DÖNEM: 23 CİLT: 84 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
30uncu
Birleşim
10 Aralık 2010 Cuma
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemirin, Dünya İnsan Hakları Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet
Bakanı Faruk Çelikin cevabı
2.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, Dünya İnsan
Hakları Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması ve Devlet Bakanı Faruk Çelikin cevabı
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Afşin-Elbistan
Termik Santrali İşletmesinin sorunlarına ve çözüm önerilerine
ilişkin gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Konya
Milletvekili Ayşe Türkmenoğlunun, İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesinin kabulünün 62nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, bireylerin düşüncelerini özgürce ifade
etmelerine ve serbestçe toplantı yapmalarına ilişkin
açıklaması
3.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin
kabulünün 62nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
4.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, Aydın ilinde aşırı
yağış nedeniyle meydana gelen afete ilişkin
açıklaması
5.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesinin kabulünün 62nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
6.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, ülkemizde 121 bin kişinin cezaevlerinde çok
kötü koşullarda yaşam sürdürdüklerine ilişkin
açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Edibe Sözenin, insan haklarına ilişkin
açıklaması
8.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı Strateji Geliştirme Dairesi
Başkanlığındaki personele baskı
yapıldığına ilişkin açıklaması
9.-
Eskişehir Milletvekili Beytullah Asilin, İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesinin kabulünün 62nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
10.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Çin Özerk Uygur Bölgesinde
yaşayan Türklerin işkence gördüklerine ilişkin
açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Halide İncekaranın, milletvekillerinin
üsluplarına ilişkin açıklaması
12.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
merhum Başbakan Adnan Menderesin özel hayatına dair ifadelerine
ilişkin açıklaması
13.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, merhum
Başbakan Adnan Menderesin özel hayatına dair ifadelerine
ilişkin açıklaması
14.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
merhum Başbakan Adnan Menderesin özel hayatına dair ifadelerine
ilişkin açıklaması
15.- Adalet
Bakanı Sadullah Erginin, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, merhum
Başbakan Adnan Menderesin özel hayatına dair ifadelerine
ilişkin açıklaması
16.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, merhum Başbakan Adnan Menderesin özel
hayatına dair sözlerini geri aldığına ve ailesinden özür
dilediğine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 22 milletvekilinin, bireylerin
telefonlarının yasadışı dinlenmesi konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/957)
2.- İzmir Milletvekili
Kamil Erdal Sipahi ve 21 milletvekilinin, astsubayların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/958)
3.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit ve 20 milletvekilinin, 12 Eylül askerî darbesi
döneminde Hava Kuvvetleri Komutanı olan emekli Orgeneral Tahsin
Şahinkaya ile ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarının
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/959)
4.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 24 milletvekilinin, sosyal yardımlaşma
ve dayanışma vakıflarının yaptığı
yardımlarda yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/960)
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Kütahya
Milletvekili Soner Aksoyun, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(2/340) (S. Sayısı: 395)
4.- Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı ile Adalet Komisyonu
Raporu (1/961) (S. Sayısı: 574)
5.- Erzurum
Milletvekili Muzaffer Gülyurtun; 1219 sayılı Tababet ve
Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (2/401) (S. Sayısı: 374)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adalet
Bakanı Sadullah Erginin, Ordu Milletvekili Rahmi Günerin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, AK
PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın, Gaziantep Milletvekili Yaşar
Ağyüzün, Başbakana sataşması nedeniyle konuşması
4.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın, CHP Genel Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Konya Milletvekili Faruk Balın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.- Konya
Milletvekili Faruk Balın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Gürültü ve
kavga nedeniyle İç Tüzükün 68inci maddesine göre ikinci kez
birleşime ara vermek yerine, birleşimi kapatması gerektiği
hâlde kapatmaması nedeniyle Oturum Başkanının tutumu
hakkında
X.- OYLAMALAR
1.- Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, bazı kamu kurumlarına ait
evrakların kargo şirketi ile gönderilmesine ve imha edilmesine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Mustafa Demirin cevabı (7/16673)
2.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, ataması yapılan ve kurumdan
ayrılan personele ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/16735)
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, bir siyasi parti ilçe
başkanı hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/16814)
4.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin, Isparta-Yakaören köyünde yeraltından
çıkan gaza ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/16866)
5.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Akkuyuda kurulması
kararlaştırılan nükleer güç santraline ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/16938)
6.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, akaryakıt
dağıtımı yapan firmalar ve Niğdedeki petrol arama
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/16940)
7.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Akkuyuda nükleer enerji santrali
kurulmasına dair anlaşmadaki devretme hakkıyla ilgili hükme
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/16941)
8.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Akkuyuda kurulacak nükleer santralde
kullanılacak VVER-1200 tipi reaktörlere ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/16942)
9.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Akkuyuda kurulacak nükleer enerji
santralinde kullanılacak yakıt cihazlarının teminine ve
proje şirketine tahsis edilecek araziye ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/16944)
10.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, TKİnin binaları ile Diyanet
Vakfının gayrimenkullerinin takas yapıldığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/17082)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.05te açılarak altı oturum yaptı.
Iğdır
Milletvekili Ali Güner, Haydar Aliyevin 7nci ölüm yıl dönümüne,
Niğde
Milletvekili Mümin İnan, Niğde ilinin ekonomik ve sosyal
sorunlarına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, hayvancılığın
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmasına
Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz cevap verdi.
Konya
Milletvekili Ali Öztürk, Mevlânânın 737nci vuslat yıl dönümüne ve
anma törenlerine;
Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş,
Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış,
Haydar Aliyevin
7nci ölüm yıl dönümüne ve Türk-Azerbaycan dostluğuna;
Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici, Uluslararası Yolsuzlukla Mücadele Gününe,
Düzce
Milletvekili Celal Erbay, sürgünde yaşamakta olan Ahıska Türklerine,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin,
Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğanın,
Ülkemizde
uygulanmakta olan tarım politikalarına ilişkin
açıklamalarına Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz cevap verdi.
Niğde
Milletvekili Mümin İnan, Devlet Bakanı Cevdet Yılmazın
konuşmasına ilişkin bir açıklamada bulundu.
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 22 milletvekilinin, üniversite öğrencilerinin
barınma sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/953),
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 23 milletvekilinin, yaş sebze ve meyve
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/954),
İstanbul
Milletvekili Hasan Macit ve 19 milletvekilinin, 12 Eylül askerî darbesinin sonuçlarının
araştırılması (10/955),
Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani ve 19 milletvekilinin, Hakkâri ili Geçitli köyü
yakınlarında meydana gelen patlama ile ilgili iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
(10/956),
Amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Görüşmeleri
izlemek üzere Genel Kurulu teşrif eden Kuveyt Ulusal Meclisi
Başkanı Jassem Mohammed Al-Kharafi ve beraberindeki Parlamento
heyetine Başkanlıkça Hoş geldiniz denildi.
Başkanlıkça,
2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
üzerinde şahısları adına söz almak isteyen üyelerin söz
kayıt işlemlerine ilişkin duyuruda bulunuldu.
Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan (10/83) ve (10/865) esas
numaralı Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin
Genel Kurulun 9/12/2010 Perşembe günkü birleşiminde birlikte
yapılmasına ilişkin MHP Grubu,
İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız tarafından, Türkiye Büyük Millet
Meclisine 9 Aralık 2010 tarihinde verilmiş olan, Üniversite
öğrencilerine orantısız güç kullanılması
hakkında Meclis araştırması önergesinin 9/12/2010
Perşembe günkü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu,
Önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü
sırasında bulunan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoyun; Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun (2/340) (S. Sayısı: 395),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
4üncü
sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı ile Adalet Komisyonu
Raporu (1/961) (S. Sayısı: 574) birinci bölümünün 12nci maddesine
kadar kabul edildi.
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan, Ahmet Kayanın 10uncu ölüm yıl dönümü
kutlanacak şeklindeki ifadesini Ahmet Kayanın 10uncu ölüm
yıl dönümü anılacak şeklinde düzelttiğine ilişkin bir
açıklamada bulundu.
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin AK
PARTİ Grup Başkanına,
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Adalet Bakanı Sadullah Erginin
partisine,
Sataştıkları
iddiasıyla birer konuşma yaptılar.
10 Aralık
2010 Cuma günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere
birleşime 22.56da son verildi.
Meral
AKŞENER |
Başkan
Vekili |
|
Bayram
ÖZÇELİK Fatih
METİN |
Burdur Bolu |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
|
Gülşen
ORHAN |
Van |
Kâtip
Üye |
No.: 42
II.-
GELEN KÂĞITLAR
10
Aralık 2010 Cuma
Rapor
1.- Kolluk
Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile
İçişleri Komisyonu Raporu (1/924) (S. Sayısı: 587)
(Dağıtma tarihi: 10.12.2010) (GÜNDEME)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 22 Milletvekilinin, bireylerin
telefonlarının yasadışı dinlenmesi konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/957) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.10.2010)
2.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi ve 21 Milletvekilinin, astsubayların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/958) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19.10.2010)
3.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit ve 20 Milletvekilinin, 12 Eylül Askeri Darbesi
döneminde Hava Kuvvetleri Komutanı olan emekli Orgeneral Tahsin
Şahinkaya ile ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarının
araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/959) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.10.2010)
4.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 24 Milletvekilinin, sosyal yardımlaşma
ve dayanışma vakıflarının yaptığı
yardımlarda yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/960)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.10.2010)
Süresi
İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, 12 Eylül 1980 dönemine
dair bazı istatistiki bilgilere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16187)
2.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, bir açıklamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16188)
3.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, AİHMnin Hrant Dink davasındaki
kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16202)
4.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, tutuklu ve hükümlü hastaların
durumlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16216)
5.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, siyasi parti propagandalarındaki sanal
reklam uygulamasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16218)
6.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, Diyarbakıra yeni cezaevi
yapılmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16219)
7.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, hükümlü ve tutukluların ziyaret
edilebilmelerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16220)
8.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, bir cezaevinde yaşandığı
iddia edilen işkence ve kötü muameleye ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16221)
9.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemirin, eski bir il emniyet müdürünün
kitabındaki iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16222)
10.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, KPSS Eğitim Bilimleri
sınavının iptal edilmesine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16223)
11.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, yapılması planlanan Bucak
Devlet Hastanesinin yatak kapasitesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16303)
10 Aralık 2010 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30uncu
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz Dünya İnsan Hakları
Günü münasebetiyle söz isteyen Sivas Milletvekili Sayın Malik Ecder
Özdemire aittir.
Sayın milletvekilleri, gerçekten büyük bir uğultu var.
Bu konuda biraz hassas olursak iyi olur.
Buyurun Sayın Özdemir. (CHP sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Sivas Milletvekili Malik Ecder
Özdemirin, Dünya İnsan Hakları Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması ve Devlet Bakanı Faruk Çelikin
cevabı
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dünya
İnsan Hakları Günü nedeniyle gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinize ve bana bu
fırsatı sağlayan Sayın Başkana en içten
teşekkürlerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, 10 Aralık 1948 tarihinde
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca kabul edilen İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesinin üzerinden tam altmış iki
yıl geçmiş. Aradan geçen bu süre zarfında insan hakları
ihlallerini engellemek, işkence ve kötü muameleyle mücadele etmek için
uluslararası bir yığın sözleşmeler
imzalanmış. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları
Komiserliği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi çeşitli
kurumlar oluşturulmuş. Biz de Türkiye olarak bu sözleşmelere
taraf olmuşuz ve bu sözleşmelerin altını
imzalamışız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararını iç hukukumuzun üstünde saymışız. Hukuki
düzenlemeler açısından başkaca ülkelerle
kıyasladığımızda aslında çok geri bir noktada
değiliz ama bunların uygulanması noktasına
baktığımızda, bugün ülkemizin içinde bulunduğu
tablonun hiç de iç açıcı olmadığını hep birlikte
görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, uluslararası
ilişkilerin gereği ya da uyum sağlamak adına yasa
çıkarmak önemli değil, önemli olan, çıkarılan
yasaların herkese adil ve eşit bir biçimde uygulanmasını
sağlamaktır. Bunun için de öncelikle ülkeyi yönetenlerin insan hak ve
özgürlüklerine, demokrasiye ve hukuk devletine yürekten inanmaları gerekiyor.
Bugün, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde aleyhinde en çok dava
açılan ülkelerin başında ne yazık ki Türkiye geliyor. Âdeta
ülkeyi yarı açık bir cezaevine çevirdiniz. Herkesin telefonunun
dinlendiği, kimin, yarın neyle suçlanacağı belli olmayan
bir Türkiye yarattınız. Giderek bir korku imparatorluğu
oluşturdunuz. Sayın Başbakanın bir polis ordusuyla geziyor
olmasını ilk önce bir saltanat göstergesi gibi kabul ediyordum ama
şimdi bakıyorum ki yarattığınız bu korku
imparatorluğunun esiri hâline Sayın Başbakan da gelmiş
vaziyette. Teslim aldığınız bütün kurumları suskun
hâle getirdiniz, üniversiteler de bunların içerisinde. Geçen hafta
üniversitede yapılan toplantılarda, rektörler içeride Sayın
Başbakanın önünde kıyama dururken üniversite
dışındaki öğrencilerin coplanması, biber gazına
maruz kalmaları konusunda rektörlerden tek laf çıkmadı.
Sayın Bakan buradaysa ısrarla bir kere daha söylüyorum:
Özel yetkili mahkemelere yerleştirdiğiniz tarikat ve cemaat üyesi
kimi hâkim ve savcıların hazırladığı ve sadece ve
sadece gizli tanık ve isimsiz ihbar mektuplarına dayalı
açılan iddianameleri, açılan davaları, hukuk devletiyle
uyuşturmak, bağdaştırmak mümkün mü?
Değerli arkadaşlarım, bugün, 45in üzerinde
gazeteci ve 120 binin üzerinde insan ceza ve tutukevinde. Bunların yüzde
60ından fazlası tutuklu sıfatıyla cezaevlerinde bulunuyor.
Yasalarımız, sanığın yurt dışına kaçma
ya da delilleri karartma ihtimali varsa ancak o zaman tutuklamanın bir son
çare olduğunu söylemesine rağmen, bugün siz ne yapıyorsunuz?
Sizi eleştiren, gözünüzün üzerinde kaşınız var diyen
herkesi neredeyse bir kulp takıp doğruca Silivri toplama kampına
gönderiyorsunuz. Bugün ülkenin namuslu gazetecileri, bilim adamları,
sendikacıları, on sekiz-yirmi aydan bu tarafa neyle
tutuklandıkları belli olmadan bu cezaevlerinde tutulmaya devam
ediliyorlar.
Mustafa Balbay bir kitap yazmış, bana ve herhâlde bütün
milletvekillerimize gönderdi: Silivri Toplama Kampı Zulümhane diye. Bu
kitabı bütün milletvekili arkadaşlarımızın
okumasını önemle rica ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, gelin bir empati
yapalım: Şu içinde bulunduğumuz Genel Kurulun
kapısını üstümüze kilitleseler -bırakın on sekiz
ayı, on sekiz günü- On sekiz saat bu Genel Kuruldan çıkmayacaksınız.
deseler kendinizi nasıl hissedersiniz? Televizyonlardan izlediğimiz
öğrencilerin içerisinde kendi çocuklarınızın, kendi
oğlunuzun ve kızınızın olduğunu düşünün,
polisin öğrenciye karşı uyguladığı kötü muameleyi
bir kere daha vicdanınızda çek edin diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız
lütfen.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Çok teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, aradan altmış iki yıl
geçmiş olmasına rağmen, insan hakları konusunda ülkemiz
bugün -üzülerek söylüyorum- övünülecek bir noktada değil. Çok fazla söze
gerek yok, Selçuklu Azamı Nizamülmülkün güzel bir sözü var, diyor ki:
Bir ülke belki küfür ile mamur olabilir ama zulüm ile asla. Altmış
iki yıl aradan sonra bugün ülkemizde hem küfür var hem zulüm var. Bu
küfrün ve zulmün en kısa zamanda sona ereceği, gerçek anlamda
demokrasiye ve insan haklarına kavuşacağımız günü
umutla bekliyorum.
Polis karakollarında, cezaevlerinde özgürlüklerinden yoksun
bırakılan tüm insanları saygıyla selamlıyor, yüce
heyetinize en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özdemir.
Gündem dışı ikinci söz yine aynı konuda söz
isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın Akın Birdala aittir.
Buyurun Sayın Birdal.
2.- Diyarbakır Milletvekili
Akın Birdalın, Dünya İnsan Hakları Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Faruk
Çelikin cevabı
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de Birleşmiş Milletlerce
altmış iki yıl önce kabul edilen İnsan Hakları Bildirgesinin
yıl dönümü nedeniyle Barış ve Demokrasi Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, aslında öyle insan hakları
günleri, evrensel kazanımların yıl dönümü kutlanır ama ne
yazık ki ne dünyanın hâli açısından ne de Türkiyede böyle
bir İnsan Hakları Gününün sevincini ve kutlama heyecanını
duyamıyoruz. Çünkü dünya ve Türkiye, insan hakları
açısından yaralı. Ama şöyle bir fırsat sunuyor bu
yıl dönümleri bize: Yüzleşme. Gerçekten, İnsan Hakları
Evrensel Bildirgesi 30 madde. 28 maddesi bu hak ve özgürlükleri kullanacak
olanlara kişisel, siyasal haklar ve özgürlükler, ekonomik, toplumsal ve
kültürel haklar ve özgürlükler, diğer 2 maddesi de bu hakları ve
özgürlükleri kullanacaklara ve düzenleyeceklere getirilen yükümlülükler.
Şimdi, ne yazık ki ne dünya açısından ne de
Türkiye açısından bu bildirgede öngörülen haklar ve özgürlükler
yaşam bulamamıştır, tam tersine, soğuk savaş
sonrası giderek daha da ağırlaşmaktadır. Örneğin,
İsveç Barış Enstitüsü SIPRInin araştırmalarına
göre, raporlarına göre, soğuk savaş döneminde her yıl
silahlanmaya ayrılan para 700-800 milyar dolarken, şimdi 1 trilyon
434 milyar dolara çıktı. Bu silahlanmanın insan hakları
açısından getireceği sonuçları kestirmek zor değil.
İşte, Orta Doğuda insanlık trajedisi ve dramı
yaşanıyor. Bir de tabii, 11 Eylül 2001 insan hakları
açısından bir milattır. Gerçekten, NATO yeni bir konsept
belirlemiştir; güvenlik gerekçesiyle hakların ve özgürlüklerin
sınırlandırılması, kısıtlanması ve hak
arama mücadelesini de terör bahanesiyle ortadan kaldırmaya
kalkışmıştır.
Şimdi, ülkemizde ise insan hak ve özgürlüklerinin güvencesini
oluşturacak anayasal ve yasal sistem, hâlâ -dün de konuştuk- 1980
askerî darbesinin getirdiği anayasal ve yasal sistem, insan hak ve
özgürlüklerinin önündeki en büyük engeli oluşturmaktadır.
Değerli milletvekilleri, 2010 yılında insan
hakları ve özgürlükleri açısından, demokratikleşme
açısından en çok konuşulan konu Kürt sorunu olmuştur.
Gerçekten, Kürt sorununun çözümsüzlüğünün sonuçları, gerek demokrasi
gerek barış gerek hukukun üstünlüğü açısından gerekse
birinci kuşak diye adlandırdığımız kişisel
ve siyasal haklar ve özgürlükler gerekse ikinci kuşak diye
adlandırılan ekonomik, toplumsal, sosyal ve kültürel haklar ve
diğer, üçüncü sırada da kolektif ve dayanışma hakları
ağır baskı altındadır ve gerçekten ağır
sonuçlar doğurmaktadır.
Şimdi, örneğin, insan hakları alanında çok
gelişemedik ama bir insan hakları bilinci oluştu çünkü
örneğin, 1980 darbesi sonrası İnsan Hakları Derneğinin
bugün 25inci yılına, İnsan Hakları Vakfının da
20nci yılına ulaştık ve yirmi beş yıldır
biz bu İnsan Hakları Gününde bilincimizi yeniliyoruz,
geliştiriyoruz. Gerçekten hakların ve özgürlüklerin
kazanımı yolunda fazla yol alınamadı ama bir insan
hakları bilinci oluştu. İnsan hakları kuruluşları
her yıl bir tema belirliyorlar ve o tema üzerinde bugünden başlayarak
bir haftayı İnsan Hakları Haftası etkinlikleri çerçevesinde
anıyorlar, kutluyorlar ve ne olması gerektiğine dair önemli
perspektifler sunuyorlar. Örneğin, bugün de: Özel yargı yerine adil
yargılanma
başlığını belirlemişler ve
arkadaşlarımız adil yargılanmadan ne anladıklarını
ve gerçekten özel yargının getirdiği hukuksuzluğu Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmak istemişler.
Arkadaşlarımız bir hafta önce Sayın Başkandan randevu
istemişler çünkü bunlar hep yasal düzenleme ve elbette ki yasama yetkisi
olan bu Parlamento bunu yapacak ve o nedenle arkadaşlarımız
doğru adres kabul edip haklı olarak muhatap Türkiye Büyük Millet Meclisini
biliyorlar ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
başvuruyorlar İnsan Hakları Gününde ziyaret edip sorunları
iletmek üzere. Sayın Başkandan ne olumlu ne de olumsuz yanıt
alınıyor.
Ayrıca bir de tabii bizim, İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu var, acaba Sayın Başkanı ve üyeleri
-arkadaşımızı tenzih ediyorum elbette, bunun
ayırdında olan arkadaşlar var- farkındalar mı acaba
bugün İnsan Hakları Günü olduğundan ya da böyle bir
yüzleşme ve sorgulama fırsatının sunulduğundan
haberdar mıdırlar? Şimdi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız
lütfen.
AKIN BİRDAL (Devamla) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Arkadaşlar, baştan aşağı, adan zye
kadar insan hakları açısından gerçekten büyük bir trajedi yaşanıyor.
Bakın, şimdi, birkaç gündür öğrencilerin
yarattığı insan hakları resmini -ki, bu Türkiye'nin gerçek
resmidir- konuşuyoruz.
Şimdi, iktidar, devlet, siz dinlemiyorsunuz, Kürtleri
dinlemiyorsunuz, emekçileri dinlemiyorsunuz, kadınları dinlemiyorsunuz,
Alevileri dinlemiyorsunuz, farklı olanları, öteki olanları
dinlemiyorsunuz ve gençleri de dinlemiyorsunuz. En sonunda gençler çaresini
buldu ve size dinlettiler. Nasıl? Yumurtayla. O nedenle, dinlememe
konusundaki ısrarınızdan, bu otoriter yapınızdan geçin
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) Bir gün o yumurtalar sizin
kafanızda da patlar!
AKIN BİRDAL (Devamla) O kafaları
Biz çok yedik ama
insan hakları mücadelesi yürüyor ve bir gün size de lazım olacak bu
insan hakları, bir gün size de gerekli olacak.
Gelin, öylesine bize
Örneğin yarın iktidardan
düşün, hepinizin yakasına yapışılacak, hepinizin
dosyası var, insan hakları konusunda ağır
sabıkanız var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AKIN BİRDAL (Devamla) - Gelin, o nedenle, korkudan ve yoksulluktan
kurtulmuş, özgür, demokratik bir Türkiyeyi birlikte yaratalım. Yoksa
yarın vakit çok geçmiş olur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Birdal.
Bu arada, bir bilgiyi sizinle paylaşmak isterim. Bugün için
pek çok milletvekili arkadaşımız, Sayın Birdalın ve
Sayın Özdemirin konuştuğu konuda gündem dışı söz
talebinde bulundu ama üç kişiye verebildiğim için, dolayısıyla
o arkadaşlarımızı burada sayamam ama pek çok
arkadaşımız istediği için o hakkı da teslim edeyim.
Şimdi Devlet Bakanımız Sayın Faruk Çelik
Hükûmet adına cevap verecek.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün 10 Aralık 2010 Dünya İnsan
Hakları Günü. Bu vesileyle huzurlarınızdayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyor, bugünün anlamıyla ilgili görüş ve
düşüncelerini burada ifade eden değerli milletvekili
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, hak ve özgürlükler uğruna,
insan hakları uğruna verilen bireysel mücadelenin tarihi
insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanların siyasal toplum öncesi
doğal toplum ortamında bulundukları dönemde de bu mücadele hep
var olmuştur. Bu mücadele devlet denen organizasyonun ortaya
çıkmasından sonra da devam etmiştir, devam ediyor, devam
edecektir. Doğal toplum ortamında insanlar birbirlerinin hak ve
özgürlüklerini ihlal ederken, siyasal toplum ortamında da yönetenler,
yönetilenlerin üzerinde baskı kurmuş ve tarihî süreç içerisinde keyfî
uygulamalar yapmışlardır. İnsanın yaşam
hakkı, mülkiyet hakkı, ifade hürriyeti, inanç hürriyeti gibi temel
hak ve özgürlükler ihlal edilmiştir. Bundan dolayı, büyük ölçüde
siyasal toplumda hak ve özgürlüklerin tarihi, devletlere karşı
verilen mücadelenin tarihi olarak görülmektedir.
Bugün yaşanan tüm değişimlere ve
insanlığın ulaştığı olgunluğa
rağmen, insan hakları bağlamında ihlaller dünyanın
dört bir yanında ne yazık ki devam etmektedir. İnsan hak ve
hürriyetlerine yönelik tehdit ve tehlikeler tarihin hemen her döneminde büyük
sosyal hareketlenmelerin, isyanların, ihtilallerin ve savaşların
sebebi olmuştur. Hak ve özgürlüklerin korunması ve güvence
altına alınması için verilen mücadeleler neticesinde ise
sayısız özgürlük bildirileri yayınlanmıştır.
İslam dünyası açısından olaya
baktığımız zaman, Hazreti Muhammedin Veda Hutbesinin bu
bağlamda temel metinlerden birini oluşturduğunu görüyoruz.
Batıda ise kralın yetkilerini sınırlandırmaya yönelik
1215 tarihli Magna Carta Sözleşmesi, 1628, 1679 ve 1689 İngiliz
Haklar Bildirgesi, 1776 Amerika Birleşik Devletleri Virginia İnsan
Hakları Bildirgesi, 1791 Fransa İnsan ve Yurttaş Hakları
bildirgeleri yayınlanmıştır. Aslında bu metinler
günümüz hukuk devleti, demokrasi ve insan hakları
anlayışının temelini oluşturmuştur. Buna
rağmen insan hakları alanında uluslararası iş
birliği ne yazık ki ancak 20nci yüzyılda iki dünya
savaşının sonunda yaşanan trajedilerden sonra ancak
uluslararası ilişkiler başlayabilmiştir. Hiç şüphesiz
insan hakları alanında en önemli bildirge Birleşmiş Milletler
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesidir. Söz konusu beyanname 10
Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul
ve ilan edilmiştir. Bu beyannamenin ardından yine Birleşmiş
Milletlerin önderliğinde eğitim, ayrımcılık,
kadın, çocuk, şiddet, işkence, sığınmacılar,
din ve vicdan hürriyeti, ekonomik, sosyal ve kültürel haklar, çevre ve benzeri
konularda pek çok uluslararası hak ve özgürlükler beyannamesi kabul ve
ilan edilmiştir. Bugün Avrupa Konseyi, Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Birliği gibi
oluşumların temeli bu bildirgelere dayanmaktadır. Ancak
Batının bu bildiri ve beyanname geçmişine rağmen bugün
Batıda ırkçılık, ayrımcılık,
dışlama, şiddet, ötekileştirme, İslamofobi,
göçmenlerin ve çingenelerin sınır dışı edilmesi gibi
birçok hak ihlalinin yaşanması da oldukça düşündürücüdür.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz
açısından konuyu ele alacak olursak, bildiğiniz gibi
Anayasamızın 2nci maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin insan
haklarına saygılı bir hukuk devleti olduğu ifade
edilmektedir. Keşke altmış bir yıl önce, taraf
olduğumuz, altına imza koyduğumuz İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesine taraf olan bir ülke olarak tıpkı 1961
Anayasasında olduğu gibi saygılı ifadesi değil de
insan haklarına dayalı ifadesinin -kelimesinin-
kullanılmış olması ne kadar yerinde olurdu diye burada
ifade etmek istiyorum.
Anayasamızın 5inci maddesine bakınca, bireyin
temel hak ve özgürlüklerinin korunması ve kullanılması konusunda
devleti görevlendirmektedir. Anayasamızın gösterdiği bu
hedefler doğrultusunda, Türkiye son sekiz yılda evrensel standartlara
ulaşma yönünde önemli mesafeler katetmiştir. Düşünce ve ifade
özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, işkence ve kötü muamelenin
önlenmesi, kişi özgürlüğü ve güvenliği, basın özgürlüğü,
kadın-erkek eşitliği, yargının işleyişi,
temel haklara ilişkin uluslararası sözleşmelerin statüsü,
sivil-asker ilişkileri ve daha birçok konuda yapılan
değişikliklerle insan hak ve özgürlüklerinin sınırları
genişletilmiştir. Böylece insan hak ve özgürlükleri lüks olmaktan
çıkıp günlük yaşamın bir parçası hâline
gelmiştir.
Son dönemde, özellikle 2009 yılından beri reform süreci
yeni bir ivme kazanmıştır. Anayasa değişikliklerinde
yargı reformu stratejisi, insan hakları alanında
bağımsız kurumsallaşma, din ve vicdan özgürlüğü,
hoşgörü ve saygı ikliminin geliştirilmesi ve
ayrımcılıklarla mücadele konularına özel bir önem ve
öncelik verilmiştir.
12/9/2010 tarihinde yapılan halk oylamasıyla kabul
edilen Anayasa değişiklikleriyle, kadınlar, çocuklar,
yaşlılar ve engelliler gibi dezavantajlı gruplara pozitif
ayrımcılık, kişisel verilerin korunması, yerleşme
ve seyahat hürriyetinin genişletilmesi, çocuk hakları ve
çocukların korunması, memurlara toplu sözleşme hakkı, bilgi
edinme hakkının anayasal güvenceye kavuşturulması,
ombudsmanlığın kurulması, YAŞ ve HSYKnın
meslekten çıkarma kararlarına yargı yolunun açılması,
disiplin kararlarının tümüne yargı yolunun açılması, Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru hakkı gibi reformların
yanında
AHMET ERSİN (İzmir) Öğrencilerin dövülmesi!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Kâğıt üzerinde
bunlar, kâğıt üzerinde
Öğrencilere reva gördüğünüz muamele
hangi haklara sığıyor?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
kurulacak olan
ayrımcılığın önlenmesi ve eşitlik kurulu ile
ülkemiz demokrasi ve insan hakları çıtasını önemli ölçüde
yükseltmiş bulunmaktadır.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Yazılı haklar
var tabii!
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Tabii, bu sürece, bu
önemli sürece katkı sunan, katılan tüm arkadaşlar gibi, buna
katılmayan, bu sürece, bu olumlu sürece katkı vermeyenleri de
saygıyla burada biz anıyoruz çünkü netice itibarıyla bu dönem
Parlamentosunun gerçekleştirdiği ve önümüzdeki süreçte hep birlikte
anılacağımız bir dönem. Onun için, bence iftihar edilecek
şeyler gerçekleşti. Bugün siyasi anlamda bunlar söylense de gelecekte
sizler de iftihar edeceksiniz, bundan hiç şüphem yok.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan,
Türkiye'nin içinde bulunduğu tablo ortada.
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Şimdi, yüce
Meclisimizin gündeminde olan uyum yasalarıyla birlikte bu reformlar
tümüyle önümüzdeki kısa süre içerisinde hayata geçmiş olacaktır.
Değerli milletvekilleri, takdir edersiniz ki insan
haklarının güvence altına alınması sadece yasal
düzenlemelerle gerçekleşecek bir konu değildir. Bu yasaları
uygulayacak olanların da öncelikle yasalara ve daha da önemlisi evrensel
ilkelere intibakının da sağlanması gerekir. Bu konularla
ilgili eğitim çalışmaları yoğun bir şekilde devam
etmektedir. Bu eğitim programlarıyla birlikte önemli mesafeler
alınmış, belirli bir zihniyet değişimi de -yönetim
anlamında söylüyorum- yasalara paralel olarak değişmektedir.
Ancak, son zamanlarda tatsız olayların
yaşandığını da -az önce ifade edildiği gibi-
hepimiz gözlemliyoruz. Bazen özgürlükleri kullananlarla özgürlükleri korumakla
görevli olanlar karşı karşıya gelebilmektedir.
İşte, bu noktada hakları kullananlarla hakları
koruyanların kendilerine çizilen sınırlara riayet etmeleri
gerekir. Bu konuda milletvekillerinin, siyasi partilerin günübirlik, mevsimlik
siyaset uğruna bu olayları değerlendirme hakkına sahip
oldukları inancı içerisinde değilim.
Bakınız, yönetimlerin görevi özgürlük alanını
genişletmekdir.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Hangi özgürlük? Lütfen ya
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Var olduğu ölçüde,
olması gerektiği ölçüde özgürlük alanlarını
genişletmek yönetimlerin görevidir.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Polisin coplama
özgürlüğü mü? Neyi kastediyorsunuz?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Güvenlik güçlerinin
görevi, kamu düzenini korumanın yanında bu özgürlük alanını
da koruma görevleri vardır fakat şunu
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan, biber
gazının özgürlükle ne alakası var? Tüplerle biber gazı insanların
üstüne boca ediliyor! Hangi özgürlükten bahsediyorsunuz? Yapmayın.
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Bakınız,
şunu unutmayalım: Kamu düzenini sağlamaya, sağlamakla
görevlilere biz bir ölçü tavsiye ederken özgürlük adına yola çıkan,
caddeye çıkan ve eylemde bulunanlara da ölçüsüz olabilirsiniz gibi bir
yaklaşım kesinlikle doğru değildir.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Hangi ölçüsüz ilişki?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Demokratik düzende
özgürlükler kullanılırken
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Pankart asmak,
Eğitim hakkı istiyoruz. demek ölçüsüzlük mü Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
tepki anlamında
da koruma anlamında da özgürlüklerin daraltılmaması esas
olmalıdır. Bunu özellikle belirtmek istiyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan,
inanç özgürlüğü mü?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bütün bunlarla birlikte tarihî derinliği olan ve
kronikleşen toplumsal sorun alanlarına da el
attığımızı burada belirtmek istiyorum.
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri rica ediyorum, lütfen
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Bu İktidar
cesaretle bu konuları ele aldı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Hangi cesaret?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Yani burada ifade
ediyorsunuz: Güneydoğu terör sorunu, Kürt sorunu, Alevilik sorunu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, o
kelimeyi ağzına alma! O kelimeyi ağzına alma!
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, lütfen
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Bunlar hiçbir
iktidarın bugüne kadar ele almayı değil gündemine bile almaya
cesaret edemediği konulardır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Alevilik konusunu
ağzına almasın!
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Bu İktidar, AK
PARTİ İktidarı cesaretle bu konuları ele aldık,
taşın altına biz gövdemizi koyduk. Samimiyetle
çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bunu da en iyi sizler
biliyorsunuz ama bu kadar hassas konuların, bu kadar kronik
sorunların, yıllarca ötelenmiş sorunların çözümü konusunda bu
iyi niyet girişimleri ve bu çabalarını desteklemeniz gerekirken
ülkenin geleceği açısından, çocuklarınızın
geleceği açısından, gelecek nesiller açısından
desteklemeniz gerekirken en önemli konuda bile muhalefeti ve günübirlik
siyaseti öne çıkarmak doğrusu
KAMER GENÇ (Tunceli)
Dokuz senedir iktidardasın
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sorunların
çoğunu siz yarattınız, devri iktidarınız yarattı
Sayın Bakan. Sizden önce on iki ay, on sekiz ay tutukluluk var
mıydı?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) ...gelecekte aynaya
baktığımız zaman hepimizin birbirimize söyleyeceği çok
şeyler olacaktır. Onun için günü geçiştirme değil,
geleceğini sağlıklı kılma konusunda
çabalarımıza, çalışmalarımıza, her şeye
rağmen desteğinizi beklediğimizi ifade ediyorum.
Bu sorunlu alanların temel hak ve özgürlükler çerçevesinde
çözüme kavuşturulması noktasında da önemli mesafeleri kat ettik.
Daha demokratik, daha özgür bir Türkiye için söylenmesi gereken ne varsa
söylemeye devam edeceğiz
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sadece söylüyorsunuz yani!
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
daha özgür ve daha
demokrat bir Türkiye için atılması gereken ne gibi adımlar varsa
bunları atmaya devam edeceğiz, yapılması gereken ne varsa
bunları yapacağımızı ifade ediyorum.
Burada değerli konuşmacılar bazı konulara
temas ettiler. Enteresan, bir hukukçu arkadaşım, burada tutuklularla
ilgili, tutuklanan insanların siyasi bir iradeyle
bağlantılı hâle getirilmesinin birisi tarafından
yapılmasına anlam veririz de bir hukukçu tarafından
yapılmasını doğrusu anlamakta zorlanıyoruz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Özel yetkili mahkemeler
siyasi iradenin kararıyla tutuklama yapıyorlar.
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Tutukluları siyasi
iradeyle, siyasi iktidarla nasıl bir araya getiriyorsunuz! Bu ifadenizin
hâkim ve savcılar için nasıl bir hezeyan, nasıl bir anlam ifade
ettiğini de lütfen düşünmenizi istiyorum bir hukukçu olarak.
Diğer bir konu
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan, şu
kitabı okumanızı rica ediyorum. Bir gazeteci yazdı.
BAŞKAN Sayın Özdemir, lütfen
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Dinlemiyorsunuz. Biz
toplumun tüm kesimlerini dinliyoruz, toplumun tüm kesimleriyle bir araya
geliyoruz, sorunların çözümünde de diyaloğu esas almış bir
iktidarız. Dinlemiyorsunuz. Dolayısıyla, dinlemeyince de
gençlerin yumurta atmasını meşrulaştırmaya dönük, yani
bu tepkileri meşrulaştırmaya dönük bir ifadenin de kürsüden
kullanılmasının bu Meclisin mehabetine yakışmadığı
inancı içerisindeyim.
Yani şunu bilelim: Yumurtadan özgürlük çıkmaz, yumurtadan
iktidar da çıkmaz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Yumurtayla iktidar
birazcık aklanır belki!
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) İktidardan
çıkmanın yolu, canla başla, milletle bütünleşerek
çalışmadan geçtiği inancı içerisindeyim. Yani yumurtadan
çıkacak olan bahsettiğiniz konu ise himmete muhtaçtır,
desteğe muhtaçtır.
Bu anlamlı günün, Türkiye
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan, siz
polemik yapmayın, sorularımıza cevap verin lütfen!
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Cevabını
gayet net ve açık olarak veriyorum.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Özel yetkili mahkemelerin
durumunu içinize sindiriyor musunuz?
DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Türkiye, son sekiz
yılda insan hakları bağlamında, demokrasi bağlamında
gerçekten her türlü engellemelere rağmen, maksimum düzeyde üzerine
düşen sorumluluğu AK PARTİ İktidarı
gerçekleştirmiştir diyorum, tekrar bugün ve önümüzdeki sürecin insan
haklarına dayalı bir süreç olması temennisiyle hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Hâkimleri korumak için kanun
çıkarıyorsunuz, hâkimleri.
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Afşin-Elbistan Termik Santrali İşletmesinin sorunları ve
çözüm önerileri hakkında söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mehmet Akif Paksoya aittir.
Buyurun Sayın Paksoy. (MHP sıralarından
alkışlar)
3.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Afşin-Elbistan Termik Santrali
İş-letmesinin sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin
gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Afşin-Elbistan Termik Santrali
İşletmesinin sorunları ve çözüm önerilerimiz hakkında
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlarken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülke yönetimlerini üstlenenler enerjiyi kesintisiz, güvenli, temiz
ve ucuz yollardan bulmak ve bu kaynakları da mutlaka çeşitlendirmek
durumundadırlar.
Ülkemizde 9,3 milyar ton linyit rezervi bulunduğu tahmin
edilmektedir. Bu rezervin yaklaşık yarıya yakını
Afşin Elbistan Havzasında bulunmaktadır. Afşin-Elbistan
Termik Santralinin hâlen A ve B üniteleri 2.818 megavat enerji üretmektedir. A
ve B santralleri dışında yeni kurulacak ünitelerin kömür
ihtiyacını karşılayacak miktarda kömür rezervi vardır.
Bu rakamlar Türkiye'nin toplam enerji üretiminin yüzde 15ine tekabül
etmektedir.
Bu ölçekteki bir yatırımın elbette çeşitli
sorunları vardır. Başta çevreyle ilgili olmak üzere istihdam,
kamulaştırma, yönetim aşamalarında birçok
sıkıntı yaşanmaktadır.
Özellikle çevre konusunda, Afşin-Elbistan Termik Santralinin
standartlara uygun üretim yapması bir türlü sağlanamamış,
bu durum bölgede yaşayan insanların kanser hastalığı
başta olmak üzere birçok yönden zarar görmesine sebep olmuştur.
Geçenlerde Kahramanmaraşta bir grup çevreci Özel İdare İş
Merkezi önünde A termik santralinin çevreye verdiği zararları
protesto etti. Bölge halkı bu konuda çok muzdarip. Kanser
hastalığının hızla artması santralin gerekli
filtrasyon işlemleri yapmadan havaya verdiği dumana
bağlanmaktadır. Santral çevresinde arazileri olan çiftçilerimiz
ürünlerinin zarar gördüğünü ifade etmektedir. Bu durum resmî raporlarla da
teyit edilmiştir. Yirmi altı
yıldır çalışan bir santralin verdiği zararlara
bir çözüm bulunamamasını vatandaşımıza nasıl izah
edeceksiniz?
Özet olarak bu kadar yatırım yapılmasına
rağmen bölge halkı mutlu değildir. Biz bölgedeki sorunların
çözümüne büyük katkı yapacağı düşüncesiyle bu ölçekteki bir
yatırımın EÜAŞa bağlı bir işletme
müdürlüğü yerine genel müdürlük olarak
yapılandırılmasını öneriyoruz. Hâlen genel müdürlük
olarak faaliyet gösteren diğer termik santraller ile Afşin-Elbistan
Termik Santrali kıyaslandığında elektrik üretimi, istihdam
ve rezerv yönlerinden Afşin-Elbistan Termik Santralinin üretimde bulunan
iki ünitesiyle açık ara önde olduğu görülmektedir. Söz konusu
tesisler özelleştirme programına alınmamalıdır. Genel
müdürlük kurulduğunda her türlü problem yerinde çözülecek, zaman
kaybı olmayacaktır.
Bir örnek vermek gerekirse, santralleri Afşine bağlayan
yol kömür sahasında kaldığı için, santralleri Afşine
bağlayan yol hâlihazır 29 kilometredir. Ancak, Afşinlilerin 16
kilometrelik yeni yol teklifleri hâlen neticelendirilememiştir.
İstihdam sorunu bölgenin en büyük problemidir. Bu konuda,
istihdamla ilgili EÜAŞ raporu doğrultusunda, EÜAŞın sahip
olduğu Afşin-Elbistan kömür sahasında kuracağı iş
yerlerinde çalıştıracağı vasıflı ve
vasıfsız iş gücünü Türkiye İş Kurumundan talep ederken
tamamının bu sahadaki kamulaştırma mağdurlarından
gönderilmesini isteyebilir şeklinde bir kararın Bakanlar Kurulu
kararı olarak sınav yönetmeliğine mutlaka eklenmesi gerekir. Bu
uygulamanın örneği daha önce de Zonguldak için
yapılmıştır ve hâlen de uygulanmaktadır. Bu
şekilde bir çözüm bölge halkını çok memnun edecektir.
Ayrıca, 143 kişilik kadro verildiği ve ocak
ayında alım yapılacağı söylenmektedir. Ancak verilecek
bu kadro en az 500 olmalıdır. Sayın Bakanımdan bu konuda
anlayış bekliyorum.
Kıymetli arkadaşlar, bir kısım unsurların
ikamesi zordur. Güvenliğin, gıdanın, enerjinin ikamesini bu
kapsamda değerlendirebiliriz. Ülkemizin enerjide büyük ölçüde
dışa bağımlı olduğunu düşündüğümüzde,
yerli kaynakların etkin ve maksimum düzeyde kullanılması ülke
ekonomisi açısından büyük önem arz etmektedir.
Sayın milletvekilleri, ülkemizin enerjisinin yüzde 15ini
karşılayacak büyük bir projenin bugüne kadar bir master planı
yapılmamıştır. Bir master plan
yapıldığı takdirde, bölge halkının, istihdam
başta olmak üzere, diğer sorun ve talepleri de analiz edilerek
karşılanabilecektir. Dolayısıyla nasıl bir iskân yapılacak, nasıl bir tarım
politikası izlenecek, nasıl bir eğitim politikası,
nasıl bir nüfus, nasıl bir sağlık politikası
uygulanacağı tespit edilebilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) Önerdiğimiz gibi Hükûmet,
Afşin-Elbistan Termik Santralini işletme müdürlüğü seviyesinden
bir genel müdürlüğe dönüştürdüğü takdirde, zikredilen sorunlar,
bütünlükçü bir bakış açısıyla daha kolay ve daha ekonomik
bir şekilde çözülecektir. Biz bu konuda gerekli teklifimizi Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunacağız.
Hükûmet, Kahramanmaraştan aldığı siyasi
desteği Kahramanmaraşın hak ettiği hizmet olarak
vermelidir. Kahramanmaraş, özellikle ilçeleri, ihmal edilmişlikten
çok muzdariptir. İlçelerimiz, hizmet alamamaktan dolayı,
Kahramanmaraştan ayrılarak daha iyi hizmet alan komşu illere bağlanmayı
konuşmaktadır. Geçenlerde Andırın ilçemiz, bu konuda
talebini Sayın Cumhurbaşkanına arz etmiştir: Elbistan
Kahramanmaraş yerine Malatyaya bağlı olsa hak ettiğimiz
hizmetleri daha iyi alacağız. demektedirler. Bu sebeple bölge
halkını rahatlatmamız gerekmektedir.
Bu düşüncelerle Afşin-Elbistan Termik Santralinin genel
müdürlük seviyesinde yapılandırılmasının önemli ve
hayırlı hizmetlere vesile olacağına olan inancımı
ifade ederek hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Paksoy.
60ıncı maddeye göre pek kısa söz talepleri
vardır. Onları yerine getirdikten sonra Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Sayın Taner Yıldıza da söz vereceğim Hükûmet
adına.
Sayın Türkmenoğlu
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Konya Milletvekili Ayşe
Türkmenoğlunun, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin
kabulünün 62nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Bugün İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin kabulünün
62nci yıl dönümüne, 12 Eylül 2010 referandumuyla daha demokratik, daha
eşitlikçi ve hukuk ilkesine daha uygun bir Anayasayla girmenin
memnuniyeti içerisindeyiz. İnsanı merkeze koyan bir
anlayışla yöneten AK PARTİ İktidarı döneminde kabul
edilen onlarca kanun, kanun değişikliği, uluslararası
sözleşme ve yürütülen insan hakları eğitimi
çalışmalarıyla yoğun bir şekilde sürdürülen
demokratikleşme ve insan haklarını koruma mücadelesinde çok
önemli bir mesafe katedilmiştir.
Bu vesileyle 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününü
kutluyor, Türkiye'nin en kısa sürede halkımızın ortak
iradesine göre şekillenmiş demokratik ve sivil yeni bir Anayasaya
kavuşmasını ve insan haklarına göre şekillenmiş
bir toplumsal düzeninin gerçekleşmesini temenni ediyorum, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Güvel
2.- Adana Milletvekili Hulusi
Güvelin, bireylerin düşüncelerini özgürce ifade etmelerine ve serbestçe
toplantı yapmalarına ilişkin açıklaması
HULUSİ GÜVEL (Adana) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Değerli arkadaşlar, bireylerin düşüncelerini
özgürce ifade etmeleri, serbestçe toplantı yapmaları insan
haklarının temel unsurlarından bir tanesidir. Bu hakkı
kullanmak isteyen işçilere, öğrencilere polisçe yapılanlar
ortadadır. İnsanlar toplanma ve örgütlenme özgürlüklerini
kullandıkları için hedef gösterilmekte, her türlü şiddete maruz
bırakılmaktadırlar. Bu kabul edilebilir bir durum değildir.
Öte yandan, ülkemizde basın üzerinde, sendikalar üzerinde her
türlü muhalif sesi sindirmek için iktidar eliyle baskı
uygulanmaktadır, insanlar siyasal görüşleri veya inançları
yüzünden baskı görmektedirler. Bunların yaşandığı
keyfî tutuklanmaların, mahkûmiyete dönen tutukluluk sürelerinin
olduğu bir ülkede insan haklarından söz etmek mümkün değildir.
Dünya İnsan Hakları Gününü kutluyor, yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ekici
3.- Gaziantep Milletvekili Akif
Ekicinin, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin kabulünün 62nci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde yer alan temel hak ve
özgürlüklerin bu kadar çiğnendiği başka bir dönem
olmamıştır. Temel hak ve özgürlükler konusunda evrensel bir referans
belgesi olan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin kabulünün bugün
62nci yıl dönümü. Bu referans belgesinde herkesin düşünce ve
anlatım özgürlüğü olduğundan, hiç kimsenin keyfî olarak
gözaltına alınamayacağından,
tutuklanamayacağından, kimsenin özel yaşamına,
haberleşmesine keyfî olarak karışılamayacağından
bahsedilir. Ancak son öğrenci olaylarında da şahit
olduğumuz gibi, iktidarı eleştiren düşünceler coplanmakta,
biber gazıyla etkisiz hâle getirilmeye
çalışılmaktadır. Genç kızlarımız yerlerde
sürüklenmektedir. Hepimizin vicdanlarını yaralayan bir şekilde,
muhalif sesler, keyfî uygulamalarla cezaevlerine doldurulmaktadır. Yine
AKP iktidarları döneminde, baktığımız zaman, özel
hayata müdahalenin, illegal dinlemelerin tavan yaptığı bir süreç
yaşanmaktadır. AKP devri iktidarında temel insan hakları
hiçe sayılmaktadır. İleri demokrasi masallarıyla AKP
faşizmi bu ülkeye yerleştirilmek istenmektedir.
Şunun da bilinmesi gerekir: CHP iktidarında, Türkiye,
özgürlükler, eşitlikler ve insan hakları konusunda tüm dünyaya örnek
ülkeler arasına girecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Uzunırmak
4.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmakın, Aydın ilinde aşırı
yağış nedeniyle meydana gelen afete ilişkin
açıklaması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bugün, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin kabulünün
yıl dönümü ama bir üzüntümüzü dile getirmek istiyorum. Sabah, Aydın
ilinin Koçarlı, Yeniköy, Bıyıklı ve Bağarası ilçe
ve beldelerinin oluşturduğu hatta, Menderes Vadisinde bir
yağmur başlamış ve bu yağmur afata
dönüşmüştür ve 1 vatandaşımız can kaybına
uğramıştır. Hâlen de bu beldelerimizin belediyelerinin
dışındaki köylerde de aynı afat olmuş,
Koçarlımızın Güdüşlü köyünde bazı araçlar -biz çay
deriz- dere yatağına yuvarlanmış ve hâlen daha çıkarma
çalışmaları devam etmekte. Oradan artık hayatını
kaybetmiş vatandaşımız çıkar mı?
İnşallah çıkmaz, merakla bekleniyor. Kayıplar var. Ve
aynı zamanda bu Bağarası, âdeta ilçe büyüklüğünde bir
beldedir, insan boyunda suların aktığı bir safhaya
sürüklenmiş.
Dolayısıyla, buradaki sayın
bakanlarımızdan ben rica ediyorum, hemen afat bölgesi ilan edilerek
oradaki yaraların sarılmasını,
vatandaşımızın dertlerine çözüm bulunmasını,
çiftçimizin, vatandaşımızın uğradığı
kayıpların telafisini rica ediyorum.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Vural
5.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin kabulünün
62nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak 10 Aralık Dünya
İnsan Hakları Gününü kutluyoruz. Gerçekten insanların sahip
olduğu hak ve özgürlüklerin insan onuruna yakışır bir
şekilde kullanılması, altmış iki yıl önce İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesiyle güvence altına
alınmıştır. Ancak şunu hatırlatmalıyım
ki aslında insan hakları kavramı bundan tam bin üç yüz
yetmiş sekiz yıl önce Peygamber Efendimizin Veda Hutbesinde en
anlamlı şekilde dile getirilmiştir. Dolayısıyla, bu konuda
ecdadımızın ve medeniyet anlayışımızın
kökleri sağlamdır. Dolayısıyla, Peygamberimiz, insanlar
arasında insan olma bakımından herhangi bir fark görmeyen,
onları eşit hak ve vazifelere, kıymet ve değerlere sahip varlıklar olarak
kabul eden bir anlayışı tüm dünyaya deklare etmiştir. Biz
de bu deklarasyon doğrultusunda, kurduğumuz devletlerde bu insan
haklarına hep riayet etmiş şerefli bir medeniyetin temsilcileri
olarak bu 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününü kutluyoruz.
Medeniyetimizin köklerini unutmayalım. Biz yüksek bir medeniyetin
evlatları olarak elbette bu medeniyet referanslarımıza da yer
vermemiz gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür ederim söz verdiğiniz için.
BAŞKAN - Sayın Üçer
6.- Van Milletvekili Özdal
Üçerin, ülkemizde 121 bin kişinin cezaevlerinde çok kötü koşullarda
yaşam sürdürdüklerine ilişkin açıklaması
ÖZDAL ÜÇER (Van) Teşekkürler Sayın Başkan.
Geldiğimiz zaman içerisinde 121 bin kişinin
cezaevlerinde çok kötü koşullarda yaşam sürdürdüğü ve
bunların yarısına yakınının hiçbir cezai hükmü
olmadığı hâlde tutuklu olarak bulunan mahkûmlar olduğunu belirtmek
istiyorum.
2002 AKP Hükûmetinin başlangıç noktasından bugüne
kadar 59 binden 121 bine çıkmış bu mahkûm sayısı. Bu
mahkûmlar kimlerdi? Çocuklardı, öğrencilerdi, gençlerdi,
kadınlardı, siyasetçilerdi, sendikacılardı. Bunların
bu kadar yoğunluklu bir şekilde tutuklandığı bir
dönemde yüzleri kızarmadan birileri insan haklarından
bahsedebiliyorsa biz bu söylemlerde bulunanları halkın vicdanına
havale ediyoruz.
Ülkemizde insanlık onuruna yaraşır bir
yaşamın olması dileğiyle, çocukların
katledilmediği, gençlerin tartaklanmadığı,
öğrencilerin dışlanmadığı,
ötekileştirilmediği, darp edilmediği, eğitimcilerin
mağdur edilmediği, siyasetçilerin özgür düşünceden dolayı
yargılanmadığı ve bizzat bu AKP Hükûmeti tarafından
çıkarılmış gizli tanık yasasıyla birilerinin
hafiye çalışmaları şeklinde yapılan siyasi
çalışmalar sonucu bağımsız olmayan yargı
güçlerince alıkonulmadığı bir yaşam dileğinde
bulunuyoruz ama maalesef bu Hükûmetten herhangi bir beklentimiz
kalmamış. Umuyorum ki ülkemizde insanlık onuruna
yaraşır ve insan haklarıyla donatılmış demokratik
bir yaşam tesis edilir.
BAŞKAN Buyurun Sayın Sözen.
7.- İstanbul Milletvekili
Edibe Sözenin, insan haklarına ilişkin açıklaması
EDİBE SÖZEN (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
İnsan hakları, kaynağı ne olursa olsun
demokrasi pratiklerinin ancak olduğu yerde vardır, yani demokrasi
olmadan insan haklarından söz etmek mümkün değil ve insan
haklarının öznesi sadece insandır ve bu haklar insanlara sadece
insan oldukları için verilen haklardır. Hakların etnikleştirilmesi,
hakların belli bir kesime mal edilmesi insan haklarının ruhuna
aykırıdır. Bugün dünya üzerindeki hemen her ülke sicilini insan
hakları üzerinden yürütmektedir ve hemen her ülke insan hakları ihlallerine
meydan vermemek durumundadır.
Bizim gündeme getirdiğimiz şeffaflık ilkesi
gereği bugün 81 ilimizde il insan hakları kurulları, 892
ilçemizde ilçe insan hakları kurulları oluşturulmuş ve
insan hakları ihlalleri kamuoyuna altı ayda bir açıklanmaya
başlanmıştır. Bunun yanında Başbakanlık
İnsan Hakları Başkanlığı ve İnsan
Hakları Kurulu da insan haklarını geliştirme ve uygulama
görevini yürütmektedir ve bu kurumlara yapılan başvuruların
sayısı özellikle şeffaflık ilkesi gereği önemli ölçüde
artmıştır. Meclis İnsan Hakları Komisyonumuzun da
incelemeleri ve alt komisyon çalışmaları vardır.
İşkence, mahkûmlara kötü muamele, düşünce, ifade ve vicdan
özgürlüğü, çocuk hakları, ekonomik ve sosyal haklar konusunda Avrupa
Birliği müktesebatıyla uyumlu bir şekilde
çalışmaktadır. Elbette ki eksiklikler vardır, elbette ki
bazı alanlarda ihlaller ortaya çıkmaktadır ama çabamız
BAŞKAN Sayın Ünsal
8.- Amasya Milletvekili Hüseyin
Ünsalın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Strateji
Geliştirme Dairesi Başkanlığındaki personele
baskı yapıldığına ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Enerji Bakanımıza
aracılığınızla bir soru sormak istiyorum. Sayın
Bakan, Strateji Geliştirme Daire Başkanlığındaki
personele Daire Başkanının baskı yaptığı
yönünde yoğun şikâyetler vardır. Ayrıca, buradaki personele
yasa ve yönetmeliklere aykırı olarak ceza uygulanmakta ve sicilleri
özel olarak bozulmaya çalışılmaktadır.
Yine, ayrıca, bu Daire, Ankara içindeki lüks otellerde ve
Antalyadaki lüks otellerde performans çalışması
değerlendirmesi adı altında hem Bakanlığın hem
de devletin parasını çarçur etmektedir çünkü
Bakanlığınızın uhdesinde hem binanızda ve
diğer kuruluşlarınızda bu çalışmaların
yapılacağı çok salonlar olmasına rağmen, bu paralar
maalesef heba olmaktadır. Bu konudaki düşüncelerinizi almak
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Asil
9.- Eskişehir Milletvekili
Beytullah Asilin, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin kabulünün
62nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi -kabulünün yıl
dönümü olan bugün- yükseköğretimin, liyakatlerine göre herkese tam
eşitlikte açık olmasını ve her şahsın
şahsiyetinin serbestçe gelişmesi için zaruri olan ekonomik, sosyal ve
kültürel haklarının her devletin teşkilatı ve
kaynaklarıyla mütenasip olarak gerçekleşmesini öngörmektedir.
Yine Anayasamıza göre Kimse, eğitim ve öğrenim
hakkından yoksun bırakılamaz ve devlet, maddî imkânlarından
yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini
sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli
yardımları yapar. demektedir.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin ve
Anayasanın bu düzenlemelerinden yükseköğrenim yönünden çıkan
sonuçlar, yükseköğretimin liyakat dışında hiçbir ölçüt
konulmaksızın herkese tam eşitlikte açık olması ve
sosyal eğitimin güvencesinin devlet kaynakları oranında herkese
tanınmasıdır.
Maalesef, bugün, ekonomik imkânsızlıklar nedeniyle
binlerce öğrenci üniversitede yükseköğrenimlerini tamamlayamamakta
veya üniversiteye girememektedirler.
Bugün gereği, bu İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesinin bu maddesini de yetkililere hatırlatıyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Bulut
10.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulutun, Çin Özerk Uygur Bölgesinde yaşayan Türklerin
işkence gördüklerine ilişkin açıklaması
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Efendim, Çin Özerk Uygur
Bölgesinde milyonlarca Türk Çin zulmü altında işkence görmekte,
okuma, çalışma hakları ellerinden alınmakta, Türk
kızlarına tecavüz edilerek işkence yapılmakta, bu
işkenceler dünya kamuoyuna mal olduğu hâlde insanlık
susmaktadır.
Azerbaycanın Karabağ bölgesini işgal eden
Ermenilerin Karabağda yaptıkları zulümden sonra oradan sürgün
edilen milyonu aşkın insan bu önümüzdeki kış kıyamet
döneminde tren vagonlarında yıllardan beri yaşamaya mecbur ve
mahkûm edilmiştir. Bu bir insanlık ayıbıdır.
İnsanlığı bu noktalarda dikkate ve
duyarlılığa davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın
Taner Yıldız.
Buyurun Sayın Yıldız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Afşin-Elbistan Termik Santrali
İş-letmesinin sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin
gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (Devam)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın
Akif Paksoyun gündem dışı konuşmalarını
değerlendirmek üzere Hükûmetimiz adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Afşin-Elbistan Termik Santralimizin bulunduğu
Kahramanmaraş ili Türkiye'nin içerisinde hem üretimiyle hem de linyit
rezervleri itibarıyla baktığımızda çok ciddi bir öneme
sahiptir. Türkiyedeki şu ana kadar tespit edilmiş rezervler
itibarıyla baktığımızda 11,5 milyar tonun yüzde 42lik
bölümü, tespit edilen rakamlar itibarıyla Kahramanmaraş
sınırları içerisinde bulunmaktadır. Bu açıdan, yerli
kömür açısından, yerli üretim açısından bizim için son
derece değerlidir.
Tabii, orada bulunan santrallerimiz var. Bu santralleri biraz
sonra detaylarına da girerek aktarmak istiyorum. Hem HESlerle
alakalı, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı hem de kömür
santralleriyle alakalı ciddi bir rezerv vardır. Yalnızca kamunun
Menzelet HES dediğimiz 124 megavatlık santrali var, Sır HES
dediğimiz 283 megavatlık santrali var, Ceyhan HES dediğimiz,
Kısık HES dediğimiz yine hidroelektrik santralleri var.
Aynı zamanda Afşin-Elbistan A ve Afşin-Elbistan B santrallerimiz
mevcut. Bu santrallerin kapasiteleri 1.355 megavat ve 1.440 megavat.
Afşin-Elbistan Havzasına, tamamen bu havzaya bir bütün
olarak baktığımızda normalde burada 7 ila 8 bin megavatlar
civarında santral kurulabilmesini temin edecek ve bunu güçlendirecek bir
rezerv var. Peki, bunun hepsini yapmak lazım mı? Evet, hepsini yapmak
lazım ancak çevre şartlarına uymak kaydıyla.
Ben Sayın Milletvekilimizin gösterdiği hassasiyete
teşekkür ediyorum. Çünkü orada Afşin-Elbistan Anın
rehabilitasyondan önceki -ki şu anda bununla alakalı
çalışmaları da aktaracağım- bir kısım çevre
değerlerine, spektlerine mahkeme kararıyla
uymadığını gördük. İster kamunun santrali olsun
isterse özel sektörün biz bunu net olarak ortaya koymamız lazım.
Bölgedeki çiftçilerimiz, vatandaşlarımız açtıkları
dava sonucunda yaklaşık 21 milyon TL civarında -bütün hepsi
itibarıyla söylüyorum- davayı kazanmışlardır ve bunu
da kamu ödemek durumundadır.
Biz, çevre şartlarına uygun olarak bunları yapmak
zorundayız. Her ne kadar dünyada bu şartlara uyulmadan çok fazla
kömür santralleri yapılmış olsa da biz, çevreyle uyumlu,
yeşille uyumlu ama bir yandan da arz güvenliğini yerli
kaynaklarımızla beraber tedarik edeceğimiz bir yapıya
kavuşmamız lazım.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından
yalnızca Kahramanmaraş ili sınırları içerisinde 61
tane lisans verilmiştir ve bunun 17 tanesi işletmededir.
2010 yılı Ekim ayı itibarıyla
kesinleşmiş rakamlar itibarıyla hem tüketimi hem de üretimi
açısından baktığımızda aslında yüzde 60lar
civarında üretimin tüketimi karşılama oranı mevcuttur. Yani
Kahramanmaraş, tükettiğinden çok daha fazlasını üreten ve
enterkonnekte sisteme bu vesileyle enerji veren önemli bir rezerv ilimizdir
enerji açısından baktığımızda.
Aylık tüketim itibarıyla
baktığımızda brüt olarak 863 milyon kilovatsaat
civarında üretimi ve 347 milyon kilovatsaat civarında da tüketimi
vardır. Toplam Türkiye içerisindeki oranına tüketim itibarıyla
baktığımızda yüzde 2ler civarında bir rakama
karşılık gelmektedir Kahramanmaraş civarında tüketilen
enerji.
Aynı zamanda, üretilen enerji açısından
baktığımızda, tabii ki biraz önce bahsettiğim gibi,
yalnızca kamunun santralleri açısından
baktığımızda bile yüzde 6,5-7ler civarında. Özel
sektörle beraber de baktığımızda 205-206 milyar kilovatsaat
civarında toplam. Türkiyedeki üretimi düşünürsek Kahramanmaraş
ilinin üretime koyduğu katkı son derece değerlidir.
Sayın Milletvekilimizin bahsettiği bir konu da şu:
Biz Afşin-Elbistan Adaki arızalarla alakalı, özellikle
titreşime dayalı arızaların giderilmesine dönük
ihalelerimizi yaptık. Adını da söylemek durumundayım, çünkü
aynı şekilde bu santralin yapımı sırasında da o
firma yer almıştı. O firmanın yine
çıkarttığı durum tespit raporları neticelendi. Bununla
alakalı ihaleye çıkıldı. İhale de neticelendirilmek
üzere ve mutlaka orada yine normal 7-8 milyar kilovatsaat civarındaki
tüketim miktarlarına ulaşacağız. Siz de bahsettiniz,
yaklaşık yirmi altı-yirmi yedi yıllık bir santralin
tabii ki üzerinde titizlikle de durmamız lazım.
Enterkonnekte sisteminin sağlıklı bir şekilde
yürütülebilmesi açısından Maraş bir genel bir müdürlük olabilir
mi, üretim açısından bir genel müdürlük olabilir mi? Tabii ki
Maraşın, aldığı yatırımlar itibarıyla
yüzde 1,5-2lik payının, tüketim itibarıyla
baktığımızda yine yüzde 2lik payının bir genel
müdürlük kurulmasını gerektirecek gerekçeleri tamamen
kapsadığını görmüyoruz ama bu, işletmelerin hassasiyetle
takip edilmesine mâni bir hâl değil. Özellikle TEİAŞla
alakalı, özellikle EÜAŞla alakalı tekrar bunu gündeme
getirdiğimizde, buraya artı bir genel müdürlük, ayrı bir genel
müdürlük kurmanın fazladan olacağı, işletme
açısından farklı bir verimlilik doğuracağı
kanaatine sahip olduk.
Tabii ki termik santrallerin, özellikle kömür açısından
baktığımızda, özellikle düşük kalorili kömürler
açısından baktığımızda çevreye tesirlerini
biliyoruz. Bu tesirlerin bir kısmı olumsuz tesirler ama artık
teknolojinin gelişmesiyle beraber de bunların her birinin önleminin
alınma imkânı var. Biz de bu önlemleri alıyoruz.
Şu ana kadar yalnızca Afşin-Elbistan Ayla
alakalı yaptığımız yatırımları
isterseniz kısaca söyleyeyim:
Birinci ünitede herhangi bir sıkıntı yok ve burada
üretim devam etmektedir.
İkinci ünitede pazartesi günü itibarıyla kısa
sürede verdiğimiz bu kesintiden dolayı tekrar pazartesi günü üretime
başlanacaktır.
Problem olan üç ve dördüncü ünitedir. Üçüncü ünitede yine Asltom
firmasıyla beraber, oradaki jeneratörün yıldız noktasında
meydana gelen bir kayma sonucunda bir arıza oluştu.
Dördüncü ünitede de yine vibrasyon sebebiyle ünite devre
dışı edildi.
Bunların da toplam altı yedi ay içerisinde her birinin
işletmeye geçeceğini rahatlıkla söyleyebilirim.
Diğer bir konu, strateji
Bizim dairemizle alakalı bir
konu edildi. Değerli arkadaşlarım, bunun kuralları belli,
personelin hangi kuralla çalışacağı, hangi kuralla
işlerine devam edeceği belli. Burada ayrı bir uygulama
yapılması söz konusu ise bu konuyu özellikle, konuşmadan sonra
sizinle de isim alarak da onun üzerine giderim ve eğer varsa bir
haksızlık, tabii ki o haksızlığın giderilmesi
adına da bizler mutlaka katkı koymak zorundayız, Enerji Bakanlığı
olarak da müdahale etmek durumundayız.
Ben Afşin-Elbistan sahasında özellikle çevre
hassasiyetinin ön plana çıktığı ama bunun da istismar
edilmemesi gerektiği kanaatindeyim. Bu görevi ister kamu ister özel sektör
tabii ki yerine getirmek durumunda ama biz yerli kömürlerimizi de mutlaka
üretime kazandırmak zorundayız. Bu konuda ben Afşin ve
Elbistanda da farklı bir duygunun da hissedilmediği kanaatindeyim.
Oradaki gerek istihdam açısından, bakın, oradaki
kamulaştırmalar, höyükler, sit alanları, tarihî mekânlar hepsine
dikkat edilerek oradaki rezervimizin açığa çıkartılması
lazım. Ben bütün bu konularla alakalı hassasiyetimizin
azaltılmadan devam ettiğini, artarak devam ettiğini ama hem
yerli kaynakları harekete geçirerek, yerli kömür rezervlerimizi kullanarak
hem de bizim çevreyle alakalı hassasiyetimizi artırarak devam etmemiz
lazım.
Ben bütün bu duygu ve düşüncelerle heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Çetin Soysal ve 22 milletvekilinin, bireylerin telefonlarının
yasadışı dinlenmesi konusunun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/957)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Son dönemde yaşanan siyasi gelişmeler, yargılamalar
toplum üzerinde önemli etkiler yaratmaktadır. Özellikle telefonların
dinlenmesi, kanuna aykırı olarak yapılan telefon dinlemelerinin
yargılama sürecinde delil olarak sunulması toplum üzerinde de bir
korku yaratmaktadır.
Neredeyse herkesin dinlendiğini düşündüğü, bu
dinlemelerin kanıksandığı ve kanunsuz dinlemelere
karşı gelmek yerine konuşmalarını
sınırlandırdığı bir süreçten geçilmektedir. Bir
süre önce emniyetin önemli birimlerinde görev yapmış olan Hanefi
Avcı'nın yazdığı kitapta kanunsuz dinlemelere
ilişkin ayrıntılı ve çok çarpıcı anlatımlar
yer almaktadır.
Bu anlatımlarda; Hanefi Avcı kendisinin nasıl
kanunsuz bir şekilde dinlendiğini, kendisine bu bilginin nasıl
aktarıldığını, bunun üzerine İçişleri
Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı'na
yaptığı başvuruları anlatmıştır.
Kitabın bir bölümünde "Eğer bu insanlar benim gizlediğim,
iki öğrenci adına alınmış, yalnızca birebir
görüşme yaptığım, başka hiç kimseyle
görüşmediğim, herkesten gizlediğim numaramı tespit
edebilmişlerse, o zaman gizliliğe benim kadar dikkat etmeyen, özel
tedbir almayan insanların gizli yaptıkları tüm görüşmeleri
tespit edebiliyorlar." demektedir. Bunun dışında
dinlemelerin, telefon numaraları üzerinden değil, telefon makinesinin
IMEI numarası üzerinden yapıldığını, hiç kimsenin
kullandığı telefonun IMEI numarasını bilmediği
için tüm devlet yetkililerinin dahil herkesin bu şekilde dinlenme
imkanının olduğu ifade edilmektedir.
Nitekim kitapta Ankara'da yapılan kanunsuz dinlemelere örnek
olarak l. sınıf Emniyet Müdürü Sabri Uzun, Emniyet Genel
Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanı Hüseyin Özalp, Sakarya Eski
Emniyet Müdürü Mustafa Aydın ile Nüfus Vatandaşlık
İşleri Genel Müdür Yardımcısı Namık Demir
verilmektedir. Ayrıca daha bir çok bakanlık üst düzey yöneticisinin
Ankara İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından
İçişleri Bakanı ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nün bilgisi
olmaksızın hukuksuz olarak uzun süredir dinlendiği
belirtilmektedir.
Hanefi Avcı, emniyet teşkilatı içinde çok önemli
birimlerde görev yapmış bir emniyet mensubudur. Bu nedenle söz konusu
kitapta yer alan kanunsuz dinlemelere ilişkin bölümler titizlikle
incelenmeli ve değerlendirilmelidir. Özel olarak binlerce insanın
kanunsuz dinlenildiği açıkça ifade edilmektedir. Devletin
demirbaş listesinde kayıtlı olmayan dinleme
cihazlarının hangi ülkelerden temin edildiği, bu cihazların
alınması talimatının kim ya da kimler tarafından
verildiği, nerelerde kullanıldığı, bu cihazların
alımında kaynağın nereden
karşılandığı detaylı olarak incelenmelidir. Bu
konuda yapılacak ayrıntılı incelemelerle kanunsuz
dinlemelerde kullanılan donanımların ne şekilde temin edildiği,
bu dinlemeleri kimin yaptığının tespit edilmesi şeffaf
ve demokratik bir yapılanma açısından önemlidir.
Anayasanın 20. maddesinde "Özel Hayatın
gizliliği ve korunması" başlığı
altında, herkesin özel hayat ve aile hayatına saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir. Bunun
yanında 22. maddede de herkesin haberleşme hürriyetine sahip
olduğu ve haberleşmenin gizliliğinin esas olduğu
düzenlenmiştir.
Aynı şekilde Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin 8'inci maddesine göre de "Herkes özel ve aile
hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi
hakkına sahiptir" devamında ise bu hakkın
kullanılmasına müdahalenin ne koşullarda olabileceği
belirtilmiştir.
Tüm bu yasal düzenlemelere rağmen, kanunsuz dinlemelerin bu
boyutta olması kaygı vericidir. Devlet yapısı içinde,
bulundukları birim ya da konumdan faydalanarak binlerce kişinin özel
hayatın gizliliği ile haberleşme özgürlüğü
haklarını ihlal eden kişi ya da kurumların tespiti ile bir
daha bu tip yasa dışı dinlemelerin yapılmaması için
alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla, Anayasanın 98. ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri
gereğince meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz. 07.10.2010
1) Çetin Soysal (İstanbul)
2) Sacid Yıldız (İstanbul)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Rasim Çakır (Edirne)
5) Tansel Barış (Kırklareli)
6) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
7) Engin Altay (Sinop)
8) Akif Ekici (Gaziantep)
9) Selçuk Ayhan (İzmir)
10) Abdulaziz Yazar (Hatay)
11) Ali Oksal (Mersin)
12) Şevket Köse (Adıyaman)
13) Ahmet Küçük (Çanakkale)
14) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
15) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
16) Tayfur Süner (Antalya)
17) Osman Kaptan (Antalya)
18) Gökhan Durgun (Hatay)
19) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
20) Canan Arıtman (İzmir)
21) Bilgin Paçarız (Edirne)
22) Atila Emek (Antalya)
23) Ahmet Ersin (İzmir)
2.- İzmir Milletvekili Kamil
Erdal Sipahi ve 21 milletvekilinin, astsubayların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/958)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türk Silahlı Kuvvetlerinin emir ve komuta sisteminde yer alan
asli ve en önemli unsurlardan birisi de değerli
Astsubaylarımızıdır.
Ülkeleri ve şerefli meslekleri için bir ömrü feda eden, en
zor şartlarda en ücra yurt köşelerinde canı pahasına görev
yapan, yüzlerce şehit veren Astsubaylarımızın çok ciddi ve
birikmiş sorunları acil çözümler beklemektedir.
Şerefli Astsubay camiasının aile fertleriyle
birlikte yıllardır biriken sorunlarının, kendilerine
verilipte yerine getirilmeyen sözlerin araştırılması ve
çözümlenmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, Astsubaylarımızla ilgili sorunların
araştırılması amacıyla Anayasanın 98'inci
maddesi ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması yapılmasını arz ederim.
1) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
4) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
5) Erkan Akçay (Manisa)
6) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
7) Osman Durmuş (Kırıkkale)
8) Mehmet Zekai Özcan (Ankara)
9) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
10) Mustafa Kalaycı (Konya)
11) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
12) Hasan Çalış (Karaman)
13) Behiç Çelik (Mersin)
14) Beytullah Asil (Eskişehir)
15) Hüseyin Yıldız (Antalya)
16) Şenol Bal (İzmir)
17) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
18) Necati Özensoy (Bursa)
19) Muharrem Varlı (Adana)
20) Ali Uzunırmak (Aydın)
21) Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
22) Zeki Ertugay (Erzurum)
Gerekçe:
Astsubay Camiası; 100.000'i aşkın muvazzaf Astsubay
ve 117.500 emekli Astsubay olmak üzere aile fertleri de dahil edildiğinde
bir milyon kişiyi aşan önemli bir toplum kesitini ifade etmektedir.
Yıllardır biriken sorunlarının çözümü ve
kendilerine verilen sözlerin yerine getirilmesini camiaya yakışan bir
sabır ve vakarla beklemişlerdir.
Son olarak 9 Ekim 2010'da 96.500 üyesi ve 86 şubesi olan
TEMAD'ın (Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği) çabasıyla,
Ankara'da toplanan onbini aşkın emekli Astsubay ve aileleri, yine
kendilerine yakışan bir vakar ve ciddiyetle sorunlarını bir
Miting kapsamında kamuoyuyla paylaşmışlardır.
Astsubaylarımız emekli olduklarında
maaşları % 45 oranında azalmakta ve bir kısmı
açlık sınırında mücadeleye mahkûm edilmektedir.
Yüzde ellisi ek iş, yüzde yirmisi işportacılık
yaparak yaşam mücadelesi veren bu şerefli insanlar bir ömrü devlet
uğruna feda etmenin bedelini fakirlik sınırı ile açlık
sınırı arasındaki gelirleriyle ödemektedirler.
Türk Silahlı Kuvvetleri emeklilerine ödenen birçok
tazminattan yararlanamadıkları gibi, kurumdan tazminat alamayan
devlet memurlarının emekli maaşlarına eklenen 100 TL.'den
de mahrum bırakılıyorlar.
Emekli maaşlarına 100 TL. seyyanen zam
yapılacağı iki yıl önce resmen açıklanıyor ama
sonuç alınamıyor.
Diğer yandan devlet memurluğundan 1'inci ve 2'nci derece
emekli olanların arasında 400 TL'lik bir fark bulunmakta.
Astsubaylarımızın çok az bir kısmı 1'nci dereceden
emekli olabiliyor. İki yıllık yüksek okul eğitimi alan kamu
görevlileri 1'inci derece 4'üncü kademeden emekli olurken bir Astsubay Yüksekokul
bitirse bile 1'inci derece 3'üncü kademeden emekli olabiliyor.
Lojman tahsisi ve sağlık imkânlarından yararlanma
konusunda mevcutlarına göre oran yetersizliği ve sorunlar mevcut.
OYAK kurumundaki üyelerin en az % 60'ı Astsubaylardan
oluşurken yönetim ve denetim kurullarında temsil hakları
bulunmamaktadır. OYAK'ta görev alma oranları ise mevcutları ile
orantısız kalmakta. Bu konudaki eşitsizlik AİHM'ne
götürülmüş durumdadır.
Yukarıda bir kısmı belirtilen ciddi sorunların
araştırılması ve en kısa sürede çözümlenmesi
gerekmektedir.
3.- İstanbul Milletvekili
Hasan Macit ve 20 milletvekilinin, 12 Eylül askerî darbesi döneminde Hava
Kuvvetleri Komutanı olan emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya ile ilgili
usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarının araştırılması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/959)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1986 yılında zamanın SHP milletvekilleri
tarafından 12 Eylül darbesinin Hava Kuvvetleri komutanı Sayın
Tahsin Şahinkaya'nın yaptığı iddia edilen yolsuzluklarla
ilgili araştırma önergesi Anayasanın Geçici 15. Maddesine
dayanılarak yürürlüğe bile alınmamıştır. 12 Eylül
2010 tarihli halk oylaması sonucu anayasanın geçici 15. maddesi
yürürlükten kaldırılmıştır.
Geçici 15 madde yürürlükten
kaldırıldığından dolayı dönemin SHP
milletvekillerinin verdiği araştırma önergesinin gündeme
alınarak,
Anayasamızın 98 ve İçtüzüğümüzün 104 ve
105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz. Saygılarımızla.05.10.2010
1) Hasan Macit (İstanbul)
2) Hüseyin Mert (İstanbul)
3) Fevzi Topuz (Muğla)
4) Sacid Yıldız (İstanbul)
5) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
6) Rahmi Güner (Ordu)
7) Recai Birgün (İzmir)
8) Ahmet Küçük (Çanakkale)
9) Orhan Ziya Diren (Tokat)
10) Rasim Çakır (Edirne)
11) Tansel Barış (Kırklareli)
12) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
13) Ayşe Jale Ağırbaş (İstanbul)
14) Mustafa Vural (Adana)
15) Hasan Erçelebi (Denizli)
16) Zekeriya Akıncı (Ankara)
17) Ahmet Ersin (İzmir)
18) Tayfur Süner (Antalya)
19) Şevket Köse (Adıyaman)
20) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
21) Ali Oksal (Mersin)
Gerekçe:
12 Eylül 1980'den sonra ülkemizde uzunca bir süre parlamento
denetiminden uzak bir dönem yaşanmıştır. Bu dönemde,
gemicilikten havacılığa kadar birçok alanda usulsüzlük ve
yolsuzluk iddiaları ortaya atılmış; ancak pek çoğu
resmiyete intikal ettirilmediği için, inceleme ve araştırma
dışı kalmıştır. Bu iddiaların en çok
yoğunlaştığı kişilerden biri, Emekli Orgeneral
Sayın Tahsin Şahinkaya olmuştur.
Şahinkaya ile ilgili iddialar, F-16 uçaklarının
alımında yolsuzluk yapmak, Hava Kuvvetleri Komutanı iken bu
Kuvvetin ihale ve alımlarının belli şirketlere verilmesi
için nüfuz kullanıp çıkar sağlamaktan, haksız iktisap
yoluyla çok sayıda taşınır ve taşınmaz mal
edinilmiş olmaktan, yurt dışında ve sırdaş hesaplarda
parası olmaya kadar uzanmaktadır.
Sayın Şahinkaya'nın ayrıca birtakım
holdinglerle kendisinin ve yakınlarının ortaklık
ilişkisi içinde olduğu iddiaları vardır. Bu iddialara göre,
Sayın Şahinkaya, eşi ve çocukları, Kalebodur, Kaleterasit
ve Bagfaş şirketlerinin ortaklarındandır. Yine eşi
daha sonra Bagfaş tarafından, Denizcilik Bankasından satın
alınan İş-Kur'un da kurucu ortağıdır. İleri
sürülen iddialara karşı savunmaya geçen Şirketlerden ilki
(Kalebodur Şirketi) Şahinkaya'nın ve yakınlarının
ortak olduğu, ikincisi ise (Kayalar Şirketi) Hava Kuvvetleri
Komutanlığının ihalelerini en çok alan şirkettir.
Silahlı Kuvvetlerin ihale ve alımlarında
yolsuzluklar yapıldığına ilişkin iddiaları, ilk
kez Sayın Tahsin Şahinkaya ile de ortaya
çıkmamıştır. Locheed, ITT gibi şirketlerin de
Türkiye'de rüşvet dağıttıkları öne sürülmüş ve bu
iddialar yargıya intikal ettirilmiştir. Bu nedenle bu tür
araştırmaların Silahlı kuvvetleri rahatsız edeceği
yolundaki söylentiler haklı olamaz. Tersine, bu gibi iddiaların
ortada bırakılması, silahlı kuvvetlerin sağlam
gelenekleri ile bağdaşmaz. Esasen bu tip yolsuzluk iddiaları,
hiçbir gerekçe ile örtbas da edilemez.
Sayın Şahinkaya'nın mal varlığı ile
ilgili açıklamaları da tatmin edici olmaktan uzaktır. Beyan
ettiği veya elden çıkardığı mal
varlığının, hangi imkânlarla iktisap ettiği hususu
açıklığa kavuşmamıştır. Ayrıca Hava
Kuvvetlerinin çeşitli tesislerinin, Şahinkaya Ailesinin ortak olduğu
seramik fabrikalarının ürünleri ile donatıldığı
iddia edilmektedir. Bu doğru mudur? F-16 uçakları ile ilgili
anlaşma, yalnız uçak üretimine ilişkin değildir. Bu
anlaşma ülke ekonomisinin boyutlarında bir dizi çıkar
bağlantısını ve ipoteklerini de gündeme getirmiştir.
Yukarda belirtilen şirketler, bu anlaşmanın yan
bağlantılarına nasıl olup da yerleştirilmiştir.
İş-Kur, Denizcilik Bankasınca neden satın
alınmış ve daha sonra, yine bu ailenin ortak olduğu
Bagfaş tarafından niçin geri alınmıştır?
Yukarda sorulan iddiaları açıklığa
kavuşturmak için Anayasamızın 98 ve içtüzüğümüzün 104 ve
105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz. Saygılarımızla.
4.- Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemir ve 24 milletvekilinin, sosyal yardımlaşma ve
dayanışma vakıflarının yaptığı
yardımlarda yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/960)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Anayasamızda Türkiye Cumhuriyeti devletinin niteliklerinden
birisi olarak belirtilen sosyal devlet ilkesi gereği yardıma muhtaç
vatandaşlarımıza Valilik ve Kaymakamlıklar
aracılıyla çeşitli yardımlar yapılmaktadır. Ancak
bu yardımlar son dönemde daha çok iktidar partisi
yardımlarıymış gibi algılanmaya başladı ve
yardıma muhtaç kişilerin tespitinde kriterler değişime
uğradı. Bu halde devletin sosyal yardım mekanizmasında
ortaya çıkan adaletsizliği gidermek için araştırılarak
alınacak önemleri tespit etmek üzere Anayasanın 98. ve
İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Hasan Özdemir (Gaziantep)
2) Hamza Hamit
Homriş (Bursa)
3) Mehmet Akif
Paksoy (Kahramanmaraş)
4) Mümin
İnan (Niğde)
5) Osman
Ertuğrul (Aksaray)
6) Yılmaz
Tankut (Adana)
7) Oktay Vural (İzmir)
8) Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
9) Osman
Çakır (Samsun)
10) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
11) Hüseyin
Yıldız (Antalya)
12) Hasan
Çalış (Karaman)
13) Mehmet
Serdaroğlu (Kastamonu)
14) Sabahattin
Çakmakoğlu (Kayseri)
15) Recep Taner (Aydın)
16) Ertuğrul
Kumcuoğlu (Aydın)
17) Abdülkadir
Akcan (Afyonkarahisar)
18) Erkan Akçay (Manisa)
19) Mustafa Enöz (Manisa)
20) Necati
Özensoy (Bursa)
21) Ahmet Duran
Bulut (Balıkesir)
22) Beytullah
Asil (Eskişehir)
23) Ahmet Deniz
Bölükbaşı (Ankara)
24) Metin Ergun (Muğla)
25) Süleyman
Turan Çirkin (Hatay)
Gerekçe:
Anayasamızın 2. maddesinde belirtilen Cumhuriyetin
niteliklerinden biri olan "Sosyal Devlet" olmanın bir
gereği olarak Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı
Teşvik Fonu 14.06.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3294 sayılı
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu
ile kurulmuştur. Kurulduğu tarihten 09.12.2004 tarihine kadar Fonun
idari işleri, Başbakanlığa bağlı bir birim olarak
faaliyet gösteren Fon Genel Sekreterliği eliyle yürütülmüştür.
Yardım faaliyetlerinin ise her il ve ilçede kurulan Vakıflar marifeti
ile yürütülmesi öngörülmüştür. Bu vakıfların mütevelli
heyetlerinin başında vali ve kaymakamlar bulunmaktadır. Heyetin
üyeleri belediye başkanı, mal müdürü, müftü, sağlık grup
başkanı, milli eğitim müdürü gibi kurum müdürleri ile siyasi
vasfı olmayan ve kaymakam ve valiler tarafından belirlenen üçer
kişilik vatandaş gruplarından oluşmaktadır.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakıfları gerek yurt çapında sürdürdüğü yardım
faaliyetleri ile sosyal güvencesi olmayan yoksul, kimsesiz, muhtaç ve
düşkün vatandaşlarımıza gerekse istihdam odaklı
mesleki eğitim ve proje destekleri ile işsiz, eğitimsiz
vatandaşlarımıza ilişkin devletin sosyal
sorumluluklarını yerine getirmiştir. Vakıf biçiminde
örgütlenme bu yapıya esneklik, sürat ve şeffaflık
kazandırmıştır. Halkımızın bu kurumları
çok çabuk benimsemesine yol açmıştır. Bu yapı sayesinde
vakıflar kuruldukları tarihten bu yana çok sayıdaki iktidar
değişikliğine rağmen, faaliyetleri bakımından
siyasi bir argüman olarak kullanılmamıştır.
Bu durum AKP iktidarı ile büyük bir değişime
uğramıştır. 01.12.2004 tarihinde kabul edilen, 09.12.2004
tarihinde de Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5263
sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunla, Fon Genel
Sekreterliği, Başbakanlığa bağlı bir Genel
Müdürlük olarak teşkilatlandırılmış, böylece Fon
idaresi bu tarihte kurumsal bir yapıya kavuşmuştur. Her ne kadar
Fon idaresinin, Genel Müdürlük olarak yapılandırılması ile
mevcut sosyal yardım programlarının ekonomik ve sosyal yoksunluk
içerisinde bulunan vatandaşlara daha etkin ve daha hızlı bir
şekilde ulaştırılmasının
amaçlandığı ifade edilse de sonuç farklı olmuştur.
Uygulamada bu değişiklik İl ve İlçe Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları daha çok
merkezden kontrol edilmesine ve yönlendirilmesine yol açmıştır.
Genel Müdürlüğün aslında Medeni Kanun hükümlerine göre ve özel hukuk
tüzel kişiliği olarak kurulan Vakıfları, süreç içinde
İl ve İlçe müdürlükleri biçiminde tamamen kendine bağlı
birer taşra uzantısına dönüştürülmüştür.
Yine aynı kanunla vakıf mütevelli heyetlerine kaymakam
ve valiler tarafından seçilen halktan üyelerin İl Genel Meclislerince
seçilmesi uygulamasına geçilmiştir. Demokratik gibi görünen bu
değişiklik, il genel meclislerindeki siyasi yapının
vakıf mütevelli heyetlerine girmesine yol açmıştır.
Özellikle küçük ve orta büyüklükteki illerimizdeki çoğunluk gücünü
kullanarak AKP, kendisine yakın kimseleri vakıf mütevelli heyetlerine
sokmuş, bu da AKP'nin buradaki faaliyetleri siyaseten
kullanmasının başlangıcını teşkil
etmiştir. O kadar ki bazı ilçelerde AKP İlçe
başkanları, parti yönetim kurulu üyeleri, İl Genel Meclis
üyelerinin yakın akrabaları vakıf mütevelli heyeti
üyeliğine seçilmiştir.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakıflarının 2004 sonrasında son derece planlı ve
zamanlaması iyi ayarlanmış bu adımları 1986
yılından beri devam eden bu hayırlı faaliyetlerin siyasi
bir argüman olarak kullanılması ile sonuçlanmıştır.
Böylece yardıma muhtaç ailelerin tespitine de siyaset
bulaşmıştır.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakıflarının siyasi bir argüman olmasına neden olan hukuki
ve kurumsal gelişmelerin bir an önce bertaraf edilmelidir. Bütün bu
gerekçelerle Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakıflarının bu izleniminin silinmesi için yapılması
gerekenlerin araştırılarak çözüm yollarının tespit
edilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Alınan karar gereğince, gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Kütahya Milletvekili Sayın Soner
Aksoy'un, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi
Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Kütahya Milletvekili Soner
Aksoyun, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi
Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340)
(S. Sayısı: 395)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer alan, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu Kanunu Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/961) (S.
Sayısı: 574) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Dünkü birleşimde İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümünde yer
alan 11inci madde kabul edilmişti.
Şimdi bu bölümde yer alan diğer maddeleri, varsa önerge
işlemlerini yaptıktan sonra oylarınıza sunacağım.
12nci madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 12 nci maddesinin
üçüncü fıkrasında yer alan kendilerine ifadesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hamit
Geylani Özdal
Üçer Nuri
Yaman |
Hakkâri
Van Muş |
Akın
Birdal Sırrı
Sakık Hasip
Kaplan |
Diyarbakır Muş Şırnak |
Pervin
Buldan |
Iğdır |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısının 12. maddesinin 2. fıkrasında yer alan
beş yıl ibaresinin sekiz yıl olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Rahmi
Güner Halil
Ünlütepe |
Mersin Ordu Afyonkarahisar |
Orhan Ziya
Diren Birgen
Keleş Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Tokat İstanbul Malatya |
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım:
(x) 574 S. Sayılı
Basmayazı 08/12/2010 tarihli 28inci Birleşim Tutanağına
eklidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 12.
Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
(1) Genel Kurulda ve dairelerinde
çalıştırılmak üzere özlük işlemleri
açısından Genel Sekreterliğe bağlı yeteri kadar tetkik
hakimi bulunur. Tetkik hakimlerinin görev dağılımı Genel
Kurul tarafından kararlaştırılır.
Oktay
Vural Faruk
Bal Metin
Çobanoğlu |
İzmir Konya Kırşehir |
Rıdvan
Yalçın Behiç
Çelik Osman
Ertuğrul |
Ordu Mersin Aksaray |
Mümin
İnan Nevzat
Korkmaz Kadir
Ural |
Niğde Isparta Mersin |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Korkmaz, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüştüğümüz tasarının 12nci maddesinde
değişiklik içeren önergemiz üzerinde görüşlerimizi anlatmak
üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz kanun
tasarısının 12nci maddesinde tetkik hâkimlerinin, idari bir
görev olan Genel Sekreterliğe bağlı ve ondan talimat almak üzere
istihdam edileceği hususu düzenlenmiştir. Elbette Genel Sekreter
birinci sınıf hâkim ve savcılardan seçilecek ancak bu onun idari
bir görevde olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Emrine
verilen hâkim ve savcılar da idari görev ifa edeceklerdir. Anayasanın
140ıncı maddesinin altıncı fıkrasında Hâkim ve
savcılar idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığına
bağlıdırlar. denilmektedir. Genel Sekreterliğe
bağlı olarak çalışacak hâkim ve savcıların
konumları, bağlılıkları Anayasanın
140ıncı maddesini ve hâkim ve savcıların
bağımsız görev yapacakları hususunu gerçekten zorlayan
hükümlerdir. Teamülleri ve evrensel hukuk anlayışını
dejenere edebilecek hükümlerdir.
Bunun ne gibi menfi tesirleri olur? derseniz kıymetli
arkadaşlar: Türkiye Cumhuriyeti devletinin idari yapısını
incelediğimizde dört bakanlığın sistem içerisinde çok özel
bir işlev gördüğünü görürsünüz. Bu durumu âdeta masanın
tablasını taşıyan dört ayağa benzetebiliriz. Bu
bakanlıklar, Adalet, İçişleri, Dışişleri ve
Maliye bakanlıklarıdır.
Bu dört kurum bu işlevlerini onlarca asırlık devlet
geleneği olan milletimizin tarihinden ve ortaya koyduğu devlet
geleneklerinden almıştır. Herkesin fevri ve tepkisel
davrandığı olağanüstü bir dönemde olağan ve
soğukkanlı davranmayı düstur edinmiş bir hariciyenin,
devlet tüzel kişiliğiyle şahsın hukukunun
uyumlaştırıldığı ve insanları bir arada
tutan asayiş ve huzurun temin edildiği dâhiliyenin, devlet
çarkının döndürülmesi için zaruri olan devlet kaynaklarının
oluşturulduğu ve doğru yerlerde harcandığı ve
devletin mallarına sahip çıkıldığı, maliyenin ve
adaletin, hakkın, hukukun adresi güvenilir ve tarafsız adliyenin
mevcudiyetidir ki, devleti ayakta tutar, devleti ebet müddet devlet kılar.
Elbette tüm kurum ve kuruluşlar çok önemli hizmetler
vermektedir ve elbette hepsinin yadsınamaz çok özel önemleri vardır.
Ancak saydığımız kurumlarda oluşabilecek bir zafiyet
devlet bünyesinin bütününde bir zafiyet doğuracaktır. Bu hep böyle
cereyan etmiştir. Bu yüzden, zikrettiğimiz bakanlıklar, kariyer
bakanlıkları olarak anılır. Adalet
Bakanlığının asli unsurları da hâkim ve
savcılardır. Daire başkanlığı da dâhil üst
yönetim görevlerine hep hâkimlik mesleğine mensup kişiler getirilir
ki, devleti ayakta tutma ve taşıma işlevlerine bir halel
gelmesin, hukuk eğitimi almış kişiler Adalet
Bakanlığını yönetsin. Bu yüzden hâkim ve
savcıların Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Başkanlığı altında görevlendirilip daire
başkanlıklarıyla irtibatlandırılması gerekiyor.
Sadece özlük işleriyle ilgili kayıtlar genel sekreterlikçe tutulabilir
Efendim, çok uğultu var, çok özür diliyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, sükûneti sağlarsak
gerçekten iyi olacak.
Buyurun Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Bunun dışında idari görev ifa edecek genel sekreterliğin
altında görevlendirilmesinin Adalet Bakanlığının
klasik teşkilatlanmasına uymadığını söylemeliyiz.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere, AKP Anayasa
değişikliğiyle HSYK çoğunluğunu ele geçirmiştir
ve artık oradan çıkaramayacağı bir karar yoktur. Şimdi
de Yargıtay ve Danıştay için bir kuşatma ve ele geçirme
planı hazırlanıyor. Basından öğrendiğimize göre,
Yargıtayda 6 adet, Danıştayda 4 adet daire kurulacak ve buralara
HSYK tarafından yeni üyeler atanarak Yargıtay ve Danıştay
Genel Kurul çoğunluğu ele geçirilecektir. Önümüzdeki yıl
yapılacak Yargıtay Başkanlığı seçimi de
Danıştay Başkanlığı seçimi de böylece garanti
altına alınmış olacaktır. Bunu söylediğimizde
diyorlar ki: Efendim, dairelerin kurulmasını iki yıl önce
Yargıtay teklif etmişti. Doğru. O zaman bunu sümen altında
tuttunuz, işleme koymadınız. Daire ihtiyacı bugünün
ihtiyacı değildi ki. İhtiyaç var idiyse, ki bugün böyle
söylüyorsunuz, dün niye kurmadınız bu daireleri? Şimdi, HSYKda
yeterli çoğunluk sağlanınca bu öneri gündeme taşınıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, kendi aranızda
konuştuğunuz kelimeleri ben buradan duyabiliyorum. Sohbet edecekseniz
de biraz daha hafif bir sesle ederseniz iyi olur. Aksi takdirde de çok iyi
demlenmiş çay olduğunu söylüyorlar, dışarıda
sohbetinize devam edin.
Bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Üstelik İstinaf mahkemeleri kuruyoruz, Yargıtayın
üzerindeki yükü kaldırıyoruz. diye kadrolar çıkarttınız.
Eğer yanlış hatırlamıyorsam, 4 bin adet hâkim ve
savcı, 900 adet idari ve adli yargı hâkim ve savcı adayı,
100 adet de Adalet Bakanlığı müfettişi kadrosu çıkarttınız.
İnşaatlar yaptınız, binalar yaptınız.
Doğrusu merak ediyorum: Bu da Türk milletini bir oyalama taktiği
miydi? Yapmadan yapıyor gibi gözükmenin bir örneği miydi?
Bakınız, Sayın Yargıtay Başkanı
açıklıyor, istinaf mahkemelerini kurmaz iseniz altı değil
on altı daire de çözüm olmayacak.
AKP olarak, bu Mecliste, muhalefetle açık, şeffaf ve
samimi bir biçimde konuşmayı, diyalog kurmayı maalesef
beceremediniz, hep gizli gündeminiz ülke gündemini belirledi.
Bundan sonra hangi sözünüze ne diye güveneceğiz diyor,
önergemize destekleriniz bekliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının
12. maddesinin 2. fıkrasında geçen beş yıl ibaresinin
sekiz yıl olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; arkadaşlar, ne dedik ki
katılmıyorsunuz? Diyoruz ki: Beş yıllık süreyi sekiz
yıla çıkarın ki başarı elde edecek insanların
başarısını daha iyi görürsünüz. Size burada bir olanak tanıyoruz.
Beş yılda başarılı insan sayısı azdır
ama sekiz yıl hizmet verirse başarılı daha çok insan
bulabilirsiniz ama kabul etmiyorsunuz.
İki: Burada üstün başarı çok göreceli bir kavram.
Neye göre üstün başarı? Kimine göre farklıdır üstün
başarı, kimine göre farklı. Buradaki objektif
kıstasınız nedir arkadaşlar? Üstün başarı
Bir kere
bu kıstas çok subjektif. Objektif bir hâle getirin. Bu üstün
başarı kavramını da hepimiz bilelim.
Bir başka konuya geleceğim müsaade ederseniz. Dün burada
sivil ve askerî hâkim ve savcılar arasında yıpranma ile ilgili
söyledim ama ne Sayın Bakan ne Sayın Komisyon Başkanı sahip
çıkmadınız. Yine söylüyorum: Bu ülkede ister sivil ister askerî,
tüm yargı mensuplarının
Ben sivil yargı
mensuplarının daha çok yıprandığına inanıyorum
ama bu konuda hiçbir görüş bildirmediniz. Yine altını çiziyorum:
Hâkim ve savcıların, adalet dağıtan insanların
yıpranması askerî hâkimde başka, askerî savcıda başka,
sivil savcıda, sivil hâkimde başka olamaz Sayın Bakan. Bunlara,
sivil savcı ve hâkimlere sahip çıkmak sizin görevinizdir, bir kez
daha bunun altını çiziyorum.
Bir başka konuya geçiyorum: Arkadaşlar, 2006
yılından beri hâkim ve savcılarımızın
maaşlarında hiçbir artış olmadı.
Bir başka konu var: Verdiğiniz yargı
tazminatı. Tazminat adı altında veriyorsunuz belli bir
rakamı hâkim ve savcılarımıza ama emekli oldukları
zaman onları çok güç durumda bırakıyorsunuz. Lütfen, eğer
hâkim ve savcılarımıza belli bir maaş veriyorsak bunu
tazminat adı altından çok maaş adı altında verin
ki yarın emekliliklerinde bu insanlar zor durumda kalmasın. Siz
tazminat adı altında verip, emekliliklerinde çok düşük bir
emekli maaşıyla karşı karşıya getiriyorsunuz
hâkim ve savcıları. Bu nedenle, hâkim ve savcıların
Yargı tazminatı dediğiniz tazminatlarını
maaşlarıyla birlikte değerlendirmek kaçınılmazdır
arkadaşlar. Bunun altını bir kez daha çiziyorum.
Yine, değerli arkadaşlarım, lojman konusuna
geleceğim müsaade ederseniz. Tabii kamu görevi yapan insanlara
Başta
Meclis lojmanlarını bir kere kapattınız her ne hikmetse,
tabii bizler saygı duyuyoruz ama amacı neydi, gayesi neydi, niçin
kapattınız, bir gün bunu da söylemediniz. Dediler ki Kamuya kaynak.
Bu konuyu geçeceğim.
Bazı illerimizde, hâkim ve savcılarımız
lojmanda kalamıyor. Adaletse herkesin eşit olması lazım.
Örneğin, özellikle büyük şehirlerde lojmansız bir sürü hâkim ve
savcımız var, bazıları lojmanda kalıyor,
bazıları kalamıyor. Adaletse, hiç değilse lojmanda
kalamayan insanlara lojman tazminatı vermeniz lazım, eğer
eşitlikse. Aynı görevi yapan insanlar, birileri lojmanda
kalıyor, birileri kalamıyor. Efendim, kuradır, sıradır.
Veremiyorsanız o zaman, o insanlara bir lojman tazminatı vermek
zorundasınız arkadaşlar. Böyle adalet olmaz! Adalet
dağıtan insanlara adaletsizlik yapıyorsanız, sorun buradan
başlıyor. Hâkim ve savcılarımızın özellikle büyük
şehirlerde çok önemli lojman problemleri var ama bir türlü buna çözüm
bulunmuyor ve özellikle son yıllarda, lojmanlaşma yönünde de çok da
bir gayret sarf edilmiyor; eskilerden girenler kalıyor, o şehre yeni
gelen insanlar lojmanda kalamıyor. Bu haksızlığı
gidermek zorundasınız. Bu bir haksızlıktır. Bu
haksızlığı ne şekilde gidereceğiz? Yani hak
dağıtan insanlara, adalet dağıtan insanlara adaletsizlik
yapmayın; burada başlıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Bu nedenle
arkadaşlar, özellikle, hâkim ve savcılarımızın, sivil
hâkimlerle askerî hâkimler arasında hiçbir fark olamaz, bunun düzeltilmesi
lazım yıpranma tazminatı yönünde. İki: Mutlaka
tazminatlarının maaşlarıyla birlikte alınması
lazım, maaşa ilave edilmesi lazım. Üç: Lojmanda kalamayan hâkim
ve savcılarımızın mutlaka bu sorunlarına çözüm
getirilmesi gerekir.
Hepinize saygılar sunarım, teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 Sıra Sayılı Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 12 nci maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan kendilerine ifadesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nuri
Yaman (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün çok önemli bir gün, Dünya İnsan
Hakları Günü.
Size göstereceğim şu işarete iyi, dikkatle
bakınız. Tırnak içinde üç nokta, tırnağı kapat,
üstünde de parantez aç, içine bir çarpı koy -bu, Meclis
tutanağıdır- sonra da altında bir not, şöyle, bakın:
Bu bölümde, Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dille, birtakım
kelimeler ifade edildi. yazıyor. Bu gördüğünüz işaret,
Meclisimizin, yani 1920de cumhuriyetin kuruluş felsefesinde Kürdistan
mebuslarının kurduğu, Lazistan mebuslarının, Türk
mebuslarının birlikte kurduğu Mecliste, 2010 yılında
ben
Şu işarete bakın
AHMET YENİ (Samsun) Türkiye Cumhuriyetini kurdular, ne
anlatıyorsun!
HASİP KAPLAN (Devamla) Bakın, burada, bu ayıp,
insan haklarının en büyük ayıbıdır.
ÖMER İNAN (Mersin) Bu tarafa da göster, görmedik.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bundan daha büyük bir ayıp
olabilir mi? Milyonlarca insanın gözünün içine baka baka, hem inkâr
edeceksin hem asimile edeceksin hem şovenizm uygulayacaksın hem
ırkçılık yapacaksın hem türküsünü söylediği için üstüne
üstüne gideceksin hem müziğini, folklorunu yaptığı için
terörist ilan edeceksin, cezaevlerini dolduracaksın, örgüt üyesi olmamakla
birlikte örgüt üyeliğinden binlerce siyasetçisine ceza vereceksin Dünya
İnsan Hakları Gününüz kutlu olsun. diyeceksiniz.
Arkadaşlar, kimse kimseyi kandırmasın, ben burada
rakamları saymayacağım, kaç kişi öldü, kaç kişi
yargısız infazda, kaç kişi cezaevinde senelerce yatıyor ve
ifadeye dahi çıkamadı. Yalnız şunu söyleyeceğim ben
size: Böylesi günlerde konuşurken herkesin çok dikkatli olması
lazım. Budur hayat, yaşıyorsak bu ülkede beraber,
gerçekliklerimize de alışacağız. Müziğin,
şarkıların, folklorun, kimliğin, kültürün, hiçbir
şeyin bu ülkeyi bölmediğini, bölmeyeceğini, hep birlikte
yaşaya yaşaya öğreneceğiz. Yoksa, 2010 yılında
hâlâ bizim çocuklarımız kalkıp Ciğerhunun şiirlerini
okursa ve derse ki Robson şiirinde olduğu gibi
(x)
Yalnız siyahlar baskı altında kalmadı, biz de
beyazız, baskı altındayız. denen, kırk beş
yıl önce yazılan şiirinden sonra, siyahlar 1947de medeni
haklarını aldığı zaman, o zamanın devlet
başkan yardımcısı, bir siyahi öğrenciyle bir beyaz
öğrenciyi, ikisini ellerinden tutup birlikte üniversiteye getirmişti
ve Amerikada siyahlarla beyazlar arasındaki ırk
ayrımını o şekilde, devletin öncülüğünde ve en yetkili
kişileriyle kaldırmıştı. O zamanlar,
hatırlayın, aynı otobüse binemiyorlardı, aynı
lokantaya gidemiyorlardı, aynı üniversiteye gidemiyorlardı ama
siyahi olan bir Başkan, Obama, buraya, bu kürsüye de geldi, konuştu.
Şimdi, biz bunca yıldan sonra, Dünya İnsan
Hakları Gününü kutlarken, birbirimizin yüzüne bakarken yüzümüz
kızarmıyorsa eğer, insan haklarından bahsediyorsak
eğer, ayrımcılığı görmüyorsak eğer, Kürtüm.
diyene burada düşman gözüyle bakıyorsak eğer, Kürt kelimesini
duyunca birilerinin bu Mecliste tüyleri diken diken oluyorsa eğer
İstiklal Savaşının, kurtuluş mücadelesinin, müdafaai
hukuk derneklerinin zamanını ne çabuk unuttular. diye söylemek,
hatırlatmak da bizim boynumuzun borcudur.
MEHMET OCAKDEN (Bursa) Bu şovdan vazgeçin!
HASİP KAPLAN (Devamla) Biz burada neyi konuşuyoruz?
HSYK yasası. HSYK yasası budur arkadaşlar, adalet budur. Adalet
budur: Tırnak içinde üç nokta, tırnağı kapat, üstüne de
çarpı işareti koy; Kürt kimliğinin gerçekliğidir 2010
yılında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET OCAKDEN (Bursa) Bırak şu şovu!
(x) Bu bölümde, Hatip
tarafından Türkçe olmayan bir dille, birtakım kelimeler ifade edildi.
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
HASİP KAPLAN (Devamla) Ve şimdi son bir dakikamda size
HSYK ile ilgili bir cümle söyleyeceğim, hepiniz düşünün: HSYK kanunu
diyelim bugün geçti ve CHP iptal için başvurdu -dinleyin- Anayasa
Mahkemesine gidecek değil mi? E, Anayasa Mahkemesinin uyum yasası
çıkmadı, çalışamıyor, karar alamıyor,
toplanamıyor. Söyleyin bana, nasıl bu yasa yasalaşacak? Farz et
ki onu da yaptınız, sonra Anayasa Mahkemesinin uyum
yasasını buraya getirdiniz, Meclise. O uyum yasasını da
tartıştık -oyları yettiği için ben CHP, ana muhalefet
diyorum, o anlamda- tekrar CHP başvurdu, Anayasa Mahkemesi uyum
yasası da Anayasaya aykırı. dedi, yine Anayasa Mahkemesine
gitti. E, toplanamayacak, karar alamayacak. Alamayacak arkadaşlar, çünkü Anayasa
Mahkemesi şu an çalışmıyor. Ahmet Türkün, Tuğlukun
başvurusunu dahi yapamıyoruz şu an göreve iadesi için, Meclise
iadesi için. Bunu iyi düşünün.
Teşekkür ederim.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Hasip Bey, bu hafta
çalışmaya başladı.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, Hatip
konuşurken televizyon yayını kesintili olarak
BAŞKAN Ben şu oylamayı yapabilir miyim? Önce onu
söyledim.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, Hatip
konuşurken Meclis TV kesintili olarak veriyor konuşmayı Kürtçe
konuştu diye. Şimdi, şuradan sormak gerekiyor: TRT Şeş
yayın yapıyor. TRT Şeşle TRT 3 arasında ne fark var?
İşte, tam sizin çifte standartlarınız!
SUAT KILIÇ (Samsun) Sırrı Bey, ne kesilmiş? Neyin
yayını kesilmiş?
SIRRI SAKIK (Muş) Hatip konuşurken yayın
kesilmiş.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan,
Başkanlığa bir arzım olacak.
Böyle bir şeyin olmasını mümkün olarak görmüyorum.
Başkanlığın TRT 3ten bilgi almasını ve bu
bilgiyi Genel Kurulla paylaşmasını arz ediyorum.
M. NURİ YAMAN (Muş) Bilgi geldi.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Ben
dışarıdaydım, kesildi yayın Sayın Başkan.
SUAT KILIÇ (Samsun) Böyle bir şeyin kasten olması
mümkün değil, böyle bir şeyin yaşanması mümkün değil.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.49
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.09
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 30uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
574 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri, biraz önce Sayın Hasip Kaplan
tarafından yapılan konuşmanın bir bölümünün teknik
arıza dolayısıyla yayınlanamadığı bilgisi
Başkanlığımıza ulaşmıştır. Bu
nedenle Sayın Hatibe çok kısa bir açıklama yapması için
yerinden söz vereceğim.
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Gerçekten, bunun, umuyoruz ki teknik bir arıza olması
nedeniyle böyle olduğunu, böyle yaşandığını. O
bölümde, kürsüde söylediğim sözlerin anlaşılması
açısından şunu söylemek istiyorum: Bu söylediğim sözler
bütün kamuoyunca da bilinmeli çünkü Ciğerhunun Robson şiirinden bir
mısra okumuştum.
(x) Yani Türkçesi Ey yoldaş Robson/
Yalnızca siyahlar baskı altında yaşamıyor/ Biz de
beyazız, kaldık perişan. Ondan sonra da Obamanın
seçildiğini, buraya geldiğini söyledim. Bu vesileyle ben
(xx)
diyorum.
Dünya İnsan Hakları da kutlu olsun bu vesileyle diyorum.
Umarım ki tekrar teknik arızaya rastlamamışızdır!
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın İnan
AKİF AKKUŞ (Mersin) - Ben anlamıyorum
Herkesin
anlaması lazım.
BAŞKAN - Sayın Akkuş, bir saniye
Sayın İnan, buyurun.
ÖMER İNAN (Mersin) Demin konuşma yapan Hatip, çok
agresif bir şekilde, tahrikkâr bir şekilde burada Kürt
düşmanlığı yapıldığını ifade etti.
Bu doğru bir şey değil, Mecliste Kürt
düşmanlığı yapılmıyor. Hiçbir
arkadaşımız bunu yapmaz. Bunu düzeltmesini talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 13üncü madde üzerinde
aynı mahiyette iki önerge vardır. Şimdi bu önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde
kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
(x) Bu bölümde, Hatip
tarafından Türkçe olmayan bir dille, birtakım kelimeler ifade edildi.
(xx) Bu bölümde, Hatip
tarafından Türkçe olmayan bir dille, birtakım kelimeler ifade edildi.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 13.
Maddesinin 2. fıkrasında bulunan Genel Sekreterin teklifi üzerine
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Yılmaz
Tankut Faruk
Bal Metin
Çobanoğlu |
Adana Konya Kırşehir |
Rıdvan
Yalçın Mümin
İnan Behiç
Çelik |
Ordu Niğde Mersin |
Oktay
Vural Alim
Işık Kadir
Ural |
İzmir Kütahya Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısının İkinci Bölüm Tetkik hakimleri ile ilgili 13.
maddenin 2. fıkrasında geçen Genel sekreterin teklifi üzerine
ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
Turgut
Dibek Rahmi
Güner Halil
Ünlütepe |
Kırklareli Ordu Afyonkarahisar |
Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk Orhan
Ziya Diren |
Mersin Zonguldak Tokat |
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Tankut, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanunu Tasarısının 13üncü maddesi üzerine vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu önergemizle, maddenin ikinci
fıkrasında bulunan Genel Sekreterin teklifi üzerine ibaresinin
kaldırılmasını istemekteyiz çünkü bürokratik bir makam olan
Genel Sekreterin yerine, Kurulun işleyişinden sorumlu Başkan
Vekiline, sorumluluğuna uygun olacak şekilde bir yetki verilmesinin
daha doğru olacağını düşünmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, her karış
toprağı aziz şehitlerimizin mübarek kanlarıyla
sulanmış kutsal vatanımızın, ona hizmet etmek
gayesiyle organize olmuş kutlu devletimizin ilelebet payidar olması,
bu vatan üzerinde yaşayan hepimizin elbette ki ortak arzusu
olmalıdır. İşte bu ortak arzunun var olabilmesi ise her
vatandaşımızın ortak hedef, sevinç ve
acılarını birlikte yaşayabilmesine, memleketimizin,
devletimizin imkân ve kaynaklarını adil ve eşit bir şekilde
paylaşabilmesine bağlıdır ama bütün bunların hayat
bulabilmesinin en temel ve en önemli şartlarından biri de hiç
kuşkusuz adaletin tesisine ve onun tecelli edebilmesine
bağlıdır. Bunları sağlayacak olan zemin ve güç ise hiç
şüphesiz devletimizin bizatihi kendisidir.
Şimdi buradan hepimizin şu suali öncelikle kendi
vicdanımıza sorup cevap araması icap etmektedir: Acaba bugün,
biz, devlet olarak hakkın, hukukun, adaletin tecellisini
sağlayabilmekte miyiz?
Değerli arkadaşlar, insanın yaşayabilmesi için
her şeyin başı sağlıktır diyoruz fakat devletinin
koruyucu şemsiyesi altında bulunamayan insanların
sağlıklı ve şahsiyetli bir şekilde
hayatlarını devam ettirebilmeleri de çok zor ve
sıkıntılıdır ancak devletin ve milletin
yaşayabilmesinin temel şartının da adalet olduğunu
hepimiz biliyor, inanıyor ve söylüyoruz çünkü adaletin
olmadığı yerde huzur ve düzen olmaz, huzur ve düzenin
olmadığı yerde de ne devlet ne de millet uzun süre ayakta
kalamaz. İşte aziz milletimiz ve kutlu devletimiz için bu kadar
önemli olan adalet, hepimizin ama öncelikle devleti idare edenlerin başta
siyasi iktidar olmak üzere idare sorumluluğunu üstlenen her kesimin
üzerinde titizlik göstermesi gereken çok önemli bir konudur ama bugün maalesef
ülkemizin en temel sorunlarından birisinin adaletsizlik olduğunu
üzülerek görmekteyiz. Hukuka dayanmayan tasarrufların, kanunsuz ve ceberut
uygulamaların hemen her gün gündem maddesi olması az önce işaret
ettiğim ve büyük bir ihtimam ve titizlikle korunması gereken adalet
anlayışıyla ilgili derin endişe ve
kaygılarımızı maalesef haklı çıkartmaktadır.
Dahası özellikle son yıllarda artan hukuksuzluklar, kanunsuzluklar
artık sıradan hâle gelmiş, bu tür uygulamalar
kanıksanır olmuştur ki bu da tehlikenin çok vahim boyutlara
geldiğini ortaya koymaktadır.
Bakın değerli arkadaşlar, Türk Dil Kurumu adaleti
nasıl tanımlıyor: Adalet, yasalarla sahip olunan hakların
herkes tarafından kullanılmasının sağlanması, hak
ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme, herkese kendi hakkı olanı
verme ve doğruluktur. Bu tanıma göre bugün hiçbirimizin yasalarla
sahip olunan hakların herkes tarafından adil ve eşit bir
şekilde kullanıldığını söylemesi mümkün
değildir. Yine bugün hiçbirimizin devleti yöneten siyasi iradenin yani
AKPnin hak ve hukuku gözettiğini ifade edebilmesi de söz konusu
değildir. Bugün adaleti uygulamak ve yerine getirmekten sorumlu olan
devlet kuruluşlarının siyasi emellerle hedef hâline
getirilmediğini, bu kuruluşların siyasi ikbal
kaygılarıyla yapılandırılma sürecine
sokulmadığını da hiç kimse söyleyemez.
Değerli arkadaşlar, şimdi buradan soruyorum: Bugün
gelinen noktada yolsuzluk soruşturması açan hâkimler görevden
alınıyorsa, yine o hâkimlerin mahrem bilgileri toplanıp
konuşmaları dinleniyorsa, onlara komplo kuruluyor ve polis
baskınına maruz bırakılıyorsa, takip edilen davalara
yandaş savcı aranıyor ve o savcının üzerine başka
bir savcı gönderiliyorsa Türk adalet sisteminin böylesine kaos ve
karmaşa içine itilmesinin sorumlusu sizce kimdir? Muhalefet midir, yoksa
iktidar mıdır?
Eğer, AKP iktidarına mensup yolsuzluk, irtikâp,
suistimal gibi kesinleşmiş suçlardan ceza alan belediye
başkanları, bürokratlar hâlen görevde tutuluyor ama hakkında
yargının verdiği kesinleşmiş suçu bulunmayan AKPli
olmayan belediye başkanları ile milliyetçi, ülkücü bürokratları
görevden alınıyor, sürgün ediliyorsa adalet bunun neresindedir?
Eğer Türk milleti adına karar veren hâkimler, cumhuriyetin
savcıları bu aziz milletin çocuklarını katleden PKKlı
canilerin ayağına talimatla gönderiliyorsa ve bunların aklanması
isteniyorsa üç kıtada haklı mücadelesini vermiş bu necip millet
kime, nasıl güvenecektir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
YILMAZ TANKUT (Devamla) Halkımızı
açlığa ve yokluğa mahkûm eden, onları oy deposu olarak
gören, üretim yerine tüketimi, ithalata bağlı büyümeyi,
işsizliği fazlalaştırıp yeni oy depoları
hedefleyen, ekonomiye emperyalist sermayeye hediye eden, dış
siyasette teslimiyet ilkesini benimseyen AKP iktidarı maalesef
dirliğin, düzenin temeli olan adaleti de çökertmek suretiyle sanki son bir
darbeye hazırlanıyor görüntüsünü vermektedir.
Bugün üzerinde yaşadığımız cennet
vatanımızın manevi mimarı olan Şeyh Edebalinin
mirasçısı olmakla iftihar ettiğimiz Osmanlının
kurucusu Osman Gaziye nasihati olan İnsanı yaşat ki devlet yaşasın
şeklindeki veciz sözünü, milletimizi kandırmak suretiyle kendi siyasi
ikbal ve saltanatları için dillerine nakarat yapanlar bilmelidirler ki,
bugün gittikleri yol, yol değildir. Bunun önünde duran ve engel olanlar, adaletin
tesisini istemeyenler bugün belki dokunulmazlık zırhının
arkasına saklanabilirler ama yarın en büyük adaletin olduğu
yerden ve ilahî adaletin tecellisinden kaçamayacaklardır diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Sayın Öztürk, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Haftası.
Bu 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Haftasına Türkiye,
işkence, kötü muamele, baskı ve şiddet gölgesinde giriyor.
İnsana dair tüm hakların gasbedildiği, sokaklarda ayaklar altına
alındığı ve şiddetin sokağa
taşındığı görüntüler altında Türkiye giriyor.
Türkiyede hâlâ insanlar gözaltında kaybolmaktalar, hâlâ haksız bir
şekilde tutuklanmaktadırlar. Türkiyede Sayın
Cumhurbaşkanının 1 Ekim günü Meclisin
açılışında da söylediği gibi, tutuklama fiilî
mahkûmiyet hâline çevrilmekte, üniversite öğrencileri hak
aradıkları için coplanmakta, Vurmayın, karnımda çocuk
var! diyen bir genç kadının karnına vurulan tekmelerle, polis
tekmeleriyle çocuğu düşürülmekte ve hak arayan, sendikal mücadele
veren işçiler sokakta yine polis tarafından coplanmakta, gözlerine
biber gazı sıkılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten üniversiteli hamile
genç kızın polis dayağıyla çocuğunu düşürmesinden
daha ağır bir insan hakkı ihlali olabilir mi? Hangi demokratik
hukuk devletinin ülkesinde Hamileyim, vurmayın! diye haykıran bir
kadının karnına polis tekme atar? Dünyanın hangi demokratik
hukuk devletinde Vurmayın, hamileyim! diye haykıran kadına,
kadının karnına tekme atarak çocuğun düşmesine sebep
olan polisleri o ülkenin Başbakanı ya da İçişleri
Bakanı korur?
Değerli arkadaşlarım, ana karnındaki
bebeği öldürmek, bir insan hakkı ihlalinden öte bir cinayettir. O
bebeğin de yaşam hakkı vardır.
Şimdi, ben merak ediyorum. Bugün 10 Aralık. Dünya
İnsan Hakları Haftasına girdiğimiz bugünde bebeğin
yaşam hakkını yok eden, ananın da gerçekten insan
hakkı ihlalini yapan eylem hakkında, bu eylemi yapanlar
hakkında, Sayın Başbakan, Sayın İçişleri
Bakanı ve insan hakları kurulları bir işlem yapacak
mı, ben merak ediyorum değerli arkadaşlarım. Yoksa bu da
faili meçhuller arasına mı katılacaktır, bunu merak
ediyorum ve aynı zamanda bunu da Bizim dönemimizde faili meçhul
olmadı. diyen AKPli arkadaşlarımın dikkatine sunmak
istiyorum.
Bugün dünyada çağdaşlığın en önemli
ölçütü düşünce ve ifade özgürlüğüdür. Düşünmek ifade
özgürlüğünü de kapsar. Düşündüğünüzü ifade edemedikten sonra
düşünce özgürlüğünün bir anlamı kalmaz. İfade
özgürlüğü ve özgür eleştiriyi kurumsallaştıran ülkeler
çağdaşlıktan sınıfı geçmişlerdir,
düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığı ülkelerde
rüşvet, yolsuzluk ve ahlaksızlık, adam kayırma gibi olaylar
sıkça rastlanılan olaylardır.
Türkiye gerçekten insan hakları ihlalinde sınıfta
kalmıştır. Türkiye'nin insan hakları ihlalinde
sınıfta kalmasının en önemli nedeni, demokratik hukuk
devletinin tüm kurum ve kurallarıyla işletilemeyişi,
insanların hukuk güvenliğinden yoksun
kalışlarıdır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği 12.198
hak ihlali kararının 2.295i Türkiye'ye aittir. Türkiye, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin raporuna göre adil yargılanma
hakkının ihlali konusunda dünyada ilk sırada yer
almaktadır. Rapora göre, 2010 yılı itibarıyla mahkemenin
önüne gelen 119.300 dosyanın aşağı yukarı yüzde
10undan fazlası, 13.100 adedi Türkiye aleyhine yapılan
başvurular oluşturmaktadır. Buna göre mahkemenin
baktığı her 9 davadan 1i Türkiyeyle ilgilidir değerli
arkadaşlarım.
Yine 12.198 hak ihlalinin kararı verilmiş, bunun 2.295i
Türkiyeye aittir. Yani 12.198 hak ihlali kararının 2.295i
-aşağı yukarı yüzde 20sine yakını- Türkiyeye
aittir. Türkiye, dünyada adil yargılanma hakkının ihlali
bakımından ilk sıradadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi verilerine göre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önünde
şu anda karar aşamasına kadar toplam 119.300 dosya bekliyor. Bu
dosyaların 33.550 tanesi ile Rusya 1inci sırada, 13.100 dosyayla
Türkiye 2nci sırada bulunuyor yani Türkiye'nin insan hakları
konusundaki yeri, değerli arkadaşlarım, girmek istediğimiz
Avrupa Birliği ülkeleriyle aynı düzeyde değil, maalesef Rusya ve
Ukrayna gibi ülkelerle aynı düzlemdedir.
Bu tablo, sanıyorum ve umuyorum ki, Türkiye'nin Avrupa
Birliğine girdiğini iddia eden ve Türkiyede insan hakları
ihlallerinin olmadığını söyleyen insanların bu
düşüncelerinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla
ve bilimsel istatistik verileriyle çürütülmesidir. Bu da Türkiyede adil
yargılanma hakkını ortadan kaldıran, hukukun
güvenliğinin olmamasının doğal bir sonucudur. Sanıyorum
Adalet Bakanı gereken önlemleri alır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Karar yeter
sayısı Sayın Başkan.
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.27
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.33
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 30uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
574 sıra sayılı Kanun Tasarısının
13üncü maddesi üzerinde verilen aynı mahiyetteki iki önergenin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeleri yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanun Tasarısının 14 üncü maddesinin
2 nci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
Madde 14 2: Teftiş kurulu üçüncü dairenin gözetiminde kurul
adına görev yapar.
Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk Rahmi
Güner |
Afyonkarahisar Zonguldak Ordu |
Ali
Rıza Öztürk Birgen
Keleş Şahin
Mengü |
Mersin İstanbul Manisa |
Turgut
Dibek |
Kırklareli |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 14. Maddesinin
2. Fıkrasının Teftiş Kurulu üçüncü dairenin gözetiminde
Kurul adına görev yapar
şeklinde değiştirilmesini 4. fıkrasının
(ç) bendinde bulunan
Kurul tarafından ibaresinin metinden
çıkarılarak, yerine Kanunla
kelimesinin yazılmasını
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Metin
Çobanoğlu Rıdvan
Yalçın |
Konya
Kırşehir
Ordu |
Oktay
Vural Alim
Işık Mümin
İnan |
İzmir
Kütahya
Niğde |
Behiç
Çelik Kadir
Ural Murat
Özkan |
Mersin
Mersin
Giresun |
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup
işleme alacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 S. Sayılı yasa
tasarısının 14 üncü maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı
Sakık Hasip Kaplan Nuri Yaman |
Muş
Şırnak
Muş |
Şerafettin
Halis Nezir
Karabaş Özdal
Üçer |
Tunceli
Bitlis
Van |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
Sayın Sakık, buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Biraz önce burada grubumuz adına konuşan
arkadaşımız -bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları
Günü- yani, bir şiirde Kürtçe, iki parça, iki sözcük söylerken
televizyonun, efendim, teknik bir arızadan kaynaklı bir yayında
kesinti yaptığını söylediler. Şimdi ben buradan sormak
istiyorum:
(x) Yani
H. HASAN SÖNMEZ (Giresun) - Türkçe konuşalım, Türkçe!
SIRRI SAKIK (Devamla) - Ben Kürtçe konuşuyorum. Şimdi,
bugün 10 Aralık 2010
H. HASAN SÖNMEZ (Giresun) Türkçe konuş biz de
anlayalım.
SIRRI SAKIK (Devamla) Anlamıyorsan senin sorunun, bu benim
sorunum değil.
H. HASAN SÖNMEZ (Giresun) - Benim sorunum değil. Türkçe
konuşalım lütfen!
SIRRI SAKIK (Devamla) - İnsan Hakları Günü ben ana
dilimde burada size merhaba demek istiyorum ve size diyorum ki
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) Milletin
sabrını zorlamayın!
SIRRI SAKIK (Devamla) -
(xx) (AK PARTİ
sıralarından Ayıp sesleri, gürültüler)
AKİF AKKUŞ (Mersin) Yazıklar olsun hepinize!
SIRRI SAKIK (Devamla) Şimdi, size teşekkür ediyorum.
Ben şimdi bunları niye konuştum? Aslında
germek için konuşmadım bunları. Bu televizyon, gerçekten bir
teknik hatadan kaynaklı bir konu muydu yoksa Divan üyesi olmama
rağmen Divanda böyle bir karar mı alınmış?
Şimdi, burada, hemen sağımda çalışma
arkadaşlarımız var. Bunlara talimat verilmiş: Burada
eğer Kürtçe konuşulursa Türkçe dışında
daha önce
Bilinmeyen bir dil
Eğer bilinmeyen bir dilse Orta Doğuda 40
milyon insan yaşıyor, Suriyede, İranda, Irakta, Türkiyede
yaşıyoruz, Sovyetlerde, İsrailde
Bu nasıl bilinmeyen bir
dil? Eğer bilinmeyen bir dilse ey AKP, ey Adalet ve Kalkınma, nerede adaletiniz,
nerede kalkınmanız? TRT Şeş şu anda bilinmeyen bir
dilden yayın yapıyor. Şimdi, bunu nasıl izah edebilirsiniz?
Siz iktidarsınız, Meclis Başkanı sizden, Divanın
çoğunluğu sizden, böyle bir kararı nasıl alabilirsiniz?
Nasıl Genel Sekreter, hangi hakla buraya talimat verebilir, bilinmeyen
bir dil olarak yazabilir? Veyahut da hangi güç bizim dilimize gem vurabilir?
Hangi güç televizyonuna ve bu noktada yayın yapan Meclis TVde Kürtçe
yayına sansür koyabilir?
(x) Bu bölümde, Hatip
tarafından Türkçe olmayan bir dille, birtakım kelimeler ifade edildi.
(xx) Bu bölümde, Hatip
tarafından Türkçe olmayan bir dille, birtakım kelimeler ifade edildi.
Dün de söyledim burada, bugün de söylüyorum. Sevgili
arkadaşlar, ne Anayasa ne yasa ne uluslararası sözleşme ne
Lozandaki anlaşmalar benim dilime, kimliğime gem vuramaz, hiçbir güç
de vuramaz! Biz bu dil için, bu kimlik için buradayız. Onun içindir ki
ağır bedeller ödüyoruz. Bu dilin özgürleşmesi için hepinize
görevler düşüyor. Cumhuriyeti birlikte kurduk, birlikte hepimiz bu önemli
bir günde, 10 Aralıkta, birbirimizin diline, kültürüne, kimliğine
saygılı olmalıyız. Bu saygıyı yakalayabilirsek
yani akan bu kanı durdurabiliriz. Bu saygıyı gösterebilirsek
halklar arasında körüklenmek istenen savaşı, kavgayı
durdurabiliriz ama birbirimizi yok sayarsak yani korkunun
kuşattığı bir meclis yaratırsak, korkunun
kuşattığı alanlar yaratabilirsek biz
sorunlarımızı çözemeyiz. Bütün sorunlarımızın
sıkıntısı bugüne kadar bu ülkeyi kuşatan korkudur,
ordunun korkusudur, yargının korkusudur. El vicdan edin! Hiç olmazsa
Parlamento bu militer güçlerden ders alarak, onlar da korkuyu burada egemen
kılmasın. Siz, sorunları çözmek için varsınız burada.
Bizim de sorunlarımız var. Bu sorunları birlikte oturup çözmemiz
gerekirken
İşte, bugün nedir? Adalet ve hukuk için burada
yasaların değişmesini istiyoruz. Peki, benim hukukuma saygı
göstermeyen bir yasal değişiklik yoksa ben kendimi nasıl ifade
edeceğim?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Savcılar Kanunu bu kanun.
SIRRI SAKIK (Devamla) Nasıl?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hâkimler ve Savcılar Kanunu
SIRRI SAKIK (Devamla) Yahu, hâkimler ve savcılar bizim
hakkımızda karar vermiyor mu? Sizin ülkenizde adaleti, bizim
ülkemizde adaleti ve hukuku savcılar ve yargıçlar tayin etmiyor mu?
Siz savcılardan şikâyetçi değil miydiniz, siz yargıçlardan
şikâyetçi değil miydiniz? Sayın Başbakan değil miydi,
diyordu Bunlar ciğerimizi söktü. Bunlar sizin ciğerinizi söktüyse
bizim bütün organlarımızı tahrip ettiler. Biz, uzun yıllardır
ret ve inkâr politikalarından dolayı ağır bedeller
ödüyoruz. Onun için, biz, adalet ve hukuk istiyoruz. Hep de söylüyoruz, hukukun
ve huzurun ülkesini yaratmalıyız. Hukuk ve huzur
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
RECEP KORAL (İstanbul) Tercüme eder misiniz baştan
söylediğinizi, anlayamadık?
SIRRI SAKIK (Devamla) Türkçe mi? Ben Saygıdeğer
milletvekilleri, sevgili kardeşlerim. dedim, Yani bir ana dilden niye
korkuyoruz? Hepimiz ana dillere saygılı olmalıyız. dedim.
Burada kötü bir şey var mı?
RECEP KORAL (İstanbul) Teşekkür ederiz.
SIRRI SAKIK (Devamla) İşte, biz de teşekkür
ediyoruz.
Aramızdaki fark bu. Biz, diyalog kuramıyoruz, empati
yapamıyoruz, sürekli birbirimizi ötekileştirmeye
çalışıyoruz. Ötekileştikçe aramıza nifaklar giriyor.
Ötekileştirilmeyecek bir Türkiye yaratmaya çalışıyoruz.
Bugün, hep söylüyorum, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü.
Hepimiz bu sorumlulukları bilerek, kendi ülkemizde ve dünyada daha çok
insanların özgür
Yani kan ve gen bağına bağlı olmayan,
duygu bağına bağlı olan bir dünyayı
yaratmalıyız. Hepimize böyle sorumluluklar düşüyor.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Sayın Uzunırmak, buyurun.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, bu
münakaşalar herhâlde son bulması gereken münakaşalar.
Eğer Türkiye'nin herhangi bir bölgesinde herhangi bir kahveye
bir İngiliz gitse, kahvede hiç İngilizce bilen olmasa ve orada
konuşsa, oradaki insanlar derler ki: Anlamadığımız
veya bilmediğimiz bir dilde konuştu.
Şimdi, dolayısıyla anlaşılmayan bir dil
veya bilinmeyen bir dil tanımlamasını
Karşı tarafta
anlamayan insanların elbette ki anlamadığım ve
bilmediğim bir dil olarak zabıtlara geçirmesi kadar normal bir
şey yoktur. Arkadaşların bu işleri fazla germemesi gerekir.
Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. İnsan haklarının bu
kadar yoğunlaştığı, bu kadar geliştiği bir dönemde
bu gerilmeler
Meclis kürsüsünden arkadaşımızın dediği
anlaşılmıyor. Burada birçok milletvekili anlamıyor bunu.
Nasıl hâlen daha ısrar ediliyor böyle şeylere? Bunların bir
anlamı yok. Anlamsız olduğunu bildiriyorum. İnsan
haklarının doğru kullanılması gerektiğini bir kez
daha vurguluyorum.
Çok teşekkür ediyorum yüce Meclise.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, burası bir
kahvehane falan değil. Burada çok farklı dillerin
konuşulduğu bir kürsü. Ama eğer biz kardeşlikten
bahsediyorsak, kardeşliğin diline saygı gösterilmemiştir.
İşte söylemek istediğimiz budur. Dünyanın dört bir tarafından siyasi aktörler geldiler, burada
konuştular, çoğumuz da bilmiyorduk. Eğer böyle bir eksiklik
varsa bu eksikliğin telafisi,
Divan karar alır, bundan sonra Kürtçe bilmeyen
arkadaşlarımız ya Kürtçe öğrenir veya tercüme edilir. Ama
eğer Türk kardeşlerimiz Kürtçeyle ilgili bir sıkıntı
yaşıyorlarsa, o da
onların ayıbıdır!
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Germe!
YILMAZ TANKUT (Adana) Ayıp oluyor!
SUAT KILIÇ (Samsun) Sırrı Bey, Türk kardeşlerin
Türkçe konuştuğunuz zaman sizi anlayabiliyor. Mesele bu.
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 14.
Maddesinin 2. Fıkrasının Teftiş Kurulu üçüncü dairenin
gözetiminde Kurul adına görev yapar
şeklinde değiştirilmesini 4. fıkrasının (ç)
bendinde bulunan
Kurul tarafından ibaresinin metinden
çıkarılarak, yerine Kanunla
kelimesinin yazılmasını
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve milletvekilleri
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Vural, kim konuşacak?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Çelik efendim.
BAŞKAN Sayın Çelik, buyurun.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de konuşmama başlamadan önce yüce
heyetinizi saygılarımla selamlamak istiyorum ve 10 Aralık gününü
idrak ederken, bugün İnsan Hakları Günü olması hasebiyle,
bugünün bilhassa son üç yüz yılda hep ezilen, itilen, katledilen ve
milyonlarca soydaşının ne yazık ki yok edilmesini
yaşayan büyük milletimin, Türk milletinin her üç kıtada
kayıplarını da bu vesileyle rahmetle anmak istiyorum ve en son
yaşadığımız kitlevi manada Azerbaycanda Hocalı
katliamını da burada dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Dünyanın hiçbir yerinde ne bizim milletimize ne de başka
uluslara ve halklara hiçbir zaman zulüm, katliam, jenosit olmasın.
Temennimiz bu yöndedir. Türk milleti dört bin yıllık geçmişinde
bütün diğer ulusların hukukuna daima saygı göstermiş ve
kendisinin millî ve manevi terbiyesiyle bunu düstur edinmiş; ezen,
zulmeden, katleden değil, tam tersine zalimlerin üzerine daima
gitmiş, hakkı ve haklıyı tutmuş, asil ve yüce bir
millettir. Bugün münasebetiyle kendi milletimin de bu hasletlerini sizlerle
paylaşmak istedim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konumuza
dönersek, özellikle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanun
Tasarısının, öncelikle Anayasa değişikliği
yapıldıktan sonra bu kanun tasarısına kadar gelinen
süreçte, üyeliklere seçim sürecinde bazı illerde Adalet
Bakanlığı tarafından görevlendirilen tetkik hâkimlerinin
hâkim ve savcılar üzerinde Sayın Bakanın ve Müsteşarın
mesajlarını götürerek baskı yaptıkları yönünde ciddi
ihbarlar gelmiştir, bize kadar gelmiştir. Bunları her zaman
Sayın Bakanımla paylaşabilirim.
Diğer bir konu: Bir müsteşar yardımcısı
düşünün, gidiyor ve sekiz büyük ilde toplantı yapıyor ve
toplantıları, yine, seçimlerde Bakanlık listesine destek
amaçlı ve Bakanlık listesine oy vermezseniz size gösteririm ha!
mesajını çok sert bir şekilde bildirmek...
Diğer bir konu: Tabii, seçim oluyor, Kurul toplanıyor.
Kurul, taşradaki hâkimlerin, savcıların sözlerinin daha etkin
olacağı bir kurul ve demokratik bir kurul ve yargı erkini daha
da kuvvetlendirecek olan bir kurul olarak kamuoyuna sunulmasına
rağmen, ne yapıldı? İşte, böyle Bakanlık
listesini dayatma suretiyle seçim yapıldı ve hâkim ve
savcılardan aday bile çıkarılmasına izin verilmedi sonuç
itibarıyla ve geldi, Kurulun Başkan Vekilliğine Adalet Akademisi
Başkanı oturdu.
Başka bir şey daha oldu HSYK dışında:
Türkiye'nin en büyük üç ilinden birine bir başsavcı atandı; ilçe
başsavcısı olan kişi, bütün kıdem ve liyakat
esasları bir kenara itilerek bir ile atandı. Şimdi, burada
Adalet Bakanlığında oturmuş altmış
yıllık teamül yıkıldı. Böylece, yargıda
yürütmenin ne kadar baskın olduğunu çok net bir şekilde
müşahede ediyor ve görüyoruz, bunları hep birlikte görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Bu durumda kıdeme, tecrübeye saygı göstermeyen bir
Hükûmetin oluşturmuş olduğu bir yargı yapısından
adalet beklemek, tabii ki, teorik anlamda çok güç.
Onun için, değerli kardeşlerim, değerli
arkadaşlarım, burada, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
toplumun bütününü temsil etmesi, kılı kırk yaracak hâkim ve
savcılarımızın olması ve böyle bir kadroyla adaletin
tecelli edilmesini beklememiz gerekirken, maalesef, bu tahakkuk etmeyecek.
Burada, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, bütün
hatiplerimizle, özellikle bu mevzuyu da ciddiyetle vurguladık ama buna
rağmen bizim taleplerimiz yerine getirilmedi, getirilmiyor.
Bu duygularla önergemize desteklerinizi bekliyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanun Tasarısının 14 üncü maddesinin
2 nci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
Madde 14 2: Teftiş kurulu üçüncü dairenin gözetiminde kurul
adına görev yapar.
Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
Sayın Mengü, buyurun.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sadece Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunuyla
yargıyı şekillendirmiyorsunuz, TRTyi de şekillendirdiniz,
tam bir iktidar yayın organı hâline getirdiniz. Salı günü
Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel Başkanı grup
toplantısında konuşurken Sayın Başbakanı
eleştirdi. Eleştiri başlar başlamaz aynen teknik arıza
nedeniyle yayın kesildi. Çok da hazırlıksızlarmış
herhâlde, evvela bir dizi film koydular -üç dakikalık bir kesinti-
arkasından bir reklam girdiler, onu da beğenmediler, bir başka
şey daha oldu, ben de hemen Sayın Genel Müdürü aradım. Özel
Kalemdeki Saygıdeğer Hanımefendi Sayın Genel Müdürün
lavaboya geçtiklerini söyledi. Tabii, bir insan ihtiyacıdır, gayet
tabii geçer. Altı saat sonra döndü Sayın Genel Müdür bana
milletvekili olarak, ben de kendisini rahatsız etmeyeyim diye telefona
çıkmadım, herhâlde çok ağır bir bağırsak
enfeksiyonu geçiriyordu, lavabodan bana telefona dönüşü altı saat
sürünce yapacak bir şey kalmadı, konuşmadık. Şimdi,
böyle bir düzende yaşıyoruz. Her işi kendinize uygun, kendinizin
hoşunuza gittiği şekilde yaparsanız bu iş olmaz.
Bakın, ben size bir şey daha söyleyeyim. Harika bir
şey yapılabilir: Ateşli Silahlar Kanununda bir
değişiklik yapın, yumurtayı da o aletlerin içine sokun.
Olur ya, her gün yumurta atıyor gençlik. Gençlik niye yumurta
atıyor? diye hiç bakmıyoruz da yumurta atan gençliğe
kızıyoruz ve bir anayasa profesörü -ki uğradığı
yumurtalı saldırıdan dolayı ben de dün kendisine burada
bütün iyi niyetimle geçmiş olsun dileklerimi ilettim ama- dönüp diyor ki:
68 kuşağının Allah belasını versin.
Beyler, birbirimize bela okuyarak mı bu memleketi
yöneteceğiz? Bir olay olmuştur, doğrudur, gençliğin tepkisi
sert olmuş olabilir, biraz fazla olabilir. Bunu tartışmamız
gereken nokta bu mudur? 68 kuşağının Allah
belasını versin. Öbürü de kalkar derse ki: Senin de Allah
belanı versin. Ne yapacağız? Bela mı okuyacağız
her dakika birbirimize? Hele bunu normal bir kişi yaparsa çok
yadırgamıyorum ama bir anayasa profesörü yaptığı zaman
içiniz acıyor. Yani ülkeyi yönetirken hakikaten kişisel
değerlerimize göre değil, kişisel ruh hâlimize göre değil,
ülkenin ihtiyaçlarına göre yönetelim.
Bakın, bugün, herhâlde sayın bürokratlar yakında
çalışmaya başlarlar, yeni bir Anayasa değişikliği
teklifi gelebilir. Çünkü gazetelerden okuduğum kadarıyla Avrupa
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin savcılığı -bir gazete
haberi, bir gazetede gördüm- bu görevden alınan 3 generalin terfisiyle
ilgili olumlu görüş yani Terfi ettirilmelidir. şeklinde bir
görüş serdetmiş. O zaman yapılması gereken şu: Hemen
bir Anayasa değişikliği yapalım, Askerî Yüksek İdare
Mahkemesini, Askerî Yargıtayı, hakikaten olması gerektiği
şekilde
Çünkü sizin böyle bir niyetiniz yoktu, o gün için bu ihtiyacı
duymamıştınız. Neydi o ihtiyaç? Anayasa referandumuna
giderken hazırladığınız Anayasa paketinde Askerî
Yüksek İdare Mahkemesini ve Askerî Yargıtayı
benimsediğinizi açıkça ortaya koymuştunuz. Nasıl
koymuştunuz? Bu iki yüksek mahkemeyle ilgili düzenlemelerde birer kelime
değişikliği, birer tümce değişikliği
yaptınız. Yani siz bu yüksek yargı organlarının
varlığını kabul ediyordunuz. Ama bir anda şimdi Askerî
Yüksek İdare Mahkemesi böyle bir karar verince, şimdi sizin bu Askerî
Yüksek İdare Mahkemesini, Askerî Yargıtayı kaldırmanız
gerekiyor.
Doğrudur, Batıda uygar ülkelerde Danıştay
gibi bir kurum varsa idari yargının içinde bir dairedir,
Yargıtayın içinde bir dairedir. Ama bunu ihtiyacınız
olduğu zaman yapmayın. Bunu, hukuken yapılmasını
düşündüğünüz zaman, evrensel hukuka -dünyada modern hukuktur-
dünyanın şu anda yaşadığı düzendeki gereklilik
varsa bunu yapın. Bu anlattığınız olaylar
Bulgaristanda yeni oldu, bunu örnek almayın. Bırakın gene
Bulgaristanı, onun hemen dibinde bir Balkan ülkesi olan Romanyada bu
yıllar evvelden beri vardır. Romanyada, benim bildiğim, en az
on beş sene evvel -ondan evvelini bilemiyorum- zaten askerî yargıtay
yoktu, yargıtayın içinde bir daire olarak görev
yapıyorlardı; doğrusu bunun budur. Ama siz bunu Anayasa
değişikliği yaparken getirmediniz. Çünkü o zaman böyle bir
ihtiyaç duymuyordunuz, şimdi böyle
bir ihtiyaç duyuyorsunuz. Bakın bu çok sakıncalı. Eğer her
ihtiyaç duyduğunuz anda kanun yapmaya başlarsanız hukuk devleti
olmaktan çıkarsınız, bir kanunlar devleti hâline gelirsiniz.
İnsanın kulağına ilk etapta Kanuna uygun olmak. iyi bir
şeydir gibi gelir ama bütün totaliter rejimler kanunlarla yürürler. Yani
bir şeyin kanuna uygun olması demek her zaman hukuka uygun
olması demek değildir, her zaman evrensel hukuka uygun olması
demek değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız
lütfen.
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) O bakımdan, değerli
arkadaşlarım, yasal değişiklikleri yaparken
Hepimiz
milletvekiliyiz, bugün varız yarın yokuz ama yarın hakikaten
bizi, bu memleketin tarihini yazacaklara -şu Parlamentoyu incelerken- ne
olur İşlerine geldiği şekilde kanun
çıkartırlardı, evrensel hukuk onlar için hiçbir değer
yaratmazdı. diye düşündürmeyelim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
15inci maddede iki önerge vardır, sırasıyla
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 15.
Maddesinin 2. Fıkrasında yer alan ilgililerin kelimesinden sonra
gelmek üzere ve kurulun ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Metin
Çobanoğlu Rıdvan
Yalçın |
Konya Kırşehir Ordu |
Oktay
Vural Alim
Işık Behiç
Çelik |
İzmir
Kütahya Mersin |
Kadir
Ural |
Mersin |
BAŞKAN Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısının 15. maddesinin c bendinde geçen sekiz ibaresinin
on olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Rahmi
Güner Halil
Ünlütepe |
Mersin Ordu Afyonkarahisar |
Birgen
Keleş Şahin
Mengü Orhan Ziya
Diren |
İstanbul Manisa Tokat |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Mengü. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Değerli
arkadaşlarım, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum Sayın
Başkanım.
Biraz evvel, dün de, konuşmamda söyledim olayları
kendimize göre yorumlamayalım, ülkenin ihtiyaçlarına göre
yorumlayalım diye. Her sıkıştığımızda
bir yasa değişikliği gündeme getirirsek problemleri çözemeyiz ve
bu yasa değişikliklerini yaparken eğer imkân varsa,
olmaması mümkün değil, bir düzgün prosedür içinde yapalım.
Şimdi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu
tartışıyoruz. Dün, basının tabiriyle,
yandaşlarınıza çıkarttığınız örtülü af
kanunu var; çok sevgili meslektaşımın sunduğu kanun
tasarısı, teklifi var. Şimdi, bunların içinde açık
Anayasaya aykırı hükümler var. Ama Anayasa Mahkemesinin uyum
yasasını getirmediğiniz için Anayasa Mahkemesi
çalışmıyor. Şimdi, Anayasa Mahkemesinde bekleyen dosyalar
var. Anayasa Mahkemesine gidecek ve belki yürütmeyi durdurma talepleri olacak.
Nasıl çalışacak Anayasa Mahkemesi? Yani siz şu anda Anayasa
Mahkemesinin çalışmasını istemiyorsanız
tutarsınız bu uyum yasasını, beklersiniz. Ama Anayasa
Mahkemesi sizin istediğiniz şekilde şekillendirildi.
Şekillendirdiğiniz Anayasa Mahkemesinin dahi bir an evvel faaliyete
geçmesini istemiyorsunuz. Yapın şu değişikliği, evvela
onu getirin. Bakın, Borçlar Kanunu, Ticaret Kanunu
değişikliği yaparken de gene yanlış yapıyorsunuz.
Borçlar Kanunu değişmiyor, Ticaret Kanunu değişmiyor. Hâlbuki
Borçlar Kanunu öncedir, Ticaret Kanunu onun ayrılmaz cüzüdür. Bir
karmakarışık yani tam bir çadır tiyatrosu gibi, Ben
yaptım, oldu. mantığıyla, Ticaret Kanununu
tartışmayalım, Borçlar Kanununu da
tartışmayalım, bunları bir haftada geçirelim; bir bölümün,
memleketin bir sanayicisinin, tüccarının,
bankacısının, özellikle bankacısının
ihtiyacı var, bir an evvel yapalım. Hayır yapmayalım. Temel
kanunu tartışıyoruz beyler, temel kanunu
tartışıyoruz.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Sayın Mengü
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) Müsaade et. Bu, hukuk; sen
bundan anlamazsın, işçi olsa ondan anlarsın.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Sen insanlıktan anlamıyorsun, yüce
Meclisi çadır tiyatrosuna benzetiyorsun.
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) Tamam, tamam anlarsın sen
şimdi.
BAŞKAN Sayın Kafkas, lütfen
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) Oturursun, kanunu yaparsın,
doğru yaparsın, sırasıyla yaparsın, yasamanın da
önünü açarsın. Bugün biz, yarın siz. Buradan Anayasa Mahkemesine çok
yasa gidecek. Anayasa Mahkemesini çalışır hâle getirin, evvela
onu yapın.
Şimdi, açıkçası, Türk Ceza Kanununun 257nci
maddesinde yapılan değişiklik bana göre bir örtülü af, örtülü
özel af. Sayısal rakama tabi. 330 milletvekilinin oy kullanması
lazım, 280 milletvekili oy kullanmış. Şimdi, ben bunu
Anayasa Mahkemesine götüreceğim, şekilden. Kim bakacak buna,
bakabilecek mi? Bakmayacak. Burada bazı hukukçu arkadaşlarım
Bunun Anayasayla bir alakası yok, bu Anayasaya aykırılık
teşkil etmez. diyebilirler, bu bir hukuki görüş meselesi ama bunun
irdelenmesi lazım. Nasıl irdeleteceğiz? Örtülü af
mıdır, değil midir? Burada bekleyen dosyalar var, yürüyen
yargılama var çünkü o sizin dediğiniz sınırlara
çektiğiniz zaman, bu yasalar, bu cezalar erteleme içine giriyor.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Emsal kararlar var.
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) Tabii, olur emsal kararlar,
bunların hepsi hukukta tartışılır ama bu benim
denetleme hakkımın da önünü kesmemesi lazım. O zaman,
evveliyetle Anayasa Mahkemesinin uyum yasasını getireceksiniz buraya.
Yani o zaman, işinize geldiği zaman o kanunu
çıkartırsınız, işinize geldiği zaman bu kanunu
çıkartırsınız. Olmuyor arkadaşlar, bu işler iyi
gitmiyor. Yarın bunun altında hep beraber, hepimiz kalırız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 15.
Maddesinin 2. Fıkrasında yer alan ilgililerin kelimesinden sonra
gelmek üzere ve kurulun ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akkuş. (MHP
sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin) Efendim, demin burada
anlamadığım bir dil konuşuldu. Meclis buna tepki
koymadığı için, konuşmama başlarken kimseyi
selamlamıyorum.
574 sıra sayılı HSYK Kanunu
Tasarısının 15inci maddesinde değişiklik
yapılması isteğiyle vermiş olduğumuz önerge
hakkında söz almış bulunuyorum.
Bu önerge ile, kanun tasarısı 15inci maddenin 2nci
fıkrasında istediğimiz değişiklikle
bağımsız ve tarafsız bir niteliğe sahip olması
gereken Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda, Kurul
müfettişliğinden Adalet müfettişliğine yapılacak
atamalarda etkilenme ve siyasallaşma sonucunun yaşanmaması için
sadece ilgililerin değil Kurulun da muvafakatının
alınması istenmektedir. Aksi takdirde, ilgililerin muvafakat edip
etmediklerinin kim tarafından sorulacağı net değil.
Teftiş Kurulu Başkanının, sevmediğinden dolayı
istemediği birine böyle bir isteği olup olmadığını
sormazsa ne olacak? Yani istemediği kişiye sormayı atlarsa ne
yapılacak? Onun için, Kurulun muvafakatının istenmesi
gerekmektedir.
1inci fıkranın (a) bendinde Teftiş Kurulu
Başkanı ve başkan yardımcıları birinci
sınıf hâkim ve savcılar arasından atanır.
denmektedir. Aynı kıdemde olan birçok hâkim ve savcı
bulunması hâlinde seçim nasıl yapılacak bu belli değil.
Maddenin 1inci fıkrası (c) bendinde Üstün
başarısı ile Kurul müfettişliği hizmetinde
yararlı olacağı anlaşılmış bulunanlar
arasından atanır. ibaresi bulunmaktadır. Üstün
başarının kriteri nedir? Başarı kim tarafından
tayin edilecek belli değil. Burada Baktığı dosya
sayısı mı, kılık kıyafeti mi,
yaşantısı mı, yoksa tebaa olup olmadığına
mı bakılacak? bunlar belli değil. Sicil amiriyle arasında
bulunan bir ihtilaf bunu nasıl etkileyecek? Bu gibi soruları
çoğaltabiliriz. Bu önergenin kabul edilmesi bu sakıncaları bir
nebze önleyecektir.
Sayın milletvekilleri, referandum sırasında
sık sık üstünlerin hukukunun üstünlüğünün
sağlanacağı belirtildi ancak bütün bu aksaklıklar, mutlaka
karşılık bulması gereken bu sorular masumane bir
şekilde aksamamıştır, bilinçli bir şekilde eksik
bırakılmıştır. Böylece, hukuk
siyasallaştırılmak, AKPlileştirilmek istenmiştir. Bu
eksiklikler bunda da başarılı olunduğunun delilleridir
ancak yüce Türk milleti üzülmesin, 2011 seçimleri sonunda bunlar yeniden ele
alınacak ve gerçek manada hukukun üstünlüğü sağlanacaktır.
Bugün dünkünden daha üst bir üstünler hukuku yaratılmaya
çalışılmaktadır çünkü hukuk silah gibi kullanılma
amacındadır. Başbakan Yardımcısına Çukurambarda suikast
yapılacağı sanal iddiası ile devletin en önemli beyni olan
bir odaya girilmiştir. Oradan birtakım devlet için hayati belgelerin
çıkarılmadığı ne malum? diyor vatandaş. Yani
üstünler hukukunda amaç ön plana çıkmıştır. Suça
bulaşmış birçok belediye başkanı görevine devam
ederken Aytaç Durak sanal iddialarla görevden alınmıştır.
Bu, başka ne anlama gelebilir? Üstün haklıdır, eşitlik de
yoktur bu Anayasa değişikliğinde. Ancak üstünler hukukuna tabi
olanlar kendilerinden üstün gördükleri sanal üstünlere tabidirler. Mesela,
Belçikada ABnin merkezinde bulunan Fehriye Erdal niçin
yargılanamıyor? Bunun sorulması lazım, ortaya konması
lazım. Tebaa olmayı kabul etmekten başka bir şey
değildir bu.
Sayın milletvekilleri, size bir olaydan bahsetmek istiyorum:
Mut ilçemizin kuzey tarafında...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
AKİF AKKUŞ (Devamla) - ...Mut ilçesine takriben 25 ila
45 kilometre arasında değişen köyleri Muta bağlayan bir
yol var. Referandum sırasında bu yolun kenarına öbek öbek
mıcır döküldü. Niye? Çünkü dağların üstünde bir yer. Yol
süratle bozulmuş, artık arabaların rahat hareket etmesi mümkün
değil. Yolun tamir edilmesi lazım yahut stabilize kaplanması
lazım.
Değerli hemşehrilerim
Değerli milletvekilleri
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Yola gittin ya
AKİF AKKUŞ (Devamla) Gideriz. Muta gittik ya ondan.
Hemşehrilerime buradan bir selam çakıyorum.
Dolayısıyla, referandumda bu altı yedi köy,
Dağpazarı, Çivi, Ballı, Demirciler, Güme, Ovakavağı
köylerinde Hayır. oylarının fazla çıkmasıyla
maalesef bu mıcırlar bugün oradan geri götürüldü, yüklendi arabalara,
geri götürüldü. Bunu vicdanlarınıza sunuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AKİF AKKUŞ (Devamla) Saygılarımı
sunuyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
16ncı maddede üç önerge vardır, sırasıyla
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 16 ncı
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan yönetmek,
ibaresinden sonra gelmek üzere Teftiş Kurulunun ibaresinin getirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Hamit
Geylani Özdal
Üçer Nuri
Yaman |
Hakkâri
Van
Muş |
Akın
Birdal Sırrı
Sakık Hasip
Kaplan |
Diyarbakır
Muş
Şırnak |
Pervin
Buldan |
Iğdır
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 16.
Maddesinin 1. Fıkrasının c bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Metin
Çobanoğlu Rıdvan
Yalçın |
Konya
Kırşehir
Ordu |
Behiç
Çelik Kadir
Ural Ali
Uzunırmak |
Mersin
Mersin
Aydın |
Nevzat
Korkmaz |
Isparta
|
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısının 16. maddesinin 2. fıkrasının (b)
bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Rahmi
Güner Halil
Ünlütepe |
Mersin
Ordu
Afyonkarahisar |
Birgen
Keleş Rasim
Çakır Orhan
Ziya Diren |
İstanbul
Edirne
Tokat |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Rasim
Çakır.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önergemiz üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün 10 Aralık
İnsan Hakları Günü. İnsanlık tarihine şöyle bir
bakarsak, insanlık tarihi sosyal ve kültürel gelişmeler
açısından birçok gelişmelere örnek, ekonomik bakımdan
bakarsak, ilkel komünal üretim biçiminden sosyalist üretim biçimine kadar çok
değişik üretim biçimlerini kapsayan bir insanlık tarihi var
önümüzde. Ama insanlık tarihinin bir bölümü de savaşlar, katliamlar,
ölümler, kanlar; bu da insanlığın bir tarihi.
İnsanoğlu, bu büyük Birinci Dünya ve İkinci Dünya
savaşlarından sonra yüz binlerce, milyonlarca insanın
katledilmesinden sonra oturup bir noktada bir konsensüs
sağlamış, bir uzlaşma sağlamış ve İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesini kaleme almış ve bütün dünya
olarak da bu bildirgenin altına imza atmış. Bu bildirge, bu
dünyada yaşayan her insanın asgari şartlarda hakkı olan
konuları, saygı gösterilmesi gereken konuları içeren ve herkesin
birbirine bu anlamda saygı duymasını gerektiren bir bildirge ve
bu bildirge, insan haklarını belirlerken bundan sonra insan
hakları adına kan dökülmemesi, savaşların
olmamasını da öngörerek kaleme alınmış. O
bakımdan, bugün, insan hakları savunucuları, insan
haklarına saygı duyan ve önem verenlerin ilk önce yapması
gereken şey, insan hakkının elde edilebilmesi ve
geliştirilmesi noktasında silahı reddetmek, terörü reddetmek,
insan hakkı elde etmek için insan öldürmeyi reddetmek olmalıdır.
Bu duygu ve düşünceyle söz aldım. Bugün bir sayın bakan, 12
Eylül referandumundan sonra Türkiyede insan haklarının
gelişmesi noktasında önemli gelişmeler ve kazanımlar
olduğunu bu kürsüde ifade etmeye çalıştı. Ama gerçeğe
baktığınızda gerçek öyle mi? Gerçek pek de öyle değil.
Çünkü referandumdan sonra Anayasanın geçici 15inci maddesi
kaldırılsa da, referandumdan sonra Yüksek Askerî Şûra
kararları yargı denetiminin dışında tutulsa da,
maalesef, 12 Eylülde ve 28 Şubatta ve 12 Mart 1971de yargı yolu
kapalı olan, yargıya gidemeyen, idarenin kararlarıyla
disiplinsizlik nedeniyle resen emekli edilen, hanımı türban
takıyor diye veya farklı bir siyasi görüşü var diye silahlı
kuvvetlerden resen emekli edilen, mağdur edilen ve bugün bu toplum
içerisinde pazarlarda, köşe başlarında
işportacılık, seyyar satıcılık, esnaflık
yaparak onuruyla dimdik ayakta durmaya çalışan insanların
mağduriyetlerinin giderilmesi noktasında, maalesef bu Anayasa
değişikliği en ufak bir kazanım
sağlamamıştır.
Anayasa değişikliği referandumundan sonra, bu
arkadaşlarımızın, bu vatandaşlarımızın
Askerî Yüksek İdare Mahkemesine ve Millî Savunma
Bakanlığına yaptıkları müracaatlar neticesinde,
YAŞ kararlarına yargı yolu açılması ile ilgili Anayasa
değişikliğinin geçmişe yönelik uygulanamayacağı
gerekçesiyle talepleri reddedilmiş, üçlü kararnameyle resen emekli
edilenlerin de, Anayasanın geçici 15inci maddesinin
kaldırılmasının otuz yılı geçtiği ve zaman
aşımına uğradığı için, talepleri
reddedilmiştir. Dolayısıyla, referandumdan önce Sayın
Başbakanın ve iktidar sözcülerinin kamuoyuyla
paylaştığı Bu referandum 12 Eylülle bir yüzleşmedir,
bir anlamda 12 Eylülden bir hesap sormadır, bir anlamda 12 Eylülün
mağduriyetlerinin giderilmesidir, yaraların sarılmasıdır.
iddialarının maalesef telafi edilmediği gibi çok net bir durum
ortaya çıkmıştır. Bu anlamda yargı
yollarının kapalı olduğunu, yargıyla birtakım
hakların elde edilemeyeceğini gördüğümüz için ben ve Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak bugün bir kanun teklifi verdik. Bu kanun teklifinde
12 Mart 1971de silahlı kuvvetlerden resen emekli edilen subay, astsubay
ve askeri memurların, 12 Eylül 1980de üçlü kararnameyle resen emekli
edilen subay, astsubay ve askerî memurların ve askerî öğrencilerin ve
28 Şubat kararlarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden YAŞ
kararıyla resen emekli edilen subay, astsubay ve sivil personelin özlük
haklarını düzenlemeye yönelik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
onların çektiği
ızdırapların, onların çektiği çilelerin parasal bir
karşılığı yok. Hiçbir maddiyat bu çileleri telafi
etmez ama bir parça olsun devletin Ben bu işte yanlış
yaptım, ben bu insanlardan özür diliyorum. anlamına gelebilecek ve
onların özlük haklarını düzenlemeye yönelik bir kanun teklifini
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak sunduk. Şimdi diğer gruplarla beraber, özellikle
iktidar partisi grubuna ve milletvekillerine, başta Sayın Ahmet
İyimayaya önemli bir görev yüklüyorum Türkiye Büyük Millet Meclisi
kürsüsünde millet adına: Bu kanun teklifine -belki biraz
değişiği de olabilir, kanun teklifidir, Allahın
kelamı değildir, muhakkak ki komisyonda değişir, Genel
Kurulda değişebilir ama- iktidar partisi milletvekillerinin de
samimiyetle sahip çıkmasını, destek vermesini ve bir an önce,
yani seçime gitmeden bu Parlamentodan bu kanunun çıkması için
desteklerini bekliyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çakır.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Yoklama istiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Yoklama talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Ünlütepe, Sayın Dibek,
Sayın Köktürk, Sayın Güner, Sayın Baratalı, Sayın
Çakır, Sayın Genç, Sayın Özdemir, Sayın Ünsal, Sayın
Koçal, Sayın Tan, Sayın Barış, Sayın Paçarız,
Sayın Ekici, Sayın Emek, Sayın Halıcı, Sayın
Pazarcı, Sayın Hacaloğlu, Sayın Günday, Sayın
Aslanoğlu.
Yoklamaya iki dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/961) (S.
Sayısı: 574) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 16.
Maddesinin 1. Fıkrasının c bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Çelik, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce hepinize en
derin saygılarımı sunuyorum.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı
üzerinde müteaddit konuşmalarımızda görüşlerimizi yüce
heyetinize arz etmiştik ancak bu önerge üzerinde de bir hususu
dikkatlerinize sunmak isterim.
Biliyorsunuz, politika bütün disiplinlerle ilişkisi olan
önemli bir bilim dalıdır yani psikolojiyi, sosyolojiyi, ekonomiyi,
hukuku doğrudan ilgilendiren önemli bir bilim dalıdır politika.
Politika bir toplumun, bir devletin yönetilmesinde daima bize birtakım ön
açıcı uygulamaları getirmek suretiyle öbür disiplinlerin orada
neşvünema bulmasına, hayat bulmasına yol açabilir.
Politikanın bu yönü aslında bir toplumun daha da hızlı
gelişmesi için önemli katkılar sağlayabilir ama politika,
politika yapıcılarının elinde, doğru politika
yapıcılarının elinde daha anlamlıdır. Ön açan bir
politik anlayışın oluşturmuş olduğu
elverişli çevre, aynı zamanda normatif bir bilim dalı olan
hukukun gelişmesine olağanüstü katkılar yapar. Bu noktada
hukukun bir toplumsal yapıda kuvvetlenmesi, güçlenmesi, bütün
kurallarıyla ve bütün kurumlarıyla tam anlamıyla yerleşmesi
ve yerleşmiş olan bu hukuk kurallarının toplumun geneli,
yani maşerî vicdanında yankı bulması çok önem arz eder.
Burada AKP İktidarının, bu sözlerimden sonra,
yapmış olduğu icraatlarına baktığımız
zaman, özellikle son Anayasa değişikliği, yani
çıkarılan 5982 sayılı Yasadan sonra yapılan Anayasa
değişikliği, ne yazık ki böyle bir ortamın tamamen
kalkmasına yol açmıştır. Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu oluşturulurken de, bir önceki 14üncü maddedeki konuşmamda da
ifade etmiş-tim, böyle partizan ve militan bir uygulamanın eseri
olarak çıkmıştır. Böyle bir yapı, böyle bir
anlayış Türk toplumunu nasıl ileri götürecektir; sizlere
soruyorum. Bu, demokrasi diye diye ve toplumun millî ve manevi değerleri,
toplumun maddi değer hükümleri miting alanlarında bir bir
kullanılırken, cami önlerinde propaganda yapılırken
aslında cini şişeden çıkarmış oluyorsunuz. O
zaman ne oluyor? Politika, ön açıcı değil, hukuku, yönetimin
bütün değerlerini, toplumsal değerlerimizi yok eden, tüketen ve
toplumsal kanserleşmeye sebep olan bir hususu getirip önümüze
dayatıyor. Şimdi, yüce Mecliste bazı tartışmalar bize
bunun işaretlerini veriyor aslında, bunları çok iyi
anlıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bu sözlerimi, iktidar
partisinin çok değerli milletvekillerinin çok iyi
anladığına ve bana katıldıklarına
inanıyorum, inanmak istiyorum. O yüzden, gelin, bizim vermiş olduğumuz
önergelerimizi kabul edin ve görüşlerimizi lütfen dikkate alın.
Demokrasimizi en iyi şekilde yaşatalım. Devletin
kurumlarını 21inci yüzyıla göre yeniden hazırlayalım.
Böyle partizan, yandaş bir yargı ortaya çıkarmayalım.
Yandaş polis, yandaş medya yapmayalım ve
başarısız olan, enerjisi tükenen gitsin, enerji birikimini
sağlayan siyasal oluşumlar Türkiyeyi yönetmeye devam etsin ve
sonuçta
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Sonuçta, bu ülkeyi
çocuklarımıza güzel, müreffeh bir Türkiye olarak bu ülkeyi miras
bırakalım ve yolumuza devam edelim ama böyle bir
anlayışı iktidar partisi elitinden görmemiz mümkün değil.
İktidar partisi elitinin yaptığı, yapmak istediği,
Türkiyeyi federatif bir sisteme çevirerek yok etmek, bütün değer
hükümlerimizi piyasalaştırarak tüketmektir. Bu itibarla, değerli
arkadaşlarım, oyuna gelmemeliyiz, gelmemek durumundayız. Aksi
hâlde, ipin ucunu kaçırdığımız zaman yani
bağımsızlık ve egemenliğimizi -Allah göstermesin-
kaybettiğimiz zaman elimizden hiç kimse tutmaz, aynı Birinci Dünya
Savaşı ve sonrasında olduğu gibi büyük katliamlara düçar
oluruz.
Bu duygularla, önergemizin kabulünü diler, hepinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 16 ncı
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan yönetmek,
ibaresinden sonra gelmek üzere Teftiş Kurulunun ibaresinin getirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Akın
Birdal (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Halis, buyurun.
ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bugün, İnsan Hakları Günü. Herkes kendi
cephesinden insan haklarını değerlendirdi. Ben isterdim ki bugün
sizlerin İnsan Hakları Gününü kutlayarak söze
başlamış olaydım ancak yığınlarca insan
hakkı ihlalinin olduğu bir ülkede insan haklarını kutlamak
yerine, insan hakları savunucularını, demokrasi ve özgürlük
mücadelesi verenleri selamlayarak söze başlamak istiyorum.
Düşünün ki öğrenci gençlik hakkını arıyor
ve hakkını ararken -kabul edersiniz ya da etmezsiniz- birkaç yumurta
atılıyor ve bu ülkenin bir bakanı çıkıp 68
kuşağına atfen kırk yıl öncesine, elli yıl
öncesine gidiyor ve 68 kuşağı da böyleydi. Bunlar memleketin
baş belasıydılar. Her şeyden önce, o sizin baş
belası dedikleriniz, Türkiye'nin siyasal tarihinde, en şanlı,
en şerefli sayfalara imza atmış gençlerdi. Kimdi bunlar?
Denizlerdi, Hüseyinlerdi, Yusuflardı; darağacının
gölgesinde Türk ve Kürt halklarının kardeşliği için slogan
atmışlardı ve bedenlerini davaları için feda
etmişlerdi. Kimdi bu gençler? Yine, Türkiye halklarının
özgürlüğü ve bağımsızlığı için
Kızılderede slogan atarak, marş söyleyerek kurşunlara,
bombalara hedef olan Mahir Çayanlardı. Kimdi bu gençler, sizin deyiminizle
baş belaları? Bu halkın davası için, Türkiye
halklarının davası için işkencelerde ser verip sır
vermeyen, lime lime bedenleriyle direnen İbrahim Kaypakkayalardı.
Şimdi, eğer Türkiye'nin siyasal tarihinde şanlı bir sayfa
aranacaksa burada aranır; aksi takdirde ne idamlar için kalem
kıranlar ne işkence için ferman verenler ne de top, tank, tüfek
atılması için yine talimat verenlerdir.
Dünden bugüne bir şey değişmemiş olacak ki
bazı zihniyetlerde, bugün de hâlâ bu ülkede Kürtlerin, Alevilerin ve
sosyalistlerin hak talepleri kanla bastırılıyor. Nedir bu kanla
bastırılan talepler? Düşünce ve ifade özgürlüğü.
Düşünün ki Kürtlerin partisi olarak
adlandırdığınız, bizce Türkiye partisi olan DTP yani
Demokratik Toplum Partisi geçen yıl, bugün kapatıldı. Neydi
suçu? Sadece Kürtlerin hak ve özgürlüklerini politikada eksen
yapmasıydı. Ne oldu? DTP milletvekillerine yani sayısı 20
olan bugünkü BDP milletvekillerine iki bin üç yüz otuz üç yıl ceza talep
ediliyor.
Tabii, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün asıl
aracı dildir. Dili bir başka yere göndermenin aracı da yine
basındır, yayındır. Dün, Kızılderelerde
insanları katleden zihniyet, kurşun atmamış Denizleri idam
eden zihniyet, İbrahimleri lime lime işkenceyle parçalayan zihniyet,
bugün de yine sosyalistlerin kendi düşüncelerini ifade etme ve yayma hakkı
tanımıyor. Bakın, son on beş yılda Kürtlerin
çıkardığı, öyle söylüyorum, mademki Kürtlerin
yayını, Gündem adıyla başlayan gazete geleneği
yüzlerce defa kapatıldı, biz bile sayısını bilmiyoruz.
Yine Azadiya Welad gazetesi Kürtçe yayın yapıyor. diye Yayın
Yönetmenine, yani Vedat Kurşuna 166 yıl verildi. Bugün, basın
özgürlüğü kapsamında Türkiye cezaevlerinde 39 tutuklu gazeteci var ve
yayını durdurulan 12 gazete ve dergi var. Yine ifade özgürlüğü
kapsamında 790 kişi para cezası almış, toplam 1.485
yıl hapis cezası istenmiş. Kime? Gazetecilere. Kime?
Düşüncelerini ifade etmek ve yaymak isteyenlere.
Şimdi ben, burada, düşünceleri uğruna mücadele
veren, bu kadar bedeli göze almış, bunları saygıyla
anıyor ve burada bugüne kadar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ŞERAFETTİN HALİS (Devamla) -
her türlü
baskıyla, şiddetle, zulümle karşı karşıya
kalmış dergi ve gazeteleri okumak istiyorum: Gündem gazetesi,
Devrimci Demokrasi, Günlük, Azadiya Welad, Kızıl Bayrak,
İşçi-Köylü, Atılım, Yürüyüş, Alınteri, Odak,
Proleter Devrimci Duruş, Devrimci Hareket, Sosyalist Barikat ve
adını burada anamadığım bir yığın dergi.
Hepsini saygıyla selamlıyor ve mücadelelerinde başarılar
diliyor, yanında olacağımızı bir daha söylüyorum.
Saygılarımla. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
17nci maddede üç önerge vardır, sırasıyla okutup
en aykırısını işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin
birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan hâl ifadesinin
durum ve icaplarına ifadesinin gereklerine olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Nezir
Karabaş Hasip
Kaplan Şerafettin
Halis |
Bitlis Şırnak Tunceli |
Nuri
Yaman Sırrı
Sakık |
Muş Muş |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısının 17. maddesinin 2. fıkrasının (a)
bendinde geçen gerektiğinde istinabe yoluna başvurabilir ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Rahmi
Güner Halil Ünlütepe |
Mersin Ordu Afyonkarahisar |
Birgen
Keleş Hulusi
Güvel Kamer
Genç |
İstanbul Adana Tunceli |
Orhan
Ziya Diren |
Tokat |
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 17.
Maddesinin 2. Fıkrasının b bendinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Rıdvan
Yalçın Behiç
Çelik |
Konya Ordu Mersin |
Nevzat
Korkmaz Kadir
Ural D. Ali
Torlak |
Isparta Mersin İstanbul |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Vural, kim konuşacak.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Rıdvan Yalçın.
BAŞKAN Buyurun Sayın Yalçın. (MHP
sıralarından alkışlar)
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Görüşülen tasarının 17nci maddesine ilişkin
olarak verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım.
Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün, İnsan Hakları Günü
münasebetiyle farklı değerlendirmeler yapıldı. İnsan
hakları adına bu kürsüden herkesin söylemesi gereken ilk sözün,
yaşlı-genç demeden, kadın-çocuk demeden, hiçbir günahı
olmayan masum insanları katleden terör örgütlerine karşı bir
kınama yapılması ihtiyacını burada ifade ediyorum ve
yalnız ülkemizde değil dünyanın neresinde olursa olsun silahla
çözüm aramayı bir yöntem olarak benimsemeyeceğimizi ve terörü
lanetlediğimizi ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu önergemiz, hukuk sistematiği
bakımından ciddiye alınması gereken bir öneridir. Tabii,
verilen bütün önergeler, sanki biri kabul edilirse surda bir gedik
açılacakmış gibi bir mantık içerisinde reddediliyor ama
Sayın Bakanın özellikle takdirine sunuyorum. Burada,
müfettişlere adli görevler verilen bir düzenleme yapılmış
durumda. Bu verilen adli görevlerin Türkiyeyi uluslararası arenada da
sıkıntıya sokma ihtimalini, riskini çok yoğun şekilde
görüyoruz. Onun için, bize göre burada müfettişlere bir adli görev vermek
yerine, en azından çalışmalarını tamamlayıp adli
makamlara teklifte bulunma şeklinde değiştirilmesinin, yani
önergemiz kabul edilmeyecekse bile bu şekilde değiştirilmesinin
çok daha faydalı olacağı inancındayım.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede özellikle AKP
İktidarıyla birlikte gerek devlet kurumları arasındaki
uyumsuzluklar ve gerekse AKPnin kendisiyle aynı ideolojik frekansı
taşımayan bütün kurumlarla, bütün kişilerle, sivil toplum kuruluşlarıyla
yaşattığı, sürdürdüğü bir kavga var ve Sayın
Başbakan bundan siyaseten çıkar sağlıyor ki Biz vura vura
geldik. diye de zaman zaman bu kavgaya bir açıklama da getiriyor. Bu anlayış
sebebiyle ya önemli kurumları kendinizle aynı frekansa getirdiniz ya
yok ettiniz ya sindirdiniz, bütün bunları yapamıyorsanız da
alternatiflerini kurarak etkisiz hâle getirdiniz. Yargıda da bu süreç
yaşandı ve bugün yaşanan sürecin yasal düzenlemesini, maalesef,
görüşüyoruz.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bunu şunun için
ifade ettim: Hâkim Savcılar Yüksek Kuruluyla Hükûmet arasında, önceki
Kurulda Hükûmet kanadıyla seçilmiş üyeler arasında çok
yoğun kavgalar yaşandı, kurullar toplanamadı ve bu
kavgaların sebebi -bir kısmı kamuoyuna yansıdı, biz
bir kısmına elbette vâkıf değiliz- özellikle iki üç
yıldır Türkiyedeki siyaseti de maniple etmekte kullanılan,
nerede bir aykırı ses çıkıyorsa onunla
ilişkilendirilerek insanların cezaevine atıldığı,
içlerinde suçlu, masum birbirine karıştığı bir
yargılama süreci yaşanırken, aslında kavga bu mahkemelere
bakacak olan, özel yetkili mahkemelere bakacak olan hâkimleri kimin
atayacağı, kimin belirleyeceği hususunda
yaşanmıştı.
Şimdi, Sayın Bakanım, özellikle bir vatandaş
olarak, hem de bu yüce Parlamentonun üyesi olarak soruyorum ve lütfen, bana
ikna edici bir cevap veriniz: Bir mahkemenin başkanı ha oradaki
ağır ceza mahkemesinde görev yapsın ha özel yetkili
mahkemelerde, aynı maaşı alacaklar, aynı sosyal haklara
sahipler. Peki, neden bu kadar önemlidir? Özel yetkili bir mahkemede hâkimlik
yapmak, savcılık yapmak neden Kurulun toplanamayacağı kadar
bir krize sebep olmaktadır? Şöyle bir sonuç mu ortaya
çıkıyor: Kurulun seçilmiş üyelerinin istediği hâkimler
atanmış olunca o mahkemeler başka kararlar mı veriyor,
tutuklanacak olanı tutuklamıyor, tutuklanmış olanı
tahliye mi ediyor? Ya da Hükûmet
kanadı olarak sizlerin istediği hâkimler atandığında
tersi mi oluyor, sizin istediğiniz insanlar tutuklanıyor,
istemedikleriniz tahliye mi ediliyor? Eğer bu hâkimler aynı hukuku
uygulayacaksa, aynı kanunu uygulayacaksa, aynı delilleri
değerlendirecekse, burada görev yapacak insanların bir manevi paye
kazanması dışında -işte, şu mahkemenin
başkanı, şu mahkemenin savcısı payesi
dışında- bir sosyal statü, sosyal saygınlık
kazanması dışında ne gibi bir esprisi olabilir, neden
olabilir, etken olabilir? Bunu, istirham ediyorum, rica ediyorum, bir
vatandaş olarak bize açıklayın. Eğer böyle değilse,
yani Hükûmet kanadıyla yargı kanadının tercihlerinin böyle
bir sebebi yoksa, yani bu hâkimler kimin referansıyla geliyorsa gelsin
aynı kararı vereceklerse, bu kavganın sebebi nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız
lütfen.
RIDVAN YALÇIN (Devamla) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Yok, eğer gerçekten bu hâkimler kendisine referans olan
insanların telkinine göre karar veriyorlarsa, o zaman, Sayın
Başkanım, bir vatandaş olarak bu ürkütücü duruma bir
açıklama beklemek bizim hakkımız.
Bugün, sizin atanmasını istediğiniz hâkimler ya da
Kurulun diğer üyelerinin atanmasını istediği hâkimler,
istedikleri mahkemede olmasa da, bu ülkenin bir mahkemesinde hâkim ya da
savcılar. Onların yargıladığı
vatandaşlarımızın suçu nedir o zaman? O mahkemelerde
yargılanan vatandaşlarımız kendilerinin ideolojik olarak
hukuk önünde eşit olmadığını düşünüyorlarsa, bu
onların hakkı değil midir?
Ben, bu kanun vesilesiyle bu sorularıma cevap
beklediğimi, kamuoyunun da cevap beklediğini ifade ediyor,
teşekkür ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısının 17. maddesinin 2. fıkrasının (a)
bendinde geçen gerektiğinde istinabe yoluna başvurabilir ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Genç buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 574 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 17nci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum ve hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, eğer bir memlekette,
parlamentosunda anayasa diye bir kurum yoksa, anayasa işlemiyorsa, anayasa
ihlal ediliyorsa kanunlar niye yapılır? Bunu öğrenmek
istiyorum.
Şimdi, bir Tayyip Erdoğan var, çıkıyor diyor:
Biz imam hatipliydik, bizi dışladılar, bizi
aşağıladılar, bize cenaze yıkayıcısı
dediler. Yahu, Tayyip Bey kim sana söyledi bunları? Şimdi
gelmişsin Başbakan olmuşsun, Başbakanlık yap. Devletin
bütün kadrolarına imam hatipli doldurdun.
Değerli arkadaşlarım bakın, bir
Anayasamız var, Anayasa ne diyor? Devletin dili Türkçedir. diyor.
Şimdi, arkadaşlarımız burada gelip başka bir dille
konuşmak istiyorlar. Ben
SIRRI SAKIK (Muş) Niye rahatsız oluyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) Bir dakika, bir dinle, ben
rahatsızım çünkü. Neden? Şimdi, arkadaşlar, burada biz
Anayasa üzerine yemin ettik. Eğer yabancı bir dille yahut da
bildiğiniz bir dille şey ederseniz, ben de o bölgenin
insanıyım ama ben Kürtçe anlamıyorum. Benim ana dilim Dersim
bölgesinde konuşulan dildir. Ben senin konuştuğun dili
anlamıyorum. O zaman başvurursun Meclis Başkanına, Meclis
Başkanı da
Herkese o cihazları da dağıtırsın,
kulaklık takarsın, orada resmen tercüme yaptırırsın,
burada konuşursun. Ben ne bileyim sen burada çıkıp da bana
küfretmedin? Böyle bir şey olur mu arkadaşlar?
SIRRI SAKIK (Muş) Bravo, vallahi bravo!
KAMER GENÇ (Devamla) Peki, bu Hükûmet niye oturuyor burada, bu
Hükûmet, arkadaşlar, bu Hükûmet? Bakın yedi sene ben bu kürsüde
Başkan Vekilliği yaptım, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
birliğine ve bütünlüğüne yönelik her harekete karşı
çıkıyordum. Bu Hükûmet neyi savunuyor burada arkadaşlar? Niye
oturuyor burada? Bu devletin kurumlarını savunmak bu Hükûmetin görevi
değil mi? Ey iktidar grubu, sizin göreviniz değil mi? Burada bu
devlete ve bu millete vaki birtakım saldırılar olduğu zaman
kim koruyacak? Yunanlılar mı koruyacak?
Şimdi, burada biraz önce arkadaşımız diyor ki:
Kürtlere hakaret ediliyor, bilmem, söylendiği zaman Kürtlere
kızıyorsunuz. Arkadaşlar, bu salonda Türk kelimesinden fazla
Kürt kelimesi konuşuluyor. Yahu, insaf be kardeşlerim! Yahu, bu
memlekette hep değişik ırkta insanlar var, inançta insanlar var.
Niye böyle istismarcılık yapıyoruz?
Arkadaşlar, bu devlet bizim. Bu devlette birliği
bütünlüğü savunacağız. Bu devlette birlik ve bütünlüğü
meşru zeminlerde savunacağız. Dolayısıyla burada
mücadele yapılır, Anayasayı değiştirirsiniz,
kanunları değiştirirsiniz, burada gelip ondan sonra o Anayasa
üzerinde yemin edersiniz, burada böyle görev yaparız. Ben şahsen
rahatsızım bu gibi şeylerden. Biz buraya niçin geldik? Bir
yeminle başladık, o yeminin gereğini yerine getirelim
arkadaşlar.
Tabii yani Türkiyede iktidar da yok.
Bakın Hüseyin Çelik ne diyor? Diyor ki Sayın Genel
Başkanımıza: Kılıçdaroğlu, Türk, Kürt, Alevi,
Sünni, doğulu, batılı olmasının kendileri için fark
etmeyeceğini söyledi. Ama sayın Kılıçdaroğlu,
kendisine karşı bile dürüst değil. Kendisi Dersimli, Alevi-Kürt
olduğu hâlde kendisini Türkmen kabul ediyor.
Yahu, Hüseyin Çelik, bu sana mı kaldı, kimin Kürt, kimin
Alevi, kimin bilmem Türkmen olduğu sana mı kaldı? Hüseyin
Çelikin milletvekili olduğunu ben biliyorum, ne zaman geldiğini,
hangi tarikatın kadrosundan Doğru Yol Partisinden milletvekili
olduğunu biliyorum. Böyle bir şey olur mu?
Yani şimdi Tayyip Erdoğan çıkıyor diyor ki:
Önemli olan boy değil soydur. Ben de soruyorum: Tayyip Erdoğan,
senin soyun nedir? Hele bir söyle bakalım, soyun neyse söyle yahu, madem
başkalarının soyunu öğrenmek istiyorsun.
Yahu, bunlar çok ilkel düşünceler. Önemli olan insanın
insan olmasıdır. Birisi bilmem Avrupada doğar, birisi Çinde
doğar. Bu önemli değil ki insan insandır. Bizim temel
vasfımız insan olmak. İnsanın inancı önemli
değil, insanın ırkı önemli değil. O insanın
özünde var olan dürüstlük önemlidir, kişilik önemlidir. Yoksa bu insanlara
senin, efendim, ırkın bu... Adam senin ırkından olur,
hırsız olur, namussuz olur ama öte taraftan başka ırktan
olur, dürüst olur, vatansever olur, yasalara, hukuka saygılı bir
insan olur.
Onun için, değerli arkadaşlar, milletvekilleri; hele
partinizin başında olan bu insanlara söyleyin, böyle ilkel
şeylerle uğraşmasınlar, bu memlekete fayda getirmez.
Şurada oturan şu bakanlarınıza bu devlete sahip olmasını
öğretsinler. Buraya soğan başı olarak gelmiyorlar, buraya
Türkiye Cumhuriyeti devletinin Hükûmetinin kurallarını müdafaa etmek
için geliyorlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, kanun getirmişsiniz. Bu kanunda, şimdi,
müfettişin hâkim hakkında soruşturma yapabilmesi için Adalet
Bakanından izin alması lazım. E, Adalet Bakanı kendi
yandaşından olan bir hâkim hakkında soruşturma izni
vermedi. Ee, ne olacak? Soruşturma yapamayacak. Dolayısıyla
nedir bu kanun?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) Bunu siz totaliter bir devletin hâkim ve
savcılar kanun tasarısı olarak ancak söyleyebilirsiniz yani
demokratik kuralları uygulayan bir devletin bir hâkimler ve savcılar
tasarısı değil.
Dolayısıyla biz burada havanda su dövüyoruz
arkadaşlar. Ya, diyorum ki bir memlekette eğer Anayasa bu kadar
şey altına alınıyorsa artık bu memlekette kanun niye
çıkarıyorsunuz ki yani? Çıkarmanın da bir anlamı yok.
Burada anlaşalım arkadaşlar.
Bir Meclis Başkanı var, varlığıyla
yokluğu bir şey yok. Hep böyle çıkıp da yurt
dışına gezmekle, bilmem, oralarda, sülalesini toplayıp da
uçaklarla gezmekle bu memlekete görev yapılmaz. Bu memlekette meşru
zemini korumamız lazım.
Arkadaşlar, bakın, bunu herkesin bilmesi lazım:
Yabancı güçler şu Anadolu toprağını bizim elimizden
almak için çok haince hileler içindeler. Bu toprağı korumak için,
herkesin 1920lerde İstiklal Savaşını yaparken Kürtüyle,
Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle sırt sırta vererek verdiği
mücadeleyi vermemiz lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Dili bilinmeyen Kürt mü,
Kamer Genç? Hangi Kürtten bahsediyorsunuz, dili bilinmeyen mi?
KAMER GENÇ (Devamla) Aksi takdirde, dolayısıyla, bu
mücadeleyi vermezsek birtakım emperyalist güçlerin yandaşları
oluruz. Onun için, ya, bunların getirdikleri
Ben burada fikirlerimi söylüyorum, sana söylemiyorum
Sırrı Bey. Ben meşruluğu savunuyorum.
Getir, Anayasayı değiştir, Devletin resmî dili
Kürtçedir., çık burada Kürtçe konuş kardeşim. Başka bir
şey yok.
Bir dakikam bitti mi Sayın Başkanım?
BAŞKAN Vermiştim, evet. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter
sayısı arayacağım:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayılsın Sayın Başkan.
Var
Ya da tereddüt varsa elektronik cihazla
BAŞKAN Önerge reddedilmiştir, karar yeter
sayısı vardır.
SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan
BAŞKAN Ne olduğunu söyler misiniz.
SIRRI SAKIK (Muş) - Grubumuza yönelik olarak Anayasaya
sadakatten ayrıldığımıza, ülkeyi bölmek
istediğimize dair bir konuşma yaptı.
BAŞKAN Sayın Sakık, bakın, ben çok dikkatle
izledim.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye, ben söyleyeyim, gerekirse söz
vereceğim ama şunu söyleyeyim: Sayın Gençin
konuşmasını çok dikkatle izledim.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben bir sataşma yapmadım.
BAŞKAN Evet, onu söylüyorum.
Yani grubunuzu hedef alan, grubunuzu istiskal eden, grubunuza
sataşan bir dili yoktu.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben genel konuştum.
BAŞKAN Şimdi ben size söz verdiğim zaman
sataşmadan, Sayın Gençe de
KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben Hükûmete sataştım Sayın
Başkan Orada niye oturuyor. dedim.
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Gençe de arkasından söz vermem lazım.
Dolayısıyla bir sataşma ben görmedim. Yapmayın.
SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Gençi biz tanıyoruz, 12
Eylülün bize armağanı
BAŞKAN Çok dikkatle izledim.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin
birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan hâl ifadesinin
durum ve icaplarına ifadesinin gereklerine olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
Buyurun Sayın Karabaş.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 17nci madde üzerine verdiğimiz önergeyle
ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün İnsan Hakları
Evrensel Bildirgesinin kabul edilişinin 62nci yıl dönümü. Bugün ve
bu hafta İnsan Hakları Haftası olarak kutlanacak. Ben de
başta Türkiye halklarına, Orta Doğu halklarına, tüm dünya insanlığına,
insan haklarının geliştiği, insanların ayrımcılığa
uğramadığı bir dünya umut ederek bugünü kutluyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii dile getirilecek birçok
şey var. HSYK görüşülüyor, ancak ben dille ilgili birkaç şey
söyleyeceğim. Şimdi, birkaç cümle veya bazen birkaç kelime Kürtçe
konuşulduğu için Meclis gerildi. Hem Kürtleri temsil ettiğini
söyleyen AKP milletvekilleri gerildi hem MHP hem CHP milletvekilleri gerildi.
Değerli arkadaşlar, bu devlet, Türkiye Cumhuriyeti
devleti doksan yıl boyunca, Kürtçe konuşan Kürt halkına kelime
başına ceza kesti. Kürtçe konuşulduğu için, Kürtçe
yazıldığı için insanlara onlarca yıl ceza verildi.
Kürtçe siyaset yapıldığı için partiler kapatıldı,
insanların siyaset yapması engellendi. Bürokratlar, devlet memuru
olanlar Kürtçe konuştuğu için sürgünlere uğradı ve bugün, doksan
yıl sonra dönüp Kürtlere diyoruz ki: Kürtler ne istiyor?
Peki, siz, bilmediğiniz bir dilde bir tek cümle burada
kurulduğu zaman geriliyorsunuz da, doksan yıldır bu
politikayı uyguladığınız Kürtler gerildiği zaman
niye diyorsunuz Bu Kürtler ne istiyor? Kürtler gerildi, çünkü onun diline kem
vurdunuz, onun diline ket vurdunuz, onun dilini yasakladınız. Onun
diline, kültürüne hakaret ettiniz.
Değerli milletvekilleri, dille ilgili birkaç şey daha
söylemek istiyorum. Sizi germemek için Kürtçe sözcük burada
kullanmayacağım ama şuna emin olun ki bizler ve Kürt halkı
ve insan haklarından yana olan Türkler, Lazlar, Çerkezler ve Avrupa,
Amerika sizi gerecek. Siz ya bu politikalarınızı, bu
mantığınızı, bu beyninizi değiştireceksiniz
veya gerileceksiniz. Daha çok gerileceksiniz çünkü bu çağda, 3üncü bin
yılda bu mantıkla, bu anlayışla siyaset yapılmaz. Bu
anlayışla Türkiye gibi, Orta Doğunun göbeğinde, dünyada
tarihî geçmişiyle birlikte şimdi coğrafyası, mevcut siyasal
yapısı, nüfusu, kimlikleri, kültürü, ekonomisi, sanayisiyle önemli
bir ülke ve herkes Türkiyeyle ilgileniyor, Türkiyedeki sorunlarla da
ilgileniyor. Onun için, hem içte hem dışta bu mantık, bu
zihniyet değiştirilmediği zaman daha çok gerileceksiniz.
Değerli milletvekilleri, şimdi, burada hem
Sırrı Bey konuştuğu zaman birçok arkadaş hem de
kürsüye gelindiği zaman bazı arkadaşlar Bilinmeyen bir dilde
konuşuldu. Biz anlamadık. dedi. Biz de şunu söylüyoruz: Doksan
yıldır bu ülkede siz bu dili bilmeyen, Kürtçenin
dışında bir dil bilmeyen insanlara tırnak içinde
bilinmeyen dille hitap ettiniz. Tırnak içinde diyorum çünkü biz Türkçe
başta olmak üzere hiç bir dile, hiçbir kültüre bilinmeyen demeyiz. Siz
Kürtçe bilmiyorsunuz diye Kürtçe bilinmez dil olmaz, Kürtler Türkçe bilmiyor
diye Türkçe bilinmez dil olmaz. Bizler Almanca, İngilizce, Fransızca
bilmiyoruz diye bu diller bilinmeyen dil olmaz. Bu dillerin mahkeme
tutanaklarına ve burada Parlamentonun tutanaklarına bilinmeyen dil
olarak işlenmesi gerçekten ayıptır. Yani bu gerekçelerle, efendim,
biz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MEHMET NEZİR KARABAŞ ( Devamla)
Tamamlıyorum Başkan.
Biz, Kürtçeye yönelik değil, Kürtlere yönelik değil,
bilmediğimiz için
O zaman, sayın beyler, siz İngilizceyi
birçoğunuz biliyor musunuz? İngilizceye bilinmeyen dil
dediğiniz zaman ne söylenecek size?
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) Ama mütercim tercüman var
o konuşurken.
MEHMET NEZİR KARABAŞ ( Devamla)
Ha, şu olabilir: Siz yıllarca dilini bilmediğiniz insanlara
Türkçeden başka dil bilmeyen doktor gönderdiniz. Siz Türkçeyi bilmeyen
insanlara, ona vaaz vermesi için, hutbe okuması için, namazını
kıldırması için imam gönderdiniz. Siz oraya -ki AKP Kürtlerin
çoğunluğunu ben temsil ediyorum. diyor- siyaseti,
propagandanızı gidip o insanların, o halkın bilmediği
dilde yaptınız. Bürokratlarınız o insanlara görev vermek,
hizmet yapmak için oraya gittiği zaman, Kürtçe bilmeyen, Türkçeden
başka dil bilmeyen bürokratları gönderdiniz.
Onun için, bu mantık, bu bakış doğru
değil. Siz bir dili bilmiyorsunuz diye bir dil bilinmez dil olmaz ve bu
mantıkla giderseniz gerilirsiniz. Biz umarız ki bir daha ne bu Meclis
ne bizler ne de insan hakları savunucuları gerilmez, bu ülkede
sağlıklı bir şekilde sorunlarımızı çözeriz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 18de iki önerge vardır, sırasıyla okutup en
aykırısını işleme alacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 18. maddesinin son fıkrasında En geç üç
ay önce; ifadesinin en az altı ay önce; şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Beytullah
Asil Rıdvan
Yalçın Reşat
Doğru |
Eskişehir Ordu Tokat |
Oktay
Vural Cemaleddin
Uslu |
İzmir Edirne |
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 18. maddesinin
(1)/a bendindeki meslekte fiilen onbeş yılını
doldurmuş ifadesinden sonra gelmek üzere baroya kayıtlı,
serbest ibaresinin eklenmesini, (1)/d ve (1)/e bentlerindeki birinci
sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş
ifadesinden önce seçildikleri sırada meslekten çıkarılmayı
gerektiren bir nedenle ifadesinin eklenmesini, (1)/ç bendinde kendi üyeleri
ifadesinden önce gelmek üzere (b) ve (c) bendindeki Yargıtay ve
Danıştaydan seçilecek üyeler için oy kullanmamış
ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk Turgut
Dibek |
Mersin Zonguldak Kırklareli |
Rahmi
Güner Ferit Mevlüt Aslanoğlu Halil Ünlütepe |
Ordu Malatya Afyonkarahisar |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
Buyurun Sayın Güner. (CHP sıralarından
alkışlar)
RAHMİ GÜNER (Ordu) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 18inci
maddesinin 1/a bendindeki hükme ilave edilmek üzere vermiş olduğumuz
önerge üzerinde konuşmak için söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün insan
haklarını anma ve kutlama günü.
Değerli arkadaşlarım, işte bugün bu
Parlamentoya sunulacak olan hatta sunulmuş olan bazı kanunlar var. Bu
kanunlardan bir tanesi geçen gün, Türk Ceza Kanununun 257nci maddesinde
geçti. Bu maddede, bu tartışmalardan da
anlaşılacağı üzere, tamamen görevi kötüye kullanma suçu işleyenlerin
cezalarında büyük bir indirime gidildi, tecil kapsamına
alındı, paraya çevirme kapsamına alındı, asliye ceza
mahkemelerinde yargılanan suçların sulh ceza mahkemelerinde
yargılanması bu Mecliste kabul edildi.
Değerli arkadaşlarım, bu maddenin kabulüyle belli
bürokratların, belediye başkanlarının, kamu hizmeti
yapıp da görevini kötüye kullananların cezalarında bir nevi af
niteliğinde bir kanun tasarısı çıktı.
Değerli arkadaşlarım, yine son günlerde Plan ve
Bütçe Komisyonunda torba yasasıyla görüşülmekte olan, yine kamuda
çalışanların kişisel sorumluluklarından, görevi kötüye
kullanmalarından dolayı haklarında açılacak olan davalarda
da dikkat ederseniz, dava açılamayacağına dair bir kanun
tasarısı komisyona sunulmuş bulunmaktadır. Yakında bu
kanun tasarısı da Meclise gelecek.
Değerli arkadaşlarım, siz, mahkemeye gitmeyi,
mahkemede yargılanmayı, mahkemede belli bir fiil işleyenlerin
cezalandırılmasını önlemek için kanun teklifleri
sunmaktasınız ama dikkat edin, eğer bu şekilde kanun
teklifleri Meclise gelirse yakında asliye ceza mahkemelerinin, hukuk
mahkemelerinin görecek olduğu davalarda büyük bir azalma olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, görevi kötüye kullanan,
görevi kötüye kullanmaktan başkasına, kamuya zarar verenler
hakkında iki türlü dava açılmaktadır. Bu davalardan bir tanesi,
adliye mahkemelerinde açılan kişisel sorumluluktan ve görevi kötüye
kullanmadan dolayı tazminat davalarıdır. Yine aynı
şekilde aynı fiilin işlenmesinden dolayı idare aleyhine
açılan davalar vardır. Eğer o kanun tasarısı bu
Meclisten geçerse, bu torba yasasıyla gelen kanun tasarısı,
kişisel sorumluluktan kamu kesiminde çalışanların hepsi
aleyhine bir dava açılmasını ortadan kaldırıyorsunuz.
Bu da dikkat ederseniz, bu İnsan Hakları Gününde bu görevi kötüye
kullanma eylemiyle, fiiliyle zarar gören kişilerin büyük bir
haksızlığa uğrayacağını, hak kaybına
uğrayacağını da gerçekten iyi irdelemek lazım.
Değerli arkadaşlarım, son zamanlarda çok kötü
fiiller işlenmektedir. Ben Parlamentonun bu konuda duyarsız
olmasını hâlâ idrak edemiyorum.
Değerli arkadaşlarım, İstanbulda bir
öğrenci eyleminde dövülen bir kadının çocuğunu düşürme
durumu var.
Değerli arkadaşlarım, bundan daha acı bir olay
olur mu? Bir kadın dövülüyor, çocuğu düşürülüyor. Döven polis.
Şimdi, bu kanun tasarısı gelirse, onun bu görevi
kötüye kullanmadan dolayı hakkında bir dava açılamayacak
mı, kamuya mı dava açılacak değerli arkadaşlarım?
Bu Parlamento neden bunun üzerine gitmiyor? Dövülen bir kadın ve o
kadının bir çocuğu düşüyor arkadaşlar,
düşürülüyor. Yazık değil mi değerli arkadaşlarım?
Bu, dünyanın başka bir ülkesinde olsa, açıkça söylüyorum, o
İçişleri Bakanı ve görevliler hakkında derhâl
soruşturma başlar, o İçişleri Bakanı da görevden
istifa eder.
Değerli arkadaşlarım, bu iş bu kadar ucuz
değil. İşte İnsan Hakları Gününde
karşılaştığımız durumlar bunlar. Geçen sene
de aynı olaylar oldu. Ekmek isteyen, çoluk çocuğunun
rızkını isteyen belli işçiler o karda yağmurda
havuzlara atıldı, dövüldü, işkence gördü değerli
arkadaşlarım. Bu Parlamento, değerli arkadaşlarım,
neden bunların soruşturmasını yapıp da bu
kişilerin yakasına yapışmıyor? İnsan Hakları
Gününde bu kadar insan hakkı ihlal edilir mi değerli
arkadaşlarım? İşte sorun bu.
Bu yönden, biz bu kanun tasarılarımızı ne
kadar çabalarla iyileştirmek istesek de bir başarı
sağlayamayacağız görüşündeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız
lütfen.
RAHMİ GÜNER (Devamla) Meclisin bu konulara çok duyarlı
olması gerekli. Eğer duyarlı olmazsa her gün daha vahim olaylar,
her gün daha kötü olaylarla karşılaşacağız ama yüce
Meclisin bu konulara bir tedbir alıp bu gibi olayların üzerine gidip
müeyyideyi artırıcı yasalar çıkarmasını öneriyor,
hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 18. maddesinin son fıkrasında En geç üç
ay önce; ifadesinin en az altı ay önce; şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Beytullah
Asil (Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Asil, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 18inci
maddesinde yapılmasını istediğimiz değişiklik
önergesi üzerinde söz aldım.
Bu vesileyle, her fırsatta çok önemsediğimizi ifade
ettiğimiz ama bir türlü tamamını
kucaklayamadığımız gençliğimizin
karşılaştığı bir sorunun unutulup gitmesini
önlemek ve hukuksal boyutunu ortaya koymak vesilesiyle üç konuyu sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, aylar önce KPSS 2010
sınavı yapıldı. Sınav sonuçları
açıklandı. Sonuçların açıklanmasıyla gençler
netlerinin eksik geldiği iddialarında bulundu. 2010 KPSSde
eğitim bilimleri, genel yetenek ve genel kültür testlerinde geçmiş
yıllara göre net yapanların sayısının çok yüksek
olduğu iddiaları konuşulmaya başlandı. KPSS
puanlarına göre öğretmen ataması
yapıldığını dikkate alan Türk Eğitim-Sen konuyu
sahiplendi ve iddiaları gündeme taşıdı. Bunun üzerine,
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi eğitim bilimlerinde 350
kişinin tam net yaptığını açıkladı.
Eğitim bilimlerinde tam yapan 120 kişinin akrabalık
ilişkisi ortaya çıktı, aralarında evli olanlar vardı,
aynı dershanenin öğrencileri vardı. Enteresan olan, bütün bu
delillere rağmen Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin
Başkanının mutsuz insanların feryadı diye
açıklama yapıyor, iddiaları reddediyor olması. Bütün bu
olaylar olurken YÖK de yorum yapmıyordu, Türk Eğitim-Sen ise her zaman
olduğu gibi dik duruş göstermek suretiyle yeni delillere
ulaşıyor, bunları kamuoyuyla paylaşıyordu.
Soruların sınavdan beş gün önce bir e-posta adresine
gönderildiği, bu dosyada yüz on altı eğitim bilimleri sorusu
olduğu iddiaları gerek yazılı gerek görsel basında
ciddi bir şekilde yer almasına rağmen kimse bu iddiaları
ortaya atan bu sendika temsilcilerini çağırmıyor, ellerindeki bu
maddi delilleri istemiyordu. Buna rağmen, sendika yetkilileri
savcılığa giderek ellerindeki tüm maddi delilleri savcıya
sundular ve bildiklerini anlattılar. Aynı günlerde çok manidardır
ki basının bir bölümünde de e-posta sahibinin samanlıkta
çekilmiş fotoğrafları yayınlanıyor, köyde yaşayan
bir gariban olduğu, İnternete ulaşamayacağı
teraneleri yayınlanıyordu. Ancak, savcı bu kişinin
ifadesini aldığında, soruların sınavdan önce kendi
e-posta adresine geldiğini ve kimin gönderdiğini itiraf ediyordu.
Değerli milletvekilleri, bu olay, 350 kişinin
yaptığı bir hırsızlık olayı değildir,
5-10 bin kişinin katıldığı organize bir harekettir.
Bunu yapanlar, kendi yandaşlarına öğretmen atamalarında,
devlet memurluğu atamalarında avantaj sağlamak ve
yandaşlarını kadrolara yerleştirebilmek amacını
taşıyorlardı. Ortada çok büyük bir tezgâh vardır. Bu
tezgâhta Türk Eğitim-Senin ortaya çıkardığı 2
kişi vardır. Binlerce kişinin katıldığı bu
kopya olayında hiç kimsenin adı bilinmiyor. Bu kopya olayında,
sadece, sendikanın ortaya çıkardığı soruları alan
ve verenin isimleri var. Bu kopya olayının ana aktörleri mutlaka
bulunmalıdır ki bundan sonra yapılacak sınavlara güven
duyulsun.
Bütün gençlerimizin hak ettiği yere gelebilmesinin önünü
açacak tedbirleri almak Hükûmetin görevidir. Benim adamım, benim
yandaşım, benim siyasetim, benim hırsızım olmaz.
Hırsızın cinsi, cibilliyeti, ahlakı, partisi, ideolojisi
olmaz. Başkalarının hakkını gasp edenlerin imanı,
inancı olabilir mi? Deniz Fenerinde de aynı şeyleri
yaşamadık mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
BEYTULLAH ASİL (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bu tasarının genel gerekçesinin sonuç
bölümünde Yargı bağımsızlığı
güçlendirilmektedir. Yargının tarafsızlığı
geliştirilmektedir. Kurul, bağımsız bir yapıya
kavuşturulmaktadır. Hukuk devletinin güçlendirilmesine yönelik ileri
adımlar atılmaktadır. denilmektedir. Nasıl
inanacağız? AKP milletvekillerinin oylarıyla KPSS
skandalının araştırılması için Meclise verilen
önerge reddedildi. Komisyon kurulamadı. Savcılık
soruşturmayı neticelendirmiyor. 6 Aralıkta yapılan
öğretmen atamasında, kamuoyunun, kopya çektiğine, bu
organizasyonun içinde olduğuna inandığı pek çok insan bugün
öğretmen olarak atandı. İşte bu algının, hukukun
bağımsız olduğu algısının kamuoyuna
yerleştirilmesi gerekmektedir. Buraya yazmakla bunun
olmayacağını ifade ediyor, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Asil.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın İncekara, pek kısa söz talebiniz var.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- İstanbul Milletvekili
Halide İncekaranın, milletvekillerinin üsluplarına ilişkin
açıklaması
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) Sayın
Başkanım, ben bir -konuşma üslubuyla- serzenişte bulunmak
istiyorum. Bazı parlamenter arkadaşlarımız kürsüye
çıktıkları zaman, bırakın bir milletvekili
olmayı, benim seçmen bile olmadığım dönemlerde yapılan
zulümlerin mesulü bizmişiz gibi -ben şahsım adına
konuşuyorum- dönüp de yaptınız, ettiniz, gittiniz
ifadelerini katiyen üzerime alınmıyorum. Ben hiç kimseye dün için
dönüp Askerleri öldürdünüz., Polisleri öldürdünüz., Okulları
yaktınız., Çocukları katlettiniz. demeyeceğim gibi,
bütün parlamenter arkadaşlarımın, ülkenin aydınlık bir
geleceği için hep olumlu katkıda bulunacağını
düşünerek dillerimizin daha nazik, daha sınırlayıcı
olmasını arzu ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Öldüren varsa söylesin.
SIRRI SAKIK (Muş) Bu nasihatler kime? Hanımefendi
açıklasın. Biz arkasında duramayacağımız hiçbir
şey söylemeyiz.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/961) (S.
Sayısı: 574) (Devam)
BAŞKAN - Madde 19da iki önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum, en aykırı olanı işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 19. maddesinin
(3) fıkrasındaki bu seçimler ibaresinden sonra gelmek üzere 27.
madde hükümleri saklı kalmak kaydıyla ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk Turgut
Dibek |
Mersin Zonguldak Kırklareli |
Rahmi
Güner Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Halil
Ünlütepe |
Ordu Malatya Afyonkarahisar |
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 19.
Maddesinin 2. fıkrasının sonuna aşağıdaki
cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Adalet Akademisinin yapacağı seçimlerde; Adalet
Bakanlığında üst düzey yönetici olarak görev yapan Akademi
üyeleri oy kullanamazlar.
Cemaleddin
Uslu Faruk Bal Mustafa Enöz |
Edirne Konya Manisa |
Rıdvan
Yalçın Hüseyin
Yıldız Nevzat
Korkmaz |
Ordu Antalya Isparta |
Behiç
Çelik |
Mersin |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Uslu, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 574
sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesi
üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım.
Sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının bu maddesiyle
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu seçimlerinin zamanı ve
esasları düzenlenmiştir. Her dönemde bir defada
yapılacağı belirtilmektedir. 27nci maddesinde ise üyeliklerde
boşalma olması hâlinde nasıl hareket edileceği hüküm
altına alınmaktadır. Bu sebeple tasarının
bütünlüğü gözetilerek bu önergeyi düzenledik ve takdirlerinize sunuyoruz.
Değerli milletvekilleri, 12 Eylül günü yapılan halk
oylamasının neticesinde Anayasa değişikliğinin bir
zorunlu sonucu olarak bu tasarı gündeme getirilmektedir. Türk hukuk
sistemi ve demokrasimiz açısından Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu çok önemli görevler ifa etmektedir. Özellikle Türkiyede görev yapan
hâkim ve savcılarımızın atanması, özel yetkili
mahkemelere üye atanması hususları bakımından fevkalade
önemli görevler üstlenmektedir.
Bilindiği üzere, halk oylamasının kişisel
özgürlükleri ifade eden maddeleri bir kenara
çıkarıldığında, bu halk oylamasının ana
temasının Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu olduğu malumlarınızdır. Esasen Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun mevcut yapısı, kurulduğu 1981
yılından beri hep eleştirilmektedir. Üye sayısının
az olması, üyelerin sadece Yargıtay ve Danıştaydan gelmesi,
Kurul kararlarının yargı denetimine kapalı olması,
denetim yetkisinin Adalet Bakanlığının isteğine göre
kullandırılması gibi eleştiriler hep dile
getirilmiştir. Bütün bu olumsuzlukların giderilmesi beklenirken halk
oylaması süresince dile getirilen Adalet ve Kalkınma Partisinin
yargıya hâkim olma hedefi açık bir şekilde
gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır.
Yargı bağımsızlığı, hukuk
devletinin temel koşuludur. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
bağımsızlığı, Türk adaletine olan güveni ortaya
koymaktadır. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun temsili için
yapılan üye seçimlerinde Bakanlığın yargı
mensupları üzerinde kurduğu baskı hafızalardan
silinmemiştir. Yargı mensupları ikiye ayrılmış,
bütün bunlar milletimizin gözü önünde cereyan etmiş ve ulusal basında
yer almıştır.
Dün yüksek yargıyı bir siyasi partimizin arka bahçesi
olarak göstermeye çalışanlar, şimdi iktidar partisinin arka
bahçesi yapma gayretini ortaya açıkça koymaktadırlar.
Bu önergemizi takdirlerinize sunuyor, sizleri
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 19. maddesinin
(3) fıkrasındaki bu seçimler ibaresinden sonra gelmek üzere 27.
madde hükümleri saklı kalmak kaydıyla ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Güner, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAHMİ GÜNER (Ordu) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanun Tasarısının 19uncu
maddesiyle ilgili önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, içimizde hukukçular var,
iktisatçılar var. Bunlar gerçekten hukukla ilgili dersleri görmüş
arkadaşlarımızdır, kanunları da incelemiş olan
arkadaşlarımızdır. Bizim Türk hukuk sistemi
Ticaret hukuku
Alman Pandekt hukukundan özümsenmiştir. Medeni Kanunumuz İsviçre
Medeni Kanunundan, Ceza Kanunumuz da İtalya Ceza Kanunundan bize adapte
olmuş kanunlardır. Yani, Türkiye Cumhuriyeti, Avrupayla, gerçekten,
hem yasalar yönünden hem kanunlar yönünden de daha ilk cumhuriyet
kurulduğu zamanlarda bu şekilde yolu seçmiştir. Zamanla
gelişen içtihatlar, doktrin gelişmeleri ve bu ülkelerdeki
kanunların da bazı maddeleri Türkiyeyle, Türkiyede çıkan bu
kanun maddeleri özelleştirilmek suretiyle yeni kanunlar
yapılmaktadır. Değerli arkadaşlarım, Adalet konusunda
da aynı çalışmalar yapılır ve buradan özümsenir.
Sayın Adalet Bakanı geçen Amerikaya gitti. Amerikaya
gittikten sonra, Amerikan kanunlarıyla, oranın hukuk sistemiyle
ilgili tetkikler yapmaya gittiğini söylüyor. Burada Adalet Komisyonunda
çalışan arkadaşlarımız var, Anayasa Komisyonunda
çalışan arkadaşlarımız da var, birisi söylesin:
Amerikan hukuku ile Türk hukukunun özel bir durumu var mı, yok mu? Çünkü
Amerikan hukuku tamamen bilirkişilere dayanan ve dikkat ederseniz Amerikan
hukuku bizim hukukumuzdan çok farklı bir hukuk sistemi olan bir hukuktur.
Değerli arkadaşlarım, bugün bir gazetenin bir
başlığını ben okumuş ve
yayınlamıştım. Sayın Bakan bu konuda nasıl bir
açıklama yapacak, merak ediyorum. Yeni Çağ Gazetesinin şu
şeyini size tutuyorum arkadaşlar. Bakın burada Adalet
Bakanı
Şok Gezi. Amerikaya gidip Türkiye federal sistemi inceledi.
şeklinde bir manşet var. Değerli arkadaşlarım, bu bizi
çok yaralamaktadır. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu Anayasanın
1, 2, 3, 4üncü maddelerinde açıkça belirlenmiştir. Biz federal
sisteme mi gidiyoruz? Nereden çıkıyor değerli
arkadaşlarım bu durum? Bakın, şunu açıkça söylüyorum:
Biz bu cumhuriyeti egemen güçlere karşı mücadele vererek kurduk. Bu
cumhuriyetin hudutları cetvelle çizilmedi, bu yabancı ülkelerin,
emperyalist ülkelerin bize taviziyle de çizilmedi. Değerli
arkadaşlarım, bu Türkiye Cumhuriyetinin Misakımillî
hudutları, Türkiye'nin üniter yapısı dikkat ederseniz Türk
halkının kanıyla çizilmiştir. Bunu kimse
değiştiremez, bunu değiştirmeye de kimsenin gücü yetmez.
Benim dedelerim Batumdan Orduya kayıklarla silah
taşıdı da Kuvayımilliyeye
götürdü. Rüsumat Gemisi İngiliz, Yunan gemilerinden
silahını boşalttı ve batırılmaması için suya
gömüldü, tekrar açıldı, Batumdan silah taşımaya gitti.
Değerli arkadaşlarım, benim büyüklerim bugün
Duatepede yatmaktadır, 500 tanesi. Biz emperyalizme karşı böyle
mücadeleyle geldik. Türkiyede nereden çıktı bu eyalet sistemi,
eyalet kanunları şeklindeki bu durum? Bu açıkça burada,
gazetenin manşetinde yazılıyor. Neden bunlar
yazılıyor? Çünkü bizim demek ki bu konuda bir gelişmeler var ki
yazılıyor. O bakımdan bu konuşmamda bilhassa bu konu
üzerinde durmak istiyorum. Kimse Türkiye üzerine oynamasın, Türkiye
üzerine şeye girmesin. Her zaman Türkiyede sarı saçlı, mavi gözlüm
çıkar. Bu Karadenizden de çıkar, Marmaradan da çıkar, bu
Akdenizden de çıkar, Güneydoğu Anadoludan da çıkar, Doğu
Anadoludan da çıkar, Anadoludan da çıkar ama kimse cesaret etmesin,
Türkiye'nin millî bütünlüğünün, Türkiye'nin üniter yapısının,
Misakımillî hudutlarının bölüneceği tavizini kimse veremez;
siz de vermezsiniz, biz de vermeyiz değerli arkadaşlarım.
İşte bu çok önemli bir konudur.
Sarı saçlı, mavi gözlüm çıkmazsa, Doğu
Anadoludan siyah saçlım, kara gözlüm çıkar değerli
arkadaşlarım. Önemli olan Türkiye Cumhuriyetinin bu
yapısının ilelebet korunmasıdır. Kimseye taviz
vermeyiz değerli arkadaşlarım ve taviz de vermeyeceğiz.
O bakımdan, bu gazetenin yazmış olduğu bu
yazı
Neden yazıyor? Sayın Bakan neden Amerikaya gitti, geldi,
bunu açıklasın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
RAHMİ GÜNER (Devamla)
bunu açıkça burada belirlesin,
bu haberi tekzip etsin ve bu haber neden yazıldı, bunu ortaya
atsın değerli arkadaşlarım.
Bizim Türkiyede üniter yapının, Türkiye Cumhuriyeti
rejiminin ve Misakımillî hudutlarının hiçbir şekilde
bölünmesine taviz verecek bir yapımız yoktur. Bu konuda Sayın
Meclisin de, değerli Meclisin de aynı görüşte olduğu
görüşündeyim.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı...
BAŞKAN - Sayın Bakanın sataşmadan bir söz
talebi vardır.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika. Sataşmalarda üç dakika üzerine dakika
eklemiyorum. Onu da göze alarak buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adalet Bakanı Sadullah
Erginin, Ordu Milletvekili Rahmi Günerin, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım. Şahsınızı ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce kürsüde Genel Kurula hitap eden değerli
milletvekili arkadaşımız günlük bir gazetenin manşetinden
alıntı yaparak Adalet Bakanı Amerika Birleşik
Devletlerine niye gitti? Oradaki federal yapıyı inceleyip acaba
Türkiyeye bunu transfer etmek mi istiyordu? gibi birtakım imalar,
açık beyanlarda bulundu. Değerli arkadaşlar, Genel Kurulda bu
soru dünkü oturumda soruldu tarafımıza. Bunları çok net ifade
ettik. Türkiye'nin, Birleşmiş Milletler çatısı altında
bulunan birçok ülkeyle ikili, üçlü, dörtlü gruplar hâlinde iş birliği
çalışmaları var, yürüttükleri projeler var. Amerika Birleşik
Devletleri ile de aramızda değişik projeler var ama benim
gidişimle ilgili açıklamayı ben çok net yaptım: Amerika ile
Türkiye arasında var olan adli iş birliği
anlaşmalarında ciddi aksamalar var dedim. Beş yıl,
altı yıl süreyle yazışmalara rağmen netice
alınamayan adli yardım taleplerimiz var, istinabe taleplerimiz var,
bunlar karşılanamıyor. Buralarda
tıkanıklıkları aşma noktasında Amerikalı
meslektaşımla Büyükelçimiz ve Dışişleri yetkililerinin
nezaretinde bir görüşme yapılmıştır. Bunların
tutanakları tutulmuştur, kriptoları Dışişleri
Bakanlığında mevcuttur. Konuştuğumuz konu da tamamen
Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında var olan, daha önce
imzalanmış bulunan adli iş birliği
anlaşmalarının daha fonksiyonel şekilde uygulanabilmesine
dönük tedbirler üzerinedir. Buna dönük olarak da önümüzdeki şubat
ayına kadar bir heyetin Amerikada, bu konu üzerinde Türk-Amerikalı
bürokratların özel çalışma yapmasına dair de somut bir
karar da alınmıştır.
Dolayısıyla, bu gazete haberinin doğru
olmadığını ifade ediyorum Sayın Güner. Buna yönelik
olarak aynı gazetede daha önce benzer yazılar yazıldı,
Amerikalı uzmanların Amerika Büyükelçiliğinde
çalışıp Türk Adalet Bakanlığını
bunların etkilediğine dair beyanlar oldu. Bütün bunlara açıklamalar
gönderildi, tekzipler yapıldı. Hiçbir tane cevapsız
yazıları yoktur.
Bu açıklamayı yapma zarureti hasıl oldu,
bunları Genel Kurula arz etme zarureti hasıl oldu.
Bu fırsatı verdiğiniz için Sayın Başkan,
sizlere teşekkür ediyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/961) (S.
Sayısı: 574) (Devam)
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
19.30a kadar birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.31
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.36
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 30uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
574 sıra sayılı Kanun Tasarısının
19uncu maddesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi maddeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir,
karar yetersayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
20nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı kanun
tasarısının 20. maddesinin son paragrafında yer alan Otuz
gün ibaresinin Onbeş gün olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay
Vural Beytullah
Asil Cemaleddin
Uslu |
İzmir Eskişehir Edirne |
Yılmaz
Tankut Nevzat
Korkmaz Mustafa
Enöz |
Adana Isparta Manisa |
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 20. maddesinin 2.
fıkrasındaki on ibaresinin onbeş, beş ibaresinin bir
hafta olarak değiştirilmesini, 3. fıkranın sonuna Türkiye
Adalet Akademisi Genel Kurulunda yer alan Yargıtay ve Danıştay
üyeleri, hem Adalet Akademisinden hem de Yargıtay veya
Danıştaydan aday olamazlar ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin Afyonkarahisar Zonguldak |
Turgut
Dibek Bilgin Paçarız Kamer Genç |
Kırklareli Edirne Tunceli |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 574 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 20nci maddesinde verdiğimiz önergeyle ilgili
söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz bu Anayasa
değişikliği yapılmadan önce Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun 7 üyesinden 5i yüksek yargıdan gelmişti; 3ü
Yargıtaydan, 2si Danıştaydan gelmişti. Bunun da bir mantığı
vardı. Şimdi, Danıştay ve Yargıtay en yüksek mahkemeler,
alt mahkemelerde verilen kararları inceleyen, orada her hâkimle ilgili
verdikleri kararla da o hâkimler hakikaten yargı görevini hakkıyla
yapıyorlar mı, yapmıyorlar mı, yeterli bilgiye, deneyime
sahipler mi diye bir de not veriyorlardı. Bunların tayin ve
nakillerinde, o kişilerin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyesi
olmasından daha mantıklı bir şey olamazdı ama Tayyip
Bey her vesileyle dedi ki: Efendim, yargıda kast sistemi var.
Yargıda bir azınlığın tahakkümü var.
Bununla kastettiği şuydu: O 7 kişilik Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinden 1 tanesi Alevi idi. O kast
dediğiyle de işte Alevi kastını kastediyordu. Burada
azınlığın tahakkümü var. deyince, o vatandaşın
Alevi olması da onun kafasına göre bir azınlık tahakkümü
idi.
Şimdi, değerli milletvekilleri, Danıştaydan
gelen bir kişi olarak bu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
işleyişini yakından, iyi bilen birisiydim. Geçmişteki
birçok Adalet Bakanı oradaki o hâkim ve savcıların bir
kısmını getiriyorlardı, yediriyorlardı, içiriyorlardı,
Kıbrısta toplantı yapıyorlardı, Antalyada
toplantı yapıyorlardı ve beraber anlaşıyorlardı
ama bu AKP İktidarı gelince İlle benim dediğim olacak.
dediler. Ondan sonra, maalesef, bugün Adalet Bakanlığı
makamında oturan kişi veya zat, yargıyı, Türk yargı
sistemini yok eden, tahakküm kuran, hâkim
bağımsızlığını yok eden, gece sabah
beşte Erzuruma, özel yetkili mahkemeye telefon açarak Erzurum Cumhuriyet
Başsavcısını usulsüz olarak, yasalara aykırı
olarak orada yargılatıp aylarca içeride tutan bir düşünce ve bir
anlayışa sahip bir kişi.
Ayrıca, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda, olabilir,
geçmişte bir adalet bakanı oradaki bir başkan vekiline telefon
ediyor. Ya, şunu şuraya at. diyebilir belki. Tabii, eski Adalet
Bakanının telefonu dinlendiği için Tayyip Erdoğan
Artık, dedelerin hâkim atamasını engelledik. diyor. Ben de
buradan söyledim: Tamam, dedeleri engellediniz ama imamlara bu yetkiyi
verdin. Hayır, imam meselesi, dede meselesi değil. Bakın,
devletin Başbakanlık makamında oturan zatın insanlara
bakış açısı ne kadar ayrımcı ne kadar bölücü ne
kadar insanlar arasında hisse dayalı, hak ve hukuk ilkelerini bir
tarafa iten
Ancak kendisinin o diktatör tavırları
karşısında cephe almayan, ona direnmeyen insanlar, ancak onun
için belli makamlardan insanlar yaşayabilir yoksa onun
dışındakiler yaşayamaz.
Şimdi, çıkmış bugün de diyor ki Sayın
Genel Başkanımıza: Sen gidip başkasından oy istedin.
E, sen gidip de oyunu kullanmadın. diyor. Yani hem kör hem kel hem fodul.
Soruyorum: Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun seçim
kütüğünden ismini silen başka bir politikacı var mı? AKP
tabii, şeytani düşüncelere sahip. Ne etti? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) Şeytani düşünceye sen
sahipsin!
KAMER GENÇ (Devamla) İstanbulda Sayın Genel
Başkanımız o zaman belediye başkan adayıydı,
seçmen kütüğünü oraya götürmüştü. Arkasından, gittiler, onu fark
ettirmeden o seçim kütüğünü araştırdılar, Orada ikamet
etmiyor. diye terkin ettiler.
AHMET YENİ (Samsun) Başka işleri yok
KAMER GENÇ (Devamla) Ondan sonra da seçim de gelince tabii ki oy
kullanamadı. Hem kendileri art niyetli ve oyun içinde oyun oynuyorlar hem
de kendileri çıkıp Sen seçimde oy kullanmadın. diyor. Yahu,
Tayyip Bey, vallahi, senin karakterinle nasıl mücadele edeceğiz bilmiyorum.
Çünkü konuşmanla, görüntünle içindeki olaylar bambaşka mesele.
Şimdi, İsraille bir arasını bozdu, güya bozulmuş gibi
gösterdi, sonra WikiLeaks belgeleri çıkınca hemen bir bahane
yaratarak Türk hava uçaklarını İsraildeki depreme gönderdi ve
hemen diyalog kurdu. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Arkasından Ahmet Davutoğlunu gönderdi Amerikaya, onlarla diyalog
kurdu, ondan sonra da bu diyaloglardan sonra da çıktı
yiğitlenmeye başladı. Yahu, şimdi bakın, diyor ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET YENİ (Samsun) Niye rahatsız oluyorsun?
BAŞKAN - Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) Diyor ki: Efendim git, İsviçre
bankalarında benim hesaplarımı öğren sana
bağışlayacağım. Bizim Genel Başkanımız
da dedi ki: Ya bizim, CHPnin, kimsenin kirli parasına ihtiyacı
yok. Tayyip Bey, Türkiyede yaşamıyor mu? Hele şimdi Tayyip Bey
sen gel bankadan benim hesabımı sor, verirler mi sana, bırak
İsviçre Bankalarını? De ki, Ya, bu Kamer Gençin bankalarda
hangi hesapları var? Verirler mi? Yani bu kadar bu milleti cahil, aptal
zannetme. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bir insan kendi
hesabını kendisi çıkarır ortaya.
Arkadaşlar, zaten, yani Amerika ile içli
dışlısınız. Amerikan Dışişleri
Bakanı açıklama yaptı dedi ki, Bizim
yaptığımız tespitler doğrudur. Bunların hiçbir
surette aksi iddia edilemez. İki tane kaynaktan sekiz tane bankada
hesabı olduğu söylendi. Biz de istiyoruz ki, yani gitsin desin ki
Burada, mesela devletler arası anlaşmalar var, o 20lerin onayladıkları
bir anlaşma var, onlar pekâlâ bankalarda hangi kişilere ait hesap
olup olmadığını araştırabilirler ama sen buna
başvurmuyorsun, hep demagoji yapıyorsun. Böyle bir şey olmaz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Buyurun Sayın Bozdağ.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, Kamer
Genç konuşurken grubumuza, Grup Başkanımıza
BAŞKAN Hiç duymuyorum.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Grubumuzu şeytani düşüncelilikle
suçladı
KAMER GENÇ (Tunceli) E şeytani demekle
AHMET YENİ (Samsun) Şeytani sensin be! Hep
şeytanisin be!
KAMER GENÇ (Tunceli) Şeytanide bir şey yok ki,
şeytan hafif kalır.
BAŞKAN - Buyurun.
Üç dakika
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii, her zaman söylüyoruz, gene de söylemekte
fayda var çünkü söyleye söyleye belki oturacak, bizim bu kürsüde
doğruları söylememiz lazım ve gerçekleri söylememiz lazım
ve gerçekleri başka türlü gösterip insanları aldatıcı
beyanlarda bulunmamamız lazım çünkü biliyoruz bu özellik
Şeytan, insanlara gerçekleri farklı gösterir, başka başka
dünyaları gösterir, ayağını kaydırır, cennetten
bile çıkarır, başka şeyleri cennet gibi gösterebilir.
Gerçekleri çarpıtmak ve başka türlü göstermek
şeytani bir vasıftır ama doğruları söylemek insani bir
vasıftır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/961) (S.
Sayısı: 574) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı kanun
tasarısının 20. maddesinin son paragrafında yer alan Otuz
gün ibaresinin Onbeş gün olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Beytullah
Asil (Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak Sayın Vural?
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Sürecin kısaltılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
21inci maddede iki önerge vardır, sırasıyla okutup
en aykırısını işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 21. maddesinin
(1)/a bendine HSYKnın doğal üyesi olan Adalet
Bakanlığı Müsteşarı ile meslekte olmayan ancak
meslekten sayılanlar, bu seçimlerde oy kullanamaz. İbaresinin
eklenmesini, (1)/c bendinde Birinci sınıf olup ibaresinden sonra
başvuru tarihine göre meslekten çıkarılmayı gerektiren bir
nedenle ifadesinin eklenmesini, (1)/c bendinin sonuna İdari Kadrolarda
çalışan hakim ve savcılar ile Adalet Bakanlığı
bürokratları aday olamaz. İbaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin Afyonkarahisar Zonguldak |
Turgut
Dibek Bilgin
Paçarız |
Kırklareli Edirne |
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 21.
Maddesinin 1. fıkrasına aşağıdaki bendin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
ç) Türkiye Adalet Akademisinde üye olarak görev yapan Adalet
Bakanlığı üst düzey yöneticileri bu madde kapsamında
yapılacak seçimlerde oy kullanamaz.
Faruk
Bal Metin
Çobanoğlu Rıdvan
Yalçın |
Konya Kırşehir Ordu |
Behiç
Çelik Kadir
Ural Nevzat
Korkmaz |
Mersin Mersin Isparta |
D.
Ali Torlak |
İstanbul |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Vural, kim konuşacak?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Rıdvan Yalçın.
BAŞKAN Buyurun Sayın Yalçın. (MHP
sıralarından alkışlar)
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 21inci madde üzerinde verdiğimiz önergeyle ilişkili
olarak söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, verdiğimiz önergeler çok ciddi
bir emek ürünü, bilimsel yanı kuvvetli önergeler ama âdeta dolu bir
bardağın su kabul etmemesi gibi dinlemeden, anlamadan, anlamaya
çalışmadan reddediyorsunuz bütün önergelerimizi. Buradaki
konuşmalarımıza cevap da vermiyorsunuz. Onun için, önergelerin
içerikleri hakkında konuşmak belki çok da anlamlı olmuyor.
Bu kanunla ilgili şahsen önemsediğim iki hususu sizlerle
paylaşmak istiyorum. İlk husus, değerli milletvekilleri
-aslında maddesi geçti, 4üncü maddedeydi, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun görevleriyle ilgili bir husustu- burada mesleğe kabul
hususunda bir düzenleme var. Bu konuyu Komisyondaki konuşmalarımda da
ifade etmiştim.
Değerli arkadaşlar, şimdi
yaptığımız düzenlemede de, geçmişteki düzenlemede de,
hatta -bu İktidarın bir eksikliği değil- bu İktidardan
önceki zamandaki düzenlemede de hâkim, savcı adayları staj
dönemlerinde, yani aday hâkim, savcı oldukları dönem içerisinde genel
hizmetler sınıfında memur kabul ediliyor, yani mesleğe
kabul aşamasına kadar hâkim, savcı olacak kişiler, bir
başka erkin, yargı erkinin mensubu olacak kişiler bu
sıfatlarını kazanana kadar staj dönemi içerisinde genel
hizmetler sınıfında memur kabul ediliyor. Şimdi, bir hâkim,
savcı adayının, bana göre, şahsiyetinin oluştuğu,
mesleki karakterinin oluştuğu bu staj dönemi içerisinde, memur
refleksleriyle ki memur refleksi derken bunu
aşağılayıcı bir tanım olarak ifade etmiyorum, bir
hiyerarşik düzen içerisinde, emir-komuta zinciri içerisindeki bir
yapıyı kastetmek için ifade ediyorum; bununla tam ters reaksiyonlar
göstermesi gereken yargı erkinin reflekslerine göre yetişmesi
gerekirken maalesef, bir memur refleksleriyle mesleki şahsiyetleri
oluşuyor. Bu konu da Komisyonda önerge vermemize rağmen, maalesef
düzeltilmedi. Eğer bu önergemiz geçmiş olsaydı ya da iktidar bir
reform yapıyoruz, yargı
bağımsızlığını daha da kuvvetlendiriyoruz
anlayışı içerisinde olsaydı, bu konudaki samimi
çağrılarımıza kulak verir, birlikte bir düzenleme yapma
imkânı olabilirdi fakat maalesef mümkün olmadı.
Değerli arkadaşlar, üzerinde durmak istediğim
ikinci husus, bu kanunun geçici maddesinde, daha önce Kuruldan meslekten
ihracına karar verilmişlerle ilgili. Anlıyorum
hissiyatınızı, psikolojinizi; geçmişle bir hesaplaşma
ve hatta bir intikam keyfi yaşama adına, meslekten ihraç edilmiş
birtakım insanları tekrar mesleğe almak istiyorsunuz, bununla da
kendi tabanınıza bir mesaj vermek istiyorsunuz. Meslekten ihraç
edilmiş insanların haklılığını
tartışmıyorum, çok haklı sebepleri de olabilir, gerçekten
mağdur olmuşlar da olabilir fakat arkadaşlar, bunun usulü bu olamaz.
Yaşadığımız türlü sıkıntılardan,
gerilimlerden sonra bir Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
oluşturulmuş. Siz ne kadar aksini iddia etseniz de, ne kadar
farklı söylemlerin arkasına gizlenseniz de kamuoyundaki algı,
bugün oluşan Kurulun AKPyle ideolojik frekans
yakınlığı içerisinde olduğudur. Bu böyle olmayabilir,
Kurul üyeleri gerçekten objektif insanlar olabilir, gerçekten hukuki
birikimleri yetkin olabilir, yeterli olabilir, bunun hesabı içerisinde
değiliz, biz bu konuda ön yargılı da bakmıyoruz fakat siz,
şimdi, Kurul üyelerinin önüne bir el bombası
bırakıyorsunuz. Bir Ferhat Sarıkaya olayında olduğu
gibi, getireceksiniz, bu Kurulun önüne ilk iş olarak Meslekten ihraç
edilmiş arkadaşlarımızı geri al. noktasına
getiriyorsunuz.
Arkadaşlar, yazık ediyorsunuz. Bu Kurul üyelerine, böyle
bir tartışmalı, gerilimli bir süreçten sonra böyle bir turnusolü
koymanın âlemi yok. Bu arkadaşlar, yeni Kurul üyeleri, mesleğe
alsalar ayrı bela, almasalar ayrı bela. Onun için, daha zaman var
geçici maddeye, sizi bir kez daha sükûnetli düşünmeye davet ediyorum.
Meslekten atılmış ve gerçekten mağdur olmuş insanlar
varsa -ki olabilir, ben bunun aksini de düşünüyor değilim- bunun
yolu, Kurula müracaat ederek bu kişilerin dönüşünü bir idari kararla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız
lütfen.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
sağlamayı savunmak yerine, Kurulu buna zorlamak yerine,
Kurulu daha ilk sınavında bir ideolojik refleks vermeye, taraf olmaya
zorlamak yerine, bu konuyu bir yargı kararıyla düzeltmenin yolunu
açmalısınız. Bunun, Türkiye'nin bugün
yaşadığı gerilim ortamından çıkmasına,
normalleşmesine daha faydalı olacağına inanıyor, bu
düşüncelerle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 21. maddesinin
(1)/a bendine HSYKnın doğal üyesi olan Adalet
Bakanlığı Müsteşarı ile meslekte olmayan ancak
meslekten sayılanlar, bu seçimlerde oy kullanamaz. İbaresinin
eklenmesini, (1)/c bendinde Birinci sınıf olup ibaresinden sonra
başvuru tarihine göre meslekten çıkarılmayı gerektiren bir
nedenle ifadesinin eklenmesini, (1)/c bendinin sonuna İdari Kadrolarda
çalışan hakim ve savcılar ile Adalet Bakanlığı
bürokratları aday olamaz. İbaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEMHET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Halil
Ünlütepe.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ünlütepe. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bugün çok önemli bir yasayı görüşüyoruz. Tabii, geciken
bir saat olmasına rağmen, dikkatimizi kaybetmemeye
çalışıyoruz.
Dün, Sayın Bakana bir soru yöneltmiştim, o da
şuydu: Ülkemiz, devlet güvenlik mahkemelerinin yarattığı
hukuksuzluk dönemini yaşamıştır. Şimdi, 2004
yılında çıkartmış olduğunuz,
İktidarınız döneminde çıkartmış olduğunuz,
özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin hukuksuzluk dönemini
yaşıyoruz. Ezmek istediğiniz kişileri,
İktidarınızın belirlediği savcılar
tarafından sorgulayıp yine İktidarınız tarafından
belirlenen yargıçlar tarafından yargılamaktasınız.
Burada, yargı bağımsızlığından bahsedebilir
misiniz? Bu hukuksuzluğu sona erdirebilmek için özel yetkili
ağır ceza mahkemelerinin kaldırılmasını
düşünüyor musunuz? diye soru yöneltmiştim. Sayın Bakan, bu konu
üzerinde verdiği yanıtta, beş yıllık bir sürecin
dolduğunu, bunun üzerinde yasa yapılırken amaçlanandan
farklı birtakım neticeler ortaya çıkmışsa
bunların değerlendirilmesi için şu anda bir komisyonun
çalıştığını söylemiştir. Bundan umutlanarak
bu konuyla ilgili düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Ceza Muhakemeleri Kanununun 250nci
maddesine göre kurulan özel yetkili mahkemeler, nitelik itibarıyla siyasi
suçlulara bakmaktadırlar. Suçların siyasal nitelikte olduğunu
kabul etmek zorundayız. Özel nitelikli mahkemelerle ilgili ciddi siyasi
açıklamalar yapıldı. Örneğin, Sayın Başbakan,
bilinen bir soruşturmayla ilgili olarak aynen şunu söyledi, önce:
Yargıyla iş birliği içinde biz bu işe başladık.
dedi, daha sonra Ben bu davanın savcısıyım. dedi. Gene,
nisan ayı içinde, Sayın İçişleri Bakanı,
İstanbulda, bir Adalet ve Kalkınma Partisi toplantısında
aynen Özel mahkemeler kurduk. dedi. Gene, Sayın Başbakan, haziran
ayı içinde yapılan Adalet ve Kalkınma Partisi il başkanları
toplantısında, özel yetkili mahkemelerin yargıç ve
savcılarıyla ilgili Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin verdiği
bir karardan sonra aynen şunları söyledi
Tutuklama ve
tutuklamanın devamı kararlarının gerekçesiz oluşu
nedeniyle tazminata hükmetmesine karşı çıkarken, özel yetkili
mahkemelerin yanında saf tutarak, bu mahkemelerle siyasal iktidar
arasındaki bağı açık ve somut bir şekilde ortaya
koymuştur.
Değerli arkadaşlar, özel yetkili mahkemelerin görev
alanına giren suçlar kesinlikle uzmanlığı gerektirmez.
Türkiyede yargıçlar belirli bir eğitim ve deneyimden
geçmişlerdir. Bu mahkemeler, ağır ceza mahkemeleri bu suçlara
bakar. Bu tür bir suç isnadıyla dava açılmışsa hangi
nöbetçi mahkemeye sıra geliyorsa o mahkemeler bakmalıdır.
Demokrasinin temel noktası budur. Belirli birtakım
yargılamaları benim yargıcıma, benim savcımın
hazırlattığına yaptırayım. derseniz onun içinde
kaybolur gideriz. Şimdi, öncelikle, bu niçin böyledir? Adil yargılamanın
yapılabilmesi için asıl olan budur. Şimdi, özel yetkili mahkemelerde
bugün yapılan yargılamalarda müdafiler dosyaya ulaşamamakta,
kanıtlara ulaşamamaktadır. Bu, Türkiyeye
yakışmıyor. Açıkçası, bugünkü geldiğimiz noktaya
yakışmayan bir uygulamanın içindeyiz.
Başka bir nokta vereyim: Özel yetkili mahkemelerle ilgili savcılar
ve yargıçlar hakkında soruşturma yapılması
istendiğinde Adalet Bakanlığı bu konularda çok fazla bir
direnç gösteriyor ama örneğin, İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi,
yazdıkları iddianame nedeniyle 3 özel yetkili savcının
kınanmasına karar vermiştir. Bunlar yargı kararları.
Ankara 4. İdare Mahkemesi, yürüttüğü soruşturma nedeniyle özel
yetkili 1 savcı için soruşturma açılmasına izin
vermiştir. Yani belirli birtakım benim yargıcımı,
benim savcımı
Soruşturmayı yürüten savcı ve
yargıçlarda Adalet Bakanlığı fren vazifesini yaparken bu
kapı, bu yol yargı kararlarıyla açılıyor.
İşte, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna bu dönem çok daha
fazla bir ihtiyaç var çünkü Teftiş Kurulu da belirli bir yönde o Kurula
doğru geçiyor.
Başka bir şey vereyim: Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 9
özel yetkili yargıç aleyhine açılan tazminat davalarının
kısmen kabulüne karar verdi, daha sonra Genel Kuruldan geçti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız
lütfen.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Teşekkür ediyorum efendim.
Yargıtay 11. Ceza Dairesi Erzurumda özel yetkili bir
mahkemeden, savcıdan dosyayı getirtemedi. Bu, hukuk adına cidden
karamsar bir tablonun doğmasına neden olmaktadır.
Daha, ayrıca bir konu: Özel yetkili savcıların ve
mahkemelerin olduğu bir dönemde Van
Cezaevinde Enver Arpalının, İstanbulda Ali
Tatarın ve Kuddusi Okkırın ölümü bir hukuk
faciasıdır. Bir iktidarın, hele hele bir Adalet
Bakanının görevinden hemen ayrılmasını gerektiren bir
olaydır. Bunların tümü özel yetkili mahkemelerde meydana gelen ölüm
olaylarıdır. Bunu daha da çoğaltabiliriz.
Sayın Bakan, ben sizin dünkü açıklamanızdan da
yararlanarak söylüyorum, bu konu, hakikaten, öncelikle Türkiye'nin gündemine
girmelidir. Doğal yargıç ilkesine dönebilmeliyiz. Türkiyeye
yakışan budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Ben, bu Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısında özel mahkemelerin Türkiye
fotoğrafını sizlerle paylaşma ihtiyacını duydum.
Bu duygu ve düşüncelerle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, size de teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
22nci madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 22 nci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "yönetim" ibaresinin
"yönetiminde" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan M. Nezir
Karabaş Şerafettin
Halis |
Şırnak Bitlis Tunceli |
Nuri
Yaman Sırrı
Sakık |
Muş Muş |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı
"Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısı"nın 22'nci maddesinin 6'ncı
fıkrasının İl seçim kurulları, oy kullanacak hâkim ve
savcı sayısına göre, kamu görevlileri arasından seçilecek
bir başkan, dört asıl ve iki yedek üyeden oluşan sandık
kurulları oluşturur. İhtiyaç halinde üye sayısı il
seçim kurulu tarafından artırılır. Sandık
kurullarının işlem, tedbir ve kararlarına karşı
yapılan şikâyet ve itirazlar il seçim kurulunca karara
bağlanır. şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Turgut
Dibek Ali
İhsan Köktürk Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Kırklareli Zonguldak Malatya |
Halil
Ünlütepe Orhan Ziya
Diren Yaşar
Ağyüz |
Afyonkarahisar Tokat Gaziantep |
Şevket
Köse Ali
Rıza Öztürk |
Adıyaman Mersin |
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 22.
Maddesinin 2. Fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"(3) Bölge Adliye Mahkemelerinde görevli hakim ve
savcılar bulundukları ilde oy kullanır."
Faruk
Bal Metin
Çabanoğlu Rıdvan
Yalçın |
Konya Kırşehir Ordu |
Behiç
Çelik Nevzat
Korkmaz Hüseyin
Yıldız |
Mersin Isparta Antalya |
Kadir
Ural |
Mersin |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Bal, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 22nci maddeyle ilgili olmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun verdiği önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce 21inci maddeyi geçtik. 21inci maddede Milliyetçi
Hareket Partisinin verdiği önergeye
Sayın Adalet Komisyonu Başkanı katılmadığı
ifade etti. Sayın Adalet Bakanı da
katılmadığını ifade etti. AKP Grubunun oylarıyla
da Milliyetçi Hareket Partisinin bu önergesi reddedildi.
Şimdi soruyorum Sayın Bakana çok samimi olarak ve
Sayın Komisyon Başkanına: Neyi reddettiğinizi biliyor
musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Tabii biliyoruz. Ne demek bu?
FARUK BAL (Devamla) Biliyoruz dediniz. Peki, o zaman ben bir
de milletimizle paylaşayım neyi reddettiğinizi.
Değerli arkadaşlarım, demokrasilerde her bireyin
bir oy hakkı vardır. Bu evrensel bir kuraldır ve bireylerin
birinin diğerine üstünlüğü yoktur. Buna itirazınız var mı?
Yok. Bu kanuna göre sizin 5 tane
bürokratınızın iki tane oy hakkı vardır. Bu oy
haklarından bir tanesi Türkiye Adalet Akademisine, Türkiye Adalet
Akademisi Kanununun 12nci maddesi uyarınca görevli olan Sayın
Müsteşar, Sayın Ceza
İşleri Genel Müdürü, Sayın Hukuk İşleri Genel Müdürü,
Sayın Personel Genel Müdürü gibi üst düzey bürokratlarını üye
olarak gönderiyorsunuz kanun gereği. Bu üst düzey bürokratlar, Adalet
Akademisinden üye olarak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna seçilecek
kişilere oy veriyor -gayet doğaldır- ama 23üncü veya 24üncü
maddede de aynı bürokratlar, hâkimler ve savcıların kendi
aralarında seçecekleri Kurul üyelerine de oy veriyorlar yani bu üst düzey
bürokratların iki tane oy hakkı var. Bu iki oy hakkının bir
tanesinin alınması gerekmektedir.
İşte Adalet Akademisinde görevli olan üst düzey
bürokratların, ilerideki maddede düzeltme yapılmasına gerek
kalmaksınız, burada oy kullanamayacaklarına ilişkin bir
önerge vermiştim. Siz bu önergeye katılmadığınızı
ifade ettiniz, bundan sonraki önergeye de
katılmayacağınızı tahmin ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, işte Milliyetçi Hareket
Partisinin vermiş olduğu önergenin özü, anlamı budur. Bu
önergenin reddedilmesinin ileri demokrasi mi geri demokrasi mi anlamına
geldiğini Sayın Bakanın, Sayın Komisyon
Başkanının ve değerli milletvekillerinin takdirine
bırakıyorum.
Şimdi verdiğimiz önergeyi de reddedeceksiniz.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Edeceğim
FARUK BAL (Devamla)
Katılmadığınızı ifade ettiniz. Neye
katılmadığınızı biliyor musunuz Sayın Bakan,
Sayın Komisyon Başkanı?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Öğreneceğiz
şimdi!
FARUK BAL (Devamla) Biliyorsunuz değil mi efendim?
Biliyorsunuz, bilmediğinizi varsayamayız. Bu Bölge İdare
Mahkemeleri Kanununu siz çıkarmadınız mı? Siz
çıkardınız. Bölge İdare Mahkemeleri Kuruluş Kanunu
çıktığına göre faaliyete geçirilmesi an meselesi değil
mi? An meselesidir. Bunlar faaliyete geçtiği zaman buradaki hâkim ve
savcıların oy kullanma hakkı olmayacak mıdır?
Olacaktır.
Gayet masum bir şekilde dedik ki ileride bir daha kanun
değiştirmeyin, bölge idare mahkemesinin başkan ve üyeleri de
bulundukları illerde oy kullanır. Verdiğimiz önerge bu,
reddettiğiniz önerge de bu.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) (2)nci fıkra karşılıyor.
FARUK BAL (Devamla) Bunun neresi ileri demokrasi, bunun neresi
yargı bağımsızlığı, bunun neresi hâkim
tarafsızlığı?
Değerli arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak, bağımsız ve tarafsız bir yargıya
katkı sağlayabilmek için 22nci maddeye kadar çok ölçülü, çok hukuka
uygun önergeler verdik. Bu önergelerin reddedilmiş olması, sizin
hukuk karşısındaki durumunuzu tartışılır
hâle getirmiştir diyor, önergemizin değerlendirilmesini, sizin tekrar
vicdanlarınıza bırakıyorum.
Yine reddedileceğini tahmin ediyorum. Bu önerge
reddedildiği takdirde, hâkimler ve savcıların, kürsü hâkim ve
savcılarının seçimiyle ilgili maddede de yine aynı önergeyi
vereceğiz Sayın Bakan. Bakalım o zaman ne diyeceksiniz? O zaman
da hayır derseniz, bu takdirde dünyada belki ilk defa ve belki dünyada
hiçbir yargı mesleğinde görülmeyen bir biçimde, bir hâkime iki oy
hakkı vermek gibi ucube ve garip bir işi yapmış
olacaksınız.
Teşekkür eder, saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Sayın Başkan, oylamadan evvel, 69a göre, yanlış
bilgiyle ilgili kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.09
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.19
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 30uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
574 sıra sayılı Kanun Tasarısının
22nci maddesi üzerinde verilen Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Buyurun Sayın İyimaya.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Değerli Başkanım, Milliyetçi Hareket Partisi Sözcüsü
Arkadaşımız tasarının 22nci maddesinde düzenlenen
Adalet Akademisi üyelerinin çift oy kullandığı hükmünü
değiştirmeye yönelik önergesini açıklarken sanıyorum mesele
vukufuyla incelenmediği için bir yanlışlık var ortada.
Durum şudur arkadaşlar: Adalet Akademimizin üye
kaynakları, bu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu seçiminde oy
kullanacak üye kaynakları, yüksek mahkemeler, Danıştay ve
Yargıtay ki 10, yüksek adalet bürokrasisi ki üye sayısı 8.
Bunlar gerçekten seçimde hem Adalet Akademisinden seçilecek üyeyi belirlemek
bakımından oy kullanıyorlar hem de geldikleri kaynaklardan yani
Yargıtayın veya Danıştayın kontenjanını ve
alt adli yargının kontenjanını belirlemek için oy
kullanıyorlar, bu aykırı mı?
Komisyonda, bir defa, bir; arkadaşlarımız
hatırlayacaklar, özellikle müzakere ettik, bu 22nci maddeyi erteledik,
öğleden sonraki müzakerede sonuçlandırdık. Sorun şu:
Buradaki sorun, demokrasi teorisi bakımından, hukuk
bakımından, sıfatların birleşmesi var. Sıfatlar
bir konuda birleşirse, birleşilen sıfat bakımından bir
oy hakkı vardır. Nerede birleşiyor sıfatlar? Bunlar,
birinci sınıf hâkim, adli yargıdan üye seçimleri yetkileri var
ama hem de Adalet Akademisinden. Adalet Akademisindeki sıfat
birleşiminden orada oy kullanım hakkı doğuyor.
Yargıtay için de sıfatlar birleşiyor, nerede? Adalet Akademisi
üyesini seçme bakımından ama orada onu kullanıyor.
Yargıtayda, Yargıtayın Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
kontenjanını seçmek için de oy kullanıyorlar.
Sıfatların birleşmesine yasama organı tersine bir çözüm
öngörebilirdi. Ben de bunu görüş olarak ortaya koydum, öğleden sonra
müzakere ettik. Sıfatların birleşimini, yüksek Komisyon,
demokrasi teorisiyle de denkleştirerek, mükerrer oyun bir salt mükerrer oy
değil, sıfatların birleşmesinden
kaynaklandığını ortaya koydu.
Ama ben şunu fark edemiyorum: Üst derece bürokratlar için
mükerrer oy itirazını ortaya koyan aklın, muhakemenin,
zihniyetin Yargıtay üyeleri için niye ortaya
koymadığını anlamakta zorluk çekiyorum.
Teşekkür ediyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Zorluk çekiyorsanız o zaman
değiştirin işte Başkan.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Herkes eşit oy
hakkına sahiptir.
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı
"Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısı"nın 22'nci maddesinin 6'ncı
fıkrasının İl seçim kurulları, oy kullanacak hâkim ve
savcı sayısına göre, kamu görevlileri arasından seçilecek
bir başkan, dört asıl ve iki yedek üyeden oluşan sandık
kurulları oluşturur. İhtiyaç halinde üye sayısı il seçim
kurulu tarafından artırılır. Sandık
kurullarının işlem, tedbir ve kararlarına karşı
yapılan şikâyet ve itirazlar il seçim kurulunca karara
bağlanır. şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Turgut
Dibek (Kırklareli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Ağyüz, buyurun.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 574 sıra sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 22nci
maddesinin 6ncı fıkrasında bir değişiklik önergesi
için CHP Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, bu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu seçiminde
oluşturulacak seçim kurullarının istendiği zaman da
işlerinin kolaylaşması için üye sayısının
artırılmasını amaçlıyoruz.
Önemli bir yasa görüşüyoruz ama bu yasa özellikle 12 Eylül
referandumundan sonra sicili bozuk bir şekilde gelen bir yasa. Sicilinin
bozuk olmasının nedeni, oldubittiye getirilen bir referandum sonucu
halk oylamasından geçen ve seçiminde demokratik kurallara uyulmayan,
Bakanlık listelerinin kamuoyunda çarşaf çarşaf
dolaştığı ve Bakanlık bürokratlarının
seçilmesi için çaba gösterildiği bir seçim. Sonucu da belli, bekleyen hâkim,
savcılar ataması hemen bir günde, Sayın Bakanın teklifiyle
onaylandı, geçti.
İşte, siz her yerde suskun toplum arıyorsunuz,
güdümlü toplum arıyorsunuz. Kendini soran, sorgulayan, değerini
ortaya koyan değil, Ben, benim dediğimi yapan
anlayışı sergilemek istiyorsunuz. Anayasa Mahkemesinde bunu
yapmak istiyorsunuz, özel yetkilendirilmiş mahkemelerde bunu
yapıyorsunuz, şimdi de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda
bunu yapıyorsunuz. Bakın, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu
oluştururken yapılan seçimde herkese propaganda yasak ama ne hikmetse
Personel Genel Müdürüne il il gezmesi serbest, toplantı yapması
serbest.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Biz mi oy kullandık orada?
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Diğer bürokrata mesaj,
e-mail göndermesi, Bakanlık forsunu kullanarak destek istemesi serbest.
Bunun adı da demokrasi oluyor.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Kendilerinin istediği
olmayınca
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Bu yasanın ikinci
kırık yanı da Sayın Başbakan, bir kere, demokrat
değil. Demokrasi benim için araçtır, istediğim yerde inerim,
binerim. diyen bir Başbakan demokrat olabilir mi? Olamaz. Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı kendisine iki beden büyük
gelen, Ali Diboculuğunu hâlen ortadan kaldıramamış olan bir
Bakanın yaptığı düzenleme demokrat olabilir mi?
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Ayıp, ayıp!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Onun için bu yasanın sicili
bozuk, sicili. Yazık oluyor. Siz özellikle
ALİ TEMÜR (Giresun)
Senin sicilin bozuk!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Manşet manşet
gazetelerde çıktı, tersi de kanıtlanmadı daha Ali
Diboculuğunun. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen Hatibe müdahale
etmeyin.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Şimdi, böyle bir durumda
görüştüğümüz bu yasaya demokrat bir yasadır diyemeyiz. Siz bir
kere, demokrat değilsiniz, kendinize demokratsınız.
Bakın, bugün Sayın Başbakan il
başkanlarıyla yaptığı toplantıda konuşuyor.
Konu muhalefet, gençler, gençlerin yumurta atması, Dolmabahçedeki
şey
Yani bir protesto gösterisini bu kadar büyütmenin, her gün temcit
gibi ortaya koymanın ne anlamı var? O gençleri niye dinlemiyorsunuz?
Evet, biz yumurta atma eylemine karşıyız, tavır olarak
uygun görmüyoruz ama gençleri muhatap alma cesaretini gösteremiyorsunuz.
Gençler, gençlerin yumurta atması, muhalefetin sahip çıkması
Muhalefet demokratik tavrını ortaya koyan herkese kucak açar, onlar
sahipsiz değildir. Bunu böyle bilin. Onlar sahipsiz değildir.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Siz faşist dediniz
ona. Ne konuşuyorsun sen!
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Baş örtüsüne niye sahip
çıkmadı?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen müdahalede
bulunmayın.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Korku imparatorluğunu
yaşatmaya çalıştığınız bir ortamda elbette
ki o özgürlüklere sahip çıkacak bir parti olacaktır, o da -övünçle
söylüyoruz- Cumhuriyet Halk Partisidir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın, 12 Eylülden hesap soracaktınız, hesap.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) İkna odaları
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) 12 Eylül ürünü bir parti 12
Eylülden hesap sorabilir mi? 12 Eylül mağdurlarının niye
hesabını sormuyorsunuz Sayın Bakan?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Onun için mi
hayır dediniz!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) 12 Eylülden beri işlenen faili
meçhul cinayetler için CHP, MHP, diğer partiler, BDP büyük ölçüde önerge
verdiler, niye sahip çıkmadınız? Çıkamazsınız,
çünkü siz 12 Eylül ürünü bir partisiniz değerli arkadaşlarım.
Tabii, siz işinize geldiği zaman yasa
çıkarırsınız. Geçen gün belediye
başkanlarının görevi kötüye kullanmaktan dolayı
cezalarını düşürdünüz, 14-15 tane de milletvekili. Gözünüz
aydın, kurban kesin artık.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Sizde kaç tane var?
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Gel, dokunulmazlıkları
kaldıralım varsa. Varsa yüreğin, belki senin de vardır
şaiben! Yiğit! Onun için, böyle bir ortamda yiğitlik
taslayamazsınız bize karşı siz.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Delikanlıyız biz!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Siz bize karşı
demokrat olamazsınız.
Bakın, Deniz Feneri Derneği davası ne oldu
Sayın Bakan? Deniz Feneri Derneği için üç defa yasa çıkaran bir
parti Deniz Fenerinden hesap sorabilir mi?
Kamu yararına dernek yaptınız, izinsiz
bağış toplama yaptınız, vergi iadesinden
faydalandırdınız ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla)
bunun içinde İçişleri
Bakanı Sayın Beşir Atalay var, Atalay! Bu ayıplarla siz
Deniz Fenerinden nasıl hesap soracaksınız.
Bakın, Sayın Başbakan diyor ki bugünkü sözünde:
Alı yeşili boyadı da fıstığa yeşil mi
kaldı? Bu sana mahsus.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Bunları mı söylüyorsunuz gelip
burada! Ayıp, ayıp!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Bir gün diyeceksin ki Millî
görüş gömleğimi çıkardım. bir gün diyeceksin ki Demokrasi
tramvaydır, istediğim yerde iner, binerim.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Senin ağzına
yakışmıyor Sayın Başbakan!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Bu yanar dönerlik size mahsus,
Başbakanınıza mahsus, bakanlarınıza mahsus.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Sen kendi Genel
Başkanına bak!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Onun için sizde bulunan
özellikleri başkalarına mal etmeyin.
İsviçrede sekiz hesap çıkmış, CHP mi
çıkardı? Amerika Birleşik Devletleri çıkardı.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Aynaya bakın, aynaya!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) Yalanlandı mı?
Yalanlanmadı. Bu belgeleri niye çıkardı, kim çıkardı
diye araştırıyorlar, sekiz tane hesabın doğru olup
olmadığını araştırmıyorlar, bu size
düşer yüreğiniz varsa. Wikipedia en üst sıralarda zengin
gösteriyor Başbakanınızı. Niye bunun hesabını
vermiyorsunuz? Niye hesabınızı sormuyorsunuz? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Onun için, siz demokrat olamazsınız. Siz kendinize
yandaş medya, yandaş yargı, yandaş basın
yaratıyorsunuz, tutuklulara yazık oluyor. Siz özgürlükçü
olamazsınız, siz demokrat değilsiniz. Siz korku
imparatorluğu yaratıyorsunuz, bu seçimde biz bunu
yıkacağız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Hadi oradan be!
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın
Başkan
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, hatip
konuşurken Grup Başkan Vekilimize uygunsuz ifadelerle
sataşmıştır.
Uygun görürseniz cevap vermek istiyorum.
AHMET YENİ (Samsun) Grup Başkanımıza.
BAŞKAN Sayın Bakan, siz ne için istiyorsunuz?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Ben de
sataşmadan
Kısa bir açıklama.
BAŞKAN Bakın, birinizden birinize söz vereceğim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, ben,
uygun görürseniz.
BAŞKAN Tamam buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın, Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün,
Başbakana sataşması nedeniyle konuşması
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; bu kürsüden sataşarak prim yapmak isteyenler
çok olabilir ama biz onların hepsini gördük, geçirdik. Ama ben gerçekleri
söyleyeceğim.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) İşine bak,
işine! Doğruları söyle!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Şimdi doğruları
ben söyleyeceğim, kim yanar döner? Millet de ona karar verecek.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Doğrular ağır
geliyor tabii.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bakın, bir kaset
olayı çıktı. Sayın Kılıçdaroğlu o zaman Ben
aday değilim. dedi, Sayın Baykalla da görüştü.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Oraları geç sen!
Oraları geç!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Müracaat etmeyeceğim.
dedi, bakın, ondan sonra aday oldu. Doğru mu?
Peki, iki: Etro gömlek olayı ortaya çıktı.
Tıkır tıkır parasını ben ödedim. dedi.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep)
Kılıçdaroğlunun oğlunun gemisi yok!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Fatura bir başka sayın vekilin adına çıktı.
Doğru mu?
Üniversiteye kızlar başı örtülü gidecek. dedi,
aynı gün Radikalde çıkanın manası, özeti buydu, ama
akşam tekzip etti Ben bunu kastetmedim.
dedi. Doğru mu? (AK PARTİ sıralarından Doğru
sesleri)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep)
Kılıçdaroğlunun adını ağzına alma Bekir!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Peki, Tuncelide aftan
bahsetti, Ankaraya gelince Ben bunu kastetmedim, başka şeyler
söyledim. dedi. Doğru mu? (AK PARTİ sıralarından
Doğru sesleri)
Peki, Sayın Öymen burada Dersimde analar ağlamadı
mı? deyince Tuncelide gene Gereğini yapmak zorunda. dedi ve ondan
sonra da Bu iş bitti, partiye zarar verecek iş yapmayız. diye Ankarada
açıklama yaptı. Doğru mu? (AK PARTİ sıralarından
Doğru sesleri)
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın Başkan, cevap
vermeyle ne ilgisi var bu söylediklerinin?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Peki AK PARTİliler halk oylamasında bizim
adamlarımızı dövdü. diye açıklamada bulundular, daha
aynı gün bütün kayıtlarla, kuyutlarla onların kimlerle ilgili
olduğu ortaya çıktı. Doğru mu? (AK PARTİ
sıralarından Doğru sesleri)
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sorduğu soruya cevap versin
Sayın Başkan.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Peki AK PARTİliler
afişleri, o Müslüman kadınların rahibe gibi örtünmemesi için o
afişleri AK PARTİliler astı. diye açıklamada bulundu
Genel Başkan. Ertesi gün görüntüleri çıktı kimin açıkladığı
Doğru mu? (AK PARTİ sıralarından Doğru sesleri)
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) İddialara cevap versin.
Sayın Başkan, müdahale etsenize!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Peki, bu WikiLeaks ile ilgili
şeyler çıkınca Sayın Başbakan sadece bunların
doğru olmadığını söylesin. Ciddi şeyler bizim
için kâfidir. dedi mi? (AK PARTİ sıralarından Doğru
sesleri)
SIRRI SAKIK (Muş) Burası kışla mı?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Sayın Başbakan
çıktı ve bunlarla ilgili açıklama yaptı. Bir kuruşunun
bulunmadığını söyledi. İspat etmeyeni müfteri ilan
etti.
Peki, arkasından ne dedi? Bunu ben söylemedim. E kim
söyledi? Amerika söyledi, onlara git
söyle. dedi. Doğru mu? (AK PARTİ sıralarından Doğru
sesleri)
Peki, ertesi gün ne dedi? Ondan sonra git, belge getir. dedi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Başkan, tiyatro mu oynuyoruz?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Sayın Başbakan da
İspat edin, bütün variyetimizi size ben hibe edeyim hem Türkiyede hem
dünyada neyim varsa.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Tiyatro mu oynuyoruz burada?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Şimdi, kim yanar kim döner
kararı siz verin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) Benim iddialarıma cevap
vermemiştir ve doğruyu söylememiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi.
4.- Trabzon Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın, CHP Genel
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Bozdağ Sayın
Başbakana sataşma gerekçesiyle söz aldı. Ancak sataşmaya
cevap vermek yerine en iyi savunma saldırıdır
anlayışıyla bizim Genel Başkanımıza
saldırdı.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Biz açmadık konuyu.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Ama Sayın
Bozdağın ilginç bir tarzı var. Burası Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu değil Sayın Bozdağ, niye hep buraya
hitap ediyorsunuz? Orada Cumhuriyet Halk Partisi var, Milliyetçi Hareket
Partisi var, Barış ve Demokrasi Partisi var. Bakamıyor musunuz
bizim yüzümüze?
Şimdi, Sayın Kılıçdaroğlunun
gömleğinden size ekmek çıkmaz. Sayın
Kılıçdaroğlunun saydığınız
davranışlarından size ekmek çıkmaz.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Yalan mı söyledikleri?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Ama ben size, ben
size
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Söylediklerim yalan mı,
yanlış mı? Söyle, bir tanesine yanlış de!..
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) İzin verir
misiniz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Ben size Sayın
Başbakanın birkaç olayını anlatacağım:
Sayın Başbakan
Hatırlayacaksınız bir
Kuşadası Limanı ihalesi olmuştu, Galataport ihalesi olmuştu. Ofer diye
bir adam gidip almıştı. Sayın Başbakana sordular:
Oferi tanıyor musun? Hayır tanımıyorum, kimdir o?
Öğleden sonra Ya hatırlayamıyorum. Daha sonra
Görüşmüş olabilirim. Onunla Başbakanlık odalarında
görüşen kimdi? Hangi Sayın Başbakandı? (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Doğru mu Bekir? Bekir
doğru mu?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Üsküdardaki eve
geleceğim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Kendisinindi, sonra
çocuğunun oldu. Bakın, mal varlığı
tartışmalarını hiç sevmeyen bir milletvekiliyim ama
Sayın Bozdağ mademki gömlekten giriyor, ben de buralara
geleceğim. Mal varlığı tartışmalarını
sevmiyorum. Bu benim. dedi, sonra Oğlumun. dedi, sonra oğluna
kira ödeyip ödemediği ortaya çıktı.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bir tane, Sayın Kılıçdaroğlunun
arkasında durduğu bir tane laf söyle! Kendi kendini tekzipte birinci
bir genel başkan!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Ben size -kira ödeyip
ödemediği belli değil daha- başka bir şey
söyleyeceğim. Siz, 12 Eylülden hesap soracağım. diye yola
çıktınız. 2000 sonrası darbecilerden hesap soruyorsunuz
şimdi, Darbe düşünmüşler. diye, birçok komutan
yargılanıyor. Peki, ben size soruyorum: Darbenin kendisi olan 28
Şubattan niye hesap soramıyorsunuz? Çünkü, siz 28 Şubatın
ürünüsünüz. 28 Şubat paşalarından icazet alarak kurulmuş
bir partisiniz siz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) Hadi oradan!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Onun için hesap
soramazsınız.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 20.36
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.51
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 30uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
574 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/961) (S.
Sayısı: 574) (Devam)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
22nci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 22 nci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "yönetim" ibaresinin
"yönetiminde" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı Sakık (Muş)
ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Sakık. (BDP sıralarından
alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, sevgili
arkadaşlar; tekrar hepinize merhaba.
Maşallah, sesiniz gür yani kışlada ses ne kadar gür
çıkıyorsa biraz önce burada da aynı şekilde. Keşke bu
ülkenin demokratikleşmesi için bu kadar gür bir sesiniz ve gücünüz
olmuş olsaydı.
Şimdi, biz birbirimizi anlamakta biraz zorluk çekiyoruz,
bütün sıkıntımız da bu. Yani buraya, biz, emin olunuz ki
sadece siyaseten seçmenlere mesaj anlamında çıkıp kürsüde
konuşmuyoruz, böyle bir derdimiz de yok ama sorunlarımız var,
sorunlarımızı buraya taşıdığımız
için bütün partiler Osmanlı Bankasına dönüşüyor, hepsi,
ortalıkta, efendim Bilinmeyen bir dil. E, şimdi, siz bir
halkın diline, AKP bilinmeyen dil derse, CHP derse, MHP derse, siz sonra
dönüp bizimle nasıl bağ oluşturacaksınız?
Mesela AKP vekillerinden biri çıktı, bize şunu
söylüyor, diyor ki: Sayın Başkanım, ben bir konuşma
üslubuyla serzenişte bulunmak istiyorum. ve sonra Efendim, ben
şahsım adına konuşurum. Dönüp de yaptınız
mı, ettiniz mi, gittiniz mi, adam öldürdünüz mü, asker öldürdünüz...
diyor. Sevgili kardeşim, ben ilk kez gördüm Halide Hanımın
burada konuştuğunu; konuştu ve yanında da valizleri
vardı, çekip gitti. Bizi dinleyeceksiniz. Biz ne konuşuyoruz, ne
ediyoruz, talebimiz nedir?
Bakın, bugün Hürriyet gazetesinde manşet bir haber var:
Mezara tahammül edemediler, Mezar ayıbı dediler. Bir Alman
vatandaşı geliyor, bu ülkede bu ülkenin vatandaşı olmak
istiyor. Ben ölünce beni bu topraklara gömün. diyor. Ama birileri gidiyor
Bodrumda Bu adam Müslüman değil, bizim yanımızda
gömülmemelidir. diyor. Aynı ayıbı, benim eşim için de bu
coğrafyada, sizin belediye başkanınız ve Milliyetçi Hareket
Partisinin belediye meclis üyesi Nasıl buraya defnedersiniz? diye
yaptı, bu ayıplar uygulandı. Şimdi, birbirimizin cenazesine
tahammülümüz yoksa, dilimize yoksa, kültürümüze yoksa peki nasıl bir arada
yaşayacağız? Asıl söylemek istediğimiz budur.
Biz, yoksa Geçmişten bugüne kadar olup biten faili meçhul
cinayetlerin mimarı sizsiniz. demedik. Sizin döneminizde faili meçhul
cinayetlerin bir noktaya geldiğini de biliyoruz. Ama size dönüp soruyoruz:
Sevgili arkadaşlarımız, kardeşlerimiz; Cumhuriyet Halk
Partisi, Barış ve Demokrasi Partisi sürekli bu faili meçhul
cinayetlerin araştırılması için önergeler
hazırlıyor, gelin hep birlikte bunları
araştıralım. İnsanlığa karşı suç
işleyenler
Evet, eğer bir mezarlığa karşı bu
tepki varsa insanlığa karşı bir suç işlenmiştir.
Gelin hep birlikte bu köprüleri oluşturalım. Ama ne hikmetse,
bununla ilgili küçük bir adım atılmıyor. Çünkü siz demokrasi
için bedel ödemeden buradasınız ama bizler, buralarda oturanlar,
sizin dışınızdakilerin büyük bir çoğunluğu
demokrasi için çok ağır bedeller ödedik. Onun için, artık bedel
ödemek istemiyoruz. Sorunlarımızı oturarak konuşmak
istiyoruz. Hep de söylüyoruz, Avustralyada yaşayan yerli bir halk,
Aborjinler, onlar ve timsahlar aynı havuzda, aynı suda
yıkanmayı, o aynı suda bulunmayı başardılar.
Peki, biz cumhuriyeti birlikte kuranlar, kardeş halklar, biz, Allah
aşkına, neden birlik oluşturamıyoruz? Biz niye birlik
adına daha çok önemli şeyler söylemiyoruz? Neden empati
yapmıyoruz? Neden? Bu nedenler yok. Seçimler var. Herkes dönüp kendi
seçmenine ne kadar mesaj gönderebilirim
Aslında size şunu söyleyeyim: Eğer bu antidemokratik
yasalar ve Siyasi Partiler Yasası, Seçim Kanunu böyle olmamış
olsaydı eminim ki hepinizin vicdanı bu tür olaylara karşı
ayaklanırdı. Ama hepinizin vicdanını Başbakan
kelepçelemiş çünkü Başbakana göre kendinizi
şekillendireceksiniz. Bütün her şey Başbakanın
talimatı doğrultusunda. Böyle bir demokrasi de olmaz.
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) Siz kimden
aldığınız talimatla hareket ediyorsunuz acaba?
SIRRI SAKIK (Devamla) Biz halkımızın
talimatındayız.
Vallahi, biz, bakın, emin olun, önünde arkasında
olamayacağımız hiçbir şeyi söylemeyiz. Biz kimsenin de arka
bahçesi değiliz, Kürt halkının ön bahçesiyiz, Türkiye demokrasi
güçlerinin ön bahçesi
Ha dönüp derseniz ki: Bu dağdaki
kardeşlerimiz
Onlar bizim çocuklarımız ve
kardeşlerimizdir. Bir tarafımız askerde bir tarafımız
da oradadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
SIRRI SAKIK (Devamla) Yani bu da bizim realitemizdir. Biz de
diliyoruz, umuyoruz, çünkü onlar da bu ülkenin çocuklarıdır ve
kardeşlerimizdirler. Biz bu kardeşlerimizin sorunlarının
bitmesini istiyoruz. Yani biz bu ülkede bütün acıları
ortaklaştırarak
OSMAN KILIÇ (Sivas) Kürtler de bizim kardeşimiz.
SIRRI SAKIK (Devamla) Siz de bizim kardeşimiz
İşte bakın, bunlar, bu köprüleri oluşturabilirsek sorunu
çözeriz. Ama ne hikmetse bunlar oluşmuyor.
ASIM AYKAN (Trabzon) Var
bunlar, var.
SIRRI SAKIK (Devamla) Var. Peki, bu insanlar deli midir; varsa
bu kadar ağır bedeller ödeniyor? Biz sabahtan neyi konuşuyoruz?
Herkes çıktı burada, bütün grup sözcüleri dedi ki: Bizim
anlamadığımız dil. Anlamadığınız dil
ne demek Allah aşkına? Bu halka hakaret değil midir?
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) Anlamıyoruz tabii,
anlamıyoruz ki zaten!
SIRRI SAKIK (Devamla) Anlamıyorsan anlayacaksın.
Kabadayılık yapmana gerek yok. Oturacaksın, anlayacaksın.
Gidip orada emir kipleriyle
(x) olmaz. Yani oradaki komutanlar, oradaki
yetkililer Kürtlere sadece onu yaparlar. Giderler oraya
(xx) Bu aşağılayıcıdır,
halkı aşağılamaktır. Sizin hiç kimseye bunu yapma
hakkınız yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) Sayın Başkan, teşekkür
etmek için
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
23üncü maddede iki adet önerge vardır, sırasıyla
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 23 üncü
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan iki gün ibaresinin üç gün
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan M. Nezir
Karabaş Şerafettin
Halis |
Şırnak Bitlis Tunceli |
Nuri
Yaman Sırrı
Sakık |
Muş Muş |
BAŞKAN Şimdi en aykırı önergeyi okutup
işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 23. maddesinin
(1). bendinin ikinci cümlesindeki on ibaresinin onbeş olarak
değiştirilmesini, (3). bendindeki Adalet Bakanlığı
teşkilatlarında görev yapanlar ile yurt dışında
bulunan yargıç ve savcılar ibaresinin madde metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin Afyonkarahisar Zonguldak |
Turgut
Dibek Bilgin
Paçarız Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Kırklareli Edirne Malatya |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
(x) Bu bölümde, Hatip
tarafından Türkçe olmayan bir dille, birtakım kelimeler ifade edildi.
(xx) Bu bölümde, Hatip
tarafından Türkçe olmayan bir dille, birtakım kelimeler ifade edildi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; şimdi şuna çok
üzülüyorum biliyor musunuz: Burada üç gündür bu yasayı konuşuyoruz ve
Adalet Bakanlığı personeli. diyoruz. Adalet
dağıtanlar, hâkimler, savcılar ve Adalet Bakanlığı
personeli de onlara yardımcı personel. Bunların tüm
sorunlarını tüm arkadaşlarımızın söylemesine
rağmen gerek Sayın Bakanın gerekse bu Mecliste onlara sahip
çıkması gereken, onların hakkını savunması
gereken bir adalet profesörünün de onların hakkına sahip
çıkmadığını görüyorum.
Dünden beri defalarca konuştum, bir kere bu insanlara sahip
çıkın. Yüreği hür, beyni hür ve ekonomik olarak hür olan bir
adalet personeli adil adalet dağıtır. Hiç kimse bunlara hiç bir
taraftan bakmıyor, hiç kimse bunlara bir çözüm önerisi de getirmiyor.
Çıkın deyin ki bize: Arkadaş, haklısın, doğru
konuşuyorsun, hâkimlerimizin özellikle şu sorunları,
savcılarımızın şu sorunları var, şunlar var,
şunlar var, şunlar var, bunları çözeceğiz. Hiç yok, sadece
bir yasa görüşüyoruz ama bu yasayı uygulamayan kim? Bu yasadaki
kişiler kim?
Şimdi, iki konuşmamda da hâkimler ve savcılarla
ilgili sorunları söyledim ama bir de adalet personeli var. Bunlar en
gariban personel, devletin en sahip çıkılmayan personeli, bunun
altını çiziyorum. Sayın Bakan, Bakanlık olarak
personelinize sahip çıkmıyorsunuz. Devletin en gariban personeli
bunlar, mübaşirler, kâtipler, diğerleri
Adalet
Bakanlığında, adliyelerde çalışan bu personellerin
sahibi yok. Hakikaten çok yük çekiyorlar, çok yük çekmelerine rağmen
hiçbir şekilde ekonomik olarak sorunları bir şekilde çözülmüyor.
Bir de tabii infaz koruma memurları var. İnfaz koruma
memurlarının hakikaten hangi şartlarda ve hangi koşullarda
çalıştığını hepiniz benden daha iyi biliyorsunuz
ama sahip çıkılmayan bir kurum. O mahkûmlarla bir şekilde
psikolojik olarak verdikleri mücadeleye, inanın, acaba içimizden bir
tanesi bir gün dayanabilir mi? Bu insanlara sahip çıkmak bizim, hepimizin
görevi. Biz adalet dağıtan bir kurumun yasasını
görüşüyoruz ama Bu kurumun gerideki sorunları nedir?, Bu
insanların sorunları nedir? hiç bunlardan bahsetmiyoruz.
Arkadaşlar, bunlardan bahsetmek zorundayız, bunları çözmek
zorundayız. Yine söylüyorum: Adliyede çalışan zabıt kâtipleri,
memurlar ve infaz koruma memurları, mübaşirler, bunlar hakikaten çok
Yirmi dört saat çalışan insanlar var, hâkimin evine gece dosya
götüren insanlar var. Eğer bir hâkim yirmi dört saat
çalışıyorsa, gece evinde dosya inceleyip ertesi gün elli
dosyaya, altmış dosyaya bakıyorsa bu insanlara sahip çıkmak
zorundayız. Değerli arkadaşlarım, hakikaten bunlara bir
şekilde bakmıyoruz. Hep, hele biz kanunu yapalım gitsin.
diyoruz. Hayır arkadaşlar, bunları çözmeden bu yasa
işlemez. Bunları çözmeden siz Yüksek Hâkimler Savcılar Kuruluna
arabalar alıyorsunuz, onlara yerler kiralıyorsunuz, onlara her türlü,
çok büyük izzetüikram yapıyorsunuz ama aşağı bakın
aşağı. Artık o Volkswagenler
Bir gördüm -kaç tane- tüm
yeni atanan arkadaşlara, hepsinin altına araba, yerleri
yurtları, sandalyeleri masaları gıcır gıcır.
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) Çok mu görüyorsunuz?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Çok görmüyoruz.
Aşağıya bakın aşağıya,
aşağıya da bakın. Aşağı bakmıyorsunuz,
hâkimlerin sorununa bakmıyorsunuz, savcıların sorununa
bakmıyorsunuz, mübaşirlerin sorununa bakmıyorsunuz. Biraz da
aşağı bakın.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 23 üncü
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan iki gün ibaresinin üç gün
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Nezir Karabaş (Bitlis) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
AYLA AKAT ATA (Batman) Gerekçeyi okutalım Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Söz konusu maddenin ikinci fıkrasındaki
değişiklikle itirazların inceleme süresi uzatılarak,
kısa süreden kaynaklı doğabilecek eksiklik ve
yanlışlıkların giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
23üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
24üncü maddede üç önerge vardır. Önergeleri, önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 24 üncü
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "beş gün" ibaresinin
"yedi gün" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Nezir
Karabaş Hasip
Kaplan Şerafettin
Halis |
Bitlis Şırnak Tunceli |
Nuri
Yaman Sırrı
Sakık |
Muş Muş |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı "Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı"nın 24'üncü
maddesinin 1'inci fıkrasının "Seçim takviminin ilân
tarihinden itibaren onbeş gün içinde adaylar Yüksek Seçim Kuruluna
başvurur. Başvuru tarihinin sona erdiği günden itibaren on gün
içinde Yüksek Seçim Kurulu adayların başvurularını inceler
ve geçici aday listesini ilân eder. Hâkim ve savcılar tarafından
gerekçeleri ve buna bağlı somut delilleri ile birlikte ilân
tarihinden itibaren beş gün içinde adaylığa itiraz
edilebilir," şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Halil
Ünlütepe Turgut
Dibek Ali
İhsan Köktürk |
Afyonkarahisar Kırklareli Zonguldak |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Orhan Ziya
Diren Rahmi Güner |
Malatya Tokat Ordu |
Ali
Rıza Öztürk |
Mersin |
BAŞKAN Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 24.
Maddesinin 1. Fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
"Adalet Bakanlığı, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu ve Türkiye Adalet Akademisinde üst düzey yönetici veya üye olan
hâkim ve savcılar aday olabilmek için seçimin yapılacağına
ilişkin kararın ilanından itibaren iki gün içinde bu
görevlerinden çekilmek zorundadırlar."
Faruk
Bal Metin
Çobanoğlu Rıdvan
Yalçın |
Konya Kırşehir Ordu |
Behiç
Çelik Nevzat
Korkmaz Hüseyin
Yıldız |
Mersin Isparta Antalya |
Kadir
Ural |
Mersin |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Bal, buyurun.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, Sayın Adalet Bakanının ve Sayın Adalet
Komisyonu Başkanının katılmadığı önerge
hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini açıklamak
üzere huzurunuzdayım.
Katılınmayan önerge şudur: Hâkimler ve
savcılar seçim yapacaktır; yapılacak olan bu seçimde Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun üyeleri belirlenecektir ve Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu da Türkiyedeki bütün hâkim ve savcıların
özlük işlemlerini, atama, nakil işlemlerini, terfi işlemlerini,
meslekte ilerleme işlemlerini yürüteceklerdir. Böyle önemli bir göreve
seçilecek olan Kurulun üyeliklerine, Adalet Bakanlığının
Teftiş Kurulu Başkanı, Adalet Bakanlığının
müsteşar muavinleri, Adalet Bakanlığının Ceza
İşleri Genel Müdürü, Hukuk İşleri Genel Müdürü, Personel
Genel Müdürü aday olarak ortaya çıktığı takdirde, hâkim ve
savcılar üzerinde kullanacakları etki nedeniyle hâkim ve
savcılar baskı altında kalacaktır. Bu önergenin reddi
hâlinin doğuracağı sonuç budur.
Diğer taraftan, Adalet Akademisinde öğretim üyesi
olarak, başkan olarak ve bürokrat olarak bulunan kişiler, hâkim ve
savcı sınıfının meslek içi eğitimlerinde hâkimler
üzerinde önemli bir etki sahibi olmuş kişilerdir,
dolayısıyla diğer adaylardan farklı ve üstün bir konuma
sahiplerdir. Hele hele bunların görevde bulundukları süre içerisinde
aday olmaları hâlinde, muhtemel mesleki ilerlemeleriyle ilgili kurslarda
da kendi aleyhlerinde sonuç doğurabileceğini ihtimalini yüreklerinde
hissedeceklerdir.
Üçüncüsü ise daha vahimi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun bürokrasisinde görev yapan genel sekreter, genel sekter
yardımcıları aday olacak. Bu adaylara taşradaki hâkimlerin
Hayır. diyebilme imkânı ve ihtimali var mıdır?
Dolayısıyla, hâkimler üzerinde etkin rol alan, yetki kullanan bu
makamların, dürüst ve adil bir seçim yapılabilmesi için bu
görevlerinden çekilmeleri gerekir.
Şimdi, Sayın İyimaya, zatıaliniz muhtelif defa
ifade ettiniz. Zatıalinizin şahsına karşı bir söylem
değildir bu. İşgal ettiğiniz Adalet Komisyonu
Başkanı sıfatıyla soruyorum size
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) İşgal etmiyorum, ihraz ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Fuzuli işgal demedi ama.
FARUK BAL (Devamla) Temsil ettiğiniz Adalet Komisyonu
Başkanı sıfatıyla soruyorum size: Siz, muhakeme gücü yüksek
bir şahsiyet olarak böyle bir adaletsizliğe nasıl Hayır.
diyebilirsiniz? Adaletsizliği ortaya koyan kanuna nasıl Hayır.
diyebilirsiniz?
Sayın Bakan, zatıalinizin şahsına, Adalet
Bakanlığının şahsiyetine karşı bir söz
söylemiyorum. Söylediğim söz, tartıştığımız
kanuna yöneliktir, bu kanunu eleştiriyorum, böyle
algılamanızı rica ediyorum. Böyle bir adaletsizliği, Adalet
Bakanı sıfatını haiz bir kişi olarak, o makamı
temsil eden kişi olarak nasıl uygun görebiliyorsunuz? Tabii ki
bunların uygun görülmesi mümkün değildir. Amaç, Osmanlının
oyunu gibi, oyun içerisinde oyun vardır, bu oyun da oyunlardan bir
başkasıdır.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Osmanlı oyunu değil, Osmanlı öyle yapmaz.
FARUK BAL (Devamla) - Tabii ki Osmanlının oyununu siz
mükemmel bir şekilde bu HSYK seçiminde ortaya koydunuz.
Birkaç cümleyle de Sayın İyimayanın beni anlamakta
zorluk çektiği hususlar hakkında bilgi vermek istiyorum. Biraz önce,
21inci madde görüşülürken İfade ettiği hususları
anlamakta zorluk çekiyorum. dedi.
Sayın İyimaya, anlamakta zorluk çeker çünkü
Osmanlı dönemine tekrar gidelim. Son zamanlarında iki tane edebiyat
akımı vardı: Bunlardan biri Fecriati, diğeri ise Serveti
Fünun idi. Serveti Fünuncular Sanat, sanat içindir. noktasında hareketle
Vatan, millet, Sakarya. denildiği zaman, bunları aşka, sevdaya
dönüştürmüş bir ekoldür. Fecriaticiler ise halkın, köylünün,
işçinin, yaşayan insanların sorunlarını gündeme
getirmişlerdir. Sayın İyimaya, Serveti Fünun ekolünden
geldiği için, bizim, yargının sorunlarını anlatır
iken kullandığımız dili anlamakta zorluk çekecektir.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Sen Konyalı, ben köylüyüm.
FARUK BAL (Devamla) Ama, değerli milletvekilleri, Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunun oluşturulmasına ilişkin
hâkimlerin oy kullanmasıyla ilgili olmak üzere, Adalet
Bakanlığı bürokratlarının oy kullanmalarıyla
ilgili maddede de tekrar bir önerge vereceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
FARUK BAL (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
O önergede beş dakika konuşma hakkımız var,
İç Tüzük bu kadar imkân veriyor.
Ben de Fecriati usulüyle Sayın İyimayanın üstün
belagat kabiliyetine yargının sesini dile getirmeye
çalışacağım diyor, hepinize teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
İç Tüzük ihlali yapmazsam, ben de bir katkıda
bulunayım.
Bir de bu görüp görmemezlikten gelme, bilip bilmemezlikten gelme
diye Tecahülüarif sanatı vardır, onu da ben eklemiş olayım.
(Alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Anlayamadım Sayın Başkan.
BAŞKAN Sizinle ilgisi yok, Meclise söylüyorum.
FARUK BAL (Konya) - Biz o sanatı kullanmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Tecahülüarif sanatı var; bilip bilmemezlikten
gelme, görüp görmemezlikten gelme. Eski bir hoca olarak ben de onu
hatırlatmak istedim. Sizinle ilgisi yok.
FARUK BAL (Konya) Biz bildiğimizi söylüyoruz,
gördüğümüzü anlatıyoruz.
BAŞKAN Hayır, sizinle ilgisi yok. Yani ne Sayın
İyimaya ne sizinle ilgisi var. Ben arkadaşlarımıza bir
katkıda bulundum.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı
"Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısı"nın 24'üncü maddesinin 1'inci
fıkrasının "Seçim takviminin ilân tarihinden itibaren
onbeş gün içinde adaylar Yüksek Seçim Kuruluna başvurur. Başvuru
tarihinin sona erdiği günden itibaren on gün içinde Yüksek Seçim Kurulu
adayların başvurularını inceler ve geçici aday listesini
ilân eder. Hâkim ve savcılar tarafından gerekçeleri ve buna bağlı
somut delilleri ile birlikte ilân tarihinden itibaren beş gün içinde
adaylığa itiraz edilebilir." şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Dibek. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, 24üncü madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi adına vermiş olduğumuz önerge üzerine söz
aldım. Öncelikle saygıyla selamlıyorum yüce Meclisi.
Değerli arkadaşlar, 24üncü madde, ondan önceki maddeler
adli yargıdan ve idari yargıdan seçimle gelecek olan hâkimlerin
seçilme usullerini düzenliyor genel olarak. Orada bir düzenlemede, sürelerle
ilgili bir değişiklik talebimiz var.
Ancak ben, önergemizle ilgili düşüncelerimizi belirtmeden
önce özellikle, daha önce de diğer arkadaşlarımız da buraya
geldiğinde ısrarla aynı şeyleri söyledi çünkü AKP
İktidarının gerek bu Anayasa değişikliği
sürecinde -yani referandum öncesinde- gerekse yasa tasarısı
komisyonda görüşülürken, burada görüşülürken ısrarla
söylemiş olduğu bir şeyler var. Yani bu yasayla ilgili olarak
şunu söylüyorlar ki Sayın Bozdağ daha önce
konuşmasını yaparken de bu konulara değinmişti:
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısının
demokratikleştiğini bu yasayla, Anayasa değişikliğinden
sonraki düzenleme ile daha çoğulcu bir hâle getirildiğini, tabana
yayıldığını, kürsü hâkimlerinin nihayetinde
kendilerini Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda temsil etme
imkânını bulduğunu ve demokratik bir yapı
oluştuğunu, bunun da aslında özlenen bir talep olduğunu
söylüyordu değerli arkadaşlar. Tabii, bizler bunun doğru
olmadığını aslında anlatıyoruz. Ben, burada yine
birkaç konuyu, belki arkadaşlarımızın gözünden
kaçmış olan birkaç konuyu sizlere belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, yaklaşık 12 bine
yakın hâkim ve savcı var Türkiyede adli ve idari yargıda.
Tabii, rakamları ben yuvarlamaya çalışıyorum. Bunun
yaklaşık 4 bini birinci sınıf hâkim ve savcılar.
Tabii, bu 12 bin hâkim ve savcının tümü seçme ve seçilme hakkına
sahip de yani aday olma, yani seçilme hakkına sahip olan, sadece
bunların içerisinde hem seçme hem seçilme hakkını birden
kullanma olanağı olan yaklaşık 4 bin kişi, onlar da
birinci sınıf hâkim ve savcılar.
Değerli arkadaşlar, onunla ilgili bir takvim, onunla
ilgili usuller -bugüne kadar hiçbir anayasada, zannediyorum dünyanın
hiçbir anayasasında da böyle bir şey yoktur- bir yönetmelik
yazılır gibi her şeyi, işte günlerini, itiraz sürelerini,
başvuru sürelerini gerek Anayasanın 159uncu maddesine gerekse
geçici 19uncu maddeye buradan değişiklik geçerken referanduma sunulan
paket içerisine koymuştunuz. Yani, böyle bir şey dünyanın hiçbir
yerinde olmamıştı, ilk kez böyle bir şey oldu. Ben, acaba
niye bu kadar arkadaşlar hassas çalışmışlar, ince
çalışmışlar diye düşünmüştüm. Tabii, şunu
gördük sonunda: Aslında, bu bilerek yapılan bir uygulamaydı yani
içinde o kadar güzel yerleştirilmiş, hesabını
kitabını yaptığınız konular var ki. Değerli
arkadaşlarımız demokrasiden bahsediyorlar, çoğulculuktan
bahsediyorlar ama şuna bakmış AKP İktidarı
nihayetinde: Ya biz HSYKyı nasıl ele geçiririz? Öyle bir şey
yapalım ki söylerken de güzel şeyler söyleyelim ama nihayetinde
uygulamada öyle bir şey çıksın ki karşımıza, bu
yapı artık bizim yapımız olsun. Bunu ölçmüş
arkadaşlarımız, artık bilmiyorum, belki bir yerlerden
arkadaşlar destek de almış olabilirler ama ölçmüşler,
biçmişler, öyle güzel şeyler koymuşlar ki farkında
olmadığınız belki de. Ama, bir seçim yaptık, o seçimde
de ısrarla Sayın Bakan tabii ki onu yapacak. Ne yapacak? Yani, biz
liste bastık, işte listeleri gönderdik, başsavcılara
talimat verdik, bu liste bizim listemiz arkadaşlar, tek tek hâkimlerle,
savcılarla görüşeceksiniz, bu liste buradan çıkacak dedik
diyecek hâli yok ama işin özü buydu. Yani, kalkıp da işte,
güneş balçıkla sıvanmaz denir, gerçeği saklamanın da
hiçbir anlamı yok. Bu listeler, daha seçimlerden evvel İnternet
sitesinde yayınlanmıştı zaten. Ben çok iyi
hatırlıyorum yani Bakanlığın listesi olarak
yayınlanmıştı bu listeler.
Değerli arkadaşlar, evet evet, Bakanlığın
listesiydi. Şimdi, her ilde oy kullanma, Anayasaya da kondu bu. Her ilde
yani Türkiyede seksen bir il var. İdari yargıda bölge idare
mahkemelerinin olduğu yerlerde tabii ki. İdari yargıda her yerde
mahkemeler yok ama adli yargıda her ilde. Niye her ilde diye
düşünmüştüm ben. İşte, şunun için her ilde:
Düşünün yani bölge olabilir miydi yani yedi bölgede. Bazen sınavlar
yapılıyor, biliyorsunuz işte, Türkiyeyi yedi veya sekiz bölgeye
bölerek belli merkezlerde bunlar yapılıyor. Niçin her il? Benim ilim
küçük bir il. Sanıyorum, Türkiyede o kadar çok küçük il var ki
onların da hâkim ve savcılarının toplamına
baktığınızda ilçelerle birlikte, çok az sayı
yapıyor. Bu neye benziyor biliyor musunuz değerli arkadaşlar?
Yani, bir köyde -daha evvel bunu ben söylemiştim- işte, kaymakam
muhtarı çağırıyor veya ileri gelenlere diyor ki
Bakın, bu referandumda buradan evet oyu çıkmasını
istiyoruz. Eğer buradan evet oyu çıkmazsa şu şu şu
hizmetler var, bu hizmetleri yapmayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız
lütfen.
TURGUT DİBEK (Devamla) Yani Greyder kenarda duruyor,
işte, su işiniz var, bunlar yapılmayacak. Ne yapacak o köylü? O
vatandaş ne yapacak değerli arkadaşlar?
AHMET YENİ (Samsun) O eskidendi, şimdi
TURGUT DİBEK (Devamla) Topu topu 150 tane seçmeni var yani
ne yapacak? Mecburen gidiyor, evet oyu veriyor, sonra diyorsunuz ki:
Demokrasi, özgür irade, gerçek işte budur.
Değerli arkadaşlar, 50 tane, 40 tane hâkimin,
savcının olduğu bir ilden bahsediyoruz. Oraya o insanları
oy kullanmaya zorunlu tutmuşsunuz. Yani Bakanlık bir tane liste
göndermiş, işte, personeli göndermiş, savcılara talimat
vermiş. Oradaki hâkim ve savcılar o illerde kime oy verecek?
Başka listelere nasıl oy verecek değerli arkadaşlar?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Hâkimler ilkokul
çocuğu mu?
TURGUT DİBEK (Devamla)
Ya, mümkün mü öyle bir şey? Ha, niye bunu bir yerde
yapmadınız veya bölgelerde yapmadınız? Niçin? Yani
Anayasaya niye öyle koydunuz? diye soruyorum zaten. En basitten oydu bir tanesi.
Onun dışında öyle şeyler var ki, mesela -yani
zamanımda bitiyor ama- dört yıllık süreleri var HSYK üyelerinin,
dört yıl. Dört yıl sonra eğer yeniden seçilmiyorlarsa
kadrolarının bulunduğu yerlere geri dönüyorlar değerli
arkadaşlar. Onun da aslında çok özel olarak oraya konulduğunu
hep beraber görüyoruz. Belki biraz sonra başka bir önergede
konuşacağım, ona da değinmek istiyorum çünkü onunla
beraber
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK (Devamla) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 24 üncü
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "beş gün"
ibaresinin "yedi gün" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
AYLA AKAT ATA (Batman) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu maddenin ikinci fıkrasındaki
değişiklikle daha detaylı bir incelemenin yapılabilmesi
için sürenin uzatılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
25inci maddede üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 25.
Maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"d) Bu bendin uygulanmasında propaganda; reklam yapmak,
afiş asmak, gösteri yapmak ve benzeri faaliyetlerde
bulunmaktır."
Faruk
Bal Metin
Çobanoğlu Rıdvan
Yalçın |
Konya Kırşehir Ordu |
Nevzat
Korkmaz Behiç
Çelik Kadir
Ural |
Isparta Mersin Mersin |
D.
Ali Torlak |
İstanbul |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 25. maddesinin
(1)/c. Bendinden sonra gelmek üzere d- Yerel, Bölgesel ve Ulusal Gazetelerde
ve TV'lerde özgeçmişlerini ve mesleki deneyimlerini
yayınlatabilirler." bendinin ve (2) Yukarıdaki (1)
fıkradaki propaganda yasağı, Hakim ve Savcı Meslek
Örgütleri için uygulanmaz." fıkrasının eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin Afyonkarahisar Zonguldak |
Turgut
Dibek Bihlun
Tamaylıgil |
Kırklareli İstanbul |
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 Sıra Sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 25 inci
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan M. Nezir
Karabaş Şerafettin
Halis |
Şırnak Bitlis Tunceli |
Nuri
Yaman Sırrı
Sakık |
Muş Muş |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu maddenin birinci fıkrası (b) bendinin madde
metninden çıkarılması ile adaylar adına doğabilecek
kötüye kullanımın engellenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 25. maddesinin
(1)/c. Bendinden sonra gelmek üzere d- Yerel, Bölgesel ve Ulusal Gazetelerde
ve TV'lerde özgeçmişlerini ve mesleki deneyimlerini
yayınlatabilirler." bendinin ve (2) Yukarıdaki (1)
fıkradaki propaganda yasağı, Hakim ve Savcı Meslek
Örgütleri için uygulanmaz." fıkrasının eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Köktürk, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 25inci maddeye yönelik önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yaklaşık çarşamba
gününden bu yana, bu saate kadar, demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri
güvence altına alacağı iddiasıyla Adalet ve Kalkınma
Partisi tarafından, Adalet Bakanlığı tarafından
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilen önemli bir yasayı görüşüyoruz.
Biz de sadece çarşamba gününden bu yana değil Anayasa Mahkemesinin ve
Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun
yapısının değişikliğini içeren Anayasa
değişikliği sürecinden bu yana aslında bu sürecin
demokratikleşme süreci olmadığını, temel hak ve
özgürlükleri geliştirme süreci olmadığını, yargı
bağımsızlığını gerçekleştirme süreci
olmadığını anlatmaya çalışıyoruz.
İşte, değerli arkadaşlar, üzerinde önerge
verdiğimiz, söz aldığımız 25inci madde, bu
tasarının aslında bu amaçlardan ne kadar uzak olduğunun çok
bariz bir örneğini oluşturuyor. 25inci maddeye
baktığımızda bu maddenin propaganda yasağını
içerdiğini görüyoruz yani bu maddeye göre Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kuruluna seçilmek için aday olan hâkim ve savcılar, kesin aday
listelerinin ilanından başlayarak oy kullanma sürecinin sonuna kadar
propaganda yapamazlar ancak kendi özgeçmişlerini, Yüksek Seçim Kurulunun
belirlediği esas ve usuller çerçevesinde bu iş için tahsis
edilmiş bir İnternet sitesinde
yayınlayabilirler.
Yine, kimliklerini ve meslekleriyle ilgili düşüncelerini
kısaca açıklayan mektup, elektronik posta ve ileti gönderebilirler,
kapalı salon toplantısı yapabilirler. Ancak değerli
arkadaşlar, aday olan hâkim ve savcılarımız gerek yerel
gerek bölgesel gerekse ulusal televizyon ve gazetelerde kendi özgeçmişlerini
ve aday olma gerekçelerini, Meclisteki tecrübelerini içeren bilgilerini
yayınlatamazlar.
Yine, hâkim ve savcılarımızın meslek
örgütleri, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna girmesini istedikleri
adaylarla ilgili propaganda yapamazlar.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben, bu bilgiler ışığında,
bu tasarı metninin ışığında sizlere sormak
istiyorum: Bir taraftan gelirlerinin yüzde 80i halkımızın
ödediği vergilerden, elektrik faturalarından oluşan TRTyi kendi
şahsi malıymış gibi kullanan, diğer taraftan bu da
yetmiyormuş gibi iki devlet bankasından, halkın cebinden 750
milyon dolar para vererek yandaş medyasını yaratan ve yine
ülkemizdeki görsel ve yazılı basının yüzde 80ine, yüzde
90ına her türlü yöntemi kullanarak hâkim olan bir anlayış,
diğer taraftan hâkim ve savcılarımızın aday olma
sürecinde kendi öz geçmişlerini ve kendi mesleki tecrübelerinin yerel
gazetelerde bile yayınlanmasını engelleyecek böyle bir
tasarıyı Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk ediyor. Bu kadar çiftçe
standart içeren bir anlayış değerli arkadaşlar. Bu
iddiaların, bu savların samimi olduğunu kabul edebilir miyiz?
Diğer taraftan bakıyoruz, kendi düşünsel
birlikteliği içerisinde olan hâkim ve savcıların Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu yönetiminde yer alması için liste
hazırlayan ve bu listeyi gizli gizli adliyeler kanalıyla
dağıtan Adalet Bakanlığının, diğer taraftan
hâkim ve savcıların meslek örgütlerinin propagandalarını
engellemesi karşısında bu tasarının genel gerekçesinde
bahsedilen amaçlar samimi olabilir mi?
Değerli arkadaşlar, 12 bine yakın hâkim ve savcı,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu seçimlerinde oy kullanıyor yani
bunlar mesleğe yeni başlayandan tutun emeklilik derecesine
gelmiş hâkimlerimizi de içeren ve genelde birbirini tanımayan bu
kadar geniş bir kadro. Bu kadar geniş bir kadro
karşısında Kurula aday olan hâkim ve savcıları bu
kadar dar bir tanım içerisinde propaganda kapsamına sokan
anlayış, az önce bahsettiğim demokratikleşme, temel hak ve
özgürlükleri geliştirme iddiasında samimi olabilir mi? Değerli
arkadaşlar, tabii ki samimi değil. Bu tasarı, bu 25inci madde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) Düzenlenen tasarı,
kendi Müsteşarını, kendi Personel Genel Müdürünü, hatta bir
önceki Personel Genel Müdürünü, Adalet Akademisi Başkanını ve
düşünsel birliktelik içerisinde oldukları hâkim ve
savcıları blok listeyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna
sokan Adalet Bakanlığının kendi kontrolünde olmayan hâkim
ve savcıların Kurula girmesini engellemeye yönelik bir düzenlemeyi
Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk etmiştir. Dolayısıyla bu
düzenleme, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kuruluna hâkim olma ve bu kanalla
ülkemizdeki yargı bağımsızlığını ortadan
kaldırarak yargıyı yürütmenin, siyasal iktidarın, AKPnin kuyruğuna
takma anlayışının çok açık bir göstergesidir.
Bu nedenle, bu düşüncelerle önergemizin kabulünü diliyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 25.
Maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"d) Bu bendin uygulanmasında propaganda; reklam yapmak,
afiş asmak, gösteri yapmak ve benzeri faaliyetlerde
bulunmaktır."
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Bal, buyurun.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine Sayın Komisyon Başkanı ve Sayın Adalet
Bakanının katılmadığı önergemizi izah etmek üzere
huzurunuza çıkmış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir seçim varsa, seçilmek
isteyen adayın kendini seçmene takdim etmesi en tabii hakkıdır
ve en doğal hakkıdır. Bu, evrensel değerlerin de tabii bir sonucudur.
Eğer bir aday kendisini seçmene anlatamıyor ise, kendisine oy verecek
kişilere kim olduğunu, kimliğini, ehliyetini, liyakatini
anlatamıyor ise bunun adı evrensel değerlerde ortaya çıkan
demokratik bir seçim usulü değildir.
Şimdi, dünyanın neresinde var bilmiyorum, ilkleri
başaran bir parti olarak AKP, yargı mesleğinin
mensuplarının kendilerinin yönetecek, kendilerinin organı olan
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna seçecekleri üyenin kabiliyeti,
ehliyeti, liyakati hakkında bilgi sahibi olmadan oy kullanmak
mecburiyetinde. Aday olan kişi de kendisini takdim edebilme hakkından
yoksun bulunmaktadır. Böyle bir demokrasi, böyle bir seçim, böyle bir usul
dünyanın hiçbir yerinde yoktur, bir ilki AKP bu Anayasa
değişikliği ve sonrasındaki tasarıyla karşımıza
çıkarmıştır.
Değerli arkadaşlarım, önergeyle verdiğimiz
husus şudur: Elbette ki hâkim vakur insandır, hâkim insandır,
metin insandır, mekîn insandır, sıradan insanların
taşkınlıklarını ve sıradan insanların ahlak
dışı, hukuk dışı
davranışlarını yapmayacak kadar hukuka saygılı
insanlardır. Dolayısıyla, propagandadan yasağın ne
anlama geldiğini, propagandanın ne anlama geldiğini
tanımlıyoruz. Bunu da reklam yapmak, afiş asmak, gösteri yapmak
ve benzeri faaliyetlerde bulunmak şeklinde
Bunu reddettiniz. Peki, geriye
ne kaldı? Geriye açık bir alan kaldı, bu açık alan, Adalet
Bakanının, biraz önce reddettiğiniz önergeyle müsteşar
muavinlerinin, teftiş kurulu başkan ve yönetici ve başkan
yardımcılarıyla müfettişlerinin, personel genel
müdürlerinin, ceza işleri, hukuk işleri, ceza tevkif evleri genel
müdürlerinin propagandaya hacet bile kalmadan hâkimler ve savcılar
üzerinde kullandıkları etkin yetkiye karşı
bağımsız ve tarafsız yargıyı savunacak kişileri
söz söyleme hakkından, kendilerini ifade etme hakkından mahrum
etmiş oldunuz. Diğer taraftan, bu görevlere sahip olmayan hâkim ve
savcıların propaganda yasaklılığı şu hükme
de girmektedir: Seçim dönemi hâkim ve savcıya izin vermediğiniz
takdirde aday olan hâkim ve savcı, bulunduğu yeri terk ettiği
takdirde disiplin suçu işlemiş olacaktır. Hele hele
işgüzar, yandaş yarattığınız yargıç ve
hâkimlerden birisi, Adaylardan feşmekânca geldi, benden kendisine oy
vermemi talep etti. diye bir tutanak tutup size gönderdiği zaman
emrinizdeki Teftiş Kuruluyla, Ceza İşleri Genel Müdürüyle bu
hâkimin, bu savcının canına okursunuz. Seçimlerin Temel
Hükümleri Kanunundaki propaganda yasağındaki müeyyideyi sizin benim
kadar bilmeniz lazım. Aday olacak kişiye karşı bu tehdidi
nasıl uygulayabilirsiniz? Böyle bir uygulama nasıl bir Adalet
Bakanlığı tasarısı olarak bu yüce Meclisin huzuruna
gelebilir?
Değerli arkadaşlarım, aklımızı,
mantığımızı kullanalım. Yani bunun için
Siyasi
bir söylemle alakası yok bunun. Gayet basit, gayet doğal, evrensel
değerlerle bağdaşan, uyuşan bir hukuku, bir önergeyi
reddediyorsunuz, niçin? Niçin? dediğimiz zaman
oynadığınız oyundan başka çözüm yok, bu Niçine cevap
veren başka bir ihtimal yok, o da yandaş bir yargı kurumu
yaratmak. Çünkü yarattığınız yandaş sermayeyi
koruyacak, yarattığınız yandaş basını
koruyacak, yarattığınız yandaş devlet hizmetinde
bulunan kamu görevlilerini koruyacak bir hukuk yaratmak istiyorsunuz. Bu
hukukun hukuka uygun olması mümkün mü? Değil. İşte, hukuka
uygun olmayan böyle bir tasarıyla burada mahcup duruma düşersiniz. Değerli
arkadaşlarım, amacım benim kanunu eleştirmek, sizi mahcup
duruma düşürmek asla değildir. Ama bunu reddetmenizi ben bir hukukçu
olarak, bir milletvekili olarak, bu milletin bir vekili olarak hazmedemiyorum,
kabul edemiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız
lütfen.
FARUK BAL (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bundan sonraki nesillere de hiç olmazsa bunun
hazmedilmediğini ortaya koyan bir düşüncenin bu Mecliste dile
getirildiğini ifade etmek üzere huzurunuzda bulunuyor ve artık
parmak demokrasisi diye tanımladığımız, Bakanın
ve Komisyon Başkanının kabul etmediği her
tasarıyı otomatik olarak reddetmek üzere programlanmış
milletvekili oylarıyla reddediyorsunuz. Böyle demokrasi olur mu? Böyle bir
hukuk anlayışı olur mu?
Bu hukuk anlayışını ve bu demokrasiyi, bitmek
tükenmek bilmeyen bir sabır ile tekrar sizlerin vicdanınıza
sunuyor, hepinize önergemize destek vermek üzere vicdani bir mesuliyet
altında bulunduğunuzu hatırlatmak istiyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Madde 26da bir önerge vardır, okutuyor ve işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 26. maddesinin
1 fıkrasının sonuna Listeden çıkarılan
adayların isimleri Yüksek Seçim Kurulu tarafından İl Seçim
Kurullarına ve Sandık Kurullarına bildirilir. Hükmünün
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin Afyonkarahisar Zonguldak |
Bihlun
Tamaylıgil Turgut
Dibek |
İstanbul Kırklareli |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Ünlütepe, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
saygıdeğer üyeler; hâkimler ve savcılar kanununu
görüşüyoruz. Vermiş olduğum bir önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, dün bazı üyelerimiz
tarafından Sayın Bakana sorulan bir soruya verilen yanıtı
sizlerle paylaşmak istiyorum. Dün bir üyemiz şunu sordu: 12
Eylülcüleri yargılayacağınız sözünü verdiniz. O günden
bugüne kaç kişi hakkında 12 Eylül döneminde yaptığı
icraatlardan dolayı dava açıldı ve ne yaptınız?
Sayın Bakanın verdiği cevap bana göre doğru ama tabii ki
toplumu tatmin etmedi. Sayın Bakan aynen şunları söyledi:
Anayasamızın geçici 15inci maddesi çok açık ve net. 12 Eylülü
yapanların, bu faaliyeti icra edenlerin, 1983teki serbest seçimlere kadar
geçen dönemde bu süreci şu ya da bu şekilde deruhte edenlerin
hakkında cezai soruşturma yapılamayacağı, hukuk
davası açılamayacağı, herhangi bir soru dahi
sorulamayacağı hükmünü havidir. Biz ancak 21inci yüzyılda
Avrupa Birliğine aday olan bir üyenin Anayasasında bu ibare
olmasın diye kaldırdık. dedi.
Sevgili arkadaşlar, siyaset dürüst insanların
işidir. Siyasette toplumun önüne çıktığınızda ona
ne söylerseniz yarın karşınıza çıkar. Ben, şimdi,
12 Eylül Anayasa değişikliğiyle ilgili Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yapılan toplantıda sayın Adalet ve Kalkınma
Partili değerli milletvekillerinin bu maddeyle ilgili burada söyledikleri
sözleri dün gibi hatırlıyorum. Biz geçici 15inci maddeyle ilgili Bu
şekilde düzenleme yaparsanız yargılayamazsınız. Gelin,
biz bir önerge hazırlıyoruz, buna destek olun. dedik.
Olmadınız. Meydanlara çıktınız, Darbecilerden hesap
soruyoruz. dediniz, toplumla düşüncelerinizi paylaştınız.
Biz de referandum döneminde Hayır. oyu isterken Bu Anayasa
değişikliğiyle darbecilerden hesap soramazsınız.
dedik, toplumla düşüncelerimizi paylaştık. Dün Sayın Adalet
Bakanı, bizim dediğimiz düşünceye geldi. O nedenle mutluyum
çünkü Mecliste doğruyu söyledi.
Değerli arkadaşlar, bir anayasa
değişikliğini yapabilmek için toplumu yanlış
bilgilendirmek doğru bir hareket midir? Bir siyasetçinin yapabileceği
iş midir? Elbette siyaseti ciddi bir kamu yönetimi olarak kabul edenler
için toplumu yanıltmak hiç de doğru bir iş değildir.
Şimdi ne oldu? Toplum sizlerden düşüncelerinizi yerine
getirmenizi istiyor, söylediklerinizi yerine getirmenizi istiyor. Getirebilecek
misiniz? Bu ortamda mümkün değil çünkü Anayasa
değişikliğindeki yanlış bir düzenleme sizin niyetinizi
ortaya koyuyordu. Sayın Başbakan, açık açık toplumda
Darbecilerden hesap soracağız. diyordu, Hayır oyu verenler
darbeyi savunanlar. diyordu, Bir 12 Eylülde darbeyi ortadan
kaldıracağız. diyordu. Sayın Başbakan acaba
şimdi ne düşünüyor? Topluma, daha çok değil, iki buçuk ay önce
verdiği ve toplumdan yüzde 58 oy aldığı o verdiği
sözlerin arkasında duruyor mu? Onunla ilgili değişiklikleri
yapabiliyor mu? Yo. Ama Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
önemliydi, çünkü Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yargının kalbidir,
yargının kalbini ele geçirmeniz gerekiyordu, bunun için Anayasa
değişikliği gerekiyordu, bu Anayasa değişikliğini
yapabilmek için gerekirse topluma yanlış bilgiler
şırınga edilebilmeliydi, toplumla onlar
paylaşılabilmeliydi. Bunların tümü yapıldı ve bir
anayasa değişikliği yerine getirildi, ama bu hukuksal bir
düzenlemenin içinde dün Sayın Adalet Bakanının
yaptığı açıklama doğru bir açıklamaydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Niçin Adalet Bakanı toplumla
bu düşüncelerini 12 Eylül referandumundan önce paylaşmadı? Niçin
Sayın Başbakan bu düşüncelerini 12 Eylül referandumundan önce
paylaşmadı? Acaba halkı varabileceği bir mesafede,
varabileceği nokta için araç olarak mı kullanıyorlardı,
araç olarak mı görüyorlardı? Mustafa Kemal Atatürkün çizdiği
çağdaş demokraside böyle bir yöntem yoktur. Bugün
çoğunluğunuzun getirdiği irade, yarın toplumun
karşısında sizi mahcup duruma düşürür. Bu nedenle
AHMET YENİ (Samsun) Millet çoğunluğu.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Ben ne söylediğimi biliyorum,
dinleyin.
AHMET YENİ (Samsun) Milletin çoğunluğu.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Dinle efendim, dinle
AHMET YENİ (Samsun) Milletin çoğunluğu,
anlamıyorsunuz.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Yani bir şey
söyleyeceğim ama ağırına gider.
Milleti kandırarak o çoğunluğu
sağlıyorsunuz. Utanmanız lazım!
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından Ayıp, ayıp sesleri, CHP
sıralarından alkışlar)
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Ama hak etti, siz değil.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm geçici 1, 2 ve 3üncü maddeler dâhil 27 ila
48inci maddeleri kapsamaktadır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.46
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.57
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 30uncu Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
574 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
İkinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz isteyen Afyonkarahisar milletvekili Sayın Halil Ünlütepe.
Buyurun Sayın Ünlütepe.
CHP GRUBU ADINA HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli üyeler; 574 sıra sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının ikinci bölümünde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer arkadaşlarım, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu anayasal bir kurumdur ve Anayasamızın
159uncu maddesinde düzenlenmiştir. Buna uygun olarak da bu Kurulun
çalışmalarını belirleyecek olan yasayı çıkartmaya
çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlar -biraz önceki konuşmamda da
söylediğim gibi- Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
yargının kalbidir. Bu Kurulun sağlıklı
çalışabilmesi gerekir, bu Kurulun bağımsız olması
gerekir. Bu Kurulla ilgili olarak Avrupa Birliği ilerleme raporlarında
hep, karşımıza şu unsur çıkıyordu: Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunda Adalet Bakanı ve Müsteşarın
bulunması, siyasetin yargıya müdahalesi anlamında
olacaktır. Kuruldan bu Sayın Bakan ile Müsteşarın
çıkartılması isteniyordu ve hemen hemen her raporda
karşımıza bu çıkıyordu, bunu görüşüyorduk ama
bugün, son oluşumdan sonra, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yeni oluşumunda Sayın Bakanın ve Sayın Müsteşarın
dışında, Sayın Müsteşar Yardımcısı ve
Personel Genel Müdürünün de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda yer
aldığını görüyoruz. Bir yargı sisteminin bağımsızlığından
söz edebilmek için yargının kurumsal ve işlevsel açıdan
bağımsız olması esastır. Türk yargısı ise
artık Adalet Bakanlığının tamamen siyasi iradesi
altına girmiştir. Görüştüğümüz Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı bunu daha da pekiştirmektedir.
Böyle bir ortamda yargı bağımsız olabilir mi?
Yargıyı niçin bağımlı bir hâle getirmeye
çalışıyoruz, bundan ne bekliyorsunuz? Yargıçlar görevlerini
yapabilmeleri için bağımsız ve güvenceye sahip
olmalıdırlar. Hukuk devletinin temel ilkesi yargı
bağımsızlığı ve yargıç güvencesidir.
Yargıç her zaman vicdanı ile baş başadır.
Yargıyı ele geçirme, kuşatma yanlıştır, hukukun
siyasallaşmasına yol açar. Hukuk devleti, hukukun üstünlüğü,
yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi
ilkeleri devletimizde egemen olmalıdır. Yargı
bağımsızlığını ilgilendiren önemli bir
yasayı sizlerle paylaşmaya çalışıyorum.
Bu ikinci bölümde dikkati çeken en önemli hususlardan birisi
şu: Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunun gündemini
Sayın Başkan tespit ediyor. Bu, Bakanlığın tamamen
iradesinin Kurula hâkimiyetine neden olabilir. Bu nedenle, gündemin tespitinde,
başkan, daire başkanlarıyla bir araya gelerek gündemi eğer
birlikte tespit edebilirlerse bu çok daha olumlu bir davranış olur
diye düşünüyorum. Ayrıca, dairelerde de gündemi daire
başkanı yapmaktadır, bu da yanlıştır, bu da daire
başkanının dairede ciddi bir hâkimiyetine neden olmaya sebep
olabilir. Orada da üyelerin çoğunluğunun birleştiği
maddeler öncelikle görüşülebilmelidir ortamının
yaratılması gerekir.
Bu düzenlemede şunu da görüyoruz: Meslekten çıkarmada
yargıya başvurma yolu açılmıştır, bunu olumlu
karşılıyoruz. Bu doğru bir işlemdir. Yalnız,
meslekten çıkarmanın yanında, disiplin cezası
almış olanların da yargıya müracaat edebilmeleri
ortamının açılması daha demokratik bir işlev olarak
karşımıza çıkıyor. Bu olanak verilmemiştir. Bu
konuda Komisyondaki önerilerimiz, yeterince Komisyonda
değerlendirilmemiştir.
Ayrıca, Anayasada karşılığı
bulunmayan, Kurulun diğer 21 üyesine tanınmayan bir hak
Müsteşar
yönünden ayrıcalık getiriliyor. Hâlbuki, Anayasanın 159uncu
maddesi açık ve net. Burada kimlerin bulunabileceğini belirtirken
Adalet Bakanlığı Müsteşarı demektedir.
Müsteşarın başka birisini vekil olarak tayin edebilmesi
Anayasaya aykırıdır. Burada çıkan konuşmacılar
Hayır, bu daha önceki 2461 sayılı Yasada da vardı.
diyorlarsa da 2461 sayılı Yasa 12 Eylül 1980de
çıkartılmıştır. 12 Eylül Anayasası ise 1982
yılında kabul edilmiştir. Yani, 2461 sayılı Yasada
Müsteşarın yerine Müsteşar Vekili veya Müsteşarın
belirttiği insan katılabilir. denilmesine rağmen, ondan sonra
kabul edilen Anayasada Müsteşarın yerine başka birisinin
katılmasına izin verilmemiştir. Şimdiki yaptığınız
düzenleme, bizi 12 Eylülden daha geriye götüren bir düzenlemedir. Bu,
Anayasanın 159uncu maddesine de tamamen aykırıdır.
Sevgili arkadaşlar, bu arada geçici 3üncü maddeyle bir
değişikliğe gidilerek yargıçlıktan veya
savcılıktan atılmış, ayrılmış olan
kişilerin mesleğe dönebilmelerinin olanağı yaratılmaya
çalışılmaktadır. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
kararıyla, 1982den 2009 yılına kadar 96 yargıç veya
savcı meslekten atılmıştır. Bunların hangi suçtan
dolayı meslekten atıldığını bilemiyoruz.
Sayın Adalet Bakanımız burada yok ama bunların
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Geldim.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Geldi mi, ha, tamam.
Ama bunların hangi meslekten dolayı
atıldıkları konusunda da bizi bilgilendirebilirlerse çok mutlu
olurum. Çünkü, belki isimleri zikredilmeyebilir, kişiliklerine
dokunulmaması nedeniyle, ama hangi suçlardan
Bazı suçlardan
dolayı meslekten atılanların mesleğe dönmesi zaten
olanaklı değil. Görebildiğim kadarıyla 96 rakamından
büyük bir kısmının, mesleğe bir geri dönüş olarak,
döneceklerini zannetmiyorum.
Peki, bu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda, en son 3üncü
madde düzenlemesinde, meslekten atılanlar belirli bir süreç içinde
mesleğe dönebilmek için bir yargı kurumuna değil, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kuruluna başvuruyor. Hâlbuki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
anayasal bir kurumdur, anayasal bir kurum. Şimdiye kadar almış
oldukları kararlardan dolayı yeni Kurulun eski kararları yok
farz etmesi 82den bu yana yapılan işlemlerin meşruiyetini
tartışılır bir duruma getirmektir. Dolayısıyla,
Kurulun, Anayasanın vermediği bir yetkiyi
Çünkü Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun görevleri Anayasanın 159uncu maddesinde
belirlenmiştir. Bu belirlenen Kurulun Anayasanın vermediği bir
yetkiyi idari bir kararla Ben senin itirazını kabul ettim. diyerek
mesleğe kabul kararı vermesi hukuken olanaklı değildir.
Burada bu kişilerin mesleğe dönmesi için bir yöntem
bulunmalı mı? Bulunmalıdır. Yapılabilecek en iyi
yöntem şudur: Bu, meslekten atılanlar yargı yoluna
başvurmalı, yargı yoluyla kabul edilirse Kurul onları uygun
gördüğü bir yöntemle mesleğe tekrar kabul edebilir. Ama Kurulun kabul
ettiği kişileri yargıya götürebilme olanağınız da
yok. Açıkçası Kurul bu konuda yetkili değildir. Burada yeni bir
düzenlemeye gidilmelidir.
Peki, bu Kurulun oluşumu
22 üyenin oluşumunu biraz önce
sizlerle paylaşmaya çalıştım. Kurul tamamen belirli bir
düşüncenin ışığında oluşturulmaya
çalışılmıştır. Örneğin, Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından Kurula üye olarak seçilen
kişilerin konumları kamuoyunda ciddi olarak
tartışılmaktadır. Mesela, üyelerden birisinin suçu şu:
Adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs. Adli yargılamayı
etkilemeye teşebbüs suçundan yargılanan biri bugün Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunda üye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Teşekkür ederim efendim.
Peki, bu kişi bu Kurulda üye olduğu müddetçe o
yargıç bağımsız bir karar veremez. Yargının
tarafsızlığını ortadan
kaldırırsınız. Kimdir bu üye? AKBİL dosyasında
bilirkişidir. Suç unsuru yoktur. diyememiş kuşkuyla
karşılıyorum. demiş. Başka bir üye mi
bulamadınız? Size hizmet edeni Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kuruluna mademki Sayın Bakan siz seçseydiniz, seçtirme
olanağını bulsaydınız. Cumhurbaşkanını
bu işe alet etmeniz Cumhurbaşkanlığı makamına
olan güveni ortadan kaldırır. Sadece o mu? Kayseri Baro
Başkanı hangi nitelikleriyle buraya geldi? Bu referandumda, Adalet ve
Kalkınma Partisinin dediği gibi, toplumu yanıltarak Evet oyu
vermeniz gerekir. diye bu yönde çalışması mı buradaki
Kurul üyeliğine getirilmesinin sebeplerinden birisi? Bu konudaki
düşüncelerimi -konuşmam bitmek üzere- daha sonra
aldığım sözde paylaşacağım. Açıkçası
Kurul hiç bu kadar partizan bir Kurul olmamıştır.
Efendim, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Karar yeter
sayısı Sayın Başkanım.
BAŞKAN Oylama yok ki, konuşuyoruz daha!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Öyle mi?
BAŞKAN Yani, kaç gündür çalışıyoruz,
haklısınız Sayın Hamzaçebi.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın
Milletvekili Sayın Ertuğrul Kumcuoğlu
(MHP
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu geç saatinde hepinizi
saygıyla selamlıyorum ve önümüzdeki, gündemimizdeki kanunun ikinci
bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüş ve önerilerini,
değerlendirmelerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım.
Şimdi, efendim, bazı arkadaşlar
yadırgıyor fakat ben fırsat buldukça tekrar edeceğim:
Efendim, Adalet ve Kalkınma Partisinin getirdiği kanunların pek
çoğunda çok ciddi, çok rahatsız edici Türkçe bozuklukları,
Türkçe noksanlıkları görüyorum ve bunun bir şekilde
giderilmesinin mutlaka şart olduğunu düşünüyorum çünkü
yanlış Türkçeyle doğru kanun yapamazsınız. Bu konuda
fazla uzatmıyorum fakat ikinci bölümün ilk maddesi olan 27nci maddenin
daha iyi nasıl kaleme alınabileceği konusundaki
çalışmamı kürsüden inince Sayın Bakana arz edeceğim,
bakarlar, haklı olup olmadığıma karar verirler.
Onun ötesinde, bu kanun tasarısında çok ciddi tedvin
hataları veyahut da mantık boşlukları var.
Şimdi, bakın, yine 27nci maddede, ikinci bölümün
birinci maddesinde deniyor ki: Kurulda asli üyeliklerden birisi herhangi bir
şekilde boşalırsa onun yerine yedeği gelir. Hemen
arkasından da diyor ki: Ama herhangi bir şekilde Kurul toplantı
için gerekli çoğunluk sayısını kaybederse şu
şekilde seçim yapılır.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, Sayın
Başkan; Bu Kurulun 22 asil, 12 yedek üyesi var, 34 kişi. Karar alma
sayısı, toplantı sayısı 15. 34ten 15i
çıkın, 17. Sizin bu Kurulda çok kısa bir zaman
aralığında 17 asil üyenin birdenbire Kurul
dışında kalabileceğini düşünmenizin arkasındaki
neden nedir? Hangi mantıktır bu? Hangi anlayıştır bu?
Hangi beklentidir bu? Hangi öngörüdür bu? Nasıl oluyor da bu 34
kişinin 17si çok kısa bir zaman aralığında Kuruldan
şu veya bu sebeple -ölüm, istifa, ihraç-
ayrılıyorlar? Ne yapmak istiyorsunuz siz? Ne demek
istiyorsunuz siz? Bunu bize niye açıklamıyorsunuz?
Ha, tabii, bu mantık, baktığınızda normal
insanları yadırgatır ama Sayın Bakanı yadırgatmaz
çünkü Sayın Bakanın çok değişik bir mantığı
var. Bunun adına da AKP mantığı diyoruz. Sayın Bakan
evvelsi gün bu kürsüde konuştu. Bakın ne dedi, aynen: Yapılan
bu Anayasa değişikliği ile pek çok alanda önemli reformlar
gerçekleştirilmiştir. Anayasa değişikliği ile otuz
yıldır yapılan eleştiriler önemli ölçüde
karşılanmıştır, çok olumlu ileri adımlar
atılmıştır. Yani ne yapıyor Sayın Bakan? Adalet
ve Kalkınma Partisinin hazırladığı Anayasa
değişikliğini övüyor, methediyor ve olumlu birtakım beyanlarda
bulunuyor, ama hemen arkasından bakın nasıl devam ediyor, Bakan
diyor bunu: Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla ilgili
olarak Anayasadaki düzenlemelerin zorunlu bir yansıması
niteliğindeki bazı hükümlerin yeniden eleştiri konusu
yapıldığını görmekteyiz. Bu doğru bir
yaklaşım tarzı olmamaktadır. Yani AKP
mantığına göre Sayın Bakan AKPnin her türlü eylemini
övebilir, olumlu bulabilir, alkışlayabilir ama muhalefet
eleştiremez. Sayın Bakan, yirmi dakikalık konuşmanızda
çok ciddi mantık hatalarıyla malul bir konuşma
yaptınız burada. E, tabii, bu mantık da böyle kanun yapar. Biraz
önce söylediğim sıkıntıları ortaya çıkarır.
Bakın değerli arkadaşlar, bu kürsü kutsaldır,
bu kürsü önemlidir. Burada kendinizi övebilirsiniz, hadiseleri abartabilirsiniz
ama burada gerçeğe aykırı beyanda bulunmak
yanlıştır, yakışıksızdır -tabirimi
mazur görün- ayıptır. Bakın, Sayın Bakan evvelsi günkü
konuşmasında ne dedi: Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yapısı yeniden düzenlenirken Avrupa Birliği müzakere süreciyle
ilgili yapılması gereken değişiklikler göz önüne
alınmış ve Anayasanın 159uncu maddesi bu şekilde
değiştirilmiştir. Yani Biz bu kurumu Avrupa Birliğine
uyumlu bir hâle getirdik. dedi mi? Dedi. Fakat maalesef bu gerçekleri
aksettirmiyor. Nereden belli? Bu Anayasa değişikliği
konuşulurken bu Mecliste, Avrupa Birliği Türkiye Karma Parlamento
Komisyon Başkanı Helene Flautre, aynen şöyle dedi: Türkiyede
olduğu gibi Avrupada da Adalet Bakanının ve Adalet
Bakanlığı Müsteşarının Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunda bulunmaları, demokrasinin temel ilkesi olan kuvvetler
ayrılığına aykırı olarak ortaya
çıkmaktadır. Bu nedenle Hükûmeti bu öneriyi geri çekmeye davet
ediyorum. Demek ki, Avrupa Birliğinin en üst düzeyindeki bir yetkilisi
Bayan Flautre, Bu yaptığınız iş
yanlıştır, bizim kurallarımıza, bizim
standartlarımıza uymuyor. diyorsa siz bu kürsüden Uyuyor.
dediğiniz zaman maalesef gerçekleri ifade etmiyorsunuz, çünkü
karşı taraf Uymuyor. diyor. Kuralı koyan o, siz
yanılıyorsunuz!
Şimdi, arkadaşlar, başka bir konuya temas etmek
istiyorum, bu çok önemli: Şimdi, Sayın Bakan burada evvelsi gün
yaptığı konuşmada dedi ki: Adalet Bakanlığı
Müsteşarı sadece dairelerin birinde üye olarak görev yapacak, daire
başkanı veya başkan vekili olamayacaktır. ve bunu da bu
düzenlemenin olumlu bir tarafı olarak takdim etti bizlere. Şimdi,
hukukun üstünlüğüne saygımız tam. Yargının
saygınlığını da tartışmıyoruz ama söz
konusu olan zat Adalet Bakanlığı Müsteşarı,
beyefendiler, hanımefendiler Adalet Bakanlığı
Müsteşarı! Hakkârinin Şemdinlisinden Yozgatın Yerköyüne
Türkiyenin adalet teşkilatının atamayla gelmiş 1
numaralı, Bakandan sonra 2 numaralı adamı. Siz ne
yapıyorsunuz: Hâkimler saygın da bu adam saygın değil mi?
Müsteşarlık müessesesi saygın bir müessesesi değil mi? Ne
yapıyorsunuz bu adamı alıp, bu zatı alıp götürüp bu
Kurulda protokolün, en iyimser anlayışla, 6ncı
sırasına oturtuyorsunuz! Başkan, başkan vekili, üç daire
başkanı, genel sekreter ve sıradan bir dairede sıradan bir
görevli Müsteşar! Burada yokmuş Adalet Bakanlığı
Müsteşarı. Ben, uzun süren müsteşarlık dönemimde çok
saygın Adalet Bakanlığı müsteşarlarıyla
tanıştım, beraber çalıştım. Nasıl oluyor da
bugünkü Adalet Bakanının Müsteşarı böyle -affedersiniz,
artık, tabir kullanmakta zorlanıyorum- bir görevi kabul ediyor veya
ettiriliyor veya etmek zorunda kalıyor? Bu öyle tesadüfen olmuş bir
iş değil, burada bir maksat var, burada bir hedef var, bu konuda art
niyet buz gibi -merhum bir siyaset adamımızın dediği gibi-
açık seçik ortada. Ne pozisyonda olursa olsun, Adalet
Bakanlığı Müsteşarının Bakanın ajan
spesiyali olarak orada görev alması gerekiyor. Zaten şeyi
incelediğimiz vakit, kanunun 9uncu maddesinde Müsteşarın nerede
görevlendirildiğini görünce onu anlıyorsunuz, 1. Dairede
görevlendiriliyor. Burada hâkim arkadaşlar var, burada oturuyorlar,
efendim, burada ast üst meselesi söz konusu olmaz ki
Hâkimler arasında
ast üst meselesi söz konusu olmaz, hepsi eşittir ama orada görev yapan
arkadaş hâkim sıfatıyla görev yapmıyor, daire
başkanı sıfatıyla görev yapıyor. Daire
başkanı tabiri, yönetimsel bir tanımdır, yönetimsel bir
pozisyondur. Siz, nasıl olur da koskoca Adalet Bakanlığı
Müsteşarını bir daire başkanının refakatine
verirsiniz Sayın Bakan? Yargıya saygı duyuyoruz da devletin
idaresine, executivee niye saygı duymuyoruz? Bu ne biçim iştir? Bu
ne biçim iştir? sualinin cevabı belli: Benim ona orada
ihtiyacım var. diyor adam, Sayın Bakan Benim orada ona
ihtiyacım var. Ondan bazı görevler bekliyorum. Ne görevler
bekliyorum? Ben, bu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu mümkün
olduğu kadar kontrolümde tutmak istiyorum. Sayın Bakan,
istediğiniz kanuni düzenlemeyi yapın, istediğiniz kadar
çalışın, istediğiniz kadar uğraşın, kanun
üstüne kanun yapın, kural üzerine kural koyun, insan denilen varlık
dünyanın en karmaşık varlığıdır, gün gelir,
o hâkimler size isyan ederler. İsyan ederler de silaha
sarılırlar, hayır, isyan ederler ve netice itibarıyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) Netice olarak, siz,
hedeflediğiniz, amaçladığınız düzeni
kuramazsınız. Sizin amaçladığınız,
hedeflediğiniz düzen Hasan Sabbah düzenidir. O, tarihin çok kısa bir
zaman aralığında gelir ve gider, sadece romanlarda kalır;
yaşamaz, yaşatılamaz. Dolayısıyla, siz,
istediğiniz kadar yandaş, istediğiniz kadar kendi kontrolünüzde
bir Hâkimler ve Savcılar Kurulu kurmaya çalışın; gün gelir,
onların üzerine kurduğunuz tayin baskısı, terfi
baskısı, sair baskılar o insanların burasına gelir ve size
bedeli ödetirler.
Yaptığınız iş yanlıştır,
yaptığınız iş haksızdır. Meşgul
ettiğiniz makam olan Adalet Bakanlığı adalet
kavramıyla uyuşmamaktadır. Ama siz diyorsunuz ki: Sabah ola,
hayrola. Bu aş burada pişer, bu iş de böyle biter. Maalesef bu
kanun böyle geçer ama bu işler böyle bitmez. Allah, Türk milletinin
yardımcısı olsun.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kumcuoğlu.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Batman
Milletvekili Sayın Ayla Akat Ata. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 574 sıra sayılı Yasa
Tasarısının ikinci bölümü üzerine Barış ve Demokrasi
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, AKP, Anayasa
değişiklik paketini 12 Eylülde referanduma sundu ve ne yazık ki
diğer siyasi partilerin görüşünü almadan referanduma sunulan bu paket
şu aşamada bile hâlâ tartışmalı durumda. Türkiyede
Anayasa gibi bir temel sözleşmenin ayrıntıları ya da bir
bütünü üzerine yapılacak her tartışmanın, Türkiye
toplumunun tamamını kapsayan bir Meclis tarafından
yapılması gerektiğini daha önce de belirtmiştik. Kaldı
ki Parlamento tarihinin en çoğulcu yapısına sahip
diyebileceğimiz Meclisimizin de en azından Anayasa
değişikliğinin Genel Kurulda görüşüldüğü tarihte ya da
Komisyonda görüşüldüğü tarihte katkısı alınabilirdi.
Bu nedenle, hâlâ, yapılan değişiklik bir AKP
değişikliği olarak kalmıştır, topluma mal
olmamıştır bir bütün.
Ve yine bu referandum 12 Eylül tarihine denk getirilmiştir.
Türkiye toplumunun yaşlısıyla genciyle, zenginiyle fakiriyle,
kadınıyla erkeğiyle, sağcısıyla solcusuyla bir
bütün büyük acılar yaşamış olduğu bir tarihe denk
getirilerek darbenin toplum üzerindeki psikolojik havasından da
yararlanılmak istenmiştir. Biz, Barış ve Demokrasi Partisi
olarak, bu süreç içerisinde sandık başına gitmeyeceğimizi
deklare ettik ve 12 Eylül günü boykot. dedik. Birçok gerekçemiz vardı
tabii ama bunlardan en önemlisi şuydu ki: Yargıda bir iktidar
değişikliğinin Türkiyede toplumsal barış ve adaletin
sağlanmasına herhangi bir katkısının
olmayacağını düşünüyorduk ki aradan geçen zaman da bizi bu
konuda haklı çıkardı diyebiliriz. Tabii AKP İktidarı
şu günde diyebilir ki Hayır, biz iddia sahibiyiz, bunu da
gerçekleştireceğiz. biz de deriz ki Ayinesi iştir
kişinin, lafa bakılmaz. Önümüzdeki dönemde bunu göreceğiz ama
Türkiyede, hâlâ toplumsal barış ve adaletin sağlanması
gibi bir temel problemimiz var. Bunun için ne yapılabilir? Bunun için
Seçim barajı düşürülebilir. dedik, bu konuda çok
tartışmalar yaşadık. Herkes BDP Grubu kendi için istiyor.
dedi ancak bizim Parlamentoya gelmek gibi artık bir sorunumuz
kalmamıştı ama Türkiye toplumunun bir bütün bu Parlamentoda
temsil edilebilmesi, Parlamentonun çoğulcu bir yapıya sahip
olabilmesi ve bir kurucu meclis rolü atfedilerek Anayasanın yeniden ele
alınabilmesi için evet, seçim barajının düşürülmesi
gerekiyordu. Tabii bundan -bu dönem için en azından- korkuldu, hâlâ
korkuluyor diyebiliriz Türkiye toplumunun bir bütünün burada temsil
edilmesinden ve yine bu süreçte Türkiyede toplumsal barışın
yasalarını hep birlikte yapabiliriz. dedik. Hem değişiklik
tasarısı Komisyonda görüşülürken hem de Genel Kurulda
görüşme sırasında birçok konuya parmak bastık.
Şimdi, Türk Ceza Kanununun 220nci maddesi
22nci Dönem
Parlamentosu tarafından AKP İktidarında çıkarılan
yasalar var. Bunlardan 220nci madde, düşünce ve ifadenin önündeki en
büyük engellerden birini oluşturuyor. Bunu sadece işte BDPliler çok
yargılanıyor, bütün milletvekilleri hakkında yüz
yılları aşan yargılamalara konu olabilecek davalar
açılıyor. şeklinde yorumlamayın. Toplumun bir bütününün
illegalize edildiği maddeler bunlar, hükümler bunlar ve bu Parlamentodan
çıktı, AKP İktidarında. Ne diyor 220nci maddenin
6ncı fıkrası? Diyor ki: Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt
adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüt üyesi olmak suçundan
cezalandırılır. Nasıl oluyor bu? diye soruyoruz,
yargılandığımız mahkemelerde de ifade ediyoruz, burada
da defalarca kez değişik hukuk otoriteleriyle
tartıştık, gruplarla tartıştık, Örgüt üyesi
olmadan insanlar nasıl örgüt üyeliğinden ceza alır? diye çok
tartıştık. İşte toplumsal barış
yasaları çıkaracaksak bunlardan başlayacağız.
İktidar da, Sayın Bakanımız da bu yasaları
çıkarmaktan kesinlikle imtina etmemeli. Eğer bu sürece olumlu bir
katkıları olacakları düşünülüyorsa, yeni bir dönem
deniliyorsa, yeni bir soruna yeni bir bakış açısı
deniliyorsa bunlardan başlanabilmeli.
Peki, Bu 220nci maddenin 6ncı fıkrasından kaç
kişi yargılandı, kaç kişi ceza aldı? diye
sormadık mı? Sorduk, Sayın Bakan cevap vermedi. 7nci fıkra
için de sorduk, 8inci fıkra için de sorduk bir tek 7nci fıkradan
cevap geldi, o da diyor ki: Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dâhil
olmamakla birlikte örgüte bilerek, isteyerek yardım eden kişi örgüt
üyesi sayılır, örgüt üyesi gibi ceza alır. Yardım ve
yataklık fiili, evet, tanımlanabilir ama bunun cezası örgüt
üyeliği, ne yaparsanız yapın cezası örgüt üyeliği.
Sokakta yürüyün, cezası örgüt üyeliği. Gidin Nevroza 500 bin
kişiyle Nevroz halayı çekin, çıkın oradan, 5 kişi
yargılansın. Akşam Roj TVyi seyredip sabah Nevroza gittiniz,
örgütün talimatını aldınız, o zaman siz de örgüt üyesisiniz
ve yargılamadan çıkan sonuçlar bunlar. Tabii, birçok insana komik
geliyor ama biz hâlâ bunları anlatmaya çalışıyoruz. 8inci
fıkrayla ilgili, yine Sayın Bakanımız bize bilgi vermedi
ama 7nci fıkrayla ilgili rakamlara bakıyoruz: 2007-2009, 496 dava
açılmış, 3.484 kişi sanık olarak yargılanmış.
Tabii, bunların yıllara göre ayrımını da vermiş
Sayın Bakanımız ama 220/6yla ilgili, 8le ilgili bir
değerlendirme yok ama 8de ne diyor? Diyor ki: Örgütün veya amacının
propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar
hapis cezasıyla cezalandırılır. Bu Örgütün veya örgütün
amacının kısmı çok sakıncalı bir durum.
Şimdi, biz soruyoruz: Ana dilde eğitim istedik, örgütün
propagandası, açılan davaların neredeyse tamamı. Toplumsal
barış için bunlar, bunlar, bunlar yapılmalı, iktidar bu
adımları atmalı dedik, hepsi örgütün amacının
propagandası. Bunun yorumunu hâkimler böyle mi takdir etti? Etmediler.
Diyarbakırdaki ağır ceza mahkemeleri olayın içindeydiler,
özel yetkili ağır ceza mahkemeleri, direndiler, Böyle olmaz, bu
şekilde ceza verilmez. dediler. Verdikleri ceza iptal edilmişti
Yargıtay tarafından ve daha sonrasında Ceza Genel Kurulu
kararıyla onaylandı Böyle cezalandıracaksınız.
dediler. Ağzınızı açarsanız, Türkiyede toplumsal
barış derseniz, bunun adımlarından bahsederseniz, propaganda
yapmış sayılırsınız.
Peki böyle, toplumsal barış yasaları
çıkartabilir miyiz? Çıkartamayız. Peki, adaleti nasıl
sağlarız? Biraz yargının elini güçlendirmek lazım,
uygulamadan gelen insanlar Bu maddeler değişmeli. diyor Sayın
Bakanım. Tabii, bu maddeleri değiştirmek için ana muhalefet
partisinin başta desteğinin olması gerekiyor, tüm muhalefet
partilerinin de desteklemesi lazım çünkü toplumsal barış
yasaları diyoruz. Eğer bu maddelerin hâlâ Ceza Kanunumuzda yer
almasından bir vicdani sorumluluk ve rahatsızlık duyulmuyorsa
bunun da ayrı bir değerlendirmesini yapmak lazım.
Diyarbakır Barosu, geçen sene, 14 Nisan
operasyonlarından hemen sonra bir açıklama yaptı, dedi ki:
Hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesi, tarafsız ve
bağımsız bir yargıyla olanaklıdır. Yargı hem
iktidar merkezlerine ve hem de topluma karşı bağımsız
olmalı, bundan da önemlisi kişilerin etnik, dinsel, dilsel ve
cinsiyet özellikleri gibi farklılıklarını dikkate almadan
tarafsız olmalıdır. Bir basın açıklaması
yapıldı, bu basın açıklamasında da baronun üçte 2si
yürüdü. Ben de baro üyesiydim, beraber yürüdüm. Yargıda etnik
ayrımcılığa son dendi.
Az önce saydığım maddelerden yargılananlar,
sadece ülkemizin bir tarafında, doğusunda, güneydoğusunda;
batısında değil. Bunu da sorduk, henüz cevap alamadık.
Yargıdaki etnik ayrımcılığa nasıl son
vereceğiz? Türkiyede yargıda adaleti nasıl
sağlayacağız? Bu da bizim temel problemimiz. Yoksa,
yargıdaki iktidarın el değiştirmesi değil Sayın
Bakanım.
Ve devam etmişler: Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan
beri yargı, bireye karşı devletin varlığını
koruyan ve kollayan bir görevi kendine ilke edinerek sürekli bu refleksle
hareket etmiştir. Mevzuat bu anlayışla
hazırlanmış, uygulayıcılar ise mevzuatın lafzi
amacını da aşan bir şekilde karar ve uygulamalara imza
atmışlardır ve atmaktadırlar. Son yirmi beş
yıllık çatışmalı dönemin de etkisiyle yeni bir
yargı mensubu profili ve anlayışı şekillenmiştir.
Bugün yerel mahkemelerde görev alan yargı mensuplarının
çoğunluğu bu çatışmalı dönemde eğitim görmüş
ve insanları etnik kökenine, siyasal anlayış ve mensubiyetine
göre ayıran bir zihniyetle yetişmişlerdir. Bu zihniyet devleti
koruma ve kollama refleksiyle birleştiğinde ortaya çıkan
yargı kararları ve uygulamaları da toplumdaki adalet
anlayışını onarılmaz biçimde
sarsmıştır. Yapılan eylemin, söylenen sözün hangi hukuk
kuralını ihlal ettiğinden çok, söz ve eylemin kimin
tarafından nerede yapıldığı ya da söylendiğine
göre kararlar verilebilmektedir. Biz bu kararlarla
karşılaşıyoruz Sayın Bakanım.
Bölgemizde, ülkenin bir bölümünde diğer siyasi partilerin
milletvekilleri yok ama sizin milletvekilleriniz var, partiniz milletvekilleri
var. Farklı platformlarda belki aynı şeyi söylüyoruz çünkü
oradan seçilmiş olmak o insanların diliyle onlara hitap etmeyi gerektirir.
Eğer anlaşılır olabilmeniz gerekiyorsa kesinlikle ana
dilleriyle onlara hitap etmek zorundasınız. Biz hitap
ettiğimizde hakkımızda davalar açıldı, birçok fezleke
var ama AKPli milletvekillerinin yaptıkları hiçbir açıklamadan
dolayı hiç haklarında dava açılmadı. Onlara hak görüldü,
bize müstahak. demeye dilim varmıyor çünkü sonuç itibarıyla burada
iktidarın bir kirli oyunu vardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
AYLA AKAT ATA (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Özgürlük ve demokrasi bugün hâlâ ülkemizde bir sağ
muhafazakâr hatta liberal parti tarafından savunuluyorsa bu, Türkiyedeki
solun da bir problemidir, bunu da tartışmak gerekir ama bu
Parlamentoyu bekleyen çok önemli görevler vardır. Bunların da
başında toplumsal barış ve adaletin yasalarını
çıkarmak gerekiyor, bunun için de geçmişle yüzleşebilmek
gerekiyor, muhalefet partilerinin bu konuda vermiş olduğu önergelerin
dikkate alınması gerekiyor, yapılan hatalardan sonuç
çıkarılarak yarına farklı bir Türkiye profili çıkarmak
gerekiyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ata.
Şahıslar adına ilk söz İzmir Milletvekili
Sayın Oktay Vurala aittir.
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Konuşmayacağım
Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, ben
konuşacağım, ben kişisel söz istiyorum.
BAŞKAN Tamam.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Ya, bırak
Allahını seversen! Yeter be! Senden başka
konuşmasını bilen yok mu burada ya?
BAŞKAN Sayın Genç, bir dakika
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Hemen kalkıyor.
BAŞKAN - Sayın Genç, şimdi Batman Milletvekili var,
onu okuyayım, ondan sonra size söz vereceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Peki efendim.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın
Başkan, ben de söz istiyorum.
BAŞKAN İsterseniz hemen alabilirsiniz. Batman
Milletvekili konuşur, arada siz söz alırsınız, sonra
Sayın Genç alır. Siz grup başkan vekilliğinden
geliyorsunuz, hukukçusunuz, onun için söylüyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Bakan sonra
konuşsun Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen niye talimat veriyorsun yahu? Allah
Allah!
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Sen ne konuşuyorsun
kardeşim? Sen kendine baksana!
BAŞKAN Sayın Elitaş, ben Sayın Bakanın
fikrini sordum zaten. İstediği zaman konuşabileceğini
biliyorum.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) İki kişisel
konuşma arasında konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Ha, yani, ne zaman konuşmayı arzu
ettiğini sordum.
Batman Milletvekili Sayın Mehmet Emin Ekmen, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HSYK Kanun Tasarısının ikinci
bölümü üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Milletimiz, her şeyin en iyisine layık olduğu gibi,
demokrasi ve hukuk uygulamalarının da en iyisine layıktır.
Türkiye, yargının bağımsız ve tarafsız olarak
görevini yapabilmesi açısından tarihî günler yaşıyor.
Yargının iç işleyişlerine ilişkin dinamiklerinin
demokratikleşmesi, şüphesiz, bağımsız ve tarafsız
bir yargı faaliyetinin ilk şartıdır.
Biz altı aydır devrim sayılabilecek bu reform
sürecini tartışıyoruz. Bu süreçte gerek partimiz hakkında
gerekse de değişiklikler hakkında akla hayale gelmeyen her türlü
iddia dile getirildi. Peki, bu iddia ve konuşmalara rağmen
halkımız bu pakete neden yüzde 58lik bir oyla destek verdi? Çünkü
milletimiz bu paketi bugüne kadar yaşadığı
siyasallaştırılmış hukuk uygulamalarıyla
hesaplaşmak için bir fırsat bildi. Peki, halkımız hangi
zihniyet ve mantık ile hesaplaştı, hangi yanlış
uygulamalar nedeniyle bu pakete sahip çıktı?
Sayın milletvekilleri, bu kürsüde öyle anlatımlar
yapılıyor ki sanki bu düzenleme yapılıncaya kadar mükemmel
bir yargı işleyişi, sağlam bir hâkim teminatı
vardı. İsterseniz yargı tarihimizden bazı anekdotları
birlikte hatırlayalım ve yargı
bağımsızlığı ve
tarafsızlığını uygulamalarıyla vatandaş
gözüyle değerlendirelim.
ALİ KOYUNCU (Bursa) Aferin Mehmet, aferin.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) Evet, bu ülkede hâkimler
otobüslere doldurulup brifinglere götürüldü ve yargı mensupları
aldığı talimatları ayakta alkışlarla
karşıladı ve hayata geçirdi.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Şimdi de
Amerikalılar veriyor talimatı.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) Bu ülkede yargı
mensupları darbecilere selam durdu, tebrik ziyaretine koştu, hukukun
namusu darbecilere emanet edildi.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) İktidarda kim vardı o zaman
Mehmet?
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) İşkence davaları
beraatla sonuçlandırıldı, beraatla
sonuçlandırılamayacak davalar zaman aşımıyla
düşürüldü.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Şimdi olduğu
gibi!
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) Darbeyi soruşturmak
isteyen savcılar meslekten
atıldı, çetecilik yapanlarla ilgili iddianame düzenleyenler
avukatlık bile yapmasına müsaade edilmeyecek şekilde
cezalandırıldı.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Mehmet, iktidarda kim vardı o zaman?
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) Bu ülkede faili meçhul
cinayetler hakkında dava bile açılmadı, dosyalar henüz
soruşturma aşamasında iken aklandı, arşive
atıldı.
AYLA AKAT ATA (Batman) Siz bir araştırma komisyonu
bile kurmuyorsunuz.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) Hukuka olan inancı
gereği kimi zaman tutuklama kararı veren, kimi zaman da
zanlıları salıveren hâkimler sürgün edildi, ihraç tehdidi ile
istifa ettirildi.
SIRRI SAKIK (Muş) Ferhat Sarıkaya ne oldu,
Şemdinli Savcısı?
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) Tutuklu sayısı
hükümlü sayısından fazla hâle geldi ve tutuklama bir tedbir olmaktan
çıkıp, bir cezalandırma aracına dönüştü.
RAHMİ GÜNER (Ordu) AKP dönemini anlatıyor ya!
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) Şimdi de geçerli ve bu
reform bunun için yapılıyor.
Hukuk davları altmış yıl sürdü, insanlar
kendilerine iyi bir hukukçu avukat değil iş bitirecek hâkim
yakınları aramaya başladı. Banka hortumlama dosyaları
arşivlerde kayboldu, zaman aşımı süresi dolunca tekrar
bulunup dosyalar düşürüldü.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Doğru
Doğru
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) Yapılan güven anketlerinde
yargıya güven son sıralara düştü, vatandaş yargıya
gitmek yerine mafya aracılığıyla hakkını aramaya
başladı. Hukuka aykırı verilen yargı kararları
nedeniyle Türkiye AİHMde en çok dava konusu edilen ilk üç ülkeden biri
hâline geldi.
OKTAY VURAL (İzmir) Şu konuşmaya bak be! Böyle
konuşma yapılır mı be! Herhâlde sen de mafyaya girdin.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) Şiir okuyanlar mahkûm
oldu, topu tüfeği olmayan düşünce suçluları yüzlerce yıl
cezaya mahkûm edildi. Birilerine onbaşı diyen veya Sana
hakkımı helal etmiyorum. diyen gazeteciler iflas ettirici ölçüde
tazminatlara mahkûm edilirken satılmış köpek, hain, iş birlikçi
diyenler ise yargı eliyle aklandı.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Şimdi ne oluyor,
gazeteciler yargılanmıyor mu?
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) İktidara gelirseniz
yaparsınız bunları!
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - TESEV ve bu reform paketine en
büyük muhalefeti yapan YARSAV tarafından hâkim ve savcı meslek
mensupları üzerinde yaptırılan anketlerde meslek
mensupları, Yargıtay, Danıştay üye seçimleri ve diğer
mesleki kariyer planlamalarında objektif kriterlerin değil,
adamcılık ve kadrolaşmanın etkin olduğuna
inandıklarını dile getirdiler.
Evet arkadaşlar, acı ama gerçek olan bir tablo bu,
yargının hâli bu.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Doğru, devri
iktidarınızda hep bunlar oldu!
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Siz burada bizi
asılsız bir şekilde suçlarken vatandaş bu acı
tecrübeleri hatırladı ve bu sürece sonuna kadar sahip çıktı
ve şimdi, vatandaş, içinde kast sistemini barındırmayan
KAMER GENÇ (Tunceli) Kast nedir? Kastı söyle.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) -
ideolojilere değil hukuka
inanan, vatandaşın ve hukukun güvencesi bir yargı sistemi için
bu değişiklikleri bir başlangıç olarak görüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Tunceli) Kast nedir? Tayyip Erdoğan
açıklasın kastı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ciddiye alma, devam et,
boş ver.
RAHMİ GÜNER (Ordu) Siz sivil darbe yapıyorsunuz.
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) Bu sistemi en iyi siz
bilirsiniz Sayın Genç.
OKTAY VURAL (İzmir) Yargıya çok hizmet ediyor
değil mi Sayın Bakan, yargıçlara çok hizmet ediyor? Yani
yargıç kesimini ne kadar töhmet altında bırakıyor,
düşünüyor musunuz? Yargıçların hakkını, hukukunu kim
koruyacak, bir cevap verin. Yazık, günah yahu!
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Ve vatandaş, şu anda
Türkiye'nin ekonomide zenginleştiği gibi, siyasette dünyada
varsayılan ciddi bir aktör olduğu gibi, hukukta da, demokraside de
ileri, gerçek bir demokrasiye sahip olmasını, kendi hukuki
haklarını AİHM kapılarında değil iç hukuk
yollarında araması gerektiğine inanıyor ve bu sürece bu
şekilde destek veriyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle bir töhmet altında
bırakan zihniyet olur mu ya? Bütün yargı kesimini hedef alan
çarpık bir zihniyet.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Bu kanun tasarısı
böyle büyük bir hukuk devriminin ilk adımlarıdır ve
inanıyorum ki milletimizin verdiği destekle, Meclisimizin
yapacağı, devam edecek reform paketleriyle Türkiye gerçek bir hukuk
devleti olacaktır. Bu yöndeki bu tasarıya hayır oyu vermek bu
noktada mümkün değildir.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Peki,
çıkardıkları listeye oy veren hâkimler ve savcılar bunlar
değil mi, uzaydan mı geldi?
Size yüzde 63 oyu hangi hâkim ve savcı verdi?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ekmen.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Mehmet, Sayın Arınç duymasın
konuşmanı.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Huzurlarınızda bulunan Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun kuruluş, teşkilat yasasına ilişkin Kanun
Tasarısının ikinci bölümüyle ilgili Hükûmetimiz adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz önceki konuşmacı da
ifade etti, bugüne kadar yargı camiası içerisinde görev
almış birçok yüksek yargı kurumlarının
başkanları, uluslararası kuruluşların temsilcileri ve
uluslararası, bizimle iş birliği içerisinde olan, Avrupa
Birliği süreciyle iş birliği yapan kurumların tespitleri ve
raporları, Türk yargısıyla ilgili sorunları yıllar
yılı önümüze koyan raporlar sundular. Bütün bu tespitlerin ortak
yönleri, buluştuğumuz ortak noktalar birçok, ancak bunların
çözümü noktasında belli fikir ayrılıklarının
olması son derece normal.
Bütün siyasi partilerimizin parti programlarında, belki seçim
beyannamelerinde Türk yargı sisteminin reforme edilmesine dair çok net
ifadeler görmeniz mümkün. Güzel işleyen, sağlıklı
çalışan bir yargımız var ise siyasi partilerimizin bu
sistemi reforme etmeye dönük bir gayret göstermesi zaten mantıklı
olmazdı. Bir rahatsızlık var, işleyişte sorunlar var.
Türkiye 1960 yılından itibaren, Ankara
Anlaşmasıyla beraber, Avrupa Birliğine tam üyelik yolunda
önemli çabalar sarf etti. Bu anlamda, 1960tan 2002ye kadar geçen kırk
iki yıllık süre içerisinde yapılanları terazinin bir
kefesine koyunuz, 2002 ile 2010 yılı arasında
yapılanları da terazinin diğer kefesine koyunuz. Kırk iki
yılda yapılanlardan çok fazlası bu sekiz yıla
sığdırıldı. Elbette ki AK PARTİden önce de
iş başına gelmiş hükûmetler, siyasetçiler bu projeye hizmet
etmek noktasında gayretler sundular, katkılar koydular. Onların
hiçbirini inkâr etmek için bunları söylemiyorum. Kim gayret ettiyse, kim
katkı koyduysa onlara da teşekkürlerimi ifade ediyorum. Ancak AK
PARTİyi sürekli olarak gizli ajanda sahibi olmakla değerlendirenler
için bunu ortaya koyuyorum ve kırk iki yılda yapılandan
fazlasını sekiz yıla sığdırarak 2004
yılında Kopenhag Siyasi Kriterlerini yeterince
karşıladığı gerekçesiyle 2005 için müzakere tarihi
aldı AK PARTİ hükûmetleri. 2005 Ekiminde müzakereler fiilen
başladı, bir yıl içerisinde taramalar yapıldı. Otuz
beş fasılda tarama sonu raporları oluşturuldu.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Otuz beş
fasıl kapatıldı mı?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bunlardan bir
kısmı tevdi edildi bir kısmı gayriresmî şekilde
hükûmet yetkililerine aktarıldı. Bu anlamda Türkiyenin Avrupa
Birliğiyle entegrasyonu sürecinde yirmi üçüncü fasılda yapması
gerekenler doğrudan Adalet Bakanlığının sorumluluk
alanında olan değişiklikler, yargı ve temel haklar. Bu
noktadaki gayriresmî tarama sonu raporları doğrultusunda Adalet
Bakanlığı bir çalışma yaptı. Şunun için
anlatıyorum bütün bunları: Bugün huzurlarınıza gelmiş
olan düzenlemeler, bundan sonra gelecek olanlar günübirlik ihtiyaçlardan,
sıkıntılardan dolayı getirilmiş düzenlemeler
değil. 2009 sonbaharında Yargı Reformu Stratejisi ve Eylem
Planı adı altında Türk yargısının Avrupa
Birliğiyle entegrasyon süreciyle ilgili olarak yirmi üçüncü fasılda
yapılması gereken reformlar, değişiklikler ve bunların
eylem planı, takvime bağlanmış şekli hem Türk
kamuoyuyla hem yargı organlarımızla hem de Avrupa Komisyonuyla
paylaşıldı. 2009 yılı İlerleme Raporunda bu
Yargı Reformu Strateji Belgesi ve Eylem Planı için doğru yönde
atılmış bir adım ve Türkiyeyi Avrupa Birliğine
yaklaştıracak bir adım olarak değerlendirildi. Bu
doğrultuda 2010 yılı içerisinde gene
Bakanlığımız, Bakanlık tarihinde ilk kez Adalet Bakanlığının
beş yıllık stratejik planını hazırladı. Bu
stratejik plan, yargı reformu stratejisinin alt detaylarını da
içeren daha geniş ve detaylı bir çalışma. Bütün
bunları şunun için ifade ediyorum: Yapılmış olan
çalışmalar yirmi üçüncü fasıl çerçevesinde Türkiyenin
taahhütlerini içeren konu başlıklarına dönük ve stratejik planla
da uyumlu adımlar. Bu anlamda burada biraz önce konuşan değerli
sözcüler birtakım tespitlerde bulundular.
Değerli arkadaşlar, bu çalışmaların,
yargı alanında yapılan düzenlemenin, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu açısından yapılan değişikliklerin Avrupa
Birliği uyumu ile örtüşmediği, Avrupa Birliğinin
kriterleriyle birbirine aykırılık teşkil ettiği
yönünde tespitlerde bulundu sayın sözcülerden bir tanesi. Oysa
bakınız, bu değişikliklerle ilgili iç siyasi
endişelerden kaynaklı değişik değerlendirmeler yapılabilir,
hepsine saygı duyarım. Türkiyede siyaset yapıyoruz. Her siyasi
partinin kendi propaganda yöntemi var, seçmen tabanları farklı,
bunlara dönük söylemler geliştirebilir. Ancak iç siyasi endişesi
olmayan Avrupa Konseyi, Venedik Komisyonu, Avrupa Parlamentosu, Avrupa
Komisyonu ve sözcüleri ve bunların tamamının aslında
değerlendirmelerinin ortak özeti olan ilerleme raporu.
Türkiyenin 2010 yılı İlerleme Raporu daha yeni
yayınlandı. Geçtiğimiz ay içerisinde Avrupa Komisyonunun 2010
yılı Türkiye İlerleme Raporunu okuduk, değerlendirdik. Bu
raporda Anayasa değişikliklerine ilişkin olarak çok detaya
girmeyeceğim, sadece satır başlarıyla şu tespitleri
yapacağım: Bakalım, yapılan bu değişiklikler
Avrupa Birliği politikalarıyla ve mevzuatıyla uyumlu mu değil
mi? 2010 yılı İlerleme Raporunda aynen şu tespitler var,
cümle cümle:
Yapılan Anayasa değişiklikleriyle, 2009
yılı Yargı Reformu Stratejisinin bazı merkezî
sütunları yerine getirilmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun ilk derece
mahkemelerinden temsilcilerin katılımıyla oluşan 22
kişilik yeni yapısı, Yüksek Kurulu yargıyı tamamen
temsil edecek hâle getirmiştir.
HSYKnın meslekten ihraç kararlarına yargı yolunun
açılması, bu kararlara karşı etkili başvuru yolunun
sağlanması yönünde atılmış bir adımdır.
Kurulun kendi sekreteryasının bulunması, yürütmenin Kurula
müdahale imkânlarını düşürecektir.
Adalet müfettişlerinin Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kuruluna bağlanması, Kurulun bu konudaki
çalışmalarını yürütürken siyasi müdahale riskini ortadan
kaldırmaktadır.
Sivillerin askerî mahkemelerde yargılanma yolunun
kapatılması, askerlerin ise sivil mahkemelerde
yargılanmalarının kolaylaştırılması olumlu
adımlardandır.
Anayasa Mahkemesine üye seçiminin Türkiye Büyük Millet Meclisinin
dâhil olması ile yapılması Türkiyedeki uygulamayı Avrupa
Birliği üyesi ülkelere yaklaştırmıştır.
Değerli arkadaşlar, bu tespitler devam ediyor.
Yargı personelinin sayısı artırılmaya devam
etmiştir.
Çocuk yargılaması alanında gelişmeler
sağlanmıştır.
Şimdi, 2010 yılı İlerleme Raporunda
Türkiyede yapılan Anayasa değişikliği ve yargı
alanında atılan adımların değerlendirmesi bu. Bu
değerlendirmeler Türkiye içerisindeki iç siyasi endişelerden uzak,
objektif bakan gözlerin yapmış olduğu tespitlerdir. Burada her
bir siyasi partimiz ve sözcüleri farklı değerlendirmeler yapabilir,
bunu anlayışla karşılarım ama Türkiye'nin tablosu,
Türkiye'nin görünümü Türkiye dışından bu şekilde. Bunu
sizlerle paylaşmak istedim.
Aynı şekilde, yapılmış olan bu
değişikliklere ana muhalefet partimiz iptal istemi ile Anayasa
Mahkemesine gitmiş idi. Bu da defalarca bu kürsüden dile getirildi ama
sadece HSYKya ilişkin -Anayasa Mahkemesine ilişkin bölüme
girmeyeceğim burada- yüksek mahkemenin tespiti de şudur:
HSYKnın yapısında Kurul üye sayısının
artırıldığı, seçim tabanının
genişletildiği, Kurul üyelerinin büyük çoğunluğunun
yargıçlar tarafından doğrudan seçilmesinin kabul edildiği,
Kurulun kendi sekreteryasına kavuşturulduğu ve Teftiş Kurulunun
HSYKya bağlandığı ve böylece özerk yapının
güçlendirildiğine, Cumhurbaşkanının Kurula üye atama
yetkisinin sınırlandırıldığına, Adalet
Bakanının dairelerin çalışmasına
katılmasının yasaklandığı, Bakanın
Teftiş Kurulu üzerindeki mutlak kontrolünün kaldırıldığı
ve böylece yürütmenin Kurul üzerindeki etkisinin
azaltıldığına, Kurul kararlarının yargı
denetimine açılmasının hukuk devletinin güçlendirilmesine
yönelik bir adım olduğuna karar vermiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hangi kararla vermiştir onu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Bu da Anayasa
Mahkemesinin penceresinden bu değişiklikler açısından
yapmış olduğu tespitler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Tunceli) Orada Anayasa Mahkemesi o kararı
verebilir mi?
AYHAN YILMAZ (Ordu) Dinle, dinle!
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bütün bu tespitler yapmış olduğumuz
düzenlemelerin günlük sıkıntılarla herhangi bir ilgisinin
olmadığı, Türkiye'nin Yargı Reformu Stratejisi
çerçevesinde, Stratejik Plan çerçevesinde, Avrupa Birliğiyle yapılan
müzakereler doğrultusunda atılan adımlar olduğunun en bariz
yönleri.
Yalnız ben değerli arkadaşlarımdan bir ricada
bulunmak istiyorum: Bunlar çok önemli adımlar, çok önemli yasama
faaliyetleri. Bu yasama faaliyetleri esnasında bu kürsüden gelip bu sürece
ilişkin daha önce defalarca tekzip edilmiş, yalanlanmış,
gerçek dışı olduğu ortaya konulmuş bilgiler tekrar
tekrar sunulabilir ama yapmış olduğunuz bu önemli faaliyetin
ağırlığıyla bunları kesinlikle bu yasama
faaliyetlerini aksatmayacak şekilde karşılayalım. Çok fazla
da kale almayalım. O büyük dönüşüm hareketine
katkılarımızı devam ettirelim diyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şahıslar adına son söz Tunceli Milletvekili
Sayın Kamer Gençte.
Buyurun Sayın Genç. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Yasa
Tasarısının ikinci bölümünün tümü üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, maalesef, Bakanlık
makamında oturan zat geldi, burada şimdi açıklamalarda bulundu.
Avrupayla ilgili getirilen yani Avrupa İlerleme Raporundaki
düşünceleri bile değiştirdi. Ayrıca Anayasa Mahkemesinin
gerekçesine sığındı. Anayasa Mahkemesi maalesef bu Anayasa
değişikliğine ilişkin olarak 110 milletvekilinin Anayasa
Mahkemesine açtığı davada verdiği kararda çok vahim bir
hata yaptı. Nasıl hata yaptı biliyor musunuz? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Ya bir dinleyin de
Anlamıyorsanız dinleyin.
Şimdi, Anayasa Mahkemesi burada
AHMET YENİ (Samsun) Mahkemeye saygın yok mu? Hani
mahkemeye saygın vardı?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, yani cahillere laf anlatmak çok
zor arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ KOYUNCU (Bursa) Sensin cahil!
KAMER GENÇ (Devamla) Böyle bir şey olur mu yani ya! Burada
düşüncelerimizi söylüyoruz.
AHMET YENİ (Samsun) Ya ne konuşuyorsun!
ALİ KOYUNCU (Bursa) Sözünü geri alsın!
BAŞKAN Sayın Genç, sayın milletvekilleri
KAMER GENÇ (Devamla) Anayasamıza göre Anayasa
değişiklikleri
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bir dinleyin! Sayın Başkan, bunları bir susturur
musunuz?
BAŞKAN Sayın Genç, uyarıyorum.
Sayın milletvekilleri, lütfen
ALİ KOYUNCU (Bursa) Sen bir nezaketli konuş! Kim
cahil?
KAMER GENÇ (Devamla) Ya, otur sen!
RAHMİ GÜNER (Ordu) Otur yerine!
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, Anayasamıza göre, Anayasa
değişikliği ancak şekil yönüyle incelenebilir. Şekil
yönüyle incelenmiyorsa
ALİ KOYUNCU (Bursa) İstediğini söyleyecek! Var
mı ya! Hepimiz namuslu, şerefli insanlarız burada!
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu, sen şimdi otursana yerine! Sen
şimdi ne diyorsun? Senin aklın eriyor mu bu gibi şeylere? Benim
söylediklerime aklın eriyor mu?
Şimdi, burada Anayasa Mahkemesinin verdiği kararda büyük
hata var arkadaşlar. Anayasa Mahkemesi, bu Anayasanın esasına
girmesini 4üncü maddede teklif edilmeyecek maddeler dolayısıyla,
yani yapılan Anayasa değişikliğini şekil yönüyle
incelerken 4üncü maddeden dolayı esasa girdi. Yani ne dedi? Cumhuriyetin
temel niteliklerini değiştirecek bir Anayasa
değişikliği yapamazsınız. dedik ve oradan girdi.
Eğer Anayasa Mahkemesi burada işe girdiğine göre, o zaman bu
getirilen Anayasa değişiklik teklifi de Anayasanın 1, 2 ve
3üncü maddesine göre teklif edilmeyecek maddeler niteliğindeyse, Anayasa
Mahkemesi burada yorum yapmadan doğrudan doğruya Anayasa
değişiklik teklifini keenlemyekün addederek, onların hiç
esasına girmeyerek iptal etmesi lazımdı ama ne yaptı?
Kendisi Meclisin yerine
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Yahu, bir dinleyin! Yani bir dinleyin!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
KAMER GENÇ (Devamla) Anayasa Mahkemesi Meclisin yerine
kendisini koyarak getirilen Anayasa
değişikliğinde metin düzeltmesi yaptı. Yani işte orada
Hâkimler ve Savcılar Kuruluna seçilen üyelerin ancak 7 kişiden hâkim
1 kişiye oy verir, Danıştay ve Yargıtay seçilecek
kişiye 1 oy verir düzenlemelerini çıkardı. Bu, Anayasa
Mahkemesinin ne haddinedir ne görevidir. Çünkü orada Anayasa Mahkemesi Meclisin
yerine geçerek
Arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre
Anayasayı değiştirme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisine
aittir.
AYHAN YILMAZ (Ordu) Değiştirmiştik maddeyi. Niye
götürüyorsunuz mahkemeye?
KAMER GENÇ (Devamla) Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa
değişikliğini yapar ama Anayasa Mahkemesi ancak bunu şekil
yönüyle inceler.
AYHAN YILMAZ (Ordu) Meclis yaptı bunu. Niye götürdünüz?
KAMER GENÇ (Devamla) - Şekil yönüyle incelerken ancak
Anayasanın temel niteliklerini değiştirecek nitelikte bir
teklifle karşılaşırsa o zaman işin esasına
girmeden o getirilen teklifi keenlemyekün addederek hepsini yok sayar. Ama
Anayasa Mahkemesi AKPye yaranmak için tuttu, orta bir yol buldu. Bana göre,
burada hata etti.
Ayrıca, getirilen Anayasa değişikliği o kadar
facia bir şey ki. Siz zaten, 12 Eylülden hesap soracaktınız.
Niye sormuyorsunuz? Dört ay geçti. Haydi sorun bakalım. Sorun bakalım
yahu!
AYHAN YILMAZ (Ordu) Bu yaptıklarımız ne?
KAMER GENÇ (Devamla) - Sorun. Niye sormuyorsunuz? Milleti
kandırdınız. Milleti kandırmakla
Bir gün
kandırırsınız, iki gün kandırırsınız
ama bu kandıranlara millet tokat atmasını bilir.
AYHAN YILMAZ (Ordu) Millet ne yaptığını
biliyor.
KAMER GENÇ (Devamla) - O bakımdan, burada diyor ki: Avrupa
Birliği bizi destekledi. Avrupa Birliği diyor ki: Ben senin
getirdiğin değişiklikleri takip ederim. Şimdi Hâkimler ve
Savcılar Kurulu diye bir kurul
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, hâkimlerin güvencesi
kalmadı. Hâkimler hakkında soruşturma açma iznini Bakan veriyor.
Hangi hâkim hakkında Bakan soruşturma izni veriyor, hangisine
vermiyor. Bakanlık makamı siyasi bir makamdır. Siyasi bir
partinin mensubu olan bir bakanın bir hâkim hakkında soruşturma
izni verip vermemesi meselesi hâkimlik güvencesine vurulmuş en büyük
darbedir. Hâkimlik müessesesinin tarafsız olması lazım. Hak ve
adalet duygusu içinde hareket etmesi lazım. Eğer bir hâkim Acaba ben
bu kararı verirsem yarın bir yere gider miyim... Geçen gün gazeteci
bir arkadaş hakkında Ankarada açılan bir tazminat
davasında hâkim tazminata hükmettikten sonra, gazeteci merdivenlerden
inerken mübaşir geliyor, çağırıyor kendisini. Hâkim diyor
ki: Kusura bakma, sen haklıydın ama ben burada oturmak için bu
kararı vermek zorundayım. Bu, fiili bir durumdur.
AYHAN YILMAZ (Ordu) Ne biçim hâkimmiş o?
KAMER GENÇ (Devamla) Bugün maalesef sizin Genel
Başkanınız Tayyip Bey
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Böyle bir memlekette yargı yok. Yargının
olmadığı yerde demokrasi yok, insan hakları yok.
BAŞKAN Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, ülkemizde kurulması planlanan bölge
istinaf mahkemelerinin son durumu nedir?
Hangi illerimizde bu mahkemelerin kurulması
kesinleşmiştir?
Adanada kurulması düşünülen istinaf mahkemesinin
yeriyle ilgili son durum nedir?
Mahkeme binası için geçtiğimiz yıllarda
ÇUKOBİRLİK Genel Müdürlüğü binasının Adalet
Bakanlığı tarafından satın
alındığı bildirilmişti. Ancak bugün bu binadan
vazgeçilerek başka bir binanın kiralanması veya satın
alınması yoluna gidileceği söylenmektedir. Bunlar doğru
mudur?
Adanada kurulması düşünülen bölge istinaf mahkemesinin
son durumu ve bina konusundaki tasarruflarınızı
açıklayabilir misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Şimdi Sayın Başkan, tabii Burhan Kuzu diyor ki:
Yumurtaları bu öğrenciler yesin de biraz beyni gelişsin.
Şimdi, bu getirilen Anayasa değişikliğinin
geçici 19uncu maddesinde
Şimdi, Yargıtaydan seçilen 3 üyeden birisi
istifa etmedi biliyorsunuz. Bu arkadaşımızın daha Hâkimler
ve Savcılar Kurulunda iki senelik bir görevi var.
Peki, bunun yerine Yargıtayda yeni bir asil üye seçildi. Bu
getirilen geçici 19uncu maddede asil üyelere 30 bin yan gösterge getirildi.
Bu, evvela;
1) Yargıtaydan seçilen asil üye, 2 tane, yani 3 üye
değil de şu anda orada 4 üye görev yapıyor, birisi yerine,
yenilediği için. O üye de bu 30 bin liralık yan göstergeden
yararlanacak mıdır? Sonra, Anayasanın o geçici 19uncu
maddesinde diyor ki: Bu konuda yeni düzenleme yapılıncaya kadar, o
(30000) yan gösterge devam eder. Anayasamızın 140ıncı
maddesine göre, hâkimlerin aylık ödenekleri kanunla düzenlenir. Peki,
nasıl, Anayasayla düzenliyor? Burhan Bey gelseydi biraz daha yumurta
gönderirdik kendisine.
2) 28inci maddede diyor ki: Hâkimlik
Yani,
aşağı
Adli ve idari yargıdan seçilen hâkimlerde,
süresinin sonunda üç ayrı yerden birine uygun görülecek. Yani, üç
ayrı yer şey edecek. Yani, bu üç ayrı yer derken üç ayrı
vilayet midir, üç ayrı görev midir? Şimdi, Adalet
Bakanlığında, yani, işte, idari görevi gelen, işte
personel genel müdürü var ve o makamlarda bir şey var. Şimdi, o görev
süresi sona erdiği zaman üç ayrı yer demekle neyi kastediyor? Yani
ili mi kastediyor veya neyi kastediyor?
Bir de Sayın Bakana şunu soruyorum: Bu Erzincan
Cumhuriyet Savcısının hiçbir suçu olmadığı hâlde
neden Cumhuriyet Başsavcılığı unvanı üzerinden alındı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ünlütepe
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Aracılığınızla Sayın Bakana sormak
istiyorum. Sayın Bakan, kamu yönetiminde, tamamen bir parti memuru zihniyetini
hâkim kıldınız. Yasa dışı telefon dinlemeleri
olağan hâle geldi. Ceza Muhakemeleri Kanununda gizli tanık, gizli
soruşturmacı müessesesi getirildi. Bunun da meyvelerini almaya
başladınız. Şimdi ise Hâkimler ve Savcılar Kanunundan
sonra, bundan sonra ele geçirmeye çalıştığınız
kurumlar Yargıtay ve Danıştay mı olacak?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, benim sorularım son günlerde tekrar gündeme
gelen ÖSYM sınavlarıyla ilgili olacak. ÖSYM tarafından
yapılan sınavlarda ortaya çıkan kopya iddiaları nedeniyle
en son iptal edilen KPSS eğitim bilimleri sınavında sorulan
soruların tamamını cevaplandıranlar ile kopya ya da hırsızlık
yaptığı tespit edilip sınava girmeyen kişilerin
kaçı hakkında ilgili savcılıklar tarafından dava
açılmış durumdadır, bu davalar ne aşamadadır?
Ayrıca, hakkında dava açıldığı hâlde son
yapılan öğretmen atamalarında atamaları
yapıldığı iddia edilen bazı suçluların
atamalarının iptali söz konusu olabilecek midir, bu konuda
Bakanlığınız herhangi bir girişimde bulunmuş
mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Işıkın sorusuyla başlayayım
hemen. ÖSYM sınavlarında ortaya çıkan usulsüzlük, kopya
iddiaları karşısında Ankara
Başsavcılığınca yapılan bir soruşturma var.
Bu ikinci sınava katılmayan, soruların tamamını
çözdüğü bir önceki sınavda belli olup da bu sınava
katılmayan ya da katılıp da başarılı gösteremeyen
adaylarla ilgili tamamı sorguya davet edildi, bunlarla ilgili Ankara
Başsavcılığı gerekli tahkikatı yapıyor.
Millî Eğitim Bakanlığının atamasına ilişkin
sorunuza ancak yazılı cevap vermem mümkün, onu Millî Eğitim
Bakanlığındaki işlemleri inceleyip öyle cevap
vereceğim Sayın Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya) Son sınavdan dolayı
soruşturma kapsamında olup da son atamalarda görev verildiği
iddiaları var.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Bunu inceleyip cevap
vereceğim size.
ALİM IŞIK (Kütahya) Memnun olurum.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın
Ünlütepenin Sıra bundan sonra Yargıtay ve Danıştaya
mı geldi? sorusuna cevap vereyim.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede -biraz önceki
konuşmada da ifade ettik- çok sorunlu, problemli bir alanla
uğraşıyoruz, bu alandaki problemleri çözmeye gayret ediyoruz.
Bakıyorsunuz medyada, gazetelerde çıkan haberler: Zaman
aşımı rezaleti, Otuz yıl üç ay süre içerisinde
çözümlenemeyen Kemal Türkler cinayetiyle ilgili dava zaman
aşımına kaldı, Utanın, böyle adalet mi olur? Bunlar
manşetler, bunlar haberler, bunlar sık sık gündeme gelen
konular. Sadece merhum Kemal Türklerle ilgili değil ama Türkiyede
yılda binlerce dosya zaman aşımına uğruyor. İlk
derece mahkemelerinden kaynaklı çok sayıda problem vardı, bu
problemlerin minimize edilmesi noktasında çok önemli adımlar
atıldı. Bakınız, yargının sorunlarını
çözme noktasında personel temini, hâkim, savcı kadrosunun
artırılması, yardımcı eleman, yazı işleri
müdürü, mübaşir ve kâtip noktasında önemli takviyeler
yapıldı, sadece 2009 yılında 10 binin üzerinde kâtip
alındı yargı camiasına.
Değerli arkadaşlar, bununla beraber, fiziki mekân
noktasında, 2002 yılında 596 bin metrekare bütün Türkiyedeki
adalet saraylarının kapalı alan toplamıydı. Buraya
dikkatinizi çekiyorum, 596 bin metrekare. Bugün, sadece İstanbulda
yapılan ve şubatta, martta açılacak iki adalet
sarayımızın toplamı 700 bin metrekarenin üzerindedir.
Türkiyedeki kapalı alanlar 2,5 milyon metrekareye
ulaşmıştır. Sekiz yılda tam 4 kat mekân
artışı sağlanmıştır ve artık merdiven
altı adliyelerden saraylara taşınan bir adalet mekanizması
söz konusu.
Mevzuatta yapılan iyileştirmeler var. Ancak bu UYAPtaki
gelişmeler, teknolojik imkânların kullanılması, ilk derece
yargılamalarındaki süreleri azaltmıştır.
Düşünebiliyor musunuz -aramızda avukatlar var, bunu çok iyi
bileceklerdir- normal şartlarda, bundan on yıl önce herhangi bir
mahkemede bir mülkiyet davası açılmış olsun. İlk celse
hâkimin yapacağı şey şudur: Kâtibe hanıma Yaz kızım;
tarafların nüfus sabıka kayıtlarının istenmesine,
tarafların tapuya müzekkere yazılarak mal
varlıklarının getirtilmesine, falanca yere müzekkere
yazılarak burayla ilgili kayıtlar varsa onların istenmesine,
nüfusa müzekkere yazılmasına, gümrüğe müzekkere yazılmasına,
polise müzekkere yazılmasına
der ve bu gibi ara kararları
verirdi. Bu ara kararların toplanması, yerine getirilmesi zaman zaman
beş, altı ay sürerdi. Oysa şimdi, UYAP Sistemi bütün bu
kurumlarla entegre olmuş ve bilgisayar üzerinden birkaç dakika içerisinde
tüm bu bilgileri toplayabilir noktaya gelmiş. Bu da ilk derece
mahkemelerinde çok ciddi bir zaman tasarrufu sağlamış durumda.
Ancak, Türkiyede genel problem şu: İlk derece mahkemelerinde, hâlâ
bilirkişilik vesair sorunları büyük ölçüde devam ediyor ve bizim Yargı
Reformu Stratejisinde ve stratejik planda en öncelikli olarak çözmek zorunda
olduğumuz, eğitimle beraber, bu bilirkişilik müessesesindeki
aksayan yönler önemli bir problem. Ancak, davaları uzatan, daha çok yüksek
mahkemelerdeki temyizde geçen sürelerdir. Bu, adli yargıda iki buçuk-üç
yılı bulmakta; idari yargıda Allaha emanet, dört yıl,
beş yıl, artık ucu açık.
Şimdi şöyle bir şey söyleyeyim size: Bugün
itibarıyla Yargıtaya hiç dosya göndermesek temyize, kessek
aşağıdan, bazı ceza dairelerinde beş yıl süreyle
kapağını açamayacağımız dosyalar var, hiç dosya
gelmese
KAMER GENÇ (Tunceli) Niye tedbir almıyorsun? Sen
Bakansın.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) İşte bütün
bunlar, bu Yargı Reformu Stratejisine bağlı olarak, stratejik
plana bağlı olarak bir bütün olarak değerlendiriliyor, ilk
derece mahkemeleri, istinaf mahkemeleri ve temyiz mahkemeleri hep beraber
değerlendiriliyor.
Bu arada bir başka milletvekilimiz, Adana Milletvekilimiz
Sayın Tankut istinaf mahkemelerine ilişkin soruyu sordular.
İstinaf mahkemelerinde, ümit ediyorum ki ocak-şubat aylarında
başkan ve başsavcılarının atanma işlemlerine
başlayacağız. Fiziki mekân hazırlığı
noktasında altı yerde tamamlandı, üç yerde eksiğimiz var, oraları
tamamlamaya çalışıyoruz ve hepsinin eş zamanlı
başlaması gerekiyor Türkiye'yi kuşatacağı için.
Adanayla ilgili, doğrudur, ÇUKOBİRLİKle ilgili,
ÇUKOBİRLİKe ait binanın alımı yapılmış
idi istinaf mahkemelerinde kullanılmak üzere, ancak üniversitenin orayla
ilgili vermiş olduğu bir rapor var. O rapor üzerine alternatif bir
bina arayışımız var. O da bulundu, şu anda orası
da kısa sürede hazırlanıp ocak-şubat ayları içerisinde
inşallah beraberce devreye alabileceğimiz noktaya getirilecek.
YILMAZ TANKUT (Adana) ÇUKOBİRLİKin binası ne
olacak Sayın Bakan? Kime verilecek? Onu soruyorum.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Bu arada, değerli
milletvekilleri, gene Sayın Ünlütepenin sorusuyla
bağlantılı olarak bir önceki celsede benim
olmadığım zaman diliminde bir soru tevcih etmiş Sayın
Ünlütepe. Orada da Sayın Ünlütepe iki şey soruyor. Bir tanesi:
Mesleğe tekrar kabul edilecek ihraç edilmiş hâkimlerin suçları
nelerdir? Bunları bize söyleyebilir mi? Kaç kişi bunlar? Bunu arz
edeceğim.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Meslekten ihraç edilenlerin
suç niteliğine göre dağılımı
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Bir de tabii, birçok
konuşmacı, hatip şunu sordu: Siz Anayasa
değişikliği esnasında 12 Eylül sürecinden hesap
soracağınızı söylediniz, darbecileri yargılayacağınızı
söylediniz. gibi. Niçin bunlarla ilgili herhangi bir şey
yapmıyorsunuz? Ve Sayın Ünlütepe buna özel bir soru daha sordu son
konuşmasında.
Değerli arkadaşlar, referandumdan tam iki ay önce, Vatan
gazetesi, 10 Temmuz 2010. Gazeteci Deniz Güçerle bir röportaj yapıyoruz.
Sayın Güçer soruyor: 12 Eylül darbecilerinin yargılanması ne
kadar mümkün? Sadullah Ergin cevap veriyor: Pakette Anayasanın geçici
15inci maddesinin metinden çıkarılmasını düzenleyen bir
madde var. Anayasamızda yüz karası olarak bulunan bir maddeydi.
Yirmi sekiz yıl önce Anayasamıza giren, darbe yapanların,
demokrasiyi askıya alanların, halk iradesini devre
dışı bırakanların hiçbir şekilde hesap
veremeyeceğini düzenleyen bu madde metinden çıkartılıyor.
Dediğiniz gibi Pratikte yansıması yoktur. şeklinde
eleştiriler gelebilir.
Tekrar Güçer soruyor: Evet, çünkü Kenan Evren artık
seksenini geçti mesela. Ben de cevaben şunu söylüyorum: Bu ilkesel
olarak çok önemli bir adım. Halk iradesine karşı
yapılmış bir darbenin lâyüsel oluşunu ortadan kaldıran
bir iradedir. Türk demokrasisinin geleceği açısından anlamlı
ve önemlidir.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Zaten fiilî olarak ortadan
kalkmış bir anayasa maddesi.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Tekrar soruyor
gazeteci: Kenan Evren yargılanır mı? Somut soruya geliyor.
Sadullah Ergin: Hukuk mevzuatımız ne kadar izin verir vermez, zaman
aşımı tartışmaları ne getirir ne götürür,
ayrı bir tartışma konusu
RASİM ÇAKIR (Edirne) Önergeye siz hayır dediniz
Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Ama Avrupa
Birliğiyle müzakereler yürüten, demokrasisini taçlandırmaya
çalışan bir Türkiyede, otuz yıl önce yapılmış
bir darbenin hukukunu, darbecileri koruyan bir maddenin muhafaza edilmesi
hiçbir şekilde izah edilebilir bir olay değildir. Benim bu konuya yaklaşımım
bu olmuştur.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Ben de sizinle aynı
düşüncedeyim Bakanım o konuda.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Bundan bir gün sonra
Sayın Ünlütepe Niçin bunu Bakan referandumdan önce söylemedi? diye sordu
kürsüden.
KAMER GENÇ (Tunceli) Benim sorularıma da cevap ver.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Ben de referandumdan
iki ay önce yapmış olduğum bir mülakatı gösteriyorum.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Peki, teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Bundan bir gün sonra
gene, 11 Temmuz 2010 günü, aynı mahiyette, Zaman gazetesinde
yapılmış bir mülakatım daha
yayımlanmıştır. Dolayısıyla, bunun
anlamını, önemini belirten bir değerlendirme olmuştur.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Bakan,
Zaman gazetesinin cümlelerini de okur musunuz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Zaman gazetesini okur musun
Sayın Bakan?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Okuyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Oku, oku!
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Ben sizinle aynı
düşüncedeyim ama Sayın Başbakan farklı. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Geçici 15inci
maddenin kaldırılması, 12 Eylül darbecilerine dava
açılamayacağı görüşleri var. Sizin bu konudaki
düşünceniz nedir?
KAMER GENÇ (Tunceli) Yahu, gidip millete söyleseydin.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sadullah Ergin:
Darbeyi yapanların hiçbir şekilde
yargılanamayacağını hüküm altına alan geçici 15inci
madde hâlâ bizim Anayasa'mızda korunuyor. Bunu ne kendi çocuklarımıza
ne de çağdaş dünyaya anlatabiliriz. Bu paketle geçici 15inci madde
Anayasa metninden çıkarılıyor. Darbeciyi yargılayabilecek
misiniz? Burada hukuk sitemimiz bunu değerlendirecektir. Önemli olan
millet iradesine, Parlamentomuza, demokrasimize darbe yapan anlayışın
Anayasa'nın koruması altında bundan böyle olmayacağı
gerçeğidir.
Bu da 11 Temmuz günü Zaman gazetesinde çıkan
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Dur, dur! Yok, yok, Bakan! Yok,
Bakan, gerçekleri söylemiyorsun.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Müsaade ederseniz
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Doğru söylemiyorsun!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Gazete kupürleri de
burada.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Doğru söylemiyorsun Bakan,
burada belge! Belge burada, doğru söylemiyorsun!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Değerli arkadaşlar,
onu siz kendiniz
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Doğru söylemiyorsun! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
Sayın Başkan
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, bu
saygısızlığa son verin, böyle bir şey olmaz.
BAŞKAN Sayın Öztürk
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) 11 Temmuz tarihli
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Doğru söylemiyorsun!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Üslubunuza dikkat
edin.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Doğru söylemiyorsun, belge
burada! Doğru söylemiyorsun! Doğruları söylemiyorsun!
BAŞKAN Sayın Öztürk
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
Sayın Bakana Cevap veriniz. dedi. Sayın Bakan
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) 11 Temmuz tarihli
gazetedeki mülakatım budur.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Anayasada yapılacak
değişiklikle 12 Eylülü yapanlardan hesap soracağız. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
yapılan yakışıksız bir hareket.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Kaman mitingindeki
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Ben Zaman
gazetesindeki mülakatımı söylüyorum
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.14
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.27
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 30uncu Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
574 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkanım, ben soru
sordum, benim bir soruma cevap vermedi. Benim sorduğum sorular
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Yazılı verecek.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya bir konuşmayın be! Sizi mi
dinleyeceğim? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, siz
karışmayın lütfen, gecenin bu saatinde ne olur.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, ben dedim ki Yargıtaydan
gelen şu anda 4 tane asıl üye var. Kulakları sağır
değil herhâlde orada beni dinleyen kişinin. Dedim ki bu 4 üye
asıl üyedir, bunların her birisine, aslında 3 üyeye
Anayasanın geçici 19uncu maddesiyle getirilen yan gösterge
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Efendim, soru-cevap
kısmı geçti, lütfen müdahale eder misiniz.
BAŞKAN Sayın Bahçekapılı, ben
arkadaşımızı dinleyeyim, cevabını vereceğim.
Lütfen, ne olur
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, yani çok açık
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Bahçekapılı, izin verir misiniz, Sayın Kamer Genç
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sakin olursak, usuletle,
suhuletle meseleleri götürürüz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Soru-cevap
kısmı geçti
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen kimsin yahu, benim sözümü kesiyorsun!
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Sen kimsin!
BAŞKAN - Sayın
Genç, bakın
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Sen kimsin? O, Grup Başkan
Vekili
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben de milletvekiliyim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Bahçekapılı, izin verir misiniz
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır milletvekiliyim, soru soruyorum,
orada iktidar sırasında oturan kişi, aciz adamsa benim
sorularıma cevap vermesin, çıksın gitsin oradan. Böyle bir
şey olmaz!
BAŞKAN Süre bitti.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Allah Allah, sen git o zaman!
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama Sayın Başkan, bizim
sorularımıza cevap verdirmek zorundasınız. Benim
sorularıma niye cevap vermiyor?
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Allah Allah, yazılı
cevap verecek.
KAMER GENÇ (Tunceli) Vermedi efendim, yazılı
vereceğini de söylemedi!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Yazılı
vereceğim.
BAŞKAN Süre bitti, hepiniz çok heyecanlandınız,
ben de ara verdim, şimdi yazılı vereceğini söylüyor
Sayın Bakan
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, dili yoksa, orayı terk etsin
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Sana ne, sen kimsin de terk
edecek?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Soru-cevap
kısmı bitti Sayın Başkan..
KAMER GENÇ (Tunceli) Benim sorularım çok açık ve net:
İdari yargıdan, adli yargıdan 10 tane Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu üyesi var
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Şimdi, Sayın Genç, konu
anlaşıldı, Sayın Bakan da çok acil bir şekilde cevap
verecek size.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Yazılı cevap
verir, böyle bir usul yok ki! Ama böyle bir usul yok efendim.
BAŞKAN - E, ne yapalım?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Diğer kısma
geçin lütfen.
BAŞKAN - Geçiyoruz
KAMER GENÇ (Tunceli) Niye itiraz ediyorsunuz? Acaba
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanın
yönetimine niye müdahale ediyorsunuz canım?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Bahçekapılı, siz Sayın Bakanın koruyucusu musunuz?
Sayın Bakan kendisini savunamıyor mu?
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ben sadece İç
Tüzükü uyguluyorum burada.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkana saygısızlık ediyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Meclis Başkan Vekili varken
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Meclis Başkan Vekiline ne talimatı veriyorsunuz?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ben İç Tüzükü
korumak mecburiyetim var burada, İç Tüzükü uygulamak
Ben talimat
vermiyorum, sadece..
BAŞKAN - Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.29
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 23.35
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 30uncu Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
574 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan, Genel Kuruldaki gürültü ve kavga nedeniyle birleşime ara
verdiniz. Daha sonra birleşimi açtınız, gürültü ve kavga devam
ediyordu, bu nedenle birleşimi kapatmadınız, tekrar ara
verdiniz. İç Tüzükün 68inci maddesine göre, ikinci kez tekrar
birleşime ara vermeniz mümkün değil, birleşimi kapatmanız gerekiyordu.
Şu anda, İç Tüzükün 68inci maddesine göre birleşime devam
etmemiz mümkün değil. Ben birleşimi kapatmanızı talep
ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, efendim, benim
sorularıma da cevap vermedi hâlâ.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
İç Tüzük 68inci madde
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkanım, benim
sorularıma cevap verilmedikten sonra, olmaz böyle efendim.
BAŞKAN Sayın Genç, yazılı vereceğini
söyledi. Ne yapabilirim başka?
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, birleşimi kapatın.
BAŞKAN Lütfen, siz susarsanız, ben Sayın
Elitaşı dinleyeceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) . Milletvekilinin sorularına cevap
vermeyen bir Hükûmet olur mu efendim?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekli uyarıyı yaptı
Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Elitaşı dinleyeceğim.
Sizi dinledim Sayın Hamzaçebi.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Başkanım, İç Tüzükü
bir değerlendirin, 68i değerlendirin.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan, İç Tüzük 68in ikinci fıkrası gayet açık
efendim.
BAŞKAN Beyefendiyi de dinleyeceğim. İtiraz
mı var?
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) İç Tüzük 68 gayet açık.
BAŞKAN Olabilir. Beyefendiyi de dinleyeceğim. Buna
mâni bir İç Tüzük maddesi var mı?
Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
İç Tüzük 68inci madde açık
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bizi de dinleyin Sayın
Başkan o zaman, niye dinlemiyorsunuz?
BAŞKAN Olur, sizi de dinlerim, hep dinliyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hep iktidarı mı
dinleyeceksiniz?
BAŞKAN Sayın Öztürk, biraz evvel Sayın
Hamzaçebiyi dinledim, ondan evvel Sayın Gençi dinledim. Yani
haksızlık ediyorsunuz, gerçekten haksızlık ediyorsunuz.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
İç Tüzük 68inci madde açık. İç Tüzük 68inci maddeye göre,
burada oturumun huzuru ve devam etmesi konusunda Başkanlık gerekli
ihtimamı gösterdikten sonra ayağa kalkarak Genel Kurulda ihtarda
bulunması gerekir. Kavga ve gürültü bitmediği takdirde Oturuma ara
vereceğim. der, bir saatten fazla olmamak üzere oturuma ara
vereceğini ifade eder.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) On dakika ara verdi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama siz burada Oturumu
kapatıyorum. diye çıktığınızdan dolayı
İç Tüzükün 68inci maddesinin birinci fıkra hükmüne göre ihtar
yapmadınız, oturuma ara verdiniz. 68/1e göre kavga nedeniyle oturuma
ara verdiğinizi ifade etmediğinizden dolayı İç Tüzük 68/2
uygulanmaz efendim. (CHP ve MHP sıralarından Hayır, hayır
sesleri, gürültüler)
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Neden dolayı ara
verdi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Oturuma devam etmeniz
gerekiyor.
YILMAZ TANKUT (Adana) Niye ara veriyor o zaman?
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır Sayın Başkan,
yanlış söylüyor efendim.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Niye ara verdi
Sayın Elitaş?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
burada sizin takdiriniz vardır efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Siz ara verme gerekçesini söylemediniz ki
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Söylediniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, ara vermek için bir
gerekçe göstermeniz lazımdı. Ara vermenizin nedeni de kavga,
gürültüydü efendim.
AHMET YENİ (Samsun) Sen ne karışıyorsun?
KAMER GENÇ (Tunceli) Ara vermeniz için bir neden yoktu
Sayın Başkan. Ara vermeniz için bir gerekçe, sadece buradaki kavga,
gürültüydü efendim.
BAŞKAN Sayın Genç, belki başım
dönmüştür, ben bir insanım. Belki kişisel bir nedenle ara
verdim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Alkışlamayın
arkadaşlar
BAŞKAN Böyle böyle konuşuyorsunuz da
Bir saniye
(Gürültüler)
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Bu şartlarda Genel Kurulun devam
etmesi mümkün değil.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Genel Kurul çalışamaz
efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Oturuma ara vermek için bir gerekçe
olması lazım. Burada gürültü vardı, kavga vardı. Onun için
ara verdiniz.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Genel Kurul devam edemez efendim,
İç Tüzük çok açık efendim.
BAŞKAN İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan
BAŞKAN Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
27nci madde üzerinde üç önerge vardır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, benim
sorularım ne olacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan, ben 68inci maddeye göre görüşümü ifade ettim.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, dinledim
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Ama bakın, siz
hiçbir cevap vermeden Oturuma devam ediyorum. diyorsunuz, buna
hakkınız yok efendim.
BAŞKAN Peki, o zaman cevap vereyim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan, lütfen, ben usul tartışması açmak istiyorum tutumunuz
hakkında.
BAŞKAN Peki, olur. Hayhay.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Başkanım, cevap verin.
Nedir peki?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Aleyhte söz istiyorum.
BAŞKAN Tamam, siz aleyhte
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben de aleyhte istiyorum efendim.
BAŞKAN Lehte isteyen var mı?
SUAT KILIÇ (Samsun) Lehte Sayın Başkan.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Lehte söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Gürültü ve kavga nedeniyle
İç Tüzükün 68inci maddesine göre ikinci kez birleşime ara vermek
yerine, birleşimi kapatması gerektiği hâlde kapatmaması
nedeniyle Oturum Başkanının tutumu hakkında
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Sayın Başkanın
yönetimine öteden beri güvenirim, objektif, tarafsız,
bağımsız yönetir, bunda hiçbir zaman tereddüdüm yoktur, bugün de
tereddüdüm yok. Sanıyorum, İç Tüzükün 68inci maddesi o telaş
içerisinde biraz gözden kaçtı, bir farklı niyet olduğu
kanaatinde değilim. Sayın Başkana bu fırsatı bana
verdiği için teşekkür ediyorum.
Konu, aslında iktidarın ve iktidar partisi grubunun
yanlış tutumundan kaynaklanıyor. Önemli bir yasa
tasarısını görüşüyoruz.
Arkadaşlarımızın soruları oluyor, bu sorulara yönelik
Sayın Bakanın açıklamaları oluyor, zaman zaman gergin
konuşmalar da olabiliyor, iktidar partisi sözcüleri, grup başkan
vekilleri buna yönelik açıklamalar da yapıyorlar ama işin
esasına yönelik olarak temel konularda, İktidarın 12 Eylül
referandumu öncesinde referandum meydanlarında söylediği söylemlerin
aksine bir söz burada ifade edilince, ister istemez
arkadaşlarımız, grubumuz tepkisini ifade ediyor.
Şimdi, ben, Sayın Bakanı hayretle izledim.
Sayın Bakanı hayretle
derken Sayın Bakan
konuşmalarında tutarlı olabilir. Şimdi, 12 Eylül
referandumu öncesinde Sayın Başbakanın referandum
meydanlarında halka sunduğu şuydu: 12 Eylül darbecilerinden
hesap soracağız. Ta 27 Mayısa kadar götürdü hatta, Aydın
mitinginde bir beyaz gömlek, beyaz kıyafet giyerek, Adnan Menderesin
idamını hatırlatarak Aydınlılardan hayır oyu
istedi. (AK PARTİ sıralarından evet oyu istedi sesleri)
RASİM ÇAKIR (Edirne) Grup toplantısında ağladı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Evet oyu istedi.
12 Eylülün acılarını istismar etti, kürsülerden,
12 Eylülde idam edilen bazı gençlerin mektuplarını okudu,
duygusal ortamlar yarattı.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Tahrif ederek okudu.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bütün bunlar 12 Eylül
darbesinden, o darbecilerden hesap sormak içindi, referandum meydanlarında
bunu kullandı. Sayın Başbakan, büyük bir popülizm yaptı,
hâlâ yapıyor. Popülizm şudur: Popülizm yapan kişi kendisini
geniş halk kitleleriyle özdeşleştirir, onun yerine koyar,
mağdur konumuna koyar ve iktidar hegemonyasına, iktidar seçkinlerine
saldırır. Sayın Başbakan, sekiz yıldır, dokuz
yıldır bunu yapıyor. Bir iktidar seçkinleri var, iktidar
hegemonyası var, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu mağdur, parti
mağdur. Siz hiç fakirin sofrasında soğuk çorbaya
kaşık salladınız mı? diyordu bir
konuşmasında, çok iyi hatırlıyorum, çok güzel ama
Sayın Başbakan, siz dokuz yıldır iktidardasınız,
o soğuk çorbayı hâlâ ısıtamadınız mı? Hâlâ
mağdur
(CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, Sayın Bakan diyor ki: Ben, 12 Eylül
darbecilerinden hesap sorulacağını hiçbir zaman söylemedim.
Olabilir, Sayın Bakanın söylemleri tutarlı mı değil
mi, ben bunu takip etmiş değilim. Burada bunu söylüyorsa bunu kabul
ederim, aksine elimde bir şey yok. Belki aksine elinde başka
dokümanı, belgesi olan arkadaşlar varsa başka bir şey
söyleyebilir, onların söz hakkını da burada
sınırlamış olmayı istemem. Ama, Sayın
Başbakan 12 Eylül darbecilerinden hesap soracağız. dedi. Bunun
adı: Amaca varmak için her yol mübahtır.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Toplumu kandırdı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Siyaset teorisindeki
adı budur, AKP terminolojisindeki adı takiyedir. Bu, bugün ortaya
çıkmıştır, Sayın Adalet Bakanının
açıklamalarıyla bugün ortaya çıkmıştır.
Değerli arkadaşlar, biraz önceki yani akşam
yemeği için ara verilmeden önceki oturumda Türkiye demokrasiye mi
gidiyor? Türkiye daha demokratik bir Anayasaya mı sahip oluyor?
şeklindeki tartışmalar üzerine ve çeşitli başka
değerlendirmeler üzerine, bu kürsüden bir şey söyledim, onu biraz
daha açmak istiyorum. Siz, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmeti olarak Darbecilerden hesap
soracağız. diyorsunuz, sadece 12 Eylülle sınırlı
değil. 12 Eylülden hesap soramayacağınız bugün ortaya
çıktı Sayın Bakanın açıklamalarıyla ama sizin
iktidar döneminizden sonra, ordu içinde darbe hazırlığı
yapmış olan her kim var ise, bu iddia ile o kişiler bugün
yargılanıyor. Bunlara hiçbir itirazımız yok. Orduda darbeyi
düşünen, darbe için hareket eden, buna teşebbüs eden, buna
teşebbüs planlarını yapan ne kadar komutan varsa, derhâl emekli
edilmeli, yargı önüne çıkarılmalı, savcılar onlar
hakkında takibat açmalı.
HASAN KARA (Kilis) Hoş geldiniz! Hoş geldiniz!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Ama, ben şunu
merak ediyorum değerli arkadaşlar: 12 Eylüle gidiyorsunuz Hesap
soracağız. diyorsunuz, iktidar döneminizdeki darbe
düşünmüş olan komutanlardan hesap soruyorsunuz, yargı hesap
soruyor, ta 27 Mayısa gidip gerekirse Adnan Menderes döneminin
acılarını söylüyorsunuz, onları kullanıyorsunuz.
Yakın tarihimizde iki tane darbe var: Birisi 28 Şubat. Bunlar darbe
düşünenler falan değil, darbenin kendisi 28 Şubat. Hükûmet
değişti.
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Geliyor, geliyor; o da geliyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Hükûmet
değişti. Acaba 28 Şubattan neden hesap soramıyorsunuz? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
28 Şubat bir darbedir, Türkiyede hükûmet
değişmiştir. 27 Nisan e-muhtırası bir darbedir,
Türkiye erken seçime gitmiştir, cumhurbaşkanı
seçilmemiştir, Parlamento erken seçim kararı almıştır.
Peki, neden siz bunlardan hesap soramıyorsunuz? Cevabını
vereyim: Çünkü siz 28 Şubat paşalarından icazetlisiniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
HASAN KARA (Kilis) Bunu ispat edemezseniz
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Oradan icazet
alınarak kuruldunuz. Sizin kurucularınız 28 Şubat
paşalarına gidip Biz Erbakan Hoca gibi düşünmüyoruz. O bizim
yolumuzu böyle açmazlara sürükledi. Biz öyle değiliz, bizi lütfen
ayrı düşünün. diye paşalardan icazet aldı.
HASAN KARA (Kilis) Bu söylediklerinizi ispat edemezseniz
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Onun için 28
Şubata dönüp hesap soramıyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
HASAN KARA (Kilis) Bu söylediklerinizi ispat etmek zorundasınız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bakın, ben bir
şey söylüyorum: Darbe orada işte, darbe orada, darbeye niye hesap
soramıyorsunuz? Neden savcılar harekete geçemiyor?
RASİM ÇAKIR (Edirne) Onlar çünkü 12 Eylülün devamı,
12 Eylülün yavrusu!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) 27 Nisan
e-muhtırasını veren Genelkurmay Başkanına neden hesap
sormak yerine ona devlet şeref madalyasını verdiniz? Hangi
ittifaktır, hangi uzlaşmadır sizi o iki darbeyle beraber
yaşamaya mecbur bırakan? Onun için, Bu Anayasa
değişikliğiyle Türkiyeye demokrasi getirdim. iddiasından
lütfen vazgeçin.
Demokrasinin temeli kuvvetler
ayrılığıdır. Siyasi liberalizmin babaları, Thomas
Hobbes, John Locke, bunlarla başlar bu tartışma Montesquiou bunu
kurumsallaştırır, Fransız İnsan ve Yurttaş
Hakları Bildirgesinin 16ncı maddesinde bir insanlık ideali
olarak yerini bulur. Hakların güvence altına
alınmadığı, kuvvetler ayrılığının
bulunmadığı toplumlarda anayasa yoktur. Şeklen
anayasanız olabilir ama kuvvetler ayrılığını
zedeliyorsanız, yargıyı hükûmetin kontrolüne almaya
teşebbüs ediyorsanız, istediğiniz kadar Özgürlükçü anayasa
yaptım. deyin, yapmış olmazsınız. Biz bu Anayasaya
Hayır. derken, Türkiye'nin yeni ve özgürlükçü bir anayasaya sahip olma
fırsatını elde etmesini istiyorduk, 12 Eylül darbe
Anayasasını savunmuyorduk. O bir darbe Anayasasıdır, onun
daha değişmesi gereken hükümleri vardır. Türkiye o Anayasaya
sığamaz. Arkasında yüzde 93lük bir halkoyu olması onu
meşru kılmaya yetmiyor, Anayasa meşru olarak hazırlanmamıştır
çünkü.
HALUK İPEK (Ankara) Beraber değiştirelim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) 27 Mayıs
sonrasındaki 61 Anayasasında olduğu gibi, o da meşru bir
anayasa değildir.
HALUK İPEK (Ankara) Beraber değiştirelim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Halkın
katılımının olmadığı bir anayasa
hazırlama süreci sonucunda ortaya çıkan anayasa meşru
sayılamaz, demokratik bir anayasa değildir.
HALUK İPEK (Ankara) Beraber değiştirelim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Şimdi, iktidarlar
zaman içerisinde yıpranırlar, tahammülleri azalır. Dokuzuncu
yıldasınız, tahammülünüz azaldı, muhalif seslere
tahammülünüz yok. En küçük bir öğrenci gösterisinde şiddete
başvuruyorsunuz. Dünyanın bütün ülkelerinde, bütün
toplumlarında, küçük eylemci gruplar, seslerini duyurmak için
birtakım hareketler, birtakım eylemler yaparlar. Yoksa, sadece
bildiri okusalardı seslerini duyuramazlardı. Buna karşı
polisin, devletin, demokratik güçlerin, kurumların yapması gereken,
şiddetle mukabele etmek değildir, tam tersine, ölçülü mukabele
etmektir çünkü demokrasilerde şiddet kullanma tekeli devletindir. Devlet,
bu tekeli, bu gücü kötüye kullanamaz. Ölçüsüz bir güç
kullanılmıştır.
Şimdi, neden Yıldız Üniversitesindeki öğrenci
olayları, İstanbuldaki öğrenci olayları, Siyasal Bilgiler
Fakültesindeki öğrenci olayları peş peşe cereyan ediyor?
Bunlara tepkiyle yaklaşmak yerine, anlayışla
karşılamak gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Sayın
Başkan, tekrar, bana söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Tutumunuz aleyhinde söz istemem oturumu kötü yönettiğiniz anlamına
gelmez. Bir konuşma fırsatı olarak da bunu değerlendirdim.
Çok teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) Oldu mu şimdi? Usul hakkında en
ufak bir şey söylemediniz.
BAŞKAN Lehte
konuşmak üzere Sakarya Milletvekili
Sayın Ayhan Sefer Üstün, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) Sayın Hamzaçebi, usul hakkında en
ufak bir şey söylemediniz, en ufak! Bir hakkı istismar ettiniz!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Onu da siz söyleyin,
yani eksik bıraktıklarımızı siz söylersiniz.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) Siz bir hakkı istismar ettiniz!
KAMER GENÇ (Tunceli) İstismar eden sizsiniz!
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Siz bütün memleketi
istismar ediyorsunuz!
BAŞKAN Ne olur sayın milletvekilleri, çok rica
ediyorum sizden
Geç vakit olduğunu biliyorum, yoruldunuz, gerildiniz, ben
de yoruldum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkanım, biz burada
parya mıyız? Yani, olur mu bir milletvekili
BAŞKAN Sayın Genç
Allah rızası için dedim ya, ne olur
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır efendim, milletvekili bu kadar
çalışır mı efendim?
BAŞKAN Ya, ne olur
Rica ediyorum sizden
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, Meclis
Başkanlığı milletvekillerinin
sağlığını korumak zorunda. Biz kaç gündür bu saate
kadar çalışıyoruz. Meclis Başkanlığı Tayyip
Erdoğanın emrinde midir yani? Böyle bir şey olmaz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Yapmayın
Ya, sonuç itibarıyla devam
ediyorsak
KAMER GENÇ (Tunceli) Olmaz efendim
BAŞKAN Sayın Genç, oturur musunuz lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Hayır Sayın Başkanım, oturmuyorum.
BAŞKAN Lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Oturmuyorum. Niye oturmuyorum? Bizim sağlığımızı
tehlikeye sokuyorsunuz efendim.
BAŞKAN Sayın Üstün, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bizim hayatımızı tehlikeye
sokuyorsunuz Sayın Başkan. Yahu! olur mu ya?
BAŞKAN Buyurun Sayın Üstün.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) Sayın Başkanım
KAMER GENÇ (Tunceli) Her gün saat onda gel, ondan sonra yirmi
dörde kadar çalış. Böyle bir şey olmaz yahu!
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın
Başbakan kuliste bekliyor, bunlar da burada nöbet bekliyor. Başbakan
kuliste
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkanım, Meclis
Başkanlığı bizim sağlığımızı
düşünmek zorunda efendim.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) Sayın
Başkanımızın tutumu İç Tüzüke uygundur.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Olmaz efendim, Meclis
Başkanlığı benim sağlığımı
düşünmek zorunda. Benim soruma cevap vermedi efendim.
BAŞKAN Aleyhte, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) O hiç susmuyor ki zaten.
BAŞKAN Rica ediyorum
Rica ediyorum sayın
milletvekilleri
AHMET ERSİN (İzmir) Ama siz de biraz adaletli olun
Sayın Başkanım. Adaletli olun biraz.
BAŞKAN Peki, nasıl adaletli olayım? Öneriniz
nedir?
HALUK İPEK (Ankara) Laf olsun diye söyledi.
BAŞKAN Yani, öneriniz nedir?
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Meclisi kapatmanız
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bir İç Tüzükü var, bu İç Tüzükün 68inci
maddesinde
Meclisin yönetimi İç Tüzüke göre yapılır. 68inci
madde de
Biraz önce bu Mecliste sorular sorulunca Hükûmet sırasında
oturan kişi, zat, bizim sorularımıza cevap vermedi. Sorularımıza
cevap vermek zorunda. Hakkı da yok. Orada oturduğu an benim
sorularıma cevap vermek zorunda. Biz milletvekiliyiz. Biz kendi özel
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Cevap verecek.
KAMER GENÇ (Devamla) Vermedi efendim. Kulağın duydu
mu?
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Yazılı vereceğim. dedi.
KAMER GENÇ (Devamla) Demedi. Yahu! tutanaklara bak.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Siz duymuyorsunuz demek
ki.
KAMER GENÇ (Devamla) Sen duymuyorsun, senin kulağın
sağır, benim kulağım sağır değil. Yani istersen
tutanağa bak.
Sayın Başkan, yani böyle şey olur mu? Bir defa,
burada, o sırada oturan insanlar, zatlar, milletvekillerinin
sorularına cevap vermek zorundalar. Sorularıma cevap vermiyor. Peki,
beni niye buraya halk seçmiş milletvekili olarak göndermiş? Ben
ısrar ettim
AKP sıralarında o yandankapılı mı,
Bahçekapılı diye bir arkadaşımız vardı
Bilmiyorum yani
.
AYHAN YILMAZ (Ordu) Çok ayıp ama
KAMER GENÇ (Devamla) Ne ayıbı ya? Oradan müdahale
ediyor bana, diyor ki
ASIM AYKAN (Trabzon) Ama böyle konuşma olmaz Sayın
Başkan!
BAŞKAN Sayın Genç, üslubunuzu lütfen düzeltin.
KAMER GENÇ (Devamla) Ama Sayın Başkanım,
bakın
BAŞKAN Anladım da
KAMER GENÇ (Devamla) Ama şöyle bir şey olmaz ki...
BAŞKAN - Şimdi, bakın, konuşuyorsunuz, ona
itirazım yok
KAMER GENÇ (Devamla) Ondan sonra, Mustafa Elitaş bana orada
laf atıyor, sataşıyor. Ben de bunun üzerine
Konuşma devam
ederken zatıaliniz oturuma ara verdiniz. Oturuma hangi sırada ara
verilir? Ya karar yeter sayısı yok ya ondan sonra yoklama yapılır,
toplantı yeter sayısı yok, o nedenle ara verilir.
Şimdi, siz, tabii ki o gürültü ve kavgadan dolayı ara
verdiniz. Ondan sonra ara verince de
Geldiniz, yine o gürültü ve kavga
Hâlâ
benim sorularıma cevap verilmediği için o tepkim devam etti.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Cevap vereceğini
söyledi size.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, bu durumda, İç Tüzüke
göre, sizin birleşimi kapatmanız lazım. Birleşime devam
ettiğiniz zaman, bu gerilim içinde, bundan sonra büyük bir kavga olursa
bunun sorumluluğu size ait olur Sayın Başkanım. Yani o çok
önemli. Yani size saygımız sonsuz ama görüyorsunuz ki burada çok
böyle özel bileğilenmiş, Tayyip Beyin gözüne girmek için, seçimin
yaklaştığı bu sırada Tayyip Beyin gözüne girmek için
burada hazır, kavga yapmaya çalışan bir güçler var.
Şimdi, burada, bizim düşüncelerimize karşı en
makul
Yani öyle bir kanun var ki burada, hakikaten Türkiyenin yargı
sistemini yakından ilgilendiren bir kanun. Bu yargı sistemini bu
kadar yakından ilgilendiren bir kanunda biz milletvekili olarak
düşüncelerimizi söylediğimiz zaman maalesef AKP Grubundan çok sert
tepkiler geliyor.
Şimdi, Tayyip Bey Adnan Menderesi hep örnek veriyor.
Şimdi, Adnan Menderesi kendisine örnek alıyor. Şimdi,
değerli milletvekilleri, her yerde söylüyor. Adnan Menderes kim biliyor
musunuz? Adnan Menderes, kendisi Başbakanken, İstanbul Emniyet
Müdürünü Bitlise tayin edip, gidip de o kişinin karısıyla
ilişki kurup tekrar onu
(x) (AK PARTİ sıralarından
Ayıp ayıp! sesleri, gürültüler)
BAŞKAN Sayın Genç
Sayın Genç, yapmayın.
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Utan, utan!
KAMER GENÇ (Devamla) Hayır efendim! Eğer varsa ailesi
benim aileme şey etsin.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Sayın Başkan,
lütfen
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
KAMER GENÇ (Devamla) Arkadaşlar, bu aynen yazılı.
Yani ondan sonra tekrar o zatı İstanbul Emniyet Müdürlüğüne
getiren bir kişi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Genç, üslubunuzu düzeltin lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, böyle bir şey olur mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç, bir saniye
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi bakın, size bu tarihî
gerçekleri söylüyorum.
BAŞKAN - Sayın Genç, lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
İç Tüzük 67yi uygulamanızı istirham ediyorum.
BAŞKAN Lütfen Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla) Ayrıca bu kişi, 1958-59da ne
yapmıştır?
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen üslubunuzu düzeltin.
KAMER GENÇ (Devamla) Özel bir yetki kanunu
çıkarmıştır muhalefeti susturmak için. Dikta rejimini
kurmaya
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Yazıklar olsun sana!
Yaşından utan!
KAMER GENÇ (Devamla) E, şimdi, Tayyip Bey de bu kişiyi
kendisine rehber alıyor. Böyle bir kişiyi kendisine rehber alan
Tayyip Beyin de düşüncesi ortada.
Şimdi, dolayısıyla, bizim burada çıkıp
da
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) CHP zihniyeti bu!
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu, konuşurken, ben milletvekiliyim,
düşüncelerimi söyleyeceğim arkadaşlar. Yani siz şimdi beni
susturmak mı istiyorsunuz? Tamam, ben bir kişiyim
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) CHP bile kusacak sizi.
KAMER GENÇ (Devamla) Bakın, ben size gerçekleri söylüyorum.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bakın, tarihi
bilmiyorsanız okuyun yahu, gazeteleri okuyun! Yazmadı mı, Adnan
Menderesin
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Yaşından utan be
adam!
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, olay
BAŞKAN Sayın Genç
Sayın Genç
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) Bu kadar terbiyesizlik
olmaz!
KAMER GENÇ (Devamla) Ben gerçekleri söylüyorum, gerçekleri;
şey ediyorsunuz. Dolayısıyla
(x) Bu ifadeye ilişkin
açıklama bu Tutanak Dergisinin 476ncı sayfasında yer
almıştır.
BAŞKAN İç Tüzükün 67nci maddesini okuyorum: Genel
Kurulda kaba ve yaralayıcı sözler söyleyen kimseyi Başkan
derhal, temiz bir dille konuşmaya, buna rağmen temiz bir dil
kullanmamakta ısrar ederse kürsüden ayrılmaya davet eder.
Lütfen üslubunuzu düzeltin, selamlayın ve
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, Sayın Başkanım,
kısaca söylemek gerekirse, bugünkü, bu, hakikaten kızgın -ülkenin
yararına çok önemli bir yasa tasarısı- bu kadar
ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) Deminki konuya devam et.
KAMER GENÇ (Devamla)
moral bozukluğu olan bir parlamentoda
bunu devam ettirmek bence çok zor. Ama siz de, bunun şartları da
müsait, İç Tüzük şartları teşekkül etti
Buna göre
birleşimi kapatmaz, devam ederseniz, bundan sonra gelecek olayların
sorumlusu siz olursunuz.
Saygılar sunuyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, zannederim
burada geri alınması gereken sözler var rahmetli Adnan Menderes hakkında.
Lütfen Sayın Grup Başkan Vekilinden de rica edelim ve bir Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanı hakkında bu tip şeyleri kürsüden dile
getirmek Meclisin mehabetine uymuyor. Onların
saygınlığını korumak da bu Meclisin görevidir,
milletvekillerinin şerefli görevidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Dolayısıyla bu muhakkak
geri alınmalıdır. İstirham ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Geriye alınacak bir şey yok ki.
OKTAY VURAL (İzmir) - Bunların kürsüde dile getirilmesi
bu Meclise de hakaret olur.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan
BAŞKAN Nedir konu?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Kamer
Gençin rahmetli Adnan Menderesle ilgili konuşmasıyla ilgili bir
kısa açıklama yapmak istiyorum efendim.
BAŞKAN Ama siz yapamazsınız. Geri alacaksa, Sayın
Genç alacak.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Grup adına
yapacağım efendim, yanlış izlenim doğdu.
BAŞKAN- Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- Trabzon Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, merhum Başbakan
Adnan Menderesin özel hayatına dair ifadelerine ilişkin
açıklaması
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon)
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum. Rahmetli Adnan Menderes
Türkiyede seçimle gelmiş olan ilk başbakanımızdır.
Maalesef bir darbe sonucu hayatını kaybetmiştir. Darbenin
siyasete indirdiği önemli bir darbedir diyelim ve 3, Sayın
Başbakan ve sayın bakanların ölümü gerçekten Türkiye demokrasisi
için bir kara lekedir. Sayın Değerli Adnan Menderesin özel
hayatı bizim ilgi alanımıza girmez, o kendisiyle Allah
arasında bir konudur, bizim ilgi alanımıza girmez. Biz
Sayın Menderesin Demokrat Parti dönemini değerlendirebiliriz, siyasi
uygulamalarını bu kürsüden değerlendirebiliriz, başka
olayları değerlendiririz ama özel yaşamına ilişkin bir
değerlendirmeyi, o tip iddiaları burada dile getirmeyi ben
doğrusu şık bulmuyorum. Sayın Genç kendi kişisel
düşüncesini ifade etmiştir. O olayların doğruluğunun
yanlışlığının tartışılacağı
yer burası değildir. Bunu ifade etmek için söz aldım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Lehte, Yozgat Milletvekili Sayın Bekir
Bozdağ.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
(Devam)
1.- Gürültü ve kavga nedeniyle
İç Tüzükün 68inci maddesine göre ikinci kez birleşime ara vermek
yerine, birleşimi kapatması gerektiği hâlde kapatmaması
nedeniyle Oturum Başkanının tutumu hakkında (Devam)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; açılan usul tartışmasında
Başkanlık Divanının tutumu lehinde söz aldım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önemli bir konuyu müzakere ediyoruz. Tabii, herkes olanı
biteni seyrediyor burada. Neler oluyor, kim, neyi söylüyor, hangi üslubun
içerisinde, hangi ahlaki gerekliliklerle ifadeler kullanıyor, bunu
hepimiz, bütün milletimiz seyrediyor. Ben gerçekten bu kürsüden söylenenlerden
dolayı milletim adına, şahsım adına, bu yüce Meclis
adına son derece utandım, son derece mahcup oldum. Rahmetli
Menderesin ruhu önünde saygıyla eğilirken, ondan, ailesinden,
yakınlarından, bütün akrabalarından, onlar özür dilemesin, ben
özür diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu
çatının altında böylesi bir saygısızlık
yapıldı, ben özür diliyorum. Ben özür diliyorum ve bu kürsülerde, bu
ülkede Başbakanlık yapmış, bu ülkede taşın üstüne
taş koymuş insanlara iftiraların hakikat gibi sunulması
kadar verecek bir yara bulunamaz. Rahmetli Menderesin hangi şartlar
altında asıldığını, hangi uyduruk mahkeme
kararlarıyla, hangi anayasa, hukuk, hak, adalet ayaklar altına
alınarak, Çocuk Davası, Bebek Davası denerek bütün iftiralar
sırtına yüklenerek nasıl idam edildiğini tarih biliyor.
Onun için, o idam kararı verenler, o kararları savunanlar, onun
altına imza atanlar toplumun huzuruna çıkıp Ben bu kararı
veren hâkimim., İddianameyi düzenleyen savcıyım., Bunu
isteyen komutanım. diye utanmadan toplumun içinde gezemiyorlar.
Çocukları bile babalarına aidiyetlerini ifade edemiyorlar
mahcubiyetten, utançlarından dolayı ama başkaları bunu
hissetmiyorsa benim söyleyecek hiç ama hiçbir sözüm yok. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ben daha önce de söyledim, benim burada söylenen bazı
şeylere cevabım çok, şu kürsüde ben bunlara öyle bir cevap
verirdim ki, orada sen de oturamazdın, hiç kimse oturamazdı ama benim
edebim, bu grubun edebi buna müsaade etmez. Bakıyorum
insanlığıma, söyledim önce, cevap yok. Ahlakıma
bakıyorum, yok ve onun için de diyorum ki: Tarihe, milletimizin
vicdanına havale ediyorum.
Bu Meclisin bir üyesi olarak, bir vekili olarak milletin, bu
millete büyük hizmetler yapmış büyük bir devlet adamına
yapılan iftiralardan, bu kürsüden dile getirilmiş ve bizlerin bu dile
getirilişe mâni olamayışımızdan dolayı ben AK
PARTİ Grubu adına, bu yüce Meclisin bütün vekilleri adına, şahsım
adına bir kez daha Rahmetli Menderesin manevi şahsiyeti huzurunda ve
değerli ailesinden özür diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Allah onları da biliyor, bizi de biliyor, herkesi
biliyor, bildiği gibi yapacaktır.
Peki, geleceğim ikinci noktaya, o da İç Tüzük 68. Peki,
ne var oraya baktığınızda? Okumak istiyorum, diyor ki:
Başkan, görüşmeler sırasında gürültü veya kavga çıkar
-gürültü çıkacak veya kavga çıkacak- ve bu nedenle çalışma
düzenini kuramazsa -çalışma düzenini de kuramıyor- o zaman
kürsüde ayağa kalkacak; sonra, toplantıya ara vereceğini ihtar
etmek suretiyle çalışmaları devam gayreti gösterecek.
Şimdi, Başkan gürültü ve kavga çıkınca
ayağa kalktı mı? İhtar etti mi? Etmedi.
Çalışmaları sürdüreceğim arkadaşlar, lütfen
yapmayın, ara vereceğim diye bir ihtarda bulundu mu? Bulunmadı.
Dolayısıyla, bu şart yerine bir defa gelmedi.
Buna rağmen gürültü ve kavga devam ederse oturuma en çok bir
saat ara verir. Yani illa bir saat değil, bir saate kadar ara verir.
Sayın Başkan yönetirken böyle bir şeklî usulü yerine getirmedi,
ihtarda bulunmadı. Kaldı ki oturum bitti, ara verildi. Daha sonra
oturumu Sayın Başkan yeniden açtı ve oturumu açtıktan sonra
görüşmeleri başlattı ve cevaplar verilmeye başlandı.
Ondan sonra tekrar itirazlar oldu. Bu itirazlar üzerine de yine Sayın
Başkan ihtarda bulunmadı ve bu İç Tüzükün ilgili hükümleri
çerçevesinde bir işlem yapmadı. Neden yapmadı? Takdir
Başkanlığın ama bunu bir kavga olarak belli ki Divan
algılamadı. Meclisin normal çalışmaları içerisinde olabilecek,
bir hoşgörü sınırları içerisinde olabilecek müzakerelerdeki
ses tonu ve üslup farklılaşması olarak Divan takdir etmiş
olabilir çünkü Divanın vazifesi Meclisi kapattırmak değil,
Meclisi olabildiğince alınan süreler içerisinde dolu dolu
çalıştırmaktır. Meclisi çalıştırmak görevi
olan Divan bu yönde İç Tüzükü de yorumlamış ve böylesi bir
ihtarda da bulunma gereği duymamış.
Kaldı ki bunun uygulanabilmesi için iki ihtar ile daha
sonraki ara verme arasında birleşimin hiç başlamamış
olması icap eder, herhangi bir işleme geçilmemiş olması
icap eder. İhtar etti, ara verdi, sonra tekrar toplandı. Gene oturuma
başlamadan yine gürültünün, kavganın olması, yine aynı
usulde ihtarların, ikazların yapılıp herhangi bir beyana
geçilmeksizin ara verilmiş olması lazım peş peşe.
Peki, bu iki şart birlikte gerçekleşti, buna rağmen Başkan
otomatik olarak Meclisi kapatabilir mi? O konuda da
baktığımız zaman ikinci fıkra önümüze geliyor. Ne
diyor ikinci fıkra: Oturumun yeniden açılmasında gürültü veya
kavgaya son verilemiyorsa, Başkan birleşimi kapatır.
Farz edin ki ilk iki olayda gürültü oldu, kavga oldu ve ihtarlar
şekle, usule uygun olarak yapıldı. Başkanlık
Divanı oturumu açtı, görüşmelere başladığı
zaman gene kapatmaya ara veremez. Burada Başkanlık Divanının
takdir yetkisi yok.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Olur mu? Açmadan birleşimi
kapatamaz ki.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Neden? Çünkü görüşmeler
başlamış ve devam ediyor, çünkü Oturumun yeniden
açılmasında gürültü veya kavgaya son verilemiyorsa
Oturum yine
açıldı, başlangıçta usule aykırılık yok.
Farz edin olsa bile oturum açıldı ve oturum görüşmelere
başladı. Dolayısıyla, Başkanlık
Divanının bu çerçevede yorumlaması ve uygulaması İç
Tüzükün 68inci maddesine tamamen uygundur. Ama bir şeyi de buradan
görüyoruz, Meclisi kapattırmak, Meclisi çalıştırmamak,
burada gürültü ve kavga çıksın diye insanların tahrik
olacağı, insanların kavga edebileceği, insanların
ortaya çıkıp gürültü ve kavgaya neden olabileceği sözleri
söylemek, bu doğru bir yaklaşım, bir davranış da
değildir. Ben onun için diyorum ki arkadaşlara, kim ne derse desin
biz milletimizin hayrına, yararına olan doğru işlerin tez
elden yasalaşması için gayret edelim, burada kavga, gürültü
çıkarılmak istenirse de bunlara imkân ve prim vermeyelim, çünkü bizim
derdimiz kavga değil, bizim derdimiz hizmet diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, siz bununla ilgili karar
verin
BAŞKAN Tamam, ondan sonra soracaktım. Sayın
Çakır da girmiş, siz de girmişsiniz.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 68inci maddesine
göre gürültü ve kavga sebebiyle ihtarda bulunmadım, uygulamamda usule
aykırı bir durum olmadığı için tutumumda bir
değişiklik yoktur.
Sayın Çakır
RASİM ÇAKIR (Edirne) Ben sorularda girmiştim, burada
girmedim.
BAŞKAN Peki.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, merhum Başbakan Adnan
Menderesin özel hayatına dair ifadelerine ilişkin
açıklaması
BAŞKAN Evet, Sayın Vural, buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, teşekkür ederim, kısa
bir şeyim olacak Sayın Başkan.
Ben biraz önce rahmetli Adnan Menderes hakkında o ifadeleri
kullanan Sayın Milletvekilini, İç Tüzükün 58inci maddesine göre bir
dahaki birleşimde söz alıp o beyanları düzeltmesi ve
tutanaklardan çıkartılmasını talep etmesini istirham
ediyorum. Bunu yapmamız gerekiyor, onların manevi şahsiyetini
korumamız gerekiyor.
Bir başka konu da Sayın Adalet Bakanı biraz önce 12
Eylülün yargılanmasıyla ilgili söyledi. Bakın, tabii, sözlere
kulaklar, gözler şehadet ediyor her şeye. O gün o olduğu zaman,
bizim verdiğimiz bir önerge çerçevesinde 12 Eylül yöneticileri ve her
türlü karar ve tasarruflarını uygulayan idare, yetkili organ, merci
ve görevliler yargılanabilir. Zaman aşımı süresi bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte işlemeye başlar dediğimiz
zaman, o zaman Ertuğrul Günay kalkıp diyor ki: 1982
Anayasasının geçici 15inci maddesi yürürlüğe girdiği
zaman, darbe yapan ve onlarla birlikte bu suça katılanlarla ilgili her
türlü işlem ve zaman aşımı durmuştu. diyordu yani, bu
sözler orada Hükûmet adına oturan bir Sayın Bakan tarafından
söylenmişti. İbret olması açısından
Bütün bunlara
herkes şehadet etti. Bugün, Sayın Bakan bu konudaki
değerlendirmesini sunarken o günkü ortamda bu sözleri söyleyenlerin hiç
olmazsa yüzü kızarmalı. Şimdi kızarsın.
BAŞKAN Sayın Bozdağ
14.- Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, merhum Başbakan
Adnan Menderesin özel hayatına dair ifadelerine ilişkin
açıklaması
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
Sayın Gençin konuşması sırasında
kullandığı ifadelerden dolayı hem Türkiye Büyük Millet
Meclisinden hem Türk milletinden hem de rahmetli Menderes ve ailesinden özür
dilemesi gerekir.
Ayrıca, Divanın da disiplin hükümlerini mutlaka
işletmesi lazım çünkü İç Tüzükün 156, 157 ve devamı
maddelerine baktığınızda şahsiyatla uğraşmak
da orada bir disiplin suçu ve cezalandırılması gereken bir konu
olarak ifade ediliyor ve rahmetli Menderesin buraya gelip kendini savunma
imkânı bulunmadığı gibi, onun değerli ailesinin de
burada kendi hakkını, hukukunu savunma imkânı yoktur. Onlar da
bu milletin ferdi olduğu için millet adına Meclisin bu hakkı,
hukuku özellikle Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
yazısı altında duran Divanın koruması,
çiğnetmemesi vazifesidir diye düşünüyorum ve disiplin hükümlerinin
işletilmesini arz ediyorum.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın
Başkan, konuyla ilgili hem Hükûmet adına hem de
BAŞKAN - Hükûmet adına değil de siz
Böyle bir usul
yok. Pek kısa söz talebiniz olabilir, o da Sayın Ergin adınadır.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Olur efendim.
BAŞKAN Lütfen, iki dakika içinde bitirin.
Buyurun.
15.- Adalet Bakanı Sadullah
Erginin, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, merhum Başbakan Adnan
Menderesin özel hayatına dair ifadelerine ilişkin
açıklaması
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de AK PARTİ Hükûmetinin bir
bakanı olarak bu Meclis kürsüsünde ve Meclis Genel Kurul salonunda
yaşananlardan dolayı büyük üzüntü duyduğumu ifade ediyorum.
Rahmetli Başbakana ve yakınlarına, milletimizin
mensuplarına dönük yapılan bu saygısızlık gerçekten
hepimizi çok derinden yaralamıştır, üzmüştür. Ben, bu
üzüntümü ifade ediyorum.
Sayın Vuralın belirtmiş olduğu, Anayasa
değişikliği esnasındaki önergelerinin kabul edilmeyişi
esnasındaki Sayın Bakanın ifadesine ben şunları
eklemek istiyorum: Ceza hukukunun en temel prensibidir. Siz o önergeyi
verdiniz, o önerge burada kabul edilmiş olsa bile herhangi bir anlam ifade
etmeyecektir ceza hukuku açısından. Geçmişte kalmış
bir hadiseyi sonra çıkan bir yasayla, bir düzenlemeyle failler aleyhine
hüküm uygulayamazsınız, uygulatamazsınız.
FARUK BAL (Konya) Size göre o, Sayın Bakan!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) O mantıkla orada
o gün söylenmiş sözlerdir.
OKTAY VURAL (İzmir) Hani durmuştu?.. Dört aydır
çalışmıyor mu zaman aşımı?
BAŞKAN Lütfen tamamlayın.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Ben Sayın
Ünlütepenin sorusuna cevap verdim. Sayın Ünlütepe..
OKTAY VURAL (İzmir) - Duran zaman aşımını
çalıştıramadınız mı? Pili mi bitti?..
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen tamamlayın.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Hemen bitiriyorum.
Sayın Ünlütepe Niçin referandumdan önce bu
görüşlerinizi söylemediniz? dediği için ben iki ayrı gazetede
yapmış olduğum mülakata atıf yaptım. Durum bundan
ibarettir.
Saygılar sunuyorum Sayın Başkan.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Bakan, siz de milletten özür dileyin. Hükûmet de
Başbakan da bu milletten özür dilesin. Özür dilemeniz lazım; yalan
söylediniz!
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim
BAŞKAN - Sayın Genç, bir saniye
Konuşmaları
duydunuz. Konuşmaları duydunuz, bu konuyla ilgili olarak bir
talebiniz var mı? Düzeltmek için...
KAMER GENÇ (Tunceli) Kürsüden
BAŞKAN Hayır, kürsü değil, yerinizden, mikrofonu
açacağım. Düzeltmek için bir talebiniz var mı?
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, ben konuşmayı neden
dolayı yaptığımı size açıklayayım. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Tamam, siz açarsanız
İSMAİL BİLEN (Manisa) Bir daha hakaret etmesi
için açmayın mikrofonunu!
BAŞKAN Emredersiniz!..
Ya müsaade ederseniz bir cümlemi sonuna kadar bitirebileyim.
Sayın milletvekillerinin tümünden rica ediyorum bunu.
Sayın Genç, düzeltmek kaydıyla
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, tamam açın.
BAŞKAN Hayır bakın, niçin
yaptığınız falan değil. Rahmetli Menderes ile ilgili
olarak sözlerinizi geri almak üzere konuşacaksanız
açacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Tamam, açın.
BAŞKAN Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Şimdi Sayın Başkan, rahmetli
Menderesin oğlu bu referandumda afişler asıyordu.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
KAMER GENÇ (Tunceli) - Bir evet verin, babamın ruhuna bir
Fatiha okuyun. dedi. Bakın yani, siyaset yaptı. Benim buradan
söylediğim şey basında yer alan bir olay. Ya ben
kendiliğimden uydurmuyorum
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi Sayın Genç
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, lütfen
disiplin hükümlerini uygulayın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
İç Tüzük 158i uygulayacak mısınız uygulamayacak
mısınız? İç Tüzük 158i mi uygulayacaksınız? Söz
veriş sebebiniz herhâlde İç Tüzük 158i uygulamak amacıyla.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/961) (S.
Sayısı: 574) (Devam)
BAŞKAN - 27nci maddede üç önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 Sıra Sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 27 nci maddesinin
birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan ve benzeri
nedenlerle ibaresinin madde metninden çıkarılarak yerine nedeniyle
ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Nezir
Karabaş Hasip
Kaplan Şerafettin
Halis |
Bitlis
Şırnak
Tunceli |
Sırrı
Sakık Nuri
Yaman |
Muş
Muş |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 27. maddesinin
2 fıkrasının Genel Kurulun toplantı yeter
sayısını oluşturmayacak şekilde üyeliklerde
boşalma olması hâlinde HSYKnın tüm üyelikleri için yeniden seçim
yapılır şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin
Afyonkarahisar
Zonguldak |
Bihlun
Tamaylıgil Turgut
Dibek Ahmet
Tan |
İstanbul
Kırklareli İstanbul |
Akif
Hamzaçebi |
Trabzon |
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 27.
Maddesinin;
1. Fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını,
2. Fıkrasında bulunan toplantı yeter
sayısını oluşturmayacak şekilde ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Behiç
Çelik Rıdvan
Yalçın |
Konya
Mersin
Ordu |
D. Ali
Torlak Cemaleddin
Uslu Akif
Akkuş |
İstanbul
Edirne
Mersin |
Hüseyin
Yıldız |
Antalya
|
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Antalya Milletvekili Sayın Hüseyin
Yıldız, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı üzerinde vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz aldım.
Öncelikle, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 12 Eylül darbesinin ürünü olan
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kurulduğu günden bu yana her kesim
tarafından eleştirilmekte, Kurulun yapısının
değiştirilmesi, düzeltilmesi istenmekteydi. 12 Eylül tarihinde yapılarak
kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi dayatmasıyla
gerçekleşen, Anayasa değişikliği ile zorunluluk sonucu
hazırlanan bu kanun tasarısı ile yargı
bağımsızlığının güçlendirileceğini,
yargının tarafsızlığının
geliştirileceğini, Kurulun bağımsız bir yapıya
kavuşturulacağını, hukuk devletinin güçlendirilmesine
yönelik ileri adımlar atılacağını, Kurulun geniş
tabanlı temsil esasına göre
yapılandırılacağını
sağlayacağını söylemektesiniz.
Yine tasarının gerekçesinde Kurulun mahkemelerinin
bağımsızlığı ile hâkimlik ve savcılık
teminatı esaslarını gözeterek adalet, tarafsızlık,
doğruluk ve dürüstlük, tutarlılık, eşitlik ve liyakat
ilkeleri çerçevesinde görev yapacağını belirtmektesiniz.
Değerli milletvekilleri, bu gerekçede az önce okuduğum
ifadeyi kullanır iseniz, bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti devletindeki
yargılamalarla ilgili çok ciddi şaibelere sebep olursunuz. Yani
bugüne kadar Türkiyede yapılan yargılamaların bu
saydığınız ilkeler çerçevesinde
yapılmadığını kendiniz kabul etmiş olursunuz,
verilen kararlarda da şaibelere vesile olursunuz.
Değerli milletvekilleri, sekiz yılı aşan
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarında Türkiye Büyük Millet
Meclisine getirmiş olduğunuz kanun tasarı ve tekliflerinde ne
yapmış iseniz bugün de aynısını yapmaya devam
ediyorsunuz. Anlayışınıza göre Adalet ve Kalkınma
Partisi hükûmetlerinin önceki hükûmetlerin kurumlarının hiçbir
şey yapmadığını, yapılanların da bu ülkeyi
karanlığa, yokluğa, hukuksuzluğa götürdüğünü
söylüyorsunuz, bunu söyleyen milletvekillerinizin,
bakanlarınızın, komisyon başkanlarınızın
bugün yok saydığı ve kötülediği o partilerin ve
hükûmetlerin üyesi olduklarını unutmamalarını,
sorumluluklarının olduğundan bahsetmemelerinin
vatandaşlarımızın gözünden kaçmadığını
bilmelerini istiyorum. Yürütmeyi elinde bulunduranların, Adalet ve
Kalkınma Partisi söylemleri ile eylemlerine
baktığımızda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
çoğunluğu elinde bulunduran Adalet ve Kalkınma Partisi
üyelerinin eylemleri ile söylemlerinin de birbiriyle çeliştiğini
bugüne kadar göregeldik.
Anayasa Komisyonu Başkanı Sayın İyimaya, dünkü
konuşmasında, Anayasa değişikliğiyle Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun düzenlenmesinde eksikliklerinin
bulunduğunu, mükemmeli yakalayamadıklarını ama yine de
öncekinden iyi olduğundan bahsedebilmektedir.
Sayın İyimaya, niçin mükemmeli yapmıyorsunuz, niçin
halkımızın isteklerine tam cevap verebilecek ya da
kurumların isteklerine cevap verebilecek yasaları düzenlemiyorsunuz;
yoksa, gelecek dönemde de size iş düşsün, iş çıksın
diye mi bunları bu şekilde düzenliyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekilleri konuşmalarıyla, 12 Eylül 2010 referandumunda Türk
milletinin Adalet ve Kalkınma Partisine yüzde 58 oy verdiğini bu
kürsüden söyleyebilmektedirler. Sayın Başbakan ise referandum sürecinde,
mitinglerinde, televizyon programlarında referanduma verilecek
oyların Adalet ve Kalkınma Partisine verilecek oylar
olmadığını söyledi. Sizler de bunu izlediniz,
kafalarınızı da sallıyorsunuz. Peki, o zaman buraya
çıkan değerli AKP milletvekilleri, bu yüzde 58 oyun Adalet ve
Kalkınma Partisi oyu olduğunu, halkın kendilerine yeniden izin
verdiğini nasıl söyleyebilmektesiniz?
AYHAN YILMAZ (Ordu) Öyle bir şey söylemiyoruz.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Sayın vekilim, siz demek ki
buraya fazla katılmıyorsunuz bu ara.
Kim doğruyu söylemektedir bu durumda? Doğruyu
söylemeyen, niyetini doğru söyleyemeyenlerin, söylediklerini sonuca göre
değiştirenlerin halkı için doğru hukuk
oluşturabilmeleri mümkün değildir değerli
arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar, 12 Eylül referandumuyla ilgili
hepimiz izledik, başta Sayın Başbakanımız olmak üzere,
sayın bakanlarımız, Adalet ve Kalkınma
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakika ek süre veriyorum.
Tamamlayın lütfen.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Adalet ve Kalkınma Partisinin pek çok milletvekili
meydanlarda, televizyon ekranlarında, gazete sayfalarında 12 Eylül
referandumuyla beraber 12 Eylülü yapan darbecilerden hesap
sorulacağını ifade ettiler. Kurumsal kimliğiniz olan Adalet
ve Kalkınma Partisinin yayınlamış olduğu
broşürlerinde, yazılı broşürlerinde bunu da görüyoruz.
İşte, siyasi etik gereği, bu söylemleri
yapanların da -az önce ifade edilen konu gibi- buraya çıkıp özür
dilemeleri gerekiyor. Sayın Bakanın da özür dilemesi gerekiyor.
Siyasi etik. kavramından nasibini alanların bunu yapması
gerekiyor. Ben bu kürsüden yanlış bir şey söylediğim zaman,
oturduğum yerden itirazlarımda yanlış bir şey
yaptığım zaman muhatabından burada özür diliyorum. Sizler
de Türk milletinden özür dilemelisiniz. Hepiniz bunu
yaptığınız değerli milletvekilleri. Bu şekliyle
siz bunları yapmaya devam ederseniz siyaseten bunun sonuçlarına da
elbette katlanırsınız, sokakta da katlanırsınız,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu sonuçlara katlanmak zorunda
kalırsınız diyor, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 27. maddesinin
2 fıkrasının Genel Kurulun toplantı yeter
sayısını oluşturmayacak şekilde üyeliklerde boşalma
olması hâlinde HSYKnın tüm üyelikleri için yeniden seçim
yapılır şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ahmet
Tan (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Tan, buyurun.
AHMET TAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi gecenin bu saatinde saygıyla selamlıyorum.
Adı geçen yasanın 27nci maddesindeki değişiklik
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına görüşlerimi açıklamak
üzere huzurunuzdayım.
Şimdi, tabii, Sayın Sağlık Komisyonu
Başkanımız burada, kendisi de bilir. Şu anda Türkiyede en
fazla reçete edilen ilaç antidepresan ilaçlar. Bu ilaçlardan belli ki Meclisimiz
yeterince payını almamış durumda. Özellikle gece
mesailerinde gruplar milletvekillerine antidepresen ilaç verseler, çok daha
huzur içinde olacak bir atmosfer sağlayacağız
halkımıza.
Şimdi, elbette, Ertuğrul Kumcuoğlu, benden önce
konuşan Milliyetçi Hareket Partisi sözcüsü güzel bir söz söyledi. O sözü
daha da güzelleştirmek üzere, sizin izninizle, şöyle düzeltebiliriz:
Yanlış Türkçeyle doğru kanun çıkartamayız.
demişti. İzninizle, Yanlış mesai programıyla da
doğru kanun çıkartamayacağımızı buradan ifade
etmek istiyorum. Çünkü, yanlış mesai gerçekten haksız kanunlar
çıkartmamıza ve bu kanunları daha sonra delik deşik
etmemize yol açıyor. Geçen haftaki Sayıştay Kanunu da -ki ona
5018 sayılı mali denetim, yönetimle ilgili asıl kanun mehaz
teşkil edilmek üzere o Kanunu çıkartmıştık- beş
yıl içinde yani altmış ay içinde tam yetmiş altı
yerinden delik deşik edildi, çünkü bu gece mesaileri
dolayısıyla. Belki de takometre takmak gerekecek bu kürsüye.
Çalışma mevzuatımıza göre, altı saatten
fazla araba kullanmak, otobüs kullanmak yasak. Otobüs kullanmaktan daha mı
az ciddi bir iş kanun çıkartmak? Kanun çıkartmak, saygın ve
vakur bir atmosfer, selametle düşünmek, aklı başında ve
bütün melekelerimizin sağlam olmasını gerektiriyor. Yirmi dört
saati tamamlayacağız neredeyse. Günün yarısı
başladı, gecenin yarısını ortaladık. Böyle bir
atmosferde kanun çıkartırsak, bu kanundan ne yargı reformuna
herhangi bir katkı sağlanabilir ne de başka bir şey.
Geçen gene böyle bir saatte, daha önce konuşmuştum.
Gece mesaisi başladı. dedim. Arkadaşlarınız, AK
PARTİ sıralarından -AK PARTİ diyorum, mutlu edeyim sizi
gecenin bu saatinde- Gece olmadı diye laf attı. Şimdi geceyi
yarıladık, sabah olacak. Yani böyle bir kanun çıkarma
tekniği gerçekten yeryüzünde yok.
Şimdi, bir başka şey de, burada bulunuş
sebebimiz bu önergeler dolayısıyla konuşma yapma imkânı
çünkü konuşma yaptırmıyorsunuz siz. Parlamento konuşma
yapılan yer demek. Parlamento İtalyanca parlareden geliyor,
konuşmak, konuşmakla ilgili. Burada bir saat öncesine kadar, bu
tartışmalar olmadan evvel sadece bir AKP sayın milletvekili söz
aldı çünkü siz söz almıyorsunuz. Meclis sözünün özü Arapçada
cülustan geliyor, oturma anlamına geliyor. Siz oturmayı tercih
ediyorsunuz, biz parlamentonun konuşma yönünü tercih ediyoruz. Yani niye?
Çünkü Vakit kaybolmasın, hızla bu kanunu çıkartalım
Hızla kanun çıkartmak hızla kanunları
uygulamaya imkân tanımıyor. Eğer öyle bir şey olsaydı
üç gün evvel Yargıtay Başkanının açıklaması var:
1,5 milyon dosya Yargıtayda bekliyor, 1,5 milyon dosya. Yoldaki herhâlde
öteki milyonlardan bahsetme imkânı daha sonra olacak. O yüzden,
kanunları, gelin, daha aklıselim, daha vakur bir ortamda
Bu
gerginlik gerçekten antidepresan ilaç almayı gerektiriyor. Hepimizin seçim
bölgesinde aile hekimlikleri var. Aile hekimlerinizi ziyaret edin -önemli bir
hizmettir- Acaba en çok hangi ilaçları reçete ediyorsunuz? diye sorun. O
ilaçlardan milletimiz adına bizlerin de kendi payımızı
almamız gerekiyor çünkü böyle bir çalışma ortamı gerçekten
antidepresan kullanmayı gerektiriyor.
Şimdi, söyleyecek söz çok. Sayın Bakan Hükûmet olarak
Bakanlıkta birçok konuyu minimize ettiklerini söyledi ama ülke
çapında da birçok konu maksimize edildi. Maksimize edilen konuların
başında tutuklu ve mahkûm sayısı
2002de eski hükûmet
gidip sizler işbaşına geldiğiniz zaman bu ülkedeki tutuklu
ve hükümlü sayısı 60 bin idi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
AHMET TAN (Devamla) Efendim, alicenaplığınız
için teşekkür ederim.
şu anda -Sayın Bakan herhâlde
doğrulayacaktır- 120 binin üzerine çıktı. Üstelik aflarla,
İnfaz Kanunundaki mahkûmlara yapılan güzelliklerle yüzde yüz
arttı yani demek ki minimize edilen mevzuat hiçbir hüküm ifade etmiyor
Türkiye'nin gerçeklerine. 120 bine çıkması demek Türkiye'de
Ayrıca 100 binin üzerinde de hakkında yakalama emri olan
vatandaşımız var. İyi ki polisimiz iyi
çalışmıyor ve yakalamıyor. Yakalasalar hâlen münavebeyle,
nöbetleşe uyunan ranzalarda üçer, dörder kişi uyuyacaktı.
O yüzden, adalet reformu yapacaksak eğer, bu Hükûmet de
katkısını herhâlde muhalefetten alacağına göre daha
makul saatlerde çalışalım. Böyle gece yarıları
çalışmak gerçekten, yargı reformu değil, sağlık
reformu yapmayı gerektirecek çünkü sağlığımızın
hepsi, ayrı ayrı zihin sağlığı, beden
sağlığı da bozuluyor. Arka sıralarda oturunca,
saçı beyaz olmayan milletvekili çok az. Bu demektir ki bizim
sağlığımıza dikkat etmemiz gerekiyor, ülkenin
sağlığını korumak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET TAN (Devamla) Saygılar sunuyorum efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 Sıra Sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 27 nci maddesinin
birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan ve benzeri
nedenlerle ibaresinin madde metninden çıkarılarak yerine nedeniyle
ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Söz konusu maddenin birinci fıkrasının birinci
cümlesinde yapılması öngörülen değişiklikle ve benzeri
nedenlerle ifadesinin yol açtığı belirsizliğin ortadan
kaldırılarak daha açık hâle getirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara vereceğim. Grup başkan
vekillerini odama bekliyorum.
Kapanma Saati: 00.35
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 01.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 30uncu Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
574 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, kısa bir
açıklama yapmama müsaade eder misiniz.
BAŞKAN - Buyurun sayın Genç.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin, merhum Başbakan Adnan Menderesin özel hayatına dair
sözlerini geri aldığına ve ailesinden özür dilediğine
ilişkin açıklaması (x)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkanım, biraz önce
yaptığım konuşmada maksadımı aşan bir cümle
kullandım, bundan dolayı Menderes ailesinden özür diliyorum,
sözlerimi de geri alıyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) O bakımdan, geçmişle çok fazla uğraşmamak
lazım, önemli olan bugünlerdir. Ben tabii ki geçmiş insanların
hayatlarına saygı duyuyorum.
BAŞKAN Evet, özür dilediniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Rahmetli Menderese de Allahtan rahmetler
diliyorum efendim.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/961) (S.
Sayısı: 574) (Devam)
BAŞKAN Madde 28de iki adet önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 28.
Maddesinin 3. Fıkrasının (a) bendinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Metin
Çobanoğlu Rıdvan
Yalçın |
Konya Kırşehir Ordu |
Behiç
Çelik Nevzat
Korkmaz Mustafa
Enöz |
Mersin Isparta Manisa |
Hüseyin
Yıldız M.
Akif Paksoy |
Antalya Kahramanmaraş |
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
(x) Bu açıklamaya
ilişkin ifade, bu Tutanak Dergisinin 464üncü sayfasında yer
almıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 28.maddesinin
"1" fıkrasının (a) bendindeki
"altmışbeş yaşın doldurulması" ifadesi,
"istek, yaş haddi veya malûllük nedenlerinden biriyle emekliye
ayrılmaları ile ölüm hali" olarak düzenlenmesini, (1)/b
fıkrasının başına "Seçilmeden önceki
kesinleşmiş bir ceza nedeniyle" ibaresinin eklenmesini, (3.b.1)
bendinin "Sürenin tamamlanmasından önce Kurul üyeliği herhangi
bir nedenle sona erenler, Genel Kurul," şeklinde düzenlenmesini,
(3.b.2) bendinin sonundaki cümledeki "tarafından" ibaresinden
sonra gelmek üzere "talepleri halinde önceki görevlerine", aksi halde
müktesepleri gözetilerek tercih ettikleri İl'e atamaları
yapılır" şeklinde, düzenlenmesini, (3.a) bendindeki
"aranmaksızın" ibaresinden sonra gelmek üzere seçilmeden
önceki kadrolarıyla " ibaresinin eklenmesini ve "boşalan
ilk üye kadrosu kendilerine tahsis olunur" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin Afyonkarahisar Zonguldak |
Bihlun
Tamaylıgil Turgut
Dibek |
İstanbul Kırklareli |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Dibek. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, 28inci madde üzerinde
verdiğimiz önerge üzerine söz aldım Cumhuriyet Halk Partisi
adına. Öncelikle saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, zaman zaman,
eleştirilerimiz, görüyorum, sizi de sıkıyor, üzüyor belki,
geriyor, öyle gözüküyor ama değerli arkadaşlar, yaklaşık ne
kadar oldu? 12 Eylülde bir referandum yaşadık, yani çok değil,
üç aylık bir süre geçti diyelim, en çok kullanılan söz şuydu;
zaman zaman Sayın Başbakan en çok onu kullanıyordu -gerçi Egemen
Bağışı da diğer bakanları da ben çok iyi
hatırlıyorum- bu referandumda Evet. oyu vermeyen herkes darbeci
olarak nitelendirilmişti. Yani Vermeyenler darbecidir., Darbe
savunucusudur. sözlerini söyleyen bizler değiliz, sizlersiniz.
Dolayısıyla, burada bu yasa görüşülürken, bu tasarı
görüşülürken kalkıp da o sözleri hatırlatmamamız mümkün
değil.
Şimdi, Sayın Bakan, gerek geçici 15le ilgili olarak,
işte Anayasadan kaldırılan Darbecileri
yargılayacağız. Darbecilerden hesap soracağız. Buna
göre sizden oy istiyoruz. sözlerini
Bizim o zamanlar
yaptığımız eleştiriler
Yani bu nasıl olacak?
Çünkü mevzuat belli. İşte, zaman aşımı olsun
Az önce
Sayın Bakanın mülakatta okumuş olduğu metinler var, Ben o
zamanlar böyle söylememiştim. diyor ama Sayın Başbakan birçok
mitingde İşte, bunlar darbecidir. dedi.
Değerli arkadaşlar, öncelikle, bunları
Bilmiyorum,
aradan geçen üç aylık sürede sizler mi unuttunuz, acaba bizler mi
yanlış hatırlıyoruz diye düşünüyorum. O yüzden
bunları biz doğal olarak soracağız ama şu anda
farklı şeyler söylüyorsunuz; Sayın Bakan da farklı şey
söylüyor, Sayın Başbakan da farklı şeyler söylüyor.
İşte, bu 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasıyla ilgili
bakıyorum ağzınızdan pek laf çıkmıyor.
Değerli arkadaşlar, bunu lütfen bir tarafa not edin.
Az önce, Sayın Tan, cezaevlerinden bahsetti, ben de bir iki
cümle ilave etmek istiyorum. Baktım istatistiklere, 2002, yani AKP
İktidarının geldiği tarihte 60 bin civarı tutuklu ve
hükümlü var Türkiyede. Tutuklular, hükümlülere göre daha az, yüzde 48 gibi
gözüküyor. 2010da sanıyorum 120 bini bulduk, değil mi
arkadaşlar? Yani bu da sizin eseriniz. 60 binden, sekiz yılda, 120
bine gelmiş. Şimdi, bunu nasıl yorumluyorsunuz veya nasıl
yorumlayacaksınız, merak ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, sayılara da bakalım
yıllar içerisinde. Yani 2006ya kadar olan rakamlar
Ama 2006dan sonra,
birdenbire 70 bine çıkmış, 90 binlere çıkmış, 100
binlere çıkmış, geçen yıl 116 bin -2009 için
konuşuyorum- bu yıl 121 bin, değil mi? Yani 2002de 60 bin
Ben merak
ediyorum, acaba diyorum, bu insanlar Bizim geçinmek için çok fazla
imkânımız yok yani çoluk çocuğumuza veya kendimize
bakamıyoruz, devlet hazır onlara baksın. diye gidip kendi
istekleriyle mi suç işleyip de cezaevine girmek istiyorlar? Yani böyle bir
durum mu var? Bu sayı niye artıyor? Sayın Tan da belirtti,
yakalama kararı olan 100 binlerce de insan var. İşte,
Türkiye'nin fotoğrafı bu. Yani bu suçlar niye artıyor? Bu
cezaevleri niye doluyor? Bu şartlarda giderse değerli
arkadaşlar, bilemiyorum, önümüzdeki yıl bu sayı ne olacak? Yani
bunu da mutlaka AKP milletvekillerinin, sizin iktidar olarak not etmeniz
gerekir değerli arkadaşlar. Türkiyeyi aslında nereden
almışsınız, nereye getirmişsiniz? Bazen Sayın
Başbakanın sözleri var Nereden nereye geldik? diye anlatıyor,
zaman zaman rakamlar üzerinde çok güzel oynamalar da yapıyor yani
rakamlara yalan söylettirebiliyor ama bu rakamlar gerçek.
Değerli arkadaşlar, bunu da ilave olarak söylemek
istedim.
Belki diğer bir önergede konuşacağım, orada
daha ayrıntılı belirtmeyi doğru buluyorum ama. Şimdi,
bu darbe meselesi benim de dikkatimde değerli arkadaşlar.
Baktım, 1980 askerî darbesini yapanlar, daha sonra yasayı, HSYK
Yasasını düzenlerken ne yapmışlar diye, onu da
incelemiştim. Orada, Adalet Bakanı Müsteşarı doğal üye
olarak
Bu 2461in içerisinde var ama ilk başta biri daha var değerli
arkadaşlar. Yani o zamanki Adalet Bakanlığı Özlük
İşleri yani Personel Genel Müdürünü de doğal üye
yapmış darbeciler.
Yani sizin, işte, Darbe Anayasasından hesap soruyoruz.
dediğiniz darbeciler, darbe Anayasasını hazırlarken daha
sonra HSYKnın içerisine Personel Genel Müdürünü de doğal üye olarak
yapmışlar ama bakmışlar, demişler ki: Ya, bu olmuyor,
iki tane birden böyle doğal üye olmuyor. daha sonra
çıkarmışlar. Kimi? Adalet Bakanlığı Personel
Genel Müdürünü. Şimdi bakıyoruz, siz koymuşsunuz, yani
darbecilerin sakıncalı bulduğu, yapamayıp yapmaktan
(AK
PARTİ sıralarından Seçildi sesleri)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
TURGUT DİBEK (Devamla) Şimdi, biliyorum,
arkadaşlar Seçildi. diyor.
Değerli arkadaşlar, listeye yazarsanız seçilir
tabii ki. Ben mi yazdım listeye? Sayın Bakan yazdı, sizler
Yani
şimdi orada, öncelikle bunları da mutlaka görmeniz gerekir.
Bir noktayı daha belirteceğim, az önce sözlerim
yarım kalmış söyleyememiştim, o da önemli bence: 10 tane
seçilmiş üye geldi, bunların 3 tanesi zaten Bakanlığın
personeliydi, Sayın Bakanın çalışma arkadaşları
yani Müsteşar Yardımcısı, Personel Genel Müdürü ve Adalet
Akademisinden biri geldi, diğer 7 kişi
Değerli arkadaşlar, dört yıl süreyle seçildiler.
Süreleri dolduktan sonra, buraya getirdiğiniz hükme göre,
kadrolarının bulunduğu yere geri dönecekler dört yıl sonra.
Yeniden seçilme hakları var. Düşünün, ya yeniden seçilmek için ya da
tekrar bulundukları illere dönmemek için görev yapacaklar, yaparken de
Sayın Bakanla iyi geçinmek zorundalar. Burada tekrar Ankarada kalmak ya
da HSYK içerisinde görev yapmak
Bu da özel olarak konuldu buraya, sizlerin
bilmesi gerekiyor değerli arkadaşlar.
Evet, sürem doldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
önergemizle ilgili olarak çok söz alamadım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 28.
Maddesinin 3. Fıkrasının (a) bendinin metinden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Akif Paksoy (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Paksoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 28inci madde
hakkında vermiş olduğumuz önerge üzerinde görüşlerimi
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yasalar, toplumun adalet ihtiyacına cevap verebildiği,
hayatımızda adaleti tesis edebildiği ölçüde gerçek anlamda yasa
olurlar. Aksi takdirde, sizin ya AB uyum süreci bahanesiyle veya kendi
ihtiyaçlarınıza istinaden Türkiye Büyük Millet Meclisine
taşıdığınız tasarı ve teklifler, yasa
olmaktan öte, olsa olsa AKP kanunları olacaktır.
Adalet, sizin döneminizde, yine sizin tabirinizle adalet
saraylarında yazılı bir levha olmaktan öte bir anlam ifade
etmez oldu. Döneminizde maazallah cezaevlerimiz doldu, hatta taşıyor.
Huzur ve müreffeh ülkesi Türkiye, suç cennetine döndü. Siz adaleti sadece saray
yapmak olarak anladığınız için, çok sayıda adalet
sarayı yaptınız ama adaleti gözetmediğiniz için
yaptıklarınız sadece "saray"dan ibaret kaldı.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde çok sayıda kanun kabul
ediliyor. Meclis, sizin dönemizde -ifadeyi tenzih ederim ama- âdeta fason
atölyesine döndü; yüce Meclisten Türkiye'nin ihtiyacı olan düzenlenmeler
yerine AB'nin önerdiği veya AKP'nin ihtiyacı olan düzenlemeler geçti.
Bakın, benzin fiyatlarında dünya 1incisi olduk; tarımın
ruhuna el Fatiha; küçük esnaf kendi gitti, adı kaldı; İşçi
taşeron oldu, memur da sayenizde evden çalışacak. İsrail'le
de arayı düzeltmeye başladınız. Vatandaşın hâli
ne olacak?
Bakın KPSS skandalının eğitim bölümü iptal
edildi. Kopyacıları kim ortaya çıkardı? Hükümet mi, YÖK mü?
İkisi de değil; Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı. Peki,
bu kopyacıların ne kadarının KPSS'nin eğitim bilimleri
dışındaki bölümüne de girdiği, girenlerin de kaç puan
aldığı biliniyor mu? Bilinmiyor. Kopyacılar belki
öğretmen olamayacaklar ama pekâlâ memur olabilecekler. O zaman, öbür
garibanların vebalini kim çekecek? Onun cevabı yok. Vatandaşın
sizden beklediği, şeffaf, adil, hakkın ve hukukun korunduğu
bir Türkiye; haksızların, hırsızların, kanunu hiçe
sayanların korunduğu bir Türkiye değil.
Bakın, geçenlerde bir teklifi
kanunlaştırdınız, görevi kötüye kullanma
suçlarını affettiniz. Önce suçu işliyorsunuz, sıra
cezasını çekmeye gelince bir kanunla affediyorsunuz. Peki, bu
yargı kararlarını uygulamayan, çoğunluğunu sizin
atadığınız bürokratlar veya partili belediye başkanlarınızın
hukuksuzluklarını niçin affediyorsunuz? Bu kanunları kabul ederken
hiç vicdanınız sızlamıyor mu? Bu
yaptıklarınızı halka hiç sordunuz mu? Sormadınız.
Peki, bu affı çıkarırken mağdur kamu görevlilerine,
mağdur vatandaşlara sordunuz mu? Elbette sormadınız.
Sayın Bülent Arınç'ın ifadesiyle Bu aftan sadece AKP'liler
değil, CHP'liler de faydalanacak. savunmasına girdiniz.
Size vatandaşın yaşadığı gerçek bir
sorundan bahsedeyim: Akşam saatlerinde Kahramanmaraştan -ismini de
veriyorum- Özcan Kalınkara aradı. Özcan Bey, 6136 sayılı
Yasaya muhalefetten ceza alıyor. Cezasını tamamlıyor, adli
sicilden cezası düşüyor ancak polis veya jandarma tarafından
yapılan rutin uygulamalarda GBT kaydı çıkıyor. Bu yüzden
güvenlik görevlilerinin kendisini aşağıladığından
yakınıyor. Vatandaş, Adalet ve İçişleri Bakanına
şunu soruyor: Benim cezasını çektiğim suçumun kaydı
adli sicilden silinmesine rağmen polis ve jandarma kayıtlarından
niçin silinmiyor? Haburdan gelenlere gösterilen hoşgörü, benim en tabii
vatandaşlık hakkımın korunması sırasında
niçin bana gösterilmiyor? Bu konuda sayın bakanları açıklama
yapmaya davet ediyorum. diyor.
Sözlerime son vermeden önce, Sayın Bahçekapılı, sen
değil miydin Asılan gençleri selamlıyorum. diyen? Yine,
çoğunuz 12 Eylülde mağdur olanları istismar ettiniz, bunun
vebalinden nasıl kurtulacaksınız? Ben Çıkın milletten
özür dileyin, belki bir nebze vicdanınızı rahatlatmış
olursunuz. diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Paksoy.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
29uncu maddede üç önerge vardır, sırasıyla
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 29.
Maddesinin 4. Fıkrasında yer alan "Başkan"
kelimesinden sonra gelmek üzere "veya yokluğunda
Başkanvekili" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Metin
Çobanoğlu Rıdvan
Yalçın |
Konya Kırşehir Ordu |
Behiç
Çelik Hasan
Özdemir Nevzat
Korkmaz |
Mersin Gaziantep Isparta |
D.
Ali Torlak Mustafa
Enöz |
İstanbul Manisa |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 Sıra Sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 29 uncu
maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.
"Genel Kurul toplantı gündemi, Başkan
tarafından, Başkanvekilinin de görüşü alınmak suretiyle,
işin önemine, ivedi veya süreli oluşuna göre düzenlenir."
Suat
Kılıç Ayşe
Nur Bahçekapılı Durdu
Mehmet Kastal |
Samsun İstanbul Osmaniye |
Öznur
Çalık Ahmet
Yeni |
Malatya Samsun |
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 29. maddesinin
"2" fıkrasının 2. cümlesinin "seçilmiş en az
beş üyenin vereceği görüşülecek konuyu da belirten
yazılı önergesi ile Başkan, Genel Kurulu Olağanüstü
toplantıya çağırır, şeklinde
değiştirilmesini, (5) fıkrasının ise "Gündemde
değişiklik yapılması veya gündeme madde eklenmesi;
Başkan veya üyelerden birisinin talebi ve Genel Kurulun salt
çoğunluğunun kararı ile olur." şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin Afyonkarahisar Zonguldak |
Turgut
Dibek Bihlun
Tamaylıgil Rahmi
Güner |
Kırklareli İstanbul Ordu |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Güner. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAHMİ GÜNER (Ordu) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 29uncu maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu maddede vermiş olduğumuz
önerge gerçekten bir sıkıntının çözümüne yardımcı
olacaktır. Öncelikle bu önerimizin kabulünü yüce Meclisten talep ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, burada çok değerli
hukukçu arkadaşlarımın konuşmaları oldu ve şunu
ısrarla söylüyorlar: Bu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısının çok daha bağımsız, çok daha
objektif, hâkim teminatına, hukukun üstünlüğüne büyük bir yarar
getireceği şeklinde konuşmalar oluyor.
Değerli arkadaşlarım, bu arkadaşlarım
herhâlde yargının teminatı olan Yüksek Hâkimler Kurulunun ve
Yüksek Savcılar Kurulunun nasıl
çalıştığını bilmiyorlar değerli
arkadaşlarım. İşte Yüksek Hâkimler Kurulu ve Yüksek Savcılar
Kurulunda idarenin, Adalet Bakanının, Müsteşarın hiçbir
ilgisi ve önerisi olmuyordu.
Değerli arkadaşlarım, ben siyasetçiyim. 1978
yılında, bizim o zamanın Adalet Bakanına bazı
önerilerimiz oldu. Bize dediği cevap şu oldu Sayın Adalet
Bakanının: Arkadaşlar benim hâkim, savcı atamalarında
hiçbir yetkim yok ancak personel ve adliye binalarının
yapımında benim ilgim var. dedi.
Değerli arkadaşlarım, işte o zamanki Yüksek
Hâkimler Kurulunun görevi bu, Adalet Bakanının görevi de bu idi.
Şimdi, bu çekilmedi, bu yürümedi. Neden yürümedi biliyor musunuz? Bu
yargıçların kendi özlük işlerine, teftişlerine ve bunların atama,
tayinlerine, not durumlarına karar veren Yüksek Hâkimler Kurulunun bu
kararları bazı güçler tarafından kabul edilmedi. Kim
tarafından daha sonra kabul edilmedi?
Ben dün burada yine söyledim, o zamanki darbeyi yapan sayın darbeci
general şunu söyledi: 61 Anayasası bize holtak geliyor. dedi. Bunu
demesinin nedeni şu idi? Çünkü birçok icraatların, birçok
uygulamaların yapılması için öncelikle yargının
yürütme organının denetiminde olmasını isteyen güçtü.
İşte o zaman Yüksek Hâkimler Savcılar Kurulunu kurdular yani
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kuruldu. Daha önceden Savcılar
Yüksek Kurulu ile Hâkimler Yüksek Kurulu ayrıydı. Onların
birbirlerine ilke olarak, görev olarak yakınlığı
istenmiyordu. Şu anda dahi savcıların binaları ile adliyede
hâkimlerin binalarının ayrılması şeklinde uygulama da
var. Bunların birisi iddia makamı, birisi karar makamıydı.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, 1982
Anayasasındaki bu uygulamayla, Allah aşkına, şu anda gelen
tasarının ne farkı var? İşte 29uncu madde: Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunu toplantıya çağıran Adalet
Bakanı, gündemi hazırlayan Adalet Bakanı.
Değerli arkadaşlarım, dikkat ederseniz,
hazırlanan bu ivedi kanun tasarısıyla tekrar gündeme başka
bir madde alınması için de salt çoğunluk gerekli. İşte
biz bu salt çoğunlukça -hiç değilse 5 üye tarafından- teklif
edilmesini ileri sürüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun toplantısını, gündemini, hepsini Adalet
Bakanı hazırlıyor. Nerede kaldı
bağımsızlık?
Değerli arkadaşlarım, Adalet Bakanı yürütme
organının üyesi değil mi? Bu nasıl tarafsızlık
oluyor Allah aşkına? Bunu nasıl söyleyebiliyor hukuk
karizması olan bir kişi burada, nasıl söylüyor, bunu
anlamıyorum değerli arkadaşlarım.
Bir ülkenin en önemli unsurlarından birisi yargı
bağımsızlığıdır, yargı erkinin
bağımsızlığıdır çünkü değerli
arkadaşlarım, yasama organından çıkan kanunları denetleyen,
Anayasaya uygun mu değil mi şeklinde karar veren yargıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız
lütfen.
RAHMİ GÜNER (Devamla) - Bu yargının yürütme
organının denetiminde olması nasıl tasvip edilen bir durum
olur? Geçen yine söyledim burada, biz altmış senenin öncesine
gidiyoruz değerli arkadaşlar. O zaman denetleme yoktu, yasama
organının kararı hemen yürürlüğe giriyordu ve daha sonra
çıkan, Anayasa Mahkemesi, Yüksek Hâkimler Kurulu, Yüksek Savcılar
Kurulu -bağımsız yapan- TRT, Devlet Planlama
Teşkilatı
Değerli arkadaşlarım, bunlar hepsi
bağımsız organ olarak Türkiyeye geldi. Türkiye bir demokrasi
ortamı oldu. Fikirde, yürüyüşte, haklarda
274 sayılı Grev
ve Lokavt Kanunları çıktı, işçi hakları
tanındı değerli arkadaşlarım. Bunların en büyük
nedenlerinden birisi, yargının
bağımsızlığıydı. Şimdi, biz bunu yok
ettik.
Efendim, Başbakan Ben filancayı tutuklattım,
şunu yaptım, bunu yaptım; ben Ergenekon davasının
savcısıyım. diyor değerli arkadaşlar. Olur mu yani
bu? Allah aşkına yani! Bir yürütme organının başı
diyebilir mi Ben bir mahkemenin savcısıyım. diye değerli
arkadaşlar? Bu yanlışlık değil mi?
AGÂH KAFKAS (Çorum) Ana muhalefet lideri avukat oluyor.
RAHMİ GÜNER (Devamla) Avukatlık olabilir. Avukat her
zaman mahzunun yanındadır, bunlar ayrıdır ama iddia
makamında bir başbakan olamaz. O, yürütmenin başıdır.
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) Suçlunun avukat tutma hakkı
yok mu? Sadece mahzunlar mı avukat tutar?
RAHMİ GÜNER (Devamla) Avukat olur ama o olamaz.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Güner, teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 Sıra Sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 29 uncu
maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif
olunur.
Genel Kurul toplantı gündemi, Başkan tarafından
Başkanvekilinin de görüşü alınmak suretiyle, işin önemine,
ivedi veya süreli oluşuna göre düzenlenir.
Durdu Mehmet Kastal (Osmaniye) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Yüksek Kurulun takdirlerine tevdi ediyorum efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
SUAT KILIÇ (Samsun) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun Genel Kurul
toplantı gündeminin belirlenmesinde, Başkanvekilinin de
görüşünün alınmasının sağlanması amacıyla bu
değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Biraz evvel kabul edilen önerge sebebiyle diğer önergeyi
işlemden kaldırıyorum.
29uncu maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
30uncu maddede iki önerge vardır, sırasıyla
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30.
Maddesinin 4. Fıkrasında yer alan Daire Başkanı
ibaresinden sonra gelmek üzere veya yokluğunda Başkanvekili
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Metin
Çobanoğlu Rıdvan
Yalçın |
Konya Kırşehir Ordu |
Behiç
Çelik Hasan
Özdemir Nevzat
Korkmaz |
Mersin Gaziantep Isparta |
Mustafa
Enöz HüseyinYıldız |
Manisa Antalya |
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 30. maddesinin
2 fıkrasının 2. cümlesinin, dairenin en az iki üyesinin,
görüşülecek konuyu da belirten yazılı talebi üzerine daire
başkanı, daireyi olağanüstü toplantıya
çağırır. şeklinde değiştirilmesini, (5)
fıkrasının da Gündemde değişiklik yapılması
veya gündeme madde eklenmesi; Başkan veya üyelerden birisinin talebi ve en
az iki üyesinin kararı ile olur. şeklinde
değiştirilmesini, arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin Afyonkarahisar Zonguldak |
Turgut
Dibek Bihlun
Tamaylıgil |
Kırklareli İstanbul |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 30uncu madde üzerinde verdiğimiz önerge
üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu görüşülmekte olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanununun temelini oluşturan Anayasa değişikliklerinin
referandumuyla ilgili süreçte değişik siyasi partilerimizin
değişik yetkililerinin söyledikleri laflar Meclis tutanaklarında,
basında ve televizyon kayıtlarında açıkça var. Şimdi,
bu süreçten önce iktidarın, Sayın Başbakanın,
bakanların ve AKP yetkililerinin, AKP milletvekillerinin her tarafta 12
Eylül Anayasa değişikliklerine evet oyu verin ve biz de 12 Eylül
darbesini yapanlardan hesap soralım. dediğini 72 milyon Türk
halkı biliyor, dünya da biliyor, herkes biliyor.
Yani AKP Grubu kitap bastırıp dağıtıyor,
kitabında söylüyor: Anayasa değişikliğiyle, 12 Eylül 1980
darbesinin faillerinin ve yardımcılarının
yargılanması için Evet diyor. 12 Eylül darbesini yapan darbecilerin
ve onların yardımcılarının hesap vermeleri için Evet
diyor, kitap basıyor. Bu kitap AKP Grubunun
bastırdığı, dağıttığı kitap. Bu
ülkeyi yöneten, Bakanlar Kurulunun başı da olan Sayın
Başbakan çıkıyor -24/7/2010 tarihinde- Bedel ödedik. diyenleri
12 Eylülle hesaplaşmaya çağırıyor. Madem 12 Eylülün
acısını yaşadığınızı
söylüyorsunuz, neden 12 Eylül öncesi meydanları kan gölüne çeviren
çetelerle, uzantılarıyla mücadeleyi desteklemiyorsunuz? Madem 12
Eylülün acısını yaşadınız, neden bugün 12 Eylülle
hesaplaşmıyoruz, hesaplaşmıyorsunuz, vicdanınız
sızlamıyor mu? Bu Anayasa değişikliğine Hayır
demekle kendinizle, vicdanınızla çelişmiyor musunuz? diyor.
Bunu nerede diyor? Bunu Yalovada söylüyor Sayın Başbakan.
Yine, Sayın Başbakan Afyonkarahisar mitinginde
açıkça Evetle hesap sorun. 12 Eylülde evet deyin, hesabı kesin.
diyor. Burada zamanım yok okumaya, üç sayfa Sayın Bakan.
Yine, Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin
Ya ben bu
kürsüde anlatamıyorum ya da Sayın Bakan anlamak istemiyor. Eğer
bu sözler Sayın Bakanın değilse çıkar bu kürsüde der ki:
Bu sözler benim değildir. Sayın Bakan Sadullah Ergin, Adalet
Bakanı Sadullah Ergin: Mevcut Anayasadaki geçici 15inci maddeye göre 12
Eylülden hesap soramıyorduk. Bakan Ergin incelemelerde bulunmak üzere
geldiği Kırşehirin Kaman ilçesinde yaptığı konuşmada:
Anayasa değişikliği paketinde kadınlarımız,
çocuklarımız, özürlülerimiz, şehit ve gazilerimiz için
iyileştirmeler var. diyor. Askerî mahkemelerle ilgili düzenlemeler var.
diyor ve HSYKyla ilgili düzenlemelerden bahsediyor. Son paragrafında: Hükûmet,
halkın daha demokratik ve özgür olması için
uğraşmaktadır. Bugün biz varız, yarın biz yokuz. 12
Eylülde çıkan bugünkü geçici 15inci maddeyle, 12 Eylülü yapanlardan hesap
soramıyorduk. Anayasada yapılacak olan değişiklikle 12
Eylülü yapanlardan hesap soracağız. diyor ama Sadullah Ergin,
Sayın Bakan 8 Kasım 2010 tarihinde -amaç hasıl oluyor,
referandumdan sonra, evet oyları alındı ya- diyor ki: 12
Eylülcülerin yargılanmasıyla ilgili olarak savcılığın
tereddüdü var. Yargılanır ya da yargılanmaz diyemem. Yani
Evet alındıktan sonra Bakan -tabii hukukçu, Adalet Bakanı,
zaten önce hata yapıyor- hafif hafif çark ediyor.
Şimdi, AKPnin Grup Başkan Vekili Sevgili Bekir
Bozdağın
Tabii, Bekir Bozdağ burada CHPye veryansın
ediyor, CHPnin solculuğunu da yerden yere vuruyor -Helal olsun, solcu
olmuş Bekir Bozdağ, kendisini kutluyorum- BDPyi de yerden yere
vuruyor, MHPyi de vuruyor. Erdal Erenlerden bahsediyor, Mustafa
Pehlivanlıoğlundan bahsediyor, Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlundan
bahsediyor, etsin. O zaman biz diyoruz ki: Gelin, bu 12 Eylülcüleri
yargılayalım, yargıya çıkaralım, yargının
önünde hesap vermelerinin yolunu açalım.' MHP ayağını
dayıyor 'Hayır', CHP 'Hayır', BDP 'Hayır' diyor. Niye
hayır? Hani siz zulüm gördüydünüz, haksızlık gördüydünüz? Hesap
sormalıyız. Gelin, hesap soralım, gelin, engeli
kaldıralım.
Yine, Bekir Bozdağ, 12 Eylül darbesini yapan Kenan Evren ve
arkadaşlarının yargılanması konusunda -bu
değiştikten sonra tabii- 11/11 günü, hem de mahkemeye talimat
veriyor, diyor ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız
lütfen.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Şimdi, AKP Grup Başkan
Vekili Bekir Bozdağdan Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının görevsizlik kararına tepki
gelmiş, sert tepki hem de. Bozdağ: Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının takdir yetkisi yoktur.
Yargılama orada yapılacaktır. Aynen bu.
Ha, bunlar yalansa, gelirler ilgililer Ya, biz böyle bir şey
demedik. derler. Yine Sayın Bozdağ, 12 Eylülde millî iradenin önüne,
bugüne kadar milletin iradesine müdahale edenlerden hesap
sorulacağını söylüyor. Birinci adım, 12 Eylülde yargı
süreci başlayacak, ondan sonra sandıkta başlayan sorgu
yargıda devam edecek. Bunlar hesap verecek. diyor.
Ya arkadaşlar, ben de zaten onu söylüyorum, hesap versinler.
Yani ben Sayın Başbakanın 20 Temmuz 2010 AKP grup
toplantısında yaptığı konuşmayı burada
aktarmıyorum. Yani ağladığı fotoğrafları
göstermiyoruz, Bekir Bozdağın ağladığı
fotoğraf ile Sayın Başbakanın ağladığı
fotoğrafı. Diyorum ki ben, madem bunları söylediniz
Ha Biz
vazgeçtik onlardan, o zaman yanlışmış söylediklerimiz, şimdi doğruyu gördük.
diyorsanız buna da bir diyecek lafım yok. Niye biz yani bunu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
siz söylediniz, kitap
bastırdınız. Lütfen bunun gereğini yapın. Biz bunu
söylüyoruz, başka bir şey demiyoruz değerli
arkadaşlarım.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30.
Maddesinin 4. Fıkrasında yer alan Daire Başkanı
ibaresinden sonra gelmek üzere veya yokluğunda Başkanvekili
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Özdemir, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 574 sıra
sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısının 30uncu maddesiyle ilgili vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
29uncu maddede AKP Grubu tarafından verilen önergenin
kabulüyle bir aldatma ve kandırma oyunu yine oynanmıştır.
Kurul gündemini Bakan belirler.
şeklindeki kanun maddesi Bakan Başkan Vekilinin görüşünü alarak
belirler. şekline dönüştürülmüştür. Bu değişiklik
Bakanın Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu gündemini belirleyen
konumunu değiştirmemiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun mevcut yapısının, pek çok hâkim ve
savcımızın mağduriyetiyle sonuçlanan bir özelliği
olduğu doğrudur. Neticede, toplumsal yapıda Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun mevcut yapısının genel bir hukuk
reformu içerisinde değiştirilmesi gerektiği hususunda bir fikir
birliği mevcuttur. Bu çerçevede görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısının genel bir hukuk reformunun bir parçası
olması beklenirken, Hükûmetin çalışmalarında bu yönde bir
ibare görülmemektedir. Hâl böyle olunca, Kurulun siyasallaşmasıyla
tarafsız ve bağımsız yapısı üzerinde
tartışmalar da artmaktadır.
Değerli milletvekilleri, ikinci olarak, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kuruluyla ilgili yapısal bir düzenleme
gerçekleştirilirken, Kurulun sadece temsil yönünde değil aynı
zamanda kürsü hâkim ve savcılarını doğrudan ilgilendiren
atama, terfi ve disiplin gibi konularda keyfî uygulamalara son verecek objektif
ölçülerin getirilmesi gerekirdi. Üzülerek belirtmek istiyorum ki
görüştüğümüz tasarıda bu yönde bir anlayış
değişikliğinin izlerine rastlamak mümkün görünmemektedir.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı
genel olarak değerlendirildiğinde, âdeta Adalet
Bakanlığı bürokrasisinin, gerek idari anlayış gerek
uygulama ve gerekse de personeliyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna
taşınmasından başka bir anlama gelmemektedir.
Değerli milletvekilleri, dolayısıyla tasarı bu
hâliyle kabul edildiği takdirde, özellikle görev başındaki hâkim
ve savcılarımız açısından olumlu yönde bir
gelişme olmayacaktır. Hâkim ve savcılarımız yine
subjektif, keyfî, yanlı, üstelik bu sefer siyasi kriterlerle
değerlendirmeye tabi tutulacaklardır.
Netice itibarıyla, görüşmekte olduğumuz
tasarıyla hepimizin eleştirdiği eski yapıya ait kavramla,
bu sefer AKP zihniyetini doğrudan yansıttığı yeni bir
yapı kurulmaya çalışılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısı, AKPnin
demokratikleşme ve hukuk devletine yaptığı vurgu ile
çelişmektedir. Bu tasarı, Anayasada ifade edilen yargı
bağımsızlığı ilkesiyle de çelişmektedir. Bu
yasa tasarısı, siyasi iktidarın yargı kurumlarına
yönelik iradesinin bir yansımasından başka bir şey
değildir.
Önergemizde, tasarının bu görüntüsünü ortadan
kaldırarak millet vicdanında, devletin kurumsal
yapılanmasında kendisine sağlam bir yer bulmasını
amaçlıyoruz. Aksi hâlde, vicdanlarda ve siyasal organizasyon içerisinde
ağır tahribatlar yaşanabilecektir.
Konuşmama burada son verirken yüce heyetinizi bir kez daha
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özdemir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
30uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 31de bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 31. maddesinin
3 fıkrasının (3). cümlesinin sonundaki oylamalarda çekimser
oy kullanılamaz ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin Afyonkarahisar Zonguldak |
Bihlun
Tamaylıgil Turgut
Dibek |
İstanbul Kırklareli |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Ünlütepe, buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer arkadaşlar, gecenin bu saatinde bir yasa
çıkarmaya çalışıyoruz. İnatlaşarak çıkartmak
istediğiniz bir yasa tasarısı. Hâlbuki Anayasanın 18inci
maddesi açıktır; angarya yasaktır. Saat on dörtte
başladık ve hiç ara vermeden bu saate kadar çalışmaya devam
ediyoruz.
CEVDET ERDÖL (Trabzon) Meclis çalışması angarya
olur mu ya?
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Sayın Meclis
Başkanımız, parlamenterlerin sağlığını
sizin düşünmeniz gerekir. Bu kadar yoğun bir çalışma iyi
yasa çıkartmaz. Bu kadar yoğun bir çalışma yasada
aksaklıklara neden olabilir. Bu nedenle, düşünen beyne ihtiyaç
vardır. Parlamenterin sağlıklı düşünebilmesi
önemlidir. Oy verirken sağlıklı verebilmesi önemlidir.
İktidar partisi milletvekili arkadaşlarımızı
görüyoruz, bu yasanın çıkmasında hiçbir katkıları yok,
sadece oy veriyorlar. Onlar bir yasanın tekemmülü için burada
bulunuyorlar. Hâlbuki yasanın çıkmasında ciddi katkılarına
ihtiyacımız var. Bu nedenle, ben Meclis Başkanımızdan
rica ediyorum, resen buna karar verin. Parlamenterlerin hepsi uykusuz.
Yarın geleceğiz, gene çalışacağız biz burada.
Öncelikle, doğru karar verebilmenin yöntemi dinç olmaktır.
Sevgili arkadaşlar, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun oluşumunda Sayın Cumhurbaşkanımız da 4 üye
ataması yapmıştır. Elbette Sayın
Cumhurbaşkanı bu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna bu 4 üyeyi
seçerken üzerinde ciddi bir çalışma yapmıştır. Ama
yapılan atamalar Sayın Cumhurbaşkanımızın
atamalar üzerinde gerekli özeni göstermediği kanaati bende
uyandırdı. Zaman zaman Sayın Cumhurbaşkanımız
bunları yapıyor. Bir ara yurt dışındaydı, Hâkimler
ve Savcılar Kanunu görüşüldü, yurt dışından uçakla
indi, yasayı görmeden imzaladı. Efendim Yolda ben inceledim. dedi
ve Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı
güvensizliğimizin veya üzerinde hassas durmadığının
ilk kanıtı oydu.
Şimdi, 2 arkadaşımız, bunlardan birisi
profesör, bundan önceki Ceza Muhakemeleri Kanununun
çıkartılmasında Komisyonda birlikte çalıştık. Bu
Ceza Muhakemeleri Kanununun içine gizli tanığı sokan kişi.
Ceza Muhakemelerinin içine gizli soruşturmacıyı sokan kişi
ve meşhur bir davada bilirkişi, AKBİL dosyasında.
AKBİL dosyasında bilirkişi. Başka bir dava da Bakırköy
2. Asliye Ceza Mahkemesinde hakkında açılmış bir dava var:
Adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs. Peki, adli bir
yargıyı etkilemeye teşebbüs eden bir kişiyi
yargıçların atamasını yapabilecek olan bir kurula
nasıl üye seçebilirsiniz? Hem de Sayın Cumhurbaşkanı tarafından
bu nasıl değerlendirilebilir? O zaman, varılmak istenen nokta
yanlış.
Kurulu tamamen kendi düşüncenizde olan kişilerden
oluşturabilirsiniz, bunda başarıya da ulaşabilirsiniz
sevgili arkadaşlar ama bakın, pek çok dönemlerde, çoğunluğa
sahip olanların nelerle karşı karşıya
kaldığını görüyorsunuz. Sizin için demokrasi ve hukuk
anlayışı, çoğunluğun mutlak egemenliği
düşüncesine dayanmaktadır. Bunun sonucu olarak mutlak egemenliğe
dayalı bir baskı rejimi ortaya çıkmaktadır.
Çoğunluğun iradesine saygı duyacağız ama çoğulcu
düşünceyi de göz önünde tutmak zorundayız.
Şimdi, AKBİL dosyasında bilirkişilik raporu
verecek, Sayın Başbakanın da yargılandığı
dosyada birilerinin o suçtan kurtulması için çaba harcayacak, o
kişiyi, elinden tutup Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda
değerlendireceksiniz.
Daha iki gün önce de Türk Ceza Kanununun 257nci maddesinde bir
değişiklik yaptık ve Adalet Bakanlığı ve Hükûmet,
2005 yılındaki suç ve ceza politikasında koyduğu
kriterlerden hiçbir gerekçe göstermeden geriye dönüş yaptı ve çok
üzüldüğüm, bir grup başkan vekili, o dönemde Adalet Komisyonunda üye
bulunarak Ceza Kanununun çıkmasında çaba harcayan bir
arkadaşımız Efendim, bu değişiklik çok iyi
Peki, o
gün niye savunmadınız o değişikliği? Kendi
yandaşlarınızı kurtarmaya yöneliyorsunuz. Biraz önce
Sayın Adalet Bakanı burada dosyalarının zaman
aşımına girdiğinden bahsetti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız
lütfen.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Bağlamaya çalışıyorum.
Sayın Bakan, dosyaların zaman aşımına
girmesinde, düzensiz bir yasal düzenleme çatısını
çıkarmanızdan dolayı sizin sorumluluğunuz vardır,
Bakanlığın sorumluluğu vardır. Örneğin, 2008
yılında kaç dosya zaman aşımından düşmüş?
2009 yılında kaç dosya zaman aşımından
düşmüş? Şimdi, iki gün önce
çıkardığınız Türk Ceza Yasasının 257nci
maddesinin yeni uygulamasından dolayı kaç dosya daha zaman
aşımından düşecek? Açıkçası, siz artık
suçluları koruyan bir parti durumuna düştünüz, siz suçluları
koruyan bir Hükûmet durumuna düştünüz. Bu Parlamentonun buna hakkı
yoktur, yolsuzluğa batanları kurtarmaya hakkı yoktur. Yetim
hakkı yiyenlerden hesap sormak zorundasınız. Garip gureba
diyerek geldiniz ama garip gurebayı bırakıp hep belirli
birtakım kesimleri koruyan bir duruma düştünüz. Bundan kendinizi
kurtarmak zorundasınız diye düşünüyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 32de bir önerge vardır, okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 32. maddesinin
(1) fıkrasının sonuna "Genel Kurul Görüşmeleri gizli
yapılamaz" hükmünün eklenmesini, (4.a) bendinin "Gerekli ve
uygun görülen karar ile yargıç ve savcılara ilişkin atama
kararnameleri Resmi Gazetede" şeklinde düzeltilmesini, "(4.b)
bendinden sonra gelmek üzere "c-HSYK'nın hizmet birimleri olarak
öngörülen teftiş kurulu başkanlığı tarafından
düzenlenen denetim raporları, hal kağıtları ve sicilleri
mutlaka, ilgili yargıç ve savcıya tebliğ edilir" hükmünün
eklenmesini, 6. fıkrasının "6-Yargıç ve savcılar
hakkında, savunmaları alınmadan verilmiş olsa da,
haklarında yapılan ihbar ve şikayetlere ilişkin kararlar da
mutlaka ilgili hakim ve savcıya tebliğ edilir" şeklinde
değiştirilmesini, arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin Afyonkarahisar Zonguldak |
Metin
Arifağaoğlu Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Yaşar
Tüzün |
Artvin Malatya Bilecik |
Kamer
Genç |
Tunceli |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Tüzün, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 32nci madde üzerinde vermiş
olduğumuz önergenin lehinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, önergemizin içeriği ve anlamı, gerçekten laf
olsun diye, konuşma adına verilen bir önerge değil, öncelikle
onu belirteyim. Fakat, her zaman olduğu gibi Komisyon Başkanı ve
Sayın Bakan, tabii bu önergemize katılmadılar. Oysa içerik
olarak gerçekten çok önemli bir önergeydi. Tabii, katılmadıkları
için de önergenin gerekçesiyle ilgili çok da konuşmaya, çok da söz etmeye
gerek olmadığını düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, bu Anayasa
değişikliği paketi başlangıç sürecinden bugüne kadar,
yani doğumundan yaşam sürecine kadar zaten özürlü bir süreç
yaşadı. Bu değişikliklerle ilgili Türkiye Büyük Millet
Meclisinde grubu bulunan siyasi partilerle hiçbir şekilde uzlaşma
arayışı içerisine girilmedi. Girilmediği gibi Bizim 330 ve
üzeri milletvekilimiz var. Biz milletvekillerimize Genel Kurulda her türlü
baskıyı, tehdidi, fişlemeyi gerçekleştiririz, oylamalara
sokarız, evet yönünde oy kullandırırız. 330 ile 367 arasında
kaldığında da milletimize gideriz, bu paketin içeriğini
anlatırız. dediniz. Böylece, bu süreç başladı.
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) Siz de gidip hayır
oyu verseydiniz.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Ama 12 Eylül 2010 tarihi öncesi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Tanıtım ve Medya
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu kitapçık
milyonlarca insanımıza dağıtıldı. Bu
kitapçığın içerisine baktığımızda, gerçekten
olabilecek ve bu referandumda kabul yönünde, evet yönünde oy
çıktığı takdirde hayata geçecek neler var diye
baktığımızda, daha doğrusu kitapçığın
başına baktığımızda bu kitapçığın
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası değişikliği
kitapçığı olmadığını görmüş
bulunuyoruz. Çünkü AKP yetkilileri Genel Merkez mutfağında bile bu
kitapçığın başına Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Değişiklik
Paketiyle İlgili Soru ve Cevaplar diyememiştir,
yazamamıştır. Oysa bizim kitapçığımız,
Anayasamız bellidir, bu, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasıdır.
İşte iki kitapçık arasındaki fark budur değerli
arkadaşlar.
Bu Anayasa
değişikliği kitapçığı niçin
hazırlanmıştır, kimin anayasasıdır yani hangi
ülkenin anayasasıdır? Bu Anayasa kitapçığı
Fransanın anayasası mıdır, İtalyanın anayasası
mıdır, Almanyanın anayasası mıdır, hangi ülkenin
anayasasıdır?
ALİ KOYUNCU (Bursa) Türkçe bilmiyor musunuz, okuma yazma
bilmiyor musunuz?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Arif olan anlar.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Siz demek ki Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası yazacak kadar cesarete sahip değilsiniz çünkü bu
değişiklik cumhuriyet anayasası değişikliği
değil AKP anayasası değişikliği oldu ve siz bu
kampanya boyunca halkımıza vermiş olduğunuz sözleri
tutmadığınız gibi, zaten bu kitapçığın
içeriğine baktığımızda bu doğruları
görüyoruz.
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) Vatandaş yüzde 58 oy
verdi ona.
SUAT KILIÇ (Samsun) Bak o elindeki kitapçık, diğeri
Anayasa kitabı.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bakınız, hiç fazla uzağa gitmeye gerek yok, sizin
hazırladığınız,
dağıttığınız kitapçıktan okuyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) CHP Grubu sana angarya
uyguluyor şimdi.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Venedik Komisyonunun Adalet
Bakanı ve Müsteşarının HSYKda yer almamasıyla ilgili
bir kesin kararı var mıdır? Çok ilginç, kendi
tuzağınıza kendiniz düşüyorsunuz, cevap: Venedik
Komisyonunun kararı sadece Adalet Bakanlığı hâkimlerinin
disiplin işleriyle ilgili toplantılara katılmaması yönünde
bir tavsiye kararı vardır.
ALİ KOYUNCU (Bursa) Sınıfı biz geçtik, siz
sınıfta kaldınız.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Bakınız, şimdi,
milletimizi nasıl kandırdığınızı biz zaman
içerisinde hep anlatacağız, hiç kuşku duymayın.
Bakınız Kırk Soruya Kırk Evet. Şimdi,
günlerdir burada tartıştığımız konu
İşte, değerli Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun milletvekillerine
arkadaşlarımızın söylediği sözler: Efendim, 12 Eylül
1980 darbesini yapanlardan hesap sorulacak iddiasında bulunmadık.
Sadece bu paket geçer ise karar yargınındır diye söylemlerde
bulunduk. dedi Sayın Bakan. Değerli arkadaşlarım,
işte Kırk Soru Kırk Cevabın 8inci maddesi çok açık ve
net. Sizin hazırladığınız kitapçık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)
8inci maddeyi okuyorum, diyor ki: 12 Eylül darbesini yapan
darbecilerin ve onların yardımcılarının hesap
verebilmelerine imkân hazırlamaya evet demektir. Siz milletimizi böyle
kandırdınız değil mi?
SUAT KILIÇ (Samsun) Ne diyor, İmkân hazırlamaya
diyor.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Daha çok, okumakla bitmez. Aynen bunu
diyor. Bakın Fişlemenin tarihe karışmasına evet
demektir. diyorsunuz, TİB gibi bir kuruluşu bu Mecliste özerk bir
kuruluş olarak kuruyorsunuz. Bunun başkanı Anayasa Mahkemesinin
kararına rağmen vekâleten atanıyor. Tamamen bu kuruluş
özerk bir kuruluş adı altında Sayın Başbakanın
emri altında çalışır.
Dolayısıyla değerli arkadaşlarım, bu
Anayasa değişikliği gerek referandum süreci ve gerekse bu
Anayasa değişikliğine istinaden hazırlanan uyum
kanunlarının özürlü doğduğunu ve bu şekilde, özürlü
bir şekilde yaşama devam edeceğini gecenin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Son cümlem Sayın Başkan.
BAŞKAN Yok, yok, hele bu akşam hiç olmaz.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Karar yeter
sayısı Sayın Başkan.
BAŞKAN Arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
33üncü maddede iki önerge vardır, sırasıyla okutup
işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 33.
Maddesinin;
2. Fıkrasında bulunan "Başkan"
kelimesinin metinden çıkarılmasını,
5. Fıkrasında yer alan "veya dairelerin"
ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Rıdvan
Yalçın Nevzat
Korkmaz |
Konya Ordu Isparta |
D. Ali
Torlak Mustafa
Enöz Mustafa Kemal
Cengiz |
İstanbul Manisa Çanakkale |
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup
işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 33. maddesinin
(1) fıkrasındaki, 2. fıkrasındaki, 3.
fıkrasındaki, "başkan veya" ibaresinin madde metninden
çıkartılmasını, 5. fıkrasının "Genel
Kurulun veya Dairelerin meslekten çıkarma dahil tüm cezalara ilişkin
kesinleşmiş kararlarına karşı yargı yolu
açıktır; Kurulun Hakim ve Savcılar hakkındaki verdiği
kararlara karşı açılan iptal davaları ilk derece mahkemesi
olarak Danıştayda görülür. Bu davalar, acele işlerden
sayılır." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin Afyonkarahisar Zonguldak |
Kamer
Genç Metin
Arifağaoğlu Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Tunceli Artvin Malatya |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu maddede, yeniden inceleme, itiraz ve yargı yolu
düzenlenmiştir.
Anayasa'da Kurul kararlarına karşı itiraz ya da
yeniden inceleme yolu öngörülmemiş, sadece Kurul'un meslekten çıkarma
cezaları için yargı yolunun açık olduğu
vurgulanmıştır. Daire kararlarına karşı,
itirazların nasıl yapılacağının yasa ile
düzenleneceği hüküm altına alınmıştır.
Maddede, Kurul kararlarına karşı, yeniden inceleme
yolu öngörülmüştür. Yeniden inceleyecek Kurul, aynı kuruldur. Yeniden
inceleme hakkı, başkan veya ilgililere
tanınmıştır. Başkan'a bu hakkın
tanınması yerinde değildir. Bu inceleme, HSYK bünyesindeki
gidilebilecek son merci ve son karar niteliğindedir. Bu boyutuyla
bakıldığında, benzeri durumda 2461 sayılı
Yasa'nın 12 nci maddesinde Başkan'a (Bakan'a) bu hakkın
tanınmadığı görülecektir. Başkan'a rağmen
alınmış bir kararın, Başkan'ın isteği
üzerine Kurul'da ikinci kez görüşülmesi yolunun açılması,
Başkan'ın bakışına göre Kurul'un bu kararı
değiştirmesi için, Kurul üzerinde zorlayıcı etki
yaratabilecektir.
Dairelerin kararına karşı, başkan veya
ilgililer, daireden yeniden inceleme talebinde bulunabilecektir. Burada ifade
edilen başkan, daire başkanı mı yoksa HSYK Başkanı
mıdır? Tasarının tanım maddesine
bakıldığında HSYK Başkanı olduğu
görülecektir. HSYK Başkanı'na daire kararına karşı
yeniden inceleme yolunun öngörülmesi hukuksal değildir.
Daire kararlarına karşı itiraz edebilmek için,
yeniden inceleme yoluna başvurulması, buradan sonuç
çıkmaması durumunda Kurul'a itiraz edilebileceği
öngörülmüştür. Burada da HSYK Başkanı'na itiraz hakkı
tanınması yerinde değildir.
Yeniden inceleme ve itirazların, diğer işlerden
öncelikle görüşüleceği konusunda açık bir düzenleme getirilmelidir.
Tasarının bu maddesinin 4 üncü fıkrasında,
şikayetçilerin disipline ilişkin kararlara karşı yeniden
inceleme ve itiraz haklarının olduğu
vurgulanmıştır. HSYK üyeleri hakkında adli veya disiplin
soruşturmaları ile ilgili olarak yapılacak şikayetler
üzerine verilen kararlara karşı da "ilgililerin"
başvuru haklarının olduğu hususu, İHAM'nin 13 ncü
maddesi gözetilerek bu maddeye eklenmelidir.
Tasarının bu maddesinin 5 inci fıkrasında,
genel kurul ve dairelerin meslekten çıkarma kararlarına
karşı yargı yolunun açık olduğu, diğer
kararlarına karşı yargı yolunun kapalı olduğu
açıkça ifade edilmiştir.
Öncelikle, burada genel kurul olarak ifade edilenin,
Anayasa'nın 159 uncu maddesinin 10 uncu fıkrasında ifade edilen
Kurul olduğu açıktır. Aynı maddenin 8 inci
fıkrasına göre ise, bütün disiplin cezalarını verme
yetkisi, dairelere değil, doğrudan Kurul'a aittir. Bu nedenle madde
bu yönüyle de Anayasa'ya uygun değildir. Daireler, disiplin
cezalarına karar verememelidir.
Tasarının 5 inci maddesinde, HSYK'nun genel kurul,
başkanlık, daireler ve hizmet birimlerinden oluştuğu ifade
edilmiştir. Bu maddede ise, genel kurul ve dairelerin kararları
konusu düzenlenmiş, HSYK içinde kabul edilen başkanlık ve hizmet
birimlerinin kararları hakkında herhangi bir hükme yer verilmemiştir.
Anayasa'nın 159 uncu maddesinin 10 uncu fıkrasında
"Kurul" sözcüğünün kullanılması, Tasarının
tanım maddesinde Kurul sözcüğünün Hakimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu'nu ifade ettiğinin belirtilmesi ve Tasarının 5 inci
maddesinde ise, Kurul'un anılan organlardan oluştuğunun
açıkça ortaya konulması karşısında, bu durumda
açık, somut ve doğrudan uygulanabilir Anayasa normu uyarınca,
Başkanlık ve hizmet birimleri işlemleri, doğrudan Anayasa
hükmü gereğince yargı yolunun dışında
kalmaktadır.
Başkan'ın soruşturma izni vermeme yolundaki
işlemlerine karşı artık bu işlemleri bakan değil,
başkan yapacağından yargı yolu kapanmaktadır.
Kurul müfettişlerinin hâl kâğıtlarına
karşı, artık bu işlemlere karşı yargı yolu
kapanacaktır.
Tasarının gerekçesinde bu konudaki Bakanlık
internet sayfasında yayımlanan bilgi notunda, Başkan ile ilgili
işlemler için maddeye açık bir hüküm konulmasına gerek
olmadığı, hukukun genel ilkelerinin yargı yolunun açık
olmasını gerektirdiği ifade edilmiştir. Adalet
Bakanlığının bu açıklamada kastettiği Bakan
işlemlerinin yargı yoluna açık olması konusu ise de,
buradaki işlemler, "Bakan" sıfatıyla değil,
tartışmasız biçimde "Başkan" sıfatıyla
yapmaktadır.
Anayasa değişikliğinin aceleye getirilmesi ve
şimdi tasarıda yapılan tanımlar için de yaratılan
karışıklık bu sonucu doğurmuştur. Adalet
Bakanlığı bilgi notu ile ve yine Tasarının gerekçesi
ile, Anayasa hükmünün bertaraf edilebileceğini söyleyebilmektedir!
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 33.
Maddesinin;
2. Fıkrasında bulunan "Başkan"
kelimesinin metinden çıkarılmasını,
5. fıkrasında yer alan "veya dairelerin"
ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Cengiz. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 574 sıra
sayılı Kanun
Tasarısının 33üncü maddesi için vermiş olduğumuz
önerge üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubumuz,
33üncü maddenin ikinci fıkrasında bulunan Başkan kelimesinin
metinden çıkarılmasını talep etmektedir çünkü Kurul
Başkanı siyasidir, yürütmenin üyesidir. Adalet Bakanı, ifade
edildiği gibi sembolik temsil görevini aşarak yargıya yön veren,
idarede iş ve işlemlere müdahale eden ve yönlendirme veya icra
noktasında bir görev ifa etmesi iyi amaca hizmet etmeyecektir. Adalet ve
Kurul bünyesi içindeki dairelerin üzerinde baskı ve hükümranlık
duygusu ve algısını yansıtacaktır. Bu tespitlerimiz
doğrultusunda, bu fıkradaki Başkan ifadesinin
çıkarılması AB örnekleriyle de uyuşacaktır.
Yine, 33üncü maddenin beşinci fıkrasında yer alan
veya dairelerin ibaresinin metinden çıkarılmasını teklif
ettik çünkü dairelerin üzerinde bir Genel Kurul mevcuttur. Burada Genel Kurul
ve daireler aynı statüde ve aynı konumda mütalaa edilmiştir
çünkü dairelerin kararlarına karşılık direkt olarak yargı
mercilerine konuların intikal ettirilmesi Kurul hiyerarşisi
açısından da doğru olmayacaktır. Konunun, bir üst idari
merci niteliğindeki Genel Kurula getirildikten sonra yargıya
taşınması en doğru yaklaşım olacaktır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu
tespitlerimizi, Kanun ve HSYKnın ve hukuk temayüllerinin doğru
tespitleri olarak Genel Kurulumuza arz ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan
önceki ve bu tespitlerimizle
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanun
Tasarısının iyi bir çalışma safhasından
geçmediği, hukuk süzgecine dökülmediği, hukukun tecellisi değil,
kaderin tecellisini değiştirme noktasında ince ayarların
manipülesiyle adalet terazisi kefelerine mıknatıs parçaları
yerleştirilmiştir.
Mülkün temeli adaletse, yargının temeli hukuk ve vicdan
olmalıdır. Renginiz ne olursa olsun, safınız ne olursa
olsun, duygularınız ne olursa olsun, bir elinizde kanun, diğer
elinizde adaletin terazisi olduğunda, vicdanınızın en derin
ve en ücra köşesinde Hakkın adalet sıfatını
hatırlayamadığınız an bu adalet terazisi asla
doğru tartmayacaktır.
Bağımsız yargının hukuk devletinin kalbi
olduğunu da asla unutmamalıyız. İnsani adaletin
şirazesi şaştığı an bilin ki ilahî adaletin
tecellisi meclisi kübrada bizim yakamızı bırakmayacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AB süreci
içinde Anayasanın değiştirilmesi ve bugün
görüştüğümüz uyum yasalarıyla AB standartlarında yasa
yapıldığını, hatta birçok Avrupa ülkesinden daha iyi
bir HSYK yasası ortaya konulduğunu ifade etmekte ve bu yasaların
üstlerinde hukuku değil, hukukun üstünlüğünü ve bunu da hukuk
mecrası içinde sağladığınızı ifade ettiniz.
Bugün Türkiyede en tepedekilere bakarsak, bir de çıkan
yasaya, yargı yasalarına ve diğer yasalara
baktığımızda, kime ve kimlere hizmet etmeye başladığını
görmemek için bu ülkede yaşamamak lazım çünkü bu Anayasa ve
tasarı ile yürütme ve yargı iç içe girmiş, üstlerdeki makamlara
doğru terazinin kefeleri de ağdırmaya başlamıştır.
12 Eylül referandum çalışmaları içinde AKPnin
hazırlamış olduğu broşüre baktığımızda,
AB ülkelerinin HSYK yapısıyla 2010 model Türk HSYK yapısı
arasındaki farkı biz de görmekteyiz. Siyasi erkin ve yürütmenin
yargının tepesine nasıl çöreklendiğini de bu örnekten
görmek mümkündür.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, 12 Eylülde, Adalet
ve Kalkınma Partisinin hazırlamış olduğu şöyle
bir broşür var. Böyle bir broşürde, yine sizlerin ifadeleriyle Avrupa
ülkelerinden birçok örnekler verilmiştir. Bu örneklere
baktığımızda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) Değerli milletvekili
arkadaşlarım, bu broşüre baktığımızda,
broşürde İsveç, Hollanda, Portekiz, Polonya, İspanya,
İtalya ve Fransa yer almaktadır. Fransa, 2011 yılında yeni
anayasasına geçmekte ve bu anayasasında siyasi erk kurul
başkanı olarak bulunmamaktadır ve diğer İspanya,
Polonya, Portekiz, Hollanda ve İsveç örneklerine
baktığımızda da bu ülkelerde kurul başkanının
siyasi erk içinden ve yürütmenin içinden gelmediğini görmekteyiz.
Bunları bize gösteren iktidar partisinin daha ileri bir HSYK
yapısını yapmasının veya bunları baz alarak daha
ileri bir adım atmasının daha doğru olması gerekmez
miydi? Hem bunları bize gösterip hem bunları millete sunduktan sonra,
Adalet Bakanının bu Kurulun tepesinde, Kurul Başkanı olarak
bulunması ileri bir adım değil, Avrupa Birliğinin ve Avrupa
standartlarının gerisinde kalmıştır diyor, bu belgeyle
de yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
33üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 34te iki önerge vardır, sırasıyla
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 34. maddesinin
(3) fıkrasının Kurulun Seçimle gelen üyelerinin, kadro ve eski
görevleriyle ilişkileri kesilemez olarak değiştirilmesini, 7-
HSYKnun seçimle göreve gelen başkan ve üyeleri, göreve
başladıklarından 1 ay içinde HSYK
Başkanlığına mal bildiriminde bulunurlar. Her yıl mal
bildirimi yenilenir fıkrasının eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin Afyonkarahisar Zonguldak |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Metin
Arifağaoğlu Kamer
Genç |
Malatya Artvin Tunceli |
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34.
Maddesinin;
3. ve 4. Fıkralarının metinden
çıkarılmasını ve fıkra numaralarının buna
göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Behiç
Çelik Rıdvan
Yalçın |
Konya Mersin Ordu |
Akif
Akkuş Cemaleddin
Uslu D. Ali Torlak |
Mersin Edirne İstanbul |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) İştirak etmiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Bal, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 34üncü maddeyle ilgili verdiğimiz önergede
görüşlerimizi açıklamak üzere huzurunuzdayım. Tekrar yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Önergeler ne olursa olsun, içinde anlatılanlar ne anlama
gelirse gelsin, kürsüde ne konuşulursa konuşulsun bunun bir derde
derman olmadığını otuz üç madde boyunca yapılan
işlemlerde gördük. Sayın Başkanın, Sayın Adalet Komisyonu
Başkanına bence bundan sonra sormasına hacet yok Milliyetçi Hareket
Partisinin önergesine katılıyor musunuz? diye. Sayın Bakan yeni
teşrif ettiler ama daha önce orada bulunan Sayın Adalet Bakanına
da sormasına gerek yok, zaman kaybına gerek yok. Gecenin bu saatine
kadar vakit kaybetmemek için zaten otomatik olarak reddedeceklerini
anlatmamız lazım. O zaman burada niye konuşuyoruz? Burada,
Sayın Adalet Bakanı gitmeden önce Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu
Sayın Başkan, lütfen arkadaşımızı
uyarır mısınız, insicamımı bozuyor.
BAŞKAN Sayın Aydoğan, Sayın Hatibin insicamını
bozdunuz.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Özür dilerim.
FARUK BAL (Devamla) Değerli arkadaşlar, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kuruluyla ilgili görüştüğümüz bu kanun, Anayasa
değişikliği olarak Meclis gündeminden geçtikten sonra, bugün
uyum kanunu olarak gündeme gelmektedir. Anayasa değişikliği
yapılırken, bu kanun ile birlikte Anayasanın diğer
maddeleri de değiştirilirken 12 Eylülden hesap soracağız.
diyerek getirilmişti ve halka da böyle takdim edilmişti. Adalet ve
Kalkınma Partisinin bir grup başkan vekili burada, 12 Eylül
acılarını hatırlatacak şekilde değişik idam
cezaları almış olan insanların ve Hakkın rahmetine
kavuşmuş olan insanların isimlerini de anarak, bu arada benim
hemşehrim rahmetli Mustafa Pehlivanoğlunun da ismini anarak, onları
selamlayarak Evet oyu istemişti sizlerden ve sizler de Evet oyu
vermiştiniz. Biz aldatılmadık, kandırılmadık ama
Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekilleri aldatıldı,
kandırıldı, Anayasa değişikliğine oy verdi. Daha
sonra, bu aldatma ve kandırma halka da yapıldı. Bizzat
Başbakan, darbecilere karşı yapılmış olan bu
Anayasa değişikliğine Evet oyu verilmesi için halka beyanlarda
bulundu. Daha ilerisine giden bazı AKP bakanları Hayır oyu
vermenin akli dengeden yoksun olduğunu iddia edecek kadar ileriye gitti.
Hayır oyu verenlerin vatansever olmadığını ifade
etti, Hayır oyu verenlerin darbeci olduğunu ifade etti ve bu
şekilde halk da aldatılarak, kandırılarak, Anayasa
değişikliği geliştirildi.
Şimdi, biraz önce Sayın Adalet Bakanı ifade ederken
12 Eylülcüleri yargılayamayacağız. dedi, sözün özü bu. O
zaman, niçin siz bir kabine üyesi olarak bu hukuki görüşünüzü Sayın
Başbakana ifade ederek Halkı aldatma, kandırma. demediniz?
Çünkü, siz bir kabine üyesisiniz, Anayasamıza göre, o kabinenin siyasi
olarak bütün üyelerinin sorumluluklarından müteselsilen mesulsünüz. Bu
sorumluluğunuzu niçin yerine getirmediniz? Gazeteye vermiş
olduğunuz bir mülakat sizi bu sorumluluktan kurtaracak mı?
Değerli arkadaşlarım, vakit kısa ama bir
hikâyemi anlatacaktım, kısaca bir cümleyle ifade edeyim.
İngilterede bir İngiliz profesörüyle Türkiye'nin bir
meselesini tartışırken İngiliz Profesör Mister Ficher bana
dedi ki: O dediğin sözleri söyleyen bir milletvekili, asla yalan
söylemez. Ben de o zaman hâkimdim. Ben de bir hâkimim, ben asla yalan
söylemem. dedim. Bana verdiği cevap şu oldu: Bir İngiliz
milletvekili, eğer halka yalan söylediği, halkı
aldattığı, halkı kandırdığı ortaya
çıkarsa, bir daha bırakın siyasi hayatı, milletvekili
olmayı, sokağa çıkamaz. dedi.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, hepimiz
İslam dinine inanan insanlarız, vecibelerimizi yerine getiriyoruz.
Kuran-ı mübînde diyor ki: Namaza dosdoğru durun. Ben de burada
diyorum ki size
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEREM ALTUN (Van) İftiradan kaçının. diyor.
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
FARUK BAL (Devamla) Milletin huzuruna çıkarak siz de
Kuran-ı mübînin, o ayeti kerimenin yüzü suyu hürmetine millete
karşı dosdoğru olun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Altı kere
karşısına çıktık milletin biz.
FARUK BAL (Devamla) Dosdoğru olun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Biz milletin
karşısına altı kere çıktık ve milletten de
gereken cevabı aldık.
FARUK BAL (Devamla) Milleti aldattınız,
kandırdınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Millet size de
cevabını verdi.
FARUK BAL (Devamla) Dolayısıyla
Dolayısıyla
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Millet cevabını
verdi, en son 12 Eylülde verdi.
FARUK BAL (Devamla) Benim konuşmama izin verecek misiniz?
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Millet cevabını
verdi.
BAŞKAN Sayın Elitaş, lütfen
FARUK BAL (Devamla) Sayın Elitaş
Sayın
Elitaş, beni
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
FARUK BAL (Devamla) Şimdi, dosdoğru
olmadınız. Biraz önce Sayın Bakanın ikrarıyla
aldattınız ve kandırdınız, şimdi sizden millet
dosdoğru icraat bekliyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Biz kimseyi aldatıp
kandırmadık, siz kendinizi aldatılmış ve
kandırılmış hissediyorsunuz.
FARUK BAL (Devamla)
İcraat, 12 Eylülcüleri yargılamaktır. 12 Eylülcüleri
yargılayacağız. dediniz, yargılamak
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 2001
değişikliğinde niye yapmadınız?
FARUK BAL (Devamla) 12
Eylülcüleri yargılamak taahhüdü altına girdiniz, bunu Anayasa hükmü
hâline getirdiniz, bu vecibeyi yerine getirmek boynunuzun borcudur. Eğer
yerine getirmezseniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 34. maddesinin
(3) fıkrasının Kurulun Seçimle gelen üyelerinin, kadro ve eski
görevleriyle ilişkileri kesilemez olarak değiştirilmesini, 7-
HSYKnun seçimle göreve gelen başkan ve üyeleri, göreve
başladıklarından 1 ay içinde HSYK Başkanlığına
mal bildiriminde bulunurlar. Her yıl mal bildirimi yenilenir
fıkrasının eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Öztürk, buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, Sayın Başkan; HSYK üyelerinin mal
bildiriminde bulunmasını niye istemiyorsunuz? Yani
katılsaydınız da mal bildiriminde bulunsalardı.
Değerli arkadaşlarım, 12 Eylül darbesine
karşı çıkmak böyle sözle olmuyor, darbe hukukuna karşı
çıkmak lazım. Yani bu ülkede anlayışa, oturtturan
anlayışa karşı çıkmak lazım.
Dolayısıyla, darbe hukukunu koruyarak, onu besleyerek 12 Eylül
darbesiyle hesaplaşmanız mümkün değildir. Yine, faili meçhullerle
yüzleşmeden bunlarla hesaplaşamazsınız.
Şimdi, 2001de yapılan Anayasa
değişikliğine baktığımız zaman, Adalet
Bakanı Millî Güvenlik Kuruluna alınıyor 2001 Anayasa
değişikliğiyle. 12 Eylül 1980 darbe rejiminin ortadan
kaldırıldığı söylenilirken, Anayasa
değişikliğiyle, HSYK Başkanlığı görevini
sürdüren Adalet Bakanının aynı zamanda Millî Güvenlik Kurulu
içerisinde kalması korunuyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
Seçimle gelmeyen tek doğal üye Adalet Bakanı
Müsteşarı, 2010 yılında çıkarılan Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı Yasası uyarınca, Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığında istihbari Kurul
üyesi yapılıyor. Şimdi Adalet Bakanı Müsteşarı
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığında edindiği
istihbari bilgilerle HSYKda ne yapacaktır? Bunu 12 Eylülün darbecileri
bile yapmamıştır ama AKP zihniyeti bunu yapmıştır.
1981 yılında çıkarılan HSYK Kanunu ile Adalet
Bakanlığı Personel Genel Müdürü doğal üyesi
yapılmış, 82 yılında darbeciler Bu kadarı da
fazla canım, bu kadarı da olmaz. demişler, Personel Genel
Müdürünü HSYKnın doğal üyeliğinden çıkarmışlar
ama AKP, darbecilerin hazmedemediğini, sindiremediği bir olayı
içine sindirmiş, Personel Genel Müdürünü de, Adalet
Bakanlığı bürokratlarını da, Anayasaya
aykırı bir şekilde, sözüm ona seçim denilen bir komediyle
Kurula atamıştır.
Anayasanın 154/2nci maddesi Yargıtay üyelerinin
birinci sınıfa ayrılmış adlî yargı hâkim ve
cumhuriyet savcıları ile bu meslekten sayılanlar arasından
seçileceğini, 155/3üncü maddesi Danıştay üyelerinin birinci
sınıf idarî yargı hâkim ve savcıları ile bu meslekten
sayılanlar arasından seçileceğini öngördüğü hâlde,
Anayasanın 159uncu maddesinin üçüncü fıkrasında -siz
değiştirdiniz, bu AKP anayasası
sizin tabirinizle-
yedi asıl ve dört yedek üyesi birinci
sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren
nitelikleri yitirmemiş adlî yargı hâkim ve savcıları
arasından... üç asıl ve iki yedek üyesi birinci sınıf olup,
birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri
yitirmemiş idarî yargı hâkim ve savcıları arasından
seçilir. diyorsunuz yani burada meslekten sayılanlar ifadesi yoktur.
Yani -az önce söyledim- Danıştay ve Yargıtay üyesi seçimleri
için meslekten sayılanlar ayrıca belirtildiği hâlde
Anayasanın 159uncu maddesinde sizin de yaptığınız
değişiklikten sonra meslekten sayılanlar hükmüne vurgu
yapılmamıştır, ayrıca bu ibare belirtilmemiştir.
Buna rağmen hukuk dolanılarak yapıldığı sözde
seçim olan, özde atama olan komedide hem en son Personel Genel Müdürü hem de
ondan önceki Genel Müdürü HSYK üyeliğine atanmış, AKPnin Bakanının
bürokratları bu Kurula sokulmuştur. HSYKnın yeni modeli 12
Eylül askerî darbe döneminin HSYK yapısından daha geri, daha
antidemokratik bir yapıya kavuşmuştur.
Siz yaptığınız değişiklikle
HSYKnın antidemokratik yapısını
değiştirmemişsinizdir, demokratik yönü varsa o yönü
kaldırmışsınızdır. Sayın Bozdağ bu
kürsüden söyledi: Anayasa değişikliğinden önce HSYK belki
Danıştayın, Yargıtayın yüksek kurulu
şeklindeydi. Bunu kabul ediyorum ama bu Anayasa
değişikliğinden sonra bu HSYK, Adalet Bakanı
aracılığıyla siyasi iktidarın yönettiği,
yönlendirdiği ve Adalet Bakanlığına bağlı bir
şube hâline gelmiştir ve yine Anayasada ihraç kararlarına
karşı sadece yargı yolunun açılıp diğer konularda
yargı yolunun kapalı olması gerçek amacın hukuk devletine
işlerlik kazandırmak olmadığı çok açıktır
değerli milletvekilleri.
Şimdi ben soruyorum değerli milletvekilleri,
Avrupanın hangi ülkesinde cumhurbaşkanı yargıçlar kuruluna
kendisi gibi düşünenleri ya da hemşehrilerini atamaktadır? Yani
yargıçlar kuruluna Kayseriden geçerken şunu tanıdım,
Yozgattan geçerken bunu tanıdım şeklindeki bir
anlayışla adam atanır mı? Hangi Batı ülkesinin
parlamentosunda yargıçlar kurulu
parlamentonun basit çoğunluğuyla ve sadece çoğunluk partisinin
oylarıyla ve çoğunluk parti başkanının istediği
kişiyi seçmektedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Yine, hangi Avrupa ülkesinde
Adalet Bakanı, Adalet Bakanı müsteşarı, müsteşar
yardımcısı ve Adalet Bakanlığı emrindeki
bürokratlar yargıçlar kurumuna doldurulmaktadır ve bu yapı da
demokratik bir yapı olarak topluma sunulmaktadır?
Hangi Batı ülkesinin Başbakanı, demokratik hukuk
devletinin temel ilkesi olan yasama, yürütmenin eylem ve işlemlerinin
yargı tarafından denetlenmesini millî iradenin vesayet altına
alınması olarak topluma sunmaktadır?
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
35inci maddede iki önerge vardır, sırasıyla
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 35. maddesinin
(1) fıkrasının a bendindeki "resmi veya özel"
ibaresinin çıkartılmasını, arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin Afyonkarahisar Zonguldak |
Kamer
Genç Metin
Arifağaoğlu Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Tunceli
Artvin Malatya |
Ahmet
Ersin |
İzmir
|
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 35.
Maddesinin 1. fıkrasının b) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"b) Bilimsel araştırma ve yayınlarda
bulunabilirler; görevlerini aksatmamak ve Başkanlığa bilgi
vermek kaydıyla, yargı ile ilgili ulusal ve uluslararası kurul,
kongre, konferans, seminer ve benzeri bilimsel toplantılara
katılabilir ve tebliğ sunabilirler."
Faruk
Bal Behiç
Çelik Rıdvan
Yalçın |
Konya Mersin Ordu |
D. Ali
Torlak Cemaleddin
Uslu Akif
Akkuş |
İstanbul Edirne Mersin |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bal.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 35inci maddeye ilişkin sunduğumuz önergede
kişiye ilişkin bir düzenlemeyi, önceden var sayılan ya da
önceden kimin oraya seçileceği belli olan kişiye ilişkin bir
düzenlemeyi düzeltmek üzere önerge vermiş bulunmaktayız.
Tabii, kanunlar iki tane temel özelliğe sahiptir. Birisi
eşitlik, diğeri de genelliktir. Bu önerge ile Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri arasında eşitlik ve genellik
kuralları ihlal edilmekte ve kişiye ilişkin özel bir düzenleme
yapılmaktadır. Bu özel düzenlemenin niçin yapıldığını,
saikini, sebebini bilememekteyiz. Lakin bunun hem eşitlik ilkesine hem de
genellik ilkesine aykırı olduğunu ifade ettik.
Daha önce, Sayın Başkan, Sayın Adalet Bakanı
bizim eleştirilerimize cevap verme ihtiyacını hissetti. Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısını düzenleyen bu kanunu
anlatırken yöneltilen eleştirileri değil, bunun nasıl
Avrupa Birliği müktesebatına uygun bir kanun olduğunu ve AKP
Hükûmeti zamanında da Avrupa Birliğine giriş süreci içerisinde
nasıl bir başarı elde edildiğini ifade etti.
Değerli arkadaşlarım, bu kürsü milletin kürsüsüdür,
bu kürsüde doğru söylenmelidir. Adalet ve Kalkınma Partisinin sekiz
yıllık iktidarı süresince Türkiye'nin Avrupa Birliği
perspektifi bitmiştir, böyle bir perspektifi yoktur. Niçin? Çünkü AKPnin
sekiz yıllık devri iktidarında iki tane ülke Türkiyeye yönelik
olarak anayasasında değişiklik yapmak suretiyle Türkiye'nin
Avrupa Birliğine girişini referanduma tabi
kılmıştır. Bunlardan biri Fransa, diğeri de
Avusturyadır.
Şimdi, siz Türkiyede halkı aldatıp
kandırabilirsiniz, 12 Eylülle hesaplaşma adı altında
Anayasamızı değiştirebilirsiniz ama Fransız
Anayasasını, Avusturya Anayasasını nasıl
değiştireceksiniz? Fransızları, Avusturyalıları
nasıl aldatıp nasıl kandıracaksınız ki Avrupa
Birliğine giriş süreci içerisinde Türkiyeye bir perspektif
sağlayabileceksiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Bal, Türk
halkını aşağıladığınızın
farkında mısınız?
FARUK BAL (Devamla) - Benim konuşmama lütfen müdahale etmeyin
Sayın Elitaş. Meclisin adabına uygun davranın. Siz bir
başkan vekilisiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Meclisin adabına uygun
davranıyorum, siz milletvekili adabına uygun davranmıyorsunuz.
FARUK BAL (Devamla) - Sayın Başkanım, lütfen
BAŞKAN Sayın Elitaş, lütfen
Sayın
milletvekilleri lütfen
Sayın Bal, buyurun.
FARUK BAL (Devamla) Peki, Sayın Bekir Bozdağ gibi
sorayım ben size. Fransa, anayasasını Türkiyenin Avrupa
Birliğine girişini engellemek için değiştirdi mi
değiştirmedi mi? Değiştirdi. Avusturya değiştirdi
mi? Evet değiştirdi. Fransız Anayasasını delip
nasıl Avrupa Birliğine üye olacağız? Dolayısıyla
Avrupa Birliği söylemi ikinci bir aldatma ve ikinci bir kandırma
aracıdır. Bu açıdan Sayın Bakanın bu kürsüden,
milletin bu kürsüsünden doğru söylemesini arzu ederdim. İnşallah
geldiğinde benim bu sözlerimin aksine bir düşüncesi varsa bunları
sizinle paylaşır ve biz de oradan buna karşı
cevaplarımızı sunarız. Siz değil Sayın
Elitaş. Size düşen görev makul bir şekilde dinlemek, varsa
söyleyeceğiniz bir şey buraya gelmektir.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bal.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan
BAŞKAN Önce bir önergeyi oylara sunayım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Hatip
biraz önce Meclisin adabına uymadığım şeklinde bir
ithamda bulundu. İzin verirseniz bir dakikada
BAŞKAN Siz de uyduğunuzu mu söyleyeceksiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Evet.
BAŞKAN - Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Konya Milletvekili Faruk Balın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce konuşmacı hem daha önceki maddedeki
verdiği önergenin hem de şimdiki önergede konuşurken iki keredir
üst üste Türk halkını kandırabilirsiniz, Türk halkını
aldatabilirsiniz ama
diye tahmin ediyorum amacını aşan ifadeler
kullandı ve Fransız halkıyla, Fransız Parlamentosuyla Türk
halkını kıyaslamaya çalıştı.
FARUK BAL (Konya) Öyle bir kıyaslama yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakınız, en son 12
Eylül tarihindeki yaptığımız referandumda bu milletin yüzde
58i bu Anayasanın değişikliğine evet demiş. Sizin
anlayamamanız, sizin bunu anlama noktasındaki eksikliğiniz, Türk
halkını sizin konumunuza getirdiğini iddia edemezsiniz. Yüzde 58
bu Anayasaya evet dediyse, bu milletin basiretine, bu milletin kararına
saygı duymak mecburiyetindesiniz. Yüzde 58i Yanlış
yaptı. diye itham etmek, bu millete yapılan en büyük
saygısızlıktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Kalkıp da burada, yapılan Anayasa
değişikliğini, milletvekili arkadaşlarımızın
yaptığı konuşmaları, referandum propagandası
süresi içerisindeki yaptığımız değerlendirmeleri
milleti aldatmak diye ifade etmek sadece kendini aldatmaktır. Eğer
siz, bu milletin yüzde 58i gibi davranamıyorsanız, Biz yüzde 42lik
kısmı anlayacağız. diye ifade ettiğimizi, siz yüzde
58i anlamak için gayret göstermiyorsanız, bu, milletin eksikliği
değil, sizin eksikliğinizdir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Vatandaşla bütünlük sağlayamayanlar, milletin
ruhunu içine sindiremeyenler, onlarla bir olup onların dertlerini
paylaşamayanlar, sadece burada AK PARTİ Grubunu itham etmek
yanında, öte yandan milleti de maalesef anlamamak gibi, açıkça
anlayamadığını da ifade ederek millete
saygısızlık etmektedir. Ben bu millete, milletin verdiği
iradeye parlamenter demokrasi içerisinde saygıyı sonuna kadar duyuyorum, herkesin de saygı
duymasını temenni ediyor, saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, Sayın
Elitaş, Meclis adabına uyacağını beyan etmek için söz
aldı. Lütfen kürsüye gelerek, Meclis adabına bundan sonra
uyacağına ilişkin milletvekillerine karşı bu
taahhüdünü yerine getirsin.
BAŞKAN Evet, Sayın Bal
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, Sayın Hatip, söz
aldığı konuyla ilgili görüşünü açıklamadı,
aksine, benim, Türk milletiyle Fransız milletini veya Avusturya milletini
mukayese ettiğim şeklinde gerçeğe aykırı ifadede
bulundu.
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bak, Avusturyayı
unutmuştum, onu biliyorsunuz, çok iyi hatırlıyorsunuz,
doğru.
OKTAY VURAL (İzmir) Kendisi hakaret ediyor millete. Millete
hakaret etmekten vazgeçin artık.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Millete
saygılıyız biz.
BAŞKAN Buyurun.
6.- Konya Milletvekili Faruk
Balın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben on sekiz yaşında Türk milliyetçisi olmuş
olan bir insanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Geç kalmışsın
on sekizine kadar.
FARUK BAL (Devamla) Dinle, dinle
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, rica ediyorum
Rica
ediyorum
FARUK BAL (Devamla) Altmış yıllık ömrümün
kırk iki yılı Türk milletinin hasletlerinin yüceliği
üzerine geçmiş durumdadır.
OSMAN KILIÇ (Sivas) Milliyetçilik sizin tekelinizde değil.
FARUK BAL (Devamla) Dolayısıyla, benim Türk milletini
bir başka millet ile mukayese ederek, onun değerleri
karşısında Türk milletinin düşük bir değere sahip
olduğunu ifade etmem anlamına gelecek sözlerinizin tamamını
kınıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tutanaklarda var, düzeltin o
zaman.
FARUK BAL (Devamla) Böyle anlama gelecek herhangi bir söz
söylemedim. Benim sözüm açık ve nettir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tutanaklara bakın,
düzeltin.
FARUK BAL (Devamla) Adalet ve Kalkınma Partisi, aldatma ve
kandırma politikasını izlemiştir. Bu politikanın
aracı Avrupa Birliği söylemi olmuştur. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
FARUK BAL (Devamla) Değerli arkadaşlar, beni
dinleyecek misiniz?
Avrupa Birliği söylemi ile aldatma ve kandırma
politikası izlemiştir Adalet ve Kalkınma Partisi, bir.
12 Eylül acılarını aldatma ve kandırma
aracı olarak kullanmıştır, bu da iki.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Elitaş Meclis
adabına uyacağını ifade etmedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Şu anda siz adaba uymuyorsunuz,
farkında mısınız?
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/961) (S.
Sayısı: 574) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 35. maddesinin
(1) fıkrasının a bendindeki "resmi veya özel"
ibaresinin çıkartılmasını, arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Ahmet Ersin.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ersin.
AHMET ERSİN (İzmir) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Hepimiz yorgunuz, on dört buçuk saatten beri bu kutsal çatı
altında görev yapmaya çalışıyoruz. Benimki belki sizden
daha fazla olmuştur çünkü ben saat ondan beri Meclisteyim.
Dolayısıyla on altı buçuk saatten beri Mecliste olmanın
verdiği yorgunluk var. Tabii sizler de on dört buçuk saatten beri bu
yorgunluğu taşıyorsunuz. Dolayısıyla bu süre
içinde zaman zaman adap
tartışması çıkıyor, zaman zaman maksadını
aşan sözlerle karşılıklı tartışmalar
çıkıyor ama her şeye rağmen şunu açıklıkla
söylemeliyim ki Adalet ve Kalkınma Partisinin bu Meclise bugün
uyguladığı ve uzun süreden beri de alışkanlık
hâline getirdiği bir baskı var. Yasaları çıkarmak için
hangi sürede çıkarılacağını kendileri tayin ediyorlar
ve bu sürenin ne kadar uzayacağını yine kendileri tespit
ediyorlar. Örneğin bu yasa tasarısı.
RASİM ÇAKIR (Edirne) Başbakan emrediyor, ne
yapsın garipler!
AHMET ERSİN (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısı yani
yargıçların atanmalarından, nakillerinden, disiplin
soruşturmalarından başlayıp bütün yargının bundan
sonraki sürecini etkileyecek olan, olumlu ya da olumsuz etkileyecek olan bir
kanun tasarısını görüşmek için tam on dört buçuk saatten
beri çalışıyoruz, yorgunuz ve bu kanun
tasarısının düzeltilmesiyle ilgili, bizleri de tatmin etmesiyle
ilgili yaptığımız girişimler, verdiğimiz
önergeler maalesef sizler tarafından hiç dikkate alınmıyor,
hatta dinlenmiyor bile.
Değerli arkadaşlarım, bugün Türkiyede iki tür
yargı var. Bir tanesi mahkeme salonunda gözlerini kapatan tarafsız,
bağımsız vicdan yargısı, bir diğeri toplumu, 73
milyonu sindirmeye çalışan, simonlaştırmaya
çalışan çevrelere kararlarıyla, uygulamalarıyla destek
veren ve esasen kendileri de simonlaşmış olan ideolojik
yargı var ve şimdi kuşkumuz odur ki bu Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun yeni yapısıyla birlikte bu kez Türkiyede bir üçüncü
şık olarak AKP yargısı mı olacak? diye
kuşkularımız var. İşte bunu gidermek için, bu
kuşkularımızı gidermek için, bu Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Yasa Tasarısını düzeltmek için,
yanlışlarını gidermek için çaba gösteriyoruz muhalefet
olarak. Verdiğimiz önergeler bunlara yöneliktir, söylediklerimiz bunlara
yöneliktir ama maalesef, AKP Grubu asla bizim bu önerilerimizi, önergelerimizi
dikkate almıyor, içeriğini bile dinlemiyor, sözlerimizi dinlemiyor,
anlamak istemiyor.
Bakın, hepiniz uykulu gözlerle bakıyorsunuz bana ve size
bakarken benim de uykum geliyor (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) çünkü karşımda esneyen, uykulu gözlerle, yorgun simalarla
bu tartışmayı, bu görüşmeleri takip eden
arkadaşlarımıza, hem size hem bize bir terör uygulanıyor,
terör. Yani öyle ki şu an burada olmayan birisi sanki düğmeye
basıyor ve siz el kaldırıp indiriyorsunuz, başka bir
şey yok. Yani değerli dostlarım, terör uygulanıyor derken
aslında sizleri de savunmak istiyorum, sizleri de korumaya
çalışıyorum.
Yani şunu söylemek istiyorum: Eğer elinizde biber
gazı tüpleri olsaydı, cumartesi günü çocukları coplayan
polislerden farkınız kalmazdı. Aynı anlayışla,
aynı terörle, aynı baskıyı burada uyguluyorsunuz. Bu olacak
şey değil! Bu olacak şey değil! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Ahmet Bey, biraz da önergenden
bahset!
AHMET ERSİN (Devamla) Bu Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu Kanunu Tasarısı. Değerli arkadaşlarım,
endişemiz şudur: Bundan sonra Türkiye'de insan haklarına
dayalı demokratik hukuk devletinin bağımsız, tarafsız
yargısı mı olacak, yoksa majestelerinin yargısı
mı olacak? Endişemiz var. Bu endişelerin giderilmesi için çaba
gösteriyoruz, sizleri uyarmaya çalışıyoruz ama dediğim gibi
hepiniz yorgunsunuz, hepiniz bir an önce evimize gitsek de yatsak diye
bekliyorsunuz, uyusak diye bekliyorsunuz, hepiniz yoruldunuz ama ne yazık
ki sizin yöneticileriniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
AHMET ERSİN (Devamla)
AKPnin yöneticileri hem size hem
bize büyük bir baskı uyguluyorlar, terör uyguluyorlar. Bunu belirtmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, lütfen, iktidar olmanın
getirdiği duygulardan uzaklaşın. Bizler de bu ülkenin
insanlarıyız. Bizler de bu kutsal çatı altında görev
yapmaya çalışıyoruz, ülkemize yararlı olmaya
çalışıyoruz. Söylediklerimizin, önergelerimizin,
yaptıklarımızın hepsinin de iyi niyetli olduğunu kabul
etmeniz gerekir ama maalesef sizlerde bu anlayışı göremiyoruz.
Dolayısıyla değerli arkadaşlarım, bu
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının, sanıyorum,
toplumda da bizlerde de oluşan olumsuzluğu gidermesi mümkün
değil, giderecek yapıda değil ama ne yazık ki sizlerin
oylarıyla, otomatiğe bağlanmış oylarınızla
bunlar kabul edilecek ve yürürlüğe girecek.
Peki değerli arkadaşlarım, hepinize saygılar sunuyorum,
iyi geceler diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Madde 35i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.46
ONBİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 03.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 30uncu Birleşiminin Onbirinci
Oturumunu açıyorum.
574 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Madde 36da iki adet önerge vardır, sırasıyla
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 36. maddesinin
(1) fıkrasının Kurulun ibaresinden sonra Yargıtay ve
Danıştaydan seçilen üyeler dışında ibaresinin
eklenmesini ve 1. fıkrasının sonuna Kurulun Yargıtay ve
Danıştaydan seçilen üyelerin disiplin soruşturması ve
kovuşturması hakkında Yargıtay ve Danıştay
yasalarındaki hükümler uygulanır. ibaresinin eklenmesini, (2), (3),
fıkrasındaki başkan ibaresinin başkanvekili olarak
değiştirilmesini ve 11- Bu madde öngörülen konulardaki tüm
oylamalarda, gizli oy açık tasnif usulüne uyularak yapılır.
fıkrasının eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin
Afyonkarahisar
Zonguldak |
Kamer
Genç Metin Arifağaoğlu
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
|
Tunceli
Artvin
Malatya |
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 36.
Maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Behiç
Çelik Rıdvan
Yalçın |
Konya
Mersin
Ordu |
D. Ali
Torlak Cemaleddin
Uslu Akif
Akkuş |
İstanbul
Edirne
Mersin |
A.
Duran Bulut |
Balıkesir |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bulut. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 574 sıra sayılı
Tasarının 36ncı maddesinde verilen önerge hakkında söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hukuk, ülkelere göre, milletlere
göre, kıtalara göre olmaz. Hukuk, insanlığın ortak
değeridir. Ancak, Türkiyede, Türk milleti bu hukuktan uzun
yıllardır hep çekmekte. Hukuk, oysaki, yapan da uygulayan da ve
bundan hizmet alanlar da hukuka ihtiyacı olan insanlar.
Şimdi, değişik zamanlarda insanlar mutlaka
problemlerini çözmek için hukuka başvurmakta ancak mahkemelerin
problemleri, çözümsüzlükleri, insanların adalete, hukuka olan güvenini de
sarsmaktadır. Hani şairin biri der:
Adalet mülkün temeliydi hani?..
Bizim hak temelde mi saklı yani?
Çıkartıp da versen kim olur mâni?
Yoksa hırsızlar mı çaldı hâkim bey?! diye
dedirten, geç gelen adaletin adalet olmadığı gerçeğini
ifade eden bu gecikmeler insanlarda hep adalete olan güveni
sarsmıştır. İktidarlara, hükûmetlere göre adaletin uygulanmaması,
adaletin ortak, her gelen hükûmetin uygulamak zorunda kalacağı ortak
bir normun oluşturulması gerekmektedir. Tabii ki AKP Hükûmeti, uzun
zamandır, sekiz yıllık iktidarı döneminde bütün kurumlarda
olduğu gibi kendine has bir yönetim tarzıyla, kendine has bir
eğitim tarzıyla kendine tarz bir hukuk oluşturmaya
çalışmaktadır. Bu, bürokraside, bürokrasideki kişilerin
görev almasında da maalesef bu politize tavırlar sürmektedir.
Geçtiğimiz günlerde Balıkesirin bir ilçesinde bir
devlet hastanesinin başhekimini aradım, Sevgili doktorum, şöyle
muhtaç bir insan var, bilgisayar biliyor, üniversite mezunu -bu hastanelerin
temizlik işlerini, hizmetlerini genelde şirketler yapmakta- buna bir
yardımcı olabilir misiniz, ihtiyacınız varsa?
dediğimde bana: O konuya ben bakmıyorum, onu ilçe
başkanıma gönderiyorum, onun gönderdiği kimseleri
alıyorum. dedi. Ne ilçe başkanı? Senin ilçe başkanın
olur mu, sen başhekimsin orada? dedim, Vekilim, bu işler böyle
oluyor, siz öyle demiyor musunuz? dedi, Ben MHP Milletvekiliyim, iktidar
milletvekili değilim dedim. Ama en azından bilseniz bile, ben yirmi
beş yıllık devlette çalışmış bir insan
olarak değişik partilerin hep yönetimlerinde çalıştım,
ancak bazılarında mutlaka telkinler olmuştur, ancak bütün
kadroların ilçe başkanından, il başkanından
geçeceği şeklinde bir bürokraside yer alma, görevlendirilme
tarzına, emin olun, Türkiye Cumhuriyetinde bugüne kadar
rastlanmamıştı. Çok politize bir tavır içerisindesiniz.
Devlet kademelerinde görev alan insanlar da artık buna
alıştılar. Oraya göreve gelmelerinin yolunun mutlaka parti
kanalından geçmesi, liyakatin değil sadakatin önemli olduğu
noktasında böyle bir üslup, böyle bir ölçü, böyle bir tarz maalesef
gelişti. Bu ne oldu? Bu, verimliliği azaltmaya, kendi inisiyatifi,
hukuk veyahut da kendi kurumunun ölçülerinin dışına taşarak
kendilerine verilen uygunsuz emirleri, direktifleri de yerine getirmek gibi bir
hukuksuzluğu uygulamak zorunda kaldılar. Tabii, siz, AKP Hükûmeti
olarak buna da vefalı çıktınız. Görevi kötüye kullanan
insanları kurtarmak adına, görevi kötüye kullanan hâkimlere tazminat
davası açılması noktasında engellemek adına, bu göreve
getirdiğiniz politize kadroların korunması adına bir
çalışma içerisindesiniz. Ancak, mahkeme kadıya mülk değil.
Bir gün bu dokunulmazlıklardan hepimiz sıyrılacağız,
bu yaptıklarımızdan halkımıza karşı sorumlu
ve hesap vermek zorunda kalacağız. Bunu uygulayacak olan da hukuktur,
bugün çıkardığımız hukuk. Dolayısıyla,
hukukla oynarken, hukukla uğraşırken bunlara mutlaka özen
göstermemiz gerekmektedir.
Burada muhalefet partilerinin vermiş oldukları hiçbir
önergeye değer vermiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
AHMET DURAN BULUT (Devamla) Muhalefet partileri, yasanın
doğru çıkması için eksiklerini araştırmakta,
incelemekte, milletvekillerine görev vermekte, onlar çalışmakta ve
buraya getirmekteler. Bunların hepsi mi yanlış olabilir? Ama
böyle bir dayatma içerisinde muhalefetten gelen her fikre karşı
gelen, buradaki eleştirileri olgunlukla dinlemek gibi hoşgörüden de
uzak bir tavır içerisinde Parlamentonun işleyişi, beni
şahsen üzmektedir. Gecenin bu geç vaktinde milletvekillerini
çalıştırmak gibi bir zorunlu uygulamanın
yapılmış olması da yakışmamaktadır
Meclisimize.
Dolayısıyla, yasanın yine milletimize hayırlı,
uğurlu olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarken önergemize destek vermenizi istiyorum.
Saygılar. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 36. maddesinin
(1) fıkrasının Kurulun ibaresinden sonra Yargıtay ve
Danıştaydan seçilen üyeler dışında ibaresinin eklenmesini
ve 1. fıkrasının sonuna Kurulun Yargıtay ve
Danıştaydan seçilen üyelerin disiplin soruşturması ve
kovuşturması hakkında Yargıtay ve Danıştay
yasalarındaki hükümler uygulanır. ibaresinin eklenmesini, (2), (3),
fıkrasındaki başkan ibaresinin başkanvekili olarak
değiştirilmesini ve 11- Bu madde öngörülen konulardaki tüm
oylamalarda, gizli oy açık tasnif usulüne uyularak yapılır.
fıkrasının eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Köktürk, buyurun.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının 36ncı maddesine yönelik
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Bir kez daha yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, önerge konusunu oluşturan
tasarının 36ncı maddesinin 1inci fıkrası, Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kuruluna seçimle gelen üyelerin disiplin
soruşturması ve kovuşturmasının Genel Kurulca
gerçekleştirileceğini ifade etmektedir. Tasarının
diğer fıkraları da bu prosedürün hangi hukuki düzenlemelere
uygun gerçekleştirileceğini ifade etmektedir.
Değerli arkadaşlar, aslında bu madde,
tasarının 36ncı maddesi, tasarının 7nci maddesindeki
Genel Kurulun oluşumu ve görevlerini düzenleyen maddeyle direkt olarak
bağlantılıdır. O maddedeki çekincelerimiz, eleştiri ve
önerilerimiz aslında tasarının bu maddesiyle de yakından
ilgilidir. Ancak gerek tasarının 7nci maddesinin gerekse
tasarının 36ncı maddesinin açıkça Anayasaya
aykırılık oluşturması nedeniyle ben bu eleştiri
ve önerilerimizi bir kez daha Genel Kurulda tekrarlamayı bir görev sayıyorum.
Değerli arkadaşlar, Kurulun seçimle gelen üyelerinin bir
bölümü birinci sınıf hâkim ve savcılar arasından seçimle
gelen üyelerdir, bir kısmı Danıştaydan ve Yargıtaydan
seçimle gelen üyelerdir. Genel Kurulun disiplin soruşturması ve
kovuşturmasının bu üyelerle ilgili
gerçekleştirileceğine yönelik düzenlemesi maalesef, Anayasanın
154üncü ve 155inci maddelerine açıkça aykırıdır. Çünkü
Danıştaydan ve Yargıtaydan seçimle gelen üyelerle ilgili olarak,
Anayasanın ilgili maddelerinde özel düzenlemeler
gerçekleştirilmiş, özel statüler öngörülmüştür. Yine
Danıştaydan ve Yargıtaydan gelen üyelerle ilgili olarak,
Anayasanın ilgili maddelerine paralel olarak çıkartılan
Danıştay ve Yargıtay Kanununda yüksek yargıçlar için özel
güvenceler getirilmiştir. Yine, birinci sınıf hâkim ve
savcılar arasından seçilen üyeler için de 2802 sayılı
Yasanın 98inci maddesi özel güvenceler öngörmüştür. Ancak
tasarının bu maddesiyle gerek Danıştaydan gerek Yargıtaydan
seçimle gelen gerekse birinci sınıf hâkim ve savcılar arasından
seçilerek gelen üyelerin güvenceleri açıkça ortadan
kaldırılmaktadır. Bu da Anayasanın ilgili hükümlerine
açıkça aykırılık oluşturmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bunun dışında, bu
tasarı maddesinde seçimle gelen üyeler ifadesi kullanılmak suretiyle,
Adalet Bakanı ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı bu
düzenlemenin dışında tutulmuştur. Sayın Bakanın
Anayasada tarif edilen özel konumu nedeniyle ayrıcalıklı
olması, yani bu düzenlemenin dışında tutulması
makuldür, doğaldır. Ancak, değerli arkadaşlar, Adalet
Bakanlığı Müsteşarının seçimle gelen üyelerden
ayrılarak ayrıcalıklı bir statüye tabi
kılınmasını anlamak mümkün değildir.
Ben şimdi burada Sayın Bakana sormak istiyorum:
Sayın Bakanım, bu tasarıda Adalet Bakanlığı
Müsteşarını seçimle gelen üyelerden niye ayrı tuttunuz?
Adalet Bakanlığı Müsteşarı acaba Hâkim ve
Savcılar Yüksek Kurulunda Adalet Bakanlığının
altın hissesi midir? Yani Adalet Bakanının Hâkim ve
Savcılar Yüksek Kurulunu kontrol etmek amacıyla elinde tuttuğu
ayrıcalıklı bir kişi midir? Ancak burada şunu
belirtmekte fayda var: Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu maalesef bir
ticari şirket değildir, Adalet Bakanı Müsteşarı da
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu Adalet
Bakanlığının elinde tutması için öngördüğü bir
altın hisse değildir çünkü burada yargı
bağımsızlığı, yargıç
bağımsızlığı ve bunların da üzerinde hukuk
devletinin temel ve genel ilkeleri söz konusudur.
Değerli arkadaşlar, dolayısıyla bu
düzenlemelerin yargıç güvencesini ortadan kaldırdığı,
yargıçlarla ilgili özel görev ve yetkileri bulunan Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinin teminatlarını elinden
aldığı çok açıkça görülmektedir.
Biz bu nedenlerden ötürü önergemizin kabulünü diliyor, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyoruz. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 37 üzerinde iki önerge vardır, sırasıyla
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 37. maddesinin
(1) fıkrasının Kurulun ibaresinden sonra gelmek üzere
Yargıtay ve Danıştaydan seçilen üyeleri dışında
ibaresinin, 1. fıkranın sonuna Yargıtay ve Danıştaydan
seçilen üyeler için Yargıtay ve Danıştay Kanunlarındaki
hükümler uygulanır ibaresinin eklenmesini, (1) fıkrasındaki
göre ibaresinden sonra genel kurulun 3/2 çoğunluğunun kararı
ile ibaresinin eklenmesini, (2). fıkranın ikinci cümlesinin Genel
Kurulun yeniden inceleme sonucunda verdiği kararlara karşı
yargı yolu açıktır. şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin Afyonkarahisar Zonguldak |
Osman
Kaptan Rahmi
Güner Turgut
Dibek |
Antalya Ordu Kırklareli |
Ahmet
Tan |
İstanbul |
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 37.
Maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Behiç
Çelik Rıdvan
Yalçın |
Konya Mersin Ordu |
D. Ali
Torlak Cemaleddin
Uslu Akif
Akkuş |
İstanbul Edirne Mersin |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Çelik, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde önergemiz üzerine söz
aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Tabii ki bu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısı üzerinde müteaddit maddelerde görüşlerimizi ifade
etmiştik ancak 37nci maddeye kadar geldiğimiz sabahın bu
saatlerinde benim bilhassa vurgulamak istediğim husus yine referandum
dönemine ilişkin olacaktır.
Bilindiği üzere topluca gruplandırırsak yirmi bir
madde üzerinde bir Anayasa değişikliği
yapılmıştı. Bunların hepsini sayacak değilim
ancak bunların içerisinde bilhassa bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak
vurguladığımız husus, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun oluşumu ve yine Anayasa Mahkemesinin oluşumu üzerinde oldu
ama onun dışında diğer hükümlerin -kamu denetçiliği,
pozitif ayrımcılık ve memurlara toplu sözleşme hakkı gibi-
aslında birçoğu kanunlarla da düzenlenebilecek hükümler olmasına
rağmen Anayasanın içerisine enjekte edilerek, âdeta yapılmak
istenenin gizlendiği bir irade hasıl oldu.
Şimdi, burada, yüce Mecliste birçok tartışmalar
oluyor ama saygıdeğer milletvekilleri, tabii ki Türkiye'nin, Türkiye
üzerinde ve büyük Türk milleti üzerinde, mukaddesatımız ve millî
değerlerimiz üzerinde oynanan oyunların ne kadar büyük, ne kadar
tehlikeli ve bize hasım olan güçlerin de Türkiyeye dönük politikalarında
ne kadar dayatmacı ve uzun vadeli plan ve projeler içerisinde
çalıştıklarını hep birlikte görüyoruz. Burada,
zannediyorum, bir büyük ölçüde uzlaşma var aramızda, Mecliste
uzlaşma var ama burada irade beyanına geldiği zaman ne
yazık ki iktidar partisinden bunu göremiyoruz; tıpkı Sayın
Başbakanın yaptığı gibi, Sayın Başbakan ne
yapıyor? Sayın Başbakan referanduma giderken diyor ki: Bu
Anayasa değişikliği bizim Kürt açılımının
temelini teşkil edecektir. Kanal 24te ve Mustafa
SUAT KILIÇ (Samsun) Yok öyle bir şey, tamamen yalan,
tamamen! Hiç, hiç, bir kere Kürt açılımı diye bir laf yok!
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Demokratik açılım
aynı şey
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın Kılıç, onun belgesini size vereceğim.
BAŞKAN - Sayın Kılıç
Sayın
Kılıç
Sayın Kılıç
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Beni dinlemenizi tavsiye
ederim.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Valim, bakın, kamu görevinde
bulunan bir insansınız, konuşurken saygı gösteriyoruz ama
Sayın Başbakana söylemediği bir şeyi atfetmek, sizin
geçmişinize yakışmıyor!
BAŞKAN - Sayın Kılıç, sonra cevap
verebilirsiniz.
Sayın Çelik devam edin.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Siz bilmiyorsunuz o zaman.
SUAT KILIÇ (Samsun) Siz bilmiyorsunuz!
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Siz bilmiyorsunuz, size
öğretmesini de biliriz. (MHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) Bu tehdit mi? Tehdit mi sayalım bunu?
Tehdit mi ettiniz?
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Burada demokrasiyle
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
CEVDET ERDÖL (Trabzon) Açılım
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Sayın Başkan, dinleyin
lütfen.
Şimdi, Sayın Başbakanın Kanal 24te -Mustafa,
soyadını hatırlayamadım, ama ben size onun belgesini
gösterebilirim bende var çünkü- bu şekilde bir beyanla ortaya
çıkıyor. Yani, bu, demokratikleşme filan değil,
birtakım odaklara verilen sözlerin sonucu olarak ortaya çıktı.
Millete, Türk milletine bir yanılsama olarak bu sunuldu ama Türk milleti
bir kez yanılır, bir daha yanıltırsınız ama
üçüncü kez yanıltamazsınız.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Millet yanılmaz, sen
yanılıyorsun.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Onun için, burada, gelin, hukuk
devletini, birlikte, bütün kurumlarıyla, kurallarıyla yeniden
inşa edelim ama buna yanaşmıyorsunuz. Şimdi, burada
yapılan şey
Bakınız, yandaş yargı yaratma
projeniz yarın sizin başınıza bela olacak. Ben size
üzülüyorum, acıyorum bu konuda gerçekten.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Millet de sana acıyor.
SUAT KILIÇ (Samsun) Millet size acıyor.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) O yüzden, gelin, bu sevdadan
vazgeçin, aklınızı başınıza devşirin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Türkiye'de demokratik, laik
hukuk devletini hep birlikte, gelin, uzlaşmayla yeniden inşa edelim.
21inci yüzyılda
Bizim Milliyetçi Hareket Partisinin 2023
vizyonu var, bunları biliyorsunuz.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Hayda!
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Şimdi, siz bunu da almaya
çalışıyorsunuz, biz bundan memnun oluruz ama şunu
yapalım: 2023e Türkiyeyi hazırlayalım, el birliğiyle
hazırlayalım.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Hazırlıyoruz, bayağı bir
hazırlıyoruz.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Evet, sizlere
öğreteceğiz onları. İçinizde çok öğrettiğimiz
kişiler var, daha da öğretmeye devam edeceğiz.
RECEP KORAL (İstanbul) Var, var!
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Bu kadar heyecanlanmanıza
gerek yok.
AYHAN YILMAZ (Ordu) Hocam, vakit geç oldu tabii
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Bakın, arkadaşlar, laf
atmakla olmuyor.
Özellikle şunu vurgulamak isterim: Bu ülke bizim, bu millet
bizim, bu devlet bizim, gelin, yapıcı ve uzlaşmacı olun, el
birliğiyle, birlikte Türkiyemizi geliştirelim diyor, önergemize
desteğinizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 37. maddesinin
(1) fıkrasının Kurulun ibaresinden sonra gelmek üzere
Yargıtay ve Danıştaydan seçilen üyeleri dışında
ibaresinin, 1. fıkranın sonuna Yargıtay ve
Danıştaydan seçilen üyeler için Yargıtay ve Danıştay
Kanunlarındaki hükümler uygulanır ibaresinin eklenmesini, (1)
fıkrasındaki göre ibaresinden sonra genel kurulun 3/2
çoğunluğunun kararı ile ibaresinin eklenmesini, (2).
fıkranın ikinci cümlesinin Genel Kurulun yeniden inceleme sonucunda
verdiği kararlara karşı yargı yolu açıktır.
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Dibek, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURGUT DİBEK (Kırklareli) İlk okuduğunda
isimlerin hepsini okumadı Sayın Başkanım. Ahmet Tan ile
beni okumadı.
Evet Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
37nci madde hakkındaki önergem üzerine söz aldım
Cumhuriyet Halk Partisi adına. Yüce Meclisi öncelikle saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, AKP
İktidarının aklını fikrini Anayasa Mahkemesi ve HSYK
aldığı için yargının sorunları dendiğinde
başka bir şey şu aşamada düşünemiyorlar, hatta uzun
zamandan bu yana düşünemiyorlar. Onlar, daha doğrusu siz, şu
anda işte son aşamadasınız. Ara ara getirilen kanunlar da
var. Plan ve Bütçe Komisyonunda şu anda görüşülen yine bir teklif
var. Bu Anayasa değişikliği sonrası Anayasa Mahkemesi ve
HSYKyı kendi kontrolünüze almanın, bu operasyonun artık son
aşamasındasınız diye düşünüyorum.
Ama değerli arkadaşlar, yargının
sorunları içerisinde bir de yargı çalışanları var.
Gerçi, bugün, Sayın Mevlüt Aslanoğlu, kısaca ondan bahsetti ama
ben gecenin bu saatinde olmasına rağmen yargı
çalışanlarının Türkiyede yaşadığı
sorunlardan -ki Sayın Adalet Bakanı ve Hükûmet maalesef gördüğüm
kadarıyla bu konuyla yeterince ilgilenmiyor- biraz bahsetmek istiyorum,
biraz daha somuta indirgeyerek konuyu burada dile getirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, gerçi yargı
çalışanları deyince de hâkim ve savcılar anlaşılıyor
yani onun dışında on binlerce personel var; Adalet
Bakanlığının gerek merkez gerek taşra
teşkilatlarında gerekse ceza ve tevkif evlerinde, tutukevlerinde
çalışan çok sayıda personeli var. Bu insanlar benim
gördüğüm kadarıyla
Burada çok sayıda hukukçu
arkadaşımız var, Komisyonda beraber görev yapıyoruz, onun
dışında diğer komisyonlarda da var. Vatandaş olarak
adliyeye gittiğimizde şunu mutlaka görüyorsunuzdur. Diğer
kurumlarda çalışan personelin de mutlaka emeğinin
hakkını verdiğini yani aldıkları görevin
hakkını verdiklerini düşünüyorum ama ben şunu hep
söylemişimdir: Adliye çalışanları, adalet personeli,
çalışanları, değerli arkadaşlar, gerçekten
görevlerini, aldıkları ücretleri analarının ak sütü gibi
hak eden çalışanlar. Yani onların içerisinde bilgisayarın
başında fal bakan kimse göremezsiniz,
birbirleriyle sohbet eden çok insan göremezsiniz. Kâtipler,
mübaşirler, hizmetliler, adli tıp elemanları, her biri gerçekten
ya duruşmadadırlar ya karar yazarlar ya ara kararlarla ilgili olarak
o metinleri yerine getirirler ama çok yoğun bir çalışma
gayretindedirler, sorunları söz konusu olduğunda da genelde hep
ötelenirler. Nedir bu sorunlar? Bakın, şimdi, adliye
çalışanları, Adalet Bakanlığı
çalışanları ki bunların içerisinde sadece adliyede
çalışanlar yok, az önce söyledim yani cezaevinde çalışanlar
da var, tutukevlerinde çalışanlar da var, fazla mesai yapıyorlar
yani yasaya göre aylık elli saati geçmemek kaydıyla fazla mesai
ücreti veriliyor kendilerine. Orada da bir ayrımcılık var.
Başbakanlık ve Maliye Bakanlığındaki personelin fazla
mesai ücretleri saat başına 5 katıyla çarpılıyor fakat
adliyede çalışan personelinki 3 katıyla çarpılıyor.
Yani ben baktığımda, yanılmıyorsam, son rakamlara
göre, elli saat, yaklaşık 1 küsur lira diyelim, 3le
çarpıldığında, aldıkları yaklaşık 150
ile 200 lira arasında bir meblağ oluyor ama Maliye
Bakanlığı ve Başbakanlık çalışanları 5
katıyla, çok daha fazla alıyor. Öncelikle, bu sorunun mutlaka
giderilmesi lazım. Yani Sayın Bakan bu saatte bunları not
alır mı bilmiyorum ama bence not alması gerekir diye
düşünüyorum. Bundan kimler faydalanamıyor? Hâkim ve savcılar bu
fazla mesai ücretini alamıyorlar artı bir de ceza ve tevkif evlerinde
çalışanlar da bu fazla mesai ücretlerini alamıyorlar. Şunu
da anlayabilmiş değilim: Cezaevinde çalışan bu personel
vardiya usulüyle çalışıyor, onlar niye fazla mesai ücreti
almıyor? Bunun da mutlaka bence değerlendirilmesi gerekir diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, bir diğer olay, bu
çalışanların nöbetleri var. Adliyede çalışan personelin
her biri ama tümü, bunlar, hâkim ve savcılarla beraber nöbet tutarlar.
Tuttukları nöbet karşılığında bir ücret
almıyorlar ama bir genelgesi var Bakanlığın. Bu genelgeye
göre, sekiz saat nöbetin karşılığında bir gün izinli
sayılmaları gerekir. O izinle ilgili de maalesef bir işlem
yapılmıyor. Bu sorunu da yaşıyorlar bu
çalışanlar.
Değerli arkadaşlar, bir de -gerçi çözüldü mü çözülmedi
mi hâlâ tartışılan- havuz paraları meselesi var. Yani
Anayasa Mahkemesi bir karar vermişti -hatırlıyorsunuz- o karar
sonrası bu havuz paraları uzun süre ödenmedi. Yani daha önce
yatırılan keşif ücretleri veya haciz, icra müdürlüklerine
yatırılan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
TURGUT DİBEK (Devamla) -
bu paraların yüzde 50si
personelin tümüne -ister o göreve gitsin, keşfe gitsin gitmesin, hacze
gitsin- paylaştırılıyordu, kalanın belli bir
kısmı havuzda toplanıyordu, daha sonra onlar dağıtılıyordu,
yarısı gidenlere dağıtılıyordu. Bu para birikti
birikti, çok ciddi bir meblağ olmuştu fakat ben, Bakanlıktan
bugüne kadar hiç şöyle bir açıklama görmedim: Bu para toplam şu
kadar trilyondur. Bu trilyonun biz şu kadarını
dağıttık. Geride kalan şu kadar Bakanlığın
bünyesinde, belli bir meblağ işte şu ihtiyaçlar için
kalmıştır. Böyle bir rakam da hiç duymadık şu ana
kadar. Bu yakın zamanda getirilen düzenleme ile artık bu havuz
olayı ortadan kaldırıldı. Ne oldu değerli
arkadaşlar? İşte sadece hacze giden, keşfe giden personel
bir para alacak baktığımızda, fakat vatandaşın,
yani halkın o iş için yatırdığı para
aşağıya düşürülmedi, daha da
arttırıldı, Harçlar
Kanununa tabi kılındı. Böyle bir sorun da var.
Sayın Bakan, bu saatte tabii, bunları dile getirmek
zorunda kaldım ama vatandaşımız, çalışanlar
gerçekten bu sorunları takip ediyorlar, lütfen bunlara da eğilin
diyorum
Hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 38de iki önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 38. maddesinin
(1) fıkrasının "Kurulun" ibaresinden sonra gelmek
üzere Yargıtay ve Danıştaydan seçilen üyeleri
dışında" ibaresinin, "tarafından"
ibaresinden sonra "3/2 çoğunlukla alınan " ibaresinin
eklenmesi, 1. fıkranın sonuna Yargıtay ve
Danıştay'dan seçilen üyeler için Yargıtay ve Danıştay
Kanunlarındaki hükümler uygulanır" ibaresinin eklenmesini, (2).
(3). fıkralarındaki "Başkan" ibaresinin
"başkanvekili" olarak değiştirilmesini, (6).
fıkrasının son cümlesinin son kısmının "aksi
hâlde gizli oyla ve 2/3 çoğunlukla kovuşturma yapılmasına
izin verir" şeklinde değiştirilmesini ve 11- Bu madde
hükümlerine göre verilen kararlara karşı yargı yolu
açıktır." fıkrasının eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin Afyonkarahisar Zonguldak |
Rahmi
Güner Turgut
Dibek Osman
Kaptan |
Ordu Kırklareli
Antalya |
BAŞKAN Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 38.
Maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Behiç
Çelik Rıdvan
Yalçın |
Konya Mersin Ordu |
Akif
Akkuş Mustafa
Kemal Cengiz Cemaleddin
Uslu |
Mersin
Çanakkale Edirne |
D.
Ali Torlak |
İstanbul |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
İştirak etmiyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Cengiz, buyurun.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 574
sıra sayılı Kanun Tasarısının 38inci maddesi
üzerine vermiş olduğumuz önerge noktasında söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, gerçekten, bu
saatlerde hepimiz açısından hem dinlemek hem de konuşmak
artık zorlaşıyor, göz kapakları da yavaş yavaş
kapanıyor. Dışarıda da kar geliyor, inşallah, kar
gelmeden de evlere dönmeyi düşünüyoruz.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) Kar geldi.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) Kar geldi, yollar
kapandı. Ben biraz önce geldim dışarıdan yani
inşallah, kapanmadan döneriz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, biraz önce de
yine konuşmamda ifade ettim, bu 38inci maddede de yine biz, bu maddenin
tasarıdan çıkarılmasını talep ettik. Niye talep ettik?
Çünkü, Yargıtay ve Danıştay üyeliğinden gelen Kurul
üyelerinin, başta Anayasa olmak üzere, Yargıtay ve Danıştay
kanunlarının sağlamış olduğu her türlü güvenceyi
ortadan kaldırdığı gibi, aynı zamanda bu Kurul
üyelerinin haklarındaki soruşturma izninin de yine Kurul
Başkanı olan Adalet Bakanı tarafından verilmesi,
soruşturma açılıp açılmaması konusunda da Adalet
Bakanının yetkili olması ve Kurula da havale etmesi tamamen
Adalet Bakanının yani bugün yasama, yargı ve yürütme
noktasında üç tane gücün, erkin farklı mecralardan, birbirinden
tamamen bağımsız olması gereken bu alanların,
yürütmenin yargı üzerine çöreklenmesi veya yürütmenin yargının
tam içine girdiği bir noktadır.
Dolayısıyla, özellikle -biraz önce de şu
kitapçıkta da belirttim- bugün Anayasa taslağımız, Meclisçe
geçirilen ve 12 Eylülde de referandumda halk tarafından kabul edilen
Anayasa taslağı içindeki Avrupadan alınan HSYK örneklerine
baktığımızda ve bizim 12 Eylülde geçirdiğimiz
tasarıya baktığımızda, hem Avrupa Birliği uyum
yasaları içinden hem de ileri adım olarak ortaya konulan bu Hâkim ve
Savcılar Yüksek Kurulumuzun yapısına baktığımızda,
son olarak Fransada Başkanın siyasi erkten geldiğini görüyoruz.
Bunun dışındaki birçok ülkede artık bu siyasi otoritenin bu
Kurulun tepesinde veya içinde olmadığını görüyoruz.
Şimdi, biz isterdik ki, tabii ki hem yargı
açısından hem adalet mekanizması açısından hem de
Mecliste bu kadar mesai harcadıktan sonra, bu kadar muhalefetin dil
dökmesi, katkı sağlaması, bir şeyler üretmesi ve bir sürü
arkadaşımızın muhalefetten de çıkıp burada
önerilerini dile getirmesi, çalışmalarını sunması ve
bunların da iktidar tarafından algılanmasını isterdik.
İşte, yine bu maddede Adalet Bakanlığının
sembolik tarzdaki -bize ifade edilen, efendim, bu kitapçıkta da yine
ifadesini bulduğu- başkanlık sistemini bırakarak
soruşturmalara cevap vermesi, soruşturmaları açması veya
açtırmaması, bunlarla ilgili kurullara, idarelere görev vermesi,
idarenin içinden kurullar kurdurarak soruşturmaları takip etmesi
tamamen Adalet Bakanının, yani siyasi erkin yargının içine
girdiğinin en güzel örneğidir.
Şimdi, biz tabii ki burada yargıyla ilgili bir yasa
çıkarıyoruz. Bu yasa yarın hepimize lazım olacak. Bugün
bizler için belki kırmızı ışık yanıyordur,
muhalefet için kırmızı ışık yanıyordur,
sizler için yeşil ışık yanabilir. Yarın gün döner
harman döner, bu taraf için yeşil ışık yanar, bu taraf için
kırmızı ışık yanar. İşte o zaman bu
adalet hepimize lazım olacaktır. Dün şiir okuduk diye
sızlandığımız noktada, bugün adaleti kendi lehimize,
kendi idaremize
Adaletin tepesine yarınki iktidarların da
çöreklenmemesi açısından, biz isterdik ki
Bu yüce Meclis çatısı
altında hem bütün kesimlerin görüşlerinin alınmasını
hem de bütün muhalefetin önerilerinin alınmasını, efendim,
komisyonlarımızda bu yasa tasarısının bir süzgeçten
geçirilmesini ve farklı görüşlerle birlikte ortak bir yasa
yapmayı biz de isterdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) - İşte böyle bir
süreçten geçmeyen bu Anayasa taslağımızın ve
arkasından gelen bu uyum yasası kapsamındaki HSYK
Yasasının, Başkanın Bakan olması, siyasi bir gücü
olması ve bu siyasi gücünden dolayı da adaletin tepesinde Demoklesin
kılıcı gibi bulunması ve bu maddenin içeriğindeki
konular noktasında da biz bu maddenin hâkimler ve savcılar ve o
Kurulda çalışan arkadaşlarımız için doğru bir
madde olmadığını ifade ediyoruz ve bu 38inci maddenin
aynen tasarıdan çıkarılmasını ve daha özgün bir konuma
getirilmesini yüce Meclisten talep ediyoruz.
İyi sabahlar diliyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 38. maddesinin
(1) fıkrasının "Kurulun" ibaresinden sonra gelmek
üzere Yargıtay ve Danıştaydan seçilen üyeleri
dışında" ibaresinin, "tarafından"
ibaresinden sonra "3/2 çoğunlukla alınan" ibaresinin
eklenmesi, 1. fıkranın sonuna Yargıtay ve
Danıştay'dan seçilen üyeler için Yargıtay ve Danıştay
Kanunlarındaki hükümler uygulanır" ibaresinin eklenmesini, (2).
(3). fıkralarındaki "Başkan" ibaresinin
"başkanvekili" olarak değiştirilmesini, (6).
fıkrasının son cümlesinin son kısmının "aksi
hâlde gizli oyla ve 2/3 çoğunlukla kovuşturma yapılmasına
izin verir" şeklinde değiştirilmesini ve 11- Bu madde hükümlerine
göre verilen kararlara karşı yargı yolu açıktır."
fıkrasının eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe :
Bu maddede, kurulun seçimle gelen üyelerinin, görevlerinden
doğan ve kişisel nitelikteki adli suçlarıyla ilgili
soruşturma ve kovuşturmaları ile düzenlenmiştir.
2461 sayılı HSYK Yasası'nın 17 nci maddesi
hükmüne göre, HSYK'nun (yüksek yargıdan gelen) asıl ve yedek tüm
üyeleri hakkında adli ve disiplin soruşturmalarının, özel yasalarına
yani Yargıtay ve Danıştay Yasaları'ndaki hükümlere tabi
olduğu belirtilmiştir. Şimdi bu madde taslağa
yansıtılmamaktadır. Yüksek yargı organlarından
seçilenler için, önceki uygulama sürdürülmelidir.
2802 sayılı Yasa'nın 98 inci maddesi kapsamında
kalan Adalet Bakanlığı Müsteşarı hakkında,
anılan maddede, "Yargıtay Yasası'nın Yargıtay
üyeleri hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı, ancak bunun için
Adalet Bakanı'nın istem de bulunması koşulu " yer
almaktadır.
Mali hakları konusunda, Tasarının 34 ncü maddesinin
1 inci fıkrası gereğince Yargıtay Daire
Başkanı'na tanınan güvenceden yararlandırılan HSYK'nun
seçilmiş üyelerine, soruşturmalar konusunda daha güvencesiz hükümler
getirilmesini anlayabilmek mümkün değildir.
2802 sayılı Yasanın 98 inci maddesinde, Adalet
Bakanlığı merkez, bağlı ve ilgili
kuruluşlarında çalışan (Müsteşar da dâhil olmak üzere)
birinci sınıf yargıç ve savcıların bile, Yargıtay
üyeleri hakkındaki hükümlere tabi tutulmaları
karşısında, bu durumun HSYK üyelerden esirgenmesi, hatta HSYK'nda
yer alan yüksek yargıçların bile, Bakan ve Müsteşarın
bulunduğu bir HSYK'na tabi tutulmak istenmesi yerinde değildir.
İdari yargı yargıç ve savcıları, yine
Danıştay üyeleri, Danıştay Yasası'nın
Danıştay üyeleri ile ilgili hükümlerine, HSYK'nun Başkan
dışındaki diğer asıl üyeleri ise Yargıtay
Yasası'nın Yargıtay üyeleri hakkındaki hükümlerine tabi
olmalıdırlar. Bu konuda Adalet Bakanlığı
Müsteşarı yönünden, 2802 sayılı Yasa'nın 98 inci
maddesi uygulanabilir olmaktan çıkartılmalıdır.
HSYK üyeliği sona
erenlerin, "HSYK üyelikleri süresindeki" bu madde kapsamındaki
olaylar için de, bu madde hükümlerinin uygulanacağı açıkça
belirtilmelidir.
HSYK'nun Başkan dışındaki asıl
üyelerinin, önceye ilişkin olan ve devam eden konuları, her durumda
bu madde hükümlerince yürütülmelidir. HSYK'nun Başkan
dışındaki asıl üyelerinin, önceki döneme ilişkin olan
ve HSYK üyelikleri sırasında ortaya çıkan konuları da, bu
yasadaki hükümlere tabi tutulmalıdır. Bu nedenle 10 uncu fıkra
hükümlerinde değişikliğe gidilmelidir.
Maddede yer alan,
başvurular hakkında, Başkan'ın ön inceleme
yaptırabileceği yolundaki hüküm ayrıca düşündürücüdür.
Kurul'a katılmayacağı benimsenen Başkan'a anılan
yetkinin tanınması, Başkan'ın emri altında ve
yardımcısı olan Müsteşar'ın bu konudaki Kurul toplantısına
katılacağının benimsenmesi, açıklanmaya
muhtaçtır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 39da iki adet önerge vardır, ikisini de okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 39.
Maddesinin 2. Fıkrasının metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Behiç
Çelik Rıdvan
Yalçın |
Konya Mersin Ordu |
Akif
Akkuş Cemaleddin Uslu D. Ali Torlak |
Mersin
Edirne
İstanbul
|
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 39. maddesinin
madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Osman
Kaptan Halil
Ünlütepe |
Mersin Antalya Afyonkarahisar |
Rahmi
Güner Ali
İhsan Köktürk Turgut Dibek |
Ordu
Zonguldak
Kırklareli
|
M.
Şevki Kulkuloğlu |
Kayseri |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ünlütepe. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanunu Tasarısının maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önerge hakkında düşüncelerimi paylaşmak üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 12 Eylülde
yaptığımız Anayasa değişikliğiyle yeni bir
Kurul oluşturuldu. Elbette, yeni oluşturulan Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun konumu önemliydi. Anayasa değişikliği
çalışmaları yürütülürken okyanus ötesindeki bir tarikat lideri
Ölülere dahi oy kullandırmak için çaba harcayın. dedi. Amaç, yeni
bir yapılanma ve bu yapılanma içinde yargıyı ele
geçirebilmeydi.
Sonuç itibarıyla Anayasa oylaması oldu, kamuoyunda kabul
gördü. Bugün Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu Anayasamıza göre
oluşturduk, onun bir yasal düzenlemesine de gidiyoruz.
Elbette bu bir idari kurul ama bu idari kurula yeni bir düzenleme
ile mesleğe yeniden kabul kararı verebilme yetkisine gidiyoruz.
Elbette Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararıyla meslekten
atılanlar var. Onun miktarını daha önce de söyledim. Sayın
Bakandan da sormuştum -ama o sırada bir şeyler
karıştı, yanıtını da alamadım- Bu meslekten
atılanların suç türü nedir, hangi ağırlıkta suçlar
vardır? diye. Bunlardan bazıları zaten işlemiş
olduğu suç nedeniyle mesleğe kabul görülmezler. Bir kısmı
ise meslekten atılış gerekçelerine göre mesleğe tekrar
kabul olabilir.
Sevgili arkadaşlar, eğer bunlar mesleğe dönmek
istiyorlarsa Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu değil düzenlemede
yargıya başvurmalılar -mesleğe dönmelerine kimse
karşı değil- Danıştayın vereceği karar
doğrultusunda mesleğe kabul edilmeleri gerekir. Bir kurula bu yetkiyi
verdiğiniz anda o kurulun meşruiyetini tartışır bir
duruma gelirsiniz. Elbette birtakım insanlara söz vermiş
olabilirsiniz. Gerçi bu maddenin düzenlenmesi de hukuken olanaklı
değil, Anayasada böyle bir yetki yok. Hâkimler ve Savcılar
Kanununun değişikliği getiren 159uncu maddesinde bu konuda bir
yetki vermemişiz ama kabulünden sonra belki mağdur olduğuna
inandığınız, belki size hizmet ettiğine
inandığınız bazı kişileri Kurula yargı
kararı verecek şekilde yetkiyle donatmanız hukuk mantığıyla
bağdaşmaz. Ben olsam, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu içinde
bulunan yargıçlar, eğer onlar aklı başındalarsa,
eğer onlar hukukun üstünlüğünü savunurlarsa kendilerinin böyle bir
yetkiyi haiz olmadıkları kararını verirler ama nasıl
verirler? Bu mümkün mü? Yok. Adalet Bakanı ne getirirse bundan sonra o
Kurul başını emme basma tulumba gibi sallayan bir kurul hâline
gelecektir ve gelmiştir. Bakın, nasıl gelmiştir onu da
sizinle paylaşayım:
Bu unvanlı savcı ve yargıçların atanması
vardı, geçen dönem
tıkanmıştı. Kurul toplandı, bir günde oturdu,
dosyaları nasıl incelediler, ne yaptılar anlayamadık, hepsi
de kararnameye bağlandı ve çıktı. Artık bu Kurulun bir
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu olma özelliği bile
tartışılır bir duruma gelmiştir. Adalet
Bakanlığına bağlı bir şube. Bu şubenin,
örneğin bir Ferhat Sarıkayayı, örneğin bir Sacit Kayasu gibileri
yeniden mesleğe döndürebilmek amacıyla bu Kurulun araç olarak
kullanılması ve Meclisin de buna alet olması hukuken
olanaklı değil.
Sabah saatin dördü. Çoğumuz uyku sersemliği içindeyiz.
Böyle bir ortamda
AGÂH KAFKAS (Çorum) Hakaret
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Ben düşüncemi söylüyorum.
Sabah saat dört.
AGÂH KAFKAS (Çorum) Sizin düşünceniz bize hakaret olarak
yansıyor.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Efendim, ne hakareti? Ben
düşüncemi söylüyorum. Bakın, arkada uyuyan milletvekilleri var.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) Sizinkiler evde uyuyor,
bizimkiler burada.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Beyefendi, uyuyan milletvekilleri
var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) Kuliste uyuyorsunuz.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Eğer istiyorsan isimlerini
söyleyeyim.
SUAT KILIÇ (Samsun) Eve mi gidip uyusunlar?
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Eğer istiyorsan isimlerini
söyleyeyim. Gazeteciler çekti fotoğraflarını. Burası
BAŞKAN Sayın Ünlütepe, konu hakkında konuşun
lütfen.
SUAT KILIÇ (Samsun) Meclis çalışırken eve mi
gidip uyusunlar?
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Terör burada
Terör burada
Bir
başbakanın uygulattığı terörü görüyoruz. Terör burada,
sabahın dördünde. Yapmayın bunu! Sevgili arkadaşlar, ben
düşüncemi
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sabah saat
dört arkadaşlar. Böyle bir ortamda
SUAT KILIÇ (Samsun) Günaydın!
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Size de günaydın Beyefendi,
size de günaydın.
Bunun ayıbını üzerinizde taşımanız
lazımken, siz öyle söylüyorsanız size de günaydın.
SUAT KILIÇ (Samsun) Ne ayıbı! Yasama
çalışması yapıyoruz.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Milletvekillerinin uyuma
hakkı vardır arkadaşlar ama onların istirahat edeceği
yer evidir, burası değildir. Ama bunu bu duruma düşürenler
utanmalıdır diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 39.
Maddesinin 2. Fıkrasının metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Rıdvan
Yalçın (Ordu) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Çelik.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 39uncu madde üzerine verdiğimiz önerge
üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Biraz önce yapmış olduğum konuşmada Sayın
Başbakanın ifade etmiş olduğu cümle aynen notumda var,
ancak Sayın Kılıça onun daha sonra orijinalini ben belge olarak
kendisine göndereceğim.
Efendim, şimdi, tabii bu saatte Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısını görüşürken her zaman
vurgulayacağız ve Türkiyemizin her köşesine gittiğimiz
zaman yine bu Anayasa değişikliğinin Türkiyeye ne kadar büyük
bir maliyete mal olduğunu aziz milletimizle paylaşacağız.
Ama, iktidar partisinin bu konuda millî menfaatlerimiz olduğu zaman ne
kadar ters, ne kadar şaşı baktığını,
Türkiye'nin yüksek çıkarlarını Ankara zaviyesinden göremediğini,
Erbilin, Erivanın, Washingtonun, Brükselin zaviyesinden Türkiyeyi
sürekli olarak değerlendirdiğini ve yine bu yargı reformu
adı altında, ki yargı stratejisi olarak ifade edilen stratejik
hükümlerin, aslında bu merkezler tarafından kotarıldığını
ve iktidar partisinin de bunu Türkiyeye dayattığını çok
net bir şekilde görüyoruz.
Sayın Adalet Bakanımız burada. Adalet Bakanı
Amerika seyahatini gerçekleştirdi bürokratlarıyla. Bunun
anlamını biz biliyoruz ve bunun yorumunu çok iyi yapıyoruz ama hiçbir
güç, ne kadar eline imkân geçerse ve dışarıdan ne kadar
arkasında duran güçler olursa olsun Türkiye'nin millî devlet
yapısını değiştiremeyeceğini buradan Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak ilan ediyoruz. Hiçbir güç
değiştiremeyecektir. Buna tevessül edenler de sonra bunun
hesabını en ağır şekilde ödeyeceklerdir. Adalet
Bakanlığı bürokratları ve yargı erkinin mümtaz
temsilcileri olan çok değerli hâkimlerimiz ve savcılarımız şimdi,
onca baskıya ve dayatmaya karşın kendi içlerinde olan gerek
vatanseverlik duyguları gerek vicdanları gerekse adalet
duygularıyla hareket edecek ve iktidarın partizan ve militan
dayatmalarına karşı direnecektir.
Bu itibarla bugün iktidarda olanlar, karşılarında
saygıyla duran insanları zannediyorlar ki bana saygı duyarlar.
Asla öyle olmayacaktır. Makama olan saygıyı başka
saygı türüyle karıştırmamak özellikle iktidarın dikkat
etmesi gereken bir husustur. Onun için iktidar partisi, her alanda,
örneğin ekonomide bir gecede 15 bin dolara fert başına
düşen millî gelirin çıktığını ilan eden, kâğıt üzerinde böyle rakamlarla
oynayarak ilan eden bir siyasal iktidarın, adalette reform yapma gibi bir
lüksünün olmaması gerekir. Kafası karışık, kafası
bulanık, meşruiyetini büyük Türk milletinden
aldığını zannetmeyen bir siyasal iktidarın işte,
sabahlara kadar bu şekilde bizleri burada meşgul etmesi de maalesef
acı bir hatıra olarak Türk demokrasi tarihine geçecektir.
Değerli arkadaşlarım, bunları söylerken
aslında biz, iktidar partisi grubuna yönelik eleştirilerimizi
değil yürütme erkine yönelik eleştirilerimizi birinci öncelikle
vurgulamak istiyoruz. Bu itibarla iktidar partisi grubu içerisinde değerli
milletvekillerimizin bu eleştiriyi dikkate alarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız
lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
hareket etmelerini özellikle tavsiye ediyoruz, çünkü başka
türlü bir durum Türkiye'yi eyaletlere bölme, Türkiye'yi parçalama, Türkiye'yi
otuz altı sözde etnik gruba ayırma gibi birtakım
politikaları önümüze getirmek -ki bunu Başbakan da söylüyor- bu politikalar
Türk milletinin menfaatine değildir.
Türk milleti deyince, Türkiye'de yaşayan 72 milyonu
aşkın insanımızı anladığımızı
da burada vurgulamak istiyorum. Şartlar ne olursa olsun bu milletin
inancına, mukaddesatına, değerlerine sonsuz şekilde
saygılıyız ve bu milleti, en iyi şekilde bu milletin idare
edilmesi noktasında düşüncelerimizi bu kürsüden izhar ediyoruz.
Bu itibarla önergemizin kabulünü diler, hepinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
40ıncı maddede iki adet önerge vardır,
sırayla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 40.
Maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
(2) Daire kararlarına yapılan itirazların
inceleneceği Genel Kurul toplantılarına ilgili dairenin
başkan ve üyeleri katılamaz.
Faruk
Bal Behiç
Çelik Rıdvan
Yalçın |
Konya Mersin Ordu |
Akif
Akkuş Cemaleddin
Uslu D. Ali Torlak |
Mersin Edirne İstanbul
|
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 40. maddesinin
(1) fıkrasının (Ç) bendindeki bakılan işe esas olan
olaydan önce ibaresinin madde metninden çıkartılmasını arz
ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin Afyonkarahisar Zonguldak |
Turgut
Dibek Rahmi
Güner Osman
Kaptan |
Kırklareli Ordu Antalya |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Öztürk. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 40ıncı maddesinde
Cumhuriyet Halk Partisi adına verdiğimiz önerge üzerinde söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısının
dayanağı olan Anayasa değişiklik sürecinde aslında bu
Anayasa değişikliğinin geçen yıl yapılan kararname
atamalarında Sayın Bakan ile HSYK arasındaki
tartışmalar sonunda bu noktaya gelindiğini,
dolayısıyla bu Anayasa değişikliğinin
yapılmasının esas amacının yürütmenin
yargıyı ele geçirme iddiası olduğunu biz söylemiştik
ve AKP de bunun böyle olmadığını, demokratik hukuk devletini
güçlendirdiğini iddia etmişti.
Şimdi, tabii gelinen aşamada, artık niyetler gizlenemiyor,
her şey açığa çıkıyor. Şimdi, az önce
okumuştum, AKP Grup Başkan Vekili Sayın Bozdağın
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının takdir yetkisi
yoktur, yargılama orada yapılacaktır. şeklindeki bir kesin
ifadesi, sanki yargı yerini belirleme mercisi AKP Grup Başkan Vekili
gibi. Bu cesareti de nereden aldığını doğrusu bir
hukukçu olarak anlayamadım.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Görüşünü
söylemiş.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Görüşündeyim. falan
demiyor. Yani Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının
takdir yetkisi yoktur, yargılama orada yapılacaktır. ve sert
bir tepki olarak da Anadolu Ajansının haberi yani yandaş haber,
yandaş basının haberi.
Yine, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın
Akif Hamzaçebi bu hâkimlere tazminat yolunu kapatan kanun teklifiyle ilgili
olarak görüşlerini kamuoyunda açıklayınca ve bu kanun teklifinin
Anayasanın temel ilkelerine aykırı olduğunu belirtince,
bunun üzerine Sayın Bülent Arınça soru soruluyor. Deniliyor ki, Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekili Akif Hamzaçebi, eğer
yasalaşırsa, Anayasa Mahkemesine gideceklerini belirttiğinin
hatırlatılması üzerine Arınç, bunun yeni bir şey
olmadığını ifade ederek Anayasa Mahkemesine her defada
gidiyorlar, belki bugün görüştüğümüz konu için de gideceklerdir.
Anayasa Mahkemesinin yapısı değişti. Belki bundan sonra
giderken iki defa düşüneceklerdir.
Değerli arkadaşlarım, bu ifade, aslında
demokratik hukuk devletinde, hukukun üstünlüğü ilkesinin egemen
olduğu bir yönetimde gerçekten ürkütücüdür, korkunç bir ifadedir. Yani bu,
işte, bu Anayasa değişikliklerinin temel amacının
Anayasa Mahkemesini ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu kendi
amaçları ve istekleri doğrultusunda yapılandırma
olduğu iddiasının ispatından başka bir şey
değildir.
Biz Anayasa Mahkemesine giderken hiç iki kez düşünmeyiz.
Eğer çıkarılan yasanın Anayasaya aykırı
olduğuna inanıyor isek, bu yasaların temel hukuk
kurallarına aykırı olduğunu düşünüyor isek Anayasa
Mahkemesine giderken hiç düşünmeyiz. Anayasa Mahkemesine gitmek suç
değildir. Aslında ayıp olan şey, suç olan şey,
yasanın tanıdığı bir hakkı kullananları bu
hakkı neden kullandığından dolayı
ayıplamaktır. Eğer bir hakkın kullanılması ayıpsa
Sayın Başbakanın öğrencilere karşı
açtığı, basına karşı açtığı hatta
kendisini eleştiren herkese açtığı davalar vardır.
Hatta AKP Grubu içerisinde bizlere karşı açılan davalar da
vardır. Yani kendilerinin kişilik haklarının ihlal
edildiğine inanarak, o hakkın korunması için mahkemeye
başvururken bu doğru, ancak toplumun menfaatlerine aykırı,
Anayasanın temel kurallarına aykırı bir kanunun,
Anayasaya uygunluk denetimi yapılması açısından
Anayasanın milletvekillerine ve ana muhalefet partisine
tanıdığı hakkı kullandığı için o
hakkı kullananların ayıplanması demokratik hukuk devletinde
yeri olmayan bir anlayıştır değerli arkadaşlarım.
Aslında, AKPnin hukuk anlayışının belirtisidir bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Şunu söylemek istiyorum: Hiç
kimse yasanın tanıdığı hakları kullanıp
kullanmamaya zorlanamayacağı gibi, hiç kimse o hakları
kullandıklarından dolayı da suçlanamazlar, ayıplanamazlar.
Tıpkı Başbakanın, kendisinin kişilik
haklarının ihlal edildiği nedeniyle herkese karşı
tazminat davası açmış olmasından dolayı
ayıplanamayacağı gibi.
Bu düşüncelerle yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 40.
Maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
(2) Daire kararlarına yapılan itirazların
inceleneceği Genel Kurul toplantılarına ilgili dairenin
başkan ve üyeleri katılamaz.
Rıdvan
Yalçın (Ordu) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Çelik, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tekrar, en derin saygılarımı
sunuyorum.
Önergemiz 40ıncı maddeyle alakalı. Bu yönüyle,
kabulünü sağlama adına söz aldım. Daha önceki konuşmalarımda
da Anayasa değişikliğine vurgu yapmıştım. Yine,
Anayasa değişikliği hükümlerinden bir tanesinin de geçici
15inci maddeyle ilgili olması ve aralık ayının
başında olduğumuz bugün de yani 12 Eylül referandumundan bugüne
kadar geçici 15inci maddede yapılan değişikliğin Türk
demokrasisine nasıl bir katkı yaptığını
doğrusunu isterseniz ben anlamış değilim.
Geçen gün Sayın Kuzuya Siyasal Bilgiler Fakültesinde
yapılan yumurtalı saldırının olduğu okuldan mezun
olan bir kişi olarak 12 Eylül öncesinde orada çekilen meşakkatlerin,
zorlukların, mücadelelerin ne anlama geldiğini de bilenlerdenim.
Ancak takdir edersiniz ki 15inci madde değişirken 12 Eylül sürecinde
cunta yönetimi kuranların, komutanların ve birtakım zindanlara,
hapishanelere doldurulan suçsuz insanların ve onlara yapılan
işkencelerin hesabının sorulmasını doğrusunu
isterseniz beklemekteydim. Ancak Mustafa Pehlivanoğlu şiiri okuyarak
olmuyor bu iş! Rahmetli Mustafa Pehlivanoğlu, mektubunun tümü
grubunuzda okunmadan sizler ağlatıldınız ve aldatıldınız.
Onun için herkesin aklını başına toplaması gerekiyor.
Mamakta suçsuz insanlara işkence yapanların, orada cenazeleri
alınan insanların hesaplarının nasıl
sorulacağını bir siyasal iktidar olarak Türk halkına söz
verdiniz, Demokrasi bütünüyle gelecek. diye ve 15inci maddeyi bu amaçla
kaldırdınız. Ne oldu? Aylar geçti daha tek bir hareketiniz yok,
hiçbir şey yok. Ama acı çekenler hâlâ acı çekmiş olarak
duruyorlar. O yüzden, hesap sorabilseydiniz eğer, o zaman siyasal
iktidarı biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak
alkışlardık ama böyle bir şey olmadı. Çünkü iş
yapma değil, rol yapma, görüntü verme, Türkiye ve dünya kamuoyunu
etkileme, yeniden nasıl iktidara gelebilirimin hesabını yapma
yönünde yeni taktikler, kendine göre yeni hesaplar peşindesiniz. O yüzden,
geçici 15inci maddenin anlamsızlığını,
sanıyorum, şimdi, muhalefet milletvekilleri zaten biliyor da, iktidar
milletvekilleri de bunun keyfekeder bir hüküm olduğunu, kof olduğunu,
hiçbir anlam ifade etmediğini görmüş oldu.
Yine aynı şekilde, 2011 seçimlerine giderken
başlayacak, birileri düğmeye basacak; baş örtüsü diyecek,
camilerin önüne gidecekler, otobüsleri çekecekler, din
istismarcılığı yapacaklar ve ondan sonra yeni Anayasa
diye bağırmaya başlayacaklar, ve Türkiyeyi parçalama
planını güdenlerin ekmeğine yağ süren bir tutum ve
davranış içerisine otomatikman girilmiş olacak. Bu yoldan
çıkalım, bu sarmaldan çıkalım arkadaşlar. Aksi hâlde,
Türkiye hiç iyiye gitmiyor, Türkiye hiç iyi yönetilmiyor.
Mustafa Pehlivanoğlunun, rahmetlinin, cenazesini dahi, onun
aziz hatırasını dahi rencide edecek hareketler oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, İskenderunda 30 Mayıs günü 6 şehidimiz
varken, aynı gün güya sivil toplum örgütü gibi gösterilen bir insani
yardım vakfının Mavi Marmara olayı içler
acısıdır, bunları biliyoruz ve katil denilen devletin
eline verildi ve 9 vatandaşımız katlettirildi orada. Hiç mi bir
helikopter kaldıramadınız, hiç mi bir uçak
kaldıramadınız? Niye yapamadınız bunu? Türkiye
Cumhuriyeti küçücük İsrail karşısında küçük duruma
düşürülmedi mi?
Onun için, önergemizin kabulünü diliyorum ve bu meseleleri mutlaka
ileriki günlerde daha da kuvvetle vurgulayacağımızı
bilmenizi istiyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 41de iki adet önerge vardır, sırasıyla
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 Sıra Sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 41 inci maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Suat
Kılıç Ayşe
Nur Bahçekapılı Durdu
Mehmet Kastal |
Samsun İstanbul Osmaniye |
Öznur
Çalık Ahmet
Yeni |
Malatya Samsun |
(6) Zamanında yapılmayan, ret sebebi belirtilmeyen
veya inandırıcı delil gösterilmeyen ya da Kanunda öngörülen
koşulları taşımayan ret talepleri, reddedilen üyelerin de
katılımıyla geri çevrilebilir.
(7) Genel Kurul veya daire tarafından yapılan incelemede
üye tam sayısının salt çoğunluğu tarafından kabul
edilmeyen ret talepleri, reddedilmiş sayılır.
BAŞKAN - Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 41. maddesinin (5)
fıkrasının madde metninden çıkartılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin Afyonkarahisar Zonguldak |
Osman
Kaptan Rahmi
Güner Turgut
Dibek |
Antalya Ordu Kırklareli |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 41inci
madde üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım.
Yalnız, konuşmama başlamadan önce bir üzüntümü
paylaşmak istiyorum. AKP sıralarından bir milletvekili
arkadaşım beni şerefsiz olmakla itham etmiş. Bundan son
derece üzüntü duydum. O arkadaşımız kendisini bilir. Ben
kendisinin bu kürsüye gelip özür dilemesini istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlarım,
çünkü, ben üslubumda belki sertimdir ama benim üslup hep siyasidir. Ben
kişilerin kişilikleriyle ilgili hiçbir zaman bir şeyde bulunmam.
Bu doğru bir üslup değildir. Kişilerin kişiliklerine
saldırmak veya onların haysiyet ve onurlarını kendinize
göre tespit etmek doğru bir yöntem değildir. O nedenle, o
arkadaşımızı ben biliyorum, tutanaklarda adı var,
lütfen gelsin, özür dilesin.
Değerli arkadaşlarım, bu 41inci maddede çekilme ve
ret sebepleri düzenlenmiş. Şimdi, burada deniliyor ki: Dairenin
toplanmasına engel olacak sayıda üyenin reddedilmiş olması
hâlinde, ret talebi, reddi istenen üyelerin katılmadığı
Genel Kurul tarafından incelenerek kesin olarak karara
bağlanır. Yalnız, burada Genel Kurulun toplanmasına engel
olacak sayıda üye reddine ilişkin taleplerde bulunulamaz. deniliyor.
Bundan bir önceki maddede İşe bakamama vardı. Şimdi,
örneğin orada, tanıklık nedeniyle, HSYK üyelerinin daha önceki
bir olayda tanıklık yapmış olmaları hâlinde bu konuya
bakamayacakları düzenlenmişti. Peki, aynı olayda HSYK üyelerinin
çoğunluğu sağlayacak kadar kısmı tanıklık
yapmışsa, dolayısıyla çoğunluğu
sağlayamıyorsa ne olacak? Orada buna göre bir düzenleme yok, burada
var.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyede tabii ki biz
yargıda reform diyoruz ama halkın sorunlarını çözen
reformları bir türlü yapmıyoruz. Örneğin bugün mahkemelerin
tümüyle keyfî kararlar verdiği olaylar var. Yani AKP bundan önce çok
şikâyet ediyordu. Canım, siyasileri millet denetliyor, bu
yargıyı kim denetleyecek? Kendi içerisinde de işte bir
oligarşik yapı oluşmuş. deniliyordu. Bu, aslında
kısmen haklı bir eleştiri ama bu eleştirinin temelini
oluşturan, mahkemelerin tamamıyla keyfî davranarak keyfî kararlar
vermesidir. Örneğin son zamanlarda Mehmet Haberal kararı, tazminat
davası hep eleştirildi. Bu, aslında yargıya müdahale filan
değildi. Burada kararın özünü oluşturan şey, tutuklama
kararının gerekçesiz olmasıydı ya da yasada bilinen
gerekçelere uymamasıydı yani burada tutuklama kararının
yanlışlığı ya da doğruluğundan dolayı
değil, kararın gerekçesinin olmamasından dolayıydı.
Daha önce de söyledik, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
mevcut delil durumu, suçun vasıf ve mahiyeti gibi tek tip, soyut
gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verilmesini ya da tahliye
taleplerinin reddedilmesini bir insan hakkı ihlali olarak görüyor ve bu
yüzden de Türkiyeyi beş yüze yakın davada tazminata mahkûm
etmiş. Buna rağmen hâlâ aynı, tek tip, soyut gerekçeyle,
basmakalıp bir şekilde kes-kopyala-yapıştır
mantığıyla, sanki Türkiyede tüm mahkemeler -ceza
mahkemelerinden bahsediyorum- suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil
durumu gibi tek tip gerekçeyle tutuklamalara devam ediyor.
Şimdi, ben anlamıyorum, Sayın Bakana da sordum:
Yani niye bunun önüne geçilemiyor? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
bu nedenle tazminata mahkûm ettiği açıkça bilindiği hâlde, belli
olduğu hâlde mahkemelerde, Türkiyenin her tarafında ceza
mahkemelerinde bu hâlen böyle neden devam ediyor? Yani tutuklama kararı
verirken hâkim, bu kararını neden yasada yazılı olan
gerekçelere dayandırma ihtiyacı duymuyor? Bunu biz
açıklığa çıkarmadığımız zaman ne kadar
burada yasa yaparsak yapalım, ne kadar düzenleme yaparsak yapalım bu
haksız, hukuksuz tutuklamaların önüne geçmemiz mümkün değildir.
Elbette ki suç işleyenler, tutuklanmanın da koşulları var
ise, yasada öngörülen çerçevede tutuklanacaklar, buna hiç kimsenin bir
itirazı olamaz ama bu tutuklamanın yasa ve hukukta öngörülen
şekilde ve nedenlerin varlığı hâlinde olması gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Şimdi, kamuoyunu çok
ilgilendiren bir Kemal Türkler davası bu keyfî uygulamalar nedeniyle otuz
yıl geçiriliyor ve zaman aşımına uğruyor. Yazık
günah değil mi?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Yazık, günah.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Öbür maddelerde de
söyleyeceğim, 16 Mart 1978 olaylarının davası da zaman
aşımı nedeniyle düşürülüyor. Bu yazık günah değil
mi? Sekiz yıl, dokuz yıl dosya Yargıtayda kalıyor. Böyle
bir hukuk anlayışı olabilir mi? Toplumun vicdanını sızlatan,
adaletsizliğe dayanan bir hukuk anlayışı olur mu?
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 Sıra Sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının 41 inci maddesine
aşağıdaki fıkraların eklenmesi arz ve teklif olunur.
Suat
Kılıç (Samsun) ve arkadaşları
(6) Zamanında yapılmayan, ret sebebi belirtilmeyen
veya inandırıcı delil gösterilmeyen ya da Kanunda öngörülen
koşulları taşımayan ret talepleri, reddedilen üyelerin de
katılımıyla geri çevrilebilir.
(7) Genel Kurul veya daire tarafından yapılan incelemede
üye tam sayısının salt çoğunluğu tarafından kabul
edilmeyen ret talepleri, reddedilmiş sayılır.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Yüksek Genel Kurulun takdirlerine arz ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Gereksiz ret taleplerinin Kurul çalışmalarını
engellemesinin önlenmesi için, zamanında yapılmayan, sebebi
belirtilmeyen, inandırıcı delil gösterilmeyen ya da Kanunda
öngörülen koşulları taşımayan ret taleplerinin, reddedilen
üyelerin de katılımıyla görüşülerek geri çevrilebilmesi
imkanının getirilmesi gerekmektedir. Aksi halde, ilgililerin hiçbir
gerekçe göstermeden ve Kanunda öngörülen koşullara uymadan ret talebinde
bulunarak Kurulu çalışamaz hâle getirmeleri sonucu ortaya
çıkabilir. Benzeri hüküm 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununun 35 inci maddesinde de yer almaktadır.
Öte yandan, Tasarıda Genel Kurul ve dairelerin karar yeter
sayısı üye tam sayılarının salt çoğunluğu
olarak belirlenmiştir. Önergeyle, Tasarıya eklenmesi önerilen
altıncı fıkra hükmü dışındaki hâllerde,
reddedilen üye veya üyelerin ret talebinin görüşüleceği
toplantılara katılamaması sebebiyle gerek dairede gerek Genel
Kurulda karar yeter sayısının sağlanması çoğu
zaman mümkün olmayacak, bu durum da çalışmaların ciddi
şekilde aksamasına yol açabilecektir. Bu itibarla, sadece ret
taleplerinin görüşülmesine mahsus olmak ve hem Genel Kurul hem de daireler
bakımından geçerli olmak üzere, üye tam sayısının salt
çoğunluğu tarafından kabul edilmeyen ret taleplerinin
reddedilmiş sayılacağına ilişkin bir hükmün de
getirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.
Önerge, yukarıda belirtilen gereklilik ve ihtiyaçları
karşılamak amacıyla verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul et-meyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesi içinde maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 42de bir adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Kanunu tasarısının 42. maddesinin (1) fıkrasındaki
resen ibaresinden sonra Genel Kurul tarafından ve kadrosu ve müktesepleri
dikkate alınarak atamaları yapılır. şeklinde düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin Afyonkarahisar Zonguldak |
Turgut
Dibek Rahmi
Güner |
Kırklareli Ordu |
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Öztürk buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 42nci
maddesinde Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önerge üzerinde söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet yani yargıda yapılmak istenilen hukuksal
düzenlemenin vatandaşları ilgilendirmesi gerektiğini,
yurttaşlarımızın yaralarını sarması
gerektiğini söylemiştik. Bugün, adliye binalarına
gittiğimiz zaman, sabahın saat sekizinde, dokuzunda adliyeye gelip
akşam karanlığına kadar adliye koridorlarında sürünen
ve hâkimden, savcıdan, kâtipten, mübaşirden hatta zaman zaman kendi
avukatından azar işiten insanlarımızı biliyoruz ve bir
yılda belki üç, bilemediniz dört kez dava oluyor ve yerel mahkemede
yıllardır, dört beş yıl, bazen altı yıl süren
davaları var, bir de Yargıtayı koyduğunuz zaman,
artık, insanlar hakkın aramaktan bıkar hâle geliyor. Ama bu
Parlamentonun bu insanların sorununu çözme gibi bir yükümlülüğü var.
Yani adaletin hızlı, ucuz, kolay ve güvenilir olması lazım,
bunlar yok. Böylelikle, zaman aşımı nedeniyle hak kaybına
uğruyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bir konuyu
sizinle paylaşmak istiyorum: 12 Eylül 1980 darbesinin Türkiye'de
işaret fişeklerinden biri olarak kabul edilen 16 Mart 1978
olayları vardır. Bilmeyenler için hatırlatmak isterim.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden çıkan öğrencilerin
üzerine bombalı, silahlı saldırılar yapılıyor ve
7 öğrenci ölüyor, çok sayıda öğrenci de yaralanıyor.
İlk yargılama süreci taammüden adam öldürmekten açılıyor
fakat yargılanan sanıklar delil yetersizliğinden 1984
yılında beraat ediyorlar ve dosya kapanıyor. Gençlerin ve
aynı zamanda, bu olayın da mağduru olan ve davanın müdahil
avukatlarından Cem Alptekinin de çabaları sonucunda mahkeme
talepleri değerlendiriliyor ve bu talepleri, Türkiye'de çetelerin,
kontrgerilla diye adlandırılan örgütlerin planlı eylemi olma
ihtimalini ciddiye alarak, 12 Eylül öncesi ve sonrası siyasi cinayet ve
katliamlara ilişkin dava dosyalarının, Susurluk sonrası
düzenlenen Meclis ve Başkanlık Teftiş Kurulu raporlarının
istenmesine karar veriyor. Mahkemenin önü bir süre sonra fena hâlde
tıkanıyor ve mahkemenin taleplerine, ısrarlı taleplerine
rağmen bu belgeler bir türlü mahkemeye ulaştırılmıyor.
Yargıtay onamasıyla zaman aşımına sokularak dosya
ortadan kaldırılıyor ve müdahil vekil olan Avukat Cem Alptekin
hakkında dava açılıyor. Ne davası? Mahkemeye delil olarak
sunduğu ve 2 kişinin arasında geçen konuşma belgelerini
sunduğu için. Bu, o zamanın İçişleri Bakanıyla Lokman
isimli bir vatandaş arasında geçen belgeler ve bu kişi beraat
ediyor ama beraat gerekçesi, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesinin
beraat gerekçesi çok enteresan. O beraat gerekçesine ilişkin dosya bir
türlü Yargıtaydan onanmıyor, sekiz yıl Yargıtayda
bekletiliyor, zaman aşımı süresi doluyor çünkü eğer o dosya
onansaydı, zaman aşımı nedeniyle düşmemiş olsaydı,
o beraat gerekçesi o davanın aydınlanması bakımından
çok önemli bir kanıttı.
Ben buna ilişkin, bu dosyanın sekiz yıl sümen
altı edilmesinin nedenlerini ve buna ilişkin diğer
sorularımı Sayın Bakana soru önergesiyle sordum 1 Temmuz 2010da
ama bugüne kadar henüz kendisinden bir yanıt alamadım. Bu
davanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi aşamasında da,
devletin mahkûmiyetini önlemek bakımından, aleyhte olan emsal
kararların da dikkate alınıp
alınmadığını ben sormuştum.
Değerli arkadaşlarım, bu olaylar, bu ve buna benzer
olaylar mahkemelerin tümüyle hukuk kurallarını bir kenara
bırakarak, ceza muhakemesi ve hukuk usulü muhakemesindeki kuralları
bir kenara bırakarak, tümüyle keyfî davranarak hak kaybına yol
açmalarına sebep olmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Bunun önlenmesi gerekmektedir.
Bunun nedenleri ne ise bu nedenleri tespit edip ona göre önlem almak başta
millî iradenin temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevidir. Bu
keyfî uygulamaların yargılama hukukuyla uzaktan yakından bir
ilgisi olmadığı açıktır.
Teşekkür ediyorum, iyi akşamlar diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
42nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler..
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 43te bir önerge vardır, okutuyorum, işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 43. maddesinin
(3)- HSYKna yapılan başvurular nedeniyle HSYKnun talep ettiği
bu kapsamdaki kişilerin geçişleri; kurumların muvafakati
aranmadan sadece ilgili kişilerin muvafakatleri alınarak
kurumlarınca yerine getirilir. Fıkrası eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin Afyonkarahisar Zonguldak |
Turgut
Dibek Rahmi
Güner |
Kırklareli Ordu |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kim konuşacak?
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
HSYKnda 657 sayılı Yasaya göre çalışacaklara
ilişkin kadrolar konusu düzenlenmektedir.
HSYKna yapılan başvurular nedeniyle HSYKnun talep
ettiği bu kapsamdaki kişiler için, sadece ilgili kişilerin
muvafakatleri aranmalı, Kurumlarının muvafakat hususu
öngörülmeden, bu taleplerin, Kurumlarınca yerine getirileceği
düzenlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza ekindeki listeyle beraber sunuyorum:
Kabul edenler.. Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 44te bir adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 44. maddesinin
(3) fıkrasının sonundaki Başkanvekili ve Kurul üyeleri
açıklama yapmak üzere davet edilemez cümlesinin madde metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin Afyonkarahisar Zonguldak |
Turgut
Dibek Rahmi
Güner |
Kırklareli Ordu |
BAŞKAN Komisyon Katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet Katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kim konuşacak?
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
HSYKnun bütçe konusu düzenlenmektedir. Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki bütçe görüşmelerinde Hakimler ve Savcılar Yüksek
kurulunu, zaten Kurul Başkanının temsil edeceği açıkça
belirtilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 45te bir adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 45. maddesinin
"Bu kanunun 13, 14, 34. maddelerindeki konular dışında bu
kanunda öngörülen yönetmelikler Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
tarafından çıkarılır." Şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin Afyonkarahisar Zonguldak |
Turgut
Dibek Rahmi
Güner |
Kırklareli Ordu |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kim konuşacak?
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
HSYK'nun yönetmelik çıkarabilmesi konusu düzenlenmiştir.
Tasarının 13 üncü, 14 üncü ve 34 üncü maddelerinde de, o
maddelerde belirtilen konuların HSYK tarafından çıkartılacak
yönetmelikle düzenlenmesinden söz edilmektedir. İlgili maddelerde
bahsedilen konuların yönetmelikle düzenlenmesi, Anayasa'nın 140
ıncı ve 159 uncu maddelerine açıkça aykırılık
oluşturmaktadır. Tasarının 13. maddesinde, genel
sekreterlik bünyesinde büroların da bulunacağı ifade
edilmektedir. Büroların görev ve yetkileri ile diğer konuların
yönetmelikle düzenleneceğinin ifade edilmesi, Anayasa'nın 159 uncu
maddesinin 12 nci fıkrasında ki, genel sekreterliğinin
kuruluş ve görevlerinin yasa ile düzenleneceği yolundaki düzenlemeye
aykırılık oluşturmaktadır. Bürolarda
çalıştırılacak personelden naklen atanacaklar için,
kendilerinin muvafakatleri yeterli görülmeli, çalıştıkları
Kurumların "uygun görmesi koşulu" aranmamalıdır.
Tasarının 14. maddesinde Teftiş Kurulu düzenlenmiştir.
14. maddenin 2 nci fıkrasında, "Teftiş
Kurulunun, Üçüncü Daire Başkanı'nın gözetiminde görev
yapacağı" belirtilmiştir. Genel sekreterlikle ilgili olarak
10uncu maddede ifade edildiği üzere, denetim raporlarının da
teftiş kurulu tarafından mutlaka ve resen ilgili yargıç ve
savcılara tebliğ edileceği hükmü kanunla düzenlenmelidir.
Denetim, inceleme, araştırma ve soruşturma konusunda, 9 uncu
maddede ifade edildiği üzere, bu dört kavram da kanunda açıkça
tanımlanarak sınırları gösterilmeli, yargıç güvencesi
yönünden, her bir işlem için ayrı ayrı izin alınması
gereği açık kurala bağlanmalıdır. Albayrak/Türkiye
kararında İHAM, "kamu görevlilerine sağlanan hakların,
yargıçlar yönünden asgari haklar olduğu" vurgusunu
yapmıştır. Kamu görevlilerine ilişkin 4483 sayılı
Yasa'da, kamu görevlileri için soruşturma izni verildikten sonra, kamu
görevlisi aleyhine yeni bir suç iddiasının ortaya çıkması
durumunda, bu yeni suç iddiası için de, yeni bir iznin şart
olduğu açıkça belirtilmektedir. Oysa 12 Eylül döneminden kalan 2802
sayılı Yasa'nın 83üncü maddesi hükmüne göre "denetim veya
soruşturma sırasında öğrenilen ve gecikmesinde sakınca
bulunan konularda yeni bir izin gerekmez" şeklindeki hüküm, 1982
yılından bugüne kadar, gecikmesinde sakınca olsun veya
olmasın denetim sırasında ayrıca izin gerekmez biçiminde
uygulanmaktadır. Bu durum denetim sırasında, müfettişlerin
daha baskıcı hareket etmelerine neden olabilmektedir.
Yine bir soruşturma var ise, o soruşturma ile ilgili
olsun veya olmasın, o soruşturma uzatıldığı
sürece, ortaya çıkan veya ortaya atılan konular için yeni bir izin
gerekmez biçiminde yorumlanmaktadır. Uygulama da bu şekilde
biçimlenmiştir. 2001 yılına kadar Anayasa'nın Geçici 15/son
maddesi yürürlükte olduğu için, o dönemde Anayasa'ya
aykırılık konusu irdelenemeden, kural böyle
uygulanmış, içtihatlar da bu çerçevede oluşmuştur. 2001
sonrasında ise yine Anayasa'ya aykırılık konusuna
girilmeden, bu sefer de kanıksanan uygulamadan ve önceki içtihatlardan
hareketle 2001den önceki uygulama olduğu gibi sürmektedir. Belirtilen
nedenlerle, 2802 sayılı Yasa'nın 83 üncü maddesi, yargı
bağımsızlığına açıkça aykırı
olduğundan, Tasarının bu maddesinde öngörülen dört işlem
için de ve ayrıca her bir konu (veya suçlama) için de mutlaka ayrı
ayrı izin (olur) alınması gerektiği açıkça düzenleme
konusu yapılmalıdır. Tasarının 14. maddesi son
fıkrasında; "Teftiş Kurulu ve Kurul müfettişlerinin
çalışma yöntemleri ile denetim, araştırma, inceleme ve
soruşturmaların yapılmasına ilişkin usul ve esaslar
yönetmelikle düzenlenir." hükmü yer almaktadır. Anayasa'nın 159
uncu maddesinin 1 inci ve 12 nci fıkraları gözetilerek, bu konular
mutlaka yasa ile düzenlenmelidir.
HSYK Teftiş Kurulu'nda
görev alanların, kişisel, adli ve disiplin
soruşturmalarının nasıl yapılacağı ve hangi
hükümlere tabi olacakları konusunda açık bir hüküm
getirilmemiştir. Bu konuda, genel sekreterlikle ilgili olarak 10 uncu
madde kapsamında yapılan açıklamalar, teftiş kurulu içinde
geçerlidir. Resen ilgili yargıç ve savcılara tebliğ
edileceği hükmü yasa ile düzenlenmelidir. Ayrıca Kurul
tarafından Yönetmelik çıkartılması durumunda, bu
yönetmelikler için Anayasa'nın 159 uncu maddesinin 10 uncu
fıkrasındaki düzenleme gereğince yargı yolunun kapalı
olduğu tartışmaları da söz konusu olacaktır. Bu konu
da tasarıda açıklığa
kavuşturulmamıştır.
2461 sayılı HSYK
Yasası'nın 19 uncu maddesinde HSYK'nun atama ve nakil
yönetmeliği düzenleyeceğinin belirtilmesi, bu Yasa'da anılan
konuda bir hükme yer verilmemiş olması karşısında, bu
konu da açıklığa kavuşturulmalıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
46ncı maddede bir adet önerge vardır, okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 46. maddesinin
(7). fıkrasının madde metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Turgut
Dibek |
Mersin Afyonkarahisar Kırklareli |
Rahmi
Güner Ali
İhsan Köktürk |
Ordu Zonguldak |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 7. fıkrasında "Mevzuatta
13.5.1981 tarih ve 2461 sayılı HSYK Yasası'na yapılan
yollamaların, bu tasarıya yapılmış
sayılacağı" belirtilmektedir.
2802 sayılı Yasa ile bu tasarı birlikte ele
alınmadığı için, ortaya çıkacak sorunlardan birisi de
bu madde ile ilgilidir. Şöyle ki;
2802 sayılı Yasa'nın 120 nci maddesinde "2461
sayılı Yasa'nın, 2802 sayılı Yasa'ya aykırı
olmayan hükümlerinin uygulanacağı" ifade edilmiştir.
Buradaki mantık, 2461 sayılı Yasa'nın önceki yasa
olması ve 2802 sayılı Yasa'nın ise, hem sonraki, hem de
1982 Anayasası'ndan sonra ve Anayasa gözetilerek
çıkartılmış bir yasa olmasıdır. Bu yasalar
birlikte ele alınıp, bütünlük içerisinde düzenleme konusu
edilmedikleri için, şimdi bu tasarı maddesinde doğru olarak
yapılan düzenlemenin ortaya çıkardığı aykırı
sonuç, sonraki yasa da olsa, 2802 sayılı Yasa'nın 120 nci ve
Tasarının 46 ncı maddeleri gereğince, aynı konuda
hüküm bulunan hallerde, öncelikle 2802 sayılı Yasa'nın
uygulanır olmasıdır. Yine Anayasa'daki doğrudan
uygulanır hükümler hariç olmak üzere, bu tasarıdaki 2802
sayılı Yasa'ya aykırı olarak yer alan hükümlerin, 2802
sayılı Yasa karşısında uygulanamaz
olmasıdır.
2802 sayılı Yasa, 5982 sayılı Yasa ile
değişmeden önceki Anayasa hükümlerini yansıtmaktadır.
Tasarı ise 5982 sayılı Yasa ile değişen Anayasa
hükümlerini yansıtmaktadır. Ancak bu tasarı maddesi
gözetildiğinde, böyle bir tabloda, 2802 sayılı Yasa öncelikle
uygulanacak, 2802 sayılı Yasa'da Adalet Bakanlığı'na
ait olan yetkiler, bu tasarı ile HSYK'na ait olarak düzenlense de, bu
yasaların uygulanması yönünden, birçok sorun ortaya çıkacaktır.
Tasarının, 2802 ve 2992 sayılı yasalar ile birlikte
ele alınarak bütünlük içerisinde gözden geçirilmesi ve her üç yasanın
birbiriyle çelişmeyecek biçimde yeniden düzenlenmesi zorunludur.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici 1inci maddede bir adet önerge vardır, okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 Sıra Sayılı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu Tasarısının geçici 1 inci
maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesi arz ve teklif
olunur.
"(4) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
bir yıllık süre içinde, 43 üncü maddeyle ihdas edilen Ekli 1
Sayılı Listedeki kadrolara yapılacak atamalarda, bütçe
kanunlarında yer alan sınırlamalar uygulanmaz."
Suat
Kılıç Ayşe
Nur Bahçekapılı Durdu
Mehmet Kastal |
Samsun İstanbul Osmaniye |
Öznur
Çalık Ahmet
Yeni |
Malatya Samsun |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Genel Kurulumuzun yüksek takdirlerine arz ediyorum efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Gerçekleştirilen Anayasa değişikliğinin hayata
geçirilebilmesi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kurumsal
teşkilatının bir an önce kurulabilmesi için, personel
atamalarıyla ilgili olarak bütçe kanunlarında yer alan
sınırlamaların bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren bir yıl süreyle uygulanmasının önlenmesi amacıyla
bu değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 04.46
ONİKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 05.02
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 30uncu Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.
574 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
BAŞKAN Geçici 1inci maddeyi kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bu arada, sayın grup başkanvekillerine sorayım:
Şimdi, her maddeden sonra, yirmişer dakika ara verdiğim takdirde
İç Tüzüke aykırı hareket etmiş olur muyum?
SUAT KILIÇ (Samsun) Hayır.
BAŞKAN Peki. (Alkışlar)
Geçici 2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici 3üncü maddede iki adet önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanun
Tasarısının geçici 3 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Geçici Madde 3: 13.05.1981 Tarihli ve 2461 sayılı
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu ile kurulan Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunca, haklarında meslekten çıkarma
cezası verilen hâkim ve savcılar, bu kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren 60 gün içinde başvurabilir. Bu dava, acele
işlerden sayılır.
Halil
Ünlütepe Rahmi
Güner Ali
İhsan Köktürk |
Afyonkarahisar Ordu Zonguldak |
Ahmet
Tan Kamer
Genç Emrehan
Halıcı |
İstanbul Tunceli Ankara |
Ali
Rıza Öztürk |
Mersin |
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım.
TBMM Sayın Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun tasarısının Geçici 3.
Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını saygı
ile arz ve teklif ederiz.
D. Ali
Torlak Faruk
Bal Rıdvan
Yalçın |
İstanbul Konya Ordu |
Oktay
Vural Yılmaz
Tankut |
İzmir Adana |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Yalçın. (MHP
sıralarından alkışlar)
RIDVAN YALÇIN (Ordu) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; sabahın erken saatlerinde sabırların
tükendiği bir zaman dilimi içerisinde sizlere hitap ediyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, üzerinde konuştuğum madde
aslında uzun süredir AKP iktidarları döneminde yargıyla
sürdürülen bir kavganın önemli bir aşamasını ifade ediyor.
Komisyonda da ifade ettim, daha önceki önergeler üzerindeki konuşmalarımda
da ifade ettim ama nedense iktidar partisi bu inadından,
ısrarından vazgeçmedi. Aslında bunun sebeplerini tahmin etmek
benim için çok zor da değil. Burada ben bu maddenin hukuki olarak
doğruluğunu, yanlışlığını
tartışmıyorum ki hukuki olarak da yanlış. Bana göre
şu an referandumda kabul edilen Anayasa maddesine göre HSYK
kararlarını yargı denetimine açtınız. Şimdi
burada bu getirdiğiniz düzenlemeyle yargı denetimi
dışında bir idari yol öngörüyorsunuz hatta bir
fıkrasında da Kurulun ihraç edilenlerle ilgili vereceği evet
kararlarını yani mesleğe dönebilirler kararlarına
ilişkin yargı yolunu da kapatıyorsunuz. Kendi içerisinde de
çelişkili bir durum var.
Değerli milletvekilleri, önceki ihraç kararlarını
bir yargı kararına bağlamak yani ihraç edilenler içerisinde
mağdur olanlar olabilir, haklarında yanlış karar
verilmiş olanlar olabilir bunu da tartışmıyorum. En
azından bir avukatlık mesleğini dahi yapamayacak durumda ihraç
kararlarıyla cezalandırılmış insanların bir
mağduriyet içerisinde olduğu da belki kabul edilebilir bir gerekçe
olabilir fakat burada ihraç kararlarını bir yargı denetimiyle
denetlemek yerine bir idari kurul kararıyla yaparak aslında yeni
seçilen Kurul üyelerine çok ciddi bir kötülük yapıyorsunuz.
Sayın Başkanım, salonda çok ciddi rahatsız
edici bir uğultu var. Arkadaşlarımız, sabırları
mı tükendi, dinlemek mi istemiyorlar bilemiyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
arkadaşımızı, Değerli Milletvekilimizi dinleyin. Ben
sizi dinlendirmek için zaten ara vereceğim.
Buyurun Sayın Yalçın.
RIDVAN YALÇIN (Devamla) Teşekkür ederim.
Sayın Bakana da Komisyon aşamasından beri
aslında önemli bir çağrıda bulunduğumu zannediyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, buradaki, önceki ihraç
kararlarını olması gerektiği gibi bir yargı kararıyla
değişmesini istemek ya da düzenlemek yerine bunu Kurula
yaptırmaya çalışarak çok ciddi bir risk oluşturuyorsunuz.
Bir defa, Türkiyede uzun zamandır yargı bir yıpratılma
süreci içerisinde, sistemli olarak yargı yıpratılıyor.
Yüksek yargı organlarının santrallerinin dinlendiği
iddiaları dillendirildi, basında sürekli yargı
yıpratıldı ve bugün Belki yeni bir başlangıç olabilir
mi, Kurulun yapısı yeniden oluşturuldu. dediğimiz bir
noktada, siz Kurul üyelerinin önüne bir ideolojik refleks sınavı koyuyorsunuz.
Şimdi, kamuoyunda da tartışmalara sebep olmuş
insanlar bu Kurulun önüne geldiğinde, Kurul üyeleri mesleğe dönmeleri
için karar verseler de bunun toplumda bir karşılığı
olacak, vermeseler de toplumda bir karşılığı olacak ve
Kurul üyeleri daha Kurul üyeliklerinin başında bir ideolojik
sınavla karşı karşıya kalacaklar. Bana göre yeni
oluşmuş ve bir şans verilmesi gereken Kurul üyelerine kötülük
yapıyorsunuz.
Bir diğer husus, değerli milletvekilleri, burada HSYK
neticede yapısı değişse de bir anayasal kurum ve
varlığını, tüzel kişiliğini sürdürüyor. Siz
şimdi, geçmişte HSYKnın verdiği kararları
yargıyla değiştirtmek yerine, yine Kurulun değişmesine
yol açarak aslında HSYKnın geçmişteki verdiği bütün
kararları tartışılır ve hatta bütün kararları
gayrimeşru hâle getiriyorsunuz. Bu, kapsamı çok genişleyebilecek
bir polemiğin konusu olabilir. HSYKnın geçmişte
yaptığı atamalar ya da diğer inisiyatifler bu vesileyle
tartışma konusu yapılabilir. Onun için, gelin, bu
inadınızdan vazgeçin. Kurul üyelerine yeni bir şans vermek
adına, ihraç edilen, sayısının da çok fazla olduğunu
zannetmediğim, düşünmediğim arkadaşlarımızın
mesleğe dönmeleri ya da bir hukuk mesleğiyle hayatlarını
sürdürmeleri imkânı sağlanacaksa bunu bir Kurul kararı yerine
yargı kararıyla sağlamanın hukuk ilkelerine daha uygun
olacağı, yeni Anayasa maddelerine daha uygun olacağı
kanaatindeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
RIDVAN YALÇIN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Kurul üyelerini böyle bir
sınava tabi tutmanın ne size ne Türk hukukuna ne Kurul üyelerine ne
de mesleğe dönecek arkadaşlara faydası olmadığı
kanaatindeyim.
Bu düşüncelerle bir kez daha kararınızı gözden
geçirmenizi ümit ediyor, iyi sabahlar diliyorum, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanun
Tasarısının geçici 3 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Geçici Madde 3: 13.05.1981 Tarihli ve 2461 sayılı
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu ile kurulan Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunca, haklarında meslekten çıkarma
cezası verilen hâkim ve savcılar, bu kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren 60 gün içinde başvurabilir. Bu dava, acele
işlerden sayılır.
Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
tasarısının geçici 3üncü maddesinin bir diğer adı,
uygulamadaki adı Ferhat Sarıkaya maddesi.
Şimdi, Anayasa değişikliği ile Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun meslekten çıkarma kararlarına
karşı yargı yolu açılmıştır. Bu olumlu bir
gelişmedir. Bu değişiklik 12/9/2010 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Bunun 12/9/2010dan önceki olaylardaki HSYK kararlarına
uygulanacağına ilişkin Anayasada bir hüküm yok. Geçmişe
etkili olacak şekilde hüküm bu tasarıyla getiriliyor. Yani Anayasada
tanınmayan bir hak bu kanun tasarısıyla Anayasaya
aykırı bir şekilde getiriliyor. Bu, hak arama özgürlüğünü
genişletmesi bakımından olumlu karşılanabilir ancak
anayasal dayanağı yok yani anayasal dayanak getirmek gerekiyordu.
HSYK idari bir organdır. Anayasa değişikliğinden önce
verilen ve yargıya kapalı olan kararları, meslekten çıkarma
kararlarının Anayasaya rağmen eğer gerçekten yargı
yolu açılacak ise bu durumda yürürlük tarihinden sonra yani 12/9/2010
tarihinden sonra yasal süresi içerisinde idari yargıya başvurma
olanaklı kılınmalıdır. Tekrar HSYKya başvuru
yolu getirilmesi hukuksal dayanaktan yoksundur.
Meslekten çıkarmaya yönelik mevzuatta bir
değişiklik yok yani meslekten çıkarma konusunda herhangi bir
değişiklik yapılmamış. HSYK kararını niye
gözden geçirsin? Yani süreklilik esası olduğuna göre 12/9/2010
tarihinden önceki verilen HSYK kararlarını ondan sonraki oluşan
HSYKnın yeniden gözden geçirilmesinin nedeni nedir? Salt yargı yolunun
açılması bu kararın değiştirilmesini neden
gerektirsin? Yargı yolunun açık ya da kapalı olmasına göre
meslekten çıkarma cezaları verilmediğine göre bu yargı
yolunun açılmış olması meslekten çıkarma konusunda
herhangi bir yasal mevzuat değişikliği olmadığı
hâlde konulması doğru değildir. Bu durum HSYKyı
yıpratacaktır, hukuksal olmayan sonuçlar doğuracaktır.
Sonuçta, yargı yolu açıldığına göre bu
yargının vereceği karara saygı gösterilmesi gerekir. Yani
Anayasada zorlanarak, başka şeylerde zorlanarak hadi diyelim ki
12/9/2010dan önceki kararlar da yargı yoluna gitsin. O zaman niye HSYKya
başvuru yolu getiriliyor? Bunu anlamak mümkün değil. HSYK bu yolla
aslında belli kararların önünü açacak. Yani bunun konulma nedeni -demin
de söyledim- 12 Eylül 2010 tarihinden önceki HSYKnın belli
kararlarına ilişkin.
Şimdi, meslekten çıkarma cezaları
kaldırılınca bunlar yargı önüne taşınamayacak,
tartışılmayacak; ayrıca bir kısım meslekten
çıkarma cezaları da yer değiştirme cezalarına
dönüşecek ve sonuçta ceza için yine yargı yolu kapalı olacak, bu
şekilde de yargıdan yine işlemler kaçırılmış
olacaktır.
Yer değiştirme cezası, aslında mesleki
açıdan gelecekte son derece etkili olan bir ceza türüdür. Anayasaya
aykırı, geçmişe etkili olarak yargı yolunun
açılması durumunda, bu anlayışın benimsenmesi hâlinde
yargı yolu doğrudan açılmalı, araya HSYK
sokulmamalıdır, aradan HSYK çıkarılmalıdır. Amaç
yargı yolunu açmaksa, yargı yoluna başvuru yolu HSYKya
başvuru öngörülerek kapatılmaktan kurtarılmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, madde metnine
baktığımız zaman, 4üncü fıkrasında İkinci
ve üçüncü fıkralar uyarınca verilen kararlara karşı
ve
5inci fıkrasında İkinci fıkra uyarınca verilen
Şimdi, 4üncü fıkrada, ikinci ve üçüncü fıkralara
karşı yeniden inceleme talebi üzerine verilen kararların kesin
olduğu belirtiliyor. 5inci fıkrada ise ikinci fıkra
uyarınca verilen başvurunun reddine ilişkin kesinleşen
kararların iptal talebiyle dava açılabileceği söyleniyor ama bu
husus 4üncü fıkrada belirtilmiyor Sayın Başkan. 4üncü
fıkrada, İkinci ve üçüncü fıkrada verilen kararların tümü
için yeniden yapılan itiraz sonunda, inceleme sonunda verilecek karar
kesindir. diyor. 5inci fıkrada bu sefer de deniliyor ki: İkinci
fıkra uyarınca verilen başvurunun reddine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
ilişkin kesinleşen
kararların iptali talebiyle Danıştaya dava yolu
açılmış oluyor. O zaman 4üncü fıkrada şöyle bir
düzenleme yapmanız gerekmiyor mu: İkinci fıkra uyarınca
verilen başvurunun reddine ilişkin kararların
dışındaki kararlar diye 4üncü fıkraya ekleme
yapılması gerekiyor yani bir yandan kesin olduğu söyleniliyor,
bir yandan da yargı yolu getiriliyor. Bu bir çelişkidir. Bu
çelişkinin giderilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Geçici 3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 47yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 05.18
ONÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 05.23
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 30uncu Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.
574 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
48inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülen Tasarının 48. maddesinde yer alan
Bakanlar Kurulu ibaresinin Adalet Bakanlığı olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay
Vural M. Kemal
Cengiz Rıdvan
Yalçın |
İzmir Çanakkale Ordu |
Yılmaz
Tankut D. Ali
Torlak |
Adana
İstanbul |
BAŞKAN Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi
okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 574 sıra sayılı Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu tasarısının 48. maddesinin
madde 48 Bu Kanun hükümlerini, Adalet Bakanı yürütür. Şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Halil
Ünlütepe Ali
İhsan Köktürk |
Mersin
Afyonkarahisar Zonguldak |
Turgut
Dibek Rahmi
Güner Ahmet
Tan |
Kırklareli Ordu İstanbul |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kim konuşacak?
Buyurun Sayın Köktürk.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 48inci madde üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, az önce konuşulan geçici 3üncü
maddenin önemi nedeniyle bu maddeyi bir kez daha dikkatinize ve bilgilerinize
sunmak istiyorum. Her ne kadar günün erken saatlerinde dikkatinizi
toplamanız çok kolay olmasa da beni dinlemenizi rica ediyorum çünkü bu
madde, aslında bu madde, Anayasa değişikliğinin belki tek
olumlu yönünü, olumlu yönlerinden birini düzenleyen ve bu tasarının
da en olumlu maddelerinden birini teşkil edebilecek bir madde. Çünkü, bu
madde, yargı yolunun açılması gibi demokratik hak ve
özgürlüklerin, temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesine yönelik bir
madde. Şayet bu madde Anayasa değişikliğindeki sizin
bahsettiğiniz iddia ve savlara yönelik olarak düzenlenebilmiş
olsaydı eğer, gerçekten, bu madde, hepimizin arkasında
kararlılıkla durabileceği bir madde olacaktı.
Bizler Cumhuriyet Halk Partisi olarak sadece Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun ihraç kararlarına karşı
değil, aslında, diğer disiplin kararlarına karşı
da yargı yolu açılması gerektiğini düşünüyoruz, bunu
savunuyoruz. Ancak, Anayasa değişikliğinde ve bu tasarıyla
getirilen düzenlemede Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun sadece ihraç
kararlarına karşı yargı yolu açılmış
bulunuyor. Ancak, bu niteliği itibarıyla bile, aslında,
tasarı maddesi, bu niteliğine uygun, bu amacına uygun
düzenlenebilmiş olsaydı, belki, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu
maddeyi yine de sizinle birlikte savunmamız mümkün olurdu. Ancak
arkadaşlar, bu maddenin düzenleniş biçimi, aslında bu
amacın çok ötesinde, çok daha farklı düşüncelerle
hazırlandığını bize gösteriyor yani bu
tasarının niteliğini ve hedefini çok açık bir şekilde
ortaya koyuyor. Çünkü, bu tasarının yargı yolu
açılmasına yönelik düzenlemesine baktığımızda,
aslında Anayasa değişikliğinin kapsamını da
aşan bir düzenleme olmasına rağmen, bu yönüyle bile, kabul
edilebilir, kabul edilebilecek bir madde olmasına rağmen, araya
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna müracaat zorunluluğunun
sokulması ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun ihraç
kararlarını kaldırması hâlinde buna karşı
yargı yolunun kapatılması tasarıya hâkim olan
hukuksuzluğun, tasarıya hâkim olan anlayışın bu
maddede çok açık ve net bir şekilde
yansıdığını bize gösteriyor.
Değerli arkadaşlar, yargı yolunun
açılması gibi temel hak ve özgürlükleri genişleten ve hepimizin
savunabileceği bir maddeye niye hukuka aykırı yani hukukun temel
ilkeleriyle bağdaşmayan, Anayasayla bağdaşmayan,
yargı bağımsızlığıyla bağdaşmayan
ve aslında ihraç nedenlerinin değişmemesine rağmen bu
düzenlemelerle bağdaşmayan bir hükmü sokarak savunulması gereken
bir maddeyi karşı çıkılacak bir madde hâline
dönüştürüyorsunuz, bu çok yanlış. Yani Sayın Bakanım,
Adalet Komisyonunun Değerli Başkanı, bu maddeyi bu niteliğe
dönüştürmek yani aslında savunulabilecek, tek bir düzenleme
olabilecek bir maddeyi aslında tasarının en sakıncalı,
en çok karşı çıkılacak maddesi hâline dönüştürmekten
hakikaten yani Zevk mi alıyorsunuz? demek istemiyorum yani niye böyle
bir düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet Meclisine getiriyorsunuz?
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar,
tasarının içerdiği diğer hükümlerin hukuken kabul
edilebilir düzenlenmeler olmaması nedeniyle bu maddeye sonuna kadar
karşı çıkıyoruz ve Anayasa Mahkemesine
taşındığında bu dava, belki iptal nedenlerinden en
başlıcasını oluşturacak bir madde olduğunu
düşünüyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle sizleri saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülen Tasarının 48. maddesinde yer alan
Bakanlar Kurulu ibaresinin Adalet Bakanlığı olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Vural (MHP sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Çok değerli milletvekilleri, yaklaşık, bugün on
beş buçuk saattir buradayız. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve
diğer gruplar, gerçekten bu yasa hakkında endişelerimizi,
görüş ve düşüncelerimizi paylaştık, önerilerimizi sunduk.
Her şeyden önce, yaptığımız bu çalışmaya ve
sunduğumuz fikirlere saygı duyulması gerektiğini
düşünüyorum. Aynı şekilde, sizler de bizler de burada gecenin bu
saatlerine kadar elbette saygı duyulacak bir şekilde gerekli görevi
yapıyoruz ama şunu ifade etmeliyim ki, gerek iktidar ve gerekse
muhalefet olarak, maalesef, on beş buçuk saattir böyle bir
çalışma düzeninin sağlanmasının bütün
milletvekillerine bir saygı nişanesi olarak görmediğimi de ifade
etmek istiyorum. Dolayısıyla, evet, hepimiz saygıya değer
bir iş yapıyoruz, hepimiz bizi buraya getiren milletimizin iradesi
doğrultusunda hareket ediyoruz. Biliyorum, son konuşmalar çok
ağır olabilir ama bunun için birbirimize saygı duymamız
gerekiyor. Ama gerçekten böyle bir saatte, böyle bir zamanda, böyle bir yasama
faaliyetini sıkıştırmanın neye faydası var?
Aklıselimle herkesin bunu düşünmesi lazım. Çok acil ve ivedi bir
iş mi acaba? Değil.
Dolayısıyla, böyle bakıldığı zaman
hukukla ilgili bir mevzuat yapıyoruz. Hukuk, aslında yani bir adalet
ise, hepimiz adaleti arıyorsak, adaletin bağımsız
olmasını, tarafsız olmasını istiyorsak gönül isterdi
ki hepimiz bu adalet çerçevesinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
bir kanunu üzerinde mutabakat oluştursaydık. Dolayısıyla,
böyle bir mutabakatla geçmemiş olması bile bir eksiklik olarak
değerlendirilmelidir. Çünkü netice itibarıyla, adaletle ilgili bir
kanun yapıyoruz. Herkese lazım. Ve yirmi üç dönem boyunca buraya çok
milletvekilleri, partiler geldi gitti ama adalet dediğimiz mekanizma
konusunda gerçekten bugün burada çok daha uzlaşmacı bir tavır
sergilenmesi lazım.
Ben bu vesileyle birkaç konuya değinmek istiyorum. Öncelikle,
rahmetli Başbakan Menderes hakkında söylenenlerden sonra bir özür
dilenmiş olması bence gerçekten önemli. Ama, böyle bir özrün temin
edilmesi konusundaki girişimlerinden dolayı önce Meclis Başkan
Vekiline teşekkür ediyorum. AKP ve CHP gruplarına da bu konuda
teşekkür ediyorum çünkü bunun böyle olması gerekirdi. Meclis
Başkan Vekilinin bu konuda kullanabileceği İç Tüzükle ilgili
hükümler vardı ama önemli olan, bunu burada yapan milletvekilinin
iradesiyle eğer bunu düzeltebiliyorsak her şeyden önce böyle bir
iradenin oluşmasına katkı sağlayan grup başkan
vekillerinin ve Meclis Başkan Vekilinin de bu tavrının takdire
değer olduğunu düşünüyorum. O bakımdan Sayın Meclis
Başkan Vekiline de çok teşekkür ediyorum. Gerçekten, bence,
geçmişimize son derece saygı duymamız gereken bir hususta
doğru zamanda, doğru tavırla, doğru adım
atılmıştır.
Değerli kardeşlerim, bir diğer konu da, tabii,
konuşabiliriz, yapabiliriz ama burada milletvekilleri taraftar
değildir, her konuşmanın sonucunda burada tezahüratlarla bir
şeyler yapmak doğru bir şey değildir. Doğru
gördüğünüz yerde alkışlarsınız ama burası bir
tribün değil, seyirci değil milletvekilleri. Dolayısıyla,
burada konuşan hatibin milletvekillerini bu şekilde yönlendirmesini doğru
bulmadığımı ifade etmek istiyorum.
Bir diğer konu da: Hepimiz farklı yörelerden geldik,
farklı olabilir, hiç kimsenin buraya gelirken etnik kimliği
sorgulanmadı ama buraya geldiğimiz zaman, burası Türkiye Büyük
Millet Meclisi, Türk milletinin egemenliğini kullanıyoruz ve bu
Parlamentoda Türkçe yasama yapılır. Herkes buna riayet etmek
zorundadır. Hoşgörü sınırları zorlanmamalı ve
tahrik noktasına gidilmemelidir. Burada, gelen yabancı misafirlerin
konuşmalarını ifadeyle, bu ülkenin birinci sınıf
vatandaşlarına yabancı muamelesi yapılmasını
istemeyi de onlara hakaret olarak gördüğümü ifade etmek istiyorum. Onun
için, bu Parlamentoda Türkçe konuşulacağına ilişkin hiçbir
tereddüt yoktur ve herkes de buna saygı göstermelidir. Bu Parlamentoda biz
birbirimizi anlayacağız. Evde, iş yerinde,
şarkını türkünü nerede, nasıl istiyorsan izle, nasıl
dinliyorsan dinle ama burası etnik kimliklerle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
OKTAY VURAL (Devamla) Teşekkür ederim.
Onun için, burada bu konulara önceden saygı gösterilmesi
gerektiğini düşünüyorum. Ben burada, Parlamentonun ve
Anayasamızın dili böyle olmasına rağmen buna saygı
gösterilmemesini de çok yadırgadığımı ifade etmek
istiyorum.
Epeyce bir süre geçti, çünkü gerçekten bazen tahammül
sınırlarını zorluyor ama selametle bu kanunun geçmesi
açısından da beklemek durumunda kaldık ama tutanaklara girmesi
gerekiyor.
Ne yazıktır ki farklı dilde konuşma yapanlarla
ilgili, bir cumhuriyet savcısı Parlamentoda hangi dilde konuşma
yapılacağına ilişkin bir düzenleme yoktur. diye
takipsizlik kararı veriyorsa, o cumhuriyet savcısı da bilsin ki
burası Türkiye Cumhuriyeti devletidir, Türk milletinin egemenliğinin
kullanıldığı bu kürsüde Türkçe yasama yaparız. Türkçe
konuşmamız da başka dillere saygısızlık
değildir, reddettiğimiz anlamında değildir. Saygı
göstereceğiz ama bu Parlamentoda Türkçe yasama yapacağımız
hususu vazgeçilmez bir husustur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) Bu vesileyle, bununla ilgili hususu da
ifade etmek istiyorum.
Bu yasanın öncelikle adalet camiasına ve milletimize
hayırlı olması dileğiyle herkese saygılarımı
arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Madde 48i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Tasarının görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 266
Kabul : 250
Ret : 16 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
Yusuf
Coşkun Bayram
Özçelik |
Bingöl Burdur |
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın Bakan, teşekkür konuşması için yirmi
dakika süreniz var.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Çok uzun mesai harcayarak oluşturduğumuz yasa umut
ediyorum ki Türk yargısına uzun yıllar önemli hizmetler verecek.
Gerçekten Anayasa değişikliğiyle çok önemli reformlara imza
attınız Parlamento olarak. Bu dönem Parlamentosu bu
değişikliklerle anılacak, bunu ümit ediyorum.
Ben bu çalışmaya emek veren, iktidarıyla
muhalefetiyle tüm milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Bu emekleriniz
için bundan sonra da ayrı ayrı her birimiz gelecek nesillere aktaracağımız
bir öyküye sahip olduk diye düşünüyorum.
Hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağa eklidir.
5inci sırada yer alan, Erzurum Milletvekili Muzaffer
Gülyurtun; 1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı
Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık,
Aile Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Erzurum Milletvekili Muzaffer
Gülyurtun; 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı
Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (2/401) (S. Sayısı: 374) (x)
BAŞKAN Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Komisyon raporu 374 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde Sayın Hamzaçebi
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bir iki dakika
zamanınızı alacağım. O da bir tereddüdü ifade etmek
açısından. Tasarı Komisyonda hemen hemen sanıyorum tüm
siyasi partilerin uzlaşmasıyla geçmiş olan bir tasarı,
teklif daha doğrusu. Bu açıdan herhangi bir sorun yok ancak ifadede
acaba bir sorun olabilir mi? O açıdan ben Genel Kurulu özellikle uzman
arkadaşları bu konuda bir dikkate davet etmek istiyorum.
Birincisi, teklif diş hekimi derken, Komisyon bunu
diş tabibine çevirmiş durumda. Anlaşılıyor ki
kanunun diğer maddelerinde hep diş tabibi geçtiği için onunla
uyum sağlamak amacıyla böyle bir değişiklik
yapılmış ama artık Türkiyede diş hekimliği
fakülteleri var, diş hekimliği fakülteleri diş hekimi
yetiştiriyor ve bütün diş hekimleri diş hekimi tabelası
asar, diş tabibi tabelası asmaz. Bu böyleyken çağı
yakalamayıp geriye dönüp yine diş tabibini buraya yerleştirmek
yanlış. Efendim, kanunun diğer maddelerinde diş tabibi
kelimesi geçiyor ise bir maddeyle Bu kanunda geçen diş tabibi
kelimeleri diş hekimi olarak değiştirilmiştir.
şeklinde bir önergeyle bu sorun çözülebilir. Yani, bir kanun yaparken,
eski kanundaki bir kelimenin yarattığı
yanlışlığı düzeltelim derken burada tekrar diş
hekimi yerine diş tabibi kullanılmasını doğru
bulmuyorum.
Ama asıl söyleyeceğim, söylemek istediğim bu
değil. Diş hekimlerinin, dişlerin, diş etlerinin ve
bunlarla bağlantılı olan ağız ve çene
dokularının sağlığının korunması
konusunda bir yetki ve görev tanımı yapılıyor burada,
doğru. Ben bunu şöyle anlamak istiyorum: Bir diş hekimi,
diş eti tedavisi veya diş tedavisi nedeniyle ağız ve çene
dokularına da müdahale edecekse, o tedavi oralara müdahale etmeyi
gerektiriyor ise bu müdahaleyi yapabilmeli; teklifin düzenlenme, getirilme
gerekçesi bu, gayet doğru ama bu ifade tarzı, diş tedavisi veya
diş eti tedavisiyle ilgili olmasa dahi
Hastanın diş tedavisi
ihtiyacı yok, diş eti tedavisi ihtiyacı yok ama çene
dokularının tedavi ihtiyacı var, çene dokularına,
ağız dokularına müdahale edilmesi gerekiyor. Bu, eğer
diş hekiminin görev alanındaysa teklifi böyle kabul edelim -benim
uzmanlık alanım değil- ama eğer bu, ağız ve çene
cerrahlarının görev alanındaysa, o zaman, sanki bir hekim
grubunun, bir doktor grubunun, cerrah grubunun görev alanını oradan
bir başka tarafa transfer ediyoruz gibi bir anlam doğar. Eğer
niyet buysa, doğrusu buysa onu da yapalım.
Ben bu tereddüdümü ifade ediyorum, takdir Genel Kurulundur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Abdülkadir Akcan. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sabaha erdiğimiz bu
vakitte ben sizin huzurlarınızı fazla işgal etmek
düşüncesinde değilim ancak hazır, Adalet ve Kalkınma
Partisi grup başkan vekillerimiz büyük ölçüde burada, CHP ve MHPnin grup
başkan vekilleri de burada
Bu teklifle, anayasal bir kurum olan
Yükseköğretim Kurumunun tabi olduğu kanunun yarattığı
bir kaos ortadan kaldırılıyor. Bu kaos ne? Yükseköğretim
Kanununda eğitim, ön lisans, lisans ve yüksek lisans olarak
tanımlanmış. Ön lisansın iki yıl,
(x) 374 S. Sayılı Basmayazı tutanağa
eklidir.
lisansın dört yıl, yüksek lisansın bunun üzerine
iki yıl daha tanımlanmış olmasının yanı
sıra, genelde dört yıllık fakülteler mezun veriyor Türkiyede
ama bunun istisnası, beş yıllık bir fakülte diş
hekimliği, beş yıllık eğitim süresi olan bir
diğer fakülte veteriner hekimlik ve altı yıllık bir
eğitim süresi olan tıp fakülteleri. Buradan mezun olanlar
doğrudan doğruya doktoraya başlayabildikleri ve doktora da
akademik kariyerde bir adım olarak mütalaa edildiği için,
unvanın başına, ismin başına doktor ifadesi
getirilerek unvanlandırılıyordu kişiler ancak bu
kişiler Neyin doktoru? Neyin uzmanı? dendiğinde kimse bu
soruya cevap veremiyordu. Dolayısıyla, diş hekimliği
fakültesi bünyesinde var olan değişik ana bilim dallarında uzman
yetiştirebilmek oldukça önemli. Aynı kapsamda, Tarım
Bakanlığı bünyesinde çalışan veteriner hekimlerin,
daha önce, 2547 sayılı Kanundan önce yetişmiş olan
uzmanların üstüne uzman yetiştirilemedi. Bunların da yaşları
itibarıyla emeklilikleri geldiği için şu anda Tarım
Bakanlığı bünyesinde çalışan veteriner hekimlerin,
uzmanlık yapmak, uzmanlık yaparak bu uzmanlık eğitimini
alarak deruhte etmeleri gereken görevleri usta-çırak ilişkisiyle,
uzman olmadan götürmeye çalıştıklarını görüyoruz.
Bu kanun teklifini bir fırsat olarak görüp arkadaşlarla
görüşmelerimizi yaptık. Böylece bu teklifle beraber,
kanunlaştıktan sonra, Tıpta Tababet Uzmanlık
Yönetmeliğine göre uzmanlar yetişiyor. Diş hekimliğinde,
bu kanun teklifi kanunlaşırsa buna göre yetişecek ama bir eksik
kalacak ki Yükseköğretim Kanununda, o eksikliği de inşallah bu
23üncü Dönemde gidermek için bir fırsat yakalar, önümüzdeki günlerde
telafi ederiz diyoruz.
Teklifin hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akcan.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Tankut? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TABABET
VE ŞUABATI SANATLARININ TARZI İCRASINA DAİR KANUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 1/4/1928 tarihli ve 1219 sayılı Tababet ve
Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunun İkinci Fasıl başlığından ve
dişçiler ibaresi kanun metninden çıkarılmış ve 29
uncu maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
MADDE 29- Diş tabibi, insan sağlığına
ilişkin olarak, dişlerin, diş etlerinin ve bunlarla
doğrudan bağlantılı olan ağız ve çene
dokularının sağlığının korunması,
hastalıklarının ve düzensizliklerinin teşhisi ve tedavisi
ve rehabilite edilmesi ile ilgili her türlü mesleki faaliyeti icra etmeye yetkilidir.
Diş tabipliğinin herhangi bir dalında
münhasıran uzman olmak ve o unvanı ilan edebilmek için diş
hekimliği fakültelerinden veya Sağlık Bakanlığına
bağlı eğitim kurumlarından alınmış bir
uzmanlık belgesine sahip olmak şarttır.
BAŞKAN Madde üzerinde söz talebi vardır.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Sayın Yılmaz Tankut? Yok.
Soru-cevap işlemi
Sayın Cengiz
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Vazgeçtim Sayın
Başkan.
BAŞKAN Bir önerge var, okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 374 Sıra Sayılı (Kanun No
1219) Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı ve
İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 1 inci Maddesindeki doğrudan kelimesinin kanun
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Koyuncu Prof. Dr.
Muzaffer Gülyurt Ahmet
Yeni |
Bursa Erzurum Samsun |
Bayram
Özçelik Safiye
Seymenoğlu Ahmet
Aydın |
Burdur Trabzon Adıyaman |
M.
Salih Erdoğan |
Denizli |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Önergeyi çekiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Yok, siz çekmiyorsunuz, önerge sahipleri çekiyor.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) Evet, çekiyorlar.
Bir de düzeltme talebimiz var Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, 11/4/1928 olacak, orada bir
yazım hatası var. Bir de İkinci fasıl değil, ikinci
faslının olması gerekiyor. Ayrıca, Kanun metninden
ibaresinin de metinden çıkarılması gerekir çünkü yazım
hataları var.
BAŞKAN Komisyon Başkanının bu
açıklamaları eşliğinde maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 1219 sayılı Kanunun 32, 33, 37 ve 38 inci
maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik?
Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Alınan karar gereğince, 2011 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2009 Yılı Merkezî Yönetim
Kesinhesap Kanunu Tasarısını görüşmek için, 13 Aralık
2010 Pazartesi günü saat 13.00te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati : 05.56