DÖNEM: 23 CİLT: 84 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
29uncu
Birleşim
9 Aralık 2010 Perşembe
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş
ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.-
Iğdır Milletvekili Ali Günerin, Haydar Aliyevin 7nci ölüm yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Niğde ilinin ekonomik ve sosyal
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, hayvancılığın
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Devlet Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Konya
Milletvekili Ali Öztürkün, Mevlânânın 737nci vuslat yıl dönümüne
ve anma törenlerine ilişkin açıklaması
2.-
Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun, Haydar Aliyevin 7nci
ölüm yıl dönümüne ve Türk-Azerbaycan dostluğuna ilişkin
açıklaması
3.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, Uluslararası Yolsuzlukla Mücadele Gününe
ilişkin açıklaması
4.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, ülkemizde uygulanmakta olan tarım
politikalarına ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
5.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, ülkemizde uygulanmakta
olan tarım politikalarına ilişkin açıklaması ve Devlet
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
6.- Düzce
Milletvekili Celal Erbayın, sürgünde yaşamakta olan Ahıska
Türklerine ilişkin açıklaması
7.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, Haydar Aliyevin
7nci ölüm yıl dönümüne ve Türk-Azerbaycan dostluğuna ilişkin
açıklaması
8.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Devlet Bakanı Cevdet
Yılmazın konuşmasına ilişkin açıklaması
9.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Ahmet Kayanın
10uncu ölüm yıl dönümü kutlanacak şeklindeki ifadesini Ahmet
Kayanın 10uncu ölüm yıl dönümü anılacak şeklinde
düzelttiğine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 22 milletvekilinin, üniversite öğrencilerinin
barınma sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/953)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 23 milletvekilinin, yaş sebze ve meyve
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/954)
3.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit ve 19 milletvekilinin, 12 Eylül askerî darbesinin
sonuçlarının araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/955)
4.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani ve 19 milletvekilinin, Hakkâri ili Geçitli köyü
yakınlarında meydana gelen patlama ile ilgili iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/956)
B)
ÇEŞİTLİ İŞLER
1.- Genel Kurulu
teşrif eden Kuveyt Ulusal Meclisi Başkanı Jassem Mohammed
Al-Kharafi ve beraberindeki Parlamento heyetine Başkanlıkça Hoş
geldiniz denilmesi
C)
DUYURULAR
1.- 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
Genel Kurulda görüşme programının bastırılıp
dağıtıldığına ve bütçeler üzerinde
şahısları adına söz almak isteyen milletvekillerinin söz
kayıt işlemlerine ilişkin Başkanlık duyurusu
VII.-
ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/83) ve
(10/865) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 9/12/2010 Perşembe günkü
birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
2.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız tarafından, Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan, Üniversite öğrencilerine
orantısız güç kullanılması hakkında Meclis
araştırması önergesinin 9/12/2010 Perşembe günkü
birleşimde sunuşlarda okunması ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşimde yapılmasına ilişkin CHP Grubu
önerisi
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİS-YONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Kütahya
Milletvekili Soner Aksoyun, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(2/340) (S. Sayısı: 395)
4.- Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı ile Adalet Komisyonu
Raporu (1/961) (S. Sayısı: 574)
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin AK
PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Adalet Bakanı Sadullah Erginin
partisine sataşması nedeniyle konuşması
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, bir televizyon dizisi ile ilgili bazı
iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/16697)
2.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, 12 Eylül 1980 - 6 Aralık 1983 tarihleri
arasında çıkarılan kanun ve KHKlara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/16702)
3.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, RTÜKün bazı
kanallara verdiği cezalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/16782)
4.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, ithal edilen otomobil ve ticari araçlara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/16790)
I.
- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.00te açılarak yedi oturum yaptı.
İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız, son günlerde öğrencilere uygulanan
şiddete,
Mersin
Milletvekili Behiç Çelik, Mersin ilindeki sağlık sorunlarına,
Malatya
Milletvekili Öznur Çalık, Ulaştırma
Bakanlığının Malatya ilinde gerçekleştirdiği
çalışmalara,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Giresun
Milletvekili Murat Özkan ve 21 milletvekilinin, Macaristanda yaşanan
çevre felaketinin ülkemize olası etkilerinin (10/949),
BDP Grubu
adına Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın,
nefret suçlarındaki artışın nedenlerinin (10/950),
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 21 milletvekilinin, kredi kartı
kullanımından kaynaklanan sorunların ve kredi kartı faiz
oranlarının (10/951),
İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 22 milletvekilinin, denizlerin gemiler
tarafından kirletilmesi konusunun (10/952),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü
sırasında bulunan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoyun; Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun (2/340) (S. Sayısı: 395),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
4üncü
sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan,
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın; Türk Ceza Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/766) (S. Sayısı: 565) görüşmeleri
tamamlanarak yapılan açık oylamadan sonra kabul edildi ve
kanunlaştı.
5inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı
ile Adalet Komisyonu Raporunun (1/961) (S. Sayısı: 574) tümü
üzerindeki görüşmeleri tamamlanarak maddelerine geçilmesi kabul edildi.
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun,
CHP Grubuna;
Samsun
Milletvekili Suat Kılıç:
Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibekin,
Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin,
AK PARTİ
Grubuna;
Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmaz, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynakın, şahsına;
Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç,
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, şahsına;
Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
şahsına;
Sataştıkları
iddiasıyla birer konuşma yaptılar.
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın konuşmasına
ilişkin bir açıklamada bulundu.
2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Özel Gündemde Yer Alacak
İşler kısmının 1inci ve 2nci sıralarında
yer almasına; bütçe görüşmelerine 13/12/2010 Pazartesi günü saat
13.00te başlanmasına ve bitimine kadar, resmî tatil günleri dâhil
(18/12/2010 Cumartesi günü hariç.) her gün saat 11.00den 13.00e ve 14.00ten
günlük programın tamamlanmasına kadar çalışmalara devam
olunmasına ve görüşmelerin on üç günde tamamlanmasına; bütçe
görüşmelerinin son günü olan 26/12/2010 Pazar günü görüşmelere saat
13.00te başlanmasına ve bitimine kadar çalışmalara devam
olunmasına;
Başlangıçta
Bütçenin tümü üzerinde gruplar ve Hükûmet adına yapılacak
konuşmaların (Hükûmetin sunuş konuşması hariç.) 1er
saat (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir.) kişisel konuşmaların ise 10ar dakikayla
sınırlandırılmasına;
Kamu idarelerinin
bütçeleri üzerindeki görüşmelerin on dört turda tamamlanmasına,
turların bitiminden sonra Bütçe ve Kesin Hesap Kanunu
Tasarılarının maddelerinin oylanmasına;
İç Tüzükün
72nci maddesi gereğince yapılacak görüşmelerde, gruplar ve
Hükûmet adına yapılacak konuşmaların 1, 2, 6 ve 9uncu
turlarda 50şer, diğer turlarda 40ar dakika (Bu süre birden fazla
konuşmacı tarafından kullanılabilir.) kişisel
konuşmaların 5er dakika olmasına; kişisel konuşmalarda
her turda İç Tüzükün 61inci maddesine göre biri lehte, biri aleyhte
olmak üzere iki üyeye söz verilmesine ve bir üyenin sadece bütçenin tümü
üzerinde veya sonundaki görüşmelerde ya da bir turda söz kaydı
yaptırmasına;
Bütçe
görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulmasına
ve her tur için soru-cevap işleminin 20 dakikayla
sınırlandırılmasına;
Bütçe
görüşmelerinin sonunda gruplara ve Hükûmete 1er saat süreyle söz
verilmesine (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir.) İç Tüzükün 86ncı maddesine göre
yapılacak kişisel konuşmaların 10ar dakika olmasına;
İlişkin
Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.
9 Aralık
2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00te
toplanmak üzere birleşime 22.49da son verildi.
|
|
Meral
AKŞENER |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Bayram
ÖZÇELİK |
|
Gülşen
ORHAN |
|
Burdur |
|
Van |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.:
41
II. - GELEN KÂĞITLAR
9 Aralık 2010 Perşembe
Tasarı
1.-
Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının
Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/975) (Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.2010)
Teklifler
1.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebinin; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/812) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2010)
2.- İstanbul
Milletvekili Lokman Ayvanın; Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/813) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.12.2010)
Rapor
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Hollanda Krallığı Arasında Gümrük
Mevzuatının Doğru Bir Şekilde Uygulanması ve Gümrük
Suçlarının Önlenmesi, Soruşturulması ve Bu Suçlarla
Mücadele Konularında Karşılıklı İdari Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/361) (S. Sayısı: 586) (Dağıtma tarihi: 9.12.2010)
(GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, hayvancılık kredisi
kullanacak üreticilerin teminat sorununun çözümüne ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2270)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/11/2010)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonundan yapılan kömür
yardımına ilişkin Devlet Bakanından (Hayati
Yazıcı) sözlü soru önergesi (6/2271) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/11/2010)
3.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, Tarsusun hastane ihtiyacına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2272)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/11/2010)
4.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı köylerin yol, su ve elektrik
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2273) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/11/2010)
5.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı köylerin elektrik, su ve yol
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2274) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/11/2010)
6.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı köylerin elektrik, su ve yol
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2275) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/11/2010)
7.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı köylerin yol, su ve elektrik
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2276) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/11/2010)
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı köylerin yol, su ve elektrik
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2277) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/11/2010)
9.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, kamu alacaklarının
affına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2278)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/11/2010)
10.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, imar cezalarının affına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2279)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/11/2010)
11.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, öğretmenlerin askerlik görevlerini
bulundukları yerde yapmalarına ilişkin Milli Savunma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2280) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29/11/2010)
12.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, öğretmen ek ders ücretlerinin
tatillerde de ödenmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/2281) (Başkanlığa geliş tarihi:
29/11/2010)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, THYye ait uçaklarda
dağıtılan gazetelere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17124) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/11/2010)
2.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, bazı TRT
çalışanlarının görev yerlerinin değiştirilmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17125)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
3.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, Okmeydanı Eğitim ve
Araştırma Hastanesinin personel ihtiyacına ve Hastane
koşullarının iyileştirilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17126) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/11/2010)
4.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, Akgedik Barajına ve sulama kanallarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17127)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
5.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Konyada bir devlet memuruna verilen cezaya
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17128)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
6.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, bir kişiye verilen işyeri açma ve
çalışma ruhsatının iptal edilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17129)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
7.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, bir gazetede yayımlanan
habere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17130)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/11/2010)
8.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, füze kalkanı konusunda
yaptığı açıklamalara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17131) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/11/2010)
9.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, hizmet alımı yoluyla
çalıştırılan personele ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17132) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/11/2010)
10.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, kamu yatırımlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17133)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/11/2010)
11.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Urasın, Çeçen
sığınmacıların bazı sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17134)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/11/2010)
12.-
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağızın,
Başbakanlık Tanıtma Fonunun kullanılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17135)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2010)
13.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Anayasa Mahkemesi raportörüyle ilgili
basında çıkan haberlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17136) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2010)
14.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, bir televizyon kanalının
satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/17137) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2010)
15.- İzmir
Milletvekili Oğuz Oyanın, Kaynak Kullanımını
Destekleme Fonu kesinti oranının artırılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17138)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2010)
16.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, NATO Balistik Füze Savunma
Sistemine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17139) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2010)
17.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaşın, Haydarpaşa Garında çıkan
yangına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17140) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/11/2010)
18.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigenin, Haydarpaşa Garında
çıkan yangına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/17141) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/11/2010)
19.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, bir bakanla ilgili suikast iddiası ve
Genelkurmay Karargahında yapılan aramaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17142)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/11/2010)
20.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, cami ve türbe yapım ve onarım
işlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17143) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/11/2010)
21.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, AB uyum sürecinde Rekabet Politikası
Faslı ile ilgili çalışmalara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17144) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29/11/2010)
22.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürünün
yaptığı bir konuşmaya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17145) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29/11/2010)
23.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, yüksek öğrenim öğrencilerinin
barınma sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/17146) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/11/2010)
24.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, Ziraat Bankası Malazgirt
Şubesinin çiftçi kredisi uygulamalarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17147) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29/11/2010)
25.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, restorasyonu yapılan bir camiinin
açılışına ve bununla ilgili bazı gazetelerdeki ilana
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17148)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
26.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, TCKnın 220. maddesinin 6.
fıkrasından yargılananlara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17149) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2010)
27.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, yargılamalarda
tıbbi tanı bilgilerinin gizliliğine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17150)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2010)
28.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, HIV/AIDS
taşıyıcılarının sivil toplum
kuruluşlarınca temsiline ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17151) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2010)
29.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, kurum yemekhanelerinde üst düzey
yöneticilere özel bölüm ayrılmasına ve bir iddiaya ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17152) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/11/2010)
30.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, şoförlerin sosyal güvenceye
kavuşturulmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17153)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/11/2010)
31.-
İstanbul Milletvekili Hasan Macitin, TRT yayınlarında siyasi
partilere yer verilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/17154) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
32.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRT Teftiş Kuruluna yapılan
müfettiş atamalarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/17155) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/11/2010)
33.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, TRT yapım ve yayın
görevlisi giriş sınavına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/17156) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29/11/2010)
34.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, eski bir futbolcunun enerji alanında
lisans ticareti yaptığı iddiasına ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17157)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2010)
35.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Akkuyu Nükleer Santraline ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17158) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2010)
36.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, nükleer santral ihalelerine ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17159) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/11/2010)
37.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, Muşa doğalgaz getirilmesine
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17160) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/11/2010)
38.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelikin, Kurtalan Belediyesinin çöp
konteynırlarının toplatılmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17161)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/11/2010)
39.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, bir gazetenin
dağıtıcılarına yönelik saldırı
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17162) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2010)
40.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Konya Atatürk Stadyumunun
yıkılacağı iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17163)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2010)
41.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, 2004-2010 yılları arasında
Osmaniye İl Özel İdaresinden maden işletme ruhsatı alan
işletmelere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17164) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2010)
42.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, kadına karşı şiddetle
ilgili resmi istatistiklere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17165) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29/11/2010)
43.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Vanda bir gazete
dağıtıcısının baskı ve tehdide maruz
kaldığı iddiasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17166)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/11/2010)
44.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, Malazgirtteki büyükbaş hayvan
hırsızlığına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17167)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/11/2010)
45.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homrişin, THYye ait uçaklarda dağıtılan
gazetelere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17168) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
46.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, Başkent Doğalgaz A.Ş.nin
hizmetlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17169) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/11/2010)
47.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu
kesinti oranının artırılmasına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17170)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/11/2010)
48.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, yeniden yapılan KPSS Eğitim Bilimleri
sınavına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17171) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/11/2010)
49.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, KPSS sonucunu öğrenmek isteyenlerden
şifre istenmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17172) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/11/2010)
50.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, hangi üniversite mezunlarının
sağlık bilimleri lisansiyeri sayılacağına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17173)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
51.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, otuz günden fazla rapor alan sözleşmeli
öğretmenlerin sözleşmelerinin feshedilmesine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17174)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/11/2010)
52.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, yönetici atamalarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17175)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2010)
53.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, 18. Milli Eğitim Şurası
Genel Kurul kararlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17176) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/11/2010)
54.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, öğretmenlerin mali durumlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17177) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/11/2010)
55.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, aday öğretmenler için hazırlanan
rehbere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17178) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/11/2010)
56.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, 18. Milli Eğitim
Şurasında kabul edilen bir maddeye ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17179)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2010)
57.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepte bazı branş dersleri için
görevlendirilen öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17180)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/11/2010)
58.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, okul isimlerinin
değiştirildiği iddialarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17181)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/11/2010)
59.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, sözleşmeli öğretmenlerin
kadrolu statüsüne geçirilip geçirilmeyeceklerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17182)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/11/2010)
60.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, okul binası yapım ve
onarımlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17183) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29/11/2010)
61.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, Muşun ilçe ve köylerindeki okullarda
kırtasiye ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17184) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29/11/2010)
62.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Osmaniyedeki sağlık kurum ve
kuruluşlarının depreme karşı güçlendirilmesi
çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17185) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2010)
63.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanadaki sağlık kurum ve
kuruluşlarının depreme karşı güçlendirilmesi
çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17186) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2010)
64.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Osmaniyede KOSGEB tarafından sağlanan
desteklere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17187) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2010)
65.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepin işsizlik sorununa ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/17188)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/11/2010)
66.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, bir kooperatifin
üyelerine usulsüz olarak hayvancılığı teşvik kredisi
kullandırıldığı iddialarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17189) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2010)
67.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, tarımsal desteklere ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17190) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/11/2010)
68.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Kurban Bayramı nedeniyle
yapılan hayvan ithaline ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17191)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/11/2010)
69.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, GDOlu ürünlerin üretim, ithalat
ve denetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17192) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2010)
70.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamanda hububat
destekleme ödemelerinin durdurulmasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17193)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2010)
71.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, çiftçilerin sorunlarına ve
eğitimlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17194) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29/11/2010)
72.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepde TMOnun faaliyetlerine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17195) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/11/2010)
73.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, bir gazete haberindeki iddialara ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17196)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2010)
74.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, Suudi Arabistan Kralının Türkiye
ziyareti sırasında verdiği hediyelere ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17197) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/11/2010)
75.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanadaki kum, çakıl ve taş
ocakları için alınan ÇED raporlarına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17198)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2010)
76.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, milli gelir hesaplamalarına ve gelir
dağılımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/17199) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/11/2010)
77.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRTdeki bir programla ilgili
açıklamasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17200) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29/11/2010)
78.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, Muşun ilçelerindeki PTT
Müdürlüklerindeki personel ihtiyacına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17201)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/11/2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 22 Milletvekilinin, üniversite öğrencilerinin
barınma sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/953)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2010)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 23 Milletvekilinin, yaş sebze ve meyve
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/954)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.07.2010)
3.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit ve 19 Milletvekilinin, 12 Eylül Askeri Darbesinin
sonuçlarının araştırılması amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/955) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.10.2010)
4.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylani ve 19 Milletvekilinin, Hakkari İli Geçitli Köyü
yakınlarında meydana gelen patlama ile ilgili iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/956) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.10.2010)
9 Aralık 2010 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih
METİN (Bolu)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu Birleşimini açıyorum.
III.-Y O K L A M A
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan
teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını, görevli personel
aracılığıyla, üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, merhum Haydar Aliyevin 7nci ölüm yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Iğdır Milletvekili Sayın Ali Günere
aittir.
Sayın
milletvekilleri, Genel Kuruldaki uğultuyu azaltıp Hatibi dinleyebilecek
bir sükûnet sağlayabilirsek iyi olacak.
Buyurun
Sayın Güner. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Iğdır Milletvekili Ali Günerin, Haydar
Aliyevin 7nci ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ GÜNER
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
merhum Haydar Aliyevin vefatının 7nci yıl dönümü münasebetiyle
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Azerbaycan
Cumhuriyetinin umum millî lideri, Türk dünyasının büyük dostu
saygıdeğer devlet adamı Haydar Aliyev yaşamı boyunca
tüm yaptıklarıyla dünya hafızasında saygın bir yer
edinmiştir. Merhum Haydar Aliyev seksen yıllık yaşamı
boyunca mücadele ve başarılarla dolu bir hayat geçirmiştir.
Haydar Aliyev 10
Mayıs 1923 yılında Nahcivanda dünyaya gelmiştir. 1944ten
sonra Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinde Devlet Güvenlik
Komitesinde çalıştı. 1967-1969 yılları arasında
Komite Başkanı oldu. Komite içerisinde bu göreve gelen, rütbesi
generalliğe yükselen ilk Azerbaycan Türküdür. Haziran 1969da Azerbaycan
Komünist Partisi Merkez Komitesi Birinci Sekreteri seçilerek cumhuriyetin
yönetiminde görev aldı. 1982ye kadar bu görevde kaldı. 1982de
Sovyetler Birliği Merkez Komitesi Politbüro üyeliğine seçilen Haydar
Aliyev, Sovyetler Bakanlar Kurulu Başkanı Birinci
Yardımcısı olarak göreve atandı. Sovyetler Birliği
yöneticilerinden biri oldu. Azerbaycan ve Nahcivana yapılan
yatırımların çoğu bu dönemde
yapılmıştır.
20 Ocak 1990
tarihinde Azeri ayaklanması sonucu Sovyetlerin yaptığı
ölçüsüz müdahaleyi kınadı ve suçluların
cezalandırılmasını talep etti. Bu isteği yerine
getirilmeyince istifa etti. 1991-1993 yıllarında Nahcivan Otonom
Cumhuriyeti Meclis Başkanı oldu. 1993 yılında Azerbaycan iç
savaşın eşiğindeyken ülkeyi düzene koyması için
Bakü'ye resmî olarak davet edildi. 3 Ekim 1993'te yapılan genel seçimler
sonucunda cumhurbaşkanı olarak seçildi.
Haydar Aliyev,
Sovyet sonrası Azerbaycanın ekonomik ve siyasi dönüşümünde
önemli gelişmelere vesile olmuştur. Özellikle cumhurbaşkanı
seçildikten sonra önceki Azerbaycanın içinde bulunduğu kaotik ortam
dikkate alındığında onun yaptıklarını kimse
küçümseyemez.
1994
yılında "yüzyılın anlaşması" olarak
bilinen petrol anlaşmasıyla birlikte Azerbaycan ekonomisi
yükselişe geçti. On beş farklı ülkeden otuz üç firmanın
iştirak ettiği 60 milyar dolarlık petrol anlaşması
imzalandı ve ülke içerisindeki yabancı yatırımlar 4 milyar
dolarlık bir yatırıma ulaşmış oldular. Ülkede
uygulanan tutarlı ekonomik politikalarla birlikte ülkedeki büyüme
oranı yüzde 10 oranına yükselmiş oldu.
Haydar Aliyev
sadece ekonomi politikalarıyla değil, takip ettiği
barışçı politikalarıyla da dünya siyasetinde dikkatleri
üzerine çekiyordu. Azerbaycan topraklarının yüzde 20sinin Ermeniler
tarafından işgal edilmesi, Kafkasyada olası bir savaşa
davetiye çıkarmıştı. Merhum Aliyev iç ve dış
mihrakların tahriklerine kapılmadan ve bu sorunu tamamen
barışçı bir şekilde uluslararası hukuk mecrasında
çözmeye çalıştı. Bu asil siyasi davranışıyla da
Kafkasyayı muhtemel bir siyasi faciadan uzak tutmuş oldu. Kendisi
Azerbaycan'ın rotasını en iyi şekilde belirledikleri gibi
Türkiye ve Azerbaycan arasındaki ilişkileri de en veciz şekilde
belirtmişlerdir: "Bizler tek millet, iki devletiz." demişlerdir.
İki ülkenin arasındaki ilişkiler bu söylem çerçevesinde devam
etmektedir.
Azerbaycan
bağımsız olduğunda Azerbaycan'ı ilk tanıyan ülke
Türkiye olmuştur. Azerbaycanın sevinci bizim sevincimiz,
Azerbaycanın kaderi bizim kaderimiz olmuştur. Bununla beraber,
ülkemiz, Azerbaycan'ın çıkarlarını kendi
çıkarları olarak bilmiş, bu
bağımsızlığın ilk yıllarında her alanda
Azerbaycana yardımlarda bulunmuştur. Haydar Aliyev de birçok
platformda ülkemizin yanında yer almıştır. Haydar Aliyev
Yapacağımız uluslararası projelerde Türkiye yoksa biz de
yokuz." diyordu. 1994 yılında imzalanan,
"yüzyılın anlaşması" olarak bilinen petrol
anlaşması bunun en iyi örneğidir. Anlaşmanın ilk örneğinde
Türkiye'nin payı yüzde 2lerin altındaydı fakat kendi
inisiyatifini kullanarak, Azerbaycan'ın kendi hissesinden yüzde 5
Türkiye'ye verilerek bizim buradaki payımız yüzde 6,5'a
çıkarılmıştır. Daha sonra Hazar Denizi, Şah Deniz
Petrol Gaz Yatağı Anlaşmasıyla Türkiye'nin payı yüzde
9'a çıkarılmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
ALİ GÜNER
(Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
Azerbaycan umum
millî lideri Haydar Aliyev 12 Aralık 2003te ebediyete intikal etti.
Mekânı cennet olsun. Kendilerine minnet ve şükranlarımı
sunuyorum.
Merhumun
adını yaşatmak için kendi ilim olan Iğdırda TOKİ
tarafından yaptırılan 450 öğrencinin eğitim
gördüğü derslikler, 300 öğrencinin barınabileceği
büyüklüğüyle bir kapalı spor salonunu kapsayan eğitim kompleksi
2010 yılında tamamlanmış olup hizmete
açılmıştır. Bu eğitim kompleksimize Haydar Aliyev Fen
Lisesi adı verilmiştir. Haydar Aliyev Fen Lisesinin
yapımında katkıları olan başta Başbakanımız
Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Millî Eğitim Bakanımız
Sayın Nimet Çubukçuya ve Iğdır Valimiz Sayın Amir Çiçeke
teşekkürlerimi sunuyorum.
Sözlerimi,
müsaadelerinizle, ünlü Azeri şair Bahtiyar Vahapzadenin bir
dörtlüğüyle bitirmek istiyorum:
Bir
ağacın iki kolu
Bir annenin iki
oğlu
O da ulu, bu da
ulu
Azerbaycan
Türkiye diyor. Yaşasın Türkiye-Azerbaycan kardeşliği
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Güner.
Gündem
dışı ikinci söz, Niğde ilinin ekonomik ve sosyal
sorunları hakkında söz isteyen
Niğde Milletvekili Sayın Mümin İnana aittir.
Buyurun
Sayın İnan. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Niğde Milletvekili Mümin İnanın,
Niğde ilinin ekonomik ve sosyal sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
MÜMİN
İNAN (Niğde) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; Niğdenin ekonomik ve sosyal
sorunları hakkında gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle
selamlarım.
Niğde,
TÜİK tarafından açıklanan 2009 yılı nüfus
sayımına göre 160 bini il ve ilçe merkezlerinde, 180 bini de belde ve
köylerde olmak üzere yaklaşık 340 bin nüfuslu olan, Anadolunun küçük
illerinden birisidir. Ekonomik yapısı diğer benzeri Anadolu
vilayetlerimiz gibi tarım ağırlıklı ve orta ölçekli
sayılabilecek bazı sanayi dallarıyla ilgili tesislerden oluşmaktadır.
Nüfus bakımından 52nci sırada bulunan Niğde ilimiz
maalesef son sekiz yılda devletten almış olduğu kamu
yatırımları sıralamasında 72nci sırada
bulunmaktadır.
Son yıllarda
AKP Hükûmetlerinin uyguladığı yanlış politikalar
sonucu, ülkemizin birçok bölgesinde olduğu gibi hem Niğde merkezde
hem de ilçelerimiz Bor, Altunhisar, Ulukışla, Çamardı ve
Çiftlikte esnaf, sanayici ve çiftçilerimiz çok zor duruma
düşmüşlerdir. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun
Eylül 2010 raporlarına göre yayınladığı finansal
Türkiye haritasında Niğdenin maalesef borç batağında
battığı görülmektedir. Niğde, nüfusuna ve ekonomik
yapısına oranla kredi borcunun çok yüksek olduğu ve eski hesapla
855 trilyonu geçtiği ve bunun 26 trilyondan fazlasının icraya
konu olduğu görülmektedir. Buna çiftçimizin TEDAŞa olan
tarımsal sulama elektrik borçları ve esnaf ve sanayicinin kamuya olan
diğer borçlarını da eklediğimizde borç toplamının
1,5 katrilyona ulaştığını görmekteyiz.
BDDKnın
yayınladığı aynı rapora göre Niğdenin bütün
mevduatının toplamı yine eski hesapla 715 trilyon liradır.
Bugün Niğdenin toplam mevduatının 2 katından fazla borcu
bulunmaktadır. 340 bin nüfuslu olan bir ilin sadece bankalara ve kamuya
olan borcunu nüfusuna böldüğümüzde kişi başına
yaklaşık 5 milyar lira borç düşmektedir.
Ülkemizin
genelinde de bu durum pek farklı değildir. Sekiz yılın
sonunda AKP hükûmetlerinin ülkeyi getirdiği son tablo ortadadır.
Ülkemizin bankalardan kullanılan kredi ve kredi kartı borcu
miktarı 150 katrilyona dayanmış ve devlet bütçesinin
toplamına yaklaşmıştır. Üretmeden sadece
borçlanıp ithal edip tüketime teşvik ettiğiniz ekonomik
politikanın ülkemizi getirdiği son nokta işte burada
durmaktadır. Bu politikalardan milletimiz bir şey
kazanmamıştır, kazananlar sadece Türkiyeye borç verenler ve
buna aracılık edenlerdir. Ülkemizin ekonomik tablosu iyi
incelendiğinde, geçen yıllarda çok yüksek kâr açıklayan
sektörler iyi analiz edildiğinde bu değerlendirmemizin doğru
olduğu açıkça görülmektedir.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; temel
ekonomisi tarıma dayalı ve tarım il müdürlüğü verilerine
göre 38.500 ailenin tarım ve hayvancılıkla iştigal
ettiği Niğdede hayvancılıkla uğraşanlar ve çiftçiler
çok büyük sıkıntı içindedirler. Hayvancılıkla
uğraşanlar geçmişte süt fiyatlarının
aşırı düşmesi sonucu sütten para kazanamayınca
ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi damızlık hayvanları
kesime vermiş ve hayvancılık ilimizde bitme noktasına
gelmiştir. Yaptığımız ziyaretlerde yöre
halkımız Hükûmetin bazı bölgelere verdiği GAP ve DAP gibi
hibeli hayvancılık teşviklerinin kendilerine de
sağlanmasını beklediklerini ifade etmektedirler. Ayrıca,
hayvancılık kooperatifi kuran vatandaşlarımızın
talepleri Tarım Bakanlığı tarafından neden dikkate
alınmamaktadır? Çiftçilerimizin ise yıllardan beri
başlarına dert olan ve defalarca burada dile getirmemize rağmen
maalesef iktidar milletvekilleri Hükûmet tarafından dikkate alınmayan
tarımsal sulama elektrik borçlarından dolayı icra takipleriyle
ve hacizlerle boğuşmakta ve üretemez hâle gelmişlerdir.
Geçtiğimiz günlerde Meclise sevk edilen ve cumhuriyet tarihinin en büyük
borç yapılandırması diye de kamuoyuna duyurulan kanun
tasarısı kapsamında tarımsal sulama elektrik
borçlarının alınmaması ise çiftçilerimizi büyük hayal
kırıklığına uğratmıştır. Dilerim
bu sefer çiftçilerimizin bu feryadını duyar ve komisyonlarda gerekli
düzenlemeyi yaparız.
Niğde
ticarette durma noktasındadır. Esnaf siftah yapmadan kepenk
kapatmakta, esnaf kefalet kooperatifleri kredilerinin büyük çoğunluğu
ödenememiş, esnafımız icralık olmuş, geçtiğimiz
yıllarda burada birlikte çıkardığımız Sicil
Affı Kanununun uygulanmadığını, bankaların kendi
bünyelerinde bulunan sicilleri silmedikleri için geçmişte takibe
uğrayan esnafın yeni kredi imkânlarından
faydalanmadığı ve bu sebeple geçmişe göre daha zor durumda
oldukları apaçık bir gerçektir. Esnafımız sicil affı
hükümlerinin daha etkin bir şekilde uygulanmasını ve
sorunların acilen çözülmesini beklemektedir.
Uygulanan ithalat
politikaları ve yüksek enerji maliyetleri sonucu Niğde ve Bor
Organize Sanayi Bölgesi esnafımızın kurduğu tesisler çok
düşük kapasiteyle çalışmak zorunda kaldıkları için
maliyetlerini karşılayamamakta ve kapanma noktasına gelmektedir.
Niğdenin en eski ve köklü tesislerinden sürekli işçi
çıkarılmakta
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
MÜMİN
İNAN (Devamla) Teşekkür ediyorum efendim.
cumhuriyet
tarihinin en yüksek işsizlik seviyesine Türkiye olduğu gibi
Niğde de ulaşmaktadır ve Niğdeden büyük kentlere
hızla göç devam etmektedir.
İlçelerimiz
olan Çamardı, Altunhisar ve Çiftlik ilçelerinde
vatandaşlarımızın beklediği en azından ekonomik
ve sosyal katkı anlamında üniversitemizin birer yüksekokul
açmasını, diğer taraftan yine Pozantı-Çamardı yolunun
genişletilmesini, Ketençimen-Çiftlik-Niğde yolunun
açılmasını ve genişletilmesini beklemektedirler.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; eminim
ki sizler de seçim bölgelerinize gittiğinizde benzer tablolarla
karşılaşmaktasınız. Aslında Niğdede
yaşanan olaylar Türkiyemizin bir gerçeğidir. Umarım Hükûmet ve
iktidar partisi milletvekilleri de, bütün Meclis de bundan sonraki enerjisini
vatandaşlarımızın iş ve aş sorunlarını
çözecek üretim ve istihdam politikalarını geliştirmeye harcar ve
hep birlikte insanlarımızın onuruyla ve insanca
yaşayabilecekleri bir ülke ortamını hazırlamaya
çalışırız.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İnan.
Gündem dışı
üçüncü söz, hayvancılığın sorunları hakkında söz
isteyen Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüte aittir.
Buyurun
Sayın Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
hayvancılığın sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Devlet Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
hayvancılığın sorunlarıyla ilgili söz almış
bulunuyorum.
Sözlerime
başlamadan önce Azerbaycan millî lideri Haydar Aliyevi ölüm yıl
dönümünde Cumhuriyet Halk Partisi olarak saygıyla anıyoruz. Allah
rahmet etsin.
Değerli
arkadaşlar, hayvancılığımızla ilgili, 2002de
gelen İktidar AKP Ben faizleri sileceğim. Hiç merak etmeyin,
faizlere karşıyız, faizleri sileceğiz, ana parayı da
beş taksite böleceğiz. dedi, yapmadı. 2003 Haziranında bir
iyileştirme yaptı. O borcu hâlen ödeyemeyen insanlar var. Ondan sonra
kaçak et, kaçak hayvan geldi, bu da önlenmedi, bu da
hayvancılığı bitirdi, yerli üretimi bitirdi. Kaçak hayvan
gelmesinden sonra süt para etmedi. Süt para etmeyince değerli
arkadaşlar, hayvancılık iyice öldü, hayvan ithal edildi, et
ithal edildi. Yetmedi, Kurban Bayramına hayvan ithal edildi, yani
kurbanlık için. Şimdi, Müslüman mahallesinde salyangoz
satıldı Türkiyede.
Değerli
arkadaşlar, şimdi ise hayvancılığı
geliştirmek için kredi veriliyor, bu güzel. Yani iktidar da muhalefet de
bir konuya yapıcı bakmak lazım. Şimdi,
hayvancılıkla ilgili verilen kredi nedir? Yirmi beş ilde yüzde
40 hibe yardımı diyor ama Damızlık hayvan
yetiştireceksin. diyor. Bu hibe yardımını alabilmek için
450 milyar para lazım. Bunu köylünün bulup vermesi mümkün değil. 450
milyarı alabilmek için köylüden 2 kat teminat isteniyor, 900 milyar. 900
milyarı köylünün vermesi hiç mümkün değil. O zaman ne oluyor?
Hayvancılık yapan 5 milyon aile, 5le çarptığınız
zaman 25 milyon insan işletmeciliği bırakıyor. Bu işi
kim yapıyor? Tekstilci, bilmem işte şehirde
hayvancılığı bilmeyen kişi, hatta basına
yansıdı adam Hayvancılık yapacağım. diyor,
Yahu, acaba bu inek ısırır mı? diyor, İnek ne
yapar? diyor. Bunu bilmeyen, ineği daha tanımayan adam
hayvancılık yapmaya kalkıyor, ona Hükûmet kredi veriyor ama
köylüye vermiyor. Şimdi köylüye diyor ki: Kardeşim, ben sana da
kredi veririm, iki yıl ödemesiz, beş yıl vadeli, faizsiz kredi
de veririm ama bana teminat ver. Tamam, teminat. diyor, tarlasını,
arsasını, traktörünü, mal varlığını, hepsini
veriyor, Olmaz. Ne olmaz? Şehirden bina vereceksin, şehirden
daire vereceksin. diyor ve o yetmedi, Tüccar vereceksin, memur kefil
vereceksin. diyor.
Değerli
arkadaşlar, inanın, benim bölgemden her gün beni 7-8 kişi
arıyor, her gün arıyor. Bakın, işte
arkadaşlarımızı da arıyorlar ve bu Hükûmet, sizden
rica ediyorum, kimden yana, köylüden mi yana, şehirdeki daha zengin,
hayvancılığı bilmeyenden mi yana? Şimdi teminat
isteniyor. Kardeşim, teminat istiyorsan o zaman adamın
ahırını, traktörünü, gayrimenkulünü teminat kabul et.
Hayır, olmaz. diyor, Şehirden bana teminat ver. Bu nedenle
köylümüz çok mağdur. Bak, şimdi Sayın Bakanım sizden rica
ediyorum, iktidar partisi milletvekilleri, bizi dinleyen, tutanaklara her
şey geçiyor, sizden istirham ediyorum: Köylünün kalkınabilmesi için,
çiftçinin kalkınabilmesi için mutlak surette çiftçinin göstermiş
olduğu kendi gayrimenkullerini teminat olarak kabul edin. Eğer
oradaki tarlasını, arsasını, evini, traktörünü teminat
kabul etmeyip buna kredi vermiyor da Çalık Grubuna 750 milyon doları
bir defada veriyorsanız bu, kul hakkı yemektir. Kul hakkı yemek
de cehenneme götürmek demektir, orada bunun cevabını veremezsiniz
değerli arkadaşlar. Böyle bir şey olabilir mi? Çalık
Grubuna 750 milyon doları bir kalemde veriyorsun doğru dürüst teminat
almadan, çiftçiye 10 milyar, 20 milyar, 30 milyar kredi vereceksin, ahret
soruları da soruyorsun, Git bana. diyorsun Tüccar getir, memur kefil
getir, senin gayrimenkulünü kabul etmem, efendim İstanbulda, Ankarada
dairelerin varsa bunları teminat getir.
Değerli
arkadaşlar, bu ülke bizim. Bakın, bunun yöntemi var. Tarım
Bakanı bir kere, süt beyinli olması lazım, tekrar ediyorum, süt
beyinli olması lazım, sütü devamlı işlemesi lazım.
Eğer süt işlenirse, süt para ederse, arkadaşlar, o zaman inek
saklanır, inek saklanırsa dana doğar, dana doğduğu
zaman hayvancılık çoğalır. Basit bir çoban hesabı.
Şimdi, süt para etmiyor. Kurban Bayramında dişi hayvan, inek
kesimi yapılıyor. Her zaman, bugün, gidin Türkiyenin bütün
mezbahalarına yüzde 40 dişi hayvan kesiliyor. Dişi hayvanı
kesersen o zaman ne oluyor arkadaşlar? Hayvancılık bitiyor,
dışarıya bağlı kalıyoruz. Şimdi, yurt
dışından, Hristiyan ülkelerinden getirilen hayvanlar neyle
besleniyor? Bana bunun cevabını verin bakayım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
Herkesten
soruyorum: Domuz artıklarıyla, domuz sakatatıyla yapılan
yemlerle beslenen hayvanlar Türkiyeye geliyor. Peki, bizim Müslüman ülkemizde,
domuz artıklarıyla beslenen, domuz sakatatıyla yapılan
yemlerle beslenen hayvanı getirip burada satmak veya değerlendirmek,
onun etini yedirmek caiz midir arkadaşlar? Bu nasıl
İslamlık, nasıl Müslümanlık? Bakın, bunun vebalini çok
ağır ödeyeceksiniz.
Ben sizden
istirham ediyorum ve toparlıyorum. Lütfen, rica ediyorum, köylünün
göstermiş olduğu ahırını, evini, tarlasını
teminat kabul edin, köylüyü geliştirin, köylüye kredi verelim. Köylü
kalkınmazsa Türkiye kalkınmaz. Türkiyenin üçte 1 nüfusu köylüdür, 30
milyona yakın köylü var ama bu köylüyü perişan ettiniz. Sizden
istirham ediyorum ve mutlak surette, Tarım Bakanı da Başbakan da
bütün Hükûmet de Ziraat Bankasına, tarım kredi bankalarına
talimat versinler, köylüye kredi verilmesini mümkün mertebe
kolaylaştırsınlar.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
60ıncı
maddeye göre pek kısa söz talepleri vardır, onları
vereceğim; daha sonra da Hükûmet adına Devlet Bakanı Sayın
Yılmaza söz vereceğim.
Sayın
Öztürk
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Konya Milletvekili Ali Öztürkün, Mevlânânın
737nci vuslat yıl dönümüne ve anma törenlerine ilişkin
açıklaması
ALİ ÖZTÜRK
(Konya) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Mevlânânın
737nci vuslat yıl dönümü sebebiyle uluslararası anma törenleri 7-17
Aralık 2010 tarihlerinde Konyada yapılacaktır. Yüce şahsiyetler
yaşantılarıyla, mesajlarıyla örnek şahsiyettirler.
Onlar, kendi zaman ve mekânları için değil, bütün zamanlar ve
mekânlar için gönderilmişlerdir. Düşünceleri her zaman yenidir,
yenilenmeye de devam ederler. Sesleri, davetleri, coğrafyalar ve çağlar
ötesine ulaşan, sönmeyen, eskimeyen karakterdedir.
Mevlânâ
Celâleddin Rûmî de her yere, her zamana ve herkese, ışık, enerji
veren, hayat güneşi olan yüce bir şahsiyettir. Mevlânâ, her
şeyini sevgi üzerine kuran, sevgi peygamberinden kaynağını
alan aşk elçisidir. Aşkının, mesajlarının ana
fikri de yaratılanları sevmek, acımak, bağışlamak
ve hoş görmektir. Onun için, Gel, ne olursan ol yine gel. diyerek,
herkesi sevgiye, hoşgörüye, özünde Allaha davet etmektedir. Biz pergel
gibiyiz. Bir ayağımız din üzerinde sağlamca durur, öteki
ayağımız yetmiş iki milleti dolaşır. diyen
Mevlânânın evrenselliği, UNESCOnun 2007 yılını
Uluslararası Mevlânâ Yılı ilan etmesiyle de bir kez daha
ortaya konmuştur.
Gerçek bir rehber
olarak, iyi ve kötü, doğru ve yanlış
karşılaştırmasıyla, sebep-sonuç ilişkisi içinde,
birlik, küresellik, sevgi ve hoşgörü mesajlarını yüzlerce
yıl öncesinden bütün insanlığa sunan Mesnevisi, bugün, on sekiz
dilde tercüme edilmiştir. İlahî aşkla desteklenen aklın,
kulluk muhasebesini yapmasını isterken Canında bir can var, o
canı ara/ Beden dağında bir mücevher var, o mücevherin madenini
ara/ A yürüyüp giden sufi, gücün yeterse ara/ Ama dışarıda
değil, aradığını kendinde ara. diyen Mevlânâyı
anma törenlerine, herkesi Gel, yine gel. çağrısıyla davet
ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Durmuş
2.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuşun,
Haydar Aliyevin 7nci ölüm yıl dönümüne ve Türk-Azerbaycan
dostluğuna ilişkin açıklaması
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Rahmetli Haydar
Aliyev, Elçibey vesilesiyle başlayan Türk-Azerbaycan dostluğunu
sürdüren büyük bir liderdir, kendisine Allahtan rahmet diliyorum.
İlham Aliyev
döneminde de Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin aynı etkinlikte
sürdürülmesi temennimiz ve arzumuzdur. Ancak görülen o ki son zamanlarda
Ermenistan yaklaşması bu ilişkilerde bazı
sıkıntılar yaratmaktadır. Bu vesileyle bu
ilişkileri Tek millet, iki
devlet. üslubuyla savunan Haydar Aliyeve Allahtan rahmet diliyor, Türkiye ve
Azerbaycan dostluğunun ilelebet devam etmesini diliyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Ekici
3.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekicinin,
Uluslararası Yolsuzlukla Mücadele Gününe ilişkin
açıklaması
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
bugün çok önem arz eden bir gün; Uluslararası Yolsuzlukla Mücadele Günü,
özellikle ülkemiz için çok önem arz eden bir gün. 3Y yani Yolsuzluk, yoksulluk
ve yasaklarla mücadele edeceğim. vaatleriyle iktidara gelen AKP, bugün
yolsuzlukların merkez üssü hâline gelmiştir. Yolsuzlukların
artması, beraberinde çığ gibi büyüyen yoksulluğu
getirmiştir. Yasaklar konusuna baktığımız zaman,
protesto hakkından eleştiriye, düşünce özgürlüğünden
sendikalaşmaya kadar çeşitli tehdit, baskı, şantaj ve
şiddet yöntemleriyle uygulamada pek çok yasak görmekteyiz. AKP
iktidarları döneminde, kamu kaynakları kendi
şürekâsını zengin etmek uğruna birilerine peşkeş
çekilmiştir. Bugün, madenlerimizin, ormanlarımızın,
nehirlerimizin kimlere teslim edildiği sır değildir. Kabine
üyeleri veya çocukları, iktidar olması için AKPyi destekleyen
iş adamları, tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan kaynaklarla
daha da zenginleştirilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, AKP iktidarları döneminde, yolsuzluğa adı
karışanlara hesap sormak bir yana, bu kişiler âdeta
ödüllendirilmiştir. Yani Benim hırsızım iyi
hırsızdır. mantığı ön plana
çıkmıştır.
13 Haziran 2011
gününün, AKPnin yapmış olduğu tahribatları,
yolsuzlukları arındırma yılı olarak ilan edilmesini
talep ediyoruz ve istiyoruz. AKPnin yolsuzluklarından temizlenme
yılının başlangıcı olarak 13 Haziran 2011i
görüyoruz.
Saygılar
sunuyor, teşekkür ediyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) Rüya görmeye devam edin!
BAŞKAN
Sayın Güvel
4.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, ülkemizde
uygulanmakta olan tarım politikalarına ilişkin
açıklaması ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizin yıllık kırmızı et
ihtiyacı ortalama 1 milyon 300 bin tondur. Bu miktarın
yarısından azı, ortalama yıllık 600 bin tonu
kayıt altında piyasaya sürülmektedir. Kalan kısmı
ithalatla, kaçak kesimle ve kaçakçılıkla
karşılanmaktadır. Bu, ülkemizin hayvancılık sektöründe
düştüğü durumu göstermektedir.
Hayvancılığımızın bu hâle gelmesinin en büyük
nedeni, hayvancılığa ilişkin uzun vadeli ve sürdürülebilir
bir politikanın olmaması, verilen teşviklerin yetersizliği
sonucunda hayvan varlığımızın ciddi oranda
azalmasıdır. Hayvancılığın yeniden
yapılandırılması için yeni tedbirler alınmalı ve
destek araçları devreye sokulmalıdır. Bu olmadığı
koşulda, hayvancılık sektörümüz tamamen dışa
bağımlı hâle gelecektir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Aydoğan
5.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın,
ülkemizde uygulanmakta olan tarım politikalarına ilişkin
açıklaması ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hayvancılık
gibi çok önemli bir konunun görüşüldüğü bugünde konunun tarafı,
Tarım Bakanı maalesef Mecliste bulunmamakta.
Değerli
arkadaşlar, Tarım Bakanı, Türkiye'nin hiçbir zaman kendi kendine
yeten bir ülke olmadığı, o nedenle, hayvancılıktaki
yaşanan sorunların kendi dönemlerinden kaynaklanmadığı
gibi çok anlamsız bir gerekçe ortaya koymakta. Geçmişte kendi kendine
yeten bir ülke, ne oldu da şu anda hayvancılıkta ithalatçı
bir ülke durumuna geldi? Kurban Bayramında bile ithalat yoluyla kurban
ihtiyacı karşılandı. Türkiye, var olan toprakları
ortadan kalktığı için mi yoksa çalışabilir nüfusu olmadığı
için mi tarım ve hayvancılıkta ithalatçı durumunu şu
anda yaşamakta? Tarım Bakanı, sürekli, uygulanan
politikaların doğru olduğunu, tarım ve
hayvancılığa çok yüksek destek verildiğini her
defasında söylemekle birlikte, uygulanan politikaların doğru
olduğu, kredilerin çok yerinde olduğu için mi Türkiye bugün hayvancılıkta
ithalatçı bir ülke durumuna gelmiştir? Maalesef, uygulanan
politikaların yanlışlığı sonrasındadır
ki Türkiye hayvancılıkta ithalatçı bir ülke durumuna
düşmüş, kendisinden çok daha küçük ülkelerden hayvan ithal etmek
durumunda kalmıştır. Bu da AKP döneminde uygulanan tarım ve
hayvancılık politikalarının doğru
olmadığını gösteriyor. Verilen kredi desteklerinin küçük
üreticiye, aile işletmecilerine verilmemesi nedeniyle, tamamen büyük
üreticilerin desteklenmesi yoluyla küçük üreticinin ortadan kaldırılması
Türk tarım ve hayvancılığını ayağa
kaldırmayacaktır.
Hükûmetin
politikalarını bir kez daha gözden geçirmesini diliyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Erbay
6.- Düzce Milletvekili Celal Erbayın, sürgünde
yaşamakta olan Ahıska Türklerine ilişkin açıklaması
CELAL ERBAY
(Düzce) Sayın Başkan, sayın üyeler; dünyanın dört bir
yanında sürgünde yaşayan Ahıska Türklerinin ana yurtlarına
geri dönüş süreci üzerine söz almış bulunuyorum.
Gürcistan, 2007
yılında kabul ettiği bir yasayla, Ahıska Türklerinin ana
vatanlarına geri dönmelerine imkân sağlamıştır. Bu
dönüş yasası doğrultusunda, 1 Ocak 2010 tarihi itibarıyla,
Gürcistan makamlarına, 10 bin bireye tekabül edecek şekilde aileler
adına başvurular olmuş ve bu başvuruların
birçoğu, mevzuata aykırılık gerekçesiyle Gürcistan
makamlarınca geri çevrilmiştir. Geri dönüş sürecinin
başarıyla tamamlanması, öncelikle Gürcistana uluslararası
alanda itibar kazandıracaktır. Bu sürgün, tarihe mal olmuş bir
insanlık suçudur. Bunu en seri bir şekilde ortadan kaldırmak,
Gürcistanın şerefi olacaktır.
Ayrıca,
Ahıska Türkleri, göç ettikleri ülkeler ile Gürcistan arasında her
alanda ilişkilerin geliştirilmesinde bir köprü rolü oynayabilecek
seviyede entelektüel donanıma sahiptirler. Bu durum, Gürcistanın itibarını artıracak ve
saygınlığını yaygınlaştıracaktır.
Aynı şekilde, geri dönüş, Türkiye-Gürcistan ilişkilerini
daha da güçlendirecek, iki ülke arasındaki güven duygularını
pekiştirecektir.
Sıkıntısız,
sancısız ve seri bir şekilde geri dönüşün tamamlanması
dileklerimle, Sayın Başkanımı ve heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Barış
7.- Kırklareli Milletvekili Tansel
Barışın, Haydar Aliyevin 7nci ölüm yıl dönümüne ve
Türk-Azerbaycan dostluğuna ilişkin açıklaması
TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Türkiye-Azerbaycan
ilişkilerinin çok iyi bir noktaya gelmesinde önemli bir rol oynayan Haydar
Aliyevin ölümünün 7nci yılında onu rahmetle anıyoruz.
Tek millet, iki
devlet. diyerek ilişkileri ileri bir noktaya taşımıştı,
ancak bugün AKPnin izlediği dış politika ile Azerbaycan ile
Türkiye arasındaki ilişkiler eski durumunda gözükmüyor, hatta bu
politikalarla Türkiyeden uzaklaşarak Rusyaya yaklaşmaktadır.
AKPnin bu politikasını yeniden düzenleyerek Azerbaycanla
ilişkilerimizi daha iyi bir noktaya getirmesini diliyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI (Devam)
3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
hayvancılığın sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Devlet Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı (Devam)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, ülkemizde
uygulanmakta olan tarım politikalarına ilişkin
açıklaması ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı (Devam)
5.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın,
ülkemizde uygulanmakta olan tarım politikalarına ilişkin
açıklaması ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı (Devam)
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
değerli vekillerimizin yönelttikleri sorulara, yaptıkları
yorumlara Hükûmetimiz adına cevap vermek üzere huzurunuzdayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tarım
Bakanımız bugün Genel Kurulumuza iştirak edemediler. Bu
bakımdan, doğrudan Tarım Bakanlığımızı
ilgilendirse de ben cevaplandırmaya gayret edeceğim.
Öncelikle
şunu tarım konusunda vurgulamak ve altını çizmek istiyorum:
Tarım ve gıda konusu 21inci yüzyılın stratejik
sektörlerinden bir tanesidir. Maalesef, geçtiğimiz yüzyılda biz de
ülke olarak bundan etkilendik belli dönemlerde, hep sanayileşmekten
bahsettik, hep diğer sektörlerden bahsettik, sanki kalkınmanın,
gelişmenin tek ölçütü sanayiymiş gibi tartışıldı
fakat özellikle günümüz dünyasında görülüyor ki küresel ısınma
gibi dinamikler, dünyadaki hızlı nüfus artışı, yine,
dünya nüfusunun gelir artışına paralel bir şekilde talebin
yükselmesi giderek tarım ve gıda sektörünü çok daha stratejik bir
hâle getirmiş durumda.
Yine, şunu
biliyoruz: Tarım sektörü en gelişmiş dediğimiz ülkelerde
dahi çok önemsenen, çok desteklenen bir sektör. Avrupa Birliği bütçesi
içinde son derece önemli bir yere sahip. Teknolojik açıdan da aslında
en fazla gelişmiş sektörlerden bir tanesi tarım sektörü. Bugün
tarım sektörüne geleneksel bir gözle de bakmamak gerekiyor, artık
tarımı da bir endüstri gibi algılamamız gerekiyor. Bu son
derece önemli. Zaten İngilizcede buna agroindustry diyorlar, artık
tarım endüstrisi kavramıyla yaklaşıyorlar.
Dolayısıyla, bizim de artık tarıma, geleneksel bir gözle
değil, bugünkü, 21 inci yüzyılın tarımı
şartlarında bakmamız lazım ve bu çerçevede
politikaları tartışıp şekillendirmemiz lazım.
Bu anlamda
baktığınızda, bizim tarımımızın
maalesef bazı problemleri var. Yapısal problemleri var, ölçek sorunu
var. İşletmelerimiz küçük maalesef, hem hayvancılık
anlamında hem bitkisel üretim anlamında ölçek sorunumuz var, ölçek
ekonomilerinden yeterince faydalanamıyoruz. Diğer taraftan, yine,
baktığınızda, kullandığımız geleneksel
teknolojiler, çiftçilerimizin donanımı
Dış ticaret
açısından birtakım ilişkilerde, yine, daha profesyonel,
daha kurumsal yapılara ihtiyaç var.
Aslında,
tarım sektörünün, giderek özel sektörümüzün, firmalarımızın
daha fazla ilgilenmesi gereken bir sektör olduğunu vurgulamak isterim.
Öncelikle bunun üzerinde hep birlikte anlaşmamız gerekiyor. Bizim
yeni bir tarımsal yapıya ihtiyacımız var ve bunu yapmak
için de gayret sarf ediyoruz, bu dönüşümü sağlamak için. Bu kolay
değil tabii. Nüfusumuzun önemli bir bölümü tarımla iştigal
ediyor, bugün istihdamımızın aşağı yukarı
dörtte 1i tarım sektöründe. Bu yüzde 30ların üzerindeydi, AK
PARTİ döneminde dörtte 1e geriledi çünkü tarımsal verimlilik
artmış oldu. Ama bütün dünyada olduğu gibi, bu transformasyon
bizde de devam edecek. Önemli olan, bunun gerçekleştirilmesinde, hem
sosyal maliyetleri en aza indirmek hem de ekonomik verimliliği
artırarak bunu gerçekleştirmek. Bunu yaparken de, tabii,
tarımsal desteklerimizi çok akıllıca kullanmak durumundayız.
Bizim ülkemizin belli miktarda kaynakları var. Bu kaynaklar, malum,
ekonominin de genel kuralı, sonsuz değil, sınırlı
kaynaklar. Bu kaynakları en iyi noktalara tahsis etmek durumundayız.
Tarım alanı da bu açıdan önem verdiğimiz alanlardan bir
tanesi. Geçmişte maalesef verilen tarım destekleri, 60lı
yıllarda, 70li yıllarda, 80li, 90lı yıllarda verilen
destekler büyük oranda popülist bir anlayışla gerçekleştirildi,
günü idare etme anlayışıyla gerçekleştirildi ve
tarımdaki bu dönüşümü biz sağlayamadık geçmiş
yüzyıla baktığımız zaman. Şimdi işte bu
dönüşümü sağlama yönünde gayret sarf ediyoruz.
Burada ikinci bir
kavramı daha dikkatinize sunmak istiyorum, o da kırsal
kalkınma kavramı. Biz maalesef kırsal alana
yaklaşırken genelde sadece tarımı düşünerek
bakıyoruz, bitkisel üretim ve hayvancılığı. Oysa
bugünkü dünyada özellikle Avrupa Birliğindeki gelişmelere
baktığımız zaman tarımla kırsal
kalkınmayı artık birlikte düşünmek gerekiyor. Kırsal
alanda sadece tarımsal faaliyet değil kırsal alanda imalata
dönük faaliyetler, kırsal turizm, kırsal el sanatları gibi çok
çeşitli faaliyetlerle bütünleştirerek tarımın katma
değerini artırma çabasını görüyoruz yani tarım
politikalarımız ve mekânsal bir politika olan kırsal kalkınma
politikalarımızın mutlaka eş zamanlı düşünülmesi
gerekiyor, biz de onu yapıyoruz. İlk defa Türkiyede kırsal
kalkınma kavramı Tarım Bakanlığımız
tarafından bu derece sahiplenilmiş ve bu derece belli somut
mekanizmalarla hayata geçirilmiş durumda.
Tarımsal
desteklere spesifik olarak geldiğimizde: 2002 yılında Türkiye
genelinde Tarım Bakanlığımızın
sağladığı destek 1,87 milyar Türk
lirasıymış, bütün destek. 2010 yılına
geldiğimizde bu miktar 5 milyar 466 milyon Türk lirasına
ulaşmış durumda. Aslında buna Tarım
Bakanlığı dışından da bazı destekleri ilave
ettiğimizde bu rakam 6 milyar civarlarına ulaşıyor. 2011
yılında da yine Tarım Bakanlığı kanalıyla 6
milyarı aşkın bir destek öngörüyoruz. Diğer tarımsal
destekleri de dâhil ettiğinizde 7 milyar mertebelerine çıkan bir
destek söz konusu. Bundan tabii bütün illerimiz gibi Değerli Vekilimizin
temsil ettiği Ardahan ilimiz de destek alıyor. Ardahan ilimize
ilişkin rakamları, onları okumak istemiyorum ama genel, paralel
bir şekilde bu destekleri alıyor.
Mazot
desteği, ilk defa bizim dönemimizde başlayan bir destek. 2003-2010
döneminde 2 milyar 969 milyon Türk lirası destek sağlamış
durumdayız. 2010da, tek başına bu yıl 507 milyon Türk
lirası destek söz konusu. Kimyevi gübre desteği, yine 2005-2010
döneminde 2 milyar 165 milyon Türk lirası, 2010 yılında, tek
başına bir yılda 614 milyon Türk lirasına
ulaşmış durumda.
Hayvancılık,
tabii tarım sektörü içinde çeşitli açılardan
baktığımızda en önemli alt sektörlerden bir tanesi.
Bitkisel üretimin yanı sıra, sebze meyvenin yanı sıra
mutlaka hayvancılıkta da ülkemizin belli yerlerde olması gerekiyor.
Bunu hep birlikte önemsiyoruz. Zaten işletmelerimize
baktığınız zaman yüzde 62,3ünde bitkisel faaliyetlerle
hayvancılığın da bir arada
yapıldığını görüyorsunuz.
Hayvancılığa
genel bakışımız iki yönlü, diğer bitkisel üretime de
bakışımız gibi açıkçası. İşin bir
üretim tarafı var, üretici tarafı var, bir de tabii ki tüketici
tarafı var, tüketenler var. Bu ikisi arasında bir denge kurmak
durumundasınız. Ne üreticiye maliyetlerini karşılayamayacak
bir piyasa koşulu oluşturmalısınız,
kârlılığını öldürecek bir ortam
oluşturmalısınız ne de tüketicinin bu temel besinler
konusunda fedakârlık yapmasına yol açacak fiyatlar oluşumuna
izin vermelisiniz yani bu ikisini dengeli bir şekilde götürmek
durumundayız, üretici boyutunu da, tüketici boyutunu da tartışmak
durumundayız. Bazen bu tartışmalarda tek yönlü
tartışıldığını görüyoruz. Bu tabii
doğru bir tartışma değil, ekonominin geneli için de
değil, hayvancılık sektörü için de değil. Biz her ikisini
de dikkate almak, her ikisini de düşünmek durumundayız. Elbette
üreticilerimizi koruyacağız, geliştireceğiz, daha fazla
üretim sağlayacağız, üretimde verimliliği
artıracağız, üreticilerimizin kazanmalarını
gözeteceğiz ama bir taraftan da tüketiciyi de göreceğiz, tüketici
haklarını da göreceğiz. Nüfusumuza
baktığımız zaman, gıda harcamalarının toplam
harcamalar içinde üçte 1e yaklaşan, yüzde 30lara yaklaşan bir
payı var. Hane halklarımızın harcamalarında bu kadar
önemli yer tutan bir alanda tabii ki fiyatların hızlı bir
şekilde artmasına da kayıtsız kalamayız. Dolayısıyla
her iki politikayı biz eş zamanlı olarak yürütüyoruz.
Hayvancılık
sektörümüz: Bizim dönemimizde, 2002-2009 rakamları var elimde,
büyükbaş hayvan sayısının yüzde 9,1
arttığını görüyoruz, küçükbaş hayvan
sayısında bir miktar azalma görüyoruz.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) O yüzden mi ithal ediyoruz Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Az önce izah etmeye çalıştım. Tekrar,
ayrıntılı size de bilgi verebilirim.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Devam Sayın Bakan, biz dinliyoruz sizi.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Süt tozu ithal ediyoruz, hayvan ithal ediyoruz, et
ithal ediyoruz. Bu mu anlayış?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Yalnız, burada hayvan sayısından öte,
özellikle hayvan verimliliğinde ciddi artışlar görüyoruz.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Bırakın 2002den 2009a, hikâye
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Yani sadece sayıyı mukayese etmek
doğru bir yaklaşım değil, verimlilik de çok önemli. Bu,
bütün fabrikalarda da öyle, hayvancılıkta da öyle. Bir tane inek iki
ineğe çıkmış olabilir ama burada Verimlilik ne oldu? diye
sormak lazım, Süt verimliliği ne oldu? Et verimliliği ne oldu?
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) O yüzden mi ithal ediyoruz Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Buna baktığımız zaman, hayvan
başına süt veriminin litre/yıl olarak 1.705ten 2.802ye
çıktığını görüyoruz 2002-2009 arasında. Yüzde
64,3 verimlilikte bir artış var.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Milletin temsilcilerine karşı bari dürüst ve
samimi olun. Ayıp ayıp! Milletin huzuruna çıkıyorsunuz.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Yine, et veriminde yüzde 18,6lık bir
artış söz konusu. Suni tohumlamaya önem veriyoruz. Orada da yüzde 255
bir artış söz konusu bu dönemde. Diğer konulara çok
ayrıntılı girmek istemiyorum.
Yine,
baktığınız zaman, soy kütüğüne kayıtlı
büyükbaş hayvan sayısında yüzde bini aşkın bir
artış görüyoruz, kayıtlı bir sisteme doğru
gittiğimizi görüyoruz. Yem bitkileri üretimimizde yüzde 48lik bir
artış var bu dönemde.
Hayvancılığa
verilen kredi miktarı çok çarpıcı. Onu özellikle vurgulamak
istiyorum çünkü az önce çiftçilerimizin yeterince kredi
kullanamadığı söylendi. Bakın, hayvancılığa
verilen kredi miktarı 2002 yılında sadece 47 milyon Türk
lirası. 2009 yılına geldiğimizde bu rakam 4 milyar 155
milyona çıkıyor, 47 milyondan 4 milyar 155 milyona, artış
oranı yüzde 8.740 yani artık bu katlarla ifade edilmesi gereken bir
artış. Bu artış gerçekleştiyse demek ki kredi
koşullarında gerekli tedbirler alınmış, çiftçilerimiz
geçmişe göre çok çok büyük oranlarda kredi kullanmaya
başlamışlar. Sadece Ziraat Bankası kredisi kullanan çiftçi
sayısına baktığımızda, 2002 yılında
16.426 iken 2009 yılında bu rakam 147.426ya ulaşmış
yani çok muazzam bir artış söz konusu, yüzde 798 bir artış.
TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) - Başka ülkede mi yaşıyorsunuz Allah
aşkına Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) - Bunlar rakamsal konular, yoruma açık konular
değil gerçekten ama daha genel anlamda yine yorumlanabilir.
Et
fiyatlarında bir artış olduğu doğru, son dönemlerde
2010 yılında et fiyatlarında bir artış oldu. Bunda
tabii dünyadaki piyasa koşullarının da etkisi var, ülkemizin
kendi iç koşullarının da etkisi var. Artan nüfus, turist sayısındaki
artış, gelir düzeyinin yükselmesi, sanayinin daha çok bu işi
işlemesi, çeşitli faktörler söz konusu.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) - Hayvan kalmadı, hayvan.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) - Bunların detayına şimdi girecek
vaktimiz yok ama orada biz ne yaptık? İthalata izin verdik. Bunu
yapmamızın gayesi az önce izah ettiğim konu yani tüketiciyle
üretici arasında bir denge kurmak. Yine aslında önceki yıllara
geri gitmiyoruz yine et fiyatlarımız işte 2004, 2006, 2007
yıllarına baktığımızda bugün yine yüksek ve
üreticimizi destekleyecek düzeyde ama bir taraftan da biz tüketiciyi
düşünmek durumundayız, evine, mutfağına et götüren
insanı düşünmek durumundayız. Dolayısıyla bu dengeyi
sağlıyoruz. Ancak ithalata verdiğimiz bu izin sektörel
politikalarımızın değiştiği anlamına gelmez.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) O zaman ithalata verdiğiniz desteği
çiftçiye de verseydiniz Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) - Biz yine orta ve uzun vadede sektörde üretimi,
verimliliği artırmaya dönük çalışmalar yapmaya da bir
taraftan devam edeceğiz ama biz sektörde orta, uzun vadede sonuç
alıncaya kadar tüketicimiz çok pahalı et tüketsin de diyemeyiz. Bunu
da yapacağız ama bir taraftan da sektörel politikalarımıza
da elbette devam edeceğiz.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Ama hükûmet olmak görebilmektir, onu göreceksiniz.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) - Dünyada da baktığınız zaman
karkas et fiyatları 2010 yılı içinde yüzde 23 artmış
durumda, diğer birtakım ürünlerde de -gıda ürünlerinde- bir
artış söz konusu. Tabii Çin yükseliyor, yeni ülkeler devreye giriyor,
dünya nüfusu artıyor, gelir düzeyi arttıkça tüketim
kalıpları değişiyor. Bütün bunlar dünyada gıda
fiyatlarını artıran hususlar. Fakat biz ülkemizde hem gıda
güvenliğini sağlamak hem de halkımızın uygun
fiyatlarla uygun koşullarda beslenmesi için her türlü tedbiri
alıyoruz, almaya devam edeceğiz.
Diğer birçok
data var ama Meclis çalışmalarımızı daha fazla
meşgul etmek istemiyorum. Zannediyorum ana fikir
anlaşılmıştır.
Hepinize
saygılar sunuyorum.(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
İnan
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Niğde Milletvekili Mümin İnanın, Devlet
Bakanı Cevdet Yılmazın konuşmasına ilişkin
açıklaması
MÜMİN
İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, bu cevaplarınız için teşekkür ediyoruz ama
anlattığınız işlerden şunu çıkarıyoruz:
Madem hayvancılık politikası bu kadar ciddiydi ve bir denge
kuracaktınız üretici ile tüketici arasında, bugünkü et
fiyatlarıyla bir asgari ücretlinin ne kadar ayda et alabileceği ya da
memura yaptığınız zamla ne kadar et alabileceği
apaçık ortadadır.
Diğer
taraftan, eğer hayvancılık politikası gerçekten
başarılı olmuş olsaydı, Kurban Bayramında
kurbanlık hayvan ithal eder durumda olmazdık ve Türk tarihinde ilk
defa.
Dolayısıyla
ister tarımda olsun ister sanayide olsun ister çalışma
hayatında olsun ister sosyal hayatta olsun çok ciddi
sıkıntıların olduğu apaçık bir gerçek. Ama burada
asıl olan iş, bu işlerin, sıkıntıların var
olduğunu bilmek ve bu işin üzerine gitmektir. Var olan
sıkıntılara Yok. demekle ya da Hallettik. demekle ortadaki
sıkıntılar ortadan kalkmıyor. Dolayısıyla biz
Ülkede kriz var. derken siz Yok. dediniz ama yaptığınız
şu andaki borç yapılandırmalarıyla krizi bir anlamda kabul
ettiniz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN -
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 22 milletvekilinin,
üniversite öğrencilerinin barınma sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/953)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Son yıllarda
ülkemizde üniversitelerin ve bu üniversitelerde öğrenim gören öğrenci
sayısının artması, yaşadıkları illerin
dışında yüksek öğrenim gören öğrencilerin barınma
sorunlarının iyice artmasına yol açmıştır.
Yıllardan
beri sürmekte olan öğrencilerin barınması sorunu yetersiz yurt
ve yatak sayılarından kaynaklanmaktadır. Bu konuda büyük bir
plansızlık olduğu gözlenmektedir. Örgün eğitim alan her
sekiz üniversite öğrencisinden ancak birinin Devlete ait yurtlarda
barınma şansı bulunmaktadır. Devlet yurtlarında
barınma olanağına sahip olamayan öğrenciler ya pahalı
olan özel yurtlara ya da birkaç öğrencinin kaldığı evlere
yönelmektedir. Ancak dernek ve vakıf yurdu adı altında faaliyet
gösteren kimi cemaat ve tarikat yurtlarında veya cemaatlere bağlı
öğrenci evlerinde, öğrenciler belli bazı kalıplar içinde
yaşamak zorunda bırakılmaktadır. Bu yurtlar ve öğrenci
evlerinde tarikatın veya cemaatin dinsel yaklaşımı
öğrencilere dayatılmaktadır. Bu durum kamuoyunda giderek artan
bir rahatsızlığa neden olmaktadır.
Bu nedenlerle
yüksek öğrenim öğrencilerinin yaşadıkları barınma
sorunları ile öğrenci yurtlarının yetersizliğinden
kaynaklanan sorunların saptanması ve bu konularda alınacak
tedbirlerin Yüce Meclisimizce belirlenmesi amacıyla Anayasanın
98'inci İç Tüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz.
11.10.2010
1) Hulusi Güvel (Adana)
2) Rasim
Çakır (Edirne)
3) Sacid
Yıldız (İstanbul)
4) Tansel
Barış (Kırklareli)
5) Engin Altay (Sinop)
6) Ali Oksal (Mersin)
7) Akif Ekici (Gaziantep)
8) Çetin Soysal (İstanbul)
9) Tayfur Süner (Antalya)
10) Durdu Özbolat
(Kahramanmaraş)
11) Abdulaziz
Yazar (Hatay)
12) Mehmet Ali
Susam (İzmir)
13) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
14) Şevket
Köse (Adıyaman)
15) Selçuk Ayhan (İzmir)
16) Ahmet Küçük (Çanakkale)
17) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
18) Mevlüt
Coşkuner (Isparta)
19) Osman Kaptan (Antalya)
20) Gökhan Durgun
(Hatay)
21) Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul)
22) Canan
Arıtman (İzmir)
23) Bilgin
Paçarız (Edirne)
Gerekçe;
Ülkemizde
üniversite öğrencilerinin barınması amaçlı Kredi ve Yurtlar
Kurumuna bağlı 267 yurt bulunmaktadır. Bu yurtların yatak
kapasitesi 240 bin civarındadır. 2010 yılı itibariyle
ülkemizde bulunan 170 üniversitede öğrenim gören ön lisans, lisans, yüksek
lisans, doktora ve tıpta ihtisas öğrenci sayılarının
toplamı 1,9 milyona ulaşmıştır. Yani öğrenim
gören her sekiz öğrenciden ancak birinin Kredi ve Yurtlar Kurumuna ait bir
yurtta barınma olanağı bulunmaktadır. Bu öğrencilerden
yarısının yaşadıkları ilde bulunan bir
üniversiteye kayıtlı oldukları ve yurtta barınmaya
ihtiyaçları olmadığı varsayılsa bile her dört
üniversite öğrencisinden üçü açıkta kalmaktadır. Kimi illerde
var olan yurt kapasitesinin iki ya da üç katı kadar başvuruda
bulunulmakta, pek çok öğrenci herhangi bir yurda yerleştirilemediği
ve diğer seçeneklerden parasal nedenlerle yararlanamadıkları
için öğrenimlerini bırakmak zorunda kalmaktadır.
Örnek olarak 2010
yılı itibarıyla Adana merkezinde 3.984 öğrenci kapasiteli
üç yurt bulunmaktadır. Ceyhan ilçesinde bulunan bir yurt daha bu hesaba
eklenirse 4.485 kişi kapasiteye ulaşılmaktadır. Adana
ilimizde bulunan Çukurova Üniversitesinin öğrenci sayısı 32 bini
aşkındır. Yurt kapasitesinin oldukça yetersiz
kaldığı ortadadır.
Kredi ve Yurtlar
Kurumu yurtlarına yerleştirilemeyen çok sayıda öğrenci
barınma sorununu özel yurtlar, ev kiralama ya da pansiyon ile çözmek
zorunda kalmaktadır. Ancak özel yurtların öğrencilere maliyeti
devlet yurtlarından çok daha fazladır. Pek çok öğrenci ve veli
bu masrafı karşılayacak durumda değildir. Öte yandan kimi
cemaatler ve tarikatlar öğrencileri belli bir düşünce
yapısına yönlendirmek için yurtların yetersizliğinden
faydalanmaktadır. Devletin yükseköğrenim öğrencilerinin
barınması için yeterli yurt binası yapmaması nedeniyle
hemen bütün kentlerimizde bu tip cemaat yurtlarının sayısı
olağanüstü oranda artmıştır. Vakıf yurdu, dernek yurdu
adı altında faaliyet gösteren bu tip kimi yurtlar, öğrencilere
belli bir dünya görüşünü dayatmakta, bu yurtlarda kalan öğrenciler
dinsel bazı zorlamalara maruz bırakılmaktadır.
Bu
sorunların ortadan kaldırılması için gerek yurt
sayılarının gerekse yatak kapasitelerinin büyük oranda
artırılması gerekmektedir. Ancak bu konuda yeterli çaba
gösterildiğini söylemek zordur. Adeta yeterli yurt inşa edilmeyerek,
yurtların kapasiteleri artırılmayarak öğrenciler bu tip
yurtlara yönlendirilmektedir.
Yukarıda
belirtilen gerekçelerle yükseköğrenim kurumlarında eğitim gören
öğrencilerin barınma sorunlarının saptanması,
alınacak önlemlerin Yüce Meclisimizce belirlenmesi amacıyla bir Meclis
Araştırması açılmasının yerinde olacağı
kanısını taşımaktayız.
2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 23 milletvekilinin,
yaş sebze ve meyve üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/954)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde her
yıl üretilen yaş sebze ve meyvenin önemli bir kısmı üretim
ve pazarlama konularında planlama yapılmamasından dolayı
tarlalarda kalmakta, piyasada oluşan fiyat dalgalanmalarına
karşı önlem alınmaması nedeniyle üreticilerimiz mağdur
olmaktadır.
Üretilen
ürünlerin dış pazara sunulmasında da planlama eksikliğinden
dolayı bir dizi sorun yaşanmaktadır. Uygulanan yanlış
ve eksik politikalar nedeniyle yaş sebze ve meyvede ülkemizin ihracat
potansiyeli tam olarak değerlendirilememektedir. Bu yüzden ülkemiz
yaş sebze ve meyve ihracatı aynı iklim kuşağında
bulunan ülkelerden daha az gelişmiştir.
Bu nedenlerle,
yaş sebze ve meyve üreticilerimizin piyasada oluşabilecek fiyat dalgalanmalarından
korunması ile yaş sebze ve meyve ihracatında ülkemizin
potansiyelinin değerlendirilmesi ile ilgili sorunların tespiti ve
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ederiz. 12.07.2010
1. Hulusi Guvel (Adana)
2. Enis Tütüncü (Tekirdağ)
3. Osman Kaptan (Antalya)
4. Atilla Kart (Konya)
5. Atila Emek (Antalya)
6. Turgut Dibek (Kırklareli)
7. Tekin Bingöl (Ankara)
8. Abdullah Özer (Bursa)
9. Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
10. Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul)
11. Gürol Ergin (Muğla)
12. Sacid
Yıldız (İstanbul)
13. Gökhan Durgun (Hatay)
14. Yaşar
Ağyüz (Gaziantep)
15. Ergün
Aydoğan (Balıkesir)
16. Abdulaziz
Yazar (Hatay)
17. Ali Koçal (Zonguldak)
18. Şevket
Köse (Adıyaman)
19. Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
20. Ahmet Küçük (Çanakkale)
21. Ali Rıza
Ertemür (Denizli)
22. Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
23. Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
24. Hüseyin
Pazarcı (Balıkesir)
Gerekçe:
Ülkemiz
coğrafi konumu, değişik bölgelerin çevresel
farklılıkları sayesinde meyve ve sebzelerin kaliteli olarak
yetişebildiği nadir ülkelerden biridir. Dünyada
yetiştiriciliği yapılan 140 adet bağ-bahçe türünün 80'den
fazlası ülkemizde yetiştirilmektedir.
Ülkemizde
yılda yaklaşık 43 milyon tonun üzerinde taze meyve sebze
üretilmektedir. Ancak üretilen miktarın en az yüzde 25'i nihai tüketiciye
ulaşamadan çürümektedir. Ayrıca fiyatların aşırı
düşmesi, ürün bedellerinin maliyeti karşılamaması gibi
nedenlerle her yıl büyük miktarda yaş sebze ve meyve tarlada
kalmaktadır. Bunun en temel nedeni üretimde herhangi bir yönlendirme ve
planlama yapılmamasıdır.
Anayasamızın
45'inci maddesinde "Devlet, bitkisel ürünlerin değerlendirilmesi ve
gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi için gereken tedbirleri
alır" hükmü bulunmasına rağmen bu görevin yerine
getirildiğini söylemek zordur. Yaş sebze ve meyve üretiminden 2,5
milyonun üzerinde yurttaşımız geçimini sağlamaya
çalışırken üreticilerimiz piyasada oluşan fiyat
dalgalanmaları karşısında savunmasız
bırakılmakta, ürünlerin gerçek değerinin ellerine geçmesi bir
yana üretim maliyetinin altında ürün bedelleri alınmasına göz
yumulmaktadır.
Ülkemizde
yapılan yaş sebze ve meyve üretiminin ancak yüzde 5'i civarında
bir kısmı ihraç edilmektedir. Bu oran İspanya, İsrail,
Yunanistan gibi ülkelerde yüzde 30'un üzerindedir. Yaş sebze ve meyve
üreticisinin desteklenmesi açısından ihracatın
artırılması ve aynı iklim koşullarını
paylaştığımız ülkeler seviyesine çıkarılması
gerekmektedir.
İhracatın
artırılmasında, ürün çeşitliliğinin yanında
ihracat yapılan ülkelerin sayısının
artırılması gereği vardır. Öte yandan ihracatı
olumsuz etkileyen faktörlerin başında gelen zirai ilaç
kalıntısı konusunda üreticilerin eğitilmesi ve denetim
mekanizmalarının işletilmesi zorunludur. Geçmiş
yıllarda özellikle AB ülkeleri ve Rusya Federasyonuna yapılan
ihracatta ilaç kalıntısı miktarının yüksekliği
nedeniyle çok miktarda geri dönüşler yaşanmıştır.
Bu ürünlerin
ihracatının artırılması için üretim sürecinden
başlayarak devletin aktif rol alması gerekmektedir. Bu konuda
planlamanın büyük önemi vardır. Yalnızca piyasa
koşullarının düzenleyiciliği yeterli
olmadığı gibi üreticilerimiz aleyhine sonuçlar da
doğurmaktadır. Hedef belirlenmesinden başlayarak,
sorunların giderilmesi, izlenecek yol konularında devletin aktif rol
alması zorunludur.
Ancak uygulamada
hem üretim sürecinde hem pazarlama ve ihracat konularında devletin
plansız hareket ettiği ve üreticilerimizi sahipsiz
bıraktığı gözlenmektedir. Yaş sebze ve meyve
üretiminin desteklenmesi açısından bu ürünleri işleyerek katma
değerini artıracak çözümler üretilmesi yerinde olacaktır.
Ayrıca insan sağlığı ve gıda güvenliğini
esas alan üretim tarzı olarak nitelendirilebilecek iyi tarım
uygulamaları desteklenmelidir.
Yukarıda
sayılan gerekçelerle yaş sebze ve meyve üreticilerimizin özellikle
fiyat dalgalanmaları nedeniyle yaşadıkları sorunların
ve ülkemizin bu ürünlerdeki ihracat politikasında var olan eksikliklerin
saptanması ve alınacak tedbirlerin yüce Meclisimizce tespiti
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasının
yerinde olacağı kanısını taşımaktayız.
3.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit ve 19
milletvekilinin, 12 Eylül askerî darbesinin sonuçlarının
araştırılması amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/955)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
12 Eylül 1980
darbesinin ülkemizde yarattığı siyasi, toplumsal ve ekonomik
yıkımın tam anlamı ile ortaya çıkarılması
ile ilgili Anayasamızın 98 ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
1) Hasan Macit (İstanbul)
2) Osman Kaptan (Antalya)
3) Gürol Ergin (Muğla)
4) Hasan Erçelebi (Denizli)
5) Zekeriya
Akıncı (Ankara)
6) Mustafa Vural (Adana)
7) Ahmet Ersin (İzmir)
8) Tayfur Süner (Antalya)
9) Ahmet Küçük (Çanakkale)
10) Malik Ecder
Özdemir (Sivas)
11) Şevket
Köse (Adıyaman)
12) Recai Birgün (İzmir)
13) Ali Rıza
Ertemür (Denizli)
14) Ali Oksal (Mersin)
15) Hüseyin Mert (İstanbul)
16) Orhan Ziya
Diren (Tokat)
17) Ayşe
Jale Ağırbaş (İstanbul)
18) Sacid
Yıldız (İstanbul)
19) Engin Altay (Sinop)
20) Gökhan Durgun
(Hatay)
Gerekçe:
12 Eylül 1980'de
Kenan Evren ve arkadaşlarının yaptığı askeri
darbesinin üzerinden tam 30 yıl geçti. 12 Eylül 1980 günü ABD Ulusal
Güvenlik Konseyi Danışmanı Paul Henze'nin dönemin ABD
Başkanı'na dediği gibi "Bizim çocuklar
başardılar"...
Böylece ülkemiz; faili
meçhullerin, işkencelerin, idamların, yüz binlerce gözaltı ve
tutuklamaların olduğu karanlık bir döneme girdi. 1 milyon 683
bin kişi fişlendi; 650 bin kişi gözaltına alındı;
98 bin kişi örgüt üyeliğinden tutuklandı; yüzlerce kişi
çeşitli şekillerde öldürüldü ve 50 kişi de idam edildi.
Hukuk, adalet ve
bilim yok edildi. 1961 Anayasası ile tanınan tüm kazanımlar ve
haklar ortadan kaldırıldı. Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve
Halkevleri gibi Atatürk'ten Türkiye Cumhuriyetine miras kalan kurumlar kapatıldı.
YÖK kurularak üniversitelerin özerkliğine son verildi. Ortaöğretim
müfredatına zorunlu din dersleri konuldu.
KÖY-KOP, TÖB-DER
ve DİSK gibi kurumlar kapatılarak mallarına haksız ve
hukuksuz el konulmuştur. Bu sayede işçi, köylü ve emekçilerin örgütlü
güçleri sınırlandırılmıştır. Toplumsal
yaşamdaki tüm alanlarda özgürlükleri kısıtlayan 1982
Anayasası uygulamaya konulmuştur.
Ülkemiz üzerinde
toplum ve siyaset mühendisliği uygulanarak, tüm siyasi dengeler altüst
edilmiştir. Siyasi partiler kapatılarak, yetişmiş ve
birikimli siyaset kadrosu yok edildi. Oysa siyasetin okulu yoktur ve
siyasetçiler uzun bir süreç sonucunda yetişmektedir.
12 Eylül'ün;
siyasal, sosyal ve ekonomik hedefleri vardı: Siyasal hedefi; tüm yurtsever
ve Atatürkçü güçleri dağıtmak ve onları güçsüz hale getirmek...
Ekonomik hedefi; 24 Ocak ekonomik kararlarını uygulamaya sokmak;
karma ekonomik sistemden liberal sisteme geçmek ve sosyal devleti ortadan
kaldırmak... Sosyal hedefi ise Türkiye'yi çağdaş demokrasi
değerlerinden uzaklaştırmak ve ülkemizi yeşil kuşak
teorisine uygun olarak bir Ortadoğu ülkesi haline getirmek... 12 Eylül bu
üç hedefinde de başarıya ulaşmıştır.
Yukarıda
saydığımız nedenlerden Türk demokrasisinde kara bir leke
olarak düşen bu dönemin araştırılması ve gerçeklerin
günyüzüne çıkartılması için Anayasamızın 98 ve
içtüzüğümüzün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
4.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani ve 19
milletvekilinin, Hakkâri ili Geçitli köyü yakınlarında meydana gelen
patlama ile ilgili iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/956)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
"Hakkâri'nin
Durankaya Beldesi'ne bağlı Geçitli Köyü yakınlarında 16
Eylül 2010 tarihinde bir minibüsün geçişi sırasında meydana
gelen patlamanın sonucunda yaşanan katliamın"
araştırılması amacıyla Anayasanın 98, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir
Araştırma Komisyonunun kurulmasını saygılarımla
arz ederim.
1) Hamit Geylani (Hakkâri)
2) Selahattin
Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi
Yıldız (Batman)
6) Akın
Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan
(Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman
(Muş)
12) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik
(Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan
(Iğdır)
17) Sebahat
Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19)
Sırrı Sakık (Muş)
20)
Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Hakkâri'de 16
Eylül 2010 tarihinde merkeze bağlı Durankaya Beldesi'ne
bağlı Geçitli köyünden kent merkezine gitmek üzere olan minibüsün
geçişi sırasında yaşanan patlamada dokuz
yurttaşımız yaşamını yitirirken, biri bebek olmak
üzere dört kişi de ağır yaralanmıştır. Ne
yazık ki tüm kamuoyunu büyük bir yasa boğan bu insanlık
dışı olayın failleri ortaya
çıkarılmadığı gibi; yaşanan katliam, devletin yetkili
ağızları tarafından hiçbir ön inceleme ve de
soruşturma yapılmadan peşinen "PKK örgütü yaptı"
denilerek, olay "ört-pas" edilmek istendi. Ancak bölgede buna benzer
ve "PKK yaptı" denilen birçok olayın arkasında
başka güçler ortaya çıktı
B) ÇEŞİTLİ İŞLER
1.- Genel Kurulu teşrif eden Kuveyt Ulusal Meclisi
Başkanı Jassem Mohammed Al-Kharafi ve beraberindeki Parlamento
heyetine Başkanlıkça Hoş geldiniz denilmesi
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, ülkemizi ziyaret etmekte olan Kuveyt Ulusal Meclisi
Başkanı Sayın Jassem Mohammed Al-Kharafi ve beraberindeki
Parlamento heyeti şu anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar,
kendilerine yüce Meclisimiz adına "Hoş geldiniz." diyorum.
(Alkışlar)
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ (Devam)
4.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani ve 19
milletvekilinin, Hakkâri ili Geçitli köyü yakınlarında meydana gelen
patlama ile ilgili iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/956)
(Devam)
olayın
meydana gelmesinden hemen sonra PKK, olayla hiçbir ilgilerinin
olmadığını ve bu olayı gerçekleştirenleri
lanetlediklerini açıkladılar. Yine olayın
gerçekleştiği tarihte, PKK daha önce açıklamış olduğu
"ateşkes ve eylemsizlik süreci" devam etmekteydi.
Patlamanın hemen ardından, olay yerine giden köylüler ve görgü
tanıklarının ifadelerine göre, olay yerinde, üzerinde
"Hakkâri Dağ ve Komando Tugayı" yazılı bir çanta
bulunmuştur. Bu çantanın içinde ise, "KKK 8'inci Ana Bakım
Merkezi Komutanlığı Afyonkarahisar, Balistik Koruyucu Kombozit
Başlık Kullanma Kılavuzu AQAP-2120, Doküman No: KSK: 107"
yazılı belgeler ve çeşitli mühimmatlar
çıkmıştır.
Yine olay yerine
yakın yerlerde 2 adet Rus yapımı patlamaya hazır anti-tank
mayın, 2 adet kalaşnikof kasaturası (seri no: SAX0543, SAX703),
1 adet Stilson profesyonel marka minyatür pense, 1 adet içi boş
damlalık (Göz Damlalığı), 03 MM rulo hâlinde
dışı laklanmış bakır tel, beyaz renkli SAS marka
2x075 MM kablo, makas, kibrit, iğne-iplik kutusu, kalem pil, elektrikli
ateşleme düzeneği, telsiz maşası, 1 adet üzerinde MKE
2/8/93 81 mm MD/A harf grubu bulunan aydınlatma, 81 mm paslanmış
havan mermisi ile 2 adet askeri sırt çantası bulunmuştur. Ele
geçirilen tüm bu mühimmatlar, nedeniyle köylüler ve askerler arasında
gerginlik çıkmış, daha sonra Cumhuriyet
Savcısının düzenlediği tutanakla kayıt altına
alınmıştır. Yine olayın meydana geldiği yer
açık bir arazi olup, oraya yakın askeri birliğin gözetim
kulesinden rahat görülebilecek bir uzaklıktadır. Ayrıca köylüler
ve görgü tanıklarının ifadelerine göre, olay sonrasında
bölgede ne havadan ne de karadan hiçbir operasyonun
yapılmadığını ifade etmişlerdir.
Yaşanan olay
daha önce buna benzer katliamları gündeme getirdi. Güçlükonak,
Beşağaç ve Çukurca'da 7 askerin mayın patlaması sonucunda
yaşanan ölümlerde PKK suçlanırken, aradan geçen zaman sonrasında
olayın PKK dışında geliştiği ve farklı
boyutları ortaya çıktı. Yine Hakkâri'nin Çukurca ilçesi
yakınlarında 27 Mayıs 2009 tarihinde yaşanan mayın
patlamasında 20. Jandarma Tugay Komutanlığı'na
bağlı askeri birlik, Hantepe'ye intikal ederken araziye
döşenmiş mayın patladı. Patlamada 7 asker
yaşamını yitirirken, 7 asker de yaralandı. Olayın
yaşandığı ilk günlerde mayının PKK tarafından
yerleştirildiği öne sürüldü. Bir süre sonra internete iki
komutanın ses kayıtları düştü. Buna göre mayınlar PKK
tarafından değil, bizzat 20. Jandarma Tugay
Komutanlığı tarafından döşendiği tespit edildi.
Yaşanan patlama olayına ilişkin ses kaydının internete
düşmesi ardından ise, Van cumhuriyet
Başsavcılığı soruşturma başlattı. Bu
soruşturma ise hâlâ devam etmektedir.
7 askerin
öldüğü ve 7 askeri yaralandığı patlamanın olduğu
gün Sayın Başbakan'ın DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ile
görüşmesi vardı. Aynı şekilde Geçitli
yakınlarında yaşanan patlamada 9 kişinin öldürüldüğü
gün de BDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve
Gültan Kışanak ile görüşmeleri vardı.
Başta bölge
halkı olmak üzere tüm Türkiye'ye derin bir acıya sürükleyen bu
olayın zamanlaması ve yapılış tarzı, daha önce de
bu tarz olayları gerçekleştiren devlet içindeki karanlık güçleri
işaret etmiştir. Bu nedenle, bu olayın TBMM tarafından
kurulacak bir komisyon tarafından araştırılması
kaçınılmaz olmuştur. Olayın mağdurları ve tüm
bölge halkı bu olayın faillerinin ortaya
çıkarılmasını beklemektedirler.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
C) DUYURULAR
1.- 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının Genel Kurulda görüşme programının
bastırılıp dağıtıldığına ve
bütçeler üzerinde şahısları adına söz almak isteyen
milletvekillerinin söz kayıt işlemlerine ilişkin
Başkanlık duyurusu
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının Genel Kurulda görüşme programı
bastırılıp dağıtılmıştır.
Bütçeler üzerinde
şahısları adına söz almak isteyen sayın üyelerin söz
kayıt işlemleri, 10/12/2010 Cuma günü 09.45 ile 10.15 saatleri
arasında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu toplantı salonunda
Başkanlık Divanı kâtip üyelerince yapılacaktır. Söz
kaydını her sayın üyenin bizzat yaptırması gerekmektedir.
Başkası adına söz kaydı yapılmayacaktır.
10/12/2010 Cuma
günü saat 09.45 ile 10.15 saatleri dışındaki söz
kayıtları Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğünde
yapılacaktır.
Genel Kurulun
aldığı karara uygun olarak bütçenin tümü üzerinde her tur için
ve bütçe görüşmelerinin sonunda lehte ve aleyhte olmak üzere ve bunlardan
sadece biri için kişisel söz kaydı yapılacaktır.
Sayın
üyelerin bilgilerine sunulur.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/83) ve (10/865) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
9/12/2010 Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu'nun 09.12.2010 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantısında, Siyasi Parti Grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu Maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan 10/83 ve 10/865 esas numaralı, "Asgari
ücretliler ile özellikle kamu kurumlarında hizmet alım ihaleleriyle
çalıştırılan personelin" ve "Taşeron
şirketler aracılığıyla kamuya hizmet veren
işçilerin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla" Anayasanın 98. ve
İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis
Araştırmaları önergelerimizin görüşmelerinin Genel Kurulun
09.12.2010 Perşembe tarihli bugünkü 29. Birleşimde birlikte
yapılmasını Genel Kurulun görüşlerine arz ederim.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde ilk söz Kastamonu
Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğluna aittir.
Buyurun
Sayın Serdaroğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi üzerine söz
aldım. Sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 yılında
iktidara gelirken kamu personel reformu yapacağını, eşit
işe eşit ücret ödeneceğini, kurumlar ve kadrolar arasındaki
ücret adaletsizliğinin giderileceğini ve işsizliğe çare
bulacağını vaat etmişti.
Sayın
başbakan, 2002 seçimlerinden önce, işsizliğin ve
yoksulluğun bu ülkenin kaderi olmayacağını meydanlarda
haykırarak söz vermiş ve bu vesileyle de iktidara gelmiştir.
Aradan geçen sekiz sene içerisinde ise, 10 milyon işsiz, 50 milyon yoksul
yaratılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bugün işsizlik oranı yüksekliği
bakımından dünyada ilk beşin içindeyiz. Yani sekiz
yıllık AKP iktidarı ülkemizdeki işsizliğe çare
bulamamıştır.
Sayın Ali
Babacan da, İşsizlik konusunda 2002 yılından daha
gerideyiz diyerek bu durumu samimiyetle itiraf etmiştir.
Değerli
milletvekilleri, bugün gündeme alınmasını istediğimiz
araştırma önergemiz ile, AKPnin işsizliğe çözüm bulmak
adına kamuda çalıştırdığı ve her geçen gün
sayıları ve sorunları artan taşeron işçilerin durumuna
dikkatlerinizi çekmek istiyoruz. Kamu kurum ve kuruluşlarında,
temizlikten güvenliğe, sağlıktan eğitime, dozer
operatörlüğünden mühendise varıncaya kadar her konuda işlerin
görülmesi için hizmet alımı yoluna gidilmesiyle bugün
sayıları 1 milyona yaklaşan bir taşeron işçi sorunuyla
Türkiye karşı karşıyadır.
Öncelikle
belirtmek isterim ki, taşeron müteahhitlerce işe alınacak
işçilerin tamamı AKPli siyasetçilerin referanslarıyla işe
alınmaktadır, aksi hâlde firmanın ihalesi iptal edilmektedir.
Yani, burada da bir siyasi tavassut, bir adam kayırma, bir çeşit iktidar
kadrolaşması vardır. Görülüyor ki AKPnin yaptığı
bu işte de adalet yoktur.
Değerli
milletvekilleri, çalıştırılan bu kişilere asgari ücret
ödenmektedir. Bu kardeşlerimiz açlık sınırının
altında, insanca çalışma koşullarından uzak, iş
güvencesi olmadan, sendikasız, neredeyse köle gibi
çalıştırılmaktadır. İşten atılma
korkusuyla seslerini çıkaramamaktadırlar. Bu konuda bizlere çok
çeşitli şikâyetler iletilmektedir. İstihdam garantisi olmadan
çalıştırılan bu işçilerin, özellikle seçim
süreçlerinde Oyunuzu AKPye veriniz, AKP adına
çalışmazsanız, işinizi kaybedersiniz tehdidi ile
karşı karşıya kaldıklarını bizlere
samimiyetle ifade etmektedirler.
Değerli
milletvekilleri, buradan bir kez daha söylemeliyim ki, asgari ücret mutlaka
sivil toplum kuruluşlarının belirlediği gerçek açlık
sınırının, yani 950 liranın altında
olmamalıdır. Biz bu haklı önerimizle işverenlerimize yeni
bir yük getirme peşinde değiliz.
Sayın
Başbakanın 2002 yılında seçim meydanlarında vaat
ettiği ancak bugüne kadar yerine getirmediği asgari ücret üzerindeki
vergi ve prim yükünün azaltılarak çalışanın eline geçen net
ücretin artırılmasından yanayız.
Diğer
yandan, cumhuriyet tarihinde ilk defa bir hükûmet çay-simit hesabıyla
açlık sınırını belirliyorsa, çay-simit hesabına
göre asgari ücreti belirliyorsa, yani insanlarına çay ve simidi reva
görüyorsa milletimizin de artık şapkasını önüne koyup
düşünmesi lazımdır.
Değerli
milletvekilleri, şimdi iktidarın sayın sözcüleri benden sonra
çıkıp asgari ücretin geçmişle mukayesesini yapıp
yağlandıra ballandıra anlatacaklardır. Bunlara hiç gerek
yok. Halep oradaysa arşın da asgari ücretlinin cebinde değerli
milletvekilleri. Üç aşağı beş yukarı geçmişle
bugün arasında belirgin bir fark ve iyileşme yoktur. Hani refah
seviyemiz artmış, hani millî gelirimiz 15 bin dolara
çıkmıştı? Nerede? Asgari ücretlinin refah seviyesi neden
artmadı? Millî gelir 15 bin dolara çıktı da yardım alan
aile sayısı sekiz yılda 7 kat artarak 700 binden 5 milyona nasıl
çıktı? Millî gelirimiz 15 bin doların üstüne çıktıysa,
yoksulluk sınırının altında yaşayan 50 milyon
vatandaşımız bu hesabın neresindedir?
Değerli
milletvekilleri, bir başka konu ise, özelleştirmeler nedeniyle
işten çıkarılarak 4/Cye mahkûm edilen işçi
kardeşlerimizin yaşadıkları
sıkıntılardır. Bunların sorunlarını da
buradan defalarca dile getirdik ama maalesef iktidar duymadı. Bu vesileyle
burada 4/C ile ilgili önemli bir konuya dikkat çekmek istiyorum. 31 Aralık
itibariyle 4/C çalışanlarına çıkış verilecektir.
Bildiğiniz gibi, yeniden işe başlayabilmeleri için yeni bir
Bakanlar Kurulu kararına gerek vardır. AKP İktidarı geçen
sene Bakanlar Kurulu kararını geç çıkartarak bu kişileri
fiilî olarak işsiz bırakmıştır. Lütfen 4/Clileri bu
sene olsun mağdur etmeyiniz.
Bakınız
değerli milletvekilleri, istihdam ve işsizlik konusunda bu iktidar,
ya 4/C ucubesine sarılmış ya taşeron ve geçicilerle sorunu
gözden kaçırmaya, günü kurtarmaya çalışmıştır.
AKPnin işsizliğe bulduğu çareler bunlardan ibarettir ancak
bunlar da çözüm yerine yeni sorunlar, yeni mağdurlar yaratmaktan
başka bir işe yaramamıştır. Geçen sekiz yılda
anlaşılmıştır ki iktidarın işsizlik sorununu
çözmesi mümkün olmayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, üzülerek ifade ediyorum ki AKP, tehdit politikalarıyla
varlığını sürdürmeyi âdet ve yöntem haline getirmiştir.
Yoksullara kömür, odun, erzak vesaire verip sonra da Ben gidersem bu
yardımları alamazsınız. birinci tehditleridir. Borç içinde
boğulan milyonlarca vatandaşımıza Ben gidersem kriz olur,
bu borçların altından kalkamazsınız. ikinci tehdidinizdir.
Son olarak, hizmet alım ihalelerini kazanan firmaları Benim
verdiğim listeleri işe almazsanız ihaleniz onaylanmaz. ve bu
firmalarda çalışan asgari ücretli işçileri de AKPyi
desteklemezseniz işinizi kaybedersiniz. diye tehdit etmektedirler.
Kısaca, AKP İktidarı, milyonların iradesine ipotek koyarak
tehditle varlığını sürdürmeye çalışmaktadır.
İktidarın bu tutumu ne hak ve adaletle ne insafla ne
demokratlıkla ne muhafazakârlıkla ne de dinî ve ulvi
değerlerimizle bağdaşamaz.
Buradan, bu aziz
milletin kürsüsünden sesleniyorum: Mevcut iktidarın bu tehditlerine boyun
eğmeyiniz. Milliyetçi Hareket Partisi iktidarında herkesin iş
garantisi olacaktır, herkesin aş garantisi olacaktır,
ihtiyacı olan herkes ama herkes ayrım yapılmadan devlet
yardımlarından hakça faydalanacaktır. Asgari ücretin üzerindeki
vergi ve prim yükleri azaltılarak net asgari ücret artırılacak
ve işsizliğin çözümünde yeni formüller ortaya konacaktır.
Sözlerimi
şöyle özetlemek istiyorum: Gelir dağılımındaki
adaletsizlik sonucu milyonlarca insanımız açlık ve yoksulluk
sınırı altında, 40 milyon vatandaşımız borç
batağının içinde, maalesef, yaşam mücadelesi vermektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
MEHMET
SERDAROĞLU (Devamla) Sizlerin ifadesine göre, yani İktidarın
ifadesine göre 5 milyon aile elden ayağa, odundan kömüre ve erzaka muhtaç
hâle gelmiştir. Bunların hangisine iyi diyebilirsiniz? Bu
söylediklerim devri İktidarınızda had safhaya çıkan,
hiçbirimizin arzu etmediği sonuçlardır değerli milletvekilleri.
Bakın, bu
ülkeye 40 milyar dolar yabancı sermaye girdiğini ifade etmektesiniz.
Bu gelen paralar neden işsizliğe çare olmadı? 40 milyar dolara
yakın özelleştirme geliri elde ettiniz millî
varlıklarımızı heba ederek. Bu paralar nerede ve neden
işsizliğe çare olmadı? Hiçbir şeye de çare
olmayacağınız şu şartlarda belli olmuştur.
Milletimiz merak
etmesin, Milliyetçi Hareket Partisi bütün sorunlara çare olacaktır,
milletimizin beklentilerine cevap verecek tecrübeye de sahiptir diyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk söz Karaman Milletvekili
Sayın Lütfi Elvanda.
Buyurun
Sayın Elvan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LUTFİ ELVAN
(Karaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Müsaade ederseniz
asgari ücrete geçmeden önce, çok genel olarak dünyadaki gelişmeler
nelerdir, Türkiyedeki gelişmeler nedir, ona değinmek istiyorum.
Özellikle dünyada gelişmiş ülkelerde borçlanma oranlarının
son derece yüksek noktalara ulaştığını görüyoruz.
Diğer taraftan, 2009 ve 2010 yıllarında -bu yıl da dâhil
olmak üzere- işçi ücretlerinin, memur ücretlerinin dondurulduğunu
görüyoruz. Yine, bunlara ilave olarak birçok ülkede hem işçilerin hem de
memurların çıkarıldığını görüyoruz. Sanayiye
baktığımızda ise bu gelişmiş ülkelerde birçok
fabrikanın kapandığını görüyoruz. Bu, özellikle
gelişmiş ülkelerdeki manzara. Türkiyeye
baktığımızda ise son derece dinamik bir ekonomiye sahip
olduğunu, finansman açısından, finans sektörü
açısından, mali politikalar açısından hemen hemen hiçbir
ciddi sorunumuzun olmadığını görüyoruz.
ORHAN ZİYA
DİREN (Tokat) Hiç ihracat yaptın mı sen? Hangi finanstan bahsediyorsun?
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Hatırlarsanız 2010 yılı bütçesini
görüşürken biz yüzde 3,5luk bir büyümenin muhafazakâr olduğunu ve bu
büyümenin üzerinde bir performans göstereceğimizi ifade etmiş idik.
Ancak, bazı muhalefet parti yetkilileri bu yüzde 3,5luk büyümenin yüksek
olduğunu ifade etmiş idi. O günleri hepimiz hatırlarız.
Şu anda yüzde 8e yakın bir büyüme performansı
gerçekleştiriyoruz değerli arkadaşlar.
ORHAN ZİYA
DİREN (Tokat) Söyleyince 8 olmuyor ama!
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sanal onlar sanal!
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Tabii, sizin sanal dünyanızda bunlar sanal olabilir. Ama
rakamlar bunu böyle gösteriyor.
ORHAN ZİYA
DİREN (Tokat) Hangi rakamlar, hangi?
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Gerçekçi, reel dünyadayız biz.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, firmalara
baktığımızda, sanayi sektörüne
baktığımızda, kapasite kullanım oranlarının
oldukça yüksek olduğunu, kısa vadeli sipariş taleplerinin
firmalar tarafından yedi sekiz aylık bir sürede
gerçekleştirilemediğini, ancak önümüzdeki yıl için sipariş
verdiklerini görüyoruz.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) İşçi düşmanı oldunuz, fakir
düşmanı oldunuz!
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Yani firmalarımız on aylık-on iki aylık
satışlarını tamamlamış durumdalar şu anda.
Böyle bir performans izliyoruz.
Evet, bu
başarının sırrı nedir?
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sihir, sihir!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bir gecede rakamları nasıl
değiştirdiğinizi iyi biliriz biz sizin!
BAŞKAN
Sayın Akkuş, Sayın Korkmaz, lütfen
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bu başarının
sırrı şu: Biz halkla bütünleşen bir partiyiz. Biz
halkın sorunlarını, dertlerini bire bir dinleyen ve bu
sorunları Meclisimizin gündemine getirerek çözen bir partiyiz. Bizim
sizlerden farkımız o. Bu nedenle biz başarılıyız.
Türkiye, evet,
hızla büyüyor, büyümeye de devam edecek, bundan sonra da devam edecek.
Ancak, büyümenin sürdürülebilir olması ve kaliteli olması son derece
önemli. Biz de işte bu nedenle bugüne kadar çok ciddi yapısal
reformlar gerçekleştirdik, bundan sonra da gerçekleştirmeye devam
edeceğiz.
Bakın,
rekabetten bahsettik, iş gücünün kalitesinden bahsettik. Evet, rekabet
gücümüzde çok önemli artışlar oldu ama bu bizim için yeterli
değil. Biz, özellikle iş gücünün kalitesinin
artırılmasına yönelik -ki bu rekabetimize çok önemli katkı
sağlayacaktır- önemli düzenlemeler yaptık ve yapıyoruz. En
son gelen tasarıya, borçların yapılandırılmasına
yönelik tasarıya bakarsanız, özellikle mesleki eğitime yönelik
yapmış olduğumuz düzenlemeleri çok rahat bir şekilde
görebilirsiniz.
Biz şunu
istiyoruz: Bundan sonraki süreçte daha kaliteli, daha nitelikli iş gücü
oluşturalım ve bizim rekabet gücümüzü daha da artırsın
istiyoruz.
Değerli
arkadaşlar, çok kısa olarak size istihdama yönelik bazı bilgiler
de vermek istiyorum. Bu bilgileri vermeden önce şunu özellikle belirtmek
istiyorum: Bugüne kadar, iktidara geldiğimizden bugüne kadar toplumun
hiçbir kesimini, açıkça iddia ediyorum, toplumun hiçbir kesimini
enflasyona ezdirmedik değerli arkadaşlar. Rakamlara
bakınız, reel olarak tüm kesimlerde artış
sağladık. Sadece ve sadece, devlet memurları arasında tek
bir kesim vardır ki o da yüksek ücret alan genel müdür, müsteşar
yardımcısı ve müsteşar seviyesindeki bürokratlar, bunların
ücretlerinde sadece reel olarak yüzde 2lik bir düşüş sağladık
ama bunun dışında emeklimize, işçimize, memurumuza,
BAĞ-KURlumuza, sigortalımıza, bir bütün olarak hepsine
tamamıyla reel artış sağladık. Bunları da
söyleyeceğim size ne kadarlık reel artış
sağladık.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Yüzde 2,5 verdiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Endeks farkı
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Bakın, 2002 yılında bir işçimiz sadece 184 Türk
lirası asgari ücret alıyordu net olarak, 184 Türk lirası.
OKTAY VURAL
(İzmir) 4 milyon oldu litresi benzinin.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Bugün 599 Türk lirası net olarak işçiye verdiğimiz
asgari ücret.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Benzinle mukayese eder misin?
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Onları da söyleyeceğim, onları da söyleyeceğim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Et, et
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Artış oranı nedir biliyor musunuz? Enflasyondan
arındırdığınız takdirde reel olarak yüzde 62lik
bir artış söz konusu değerli arkadaşlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya, geç, masal ya bunlar, masal! O tarafa doğru anlat.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Buna ilave olarak çok önemli bir şey daha söyleyeceğim.
OKTAY VURAL
(İzmir) O tarafa doğru anlat.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Asgari ücret konusunda bir fikir yürütebilmek için bakılan bir
başka bilimsel önemli oran var, o da asgari ücret miktarının
ortalama
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya, bırak ya!
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkanım, böyle bir görüşme usulü olmaz,
sürekli olarak laf atılıyor ve hiçbir uyarı yok. Böyle bir
şey yok ki Sayın Başkanım. Muhalefetin her istediğini
söylemek zorunda mı kürsüdeki hatip? Kürsüdeki hatip kendi
doğrularını ifade ediyor, dinler ya da dinlemez.
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz de hiç söz almadan konuşuyorsunuz.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Ben bir sefer konuşuyorum, sen devamlı konuşuyorsun,
hep konuşuyorsun.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sayın Vural
Buyurun
Sayın Elvan.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Biz tabii ki sanal bir dünyada yaşamıyoruz. Biz
gerçekleri konuşuyoruz, rakamları konuşuyoruz. Yine söylemeye
devam edeceğim.
Şunu
söyledim: Asgari ücret konusunda bir fikir yürütebilmek için dünyada
kullanılan çok önemli bir gösterge var. O da nedir? Asgari ücretin
kişi başına o ülkede düşen ortalama geliridir. Eğer
siz bu oranı yapacak olursanız Türkiyenin birçok gelişmiş
ülkeden çok çok daha iyi olduğunu görürsünüz asgari ücret konusunda.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Allah Allah!
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Evet, bu rakamlara lütfen bakın.
İkinci
önemli husus, bu da çok önemli: Bakın, işverenin iş gücündeki
maliyeti
GÜROL ERGİN
(Muğla) Söyle de öğrenelim.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Beni lütfen dinlerseniz
İşverenin
iş gücü üzerindeki maliyeti reel olarak yüzde 31 artmıştır,
2003ten 2010a kadar ama biz reel olarak asgari ücreti yüzde 62 oranında
artırmışız. Bunun anlamı şu: Biz bir taraftan
işçimizin ücretini reel olarak yüksek miktarda artırırken
diğer taraftan işverenin iş gücü üzerindeki yükünü
azaltmışız demektir.
Gelir
dağılımı konusuna değinmek istiyorum çok kısa
olarak.
Bu arada, gelir
dağılımına geçmeden önce, bu önergeyi veren Milliyetçi
Hareket Partisinin iktidarda olduğu dönemde
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Benzini söyleyecektin, benzini.
BAŞKAN
Sayın Akkuş, lütfen
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Hatırlatıyorum.
BAŞKAN
Olabilir ama mütemadiyen bir şey hâlindesiniz.
Buyurun.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Milliyetçi Hareket Partisinin iktidarda olduğu dönemdeki
asgari ücretteki reel artışlardan birkaç örnek vermek istiyorum.
Bizim dönemimizde, hatırlatıyorum, yüzde 62 reel artış
sağlanmış idi. 2000 yılında yüzde 14,2 reel asgari
ücrette düşüş var değerli arkadaşlar. 2001 yılında
yüzde 14,4 asgari ücrette yine düşüş var. Bu önergeyi veren
arkadaşların önce kendi dönemlerine bakmasını tavsiye
ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen kendi dönemine bak da konuş bakalım.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Gelir dağılımına gelince, değerli
arkadaşlar, 50 milyon yoksul insan olduğundan bahsedildi. 50 milyon
yoksul insan neye göre 50 milyon, hangi rakama göre 50 milyon?
OKTAY VURAL
(İzmir) Taşeron işçilerden bahset. 120 bin tane
sağlıkta taşeron işçi var. Vicdanın sızlıyor
mu senin?
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bizim iktidarımızda gelir
dağılımında önemli ölçüde iyileşme olmuştur.
Bakın, size örneğini veriyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) İnsanlar boş yere mi intihar ediyor?
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Biliyorsunuz, hane halkı kullanılabilir gelire göre
yıllık gelir dağılımımız var. Beş
grubumuz var. Burada en fakir grup, yani beşinci grupta 2002
yılında yüzde 50lik bir oran varken, 2008 yılında bu yüzde
45e düşmüştür. Orta sınıf dediğimiz kesimde de
oranlarda artış vardır. Demek ki, biz orta sınıfı
daha da güçlendirmişiz.
Örnek veriyorum:
İkinci dilim, yani orta sınıf yüzde 9,81 iken, bizim dönemimizde
yüzde 10,9a çıkmıştır.
Üçüncü grup,
yüzde 20lik üçüncü grup, yine orta sınıf yüzde 14,02 iken 15,4e
yükselmiştir. Dolayısıyla bizim dönemimizde gelir
dağılımında bir düzelme olmuştur değerli
arkadaşlar.
Bir başka
husus, gıda yoksulluğu açısından bakalım: Açlık
sınırı altında olanların oranı -2004
yılı için söylüyorum- yüzde 1,3 iken, bizim dönemimizde yüzde 0,1e
düşmüştür değerli arkadaşlar.
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Bu rakamları nereden aldın Sayın
Vekilim?
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Hangi açıdan bakarsanız bakın, hangi
enstrümanı, hangi göstergeyi kullanırsanız kullanın,
gerçekten, reel olarak bizim dönemimizde önemli artışlar
sağlanmıştır.
Evet, etten
bahsedildi, ekmekten bahsedildi. Söyleyeyim
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) 2002 yılında sadece 181 ekmek alabilen bir
vatandaşımız bugün 285 ekmek alabiliyor. Eti söylediniz.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Ekmek küçüldü.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Eti de söyleyeyim. Son günlerde yüksek artışa rağmen
dana etinde 21 kilogram alınabiliyorken, bugün 24 kilogram
alınabiliyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen kendine bak, kendine. Dolar milyarderiniz artmış,
müjdeler olsun!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Mazot dediniz, mazotu da söyleyeceğim. O gün 146 litre mazot
alabiliyorken, bugün 193 litre mazot alabiliyorsunuz. Hangi göstergeye
bakarsanız bakın, Türkiye ekonomisi iyiye gidiyor arkadaşlar.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Söylediklerinin hiçbiri doğru değil, hepsini
uyduruyorsun.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Bugüne kadar biz önemli yapısal reformlar
gerçekleştirdik, bundan sonra da gerçekleştirmeye devam
edeceğiz.
Türkiye bugün satın
alma gücü itibarıyla dünyanın 15inci büyük ekonomisi olmuş
durumda.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Hayal görüyorsun, hayal!
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Bundan sonra da hep birlikte, hep beraber, işçimizle,
memurumuzla, esnafımızla büyümeye devam edeceğiz.
Ben, grup
önerisinin aleyhine söz aldığımı belirtir, hepinize
saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Elvan.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin lehinde ikinci söz İstanbul Milletvekili
Sayın Bayram Meralde.
Buyurun
Sayın Meral. (CHP sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ
MERAL (İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; taşeron işçiliğiyle ilgili Milliyetçi Hareket
Partisinin verdiği araştırma önergesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, burada, biraz önce AK PARTİ sözcüsü konuştu,
güllük gülistanlık sergiledi. İçimden Keşke öyle olsaydı.
dedim ama maalesef öyle değil.
Değerli
arkadaşlarım, bugün taşeron işçiliği yani
taşeronluk Türkiyede bir kurum hâline getirildi, bir kurum daha
oluşturuldu döneminizde. Temizlik şirketlerinde çalışan,
gene, işçiler, güvenlik görevlisi olarak çalışan örgütsüz
işçiler, bir de bunlar oluştu.
Değerli
arkadaşlarım, taşeron işçiliğinin birçok
mağduriyeti vardır. Arkadaşlarımın önergesinde de
açıklandığı gibi bu işçiler kısa süreli
çalıştığı için kıdem tazminatı alamazlar,
yıllık izin kullanamazlar, sağlık hizmetlerinden çok kez
yararlanamazlar yani son derece mağdur edilmiş bir kitledir. Maalesef
burada konuşan sözcü, işin gerçeklerini bir tarafa bırakarak,
çok önemli bir konuya çözüm bulma yerine sanki hiç sorun ortada yokmuş
gibi dağdan, bayırdan indi, ovaya doğru yürüdü.
Değerli
arkadaşlarım, bu çok ciddi bir sorundur. Milyonlarca insan
mağdurdur, emeklilik hakkı elinden alınmıştır.
Burada arkadaşım konuşuyor. Zaten özelleştirme sonucu
birçok işçinin kıdem tazminatını elinden
aldığınız gibi bunların hiç kıdem tazminatı
yoktur. Dönemde işçi kıdem tazminatıyla kendisine bir daire
alabiliyordu, sizin döneminizde balkonunu bile alamıyor. Bunun neyini
savunuyorsunuz? Türkiyeyi bu hâle getirdiniz. Balkonunu bile alamaz, tazminat
ona yetmez.
Burada asgari
ücretten örnek veriyorsun. Canım, açlık sınırından da
örnek versene. Açlık sınırının altında bugün, 300
lira altında asgari ücret. Bunu niye konuşmuyorsunuz? Yoksulluk
sınırından zaten bahsetmiyoruz, aşmış, gitmiş.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, burada Bakanımız da
konuştu. Bir sürü iş yerleri açıldı, her şey güllük
gülistanlık... Değerli arkadaşlarım, bakın, 2009
yılında 90 bin esnaf iş yerini kapatmış, 1 milyon 574
senet protesto olmuş. Konuşmacı, dinliyorsun bunları
değil mi? Bunlar Türkiyede oldu.
LUTFİ ELVAN
(Karaman) Dinliyorum.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Niye bahsetmiyorsun bunlardan?
LUTFİ ELVAN
(Karaman) Açılanları söyleyin bir de...
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Binlerce iş yeri kapanmış. Teselli buluyor. Ne
olmuş? Teselli buluyor, diyor ki: Bazı ülkelerde ücretler
donduruldu. Eee... İş yerleri kapatıldı. Evet.
İşçiler de çıkarıldı. Allahınıza
şükredin, burada da bu olmuş. Meydanlarda böyle
konuşmuyordunuz. Siz değil miydiniz Gelirsek geçmiş
hükûmetlerin IMFyle yaptığı bütün anlaşmaları
yırtıp atacağız. İşsize iş, aşsıza
aş
talanın, vurgunun üstesinden geleceğiz. diyen siz
değil miydiniz? Talanla şimdi özleştiniz, kardeş oldunuz.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Bakan da burada konuşuyor, Tarım,
hayvancılık... Muhterem arkadaşlarım,
Hayvancılık arttı. diyor. Arttıysa niye Kurban
Bayramında başka yerlerden hayvan getirdiniz? Tarımın
neresi arttı? Hayvancılığın neresi arttı?
Bunları teker teker konuşuyorsunuz. Doğrudur. Memuru
perişan ettiniz, işçiyi perişan ettiniz. Şimdi, bir torba
yasası getiriyorsunuz, geri kalan işçilerin tümünü
dağıtıyorsunuz. Nedir orada? Efendim, özel idarede
çalışan, kamuda çalışan bütün işçileri başka
yerlere dağıtacağız. Bunun adı nedir biliyor musun
değerli arkadaşım? Bırak, git. Gittikten sonra ne
yapacaksınız? Oraları da özel sektöre, taşerona
vereceksiniz, köle düzeni getireceksiniz. Yapmak istediğiniz,
uğraşmak istediğiniz bunlar değerli arkadaşlarım.
Bunlar,
bakınız, cumhuriyet döneminde, şu yaşıma geldim,
binlerce hükûmetle çalıştım, sizin Hükûmetiniz kadar emeğe
hor bakan, işçiyi ciddiye almayan, sendikaların kökünü kazımaya
çalışan bir hükûmetle daha karşılaşmadım. Allah
rahmet etsin, meydanlarda bağırırdık Çankayanın
şişmanı, işçinin düşmanı. akşam gider sorun
çözerdik onlarla. Diğer hükûmetler de böyleydi ama maalesef size,
bırakın söz söyleyeni, yan bakanın kellesini uçuruyorsunuz.
Yasa
çıkardınız. İş Yasasında 57nci Hükûmetin
getirdiği iş güvencesini ortadan kaldırdınız. Öyle bir
yasa getirdiniz ki, 50 işçi çalıştıran iş yerlerinde
yasa uygulanmıyor. Yasanın 26 maddesi hiçbir iş yerinde
uygulanmıyor. Bu yetmiyormuş gibi torba yasada daha da
ağırlarını getiriyorsunuz. Yıkın bakayım
nereye kadar yıkacaksınız. Bunu yapan sizlersiniz.
Emeklilik:
Değerli arkadaşlarım, bakınız, kısa süreli
çalışma getirdiniz. Taşeron işçisinde o da yok.
Getirdiğiniz 5510 sayılı Yasada tarımda
çalışanlar, şeker fabrikalarında çalışanlar,
inşaatlarda çalışanlar, birçok iş kolunda kısa süreli
çalışanların emeklilik hakkını elinden
aldınız. En fazla dört ay çalışacak. Dört ay
çalışan bir işçi sürekli çalışabilmesi için, her
yıl dört ay çalışabilmesi için altmış yıl
çalışacak ki emekli olsun. Nerede, hangi Avrupa ülkesinde bu var?
Altı ay çalışsa bir işçi, her sene ama -kısa süreli
çalışmanız bunu getiriyor- kırk yıl bilfiil
çalışması lazım ki emekli olsun. Hangi taşeron
işçisini emekli edeceksiniz ki kıdem tazminatı hakkı
kazansın da hakkını alsın?
Değerli
arkadaşlarım, sizin işçiye hiçbir zaman değer
vermediğiniz hâlinizden belli, hareketinizden belli, tutumunuzdan belli.
Şilide maden ocaklarının altında kalan, 680 metrenin
altında kalan 33 işçi altmış dokuz günde
çıkarıldı. Zonguldakta 17 Mayıstan bugüne kadar
toprağın altında kalan insanlar yatıyor, senin
vatandaşın, aldırış ettiğiniz yok. Hani biraz
önce dedin ya iş yerleri kapanıyor, işçiler atılıyor,
ücretler donduruluyor. Ne olacak, burada ölüyor, onu da ekleseydin ya bari
cümleyi tamamlasaydın.
Değerli
arkadaşlarım, bugün, arkadaşlarım da söyledi, bir 4/C
çıktı ortaya. Değerli arkadaşlarım, yarın enerji
iş kolunda bunlar yaşayacak, diğer kamu kuruluşlarında
bunlar yaşayacak. Özelleştirilen bütün iş yerlerinde 4/C tekrar
bir daha getirilecek, özelleştirme sonucunda kazanılmış
bütün haklar işçilerin elinden alınacak, ücretlerde en aşağı
yüzde 45, yüzde 40 oranında düşme olacak. Şimdi, bu bir sosyal adalete
uyuyor mu değerli arkadaşlarım? Siz milletvekilisiniz, sizin
ücretlerinizde bir düşme olsa buna razı olur musunuz? Buna razı
olmuyorsanız, özelleştirme sonucu işten çıkarılmaya
kalkışılan, 4/Cde çalışmaya mecbur edilen
işçilerin ücretlerinin düşürülmesine nasıl gönlünüz razı
oluyor? Bir kişinin burada sesi çıkmıyor. Olacak iş
değil değerli arkadaşlarım, Türkiyenin talanını,
yağmasını, vurgununu şu kürsüden konuşuyoruz. Devlet
yok ortada, devletin savcısı yok ortada, hükûmet yok ortada, bir tane
aldırış eden yok. Detayıyla, delille şurada geçen
akşam her şeyi ortaya koydum; ihbar ediyorum, şikâyet ediyorum.
Hükûmet değil misiniz, gidin üzerine. Geçici işçinin ücretiyle
uğraşacağınıza, 4/Cyi marifet
sayacağınıza talancının, vurguncunun, soyguncunun üzerine
gitsenize. Gücünüz yetmiyor değil mi? Torba yasa getiriyorsunuz, tebrik
ederim! Vergi affı getiriyorsunuz, tebrik ederim! Namusuyla primini
ödeyen, namusuyla vergisini ödeyen insanlara ne diyeceksiniz? Onlara da bir
şey getirin. Bu kafayla
İlan ediyorum
şurada, hiç kimse vergi de vermesin, prim de ödemesin, Cumhuriyet Halk
Partisi gelecek, biz de onları affedeceğiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
BAYRAM ALİ
MERAL (Devamla) Sakın ola işverenler, sakın ola
vatandaşım, ne vergi ver ne de primini yatır, biz geliyoruz, biz
affedeceğiz. Biz geliyoruz, kamuda hiçbir tane geçici işçi, muvakkat
kalmayacak hepsini kadroya geçireceğiz. Genel Başkanımız
bunu açıkladı, ben de açıklıyorum. Siz böyle
yapmıştınız. O zaman Demireli niye eleştiriyordunuz?
4e 5 verin. diye meydanlarda hep bunu konuşuyordunuz. Ben de ilan
ediyorum burada, bütün işverenlere ilan ediyorum, sakın ola ki ne
vergi verin ne de prim yatırın, Cumhuriyet Halk Partisi gelecek biz
de onları affedeceğiz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Meral.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde, Muş Milletvekili Sayın
Nuri Yaman. (BDP sıralarından alkışlar)
M. NURİ
YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin her ne
kadar aleyhinde Barış ve Demokrasi Partisi adına söz
almış isem de, bu önergenin öngördüğü konularda gerekli
olduğuna ve bu araştırma önergesinin gereğinin
yapılmasıyla ilgili konuşma yapacağımı
belirterek, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu önerge
kapsamında olan ve taşeron şirketlerin
aracılığıyla hizmet alımı yoluyla
çalıştırılan özel güvenlik görevlileriyle ilgili
görüşlerimi ve bu grubun yaşadığı birtakım
sorunları sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü bu konuda da yine
AKPnin bir alicengiz oyunuyla karşı karşıya
bulunduğumuzu da belirtmek isterim.
Bilindiği
üzere, özel güvenlik görevlileriyle ilgili kanun teklifi İçişleri
Komisyonunda oluşturulan alt komisyon tarafından görüşülmüş
ve rapora bağlanmıştı, ancak hâlâ Komisyonda
görüşülmesine bugüne kadar başlanılmadı. Bu Komisyonun
üyesi olmam münasebetiyle konuyla ilgili sürekli olarak memleketim Muştan
ve Türkiye'nin her tarafından bu özel güvenlik görevlileri ile ilgili
telefonlarla aranmaktayım. Kamuoyunda teklifin aralık ayında
yasalaşacağına dair bir beklenti oluşmuş olmasına
rağmen, bugün itibarıyla Komisyon konuyla ilgili hâlâ herhangi bir
toplantı yapmamıştır. Kamuoyunda oluşan bu beklentinin
nedeni araştırıldığında da Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Veysi Kaynakın 1/10/2010 tarihinde Meclis
Başkanlığına vermiş olduğu torba kanunda özel
güvenlik görevlileriyle ilgili olarak da bazı düzenlemelere
gidildiğini anlamış bulunmaktayız.
Takdir edersiniz
ki söz konusu teklif torba kanun niteliğinde olduğunda asıl
komisyon Plan ve Bütçe Komisyonu olmaktadır. İçişleri Komisyonu
tali komisyondur ve maalesef teklif ve tasarılar çoğunlukla tali
komisyonlarda ele alınmamakta ve görüşülmemektedir. Muhtemelen bu
teklif de İçişleri Komisyonunda görüşülmeyecektir. Oysa
asıl görüşülmesi gereken komisyon İçişleri Komisyonudur.
Her zamanki gibi AKPnin yangından mal kaçırır gibi gündemi
işgal eden sorunları asıl tartışılması
gereken komisyondan ve muhalefetten kaçırması durumuyla
karşı karşıyayız. Oysa İçişleri Alt
Komisyonu, Komisyonda görüşülmek üzere bir rapor bile
hazırlamıştı.
Özel güvenlik
sektörünün ve çalışanlarının birçok önemli sorunları
vardır. Bu sorunların en temel nedenlerinden biri ilgili kanunun çok
yeni olması ve sektörde lokomotif fonksiyonunu icra edecek kurumların
henüz daha tam anlamıyla yerine getirilmemesinden dolayı
sıkıntılar yaşanmaktadır.
Ayrıca
sektörde çalışanların sorunlarının çözümüne yönelik
bazı önemli talepleri de bulunmaktadır. Bu taleplerden en önemlisi,
bu birimde çalışan özel güvenlik birimlerinin
maaşlarının asgari ücretin en az 2 katına
çıkarılması istekleridir. Üyesi bulunduğum Komisyonda
bekleyen tekliften özel güvenlikçilerin ilk beklentisi özlük haklarıyla
ilgili bu düzenlemedir. İşte, İçişleri Komisyonunda
asıl tartışılması ve mutlaka çözüme
kavuşturulması gereken birinci mesele bu özlük sorunudur. Oysa, torba
kanunla yapılmak istenen düzenlemede bu konuya hiç değinilmemekte,
hiçbir iyileştirmeye de gidilmemektedir. Var olan bu sorunu en iyi bilen
kişiler o sorunu yaşayan kişilerdir ancak görünen o ki özel
güvenlik görevlilerinin ne görüşüne başvurulmuştur ne de
yaptıkları açıklamalar dikkate alınmıştır.
İktidar, bu şekilde mi muktedir olacağını
düşünmektedir?
İzin
verirseniz maaş sorunun yanında Hükûmetin kulağını
tıkadığı özel güvenlik görevlilerinin
yaşamış olduğu diğer sorunları ben de sizlerle
paylaşmak istiyorum: İlgili kanunun Tazminat
başlığı altında düzenlenen 15inci maddesindeki
düzenlemenin özel güvenlik görevlileri aleyhine var olan eşitsizliği
giderecek şekilde değiştirilmesi şarttır. Bu maddeyle
Görevlerini yerine getirirken yaralanan, sakatlanan özel güvenlik
görevlilerine veya hayatını kaybeden özel güvenlik görevlilerinin
kanuni mirasçılarına iş sözleşmesinde veya toplu iş
sözleşmesinde belirlenen miktar ve esaslar çerçevesinde bağlı
olduğu sosyal güvenlik kuruluşunca tazminat ödeneceğine.
Hükmedilmiştir. Dolayısıyla, kamuda çalışan 657ye
tabi güvenlik görevlileri 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık
Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerinde belirtilen tazminat
miktarlarından istifade edebilmektedir. Oysa, özel güvenlik görevlileri
SSKya tabi olduklarından iş kazasına dair düzenlemeler gündeme
gelmektedir fakat bu durum Anayasanın eşitlik ilkesine de
aykırı düşmektedir.
Kamu
kuruluşlarının çalışma hayatını düzenleyen
İş Yasası hükümlerini görmezden gelmeyi ısrarla devam
ettirmek istenmesini de anlamak mümkün değildir.
Diğer önemli
bir sorunları da yıllık ücretli izin hakkı
sorunlarıdır. Özel güvenlik görevlilerine yasayla
tanınmış bu hak ne yazık ki hem özel hem de kamu
kurumlarında göz ardı edilmekte, çalışanlar zor durumda
bırakılmaktadır. Yasa dışılığın
önüne geçilmesi açısından yıllık izin ücretinin bir
yılda on dört gün şeklinde teklif fiyat bileşenleri
arasında yer alması sağlanmalıdır.
Bunların
yanında, özel güvenlik mali sorumluluk sigorta sisteminin daha
işlevsel hâle getirilmesinin de bu kapsamda düşünülmesi gerekir.
Bunun için de 28 Şubat 2005 tarih ve 25738 sayılı Resmî Gazetede
yayınlanan Özel Güvenlik Mali Sorumluluk Sigortası Genel
Şartları yeniden düzenlenmeli, sigorta kapsamı
genişletilerek özel güvenlik personelinin de yararlanmasına imkân
tanınmalıdır.
Diğer
sorunlarını da sıralamam gerekirse: Özel güvenlik
şirketleri şartnamede verilmesi gereken malzemeleri hem eksik
vermekte hem de gerçekte de vermemektedir. Örneğin, şartnamede iki
gömlek, iki pantolon yazmasına rağmen, ancak bunların birer
adediyle yetinilmektedir. Tek tip kıyafet sistemine geçilmesi ve emniyet
mensupları gibi dışarıya resmî olarak çıkabilme
hakkının verilmesi bunlar için de sağlanmalıdır. Yine,
alışveriş merkezlerinde valilikten 10 kişi
çalıştırılacak. diye onay alınıp 5 kişi
çalıştırılmaktadır. Bu yüzden sekiz saat
çalışması gereken özel güvenlik görevlisi on iki-on üç saat gibi
bir çalışmayla karşı karşıya kalmaktadır.
Özellikle fabrikalarda, belgesi olmayan kişilere güvenlik kıyafeti
giydirilip özel güvenlikmiş gibi buralarda çalıştırılması
uygulamasına son verilmelidir. Özel güvenlik görevlisinin evrak getir
götür işine bakması yasak olduğu hâlde birçok kişi
-işten çıkarılma korkusu ile- bu işleri de bu özel güvenlik
birimlerine yaptıragelmektedirler. Yüzde 50 işitme sorunu olan bir
polis memuru işine devam edebilmekte iken ve yıpranma payı
alırken, özel güvenlik görevlisinin yüzde 10 işitme kaybı olsa
bile işine hemen son verilmesi uygulaması derhâl
durdurulmalıdır. Yine, özel güvenlik görevlileri, yapılan
sınavla verilen özel güvenlik kimlik kartlarının ücretsiz
olmasını ve verilen bir hakkın geri alınmamasını
haklı olarak talep etmektedirler.
Ayrıca,
ihale yenilenip girdi çıktı yapılmasını, tazminat
haklarının yanmasını, ihale zamanı Ahmet
çıksın, Mehmet girsin. korkusunu yaşamak istemediklerini ve bu
uygulamaya son verilmesini istiyorlar.
Özel güvenlik
görevlilerinin, bazılarını buradan ifade etmeye zaman
bulmadığım çığ gibi çok büyük sorunları
bulunmaktadır. İktidar, torba kanunlarla bu konuyu da bir
çırpıda halledecek ve herkesi Özel Güvenlik Yasasında
kamuoyunun beklediği değişiklikleri yaptık. diyerek
kandırma yolunu seçmektedir. Oysa, her zamanki gibi Hükûmet bunun da içini
bu şekilde boşaltarak, kamuda ve diğer kesimlerde
çalışan ihale yoluyla gelen bu kişilerin sorunlarını
bir araştırma önergesiyle oluşturulacak komisyonla ele alıp
en kısa sürede çözmesinin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Bir dakika ek süre veriyorum,
tamamlayınız lütfen.
M. NURİ
YAMAN (Devamla)
bu Meclisin bence görevi olmalıdır. Bu nedenle, bu
Mecliste gözü ve kulağı olan, özel güvenlik birimlerinde
çalışan bu görevliler bu Meclisten sürüncemede bırakılan
kendi özlük hakları ve kendi çalışma statüleriyle ilgili yasal
düzenlemenin en kısa sürede geçmesini istediklerini belirtirken bu
araştırma önergesine olumlu baktığımızı ve
bunun bir komis-yon eliyle değerlendirilmesi gerektiğini belirtir,
yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederim Sayın Yaman.
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısını arayacağım.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.05
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verdiği
önerinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
2.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız
tarafından, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan, Üniversite
öğrencilerine orantısız güç kullanılması
hakkında Meclis araştırması önergesinin 9/12/2010
Perşembe günkü birleşimde sunuşlarda okunması ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun, 09.12.2010 Perşembe günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisini İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul
Milletvekili Prof. Dr. Sacid Yıldız tarafından, 09 Aralık
2010 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisine Üniversite öğrencilerine
orantısız güç kullanılması hakkında verilmiş
olan Meclis Araştırma Önergesinin, (437 sıra nolu) Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 09.12.2010 Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde ilk söz İstanbul Milletvekili
Sayın Sacid Yıldızda.
Buyurun
Sayın Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)
SACİD YILDIZ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, bu,
öğrencilere uygulanan şiddet, orantısız güç konusunda
araştırma önergesi verdik, dün de gündem dışı
konuşmuştum. Bu ne zaman başladı değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri? Geçtiğimiz cumartesi günü,
Dolmabahçede, Sayın Başbakan rektörlerle toplantı yaparken
üniversite öğrencileri ellerindeki dosyalarla -ellerinde sopa yok,
taş yok, molotofkokteyli yok- sadece dosyalarla, kendi isteklerini,
dileklerini iletmek üzere bir protesto gösterisinde bulunmak istiyorlar fakat
polis bunlara aşırı şiddet gösteriyor. Bunları hepimiz
gördük. Geçen cumartesiden beri devamlı televizyonlarda bu
tartışıldı, Mecliste tartıştık. Buradan
çıkıyor. Eğer bu öğrencilere bu şiddet
gösterilmemiş olsaydı, hiçbir sorun yoktu; sadece onlar
engellenebilirdi veya söyleyeceklerini söyleyebilirlerdi, ondan sonra bu
iş gündeme gelmezdi. Zaten, Sayın Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek de böyle dedi: Bu öğrencileri
gündemimize alıyoruz. Ama onun dediği şu: Öğrenciler bizim
dediğimiz şekilde ve bizim istediğimiz yerde protesto
gösterilerini yapsınlar. Yani her şey bizim kontrolümüz altında
olsun, kendi başlarına bir şey yapmasınlar gibi söyledi.
Tabii, bu
görüntülerde hiç hoş olmayan şeyler oldu değerli
arkadaşlar, bunları hepiniz biliyorsunuz. Polis içeri aldıktan
sonra, gözaltına aldıktan sonra, sağ gözü mosmor olan
öğrenci, burnu kırılmış. Polis almış içeri,
ona niye işkence ediyor? Elinde zaten, niye bu kadar öfkeli polis, onu da
anlamak mümkün değil. Gene bir hamile kızımızın, on
dokuz yaşındaki bir öğrencinin Vurma, hamileyim dedim,
acımadılar. dediği gazetelere yansıdı. Polislerin cop
ve postal darbeleriyle bebeğini yitirdi ve bundan sonra, basın da her
nedense üç gün sustu. Yandaş yazarlar üç gün bu konuya değinmediler
ama üç günden sonra, bu hücum başladı, karşı hücum
başladı ve dediler ki O öğrencinin orada işi ne? Hamile
Öğrenci hamileyse yurttaşlık haklarını kullanamayacak
mı değerli arkadaşlar? Hamileler hak arayamaz diye bir şey
mi var? Anayasamızda, yasalarımızda öyle bir şey mi var,
hamilelerin hak aramasını engelleyen? Üstelik, biz, 12 Eylül
referandumunda Gençlere, kadınlara, engellilere özel ihtimam
göstereceğiz, onlara pozitif ayrımcılık
yapacağız. dedik. Kaldı ki bu gebeler, hamileler ondan daha da
önemli. Dün de demiştim, dünyanın her kültüründe, dünyanın her
ülkesinde hamilelere özel ihtimam gösterilir, özen gösterilir, onlar
bakıma muhtaçtır çünkü iki canlıdır onlar, her yerde onlara
ilgi gösterilir, otobüste, trende, başka yerde, bu her kültürde böyledir.
Kaldı ki bu kızımız söylüyor, bağırıyor ama
ona rağmen, cop darbeleriyle çocuğunu düşürmesine neden oluyor.
Eğer okumadıysanız, gazetelerde okuyun onun
röportajlarını daha sonra. Bir gazeteci arkadaşımız da
onunla ayrıntılı röportaj yaptı -Sayın Ece Temelkuran-
onu da okuyun. Yani polis copuyla gelen cinayet şeklinde bunlar gündemde
yer aldı.
Dünyanın her
tarafında, gençlik bir gösteride bulunur, protestoda bulunur, gençliğin
kanı kaynar. Zaten, halk arasında gençlik nedir?
Delikanlıdır, delikanlı deriz. Yani hangi yazar söyledi
bilmiyorum ama geçmişte bir yazar da Gençliğinde anarşist
olmayan, başkaldırmayan genç yoktur. der, değerli
arkadaşlar. Onun için, bu gençlere
Daha geçenlerde, yaklaşık
bir ay önce İngilterede iktidardaki Muhafazakâr Partinin Genel Merkezi,
harçlarına zam yapılan öğrencilerin protestosuna
uğramış, camlar kırılarak içeri girilmiş, hiçbir
gencin burnu kanamamıştır. Bu, İngilterede, gözümüzün
önünde oldu, kasımın başlarında oldu değerli
arkadaşlar.
Şimdi,
bunlardan sonra tabii, bunlar gündeme geldi. Eleştiriliyoruz, Sayın
Başbakan da bugün eleştirmiş İstanbuldaki bir
konuşmada. Açıklamasında, öğrenci eylemlerini seviyesiz,
çapsız diye değerlendirmiş Sayın Başbakan. Yani bunun
bir göstergesi mi var? Yani şöyle şöyle olursa seviyeli böyle bölye
olursa seviyesiz mi deniyor değerli arkadaşlar? Bunun bir ölçüsü
Seviye şudur: Şiddet içermeyen her tepki, her protesto bence
seviyelidir. Dünyanın her tarafında, eğer şiddet
içermiyorsa, karşı tarafa zarar vermiyorsa, taş, sopa,
molotofkokteyli gibi bir şey olmuyorsa bunlar seviyesiz diye
değerlendirilemez değerli arkadaşlarım.
AHMET YENİ
(Samsun) Yumurta dâhil mi Hocam, yumurta?
SACİD YILDIZ
(Devamla) Yumurta, bazı kültürlerde
Yumurta zarar vermiyor, olabilir.
Sayın
Başbakan, bir de -dün söylemiştim- Bunların paraları çok,
çok zenginler herhâlde, yumurtaları alıp atıyorlar. dedi. Ama
bir öğrenci hesaplamış, diyor ki: Sayın
Başbakanın bir aylık maaşıyla biz altmış
sekiz bin yumurta alıyoruz.
AHMET YENİ
(Samsun) Hocam, neyi müdafaa ettiğini anlayamadım.
SACİD YILDIZ
(Devamla) Yani bu yumurta da çok saldırgan değil. Tamam,
şık olmayabilir ama Dolmabahçede yumurta yok. Dolmabahçede polis
önüne dursa bu öğrenciler gitmeyecek, hiçbir şey olmayacak.
AHMET YENİ
(Samsun) Sopalar neydi, sopalar?
SACİD YILDIZ
(Devamla) Bu aşırı şiddet, ben bunu yaşadım
Sayın Yeni. 1 Mayıs 2008de işçi olaylarında
İstanbulda yaşadık. Arkadaşlarımız zarar gördü.
Bu aşırı şiddetten, bebekler, çocuklar, kadınlar,
hastanenin önünde zarar gördüler değerli arkadaşlarım. Bundan sonra
olmayacak. dendi. 2009un 1 Mayısında, gene aynı polis
şiddeti oldu. Neymiş? Taksimde gösteri yapılmayacak ve 2010un
1 Mayısında yaptık, ben de oradaydım, ne oldu?
AHMET YENİ
(Samsun) Biz açtık orayı Hocam, biz açtık!
SACİD YILDIZ
(Devamla) - Yani, Taksimde gösteri oldu da, işçiler gösteri yaptı da
düzenli bir şekilde, ne oldu?
Dahasını
söyleyeyim: Bu geçtiğimiz pazar günü, Haydarpaşa yangını
konusunda, elli kadar sivil toplum örgütü, Kadıköyden Haydarpaşaya
kadar bir yürüyüş düzenledi, ben de aralarındaydım çünkü o
konuda da araştırma önergesi vermiştim, o yangının
nedenleri araştırılsın, yangın sırasında
yaşananlar belirlensin diye. Orada yürüdük, sonunda, müzisyen Nejat
Yavaşoğulları bildirisini okudu, elli kadar sivil toplum örgütü
katılmıştı, sonra dağılındı. Polis
oradaydı, şiddet göstermedi, hiçbir şey olmadı, ne yumurta
var ne taş ne sopa var. Yani, burada anlayış polisten gelecek.
Polisler eğer bu konuda emir almıyorlarsa -emir
aldıklarını düşünüyorum- yukarıdan emir
almıyorlarsa, polislerin eğitilmeleri lazım, psikolojik destek
verilmesi lazım, hizmet içi eğitilmesi lazım polislerin
değerli arkadaşlarımız.
Şimdi, dünkü
olaylardan sonra
Sayın Burhan Kuzu da -zaten önce
uyarılmış, Gelmeyin, şiddet olacak. denmiş ama onun
üzerine oraya gitmiş, gidebilir tabii- Rektörü, Dekanı istifaya davet
ediyor. Bu da çok yanlış bir şey. Sanki, o protestoyu yapan,
yumurta atan öğrencileri Rektör, Dekan mı oraya
çağırdı? Onları Dekan, Rektör mü örgütledi, onları
çağırdı oraya? Bu da çok yanlış yani hedef oraya
gidiyor. Sonra, döndü dolaştı, iş, medyaya ve ana muhalefet
partisine geldi. Ana muhalefet partisi suçlanıyor, Medya
kışkırtıyor. deniyor, suçlanıyor. Protesto yapan
öğrenciler salı günü Meclise gelmek istediler, Meclise
alınmadılar. Yani, ne olacak? Sonunda, bin bir uğraş
sonucunda Meclise girdiler. Ne oldu Meclise geldikten sonra? Ne zarar verdiler
Meclise? Geldiler, konuştular bizim Genel Başkanımızla,
bizim milletvekili arkadaşımızla, tepkilerini dile getirdiler.
Yani, burada anlayış göstermek lazım. Yüzyıllardır, bu
gençleri kışkırtma olayı işleniyor. Bakın, iki
bin beş yüz yıl önce Sokrat, o dönemin gençlerini
kışkırtıyor diye mahkemeye verilmiş, yargı önüne
çıkarılmış ve ölüme gönderilmiş baldıran zehri
içerek. Yani, bizim anlayış göstermemiz lazım.
Ben 68
kuşağındanım. Biz o sırada çok yürüdük. O zamanki
Başbakan Yürüyün, yollar yürümekle aşınmaz. dedi, doğru.
Biz yürüdük, protestolarımızı ifade ettik üniversite
öğrencisi olarak, hocalarımız üniversite öğretim üyesi
olarak konuştular. Şimdi üniversitelerden hiçbir ses
çıkmıyor. Üniversitelerin en dinamik kesimi öğrencilerdir.
Öğrenciler ses çıkarmaya başlayınca büyük bir
tahammülsüzlük, hoşgörüsüzlük; bu doğru değil. Yani, o zaman
yürüyen, konuşan bir toplum vardı, daha sonra, 12 Eylülden sonra
susan bir toplum hâline getirildik biz, susturulduk. Sendikalar susturuldu,
üniversiteler susturuldu, diğer örgütler, dernekler susturuldu. Hatta
geçen bütçe konuşmasında söyledim, Sayın Sağlık
Bakanı dedi ki Samsun konuşmasında -Sayın Ahmet Yeni belki
oradaydı- İki satırlık bir yasaya bakar, bu Türk Tabipler
Birliğini, Türk Eczacılar Birliğini kaldırırız
biz. dedi. Yani ona da tahammülsüzlük var. Artık bu durumda
bırakın susan toplumu, korkan
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Kanuna dayalı diktatör
SACİD YILDIZ
(Devamla) Evet, evet, Sayın Durmuş.
Yani, biz
artık konuşan, susan toplumdan, korkan toplum hâline getirildik. Her
kesim korkutuluyor. İş adamlarına, işte, deniliyor ki:
Benim gibi davranmazsanız, söylemezseniz bertaraf olursunuz. Medyaya cezalar
yağdırılıyor. Yani her kesim
Artık bundan sonra bir korkan toplum
hâline getiriliyoruz ama öğrenciler korkmuyorlar. Öğrenciler
korkmadıkları için görüşlerini ifade ediyorlar, bu sefer Hükûmet
korkuyor. Öğrencilerin bu ifadelerinden, bu görüşlerini ifade
etmesinden Hükûmet korkuyor değerli arkadaşlar.
AHMET YENİ
(Samsun) Yumurta, sopa değil; fikir, fikir
SACİD YILDIZ
(Devamla) Öğrenciler, Dolmabahçede hiçbir şey, top tüfek
AHMET YENİ
(Samsun) Fikir, fikir
SACİD YILDIZ
(Devamla) Biz onu diyoruz.
AHMET YENİ
(Samsun) Orada sopa vardı.
SACİD YILDIZ
(Devamla) Ama bugün Sayın Başbakan gene diyor, yani bu seviyesiz,
coplu
Yani bunu anlamak mümkün değil değerli arkadaşlar.
Şimdi,
bugün, dünkü protesto yapanlardan bir grup öğrenci adına gelmiş
Oğuzhan kardeşimiz, bizim Genel Sekreterimizi ziyaret etmiş.
Tamam. demiş, yani Bu öğrencilerin yanlış yapma
hakkı da vardır. Biz öğrenciyiz, biz yanlış yapa
yapa
Dünyanın her yerinde, psikologlara sorun, yanlış yapma
hakları vardır öğrencilerin ve şiddete eğer biz
başvurursak öğrencilere karşı, psikiyatride herkes bilir
-tıp hekimi olarak söylüyorum- gençliğinde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
SACİD YILDIZ
(Devamla)
çocukluğunda, okul dönemlerinde annesi babası
tarafından veya yakınları tarafından şiddete maruz
kalan öğrenciler, çocuklar ileride şiddet gösteriyorlar. Belli bu,
ispatlanmış, kanıtlanmış. Onun için, bu çocuklara biz
şimdi şiddet aşılamayalım, şiddet ekmeyelim. Ne
diyoruz biz? Rüzgâr eken fırtına biçer. diyoruz. Onun için, bu
öğrencilere anlayışlı yaklaşmamız lazım.
Bu
araştırma önergemiz eğer gündeme alınırsa, buradaki
hatalarımız nedir, biz ne yapabiliriz, Hükûmet ne yapabilir
Bu
öğrenciler bizim göz bebeğimiz, bizim geleceğimiz. Bunlar için
daha iyi bir gündem yaratmamız lazım, daha iyi günlere gitmemiz
lazım değerli arkadaşlar.
Bu temenniyle,
hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk söz Muş Milletvekili Sayın
Sırrı Sakıka aittir.
Buyurun
Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; her ne kadar
aleyhte söz aldıysak da bu Meclis araştırması önergesinin
kabul edilmesini talep ediyoruz. Hep geliriz, konuşuruz ama ne hikmetse,
hayata dair hiçbir değişiklik olmaz.
Şimdi,
öğrencilerle ilgili sorunumuz iki gün önce başlayan bir sorun
değil, uzun süredir üniversiteler bir kuşatma altındadır.
Yani daha önce Muğlada başlayan
Şerzan Kurt diye bir Kürt
öğrenci Muğlada polis kurşununa hedef oldu,
yaşamını yitirdi. Bunu Parlamentoya taşıdık ama
bununla ilgili küçük bir araştırma yapılmadı. O gün,
öldürüldüğünde yetkililerle -İçişleri Bakanlığı,
ilin Valisi ve Emniyet Müdürüyle- yaptığımız bütün
görüşmelerde olayın üstünü örtmeye
Çünkü biliriz, yani olayı
soruşturanla işleten aynı ise failler çıkmaz. Sürekli
üstünü örttüler ve sonra ne oldu? Şerzan Kurtun bir polis kurşunuyla
öldürüldüğünü hep birlikte gördük ve şimdi
Bu Şerzan Kurtun
mahkemesi dün Eskişehirdeydi. Niye Muğladan alınıp
Eskişehire gönderildi? Çünkü muhaliflerin hep susturulduğunu
biliriz. Yani bu ülkenin geleneğinde böyle bir süreç var ve o tarihten
bugüne kadar ne oldu ne bitti, hangi değişiklik yapıldı da
Şerzan Kurtun duruşması niye Muğladan Eskişehire
nakledildi?
Daha önce Uğur Kaymazın da
Hani
bedenine -on iki yaşındaydı- on üç kurşun
sıkılarak Kızıltepeden, Mardinden davası
alınıp Eskişehire gönderildi. Eskişehirdeki mahkeme,
Şerzan Kurtun duruşmasını dün gören yargıçlar
Uğur Kaymazın katillerini akladılar, Uğur Kaymazın
avukatlarını cezalandırdılar. Geçmişte şark
istiklal mahkemeleri vardı. Muhalif olan bütün herkes o istiklal
mahkemelerinde yargılanır ya infaz edilir ya ceza alırdı.
Bugün, Muğlada mağdur olan insanların duruşması niye
Eskişehire alınıyor? Bunu burada sormak lazım. Şerzan
Kurtun failleri ve davası aklanmadığı müddetçe
Ve
arkasından Aydın Erdem, 6 Aralık 2009da Demokratik Toplum
Partisinin kapatılmasını protesto eden ve Diyarbakırda
sokakta yine ensesine bir kurşun sıkılarak öldürüldü, bir
üniversite öğrencisiydi. Ama ne yazık ki bunlarla ilgili küçük bir
çaba sarf edilmedi. BDPnin dışında kimse bu sorunları bu
kürsüye taşımadı.
Oysaki yanı
başımızdaki Yunanistanda 2008 Aralık ayında bir
öğrenci öldürüldüğünde bütün Yunanistan ayağa kalktı.
İktidar ve muhalefet, eli vicdanında olan herkes ayaklandı ve
daha birkaç gün önce ölüm yıl dönümüydü ve Yunanistandaki bütün halk
ayaktaydı. Bunlar yanı başımızda olurken bunlara sahip
çıkılıyor ama kendi ülkemizde öğrenciler hak talebinde
bulunduğu an bunlar polis ve güvenlik güçleri tarafından
saldırıya maruz kalıyor ve Sayın Başbakan
çıkıp diyor ki: Hak aramak yumurta atmakla olmaz, masada olur. E, günaydın
Sayın Başbakan. Biz burada dört yıla yakındır,
Barış ve Demokrasi Partisi Ne olur sorunlarımızı
oturup konuşalım. diyoruz ama siz konuşmuyorsunuz,
seçilmiş, halkın temsilcileriyle diyalog kurmuyorsunuz. Ne yapmak
istiyorsunuz? Eğer öğrencilerin sorununu çözecekseniz
öğrencileri dâhil etmeden çözmeye çalışıyorsunuz çünkü
ciddi bir şımarıklık var, her şeyi biz çözeriz, biz
yaparız
Eğer Alevilerin inanç sorunu çözülecekse Alevilerle oturup
konuşmak değil, Alevilerin dışında bir çözüm arama
anlayışı vardır. Yine Kürt sorunu çözülüp
konuşulacaksa Kürtlerle oturup konuşmak değil, Sayın
Başbakan kendi koyduğu bir yol haritasıyla Kürt sorununu çözmeye
çalışıyor. Yani nasıl ki burada işte, bilinmeyen dil
kayda geçiyor, mahkemelerde bilinmeyen dil ama bilinmeyen bir dille de TRT
Şeş yayın yapıyor. Şimdi, böyle bir tezat ülkede
yaşıyoruz.
Peki,
öğrenciler ne yapmalıdır? Yani bu yumurta atmalar, sadece Burhan
Hocaya veyahut da bir başkasına atılmadı ki dünyanın
dört bir tarafında Clintondan tutun İngiltere Başbakanına
Gorbaçov Türkiyeye geldi, ilk yumurta orada başladı. Hiçbiri de bu
kadar tepki göstermedi. Demokratik bir haktır. Siz gidip 1 Mayısta
İstanbulda hastaneye gaz bombası attığınızda dönüp
bir özür dilemesini de yani -sizin denetiminizde olan güvenlik güçlerini
kastediyorum- iktidarsınız sevgili kardeşim ama bunlardan, dönüp
toplumdan bir özür de dilemeyeceksiniz ama öğrenciler ne zaman demokratik
haklarını yüksek sesle seslendirip bu taleplerini kamuoyuna taşıdığında
bunların karşısında şiddet ve cebir vardır.
Şimdi, bu
öğrenciler kimdir? Bu öğrenciler Deniz Gezmişlerin
kardeşleridir. Bu öğrenciler kimdir? Mahir Çayanların
kardeşleridir. Bu öğrenciler kimdir? Kemal Pirin kardeşleridir,
Mazlumun kardeşleridir. Bu öğrenciler İbrahim Kaypakkayanın
yol arkadaşlarıdır ve onların kardeşleridir. Onlar
böyle bir gelenekten geliyordu ve o geleneği sürdürerek geliyorlar. Bir
taraftan emperyalizme, bir taraftan da bu ceberut yapıya karşı
direnen gençlerdir. Bu gençler, sorunlarını yüksek sesle seslendirmeye
devam edecektir. Biz, Barış ve Demokrasi Partisi, bunların
yanında olacağız, nerede bir zulüm varsa
karşısında olacağız ve bu demokratik hak talebinde
Şimdi,
demokratik hak talebi deyince AKPnin aklına sadece türban sorunu geliyor.
Türban sorunu da bir demokratik haktır, parasız eğitim de bir
demokratik haktır ama siz parasız eğitime şiddet
uygularsanız, siz özgürlüklere şiddet uygularsanız, siz sadece
poşu taktı diye Kürt çocuklarına -linç ediliyorlardı. Ben
ezbere konuşmuyorum. Linç ediliyordu Giresunda- eğer bunlara
şiddet uygularsanız, eğer siz millî eğitimde muhbir
öğretmen geleneğini
Zaten bu ülkeyi paramparça ettiniz, herkesi
muhbirliğe alıştırdınız, şimdi
okullarımızda başladınız. Muhbir öğretmen ne
demek Allah aşkına? Bir sosyal devlette bir insana yapılabilecek
en büyük haksızlık değil midir muhbirlik? Yani
öğretmenlerin görevi nedir? Öğretmenlerin görevi, orada hangi
öğrencinin neyle uğraştığını gidip polise
ihbarlamak değil, farklı mekanizmaları
çalıştırmaktır ama ne yazık ki bunlar olmuyor.
Şimdi, dönüp
hepimiz 12 Eylülde olup bitenlerden dolayı ne kadar rahatsız
olduğumuzu söyleriz. Hep deriz ya, işte, Sabahleyin bir solcu
öğrencinin elindeki silah, akşamleyin sağcı bir
öğrencinin elinde bir başkasını katleden tek silah. Peki,
Parlamento ne için var? Eğer bugün öğrenci olaylarıyla ilgili
ciddi sıkıntılar varsa, eğer 12 Eylülde böyle bir süreç
yaşandıysa, peki, siz, Allah aşkına, bu araştırma
önergelerini niye reddediyorsunuz?
Onun için,
Cumhuriyet Halk Partisinin sunduğu bu araştırma önergesine,
gelin, hep birlikte destek verelim. Öğrencilerimizin sorunları nedir,
onlarla oturup konuşalım. Yani rektörleri siz Dolmabahçede
toplayarak öğrencilerin sorunlarını çözemezsiniz,
öğrencilerle oturup konuşarak sorunlarını çözebilirsiniz.
Bu öğrencilerin büyük bir çoğunluğu yoksul Anadolu
çocuklarıdır, zeki insanlardır ama siz bunları
yapmazsanız, siz bunlara karşı bu şiddet
politikalarını uygularsanız emin olun yumurtadan sonra pabuçlar
da gelir. Yani insanların başvurabileceği yöntemler demokratik yöntemlerdir, bunu da çok da şiddetle
böyle özdeşleştirerek sunmanın veyahut da bir yumurta yiyen
Anayasa profesörünün feryadı
Bakın Anayasa profesörü iki kişi
gidiyor, biri Cumhuriyet Halk Partisinden, biri Adalet ve Kalkınma
Partisinden. Nereye gidiyor? Gidiyor üniversitede Efendim, işte, biz
anayasal sorunla çözeceğiz, Anayasa değişikliği
yaptık. Peki, sizin yaptığınız Anayasa
değişikliği hangi öğrencinin sorununu çözdü? Eğer
gerçekten bu konuda bir adım atmış olsaydınız bu
noktada size yumurtalar gelmezdi ve elinizdeki güç bu yoksul Anadolu
çocuklarına karşı acımasız bir şekilde,
pervasız bir şekilde bu kadar bu insanlara saldırmazdı.
Çünkü hayatın her alanında kim ki özgürlük ve demokrasilerden yana
talepleri varsa şiddetle susturulmaya çalışılıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Özgürlük hepimiz
için gerekli. Özgürlük olmadan asla olmayacağını hepimiz
biliyoruz. Siz 1 Mayısta da tipik bir devlet örneğini gösterdiniz
yani o ceberut devlet yapısı 1 Mayısta nasıl halka
karşı acımasız bir saldırıyı hayata geçirdi,
bugün üniversitelerde de aynı yöntemle, Kürt coğrafyasında da
aynı yöntemle devam ediyorsunuz ama
ALAATTİN BÜYÜKKAYA
(İstanbul) Burada tek coğrafya var, Türk coğrafyası
burası, ayrı bir coğrafya yok burada, kendinize gelin.
M. NURİ
YAMAN (Muş) Var, var, öğreneceksin.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Sevgili
Ya
Neyse
polemiğe girmeyelim, vallahi Kürt coğrafyası da var, Kürdistan
da var ve bizim kaderimiz birliktedir. Biz Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olmaktan onur duyuyoruz. Biz hep size söylüyoruz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
M. NURİ
YAMAN (Muş) O sözcüklere alışacaksın.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (İstanbul) Siz de alışacaksınız.
M. NURİ
YAMAN (Muş) Kürdistanı da öğreneceksiniz, Kürt sözcüğünü
de öğreneceksiniz, Kürt halkını da öğreneceksiniz.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (İstanbul) Bölücülük yaparak bir yere varılmaz.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Sayın Başkan, bitiriyorum.
M. NURİ
YAMAN (Muş) Sayın Büyükkaya, o sözcükleri iyi bilirsin.
EMİN
NEDİM ÖZTÜRK (Eskişehir) O bayrağı sallaya sallaya
kaymakamlık yaptığını unutma ama!
BAŞKAN
Sayın Sakık, buyurun.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Şimdi, sevgili arkadaşlar, yani böyle, sözcüklere
takılarak siyaset yapmanın kimseye bir yararı yoktur.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (İstanbul) Barış isteyen önce dilini düzeltmelidir!
Barış isteyen önce dilini düzeltecek!
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Şimdi, bakın, size bir şey söyleyeyim: 1071
olmasaydı, bugün hiçbiriniz burada olmayacaktınız. 1071de size
kapılarını açan Kürtlerdir ve hiçbir dönem
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (İstanbul) 1071 Türkün şeref günüdür.
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Tarihi okuyacaksınız ve bileceksiniz. Bizimle
polemiğe girdiğinizde bunları bilerek karşımıza
çıkın.
Ünlü bir
düşünür diyor: Hiçbir şey bilmiyorsanız haddinizi
bileceksiniz. Kürt coğrafyası da vardır, Kürt halkı da
vardır. (BDP sıralarından alkışlar) Onun için, çok
fazla polemiğe girmeye gerek yok. Ben sorunlarımızı
kardeşçe oturup çözmemiz gerektiğini söylüyorum ve bu coğrafya
sözcüğünden kimsenin rahatsız olmaması gerektiğini
söylüyorum. Çünkü coğrafyadan niye korkuyoruz? İki gün sonra sizin
temsilcileriniz Irak Kürdistanındaki KDPnin kongresine katılacak.
Kürdistan yok mudur? Yoksa niye gidiyorsunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SUAT KILIÇ
(Samsun) Coğrafyanın etnisitesi olmaz, coğrafyaların
hepsi hepimizin, bütün insanlık yaşayacak. Anadolu hepimizin, niye
bölüyorsun oraları? Onlar hepimizin, coğrafya hepimizin. (AK
PARTİ ve BDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sakık.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (İstanbul) O zaman niye ayrım coğrafyasından
bahsediyorsun?
SUAT KILIÇ
(Samsun) Bu coğrafya hepimizin, eğer kardeşsek bu coğrafya
hepimizin.
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Siz niye rahatsız oluyorsunuz?
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (İstanbul) - Tabii rahatsız olurum, burası Türkiye
Cumhuriyeti, burası Türk devleti. Haddinizi bilin!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Aslında sen haddini bileceksin, bilmiyorsan
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (İstanbul) Ben biliyorum haddimi.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sırrı Bey, on dakika idare ettin, on birinci dakika gene
SIRRI SAKIK
(Devamla) Şimdi, bakın
SUAT KILIÇ
(Samsun) Bitti, kapandı, on birinci dakika da bitti.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Ama bırakmıyorsunuz dramımızı anlatmaya.
Peki, biz Türkiye
coğrafyasından rahatsız değiliz, siz niye Kürt
coğrafyasından rahatsızsınız?
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (İstanbul) Burası Türkiye Cumhuriyeti
coğrafyası, Kürt coğrafyası diye bir coğrafya yok.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Bu coğrafya hepimizin, eğer kardeşsek bu
coğrafya hepimizin.
M. NURİ
YAMAN (Muş) Hepimizin coğrafyasıdır ama o bölgenin tarihî
olarak coğrafi ismi vardır.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bu coğrafya babanızın çiftliği değil,
hepinizin ortak vatanıdır. Bu ülkede ortaklaşarak
BAŞKAN
Sayın Sakık, teşekkür ederim.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (İstanbul) Ortak coğrafyamız, eyvallah.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
SUAT KILIÇ
(Samsun) Bu topraklar hepimizin.
M. NURİ
YAMAN (Muş) Kürtlere de alışacaksınız, Kürdistana
da alışacaksınız.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Anayasayı ihlal ediyoruz, hadi bizi idam edin!
M. NURİ
YAMAN (Muş) - Mustafa Kemal de o coğrafyaya isim verdi.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Nuri Bey, coğrafyanın etnik kimliği olur mu ya?
Toprak, toprak
Vatan
Vatansa hepimizin vatanı.
M. NURİ
YAMAN (Muş) Hepimizin vatanı. Ortak vatandır.
BAŞKAN
Evet, sayın milletvekilleri, sükûneti sağlayalım.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin lehinde ikinci söz, Mersin Milletvekili Sayın
Mehmet Şandırda.
Buyurun
Sayın Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun verdiği bir önergenin gündeme alınması ve
gereğince bir komisyon kurulması konusunu görüşüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, rutinleşen, hemen her gün önümüze gelen bu türlü
araştırma önergelerinden farklı bir yaklaşımla
meseleye bakmanızı istiyorum. Bu, muhalefetin zaman kazanmak,
zamanı geçirmek için verdiği önerge veya o şekilde
nitelediğiniz bir önerge değil. Dolayısıyla bu konuya
sizlerin hassasiyetini, dikkatini çekmek istiyorum, özellikle de Sayın
Bakanın. Şükür ki Sayın Bakanımız Genel Kurulda.
Değerli
arkadaşlarım, önerge üniversite öğrencilerine
orantısız güç kullanılması
başlığını taşıyor ama işin özü son
günlerde üniversitelerimizde yaşanan öğrenci olaylarının
araştırılmasıdır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyeyi yöneten insanların sorumluluğunda,
iktidarıyla muhalefetiyle, üniversitelerde yaşanan bu olaylara
seyirci kalamayız. Biliyorum ki birçoğunuzun çocuğu
üniversitelerde okuyor. Birçoğumuz üniversitelerde yaşanan bu türlü
olayların Türkiyeyi nerelere getirdiğini görerek, yaşarak,
bizzat içinde bulunarak bir dönemi tükettik ve bunun Türkiyeye maliyetinin ne
olduğunu yaşayarak öğrenmiş insanlardan oluşuyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bu olay, üniversitelerde yaşanan bu olaylar bir
işaret fişeği gibidir. Siyasetçiler, aydınlar, ülke
yöneticileri, önde olanların geleceği öngörmek gibi bir sorumlulukları
var. Eğer bugün gördüğünüz olayların bir sonraki adımdaki
sonuçlarını bugünden öngöremiyorsanız, tedbir
alamıyorsanız iyi yönetmiyorsunuz demektir, doğru
davranmıyorsunuz demektir.
Türkiye, Türk
milleti bu olayları daha önce yaşadı ve o yaşanan olaylara
o günün yöneticileri doğru teşhis koyamadıkları için,
yeterince tedbir alamadıkları için, zamanında tedbir
alamadıkları için maalesef ülkemiz çok ağır bedeller ödedi.
68 kuşağı dediğimiz ve bugün ülkeyi yönetenlerin
birçoğunun içinde bulunduğu olaylar, 68 olayları, 1970 ile 1980
arası Türkiyeyi bir kardeş kavgasının eşiğine
getiren o olaylar, 1980 ihtilalinin gerekçesi olan o olaylar Türkiyeye çok
ağır bir maliyet ödetti, bedel ödetti.
Şimdi, bir
kıvılcım mahiyetinde, üniversitelerimizdeki, sebebi ne olursa
olsun -aslında bu sebepleri burada konuşmamız lazım- bu
olayı bir polisiye olay olarak algılar ve öfkeye öfkeyle
karşılık verirseniz, bir suçlamayla sorumluluktan
kurtulduğunuzu zannederseniz ve daha da acısı bunu siyasetin
malzemesi yaparsanız, siyasetin istismarı yaparsanız
kaybettiğimiz yılları tekrar kaybetmeye mecbur
kalırsınız.
Bu sebeple, arzu
ederdim ki Hükûmet, ülkeyi yönetmekle sorumlu olan iktidar bu olaylardan sonra
gerek kendi arasında gerekse Genel Kurulda bu olayların sebeplerini
ilmen, tarihî köklerinden de örnekler çıkartarak, o örneklerden de dersler
çıkartarak sorgulasın, tedbirlerini yeterince ve zamanında
alsın. Yoksa, değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri,
her birimiz için çok değerli olan gençlerimizin ve üniversitelerimizin,
Türkiye'nin planını bozmak veya yürüyüşünü, moralini bozmak için
bir fırsat olarak kullanılmasına ancak seyirci
kalırız, işte öfkeyle karşı dururuz, bunun da hiç
kimseye faydası yok. Onun için, ben arzu ederdim ki Hükûmet bugün, burada
bu araştırma önergesinin üzerinde değil, bir genel görüşme
konusu yaparak bu konuyu burada tartışmalıydı.
Üniversitelerimizde
neler oluyor beyler? Meseleyi yalnız polisin aşırı güç
kullanımı olarak değerlendirirseniz ve öfkeyle suçlayarak cevap
verirseniz mukadder akıbetten kurtulamazsınız. Bana göre çok
önemli bir konuyu konuşuyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bu konuyu doğru anlamak, anlatmak ve tedbirleri almak
sorumlusu insanlar olarak sizleri -iktidarıyla muhalefetiyle söylüyorum-
bu konuda daha dikkatli olmaya davet ediyorum.
Her şeyden
önce Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, dün, Sayın Burhan Kuzuya ve
Sayın Süheyl Batuma reva görülen olayı kabul etmemiz mümkün
değil. Her şeyden önce üniversitemize
yakışmamıştır, üniversite gençliğimize de
yakışmamıştır. Kim olursa olsun insanlar fikirlerini
söylemeliler, beğenirsiniz beğenmezsiniz, meşru zeminlerde
tepkinizi de ortaya koyabilirsiniz.
Değerli
milletvekilleri, üniversite gençlerimiz ülkenin gündemiyle ilgili
tavırlarını ortaya koymalılar, siyaset yapmalılar,
düşüncelerini ifade etmeliler, düşüncelerinin dikkate
alınması için kendilerini hissettirecek eylemler de yapabilirler ama
bunların tamamının meşru zeminlerde ve hukukun içinde
kalarak yapılması gerekir. Dolayısıyla, dün yaşanan
hadiseleri, hiçbir şekilde siyasetin malzemesi yapmadan söylüyorum, asla
doğru bulamayız ama siz de kabul edersiniz ki öğrenci hadiseleri
karşısında başta Sayın Başbakan olmak üzere
ortaya konan öfkeyi de hiç faydalı bulmuyorum, doğru bulmuyorum, hak
da bulmuyorum. Bu sebeple, yapılması gerekeni burada birlikte veya
Hükûmet, bu ülkeyi yönetmekle sorumlu olan iktidar kendi içinde, ilme
dayalı olarak, doğru tespitlere dayalı olarak belirlemek,
sorgulamak ve meselenin tarafı olarak bu öğrencileri dinlemek
mecburiyetindedir. Ben arzu ederdim ki Sayın İçişleri
Bakanı bunları dinlesin ama ilgi göstermiyor.
Değerli
milletvekilleri, İstanbul Emniyet Müdürü yetişkin bir emniyet
müdürüdür, çok başarılı hizmetler yapmıştır, çok
tecrübelidir, devlete, hukuka, millete mensubiyetini biliyorum, çok üst
seviyede değerli bir vatan evladıdır ama onun yönettiği
İstanbul polisinin öğrencilerin eylemine karşı ortaya
koyduğu orantısız güç kullanımını kabul edebilmek
mümkün değil. Bunu sorgulamamız lazım. Demek ki önde olanlar,
ülkeyi yönetenler, siyasetçiler eğer ülke gündemini
tartışırken sinirlerine hâkim olamıyorlarsa devletin
memurları onu çarpan etkisiyle uygulamalarında ortaya koyuyorlar.
Polisin gerek Ankarada gerekse İstanbulda, öğrenci olaylarında,
işçi olaylarında ortaya koyduğu aşırı güç
kullanımının, orantısız güç
kullanımının sebeplerini siyaset kendinde aramalıdır.
Siyaset bu kadar öfkeli olursa, bu kadar olaylara duyarsız olursa, polis, anlaşılıyor ki
Ya da
polisin çalışma şartları bu kadar ağır olursa,
inanıyorum ki, İstanbuldaki o olayda çalışan, o olayda
görevli polisler belki de o gün en az on beş saattir
çalışıyorlardı. Polise verilen sözler de yerine
getirilemeyince özensizlik had safhaya ulaşıyor, Türkiyeye
yakışmaz birtakım manzaralarla
karşılaşıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Dolayısıyla değerli milletvekilleri,
ülkeyi yönetenler, ülke yönetiminden sorumlu olanlar seyirci olamazlar,
gördükleri karşısında öfkeli bir duruş sergileyemezler.
Meselenin sebeplerini doğru tespit etmek ve tedbiri almak sorumlusu
olanlar konuyu böyle öfkeyle bir çekişmeye dönüştüremezler. Çünkü
geçmişi yaşamanın bedelini ödedik. O bedeli bu millete bir daha
ödetmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.
O sebeple,
üniversitelerde yaşanan olayları, öğrenci olaylarını
öncelikle Hükûmetin ama tüm Türkiye Büyük Millet Meclisinin hatta tüm
Türkiyenin dikkatlice izlemesini, incelemesini ve öğrencilerin bu
tepkisinin sebeplerini doğru tespit etmesini talep ediyoruz. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz bu meselenin bir siyasi kavganın malzemesi olmaktan çok Türkiyenin meselesi
olduğunu düşünüyor, bu konuda Hükûmeti de göreve davet ediyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Sayın Üçer,
buyurun.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkan, yerimden söz talebim vardı.
BAŞKAN
Açtım, açtım, buyurun.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Teşekkür ederim.
Ülke gündeminde
çok yoğunluklu bir şekilde yer alan, ülke gündeminde yer alan
öğrenci sorunlarıyla ilgili aslında söylenmesi gereken çok
şey vardır. Sorunu sadece öğrencilerin bir yumurta eyleminden
yola çıkarak tartışmak bence öğrencilere yapılabilecek
en büyük haksızlıktır. Bundan daha önceki süreçlerde
Başbakanı protesto ediyor diye, laf attı diye yaka paça
götürülen üniversite öğrencilerini hatırlamıyor muyuz? Ya da
milletvekillerini protesto etti diye işkencelerden geçirilen
öğrencilerin sorunlarına eğer eğilmiş olunsaydı
bugün bu sorunlar yaşanmıyor olacaktı. Laf atıyor diye
kendini zindanlarda bulan kişiler yumurta atıyorsa yarın
farklı şeyler de atabilirler demektir bu. Bu, Atılsın,
doğrudur. anlamında bir söylem değildir ama öğrencilerin
gerçek manada muhatap alınmadığı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZDAL ÜÇER (Van)
- Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin aleyhinde ikinci söz Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mehmet Sağlama aittir.
Buyurun Sayın
Sağlam. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
SAĞLAM (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun son olaylarla ilgili bir
Meclis araştırması açılmasıyla ilgili konuda
görüşlerimi belirtmek üzere huzurunuzdayım. Bütün
arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
üniversite meselesi, eğitim meselesi, bütün ülkelerde günceldir, her zaman
tartışma konusudur, her zaman üzerinde fikir yürütülen bir konudur,
önceliklidir ve önemlidir. Türkiye gibi, nüfusunun büyük çoğunluğunu
gençlerin oluşturduğu bir ülkede ise bunun daha önemli olması,
daha da öncelikli olması kadar doğal bir şey yoktur.
Şimdi,
dünyaya bakıyorsunuz, zaten dünya elit eğitiminden kitle
eğitimine geçmiş. Aşağı yukarı 1980lerde 100
milyon üniversite öğrencisi tahmin ediyor UNESCO, 1980den 2000e geçen
yirmi yıl zarfında ise bunun aşağı yukarı 2
misline çıktığını görüyor ve 2020 yıllarında
bunun tekrar katlanarak çoğalacağını ileri sürüyor yani 200
milyonun üzerinde, şu anda, dünyada, üniversite öğrencisi
bulunduğunu ileri sürüyor. Şimdi, bu kitlenin çok iyi
eğitilmesi, bu kitlenin eğitiminin yönlendirilmesi, yönetilmesi çok
önemli bir iş.
Şimdi,
Değerli Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsü Profesör Yıldızla uzun
yıllar beraber çalıştık. Kendisinin, özellikle
delikanlılık çağındaki gençlerin sorunlarının
hoşgörüyle karşılanması, anlayışla
karşılanması konusundaki fikirlerine katılıyorum.
Ancak Üniversitelerden ses çıkmıyor. diyor Sayın
Yıldız, üniversitelerden ses çıkması şart değil.
Üniversiteler, araştırırlar, bilgi üretirler, yayarlar,
sınıflarında konuşurlar ve öğrenciler üretirler,
yetişmiş meslek adamları üretirler, formasyon sahibi insanlar
üretirler.
Sayın
Şandırın özellikle söylediği şu söze yürekten
katılıyorum: Bilime dayalı bir araştırma yapılıp
gerekenler bir an önce yapılmalıdır. Şimdi, Meclis
araştırmalarının -burada tecrübesi olan
arkadaşlarımız bilir- öyle sorunlara anında çözüm
bulması, önermesi aylar alan bir şeydir ve bunların çoğu da
yine Sayın Şandırın söylediği gibi bazen zaman kazanmak
için verilen önergeler de olabilir. Bu onlardan birisi değil, kendisine
katılıyorum. Ama burada bu sorunun çözülebilmesi, Meclis
araştırmalarıyla çözülebilmesi bizim kanaatimize göre mümkün
değildir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Genel görüşme yapalım.
MEHMET
SAĞLAM (Devamla) Şimdi, olması gereken nedir? Olması
gereken aynen Sayın Şandırın da söylediği gibi
bilimsel olarak üniversitelerle görüşülerek, zaten bir bilim ve ihtisas
müesseseleri olan bu yüksek kurumların fikirleri de alınarak
nasıl yönlendirileceği, sorunlarının ne olduğu ortaya
konmalıdır. Son zamanlarda Sayın Başbakanın
yaptığı da budur. İki hafta üst üste üniversite
rektörleriyle toplanmıştır, görüş teatisinde
bulunmuşlardır, fikir alışverişinde
bulunmuşlardır ve olayın nereye gidebileceği konusunda, ne
kadar yardımcı olabileceği konusunda -Hükûmetimizin,
devletimizin üniversitelere- görüşler ileri sürülmüştür.
Üniversitelerin sorunları yok mudur? Vardır ve her zaman
olacaktır. Bütün mesele, bunları karşılıklı
görüşmeyle, karşılıklı fikir
alışverişiyle yapabilmektedir mesele.
Şimdi, son
olaylara baktığınız zaman, orantısız güç kullanma
daha çok olayın odağını oluşturuyor. Doğrudur, bu
olmuş olabilir, bu da incelenebilir ama önemli olan şu: Şimdi, yükseköğretimdeki
gençlerin özellikle delikanlılık çağında
olduklarını düşünürseniz, bunların sorunlarının
en yoğun olduğu çağda yaşadıklarını da kabul
etmemiz gerekir. Bunlar anatomik ve fizyolojik bakımdan büyümektedir,
psikolojik bakımdan büyümektedir, ekonomik sorunları vardır,
barınma sorunları vardır, evden
ayrılmışlardır, dersler yoğundur,
başarılı olmak zordur. Bütün bunları anlayışla
karşılamak bütün dünyanın kabul ettiği bir şeydir.
Delikanlıyı, genç kızı hoşgörüyle karşılamak
lazım, onlara hoşgörüyle yaklaşmak lazım. Burada
hemfikiriz. Hoşgörü her zaman bu gençleri daha iyi eğitir, daha iyi
büyütür, hayata hazırlar. Genel yaklaşım budur ve bu
yaklaşım doğrudur. Şimdi, bu anlayışı,
hoşgörüyü ilk önce ailelerden beklemeliyiz, sonra eğitimcilerden
beklemeliyiz, daha sonra yöneticilerden, devletten beklemeliyiz ve nihayet,
bütün bir toplumdan beklemeliyiz. Bu bir hayat tarzı olmalıdır,
genç kızlara, delikanlılara hoşgörüyle yaklaşmak ve
onların sorunlarını hoşgörüyle çözmek, şiddet yerine
pedagojik yöntemlerle çözmek, pedagojik yöntemlerle yaklaşmak.
Şimdi,
Anayasamıza göre durum nedir? Anayasamıza göre,
aşağı yukarı 12 Eylülden sonra üniversite gençliğinin,
öğrencilerin bir nevi
politikasızlaştırıldığı, politikadan uzaklaştırıldığı
gibi görüşler olmuştur. Yeniden üniversiteler de politika
yapsın, öğrenciler de politika yapsın fikri ortaya
atılmıştır. Şimdi, buradaki anayasal durum şudur:
Öğretim üyeleri politika yapsın mı? Peki, yapsın.
Nasıl yapsın? Her derse gelen öğretim üyesi kendi politik
anlayışına göre mi ders anlatsın? Her üniversitenin
öğretim üyelerinin, şu partinin, bu partinin dernekleri mi kurulsun?
Hayır, Anayasanın istediği bu değil, sonradan çıkan
kanunun istediği de bu değil. Zira, düşününüz ki, hepimiz öyle
bir millete mensubuz ki bazen belli yaşa gelmiş, belli sorumluluklar
mevkiinde olan insanlarımız bile kavga edebiliyor kamuoyu önünde.
Öyleyse, on sekiz ile yirmi dört yaş arasındaki gençleri aynı
sınıfta okutacaksınız, aynı yemekhanede yemek yiyecek,
aynı derse girecek, siyasi tartışma yaparak üniversitede de
politika yapacak. Bunların kavgasını önleyebilir misiniz?
Şimdi,
öyleyse ne yapılmış? Çıkan kanunda denmiş ki:
Öğretim üyeleri elbette ki siyasetle meşgul olur ama siyasi
partilerin merkez karar organlarında görev alabilirler. Bu doğru bir
yaklaşım. Öğrenciler de elbette on sekiz yaşını
aşmış her Türk vatandaşı gibi siyasetle meşgul
olur ama üniversitenin dışında siyaset yapar. Şimdi, bu
kanuni durum, bu anayasal durum. Öyleyse bunların şu veya bu şekilde
fikirlerini söylemeleri her zaman, sık sık
karşılaştığımız işlerden birisi. Ama
geçmiş tarihimize baktığınız zaman, bu
protestoların giderek şiddetlendiğini, işte o
delikanlılık, genç kızlık çağındaki deli kanla
daha da ileri gittiğini ve giderek ülkenin yönetimine, şiddete
dönüşen bir baskı hâline dönüştüğünü de görmemiz gerekir.
Şimdi,
şu veya bu şekilde, kim ne derse desin, üniversitenin
sorunlarının çözülmesi için rektörlerle toplantı
yapıldı ve Sayın Başbakan dedi ki: Seçimden sonra
üniversitelerle ilgili yeni düzenlemelere gideceğiz. Şimdi, ne
olacak? Bu yeni Anayasayla olacak. Düşününüz ki 2 Anayasa profesörü
Anayasa konusunu tartışmak için bir üniversiteye gidiyor ve birisi
faşistlikle suçlanıyor, diğeri yumurta yağmuruna tutuluyor
ve önceden hazırlanmış Yumurta festivaline hoş geldiniz.
diye de pankartlar açılıyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, Sayın Şandır bir şey
daha söyledi, dedi ki: Lütfen bu konuyu, bu konuları siyaset malzemesi
yapmayalım. Bütün gönlümle kendisine katılıyorum ve hiçbir
siyasi mülahaza olmaksızın hepinizden istirham ediyorum: Bu
konuları siyaset malzemesi yapma yerine, bu konularda, geliniz, bilimsel
düşünelim, bilimsel toplantılar yapalım, üniversiteyle fikir
alışverişinde bulunalım, kendi aramızda fikir
alışverişinde bulunalım ama geçmiş tarihimizi tekerrür
ettirmeyelim. Bu, hayati bir önemi haiz Türkiye için ve bütün
arkadaşlarımın, bütün arkadaşlarımın
istisnasız, üniversite gençlerimizin ilk önce üniversitede bilgi ve bilim
sahibi olmalarından yana olduklarına inanıyorum. Tabii ki siyasi
fikirleri olacak, şiddet kullanmamak şartıyla bunu
kullanmalarını da her zaman müsamahayla
karşılamalıyız, buna da varız ama şiddete
dönüştüğü anda da hiçbir zaman onları teşvik edici yolda,
lütfen, onları teşvik edici yolda şu veya bu şekilde bir
mülahazada bulunmamaya da dikkat edelim. Bunu, bütün ömrünü
aşağı yukarı yükseköğretime vermiş bir
arkadaşınız olarak sizlerden istirham ediyorum. Bu konuyu
siyaset malzemesi yapmadan geliniz fikir düzeyinde tartışmada
bırakalım ve devletin güçlerinin, başta Başbakan olmak
üzere de konunun üzerinde olduğunu, rektörlerle görüşmelere
başladığını, üniversitelere, Millî Eğitime son
zamanda verilen bütçelerle yapılan yeni yurtlarla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
MEHMET
SAĞLAM (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
bu işin
peşinde olduklarını, bu işin öneminin farkında
olduklarını, bu konuda hassas olduklarını kabul ederek
bunun onlar tarafından çözülmesi için lütfen gerekli işlemin
yapılmasını bekleyelim.
Bakınız,
bir gazeteci arkadaşımız ne yazıyor bugün, kendisine
katılıyorum: Bir yandan bu küçük aktivist gençlik
gruplarının taşkınlıklarını
haklılaştırmak yanlıştır, teşvik edici olur.
Her ölçüsüz davranış eleştirilmelidir. Öte yandan, fiili
saldırı, öğrenim özgürlüğünü engelleme, kamu ve özel
mülkiyete saldırı gibi şiddet eylemleri olmadıkça polis ve
idare anlayışlı davranmalıdır. Bu gruplara
bakış, cezai olmaktan çok psikolojik ve pedagojik
olmalıdır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sağlam.
III.-YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Peki.
Yoklama talebi
vardır, şimdi onu yerine getireceğim.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Ünlütepe, Sayın Güvel, Sayın Diren, Sayın
Keleş, Sayın Genç, Sayın Köse, Sayın Altay, Sayın
Tütüncü, Sayın Özkan, Sayın Oksal, Sayın Koçal, Sayın
Yıldız, Sayın Ağyüz, Sayın Hacaloğlu, Sayın
Özdemir, Sayın Çakır, Sayın Barış, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Emek.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ ÖNERİLERİ (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız
tarafından, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan, Üniversite
öğrencilerine orantısız güç kullanılması
hakkında Meclis araştırması önergesinin 9/12/2010
Perşembe günkü birleşimde sunuşlarda okunması ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci
sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada
yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü
sırada yer alan Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy'un,
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi
Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoyun, Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı:
395)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/961) (S. Sayısı:
574) (x)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Dünkü
birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi
birinci bölümünün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ile
26ncı maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, biraz sükûneti temin edebilsek iyi olacak.
CHP GRUBU ADINA
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye bir hukuk devleti midir? Türkiyede demokrasi var
mıdır? Cevabı buradadır. Türkiye'nin hukuk devleti olup
olmadığının ve Türkiyede demokrasi olup
olmadığının cevabı buradadır. Türkiyede
demokrasi vardır ama polislerin ayakların altındadır
değerli arkadaşlarım. Hukuk devleti, hukukun üstünlüğü
temeline dayanan bir devlettir. Hukuk devletinde yönetenlerin hukuk
kurallarına uymama gibi bir özgürlükleri, bir hakları yoktur. Hukuk
devleti, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına
alındığı, yönetenlerin her türlü eylem ve işlemlerinin
yargı denetimine tabi olduğu, böylelikle bireylerin hukuk
güvenliğinin korunduğu bir devlettir. Oysa, Türkiyedeki bireysel hak
ve özgürlükler kullanılamaz hâle gelmiştir ve hepsi de mahkemeliktir
değerli arkadaşlarım.
Burada hepinize
sorsak Hukuk devletinin olmazsa olmaz ilkesi nedir? desek, herkes der ki:
Hukuk devletinin olmazsa olmaz ilkesi idarenin eylem ve işlemlerinin
yargı denetimine tabi olmasıdır.
Değerli
arkadaşlarım, gündeminde sürekli darbe ve demokratikleşme
tartışmalarının, söylemlerinin olduğu bir ülkenin
demokratik hukuk devleti olduğu söylenilemez. Darbe ve
demokratikleşme laflarının söylenmesi dahi o ülkenin hukuk
devleti olmadığının çok somut göstergesidir.
(x)
574. S. Sayılı Basmayazı 08/12/2010 tarihli 28inci
Birleşim Tutanağına eklidir.
Yargının
denetlenmesini bir türlü hazmedemeyen AKP İktidarı, kendi
iktidarına tek başına hâkim olabilmek için öncelikle kendine
bağımlı bir disiplinli polis teşkilatı, kendisine
bağlı mahkemeler yaratmak amacıyla hareket etmiş, bu
amacı gerçekleştirmeye yönelik yasa ve Anayasa
değişikliklerini yapmıştır. İktidardaki AKP,
sürekli, yargının alanını daraltan, yürütmenin
alanını genişleten yasal düzenlemeler yapmaktan geri
kalmamıştır. Nerede işine gelmediği bir yargı
kararı çıksa Bu bizim elimizi kolumuzu bağlıyor. deyip,
hemen kalkıp yeni bir yasa yapmayı alışkanlık hâline
getirmiştir.
Hükûmet,
çıkardığı genelgelerle, yasalarla mahkeme
kararlarını işlemez, işletilemez hâle getirmektedir. Daha
dün bu Meclisten Türk Ceza Kanununun 257nci maddesindeki öngörülen ceza
miktarları indirilmek suretiyle, âdeta, mahkeme kararlarını
uygulamayanlar ödüllendirilmiştir.
Yine, 3 AKP
milletvekilinin getirdiği kanun teklifinin 17nci maddesiyle, yargı
kararlarını uygulamayan kişilerin kişisel kusurlarına
dayanarak dahi tazminat davası açılmasının önüne
geçilmiş olması, bu konuda mahkeme kararlarının iktidar
tarafından nasıl geçersiz hâle getirilmeye çalışıldığının
somut örneğidir.
Değerli
arkadaşlarım, işte bu nedenle siyasi iktidar, kendi keyfî
taleplerini yerine getirmediği nedeniyle HSYKyı cezalandırmak
için HSYKnın yapısını değiştirmeye
kalkmış ve bu nedenle de Anayasa değişikliği
yapmıştır. Anayasa değişikliği referandum
süresince 12
Sayın
Başkan, herkes uğultu hâlinde.
BAŞKAN Sayın
Öztürk, uyardım ben arkadaşlarımızı siz ilk
başladığınız zaman. Bir kere daha uyarayım.
Buyurun.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Anayasa değişikliğinin referandumuna
ilişkin süreçte, 12 Eylül darbesi ve faili meçhul cinayetlerle
hesaplaşmak söylemiyle yürüttüğü referandum sürecinde devletin tüm
olanaklarını pervasızca kullanmış, sonunda Hükûmetin
ve Adalet Bakanının istediği gibi, HSYK toplantılarına
Adalet Bakanı Müsteşarı girdiği zaman kalkıp önünde
ceketlerini ilikleyen kişilerden oluşan, âdeta Adalet Bakanlığının
bağlı bir şube müdürlüğü şeklindeki HSYKyı
kurmuştur değerli arkadaşlarım. Müsteşar
toplantılara girdiği zaman kalkıp ayağa ceketlerini
ilikleyen kurul üyelerinden oluşan bir kurulun yargı
bağımsızlığını bu ülkede
gerçekleştirmesi mümkün değildir.
Değerli
arkadaşlarım, siyasi iktidar 12 Eylül darbesiyle hesaplaşmak
iddiasıyla bu kampanyayı yürütmüştür. Şimdi, 12 Eylül
darbesiyle hesaplaşmak ne oldu? Faili meçhul bırakılan siyasi
cinayetlerle hesaplaşmak nerede kaldı? AKPnin, 12 Eylül darbesiyle,
faili meçhul bırakılan cinayetlerle hesaplaşmadan hâlâ darbe
hesaplaşma edebiyatı yapması hayret vericidir, hâlâ halkın
12 Eylül darbesine yönelik tepkilerini istismar etmesi çok acıdır
değerli arkadaşlarım.
Toplumu
baskı, şiddet, işkenceyle susturan, sindiren, milletin
iradesini, milletin hakkını hukukunu yok etmek için millete, halka,
demokrasiye, hukuka, hukuk devletine, özgürlüklere karşı yapılan
ve yapılacak her türlü hareketlere ve darbelere karşı çıkmak
hukuka inanan herkesin, özellikle millî iradenin temsilcisi olan Türkiye Büyük
Millet Meclisinin ve milletin hakkını hukukunu korumak için namusu ve
şerefi üzerine yemin etmiş biz milletvekillerinin öncelikli
görevidir. Ancak, askerlerle, yargıyla, devletin temel kurumlarıyla
kavga etmek, darbeyle hesaplaşmak değildir. Darbeyle hesaplaşmak
askerin etki alanını daraltmaya indirgenemez. Darbeyle
hesaplaşmak darbe hukukunu, darbe yasalarını kaldırmakla
olur. Darbe hukukunu koruyarak, darbe hukukunu besleyerek, büyüterek, darbe
hukukunun keyfini biraz da biz sürelim anlayışıyla darbe
hukukundan beslenerek darbelerle hesaplaşamazsınız. Darbe
hukukunun temeli olan Siyasi Partiler Kanunundaki antidemokratik hükümleri
kaldırmadan, seçim barajını yıkmadan, YÖK
yasalarını kaldırmadan darbeyle
hesaplaşamazsınız. 12 Eylül 1980 darbesinin toplumda
yarattığı mağduriyete ilişkin kanun tekliflerini
Adalet Komisyonu raflarında bekleterek, yine 12 Eylül 1980de idam edilen gençlerin idam
edilmelerine ilişkin kanun tekliflerini Adalet Komisyonu raflarında
bekleterek darbeyle hesaplaşamazsınız değerli
arkadaşlarım. Artık sizin bu söylemlere son vermeniz gerekir.
Yıllardır bu ülkede 12 Eylül darbe hukukunun keyfini
çıkarıyorsunuz. Yıllardır bu ülkede halkın darbeye
yaptığı tepkileri istismar ederek gününüzü gün ediyorsunuz.
Artık bunlara son verin.
Değerli
arkadaşlarım, dünkü konuşmasında Sayın Adalet
Bakanı Biz referandum süresince 12 Eylül generallerinden hesap
sorulacak. demedik. dedi, Biz, bu 12 Eylül generallerinin
yargılanmasının önünü kapatan geçici 15inci maddenin burada
kalmasının ayıp olduğunu söyledik. dedi. Sayın Bakan,
o söylem Cumhuriyet Halk Partisinin söylemiydi.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, 20 Temmuz 2010, Recep Tayyip Erdoğan:
Bir daha 12 Eylüller yaşanmasın diye onunla hesaplaşmamız
lazım. Geçmişin yanlışlarıyla yüzleşmeden daha
aydınlık bir gelecek kuramayız.
Yine, 24 Temmuz,
Başbakan Erdoğan Bedel ödedik. diyenleri de 12 Eylülle
hesaplaşmaya çağırdı.
9/8/2010:
Evetle hesap sorun. 12 Eylülde Evet. deyin, hesabı kesin.
Şimdi
gelelim Sayın Bakanımıza. Sadullah Ergin, 29/5/2010: Hükûmet
halkın daha demokratik ve özgür olması için
uğraşmaktadır. Bugün biz varız, yarın biz yokuz. 12
Eylülde çıkan bugünkü geçici 15inci maddeyle, 12 Eylülü yapanlardan hesap
soramıyorduk. Anayasada yapılacak değişiklikle 12 Eylülü
yapanlardan hesap soracağız. Adalet Bakanı söylüyor bunu
değerli arkadaşlarım.
Yine, 8
Kasım 2010, Sadullah Ergin. Adalet Bakanı Sadullah Ergin 12
Eylülcülerin yargılanmasıyla ilgili olarak
Savcılığın tereddüdü var, yargılanır ya da
yargılanmaz diyemem. Ne zaman söylüyor? 8 Kasım 2010da,
referandumdan... Yani önceki söylemler döndü şimdi değerli
arkadaşlarım.
Bekir
Bozdağ, 28/5/2010: O zaman biz diyoruz ki gelin, bu 12 Eylülcüleri
yargılayayım, yargıya çıkaralım, yargının
önünde hesap vermelerinin yolunu açalım. MHP ayağını
dayıyor, Hayır. diyor, CHP Hayır., BDP Hayır. diyor.
Niye hayır? Hani siz zulüm gördüydünüz, haksızlık gördüydünüz?
Yoldaşlarınızı, candaşlarınızı idam
sehpalarında bunlar sallandırdı, işkencehanelerde işkence
yaptılar, zindanlarda bu insanları çürüttüler. Öyleyse bu ülkenin
evlatlarını zindanlara çevirenlerden hesap sormalıyız.
Gelin hesap soralım, gelin engeli kaldıralım.
Yine Bekir
Bozdağ, 3 Ağustos 2010.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum Sayın Öztürk, tamamlayın lütfen.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) - Yargı süreçleri de işleyecek. Darbeyi yapanlar ve
iştirak edenler mutlaka yargının huzuruna çıkacaktır.
Sandıkta başlayan sorgu yargıda devam edecektir.
Yine Bekir
Bozdağın 11/11/2010 günkü konuşması: 12 Eylül darbesini
yapanlar mutlaka yargılanacak, Anayasa değişiklikleri bunu
gerektiriyor.
Değerli
arkadaşlarım, referandum sürecine 12 Eylüle hesap sorma söylemiyle
girildi. Burada da AKPnin Neden Evet? kitapçığı var. Bu
kitapçıkta Anayasa değişikliğiyle 12 Eylül darbesinin
failleri ve yardımcılarının yargılanması için
Evet deyin. diyor. Bu da Cumhuriyet Halk Partisinin Neden Hayır?
broşürü. Bu değişiklikle 12 Eylül darbecilerine yargı yolu
açılacak mı? Hayır. diyor. Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Hükûmet, Adalet Bakanı, Başbakan topluma
taahhütte bulundu. 12 Eylül darbesini yapanlardan hesap sorulacağı,
yargılanacağı konusunda taahhütte bulunmuştur. Ben bu
kürsüden haykırıyorum. Başbakanı, Adalet Bakanını,
diğer bakanları 12 Eylül 1980 darbesini yapanlardan hesap sormaya
çağırıyorum, bunun yasal düzenlemelerini yapmaya
çağırıyorum. Aksi takdirde, halka verdiği taahhütleri
yerine getirmemiş olacaklardır değerli arkadaşlarım.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Sayın Rıdvan
Yalçın. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; 574 sıra sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanun Tasarısının birinci bölümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Konuşmamın başında yüce Meclisin değerli
üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, aylardır ülke gündemini meşgul eden bir Anayasa
değişikliğinden sonra bir referandum sürecini yaşadık
ve bugün Türk siyasetinin en önemli tartışma alanlarından birisi
olarak karşımıza çıkan bir idari kurul olması
sebebiyle Hükûmeti, yargısal etkileri sebebiyle de yüksek
yargıyı, hatta bütün yargıyı ilgilendiren Hâkim ve
Savcılar Yüksek Kuruluyla ilgili bir çalışma yürütüyoruz fakat
beklentinin aksine, bu çalışma bugün oldukça sakin yürüyor. Bunun
sebebi, değerli milletvekilleri, aslında Anayasa oylaması
sonucunda, referandum sonucunda kavganın bitmesine yol açan Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulundaki yapı, AKPlileştirilen bir yapı
oluştuktan sonra da burada detayları konuşmanın çok anlamlı
olmadığı bir dönemi yaşıyoruz.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, Sayın Genel Başkanımız
Anayasayla ilgili konu ilk kez gündeme geldiğinden bu yana hep
uzlaşma kavramından bahsediyor.
Sayın
Başkanım, Genel Kurulda çok ciddi bir uğultu var. Biraz önce
ikaz ettiniz ama dinlemek istemeyen arkadaşlarımıza sohbetlerine
dışarıda devam etme imkânı tanısak daha uygun olmaz
mı?
BAŞKAN
Adıma söylediniz, tamam, kayıtlara da geçti.
Buyurun.
RIDVAN YALÇIN
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, referandumdan sonra ana muhalefet partisinin de
bir yeni Anayasa yapalım teklifine bu kez Sayın Başbakanın,
Sayın Genel Başkanımızın teklif ettiği yöntemi
önermesi de ibret verici bir durumdur diye düşünüyorum.
Biraz önce burada
üniversite olayları konuşuldu. Değerli milletvekilleri, devri
iktidarınız döneminde farklı açılımlar yapma
iddiasıyla hareket ederken aslında birçok husumet alanına,
birçok fitne alanına ülkeyi maalesef dönüştürdünüz. Bu etnik temelde
ve mezhepsel temelde yaşanan ayrışmanın ülke olarak çok
ağır bedellerini ödeme riskiyle karşı karşıyayız
fakat referandum süreciyle birlikte yaşadığımız çok
daha ciddi bir ayrışmayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sayın Enver Yılmaz, Ordu Milletvekilimiz -o da salonumuzda- hem
kendisi benim meslektaşım hem eski bir arkadaşım.
Değerli
milletvekilleri, Orduda -muhtemelen sizin illerinizde de
yapılıyordur- her bayram protokolle halk bayramlaşması
yapılıyor. Biz de o bayramlarda hem mülki idari amirlerle beraber
milletvekilleri olarak da yan yana diziliriz, halkımızla bayramlaşırız.
Değerli
arkadaşlar, ilk kez bu dönem, bu yıl bayramda
vatandaşlarımızın, şehir protokolünün, şehir
bürokrasinin, 2 milletvekili olarak yan yana durduğumuz bir
bayramlaşma atmosferinde, her ikimize de sarılırken ya da el
sıkışırken elini sıkı mı tutayım,
gevşek mi tutayım tereddütleri yaşadığına
şahit oldum. Bunu Orduda bir toplantıda, sayın vekillerimizin
olduğu bir toplantıda da paylaşmıştım.
Değerli
arkadaşlar, bu çok çarpıcı bir örnektir. Bugün Ordu gibi
problemsiz bir ilde, vatandaşlarımız, bürokrasi, 2 milletvekili
arasında, yan yana duran 2 milletvekili arasında bayramlaşmada
Nasıl bir pozisyon alayım, samimi mi davranayım, uzak mı
davranayım? noktasına gelmişse bu ülke için tehlike
çanları çalıyor demektir. Onun için, geldiğimiz
ayrışma sürecinin çarpıcı, ibret verici bir resmi olarak bu hususu takdirlerinize arz
ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten sıkıntılı bir referandum süreci
yaşadık, her türlü manipülasyonun yapıldığı, her
türlü kötü propagandanın, kara propagandanın yapıldığı
bir süreç yaşadık. Maalesef kamu görevlilerinin birer parti memuru
gibi görevlendirildiği atmosferler yaşadık. Özellikle
yandaş medya üzerinden diğer parti tabanlarına çok çirkin
taarruzların yaşandığı bir dönem yaşadık ve
bütün bunlara rağmen, bütün bu kara propagandaya rağmen ancak yüzde
58 gibi, toplumsal meşruiyeti kuşkulu, sorgulanmaya açık,
neredeyse 2 kişiden birinin reddettiği bir Anayasa paketi sonucunda
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun da içinde olduğu paket
geçmiş oldu ve bize göre süreç doğru işlemedi. Bugün, biz,
burada Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu oluştuktan sonra,
yapı, çatı oluştuktan sonra bunun kanununu görüşüyor
olmayı hukuk sistematiği bakımından da doğru
bulmuyorum. Bu kanun görüşüldükten sonra, ancak, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu oluşmalıydı ve bu mutlaka toplumsal
meşruiyeti, demokratik meşruiyeti sağlanmış bir
uzlaşmadan sonra oluşmalıydı.
Değerli
arkadaşlar, Milliyetçi Hareket Partisinin yüksek yargıya
karşı tavrı MHPnin seçim beyannamesi gibi, parti programı
gibi yazılı metinlerinde de ortaya konmuştur. Özellikle
Milliyetçi Hareket Partisi, Meclis iradesine müdahale olabilecek kararlara her
defasında itiraz etmiştir. En son Anayasa paketiyle ilgili
yapılan iki rötuşa bile Milliyetçi Hareket Partisi Bu, millet
iradesinin tecelli ettiği Meclis iradesine karşı
saygısızlıktır. şeklinde tavrını da ortaya
koymuştur.
Fakat
değerli arkadaşlar, bütün bu itirazlarımız yüksek
yargıyı ve genel olarak yargı kurumunu halkın gözünde
itibarsızlaştırma, etkisizleştirme ve verilen birtakım
yanlış kararları fırsat bilerek yargı kurumunu da bir
Hükûmet bürokrasisi, hâkim, savcıyı da Hükûmet memuru hâline getiren
bir çalışmaya dönüşmemeliydi. Bu çalışmanın,
göreceksiniz, ileriki yıllarda onlarca yıl belki Türkiyede
doğurduğu handikapları yaşamaya devam edeceğiz.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Başbakan bir konuşmasında
yargıdan pranga diye bahsetmişti. Aslında, yargı,
özellikle anayasal yargı iktidarların ayağına pranga olsun
diye ihdas edilmiştir, erkler ayrılığının sonucu
budur, tabii sonucu budur. Yargı, yanlış yapan iktidarlara,
elbette yaptığı yanlışa dur demek için ihdas
edilmiştir. Görevi bu olan, anayasal görevi bu olan yargıya pranga
diye bakılmasının, değerlendirilmesinin erkler
ayrılığını anlamamak olduğunu ifade etmek
istiyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, burada Anayasa görüşmelerinde ifade
etmiştim. Adalet ve Kalkınma Partisi yüksek yargının
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun mevcut yapısının, bir
önceki yapısının bir başka siyasi partiyle ilişkili
olduğu, hatta -üzülerek ifade ediyorum- Sayın Başbakanımız
buna bir mezhepsel de faktör ekleyerek ifade etti; bundan rahatsız
olduğunu, burada tek sesli bir yapı olduğunu, onun için bu
yapının çeşitlendirilmesi gereğini ifade etmişti ve
bunun için bu paketi çok önemsediklerini ifade etmişti.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, evet, Kurulun yapısı
değişti, sayısı arttı, peki çeşitlendi mi? Orada
bir demokratik meşruiyet oluştu mu, farklı sesler oluştu
mu? Eğer şikâyet ettiğiniz konu buysa, bu sonucun
gerçekleşmiş olması gerekir.
O noktada,
değerli arkadaşlarım, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna
yeni seçilmiş önemli bir bürokrat arkadaşımızın
seçimden sonra basında yer almış bir mülakatından birkaç
alıntı yapmak istiyorum. Diyor ki bu arkadaşımız: Biz
aday olan arkadaşlar arasında değerlendirmeler yaptık.
Adana, Mersin yöresinden, Karadenizden, İstanbuldan birer aday olsun ki
oradaki oyları alalım dedik. Hep beraber birleşirsek seçilme
şansımız olur dedik.
Arkadaşlar,
bana göre varlığı tartışılması gereken bir
dernek, bir yargı derneği -ki iktidar bu derneğin geçmişte
çok aleyhinde oldu ama- o derneğin faaliyetlerinin
yanlışlığını ifade etmek yerine bir alternatif
dernek kurmayı tercih etti. Ben yargıda bir dernekleşmenin
özellikle insanları ideolojik ayrımlara tabi tutacak, ideolojik
kamplar oluşturacak bir görüntünün yargıda çok tehlikeli
olduğuna, yanlış olduğuna inanan bir insan olarak, Hükûmet
aynı hatayı yaptı ve değerli arkadaşlar, bu
arkadaşımız bir birleşmeden bahsediyor. Kime karşı?
Bir derneği kendisine rakip olarak görüp o derneğe karşı
bir birleşmeden bahsediyor.
Bu konuşmada
Teşkilattan gelen talepler doğrultusunda. ifadesini
kullanıyor. Bu siyasi jargonda kullanılan bir ifadedir ve
değerli arkadaşlarım, en önemlisi bu arkadaşımız
şöyle bir ifade kullanıyor, diyor ki: AKP döneminde alınan
hâkimlerin, savcıların oyları etkili oldu deniyor.
İstanbulda bizim dönemimizde alınan hiç kimse yok ama ben orada 603
oy aldım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
RIDVAN YALÇIN
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Arkadaşlar,
bakın, Hâkimler Savcılar Yüksek Kuruluna seçilmiş olan
arkadaşımız Bizim dönemimizde İstanbulda alınan
hâkim, savcı yok ama ben oradan da çok oy aldım. ifadesini
kullanabiliyor.
Arkadaşlar,
bu tablo, bu resim, ne yazık ki üzülerek ifade ediyorum, HSYKnın
yapısı artmışken, sayısı artmışken
aslında bir tek sesliliğin olduğunu, sadece sesin sahibinin
değiştiği gibi bir sonuca bizi götürüyor ki bu hayırlı
olmamıştır, doğru olmamıştır ve değerli
arkadaşlarım, Sayın Bakanın da Komisyonda aslında bu
beyanı teyit eden, tek sesliliğin değişmediğine
ilişkin beyanları vardı ama sürem yetmedi. Ümit ediyorum, bütün
bunlara rağmen seçilen Kurul üyeleri vicdanlarıyla davranır ve
ülkemize hayırlı hizmetlerde bulunurlar diyor, bu düşüncelerle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yalçın.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunuyla ilgili, biz boykotçu cepheyiz. Ne evet
ne hayır dedik. Biz sadece şunu söyledik: Bu Anayasanın
85inci maddesi değişti, eğer başını
değiştirmezseniz, sonunu değiştirmezseniz bu Anayasa
değişmiş olmaz. YÖKü duruyor; bakın, üniversite olayları
var. MGKsı duruyor; bakın, askerî vesayet var ve siz, 7 tane HSYK
üyesinin sayısını 22ye çıkarırsanız, inanın
yargıyı bağımsızlaştıramazsanız.
Yargı çok
farklı bir olay arkadaşlar. Yargıda bulunanlar iyi bilir.
Cezaeviyle yargı, hazırlık aşamasıyla yargı,
kâtipleriyle, binalarıyla, duruşma salonlarıyla yargı,
yüksek yargısıyla ve bölünmüş yargısıyla yargı.
Bunların hepsini bir bütün olarak değerlendirmediğiniz zaman,
sadece bu uyum yasasına hapsettiğiniz zaman ne bunu çıkaranlar
yargıda reform ve devrim yapmış sayılır ne de buna
itiraz edenler bunun başka bir anlama geldiğini söyleyebilir. Biz,
buraya önergeler verdik, hatırlarsınız, yargı
birliğini savunduk. Siz HSYK üyeliklerine askerî yargıçları
seçiyorsunuz, yanlış. dedik size ama kabul etmediniz. Ne zaman ki 3
generali görevden aldınız, 3 general Askerî Yüksek İdare
Mahkemesine dava açtı, hemen başladınız Yargı
birliği yok. Generaller yargılanacak, albaylar mı karar
verecek? diye. Sonra Koşanerle görüşüldü, ne oldu o arada?
Çoğunlukla durumu kurtardınız. Peki, biz bu kürsüden söylemedik
mi? Söyledik. Bu olmaz, yargı birliğini sağlayın. dedik,
çok şey söyledik.
Şimdi
referandum meydanında değiliz, Meclisteyiz. Siz bana
İstanbuldaki bir asliye hukuk hâkiminin, bir asliye ceza mahkemesinin,
bir sulh hâkiminin, bir sulh ceza mahkemesinin
. Ekim ayından, Mayıs
2011e duruşma günü veriyor, yedi ay, sekiz ay, bir sene sonraya. Bana
bunu nasıl kısaltacağınızı anlatın, geciken
adaleti anlatın. Bana bir hâkimin Avrupa standartlarının üstünde
5 kat dosyaya baktığını anlatın, dosyaları evine
götürdüğünü anlatın ve o yargıçların, o savcıların
da yargıç güvencesinin olmadığını gelip size
anlatalım. Bir bütündür yargı, bir bütündür adalet. Eğer siz
yargının yapılanmasıyla ilgili, eğer siz fiziki
koşullarıyla ilgili, eğer siz 7 bin tane hâkim, savcı
açığıyla ilgili, eğer siz kırtasiyesiyle ilgili,
eğer siz bütün bunlarla ilgili önlem almadığınız
zaman, en güzel anayasaları da çıkarsanız, en güzel uyum
yasalarını da çıkarsanız bu ülkeye adalet gelmez. Geciken
adalet adalet değildir. Sayın Bakan, Kemal Türklerin davası
otuz yıl sürdü, otuz yıl. Otuz yıl adalet sağır
mıydı, kör müydü,topal mıydı? Hani kraliçenin gözleri
kapalıydı, kılıcı vardı? Ne oldu otuz senede?
Kızının sesi yankılanıyor. Kızı dedi ki:
Gecikti adalet, katil kazandı. Ben de Mecliste
bağırıyorum: Gecikti adalet, katiller kazanıyor!
Yalnız bu
değil, yalnız bu değil arkadaşlar, uzun süre tutuklu
kalıp yargılananlara ne diyorsunuz? Üç sene isnadı bilmeden,
mahkemeye çıkmadan yargılanan, ister çete olsun, ister terör örgütü,
ister siyasi, ister adli suçlu, kimi üç sene bekletmeye hakkınız var?
Kimi senelerce tutuklu tutmaya hakkınız var? Üç sene sonra Pardon.
mu diyeceksiniz? Üç sene sonra ceza adaletinde geriye dönüşü mü
sağlayacaksınız? Üç sene sonra Adalet gerçekleşti. mi diyeceksiniz?
Bu mağduriyeti nasıl gidereceksiniz? Yargı budur, adalet budur,
insan unsurudur, vicdandır, hakkaniyettir, tarafsızlıktır,
bağımsızlıktır.
Şimdi ben
size söyleyeyim, üniversite olaylarını konuşuyorsunuz.
Şerzan Kurt Muğlada öldürülüyor, davası Eskişehire
gönderiliyor.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Bu ne biçim adalet!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Şimdi Muğlada adaleti, güveni sağlayamayan bir
Hükûmet bitmiştir. Buradan iddia ediyorum, Muğlada ağır
ceza mahkemesinde veya İzmirde veya Diyarbakırda veya Vanda
eğer yerinde güveni, adaleti sağlayamıyorsanız
Bakın,
KCK davasından 1.600 arkadaşımız yargılanıyor,
seçilmiş belediye başkanlarımız, Diyarbakır gibi 1,5
milyonluk bir şehrin merkezinde. Hâkimlere saldırı mı oldu,
binalara saldırı mı oldu, oraya gelen görevlilere
saldırı mı oldu? Ama ana dilini konuşmak istediği için
benim adaletim o zaman kör oluyor, diyor ki: Kürtçe yok.
(x)
Yazacaksınız Mecliste şimdi bilinmeyen dilde.
Bu tutanaklara,
stenograflara hangi Meclis başkanı talimat verdi bilinmeyen dilde?
Burada
İbranice konuştu İsrail Devlet Başkanı, burada
Amerikan Başkanı İngilizce konuştu, yazdınız,
burada El Beşir geldi, Uluslararası Ceza Mahkemesinin katil diye
tutuklama kararı verdiği kendi dilinde konuştu, yazdınız
ama 20 milyonun üstünde Kürt yurttaşı çıkıyor, burada
bilinmeyen dil yazıyorsunuz.
Sayın Adalet
Bakanı, hani adalet?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Nerede adalet?
HASİP KAPLAN
(Devamla) - 20 milyonun gözüne baka baka hani adalet?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Hani adalet?
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Ben soruyorum? Çok şey sorabilirim.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Adalet polislerin ayağının altında!
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Çok şey söyleyebilirim ama ben başka bir şey
söylemek istiyorum: Bugün 9 Aralık, yarın 10 Aralık, Sevgili
Ahmet Kayanın 10 Aralık 2000de, Pariste, sürgünde ölümünün 10uncu
yıl dönümü. Size bir şey ifade ediyor mu arkadaşlar? Meclisin
çok saygıdeğer milletvekilleri, siz ne anlıyorsunuz: Ahmet Kaya,
Paris, ölüm? Pazar günü de yıl dönümü kutlanacak (xx) İstanbulda.
Gazeteciler
Cemiyetinin, Magazin Gazetecileri Derneğinin bir gecesinde Bir Kürtçe
şarkı söyleyeceğim, bunun klibini yayınlayacak bir
televizyon çıkarsa diye başladığı sözlerinden linç
girişimi yaşadı. Yetmedi, saldırıya uğradı;
yetmedi, adalet devreye girdi; İstanbulun devlet güvenlik mahkemesi
devreye girdi, terörist dedi, örgüt üyesi dedi, terörle mücadele polisleri
peşine takıldı, gözaltına alındı, evi
basıldı.
İstanbul
DGMye getirildiği zaman ben avukattım. Halkın sevdiği bir
sanatçıyı -Malatyalı ama gönlü Türkiye, gönlü dünyaydı
onun- getirdiler, terör örgütüne yardım, yataklık dediler Kürtçe
bir klibi yayınlanacak diye ve bu adalet ve bu devlet güvenlik mahkemesi
üç yıl dokuz ay! hapis cezası verdi, üç yıl dokuz ay! Yani insan
ana dilinde bir şarkıyı bir televizyonda söylemek istediği
zaman bu ülkede terörist oluyor, ceza alıyor, sürgüne gidiyor, hasrete
gidiyor ve Parisin varoşlarında gencecik bir yaşta deri
pardösüsü, tabakası, sazını bırakarak bu ülkeye veda
ediyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Şimdi soruyorum: O özel devlet güvenlik mahkemesi, o özel
ağır ceza mahkemesi, o zulüm mahkemeleri, o olağanüstü
mahkemeler, o siyasi mahkemeler devam etmiyor mu Sayın Bakan? Dün dediniz
ki: Özel ağır ceza mahkemelerini kaldırmayı
düşünmüyoruz, gündemimizde yok. Sizin gündeminizde demokrasi de yok
demektir, sizin gündeminizde bağımsız yargı yok demektir,
sizin gündeminizde adalet yok demektir, sizin gündeminizde vicdan yok demektir,
sizin gündeminizde insaf yok demektir, sizin gündeminizde insanlık yok
demektir.
(x)
Bu bölümde, Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dille birtakım
kelimeler ifade edildi.
(xx)
Bu ifadeye ilişkin açıklama bu Tutanak dergisinin 236 ncı
sayfasında yer almaktadır.
Bu ülkede
olağanüstü yargı, bağımsız yargının
düşmanı ve katilidir. Bu ülkede olağanüstü yargı
siyasilerin düşmanıdır. Bu ülkede olağanüstü yargı
demokrasinin düşmanıdır. Bu ülkede olağanüstü yargı
darbelerin savunucusudur. Sıkıyönetim bu Meclisi ve bütün parti
liderlerini Zincirbozana toplayan yargıdır. Eğer siz buna
Evet. derseniz, korursanız, adaleti savunamazsınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bu duygularla Sevgili Ahmet Kayayı sevgiyle anıyorum
çünkü bir avukat olarak, Pariste üç gün önce telefonda konuşmuştum
onunla. Saygıyla önünde eğiliyorum.
Şafak
Türküsünün de ve son üç satırı,
Demirlere yeten
gücüm mektuplara yetmedi.
Bu ne biçim
sevgi, nasıl kardeşlik?
Bu nasıl
dostluk, bu ne beter sevda, benim aklım ermedi. diyor.
Saygılarımla.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Şahıslar
adına ilk söz, İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vuralda.
Sayın Vural
yok mu?
Sayın Bal,
yerine konuşacak birisi var mı? Şahıslar adına
Sayın Oktay Vuralın devrettiği biri var mı?
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkanım, anlayamadım.
BAŞKAN -
Sayın Oktay Vuralın söz sırası geldi, siz mi
konuşacaksınız diye sordum.
FARUK BAL (Konya)
Hayır, Sayın Vural yok
BAŞKAN
Peki.
Karaman
Milletvekili Sayın Mevlüt Akgün. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
MEVLÜT AKGÜN
(Karaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanun Tasarısının birinci bölümü
üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli
arkadaşlarım, 12 Eylül 2010 tarihinde halk oylamasına sunulan
Anayasa değişikliklerinin en çok tartışılan maddeleri,
Anayasa Mahkemesinin yapısı ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun yapısında değişiklik yapan düzenlemelerdi. 5982
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının bazı
maddelerinde değişiklik yapılmasına dair bu Kanunda
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda değişiklik içeren hükümler
belki de bir anayasa maddesinde olmaması gerektiği şekilde
teferruatlı olarak düzenlenmişti. O günleri hatırlayacak
olursak, muhalefet partilerimiz, yüksek yargıda görev yapan bazı
hâkimlerimiz, bazı sivil toplum örgütleri düzenlemelerin yargı
bağımsızlığını ortadan
kaldıracağını, hukuk devleti anlayışına
aykırı olacağını ve İktidarın kendi
yargısını oluşturmaya
çalıştığını iddia ederek halkımızdan
Anayasa değişikliklerine hayır oyu vermelerini isteyerek
değişikliklere karşı çıkmışlardı. AK
PARTİ ise Anayasa değişiklikleriyle yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığının
daha da güçleneceğini, yüksek yargının birilerinin arka bahçesi
değil, milletin ön bahçesi olacağını, üstünlerin hukuku
değil, hukukun üstünlüğünün gerçekleşeceğini ifade ederek
değişikliklere evet oyu verilmesi için milletimizin huzuruna gitmiştir.
Hepimizin bildiği gibi, milletimiz, halk oylamasında, Anayasa
değişikliklerine yüzde 58 civarında evet oyu vererek
değişiklikleri kabul etmiştir. Bugün görüştüğümüz
tasarı, aslında, halk oylamasıyla oluşan millet iradesinin
hayata geçirilmesinden ibarettir.
Değerli
arkadaşlarım, yargının bağımsız olması,
olmazsa olmaz şarttır ancak yargının
tarafsızlığı da
bağımsızlığının ilk şartıdır.
Yargı bağımsızlığını yargıç
keyfîliği ile de karıştırmamak gerekir. Hâkim, karar
alırken hiçbir baskı altında kalmadan hukuka ve vicdanına
göre adaletli bir karar alacaktır. Ancak yıllardan beri, bazı
yüksek yargı mensuplarının, kararlarıyla konuşmaktan
ziyade, hemen hemen her konuda demeçler vermeye alıştığı,
bazı mahkeme kararlarının siyasi kararlar olduğuna yönelik
geniş bir toplumsal algının oluştuğu ve bu durumun,
toplumun vicdanında kanayan yaralar açtığı dikkate
alındığında, bağımsızlığın
aslında keyfîlik olmadığı ve referandumda milletimizin
verdiği mesajı doğru anlamak gerektiğini düşünüyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısı ön yargısız olarak incelendiği zaman
tasarı ile yargı bağımsızlığı
güçlendirilmektedir, yargının tarafsızlığı
geliştirilmektedir, Kurul bağımsız bir yapıya
kavuşturulmaktadır, hukuk devletin güçlendirilmesine yönelik ileri
adımlar atılmaktadır; Kurul, geniş tabanlı bir temsil
esasına göre yeniden yapılandırılmaktadır. Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı hazırlanırken
Kurul ile ilgili olarak yıllardan beri değişik kesimler
tarafından dile getirilen eleştiri ve öneriler dikkate
alınmıştır. Diğer yandan, Avrupa Birliği ilerleme
raporları değerlendirilmiş, uluslararası hukuk ve
mukayeseli hukuktaki örneklerinden yararlanılmıştır.
Yargı alanında yapılacak reformların belirlendiği
Yargı Reformu Strateji Belgesinde, aslında, Kurulun yeniden
yapılandırılması bir hedef olarak ortaya konmuştur.
Kıymetli
arkadaşlarım, tasarının birinci bölümü, 1inci maddeden
27nci maddeye kadar olan maddelerden oluşmaktadır. Bu bölümde,
Kurulun görevlerini yerine getirirken ve yetkilerini kullanırken
bağımsız olacağı, hiçbir organ, makam, merci veya
kişinin Kurula emir ve talimat veremeyeceği hükme
bağlanmaktadır. Bu hükümle, yargı bağımsızlığı
ve hâkimlik teminatı ilkelerinin güvencesi olan bir kurul oluşturulması
amaçlanmaktadır.
Tasarı ile
Kurulun kendi sekreteryası oluşturulmaktadır. Teftiş
Kurulu, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna bağlanmaktadır.
Kurulun ayrı bir bütçesi olacaktır. Kurula başkanlık eden
Adalet Bakanının yetkileri önemli ölçüde kısılmaktadır.
Bu hâliyle, Kurulun bağımsızlığı için
tasarıda önemli adımların atıldığını
görmek mümkündür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
MEVLÜT AKGÜN
(Devamla) Teşekkür ediyorum efendim.
Bazı
arkadaşlarımızın iddia ettiği gibi, acaba Adalet
Bakanının Kurula başkanlık etmesi Kurulun
bağımsızlığını ortadan kaldırır
mı? Bir defa ifade etmek gerekir ki, Adalet Bakanı, ülkedeki adalet
politikasını yürütmekle görevli olup, bu alana ilişkin siyasi
sorumluluğu bulunmaktadır. Siyasi sorumluluğu gereği
olarak, birçok ülkede olduğu gibi, Bakan, Kurula başkanlık
etmektedir. Ancak mevcut kanunda Bakana tanınmış olan birçok
yetki, görüşülen düzenleme ile ortadan kaldırılmaktadır.
Bakan, disiplin işlemleri ile ilgili Genel Kurul toplantılarına
ve dairelerin çalışmalarına katılamayacak ve oy
kullanamayacaktır. Üyelerin seçiminde geniş tabanlı hareket
edilmesi, Teftiş Kurulunun Kurula bağlanması,
müsteşarın başkan yardımcısı olamaması gibi
diğer hükümler de dikkate alındığında, Kurulun
bağımsızlığı yönünde Venedik Komisyonu
tarafından hazırlanan tavsiyelerin
karşılandığı görülecektir.
Bu duygu ve
düşüncelerle tasarının hayırlı olmasını
diler, yüce heyeti saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akgün.
Malatya
Milletvekili Sayın Mevlüt Aslanoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, yargının
bağımsızlığına ben inanmıyorum. Bu Meclisin
bağımsız olduğuna ben inanmıyorum. Yargı
bağımsız olmalı ama lafta. Bir kere bunu söyleyeyim.
İki, yargı kendi içinde dengeli olmalı. Bağımsız
bir yargının kendi içinde dengeleri olmalı.
Sayın Bakan,
Sayın Komisyon Başkanı; size soruyorum: Askerî yargıç var,
askerî savcı var, sivil savcılarımız var; nedir özellikleri
ki -bana birisi bunu söylesin- nedir farklılıkları ki askerî
yargıçların, askerî savcıların yıpranma zammı var
ve erken emeklilikleri var, ayrıcalıkları var? Şimdi,
soruyorum size: Askerî savcılarımıza, görev
anlayışlarına ben saygı duyuyorum ama acaba, askerî
savcılarımız sivil yargıçlarımızdan daha mı
çok çalışıyor, daha mı çok yıpranıyor? Ben bunu
bilmek istiyorum. Ben bir hukukçu değilim ama askerî yargıçlar,
askerî savcılar fiilî hizmet zammı dediğimiz olanaktan
yararlanıyor. Neden? Peki, sivil savcılar, sivil hâkimlerimiz çok mu
az yoruluyor? Onlar çalışmıyor mu? Askerî savcılar çok
çalışıp fiilî hizmet zammından, fiilî hizmetten
yararlanıyor da acaba, sivil savcılarımız çok
çalışmıyor mu, az mı çalışıyor? Ben
vicdanımda bunun rahatsızlığını
yaşıyorum.
Sayın
Başkanım, siz de sahip çıkmıyorsunuz. Komisyon
Başkanım size soruyorum: Sizin vicdanınızda sivil hâkimler,
sivil savcılar askerî hâkim ve savcılardan daha mı az
çalışıyor? Soruyorum, bana cevap verin Sayın Komisyon
Başkanım. Eğer ortada bir haksızlık varsa önce,
yargı kendi içindeki haksızlığı kendi gidermelidir;
bir kere kendi içinde farklı gruplar var, kendi içinde bir
haksızlık var, kendi içinde bağımsız değiller.
Ondan sonra, kalkıyoruz, kendi içinde bağımsız olmayan bir
yargıya, bir yargı kurumuna Yargı bağımsız.
diyoruz. Lütfen, sivil hâkimlerin, sivil savcıların hakkını
yemeyin. Eğer yoruluyorsa onlar da yoruluyor, yıpranıyorsa onlar
da yıpranıyor ama yazık ediyoruz.
Şimdi
gelelim bu kardeşlerimin ekonomik özgürlüklerine. Ekonomik özgürlüğü
olmayan bir yargı bağımsız değildir, bunun da
altını çiziyorum. 2006dan bu yana müsteşar maaşına
endekslenen bu arkadaşlarımız, 2006dan beri hiç zam
aldılar mı? Sayın Müsteşarın yan gelirleri
hesaplanmayarak onun çıplak maaşına göre endekslenmiş bir
hâkim ve savcı maaşı var arkadaşlar. 2006
yılından bu yana en küçük bir farklılık
yaratmadınız. Bu arkadaşlarımız günde kaç davaya
bakıyor? Bu arkadaşlarımız günde kaç kişiyle
karşı karşıya geliyor? Eğer yıpranmaysa sivil
hâkim ve savcılarımın
Benim kendi vicdanımda
Bir askerî
hâkimin, bir askerî savcının günde baktığı dosyaya
bakın -kendi vicdanımda- bir de sivil hâkim ve savcının
dosyasına bakın. Eğer yıpranmaysa bunlara, sivil hâkim ve
savcılarımıza daha çok yıpranıyor diye onlara daha
fazla para verin.
Arkadaşlar,
sivil hâkim ve savcıların hakkı yeniyor. Hiç kimse
ayrıcalıklı değildir, kim çok çalışıyorsa,
kim çok iş yapıyorsa ancak kendi
Hakkaniyetle, haklıyı
koruyan, haksıza haksızsın diyen bu insanları hepimizin
düşünmesi lazım. Bunlar adalet dağıtıyorlar ama kendi
içerisinde, vicdanlarında, kendi hâkim ve
Bir hâkim ve savcıya
soruyorum şimdi ben: Kendi vicdanınızda, askerî hâkimin, askerî
savcının bu hizmet zammından yararlanıyor olması sizi
rahatsız etmiyor mu, Sayın Bakan, sizi rahatsız etmiyor mu,
Sayın Komisyon Başkanım, sizi rahatsız etmiyor mu?
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın
Ağyüz
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu seçimi
yapılırken Bakanlığınızın liste
dağıttığı, Bakanlığınızın
bürokratlarının aday olduğu bir seçimin demokratik olduğuna
inanıyor musunuz?
Ayrıca,
referandumdan bugüne kadar, Sincan Hâkiminin seçim bölgeniz Antakyada
başına gelenler, pazar günü İstanbulda öğrencilere
yapılanlar, parasız eğitim pankartı astığı
için tutuklu olan öğrenciler, Sayın Tayyip Erdoğanı
protesto ettiği için on beş ay ceza alan öğrenciler, sizin
içinizi kanatmıyor mu? Sesini yükseltenler coplanıyor, dürüst,
hakkaniyetli karar alan hâkimler kara listeye alınıyor. Bu mudur
sizin adaletiniz? Bu mudur sizin demokrasi anlayışınız?
İleri demokrasi diyorsunuz, siz normal demokrasiyi
sağlayamadınız. Bunun neresi ileri demokrasi? Bu konuda
duyarlı olmak zorundasınız Sayın Bakan.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, çok net soruyorum: Birinci
iddianame, ikinci iddianame, üçüncü iddianame, suç yok, bulamadınız,
hâlâ devam ediyor. İki yıldır bir iddianamede suç unsuru yoksa,
bizim yasalarımızda bir mahkûmun Cumhurbaşkanı
tarafından affedilmesi hükmü olmasına rağmen, acaba,
yasalarımızda, hasta olan, çok zor durumda olan insanların
iddianamelerinin öncelikle görüşülüp karara bağlanması diye bir
hüküm var mı, yok mu? İki yıldır perişan hâlde yatan
bu insanlar için iddianameler öncelikle tamamlanıp okunup, neyse,
suçları varsa suç hakkında kararınızı verin ama suçsuz
yatan bu insanlar sonuçta aklanırsa kamu vicdanı ve ben ve siz,
şahsınızda vicdan azabı duymayacak mıyız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakandan öğrenmek istiyorum: Efendim, Ergenekon hâkim ve
savcıları hakkında çok ciddi şikâyetler olmasına
rağmen ve bu yeni Hâkimler ve Savcılar Kurulunu oluşturmadan
önce bunlarla ilgili kararnameler Kurula geldiği hâlde, neden bu şikâyetler
değerlendirilmedi ve bugüne kadar bu şikâyetlerden bir sonuç
çıkmadı?
O sırada,
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı, haksız olarak, tarikatlarla
ilgili olarak yaptığı bir soruşturma nedeniyle, yetkisiz
olarak, Erzurum Savcısı tarafından gözetim altına
alındı ve Bakanlık, sabahleyin saat beşte, Erzurum özel
yetkili mahkemesine telefon açtı
Bu usulüne uygundur. dedi. Bakan bu yetkiyi nereden aldı,
sabahın beşinde Erzurum Cumhuriyet Başsavcısına bu
telefonu açma yetkisini nereden aldı? Bu bir görev suistimali değil
midir?
Ayrıca, bu
Anayasanın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ünlütepe
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Anayasanın geçici 15inci maddesi
kaldırıldığından, hem Sayın Başbakan hem siz
ve partinizin sözcüleri, 12 Eylülü yapanlardan, işkencecilerden hesap
sorulacağını kamuoyuyla paylaştınız. Anayasa
değişti. Siz Adalet Bakanı olarak verdiğiniz sözü yerine
getirebilecek misiniz ve buna inanıyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Halis
ŞERAFETTİN
HALİS (Tunceli) Sayın Bakan, yıl 1923, Lozan
Anlaşmasının 39uncu maddesi gereği
-bağlayıcı hükümdür- ana dilde eğitim ve ana dilde savunma
hakkı var. Anayasanın 90ıncı maddesine göre bu bağlayıcı
hükümdür diyoruz. Bugün yıl 2010, aradan yıllar geçmiş, KCK davasında
yargılanan partili arkadaşlarımız ana dilde savunma
haklarını kullanamadılar, bilinmeyen dil,
anlaşılmayan dil diye reddedildi. Şimdi, Lozan
Anlaşmasının 39uncu maddesine göre Türkiyede uyum
yasaları da var. Bu uyum yasalarına verilen cevap hâlen yürürlükte
olduğudur, sorduğumuz önerge dâhilinde. Şimdi, durum böyle
olunca, ana dilde savunmanın kutsallığı da göz önünde
bulundurularak ana dilde savunma hakkı hangi yasa maddesine
dayanılarak kabul edilmemiştir?
BAŞKAN
Sayın Birdal
AKIN BİRDAL (Diyarbakır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
yarın İnsan Hakları Günü, İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesinin Birleşmiş Milletlerce kabul ve ilan edilişinin
62nci yılı. Bu belgede ve buradan kaynaklanan birçok belgede adil
yargılanma ve savunma hakkı güvence altına
alınmıştır ama başta Diyarbakır olmak üzere
birçok bölge ilinde ve diğer illerde adil yargılanma ve savunma
hakkının kullanılmadığına ilişkin ciddi tespitler
ve olgular var. Bu hakkın kullanılması yolunda ne
düşünülmektedir?
İkincisi: Cezaevlerinde
şu anda durumu çok ağır olan 94 hasta var, bunlardan biri de
Abdülsamet Çelik. Sincan Cezaevinde yatıyor ve yatamayacağına,
cezaevinde kalamayacağına dair doktor raporu olmasına
karşın adli tıp yatabileceğini söylüyor. Bunun giderilmesi
için ne düşünülmektedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Öztürk
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakan, tutukluluğun fiilî mahkûmiyete
dönüştüğü hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin
açılışında Cumhurbaşkanlığı
tarafından da dile getirilen bir husustur. Tutukluluğun fiilî
mahkûmiyete dönüşmesinin önlenmesi hususunda ne gibi tedbirler
düşünüyorsunuz?
İkincisi:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut
delil durumu gibi soyut, tek tip gerekçelerle insanların
tutuklanmasını bir hak ihlali olarak görüp Türkiyeyi tazminata
mahkûm ettiği hâlde, mahkemeler, aynı şekilde, soyut
gerekçelerle ve gerekçesiz olarak tutuklamaya devam etmektedirler. Bu konuda ne
gibi yasal veya idari tedbirler almayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
gerek yurt içi gerekse yurt dışından ilgili birçok
eleştiriye rağmen hâlen bu yeni tasarıda da HSYKda Adalet
Bakanının ve Müsteşarının bulunuyor olmasını
nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu, Kurulun
bağımsızlığıyla ne derece bağdaşan bir
tutumdur?
İkincisi:
Adliyelerde görev yapan yardımcı personel ile ceza ve tutukevlerinde
çalışan personelin özlük haklarının iyileştirilmesi
yönünde Bakanlığınızca yürütülen bir çalışma var
mıdır? Varsa, çalışma ne aşamadadır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Sakık
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de iki soru
soracağım Sayın Bakanıma. Aslında, hem de
teşekkür ediyorum bir konu hakkında, Güler Zere ve Nurettin Soysalla
ilgili. Çok önemli bir çaba sonucu ikisi de özgürlüklerine kavuştu ama
Güler Zere belli bir süre sonra yaşamına veda etti. Şimdi bu
konumda olan 94 tane hükümlü hasta var ve bunların büyük bir
çoğunluğu şu anda gerçekten sağlık sorunlarıyla
ilgili ciddi sıkıntılar yaşıyorlar. Sizin
çalışmalarınız ne noktada? Bunlar da Nurettin Soysal ve
Güler Zere gibi bir an önce özgürlüklerine kavuşabilir mi?
İkinci sorum
da şu: Binlerce hükümlünün zaman zaman Diyarbakırda, Bitliste,
Muşta aileleri ikamet etmektedir ama bunların büyük bir
çoğunluğu Tekirdağdan tutun Çorluya, Çorludan Trabzona kadar
ailelerin büyük bir
sıkıntısı var ve gidemiyorlar. Acaba bunları bölgede
yani nasıl olsa sorunlar çözülmüyor, cezaevi bu halkın kaderi, hiç
olmazsa ailelerin özgürce bunları gidip rahat bir şekilde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Not
alabildiğim soruları cevaplamaya çalışacağım.
Sayın
Ağyüzün, HSYK seçimi yapılırken Bakanlığın liste
yaptığı ve dağıttığı şeklinde bir
tespiti oldu. Bu tespit, defalarca Bakanlığımız
tarafından cevaplandırılmış bir tespittir ve böyle bir
çalışmanın olmadığı, bu haberlerin doğru
olmadığına dair hem açıklamalar oldu hem buna ilişkin
basınla paylaştığımız
bültenlerimiz oldu.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yahu, doğru konuşun, yazık ya! Şu Meclise
karşı bir doğru konuşun!
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Gazetelerde iki gün önce liste yayınlandı.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Onun dışında Türkiyedeki uygulamalardan
örnekler vererek Bunları içinize sindirebiliyor musunuz? diye bir soru
sordu.
Değerli
arkadaşlar, mevzuat şahıslar için yapılmaz. Bir ülkede
asayişin, hukuk düzeninin sağlanması için genel, soyut normlar
yapılır. Bu soyut normlar muhatabına göre de uygulanmaz. Bu
normu ihlal eden kim olursa olsun bu normların uygulaması
yapılır.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Bez pankart için
on beş ay ceza verilir mi?
BAŞKAN
Sayın Ağyüz, rica ediyorum
Hiç bir şey
anlaşılmıyor.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Hakaret yok, hukuk dışılık yok.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Ancak bu normlarda bir yanlışlık
var ise siyaset kurumu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Hasta Sayın Bakan, hasta onlar.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay)
ya da yasama organı bu normlardaki varsa
eksiklik ve yanlışlıkları giderme yönünde çalışma
yapabilir. (CHP sıralarından gürültüler)
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, duyamıyoruz
Bakanımızı.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın Aslanoğlunun sorusuna şimdi
geliyorum, heyecanlanmasına gerek yok.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Padişah sizden daha demokrat!
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Hasta olan tutukluların, hükümlülerin
durumuna ilişkin soru sordu, benzer soruyu Sayın Sakık da sordu,
başka milletvekillerimiz de benzer
soruları gündeme getirdiler.
Değerli
milletvekilleri, hasta olan tutuklu ve hükümlülere ilişkin
yasalarımızda mevzuat var. Buralarda Bakanlık olarak özel bir
ekip kurduk ve bunlarla ilgili talep ve iddiaların incelenmesi, bürokratik
işlemlerin takibi noktasında gerekirse kuryeyle, özel kuryeyle bu
evrakın tamamlanması noktasında özel bir çalışma
yapıyoruz. Bu noktada mevzuattan kaynaklanan aksamalar da var. Buna
ilişkin düzenlemeleri de Genel Kurulun huzuruna getirmek için önemli bir
çalışma arifesinde olduğumuzu da ifade edeyim.
Sayın Genç
Ergenekon hâkim ve savcıları hakkında geçtiğimiz dönemde
yapılmış olan şikâyetlerle ilgili bir şey
çıkmadı. dediler. Bununla ilgili çok sayıda şikâyet ve
şikâyetçi olduğunu daha önce burada ifade etmiştim. Ümit
ediyorum, bu yıl sonuna kadar yani önümüzdeki yirmi gün, bilemediniz ocak
ayı içerisinde bu incelemelerin de sonuca
ulaştığını göreceksiniz. Şimdilik bu kadarla
iktifa ediyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben, Erzincan savcısını da sormuştum.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın Işık Bir Bakan olarak, yurt
içinden ve yurt dışından Adalet Bakanının HSYKda
bulunmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? HSYKda
bulunmanız eleştirilmiştir. dedi.
Değerli
arkadaşlar, bu konuda Venedik Komisyonunun daha önceki kriterlerini Genel
Kurulda sizlerle paylaşmıştık. Şimdi tekrar ifade
etmek istiyorum. Venedik Komisyonunun Adli Atamalar Raporunda aynen şu
ifade söz konusu: Yürütme erkinin temsilcilerinin Kurul içinde yer alması
güvene dayalı endişeler yaratsa da bu uygulama yaygındır.
Türkiye'de Adalet Bakanı ve Müsteşarı HSYK üyesidir. Bu durum
tek başına, Venedik Komisyonuna göre, Kurulun
bağımsızlığını zayıflatmaz ancak Adalet
Bakanı, Kurulun başta disiplin konuları olmak üzere her
toplantıya katılmamalıdır. Yargı kurulu sadece
hâkimlerden oluşacak ise üyelerin seçimi meslektaşlarınca,
yargının tüm birimlerini en geniş temsil edecek şekilde
gerçekleştirilmelidir. Sınırlı bir kontenjan doğal üyeler
için ayrılabilir. tespitlerini yapmıştır.
Bu
değişiklikten sonra 2010 yılı ilerleme raporlarında
Türkiyede HSYKyla ilgili yapılan değişikliklerin
değerlendirmesini iç politik endişelerden uzak olarak yapan Avrupa
Komisyonunun şu satırlarını da Genel Kurulla paylaşmak
istiyorum: Yapılan Anayasa değişiklikleri ile 2009
yılı yargı reformu stratejisinin bazı merkezî
sütunları yerine getirilmiştir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun ilk derece mahkemelerinden temsilcilerin katılımıyla
oluşan 22 kişilik yeni yapısı, Yüksek Kurulu
yargıyı tamamen temsil edecek hâle getirmiştir. HSYKnın
meslekten ihraç kararlarına yargı yolunun açılması, bu
kararlara karşı etkili başvuru yolunun sağlanması
yönünde atılmış bir adımdır. Kurulun kendi sekretaryasının
bulunması, yürütmenin Kurula müdahale imkânlarını
düşürecektir. Adalet müfettişlerinin HSYKya bağlanması,
Kurul bu konudaki çalışmalarını yürütürken siyasi müdahale
riskini ortadan kaldırmaktadır ve hülasa bütün bunların
Türkiyede yargı reformu stratejisinin gereklerinin yerine getirilmesi
olarak değerlendirildiğini görmekteyiz.
Sayın
Öztürkün tutukluluğun fiilî mahkumiyete dönüştüğü yolundaki
tespiti ve Sayın Cumhurbaşkanımızın Meclis
açılış töreninde bunu dile getirmesine dair sorusuna gelince:
Dün de ifade etmiştim burada, ceza yasalarımızın, usul
yasalarımızın yürürlüğe girmesinden bu yana beş
yılın üzerinde bir süre geçti. Bu uygulamalardan kaynaklı
sorunların tespiti için bir akademik ekibin çalışma
yaptığını ifade etmiştim. Bu
çalışmaların nihayete ermesinden sonra Genel Kurula, ihtiyaç
duyulan değişiklikler için bir öneriyle gelmeye
hazırlandığımızı ifade ediyor, cevap
veremediğim soruları yazılı cevaplayacağımı
saygıyla arz ediyorum Sayın Başkanım.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan, siz cevap verinceye kadar insanlar
cezaevlerinde tutuklu kalmaya devam mı edecek? Böyle bir anlayış
olabilir mi?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Üç yıldan beri insanlar tutuklu orada, sen hâlâ
Cevap vereceğim. diyorsun.
BAŞKAN
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sizi üç ay tutsalar o cezaevinde ne
yaparsınız, üç ay? Üç yıldır tutuklu adam orada, siz hâlâ
cevap vereceksiniz.
BAŞKAN Bir
yerlerden birileri bağırıyor da kim olduğunu
anlamadım.
1inci madde
üzerinde beş adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/961 esas
numaralı kanun tasarısının 1 inci maddesinde geçen Bu
Kanunun amacı, ibaresinin Bu Kanun hükümlerinin amacı, olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ayhan
Sefer Üstün
Sakarya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/961 esas
numaralı kanun tasarısının 1 inci maddesinde geçen Bu
Kanunun amacı, ibaresinin Bu Kanun hükümlerinin amacı, olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Azize
Sibel Gönül
Kocaeli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanunu Tasarısının 1 inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan Mahkemelerin
bağımsızlığı ibaresi yargının
bağımsızlığı şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hasip Kaplan |
Hamit Geylani |
Pervin Buldan |
|
Şırnak |
Hakkâri |
Iğdır |
|
Akın
Birdal |
Şerafettin
Halis |
Nuri Yaman |
|
Diyarbakır |
Tunceli |
Muş |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
574 Sıra
sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanun
Tasarısının genel hükümler başlıklı birinci
kısım başlığının tanımlar, kuruluş
ve görev biçiminde değiştirilmesini arz ederiz.
|
Halil Ünlütepe |
Ali İhsan
Köktürk |
Rahmi Güner |
|
Afyonkarahisar |
Zonguldak |
Ordu |
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
Malik Ecder
Özdemir |
|
Malatya |
|
Sivas |
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 1. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Nevzat Korkmaz |
Metin
Çobanoğlu |
|
Konya |
Isparta |
Kırşehir |
|
Oktay Vural |
Rıdvan
Yalçın |
Behiç Çelik |
|
İzmir |
Ordu |
Mersin |
|
D. Ali Torlak |
|
Kadir Ural |
|
İstanbul |
|
Mersin |
Madde 1. (1) Bu
Kanunun amacı, mahkemelerin bağımsızlığı ve
tarafsızlığı ile hâkimlik teminatını
korumaktır.
(2) Bu Kanunun kapsamı,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kuruluşu, teşkilatı,
görev ve yetkileri ile çalışma usul ve esaslarını
düzenlemektir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
Sayın Bal,
buyurun.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluyla ilgili kanun
tasarısının 1inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum, gerek partim gerek
şahsım adına yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Kanunun 1inci
maddesi, amacı ve kapsamı ortaya koymaktadır. Mevcut hâliyle
tasarıda amaç ve kapsam, değerli milletvekilleri, bir tek cümleyle
ifade edilmiştir. Amaç ve kapsam iki ayrı konuyu ifade ettiğine
göre, her birinin ayrı ayrı ifade edilebileceği iki ayrı
cümlede, efradını cami ağyarını mâni bir şekilde
açıkça ifade edilmesi gerekir.
Diğer
taraftan da hâkimlik teminatı evrensel bir hukuk değeridir ama
savcılık teminatı adı altında evrensel bir hukuk
değeri yoktur. Çünkü savcılar zaten meslekleri itibarıyla hâkim
teminatına tabidir. Hiçbir literatürde, hiçbir hukuk doktrininde ve hukuki
değerde savcı teminatı yoktur. Bu savcı
teminatının buraya yazılmış olması, bizim
zihnimizde soru işareti olarak bulunmakta olan birtakım
şüpheleri uyandırmaktadır. Savcı teminatı elbette ki
hâkim teminatı gibi olmayacaktır, elbette ki peygamber postunda
oturan hâkim vicdanıyla baş başa bırakılacaktır
ama savcılık makamını işgal eden kişilerin
yapmış oldukları iş ve işlem itibarıyla, Adalet
Bakanlığının birtakım denetimlerine tabi
bulunmaktadır.
İşte,
bu iki teminat kavramı ilerleyen süreç içerisinde birbirine
karıştırılarak hâkim teminatının
sulandırılması ve yozlaştırılması aracı
olarak kullanılabilir. Mesele bu kadar basittir ve açıktır. Bu
kadar basit ve açık olan meselenin şimdi sizlerin oyu ile tescil
edilmesi gerekmektedir. Burada Adalet ve Kalkınma Partisi bu kanun
tasarısını getirirken, gerçekten hukukun üstünlüğünü
düşünerek mi getirdi yoksa üstünlere hukuk yaratmak amacıyla mı
getirdi? Gerçekten ileri demokrasi için bir adım olarak mı getirdi
yoksa demokrasiyi geri vitese takarak geriye götürmek için mi getirdi? Bu
tasarı gelirken, bağımsız ve tarafsız
yargıyı oluşturma iddiasında olan AKPnin bu oylama ile
bağımsız ve tarafsız yargıdan yana mı
olduğu, yoksa siyasallaşmış bir yargıdan mı yana
olduğu tescil edilecektir. Bir başka açıdan da, 12 Eylül ürünü
olduğu hepimizce malum olan ve eleştirilen eski HSYKyı arka
bahçe iddialarıyla ortadan kaldırarak yeniden AKPye bir
sırçalı köşk armağan etmek amacıyla mı
geldiğini birlikte göreceğiz.
Değerli
arkadaşlarım, bu maddeyle ilgili diğer önergeleri de dikkatle
tetkik ettim. Maddedeki diğer önergelerin tamamı, Meclis dilinde
dolma önerge olarak tanımlanan ve grupların önerge vermesini
engellemek amacıyla verilmiş kelime ve virgül
değişiklikleriyle ilgili, bir engelleme faaliyetini ortadan kaldırma
amacıyla düzenlenmiş önergelerdir. Milliyetçi Hareket Partisinin bu
önergesi, bağımsız ve tarafsız yargıyı
oluşturma adına kanunun ilk maddesiyle ilgili en kapsamlı, en
ciddi ve en teferruatlı, düşünülerek verilmiş olan bir
önergedir. Bu önergenin değerlendirilmesinin parmak demokrasisine kurban
edilmemesini vicdanlarınıza sunmak istiyorum.
Bu önergenin
değerlendirilmesinin -bağımsız ve tarafsız
yargının tahterevalli siyasetine kurban edildiği gibi- burada
parmak oyunu ile, parmak çoğunluğu ile reddedilmesi hâlinde sizin bir
özelliğiniz tescil edilecektir. Tescil edilecek özelliği biz Anayasa
değişikliği süresi içerisinde sezmiş ve bu kürsüden ilan
etmiştik. Bu Anayasa değişikliğinin niyeti halis
değildir. Bu Anayasa değişikliği yargıyı
siyasallaştırmak amacına matuftur. Bu Anayasa
değişikliği yandaş yargı kurumu yaratma amacına
matuftur. şeklindeki niyetinizin halis olduğunu ilan etmiştik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FARUK BAL
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi bu
niyetin halis olup olmadığının tescilinin zamanı
gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, kaldıracağınız parmaklar sizin
vicdanınızın sesi olacaktır. Eğer yargının
bağımsızlığını ve
tarafsızlığını istiyorsanız bunu bir cümleyle Bu
kanun bağımsız ve tarafsız yargıyı, hâkim
teminatını korumak için ihdas edilmektedir. hükmüne oy vermeniz
gerekmektedir. Diğer taraftan bu kanunun kapsamının Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun kuruluşuyla ilgili olduğunu ortaya
koyarak vicdanınızın sesini dinlemeniz gerekmektedir.
Bir üçüncüsü ise
savcılık teminatı kavramı içerisinde hâkimlik
teminatını yozlaştıracak, sulandıracak ve
savcılık teminatında Bak, böyle işle
yapılıyormuş. Hâkim ile savcı arasında ne fark
varmış? Hâkimler de bu işe tabi olmalıdır.
şeklindeki bir yorumlamaya, bir kötü yoruma ve buradan da
yargının siyasallaştırılmasına yol açmayacak
şekilde vicdanlarınızın sesini dinleyeceğinize
güveniyor, önergemize destek bekliyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
III.-YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi vardır.
Sayın
Hamzaçebi? Burada.
Sayın
Aslanoğlu? Burada.
Sayın
Ünlütepe? Burada.
Sayın Güner?
Burada.
Sayın Diren?
Burada.
Sayın Genç?
Burada.
Sayın
Keleş? Burada.
Sayın
Köktürk? Burada.
Sayın Dibek?
Burada.
Sayın Tan?
Burada.
Sayın
Barış? Burada.
Sayın
Ağyüz? Burada.
Sayın
Günday? Burada.
Sayın Yazar?
Burada.
Sayın
Hacaloğlu? Burada.
Sayın Koçal?
Burada.
Sayın
Çakır? Burada.
Sayın
Erbatur? Burada.
Sayın Okay?
Burada.
Sayın Ekici?
Burada.
Sayın Küçük?
Burada.
Sayın
Arifağaoğlu? Burada.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
4.- Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/961) (S. Sayısı:
574) (Devam)
BAŞKAN
Sayın Faruk Bal ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
574 Sıra
sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanun
Tasarısının genel hükümler başlıklı birinci
kısım başlığının tanımlar, kuruluş
ve görev biçiminde değiştirilmesini arz ederiz.
Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Rahmi Güner.
BAŞKAN
Sayın Güner, buyurun.
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 574
sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısının 1inci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz
önerge üzerinde konuşmak için söz almış bulunuyorum.
Bu önerimizde
başlığın Tanımlar, kuruluş ve görev. biçiminde
değiştirilmesini arz ediyoruz. Gerekçemiz de dilekçemizde mevcuttur.
Değerli
arkadaşlarım, iki gündür Türkiye'nin en önemli kanunlarından, en
önemli bir kuruluşunun yapılanmasına dair kanun
tasarısını görüşüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, şu anda bu kanun görüşülürken bir durumu
hissetmekteyim, biz elli sene öncesine gitmişiz. Elli sene öncesi
Türkiyede hukukun yok edildiğini, Türkiyede kişi
haklarının yok edildiğini, yargıç teminatının yok
edildiğini, biz bundan elli sene önce yaşadık ve onun için,
dikkat ederseniz, Cumhuriyet Halk Partisinin o tarihte bir bildirgesi
vardı İlk Hedefler Bildirgesiydi. İşte Türkiyedeki bu
olumsuzluklara, hukuksuzluklara, yargıç teminatının, yargı
bağımsızlığının yok edilmesine
karşı Cumhuriyet Halk Partisi İlk Hedefler Bildirgesini
yayımladı.
Değerli
arkadaşlarım, bu bildirgede ne vardı? Bu bildirgede, birincisi,
yasama organının çıkarmış olduğu kanunların
denetlenmesi vardı Anayasaya uygun mu değil mi diye. İşte
bu Anayasa Mahkemesi üyelerinin, yargı
bağımsızlığının, yargıç
teminatının
Hukukun üstünlüğünü sağlayacak olan
yargıçların atamasına, tayinine, bütün özlük işlerine bakan
Yüksek Hâkimler Kurulu vardı. Değerli arkadaşlarım,
soruşturmanın tarafsız bir şekilde yürütülmesi için de
Yüksek Savcılar Kurulu vardı. Değerli arkadaşlarım,
bunlar yargı erkinin en önemli unsurlarıydı.
Değerli
arkadaşlarım, bir memlekette yargı bağımsız
değilse, hukukun üstünlüğü yoksa o memlekette kişi hakkı
olmaz, kişi özgürlüğü olmaz ve dolayısıyla demokrasi olmaz.
Değerli
arkadaşlarım, işte o dönemde Adalet Bakanının, Adalet
Bakanlığı Müsteşarının bu hâkimlerin atama, tayin
konularında hiçbir yetkisi yoktu. Tamamen bağımsız, tamamen
kendi vicdanına göre karar veren yargıçlar vardı.
Yine o zaman da
seçim vardı, yargıçlar tarafından seçim vardı. Fakat
Türkiyede öyle olumsuz bir durum geldi ki, yargıç seçimlerinin
kaldırılmasına karar verildi. Yalnız şunu belirtmek
istiyorum: Bir Adalet Bakanlığı baskısı yoktu. Hâkim
tayin ve atamalarında ne müsteşarın ne Adalet
Bakanının etkisi vardı değerli arkadaşlarım. Ben
onları yaşadım da söylüyorum, yaşamadan söylemiyorum. Fakat
Türkiyede çıkar çevreleri, Türkiyede bu
bağımsızlığın, yargı
bağımsızlığı işine gelmeyen çevreler büyük
bir baskı altına girdiler, baskı yapmaya başladılar ve
o zamanki iktidar 1968-1969 yıllarında Tedbirler Yasası diye
bir yasa getirmek istedi. Bu yasanın benzeri dikkat ederseniz o 1960
öncesi Tahkikat Komisyonunun bir benzeriydi. Fakat Türkiyede o özgürlüğü
seven halk buna şiddetle karşı çıktı.
Değerli
arkadaşlarım, yargı
bağımsızlığının yok edildiğine örnek
bir konuyu söylüyorum: 1959da yasama organı tarafından kurulan
Tahkikat Komisyonudur. Tahkikat Komisyonu, basın mensuplarını,
siyasileri, aydınları tutukluyordu değerli
arkadaşlarım. Türkiye bu süreçteydi. İşte bu süreçten 1961
Anayasası gibi özgürlük tanıyan, fikir özgürlüğü tanıyan,
basın özgürlüğü tanıyan bir Kanun çıktı ve onun
uygulayıcısı da bağımsız yargı vardı
değerli arkadaşlarım. Bu yargı 12 Martta biraz
kısıtlandı. 12 Martta tehlikeli gördüler bu yargının
durumunu.
Değerli
arkadaşlarım, öyle bir durum geldi ki, 1970-1980 arasında
sıkıyönetimin benzeri olan devlet güvenlik mahkemelerini kurma süreci
başladı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Yine, şunu da belirtiyorum: O zamanki hukukçular, o zamanki
aydınlar, ilericiler buna şiddetle karşı
çıktılar, özgürlük isteyen halk bunu kabul etmedi ve devlet güvenlik
mahkemeleri diye bir mahkeme kurulamadı. Ne zaman kuruldu değerli
arkadaşlarımız biliyor musunuz? Yabancı güçler, Türkiyede,
bu güzel günlerin, iyi günlerin gitmesini istemeyen, özgürlükleri istemeyen
yabancı güçler tarafından yaptırılan bir darbeyle yok
edildi. İşte, hukuk, o 1961 Anayasasıyla gelen hukuk 1980
yılında yok edildi.
Dünden beri
konuşmacılar hep 1982 Anayasasından bahsediyorlar, Anayasa
değişikliğinden bahsediyorlar. Neden 1960 Anayasasından
bahsedilmiyor değerli arkadaşlarım? Neden 1961
Anayasasından bahsedilmiyor? Çünkü işlerine gelmiyor. Tutucu
güçlerin işine gelmiyor, Türkiyedeki bu özgürlük düzeninin, insan
hakları düzeninin yürümesini istemeyenlerin işine gelmiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RAHMİ GÜNER
(Devamla) - Ben, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanunu Tasarısının 1 inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan Mahkemelerin
bağımsızlığı ibaresi yargının
bağımsızlığı şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nuri
Yaman (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Buldan, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1inci madde üzerine vermiş olduğumuz değişiklik
önergesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Evet,
değerli arkadaşlar, hak, hukuk, adalet. Bu kavramların
kulağa ne kadar hoş geldiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Ama ne
yazık ki hakkın, hukukun ve adaletin Türkiyede
işlemediğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Özellikle söz konusu Kürtler
olduğu zaman, söz konusu Kürt siyasetçiler olduğu zaman ne
hakkın ne hukukun ne de adaletin devreye girdiğini maalesef
söyleyemeyiz. Sadece düşüncelerinden dolayı, sadece yapmış
oldukları basın açıklamalarından dolayı bugün
yüzlerce, hatta binlerce siyasetçimizin tutuklanarak cezaevlerine
konulduğunu biliyoruz. Bu arkadaşlarımız hiçbir
şekilde yüz kızartıcı bir suç işlemediler; hiçbir
yolsuzluğa, hiçbir hırsızlığa
karışmadılar, sadece düşüncelerini ifade ettiler ve bundan
dolayı yargılandılar, cezaevlerine konuldular. Evet,
Iğdır Belediye Başkanımız, Batman Belediye
Başkanımız, Viranşehir Belediye Başkanımız,
daha dün gözaltına alınan, tutuklanan Yüksekova Belediye
Başkanımız ve bugün hakkında beş yıl ceza verilen
Dersim Belediye Başkanımız, bu insanlar hiçbir şekilde yüz
kızartıcı bir suç işlemediler ama bu ülkede katil olarak
bildiğiniz, bu ülkede insanların ölümünden sorumlu olarak
gördüğünüz ve bu ülkede 17 bin faili meçhul cinayetten haberi
olduğunu çok iyi bildiğiniz katillerin ellerini kollarını
sallayarak dolaştığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Buna
örnek olarak Mehmet Ağarı verebiliriz, buna örnek olarak Tansu
Çilleri verebiliriz ve bu insanların kahraman olarak ilan edildiği
bir ülkede haktan, hukuktan ve adaletten asla bahsedilmeyeceğini hepimiz
çok iyi bilmeliyiz Sayın Bakan, sayın milletvekilleri.
Evet, adaletin
bir an önce tecelli etmesi gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Siyasetçilerimizin bir an önce serbest bırakılması
gerektiğini, halkın yüzde 80inin iradesiyle seçilen belediye
başkanlarımızın bir an önce görevlerinin başına
dönmesi gerektiğini ve serbest bırakılmaları
gerektiğini, KCK davası adı altında, devlet ya da iktidar
partisinin adını KCK olarak adlandırdığı ama
bize göre demokratik siyaset olarak yargılanan bir davada tutuklu bulunan
bütün siyasetçilerimizin bir an önce serbest bırakılması gerektiğini
ve bu ülkede insanların ölümünden sorumlu tutulan insanların da
ellerini, kollarını sallayarak serbest dolaşmalarının
önüne geçilmesi gerektiğini ve bu insanların bir an önce yargı
önüne çıkarılarak hesap vermesi gerektiğini bir kez daha ifade
ediyoruz.
Evet, biz
Susurluk davasına müdahil olmak istedik ama müdahilliğimiz kabul
edilmedi. Mehmet Ağar, bugün altı ay ile bir yıl arasında
cezalandırılmak isteniyor. Bu mudur hak, bu mudur adalet, bu mudur
hukuk?
Hepinize
saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Buldan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
olduğundan birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde
önerge sahiplerine söz vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/961 esas
numaralı kanun tasarısının 1 inci maddesinde geçen Bu
Kanunun amacı, ibaresinin Bu kanun hükümlerinin amacı, olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Azize
Sibel Gönül
Kocaeli
Diğer
önergenin imza sahibi:
Ayhan Sefer Üstün
Sakarya
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önerge ile,
metnin kanun tekniğine uygun hâle getirilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeleri birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Reddedilmiştir.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
Kaplan, bir kısa söz talebiniz var.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Ahmet Kayanın 10uncu ölüm yıl dönümü kutlana-cak şeklindeki
ifadesini Ahmet Kayanın 10uncu ölüm yıl dönümü anılacak
şeklinde düzelttiğine ilişkin açıklaması (x)
(x)
Bu ifadeye ilişkin açıklama bu Tutanak dergisinin 221 inci
sayfasında yer almaktadır.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, pazar günü, Ahmet Kayanın 10uncu ölüm yıl dönümü
anılacak İstanbulda. Bunu bu şekilde söylemiştim ancak
tutanaklarda bir maddi hata olarak kutlanacak olarak geçmiş, düzeltirim.
Teşekkür
ederim.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
4.- Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/961) (S. Sayısı:
574) (Devam)
BAŞKAN
2nci madde üzerinde beş önerge vardır
Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanlığına
1/961 esas
numaralı kanun tasarısının 2 nci maddesinde geçen Bu
Kanunun ibaresinin Bu Kanun hükümlerinin olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
İkram
Dinçer
Van
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanlığına
1/961 esas
numaralı kanun tasarısının 2 nci maddesinde geçen Bu
Kanunun ibaresinin Bu Kanun hükümlerinin olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
Safiye
Seymenoğlu
Trabzon
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 2. Maddesinin 1.
fıkrasının k bendinde yer alan asıl kelimesinden sonra
gelmek üzere ve ve yedek ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Metin
Çobanoğlu |
Rıdvan
Yalçın |
|
Konya |
Kırşehir |
Ordu |
|
Oktay Vural |
D. Ali Torlak |
Behiç Çelik |
|
İzmir |
İstanbul |
Mersin |
|
|
Kadir Ural |
|
|
|
Mersin |
|
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 574 sıra sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin 1 inci bendinin (j) ve (k)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ederiz.
j) Kurulun seçimle
gelen üyesi Yüksek Seçim Kurulu aracılığı ile hâkim
savcı ve idari yargı mensuplarının seçeceği kurul
üyeleri
k) Kurul üyesi:
Kurulun asıl ve yedek üyelerinin her birini,
|
Halil Ünlütepe |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Rahmi Güner |
|
Afyonkarahisar |
Malatya |
Ordu |
|
Ali İhsan
Köktürk |
|
Malik Ecder
Özdemir |
|
Zonguldak |
|
Sivas |
BAŞKAN
- Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım:
T.B.M.M.
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 574 S. Sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısının 2. Maddesinin -h- ve -l- bentlerinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Özdal Üçer |
Şerafettin
Halis |
Hamit Geylani |
|
Van |
Tunceli |
Hakkâri |
|
Pervin Buldan |
|
Akın
Birdal |
|
Iğdır |
|
Diyarbakır |
BAŞKAN
- Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
AYLA AKAT ATA
(Batman) Özdal Üçer Bey.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Üçer. (BDP
sıralarından alkışlar)
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önergemiz hakkında
söz almış bulunmaktayım. Grubum ve şahsım adına
hepinizi içten saygılı bir şekilde selamlarım, çünkü
kimileri selamlarken bile bazen saygı unsurunu bir kenara
bırakabiliyor. Selam, Arapça kökenli bir kelime olup, esenlikler
dilemektir. Çünkü, bizim, Meclis çatısı altında birçok zaman
selamımızı bile es geçip, selamımıza bile hürmet
etmeyen birçok tutumla karşı karşıya kalıyoruz. Bu
konuda, Meclis görevlisi olup ya da bir şekilde güvenlik görevlisi olup ya
da Meclis kurum görevlisi olanların Meclis Başkanlığı
tarafından denetlenmesi ve parlamenter olup da bu selamlara karşı
duyarsız kalanların da vicdanını denetlemesini rica ederim.
Adalet ve
Kalkınma Partisinin Adalet Bakanlığının adaletsizce
tutumlarından bahsetmek istiyorum.
Bu ülkede
demagojik bir siyaset yürütülmektedir. AKPnin, iktidara geldiği ilk
günden bu yana; Biz Mecliste demokratik adımlar atmak istiyoruz fakat
bunun önünde ordu engel, bunun önünde CHP engel, MHP engel
Bu konuda birçok
defa çok aleni söylemlerde bulunmuşlardır özellikle Kürt kamuoyuna.
Maalesef, orduyu
kendine göre biçimlendirme, ordunun bugüne kadarki iktidarını kendi
eline geçirme başarısı göstermiş olan AKP, bu kez, biz
aslında bir şeyler yapmak istiyoruz ama yargı bu konuda bizim
önümüzde engel gerekçesiyle yargıyı ele geçirmeye çalışıyor.
Bağımsız
olması gereken yargı mekanizmasının bağımsız
olmadığını ifade ederek, özellikle bağımsız
olmayan yargının hukuksuz bir şekilde, haksız bir
şekilde tutukladığı ve siyasetten men ettiği
siyasetçilerimizin onurlu duruşunu selamlayarak başlamak istiyorum.
Onlar, bir
halkın umutlarını, siyasal ümitlerini, düşüncelerini
savunmak uğruna şu an zindanlarda bekletiliyorlar ve ben biliyorum ki
bu ülkede onurlu, gururlu, mağrur insan hakları savunuculuğu
yapan ve özgürlük mücadelesi yapanlar onurlu direnişleri sonucunda bu
ülkede başarıya ulaşacaklardır. Adaletsizliği,
haksızlığı dayatan AKP Hükûmeti ise kendinden önceki tek
partili hükûmetler gibi tarihin kara sayfalarında yerini alacaktır
diye düşünüyorum. Çünkü Meclis Başkanlık Divanı
tarafından da denetlenmesi gereken soru önergelerine
baktığımızda, aslında Hükûmet sözcülerinin ve
bakanlarının, Kabine bakanlarının Meclisin denetimine bile
ne kadar kayıtsız olduğunu görmek gerekiyor.
2002
yıllarından bu yana iktidarda olan AKP Hükûmetine keyfî mahkeme
kararlarıyla ilgili vermiş olduğum soru önergesine, 05/11/2009
tarihinde vermiş olduğum soru önergesine 19/01/2010 tarihinde cevap
verilmiş! Zaman aşımı açısından
değerlendirilecek bu soru önergesine verilen bu cevap bir de hukuki
açıdan irdelenmelidir. Bakın, mahkemeler keyfî kara veriyor,
insanları keyfî bir şekilde tutukluyor. Bunlar cezaevlerinde
kalıyorlar ya da haksız cezalar veriyor, bunlar yıllarca
cezaevlerinde kalıyorlar. Belli bir tarihten sonra ya tahliye oluyorlar ya
beraat ediyorlar ve tazminat davasına başvuruyorlar. Tazminat
davaları sonucunda -her gün basından takip ediyoruz- Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi Türkiyeyi şu kadar cezaya mahkûm etti
Hâkimlerin, mahkeme heyetlerinin keyfî kararlarından dolayı yine
yurttaşların vergisinden oluşan hazineden ödemeler
yapılıyor ve herkes bu konuda zarara uğratılıyor. Biz
nasıl olsa zararını tazmin ederiz, mahkemeler hukuksuz karar
versin, biz hâkimleri koruruz, savcılar hukuksuz tutuklama kararı
versin, biz onları koruruz, kollarız telaşıyla ya da
amacıyla alınmış kararlara karşı duyarsız
olmamak lazım.
Adalet
Bakanlığı ne yapmış? Ben burada net cevabını
istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Sayın Adalet Bakanı dalga mı geçiyorsun? Benim
soruma gereken cevabı vereceksiniz. Bana yönetmelik dersi verme sizin
hakkınız değil. Ben soru soruyorum -Kaç kişi
tutuklanmış? Kaç kişi başvurmuş? Kaç kişi
tazminat almış? AİHM kaç ceza vermiş- bana yönetmelik
gönderiyor. Bu konuda yetkinizi bilin.
MURAT YILDIRIM
(Çorum) Sana bu yeter!
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Sana da konuşmak yeter! Haddini bil! Ben burada Bakanı
sorguluyorum. Sen orada hoplayıp zıplama! Sen kim olduğunu
sanıyorsun Sana bu yeter
Bana bu cevap verilecek. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MURAT YILDIRIM
(Çorum) Sen kimsin be!
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri, lütfen
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Bana bu cevap verilecek.
MURAT YILDIRIM
(Çorum) Sen kimsin!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri lütfen
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Sana bu yeter
Haddini bildiyorum sana.
MURAT YILDIRIM
(Çorum) Sen kimsin!
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Ne yapacaksınız? Ne demek? Ne demek? Benim sorduğum
soruya Sana bu cevap yeter. demek ne demek?
MURAT YILDIRIM
(Çorum) Külhanbeyi misin sen?
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Ne demek? Sana bu yeter. demek ne demek?
ÖMER İNAN
(Mersin) Ne bağırıyorsun?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Bana sorduğum sorunun cevabını vereceksiniz. Bu benim
hakkım.
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) Sen kimi tehdit ediyorsun?
ÖMER İNAN
(Mersin) Dövecek misin bizi? Ne bağırıyorsun?
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Siz beni dövecek misiniz? Ben konuşuyorum, siz oturun
Sayın
Başkanım, lütfen yerinden oturana
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER İNAN
(Mersin) Herkesi azarlıyorsun!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri lütfen
Teşekkür
ederim Sayın Üçer.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Sayın Başkanım, sataşmadan dolayı söz
hakkı istiyorum.
BAŞKAN
Önce yerinize oturun, önergenizi oylayalım.
Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 574 sıra sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin 1 inci bendinin (j) ve (k)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ederiz.
j) Kurulun
seçimle gelen üyesi Yüksek Seçim Kurulu aracılığı ile hâkim
savcı ve idari yargı mensuplarının seçeceği kurul
üyeleri
k) Kurul üyesi:
Kurulun asıl ve yedek üyelerinin her birini,
Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Güner, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Değerli arkadaşlarım, önceki konuşmamda 1961
Anayasasının 1980 ihtilaliyle ortadan
kaldırıldığından bahsetmiştim. O zamanın
diktatörü şöyle bir laf etti: 1961 Anayasası bize holtak geliyor.
diye bir terim kullandı.
Değerli
arkadaşlarım, o Anayasa halka uygundu. Halka uygundu da o Anayasa o
diktatöre holtak geliyordu değerli arkadaşlarım. İşte
mesele bu. Ondan sonra çıkan 1982 Anayasasında dikkat ederseniz
bütün uygulamalar yargı üzerinde oldu. Derhâl Adalet Bakanı Hâkimler
Savcılar Yüksek Kuruluna girdi. Adalet Bakanlığı
Müsteşarı Hâkimler Savcılar Yüksek Kuruluna girdi ve bizim
Anayasamızda belirtilen yasama, yürütme ve yargı erkinin tamamen
yürütme erkinin bir baskısı, bir kuklası durumuna sokulan Yüksek
Hâkimler Kurulu meydana geldi değerli arkadaşlarım.
İşte, Türkiyede oynanan oyun bu idi. Dikkat ederseniz, sıkıyönetim
mahkemelerindeki aynı uygulamalar, devlet güvenlik mahkemeleri tekrar
gündeme getirilmek suretiyle, oluşturmak suretiyle görevi yapmaya
başladı. İşte bütün bu uygulamaların özünde insan
haklarının, insan yaşamının, özgürlüğün üzerine
yapılan büyük uygulamalardı. Demek ki, bir darbenin en önemli yapacak
olduğu işlerden birisi yargıyı yok etmektir,
yargıyı baskı altına almaktır, çünkü o yargı
gerçekten bağımsız değilse, o ülkede ne özgürlük ne
demokrasi olur. Bunun simgesi vurgulanmaya başladı.
Şimdi
tartışılıyor burada. Yüzde 92 küsur oyla kabul edilen 1982
Anayasası vardı. Bunu açıkça söylüyorum. Bu işi
yaşayanlardan birisiyim. Halk şunun için oy verdi: Bir an önce bu
diktatörlük gitsin, demokrasi kurulsun.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bakıyoruz, Anayasa
değişikliğine gidiliyor, Anayasa paketi sunuluyor. Değerli
arkadaşlarım, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda Adalet
Bakanının ne işi var? Müsteşarın ne işi var
değerli arkadaşlarım? Neden o Kurulun içinde? Neden
bağımsız yargıya bir müdahale durumu oluyor? Neden birçok
işlemlerin hepsi Adalet Bakanlığına bağlı?
Değerli
arkadaşlarım, siyasiler bilir, bir hâkimin tayini, ataması için
o zamanın Adalet Bakanına geçmişte, 61 Anayasası
yürürlükteyken bir atama, tayin müracaatı yaptığın zaman
Adalet Bakanı şunu söylüyordu: Benim hâkim ve savcı atamalarında
hiçbir yetkim yok. diyordu. Bugün hâkim, savcı atamaları Adalet
Bakanlığında hazırlanıyor değerli
arkadaşlarım, ondan sonra Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna
sunuluyor. Hani bunun özgürlüğü?
Şunu
belirtmek istiyorum: İşte, örneği Silivri, 9 tane hâkim görevini
kötüye kullanmaktan tazminata mahkûm oldu. Sayın Adalet
Bakanlığı hangi işlemi yaptınız, görevini kötüye
kullanan bir hâkim hakkında hangi soruşturmayı
başlattın? Devleti zarara sokuyor, kişinin özgürlüğünü,
hürriyetini kısıtlıyor.
Değerli
arkadaşlarım, yapılan işlem nedir? Bugün Mustafa Balbay
diye bir gazeteci uzun süredir cezaevinde, altı yüz altmış dört
gündür cezaevinde. Yine, Deniz Yıldırım diye bir gazeteci üç yüz
doksan dört gündür cezaevinde.
Değerli
arkadaşlarım, hiçbir siyasi partinin darbe yapma gücü var
mıdır? Yine, bir siyasi parti genel başkanı dokuz yüz
doksan gündür tutuklu bulunmaktadır. Neden tutuklu olduğu belli
değil, neden içeride olduğu belli değil. İşte, devlet
güvenlik mahkemelerinin yerine kurulan özel yetkili mahkeme. İşte,
Adalet Bakanının denetiminde, sayın yürütme organının
başkanının denetiminde. Demedi mi 1 milyar lira bana servetim
var dedi, cezaevinde yatıyor. diyor değerli arkadaşlarım.
Mal varlığını
Ödünç para istediği bir gazeteci üç yüz
doksan dört gündür cezaevinde. Suçu nedir? Ergenekonmuş! Devlet
yıkma, devletin iktidarını, devletin rejimini yıkma
şeyi, darbe yapma durumu var! Değerli arkadaşlarım, bu
kürsüden söylüyorum: Bugün sivil darbe vardır sivil darbe.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) İşte sivil darbenin örneğini gösteriyoruz. Bunun da
baş mimarı Sayın Adalet Bakanıdır. Çıksın
burada söylesin: Hangi mahkeme yürütme organından talimat alarak, hangi
savcı yürütme organından talimat alarak soruşturma yapıyor?
Dünyanın diktatörlükle idare edilmeyen hangi ülkesinde var değerli
arkadaşlarım? Bunu söyleyin, bunu araştırın
değerli arkadaşlarım.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Yasama yargı üstünde güç kullanmaz. Anayasaya
aykırı konuşuyorsun.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) Cevap vermeyin.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen hatibe müdahalede bulunmayınız.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) - Hepiniz çıkıp burada hukukta
bağımsızlıktan bahsediyorsunuz, hukukta özgürlükten
bahsediyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, sizin
yaptığınız da darbedir. Kişi haklarına, kişi
özgürlüğüne, basın özgürlüğüne, fikir özgürlüğüne sizin
uygulamalarınız tamamen ters. Herkesi baskı altında
tutuyorsunuz. Ne zannediyorsunuz! Ya çıkarttığınız bu
paket normal bir prosedür mü idi, baskı değil miydi?
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Gizli iktidarınız elinizden gitti, onun için
bağırıyorsunuz.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bunları göz önünde
bulundurun, işte HSYK Kanununu göz önünde bulundurun, ona göre destekleyin
oy verin.
Hepinize
saygılarla selamlarım, teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 2. Maddesinin 1.
fıkrasının k bendinde yer alan asıl kelimesinden sonra
gelmek üzere ve ve yedek ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal
(Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Bal, buyurun.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Adalet
Komisyonunun katılmadığı, Sayın Adalet
Bakanının katılmadığı yedek üyeyi tanımayan
Tanımlar maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım.
Bu nasıl bir
kanun, Anayasanın ihdas ettiği yedek üyeyi tanımıyor?
Bunun nasıl
bir kanun olduğunu anlayabilmek için hangi niyetle buraya geldiğini
izah etmek gerekir. Halis olmayan bir niyetle buraya getirildi. Önce, Anayasa
değişikliğinde niyetin halis olmadığı
anlaşıldı. Anayasa Mahkemesindeki yedek üyelik
kavramını ilga ettiniz. Sebep? Asil üye ile yedek üye arasında
fark yoktur, olmamalıdır. dediniz, doğruydu.
Peki, aynı
Anayasa değişikliği içerisinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu yedek üyeliğini niçin ihdas ettiniz? Burada soru işareti var.
Niçin ihdas ettiğiniz, işte şimdi ortaya çıktı.
Tanımlar maddesinde her şeyi tanımlıyorsunuz, kendi
Anayasa değişikliğiyle ihdas etmiş olduğunuz yedek
üyeyi bu maddede tanımıyorsunuz. Niçin tanımıyorsunuz
Sayın Bakanım?
Ha, niçin
tanımıyorsunuz: Taş bitti, yapı paydos. diye bir tabir
var bizim dilimizde. Seçim bitti, yedek üyeliğin aldatma ve kandırma
fonksiyonu sona erdi, gerek kalmadı yedek üyeliğe çünkü asilleri ile
amacınıza ulaştınız.
Şimdi, yedek
üyeliklere ne yapacaksınız? Kanunda tanımadınız, bu
insanlar da seçildi. Hâkimler, savcılar yedek üyesi, Kurulun yedek üyesi.
Anayasada yeri var, kanunda yeri yok. Ne yapacak bu arkadaşlar?
Ha, siz çözümü
bulmuşsunuz, çağırıp teker teker Merak etmeyin
müktesebatınızı koruyacağız, merak etmeyin
Yargıtaya, Danıştaya sizi üye seçeriz
Sayın
Başkan, Yargıtaya, Danıştaya on tane daire
kuracağınızı söylüyorsunuz. İstinaf mahkemelerini
niçin kurdunuz bu ülkede eğer on tane daire kuracaktınız da?
Yoksa Yargıtay ve Danıştaya da mı sıra geldi
Sayın Bakanım?
Değerli
arkadaşlarım, bu kadar açık, bu kadar net, bu kadar hukukla
bağdaşır bir önergeyi reddeden bir düşünceyi
anlayamıyorum.
Onun içindir ki
size bir kez daha seslenmek istiyorum: Cenabı Allah her kuluna bu Mecliste
oturmayı nasip etmez. Cenabı Allah her kuluna bahşettiği
vicdanı burada milletin iradesine dönüştürmeyi kimseye
bahşetmez. Siz bu vasıflarla donatılmış
milletvekilisiniz. Vicdanınızla karar vermeniz lazım.
Vicdanınızla karar verecek iseniz Anayasa
değişikliğinde Hâkimler ve Savcılar Kurulu yedek
üyeliği için nasıl oy vermiş iseniz Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanunundaki yedek üyeliğe de aynı oyu vereceksiniz;
vermezseniz vicdanınızdaki terazi kul hakkı, adalet tartan bir
terazi olmaz, ancak ve ancak pancar kantarına benzer.
Değerli arkadaşlarım,
burada parmak ile talimat ile eğer görev yapılacaksa gazi Meclisin,
devlet kuran Meclisin manevi şahsiyeti hakkında da şüpheler
ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla, bu makul ve masum önergenin
yine parmak ile reddedilmesi hâlinde bilin ki Milliyetçi Hareket Partisi,
Türkiyenin her alanında yaptığınız tahribatı
tamir etmek gibi bir misyonu üstlenmiştir. Yargı alanında
yaptığınız tahribatı da düzeltebilmek amacıyla
Millî Yargı Projesini hazırlamıştır. Millî Yargı
Projesiyle, siyasallaştırdığınız yargı,
bağımsız ve tarafsız yargı hâline getirilecektir.
Millî Yargı Projesiyle teknoloji ile adalet bütünleştirilecektir;
yapay zekâ, bilgisayar teknolojisi yargının emrine tahsis
edilecektir; Hâkim bireysel, maddi hata yapmaktan ve usul hatası yapmaktan
teknoloji yardımıyla geride duracaktır, yapamayacaktır bu
hatayı. Dolayısıyla şairin dediği Gene tehir etme üç
ay öteye, / Bu dava dedemden kaldı hâkim bey. sızlanması,
Milliyetçi Hareketin tek başına iktidarında sizin
yaptığınız diğer tahribatlarla birlikte ortadan
kaldırılacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FARUK BAL
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, bu tahribatların bir
kısmını hemen düzeltmek mümkündür. İşte, hemen
düzeltilecek bir tahribat da buradadır, sizin iradenizdedir, sizin
hafızanızdadır. Hafızanızı yoklayın ve
iradenizi kullanın. Yine tekrar ediyorum: Cenabı Allahın
verdiği vicdanı hayırlı bir işte kullanın.
Hayırlı bir işte kullanın ki, yarın hayırla yad
edilin.
Hayırla yad
edilmeyi istiyorsanız önergemize destek olun diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
olduğundan birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde
önerge sahiplerine söz vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanlığına
1/961 esas
numaralı kanun tasarısının 2 nci maddesinde geçen Bu
Kanunun ibaresinin Bu Kanun hükümlerinin olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
Safiye
Seymenoğlu
Trabzon
Diğer
Önergenin İmza Sahibi:
İkram Dinçer
Van
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu önergeye?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle
metnin kanun tekniğine uygun hale getirilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 3üncü madde üzerinde altı önerge verilmiştir ancak
İç Tüzükün 91inci maddesi gereğince bunlardan sadece beşini
işleme alacağız.
Şimdi
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/961 esas
numaralı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin dördüncü
fıkrasında geçen Adalet Bakanlığı ibaresinin Adalet
Bakanı ve olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Faruk
Koca
Ankara
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/961 esas
numaralı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin dördüncü
fıkrasında geçen Adalet Bakanlığı ibaresinin Adalet
Bakanı ve olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Hayrettin
Çakmak
Bursa
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
574 Sıra
Sayılı, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu (HSYK)
tasarısının 3 üncü maddesinin (4) üncü fıkrasındaki
Müsteşar bulunmadığı zaman kendisine vekâlet etmekte olan,
kurul toplantılarına katılır ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ali İhsan
Köktürk |
Halil Ünlütepe |
Malik Ecder
Özdemir |
|
|
Zonguldak |
Afyonkarahisar |
Sivas |
|
|
Şevket
Köse |
Hulusi Güvel |
Birgen
Keleş |
|
|
Adıyaman |
Adana |
İstanbul |
|
|
|
Turgut Dibek |
|
|
|
|
Kırklareli
|
|
|
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 3. Maddesinin 4.
Fıkrasının 2. Cümlesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Metin
Çobanoğlu |
Rıdvan
Yalçın |
|
Konya |
Kırşehir |
Ordu |
|
Oktay Vural |
D. Ali Torlak |
Behiç Çelik |
|
İzmir |
İstanbul |
Mersin |
|
Kadir Ural |
|
Osman
Durmuş |
|
Mersin |
|
Kırıkkale |
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinin üçüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve dördüncü fıkrasının md. metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
(3) Kurulun
Başkanı, Genel Kurulun üyeler arasından yaptığı
seçim sonucunda en çok oyu alan aday Genel Kurul tarafından atanan
kişidir.
|
Hasip Kaplan |
Hamit Geylani |
Pervin Buldan |
|
Şırnak |
Hakkâri |
Iğdır |
|
Nuri Yaman |
|
Şerafettin
Halis |
|
Muş |
|
Tunceli |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Bir defa
işleme konmaması lazım. Anayasaya doğrudan
aykırı, Bakanın Kuruldaki
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Aynı gerekçeyle katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Birdal. (BDP sıralarından alkışlar)
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12
Eylül referandumunda Evet. isteyen AKP İktidarı 12 Eylülden sonra
Evet. çıkması hâlinde Türkiyenin demokratikleşeceğini ve
özgürleşeceğini söylemişti. Biz de Evet. ya da
Hayır.ın 12 Eylül faşist darbe Anayasasının
niteliğini ve ruhunu değiştirmeyeceğini, o nedenle bu
Anayasanın bütünüyle değiştirilmesi gerektiğini, demokratik,
sivil, çoğulcu bir Anayasa olması gerektiğini söylemiştik
ve aynı zamanda bu Anayasa değişikliğinin AKPnin kendi
yargısını oluşturmak niyetiyle yapılmış bir
düzenleme olduğunu ve kendi medyasını, kendi
medyasını, kendi güvenlik güçlerini oluşturduğunu ve
şimdi de kendi yargısını oluşturarak sivil diktatoryal
bir rejimi bize demokrasi diye dayatacağını söylemiştik
ve boykot cephesinde yer almıştık. Hayat bizi ne kadar
haklı kıldı ki görüyoruz.
Bakın,
şimdi, 12 Eylülden sonra ne oldu demokratikleşme ve özgürleşme
yolunda: Daha da baskıcı, yasakçı bir uygulama, asker
vesayetinden yıllarca yakınırken şimdi bir polis
vesayetiyle karşı karşıya kalmakta ve hukuk devleti
niteliğinden giderek uzaklaşılmakta.
Şimdi, Adil
yargılanma ve savunma hakkı. dedik, az önce Sayın Bakana sorduk
ama Sayın Bakan diğer soruları yanıtlarken bizimkine zaman
bulamadı ve daha sonra yazılı olarak
yanıtlayacağını söyledi. Doğrusu merak ediyoruz.
Şimdi, özel ağır ceza mahkemeleri aynen devlet güvenlik
mahkemeleri gibi insanı ve insanın hak ve özgürlüklerini korumak
yerine devletin bekasını esas alan bir yargı
anlayışını egemen kılmaktalar. Örneğin, son,
bizim Diyarbakırda görülen KCK davası adı altında, aralarında
seçilmiş arkadaşlarımızın, belediye
başkanlarımızın, Parti Meclisi üyelerimizin, Kadın ve
Gençlik Meclisi üyelerinin, Demokratik Toplum Kongresi eski
Başkanının ve İnsan Hakları Derneği Genel
Başkan Yardımcısı arkadaşımızın içinde
yer aldığı bir dava. On sekiz ay arkadaşlarımız
-ki on beş aya kadar neyle suçlandıklarını bile
bilmiyorlardı- sadece birtakım çevrelerden gazetelere yapılan
servislerle neyle suçlandıklarını öğrendiler ve on sekiz ay
sonra da mahkemeye çıktılar.
Tabii, şimdi
mahkemenin bir defa fiziki yapısına bakalım. Örneğin,
hemen, alelacele yapıldı. Kadın mahkûmlarla erkek mahkûmlar
ayrı ayrı oturtuluyor. 36 jandarma var, bir o kadar da sivil polis
var. Her on beş yirmi dakikada, mahkeme devam ederken, jandarmalar nöbet
değişiyor on ikişer, on ikişer. Bir yanda bakıyorsunuz
tutuklu yakınları, gazeteciler ve insan haklarının ve
yargının evrensel tanıklığını yapmak isteyen
yerli ve dışarıdan gelen kuruluş temsilcileri için
sınırlı bir yer ayrılmış ve mahkeme başkanı
on sekiz aydan sonra, kimlik tespiti yapıldıktan sonra savunma
hakkına geçiliyor ve Ana dilden savunma hakkı yapmak isteyen
tutukluların bilinmeyen bir dille savunma yapmak istedikleri için
reddine. deyip on sekiz ay sonra mahkemeye ara veriliyor ve ikinci, tekrar bir
araya gelindiğinde de Kürtçe olduğu söylenen ama mahkememizce
bilinmeyen bir dille savunma yapmak isteniliyor. deniliyor.
Şimdi,
Sayın Adalet Bakanı da ve hukukçular da çok iyi bilir ki
Lozanın 39uncu maddesinin altıncı fıkrası
uyarınca ve birçok
Yarın İnsan Hakları Günü, İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesinin kabul ve ilanının 62nci
yılı. Belleğimizi tazeleyelim. Yani işte bu, yarınla
başlayacak bir hafta sürecek insan hakları konusunda etkinlikler. Biz
şimdi bunu yok mu sayacağız? İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesiyle başlayan ve 32 belgeyle hakları ve özgürlükleri
güvence altına alan hukuk belgelerini yok mu sayacağız? Ve
şimdi, 13 Ocakta duruşma ertelendi. Peki, şimdi, bu adil
yargılanmaya ve savunma hakkına uygun mudur? Uluslararası
belgelere uygun mudur? Ana diliyle kendisini ifade etmek istiyor
arkadaşlarımız.
Şimdi, hani
12 Eylülden sonra demokratikleşecekti? Hani 12 Eylülle
hesaplaşılacaktı? Ki, o da bir yanılsamadır. 12
Eylülle hesaplaşmak üç beş asker ya da sivil bürokratla
hesaplaşmak anlamına gelmez.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
12 Eylülle
hesaplaşmak değerli milletvekilleri, 12 Eylüle bizi götüren
faşist askerî darbesinin neden yapıldığının
doğru görülmesindedir. Neden yapıldı, kime karşı yapıldı?
Uluslararası emperyalist mali kurumların, Dünya Bankası, Dünya
Ticaret Örgütü ve IMFnin Türkiyede uygulanması gereken ekonomi
politikalarına alan yaratmaktı ve bunu, işte DİSK, Köy-Koop
ve diğer meslek odaları, emek ve demokrasi güçlerinin zararına
olan ekonomik kararları uygulama olanağı yoktu. O nedenle onlar
tasfiye edileceklerdi ve sonra da emekçi halkın, ezilenlerin zararına
o ekonomik politikalar uygulanacaktı.
Şimdi, 12
Eylülle hesaplaşmanın anlamı işte buradadır.
Şimdi, 12 Eylülle hesaplaşmak, AKPnin izlediği
özelleştirmeye, taşeronlaştırmaya,
sendikasızlaştırmaya, işsizliğe, yoksulluğa,
açlığa neden olan neopolitikalarla mı hesaplaşacak? Bu
zaten AKPnin kendi varlığını inkâr etmesi anlamına
gelir ki bu da beklenemez.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AKIN BİRDAL
(Devamla) O nedenle, bu adil yargılanma ve savunma hakkını
kullanılabilir düzenleme yapıldığı zaman aslında
bir adım olarak değerlendirilebilir.
Teşekkür
ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Birdal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 3. Maddesinin 4.
Fıkrasının 2. Cümlesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
anlaşıldı ki Sayın Bakan ve Sayın Komisyon bizim
önergelerimizin hiçbirisine katılmayacak. Canları sağ olsun.
Anlaşılmaktadır
ki parmak demokrasisi, hakkın ve hukukun yanında değil, siyasi
iradenin yanındadır. Buradan anlaşılan üçüncü ve sonuncu
bir konu vardır ki parmak demokrasisine yargı bağımsızlığı
kurban edilecektir, parmak demokrasisine yargının tarafsızlığı
ve hâkim teminatı kurban edilecektir.
Değerli
milletvekilleri, 2nci maddeyle ilgili görüşlerimi, Milliyetçi Hareket
Partisinin görüşlerini açıklarken Anayasa tanımaz
Tanımlar maddesi ile ilgili bir ifade kullanmıştım.
Şimdi, 3üncü maddeyle ilgili önergemizde, yine Anayasa tanımaz bir
maddedir ve Anayasa tanımazlığını sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, AKPnin dayatması ile uzlaşma kültüründen
uzak bir şekilde, ilkel bir üslupla değiştirilmiş
Anayasada, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna Cumhurbaşkanı
üye seçebilmektedir, Cumhurbaşkanının seçtiği üye;
Yargıtay üye seçebilmektedir, Yargıtayın seçtiği üye;
Danıştay üye seçebilmektedir, Danıştayın seçtiği
üye; hâkimler ve savcılar üye, seçebilmektedir, hâkimler ve
savcıların seçtiği üye, adı altında üyelik statüsü
var.
Şimdi
karşımızda, AKP İktidarının halis olmayan
niyetiyle, üstünlere hukuk yaratma kastıyla ortaya
çıkardığı sonuncu bir üye statüsü var. Bu sonuncu üye
statüsü de, Cumhurbaşkanının, Yargıtayın,
Danıştayın, Adalet Akademisinin, hâkim ve savcıların
seçtiği üye yanında bir de müsteşarın seçtiği üye.
Müsteşarın seçtiği üye Anayasada yazılı mı
Sayın Bakanım? Yok. Müsteşarın yokluğunda,
bulunmadığı takdirde kendisine vekâlet edecek kişi nevi
şahsına bir üye tipi olarak bu kanunla, bu maddeyle sizin iradenize
sunulmaktadır. Böyle yargının kalbi niteliğindeki Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kuruluna niçin müsteşarın seçtiği üyeye
ihtiyaç duyuyorsunuz Sayın Bakan? Kurulun müsteşarın
yokluğunda karar verecek şekilde düzenlendiği bir gerçektir.
Müsteşar yoksa yoktur. Onun yerine, Kurulun diğer üyeleri
çoğunlukla karar verebilir. Müsteşar yoksa Kurul
çalışabiliyor demektir. Eğer müsteşar yoksa, Kurulda
çoğunluk da yoksa, o zaman Anayasadaki yedek üyeliği niçin bu
kanunda tanınmaz hâle getiriyorsunuz? Yedek üyeliği getirin. Yedek
üyeliği de yok ediyorsunuz. Onun yerine, sizin emrinizdeki
müsteşarın şahsen uygun göreceği
yardımcılarından birisini Kurula gönderiyorsunuz. Bunun
anlamı vardır ve tektir. O da, adrese teslim, Kuruldan karar istihsal
etmektir. Bunu daha açık ifade edeceksek, Kurul kararlarını
siyasallaştırmak için Adalet Bakanlığının
yetkisini kötüye kullanmaktır.
İşte,
böyle bir kötüye kullanmaya müsait olan bu kanun tasarısını bir
kez daha -fayda sağlamayacağından eminim de- yine tekrar
ediyorum, Cenabı Allahın size bahşettiği
vicdanlarınıza sunma görevi bize aittir. O vicdanın parmak
hesabına dönüşeceğinden kuşkum bulunmamaktadır ama
bizi izleyen değerli vatandaşlarımızın oynanan oyunun
ne anlama geldiğini fark etmeleri için bu tekrarı yapmakta fayda
görüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu önerge de reddedilecektir. Hak, hukuk, adalet
diye milletimizin kültüründeki kavramların kuyumcu terazisi hassasiyetinde
tartılması gerekirken AKP Grubunda pancar kantarı
ölçüsüzlüğünde tartıldığını milletimiz
görecektir. Bu pancar kantarı mesabesindeki ölçüsüz tartışı
bu millet size bir ders olarak verecektir. Önümüzdeki o dersin günü
yakındır.
İşte, o
ders gününde, o kıyamet gününde -seçim açısından ifade ediyorum-
Cenabı Allahın iradesi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FARUK BAL
(Devamla) Teşekkür ederim.
Cenabı
Allahın inayeti, milletimizin iradesiyle bu haksızlıkların
bu hukuksuzlukların önüne geçebilmek için millî yargı projesiyle
sizin yaptığınız tüm tahribatı ortadan kaldıracak
bir iradeyi milletimiz bu pancar kantarında tartılan adalet ile
yaratmaya çalışacaktır diyor, hepinize saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
574 Sıra
Sayılı, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu (HSYK)
tasarısının 3 üncü maddesinin (4) üncü fıkrasındaki
Müsteşar bulunmadığı zaman kendisine vekâlet etmekte olan,
kurul toplantılarına katılır ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Dibek, buyurun.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Faruk
Balın da açıkladığı gibi bu 3üncü madde önemli
değerli arkadaşlar, aynı mahiyette bizim önergemiz de,
Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi de.
Değerli
arkadaşlar, az önce BDPnin bir önergesi vardı 2nci maddede.
Sayın Komisyon Başkanımız oradan, yerinden Bu önerge
Anayasaya aykırı. dedi, müdahale etti, hatta İşleme
konulmamalı. dedi. Ben de buradan şunu söyleyeceğim: Bu madde
yani tasarıdaki bu madde Anayasaya aykırı. Yani Sayın Başkan
da bunu biliyor, aslında biz bunu Komisyonda
tartışmıştık. Ben hatırlıyorum, bu konu
Komisyonda tartışılırken Sayın Başkan, Sayın
İyimaya şunu demişti: Başkanlık makamı olarak bu
maddeyi inceledik. Yanılıyor muyum Sayın Başkanım?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Doğrudur.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Ve İncelediğimizde bir değerlendirme yaptık.
demişti. Her ne kadar Anayasada yoksa da bu hüküm -yani
Müsteşarın vekili, yerine katılır. diye aslında yeni
bir görev türetiliyor, yeni bir kişinin orada
Az önce Sayın Bal da
belirtti, müsteşara HSYKya üye seçme ya da atama gibi böyle bir tuhaf
durum var. Anayasada yok ama mevcut HSYKda var. Dolayısıyla bir
çelişki olabilir. dedi yani Mevcut HSYKdan bunu alıp devam etsek
mi etmesek mi? gibi bir tartışma olmuştu.
Değerli
arkadaşlar, bakın, Sayın Bakan da Komisyonda konuşurken
şunları söylemişti ben çok iyi hatırlıyorum:
Biliyorsunuz HSYKda 22 tane asil üye var, 12 tane de yedek üye var. Bu
yedek üyeler ne iş yapacak yani bu yedek üyelerin statüsü nedir? Bu yedek
üyeler seçiliyor, hangi görevleri yapacaklar? diye sormuştuk kendisine.
Tabii, Asil üyelerden biri o gün hastalandı, rahatsızlandı
diyelim veya işi var, düğünü var, mazereti var, bu yedek üyeler
katılır mı? diye sormuştuk. Hayır, yedek üyeler
gelemez. demişti. Yani yedek üyeler zaten yasa gereği, Anayasa hükmü
gereği kendi işlerini yapacaklar. Ne zaman yedek üyelere görev
düşecek? Ancak asil üyelerden bir tanesi görev süresini doldurmadan
ayrılırsa, onun yerine yedek üye gelecek o süreyi tamamlayacak.
demişti. Şimdi, mantık bu. Düşünebiliyor musunuz: Yedek üye
seçiliyor, asil üyenin yerine yedek üye gelip görev yapamıyor Kurulda.
Böyle bir düzenleme varken, böyle bir mantık, diyelim, varken yasa
tasarısında müsteşarın yerine müsteşar kimi uygun
görüyorsa Vekâleten benim yerime göreve gelir. diyor. Değerli
arkadaşlar, açıkça Anayasaya aykırı, yani bunun izahı
mümkün değil. Önemli bir madde, gerçekten önemli bir madde ama şu,
tabii, AKP, maalesef iktidarın da, yöneticilerin de var yani
İşimize ne geliyorsa, onun devamı, işimize gelmeyen ne
varsa işte onu da çıkarırız. diyorlar.
Değerli
arkadaşlar, Kurul, biliyorsunuz 22 asıl üyeden, 12 yedekten
kuruluyor. Kurul en az 15 üyeyle toplanabiliyor. 3 tane daire var, o daireler
de 5er kişiyle toplanıp faaliyetlerini sürdürebiliyorlar. Yani
baktığımızda, müsteşarın yerine vekâleten bir
başkasının gelmesinin gereği nereden kaynaklanıyor?
Bir tek gerekçe var, Mevcut 2461 sayılı şu an işte hâlâ
yürürlükte olan HSYKnın 10uncu maddesinde bu düzenleme var, biz bu
düzenlemeyi aynen aldık, mevcut tasarı içerisinde getirdik. diyor
Sayın Hükûmet ama değerli arkadaşlar, bir taraftan da
Anayasamız var, yani Anayasanın 159uncu maddesinde böyle bir
şey yok, yani böyle bir düzenleme yok. Anayasaya açıkça
aykırı olan bir maddeyi getirmek
Yani bu yasa mutlaka Anayasa
Mahkemesinin önüne gidecek, bu kadar uyarıya rağmen
3 tane önerge
var, 3ü de sanıyorum aynı mahiyette, yani herkesin görmüş
olduğu bir eksiklikte, bir noksanlıkta, açıkça bir yasaya aykırılıkta
iktidarın diretmesini de anlamış değilim. Yani yasa koyucu,
baktığımız zaman değerli arkadaşlar, niye
müsteşarın yerine vekâleten, daha doğrusu müsteşarı
niye oraya koymuş, doğal üye olarak niçin müsteşar görev yapıyor,
müsteşarın makamı mı orada konmuş, yoksa
müsteşarın kendisi mi orada doğal üye olarak yer
almış? Müsteşarın makamı değil, yani
müsteşarlık makamına bu doğal üyelik HSYK'da verilmiş değil,
müsteşarın kendisine verilmiş. Müsteşar yoksa,
müsteşarı olarak seçilmeyen, müsteşar olarak görev yapmayan
birisinin orada vekâleten görev yapması hiçbir şekilde mümkün
olmamalı.
Tabii, bu
maddeyle ilgili olarak değerli milletvekili
arkadaşlarımızın nasıl bir karar vereceğini ben
de merak ediyorum ama son kez şunu söyleyeyim: Bu madde daha sonra da
tartışılacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Belki ileride
kanun -yasalaşırsa- Anayasa Mahkemesine götürülürse bu madde orada da
değerli arkadaşlar mutlaka gündeme gelecektir. Mutlaka bu maddenin,
eğer buradan geçecekse Anayasa Mahkemesinin kararıyla ben iptal
edileceğini düşünüyorum çünkü Anayasaya açıkça aykırı
olan bir hüküm.
Yüce Meclisin de
değerli iktidar partisi milletvekili arkadaşlarımızın
da bu kadar uyarıdan sonra belki, bir umut, bir beklentiyle bu maddedeki
önergemizin -diğer önergeleri reddettiler gerçi ama- kabulü yönünde oy
kullanacağını umuyor ve hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
olduğundan birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde
önerge sahiplerine söz vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/961 esas
numaralı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin dördüncü
fıkrasında geçen Adalet Bakanlığı ibaresinin Adalet
Bakanı ve olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Faruk
Koca
Ankara
Diğer önerge
sahibi:
Hayrettin Çakmak
Bursa
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Bu
önerge ile, metnin daha açık yazılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Peki, karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.34
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.42
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Ankara
Milletvekili Sayın Faruk Koca ve Bursa Milletvekili Sayın Hayrettin
Çakmakın birlikte işleme alınan önergelerinin oylanmasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeleri oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Karar yeter
sayısı vardır.
574 sıra
sayılı Tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
burada.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü madde
üzerinde altı adet önerge verilmiştir ancak İç Tüzükün 91inci
maddesi gereğince bunlardan sadece beşini işleme
alacağız.
Şimdi
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/961 esas
numaralı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde geçen Bakanlığın,
kelimesinin Adalet Bakanlığının, olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Safiye
Seymenoğlu
Trabzon
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/961 esas
numaralı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının a) bendinde geçen Bakanlığın,
kelimesinin Adalet Bakanlığının, olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet
Yeni
Samsun
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının c bendinde yer alan hâl ifadesinin durum ve
icaplarına ifadesinin gereklerine olarak değiştirilmesini
(3.) fıkra olarak Uluslararası mahkemelere seçilecek
yargıçları HSYK Genel Kurulu seçer ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Hasip Kaplan |
Hamit Geylani |
Pervin Buldan |
|
Şırnak |
Hakkâri |
Iğdır |
|
Akın
Birdal |
Şerafettin
Halis |
Nuri Yaman |
|
Diyarbakır |
Tunceli |
Muş |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanun Tasarısının kurulun görevleri
başlıklı 4üncü maddesinin 1inci fıkrasının a ve
ç bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ederiz.
a) Yasa ile
öngörülen mahkemeleri açmak, bir mahkemenin kaldırılması ve yeni
kurulacak mahkemelerin çevresini belirlemek veya yargı çevresinin
değiştirilmesi konusunu karar bağlamak.
ç) Yargı
yetkisinin kullanımına ilişkin hususlar hariç olmak üzere hakim
ve savcıların idari görevlerine ilişkin hususlarda genelge
düzenlemek.
|
Halil Ünlütepe |
Ali İhsan
Köktürk |
Turgut Dibek |
|
Afyonkarahisar |
Zonguldak |
Kırklareli |
|
Rahmi Güner |
Malik Ecder
Özdemir |
Şevket
Köse |
|
Ordu |
Sivas |
Adıyaman |
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 4. Maddesinin;
1.
fıkrasının a bendinin Mahkemeleri kurma, kaldırma veya
yargı çevresini değiştirme şeklinde
değiştirilmesini,
1.
fıkrasının ç bendinin Sadece idari görevlere ilişkin olmak
üzere genelge düzenlemek. şeklinde değiştirilmesini,
2.
fıkrasında yer alan Kanunlarda açıkça Bakanlığa
verilenler dışında ibaresinin metinden
çıkarılmasını,
Saygılarımızla
arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Kadir Ural |
Metin
Çobanoğlu |
|
Konya |
Mersin |
Kırşehir |
|
Rıdvan
Yalçın |
Oktay Vural |
Yılmaz
Tankut |
|
Ordu |
İzmir |
Adana |
|
Behiç Çelik |
|
Hasan Özdemir |
|
Mersin |
|
Gaziantep |
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Özdemir, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 4üncü
maddesi için vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, Kurulun görevlerini ihtiva eden 4üncü maddenin, birinci
fıkrasının (a) bendinin Mahkemeleri kurma, kaldırma veya
yargı çevresini değiştirme. şeklinde
değiştirilmesini önermekteyiz. Amaç, Kurulun, bu mahkemenin
kurulması, kaldırılması veya yargı çevresinin
değiştirilmesi görevini teklif şartı olmaksızın
yerine getirebilmektir.
Aynı
maddenin, (ç) fıkrasının Sadece idari görevlere ilişkin
olmak üzere genelge düzenlemek. olarak değerlendirilmesini öngörüyoruz.
Bu değişiklik ile yargıya müdahale edildiği yolundaki
izlenimlerin bertaraf edilmesi amaçlanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, diğer taraftan, aynı maddenin ikinci
fıkrasında yer alan
Kanunlarda açıkça Bakanlığa verilenler
dışında ibaresinin de metinden
çıkarılmasını teklif ediyoruz. Kanunlarda açıkça
Bakanlığa verilenler dışında ibaresini, sonradan
yasal düzenlemeler ile çerçevesi genişletilmeye müsait bir ifadedir diye
değerlendiriyoruz. Yargıya siyasi müdahalelerin yasal zeminini
oluşturabilecek bu ifadenin kanun metninden
çıkarılmasını son derece önemli görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Anayasa değişikliği paketi ve referandumdan
başlayarak bugüne kadar gelen süreç içerisinde en çok
tartışılan konulardan birisi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu olmuştur. Anayasa değişiklik paketinden, görüşmekte
olduğumuz tasarıya kadar, AKPnin Benim yargım, benim
savcım, benim hâkimim. düşüncesini yerleştirme gayreti
içerisinde olduğunu görmekteyiz. Bu kanun tasarısını,
yargıyı ayaklarına pranga olarak görenlerin sözüm ona o
prangayı ellerine alma gayreti olarak değerlendiriyoruz. Kurul üyelerinin
seçimleri, bütün bu bahsettiğim hususları alenileştirmektedir.
Değerli
milletvekilleri, seçim sürecinde Bakanlık listesi
tartışmaları, Adalet Bakanlığı yetkililerinin
açıklamaları, yargının AKPleştirilmesi sürecini
ortaya koymaktadır. Üstelik bütün bunlar, demokratikleşme ve hukuk
devleti adına yapılmaktadır. Oysa gerçek, iktidarın,
demokrasi kavramını, kamplaştırma, yandaş
oluşturma amacı için kullanmasıdır diye
değerlendiriyoruz. Seçim sonrasında AKP, Kurul üyelerine dair düzenlemeleriyle,
âdeta, üyelerin kimliğini ve misyonunu açığa
çıkarmıştır. Kurula seçilen üyelerin her birine
sıfır kilometre araç tahsisi, maaşlarına yapılan
yaklaşık 2 bin liralık zam ile AKP, yeni üyelerine büyük bir
ihtimam göstermiştir. Seçimlerin hemen sonrasında bu yapılanlar,
yargının bağımsızlığı üzerine tekrar
düşünmemiz gerektiğini ortaya koymaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede artık, yargının
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
konusunda haklı tereddüt ve iddialar oluşmuştur. AKP kendi
yargısını oluşturuyor. şeklindeki
iddialarımız hem somutlaşmış hem de doğrulanmıştır.
Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu bugün eskisinden çok daha
tartışılır bir kurum hâline gelmiştir.
Kurul seçimleri
üzerine yapılan tartışmaların sosyal yapıya
yansıması da olumsuz olacaktır. Kurul seçimleri sonrasında
toplumsal algı, yargı mensuplarının da siyasi tercihlerine
göre kutuplaştırılacağıdır. Adliyede kendi lehine
karar çıkmayan kişi AKPnin
yanlısı olmadığı için böyle bir karara maruz
kaldığını düşünecektir. Yargıya olan güven
azalacaktır. Daha net olarak söylemek gerekirse, AKP İktidarıyla
birlikte Türkiyede bugün adaletin terazisi şaşmıştır.
Değerli
milletvekilleri, toplumsal uzlaşma aranmadan, Ben yaptım, oldu.
mantığı içerisinde hazırlanan Anayasa
değişikliği paketinin yansıması olan bir kanun
tasarısını görüşüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
HASAN
ÖZDEMİR (Devamla) Bilinmelidir ki tasarı demokratikleşmenin
temini değil, yargının siyasi vesayete alınması
sonucunu doğuracaktır. Tasarı bu hâliyle Türkiye'nin yeni
gerilimlere ve çatışmalara doğru sürüklenmesine zemin
hazırlayacak niteliktedir.
Konuşmama
burada son verirken yüce heyetinizi bir kez daha saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanun Tasarısının kurulun görevleri
başlıklı 4üncü maddesinin 1inci fıkrasının a ve
ç bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ederiz.
a) Yasa ile
öngörülen mahkemeleri açmak, bir mahkemenin kaldırılması ve yeni
kurulacak mahkemelerin çevresini belirlemek veya yargı çevresinin
değiştirilmesi konusunu karar bağlamak.
ç) Yargı
yetkisinin kullanımına ilişkin hususlar hariç olmak üzere hakim
ve savcıların idari görevlerine ilişkin hususlarda genelge
düzenlemek.
Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Dibek. (CHP sıralarından alkışlar)
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, önergeyle ilgili düşüncelerimizi açıklamadan önce,
dün Sayın Bozdağ AKP Grubu adına tümü üzerinde konuşurken,
böyle, çok heyecanlı ve hızlı bir konuşma
yapmıştı. Gerçekten, bizler de yerimizde konuşmayı
takip ederken
Hatta ben Dinlerken yoruldum. demiştim, kendisi
konuşurken yorulmamıştı. Ama ağzından da bal
damlıyordu. Yani ben konuşmayı takip ederken, baktım,
Türkiyede yaşamayan birisi olsa, gelse Ya, bu kanun geçiyor. Gerçekten
de iktidar partisi o kadar güzel şeyler yapıyor ki yargı tamamen
bağımsızlaşıyor, hâkim ve savcılar tamamen özgür
iradeleriyle, hiçbir siyasi baskı altında olmaksızın
kararlarını verecekler. Türkiyede tam bir reform, Avrupanın
istediği gibi... Biliyorsunuz, Avrupa Birliği zaman zaman ilerleme
raporları, bazen de değişik belgeler gönderiyor ve
yıllardır, bizim yargıyla ilgili olarak ve HSYKnın
yapısıyla ilgili olarak eleştirileri var. Yani zanneder ki bu
konuşmayı dinleyen birisi, bunların hepsi gerçekten hayata
geçiyor ve Türkiyede, bundan sonra, muhalefet olarak bizim -Cumhuriyet Halk
Partisinin ve diğer muhalefet partilerinin- konuşmaya hiç hakkı
olmayacak. Böyle bir konuşma izlemiştik.
Değerli
arkadaşlar, tabii, bununla ilgili bir şeyler söyleme ihtiyacı
duymuştum. Dün mümkün olmadı, şu anda, 4üncü madde üzerindeki önergemizle
ilgili söz aldığımda düşüncelerimi açıklamak
istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bakın, elimde bir tane
Ben böyle küçük bir şema
çıkardım, önce bundan başlamak istiyorum. HSYKda önceki
yapıda, Anayasa değişikliği öncesi yapıda kimler
vardı, şimdi kimler var doğal üye olarak? Artı, Sayın
Bozdağın belirttiği gibi, işte, Kürsü hâkimleri gelecek,
onlar adli yargıdan ve idari yargıdan arkadaşlarının
orada temsilcisi olacaklar, haklarını koruyacaklar. dediği
kişiler arasında kaç tane kürsü hâkimi var ya da kaç tane
Bakanlığın bürokratı var diye şöyle bir şema
çıkarmıştım: Daha önceki yapıda 2 tane doğal üye
vardı biliyorsunuz, Adalet Bakanı ile Adalet Müsteşarı.
Tabii, bu sürekli eleştirilen bir konuydu yani yargı
bağımsızlığını zedeleyen, yargı
bağımsızlığına karşı olan
Avrupanın da, Avrupa Birliğinin de sürekli
İktidar bunu çünkü
önemsiyor da, Avrupa Birliğinin birçok eleştirisini önemsiyor fakat
iş buraya geldiğinde bunları duymazdan geliyor, hiçbir
şekilde dikkate almıyor. Fakat aynen bu 2 tane doğal üyeyi bu
yapının içerisine taşıdılar. Daha sonra, bakın, o kürsü hâkimleri olarak adli ve
idari yargıdan geleceklere bir baktığımızda, adli yargıdan
baktık
İdari yargıdan kimler gelmiş değerli
arkadaşlar? Adalet Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı gelmiş, etti 3. Kim gelmiş? Adalet
Bakanlığı Personel Genel Müdürü -isimlerine gerek yok,
biliyorsunuz zaten- gelmiş. Kim gelmiş? Adalet Akademisi Eğitim
Merkezi Müdürü gelmiş yani oradan, Adalet Akademisinden o gelmiş. Kim
gelmiş? Yine, Adalet Akademisi Başkanı gelmiş. Yani 2 tane
olan doğal üye, birdenbire bakıyoruz Bakanlığın
personel yapısı gibi 6ya çıkmış. Sayın
Bozdağ bunlardan hiç bahsetmedi. Yani dün konuşurken Sayın Bozdağ: Biz Türkiyede HSYKyı
demokratikleştiriyoruz, meşruiyet sorununu ortadan kaldırıyoruz,
işte daha önce HSYKnın adı Yargıtay ve
Danıştaydan seçilen hâkimler olarak anılmalıydı. gibi
birtakım sözler söyledi. Tabii, o açıklamaya karşı
söylenecek olan şey: Bu HSYK da değerli arkadaşlar -Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu- artık Adalet Bakanlığının
HSYKsı olmuş yani öyle gözüküyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, yani söylenilenlerle yapılanlar
karşılaştırıldığında sizlerin ne kadar
samimi olduğu, ne kadar doğru konuştuğunuz zaten ortaya
çıkıyor.
Bunun
yanında, dün soruldu Sayın Bakana: Bu seçimlere müdahale ettiniz
mi? Biz Bakanlık olarak açıklama yaptık. dedi Sayın
Bakan, Kesinlikle adli ve idari yargıdaki seçimlere müdahalemiz
olmadı. dedi. Ben çok iyi hatırlıyorum seçimler
yapıldıktan sonraki, hemen bir gün sonraki tüm gazetelerin manşetlerini. Yandaş basın için konuşmuyorum
yani onlar zaten ne yazacaklarını çok iyi biliyorlar, onlar nereden
talimat aldıklarını da çok iyi biliyorlar ama onun dışındaki
tüm medya, hepsi Adalet Bakanlığının listesi full olarak
kazandı, Adalet Bakanlığı listesi çıktı diye
başlık atmışlardı manşetten.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, tüm bunları bu ülkede biz yaşadık.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
TURGUT DİBEK
(Devamla) - Yani bazı şeyleri değerli
arkadaşlarımız burada konuşurken yani sanki bunları
biz hiç bilmiyormuşuz gibi konuşuyorlar, söz alıyorlar. Biraz da
üzüntüm o nedenle yani açıklama gereken biraz da buydu değerli
arkadaşlar.
Şimdi,
bazı arkadaşlarımız şunu da söyleyeceklerdir: Ya,
siz, işte önerge üzerine söz alıyorsunuz fakat önergeden hiç
bahsetmiyorsunuz, önergeyle ilgili hiç konuşmuyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, önergeyle ilgili konuşsak da bir şey fark etmiyor.
EMİN
NEDİM ÖZTÜRK (Eskişehir) Alışkanlık
TURGUT DİBEK
(Devamla) Hayır, az önce konuştuk önergeyle ilgili, burada
Anayasaya aykırı olduğunu söyledik, dedik ki çok açık,
net
Yani bunu ben çok iyi biliyorum, Sayın Bakan da biliyor, Sayın
Adalet Komisyonu Başkanı da biliyor ama önergeleri de hiçbir
şekilde kale almıyorsunuz. O zaman yani bunlar üzerine konuşmaya
da gerek yok. O zaman bu konuşmaları yapmamız gerekiyor ama ben
yine birkaç cümleyle
Değerli
arkadaşlar, 4üncü maddenin iki fıkrası üzerinde biz önerge
verdik. (a) bendinde Adalet Bakanlığına bağlı olarak
HSYK bir görev üstleniyor. Burada Adalet Bakanlığının
teklifi olmaksınız zaten bu görevin HSYK tarafından
yapılması gerekir. diyoruz. Yine (ç) bendinde de -verilen
önergemizde- savcıların adli görevleriyle ilgili olarak bir tane
genelge düzenlenmesi HSYK tarafından doğru olmayacak...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının c bendinde yer alan hâl ifadesinin durum ve
icaplarına ifadesinin gereklerine olarak değiştirilmesini
(3.) fıkra olarak Uluslararası mahkemelere seçilecek
yargıçları HSYK Genel Kurulu seçer ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Halis buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
ŞERAFETTİN
HALİS (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve grubum adına sizleri saygıyla selamlıyorum.
Tabii, biz burada
yasaları oluşturmaya çalışırken, Tevfik Fikret sanki
bugünü görür gibi dizelere dökmüş düşüncelerini ve bir yönüyle de
anlaşılıyor ki o günden bugüne kanun yapıcılar ciddi
bir nitelik değişimi de gösterememişler.
Çiğnendi,
yazık, milletin ümmid-i bülendi!
Kanun diye, kanun
diye kanun tepelendi...
Şimdi,
bunlar yüz on yıl önce söylenmiş sözler, bugüne bakıyoruz,
direkt günümüze hükmeder gibi ve bugün kanun yaparken AKP, bir yandan
kanunları ötelerken bir yandan kendi kanunlarını
oluşturmaya çalışıyor. Hangi kanunları? Adaletten
yoksun kanunları. Çok geriye gitmeye gerek yok, ülkemizde son bir hafta
içinde yaşananlara bakılırsa, bu kanunların adaletten ne
kadar yoksun olduğu çok açık ve net şekilde
karşımıza çıkar.
Son bir
haftadır bir yumurta muhabbeti aldı gidiyor. Yumurta bir nevi suç
unsuru oldu, neredeyse marketlerde, buzdolaplarında yasak listesine
alınarak kaldırılacak. Yumurta atan çocuklara yani bu gencecik
çocuklara beyinsiz dendi, bu gencecik çocuklara faşist dendi. Diyenler
kim? Anayasa profesörü bir kanun koyucu. Diyen kim? Anayasa profesörü, kanun
koyucu olmak için buraya gelmeye çalışan biri ama hiç kimse, bu
çocuklar, bu gencecik öğrenciler neden yumurta atıyor, bu
insanların muhalefeti nedir diye sormadı.
HALUK İPEK
(Ankara) Atmalı mı?
ŞERAFETTİN
HALİS (Devamla) Zaten Türkiyede
HALUK İPEK
(Ankara) Yani yumurta atmalı mı?
ŞERAFETTİN
HALİS (Devamla) Attılar
HALUK İPEK
(Ankara) Atmalı mı?
ŞERAFETTİN
HALİS (Devamla)
ama kendilerine kurşun sıkılan bu
çocukların, kurşun sıkıldığı zaman
kurşun sıkanlar söz konusu edilmez, eğer yumurta
gündemleştirilirse o zaman bu devletin vicdanı, bu devletin
yargısı, bu devletin adaleti yargılanmalıdır, sorgulanmalıdır.
Düşünün ki
akademik demokratik hakları için yürüyüş yapan çocukların
üzerine polis kurşunu sıkılıyor. Düşünün ki yine
akademik demokratik hakları için kendi demokratik haklarını
kullanmaya çalışanlara, gösteri yürüyüşü dâhilindeki
haklarını kullanmaya çalışanlara biber gazı, cop, yine
kurşun sıkılıyor.
Size soruyorum:
Siz bugüne kadar bu Mecliste Aydın Erdem adını hiç duydunuz mu?
Geçen yıl Diyarbakırda bir yürüyüş sırasında
sırtından vurularak öldürüldü. Kurşun polise ait. Yine siz
Şerzan Kurt adını bugünden önce duydunuz mu? Bugün
arkadaşlarımız bu kürsüde yine dile getirdiler. Muğla
Üniversitesinde beş ay önce sırtından polis kurşunuyla
vurularak öldürülen bir genç. Vicdanınız sızlayıp da bir
tek kelime ettiniz mi? Yine Alaattin Karadağ, sekiz ay önce
İstanbulun göbeğinde polis kurşunuyla öldürüldü. Bir güne bir
gün, polis neden kurşun sıkıyor, insanlarımız neden
kurşunlanıyor demeyenler bugün atılan yumurtaların
hesabını sormaya çalışıyorlar.
Eğer bir
ülkede gencecik insanların üzerine kurşun sıkılıyorsa,
bu kurşunun hesabı sorulmuyorsa elbette ki yumurta da
atılır, çok daha farklı, bizim tasvip etmeyeceğimiz,
onaylamayacağımız, infial yaratan, acı sonuçlar yaratan olaylar
da yaşanır. O yüzden, adaletten yoksun olmayan yasaların
çıkarılarak herkesin kendi özgür iradesiyle
yaşamasının ve kendisine düşen demokratik
haklarını kullanmasının mutlaka yolu
açılmalıdır.
Tabii, her
şey bununla bitmiyor ve polis bunu yaparken ayrıca savunuluyor.
Nasıl savunuluyor? İşte bir vaka: Sırtından beş
kurşunla öldürülmüş kişinin -katil- davası işlenirken
duruşmada aynen hâkim şunu söylüyor: Meşru müdafaadır,
polis görevini yapmıştır ve dolayısıyla bunlar
aklanmıştır. Tabii, bu adaletsizliğin önüne geçmenin
mutlaka ve mutlaka yolu bulunmalıdır diye düşünüyorum.
Eğer
zamanım olsaydı size Tunceli ilinde yaşanan birkaç örneği
anlatmaya çalışacaktım. Geçen yıl cezaevinde olan bir
şahıs Gösteri ve Yürüyüş Yasasına muhalefetten
dolayı, cezaevi günlerinde, savcılıktan duruşmaya
çağrılıyor, kişinin kendisi cezaevinde. Nedir bu? Devletin
Tunceliye bakışının, Tunceli insanına toplu
potansiyel suçlu bakışının bir ürünü.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
ŞERAFETTİN
HALİS (Devamla) Polisin elinde listeler var. Her kim yaparsa
yapsın, Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin, Ayşe, Fatma,
çağırın gelsin, nasıl olsa bunlar suçludur!
Yine, bir
başka vaka da: 2911 sayılı Gösteri ve Yürüyüş
Yasasında
Ki barajları
protesto eden bir yürüyüş. Yine, aynı listede çağrılan
insanların hastanede yatıyor olduğu tespit ediliyor,
tescilleniyor. Şimdi, siz, halkınıza, insanınıza,
gencinize böyle bakarsanız ancak kendinizi bu kadar adaletten yoksun
yasalarla savunmak zorunda kalırsınız.
Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
olduğundan birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde
önerge sahiplerine söz vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/961 esas
numaralı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde geçen Bakanlığın,
kelimesinin Adalet Bakanlığının, olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Safiye
Seymenoğlu
Trabzon
Diğer
önergenin imza sahibi:
Ahmet Yeni
Samsun
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önerge ile,
kelime tashihi yapılarak metnin daha açık yazılması
amaçlanmıştır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
vardır, önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime
saat 20.00ye ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.08
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
574 sıra
sayılı Tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
5inci madde
üzerinde dört önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına
göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına
göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/961 esas
numaralı kanun tasarısının 5 inci maddesinin birinci
fıkrasında geçen "Kurul;" kelimesinin "Hakimler ve
Savcılar Kurulu;" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Abdurrahman
Arıcı
Antalya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/961 esas numaralı
kanun tasarısının 5 inci maddesinin birinci fıkrasında
geçen "Kurul;" kelimesinin "Hakimler ve Savcılar
Kurulu;" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
İbrahim
Yiğit
İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 5. Maddesinin aşağıdaki
gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Madde 5-
(1) Kurul; Başkanlık, Genel Kurul, daireler, Teftiş Kurulu ve
hizmet birimlerinden oluşur.
(2) Kurulun
hizmet birimi Genel Sekreterliktir.
|
Faruk Bal |
Metin
Çobanoğlu |
Rıdvan
Yalçın |
|
Konya |
Kırşehir |
Ordu |
|
Oktay Vural |
Yılmaz
Tankut |
Behiç Çelik |
|
İzmir |
Adana |
Mersin |
|
|
Kadir Ural |
|
|
|
Mersin |
|
BAŞKAN
Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 574 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının 5.
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
"Madde 5.-
"HSYK; kurul başkanlığı, kurul, itirazları
inceleme kurulu ve üç daireden oluşur.
HSYK'nın
yardımcı hizmet birimleri; genel sekreterlik, bilgi işlem
başkanlığı ve teftiş kurulu
başkanlığıdır."
|
Ali Rıza
Öztürk |
Halil Ünlütepe |
Yaşar
Ağyüz |
|
Mersin |
Afyonkarahisar |
Gaziantep |
|
F. Murat Sönmez |
|
Tansel
Barış |
|
Eskişehir |
|
Kırklareli |
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının
bu maddesinde;
"Kurul'un,
başkanlık, genel kurul, daireler ve hizmet birimlerinden
oluştuğu; hizmet birimlerinin ise, genel sekreterlik ve teftiş
kurulu başkanlığı olduğu " açıkça ifade
edilmiştir. Böylece Tasarının 5 inci maddesi ile
"Kurul" sözcüğünün, HSYK'nu ve HSYK'nun tüm birimlerini
kapsadığı ortaya konulmuştur.
Tasarının
1 inci maddesinde tanımlar yapılırken, Kurul sözcüğünün
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nu, başkan sözcüğünün HSYK
başkanını, genel kurul sözcüğünün HSYK genel kurulunu,
daire sözcüğünün HSYK'nun her bir dairesini, genel sekreterlik
sözcüğünün HSYK genel sekreterliğini, teftiş kurulu
sözcüğünün HSYK teftiş kurulunu ifade ettiği
vurgulanmıştır.
Anayasa'nın
159 uncu maddesindeki "kurul" sözcüğü, Anayasa'nın bu
maddesi uyarınca dairelerin üzerindeki geniş katılımlı
birimi amaçlamaktadır. Anayasa'da genel kurul kavramı yer
almamaktadır. Tasarıda ise kurul sözcüğü
kullanılmayıp, bu sözcüğün yerine Anayasa'da yer almayan genel
kurul sözcüğüne yer verilmiştir. Tasarının 5 inci
maddesinde HSYK'nın tüm birimleri, anayasal anlamının da ötesine
geçilerek Kurul sözcüğü içinde gösterilmiştir. Açık, somut ve
doğrudan uygulanır nitelikteki Anayasa'nın 159 uncu maddesinin
10 uncu maddesi görmezden gelinemeyeceğine ve bu Anayasa hükmü
yürürlüğünü koruduğu, Kurul sözcüğü de yasada anılan
içerikte gösterildiği sürece;
Adalet
Bakanı'nın Tasarının 5 inci maddesinde gösterilen
başkan sıfatıyla yapacağı (6 ncı maddesinde
sayılan) tüm işlemlere, örneğin "yargıç ve
savcılar hakkında soruşturma açmama yolundaki
işlemlerine" karşı yargı yolu
kapatılmaktadır.
HSYK
müfettişleri tarafından düzenlenecek hal kağıtları
için (Md 14/4-c), yargı yolu kapatılmaktadır. Çünkü bu
işlemleri yapan teftiş kurulu, artık Tasarının 5 inci
maddesine göre, bir hizmet birimi olarak Kurul kavramı içinde gösterilmektedir.
Tasarının
45 inci maddesinde belirtilen ve hangi hallerde
çıkartılacağı da yine Tasarının 13 üncü, 14 üncü
ve 34 üncü maddelerinde gösterilen yönetmelik ve genelgelere (ayrıca 2802
sayılı Yasa'nın 118 inci maddesinde ifade edilen ilke kararlarına
önceden olduğu gibi) karşı yargı yolu kapalı
olacaktır. Çünkü bu işlemler taslağa göre Kurul tarafından
yapılmaktadır.
Bu nedenlerle
Kurul sözcüğü mevcut tasarıdaki genel kurulu ifade edecek biçimde,
Anayasa'nın 159 uncu maddesine uygun biçimde tanımlanmalıdır.
Mevcut tasarıdaki genel kurul sözcüğünün kullanılmasından
ise, Anayasa gözetilerek vazgeçilmelidir.
Anayasa'nın
159 uncu maddesinin 10 uncu fıkrası "Kurul'un meslekten
çıkarma cezasına ilişkin ilişkin olanlar
dışındaki kararlarına karşı yargı mercilerine
başvurulamaz" derken, oldukça belirsiz yazılan bu maddenin;
Kurul 'un tüm
kararları yönünden mi,
Yoksa sadece
disiplin cezası niteliğindeki kararları yönünden mi,
Ya da Kurul'un
işlemleri, kararlar ve işlemler diye ikiye ayrılıp, sadece
karar niteliğindeki işlemler yönünden mi,
sonuç
doğuracağı konusu da, ayrıca uygulamada
tartışmaları beraberinde getirecek niteliktedir.
Tasarının
5 inci maddesi;
"HSYK; kurul
başkanlığı, kurul, itirazları inceleme kurulu ve üç
daireden oluşur. HSYK'nun yardımcı hizmet birimleri; genel
sekreterlik, bilgi işlem başkanlığı ve teftiş
kurulu başkanlığıdır." şeklinde yeniden
yazılmalıdır. Böyle bir yazımla madde Anayasa'ya uygun yazılmış
olacaktır. Bu durumda, kurulun görevleri Anayasa'da açıkça
sayılmış olduğundan, sayılan bu görevler daireler
tarafından değil, doğal olarak Kurul tarafından yerine
getirilecektir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Karar yeter sayısı efendim.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.12
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Mersin
Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk ve arkadaşlarının
önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
574 sıra
sayılı Tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 5. Maddesinin aşağıdaki
gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Madde 5-
(1) Kurul; Başkanlık, Genel Kurul, daireler, Teftiş Kurulu ve
hizmet birimlerinden oluşur.
(2) Kurulun hizmet
birimi Genel Sekreterliktir.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Çelik, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 5inci maddesi hakkında
verdiğimiz önerge üzerinde konuşma yapmak üzere söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
(Gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Çelik, bir saniye
Sayın
milletvekilleri, büyük bir uğultu var Genel Kurulda, lütfen sükûneti sağlayın.
Buyurun
Sayın Çelik.
BEHİÇ
ÇELİK (Devamla) Teşekkür ederim.
5inci madde
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun teşkilatlanmasını
ihtiva etmektedir. Kurul görevlerini ifa ederken başkanlık, genel
kurul, daireler yanında teftiş kurulundan ibaret olması ve hizmet
birimi yönüyle genel sekreterlikten müteşekkil olması gerekmektedir.
Takdir edersiniz ki teftiş kurulu, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
adına denetim, araştırma, inceleme ve soruşturma yapan,
dolayısıyla adli görevleri olan önemli bir birimdir. Teftiş
kurulunun bir hizmet birimi olarak düzenlenmesi bu yönüyle uygun
olmamaktadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Anayasa Komisyonunda Mart 2010 tarihinde başlayıp
mayıs ayının başına kadar devam eden ve nihayet 5982
sayılı Yasayla gerçekleştirilen Anayasa
değişiklikleri, Türkiyede görünürde demokratikleştiren,
gerçekte tek parti diktasına zemin hazırlayan bir manzumeyi Türk
seçmeninin önüne getirmiştir. Burada ciddiyetle vurgulamak isterim ki, ne
Anayasa Mahkemesinin ne de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yeni
yapısı itibarıyla adli reform niteliği
taşımamaktadır. Burada konumuz olan Anayasanın 159uncu
madde değişikliği, yani biraz önce arz etmiş olduğum
5982 sayılı Yasanın 22nci maddesiyle Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu 7 asıl ve 5 yedek üyeden oluşurken 22 asıl, 12
yedek üyeye yükseltilmiş ve üç daire hâline dönüştürülmüştür.
Adalet Bakanı ve Müsteşarı eskiden olduğu gibi kurulun
tabii başkanı ve üyesi konumunu sürdürmektedir.
Tüm bu
düzenlemeler göstermektedir ki, AKP İktidarı yargı erkinde etkin,
kalıcı, adil, tarafsız bir reform düşüncesinde ve
iradesinde değildir. Kendileri açısından amaç hâsıl
olmuştur. Hukuk devletinin temel ilke ve değerlerinin
çiğnendiği de bu vesileyle açıkça gözükmektedir. 21inci
yüzyılı idrak etmekte olan Türkiye Cumhuriyetinin devletler ailesi
içerisinde saygın konumu bu tür palyatif, partizan, taraflı, temel
hukuk ilkelerini çiğneyen AKP zihniyetiyle nasıl muhafaza
edilecektir? Kuvvetle vurgulamak isterim ki Türkiyede bir adli reform ihtiyacının
olduğu açıktır. Adli reform deyince ne
anlaşılmalıdır? Öncelikle tarafsız ve adil yargı,
hızlı ve adil yargılama, tabii hâkim esasının bütün
umdelerinin yerine getirilmesi, yargı kurumlarının personel,
malzeme, teşkilatlanma yönüyle kuvvetlendirilmesi. Bunlar maalesef yapılmamıştır.
Değerli
arkadaşlar, yandaş yargı oluşturma gayretlerinin
varabileceği son nokta temyiz mahkemelerinin ele geçirilmesidir. Bu
bağlamda, önümüzdeki aylarda önce yandaş medya yoluyla Yargıtay
ve Danıştaya yönelik yoğun menfi yayınlara da
tanıklık edeceğiz. Toplumsal cinnetin, kargaşanın,
gerginliğin ve kaosun zirve yaptığı son yıllarda
ekonomik verilerdeki ve sosyal politikalardaki geri gidiş doğal
olarak sosyal yapıyı bir kurt
gibi kemirmekte, açlık, sefalet, yoksulluk ve işsizlik yargı
erkini de olumsuz etkilemektedir. Mahkemelerde yaşanan keşmekeş, adaletin tecelli
edememesi ya da geç tecelli etmesi, dosyaların
yığılması
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
BEHİÇ
ÇELİK (Devamla) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
son üç
yılda tutuklu ve mahkûm sayısında 43 bin artışın
olması, 200 bine yakın insanın takipte olması,
bunların göstergesidir.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak toplumsal barış ve
kardeşliğin gerçekleştirilmesi açısından,
iktidarın antidemokratik tutum ve uygulamalarından vazgeçmesini
özellikle tavsiye ediyoruz. Gerekçede belirtilen yargı reformu
stratejisinin belirlediği kurallara uyulmadığını
burada yüce heyetinize hatırlatmak istiyorum. Genel Kurulda çoğu
zaman vurgulanan oy oranlarıyla hukuk devleti ilkesinin de
bağdaşmadığını özellikle hatırlatmak
istiyorum.
Bu
düşüncelerle önergemizin olduğu şekliyle kabulünü yüce
heyetinizden arz eder, saygılarımı sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
olduğundan birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde
önerge sahiplerine söz vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/961 esas
numaralı kanun tasarısının 5 inci maddesinin birinci
fıkrasında geçen "Kurul;" kelimesinin "Hakimler ve
Savcılar Kurulu;" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Abdurrahman
Arıcı
Antalya
Diğer
önergenin imza sahibleri:
İbrahim Yiğit
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun:
Gerekçe:
Bu önerge ile
kelime tashihi yapılarak metnin daha açık yazılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
6ncı
maddede beş adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/961 esas
numaralı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin ikinci
fıkrasının (c) bendinde geçen üç kelimesinin dört olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Durdu
Mehmet Kastal
Osmaniye
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/961 esas
numaralı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin ikinci
fıkrasının (c) bendinde geçen üç kelimesinin dört olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ayhan
Sefer Üstün
Sakarya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin ikinci
fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Genel Kurulun
teklif ettiği en çok oy alan adayı Genel Sekreteri atamak.
|
Hasip Kaplan |
Hamit Geylani |
Pervin Buldan |
|
Şırnak |
Hakkâri |
Iğdır |
|
Akın
Birdal |
Şerafettin
Halis |
M. Nuri Yaman |
|
Diyarbakır |
Tunceli |
Muş |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 574 sıra sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanun Tasarısının 6. Maddesinin 5. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Genel kurul,
daire başkanlarından birini gizli oyla ve üye tam
sayısının salt çoğunluğu ile başkan vekili olarak
seçer.
|
Ali İhsan
Köktürk |
Malik Ecder
Özdemir |
Halil Ünlütepe |
|
Zonguldak |
Sivas |
Afyonkarahisar |
|
Rahmi Güner |
Şevket
Köse |
Ali Rıza
Öztürk |
|
Ordu |
Adıyaman |
Mersin |
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 6. Maddesinin altıncı
fıkrasına aşağıda yazılı bendin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
ç)
Başkanvekili kendi dairesinin kararının görüşüldüğü
genel kurul toplantısına iştirak edemez. Bu durumda en
kıdemli daire başkanı Kurula başkanlık eder.
|
Faruk Bal |
Metin
Çobanoğlu |
Rıdvan
Yalçın |
|
Konya |
Kırşehir
|
Ordu |
|
Hasan Özdemir |
Kadir Ural |
Behiç Çelik |
|
Gaziantep |
Mersin |
Mersin |
|
Oktay Vural |
|
Süleyman L.
Yunusoğlu |
|
İzmir |
|
Trabzon |
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Özdemir efendim.
BAŞKAN
Sayın Özdemir, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanun Tasarısının 6ncı
maddesi için vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine
söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kurulun
teşkilatı bölümü içerisinde başkanlığın görev ve
yetkilerini belirten 6ncı maddenin altıncı fıkrasına
şu hükmün eklenmesini talep etmekteyiz: Başkan vekili kendi
dairesinin kararlarının görüşüldüğü genel kurul toplantısına
iştirak edemez. Bu durumda en kıdemli daire başkanı kurula
başkanlık eder. Bu önergenin verilme gerekçesi, kararına itiraz
edilen dairenin başkanının kurul başkan vekili olması
hâlinin tasarıda düzenlenmemesinden kaynaklanan eksikliği gidermektedir
çünkü daire kararına itiraz hâlinde o dairede görev yapan üyenin genel
kurul toplantısına katılmaması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, AKP İktidarı, sekiz yıllık dönem
içerisinde yandaş oluşturma gayretiyle gündemde
kalmıştır. Şimdi de Anayasa değişikliği
paketi ve bugün görüşmekte olduğumuz Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu Kanun Tasarısı ile yandaş yargı
tartışmaları alevlenmiştir.
Tasarının
gerekçe bölümünde, Avrupa Birliği sürecindeki demokratikleşme
çabalarından ve mevzuat uyumundan bahsetmektedir. Aynı şekilde
Anayasa değişikliği paketinde de Venedik Komisyonu
kararları gerekçede yer almıştır. O zaman da
sormuştuk, şimdi de soruyoruz: Avrupa Yargıçlar Konseyi ve
Venedik Komisyonu raporlarında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
başkanlarının siyasi bir kişilik olmaması yolunda
mütalaalar verilirken, Adalet Bakanının, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu başkanı olarak kalması konusunda
ısrarının sebebi nedir? Bu sistem, uzun süredir sadece Fransa ve
Türkiyede vardır. Ancak Fransada da konunun ilgili rapor
bağlamında yeniden düzenlenmesi yapılırken Türkiyede neden
bu amaçla bir düzenleme yapılmamaktadır? Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun bağımsızlığı ile yargı bağımsızlığı
arasında doğrudan ilişki bulunmaktadır. Bilinmelidir ki
yargının daha bağımsız, daha tarafsız ve daha
teminatlı bir statüye ulaşması kurulun
bağımsızlığının sağlanmasıyla
mümkündür.
Değerli
milletvekilleri, ancak bugün, karşımıza konulan Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu benim yargım söylemini gerçekleştirmek
için ortaya konulmuştur.
Değerli
milletvekilleri, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
bağımsızlığı ve
tarafsızlığının, toplumsal ve yönetimsel
gerekliliği vardır. 4üncü madde için vermiş olduğumuz
önergenin konuşmasında da toplumsal gerekliliklerden bahsetmiştim.
Burada kısaca yönetim sistemi açısından gereklilikten bahsetmek
istiyorum. Parlamenter sistemde yasama, yürütme ve yargı güçleri
arasında ve içerisinde denetim mekanizmaları mevcuttur. Aradaki
dengeyi ise yargı sağlamaktadır. Bu çerçevede, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu da bir denge ve denetim organıdır.
Dolayısıyla, siyasi iktidarın oyun alanı değildir,
arka bahçesi hiç değildir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu siyasi
inançlara göre karar verebilecek bir kurum da değildir. Diğer bir
ifadeyle, bağımsız ve tarafsız bir Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu demokratik bir siyasal sistemin
devamlılığının ve garantisinin birisidir. Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu bağımsızlık ve
tarafsızlığa gölge düşürebilecek düzenlemeler, toplumsal ve
siyasal sistemlerde bir travma hâli ortaya çıkarmaktadır. Bu travma
hâlini önlemek ise Türkiye Büyük Millet Meclisinin sorumluluğu ve
görevidir.
Konuşmama
burada son verirken yüce heyetinizi bir kez daha saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 574 sıra sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanun Tasarısının 6. Maddesinin 5. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Genel kurul,
daire başkanlarından birini gizli oyla ve üye tam
sayısının salt çoğunluğu ile başkan vekili olarak
seçer.
Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dün bu kürsüden, AKP Grup Başkan Vekili Bekir
Bozdağ, Anayasa değişikliklerine ilişkin 12 Eylül 2010
tarihinde yapılan referandumda halkın kendilerine verdiği
talimattan bahsetti ve bu talimatın gereğini yerine getirdiklerini
söyledi. Öyle anlaşılıyor ki Sayın Bozdağ halkın
talimatlarını doğru anlamamış ya da doğru
anlamış, doğru aktarmıyor çünkü 12 Eylül referandumunun
temel omurgası, temel sistemi, iktidar partisi AKPnin propagandası,
12 Eylül darbesiyle ve faili meçhullerle hesaplaşmak üzerine
oturmuştu, hukuk devletini güçlendirmek, yargı
bağımsızlığını sağlamak şeklinde
oluşturuluyordu.
Halkımız
da AKPnin, iktidar partisinin verdiği bu sözlere güvenerek onlara
gerçekten özgür, tarafsız, bağımsız bir yargı
oluşturmanın koşulları ve 12 Eylül 1980 darbesiyle
hesaplaşması için evet oyu verdi. Halkımız, iktidar
partisine HSYK toplantılarına Adalet Bakanlığı
Müsteşarı geldiği zaman Müsteşarın önünde ceketlerini
ilikleyen Kurul üyeleri seçsin diye yetki vermedi, talimat vermedi.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Kim seçti onları?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, Adalet
Bakanı Sadullah Ergin, 29/5/2010 günü Kırşehirin Kaman
ilçesinde yaptığı bir konuşmada açıkça Anayasada
yapılacak olan değişiklikle 12 Eylülü yapanlardan hesap
soracağız. demiş mi? Demiş.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Sadece onu mu demiş?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) - Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
Afyonkarahisar mitinginde evet ile hesap sorun, 12 Eylülde evet deyin,
hesabı kesin. demiş mi? Demiş.
Yine, Sayın
Başbakan Erdoğan Bedel ödedik. diyenleri 12 Eylülle
hesaplaşmaya çağırmış mı?
Çağırmış. 24/7/2010.
Bekir Bozdağ,
3 Ağustos 2010 günü Yargı süreçleri de işleyecek, sandıkta
başlayan sorgu yargıda devam edecek. demiş mi? Demiş.
Yine Bekir
Bozdağ O zaman biz diyoruz ki: Gelin, bu 12 Eylülcüleri
yargılayalım, yargıya çıkaralım, yargının
önünde hesap vermelerinin yolunu açalım. demiş mi? Demiş.
Değerli
arkadaşlarım, işte, halkımız da AKPnin bu
verdiği taahhütlere inanarak, onların gerçekten 12 Eylülle
hesaplaşacağına güvenerek, 12 Eylül darbesini yapanları
yargı önüne çıkaracağına inanarak evet vermiştir.
12 Eylül
referandum sonuçlarını doğru okumak gerekir. Orada verilen
evet oyları da hayır oyları da o referandum sürecinin
propagandasının oturduğu temel eksene göre 12 Eylül darbesiyle
hesaplaşmak iradesiyle verilmiştir.
Evet verenler
Hükûmetin bu sözlerine inanarak hesaplaşacağına güvenmişler
öyle evet vermişlerdir. hayır verenler de Hükûmetin
hesaplaşacağına inanmadıkları için hayır
vermişlerdir. Değerli arkadaşlarım, şimdi, 12 Eylül
2010dan sonra
Sizin sözlerinize güvenerek halkımız evet oyu verdi.
Ben soruyorum Sayın Bakana: 12 Eylülden bugüne kadar, 12 Eylül 1980
darbesini yapanlardan hesap sormak için ne yaptınız?
12 Eylül 1980
darbe sürecinin yol açtığı mağduriyetlerin giderilmesine
ilişkin verdiğim kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı tarafından geciktirildikten sonra, basında
çıkan yazılar üzerine Adalet Komisyonuna sevk edilmek zorunda
kaldı ve Adalet Komisyonunun raflarında bekletiliyor. Ben şimdi
soruyorum, Sayın Bakana soruyorum, Hükûmetteki diğer yetkililere
soruyorum. Bu teklifte 1inci maddemiz açıkça şunu diyor: Türkiye
Cumhuriyeti devleti 12 Eylül 1980 darbesini demokrasiye, hukuka ve millete
karşı yapılmış bir hareket olarak kabul eder. Devlet,
uygulamaları, sonuçları ve yol açtığı gerek
kişisel gerekse toplumsal yıkımlar nedeniyle 12 Eylül 1980 darbe
sürecinden madden ve manen zarar görmüş tüm kişilerden ve
ailelerinden özür diler. Şimdi, Sayın Bakan, buna niye
karşı çıkıyorsunuz, buna niye destek vermiyorsunuz? Siz bu
halkın 12 Eylül 1980 darbesine yönelik tepkilerini istismar ederek, kendi
siyasal hukukunuzu oluşturmak için yaptığınız Anayasa
değişikliklerine halktan evet oyu aldınız. Eğer
verdiğiniz taahhütleri tutmuyor iseniz, bu verdiğiniz sözleri tutmaz
iseniz siz halkı kandırmış olmuyor musunuz? O nedenle, 12
Eylül darbesini yapanlarla gerçekten hesaplaşmanızı istiyoruz,
gerçekten sizin halka verdiğiniz sözü tutmanızı istiyoruz.
Şimdi, bu
konuda, geçici 15inci maddenin kaldırılmasıyla
yargılanıp yargılanmayacakları konusu belirsiz olan, hukuki
bir konuda, hukukçu olan Sayın Adalet Bakanının bu referandumdan
önce
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla)
bu referandum sürecinde nasıl bunların
yargılanacaklarını kesin olarak halka taahhüt ettiğini ben
bir hukukçu olarak anlamakta zorluk çektim. AKP Grup Başkan Vekili hukukçu
Sayın Bekir Bozdağın bu lafları, bunların
yargılanacaklarını nasıl taahhüt ettiklerine ben gerçekten
-içler acısı- hayretlere düştüm. Bu konunun
yargılanmayacağını, 12 Eylül 1980 darbesini yapanların
geçici 15inci maddeyle yargılanamayacağını,
yargılanmayacağını Sayın Bakan siz de biliyorsunuz,
Bekir Bozdağ da biliyor. Şimdi, bu geçen süre içerisinde o
verdiğiniz taahhütlerden
Nasıl olsa taahhütlerin gereği
yapıldı, evet oylarını aldınız, çünkü siz
alıştınız, dün söylediklerinizi bugün inkâr etmeye
alıştınız, o taahhütlerin artık bir anlamı
kalmadı, evet oylarını aldınız ve şimdi de o
sözlerden çark ediyorsunuz: Efendim bu mesele yargıdaymış! Bu
meselede yargının nasıl karar vereceği belli
değilmiş! Aklınız neredeydi referandumdan önce? Bu
meselenin yargının meselesi olduğunu, yargılanıp
yargılanamayacakları hususunun yargının işi
olduğunu bildiğiniz hâlde yargılanacakları konusunda
nasıl taahhütte bulundunuz?
Genel Kurula
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler, CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Karar yeter sayısı
BAŞKAN -
Söylemiş oldum.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 574 Sıra Sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin ikinci
fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Genel Kurulun
teklif ettiği en çok oy alan adayı Genel Sekreteri atamak.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN -
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Karar yeter sayısı
(Gülüşmeler)
BAŞKAN
Harika
Karar yeter sayısı arayacağız Sayın Yıldız.
Karar yeter sayısı arayacağım, söz.
Buyurun
Sayın Yaman.
M. NURİ
YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 574 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 6ncı maddesiyle ilgili verdiğimiz
değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu
nedenle hepinizi saygıyla selamlarım.
Tabii, bu
maddeyle ilgili söylenecek sözlerden önce zamanın
darlığını da dikkate alarak, benim bölgemde tam bir
yıl önce işlenen ve adaletin o yüce duygularını kanatan bir
konuya değinmeden geçmek istemiyorum. Muşun Bulanık ilçesinde
15 Aralık 2009 tarihinde meydana gelen olaydan sonra hukukun nasıl
ayaklar altına alındığını, tabii hukuk ilkelerine
nasıl uyulmadığını ve bu kararların, bu
yargılamaların sonucunda da kamu vicdanının nasıl
kanadığını belirtmek isterim. Belki
hafızalarınızda o zaman yer etmişti, unutmuş
olabilirsiniz. Bundan tam bir yıl önce, 15 Aralık 2009 tarihinde, o
dönemde kapatılan Demokratik Toplum Partisinin kapatılmasını
protesto etmek, demokratik bir hakkını kullanmak üzere bu konuda bir
basın bildirisini okuyan kişilerin üzerine, ne yazık ki, o
tarihte, yıllardır JİTEMin kadrolu elemanı olarak
çalışan ve elinde, devletin denetim ve gözetimi altında bulunan
silahlarla bir topluluğa nasıl ateş ettiği ve iki canı
nasıl aldığına ilişkin gelişen olayları
hafızalarınıza yeniden kazandırmak istiyorum. O tarihte, bu
olayları protesto amacıyla toplanan topluluğun üzerine, Turan
Bilen ismindeki bir vatandaş, kendilerine ve iş yerine
yöneleceği zehabıyla hiç gözünü kırpmadan ateş ederek 2
kişiyi, Necmi Oral adında yirmi yaşındaki gencecik bir
öğrenciyi ve Kemal Ağca ismindeki bir kamu görevlisini, bir
muhtarı katletmişti. İşte, adaletin kanayan konumu bu
tarihten sonra oluştu. O olayla ilgili olarak gözaltına alınan
yüzlerce kişi ve yargı önüne çıkarılan onlarca kişi,
çok kısa bir süre içinde, yaklaşık olarak üç aylık bir süre
içinde dokuz yılla, on beş, on dokuz yıl arasında cezalara
çarptırıldı. Bu, kamu vicdanında hiçbir zaman için kabul
görmeyecek hızlı bir yargılamaydı. Keşke bütün
yargılamalar böyle, bu şekilde süratle sonuçlansa. diye halk
söylendi. Ancak bu olayın müsebbibi olan Turan Bilen ve kardeşi ise
yine devletin denetim ve gözetiminde, zamanın yöneticilerinin de
katkısıyla tabii hukuk ilkelerinin dışına
çıkarılarak, evvela, davası güvenlik nedeniyle Muştan
Samsuna ve Samsunda meydana gelen ve sizin de hafızalarınızda
olduğuna inandığım olaylardan sonra da Ankaraya
alındı. Yine, jet hızıyla, bu olaya karışan Bilen
kardeşlerin, bu yargılama sonucunda da -bu devletin denetim ve
gözetiminde olan yargının ve yargılama sürecinin- bu
katliamı aklamaya yönelik bir çabayla, çok kısa bir sürede
tahliyelerine karar verildi.
Değerli
arkadaşlar, yargı, adalet, gerçekten hepimiz için gereklidir. Burada
bir adalet eğer böyle ayaklar altına alınırsa kamu
vicdanında, halkın vicdanında adalete güvenmek ve onu gerçekten
yüceltme gibi bir duyguyu beklemek mümkün olmaz. Bu nedenle, Sayın Adalet
Bakanlığının bu kurumuyla ilgili işlemlerinin
yanında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
M. NURİ
YAMAN (Devamla) -
yine bundan sonraki maddelerde dile getireceğim böyle
çelişkili birtakım olaylara da değinmek isteyeceğim.
Bizim bölgemizde
genelde bize ulaşan ve en çok istenen olaylardan biri de bu F tipi
cezaevlerinde bulunan hükümlülerin burada çektikleri sıkıntılar
ve yaşadıkları sağlık sorunlarıdır. Bu
sağlık sorunları artık öyle bir noktaya gelmiştir ki
bu insanların ölümcül hastalıklarının, ilgili
kurumların raporlarına rağmen, hâlen göz önüne
alınmamasını, yaşadıkları
sıkıntıları, her gün, aileleri telefonlarla ve bizleri
ziyaret etmekle bildiriyorlar.
Ben, bundan
sonraki maddelerle ilgili konuşmamda da Adalet
Bakanlığının bağlı bir kurumu olan ceza ve tevkif
evlerindeki bu olumsuzluklara da değineceğimi belirtiyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte
işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine söz
vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/961 esas
numaralı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin ikinci
fıkrasının (c) bendinde geçen üç kelimesinin dört olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Durdu
Mehmet Kastal
Osmaniye
Diğer
önergenin imza sahibi:
Ayhan Sefer Üstün
Sakarya
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önerge ile
aday sayısının arttırılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
7nci maddede üç
önerge vardır.
Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinin ikinci
fıkrasının (ç) bendinde yer alan görevine giren ifadesinin
görev alanına giren olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Hamit Geylani |
Özdal Üçer |
Nuri Yaman |
|
Hakkâri |
Van |
Muş |
|
Pervin Buldan |
Hasip Kaplan |
Akın Birdal |
|
Iğdır |
Şırnak |
Diyarbakır |
|
Şerafettin Halis |
|
Sırrı Sakık |
|
Tunceli |
|
Muş |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
574 Sıra
Sayılı, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)
Tasarısının 7. maddesinin ikinci fıkrasının (e)
bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Ali İhsan Köktürk |
Halil Ünlütepe |
Rahmi Güner |
|
Zonguldak |
Afyonkarahisar |
Ordu |
|
Şevket Köse |
|
Malik Ecder Özdemir |
|
Adıyaman |
|
Sivas |
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 7. Maddesinin ikinci
fıkrasının,
d) bendinde yer
alan bir kısmını ibaresinden sonra gelmek üzere o dairenin
teklifi üzerine ibaresinin eklenmesini
e) bendinin madde
metninden çıkarılmasını, arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Metin Çobanoğlu |
Rıdvan Yalçın |
|
|
Konya |
Kırşehir |
Ordu |
|
|
Nevzat Korkmaz |
Oktay Vural |
Süleyman L. Yunusoğlu |
|
|
Isparta |
İzmir |
Trabzon |
|
|
Behiç Çelik |
|
Kadir Ural |
|
|
Mersin |
|
Mersin |
|
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu önergemizde,
bir: Daireler arasındaki iş aktarımlarının dairenin
teklifi üzerine yapılmasını, böylece Hâkimler Savcılar
Yüksek Kurulu yönetiminin subjektif bazı düşüncelerle birtakım
işleri bir daireden alıp diğerine verilmesi ihtimalinin önüne
geçilmesini, bu değişikliklerin objektif nedenlerle
yapılmasını öngörüyoruz.
İki:
Taslağın ikinci fıkrasının (e) bendinde, Kurul üyeleri
hakkında ilgili suç soruşturması ile disiplin soruşturma ve
kovuşturma işlemlerini yürütüp karara bağlamak görevi Genel Kurula
verilmektedir. Bu düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğu
gerekçesiyle metinden çıkarılmasını teklif ediyoruz çünkü
Yargıtay ve Danıştaydan gelen üyelerin konumları
Anayasanın 154üncü ve 155inci maddelerinde teminat altına
alınmıştır. Yeni Anayasa değişikliği
yapıldığı esnada da bu maddelere herhangi bir
değişiklik teklifi de getirilmemiştir. Şimdi, tabiri caizse
yargıyı kendi kontrolüne sokma yönünde referandumdan sonra
aldığı mesafeyi ganimet sayarak yüksek yargı
mensuplarının teminatlarının zayıflatılması
yönünde adım adım ilerlemektedir, Anayasaya açık bir
aykırılık teşkil etmektedir. Bu adımların gerisi
gelecektir çünkü Hükûmet, yüksek yargıdan rahatsızdır, yüksek
yargının kendisine biat etmemesinden şikâyetçidir.
Değerli
milletvekilleri, HSYK, güçler ayrılığı esasına dayanan
Türk parlamenter sisteminin bir denge unsuruydu. Gerektiği zaman idareyi
ve idari işlemleri denetleyen yargı, ancak idari ve siyasi etkilerden
uzak kalarak bu işlevini yerine getirebilirdi. Bu yüzden yargı, tüm
siyasi kanatlara ya da devletle bireyin hukuku arasındaki o
çağdaşlaşma mücadelesine eşit mesafede olmalı, siyasi
gücü elinde bulunduranlar da bu duruma hilafsız rıza göstermeliydi
ancak, kendi otokratik dünya görüşünü dayatmayı şiar
edinmiş AKP, tüm iktidarların demokratik ve çoğulcu parlamenter
sisteme olan saygıları dolayısıyla başta
yaptıkları ön kabulü benimsemedi ve her kuruma yaptığı
gibi yargıyı da AKPlileştirmek, yandaşlaştırmak
ve böylece dayatmacı kendi siyasi felsefesini hâkim kılmak gibi bir
yolu tercih etti. Bunu yaparken de tortuları uzun yıllarca
milletimizin önünden kalkmayacak bir yöntem izleyerek, vatandaşın
senelerce süren davalarını, eşit ve adil olmayan mahkeme
kararlarını ve bir parlamenterin bir zamanlar söylediği Kendi
adamlarımı almayacaktım da MHPlileri mi alacaktım? gibi
çirkin söylemini istismar ederek, HSYKnın yapısını
değiştiren Anayasa değişikliğini referandumdan
geçirdi. Zikrettiğimiz istismar konularının hiçbirini çözmeyerek
sadece HSYK çoğunluğunu ele geçirmek üzere kurguladığı
Anayasa değişikliği, parlamenter sistem içinde onarılmaz
yaraların açıldığı ve ülkemizin karanlık bir
koridora girişinin miladı oldu.
Vatandaşın
mahkeme kapılarında yıllarca bekletilmesi sona erdi mi?
Hayır. Yargı reformu diye sunulan, milletin
aldatıldığı Anayasa değişikliğiyle,
mahkemelerin süratli ve adil kararlar vermesinin mekanizmaları kuruldu mu?
Hayır. Yargı mensuplarını atayan HSYK, CHPnin arka
bahçesiydi de bağımsız ve tarafsız bir konuma getirildi mi?
AKPli Adalet Bakanının hazırladığı HSYK
listesine farklı düşüncede olanlar girebildi mi? Hayır.
Yargıyı siyasallaştırdıktan sonra yargı kurumuna
güven arttı mı? Hayır. Yapılan değişiklik ile
yargı üzerindeki tartışmalar sona ermiş midir yahut
demokratik ve çoğulcu sistem güç ve mevzi kazanmış
mıdır? Hayır. Ezcümle, bu olan biten, ülkenin ve milletin
hayrına olmuş mudur? Hayır.
Değerli
milletvekilleri, sekiz yıllık AKP İktidarında rejimin
onlarca yılda oluşan gelenekleri ve kurumları
yıpratıldı, yozlaştırıldı. Elbette ki
yolunda gitmeyen şeyler vardı ve elbette ki müdahale edilmesi
gerekiyordu ancak bu yapılırken de cumhuriyetimizin Türk milletine
kazandırdığı değerler, gelenekler ve kurumlar
gözetilmeli, ihtimam gösterilmeliydi. Değiştireceğim diye geçmişteki
kazanım ve tecrübeleri görmemezlikten gelen ve Her şeyin en iyisini
ben bilirim. mantığından hareket eden bir üslubun,
değiştireceğim derken yıkan, bozan ve çözen bir üslup
olduğu bilinmeliydi.
Değerli
milletvekilleri, bir taraftan açılımlar yaptığını
ileri süren AKP, yargıyı yandaş hâle getirme sürecinde
acımasızca söylemler dillendirmiş
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla)
bu söylemlerle farklı etnik ve mezhepsel mensubiyetleri olan
kardeşlerimizi kırma ve ayrıştırma pahasına
yargıda etnik ve mezhepçi kadrolar olduğunu iddia ederek, daha
doğrusu mutedil vatandaşı bununla korkutarak, mensubiyeti ne
olursa olsun Türk milletinin şerefli bir ferdi olan hâkim ve
savcıları öcü göstererek cambaza bak, cambaza oyunu sahneye
koymuş ve istediğini almıştır. AKPnin, işte,
yargıyı kurtarma, bağımsız ve tarafsız yapma
planından anladığı budur: Yargıyı CHPnin arka bahçesi
olmaktan çıkarıp AKPnin ön bahçesi hâline getirmek. Bugün
gündemimizdeki tasarı da AKP oyununun final sahnelerinden biridir.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu oyunun farkında olduğumuzu, AKPnin
değil, yargının Türk milletinin yargısı olarak
kalması yönünde mücadelemize devam edeceğimizi belirtiyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
574 Sıra
Sayılı, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Tasarısının
7. maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Köktürk. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Yasa Tasarısının 7nci maddesinin ikinci
fıkrasının (e) bendinin madde metninden
çıkarılmasına yönelik önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tasarının 7nci maddesinde Genel Kurulun
oluşumu ve görevleri düzenlenmiştir. Bu maddenin ikinci
fıkrasının (e) bendinde, Kurul üyeleri hakkında suç
soruşturması ile disiplin soruşturması ve
kovuşturmasıyla ilgili işlemleri yapmak ve bu konuda gerekli
kararları vermek Genel Kurulun görevleri arasında
sayılmıştır. Oysa, Yargıtay ve Danıştaydan
seçimle gelen üyelerin konumları Anayasamızın 154üncü ve
155inci maddelerinde özel olarak düzenlenmiş, bu yüksek yargıdan
gelen üyeler için anayasal teminatlar, güvenceler getirilmiştir. Yine
Anayasamızın 154üncü ve 155inci maddelerine paralel olarak
çıkarılmış Yargıtay ve Danıştay Kanununda
meslek mensuplarının kişisel ve görev suçlarıyla ilgili
özel düzenlemeler yapılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, 2802 sayılı Yasayla da birinci sınıf
hâkim ve savcılar için özel
teminatlar öngörülmüştür. Tasarıyla, Yargıtay ve
Danıştay üyelerinin Anayasada belirtilen, Yargıtay ve
Danıştay Kanunuyla güvence altına alınan, yine, Kurula
birinci sınıf hâkim ve savcılar arasından seçilen üyeler
içinse 2802 sayılı Yasayla güvence altına alınan özel
teminatlar tasarının bu düzenlemesiyle güvence olmaktan
çıkarılmıştır. Dolayısıyla, bu hükümler,
Anayasayla güvence altına alınan Yargıtay ve Danıştay
üyelerinin teminatını ve yine birinci sınıf hâkim ve
savcıların tabi oldukları yasalar uyarınca sahip
oldukları teminatı ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca
yürütmenin bir parçası olan Adalet Bakanının, başkanı, yine Adalet Bakanlığı
hiyerarşisi içerisinde olan Müsteşarın tabii üyesi olduğu,
Adalet Bakanlığının blok listesiyle oluşturulan
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna bu konuda yetki verilmesi,
Yargıtaydan, Danıştaydan ve özel yasayla hakları güvence
altına alınan birinci sınıf hâkim ve savcılar için
güvence olmaktan oldukça uzaktır. Yapılması gereken, idari
yargıdan seçilen yargıç ve savcılar ile Danıştay
üyelerini Danıştay Yasasına, yine adli yargıdan seçilen
hâkim ve savcılar ile Yargıtay üyelerini ve diğer üyeleri
Yargıtay Yasasına tabi kılmaktır.
Değerli
milletvekilleri, sonuç olarak bu düzenleme, bu tasarıyı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna sevk eden Adalet Bakanlığının
ve Adalet ve Kalkınma Partisi siyasal iktidarının söylemlerinin
aksine yargı bağımsızlığını ve
yargıç güvencesini sağlamaktan oldukça uzaktır. Tam tersine bu
düzenleme, Kurul üzerindeki Adalet Bakanının etki, baskı ve
vesayet gücünü artırmaktadır. Bu nedenle biz, yüksek yargıdan
gelen üyelerin Anayasayla sahip oldukları güvenceleri ve yine birinci
sınıf hâkim ve savcılar arasından gelen üyelerin 2802
sayılı Yasayla sahip oldukları güvenceleri ortadan
kaldıran tasarının bu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasına yönelik teklifimizin kabulünü diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinin ikinci
fıkrasının (ç) bendinde yer alan görevine giren ifadesinin
görev alanına giren olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hamit
Geylani (Hakkâri) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Peşinen,
Sayın Bakanımıza bu Güler Zere ve Nurettin Soysalla ilgili
göstermiş olduğu duyarlılıktan dolayı teşekkür
ediyoruz ama gerçekten 94 tane hükümlüyle ilgili bu süreci de hızlı
bir şekilde
Çünkü çok insani bir talep. Bu insanlar cezaevinde ve bu
insanlar hükümlü ve bu insanlar ağır bir hastalıkla
cebelleşiyorlar. Yani Zereyi özgürlüğüne kavuşturduk, üç ay
sonra yaşamını yitirdi. Devlet ne kaybetti Allah
aşkına? Yani bir sosyal devletin görevlerini sürekli bizim
hatırlatmamıza gerek yok. Onun için bu gerekli olan şeyi derhâl
hayata geçirin, geçirirseniz tekrar çıkarız buradan doğru
bulduğumuz her şeye de teşekkür ederiz.
Sevgili
arkadaşlar, ben, bu ülkede yargının nasıl adil, eşit
olmadığının bir iki örneğini vermek istiyorum. Bizimle
ilgili zaman zaman hakarete varan, küfre varan açıklamaları hep
birlikte kimi zaman grubunuzda, kimi zaman başka bir gruptan, kimi zaman
da değişik kesimlerden BDP Grubuna, Kürtlere hakarete
tanıklık ettik. Ama bizim de son sığınacağımız
yer, liman, yargıdır veyahut da saçak, o da yargıdır.
Yargıya başvuruyoruz, yargıda hakaretler sürekli düşünce
suçu olarak ifade ediliyor. Oysaki biz bu kürsüde çıkıp devletin
yetkili kurumlarını geçmişte görevlerini ihmal ettiği için,
kendileri görev başındayken Hâkimler ve Savcılar Üst Kurul üyesi
olan ve bugün görevde olan, o dönem genel müdür olan ve hayata dönüş
operasyonuyla ilgili operasyonların mimarı olanlarla ilgili
düşüncelerimizi açıkladığımız için 12 milyara
yakın bir mahkûmiyetle karşı karşıya kaldık ve bu
süre sadece beş gün içerisinde
Çünkü, hâkimler ve savcılar, o
Hâkimler ve Savcılar Üst Kurul birimine bağlı. Hangi mahkeme
nereyi nasıl etkiliyorsa dilekçeleri direkt oraya gidiyor.
Sayın
Başkanım, Sayın Bakanım; siz de bunu iyi bilirsiniz,
beş on gün içerisinde mahkûmiyet olmaz ama sorun Kürtler olunca, sorun BDP
olunca bu mahkûmiyet beş on gün içerisinde hemen karara çıkıyor;
ama bizim davalarımız var, biz dava açıyoruz, aylar sürüyor. En
mahkûm olacak davalarda, sadece kimliğimizden dolayı yargıçlar
dönüyor diyor ki: Vallahi şimdi nasıl bir karar veririz? Avukatlar
aynen bize şöyle anlatıyor: Ya, ne yapmalıyız, bu
sicillerimize nasıl işleyecek? Böyle mırıldanarak kararlar
veriliyor ve arkasından, en haklı olduğumuz davalarda bile bu
kez karşı tarafın avukat ve masraf ücretlerini de ödemek zorunda
kalıyoruz.
Eğer bir
ülkede yargı adil işlemezse ve bizim de son
sığınacağımız liman eğer yargıysa ve bu
yargıdan da adalet ve hukuk çıkmıyorsa peki ne
yapmalıyız, nereye sığınmalıyız, hangi
ülkeye gitmeliyiz? Geçmişte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
gidiyorduk, sonra bir allem kallem yaparak onu da bir noktaya getirdiniz, çünkü
on yedi yıldır evi barkı yanan insanların hukukunu
ödemiyorsunuz; çünkü, uluslararası ilişkiler, devletler arası
ilişkiler bireyin hukukunu da gasbediyor. Peki ne yapmalıyız?
Kısasa kısas politikası mı uygulamalıyız? Bu da
bizim işimiz değil. Sığınabileceğimiz bir liman
arıyoruz, onun adı da hukuktur ve yargıdır. Bu konuda
gerçekten yargının adil olabilmesi için hepimiz üzerimize düşen
görevi yapmalıyız. Bunu yapmazsak gerçekten acı dolu günlere
ülkemiz hızlı adımlarla ilerler ve bugüne kadar yaşanan
bütün hukuksuzluğun nedeni, kavganın nedeni de, bu ülkede hukukun
farklı şekilde -bireyden, halktan, kimlikten kimliğe-
uygulanmasının bir nedenidir. Onun için sizden rica ediyoruz,
ülkemizin geleceği adına, halkların kardeşliği
adına gerçekten yargının kişiden kişiye, halktan halka
karar veren bir yargı değil, yani benim dilim, kimliğim, rengimle
ilgili bir karar veren yargı değil, benim söylediklerimle ilgili
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Benim
kimliğimle ilgili değil, rengimle ilgili değil,
düşüncelerimle ilgili, yaptıklarımla ilgili, yargı böyle
karar vermelidir ama ne yazık ki bugüne kadar uygulamaların
hiçbirinde bu olmadı. Hele hele biraz önce arkadaşlarımız
da dile getirdi, bu DGMler dediğimiz, sonra Avrupaya böyle şirin
gözükmek için şeklen, noktalarla, virgüllerle oynayarak, özel mahkemeler
oluşturarak, bu, sorunları çözmüyor, tam tersine özel mahkemeler bir
Gestapo gibi davranıyorlar. Bunların hepsi özeldir, hepsi de
Hükûmetin ve devletimizin çıkarları doğrultusunda karar
veriyorlar. Onun için hepimizin sığınabileceği son liman
hukuk. Hepimiz hukukun ve huzurun ülkesini istiyoruz. Hukukun ve huzurun ülkesi
oluşması için Parlamentoya önemli görevler düşüyor, diliyorum
herkes üzerine düşeni yapar.
Teşekkür
ediyorum.(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
8inci maddede üç
önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık sırasına işleme
alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin beşinci
fıkrasında yer alan "Genel Kurula" ifadesinin "Genel
Kurul gündemine" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hamit Geylani |
Özdal Üçer |
Akın Birdal |
|
Hakkâri |
Van |
Diyarbakır |
|
Sırrı Sakık |
Hasip Kaplan |
Nuri Yaman |
|
Muş |
Şırnak |
Muş |
|
Pervin Buldan |
|
Şerafettin Halis |
|
Iğdır |
|
Tunceli |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
574 Sıra
Sayılı, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)
Tasarısı'nın 8 inci maddesinin (1) fıkrasının (a)
ve (c) bentleri aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"a) Birinci
dairesi: Yargıtay ve Danıştay'dan seçilen birer, adli yargı
hakim ve savcılar arasından seçilen üç, idari yargı hakim ve
savcıları arasından seçilen bir ve Cumhurbaşkanınca
seçilen bir asıl üye,
c) Üçüncü
dairesi: Yargıtay'dan seçilen bir, Türkiye Adalet Akademisi genel
kurulunca seçilen bir, adli yargı hakim ve savcıları arasından
iki, idari yargı hakim ve savcıları arasından seçilen bir
ve Cumhurbaşkanınca seçilen bir asıl üye
|
Ali İhsan
Köktürk |
Halil Ünlütepe |
Rahmi Güner |
|
Zonguldak |
Afyonkarahisar |
Ordu |
|
Şevket
Köse |
|
Malik Ecder
Özdemir |
|
Adıyaman |
|
Sivas |
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 8. Maddesinin birinci
fıkrasının,
a) bendinde yer
alan "Cumhurbaşkanınca seçilen bir asıl üye"
ibaresinin "Danıştay'dan seçilen bir üye" şeklinde
değiştirilmesini,
b) bendinde yer
alan "Yargıtay ve Danıştay'dan seçilen birer"
ibaresinin "Yargıtay'dan seçilen bir" şeklinde
değiştirilmesini ve "ve Cumhurbaşkanınca"
ibaresinden önce gelmek üzere "Adalet Akademisi Genel Kurulunca seçilen
bir üye" ibaresinin eklenmesini,
c) bendinde yer
alan "Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunca seçilen bir"
ibaresinin kaldırılmasını ve bendin sonunda yer alan
"seçilen bir üye" ibaresinin "seçilen iki üye' şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Metin
Çobanoğlu |
Rıdvan
Yalçın |
|
Konya |
Kırşehir |
Ordu |
|
Kamil Erdal
Sipahi |
Behiç Çelik |
Recep Taner |
|
İzmir |
Mersin |
Aydın |
|
Oktay Vural |
Murat Özkan |
Kadir Ural |
|
İzmir |
Giresun |
Mersin |
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bal.(MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun 8inci maddesiyle ilgili
olmak üzere verdiğimiz önergeyi Milliyetçi Hareket Partisi adına izah
etmek üzere huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergeyi
dinlediniz. Bilmece çözer gibi tanzim edilmiş bir önergedir.
Doğrudur. Bilmece gibi tanzim edilen bu önerge bir oyunu bozmak için
verilmiş bir önergedir.
Osmanlıda
bir söz vardır: Osmanlının oyunu bitmez çünkü
Osmanlının oyununun içinde oyunu vardır. Bu AKPnin de oyunu hiç
bitmiyor, oyununun içinde oyunu var.
Şimdi, bu
AKPnin HSYK içerisinde uygulamış olduğu oyunu ve o oyun
içindeki oyunları düzeltmek için bu önergeyi verdik. Bir kez daha size bu
oyunları hatırlatma ihtiyacını hissediyorum.
Birinci oyun:
Anayasa Mahkemesi yedek üyeliği kaldırıldı. Gerekçe
doğruydu, asil ve yedek üyesi olmaz Anayasa Mahkemesinin. Ama aynı
Anayasa değişikliğinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun yedek üyeliği muhafaza edildi, bu bir çelişki değildi,
bu AKPnin bir oyunuydu. AKPnin oyunu olduğu, HSYKnın yedek üyesi
olarak seçilen kişilerin, AKPnin dayatmasıyla seçilmiş olan
yedek üyelerinin AKP tarafından yüce Meclis huzuruna getirilen HSYK
Kanununda üye olarak tanınmaması ile oyun içerisinde bir oyun olarak
karşımıza çıktı.
Değerli
arkadaşlarım, AKPnin oyun içerisindeki bu oyununun ikinci versiyonu
olarak da HSYKya Cumhurbaşkanı üye seçiyor. Statüsü:
Cumhurbaşkanının seçtiği üye. Danıştay üye
seçiyor. Statüsü: Danıştay tarafından seçilen üye. HSYKya
Türkiye Adalet Akademisi üye seçiyor. Statüsü: Akademiden seçilen üye. Hâkimler
ve savcılar oy kullanarak üye seçiliyor, onların seçtiği üye.
Ama oyun içinde oyun bir kez daha karşımıza çıkıyor,
HSYKya Adalet Bakanlığı Müsteşarının vekâlet
vereceği kişiyi üye olarak seçme gibi bir oyunu da burada
karşımızda görüyoruz.
Son değil,
ama bir oyun da görüştüğümüz bu maddede. Bu maddede oyun öyle ince
oynanıyor ki milimetrik hesaplar ortaya konuluyor. Yargının
kalbi niteliğindeki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kalbi 1.
Dairedir. 1. Daire, tüm yargının atama, nakil, terfi gibi özlük
haklarıyla ilgili işlemlerini görmektedir. İşte, bu dairede
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna hâkimlerin seçtiği üyeler görev
yapıyor, Yargıtaydan seçilen üye görev yapıyor,
Cumhurbaşkanının seçtiği üye görev yapıyor lakin
Danıştaydan seçilen üye burada yok. Niçin yok? İdari
yargıda karar veren hâkim ve savcıların durumları
hakkında en ciddi bilgiye ve elindeki verilere sahip olan kurum
Danıştay. Bu Danıştay üyesi niçin yoktur burada ve niçin
Cumhurbaşkanınca seçilen üye vardır burada? İşte, oyun
içerisindeki oyun burada kendini gösteriyor.
Adalet ve
Kalkınma Partisi, oyunu yargı üzerinde oynuyor; Adalet ve
Kalkınma Partisi, oyunu oynanmaması gereken mukaddes ve evrensel
değer üzerinde oynuyor ve yapmak istediği iş AKPnin, Arka
bahçe iddiasıyla eleştirdiği Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunu bu oyun ile AKPnin sırçalı köşkü hâline getirmek
istiyor. AKPnin yaptığı oyun
Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun 12 Eylül kurumu olması nedeniyle eleştirilmesine dayanarak
-ki buna herkes katılıyor- 12 Eylül kurumunu AKPnin yandaş
kurumu hâline döndürmek için böyle bir oyun oynuyor lakin keser döner sap
döner, bir gün hesap döner; işler tersine çevrildiğinde AKPnin de
bir gün yargıya muhtaç hâle geleceği günler olacaktır.
İşte, güvenli bir liman olarak sığınmak mecburiyetinde
ve mahkûmiyetinde bulunacağı o günde yargı Adalet ve
Kalkınma Partisinin ihtiyaç duyduğu adaleti ve şefkati,
merhameti ancak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FARUK BAL
(Devamla) -
adil yargılanma hakkına riayet eden, makul sürede
yargılanma sürecine dikkat eden, teknoloji ile adaleti
bağdaştıran reorganizasyon, motivasyon, otomasyon, dokümantasyon
projeleriyle Milliyetçi Hareket Partisinin hazırladığı
Millî Yargı Projesiyle, keserin döndüğü, hesabın döndüğü
süreçte AKP yargıya hesap vermek zorunda kalacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, bu oyunu bozmanız için, size bilmece gibi
tanımlanabilecek şekilde yargının içinde oynanan oyunu
bozacak bir önerge takdim edilmiştir. Bu önergeyi vicdanınızla
değerlendirerek yargı üzerinde oynanan oyunu bozmanızı
talep ediyor, önergemize destek vermenizi rica ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
574 Sıra
Sayılı, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)
Tasarısı'nın 8 inci maddesinin (1) fıkrasının (a)
ve (c) bentleri aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"a) Birinci
dairesi: Yargıtay ve Danıştay'dan seçilen birer, adli yargı
hakim ve savcılar arasından seçilen üç, idari yargı hakim ve
savcıları arasından seçilen bir ve Cumhurbaşkanınca
seçilen bir asıl üye,
c) Üçüncü
dairesi: Yargıtay'dan seçilen bir, Türkiye Adalet Akademisi genel
kurulunca seçilen bir, adli yargı hakim ve savcıları
arasından iki, idari yargı hakim ve savcıları
arasından seçilen bir ve Cumhurbaşkanınca seçilen bir asıl
üye
Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Köktürk.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 8inci maddeye yönelik değişiklik önergesi üzerine
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tasarının 8inci maddesinin birinci
fıkrasında dairelerin hangi kaynaktan gelen üyelerden
oluşacağı belirlenmektedir. Buna göre 1. Dairede Adalet
Bakanlığı Müsteşarı, Yargıtaydan seçilen 1, adli
yargı hâkim ve savcıları arasından seçilen 3, idari
yargı hâkim ve savcıları arasından seçilen 1 ve
Cumhurbaşkanınca seçilen 1 asıl üye yer almaktadır.
9uncu maddede
ise 1. Dairenin görevleri arasında, atama ve nakletme, kadro
dağıtma, geçici yetki verme, müstemir yetkileri düzenleme ve benzeri
gibi konular sayılmaktadır. Dolayısıyla, Kurulun 1.
Dairesinin personel hukukunun temel konularına ilişkin olduğunda
kuşku yoktur.
Buna rağmen,
Adalet Bakanlığı Müsteşarının atama ve nakillerle
görevli bu dairede yer almasına karşın, yargısal
faaliyetinin büyük bir bölümü bu konulara ilişkin bulunan, bu konularda
verdiği kararlar ve oluşturduğu içtihat ile ülkemizdeki kamu
personel rejimini âdeta şekillendiren Danıştay, idari bir kurul
olarak aynı konulara bakacak 1. Dairede yer almamaktadır. Bu durum,
geçmiş dönemlerde hâkim ve savcılara yönelik kararnamelerin
hazırlandığı süreçlerde bu süreci tıkayarak, kararname
sürecine hâkim olma anlayışını ortaya koyan Adalet
Bakanlığının bu hevesinden, bu arzusundan
vazgeçmediğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu maddedeki
düzenlemeyle Adalet Bakanlığı, kararname sürecine hâkim olma
anlayışını açıkça hukukileştirmektedir,
pekiştirmektedir.
Yargı
bağımsızlığını ve yargıç güvencesini
tamamen ortadan kaldıran bu durum, hukuk çevrelerince ve Avrupa
Birliğince en çok eleştirilen konuların başında
gelmektedir. Bu nedenlerden ötürü, hukuk çevrelerinden ve Avrupa
Birliğinden gelen, hâkim ve savcı atamalarında siyasal
iktidarın etkinliğinin azaltılmasına yönelik
eleştirilerin dikkate alınarak Adalet Bakanılığı
Müsteşarının 1. Daireden çıkartılarak, bu konuyla
ilgili ihtisas dairesi olan ve az önce ifade ettiğim gibi, vermiş
olduğu kararlarla ve oluşturduğu içtihatlarla âdeta ülkemizdeki
personel rejimine yön veren Danıştaydan gelen bir üyenin yer
alması zorunludur.
Bu nedenle Adalet
Bakanlığı Müsteşarının 1. Daireden
çıkartılarak, Danıştaydan gelen üyelerden birinin 1.
Dairede görevlendirilmesine yönelik önerimizin kabulünü diliyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin beşinci
fıkrasında yer alan "Genel Kurula" ifadesinin "Genel
Kurul gündemine" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Akın Birdal (Diyarbakır) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Birdal, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az
önce grubumuz adına konuşan Sayın Sırrı Sakıkın
bıraktığı yerden sürdüreyim.
Sorun
aslında hukukun gücünün ne olup olmadığı bu Türkiyede.
Türkiyede hukukun üstünlüğü herkes için var mı, yok mu? Gerçekten
Sayın Başbakan iyi bir laf etmişti ama
karşılığı olmayan bir laf yine. Üstünlerin hukuku
değil, hukukun üstünlüğü olacak. demişti. Şimdi öyle mi
oluyor hukukun üstünlüğü? Yine üstünlerin hukukuyla karşı
karşıyayız. Hukukun gücü, hakların ve özgürlüklerin
asıl güvencesidir. Hukukun gücü herkes için var mı? Hayır. O
nedenle gerçekten bu devletin hukuk devleti mi, polis devleti mi olup
olmadığına karar vermeliyiz. Yani aslında karar rücu ediyor
hayatın içinde. Örneğin şu birkaç gündür öğrenci
gençliğe yönelik saldırılar, baskılar, işte
orantısız güç deniliyor. Hayır, bugün insan hakları kuruluşları
bir açıklama yaptı: Orantısız güç değil,
işkenceci polis. diye. Şimdi, işkenceye sıfır
tolerans olacaktı. Sıfır tolerans mı işkence ve kötü
muamele? Hayır. İnsan hakları kuruluşlarının
raporlarında -ki yarın açıklanacak bunlar- yine işkence ve
kötü muamele sürüyor. Siz bir yandan İşkencede tolerans
sıfır. diyeceksiniz; öte yandan polisi cesaretlendirici, Polis
Vazife ve Salahiyetleri Yasasını çıkaracaksınız.
Örneğin, ne
diyor şimdi Avrupa Birliğinden sorumlu ve Başmüzakereci
Sayın Egemen Bağış? Diyor ki: Bu, polise karşı
kullanılan şiddet gerçekten aşırıydı. Bununla da
kalmıyor, çocuklara öğüt veriyor: Bende de sucuk var. diyor, Siz
yumurta getirin, yumurtalı sucuk yapalım. diyor. Yani şimdi,
böyle
Gerçekten, nasıl bir demokrasi ve siyasi etik ve terminoloji bu? Ve
Sayın Başbakan da Özgürlük mücadelesi masada yapılır.
diyor. Yani o masadan kastı bu çatı, Parlamento ve biz de, ezilen
emekçi halkımızın gerçekten dilinden, kimliğinden ve
özgürlüğünden yana mücadelemizin karşılığını
yine bu Parlamentoda görüyoruz. Bırakın masayı, gerçekten, ret
ve inkâr anlayışı her yerde egemen.
Şimdi
örneğin, biz sonuçları üzerinde tartışıyoruz, neden
Dolmabahçede böyle oldu; neden dün Siyasal Bilgiler Fakültesinde, o kürsüde
böyle bir durumla karşılaşıldı diye. Peki, buraya
getiren nedenler ne? Bunu tartışmalıyız.
Şimdi,
üniversite öğrencilerinde gerçekten, bugüne ve geleceğine dair bir
umut mu bırakıldı, bir güven mi bırakıldı, bir
moral değer mi bırakıldı ki, çocukların bu tepkilerini
bu şekilde reddediyoruz, hafife alıyoruz?
Şimdi,
nasyonal sosyalistlerin faşist baskıları sonucu, biliyorsunuz,
Türkiyeye çok sayıda Yahudi bilim insanı gelmişti. Onlardan
biri, bir gün kürsüde şunu söylüyor çocuklara: Size bir şey
söyleyeceğim ama inanmayacaksınız, ben de bir zamanlar gençtim.
diyor.
Şimdi, bu
gençliğini ve öğrenciliğini ne çabuk unuttunuz ve ne çabuk
unutuluyor? Örneğin şimdi, Dicle Üniversitesinde
barışçıl bir toplantıya katılan Aydın Erdemin
katledilmesi; işte, dün duruşmasına gittiğimiz, tanık
olduğumuz ve de Uğur Kaymazın faillerini ve babasını
aklayan, Eskişehir Cezaevine taşınan Şerzan Kurtun 11
Mayıs günü yine polislerce açılan ateş sonucu katledildiğini
nasıl unuttuk. Şimdi, üç gün önce Giresunun Şebinkarahisar
ilçesinden yine bir Kürt öğrenci genç, poşu taktığı
gerekçesiyle oradaki yönetimin baskısıyla
karşılaşıyor. Biliyor musunuz YÖKün getirdiği, yine
12 Eylülün faşist darbe anayasasının getirdiği kurumlardan
YÖKün, okul yönetimiyle polis iş birliğinin ne sonuçlar doğurduğunu?
Ve sivil faşistlerce okul yönetiminin, nasıl, iş birliğinde
ne sonuçlar doğurduğunu biliyor muyuz? Hayır.
Şimdi,
örneğin MHPden bir milletvekilinin soru önergesine Millî Eğitim
Bakanının verdiği yanıt, bakın, nasıl kendilerini
ele veriyorlar: Muhbir öğretmen. Alın size bir eğitim kurumunda
jurnalciliği, muhbirliği, Mc Carthyciliği özendiren bir
demokrasi ve eğitim anlayışı. Ve buradan demokrasi
çıkar mı arkadaşlar? O nedenle, bence hukukun gücünü
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Teşekkürler efendim.
Örneğin,
Demokratik Yurtsever Gençlik, Ankarada geçen hafta başkentin ortasında 47 demokratik
öğrenci gençliği gözaltına alındı, 17 kişi
tutuklandı. Ve bunları, onların toplantısını
izlemeye giden Emine Altınkaya, Dicle Haber Ajansı muhabiri de
tutuklananlar arasında. Yine DEV-LİSliler Biz paralı
eğitim istemiyoruz. Parasız eğitim istiyoruz. diyorlar ve
gerçekten nasıl hukuk devleti, nasıl sosyal devlet? Bundan nasıl
uzaklaşıldığını, neoliberal
politikalarınızla, biliyor musunuz? Paranız kadar
eğitimizin var, paranız kadar sağlığınız
var, paranız kadar barınma hakkınız var. Bu nasıl
sosyal devlet ve hukuk devleti?
Yine,
örneğin, dün, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelen Öğrenci Gençlik
Sendikasının temsilcileri alınmadı. Değerli
milletvekilleri, Avrupada hepimiz tanık olmuşuzdur, Avrupa
Parlamentosunun önünde, kendisini ifade etmek isteyenler, Parlamentonun
kapısının önünde bildiri dağıtırlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AKIN BİRDAL
(Devamla) - Parlamentoda grubu bulunan siyasi parti temsilcileri gelir o
bildirileri alırlar ve Genel Kurula taşırlar. Dün,
çocukları almıyoruz ve çocuklara terörist muamelesi
yapılıyor ve onları terörist gibi ilan ediyorlar. Olur mu böyle
bir şey? Hak arayan terörist ilan ediliyor. Bakın, insan hakları
bir gün herkese gerekli. Gelin, hepimiz için ve herkes için insan hakları
ve özgürlük tesis eden demokratik bir sivil anayasayı inşa edelim.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Karar yeter sayısı istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
9uncu maddede üç
önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanunu Tasarısının 9 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinin altıncı alt bendinde yer alan
katılmaya ifadesinin katılıma olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Hamit Geylani |
Akın Birdal |
Özdal Üçer |
|
Hakkâri |
Diyarbakır |
Van |
|
Sırrı Sakık |
M. Nuri Yaman |
Hasip Kaplan |
|
Muş |
Muş |
Şırnak |
|
Pervin Buldan |
|
Şerafettin Halis |
|
Iğdır |
|
Tunceli |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 9. Maddesinin birinci
fıkrasının (c), ikinci fıkrasının (b), üçüncü
fıkrasının (g) bentlerinde yer alan tarafından
kelimesinden sonra gelmek üzere diğer dairelerin görev alanı ile
çakışmamak kaydıyla ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Faruk Bal |
Metin Çobanoğlu |
Rıdvan Yalçın |
|
Konya |
Kırşehir |
Ordu |
|
Alim Işık |
Kadir Ural |
Recep Taner |
|
Kütahya |
Mersin |
Aydın |
|
Oktay Vural |
|
Behiç Çelik |
|
İzmir |
|
Mersin |
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
574 Sıra
Sayılı, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)
Tasarısının 9 uncu maddesinin 1 inci fıkrasının
(a) 6 ncı bendi ve (c) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
6) Eğitim
programlarına katılmaya ilişkin izin verme
c) Genel Kurul
tarafından diğer dairelerin görev alanlarıyla
çakışmamak kaydıyla verilen diğer işleri yapmak
|
Ali İhsan
Köktürk |
Halil Ünlütepe |
Rahmi Güner |
|
Zonguldak |
Afyonkarahisar |
Ordu |
|
Ali Rıza
Öztürk |
Malik Ecder
Özdemir |
Şevket
Köse |
|
Mersin |
Sivas |
Adıyaman |
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Mengü, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
Hatırlayacaksınız
12 Eylül referandumuna giderken Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın
yöneticileri ve saygıdeğer milletvekilleri bir ileri demokrasiden
bahsediyorlardı, Bu referandum kabul olursa, evet oyu çıkarsa ileri
demokrasiye geçeceğiz. diyordu. Bir kısım dönek solcularla,
ikinci cumhuriyetçileri, yarı aydınlar da Yetmez ama evet.
diyorlardı. Hep beraber bir ileri demokrasi beklentisine
katıldık.
İleri
demokrasi. dediğiniz zaman en önce söylediğiniz neydi? Biz
memurlara ve kendilerine verilen disiplin cezalarına, tüm cezalara
yargı yolunu açtık. diyordunuz. YAŞ kararlarına, ihraca
yargı kararını açtık. diyordunuz fakat eğer bir
şeyin yarısını yapıyorsanız orada bir ileri
demokrasiden bahsetmek söz konusu değildir. Nasıl memurlara bütün
yargı yolunu açıyorsanız, disiplin cezalarının en
küçüğünden en büyüğüne kadar açıyorsanız, hâkimler, savcılarla
ilgili olan cezalarda da sade ihraca yargı yolunu
açmayacaksınız, ihraçtan evvelki bütün cezalara da yargı yolunu
açacaksınız. İleri demokrasi bunu gerektirir. Niye bunu
yapmıyorsunuz? Bunu yapmamanızın nedeni çok kolay. Biraz evvel
Sayın Bal Oyun içinde oyun var. diyordu. Gayet tabii, çünkü hâkimlik
mesleğinde cezaların en ağırı ihraçtır, en az
ihraç kadar ağır bir ceza da yer değiştirme
cezasıdır. Ona yargı yolunu kapatıyorsunuz. Adamı
ihraç etmeyeceksiniz, alacaksınız bir yerden bir yere süreceksiniz.
Şimdi, buna
yargı yolunu kapattığınız zaman ileri demokrasiden
bahsedemezsiniz. Ha siz bunu böyle yapıyorsunuz da bunun hukuki yolu yok
mu? Var. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 13üncü maddesine dayanarak bunun da önünü
açtı. Ama siz buraya bunu getirmediniz, bunu buraya yazmadınız.
Şimdi, bunu niçin yapmadınız? Bakın, bu kanun geçsin,
bütçeden sonra getireceğiniz bir kanun daha var. Yargıtaya ve
Danıştaya on tane yeni daire açacaksınız, beşer tane
daireden şekillendireceksiniz. Asıl oraya kadar da önemli değil.
Hâkimler Savcılar Kurulunu şekillendirdi mi dilediğiniz hâkimi,
dilediğiniz adamı Yargıtaya, Danıştaya getireceksiniz.
Sorun orada bitmiyor. Orada bitse iş kurtulur. Orada ne olacak? Ondan
sonra bakın söylüyorum: Bugüne kadar sürüncemede bırakılan bu
özel yetkili mahkemelerdeki davalar süratle bitirilmeye başlanacak. Niye?
Çünkü, bu davaların Yargıtaydaki incelenmesini
şekillendirdiğiniz dairelere vereceksiniz. İşte vahim olan
bu. Yargı bağımsızlığı burada bitmiş
olacak. Her şeyi kanuna uygun yaparsınız. Bir şeyin kanuna
uygun olması demek, illa hukukun evrensel değerlerine uygun
olması anlamına gelmez. Hitler de her şeyi kanunu uygun
yapıyordu, hiç kanunsuz bir şey yapmadı. Yahudileri yok ederken
de hep kanuna uygun yaptı, kanunu çıkarttı yaptı.
Romanlarla ilgili kanunu çıkarttı, yaptı. Sorarsanız kanuna
uygun yaptı. Bu, totaliter rejimlerin, totaliter rejimlere giderkenki
yöntemdir. Her şeyi kanuna uygun yaparsınız. Anayasa Mahkemesini
kendinize göre şekillendirirsiniz, şekillendirdikten sonra artık
oradan da çekinmeniz kalmanız. Kâğıt üstünde bir yargı
denetimi vardır Anayasanın Parlamentonun işlemlerinin. Ama
fiiliyatta nedir hadise? Fiiliyatta o fren sistemini ortadan
kaldırdığınız zaman hukuku çökertirsiniz. Hukuk çöker.
İlk defa da çökmüyor. Türk siyasi tarihinde hukukun ayaklar altına
alındığı dönem çoktur. Ama bu, hiçbiri onu yapan siyasi
iktidara yaramamıştır. Türkiyede ilk defa insanlar artık
kurtarıcı beklemeden kendilerini kurtaracaklardır. Asıl geldiğimiz
en önemli nokta budur. Ne yaptığınız Anayasa referandumu,
hiçbir şey değil. Türk halkı, artık bizzat kendisinin
kendisini kurtarması gerektiğine karar vermiştir. Asıl
önemli ve doğru olan budur.
Bu
getirdiğiniz yasa tasarısı, Türkiyede bırakın yargı
bağımsızlığını bağımlı
hâkimlerin bile bağımlılığını bir acayip
hâle getirmiştir. Bugün Türkiyede kürsüde karar verebilecek yüreklilikte
hâkim bulmak çok zordur. Eğer bir ülkede bir hâkim Üstümde baskı
var. diye çekiniyorsa, hep beraber bir şeylere bakmamız gerekir. Bu
yasa tasarısı, verdiğimiz önerge
Nasıl olsa prensip olarak
hiçbir önergeyi kabul etmiyorsunuz. O kadar şekil unsuru olan önergeleri
reddediyorsunuz ki, bakın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ŞAHİN
MENGÜ (Devamla)
Milliyetçi Hareket Partisi demin bir önerge verdi.
Gayriciddi bir kanun çalışmasında bir kurumu unutmuşsunuz,
kurumu, Anayasada var olan kurumu unutmuşsunuz! Bir şey söylemiyor,
Ya bu kurumu düzeltelim. diyor. Anayasada var, yasada yok! Bu nasıl bir
ciddiyettir? Bu nasıl ciddiyettir? Cevap verirsiniz Sayın
Bakanım ama bu bir ciddiyetsizliktir. Bir kurum Anayasada varsa
yasasında olmak durumundadır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 9. Maddesinin birinci
fıkrasının (c), ikinci fıkrasının (b), üçüncü
fıkrasının (g) bentlerinde yer alan tarafından
kelimesinden sonra gelmek üzere diğer dairelerin görev alanı ile
çakışmamak kaydıyla ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
İştirak etmiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Alim Işık konuşacak.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Işık. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 574 sıra
sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısının 9uncu maddesi hakkında vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde açıklamalarda
bulunmak için söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AKPli yöneticilerin âdeta 12 Eylül darbecilerinden hesap
soracağız. sloganıyla kamuoyunu yanıltarak referanduma
sunulan Anayasa değişiklik paketiyle kabul edilen konulardan biri
olan HSYKnın değiştirilmesine yönelik değişikliklerin
gereği olarak düzenlenen bu kanun tasarısının 9uncu
maddesi, bilindiği gibi dairelerin görevleriyle ilgilidir.
HSYK bünyesinde
kurulacak olan üç dairenin görevleri dikkate alındığında bu
üç daireden Birinci Dairenin görevleri, özetle Hâkim ve savcıların
atama ve nakil, geçici görevlendirme, kadro dağıtma, eğitim
programlarına katılacakları ve staj yapılacak mahkemeleri
belirleme ve benzeri gibi temel görevlere ek olarak Genel Kurul
tarafından verilen diğer işleri yapmakla yükümlü
kılınmıştır.
Benzer
şekilde, İkinci Daire, özetle Hâkim ve savcıların
yükselme, disiplin işlemleri, yer değiştirme, meslekten
ayırma ve benzeri gibi konuların yanında, yine Genel Kurul
tarafından verilen diğer işleri yapmakla yükümlü
kılınmaktadır.
Üçüncü Daire ise,
özetle Hâkim ve savcı adaylarının mesleğe kabulü,
Teftiş Kurulunu görevlendirme, suçlamalarla ilgili tekliflerde bulunma ve
mesleğe tekrar atanma gibi işlemlerin yanında, yine
diğerlerinde olduğu gibi genel bir hüküm olan Genel Kurulca verilen
diğer işleri yapmakla yükümlü kılınmaktadır.
İşte,
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi yukarıda
belirtilen ve her üç daire için motamot aynı kelimelerle
oluşturulmuş olan bentlerin değiştirilmesini
amaçlamaktadır yani Genel Kurul tarafından verilen diğer
işleri yapmak şeklindeki genel ifadenin yerine Genel Kurul
tarafından diğer dairelerin görev alanıyla çakışmamak
kaydıyla ibaresi eklenerek Verilen diğer işleri yapmak
şeklinde düzenlenmesini öngörmektedir.
İşte bu
yeni düzenlemeyle Genel Kurulun bu tasarıyla kurulması öngörülen
dairelerinin asli görevlerine müdahalesi en azından asgariye indirilecek
ve bu şekildeki bir düzenlemeyle dairelerin görev alanları
çakıştırılmayacaktır. Aksi takdirde Genel Kurulun
zaman zaman bu dairelerin görev alanlarını
çakıştıracağı ya da o günün konjonktürüne uygun olarak
bir dairenin yapması gereken bir işi bir başka daireye vererek
daireler arasında sıkıntılara yol açma endişesi de
maalesef, bu şekliyle kalır ise durmaktadır. İşte bu
endişe yine yargı kurumları tarafından da Sayın Adalet
Bakanına bildirilen görüşler içerisinde yer almaktadır ve
nitekim Yargıtayın da görüşü buna benzerdir.
İşte bu
önergemiz yukarıda belirttiğim gerekçelerle teknik içerikli bir
önerge olup gerek Komisyon Başkanının gerekse Adalet
Bakanının peşinen Katılmıyoruz. demesini
gerektirmeyecek kadar doğruca düzenlenmiş, iyi niyetle katkı
amacını içeren bir önergedir.
Ben yüce Kurulun
değerli üyelerinin bu katkıyı dikkate alacağını
düşünüyor, önergemize desteklerinizi bekleyerek tekrar saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanunu Tasarısının 9 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinin altıncı alt bendinde yer alan
katılmaya ifadesinin katılıma olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nuri
Yaman (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Halis.
ŞERAFETTİN
HALİS (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben de Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
aritmetiksel verilere bakıldığında suç işleyen bir
ülke hâline geldik. Eğer gerçekten bir ülkede suç işleme oranı
çok yüksekse bunun nedenini Hükûmetin gücünde aramak gerekiyor, Hükûmetin
yetersizliğinde ya da yeterliliğinde aramak gerekiyor. Elimizdeki
verilere göre 119 bin hükümlü var, ama çok ilginçtir dünyanın hiçbir
yerinde rastlanmayan bir oran var burada: Yüzde 51i yani 60 bin tutuklu ve
yüzde 49la 48 bine tekabül eden hükümlü var. Şimdi, böyle olunca da
burada geciken bir adaletin olduğunu söylemekte yarar var. Geciken adalet
adalet değildir. diyoruz ancak Türkiyede bu, adaletsizlik devam ediyor.
Bu yüzde 51e tekabül eden tutuklular arasında ne yazık ki iki
yıla yakın bir süre tutuklu kalan insanlar var. Tabii böyle olunca da
ciddi bir mağduriyet, ciddi bir çöküntü yaşıyor bu insanlar.
Dünyaya bakıldığında, en yüksek oran üçte 1e tekabül
ediyor tutukluluk hâli ve Avrupa normlarına göre de tutukluluk hâlinin
kesin bir sınırı yok, makul bir ölçü olarak veriliyor.
Şimdi, makul ölçüye bakıldığında makul ölçü elbette ki
iki yıl olmaz, üç-beş ay arasında değişmesi gerekiyor.
Ancak Türkiyede AİHM kayıtlarına geçmiş on dört yıllık
tutukluluk hâli var. Bunu Türkiye yargıcı Işıl Karakaş
söylüyor. Tabii, böyle olunca da bu durumun düzeltilmesi her şeyden önce
burada yasa koyucuların ve Hükûmetin işidir diye düşünüyoruz.
Bunun mutlaka giderilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bakın, KCK
davasından yargılanan Kürt siyasetçileri bir yıl sekiz ay sonra
mahkemeye çıkarıldılar, ama sudan bahanelerle Ana dilde savunma
yapılamaz. gerekçesiyle gene gerisin geri cezaevlerine gönderildiler.
Yine bu ülkede Ergenekon sanıkları var. Ne kadarı gerçekten
Ergenekon sanığı; bu da ayrıca bir tartışma
konusudur, Ergenekon sanıkları bugüne kadar bu haklarını
kulla-namadılar. Hak herkes için haktır, benim için hak olan
başkası için de hak olmalıdır, böyle bakılırsa
ancak bir hukuk ve adalet sistemini yakalayabiliriz.
Oysaki 1 Ekim
2010 Türkiye Büyük Millet Meclisi açılışında Sayın Gül
Yargılama süresindeki gecikmelerin sebebi her ne olursa olsun
tutukluluğun bilfiil mahkûmiyet durumuna dönüştürülmemesi gerekir.
demişti ancak biz bunu göremiyoruz.
Tabii süre
bitiyor.
Ben Geciken
adalet, adalet değildir. demiştim ancak bazıları için
geciken kararlar adalet olabiliyor ne yazık ki -tırnak içinde
söylüyorum- işte, zaman aşımından kaynaklı davalar.
Türkiye'de, 2009 yılında, zaman aşımından
kaynaklı 15 bin dava düşürülüyor. Eğer yanlış bir
rakamsa bu, Sayın Bakanım düzeltebilir. Bu zaman
aşımına uğrayan davalar arasında kimler var?
İnsan Hakları Derneğinin verilerine göre, daha önce
işlenmiş suçlar, 1999-2003 yılları arasında yüzde 23
oranında zaman aşımına uğradı. Yine, Emniyet
Genel Müdürlüğü verilerine göre, işlenmiş suçlardan, 2000-2005
yılları arasında 133 polisle ilgili dava zaman
aşımına uğruyor.
Şimdi, zaman
aşımına uğrayan ilginç davaları sizinle paylaşmak
istiyorum:
Kemal Türklerin
kızının feryadı ve gözyaşları
kulaklarımızda ve gözlerimizin önünde. Bile bile öldürülen bu
kişinin davası zaman aşımına uğratılarak
katilleri kurtarıldı.
Yine, Emniyet
Özel Harekât Dairesi eski Başkan Vekili İbrahim Şahinin de
aralarında bulunduğu 10 polisin kayıp silahlar davası yedi
buçuk yıl sonra zaman aşımına uğradı.
DYP eski Genel
Başkanı Tansu Çillerin Başbakan olduğu dönemde örtülü
ödenekten dolandırıcı Selçuk Parsadana verdiği ileri
sürülen 5,5 milyar liranın tahsili davası zaman
aşımına uğradı.
KAMER GENÇ
(Tunceli) 5,5 milyarın lafı mı olur? Katrilyon oldu
şimdi!
ŞERAFETTİN
HALİS (Devamla) Yani Sayın Genç, 5,5 milyar belki küçük bir
paradır.
Evet, yine, Cavit
Çağların şirketi Nergis Holdingin 91 paravan şirketten
aldığı sahte faturalarla 445 milyar liralık haksız KDV
aldığı davası zaman aşımına
uğradı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum.
Tamamlayınız
lütfen.
ŞERAFETTİN
HALİS (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Yine, hayalî
ihracat yolsuzluklarıyla gündeme gelen Yahya Demirelin hayalî ihracat
davası 1987 yılında zaman aşımına
uğradı.
Naylon fatura
yolsuzluklarından hakkında dava açılan Şişli eski
Belediye Başkanı Gülay Çokayın eski kocası Orhan
Aslıtürkün vergi kaçakçılığından
yargılandığı dava zaman aşımına
uğradı. Batık bankalardan zaman aşımına
uğrayan davalar var. 1994teki ekonomik kriz sırasında, TYT
Bank, Marmarabank ve İmpeksbankın sahipleri Bülent Ener, Atilla
Uras, Eliyeşil ailesi ve damatları Emlakbank eski Genel Müdürü Bülent
Şemiler haklarında açılan davalar zaman aşımına
uğradı. Demek ki hırsızlar, yolsuzlar ve katiller için
gecikme bir adalet olabiliyor.
Saygılarımla.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
10uncu madde
üzerinde üç önerge vardır.
Önergeleri
geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 10. Maddesinin ikinci fıkrasına
(a) bendi olarak aşağıdaki bendin eklenmesini ve diğer
bentlerin teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
a) Hâkim ve C.
Savcılarının atama ve nakil kararname taslaklarını
hazırlamak,
|
Faruk Bal |
Akif Akkuş |
Metin Çobanoğlu |
|
|
Konya |
Mersin |
Kırşehir |
|
|
Rıdvan Yalçın |
Kadir Ural |
Oktay Vural |
|
|
Ordu |
Mersin |
İzmir |
|
|
Alim Işık |
Mümin İnan |
Behiç Çelik |
|
|
Kütahya |
Niğde |
Mersin |
|
|
|
Osman Ertuğrul |
|
|
|
|
Aksaray |
|
|
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 574 sıra sayılı yasanın 10 ncu maddesine
aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
(h)
Uluslararası Yargı ve hukuk alanındaki gelişme,
değişim ve çalışları izlemek üzere, dil bilen
uzmanlardan bir büro kurulmak.
|
Sırrı
Sakık |
Hasip Kaplan |
Akın
Birdal |
|
Muş |
Şırnak |
Diyarbakır |
|
Nuri Yaman |
|
Şerafettin
Halis |
|
Muş |
|
Tunceli |
BAŞKAN
Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
574 Sıra
Sayılı, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)
Tasarısının 10 uncu maddesinin 2 nci fıkrasının
(g) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Ali İhsan
Köktürk |
Halil Ünlütepe |
Rahmi Güner |
|
Zonguldak |
Afyonkarahisar |
Ordu |
|
Ali Rıza
Öztürk |
Malik Ecder
Özdemir |
Şevket
Köse |
|
Mersin |
Sivas |
Adıyaman |
|
|
Şahin
Mengü |
|
|
|
Manisa |
|
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Mengü.
ŞAHİN
MENGÜ (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Son günlerde,
hukukla, yargıyla, Anayasayla ilgili her konuşmada, buraya
çıkan arkadaşlarımızın tamamı siyasi iktidara
Hadi, 12 Eylülcüleri yargılayın. diyor. Valla çok şahsi bir
hukuki kanaatimi söyleyeyim: Ben, o tasarıda, burada Bu 12 Eylülcüleri
yargılayacağız. 12 Eylülü yargılamanın önünü
açıyoruz. diye bağırırlarken bunun hukuken yapılamayacağını
söylüyordum ve buna gerekçe olarak da diyordum ki bu bir masuniyet maddesidir.
Bu, o tarihler arasındaki suç fiillerini suç olmaktan
çıkartmıştır ve necip Türk milleti de o Anayasayı
yüzde 89la onaylamıştır. Bunu beğenirsiniz
beğenmezsiniz, doğrudur yanlıştır, o ayrı bir
şey ama hukuk varsa hukukun var olduğunu tespit etmeniz lazım. O
bakımdan, kimse kimseyi kandırmasın. Sayın Başbakan ve
AKPnin saygıdeğer yöneticileri ne diyorlar: Efendim, biz
yargıya havale ederiz. Gayet tabii
Şimdi şu benim kürsüde
yaptığım konuşmayı da yargıya havale eder birisi.
Yarın iki satır yazı yazıp beni şikâyet etmesine mâni
bir hâl var mı? Ama savcı gayet tabii Yargı masuniyeti var
kardeşim. Bir şey yapamam. diyecektir. Aynen 12 Eylülün
generallerine veya o dönemde görev yapanlara sağlanmış bu hak
gibi. Bu hak ahlaki midir? Değildir. O hukuksuzluk dönemindekilerin kendi
hukuksuzluk eylemlerini ceza olmaktan çıkartmışlardır ve
maalesef, Türk milleti yüzde 89la da bu Anayasayı kabul etmiştir.
Olay bu kadar açık. Hiç burada kendinizi yorup da Hadi bunları
yargılayın. filan demeyin, yargılayamazlar. Nitekim, birilerine
dilekçe verdirdiler Ankara Savcılığına. Ankara
Savcılığı topu attı Yargıtay
Başsavcılığına. Bir gün de dinleriz, Yargıtay
Başsavcılığı Yargı masuniyeti var. der,
dosyayı bitirir. İş bu kadar basit. Onun için, bunu ne olur
burada tartışmayalım artık. Bunu, uygar bir devletin
anayasasında böyle bir hüküm olamayacağı için
kaldırdık. derseniz, bu çok saygıdeğer bir şey olur
ama eğer, siz Biz bunu, hayır, adamları
yargılayacağız diye kaldırdık. derseniz, bu da Türk
halkıyla eğlenmek olur. Bu, bize yakışmaz. Bu, Parlamentoya
yakışmaz. Yargılayamazsınız, bunu artık
ağzınıza almayın.
Uygar bir millet olarak bu çirkin maddeyi Anayasadan
çıkarttık. deyin ve bu işi unutalım.
Şimdi, bir
Anayasa değişikliği yaptık. Allahınızı
severseniz, hukuk reformuna bakın, işte bu Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu da o Anayasa değişikliklerinin uyum yasaları.
Vatandaşın hangi yargısal sorununu çözdük? Davalar mı
hızlandı, davalar bitiyor mu patır patır? Bakın,
yıllardır beklediğimiz bir istinaf mahkemeleri var,
Yargıtaydaki iş yükünü azaltacağını söylüyoruz. Bana
sorarsanız, azaltamayacak. Bunu Fransa denedi, şimdi dönmenin
yollarını arıyor ama siz iyi bir niyetle dediniz ki:
Hayır, istinaf mahkemeleri -eski adıyla istinaf mahkemeleri,
şimdiki adıyla bölge adliye mahkemelerini- getirelim. Getirin,
hiçbir şeyi çözmeyecek. Nitekim, çözmeyeceğinin siz de
farkındasınız. Ha bire bina eksikliğinden bu yasanın
yürürlüğe girmesi ertelenip duruyor, işinize de gelmiyor! Şimdi,
biraz evvel anlattığım gibi, bu, Danıştayda ve
Yargıtayda kuracağınız yeni dairelere adam
atayacaksınız. Onu da yapacaksınız, belki ondan sonra bir
gün mecbur kalırsınız, onu da yürürlüğe
sokarsınız ama hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
Bu yasa
tasarısına baktığımız zaman, hakikaten benim içim
parçalanıyor hukukçu olarak, eksiği var, gediği var, doğru
dürüst tartışılmamış. Apar topar bir Anayasa
değişikliği getirirken bunun, Anayasa değişikliğinin
geçeceğinden bu kadar eminseniz, bürokrasi elinizin altında,
verdiğiniz her talimatı harfiyen yerine getiriyor, çok daha
sağlıklı, çok daha ciddi bir yasa tasarısı
hazırlayabilirdiniz. Hakikaten çok enteresan bir şekilde,
Danıştaya üye seçecek daireye Danıştaydan adam
getirmiyorsunuz. Aslında, Yargıtaya ve Danıştaya hâkim tayin
edilecek bir yer varsa baronun temsilcisini oraya koymak mecburiyetindesiniz.
Bu, aynen sınıftaki öğretmen-öğrenci ilişkisine
benzer. Bir öğretmen hakkındaki en iyi notu öğrenci verir, bir
öğrenci hakkındaki en iyi notu da öğretmen verir. Siz eğer
bir yerde Yargıtaya, Danıştaya hâkim tayin edecekseniz bunu en
iyi avukatlar bilir arkadaşlar çünkü Türkiye'nin neresindeki bir hâkimi
Yargıtaya getirmek isterseniz o yörenin baro başkanına sorun, üç
dakika sonra size o hâkimle ilgili, sizin adalet müfettişlerinizin
vermeyeceği bilgileri bile verir. O bakımdan, bu yasa
tasarısı yanlış. Biz düzeltmeye çalışıyoruz.
Önergeler veriliyor, iyi niyetli önergeler veriliyor. Komisyon, tarihte
Ben,
üç buçuk senedir milletvekiliyim, ben bu komisyonun Doğrudur, buna da
iştirak ediyoruz. dediğine hiç rastlamadım. Biz, kendimizi
üzüyoruz burada, nefes tüketiyoruz. Sayın İyimaya oturmaktan
yoruluyor, Sayın Bakan da ha bire tebessüm ediyor. Böyle bir yasama
faaliyeti yapıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Hiç
yorulmadık, yanlış yapmamaya çalışıyoruz.
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ŞAHİN
MENGÜ (Devamla) Çabuk bitiriyorum Sayın Başkanım.
Yani, bir
iştir gidiyor. Sorarsanız, yasama faaliyeti yapıyoruz. Gerçekte,
kendimizi kandırıyoruz. Buradaki muhalefet partileri, tamamı,
bugüne kadar çok kötü niyetli olsa, ya tarihte bir kere doğru bir önerge
verir. Sorun psikologlara, geri zekâlı insan bile kırk laf ederse bir
tanesi doğrudur. Yüzlerce önerge verildi ya, bir tanesi de doğru
değil miydi bunların, bir tanesi!
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Komisyonda karşılandı o talepler.
ŞAHİN
MENGÜ (Devamla) Canım, buraya da insanlar önergeyi top oynamak için mi
veriyor? Önerge veriyor.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Seçimi Genel
Kurul yapıyor.
ŞAHİN
MENGÜ (Devamla) Ya İyimaya, gene burada, bak şimdi sen
çıkarsın biraz sonra, böyle Latince kelimeler kullanarak
anlatırsın, herkes yer de o ayrı bir şey. Onu ben varken yapma,
onu başkalarına anlatırsın. Bir tane önerge, namuslu önerge
gelmedi mi önünüze? Bak, arkadaki bürokratı bile tebessüm ediyor yani
durumun vahametinin onlar da farkında.
Teşekkür
ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
SUAT KILIÇ
(Samsun) Komisyonda çok önerge kabul edildi.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkanım, şimdi, ben birkaç maddede
önerge verdim. Bütün maddelerde, AKPliler kapatma önergesi vermiş.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Hangi maddeye göre konuşuyor Sayın
Başkan?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani, İç Tüzüke göre 2 tane milletvekilinin vermesi gereken
önergeleri vermişler. Dolayısıyla, bizim verdiğimiz
önergeler geç geldiği için işleme koymuyorsunuz. Bari onları da
söyleyin de millet duysun. Yani, sırf beni konuşturmamak için, bu
AKPliler benim önergelerimi kapatıyorlar.
BAŞKAN
Şimdi, benimle beraber sizin
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani orada, rica ediyorum sizden, hangi maddelerde açık önerge
varsa onu bir ilan edin, biz bir önerge verelim, konuşalım.
BAŞKAN
Olur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Böyle bir şey olur mu efendim!
AHMET YENİ
(Samsun) Daha ne kadar konuşacaksın? Bütün gün konuşuyorsun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Nerede önergem varsa oraya daha önceden hepsinde vermişler
bütün önergeleri. Şimdi, bunu açıklayın efendim, teyit edin.
BAŞKAN
Peki.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bütün maddelerde AKPliler iki önerge vermişler ama ben önerge
vermediğim için önergeleri işleme koydurmuyorlar. Böyle bir şey
olur mu efendim! Bu, hakkın suistimalidir, böyle bir şey olur mu!
BAŞKAN
Tamam, tamam.
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 574 sıra sayılı yasanın 10 ncu maddesine
aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
(h) Uluslararası
Yargı ve hukuk alanındaki gelişme, değişim ve
çalışları izlemek üzere, dil bilen uzmanlardan bir büro
kurulmak.
Sırrı
Sakık (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tekrar
hepinize merhaba.
Geçen yıl
bugünler, Demokratik Toplum Partisi kapatılıyor ve o dönem Demokratik
Toplum Partisinin kapatılmasını protesto eden Muş
Bulanık ilçesinde bir grubun üzerine ateş açılıyor ve 2
insan yaşamını yitiriyor, onlarca insan yaralı. Bu
olayı soruşturmak üzere yetkili olan birimler alelacele Muştaki
davayı Samsuna naklediyorlar ve onlarca yaralı da devletin zulmünden
korktukları için doktora ve sağlık birimlerine
başvurmuyorlar. Başvurmayanlar kârlı çıktı,
başvuranların her biri on yıl ceza aldı Sayın
Bakanım. Demokratik haklarını kullandılar diye 60 tane
üyemiz onar yıl ceza aldı. Sizin hukukunuz ve adaletiniz bu.
Ne oldu sonra?
Elinde otomatik silahlarla halkın üzerine ateş açıp 2
insanın ölümüne, 10 insanın da yaralanmasına neden olanlar
Samsuna nakledildi. Peki, sizin gücünüz yok muydu Muşta yargı
sürecini sürdürmeye? Orada adil bir yargılanmayı sürdürmeye gücünüz
yok muydu? Ama biz bu ülkeyi tanırız, nasıl katillerin
kollandığını, korunduğunu da biliriz. Samsuna nakledildi,
gittik, Samsunda olup bitenleri bütün Türkiye izledi. Sonra Ankaraya geldi,
Ankaraya geldik, ikinci duruşmada bu 2 katil bir an önce özgürlüklerine
kavuştu. Yani küçük bir trafik kazasında on yıl, on beş
yıl ceza alınırken, onlarca insanın yaralanması ve 2 insanın
ölümüne neden olanlar şu an özgürlüklerine kavuşup
Nerede
olduklarını bilmiyoruz.
Yine aynı
şekilde, Şerzan Kurt -bugün de seslendirdik, hep de
seslendireceğiz- polis kurşunuyla vuruldu Muğlada, alelacele
Eskişehire naklettiniz. Hep Kürt coğrafyası deyince
kıyametler kopuyor ama alıştık, böyle, bizim
coğrafyamızın adı bu. Kürt coğrafyasında güvenlik
açısından sıkıntılarınız vardı, peki
Muğlada ne vardı? Muğladan niye duruşmayı
aldınız Eskişehire? Çünkü Eskişehirde de yargıçlar
devletimizin emrindedirler, ona göre kararlar verirler, ona göre Uğur
Kaymazın katillerini de akladılar. Böyle bir hukuk olur mu? Buna
bizi nasıl inandırırsınız? Bu ülkede yargı adil
işlemiyor. Onun için, çıktığımız her an bu çifte
standartları vurgulayacağız.
Yine
Elâzığda bir komutan askerî kışlada keyfî olarak pimi
çekiyor, bombayı bir askerin eline veriyor ve 4 asker
yaşamını yitiriyor. Ölen 4 asker yoksul Anadolu çocuğu
olduğu için
O komutanın aldığı ceza neydi biliyor
musunuz? Dokuz yıl. Sizin grup başkan vekilleriniz açıklama
yaptı, Bu dokuz yıl, trafik cezalarında bile az bir
cezadır. dedi ama hiç kimsenin kılı kıpırdamadı
çünkü ölenler yoksul Anadolu çocuklarıydı.
Burada tebessüm
eden vekilleri de görüyorum. Tebessüm etmeyiniz, vicdanlarınıza
karşı sanık sandalyesine oturun. Biz, üniforması, yetkisi
ne olursa olsun, kimseden korkmuyoruz. Bir tek Tanrıya can borcumuz var.
Onun için, Tanrının huzuruna
suçlu olarak gitmek istemiyoruz. Halkımızın sorunlarına
sahip çıkıyoruz, yoksul Anadolu çocuklarının
sorunlarına sahip çıkıyoruz. İşte, Elâzığda
olup biten de bu.
Dünyanın
hiçbir yerinde, demokratik ülkelerin hiçbirinde askerî yargı diye bir
yargı yok. Peki, bizim ülkemizde niye var ve bu insanlar nereye
sığınacak? Hangi hukuka sığınacak? Bunların
hiçbirinde ne yazık ki bunlar olmuyor ve bizim arkadaşlarımız
çıkıp söylediler: Ana dilde savunma. Biz bir dil, kültür, kimlik için
mücadele ediyorsak o dil ve kimlikle ilgili o dille konuşabilmeliyiz. O
dili konuşamıyorsak peki biz bu kadar ağır bedeller niye
ödüyoruz Allah aşkına? Biz bu dilin özgürleşmesi için
özgürlüğümüzü, halkımızın özgürlüğüne feda ediyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biz bu
kimliğin özgürleşmesi için çocuklarımız bedenlerini ölüme yatırıyor ama
sizin bize dönüp efendim Bilinmeyen bir dille savunma yapılmaz. teziniz
ne hukuka ne insanlığa sığmaz. Hele hele benim dilime
hiçbir yasa, hiçbir anayasa gem vuramaz. Hele hele hiçbir uluslararası
sözleşme, Lozanmış, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesiymiş benim dilime gem vuramaz; yasalar da vuramaz, Anayasa da
vuramaz. Onun içindir ki bu Anayasa ve yasalar sorunlarımızı
çözmüyor diyoruz, yeni bir anayasa, yeni bir toplumsal sözleşme istiyoruz.
O toplumsal sözleşmenin adı da 2011 yılında yapılacak
yeni bir anayasada bütün renklerin, bütün kimliklerin kendisini özgürce ifade
edebileceği bir yasa istiyoruz.
Bu duygularla
hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 10. Maddesinin ikinci fıkrasına
(a) bendi olarak aşağıdaki bendin eklenmesini ve diğer
bentlerin teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
a) Hâkim ve C.
Savcılarının atama ve nakil kararname taslaklarının
hazırlamak,
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Akif Akkuş konuşacaklar.
BAŞKAN
Sayın Akkuş, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan HSYK Kanunu Tasarısının 10uncu maddesi
üzerinde bir değişiklik önergesi vermiş bulunuyoruz ve bu
değişiklik önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Şimdi,
burada bizim istediğimiz, 10uncu maddenin (2)nci fıkrası (a)
bendi olarak aşağıdaki cümlenin eklenmesini istiyoruz: Hâkim ve
cumhuriyet savcılarının atama ve nakil kararname
taslaklarının hazırlanması yahut hazırlamak
tarzında bir isteğimiz bulunmaktadır.
Neden bu
isteğimiz bulunmakta, bunun üzerinde kısaca durmak istiyorum. 10uncu
maddeyle, Kurulun hizmet birimlerinden olan Genel Sekreterliğin
oluşumu ve görevleri düzenlenmektedir. Maddenin (2)nci
fıkrasında Genel Sekreterliğin hangi amaçla kurulduğu
vurgulanmaktadır. Buna göre, Genel Sekreterlik, Kurulun idari ve mali
işleri ile sekreterya hizmetlerini yerine getirmek üzere
kurulmaktadır. Genel Sekreterlik, Genel Sekreter, 4 genel sekreter
yardımcısı -buraya dikkatinizi çekmek istiyorum, biraz sonra
söyleyeceğim- bulunmakta ve yeteri kadar tetkik hâkimi ile bürolardan
oluşmaktadır.
Tabii, bu yasaya,
bu yasanın bu maddesine bu değişiklik önergesinin eklenmesini
istediğimizi belirtmiştim. Burada bir de Yargıtayın
görüşü var, Genel Sekreterliğin oluşumu ve görevleriyle ilgili
Yargıtay görüşü var, bunu da belirtmek istiyorum. Maddenin (2)nci
fıkrasının (g) bendinde Kurulun görev alanıyla ilgili
UYAPın kullanımının sağlanması Kurul Genel
Sekreterliğinin görevleri arasında sayılmıştır.
Bu sistemin kontrol ve denetiminin Adalet Bakanlığında
olması sebebiyle bu düzenlemenin Kurulun bağımsız
yapısına uygun olmadığı düşünülmektedir. Yani bir
kurulun içerisinde birtakım görevler var, bunlar bizatihi Kurul
tarafından yönetiliyor; birtakım kurallar var, bunu da Adalet
Bakanlığı kontrol ediyor ki bu uygun değildir diye
belirtiyoruz.
UYAP sisteminin
kontrol ve denetiminin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca
yapılması daha doğru olacaktır. UYAP bilişim
sistemiyle ilgili mevzuat bulunmaması nedeniyle, bunun kapsamı,
kullanım şekli ve elektronik ortamda bilgi güvenliğinin
sağlanmasındaki eksikliklerin tamamlanmasından sonra bunun
düzenlenmesi gerektiği kanısındayız. Bu hâliyle yargı
bağımsızlığını zedeleyecek ve UYAP ile var
olan tartışmaları sürdürecektir. Demek ki biz bu
tartışmaların önüne geçmek istiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, hak, hukuk ve adalet çok önemli kavramlardır. Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu bu kavramların tecellisinin
sağlanmasında önemli bir kuruldur. Parlamenter sistemlerde üç kuvvet
vardır bilindiği gibi, yasama, yürütme ve yargı. Yargı,
bunların kontrolünü ve yasalara uygun iş yapıp
yapmadıklarını kontrol etmektedir. Elbette ki, bu yargı,
yasama ve yürütmenin faaliyetlerini kontrol ederken, bir de
vatandaşlarımızın zaman zaman
sığındığı bir liman olma özelliği
taşımaktadır. Ancak, bu limana sığınacak
olanların bir kısmının temsilcisi olan muhalefet
milletvekilleri yani bizler ile mutabakat sağlamayı düşünmeyen,
yasaları dikta mantığıyla dikte ettiren iktidarın
çıkardığı ve yaptığı yasa güvenli liman olma
özelliğini taşımamaktadır, güvenli bir liman
olmamaktadır çünkü bizimle bari anlaşmalıydınız,
bizimle bari mutabakata varmalıydınız diye belirtiyorum.
Sayın
İyimaya, dünkü konuşmasında, hukukun üstünlüğü ve hukuk
felsefesi konularında vatandaşın anlamadığı
konuşmalar yaparak yüksek bilgisini ortaya koydu; ancak vatandaş bu
Anayasa değişikliği, işsizliği, açlığı,
yokluğu ve yoksulluğu, geciken adaleti önleyecek mi diye soruyor,
bunları bu Anayasa değişikliği yapacak mı diye soruyor.
Değerli
arkadaşlarım, siz bütün bunlara ne diyorsunuz, lütfen onu söyleyin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AKİF
AKKUŞ (Devamla)
konuyu her zaman olduğu gibi laf
kalabalığına getirmeyin diyoruz. Aksi takdirde Fransız
İhtilali sırasında ekmek bulamayan vatandaşlarına
Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler. diyen Marie Antoinetteten pek
farkınız kalmayacak diyorum.
Değerli
milletvekilleri, 10uncu madde HSYK Genel Sekreterliğinin kuruluş ve
görevlerini belirliyor dedik. Bu yasaya göre bürokratik oligarşiye zemin
hazırlanıyor. Niçin bürokratik oligarşiye zemin
hazırlanıyor? Çünkü burada görev yapacak olan bir kısım
tetkik hâkiminin atamasını bizzat bu Genel Sekreterlik yapıyor
yahut da en azından onun direktifleriyle bunların atanması söz
konusu oluyor ki şimdi bir düşünün, yani sizi bir kişi
atadı yahut atamanıza yardımcı oldu, siz vereceğiniz
kararlarda herhâlde zaman zaman bunun gözünün içine bakmaktan
kaçınmazsınız.
Bu bakımdan
bu yasa teklifiyle ilgili olarak verdiğimiz önergenin kabulünü diliyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
11inci madde
üzerinde üç önerge vardır.
Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
TBMM
Başkanlığına
574 sıra
sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısının 11. maddesinin 1. fıkrasında geçen
muvafakatlerini alarak yönündeki düzenlemenin görüş, öneri ve
onaylarını alarak şeklinde değiştirilmesini
saygıyla arz ederiz.
Hasip
Kaplan Nuri Yaman Akın Birdal
Şırnak Muş Diyarbakır
Ayla Akat
Ata Şerafettin
Halis
Batman Tunceli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının Genel Sekreter
ve genel sekreter yardımcılarının atanması, göreve
yetkileri başlıklı 11. maddesinin 3. fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Genel Sekretere,
yokluğunda kıdemli olan genel sekreter yardımcısı
vekâlet eder.
|
Ali İhsan
Köktürk |
Kamer Genç |
Malik Ecder
Özdemir |
|
Zonguldak |
Tunceli |
Sivas |
|
Şevket
Köse |
|
Halil Ünlütepe |
|
Adıyaman |
|
Afyonkarahisar |
BAŞKAN
Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısın;
1- 11. Maddesinin
birinci fıkrasının ikinci cümlesinin ve 3.
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, arz ve teklif ederiz.
Genel sekreter
adaylarının belirleneceği seçimde, Başkan Kurula
katılamaz, Kurul üyeleri en fazla üç adaya oy kullanabilir. En çok oyu
alan üç aday teklif edilmiş sayılır.
(3) Genel
Sekretere, yokluğunda en kıdemli genel sekreter
yardımcısı vekâlet eder.
|
Faruk Bal |
Metin
Çobanoğlu |
Rıdvan
Yalçın |
|
Konya |
Kırşehir |
Ordu |
|
Mümin İnan |
Kadir Ural |
Alim
Işık |
|
Niğde |
Mersin |
Kütahya |
|
Oktay Vural |
Behiç Çelik |
M. Kemal Cengiz |
|
İzmir |
Mersin |
Çanakkale |
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Şandır, kim konuşacak?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Mustafa Kemal Cengiz konuşacaklar.
BAŞKAN
Sayın Cengiz, buyurun.(MHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, biraz önce CHPnin önergesinde dört isim
okudu, kasten benim ismimi okumadı. Böyle bir şey olur mu ya? Kasten
okumadı efendim.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Tekrar okusun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Böyle bir şey olur mu Sayın Başkan? Dört imza okuyor
hem de. Hani altıncı olsa neyse. Böyle bir şey olur mu yani?
Bunlar nasıl Divan kâtipleri ya?
BAŞKAN
Sayın Genç, arkadaşımız okudu, inanmazsanız
tutanakları getiririm.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır efendim, ismimi okumadı. Dört imza okudu.
HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Efendim, zabıtlara bir bakalım.
KAMER GENÇ (Tunceli)
- Bakın, CHPnin önergesinde dört imza okudu. Benim burada ismim var.
Çıksın özür dilesin efendim, çıksın özür dilesin.
BAŞKAN
Tutanakları getirteceğim ben.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, özür dilesin oradan efendim.
BAŞKAN
Arkadaş okudum diyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Niye okumuyor efendim, niye okumuyor?
BAŞKAN La
havle vela kuvvete
(Gülüşmeler)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Gözü görmüyor mu? O zaman özür dilesin.
BAŞKAN
Okudum diyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bunlar AKP olarak bana karşı
büyük bir kin duyuyorlar.
AHMET YENİ
(Samsun) Ya seninle işimiz yok be!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben bu memleketi talan edenlere karşı
savaşıyorum, bu memleketi soyanlara karşı
savaşıyorum. Bunlar aynı düşüncedeler. Benim ismimi kasten
niye okumuyor efendim? Olur mu böyle bir şey?!
BAŞKAN
Sayın Genç, Sayın Özçelik diyor ki: Okudum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Okumadı. Tutanağa bakalım.
BAŞKAN
Müsaade edin.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bakalım tutanağa.
BAŞKAN
Müsaade edin.
Siz de diyorsunuz
ki: Okumadı. Ben de diyorum ki: Tutanakları getirteceğim,
okumamışsa özür dileteceğim, okumuşsa siz ne
yapacaksınız?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Okuduysa ben özür dileyeceğim.
BAŞKAN
Peki.
Buyurun
Sayın Cengiz.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 11inci maddesi için vermiş olduğumuz
önergemiz üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 11inci maddenin
birinci fıkrasının ikinci cümlesinin
değişikliğini talep etmekteyiz. Bu teklifimizle
tasarının genelinde dikkati çeken cümle bozukluğu, tesis
edilmeyen hukuk dili daha anlam ve anlaşılır bir yapıya kavuşmaktadır.
Yine, 11inci
maddenin üçüncü fıkrasının, değişiklik talebimizle,
genel sekretere vekâlet edecek yardımcılarının
arasındaki kıdem esasına dayanan yargı temayülünün kanunda
ve uygulamada yansıtılmasının daha doğru
olacağına inanıyoruz ve bu konuda da teklifimizi bu yönde
hazırlamış bulunuyoruz. Bu bağlamda önerimize de
desteğinizi bekliyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine, çok önemli bir kanun
tasarısını burada görüşmekteyiz. Yüce Meclis yine uzun bir
mesai ile çalışmaktadır. Bu çalışmalarının
heba edilmemesi, bu kanunun eksik ve unutulan noktalarının eklenmesi,
bizlerin de olumlu katkılarının yansıtılması,
hukuk adına, adalet adına ve milletimize hizmet adına daha
doğru bir yaklaşım olacaktır.
Avrupa
Birliği uyum yasası içinde ve ileri bir tasarı olarak sunulan bu
tasarıda şu sorulara veya tasarıda olmayan şu mevzulara
HSYK nasıl bir çıkış yolu bulacaktır, biz de merak
ediyoruz.
1) Adli ve idari
hâkim-savcıların kararnamelerin hazırlanması genel
sekreterlerin görevleri arasında bulunmaması ve bunun da yine bir
belirsizlik yaratması acaba ileri bir düşünce midir?
2) Eskiden çok
eleştirilen, demokrasi açısından adaletin
bağımsızlığı noktasında da
tartışılan konu yani atama ve yetki kararnamelerini Adalet
Bakanlığının hazırlayarak böylece siyasi otoritenin
yargı üzerinde etkisi devam mı ettirilecektir?
3) Tasarıda
Genel Sekreterin görev süresi, görevden alma veya açığa alma
konularında bir dayanak var mıdır? Bunlar ve bu olaylar bu
Kurulda cereyan ederse bu prosedür nasıl işletilecektir?
4) Genel Sekreter
ve yardımcıların atanması, yokluklarında vekâlet
işlemleriyle ilgili hukuki altyapı veya belirlilik ve netlik yoktur.
Bunu nasıl aşmalıyız?
5) Genel sekreter
yardımcılarının sayısının 4 olması,
Kurulda üç daire bulunması, mantık dışında 4üncü
genel sekreter yardımcısı kadrosu yedeklenme midir yoksa
kişilere özel bir yaklaşım mıdır?
6) Kurulda görev
yapacak tetkik hâkimlerinin bu tasarıda planlanmayarak
sayısının belirlenmemesi ve bunun
karşılığında yeteri kadar ifadesi
kullanılması adalet ve hukuk mecrasında idareyi keyfiyete
sürükler, siyasi erk bunu iyi niyetle kullanmaz. Hükûmetlerle birlikte bakanlar
değişir, bakanlar gelir, gider, yeter sayısı da
değişir. Bundan dolayı tetkik hâkimlerimizin mağduriyeti de
ortaya çıkar ve bu hâkimlerimiz görevlerini ifa edemez, gel, gitler
artar, gel, gitlerin artması Kurul çalışmalarını
etkiler ve bundan hem Kurul hem de tetkik hâkimlerimiz çok büyük bir zarar
görür. Bu nedenle, adalet ve hukuk zemininde boşluk olmamalıdır.
Boşluklar ve fluluklar adalet zemininde her zaman adaletin farklı
tecelli etmesini, farklı yorumlanmasını ve milletimize de
farklı yansımalarını tecelli ettirir. Böyle hataların
yapılmamasını, belirgin ve keskin hatlarla
yasalarımızın ve mevzuatımızın ortaya
konulmasını ve bu boşlukların da bu Meclis çatısı
altında bırakılmadan geçilmesini ve bizlerin önerilerinin de
mutlaka bu çatı altında değerlendirilmesini, iyi niyetli
önergelerimizin, özellikle hukuk altyapısını oluşturacak,
hukuk dilini bizlere burada ifade eden önergelerimizin kabulünü rica ediyoruz.
Özellikle bu
tasarının geneline baktığımızda dil
yapısında, cümle yapısında, hukuk dili yapısında
çok eksikliği görüyoruz. Yine, önümüze, olgunlaştırılmadan,
tartışmadan, farklı görüşleri almadan, komisyonlarda yeteri
derecede tartışmadan, muhalefetin de olumlu görüşleri
alınmadan acil ve acele bir tasarı önümüze getirilmiş ve bu acil
ve acele tasarıyı görüşüyoruz, konuşuyoruz ve Meclisten
geçiriyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) Diliyorum ki, bizlerin de görüş ve önerileri
dikkate alınır ve bu yasa milletimize ve adalet mecrasına
hayırlar getirir.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının Genel Sekreter
ve genel Sekreter yardımcılarının atanması, göreve
yetkileri başlıklı 11. maddesinin 3. fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Genel Sekretere,
yokluğunda kıdemli olan genel sekreter yardımcısı
vekâlet eder.
Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 574 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 11inci maddesiyle ilgili
olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum ve
hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın
Başkan, tabii, benim bu yasayla ilgili çok ciddi bilgim var.
Danıştayda bir defa on dört sene hâkimlik-savcılık
yaptım, yargıdan gelen bir insanım.
Şimdi, bu
yasanın esasıyla ilgili çok ciddi bilgilerimiz var. Bu yasada çok
önemli eksiklikler var.
Bu yasayla
ilgili, tabii daha dağıtılır dağıtılmaz
bazı maddelerle ilgili verdiğimiz önergeler var ama temel konularda
verdiğimiz önergeler var ama AKP, her madde üzerinde milletvekilinin
vermesi gereken temel kanunla ilgili iki önergeyi vermiş
kapatmış, o önergelerimiz üzerinde konuşmamak için bizi burada
konuşturmamaya çalıştılar.
Şimdi, zaman
zaman, Başkanlık Divanında oturan kâtip
arkadaşlarımız
Ben yerimdeyim, ben duymadım ismimi
okuduğunu çünkü o kadar yani küçük bir sesle okunuyor ki şeyler, biz
Genel Kurulda konuşulanları duymuyoruz.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bakın, yargı bir devletin temel
direğidir. Hâkim tarafsız olmalıdır, hâkim kararında
özgür olmalıdır. Diyorlar ki: Adaletin kestiği parmak
acımaz. Bu büyük bir sözdür ama siz, hele özellikle bu adalet
teşkilatı ve Adalet Bakanlığı zamanında hâkimlik
öyle bir rayından saptırıldı ki bir defa, hâkim
bağımsızlığı diye bir şey kalmadı.
Şimdi öyle kişileri getirdiniz
Şimdi, bir
şey yapıldı, Hakimler ve Savcılar Kuruluna hâkimler ve
savcılar bir seçim yaptılar. Normal olarak, hâkimler ve
savcılar, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği tarafsız,
bağımsız karar verebilmeleri için kendilerinin de o statüde
olması lazım.
Bir seçim
yapıldı, gazetelerde boy boy resimler çıktı, listeler
çıktı. Adalet Bakanlığı dedi ki: Benim şu
adaylarımı seçeceksiniz. ve ondan sonra o kişiler
çıktı. (AK PARTİ sıralarından Yalan sesleri)
AHMET YENİ
(Samsun) Kimse öyle bir şey demedi.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, ben bunda büyük bir vahamet gördüm, büyük bir ürküntü
duydum. Eğer bir memlekette Türk milleti adına karar veren hâkimler
yani bunlar herhâlde 2 kilo makarnaya, 1 kilo kömüre oy vermediler, o kesin ama
Adalet Bakanlığının belirlediği listeye göre kendi
geleceklerini belirleyen, kendilerinin özlük işlerini inceleyen,
kendilerinin nakil ve terfilerini sağlayan eğer bir kurulun
oluşturulmasında eğer siyasi bir iktidarın etkin
olması konusunda oy kullandılarsa o ülkede korkunç bir durum
vardır, o ülkede artık yargı yok demektir.
AHMET YENİ
(Samsun) Hâkimlere hakaret ediyorsunuz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Kimsin? Senin aklın ermez böyle şeylere. Ahmet Bey, ben
seni iyi tanıyorum da neyse! Ben burada kendi fikirlerimi söylüyorum.
Bir memlekette
hâkimlik mesleği en kutsal bir meslektir. Şimdi yani Adalet
Bakanlığı böyle bir liste veriyor ve o liste çıkıyor.
Şimdi
gelelim, biz bu Adalet Bakanını tanıyoruz. Şimdi, Tayyip
Erdoğan diyor ki: Yargı benim ciğerimi kanatıyor. diyor.
Bu nasıl olur arkadaşlar? Hangi kararı oradan veriyor? Verilen
birtakım kararlarda bazı özelleştirme kararları var, bu
özelleştirme kararlarında devlet büyük bir zarara
uğratılmış. Danıştaya dava
açılmış. Açılan davalarda Danıştay demiş ki:
Sen bu özelleştirilen mülkü çok küçük bir değerle
satmışsın. Dolayısıyla iptal ediyor. Onların
içinde Tayyip Beyin yakın adamlarının sahip oldukları
mülkler var. Tayyip Bey diyor ki: Eğer kamunun malları çok küçük bir
değerle benim yandaşlarımın mülkiyetine geçmezse, bunun
geçmesine engel olan bir yargı kararı varsa o benim ciğerimi
kanatır. diyor.
AHMET YENİ
(Samsun) Yalan!
KAMER GENÇ
(Devamla) Maşallah, ne ciğer, ne ciğer değil mi, ne
ciğer arkadaşlar! AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Yahu ben bin tane misal veriyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) Misal veriyormuş! Yalan konuşuyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, Adalet Bakanlığı tarikatlar ve
cemaatlerin eline geçmiş.
AHMET YENİ
(Samsun) Al bir yalan daha!
KAMER GENÇ
(Devamla) Hanefi Avcı diyor ki
Seninle Hanefi Avcı geldi,
görüştü mü, sana şikâyet dilekçesini verdi mi? Verdi, verdi. Diyor
ki: Ben Adalet Bakanına gittim, şikâyet dilekçesini verdim; uzun
zaman işleme girmedi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KAMER GENÇ
(Devamla) Sonra anladım ki Adalet Bakanlığı Teftiş
Kurulunun başkan vekillerinden önemli birisi Fethullah Gülenin en önemli
adamlarındanmış, tarikatların en önemli adamlarındanmış.
Dolayısıyla benim hiçbir şikayetim nazara alınmadı.
diyor.
AHMET YENİ
(Samsun) Bir yalan daha! Hep yalan konuşuyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ya, bakın, aklı eren, insan olan yargı
teşkilatının bağımsız olmasını ister.
Yargı bugün tarikatların ve cemaatlerin eline geçerse
Arkadaşlar, yağcılıkta sınır yok. Zaman zaman
sizinkiler çıkıyorlar, yağ çekiyorlar, yani bunun
sınırı yok. Onun için, önemli olan, insan haysiyetine yaraşır,
bir ülkede adalet mekanizmasının işlemesi lazım.
Şimdi, eğer bir memlekette eğer adalet cihazı tarikatlar ve
cemaatlerin eline geçmişse, hak ve adalet mefhumları bir tarafa
itilmiş de birtakım kişilerin, cemaatlerin ve tarikatların
paralelinde hareket ediyorsa orada adalet olmaz. Onun için, yani bunları
Tabii, zamanımız çok yetmiyor, burada açıkça
düşüncelerimizi de söyleyemiyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) Keşke imkân olsa da bunu uzun uzadıya
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
saniye.
Şimdi,
tutanağı getirttim.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının Genel Sekreter ve
Genel Sekreter Yardımcılarının atanması, görevi,
yetkileri başlıklı 11inci maddesinin üçüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Genel sekretere
yokluğunda kıdemli olan genel sekreter yardımcısı
vekâlet eder.
|
Ali İhsan
Köktürk |
Kamer Genç |
Malik Ecder
Özdemir |
|
Zonguldak |
Tunceli |
Sivas |
|
Şevket
Köse |
|
Halil Ünlütepe |
|
Adıyaman |
|
Afyonkarahisar |
AHMET YENİ
(Samsun) Ne diyecek şimdi utanmadan? Sayın Başkan, ne diyecek
şimdi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, ben, arkadaşımız
okumuş, duymamışım, özür diliyorum. Mesele şu
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Ben Başkanlık Divanından da şunu rica ediyorum:
Genel Kurulda okunan şeyleri Genel Kurulda oturanın
anlayacağı şekilde ses yüksek çıksın efendim. Ben
arkadaşımdan özür diliyorum.
BAŞKAN Ben
de ona dikkat edeceğim bundan sonra.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN
Evet
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Kamer Genç konuşurken Grup
Başkanımızın ismini de anarak, Grup
Başkanımızın söylediği sözleri çarpıtarak itham
etmiştir. Uygun görürseniz cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın, Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin AK PARTİ Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önemli bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Tabii, burada
herkes görüşlerini söyleyecek, bu kürsü onun için ama bunları
doğru söylememiz hepimiz için de bir vazife.
Şimdi,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluyla ilgili bir seçim yapıldı.
Seçimde aday olanlar birinci sınıf hâkimler, seçiciler hâkimler,
seçimin yönetim ve denetimini yapanlar yine hâkimler. Böylesi bir ortamda seçim
yapıldı ve seçim sonuçları da ortaya çıktı.
Seçilemeyenlere baktığınızda 2.600 küsur civarında oy
aldığını görüyorsunuz, öbürlerine
baktığınızda yüzde 60ın üzerinde oy
aldığını görüyorsunuz. Her ilde de yapılan oylamalara
baktığınızda da hâkimlerin ve savcıların kahir
ekseriyetinin böyle bir değerlendirmeye gittiğini görüyorsunuz.
Şimdi,
hâkimler ve savcıların üzerinde Adalet
Bakanlığının etkisi olmaz çünkü onları
başsavcı yapan, reis yapan, iyi bir yere veya kötü bir yere atayan,
mesleğinden ihraç eden, disiplin cezası veren kim? HSYK. Eğer, o
Kurul, adil davranmış olsalar idi, hâkim ve savcıların
haklarını, hukukunu korusalar idiler yargı
bağımsızlığına, hâkimlik teminatına
saygı gösterseler idiler diğerleri veya bir başkaları, kim
çıkarsa çıksın seçilemezlerdi. Esasında bu seçim o Kurulda
görev yapanlara da bir cevaptır: Biz böyle kurul istemiyoruz.
Hâkimliğin, savcılığın teminatını; hukukun,
yargının bağımsızlığını gözeten ve
koruyan bir kurul istiyoruz. Ona bir cevap vermişlerdir.
Bir şey daha
söylüyorum: Biz AK PARTİ olarak yargının yandaş
olmasının ve herhangi bir siyasi grubun, ideolojinin eline geçmesini
ülke için en büyük felaket olarak görüyoruz, felaketlerin en büyüğüdür.
Onun için, bu düzenlemelerde yargının ele geçmesi yok ama birilerinin
elinde olduğunu zannettiği oyuncağın da elinden
çıkması söz konusudur, belki ondan rahatsızlık olunabilir.
Bir başka
şey, Sayın Başbakanımız yargı
kararlarını eleştirdi, biz de eleştiriyoruz. Ben, birkaç
karar vereceğim. Bir kamu görevlisi müracaat ediyor, Benim genel müdür
olmam lazım. diyor. Bakanlık cevap vermiyor, Millî Eğitim
Bakanlığı. Cevap vermeyince Danıştaya dava açıyor
ve idari mahkemeye dava açıyor, mahkeme diyor ki: Bu genel müdür
yardımcısı olması lazımdır. Danıştaya
gidiyor, Danıştay kararı onuyor, kesinleşiyor. Şimdi,
buyurun, buradan bakayım! Danıştayın, idari mahkemenin veya
Danıştayın böyle bir karar verme hakkı var mı? Böyle
bir karar verebilir mi? Bu kararı veriyor. Peki, ben bu kararı
verenlere Siz hukuka değil ideolojinize göre karar veriyorsunuz. Bu,
hukuku zedeler, adaleti zedeler. dersem yanlış mı olur?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Köprü zammı... Nasıl karar verebilir? Böyle
bir şey olabilir mi?
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, teşekkür ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hangi ideoloji yahu?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Ben genel müdür oluyorum, yapmak istemiyor...
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, teşekkür ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sen hâkimlikten ne anlarsın?
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Onun takdiri, kime ait, Danıştaya mı
ait? Bakıldığı zaman buradan onlarca karar gösteririm,
hukukun hsi yok ama siyasetin her harfi var.
Hepinize
saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, Bekir Bey Danıştay kararıyla
ilgili diyor ki: Şöyle yapmış, böyle yapmış.
Hâkimlik yapmamış ki! Kendisi kasaba avukatlığından
gelmiş. Yani Bekir Beyi davet ediyorum yani hangi televizyonda
istiyorsa... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Sen hukuk bile okumadın.
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.36
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.42
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
574 sıra
sayılı Tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
4.- Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/961) (S. Sayısı:
574) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Adalet
Bakanı Sayın Erginin pek kısa söz talebi vardır, kendisine
onu veriyorum.
Buyurun.
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Biraz önceki
önerge üzerinde söz alan Sayın Milletvekili, burada önergesini savunur
iken, Adalet Bakanlığında çalışan bürokrasideki
arkadaşları -ki tamamına yakını hâkim ve savcı
unvanındadır- Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu için yapılan
seçimde oy kullanan 11 bin civarında seçmen -ki tamamı hâkim ve
savcıdır- ayrıca Bakanlığımıza dönük olarak
daha önce defalarca tekzip edilmiş iddiaları gündeme getirerek, çok
bu Meclisin mehabetine, üslubuna, adabına uymayan bir tarzda
ağzına gelen lafları sarf etmiştir. Ben buradan sadece
şunu ifade edeceğim: Biraz önce Başkanlık Divanında
görev yapan Kâtip Üye Arkadaşımıza yapmış olduğu
itham da ortadadır. Arkadaşımız ismini okumasına
rağmen okumadı diye ısrarla bas bas
bağırmıştır.
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Fakat özür diledi, burada niye gündeme getiriyorsunuz?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Ben şu kadarını ifade ediyorum:
Şerefli, haysiyetli, onurlu insanlar iddialarını ispat ederler.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan...
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkanım...
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, Sayın Kamer Gençin
konuşmasına, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Bekir Bozdağ çıktı cevap verdi, Bizim grubumuza
sataşma var düşüncesiyle cevap verdi. Acaba Sayın Bakan,
Sayın Kamer Gençe hangi sıfatla cevap veriyor?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Bakan sıfatıyla.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Şimdi İddialarını ispat etmeyen
şerefsizdir anlamında bir hakaret cümlesini Sayın Bakanın
kullanmaya hakkı var mı?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Ben öyle demedim. Şerefli insanlar
iddiasını ispat eder. dedim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Ya Sayın Bakan sözünü geri alsın ya da
bunu bizim grubumuza bir sataşma olarak alıyorum ve söz istiyorum
efendim.
BAŞKAN
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Adalet
Bakanı Sadullah Erginin partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önemli bir yasa tasarısını görüşüyoruz.
Zaman zaman gergin bir atmosfer olabiliyor, zaman zaman heyecanlı
konuşmalar olabiliyor, amacı aşan sözler sarf edilebiliyor.
Bütün bunları olağan karşılıyorum. Bu sözlere
karşı ilgili arkadaşlar çıkıp cevaplarını veriyorlar,
açıklamalarını yapıyorlar. Bunu da bir saygı
anlayışı içerisinde dinliyoruz. Biraz önce Sayın Kamer
Gençin konuşmasına karşılık Sayın Bekir
Bozdağ çıktı, bir açıklama yaptı. İç Tüzükten
doğan hakkını Sayın Başkandan talep etti, Sayın
Başkan uygun gördü, açıklamasını yaptı.
Oturduğumuz yerden gayet sakin bir şekilde dinledik. O konu orada
bitti. Sayın Başbakana veya Hükûmete yönelik eleştiriler
vardı, bu cevaplandı.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Eleştiri miydi, hakaret miydi?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Efendim, her neyse, her neyse. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Nasıl Kamer Gençi savunuyorsun?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bunları Sayın Bozdağ cevapladı.
Şimdi, Sayın Bakan, Grubumuza mensup bir milletvekili
arkadaşımıza karşı, Önerge hakkında söz
istiyorum. gerekçesiyle grubumuza mensup arkadaşımızı
şerefsizlikle suçlamaya varacak bir cümle sarf etti. Sayın Bakan,
burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Siz
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
DURDU MEHMET
KASTAL (Osmaniye) İspatlamak zorunda.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Sayın Kamer Genç de hatalı
konuşmuşsa o da hatalı konuşmuştur. O eleştiri de
yapılır, bu ayrı bir şey. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Özür diledi.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Sayın Gençin konuşması bir
Sayın Bakana burada hakaret etme hakkını vermiyor, Sayın
Bakanı kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Sayın Gençe veriyor mu?
DURDU MEHMET
KASTAL (Osmaniye) Sayın Gençe mi veriyor? Sayın Genç hakaret
ediyor!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Sayın Bakanı kınıyorum.
Sayın Gençin hitabının cevabını verecek olan, ona
karşı açıklama yapacak olan iktidar partisi grubudur. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Bakanlığa yapılan hakarete kim
cevap verecek? Olur mu öyle şey?
SUAT KILIÇ
(Samsun) Bakanlar Kuruluna yönelik hakareti kim cevaplayacak?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Adalet Bakanlığına yönelik
açıklamalar Hükûmete yöneliktir. Siz açıklama da yapsanız
Sayın Bakan, bunu bir hakaret cümlesiyle bağlayamazsınız.
Siz hem Meclisin mehabetine yakışmamıştır.
diyeceksiniz, ondan sonra çok daha ağır bir cümleyi sarf edeceksiniz.
Yakıştı mı bu? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
AGÂH KAFKAS (Çorum)
Hak etti!
SUAT KILIÇ
(Samsun) Bakan, Bakanlar Kurulu adına konuşma yetkisine sahip her
zaman.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bakın ben size
Sayın Bozdağ biraz
önce burada bir açıklama yaptı, bir Danıştay
kararından alıntılar yaparak bir şeyler söyledi, dinledim.
Ben bir iki gün önce bir basın toplantısı yaptım. Plan ve
Bütçe Komisyonunda görüşülecek olan bir kanun teklifi var, kamu
görevlilerinin kişisel kusurları nedeniyle işledikleri suçlardan
dolayı onun hakkında dava açılamayacak artık. Eğer bu
böyle yasalaşırsa Anayasa Mahkemesine gideriz. dedik. Bir sayın
başbakan yardımcısı dedi ki: Ooo, o eski Anayasa Mahkemesi
değil. Yani Anayasa Mahkemesini ele geçirdik... Sizin hukuk
anlayışınız bu maalesef. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Kim dedi? Hangi bakan dedi? Söyle adını, kim
söyledi?
SUAT KILIÇ
(Samsun) Ne zaman söyledi? Nerede söyledi?
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
4.- Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/961) (S. Sayısı:
574) (Devam)
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, efendim, ben
BAŞKAN Bir
saniye
Şimdi okutuyorum, okunsun sizi dinleyeceğim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben şimdi, orada konuşulan sözü
duymadığımı söyledim ve sövdü ise yani duymadım.
Arkadaşlara sordum, Duymadık. dediler.
DURDU MEHMET
KASTAL (Osmaniye) Her gün sövüyorsun sen!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Duydunuz mu arkadaşlar? Duymadık. dediler. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Yani yanlış
anladıysam özür diledim. Yani bundan daha insancıl bir
davranış olabilir mi?
Ondan sonra,
Bekir çıkmış burada diyor ki: Seni darbecilere
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ
(Samsun) Saygılı ol, saygılı!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben 1966da Danıştay hâkimliği imtihanını
bileğimin hakkıyla kazandım. 1966da darbe yoktu. Bekir sen daha
o zaman çocuktun, sen o zaman donla geziyordun.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) 1982de darbe vardı, sen o zaman Danışma
Meclisi üyesiydin.
BAŞKAN
Evet, buyurun.
TBMM
Başkanlığına
574 sıra
sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısının 11. maddesinin 1. fıkrasında geçen
muvafakatlerini alarak yönündeki düzenlemenin görüş, öneri ve
onaylarını alarak şeklinde değiştirilmesini
saygıyla arz ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI
SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yaman. (DTP sıralarından alkışlar)
M. NURİ
YAMAN (Muş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 574
sıra sayılı Kanun Tasarısının 11inci maddesiyle
ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bu nedenle hepinizi en içten duygularla selamlıyorum.
Gecenin bu
saatinde sabırlarınızı da taşırmamak üzere
kısa ve öz olarak değineceğim bir iki konu var.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten, bugün devletin çok önemli bir kurumu ile ilgili,
yine bu kurumun içinde görev yapacak olan, adalet gibi yüce bir görevi
sağlamaya yönelik hâkim ve savcıların çalışma
düzenleri, özlük hakları ve bunların bu görevi yaparken
uyacakları kuralları belirleyen önemli bir yasayı
görüşüyoruz. Tabii, adalet gibi o yüce görevi yerine getiren insanlar
sadece bu Bakanlık içinde çalışan hâkim ve savcılar
değildir. Bu birim, merkez biriminin dışında taşrada,
Anadolunun en ücra köşesinde görev yapan hâkim ve savcılarla birlikte
bu kurum içinde yer alan çeşitli birimleriyle bu hizmeti yerine getiriyor.
Bu birimler
içinde, bizim Barış ve Demokrasi Partisi Grubu olarak, en çok
vatandaşlarımızın karşı karşıya
kaldığı ceza ve tevkif evlerinin konumu ve durumu ile buradaki
tutuklu ve hükümlülerin sağlık sorunları en önemli başvuru
ve müracaat yolları oluyor. Hemen hemen bölgedeki hiçbir aile, hiçbir
ilçe, hiçbir ilde insan kalmamıştır ki bugün Adalet
Bakanlığının bilhassa ceza ve tevkif evleriyle bire bir
ilgili duruma gelmemiş olsun. Bu konularla ilgili -yaklaşık 10
kişinin üzerinde- karşılaşılan sorunları gerek
Sayın Bakana yazılı bir başvuruyla gerekse sözlü olarak
notlarımızı ilettik ve bunlarla ilgili, bugüne kadar ölümcül
hasta durumunda bulunan çok kişiyle ilgili, kısa sürede olmasa bile
belli bir süre içinde sağlık sorunlarıyla ilgilenilmedi
değil. Örneğin, bunlardan Mutluk Pozun, Ahmet Öztürk, Mehmet Araç,
Hamza Bulut, Nevzat Kaya ve Güler Zere gibi, bu başvuruların geç de
olsa bir nebze çarelerine bakıldı, sağlık hizmetleriyle
ilgilenildi.
Yine, uzun
yıllardan beri cezaevlerinde kalan ve bölge insanının
aldığı cezaların çokluğunu da dikkate alırsak çok
sayıda nakil işlemleri için başvurularımız, oldu. Ne
yazık ki bu nakil işlemlerinde Bakanlığın bürokrasisi
istenilen biçimde çalıştırılmadı. En son
başvurumuzda, birçok defa aldığımız yanıtlarda da
mevcut cezaevlerinin, özel korumalı bu cezaevlerinin
kadrolarının doluluğundan bahsedilerek bu istekler yerine
getirilemedi.
Yine,
sağlıklarıyla ilgili olarak bilhassa Avrupa Birliği
İlerleme Raporunda da değinildiği gibi, mahkûmlara
sağlanan sağlık hizmetlerinin yetersizliği
Sürekli bir
sağlık görevlisinin bulunmamasını bildirmemize de
rağmen çok sayıda mahkûm ve hükümlü sağlık hizmetlerinden
de yararlanmamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, adalet hizmeti, Adalet Bakanlığının sadece
merkezdeki hâkim ve savcılarla yürütülen ceza ve hukuk davaları
değildir. Bunların cezalarının infazını
sağlayan bu cezaevlerinde kapasitesinin üzerinde hükümlü ve tutuklular
bulunduğu için gerçekten zor durumda yaşıyorlar. Sizleri bilmem
ama biz bu başvurulardan dolayı çok sayıda cezaevini gezdik, çok
sayıdaki bu hükümlü ve tutukluları ziyaret ettik. Gerek
Diyarbakır Cezaevinde gerek Sincan ve Muştaki cezaevlerinde
buralarda giriş ve çıkışlarda oradaki görevli
arkadaşlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
M. NURİ
YAMAN (Devamla) Bilhassa cezaevi müdürlerinin ve onlarla birlikte
çalışan infaz koruma memurlarının tutumları ve
davranışlarıyla ilgili çok şikâyetler aldık.
Bunları zaman zaman Sayın Bakanlığa,
Bakanlığın yetkililerine bildirmemize rağmen bunlarla
ilgili herhangi bir iyileştirmenin bugüne değin
gerçekleşmediğini de görmenin üzüntüsünü yaşıyorum.
Sayın
Bakanım, lütfen, bu konularla ilgili olarak belki diğer bölgelerden
size fazla başvuru yapılmayabilir. Bilhassa buralardaki
sağlık sorunlarıyla, buralarda ailelerinden uzak mesafelerde
bulunan o hükümlülerin hiç olmazsa bayramlarda görüşmelerini sağlamak
üzere bunların nakilleriyle ilgili gerekli talimatlarınızı
ilgili makamlara bildirmenizi diliyor ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Çalışma
süremiz tamamlanmak üzere olduğundan, alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 10 Aralık 2010 Cuma günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.56