilmesi
gerekeceğinden Yargıtayda bulunan dosyaların geri gönderilmesi
nedeniyle eski tarihli davalar açısından zaman aşımı
söz konusu olabilecektir. Tamam mı?
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Tamam, biz onu sorduk.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Yani sabretseydiniz sonunda oraya gelecektim ben de.
Dolayısıyla değerli arkadaşlarım, onu da
dikkate alarak biz düzenlemelerimizi yaptık. Bu bilgilerimizi malumaten
arz ediyorum, Genel Kurula saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Arınç.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, Sayın
Arınç konuşmasında Grubumuza doğru dönerek, Sayın
Gençe atfen Belirli bir saatte geldi, hazırlıklı geldi.
dedi. Ben bu partinin Grup Başkan
Vekiliyim, saat 15.00ten beri de buradayım, Sayın Genç de burada.
Sayın Arınçın Belirli bir saatte geldi, hazırlıklı
geldiden kastı nedir? Bunu açıklasın.
İkincisi: Geçmişte de bir arkadaşımıza
böyle dedi, sonra tazminat ödedi.
Üçüncüsü: Çiftçiye, CHPye, herkese cevap yetiştiriyor
Sayın Arınç da bir tek Amerikalı diplomatlara cevap veremiyor.
Bu Hazırlıklı geldi, belirli bir saatte geldiyi
açıklamasını istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Tutanaklara geçti.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Tankut
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, son söz istiyorum.
BAŞKAN Bir konuşma daha var Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sataşma var,
Hazırlıklı geldi. dedi.
BAŞKAN Özür dilerim.
Sehven Sayın Bozdağı unuttum.
Şimdi tutanaklara da geçti.
Buyurun Sayın Bozdağ.
Yozgat Milletvekili Sayın Bozdağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Veysi Kaynakın teklifinin tümü üzerinde
şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Esasında konu geniş boyutlarıyla burada
tartışıldı, eleştiriler yapıldı,
eleştirilere cevaplar verildi. Benim söyleyeceklerim belki biraz tekrar
olacaktır ama tekrarda da fayda olduğu düşüncesiyle özetlemek
istiyorum.
257nci maddeye baktığınız zaman, 1inci
fıkrada görevi kötüye kullanma suçu düzenleniyor. Kanunda ayrıca suç
olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerine
aykırı hareket etmek suretiyle
diye başlıyor ve
arkasından da birtakım ifadelerden sonra cezayı öngörüyor.
Şimdi birinci kısma baktığınızda
bir, kanunda ayrıca suç olarak tanımlanmamış olacak.
İkincisi, görevinin gereklerine aykırı hareket etmiş
olacak. 2nci fıkraya bakıyorsunuz: Kanunda ayrıca suç olarak
tanımlanan hâller dışında... Burada da aynı şey
var. Kanunda suç sayılmayacak, suçsa oradan cezalandırılacak.
görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek
diye
başlıyor. Burada da ihmal ve gecikme.
Şimdi bunları yan yana alıp
değerlendirdiğinizde bir şey ortaya net çıkıyor: Bu
Kanunun ilgili maddeleri suçun maddi ve manevi unsurlarını
düzenlerken Anayasanın 38inci maddesini bir nevi ihlal ediyor çünkü
suçta ve cezada kanunilik esastır. Esasında mahkemelerin, hâkimlerin
yargılama yaparken takdir haklarının da sınırlarını
aşarak burada suç ihdas etmesi, yasa koyucu yerine geçerek istediği
suçu görevi kötüye kullanma, istediği suçu görevi ihmal olarak
nitelendirilip ceza vermesi, istediği suçlara da beraat vermesinin yolu
açılıyor. Bu madde bu nedenle uygulamada torba madde olarak
değerlendirilir. Yani oradan cezalandıramadın, buradan
cezalandıramadın, şuradan cezalandıramadın ama bu
adamı bir yerden cezalandırmamız lazım. O zaman
tutarsın torbaya atarsın, 257/1 mi dersin, 257/2 mi dersin, bunun
sınırını da çizmiyor Kanun, tamamen takdire
bırakıyor. Hangi hâlde ihmal, hangi hâlde gecikme, hangi hâlde görevi
kötüye kullanma da belli değil. Hukuk devletinde unsurları belli
olmayan, sınırları belli olmayan, yargı görevi yapana
tamamıyla suçun unsurlarını takdir etme yetkisi ve suç yaratma
yetkisi veren bir düzenleme olamaz. Esasında biz hukuk devleti adına
hepimizin burada bu düzenlemeyi eleştirmesi lazım. Dünyanın pek
çok ülkesinde böylesi bir suç tanzimi içeren madde yok. Niye yok? Çünkü
oralarda suçlar ayrı ayrı, unsurlarıyla açıkça tayin
edilmiş.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Niye koydunuz o zaman? Siz
koymadınız mı?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bir başka şey, devlet
memurlarıyla ilgili kanunlar var ve onların disiplin hükümlerini
düzenleyen hükümler yer alıyor oralarda. Baktığınız
zaman uyarma cezası göreviyle ilgili ihmalleri, birtakım
gereklilikleri yerine getirmediği zaman kınama cezası,
aylıktan, maaştan kesim cezası, kademe ilerlemesinin
durdurulması cezası ve hatta meslekten ihraç cezaları gibi bu
kanunda öngörülen yaptırımlardan daha fazla sonuç ve etki doğuracak
cezalar var. Eğer memurlar kanunlarda tayin edilen gereklerin
dışına çıktığı zaman disiplin hukuku
bakımından da onları yargılayan, onları
cezalandıran ayrı bir sistem var. Buraya
baktığınız zaman burada da ayrı bir sistem var. O
nedenle bu maddeyi değerlendirirken hukuk devleti açısından da
buna iyi bakmak lazım. Hukuk devletlerinde böyle madde olmaz ama bu
nasıl? Hukuk devletini tam hayata geçirememiş ülkelerde, biz bu
adamı şuradan, buradan halledemedik ama yargı yoluyla yolunu
kesmek, şuna şu cezayı vermek istersek şöyle kenarda
dursun, ona bu cezayı verelim maddesidir bu madde.
Hukuk devletiyle, yolsuzlukla bu maddenin bir irtibatı da
yoktur. Bakın, eğer bir kamu görevlisi ihaleye fesat
karıştırmakla ilgili bir suç işlerse 235inci maddeye göre
cezalandırılacak, eğer bir kamu görevlisi zimmet suçunu
işlerse 247nci maddeye göre cezalandırılacak, eğer
rüşvet suçunu işlerse 252nci maddeye göre
cezalandırılacak, irtikap suçunu işlerse 250nci maddeye göre
cezalandırılacak. Dikkat ederseniz akçeli suçlarla alakalı. Yani
yolsuzluk olarak bir kategori içerisinde ifade edeceğiniz suçlarla ilgili
bütün düzenlemeler ayrı ve özel maddelerde düzenlenmiş.
Ben avukatım. Burada avukatlıktan gelen çok
arkadaşımız var. Uygulamada ne oluyor biliyor musunuz?
Rüşvetten ceza verecek veya başka bir suçtan ceza verecek.
İddianame öyle. Dava açılıyor, delil bulamıyor.
İddianame tanzim edilmiş. Dava açılmış, içeride
aylarca tutuklu tutulmuş. Buna bir ceza vermek lazım. Peki, zimmet
suçunun unsurları oluşmuş mu? Oluşmamış.
Başka bir suçun unsurları oluşmuş mu?
Oluşmamış. İhaleye fesat karıştırmanın
unsurları oluşmuş mu? Oluşmamış. O zaman bir
hukuk devletinde yapılması gereken nedir? Orada beraat vermektir.
Türkiyede ne oluyor? Görevi kötüye kullanmadan veya o ilgili maddeden, bundan
veremedik ama biz bundan verelim. Bu hukuk devleti değil. Hâkimler de bunu
yapamaz. Hukuk devleti ve hukuk devletinin yasama organları da buna
müsaade edemez, doğru bir şey değil.
Bir başka şey: Bu düzenleme af getirmiyor. Buradan sanki
birileri cezadan kurtuluyormuş gibi birtakım değerlendirmeler
yapıldı. Kimse cezadan kurtulmuyor. Eskiden de 1inci
fıkranın cezası vardı, şimdi de var. Eskiden altı
aydan üç yıla kadardı, şimdi üç aydan iki yıla kadar.
Cezayı verecek, takdiren, teşdiden verecek veya hükmün
açıklanmasının ertelenmesine veya paraya çevrilmesine veya
başka bir seçenek yaptırımın uygulanmasına karar
verecek hâkimdir. Hâkim isterse eski usulde altı aydan olduğu sürede
altı aydan verirse ne olacak? Bir yıl verirse ne olacak? İki
yıl verirse ne olacak?
KADİR URAL (Mersin)
Paraya çevrilecek.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Yahu,
beğenmediğiniz bu yasayı niye çıkardınız?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Şimdi, aynı şey.
Şu anda da altı ay verebiliyor mu, bir yıl verebiliyor mu, iki
yıl verebiliyor mu? Burada herhangi bir şey yok. Takdir hakkı
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
yine mahkemededir, yine
hâkimdedir. Burada bir cezasızlık hâli yoktur.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Niye değiştiriyorsunuz o
zaman?
YILMAZ TANKUT (Adana) Değiştirmeyin o zaman Bekir Bey.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Mahkeme bunu takdir
edecektir. Herhangi bir hukuka
aykırılık da yoktur. Olan şey nedir? Böylesi bir hukuk
devletinde olması mümkün olmayan bir maddedeki cezayı ceza adalet
sistemine daha uygun hâle getirmektir. Eğer siz suçun
unsurlarını çok açık, sınırlarını çok
açık, kurallarını çok açık koyarsanız, o zaman ona
göre cezayı koyun
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Ya, Bekir Bey, biz geçen
dönem hata yaptık deyin, bitsin olay!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
ama burada öyle bir şey
yok, tuttuğunuza buradan ceza veriyorsunuz. Böyle bir hukuk devleti olur
mu? Olmaz.
Peki, bir başka şey, burada konuşuldu: Efendim,
kazanç çıkarılıyor, menfaat getiriliyor.
Arkadaşlar, burada herkes Türkçeyi biliyor. Allah
aşkına, kazanç ifadesi, hukukçu olmaya gerek yok, menfaat
ifadesinin ifade ettiği bütün hususları içine alır mı,
almaz mı?
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Ya, kardeşim, bunu
yapan da sizsiniz!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Yoksa menfaat, hem kazanç
hem de başka şeyleri mi içine alır? Biz suçun
kapsamını genişletiyoruz, bu bile eleştiri konusu
yapılıyor.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Menfaat burada yok.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bu da takdir edilecek bir
şey.
Bir başka konu, burada 3üncü fıkrayla ilgili. Biz ceza
indirimine gitmiyoruz, akçeli bir iş varsa, o birinci fıkraya göre
cezalandırılıyordu bir yıldan üç yıla kadar,
şimdi 1inci fıkranın cezası değişti, inince onun
cezası inmesin diye ceza ayrıca düzenlendi, ayrıca da beş
bin güne kadar da adli para cezasının hapis cezasıyla beraber
verilmesi getirildi, bu yönüyle de burada ceza artırıldı.
Ama bakın, ben size bir örnek vereyim: Elimde bir teklif var,
çok ilginç. Şu, birincisi şu: Yıl 2002. 26/3/2002 tarih ve 4748
sayılı bir kanun çıkıyor, teklifi de burada. Ne zaman
çıkıyor? 26/3/2002 tarih, 4748 sayılı Kanun. Ne
yapıyor biliyor musunuz bu Kanun? Dernekler Kanununun, sonuna
bakıyorsunuz, bir fıkrası var, diyor ki: 7, 11 ve 12nci
maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.
Kaldırıyorlar. Meclis bu, kaldırabilir. Kimse bir şey
diyemez ama bakın, 3/8/2002 tarihli 4771 sayılı bir başka
kanun çıkıyor.
Bununla ne getiriliyor biliyor musunuz? Dernekler Kanununun
yürürlükten kaldırılan 11 ve 12nci maddelerini virgülüne,
noktasına dokunmadan geri getiriliyor. Niye geri getirilmiş, niye
kalkmış diye incelediğimizde bakıyoruz ki İstanbul
Beyoğlu 24. Asliye Ceza Mahkemesinde -ismini vermeyeceğim- görülen
bir davayla ilgili özel bir düzenleme
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Maddeyi arkasından üç ay
sonra bir daha getirip koyuyorlar. Bu, öyle bir şey değil, kimseyi
himaye etmiyor. Suçlar aynı, cezaların da ceza adalet sistemine uygun
hâle ve hukuk devletinin gereklerine uygun hâle getirildiğini ifade
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bozdağ.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, biraz önce Bülent
Arınç konuşurken dedi ki: Gecenin bu saatinde geldin,
hazırlıklı geldin
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
konuya hazırlıklı geldi. demek istiyor Sayın Arınç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bakalım, CHPye ne vereceksin? Bu
sataşmadır.
Bakın, ben bir milletvekiliyim, rica ederim yani ben
RASİM ÇAKIR (Edirne) Evet sataşma var, kısmen.
BAŞKAN Sayın Genç, ben daha herhangi bir cevap
vermedim ki. Yani herkes bir ağızdan konuşuyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, ama ben söz istedim.
BAŞKAN Bakın vereceğim, vermeyeceğim. diye
herhangi bir şey, bir cümle, bir kelime, bir harf çıktı mı
ağzımdan? Çıkmadı. Yani herhangi bir yorumda
bulunmadım, sadece ağzımı açtım ve hep beraber
bağırdınız.
Şimdi, Sayın Arınçın bir talebi var
Sayın Gençe -sizin ifade ettiğiniz sözle ilgili olarak- bir
açıklama yapmayı arzu ediyorum. diye.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, kamuoyuna yansıyan bir
beyanı var.
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
KAMER GENÇ (Tunceli) Bu saatte geldin
Siz de
farkındasınız.
BAŞKAN Tamam.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Burada sataşma yok
Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben saat üçten beri buradayım.
BAŞKAN Sayın Genç, ben size itiraz etmiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Ama Bakalım CHPye ne vereceksin?
Ben CHPye
BAŞKAN Sayın Genç, sözümü bitirebilir miyim.
Sayın Arınçın böyle bir talebi var.
Şimdi, sizin sataşma için istediğiniz söz üzerine,
Sayın Arınça bu talebiyle ilgili söz vereceğim, ondan sonra siz
tekrar Ben istiyorum. derseniz, size de vereceğim. Tamam, sözümü
bitirebilirsem anlaştık işte.
Buyurun Sayın Arınç.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Önyargılar çok kötü, ben konuşursam şu anlamda
konuşmuştur, Kamer Genç şu saatte gelmişse şöyle
gelmiştir şeklinde
Sadece onu ispatlamak için bir şey
söyleyeceğim -Sayın İnceye çok teşekkür ederim- siz yedi
buçukta oturumu açtığınızda burada 10-15 kişi
vardı. Neden? Çünkü arkadaşlar gruplar konuşacaklar, nasıl
olsa bir buçuk saat geçer, maddelere geldiği zaman biz içeri girelim diye
düşündüler. Bunda bir gariplik yok. Sayın Kamer Gençin dokuzda
gelmiş olması da doğrusu bütün arkadaşlarımız
gibi zamanında ve saatinde gelmiş demektir. Çok
hazırlıklı geldiği konusuna
Kendisi çok değerli bir
hukukçudur. Önemli bir yasa görüşüyoruz. Bu yasayı görüşürken
bence bütün Yargıtay içtihatlarını taramıştır.
257nci maddeyle ilgili 2005te Türk Ceza Kanunu tutanaklarına
bakmıştır ve hukukçu arkadaşlarıyla istişare
etmiştir. Haşa, onun bir şeyler içerek buraya geldiğini
söylemek istemedim!
Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi efendim, yaptığı
konuşma beni tatmin etmediği gibi
BAŞKAN Buyurun Sayın Genç
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Peki.
BAŞKAN - Üç dakika veriyorum biliyorsunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Üç dakika yetmez Sayın Başkan.
BAŞKAN Yetecek, yetmeyecek; eklemiyoruz da.
Buyurun.
XI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerçekten yüz karası bir kanun teklifini müzakere
ediyoruz.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Sataşmaya cevap ver!
KAMER GENÇ (Devamla) Düşünebiliyor musunuz, Türkiye Büyük
Millet Meclisi hırsızlık yapan, devleti soyan, görevini ihmal
eden, görevini suistimal eden kamu görevlileri
AKP dokuz yıldır
iktidarda, bu kamu görevlilerinin büyük bir kısmı görevini ihmal etmiş,
devleti talan etmiş, ondan sonra belediyeleri talan etmiş kamu
görevlilerine, belediye başkanlarına hiç durup dururken Türk Ceza
Kanununun 257nci maddesinde bir değişiklik getiriyor.
Nasıl bir değişiklik getiriyor? Diyor ki: Eskideki
cezanın alt sınırı bir yılsa bunu altı aya indiriyor.
Çünkü bir yıl olduğu zaman hâkim bunu paraya çeviremez ama altı
ay olunca paraya çevirebilir. AKPlilerde para mı yok? Çok.
Ha şimdi biz diyoruz ki, yani aklı yerinde olan,
ülkesini seven, onur ve haysiyet taşıyan insanlar böyle bir şeye
tevessül etmez. Ya hırsızsa hırsıza ceza vereceksin
kardeşim. Sen hırsıza ceza vermediğin zaman, o zaman
hırsızlığı nasıl önleyeceksin? Bir söyleyelim
arkadaşlar
Yani adam, Melih Gökçek Burhan Kuzuya telefon ediyor Ya
Sayın Kuzu, ya orada, o Mecliste bazı milletvekilleri var.
Onların kaçının dosyası görevi suistimal ve ihmalden
dolayı, onları bana söyle, ben onları bir fitilleyeyim. Bizim de
bundan dolayı cezamız var. Ondan sonra Bu Türk Ceza Kanununun
257nci maddesindeki cezaları indirelim. diyor.
BURHAN KUZU (İstanbul) Sene kaç? 2004
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, değerli milletvekilleri,
bakın, böyle bir şey, en ilkel toplumlarda olmaz. Ben Veysi Kaynak
arkadaşımın yerinde olsam bu kanunu geri çekerim. Bu kanunu geri
çekmediği zaman, özel olarak Kahramanmaraşa gideceğim,
diyeceğim: Ey Kahramanmaraşlılar! Bakın, sizin Veysi
Kaynakın getirdiği kanun teklifi bu memlekete bu kadar yük getirdi.
Şimdi, Bülent Arınç burada konuşurken bir tek laf
söyledim: Bülent Bey, senin vicdanın kabul ediyor mu? dedim. Maşallah
çok geniş bir vicdanı varmış!
Şimdi, arkadaşlar, WikiLeaksın belgelerinde bana
Tayyip Erdoğanın buldoğu demediler
Buldok var ya
Diyor ki
işte bazıları
Bana kimse bir şey demedi.
BAŞKAN Sayın Genç
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, demediklerine göre, ben tabii
BAŞKAN Sayın Genç
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) Konuya gel, konuya!
KAMER GENÇ (Devamla) Konuya geleceğim daha, daha dur
bakalım, geleceğim daha
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) - Süre bitti, süre!
KAMER GENÇ (Devamla) Dur, geleceğim!
Şimdi, bizim istediğimiz, arkadaşlar, bizim
istediğimiz
Burası Parlamento. Bu Parlamentoda, milletin menfaatini
düşüneceğiz, halkın menfaatini düşüneceğiz,
hırsızları korumayacağız. Ben yirmi beş senedir
Parlamentodayım, hep bunun mücadelesini yaptım. İşte, o
şerefi ve o haysiyeti de Tunceli halkı bana oy veriyor buraya
gönderiyor.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Tunceliye hangi hizmeti götürdün?
KAMER GENÇ (Devamla) - Yine gönderecek ama bu memleketi
satanların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkan, bir dakika
BAŞKAN Yok, hiç yapmadım, yapmıyorum. Herkese
üçer dakika
Biliyorsunuz onu.
KAMER GENÇ (Devamla) Peki
(CHP sıralarından
alkışlar)
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynakın, Türk Ceza Kanununda Değişiklik
Yapıl-masına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/766)
(S. Sayısı: 565) (Devam)
BAŞKAN Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, az önce konuşmanızda belirli ölçülerde
ifade ettiniz ama ben daha net cevabınızı almak için sormak
istiyorum: Bu teklif çerçevesinde Görevi kötüye kullanma
başlığı altında kazanç kelimesi menfaat olarak
değişmiş olacaktır. Bu durumda, mesela görevi kötüye
kullanarak kendi yakınlarına veya istediği kişilere
haksız bir şekilde kazanç sağladığını beyan
eden bir kamu görevlisi veya yöneticisinin cezası, menfaat yerine kazanç
temin etmesinden dolayı indirilmiş olmayacak mıdır? Görevi
kötüye kullanarak söz konusu kişi ve yakınlarına kazanç
sağlamakla menfaat temin etme arasında, ne gibi, çok net fark
vardır? Bunu açıklarsanız sevinirim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, hâlen görevi kötüye kullanmak suçundan
dolayı kaç kamu görevlisi hakkında açılmış dava
dosyası bulunmaktadır, bu durumdakilerin ne kadarı
seçilmiş, ne kadarı da atanmış kişilerden
oluşmaktadır? Bu teklif yasalaşırsa kaç kişi ceza
almaktan kurtulmuş ya da cezası hafifletilmiş olacaktır?
İkinci sorum: Geçen hafta Meclis kulislerinde Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Melih Gökçekin
ikramı olarak dağıtılan poğaçaların bu kanun
teklifiyle bir bağlantısı var mıdır, bunu ne derece
etik buluyorsunuz?
Üçüncüsü de bu teklifin hazırlanmasında Hükûmetinizin
bir telkini ya da baskısı olmuş mudur? Bu teklifi geri çekmeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Paksoy
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim.
Sayın Bakan, bir hukukçu bakan olarak getirdiğiniz yasa,
Hükûmetiniz döneminde yolsuzluk ve hukuksuzluk yapan kamu görevlilerine örtülü
bir af niteliğinde değil midir?
Yine, çok konuşuldu ama yine tekraren söylüyorum. Bu teklifin
hazırlanmasında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
Sayın Melih Gökçekin bir etkisi olmuş mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim.
Sayın Bakan, sorduğum soruları önemsemiş olmanıza
teşekkür ediyorum ama verdiğiniz cevaplar benim sorduğum sorunun
cevabı olmadı.
Bir kurumsal mutabakatla hatta Avrupa Birliğiyle mutabakata
vararak çıkarttığınız, Hükûmet tasarısı
olarak çıkarttığınız kendi Ceza Kanununuzun 257nci
maddesini hangi gerekçeyle değiştiriyorsunuz? Acaba ceza indiriminden
daha önce 257ye giren suçların tanımını yapmak,
suçların sınırlarını belirlemek, tasnifini yapmak
gerekli değil miydi? Üç yılla cezalandırmakla iki yıl
arasında cezalandırmak bu kanun teklifinde ortaya koyduğunuz
gerekçeyi karşılıyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aydoğan
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, kaç AKP milletvekili Büyükşehir
Belediyesinin sağladığı olanaklarla daire sahibi
olmuştur ve WikiLeaks belgelerinde şahsınıza yapılan
hakareti neden kınamadınız, bu iddiaları hakaret
saymıyor musunuz?
Geçtiğimiz hafta 3 generalle ilgili AİHM kararı
öncesi AİHMin doğru karar veremeyeceğini söylediniz, karar
sonrası memnuniyetinizi bildirdiniz. Yargı kararlarını
sonuçlarına bakarak mı değerlendiriyorsunuz? Yargıya
bakışınız bu mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akkuş
AKİF AKKUŞ (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, bu kanunun yasalaşması hâlinde, Türk
Ceza Kanununun 257nci maddesiyle ilgili cezaların miktarı
indirilerek suçlu âdeta mükâfatlandırılmaktadır.
1) Bu yasayla hangi suçlular korunmaya alınacaktır,
belirtebilir misiniz?
2) Görevi kötüye kullananlara bundan sonra da paraya çevrilme ve
erteleme imkânı tanınması bu suçların artmasına sebep
olmayacak mı? Garip gurebanın hakkı vurgun ve talancı
tarafından gasp edilmeyecek mi? Doğrudan doğruya bu suçlarla
ilgili bir af çıkarmanız daha mertçe olmaz mıydı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ünlütepe
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Aracılığınızla Sayın Bakana şu
soruyu yöneltiyorum: Sayın Bakan, yargı kararları
bağlayıcıdır. Bu çıkardığımız
yasayla, eğer bu kanun değişikliği kabul edilirse kaç
yargı kararı geçersiz hâle gelecektir? Bu değişiklikten
kimler yararlanacaktır? Örneğin Sayın Başbakan Recep Tayyip
Erdoğanın, cezasında bir indirim olacak mıdır?
Örneğin Sayın Tarım Bakanı Mehmet Mehdi Eker, görevi kötüye
kullanma suçundan faydalanacak mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakana soruyorum: Teklifin
hazırlanışı, Genel Kurul gündemine getirilmesi
görülmemiş bir hızla gerçekleşmiştir. Hâl böyle olunca
teklifin iyi niyeti de sorgulanmalıdır. Bugün AKPli kaç belediye
başkanının toplam kaç tane görevi kötüye kullanma dosyası
bulunmaktadır? Kaç üst düzey görevlinin görevi kötüye kullanma
dosyası vardır?
Soru 2: 2002de seçim propagandalarında Yolsuzluğu
bitireceğiz. diyordunuz. 2007deki seçim propagandanızda yolsuzluk
başlığı neredeyse yoktu. Bugün ise yolsuzlukları
farklı bir yoldan bitirmek için bir girişimde bulunduğunuz
görülüyor. Görevi kötüye kullanma cezalarını indirerek örtülü bir af
mı yapmak istiyorsunuz? Görüşmekte olduğunuz teklif ile
gerçekten yolsuzlukla mücadele edilebileceğini düşünüyor musunuz?
Düşünmüyorsanız bu yasayı acilen çekmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Taner
RECEP TANER (Aydın) 1) Sayın Bakan, bu düzenleme ile
hangi kamu menfaatlerini korumaktasınız? İktidarınız,
kamu menfaatleri yerine yandaş menfaatlerini mi korumayı
amaçlamaktadır?
2) Şu anda görüşmekte olduğumuz bu düzenleme
kanunlaştığı takdirde kaç dava düşecektir?
3) Bu düzenleme, çıkarmayı düşündüğünüz kamu
etik yasasına uygun mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Çelik
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan
teşekkür ediyorum.
Ben, Kütahya Milletvekilimiz Sayın Alim
Işıkın sorusuna ilave olarak sormak istiyorum: Şu anda
257nci madde kapsamında kaç adet soruşturma mevcuttur? Bunların
idari makamlardan yargılama izni verilmeyenlerin sayısı nedir?
Şu anda yargılama aşamasında olanların adedi nedir?
Görevi kötüye kullanma suçu kapsamında suç türleri nedir, şu anda
elinizdeki mevcut soruşturma kapsamında?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Uzunırmak
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Birçok soru bazı arkadaşlarımız
tarafından soruldu ama ben bütün safahat içerisinde gerek teftişte
gerek teftişi bitmiş, mahkemeye intikal etmiş, mahkemede karar
verilmiş, Yargıtaya intikal etmiş kaç dosya var ve bu kaç
kişiyi kapsıyor ve ondan daha önemlisi, en çok görevi kötüye kullanma
davası açılmış, herhangi bir safhada, teftişte veya
bütün toplam safahat içerisinde ilk 100 kişiyi kimler oluşturuyor?
Bunu Sayın Bakandan soruyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yalçın
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, partiniz sözcüleri yasayla ilgili
açıklamalarında daha ziyade uygulamadan kaynaklanan birtakım
örnekler verdiler. Bu örneklerin düzeltme makamı yasa
değişikliği yerine temyiz mercisi değil midir? Samimiyetle
şunu ifade etmek istiyorum: İlk suçu olmasına rağmen, yani
sabıkasız olmasına rağmen görevine mâni olacak şekilde
cezalandırılan kaç örnek vardır. Varsa elinizde bilgi,
belirtmenizi istirham ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Efendim, bu 1inci fıkrada bir yıllık cezanın
altı aya indirilmesiyle kaç tane kamu görevlisi bundan yararlanıyor,
hapisten kurtuluyor? Bunların içinde Ankara Belediye Başkanı var
mı, İstanbul Belediye Başkanı var mı, AKPli kaç tane
belediye başkanı var, bugünkü Hükûmet içindeki bakanlardan kaç
kişi var?
Bir de bu Amerikanın o WikiLeaks belgelerinde tabii Türk
Hükûmetine büyük bir hakaret yapıldı. Bir bakana denildi ki: Yahu bu
bilmem Tayyip Beyin buldoğu. dedi. Bu büyük bir hakaret Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetine. Kime dedi bu lafı? Bu laftan dolayı bunun
hakkında bir tazminat davası açmayı düşünüyorlar mı?
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN Sayın Köktürk
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Bakan, ceza
hukukunda lehe olan kanunun süregelen davaların tamamına
uygulanması bir temel hukuk ilkesidir. Bugün görüşülmekte olan
teklifin yasalaşmasından sonra, verilen, kesinleşen ancak infaz
edilmeyen, yani daha önceden de verilen, kesinleşen ancak infaz edilmeyen
tüm kararlar bozulacaktır. Bu bozma nedeniyle dosyaların büyük bir
bölümünün zaman aşımına uğraması muhtemeldir. Bu teklife
bu davaların zaman aşımına uğramasını engelleyecek
bir geçici madde eklemeyi düşünüyor musunuz? Düşünmüyorsanız
bunu vicdanınızla bağdaştırabiliyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, sorular için teşekkür ediyorum.
Yalnız, bazı sorular sayısal verilere dayalı. Bu
sayısal verilerin yaptığımız çalışmalar
içerisinde her birinin cumhuriyet başsavcılıklarından
sorulup, sonra derlenip size takdim edilmesi lazım.
Bizim elimizdeki yazılı soru önergelerinde
Kırşehir Milletvekilimiz Sayın Metin Çobanoğlu Türk Ceza
Kanununun 257nci maddesi uyarınca görevi kötüye kullanmak suçundan
dolayı yargılanan ne kadar kamu görevlisi vardır, bunların
görevleri ve isimleri nelerdir? Ayrıca, aynı suçtan yargılanan
ne kadar belediye başkanı vardır, yargılanan belediye
başkanları kimlerdir, mensup oldukları siyasi partiler
hangileridir? Bir kısım arkadaşlarımızın
sorularıyla benzerlik gösteriyor. Sayın Atilla Kart, Konya
Milletvekili, onun da teklifinde yine buna benzer sorular var: Hükûmet bu
teklife sahip çıkmakta mıdır? Belediye başkanları
görevi kötüye kullanmadan kimlerdir? diye soruyor. Antalya Milletvekili
Sayın Hüsnü Çöllü, yine burada arkadaşlarımızın
sorduğu soruları -kendileri burada mı bilmiyorum ama- bize
yazılı olarak verilen sorularda
Bu
arkadaşlarımızın cevaplarını verdiğimizde
bilgi sahibi olacağız. Bize gelişleri on gün öncedir,
hazırlıklar yapılmaktadır ve Sayın Metin
Çobanoğluna, Sayın Atilla Karta ve Sayın Hüsnü Çöllü
arkadaşımıza sorularının cevapları verilecektir.
Dolayısıyla burada, şundan kaç kişi, bundan
kaç kişi diye benim ayrıntılı bir liste vermem mümkün
değil. Ancak, elimizdeki verilere göre açılan dava sayısı
ve buralardaki kamu görevlilerini izin verirseniz yıllar içerisinde size
takdim edeyim. Ceza mahkemelerine 257nci maddeyle ilgili açılan davalar
ve sanık sayıları 2006, 2007, 2008 olarak tespit edilmiş
durumda. 2009 ve hâlihazır 2010, bunun üzerinde çalışmalar
yapılıyor. 2006da açılan dava sayısı 12.004, 2007de 11.590,
2008de 13.182; sanık sayıları, on sekiz ve üzeri yaşta,
18.221 erkek, 1.549 kadın ve devam ediyor, toplamları 19.770, 2007de
20.062, 2008de 22.558. Karara bağlanan dava dosyaları, 2006, devirle
beraber 12.802, bunun 7.900u mahkûmiyet, 8.500ü beraat; 2007, 11.082 dava
kararı çıkmış, 6.458i mahkûmiyet, 7.484ü beraat. 2008de
12.043 dava dosyası karara bağlanmış, bunun 4.736sı
mahkûmiyet, 7.679u beraat.
Erkek ve kadın sayılarına göre -sanıyorum
bunları istatistik için kullanıyorlar- sayısal rakamlar var.
Ancak bir arkadaşımız Kaçı seçilmişlerden, kaçı
atanmışlardandı? diye sordu. Kamu görevlisi tanımı
gittikçe genişlediği için bu soruda da
arkadaşımızı haklı buluyorum ama şu ana kadar
derlenip toparlanmış, bunu gösterir elimizde açık bir liste yok.
Müsaade ederseniz diğer sorulara da şu şekilde
cevap vereyim Sayın Başkanım: Biraz önce zaman
aşımıyla ilgili söylediğim söz Sayın Köktürk
tarafından tekrar yinelendi. Şunu biliyoruz: 2002 ve 2003
yılındaki davalara zaman aşımı süreleri mülga Türk
Ceza Kanununa göre dolmuştur. Ayrıca, davaların zaman
aşımına uğrayacağı iddiasıyla ilgili olarak,
Türk Ceza Kanununun 66ncı maddesinin 5inci fıkrasında
Aynı fiilden dolayı tekrar yargılamayı gerektiren
hâllerde, mahkemece bu husustaki talebin kabul edildiği tarihten itibaren
fiile ilişkin zaman aşımı süresi yeni baştan
işlemeye başlar. hükmü de mevcuttur. Dolayısıyla bu konuda
gerekirse 66ncı maddenin 5inci fıkrası işleyebilir.
Davalar düşecek mi? diye soruluyor. Davaların
düşmesi muhtemeldir zaman aşımından dolayı. Çünkü
biliyorsunuz, geçtiğimiz bir ay içerisinde, başta Sayın
Yargıtay Başkanı olmak üzere pek çok Yargıtay üyesi,
Yargıtay Daire Başkanı ve zarar gören şahıslar kendi
davalarının zaman aşımına uğramasından
dolayı haklarının ihlal edildiğini söylemektedir ve
gerçekten iş yükü Yargıtayda o kadar artmıştır ki,
hemen hemen her dairede yüzlerce değil, belki birkaç bin dava dosyası
zaman aşımından düşmektedir. Binlerce dava dosyasının
zaman aşımına uğradığı bir yerde bu maddeden
dolayı zaman aşımını keselim, bunu önleyecek bir madde
koyalım teklifi mümkündür. Bu konuda önergeniz olursa Genel Kurulumuz buna
karar verebilir. Ama bizim öngördüğümüz hususlar, bu maddenin ceza
süreleri itibarıyla kazanç ve menfaat açısından da
değişikliğe uğradığı takdirde uygulamada
muğlaklıktan kurtulacağız ve suçun unsurları çok daha
belirgin bir hâle gelecektir diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, benimle ilgili olarak Sayın
İncenin de, Sayın Gençin de söylediği bir konu var. WikiLeaks
belgelerinde benimle ilgili hem bir benzetme hem de benim
yaptığım işlere yönelik bazı konular yer alıyor.
Ben genelde, prensip olarak, görüşülen konunun
dışına çıkmamaya çalışıyorum ama bu vacip
noktasına geldi.
Şimdi, ben bu konu ortaya atıldığı zaman
Ugandadaydım. Döndüğüm zaman da Today Zaman gazetesinde, Zaman
gazetesinde ve diğer gazetelerde açıklamalarım çıktı.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın
Başkan, anlaşılmıyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ses anlaşılmıyor.
BAŞKAN Sayın Arınç, biraz yaklaşırsınız
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Pardon, sesim gelmiyor diye düşünüyorum, sizi rahatsız ettim, özür
diliyorum.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Heyecanlanma!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Bir defa, heyecanlanmıyorum, çok şükür ben bunlara
alışkınım.
Bu yazılan çizilen şeylerin, aslında bizi Amerikan
uşağı olmakla suçlayan, iş bitiricilikle veya iş
birlikçilikle suçlayanlar için büyük bir şamar olduğu kanaatindeyim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bizim şahsiyetimiz konusunda Amerikalı bazı
diplomatların densizliklerine elbette rıza gösterecek değiliz
ama düşünün ki, bu 250 bin belge içerisinde sadece Türkiye değil, pek
çok ülke, onların devlet başkanları, siyasetçileri konusunda da
terbiyesizce, bir yerde cevapladım aptalca bazı tanımlamalar
var, bunları şiddetle reddederiz. Biz bunlara bakarak yolumuzu tayin
etmedik.
Benim 1 Mart tezkeresindeki tutumum sebebiyle zamanın
büyükelçisinin Bütün fitne bu adamdan çıkıyor, bununla uyumlu
çalışılamaz. demesini ben şeref madalyası olarak
görüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli kardeşlerim, bir milletvekiline, işte
Tayyip Erdoğanın bilmem nesi gibi hitap edilmesinden en az benim
kadar sizin de utanacağınızı düşündüğüm için bunu
söz konusu etmemiştim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Herhâlde
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Sizler hakkında veya herhangi bir siyasetçi hakkında böyle büyük bir
terbiyesizlik yapılsaydı ondan önce ben kendim ortaya
çıkardım. Cevaplarını verdik ve veriyoruz. Bu konuda el
birliği yapalım.
Demek ki Amerikanın bazı ülkelerde niçin
sevilmediğini araştıranlar bu diplomatların
yaptığı aptallıkları da göz önüne alsınlar, ondan
sonra araştırmalarını daha bilimsel yapsınlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Sayın Başkan,
zaman var.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın
Başkan, süre var daha.
BAŞKAN Sayın Dibek
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakana TRTyle ilgili bir soru sormak istiyorum. Geçen
gün bunu gündeme de gene getirmiştim kendisine bağlı olduğu
için. 27 Kasımda, Sayın Bakanım, bir sınav
yapıldı TRTde, yapım ve yayın sorumlusu sınavı.
O sınav biliyorsunuz daha sonra, geçtiğimiz çarşamba günü iptal
edildi. Ben bir yazılı soru önergesi de vermiştim o sınavla
ilgili olarak. Sınavın iptal edilmesi gerekçesi de şartnameye aykırı
olarak soru kitapçığının hazırlanmasıydı. Bu
görüşülen yasayla da ilgisi var. Bu konuyu
araştırdınız mı? Gündemde olduğu için belki çok
Çünkü 18inde bu sınav tekrarlanacak. Bu sınavla ilgili olarak
iptaline neden olanlar hakkında bir işlem yapılıyor mu?
Artı, o sınava girip sınavları iptal olduğu için
mağdur olan bine yakın aday var. Yaklaşık 185 kişi
alınacaktı. O kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi
konusunda da bir girişiminiz olacak mı?
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa)
Sayın Dibeke teşekkür ediyorum.
Bu konudaki çalışmalarınızı ve
verdiğiniz soru önergelerini masamın üstünde tutuyorum. Benim
öğrenebildiğim ama yazılı cevap verdiğim zaman sizin
de bilginiz olacak durum şudur: TRT geçtiğimiz yıl da
sınavla personel almıştır, bu yıl da sınavla
personel almak istiyor. Önce KPSSden belli bir puana kadar inmiş
olanları kendi özel yarışma sınavı ve bir
kısmını da amelî program yapmak suretiyle mesleğe almak
istiyor.
Biz ÖSYMye bu sınavları yaptırmak istedik. ÖSYM
işlerinin çokluğu dolayısıyla mazeret ileri sürerek bu
sınavları yapamayacağını söyledi. Gazi Üniversitesine
teklif ettik. Gazi Üniversitesi, sınavları zamanında ve istediğimiz
şartlarda yapmayı kabul etti. Şartımız şuydu:
Yanlış hatırlamıyorsam, yüzde 70i genel konulardı
galiba, yüzde 30u da diğer teknik konulardı. Buna göre kendilerine
yazdığımız yazıyla, sınav
yapılmasını arzu ettik. Sanki bunu yapmamışız
gibi, böyle bir yazımız yokmuş gibi Gazi Üniversitesi sınav
yaparken tam tersine yüzde 30u genel konulardan, sanıyorum yüzde 70ini
de diğerlerinden yapmak suretiyle bize sınav sonuçlarını
gösterdi. Biz kendimiz bunu fark ettik -siz de şüphesiz incelediniz- ve
bunun yanlış olduğuna, yeniden sınav yapılması
gerektiğine karar verdik. Şimdi ayın 18inde
hatırladığım kadarıyla, gösterdiğimiz ölçüler
içerisinde yeni bir sınav yapılacak. Burada
yanlışımızın veyahut da bu yanlışa bizim
katkımızın olduğunu düşünmüyorum çünkü farkına
varan da biziz, sınavın hangi ölçek içerisinde yapılacağını
gösteren de biziz ama Gazi Üniversitesi bunu yanlış
yapmıştır, kendilerine bu işin sorumluluğu da
gösterilmiştir. Dolayısıyla, ben, ikazınız için
teşekkür ediyorum. TRTnin şaibesiz, kafalarda, zihinlerde herhangi
bir yer bırakmayacak -olumsuz anlamda söylüyorum- sınav yapması
doğaldır, bu konuda çalışıyoruz.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, efendim, ben, tabii
Amerikanın Wikileaks belgelerinde Hükûmetimiz hakkında böyle galiz
küfürlerin yapılmasını vicdanıma
sığdıramadığım için bu soruyu sordum. Bununla, en
azından, Türkiye Büyük Millet Meclisi tutanaklarından buna bir cevap
vermesini sağlamak için bu soruyu sordum. Ben, vicdanen, Amerika
Büyükelçisini de kınıyorum. Yani bu hiç olmazsa kalmasın,
tutanaklara geçsin dedim, art niyet yok bunda efendim.
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım
ancak oylamanın açık oylama şeklinde yapılmasına dair
önerge vardır.
MUHARREM İNCE (Yalova) Kim ne oy veriyor görelim yani
bilelim.
BAŞKAN Önergeyi okutup imza sahiplerini
arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
565 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümünün
görüşülmesi tamamlandıktan sonra maddelere geçilmesi
oylamasının İçtüzük 143. ve 81. maddelerine göre açık
oylama usulüne göre yapılmasını müsaadelerinize arz ederiz.
BAŞKAN Mehmet Şandır? Burada.
Hikmet Erenkaya?
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Yerine...
BAŞKAN Evet, takabbül var, Sayın Dibek.
Durmuş Ali Torlak?
Sayın İçli takabbül ediyor.
Abdülkadir Akcan? Burada.
Necati Özensoy? Burada.
Behiç Çelik? Burada.
Akif Akkuş? Burada.
Yılmaz Tankut? Burada.
Alim Işık? Burada.
Süleyman Yunusoğlu? Burada.
Hasan Özdemir? Burada.
Mehmet Akif Paksoy? Burada.
Emin Haluk Ayhan? Burada.
Rıdvan Yalçın? Burada.
Ertuğrul Kumcuoğlu? Burada.
Halil Ünlütepe? Burada.
Mustafa Enöz? Burada.
Ergün Aydoğan? Burada.
Rahmi Güner? Burada.
Ali Uzunırmak? Burada.
Rasim Çakır? Burada.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince açık oylama elektronik
cihazla yapılacaktır.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama
için öngörülen iki dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise,
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen iki dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın
Başkan, ben oy kullanamıyorum. Teşrifatçılar yok. Bu makine
çalışmaz. Bu Meclis Başkanı ne yapar?
BAŞKAN Kavaslar nerede? Sayın Kumcuoğluna pusula
götürür müsünüz lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir) Önemli bir oylama. Pusula sahipleri de
okunursa
Çünkü malum, hacca gidenlerin yerine de pusula gönderilmişti,
dolayısıyla okunması gerekiyor.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN 565 sıra sayılı Kanun Teklifinin
maddelerine geçilmesinin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı: 285
Kabul : 256
Ret : 29 (x)
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
Yusuf Coşkun |
|
Bayram Özçelik |
|
(Bingöl) |
|
(Burdur) |
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağa eklidir.
Böylece teklifin maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRK CEZA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun 257 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yer alan
"kazanç" ibareleri "menfaat", birinci fıkrasında
yer alan "bir yıldan üç yıla kadar" ibaresi "altı
aydan iki yıla kadar", ikinci fıkrasında yer alan "
altı aydan iki yıla kadar" ibaresi "üç aydan bir yıla
kadar" ve üçüncü fıkrasında yer alan "birinci fıkra
hükmüne göre" ibaresi " bir yıldan üç yıla kadar hapis ve
beşbin güne kadar adli para cezası ile" şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Sayın Yalçın, pek kısa söz talebiniz
var.
Buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Ordu Milletvekili Rıdvan
Yalçının, İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun kendisiyle
ilgili görevi kötüye kullanmaktan dosyası var sözlerine ilişkin
açıklaması
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli Başkanım, salonda mı bilemiyorum,
Sayın Burhan Kuzu, benim cümlelerime atfen sataşmadan söz isteyerek
bir izahatta bulundu ve bu konuşmasını yaparken benim de görevi
kötüye kullanmaktan bir dosyam olduğunu ifade etti. Bir hukuk profesörüne,
kürsüde gerçeğe aykırı bir beyanda bulunmayı
yakıştıramadığımı ifade ediyorum. Benim
avukatlık yaptığım günlerde büro personelimizin bir temyiz
dosyasında hâkimin havalesinin unutulup dosyaya girmesinden mütevellit bir
görevi ihmalden dosyam bulunmaktadır. Allaha şükür, ben, bu Meclisin
huzuruna da milletimizin huzuruna da evrakta sahtekârlıktan,
kalpazanlıktan, dolandırıcılıktan, ihaleye fesat
karıştırmaktan çıkmıyorum. Eğer bu dosya
sebebiyle hakkımda bir ceza ya da siyasi bir yaptırım olacaksa,
onu da aslanlar gibi karşılamaya hazırım.
Dokunulmazlığımın kaldırılmasını talep
ettiğimi ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kahramanmaraş Milletvekili
Veysi Kaynakın, Türk Ceza Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/766) (S.
Sayısı: 565) (Devam)
BAŞKAN 1inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ordu Milletvekili Sayın Rahmi Güner. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RAHMİ GÜNER (Ordu) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Türk Ceza Kanununun 257nci maddesinde
değişiklik yapılmasına dair 565 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugünkü gündemde konuşan
arkadaşlarımızın hepsi hukukçu
arkadaşlarımız. Bunların içinde birçoğu, öğretim
üyesi seviyesine gelmiş, kariyer yapmış arkadaşlarımız.
Değerli arkadaşlarım, bir konuyu belirtmek istiyorum.
Biz hukuk fakültesinden mezun olurken yeminle diplomamızı
alırız. Çok değerli arkadaşlarım, avukatlık
mesleğine başlarken de yine yeminle o ruhsatı alırız,
göreve başlarız. Bunu şundan belirtmek istiyorum: Bu kanun
teklifini hazırlayan da bir hukukçu arkadaşımız. Şunu
da ayrıca belirtiyorum: Bu hukukçu arkadaşımız, Türkiyede
gerçekten bir yara hâlini almış, Türkiyede çıkmaz bir duruma
gelmiş olan bir sorunda
Bu sorunun çözümü için 2005 yılında
kabul edilen Türk Ceza Kanununun 257nci maddesi ne oldu da beş sene
sonra değişme noktasına geldi? Bu suçun, bu fiilin tarif
ettiği eylem, suç mu ortadan kalktı? Yoksa bu suç mu niteliğini
ve bu suç mu durumunu acaba azaltma durumuna girdi? Ne oldu da bu Ceza
Kanununda indirime gidiliyor?
Değerli arkadaşlarım, şöyle bir durum var
dikkat ederseniz: Altı aydan iki yıla
Ve tekrar şunu da
belirtiyorum: Eski Ceza Kanununda 257nci maddede bir yıldan üç yıla
birinci maddede, altı aydan iki yıla kadar bu ceza indiriliyor. Yine
ikinci kısmında da altı aydan iki yıla kadar verilen ceza
da üç aydan bir yıla kadar indirilme noktasına geliyor.
Değerli arkadaşlarım, bu suçun
kapsadığı eylemleri incelediğimiz zaman gerçekten büyük bir
suç unsurunun ve çok miktarda bir suçun, eylemin ortaya
çıktığını görmekteyiz. Bunlardan en önemlilerden
birisi, yargı kararlarına uymama şeklinde bir durum var.
Şimdi yargı kararlarına eğer
uymadığı zaman bir görevli, amme görevini yapmış olan
kişi, bunun cezası -dikkat ederseniz- bir yıldan üç yıla
kadarken altı aydan iki yıla inmektedir. Bu cezalar asliye
cezalıktan -bir kısmı- sulh ceza
kapsamına giriyor, müruruzaman müddetleri tamamen azalmakta. Yine
ayrıca yargıcın hem cezaları erteleme hem de bu
cezaları paraya çevirme noktasına geliyor.
Değerli arkadaşlarım, bu ne oldu da bu duruma geldi
de bu ceza miktarları inmeye başladı? Değerli
arkadaşlarım, 2005 yılında Hükûmet üç yıllık
Hükûmetti. Üç yıllık Hükûmetin bu şekilde görevi kötüye kullanma
fiilleri bu kadar kabarık değildi. Şimdi ise bu fiiller
arttıkça, bu belediye başkanları, kamuda çalışan
yetkililerin bu şekilde görevi kötüye kullanmaları arttıkça
mahkemede dosyaları da artmakta ve şu eski Ceza Kanununa göre
bunların bir kısmı tecil etme, bir kısmı paraya
çevirmenin üzerinde müeyyide olduğu için burada bir sıkıntı
çekilmekte ve bu yolsuzlukları yapan kişilerin cezalarını
tecil etme, kaldırma imkânı olmadığı için
sıkıntı burada doğmaktadır. İşte bugünkü bu
kanun teklifinin gelmesinin özünde bu var.
Şimdi, arkadaşlarım da belirttiler, Sayın
Kuzuya bir belediye başkanı telefon ediyor Siz, bu cezaları
indirin. diyor, Bu şekilde olan kişi, milletvekilleri de varsa
onların listesini ver, ben onlarla da görüşeyim, bu cezayı
indireyim. diyor telefon görüşmelerinde ve dikkat ederseniz, bu teklif,
şu anda elimizdeki kanun teklifi, aynı şekilde o konuşma
metnindeki aynı müeyyideleri içermektedir. Değişen bir şey
yok ve bu da açıkça gösteriyor ki bu kanun halkın isteğiyle
değil, halkın sırtından rant sağlayan ve kendine
menfaat sağlayan, bu kanunu uygulamakla başkalarına menfaat
sağlayan ve kamuyu zarara sokan kişileri ilgilendiren bir indirim
oluyor. Yoksa toplumda yaşayan halkımızın bundan bir
istifadesi yok ve kanun içeriğini incelerseniz gerçekten
olmadığını da görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, yine dikkat ederseniz burada bir
durum söylendi, mahkeme kararlarına uymamak bir ihmal şeklinde
tanımlandı. Değerli arkadaşlarım, mahkeme
kararlarını uygulamamak bir yetkili tarafından, açıkça
görevi kötüye kullanmadır. Bunun ihmalle bir ilgisi yoktur. Bunun da
ayrıca çok yanlış bir tanımlama olduğunu görmekteyiz.
Yine burada bazı konuşmacılar şunu söylediler:
Bu kanun maddesi, işte indirilmekle bir durum olmaz. Hatta daha benim
anladığım kadarıyla da Bu maddelerin
kaldırılması da fazla bir şey değil gibi çok hafife
alma durumları var.
Değerli arkadaşlarım, bugün ruhsat verilme
konularında, bugün imar uygulamalarında yine bazı kararlara
uyulmaması durumlarında büyük bir menfaat sağlanmaktadır.
Bunu açıkça söylüyorum. Bu menfaatten sadece o uygulanan kişiler
değil, bunu uygulamayan kişiler de rant sağlamaktadır.
Gidin, adliye mahkemelerinde bu yolda mahkûm olan çok kişi vardır. Bu
uygulamaları, gerçekten, topluma büyük zarar verdiği şeklinde
algılıyorum.
İkincisi, mahkeme kararına uyulmamasında, hem idari
yönden bir dava açma durumu doğuyor -o da kurumu muhatap alırsan-
ikincisi de şahsi, kişisel bir durumdan gidersen, o kişinin
mahkûm olma durumu var ve öyle durumlar ortaya çıkıyor ki bugün
adliye mahkemelerinde, kişisel sorumluluğundan gidersen tazminat
davaları var, görevi kötüye kullanmadan; yine, eğer kurumu muhatap
alma durumu varsa idare mahkemelerinde tam yargı davaları
görülmektedir. Bu da yine, o mahkeme kararlarına uyulmamasından,
mahkeme kararlarının uygulanmamasından ileri gelmektedir.
Şimdi, öyle açık bir durumdayız ki kamunun bunda
bir yararı yok. Yine, İmar Kanununun 18inci maddesi var bugün. Öyle
uygulamalar var ki müstakil bir taşınmaz, kanun uygulamak suretiyle
müşterek taşınmaz hâline getiriliyor, eğer vatandaşa
zarar verme durumu varsa. Yine, o İmar Kanunu uygulanırken -bunu
belediyeler, yetkili şeyler çok iyi bilirler- yeşil sahaya çevrilen
bir alan bilahare imara açılmak suretiyle büyük rantlar
sağlanmaktadır. Bunu birçok yerde görüyoruz. Burada isim vermek
durumunda değilim ama bu açıkça meydana çıkan durumlardır.
Bunu herkes biliyor.
Bir yerde Benzin istasyonu kurulmaz diye ruhsat vermeyen bir
belediye, daha sonra o taşınmaz başkasının eline
geçtiği zaman da ruhsat verme durumuna geliyor değerli
arkadaşlar. Bir de inşaatlarda ruhsatın gecikme durumu var, üç
sene, beş sene ruhsat verilmiyor ve bu arada o mülk sahibinin büyük bir
zarara uğradığını görüyoruz. Bundan ben şahsen
bir avukat olarak büyük bir tazminata mahkûm ettirdim hem o belediyeyi hem de o
belediye başkanını.
Değerli arkadaşlarım, şu kanun bu şekilde
geçerse bu Ceza Kanununun caydırıcılığı tamamen
ortadan kalkacaktır. O zaman nasıl olsa tecil ediliyor, nasıl
olsa paraya çevriliyor, nasıl olsa bunun çok kısa bir müruruzaman
süresi var, o bakımdan Ben bu fiili işlesem de bana bir şey
gelmez. diye bir uygulama durumu ortaya çıkacak ve takdir durumu
çıkacak, bu da cezanın caydırıcılık şeyini
tamamen ortadan kaldıracaktır. Bu yönden ben şunu söylüyorum,
başta da söyledim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
RAHMİ GÜNER (Devamla) Bir hukukçu olarak bu kanun
teklifinin bu Meclise sunulmasından ben zül duyuyorum ve bu şekilde
görevini kötüye kullanarak hem kamuyu hem vatandaşları zarara
uğratan, onları çıkmaz bir duruma getiren bu kanun teklifinin ve
bu kanun teklifini sunanların gerçekten nasıl bu duruma geldiklerini
düşündükçe kendim sıkıntı çekiyorum. Ve yüce Mecliste bu
kanun teklifinin bu şekilde kabul edilmesine karşı
çıkılacağı görüşündeyim ve bu yönden bu kanunun zaman
geçmeden tekrar geri çekilmesini istiyorum. Beni burada konuşan Bakan da,
Adalet Komisyonu Başkanı da maalesef tatmin etmedi, hepsi bu
olayı tamamen serpiştirmek suretiyle hafife
almışlardır. Bu hafif bir olay değildir, bu çok
sıkıntılı bir olaydır ve bu kanun teklifi çok büyük
bir sıkıntı getirecektir. 2005te kabul edilen bu kanun
şimdi ne oldu da 2010da bu duruma getirildi? Onun da cevabını
yetkili arkadaşlarımız versin.
Hepinize teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Alınan karar gereğince kanun tasarı
ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 8 Aralık 2010 Çarşamba günü
saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.00
Not: Devamı
Taramadır.