DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 84
28inci Birleşim
8 Aralık 2010 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMA
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, son günlerde öğrencilere
uygulanan şiddete ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, Mersin ilindeki sağlık sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Malatya
Milletvekili Öznur Çalıkın, Ulaştırma
Bakanlığının Malatya ilinde gerçekleştirdiği
çalışmalara ilişkin gündem dışı
konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan ve 21 milletvekilinin, Macaristanda yaşanan
çevre felaketinin ülkemize olası etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/949)
2.- BDP Grubu
adına Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın,
nefret suçlarındaki artışın nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/950)
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 21 milletvekilinin, kredi kartı
kullanımından kaynaklanan sorunların ve kredi kartı faiz
oranlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/951)
4.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 22 milletvekilinin, denizlerin gemiler
tarafından kirletilmesi konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/952)
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Kütahya
Milletvekili Soner Aksoyun, Yenilenebilir Enerji Kaynak-larının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(2/340) (S. Sayısı: 395)
4.-
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın, Türk Ceza Kanu-nunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/766) (S. Sayısı: 565)
5.- Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı ile Adalet Komisyonu
Raporu (1/961) (S. Sayısı: 574)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun, CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıçın, Kırklareli Milletvekili Turgut
Dibekin, AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Samsun Milletvekili
Suat Kılıçın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
4.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynakın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın, Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
6.-
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın, Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmazın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VIII.-
AÇIKLAMALAR
1.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın, konuşmasına
ilişkin açıklaması
IX.-
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşme gün ve saatleri ile konuşma sürelerine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
X.-
OYLAMALAR
1.- Türk Ceza
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
oylaması
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, Alanya Akdağ Kayak Merkezi
Projesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı (7/16786)
2.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, Adanadaki iki kültür merkezinin hizmete
açılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/16824)
3.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, İzmirin turizm açısından
geliştirilmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/16825)
4.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Devlet Halk Dansları
Topluluğuna misafir sanatçı alındığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/16826)
5.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, bazı vatandaşların gelir vergisi
mükellefiyet durumlarının değiştirilmesine ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/16827)
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.03te açılarak beş oturum yaptı.
Trabzon
Milletvekili Safiye Seymenoğlu, Türk kadınına seçme ve seçilme
hakkı verilişinin 76ncı yıl dönümüne,
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir, uyuşturucu madde kullanımı ve
toplumsal yaşama etkilerine,
Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi, engellilerin sorunlarına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Konuşma
yapmak üzere Genel Kurulu teşrif eden Pakistan Başbakanı Seyid
Yusuf Rıza Gilaniye Başkanlıkça Hoş geldiniz denildi.
Alınan karar
gereğince, Genel Kurula hitaben konuşma yapması kabul edilen
Pakistan Başbakanı Seyid Yusuf Rıza Gilani, Genel Kurula hitaben
bir konuşma yaptı.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, gençliği, dolayısıyla
geleceğimizi etkileyen madde bağımlılığı ve
kullanımına,
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel, protesto haklarını kullanmak isteyen
öğrencilere karşı polis tarafından uygulanan şiddete,
Konya
Milletvekili Orhan Erdem, Hükûmetin engellilere yaptıkları
hizmetlere,
Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl, Hükûmetleri döneminde çıkarılan Uçucu
Maddelerle Mücadele Kanunu ve sigarayla ilgili yapılan düzenlemelere,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin, yenilenebilir enerji
sektörünün potansiyelinin araştırılarak sektörün gelişmesi
için (10/945),
Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani ve 19 milletvekilinin, ücretli öğretmenlerin
sorunlarının araştırılarak (10/946),
Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis ve 19 milletvekilinin, etnik
ayrımcılığa ve hoşgörüsüzlüğe neden olan
programların araştırılarak (10/947),
Alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi;
Siirt
Milletvekili Osman Özçelik ve 19 milletvekilinin, Özdemir Sabancı ve
Üzeyir Garih cinayetleri ile ilgili iddiaların
araştırılması (10/948),
Amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Genel Kurulu
teşrif eden Vietnam Ulusal Meclisi Daimi Komitesi Üyesi ve Hukuk Komitesi
Başkanı Nguyen Van Thuan Başkanlığındaki heyete
Başkanlıkça Hoş geldiniz denildi.
Konya
Milletvekili Faruk Bal, Belçikada bir cinayate kurban giden 2 Türk
vatandaşının cenazelerinin ülkemize getirilmesine ilişkin
bir açıklamada bulundu.
Sayıştay
Başkanlığının e-Devlete Geçişte Kamu
Kurumları İnternet Siteleri adlı performans denetim raporu
üzerinde bir genel görüşme açılmasına dair önergenin 7/12/2010
Salı günkü 27nci Birleşimde okunması ve görüşmelerinin
aynı birleşimde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi,
Gündemin, Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan (üniversiteler ve
öğrencilerinin sorunları) (10/286, 10/470) esas numaralı Meclis
Araştırması önergelerinin görüşmesinin Genel Kurulun
7/12/2010 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi,
Yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan 565, 574, 374, 472, 522, 481, 533, 569, 570, 572 ve
573 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin bu
kısmın 4, 5, 6, 7, 9, 10, 11, 12, 13, 14 ve 15 inci
sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun; 7
Aralık 2010 Salı ve 29 Aralık 2010 Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine, 28 Aralık
2010 Salı günü sözlü soruları müteakip diğer denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine, Genel Kurulun; 10
Aralık 2010 Cuma günkü birleşiminde 374 sıra sayılı
Kanun Teklifinin görüşmelerinin bitimine kadar çalışmalara
devam edilmesine, çalışmaların bu birleşimde
tamamlanamaması hâlinde Genel Kurulun 11 Aralık 2010 Cumartesi günü
saat 14.00te toplanarak gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesine ve 374 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara
devam edilmesine, 28 Aralık 2010 Salı günü 15.00-23.00 saatleri
arasında, 29 ve 30 Aralık 2010 Çarşamba ve Perşembe
günlerinde ise 13.00-23.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesine, 574 ve 472 sıra
sayılı Kanun Tasarılarının, İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin AK PARTİ
Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının
Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
(2/553), İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Millî Savunma
Komisyonunda açık bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
düşen 1 üyeliğe Ordu Milletvekili Enver Yılmaz yapılan
oylamadan sonra seçildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü
sırasında bulunan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoyun; Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun (2/340) (S.
Sayısı: 395),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
4üncü
sıraya alınan, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın;
Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun (2/766) (S. Sayısı: 565), tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanarak 1inci madde üzerinde bir süre
görüşüldü.
İstanbul
Milletvekili Burhan Kuzu, Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın ve Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın,
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın,
Şahıslarına
sataştıkları iddiasıyla birer konuşma yaptılar.
Ordu Milletvekili
Rıdvan Yalçın, İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun kendisiyle
ilgili görevi kötüye kullanmaktan dosyası var sözlerine ilişkin bir
açıklamada bulundu.
8 Aralık
2010 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00te
toplanmak üzere birleşime 23.00te son verildi.
Meral AKŞENER
Başkan
Vekili
Bayram
ÖZÇELİK Gülşen
ORHAN
Burdur Van
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 40
II.- GELEN KÂĞITLAR
8 Aralık 2010 Çarşamba
Raporlar
1.- 2011
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/960) (S. Sayısı: 575) (Dağıtma
tarihi: 8.12.2010) (GÜNDEME)
2.- 2009
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2009
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/905, 3/1261) (S. Sayısı: 576) (Dağıtma tarihi:
8.12.2010) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan ve 21 Milletvekilinin, Macaristanda yaşanan
çevre felaketinin ülkemize olası etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/949)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2010)
2.- BDP Grubu
adına Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın,
nefret suçlarındaki artışın nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/950) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.10.2010)
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 21 Milletvekilinin, kredi kartı
kullanımından kaynaklanan sorunların ve kredi kartı faiz
oranlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/951) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.10.2010)
4.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 22 Milletvekilinin, denizlerin gemiler
tarafından kirletilmesi konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/952)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2010)
8 Aralık
2010 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28inci Birleşimini açıyorum.
III.-Y
O K L A M A
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan
teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını, görevli personel
aracılığıyla, üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, öğrencilere uygulanan şiddet
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Sacid
Yıldıza aittir.
Çok değerli
arkadaşlarım, hatibin mikrofonunu açmadan evvel Genel Kuruldaki
uğultu buradan benim işitmemi zorlaştırıyor ki
Sayın Hatibin konuşmasını sizin duyabileceğinizden
şüpheliyim. Eğer sakinliği sağlayabilirsek iyi olur.
Buyurun
Sayın Yıldız.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, son günlerde
öğrencilere uygulanan şiddete ilişkin gündem dışı
konuşması
SACİD YILDIZ
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son zamanlarda öğrencilere
uygulanan şiddet hakkında konuşmak üzere gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Dün burada
gündeme getirildi ama gene konuşulmasında yarar var diye
düşünüyorum. Bilindiği gibi Sayın Başbakan Dolmabahçedeki
çalışma ofisinde rektörlere, üniversiteleri nasıl
özgürleştirdiklerinden bahsederken, dışarıda
öğrenciler yerlerde sürünmekte, öldüresiye dövülmekteydiler. Tek dertleri
ellerindeki dosyayla taleplerini Başbakana iletmek olan öğrencilere,
polis her zaman olduğu orantısız güç
uygulamıştır. Hâlbuki bu öğrenciler ne devletin
parasını hortumlamış ne de yetim hakkına el
uzatmışlardır, sadece en temel hak olan protesto haklarını
kullanmaya çalışıyorlardı. Kaldı ki bu hak Anayasayla
güvence altına alınmıştır, öğrenciler de bu
anayasal haklarını kullanmak istemişlerdir. Öğrenciler
haklarını kullanmak isterken, ülkelerinde ileri demokrasinin
işlediği zannederek bu protestoyu gerçekleştirmek
istemişlerdir. Sayın Başbakan her fırsatta demokrasiden,
özgürlükten bahsediyor, biz de buna güvenerek eylem yapalım diye
düşünen öğrenciler, yanıldıklarını çok geçmeden
acı bir şekilde anladılar. Dün burada
arkadaşlarımız gösterdiler ama hafızalara
kazınsın diye gene gösteriyorum, öğrenciler ayaklar altında
ezildiler. Yapmayın,
vurmayın, ne olur yapmayın. dediler, ayaklar altında ezildiler
değerli milletvekilleri. Bu acı tabloyu hepimiz seyrettik dört
gündür. Ertesi gün, öğrencilerimizin yüzlerinin, kollarının,
gözlerinin polisin cop darbeleriyle mosmor olduğunu gördük.
Sapasağlam gözaltına alınan bir erkek öğrencinin
tanınmaz hâlde serbest bırakılmasına şahit olduk.
Gözaltına almışsınız, elinizdeyken ne diye şiddet
uyguluyorsunuz?
Buradan söylerken
utanç duyuyorum ama bir kızımız çocuğunu küfürler
eşliğinde yediği dayak esnasında düşürdüğünü
ifade etmiştir. Gene bu öğrencimiz feryat ediyor, diyor ki: Vurma,
hamileyim dedim, acımadılar. Burada, gene
hafızalarınızda yer etsin diye tekrar gösteriyorum değerli
arkadaşlar.
Dünyanın her
kültüründe, dünyanın her yerinde hamilelere ayrıca bir özen
gösterilir, ihtimam gösterilir. Bize tıp fakültesinde
hocalarımız dediler ki: Üç tip insan vardır, kadın, erkek
ve hamile. Bu durumda bu hamileye bu reva görülmüştür, bebeğini
kaybetmiştir. Bu cinayet değildir de nedir değerli
arkadaşlar?
Serbest
bırakılan öğrenciler polislerin kameralar önünde nazik
davrandıklarını fakat gözaltı esnasında hakaret ve
şiddete maruz kaldıklarını anlatmışlardır.
Bu çocuklarımızın yaşamına kara bir leke gibi çökmeye
hiçbir gücün ve makamın hakkı yoktur. Şimdi bu öğrencilerin
psikolojisi ne olacak? Sayın Başbakan ya da Hükûmet üyelerinin bu
görüntüleri izlerken vicdanları rahat mıdır?
Burada başka
bir soru gündeme gelmektedir: Polis kendiliğinden mi böyle bir taarruza
geçmiştir taarruz diyorum çünkü bunu bilerek söylüyorum- yoksa
iktidardan bu yönde bir emir mi almıştır? Düşünüyorum, bu
polis memurlarının da çocukları var, onlar demokratik bir hak
kullanmak istese ve bunlarla karşılaşsalar ne hissederler? Ben
bu çirkin manzaranın polisin kendi yetkisiyle gerçekleştiğine
inanmıyorum. Emir altında olan bir insan emir almadan nasıl olur
da öğrencileri böylesine öldüresiye dövebilir değerli
milletvekilleri?
Bu durumda, bırakınız
İstanbul Emniyet Müdürünü, Valisini, İçişleri
Bakanını, demokratik ülkelerde hükûmet istifa eder değerli
arkadaşlar.
Ellerinde
herhangi bir şiddete neden olacak aracı olmayan insanlara
karşı bu derece sert müdahale edenler ya bu doğrultuda emir
almışlardır, mecburlardır ya da psikolojik sorunları
vardır. Şiddet içermeyen bir eylem karşısında bu denli
sert, orantısız bir müdahale oldukça düşündürücüdür.
Değerli
arkadaşlar, daha bir ay önce İngilterede iktidardaki Muhafazakâr
Partinin genel merkezi üniversite harçlarına yapılan zammı
protesto eden öğrenciler tarafından camları kırılarak
işgal edilmiş, polis, öğrencilere hiçbir şiddet
uygulamamıştır. Bunu da dikkatlerinize sunuyorum.
Avrupada gayet
masum eylemler arasında sayılan öğrenci eylemleri neden
ülkemizde bu kadar hoşgörüsüzce karşılanmaktadır. Çünkü
iktidar korkuyor, buna da ileri demokrasi diyor. Eğer üniversite
öğrencileri taleplerini dile getiremiyorlarsa, kendilerini Hükûmet
yetkililerine ifade etmek istediklerinde tekme tokat dövülüyorlarsa o ülkede
özgür üniversitelerden, insan haklarından ve demokrasiden bahsederken
insanın biraz olsun yüzü kızarmalıdır. Hoş, yüz
kızarmak yerine hem dövüp hem de canımız, ciğerimiz diyerek
halkla dalga geçmektedirler. Oysa bu gençler yaptıkları eylemde
üniversitelerdeki sorunları dile getirmek istemişlerdir. Özgür
üniversite, yeterli sayıda yurt, parasız eğitim olsun,
ulaşım zammı olmasın istemişlerdir. Fakat Hükûmet bu
sorunları dinlemek yerine öğrencilerin üzerine polisi göndermiş,
öldüresiye dövülmelerine neden olmuştur. Bu öğrenciler düşman
mıdır? Aynı sert muamele diğer örgütlere uygulanmıyor
fakat işçilere ve öğrencilere uygulanıyor.
Üniversite
öğrencileri haklarını aradıkları için analarından
doğduklarına pişman edilmişlerdir. İnsan
sıfatını taşıyan her yurttaş bu görüntüler
karşısında utanç duymuştur.
Sayın
Başbakanın ocak ayında aynı mekânda öğrencilerle
bulaşacağı açıklanmıştır. Acaba
Başbakan bu gençlerin yüzüne nasıl bakacaktır? Onlara hangi
yüzle demokrasiden bahsedecektir?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SACİD YILDIZ
(Devamla) - Daha fazla özgürlük ve daha fazla demokrasi vaadiyle
milyonları kandırmaya çalıştığı gibi
öğrencileri de kandırmaya mı çalışacaktır
Sayın Başbakan? Artık bu olanlardan sonra kim inanır bu
söylenenlere?
Sayın
Başbakan kendisini protesto eden öğrencilere Herhâlde paraları
var; bol bol yumurta alıp, bu yumurtaları buraya doğru
sallamışlar. demektedir.
Arkadaşlar,
bu ülkede alınabilecek en ucuz gıdadır yumurta. Artık bu
ülkede öğrencilerimize yumurta almak da mı çok görülmektedir?
Sayın Başbakan likit yumurta alan çocuklara da aynı sözleri
söyleyebilir mi? Tepkilerini dile getirmek için alıp attıkları
yumurtalar üniversite öğrencilerimizin ne kadar zengin olduğunun
göstergesi midir?
Değerli
milletvekilleri, bu çocuklar bizim çocuklarımızdır. Onlar bizim
geleceğimizdir, yarınımızdır. Onlara bu denli sert
yaklaşırsak, onlara şiddeti ve kan dökmeyi öğretirsek
gençlerimizin o tertemiz yüreklerini kirletiriz. Çünkü insanlar bu
yaşlarda neye maruz kalırlarsa ileride karşısındakine
aynı şeyi uygularlar. Şiddet şiddeti doğurur.
Onları kirletmeyelim. Onlara cop yerine burs verelim, yurt yapalım,
istihdam etmek için planlar yapalım ve özgür, özerk bir üniversite
oluşturalım. Bırakalım, taleplerini özgürce dile
getirsinler, yanlışın karşısında dimdik
durmayı öğrensinler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
SACİD YILDIZ
(Devamla) Bir paragraf...
BAŞKAN Hiç
yapmıyorum ama
SACİD YILDIZ
(Devamla) Yirmi saniye
BAŞKAN -
Yapmıyorum, ne olur, ne olur
SACİD YILDIZ
(Devamla) - Bir paragraf, sadece
BAŞKAN Bir
paragraf ama bakın, her seferinde aynı şey oluyor. Allah
rızası için yapmayın.
SACİD YILDIZ
(Devamla) Yirmi saniyeyi geçmez.
BAŞKAN -
Buyurun.
SACİD YILDIZ
(Devamla) Bırakalım taleplerini özgürce dile getirsinler,
yanlışın karşısında dimdik durmayı
öğrensinler. Lütfen değerli arkadaşlarım,
bırakalım da biz kuramadık ama gençlerimiz, mutlu ve huzurlu bir
ülke kurmak için bildikleri uğruna ellerinden geleni yapsınlar.
Bu bakımdan,
araştırma önergesi verdik, bunlar araştırılsın
diye. Bunu inşallah desteklersiniz.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) İleri demokrasiye alışacaklar,
alışacaklar
BAŞKAN
Gündem dışı ikinci söz Mersin ilinin sağlık
sorunları hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Behiç
Çelike aittir.
Buyurun
Sayın Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)
2.-
Mersin Milletvekili Behiç Çelikin, Mersin ilindeki sağlık
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Mersin ilinin sağlık sorunlarını kamuoyunun ve yüce
heyetinizin dikkatine sunmak ve bir çözüme ulaşmak için gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinize
saygılar sunuyorum.
Mersin, 1 milyon
650 bin nüfusa, 15.600 kilometrekare yüzölçümüne, 13 ilçeye, 55 belediyeye ve
508 köye sahip Türkiye'nin 8inci büyük ilidir. Bu kürsüden birçok kez Mersine
ilişkin düşüncelerimizi arz etmiştik ama ne yazık ki
sağlık alanında da Mersinde bir çözüm üretilememiştir.
Mersin, sanayide, tarımda, turizmde istenen noktaya getirilmezken
sağlık hizmetlerinde de, sağlık personelinin
atanmasında da ciddi ve önemli müşkülatlar içerisine
sokulmuştur.
Mersin merkeze
baktığımız zaman, Devlet Hastanemiz, Toros Devlet
Hastanemiz, Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanemiz ve Kadın
Doğum ve Çocuk Hastanemiz olmak üzere dört önemli hastaneye sahiptir. Bir
keşmekeşin içinde olan bu hastanelerimiz, kapasitesinin üzerinde,
oldukça zor koşullarda görev yapmaktadır. Sağlık
Bakanlığının gayet isabetli olarak almış
olduğu bir kararla, Mersin Eğitim ve Araştırma Hastanesinin
yapımı kararlaştırılmıştı. Toroslar
Belediyesi arsa tahsisine yardımcı oluyor ama ne hikmetse işlem
tekemmül ettirilmiyor ve sanırım, rant kavgasının
kurbanı ediliyor. Toroslar Belediye Başkanı Sayın Hamit
Tunayla görüşmemde bin yataklı olarak düşünülen bu hastane,
yani eğitim ve araştırma hastanesi, tapu devrine hazır hâle
getirilmiş, ancak Sağlık Bakanlığınca henüz tapu
devri işlemi gerçekleştirilmemiştir. 1/1.000 ve 1/5.000lik plan
tadilatı da gerçekleştirilmiş, iki senedir bekliyor ve arazi,
arsa tahsisi de 232 bin metrekare. Tıp fakültesi hastanesi de keza
aynı şekilde, 100 dekar arazi üzerinde kampüs alanında
yapılmayı bekliyor, ancak ödenek yetersizliği nedeniyle
gerçekleştirilemiyor. Mersinliler yatak sıkıntısından
Adanaya ve civar illere taşınmaya devam ediyor.
Değerli
arkadaşlar, Mersin merkezde bir ağız ve diş
sağlığı merkezi var ve sekiz ilçesinde ayrıca hastane
var ama bu hastaneler şu anda işlevsel değil, çünkü yeterli
sağlık personeline sahip değil.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yataklı tedavi kurumlarına
değinmişken tıp merkezi ve hastane düzeyinde özel nitelikli on
iki sağlık kuruluşunun da olduğunu burada belirtmek
istiyorum. Bu veriler Mersin gibi bir il için doyurucu ve yeterli
değildir. Sağlık yatırımlarının süratle
artırılmasını, yeni eğitim ve araştırma
hastanesinin bir an önce bitirilmesini çok önemli görüyoruz. Mersin merkez
dışında Tarsus, Silifke ve Anamur hastanelerinin bir an önce
bölge hastaneleri düzeyine yükseltilmesi ve hastaların ambulanslarda
ölmelerinin önüne geçilmesi şarttır.
Mersinde hastaneler
ve sağlık kurulları da iyi yönetilmemektedir. 2003
yılından bu yana, hastane başhekimleri ve idarecileri
müfettiş teklifleriyle görevden alınmışlardır. Hatta,
1den çok başhekim ve yönetici görevi kötüyü kullanma, yolsuzluk gibi
suçlardan dolayı görevden alınmışlardır. Kısaca,
birçok hastane başhekimliğinde son yıllarda üçer, ikişer
kez değişikliklerin olduğu ortadadır.
Burada bir
atamadan söz etmek isterim: Söz konusu şahıs, belediyede zabıta
memuru iken Sağlık Bakanlığına memur olarak naklediliyor.
Kısa sürede memuriyette yükselme sistemini delerek bir ilin
sağlık müdür yardımcılığına atanıyor,
sonra Toros Devlet Hastanesine Hastane Müdür Yardımcısı olarak
atanıyor ve hülle yoluyla, bu şahıs, şu anda Mersin Devlet
Hastanesi Müdürü yapılıyor. Aynı zamanda, bu Memur-Sene
bağlı Sağlık Sendikasının
başkanlığını yürütüyor
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
BEHİÇ
ÇELİK (Devamla) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
dolayısıyla
hastanede, partizanlığın ve militanlığın bir
sembolü hâline gelme yolunda hızla ilerliyor. Sağlık
Bakanlığı bu hülle işini çözmelidir. Aksi takdirde
inandırıcılığını kaybedecektir.
Bu meyanda söz
almışken her gün telefonlar geliyor, müstahsil zor durumda. Bugün
patlıcan, salatalık, domates, limon ve muz fiyatları yeterli
düzeyde değil. Örneğin patlıcan, şu anda 22 kuruştan
piyasaya veriliyor. Buna da çözüm bulunması gerekir saygıdeğer
milletvekilleri.
Tekrar
sağlık teşkilatına dönersek, sağlık
teşkilatlarında Mersinde Şemsettinler çoğalmasın,
kariyer ve liyakat esas alınsın, partizanlık olmasın,
hizmet aşkı ve yüksek meslek bilinci yükselsin diyor ve sonuç olarak
sözümü tamamlarken hepinize selam ve saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Gündem
dışı üçüncü söz, Ulaştırma
Bakanlığının Malatya ilinde gerçekleştirdiği
çalışmalar hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın
Öznur Çalıka aittir.
Buyurun
Sayın Çalık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.-
Malatya Milletvekili Öznur Çalıkın, Ulaştırma
Bakanlığının Malatya ilinde gerçekleştirdiği
çalışmalara ilişkin gündem dışı
konuşması
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Malatyadaki
kara yolları çalışmaları ve ulaşım
alanındaki gelişmelere ilişkin şahsım adına
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Konuşmama
başlamadan yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir ülkenin
ekonomik anlamda, sanayisiyle, tarımıyla, turizmiyle, ticaretiyle,
kültürüyle başka ülkelerle rekabet edebilir konumda olması öncelikle
ulaşım ağlarının bu rekabete yetecek düzeyde
olmasıyla gerçekleşebilir. Ülkemizin bu anlamda gücünü
artırabilmesi iller bazında gerçekleştirilecek olumlu gelişmelerin
seyriyle doğrudan alakalıdır.
Milletvekili
olduğum Malatya ilimizde 2002 yılından bu yana
ulaştırmada çok ciddi adımlar atılmıştır. AK
PARTİ Yollar bizi ayırmasın, birleştirsin. diyerek
Türkiye'nin her yerinde ulaşım konusunda devrimsel
çalışmalara imza atmıştır. Malatya da tabii ki bundan
payını almıştır. Bugün 750 binlik toplam nüfusuyla
Malatya büyükşehir olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir.
Bu anlamda, son
yıllarda hızla büyüyen Malatyada gerçekleştirilen kara
yolları çalışmalarına kısaca değinmek isterim.
Cumhuriyetin kurulduğu andan itibaren Malatyaya yapılan yol
miktarı sadece 36
kilometre iken 2002-2010 arası toplam rakam 246 kilometreye
ulaşmıştır. Peki, bu başarı nasıl
yakalandı? Gelin, rakamlarla konuşalım, somut veriler üzerinden
gidelim çünkü rakamlar yalan söylemez.
Bakınız,
38 kilometrelik Keban-Arapgir-Divriği yolunun sathi kaplaması
tamamıyla bitirilmiş vaziyette. 56 kilometrelik
Elâzığ-Malatya ayrımı, Pütürge-Doğanyol yolu, ki bu
yol Kubbedağı geçilmez. diye anılırdı, bu yollar
tamamlandı. 18 kilometrelik Tepehan yolumuzun asfaltlama
çalışmaları devam etmekte.
Malatya,
ulaşım ve ticari güzergâhlar düşünüldüğünde coğrafi
olarak Doğu Anadolu Bölgesinin cazibe merkezidir. Örneğin,
Ankara-Van yolu olarak bilinen ve on altı ili direkt ilgilendiren
Malatya-Darende kara yolu son derece önemli bir güzergâhtır.
Şimdi size
soruyorum: 2003 yılında bu yolda ne kadar ilerleme oldu diye bir
baktığımızda, sadece toplam 3 kilometre; ama bugün
yapmış olduğumuz çalışmalara
baktığımızda, 90 kilometrelik yolun 55 kilometresini bitirmiş
vaziyetteyiz ve ayrıca buraya da 1.600 metre uzunluğunda iki tüplü
Karahan Tünelinde çok önemli çalışmalar yaptık ve 650 metresi
bitmiş vaziyette.
Malatya-Gölbaşı
bölünmüş yolu, Doğanşehir, Darende, Akçadağ, Arapkir,
Arguvan, Doğanyol, Pütürge, Battalgazi, Kuluncak, Hekimhan, Yazıhan,
Yeşilyurt ve Kale ilçelerimizin il bağlantı yollarında çok
önemli çalışmalar gerçekleştirdik.
Malatyamızın
prestiji açısından çok önemli gördüğümüz ve toplam 18
kilometrelik havaalanı yolumuz da duble yol olarak tamamlanmış
vaziyette ve aydınlatmasıyla birlikte Malatyaya
kazandırılmış vaziyettedir.
Malatya
dâhilindeki uzunluğu 69 kilometre olan Elâzığ-Malatya
bölünmüş yolumuzun tamamı bitirilmiş vaziyettedir.
Yapılan
köprülere baktığımız zaman, 2002den önce Malatyada sadece
4 adet köprü varken bugün toplamda 19 köprüye ulaşmış
vaziyetteyiz ve şu anda da 15 köprü çalışması devam
etmektedir. Bunlardan en önemlisi ve sadece 1 tanesi, Beylerderesi
Viyadüğü olarak anılan ve rahmetli Turgut Özal
Cumhurbaşkanımızın da rüyası olan ve devlet karayolunu
da 2,3 kilometre kısaltacak olan 420 metrelik Beylerderesi Viyadüğü
bizim de açılışını Sayın
Başbakanımızın da yapmasını beklediğimiz
sonuca ulaşmıştır ve açılış için de gün
saymaktadır.
423 metrelik
Sanayi Kavşağımız 2008 yılında trafiğe
açıldı ve Millî Egemenlik Alt Kavşağı-Akpınar
Kavşağını birbirine bağlayacak köprülü
kavşağın yapımı ise aralık sonunda tamamlanacaktır.
Yine Battalgazi
Altgeçidimiz ve İstasyon Kavşağımıza yapmayı
planladığımız kavşak
çalışmalarımız da şu anda devam etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sadece kara yolları mı?
Tabii ki değil, hava yollarında da çok önemli yollar katettik. Hava
yolu halkın yolu olsun. dedik ve Yıldırım
Bakanımızın söylediği gibi, bu ivmeyle de çok ciddi yol
katettik. Biz, Hükûmet olarak bu sloganın peşine düştük ve
Malatyadan Ankaraya, İstanbula, İzmire, Antalyaya, Suudi
Arabistana, Almanyaya, Köln ve Franfurta uçaklarımız
kalkıyor. Şu anda da baktığımızda bu
yoğunluk sebebiyle havaalanımızın terminal binası
yeterli gelmiyordu. Malatyamıza yeni bir terminal binası
kazandırdık ve onu da Ulaştırma Bakanımızla
birlikte açtık.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ÖZNUR ÇALIK
(Devamla) Değerli arkadaşlar, şu an yolcu kapasitemiz 1,5
milyona ulaşmış vaziyette.
Bana verilen
kısıtlı vakit içerisinde anlatmak istediğim pek çok
gelişmeden sizleri haberdar edemiyorum ancak son olarak sizlerle çok net
bir sayıyı paylaşmak istiyorum: Ulaştırma
Bakanlığımızın 2003-2010 yılları
arasında sadece Malatyamız için harcadığı rakam 563
milyon liradır.
Bizler, Malatya
adına, Türkiye adına dağları delerek erişilmezi
eriştiren, milletimizi birbirine kavuşturan Sayın
Başbakanımıza ve Sayın Ulaştırma Bakanımıza
şükranlarımızı sunuyoruz.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çalık.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Giresun Milletvekili Murat Özkan ve 21 milletvekilinin, Macaristanda
yaşanan çevre felaketinin ülkemize olası etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/949)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Macaristan'ın
Ajka şehrinde bulunan alüminyum fabrikasındaki iki setin
yıkılmasıyla kimyasal zehir taşıyan kızıl
çamur geniş bir alana yayılmıştır.
Yaşanan bu
çevre felaketi nedeniyle ciddi şekilde kirlenen Marcal nehri, Tuna nehri
ile bağlantılıdır. Bu tehlikenin Tuna nehri üzerinden
Karadeniz'e ve dolayısıyla da Ülkemize gelmesi
kaçınılmazdır.
Dünya çevre
bilimcileri, her geçen gün biraz daha genişleyerek yayılan,
doğal yaşamı ve insan sağlığını ciddi
olarak tehdit eden bu felaket karşısında alarma geçmiş
iken, Türkiye'nin alacağı tedbirler konusunda toplumu rahatlatacak
hiçbir açıklama yapılmamaktadır.
Geçmişte
yaşanan Çernobil faciasının etkileri insanımızda
yıllar sonra görülmüş, hala da görülmektedir.
Bu nedenle;
kimyasal zehir taşıyan kızıl çamur tehlikesinin Ülkemizde
görülebilecek etkileri konusunun araştırılması ve gereken
koruyucu tedbirlerin alınması için, Anayasanın 98'inci. İç
Tüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Murat Özkan (Giresun)
2) Akif Akkuş (Mersin)
3) Reşat Doğru (Tokat)
4) Oktay Vural (İzmir)
5) Rıdvan Yalçın (Ordu)
6) Erkan Akçay (Manisa)
7) Recai
Yıldırım (Adana)
8) Behiç Çelik (Mersin)
9) Durmuşali Torlak (İstanbul)
10) Hasan Çalış (Karaman)
11) Beytullah Asil (Eskişehir)
12) Mustafa Enöz (Manisa)
13) Osman Ertuğrul (Aksaray)
14) Mümin İnan (Niğde)
15) Osman Durmuş (Kırıkkale)
16) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
17) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
18) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
19) Cumali Durmuş (Kocaeli)
20) Ali Uzunırmak (Aydın)
21) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
22) Necati Özensoy (Bursa)
Gerekçe
Yarı kapalı
bir deniz olan Karadeniz, çevresindeki ülkelerden dökülen atıklarla
hızla kirlenmektedir.
Kıta
Avrupa'sının üçte birinin kanalizasyonunun Karadeniz'e
boşaltıldığı bölge içinde 17 ülke ve 3 başkent
vardır. Ayrıca Karadeniz, dünyanın en yoğun petrol trafiğinin
yükünü çekiyor.
Düzensiz
atıklar Karadeniz'de oksijeni tüketmiş, ortaya çıkan kirlilik
nedeniyle Karadeniz'de balık türleri azalmış, maalesef bazı
balık türleri ise yok olmuştur. Balıkçılık
insanımızın önemli geçim kaynağıdır.
Hızla
kirlenen Karadeniz, bir başka felaket tehdidi altındadır.
Macaristan'ın Ajka şehrinde bulunan alüminyum fabrikasındaki iki
setin yıkılmasıyla 700 bin metreküp kimyasal zehir
taşıyan kızıl çamur geniş bir alana
yayılmıştır. Son derece tehlikeli olan kızıl
çamur, ölümlere ve yüzlerce yaralanmalara neden olmuştur.
Tehlikeli
kızıl çamurdan dolayı ciddi şekilde kirlenen Marcal nehri,
Tuna nehri ile bağlantılıdır. Karadeniz'deki ekolojik
bozulmanın sebeplerinin başında Tuna havzası gelmektedir.
Kızıl çamurun Karadeniz'e ulaşması an meselesidir.
Ülkemizin kızıl çamurdan etkilenmeyeceği şeklindeki
açıklamalar aceleci olmuştur.
Dünya çevre
bilimcileri, her geçen gün biraz daha genişleyerek yayılan,
doğal yaşamı ve insan sağlığını ciddi
olarak tehdit eden bu felaket karşısında alarma geçmiş
iken, Türkiye olarak biz ne tür tedbirler almayı planlıyoruz; bu
konuda toplumu rahatlatacak hiçbir açıklama yapılmamaktadır.
Macaristan'da
yaşanan çevre felaketinin etkilerinin Ülkemizde ne şekilde kendini
göstereceği konusunda izleme çalışmaları sürse de, uzun
vadede ne şekilde etkileneceğimiz konusu ciddi bir çalışma
gerektirmektedir.
Geçmişte
yaşanan Çernobil faciasının etkileri insanımızda
yıllar sonra görülmüş, hala da görülmektedir.
Karadeniz'de
giderek artan kirlilik ve tehlikeli kızıl çamur felaketi konusunda
çözüm üretilmesi için sorumluluğu bulunan ülkelerle temasa geçilmesi
gerekmektedir.
Bu nedenle;
Macaristan'da
yaşanan çevre felaketinin Ülkemizde görülebilecek etkileri konusunda,
insan sağlığı ve çevreye duyarlı; ciddi, organize bir
çabaya gereksinim vardır.
2.-
BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Ayla Akat
Atanın, nefret suçlarındaki artışın nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/950)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiyede son
yıllarda ırkçılık, milliyetçilik ve hoşgörüsüzlükten
kaynaklanan nefret suçlarında yaşanan artışın bütün
boyutları araştırılarak, alınacak önlemlerin ve
gerekli yasal düzenlemelerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98,
İçtüzüğün 104 ve 105inci Maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederim.
Ayla
Akat Ata
Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
Türkiye'de son
yıllarda ırkçılık, milliyetçilik ve hoşgörüsüzlükten
kaynaklanan "nefret suçları"nda giderek bir artış
yaşanmaktadır.
İnsan
Hakları Gündemi Derneği tarafından 2009 yılında
yapılan "Türkiye'de Nefret Suçları" başlıklı
çalışma Türkiye'de, AGİT raporlarına yansıyan pek çok
nefret suçu bulunmasına rağmen devlet tarafından söz konusu
suçların takip edilmediği ve
araştırılmadığı ifade edilmektedir. Türkiye'de
nefret suçlarının varlığı konusunda devletin
kurumlarında resmi bir verinin bulunmadığı, önlenmesine
yönelik gerekli kurumların oluşturulmadığı ve bu
konuda herhangi bir çalışma yapılmadığı
belirtilmektedir. Dahası Türkiye'de nefret suçlarına yönelik herhangi
bir cezai yaptırım öngören yasal düzenlemelerin mevcut
bulunmadığı, bunun sonucu olarak da nefret suçları ve nefret
propagandasının cezasız kaldığı ifade
edilmektedir.
Yine ilgili
çalışma kapsamında Türkiye'de 2006 yılının
başından itibaren etnik ya da dini azınlıklara, cinsel
yönelimi ve toplumsal cinsiyet kimliği farklı olan kişilere
yönelik saldırıların gerçekleştirildiğini ortaya
koymaktadır.
Son olarak
Manisa'nın Turgutlu İlçesi'nde yaşanan tecavüz olayı
toplumda yaşanan ırkçılık, milliyetçilik ve
hoşgörüsüzlükten kaynaklanan "nefret suçları"na örnek
teşkil etmektedir. Manisa'nın Turgutlu ilçesinde yaşanan olayda
ülkücü kimliğe sahip olduğu belirtilen Kadir Sakallı adlı kişinin,
cinsel şiddet uygulamak amacıyla ikisi Kürt biri Türk kökenli olan 3
çocuğu alıkoyduğu belirtilmektedir. Yaşanan olayda ilgili
şahsın Uşak nüfusuna kayıtlı A.S adlı çocuğu
serbest bırakırken, Mardin nüfusuna kayıtlı Ş.A ve M.D
adlı 2 çocuğa tecavüz ettiği aktarılmaktadır. Olay
yerinden uzaklaşmayan Uşak nüfusuna kayıtlı A.S adlı
öğrencinin yaşananları öğretmenine anlatması sonucu
ortaya çıkmıştır. Durumu öğrenen ailelerin polise
başvurmasının ardından olayı gerçekleştiren Kadir
Sakallı adlı kişi Nöbetçi Mahkeme tarafından "Söz
konusu çocuğa cinsel istismar, cebir kullanma ve ruh
sağlığını bozma" suçundan
tutuklanmıştır. Hazırlanan iddianamede çocuklara yönelik
şiddetin 'basit tecavüz vakası' olarak değerlendirilmesi dikkat
çekmektedir.
Yine yakın
zamanda Kırşehir BDP İl yöneticisi Şükrü L'nin 4
yaşındaki çocuğu K.L'ye yönelik tecavüz olayı
yaşanmış ve öldürülme ile sonuçlanmıştır.
Yapılan
çalışmalar nefret suçlarının, diğer suçlardan
farklı olarak hem mağdurlar hem de genel olarak toplum üzerinde psikolojik
hasarlara yol açtığı, kurbanların maruz
kaldıkları fiziksel zararların dışında, fiziksel
zarar görme korkusu ve kalıcı stres gibi olumsuz psikolojik sonuçlar
doğurduğu ortaya konmuştur. Nefret suçlarının,
özellikle mağdur bireyler ve bu bireylerle ortak özelliklere sahip daha
geniş kesimler üzerinde yaratacağı etkinin, herhangi bir
önyargı saikiyle işlenmeyen suçlara göre daha fazla olduğu ifade
edilmektedir.
3.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 21 milletvekilinin, kredi
kartı kullanımından kaynaklanan sorunların ve kredi
kartı faiz oranlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/951)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde
ekonominin kötü gidişi, yurttaşlarımız üzerinde
ağırlığını derinden hissettirmektedir. Bunun en
son göstergesi bankacılık sektöründe kendini göstermiştir.
Türkiye'de bankalar 2009 yılını 20 milyar TL kârla
kapatmıştır. İşin ilginç yanı ise bu kârın
yaklaşık 5,7 milyar lirasının kredi kartlarına
uygulanan yüksek faizlerden elde edilmesidir.
Türkiye'de 46.1
milyon kredi kartı kullanıcısı bulunmaktadır. Bunun
yüzde 35'lik kısmı yani yalnızca 16.1 milyonu sadece asgari
tutarı ödemektedir. 5 milyon kart sahibi ise ödeme yapamamaktadır.
Kart borcunun tamamını ödeyemediği için asgari tutarı
ödeyip kalanı için yüksek faiz yükü altına giren tüketiciler,
geçtiğimiz bir yılda bankalara 4,2 milyar lira faiz ödemek zorunda
kalmaktadır. Borcu takibe düşen tüketiciye bankaların
yüklediği faiz ise son bir yılda 1,5 milyar lira olmuştur.
Bankalar, asgari
tutarı ödenen kredi kartının kalan borcuna aylık yüzde
2,44; takibe düşen kart borcuna da yüzde 2,94 oranında faiz
uygulamaktadır. Bu faiz oranları ise Merkez Bankası
tarafından belirlenmiştir. Bu yüksek faizlere gerekçe olarak ilginç
bir açıklama yapılmaktadır. Buna göre; bu yüksek faizlerin
nedeni, vatandaşı kart borcunu aksatmadan zamanında ödemeye
teşvik etmek. Yüksek faizden çekinen tüketicinin kart harcamasının
tamamını her ödeme döneminde kapatacağı düşünülerek bu
yöntem izlenmektedir. Ancak uygulama beklendiği gibi sonuç vermemektedir.
BDDK
kayıtlarına göre 2009 yılında kredi kartından
yapılan 36,1 milyarlık harcamanın en az yüzde 35'ine, yani 12,6
milyarına faiz uyguladı. Böylece bir yılda 3,7 milyar lira kâr
sağlandı. Asgari tutarı ödenen oranın yüzde 40 olduğu
varsayılırsa bankaların faiz geliri 4,2 milyar liraya
ulaşmıştır. Ayrıca bankalar, takibe düşen 4
milyar 171 milyon liralık borca da gecikme faizi
uygulamıştır. Buradan da 1 milyar 471 milyon lira kazanç
hanesine yazılmıştır. Bu hesaptan da
anlaşılacağı üzere bankaların kart faizinden elde
ettiği kar 5,1 ila 5,7 milyar lira olarak gerçekleşmiştir.
Ortaya konulan
rakamlar yalnızca 2009 için geçerli değildir. 2010 yılında
da benzeri rakamlarla karşılaşmaktayız. Bu yılın
Ağustos sonu itibariyle kart harcamaları 40.7 milyara; faiz uygulanan
harcama tutarı da (yüzde 35 hesabıyla) 14 milyar liraya
ulaşmıştır. Bankalar asgarisi ödendiği için faize
maruz kalan 14 milyar lira sayesinde 2,7 milyar; takibe düşen bölümden de
1 milyar olmak üzere 8 ayda toplam 3.7 milyar lira kazanç
sağlamıştır.
Rakamlardan da
anlaşılacağı gibi, kredi kartına uygulanan faiz konusu
sosyal bir patlamaya neden olacak boyutlara ulaşmıştır.
Geçtiğimiz yıllarda aynı nedenle artan intiharlar, bozulan
yuvalar, yıkılan yaşamlara tanık olmuştuk. Eğer
bu konuda yeni önlemler alınmazsa daha büyük sorunlarla karşı
karşıya kalmamız an meselesidir. Ekonomisi bozuk olan toplumlarda,
kredi kartının bir silah görevi gördüğü unutulmamalıdır.
Yaşamlarını devam ettirmek zorunda olan yurttaşlar,
mecburiyetten can simidi olarak gördüğü kredi kartına
sarılmaktadır. Arkasında edindiği yükün farkında olsa
bile temel gereksinimlerini karşılamak amacıyla birçok
olumsuzluğa göğüs germekte ya da göz yummaktadır. Bu durumun
önüne geçilmediği durumda sosyal patlama gibi daha kötü bir tablo ile
karşı karşıya kalmamız olasıdır.
Kredi kartı
faizlerinin neden olduğu rakamlar göz önünde bulundurularak ve temelinde
ekonomik kötü gidişin olduğu unutulmadan, kredi kartı
kullanımının neden olduğu sorunların
araştırılması ve bu sorunların çözümünde izlenecek
yolların tespit edilmesi amacıyla Anayasanın 98. ve TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Şevket
Köse (Adıyaman)
2) Ali Oksal (Mersin)
3) Rasim
Çakır (Edirne)
4) Sacid
Yıldız (İstanbul)
5) Tansel
Barış (Kırklareli)
6) Mehmet Ali
Susam (İzmir)
7) Engin Altay (Sinop)
8) Çetin Soysal (İstanbul)
9) Akif Ekici (Gaziantep)
10) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
11) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
12) Selçuk Ayhan (İzmir)
13) Abdulaziz
Yazar (Hatay)
14) Ahmet Küçük (Çanakkale)
15) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
16) Mevlüt
Coşkuner (Isparta)
17) Tayfur Süner (Antalya)
18) Osman Kaptan (Antalya)
19) Gökhan Durgun (Hatay)
20) Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul)
21) Canan
Arıtman (İzmir)
22) Bilgin
Paçarız (Edirne)
4.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız ve 22 milletvekilinin,
denizlerin gemiler tarafından kirletilmesi konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/952)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ekolojik
dengelerin korunması, iklimlerin dengelenmesinde önemli bir unsur
olması ve insanlığın besin deposu olma özelliği
nedeniyle, denizlerin her türlü kirlilikten korunması
yaşadığımız coğrafyanın en önemli konusu
haline gelmiştir. Bu kirlilik yükü içerisinde, gemilerden kaynaklanan
kirliliğin önemli bir payı bulunmaktadır. Türkiye, deniz
ulaşımı açısından dünyanın en önemli geçiş
bölgelerinden biridir. Karadeniz ile Akdeniz arasındaki tek deniz
ulaşım yolu İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile
Marmara denizidir. Boğazlarımızdaki deniz trafiği, özellikle
İstanbul Boğazı gibi yoğun yapılaşmanın
görüldüğü noktalarda doğal ve yapay çevre bakımından çok
ciddi çevresel riskler oluşturmaktadır.
Bunların
başında; gemilerin çöplerini denize boşaltmaları, legal
veya illegal yollardan taşıdıkları tehlikeli
atıkların veya maddelerin denize boşaltılması, kaza
durumunda denize petrol veya diğer zararlı maddelerin
yayılması gelmektedir. Ayrıca gemilerin limanlarda yükleme,
boşaltma ve temizlik işlemleri sırasında meydana gelen
kirlilik en önemli konulardan birini teşkil etmektedir. Özellikle petrol
tanklarının yıkanması sırasında ortaya çıkan
kirlilik büyük problem oluşturmaktadır. Gemilerin sintine
sularını denizlere basmaları, gemilerdeki diğer pis
suların ve ambar temizleme işlemi sırasında
çıkarılan çöp ve atıkların denizlere atılması,
kirli balast sularının denize verilmesi, en önemlisi de ham petrol ve
petrol ürünleri, LNG (Liquefıed Natural Gases) veya LPG (Liquefıed
Petroleum Gases) ile kimyasal veya benzeri yükleri taşıyan gemiler
Boğazlarımızda önemli ölçüde çevre kirliliğine neden
olmaktadır.
Sorunun çözümü
için düzenlenen konferanslar daha sonra uluslararası sözleşmelere
dönüşerek, deniz kirliliğinin önlenmesini içeren asıl adı
"Denizlerin Gemiler Tarafından Kirletilmesinin Önlenmesine Dair
Uluslararası Sözleşme" olan "MARPOL 73/78
Sözleşmesi" adıyla anılmaya başlanmıştır.
Ülkemiz de 24 Haziran 1990 tarihinde bu sözleşmenin bazı maddelerine
taraf olmuştur.
Gemilerden
kaynaklanan sintine ve balast suları için limanlarımızda sintine
ve balast suları alma tesisleri mevcuttur. Ancak bunlar gerektiği
gibi çalıştırılmamaktadır. Bu tür tesislerin
sayısı, kapasiteleri ve modernizasyonu sağlanmalıdır.
Yine bir takım özel sektör kuruluşları bu tür atıkları
toplamaktadır. Ancak bu atıkların nereye döküldüğü veya
nasıl bertaraf edildiği bilinmemektedir. Bunun için bu tür tesislerin
lisans almaları ve sıkı bir şekilde denetlenmeleri
gerekmektedir.
Önlem
alınmadığı takdirde denizlerimizin gün geçtikçe daha büyük
çevre riskleri ile karşı karşıya kalmaları,
kıyılarımızdaki Mavi Bayrak sayısının
azalmasına neden olacaktır. Ayrıca bu tür çevre sorunları
sağlık, gıda, sosyokültürel, turizm ve ekonomik olmak üzere pek
çok alanda denizlerden faydalanma olanağımızı yok edici
yönde etki gösterecektir. Avrupa Birliği uyum sürecinde hız kazanan
yasal düzenlemeler ve uluslararası sözleşmelere taraf olma
çalışmaları, bu yasal düzenlemelerin uygulanmasında
yetersizlik yaşanması halinde bir anlam
taşımayacaktır.
Yukarıda
belirilen hususlar göz önünde bulundurularak, limanlarda kurulacak olan
Atık Kabul Tesislerinin bir an önce hayata geçirilmesi, gerek Türk gerekse
de yabancı uyruklu gemilerin diğer dünya ülkelerinde olduğu gibi
ülkemiz karasularında da kontrolsüz atık deşarjı
yapmalarının engellenmesi, bunlara yasal müdahalelerin gecikmeden
uygulanması ve ilerleyen dönemlerde henüz taraf
olmadığımız uluslararası sözleşmelere de taraf
olabilmek için gerekli çalışmaların yapılması
amacıyla Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Sacid
Yıldız (İstanbul)
2) Rasim
Çakır (Edirne)
3) Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (Malatya)
4) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
5) Tansel
Barış (Kırklareli)
6) Mehmet Ali
Susam (İzmir)
7) Engin Altay (Sinop)
8) Çetin Soysal (İstanbul)
9) Akif Ekici (Gaziantep)
10) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
11) Durdu Özbolat
(Kahramanmaraş)
12) Ali Oksal (Mersin)
13) Şevket
Köse (Adıyaman)
14) Selçuk Ayhan (İzmir)
15) Abdulaziz
Yazar (Hatay)
16) Ahmet Küçük (Çanakkale)
17) Mevlüt
Coşkuner (Isparta)
18) Tayfur Süner (Antalya)
19) Osman Kaptan (Antalya)
20) Gökhan Durgun (Hatay)
21) Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul)
22) Canan
Arıtman (İzmir)
23) Bilgin
Paçarız (Edirne)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, önergeyi geri çekiyorum.
BAŞKAN
Peki.
Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy'un,
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi
Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Kütahya Milletvekili Soner Aksoyun, Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı:
395)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Veysi
Kaynakın, Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
4.-
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın, Türk Ceza Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/766) (S. Sayısı: 565) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Dünkü
birleşimde, 1inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
konuşma yapılmıştı.
Şimdi söz
sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın
Milletvekili Sayın Ali Uzunırmaktadır.
Buyurun
Sayın Uzunırmak.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bizden sonra konuşmacı yok mu? Onu lütfen
BAŞKAN
Şu anda yok.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 13.48
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
565 sıra
sayılı Teklifin görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
1inci madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili
Sayın Ali Uzunırmak.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kayıtlara Sıra sayısı: 565,
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın; Türk Ceza Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu olarak geçen, kayıtlarda görevi kötüye kullanma
tabiriyle özdeşleşen ama vicdanlarda ve hafızalarda
ahlaksızlığa, yolsuzluğa, usulsüzlüğe,
adaletsizliğe, her şeye ama her şeye, ne kadar kötü manaya gelen
fiil varsa bunları teşvik yasası olarak geçecek olan bir teklifi
görüşüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, adı üstünde, görevi kötüye kullanma. Peki, görevi veren
kim? Görevi veren, yeri geldiğinde seçilmiş, seçmen, yeri
geldiğinde kamu gücünü tayin eden, atayan, iktidarların
atadığı, kamu gücünü kullanan marifetliler.
Dolayısıyla burada istismar edilen, burada kötüye kullanılan,
aslında görevini kötüye kullananın babasının malı
değil. Görev, halk adına, kamu adına kullanılan kamu
kaynaklarının ve kamu gücünün usulsüz ve menfaat temin ederek
kullanılması anlamını taşımaktadır.
Değerli
milletvekilleri, ben bu teklifle ilgili konuşmayı hazırlarken
Milletvekilimiz Sayın Veysi Kaynak Beyefendiye önce tebrik ve
teşekkür edecektim çünkü Parlamento tarihimizde nadir milletvekilinin
sahip olacağı bir görev anlayışına sahip
arkadaşımız. Sekiz yıldır tek başına iktidar
olan AKP Hükûmetinin bu yasama çoğunluğuna sahip olduğu
Parlamentoda milletvekillerinin teklifi olarak muhalefet partilerinden 23üncü
Dönem Parlamentosunda 600 teklif beklemektedir sırada ama hiçbir teklif
Parlamentonun gündemine taşınamamış, hiçbir teklif
görüşülememiştir. Ama Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın
Veysi Kaynakın, bu hatırlayabildiğim kadarıyla ikinci,
üçüncü teklifidir görüşülüyor ve
MUHARREM
İNCE (Yalova) 22 teklifi var ve 14ü yasalaşmış.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) 14ü yasalaşmış! Çok büyük bir
başarı bir milletvekili olarak ama bu tekliflerin
Tabii ki,
enteresandır teklif sahibi arkadaşımız bu konuları çok
savunamazken, konuşma imkânı bulmazken maalesef Hükûmet
tasarısı olarak getirmekte beis gören Hükûmet yetkililerinin, iktidar
sahiplerinin Parlamento kürsüsünden yaptığımız
değişiklikler, yaptığımız dü-zenlemeler diyerek
bunların bizzat Kabine üyeleri tarafından savunulduğunu
görmekteyiz. Ha, bu da neyi hatırlatıyor: İktidarın,
Hükûmetin çekinceleri var bunları tasarı olarak sahiplenmekte. Yani
teklif olarak verdirip sonradan Hükûmet tasarısıymış gibi
burada sahiplenebilmeyi ben milletvekili olarak bir dolanma yolu olarak
görüyorum ve bunun Parlamento anlayışına bir teamül olarak
girmemesi gerektiği kanaatini taşıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu, iktidarın ne ilk yaptığı ne de son
yaptığı. Buradaki yasama çoğunluğunun içerisinden
çıkan Hükûmet, iktidar maalesef buradaki yasama çoğunluğunu
kullanarak âdeta, kanun devleti, hukuk devleti olmamız gerekirken, hukukun
üstünlüğünü tanımamız gerekirken, hukukun üstünlüğünü
tanımak yerine, halk iradesi-demokrasi-hukukun üstünlüğü düzlemini
tarumar ederek, hukukun üstünlüğünü hiçe sayıp, halk iradesini
demokrasiye aykırı bir şekilde halk mahkemelerine
dönüştürme kanaatindedir ve bu eylemi gerçekleştirmektedir, buradaki
birçok fiil buna yöneliktir.
Değerli
milletvekilleri, burada yapılan değişiklikle bir yıldan üç
yıla kadar olan ceza altı aydan iki yıla kadara indiriliyor;
altı aydan iki yıla kadar olan ceza üç aydan bir yıla kadara
indiriliyor. Dikkatinizi bir şeye çekmek istiyorum: Altı aydan iki
yıla kadar olan ceza üç aydan bir yıla kadar olarak tam
ortasından bölünmüş. Bir yıldan üç yıla kadar olan ceza
da altı aydan iki yıla kadara düşürülmüş. Herhâlde,
değerli arkadaşımız bir yıldan üç yıla kadar
olan cezayı tam ortasından böldüğünde altı aydan bir buçuk
yıla kadar ibaresini kullansaydı buçukçu olurum diye mi korktu merak
ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, dün Sayın Bakanın bizlerin sorularına
verdikleri cevapta, 2005, 2006, 2007 yıllarında, bu suçtan yılda
ortalama 12 bin davanın görüldüğünü ve ortalama 12 bin davadan hemen
hemen yarı yarıya mahkûmiyet çıktığı
rakamlarını verdi. Yani bu suç, nadir işlenen bir suç
değil; bu suç, âdeta, kamu kaynaklarını, kamu gücünü
kullanırken bazıları tarafından teamül hâline
getirilmiş bir suç. Dolayısıyla, değerli milletvekilleri,
cezaların caydırıcı olması gerekirken, bu
sıklıkta işlenen bir suçun cezasının indirilmesi
demek, bu suçu işlemeyi teşvik etmek demektir.
Peki, bu suç
işleme teşvik edilirken acaba bir başka şey de
aklımıza geliyor mu? Elbette ki aklımıza geliyor: Amir
konumunda olan insanlara veya atanmışlara, seçilmişler
talimatlarıyla bu suçları işlettiler de -iki yıla
indirilmesinin sebebi- mahkemelerinin değişmesini,
cezalarının ertelenebilmesini temin etmek için mi bu indirimler
yapılmaktadır? Bu bir noktada aslında af da çünkü
cezalarının indirilmesinin neticesinde birçok insan bundan
faydalanarak hürriyetlerine yeniden kavuşacaklardır. Maalesef suç
işlemek kötü örnek olmaktan çıkmış ve âdeta teşvik
edilir bir duruma gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, bu işlemler bu İktidar zamanında acaba nadiren
mi yapılıyor, yoksa sıklıkla mı yapılıyor?
Hukuk alanında yapılan bu işlemler başka alanlarda da
yapılıyor. Vatandaşlar arasında başka eşitsizlikler
de meydana getiriliyor. İşte, Parlamentoya sevk edilen, vergi ve
devlete, kamuya olan borçlardaki yeniden yapılandırmalarda da
görüyoruz. Gittiğimiz şehirlerimizdeki
vatandaşlarımızla konuştuğumuzda elbette ki
imkânları nispetinde bu borçlarını ödeyemeyen insanların
borçlarının yeniden yapılandırılmasında fayda var
ama bir bakıyorsunuz ki büyük vergi mükelleflerinin bunları teamül
hâline getirdiği, yandaşların bunların teamül hâline
getirdiği, hatta ve hatta böyle masum vatandaş isteklerinin
arasına naylon, sahte faturaların da sıkıştırıldığını
görüyoruz. Peki, sormak gerekir: Eğer adalet mülkün temeliyse, oradaki
mülk devlet ise ve devletin en birincil görevi adaleti temin etmek ise o zaman
biz vergisini, sigortasını zamanında ödeyen,
borçlarını zamanında ödeyen vatandaşlarla ödemeyen
vatandaşlar arasındaki meydana getirdiğimiz, bizzat devlet
eliyle meydana getirdiğimiz eşitsizliği nasıl ortadan
kaldırabiliriz? Acaba, bunun mütalaasını yapabiliyor mu iktidar?
Buradaki çoğunluğa dayalı olarak, bütün, ne kadar usulsüzlük,
bir noktada ahlaksızlık varsa bunlara vesile kılınıyor
yüce Meclis, eşitsizlik meydana getirmeye vesile kılınıyor.
Değerli
milletvekilleri, böyle oldubittilerle bir ülkede ne demokrasi bilinci, kültürü
ne de devlet düzeni inşa edilebilir ancak burada, iki
dudağının arasında aşiret idare eden bir düzen
kurulabilir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Bakın, bu teklif 5/11/2010 günü Komisyondan
çıkmış ve bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülüyor
ve aynı maddedeki düzenleme 12/12/2004 tarihinde yapılmış.
12/12/2004 tarihinde yapılan düzenlemeyi biz, 5/11/2010 tarihinde yeniden
Meclis gündemine alıp değiştiriyoruz. Aceleniz ne? Buradaki
kürsülerden AKP grup sözcülerinden bazıları, Ticaret Kanunundan
Borçlar Kanununa varıncaya kadar birtakım kanunların acilen
görüşülmesinden ve MHPnin bunu engellendiğinden bahsediyordu. Demek
ki ondan daha önemli, taciri, tüccarı, haklı ticaret yapanı
korumak yerine, kurtarılmak istenen yandaşlar var. O kurtarılmak
istenen yandaşları kurtarmamaya bizim çoğunluğumuz
yetmiyor.
Ben, yüce Türk
milletine bu ahlaksız kanunu şikâyet ediyorum ve hepinize
saygılarımı sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
Sayın
milletvekilleri, dün 1inci maddenin görüşülmesi esnasında soru
sormak için sisteme giren arkadaşlarımızın isimlerini
okuyorum ki tekrar bu arkadaşlarımız sisteme girebilsinler:
Sayın Ünlütepe, Sayın Işık, Sayın Tankut, Sayın
Köse, Sayın Akcan, Sayın Akkuş.
1inci madde
üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun
Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 565 sıra sayılı Türk Ceza Kanununun Görevini
Kötüye Kullanma Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakıyoruz,
gerçekten AK PARTİnin gündemiyle Türkiye'nin gündemi birbirinden
farklı. Kendine istediği yasaları, teklifi akşam veriyor,
ertesi gün de komisyona iniyor. Tam dördüncü senemdir Meclisteyim. Dört sene
boyunca bir hukukçu olarak onlarca kanun teklifi verdim, gizli dinlemeden taciz
suçlarına kadar, düşünce suçlarından tutun da özel ağır
ceza mahkemelerinin kaldırılmasına kadar. Bunlardan hiçbirisi ne
komisyona indirildi ne de İç Tüzük 37nci maddeye göre
yaptığımız başvurular dikkate alındı.
Şimdi, böyle bir çalışma esasıyla Parlamentonun
çalıştığını söylemek mümkün mü?
Şimdi,
Parlamentoda 600ü aşkın fezleke var. Bu fezlekelerin 545 tanesi
partililerimize ait, hepsi düşünce açıklaması. Bunların
hepsi ya Mecliste ya partide ya mitingde ya seçimde
yaptığımız konuşmaları kapsıyor. Hatta
Kürtçe su istedik diye de fezlekeler geldi, merhaba
(x) dediğimiz için
de geldi. Evet, 545 fezleke geldi bize ama bizim dışımızda
da fezlekeler var Mecliste. Bu fezlekelere baktığımız zaman
bu madde de içinde var bu fezlekenin ve bu fezlekenin kapsadığı
çok önemli kişiler de var, biliyorum.
Şimdi
soruyorum: Ne yapmak istiyorsunuz? Önceki Türk Ceza Kanununda, meşhur
228, 230, 240ıncı maddeler. 2004 öncesi, zaten yüz bini
aşkın dosya müruruzamana uğratıldı, yargıdaki
iş yükü nedeniyle, bu maddelerle ilgili dosyaların hemen hemen yüzde
80i müruruzamana uğratıldı ve failleri kurtuldu. Görevi kötüye
kullanma, kötü muameleyi de işkenceyi de
hırsızlığı da zimmeti de her türlü, bu alandaki
suçları kapsıyordu. E şimdi, bakıyoruz, verilen teklifte ne
yapılması isteniliyor? Maddede öncelikle, cezayı azaltıyor,
suç tipini değiştirmek için kazanç kavramı yerine menfaat
konuyor, iki maddede daha değişiklik yapılıyor ve bu
maddelerle:
1) Dosyaları
asliye cezadan sulh cezaya düşürüyorsunuz, bir hükmü geri
bıraktırma yolu açıyorsunuz suçu sabit olsa.
2) Erteleme
imkânı sağlıyorsunuz çünkü üç sene cezalar ertelenmiyordu.
3) Örtülü af gibi
bir madde yapıyorsunuz. Bürokraside mi lazım size, yoksa Parlamentoya
bu şekilde taşımayı düşündüğünüz insanlar mı
var? Açık konuşmak lazım.
Yani ben
şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi milletvekili olarak benim il
belediye başkanım, Şırnak Belediye Başkanım, bir
basın açıklamasını okudu diye, bakın, Sayın
Parlamentonun dikkatine sunuyorum, bir basın açıklamasını
okudu diye, örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt üyesiymiş gibi
davranmaktan, propaganda yapmaktan, yedi yıl iki ay hapis cezası
aldı. Yedi yıl, dile kolay, yedi yıl! Eğer dağa
çıkmış olsaydı, üniforma giymiş olsaydı, kod
adını almış olsaydı, elinde Kalaşnikofla,
bombayla yakalansaydı, altı buçuk sene ceza alacaktı, daha az
ceza.
Şimdi,
2004te Terörle Mücadele Kanununu değiştirdiniz, cezaları
ağırlaştırdınız. Terörle Mücadele Kanununun
bütün karşılıkları Türk Ceza Kanununda yer aldı ve
buna rağmen, infaz hukuku da değiştirilmesine rağmen,
dörtte 3 getirilmesine rağmen hâlâ ceza artırımı var, hâlâ
orada verilen cezalar 2 kat artırılıyor, infaz hâlâ
ağırlaştırılıyor. Peki, Terörle Mücadele
Kanununu niye kaldırmayı düşünmezsiniz?
215inci madde
Abdullah Öcalana sayın dediği için 30 binin üstünde insan
yargılanıyor. Dikkat edin, 30 binin
Her mahkeme farklı karar
veriyor; kimisi bir sene veriyor, kimisi örgüt propagandası sayıyor
beş sene veriyor, kimisi on sene veriyor, kimisi yedi sene veriyor, kimisi
altı ay veriyor, kimisi beraat veriyor. Suç ve suçluyu övme, kabahat
nevinden bir madde. Her gün, her yerde Kenan Evrene sayın diyorlar
insanlar, rütbeliler. Hatta, Başbakan yanında saf tuttu, resimleri
yayınlandı. Bu ülkede darbe yapan, bu Meclisi kapatan, bütün
partileri kapatan, Zincirbozana süren ve bırakın onu, sadece bu da
değil, sarı üniformalarıyla gelip bu kürsülerde oturanlar
Darbe
yapanlara sayın dediği için bir tane Allahın kulu
hakkında açılmış bir dava var mı bu ülkede? Ya bu
ülkenin yargıçları, yargısı, bu yasayı yapanlar bu
ülkede yaşamıyor ya da söylediklerinin hepsi palavra. Ne diyorlar?
Kenan Evreni yargılayacağız. Siz gölgesini bile
yargılayamazsınız bu mantıkla, gölgesini! Siz bu kürsüde
Yargılayacağız. dediniz, biz suç duyurusunda bulunduk, ifadeye
bile çağıramadınız.
Şimdi,
arkadaşlar, benim söylediklerim basit şeyler değil. Siz
düşünce açıklamasının uluslararası
standartlarını, Avrupa Mahkemesi standartlarını
biliyorsunuz, yargı biliyor. Anayasanın 90ıncı maddesi
Uluslararası sözleşmeler kanunların üstünde. diyor ama benim
Yüksekova Belediye Başkanım Ruken Yetişkin bir şenlik
nedeniyle şu an cezaevinde. Benim Bitlis Belediye Başkanım,
benim hukukçu olan Karstaki Belediye Başkanım gece apar topar
gözaltına alınıyor. Sizi rahatsız etmiyor mu bunlar? Ülkenin
toplumsal barışına zarar vermiyor mu bu yaklaşımlar? Türk
Ceza Kanununun 216ncı, 220nci maddesinin 6ncı fıkrası,
7nci fıkrası, 8inci fıkrası, 314üncü madde örgüt
üyelerini tanımlamış. Peki, bu madde neyi
karşılıyor? Niye kaldırmayı düşünmüyorsunuz? Yani
illa, hırsıza, zimmetçiye, işkenceciye, namussuza mı
çalışacağız bu ülkede? Allah aşkına, düşünce
suçu kaldırılmadan cezaları, indirilmeden cezaları bu
ülkede insanlar konuşamadan demokrasi gelebilir mi? Ne bu ikiyüzlülük,
madalyonun iki farklı yanı? Bir yanda ülkemde bu oluyor, bir yanda
böylesine ceza yasaları çıkarılıyor. Bunun neresi kabul
edilebilir? Bizim içimiz yanıyor. Her gün yanı
başımızda arkadaşlarımız içeri
alınıyor. Her gün içeri alınırken düşünceleri nedeniyle, bu yasalar
Meclise geliyor. Kimi kurtarmaya çalışıyorsunuz? Bu fezlekenin
içinde, bu maddelerin içinde kim var? Bakın bakayım, eski Türk Ceza
Kanunu 228, 230, 240, sizin Genel Başkanınız, Başbakan
olmasın acaba? Fezleke maddelerine bakın. Şimdi, Allah
aşkına, niye düşünce suçlarında bir adım
atmıyorsunuz? Niye Kürt siyasetçilere bu kadar zalim davranıyorsunuz?
Niye Kürt siyasetçiler konuştuğu için on sene içeri atıyorsunuz?
Niye hırsızlara kapıyı açıyorsunuz, düşüncesini
açıklayanları içeri atıyorsunuz? Bu yasalar
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Onlar herkese yapıyor herkese, sadece Kürtlere değil.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Ben kendi açımdan içimde
Benim 3 bin tane partilim içeride.
Sizin yanınızda başka türlü içeri giren olabilir. 3 bin tane
partilim içeride benim. 50 bin tane dava açılmış. Şimdi
soruyum size
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Teşekkür ederim.
Peki, Hükûmet
olarak siz bu düşünce suçlarının cezalarını ne zaman
kaldıracaksınız? Konuştu diye insanlara ceza vermekten ne
zaman vazgeçeceksiniz? Kürt siyasetçilerinin yıllarca cezaevinde
tutulmasının önünü nasıl kapatacaksınız? Siz bunu
kapatmadığınız sürece bu ülkeye nasıl
barışı getireceksiniz? Toplumsal barış nasıl
sağlanacak? Demokratik bir toplum nasıl sağlanacak? Siz bu
kafayla sadece kendi gündeminizi oluşturursanız korkarım
Robespierrein yaptığının akıbeti de sizi bulmaz
umarım. Robespierre de giyotin yasasını çıkarmıştı
ama o giyotin yasasında Robespierre de gitti.
Bu ceza maddesi
korkunçtur arkadaşlar. İyi düşünün. Biz, buna ret oyu
vereceğiz. Bugünün gündemi bu değil, gündeme gelin, gündeme davet
ediyorum.
Saygılarımla.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
1inci madde
üzerinde şahıslar adına ilk söz Konya Milletvekili Sayın
Ali Öztürke aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Öztürk.
ALİ ÖZTÜRK
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 565 sıra
sayılı Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde şahsım adına söz
aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
5237
sayılı Türk Ceza Kanununun 257nci maddesi, kamu görevlilerinin
görevlerinin gereklerine uygun hareket ettikleri, yetkilerini hukuken
belirlenen sınırlar içinde kullandıkları yönünde toplumdaki
güveni hâkim kılmayı, bu şekilde kamusal faaliyetin etkili ve
dürüst biçimde yapılmasını sağlamayı
amaçlamaktadır.
Suç ve ceza
siyasetinde asıl olan, işlenen suç nedeniyle bozulan adaletin
sağlanmasında cezaların haklı, ölçülü, orantılı
olmasıdır. Ancak bu şekilde failin pişmanlık duygusu
sağlanabilir, topluma yeniden kazandırılması
sağlanabilir.
Bu temelde, 5237
sayılı Kanunla düzenlenen -257nci maddesi- madde metninde de
belirtildiği üzere, Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller
dışında diyerek genel tamamlayıcı bir suç
tanımlanmıştır. Kapsamlı, geniş alandaki
suçları cezalandıran bu maddedeki cezaların miktarı, eylem
ile ceza arasındaki oran ve kamu vicdanını rahatlatması
bakımından rahatsız edici nitelikte olduğu gibi, Ceza
Kanunumuzun tekniğine, amacına, ruhuna, uyarıcı ve
caydırıcılığına da aykırıdır.
Cezalar failin
zaruret içine itilmesine, belki de memuriyetinin sona erdirilmesine sebep
olmamalıdır. Zaten cezaları hâkim takdir etmektedir. Alt ve üst
sınırlar arasında ceza tayin ederken suçun
ağırlığını elbette göz önüne alacaktır.
Tabii ki hâkim, cezaların tayininde gerekçe göstermek zorundadır.
Cezaların tedbire çevrilmesi şartları varsa, zaten hâkim
öncelikle sanığın lehine olan hükümleri uygulamak
durumundadır. Sırf tedbire çevrilme sınırları içinde
kalacağı düşüncesiyle kanun teklifine karşı
çıkmak, hukuki düşünce değildir. Bu nedenle ceza adaleti
yönünden kanun teklifinin yerinde olduğunu düşünüyorum. Hırsızlık,
rüşvet, zimmet, sahtecilik suçları zaten başka maddelerle düzenlendiği
için 257nci maddeyle bağlantı kurmak kasıtlı ve siyasi bir
söylemdir, kamuoyunu yanlış yönlendirmedir.
Tasarıyla
getirilen düzenleme, Türk Ceza Kanununun 51inci maddesindeki erteleme
konusunu devamlı kılmayacaktır. Tekerrür durumuna, suç
işlemeyeceği konusunda mahkemede oluşan kanaate göre hâkim
cezayı erteleyecek ya da ertelemeyecektir. Zaten şu anda diğer
suçlarda da şartları oluştuğunda Türk Ceza Kanununun
51inci maddesindeki erteleme hükmü herkese uygulanmaktadır.
Türk Ceza
Kanununun 257nci maddesindeki bu değişikliğe karşı
çıkanlar âdeta yolsuzluğu, hukuksuzluğu,
hırsızlığı hep bu madde düzenliyormuş, bu madde
değişirse Türk Ceza Kanunu tümden ortadan kalkacakmış gibi
bir korku üretiyorlar. Hâlbuki Türk Ceza Kanunu tüm suçları
tanımlamış, tasnif etmiş, tanzim etmiş, her konu ve
hukuk alanı suç ve cezayla korunmuş ve müeyyidesini de
koymuştur. İşte bütün bunlara rağmen herhangi bir alandaki
eylem ya da ihmal bir haksızlık, adaletsizlik oluşturmuşsa
o zaman Türk Ceza Kanununun 257nci maddesi devreye sokulmaktadır. Bu
anlamda tamamlayıcı, genel ve hatta tali bir suç olarak da
tanımlanmaktadır yani korkular boşadır ve sunidir.
Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Şahısları
adına ikinci söz Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunça
aittir.
Buyurun
Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 565
sıra sayılı Türk Ceza Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum, bu vesileyle sizleri saygılarımla
selamlıyorum.
Öncelikle
şunu ifade etmek istiyorum: Görüşmekte olduğumuz kanun
teklifiyle yolsuzluk yapanlara örtülü af getirildiği şeklindeki
beyanların gerçeklerle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. (CHP
sıralarından Neyle alakası var? sesleri)
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Biraz düşün. Ayıp oluyor, geri zekâlı
mı herkes!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Türk Ceza Kanununun 257nci maddesinde yapılması
öngörülen değişikliğin yolsuzlukla mücadele açısından
olumsuz sonuçların doğmasına neden olabileceği yönündeki
görüşlerin hukuki bir değeri bulunmamaktadır. Teklifle
rüşvet, zimmet, irtikâp, dolandırıcılık, emniyeti
suistimal gibi yolsuzlukların kaynağı olan suçlarda bir indirim
yapılmamaktadır. Bilakis AK PARTİ İktidarıyla birlikte
ceza mevzuatımızda ve ceza infaz sistemimizdeki
ağırlaştırılmış hükümler neticesinde ceza
sistemimiz yolsuzluk suçlarıyla ilgili olarak da daha
caydırıcı bir konuma getirilmiştir. Görevi kötüye kullanma
suçuna birçok ülkenin ceza kanunlarında yer verilmemiştir. Yeni Türk
Ceza Kanunumuzda genel, tali ve tamamlayıcı bir suç olarak görevi
kötüye kullanma suçu tanımına yer verilmiş, görevin gereklerine
aykırı davranışın, bir başka suçu
oluşturmadığı takdirde kamu görevlisinin bu suça istinaden
cezalandırılacağı öngörülmüştür. (CHP
sıralarından gürültüler)
Dinlersen sen de
öğreneceksin.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Ancak bu suç için öngörülen ceza miktarları uygulamada hâkime
olayın ağırlığına göre takdir hakkını
kısıtlamış, aynı maddede yer alan suçlara verilecek
cezalar arasında suçun vasıf ve mahiyetine uygun olmayan cezalar
öngörülmüştür. Görüşmekte olduğumuz teklifte, maddede yer alan
fıkralar arasındaki dengenin sağlanmasının
amaçlandığı görülmekte, bu da ceza hukuku tekniği
açısından önemli bir eksikliği gidermektedir.
Teklifle Türk
Ceza Kanununun 257nci maddesinin 1inci ve 2nci fıkralarında yer
alan kazanç ibaresi menfaat olarak değiştirilmektedir. Bu
değişiklik, olması gereken olumlu bir değişikliktir
çünkü görevi kötüye kullanma suçunun oluşumu bakımından
kişilere sağlanan sadece ekonomik bir kazanç olarak
algılanmaması gerekir. Bu nedenle kazanç ibaresinin yerine
menfaat ibaresi getirilerek uygulamadaki tereddütler giderilmektedir.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Dolandırıcılığı
kibarlaştırıyorsun!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Maddedeki fıkralara baktığımızda, 1inci
fıkradaki suç, görevi kötüye kullanma suçunun cezasını
belirtmekte, 2nci fıkradaki suç eski Ceza Kanunumuzdaki görevi ihmal
suçunu karşılamakta, 3üncü fıkra ise görevi kötüye kullanma
suçundan daha ağır bir müeyyideyle karşılanması
gereken irtikâp suçunu oluşturmadığı takdirde meydana gelen
görevi kötüye kullanma suçunu düzenlemektedir ki mevcut düzenlemede 1inci
fıkrayla aynı cezayı öngörmektedir. Bunun düzeltilmesi
gerekiyordu, kanun teklifiyle bu husus düzeltilmektedir.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Doğruyu söyle, doğruyu!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Ceza miktarları bakımından aynı bölümde yer
alan suçlar arasındaki denge sağlanmakta
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Melik Gökçekten bir menfaat mi sağlıyorsunuz?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) -
bunun için de maddenin 1inci ve 2nci fıkrasında
öngörülen cezalarda indirim yapılması, 3üncü fıkrada ise görevi
kötüye kullanma suçunun nitelikli hâli düzenlendiğinden, bu suçun
cezasının diğer fıkralara göre daha da
ağırlaştırılması gerekiyordu. İşte
teklif, görevi kötüye kullanma suçunun nitelikli hâline verilecek cezayı
artırmaktadır. Hapis cezasının üst sınırının
üç yıl olarak muhafaza edilmesi ve ayrıca beş bin güne kadar
adli para cezasının öngörülmesi fıkralar arasındaki
dengesizliği ortadan kaldıran olumlu bir değişikliktir.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Adamın götürdüğünün yanında beş bin
gün nedir?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhalefete mensup
arkadaşlarımız diğer konularda olduğu gibi,
görüşmekte olduğumuz kanun teklifinde de konuyu saptırarak,
olduğundan farklı göstererek farklı mecralara çekmenin gayreti
içerisinde olmuşlardır.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) İftira ediyorsun!
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Yapma!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Yolsuzluk gibi ağır bir ithamda bulunarak, bunu her
fırsatta tekrarlamaktadırlar.
Milletimiz
şunu iyi bilmektedir, AK PARTİ İktidarıyla yolsuzluklar
tarihe karışmıştır.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Ne diyorsun ya?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Doğrudur, çok doğru söylüyorsun! Sizi
alkışlamak lazım bu sözlerinizden!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Geçmiş iktidarların yolsuzluklarından ve bu
yolsuzluklar nedeniyle ülke ekonomisini krizlere sürüklemesinde dolayı AK
PARTİyi iktidara getiren milletimiz yapılan her seçimde AK
PARTİyi güçlendirerek sandıktan çıkarmıştır.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Yolsuzluk yapmayan var mı diyeceksin!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Milletimiz yolsuzlukları AK PARTİden önceki
iktidarlardan hatırlamaktadır. Milletimiz yolsuzlukları
İSKİ skandallarından, Yuvacık Barajlarından
hatırlamaktadır. (CHP sıralarından gürültüler)
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Geç bunları, geç, geç
RASİM ÇAKIR
(Edirne) İftira atıyorsun, beraat ettiler.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Milletimiz yolsuzlukları dokuz yıl önce
batırılan yirmi bir banka ve
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Ağzını topla! Beraat ettiler
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
hortumlanan 50 milyar dolar ve sonucunda çıkarılan ağır
ekonomik buhranlardan hatırlamaktadır.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Beraat ettiler, beraat
Özür dile!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Geçmiş iktidarlar döneminde yolsuzluklar nedeniyle
(CHP ve
MHP sıralarında gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Özür dile, saygısızlık yapma!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri, lütfen
Bir dakika ek
süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla)
milletimiz çareyi AK PARTİde bulmuş ve
yolsuzlukları sona erdirmiş, temiz siyasetin
kapılarını açmıştır.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Doğru! Boru hattıyla götürüyorsunuz, size boru
hattı bile yetmez!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Türkiye artık milletimizin kaynaklarını yine
milletimizin hizmetine sunan bir iktidarı dört seçim iktidara
getirmiştir.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Kısmetse haziranda yolcusunuz.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Seksen bir vilayetimiz eğitimden sağlığa,
bayındırlıktan turizme, tarımdan enerjiye, ulaşımdan
KÖYDES, BELDES yatırımlarına her alanda hayal dahi edilemeyen
icraatlara sahne olmuştur. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Doğruları söyle!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Milleti kandırıyor!
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Doğruları söylemiyor!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Türkiye artık hortumlarla, yolsuzluklarla anılan bir ülke
olmaktan çıkmıştır. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
Yolsuzluk
suçlamalarıyla milletimizin kafasını
karıştıramadığınızı yapılan dört
seçim ve iki referandum sonucuna bakarak artık anlamanız gerekir.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ne demek istiyorsun yani? Türk milleti de ortak mı
sizin yaptığınız soygunlara, yolsuzluklara?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Bu duygu ve düşüncelerle kanun teklifinin hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tunç.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkanım, sözcü yalan
söylemektedir bazı konularda.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın İnce, buyurun.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkanım, geçen dönem milletvekilimiz
olan, daha önce Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanımız
Sayın Sefa Sirmenle ilgili yalan beyanda bulunmuştur, iftira
atmıştır. İzin verirseniz Cumhuriyet Halk Partisi
BAŞKAN
Buyurun, üç dakikanız var. (CHP sıralarından alkışlar)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun, CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM
İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan
(CHP ve AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Ağyüz, isterseniz Sayın İnceyi dinleyelim.
Buyurun.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Şimdi, iftira günahtır.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sizin her gün yaptığınız ne? Sizin her gün
yatığınız şey iftira!
MUHARREM
İNCE (Devamla) Geçen dönem Kocaeli Milletvekili Sefa Sirmenle ilgili
dediniz ki: Yuvacık Barajında yolsuzluk var. Komisyonlar kurdunuz.
Sefa Sirmen bu kürsüye geldi, dedi ki: Hakkımda bu iftiralar var, benim
dokunulmazlığımı kaldırın. Biz de Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekilleri olarak Sefa Sirmenin
dokunulmazlığının kaldırılması yönünde oy
kullandık. Siz dokunulmazlığın
kaldırılmaması yönünde oy kullandınız. Sefa Sirmen üç
buçuk yıldır milletvekili değil ve geçtiğimiz hafta da bu
davadan beraat etti.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Kesinleşti mi? Kesinleşti mi? Kesinleşti mi,
söyle!
MUHARREM
İNCE (Devamla) Bu ne biçim vicdan? Bu ne biçim anlayış? Bu ne
biçim ahlak? Bu ne biçim siyaset? Böyle şey olur mu? (CHP
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Kesinleşti mi, onu söyle.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Bak, bak arkadaşım, Sefa Sirmenin
dokunulmazlığını niye kaldırmadın? Bak,
yüreğin varsa 724 tane dosya var orada. Meclisin sabıka kaydı
724 dosyadır. Onun içinde CHPli milletvekilleri de var.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Kaç tanesi CHPli, bir bakın.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına milletimizin
önünde, bu milletin kürsüsünden söz veriyorum bütün arkadaşlarım
adına. Yüreğiniz varsa, cesaretiniz varsa, gücünüz yetiyorsa getirin,
dokunulmazlıkların tümünü kaldıralım.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Siz bugün söz verirsiniz, yarın cayarsınız.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Çamur atma!
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Önce CHPlilerden başlasınlar.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Önce CHPlilerden başlayalım, söz. Önce
CHPlilerden başlayalım. Bu ne biçim bir anlayış!
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
İSKİ skandalına ne diyeceksin!
MUHARREM
İNCE (Devamla) İnsanın biraz yüzü kızarır, insan
biraz utanır!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) İSKİyi de savunun!
MUHARREM
İNCE (Devamla) O kadar iftira attınız, Sefa Sirmen gitti
aklandı mahkemede. Gitti, aklandı!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Kesinleşti mi?
MUHARREM
İNCE (Devamla) Bak, görevi kötüye kullanma, hangi milletvekilleri burada
yargılanıyor, onlar açıklasın.
Bir şey daha
söyleyeyim. Dikmen Vadisinden, Çukurambardan Ankara Büyükşehir
Belediyesinin yaptığı konutlardan daire alan, konut alan
milletvekilleri parmağını kaldırsın. Bir
kaldırın parmaklarınızı! Yakında
açıklayacağım onları, merak etmeyin. (CHP sıralarından
alkışlar) Yakında açıklayacağım!
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Almayan kaldırsın!
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) Muharrem Bey, almayan var mı?
MUHARREM
İNCE (Devamla) Yüzde 70i! Yüzde 70i! Onları
açıklayacağım listesini. Hatta dün ne yaptık biliyor
musunuz? Açık oylama olsun dedik, açık oylama. Niye açık oylama
olsun dedik, biliyor musunuz? Hangi milletvekili bu tasarıya imza
atmış, evet demiş, görelim dedik.
Bir başka
konu daha var. 900 küsur kanun tasarısı sevk etmiş Hükûmet,
yasalaşma oranı yüzde 34. Veysi Kaynakın kanun tekliflerinin
yasalaşma oranı yüzde 63.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) O günahkâr! Maraşlılar soracak onun
hesabını!
MUHARREM
İNCE (Devamla) Bakanlar Kurulunu ikiye katlamış.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM
İNCE (Devamla) Bir dakika verebilir misiniz.
BAŞKAN
Hayır, veremem.
Bakın,
sataşmaya üç dakikaya veriyorum. Hiç yapmadım, ne olur.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Çıkın cevap verin! Hadi cevap verin!
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Duymuyorlar bile!
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, soru-cevap işlemine geçiyorum.
MUHARREM
İNCE (Yalova) İstedin, aklanma belgesi de geldi Sefa Sirmenin,
istersen gel al!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Kesinleşme şerhini göster! Yargıtay
kararını göster!
ÜNAL KACIR
(İstanbul) İSKİnin hesabını ver,
İSKİnin!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) İSKİ den bahset! (CHP ve AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bırak İSKİyi, dedemizin hesabını
da veririz merak etme! Atatürkün hesabını da veririz!
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın, Türk Ceza Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/766) (S. Sayısı: 565) (Devam)
BAŞKAN
Sayın Ünlütepe, dünden soru için girmiştiniz. Sisteme girebilir
misiniz Sayın Ünlütepe.
Sayın
Ünlütepe, buyurun.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Aracılığınızla Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek
istiyorum: Dün de sorduğum soruya olumlu bir yanıt alamadım. Bir
ülkenin çürümüşlüğünün hem nedeni hem de en önemli göstergesi
yolsuzluklardır.
Sayın Bakan,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşmeleri devam eden Türk Ceza
Kanununun 257nci maddesine ilişkin değişiklik teklifinin kabul
edilerek yasalaşması durumunda bu kısmi aftan kaç kişi
yararlanacaktır? Yararlanacak olanlar hangi kamu kurum ve
kuruluşlarında, hangi görevleri yürütmektedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
hâlen milletvekilliği dokunulmazlığının
kaldırılması istemiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanına ulaşan toplam fezleke sayısı ne
kadardır? Bunların ne kadarı bu kanun teklifiyle görevi kötüye
kullanma suçuna getirilen ceza indirimlerinden yararlanabileceklerdir? Görevini
kötüye kullandığı hâlde ceza indiriminden veya affından
yararlandırılacak olan milletvekillerine ait dosyaların
partilere göre dağılımı nasıldır? Toplam kaç
milletvekilinin bu kanundan yararlandırılması
düşünülmektedir? Sayın Başbakanın da bu kanundan
yararlanması söz konusu mudur? Yararlanacaklar arasında eskiden ya da
hâlen bakanlık yapan kaç milletvekilinin ismi bulunmaktadır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tankut, buyurun.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
bu teklif ile görevi kötüye kullananların cezaları önemli ölçüde
indirilmektedir. Dolayısıyla, cezaların indirilmesiyle görevi
kötüye kullananların da cezalarının ertelenme imkânı
meydana gelecektir. Bu şekilde, görevi kötüye kullanarak bazı
çevrelere haksız kazanç veya menfaat sağlayan kamu görevlilerine
kıyak geçilerek İyi ki görevi kötüye kullandınız, bunun
için sizi affediyoruz. algısı meydana gelmeyecek midir? Bu durum
sizin vicdanınızı sızlatmayacak mıdır?
Ayrıca, bu
zamana kadar görevlerini kötüye kullanarak devletin malına, yani
beytülmale el uzatanların almış oldukları mahkûmiyetler de
affedilerek kamu vicdanı zedelenmeyecek midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Akcan.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben bu soruyu dün
akşam sormak için sisteme girmiştim Sayın Başkan.
Sabahleyin geldiğimde İnternet portallarında, haber
portallarında, dün Sayın Bakanın Sayın Burhan Kuzuya
gönderdiği not her tarafta geziyor.
Vicdanların
sızlama pahasına, sızlatılması pahasına,
konuşmacıların Komisyon Başkanımızın
tebessümüyle izlendiği bir ortamda bu sorulara sağlıklı
cevabın verilmediğini gördükten sonra, soru sormanın bir
anlamının olmadığını düşünerek soru
sormaktan vazgeçiyorum Sayın Başkan.
Teşekkür
ederim.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Ben cevap
vereyim Sayın Başkan.
Tebessümün suç
olduğunu daha yeni duyuyorum.
ŞENOL BAL
(İzmir) Ama müstehzi
BAŞKAN
Sayın Akkuş.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakan; şahısları
ve kamuyu zarara uğratanlar görevini kötüye kullanırken bunun suç
olduğunu bilerek yapıyorlar. Bilerek suç işlemeyi ne maksatla
dolaylı olarak affediyorsunuz?
Bu yasa, Ceza
Kanununun 257nci maddesindeki cezaların indirilmesi, hafifletilmesi,
dolayısıyla paraya çevrilmesi anlamına gelmiyor mu?
Kamu veya
şahıslar zarara uğratılırken birileri de bundan
nemalanmaktadır. Yüksek derecede nemaların yüzde 1lik bir
kısmı bu cezayı ödemeye yetiyor. Bu, emanete hıyanet
anlamı taşımıyor mu? İhanet edenin suçunu niçin ve ne
hakla hafifletiyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim, arkadaşlarıma da.
Şimdi,
bazı sorular tek tek madde hâlinde çok derinlemesine bir incelemeyle kabul
edilebilecek verileri içeriyor. Kaç kişi yararlanacak, bunun ne
kadarı seçilmiş, ne kadarı atanmış, mevcut fezlekeler
içerisinde hangi bakanlar veya milletvekilleri var, bunları inceleyerek arkadaşlarıma
yazılı olarak cevap vermeye gayret edeceğim.
Ancak, şunu,
dünkü konuşmalarımıza ilaveten, tekrar, 1inci madde üzerindeki
konuşmalarla bağlantı kurarak söylemek istiyorum: Bu 257nci
maddede yaptığımız değişiklik, maddeyi ortadan
kaldırmadığı gibi, sadece kazanç ve menfaat
tanımları üzerinde bir değişiklik ve 1inci, 2nci, 3üncü
fıkralara ait yeniden bir ceza düzenlemesidir. Bunu örtülü af olarak
niteleyen arkadaşlarımız oldu, kısmi af olarak niteleyen
arkadaşlarımız oldu. Yapılacak şey -ceza hukukunun bir
ilkesidir- bu kanun kabul edildiği takdirde mevcut dosyalar ele
alınacak ve Sanık, lehine olan hükümlerden istifade eder.
kuralınca yeniden bir düzenleme yani hakkında ceza tertibine
gidilecektir.
Burada erteleme
kapsamı içerisinde olduğunu ifade ederek Artık siz bunları
kurtarıyorsunuz veya kurtarılacak. şeklinde bir tanımlama
yapıldı. Biliyorsunuz ki Türk Ceza Kanununun 50nci maddesinde,
kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımları
düzenlenmiş, 49uncu maddenin 2nci fıkrasında da hükmedilen bir
yıl veya daha az süreli hapis cezasının kısa süreli hapis
cezası olduğu belirtilmiştir. Kanunun 50nci maddesinde
öngörülen seçenek yaptırımların uygulanması, maddenin
3üncü fıkrasında sayılan hâller dışında, hâkimin
takdirindedir. Yani hâkim, kısa süreli hapis cezası alan kişi
hakkında, 3üncü fıkradaki koşulları
taşımıyorsa, seçenek yaptırımları uygulayıp
uygulamama konusunda takdir hakkına sahiptir. Seçenek
yaptırımların uygulanması, belirtilen istisna
dışında, zorunlu değildir.
Türk Ceza
Kanununun 51inci maddesinde ise hapis cezasının ertelenmesi
düzenlenmiştir. Bu hükme göre, daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis
cezasına mahkûm edilmemiş ve suçu işledikten sonra
yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla
tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaat oluşturan
kişinin aldığı iki yıl veya daha az hapis cezası
ertelenebilecektir. Erteleme sınırı, on sekiz yaşını
doldurmamış veya altmış beş yaşını
bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıl olarak
düzenlenmiştir. Seçenek yaptırımlarda olduğu gibi, erteleme
kararı da hâkimin takdirindedir. İki yıl veya daha az hapis
cezası alması durumunda muhakkak bu cezaların erteleneceği
anlamına gelmemektedir.
Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlarımızdan Sayın Uzunırmak,
konuşması sırasında bu kanun maddesinin
değişmesinin yolsuzlukları teşvik anlamına
geldiğini, ahlaksızlık olduğunu defalarca söyledi ve
sonunda yeni bir tanımlama yaptı, bu kanuna ahlaksız kanun
nitelemesinde bulundu. Bunların hepsi tutanaklarda vardır. Ben
doğru olmadığını, bu üslubun, bu nitelemenin
yanlış olduğunu düşünüyorum, şu bakımdan: Genel
Kurulumuz kabul edecekse ve derecattan geçerek kesinleşecek bir kanun
yürürlüğe girdiğinde bu bir yasama faaliyetidir. Bu yasama
faaliyetinin sonucunda ortaya çıkacak kanun için mahkemelere, Anayasa
Mahkemesine de gidilebilir ama ahlaksız kanun nitelemesi bence
tutanaklarda bulunmaması gereken bir nitelemedir, maksadını
aşmaktır. Neden biliyor musunuz? Türk Ceza Kanununun 6ncı
maddesinin 1nci fıkrasında bu maddeye göre suç işleyeceği
kabul edilen kamu görevlileri, kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya
seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak
katılan kişi olarak tanımlanmıştır. Bunların
tamamı 2 milyon civarındadır. Bir yılda açılan dava
sayısı 10 bin civarında, mahkûmiyet yüzde 40 nispetindedir. Yani
2 milyonluk kitlede 5 bin, 6 bin elbette az değildir ama 2 milyonluk
kitlenin tamamını itham edercesine bunların hepsi yolsuzluk
yapıyor, hepsi yolsuzluktan sanık ve sabıkalı, onları
kurtarmaya yönelik bir kanun olarak lütfen bunu görmemek lazım.
Yanlış yapabiliriz, bu yanlışların düzeleceği
yerler vardır, tekrar düzenleme yapabiliriz, yasama organının
görevi içindedir.
Ben şunu da
ifade etmek istiyorum: Sayın Akcan soru sormadı ama önemli bir konuya
temas etti. Ben, dün Sayın Kuzunun salonda gerginliğe yol
açabileceğini düşünerek Grup Başkan Vekilimize bir not
gönderdim, bunu fotoğraflar tespit etti. Ben grup başkan vekilliği
yaptım üç sene. Buradaki müzakerelerin sükûnet içinde geçmesini takip
etmek grup başkan vekilinin görevidir. Sayın Burhan Kuzuya yönelik
eleştiriler oldu, o da kendine göre cevap vermeye çalıştı.
Bu tartışma sırasında Meclisin sükûneti bozulabilir
düşüncesiyle arkadaşımızın salonda olmamasının
daha doğru olacağını ifade ettim. Bu kanaatimi
pekiştiren bir olay da biraz önce yaşandı. Ben, Sayın
Yılmaz Tunç arkadaşımızın konuşmasını
kınıyorum. Yanlış bir konuşmadır, tahrik edici
bir konuşmadır, doğru bir konuşma değildir. (MHP
sıralarından alkışlar) Yani, haşa hakkım
değil belki ama, burada güzel bir şekilde bu müzakereleri yürütürken
ateşe benzin dökmenin, arkadaşlarımızı tahrik etmenin
Hatta şu arada cevaplandırılamayacak konuların tahrik
unsuru hâline gelmemesini şahsen arzu ederdim.
Arkadaşlarımızın
sorularına yazılı olarak cevap vereceğim.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Arınç.
Sayın
milletvekilleri, teklifin 1inci maddesi üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeler aynı mahiyette olduğu için, okutup birlikte işleme
alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı
ayrı söz vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 565 Sıra Sayılı Kanun teklifinin 1. maddesinin Teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Alim
Işık Yılmaz
Tankut Rıdvan
Yalçın
Kütahya Adana Ordu
Akif
Akkuş Mümin
İnan Recep
Taner
Mersin Niğde Aydın
Süleyman
L. Yunusoğlu
Trabzon
BAŞKAN
Diğer önergenin imza sahiplerini okutuyorum:
Ali İhsan
Köktürk Rahmi Güner Tekin Bingöl
Zonguldak Ordu Ankara
Ali
Rıza Öztürk Ahmet
Tan
Mersin İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Köktürk, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa teklifinin 1inci maddesine
yönelik önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türk Ceza Kanununun 257nci maddesine yönelik yasa teklifi,
görevi kötüye kullanma suçu için öngörülen ceza miktarlarını
değiştirmektedir. Türk Ceza Kanununun 257nci maddesine göre, görevi
kötüye kullanma suçunun karşılığı olarak haksız
bir kazanç temin eden kamu görevlisi için bir yıldan üç yıla kadar
hapis cezası öngörülmesine karşın, getirilen yasa teklifiyle bu
cezanın alt sınırı altı aya, üst sınırı
ise iki yıla düşürülmektedir. Cezanın üst
sınırının iki yıla düşürülmesi nedeniyle de
görevi kötüye kullanma suçunu işleyenler için hükmün
açıklanmasının geriye bırakılması ve erteleme
hükümlerinden yararlanılması gibi bir avantaj, ayrıcalık
sağlanmaktadır. Bu nedenle, az önce konuşan Sayın
Yılmaz Tunçun söylemlerinin aksine, bu düzenleme, bu yasa teklifi, görevi
kötüye kullanma suçunu işleyenler için bir nevi örtülü af düzenlemesi
getirmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisinin pek çok milletvekili
hakkında ilgili Kanun hükmü gereğince düzenlenmiş olan
fezlekelerin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Adalet ve Anayasa Karma Komisyonunda bekletildiği, Adalet ve
Kalkınma Partisinin pek çok belediye başkanıyla ilgili olarak bu
suçtan dolayı açılan soruşturma, kovuşturma ve
yargılamaların devam ettiği ve yine Adalet ve Kalkınma
Partisinin siyasallaşmış gözde bürokratlarıyla ilgili
olarak bu suçtan dolayı iki yılı aşkın hapis
cezaları olduğu bilinmektedir. Bunun yanı sıra yolsuzluklar
âdeta bir verem gibi, kanserli bir tümör gibi ülkemizi içten içe kemirmektedir.
Halkımızın açlık ve yoksulluk sınırının
altında yaşama tutunmaya çalıştığı bir
süreçte, maalesef, yine halkımızın tabiriyle, birtakım
insanlar deveyi havuduyla götürmektedir. Ve yine değerli milletvekilleri,
bu bağlamda, içinden geçtiğimiz süreçte WikiLeaks depremiyle
ülkemizdeki yolsuzluk iddiaları ve bunun Sayın Başbakana,
sayın bakanlara yansımaları âdeta ortalığa
saçılmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, ülkenin Başbakanına, ülkenin bakanlarına,
ülkenin belediye başkanlarına ve bürokratlarına yönelik bu kadar
ciddi iddialar ulu orta ortalıklarda dolaşıyorken,
uluslararası kuruluşların raporlarına göre ülkemiz
yolsuzluklar konusunda kaygı yaratan ülkeler kategorisinde yer
alıyorken, yolsuzluklara altyapı oluşturan böyle bir suça
ilişkin düzenlemenin -örtülü af niteliğiyle- Türkiye Büyük Millet
Meclisine getirilmesi halkımıza yönelik çok büyük bir
haksızlıktır, çok büyük bir saygısızlıktır.
Değerli
milletvekilleri, yine hukuk devletinde yargı kararlarının
bağlayıcılığı asıldır. Oysa ki Türk
Ceza Kanununun 257nci maddesi kapsamında değerlendirilen yargı
kararlarına uymama suçu, ceza miktarlarının
azaltılması suretiyle âdeta özendirilmekte, desteklenmektedir. Bunun
sürekli olarak dile getirdiğiniz hukuk devleti ilkesiyle ne derece
bağdaştığını Adalet ve Kalkınma Partili
milletvekili arkadaşlarımın takdirlerine sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu teklifin içeriğinde kamu yararı yoktur. Getirilen
bu teklifin içeriğinde, açlık ve yoksulluk
sınırının altında yaşama tutunmaya
çalışan halkımızın yararları bulunmamaktadır
ancak bunun tam tersine, Sayın Başbakanın deyimiyle, haram lokma
yiyenlerin, yetim hakkı yiyenlerin, kul hakkı yiyenlerin yedikleri
yanlarına kâr bırakılmaktadır. Ancak,
halkımızın böyle bir sürece seyirci kalmayacağı
inancıyla önergemizin kabulünü diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köktürk.
Sayın Genç
burada mı?
Diğer önerge
sahiplerinden Sayın Yalçın, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
görüşülen kanun teklifinin 1inci maddesi üzerinde verdiğimiz
önergeyle ilişkili olarak söz almış bulunuyorum.
Konuşmamın başında yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkanım, sessizliği temin eder misiniz efendim.
BAŞKAN Hay
hay Sayın Yalçın.
Sayın
milletvekilleri
Evet, buyurun.
RIDVAN YALÇIN
(Devamla) Sayın Başkanım, ayıplı bir teklif olarak
nitelendirdiğimiz bu teklifin gerçekleriyle yüzleşmek istemeyen
arkadaşlarımız bunu sohbetle kapatmak yerine, o sohbetlerini
dışarıda yapmalarının Parlamento
çalışmaları bakımından daha hayırlı
olacağını düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, iki gündür burada gerçekten ibretle, hayretle
yürüttüğümüz bir müzakere var. Konunun siyasi tarafı oldukça
etraflı şekilde tartışıldı. Burada söz alan,
özellikle avukatlık mesleğinden gelmiş, hâkimlik
mesleğinden gelmiş Adalet ve Kalkınma Partili
arkadaşları izlerken benim uzun yıllar yaptığım
avukatlık mesleğinde, bir avukatın inanmadığı bir
davayı savunurken düştüğü pozisyonları
hatırladım. Gerçekten de Adalet ve Kalkınma Partisi adına
konuşan arkadaşlarımız konunun gerçeklerini ifade etmek
yerine etrafında dolaşmayı tercih ettiler.
Değerli
arkadaşlar, dün söz alan Sayın Bekir Bozdağ, hiç kimsenin bu
Mecliste itiraz etmediği bir şeyi ifade etti, daha doğrusu
herkesin bana göre itiraz etmesi gereken bir konu tekrar gündeme gelmedi;
Sayın Bozdağ, bizim memleketimizde mahkemeler insanları
alıyor, hapse atıyor, iki yıl, üç yıl hapis
yatılıyor, ondan sonra zimmet, rüşvet
ispatlanamadığı için kişinin beraat etmesi
düşünülmüyor, biz bunu tutukladık, bunun için de bir ceza verelim
diye bu maddelerin işletildiğini ifade etti.
Değerli arkadaşlar,
bu yargı, bu ifade Türk hâkimlerine bir hakarettir ve asla kabul edilemez.
Bunu öncelikle ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, özellikle Sayın Bakanın dikkatine bir hususu
sunmak istiyorum. Burada bizim ifade ettiğimiz şey, bu cezalar tecil
ya da paraya çevrilme sınırının üstünde de o
sınıra getiriliyor diye iddia etmiyoruz. Eğer bu cezaların
alt sınırları iki yılın üzerindeki cezalar
olsaydı bu tartışma bu anlamıyla anlamlı olabilirdi.
İşte tam da burada iktidarla ayrışıyoruz.
Sayın Bakanım,
değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar; buradaki maddede
düzenlenen cezanın 1inci fıkrası bir yılla başlayan
bir ceza öngörüyor, 2nci fıkrası, yani kişileri mağdur
etmenin, kamuyu zarara uğratmanın, kişilere haksız
çıkar sağlamanın ihmali davranışla işlenmiş
hâli de altı ayla başlayan bir ceza öngörüyor.
Sayın
Bakanım, değerli arkadaşlar; yani şunu anlatmak istiyorum:
Her iki fıkradaki cezanın alt sınırları
itibarıyla paraya çevrilmesi, tecil edilmesi ya da herhangi bir diğer
yaptırıma, yani hapis dışında bir yaptırıma
çevrilmesi mümkün. O hâlde, değerli arkadaşlar, bir mahkeme, ilk
suçunda bir kamu görevlisinin altı ayla ya da bir yılla başlayan
bir cezasını bir tedbire çevirmiyorsa, paraya çevirmiyorsa ya da
tecil etmiyorsa, ertelemiyorsa bunun sebeplerine bakmak gerekir. Bunun
sebeplerini uygulamadan gelen arkadaşlar bilecektir.
Değerli
arkadaşlarım, ya bu suçu işleyen kamu görevlileri artık suç
işlemeyi alışkanlık hâline getirmiştir, kamuyu zarara
uğratmayı alışkanlık hâline getirmiştir, yani
hukuki deyimle sabıkalıdır ya da değerli
arkadaşlarım, zararın boyutları o kadar devasa ölçüdedir
ki, o kadar bir ahlaki düşüklük içerisindedir ki bu kamu görevlileri,
mahkemeler bu kamu görevlilerini o görevleri yapmaya müsait bulmamaktadır.
Şimdi, bu
gerçeklik bütün açıklığıyla karşımızdayken,
değerli arkadaşlar, burada polemik yaparak, yok efendim, çıkar
ile menfaat kavramlarını birbiriyle yarıştırarak bu
konuyu izah etmek ne hukuki ne siyasi etiğe sığmaz değerli
arkadaşlarım. Efendim neymiş? Menfaat kavramı daha
geniş bir kavrammış. Çıkar kavramının neyi
varmış? Yani bir siyasi çıkarın da geniş bir çerçeve
içerisinde değerlendirilmesi mümkündür. Bu iki kavram üzerinde bir oynama
yapılıyorsa, bunun olsa olsa amacı, ya dikkatleri ceza
indiriminden kaçırmak şeklindedir ya da değerli
arkadaşlarım, suçun unsurları üzerinde bir değişiklik
yapılıyor intibaı vererek yargılanan bütün insanlar
bakımından tekrar bir yargılama kapısını aralamak
olmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
RIDVAN YALÇIN
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlarım, konunun siyasi tarafı bir tarafa, biz hâkim,
savcı değiliz. Ben, şahsen, hiçbir arkadaşımı,
hiçbir kişiyi bir suçla itham etmeyi doğru bulmuyorum. Benim ifade
ettiğim, bizim ifade ettiğimiz kavramlar, kurumsal yolsuzluk
odaklarına ilişkindir. Yoksa herhangi bir şahsı itham etmek
savcıların işidir.
Bu çerçevede,
değerli arkadaşlarım, Değerli Bakanım, şu
sözlerime lütfen birisi çıkıp burada cevap versin: Alt
sınırı altı ay, bir yıl olan bu suçlardan ilk suçu
olup da yargılanıp mağdur olan, görevinden olan bir tane insan
var mıdır? Evet, bazen Türkiyede yeni seçilmiş belediye
başkanları acemilikleri döneminde birtakım mazur görülebilecek
fiiller işleyebilmektedirler ama biraz önce yaptığım
açıklamalar çerçevesinde bunlar mahkemelerce mazur görülmekte ve mutlaka
cezaları bir tedbire çevrilmektedir. Bütün bu gerçekler
karşısında, lütfen, bir sözcünüz, hâkim kökenli olabilir, avukat
kökenli olabilir
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RIDVAN YALÇIN
(Devamla) Efendim, bitiriyorum, tamamlıyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
RIDVAN YALÇIN
(Devamla) -
bu söylediklerimin aksini burada söyleyip beni ikna ederse çok
memnun olacağım.
Bu duygularla
önergemize destek talep ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yalçın.
Önergeleri
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
ALİM
IŞIK (Kütahya) Karar yeter sayısının aranmasını
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Geçti ama, ben söyledim.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Geçmedi, geçmedi.
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Şimdi karar yeter
sayısı arayacağım. Sayar mısınız. Karar
yeter sayısı vardır. Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, bu bir nitelikli
çoğunluk gerektirir. Bir af niteliğindedir bu yasa çünkü yargı
kararlarını işlevsiz bir hâle getiriyor. Bu nedenle, nitelikli
çoğunluğun aranması gerekir. Anayasanın 138inci
maddesinin son fıkrası açıkça Yargı kararları yasama
organını bağlar, yürütmeyi bağlar, idareyi bağlar.
diyor. Bu oylamayla şimdi biz bu yargı kararlarının tümünü
işlevsiz hâle getiriyoruz. İşlevsiz hâle ancak afla getirilir.
Bu bir af niteliğinde olduğu için nitelikli çoğunluk gerektirir.
Bu konunun Başkanlık makamınca araştırılmasını
istiyorum.
BAŞKAN
Talebiniz tutanağa geçti.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz talebi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Kırklareli Milletvekili Sayın Turgut Dibeke aittir.
Buyurun
Sayın Dibek. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
arkadaşlar, 2nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz aldım. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, konuşmama geçmeden önce, az önce 1inci madde üzerinde
kişisel söz alan iktidar partisi milletvekili
arkadaşımızın açıklamalarıyla ilgili ben de
birkaç cümle ilave etmek istiyorum.
Gerçi Sayın
Bakan o konuşmayı doğru bulmadığını
belirtti. Bundan da mutlu olduğumu burada ifade etmek istiyorum. Ama
şunu da söylemeden geçemeyeceğim değerli arkadaşlar:
Sayın Milletvekili arkadaşımız ya bu aralar
basını okumuyor, televizyonu izlemiyor ya da izliyorsa, tahmin
ediyorum, belli gazeteleri izliyor, yani yandaş basını takip
ediyor!
Değerli arkadaşlar,
Sayın Abdüllatif Şener AKPnin kurucusudur. Uzun yıllar, yani
2002-2007 arası milletvekili olmakla beraber burada Başbakan
Yardımcılığı yaptı, en önemli görevlerde bulundu.
Dün de basına yansıyan, yani basında okuduğum
kadarıyla, orada gazetelerde yer alan birtakım beyanları var.
Yani bunları hiç mi okumadı arkadaşlarımız diye ben
burada merak ediyorum.
Şimdi,
Abdüllatif Şener ne diyor değerli arkadaşlar? Geçen dönem
yapılan yolsuzlukların her birini, bakanların da tümü,
milletvekillerinin de tümü, grubun tümü zaten biliyordu. Bunlar artık
ayyuka çıkmıştı. diyor, Dolar milyarderlerinin
sayısı -yani bu gazetede, basında yazılanlara göre
konuşuyorum- Türkiyede sanıldığının çok
üzeridir. diyor, AKP İktidarı döneminde bu dolar milyarderlerinin sayıları
çok arttı. Bir kısmı kendilerini gizliyor, saklıyor. Bir
kısmının yatırımları Avrupada, yurt
dışında. diyor. Yani şunu söylüyor Abdüllatif Şener
-WikiLeaks belgelerinden sonra da aslında bunu söylemişti- Benim
niye istifa ettiğim o belgelerde yazıyor. Bu bir itiraftır, bu
ikrardır. Şimdi bunları duyup, bu yazılanları okuyup
ondan sonra çıkıp burada milletvekili dokunulmazlığı
olmayan, üç buçuk yıldır milletvekilliği olmayan,
hakkındaki yargılama neticesinde beraat etmiş bir insanla ilgili
olarak, bir belediye başkanımızla ilgili olarak İşte,
şu yolsuzluğu yaptı, bu yolsuzluğu yaptı. demeyi, ben
vallahi, bilmiyorum ama yani arkadaşlarımızın
vicdanlarına bırakıyorum değerli arkadaşlar.
Yani Yolsuzluk
AKP İktidarının damarlarına işlemiş. diyor. Bunu
söyleyen de içinizden biri değerli arkadaşlar. Önce bunları bir
değerlendirin, önce bunlarla ilgili Ya, biz kendimizi bir çek edelim.
deyin. Yani biz konuşacağız ama bak içimizden birileri
çıkıyor, sorumluluk makamında yer almış burada,
bakanlık yapmış, Başbakan
Yardımcılığı yapmış, özelleştirmenin
başında bulunmuş, ekonominin başında bulunmuş bu
insan bunları söylüyor. Bunları biz ciddiye almayacak mıyız?
Yani yöntem şu mu: En iyi yol saldırmaktır. Biz burada
çıkalım bağıralım, çağıralım
Görüyorum ki
arkadaşlarımız da Sayın Başbakanın bu
uygulamış olduğu yöntemi gerçekten çok iyi benimsemişler,
ona göre burada konuşmalarını yapıyorlar. Öncelikle bunu
belirtmek istedim. Lütfen arkadaşlar, kendinize önce bir bakın, ondan
sonra çıkın burada konuşun.
Sayın
Bakanı, bu konudaki duyarlılığı için tekrar,
değerli arkadaşlar, kutluyorum.
Şimdi, bu
kanun teklifi Meclise verildiğinde yani ilk haberimiz olduğunda
aslında çok şaşırmadım ama üzüldüm. Hani bazen
şunu diyoruz bizler: Hani bu kadarı da olmaz. Olur ama bu
kadarı da olmaz. Bu kanun öyle bir kanun değerli arkadaşlar.
Teklif açısından konuşuyorum. Yani bu kanun teklifinin
aslında teklif olmadığını -Sayın Bakan da dün
arkasında Hükûmet olarak durduklarını belirterek- bir
tasarı olduğunu zaten hepimiz biliyoruz ama yöntem olarak teklifle,
bir milletvekili arkadaşımın imzasıyla verildi.
Yani ben
şunu düşünmüştüm: Bu kadar ayyuka çıkmış, bu
kanunun niye verildiği açık açık belli, bu teklifin niye
verildiği
Bir maddelik bir teklif. Neresinden baksanız, neyi
anlatsanız
Ne söyleyeceksiniz insanlara? diye ben kendi kendime
düşündüm açıkça söyleyeyim. Yani komisyonda tartıştık.
Bir an merak ettim, arkadaşlarımız, iktidar partisi milletvekili
arkadaşlarımız gelecekler, nasıl savunacaklar, ne
anlatacaklar diye merak ettim. Yani geldiler, gerçekten orada da
arkadaşlarımız işte konuştular ama ben şunu merak
ediyordum: Sayın Bakanımız dün söz aldığında
açıkçası biraz umutlanmıştım ve dedim ki: Herhâlde
Sayın Arınç, yani rahatsız bu kanundan, burada farklı bir
konuşma yapacak. Çünkü kendi konuşmasının içerisinde 1
Mart tezkeresini hatırlatan bir ibare de vardı yani onunla ilgili
üstlenmiş olduğu rolün ne kadar önemli olduğunu belirten bir
açıklaması vardı. Herhâlde dedim, Sayın Bakan yine ona
benzer bir konuşmayla Arkadaşlar, ne yapıyorsunuz siz, böyle
bir şey olur mu? diyecek diye bekledim ama gerçekten hayal
kırıklığına uğradım. Sayın Kamer Genç
yerinden şöyle bir şey söylemişti: Sayın Bakan, bir
şey soracağım. Vicdanınız rahat mı? dedi bu
kanun teklifiyle ilgili olarak. Sayın Bakan da Evet, sonuna kadar
vicdanım rahat. dedi.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, bakın, bunu savunabilirsiniz, buradan metin
gelip okuyabilirsiniz, konuşulabilir ama ben şunu istiyorum:
Halkın karşısına, vatandaşımızın
karşısına çıktığınızda yani göz göze
geldiğinizde, gözlerine bakarak nasıl anlatacaksınız bu
değişiklik teklifini? Ben bunu merak ediyorum. Şimdi bu kanun
teklifinin nereden geldiği, niye geldiği belli zaten. Bir proje
uygulanıyor. Bunun bir proje olduğu belli. Biraz sonra, biraz sonra
derken bir süre sonra yine buna benzer bir kanun teklifiyle
karşılaşacağız burada. Yine Sayın Kaynakın
ortak imzası olan, yine AKPden 2 milletvekili
arkadaşımızın da verdiği, aslında bu kanunun
devamı olan bir teklif var yukarıda. Sayın Adalet Komisyonu
Başkanımız burada. O kanun teklifi Adalet Komisyonundan inecek
mi inmeyecek mi? Meclis Başkanlığımıza da bunu buradan
belirtmek istiyorum. Plan Bütçede görüşülecekse
O hangi kanun?
İşte hani hâkimlere tazminat davası
açılmıştı biliyorsunuz, Mehmet Haberalla ilgili olarak
haksız tutuklamalar ve tutukluluğunun devamıyla ilgili olarak.
Onunla ilgili verilen karardan sonra bu davaların kamu görevlilerine yani
hâkimlere -sadece hâkimleri kapsamıyor tabii ki, tüm kamu görevlilerini
kapsıyor- onlara açılmaması, kime, devlete açılması
yönünde bir teklif var ama bizim komisyona gelecek mi bilmiyorum. Yani Plan
Bütçede görüşülecekmiş ama mutlaka Adalet Komisyonunda
görüşülmesi gereken bir kanun. O kanun da bunun devamı
arkadaşlar.
Burada ne
yapıyoruz? Şimdi, yolsuzluktan bahsediliyor,
arkadaşlarımız rahatsız oluyor. Değerli
arkadaşlar, görevi kötüye kullanma suçunun cezasını indiriyoruz.
Görevi kötüye kullanma suçunu kim işliyor? Kamu görevlileri işliyor,
bürokratlar işliyor, bakanlar işliyor, memurlar işliyor ama kamu
görevlileri işliyor. Teklifin içerisinde var, kazanç ibaresinden bahsediyor.
Diyor ki: İşte bunu menfaat
Daha genişletelim.
Yargıtayın da içtihatlarında kazanç maddi bir nitelemeyi
içeriyor, menfaat daha geniş bir kapsamda. Maddi, yani paranın
dışında, maddi menfaatlerin dışında diğer
menfaatleri de içeren geniş bir nitelemedir. diyor. Demek ki bu işin
içerisinde bir çıkar var, bir para var, bir menfaat var. Başka
şeyler de olabilir, yani illa da maddi menfaat olmayabilir. Şimdi,
böyle bir suç işlenmesi için bir menfaatin, ortada olan bir suçta, yani
yolsuzluğun içerisinde, yolsuzluğun bunun içinde zaten bulunduğu
sabit. Durup dururken
İşte, az önce soru geçseydi, süre yetseydi
şunu soracaktım Sayın Bakana: Kanunun gerekçesinde Sayın
Kaynak da yazmış. Diyor ki şurada: Aynı bölümde yer alan
suçlar arasında dengeyi sağlamak amaçlanmıştır.
Değerli
arkadaşlar, bu Ceza Kanunu yasalaşırken kanun koyucu olarak
burada aynı mantıkla hareket edilmiş ve bu bölümdeki suçlar için
belli bir ceza nitelemesi yapılmış. Şimdi, bunların
içerisinden bir tanesini alıyorsunuz, tek görevi kötüye kullanmayı
alıyorsunuz. Neyi dengeleyeceksiniz? Şimdi, bu mantıkla hareket
edeceksek o zaman şunu yapmamız lazım: Bu bölümdeki tüm
suçların hepsinin cezalarını elden geçirmemiz lazım.
Diğer suçlar da ne? Onlar da yolsuzlukla ilgili olan suçlar. Hepsinin mi
cezasını indireceğiz? Yani işin içerisinde yolsuzlukla
mücadeleyi içeren bir düzenleme var.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, böyle bir düzenlemenin cezasını
indiriyorsanız, burada bu eleştiriler, daha doğrusu bunlar az
dahi. Yani burada üslubumuza dikkat etmeye çalışıyoruz ki ben
kendi adıma söyleyeyim, yani aslında daha dikkatli üslup
kullanıyorum ama bu kanunları gördükten sonra, bu teklifleri
gördükten sonra, açık açık insanları saf ve aptal yerine koyuyorsunuz
gibi geliyor bana, halkımızı. Yani millî irade deniyor,
hukukun üstünlüğü deniyor. İşte, Anayasa
değişikliği paketi sırasında Ankara-İstanbul
arası sık sık gidip geliyorduk, billboardlarda Hukukun
üstünlüğü mü, üstünlerin hukuku mu? diye yazıyorsunuz.
İşte Tam bağımsız yargı, tam
bağımsız -işte efendim- adalet. diyorsunuz. Şimdi,
bunları söyledikten sonra bu yaptıklarınıza bakınca,
gerçekten, yani hangi üslubu kullanacağımı ben de bilmiyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu mantık geçmişte vardı.
Biliyorsunuz, hani Benim memurum
işini bilir. sözü vardı, onun devamı. Açıkça söyleyeyim
onun devamı. Yerel seçimler sırasında biz bunu çok güzel
yaşadık aslında. Benim ilimde yaşadık. Şimdi, Ali
Uzunırmak, sevgili milletvekili arkadaşımız MHPnin, bizim
milletvekili arkadaşlarımız da var, onlar da yine kendi
illerinde yaşıyor. Ben benim ilimde yaşamıştım
Sayın Valimiz döneminde. Şimdi Aydında Sayın Valimiz ama
Tuncelide de yaşadık. Yani oradaki valimiz işi gücü
bıraktı, Patron ne istiyor
Patron kim? Bildiğim
kadarıyla arkadaşlar da öyle söylüyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
TURGUT DİBEK
(Devamla) AKPli arkadaşlar da Patron böyle diyor. diyorlar. Patron
dediğimiz Sayın Başbakan. Patron ne istiyorsa sayın valiler
de onu yapıyorlar. Kış günü orada buzdolabı
dağıttınız. Sayın Başbakan çıktı dedi
ki: Sayın Valimiz görevini yapıyor. Tabii değerli
arkadaşlar, daha sonra biliyorsunuz Yargıtayda ceza aldı
kendisi, Giresuna vali olmuştu ondan sonra. Ama geçtiğimiz günlerde
İstanbula giden öğrencilerimiz, 100-150 civarı öğrencimiz
bir yerde sıkıştırıldı,
kıstırıldı, dövüldü, işte, sağ salim
alındı, hiç üzerinde yara bere olmayan çocuklar karakoldan
burunları kırık hâlde çıktı. Oradan emniyet müdürümüz
çıktı Polis görevini yapıyor. dedi. Değerli
arkadaşlar, Sayın Başbakan onu söylerse tabii ki bürokratlar da
onu söyleyecek.
Tabii
zamanım bitiyor, o yüzden, aslında söylenecek çok daha şey
vardı ama şunu söyleyeyim: Değerli arkadaşlar, AKP dönemi
bittiğinde inanın iyi hatırlanmayacaksınız.
Vatandaşlarımız -hani, cenazenin ardından imam sorar ya
Nasıl bilirdiniz? diye- işte sorulduğunda diyecekler ki: Ya
bunlarda kul korkusu bir tarafa Allah korkusu da yoktu. Yani arkanızdan
böyle bir
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SUAT KILIÇ
(Samsun) Düzgün konuş, düzgün.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yeni mi öğrendin, onlarda başta Allah korkusu yoktu.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dibek.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan, hatip konuşmasında müteaddit
kereler grubumuza yönelik kabul edilmesi imkânsız suçlamalarda bulundu.
İç Tüzük 69a göre bir söz hakkı talep ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun, üç dakikanız var, yeni bir sataşmaya mahal vermeyin. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Samsun Milletvekili Suat Kılıçın, Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibekin, AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
SUAT KILIÇ
(Samsun) Değerli milletvekilleri, Sayın Başkan; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz kanun Türk Ceza
Kanununun 257nci maddesinde değişiklik öngören bir teklif.
Değerli
arkadaşlar, Türk Ceza Kanunu ortada. Hırsızlık,
dolandırıcılık, nitelikli dolandırıcılık,
rüşvet, zimmet, ihtilas, irtikap
Bütün bu suçların ne anlama
geldiği, yaptırımlarının ne olduğu belli. Burada
yapılan düzenleme, konuya özel bir düzenleme. Kendi içerisinde bir suçun
tanımıyla ilgili bir düzenleme, süreleriyle ilgili bir düzenleme. Bir
başka suçun varlığını, bir başka suç
kapsamına giren fiillerin varlığını ortadan
kaldırmaya yönelik bir düzenleme kesinlikle değil ama maalesef
konunun teknik boyutu üzerinde durmak yerine, muhalefet adına söz alan
milletvekili arkadaşlarımızın pek çoğu ispat edilmesi
imkânsız birtakım düşünce ve yaklaşımlarını
kürsüden millete aktarmayı tercih eder oldular. WikiLeaks belgeleri
üzerinden konuşanlar oldu, son olarak bir siyasi partinin genel başkanı
olan Sayın Şenerin önceki günlerde katıldığı bir
televizyon programında AK PARTİye yönelik suçlamalarını da
buradaki konuşmalarına malzeme ve dayanak olarak kullanmak isteyenler
oldu.
Değerli
milletvekilleri, Abdüllatif Şener bir siyasal partinin genel
başkanıdır. AK PARTİ ile siyaseti örtüşmediği için
olmalı ki kendi siyasi partisini kurmuş, kendi siyasi ikbalinin
peşinden gider olmuştur. Parti kurmuştur, örgütlenmiştir,
seçimlere girmeye hazırlık yapmaktadır kendi ölçeğinde. 22
Temmuz 2007 tarihine kadar da Başbakan Yardımcısı olarak AK
PARTİ Hükûmetlerinde görev yapmıştır. Eğer
iddiaları doğru ise o iddiaları üzerine AK PARTİ
Hükûmetinde kalmaması gerekirdi. Özelleştirmeden sorumlu
Başbakan Yardımcılığı yaptı, Devlet Planlama
Teşkilatı kendisine bağlıydı Başbakan
Yardımcısı olarak. Varsa elinde bilgisi, belgesi, doğrudan
somut bir suçlama materyali bunu görevdeyken bile savcılığa
intikal ettirmesi gerekirdi ya da yanlışı gördüğü yerde
Ben yokum. deyip, o an itibarıyla seçimleri beklemeksizin gitmesi gerekirdi
KAMER GENÇ
(Tunceli) Televizyonda konuştu. Kendisi burada yok.
SUAT KILIÇ
(Devamla) -
ama böyle etraftan, kulaktan dolma bilgilerle, sırf bir
şeyler söylemiş olmak için buraya gelip bu cümleleri sarf etmek
değerli arkadaşlar, konuşanlar açısından da bir güven
bunalımı yaratacaktır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Burada olmayan bir kişi hakkında dedikodu yapma. Eski
yol arkadaşın senin.
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Her lafın başı yolsuzluktan, istismardan,
şundan bundan bahsedenler, belgesini, bilgisini ortaya
koyamadıkları takdirde
inandırıcılıklarını kaybedeceklerdir.
Bir diğer
huzursuzluk ve rahatsızlık duyduğum konu, bu milletin millî
iradesiyle ve aklıyla bu kadar alay etmemek lazım. Millet
sorulduğunda diyecekmiş ki: E bunları iyi bilmezdik. Kul
hakkını bilmezlerdi. Allah korkusu bilmezlerdi.
Değerli
arkadaşlar, kul hakkını da çok iyi biliyoruz, Allah korkusunu da
çok iyi biliyoruz...
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama yemesini de iyi biliyorsunuz.
SUAT KILIÇ
(Devamla) ...ve dört seçimdir bu Hükûmete oy veren, tercih eden milletin
iradesine, hiç olmazsa bu aziz milletin iradesine saygı göstermeyi
öğrenin diyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın, Türk Ceza Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/766) (S. Sayısı: 565) (Devam)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın
Behiç Çelik, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 565 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi
üzerine konuşma yapmak için söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Mülga 765
sayılı Türk Ceza Kanunu, görevi kötüye kullanma suçunu
240ıncı maddesinde düzenlemişti. Aynı düzenleme 5237
sayılı Türk Ceza Kanununda da yerini korumuştur ancak ilave
olarak kamu zararı kavramını da getirmiştir.
Değerli
arkadaşlar, bu teklifin özelliği, hatiplerin büyük
çoğunluğunun da ifade ettiği gibi bir tür af niteliği
taşımasıdır. Burada
AKP İktidarı, suç işleyen kamu görevlilerini koruma iradesini
ortaya koyuyor. Görevi kötüye kullanma suçu, kamu görevi yükümlülüğü ile
bağdaşmayan genel, tali ve tamamlayıcı bir suç türüne
girmektedir. Eşitlik ve liyakat ilkesine ters düşen uygulamalar
sonucu bu suç türü ortaya çıkmaktadır. Bu suçun oluşması
için, suç fiilini kamu görevlisinin görevinden dolayı işlemesi
gerekir. Yani suçun oluşabilmesi için öncelikle muhataplarının
mağduriyetine yol açmış olması, ekonomik anlamda bir kamu
zararının ortaya çıkması ve bazı kişilere
haksız kazanç sağlaması gerekir.
Takdir edersiniz
ki mağduriyet kavramı çok geniş kapsamlıdır ve
anlamı geniştir. İmar uygulamalarından personel atamaya
kadar, hak edene verilecek ruhsatı vermeme gibi, bunu çok, yelpaze
şeklinde açmak ve uzatmak mümkündür. Karşılıklı
rızayla dahi olsa idarenin vatandaşa hakkını belli bir
yarar karşılığı vermesi de görevi kötüye kullanma
kapsamında mütalaa edilir. Burada, idarenin muhatabı olan
vatandaşın, hizmetinin görülmeyeceği endişesinde
olduğu da açıktır. İmar Kanunu uygulamalarının
bütün safahatı, çoğunlukla görevi kötüye kullanma suçu
kapsamında değerlendirilir. Onun için, bu düzenlemenin özellikle
belediyeler açısından ne kadar önemli olduğunu da dikkatlerinize
sunmak istiyorum.
Görevi kötüye
kullanma suçunun oluşabilmesi için mutlaka icraat yapılmasına
lüzum yoktur, gerek yoktur. İhmalî bir hareket de bu suçun oluşumunu
sağlar.
Değerli arkadaşlar
kamu zararı kavramına biraz önce değinmiştim, yani suçun
oluşabilmesi için -ikinci bölümde- ekonomik anlamda bir kamu
zararının ortaya çıkması. Şimdi, bunu düzenlerken
burada özellikle Genel Kurulun dikkatlerine arz edilmeyen bir konu da 5018 sayılı
Yasa. 5018 sayılı Yasanın 71inci maddesine dikkatinizi çekmek
isterim. Bu madde kamu zararını tanımlıyor aslında.
Şöyle diyor: Kamu zararı, mevzuata aykırı karar,
işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında
artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır.
Kamu
zararının belirlenmesinde;
a) İş,
mal veya hizmet karşılığı olarak belirlenen tutardan
fazla ödeme yapılması,
b) Mal
alınmadan, iş veya hizmet yaptırılmadan ödeme
yapılması
Sayın
Bakanım, özellikle bu 71inci maddeye de dikkatinizi çekerim.
c) Transfer
niteliğindeki giderlerde fazla veya yersiz ödemede bulunulması,
d) İş,
mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla alınması veya
yaptırılması,
e) İdare
gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir
şekilde yapılmaması,
f) Kamu
kaynakları ile yükümlülüklerinin yönetilmesinde,
değerlendirilmesinde, korunmasında veya kullanılmasında
gerekli önlemlerin alınmaması veya özenin gösterilmemesi suretiyle öz
kaynağın azalmasına sebebiyet verilmesi,
g) Mevzuatında
öngörülmediği halde ödeme yapılmaması.
Kamu zararı,
71de böyle ifade ediliyor. Kontrol, denetim, inceleme, kesin hükme
bağlama veya yargılama sonucunda tespit edilen kamu
zararının, zararın oluştuğu tarihten itibaren
hesaplanacak kanuni faiziyle birlikte ilgililerden tahsil edilmesini öngörüyor.
Alınmamış para, mal ve değerleri alınmış;
sağlanmamış hizmetleri sağlanmış;
yapılmamış inşaat, onarım ve üretimi yapılmış
veya bitmiş gibi gösteren gerçek dışı belge düzenlemek
suretiyle kamu kaynağında bir artışa engel veya bir
eksilmeye neden olanlar ile bu gibi kanıtlayıcı belgeleri
bilerek düzenlemiş, imzalamış veya onaylamış
bulunanlar hakkında Türk Ceza Kanunu veya diğer kanunların bu fiillere
ilişkin hükümleri uygulanır. hükmünü amirdir. Ayrıca, bu fiilleri
işleyenlere her türlü aylık, ödenek, zam, tazminat dâhil yapılan
bir aylık net ödemelerin 2 katı tutarına kadar da para
cezası verileceği hükmünü amirdir bu madde.
Buradan
anlaşılacağı üzere, kamu zararına yol açan kamu
görevlileri Türk Ceza Kanunu madde 257ye göre yargılanacaktır.
Şimdi,
5018e bir yerde daha dikkat edilmemişti, Genel Kurula getirilen ve
kanunlaşan Sayıştay Kanunu ele alındığı
zaman ısrarla muhalefet partileri tarafından dile getirilmesine
rağmen performans denetimi göz ardı edilmiş ve performans
ölçümüne dönülerek 5018 sayılı Kanunun ruhu Sayıştay
Kanununda da çiğnenmişti. Aynı hataya tekrar düşüyorsunuz.
Bu sebeple bu
kanunu Sayın İyimayanın konuşmasını da dikkatle
dinlemiştim, o zaman torba suçlar, kategorize suç şeklinde ifade
ederek görevi kötüye kullanmayı muğlak, soyut hâle sokma çabası
içerisine girip bunu daha klasifiye hâle getirme,
sınıflandırarak netleştirme şeklinde bir irade
izharında bulunmuştu ancak burada farklı bir konu var: Görevi
kötüye kullanma suçu sadece adliye mahkemelerinin ya da idare mahkemelerinin
değil -özellikle bölge idare mahkemesinin yetkisi var- o kapsamın
dışında bizatihi idarenin de önemli görevlerinin olduğu bir
suç grubuna girmektedir. Onun için Memurin Muhakematı Kanunu 1999a kadar
uygulanmıştı, daha sonra 4483 sayılı Kanun
çıktı. Burada idare makamları geçmişte, 1999a kadar
kuruldu. Daha sonra kanunda sayılan makam sahipleri, yargılanma ya da
yargılanmama kararı vermek suretiyle görevi kötüye kullanmanın
hepsini saymaktadır. Görevi ihmal, görevi kötüye kullanma, mühür fekki,
resmî evrakta sahtekârlık suçları gibi suçlar idarenin önemli takdir
yetkisi kullandığı suç kapsamındadır. Bu, cumhuriyet
savcısının itirazı olduğu takdirde bölge idare
mahkemesine giderek bölge idare mahkemesinin vereceği kararla ancak
cumhuriyet savcılığına intikal edebiliyor. Bunlara
dikkatinizi çekmek isterim. Onun için burada 3628 sayılı Kanunu
ifade ederek konuyu saptırmanın hiçbir anlamı yoktur. O Rüşvet
ve Yolsuzluklarla Mücadele Yasasının kapsamında olan
suçların tümü, doğrudan cumhuriyet savcısının
soruşturma yetkisinde olan suçları içermektedir, elbette ki özellikle
bunlar da memur suçları konumundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
BEHİÇ
ÇELİK (Devamla) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; görevi kötüye kullanma
suçları idare, adliye makamları tarafından rahatlıkla ele
alınıp ta Osmanlıda 1911 yılından bu yana
uygulanagelen, yerleşmiş kuralları olan ve makam sahipleri,
makamları işgal eden devlet yetkililerinin rahatlıkla
bunları kullanabildiği ve çok iyi bir şekilde organize
olduğu ve gerek ön inceleme raporları gerek adliye mahkemelerinde, cumhuriyet
savcılıklarında yürütülen belgeler de bunların çok
rahatlıkla yapılabildiği suç kapsamındadır.
Onun için, burada
birilerinin kurtarıldığı endişesini Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz de taşıyoruz. Bu endişeyi sizin de
taşıdığınıza inanıyorum. Bu madde sonunda
dönecek size de zarar verecek. Birtakım kişileri kurtarma adına
böyle yanlış bir yola sapmanızı hiç uygun görmüyor, bu
duygularla hepinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Şahıslar
adına ilk söz, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Veysi Kaynaka
aittir.
Buyurun
Sayın Kaynak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; 565 sıra sayılı Teklifimin 2nci maddesi
üzerinde şahsım adına söz aldım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, aslında teklifin özü 1inci madde yani bir madde. O madde
de az önce Genel Kurulumuzun oylarıyla kabul edildi. Bu üzerinde söz
aldığım madde ise yürürlük maddesi fakat ben en azından bir
kısım eleştirilere ki haksız olduğuna
inandığım eleştirilere- ve bir kısım sorulara
cevap vermek için söz aldım.
Değerli
arkadaşlar, burada bulunan bütün hukukçuların bilmesi gereken, en
azından bildiğini tahmin ettiğim evrensel bir ceza hukuku
prensibi var. Bu prensip bizim Anayasamızın 38inci maddesinde ve
Ceza Kanununun 2nci maddesinde ifade edilmiş: Kimse,
işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç
saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz.
Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza
verilemez. Anayasanın 38inci ve Ceza Kanununun 2nci maddesini
peş peşe okudum. Böylece suçlarda ve cezalarda belirlilik ilkesini,
bu prensipleri bu maddelerde bizim iç hukukumuz vurgulamıştır.
Bu, aynı zamanda ceza hukukunun belirlilik fonksiyonu yanında güvence
fonksiyonunun da bir ifadesidir. Bu sebeple, bizdeki 257nci madde, Kanunda
ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında demek
suretiyle bu evrensel ceza hukuku prensibinden, yani suç ve cezaların
taşıması gereken belirlilik ilkesinden uzaklaşmış
ve mevcut düzenleme, görevi kötüye kullanma suçunu, genel ve
tamamlayıcı bir suç tipi olarak düzenlemiştir. Hâlbuki bir
kısım ülkelerde, mesela Almanya ve Fransa gibi kamu görevinin
gereklerine aykırı belirli fiilleri suç olarak
tanımlamış, bizdeki gibi genel ve tali bir suç tipine yer
vermemiştir. Değerli arkadaşlar, bundan ne çıkar? Bir kamu
görevlisi hangi eyleminin, hangi fiilinin suç oluşturup
oluşturmadığını bilmeden ceza hukukunun güvence
fonksiyonundan nasıl yararlanacaktır? Bakın, bu maddeyle ilgili
yani eski 230 ve 40, şimdiki 257nci maddeyle ilgili ben birçok
Yargıtay kararını taradım -hukukçu arkadaşlara da
tavsiye ediyorum- aynı eylemi, aynı fiili suç olarak nitelendirip
cezalandıran kararlar da var, suç oluşturmayacağı
düşüncesiyle beraat kararı verilmesini öneren Yargıtay
kararları da var, aynı fiili.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Olayın özelliğine göre, kimisi rüşvet
almış, kimisi almamış.
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Mesela, güncel
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Veysi Bey, bir tek müeyyide iniyor, her olay farklı.
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Lütfen
Lütfen
Bakın, ben
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bunun ağırlığı altında ezileceksin.
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Değerli arkadaşlar, lütfen, örneğimi
tamamlayayım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Olmaz bu kanun.
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Mesela -güncel bir örnek vereceğim- belediyelerin kamu
görevlilerine maaşlarından ve yasal haklarından başka bir
kısım ödemeler yapan belediye başkanları ve imzası
bulunan encümen üyeleri hakkında, onlara, Devlet Memurları Kanununun
verdiği imkân dışında başkaca gelir tevdi eden
kararlara karşı mahkûmiyet kararı veren Yargıtay
kararları da var; aynı fiili yine belediye memurlarına verilen
bu fazla paraları Anayasanın sosyal devlet ilkesiyle
bağdaştıran, dolayısıyla suç
oluşturmayacağını söyleyen Yargıtay kararları da
var.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Veysi Bey, ne ceza verilmiş o şahsa? Bir açıklar
mısınız.
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Şimdi
Lütfen
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Memuriyeti alınmış mı elinden, açıklar
mısınız?
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Lütfen
Lütfen
KAMER GENÇ
(Tunceli) Üç yıllık cezayı kaldırıyorsunuz.
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Şimdi, biz, hangi fiilin suç oluşturup
oluşturmayacağını denetim elemanının,
savcının, yargıcın takdirine mi bırakacağız
yoksa uluslararası evrensel bir ceza prensibini mi uygulayacağız?
OKTAY VURAL
(İzmir) Ceza indiriminden bahset sen, boş ver onu.
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Bütün bunlara rağmen
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Bunlarla ne alakası var?
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Anlamazsınız siz, anlamazsınız. Bütün bunlara
rağmen
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Anlayamayız değil mi! Zekâ seviyen ne ki senin,
hiç ölçtürdün mü!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MUHARREM
İNCE (Yalova) Senin verdiğin kanun tekliflerinin yasalaşma
oranı yüzde 63. Bakanlar Kurulunu ikiye katlamışsın, ikiye.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen bilmiyorsun. Kanun değişikliğini sen
hazırlamadın çünkü.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Evet
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaynak, buyurun, bir dakika ek süre veriyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Bekir Bozdağ hazırladı, geldi, verdi sana.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Bu teklifle yolsuzluğun artacağı, teşvik
edileceği söyleniyor. Bu da tamamen yanlış. Bakın, biz bu
teklifle irtikap suçunu oluşturmayan görevi kötüye kullanma fiilini, yani
Kanunun 3üncü maddesini daha beter, cezayı artıran bir düzenleme
hâline getirdik
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Niçin?
VEYSİ KAYNAK
(Devamla)
bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ve 5 bin güne
kadar adli para cezası verilmesini öngördük. Akçalı iş
buradadır yani bir yolsuzluk varsa akçalı iş buradadır.
Ayrıca, zimmetle ilgili, rüşvetle ilgili, irtikapla ilgili, ihaleye
fesat karıştırmayla ilgili bir değişiklik önerimiz mi
var? Hayır. Bunların hiçbiri doğru değil.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bunlar görevi suistimal değil, ihmaldir. Ceza Kanununun
240ıncı maddesine girer.
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Ama şurası da önemli ki kazanç yerine menfaat
ibaresinin konulmasıyla da bu suçun kapsamını aslında
genişleten, şemsiyeyi çok daha genişleten bir düzenleme
yapıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, biz bu düzenlemeyle kamuya zarar verenden, kamunun bu
zararı tahsil etmesinin önüne geçecek
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Cumhuriyet tarihinde 22 kanun teklifinden 14ü
kanunlaşmış başka bir milletvekili var mı?
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Kısa bir cümle daha ilave edeceğim efendim.
BAŞKAN Söz
verdim, buyurun.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Cumhuriyet tarihinde böyle bir milletvekili var mı?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ne var yani? Ne olmuş? Meclis de katılıyor
arkadaşın teklifine. Ne olmuş?
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Efendim, biz bu düzenlemeyle kamuya zarar verilmişse o kamu
görevlisinden bu zararın tazminini de mi engelliyoruz? Hayır.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bakanlar Kurulunu ikiye katlamışsın.
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Biz bu düzenlemeyle kendisinden menfaat elde edilen
şahsın verdiği para ya da diğer maddi şeyleri ilgili
kamu görevlisinden tazmin ettirme imkânını mı ortadan
kaldırıyoruz? Hayır. Peki, biz bu düzenlemeyle af mı
getiriyoruz? Yine hayır.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Daha fazla af getiriyorsunuz.
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Herkes bilir ki
(MHP sıralarından Af, af sesleri)
Arkadaşlar,
lütfen
Affı siz yaparsınız, Rahşan affına burada imza
atarsınız
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Yarıya indiriyorsun, yarıya!
VEYSİ KAYNAK
(Devamla)
yolsuzlukları
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Af getiriyorsun, af!
VEYSİ KAYNAK
(Devamla)
hortumcuları, canileri, zânileri siz dışarı
çıkartırsınız, biz değil. Yaptığınız
affın altında siz ezilirsiniz, biz değil. Biz af
çıkarmayız. (MHP sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar,
özetle, yaptığımız iş, kanunun üst
sınırında bir düzenleme yapmaktır.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) Af, af!
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Affedeceğiniz isimleri de açıkla!
Çalanları da açıkla!
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Aynaya bak, bir aynaya bak; yüzünü gör!
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Yapılan iş, kesinlikle paraya çevirmeyi, ertelemeyi
zorunlu kılan bir düzenleme de değildir, hâkime bu takdiri veren bir
düzenleme değildir.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Bakanın imzası yok, müsteşarın
imzası yok, memura af getiriyorsunuz!
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Ben, bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaynak.
Şahıslar
adına son söz Konya Milletvekili Sayın Ali Öztürke aittir.
Buyurun
Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZTÜRK
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 565 sıra
sayılı Yasa Teklifinin 2nci maddesi üzerinde şahsım
adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Aslında,
1inci maddeyle ilgili bölümde ceza adaleti, suç ve ceza siyaseti üzerinde
durmuştum. Şimdi bu 257nci maddenin biraz da kapsamına bakmak
gerektiğini düşünüyorum.
257nci maddenin
1inci fıkrası icrai davranışla görevi kötüye kullanma
suçunu cezalandırıyor, 2nci fıkrası ihmali
davranışla görevi kötüye kullanma suçunu, 3üncü fıkrası da
çıkar sağlayarak görevi kötüye kullanma suçunu
cezalandırıyor.
257nci maddeye
baktığımızda, aslında Türk Ceza Kanununda ve
diğer tüm ceza uygulaması yapan yasalarda
cezalandırılmamış fakat ortada mevcut olan bir fiil
nedeniyle bir zarar doğmuş olması hâlinde genel bir madde olarak
ve tamamlayıcı bir madde olarak görevi kötüye kullanma suçu adı
altında genel bir tanımla 257nci maddeye hemen müracaat ediliyor ve
257nci madde içerisinde cezalandırılma düşünülüyor. Bu nedenle,
görevi kötüye kullanma suçunu tanımlarken zaten yasanın metninde de
çok açıkça belirtilmiş ki
Kanunda suç olarak tanımlanan hâllerin dışında
diye de bu önemi vurgulamak istemiş ve bu suçun oluşması için
kişinin ya da kişilerin mağduriyetinin olması, kamu
zararının doğması
Kişilere haksız kazanç sağlama
hâllerini cezalandıran bir maddedir. Bu tasarı ile maddede
yapılmak istenen değişiklik
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Tasarı değil, teklif.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ama gizli tasarı onu demek istiyorsun, itiraf et.
ALİ ÖZTÜRK
(Devamla) - Teklif
kazanç
kelimesinin menfaat olarak düzeltilmesi ve cezaların alt ve üst
sınırlarının düşürülmesi söz konusudur yoksa bu
maddedeki ceza tümüyle ortadan kaldırılmıyor. Bu maddedeki
cezalar zaten uygulanırken uygulayıcılar Türk Ceza Kanunundaki
lehe olan tedbirleri, hâkimin, lehe olması nedeniyle göz önünde
bulundurması gerektiği bilinen bir şey. Belki, bir örnek olarak
bir orman işletme müdürünün, bir tecrübe olması nedeniyle,
verdiğimiz bir karardan...
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Ali Bey, yapma ya, sen vicdanlı bir hâkimsin.
ALİ ÖZTÜRK
(Devamla) - Bir orman işletme müdürü, ihale yapmadan orman deposundan
üçüncü sınıf tomruklardan bir firmaya vermek suretiyle orman
işletmesine aldığı
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Ali Bey, sen, Bekir Beyin dediği gibi mi yaptın?
ALİ ÖZTÜRK
(Devamla) -
mefruşat, masa,
sandalye gibi malzemelerin karşılığında verdiği
bu tomruk nedeniyle, sadece ihale yapmadığı gerekçesiyle
hakkında dava açılmıştı. Devlet Malzeme Ofisinden
sorulan fiyatlar alınan malzemenin iki fiyatı fakat verdiği
tomruk alınan malzemenin yarısı kadar. Şimdi, burada,
işletme müdürünün yaptığı eylemde ihale unsuru eksik ancak
devlet kâr etmiş, orman işletmesi kâr etmiş, tomruğu iki
katı fiyatına vermiş. O hâlde düşünüyorsunuz, kimseye bir
zararı yok, biz buna
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Ne ceza almış?
ALİ ÖZTÜRK
(Devamla) Biz, bu durumda, ihale unsurunun eksik olması nedeniyle görevi
ihmal olarak düşünmüştük.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Ali Bey, ne ceza almış? Söyler misiniz onu.
ALİ ÖZTÜRK
(Devamla) Ama Yargıtay, görevi kötüye kullanma olur diye kararı
bozmuştu.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Ne ceza almış? Memuriyetine mâni mi olmuş? Onu da
söyler misiniz.
ALİ ÖZTÜRK
(Devamla) Bu örnekte de olduğu gibi, uygulayıcıların
takdiriyle beraber, ancak buradaki failin de niyetinin önemli olduğuna
bakmak gerekiyor.
Ben, bu
yasanın gerçekten adaletli ve adaleti sağlayacağını düşünüyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Adaleti görüyoruz hakikaten, herkese görevi kötüye kullanmada...
ALİ ÖZTÜRK
(Devamla) Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Yargıya rağmen adalet olur mu, yargıya
rağmen? Yargıyı kurcalayarak adalet olur mu?
BAŞKAN -
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Dibek
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Aslında,
Sayın Arınç orada bulunurken ona göre bir soru
hazırlamıştım ama kendisi geliyor zaten.
Öncelikle
şunu sormak istiyorum Sayın Arınça: Geçtiğimiz günlerde, 3
Sayın General açığa alınmıştı ilgili
bakanlar tarafından. Daha sonra, yargıya başvurdular yani askerî
yüksek idare mahkemesine. O ara, Sayın Arınçın bir
açıklaması olmuştu, işte Bu mahkemedeki albaylar mı
generalleri yargılayacak? diye, sanıyorum bu mealdeydi. Ama AKP
milletvekillerinin verdiği konuşmamda da bahsettim- bir yasa teklifi
var, orada da hâkimler veya diğer kamu görevlileri için dava
açılamayacak, ilgili kuruma, bakanlığa açılacak. Ben,
şunu merak ediyorum: Yani bir hâkim hakkında dava açılamayacak
ve dava, asliye hukuk mahkemesine açılacak, Adalet Bakanına
açılacak. Yani orada da aynı düşüncede mi Sayın Arınç
yani bir asliye hukuk hakîmi Adalet Bakanı hakkındaki bir tazminat
davasına bakarken aynı düşüncelerle mi acaba davaya bakacak diye
onu merak ediyorum.
BAŞKAN
Sayın İçli
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım, teşekkür
ederim.
Sayın Bakan,
hem dün hem bugün, 2 milyon memur olduğunu, bu davaların yani görevi
kötüye kullanma ile ilgili dava sayısının 10 bin civarında
olduğunu ifade etti. Peki, bu davalarda milletten ve devletten hortumlanan
paranın miktarını Sayın Bakan biliyor mu?
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
teklifle getirilen ceza miktarlarının azaltılmasının
esas nedeninin, görevi kötüye kullanan kamu görevlilerinin özellikle
İktidara mensup siyasilerin suç teşkil edecek talepleri ve istekleri
konusunda gösterdikleri tedirginlikleri ortadan kaldırmak için olduğu
iddia edilmektedir. Bu doğru mudur? Bunun cevabını istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bu teklif yasalaşırsa, yürürlük tarihi itibarıyla,
görüşülmekte olan kaç davanın bu kanundan etkilenmesi beklenmektedir?
Hâlen verilmiş olan cezalar da azaltılarak yeni sürelere göre
düzenlenecek midir? Düzenlenecekse, yaklaşık kaç kişi bu
kanundan etkilenecektir?
İkinci sorum
da: Görevi kötüye kullanma suçuna karşı bu teklifte verilen
cezaların AB ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri ve diğer
bazı gelişmiş ülkelerdeki karşılıkları
nasıldır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akkuş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bu suçlardan herhangi birisini ilk defa işleyen suçlulardan hapse
atılan ve görevine son verilerek cezalandırılan kaç kişi
vardır ki bunu yaygın bir mağduriyet olarak nitelendiriyorsunuz
ve cezaları hafifletiyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, iktidara geldiğiniz 2003 yılı
ile 2009 yılını kıyasladığımızda,
yolsuzluk ve usulsüzlerden dolayı açılan dava sayılarında
bir artış var mıdır?
İki: Madde
gerekçesinde suçlar arasında denge sağlamaktan bahsedilmektedir.
Hapis cezası sınırının para cezası
sınırına indirilmesi bir denge sağlamış
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ünlütepe
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
sorduğumuz sorulara yanıt alamıyoruz. Sorulan sorulara
verdiğiniz yanıtta kapsamlı bir inceleme gerekeceğini
belirtiyorsunuz. Hâlbuki, bu kanun teklifi Komisyonda görüşülürken Hükûmet
bu teklife katıldığını söyledi. Acaba Hükûmet,
altyapısını incelemeden, böyle bir kanun teklifine
katıldığını niçin beyan etti? Hükûmet yasaların
altyapısını oluşturmadan, ön çalışma yapmadan bu
tür bir olayı yaratabiliyor mu?.
İki,
-tekrar sormak istiyorum çünkü bu yasa
masumane bir yasa değil- kamu kurum ve kuruluşlarında görevi
kötüye kullanma suçundan sorgulanmasına izin verilmeyen ancak daha sonra
yargılanmasına idare mahkemeleri ya da Danıştay
tarafından izin verilenlerin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın İnce
MUHARREM
İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
23üncü Dönem
Parlamentosunda Bakanlar Kurulunun tasarı sayısı 974,
bunların 371i yasalaşmış, yasalaşma oranı yüzde
38. Sayın Veysi Kaynak, 22 kanun teklifi vermiş tek başına
ve bunların 14ü yasalaşmış. Sayın Kaynakın
tekliflerinin yasalaşma oranı yüzde 63. Bu Değerli Milletvekili
Arkadaşımıza cumhuriyet tarihi boyunca Bakanlar Kurulunu bile
ikiye katlayan, bu kadar yasama fabrikası olan bir
arkadaşımıza önümüzdeki dönemde Bakanlar Kurulu, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Üstün Hizmet Madalyası vermeyi düşünüyor mu?
Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, bakan yapsınlar canım.
BAŞKAN
Sayın Bakan
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Birkaç
arkadaşımız şundan yakınıyorlar: Sayın Bakan
sorularımıza olumlu cevap vermedi. Sayın Bakan
sorularımıza yeterli cevap vermedi. Şimdi soruya bakmak
lazım. Öylesine soru var ki bunlar tamamen istatistik bilgisini
gerektiriyor, şu şu ne kadardır, bu bu ne kadardır? Yani
ben elektronik beyin değilim, bunları inceleyerek sizlere
rakamları verme imkânımız olur ama burada olmaz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Komisyonda soruldu o, bugüne kadar niye beklettiniz?
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Bakan Komisyonda buna
katıldınız.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Lütfen
Lütfen gerçekçi
olalım arkadaşlar. Yani hukuki nitelemelerinize ben cevap
verebiliyorum.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın
Bakan, altyapısını oluşturmadan niye getiriyor-sunuz
buraya?
ŞENOL BAL
(İzmir) Komisyonun bilmesi lazım.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Ünlütepe, siz
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Niçin geliyorsunuz efendim buraya?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Bağırıp
çağırmaya gerek yok canım! İstatistik
KAMER GENÇ
(Tunceli) Kaç gündür bu kanun müzakere ediliyor. Aydan mı gelecek
bilgiler?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) İstatistik bilgisi
gerektiren konularda bir incelemeye ihtiyaç olduğunu söylüyorum.
Sayın
Ünlütepe, Hükûmetimiz bu kanun teklifine katılmıştır.
Burada da ben temsil ediyorum ve her aşamada da bu kanun teklifinin ceza
hukuku bakımından da, ceza sosyolojisi bakımından da
doğru olduğunu söylüyorum. Bundan da geri adım atmıyorum.
Kanun teklifini geri alacak mısınız? diye sorduğunuzda da
Hayır, almayacağız. diyorum.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Siz alamazsınız ki
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Bunun ötesinde, elimizdeki
veriler bizim size arz ettiklerimizden ibaret değil. Nasrettin Hocaya
sorulan soru gibi soru sorulmaz. Yani dünyanın merkezi neresidir?
Burasıdır. İnanmayan ölçsün. Bunun üstünde ne kadar var? 1
milyon tane. İnanmayan saysın. Böyle cevap olmaz. Ben, sizin
sorduğunuz soruya kadar kıymetli bir cevap vermek için incelemeye,
araştırmaya ihtiyacım var.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani milletvekillerinin kaçını ilgilendiriyor?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Açılan dava
sayısını söylüyorum, mahkûmiyetle sonuçlanan dava
sayısını söylüyorum, beraatla sonuçlanan dava
sayısını söylüyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Dosyaları var, niye açıklamıyorsunuz
milletvekillerinin kaç tanesini ilgilendirdiğini?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Siz sorunuzu o kadar yerinde
ve yeterince sormalısınız ki ben de size ikna edici bir cevap
verebileyim.
Sayın
İncenin sorusuyla başlıyorum
KAMER GENÇ
(Tunceli) Niye kaç tane milletvekilini açıklamıyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen, lütfen
KAMER GENÇ
(Tunceli) Dosyalar yok mu sende yahu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Yahu deme, konuşmana
dikkat et, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sen de konuşmana dikkat et!
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Yahu deme
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sen bana karşı konuşmana dikkat ediyor musun?
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Yahu deme, Sayın
Başkana saygısızlık olur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sizi perişan edeceğim!
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, İç Tüzüke uygun
davranmaya lütfen davet edin efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yahu sakin olun
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Yahuyla, bilmem neyle Mecliste
görüşme yapılmaz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Burada kaç tane milletvekili bu yasadan yararlanıyor?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen... Soruları cevaplandırsın.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, kaç milletvekili yararlanıyorsa dosya
sayısını söylesin.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Ünlütepe, şimdi soru sordunuz. İtirazınız
olabilir
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, burası bir yasama
organı. Sayın Bakan bizim sorduğumuz sorulara doğru ve
anlamlı yanıt vermek zorunda.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Zaten öyle yapıyor.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Bu konuda lütfen Sayın Bakanı
uyarın. Sayın Bakan doğru yanıt vermiyor
BAŞKAN
Lahavle ve lakuvvete
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Bakan o kadar doğru yanıt veriyor
ki istatistiki bilgilerle
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Biz burada yasama organı üyesi olarak
bilgilenmiyoruz.
BAŞKAN
Sayın Ünlütepe, anlaşıldı, lütfen yerinize oturur musunuz
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Bu yasa masumane bir yasa değil. Lütfen
BAŞKAN
Yerinize oturur musunuz
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Ama lütfen, bu konuda Meclis Başkanı
olarak siz bize yardımcı olun.
BAŞKAN Ya,
parmağınızı sallaya sallaya konuşuyorsunuz.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Siz bize yardımcı olun efendim.
BAŞKAN -
Tamam dinledik, tutanaklara geçti.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Efendim, tutanaklara geçmesi bir şey ifade
etmiyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İSMAİL
BİLEN (Manisa) Siz hem sorun hem cevap verin Halil Bey.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Efendim, Sayın Başkan, önemli olan, bir
yasama organı üyesinin bu konuda bilgilenebilmesidir.
Bilgilenemediğimizi söylüyoruz. Bu konuda da Başkanlık
Divanından destek istiyoruz.
BAŞKAN
Sayın İnce, lütfen sakinleştirin. Bakın, hiçbir şeyi
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Hayır, duyulmuyor. İtirazlar olabilir.
Buyurun.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkanım, ben Cumhuriyet Halk
Partisinin Grup Başkan Vekiliyim ama milletvekillerinin sınıf
başkanı değilim.
BAŞKAN
Hayır, sakinleştirmenizi rica ediyorum Sayın İnce.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Onlar kendi özgür iradeleriyle gerekli müdahaleleri
yapabilirler ancak sakinleştirmek gerekecek gibi bir durum olursa müdahale
edebilirim.
BAŞKAN Ben
hiçbir şey duymuyorum ama.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bunun haricinde milletvekillerine müdahale etme
hakkım yok efendim.
BAŞKAN
İtirazımız yok ama ben sizden bir ricada bulundum dün ve bugün.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Peki efendim.
BAŞKAN O
da şudur
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Bozdağ, lütfen sözümü bitireyim.
Yani
sakinleştirmeyle ilgili bir cümle kurdum, itiraz ediyorsanız,
Yapmam. diyorsanız da söyleyecek bir şey yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, cumhuriyet tarihinin en karanlık
kanunu geliyor buraya. Soru soruyoruz, diyoruz ki: AKP milletvekilleri içinde
bu kanundan yararlanan kaç tane milletvekili var? En azından 60 tane
milletvekili var. Yani -eski 240- görevi ihmal ve suistimalden hüküm
giymiş, Türk Ceza Kanununun 257nci maddesinden hüküm giymiş 60a
yakın milletvekili var ve bunların bu kanunla bu cezaları
kalkıyor. Söylesin bize, dosyalar kendisinde. Niye saklıyor?
BAŞKAN
Sayın Bakan cevap vereceğini söylüyor, yazılı cevap
vereceğini söylüyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Saklıyor efendim, kaç gündür yan nutuklar atıyor.
BAŞKAN
Canım, siz de bu sandalyede oturdunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, yan nutuk atıyor efendim. Biz nutuklara
alışkınız.
BAŞKAN
Yani benim üçüncü dönemim. Biliyorum sistemi. Allah rızası için
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır efendim, Millî Eğitim Bakanı
Müsteşarı var, Sağlık Bakanı Müsteşarı var
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, tabii, Genel Kurulun
çalışmaları İç Tüzük hükümlerine göre yapılır ve
İç Tüzükün hükümlerinde de Genel Kurulda konuşma üslubu ve
adabıyla ilgili de düzenlemeler vardır. Genel Kurulda herhangi bir
milletvekili buna uymadığı zaman Divan buna müdahale etmekle
mükelleftir.
Şimdi,
buradan konuşan değerli milletvekilleri Sayın Bakana hakaret
içeren cümleler kuruyorlar. Yani Siz doğru cevap vermiyorsunuz.
ifadesini takdir yetkisi kimseye ait değildir. Bakan istediği
cevabı verir, onun doğruluğunu, eğriliğini takdir
Bakana aittir ama İç Tüzük uygulanmıyor. O nedenle milletvekillerinin
her müdahalesine müdahale edilmeyip izin verilirse Meclisi biz
çalıştıramayız. Ben Divanı İç Tüzüke uygun
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Bakan üslubuna dikkat etsin.
BAŞKAN
Evet Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, tabii üslup açısından ben dikkat çektim yani bizim
verdiğimiz cevaplar tatminkâr olmayabilir ama Doğru söylemiyor,
yalan söylüyor. Bu şekil ithamlara biz müstahak değiliz. Lütfen,
hepimiz konuştuğumuza dikkat edelim. Benim istatistiki bilgi içeren
bir konuda size yeterince cevap verebilmem için
başsavcılıkları, UYAP sistemini tekrar gözden geçirip
mutlaka buna bir yanıt vermek ihtiyacını duyacağım ama
şimdi bana kapsamlı bir soru sorar da Kaç kişidir, kimdir,
nedir? derseniz söyleyeceklerim yanlış olabilir, yeterli
olmayabilir. Ben sizden bunun iznini aldım sadece ama hukuki nitelemeler
veya kanun üzerindeki düşüncelerinizi cevaplandırmaya her zaman
hazırım, bunu söylemeyi ifade ediyorum. Ben Sayın
Başkanımızın
ŞENOL BAL
(İzmir) Soru önergelerine bile doğru dürüst cevap vermiyorsunuz
Sayın Bakan, üç dört satırla geçiştiriyorsunuz.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) - Siz biliyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen yerinizden konuşmayın, lütfen
Lütfen yerinizden konuşmayın.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Dokunulmazlık dosyaları Adalet ve Anayasa
komisyonlarından kurulu karma komisyonda var efendim.
BAŞKAN
Sayın Genç
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Başkan,
müsaade eder misiniz.
BAŞKAN Buyurun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Bir defa, kanun henüz
Meclisimizden çıkmadı, yürürlüğe girmedi. Kanun yürürlüğe
girdikten sonra dosyalar üzerinde inceleme yapılıp sonuçlar
açıklanıncaya kadar belli bir
zaman var. Şu anda Bundan kaç kişi yararlandı veya
yararlanacak? demenin karşılığı Şu
kadardır. demek mümkün mü? Kanun yürürlüğe girmedikten sonra,
mahkemeler dosyaları ele almadıktan sonra, hangi maddeyi uygulayacaklarına
karar vermedikten sonra ben hâkimlerin yerine geçip de şu anda müzakeresi
devam eden bir kanun üzerinde size cevap verebilir miyim Allah
aşkına?
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) - Siz biliyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Siz biliyorsunuz. diyorsunuz
yani
KAMER GENÇ
(Tunceli) Dokunulmazlık dosyaları karma komisyonda.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Lütfen, lütfen
Sayın
Başkanım, müsaade
Arkadaşlar,
o zaman sözümü keseceğim ve Yazılı cevap vereceğim.
diyeceğim ama bir konu çok önemli benim için. Bakın bugün üst üste
geldi ama ben grup başkan vekili, Meclis Başkanlığı
ama en azından sizin gibi milletvekilliği yapmış bir
arkadaşınızım. Sayın İncenin söylediklerini çok
önemsiyorum. Kanun tasarısı şu kadar geldi, bunların
şu kadarı yasalaştı ama Sayın Veysi Kaynakın
verdiği kanun tekliflerinin yüzde 63ü yasalaştı. Burada bir
gariplik yok mu? Burada çok büyük bir gariplik var. Milletvekillerine kanun
teklifi yapma imkânı tanıyan İç Tüzükümüzdür.
Dolayısıyla milletvekili kanun teklifi yapıyorsa o
milletvekiline hükûmetin saygısı olacak, o milletvekiline
parlamentonun saygısı olacak, o milletvekiline siyasi partilerin ve
bütün milletvekillerinin saygısı olacak. Bu sebeple
(CHP
sıralarından gürültüler)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama hangi milletvekilleri getiriyor?
OKTAY VURAL
(İzmir) Ötekiler milletvekili değil mi?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Söylüyorum
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Aklama paklama teknikleri
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Arkadaşlar, niye sözümü
kesiyorsunuz? (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Dolayısıyla yani o
kadar ön yargılısınız ve o kadar tahammülsüzsünüz ki
bazı arkadaşlarımız, daha sözün sonunu bile getirme
fırsatını vermiyorsunuz.
O zaman
yanlışlık şurada: Muhalefet olsun iktidar partisi
milletvekilleri olsun, mutlaka verdikleri kanun teklifleri
değerlendirilmelidir, hatta öncelikle muhalefet partisi milletvekillerinin
kanun teklifleri öncelik almalıdır. Bunu rahatlıkla söylüyorum.
Bu yapılmamışsa bir eksikliktir.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim?
MUHARREM İNCE
(Yalova) Çok teşekkür ederim Sayın Arınça ama şunu da
belirtmem lazım: Bu milletvekillerinin kanun teklifleri 22de 14
değil, Veysi Kaynaka özel bir durum bu. Sekiz yıldır hangi
muhalefet milletvekilinin kanun teklifi yasalaşmış? Bir tane
yok. Yani bu AKP milletvekilleri için de geçerli, pek çoğu için. Ama
burada sadece bir arkadaşımıza
BAŞKAN Ama
Sayın Bakan da buna dikkat çekti, olması gerektiğini söyledi.
ABDULLAH ÖZER
(Bursa) Uygulama yok!
BAŞKAN
Evet Sayın İnce, bitti mi?
MUHARREM
İNCE (Yalova) Aslında burada sadece bir arkadaşımıza
hazırlanıyor bu, bu arkadaşımız da buna imza
atıyor, olay bu. Bu demokrasi değil, bu milletvekillinin kanun
teklifinin kanunlaşması olayı falan değil. Tam tersine, bir
milletvekili kendini Bakanlar Kurulunun emrine sokuyor. Burada, yasama
yürütmenin emrine girmiş durumdur bu, üstü kapalı olarak böyledir bu.
Bunun kayıtlara geçmesini istediğim için konuştum.
BAŞKAN
Geçti Sayın İnce.
Sayın Vural,
buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz
tabiatıyla bu kanundan kimlerin faydalanacağını, kimlerin
etkileneceğini öğrenmek istiyor. Bir kanun çıkartıyoruz.
Şimdi, bu istatistiklerin sonradan verilmesinin bu kanunun geçip geçmemesi
konusunda etkili olmayacağı açık. Dolayısıyla
Başbakanlığın Düzenleyici etki analizi dediği,
Kanunlarla ilgili düzenleyici etki analizi yapılması gerekir.
dediği, hatta kendi hükûmetlerinin Acil Eylem Planında her bir
kanunda hangi fayda, hangi maliyetin sağlanacağına ilişkin
düzenlemeler yapılacağını amir kendi taahhütleri
olmasına rağmen
Bir sayın milletvekili Kaç kişi
faydalanacak? Mevcut kimlerdir? bu bilgileri öğrenmek istiyor. Sayın
Adalet Komisyonu Başkanı dedi ki: İstatistik. Yani, bunlardan
kimi etkiliyor, nereleri etkiliyor? Bir sayın milletvekilinin bu bilgilere
sahip olması kanunların kalitesi açısından önemli. Yani
bunu bilmeden nereye varacağız? Bu önemli midir? Bunlarla ilgili
tespitler var mıdır? Kanun böyle yapılır. Kanun
çıkartalım, yani kime varıyorsa varsın
Kanun olmaz.
BAŞKAN
Sayın Vural, kayıtlara geçti
OKTAY VURAL
(İzmir) Dolayısıyla kanun tekniği açısından
uygun değildir. Bu bakımdan, bu kanunlar yapılırken
komisyonlarda, bunların kimi etkilediği, kimleri kapsamı
içerisine aldığına ilişkin bir düzenleyici etki analizi
çerçevesinde kanun yapmak lazım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bozdağ.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, görüşülen teklif Anayasa ve
İç Tüzüke uygun mu, burada bir tartışma yok.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Yahu, onu söyleyen de yok kardeşim!
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Milletvekilli, milletin iradesini yansıtarak burada
yasa teklifi verebilir mi? Vermiş.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Meclise bunu açıklasın.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) İkincisi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Türk Ceza
Kanunu olsun başka kanunlar olsun, milyonlarca insanı ilgilendiren
kanunlar çıkarılıyor. Hangi kanunla ilgili bugüne kadar biz bu
kanunu çıkarıyoruz, bunun muhatapları şu kadar
kişidir, istatistiki şudur, sıfatları şudur diye
böyle bir analiz yapıp bunu tam ortaya koyma imkânı var mı?
Şimdi,
şu anda sorulan bir soruya anında böyle bir cevap verme imkânı,
bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinde hiçbir hükûmet cevap
verememiştir.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) İki gündür soruyoruz kardeşim ya!
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Bu kanunu sonra getirin o zaman!
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Olmayacak şeyleri, cevabı olmayan
soruları sorup cevap istenmesi doğru değildir.
BAŞKAN
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 16.17
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
565 sıra
sayılı Teklifin görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada,
Hükûmet burada.
Şimdi,
teklifin 2nci maddesi üzerine önerge işlemi yapacağız.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde üç adet önerge vardır.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 565 sıra sayılı yasa teklifinin 2. maddesindeki
(yayımı tarihinde) ibaresinin (yayımından 6 ay sonra)
biçiminde değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Şimdi okunacak iki önerge aynı mahiyettedir. Bu sebeple önergeleri
okutup birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 2nci maddesinin, Bu Kanun yayımı tarihinden itibaren 1
yıl sonra yürürlüğe girer şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Sacid
Yıldız Turgut
Dibek Halil
Ünlütepe
İstanbul Kırklareli Afyonkarahisar
Yaşar
Ağyüz Ergün
Aydoğan Tayfun
İçli
Gaziantep Balıkesir Eskişehir
Rahmi
Güner
Ordu
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 565 sıra sayılı kanun teklifinin 2. maddesinin; Bu Kanun
yayımı tarihinden bir yıl sonra yürürlüğe girer
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alim
Işık Mümin
İnan İzzettin
Yılmaz
Kütahya Niğde Hatay
Yılmaz Tankut Metin Ergun Kemalettin Nalcı
Adana Muğla Tekirdağ
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Katılmı-yoruz
efendim.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın İçli konuşacak efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın İçli. (CHP sıralarından alkışlar)
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Çok değerli
milletvekili arkadaşlarım, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Biraz evvel önerge okundu, gerekçesi okundu, ama dün de ifade ettim,
aslında bu yasa teklifinin mutlaka geri çekilmesi lazım. Tabii,
Sayın Bakan çok veciz sözlerle bu yasanın anlamını söylüyor
ve savunuyor.
Sayın
Bakanım, madem bu kadar önemli bir yasa, niye bir milletvekili
arkadaşı hedefe oturtuyorsunuz da Hükûmet tasarısı olarak
bu kanun teklifini getirmiyorsunuz? Bu birinci çelişki. Yüreğiniz
yetiyorsa altında Başbakanın imzası, sizin imzanızla
birlikte Hükûmet tasarısı olarak getirirsiniz, burada da Hükûmet
olarak bunu savunursunuz.
Bakın, bu
yasaya böyle kılıf uyduruluyor. Ne kadar kılıf uydurulursa
uydurulsun
Biraz evvel Veysi Arkadaşımız hukukun evrensel prensiplerinden
bahsetti. Evet, hukukun evrensel
prensipleri var ama bu evrensel prensipler burada yok. Burada ne var,
biliyor musunuz? O çok ünlü atasözü Minareyi çalan
kılıfını hazırlar.
Diyorsunuz ki,
şunların yapılması lazım, bunların
yapılması lazım. Soru sordum, dedim ki: On bin, görevi
suistimalle ilgili dava var. Davanın sayısı önemli değil.
Bu davalarla o kişiler devletin, milletin ne kadar malını
hortumladı?
Bakın,
şimdi WikiLeaks belgeleri deyince
kızıyorsunuz, bunlara Tommiks, Teksas diyorsunuz ama oradaki
iddialar var. Bakın iddialar ne, bir hatırlayalım, diyor ki:
AKP yolsuzlukların kökünü kazıyacağını söyleyerek
iktidara geldi. AKPye yakın olanların anlattığına
göre partinin ulusal, bölgesel, yöresel ve bakanların yakın aile
fertleri arasında ciddi çıkar ilişkisi ve çatışma
olduğu söyleniyor. Bir sürü
şey söyleniyor. Ekmekli kadayıf gibi bu. Bir yerde uluslararası
kokular, yolsuzluk kokuları çıkmış, Avrupa Birliği
ilerleme raporlarında var, uluslararası belgelerde var, Amerika Birleşik
Devletlerinin gizli belgelerinde var yolsuzluk iddiaları. Ama görevi
kötüye kullanma neyle ilgilidir? Devlet adına görev yapan kamu görevlisi,
memurla ilgili.
İhalelerde
fesat var. Bunu ben söylemiyorum, AKPnin kurucularından Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif Şener diyor; diyor ki: Galataport
ihalesinde yirmi beş yıl sonra ödenmek kaydıyla ihale
yapıldı. Bu kimin malı? Bu milletin malı. Başka ne
diyor Sayın Abdüllatif Şener? Özelleştirme İdaresinden
özellikle ayrıldım, istifa ettim. diyor. Yolsuzluk bilgilerini
nerede bulacaksınız? diyor. Devlet Denetleme Kurulu
Peki, Devlet
Denetleme Kurulunun raporları, bugüne kadar savcılar tarafından
birçok dava var, görevi suistimal
Görevi suistimal etmiş, kamunun mallarını
hortumlamışlar, hortumlamaya devam ediyorlar. Şimdi AKP sözcüsü
arkadaşlar diyor ki: Zimmetle ilgili davalar ayrı, o ayrı.
Kardeşim,
illa cebine para koyması lazım değil, eğer bir kişi
görev yaparken birilerinin talimatıyla devletin mallarını
yağmaladıysa, işte TÜPRAŞ olayları var, bir sürü
özelleştirmeler var. Allah rızası için elinizi
vicdanınıza koyun. Biz bu yasayı değiştirdik. Bunu
yapmakla kimse bundan şey yapmıyor, hukukun evrensel prensiplerini
yerine getiriyoruz
Hukukun evrensel prensiplerini yerine getirmiyorsunuz.
Minareyi çalan kılıfını hazırlar atasözünün
gereğini yerine getiriyorsunuz. Sadece bu değil. Bir dava
açılıyor, hâkimler hakkında hukuka aykırı karar
verdi diye Yargıtay ceza veriyor; onunla ilgili düzenleme getirmeye
kalkıyorsunuz. Askerî Yüksek İdare Mahkemesi bir karar verecek, ondan
önce uyarıyorsunuz, Sayın Bakan Gerekirse Anayasayı,
yasayı değiştiririz. diyorsunuz. Yani mıntıka
temizliği yapıyorsunuz. İktidardan gittiğinizde sizden
hesap soracakların önünü çıkarttığınız kanunlarla
tıkamaya çalışıyorsunuz.
Bakın bu,
hukuken -ikimiz de hukukçuyuz- buna
hukuken de ayıp denir, vicdanen de ayıp denir. Net olarak şunu
söyleyeceksiniz: Benim Başbakanım, bakanlarım,
milletvekillerim, belediye başkanlarım veyahut da AKP
yandaşları hakkında şu kadar dava var ve şu kadar
davada devletin, milletin şu kadar kaynağı hortumlandı ama
biz bunların üzerine gitme cesaretini gösteremiyoruz. diyeceksiniz.
Gösterecek kişi, özel, yolsuzlukla ilgili ihtisas mahkemeleri kurar. Hani
özel yetkili savcılar var, özel yetkili mahkemeler var terörle
Devletin,
bu devletin yapacağı en önemli iş, yolsuzluklarla mücadele
edecek, böyle sulandırma, arkasından dolanma, onların suçunu
ortadan hafifletip, zaman aşımına götürecek düzenlemeler değil,
yolsuzlukla ilgili ihtisas mahkemeleri kurulacak. Kim olursa olsun,
babamın oğlu da olsa, başbakan da olsa, bu Türkiye Büyük Millet
Meclisi ve yetkili organlar bunun üzerine gitmeli. Hiç kılıf
aramayın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) Bu, bu yolsuzluk yapanların, devletin, milletin
kaynaklarını hortumlayanların kaçış, ricat
yasasıdır. Madem çok iyi biliyordunuz, bu yasa 2005te yürürlüğe
girdi. Apar topar Türk Ceza Yasasını değiştirdiniz.
Değiştirdiniz ne oldu? Lehe düzenlemeler olduğu için
Yargıtay tıkandı, mahkemeler tıkandı. Bütün davalar
zaman aşımına uğruyor. Bu düzenlemeyle diyorsunuz ki yeni
yasada Sekiz yıllık zaman aşımı... Peki, suç eski
tarihliyse ne olacak? 2005ten önce işlenmiş suçlar
Ki,
yargılaması devam eden davaların birçoğu 2004, 2005
yılından öncedir. Ee, ne olacak? Yargıtay zaten
tıkanmış, Yargıtay iş göremiyor. Bu nedenle, zaman
aşımından davalar düşüyor. Bu düzenlemeyle de görevi ihmal
eden, görevi suistimal eden insanlara ekmekli kadayıf ikram ediyorsunuz.
Bunu net olarak söyleyeyim Sayın Bakanım.
Çok teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İçli.
Sayın
Işık, siz mi konuşacaksınız?
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Veysi Kaynakın; Türk Ceza
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
yürürlükle ilgili 2nci maddesinde vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Bu vesileyle hepinizi,
öncelikle, saygılarımla selamlıyorum.
Aslında, hiç
konuşmayı düşünmediğim kanun tekliflerinden birisiydi çünkü
-mesleğim itibarıyla- hukukçu değilim. Ancak, birkaç konuda
duyduğum rahatsızlığı dile getirmek ve gerçekten
milletvekili onuruna yakışmayan davranışlara şahit
olduğumu ve bundan dolayı da üzüntü duyduğumu belirtmek için
buraya geldim.
Tabii ki her
milletvekilinin kanun teklifi vermek en doğal hakkıdır. Ancak,
her milletvekilinin, vermiş olduğu kanun teklifinin
sınırının ne olduğunu elbette ki önce kendi
vicdanında tartması gerekir, bunun toplumda nasıl bir
karşılığı olacağını çok iyi irdelemesi
gerekir. Maalesef bu teklifle milletvekilliğinin toplumdaki itibarı
ayaklar altına alınmıştır. Olmayan, gittikçe azalan,
hele hele bu tür kanun teklifleriyle de neredeyse sıfırlanan
itibarı yüceltmek elbette ki bu yüce Mecliste bulunan her milletvekilinin
en önemli görevlerinden birisi olması gerekir. Ben bu konudan son derece
rahatsızlık duyduğumu ifade etmek istiyorum.
İkincisi,
geçen hafta -dün Sayın Bakana da sordum ama belki önemsiz gördü veya
bilgisi olmadığı için cevaplamadı- bu yüce Meclisin
kulislerinde paketler dağıtıldı; ekmek, poğaça
paketleri. Buraya da geldi muhalefet kulisine. Ben Bu poğaça kimden geldi?
diye sorduğumda, dağıtan arkadaşlar Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanı Sayın Melih Gökçekin ikramı. dedi. Aynen
o dağıtana şunu söyledim: Anlaşılan odur ki bir hafta
sonra Melih Gökçekle ilgili bir yasa gelecektir. Çünkü geçen yıl da
bunun örneği yaşandı.
Değerli
milletvekilleri, bu Meclis bunları hak etmiyor. Benim Meclis
Divanından bir talebim olacak, dışarıdan bu yüce Meclise
poğaça, paket ve benzeri ikramların girmesi lütfen engellensin. Bu,
bu belediye
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Grup aldı parasıyla!
ALİM
IŞIK (Devamla) - Ben yemedim, teklifi geri
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Grup dağıttı!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
ALİM
IŞIK (Devamla) - Değerli kardeşim, değerli milletvekilleri;
eğer böyle bir olay varsa, ki yaşanıyor bunlar zaman zaman, buna
engel olalım. Bu Meclis bunu hak etmiyor. Bir poğaçaya bir
milletvekilinin oyu satın alınamaz, hiçbir milletvekili de buna
aracı olmaz. O nedenle, bundan üzüntü duyduğumu ifade etmek
istiyorum, bunlar yakışmıyor bu Meclise.
Bugün bir
değerli milletvekili de poğaçayı bırakınız,
daireden bahsediyor. Bu Meclis bunları tartışmamalı, bu
Mecliste bunlar konuşulmamalı. Ben üzüntümü ifade etmek istiyorum.
Diğer
taraftan, dokunulmazlık dosyalarıyla ilgili sorular geldi. Liste var.
Sayın Bakanımın en azından -TCK 240ıncı
maddeden, görevi kötüye kullanma suçundan dolayı on sekiz tane dosya
olduğu elimizde var- bunların kimler olduğunu
açıklaması lazım, bilmemesi mümkün değil. Bilmiyorsa en azından
bu kanun yasalaşıncaya kadar Şu isimleri ben size açıklayacağım.
diye bir sözü en azından Sayın Bakanın ağzından duymak
isterim bir milletvekili olarak. Onun dışında birçok daha,
görevi ihmal var, avukatlık görevini kötüye kullanma var, ihaleye fesat karıştırma
gibi bu değişiklikten yararlanabilecek kişilere ait dosyalar
var, bunların hiç olmazsa kimlere ait olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Önergemizde neden
bir yıl geç başlasın, bu yürürlük tarihinin, özeti şudur:
Bu yasa teklifi ile üst sınırlar birer yıl
aşağıya çekildi yani üç yıl iki yıla indi, iki
yıl bir yıla indi. Hiç olmazsa bir yıl geç
başlamasıyla, yürürlüğe bu sürenin eklenmesiyle, şu ana
yürürlükte olan ya da görülmekte olan davaların sonuçlanması
sağlanabilir. Önümüzde, altı ay sonra bir genel seçim var. Bu genel
seçimin arkasından altı aylık boşta kalacak süreyle hiç
olmazsa milletvekilliği dokunulmazlığı zırhından
yararlanmayacak durumda olanların yargılanması
sağlanabilecek. O nedenle, bu teklifin yerinde bir teklif olduğunu
düşünüyorum.
Elbette ki,
hepimizin, en azından çocuklarımıza bırakacak bir temiz
mirasının olması gerekiyor. Ben, bu nedenle, değerli
milletvekillerinin vicdanında bu önergenin doğru
değerlendirileceğine inanıyorum ve hepinize destekleriniz için
şimdiden teşekkür ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Önergeleri
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler reddedilmiştir.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkanım, bir söz talebim var.
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 565 sıra sayılı yasa teklifinin 2. maddesindeki
(yayımı tarihinde) ibaresinin (yayımından 6 ay sonra)
biçiminde değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
(Tunceli)
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT
ARINÇ (Manisa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 565 sıra
sayılı Yasa Teklifinin 2nci maddesi üzerinde verdiğim bir
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, göreve başlarken herkes bu kürsüde bir yemin içti.
İşte yeminin metni kanunda var. Bu yeminde, milletvekilleri,
kendisinin, ailesinin, çoluk çocuğunun suçlarını
affedeceğine dair bir yemin yapmadılar, hırsızları
affedeceğine dair bir yemin yapmadılar; dürüst, namuslu, Anayasaya
sadakatle görev yapacağına yemin ettiler.
Şimdi, bir
kanun teklifi gelmiş buraya; cumhuriyet tarihinin en karanlık,
kimsenin teklife dahi cesaret edemeyeceği bir kanun teklifi. Nedir kanun?
Kamu görevini yapanlar, görevini suistimal edenlere Türk Ceza Kanununun -eski-
240ıncı maddesi bir yılla üç yıl arasında ceza
veriyordu. Bunun amacı neydi? Kamu görevini yapanlar dürüst görev
yapsınlar, kamunun menfaatlerini korusunlar, rüşvet almasınlar, devleti talan
etmesinler. Tam seksen sene uygulandı. Sonra geldi, Türk Ceza Kanununun
257nci maddesi uygulandı, o ilke aynen korundu. Sonra, kulislerden bir
telefon görüşmeleri yapılmış, Burhan Kuzu ile Melih Gökçek
arasında. Diyor ki Melih Gökçek: Yahu orada bizim grupta 257den mahkûm
olan çok milletvekilleri var, bunları bir fitillendirelim, kendi kendimize
af çıkaralım.
Şimdi burada
Bülent Arınça ben sordum. Yahu şimdi başka soruya cevap
vermiyorsun ama buna ver. Şimdi, senin elinde, Hükûmetsin -dün sorduk- kaç
tane AKPli milletvekilinin bu Kanundan mahkûmiyet cezası var, söyle.
Şimdi, nutuklar atmaya gerek yok sayın milletvekilleri. Açık
seçik, net ve Türkçe konuşuyoruz. Bunu niye koruyorsunuz? Yahu bu milletin
karşısına çıkın, yiğitçe konuşun. Hep
ikiyüzlülük yapıyorsunuz, gerçekleri saklıyorsunuz.
Şimdi bu
kanun yürürlüğe girdiği zaman içinizde iki sene, üç sene ceza alan
kişiler var. Ne olacak? Yargıtay on binlerce, belki yirmi bin tane
davayı mahalline gönderecek. Hükmü kesinleşmiş, hâlâ infaz
safhasında olan, hapishanede olan kişiler de hapishaneden tahliye
olacak, gelecek. Ne olacak? Hükmün açıklanmasını
Acaba iki
yıla kadar mı ceza verecek mahallî mahkeme? Efendime söyleyeyim,
altı ay zaten paraya çevriliyor. Dolayısıyla, ben bunlarda
Adam
hapishaneden çıkıp gelecek. Ne kadar kıyak bir madde değil
mi arkadaşlar, ne kadar kıyak? Ondan sonra gelecek, mahkemeler yirmi
bine yakın davayı yeniden mahalline gönderecek. Acaba buna altı
ay mı ceza uygulayalım, bir sene mi uygulayalım? İki seneye
kadar cezalarda hükmün açıklanmasını geriye bırakma
ilkesini getirmişsiniz, ondan sonra, yani devleti zarara uğratan, görevini
suistimal eden kişilere verilen mahkemenin bu kararını ortadan
kaldırıyorsunuz. Kimin için kaldırıyorsunuz? Memleketini
seven, insanlık duygusunu taşıyan, ahlak ve edep
düşüncelerini taşıyan insanların buna karşı
çıkması lazım. Bundan daha doğru bir şey var mı
arkadaşlar? Yani, biz niye geldik, biz burada hırsızları
affetmeye mi geldik? Biz bu memleketi talan edenlere af yapmaya mı geldik
arkadaşlar?
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Ne hırsızı?
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani, arkadaşlar, bir gün biliyorsunuz bir torba kanun geldi,
torba kanuna bir madde ilave etmişler; efendim, mücevherat satanlardan KDV
ve ÖTV alınmayacak. Yahu araştırdık ki, bu madde nereden
geldi; Tayyip Beyin oğlu gitmiş bir mücevherat dükkanına ortak
olmuş, Tayyip Beyin oğlunun yapacağı mücevheratlardan ÖTV
alınmayacak. Yahu, hangi akıl, hangi ahlak, hangi edep bunu kabul
eder arkadaşlar?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) İftira, iftira.
KAMER GENÇ
(Devamla) Buna Yalan diyenin kendisi yalancı oğlu
yalancıdır! Arkadaşlar kanun ortada. Şimdi böyle bir
şey olur mu sayın milletvekilleri? Ey vatandaş, ekmek bulmaktan
âciz içinde, ekmek bulmayan, yurtlarda aç yatan o gençler, o polis copu
altında inim inim inleyen, o polis copu altında karnındaki
bebeğini düşüren Türk gençlerine yapılan bu muameleyi
görmezsiniz, ama kendi hırsızlıklarını affetmek için
her şeye kanun teklifi getirirsiniz.
Arkadaşlar,
böyle bir olay bir memlekette olsa ne olur biliyor musunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KAMER GENÇ
(Devamla) Böyle bir memlekette, hele bir öğrenciyi, hamile bir
öğrenciyi, siz, dövüp de -polis- karnındaki bebeği
düşürmeye giden bir olay olsa bir memlekette ne yaparsınız? O
memlekette en başta İçişleri Bakanı istifa eder. (AK PARTİ
sıralarından Yok ya sesi)
Yok mu? Senin
kızını dövseler, senin kızının karnındaki
bebek düşse sen bunu tebrik mi edeceksin, alkışlayacak
mısın?
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Terörist olmasın!
KAMER GENÇ
(Devamla) İşte teröristin kim olduğu ortada duruyor.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
KAMER GENÇ
(Devamla) Teröristin kim olduğu
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani adam en meşru hakkını koruyor arkadaşlar.
AHMET
AYDOĞMUŞ (Çorum) Yalan konuşuyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) Bir genç gidiyor, toplantı, gösteri, yürüyüş
hakkını kullanıyor, senin polisin getiriyor, onu copluyor,
karnındaki bebeği düşürüyor ve sen buna terörist diyorsun.
İşte ben sana ne diyeyim kardeşim! Sana söyleyecek öyle
laflarım var ki, ama size tazminat vere vere artık bıktım
yahu! Burnunuzdan gelsin sizin, burnunuzdan gelsin! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Ne diyor Sayın Başkan?
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi burada Bülent Arınçın -biraz sonra yine
okuyacağım da- sorduğumuz sorulara cevap vermesi lazım
arkadaşlar. Burada Hükûmetin yüzü yok! Adalet Bakanı nerede? Gelsin
burada otursun!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Selamlayın lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla)
Efendim, bunları selamlayacak bir durumda değilim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Haydaa! Sayın Başkan
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Bırak bunları!
KAMER GENÇ
(Devamla) Dolayısıyla bizim burada yapmamız gereken bir görev
var
BAŞKAN
Sayın Genç
SUAT KILIÇ
(Samsun) Yazıklar olsun sana!
KAMER GENÇ
(Devamla) Millet bazı gerçekleri duysun efendim.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Memur maaşıyla kaç daire
aldığını açıkla sen.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Bu gerçekleri niye inkâr ediyorsunuz? Ben burada
doğruları söylüyorum size. Bu kadar doğruları kimse
söyleyemez.
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Devamla) Ama maalesef siz bu doğruları anlayacak kapasitede
değilsiniz.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Sayın Başkan, daha ne kadar müsaade edeceksiniz?
KAMER GENÇ
(Devamla) - Aslında kapasitedesiniz de menfaatinize geldiği için
bunları inkâr ediyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Genç
Sayın Genç
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan, bu hakaretlere Divan olarak nasıl seyirci
kalıyorsunuz? Divanın görevi nedir Sayın Başkan?
KAMER GENÇ
(Devamla) Dün burada Sayın Mehmet Şandır konuşurken bana
dediler ki: Yahu, laf atma. Ben de zannettim ki Bülent Arınç
çıkacak burada vicdani kanaatlerine göre konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Devamla) Dedim ki, Senin vicdanın yerinde mi, yani vicdanın kabul
eder mi?, Kabul ederim. Onun vicdanının neyi kabul ettiğini
biraz sonra anlatacağım.
Saygılar
sunuyorum.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan, söz talep ediyorum.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Sayın Başkan, bu saçmalıkları daha ne
kadar dinleyeceğiz!
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Ya Fahrettin yeter ya! Yeter be!
BAŞKAN
Buyurun.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Samsun Milletvekili Suat Kılıçın, Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin, AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri
(AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler.)
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Gel gel
SUAT KILIÇ
(Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, sayın idare amirleri
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Adamın orada bir anamıza küfretmediği
kaldı.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Deminden beri durmadan konuşuyorsun be!
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Bir anamıza küfretmediği kaldı, konuşma!
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Ayıp bir şey be!
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Ne hırsızlığımız kaldı,
ne bir şey!
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Otur yerine!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Sana mı kaldı iş! Kamer Gençi savunuyor bize
yahu! Hayret bir şey yahu!
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Ahlaksızlığın lüzumu yok be!
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Sensin o!
ABDURRAHMAN ARICI
(Antalya) Lütfen
Lütfen, bak, doğru düzgün konuşun, ahlaksız
deme hakkınız yok. Otur yerine!
BAŞKAN
Sayın Kılıç, buyurun.
SUAT KILIÇ
(Devamla) Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri;
Genel Kurulu
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Ne demek otur be! Sen kimsin be! Ayıp be!
ABDURRAHMAN ARICI
(Antalya) Ahlaksız diyemezsin. Lütfen
Lütfen
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.40
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 16.51
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Sayın Suat
Kılıçın konuşması yarım kalmıştı.
Buyurun
Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Saygılarımı Genel
Kurula ifade ederken de parti ayrımı yapmaksızın millet
iradesinin temsilcisi olan tüm milletvekillerine, içten, kalbî
saygılarımı, hürmetlerimi ifade ediyorum.
Çok değerli
milletvekilleri, içinde yarım yüzyıldır
yaşattığı kin, nefret ve husumet duygularıyla kürsüye
gelenlerin güllük gülistanlık sevgi sözcükleri sarf edebilmeleri mümkün
değildir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, oturum kapandıktan sonra
sataşmadan dolayı söz veremezsiniz, İç Tüzük çok açık
efendim.
BAŞKAN
Yarıda bırakmıştım Sayın Genç.
SUAT KILIÇ
(Devamla) Sevgi sözcükleri ile milletvekillerine hitap edebilmeleri, millete
hitap edebilmeleri mümkün değildir. Ancak bir atasözü var: Ayinesi
iştir kişinin lafa bakılmaz, görünür kişinin rütbei
aklı eserinde. Biz milletimiz için çalışmaya devam ederken
maruz kaldığımız saldırılar
karşısında kan kussak bile milletin hatırı alidir
diyeceğiz, Hakkın hatırı alidir diyeceğiz ve
kızılcık şerbeti içtik demeye devam edeceğiz ama
zannedilmesin ki hakaretleri içimize sindiriyoruz. Her hakaretin her çirkin
sözün her küfrün sahibi bizatihi onu sarf edenin kendisidir. Bu kürsüden sarf
edilen o çirkin sözlerin, o yakışıksız beyanların
hiçbirini tekrar etmeyi size de şahsıma da milletime de bu Meclisin mehabetine
de yakıştıramıyorum, tekrar ifade etmiyorum ama milletimiz
de milletvekillerimiz de sarf edilen sözleri biliyor; o bize yönelik olarak
sarf edilen sözlerin sarf edenlere çok daha
yakıştığını, onların o çirkin beyanları
çok daha iyi hak ettiğini milletimiz ayn-el yakîn, Hakk-el yakîn biliyor,
takdir ediyor. O nedenle, milletvekili arkadaşlarıma şunu
açık yüreklilikle ifade ediyorum: Söylenen o çirkin sözlerin,
iftiraların, ithamların, kürsüye taşınan yalanların ve
yanlış beyanların muhatabı biz değiliz.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Niye çıkıyorsun, konuşuyorsun o zaman?
SUAT KILIÇ
(Devamla) Muhalefet etme adına Meclisin ve milletvekilliği
müessesesinin saygınlığına hiç kimsenin gölge
düşürmemeye azami gayret etmesi lazım.
Diğer
fasılda -bir cümleyle ifade edeceğim- MHPden konuşan
milletvekili arkadaşımızın art niyetli
olmadığı kanaatindeyim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Konuşma o zaman.
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şunu net olarak ifade
ediyorum: Genel Kurul kulislerinde dağıtılan ikramların
hiçbiri ne bir belediyenin ne Büyükşehir Belediyesinin ne de bir kamu
kurumunun ikramı değildir, tamamı Genel Kurul
çalışmalarının geç saatlere kadar devam ettiği günler
için hazırlanan ve AK PARTİ Grubu tarafından servis edilen,
bizim bütçemizden karşılanan ikramlardır. Bugüne kadar
iktidar-muhalefet ayrımına da bu konuda kesinlikle girmedik. Hiç
kimsenin içerisinde bu konularla ilgili bir kuşku, bir istifham
oluşmasın.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, bana atfedilerek benim küfrettiğim gibi
birtakım şeyler söyledi. Bunu sataşma
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan, isim zikretmedim, hiçbir şahıstan
bahsetmedim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır efendim, benim konuşmam üzerine bu
konuşmayı yaptı.
BAŞKAN
İsminizi zikretmedi Sayın Genç, yeter.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN -
Şimdi, 565 sıra sayılı Teklifin görüşmelerine devam
edeceğiz.
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın, Türk Ceza Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/766) (S. Sayısı: 565) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi,
Sayın Kamer Gençin önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, efendim, bakınız, benim sözlerim
Sayın Başkan, böyle olmaz ki yani siz AKPye çok destek veriyorsunuz.
BAŞKAN -
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
3üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ilk söz
Gaziantep Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüze aittir.
Buyurun
Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gündemimize alelacele gelen 565 sıra sayılı
Yasa Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, cumhuriyetimizde Ulusal Kurtuluş Savaşı
sürecini bilmeyen vatandaşımız, bilmeyen gencimiz yoktur. Ulusal
Kurtuluş Savaşı Atatürk önderliğinde verilmiş ve
bölgesel, kentini savunan liderlerin var olduğu bir savaştır.
Sütçü İmam bunlardan birisidir; Şahin Bey, Şehit Kâmil bunlardan
birisidir. Onlar ülkelerini kurtarmışlardır, ülkeleri için
canlarını feda etmişlerdir. Bugün aynı ulvi değerlerle
anılan Kahramanmaraşın milletvekili de yolsuzluk
batağına batan, görevi kötüye kullanan seçilmişleri ve
atanmışları kurtarmak için canını feda etmeye
kalkıyor. Bakın aradaki farka! Birisi ülkesini kurtarmış o
kent için, o ülke için, birisi de yüzsüzleri, yolsuzluk batağına
batanları, kamu malını talan edenleri, bunun için
yargılanıp görevi kötüye kullanma suçundan hapse girecek
olanları hapisten kurtarmak için çaba gösteriyor. Bu ne çelişkidir,
bu ne çelişkidir! Bu fedakârlığa ne gerek var? Niye Hükûmet bu
tasarıyı getirmiyor?
Şimdi
bakın, dört yıldır bu Mecliste hep kamu mallarını
ihale yoluyla, özelleştirme yoluyla peşkeş çekmenin yasal
değişiklikleri yapıldı. Hatırlayın, meşhur
mısır ticareti yapan Maliye Bakanının hayalî
ihracatları, vergi afları bu dönemde sizlerin oylarıyla geçmedi
mi? Sizin adınız AKP değil, sizin adınız Afla
Kurtarma Partisi! Sizin halka vereceğiniz hiçbir şey yok. Siz
yandaşlarınızı zengin edersiniz, yandaşlarınızın
usulsüzlüklerini affedersiniz. Sizin şiarınız bu. O nedenle,
vatandaş size yolsuzlukları örtbas et diye oy vermedi, vatandaş
size, o ulvi, derin duygularını istismar ettiğiniz
vatandaş
Bakın,
2002de sizin 3Yniz vardı, 3Y! 3Yyi hatırlayan var mı? Siz de
unuttunuz tabii; lideriniz unuttu, siz de unuttunuz!
3Y ne diyor?
Yoksulluk, Yolsuzluk, Yasaklar. İddialı bir kelime ve
altında diyor ki: Bunların kökünü kazıyacağız.
Allah, Allah! Kökü kazındı mı? Yoksulluk eksildi mi? Yoksulluk
eksildiyse kömür dağıttınız vatandaş sayısı
her yıl niye artıyor? Niye, gıda
dağıttığınız, yeşil kart
dağıttığınız insan sayısı artıyor?
Yolsuzluk
Uluslararası sıralamalarda niye yeriniz değişmiyor? Niye
değişmiyor yeriniz? Yolsuzlukta hortumları keseceğiz.
dediniz, hortumlar yön değiştirdi yandaşlara. Yandaş medya,
yandaş zengin, yandaş ihaleci, yandaş bilmem ne, bunlar sizin
zamanınızda türedi.
Değerli
arkadaşlarım, kamu malını korumak istiyorsanız, kamu
yararına olan yasaları güçlendirmeniz lazım.
Güçsüzleştirerek, bazı insanları affederek bir yere
varamazsınız.
Bakın, bir
örnek vereceğim size: Ankara metrosunun, büyükşehirlerde
metroların devrini Ulaştırma Bakanlığına yetki
verdik. Kaç ay geçti? Niye devralmıyor Ulaştırma
Bakanlığı biliyor musunuz? Altında Ankara metrosunun öyle
pislikler var ki!
Sayın Grup
Başkan Vekili diyor ki: Ankara Belediyesinin ekmeklerini biz
dağıtıyoruz. Başka ekmek mi bulamadın yahu, peksimet
dağıt. Yani dışarıdaki korumalar,
dağıtıcılar söylüyor Ankara Büyükşehir Belediyesinin
arabasıyla geldiğini, Ankara Büyükşehir Belediyesinin
adamlarının getirdiğini. Neyi inkâr ediyorsun Sayın
Başkan?
Onun için, biz
burada gerçekleri söylemek zorundayız. Sizin bazı sözler zorunuza
gidiyor, bazı sözler belki anlamının dışına
taşıyor ama asıl sizin zorunuza giden, bu yasa zorunuza gidiyor,
bu yasa! Bu yasayı Tayyip Bey emretti, Veysi Kaynak getirdi, siz de zoraki
oy vereceksiniz, istemeye istemeye oy veriyorsunuz, içinize sinmiyor. Onun için
birbirimize karşı kırıcı davranıyoruz, onun için
birbirimize karşı saldırgan davranıyoruz. Bunu ikrar edin,
ikrar. İçinize sinmeyen yasaya zoraki oy veriyorsunuz, oy! Bu
yanlıştır.
Sayın Bakan
burada oturuyor. Zahit Akmanı kurtarma yasası değil mi bu?
Görevi kötüye kullanmadan ceza almadı mı? Hani Sayın Bakan sen
diyordun ki: Zahit Akmanın istifa etmesi lazım. Hani sen diyordun
ki: Zahid Akmanı ben olsam görevden alırdım. Esip
yağıyordun, gürlüyordun, askerlere esip yağdığın
gibi, Bana suikast düzenlediler. dediğin gibi. Nerede, hani bunların
aslı astarı nerede Sayın Bakan? Sayın Bakan, üslubunuza
dikkat edeceksiniz. Orduyu tahrip etmeye sizin hakkınız yok,
kurumları tahrip etmeye sizin hakkınız yok, TRTyi halkın
parasıyla iktidarın borazanı yapmaya sizin hakkınız
yok Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar) Onun için
doğruları söylemek zorundasınız. Doğruları
söylemiyorsunuz ve onun sıkıntısı içerisinde de hep beraber
bu yasayı tartışma ortamını sağlayamadan
geçireceğiz. Üç maddelik bir yasa.
Peki başka
yasalar yok mu? Var. Emeklilerin intibak yasasını niye
getirmiyorsunuz? Muhtarların maaş artışını niye
getirmiyorsunuz? Esnafı ezen, çığ gibi bitiren,
alışveriş merkezlerini yeniden düzenleyecek yasayı niye
getirmiyorsunuz? Referandumdan bugüne seksen beş gün geçti. Seksen beş
gün önce referandum kampanyasında evet oylarını fazla
çıkarmak için Tayyip Bey vaatlerde bulundu; barış yasası,
vergiler, bilmem, prim borçları, doğru. Peki bunlar için
sayısız önerge, sayısız yasa teklifi Meclisin
arşivlerinde bekliyor. Seçime beş ay kala mı aklınıza
geldi veya aklınıza geldiyse seksen beş gündür bu yasa niye
Meclise inmedi? Niye çiftçinin elektrik borçlarını düzenlemiyorsunuz?
Bunları düzenleyemezsiniz. Niye düzenleyemezsiniz? Çünkü sizin bu süreçte
aceleye getirmek istediğiniz yasalarla kendi belediye
başkanlarınızı kurtarmak zorundasınız.
Özelleştirme ihale furyasının yanı sıra kent
rantlarını yaratan belediye başkanlarını
affedeceksiniz ki önümüzdeki dönem göz diktiğiniz kent
rantlarının yağması daha çok artsın, daha fütursuzca
yapılsın imar tadilatları, Gaziantepte yeşil alanlar talan
edilsin, İstanbulda yeşil alanlara rezidanslar yapılsın;
Ankarada peşkeş çekilsin üst geçitler, alt geçitler vesaire
uygulamalarıyla. Bunların önünü açıyorsunuz, yetki
verdiğiniz yasa bunların önünü açıyor. Bunun neresi kamu
yararına, neresi toplum yararına, neresi kent yararına?
Kişileri kurtaran yasalarla uğraşmayın, toplumu
kalkındıracak, kamu yararını gözetecek yasalarla
uğraşın. Ama buna sizin gücünüz yetmez çünkü siz talimatla
yasaları geçiren bir grupsunuz maalesef, size talimat gelmeden bu
yasaları gündeme alamazsınız.
Bakın
değerli arkadaşlarım, yasaklar eksildi mi? Dövülen
öğrenciler, Sayın Tayyip Erdoğana pankart asan ve on beş
aya mahkûm olan öğrenciler; Ergenekon davasında daha iddia ortaya
atılmadan, 650 gündür, 670 gündür yatan gazeteciler; 45 tane, 48 tane,
sorgusuz sualsiz yatan gazeteciler
Sizin düşünce özgürlüğünüz, sizin
ileri demokrasi anlayışınız bu. Siz ileri demokrasiden
falan anlamazsınız. Sizin demokratlığınız
kendinize, siz kendinize demokratsınız, siz kendinize
çalışırsınız, kendi yandaşlarınıza
çalışırsınız. Tabii, hepiniz değil. Talimatla oy
verenler vicdanıyla baş başa kaldığı zaman da ne
kadar yanlış yaptığını anlayacaklardır.
Bakın, sizin
döneminizde örtülü ödenek kullanımı tavan yaptı. Nereye
harcanıyor? Sayın Başbakan bir tek gün bunun
açıklamasını niye vermiyor?
Milletvekili
lojmanlarını kaldırdınız, alkışladık.
Güzel bir iddiaydı. O günden bugüne kamuda lojman sayısı kaç
tane arttı biliyor musunuz?
İlk
geldiğinizde lüks arabalara karşıydınız. O zaman
mücahittiniz çünkü müteahhit olmamıştınız daha. Lüks
arabalara karşıydınız, 4x4ten kaçıyordunuz, Aman
ha! diyordunuz. Şimdi bakın, Türkiyede makam aracı
sayısı 83.383, son dört yılda da artan sayısı yüzde 20
değerli arkadaşlarım. Japonyada 10 bin, İngilterede 12
bin, Fransada 9 bin. Siz bunlardan zengin bir ülke misiniz? Yoksa siz de
Başbakanın dışarıda attığı tafralar
gibi, zengin olduğunuza gerçekten inanıyor musunuz? Yoksa bir gecede
rakamlarla oynayarak kişi başı alınan gelirin 15.500 dolara
çıkmasına gerçekten inanıyor musunuz siz?
SONER AKSOY
(Kütahya) Evet.
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) - Hayal içindesiniz, hayal! Uyanın, beş
ayınız kaldı. Bu beş ayda bari halk yararına, toplum
yararına iyi şeyler yapın değerli arkadaşlarım.
Ama yapacağınız inancında değilim.
Bu
aceleciliğin nedeni belli, giderayak belediyelerinizi kurtarmak
istiyorsunuz. Bakın, bugün bir iddia var gazetede, 263 milyon,
Topbaşın bir şirkete peşkeş çektiği para. Bunlar
yazık günah değil mi? İmar rantlarıyla çekilen
peşkeşler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ASIM AYKAN
(Trabzon) İddia, iddia
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) Ya o iddia, bu iddia yani.
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) O iddiaysa karşılığını
çıkar söylersin. Demin Bartınlıya karşı Sefa Sirmeni
arkadaşımız söyledi. İşte, burada yargı
kararı. Bak, biz yargı kararıyla konuşuyoruz. Bak,
yargı kararıyla. Adam yiğitçe çıktı buraya Benim
dokunulmazlığımı kaldırın. dedi. Sizin
aranızda var mı dokunulmazlık zırhından kurtulmak
isteyen babayiğit? Var mı AKBİLden soruşturmaya
uğrayan babayiğit var mı, grup başkan vekili var mı?
Niye bunları savunuyorsunuz? Savunmak mecburiyetinde kalıyorsunuz.
Yazık size, günah size! Gulûl suçu işleyenlere oy vererek ortak
oluyorsunuz. Gulûl suçu işliyorsunuz, kamu mallarını talan
ettiriyorsunuz göz yuma yuma değerli arkadaşlarım.
Bakın, yine
sizi çok öven bir gazeteci ne diyor: İslamda devlet ve belediye
bütçelerini hortumlamak var mıdır, rüşvet almak var
mıdır, haram yemek var mıdır, her türlü emanete
hıyanet etmek var mıdır? Bunların hepsi bu İktidar
döneminde yaşandı; ATV -Sabahta yaşandı, Balıkesir
SEKAda yaşandı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAŞAR
AĞYÜZ (Devamla) -
özelleştirmelerde yaşandı, belediyelerde
yaşandı ve maalesef mücevherci dükkânına ortak olan oğlunun
sayesinde mücevherciler enerji lisans sahibi oldular. İşte, sizin
adaletiniz bu. O nedenle sizin adınız Afla Kurtarma Partisi.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ağyüz.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın
Kemalettin Nalcı. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 565 sıra sayılı Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Veysi Kaynakın; Türk Ceza Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, görevi kötüye kullanma 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun 257nci maddesinde düzenlenmiştir. Şimdi de bu teklif ile
yasalaştığında görevi kötüye kullanmanın kriteri olan
kazanç elde etme menfaat olarak değiştirilecek, görevini kötüye
kullanarak haksız kazanç sağlayanlara verilen "bir yıldan
üç yıla kadar" hapis cezası "altı aydan iki yıla
kadar" hapis cezası olarak uygulanacaktır.
Yine, görevinde
ihmal ve gecikme gösteren kamu görevlilerinin "altı aydan iki
yıla kadar" olan kamu cezası "üç aydan bir yıla
kadar" indirilmekte, üçüncü fıkrasında yer alan ceza hükmü de
"bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli
para cezası ile" şeklinde değişmektedir. Böylece,
görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin
mağduriyetine ve kamunun zararına neden olan ya da kişilere
haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi cezaevine girmekten
kurtulacaktır.
Görevi kötüye
kullanma suçunun oluşabilmesi için, gerçekleştirilecek fiilin kamu
görevlisinin görev alanına giren bir hususla ilgisi olması gerekir.
Kamu görevinin gereklerine aykırı olan bir fiili cezai
yaptırım altına almak, suç ve ceza siyasetinin esaslarıyla
bağdaşmamaktadır. Bu
nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın belli
koşulları taşıması hâlinde, görevi kötüye kullanma
suçunun oluşabileceği kabul edilmiştir. Buna göre, kamu
görevinin gereklerine aykırı davranışın,
kişilerin mağduriyetiyle sonuçlanmış olması veya
kamunun ekonomik bakımdan zararına neden olması ya da
kişilere haksız bir kazanç sağlanmış olması
hâlinde görevi kötüye kullanma suçu işlenmiş olmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, suçu oluşturan fiil, fail olan kamu görevlisinin görev
alanındaki iş ve işlemlerden biri ile ilgili
olmalıdır. Bu fiillerin nitelikleri ve gerçekleştirilme
şekillerine göre farklı hükümler yerine 257nci madde hükmü ile
ihtiyaç karşılanmaya çalışılmıştır. 765
sayılı Yasadaki 228, 230, 240ıncı maddelerin içeriği
fiillerin hepsi bu madde kapsamına alınmıştır. Bu
yapılırken kişilerin mağduriyeti, kamunun zararı, haksız
kazanç sağlama unsurları getirilerek kapsam
daraltılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, görevi kötüye kullanma suçu, genel ve tamamlayıcı
bir suç tipidir. Bu nedenle görevin gereklerine aykırı
davranışın başka bir suçu oluşturmadığı
hâllerde kamu görevlisini bu suça istinaden cezalandırmak gerekir. Bu
nitelikteki davranışlar Türk Ceza Kanununun veya başka bir özel
yasada bağımsız suç olarak düzenlenmişse 257nci maddedeki
suç oluşmayacaktır.
257nci maddede
yer alan görevinin gereklerine aykırı hareket etmekten söz edebilmek
için kamu görevlisinin kamu görevini kötüye kullanmış olması
gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, maddenin üçüncü fıkrasına göre kamu görevlisinin
görevinin gereklerine uygun davranması için veya bu nedenle
kişilerden kendisine veya bir başkasına çıkar
sağlaması bazı hâllerde görevi kötüye kullanma suçunu
oluşturacaktır ancak bunun için fiilin icbar, zorlama suretiyle
irtikap suçunu oluşturmaması gerekmektedir.
257nci maddenin
son fıkrası ile kamu görevlisinin görevinin gereklerine uygun
davranması için veya bu nedenle kişilerden kendisine veya bir
başkasına çıkar sağlaması bazı hâllerde görevi
kötüye kullanma suçunu oluşturacaktır.
Değerli
milletvekilleri, teklife göre, yargılanan kamu görevlilerine verilen
cezalar erteleme kapsamına girecektir; belediye başkanları alt
sınıra yakın cezalar alırsa başkanlıklar
düşecektir.
Bunu şöyle
bir açmak istiyorum değerli milletvekilleri: Bugün, Devlet İhale
Kanununa göre yapılan ihalelerde, hepimiz de biliyoruz ki, belediye
başkanları, bu ihale kanunlarını ve imar düzenlemelerini
kendi çıkarlarına ve yandaşlarının
çıkarlarına göre tanzim edebilmektedir ve bunlar
oluşturulduğu zaman yapılan denetimlerde ortaya
çıktığı zaman bunlar iki kapsamda ele
alınmaktadır. Birinci kapsam, menfaat sağlamak için suç örgütü
kurmak, yani ihaleye fesat karıştırmak; ikinci kapsam ise görevi
kötüye kullanmak. Bugün doğrudan temin, yani ihalelerdeki -ki şu anda
ben kendi bölgemde en azından beş belediye, bunlardan Kapaklı
Belediyesi başta olmak üzere beş belediye- görevi kötüye kullanmadan
dolayı en azından 30-35 trilyonluk haksız bir harcamadan dolayı
mahkemede. Bunları kurtarıyorsunuz Sayın Bakanım. Ondan
sonra Sayın Veysi Kaynak çıkıyor buraya: Bu kanun bir af kanunu
değildir. diyor. O zaman af kanunu değilse bu kanunun ne gereği
var? Ne gereği var o zaman?
Bakıyoruz
yine...
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Ceza indirimi kanunu.
KEMALETTİN
NALCI (Devamla) Bakın, o zaman hiçbir gereği yoksa, burada ben size
daha çok örnek verebilirim. Görevi kötüye kullanmanın
Bakın, bir
belediye başkanı düşünün, başka bir insanın,
partilerin hakkını gasbediyor. Bunu yargılayabileceğiniz
tek husus var: O da görevi kötüye kullanmak. Başka bir şey var
mı? Hayır, hiçbir şey yok.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Kanunu yerinden mi kaldırıyoruz? Yerinde
duruyor, yerinde.
KEMALETTİN
NALCI (Devamla) Görevi kötüye kullanmak veya bir devlet memuruna
yapabileceğiniz tek bir konu, bunu iyi bir hukukçuyla konuşun, iyi
bir hukukçuyla konuşun...
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Kim o iyi hukukçu?
KEMALETTİN
NALCI (Devamla) Lütfen iyi bir hukukçuyla konuşun. Çünkü ben bu
davaları çok iyi biliyorum, ben bu işi yapıyorum Sayın
Veysi Bey.
Artı,
bunları, zaten bu şekilde yargılayabileceğiniz görevlileri,
belediye başkanını, bu işi yapabilecek insanları tek
kanun maddesi olarak görevi kötüye kullanmak
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Duruyor yerinde, maddeyi mi kaldırıyoruz?
KEMALETTİN
NALCI (Devamla) Peki, ben size şunu soruyorum: Doğrudan
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Maddeyi mi kaldırıyoruz? Madde yerinde
duruyor.
KEMALETTİN
NALCI (Devamla) Ama, bakın, siz altı aya indirmekle neyi
yapıyorsunuz?
Ben şunu
burada size söylemek istiyorum: Ben kaldırıp
kaldırmadığınızı değil
Cezayı, sadece
belediye veya kamuda ceza alma süresini geriye çekerek bu insanların görev
yapma şansını ortaya çıkartıyorsunuz, görevde kalma
şansını ortaya çıkartıyorsunuz. Ki kendi bölgemde yine
aynı şeyden bahsedebilirim. Belediye başkanları,
Kapaklı başta bunda, her şey, görevi kötüye kullanmaktan,
ihaleye fesat karıştırmaktan hepsi belliyken şu anda
yargılama devam ediyor ve görevi kötüye kullanmaya çevrilerek, sizin bu
çıkartmış olduğunuz yasadan faydalanarak görevinin
başında kalmaya devam edecek.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Ne kadar ceza verileceğini nereden biliyorsun?
Yargılamada ne kadar ceza verileceğini nereden biliyorsun?
KEMALETTİN
NALCI (Devamla) Efendim, bir adamı vurmuşsunuz, adam ölmüş.
Ölmüşse bunun cezası bellidir yani on yıldan otuz yıla
kadar. Bunun cezası da altı ay değildir ki. Ki Bunun
cezasını nereden biliyorsunuz? demek bile yanlış. Bu
ülkeyi soyan insanlardan hesap sormak sizin de, bizim de görevimiz. Bunlara yol
vermek görevimiz değil ve burada karşılıklı
tartışmak da değil.
Buradaki bu
kanunun bize göre, muhalefete göre en büyük şeyi, bu kanundan dolayı,
suç işlemiş olan insanların bu kanunlara
sığınarak kurtulacak olmaları. Yoksa ben size şunu
şöyle yapıyorsunuz, buna böyle
yapıyorsunuz demiyorum. Ama çok iyi biliyorum ki bu kanun uygulamaya
geçtiği zaman minimum on bin dosya yargıdan düşecek. Peki, bu arada
mağdur olanlar ne olacak, devletin zararları ne olacak? Makam
mevkilerini kullanarak, devletin vermiş olduğu yetkileri kullanarak
haksız yere kişileri zor durumda bırakan veya haksız kazanç
sağlayan insanların yaptıkları yanına kâr mı
kalacak? Bizim görevimiz bunu mu yapmak?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KEMALETTİN
NALCI (Devamla) Sağ olun.
Onun içindir ki
sayın milletvekilleri, bizim buradaki görevlerimiz
Ben şunun için,
bunun için çıkartılmış bir yasa demiyorum. Geneli üzerine
baktığımız zaman, bunda belediyeler ve kamu
çalışanlarını rahatlatacak ve Parasıyla değil
mi? mantığını getirecek, tabiri caizse Bu suçun bedeli
var, veririm bu parayı, aslanlar gibi de istediğimi yaparım.
mantığını ortaya koyabilecek bir düzenleme içerisindeyiz.
Bana göre bu düzenlemeden bir an önce vazgeçilmesi ve reddedilmesi gerekiyor.
Bu duygu ve
düşüncelerle Genel Kurulu ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Nalcı.
Madde üzerinde
şahıslar adına ilk söz Konya Milletvekili Sayın Ali Öztüke
aittir.
Buyurun
Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZTÜRK
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 565 sıra
sayılı Yasa Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde şahsım
adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Aslında
1inci madde ile ilgili gerekli olanlar söylendi. 2nci madde üzerindeki
konuşmalarda da belki eksik kalan hususlar tamamlandı. Fazla
söylenecek bir şey de yok ama belki bir kez daha açıklamakta gerek
var diye düşünüyorum. Bu madde Ceza Kanununda değişmez
kurallardan birisi değil, Ceza Kanununun hiçbir maddesi de
değişmez değil; bugüne kadar Ceza Kanununun çoğu
maddesinde değişiklikler her zaman yapıldı, bundan sonra da
yapılabilecektir.
Burada getirilen
kesinlikle bir af değildir, cezanın alt ve üst
sınırlarında bir düzenlemedir. Bu, suç ve ceza siyaseti, suç ve
ceza ekonomisi ile alakalı bir konudur ve ceza adaletiyle alakalı bir
konudur; bu, tamamen güven dengesini, bozulan adalet duygularını
tamir edici bir düşüncedir. Burada af olmadığına göre,
sadece bir erteleme sınırların içerisine giriyor diye yasaya
karşı çıkmak, aslında yasanın tekniğine de
aykırı davranmak olur diye düşünüyorum.
Zaten bu 257nci
madde bütün suçların kanunda tarifinden ve
cezalandırılmasından sonra yine de bir eylemin suç teşkil
etmesi gerekiyorsa genel bir madde olarak bu maddeye müracaat edildiği
için
Bu maddenin isnat edildiği şekilde hırsızlık,
zimmet, sahtecilik, yolsuzluk gibi diğer suçlarla kesinlikle bir
bağlantısı da yoktur, genel bir maddedir. Bu nedenle yasa
teklifindeki değişikliğin ceza adaletine uygun olduğu
düşüncesindeyim.
Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Kastamonu
Milletvekili Sayın Hakkı Köylü.
Sayın Köylü
şahsı adına konuşacaktır.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; ben de madde üzerindeki
görüşlerimi açıklamak istiyorum. Bu arada tereddüt edilen, sorulan
birkaç soru vardı, onlara da kısaca cevap vermek istiyorum.
Birincisi,
yolsuzlukla adlandırılan, yolsuzluk maddeleri olarak belirlenen
rüşvet, zimmet, ihaleye fesat karıştırma, edimin
ifasına fesat karıştırma, irtikâp gibi daha ağır
hükümlerde indirici sebepler var, etkin pişmanlık hükümleri var.
Bundan daha hafif olan ve torba bir madde olan, her zaman suçunun nevi, türü,
ne olduğu anlaşılamayan bu maddede, daha önceki Ceza
Kanunumuzda bir indirim sebebi olduğu hâlde bu kanunda bir indirim sebebi
konulmamıştır. Esasında bu o zaman yapılan bir
eksikliktir, bundan dolayı bir indirime şimdi gidilmesi gerekir.
İkincisi:
Sayın Şandır, dün Neden indiriliyor bize izah edilsin.
demişti. Biz bu kanunu yaptığımız zaman -yani 2004ün
Eylül ayında Türk Ceza Kanunu çıktı- bir yıl ceza alan
kişi cezaevinde dört ay on dört gün yatıyordu o zamanki infaz
sistemine göre. Ancak daha sonra infaz sistemi değişti, aralık
ayında kabul edilen yeni infaz sistemine göre, cezaların eskiden
1/3ü infaz edilirken, sonradan 2/3ü infaz edildi ve dolayısıyla
dört ay on dört gün cezaevinde yatacak kişi birden sekiz ay yatmak zorunda
kaldı. İşte bu maddenin genel yapısı itibarıyla
bir insanın cezaevinde sekiz ay yatması yani hafifletici sebepleri
olsa dahi, en basitini işlemiş olsa dahi sekiz ay yatması
doğru değildi. Bu bakımdan bir indirim gerekir.
Bir de
suçluların sayısının çoğaldığından
bahsedildi. Esasında suç çoğalmadı, kamu görevlisi tabiri çok
genişletildi, daha önce 1 milyon kişi ise sonradan bu 2 milyona
çıktı. Kamu görevlisi tabirinin kapsamı
genişletildiği için, ister istemez herkes bu kapsama girdiği
için dava sayısı çoğalmış oldu ama Türkiye'deki
açılan davalardan yüzde 70inin, bazen 60ının beraatla sonuçlandığını
da düşünürsek insanların buradan dolayı mağdur olması
kaçınılmaz.
İşte,
bunların hepsini birlikte değerlendirdiğimizde, İnfaz
Kanunundaki o ağır hükmü de göz önüne
aldığımızda cezanın alt sınırının
aşağıya çekilmesi yani suçun niteliği hafif ise hafifletici
sebepler varsa daha az bir ceza verilebilme imkânının
sağlanması için aşağı indirilmesinde fayda var.
İsterse hâkim erteler isterse ertelemez isterse hükmün
açıklanmasını geri bırakır isterse bırakmaz,
eskiden olduğu gibi, bu tamamen hâkimin takdirine
kalmıştır. Eğer fiil biraz daha ağırsa,
sanığın kastı yoğunsa, verilen zarar ağırsa
bunları değerlendirerek 61inci maddeye göre üst sınırdan
ceza verebilir. Bunun için paraya da çevirmez, tecil de etmez, hiç kimse de
kurtulamaz. Bu kanundaki indirim sebebi esas itibarıyla budur.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köylü.
İç Tüzükün
72nci maddesine göre bir önerge vardır, okutup işleme
alacağım:
TBMM Başkanlığına
565 sıra
sayılı Kanun teklifinin 3. maddesinin İçtüzük 72ye göre görüşülmesine
devam edilmesini arz ve ederiz.
Oktay Vural Akif Akkuş Ali Uzunırmak
İzmir Mersin Aydın
Şenol
Bal Osman
Durmuş
İzmir Kırıkkale
Gerekçe:
Kamu menfaatini
haleldar eden bu Kanun teklifinin mahzurlarının Genel Kurulda daha
fazla izahını mümkün kılmak için görüşmelere devam edilmesi
gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN -
Karar yetersayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.26
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.38
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28inci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
İzmir
Milletvekili Sayın Oktay Vural ve arkadaşlarının, İç
Tüzükün 72nci maddesine göre, 3üncü maddenin görüşmelerine devam
olunmasına dair önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
565 sıra
sayılı Teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın
Uzunırmak
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, toplumda genel bir kabul ki siz Türkçeyi güzel kullanan bir
insansınız. Tutanaklar var önümde, bu tutanaklarda, benim
konuşmamda
kanun maddesinin değişmesinin yolsuzlukları
teşvik anlamına geldiğini, ahlaksızlık olduğunu
defalarca söyledi ve sonunda yeni bir tanımlama yaptı, bu kanuna
ahlaksız kanun
Benim konuşmamda, bu kanunu
Hafızalara, ahlaksızlığa,
yolsuzluğa, usulsüzlüğe, adaletsizliğe ve her şeye ama her
şeye, ne kadar kötü manaya gelen fiil varsa bunları teşvik
yasası olarak geçecek olan bir teklifi görüşüyoruz. Tabii ki
ahlaksızlığı teşvik ahlaksızların
işidir.
Şimdi,
burada, sizin ikinci bir mesele olarak gündeme getirdiğiniz kamu görevi
tanımlamasından yola çıkan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akkuş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakan; Sayın
Abdüllatif Şener geçen haftaki bir açıklamasında Benim,
Kabineden neden ayrıldığımı şimdi
anladınız mı? diyor. Sayın Bakanım, siz, adı
geçen kişinin kadim dostu ve aynı Kabinede bulunan
arkadaşısınız. Yukarıdaki sözleriyle neyi
kastetmektedir, açıklayabilir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın İçli
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım, bu teklifle
cezanın alt sınırı bir yıldan altı aya
indiği gibi, erteleme, para cezasına çevirme ve hükmün
açıklanmasının geri bırakılması gibi durumlar söz
konusu olacak. 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının
48inci maddesini bu düzenlemeyle baypas etmiyor musunuz?
Hırsızlık yaptığı mahkeme kararıyla tescil
edilmiş, ancak hükmün ertelenmesine çevrilmiş bir kişiye devlet
görevi yaptırmayı nasıl düşünüyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Köse
Yok.
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim efendim.
Sayın Bakana
şu soruları yöneltmek istiyorum: Şimdi, yapılan
istatistiklere göre, 2006 yılında 19.777 sanık görevi kötüye
kullanmaktan -yeni TCK, 257- 2007ye göre 20.062 sanık, 2008de 22.558,
2009da da 44 binin üzerinde. Şimdi, sekiz yıldır Türkiyeyi
yöneten bir iktidar olarak, görevi kötüye kullanan memur
sayısının artmasının, Hükûmetinizin bu konuda genel
bir politikası ve yolsuzluklarla mücadele konusunda yeterince mücadele
etmediğine ilişkin bir yönetim anlayışının
zafiyetinin yansıması olarak görüyor musunuz, görmüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
görevi kötüye kullanma suçuna karşı gerek bu tekliften önce gerekse
teklif yasalaşırsa verilen cezalar diğer ülkelerle
karşılaştırıldığında ülkemizin durumu
nedir? Bilginiz varsa, açıklayabilirseniz memnun olurum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yaman
M. NURİ
YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, öyle anlaşılıyor ki grubunuzun el birliğiyle
bu yasayı çıkarması kesin. Ancak bu yasa çıktıktan
sonra, birinci olarak, bakanlıklardaki teftiş kurullarının
bundan sonra memurlarla ilgili görevi kötüye kullanma ve görevi ihmal
suçlarını, gönül rahatlığı içinde, af
niteliğindeki bu yasal düzenlemeye rağmen, yürüteceklerine
inanıyor musunuz? Yoksa bundan sonra, kamu görevlilerinin görevi ihmal ve
görevi kötüye kullanma suçlarıyla ilgili sadece disiplin soruşturması
yapılmasıyla mı yetineceksiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
bir önceki soru-cevap kısmında da sordum, cevap
alamadığım için yeniden sormak istiyorum.
Ceza
miktarlarının azaltılmasının esas nedeninin, görevi
kötüye kullanan kamu görevlilerinin özellikle iktidara mensup siyasilerin suç
teşkil edecek talepleri ve istekleri konusunda gösterdikleri
tedirginlikleri ortadan kaldırmak için olduğu iddia edilmektedir. Bu
doğru mudur? Buna samimiyetle cevap verirseniz çok memnun
olacağım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Dibek
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Az önce
sormuştum ama fırsat olmadı, Sayın Bakan
açıklayamadı. İstatistiklerle bağlı değildi
sorum, güncel olduğu için sormuştum. 3 generalin
yargılanmasıyla ilgili bir açıklaması vardı Albaylar
mı yargılayacak? diye, Sayın Bakanın. Ben, verilmiş
olan teklifle ilgili olarak, Bakanlığa dava
açılacağını hâkim ve savcılar hakkında, AKPnin
bunu öngördüğünü, arkadaşlarımızın, söylemiştim.
Bu durumda, asliye hukuk mahkemesi hâkimi Adalet Bakanlığına
karşı davaya bakarken nasıl bakacak? Sayın Bakandan
düşüncelerini öğrenmek istemiştim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Akkuş bir eski sayın bakandan ve onun
konuşmasından bahisle, benim bu konudaki bilgilerimi soruyor.
Sayın Abdüllatif Şenerle siyasette çok eskiden beri
arkadaşlığımız var ama aynı Kabinede birlikte
görev yapmadık. Dolayısıyla müşahhas olarak o Kabinede
beraber bulunmadığımıza göre, ne demek istediği
konusunda bir bilgiye sahip değilim ancak bu iddiasında neyi
kastettiğini ben de merak ettiğim için, dün akşam bir haber
kanalında, bir televizyon kanalında üç saate yakın süreyle
yaptığı konuşmayı merak etmiştim. Burada nöbetçi
olduğum için takip edemedim ama görev verdim, arkadaşlarım onun
kasetini bana getirdiler, izledim, daha önceki iddialarından bir kelimeyle
bile bahsetmediğini gördüm. Dolayısıyla, Kabineden niçin
ayrıldığı konusunda kendisi de somut bir bilgi
vermemiş durumda. Ben bunun değerlendirilmesini
arkadaşlarımızın takdirine bırakıyorum.
Sayın
Uzunırmak, biraz evvelki konuşması içinde geçen cümleleri
konuştular. Kamu görevlileri tanımı, 6ncı madde ile yeni
bir tanıma kavuşmuştur ve zenginleşmiştir
içeriği. Sayın Köylünün biraz önce bahsettiği gibi, eskiden 1
milyonsa bu rakam, 2 milyonu bulmuştur çünkü 6ncı maddede bu geçici
süreyle görev yapanları da âdeta neredeyse kapsamaktadır.
Sayın Dibek
ve bazı arkadaşlarımız, aslında İç Tüzükün
ilgili maddesi gereğince sadece istişare amaçlı sorular
soruyorlar. Ben bunları cevaplandırmaktan kaçınmam ama konumuzla
doğrudan ilgili değil. Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve bunun
hukukta iki başlılık içerisinde bize ne getirip götürdüğü
konusunda basında da yayınlanan sözlerim oldu. Bunu bir kenara
bırakıyorum ancak şu anda, bildiğim kadarıyla, Plan ve
Bütçe Komisyonunda konuşulan, görüşülen, hâkim ve savcılar
hakkında eğer tazminat davası açılacaksa bunun ilgili
kuruma açılması konusunda bir teklif var. Bu teklifin içeriğini
bilmiyorum, Komisyon görüşmelerini takip etme imkânım olmadı
ancak eminim ki bu Komisyondaki görüşmeler sırasında da mesele
hem Anayasaya uygunluk veya aykırılık hem de içeriği
konusunda eleştirilecektir. Ancak hizmet kusuru sebebiyle zaten
kanunlarımızda bağlı bulunduğu kuruma dair karar
alınması veya dava açılması, idarenin de bu konuda rücu
etme imkânı vardır. Bu konu teklif içerisinde nasıl
bağdaştırılıyor, doğrusu,
ayrıntısına sahip değilim.
Sayın Yaman,
bakanlık teftiş kurullarının görevi ihmal veya kötüye
kullanma suçlarından dolayı bu kanunun çıkmasını
takiben yeterli bir inceleme yapılıp
yapılmayacağını sordular. Teftiş
kurullarının görevleri devam ediyor ve bu görevlerini, umarız ki
yerinde ve yeterince yapacaklardır. Sadece disiplin
soruşturmasıyla ilgili mi kalacak? dediler. Kanundaki bu yetkiler
devam ediyor. Disiplin bakımından, idari bakımdan ve cezai
bakımdan ne yapılması gerekiyorsa umarım ki bunlar
yapılacaktır.
Sayın Tankut,
bir önceki maddeyle ve şimdiki maddeyle bağlantılı olarak
Memurlar, siyasetin -siyasetçilerin daha doğrusu- etkisinde kalarak
mı bu suçları işliyorlar? dedi. Doğrusu, buna kesinlikle
hayır diyemem ama kesinlikle evet de diyemem. Olabilir ki bazı kamu
görevlileri, siyasetçilerin, şu veya bu siyasi düşünceye mensup olan
insanların, ellerinde yetki bulunduranların veya
bulundurmayanların etkisinde kalabilmiş olurlar ama bunu tespit
edecek bir veriye sahip değiliz.
Sayın Vural,
2006, 2007, 2008 yıllarında açılan davaları rakamlar olarak
verdi. Bunları da sanıyorum ben daha önceki konuşmamda
vermiştim. Yolsuzlukla mücadelede bir başarısızlık
söz konusu mu ki bu sayılar arttı? buyuruyorlar. Bir defa, eskiden
dört madde hâlinde düzenlenen bir Ceza Kanunu düzenlemesi tek maddeye
indirgendi ve bu sebeple sayı artmış olabilir. Ancak, 2 milyon
kamu görevlisi düşünürseniz, açılan dava sayısı bir
yılda 12 bin civarında ise, bunun yüzde 60ı beraatle sonuçlanıyorsa,
geri kalanı orantıya vurduğumuz zaman çok büyük bir nispet
olmadığını düşünebiliriz.
Biraz önceki
konuşmalar içerisinde, bir arkadaşımız soru sormuştu.
Ben, Adalet Bakanlığından bu konuyu acilen istedim. Türk Ceza
Kanununun 257nci maddesinden şu anda cezaevinde bulunan hükümlü ve
tutuklu sayılarını, ismini hatırlayamayacağım bir
arkadaşımız merak etmişti. Aldığım
rakamı söylüyorum değerli arkadaşlar: Şu anda, 257nci
maddeden ceza hükmü yemiş 20 tane hükümlü var, sadece 20 tane. 7 tane
tutuklu var. 4 tane de hüküm özlü kişi var yani dosyası bozulmuş
veya Yargıtay aşamasında. Toplam 31 kişi şu anda
cezaevinde bulunuyor.
Yine bir rakama
ulaştım; Sayın Hamit Geylani, dün yaptığı
konuşmada, cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü olarak bulunan kişilerin
sayısını çok ciddi bir şekilde değerlendirmişti
ve bu hepimizin dikkatini çekmişti. Ama, konuşma notlarına
baktım, son yedi yılı içeren bir değerlendirme
yapmış. Yine arkadaşlarımızın bilgisine sunmak
için söylüyorum: Bu hafta itibarıyla yani pazartesiyi esas alarak, şu
anda Türkiyede 371 cezaevinde toplam 121.952 kişi bulunmaktadır.
Bunların 64.035i hükümlü, 35.540ı tutuklu, 21.377si de hüküm
özlüdür yani Yargıtay aşamasında bozularak veya henüz
görülmemiş davaları itibarıyla. Dolayısıyla tutuklu ve
hüküm özlüyü topladığınızda hükümlü sayısından
daha aşağı durumdadır. Bunu her şekilde
değerlendirebilirsiniz ama tutuklu bulunmaların istisna olduğunu
ve tutukluluk sürelerinin uzamaması gerektiğini, kanunda bu ölçüde
verilen yetkinin kötüye kullanılmaması gerektiğini ben de
arkadaşlarımla birlikte her zaman savunuyor ve ifade etmek istiyorum.
Sayın
İçli 657 sayılı Kanunun 48inci maddesini tadil ediyor
musunuz? diye sordu. Böyle bir niyetimiz yok yani kanunun içeriğinden ve
uygulanmasından böyle bir tadil anlamı çıkarılmamalı
diye düşünüyorum.
Sayın
Işık, çok teşekkür ediyorum, hem biraz evvel
yaptığı konuşmadan hem de verilen cezalar konusunda. Bu
konuda -kusura bakmayın- elimde yeterli bir maddi rakam yok. Onu temin
ettiğimde kendilerine ve Meclisimize ayrıca bilgi vermek istiyorum.
Yalnız, biraz önceki konuşmasında Sayın Kılıç
açıklama yapmış olmakla birlikte, hepimizi rahatsız eden
bir konuya dikkatinizi çekmek isterim. Başkanlığım
döneminde de daha sonrasında da Meclis Genel Kurulunda, grup toplantı
salonlarında ve kulislerde yasama materyali dışında hiçbir
şey dağıtılmaması gerekir fakat geçtiğimiz
dönemlerde bir arkadaşımız memleketinin
sarımsağını getirdi, hem grup toplantısında hem
Meclis kürsüsüne koydu. Bir tanesi Benim bal kabağım çok güzeldir.
dedi, onu dağıtmaya kalktı. Bir başkası kamyon kamyon
karpuz, kavun getirdi, onu dağıtmaya kalktı. Bir
başkası halı getirdi, onu dağıtmaya kalktı.
Dönemimde yazı yazdım gruplara ve bunu yasakladım. İç Tüzük
teklifi de verdim Genel Kurulda, grup salonlarında ve diğer yerlerde
-yani bizim yasama çalışması yaptığımız
yerlerde- yasama materyali dışında hiçbir şey
dağıtılmamalıdır. diye. Dolayısıyla,
arkadaşımız dikkat çekti yani Halk Ekmeğin veya Sayın
Büyükşehir Belediye Başkanının göndermiş
olabileceği ekmek veya bir başka şeyin Meclis içerisinde
dağıtılmasını şık
bulmadığımı, doğru bulmadığımı,
yanlışlıklara yol açabileceğini hatırlatmak isterim.
Keşke bir İç Tüzük değişikliği yapsak ve yasama belgeleri
dışında, Genel Kurul ve diğer mekânlarda herhangi bir
şey dağıtılmasına engel olsak diye düşünüyorum.
Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, 3üncü madde üzerinde dört adet önerge vardır,
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
565 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Bu Kanun
hükümlerini Başbakan yürütür.
Oktay Vural D. Ali Torlak Nevzat Korkmaz
İzmir İstanbul Isparta
Kemalettin
Nalcı Akif
Akkuş
Tekirdağ Mersin
BAŞKAN
Şimdi okutacağım üç önerge aynı mahiyette olduğundan
birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
565 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin Bu Kanun
hükümlerini Adalet Bakanı yürütür. şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ertuğrul
Kumcuoğlu Recep
Taner Kemalettin
Nalcı
Aydın Aydın Tekirdağ
Alim
Işık Behiç
Çelik
Kütahya Mersin
Diğer önerge:
Muharrem İnce Turgut Dibek Halil Ünlütepe
Yalova Kırklareli Afyonkarahisar
Rahmi Güner Yaşar Ağyüz Sacid
Yıldız
Ordu Gaziantep İstanbul
Ergün
Aydoğan Kamer
Genç
Balıkesir Tunceli
Diğer önerge:
Ali Oksal Tekin Bingöl Tayfun İçli
Mersin Ankara Eskişehir
M.
Rıza Yalçınkaya F.
Murat Sönmez
Bartın Eskişehir
BAŞKAN
Komisyon bu üç önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Katılmı-yoruz
efendim.
BAŞKAN
Sayın Vural, kim konuşacak?
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Ertuğrul Kumcuoğlu konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Kumcuoğlu, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gündemimizdeki tek maddelik tasarının 3üncü maddesi
hakkındaki önergemi savunmak için huzurlarınızdayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslına
bakarsanız, vermiş olduğum önergenin fazla anlamlı
olmadığını düşünebilirsiniz ama burada benim yapmak
istediğim şu: Bu kanun hakkında iki gündür mümkün olduğu
detayda tartışıyoruz fakat ben bu tartışmalar
sırasında gündeme getirilmeyen birkaç önemli noktaya temas ederek
bunları zabıtlara geçirmekte yarar görüyorum.
Bu kanun
tasarısıyla ilgili konuşurken dün Sayın Bakan, bu kanunla
ilgili olarak Vicdani kanaatim tamdır, vicdanen rahatım. dedi.
Kanunun esası hakkında bu şekilde konuşmasını yadırgamadım
çünkü biz bu kanun teklifinin aslında bir milletvekili
arkadaşımız tarafından gündeme getirilmiş bir teklif
olmadığını, bir tasarı olduğunu, hatta teklif
şeklinde önümüze getirildiğine göre bir çakma tasarı
olduğunu biliyoruz, herkes bu konuda
görüyor durumu. O bakımdan, bu tasarıyı, bu teklifi vermekle
arkadaşı görevlendiren Hükûmetin bu tasarı hakkında önceden
fikir sahibi, kanaat sahibi, karar sahibi olmuş olması normal. O
bakımdan, Sayın Bakanın da vicdanen rahat olması normal.
Fakat usul hakkında yani Bu kadar hayati konuların, bazı önemli
hususların, Hükûmetin hedeflediği, amaçladığı ve
özellikle üzerine gittiği bazı hususların tasarı yerine
teklif şeklinde getirilmesi parlamenter etiğe ve geleneklere
uygunluğu konusunda vicdanen rahat mı Sayın Bakan? diye
sorduğumuzda, konuşmasından anladık ki o kadar rahat
değil, değil tamam ama ben bir başka hususa temas etmek
istiyorum: Zamanlaması konusunda vicdanınız rahat mı? Bugün
8 Aralık 2010. Memleketin bu kadar önemli konusu ortada dururken şurada
bütçenin yapılmasına iki üç gün kalmışken Türkiye'nin onca
meselesi gündemde dururken bu kanunun yel yepelek yelken kürek, alelacele,
paldır küldür bu Meclisin huzuruna getirilmesinin amacı ne? Bu konuda
hiç kimse hiçbir şey söylemedi. Hükûmet kanadından da hiç kimse
hiçbir şey söylemedi, iktidar kanadından da hiç kimse hiçbir şey
söylemedi.
Bakın,
Sayın Bakan, değerli arkadaşlar, Sayın Başkan; Türk
kamuoyunda, sadece muhalefet kanadında değil, ciddi bir güven
bunalımına sebep oluyorsunuz. Biz, sizin neyi, niçin yapmak
istediğiniz konusunda sürekli şüpheye ve kuşkuya düşüyoruz
ve Hükûmete ve iktidar kanadına olan güvenimizi sürekli yitiriyoruz. Biz,
bu konuda istisna değiliz. Millet de aynı tempoda sizin bu art niyetli
olduğundan şüphe ettiğiniz bu tür
gıllıgışlı düzenlemelerinizden rahatsız oluyor ve
sürekli güvenini yitiriyor. Lütfen bu konuda ısrar etmeyin. Getirecekseniz
erkekçe tasarı olarak getirin ve bu hususta bu Genel Kurulda
tartışalım.
Bir başka
hususa temas etmek istiyorum. Efendim, olabilir böyle vakalar, tasarı
yerine teklif hâlinde gelir ama ne zamanki bu arkadaşımız buraya
böyle teklifler getiriyor, burada büyük huzursuzluk oluyor, büyük çekişme
oluyor, büyük kargaşa oluyor ve Meclisin mehabetine halel geliyor. Bu
konuya burada temas edilmedi. İşin
yanlışlığına temas edildi fakat bu Meclisin, bu kutsal
çatının altında bu tür düzenlemelerin Meclisin mehabetine ve
bizim temel fonksiyonumuza halel getirdiği, bizi birbirimize düşürdüğü,
kırgınlıklara, dargınlıklara sebep olduğu
konusuna temas edilmedi. Bunun da zabıtlara geçmesini istediğim için
buradayım.
Onun ötesinde,
Sayın Başkan, bir başka hususa daha temas etmek istiyorum.
Bakın, burada bu tür davaların gerek temyiz safhasında gerek
mahkemede sayısının 15 bin civarında olduğu söyleniyor.
Bu kanun çıktıktan sonra bütün dosyalar yeni baştan ele
alınacak. Eğer herhangi bir kamu görevlisi 2004 senesinde bu kanuna,
bu maddeye aykırı bir suç işlediği mülahazasıyla
mahkemeye verilmiş ise 2012 senesinde onun davası müruruzamana
uğrayacak ve ister istemez gerek Yargıtayın gerek
mahkemelerimizin iş yükü göz önünde tutulduğunda
Bu bir vakıa
Hemen bugünkü gazetelerden size örnek veriyorum, diyor ki: 1 milyon çek
davası var. Yargıtay 10. Ceza Dairesi Başkanı,
bunların çoğunun zaman aşımına uğrayacağını
söyledi. Yeni Çek Yasası lehte hükümler getirdiği için zorunlu yasa
bozması yapıyoruz. Zaman aşımının sorumlusu
çıkarılan yeni yasa. dedi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) Demek ki bu konuda da ister istemez zaman
aşımına girecek ve bazı insanlar hakkında dava
düşecek fakat bazı insanlar hakkında düşmeyecek. Kimler
hakkında düşmeyecek? Bu çatı altında görev yapan
milletvekili arkadaşlar hakkındakiler düşmeyecek çünkü Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında üyelik süresince zaman
aşımı işlemez.
Şimdi, iki,
birisi daire başkanı, bir onun yardımcısı,
müştereken, isteyerek veya istemeyerek, bilerek veya bilemeyerek bir fiil
yapmışlar, iki sene sonra bunlardan biri hakkında zaman
aşımı düşecek, dava düşecek fakat bu çatı
altındaki milletvekili sıfatıyla siz
yargılanacaksınız, az da olsa, yeni kanunla da olsa mahkûm
olacaksınız. Bunun adalet neresinde?
Dolayısıyla
çok ciddi bir yanlışlık yapıyorsunuz Sayın Bakan. Bir
şekilde, bu zaman aşımı süresini bu kanunda düzeltmek
durumundasınız. Aksi hâlde, çok yakın bir gelecekte düzenleyici
yeni bir teklif getirmek durumunda kalacaksınız.
Dikkatinizi
çekerek hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kumcuoğlu.
Sayın
İçli, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım, çok
teşekkür ediyorum.
Çok değerli
milletvekili arkadaşlarım, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Biraz evvel Sayın
Bakana bir soru sordum, sorumun yanıtını tam olarak
alamadım. Daha doğrusu, benim iddiamın aksinde görüş
bildirdi.
Değerli
arkadaşlarım, bu yasayla, örtülü af dışında, görevi
kötüye kullandığı kesinleşmiş mahkeme kararıyla
sabit olan ya da görevini ihmal ettiği mahkeme kararıyla sabit olan
kişilere yeniden devleti yönetme ve görevde kalma imkânını
tanıyoruz. Nasıl mı? Hiç kimsenin itiraz etmediği üç konu
var. Cezanın alt sınırını bir yıldan altı
aya indirmekle erteleme, para cezasına çevirme ve hükmün açıklanmasının
geri bırakılması müesseselerini hayata geçirmiş oluyoruz.
Doğru mudur değerli arkadaşlarım?
Şimdi, 657
sayılı Devlet Memurları Yasasının 48inci maddesinde
kimlerin devlet memuru olabileceği belirtilmiştir. Şimdi, bu
yasa biliyorsunuz 2008 tarihinde değişikliğe uğradı.
Eskiden altı ay şeklinde bir ibare varken 2008
değişikliğiyle kasten bir fiil işleyen, bir yıl ve
üzerindeki fiilleri işleyenlerle görevi kötüye kullanma, zimmet, irtikâp,
ihtilas, ihaleye fesat karıştırma, sahtekârlık, hırsızlık
gibi suçlardan affa uğramış olsalar dahi mahkûm olanların
devlet memuru olamayacağına dair açık hüküm bulunmaktaydı.
Değerli
arkadaşlarım, Danıştay 12. Dairesinin 9/7/2008 tarih
2007/2534 esas 2008/4502 Karar sayılı Kararında da ifade
edildiği gibi -ki Danıştayın bu konuda emsal kararları
vardır- Danıştay bunu sorgulamış, demiş ki, biraz
evvel ifade ettiğim gibi, eski, değişikliğe uğramadan
önce: Ağır hapis veyahut altı aydan fazla hapis veyahut affa
uğramış olsalar dahi görevi kötüye kullanma suçundan mahkûm
olmama şartının 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununda arandığını, daha sonra 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununun Hükmün açıklanması ve hükmün
açıklanmasının geri bırakılması
başlıklı 231inci maddesinin 6/12/2006 tarih ve 5560
sayılı Yasayla eklenen ve 23 Ocak 2008 tarih ve 5228
sayılı değişiklikle eklenen hükmü gereğince hükmün
açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün
sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade
ettiğinden, görevi kötüye kullanmaktan dolayı mahkûm olanlar
Artık
değerli arkadaşlarım, trilyonları götürmüş,
hortumlamış insanlara tekrar memuriyet kapısını bir
nevi sağlamış oluyorsunuz, bu çok vahim bir hata. Önceki
görüşlerinizdeki samimiyet, bunda da samimiyetinize inanıyorum, bir
şeyin atlandığını burada gösteriyor. Evet, örtülü af
demeyebilirsiniz, şudur budur dersiniz.
Değerli
Bakanım, Danıştayın kararı sizin
çıkarttığınız, imza attığınız
Hükûmet tasarısındaki, hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasının ne gibi hukuki sonuçlar
doğuracağına dair kanun maddesini de okudum. Ey, el insaf,
trilyonlar götürecek, mahkeme kararıyla görevi kötüye
kullandığı sabit olacak ama bununla bir hükmün
açıklanması ertelenecek yahut görevi ihmal suçunun cezası bir
yıldan altı aya indirildiği için o da işi
hortumladığı gibi işi kıvıracak ve siz onu
devletin başında, devletin o yetimlerin, o
vatandaşlarımızın bütün haklarını koruduğu
hazinenin kapısında onları yine nöbetçi olmaya devam
ettireceksiniz. Burada eğer bir ihmal yoksa kasıt ararım
Sayın Bakanım. Onun için, bu kanunun derhal geri çekilmesi
lazım. Bunu vatandaşa anlatamazsınız. Bundan sonra
yapılacak hırsızlıklara kapı
açtığınızın delilidir. Kasıt yok diyorum sizin
için, arkadaşlarınız için, kanun teklifini veren
arkadaşım için kasıt yok diyorum ama çekmezseniz, bundan sonra her
hortumlamada hedef sizlersiniz. Hedef, direkt olarak, gösterilir, söyleyecek
siyaseten de laf bulamazsınız. Minareyi kılıfına göre
de ayarlayamazsınız çünkü tutanaklara geçen bu uyarıyla bu
gereğini yapıyorum. Mutlaka bir önerge vererek bununla ilgili engellemeyi
yapmanız lazım çünkü Türk vatandaşı,
çaldığı, her şeyiyle, mahkeme kararıyla sabit olan
insanların hazinede, kamu adına tasarrufta bulunan yerlerde
bulunmasını istememektedir.
Teşekkürlerimi
sunuyorum. Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İçli.
Sayın
İnce, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, dün akşam geç saatlerde Sayın Arınç, 1 Mart
tezkeresiyle bu tasarı arasında bir bağ kurmuştu ve 1 Mart
tezkeresindeki tutumum nedeniyle zamanın büyükelçisinin Bütün fitne bu
adamdan çıkıyor, bununla uyumlu çalışılamaz. demesini
ben şeref madalyası olarak görüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) diye tutanaklardan okudum.
Şimdi Bu
kanun teklifiyle ne bağı var bunun? diyeceksiniz, bence şu
bağı var: Bir vatandaşımız, Amerikan
Büyükelçiliğinin önündeki o siyah bariyerlerin
kaldırılmasıyla ilgili dava açıyor, davayı
kazanıyor ama Melih Gökçek yargı kararını uygulamıyor
ve mahkeme de yargı kararını uygulamadığı
gerekçesiyle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının ilan
yoluyla kınanmasına karar veriyor ve bu yargıda ilk. Sonra ne
oluyor? Melih Gökçek savunmasında şöyle diyor: ABDnin bilinen siyasi
ve politik durumu karşısında Ankara Büyükşehir Belediyesi,
Hükûmeti ve Amerika Birleşik Devletlerini karşısına
alabilecek eylemde bulunmaktan kaçınmıştır. Şimdi,
siz bu kanun teklifini yasalaştırarak Melih Gökçeki buradan
affedeceksiniz, yani dün şeref madalyası olarak yakanıza
taktığınız bir başka madalyanız daha olacak o
zaman.
Hani 1 Mart
tezkeresinin şerefinin sadece size ait olduğunu söylemişsiniz.
Sizin milletvekilleri-nizin üçte 2si -yaklaşık olarak söylüyorum-
Evet. demişti, üçte 1ine yakın bir kısmı Hayır.
demişti, oysa Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin tümü
Hayır. demişti. Bir kere orada bir şeref varsa oraya
ortağız ama öbürü şeref değilse Evet. demek, siz oranın
da ortağısınız, bizim orada bir
ortaklığımız söz konusu değil. Eğer o bir
madalyaysa bugün Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçiliğinin
önündeki o bariyerleri kaldırmayan, mahkeme kararına uymayan Melih
Gökçeki burada affetmiş olacaksınız. Ya o madalyanız geçersiz
ya buradan yeni bir madalya
Belki de o madalyayı Veysi Kaynaka
verebilirsiniz, orası beni ilgilendirmez.
Buradaki sistem
şu sayın milletvekilleri, olay şöyle: Bir bürokrat
-müsteşar, müsteşar yardımcısı, genel müdür, neyse-
yargı kararlarını keyfî biçimde uygulamıyor, sonra
zincirleme biçimde keyfî uygulamıyor, sonra görevi kötüye kullanıyor,
sonra bakıyorsunuz iş sıkışınca
yargılanmasına da izin vermiyorsunuz, sonra diyorsunuz ki: Buna bir
dokunulmazlık zırhı verelim. Onu milletvekili
yapıyorsunuz, o bürokratı, sonra o geçmişte mahkeme
kararlarını uygulamayan bürokratı milletvekili yaparak, sonra da
o milletvekili oyundan yararlanarak bir de ona af çıkartıyorsunuz.
Yani müthiş bir sistem bu. Önce bürokrat yargı kararlarını
uygulamıyor, sonra o, milletvekili oluyor, sonra o milletvekili parmak
kaldırarak, kanun teklifi vererek, yasama faaliyetinde bulunarak kendisini
aklıyor, Hükûmeti aklıyor. Bu müthiş bir sistem. Yani dünya
demokrasi tarihine, parlamenter demokrasi tarihine altın harflerle geçecek
bir düşünce tarzı bu.
Şimdi,
sürekli olarak AKP grup başkan vekilleri İç Tüzükten söz ediyor. Ya,
İç Tüzükten söz etmeye sizin hakkınız yok. İç Tüzükte
mükerrer oy kullanmak var mı? İç Tüzükü ağzınıza
almamanız lazım. Defalarca mükerrer oy
kullandığınız ortaya çıkmış.
Şimdi, bir
başka konu, Sayın Kuzu yine her fırsatta Bütün partilerin
-hatta Genel Başkanımızı da katıyor- dosyaları
var. diyor. Değerli arkadaşlarım, dilimizde tüy bitti. Biz,
getirin, kimin ne dosyası varsa
Bakın, Meclisin suç dosyası
burada. 724 tane, hepsi belli, yazıyor, görevi kötüye kullanmak, görevi
kötüye kullanmak
Arkadaşlarım soruyorlar Sayın Başbakan
Yardımcısına, kimler
Burada yazılı zaten. 724,
sayı bu. Bu Meclis bunu hak etmiyor. Burada ben de olsam böyle durmak
istemem, çıkmak isterim mahkemenin karşısına. Neyse ak koyun
kara koyun belli olsun. Şimdi, bu keyfîliği sürdürmeyelim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Burada size son söyleyeceğim şu olsun:
Sayın Başbakanın çok sevdiği bir söz var. Dürüst olun, dürüst. diyor.
Ben de diyorum ki: Yolsuzluğun batağına düşmeyin, yetimin
hakkına üşüşmeyin, haram lokma bölüşmeyin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Benim en son
söyleyeceğim şu, milletimize de en son şunu söylüyorum: Taş
da yumurtanın üstüne düşse, yumurta da taşın üstüne
düşse olan hep yumurtaya oluyor. Burada da ne yazık ki olan bu fakir
fukara millete oluyor. Çalışmak emek ister. Emekle elde ettiklerini
söylemek yürek ister. Ben o yüreğin bütün milletvekillerinde olduğuna
inanıyorum. 23 Nisan 1920den bu yana, sizler dâhil, hepimiz dâhil, bu
yürekte insanlar olduğumuza inanıyorum ve bu kanun teklifine
Hayır. diyeceğinizi umuyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İnce.
Üç önergeyi
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Başkan,
birleşimin sonuna kadar olmak kaydıyla Sayın İncenin
yaptığı konuşmaya bir açıklama getirmek istiyorum,
zamanı siz takdir edin.
BAŞKAN
Peki.
Son önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
565 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Bu Kanun
hükümlerini Başbakan yürütür.
Oktay Vural (İzmir) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu önergeye?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifiyle
ilgili çok şey söylendi -artık yasalaşma sürecinin sonuna
geliyoruz- birçok iddialarda bulunuldu, hakikaten bu iddiaların bir
kısmı yenilir yutulur şeyler değildi ancak AKP
milletvekilleri memleketin en önemli meselesi olarak işsizliği,
yolsuzluğu, fakirliği fukaralığı değil de Türk
Ceza Kanununda yer alan görevi kötüye kullanma suçunun hafifletilmesini
gündemlerinden düşürmeyeceklerini ve
yasalaştıracaklarını hepimize gösterdiler, bu suçun
cezasını hafifletip bazı sanıkların da kuşlar
kadar hafifletilmesinin önünü açacaklarını bizlere gösterdiler.
Hayırlı olsun, hayrını görün diyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bu kürsüden defalarca dile getirdik. Sahte para basan ve
piyasaya süren ve iki buçuk yıl hapis cezasına çarptırılan
Isparta Şarkikaraağaç Belediye Başkanını hiçbir
geçerli sebep yokken referandum sonuna kadar görevde tutuyor ve altı ay
hapse girmesini erteliyorsunuz. 25 Kasımda içeri almak durumunda
kalıp, bir hafta sonra salıveriyorsunuz ve söylenene göre ikinci defa
erteleme veriyorsunuz, göreve başlatıyorsunuz.
Buradan ilan
ediyorum kıymetli arkadaşlar: Şarkikaraağaçlı
hemşehrilerim ve Milliyetçi Hareket Partisinin hakkının sonuna
kadar takipçisi olacağız, sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz.
Bu işin peşini bırakmayacağız. Devletin
parasını seçilme yeterliliğini kaybetmiş ve
kesinleşmiş iki buçuk yıl hapis cezası almış
birine teslim ederlerken mutlaka bunun hesabının
sorulacağını unutmasınlar bu işin arkasında
olanlar.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakan; herhâlde bu töhmet ile yarın
Hakkın huzuruna çıkmak istemezsiniz. Ancak bu meseleyi vermiş
olduğum bu bilgiyle öğrendiniz ve artık vebal
altındasınız, ya hakkı, hakikati ya partinizin
doğrularını savunacaksınız. Ben yirmi yıllık
mülki idare amiri olarak herkese ve her kesime bugüne kadar
söyleyegeldiğim Hakikat eninde sonunda ortaya çıkar. Ey vatandaşlarım,
doğruluktan ayrılmayınız. sözünün
inandırıcılığı konusunda gerçekten çaresiz
kaldığımı düşünüyorum. Bu yüzden, kanun teklifini
fırsat bilip bu gerçekleri sizlerle bir kez daha paylaşmak istedim.
Hakka, hakikate inanan herkesi ve özellikle cumhuriyet
savcılarını göreve davet ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir başka hususu da sizlerle paylaşmak istiyorum:
Bir e-mail geldi. Bu e-maili bilmenizi istiyorum. Sayın Meclis
Başkanımız ve değerli milletvekilleri diye
başlıyor elektronik mektup. Bakın ne diyor: 07/12/2010
tarihinde yerel bir televizyonu izlerken Sayın Vekilimiz Veysi
Kaynakın vermiş olduğu teklifi görünce dikkat kesildik. Biz
Elbistana bağlı Karaelbistan beldesinde kurulu
Sınırlı Sorumlu 125 no.lu Öz Karaelbistan Taşıma
Kooperatifi ve 8 üyesi olarak, AK PARTİ kuruldu kurulalı -dikkatinizi
çekiyorum arkadaşlar- AK PARTİliyiz. Şundan eminim ki,
Sayın Vekilimizin bize vekâleten değil birilerinin telkiniyle bu
teklifi verdiğini düşünüyoruz. Yanlış anlamayın
arkadaşlar, bu e-mail sadece bizlere gelmedi yani içinizde olan, özellikle
Maraş milletvekillerimiz başta olmak üzere birçoğuna
gönderilmiş.
Biz
Karaelbistan-Elbistan arasında yolcu
taşımacılığı yapmak üzere kurulmuş bir
kooperatifiz. Kurucular arasında her köyden 1 kişi ve 3 muhtarımız
da var ve prosedüre göre Valilikten de iznini aldık. Karaelbistanın
AK PARTİli Belediye Başkanı bir yıldır bize ruhsat
vermiyor. Biz çalışmaya başlayınca bizi belediye kolluk
gücüyle durdurdu. Konuyu mahkemeye taşıdık, yürütmeyi durdurma
kararı aldık. Belediye itiraz etti. Bu itirazı da bölge idare
mahkemesi reddetti.
Bu arada mahkeme
karar verip, bizi haklı buldu. -Yani esas kararı da
almışlar- Biz de bu mahkeme kararıyla belediyeye yeniden ruhsat
talebinde bulunduk. Belediye, beldede neredeyse halk
sağlığını doğrudan ilgilendiren tesislerde dahi
yapı kullanım izni aramaz iken, beldedeki yapıların yüzde
70i ruhsatsız iken terminal yeri talebimize bizi âdeta alaya alan bir
cevap verdi: Kasabamızda yolcu terminaline ihtiyaç yoktur. Terminal
yokluğu nedeniyle beldemizde mağdur olan kişi ve kuruluş da
yoktur. Belediye Başkanı âdeta hukuka meydan okur vaziyette Hâkim
yanlış karar verdi. Bu beldenin hâkimi de savcısı da
benim. diyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tüm bunlardan
Kahramanmaraş milletvekillerimizi de haberdar ettik. Referandum sürecinde
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvuru hakkı
kazanacağız diye kapı kapı dolaştık AKPli
olarak. diyor.
Şimdi,
Veysi Kaynaka soruyoruz: Sizin, bireysel başvuru hakkının
detaylarını düzenlemeniz gerekirken bir avuç derebeyinin
cezasını ne diye hafifletiyorsunuz? Lehimizde 4 adet mahkeme
kararı varken biz nereden adalet isteyelim? Başımızı
nereye vuralım? Siz bu teklifi verirken hangi, 240tan yargılanan,
belediye başkanlarının telkini altında kaldınız?
Evet, bu
iddiayı biz dillendirmiyoruz arkadaşlar. Bu iddiayı AKPli,
Kahramanmaraşlı, Veysi Kaynakın seçmenleri dillendiriyor.
Şimdi,
Sayın Veysi Kaynaka ve sizlere hatırlatıyorum: Sandık
göründü. Yarın Maraşa gideceksiniz, seçim bölgelerine gideceksiniz.
Cevabı bize yetiştirmeye kalkmayın, o seçmenlerinize verin
diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Veysi Bey, bir cevap verin bu söylenenlere!
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İç Tüzük
madde 86ya göre, oyunun rengini belli etmek üzere 2 milletvekiline söz
vereceğim.
Teklifin lehinde
ilk söz Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Veysi Kaynaka aittir.
Buyurun Sayın
Kaynak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Sayın Başkanım, saygıdeğer
milletvekilleri; kanun teklifinin tümü üzerinde oyumunun rengini belli etmek
üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Benden önceki
konuşmacının ifade ettiği Karaelbistandaki kooperatifle
ilgili somut olayı bilmiyorum. Ama, ben şunu söylüyorum:
Kahramanmaraşta
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) E-mail geldi, okumamışsın!
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Hayır, hayır
Gelmedi bana.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Size de geldi e-mail!
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Gelmedi efendim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hemen göstereceğim!
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Sen e-maillerimizi mi takip ediyorsun? İzinsiz
Bilişim
suçu işliyorsunuz o zaman.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, lütfen yerinize oturun.
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Değerli arkadaşlar
Ben şunu ifade ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Herkese gelmiş. Siz de varsınız!
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Kahramanmaraşta, benim de, bütün Kahramanmaraş milletvekillerininde,
bütün belediye başkanlarımızın da ve tabii ki AK
PARTİnin de yüzü ak. Bunu, en son, 12 Eylül referandumunda,
Kahramanmaraşlılar, Meclisimizin, partimizin sunduğu Anayasa
değişikliğine merkezde yüzde 89u, il genelinde yüzde 80i
aşan oranda verdikleri Evet. oyuyla göstermişlerdir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bu, hukuk sorununu çözüyor mu?
OKTAY VURAL
(İzmir) Onun için mi size oy verdiğini söylüyorsunuz? Yazık,
günah millete!
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bu teklifle ilgili birçok
eleştiri yapıldı. Komisyon Başkanımız,
değerli milletvekillerimiz, Değerli Bakanımız bunlara cevap
verdi ama şunun altını çizmek üzere tekrar huzurunuza geldim: Bu
teklif, kesinlikle, yolsuzlukların önünü açan, onlara cesaret veren,
onları affeden bir teklif değildir. Bir defa, af, bizim
şiarımızda yoktur. Af kanunu yapanları millet 2002
seçimlerinde cezalandırmış ve sandığa gömmüştür.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İkincisi:
Eğer yolsuzluk bir akçeli işse, bir parasal konu ise teklifimizin
3üncü maddesinde, irtikap oluşturmayan görevi kötüye kullanma
suçlarını daha da ağırlaştıran bir cezaya
çarptırılmasını istedik, adli para cezası getirdik ve
süresini de bir yıldan üç yıla olarak muhafaza ettik.
Son olarak şunu
ifade ediyorum: Daha önceki konuşmamda ifade ettim. Bu teklifle Türk Ceza
Kanununun bu bölümünde düzenlenen kamu görevlisinin ticaretini yasaklayan
259uncu madde, kamu görevinin terki ve yapılmaması
260ıncı madde ve kişilerin malları üzerinde usulsüz
tasarrufu engelleyen 261inci maddeye uygun bir ceza alt ve üst
sınırı getiriyoruz ve bunu da gerekçemizde açık açık
ifade ediyoruz, gizlediğimiz, sakladığımız,
örttüğümüz hiçbir şey yok.
Değerli
arkadaşlar, tabii, bir de çok şey söylendi: Nöbetçi vekil, işte
birçok teklif onun üzerinden geliyor. Eğer millî irade adına,
milletimiz adına bana bir nöbet düşüyorsa ben bundan gurur
duyarım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen millet adına getirmedin bu teklifi!
AKİF
AKKUŞ (Mersin) - Sen de görevini kötüye kullanıyorsun!
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) - Ayrıca, hazırladığımız teklifler
komisyonlardan geçip Genel Kurulda kabul görüyorsa, bu, partimin, milletvekili
arkadaşlarımın, Hükûmetimizin, grup başkan vekillerimizin
bana olan güvenini gösterir; bu da beni üzmez, sadece sevindirir diyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Her şeyi milletin sırtına yükleyin!
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) - Teklifimizin kabul edilmesini ve milletimiz için hayırlı
olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaynak.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisini
yanlış bilgiyle yönlendirmiştir. Kürsüden bir dakika
BAŞKAN
Hayır, bir dakika
Hangi konuda yanlış yönlendirdi arkadaş?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Efendim, kendisine e-mail gelmediğini, böyle bir şeyden
haberi olmadığını söylemiştir, ispatlamak istiyorum.
BAŞKAN Siz
Sayın Kaynakın bilgisayarını nereden biliyorsunuz? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Efendim, bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
BAŞKAN Bir
dakika, anlamaya çalışıyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Şöyle efendim: Bütün milletvekillerine göndermişler. Bize
gelen bilginin altında hangi milletvekiline gönderildiğine dair liste
var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Liste var efendim, e-mailde alıcıların listesi
var.
BAŞKAN
Anladım, peki.
OKTAY VURAL
(İzmir) Alıcıların içinde Veysi Kaynak da var, Mehmet
Sağlam da var, Mehmet Akif Paksoy da var.
BAŞKAN
Anladım, peki. Bir dakika
Bir dakika
Benim haberim
yok, bakmadım. dedi. Dolayısıyla konu da
anlaşıldı, tutanaklara da geçti.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan, bir sataşma yok, bir hakaret yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yok dedi efendim.
BAŞKAN
Sayın Vural, tutanaklara geçti şimdi işte.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, suç işlediğini söyledi
aynı zamanda. Oysa, açık ve net, bir milletvekiline gelen emailin
kimlere geldiğini ifade etmek
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bilişim suçu işlediğimi söyledi.
BAŞKAN Ben
Suç işledi. dediğini duymadım. Tutanakları
getirteceğim o zaman. Suç işledi. dediyse söz vereceğim. Tamam
mı?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Tamam efendim.
BAŞKAN
İç Tüzük madde 86ya göre oyunun rengini açıklamak üzere, aleyhte
Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Buyurun
Sayın Genç. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 565 sıra
sayılı Yasa Teklifinin tümünün oylamasından önce oyumun rengini
belirtmek üzere, aleyhte söz istedim. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce teklif
sahibi Veysi Kaynakı dinledik. Diyor ki: Arkadaş, biz ne yapsak bu
millet bize oy verecek. Biz soygunculuk da yapsak verir, yolsuzluk da yapsak
verir, ülkeye ne yapsak da verir. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Hayır, öyle bir şey demedi!
AHMET YENİ
(Samsun) Ayıp, ayıp!
KAMER GENÇ
(Devamla) Denilen o kardeşim!
Dolayısıyla,
yani bu millet, biz ne yapsak, bu memlekete karşı ne yapsak da verir.
AHMET YENİ
(Samsun) Laflarına dikkat et, laflarına!
KAMER GENÇ
(Devamla) Ee, ne yapalım? Ey millet, sen duyuyorsun! Ben daha ne
diyeyim?
Şimdi, bu
kanun müzakere edilirken Bülent Arınç çıktı kürsüye, dedim ki:
Vicdanın bunu kabul ediyor mu? Çok kabul ediyor. dedi. Ben
aslında hata etmişim. Ya, ben Bülent Arınçı
tanıyorum. Bülent Arınç Meclis Başkanı iken Manisada bir
KİT malı orada bir gruba 3 milyon dolara satıldı.
Arkasından altı ay sonra bu malın yarısı 15 milyon
dolara birilerine satıldı. En azından bunu önleyebilirdi. Yine
Turgutluda bir İngiliz şirketine, Turgutlunun en güzel dağlarındaki
o ormanlar yok edilmek suretiyle bir nikel madeni ruhsatı verildi. Bu da
yetmemiş gibi bir de TÜBİTAK tarafından 1 milyon dolar kendisine
para verildi. Meclis Başkanıydı Bülent Arınç. Hakikaten
memleketi düşünseydi bunları engelleyebilirdi.
Şimdi, ben
zaten sizin partinizin ve yöneticilerinizin bu devletin mallarının
pek öyle devlet elinde kalmasına sıcak
bakmadığını bilen bir insanım.
Şimdi, her
konuşmamın sonunda Suat Kılıç kalkıyor Efendim,
küfretti. Ben kime küfrettim kardeşim? Ben diyorum ki: Bu memlekette
ihanet edenlere ihanetçi diyorum. Eğer siz ihanet edenlere ihanetçi
demiyorsanız hayhay. Ama Suat Kılıçın kayınpederi
Başbakanlıkta -büyük miktarda- Başbakanın
Başmüşaviri, karısı da Ankara Anakent Belediyesinden yine
çok yüklü bir maaş alıyor.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Saygılı ol! Terbiyeli ol! Senin evladın hangi, nerede
çalışıyor? Senin evladın hangi Mecliste
çalışıyor? Utan! Utan!
AHMET YENİ
(Samsun) Senin oğlun nerede çalışıyor?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Aileyi niye karıştırıyorsun?
Ayıptır!
KAMER GENÇ
(Devamla) Kendisi de Grup Başkan Vekili. Tabii, böyle olunca, tabii ki
her şeye ama her şeye karşı çıkıyor.
Şimdi,
bakın arkadaşlar, mesele şu: Bir kanun teklifini
getirmişsiniz. Bu kanun teklifinde, demin de söylediğim gibi, bu
devlette görevini, kamu görevini yapıp da görevini suistimal edenlere
seksen yıldır uygulanan bir ile üç yıl arasında ceza var.
Şimdi bu cezayı kaldırıyorsunuz? Niye
kaldırıyorsunuz?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) - Kaldırmıyoruz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Veya düşürüyorsunuz yani altı ay ile iki seneye
indiriyorsunuz. Niye indiriyorsunuz? Çünkü mevcut Ceza Kanunu
uygulamasında böyle bir cezanın artık hukuki kıymeti
kalmaz. Altı ay ceza alsa paraya çevriliyor. Ne yapacak? E, para çok
sizde.
Şimdi,
bakın, İstanbul Belediye Başkanının
aşağı yukarı seksen küsur ihalesinden dolayı görevini
suistimal ve ihmal ettiğine dair Danıştay tarafından
verilmiş karar var. Bu, Mart 2010dan beri İstanbul
Başsavcısının elinde bekliyor bu dosya, üzerine bir türlü
soruşturma yapılmıyor.
Şimdi bu
kanun çıktı. Hemen hepsine soruşturma izni verecekler. Bunlar
gidecekler mahkemeye, mahkemede altı ay kendilerine ceza verilecek
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Üç ay, üç ay.
KAMER GENÇ
(Devamla)
cezalar da paraya çevrilecek, ondan sonra gelecekler Gördünüz mü
arkadaşlar, biz aklandık. diyecekler.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Paraya çevrilme zorunluluğu var mı?
KAMER GENÇ
(Devamla) Yine Melih Gökçekle ilgili bu konuda bir sürü görevi ihmal ve
suistimal dosyaları var. Bunlar gidecek yine mahkemeye, gelecek, efendim
işte Beraat ettik.
Şimdi
arkadaşlar, peki, bu devlet nasıl ayakta kalır? Bu devleti
yöneten kamu görevlileri, eğer görevlerini suistimal ettiklerinde bir ceza
almadıkları takdirde nasıl bu devlette doğru görev
yapılabilir? Yapılamaz. Bizim içimizin yandığı olay
bu. Yani bu devletin belli birtakım soygunculara karşı,
hırsızlara karşı korunması lazım. Bu
cezaları indirmek değil, bu cezaları artırmak lazım.
Bunların caydırıcı olması lazım. Bu kamu görevini
yapan, bir ihaleyi yapan, Kamu İhale Kanununa aykırı hareket
ettiği zaman bilmeli ki arkadaş, Türk Ceza Kanununda kendisinin
ağır bir cezayla cezalandırılacağını bilecek
ve bu fiilinden caydırıcı olarak dürüst görev yapacak.
Şimdi, sizin
içinizde bazı milletvekilleri var. Bunlar, zamanında bürokrattı,
görevi ihmal ve suistimalden dolayı ceza aldılar, geldiler,
milletvekili oldular. Şimdi, bu kanun yürürlüğe girdikten sonra
bunlar tekrar, hükmüm yeniden incelemeye alınacak
İşte,
uyarlamaya diye bir madde var biliyorsunuz Ceza Kanununda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KAMER GENÇ
(Devamla) Gidecekler, zaten iki yıla kadar da hükmün
açıklanması geriye bırakılmış olacak,
dolayısıyla cezalar kalkacak.
Şimdi, bir
memlekette siyaset adamı onurlu ve soylu olmak zorunda. Bir siyaset
adamı kendisiyle ilgili bir af çıkaramaz,
çıkardığı zaman bunun anlamı, işte o
söylediğiniz anlamdaki anlamdır. Ben burada ifade etmeyeyim. Bu ne
haysiyete sığar ne insanlığa sığar ne
yurtseverliğe sığar ne dürüstlüğe sığar.
Dolayısıyla biz diyoruz ki: Burada siz hangi kanunu getirdiniz de
memleketi korudunuz, milleti korudunuz, işsize problemini çözümlemesi için
bir şey getirdiniz? Yolsuzluklarla mücadele konusunda hangi kanun tasarısını
getirdiniz de biz karşı çıktık? Hayır,
getirmiyorsunuz. Yahu, aklı olan
Ya bir çocuğa sorun, yani bir
memleketi suistimal eden kişilerin cezasını affedecek, görevini
suistimal ederse bunun cezasını affedecek bir kanun namuslu bir kanun
mudur? Bu kanuna oy vermek namuslu bir davranış mıdır?
Değil arkadaşlar, değil. Onun için oyumun rengi aleyhtedir.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, sataşmadan size söz vereceğim. Yeni bir
sataşmaya mahal vermeden, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Kahramanmaraş Milletvekili
Veysi Kaynakın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
öncelikle söz verdiği için Sayın Başkana teşekkür ediyorum.
Sayın Kaynak
biraz önce konuşma yapmaya çıktı, bizim söylemiş
olduklarımızın doğruluğunu araştırmak yerine
suçüstü yakalanmış olmanın telaşıyla doğrudan
şahsımı hedef alarak bilişim suçu işlediğimi, bu
bilgiyi nereden aldığımı söyledi.
AHMET YENİ
(Samsun) Niye rahatsız oluyorsunuz!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Kıymetli arkadaşlar, bir de bir atıfta bulundu, dedi
ki savunma mekanizmasıyla: Bizim ne kadar doğru olduğumuzu
referandumdan almış olduğumuz oy gösteriyor. Dikkat edin
arkadaşlar, bu cümleyi kuran bir hukukçu arkadaşımız. Yani
bir siyasi karar ile hukuki kararı maalesef ayırt edemiyor
olduğunu hep birlikte gördük.
Yani Sayın
Kaynak, bu teşhisinizle, bu cümlenizle 100 ünlü hukukçudan biri olarak
tarihe geçtiniz.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Tarihi sen mi yazıyorsun!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Aynı zamanda hukuk tahsilini almış bir
arkadaşımızın nasıl böyle bir cümle kurabildiği
de sanıyorum bundan sonra hukuk fakültelerinde ders olarak
okutulacaktır!
Bana
Bilişim suçu işledi. diyen arkadaşıma şunu ifade
etmek istiyorum: Biliyorsunuz bir elektronik mektup gönderilirken kimden ve
kime bölümleri vardır. Kime gönderildiği çok açık bir biçimde
orada dile getirilmiş, yazılmış. Yani benim senin sayfana
girmem falan mümkün değil. Ama tabii, hukuk fakültesi mezunu bir
arkadaşımızın siyasi karar ile hukuki kararı
ayırt edemediğini düşünürsek bana böyle bir cümle
kurmasını da çok görmüyor diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, bana sataşmada bulundu.
Sataşmaya cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Hangi konuda sataştı?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Benim söylediğimi Genel Kurula yanlış
aktardı, çarpıtarak aktardı. (Gürültüler)
BAŞKAN Bir
dakika
Ya hiç duymuyorum. Şimdi cümbür cemaat
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Sayın Başkanım, sözlerim
çarpıtılmıştır, şahsıma yönelik
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Kaynak
Ya gerçekten
duymuyorum, hiç kimseyi duymuyorum. Bu taraf da susarsa iyi olacak.
Siz ne
diyorsunuz?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Sözlerimi çarpıtarak Genel Kurula ifade
etmiştir, düzeltmek istiyorum. Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN
Neyi çarpıttı?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Efendim, benim bilişim suçu
işlemişsiniz lafımı eğer maillerimi takip
ediyorsanız bilişim suçu
(Gürültüler)
BAŞKAN
Duymuyorum Sayın Kaynak.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş)
maillerimi takip ediyorsanız bilişim suçu
işlemiş olursunuz. lafımı
(Gürültüler)
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Öyle bir şey yok. Tutanaklara bakılsın.
Yanlış anladı yine, yanlış!
BAŞKAN
Şimdi, beş dakika durun siz, ona bakacağım çünkü ben sizin
konuşmanızda da Bilişim suçu işliyorsunuz, suç
işliyorsunuz. sözünü takip edememiştim.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Mailimi takip ediyorsanız eğer bilişim
suçu işlemişsiniz demektir. dedim ben.
BAŞKAN
Bakın, işte onu ben takip edememiştim, daha sonra
baktırdım, onu demişsiniz. Onun için Sayın Korkmaza söz
verdim. Bir saniye bakacağım ona da.
Sayın
Arınça 69uncu maddeye göre söz veriyorum.
Buyurun.
5.-
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.
Görüşmelerin
sonundayız. Görüşmeler sırasında tüm
arkadaşlarımızın düşüncelerini, eleştirilerini,
önerilerini hep beraber inceledik. Şahsen bundan çok
yararlandığımı da ifade etmeliyim. Sonunda kabul edilir
veya reddedilir, o Genel Kurulumuza aittir.
Sayın
İnce biraz önceki konuşmasında ismimden de bahsederek birkaç
konuyu gündeme getirdi. Ben buna cevap vermek arzusundayım. Sayın
Başkana teşekkür ediyorum.
1 Mart
Tezkeresindeki tutumumla ilgili olarak dün konuştum, buna ekleyecek bir
şey yok ancak onunla bu kanun arasındaki irtibatı kurması
ve bunu bir şekilde yapması dikkatimi çekti. Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanı Sayın Melih Gökçekle bu kanunun ilgisi
olabilir. Yani, onun yargılandığı veya hüküm giydiği
bir dosya vardır. Ne kadardır bilmiyorum. Ancak, emin olun ki biz
genel bir düzenleme yapıyoruz. Türk Ceza Kanununun 257nci maddesinden,
bugün, şu kadar dosyası olan kişiler de o fıkralara
uyduğu takdirde istifade edecektir. Sayın Melih Gökçekin bu kanunun
çıkarılmasında bir dahli olmuşsa, fazladan bir müdahalesi
olmuşsa, bu müdahalesini herkesin gözünün önünde yapıyorsa, telefon
konuşmalarıyla veya Meclis Genel Kuruluna gönderdiği
birtakım hediyelerle bunu desteklemeye çalışıyorsa çok
yanlış bir iş yapıyor, çok saygısız bir iş
yapıyor, bunu kabul etmemiz lazım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hükûmet onun emrinde!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Müsaade buyurun.
Değerli
arkadaşlarım, ama ben şuna inanıyorum:
Yaptığımız düzenleme doğru bir düzenlemedir, makul bir
düzenlemedir, yerinde bir düzenlemedir. Dün sordunuz, tekrar ediyorum: Vicdani
kanaatim de bu düzenlemenin doğru olduğu yönündedir.
İkinci bir
konu: Dün bir arkadaşımız konuşması
sırasında Zahid Akman da mahkûm oldu, o da bundan yararlanacak.
demişti.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Evet, ben söyledim.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Sayın Ergün Aydoğan
Ben söyledim. diyor. Çok haklı ama bir şeyi unutuyor. Sayın
Aydoğanın unuttuğu şey şudur
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Evet, kurtuldu.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Müsaade buyurun efendim.
Bakın, ben sizi önemsiyorum da size cevap veriyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sizin göreviniz cevap vermek milletvekiline.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Sayın Aydoğan diyor
ki: Zahid Akman da bundan hüküm giydi, bundan dolayı onun affı için
bu çıkıyor. Değerli arkadaşlar, Zahid Akman RTÜK Üst Kurul
üyesidir ve RTÜK Üst Kurulunun pek çok üyesi de 257nci maddeden bir dava
dolayısıyla mahkûm olmuşlardır. Bu mahkûm olanlar
içerisinde Cumhuriyet Halk Partisi kontenjanından RTÜK üyesi seçilen iki
arkadaşımız da vardır. Birisi rahmetli oldu Sayın
Mehmet Dadak, rahmet diliyorum, bir diğeri de Şaban Sevinç
arkadaşımızdır. Dolayısıyla, sadece Zahid
Akmanı ön plana koyarak arkasında Üst Kurul üyelerinin diğer
isimlerini unutmak veya saklamak veya dikkatlerden kaçırmak doğru
değil. Kaldı ki bu davayı sizden daha iyi biliyorum. Verilen
karar yanlıştır ve Yargıtay aşamasındadır,
henüz kesinleşmemiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Sayın Başkan, bir
cümle daha söylemek istiyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Olmaz Sayın Başkan, bize vermiyorsunuz.
BAŞKAN Hiç
yapmadım Sayın Arınç.
Teşekkür
ederim, sağ olun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Sayın Kaynak, buyurun.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan
Sayın Başkan
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakan belki kanunla ilgili de konuşma yapmak
isteyebilir yani sataşmanın dışında da söz talebi
olabilir.
BAŞKAN
Ben, önce sataşmadan söz verdim Sayın Bakana, şimdi de
Sayın Kaynaka sataşmadan söz veriyorum.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
6.-
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın, Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmazın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Değerli Başkanıma teşekkür ediyorum
sataşmadan söz verdiği için çünkü sözlerim çarpıtılarak
sizlere sunulmuştu.
Ben,
konuşmaya başlarken bahsedilen Karaelbistandaki o minibüs
kooperatifinin mailinin bana ulaşmadığını söyledim,
Nevzat Bey de ısrarla mailin bana ulaşmış olduğunu
söyledi. Ben o zaman dedim ki: Eğer siz benim maillerimi takip
ediyorsanız bilişim suçu işlemiş olursunuz. Benim
söylediğim budur.
Ayrıca, yine
o kooperatifin sorunlarıyla ilgilenmeyeceğimizi falan da söylemedim,
konudan haberim olmadığını, hemen acilen de alakadar
olacağımızı söyledim.
Ancak, şunu
ifade ediyorum: Sayın Nevzat Korkmaza tarih yazmak, hele hukuk tarihi
yazmak görevi kimse tarafından verilmedi. O yüzden, kim büyük hukukçu, kim
küçük hukukçu, o Nevzat Beyin bilgisini de, haddini de aşan bir şey.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Bir şey yazmak için sizden emir mi
alacağız!
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) Benim diplomamı, hukukçuluğumu sorgulamak Nevzat Beye
kalmış bir şey değil.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hukuki karar ile siyasi kararı aynı kefeye koydun mu, bir
açıkla bakayım!
VEYSİ KAYNAK
(Devamla) - Ben son olarak şunu ifade ediyorum:
Yaptığımız işten her zamanki gibi alnımız
açık. Teklifimizin bütünü gerekçeleriyle birlikte, komisyondaki
konuşmalarımızla tutanaklar, hepsi birlikte incelensin,
doğru bir iş yaptığımız
anlaşılacaktır. Biz AK PARTİ, AK PARTİli hiç kimse
yolsuzluğa prim vermez çünkü biz yolsuzlukla, yasakla ve yoksullukla
mücadele için kurulmuş bir partiyiz diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın, konuşmasına
ilişkin açıklaması
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkanım, ben de Genel Kurulu
doğru bilgilendirmek istiyorum.
10 Temmuz 2007
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen 5785 sayılı
Yasayla Üst Kurul üyelerinin görevleriyle ilgili işledikleri
suçların soruşturulabilmesi başbakan iznine bağlandı.
Yani Başbakanın izni olmadan Zahid Akman soruşturulamaz. Bu
konuda kanun çıkardı bu Hükûmet. Ben de Sayın Arınçı
önemsediğim için cevap vermek istedim.
Saygılar
sunarım.
BAŞKAN-
Teşekkür ederim.
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın, Türk Ceza Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/766) (S. Sayısı: 565) (Devam)
BAŞKAN
Teklifin tümünün açık oylama şeklinde yapılmasına dair
önerge vardır. Önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım,
açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
565 sıra
sayılı Kanun teklifinin tümünün oylamasının Açık
oylama şeklinde yapılmasını arz ederiz.
Nevzat Korkmaz?
Burada.
Ali
Uzunırmak? Burada.
Faruk Bal?
Burada.
Kemalettin
Nalcı? Burada.
Oktay Vural?
Burada.
D. Ali Torlak?
Burada.
Osman
Ertuğrul? Burada.
Hamit
Homriş? Burada.
Cemaleddin Uslu?
Burada.
Kadir Ural?
Burada.
Hasan Özdemir?
Burada.
Ahmet Orhan?
Burada.
Recep Taner?
Burada.
Necati Özensoy?
Burada.
Behiç Çelik?
Burada.
Süleyman
Yunusoğlu? Burada.
Yılmaz
Tankut? Burada.
Murat Özkan?
Burada.
Ertuğrul
Kumcuoğlu? Burada.
Mümin İnan?
Burada.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar
gereğince açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için iki
dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen
iki dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen iki dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylamayı
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 565 sıra sayılı Kanun Teklifinin
tümünün açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı : 354
Kabul :
280
Ret : 74
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Gülşen
Orhan Bayram
Özçelik
Van Burdur
Teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Birleşime
19.30a kadar ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.50
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 19.38
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutuyorum:
IX.-
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.-
2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşme gün ve saatleri ile konuşma sürelerine ilişkin Danışma
Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 86 Tarihi:
8/12/2010
Danışma Kurulunun 8/12/2010 Çarşamba günü
yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin
Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mustafa
Elitaş Muharrem
İnce
Adalet ve Kalkınma
Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan
Vekili Grubu
Başkan Vekili
Oktay Vural Ayla
Akat Ata
Milliyetçi Hareket
Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu Başkan
Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneriler:
1.- 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısının,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Özel Gündemde Yer Alacak
İşler kısmının 1 inci ve 2 nci sıralarında
yer alması; Bütçe görüşmelerine 13/12/2010 Pazartesi gün saat
13.00te başlanması ve bitimine kadar, resmî tatil günleri dahil
(18/12/2010 Cumartesi günü hariç), her gün saat 11.00den 13.00e ve 14.00ten
günlük programın tamamlanmasına kadar çalışmalara devam
olunması ve görüşmelerin on üç günde tamamlanması; bütçe
görüşmelerinin son günü olan 26/12/2010 Pazar günü görüşmelere saat
13.00te başlanması ve bitimine kadar çalışmalara devam
olunması,
2.-
Başlangıçta Bütçenin tümü üzerinde gruplar ve Hükümet adına
yapılacak konuşmaların (Hükümetin sunuş konuşması
hariç) 1er saat (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir.), kişisel konuşmaların ise 10'ar dakika ile
sınırlandırılması,
3.- Kamu
idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin on dört turda tamamlanması,
turların bitiminden sonra Bütçe ve Kesinhesap Kanunu
Tasarılarının maddelerinin oylanması,
4.-
İçtüzüğün 72 nci maddesi gereğince yapılacak
görüşmelerde, gruplar ve Hükümet adına yapılacak
konuşmaların 1, 2, 6 ve 9 uncu turlarda 50'şer, diğer
turlarda 40'ar dakika (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir.), kişisel konuşmaların 5'er dakika
olması, kişisel konuşmalarda her turda İçtüzüğün 61
inci maddesine göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere iki üyeye söz
verilmesi ve bir üyenin sadece bütçenin tümü üzerinde veya sonundaki
görüşmelerde ya da bir turda söz kaydı yaptırması,
5.- Bütçe
görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve
her tur için soru-cevap işleminin 20 dakika ile
sınırlandırılması,
6.- Bütçe
görüşmelerinin sonunda gruplara ve Hükümete 1'er saat süre ile söz
verilmesi (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir.), İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre
yapılacak kişisel konuşmaların 10'ar dakika olması,
Önerilmiştir.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
5inci
sırada yer alan, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.-
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı ile Adalet
Komisyonu Raporu (1/961) (S. Sayısı: 574) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
574 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülecektir. Bu nedenle,
tasarı tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen, Hükûmet adına Adalet Bakanı Sayın
Sadullah Ergin.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 12 Eylül günü yapılan halk oylamasıyla
yürürlüğe giren 5982 sayılı Yasa ile Anayasamızın
159uncu maddesinde yapılan değişikliğin zorunlu bir sonucu
olarak hazırlanan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanun
Tasarısı ile ilgili olarak Hükûmet adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi Hükûmetimiz ve şahsım adına
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk hukuk sistemi ve demokrasimiz
açısından çok önemli görevler ifa eden Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun yapılan Anayasa değişikliği
doğrultusunda yeniden yapılandırılması amacıyla
hazırlanan yasa tasarısını görüşmeye
başlıyoruz.
Hatırlanacağı
üzere 7 Mayıs 2010 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen
5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa 12
Eylül 2010 günü referanduma sunulmuş ve kabul edilerek yürürlüğe
girmiştir. Yapılan bu Anayasa değişikliği ile pozitif
ayrımcılıktan çocuk haklarına, sendikal özgürlüklerin genişletilmesinden
kamu denetçiliği kurumunun kurulmasına, askerî yargının
görev alanının daraltılmasından Anayasa Mahkemesinin
yapısına kadar pek çok alanda önemli reformlar gerçekleştirilmiştir.
Gerçekleştirilen bu reformlar arasında kuşkusuz en önemlilerinden
biri de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısıyla ilgili
olarak getirilen yeniliklerdir.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Özürlülerden daha önemli yani.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Devamla) Hepimizin bildiği gibi Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu, henüz 1982 Anayasası yürürlüğe girmeden
önce 13 Mayıs 1981 tarihli ve 2461 sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu ile kurulmuş idari bir organdır.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kurulduğu günden bu yana hemen her
kesim tarafından, üye sayısının az olması, üyelerin
sadece Yargıtay ve Danıştaydan gelmesi, hakkında kararlar
alınan ilk derece hâkim ve savcılarından hiçbir temsilcinin
Kurulda bulunmaması, Kurul kararlarının yargı denetimine
tamamen kapalı olması, Kurul kararlarına karşı etkin
itiraz sisteminin öngörülmemiş olması, hâkim ve savcıların
denetlenmesinde ve soruşturulmasında Adalet Bakanının
yetkili olması, adalet müfettişlerinin Bakan tarafından
atanması, Kurulun kendisine ait sekretaryasının,
binasının ve bütçesinin bulunmaması gibi nedenlerle yoğun
bir biçimde eleştirilmiştir.
Kurulla ilgili
olarak Anayasada yapılan yeni düzenleme yeterli midir, bütün
eleştiriler karşılanmış mıdır? Bu soru
sorulduğunda verilecek cevap şudur: Anayasa
değişikliğiyle, otuz yıldır yapılan
eleştiriler önemli ölçüde karşılanmıştır; çok
olumlu, ileri adımlar atılmıştır ancak her yönüyle
mükemmel bir kurul yapılanmasının
sağlandığını söylemek elbette ki mümkün değildir.
Söz konusu Anayasa değişikliğinden hemen sonra, Anayasayla
ilgili olarak yeniden çalışma yapılması gündeme
getirilmiş olup önümüzdeki süreçte bu yönde yapılacak
çalışmalarda Kurulla ilgili olarak daha ileri ve olumlu
adımların atılması söz konusu olabilecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz, Avrupa Birliği
müzakere sürecini başlatmış olup bu aşamadan sonra gündeme
gelen Avrupa Birliği ilerleme raporları ve yargıyla ilgili
istişari ziyaret raporlarında, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun yapısının değiştirilmesine yönelik
eleştiri ve öneriler söz konusu olmuştur. Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun yapısı yeniden düzenlenirken dile getirilen tüm bu
eleştiri ve önerilerin yanı sıra Avrupa Birliği müzakere
süreciyle ilgili yapılması gereken değişiklikler,
yargı reformu stratejisinde tespit edilen hedefler, uluslararası
belgeler, mukayeseli hukuktaki benzer kurulların yapısı ile
ülkemizde değişik kişi, kurum, parti ya da sivil toplum
kuruluşları tarafından hazırlanmış olan Anayasa
taslakları göz önüne alınmış ve Anayasanın 159uncu
maddesi bu şekilde değiştirilmiştir.
Hatırlatmak
gerekirse yapılan Anayasa değişikliğiyle Kurulun üye
sayısı arttırılmış, Kurul üyelerinin geldiği
kaynaklar çeşitlendirilmiş, ilk derece mahkemesi hâkimlerinin de
Kurulda temsil edilmeleri sağlanmış, Kurul kendisine ait
sekretaryaya kavuşturulmuş, Kurulun üç daire ve genel kurul
şeklinde çalışması benimsenmiş, meslekten çıkarma
cezalarına karşı yargı yolu açılmış, Kurula
bağlı teftiş kurulunun kurulması öngörülmüş ve
kurulmuş, hâkimlerle ilgili denetim işlemleri ile soruşturma
izni konusundaki Adalet Bakanının yetkileri büyük ölçüde Kurula
devredilmiştir. Yine hatırlatmak gerekir ki yapılan Anayasa
değişikliği, Anayasa Mahkemesinden, Avrupa Birliği
organlarından, sivil toplum kuruluşlarından, yargı
camiasından ve hepsinden öte halkımızdan onay almış ve
yürürlüğe girmiştir.
Bu süreçlerden
geçen Anayasa değişikliğinin zorunlu bir sonucu olarak geçici
19uncu maddesi uyarınca ilgili kurumlar tarafından Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu üyeliklerine seçimler yapılmış ve
Kurul şu an itibarıyla çalışmalarına
başlamıştır. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yapısına ilişkin Anayasanın 159uncu maddesinde
yapılan değişikliklerin hayata geçirilebilmesi ve Kurulun etkin
ve verimli çalışabilmesi için hâlen yürürlükte bulunan 2461
sayılı Kanunun kısmen değiştirilmesinin yeterli
olmayacağı değerlendirilmiş ve yeni bir yasanın
hazırlanması zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
Değerli
milletvekilleri, şu hususu öncelikle vurgulamak istiyorum: Şu anda
bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Bu görüşmeleri
yaparken az önce değindiğim süreçlerden geçen Anayasa
değişikliğini uygulamaya yansıtmak üzere
hazırlanmış olan bir yasa tasarısını
görüşmekte olduğumuzu unutmamak gerekir zira görüşmekte
olduğumuz yasa tasarısıyla ilgili olarak bugüne kadar
yaşanan süreçte Anayasadaki düzenlemelerin zorunlu bir
yansıması niteliğindeki bazı hükümlerin yeniden
eleştiri konusu yapıldığını görmekteyiz. Bu
doğru bir yaklaşım tarzı olmamaktadır. Kaldı ki
söz konusu eleştiriler Anayasa değişikliği
sırasında da gündeme getirildiğinde bu konu yeterince müzakere
edilmiştir. Şunu da belirtmek gerekir ki Anayasa
değişikliği sürecinde eleştiri olarak gündeme getirilen
hususların birçoğunda bugün görüşeceğimiz yasa
tasarısıyla Anayasayla yapılandan daha ileri adımlar
atılmaktadır ancak unutmamak gerekir ki görüşülmekte olan yasa
tasarısı Anayasadaki düzenlemelere aykırı olmamak
zorundadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Komisyonunda yapılan
görüşmeler neticesinde kabul edilen yasa tasarısı huzurunuza
getirilmiş ve kabulünüze sunulmuştur. Yasa tasarısının
huzurunuza getirilen şeklinin oluşmasında katkı sunan,
başta Adalet Komisyonu üyeleri olmak üzere, tüm çalışanlara
teşekkür ediyorum.
Görüşmekte
olduğumuz yasa tasarısıyla ilgili olarak, özellikle Adalet
Komisyonunda gündeme getirilen konulardan birisi, Kurulda Adalet Bakanı ve
Müsteşarının yer alması hususudur. Bu konu Anayasa
değişikliği esnasında da sürekli olarak gündeme
getirildiği ve o dönemde gerekli açıklamalar yapıldığı
için bu hususla ilgili olarak burada fazlaca zamanınızı almak
istemiyorum.
Sadece şu
hususu tekrar hatırlatmakla bu konuyu geçeceğim: Görüşmekte
olduğumuz yasa tasarısında bu konuyla ilgili olarak yer alan
hüküm, Anayasadaki hükmün bir tekrarı niteliğindedir. Bununla
birlikte, yasa tasarısıyla bu konuda çok önemli ve olumlu
adımlar atılmıştır zira Anayasa hükmü uyarınca,
Bakanın başkanı olduğu, yönetmek ve temsil etmekle görevli
kılındığı Kurulda yetkileri olabildiğince
sınırlandırılmış ve neredeyse sembolik hâle
getirilmiştir. Öte yandan, Anayasa değişikliğiyle Kurulun üyelerinden
herhangi bir üye durumuna getirilen Adalet Bakanlığı
Müsteşarı bakımından yasa tasarısında, Anayasada
bu yönde herhangi bir sınırlama öngörülmemiş iken her üyenin
sahip olduğu Daire Başkanı veya Başkan Vekili seçilebilme
hakkı tanınmamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarısının
görüşmeleri sırasında gündeme getirilen bir diğer
eleştiri konusu ise Müsteşar bulunmadığı zaman
kendisine vekâlet etmekte olan Kurul toplantılarına
katılır. hükmüdür. Burada tartışmayı gerektirir herhangi
bir husus bulunmamaktadır zira bu durum vekâlet kurumunun doğal bir
zorunlu sonucudur. Bu hüküm yazılı olmasa bile yapılacak
uygulamanın bu yönde olacağına ilişkin herhangi bir
kuşku bulunmamaktadır ancak yürürlükteki 2461 sayılı
Yasada bu yönde bir hüküm var iken yeni yasada böyle bir hükme yer
verilmemiş olmasının farklı yorumların
yapılmasına sebebiyet vereceği endişesiyle bu hüküm
muhafaza edilmiştir. Öte yandan, Anayasadaki düzenlemede Kurulun tabii
üyesi olarak yer verilen kişi, Adalet Bakanı
Müsteşarıdır. Bu üyelik, şahsa bağlı bir üyelik
değil, yapılan göreve bağlı bir üyeliktir. Göreve
bağlı bir üyelikte önemli olan, o görevi o an için icra eden
kişinin katılımıdır.
Değerli
milletvekilleri, yasa tasarısıyla ilgili olarak gündeme getirilen bir
diğer eleştiri konusu ise Kurul müfettişlerine tanınan
yetkilerdir. Öncelikle belirtmek gerekir ki yasa tasarısının
bugünkü durumuna gelmesine kadarki süreçte bu konuda önemli
değişiklikler yapılmıştır. Kamuoyunun ve ilgili
kurum, kurul ve kuruluşların görüşüne sunulan ön taslakta yer
alan hüküm çok daha daraltılmıştır.
Yasa
tasarısı hakkında gündeme getirilen başka bir eleştiri
konusu ise yüksek mahkeme üyeleriyle ilgili olarak bunların yüksek
mahkemelerdeki görev ve kadrolarıyla ilişkilerinin kesilmesi hükmü ve
buna bağlı olarak disiplin ve suç soruşturmaları
hususlarında yasa tasarısında yer alan hükümlerdir. Burada yasa
tasarısının bu konudaki temel esprisini belirtmekte fayda
bulunmaktadır. Ülkemizde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
mukayeseli hukukta ise yargı konseyleri devletin üç temel erkinden biri
olan yargı alanında çok önemli bir görev ifa etmektedir.
Yargının temel aktörlerinden en önemlisi olan hâkim ve
savcıların özlük işleri konusunda söz sahibi olan bu
kurulların ve bunların üyelerinin
bağımsızlıkları ve teminatları bu alanın
düzenlenmesinde esas alınması ve ihmal edilmemesi gereken ilkelerdir.
Bu kadar önemli bir alanda görev alacak Kurulun üyelerinin asli ve yegâne Kurul
üyeliği, görevleri olmalıdır. Öte yandan, yapılan Anayasa
değişikliğiyle geniş tabanlı temsil esasına göre
yeniden yapılandırılan Kurulun üye kaynağı eskisi gibi
sadece yüksek mahkeme üyeleriyle sınırlı olmayıp yeni
Kurulda yüksek mahkemenin üyelerinin yanında adli ve idari yargıdan
gelen hâkim ve savcıların
yanı sıra akademisyenler ve avukatlar da görev yapmaktadır. Üye
kaynağının çeşitlenmesinin bir sonucu olarak yasa
tasarısı hazırlanırken Kurulda yer alan üyelerin hepsinin
aynı statüye tabi olması ve haklarında aynı hükümlerin
uygulanması esasları benimsenmiştir. Bu konuyla
bağlantılı olarak Kurul üyelerinin disiplin ve suç
soruşturma ve kovuşturmalarıyla ilgili yapılan düzenlemeler
de özellikle yüksek mahkemelerden gelen üyeler bakımından gündeme
getirilmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki Kurul üyelerinin görevleriyle
ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanacakları
Anayasamızın 148inci maddesinin altıncı
fıkrasının amir hükmüdür. Yasa tasarısındaki düzenleme
de bu yöndedir. Anayasada bunun dışında ne 154 ne de diğer
155inci maddede herhangi bir farklı düzenleme getirilmemiştir.
Bununla birlikte yürürlükteki Yargıtay ve Danıştay
Yasasına baktığımızda, söz konusu yüksek mahkeme
üyelerinin disiplin suçları ve kişisel suçları bakımından
kendi bünyelerinde oluşturulan mekanizmalara görev ve sorumluluk verildiği
ve bunların kişisel suçlarının da Yargıtay Ceza Genel
Kurulunda yargılanması esasının benimsendiği
görülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, yasa tasarısıyla ilgili olarak gündeme getirilen bir
diğer eleştiri konusu ise geçici 3üncü maddede yer alan
düzenlemelerdir. Geçici 3üncü maddeyle yapılan düzenleme nedir?
Hatırlanacağı üzere daha önceden Kurulun bütün kararları
yargı denetimi dışındayken, Anayasa
değişikliğiyle, Kurulun meslekten çıkarma cezalarına
karşı yargı yolu açılmıştır. Hukukun genel ilkeleri
uyarınca haklarında daha önceden meslekten çıkarma cezası
verilenlerin de bu hükümden yararlanmaları gerekmektedir. Bu
düşünceden hareketle, geçici 3üncü maddeyle, haklarında daha önceden
meslekten çıkarma cezası verilenlerin idari yargıya başvurmadan
önce Kurula başvurmaları yönünde idari bir başvuru yolu
düzenlenmiştir. Bu konuda eleştiri getirmeden önce, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin, haklarında meslekten çıkarma cezası
verilen kişilerle ilgili olarak ülkemiz hakkında vermiş
olduğu ihlal kararlarını ve yine bu kişilerle ilgili olarak
uluslararası kamuoyunda konuyla ilgili çevrelerin yaptıkları
değerlendirmeleri hatırlamakta fayda olacaktır.
Yargı
sürecinin ne kadar zor ve zahmetli olduğu burada bulunan herkesin
malumudur. Eski Kurul döneminde bu konuda hakkında karar verilip ulusal
veya uluslararası çevrelerde gündem konusu olan kararların ülkemiz
açısından olumlu bir imaj oluşturmadığı hepimizin
malûmudur.
Belirtilen bu
hususlar dikkate alınmak suretiyle, geniş tabanlı temsil
esasına göre ve hesap verme temelinde oluşturulan yeni Kurulun,
belirtilen durumda olan kişilerden başvuruda bulunanların
konumlarını yeniden değerlendirmek suretiyle bir karar vermeleri
amacıyla getirilen bu düzenlemenin çokça eleştirilmesi ve
reddedilmesinin doğru bir yaklaşım
olmadığını düşünmekteyiz. Burada söz konusu
düzenlemeyi doğrudan reddetmek değil, varsa
yanlışlarını gidermek için olumlu katkılar sunmak daha
doğru bir yaklaşım olacaktır.
Bunların
yanında yapılan bu geçici düzenlemeyi af olarak nitelendirmenin de
hiçbir hukuki dayanağı olmadığını
düşünmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, Adalet Komisyonunun değerli üyelerinin
katkılarıyla tasarı üzerinde bazı olumlu
değişiklikler de yapılmıştır. Yapılan bu
değişikliklerden de birkaçını sizlerle paylaşmak
istiyorum:
Tasarının
6ncı maddesinin Başkan Vekilinin görev ve yetkilerini düzenleyen
6ncı fıkrasının (c) bendinde Hukukî veya fiilî nedenlerle
dairelerin toplanmasına engel sayıda üye eksiği oluşursa diğer
dairelerden üye görevlendirmek. Başkan Vekilinin görev ve yetkileri
arasında sayılmış iken bu yetkinin Başkan Vekilinin
görev ve yetkileri içerisinde yer almasının uygun
olmayacağı ve Genel Kurulun görev ve yetkileri kapsamında
olmasının daha uygun olacağı şeklinde Komisyonda
getirilen eleştiriler karşılanmıştır.
Yine, 14üncü
maddede ve 17nci maddelerde öngörülen müfettişlerin düzenleyecekleri hâl
kâğıtlarıyla ilgili hükümler madde metinlerinden Komisyondaki
çalışmalar esnasında çıkarılmıştır.
Tasarının
45inci maddesinde öngörülen yönetmeliklerin çıkarılması
aşamasında Adalet Bakanlığının görüşünün
alınmasına ilişkin düzenleme de Kurul üyelerimizin önerisiyle
metinden çıkarılmıştır.
Tasarıda
öngörülen yönetmeliklerin çıkarılması noktasında herhangi
bir düzenleyici süreye yer verilmemiş olmasının eleştirilmesi
üzerine, burada bir yıllık bir süre öngörülmüş ve Komisyonda bu
hüküm de ilave edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Adalet Komisyonda, başta Danıştay ve
Yargıtay olmak üzere, katılan tüm kurumların değerli
görüşleri dikkate alınarak yapılan bu değişikliklerden
sonra, bugün görüşmekte olduğumuz tasarı metni
oluşturulmuştur. Tasarının oluşturulan son hâlinde
öngörülen düzenlemelerden önemli olanları ana hatlarıyla şöylece
sıralayabiliriz:
Kurul,
bağımsız bir yapıya kavuşturulmakta olup görevlerini
yerine getirirken ve yetkilerini kullanırken hiçbir organ, makam, merci
veya kişi Kurula emir ve talimat veremeyecektir.
Kurul
mahkemelerin bağımsızlığı ile hâkimlik ve
savcılık teminatı esaslarını gözeterek adalet,
tarafsızlık, doğruluk ve dürüstlük, tutarlılık,
eşitlik ve liyakat ilkeleri çerçevesinde görev yapacaktır.
Söz konusu
bağımsızlığın bir sonucu olarak sekretarya
işlerini yürütmek üzere Kurula bağlı bir Genel Sekreterlik
kurulmaktadır. Kurul, Başkanlık, Genel Kurul ve dairelerden
oluşmaktadır. Hâkim ve savcılarla ilgili tüm işlemler
yedişer üyeden oluşan daireler tarafından yürütülecek ve bu
işlemler sonucunda dairelerce verilen kararlara karşı
yapılan itirazlar ise Genel Kurul tarafından karara
bağlanacaktır.
Hâkim ve
savcıların denetimi ve soruşturulmalarıyla görevli ve
atamaları Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından
yapılacak yeni bir Teftiş Kurulu oluşturulmakta ve
oluşturulan bu Teftiş Kurulu Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kuruluna bağlanmaktadır.
Genel Sekreter
hariç olmak üzere hâkim ve savcı sınıfından olup Kurulda
görev yapacak olanların tamamı Genel Kurul tarafından
atanmaktadır. Bu konuda görüşe sunulan ön taslaktaki teklif üzerine
atama modelinden vazgeçilmiş, Genel Sekreter dışındaki
görevlilerin Genel Kurul tarafından doğrudan atanması benimsenmiştir.
Adalet Bakanlığı Müsteşarı sadece dairelerden birinde
üye olarak görev yapacak, Daire Başkanı veya Başkan Vekili
olamayacaktır.
22 üyeden
oluşan Genel Kurul en az 15 üyeyle toplanacak ve üye tam
sayısının salt çoğunluğuyla yani en az 12 üyenin
oyuyla karar alacaktır. Genel Kurul kararlarının yeniden
incelenmesi istenebilecek, daire kararlarına karşı ise yeniden
inceleme ve itiraz yoluna gidilebilecektir. Genel Kurulun ve dairelerin
meslekten çıkarma cezasına ilişkin kararlarının
yanında Başkanın tek başına yaptığı
işlemler ve aldığı kararlara karşı da yargı
mercilerine başvurulabilecektir.
Genel Kurulun her
yılın ocak ayının onuncu iş günü kendiliğinden,
herhangi bir davete gerek kalmaksızın toplanması da ayrıca
öngörülmüştür.
Kurul üyelerinin
kanunda düzenlenenler dışındaki özlük işleri ve
hakları bakımından Yargıtay Daire Başkanı
hakkındaki hükümlere tabi olması
kararlaştırılmıştır.
Anayasada yer
alan propaganda yasağı tasarıyla yumuşatılarak
adayların kendilerini tanıtabilmelerine yönelik olarak mektup, mesaj,
elektronik posta gönderebilmelerine ve kapalı yer toplantısı
düzenleyebilmelerine de imkân getirilmiştir.
Daha önceden
haklarında meslekten çıkarılma cezası verilenlere
yargı yoluna başvurmadan önce Kurula başvurarak
durumlarının yeniden değerlendirilmesi yolu da
açılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 5982 sayılı Kanunla
Anayasada yapılan değişikliklerin hayata geçirilmesi
amacıyla hazırlanıp, gelen görüş ve eleştiriler
doğrultusunda Bakanlığımızca gerekli
değişiklikler yapıldıktan sonra son şekli verilen
kanun tasarısıyla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Devamla)
Anayasa Mahkemesi kararında da
vurgulandığı üzere yargı
bağımsızlığı güçlendirilmekte, yargının
tarafsızlığı geliştirilmekte, Kurul
bağımsız bir yapıya kavuşturulmaktadır, hukuk
devletinin güçlendirilmesine yönelik ileri adımlar atılmaktadır.
Kurul geniş tabanlı temsil esasına göre yeniden yapılandırılmıştır.
Halkımızın
da kabulüyle yürürlüğe konulan ve uluslararası çevrelerden olumlu
değerlendirmeler alan Anayasa değişikliğiyle
yapılanları sizlerin de katkısıyla daha da ileri seviyeye
taşıyan bu tasarının, ülkemizde hukukun üstünlüğünü,
yargı bağımsızlığını ve demokrasiyi
daha da güçlendireceği konusundaki inancımız tamdır.
Yasa
tasarısının yasalaşacağı umuduyla
hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Tasarı
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili
Sayın Ali İhsan Köktürk. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 574 sıra sayılı Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Yasa Tasarısının tümü üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi 12 Eylülle hesaplaşma
savıyla halkımızın gündemine getirilen, gerçekte ise
yasamaya egemen olan ve diğer temel anayasal kurumlarımıza egemen
olan Adalet ve Kalkınma Partisinin yargıya da hâkim olma hedefini
açık bir şekilde yansıtan bir referandum sürecini geride
bıraktık.
Devletin tüm
olanaklarının kullanıldığı, din görevlilerinin
neredeyse tamamının seferber edildiği, devrim
yasalarının varlığına rağmen, Atlantik ötesindeki
tarikat ve cemaat liderinin ölüleri bile oy kullanmaya
çağırdığı, yeşil kartların, özürlülerimize
bağlanan maaşların iptal edilme tehdidinin yapıldığı,
su, altyapı, kanalizasyon gibi temel hizmetlerin özellikle kırsal alanda
yerine getirilmeyeceği baskısının ağır bir
şekilde hissettirildiği, Sosyal Yardımlaşma Fonundan
yapılan ödemelerle bankaların önünde uzun kuyruklar
oluştuğu, başta TRT olmak üzere yazılı ve görsel medya
organlarımızdaki tek taraflı yayınlarla halkımızın
âdeta ablukaya alındığı, neredeyse
halkımızın yarısına yakınının
karşı oyuyla, yüzde 58 bir oyla gerçekleştirilen bir Anayasa
değişikliğinden sonra, bu Anayasa değişikliğinin
aslında özünü, hedefini, ereğini oluşturan bir önemli yasa
tasarısını görüşüyoruz. Maalesef bugün yine,
tıpkı Anayasa değişiklik sürecinde olduğu gibi yüksek
yargı organlarını, baroları, meslek örgütlerini baypas eden
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar anlayışının ilgili
kurumların önerilerini yine devre dışı
bıraktığı bir yasa tasarısıyla karşı
karşıya bulunuyoruz.
Değerli
milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, Anayasamızın
değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen 2nci maddesine göre Türkiye
Cumhuriyeti başlangıçtaki kuvvetler ayrılığı
ilkesi ve diğer temel ilkelere dayanan bir hukuk devletidir.
Yargı
bağımsızlığı, hukuk devletinin olmazsa olmaz
koşuludur. Bu nedenle, yargı yetkisinin Türk milleti adına
bağımsız mahkemelerce kullanılacağı yine
Anayasamızın 9uncu maddesinde açıkça ifade edilmektedir. Ancak
bağımsız yargının, bağımsız
mahkemelerin olmazsa olmaz koşulu da yargı organlarına
ilişkin önemli görevleri yerine getiren, yetkileri kullanan yargı
kurullarının da yani bugün yasasını görüştüğümüz
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun da tam anlamıyla
bağımsız olmasıdır. Bu anlamda, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre kurulup görev yapması, yasama, yürütme
organlarından bağımsız olarak görevlerini yerine getirmesi,
Kurulda görev alan hâkimlerin her türlü etki, baskı, kuşku ve
yönlendirmeden uzak, sadece Anayasaya, yasalara ve vicdanlarına göre
karar verebilmeleriyle olanaklıdır. Aksi takdirde,
bağımsız bir Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan,
bağımsız yargıdan ve bunların daha da üzerinde genel
olarak hukuk devletinden bahsetme olanağı yoktur.
Dolayısıyla
bugün görüşmekte olduğumuz Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Yasa Tasarısı, ülkemizdeki hukuk devleti anlayışıyla,
demokrasi anlayışıyla, yönetim biçimiyle temelinden, özünden bağlantılı
bir yasa tasarısıdır.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz üzere 12 Eylül darbesini
gerçekleştirenler 1981 yılında Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu Yasasını çıkartmışlardır. Bu Yasaya göre
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun Başkanı Adalet Bakanı
olmuştur. Adalet Bakanlığının Müsteşarı ve
Adalet Bakanlığının Özlük İşleri Genel Müdürü
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun iki doğal üyesi
yapılmıştır. Ancak 1982 Anayasasının 159uncu
maddesi hazırlanırken Adalet Bakanlığı Özlük
İşleri Genel Müdürü Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan
çıkarılmıştır.
Maalesef, 12
Eylül askerî darbesinin izlerinin silineceği savıyla
gerçekleştirilen Anayasa değişikliğinden sonra oluşan
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısına, ilk
uygulamalarına ve önümüze gelen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Yasa Tasarısının içeriğine
baktığımızda, çok daha ağır yeni 12 Eylül
düzenlemesiyle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, görüştüğümüz Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Yasa Tasarısında, 12 Eylül darbe Anayasasında olduğu gibi
Adalet Bakanı Kurulun başkanıdır. Adalet
Bakanlığı Müsteşarı, tıpkı 12 Eylül darbe
Anayasasında ve darbe Yasasında olduğu gibi Kurulun doğal
üyesidir. Ancak bunların yanı sıra, Adalet Bakanının
sadece Başkanlığını yaptığı ve temsil
ettiği değil, bizzat yönettiği bir Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu söz konusudur bugün. 1981 yılında yapılan darbe
Yasasında bile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu için Adalet
Bakanının yönetiminde gibi tanımlamalar
yapılmamışken, bu tür kavramlar kullanılmamışken,
yeni düzenlemelerle yani bugünkü tasarıyla Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun Bakanın yönetimine sokulması, demokratikleşme
savının arkasına saklanılarak yargı
bağımsızlığının nasıl ortadan
kaldırıldığını çok açık bir şekilde
gözler önüne sermektedir.
Değerli
milletvekilleri, yine 1981 yılında Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun yapısı içerisine sokulmasına rağmen,
aşırılığa kaçıldığı fark edilerek
12 Eylülcülerin bile Anayasadaki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan
çıkardıkları Adalet Bakanlığının Özlük
İşleri Genel Müdürü yani Personel Genel Müdürü ve hatta bir önceki
Personel Genel Müdürü, bugün, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna
girmişlerdir. Demokratik bir hak olarak sadece adli ve idari yargıç
ve savcılarına tanınmasına rağmen, idari görevlerdeki
kişilerle liste bütünlüğü içerisinde oldukları kamuoyuna
yansıyan diğerleri, seçim yoluyla atama şeklinde eksiksiz olarak
sandıktan çıkarılmıştır.
Sonuç olarak
bugün, kuvvetler ayrılığı ilkesine rağmen
Kuvvetler
ayrılığı ilkesi -biliyorsunuz- Anayasanın
Başlangıç kısmında çok açık bir şekilde ifade
ediliyor. Bugün, kuvvetler ayrılığı ilkesine rağmen,
siyasal iktidarın, yürütmenin bir parçası olan Adalet Bakanlığının
listesinin blok olarak yer aldığı bir Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu söz konusudur.
Değerli
milletvekilleri, görüştüğümüz tasarının maddelerine
baktığımızda da tasarının neyi
amaçladığı daha net ve açık bir şekilde görülmektedir.
Bu tasarıda, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu yönetmenin ve
temsil etmenin yanı sıra, Kurul sekreterini atamak, hâkim ve
savcılar hakkında denetim, araştırma, inceleme ve
soruşturma işlemlerine olur vermek Adalet Bakanına tanınan
yetkiler arasındadır. Kurulun tabii üyesi olan Müsteşarın
bulunmadığı hâllerde yerine vekâlet edenin katılacağına
yönelik düzenleme, diğer üyelere tanınmayan, ancak Adalet
Bakanlığının hükümranlığını ve
vesayetini Kurul üzerinde hissettirme amacıyla tasarıya
yerleştirilen bir düzenlemedir. Hâkim ve savcıların
atanmaları, nakilleri, geçici yetki verilmesi, müstemir yetkilerin
düzenlenmesi gibi çok önemli görevleri olan 1. Dairenin oluşumunda Adalet
Bakanlığı Müsteşarına yer veriliyorken, bu tür
konularda uzman olan, Danıştaydan seçilen bir üyenin yer
almaması, geçtiğimiz dönemlerde, kararname dönemlerinde sürece hâkim
olma anlayışını açık bir şekilde ortaya koyan
Adalet Bakanlığının bu tasarıda da bu niyetinden
vazgeçmediğini, tam tersine bu tasarıyla bu niyetini daha da
pekiştirdiğini ve yasallaştırdığını
açık bir şekilde göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, tasarıda mesleğe kabul etme Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun görevleri arasında gösterilmesine
karşın, yargıç ve savcı adaylığı
alımı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun görevleri
arasında sayılmamıştır. Adli ve idari yargıda
yargıç ve savcı adaylığı alımı ile ilgili
yazılı yarışma sınavı ve mülakatlar dâhil
adaylıkla ilgili tüm konuların Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun yetkileri içerisine alınması gerekirken, tam tersine her
yıl alınacak aday sayısının Adalet
Bakanlığınca belirleneceği şeklindeki düzenlemelerin
muhafaza edilmesi, bu düzenlemelerin yargı
bağımsızlığını sağlama iddiasından
ne kadar uzak olduğunu göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, UYAP bilişim sisteminin kullanılmasını
sağlamak tasarıda genel sekreterin görevleri arasında
sayılmıştır. UYAP, hepimizin bildiği gibi, Adalet
Bakanlığı tarafından ülke geneli için kurulan ve
işletilen, her türlü veriyi depolama ve depolanan veriye erişim
yetkisi Adalet Bakanlığında olan bir bilişim sistemidir.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun tüm işlemlerinin UYAP
bünyesinde gerçekleştirilmesi demek, açık ve gizli siciller dâhil,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun tüm faaliyetlerinin Adalet
Bakanlığı tarafından izleniyor olması demektir. Yargı
bağımsızlığını hedefleyen bir tasarıda,
UYAPın, yargı organları ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun kullanımı yönünden, işletilmesinin Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kuruluna devredilmesi gerekirken, aksine Adalet
Bakanlığının işletiminde bulunan UYAPa Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunu da zorunlu kılmak, tasarının
yargı bağımsızlığı hedefinden ne kadar uzak
olduğunu ortaya koymaktadır.
Değerli
milletvekilleri, yine tasarıya göre, Kurulun seçimle gelen üyelerinin
disiplin suçu oluşturan eylemler sebebiyle haklarında yürütülecek
disiplin soruşturması ve kovuşturması bu kanun hükümleri
uyarınca HSYK Genel Kurulu tarafından yapılacaktır. Oysaki,
Anayasamızın 154 ve 155inci maddeleri ile Anayasamızın
bu maddelerine paralel olarak çıkartılmış
Danıştay Kanunu ve Yargıtay Kanununda, meslek mensupları
hakkında görevden doğan ve görev başında işlenen
suçlar ile şahsi suçların disiplin ve ceza kovuşturması,
ceza hukuku bakımından ne şekilde soruşturulacağı
açık bir şekilde düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu anayasal ve
yasal düzenlemeler karşısında Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kuruluna yüksek mahkemelerden katılan üyeler hakkında tasarıda
öngörülen şekliyle kovuşturma yürütülmesi ve sahip oldukları tüm
güvencelerden Anayasaya aykırı olarak arındırılması
olası değildir, kabul edilir değildir. Bu düzenleme, açıkça
Anayasanın 154üncü ve 155inci maddelerine aykırılık
oluşturmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun meslekten
çıkarma kararlarına karşı Anayasa
değişikliğiyle yargı yolu açılmıştır.
Ancak bu değişikliğin yürürlüğe girdiği 12/9/2010
tarihinden önceki olaylar için de yargı yolunun
açıldığı konusunda Anayasada bir geçici madde yer
alması gerekirken böyle bir geçici madde konulmamasına rağmen,
bu değişiklik, geçmişe etkili bir şekilde bu
tasarının maddelerine yansıtılmıştır. Yani,
değerli milletvekilleri, Anayasa değişikliğinde, 12 Eylül
tarihinden önceki meslekten çıkarma kararlarına bu
tasarının uygulanacağına yönelik herhangi bir geçici madde
yer almamasına rağmen, önümüze gelen Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu Yasa Tasarısında düzenlenen maddelerde meslekten çıkarma
kararlarına yönelik olarak geçmişe dönük uygulamalar
yapılmıştır.
Geçmişe
yönelik olarak yargı yolunun açılması, hak arama
özgürlüğünün genişletilmesi yönünden olumludur. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak biz, sadece meslekten çıkarılma kararlarına
karşı değil aynı zamanda tüm disiplin kararlarına
karşı yargı yolunun açılması gerektiğini
savunmuştuk. Biz, demokratik hak ve özgürlüklerin genişletilmesinin
her zaman yanında durduk. Ancak, değerli arkadaşlar, bu
düzenleme olumlu olmasına rağmen, az önce bahsettiğimiz
gerekçelerden ötürü bu düzenlemenin herhangi bir anayasal dayanağı
maalesef bulunmamaktadır. Ayrıca meslekten çıkartmaya yönelik
mevzuatta bir değişiklik yapılmamasına rağmen, yani
meslekten ihraç nedenleri gerek Anayasa değişikliği gerekse bu
tasarıyla değiştirilmemesine rağmen, meslekten
çıkartma nedenlerinin değiştirilmemesi gerçeği
karşısında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna
başvuru yolu getirilmesi hukuki dayanaktan tamamen yoksundur. Bununla da
kalmayıp Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna müracaat edilerek
meslekten çıkarılma cezasının kaldırılması
hâlinde bu karara karşı yargı yolunun da kapatılıyor
olması aslında bu düzenlemenin
niyetini ve niteliğini çok açık bir şekilde göstermektedir. Bir
taraftan meslekten çıkartma kararlarına karşı yargı
yolunu açacaksınız, diğer taraftan meslekten çıkarılan
yargıç ve savcıları göreve döndüren Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun kararlarına karşı yargı yolunu
kapatacaksınız. Böyle bir çifte standart olabilir mi değerli
arkadaşlar, böyle bir hukuk düzenlemesi olabilir mi? Bu düzenleme, az önce
ifade ettiğim gibi, yani niyeti ve niteliği çok açık bir
şekilde gösteriyor.
Değerli
milletvekilleri, tasarının olumsuzlukları bu
saydıklarımla sınırlanmayacak kadar çok. Gerek bölümler
üzerinde görev alan grup adına konuşacak değerli
milletvekillerimiz gerekse maddelere verdiğimiz önergelerde konuşacak
olan milletvekillerimiz, bu diğer düzenlemelere yönelik olarak
çekincelerimizi ve önerilerimizi Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
gündeme getirecekler. Ben, zaman nedeniyle bunlara bu kürsüden
değinemiyorum ama arkadaşlarımızın
kararlılıkla bu kürsüden bunları dile getireceklerini de
Cumhuriyet Halk Partisi adına ifade ediyorum.
Ancak,
değerli milletvekilleri, Anayasa değişikliği ve bu
tasarıyla gerçekleştirilecek değişikliklerden sonra en az
bunlar kadar önemli başka sorun ve sonuçların da ortaya
çıkması, başka sorun ve sonuçlarla da karşılaşmamız
olasıdır, kuvvetle muhtemeldir. Hepimizin bildiği gibi,
seçimlerin yargı güvencesi altında yapılması temel bir
hukuk ilkesidir. Nitekim Anayasamızın 79uncu maddesi Seçimler,
yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında
yapılır. düzenlemesine yer vermiştir, ancak
gerçekleştirilen Anayasa değişikliği ve bugün
görüşmekte olduğumuz Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Yasa
Tasarısının yasalaşmasından sonra mesleki gelecekleri
siyasal iktidarın Adalet Bakanının iki dudağının
arasından çıkacak söze tabi kılınan, her türlü
baskıya, etkiye açık hâle gelen yargıç ve yargının
demokratik ve özgür seçimler için güvence oluşturması bundan sonra
gerçekten kuşkuludur.
Değerli
milletvekilleri, şimdi sizlere bu konuşmalardan sonra sormak
istiyorum:
12 Eylülle
hesaplaşıyoruz, demokratikleşiyoruz, yargı
bağımsızlığını gerçekleştiriyoruz,
temel hak ve özgürlükleri güvence altına alıyoruz iddia ve
söylemleriyle halkımızın gündemine taşınan ve bugün de
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülen Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun bu yapısı, içeriği ve tasarının bu
düzenlemeleri karşısında 12 Eylül rejiminin
hazırladığı darbe Anayasası ve darbe Yasasından
daha olumlu bir düzenleme olduğunu söyleyebilmek acaba mümkün müdür?
Adalet
Bakanının sadece temsil hakkına ve
Başkanlığına sahip olduğu değil, açık bir
şekilde hukuki bir düzenlemeyle yönetim hakkına sahip olduğu bir
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile yargı
bağımsızlığı nasıl sağlanabilir?
Adalet
Bakanlığı listesinin blok olarak yer aldığı,
elimde yer alan Adalet ve Kalkınma Partisinin Kayseri İl Başkanlığının
mektubundan da açıkça görüldüğü üzere, referandumda üstün çaba ve
hizmetlerinden ötürü kendilerine önce teşekkür edilen, daha sonra da
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeliğiyle taltif edilen Kurul üyelerinin
bulunduğu bir Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yargıç
güvencesinin nasıl teminatı olabilir?
İlk işi
liyakat, kıdem ve tecrübe kriterlerinden yoksun bir kararnameyle,
Erzincanda yasa dışı tarikat ve cemaat örgütlenmelerine
karşı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Devamla)
soruşturma açtıktan sonra
başına gelmedik kalmayan Başsavcı İlhan Cihaneri ve
ötekileştirdiği cumhuriyet başsavcılarını düz
savcı olarak atayan, buna karşın Sayın Başbakanın
başsavcısı olduğu Ergenekon davasının diğer
savcılarının ve hâkimlerinin yerinde kalması için özel
kararlılık gösteren bir Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile
yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığı nasıl sağlanabilir?
Değerli
milletvekilleri, sonuç olarak bu tasarı, yargı
bağımsızlığı hedefinden olabildiğince uzak
ve pek çok maddesi itibarıyla Anayasa değişikliğinin
kapsamını aşan, Anayasaya açık aykırılıklar
içeren bir düzenlemedir. 12 Eylülle hesaplaşma, demokratikleşme,
yargı bağımsızlığını
gerçekleştirme iddiaları kaba bir aldatmacadır.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarı, içinden geçtiğimiz süreçte
öğrencilere gazlı, tekmeli şiddet kullanımı,
Yargıtay santraline varan telefon dinlemeleri
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Selamlayın lütfen.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) Bağlıyorum Sayın Başkan.
basına
uygulanan sansür, pek çok aydın gazetecinin tedbir niteliğini
aşan, cezaya dönüşen tutuklanmaları, Sayın
Başbakanın mal varlığına yönelik iddiaları
gündeme getirenlere savurduğu tehditler ve diğer iktidar
uygulamalarıyla birlikte değerlendirildiğinde, sadece parti
yargısına ve parti devletine doğru gidişin değil,
faşist devlete doğru doludizgin gidişin ayak sesleridir.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köktürk.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanun Tasarısı
hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini yüce heyete arz
etmek üzere huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, milletimizin kültüründe çok önemli üç tane kavram
vardır ve dilinden düşürmez: Hak, hukuk, adalet.
İşte, görüştüğümüz Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu,
hakkın, hukukun ve adaletin tecelli edebileceği mahkemelerdeki hâkim
ve savcıların özlük haklarıyla ilgili önemli bir
kuruluştur.
Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun, milletimizin hak, hukuk ve adalet
kavramlarıyla örtüşen kültürünün yanı sıra, demokratik
toplum gerekleri ile de bütünleşen önemli sorumlulukları
bulunmaktadır.
Parlamenter
demokratik sistemlerde üç tane erk vardır; yasama erki, yürütme erki ve
yargı erki. Bu üç erk birbirinden bağımsız değildir.
Bu üç erk arasında denge ve denetim organları vardır.
İşte bu üç erki de dengeleyecek ve denetleyecek olan organ da
yargıdır. Yargı, yasama gücünün yasama faaliyetlerinin
Anayasaya ve İç Tüzüke uygunluğunu denetler. Yargı, yürütme
gücünün tüm iş ve işlemlerinin hukuka uygunluğunu denetler.
Yargı, bir de, vatandaşın hak, hukuk, adalet
dediğimiz kavramlarla ilgili sıkıntıya düştüğünde
güvenli bir liman olarak sığındığı yerde bu
işlevi yerine getirir. İşte bütün bunların kalbi, Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu dediğimiz, yargının çok önemli
bir organıdır ve yargının bu önemli kurumunu biz bugün
burada tartışırken, ne olduğunu ve ne
olmadığını çok iyi anlamamız gerekmektedir. Demek ki,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu parlamenter demokratik sistemde bir
denge ve denetim organıdır, bunu anladık ama Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu bir şey değildir. Ne değildir?
Siyasi iktidarlar tarafından ele geçirilecek stratejik bir mevki
değildir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ne değildir? Siyasi
iktidarlar tarafından ele geçirilecek bir mevzi de değildir. Hâkimler
ve Savcılar Kurulu, çünkü, insanların rengine, dinine, diline, inancına
bakmaksızın karar veren, vicdanına göre karar veren hâkimlerin
özlük haklarıyla ilgilenen bir kurum olduğu içindir ki, siyasi
kanaatlerine ve kararlarına göre de karar verecek durumda değildir,
buna göre teşkil edilecek durumda da değildir.
Değerli
arkadaşlarım, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun önemi ve
özelliği böyle. Bu kanunun dayanağını teşkil eden
Anayasa değişikliğinden önceki Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunu da sizlerin bilginize sunacak şekilde değerlendirmek
istiyorum.
Bundan önceki
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bir 12 Eylül askerî darbe ürünü idi;
bundan önceki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bu niteliği
itibarıyla antidemokratik hükümler içeriyor ve antidemokratik uygulamalar
yapıyordu; bundan önceki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun elbette
eksiği vardı, elbette yanlışı vardı; elbette
demokratikleştirilmesi gerekiyordu; elbette yanlışının
düzeltilmesi gerekiyordu; elbette eksiğinin tamamlanması gerekiyordu,
ancak böyle değil.
Değerli
arkadaşlarım, AKP tarafından bir dayatma ürünü olarak
gerçekleştirilen Anayasa değişikliğinden sonra
baktığımızda Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu,
eskiden Cumhuriyet Halk Partisinin arka bahçesi diye eleştiren AKP
tarafından Adalet ve Kalkınma Partisinin sırçalı köşkü
hâline getirilmeye çalışılmıştır. Adalet ve
Kalkınma Partisinin dayatmayla gerçekleştirdiği, uzlaşmadan
uzak durduğu Anayasa değişikliğinden sonra Sayın
Başbakanın Üstünlerin hukukunu kaldıracağız, hukukun
üstünlüğünü getireceğiz. ifadesine, iddiasına rağmen
yaratılmış üstünlere hukuk yaratmak üzere kurulmuş bir yargı
organı hükmüne dönüştürülmeye çalışılmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, işte bu kavga içerisinde yargı
itibarsızlaştırılmış, yargı kavgaya konu
edilmiş, Sayın Başbakanın ve Hükûmet yetkililerinin diline
pelesenk edilmek suretiyle yargının millet indindeki değeri
zayıflatılmaya çalışılmıştır.
HSYK
değiştirilmeli, düzeltilmeli. demiştik, Ancak böyle
değil, böyle olmamalıydı. diye de ifade etmiştim.
Değerli
arkadaşlarım, içinizde hukukçu vardır veya hukukçu olmaya hacet
yok, dünyada yüz doksan küsur tane devlet vardır ve bu yüz doksan küsur
devletin de İngiltere haricinde hepsinin anayasası vardır.
AKPnin
dayatmasıyla gerçekleştirilen Anayasa değişikliğindeki
şu hüküm dünyanın hangi ülkesinde vardır? Bu hüküm şu:
Anayasa değişikliği gerçekleştirilir gerçekleştirilmez,
Resmî Gazetede yayınlanır yayınlanmaz beş gün içerisinde
adaylık süreci ilan edilir, üç gün içerisinde adaylar müracaat eder, üç
gün içerisinde adaylara itiraz tanınır, iki gün içerisinde Yüksek Seçim
Kurulu karar verir, takip eden iki gün içerisinde seçim yapılır.
Nereye
koşuyorsunuz beyler? Böyle bir anayasa var mı dünyada, böyle bir
demokrasi var mı dünyada? Aceleniz ne? Acelenizi anlıyoruz, acelenizi
biraz sonra izah edeceğiz. Niçin acele olduğunu da anlıyoruz ama
kabul edemiyoruz, hukuk adına kanımıza dokunuyor, onun için
kabul edemiyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bu Anayasa değişikliğindeki
acelenin arkasında bir iş yatıyor. Yatan iş gayet
açık, gayet net, hiçbir tevile ihtiyaç duyulmayacak kadar sarih. CHPnin
arka bahçesi olarak ilan ettiğiniz HSYKyı AKPnin sırçalı
köşkü hâline getirmek istiyorsunuz. Bunun için de niyetinizi
gizlemiyorsunuz. Gerçi biz demiştik Bu Anayasa
değişikliğinde niyetiniz halis değil, arkada başka
niyetler var. diye. Şimdi, o niyetlerden birkaç tanesini ben sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasa değişikliği ile Anayasa
Mahkemesindeki yedek üyeliği kaldırdık mı?
Kaldırdık. Gerekçesi neydi? Asil varken niye yedek olsun, hepsi asil
olsun diye.
Peki, Sayın
Bakan, siz, Anayasa Mahkemesinin yedek üyesini kaldırırken niçin
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna yedek üyelik ihdas ettiniz? O
çelişkiyi fark etmedim. diyebilirsiniz. Anayasa hükmü hâline geldi
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yedek üyeliği.
Peki, bu kanun
tasarısı içerisinde yedek üyeyi niye adam yerine koymuyorsunuz? Bu
kadar garip, bu kadar mantıksız, bu kadar izahsız bir
çelişki olabilir mi? Olur. Nasıl olur? Benim niyetim bu HSYKyı
AKPnin sırçalı köşkü hâline getirmek. Her ihtimali
düşünürüm, orada çoğunluğu sağlamak için her numarayı
yaparım. derseniz böyle çelişkilerle dolu bir yasayı
yaparsınız. Şimdi, seçilmiş olan yedek üyeleri ne
yapacaksınız? Bu kanunda yok. Ne yapacağınız bizim
kulağımıza geliyor. Çağırıyorsunuz, Merak
etmeyin, oturun oturduğunuz yerde; sizi Yargıtaya, sizi
Danıştaya üye seçeceğiz
Sayın Bakan, bunlar olur mu,
böyle şey olur mu?
Değerli
arkadaşlarım, Anayasa değiştirdik. Müsteşarı
kuruldan çıkarıyoruz, tabii üyelikten çıkarıyoruz
Güzel,
ileri demokrasi nutukları attınız. Çıkardınız da,
Müsteşara öyle bir yetki veriyorsunuz ki Anayasaya rağmen,
Müsteşar, bir kişiyi vekil sıfatıyla Kurula gönderiyor ve
kendisinin üyesi olarak orada bulunmasını sağlıyor.
Sayın Bakan burada Vekâlet ilişkisinin gereğidir. dedi. Bu
vekâlet hukuk vekâleti değil beyefendi. Tanzim ettiğiniz kanun
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu. Bunun üyelerini Anayasayla
belirliyorsunuz, vekâlet akdiyle değil.
Değerli
arkadaşlarım, ince ince hesaplar var. Birinci kurulu tanzim
ediyorsunuz. Birinci kurul ne işe bakacak? Hâkimlerin atama, nakil, terfi
vesaire; en önemli işi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kalbi.
Burada Danıştaydan üye yok. Niçin yok? Danıştayın
idari yargıyla ilgili hâkimler hakkında söz hakkı yok mu?
Cumhurbaşkanlığından gelen üyenin burada ne işi var?
Her ihtimale karşı diyorsunuz. Her ihtimale karşı
eğer birinci dairede bir sıkıntı olur da zapturapt
altına alamazsak üyeleri, o takdirde,
Cumhurbaşkanlığından gelen garanti oy verecek
niteliktedir. diye düşünüyorsunuz. Bunu anlamamak için izandan yoksun
olmak gerekmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, Genel Sekreter Sayın Başbakanın
şikâyet ettiği, bürokrasi, oligarşi diye şikâyet
ettiği yetkilerle donatılıyor HSYK içerisinde, başkan
vekilinden çok yetkisi var. Bu Genel Sekreter kim olacak acaba? Zihninizde var
birisi, belli. Niçin bu Genel Sekretere bu kadar görevi yüklüyorsunuz? Bütün
devlet kuruluşlarında genel müdür yardımcılarının
sayısı 3tür, müsteşar yardımcılarının
sayısı 3tür, niçin bu Genel Sekretere 4üncü
yardımcıyı koyuyorsunuz? Niçin tetkik hâkimlerini alırken
Genel Sekreterin iradesine tabi kılıyorsunuz? Niçin oraya
alınacak elemanların teklif edilmesini Genel Sekreterin yetkisine
bırakıp başkan vekilinin yetkilerini sınırlandırıyorsunuz?
Demek ki orada kritik bir görev ifa edecek zatı muhterem var, ona uygun
kanun yapmaya çalışıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, İleri demokrasi
Bakanlığın
yetkilerini bıraktık. Nerede bıraktınız?
Bakanlığın en önemli yetkisi hâkimler ve savcıların
kararname taslağını hazırlamaktır çünkü kararname
taslağı iskelettir. Genel Sekreterliği kuruyorsunuz, Genel
Sekreterliğe bunca yetkiyi, 4 tane yardımcıyı veriyorsunuz,
niçin kararname taslağını hazırlamayı
Bakanlığın uhdesinde bırakıyorsunuz? Her ihtimale
karşı, ya Kurulda ilerleyen süreçte bir kayıp olur da elimden
ipler kaçarsa diye korkuyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, bütün bunları niye yapıyorsunuz? Bütün
bunları Sayın Bakan -artık ayan beyan ortaya çıktı-
yandaş bir kamu görevlisi kitlesi yarattınız, genel müdüründen,
valisinden kaymakamına kadar, daire amirlerine, müdürlerine kadar AKPnin
emrine soktunuz, yani devleti AKPlileştirdiniz, bunu koruyacak bir hukuk
yaratmak istiyorsunuz. Sermayeyi yandaşlaştırdınız,
yandaş sermayeyi koruyacak bir hukuk arıyorsunuz. Basını
yandaş hâle getirdiniz ya da korkuttunuz, yandaş hâline
getirdiğiniz ve korkuttuğunuz basına göre bir yargı
yaratmaya çalışıyorsunuz. İşte, bu Türkiyenin diktaya
gidişinin en önemli göstergesidir.
Bu süreç
içerisinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun değerli üyeleri
belirlendi. Sözlerim onlara değil. İnanıyorum ki cübbesini
giyerek vicdanının sesiyle kürsüde karar vermiş bir hâkim, Kurul
üyeliğine seçildikten sonra her türlü dayatmaya, her türlü
siyasallaştırma çabasına, her türlü yargıyı etki
altına alma düşüncesine karşı çıkacak azim ve
kararlılığa sahiptir. Eğer Cenabıallahın
kendisine verdiği ve diğer yaratıklardan farklı olarak
sadece insana bahşettiği vicdanına göre karar verecek ise
mecellenin hâkimi tarif eden hükmünü hatırlayacaktır. Mecellenin
hâkimi tarif eden hükmünü hatırladığı zaman sizin bu
kanunla, bu Anayasayla yaptığınız tüm
değişikliklerin hiçbirisinin hiçbir esamesi kalmayacaktır.
Bekleyeceğiz, göreceğiz. Eğer, bağımsız,
tarafsız yargıdan yana, hukukun üstünlüğünden yana, hâkim
teminatından yana hizmetleri olursa bunları alkışlamaktan
çekinmeyeceğiz. Ancak AKPnin sırçalı köşkünde oturan
prensler hâline dönüşürlerse elbette ki, bir eski meslektaşları
olarak en acımasız eleştirileri bizlerden alacaklardır.
Değerli
arkadaşlarım, bu Anayasa değişikliği neticesinde
yapılan seçimlerden sonra ortaya çıkan tablo şudur: Hâkim ve
savcı kitlesi, bir, Adalet Bakanlığına yakın kitle;
iki, Adalet Bakanlığına yakın olmayan kitle olarak ikiye
bölünmüştür. Adalet Bakanlığına yakın olmayan kitle
korkmaktadır. Hâkim korkmaz ama geleceğinden korkmaktadır.
Adalet Bakanlığına yakın olmayan kitle tasfiye
edileceğinden endişe duymaktadır. Hâkim korkmaz, korkmamalı
ama Çoluğum çocuğum var. diye düşünmektedir. Adalet
Bakanlığına yakın olmayan kitlenin bu
kaygılarının giderilmesi gerekmektedir. İşte, onun
içindir ki seçilen ve atanan yeni üyelere Cenabıallahın kendilerine
bahşettiği vicdanın önemi burada ortaya çıkmaktadır.
Bu kaygıyı, bu endişeyi yargı üzerinden kaldırmalıdır.
Eğer bu kaygı, bu endişe yargı üzerinden kalkmaz ise
tahterevallinin öbür tarafı gibi AKP yandaşı olanlar
militanlaşır ve AKP yandaşı militanlaşmış
olan yargı mensupları bulundukları yargı
makamlarını silah olarak kullanır.
Değerli
arkadaşlarım, hukukun üstünlüğü kavramına geri dönerek
hukukun üstünlüğünün alametlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Münafıklığın alametleri sayılmış da hukukun
üstünlüğünün alametleri sayılmamış. Hukukun üstünlüğü
-ya da tersini söyleyeyim, tersinden anlatayım- yerine üstünlerin hukukunu
yaratmanın alameti dörttür. Üstünlerin hukukunun yaratıldığı
yerde yani üstünler hukukunda hukuk silah olarak kullanılır.
Başbakana 18 tane suikast davası açıldı, 18 defa
Sayın Başbakan suikasta maruz kaldı. diye, Internetten
indirdim.
Değerli
arkadaşlarım, bir ülkenin Başbakanına 18 tane suikast
yapılmışsa bu vahim bir durumdur. Bunlar basına
çıktığına göre niçin bunların sonuçlarını
yargı ele geçirememiştir, niçin bunları yargı
sonuçlandıramamıştır? Acaba, 18 tane suikastın üstü
örtüldüğüne göre, bu suikast iddiaları yargı silah olarak
kullanılmak amacıyla mı ortaya atılmıştır?
Akla bu geliyor.
Başbakan
Yardımcısına Çukurambarda suikast yapılacağı
iddiasıyla bir tahkikat yapıldı. Bu tahkikatın neticesinde
ordunun en gizli alanlarına girildi. Bu tahkikatın neticesi ne oldu?
Hakikaten Başbakan Yardımcısına bir suikast varsa, bu
sonuna kadar gidilmeli ve failleri en şedit şekilde
cezalandırılmalı. Bu da gündemden düşürüldü. Acaba
yargı gücü silah olarak kullanılıp ordunun en önemli, gizli
odasına girilerek birileri bir şey almak için bunu silah olarak
mı kullandı? Üstünlerin hukuku bunu mu gerektirdi?
Üstünlerin
hukukunun alametinin ikincisi, hukukta amaç önemlidir, adalet önemli
değildir. Amacı elde ettiğiniz zaman adil olsun olmasın
fark etmez yani Makyavelisttir.
Değerli
arkadaşlarım, zimmet, rüşvet, görevi kötüye kullanma, siyasal
bölücülük, Başbakana hakaret suçlarından mahkûm olmuş veya
tahkikatı bulunan belediye başkanlarının tamamı
görevinde. Biraz önce sayın milletvekilimizin izah ettiği
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
FARUK BAL
(Devamla) -
Şarkikaraağaç Belediye Başkanı 2 defa
yargı gücüyle alınıp o makama oturmuş. Peki, Adana
Büyükşehir Belediye Başkanı niçin görevinde değildir? Adana
Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında kaç tane müfettiş
inceleme yapmıştır? Kaç aydır bu incelemeler niçin
bitirilememiştir? Niçin hakkında hiçbir dava
açılmadığı hâlde kalpazanlıktan, zimmetten mahkûm
olanlar yerinde dururken Adana Büyükşehir Belediye Başkanı
görevinde değildir? Çünkü Milliyetçi Hareket Partilidir. Milliyetçi
Hareket Partili belediye başkanlarının tehdit ve örnek olarak
Adana Belediye Başkanına döndürürüz. şeklinde şantaj ile
önleri kesilmek istenmektedir hukuk marifetiyle.
Değerli
arkadaşlarım, üstünlerin hukukunda üçüncü alamet, eşitlik
yoktur, üstün hakkı önemlidir, eşitlik yoktur. Sayın Bakan geçen
sene bütçe konuşmasında Ergenekon davasından 4 bin tane
gizliliği ihlal eden basın ile ilgili soruşturma var. dedi. Bu
4 bin tane dosya ne oldu Sayın Bakan?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
FARUK BAL
(Devamla) Ergenekon davasıyla ilgili yayın yapanlar gece, gündüz,
akşam, günde beş vakit namaz kılar gibi yapıyorlar,
yorumlarını katıyorlar, ya Deniz Feneri hakkında niçin
bunlar yayın yapmaz Sayın Bakan? Çünkü Deniz Feneri, üstünlerin
hukukundan yararlanan birisidir, eşitlik yoktur.
Değerli
arkadaşlarım, üstünler hukukunda dördüncü alamet ise üstünler
hukukuna tabi olanlar kendisinden üstün olanlara tabi olur. Belçikada Fehriye Erdal
davası. Bir Türk iş adamını katleden terör örgütünün üyesi
niçin yargılanamaz? Çünkü üstündür. Son bir olay ve yine Belçikada. 18
Eylül günü 2 tane Türk vatandaşı orada öldürüldü. Bu
vatandaşlarımız Konyalı Süleyman Aygün ve Uğur
Aygündür. Sayın Bakan, 18 Eylülden bu yana bunların babası
cesedi alamadı hâkimin elinden. Cesetleri orada.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK BAL
(Devamla) Sayın Başkanım, dolduruyorum, bir cümlelik.
BAŞKAN
Hayır, olmaz. İki dakika üst üste verdim, farkında
değilsiniz.
FARUK BAL
(Devamla) Peki, teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sağ olun.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Sayın Hamit
Geylani. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının tümü
üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun Avrupa
ülkelerinde nasıl dizayn edildiği, ayrıca Türkiyede yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
konusunda yaşanan sorunlara özce değinmek istiyorum.
Bugün Türkiyede
yargı, kendisini siyasal konularda bitaraf değil, tam tersine bir
taraf olarak konumlandırmıştır, bu nedenle her zaman
toplumsal tartışmaların ana gündemini oluşturmaktadır.
Yargı, demokratik ve hukuki değerlerin savunulmasını
üstlenmesi gerekirken ne yazık ki, yandaş siyasete soyunmuştur.
Bu da halkın yargıya olan güvenini derin bir şekilde yaralamakta,
ayrıca ülkenin içinde bulunduğu değişim sürecinin daha zor
ve daha çatışmalı geçmesine yol açmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, yargının siyasi gerilimlerde taraf
olmasının ve daima tartışmaların odağında
bulunmasının nedeni, mevcut sistemin yargıya biçtiği bir
yerdir, bir konumdur. Türkiyede, yargının, karar verirken devletçi
ideolojiye, vesayet ağırlıklı askerî hassasiyetlere büyük
bir önem gösterdiği herkes tarafından bilinmektedir. Resmî ideolojiye
karşıt olanları rahatlıkla
cezalandırdığı, buna karşılık da resmî
ideoloji yandaşlarını da ve devlet görevlilerini de koruma
güdüsüyle hareket ettiği de yine bilinmektedir. Bu anlamda, maalesef,
yargı yurttaşın tek güvencesi olması gerekirken, devletin
baskıcı ideolojik yapısının ve gericiliğinin
bekçiliği ve hamiliğini yapmaktadır.
Bir somut örnek
olarak, hepinizin malumu, Diyarbakırda KCK adıyla sözüm ona devam
eden ve partimizin yönetici ve seçilmişlerinin
yargılandığı davada yaşanan hukuk dışı
uygulamalardan, haksız tutuklamalardan ve ana dilde mahkeme
tutanaklarıyla vurulan prangalardan gözükmektedir. Ne yazık ki
yargının önceliği ve koruması birey ve hakları
değil, devlet ve iktidarı elinde bulunduranların bekası
olmuştur. İşte en üzücü taraf da bu. Oysaki yargının
temel görevi ve işlevi, iktidarı yurttaşa karşı
baskı aracı olarak kullananları yargılamaktır ama
bugün Türkiyedeki yargı sistemi tam tersini yapmakta.
Eğer
yargı, bazı güç odaklarını gereği gibi
yargılamaktan kaçınırsa -ki kaçınıyor Türkiyede- hem
yurttaşların yasalar karşısında eşitliğini
ortadan kaldırır hem de insanların hukuka ve adalete olan
güvencesini temelden yok eder ve ortadan kaldırır.
Değerli
milletvekilleri, kuşkusuz modern devletlerin üç erkinden biri olan
yargının önemi oldukça büyüktür. Yargıdan beklenen, bireyler ve
birey ile devlet arasında ortaya çıkacak sorunları adil çözmesi,
bireylerin hak ve özgürlüklerini garanti altına alması, hukuk
düzenini koruması ve diğer güç odaklarını denetlemesidir;
temel görevi budur yargının.
Demokratik
ülkelerde yargı, yasama ve yürütme organlarının karar ve
işlemlerini denetlemekle yetinmektedir ama Türkiyede yargı, bazen
yasama organını işlevsiz kılmakta, bazen de politik
tercihlerde bulunup yürütmeyi de etkisiz bırakmaktadır. Bununla
birlikte, çoğu zaman da konjonktüre yani döneme göre yürütmenin de
istediği kararları alıyor, âdeta yürütmenin bir organı,
arka bahçesi hâline geliyor. Onun için, Türkiyede en az yargının
bağımsızlığı kadar, hatta ondan da daha önemli,
yargının devletten bağımsızlığı sorunu
vardır. Bu sorun Türkiyede genel olarak askerî ve sivil bürokrasinin,
özel olarak da yargı bürokrasisinin kendisine vesayetçi bir rol
biçmesinden kaynaklanmaktadır. Bu da başlı başına bir
amaç olarak yücelttiği devletin çıkarlarına bireyin ve toplum kesimlerinin çıkarları
karşısında öncelik vermesi şeklinde cereyan etmektedir.
Onun için kutsal devlet, erişilmez devlet, devletin güvenliği gibi
fobiler devleti bugün tabulaştırmıştır. Bu mantaliteye
göre devletin bekasını ve güvenliğini sağlama görevinin
yerine getirilmesinde askerî ve polisiye önlemlerin yanı sıra yasal
ve yargısal tedbirlere de ihtiyaç duyulmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, devlet güvenliğinin yargıya ciro edilmesi hadisesi
sadece Türkiyede görülen bir garabetten başka bir şey değildir.
Burada yargıya biçilen rol tıpkı devletin diğer bürokratik
kurumları gibi resmî ideolojisinin sınırları dâhilinde bir
tutum geliştirmek ve fonksiyon icra etmektir. Oysaki çok basit demokratik
çözümler vardır. Bakınız devletin demokratik güvenliği tüm
yurttaşların yaşamın her alanında kendi öz
kimlikleriyle kendilerini ifade ettiği demokratik örgütlendikleri ortamda
ve oranda devletin demokratik güvenliği kendiliğinden
alınmış olur, bu kadar basit hadise. Sadece yargıyı
değil devletin birçok kurumunu etkileyen bu vesayetçi zihniyeti kurumsal
reformlarla ortadan kaldırmak ya da onu demokrasiye evirmek pek de
olanaklı görülmemektedir. Bu ülkede yaşanan tüm deneyimler bunu
apaçık ortaya, açığa çıkarmıştır. Ama AKP
Hükûmetiyle de gerçekleştirilmesi noktasında bizce bu hadise hayalden
öteye geçemez. Zira AKP Hükûmeti, en büyük ayıplı demokrasi
sınavını Anayasa değişiklik paketinde vermiştir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; yargının gerçekten
bağımsız olması -tırnak içinde- Yargı
bağımsızdır, hâkimler sadece vicdanlarına ve kanuna
göre karar verirler. gibi ifadelerin yasalarda yer alması hiç de
inandırıcı değil ve hiç de bir kıymetiharbiyesi
yoktur. Asıl yargı bağımsızlığı,
yargının mali ve idari bakımdan bağımsız
olması, siyasi aktörlerin yargı kurumlarının
dışında kalması, yargı kurumlarının da
siyasetin içine girmemesi ve yargının devlet güvenliğinden
vazife çıkarmamasıyla olanaklıdır. Onun için devletin
güvenliği yargıya düşmemiştir. Kimse merak etmesin,
devletin güvenliğine ve hamiliğine soyunan bugün ülkede o kadar
kurum, o kadar kişi vardır, yargıya sıra bile gelmez.
Değerli
arkadaşlar, günümüzdeki Avrupa devletlerinde temel çıkış
noktası aynı olmakla birlikte, yargının
bağımsızlığını korumak açısından
değişik sistemler söz konusudur. Bu değişik sistemlerin
hemen hemen tümünün temelinde, 1950lilerden sonra uluslararası
kuruluşların aldığı kararların uygulanması
yatmaktadır. Bu anlayışa göre, hâkimler karar verirken sadece
yasalara bağlıdırlar, hiçbir yerden direktif ve emir almazlar.
Devlet, yargının görevini gerektiği gibi yerine getirmesi için
gereken tüm maddi olanakları sağlar. Hâkimlerin atamaları ve
meslekte ilerlemeleri hükûmetin dışındaki demokratik ve hukuksal
yapısına sahip kurumlar tarafından yapılır. Hâkimlerin
bağımsızlığını bir yüksek hâkimler kurulu
garanti altına alır. Yüksek hâkimler kurulunun üyelerinin
yarısı hâkimlerden oluşur, diğer üyeler parlamento
tarafından seçilir ama adil bir seçim sistemiyle halkın özgür
iradesinin meclise taşındığı bir meclis yapısında
seçilen yargıçlar ancak adil bir karar verebilirler.
Değerli
arkadaşlar, önce birkaç örnek verirsek, Fransada, İspanyada,
Portekizde hâkimlerin atanması, yer değiştirmesi, terfi ve
disiplin cezaları için yüksek hâkimler kurulu yetkilidir; İtalyada
ise yargı Hükûmete ve Meclise karşı tamamen otonom ve
bağımsızdır; Belçika, İsveç, İrlanda, Hollanda ve
Danimarkada yüksek hâkimler kurulları vardır; bu ülkelerdeki
hâkimler kurullarının görevleri daha ziyade maddi ve idari konularla
sınırlıdır.
Peki,
görüştüğümüz bu tasarı ile dünyanın demokratik
argümanlarına ne kadar yaklaşım vardır ve ne kadar
yurttaşın yargılama güvencesi vardır? Bize göre hiç. Ne
yazık ki bu sistemin DNAsında yaşanan pratikler, yaşanacak
hâllerin habercisidir çünkü bu sistemin yasalarında, bu sistemin hukuk
dışı yasalarında bu ülkede çekilen acılar, yarın
çekilecek acıların işareti ve habercisidir çünkü Türkiyede
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yapısı, Başkanı,
aldığı kararlar ve üyelerin seçimi konularında yargı bağımsızlığına
ve tarafsızlığına bugüne kadar hep aykırı
düşmüştür, bu tasarı da aynı
aykırılıkları büyük ölçüde içermektedir. Türkiyede bu
durumdan şikâyetçi olmayan tek kurum, tek kişi, tek hukukçu, tek
uzman anayasacı bile yoktur. Avrupa Birliği ilerleme
raporlarında da bu Kurulun yapısının yargı
bağımsızlığına uygun olmadığı defalarca
altı çizilerek belirtilmiştir.
Görüştüğümüz
yasa tasarısı, hepinizin de bildiği gibi, bu uyum yasası
olup son Anayasa değişikliğiyle yapısı
değişen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu yeniden
şekillendiren, yapısını belirleyen bir tasarıdır.
Değerli
arkadaşlar, bu değişimin temelinde yatan özlem ve istem ise AKP
Hükûmetinin Anayasa değişiklik paketiyle ele geçirmek istediği
yargıyı bu uyum yasalarıyla da tamamen etkisi altına alma
istemidir. AKP, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda yapılmak istenen
kendi iktidarını ve isteklerini önceleyen bir yaklaşım
içindedir çünkü yine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda Adalet
Bakanı ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı yer
almaktadır. Kurulun Başkanı yine Adalet Bakanıdır ve
Bakan, Kurulda çok geniş yetkilere sahiptir. Hâlâ yürütmenin Kurul
üzerindeki etkisi devam ederken Avrupa Birliği uygulamalarının
tersine Meclisin iradesini hiçleştiren bir yaklaşım da hâkimdir.
AKP bu yapıyı şekillendirirken AB standartlarını
dikkate aldığını söylüyor ama AB ilerleme raporlarına
ve dünya standartlarına baktığımızda bunun böyle
olmadığı da açıkça görülmektedir.
Öyleyse Adalet
Bakanının hâlen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
başında kalma ısrarı nasıl açıklanabilir? Bunun
tek açıklaması vardır, o da yargıda makas değiştirme
hevesi ve yaklaşımıdır; bu, güç ve sıra bende
artık yaklaşımıdır, yine iktidarda
kaldığımız sürece biz de yargıyı kendimize ve
kendi gereksinimlerimize göre şekillendirelim dayatmasıdır.
Oysaki makamlar ve koltuklar gelip geçicidir. Önemli olan
bağımsız, tarafsız bir yargının
oluşmasını sağlayacak bir mekanizma
oluşturmaktır. Bunun arayışı içine girmek de herkesin
vicdan borcudur ve sorumluluğudur, ancak Türkiye Büyük Millet Meclisinin şu
anki yapısıyla, ne iktidarı ne de diğer muhalefet
partileriyle böyle bir arayışın içinde olduğunu söylemek,
ne yazık ki üzülerek söylüyorum, olanak dışıdır.
Kuşkusuz son
Anayasa değişikliklerini ve bu yasa tasarısını tümden
reddetmiyoruz, hiç saymıyoruz, elbette ki önemli birtakım
değişiklikler de vardır ancak bunlar yeterli olmayıp
uzlaşı sağlanmadan getirilen ve yargı
bağımsızlığı ve
tarafsızlığına farklı biçimlerde gölge düşüren
değişikliklerdir. Bu değişimler hukuk sistemine ve
yurttaşa âdeta dikte ettirilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, şimdi de hafızalardan hiç silinmeyecek bir
yargı skandalına özet vurgu yapmak istiyorum.
Hatırlayacaksınız, 9 Kasım 2005 tarihinde, Şemdinlide
Seferi Yılmaz adındaki yurttaşa ait kitabevine, JİTEM
elemanları olan astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile
itirafçı Veysel Ateş bomba atarken, olayda kullanılan araçla
birlikte çok sayıda patlayıcı silah, cinayet krokileri, ölüm
listeleri ve haritalarla suçüstü yakalandılar. Meydana gelen patlamada ve
arkasından gelişen olayda 3 yurttaşımız
yaşamını yitirmiştir.
Olayda failler
suçüstü ve somut kanıtlar olan suç aletleriyle birlikte
yakalanmış olmalarına rağmen, dönemin Genelkurmay
Başkanı, cinayeti işleyen failler hakkında
Tanırım, iyi çocuklardır. açıklamasını
yapmıştı.
Olayın
ardından Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkayanın
hazırladığı doğru, haklı ve somut delillere
dayanan iddianamesi neticesinde, sanıklar Van 3. Ağır Ceza
Mahkemesinde otuz dokuz yıl hapis cezasına
çarptırıldılar. Ama yargı birliğinin olmadığı
bir sistemde yargı ayrılığı
çatışmasından kaynaklı askerî bürokrasi ve bazı
odakların devreye girmesiyle dava dosyası görevsizlik gerekçesiyle
Yargıtaydan bozularak, Van Askerî Ceza Mahkemesine gönderildi. Dört
beş ay tutuklu kalan sanıklar askerî mahkemede ilk celsede tahliye
edilerek, ödüllerle görevlerine iade edildiler.
Şemdinli
davasının üzerine sonuna kadar gideceğiz. diyen Sayın
Başbakana sormak istiyorum: Suçüstü yakalanan ve yargılamaları
başlayan sanıklara Tanırım, iyi çocuklardır. diyen
dönemin Genelkurmay Başkanıyla Dolmabahçede anlaşarak mı
üzerine gittiniz? Her biri için verilen otuz dokuz yılı
aşkın ceza kararı ortadayken askerî mahkemece tahliye edilen
sanıklara seyirci kalarak mı olayın üzerine gittiniz? Daha da
önemlisi hadisenin tüm bilgi, belge ve kanıtları doğrultusunda
örnek bir iddianame hazırlayan Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat
Sarıkaya hakkında sizin Hükûmetinizin Adalet Bakanının
izniyle soruşturma açılmadı mı? Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu ile birlikte hazırlanan Adalet Bakanlığı
Teftiş Kurulunun raporuna göre Sarıkayayı meslekten ihraç etmediniz
mi?
Bu ve benzeri
yüzlerce örnek nedeniyle son değişimle Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunda da yandaşlığın daha da tahkim
edildiği bir yapıda bundan daha vahim kararların verileceği
endişesini taşıyoruz. Umarım, dilerim bu endişem
boşa çıkar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
HAMİT
GEYLANİ (Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, AKP Hükûmeti demokratikleşmede inandırıcı
olmak istiyorsa ve sadece kendine Müslüman olmak istemiyorsa -çünkü
onların dışında bu ülkede Müslüman çok- öncelikle bu tür
boş vaatlerden ve boş demokrasi paketlerinden vazgeçmelidir.
Onun için de
başta yüzde 10luk seçim barajı olmak üzere Seçim ve Siyasi Partiler
Yasasındaki tüm antidemokratik hükümleri ayıklayan, özel yetkili
ağır ceza mahkemeleri ve Terörle Mücadele Yasasını
kaldıran bir paketle birlikte yeni, demokratik, sivil ve toplumun tüm
kesimlerini kucaklayacak, toplumsal konsensüsün sağlanacağı bir
anayasa paketiyle gelmelidir hem de şimdi hem de seçimlerden önce.
Değerli
arkadaşlar, bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu bir kez daha
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Geylani.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Yozgat Milletvekili Sayın Bekir
Bozdağ.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hâkimler ve Savcılar Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu üzerinde AK PARTİ Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün önemli bir
kanun tasarısını müzakere ediyoruz. Hukuk devleti
açısından önemli değişimleri, önemli gelişmeleri
Anayasa değişikliğiyle beraber yaşadık ve milletimizin
verdiği yüzde 58 kabulle de bu değişimin hayata geçmesini Türk
milleti Türkiye Büyük Millet Meclisine talimatlandırdı.
Esasında biz
burada milletimizin verdiği bir talimatın da gereğini yerine
getiriyoruz. Yani Biz Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yeni yapısını
doğru buluyoruz ve bunun somut uygulamalarını ve bu
yapının hayata geçirilmesini de bir an önce Türkiye Büyük Millet
Meclisinden istiyoruz. talimatını biz 12 Eylülde aldık.
Dolayısıyla, bu tasarı bu talimatın hayata geçirilmesidir.
Buradaki
değişimlerin, gelişmelerin demokratik hukuk devleti
açısından ne kadar önemli olduğunu görebilmek için, eskiyle
yeniyi mukayese edip eleştirileri bu mukayesenin süzgecinden geçirerek
değerlendirmekte fayda vardır. Şöyle bir bakalım: Eski
hükme göre, Kurul 7 üyeden oluşuyor. Bakan ve Müsteşar tabii üye,
Danıştaydan 2, Yargıtaydan 3 üye, toplam 5 üye ama
Danıştay ve Yargıtayın doğrudan seçme yetkisi yok.
Onların seçtikleri kişiler arasından Sayın
Cumhurbaşkanının nihai atamasıyla Kurulun oluşumu
sağlanıyor.
Baktığınızda
Yargıtayın 250 civarında üyesi var. İşte,
Danıştayda da 94 civarında Danıştay üyesi var ama
kürsüdeki hâkim ve savcılara, hem de idari adli yargıya
baktığınızda, yaklaşık 11 bin 12 bin arası
bir rakamda hâkim ve savcı olduğunu görüyoruz ama Kurulun
oluşumuna baktığınızda, kürsüde görev yapan 10 binin
üzerindeki hâkim ve savcının orada bir tane temsilcisi yok. Bu
hâkimlerin, bu savcıların, her türlü, meslekleriyle ilgili
kararların, hatta meslekten ihraçlarına dair kararların,
terfilere dair bütün kararların verildiği yerde onların söz
söyleme hakkı yok, onların denetleme hakkı yok, onların
âdeta orada esamesi okunmuyor.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Müsteşar Yardımcısı kürsü hâkimi mi?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Kurulun adına, esasında Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu demek de bana göre yanlış. Danıştay ve
Yargıtay hâkim ve savcıları yüksek kurulu niteliğindeydi,
bütün hâkimleri ve savcıları da temsil etmiyordu; demokratik
meşruiyeti de yoktu. Bunu bütün herkes dile getiriyordu. O nedenle, o
yapıdan bu yapıya doğru geçişe
baktığınızda önemli bir değişim.
1982
Anayasası Yargıtaydan ve Danıştaydan üye seçilmesine izin
vermiş ama hem Yargıtayı hem de Danıştayı nihai
üye seçmeye ehil görmemiş. Olur ya bu Yargıtaydakiler
yanlış yapar, bizim istemediğimiz adamları seçer. Bunlar 3
tanesini seçsinler de Sayın Cumhurbaşkanına gelsin, nasıl
olsa Cumhurbaşkanları bizim dediklerimiz gibilerden oluyor, oradan
ayarı biz veririz. anlayışıdır bu. 12 Eylül darbesini
yapanlar, Yargıtay üyelerini, Danıştay üyelerini bile Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kuruluna doğrudan üye seçmeye ehil
görmemişler, Siz buna layık değilsiniz. demişlerdir. Ama
bu düzenleme ile ne deniyor? Yargıtay, şimdi, doğrudan Kurula
kendi salt çoğunluğuyla üye seçecek. Ne deniyor? Danıştay
kendi üyeleri arasından Kurula doğrudan üye seçecek. Kötü bir
şey mi bu, geriye gidiş mi? Ama bizim Yargıtay
Başkanımız Bunu kabul etmiyoruz. diye açıklama
yaptı. E, Danıştayın Sayın Başkanı da
açıklama yaptı, yargı bağımsızlığı
elden gidiyormuş. Allah aşkına, dünyanın hangi ülkesinde
siz bir kurulun üzerindeki, bir seçim sisteminin üzerindeki denetim ve vesayeti
ortadan kaldıran ve o organa doğrudan Sen üye seçebilirsin. diye
yetki veren bir düzenleme yaparsınız da onlar buna karşı
çıkar? İşte, bizdekiler karşı çıktı,
Olmaz. dedi. Niye olmaz? E, biz sana Doğrudan seç. diyoruz,
aracıyı taracıyı kaldırıyoruz. Yapılan
budur; bu bir.
İki: Kürsüde
bu kadar hâkim ve savcı var dedik. Bunların bir temsilcisi var
mıydı Kurulda? Yok. Hâkimlerin kendileriyle ilgili, karar verenlerle
ilgili Kurulda doğrudan seçtikleri yok. Şimdi, peki, bunlara, kürsüde
görev yapan hâkim ve savcılara Sizin içinizde birinci sınıf
olanlar aday olsunlar, diğer bütün hâkim ve savcılar da seçici olsunlar,
seçimin yönetim ve denetimini de Yüksek Seçim Kurulu yapsın ve bu
şartlar altında Kurulun üyeleri doğrudan doğruya hâkimler
ve savcılar tarafından seçilsin. demenin yargı
bağımsızlığına, hukuk devletine tehdit oluşturan,
zarar veren yönü neresidir? Olması gereken bu değil mi? Yapılan
şey bu. Bütün hâkim ve savcıları temsil eden bir yapı bugün
oluşturuluyor. Kötü bir şey mi? E, doğru bir şey. Hukuk
devleti adına ileri bir adım mı? İleri bir adım.
Kurula demokratik meşruiyet kazandırıyor mu? Demokratik
meşruiyet kazandırıyor. Adalet Akademisi hâkim ve
savcıların mesleğe kabul ve hizmet öncesi hizmet içi
eğitimleriyle ilgileniyor, hâkim ve savcılarla ilgili
değerlendirmelerde buranın söz sahibi olması kötü bir şey
mi? Oradan Kurul, kendisi doğrudan seçiyor.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Adalet Akademisi nereye bağlı? Kimi
yanıltmaya çalışıyorsun?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Sayın Cumhurbaşkanı da şimdi Kurula
4 tane üye seçiyor. Esasında bu 4 üye, halkın arasından seçilen
üye; avukatlar arasından, üniversite öğretim üyeleri arasından
seçiliyor ama sonuçta bunlar halkın arasında olan insanlar. Bugün 72
milyon Türk milletinin hepsinin yargıda bir sorunu var; kimi davacı,
kimi davalı, kimi şüpheli, kimi sanık. Ama herkesin
yargıyla bir sorunu var, işleyişe dair görüşü, kanaati var.
Bir nevi, halkın iradesinin de oraya yansıması lazım. Dün,
Sayın Cumhurbaşkanı Kurulun oluşumunda tek seçici, nihai
karar vericiydi. Kurulun 5 tane seçimle gelen üyesi vardı, son seçici
5inde de Cumhurbaşkanı ve 5ini de Cumhurbaşkanı
seçiyordu. Ama bugün, 22 üyeden 20 tanesi seçilerek geliyor ve bunların
arasından Sayın Cumhurbaşkanı sadece 4 tanesini seçiyor ve
buna baktığınız zaman da demokratik meşruiyeti temin
noktasında önemli bir adım atıldığını
görüyoruz. Hem Kurula seçilen üyelerin kaynakları
çoğaltılmış hem yargının her kademesinden temsil
sağlanmış; idari, adli yargıdan, Yargıtaydan,
Danıştaydan, Akademiden, halktan ve kürsüde olanlardan oraya gelmesi
temin edilmiş hem de seçimler birilerinin vesayetine, denetimine,
onayına tabi olmaktan çıkarılmış, doğrudan seçme
imkânı getirilmiştir. Şimdi, elinizi vicdanınıza
koyun, bu mu doğru yoksa Yargıtayın doğrudan
seçemediği, Danıştayın doğrudan seçemediği, son
sözü Cumhurbaşkanının söylediği, kürsüde olan hiç kimsenin
söz hakkı, sahibi olmadığı Kurulun oluşum sistemi mi
doğru? Hangisi doğru?
MUHARREM
İNCE (Yalova) Müsteşar Yardımcısı kürsüde mi,
Personel Genel Müdürü kürsüde mi?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bu doğrudur ve bu ileri bir adımdır.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Personel Genel Müdürü ile Müsteşar
Yardımcısı kürsü hâkimi mi?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Onları da söyleyeceğim, sabredersen ona da
geleceğim.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Kimi kandırıyorsun?
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, doğruyu söylemiyorsun!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Şimdi, bakın, Kurulun başkanı
kimdir? Adalet Bakanıdır. Eski yasada kimdir? Adalet
Bakanıdır. Her iki yasada da Kurulun Sayın Başkanı
Adalet Bakanı.
Peki, eski
Yasada Adalet Bakanının yetkilerine bakıyoruz şimdi:
Adalet Bakanı ne yetkilere sahip? Kurulun bütün toplantılarına Başkanlık
yapabilir, her toplantısına katılabilir, oy hakkı
vardır. Şimdi, bir hâkim, bir savcı atanacak veya
başsavcı atanacak, Adalet Bakanının Kurul üyeleriyle masaya
oturup çatır çatır pazarlık yapma hakkı var
mıydı? Vardı. Oy verme hakkı var mıydı? Vardı.
Disiplin işlemleri yapılacak, disiplin cezası verilecek, peki,
bu cezayla ilgili Adalet Bakanının, şu ceza verilsin, bu ceza
verilsin, benim oyum şudur, şu oyu veriyorum deme hakkı var
mıydı? Bu hakkı vardı. Peki, bir başka şey:
Teftiş Kurulu Kurula değil doğrudan Adalet Bakanına
bağlıydı. Adalet Bakanı talimat verdiği zaman
savcılar ve hâkimler hakkında inceleme ve soruşturma
başlatılabiliyor muydu? Başlatılabiliyordu. Müthiş bir
kudret vardı. Öte yandan, Kurula giden bütün taslakları kim
hazırlıyordu? Adalet Bakanlığının Personel Genel
Müdürlüğü hazırlıyordu. Kurulun çaycısı yok, bütçesi
yok, oturacağı koltuğu yok, her şeyiyle göbeğine kadar
Adalet Bakanlığına bağlı bir sistemdi. Allah
aşkına, yürütmenin etkisi burada mı çok, şu tasarıda
mı çok?
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Şimdiki tasarıda çok!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Peki, bu tasarı neyi getiriyor diye
baktığınızda: Bakın, bir, Adalet Bakanı Kurulun
Başkanı, doğru mu? Doğru.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bu anlattıklarına sen inanıyor musun?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Peki, Adalet Bakanı daire şeklinde
çalışan Kurulun dairelerinin çalışmasına
katılıyor mu? Katılmıyor. Yani tayin, atama, terfi,
disiplin işleri, şunların hiçbir tanesinde Adalet Bakanı
katılamaz, oy kullanamaz, görüş serdedemez, tamamen daireler
Şimdi, bir
Adalet Bakanı bu yetkilerinden vazgeçiyor, bir iktidar kendi
bakanında olan bu yetkileri geri alıyor, siz Yargıyı ele
geçiriyorsunuz. diyorsunuz. Mantığa bakın.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bakan bile kendini bu kadar savunamaz. Hayatta bakan
olamazsın sen, hep grup başkan vekili kalırsın.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Peki, bir başka şey: Teftiş Kurulu
Adalet Bakanına bağlıydı. Şimdi Teftiş Kurulu
nereye bağlandı? Kurula bağlandı.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bakan bile kendini savunamazdı bu kadar. Çok beklersin
bakan olacağım diye.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Peki, soruşturmalarda, incelemelerde inceleme
sistemi nasıl devam ediyor? Ona bakın.
Şimdi
disiplin işlemleriyle ilgili işlere bakan
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bakan özelliği böyle değil. Bakan olmanın
yolu buradan geçmez. O kadar savunma.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Öyle bakıp okumanız lazım, okumadan
anlamadan konuşarak olmaz bu işler. Ben kitabın ortasından
konuşuyorum, kenarından kıyısından değil. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Ömür boyu grup başkan vekili kalırsın.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Şimdi bakın, ilgili disiplin dairesi herhangi
bir hâkim ve savcıyla ilişkin inceleme ve soruşturma
başlatılmasını Kurul Başkanının
onayına, iznine sunmadığı zaman Kurul
Başkanının falan hakkında, filan hakkında
soruşturma, inceleme başlatın deme talimatını verme
hakkı artık yok. Nerede? Eskiden dilediğine
başlatıyor, şimdi ilgili daireye veriyor. Daire getirmediği
zaman başkanın yapabileceği bir iş yok. Ha, getirdiği
zaman, o zaman Kurul Başkanının izin verip vermeme
noktasında bir takdir hakkı var ama başkana sunma
noktasında başkanın hiç ama hiç etkisi yok. Şimdi ayrı
bütçesi geliyor, genel sekreteryası oluyor ve orada genel sekreter
atamaları yapılıyor. Bütün taslakları, her şeyi de kim
hazırlıyor? Bu Genel Sekreterlik hazırlıyor. Kendi özel
birimleri oluyor ve bu özel birimlerinin özel elemanları oluyor, kendi
bütçesi oluyor. Baktığınız zaman kurulun üzerinde
hâlihazır 82 Anayasasının getirdiği idari vesayeti ortadan
kaldıran, sadece oluşum ve yetki itibarıyla önemli bir adım
atıldı.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Yargıç devletine son mu verdiniz?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Peki, bir başka şey
MUHARREM
İNCE (Yalova) Kadı devleti değil mi bu, kadı devleti?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bakın, burada konuşuldu, Müsteşarla
ilgili vekâlet meselesi. Doğru, Müsteşar olmadığı
zaman yerine vekili atanıyor ama bu yeni değil. Sanki yokmuş da
yeni gelmiş gibi bir şey söyleniyor. Eski yasanın 10uncu
maddesinin ikinci fıkrasına bakarsanız, aynı hüküm de orada
var. Ama burada, bakın, ileri ve önemli bir adım atıldı
hukuk devleti adına çünkü eskiden Müsteşar yoksa vekili
katılıyordu ama Müsteşar var da Ankarada toplantıya
katılmazsa Kurul toplanamıyordu.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Katılmıyor, katılmıyor.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Yani, iktidar isterse Kurulu kilitleyebiliyordu.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) O yok, o yok, yalan bilgi veriyorsunuz, yalan
söylüyorsunuz!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Yalan söylemiyorum, buyurun gelin buraya
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Yalan söylüyorsunuz, 12 Eylül Anayasası onu
kaldırdı, yalan söylüyorsunuz!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bu kanun burada. Ben doğruları söylüyorum,
çarpıtmayın.
Şimdi
bakın, ne getirdik biz? Toplantı nisabı getirdik. Ne getirdik?
Karar nisabı getirdik.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Yalan söylüyorsunuz!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Kurulu kilitleme imkânı yok yani toplantı
nisabına ulaştığı zaman Kurul toplanacak, karar
nisabına ulaştığı zaman da Kurul karar alacaktır.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan üç ay boyunca Kurulu kilitledi.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Şimdi, yargıyı elinde tutmak isteyen bir
iktidar böyle bir yetkiyi elinden verir mi? Baktığınız
zaman, hem demokratik meşruiyet açısından hem temsil
açısından hem oluşum açısından hem de yetki ve
görevler açısından baktığınızda oldukça önemli
değişimleri beraberinde getirdiğini görüyoruz. Bu, hukuk devleti
adına 12 Eylül Anayasasından oldukça ileri adımlar atan
düzenlemeler içeriyor.
Biz burada
şunu eleştirsek hak verirdim, o da nedir
MUHARREM
İNCE (Yalova) 12 Eylülcüleri ne zaman yargılayacaksınız?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bu Kurula Türkiye Büyük Millet Meclisi neden üye
seçmedi, Meclisin seçmesi lazımdı, demokratik meşruiyetin tam
olması için diye eleştiri yapsaydık, o zaman ben bu
eleştirilere hak verirdim ama şu ilerlemeleri bile görmezsek o zaman
yanlış yaparız.
MUHARREM
İNCE (Yalova) 12 Eylülcüleri ne zaman yargılayacaksınız?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bakın, geçenlerde Avrupa Konseyi Venedik
Komisyonundan bir heyet siyasi parti gruplarını ziyaret ettiler, bu
arada AK PARTİ Grubunu da ziyaret ettiler. Heyetin Başkanı
Venedik Komisyonu Genel Sekreteri Sayın Thomas Markertın Anayasa
değişikliklerini biz demokrasi ve hukuk devleti açısından
önemli görüyoruz. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yapısındaki değişiklikleri önemsiyoruz ancak Meclisin
buraya üye seçmemiş olmasını eleştiriyoruz. Kurulda
Bakanın olması veya Cumhurbaşkanının seçtiklerinin
olması veyahut da Meclisin seçtiklerinin olması bunların toptan
veya birinin olmasını da biz demokratik meşruiyetin somut bir
göstergesi olarak görüyoruz. diye değerlendirmesi vardır, onlar da
bu yönde değerlendirme yapmışlardır.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Siz önce işsizliği ortadan kaldırın,
işsizliği.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bakın, bir başka şey, burada
konuşulurken dendi ki: Özlük haklarıyla ilgili siz Kurula yetki
veriyorsunuz.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Bu tarafa bak, bu tarafa!
MUHARREM
İNCE (Yalova) Ya, sizin grup ikna oluyor zaten, buraya bak, buraya.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Peki, özlük haklarıyla ilgili Kurula yetki
verilirse orada yargı bağımsızlığından
şundan olur mu dendi.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Fakat hiç doğru söylemiyorsunuz!
BAŞKAN
Sayın Akkuş, Sayın Dibek, Sayın İnce, Sayın
Ünlütepe lütfen
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Sayın Başkanım, ben dinleyenlere
anlatıyorum, dinlemeyenler
Takdir onlarındır. Bizi milletimiz
dinliyor.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Onlar da dinliyor ama anlamıyor!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Millet dinlemesin diye benim söylediklerimi gürültüye
getirmek istiyorlar ama ben doğruları söyleyeceğim.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Ağzından bal damlıyor!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Şimdi, Kurulun görevleriyle ilgili eski
Yasanın, yani yürürlükte olan Yasanın 4üncü maddesinin son
fıkrasında Hâkim ve savcıların yukarıdaki maddede
belirtilenler dışında kalan özlük işleri Adalet
Bakanlığınca yerine getirilir. Ya bu eleştiriliyor. Biz,
şimdi Bu özlük işlerini Kurul yerine getirsin. diyoruz.
Dünyanın hangi hukuk devletinde olur, Özlük işleri Adalet
Bakanlığı tarafından yerine getirilir. düzenlemesi
değiştirilip Kurul tarafından yerine getirilir. diye değiştirilince
Yargı bağımsızlığı elden gidiyor. diye
eleştiri yapanlar acaba dünyanın hangi hukuk devletinde görülür? Onu
da ben bilmiyorum.
Ama bakın
MUHARREM
İNCE (Yalova) Hukuk devleti değil, kadı devleti, kadı!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Kadı devleti mi, onu milletimiz takdir edecektir.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Kadı ve kanun devleti!
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Konu Anayasa Mahkemesine gitti. Bakın, benim
dediklerime yalan diyorlar, kanun burada; kanun burada, milletimiz de
okuyacak. Bu kanunu belki herkes bilmeyebilir ama 10 binin üzerinde hâkim ve
savcı, konuyu, ilgisini takip edenler gayet yakından da biliyorlar.
Şimdi,
elimde bir karar var, Anayasa Mahkemesinin 2010/49 esas ve 2010/87
sayılı Kararı. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yapısıyla ilgili bu düzenleme Anayasada ifadesini bulan hukuk
devleti ilkesine aykırı, bu düzenleme cumhuriyetin değişmez
ve değiştirilmesi teklif edilemez hükümlerinin içini
boşaltıyor, dolayısıyla böyle bir düzenleme olmaz. diye
konu Anayasa Mahkemesine gitti ve Anayasa Mahkemesi bu kararında
bakın neler diyor: Hukuk devleti ilkesinin temel bileşenlerinden
birisi olan yargı bağımsızlığını
sağlamak amacıyla yargıç ve savcıların özlük, tayin,
terfi ve disiplin işlerini yürütmek üzere bağımsız idari
kurullar (Yüksek Yargı Konseyleri) oluşturulması Güney Avrupa
demokrasilerinin yerleşik geleneklerinden birisidir. Türkiye de 1961
Anayasasından beri bu geleneğe dâhil olmuştur. Ancak Yüksek
Yargı Konseylerinin oluşumuna bakıldığında her
ülkede farklı modellerin benimsendiği görülmektedir. Bazı
ülkelerde sadece yargıçların bu kurulların üyesi olduğu,
bazı ülkelerde ise yargıç olmayan hatta hukukçu olmayan üyelerin
bulunduğu, bazı ülkelerde yargı içinden ya da yürütmeden
doğal üyelerin bulunduğu, üye seçimlerinde genellikle yargıçlara
rol verildiği, ancak parlamentolara ya da devlet başkanlarına da
üye seçme yetkisinin tanındığı görülmektedir. Yargıç
üyelerin genellikle tüm yargıçları temsil edecek şekilde ilk
derece mahkemeleri, istinaf mahkemeleri ve yüksek mahkemelerde çalışan
yargıçlar arasından seçildiği anlaşılmaktadır.
diyor. Uzun değerlendirme ama son kısmını okumak istiyorum.
Bu değerlendirmeleri yaptıktan sonra Yüksek Mahkeme diyor ki:
Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun yapısıyla ilgili olarak 5982
sayılı Yasanın 22. maddesiyle yapılan yeni düzenlemeyle
Kurulun üye sayısının artırıldığı,
seçim tabanının genişletildiği, Kurul üyelerinin büyük
çoğunluğunun yargıçlar tarafından doğrudan
seçilmesinin kabul edildiği, Kurulun kendi sekreteryasına
kavuşturulduğu ve Teftiş Kurulunun Kurula
bağlandığı, böylece özerk yapısının
güçlendirildiği görülmektedir. Cumhurbaşkanının Kurula üye
atama yetkisinin sınırlandırıldığı, Adalet
Bakanının dairelerin çalışmasına katılmasının
yasaklandığı, Bakanın Teftiş Kurulu üzerindeki mutlak
kontrolünün kaldırıldığı, böylece yürütmenin Kurul
üzerindeki etkisinin belli ölçüde azaltıldığı
anlaşılmaktadır. Kurulun kararlarının kısmen de
olsa yargı denetimine açılmasının hukuk devletinin
güçlendirilmesine yönelik bir adım olduğu görülmektedir.
Bu nedenle,
sözkonusu hükümlerin yargı bağımsızlığını
dolayısıyla hukuk devleti ilkesini ortadan
kaldırdığı ya da içini boşaltarak anlamsız hale
getirdiği söylenemez. İptal isteminin reddi gerekir. Anayasa
Mahkemesi.
Anayasa Mahkemesi
de yalan söylüyor diyorsanız söyleyecek bir şeyim yok diyorum.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Onu siz diyorsunuz.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Bu yasanın hayırlı, uğurlu
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bozdağ.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Anayasa Mahkemesi değil mi size Laikliğe
karşı eylemlerin odağı diyen, ona da inanıyor
musunuz?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Anayasa Mahkemesi onu demedi.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Ne dedi?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) O gerekçeyi doğru okursanız
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sen, Sadullah Ergini bu kadar savunursan hayatta bakan
olamazsın.
BAŞKAN
Tasarı hakkında şahıslar adına ilk söz Kastamonu
Milletvekili Sayın Hakkı Köylüye aittir.
Buyurun
Sayın Köylü. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; ben de tasarı üzerinde
kendi görüşlerimi açıklamak için huzurlarınızdayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu epeyce bir zamandan beri
eleştirdiğimiz, bazılarının çok fazla
eleştirdiği, bazılarının da hoşuna gittiği
bir kanun idi ancak Kurulun son zamanlardaki tavırları,
davranışları sebebiyle ve bu Kanunun 12 Eylül döneminden kalma
bir kanun olması da nazara alınarak değişiklik yapılması
öngörüldü ve Anayasada bu değişiklik yapıldı. Şimdi,
Anayasa değişikliği artık yapıldığına
göre, Anayasadaki bu yeni hükümler ortada olduğuna göre bunun
evveliyatının eleştirilmesinin hiçbir pratik faydası
yoktur. Mademki Anayasa bu hükümleri getirdi, biz bu hükümleri olduğu gibi
mecburen kabul edeceğiz ve yeni yasamızı da bu hükümlere
uyarlayacağız. Bunun başka türlü yolu da yoktur, başka
çaresi de yoktur.
Esasında,
keşke Anayasa değişikliği sırasında, Avrupa
ülkelerinin büyük bir kısmında olduğu gibi, Kurula üye seçme
hakkı Türkiye Büyük Millet Meclisine de verilebilmiş olsaydı
Kurulun yapısı daha da demokratik olurdu ve o zaman belki de daha da
az itirazlar olurdu ama maalesef bu yapılamamıştır. Şunu
da kabul etmemiz lazım: Hiçbir parlamenter ülkede parlamentonun herhangi
bir kuruma bir üye, bir kişiyi seçmesinin doğru olmayacağı
yönünde, yanlış olacağı yönünde hiçbir parlamenter itiraz
etmez ve buna karşı çıkmaz. Maalesef bizde bu oldu, bu yüzden de
böyle istenilen bir düzenleme yapılamadı.
Gelelim yeni
düzenlemeye: Yeni düzenlemede de Kurulun Başkanı Adalet
Bakanıdır. Diğerlerini saymıyorum şu anda. Adalet
Bakanı neden Kurulun Başkanıdır?
Değerli
arkadaşlar, şimdi, yargıda bir sorun olduğu zaman,
yargının genel olarak yaptığı bir
yanlışlık olduğu zaman, eleştirilmek istendiği
zaman siz kalkıp da Yargıtay üyelerini, Yargıtay
Başkanını veya Anayasa Mahkemesi üyelerini veya
Başkanını ya da Yargıtay Başsavcısını
karşınıza alıp doğrudan eleştiremezsiniz. Bunu
yaptığınız takdirde yargı örselenir, yargı tahrip
olur, zarar görür. İşte, burada yargıdan sorumlu birinin
olması gerekir ve bu birinin de Meclise hesap vermesi gerekir, Meclise
karşı sorumlu olması gerekir. Bütün parlamenter rejimlerde her
kurum Parlamentoya karşı sorumludur ve hesap verir. Bizde de bu
hesabı verecek olan kişi Adalet Bakanıdır. Bu yüzden Adalet
Bakanının mutlaka bu kurumun içinde ve de bulunduğu statüye göre
başında olması gerekir.
Şimdi, biraz
sonra göreceğiz, soru-cevap kısmı gelecek.
Arkadaşlarımız buradaki hem konuşmalarda hem soru-cevapta
Adalet Bakanına söylemedikleri söz bırakmıyorlar, yerden yere
çalıyorlar. Bunu bir yargı mensubuna yapabilirler miydi? Bu mümkün
değil, yapılırsa da olmazdı zaten. İşte, Adalet
Bakanı bunu göğüslemek için vardır bu kurumun içinde ve
olması da gerekir.
İkincisi:
Diğer kısımlardan yani yüksek yargının haricinden,
dışarıdan Cumhurbaşkanının seçtiği var
akademisyenlerden, avukatlardan ve en önemlisi de taşrada görev yapan
bidayet mahkemelerindeki hâkimlerden yani adli yargıda görevli, idari
yargıda görevli Yüksek Mahkeme dışındaki hâkim ve
savcılardan. Elbette ki bu çok gerekliydi. Dünyanın her yerinde de
var, Avrupada var ve bizde de oldu.
Eğer bir
imkân olsaydı bu Kurulun
yapısıyla ilgili Anayasa maddesini sadece hâkim ve
savcılara oylatmış olsaydık Türkiyede yüzde 90ın
altında bir evet oyu çıkmazdı çünkü bu kişilerle zaman
zaman konuşuyoruz, tanıdıklarımız var, bildiklerimiz
var, hepsinin söylediği şeyler aynıdır: Kurulun
yapısının böyle olması daha doğrudur.
Burada Adalet Bakanı, Sayın Bozdağın
da anlattığı gibi, birçok yetkisini devretmiştir. Kurulda
disiplin soruşturmasına izin verme yetkisi gene sonuç itibarıyla
Adalet Bakanına aittir ama Adalet Bakanı disiplin soruşturmasının
yürütüldüğü ve disiplin kararının verildiği dairede bulunmamaktadır.
Bu, bence de çok yerinde bir karardır. Zira siz hem disiplin
soruşturmasına izin verecekseniz elinizdeki bilgi ve belgelere göre
hem de o soruşturma sonunda o kişi hakkında karar vereceksiniz.
Cumhuriyet savcısının iddianameyle dava açıp mahkemede de
duruşmaya çıkıp karar vermesine benzer bu ve hâkimler elbette ki
bunu istemezler. Adalet Bakanı da kendisini bundan
dışlamıştır. Bunun yanında, atamalarda da gene
Adalet Bakanı kendisini çekmiştir. Atamaları yapan dairenin
içerisinde görev almamaktadır. Gene atamalar kendi meslektaşları
tarafından seçilen hâkimlerce yapılmaktadır, bu da
doğrudur.
Teftiş
Kuruluna gelince: Teftiş Kurulu yıllardan beri eleştirilirdi,
Adalet Bakanlığına bağlıdır, Adalet
Bakanının emir ve talimatlarıyla hareket eder. diye
düşünülürdü. Doğru tarafları da vardı, belki hepsi
doğru değilse bile önemli bir kısmı doğruydu ama
şu anda Teftiş Kurulu artık doğrudan Kurula
bağlı. Teftiş Kurulu Başkanını, başkan
yardımcılarını ve müfettişleri Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu kendisi seçecektir. Bunlara görevleri kendisi
verecektir ve bu Kurul hâkimler hakkında gerekli denetimleri yapacak, yeri
geldiği zaman soruşturmalar yapacak, inceleme yapacak, sonunda
raporunu hazırlayacaktır. Kurul üyeleri hakkındaki disiplin ve
ceza soruşturmaları bizzat Kurul tarafından yapılacak. Bir
ihbar veya şikâyet geldiği zaman başkan, daire
başkanlarından birisine bir inceleme görevi verecek, bu inceleme
görevinden sonra eğer bir soruşturmaya ihtiyaç olacaksa, bu takdirde
gizli oyla üç kişilik bir soruşturma heyeti kurulacak ve bu üç
kişilik soruşturma heyeti soruşturmayı yapacak, daha sonra
sonucunu Kurula sunacak ve kararı da Kurul verecektir. Ceza
soruşturması ise gene aynı şekilde yapılacak ama bu
takdirde, sonuçta karar verildiği zaman, yargılanma kararı
verildiği zaman ilgililer Yüce Divana gidecek ve orada
yargılanacaktır. Hâkimler hakkındaki soruşturmalar gene
bildiğimiz şekilde yapılacak ve sonuçta da ilgili merciye
gönderilecektir.
Burada bir
değişiklik daha var: Genel Kurulun meslekten çıkarma
cezalarına yargı yolu açılmıştır. Dairelerin
kararlarına karşı yeniden inceleme yolu açılmış,
bu yeniden inceleme sonucunda daire aynı kararı verirse, bu takdirde
karar Kurula gidecek, Genel Kurul inceleyecek, Genel Kurulun verdiği
karara karşı da tekrar ilgilisi yeniden inceleme talebinde bulunacak
ve on gün içerisinde yapılacak bu talepten sonra Genel Kurul bunu yeniden
inceleyecek ve nihai kararını verecektir. Bu karar kesindir, ihraç
kararları hariç.
Şimdi, bir
şey daha belirtmek istiyorum değerli arkadaşlarım.
Seçimler istenildiği gibi olmadı, bir tarafa yandaş hâkimler
geldi ve Kurulun yapısı, terazi şaştı, bir tarafa
çöktü. şeklinde itirazlar var.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Aynen öyle işte, aynen öyle.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Peki
Öyle mi, değil mi, onu ben size izah edeceğim.
Şimdi
MUHARREM
İNCE (Yalova) Yargıç devleti diyordunuz, şimdi kadı
devleti.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Peki, bizim tasarımızda ne vardı? Bizim
tasarımızda, herkes bir oy kullansın vardı, öyle değil
mi, Meclisten geçen Anayasada öyleydi. Herkes bir oy kullanacak, sonunda en
yüksek oy alan 10 kişi -birinde 7, diğerinde 3 kişi olmak üzere
10 kişi- sıralanacak ve bu 10
kişi Yüksek Kurula seçilmiş olacaktı. Yüksek mahkeme bunu iptal
etti, siz itiraz ettiniz, yüksek mahkeme iptal etti. Dediniz ki: Böyle olmaz.
yüksek mahkeme de dedi ki: Hakikaten doğru, sizin dediğiniz gibi
olması gerekir, bizim dediğimiz gibi olmaz. dedi ve sonuçta ne oldu?
O zaman ister istemez listeler çıkıyor, bunun sonucudur bu. Birisi
bir liste çıkarıyor, bir başkası bir liste
çıkarıyor ve bu listeler çarpışıyor. Sonunda
listelerden birisi kazandı.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Anayasa Mahkemesi üyeleri özel kuryeyle
çağrıldı, telefon bile açamadılar biliyorsunuz değil
mi?
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Şimdi, bakın, size şunu söyleyeceğim
MUHARREM
İNCE (Yalova) Postayla çağrıldılar toplantıya,
telefon açamadılar.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Bakın, bir şeyi daha izah etmek istiyorum, dediniz ki:
Adalet Bakanlığının Müsteşar
Yardımcısı ve Personel Genel Müdürü buraya nasıl girdi,
neden seçildi? En yüksek oy alan kişilerdir bunlar. Hâkimler
Savcılar Yüksek Kurulunun eski hâlini buradaki bazı
arkadaşlarımız bilir, ben de bilirim. Hâkimler, savcılar
gelip Kurul üyeleriyle görüşme imkânı bulamazlardı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
HAKKI KÖYLÜ
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Kurul bu
şekle geldi, yani şu andaki şeklinden öncekine, 12 Eylülden
sonraki şekline geldi. Hâkimler, savcılar Adalet
Bakanlığına geldiler, Müsteşarla görüşebildiler,
Personel Genel Müdürüyle, müsteşar yardımcılarıyla
görüşebildiler ve dediler ki: Eskiden bizi adam yerine koymazlardı,
otur demezlerdi. İlk önce Niye geldin, kimden izin aldın, nasıl
geldin? bunu sorarlardı. Ama buraya geldik, bizi adam yerine koydular.
Hoş geldin. dediler, Otur çay iç. dediler. Derdimizi dinlediler ve biz
bundan daha memnunuz. dediler. Zamanla bu nereye geldi? Eğer orada
personel genel müdürlüğü yapmışsa birisi -ki müsteşar
yardımcısı da önce personel genel müdürüydü- bütün hâkim,
savcılarla içli dışlıdır, onların
sorunlarına eğilir, dertlerini dinler, onlara yardımcı
olur, güler yüz gösterir ve kendisini tanırlar. İşte, bunun
sonucu olarak da seçime girdiği zaman, o kişi onlara iyilik ettiyse,
derdini, sorununu dinlediyse, adam yerine koyduysa, seçimde de en yüksek oyu
ona verirler ve seçerler. Burada olan da bu olmuştur, bunun haricinde
başka bir şey de yoktur.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.44
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.59
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28inci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
574 sıra
sayılı Tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi,
Komisyon adına, Komisyon Başkanı Sayın Ahmet İyimaya
konuşma yapacaktır.
Buyurun
Sayın İyimaya. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Değerli
Başkan, yüksek Parlamentonun değerli üyeleri; görüşülmekte olan
tasarı üzerinde Komisyonun düşüncelerini sizlerle
paylaşırken hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Önemli bir
tasarıyı, bağlayıcı normları belirlenmiş
sınırlı bir tasarıyı görüşüyoruz. Muhalefet
partilerimizin, iktidar partisinin ve yürütme organının değerli
temsilcilerinin kimi noktalarda birbiriyle örtüşen, kimi noktalarda
karşıtlık gösteren faydalı müzakereler sürüyor,
yararlanıyoruz. Gelecek için aslında çağları,
zamanları geleceğe aktaran belgeler bakımından önemli bir
veri tabanı oluşturuyoruz.
Yıl 2010.
Acaba bu en temel sorunu Türkiye 2010 yılında mı
tartışmalıydı? Uygarlık tarihine
baktığınız zaman gelişmiş ülkeler bu
tartışmayı İkinci Dünya Savaşından hemen sonra
tamamladılar, kurumsallaştırdılar ve inanç değerinde
sistemler oluşturarak bağlayıcılıklarını
içselleştirdiler ve hukuk uygarlığının lezzetini son
noktasına kadar tadıyorlar, örnek üretiyorlar, biz de mukayeseli
veriler olarak onlara bakıyoruz. Aslında siyaset kurumu olarak bizim
ve sistem olarak cumhuriyetin tüm organlarının medeniyet
aynasında kendilerini seyretmeleri lazım. Reform noktasında
kusurumuz ne, aksayan nokta ne sorusuna ciddi cevap aramak lazım. Ben
farklı bakış açısıyla bugünkü
tartıştığımız sorunu ortaya koymaya
çalışacağım.
Değerli
arkadaşlar, siyaset kurumu ve sistem bütünü, reform öngörüsü ve reform sezgisi
bakımından sorunludur, arızalıdır. Olayların,
sorunların bize anlatmak istediği mesajı algılamak yerine
mazeret üretmeyi yeğliyoruz. Reform gerçeği talep olarak sistemi ve
siyaset kurumunu dayattığında oluşmakta olan reform
projelerine, reform girişimlerine sistem ve kimi dinamikler korkunç bir
direnç oluşturuyor. Hangi reform gelişimine bakarsak bakalım
-bilhassa 1950den sonra- demokratikleşmek istemeyen, yetkisini delege
etmek istemeyen, bürokrasiyi bir araç değil egemenlik olarak gören
statükonun çapraz engelleri reform dirençleri olarak karşımıza
çıkıyor. Mecbur kalındığında da
geliştirdiğimiz reform zaten eskimiş, pörsümüş ve soruna
cevap oluşturmaktan uzakta kalmış oluyor. Ama olan kime oluyor?
Olan millete, olan sisteme oluyor. Güneş hızla doğuyor,
hızla batıyor. Uygarlık tekerleği hızla dönüyor; zaman
aralığı, sistem açığı, standart
açığı olarak bizim millî gerçeğimize dönüşüyor ve
Türkiyenin yaşadığı sarmal bu.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Siz şiir yazın, şiir!
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Hangi sistemden bahsediyorsun Allah aşkına!
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Devamla) Peki, Anayasa
veya hâkimler, savcılar reformu -veya muhalefetteki değerli
sözcülerin, partilerin anlayışıyla reform değil- bu anlamda
reform bakışıyla hangi paradoksları yaşadı? Bir:
Bir siyasetçi kimliğimden çok hukukçu ve akademik kimlikle soruna
yaklaşmak istiyorum. Konjonktürün hararetini, sistemin teşhisinden
daha fazla önemsedik. O zaman ne oldu? Sorunu tartışmak yerine
kişilerin tartışması oldu. Bir de bu aşamada gerçekten
şu oldu: Bir sistem dönüşümü yerine, sistemi şu anda, yani
Anayasa değişikliğinden önce temsil edenler, üyeler ile sistemi
reform sonrası temsil edenler arasındaki tartışmaya
dönüştürdük. Hâlbuki eski sistemin, yürürlükten kalkan sistemin üyeleri de
saygın hukukçulardı, gelecek kişiler de saygın hukukçular.
Ama sistem parametrelerini de tartışmalıydık, bir.
İki:
Cumhuriyet dönemi şunu yapamadı arkadaşlar, yapamadık,
hepimiz yapamadık: Yargının demokratik eleştirisini
yapamadık. Sorun o. TESEV, TESAV, geçmişte kimi sivil toplum
örgütleri yaptı bunu, burada şu paradigmayla
karşılaşıyorsunuz: Tapu iptal davasında sorun yok, bir
öğretmen naklinin iptali davasında sorun yok ama ideolojik alandaki
sorunlara sıra gelince -yani ben ona şöyle diyorum makalelerimde- zor
zamanların zor işlerine sıra gelince hukuk askıya
alınıyor, ideolojinin isterleri hukuk yerine geçiyor. Buna bilimde ne
diyoruz? Hak paradigması yerine ideolojik paradigma diyoruz.
Osmanlıda da öyleydi, bugün de. Nefi hazine diyor, mülkiyet hukukuna
karşı devletin geliştirdiği bir sistem, nefi hazine
olunca senin mülkiyet hakkın da, kira akdin de, her şeyin de sona
eriyor. Çok önemli. Yine kamu yönetiminde, Fransızlar raison detat
diyor, biz hikmeti hükûmet diyoruz, o devreye girince bütün hukuk duruyor,
askıya alınıyor. Şu anda ne yapılıyor?
Şimdi, kanun yapmak, anayasa yapmak sorun değil, demokratik
dönüşüm sorun, zihniyeti ideoloji paradigmasından hak
paradigmasına götürebilmek sorun. Bu, Osmanlının da sorunuydu,
cumhuriyetin de sorunuydu, herhâlde daha fazla bir eğitim sorunu.
Şimdi, ne
yapıyoruz? Değerli Bakanım, değerli sözcüler, sorunu kendi
açılarından ortaya koydular. Ben içine girmek istemiyorum, derince de
anlatırım her bölümü ama birkaç bölüm
Şu anda ne yapılıyor?
Bir: Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu gerek 1961 modelinde gerek -ara
versiyonlarda- 1971-1972 modelinde gerek 1982 modelinde bir
çıkış garantisidir. İdeolojik vesayetin askerî veya
diğer bürokrasiler yoluyla yapamadıklarını, zor
işlerde, dar çerçeveli kurullarla yapmak. Örnekleri çok bunun.
Şu anda
yargı sistemi vesayetin yükünden kurtarılıyor. Zor
zamanların zor işlerinde vesayet parametreleri veya
paradigmaları değil, hukuk ve demokrasi paradigmaları geliyor.
Bir güç temerküzü vardı, bu parçalanıyor, çoğullaşıyor.
Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu esasen, özü itibarıyla, yargı organı
değil; yargı alanını düzenleyen regülasyon organı,
idari organ ve bu organın teşekkülü yoğunlukla yargıçlardan
oluşmalıydı, oluştu, şuradan buradan yargıçlardan
oluştu. Bir de idari alandan oluşmalıydı. Anayasa
Mahkemesinin bir müdahalesi oldu. Bağlayıcılık bir tarafa,
o tartışılır. Bu önemli, bilimin katılması
lazımdı. Sırf hukuk bilimi katıldı, siyaset ve ekonomi
bilimi katılmadı.
Bir gözlemimi
daha paylaşmak istiyorum: Bakın, değerli arkadaşlar,
Anayasa Komisyonu Başkanlığımda, Anayasa Mahkemesi, dönemin
başkanı aracılığıyla Anayasa Mahkemesi reformunu,
modelini Komisyonumla paylaştı. Atilla Sav zamanında, sonraki
başkanlıklarda da Yine reforma tabi olalım. dediler. Sık
şekilde Avrupa Anayasa Mahkemesi sempozyumlarına gidiyorlardı,
etkilendiler ve bir model oluşturdular. Ben bu sorunda, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun küresel yapıdaki ve standarttaki kendi
konumunu okumasını ve reformu kendisinin istemesini, mutlak retçi
değil, katılımcı bir çizgide bulunmasını temenni
ederdim, bu gerçekleşmedi. Sayın İyimaya, şimdiki modelden
rahatsız olduğunuz noktalar yok mu? Veya noksan gördüğünüz
noktalar yok mu?
Bir: Bu model
eskisine göre iyi, olması gerekenin gerisinde tamamlanması gereken
bir modeldir. Bana göre mesela -ki büyük emeğim oldu- savunma
mesleğinin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda temsilini öngördük,
hazırlayıcı kurul bunu kabul etti, baro başkanları
seçecekti Cumhurbaşkanının seçeceği şeyleri ve baro
başkanları bu yetkiyi kendileri için kullandılar. Kendisine
yetki veren müvekkilin yetkisini kendisi için kullanan avukat örneğinde
oldular. Ben bunu Barolar Birliği Başkanıyla
paylaştım: Ben olsam baro başkanı olarak aday
olmazdım, avukatlardan seçerdim. dedim.
İki: Burada
demokratik meşruiyet sorununda kim iktidarda olursa olsun uzak olmayan
gelecekte bu modelin iyileştirilmesi noktasında bir Avrupa
Birliği talebinin geleceğini şu anda görüyorum.
Üç: Adalet
Bakanlığı personeli mevcut anayasal sistem geçici madde
içerisinde aday olabilir, engelleyen bir şey yok ama bir başka
bakışla Adalet Bakanlığı görevlilerinin, hâkimlerin bu
seçimlere katılmaması noktasında bir bağdaşmazlık
normu kurumsal kanuna öngörülebilir. Bunlar ilerideki yapılacak
şeylerdir. Peki şimdiki nasıl Sayın İyimaya?
Şimdi bir reform gerçekleşti. Anayasa Mahkememiz istemleri reddetti.
Büyük millet büyük çoğunlukla kabul etti. Şimdiki meydana gelen
yapı konusunda pozitif not hemen
verilebilir ama işleyiş konusunda elbette ki bekleyeceğiz, göreceğiz.
Aynı hataları aynı kurul zor zamanların zor işlerinde
hukuku referans almaz, kimi dayatmaları referans alırsa aynı
eleştiriyi açık toplumda o da hak eder ve hak ettiği
payını alır.
Ben bu büyük
dönüşümün millet için hayırlı olmasını diliyorum.
Kanunun hukuk dünyamıza, yargı alanındaki regülasyon etkisine
etki sağlamasını, yarar sağlamasını, katkıda
bulunmasını diliyorum.
Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İyimaya.
Şahıslar
adına son söz, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Salih Erdoğana
aittir.
Buyurun
Sayın Erdoğan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET SALİH
ERDOĞAN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısı üzerinde AK PARTİ adına görüşlerimi sizlerle
paylaşmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 12 Eylül 2010 tarihinde halk oylamasıyla sonuçlanan ve
kabul edilen Anayasa çerçevesinde bir uyum yasasını beraberce
görüşüyoruz. Değerli arkadaşlar, son değişikliğe
gelinceye kadar, Anayasa değişikliğine gelinceye kadar 16 defa
Anayasamızda değişiklik yapıldı ve son
değişikliği yirmi altı madde olarak 12 Eylülde
gerçekleştirmiş olduk.
Bu Anayasa
değişikliklerinin tümünün amacı, hak ve özgürlüklerin
geliştirilmesi, demokrasimizin çıtasının yükseltilmesi,
hukuk devleti ilkesinin gelişmesine yönelik olarak yapılan
değişikliklerdir. Dolayısıyla son değişikliği
de bu bağlamda ele almak ve değerlendirmek gerektiği
düşüncesindeyim.
Tabii, son
değişikliği bu yüce Meclisin çatısı altında
beraberce gerçekleştirdik. Oy verenler oldu, vermeyenler oldu, oylamaya
katılan partilerimiz oldu, katılmayanlar oldu ama şunu
kesinlikle bilelim ki, bu yüce Meclisten çıkan her yasa, her teklif, her
kanun, yasalaşan her teklif, her tasarı yüce Meclisin tümünü
bağlayan yasalardır. Ağır ceza mahkemesi 3 hâkimle temsil
edilir, 3 hâkimden 1i muhalif kaldığı zaman, muhalefet
şerhi yazdığı zaman, o mahkemenin kararı, karara
katılan 2 hâkimin görüşü olarak nitelendirilmez, o ağır
ceza mahkemesinin kararıdır. Dolayısıyla, Meclisimizin
çıkarmış olduğu her kanun, katılalım
katılmayalım, beğenelim beğenmeyelim bu dönemde çıkmış
ise 23üncü Dönem Parlamentosunun eseri olarak tarihe geçecektir.
Tabii bu Anayasa çerçevesi
içerisinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu yanında yirmi
altı maddede yaptığımız değişikliğe
paralel olarak çıkarmamız gereken pek çok yasaların
olduğunu hepimiz biliyoruz. Özellikle kadınlarımızı,
özürlülerimizi, gazilerimizi ve şehit yakınlarımızı
doğrudan ilgilendiren ve pozitif ayrımcılık getiren
yasaların çıkarılması, kişisel verilerin
korunmasına dair kanunun bir an önce çıkarılması, Kamu
Denetçiliği Yasasının çıkarılması -ki bu Kanun
geçen dönemde çıkarılmıştı, anayasal
dayanağı olmadığı için Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edildi- bunun hemen acilen çıkarılması,
yine sendikal faaliyetlerle ilgili düzenlemeye paralel yasaların
çıkarılması, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
hakkıyla ilgili kanunun çıkarılması
Ki bu kanunun çıkarılmasında
da önemli bir gereklilik var. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde
Türkiye'nin imajını zedeleyen pek çok dava açılmış
durumdadır, dolayısıyla Anayasa Mahkememizin Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde, ayarında kararlar vermesi, hak ve özgürlüklerin
çıtasını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi seviyesine
çıkarması konusunda önemli. Tabii, şu anda görüşmekte
olduğumuz Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısının da bir an önce görüşülüp yasalaşması
gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu kanunların çıkarılmasında
Hükûmetimizin, AK PARTİnin, Parlamentonun temel amacı özgürlüklerin
korunması ve geliştirilmesi, demokrasinin çıtasının
yükseltilmesi ve hukukun üstünlüğü ilkesinin pekiştirilmesi
amacına yöneliktir. Bunu bir kez daha vurgulamış olalım.
Değerli
arkadaşlar, bu kanunla ilgili muhalefet partilerimizin pek çok
eleştirileri oldu. Bir kere, bu tasarıyı 12 Eylül darbe
Anayasasından daha kötü göstermek, daha geriye götürdüğünü söylemek
hem hukuka uygun değil hem de
hakkaniyete ve insafa sığmaz bir durum olarak nitelendiriyorum.
Değerli
arkadaşlar, Grup Başkan Vekilimiz tarafından ve biraz önce
Komisyon Başkanımız tarafından ve benden önce konuşan
Sayın Hakkı Köylü tarafından ifade edildi. Değerli
arkadaşlar, bir kere, mevcut Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanununun hiçbir yönden tasvip edilmeye değer bir yasa
olmadığı bugüne kadar yapılan eleştirilerle ortaya
kondu. Bir kere, mevcut Yasada Kurul kararlarına karşı etkili
bir itiraz yolu yok. Mahkeme yoluna gidemiyoruz, gidilemiyor.
İkincisi:
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararlarının içeriğinin
ne olduğu, tartışmaların ne yönde cereyan ettiği
hususunda bir gizlilik esası var. Bu yasayla bunların tümü ortadan
kaldırılıyor. Kurul tamamen idari ve mali bir özerkliğe
kavuşturuluyor.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) İki sene önce niçin söylemiyordun böyle bir
şeyi?
MEHMET SALİH
ERDOĞAN (Devamla) Teftiş Kurulu tamamen Kurula bağlı hâle
getiriliyor. Bunun neresi daha geriye gitmektir? Eğer mesele bakanın
ve müsteşarın Kurulda bulunması ise değerli arkadaşlar,
bakın, bu konuda gelin şöyle bir akıl yürütelim, şöyle
düşünelim.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Müsteşar Yardımcısıyla Personel Genel
Müdürünü de unutma! Yardımcısı da var!
MEHMET SALİH
ERDOĞAN (Devamla) Şöyle bir düşünelim arkadaşlar. Bu
konuda uzlaşamadık, iktidar muhalefet uzlaşamadık. Ne
yapmamız lazımdı? Vatandaşa gittik. Vatandaş yüzde
58le Bu uygun. dedi.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) 1982 Anayasası yüzde 92 oy almıştı.
MEHMET SALİH
ERDOĞAN (Devamla) Biz vatandaşa gidelim dedik ve gittik.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Yüzde 92yi unutma!
MEHMET SALİH
ERDOĞAN (Devamla) E, siz de Anayasa Mahkemesine gittiniz, Anayasa
Mahkemesi de bunun demokratik hukuk devleti ilkelerine aykırı
olmadığı hususunda karar verdi. Eğer bunu da kabul
etmiyorsak değerli arkadaşlar, gelin, o zaman Avrupadaki örneklerine
gidelim. Avrupadaki benzer kuruluşlara baktığımız
zaman, Avrupada kurulu bulunan hâkimler ve savcılar
kurullarının içerisinde karma bir yapı var.
Değerli
arkadaşlar, isterseniz bu konuda Venedik Komisyonunun 2007 tarihinde
vermiş olduğu karara bakın veyahut da Türkiye'yle ilgili
incelemelerine bakın. Avrupa Hâkimler Danışma Konseyi,
kamuoyunda Venedik Komisyonu olarak adlandırılan Hukuk Yoluyla
Demokrasi İçin Avrupa Komisyonu, 2007 tarihinde Adli Atamalar Raporunda,
değerli arkadaşlar, Fransada kurulun başkanının
Cumhurbaşkanı olduğunu ifade ettikten sonra, Türkiye'de Adalet
Bakanı ve müsteşarın Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
üyesi olmasının tek başına Kurulun
bağımsızlığını
zayıflatmayacağını ortaya koymuştur, bu konuda karar
vermiştir. Eğer merak edenler olursa Adli Atamalar Raporunun 2007
tarihli 33üncü paragrafından bu konuyu tetkik edebilirler.
Değerli
arkadaşlar, demin söyledim, Fransada Yargıtaydan 1 tane temsilci yok
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda. 6 hâkim ve savcı
meslektaşları tarafından seçiliyor, Danıştaydan 1 üye
seçiliyor, Cumhurbaşkanı, Senato Başkanı, Meclis
Başkanı tarafından da birer üye seçiliyor, Cumhurbaşkanı
kurulun başkanı, Adalet Bakanı da başkan
yardımcısı. Dolayısıyla, burada yanlış olan
bu düzenleme değil. Eğer biz bu Kurula seçilen hâkim ve
savcıların tarafsızlığı ve
bağımsızlığı konusunda şüpheye düşersek
değerli arkadaşlar, öncelikle bu Kurula üye seçen hâkim ve
savcılarımızı töhmet altında bırakmış
oluruz. İkincisi, seçilen hâkim ve savcılarımızın
hakkını da yemiş oluruz.
Değerli
arkadaşlar, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, ben öyle zannediyorum
ki, bundan sonra, inşallah, örnek kararlar verecek, bugüne kadar
eleştirdiğimiz yanlışlara düşmeyen
davranışlar sergileyecek
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET SALİH
ERDOĞAN (Devamla) -
-ve
muhalefetin yaptığı eleştiriler de- Türk hukukunu daha da
ileri götürecek, o eleştirilerin haksız olduğunu ortaya koyan
hareketleriyle Türkiyede bağımsızlığın, hukuk
devletinin gelişmesinin öncülüğünü yapacak.
Ben bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum, kanunun hayırlara vesile
olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın
Ünlütepe.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
ülkemiz devlet güvenlik mahkemelerinin yarattığı hukuksuzluk
dönemini yaşamıştır. Şimdi de 2004 yılında
İktidarınız döneminde kurmuş olduğunuz özel yetkili
ağır ceza mahkemelerinin hukuksuzluk dönemini yaşıyoruz.
Ezmek istediğiniz kişileri İktidarınızın belirlediği
savcılar tarafından sorgulayıp, yine İktidarınız
tarafından belirlenen yargıçlar tarafından
yargılamaktasınız. Burada yargı
bağımsızlığından bahsedebilir misiniz? Bu
hukuksuzluğu sona erdirebilmek için özel yetkili ağır ceza
mahkemelerinin kaldırılmasını düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
kısa bir sorum olacak.
HSYKyla ilgili
olarak üye seçimlerinde Bakanlık listesinin kazandığı
basına yansımıştır. Gerçekte durum böyle midir? Hâkim
ve savcıların Bakanlık yanlısı, Bakanlık
karşıtı olarak ayrılmasını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
tasarının 3üncü maddesinde Kurulun
bağımsızlığı düzenlenmekte olup Kurul tamamen
bağımsızdır. denilmektedir. Bildiğimiz
kadarıyla, Bakanlığın hazırladığı ön
taslakta Kurula idari, mali özerklik ve tüzel kişilik
tanınmışken, bu, daha sonra tasarı metninden
çıkartılmış ve 44üncü maddeyle, Kurula yalnızca bütçe
verilmesi düzenlenmiştir. Bu değişikliğe neden ihtiyaç
duyulmuştur?
Diğer
taraftan, geçici 1inci maddeyle, Kurula bütçe verilinceye kadar Kurulun
giderlerinin Bakanlık bütçesinden karşılanacağı
söylenmektedir. Fakat geçici 1inci maddeye süre konusunda herhangi bir tarih
ve sınırlama konulmamıştır.
Bu durumda, bu maddeye
dayanılarak Kurula bütçe verilmeden uzun yıllar
çalıştırılması söz konusu olabilecektir.
Peki, böyle bir
tablo karşısında giderleri Adalet Bakanlığı
tarafından uzun yıllar karşılanacak olan Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun bağımsızlığı
nasıl sağlanacaktır? Bu
durum Kurulun bağımsızlığına sadece bu
açıdan gölge düşürmeyecek midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın İnce
MUHARREM
İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
malum belgeler ortaya çıktıktan hemen sonra bir günlüğüne, 2 Aralık
günü Amerika Birleşik Devletlerine gittiniz mi? Bunca yolu bir
günlüğüne neden gittiniz? Orada kimlerle konuştunuz ve basından
neden gizlediniz bunu?
Anayasa
değişikliğiyle, referandumda özürlülere, şehit ailelerine,
gazilere pozitif ayrımcılık yapacaktınız. Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru hakkı, kişisel verilerin
korunması
Bütün bunlar ortadayken neden HSYK en öne geçti?
Görme engelli bir
Başbakanlık müşaviri daha yakında yanında refakatçisi
olmadığı gerekçesiyle uçaktan indirildi. Memurlar iki sendikaya
üye olacaktı, sendika üyesi bir kadın işten atıldı.
Siz 12 Eylülcülerden hesap soracaktınız. Bunların hiçbirisi
gündemde yok. Neden HSYK önde?
Bir de artık
her yere kendi yandaşlarınızı getirdiğinize göre
dokunulmazlıkları kaldırmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ederim.
Biz yargı
birliğini savunurken önergelerimizi reddettiniz. 3 general
alınınca da görevden, AİHMe gidince de pişman oldunuz.
Pişmanlığınız nedeniyle bir şey yapmayı
düşünüyor musunuz? Uluslararası mahkemelere yargıç seçmeyi niye
koymadınız bu tasarıya? Olağanüstü özel ağır ceza
mahkemelerini kaldıracak mısınız? Kenan Evreni
yargılayacak mısınız? Verdiğiniz sözü tutacak
mısınız?
BAŞKAN
Sayın Aydoğan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
dün ve bugün görüşülen görevi kötüye kullanma suçuna ceza indirimini
öngören tasarı görüşmelerinde neden yoktunuz? Bu tasarıya
katılmadınız mı? Üstünlerin hukukundan hukukun
üstünlüğü dediniz, hukukun üstünlüğünden kendi hukukunuzu mu
kastediyorsunuz? Yargının verdiği kararları, lehinize olup
olmadığına bakarak yorumluyorsunuz. Daha önce ulemaya
sorulması talebiniz devam ediyor mu?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Tütüncü
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başbakanın defalarca bir beyanatı olmuştu. Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu ve Anayasa Mahkemesinde gerekli
değişiklikler yapılır yapılmaz
dokunulmazlıkların kaldırılması gündeme gelecekti.
Sayın
Bakandan soruyorum: Dokunulmazlıkların kaldırılması ya
da sınırlandırılmasıyla ilgili yasal
değişikliği ne zaman gündeme getireceksiniz?
İkinci sorum
Sayın Başkan: Yargıç ve savcılarla ilgili 2802
sayılı Yasa önümüzde, Adalet Bakanlığının
görevleriyle ilgili Yasa, 2992 sayılı Yasa önümüzde. Bunlarda
değişiklik yok. Bunlarda değişiklik
olmadığına göre, bu aşamada sadece Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun Yasasının değiştirilmesi
yeterli mi? Adalet Bakanlığına Anayasa
değişikliği öncesinde yüklenen tüm görevler olduğu gibi
sürdürülmüyor mu?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) Neden diğer yasalarda da değişiklikler
yapılmıyor?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın İnan
MÜMİN
İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
kanunun genel gerekçesinde 22 üyeden oluşan genel kurulun en az 15 üyeyle
toplantı yapacağı, üye tam sayısının salt
çoğunluğuyla karar alınması öngörülmektedir. Oylamanın
11e 11, eşitlik olması hâlinde nasıl bir karar
alınacaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum çalışmaları
öncesinde -kamuoyunun da çok yakından bildiği gibi- 12 Eylülcüleri
yargılayacağınız sözünü verdiniz ve bu söylemle de
referandum sürecini baştan sona yönettiniz. O günden bugüne kaç kişi
hakkında 12 Eylül döneminde yaptığı icraatlardan
dolayı dava açıldı? Bu başvuruların sonucu ne olacak?
Kenan Evren ve çalışma arkadaşlarının yargılanmasında
zaman aşımını nasıl yok edeceksiniz?
İkincisi:
Avrupa Birliği ilerleme raporlarında yer alan eleştirilere
rağmen Adalet Bakanının ve Müsteşarının HSYKda
yer almasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu düzenlemede bir
değişiklik yapılması söz konusu mudur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
hâkimler ve Yargıtay binaları hukuka aykırı olarak
dinlenmektedir. Sizin Bakanlığınız döneminde bu
dinlemelerin daha da çok arttığı biliniyor. Sizden önceki Adalet
Bakanlığı döneminde yargıçlar ve yargı
binalarında dinlenme bu kadar yoğun oluyor muydu, olmuyorsa bugün
fazla dinlenmenin olmasının gerekçesi nedir, yoksa bu bir parti
devletine doğru gidişin göstergesi midir?
İkinci
sorum: Ceza ve tutukevlerinde toplam kaç kişi vardır, bunların
yüzde kaçı tutuklu, yüzde kaçı hükümlüdür? Bu durum sizin
Bu
tutukluluğun giderek bir nevi cezaya dönüşmesi hukuk
anlayışınızla bağdaşıyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Özdemir
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Sayın Başbakan referandum mitinglerinde Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu artık dedelerden icazet almayacak. demişti.
Şimdi, yeni oluşturduğunuz Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu hangi tarikat ve cemaat yöneticilerinden icazet alacaktır? Özel
yetkili mahkemelerde Fethullah Gülen cemaatinden olmayan kaç tane hâkim ve
savcı var? Gizli tanık ve isimsiz ihbar mektuplarına dayalı
hazırlanan iddianameleri ve açılan davaları hukuk
anlayışınıza uygun buluyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Asil
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan,
yasanın genel gerekçesinin sonuç bölümünde HSYKda yapılan
değişiklikle yargı bağımsızlığı
güçlendirilmektedir. denilmektedir; milletteki algı yargının
bağımsızlığının
zayıflatıldığı yönündedir. Yargının tarafsızlığı
geliştirilmektedir. denilmektedir; kamuoyundaki algı
yargının tarafsızlığını kaybettiği
yönündedir. Kurul bağımsız bir yapıya
kavuşturulmaktadır. denilmektedir; milletteki algı Kurulun
Adalet Bakanlığının sekretaryası hâline geldiği
yönündedir. Hukuk devletinin güçlendirilmesine yönelik ileri adımlar
atılmaktadır. diyorsunuz, çocuk mahkemelerinde bile yargılama
süresi beş yüz yirmi yedi güne ulaşmıştır.
Yargılamanın cezaya dönüşmesinin önüne geçmeyi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Öztürk
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum:
İki üç gün önceki gazetelerde, Sayın Bakanın 3 Aralık günü
Türkiye saatiyle saat 07.00de ABD Adalet Bakanı Eric Holderla bir saat
görüşmek için yirmi iki saatlik yolculuk yaptığı
şeklinde iddialar yer aldı. Bu iddialar doğru mudur? Hatta,
kendisini havaalanında Namık Tanın
karşıladığı söyleniyor. Bu yasanın
görüşülmesinden önce Adalet Bakanıyla bir saat görüşmek için
niye oralara kadar gitmiştir, neden telefonla görüşme
olmamıştır, görüşmelerin içeriği nedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Tabii, son soru
Sayın İncenin de müşterek sorusu olduğu için, müsaade
ederseniz onunla başlayayım. Bir saatlik bir görüşme için
Amerikaya kadar gitmek uzun bir yolculuk değil midir? Bu niçin
basından gizli yapılmıştır? gibi bir soru geldi. Her
şeyden önce, bu görüşme, Amerika Birleşik Devletleri ile Türkiye
Adalet Bakanlıkları arasındaki periyodik münasebetlerin bir
parçası. Türkiye, ABD ile karşılıklı projeler
yürütüyor şu anda. Bu projeler çerçevesinde, yargı
bağımsızlığını ve
tarafsızlığını sağlamak adına, şu anda
Bakanlığımızdan bir heyet bir haftalık bir inceleme
gezisi için ABDde çalışıyor ve burada hâkimlerin not sistemi,
onların derecelendirilmesi, Türkiye'deki uygulama, ABDdeki uygulamalar
inceleniyor; karşılıklı bir proje. Bu projede
İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye var. Bunun gibi
onlarca ülkeyle Türkiye'nin karşılıklı yürütmüş
olduğu projeler var, Avrupa Birliğiyle var, OECDyle var,
Birleşmiş Milletlere üye ülkelerle var. Dolayısıyla,
bugünün dünyasında bu tür ilişkiler, temaslar son derece normal.
Benim Adalet
Bakanıyla görüşmemde, Türkiye ile ABD arasındaki adli
anlaşmalarda yaşanan tıkanıklıkların çözümüne
ilişkin bir pratik yol bulma noktasında somut konular konuşuldu.
Burada Türkiye ile ABD arasında suçluların iadesi, hükümlülerin
iadesi, adli yardımlaşma, istinabe konularında yaşanan
tıkanıklıklar var. Beş yıldır, altı
yıldır bu ülkeyle yapılmış olan yazışmalar
neticesinde sonuç alınamayan olaylar var. Bütün bunların bir çözüme
kavuşturulması için yapılmış görüşmelerdir ve
rutin ziyaretlerdendir.
Bu görüşme
gizli olmayıp basının belli kısmında yer almıştır.
Ben gitmeden önce Akşam gazetesinin genel yayın yönetmeni
bunları yazmıştır, benim ABDye şu tarihlerde
yapacağım ziyaretle ilgili görüşmede kendi kanaatlerini
yazmıştır. Ayrıca bu bilindiği için Anadolu
Ajansı, Doğan Yayın Grubu ben Amerikaya iner inmez
karşılamışlar ve konuyla ilgili sorular
sormuşlardır, bütün bunlara cevaplar verilmiştir. Yani herhangi
bir gizli görüşme söz konusu değildir. Kaldı ki bu
görüşmede Washington Büyükelçimiz ve Büyükelçilik yetkilileri de
bulunmuştur, bu görüşmeler tutanağa
bağlanmıştır ve Dışişlerinde bunun
kriptoları mevcuttur. Görüşmelerin içeriği de bunlardır.
Dolayısıyla, normal olmayan herhangi bir şey söz konusu
değildir.
Onun
dışında, Sayın Başkanım, genel itibarıyla bu
soru ve cevap bölümüne ilişkin olarak İç Tüzükümüzün
uygulamasında gerçekten çarpıklık var. O da şu:
Değerli milletvekillerimiz yasanın geneli üzerindeki görüşmeler
yapılırken saatlerce zamanları var, kendilerince
sorularını hazırlıyorlar ve burada o süre içerisinde
peşi peşine sorular soruluyor. Burada cevap verecek olan bakan bu
soruları o an duyuyor ve o an muttali oluyor. Bir yandan bu soruları
dikte etmek, yazmak zorunda ve sorular bittikten sonra da bunlara peşi
peşine kendisine ayrılan süre içerisinde cevap vermek zorunda. Bu
cevaplar soruyu soran milletvekilimizin tam arzu ettiği kıvamda
olmadığı zaman da şikâyetler geliyor: Ben sorduğum
soruya tam olarak cevap alamadım. Doğru ama sorulan soruların
bir çoğu da görüşülmekte olan yasayla ilgili olmayıp başka
konulara ait sorular oluyor. Dolayısıyla burada ben genel olarak
şunu ifade edeyim.
MUHARREM
İNCE (Yalova) İlk kez katılıyorum.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Bu soru-cevap bölümünün uygulanış
biçimi çok sağlıklı değil. Bu nedenle, verdiğimiz
cevaplarda eksiklikler olabilir, zaman zaman belki yanlış
anlaşılmalar olabilir ama bunları sonuna kadar
cevaplandırma irademiz var. Eksikler varsa onları da tutanaklardan
daha sonra tamamlamaya gayret edeceğiz ve tamamlayacağız.
Sayın
Ünlütepe, DGMlerin yarattığı hukuksuzluğu, 2004te
kurulan özel yetkili mahkemeler eliyle şimdi bu mahkemeler yapıyor.
Bu mahkemeleri kaldırmayı düşünüyor musunuz? gibi bir soru
sordu. Kısa vadede önümüzde böyle bir proje söz konusu değil ama
şu yapılıyor şu anda: Ceza mevzuatımızın
2004te yapılmasından bu yana yaklaşık altı yıl
geçti. 2005te yürürlüğe girdi bunlar, uygulaması beş
yılı doldurdu, altıncı yıla geçti. Bu altı
yıllık uygulamada Ceza Kanunu, Ceza Usul Yasası, İnfaz
Yasası, bütün bunlarda murat edilenden başka, maksadı aşan
sonuçlar ortaya çıkmışsa, bu yasa yapılırken
amaçlanandan farklı birtakım neticeler ortaya
çıkmışsa, bunların değerlendirmesi için bir komisyon
çalışıyor şu anda. Bu ceza yasalarını, usul
yasalarını yapan akademik ekip, İstanbulda özel bir
üniversitenin riyasetinde bir toplantı yapmıştı bundan üç
ay önce. Uluslararası ceza hukukçularının da
katıldığı bir değerlendirme
toplantısıydı ve Türkiyedeki ceza mevzuatının
uygulanmasından doğan sorunlar varsa, bunların tespiti ve
bunların telafisi cihetinde bir çalışma var. Bu çalışma
tamamlandığında tamamına ilişkin bir
değerlendirme yapılacak. Şayet 250lerle ilgili bir sorun ortaya
konulur ise bunu da elbette ki gözden geçirmek mümkün olabilecek Sayın
Ünlütepe.
Sayın
Uslunun sorusu: Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun seçimini
Bakanlık listesi kazandı diye bir iddia var. Bu iddialar
karşısında ne diyorsunuz? diye bir soru sordu Sayın Uslu.
Biz buna ilişkin daha önce 15 Ekim 2010 tarihinde açıklama
yaptık. Seçimden önceydi bu. Seçimler yapılmadan önce de bunu gündeme
getirenler oldu. Bu noktada değerli arkadaşlar, bu seçimleri yapanlar
12 bine yakın kürsü hâkim ve savcısı. Bu işin seçmeni
hâkimler ve savcılar. Bu hâkim ve savcılar, Türkiyedeki genel
seçimlerin selametini sağlayan seçim kurullarında bu vazifeyi gören
kişiler aynı zamanda ve bu ülkede adaleti tahakkuk ettirecek olan
kadrolar. Şimdi seçmeninin hâkim, savcıların olduğu bir
seçimde, Yüksek Seçim Kurulunun gözetimi altında yapılan bir seçimde
bu iddialar dile getirilmiştir. Bu iddiaları Yüksek Seçim Kurulu da
değerlendirmiştir ve buna dönük en ufak bir tespitleri
olmadığını ifade etmiştir. Dolayısıyla
bunlar doğru tespitler değildir.
Ancak burada
murat edilen şey, soruda kastedilen şey YARSAV listesi ya da bir
başka derneğin listesinden kimse kazanamadı. Bu niye böyle
oldu? diye bir soru varsa buna ilişkin de beyanlarımız
olmuştur. Kürsüdeki hâkim, savcılarımız artık
yargıda bu tartışmalardan keyif almamaktadır, bu
tartışmaları tasvip etmemektedir. Üslup itibarıyla, yöntem
itibarıyla mutedil ve yargının sorunlarını
konuşarak çözüm bulma maksatlı çalışmalara prim veren bir
yaklaşım göstermiştir yargı camiası. Bu işin
siyasi platformda siyasetçi üslubuyla konuşulmasını,
tartışılmasını, gündeme getirilmesini
onaylamamıştır bizim kanaatimizce.
Sayın
Tankutun bir sorusu var, o da Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Tasarısı taslak olarak Bakanlık İnternet sitesinde
yayınlandığında Kurulun mali ve idari özerkliği
olacağına dair bir hüküm vardı ama Komisyonda bu
değiştirildi. dedi Sayın Tankut. Sayın Tankut
haklıdır. Yalnız bunun teknik bir zorunluluğu var. O da
şu: Maliye Bakanlığı bizim getirmiş olduğumuz
taslağa bir itiraz yaptı. Sebebi de şu: 5018 sayılı
Yasa bir kamu idaresinin özel bütçeli olabilmesi için hükümler getirmiş,
şartlar koymuş. Bu şartlardan bir tanesi Bir
bakanlığa bağlı veya ilgili olarak belirli bir kamu
hizmetini yürütmek üzere kurulmuş bir kurul olması gerekiyor.
Yaptığı hizmet karşılığında gelir elde
etmesinin mümkün olması gerekir. diyor. Şimdi, HSYKnın bu
şartı karşılamadığı ve yasaya açıkça aykırılık
teşkil ettiği gerekçesiyle bunun bu şekilde ifadesinin yasaya
aykırılık oluşturacağını Maliye
Bakanlığı dile getirdi. Dolayısıyla şu anda
bağımsız çalıştığından hiçbir
şüphe duyulmayan Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi gibi
yüksek yargı organlarında olduğu gibi, Bakanlık genel bütçe
içerisinde ama özel, o kuruma ait bir bütçe olarak kurgulanması öngörüldü.
Buradaki değişikliğin tek sebebi bu teknik zorunluluktan
kaynaklanmıştır Sayın Tankut.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Geçici 1inci maddede bir tarih belirtilmemiş, sadece Adalet
Bakanlığının bütçesinden giderleri
karşılanır. diyor. Ne zamana kadar Adalet
Bakanlığının uhdesinde bunu sürdürecek?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Değerli arkadaşlar, tabii, burada
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Boşluk var, Sayın Bakan, boşluk
Ne
zamana kadar?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Değerli arkadaşlar, şimdi,
bakınız, genel bütçe içerisinde kuruma ait özerk bütçe hâlinde ifade
edilmiş, aynen Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi
gibi. Dolayısıyla bunların bağımsız, özerk
bütçesi olabilmesi için gelir getirici bir faaliyetinin olması gerekiyor
yasaya göre. Bu teknik zorunluluktan dolayı bu değişikliği
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Bakan, ilgili maddede bütçesi var.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Tankut, biz bu gerekçeyle bu
değişikliği yaptık Komisyonda. Bunu ifade etmiş oldum.
Onun
dışında, değişik milletvekillerimizin, muhtelif
arkadaşlarımızın sorduğu bir soru var, o da 12 Eylül
darbesini ve darbecilerini yargılayacaktınız. Anayasa
değişikliğini gündeme getirirken ve referandum öncesinde
bunları sıkça dile getirdiniz. diye bir soru geldi.
Evet değerli
arkadaşlar, Anayasamızın geçici 15inci maddesi çok açık
ve net. 12 Eylülü yapanların, bu faaliyeti icra edenlerin, 83teki serbest
seçimlere kadar geçen dönemde bu süreci şu ya da bu şekilde deruhte
edenlerin hakkında cezai soruşturma yapılamayacağı,
hukuk davası açılamayacağı, herhangi bir soru dahi
sorulamayacağı hükmünü havi. Şimdi biz şunu söyledik, dedik
ki: Biz 21inci yüzyılda Avrupa Birliğiyle tam üyelik müzakereleri
yürüten bir ülke olarak Anayasasında bir darbe faillerini koruyan ve
onlara ilanihaye güvence sağlayan böyle bir maddeyi
taşıyamayız. Bu Anayasamız açısından bir ayıp.
Bizim için gelecek kuşaklara bırakacağımız çok kötü
bir miras olacaktır.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Öyle demediniz, Hesap soracağız. dediniz.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Müsaade edin. Benim burada bugüne kadar
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Hesap, hesap!
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Arkadaşlar
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakan, ben yarın göstereceğim.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Dinlerseniz
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Hesap, hesap!
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Hem soru sorup hem cevap verecekseniz bilmem
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Üç ay geçti, hesap soracaktınız!
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Yarın göstereceğim kürsüden Sayın Bakan.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Değerli arkadaşlar, bu sualler
sorulamaz bir durumdaydık referandum öncesinde. Şu anda,
değişik sivil toplum örgütleri, değişik şahıslar
suç duyurularında bulunmuşlardır. Bu suç duyuruları ilgili
savcılıklar tarafından incelenmektedir. Şu anda yetki
konusunda belli ihtilaflar yaşanmaktadır, yetki sorununu çözmek üzere
yargı organları arasında bir çalışma devam etmektedir.
Şu aşamada yetkili makam şurasıdır ya da
burasıdır gibi bir sözü Adalet Bakanının söylemesi son
derece yanlıştır, devam etmekte olan bir soruşturmaya
müdahale mahiyetindedir. Ancak, otuz yıldır sorulamayan sorular
şu anda soruluyor.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Hani nerede soruluyor?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Otuz yıldır savcılar bu konuda
çalışamıyordu, şu anda çalışıyor.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Meydanlarda niye hesap soracağız dediniz o
zaman? Niye kandırdınız insanları? Çocuk mu
kandırıyorsunuz? Ayıp!
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Hepimizin, hepimizin bu sürecin sonucunu
beklememiz gerekiyor.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Burada yargılamayı, sorgulamayı
yapacak olan siyaset kurumu değildir, bağımsız yargı
organlarıdır.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Yargılayacağız diye meydanlarda gezdiniz.
Niye yargılamıyorsunuz? (AK
PARTİ sıralarından Bağırma! sesleri)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Lütfen
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Evet, heyecanlanmayın,
bağırmayın ve heyecanlanmayın.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MUHARREM
İNCE (Yalova) Meydanlarda bağırdınız durdunuz
Yargılayacağız. diye. Nerede o yürek! Nerede o cesaret! Nerede
o yürek!
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Biraz daha bağırın Sayın
İnce. Bir Grup Başkan Vekili olarak az bağırıyorsunuz,
biraz daha bağırın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar !)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sen Bakan olarak meydanlarda 12 Eylülcüleri
yargılayacağız. demedin mi? Niye yargılayamıyorsun?
Yüreğin mi yok?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın Özdemir şöyle bir soru sordular:
Yeni HSYK hangi cemaatlerin mensuplarıyla dolmuştur ya da 250
yetkili mahkemelerin hâkimleri, savcıları içerisinde cemaat mensubu
olmayan kaç tane hâkim, savcı vardır?
Sayın
Özdemir
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Benim iddiam değil, Hanefi Avcının
kitabında var.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Evet, bu şekildeki atfı cürüm ve soyut
isnatlar hiçbir anlam ve mana ifade etmezler. Müddei müddeasını
ispatla mükelleftir. Hukuktaki en temel kriter budur.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Bu iddia benim değil, Hanefi Avcının
iddiası Sayın Bakan.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Böyle bir iddianız varsa bu iddiayı
müdellel şekilde ortaya koymak zorundasınız.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Bu iddiayı dile getirenleri de hapse
atıyorsunuz işin kötüsü.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Hiçbir hâkim, savcıyı mesnetsiz olarak
isnat etme, itham etme hakkına ne siz sahipsiniz ne biz sahibiz.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) 12 Eylülcüleri yargılayacağız. diye
meydanlarda kim gezdi?
BAŞKAN
Evet, tasarının üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelere
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MUHARREM
İNCE (Yalova) İnsanlara yalan söylediniz meydanlarda
Yargılayacağız. diye. Niye kandırdınız
insanları!
BAŞKAN
Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 9 Aralık 2010 Perşembe günü,
alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 22.49